DÖNEM
: 22 CİLT : 7 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
46 ncı Birleşim
14 . 3 . 2003 Cuma
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Bursa Milletvekili Sedat
Kızılcıklı’nın, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/29)
V. - SEÇİM
A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1. - Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı : 73)
VII. -
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - Çorum Milletvekili Agâh Kafkas'ın,
Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2. - AK Parti Grup Başkanvekili Faruk
Çelik'in, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
3. - CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç'un,
AK Parti Grup Başkanvekili Faruk Çelik'in, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
VIII. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
İzmir'de savcılıklara işkence ve kötü muamele iddiası ile yapılan başvurulara
ve takibata uğrayan memurlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
Çiçek'in cevabı (7/151)
2. - Eskişehir Milletvekili Cevdet
Selvi'nin, özelleştirme programına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/225)
3. - Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in,
Asil Çelik Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin satışına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/243)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
üç oturum yaptı.
Ankara Milletvekili Muzaffer R.
Kurtulmuşoğlu ile,
Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in,
14 Mart Tıp Bayramı münasebetiyle
yaptıkları gündemdışı konuşmaya, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, hükümetin bu konuda
yaptığı ve yapmayı düşündüğü işler konusunda bilgi vererek katkıda bulundu.
Çanakkale Milletvekili Mehmet Daniş de,
Çanakkale Geçilmez Destanının yazılışının 88 inci yıldönümü münasebetiyle
gündemdışı bir konuşma yaptı.
CDU Alman-Türk Forumu ve Almanya Federal
Meclisi CDU/CSU Parti Grubu tarafından düzenlenen "AB-Genişlemesi:
Türkiye'nin Adaylığının Sağlayacağı Riskler ve Şanslar" konulu açık
oturuma Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen Antalya Milletvekili Mehmet
Dülger'in katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 42
milletvekilinin, Erdemir'in mevcut durumunun ve sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin (10/50),
Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 23
milletvekilinin, tarım ve hayvancılık alanındaki sorunların araştırılarak çözüm
yollarının (10/51),
Belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmelerinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
(10/4) ve (10/5) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonları Geçici Başkanlıklarının, Komisyonların, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yaptıklarına ilişkin tezkereleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın (6/205)
esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü
sorunun geri verildiği bildirildi.
Genel Kurulun 13 Mart 2003 Perşembe günkü
(bugün) Birleşiminde, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
bastırılarak dağıtılan 73 sıra sayılı İş Kanunu Tasarısının, 48 saat geçmeden,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 1 inci sırasına alınmasına; Genel Kurulun 13 Mart 2003
Perşembe ve 14 Mart 2003 Cuma günü 15.00-19.00 ile 20.00-24.00 saatleri
arasında çalışmasına, 15 Mart 2003 Cumartesi günü saat 11.00'den, gündemin 1
inci sırasındaki kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmasına, 16 Mart 2003 Pazar ve 17 Mart 2003 Pazartesi günleri ise
15.00-19.00 saatleri arasında çalışmasına, bu günlerde kanun tasarı ve
teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işlerin görüşülmesine ilişkin AK Parti
Grubunun önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna ait
olup, açık bulunan:
Adalet Komisyonu üyeliklerine, Konya
Milletvekili Kerim Özkul ve Manisa Milletvekili İsmail Bilen,
Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu
üyeliğine, Bartın Milletvekili Hacı İbrahim Kabarık,
Dilekçe Komisyonu üyeliğine, Ardahan
Milletvekili Kenan Altun,
Aday gösterilerek, seçildiler.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1 inci sırasına alınan İş
Kanunu Tasarısının (1/534) (S. Sayısı: 73) görüşmelerine başlanarak 7 nci
maddesine kadar kabul edildi; 7 nci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
Alınan karar gereğince, 14 Mart Cuma günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, Birleşime saat 23.48'de son verildi.
İsmail
Alptekin |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Suat Kılıç |
Ahmet Küçük |
|
Samsun |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
Yaşar
Tüzün |
|
|
Bilecik |
|
|
Kâtip Üye |
|
|
II. - GELEN
KÂĞITLAR No. :67
14.3.2003 CUMA
Tasarı
1. - Türkiye Cumhuriyeti
ile İspanya Krallığı Arasında Kültür Merkezleri Kurulması ve Bu Merkezlerin
Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/537) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.2003)
Teklifler
1. - Hatay Milletvekili
Züheyir Amber ve 35 Milletvekilinin; İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara
Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanunun 1 ve 2 nci
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/95) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.3.2003)
2. - Kocaeli Milletvekili
İzzet Çetin ve 44 Milletvekilinin; Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında
Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/96) (Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
7.3.2003)
Tezkereler
1. - Kocaeli Milletvekili
Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/211) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.2003)
2. - Yozgat Milletvekili
Mehmet Erdemir'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/212) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.3.2003)
Rapor
1. - Uzman Jandarma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve İçişleri Komisyonu
Raporu (1/395, 1/446) (S. Sayısı : 75) (Dağıtma tarihi : 14.3.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin'in, İzmir'in bazı ilçelerine bağlı köylerde Tahtalı Barajı
nedeniyle yapılan yıkımların ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/303) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.3.2003)
2. - Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden farklı inanç gruplarına
ödenek ayrılıp ayrılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) sözlü
soru önergesi (6/304) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.3.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Tekirdağ
Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, İstanbul'da çalışan bazı TEDAŞ personeline
emekli olması için baskı yapıldığı iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/306) (Başkanlığa geliş tarihi :
13.3.2003)
2. - Tekirdağ
Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un, 2003 yılı bütçesindeki ek vergilere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/307) (Başkanlığa geliş tarihi :
13.3.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
14 Mart 2003 Cuma
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN -Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 46 ncı Birleşimini açıyorum.
III. - Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 5 dakika
süre veriyorum.
Sayın milletvekillerinin,
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı
yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Komisyondan istifa
önergesi var; okutuyorum:
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Bursa
Milletvekili Sedat Kızılcıklı’nın, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/29)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Sedat
Kızılcıklı
Bursa
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri,
okunacak metinlerin uzun olması nazara alınarak, Kâtip Üyenin, yerinden,
oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
V. - SEÇİM
A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1. -
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Zonguldak Milletvekili Fazlı
Erdoğan aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
Birinci sırada yer alan,
İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun
görüşülmesine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - İş Kanunu
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S.
Sayısı : 73) (1)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet hazır.
Hatırlanacağı üzere,
tasarının 7 nci maddesi üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi, madde üzerinde
verilen önergelerin işlemini yapacağım.
3 adet önerge vardır; bu
önergeleri geliş sırasına göre okutacağım; sonra aykırılıklarına göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülmekte olan "İş Kanunu Tasarısı"nın "Ödünç iş
ilişkisi" başlığını taşıyan 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
Enver Öktem |
İzzet Çetin |
|
İzmir |
İzmir |
Kocaeli |
|
Cevdet Selvi |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Eskişehir |
Bursa |
Malatya |
|
Feridun Fikret Baloğlu |
|
Feramus Şahin |
|
Antalya |
|
Tokat |
Ödünç iş ilişkisi :
Madde 7.-
İşveren (ödünç veren),
yazılı rızasını almak suretiyle bir işçiyi başka bir işverene (ödünç alan) iş
görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak verdiğinde ödünç iş ilişkisi
kurulmuş olur. Bu halde iş sözleşmesi ödünç veren işverenle devam etmekle
beraber, işçi bu sözleşmeye göre üstlendiği işin görülmesini ödünç alan işverene karşı yerine getirmekle yükümlü
olur. Ödünç alan işveren işçiye talimat verme hakkına sahip olup işçiye sağlık
ve güvenlik risklerine karşı gerekli eğitimi vermekle yükümlüdür. Ödünç veren
işverenin, ücreti ödeme yükümlülüğü devam eder.
Ödünç iş ilişkisi
istisnai bir çalışma şekli olup, yazılı olarak yapılır. Ödünç iş ilişkisinin
azami süresi üç aydır. Ödünç iş ilişkisi kurulduğunda, çalışma koşullarında
işçi aleyhine değişiklik yapılamaz.
Ödünç alan işveren,
işçinin kendisine çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden, işçiyi gözetme
borcundan ve sosyal sigorta
primlerinden ödünç veren işveren ile birlikte sorumlu olur.
(1) 73. Sıra Sayılı Basmayazı 13.3.2003 tarihli 45 inci
Birleşim Tutanağına eklidir.
İşçi, işyerine ve işe
ilişkin olup kusuru ile sebep olduğu zarardan ödünç alan işverene karşı
sorumludur. İşçinin ödünç verilme amacından ve şartlarından yahut aralarındaki
anlaşmadan aksi anlaşılmıyorsa, işçinin diğer hak ve yükümlülüklerine ilişkin
bu kanundaki düzenlemeler ödünç alan işverenle olan ilişkisine de uygulanır.
Grev ve lokavt uygulanan işyerinde ödünç iş
ilişkisi kurulamaz. Ödünç alan işverenin işyerinde, ödünç iş ilişkisi devam
ederken grev ve lokavt uygulamasına
geçilmesi halinde ödünç iş ilişkisi sona erer. Ödünç veren işveren işçisini,
grev ve lokavt süresince kendi işyerinde çalıştırmak zorundadır.
Ödünç iş ilişkisinin
devamı süresince, işçinin ferdi ve kollektif iş sözleşmesinden doğan hakları
devam eder.
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"İş Kanunu Tasarısı"nın 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Çelik |
Burhan Kuzu |
Ünal Kacır |
|
Bursa |
İstanbul |
İstanbul |
|
|
Abdülmecit Alp |
|
|
|
Bursa |
|
Geçici iş ilişkisi :
Madde 7. - İşveren,
yazılı rızasını almak suretiyle bir işçiyi başka bir işverene iş görme edimini
yerine getirmek üzere geçici olarak devrettiğinde geçici iş ilişkisi
gerçekleşmiş olur. Bu halde iş sözleşmesi işverenle devam etmekle beraber, işçi
bu sözleşmeye göre üstlendiği işin görülmesini, iş sözleşmesini geçici iş
ilişkisi kurulan işverene karşı yerine getirmekle yükümlü olur. Geçici iş
ilişkisi kurulan işveren, işçiye talimat verme hakkına sahip olup, işçiye
sağlık ve güvenlik risklerine karşı gerekli karşı gerekli eğitimi vermekle
yükümlüdür.
Geçici iş ilişkisi
belirli süreli ve yazılı olarak yapılır, gerektiğinde en fazla bir defa
yenilenebilir.
İşverenin, ücreti ödeme
yükümlülüğü devam eder. Geçici iş ilişkisi kurulan işveren, işçinin kendisinde
çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden, işçiyi gözetme borcundan ve sosyal
sigorta primlerinden işverenle birlikte sorumludur. Ancak, işçinin rızası
alınarak ücret borcu, geçici iş ilişkisi kurulan işveren tarafından
üstlenilebilir.
İşçi, işyerine ve işe
ilişkin olup kusuruyla sebep olduğu zarardan geçici iş ilişkisi kurulan
işverene karşı sorumludur. İşçinin geçici sözleşmesinden aksi anlaşılmıyorsa,
işçinin diğer hak ve yükümlülüklerine ilişkin bu Kanundaki düzenlemeler geçici
iş ilişkisi kurulan işverenle olan ilişkisine de uygulanır.
İşçiyi geçici olarak
devralan işveren grev ve lokavt aşamasına gelen bir toplu iş uyuşmazlığının
tarafı ise işçi grev ve lokavtın uygulanması sırasında çalıştırılamaz. Ancak,
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 39 uncu maddesi
hükümleri saklıdır. İşveren, işçisini grev ve lokavt süresince kendi işyerinde
çalıştırmak zorundadır.
Toplu işçi çıkarmaya
gidilen işyerlerinde çıkarma tarihinden itibaren altı ay içinde toplu işçi
çıkarmanın konusu olan işlerde geçici iş ilişkisi gerçekleşmez.
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum; bu önerge en aykırı önerge olduğundan, okuttuktan sonra da işleme
alacağım :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
kanun tasarısının "Ödünç İş
İlişkisi" başlıklı 7 nci
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
Enver Öktem |
İzzet Çetin |
|
İzmir |
İzmir |
Kocaeli |
|
Cevdet Selvi |
Muharrem Kılıç |
Mehmet Küçükaşık |
|
Eskişehir |
Malatya |
Bursa |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Komisyonun ve
hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Önerge kabul
edilmemiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Önergenin gerekçesi okunmadı.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, anlaşılamadı.
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülmekte olan "İş Kanunu Tasarısı"nın "Ödünç iş
ilişkisi" başlığını taşıyan 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
Enver Öktem |
İzzet Çetin |
|
İzmir |
İzmir |
Kocaeli |
|
|
Cevdet Selvi |
|
|
|
Eskişehir |
|
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, o değil ki... Karıştırdınız.
BAŞKAN - Buyurun okuyun.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının "Ödünç...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, lütfen karar verin; hangi önerge okunuyor, hangi önerge
oylanıyor.
BAŞKAN - Sayın başkan,
okunan ve karar verilen önergeyi, zühulen, kâtip, önünde olduğu için bir daha
okumaya başladı; bu, maddî bir hatadır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, geçen, kabul edilen önerge hangi önergedir, anlaşılamamıştır. Bir
karışıklık yaşanmaktadır şu anda.
BAŞKAN - Metinden
çıkarılmaya ilişkin, Grubunuzdan arkadaşlarımızın verdiği önerge, hükümet ve
komisyon katıldığından, İçtüzüğümüze göre herhangi bir konuşma ve işlem
yapılmadan oya sunulur. Oya sundum, reddedildi. İçtüzüğe göre hareket ettim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, anlaşılamamıştır; onu ifade ediyorum. Ne oylandı, ne oylanmadı;
anlaşılamamıştır. Divanda bir karışıklık yaşanmıştır.
BAŞKAN - Sayın başkan,
arkadaşlarımız kendi aralarında konuşmadan Başkanlığı dikkatle dinlerlerse...
Ben, anlaşılamayacak bir şey söylemiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, Divanda karışıklık yaşanmıştır. Önergeler birbirine karışmıştır;
dikkatinizi çekiyorum efendim.
BAŞKAN - Okutuyorum
efendim:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülmekte olan "İş Kanunu Tasarısı"nın "Ödünç İş
İlişkisi" başlığını taşıyan 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
Ödünç iş ilişkisi:
Madde 7. -
İşveren (ödünç veren),
yazılı rızasını almak suretiyle bir işçiyi başka bir işverene (ödünç alan) iş
görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak verdiğinde ödünç iş ilişkisi
kurulmuş olur. Bu halde iş sözleşmesi ödünç veren işverenle devam etmekle
beraber, işçi bu sözleşmeye göre üstlendiği işin görülmesini ödünç alan işverene karşı yerine getirmekle yükümlü
olur. Ödünç alan işveren işçiye talimat verme hakkına sahip olup işçiye sağlık
ve güvenlik risklerine karşı gerekli eğitimi vermekle yükümlüdür. Ödünç veren
işverenin, ücreti ödeme yükümlülüğü devam eder.
Ödünç iş ilişkisi
istisnaî bir çalışma şekli olup, yazılı olarak yapılır. Ödünç iş ilişkisinin
azamî süresi üç aydır. Ödünç iş ilişkisi kurulduğunda, çalışma koşullarında
işçi aleyhine değişiklik yapılamaz.
Ödünç alan işveren,
işçinin kendisinde çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden, işçiyi gözetme
borcundan ve sosyal sigorta
primlerinden ödünç veren işveren ile birlikte sorumlu olur.
İşçi, işyerine ve işe
ilişkin olup kusuru ile sebep olduğu zarardan ödünç alan işverene karşı
sorumludur. İşçinin ödünç verilme amacından ve şartlarından yahut aralarındaki
anlaşmadan aksi anlaşılmıyorsa, işçinin diğer hak ve yükümlülüklerine ilişkin
bu kanundaki düzenlemeler ödünç alan işverenle olan ilişkisine de uygulanır.
Grev ve lokavt uygulanan işyerinde ödünç iş
ilişkisi kurulamaz. Ödünç alan işverenin işyerinde, ödünç iş ilişkisi devam
ederken grev ve lokavt uygulamasına
geçilmesi halinde ödünç iş ilişkisi sona erer. Ödünç veren işveren işçisini,
grev ve lokavt süresince kendi işyerinde çalıştırmak zorundadır.
Ödünç iş ilişkisinin
devamı süresince, işçinin ferdî ve kolektif iş sözleşmesinden doğan hakları
devam eder.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Sayın Oğuz Oyan ve arkadaşları tarafından verilen önerge
okundu.
Şimdi, soruyorum: Sayın
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Katılıyorsunuz.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Evet, katılıyorum.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Çoğunlukları yok; çoğunluk gelsin.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Çoğunluk var.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Katılıyoruz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Nerede çoğunluk!
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Var, çoğunluk burada...
Burada çoğunluk.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bu kadar emek düşmanı olmayın.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Burada kardeşim! Otur
oturduğun yere!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Utanmadan bir de emeğin temsilcisi olarak oturuyorsun orada!
BAŞKAN - Lütfen... Sayın
Çetin, lütfen...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, komisyonda çoğunluk yoktur;
tespit edin.
BAŞKAN - Kontrol
edeceğim.
Komisyon üyelerimizi
sırayla bir tespit edelim. Komisyon üyelerimiz bir ayağa kalkabilir mi, lütfen...
Komisyon üyelerimiz bir ayağa kalkabilir mi...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Meclisi susturuyorsunuz ya! Ayıp be!
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sen kim oluyorsun da,
burada bağırıyorsun!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sen bağırıyorsun be! Bu kadar işçi düşmanlığı olur mu be! Ayıp be!
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AGÂH KAFKAS (Çorum) - İki gündür sizden
çektiğimiz ne!.. İt herif!.. Geç, otur yerine!..
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sensin it herif!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Ne sanıyorsun sen kendini!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Başkanlığı o mu yapıyor, siz mi yapıyorsunuz?!
HALUK KOÇ (Samsun) - Özür
dilesin Sayın Başkan.
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlar...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, bir komisyon üyesi, Grubum üyesi bir milletvekiline "it
herif" diyor!..
(AK Parti ve CHP
sıralarından ayağa kalkmalar, birbirinin üzerine yürümeler ve karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen yerinize oturun... Lütfen yerinize oturun...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Çorum Milletvekili Sayın Kafkas "it herif" demiştir; tutanağa
geçsin... Hakaret var... "İt herif" diye bağırılıyor... Burada
hakaret edemezsiniz!..
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Arkadaşlar, bir dakika... Arkadaşlar, oturun lütfen... (Gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Küfrediliyor!.. (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yerinize oturmadığınız takdirde, birleşime ara vereceğim...
Lütfen... (Gürültüler)
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 15.25
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.32
BAŞKAN : Başkanvekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ
(Samsun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1. - İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı : 73) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 7 nci maddesi
üzerinde verilen...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, biraz önce hakaret edilmiştir; bu konuda Grubumuzun bir beklentisi var.
AGAH KAFKAS (Çorum) -
Başkanım, söz istiyorum.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Ayrıca, biraz önceki komisyon yoklamasının tekrarlanmasını rica ediyoruz.
BAŞKAN - İzin verirseniz
açılışı bir yapalım, ondan sonra...
Tasarının 7 nci maddesi
üzerinde verilen, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında kalmıştık; ancak, oylamaya geçmeden önce, Sayın Kafkas
söz istemiştir.
Buyurun Sayın Kafkas.
AGAH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli bir yasa tasarısını
tartışıyoruz. Dün de burada ifade etmeye çalıştım; bu olayı "siyah ve
beyaz" mantığı içerisinde tartışıyoruz, bazı arkadaşlarımız özellikle
konuyu oraya çekmeye çalışıyorlar. Bunu komisyonda da yaşadık. Ben, demin
söylediğim, bir dil sürçmesi sonucunda... Benim, Yüce Meclisteki bütün
milletvekillerine, iktidar ya da muhalefet diye bakmaksızın, herkese sonsuz
saygım var; yetmez, bu ülkede insan olan herkese sonsuz saygım vardır. Eğer
maksadını aşan bir beyanım varsa, özür dilerim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Bunun sebebi şudur: Belki
-çok özür diliyorum- bir birikimin sonucunda olmuştur. Komisyon toplantımızda,
buradaki söyleneni ve hiçbir şekilde Yüce Meclisin içerisinde ifade imkânı
olmayan sözleri kimi milletvekilleri tarafından duymuş vekilleriz; ama, biz, bu
Yüce Meclisin çatısı altında gerilim olmasın diye olabildiğince dostça ve beraberce
yürümek zorundayız. Farklı düşünebiliriz, farklı kültürlerin insanları
olabiliriz, olaylara da farklı yerlerden bakabiliriz. Bu, bizim, birbirimize
husumet duymamızı da gerektirmez. Demokrasi bir erdemdir, birbirimizin hakkına
da saygı göstermektir diye düşünüyorum.
Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kafkas.
Ümit ediyorum, temenni
ediyorum ki, bu Meclis... Buradan yetmiş milyon bizi takip ediyor. Milletimiz,
bizi, kendilerine hizmet etmemiz için, bu ülkenin meselelerini çözmemiz için
görevlendirmiştir. Dün de ifade ettiğim gibi, iktidar daha hoşgörülü olacak;
ama, muhalefet, bu Yüce Meclisin mehabetini bozmayacak bir anlayış içerisinde,
elbette ki, düşüncelerini en açık ve serbest bir şekilde ifade edecektir.
Şimdi...
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Muhalefet yanlış bir şey yapmıyor Sayın Başkan; önerge veriyor,
kabul etmiyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekili, burada ifade ettiğim sözler, herhalde, değerli arkadaşlarımızın
daha çok imkânlar içerisinde düşüncelerini aktarabilmesi noktasındadır.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, önergeler üzerinde konuşamayacaksak, nasıl muhalefet yapacağız?!
BAŞKAN - Şimdi efendim,
burada biz, İçtüzüğe göre bu Yüce Meclisi yönetmek durumundayız.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Muhalefete hoşgörü bu değildir ama!
BAŞKAN - O bakımdan, o
bizim dışımızda... Bizim şahsımızdan kaynaklanan hiçbir şey olmadığından emin
olabilirsiniz.
Sayın Oğuz Oyan ve
arkadaşları tarafından verilen, Komisyon ve Hükümetin katıldığını ifade ettiği
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Önergeye katılan Komisyon üyeleri el kaldırmıyor Sayın Başkan.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Komisyon katılıyor... Komisyon el kaldırmıyor...
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"İş Kanunu Tasarısı"nın 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik
(Bursa)
ve arkadaşları
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, adil davranmıyorsunuz!
BAŞKAN - Siz okuyunuz.
Geçici iş ilişkisi
Madde 7.- İşveren, yazılı
rızasını almak suretiyle bir işçiyi başka bir işverene iş görme edimini yerine
getirmek üzere geçici olarak devrettiğinde geçici iş ilişkisi gerçekleşmiş
olur...
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Tarafsız davranmıyorsunuz Sayın Başkan! Katılan komisyon üyeleri el
kaldırmıyor!
BAŞKAN - Bir dakika...
Devam edin lütfen.
... Bu halde iş
sözleşmesi işverenle devam etmekle beraber, işçi bu sözleşmeye göre üstlendiği
işin görülmesini, iş sözleşmesini geçici iş ilişkisi kurulan işverene karşı
yerine getirmekle yükümlü olur...
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) -
Sayın Bakan, yerinizi terk edin!
BAŞKAN - Buyurun okuyun.
... Geçici iş ilişkisi
kurulan işveren işçiye talimat verme hakkına sahip olup, işçiye sağlık ve
güvenlik risklerine karşı gerekli eğitimi vermekle yükümlüdür...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, izin verir misiniz...
BAŞKAN - Devam edin.
... Geçici iş ilişkisi
belirli süreli ve yazılı olarak yapılır, gerektiğinde en fazla bir defa
yenilenebilir. İşverenin ücreti ödeme yükümlülüğü devam eder. Geçici iş
ilişkisi kurulan işveren işçinin kendisinde çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden,
işçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden işverenle birlikte
sorumludur. Ancak, işçinin rızası alınarak ücret borcu, geçici iş ilişkisi
kurulan işveren tarafından üstlenilebilir.
İşçi, işyerine ve işe
ilişkin olup kusuruyla sebep olduğu zarardan geçici iş ilişkisi kurulan
işverene karşı sorumludur. İşçinin geçici sözleşmesinden aksi anlaşılmıyorsa,
işçinin diğer hak ve yükümlülüklerine ilişkin bu Kanundaki düzenlemeler geçici
iş ilişkisi kurulan işverenle olan ilişkisine de uygulanır.
İşçiyi geçici olarak
devralan işveren grev ve lokavt aşamasına gelen bir toplu iş uyuşmazlığının
tarafı ise, işçi grev ve lokavtın uygulanması sırasında çalıştırılamaz. Ancak,
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununun 39 uncu maddesi
hükümleri saklıdır. İşveren, işçisini grev ve lokavt süresince kendi işyerinde
çalıştırmak zorundadır.
Toplu işçi çıkarmaya
gidilen işyerlerinde çıkarma tarihinden itibaren altı ay içinde toplu işçi
çıkarmanın konusu olan işlerde geçici iş ilişkisi gerçekleşmez.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, usul hatası var; izin verir misiniz?
BAŞKAN - Efendim, şu
önergenin işlemini bitireyim, sizin düşüncenizi alacağım.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, sonra tekrarlayabilirsiniz, usul hatası var.
BAŞKAN - Biraz önce
okunan, Faruk Çelik ve arkadaşları tarafından verilen önergeye Komisyon
katılıyor mu?
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, biraz önce okunan önergeye Komisyon katılmış; fakat, ret oyu
kullanmıştır.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, komisyonun çoğunluğunun olup olmadığının sayılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ORMAN BAKANI OSMAN PEPE
(Kocaeli) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, komisyonun tekrar sayılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Komisyonu tekrar
sayıyoruz; 13 kişi.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Biraz
önceki önergede ilk saydığınızda çoğunluğu yoktu; ama, daha sonra, bir kişi
eklenerek çoğunluk oldu.
BAŞKAN - Efendim, Divan
saydı; geçen sefer de 13 üye vardı.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Hayır... Biraz önceki önergede yoktu; ilk itirazımızda yoktu Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bana verilen
bilgi, 13 üye olduğu.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Ayrıca, biraz önceki önergede komisyon üyesi arkadaşlarımız önergeye katılmış;
fakat, aleyhte oy kullanmıştır. Bunun zabıtlara geçmesini istiyoruz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Tutanaklara geçsin...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Hükümetin ve Komisyonun katıldığı, Faruk Çelik ve arkadaşları
tarafından verilen önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge, çoğunlukla kabul edilmiştir.
Şimdi, kabul edilen
önerge doğrultusundaki değişik şekliyle 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 7 nci madde kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ
BÖLÜM
İş
Sözleşmesi, Türleri ve Feshi
Tanım ve şekil
MADDE 8. - İş sözleşmesi,
bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret
ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. İş sözleşmesi, Kanunda aksi
belirtilmedikçe, özel bir şekle tâbi değildir.
Süresi bir yıl ve daha
fazla olan iş sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması zorunludur. Bu belgeler
damga vergisi ve her çeşit resim ve harçtan muaftır.
Yazılı sözleşme
yapılmayan hallerde işveren işçiye en geç iki ay içinde genel ve özel çalışma
koşullarını, günlük ya da haftalık çalışma süresini, temel ücreti ve varsa
ücret eklerini, ücret ödeme dönemini, süresi belirli ise sözleşmenin süresini,
fesih halinde tarafların uymak zorunda oldukları hükümleri gösteren yazılı bir
belge vermekle yükümlüdür. Süresi bir ayı geçmeyen belirli süreli iş
sözleşmelerinde bu fıkra hükmü uygulanmaz. İş sözleşmesi iki aylık süresi
dolmadan sona ermiş ise, bu bilgilerin en geç sona erme tarihinde işçiye yazılı
olarak verilmesi zorunludur.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan;
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, 365 milletvekilinden
oluşan bir iktidar çoğunluğunun, tek başına iktidar olmuş bir partinin,
kendisine yakışmayacak şekilde bir engelleme yaptığına tanık oluyoruz. Bir
yandan, Sayın Başkan, dün ve bugün, iki kez tekrarladı "muhalefete karşı
hoşgörüyle davranıyoruz" dedi. Hoşgörünün ölçütü olarak karşımıza
getirilen şey, bugün, muhalefetin önerge üzerinde konuşma hakkının, İçtüzüğün
arkasına sığınılarak elinden alınmasıdır. Bunun, eğer, hoşgörülü muhalefet
anlayışı olduğunu söylüyorsanız, acaba, hoşgörüsüz muhalefet anlayışı ne
olurdu? Yani, muhalefete hoşgörü göstermeseydiniz, acaba, ne olurdu? Meclisin
kapılarını mı kapardınız? Salona mı almazdınız? Ne yapardınız? Hoşgörü buysa
hoşgörüsüzlüğünüz nedir? Ölçüsü nedir değerli milletvekilleri? (CHP
sıralarından alkışlar) Nedir ölçüsü sayın hükümet? Sayın Bakan burada
oturmuyor, yerine vekili oturuyor. İlgili bakan oturmuyor, vekili oturuyor. (AK
Parti sıralarından "Geldi, geldi" sesleri) Gelmiş, evet, hoş geldi.
Güzel...
Değerli milletvekilleri,
bakınız, bir kere, burada usul hataları yapılıyor. Biraz önce tutanağa
geçirdik, biz ilk itiraz ettiğimizde, o komisyonda 12 kişi oturuyordu, çoğunluk
yoktu. Bizim itirazımız sonunda çıkan tartışma üzerine, 13 üncü kişi geldi;
ama, ne yazık ki, Başkanlık 12 kişinin oturduğu, çoğunluk olmadığı ilk
itirazımızda oradan komisyonun "çoğunluğumuz vardır" sözüyle
"çoğunluk vardır" demekle yetindi. Yapması gereken ,onu saymaktı, 13
kişiyi bulmaktı. Bunu yapmamıştır, bir usul hatası yapılmıştır. Biz, bundan
sonraki bütün önergelerde, tek tek sayılmasını istiyoruz. Bu, bizim buradaki
İçtüzükten gelen hakkımızdır.
Komisyon çoğunluğu
üzerinden, Komisyonun ve Hükümetin önergelere katılmadığı üzerinden bir
muhalefet anlayışı sergilenmesi... Burada, sadece iki partiden oluşan;
dolayısıyla, çok parti olsaydı da, çok sayıda önerge olsaydı, Meclis çalışması
çok uzardı endişesini zaten ortadan kaldıran bir şeydir. Burada bir muhalefet
partisi var, bir de iktidar partisi var esas olarak. Dolayısıyla, bu, halkın
gözü önünde iktidarın getirdiği ve ne komisyonda ne de burada Genel Kurulda yeterince
tartışılmasına izin vermediği önemli bir yasanın biraz olsun tartışılmasının,
biraz olsun kamuoyuna açıklanmasının çaresini arıyoruz, göstermeye çalışıyoruz.
Biz, burada bir engelleme de yapmıyoruz. Bizim İçtüzükten gelen hakkımız, her
madde üzerinde 7 taneye kadar önerge vermektir. Hiçbir maddede 7 önerge
vermedik.
Değerli arkadaşlarım,
biz, burada üstelik de seçtik, hangi maddelerde ihtilaf var, onlar üzerine
vermeye çalıştık, hepsi için de vermedik şimdiye kadar. Bunu dahi çok mu
görüyorsunuz?! Bu da çok mu?! Yani, nedir, neye yetiştiriyorsunuz?! Yangından
mal mı kaçırıyorsunuz?! İşverenlerin talimatı bu kadar mı paçalarınızı
tutuşturuyor?! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bakınız sevgili arkadaşlarım,
bu ahlakî değildir, etik değildir. Bu, Parlamentoda fikirlerin tartışılmasına
engel olucu bir tutumdur. Bu, burada, partilerarası barış ortamını torpilleyen
bir tutumdur. Bunun üzerine bizden yapıcı muhalefet beklemezsiniz; biz, şimdiye
kadar hep yapıcı muhalefet yaptık. Bu tasarıda da, eğer bu telaş olmasaydı, bu
palaspandıras geçirme isteğiniz olmasaydı, biz, bu tasarının birçok maddesine
olumlu oy da kullanırdık. Biz, burada yönteme karşıyız, böyle bir yöntem olmaz,
başından itibaren karşıyız. Komisyonlardan al kaçır, burada al kaçır!.. Nereden
kaçırıyorsunuz; işçinin önünden, gözünden kaçırıyorsunuz, halkın gözünden
kaçırıyorsunuz, Parlamentodan kaçırıyorsunuz. Eğer bu yönteminiz olmasaydı,
belki de, burada birçok maddede size destek de verecektik; ama, buna tepki
gösteriyoruz, destek verebileceğimiz maddelerde de destek değil, tam tersine,
ret oyu veriyoruz. Ama, hiç olmazsa, bırakın diğer maddelerde tartışalım;
bırakın, millet bu tartışmayı izlesin.
Neden korkuyorsunuz?!
Gücünüz yetmiyor mu?!. 365 yetmiyor mu?! Neden korkuyorsunuz?! Tartışmadan
neden çekiniyorsunuz?!
Arkadaşlar, tartışma,
demokrasinin temelidir; tartışma yoksa, katılım yoksa, demokrasi yoktur. Siz,
demokrasinin olmaması için mi çalışıyorsunuz?!
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Kapalı oturum yapalım o zaman.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Pekala; güzel bir fikir. Bundan sonraki yasa görüşmelerinde kapalı oturum
önergesi verelim. (CHP sıralarından alkışlar) Nasıl olsa çok kolayca geçiyor.
Yirmi imzalı önergeyle hepsini kapalı oturuma çevirelim. Böylece, ne kadar
güzel, milletten kendinizi gizleme imkânına daha kolay kavuşursunuz.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Ne kadar zekisiniz!
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Sevgili arkadaşlarım, bizim iyi niyetimizi zorlamayınız. Biz, burada iyi
niyetli bir muhalefet yapmaya çalışıyoruz, bunu zorlamayınız.
Burada sizin getirmeye
çalıştığınız şey, bir kere, bazı bakımlardan -dün de söylendi- 12 Eylül
rejiminin dahi cüret edemediği işçi aleyhtarı düzenlemelerdir. Burada, bu
Meclis çatısı altında, siz, işçiden ve köylüden önemli ölçüde oy almış, hatta,
bizden fazla oy almış bir parti olarak buraya geldiniz ve sırtınızı bu
kesimlere dönerek, bir avuç azınlığın size dikte ettirdiği maddeler üzerinden
tartışma yapıyorsunuz ve buna karşı çıkan fikirleri olgunlukla karşılama
cesaretini gösteremiyorsunuz; bu, olmaz. Bu, böyle bir mutlak iktidar anlayışı,
ancak faşist rejimlerde olur, demokrasilerde değil. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
burada, çalışma saatlerinin düzenlenmesinin, hafta saatinin düzenlenmesine kadar
işverene bir keyfîlik veren, iş koşullarında köklü değişiklik yapma hakkını tek
taraflı ve sınırsız biçimde işverene veren...
Burada, ödünç işçi
ilişkisi, ödünç iş ilişkisi deniliyor. Biraz önceki madde hakkında verdiğimiz
önergede konuşabilseydik, belirtecektik; ödünç iş ilişkisi yok ortada, ödünç
işçi ilişkisi var; yani, kiralık işçi ilişkisi var. Neye benziyor; 2000 yıl
öncesinin köleci toplum düzenine benziyor, antik Roma. Antik Roma'da köleye ne
denirdi biliyor musunuz; instrumentum vocalis; yani, konuşan üretim aracı.
Yani, affedersiniz, işçiyi dolap beygirinden ayırmak için söyledikleri, oradaki
köleyi, ona verdikleri isim "instrumentum vocalis" idi; yani, konuşan
üretim aracı, sadece ağzı var, o kadar... Kölenin hiçbir hakkı yoktu
biliyorsunuz, efendisi öldürse bile, hiçbir hakkı yoktu. Siz, böyle bir rejim
mi getirmek istiyorsunuz; nedir derdiniz?!
Ödünç işçi ilişkisini
biraz önce oyladığınız madde -burada 7 nci madde- bu Meclise yakışan bir madde
değildir; işçiden oy almış bir iktidar partisine yakışan bir madde değildir
arkadaşlar. Bu, bir angarya düzenlemesidir; bu, bir kölecilik düzenlemesidir,
bunu yapmayınız. Burada, bırakın tartışalım ve biraz aklımızla hareket edelim.
ÖMER ÖZYILMAZ (Erzurum) -
Bu, bir hakarettir sayın konuşmacı.
BAŞKAN - Müdahale
etmeyelim sayın hatibe; lütfen, müdahale etmeyelim.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Bakınız, bu tasarının maddelerini, 550 milletvekilinden, komisyonda olanlar
dışında, kaç kişi okudu; okumadan parmaklar kalkıyor, düşünmeden eller
kalkıyor; bu, demokrasiye sığmaz bir olay.
Burada, ayrıca şunu da
belirtmek gerekir: Siz, vaat ettiklerinizin tam tersini yapıyorsunuz. Siz,
köylüye, bırakalım ilave olarak verdiğiniz vaatleri; ucuz mazottan vazgeçtik,
pamuğa primden vazgeçtik, ayçiçeğine primden vazgeçtik...
Değerli arkadaşlarım,
Dünya Bankası "tarımdan bütün destekler kalkacak, yerine bir tek destek
gelecek, doğrudan gelir desteği" dedi; bir tek destek... Hepsi kalktı,
yerine o geldi. Doğru mu yanlış mı, ayrı mesele. Bize göre de yanlış, bütün
desteklerin kalkıp yerine bir tek bu desteğin getirilmesi; ama, siz, onu dahi
uygulamadan kaldırdınız, onu askıya aldınız. 2002'den artakalanlar ödenecek -o
da niye artakaldı 2002'den, ayrı mesele- 2003 için bütçeye bir kuruş ödenek
koymadınız; yani, siz, 2003 yılında, bu çiftçiye, bırakın doğrudan gelir
desteğini, bunun ötesinde, yığınla vaat vererek oylarını aldığınız, yani,
aldattığınız ve kandırdığınız bu kitlelere, şimdi 2003 yılında doğrudan gelir
desteği ödemesi vermeyerek, sadece uluslararası sermayenin, beynelmilel
sermayenin dediklerini yapan, Dünya Bankasının dahi eleştirisini alan bir
noktaya geldiniz; IMF partisi oldunuz, teslim oldunuz. Bu, bu millete yapılacak
en büyük ayıptır.
Ayrıca, şunu söyleyeyim :
Türkiye'de siyaset yapılmasının önünü kesiyorsunuz. Bu milleti bu kadar
aldatırsanız, bu millet bir daha sandıklara gitmeyecek. Bu milleti bu kadar
aldatan bir iktidar ve bunun üzerinde de burada rahatça konuşan, gülen, sırıtan
bir iktidar anlayışı yakışmıyor Meclise!.. (CHP sıralarından alkışlar; AK Parti
sıralarından gürültüler) Yakışmıyor Meclise arkadaşlar!..
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, Meclisten özür dilesin.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Yanlış yapıyorsunuz...
BAŞKAN - Sayın Oyan,
teşekkür ediyorum.
AHMET KOCA (Afyon) -
Sayın Başkan, özür dilesin.
AHMET YENİ (Samsun) -
Özür dileyecek Sayın Başkan...
Özür dileyeceksin!
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen... Lütfen...
Değerli milletvekilleri,
bir defa, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına biraz önce konuşma yapan Sayın
Oyan'ın son sözlerini tasvip etmediğimi üzülerek ifade ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
İkinci husus ise, Sayın
Oyan...
AHMET ERSİN (İzmir) - Ne
dedi Sayın Başkan, ne dedi?..
BAŞKAN - Lütfen, yerinize
oturun.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Hayır, ne dedi Sayın Başkan? İnsanı çıldırtmayın...
BAŞKAN - Lütfen, yerinize
oturun.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Burayı majestelerinin meclisi haline getirmezsiniz.
BAŞKAN - Lütfen yerinize
oturun... Lütfen yerinize oturun.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Oturmasam ne yapacaksınız?
BAŞKAN - Size ihtar
ediyorum; lütfen, yerinize oturun.
AHMET ERSİN (İzmir) - Ne
olur ihtar ettiğiniz zaman; dışarıya mı atarsın?! Hepimizi dışarıya atın o
zaman!
BAŞKAN - İçtüzük
şartlarını uygularım. Lütfen, yerinize oturun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, tarafsız yönetmiyorsunuz iki günden bu yana!
ENVER ÖKTEM (İzmir) - O
zaman, hepimizi dışarıya çıkar!
BAŞKAN - Bakınız, bu
Mecliste her şey konuşulur, tartışılır; ama...
AHMET ERSİN (İzmir) -
İnsanı çileden çıkarmayın!
BAŞKAN - ...el kol
hareketleriyle, fiilî davranışlarla hiç kimse bir yere varamaz; burada İçtüzük
uygulanır.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Tarafsızlığınızı (!) bu Meclise yakıştıramıyorum.
BAŞKAN - İkinci bir
hususu açıklıyorum, bunu sizin bilmenizde yarar var. Sayın Oyan, biraz önceki
konuşmasında, kendileri tarafından, yani sizler tarafından, Cumhuriyet Halk
Partisine mensup milletvekilleri tarafından verilen birinci önergenin
müzakeresi sırasında Komisyona sorulduğunu ve Komisyonda çoğunluk olmadan
katıldıklarını; halbuki, o anda, kendilerinin tespitine göre, yanılmıyorsam,
Komisyonda 12 üyenin olduğunu ifade etmişlerdir, 13 olması lazım diye. Halbuki,
bizim, burada uymak zorunda kaldığımız İçtüzüğün 45 inci maddesinin ikinci
fıkrasını okudukları takdirde, Komisyonun toplantı nisabı üçte 1'dir; üçte 1'le
toplanır, çoğunlukla karar verir; dolayısıyla, Komisyonun 8 üyeyle toplanması
mümkündür, İçtüzük bunu böyle gösteriyor. O bakımdan, arkadaşlarımızın
görüşlerinin doğru olmadığını İçtüzük ifade ediyor.
Şimdi, bu açıklamamdan
sonra Sayın Bakan söz istemiştir.
Bakınız Değerli
arkadaşlarım...
AHMET YENİ (Samsun)
- "Sırıtma" sözü ne oldu
Sayın Başkan?!
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) - Sayın Başkan "sırıtma" sözünü geri alsın!
BAŞKAN - ...bunu çok çok
söylememe gerek yok, lütfen, tansiyonu yükseltmeyelim. Burada bir yasa müzakere
ediyoruz, Başkanlığa yardımcı olalım.
Sayın Başesgioğlu,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; şahsım ve Bakanlığım adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dünkü sunuş konuşmamda,
bu yasanın önemini, bu yasaya hangi süreçte dahil olduğumuzu yüksek
bilgilerinize sunmaya çalıştım. Şu ana kadarki görüşmelerimizde ortaya şöyle
bir resim çıktı: Bir siyasî parti grubumuzun değerli temsilcileri, bu yasanın
olabildiğince uzaması veyahut da çıkmaması adına İçtüzüğün kendilerine vermiş
olduğu imkânı kullanma gayreti içerisinde oldular.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Yanlış... Biz kullanmıyoruz Sayın Bakan. 7 önerge verirdik...
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Bunu kesinlikle yadırgamıyorum.
Yıllarca siyasî partilerde grup başkanvekilliği yapmış bir arkadaşınız olarak,
bunu bir hak olarak da görüyorum, bunu hiç yadırgamıyorum. Burada Komisyon
üyelerimizin çoğunluğu teşkil edilerek önergelerle ilgili tasarruflarda
bulunmaları da tartışma konusu olmakla birlikte, İçtüzüğün verdiği bir
imkândır. Bu, geçmiş dönemlerde bu Parlamentoda sergilenmiştir.
Aslında, arkadaşlarım,
ben, biraz geç geldim. Bu konuşmayı yaptıktan sonra, bu konunun hassasiyetini
sizlerle son bir kez daha paylaştıktan
sonra, bu İçtüzüğün bize tanımış olduğu imkânı kullanmayı düşünüyorduk; ama,
ben, dışarıda çok önemli bir toplantıda olduğum için, arkadaşlarımız biraz
erken bu şekilde Komisyondaki yerlerini almışlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada yine ikinci bir fotoğraf; bir siyasî parti grubumuz,
sadece işçi haklarını koruma adına söylem geliştirdiler, Grubumuzu da, sanki
işçi haklarını kısıtlayan, sadece işveren haklarını koruma konusunda bu süreci
götüren bir grup olarak takdim etme gayreti içerisinde oldular. Bu, insaf
ölçüleri içerisinde baktığımız zaman, haksız bir nitelemedir. Buradaki
arkadaşlarımız, emek dünyasını iyi bilen, işçinin alınterinin kutsallığını
bilen, hepsi iş hayatıyla, işçi hayatıyla yakından ilgilenen arkadaşlarımız; en
başta ben. Ben, bir işçi ailesinin çocuğuyum. Eğer, sınıfsal içgüdüyle hareket
edersek, bu, kimin hangi noktada hangi hakları koruma konusundaki düşüncelerini
objektif bir şekilde yargılarsak, AK Parti Grubuna bu şekilde bir nitelemenin
haksız olduğu kanaatindeyim.
Siz, muhalefet
partisisiniz, elbette, partinizin politikalarını, felsefelerini dillendirme
konusunda tamamen serbestsiniz; ama, emin olun arkadaşlar, şu görüştüğümüz
yasa, gerçekten, çalışma hayatımızı çok yakından ilgilendiriyor. Dün de ifade
ettim, hâlâ, işletmelerden, işçilerimizin iş akitleri feshediliyor. Şimdi,
dışarıda bir gazeteci arkadaşımla konuştum "Sayın Bakanım, dün siz
söylediniz; ama, şu anda benim iş akdim feshedildi" dedi.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Cesaret aldılar Sayın Bakan; bu tutumdan cesaret aldılar da yapıyorlar.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Ben, bu tasarıyı, bütün
sıkıntılarıyla sizin yüksek huzurunuza getirirken, bu tartışma süreci
içerisinde bu sıkıntıların devam etmesini kastetmedim. Ben, Parlamentomuzun, siyasî
parti gruplarımızın bu işe bir hakemlik yapması arzusuyla geldim ve size,
derdimi, sıkıntılarımı bu çerçeve içerisinde anlatmaya çalışıyorum; ama,
görüyorum ki, maalesef, beş sene evvel, on sene evvel bir kanun nasıl
görüşüldüyse, yine, klasik muhalefet-iktidar anlayışı içerisinde, maalesef, bu
kanunu görüşüyoruz.
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Ne yapalım peki, bırakalım mı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biz, yeni
bir Parlamentoyuz.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Söz hakkı vermiyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - İki partili bir Meclisin
oluşması, Türk demokrasisi açısından, siyasî istikrar açısından büyük bir
kazanım.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Böyle kazanım olmaz olsun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Bunu heba etmememiz gerektiği
kanaatindeyim.
Niye acele ediliyor?
Acele edilmesinin maksadını anlatayım. Daha önce çıkmış bir İş Güvencesi Yasası
var, yürürlük tarihî 15 Mart. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu yasa eşzamanlı
olarak yürürlüğe girmezse, birtakım hukukî ihtilafların, hak kayıplarının
olacağını şimdiden görmeniz lazım.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Ayın 1'inde getirseydiniz Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Bunu anlatmaya çalışıyorum.
Yoksa, beş gün, on gün, bir ay sonra yürürlüğe girmesinin bizim açımızdan
hiçbir sakıncası yok.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) -
Daha geriye götürüyorsunuz; 1475'i uyguladınız mı mesele biter.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Müsaade eder misiniz sayın
milletvekilim.
İş güvencesini çok
ısrarla savunuyorsunuz; ama, bu tutumunuzla, zamana yayılan bu davranışınızla,
emin olunuz, iş güvencesinin akıbetini de belirsiz bir ortama sürüklüyorsunuz;
bunu ifade etmek istiyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
İşverenle biz görüşmüyoruz Sayın Bakan sadece!..
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) -
Tertip ediyorsunuz, tertip...
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben, size,
olabildiğince konunun nazikliğini anlatma gayreti içerisindeyim; takdir sizin.
Hiç kimseye şu şekilde hareket etme diye dikte ettirecek bir şeyimiz olmaz;
bunu da, kendimize hadsizlik olarak sayarız. Onun için, takdir sizin; grup
olarak nasıl davranırsanız, bu, tamamen parti grubunuzun tercihidir,
takdiridir, bunu da saygıyla karşılarız. Ama, benim derdim, demin de ifade ettiğim
gibi, eğer, olabiliyorsa, Parlamentomuzun bu işe bir hakemlik etmesidir, bu
yasaların sorunsuz bir şekilde çalışma hayatımıza kazandırılmasıdır, çalışma
hayatımızda yeni sorunlara yol açacak hususların, bu Parlamentodan toplumun işçi
ve işveren kesimine yayılmamasıdır. Herhalde, hepimizin üzerinde böyle bir
sorumluluğun olduğunu kabul etmemiz gerektiği kanaatindeyim.
İş güvencesiyle ilgili
çok tartışmalar yapıldı, çok spekülasyonlar yapıldı. Değerli arkadaşlarım
"işçinin haksız feshe karşı korunması" kavramı, bütün Avrupa
ülkelerinde yerleşmiş bir kavramdır. Bu, bütün Avrupa ülkelerinin kendi
hukuklarına yerleşmiş durumdadır. Biz, 1994 yılında, iş güvencesini kapsayan
158 sayılı ILO Sözleşmesini imzalamak suretiyle, bunu, iş hukukumuza kazandırma
yükümlülüğü altına girmiş bulunmaktayız. Ayrıca, açıklanmış bulunan ulusal
programın kısa vadeli hedefleri arasında da İş Güvencesi Yasasının hayata
geçirilmesi yükümlülüğüyle, Parlamento olarak karşı karşıyayız.
Değerli arkadaşlar,
dünyadaki çağdaş gelişmelere zamanında tepki vermezseniz, zamanında uyum
gösteremezseniz, çağın gerisinde kalırsınız. Çağın gerisinde kaldığınız zaman
da, bunun bedelini, hangi sektör olursa olsun, ödemeye hazır olmanız lazım.
Dünyadaki bütün iş kavramları, iş kurumları, iş süreçleri, üretim şekilleri,
çalışma şekilleri değişmiş durumda. Bütün Avrupa ülkeleri, bu değişen
teknolojiye uygun olarak, kendi çalışma hayatındaki kuralları düzenlemek durumundalar
ve bunu düzenlemiş durumdalar. Türkiye, bu gelişmeden geri kalamaz. Mutlaka,
çalışma hayatımızı da, dünyadaki bu gelişmelere uygun olarak düzenlemek
zorundayız.
Çok tartışılan İş Yasası
çalışma hayatımıza neler getiriyor; birkaç satırbaşıyla bunları da ifade etmek
istiyorum.
Neler getiriyor; ifade
etmeye çalıştığım gibi, esnek çalışma usullerini getirerek, işletmelerimize
uluslararası pazarlarda rekabet etme imkânını getiriyor; işletmelerimize, atıl
işgücünün yüklemiş olduğu fazla maliyeti indirme imkânını getiriyor ve bunun
dışında, herhangi bir talep yoğunluğu karşısında, talep azalması karşısında
işgücü planlaması imkânını veriyor. İşçimiz açısından da, kendisine daha fazla
zaman ayırabilme, sosyal zamanlarını daha iyi değerlendirme imkânını veriyor.
Ayrıca, bir işçimizin değişik işlerde, işletmelerde çalışması imkânını
getiriyor. Özellikle gençlerimizin işsiz olduğu, kadınlarımızın istihdama
katılım oranlarının çok düşük olduğu ülkemizde, genç işsizlerimize ve
kadınlarımıza değişik işyerlerinde kısmî çalışma imkânı sağlayan düzenlemeler
getiriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Peki, devlet olarak, bu yasal
düzenlemeden, iş Yasasından ne bekliyorsunuz; devlet olarak da, hepimizin
yakındığı işsizlik sorununa bir yasal zemin oluşturması hedefini bekliyoruz ve
ayrıca, en önemlisi de, yine, hepimizin şikâyet ettiği, toplam istihdamın
yarısından fazlasının kayıtdışı olduğu ülkemizde, devlet olarak, kayıtdışı
sektörle, kayıtdışı istihdamla yüzleşmek için, bu kayıtdışılığı azaltmak için
yasal bir zemin oluşturması hedefini güdüyoruz.
Ha, denilecektir ki,
esnek çalışma usullerinin geldiği çalışma hayatlarında sendikal örgütlenme
zafiyete uğramıştır; doğrudur, bu tespite katılıyorum. Hollanda'da, diğer
ülkelerde esnek çalışma usullerinin getirildiği ülkelerde, sendikal örgütlenme
açısından sıkıntılar yaşanmıştır; çünkü, tam zamanlı çalışan işyerlerinde
örgütlenme başkadır, kısmî zamanlı (part-time) çalışan işyerlerinde,
işletmelerde başkadır; bu tip işletmelerde sendikalarımızın örgütlenmede
zorlukları vardır.
Esnek çalışma usullerinin
getirildiği bütün ülkelerde, sendikal örgütlenmedeki sıkıntılar nedeniyle,
sendikalarımız bu işe tepki koymuşlardır. Bu konuda Hollanda'dan çok örnek
verilir. Hollanda da zamanında sendikal tepkilerle karşılaşmış; ama,
Hollanda'daki sendikalar, bu yeni düzene kendilerini ayarlayarak tekrar
örgütlenmişler ve işçi sayılarını artırma konusunda büyük bir performans
göstermişlerdir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Hollanda'nın 250 milyar dolar iç ve dış borcu yok Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Tabiî, onların şartlarıyla bizim
şartlarımızı kıyaslamamız mümkün değil değerli arkadaşlarım; ama, dünyadaki bu
gerçekten de kaçmamız mümkün değil.
Bu yasa da olmasa, bu
yeni düzenlemeler de olmasa, Türk sendikacılığının mutlaka kendi kendiyle
yüzleşmesi lazım. Arkadaşlarımızın kendi ifadesi: "Bugün 5 000 000
civarında kayıtlı işçimiz var; ancak, bunların 650 000-750 000'i sendikalı."
O halde, Türk sendikacılık hareketinin de, sendikal örgütlenme adına yapılacak
faaliyetlerinde, mutlaka, önümüzdeki süreç içerisinde karşılıklı olarak
tartışılması lazım.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
12 Eylülden sonra oldu o Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, hem Türk
sendikacılığının, Türk sendikal hareketinin önümüzdeki dönemdeki faaliyetleri
açısından hem de çalışma hayatımızdaki barış açısından bu görüşmekte olduğumuz
yasa, çok önem arz etmektedir.
Biz, Parlamento olarak,
toplumun önüne, çalışma hayatımızın önüne, sorunlarla dolu bir yasayı sunarsak
buradaki görevlerimizi yerine getirmemiş sayılırız. Burada, gruplarımız
içerisinde sendika kökenli birçok arkadaşımızın bulunmasını hem Bakanlık olarak
hem de şahsım itibariyle memnuniyetle karşılıyorum. Bunca birikimlerini, bunca
tecrübelerini Parlamentoya taşıyarak hem çalışma hayatımızla ilgili hem de
sendikal örgütlenmeyle ilgili bu kazanımlarını burada bizlerle paylaşmaları çok
önemli sonuçlar doğuracaktır diye düşünüyorum; ama, bunu yaparken sadece bir
pencereden, tek bir gözlükle bakarsak çalışma hayatımızda istediğimiz kalıcı
barışı sağlamamız mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerimi şu şekilde bitirmek istiyorum: Ben, tartışmalı, tarafları çok olan,
tarafların ortak iradelerini birleştirme konusunda büyük zorluk çektiğimiz bu
tasarıda Parlamentonun yüce hakemliğinin gerçekleşmesini istiyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Susarak; susturarak mı Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Eğer, bu konudaki katkılarınızı,
bu konudaki desteklerinizi bu tasarıdan esirgemezseniz, çalışma hayatımıza çok
önemli bir kazanım hediye etmiş olacağız; ama, yok, biz sadece kendi çerçevemiz
içerisinde, kendi politikamız içerisinde bu stratejimizi devam ettireceğiz,
bizim muhalefet anlayışımız budur derseniz bu da sizin kendi görüşünüzdür, buna
da saygı duyarım; ama, benim arzum, bütün grupların, çözüm üretme konusunda
elbirliği içerisinde hareket etmeleridir ve şu kritik günlerde, bu kritik
yasayı, çalışma hayatımıza en az zarar verecek şekilde geçirmenin mutluluğu,
payesi hepimizin olacaktır diye düşünüyor; sabrınız için hepinize teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan...
BAŞKAN - Efendim?..
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sanki, bu yasa, sendikal geleneği ortadan kaldıracak; sendikacılar onun için
tepki gösteriyor gibi Sayın Bakanım bir söz söyledi.
BAŞKAN - Sayın Meral...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Efendim, bakınız, Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Meral,
anlıyorum; ama, siz, çok tecrübeli bir sendikacısınız.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Anlıyorsunuz da... Bırakmıyorsunuz; burada, biz de anladıklarımızı anlatalım,
Sayın Başkan, böyle olmaz ki!
BAŞKAN - İçtüzüğümüzün
neresinde var?!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Dünya kadar laf söyledi!
BAŞKAN - Bir kişi
çıkacak, yerinden, istediği gibi konuşacak; bu olmaz ütfen!..
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- "Sendikacılar kendini değiştirsin" dedi.
BAŞKAN - Lütfen
efendim... Lütfen!..
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Tebrik ederim Sayın Başkan, tebrik ederim!
BAŞKAN - Biz, İçtüzüğe
göre hareket ediyoruz; söz istersiniz, şartlar uygunsa veririz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Kutluyorum sizi; tebrik ederim!
BAŞKAN - Efendim,
şahısları adına, Adana Milletvekili Ziya Yergök; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Adana) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri;
sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
AKP Hükümeti, daha kurulur kurulmaz, bazı ekonomik güç odaklarının talepleri
doğrultusunda, henüz yürürlüğe girmemiş, yaşanılan krize hiçbir etkisi ve
katkısı olmamış İş Güvencesi Yasası ile çıkarılmak istenen İş Yasasının
ilişkilendirileceği yönünde, emek kesimini kaygıya sevk eden açıklamalar
yapmıştı; ne yazık ki, bu kaygıların haklı çıktığını görüyoruz.
Milyonlarca insanı
ilgilendiren, bireysel iş ilişkilerini, işçi hak ve özgürlüklerini, temelden ve
yeniden düzenleyecek İş Yasa Tasarısı, aceleye getirilerek, aslî görevi yasa
yapmak olan Meclisin ve milletvekillerinin incelemesine ve yeterli katkıda
bulunmasına olanak bırakılmadan, üstelik, konunun başlıca taraflarıyla ve
emeğin örgütü sendikalarla belli bir uzlaşma sağlanmadan, bir oldubitti
şeklinde aceleye getirilerek yasalaştırılmak istenmektedir. Ancak, bu çabanın,
haklı ve mantıklı hiçbir dayanağı bulunmamaktadır. Bu tasarıya, bugün, en büyük
işçi örgütlerimiz Türk-İş, Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK) ve Hak-İş karşı
çıkmaktadır; bunları, görmezden gelemezsiniz, yok sayamazsınız.
Ülkemizde, çalışma
yaşamıyla ilgili temel hakları ilk defa getirme onurunu taşıyan Cumhuriyet Halk
Partisi, bu alanda çağdaş, eşitlikçi, özgürlükçü, uzlaşmacı bir yeniden
yapılanmayı zorunlu görmektedir; ancak, bir tepki tasarısı biçiminde hazırlanan
bu tasarının yasalaşması halinde, iş barışının sağlanmasına katkıda
bulunulmayacak, aksine, iş barışı ve toplumsal huzur bozulacaktır.
Unutmayalım ki, ülkemiz,
tepki yasalarından da, tepki anayasalarından da her zaman zarar görmüş ve çok
çekmiştir. 15 Martta yürürlüğe girecek olan İş Güvenliği Yasasına tepki olarak
çıkarılmak istenen bu tasarı, uygulamada büyük sıkıntılar yaşanmasına neden
olacaktır. Bunun işaretleri de, bugünden görülmektedir.
Unutmayalım ki, bir
ülkede iş barışı sağlanmadığı sürece, iç barışı sağlamak da kolay olmayacaktır.
İş barışına da, iç barışa da her zamankinden çok ihtiyaç duyduğumuz bir
dönemde, İş Yasa Tasarısının, aceleyle, yangından mal kaçırırcasına
yasalaştırılmak istenmesi yanlışından mutlaka dönülmesi gerekir. Bu, Büyük
Millet Meclisine saygının bir gereğidir, milletvekiline saygının bir gereğidir,
daha açıkçası, millete saygının bir gereğidir.
Bugün, 101 sayfadan ve
120 maddeden oluşan böylesine kapsamlı ve toplumsal yaşam açısından çok önemli
bir tasarının, incelenmesi, irdelenmesi için, katkıda bulunulması için
milletvekillerine kırksekiz saatlik süreyi nasıl çok görürsünüz?!.
Milletvekillerimizi, okuma ve inceleme fırsatı bulamadıkları bir tasarıya oy
kullanma durumuna nasıl düşürürsünüz?!.
Deniyor ki, Yüce Meclise
gelmeden önce çok çalışılmış, sabahlara kadar çalışılmış; olumlu katkıda
bulunan, yapıcı katkıda bulunan herkese teşekkür etmesini biliriz; ancak, yasa
yapmak, ne teknokratların işidir ne de bürokratların işidir; milletin
temsilcisi olan siz değerli milletvekillerinin asla ve kata devredemeyecekleri
aslî işidir, en önemli görevidir; ancak, siz değerli milletvekillerinin, bu
aslî görevini yapması için öngörülen makul süreler bile, iktidar çoğunluğunun
oylarıyla ortadan kaldırılıyor ve milletvekilleri, oldu bittiyle karşı karşıya
bırakılıyor; bu, kabul edilemez bir uygulamadır.
Tasarının ikinci
bölümünde yer alan ve komisyon raporunda 8 inci madde olarak aynen kabul
edilen, iş sözleşmesinin tanımı ve şeklini düzenleyen bu maddenin gerekçesinde
de, daha çok istihdamı teşvik etmek üzere esnek iş sözleşmesi türlerine ilişkin
hükümler getirildiği belirtilmiş, iş sözleşmesinin tanımı verilmiş, şekli
belirtilmişse de, yasaya bir bütün olarak bakıldığında, istihdamı teşvik etmek
şöyle dursun, esnekleşme adı altında yapılan düzenlemelerle çalışanların daha
çok mağdur edileceği, var olan işsizliğin daha büyük boyutlara ulaşacağı
açıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yergök,
mikrofonu açıyorum, lütfen tamamlayın.
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Devamla) - Tamamlıyorum efendim.
Hani, işsizlere iş
bulacaktınız, nerede kaldı vaatleriniz?! Unutulmasın ki, AKP, bu ülkenin en
yoksul insanlarından oy alarak iktidar oldu; ancak, görüyoruz ki, bütün
icraatlar, bütün uygulamalar yoksul karşıtı, emek karşıtı. Parti programınızda
da, acil eylem planınızda da, hükümet programınızda da, dargelirli toplum
kesimlerine, çalışanlara, işsizlere yapılan bütün vaatler unutulmuş, aksine
uygulamalar, aksine politikalar giderek hız kazanmış bulunmaktadır. Görüşülmekte
olan İş Yasası Tasarısı da, bu anlayışın yeni bir aşamasıdır. AKP'nin,
tercihini, toplumun varlıklı ve güçlü kesimlerinden yana yaptığının bir
aynasıdır. Türkiye'nin gündeminin yoksullukla ve yolsuzlukla mücadele olduğunu ne
çabuk unuttunuz?! Bugün, fabrikadaki işçi, tarladaki çiftçi, sokaktaki işsiz,
evdeki emekli, mutfaktaki kadın ve yataktaki hasta, dayanılmaz boyutlara
ulaşmış sorunlarına acil çözüm bekliyor, yaşam koşullarının iyileştirilmesini istiyor,
verilen vaatlerin tutulmasını istiyor, yoksullukla mücadele istiyor,
yolsuzlukla mücadele istiyor.
BAŞKAN - Sayın Yergök,
lütfen toparlayın.
MEHMET ZİYA YERGÖK
(Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
Ne yazık ki, bütün
beklentiler boşa çıkmış, iktidarın 100 günlük icraatı tam bir düş kırıklığı
yaratmıştır. Ekonomik sıkıntıyı zam yaparak, yeni vergiler, ek vergiler koyarak
kapatma anlayışı, zam politikasıyla ekonomiyi yönetme anlayışı, hükümetin temel
anlayışı olmuştur. Fatura, yine, işçiye, çiftçiye, esnafa, emekliye, memura,
kısaca orta halli ve dargelirli toplum kesimlerine çıkmıştır.
Bugün görüşülmekte olan
yanlı ve sorunlu yasa tasarısıyla, hükümet, yine yanlış yoldadır. Böyle bir
tasarıyı Meclisin huzuruna getirip, oylarınızla bu tasarıya destek verip, ondan
sonra da kürsüye çıkıp bu yasanın hayırlara vesile olmasını temenni etmek
yetmez; milletin sesine, muhalefetin sesine, işçinin sesine kulak tıkayıp,
ondan sonra çıkıp "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" demek
yetmez; önemli olan, doğru olan, bunları söylemek değil gereğini yapmaktır, söylenenlerde
içtenlikli olmaktır. Biz, insana en üstün değeri veren, emeği en yüce değer
sayan, iyi olanın daha iyisini, var olanının daha fazlasını ve yaşamın en
insancasını halkımıza sunmayı amaç edinen bir siyaset hareketinin mensupları
olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu yanlış yoldan dönmeniz için, halka
hizmet sunmanız için sizleri uyarıyor; çalışanları mağdur, toplumu huzursuz
edecek bu yasa tasarısının geri çekilmesini, çekilmediği taktirde ret oyu
verilmesini diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yergök.
Konuşmalar
tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 3 adet
önerge vardır; önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
derecesine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Tanım ve Şekil" başlıklı 8 inci maddesinin ikinci
paragrafına aşağıdaki cümlenin son cümle olarak eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Oğuz Oyan |
İzzet Çetin |
Enver Öktem |
|
İzmir |
Kocaeli |
İzmir |
|
Bayram Meral |
|
Feramus Şahin |
|
Ankara |
|
Tokat |
"Belirli süreli
olarak yapılan iş sözleşmeleri, işçinin çalışmaya başlamasından önce notere
onaylatılarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bildirilir."
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Tanım ve Şekil" başlıklı 8 inci maddesinin
birinci ve ikinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Oğuz Oyan |
İzzet Çetin |
Enver Öktem |
|
İzmir |
Kocaeli |
İzmir |
|
Bayram Meral |
|
Feramus Şahin |
|
Ankara |
|
Tokat |
"İş sözleşmesi, bir
tarafın iş görmeyi, diğer tarafın ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan
sözleşmedir. İş sözleşmesi yazılı olarak yapılır.
Belirli süreli iş
sözleşmesinin yazılı olarak yapılması ve notere onaylatılması zorunludur."
BAŞKAN - Şimdi, üçüncü
önergeyi okutacağım; bu, en aykırı önergedir, okuttuktan sonra da işleme
alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Tanım ve Şekil" başlıklı 8 inci maddesinin son
paragrafının başlangıç cümlesinde yar alan "yazılı sözleşme yapılmayan
hallerde" ibaresinin çıkarılmasını ve son paragraf olarak aşağıdaki
paragrafın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
İzzet Çetin |
Enver Öktem |
|
İzmir |
Kocaeli |
İzmir |
|
Bayram Meral |
|
Feramus Şahin |
|
Ankara |
|
Tokat |
"İş sözleşmesinde,
sözleşmenin feshi ile ilgili uyuşmazlık konusunda özel hakeme başvurulması
kabul edilmiş ise, özel hakemin adı belirlenemez. Sözleşme metninde, işçinin
devredilmesine, ödünç verilmesine
olanak tanıyacak ifadelerle, fazla çalışma izni, telafi çalışma izni,
denkleştirme süresi izni, kısa çalışma izni ve işvereni ibra niteliğindeki
hükümler konamaz."
BAŞKAN - Şu anda okunan
önergeyi dinledik.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın
Başkan, bizim için hiçbir mahzuru yok.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun katıldığı önergeyi...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, Komisyonu sayın.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, Komisyonu sayın.
BAŞKAN - Evet, Komisyonu
sayın arkadaşlar; iki taraf da.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Ad okuyarak sayın.
Takıyyeyi de yasaklayın
Sayın Başkan.
BAŞKAN - 11 üyemiz var,
Komisyon tamam.
HALUK KOÇ (Samsun) - 11
üye ile nasıl oluyor?
OĞUZ OYAN (İzmir) - 11
yeterli değil.
HALUK KOÇ (Samsun) - 11
üye yetmez Başkan, 13 üye lazım.
BAŞKAN - Sayın Başkan,
biraz önce, zannediyorum size okudum, lütfen, 45 inci maddenin ikinci fıkrasını
bir de siz okuyun. Bu, her dönemde tartışılmış, komisyonlarda da bu konu
tartışılmıştır.
Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, zapta geçsin; Komisyon ve Hükümet, katıldığı önergeye oylamada
katılmamaktadır. Lütfen zapta geçsin, bu bir takıyyedir Başkan, bunlar zapta
geçsin. Bu bir takıyyedir.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Mecbur değilim.
BAŞKAN - O, benim dışımda
olan bir şey. Benim bir şey söylemem mümkün mü sayın milletvekili.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Kayıtlara geçsin.
BAŞKAN - Zaten zabıtlara
geçiyor.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Tanım ve Şekil" başlıklı 8 inci maddesinin
birinci ve ikinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"İş sözleşmesi, bir
tarafın iş görmeyi, diğer tarafın ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan
sözleşmedir. İş sözleşmesi yazılı olarak yapılır.
Belirli süreli iş
sözleşmesinin yazılı olarak yapılması ve notere onaylatılması zorunludur."
BAŞKAN - Okunan önergeyi
kabul edip etmeme noktasında Komisyona soruyorum; kabul ediyor musunuz efendim
önergeyi?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz. (CHP
sıralarından gülüşmeler ve alkışlar [!])
BAŞKAN - Katılıyorsunuz.
Hükümet katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan. (CHP
sıralarından gülüşmeler ve alkışlar[!])
BAŞKAN - Komisyonda
çoğunluk vardır, beraberce tespit ettik.
Şimdi, Komisyonun ve
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi
okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Tanım ve Şekil" başlıklı 8 inci maddesinin ikinci
paragrafına aşağıdaki cümlenin son cümle olarak eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"Belirli süreli
olarak yapılan iş sözleşmeleri, işçinin çalışmaya başlamasından önce notere
onaylatılarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bildirilir."
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Benim ismimi niye okumuyorsun kardeşim?..
KÂTİP ÜYE SUAT KILIÇ
(Samsun) - Önerge ikinci kez okunuyor...
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Olsun, benim ismimi de okuyacaksınız, her önerge okunduğunda okuyacaksınız.
Sayın Başkan, ben ismimin
okunmasını istiyorum, benim ismim niye okunmuyor?
BAŞKAN - Sayın
milletvekili, önerge ilk okunduğu zaman, bütün milletvekillerinin ismi okunur,
ikinci okumada, ilk imza sahibi ve arkadaşları diye okunur. Usul böyle, daha
önce okundu, zapta geçti zaten.
Okunan önergeye katılıyor
musunuz Sayın Komisyon?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz, benim için
hiçbir mahzuru yok Sayın Başkan. (CHP sıralarından gülüşmeler ve alkışlar[!])
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
8 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum
:
Türü ve çalışma
biçimlerini belirleme serbestisi
MADDE 9.- Taraflar iş
sözleşmesini, Kanun hükümleriyle getirilen sınırlamalar saklı kalmak koşuluyla,
ihtiyaçlarına uygun türde düzenleyebilirler. veya belirsiz süreli yapılır. Bu
sözleşmeler çalışma biçimleri bakımından ta
İş sözleşmeleri belirli m
süreli veya kısmî süreli yahut deneme süreli ya da diğer türde oluşturulabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan;
buyurun Sayın Eraslan.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli
üyeleri; İş Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
Önce, bir hususu
belirtmek istiyorum. Çalışma hayatımızın temeli olacak bir yasa tasarısı
görüşülüyor; ancak, doğrusu, burada iş çığırından çıktı, doğrusu, gülünç bir
hal aldı. Hükümetin bir bakanı bir önergeye katılıyor; ancak, Grup katılmıyor.
O zaman hükümet düşmüş sayılmaz mı arkadaşlar?! (Gülüşmeler, alkışlar) Grupta
güveni yok. O zaman, gelin, bunu, yeni kurulacak hükümete havale edelim, düşen
hükümet giderayak bunu yapmasın. Gelin, bu kadar önemli bir yasayı yeni
kurulacak hükümete havale edelim. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, hatibe müdahale etmeyelim.
Sayın Hatip, siz Genel
Kurula hitap edin; buyurun.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım...
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Hatip bize müdahale ediyor Sayın Başkan.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Bırak da konuşsun kardeşim, dünden beri sen konuşuyorsun.
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Siz laf atmıyor musunuz?!
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Arkadaşım konuşacaksa buyursun konuşsun.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Eraslan.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, gerçekten de, bu yasa tasarısı önemli bir yasa
tasarısı. Biz bu tasarıyı, İş Yasası Tasarısı olarak değil de kölelik yasası
tasarısı olarak değerlendiriyoruz; ne acı ki öyle değerlendiriyoruz. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Bakın, ben...
Efendim, milletvekili laf
atmaz, konuşur, buyurun konuşacaksanız! Biliyorsanız bir şey, feyiz alsınlar;
bilmiyorsanız susun.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Mecliste, arkadaşlarınızdan öğrendik.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Söz almış bulunduğum 9 uncu madde, bu tasarının kalbi durumundadır; çok önemli
bir maddedir. Bu maddeyle, şimdiye kadar İş Yasası içerisinde yer almayan, tali
ve istisnaî olarak uygulama alanı bulan kimi sözleşme türleri yer almış
bulunmaktadır ve yasalaştırılmak istenmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
şimdiye kadar, iş sözleşmeleri belirli süreli veya belirsiz süreli olarak
yapılmaktaydı. Bireysel iş hukukunun temeli de budur. Ancak, şimdiki
düzenlemeyle tam süreli, kısmî süreli yahut deneme süreli veya diğer bir tür,
çağrı üzerine, vesaire diye normal olmayan, atipik olan sözleşme türleri yasaya
taşınmaktadır. İşte, sıkıntıyı doğuracak temel düzenlemelerden birisi budur.
Değerli arkadaşlarım, burada,
bir an için, sükunetimizi muhafaza eder ve kendimizin yasa yapmakla görevli
olduğunu, toplum hayatını düzenleyen önemli yasalardan birini yapmak üzere
olduğumuzu, ilkokulların münazara takımları olmadığımızı fark edersek, bunun
dehşeti karşısında ürpermemek mümkün değildir.
RESUL TOSUN (Tokat) -
İlkokullarda münazara yapılmaz Sayın Hatip, Türkiye'de yaşıyoruz; örnekleriniz
biraz mantıklı olsun.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Biz yaptık ama.
RESUL TOSUN (Tokat) - O
zaman, kendi grubunuza söyleyin, bize söylemeyin.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, tabiî, laf atma alışkanlığını bırakmadıkları için, önemli
şeyleri söyletmeme çabası içerisindeler. Burada, önemli şeyler söylemeye
çalışıyoruz, ciddiyetle önemli şeyler söylemeye çalışıyoruz, kemali ciddiyetle
yasama görevimizi yapmaya çalışıyoruz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Müdahale etmeyin oradan; dinleyin.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Buna katkıda bulunun; milletvekilisiniz, lütfen... Sataşarak değil...
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Kim sataştı arkadaş?.. İlkokula benzetiyorsun ya!..
RESUL TOSUN (Tokat) -
Sataşırsanız, cevap alırsınız.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Çıkar, cevap verirsiniz...
BAŞKAN - Sayın Hatip, bir
dakikanızı rica edeceğim.
Değerli milletvekilleri,
özellikle İktidar Partisine mensup milletvekili arkadaşlarıma rica ediyorum.
Siz, bu yasayı müzakere edip çıkarmak mı istiyorsunuz; burada, hatip
konuşurken, ona müdahale etmek suretiyle zamanın kaybolmasını mı istiyorsunuz?
Rica ediyorum sizden... Sizden çok rica ediyorum...
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Saati de durdursanız daha iyi olacak.
BAŞKAN - Sayıp Hatip,
size kaybolan zamanı fazlasıyla veriyorum; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu maddeyle yapılan
düzenleme, kısa zamanda suiistimallere neden olacak, çalışma hayatında büyük
olumsuzluklar yaratacak neticeler doğuracaktır.
Bu madde, Sayın Bakanın
da ifade ettikleri gibi, esnek çalışma ilişkilerini yasalaştırmaktadır, atipik
istihdam şekillerini yasalaştırmaktadır değerli arkadaşlarım. Ne demek tam
süreli, kısmî süreli sözleşme? Ne demek deneme süreli sözleşme? Ne demek çağrı
üzerine gidilen süreli sözleşme? Ne demek asgarî süreli? Ne demek işin
paylaşılması?
Arkadaşlarım, bunlar,
ciddiyetle üzerinde düşünmemiz gereken şeylerdir; ciddiyetle düşüneceğiz ve
ciddiyetle karar vereceğiz; bu işin vebali vardır.
Şu kürsüye, yirmi yıla
yakın hukukçuluk hayatını iş hukukuna harcamış, emek vermiş bir arkadaşınız
olarak geldim ve kemali ciddiyetle, gördüğüm -üstelik, madde üzerinde, başka
şeyde değil- sakatlıkları ifade etmeye çalışıyorum; ne acıdır ki, kimi
arkadaşlarımız, yaptığımız işin öneminin farkında değiller herhalde.
Hiç düşündünüz mü, bu
istihdam şekilleri birkaç yıl sonra ne sonuçlara yol açar? Açılımı ne olur?
Türkiye'de çalışanlar ne duruma gelir? İşçiler ne duruma gelir? Dürüst
işverenler ne duruma gelir? Neyi teşvik edersiniz, neyi yok edersiniz; ne olur?
Bunu bir açalım 9 uncu maddede izin verirseniz.
Değerli arkadaşlarım, bir
kere, bu madde, Türk işçi sınıfının kazanılmış haklarının tümünün özüne
dokunmaktadır; şimdiye kadar, Osmanlı'dan bu yana -tüm cumhuriyet dönemini de
kapsayacak şekilde- işçi sınıfının tüm kazanımlarını yok etmektedir. Bunu bir
düşünün, bunun boyutunu, büyüklüğünü bir düşünün!
Bunun için, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, bu tasarı üzerinde meramımızı anlatmaya çalışıyoruz. Ne
olur dinleseniz!.. Ne olur destek verseniz!..
İkincisi; değerli
arkadaşlarım, iş hukukunun bir temel prensibi vardır; işçi lehine yorum ilkesi.
Tüm dünyada, tereddütün doğduğu noktada, yorum işçi lehine yapılır. Bu, iş
hukukunun temel prensibidir. İşte, bu, işçi lehine yorum ilkesini ortadan
kaldırmaktadır.
Tüm dünyada başka bir
ilke daha vardır; hukuk, güçsüzü korur, güçsüzü korumak zorundadır. Güçlü, bir
biçimde kendisini korur; zalim, bir biçimde kendisini korur. Önemli olan,
mazlumu korumaktır, güçsüzü korumaktır. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, bu
madde, güçsüzü korumamaktadır, güçlüyü korumaktadır; güçsüzün korunması
ilkesini ortadan kaldırmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, 21
inci Dönem Parlamentosu, büyük kavgalarla, çeşitli mücadelelerle İş Güvencesi
Yasasını çıkardı; 15 Martta yürürlüğe girecek. Bu madde, İş Güvencesi Yasasını
fiilen ortadan kaldırmaktadır; çünkü, herkesi yarı işsiz yapmaktadır; çünkü,
herkesi part -time çalışan
yapmaktadır, çağrı üzerine çalışan yapmaktadır.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Öyle değil...
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Efendim, lütfen, bunu iyiniyetle bir yorumlayın.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Öyle anlamadık...
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Doğru, arkadaşlarımızın öyle anlamamaları da doğru; kırksekiz saatlik bir
düşünce süresi olmadı bunda. Bence, bunda, uzun bir tartışma süresi olmalıydı.
Cumhuriyet Halk Partisinin de bu kadar sendikacısı, bu kadar iş hukukçusu, bu
kadar bu işe emek veren insanı var; ne olurdu, bu temel yasaya, bu önemli
yasaya biz de katkı sunabilseydik! Neyi, nereden kaçırıyoruz?!
15 Martta İş Güvencesi
Yasası yürürlüğe girecek... Efendim, girsin, İş Güvencesi Yasasının yürürlüğe
girdiği günün ertesinde kıyamet mi kopuyor; yani, İş Yasası eş zamanlı
yetişeceğine 31 Marta yetişse, 15 Nisana yetişse, 15 Mayısa yetişse kıyamet mi
kopar, bir yanlışlık mı olur?! İş Yasası çıkmasın diyen mi var?! Tartışma
imkânımız olurdu değerli arkadaşlarım; tartışma imkânımız olurdu, değerlendirme
imkânımız olurdu.
Arkadaşlarım, bu yasa
tasarısı, kıdem tazminatını fiilen ortadan kaldırmaktadır. Kıdem tazminatı,
çalışma hayatının, en önemli, işçiler açısından biricik güvencesi.
Arkadaşlarım, bu yasayla, kıdem tazminatı diye bir şey kalmamaktadır. Bir
değerlendirin; sadece 9 uncu madde bile, kıdem tazminatını fiilen ortadan
kaldırmaya yeterlidir. Bu düzenleme karşısında, demin, bağışlayın, ben, Yüce
Meclisi ilzam etmek için "ilkokul çocukları" demedim; ama, iş
şirazeden çıktı, birbirimize karşı kaldır indire başladı; düşünemez, otomatiğe
bağlanır duruma geldik. Neyi yasalaştırdığımızı bilmiyoruz. Bir düşünelim...
AHMET YENİ (Samsun) -
Biliyoruz, biliyoruz...
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Temenni ediyorum, biliyoruzdur. Bunun vebali daha büyük, bilerek yapılanın; onu
unutmayın.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa, sendikacılığın sonunu getirecektir Türkiye'de, sendikacılığın sonunu
getirecektir; Sayın Bakanım da onun farkında. Tabiî, canım, sendikacılar da
lüzumsuz insanlar, ölünce bile çeneleri titriyor diye düşünürseniz,
sendikacılığın sonunun gelmesinde bir beis görmezsiniz; ancak, değerli
arkadaşlarım, ben biliyorum ki, bizim partimiz kusursuz demokrasi kurma özlemi
içerisinde.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Bizim partimiz de...
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Sizin seçim beyannamenizde de öyle okudum; onu samimî bulmak istiyorum, inanmak
istiyorum. Kusursuz demokrasiyi kurmanın bir tek yolu vardır; o da, sivil
toplum örgütlerini ayakta tutmaktır.
Değerli arkadaşlarım, tüm
dünyada, evrensel olarak en önemli sivil toplum örgütleri sendikalardır,
cemaatler değildir. Onlar da bir sivil toplum örgütüdür; ama, demokrasinin
zorunlu basamakları onlar değildir. Bu yasayla, demokrasiyi kurma imkânını da
ortadan kaldırıyoruz; çünkü, sendikaların hepsinin ruhuna elfatiha deniliyor
arkadaşlarım, bunu görün; arkadaşlarım, bunu görün, lütfen. Bunu tartışalım
madde madde, aceleye getirmeyelim.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisi, sanki, iş hayatında işveren düşmanıymış gibi
gösterildi. Bizim içimizde de çok değerli sanayiciler var. Kimi İktidar Partisi
mensubu arkadaşlarım diyorlar ki: "İşveren de memnun değil." Doğru,
aklı başında işveren memnun değil bundan; çünkü, bu yasa, namuslu, kayıtiçi,
vergisini veren işverenin de aleyhinedir. Bu yasa, kayıtdışı ekonomiyi teşvik
etmektedir, merdivenaltı imalatçılığını teşvik etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, çok
kötü şeyler söylediğimi zannetmiyorum. Sayın Başkanın hoşgörüsüne sığınıyorum.
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
3,5 dakika fazla konuştunuz. Toparlarsanız memnun olurum.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Sayın Başkanım, doğrudur; ama, arkadaşlarımız müdahale ettiler. Önemli bir şey,
yasanın kalbi, lütfen... Başka bir konuyla ilgili değil.
BAŞKAN - Özet olarak,
lütfen...
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Bu tasarı, herkesi yarı işsiz hale getirmektedir. Bu tasarı, Türk toplumunu
yarı işsiz hale getirmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarının yasalaşmasıyla, ileride, çalışma hayatında yüzü gül gibi, çalışma
azmiyle dolu, gözleri çakmak çakmak işçiler görmeyeceğiz; yarı aç, rengi
solmuş, uykulu gözlerle bakan insanlar göreceğiz. Bunun vebalini bu Meclis
taşıyacak. Dikkatle inceleyelim, nereye gideceğimizi, ne yapacağımızı dikkatle
inceleyelim. Bu tasarı, sanayiciyi de teşvik etmiyor, bu tasarı, vurguncuyu
teşvik ediyor değerli arkadaşlarım. Bu tasarı, vurguncuyu, haramzadeyi teşvik
ediyor. Onun için, dikkatli olalım arkadaşlarım.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Haramzade olunca iş değişir.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, tüm işçileri bölerek sorunlarını
farklılaştırmaktadır, işçilerin çalışma koşullarını ve çıkarlarını
farklılaştırmaktadır; işçileri çekirdek işgücü, çeper işgücü olarak ayırmaktadır;
atipik çalışma biçimini genel bir çalışma biçimine dönüştürmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa, fazla mesai ücretini ortadan kaldırmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
sadece bu maddenin, 9 uncu maddenin açılımından -bir iş hukukçusu olarak
yakalayabildiğim şeyler- işveren, normal olmayan durumların ortaya çıkması
halinde, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini sessiz sedasız ortadan
kaldırabilecektir, sadece 9 uncu maddeye dayanarak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
son cümlelerinizi almak istiyorum.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım, müsaade ederseniz...
BAŞKAN - Gereği kadar
müsaade ettim Sayın Eraslan, son cümleler; rica edeyim...
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Bu tasarı, kısaca bir IMF tasarısıdır değerli arkadaşlarım, bir IMF
tasarısıdır. Bu maddeye, 9 uncu maddeye hayır oyu vermenizi bekliyor, hepinize
saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eraslan.
Şahsı adına, Kocaeli
Milletvekili Sayın İzzet Çetin.
Sayın Çetin, size 5
dakikalık süre veriyorum. Lütfen, süremizi iyi kullanalım.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - 5 dakikada neler söyler.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, çalışma yaşamını etkileyecek,
belki otuz kırk yıl süreyle izleri ortadan kalkmayacak bir yasa tasarısının
özgür bir tartışma ortamına taşınmaması mücadelenizi kutluyorum.
Önce, muhalefetin sesi
komisyonda, komisyon başkanı arkadaşımız tarafından kısılmış, daha sonra, Sayın
Bakanımız ve dün konuşan Trabzon Milletvekili saygıdeğer arkadaşım "keşke
bunları komisyonda anlatsaydınız" demişti; ama, komisyonda anlatma olanağı
olmadığı gibi, dinleyecek tahammül de kalmamıştı arkadaşlarımızda; orada
susturulduk. Arkasından, bunu, Mecliste tartışırız, kamuoyu önünde tartışırız
dedik; burada da, mahcubiyetinizden, utancınızdan, halka verdiğiniz sözleri
yerine getirememenin ezikliğinden olsa gerek, takkıyye yaparak, hükümet olarak
"evet" deyip, grup olarak "hayır" diyerek susturmaya
çalıştınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Tahrik etmeyin; biz de insanız.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Dinle!.. Dinle!..
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Ama, susturamayacaksınız!.. Susturamayacaksınız!..
BAŞKAN - Sayın Çetin...
Sayın Çetin, lütfen, sataşmaya meydan vermeyelim; konuya dönelim... Lütfen...
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Sayın Başkan, lütfen, rica ediyorum... Ne söylediğimi biliyorum Sayın Başkan.
Taraflı olup olmadığınızdan da şüphe ediyorum iki günden bu yana!.. (AK Parti
sıralarından "Ooo!" sesleri)
Sayın Başkan, izin verin,
ben konuşacağım.
Bu yasa tasarısı,
gerçekten, çalışma yaşamının bütününü etkiliyor. Dürüst ve namuslu işverenlere
hiç sözümüz yok. Vergisini veren, kayda girmiş, işçisine insan gibi bakan
işverenlere saygımız sonsuz; ama, lafımız, işçiyi insan gibi görmeyen, onu bir
meta gibi gören, ödünç alışverişine tabi bir mal gibi değerlendirenlerle,
onlara bu fırsatı vermek isteyen zihniyete karşı. Fakirin, fukaranın, işçinin,
köylünün oyunu isterken "alınteri kurumadan emeğin hakkını vermek gerekir"
deyip de buraya gelip, emekten kaçanların, emeği hor görenlerin, elbette, bu
yasa karşısında huzursuz olmalarını anlamak gerekir. Gerçekten eziliyorsunuz,
üzülüyorsunuz; vicdanınızda, beyninizde mahcupsunuz; ama, işverenlerden
aldığınız talimat ya da başka yerlerden aldığınız talimatla, bu Meclisin bile,
özgür bir konuşma ve tartışma ortamı olmaktan çıkarılmasına göz yumuyorsunuz.
Bu Meclis herkese lazım. Bu Meclis, bu yasalar herkese lazım. İnşallah, bir gün
size de lazım olur!
Değerli arkadaşlar,
bakınız, sözleşme türü; 1475 sayılı İş Kanununda, süresi belirli hizmet akdi
vardır, süresi belirsiz sürekli hizmet akdi vardır. Bakıyoruz, ne kadar
düzenbazlık varsa, ne kadar istismar varsa, ne kadar insanı hor görme varsa, ne
kadar insanı meta gibi gören anlayış varsa, her birini, iş sözleşmesi diye,
işçinin önüne, işsizin önüne, işini kaybetmiş aç insanların önüne koyacaksınız.
Yasalar, güçsüzü korumak için yapılır. Sosyal devlet, güçsüzünü koruyan
devlettir. Siz de, sosyal devleti kuracağız iddiasıyla geldiniz.
Şimdi, size soruyorum,
burada bir akit var; bugün, işverenler işçilerin önüne koyuyor. Bakınız ne
diyor; okuyayım sizlere. Diyor ki: "İşverence istenen hallerde, yasal
ödeme mukabilinde fazla çalışma yapmayı peşinen kabul ederim. İşverenlerin
göstereceği her türlü işte çalışmayı taahhüt ederim. İşçi, çalıştığı işyerinin
çıkardığı her türlü yönetmeliğe uymayı kabul eder."
Hepsini koymuş işçinin
önüne. İşçi ne yapacak? Evine bir dilim ekmek götürebilmek için, işsiz, yük
boşaltacak iş arıyor, kazma kürek, tarlada çalışacak iş arıyor. İnşaatta,
acaba, bir gün karnımı doyurabilir miyim diye, inşaat inşaat dolaşıyor; o
adamın önüne akit koyacaksınız... Size birisi diyecek ki, ben seni
pazarlayacağım, köle gibi pazarlayacağım; bedeli de bu, karnın doyacak bugün.
Utanmayacak mıyız
arkadaşlar, insanın önüne köle gibi belge koymaya?!. Nasıl evet dersiniz bu
yasaya? Nasıl göz yumarsınız ülke insanlarının insanlıkdışı çalışma
ilişkilerine? Gerçekten, üzülüyorum bir yurttaş olarak, bir vekil olarak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin,
sözlerinizi toparlayın.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Toparlıyorum.
Bizi buraya vekil olarak
gönderenler, kendilerini temsil etmek için gönderdi; bu ülkenin kaynaklarını,
elli yıldan bu yana, emek sömürüsüne dayalı, insan sömürüsüne dayalı, devlet
sömürüsüne dayalı, kendi menfaatları için kullanmalarına göz yumalım diye
değil, emeğin hakkını da gözetelim diye gönderdi; işçinin, işsizin, yoksulun,
köylünün, emeklinin, dulun, yetimin, fakirin fukaranın hakkını gözetelim diye
gönderdi.
Eğiyorsunuz başlarınızı
önünüze, yarın sokaklarda da eğeceksiniz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Öyle deme ya!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Evet, Başkan, sokaklarda da eğeceksiniz; çünkü, bu yasaya "evet"
dediğiniz zaman, göreceksiniz siz ne olup biteceğini.
Sayın Bakanım da burada;
gerçekten, kişiliğine saygım nedeniyle bir şey söyleyemiyorum; ama, yüz
hatlarından ne kadar üzgün, ne kadar mahcup olduğunu görüyorum. Dün, Sayın
Başkan beni ikaz ediyor "bu Meclis hiçbir yerden talimat almaz" diye.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Doğru, bu Meclis hiçbir yerden talimat almaz; ama, alan parti var ve bunun adı
da, Adalet ve Kalkınma Partisi. (CHP sıralarından alkışlar)
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN - Komisyon
Başkanımız bir söz isteğinde bulundular.
Buyurun efendim.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir hususu arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
Komisyonumuzda bu yasa tasarısı görüşülürken hiçbir arkadaşımın sözüne müdahale
etmedim. Sayın Çetin dünden beri sürekli bizi suçluyor. Kendisi bizim
Komisyonun üyesi olmadığı halde geldi ve dilediği kadar konuştu; ondan sonra
da, toptan karar verdiler, Komisyonu terk edip gittiler, bunu düzeltmek
istiyorum. Provokasyona gelecek hiçbir durum yok; bütün arkadaşlarımın bu
konuyu bilmesini istiyorum.
Arz ediyorum efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şimdi, şahsı adına
ikinci konuşmacı, Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç.
Buyurun Sayın Koç. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, geçen günkü birleşim sırasında
biz bir araştırma önergesinin öne alınmasını talep etmiştik ve o tartışmalar
sırasında nahoş birtakım olaylar olmuştu. Ben, Grup Başkanvekili olarak, eğer
bizim Grubumuzdan böyle bir şey vaki olmuşsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısından ve sizlerden özür dilemiştim ve bu Millet Meclisinin çatısının,
hiçbir yabancı güçle işbirliği içinde olabilecek bir milletvekili
barındırmadığını inancımla söylemiştim.
RESUL TOSUN (Tokat) - Biz
de alkışladık sizi.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bunun iradesini sergilediğini söylemiştim ve benzer bir durumla karşılaşırsa
yeniden sergileyeceğini de ifade etmiştim.
Şimdi, üçbuçuk aydır
süren Grup Başkanvekilliği görevim sırasında, herhalde kastımı aşan hiçbir şeye
tanık olmadınız. Hepinizle muhabbetimiz de iyi, görüşmelerimiz de iyi, sevgimiz
de iyi, arkadaşlığımız da iyi.
Değerli arkadaşlarım,
bizler burada muhalefet görevimizi yerine getiriyoruz. Ağzımızdan kötü söz
çıkmaması lazım, birbirimizi incitmememiz lazım.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Buna katılıyoruz.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Şimdi, bakın, tepkiler olacak; ama, bunlar sinkaf ya da küfürle olursa, insanın
birtakım tahammül sınırları zorlanıyor.
Değerli arkadaşlarım, ben
bir kere daha bunu Genel Kurula hatırlatmakta fayda gördüm. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
muhalefete sabırlı olacaksınız.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Hakaret oldu.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bakın, iktidar mevkii, muhalefetin eleştirilerini sindirebilme mevkiidir;
teknik eleştiri de olacak, diğer eleştiriler de olacak, buna tahammül
göstereceksiniz. Eğer bu tahammülü göstermez ve Meclisi, değişik yollardan
muhalefetin sesini kısacak şekilde çalıştırma düzenine geçerseniz, o zaman,
demokrasi tartışılır olur; çok büyük bir hatadır.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - O zaman olmaz, ayıp olur.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Burada bir hakaret oldu.
HALUK KOÇ (Devamla) - Söz
alır, konuşursunuz Sayın Tosun.
Değerli arkadaşlarım,
bakın bu görüşülen tasarının, dün, Türkiye'nin ulusal kanallarından bir
tanesinde haber yayınını yapan bir arkadaşımız, bugün işten çıkarıldı. Evet,
Show TV'den bu sabah 70 kişi atıldı. CNN Türk ve Kanal D birleştirilecek ve 100
kişi daha işten atılacak.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakana da iletildi bunlar. Sayın Bakan, üzgün olduğunu söyledi; ama, bu
yasanın çıkmasının onurunu taşıyacağını ifade etti burada, demin konuşmasında.
Bu onur, böyle çok sırmalı, apoletli bir onur olmayacak inanın buna; halkın
karşısında savunulması çok zor olacak. Bakın, elimde bir Anadolu Ajansı haberi
var, bugün geçiyor: Bursa'da Sanayici ve İşadamları Derneğinin dergisinde,
işverene, kusursuz işçi çıkarma taktikleri ifade ediliyor. Biraz daha gayret
edin, az kaldı; bu taktiklerin hazırlayıcısı oluyorsunuz. Bu taktikleri,
savunmasız, boğaz tokluğuna çalışan -o da iş bulursa- insanların emeğine göz
dikerek yapıyoruz; yanlış yapıyoruz arkadaşlar! Ne olur biraz düşünün.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Biz hep düşünüyoruz.
HALUK KOÇ (Devamla) - Ne
olur biraz düşünün. Bizim bütün söylediklerimiz haksız mı? Bizim bütün dile
getirdiklerimiz, değer verilmez mi?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Estağfurullah.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Lütfen... "Takıyye" sözünü kullanmak istemiyorum; ama, bu çift
taraflı davranıştan biraz olsun kendinizi sakının.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, burada, çıkacak tasarıya göre işçi çıkarma nedenlerini sıralıyor ve daha
sonra "işyerinizde takım ruhunu, çalışmanızla bölmektesiniz" diye bir
gerekçe var.
Değerli arkadaşlarım, bir
latife yapmama müsaade edin. Şimdi, tabiî ki, bir siyasî partiyi, bir işyeriyle
mukayese ederek dile getirmiyorum; ama, yani, takım ruhunu bölerek, bir gruba,
sizin içinizden de fesih kararı çıkarabilir yetkilileriniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sizden de çıkabilir.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bunu, latife olarak kabul edin ve bu yasama döneminin sonuna doğru -bakın,
sonuna doğru- bu yasama döneminin başlangıcında takındığınız tavır, oylarınızla
kabul ettiğiniz bu yasalar, kendinize, belki yeni siyasî çatılar aramak
durumunda kalacağınız o dönemin sonunda, önünüze dikilecektir değerli
arkadaşlarım; bunu unutmayın.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, madde üzerinde 2
adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesinin birinci paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
İzzet Çetin |
Hüseyin Güler |
|
İzmir |
Kocaeli |
Mersin |
|
Bayram Ali Meral |
Mehmet Küçükaşık |
Gökhan Durgun |
|
Ankara |
Bursa |
Hatay |
|
Muharrem Doğan |
Vezir Akdemir |
Güldal Okuducu |
|
Mardin |
İzmir |
İstanbul |
|
Enver Öktem |
|
Feridun Fikret Baloğlu |
|
İzmir |
|
Antalya |
"Taraflar iş
sözleşmesini, objektif iyi niyet kurallarına ve kanun hükümleriyle getirilen
sınırlamalar saklı kalmak koşuluyla, düzenleyebilirler."
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum; bu önerge, en aykırı önergedir, okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Türü ve Çalışma Biçimlerini Belirleme Serbestisi"
başlıklı 9 uncu maddesinin ikinci paragrafının aşağıdaki gibi değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
İzzet Çetin |
Enver Öktem |
|
İzmir |
Kocaeli |
İzmir |
|
Bayram Ali Meral |
Hüseyin Güler |
Feramus Şahin |
|
Ankara |
Mersin |
Tokat |
"İş sözleşmesi
belirli veya belirsiz süreli yapılır. Süresi belli ya da belirsiz olarak
yapılan kısmî süreli çalışmalarda, günlük ve haftalık çalışma süreleri
belirtilir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
okunan önergeye katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Komisyonun çoğunluğu var mı Sayın Başkan?
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Komisyon, katılın lütfen!..
BAŞKAN - Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının 9 uncu maddesinin birinci paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"Taraflar iş
sözleşmesini, objektif iyi niyet kurallarına ve kanun hükümleriyle getirilen
sınırlamalar saklı kalmak koşuluyla, düzenleyebilirler."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun
çoğunluğu vardır.
Komisyonun ve Hükümetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
9 uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 9 uncu madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum :
Sürekli ve süreksiz
işlerdeki iş sözleşmeleri
MADDE 10.- Nitelikleri
bakımından en çok otuz iş günü süren işlere süreksiz iş, bundan fazla devam
edenlere sürekli iş denir.
Bu Kanunun 3, 8, 12, 13,
14, 15, 17, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 34, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59,
75, 80 ve geçici 6 ncı maddeleri
süreksiz işlerde yapılan iş sözleşmelerinde uygulanmaz. Süreksiz işlerde, bu
maddelerde düzenlenen konularda Borçlar
Kanunu hükümleri uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Kılıç. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
görüşümüzü bildirmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Ülkemizdeki çalışma
hayatını düzenleyen ilk yasa 1936 yılında çıkarılmıştır. İkinci Dünya
Savaşından sonra, Türkiye Cumhuriyeti çağdaş ülkelerdeki uygulamalardan geri
kalmamak ve işçi işveren arasındaki çalışma koşullarının düzenlenmesine
yardımcı olmak amacıyla 1947 yılında ilk Sendikalar Kanununu çıkarmıştır. 1961
Anayasasından sonra, Anayasamıza ilk kez girmiş bulunan sosyal devlet ilkesi
gereğince 1936 yılında çıkarılan İş Kanunu yerine, 1967 yılında 931 sayılı İş
Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanunun şekil yönünden Anayasamızca iptalinden sonra
da 1971 yılında 1475 sayılı İş Kanunu yürürlüğe girmiştir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; son yıllarda, ülkemizde sıkça karşılaşır olduğumuz ekonomik
kriz dönemlerinde, mevcut yasa hükümlerine aykırı pek çok uygulamalar
görülmüştür. İşverenler, bu kriz dönemlerinde, işyerinin bütününde veya belli
bölümlerinde çalışan işçilerin çalışma sürelerini kısaltmışlar, işçilere kısmen
veya topluca izin kullandırmışlar; hatta, işyerinin bir kısmını başkalarına
devrederek, kıdem tazminatlarını dahi ödemeden işçileri topluca işten
çıkarmışlardır. Kısaca, mevcut yasalara rağmen, çalışma ilişkilerini keyfî bir
biçimde düzenlemişlerdir.
İşte, görüşmekte
olduğumuz bu yasa tasarısı, kriz koşullarında işverenlerin başvurdukları bütün
bu yöntemleri yasa haline getirmeye çalışmaktadır.
Aynı zamanda bu tasarı,
57 nci hükümet döneminde çıkarılan ve 15 Mart 2003'te yürürlüğe girecek olan İş
Güvencesi Yasasına bir alternatif olarak, işveren kesiminin baskısıyla
hazırlanmıştır. Amaç, İş Güvencesi Yasası yürürlüğe girmeden önce bu tasarıyı
yasalaştırmaktır.
Bu tasarıyla iktidar,
gerçekte kimin iktidarı olduğunu, kimin için çalıştığını açıkça ortaya
koymuştur. Seçimlerde yoksulluk edebiyatı yaparak, işçinin, köylünün, memurun
ve tüm çalışan toplum kesiminin oylarını alarak iktidara gelen bu hükümet,
maalesef, kendisini iktidara getiren bu kesimlere kulaklarını tıkamış, sadece,
işveren derneklerinin ve işveren sendikalarının çıkarı doğrultusunda bir
çalışmanın içine girmiştir.
Tasarının gerekçesinde,
bu tasarıyla Avrupa Birliği normlarını hedeflediklerini belirtseler de, bu İş
Kanunu Tasarısı, çalışanları köleleştirme tasarısıdır.
Kanun tasarısının
bütününe baktığımızda, çalışanların haklarının yok edilmesi söz konusu olup,
birçok maddede de, çıkarılması düşünülen, ancak ne olduğu bilinmeyen tüzük ve
yönetmeliklere atıf yapılarak, iş hayatı içinden çıkılmaz bir duruma
sokulacaktır.
Bu tasarının 10 uncu maddesinde
yapılan düzenleme, 1475 sayılı İş Yasasının 8 inci maddesindeki düzenlemeyle
aynı mahiyette olup, bu maddede, sürekli ve süreksiz işlerin tanımı
yapılmaktadır. Bu tanıma göre, kişilerin yaptıkları işler, sürekli ve süreksiz
işler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. "Nitelikleri bakımından en çok 30
iş günü süren işlere süreksiz iş, bundan fazla devam edenlere sürekli iş
denir" denilmektedir. Süreksiz işlerdeki uyuşmazlıklarda Borçlar Kanunu
hükümleri uygulanmaktadır.
Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; ülkemiz çok zor günlerden geçmektedir. Bir taraftan,
tezkerenin Yüce Meclisçe reddedilmiş olmasına rağmen, Amerika Birleşik
Devletleri, ülkemizin her tarafına asker ve mühimmat indirmekte, her an için
savaşla karşı karşıya bulunmaktayız; diğer taraftan, 58 inci hükümet istifa
etmiş, yeni hükümetin kurulma çalışmaları sürmektedir. Bu sıkışık ortamda,
Türkiye'nin başka hiçbir meselesi kalmamış gibi, hükümetin, bu tasarıyı apar
topar çıkarmak istemesini anlayabilmiş değiliz.
Sayın hükümete, Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum; sizler, bu yoksul
halkın, işçinin, köylünün, memurun ve tüm çalışanların oylarıyla seçildiniz.
Hepimiz, seçim meydanlarında, ülkemizdeki yolsuzluklarla ve yoksullukla
mücadele edeceğimizi söyleyerek, bu vaatlerle seçildik. Bu sözünüzü ne çabuk
unuttunuz?.. Yolsuzluğun kaynaklarından en önemlisi olan dokunulmazlıkların
kaldırılması noktasında sözünüzde durmadınız. Şimdi de, yoksullukla mücadele
etmek bir yana, işçilerin var olan haklarını ellerinden alarak, milyonlarca
işçiyi köleleştirici yeni düzenlemeler getirmek istemektesiniz.
Bu durumlar karşısında
mevcut tasarıya ret oyu vereceğimizi belirtir, sizi vicdanınızla baş başa
bırakarak, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıç.
Şahsı adına, Kocaeli
Milletvekili Sayın İzzet Çetin...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, ben söz hakkımı Sayın Meral'a devrediyorum.
BAŞKAN - Peki efendim.
Buyurun Sayın Meral.
Süreniz 5 dakika.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yeni getirilen İş Yasası Tasarısının 10
uncu maddesini görüşüyoruz; sürekli ve süreksiz işlerde toplu iş sözleşmesi...
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce konuşan arkadaşımın söylediği gibi, öyle maddeler getirildi ki,
bunların hepsi birbirinin benzeri; ferdî iş sözleşmesi, ödünç iş sözleşmesi,
belli iş sözleşmesi, kısmî süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma, takım
sözleşmesi, telafi çalışması, kısa süreli çalışma, günlük çalışma... Aklımda
tutup not alabildiklerim bunlar. Çalışma da çalışma... Birisi işine yaramıyorsa
öbürünü kullan, o da işine yaramıyorsa öbürünü kullan.
Değerli arkadaşlarım,
bunlar, mutlaka, sizleri de rahatsız eden hükümlerdir. Bakınız, Sayın
Bakanımızı biz de severiz. Burada, konuşmalarında, sanki, sırf sendikacıların
gücü düşüyor, işi düşüyor da onun için tepki gösteriyorlar...
Sayın Bakan, dün, burada,
bütün konfederasyon başkanlarıyla anlaştığınızı söylemiştiniz; herhalde size de
dağıtıldı, demek ki, böyle bir şey yok. Neden, oturup, biz, kendi aramızda,
geniş kapsamlı düşünüp de daha iyisini yapmayı düşünmüyoruz?
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, şimdi, bugün misafirleriniz vardı; yani, misafirleriniz dediğim de,
böyle, İskenderun'dan bilmem Gaziantep'e doğru yolcu ettiğiniz Mısırlılardan
bahsetmiyorum; işçiler gelmişti bugün illerinizden, o misafirlerinizden
bahsediyorum. Misafirleriniz çok, kafanız karışık, biliyorum; ama, şimdi, onlar
geldi, bu yasadan şikâyetçi olduklarını söyledi.
Sayın Bakanım, yine,
burada bir şey söyledi: "Efendim, ben, bir yerden telefon aldım, orada
işçilerin işine son verilmiş..." Yine, bizim Sayın Grup Başkanvekilimiz:
"İşçinin işine son verilmiş..."
Muhterem arkadaşlarım,
zatıâlileriniz, partiniz hükümet, sizi zora sokan, keyfî işçi çıkaranı
çağırırım karşıma "neden çıkardın, krizin var mı; yok, keyif için
çıkardın, ver şu devletten aldığın krediyi" derim, "devletten
aldığın, devlete ödemediğin vergiyi öde" derim, "Sigortaya
yatırmadığın primi öde" derim. Bunlar nasıl terbiye olacak, nasıl terbiye
edeceksiniz, şimdiden bu kadar taviz veriyorsanız?.. Bir Koç için, bir Sabancı
için, buna benzer işverenler için bunlar konuşulur mu? Geçmişte -rahmet mi
okusam bilmiyorum- bir sürü gecekondu işveren türettiler. Şimdi, bunlar çıktı
meydana, ondan sonra, milleti işe alıyor, ertesi günü bir bakıyorsun, bir
bahane, işçiyi kapı dışına koyuyor...
Değerli milletvekilleri,
sizin oturduğunuz bazı yerlerde bir şeyler yazılı, ben de okurum; orada bir şey
var, der ki: "Bugün Allah rızası için ne yaptın?" Şimdi, siz de akşam
gideceksiniz, oturacaksınız "Allah rızası için ne yaptık" diyeceksiniz.
Ne yaptık; işçilerin hakkını aldık işverenlere verdik. Ee, ne olacak; Allah'tan
af dileyelim. Kusura bakmayın da, Yüce Allah, birsürü söz verdiğiniz, oyunu
aldığınız o saf köylüler kadar saf mı yani?! Kandırabilir misiniz onu? (CHP
sıralarından alkışlar)
Günah, değerli
arkadaşlarım, yaptığınız hoş bir şey değil ve rahatsızsınız, huzursuzsunuz,
ama, yapıyorsunuz. Sanki, geçen Mecliste burada oy verdiniz, yasa çıkardınız...
Şimdi birileri bastırdı, bunu kaldırıyoruz. Bunlar ne yapar "kısa süreli,
kısa süresiz" değerli arkadaşlarım; geçen maddelerde de var, birbirinin
içine girmiş. İşveren Konfederasyonu Başkanının dediği gibi, taşeron mafyasını
daha da güçlendirirsiniz. 30 gün bir insanla akit yaptın, çağırdın... Birisi
sordu, bir saygıdeğer milletvekili burada -sizin milletvekilinizden- bu çağrı
ne demek dedi; işte, çağrı yapıyorum... Çağrı ne olacak; amele pazarı gibi bir
yerde toplanacak -ki bugün de görüyoruz- orada, gideceksin veya telefon edeceksin...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
buyurun; sözlerinizi toparlayın efendim.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Ne olacak o zaman; 30 gün yapacak, 25 gün yapacak... Şimdi, 11 inci
maddede bu geliyor, hem devletin hem Sosyal Sigortalar Kurumunun hem de o
insanın ne kadar hakkının zayi olduğunu hiç düşünmüyor musunuz değerli
arkadaşlarım?.. İnanıyorum ki, o çalışanları bizim kadar siz de seviyorsunuz;
ama, bu tarafta ne varsa, şu tarafta kim oturuyorsa, işçilerin, memurların,
çalışanların hakkına karşı bir şeyler oluyor burada.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Hâşa...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bir şeyler oluyor; geçen hükümetlerde de böyleydi. Hiç merak
etmeyin sizi yormayacağız...
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sizi bu tarafa transfer edelim!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Unutmayın bu lafımı, bakın, unutmayın, böyle giderse, bu Meclis üç
yılını dolduramaz. Belki siz bunu hak ediyorsunuz; ama, bizim günahımız ne? (AK
Parti sıralarından gülüşmeler, CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, ne yapacağız; sizi
o tarafa oturtacağız, sizi yormayacağız, yine sizlerin katkınızı alarak, bunu
düzenleyeceğiz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Meral,
teşekkür ederim.
Şahsı adına ikinci söz,
İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın'ın.
Buyurun.
Sayın Aydın, süreniz 5
dakika.
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; iki gündür bu yasa tasarısı üzerinde
konuşuyoruz; ama, belki, bugün, bu yasayı yapmaya çalışan ve Parlamentodan
geçirmeye çalışan arkadaşlarımızın olaya nereden baktıklarına, hangi açıdan
baktıklarına, bir kere, değinmekte fayda var. Öyle gözüküyor ki, bu yasaya
bakış açısı, bu hükümetle birlikte ortaya çıkan bir bakış açısı değil. Bu
yasaya bakış açısı, bu yasanın özünü teşkil eden, ruhunu teşkil eden bakış açısı,
1950 yıllarından başlayıp, 12 Eylül darbesiyle kendisini ifade eden, bu
ülkedeki bütün melanetlerin, olumsuzlukların kaynağını, çalışan insanlarda,
emekçi insanlarda, üreten, yaratan, hem üretip hem yaratırken hakkını arayan
insanlarda gören bir mantıkla müthiş bir benzerlik arz etmektedir.
İşyerlerine ihtiyaç
vardır; işyerlerinin kurulması, o işyerlerinin ayakta durması denilmekte,
dolayısıyla da, hele hele böylesine işsizliğin yoğun olduğu bir dönemde, bu
işyerlerinin kurulabilmesi için işyeri kurma niyetini taşıyan ve müteşebbis
olan insanları rahatlatmak gerekmektedir denilmektedir. Cümle olarak ilk
değerlendirdiğinizde doğrudur; ama, değerli arkadaşlarım, Sayın Meral'in de
ifade ettiği gibi, eğer, bir işyeri kurulacaksa, o işyeri büyüyecekse, o işyeri
nitelikli bir hal alacak ve gelecekte artılarını ortaya koyacaksa, o işyerinin
en nitelikli, en aranan, en olmazsa olmazı olan unsuru çalışan unsurudur, insan
unsurudur. Eğer, siz, bir işyerini kurmaya ya da yeni işyerlerini kurma
noktasında teşvikte bulunmaya çalışırken, işyerlerinin olmazsa olmazı olan
temel unsurunu, insan unsurunu, çalışan unsurunu dikkate almazsanız, yapmış
olduğunuz bu tespitlerin, beklentilerin bir boştan ibaret olduğunu hep birlikte
göreceğiz.
Bakınız, 12 Eylülden önce
Türkiye'nin borcu 20 milyar doların altındaydı; 12 Eylül geldi, Türkiye'de
bütün demokratik kurumları kapattı, sendikaları kapattı, düşünce kulüplerini
kapattı, konuşanları susturdu, ortadan kaldırdı, o günden bugüne, Türkiye,
geldiğimiz noktada perperişan. Bu mantık, Türkiye'nin yararına değil. Birinci
nokta bu; zamanımın kısalığı nedeniyle...
İkinci nokta: Eğer böyle
bakarsak, eğer ülkenin geleceğinin, eğer ülkenin geleceğindeki güzelliğin bu
bakış açısıyla olabileceğini zannedersek -ki, bugün üzülerek görmekteyiz-
uluslararası bir ilişkide, mesela, Amerika ile Irak arasında, bütünümüzün
vicdanları, yürekleri, kalpleri Irak'ın haklı olduğunu bildiği halde, bir
kuvvetin, bir gücün size de zarar verebileceği ihtimalini varsayarak, bir
kuvvetin, bir gücün, haksız olan bir gücün, haksız olan bir kuvvetin yanında, vicdanınıza
rağmen, yüreğinize rağmen "ne yapalım, başka çare yok" diyerek
acınılacak bir noktaya düşmenize rağmen, taraf olmak zorunda kalırsınız.
Bunu uluslararası ölçekte
böyle değerlendiren bir bakış açısının, bugün, Türkiye'de bu yasa görüşülürken,
güçlü ve kuvvetli ile zayıf arasındaki ilişkide de aynı ideolojik çizgiyi
sürdürdüğünü görüyoruz.
Patronlar, daha doğrusu,
Sayın Meral'in ifade ettiği gibi, gerçek işverenler değil, gerçekten niteliğe
önem veren, nitelik nedeniyle kalkınmayı hesaplayan işverenler değil, sömüren,
çalıştırmış olduğu üç beş tane işçinin alınteriyle kendisini ayakta tutmaya
çalışan, ilkel, geri durumda olan ve maalesef, Türkiye'de yaygın olan işverenlerin
tarafında olmak zorunda kalırsınız ve bu kürsüye çıkıp, bizim yüzümüze bakma
cesaretini de fazla gösteremeden "CHP muhalefeti, sanki, bizi, işçi
karşıtıymışız gibi göstermeye çalışıyor" diyerek, söylerken kendinizin
bile inanmadığı cümleler kurmak zorunda kalırsınız.
Üçüncü noktaya değinmek
istiyorum. Değerli arkadaşlarım, bakınız, siyasette bir temel kural var
-aslında, bu, bizim geleneğimizde de var- göründüğün gibi ol, olduğun gibi
görün. Ayıp bir şey oluyor burada; muhalefetin sesini kesmek uğruna -ki, bu çok
denendi- muhalefeti konuşturmamak uğruna -ki, bu çok denendi- sayın hükümet ve
Komisyon Başkanımız katılmadı. Tasarıyı kendisi hazırladığı halde ve karşıtı
olan bir teze katılmadığı halde, buradaki milletvekili arkadaşlarının
gözlerinin içine baka baka, yani, özür diliyorum ama, tümcem yanlışsa, hemen
özür dilerim, ben, bunu geriye alırım, hile yaparak...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HASAN AYDIN (Devamla) -
... yüreği ile ağzı arasında uyumsuzluk ortaya koyarak -ki, başka bir kelimeyle
ifade ederek daha başka bir noktaya varmak istemiyorum- bir kereye mahsus biraz
gülerek, biraz espri yaparak el kaldırmakta; ama, kendi adına konuşmuş olduğu
arkadaki komisyon üyeleri, kendi adlarına konuşulanın hemen arkasından, aynı
kamera görüntüleri ortasında el kaldırabilmektedirler. Bu, Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyelerinin tanımına, resmine, davranış biçimine yakışmıyor, kötü
örnektir. Bu örnekten vazgeçelim. Bu örnek, yarınlara taşımamız gereken bir
örnek değildir. Muhalefetin sesini kesebilirsiniz; ama, muhalefetin sesini
kesme ülkemize katkı sağlamaz.
Son cümlemi söylüyorum:
Sayın Başkanım, bizlerin oyuyla seçildiniz; lütfen, tarafsızlığınızı muhafaza
etme noktasında biraz daha titiz davranmalısınız. Zira, eğer siz tarafsızlık
noktasında zaaf gösterirseniz, belki, mensubu bulunduğunuz partinize bir miktar
güncel faydalar sağlayabilirsiniz; ama, bundan, Yüce Meclis ve Türkiye büyük
zarar görür.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aydın.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, madde üzerine
verilmiş üç adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra, aykırılıklarına göre de işleme alacağım.
Birinci önergeyi okuyorum
:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "sürekli ve süreksiz işlerdeki iş sözleşmeleri"
başlıklı 10 uncu maddesinin madde başlığının "sürekli ve süreksiz iş"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
İzzet Çetin |
Bayram Ali Meral |
|
İzmir |
Kocaeli |
Ankara |
|
Hüseyin Güler |
Feramus Şahin |
Enver Öktem |
|
Mersin |
Tokat |
İzmir |
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin birinci paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
İzzet Çetin |
Hüseyin Güler |
|
İzmir |
Kocaeli |
Mersin |
|
Bayram Ali Meral |
Feramus Şahin |
Enver Öktem |
|
Ankara |
Tokat |
İzmir |
"Nitelikleri
bakımından en çok 30 gün süren işlere süreksiz iş, bundan fazla devam edenlere
sürekli iş denir."
BAŞKAN - Üçüncü ve son
önerge, en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının "türü ve çalışma biçimlerini belirleme serbestisi"
başlıklı 10 uncu maddesinin ikinci paragrafının son cümlesinden "yahut
deneme süreli ya da diğer türde" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Oğuz Oyan |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
İzmir |
Bursa |
Malatya |
|
Bayram Ali Meral |
Feridun Fikret Baloğlu |
İzzet Çetin |
|
Ankara |
Antalya |
Kocaeli |
|
|
Cevdet Selvi |
|
|
|
Eskişehir |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin birinci paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"Nitelikleri
bakımından en çok 30 gün süren işlere süreksiz iş, bundan fazla devam edenlere
sürekli iş denir."
BAŞKAN - Önergeye
Komisyon katılıyor mu efendim?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu efendim?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan "Oğuz Oyan ve arkadaşları" dedi. O dört arkadaşın da,
lütfen, isimlerini öğrenmek istiyoruz.
BAŞKAN - Biraz önce yine
arz etmiştim Sayın Başkanım, ilk okumada bütün imza sahipleri okunuyor.
HALUK KOÇ (Samsun) - Hiç
olmazsa beş imza okunsun.
BAŞKAN - İkinci okumada
ilk imza sahibini okuyoruz ve diğerleri için "arkadaşları" diyoruz...
Sayın Başkan, iş biraz
karıştı. Her ne kadar oylama yaptıysak da ben bu oylamayı tekrar etmek
istiyorum.
Komisyonun ve Hükümetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi
okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "sürekli ve süreksiz işlerdeki iş sözleşmeleri"
başlıklı 10 uncu maddesinin madde başlığının "sürekli ve süreksiz iş"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Efendim,
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Sayın Başkan, lütfen, sayımı biraz ciddiye alalım.
BAŞKAN - Efendim, burada
iki arkadaşımızla beraber bakıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
şimdi 10 uncu maddenin oylamasını yapacağız;ancak oylamanın açıkoylama
yöntemiyle yapılmasına dair bir teklif vardır.
Şimdi, teklif
sahiplerinin Genel Kurulda bulunup bulunmadıklarını kontrol edeceğim:
Oğuz Oyan?.. Burada.
Haluk Koç?.. Burada.
Canan Arıtman?.. Burada.
Orhan Eraslan?.. Burada.
Haşim Oral?.. Burada.
İzzet Çetin?.. Burada.
Feramus Şahin?.. Burada.
Hasan Güyüldar?.. Burada.
Nejat Gencan?.. Burada.
Hüseyin Bayındır?..
Burada.
Güldal Okuducu?.. Burada.
Enver Öktem?.. Burada.
Mustafa Gazalcı?..
Burada.
Halil Ünlütepe?.. Burada.
Gökhan Durgun?.. Burada.
İnal Batu?.. Burada.
Hüseyin Güler?.. Yok.
Mustafa Sayar?.. Yok.
Vezir Akdemir?.. Burada.
Sayın Yavuz
Altınorak?..Burada.
Sayın milletvekilleri,
tasarının 10 uncu maddesi açıkoylamayla yapılacaktır.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum..
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tasarının 10 uncu maddesinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
299
Kabul : 200
Ret : 99
Bu durumda, 10 uncu madde
kabul edilmiştir; hayırlı olsun. (1)
Sayın milletvekilleri,
birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.37
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 17.50
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1. - İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı : 73) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
11 inci maddeyi
okutuyorum :
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, bir önergemiz vardı; lütfen, devam etmeden önce onu okutalım.
Belirli ve belirsiz
süreli iş sözleşmesi
MADDE 11. - Belirli
süreli iş sözleşmesi, süresi zaman ve tarih olarak belirlenen veya işçinin
üstlendiği işin türü, amacı veya niteliğinden süresinin belirli olduğu
anlaşılan sözleşmedir. İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde
sözleşme belirsiz süreli sayılır.
Belirli süreli iş
sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme)
yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul
edilir.
Esaslı nedene dayalı
zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, maddeyi okuttum.
Şimdi, bir önerge vardır,
onu Genel Kurulun bilgisine arz edeceğim; İçtüzüğe göre de gereğini yapacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bugün görüşülmekte olan
73 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci maddesinin görüşülmesinin kapalı
oturumda yapılmasına, İçtüzüğün 70 inci maddesi uyarınca karar verilmesini
saygıyla arz ederiz.
|
Cumhuriyet Halk Partisi |
|
Cumhuriyet Halk Partisi |
|
Grup
Başkanvekili |
|
Grup Başkanvekili |
|
Haluk Koç |
|
Oğuz Oyan |
|
Samsun |
|
İzmir" |
Şimdi, 70 inci maddeye
göre, maddeyi de okuttum, sizin teklifinizi de okuttum; önce, salonu
boşaltacağım, ondan sonra gereğini yapacağız.
İdare Amirleri ve gerekli
görevliler, basın dahil olmak üzere, salonu lütfen boşaltalım.
Sayın milletvekilleri,
yeminli stenograflar ile yeminli görevlilerin salonda bulunmalarını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu ifade ettiğim iki
görevli grup, salonda kalacaktır.
İdare Amirlerinin ve
görevlilerin durumu kontrol etmelerini rica ediyorum...
Sayın İdare Amirleri,
tamam mı, gerekli kontrol yapıldı mı, dış kapılar kontrol edildi mi?
İDARE AMİRİ MUSTAFA
ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Kontrol yapıldı, tamam efendim.
BAŞKAN - Kapalı oturuma
geçmek üzere Üçüncü Oturumu kapatıyorum.
Kapanma Saati : 17.55
Dördüncü Oturum
(Kapalıdır)
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 18.37
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ncı Birleşiminin kapalı
olan Dördüncü Oturumundan sonraki Beşinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1. - İş Kanunu
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S.
Sayısı : 73) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yerinde.
11 inci madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral;
buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte
olan İş Yasası Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde söz aldım. Bundan önce
Grubumuz kapalı bir toplantı istedi. Kamuoyu merak eder, acaba bu kapalı
toplantıyı Cumhuriyet Halk Partisi niye istedi; biz, her şeyimizi halkın gözü
önünde seyretmesini isteyen bir partiyiz. Tabiî ki, iktidar partisinin sayısal
bakımdan çoğunlukta olması, maddeler üzerinde bile söz hakkımızı sınırlaması
nedeniyle, tek bir madde üzerinde protesto anlamında kapalı toplantı istedik,
bütün kamuoyunun bilgisine arz ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
akşam gittim, uzun uzun düşündüm.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Kapalı oturumda söylediklerinizi anlatsana!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) -. Söylediği şu: "Bu yasa işçinin hakkını elinden alıyor,
fakirin hakkını elinden alıyor. İnsaf edin AK Partililer!.. Bu yasayı geri
çekin." Söylediği oydu değerli milletvekilim; herhalde, arz edebildim.
Teşekkür ederim böyle bir
açıklamayı benden istediğin için.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Açıktan söylemek zor mu?!.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Efendim, protesto etti...
Sayın Başkanım, 2 dakikam
gitti; isterim.
Değerli arkadaşlarım,
akşam oturdum, hiç uyumadım. Acaba, geçmişte ne istenmiş, ne alınmış, ne
kaybedilmiş?.. 12 Eylülde, saygıdeğer işverenlerimiz, hatta hatırlarsınız
-sizin içinizde hiç işçi olan olmadı mı- o zamanlar, saygıdeğer bir
işverenimizin belki ağzından kaçmıştı: "Şimdiye kadar işçiler güldü,
şimdiden sonra da biz güleceğiz" demişti ve bir teklifte bulunmuştu o
dönemin yönetimine, 12 Eylül yönetimine.
Acaba, yasadan neler
alınmış diye teker teker inceledim. Teklif ettiklerinin yüzde 90'ına yakını
yasada geçmiş. Yalnız, tekliflerinde geçmeyen bir madde var; o da, kıdem
tazminatı. Ona da ne getirmişler biliyor musun; tavan...
Şimdi, yetmemiş, bir
teklif daha getirmişler; acaba, bu işveren... Sizin biraz önce bizlere de
dağıttığınız bazı odaların talep teklifleri nedir; bu, yasaya ne kadar
yansımıştır? Değerli arkadaşlarım, seyrettim, baktım; 12 Eylüldekinden kat kat
fazla yasaya geçmiş.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakınız, burada, 11 inci maddede ne deniliyor: "Kısa
süreli..." Kısa süreli toplusözleşme yapacaksın; ama, bunu
uzatamayacaksın. Ne olur şimdi: Yaptın iki ay ve iki ay sonra iş bitti. Geldim
yanınıza "beyefendi, bu ne olacak?" "Kardeşim, işlerim sıkıntıya
girdi. İşte, kriz var. Çok çalışkan adamsın, iyisin, bir şey demiyorum; ama, bu
ücreti veremeyeceğim." Peki, ne olacak? "Gel, yüzde 20, yüzde 30
aşağıya in" diyecek ve inecek... İndirteceksiniz bu yasayla; bunun özü bu
değerli arkadaşlarım.
MUSTAFA ÇAKIR (Samsun) -
Ama, işyerleri kapanacak o zaman.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlarım, şimdi, işyerini kapatan kapattı,
götüren götürdü; bunu, siz de biliyorsunuz da... Demiş "hâkim bey, sen de
biliyorsun da..." Neyse, oralara girmeyelim, şimdi bırakalım onları; çok önemli
bir maddeyi görüşüyoruz...
Değerli milletvekilleri,
sizden, özellikle, rica ediyorum, bu maddeyi geri çekin. Bakınız, bu maddeyi
geri çekin. Şu 11 inci maddeyi geri çektirin.
YAHYA BAŞ (İstanbul) -
Hangisini çekmeyelim?!
AHMET YENİ (Samsun) -
Diğer maddeleri geçirelim o zaman.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Ne olur biliyor musunuz -çekmezsiniz, ayrı mesele- bir gün, biri
gelir, bunu buradan kaldırır. Hiç merak etmeyin, burası Türkiye Cumhuriyetinin
Yüce Meclisidir; Ahmet gider, Mehmet gelir buraya. Hiç merak etmeyin...
Ne oluyor burada şimdi
değerli arkadaşlarım; burada o kadar belirsizlikler var ki, her yönüyle
işverene hak tanımış, işçinin hakkını elinden almış. Nedir bunlar:
1.- Bir defa, işçi,
yıllık izne hak kazanamaz.
2.- İkramiyeye hak
kazanamaz.
3.- İşveren -hepsini
kastetmiyorum- kötü niyetliyse, biraz önce söylediğim gibi, süre dolduğu zaman
süreyi uzatmaz, daha düşük ücretle çalışmaya mecbur eder. Sürekli işlerde dahi
çalışsa, insanlar, kısa süreli işlerde çalışmaya mecbur edilir.
Dahası var değerli
milletvekilleri, burada, biraz önce de arz ettim, bazı işverenlerin dediği
gibi, işveren sendikaları konfederasyonu başkanının dediği gibi, taşeron
mafyasını daha da güçlendirir. Ne olur o zaman; işler büyük ölçüde taşerona
devredilir. Orada ne olur; bir, devlete verilen vergide kayıp söz konusu olur.
Bakınız, televizyonda
bilmem izlediniz mi, daha geçende -bundan ya bir gün önce ya iki gün önce-
Sayın Maliye Bakanı Ankara Ticaret Odasında toplantıda, esnaf odalarıyla
vesaire. Belki izlemişsinizdir. Onlara "bakın, ben, sizin içinizden
geldim, vergi kaçırıyorsunuz, ben bunu yutmam" diyor, sizin Bakanınız
söylüyor. "İşleri taşeronlara veriyorsunuz, vergi kaçırıyorsunuz"
diyor. Bunu söyleyen, sizin Maliye Bakanınız. Ankara Sanayi Odasında, daha
bundan iki gün önce... Değerli arkadaşlarım, izlemişsinizdir de, işinize
gelmiyor; ne yapayım.
TELAT KARAPINAR (Ankara)
- Kim söyledi?
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Maliye Bakanınız... Şurada bantlar var, alır seyredersiniz...
Değerli arkadaşlarım,
daha ne olur vergi kaybının ötesinde; şimdi de biliyorsunuz, bu ortamda
yapılıyor, işçi bir ay çalıştırılır, on günlük sigortaya prim ödenir, hem
sigorta prim kaybeder hem işçinin sağlık sorunları kalır. Biliyorsunuz, bir
işçinin 120 gün çalışması gerekiyor ki sağlık hizmetlerinden yararlansın, bir.
Yatan primden mütevellit emekliliğe hak kazansın, iki. Bunların hepsi ortadan
kaldırılıyor değerli arkadaşlarım. Bu madde dahasını da yapıyor. Bu madde, hani
bağırıyorlar ya İş Güvencesi Yasa Tasarısı, söyleyip duruyorlar... Sanki bugüne
kadar İş Güvencesi Yasa Tasarısı gündemdeydi, yürürlükteydi, yüzbinlerce
işyerinin kapanmasının sebebi bu idi. Var mı böyle bir şey değerli arkadaşlarım;
yok. Ama "ben dedim, dediğimi yaptırıyorum" diyor. Kim diyor bunu;
sermaye kesimi. Kim yapıyor? Öyle demeyeyim de, meydanlarda, işsize iş bulacağım,
aşsıza iş bulacağım; hiç merak etmeyin, sizin sorununuzu çözeceğim, diyerek oy
alan, ondan sonra, onları unutan AK Partinin saygıdeğer milletvekilleri.
Bakınız, geliniz, hayırlı bir iş yapınız; bugün cuma -hükümetiniz de kuruldu;
hayırlı olsun- fakir fukaranın üzerine bu kadar gitmeyin; günahtır, günahtır
diyorum arkadaşlarım; bakınız, şeyli konuşmuyorum. Bu, hakkı, hukuku ortadan
kaldırıyor. Tekrar ediyorum, hakkı, hukuku ortadan kaldırıyor. Tek sözleşme...
Yani, istersem, ben... Bir sürü sözleşme var burada. Bu, bunların hepsini
siler. Şu var ya; yazılmış bir sürü: Ferdi iş sözleşmesi, ödünç işçi, belirli
ve belirsiz sözleşmeler, kısmî süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma, takım
sözleşmesi, telafi çalışma, kısa süreli çalışma, günlük çalışma... Allah'tan
korkun ya! Ya, bu ne biçim iş, bir yerde çalışma olur; çalışma, çalışma...
Birini beğeniyorsan, onu yaz; onu beğeniyorsan, onu yaz; böyle yasa olur mu?!
Sayın milletvekilleri, Allah rızası için, böyle bir yasa olur mu?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
size istediğiniz süreyi veriyorum; buyurun, sözlerinizi toparlayın.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Tamamlanacak gibi değil ki! (Gülüşmeler)
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu hakkını elinden aldığınız insanlar size ne yaptı biliyor musunuz;
13 katrilyon lira Tasarrufu Teşvik Fonunda, 2 katrilyon lira da Konut Edindirme
Fonunda alacağı vardı, bunu yıllara yaydınız; "vatanım sağ olsun, milletim
sağ olsun" dediler, seslerini çıkarmadılar; ama, belli kesimler sizi
sıkıştırdı, 7,5 katrilyon liralık vergi borcunu affettiniz; kimden yanasınız?
Kimden yanasınız? Dahası var: İkramiyelerini erteliyorsunuz, seslerini
çıkarmıyorlar; kıdem tazminatlarını geç ödüyorsunuz, seslerini çıkarmıyorlar;
yıllık izinlerini kullanmadı diye ödemiyorsunuz, seslerini çıkarmıyorlar; prim
tavanını artırıyorsunuz, aylıklarında düşme oluyor, yine seslerini
çıkarmıyorlar. Şimdi, bunlar yetmiyor, geri kalanlarını da elinden alıyorsunuz;
bu, doğru bir hareket değil sayın milletvekilleri. Hiç olmazsa bu maddeyi
çekiniz sayın milletvekilleri. Bakın, tekrar ediyorum, rica ediyorum sizden, şu
maddeyi geri çekiniz. Yoksa -bugün, televizyonlardan o bizi izleyen insanlar
için söylüyorum- yarın, devri kıyamette, karşınızda, onların şahidi olacağım,
bunu bilesiniz. Bu kadar olur mu?!
Ne yapıyor, yurtdışına
şey mi götürüyor? Bu yasalar çıkmasa, falanı götürür, filanı götürür, gider
orada yatırım yapar... Değerli arkadaşlarım, öyle bir yatırım yapan, bakınız,
iktidardasınız, o ortamda yatırım yapan bir insan veya insanlar, ülkenin krize
girdiği zaman, ülkede bu işlemi yapan, birikimlerini yurtdışına çıkaran
insanlar, yarın cepheden de kaçarlar bilesiniz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Meral,
teşekkür ediyorum.
Şahısı adına, İzmir
Milletvekili Sayın Enver Öktem; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 11
inci maddesiyle ilgili kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum; her zaman olduğu gibi, yine, işçi dostu olan milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
AHMET YENİ (Samsun) - Biz
de işçi dostuyuz.
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) -
İşçi düşmanı milletvekili mi var?
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
İşçi düşmanı milletvekili değilseniz, bu tasarıyı geri çekmek zorundasınız.
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) -
Ne demek bu?
AHMET YENİ (Samsun) - Biz
de işçi dostuyuz.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Evet, evet; siz, işçinin dostu olsanız, zaten bu tasarıyı getirmezsiniz.
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) -
Bu kadar saygısızlık olur mu?
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Siz, işçiyi diri diri mezara gömmeye çalışıyorsunuz.
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) -
Saygılı ol, arkadaşlarına saygılı ol.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri...
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Siz, işçiyi diri diri tabuta koyup gömmek istiyorsunuz. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Öktem,
siz, Genel Kurula hitap edin.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Bu kadar celallenmenizin sebebi...
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - Bir işçi çocuğu, işçi düşmanı olamaz!
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Siz, hanımefendi, bakın... (AK Parti sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öktem, bir
dakikanızı rica edeyim...
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - Ben, bir işçi çocuğuyum, işçi çocuğu işçi düşmanı olamaz!
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) -
Milletvekilisin sen, yakışıyor mu şu laflar sana!
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - İşçi çocuğuna işçi düşmanı diyemezsin!
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
İşçi dostuysanız çekin bu tasarıyı geriye; niye ısrar ediyorsunuz?! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlar... Değerli arkadaşlar... Lütfen...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Lütfen uyarır mısınız Sayın Başkan, hatibi rahat bıraksınlar. Lütfen uyarır
mısınız...
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlar, herkes fikrini beyan etsin; ama, hatibe müdahale etmesin.
İNCİ GÜLSER ÖZDEMİR
(İstanbul) - Ben 27 yıl işçi olarak çalıştım; ben senden daha iyi biliyorum.
BAŞKAN - Sayın Öktem,
bana bakar mısınız, kürsüye bir döner misiniz; lütfen, sizi bir görelim.
Sayın Öktem, müsamahamızı
istismar etmeyin, Genel Kurula hitap edin; ben, gerekli ikazı, sizin adınıza
yapıyorum.
Buyurun.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Madde üzerindeki görüşlerimi açıklamadan önce, hükümete ve AKP
milletvekillerine yönelik bir iki cümle söylemek istiyorum: Anlaşılan o ki,
seçimden sonra seçim bölgelerinize pek gitmemişsiniz, halkın çalışma mekânlarına,
sohbet mekânlarına da uğramamışsınız...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, lütfen, madde üzerinde konuşsun.
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
...işçiyi, köylüyü, memuru, emekliyi, işsizi, öğrenciyi dinlememişsizin; bazı
elit merkezleri, izbe kulis koridorlarını, yabancı ziyaretçileri daha çok
tercih eder olmuşsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) -
Seçim bitti, seçim!
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Ben, size, seçmenlerinizden de selam getirdim, mesaj getirdim; dinleyin, bakın
ne diyorlar; öncelikle şu soruları yanıtlamanızı istiyorlar: "Halkın,
emekçilerin, dargelirli yoksulların bu kadar tepki göstermesine rağmen, bu
kölelik yasasının çıkması için bu kadar ısrarcı ve aceleci davranmanızı bir
türlü anlayamadıklarını" söylüyorlar. Hemen ardından "Türkiye'yi
büyük bir kaosa sürükleyecek malum savaş tezkeresini ikinci kez Meclis gündemine
getirebilmek için mi acaba sabırsızlanıyorlar" diye soruyorlar. (AK Parti
sıralarından "Bravo!.." sesleri)
"Biz biliyoruz ki,
bu kölelik yasasını dayatanlar ile savaş tezkeresini dayatanlar aynı merkezin
insanlarıdır. Aranızda, bu tezkereye hayır diyen ve Amerika'nın kabadayı
dayatmasına delikanlıca karşı duran dirayetli milletvekillerine özellikle
sesleniyor, eğer, aynı delikanlılığı bu yasada göstermezseniz, anlayacağız ki,
AKP'li bu delikanlı milletvekilleri dışarıdan gelen dayatmalara karşı doğru
yaptılar; ama, kendi halkını, işçisini sömüren ve bu sömürünün daha da katmerlenmesini
isteyen yerel seçkinlerden enselerine iki tokat yedikten sonra, hemen kuzuya mı
dönüyorlar" diye soruyor sizin seçmenleriniz. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar [!])
"Bu tokattan sonra,
öyle sersemlediler ki, ısıtılıp ısıtılıp tekrar getirilecek olan savaş
tezkeresine de, acaba, gözlerini kırpmadan bu kez 'evet' mi diyecekler"
diye soruyorlar. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar
[!])
"Bir de şunu anladık
ki, Kasımpaşalı Tayyip Erdoğan, üç dört ay içerisinde Kasımpaşazade mi
oldu" diye soruyorlar. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar [!])
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Başbakan... Başbakan...
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
"Yoksul Kasımpaşa'nın emekçilerini bile bir kenara bırakmış, sırça
köşklerden ve Beyaz Saraydan gelen seslere daha bir kulak verir hale
gelmiş" diye söylüyorlar. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar [!])
Özellikle diyorlar ki:
"Onlar bizi unuttuysa, merak etmesinler, günü geldiği zaman biz de onları
unutacağız." (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar
[!])
Değerli AKP'li
milletvekilleri, seçmeninizin; yani, halkın düşüncelerini mealen size anlattım,
hoşunuza da gitti, öyle gözüküyor. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar [!])
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Emekçiler halinizi görüyor...
ENVER ÖKTEM (Devamla) -
Sizler, öncelikle, Türkiye'nin ekonomik tükenmişliği içerisinde çaresiz kalan
yoksul halkımızdan ve emekçilerimizden oy alarak iktidar oldunuz. Şimdi ise, bu
ürkek tutumunuzla, fabrikalarda, tarlalarda, atölyelerde yaşama mücadelesi
veren emekçilere ihanet eder hale geldiniz. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar [!]) Kasımpaşalı, Ümraniyeli, Altındağlı,
İzmirli, bu ihanetin sebebi nedendir diye soruyor. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar [!]) Bunun hesabını asıl onlara
vereceksiniz. Bizler, burada, sadece, o ezilen insanların tercümanlığını
yapmaya çalışıyoruz. (AK Parti sıralarından "Siirt'e bak, Siirt'e"
sesleri)
Değerli arkadaşlarım,
gözüken o ki, tahammül sınırınız yoktur. Aslında, sizin emekçilere tahammülünüz
yok; ama, bir avuç sermayedara kucak açmış durumdasınız. Yolunuz açık olsun,
geleceğiniz de bu anlamda karanlık olacaktır.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar [!])
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Öktem.
Sayın milletvekilleri, çalışma
süremiz tamamlanmıştır. Saat 20.00'de tekrar toplanmak üzere birleşime ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 18.59
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati : 20.00
BAŞKAN : Başkanvekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ
(Samsun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1. - İş Kanunu
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S.
Sayısı : 73) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet?.. Yerinde.
11 inci maddenin
müzakeresini yapıyorduk.
Şimdi, şahsı adına söz
isteyen Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'e söz veriyorum.
Buyurun Sayın Akdemir.
(Alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; huzurlarınızda İş Kanunu
Tasarısı nedeniyle bulunuyorum. İlk defa, bu kutsal kürsüden konuşmak üzere,
çok önemli bir kanunun görüşülmesi dolayısıyla söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, ben, bağımsız bir milletvekili olarak ve aynı zamanda işçilerin
hastanesinin başhekimi olarak, işçilere hizmet etmiş bir hekim olarak şu anda
sizlere seslenmenin sorumluluğunu hissediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bugün 14 Mart Tıp Bayramı. Dolayısıyla, buradan, bütün sağlık çalışanlarını,
böyle bir yasanın çıkarılmaya çalışıldığı bir günde, kutlamak istiyorum;
onların çalışarak verdiği emeğin değerini, huzurlarınızda bir defa daha
hatırlamak istiyorum. (Alkışlar)
Sayın arkadaşlarım,
bağımsız bir milletvekili olarak ilk defa söz aldım; çünkü, Türk toplumunun
tümünü ilgilendiren bir yasa çıkıyor ve bu yasanın çıkışında ne iktidardan
yanayım ne de muhalefetten yanayım, haktan yana olmak istiyorum; o nedenle
buradayım. (Alkışlar)
Sayın Başkan, Türkiye'de
çalışan tüm işçileri temsil eden üç konfederasyon bir araya gelerek belli bir
konuda anlaştılar ve 14 Mart 2003 tarihinde ortak bir bildiri yayınladılar.
Ben, şahsen bu bildiriyi bir hekim sorumluluğu içerisinde, bağımsız bir
milletvekili sorumluluğu içerisinde ve aynı zamanda emekçilere hizmet etmiş bir
hekim sorumluluğu içerisinde bu bildiriyi okurken, beni özenle dinlemenizi,
tekrar düşünmenizi ve bu kanun çıkarılırken eksik yapılmamasını hepinizden
talep ediyorum, arz ediyorum, rica ediyorum.
Türk-İş, Hak-İş ve DİSK
bir araya geldiler ve bu bildiriyi yazdılar. Aynen, şöyle başlamışlar:
"Sayın Milletvekili,
Milleti temsil sıfatını
kazanırken içtiğiniz andı hatırlatmak istiyoruz. Millet huzurunda
"toplumun huzur ve refahı" için çalışacağınıza yemin etmiştiniz. Bu
görevinizi yerine getirirken, devletin temel vasıflarını belirleyen unsurlardan
biri olan sosyal hukuk devleti ilkesini gözardı etmemenizi bekliyoruz.
Bugün Genel Kurulda
yasalaştırmaya çalıştığınız İş Kanunu, çalışan ve çalıştıranların huzur ve
refahını sağlaması ve çalışma barışını hedeflemesi gereken temel bir kanundur.
Gündemdeki tasarı,
toplumun önemli bir bölümünü, milyonlarca işçiyi ve işsizi ilgilendiren,
önümüzdeki 30-40 yılın endüstri ilişkilerine damgasını vuracak temel bir
düzenleme girişimidir.
Öncelikle, 120 maddeden
oluşan temel yasa niteliğindeki bu tasarının sizlerin bilgilendirilme süreci
tamamlanmadan alelacele gündeminize getirilmiş olması, başlıca problem olarak
önümüzde durmaktadır. Bunun yanında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
gelen bu tasarının, özellikle işçi kesiminin arasında mutabakata vardığı ve
rahatsızlık yaratan birçok konuyu görmezden geldiği ve daha çok işverenlerin
taleplerini dikkate aldığı görülmektedir.
Bu tasarının hazırlanması
sürecinde sosyal taraflar olarak sorumluluklarımız doğrultusunda Bakanlıkça
yapılan çağrılara uyarak, hazırlanmış olan taslaklar üzerinde özveri göstererek
yapıcı olma amacıyla hareket ettik ve hiç kuşkusuz emekten yana bir sonuç
ortaya çıkması için çaba harcadık.
Bu konudaki görüşlerimiz,
bir değerlendirme olarak 3 Şubat 2003 tarihli 'Müşterek Rapor'da Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile İşveren Konfederasyonuna bildirilmiş, aşağıda
sayılan düzenlemelerin, 'kanun metninde yer almaması konusunda görüş birliğine
varıldığı' belirtilmiş ve 'talep ve önerilerimizin, açıklamaya çalıştığımız
temel görüşlerimizin..."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Akdemir,
açıyorum mikrofonunuzu; toparlarsanız...
DURSUN AKDEMİR (Devamla)-
Evet, bu üç konfederasyonun saymış olduğum maddelerinden -ki, hepinize
dağıtılmıştır, sizler de okudunuz- birkaç maddesini söyleyerek geçmek
istiyorum.
"İşçinin örgütlenme
hakkını ve iş güvencesini ortadan kaldıran, toplu iş sözleşmesinden
yararlanmasını engelleyen, muvazaalı taşeronlaşmaya yol açacak olan 2 nci
madde,
İşçileri alınır, satılır
ve devredilir bir meta haline getiren -ki, bu, kanunda açık olarak görülüyor,
en çok tartışılması gereken konu budur- iş sözleşmesinin devrini ve ödünç iş
ilişkisi kavramını getiren 7 nci madde" ve dolayısıyla, bu şekilde,
maddeleri sayıp gidiyor.
Ben, burada, bu
bildiriyi, konuya dikkat çekmek için okudum, okumak istedim. Hiçbir konfederasyon
başkanı bana kulis yapmadı, bu kürsüye getirmem için hiçbirisi aracı olmadı.
Ben, milletten aldığım görevi yerine getirmenin sorumluluğunu hissederek bu
kürsüye gelmek istedim. Dolayısıyla, bu kanunun, tekrar, zaman ayrılarak
görüşülmesinin, muhalefet ve iktidarın ortak bir fikir belirleyerek bu kanunun
çıkmasının Türk toplumunun geleceğine sağlıklı bir zemin hazırlayacağına
inandığım için bu kürsüdeyim.
Bana bu sözü verdiğiniz
için Sayın Başkanım, teşekkür ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akdemir.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 7 adet
önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 11 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "belirlenen"
ibaresinden sonra gelen "veya" ibaresinin "ve" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nükhet Hotar |
Şerif Birinç |
İrfan Riza Yazıcıoğlu |
|
İzmir |
Bursa |
Diyarbakır |
|
Nevzat Doğan |
|
Sabri Varan |
|
Kocaeli |
|
Gümüşhane |
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi"
başlıklı 11 inci maddesinin birinci paragrafının ilk cümlesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
İzzet Çetin |
Hüseyin Güler |
|
İzmir |
Kocaeli |
Mersin |
|
Feramus Şahin |
Mustafa Gazalcı |
Enver Öktem |
|
Tokat |
Denizli |
İzmir |
"Belirli süreli iş
sözleşmesi, süreli tarih ve zaman olarak belirlenen ve işin niteliğinden
sürenin belli olduğu belirlenmiş olan sözleşmedir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının "Belirli ve Belirsiz İş Sözleşmesi" başlıklı 11 inci
maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Oğuz Oyan |
İzzet Çetin |
Mehmet Küçükaşık |
|
İzmir |
Kocaeli |
Bursa |
|
Muharrem Kılıç |
Feridun Baloğlu |
Enver Öktem |
|
Malatya |
Antalya |
İzmir |
|
Cevdet Selvi |
|
Feramus Şahin |
|
Eskişehir |
|
Tokat |
"İşin niteliğine
dayalı olarak yapılan zincirleme iş sözleşmeleri belirli süreli olma özelliğini
korurlar."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi"
başlıklı 11 inci maddesine aşağıdaki cümlelerin son paragraf olarak eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
Bayram Meral |
Hüseyin Güler |
|
İzmir |
Ankara |
Mersin |
|
İzzet Çetin |
Feramus Şahin |
Mustafa Gazalcı |
|
Kocaeli |
Tokat |
Denizli |
|
|
Enver Öktem |
|
|
|
İzmir |
|
"Belirli iş
sözleşmesi ile çalışacak iş türleri, pozisyonlar ve meslekler, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından, her sektör ve iş kolu düzeyinde
belirlenerek ilan edilir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının "Belirli ve Belirsiz İş Sözleşmesi" başlıklı 11 inci
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin "Belirli süreli iş
sözleşmesi, süresi zaman ve tarih olarak belirlenen ve işçinin üstlendiği işin
türü, amacı ve niteliğinden, süresinin belirli olduğu anlaşılan
sözleşmedir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
Cevdet Selvi |
Feridun Fikret Baloğlu |
|
İzmir |
Eskişehir |
Antalya |
|
Mehmet Ziya Yergök |
Feramus Şahin |
Enver Öktem |
|
Adana |
Tokat |
İzmir |
|
İzzet Çetin |
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
|
Kocaeli |
Bursa |
Malatya |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi"
başlıklı 11 inci maddesine son paragraf olarak; aşağıdaki paragrafın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
İzzet Çetin |
Enver Öktem |
|
İzmir |
Kocaeli |
İzmir |
|
Hüseyin Güler |
Bayram Meral |
Feramus Şahin |
|
Mersin |
Ankara |
Tokat |
"Belirsiz süreli iş
sözleşmesi ile işçi çalıştırması gereken işlerde; belirli süreli sözleşmelerde
işçi çalıştırılması yasaktır. İş sözleşmesini feshinde; yargı kararıyla işin
türünün belirsiz süreli olduğu ve işverenin sözleşme yapma hakkını kötüye
kullandığı tespit edilirse işveren, işçiye son ücretinin 12 aylık tutarı kadar
bir tazminat ödemekle yükümlüdür."
BAŞKAN - Şimdi, son
önergeyi okutacağım ve en aykırı önerge olduğu için, okuttuktan sonra işleme
alacağım:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Genel Kurulda
görüşülmekte olan İş Kanunu Tasarısının "Belirli ve belirsiz iş
sözleşmeleri" başlıklı 11 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
Feridun Baloğlu |
Cevdet Selvi |
|
İzmir |
Antalya |
Eskişehir |
|
Muharrem Kılıç |
Bayram Meral |
Enver Öktem |
|
Malatya |
Ankara |
İzmir |
|
İzzet Çetin |
|
Mehmet Küçükaşık |
|
Kocaeli |
|
Bursa |
"Belirli ve belirsiz
süreli iş sözleşmeleri:
Madde 11.- Belirli iş
sözleşmesi, süresi zaman ve tarih olarak belirlenen ve işçinin üstlendiği işin
türü, amacı ve niteliğinden süresinin belirli olduğu anlaşılan sözleşmedir. İş
ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı hallerde sözleşme belirsiz
süreli sayılır.
İşin niteliği ve mahiyeti
itibariyle süresi belli olmayan işlerde, belirli süreli iş sözleşmesi
yapılamaz.
Belirli süreli iş
sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme)
yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul
edilir."
BAŞKAN - Okunan önergeye
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim. (CHP sıralarından alkışlar[!])
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi"
başlıklı 11 inci maddesine son paragraf olarak; aşağıdaki paragrafın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"Belirsiz süreli iş
sözleşmesi ile işçi çalıştırması gereken işlerde; belirli süreli sözleşmelerde
işçi çalıştırılması yasaktır. İş sözleşmesinin feshinde; yargı kararıyla işin
türünün belirsiz süreli olduğu ve işverenin sözleşme yapma hakkını kötüye
kullandığı tespit edilirse işveren, işçiye son ücretinin 12 aylık tutarı kadar
bir tazminat ödemekle yükümlüdür."
BAŞKAN - Önergeye
Komisyon katılıyor mu?..
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu efendim?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi
okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının "Belirli ve Belirsiz İş Sözleşmesi" başlıklı 11 inci
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin "Belirli süreli iş
sözleşmesi, süresi zaman ve tarih olarak belirlenen ve işçinin üstlendiği işin
türü, amacı ve niteliğinden, süresinin belirli olduğu anlaşılan
sözleşmedir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?..
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümetin ve
komisyonun katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Bir sonraki önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi"
başlıklı 11 inci maddesine aşağıdaki cümlelerin son paragraf olarak eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"Belirli iş
sözleşmesi ile çalışacak iş türleri, pozisyonlar ve meslekler Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından, her sektör ve iş kolu düzeyinde belirlenerek
ilan edilir."
BAŞKAN - Önergeye
Komisyon katılıyor mu?
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, bu önergeyi geri çekiyoruz; çünkü, hükümetin ve AKP Grubunun bu
konudaki tutumunu gayri ciddî buluyoruz. Biz, bu önergeler tartışılsın diye
veriyoruz, bu önergeler burada görüşülsün diye veriyoruz. Bu önergeyi geri
çekiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sadece bu
önergeyi mi?..
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Evet...
BAŞKAN - Diğer
önergeler?..
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Bakacağız, düşüneceğiz efendim; bunu geri çekiyoruz.
BAŞKAN - Bu önerge geri
istendiğinden iade ediyoruz efendim
Bundan sonraki önergeyi
okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının "Belirli ve Belirsiz İş Sözleşmesi" başlıklı 11 inci
maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"İşin niteliğine
dayalı olarak yapılan zincirleme iş sözleşmeleri belirli süreli olma özelliğini
korurlar. "
BAŞKAN - Efendim,
Komisyon katılıyor mu önergeye?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi"
başlıklı 11 inci maddesinin birinci paragrafının ilk cümlesinin aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"Belirli süreli iş
sözleşmesi, süreli tarih ve zaman olarak belirlenen ve işin niteliğinden
sürenin belli olduğu belirlenmiş olan sözleşmedir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, Hükümet ve Komisyonun katıldığı önergeye iktidar partisinin katılmaması
bir çelişki doğurmuyor mu acaba?
BAŞKAN - O bizim
takdirimizin dışında.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Biz, muhalefet partisi tatmin olsun diye katılıyoruz.
BAŞKAN - Devam ediyoruz
efendim.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 11 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "belirlenen"
ibaresinden sonra gelen "veya" ibaresinin "ve" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nükhet Hotar
(İzmir)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergenin imza sahiplerinden söz isteyen var mı?
İzmir Milletvekili Nükhet
Hotar.
Buyurun. (Alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
NÜKHET HOTAR (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu kanun tasarısı üzerinde
birçok tartışmalar devam edegeliyor. Ben, bir sosyal politika profesörü olarak,
yirmi yıldır bunun dersini de verdim, böyle bir birikimim var. Her bir maddesi
için günlerce konuşabiliriz; fakat, bizi buraya getiren nokta şuydu: Sosyal
taraflar, 120 maddelik kanun tasarısı üzerinde, 2 madde hariç, anlaşmış idiler.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Hayır efendim, öyle bir anlaşma yok.
NÜKHET HOTAR (Devamla) -
Bize gelen bilgiler bu yöndeydi, bunu ayrıca konuşuruz.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Nükhet Hanım, size yanlış bilgi gelmiş.
BAŞKAN - Efendim,
müdahale etmeyelim.
Sayın Hatip, buyurun.
NÜKHET HOTAR (Devamla) -
Arkadaşlarım, özellikle sendikacı arkadaşlarımız, birer sendikacı olarak, bu
konuda, neden sendikaların da bu kadar yıpranması yönünde çaba sarf ediyorsunuz;
doğrusu, ben, bunu, bilim adamı olarak pek anlayabilmiş değilim (AK Parti
sıralarından alkışlar) ama, şunu bir cümleyle söylemek istiyorum ki, bu kanun,
ne işçilerimizin şu anda hissettikleri gibi, onları bitirecek, batıracak ne de
işverenlerimizin, biz kurtulduk, yaşadık, her hakka sahibiz diyebilecekleri bir
kanun. Zaten böyle olmaması gerekiyor; çünkü, en kötü anlaşma, sadece
taraflardan birini memnun eden anlaşmadır. Öyle bir anlaşma olmalıdır ki, her
iki tarafın da, bundan, memnuniyetleri ve memnuniyetsizlikleri olabilmelidir.
Gelelim 11 inci maddeye.
11 inci madde, benim de, ısrarla, düzeltilmesini istediğim bir madde; çünkü, bu
maddedeki o düzenleme yapılmazsa, kanunun diğer maddelerinin uygulanabilme
şansını önemli ölçüde azaltacak olan bir madde.
Ben bu inançla söz aldım,
bu inançla kanun tasarısının geneli hakkında görüşlerimi söyledim; ama, bu
maddeyi onlardan ayrı tutuyorum. Onun için burada karşınızdayım.
Zaten, çok fazla zaman
kullananlar oldu. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Hotar.
Önerge sahibi görüşünü,
gerekçesini açıkladı.
Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Önergeler tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunmadan önce, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin,
İçtüzüğün 81 inci maddesine göre, 11 inci madde üzerinde soru sorma talebinde
bulunmuştur.
İçtüzüğün 81 inci
maddesi, bu konuyu düzenlemiştir Sayın Çetin; ancak, soru sorma talebi,
maddenin görüşmeleri tamamlandığı anda talep edildiği takdirde işleme alınıyor.
Maddenin görüşmeleri tamamlanıp önergelere geçildikten sonra bu talebiniz bize
ulaştığından, bu madde için veremiyorum; İçtüzük açık.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Verseniz ne olur Başkanım.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, kabul ediyorum, eğer teamül buysa saygı duyuyorum; ancak,
talebimi sözlü olarak yineliyorum, bundan sonraki bütün maddeler hakkında sözlü
olarak bu hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN - İki satır yazıp
Başkanlığımıza gönderirseniz zahmet olmazsa veya yerinizden sisteme girerek çok
daha rahat talepte bulunabilirsiniz;
ama, 81 inci maddeyi bir defa daha değerlendirirseniz iyi olur.
Ayrıca, 11 inci madde
üzerinde açıkoylama talebi vardır.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, kutlamalar için ara verirseniz iyi olur.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, Bakanlar Kurulu listesinden haberimiz yok, bir açıklarsanız...
BAŞKAN - Şimdi,
açıkoylama isteyen sayın milletvekillerimizin isimlerini okuyarak Genel Kurulda
bulunup bulunmadıklarını arayacağım.
Sayın Haluk Koç?.. Yok.
Sayın Özlem Çerçioğlu?..
Burada.
Sayın Oya Araslı?..
Burada.
Sayın Mehmet Işık?.. Yok.
Sayın Önder Sav?.. Yok.
Sayın Oğuz Oyan?..
Burada.
Sayın Tacidar Seyhan?..
Burada.
Sayın Salih Gün?..
Burada.
Sayın Yavuz Altınorak?..
Burada
Sayın Mehmet Ali
Özpolat?..
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Takabbül ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Vezir
Akdemir?.. Burada.
Sayın Ufuk Özkan?.. Yok.
Sayın Feridun Baloğlu?..
Burada.
Sayın Ali Rıza Bodur?..
Burada.
Sayın Harun Akın?..
Burada.
Sayın Nurettin Sözen?...
Burada.
Sayın Mehmet Ali
Arıkan?.. Yok.
Sayın Muharrem İnce?..
Yok.
Sayın Mehmet
Parlakyiğit?.. Burada.
Sayın Atilla Başoğlu?..
Burada.
Sayın Berhan Şimşek?
Burada.
Sayın Orhan Ziya Diren?..
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) -
Takabbül ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Peki efendim.
Sayın Sedat Uzunbay?..
Burada.
Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu?.. Yok.
Sayın Bihlun
Tamaylıgil?.. Burada.
Sayın Hasan Ören?.. Yok.
Sayın Mehmet Kartal?..
Burada.
Sayın Sıdıka Aydoğan?..
Yok.
Sayın Mehmet Ziya
Yergök?.. Burada.
Sayın Şevket Gürsoy?..
Yok.
Sayın Tuncay Ercenk?..
Burada.
Evet, diğerlerini
okumuyorum.
Sayın milletvekilleri,
daha önceki dönemlerde, Meclis Başkanı, verdiğimiz önerge ve imzaları okumakta
bazen zorlandığı zaman, doğrusu, orada otururken, niye okuyamıyor diye
üzülürdük. Değerli arkadaşlarımın isimlerini -yazıları- okumakta bazen
zorlanıyoruz. O noktada bizi mazur görün. Zaman içerisinde daha da alışacağız
inşallah; ama, okunur şekilde yazarsanız, biz, çok daha mutlu oluruz.
Evet, imzalar tamam.
Açıkoylamanın şeklini
Genel Kurulun kararına bırakıyorum.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Açıkoylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 11 inci maddenin açıkoylaması sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
283
Kabul : 185
Ret : 97
Çekimser : 1
11 inci madde kabul
edilmiştir. (1)
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo, tutanağın
sonuna eklidir.
12 nci maddeyi okutuyorum
:
Belirli ve belirsiz
süreli iş sözleşmesi ayırımın sınırları
MADDE 12. - Belirli
süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılan işçi, ayırımı haklı kılan bir neden
olmadıkça, salt iş sözleşmesinin süreli olmasından dolayı belirsiz süreli iş
sözleşmesiyle çalıştırılan emsal işçiye göre farklı işleme tâbi tutulamaz.
Belirli süreli iş
sözleşmesi ile çalışan işçiye, belirli bir zaman ölçüt alınarak ödenecek ücret
ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatler, işçinin çalıştığı süreye orantılı
olarak verilir. Herhangi bir çalışma şartından yararlanmak için aynı işyeri
veya işletmede geçirilen kıdem arandığında belirli süreli iş sözleşmesine göre
çalışan işçi için farklı kıdem uygulanmasını haklı gösteren bir neden
olmadıkça, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan emsal işçi hakkında esas
alınan kıdem uygulanır.
Emsal işçi, işyerinde
aynı veya benzeri işte belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçidir.
İşyerinde böyle bir işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda şartlara uygun bir
işyerinde aynı veya benzer işi üstlenen belirsiz süreli iş sözleşmesiyle
çalıştırılan işçi dikkate alınır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer
üyeleri; hükümet tarafından getirilen İş Yasası Tasarısının 12 nci maddesi
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
daha önceki konuşmamda da belirttiğim gibi, toplum hayatını düzenleyen en
önemli yasa tasarılarından birisini yapmaya çalışıyoruz, geçirmeye çalışıyoruz;
doğrudur. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu tasarıyı engellemeye çalışıyoruz;
doğrudur, engellenmelidir de. Neden?.. İzin verirseniz, kısaca ona değinmek
istiyorum.
Bu kadar önemli bir yasa
tasarısı, komisyonlarda, alt komisyonlarda pişirilmemiş; normal prosedüründen
geçip, tartışılmamış. Burada, Sayın Bakanım söylediler; fakat, biraz önce
dağıtılan işçi sendikalarının bildirisi Sayın Bakanın dediğinin aksine.
"Taraflar uzlaştı" dediler; fakat, taraflar uzlaşmamış, sosyal
taraflar da uzlaşmamış. Apar topar, sanki yangından mal kaçırır gibi, sel
önünden kütük kapar gibi bir yasa yapmaya çalışıyoruz. Bu yasa, bir defa
uygulanarak hükmü geçecek bir yasa değil; hükmü müteaddit senelere şamil olacak
bir yasa. Bunu, biraz daha soğukkanlılığımızı muhafaza ederek, biraz daha
itidalli davranarak yapsak olmaz mı arkadaşlar.
Devlet idaresi ciddî bir
iştir. Tarihten, geleneğimizden, kültürümüzden bir şey hatırlıyorum, hiç
unutmadığım bir şey. Zamanın halifesi İmamı Azam'a görev verir; der ki İmamı
Azam'a: "Bağdat kadısı olacaksın." İmamı Azam halifeye cevap gönderir:
"Ben kadı olamam." Halife ısrar eder İmamı Azam'a: "Hayır,
olacaksın..." İmamı Azam halifeye yazar: "1- Ben kadı olamam diyorsam
ve sözüme güvenilirse, beni kadı yapmamamız gerekir; ben kadı olamam.
2- Ben kadı olamam
dediğim halde, ben kadı olabilirsem ve siz kadı yaparsanız, ben o zaman yalan
söylüyorum demektir; yalancı insanı kadı yapmamanız gerekir." (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) -
Yaşar Nuri Öztürk...
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Lütfen... Lütfen...
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- İmamı Azam onların tekelinde olduğu için, siz konuşamazsınız!..
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Şimdi, biz, burada muhalefet yapmaya çalışıyoruz, bir ses dile getiriyoruz.
Türkiye Cumhuriyetinin Sayın Bakanı mutlaka saygıdeğerdir, öyle de olmalıdır.
Devlet işi ciddî iştir. Biz, saygı gösteririz Türkiye Cumhuriyetinin Bakanına.
Türkiye Cumhuriyetinin Bakanı "katılıyorum" dediği bir önergeyi,
Grubundan geçiremiyor ve geri çekmiyor bu durumda, katıldığı önergeyi Grubundan
geçiremediği yasa tasarısını geri çekmiyor; bir...
AHMET YENİ (Samsun) - Hür
iradesini kullanıyor.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Efendim, o zaman yasa tasarısını geri çeker; geri çeker -bu iş, ciddî bir
iştir- üzerinde tartışılır, ya da katılmıyordur önergeye, muhalefetin sesini
kısmak için katılıyor gibi yapıyordur. Bu, daha da ayıptır! Bu, daha da
ayıptır! Bu, daha da ayıptır! (CHP sıralarından alkışlar) Ne yapmaya
çalışıyoruz; yani, burada, muhalefetin sesini kısalım, muhalefetin katkısını
almayalım mı diyorsunuz arkadaşlar!
Değerli arkadaşlarım,
sayısal çoğunluğunuz buna yetebilir. İhtimal ki, böyle bir yasa da
çıkarabilirsiniz ve ihtimal ki, bu yasa uygulanabilir de. Yalnız, değerli
arkadaşlarım, saygıdeğer milletvekilleri, siyasetçi, kafasında toplum projesi
olan insandır. Siyasetçi, vazettiği kanunlarla toplumu şekillendiren, toplumun
geleceğini biçimlendiren insandır. Bu yasayla, ülkenize ne şekilde bir gelecek
vazettiğinizi, ne şekilde bir gelecek şekillendirdiğinizi düşünebiliyor
musunuz?! Aklıma geldikçe tüylerim ürperiyor! Bu yasayla, Türkiye'yi, bir
Angola, bir Filipin, bir Tayland, bir Venezuella durumuna düşürüyorsunuz. Bu
yasayla, Türkiye'yi, yaşanılamaz, çalışma barışı olmayan, iş hayatı olmayan
-yani, özel bürolarda, birtakım, işte, eskiden Çukurova'da uygulanan biçimde
elciliğin yasallaşması gibi, çağdışı, özel istihdam büroları altında işçi
ağaları türetiyorsunuz; işçi ağaları, part-time, dilediği şekilde çağırılan
yere, onun bunun işyerinde çalışacak- düzeni olmayan, herkesi yarı işsiz,
demokrasisi olmayan, örgütlenmesi olmayan, sendikası olmayan bir biçime
dönüştürüyor...
Değerli arkadaşlarım,
kuracağımız toplum bu mu?! Ben, ülkeme böyle bir geleceğin biçilmesine, bir
Türk vatandaşı olarak, vicdanım razı olmuyor, vicdanî isyan duyguları
içerisindeyim; bu isyana katılın.
Gelin, bu yasayı geri
çekelim değerli arkadaşlarım. Gelin, daha düzgün bir şey, daha akla yatkın bir
şey, daha anlaşılabilir bir şey yapalım. Gelin, bu, hayırlı değil...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Madde üzerinde bir cümle söyleyin lütfen ya...
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Madde üzerinde cümle söyledim beyefendi, madde üzerinde cümleler çok söyledim;
söyleyeceğim, müsaade edin.
CÜNEYT KARABIYIK (Van) -
Hangisi kötüyse, onu bir oku.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Bu yasanın tümü kötü.
CÜNEYT KARABIYIK (Van) -
Hayalî konuşma.
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşım, bu yasanın tümü kötü. Ben, demin, 9 uncu madde üzerinde
konuştuğumda hiçbiriniz dinlemediniz. Ben, bunun genelini bir değerlendireyim;
maddesine de geçeceğim, daha zamanım var, müsaade edin.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa, işçi açısından yarar sağlamıyor. Diyeceksiniz ki, işveren açısından mı
yarar sağlıyor; hayır. Bir kar helvası yapıyorsunuz. Bunu yapan memnun
olmayacak, yiyen de memnun olmayacak. Bir kar helvası yapıyorsunuz, bilin; tadı
yok, tuzu yok, ruhu yok. Bu, aceleye gelecek iş değil. Gelin, bundan vazgeçin;
gelin, ısrar etmeyin. Bu yasa hayırlı değil. Bu yasanın kimseye hayrı yok.
Gelin, utanmayı, iki kızarıp bir bozarmak zannetmeyelim; tarih önünde mahcup
oluruz, utanırız. Gelin, bu yasadan vazgeçelim.
Sayın Bakanımıza da
buradan teklifimiz şu: Katıldığı önergelerin geçmediği bir yasa teklifini geri
çekmeye niye tereddüt ediyor?
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Hür irade...
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Demek ki, Grubuna anlatamamış bu yasayı. Demek ki, bunu anlatamamış Grubuna. O
zaman, bu yasanın bu şekilde çıkmasına gerek yok.
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Meclis niye var o zaman?
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Böyle mi oluyor demokrasi arkadaşlar?
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Biz, burada noter memuru muyuz; her geleni onaylayacak mıyız?
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Tabiî, noter değil Yüce Meclis. Umuyorum, bu sözünüzü, tezkerede de
göstereceksiniz. Umuyorum, göstereceksiniz değerli arkadaşlarım.
Bu yasayla, büyük
işyerleri yok ediliyor arkadaşlar. Bu yasayla, kurumlar yok ediliyor, sanayi
kurumları yok ediliyor. Bu yasa, sanayi toplumunun yasası değil; bu yasa, on
kişilik atölyelerin merdiven altı imalathanelerinin yasası. Bu yasayla, Türkiye
ihracat yapamaz; bu yasayla, Türkiye ileri gidemez; bu yasayla, Türkiye büyük
kurumlara sahip olamaz; bu yasayla, Türkiye markalar yaratamaz arkadaşlar.
Bu yasayla, Türkiye'ye
biçilen rol, ibiş bir devlet olma rolüdür. Ortadoğu'da ibiş bir devlet olacak;
sanayii olmayacak doğru düzgün, işçisi olmayacak, örgütü olmayacak, sendikası
olmayacak; gelen ensesine vuracak ortaoyununun ibişi gibi. Türkiye'ye biçilen
rol bu. Bunun bir açılımını yapın arkadaşlar, bir düşünün. Bu yasanın her
maddesi buna göre dizayn edilmiş, her şey buna göre dizayn edilmiş ve ne yazık
ki, Yüce Meclisin önüne getirilmiş.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Başkanın sabrını da suiistimal etmek istemiyorum; ama, bir kez daha
düşünün; gelin, bunu yeniden yapalım. Bu hayırlı olmayacak.
Hepinize, sevgiler,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 12 nci madde ne oldu; 12 nci madde?!
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Gelecek sefer de ondan bahsedeceğim.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Gel, kendin konuş; izah et neden öyle olduğunu?!
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eraslan.
Değerli arkadaşlar,
hükümet söz istemiştir.
Sayın Bakanımız Ali
Coşkun Beye söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; otuzbeş yılını Türk
sanayiine vermiş bir kardeşiniz olarak, birkaç cümleyle, hissiyatımı sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Biraz önce konuşan
arkadaşımın, tabiî ki, görüşlerine saygı gösteririm.
Değerli arkadaşlar,
işyeri güvencesi olmadan, iş güvencesi olmaz ve bir ekonominin istikrara kavuşması
için, iş güvencesi de fevkalade önemlidir. Ülkenin gerçeklerini dikkate alarak,
bir kesimi diğer kesime ezdirmemek şartıyla, dengeli bir biçimde, bırakın şu
tartışmaları ve İçtüzüğü zorlayarak bazı meseleleri istismar etmeyi, hep
beraber, el ele, doğruyu bulalım.
Bakınız, arkadaşım şöyle
dedi.
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Her şeyi reddediyorsunuz... İstismarı siz yapıyorsunuz.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Dinle arkadaşım, dinle!..
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Ama, istismar ediyorsunuz.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Daha, Mecliste nasıl oturulacağını öğrenmen lazım. Dinle
biraz!.. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Sizden mi öğreneceğiz?!.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Efendim, arkadaş hükümeti suçladı; birazcık da müstehzi
olarak dedi ki: "Hükümetin 'katılıyorum' dediği bir önergeye, nasıl olur
da grubu katılmaz." Biz, demokrasiye inanmış bir partiyiz; grup kararı
almadıkça, herkes hür iradeyle hareket eder. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Demokrasiyi takıyye olarak kullanıyorsunuz.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Ama, ben kendi tepkimi söylüyorum. Geldim, görevle oraya
oturdum. Bakın, verdiğiniz önergeye; yani, Meclis tarihinde çok ayıplanacak bir
önerge. Hiçbir anlam ifade etmeyen "her" kelimesinin ilave
edilebilmesi "her", "her"; "h", "e",
"r" için iki sayfa gerekçe yazıyorsunuz. Bu, oyalamadır. Bu istismara
karşı ben onu yaptım, tepki olarak yaptım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Siz işçiyi istismar ettiğiniz için yapıyoruz.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Siz vazgeçin bu istismardan...
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Siz
anlayın diye yaptık, anlamıyorsunuz.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - ...biz de böyle yapmayalım ve şunu doğru dürüst
geçirelim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Olmadı Sayın Bakan, olmadı! Yaşınıza yakışmadı Sayın Bakanım,
olmadı!
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Şimdi, şahısları adına,
Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin.
Buyurun Sayın Çetin.
Süreniz 5 dakika.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan İş Kanunu Tasarısının
12 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Bakan,
bize, önergelerimizdeki uzun gerekçelerle bu görüşmeleri istismar ettiğimizi
söylüyor. Biz, burada, değişiklik önergelerimizdeki gerekçelerin okunmaması
üzerine, gerekçeyi kaldırdık, tekliflerimizi, önerilerimizi, madde metinlerini
büyüttük; iyi bakarsa, onu görür. Bundan amacımız da nedir; tartışılmayan,
tarafların üzerinde mutabakata varmış gibi gözüktüğü, seçimler öncesinde
Bilecik'e özel helikopterle gidip, verilen sözlerin yerine getirilmesi amacını
taşıyan bir yöntem uygulandığı için böyle davranıyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Biz, emeği istismar
etmiyoruz, işyerlerimizi istismar etmiyoruz. Sayın Bakanımın bir sözünü
tamamlamak istiyorum. Kendisi, gerçekten, işyeri güvencesi olmadan iş güvenliği
olmaz kavramını inanarak mı söyledi acaba?
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - Elbette ki..
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Bu kriz döneminde, işlerini korumak için, işyerlerini korumak için
ücretlerinden fedakârlık yapan, yıllık izninden fedakârlık yapan, hasta
olmasına rağmen "aman işyerim korunsun, aman işyerim krizden etkilenmesin,
ben de işimden olmayayım" diyen işçileri ve sendikaları görmezlikten
gelmek Sayın Bakanımı üzmüyor mu acaba?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Cümlenin devamı da var, onu da söyle. İş güvencesini
de...
İZZET ÇETİN (Devamla) -
İş güvencesi maddesine geldiğimizde onu konuşacağız Sayın Bakanım.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, 1475 sayılı İş Kanununda, bugüne kadar hizmet akitlerinin nasıl
yapılacağı konusunda taraflar arasında hiçbir ihtilaf olmamıştır. Şimdi -dün de
söyledim- iki yıldan bu yana katlanılan fedakârlıkların faturası işçilere,
işsizlere ödettirilmek; kısaca, Türkiye'de emeğiyle geçinen insanlarımıza ödettirilmek
istenmektedir. Bu tasarıyı hazırlayanlar, belirli ve belirsiz süreli iş
sözleşmesinin ayırımının sınırlarını belirlemeye çalışmışlar. Gerçekten, bu
tasarıyı hazırlayan bilim adamlarımıza, belki, geçmiş dönemlerde saygı
duyuyordum; ama, bir grubun, bir gücün, bir etkinin tekeline bu kadar girmiş
olmaları nedeniyle kendilerinin de yıpranmış olmalarından duyduğum üzüntüyü
burada ifade etmek istiyorum. Burada yeni düzenleme olduğu için, eski 1475
sayılı Yasada hiç olmayan "ayırımı haklı kılan bir neden" gibi
sübjektif bir kavramla, işçiler, acaba, gerçekten ne yapılmak isteniyor?!
Aşağıya geçiyorum:
"Emsal işçi..." Ölçü ne; Hakkâri'deki işçi mi, İstanbul'daki işçi mi,
Kocaeli'ndeki işçi mi, Ankara'daki işçi mi? Böyle, muğlak, işçiyi istismar
edecek, emeği istismar edecek bir hükmün yasa metnine konulması, ileride,
çalışma yaşamının gerçekten kargaşa içerisine girmesine neden olacaktır.
Sevgili arkadaşlarım,
bakınız, ileriki maddelere de bakınız; eğer vaktiniz varsa, eğer elinizde 1475
sayılı İş Yasası varsa, bir bakınız. O yasada, belirli süreli, belirsiz süreli,
kısmî süreli, tam süreli, çalışma üzerine çağrı, ödünç iş verilerek
çalıştırılan işçi, çağrı üzerine çalıştırma, deneme süreli sözleşme...
Değerli arkadaşlarım,
işçi ne yapacak?! Tutmuş, buraya -bir önceki maddede var- işçinin rızası...
İşsiz insandan, aç insandan rıza almak zor mu?! Bu, eşitlik ilkesinin neresine
dayanıyor?
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarı, gerçekten, bütün hükümleriyle... Özellikle 13, 14, 15, 16, hatta,
1475'te var olan 17 nci, ilerideki maddelerde göreceğimiz telafi edici çalışma
biçimleri, iş sürelerinin uzatılmış olması sizleri hiç üzmüyor mu değerli
arkadaşlarım? Ne olur, mantıklı, haklı, iş yaşamını düzeltecek değişiklik
önergelerimizi dikkatle dinleyin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun efendim.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Bundan, ülkemizin kalkınması için, kriz ortamının atlatılması için, ülkemizdeki
bu bunalımlı dönemin bir an evvel aşılabilmesi için, alınterini ülkemiz
içerisinde akıtacak işçilerin, işsizlerin, gelecekte potansiyel işçi olan
gençlerimizin böylesi bir düzenlemeye değil, gerçekten, tarafların, barış
içerisinde, bir arada çalışabilecekleri bir çalışma ortamını yaratacak bir
düzenleme yapalım.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Şahsı adına, İzmir
Milletvekili Sayın Erdal Karademir.
Buyurun Sayın Karademir.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan İş Yasasının 12 nci
maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım; hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa milyonlarca insanı ilgilendiriyor.
Böylesi bir yasanın görüşülmesi esnasında muhalefetin önerilerini dikkate
almayan bir iktidar, sosyal barıştan, sosyal adaletten söz edebilir mi?
Söylüyor buradaki hatip arkadaşlarımız "bu yasa gelirken, bu yasayla
ilgili bütün insanların, kurumların görüşleri alındı" diyorlar, ortak
mutabakatın sağlandığı söyleniyor. Nasıl oluyor da... İki tane partinin Mecliste
olduğu bir dönemde muhalefetin önerilerini dahi hazmedemeyen bir anlayış,
gerçekten, bir iş barışı, bir anlayış mıdır? Bunu anlamakta zorluk çekiyorum.
Sizler, emekten yana olduğunuzu, çalışanlardan yana olduğunuzu hep söylediniz;
seçim sürecinde söylediniz, hükümet programında söylediniz, acil eylem
planlarında söylediniz. Oysa, gelinen nokta o ki, çalışanlardan, ezilenlerden
yana olduğunu söyleyenler, muhalefet partisinin bu tasarıyla ilgili çok olumlu
katkılarını dahi dikkate almayacak kadar hazımsız ve onların sözlerini kesmek
adına her türlü olumsuzluk girişimleri burada yapılıyor.
MEHMET SOYDAN (Hatay)-
Yok canım, o kadar da değil!..
ERDAL KARADEMİR
(Devamla)- Sayın Bakanı kınıyorum. "Demokrasi adına" dedi. Demokrasi
adına, özgürlük adına benim kabul ettiğim, hükümet olarak kabul ettiğim...
Komisyon olarak kabul ettiklerini Grubu kabul etmeyince; buna, demokrasi anlayışı
diyorlar.
Arkadaşlar, üçbuçuk aylık
bu süreçte birçok yasa çıkardı bu Meclis. Hiçbirinde, hükümetin kabul ettiği,
komisyonun kabul ettiği reddedilmedi. Bu mu demokrasi anlayışı?!. Bu, ancak,
biz deriz ki, kulluk anlayışıdır, hatta sürü anlayışıdır da diyebiliriz.
ÜNAL KACIR (İstanbul)-
Hakaret etmek için mi çıktın?!. Sözlerinize dikkat edin!.. Ayıp!..
ERDAL KARADEMİR
(Devamla)- Ben dikkat ediyorum.
Sizler, seçim
süreçlerinde, hükümet programlarınızda, acil eylem programınızda
söylediklerinizi, emekçiden yana verdiğiniz sözleri, çiftçiden yana, işçiden
yana verdiğiniz sözleri yerine getirmiyorsunuz. Bu, hangi anlayıştır; yoksa,
takıyyeci bir anlayış mıdır bu? Niye, sözümüzde durmuyoruz? (AK Parti
sıralarından "Siirt seçimlerine bak" sesleri)
MEHMET SOYDAN (Hatay)-
Yüzde 85'le verdi millet!..
ERDAL KARADEMİR
(Devamla)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisin görevi nedir;
çıkaracağımız yasaların, ülke barışına katkı koyan, insanların mutluluğuna,
mutlu yaşamasına olanak veren, Avrupa normlarında düzgün yasalar çıkarmak değil
midir; bunun için, muhalefet partisinin katkılarına ihtiyaç yok mu?!
Bu tasarı bu şekliyle
çıkarsa, hemen, süreç içinde, birçok maddenin değiştirilmesine, toplum için de
değiştirilmesine ihtiyaç duyulacaktır; oysa, yasa bir kez çıkmalı, kalıcı
olabilmeli, insanların mutluluğu üzerinde gerçekten etkili olabilmeli.
İyi bir yasanın
çıkarılabilmesi için, o tasarının maddelerinin tartışılması gerekiyor,
araştırılması gerekiyor; bu yasa tasarısında böyle oldu mu?!
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Okumadan muhalefet ediyorsun!..
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Sizler, bu yasa tasarısının maddelerini araştırabildiniz mi?!
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Araştırdık... Araştırdık...
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Okuyabildiniz mi?!
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Okuduk.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- İnanmıyorum!.. İnanmıyorum!..
MEHMET SOYDAN (Hatay) -
Okumadan muhalefet şerhi koyuyorsunuz.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Bu yasa tasarısı için bunları söylemek hiç de mümkün değil. Sayın iktidar
partisi milletvekillerinin böylesi görevi yok mu; onlar, sadece, yukarıdan
aldıkları emirlerle, sadece, oy kullanan insanlar mı?! Milletvekili, birey
olmak zorundadır. Milletvekili, araştırma yapmak zorundadır. Milletvekilleri,
oylarını akıllıca kullanmak zorundadır. Sadece, bir grup anlayışıyla reddetmek,
doğru bir anlayış değildir, doğru bir yasa çıkarmanın yöntemi hiç değildir.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Grup anlayışını kabul etmek doğru mu?!
BAŞKAN - Sayın Karademir,
süreniz geçti; sözlerinizi toparlarsanız memnun olurum.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; düşünün, bu maddede belirli süreli iş
sözleşmesinden bahsediliyor. Şimdi, arkadaşlar, nedir bu? Bu maddenin
gerekçesinde "belirli süreli iş sözleşmesinin kötüye kullanılmasının
engellenmesi ve bunların objektif temellere dayandırılması" deniliyor; ne
demektir bu? Bu maddeden de anlaşılıyor ki, kötü amaçlar söz konusu
olabilecektir. Bu maddenin kabulüyle, inanıyorum ki, adliyelerde, yargı organlarında
birçok olay, birçok dava söz konusu olmaya başlayacaktır; bu, bugün, madde
gerekçelerinde dahi ifade edilmiştir.
Onun için, Cumhuriyet
Halk Partisinin önerilerini dikkate alarak, bu maddelerin tasarıdan çekilmesini
sizlerden bir kez daha rica ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Konuşmalar
tamamlanmıştır.
Madde üzerinde, Sayın
Çetin'in soru sorma talebi var Sayın Bakandan.
Yalnız, Sayın Çetin,
İçtüzüğe göre, sorular, kısa, öz ve net, yoruma, açıklamaya meydan vermeyecek
şekilde olmalı. Sayın Bakan bunu yazılı da cevaplandırabilir, hemen de
cevaplandırabilir.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Ben, burada cevaplandırılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Takdir onun
tabiî...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Meclis İçtüzüğü, yazılı değil... Ben, öyle bir soru sormam gerekirse, onu
yazılı olarak sorar, yazılı ya da sözlü cevaplandırılmasını isteme hakkımı
kullanırım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bu maddeyle ilgili olarak Sayın Bakanın cevaplandırmasını istediğim sorularımı
yöneltiyorum:
Birinci sorum: Sayın
Bakanım, şimdiye kadar, siz, bir işadamı olarak çalıştırdığınız işyerlerinde
belirsiz süreli ve belirli süreli işçi çalıştırırken, akit yaparken, ayırımı
haklı kılan bir neden olarak, akdi hiç değiştirdiniz mi ya da değiştirme
ihtiyacı içine girdiniz mi?
İkinci sorum. Bu süreli
sözleşme, süresi belirlenmiş bir akit olduğuna göre, işyerlerinizde, krize
gelinceye kadar, işçileri, başka biçimlerde çalıştırmayı, örneğin çağrı üzerine
"sen işe gel" ya da "seninle beşer aylık deneme süreli sözleşme
yapmak istiyorum" yahut da "yine, seninle, bu süreleri, zincirleme
akit yaparak sürdürmek istiyorum" dediğiniz hiç oldu mu?
Üçüncü sorum: Emsal
işçi...
BAŞKAN - Sayın Çetin,
üçüncü sorunuza geçmeden önce, Başkanlık olarak, bir ikazda bulunmak istiyorum:
Sayın Bakan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı adına oturmaktadır; kişisel soruyu, ben, sorulmamış kabul ediyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Peki efendim.
Şimdi, sorumu yeniden
yöneltiyorum: Sayın Bakanım "belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışan
işçiye, belirli bir zaman ölçüt alınarak ödenecek ücret ve paraya ilişkin
bölünebilir menfaatlar, işçinin çalıştığı süreye orantılı olarak verilir"
hükmünü içeriyor. Bu süreden anlamamız gereken, bundan sonra belirli süreli
akitle çalışacak olan işçilerin anlaması gereken nedir?
Herhangi bir çalışma
şartından yararlanmak için aynı işyeri veya işletmede geçirilen kıdem
arandığında, belirli süreli iş sözleşmesine göre çalışan işçinin farklı kıdemi
nasıl, hangi ölçütlere göre değerlendirilecektir?
"Belirsiz süreli iş
sözleşmesiyle çalışan emsal işçi hakkında esas alınan kıdem belirli süreliler
için uygulanacaktır" deniliyor. Bu yazımdan, işçiler ne anlayabilir, siz
ne anlayabildiniz, emsal işçide ölçüt neyi alacağız?
Buyurun Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
Cevap süreniz 5
dakikadır.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Arkadaşımın sualleri çok
uzun. Şahsımla ilgili de sordu. Şahsımla ilgili soruyu, kendisine, şahsî olarak
cevaplandıracağım.
BAŞKAN - Efendim, onu
sorulmamış kabul etti Başkanlık.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ ÇOŞKUN (İstanbul) - Bunları da yazılı olarak cevaplandıracağız.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, isterseniz, bunların tanımlarını yapayım, sorduğum soruları ben
yanıtlayayım.
BAŞKAN - Sayın Çetin,
anlayamadım; tekrarlar mısınız.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakanım "yazılı olarak cevaplandıracağız" dedi; ben, burada, bu
madde tartışılırken, tüm çalışanların ve çalışacak olanların, bundan sonra ne
yapması gerektiğini, tasarı kanunlaşmadan öğrensinler istiyorum; eğer, Sayın
Bakanım izin verirse, Bakanım adına, ben yanıtlayayım. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, sorulan soruların cevapları metinde var;
sayın milletvekili anlayamadı; yazılı olarak, tekrar, ben cevap vereyim.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
müsaade buyurun.
Sayın Çetin, soru cevap
kısmı, İçtüzüğümüze göre 10 dakika; 5 dakika soru, 5 dakika cevap.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - İzin verir
misiniz.
Zatıâliniz, 5 dakikanın
tamamını kullandınız ve gayet açık, uzun, sorularınızı sordunuz. Bakanın cevap
verme noktasında, bizim, Başkanlık olarak herhangi bir beyanda bulunma hakkımız
yok; takdir hakkını kullandı.
Böylece, soru-cevap kısmı
tamamlanmış oldu.
Teşekkür ederim.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, ben, Sayın Bakanımdan cevap istedim; uzmanların, bürokratların
yazacağı cevap beni tatmin etmiyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde 7 adet
önerge vardır; işimiz çok.
Önergeleri, önce, geliş
sırasına göre okutacağım, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayırımının
sınırları" başlıklı 12 nci maddesinin ikinci paragrafının ilk cümlesinde yer
alan "bölünebilir" ifadesinden sonra "her" ifadesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Mevlüt Coşkuner |
Ali Cumhur Yaka |
|
Samsun |
Isparta |
Muğla |
|
Tuncay Ercenk |
Mehmet Siyam Kesimoğlu |
Berhan Şimşek |
|
Antalya |
Kırklareli |
İstanbul |
|
Ramazan Kerim Özkan |
Şefik Zengin |
İdris Sami Tandoğdu |
|
Burdur |
Mersin |
Ordu |
|
Atilla Kart |
Hakkı Ülkü |
İzzet Çetin |
|
Konya |
İzmir |
Kocaeli |
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayırımının
sınırları" başlıklı 12 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça" ibaresinin yasa metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
İzzet Çetin |
Mehmet Küçükaşık |
|
İzmir |
Kocaeli |
Bursa |
|
Cevdet Selvi |
Muharrem Kılıç |
Enver Öktem |
|
Eskişehir |
Malatya |
İzmir |
|
Bayram Ali Meral |
Feridun Fikret Baloğlu |
Mehmet Nuri Saygun |
|
Ankara |
Antalya |
Tekirdağ |
|
|
Mehmet Ziya Yergök |
|
|
|
Adana |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayırımın
sınırları" başlıklı 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Oğuz Oyan |
Oya Araslı |
|
Samsun |
İzmir |
Ankara |
|
Ali Cumhur Yaka |
Muharrem Kılıç |
Mevlüt Coşkuner |
|
Muğla |
Malatya |
Isparta |
|
Berhan Şimşek |
İzzet Çetin |
Hüseyin Özcan |
|
İstanbul |
Kocaeli |
Mersin |
|
Halil Akyüz |
Hüseyin Bayındır |
Hasan Güyüldar |
|
İstanbul |
Kırşehir |
Tunceli |
|
Algan Hacaloğlu |
Mehmet Boztaş |
Hasan Aydın |
|
İstanbul |
Aydın |
İstanbul |
|
Halil Ünlütepe |
Rasim Çakır |
Gökhan Durgun |
|
Afyon |
Edirne |
Hatay |
|
Mustafa Sayar |
Mehmet Küçükaşık |
İnal Batu |
|
Amasya |
Bursa |
Hatay |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayırımın
sınırları" başlıklı 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
Vezir Akdemir |
Feramus Şahin |
|
İzmir |
İzmir |
Tokat |
|
Bayram Ali Meral |
Enver Öktem |
Sedat Uzunbay |
|
Ankara |
İzmir |
İzmir |
|
Canan Arıtman |
Özlem Çerçioğlu |
Türkan Miçooğulları |
|
İzmir |
Aydın |
İzmir |
|
Muharrem Toprak |
Ali Arslan |
Bülent Baratalı |
|
İzmir |
Muğla |
İzmir |
|
Abdurrezzak Erten |
Yavuz Altınorak |
Mehmet Semerci |
|
İzmir |
Kırklareli |
Aydın |
|
Hakkı Ülkü |
Rasim Çakır |
Vezir Akdemir |
|
İzmir |
Edirne |
İzmir |
|
Muhsin Koçyiğit |
Hüseyin Bayındır |
Hüseyin Güler |
|
Diyarbakır |
Kırşehir |
Mersin |
|
Yılmaz Kaya |
K. Kemal Anadol |
V. Haşim Oral |
|
İzmir |
İzmir |
Denizli |
|
Ufuk Özkan |
Mustafa Gazalcı |
Erdal Karademir |
|
Manisa |
Denizli |
İzmir |
|
Mehmet Boztaş |
Ali Rıza Bodur |
Nejat Gencan |
|
Aydın |
İzmir |
Edirne |
"Belirli süreli iş
sözleşmesi, süresi zaman ve tarih olarak belirlenen veya işçinin üstlendiği
işin türü, amacı veya niteliğinden süresinin belirli olduğu anlaşılan
sözleşmedir. İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme
belirsiz süreli sayılır.
Belirli süreli iş
sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme)
yapılamaz. Aksi halde, iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli
kabul edilir.
Esaslı nedene dayalı
zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayırımın
sınırları" başlıklı 12 nci maddesinin madde başlığının "Belirli,
belirsiz, kısmî süreli ve tam süreli iş sözleşmesi" olarak değiştirilmesi
ve 12 nci madde metninin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Oğuz Oyan |
İzzet Çetin |
Orhan Sür |
|
İzmir |
Kocaeli |
Balıkesir |
|
Hüseyin Güler |
Bayram Ali Meral |
Enver Öktem |
|
Mersin |
Ankara |
İzmir |
"Belirli, belirsiz,
kısmî süreli ve tam süreli iş sözleşmesi
Belirli süreli iş
sözleşmesi, süresi zaman ve tarih olarak belirlenen veya işçinin üstlendiği
işin türü, amacı veya niteliğinden süresinin belirli olduğu anlaşılan
sözleşmedir. İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme
belirsiz süreli sayılır.
Belirli süreli iş sözleşmesi,
esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi
halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir.
Esaslı nedene dayalı
zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar.
Belirli süreli iş
sözleşmesi ile çalıştırılan işçi, ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt
iş sözleşmesinin süreli olmasından dolayı belirsiz süreli iş sözleşmesiyle
çalıştırılan emsal işçiye göre farklı işleme tabi tutulamaz.
Belirli süreli iş
sözleşmesi ile çalışan işçiye, belirli bir zaman ölçüt alınarak ödenecek ücret
ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatlar, işçinin çalıştığı süreye orantılı
olarak verilir. Herhangi bir çalışma şartından yararlanmak için aynı işyeri
veya işletmede geçirilen kıdem arandığında belirli süreli iş sözleşmesine göre
çalışan işçi için farklı kıdem uygulanmasını haklı gösteren bir neden
olmadıkça, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan emsal işçi hakkında esas
alınan kıdem uygulanır.
Emsal işçi, işyerinde
aynı veya benzeri işte belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçidir.
İşyerinde böyle bir işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda şartlara uygun bir
işyerinde aynı veya benzer işi üstlenen belirsiz süreli iş sözleşmesiyle
çalıştırılan işçi dikkate alınır.
İşçinin normal haftalık
çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli
ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmî süreli iş sözleşmesidir.
Kısmî süreli iş
sözleşmesi ile çalıştırılan işçi, ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt
iş sözleşmesinin kısmî süreli olmasından dolayı tam süreli emsal işçiye göre
farklı işleme tabi tutulamaz. Kısmî süreli çalışan işçinin ücret ve paraya
ilişkin bölünebilir menfaatları, tam süreli emsal işçiye göre çalıştığı süreye
orantılı olarak ödenir.
Emsal işçi, işyerinde
aynı veya benzeri işte tam süreli çalıştırılan işçidir. İşyerinde böyle bir
işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda
şartlara uygun işyerinde aynı veya benzeri işi üstlenen tam süreli iş sözleşmesiyle
çalıştırılan işçi esas alınır.
İşyerinde çalışan
işçilerin, niteliklerine uygun açık yer bulunduğunda kısmî süreliden tam
süreliye veya tam süreliden kısmî süreliye geçirilme istekleri işverence
dikkate alınır ve boş yerler zamanında duyurulur.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayırımın
sınırları" başlıklı 12 nci maddesinin 13 üncü madde hükümlerinin aşağıdaki
gibi birleştirilmesi ve madde başlığının "Belirli ve belirsiz süreli iş
sözleşmesi ayırımın sınırları ve kısmî süreli ve tam süreli iş sözleşmesi"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
Bayram Ali Meral |
Vezir Akdemir |
|
İzmir |
Ankara |
İzmir |
|
Feramus Şahin |
|
Enver Öktem |
|
Tokat |
|
İzmir |
"Belirli ve belirsiz
süreli iş sözleşmesi ayırımının sınırları ve kısmî süreli ve tam süreli iş
sözleşmesi
Belirli süreli iş
sözleşmesi, süresi zaman ve tarih olarak belirlenen veya işçinin üstlendiği
işin türü, amacı veya niteliğinden süresinin belirli olduğu anlaşılan
sözleşmedir. İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme
belirsiz süreli sayılır.
Belirli süreli iş
sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme)
yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul
edilir.
Esaslı nedene dayalı
zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar.
İşçinin normal haftalık
çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli
ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmî süreli iş sözleşmesidir.
Kısmî süreli iş
sözleşmesiyle çalıştırılan işçi, ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt
iş sözleşmesinin kısmî süreli olmasından dolayı tam süreli emsal işçiye göre
farklı işleme tabi tutulamaz. Kısmî süreli çalışan işçinin ücret ve paraya
ilişkin bölünebilir menfaatları, tam süreli emsal işçiye göre çalıştığı süreye
orantılı olarak ödenir.
Emsal işçi, işyerinde
aynı veya benzeri işte tam süreli çalıştırılan işçidir. İşyerinde böyle bir
işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda şartlara uygun işyerinde aynı veya
benzer işi üstlenen tam süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçi esas alınır.
İşyerinde çalışan
işçilerin niteliklerine uygun açık yer bulunduğunda kısmî süreliden tam
süreliye veya tam süreliden kısmî süreliye geçirilme istekleri işverence
dikkate alınır ve boş yerler zamanında duyurulur."
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi son önergeyi okutacağım. Bu önerge, en aykırı önergedir;
okuttuktan sonra işleme koyacağım... (CHP sıralarından
"Anlayamıyoruz" sesleri)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Sayın Kâtip Üye, lütfen, biraz yavaş okuyun.
BAŞKAN - Bazı değerli
milletvekillerimiz "tam anlayamıyoruz" diyorlar; biraz daha sakin...
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Anlaşılmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, Sayın
Kâtip Üyemizi tanıyorsunuz; yani, onun okuduğu bir şeyi anlayamazsak, nasıl
olacak!.. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Önergeyi okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayırımının
sınırları" başlıklı 12 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Oya Araslı |
Mevlüt Coşkuner |
|
Samsun |
Ankara |
Isparta |
|
Ali Cumhur Yaka |
Oğuz Oyan |
Ramazan Kerim Özkan |
|
Muğla |
İzmir |
Burdur |
|
Berhan Şimşek |
Tuncay Ercenk |
Mehmet S. Kerimoğlu |
|
İstanbul |
Antalya |
Kırklareli |
|
İdris Sami Tandoğdu |
Atilla Kart |
Şefik Zengin |
|
Ordu |
Konya |
Mersin |
|
|
İzzet Çetin |
|
|
|
Kocaeli |
|
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Arkadaşlar, belli bir kural vardır; bundan sonra ya hep uygulayın ya da hiç
uygulamayın. Burada, bu şekilde, olmaz bu işlem. Önergede ilk imzası olan
arkadaşın ismi okunur "ve arkadaşları" denilir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, en aykırı önergeyi okuduk.
Önergeye Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önergeye hükümet
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyorum. (CHP sıralarından gürültüler ve alkışlar!..)
Ben söz verdim; siz de
gerekçeleri okutmayacaksınız sayın arkadaşlar.
BAŞKAN - Şimdi,
Komisyonun katıldığı, Hükümetin katılmadığı önergedeki imza sahiplerinden
birisinin önergeyi açıklama hakkı var.
Arzu ederseniz, gerekçeyi
okutalım. (CHP sıralarından "Okunsun" sesleri)
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe :
Madde gerekçesinde aynen
şu ifadelere yer verilmiştir: "Maddede belirli ve belirsiz süreli iş
sözleşmeleri tanımlanmış, tarafların bu tür sözleşmeleri meydana getirmedeki
serbestileri ILO'nun 'İş Sözleşmesine İşveren Tarafından Son Verilmesi Hakkında
158 Sayılı Sözleşmesi' ve Avrupa Birliği çalışma müktesebatı, özellikle
Konseyin 99/70 sayılı Yönergesi ile yürürlüğe konulan 'Belirli Süreli İş
Sözleşmesi Hakkında Çerçeve Anlaşmasına uygun sınırlamalara tabi tutulmuştur.
Belirli süreli iş
sözleşmesinin tanımı verilirken sadece tarafların açıkça süresini
belirledikleri değil, sürenin objektif belirlenebilir olduğu hallerde de,
sözleşmenin belirli süreli olacağı kabul edilmiştir. Bu suretle 99/70 sayılı
Yönergede öngörülen belirli süreli iş sözleşmelerinin kötüye kullanılmasına
engel olmak için, bu sözleşmelerin "objektif temellere"
dayandırılması ilkesine de uyulmuş olmaktadır. Esasen, Borçlar Kanununun 340
ıncı maddesinin de bir gereği olarak, gerek doktrinde ve yargı içtihatlarında
sözleşmenin açıkça kararlaştırılmadığı hallerde süreye bağlı olduğunun kabulü
için işin niteliği ve amacı gibi objektif ölçütlere dayalı şekilde bir sonuca
gidilmekteydi.
99/70 sayılı Yönergenin
girişinde belirtildiği ve Türk hukukunda yargı kararlarıyla da açıklandığı
üzere, iş ilişkilerinde asıl olan, belirsiz süreli iş sözleşmesidir. Bu
nedenle, belirli süreli sözleşmenin varlığını ileri süren taraf bunu ispatla
yükümlüdür. Yeni düzenleme, sözleşmenin yazılı yapılmadığı hallerde işverenin
işçiye vereceği belgede sözleşmenin süresinin de gösterilmesi zorunluluğu,
işçiyi bilgilendirme gereği yanında, işverene ispat külfetini kolaylaştıran bir
imkân da yaratmış olacaktır.
Belirsiz süreli iş
sözleşmesiyle çalışan işçilerin sosyal yönden daha fazla korundukları bir
gerçektir. Diğer bir gerçek de, bazı işkolları, meslekler ve işler için belirli
süreli sözleşmelerin karakteristik bir anlam taşıması ve bu tür sözleşmelerin,
işletme ve işyeri gereklerinden olmakla beraber, belirli süreli iş
sözleşmelerinin kötüye kullanılmasının engellenmesi ve bunların objektif
temellere dayandırılması, Avrupa Birliği müktesebatının da bir gereğidir.
Bu açıdan, belirli süreli
iş sözleşmeleri için 13 üncü maddede belirlenen ilkelerin kabulü yanında,
belirli süreli hizmet akitlerinin esaslı (objektif) bir neden olmadıkça üst
üste yapılmalarının önlenmesi de gerekmektedir.
99/70 sayılı Yönergede,
üye devletlerin zincirleme iş sözleşmelerine ilişkin önlemler alırken, bunların
ne kadar bir zaman diliminde kaç kez üst üste yapılabileceğinin belirtilmesine
de imkân verilmektedir. Örneğin, Almanya'da 24 ayı geçmeyen bir sürede en çok
üç kez yenilenen bir iş sözleşmesinin belirli süreli olma özelliğini koruyacağı
ve belirsiz süreliğe dönüşmeyeceği kabul edilmiştir. Ne var ki, ülkemizde uzun
yıllardan beri, gerek yargı kararlarında ve gerek doktrinde esaslı bir sebep
olmadıkça belirli süreli sözleşmenin ikincisinin yapılmasıyla zincirleme
akitlerin meydana geldiği görüşü benimsendiği için, bu görüş kanuna da tamamen
alınmıştır. Buna göre, esaslı bir sebep olmadıkça, belirli süreli iş
sözleşmesi, ikincisinin yapılmasıyla belirsiz süreliye dönüşerek, işçi, bu tür
sözleşmenin koşullarından ve bu arada feshe karşı korumaya ilişkin kanun
hükümlerinden yararlanacaktır.
Buna karşılık, belirli
süreli sözleşmenin zincirleme yapılmasında esaslı bir neden bulunuyorsa,
sözleşmeler belirsiz süreliye dönüşmeyecek, belirli süreli olma özelliklerini
koruyacaklardır.
14 üncü maddede yapılan
düzenlemeler yeterli görüldüğünden, burada tekrar yeni bir düzenleme
getirilmesi kanun yapma tekniğine aykırıdır.
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, Sayın Haluk Koç ve arkadaşları tarafından verilen, Komisyonun
katıldığı ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayırımın
sınırları" başlıklı 12 nci maddesinin 13 üncü madde hükümlerinin aşağıdaki
gibi birleştirilmesi ve madde başlığının "Belirli ve belirsiz süreli iş
sözleşmesi ayırımın sınırları ve kısmî ve tam süreli iş sözleşmesi" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"Belirli ve belirsiz
süreli iş sözleşmesi ayırımın ve kısmî sureli ve tam sureli iş sözleşmesi
Belirli süreli iş
sözleşmesi, süresi zaman ve tarih olarak belirlenen veya işçinin üstlendiği
işin türü, amacı veya niteliğinden süresinin belirli olduğu anlaşılan
sözleşmedir. İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme
belirsiz süreli sayılır.
Belirli süreli iş
sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme)
yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul
edilir."
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Sayın Başkan, takip edemiyoruz; yavaş okusun; makineli tüfek gibi okuyor.
BAŞKAN - Siz, kendi
yazdığınız önergeyi nasıl takip edemezsiniz!
Buyurun efendim; önergeyi
okumaya devam edin:
"Esaslı nedene
dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar.
İşçinin normal haftalık
çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli
ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmî süreli iş sözleşmesidir.
Kısmî süreli iş
sözleşmesi ile çalıştırılan işçi, ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt
iş sözleşmesinin kısmî süreli olmasından dolayı tam süreli emsal işçiye göre
farklı işleme tâbi tutulamaz. Kısmî süreli çalışan işçinin ücret ve paraya
ilişkin bölünebilir menfaatları, tam süreli emsal işçiye göre çalıştığı süreye
orantılı olarak ödenir.
Emsal işçi, işyerinde
aynı veya benzeri işte tam süreli çalıştırılan işçidir. İşyerinde böyle bir
işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda şartlara uygun işyerinde aynı veya
benzer işi üstlenen tam süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçi esas alınır.
İşyerinde çalışan
işçilerin, niteliklerine uygun açık yer bulunduğunda kısmî süreliden tam
süreliye veya tam süreliden kısmî süreliye geçirilme istekleri işverence
dikkate alınır ve boş yerler zamanında duyurulur." (CHP sıralarından alkışlar
[!])
BAŞKAN - Sayın Oğuz Oyan
ve arkadaşları tarafından verilen okuttuğum önergeye Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Arkadaşların oyalama taktiği devam ederek, gerekçe
okuttukları için, katılıyoruz.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Gerekçe tek bir satır Sayın Bakan.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş Kanunu
Tasarısının "Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayırımının
sınırları" başlıklı 12 nci maddesinin madde başlığının "Belirli,
belirsiz, kısmî süreli ve tam süreli iş sözleşmesi" olarak değiştirilmesi
ve 12 nci madde metninin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"Belirli, belirsiz,
kısmî süreli ve tam süreli iş sözleşmesi
Belirli süreli iş
sözleşmesi, süresi zaman ve tarih olarak belirlenen veya işinin üstlendiği işin
türü, amacı ve niteliğinden süresinin belirli olduğu anlaşılan sözleşmedir. İş
ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli
sayılır.
Belirli süreli iş
sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça birden fazla üst üste (zincirleme)
yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul
edilir.
Esaslı nedene dayalı
zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özeliğini korurlar.
Belirli süreli iş
sözleşmesiyle çalıştırılan işçi, ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt
iş sözleşmesinin süreli olmasından dolayı belirsiz süreli iş sözleşmesiyle
çalıştırılan emsal işçiye göre farklı işleme tabi tutulamaz.
Belirli süreli iş
sözleşmesiyle çalışan işçiye belirli bir zaman ölçütü alınarak ödenecek ücret
ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatlar, işçinin çalıştığı süreye orantılı
olarak verilir. Herhangi bir çalışma şartından yararlanmak için aynı işyeri
veya işletmede geçirilen kıdem arandığında, belirli süreli iş sözleşmesine göre
çalışan işçi için farklı kıdem uygulamasını haklı gösteren bir neden olmadıkça,
belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçi hakkında esas alınan kıdem
uygulanır.
Emsal işçi, işyerinde
aynı veya benzeri işte belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçidir.
İşyerinde böyle bir işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda şartlara uygun bir
işyerinde aynı veya benzer işi üstlenen belirsiz süreli iş sözleşmesiyle
çalıştırılan işçi dikkate alınır.
İşçinin normal haftalık
çalışma süresinin tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli
ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmî süreli iş sözleşmesidir.
Kısmî süreli iş
sözleşmesiyle çalıştırılan işçi, ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt
iş sözleşmesinin kısmî süreli olmasından dolayı tam süreli emsal işçiye göre
farklı işleme tabi tutulamaz. Kısmî süreli çalışan işçinin ücret ve paraya
ilişkin bölünebilir menfaatları tam süreli emsal işçiye göre çalıştığı süreye
orantılı olarak ödenir.
Emsal işçi, işyerinde
aynı veya benzeri işte tam süreli olarak çalıştırılan işçidir. İşyerinde böyle
bir işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda şartlara uygun işyerinde aynı veya
benzer işi üstlenen tam süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçi esas alınır.
İşyerinde çalışan
işçilerin, niteliklerine uygun açık yer bulunduğunda kısmî süreliden tam
süreliye veya tam süreliden kısmî süreliye geçirilme istekleri işverence
dikkate alınır ve boş yerler zamanında duyurulur."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Tabiî; katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Oğuz Oyan
ve arkadaşları tarafından verilen, Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayırımının
sınırları" başlıklı 12 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
"Belirli süreli iş
sözleşmesi, süresi zaman ve tarih olarak belirlenen veya işinin üstlendiği işin
türü, amacı veya niteliğinden süresinin belirli olduğu anlaşılan sözleşmedir.
İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz
süreli sayılır.
Belirli süreli iş
sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme)
yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul
edilir.
Esaslı nedene dayalı
zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Oğuz Oyan
ve arkadaşları tarafından verilen, Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayırımının
sınırları" başlıklı 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç
(Samsun)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Haluk Koç
ve arkadaşlarının verdiği, Komisyon ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının "Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayırımının
sınırları" başlıklı 12 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan, "ayrımı
haklı kılan bir neden olmadıkça" ibaresinin yasa metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmesi ayırımının
sınırları" başlıklı 12 nci maddesinin ikinci paragrafının ilk cümlesinde
yer alan "bölünebilir" ifadesinden sonra "her" ifadesinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç
(Samsun)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Önergeler de tamamlanmış
ve oylanmıştır.
Şimdi, Başkanlığımıza bir
açıkoylama talebi gelmiştir.
İmza sahiplerinin salonda
bulunup bulunmadıklarını arayacağım.
Oğuz Oyan?..Burada.
Haluk Koç?.. Burada
Nezir Nasıroğlu?..Burada.
Haşim Oral?.. Burada.
Halil Akyüz?..Burada.
Vezir Akdemir?..Burada.
Muharrem Toprak?..Burada.
Ahmet Ersin?..Burada.
Muhsin Koçyiğit
?..Burada.
Halil Tiryaki?..Burada.
Canan Arıtman?..Burada.
Selami Yiğit?..Yok.
Erdal Karademir?..Burada.
Hasan Aydın?..Burada.
Fahrettin Üstün?..Yok.
Feridun Baloğlu?..Burada.
Mehmet Boztaş?..Burada.
Yılmaz Kaya?..Burada.
Hasan Güyüldar?..Yok.
Hasan Ören?..Burada.
Hüseyin
Bayındır?..Burada.
Güldal Okuducu?..Burada.
Nejat Gencan?..Burada.
Sinan Yerlikaya?..Yok.
Ziya Yergök?..Burada.
Ufuk Özkan?..Burada.
Nuri Çilingir?..Burada.
Atilla Kart?..Burada.
Şefik Zengin?..Burada.
Rıza Bodur?..Burada
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Benim adım Ali Rıza Bodur; tekrarlar mısınız.
BAŞKAN - A. Rıza Bodur;
burada öyle yazılmış.
Abdulaziz Yazar?..Yok.
Rasim Çakır?..Burada.
BAŞKAN - Yeterli imza
var.
Şimdi, açıkoylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. (CHP sıralarından "5 dakika" sesleri) Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 12 nci maddenin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı :
312
Kabul : 215
Ret : 97
Böylece, madde kabul
edilmiştir. (1)
13 üncü maddeyi
okutuyorum :
Kısmî süreli ve tam
süreli iş sözleşmesi
MADDE 13. - İşçinin
normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal
işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmî süreli
iş sözleşmesidir.
Kısmî süreli iş
sözleşmesi ile çalıştırılan işçi, ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt
iş sözleşmesinin kısmî süreli olmasından dolayı tam süreli emsal işçiye göre
farklı işleme tâbi tutulamaz. Kısmî süreli çalışan işçinin ücret ve paraya
ilişkin bölünebilir menfaatleri, tam süreli emsal işçiye göre çalıştığı süreye
orantılı olarak ödenir.
Emsal işçi, işyerinde
aynı veya benzeri işte tam süreli çalıştırılan işçidir. İşyerinde böyle bir
işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda şartlara uygun işyerinde aynı veya
benzer işi üstlenen tam süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçi esas alınır.
İşyerinde çalışan
işçilerin, niteliklerine uygun açık yer bulunduğunda kısmî süreliden tam
süreliye veya tam süreliden kısmî süreliye geçirilme istekleri işverence
dikkate alınır ve boş yerler zamanında duyurulur.
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo, tutanağın
sonuna eklidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin;
buyurun Sayın Çetin.
CHP GRUBU ADINA İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekileri; görüşülmekte olan İş
Yasası Tasarısının 13 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce, bir önceki maddede söz aldığımda da söylemiştim; iş yaşamına yeni
girmiş olan bu düzenlemeleri, gerçekten, dikkatle dinlemenizi istiyorum.
Bakınız, 1475 Sayılı İş
Yasasında hizmet akitlerinin nasıl yapılacağı çok açık bir dille ve iki
paragraf halinde yazılmışken, şimdi, buraya bakıyoruz; demin söylediğim 11'den
başlayıp, ileriki hükümlere kadar pek çok maddede, iş sürelerinin nasıl
esnekleştirildiğine tanık oluyoruz. "Esnekleştirme" kavramını, ne
bilim adamlarımız ne Çalışma Bakanlığımız
ne de buradaki Komisyon buraya derç etmemiş. Bu, kuralsızlaştırma
dediğimiz, deregülasyon dediğimiz çalışma ilişkilerini yasa haline getirmekten
başka bir şey değil.
Belirli süreli hizmet
akti, belirsiz süreli hizmet akti, kısmî süreli hizmet akti, tam süreli hizmet
akti, çağrı hizmet akti, deneme süreli hizmet akti...
AHMET YENİ (Samsun) -
Bunları konuşmuştun!..
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Evet, konuşmuştuk; daha konuşacağız; daha çok konuşacağız.
Bunun adı part-time
çalışma.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Az önce aynı şeyleri söyledin!..
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Aynısını niye koydurdun! Bir baksana, okusana; aynısını, burada, bir daha
yazmışsın; aynısını, üç kere koydurmuşsun; ben de aynı şeyi söylüyorum.
Bakın, bunu ben yazmadım
arkadaşlar; buradan okuyorum; aynısı, hiç değişiklik yok. Sadece adına
"esnek üretim ilişkileri" deseler "esnek çalışma biçimi"
deseler, işçiyi -emeğiyle geçinen arkadaşlarımdan çok özür diliyorum, kelimeyi
de kullanmaktan kaçınıyorum- insan yerine koysalar, 1990'lı yıllardan bu yana
çalışma yaşamında özlemle bekledikleri, bu kuralsız çalışmaları kural haline
getirmek için bu maddeleri buraya koymazlar; siz de "az önce okudun,
aynısını tekrar ediyorsun" demezdiniz. Gerçekten, aynısını tekrar gibi,
içeriğine bakarsan da aynısını tekrar gibi.
Değerli arkadaşlarım, bu,
biraz bilimsel bir konu. İsterseniz, işverenlerin hazırlamış olduğu kitapta,
bunu, bu tasarının içerisine niçin koymak istediklerine bir bakalım. Esnek
çalışma... Ne diyorlar: "Kısmî süreli çalışmanın tercih edilmesinin
nedenleri; hizmet sektörünün büyümesi."
Doğrudur; hizmet
sektöründe büyüme vardır. Hizmet sektöründe çalışan işçiler ile imalat
sanayiinde çalışan işçilerin iş ilişkilerinde farklılıklar vardır. Gerçekten,
vasıflı işgücü, vasıfsız işgücü... Özellikle gelir durumu düşük olan
işçilerimiz, insanlarımız, bir günde birden çok iş bulabileceklermiş gibi,
varsayıma dayalı, bir işi bulamayan insanlarımız, birden çok iş peşinde
koşsunlar; iki saat benim yanımda çalışsın, iki saat bir başkasının yanında
çalışsın, akşam kahvecilik yapsın, sabah bulaşıkçılık yapsın. Bu hizmet
anlayışıyla, hizmet sektörüne bu yaklaşımla çalışma ilişkilerini kurarsanız, ne
verimlilik alabilirsiniz ne diğer ülkelerle yarışabilirsiniz ne de ülkenin
kalkınmasına katkıda bulunabilirsiniz.
İnsanlarımızı
işyerlerinde, imalathanelerde veya hizmet sektörünün değişik birimlerinde
çalıştırıyorsanız, standart üretim ilişkileri içerisinde belki değişiklik
olabilir; ama, bunları, toplu iş sözleşmeleriyle, işkollarının durumuna uygun,
işkollarının niteliğine, özelliğine göre, arkadaşlarımız, sendikacı
arkadaşlarımız, işverenleriyle oturup konuşuyorlar, tartışıyorlar ve
sözleşmelere, hüküm haline getirip koyuyorlar. Diyorlar ki, vardiyalı
çalışalım. Diyorlar ki, günlük çalışma sürelerini, gece çalışması ve gündüz
çalışması diye ayıralım. Diyorlar ki, burası imalat sanayiine dahildir;
standart üretim ilişkilerinde olsun. Onu en iyi bilen, çalışan ve
çalıştırandır. Gerçekten, bu tasarıya emek verenleri -demin de söylemeye
çalıştım; üzülüyorum; bilime saygımdan dolayı, onlarla uzun yıllar birlikte
çalıştığım için- okulda, çalışma yaşamına ilişkin, özellikle iş hukuku alanında
ders aldığım hocalarımı tanımakta gerçekten güçlük çekiyorum.
Tasarıya baktığımda,
bilim adamlarının hazırladığı metin ile hükümetin teklif ettiği, komisyonun
teklif ettiği tasarı arasında bir farklılık yok. Bunu içtenlikle söylüyorum;
ama, yine bir üzüntümü ifade edeyim -bunu sendikacı dostlarımız da pek iyi
anlamamış olacaklar ki, üzerinde çok fazla durmamışlar; oysa- işsizlik
ortamında, part - time çalışmayı, çalışma ilişkilerinin içerisine koyarsanız
-affedersiniz, şeyin kulağına karpuz duyurursanız- neler olacağını bir düşünün,
gerçekten düşünün.
AHMET YENİ (Samsun) -
Kamer Genç gibi...
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Hayır, hayır değerli arkadaşlarım; o, sizin içinizden çıkabilir. Ben
söyleyemiyorum bile kelimeyi, sıkıntı duyuyorum.
Bakın, gerekçede,
istihdamın artırılmasından söz ediliyor değerli arkadaşlarım. İstihdamı nasıl
artıracak bu?! Tam anlamıyla bir işsizlik ortamındayız; 10 000 000'dan fazla
açık işsizimiz var. Ülkemizin asıl sorunu işsizlik sorunu. Diyebiliyorsunuz ki
"biz, işsizliği, part-time ilişkilerle çözeceğiz." Eğer, part time ilişkilerle
işsizliği çözmeye güçleri yetseydi, işsizlik, iki yılda 7 000 000 - 8 000
000'dan, 10 000 000 - 12 000 000'a çıkmazdı. Öyle olsaydı, eğer iyi niyetli
olsalardı, bu ülkenin kalkınması için alınterini dürüstçe akıtan, ne naylon
fatura düzenleyen ne banka soyan, devlet olanaklarını kendi çıkarları için
hiçbir şekilde kullanmayan ve hiçbir zaman da bunu düşünmeyen işçileri işten
atma yerine "gelin, bunu, part - time bir ilişki şekline getirelim; siz
işinizden olmayın. Bakın, sizi koruyoruz; siz de verimli çalışın; biz de sizin
hakkınızı veririz" diyebilirlerdi. Bunu diyen işverenlerimizi saygıyla
selamlıyorum ve onlara saygı duyuyorum. Gerçekten, sıkıntılı dönemi "bu
ülke bizimdir, bu işyerleri bizimdir, bu insanlar bizimdir" deyip,
işçileriyle, halkıyla paylaşan, onların sıkıntısını, acısını yüreğinde hisseden
işverenleri, gerçekten, şükranla anıyorum; ama, bunu buraya tasarı olarak sunan
gerek bilim adamlarının gerek komisyonun gerek hükümetin ve gerekse biraz
sonra, çalışma yaşamının içine girecek olan bu kurdu, bu fitili koymak için
evet oyu verecek arkadaşlarımdan özür dileyerek söylüyorum; gerçekten, onları
anlamakta güçlük çekiyorum; onların, vicdanlarına, insaflarına, oy istedikleri
seçmenlerine, işsizlerine, gelecekte çalışma yaşamına girecek yurttaşlarımıza
ne kadar büyük kötülük yaptıklarını, burada, peşin peşin hatırlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
kısmî süreli ve tam süreli çalışma biçiminin iş sözleşmesi haline getirilmiş
olması, işçi açısından kabul edilebilir mi; evet, kabul edilebilir. Niçin; bir
lokma ekmeğe muhtaç, evine ekmek götüremiyor; Ankara'ya sizi ziyarete geliyor,
bizi ziyarete geliyor; yol parasını sizler veriyorsunuz, bizler veriyoruz. Bir
lokma ekmek için değil, seçim zamanlarında, belki bir file yiyecek için size oy
verdikleri gibi, o zaman da, işveren karşısına gel iki saat dediğinde, aç
kalmamak için evet demek zorunda. Sizler, bu ülkenin namuslu ve dürüst
insanlarını; aç kalma özgürlüğüyle işverenlerin kucağına itecek kadar insafsız
olamazsınız. Geliniz, birlikte, bu maddeleri, insaf ölçüsünde bir kez daha
okuyalım, bir kez daha düşünelim ve insanlarımızı, işçilerimizi, gaddar
işverenlerin -hepsini kastetmiyorum; demin de söyledim, bir bölümünü, dürüst ve
namuslu olanları tenzih ediyorum- insafına terk etmeyelim. Yasa koyucu olarak,
onların çalışma biçimlerini, kurallarını, biz koyalım. İş Kanunumuzun, 1475
sayılı Yasanın bu konuda bir kısıt getirdiğini, bunun, ülkedeki çalışma yaşamı
için...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin, toparlar
mısınız...
İZZET ÇETİN (Devamla) -
... bir ihtiyaç olduğunu hiç kimse anlatamaz değerli arkadaşlarım.
Gerçekten, dikkatlice
okudum; benim de alanım. Komisyondaki İzmir Milletvekili arkadaşımın da, sayın
hocamızın da bu konuda ders verdiğini duymaktan büyük mutluluk duydum,
memnuniyet duydum. Gerçekten, bakın, ne diyorlar: "Artan oranlı Gelir
Vergisinden kaçınmak için de bu bize gereklidir." Kayıtdışına kaçmak için
de bir ihtiyaç olduğunu, kendi hazırladıkları kitaplarında kendileri itiraf
ediyorlar.
Gelin, kayıtdışılığı
önleyelim, kaçak işçiliği önleyelim; insanlarımızın asgarî ücretin altında
çalıştırılmasına, güvencesiz çalıştırılmasına izin vermeyelim; onların insanca
çalışabilecekleri bir çalışma yaşamını birlikte kuralım diyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Sayın Agah Kafkas; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA AGAH
KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Parti Grubu adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, çok önemli bir
tasarıyı tartışıyoruz ve bu tasarının geldiği süreçte, bu tasarıya emeği
geçenlere, bu tasarıya emeğini tüketenlere ve bu tasarının çağdaş bir tasarı
olarak bu hale gelmesine katkı sağlayan herkese şükranlarımı sunuyorum.
Özellikle, bu tasarının burada tartışılmasında büyük efor sarf eden değerli
milletvekillerimize de ayrıca şükranlarımı sunuyorum.
Tabiî ki, biz,
tartışmayı, tartışma kültürünü öğrenmeliyiz, bilmeliyiz ve bunu da en iyi
şekilde gerçekleştirmeliyiz. Yüce Meclis, bu ülkeye, her bakımdan örnek
olmalıdır; tartışma kültürüne ve demokrasinin yaygınlaşmasına da katkı
sağlamalıdır. Bu ülkede, demokrasi, bir yaşam biçimi haline geldiği gün,
katılımı ve ortak aklı kullanmayı müesseseleştirdiğimiz gün, ben eminim ki,
yarınlarımız daha aydınlık olacak.
Bu yasaya 9 bilim
adamı... Ki, bu 9 bilim adamının kompozisyonu, seçimi, gelişigüzel çağrılmış 9
bilim adamından oluşmuyor. Her işçi konfederasyonu 1 kişi görevlendirdi, 3 kişi
işveren konfederasyonu görevlendirdi, 3 kişi de Çalışma Bakanlığı tarafından
görevlendirilen bu işin duayeni 9 bilim adamı, dünyadaki gelişmeleri, ILO
standartlarını, çok istediğimiz Avrupa Birliğinde yerini almaya çalıştığımız
Avrupa Birliğindeki standartları, Avrupa sosyal şartlarını, Avrupa Birliği
yönergelerinin hepsini inceledi. Bunları Türkiye şartlarına nasıl adapte
edebiliriz, nasıl uydurabiliriz; bu, incelendi. Yetmez... O çalışmalardan
sonra, bu ülkenin çalışma hayatını temsil eden sivil toplum örgütlerinin
değerli başkanları ve uzmanları, Çalışma Bakanlığımızın çok değerli
bürokratlarıyla çok uzun bir süreç içerisinde bu tasarının olgunlaşması için
büyük gayret gösterdi. Yetmez... Komisyonumuz tarafından enine boyuna
tartışıldı.
Bütün bunlar hiç olmamış
gibi, hiç yaşanmamış gibi, burada, kimi tartışmaları dinledik. Sanki, bu
tasarı, dün, biri tarafından yazılıp gelmiş gibi muamele gördü. Kimi maddeleri
tartışırken, maddeye ilişkin eleştirileri dinlerken, hayretle, dehşetle takip
ettim; üzüldüm.
Bakın, biz, bir şeyi
tartışmalıyız; ama, bu ülkenin birikimlileri, birbirlerine karşı çok çok özenli
olmak zorunda. Ben bir şeye üzüldüm. Burada çok değerli meslektaşlarım konuştu.
Biz, İş Güvencesi Yasası çıksın, hayata geçsin diye çok uğraştık. Niye uğraştık
biliyor musunuz; o yasa, 4773 sayılı Yasa, ILO standardında iş güvencesi filan
getirmiyor; biraz sendikal güvence getiriyor; yani, sendikal hareketin
örgütlenmesinin biraz önünü açıyor. Açıyor ama, ne kadar açtığı bile
tartışılabilir.
Şimdi, burada öyle
tartışmalar oldu ki, değerli arkadaşlarımın Türkiye'ye verdiği fotoğrafla, bu
yasayı bile çıkarsak, neredeyse, işverenler sendikaları sokmamak için
ellerinden geleni yapacaklar!..
HASAN ÖREN (Manisa) -
Mesaj veriyorsun sanki!.. Vallahi bravo sana!
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Tabiî, konuşuyorum, ben mesaj veriyorum, size mesaj veriyorum.
Niye; artık, bu çağda,
bütün dünyada, hepimizin aynı gemide olduğunu bilerek, dünkü, Marksist
kültürden gelen emek-sermaye çatışması eksenindeki sendikal anlayışlar
bitmiştir. Artık, sosyal tarafların, diyalog içerisinde, birlikte çalışma
koşullarını belirlediği bir zemine oturmuştur. Onun için de, Türkiye'nin en
önemli sorunu, istihdam sorunu; Türkiye'nin en önemli sorunu, üretim sorunu;
Türkiye'nin en önemli sorunu, yoksulluk. Şunu hepimiz bilmek durumundayız ki, 2
000 dolar çerçevesinde yürüyen bir millî gelirin olduğu ülkede, ne sağlıklı
demokrasiden ne sağlıklı eğitimden ne sağlık düzeninden, hiçbir şeyden söz
edilemez. Hep beraber, insanı merkez alan anlayışları hayata geçirmenin kavgasını
vermeliyiz; ama, reel ekonominin de önünü açıp, ikisini birlikte atbaşı
götürmek zorundayız; çünkü, işsizimize iş, aşsızımıza aş vermek zorundayız. Bu
ülke hepimizin ve bu ülkede, maalesef ki, hep beraber mutlu olmanın çabasını
göstermeyi bir türlü öğrenemedik. Türkiye endüstriyel ilişkilerinin biraz
gerisine doğru gidin, zaman zaman işçi hareketi yükselen değerleri yakaladığı
zaman, hesabın kitabın az da olsa ölçüsünü kaçırmıştır. Zaman zaman, özellikle
de ararejim sonrasında demokrasinin kısıldığı dönemlerde, özellikle
işverenlerimiz, maalesef, okkanın ucunu tersine taşırmışlardır. Oysaki, biz,
hep aynı gemideyiz ve hep beraber mutlu olmalıyız. Hep beraber mutlu olmayı,
hep beraber ortak bir paydada bu ülkeyi kalkındırma ve insanımızı refah
devletine ulaştırma gibi bir gayretin sahipleri olmalıyız. Onun için, işçimize
de, işverenimize de, herkese büyük sorumluluklar düşüyor.
Şimdi, ben, buradan, şunu
söylemek istiyorum: Cumhuriyetimizin 59 uncu hükümeti kurulmuştur.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Hayırlı olsun!..
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Sağ olun, çok teşekkür ederim.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
İnşallah, aynı yolu izlemezsiniz...
AGAH KAFKAS (Devamla)
- Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu ülke
insanının sevdalısı, kimsesizlerin kimi; bu ülkede yarın sabah görevi
devralıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar) Onun için, her gün yarından, yarın
da kesinlikle bugünden daha iyi olacak, öbürkü günün daha iyi olacağı
gibi.
Onun için, şunu bilesiniz
ki, biz, bir bütünsel olarak, Sayın Başbakanımızın ve yeni hükümetimizin
programı çerçevesinde, yarınlara, emin adımla ve sizlerin de gayretiyle Yüce
Parlamentoda yürüyeceğiz. Onun için, tartışırken;
onun için, konuşurken birbirimizden azamî ölçüde yararlanmanın yollarını
aramalıyız. Özellikle bu işin teknisyenleri olarak bizler, belki bu çalışma
hayatının teknik konularını bilmeyen arkadaşlarımıza ve ülkemize bu işi çok
sağlıklı anlatmalıydık. Çok sağlıklı anlatmalıydık ki, ülke insanımız, niye
karşı olduğunu bilsin. Bu ülkede, bugüne kadar, ya siyah ya beyaz mantığı
içerisinde tartışmadık mı konularımızı?! Oysaki yaşam ayrıntılarda. Siyah ile
beyazın arasında milyonlarca ton var.
O nedenle, ben, buradan
sesleniyorum: Bu yasa ve bu Parlamento, ülkeyi kaosa sürüklemeyecektir,
sağlıklı bir ortam olacaktır. Bu yasanın psikolojik boyutu, ülkemize, çok ağır
faturalar getirmiştir. İşverenimiz panik halinde birçok işçimizi sokağa
dökmüştür. Burada gerilimi artırarak, bu sokağa dökülmek istenen insanların
sayısını çoğaltmamalıyız. Biz, ne işvereni öldürecek ne işçinin başını göğe
değdirecek bir şey yapmak durumunda değiliz. Bu yasa, mutlaka, çalışma hayatına
yeni bir anlayışı, yeni bir dengeyi getirecektir. Parlamento da, hükümet de, bu
ülkede barışın, huzurun ve rasyonalitenin daha da artmasına, daha da
gelişmesine gayret gösterecek işler yapacaktır.
O nedenle, bize düşen
şudur: Kesinlikle, işverenlerimiz panikleyip, yıllardır omuz omuza beraber
çalıştıkları, işletmelerini teslim ettikleri insanlara haksızlık yapmasınlar.
Yapmasınlar; çünkü, hiçbir fırsatçılık bir başkasına yarar sağlamamıştır;
hiçbir fırsatçılık bir başkasına fayda getirmemiştir.
O nedenle, bizim,
Parlamento olarak kontrolümüzde olan çalışmalar, kesinlikle abartıldığı ve
söylendiği gibi, kimseyi büyük oranda sıkıntıya sokacak çalışmalar değildir.
Artık, biz, bu ülkede, dünya standartlarında, Avrupa Birliği standartlarında
çalışma ilişkilerini düzenlemek durumundayız. İşverenlerimiz de şunu bilmek
durumundadırlar ki, Afrika gibi üretip Avrupa gibi satma şansımız yok bizim.
Biz, Avrupa Birliğine gideceksek, bütün standartlarımızı oraya göre yapacaksak;
çalışma hayatının standartları da oraya gelecek, ülkenin şartlarını da oraya
adapte edeceğiz.
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
toparlar mısınız.
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Başkanım, toparlıyorum.
Ben şunun altını çizmek
istiyorum: Bu ülkenin çok kritik bir süreçten geçtiğini hep beraber biliyoruz.
Hep beraber, bölgedeki sıcak gelişmeleri takip ediyoruz. Cumhuriyetimizin, ülkemizin,
hiçbir dönemde olmadığı kadar daha çok birlik ve beraberliğe, huzura ve
kardeşliğe ihtiyacı vardır. O nedenle, herkesi daha sorumlu olmaya çağırıyor,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kafkas.
Madde üzerinde, şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Güldal Okuducu; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
GÜLDAL OKUDUCU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşan arkadaşımın bir
cümlesi, bizim çok alışkın olduğumuz bir yaklaşımı düşündürdü bana. Biz, her
yeni güne umutla uyanmasını bilen bir halkız ve ne yazık ki, gelinen noktada,
uyandığımız sabahlarda, kalmış olan umut kırıntılarının bile avucumuzdan
alındığını görmekteyiz ve yaşadığımız şu gün, dünden iyi değil; yarının da
bugünden iyi olacağına dair işaretler ne yazık ki çok parlak değil.
Bugün, burada,
yarınlarımızı yakından ilgilendiren ve bu ülkenin zor yaşayanlarını, tek
sözcükle, bu ülkenin ezilmişlerini çok yakından ilgilendiren bir tasarıyı yasalaştırmaya
çalışıyoruz ve tam da bunu yaparken, uzlaşma kavramının çok bol kullanıldığı
Yüce Meclisimizde, her birimizin önüne, Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç'ın,
Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu'nun ve DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi'nin
imzalamış olduğu metin geliyor. Bu metnin bir cümlesini çok önemsiyorum;
deniliyor ki metnin bir yerinde: "Böyle bir tutum ve davranışın etkili
olması -yani, tasarının düzenlenmesi- ülkemizde diyalog kanallarını tahrip
edecek ve çalışma barışını dinamitleyecektir." Yani, iki gündür
"uzlaşma" derken tarif etmeye çalıştığımız taraflardan biri, bu
tasarının yasalaşması halinde, ülkemizdeki diyalog kanallarını tahrip edeceğini
ve çalışma barışını dinamitleyeceğini bizzat Yüce Meclisin çatısı altına kadar
iletmiş durumda.
Kuşkusuz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz, burada, getirilmiş olan tasarının maddeleri üzerindeki
yaklaşımlarımızı, hiç değilse önergelerle sunmaya, toplumumuza yansıtmaya ve
Yüce Meclisimizin üyeleriyle tartışmaya çalışıyoruz.
Tabiî, bizleri izleyen
yurttaşların ellerinde bir İçtüzük olmadığından, İçtüzük okuma şansına sahip
olmadıklarından, tasarının görüşülmesi sırasında içine düştükleri çelişkileri
de, aralarda ettikleri telefonlarla belirtiyorlar ve üzüntüyle karşılıyorum ki,
sorumluluk sahibi bir parti olarak görüşlerimizi dile getirmeye çalışırken,
önergeler yoluyla aktaramadığımız, konuşamadığımız, söyleyemediğimiz sözleri,
hiç değilse önerge gerekçeleriyle, toplumumuza yansıtmaya çalışırken, Sayın
Bakanımızın, çok deneyimli devlet adamımızın, bizim bu çalışmamızı, çabamızı,
inancımızı, burada, topluma karşı "istismar" sözcüğüyle tanımlaması,
zannediyorum ki, çok yerinde olmamıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben, Mecliste yeni
bulunan bir milletvekili olarak söylemekten hiç çekinmiyorum; uygulamanın ilk
başlandığı anda "ne oluyor" demiştim. İkincisinde olayı kavradım ki,
İçtüzüğün açtığı yollardan biri kullanılıyor. Eğer Yüce Mecliste, bu kürsüde,
kaçınılmaz olarak "istismar" sözcüğünü kullanacaksak, bu sözcükten
söz etmek durumundaysak, bence, bu sözcüğü, tam da bu durum için kullanmak
gerekir sevgili arkadaşlarım, tam da bu durum için.
Şimdi, kuşkusuz -tasarıyı
geçiriyoruz- içinizden birçok arkadaşımız, tasarının birçok maddesine inanıyor;
Türkiyesi için, yurdunun geleceği için, ezilmiş halkı için, bu tasarının, uygun
tasarı olduğunu düşünüyor; ama, bu tasarının hiçbir maddesinde mi uygun olmayan
hiçbir nokta yok sevgili arkadaşlar? Böyle bir inatla, böyle bir ısrarla,
durmadan "hoşgörü" ve durmadan "uzlaşma" diyerek, toplumsal
barışı dinamitliyor olabileceğimizi bir kez bile aklımızdan geçirmiyor muyuz?
Sizler, hepiniz, çalışma
yaptığınız mahallelerde, sokaklarda -ben de seçim çalışması yaparken,
birçoğunuzla karşılaştım bölgemde- yoksul halk kitleleriyle ilişki içindeydiniz
ve bir gerçeği biliyorum; benim bildiğim kadar, bizim bildiğimiz kadar, bu
ülkenin yoksul insanının beklentilerinin, ihtiyaçlarının, ıstıraplarının,
acılarının neler olduğunu çok iyi biliyorsunuz; tenceresinde ekmek kaynatamayan
kadının sıkıntısının ne olduğunu çok iyi biliyorsunuz; biliyorsunuz ve bu yasa
tasarısını geçiriyoruz, geçiriyorsunuz. Bu noktada, hiç değilse, bazı
gerçeklerin buradan dillendirilmesinde asıl doğru bir tavır sahibi olmak
gerekir diye düşünüyorum ve burada hoşgörü sözcüğüyle bile açıklanmaması gerektiğini
düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Efendim, ben
mikrofonunuzu açıyorum; sözünüzü tamamlayın lütfen.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Demokratik kanalların
daha da açılması, gürbüzleşmesi gereken ülkemizde, demokrasinin kurumlaşması
için çok ciddî adımların atılması gereken ülkemizde ve hatta hatta, demokrasiye
zaman zaman en fazla ihtiyacı olanlar olarak sizlerin bu talepleri bu kürsüden
dile getirdiğiniz koşullarda, bu uygulamayı, demokratik bir işleyiş olarak,
sadece İçtüzükteki bir açık yolun ve kanalın kullanılmasıyla ifade etmenin çok
doğru olmadığını bir kez daha söylemek istiyorum.
Maddeyle ilgili şu son
sözü söyleyerek ben konuşmamı bitirmek istiyorum: Bu, kısmî çalışma maddesi,
kuşkusuz ki, zaten ülkemizde uygulanmakta olan bir süreci yaygınlaştırmayı
amaçlamakta ve bu çalışma sürecinde en çok yer alan kesimlerden biri de, bu
ülkenin kadınları; hem kayıtdışı ekonomideki yoğunlukları hem de esnek çalışma
koşulları ve kısmî çalışmada varlıklarının çokluğu, bu sayının yüksekliği
onların bu maddeye dönük ilgisini yükseltmektedir. Zaten, bu kesimler sosyal
güvenlikten yoksundur; zaten, bu kesimler sosyal haklardan yoksundur ve zaten,
bu kesimlerin yaptıkları bu işlerin sürekliliği yoktur, ücretleri azdır, yarın
garantisi yoktur, emekliliği yoktur. Şimdi yapacağımız bu düzenlemeyle, oldukça
geniş kitleyi ilgilendiren ve adına söz söylemeye çalıştığım kadınlarımızı
ilgilendiren bu alanda, ben, biliyorum ki, daha fazla yoksullaşma, daha fazla
sahipsizlik, daha fazla yoksulluk, daha fazla yoksulluk yaşanacaktır sevgili
arkadaşlarım.
Bu duygu ve düşüncelerle
maddenin yeniden değerlendirilmesini diliyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Okuducu.
İkinci söz, Ankara
Milletvekili Sayın Bayram Meral'e ait.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, söz hakkımı Sayın Oral'a veriyorum.
BAŞKAN - Peki.
Denizli Milletvekili
Sayın Haşim Oral; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, sanayi şehri olan Denizli'den
gelen bir milletvekili olarak size çok net bir şey ifade etmek istiyorum: Şu
hazırlanan, hem emeği hem sermayeyi barıştırmak için hazırlandığı iddiasıyla
ortaya konulan yasanın, hiçbir sanayiciye beş kuruşluk faydası yoktur, hiçbir
işçiye de beş kuruşluk faydası yoktur; çünkü, bu alelacele hazırlanmış ve
Türkiye standartlarının da çok altında bir yasa tasarısıdır.
Size şunu söyleyeyim:
Sizin burada zorlayarak yaptırmak istediklerinizi, zaten, yurt dışındaki
firmalar sanayiciye yaptırıyor "16 yaşından küçük işçi çalıştırmayacaksın,
bütün işçilerinin SSK primlerini ödeyeceksin, naylon torba kullanmayacaksın"
diyor; daha doğrusu, şu yasadan çok daha nitelikli şekilde işverenleri denetliyor.
Bizim şu anda yapmak
istediğimiz ve hepimizin bilmesi gereken konu şu: Biz, Türkiye'de. bu yasayı,
daha kuralsız, daha esnek, sendikaları yok eden, sendikaları by-pass eden ve
kazanılmış müktesep hakları da yok eden bir anlayışla hazırlıyoruz. Ben, bu
konuda, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımı hiç suçlamıyorum.
Gerçekten, sizleri suçlamıyorum; ama, bu yasanın buraya gelmesini sağlayan her
kimse, bu konuda parti yöneticileri kimlerse, onları Türkiye'ye şikâyet
ediyorum. Bunu yapmaya kimsenin hakkı yok. Sizlerin ve bizlerin burada, tabiî
ki, partilerimize dönük sorumluluklarımız var; ancak, bunu hazırlarken, bu
yasanın en büyük temsilcisi olan Sayın Çalışma Bakanının burada olmaması da,
ayrıca... (AK Parti sıralarından "Geldi" sesleri) Gelmiş olabilir,
gelmiş olabilir... Bana göre, ayrıca bir züldür.
Halbuki, burada,
getirilen öneriler denetlenmeli, getirilen öneriler dinlenmeli ve bizler,
burada, tartışan değil; biz, burada, teknisyenlerden yararlanan ve bu yasanın,
emeğe ve sermayeye dönük şekilde hazırlıklarını yapan bir kurum olarak ortaya
çıkmalıyız.
Dokuz teknisyenden
bahsedildi. Yurtdışında, bu tür yasalar yapılırken, hem yasalar zorlayıcıdır
hem de yasalar eğiticidir. Şu İş Kanununun içinde iş güvenliği, işçi sağlığı
var. Toplam kalite diye bir kavram var bütün dünyada; acaba, deminden beri
burada ahkâm kesen, teknisyenlikten bahseden o arkadaşlarımız, hiç bundan
bahsetme ihtiyacını duymadılar mı? Böyle bir şeye ihtiyaç yok mu Türkiye'de?..
Ben size söyleyeyim; Denizli'deki hiçbir sanayicinin, Gaziantep'teki hiçbir
sanayicinin, Bursa'daki hiçbir sanayicinin böyle bir yasaya ihtiyacı yok;
çünkü, onlar, Mc Donald's tipi çalışmayla işçi çalıştıramazlar "sen, gel
bana 3 saat çalış, ondan sonra git" diyemezler; çünkü, onların ödediği
bedeller vardır. Siz, bunları kuramsallığa itseniz bile, onlar, bu kurumlara ve
kurallara sıkı sıkıya bağlı kalacaklardır. Bağlı kalmayacak unsurlar kimlerdir
biliyor musunuz; küçük ve orta ölçekli esnaf. Onların önünü açmak istiyorsanız,
onlara da, hep birlikte, kredi açtırmak zorundayız veyahut onların önündeki
bürokratik engelleri açmak zorundayız. Onu yapmayın, bu yapmayın...
"Efendim, işverenler işten işçi çıkarıyor; onun için, bunu bir dengeye
getirmemiz lazım" deyip, Türkiye'nin şartlarına uymayan, bir muz ülkesinde
bile yaşama geçmeyecek bir yasayı, bu aydın insanların önünden güle oynaya
geçirmeye çalışıyorsunuz; ayıptır, bize ayıp, hepimize ayıp!
MUSTAFA DEMİR (Samsun) -
Ne alakası var?!
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Ne alakası olduğunu çok iyi düşünün lütfen.
Siz, küçük ve orta
ölçekli esnafın, bugün yapacağı yatırımı, işçi parasından veya part-time
çalışmalarla kotararak mı bu piyasanın içinde olacağını düşünüyorsunuz; yoksa
-demin Sayın Bakanım söyledi- rekabet edebilir bir ekonomi, rekabet edebilir
ihracata dönük bir kapasite yaratmak mı istiyorsunuz? Bu yasayla onu
yapamazsınız, mümkün değil, yapamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Oral,
lütfen, son cümlelerinizi söyleyin.
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok açık söylüyorum; siz,
eğer, yılların birikimi olan kıdem tazminatlarını birtakım fonlara
devrederseniz, kurallaşmaya dönük çalışmaları olan işverenlerimizi,
sanayicilerimizi "ben, senin yaptıklarını görmezden geleceğim, sen
dilediğin gibi yap; ama, var ol" diye, âdeta, kanunsuzluğa iterseniz; siz,
bütün bunları, sendikaları by-pass ederek... Demin bir arkadaşım, sevgili Çorum
Milletvekilim, teknisyenim -burada mı; çok merak ediyorum- sendikaların önünü
açmaktan bahsetti. Sendikaların önü nasıl açılır biliyor musunuz; işçi ile
sendika arasındaki o muhtaciyeti, demokratik ve işçi hakları konusundaki engel
ortamını ortadan kaldırdığınız zaman açılır. Bu, bu şekilde olmaz. Yani,
teknisyenlerin teknisyenliği konusunda şüphelerim var. Eskiden sendikalarda
ücret dikkate alınmazdı -bırakın Marksistliği, Leninistliği; onlar öldü, bitti
onlar- ama, işe alınırken sendika taraf olurdu, işçi bir yerden bir yere
nakledilirken sendika taraf olurdu ve ondan sonra sendika ücret konusunda taraf
olurdu. Hadi gelin bu sendikal çalışmayı yeniden yapalım, hadi gelin bunun
önünü açalım; orada yoksunuz. "Bu yasayla sendikanın önü açılacak"
diyorsunuz; yazıktır Türk emeğine, yazıktır Türk sanayicisine...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Oral.
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Teşekkür etmeme izin verir misiniz...
BAŞKAN - Efendim, 5
dakikalık sürenizi 2 dakika aştık.
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Teşekkür edip kapatacağım.
BAŞKAN - Hayhay; buyurun.
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Sayın Çorum Milletvekilimin konuştuğu kadar... Ama, saygısızlık etmek
istemiyorum, Sayın Başkanıma teşekkür ediyorum.
Bir sorumluluk duygusu
içinde bunları söyledim, kimseyi hedef göstermek için söylemedim, iyi niyetle
söyledim, bundan hepimizin dersler alması gerektiğine inanıyorum.
Yüce Heyete, büyük
ulusuma, bütün emekçilere ve bankadan paraları hortumlamayıp da istihdam
yaratan sanayicime sevgiler, saygılar sunuyorum, hepinizi sevgi ile saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Oral.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Kocaeli milletvekili
Sayın İzzet Çetin'in, İçtüzüğün 81 inci maddesine göre soru talebi vardır.
Soru sorma süresi 5
dakikadır. 5 dakikada da, Sayın Bakan cevap verecektir.
Tekrar rica ediyorum,
soru öz, kısa, anlaşılabilir olsun.
Buyurun Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, soruya geçmeden evvel, öncelikle, bir konuya açıklık getirmek
istiyorum: İçtüzüğümüzün 81 inci maddesi, bu konuda son derece açık; yani,
oylamadan önce bu soruların soruluyor olmasının nedeni, cevap ve sorular
oylamaya etki edeceğinden, oylamadan sonra sözlü ya da yazılı olarak
cevaplandırılamaz; onun yerine, oylamaya geçmeden önce, milletvekillerinin
konuyu daha iyi anlaması açısından, oylamadan önce sözlü olarak yerinde ve zamanında
cevaplandırılmasını içeren bir düzenleme. O nedenle, ben, bir önceki sorumda
olduğu gibi, sorunun "bilahara cevaplandırılacak" şekilde
geçiştirilmeye çalışılmasını, bizi izleyenlere de bir saygısızlık olarak
değerlendiriyorum ve bu soruma yanıtı burada istiyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Çetin, o,
bizim görev alanımız içerisinde değil.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, hayır; İçtüzüğü okursanız, oylamayı etkileyecek tarzda olduğu
için, oylamadan önce böyle bir soru-cevap hakkı kullanılıyor.
BAŞKAN - Sayın Çetin,
biz, hiçbir milletvekiline herhangi bir zorlama yapamayacağımız gibi, sayın
hükümet üyesine de zorlama yapamayız; ama, gönlümüz istiyor ki...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, sizin göreviniz...
BAŞKAN - Sayın Çetin,
gönlümüz istiyor ki, burada hepsi konuşulsun; imkân varsa, burada
cevaplandıracaklar.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, özür dilerim, İçtüzüğü okursanız...
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Soracaksan sor, sormayacaksan bırak!
BAŞKAN - Sayın Çetin,
zamanınızı yiyorsunuz...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Hayır, ben zamanımı yemiyorum; bu, soru süremin dışında.
BAŞKAN - Sorunuzu alalım
lütfen.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Bakanım, gerçekten, halen meri olan 1475 sayılı İş Kanununda var olmayan
çalışma ilişkileri, sözleşme türleri, yeni yasada öneri olarak sunulmuş.
Yokluğunuzda, bir önceki sayın bakanıma sormaya çalıştım, yanıt alamadım, bizi
izleyenlerin de yanıt alamadığını biliyorum. Sorum şu: Sayın Bakanım, kısmî
süreli sözleşmeyle çalışılan işyerlerinde ya da bu sözleşmeyle çalışan
işçilerin SSK primleri, sendika ve toplusözleşme özgürlüklerinden yararlanmaları
nasıl olacak? Biraz evvel konuşmanızda belirttiğiniz 5 000 000 dolayında işçi
varken, 600 000 dolayında işçi sendikalaşma özgürlüğünü kullanıyorsa,
kayıtdışını hızla körükleyecek bu çalışma ilişkilerinde, demokrasinin olmazsa
olmaz kurumlarından olan sendikaların örgütlenmesine nasıl katkı yapacaksınız
bir Çalışma Bakanı olarak?
Sayın Bakanım, ikinci
sorum: Günde 1-2 saat çalışan bir işçi nasıl geçinecek, yaşamını nasıl
sürdürecek? Yani, bu insanlar, işsizler, çıkacak işi bekleyecek şekilde,
işverenin kendisine vereceği birkaç saatlik iş için, o işe gidinceye kadar
gözyaşı dökecekler; vicdanınız rahatsız olmayacak mı?
Üçüncü sorum:
"Ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça farklı muamele
yapılamayacağını" içeren bir hüküm var; bunun yerine "sözleşme
türlerinden kaynaklanan bir farklılık olmadıkça" cümlesi komisyonu ve sizi
niçin rahatsız ediyor?
Sayın Bakanım, bir de, şu
soruma yanıt istiyorum: Gerçekten, üretim ilişkilerini düzensizleştirecek,
işçiyi verimsizleştirecek, ülkemizi Avrupa Birliği kapılarından yine
döndürecek, ILO'da yine karalistelere aldıracak tarzdaki bu üretim
ilişkilerinden bir tanesini, tele çalışma iş sözleşmesini unutmuşsunuz Sayın
Bakanım; bunu, Millet Meclisinin gündemine ne zaman getirmeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
Buyurun Sayın Bakan.
Süreniz 5 dakika.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Milletvekilimizin sormuş olduğu sorulara kısa şekilde
cevap vermek istiyorum.
Bu, esnek çalışma
biçimlerine ilişkin olmak üzere, bunların, sosyal güvenlik kuruluşlarıyla, daha
doğrusu SSK primleriyle ilişkilendirilmesi konusunda, Bakanlığımızda çalışmalar
söz konusu; bunun en kısa zamanda yasal hale getirilmesi de mümkün olacak.
Diğer konu, esnek çalışma
biçimlerinin çalışma mevzuatına girip girmemesi, bunu kabul edip kabul
etmememiz meselesi. Bunu, biz, kabul etsek de etmesek de, dünyadaki gelişen bu
trend karşısında, bu çalışma biçimleri bir şekilde çalışma hayatımıza girecek.
Zaten, şu anda yakındığınız çalışma biçimlerinin çoğu fiilen var.
Hükümetinin ve bu
tasarıyı hazırlayan bilim kurulunun amacı, bu kuralsız, kaidesiz esnek çalışma
biçimlerini belli bir kaideye, kurala bağlamaktır; yapılmak istenen budur.
Yani, siz, bunları ne kadar reddederseniz ediniz, bunlar, bir şekilde çalışma
hayatımıza girecektir.
Diğer sorularınıza da
yazılı olarak cevap vereceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, yazılı cevap milletvekillerini aydınlatmaya yetmiyor ki!
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Böyle bir usul mü var Sayın Başkan?!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 22.32
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 22.40
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Suat KILIÇ (Samsun), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ncı Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, toplantı yetersayısı yok.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1. - İş Kanunu
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S.
Sayısı : 73) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Şimdi, madde üzerinde
verilmiş 5 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sırasına göre okutacağım,
sonra, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa
tasarısının "Kısmî süreli ve tam süreli iş sözleşmesi" başlıklı 13
üncü maddesinin birinci fıkrasının "işçinin normal haftalık çalışma
süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçinin haftalık çalışma
süresinin üçte 2'sinin altında belirlenmesi durumunda, sözleşme kısmî süreli iş
sözleşmesidir" şeklinde değiştirilmesini; ikinci fıkrasının ilk cümlesinde
yer alan "ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça" ibaresinin yerine
"sözleşme türlerinin farklılığından kaynaklanan sebepler dışında"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oğuz Oyan |
Enver Öktem |
Feridun Baloğlu |
|
İzmir |
İzmir |
Antalya |
|
Muharrem Kılıç |
Bayram Meral |
İzzet Çetin |
|
Malatya |
Ankara |
Kocaeli |
|
Cevdet Selvi |
Mehmet Küçükaşık |
M. Nuri Saygun |
|
Eskişehir |
Bursa |
Tekirdağ |
|
|
Mehmet Ziya Yergök |
|
|
|
Adana |
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının "Kısmî ve tam süreli iş sözleşmesi" başlıklı 13 üncü
maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan "ayırımı haklı kılan
bir neden olmadıkça" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Oğuz Oyan |
Enver Öktem |
İzzet Çetin |
|
İzmir |
İzmir |
Kocali |
|
Mehmet Küçükaşık |
Muharrem Kılıç |
Cevdet Selvi |
|
Bursa |
Malatya |
Eskişehir |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının hükümet teklifinde 14, Komisyonda 13 üncü madde olarak kabul
edilen maddenin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
İzzet Çetin |
Bayram Ali Meral |
Hasan Güyüldar |
|
Kocaeli |
Ankara |
Tunceli |
|
V. Haşim Oral |
Mustafa Gazalcı |
Feramus Şahin |
|
Denizli |
Denizli |
Tokat |
|
Hüseyin Bayındır |
Enver Öktem |
İsmet Atalay |
|
Kırşehir |
İzmir |
İstanbul |
|
|
Yılmaz Kaya |
|
|
|
İzmir |
|
"Tam süreli iş
sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre, işçinin haftalık normal çalışma
süresinin önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda sözleşme kısmî süreli iş
sözleşmesidir."
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının "Kısmî süreli ve tam süreli iş sözleşmesi"
başlıklı 13 üncü maddesinin madde başlığının "Kısmî süreli ve tam süreli
çalışma" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Haluk Koç |
Oğuz Oyan |
Berhan Şimşek |
|
Samsun |
İzmir |
İstanbul |
|
İzzet Çetin |
Hüseyin Özcan |
Enver Öktem |
|
Kocaeli |
Mersin |
İzmir |
|
Ali Cumhur Yaka |
Muharrem Kılıç |
Mevlüt Coşkuner |
|
Muğla |
Malatya |
Isparta |
|
Vezir Akdemir |
Güldal Okuducu |
Hasan Güyüldar |
|
İzmir |
İstanbul |
Tunceli |
|
Mehmet Boztaş |
Algan Hacaloğlu |
Hasan Aydın |
|
Aydın |
İstanbul |
İstanbul |
|
Halil Ünlütepe |
Rasim Çakır |
Mehmet Küçükaşık |
|
Afyon |
Edirne |
Bursa |
|
İnal Batu |
|
Gökhan Durgun |
|
Hatay |
|
Hatay |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının cümle sonunun
aşağıdaki biçimde değiştirilmesini arz ederiz.
|
Gökhan Durgun |
Halil Ünlütepe |
Mehmet Boztaş |
|
Hatay |
Afyon |
Aydın |
|
Mehmet Küçükaşık |
Rasim Çakır |
Ali Rıza Bodur |
|
Bursa |
Edirne |
İzmir |
|
İnal Batu |
Nail Kamacı |
Feridun Baloğlu |
|
Hatay |
Antalya |
Antalya |
|
|
Oğuz Oyan |
|
|
|
İzmir |
|
"Belirsiz süreli iş
sözleşmesiyle çalıştırılan örnek işçiye göre farklı işlem uygulanamaz."
BAŞKAN - Okunan son
önerge, en aykırı önergedir; bu önergeyi işleme alıyorum.
Sayın Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
önergeye katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş Kanunu
Tasarısının "Kısmî süreli ve tam süreli iş sözleşmesi" başlıklı 13
üncü maddesinin, madde başlığının "Kısmî süreli ve tam süreli
çalışma" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç
(Samsun)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Önergeye
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önergeye Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan İş
Kanunu Tasarısının, Hükümet teklifinde 14, Komisyonda 13 üncü madde olarak
kabul edilen maddenin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İzzet Çetin
(Kocaeli)
ve arkadaşları
"Tam süreli iş
sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre, işçinin haftalık normal çalışma
süresinin önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda, sözleşme kısmî süreli
iş sözleşmesidir."
BAŞKAN - Önergeye
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önergeye Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının "Kısmî ve Tam Süreli İş Sözleşmesi" başlıklı 13 üncü
maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan "ayırımı haklı kılan
bir neden olmadıkça" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Önergeye
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önergeye Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan yasa
tasarısının "Kısmî süreli ve tam süreli iş sözleşmesi" başlıklı 13
üncü maddesinin birinci fıkrasının "işçinin normal haftalık çalışma
süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçinin haftalık çalışma
süresinin üçte 2'sinin altında belirlenmesi durumunda, sözleşme kısmî süreli iş
sözleşmesidir" şeklinde değiştirilmesini; ikinci fıkrasının ilk cümlesinde
yer alan "ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça" ibaresinin yerine
"sözleşme türlerinin farklılığından kaynaklanan sebepler dışında"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oğuz Oyan
(İzmir)
ve arkadaşları
BAŞKAN- Önergeye Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MAHFUZ GÜLER (Bingöl)- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN- Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul)- Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Komisyonun ve
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 13
üncü madde üzerinde görüşmeler tamamlanmış olup, maddenin oylanmasıyla ilgili
açıkoylama talebi vardır.
Şimdi, açıkoylama talep
eden sayın milletvekillerinin Genel Kurulda bulunup bulunmadıklarını
arayacağım. Lütfen, arkadaşlarımız işaret buyursunlar.
Haşim Oral?.. Burada.
Oğuz Oyan?.. Burada.
Haluk Koç?.. Burada.
Nezir Nasıroğlu?..
Burada.
Halil Akyüz?.. Burada.
Muharrem Toprak?..
Burada.
Ahmet Ersin?.. Burada.
Muhsin Koçyiğit?..
Burada.
Halil Tiryaki?.. Burada.
Canan Arıtman?.. Burada.
Fahrettin Üstün?.. Yok.
Hasan Aydın?.. Burada.
Selami Yiğit?.. Yok.
Erdal Karademir?..
Burada.
Yılmaz Kaya?.. Burada.
Mehmet Boztaş?.. Burada.
Hasan Güyüldar?.. Yok.
Hüseyin Bayındır?..
Burada.
Güldal Okuducu?.. Burada.
Nejat Gencan?.. Burada.
Sinan Yerlikaya?.. Yok.
Ufuk Özkan?.. Burada.
Ziya Yergök?.. Burada.
Nuri Çilingir?.. Burada.
Atilla Kart?.. Burada.
Şefik Zengin?.. Yok.
Abdulaziz Yazar?..
Burada.
Ali Rıza Bodur?.. Burada.
Rasim Çakır?.. Burada.
BAŞKAN- Yeterli sayıda
imza sahibi vardır.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması kabul
edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 13 üncü maddenin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 302
Kabul : 211
Ret : 91
Böylece, madde kabul
edilmiştir. (1)
Sayın milletvekilleri,
Sayın Erdal Karademir, burada mı?
Sayın Mehmet Fehmi Uyanık
Meclis Başkanlığımıza yazılı müracaatta bulunarak, bugün Genel Kurulda
yaptığınız konuşma sırasında, Gruplarına mensup değerli milletvekillerinin
geneline hitaben, İçtüzüğümüzün 67 nci maddesinde belirtilen üslup ve adabı
aşan beyanda bulunduğunuzu ifade ederek, özür dilemeniz talebinde bulunmuştur.
Bunun üzerine,
Başkanlığımız, yaptığınız konuşma tutanağını getirtmiştir. Bu tutanakta,
sözlerinizin sonuna doğru "bu; ancak, biz deriz ki, kulluk anlayışıdır,
hatta sürü anlayışıdır" ifadesini kullanmış olduğunuzdan, bu konuda Genel
Kurulumuzdan özür dilemenizi rica ediyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.
(1) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo, tutanağın
sonuna eklidir.
BAŞKAN - Sayın Grup
Başkanvekilim, bu konudaki takdir bizimdir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Bir
içtüzük yorumlaması yapacağım müsaade ederseniz.
Bakın, özür dilenmesi
gerektiği zaman, Cumhuriyet Halk Partisi özür dilemek konusunda bir çekince
göstermemiştir; bunu daha önce sergilemiştir; ama, İçtüzüğün 67 nci maddesi,
görüşmeler sırasında Başkana bu ikazı yapma yetkisi veriyor.
BAŞKAN - Efendim, ben,
bunu duymamışım; ama, duyan arkadaşlarımızın ikazı var.
HALUK KOÇ (Samsun) -
İçtüzüğün 67 nci maddesi çok açık Sayın Başkan; daha sonra diye bir şey yok.
Özür dilenmesi gereken durumda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu özür dilemekten
imtina etmemiştir.
BAŞKAN - Sayın Koç,
acaba, bu sözler sizce hoş karşılanır mı, şık mı bu sözler; takdirinize
bırakıyorum.
Bu konuyu, ben, sizden...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun; çok
kısa...
Böylece, bu Meclisin
geleneklerinde güzel örnekleri hep beraber gösterelim.
Teşekkür ediyorum.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, konuşmamda, burada, Mecliste
bulunan arkadaşlarıma yönelik böyle bir suçlama getirmedim; ama, belki, anlam
olarak yanlış ifade edilmiş olabilir. Eğer, böyle bir niyetim olmuş olsaydı
özür dilerdim; ama, ben, gerçekten, bu anlayışların sürü, kulluk olduğunu
söyledim, sizlere yönelik söylemedim.
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından "Hayır, olmadı!" sesleri)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Tamam, mesele
kapanmıştır.
Efendim, ben böyle bir
maksatla söylemedim, böyle bir maksat anlaşılırsa, ben özür diliyorum dedi; ben
öyle anladım.
14 üncü maddeyi
okutuyorum :
Çağrı üzerine çalışma
MADDE 14. - Yazılı
sözleşme ile işçinin üstlendiği işin çıkması halinde iş görme ediminin yerine
getirileceğinin kararlaştırıldığı iş ilişkisi, çağrı üzerine çalışmaya dayalı
kısmî süreli bir iş sözleşmesidir.
Hafta, ay veya yıl gibi
bir zaman dilimi içinde işçinin ne kadar süreyle çalışacağını taraflar
belirlemedikleri takdirde, haftalık çalışma süresi on saat kararlaştırılmış
sayılır. Çağrı üzerine çalıştırılmak için belirlenen sürede işçi çalıştırılsın
veya çalıştırılmasın ücrete hak kazanır.
İşçiden iş görme borcunu
yerine getirmesini çağrı yoluyla talep hakkına sahip olan işveren, bu çağrıyı,
aksi kararlaştırılmadıkça, işçinin çalışacağı zamandan en az dört gün önce
yapmak zorundadır. Süreye uygun çağrı üzerine işçi iş görme edimini yerine
getirmekle yükümlüdür. Sözleşmede günlük çalışma süresi kararlaştırılmamış ise,
işveren her çağrıda işçiyi günde en az üç saat üst üste çalıştırmak zorundadır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral.
Buyurun Sayın Meral.
Süreniz 10 dakika.(CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; çağrı üzerine
çalışma; herhalde, bunun hiç izahına gerek yok, şimdi, bir konuyu özellikle
ifade etmek istiyorum. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her zaman şunu
ifade etmişizdir: Bu ülkede yatırım yapan, ülkesi için birikimlerini ülke
sathına yayan, işçisinin hakkını veren, devletine vergisini veren işverenlere
her zaman saygımız vardır, ülkenin ihtiyacı vardır; onların bir sorunu olduğu
zaman onlara katkı sağlamayı görev kabul etmişizdir. Bırakınız siyasî hayatımda
bunu söylemeyi, sendikal yaşamımda da bunu yapmışımdır. Eğer, bu kriz döneminde
içinizde işveren kesiminden olan arkadaşlarımız varsa, bunun canlı şahididir.
Diğer bir konu, 9 bilim
adamının bu taslağı hazırladığı söyleniliyor. 9 bilim adamının 9'una da saygım
var. O bilim adamlarının içerisinde görevden çektirilen arkadaşlar da var.
ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) -
Siz de vardınız...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Ben de vardım, evet, ben de o işin içindeydim, değildim demiyorum
ya.
Muhterem arkadaşlarım,
bazen toplantılar yapıldı, bize bilgi sunuldu. Bu bilgileri edindikten belli bir
süre sonra, bizim görev verdiğimiz arkadaşımıza, bunu kabul edemeyeceğimizi,
bunun mahzurlarının ne olduğunu açık açık izah ettik.
Hiçbir zaman, böyle bir
taslak iş barışını korumaz, üretimi artırmaz, istihdamı artırmaz. Böyle bir
yasa, işçiyi, işverenin servetine düşman eder. Nedir; taslakta geçen, haftalık,
aylık, yıllık ifadeleri... Şimdi, bugün, Türkiye'de, bir ay çalışıp -ki, asgarî
ücretin ne olduğunu biliyorsunuz- maaş alan insanlar yaşamını sürdüremiyor, bir
hafta çalışan insanın hangi şartlar altında yaşamını sürdüreceğini sizler
düşünüyorsunuz değerli arkadaşlarım.
Bakınız, bu taslak bana
neyi hatırlattı: Ben, Filistin'e gittim, sendikal sahamda da, uzun yıllar
Filistin işçilerini dünya genelinde temsil ettim, savundum onları. Şimdi, bu
yasa çıksa, bir hafta çalışacak... Kusura bakmayın, o, Filistin'deki garibanlar
bekliyor İsraillilerin kapısını, bir hafta bizi çalıştıracak mı çalıştırmayacak
mı diye; onlar aklıma geldiği zaman gece uykudan uyanıyorum. O tabloyu birçok
kez yaşadım.
Şimdi, birçok işvereni
tenzih ederim, sizin de bunu çok derin düşünmenizi söylüyorum; yani, burasını,
kusura bakmayın, Filistin işçilerinin durumuna mı getirmek istiyoruz?! (AK
Parti sıralarından "Ne alakası var" sesleri, gürültüler)
Evet efendim, bir hafta
çalış o zaman! Bir hafta çalış, bir haftalık milletvekili aylığını al, yaşamını
sürdür, göreyim bakayım o zaman. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakınız değerli
milletvekilleri, yirmibeş yıl, fiilen, kendi mesleğimde, sahamda yöneticilik
yaptım, aslında otuz yıl da, diğerlerini kabul etmiyorum. Hiçbir zaman,
çalışan-çalıştıran, muhalefet-iktidar arasında bu kadar zıtlaşmayı, bu kadar
birbirinden kopuk bir çalışmayı yaşamadım. Böyle bir şey olamaz değerli
arkadaşlarım; yani, birimiz bu insanların dostu, birimiz düşmanı mıyız?! Nedir,
neden bunu bu kadar zıtlaştırıyorsunuz?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Önceki dönemlerde çözülmesi gerekirdi bu sorunların!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Önceki dönemler yanlış yapmışsa, hesabını ödemiş, hesabını ödedi.
Eğer iyi yapsaydı, burada otururdu, sizin bizim ne işimiz vardı o zaman; yani,
bu vatandaş o kadar şey mi?
Öncelikli yapmamız
gerekenler var, hiç acele etmeyin, bu yasayı ayın 15'ine yetiştiremezsiniz, hiç
acele etmeyin, kendinizi yormayın. Buradan çıkarsanız dahi, bir yüce katta yine
bekleyecektir. Hiç kendinizi yormayın, acele etmeye gerek yok. Gecenin bu
saatlerine kadar bununla uğraşacağınıza, meydanlarda söz verdik, bir çivi
çakılmıyor ülkede, işsize iş, aşsıza aş verin, bununla uğraşın.
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)
- Madde üzerinde konuş...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Madde geçti, namaz iddiaya bindi. Hangi madde, ne maddesi, madde mi
kaldı?! (CHP sıralarından alkışlar) Namazın iddiaya binmesi nedir biliyorsun
herhalde; namaz iddiaya bindi...
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)
- O kadarını biliyoruz, sen konuşmaya devam et.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Canın sağ olsun, ben alışığım. Zaten, bir şey söylemezseniz, acaba,
ben duvarlara mı konuşuyorum diye düşünürüm; siz ara sıra laf atın!
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, sıkıntılarımız var, içimize sindiremediğimiz olaylarla karşı
karşıyayız, bunlara göğüs geremiyoruz. Detayına inmiyorum, esnafa işsize,
köylüye hep söz verdik, biz de verdik meydanlarda; şimdi bakıyor onlar. Onları
bir tarafa bıraktık, birilerine de gücümüz yetmiyor. Hani, talancıdan,
vurguncudan hesap soracaktık; onları da unuttuk, gücümüz gariban işçiye
yetiyor! Tasarrufu teşviklerin ödemelerini yayın, ikramiyelerini erteleyin,
işinize gelirse işçinin işine son verenlere seyirci kalın! Oh, ne güzel
memleket!..
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Yıllardır niye almadınız bu nemaları?
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sayın milletvekilim, bakınız, şunu öncelikle ifade etmek istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Siz yıllardır başkandınız, niye almadınız?
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Hepimiz ülkesini seven...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Şimdiye kadar alamadığınız nemaları biz vereceğiz...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Peki, bir dönem, sizin burada bir grup arkadaşınız da vardı, siz de
o zaman hükümettiniz, niye vermediniz?
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Nerede hükümettik?
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Adil düzenin hükümet olduğu zaman yok muydunuz, niye vermediniz?
Haydi verin paramızı!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Bu parti AK Parti beyefendi, kurulalı bir sene oldu.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Siz de vardınız...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Yıllarca sendika başkanlığı yaptınız, niye alamadınız?
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bakınız, ben Türk-İş'ten geldim, kendimi inkâr ediyor muyum? Siz de
bir zamanlar, hepiniz için demiyorum; ama, birçoğunuz adil düzenin saflarında
değil miydiniz; niye inkâr ediyorsunuz? Niye inkâr ediyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar) Yani, bu suç mu?! Ayıp tarafı mı var?! Ne oldu?! Dün
sıraya giriyordunuz, bugün kötü mü oldu?! Yapmayın bunu, yapmayın; yakışmıyor
size!
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)
- Onu geç...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, dua ediyorum dua, şimdi çok
rahatsınız. Otururken aklıma bir şey geldi; şimdi hep ellerinizi
kaldırıyorsunuz ya, trafik polisleri bazen oturduğu yerde -alışmış ya- elini
kaldırıyormuş -kusura bakmayın- şimdi hep elinizi kaldırıyorsunuz; korkarım ki,
oturduğunuz bir yerde de elinizi kaldırırsınız bir şey olur, buna dikkat edin
ha!..
Değerli arkadaşlarım,
hakikaten, ben inanıyorum ki, bu yasa tasarısından en az bizim kadar
rahatsızsınız; bundan hiç şüphem yok; ama "ne yapayım" diyorsunuz.
Yapın canım "at ölür, meydan kalır, yiğit ölür şan kalır" diye bir
laf vardır.
Bakınız -Allah selametlik
versin- 1960'larda, Cumhuriyet Halk Partisi 274'ü, 275'i çıkarmıştır, Anayasada
bazı haklar getirilmiştir. O dönemin Çalışma Bakanı Ecevit'i, halk, yıllardır
unutmamıştır.
AHMET YENİ (Samsun) -
Herkes unuttu.
BAŞKAN - Sayın Meral,
toparlayın lütfen.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Öyle bir şey yapın ki, unutulmayasınız.
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- En başta siz unuttunuz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Müsaade eder misiniz.
İşçiyi, her işveren
istediği zaman işinden atar; bunun sürelisi, süresizi yoktur; ama, burada bir
şey vardı değerli arkadaşlarım. Bakınız, şaşırdım şimdi! Bilim adamına bakın
Allah'ınızı severseniz, ben ne yapayım?! Ferdî iş, ödünç iş... (AK Parti
sıralarından "Değişim, değişim" sesleri)
Değerli arkadaşlarım,
bunların hepsi bir maddedir, içinizde hukukçu var; bunun hepsi bir maddedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Ferdî iş, ödünç iş, belirli iş, belirsiz iş, kısmî iş, çağrı
üzerine iş, takım sözleşmesi, telafi, kısa süreli, günlük çalışma...
AHMET YENİ (Samsun) -
Çağa ayak uyduruyoruz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Seveyim senin çağını...
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen toparlayın.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Efendim, toparlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
inşallah -size kıyamıyorum, bir şey demiyorum; ama- umuyorum, bu emeğiniz boşa
gider.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından alkışlar [!])
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Meral.
AK Parti Grubu adına,
Çorum Milletvekili Agah Kafkas; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AGAH
KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıyı tartışırken,
demin, özellikle altını çizerek bir şeyi ifade etmeye çalıştım; o da şu: Bu
ülkede, hepimizin işimizi doğru yapmaya, hepimizin taşları doğru dürüst yerine
koymaya ihtiyacımız var. Şimdi, birbirimizi eleştireceğiz, farklı düşüneceğiz
ve tartışacağız; en doğruyu, en iyiyi, en güzeli de beraber bulacağız; ama,
tartışırken, tartışma adabında, sözü söylerken de hesap edeceğiz; gün olur,
döner gelir, bana da bulaşır mı diye düşüneceğiz.
Bir defa, şunu, herkes,
çok net ve açık bilmelidir ki, AK Parti Grubu, 3 Kasım seçimlerinde, siyaseti
temize çeken bu milletin verdiği oyun farkındadır, bu milletin teveccühünün ne
anlama geldiğinin farkındadır ve bir tek talimatı, bu yüce milletten alır. (AK
Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
İki "IMF, IMF"
diyoruz "talimat" diyoruz filan... Bizim, son yıllarda, en çok
rencide olduğumuz husus, IMF'nin talimatları değil miydi? (CHP sıralarından
"doğru" sesleri) Değil miydi?.. Bu IMF için, Sayın Derviş'e bir gün
hesap sordunuz mu? (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi sıralarında oturan bir kardeşimizin, bir sayın milletvekilinin
imzaladığı uluslararası anlaşmaları, biz yok sayabilir miyiz; bu devlette
devamlılık esas değil mi. Ama, şundan emin olun; IMF'yle yapılan anlaşmalar bir
gün bitecek, bu iktidar bunları bitirecek, kendi dinamikleriyle, kendi
kaynaklarıyla, bu ülkeyi, en sağlıklı şekilde de yönetecek. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
IMF'yi siz getirdiniz,
biz kovacağız bu ülkeden!..
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Sayın Başkan, bunların maddeyle ne ilgisi var, maddeyle ilgili konuşsun!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
IMF'yi senin ağababaların getirdi!..
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Sayın Derviş, sizin mi ağababanız oluyor, benim mi ağababam oluyor? Ağababanın
tanımını lügatta görün. (CHP sıralarından "bakana sor" sesleri)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Konuyu çarpıtma!..
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Şimdi, sayın milletvekilleri, sevgili kardeşlerim; şimdi, 58 inci cumhuriyet
hükümetimiz de, 59 uncu cumhuriyet hükümetimiz de, bundan önceki dönemlerde
olduğu gibi -devlette devamlılık esastır- yapılan uluslararası anlaşmalara
kesinlikle uyacaktır; ama, şunu görüyorsunuz ki, bu süreç içerisinde, IMF'yle
ilişkiler, daha saygılı, daha karşılıklı çıkar ilişkisine dayanan bir baza
oturmuştur.
Şimdi, burada, yetmez...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Amerika'yı da anlat, Irak'ı anlat, tezkereyi anlat...
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Vallahi, bakın, ben anlatmaya başlarsam, çok güzel anlatırım. (CHP sıralarından
"anlat, anlat" sesleri)
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
mikrofonunuzu kapattım.
Bakınız, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubundan arkadaşlarımızın, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan
konuşan arkadaşlarımızın madde üzerinde konuşmadığı noktasındaki itirazlarını
nazara aldım. Siz de, tecrübeli bir sendikacı olarak, konuşmanızı, madde
üzerinde toparlarsanız çok memnun olacağım. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Sevgili Başkanım, sadece adalet duygunuza sığınıyorum.
CEVDET SELVİ (Eskişehir)
- Sayın Başkanım, özgürce konuşsun.
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan konuşan arkadaşlarımızın, madde üzerindeki
konuşmalarının ne kadar maddeyle alakalı olduğunu, iki gündür, hep beraber
izliyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Adaletinize
sığınıyorum...
CEVDET SELVİ (Eskişehir)
- Bizim aleyhimizde de olsa konuşsun, özgürce konuşsun Sayın Başkan.
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Ben 45 yaşındayım. Doğrudur, arkadaşlarım gibi, hayatımda en büyük keyif
aldığım iş, emek mücadelesini onurumla sürdürmemdir. Emek mücadelesi ve
emekçilik, işçilik, benim en onur duyduğum unvanımdır. (CHP sıralarından
"Bravo[!] sesleri, alkışlar[!]) Sendikacılığımızda da, emeğe karşı
duruşumuzda da, bu ülke, herkes bizi bilir. Bizim, insanı ne kadar
önemsediğimizi, ülke gerçeklerini, emeği nasıl önemsediğimizi, emek adına
verdiğimiz mücadelelerin her birinin ilk olduğunu ve emek adına verdiğimiz
mücadelelerin kitaplaştırıldığını ve destanlaştığını da, en iyi, sendikacı
arkadaşlarım bilir. Ben, kamuda sendikacılık yapmadım, söke söke sendikacılık
yaptım; ama, hiçbir zaman da, emek-sermaye düşmanlığı ekseninde sendikacılık
yapmadım. (CHP sıralarından alkışlar [!])
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sen buraya bak da konuş; ben bilirim kimin ne olduğunu.
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Onun için, şundan herkes emin olsun; artık, bu ülkede, yarın... Demin de
söyledim, herkes şunu kabullenecek; bu milletin bize verdiği görevi çok iyi
biliyoruz; bilmeyenler de öğrenecek. Artık, bu ülkede, insanı merkez alan
anlayış hayata geçmeye başlamıştır, bundan sonra da geçmeye devam edecek;
ama...
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Agah, işçi nerede, memur nerede, esnaf nerede, insan nerede bu yasada?!
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Düzelecek, düzelecek... Sen bir dur, sakin ol... Düzelecek...
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Yakışmıyor sana bu konuşma, yakışmıyor! Başkasını konuşturun bari!
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Vallahi, herkes yakışanı yakışmayanı biliyor.
"Kazın cücüğünü güzün
sayarlar" derler bizim orada, arkadaşlar; yani, bu hikâye nasıl bir hikâye
biliyor musunuz; bahar olur, gurkun altından civcivler çıkar... (CHP
sıralarından gürültüler) Bak, iyi dinle bak; bu çok önemli... 40 tane kaz cücüğü
çıkar...
BAŞKAN - Sayın Kafkas...
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Sen de dersin ki, kırk
tane kazım var... Öyle bir şey yok; kaz büyüyecek, güze gelecek ve güzün de
sayacaksınız.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Agah, başka bir şey konuş; ne olursun!..
BAŞKAN - Sayın Kafkas...
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Onun için, bu yasayı bütünsel olarak çıkardığımız zaman, aynen dünkü yasa...
BAŞKAN - Lütfen,
toparlayın.
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım...
Dün yasa çıktığı zaman
nasıl milat olarak anılıyorsa, bu yasa da milat olarak anılacak. Belki sıra
numarası değişecek, belki başka şeyler olacak; ama, bizim çıkardığımız
yasaların her birisinin arkasında olacağız. Başımızın dik duracağı yasalar çıkaracağız
diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kafkas.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Seni kullanmasın AKP iktidarı, sen emekten geldin, sen yerinde otur.
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlarım, lütfen, laf atmayalım.
Şimdi, şahsı adına,
Denizli Milletvekili Sayın Haşim Oral; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben, önce, Meclis adabına uygun olarak,
daha önce de yaptığım gibi, maddeyle ilgili düşüncelerimi aktarmak istiyorum,
izninizle. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bunu yapmayan sayın teknisyenlerin
de benden yararlanmasını diliyorum.
Şimdi, bu çağrı usulü
çalışmada bir part-time çalışma havası var. Bu part-time çalışma, Türkiye
şartlarına uyan bir çalışma değildir; yani, siz, dört gün önce haber vermek
kaydıyla üç saat çalıştıracağınız kişiye haftada ancak yirmisekiz saatlik bir
ücret kazandırabilirsiniz. Yirmisekiz saatlik ücret kazandırdığınız emeğin
insanca yaşamını temin etmemiş olursunuz. Şimdi, soruyorum bu tasarıyı hazırlayanlara;
bu, çağrı usulü çalışmayı, hazırladığınız, öne sürdüğünüz işverenleri nasıl
koruyacaksınız, çalışanları nasıl koruyacaksınız? Bu işin mutfağında olan bilim
adamları bunu açıklasın. Nasıl ilişkilendireceksiniz bunu sosyal güvenlikle;
mümkün değil, yapamazsınız.
Şimdi, bunu yapamadığınız
yerde -tabiî, ben, kesinlikle sizleri tenzih ediyorum, lütfen, ne olur, yanlış
anlamayın beni; hep baştan beri söylediğim bir şey var- bu tasarıyı
hazırlayanlar ve bu tasarının bu şekilde buraya getirilmesini temin edenler,
sağlayanlar, bize ve yetmiş milyona en büyük hakareti yapıyorlar ve bu konuda
bilgisinden yararlanmak istediğimiz arkadaşlarımız, Adalet ve Kalkınma Partili
arkadaşlarımız da buraya gelip, yasayı temsil eden siyasî kimlik olarak, yasayı
bize anlatmak yerine, tamamen dışında, sadece laf oyunlarıyla siyaset
yaptıkları zaman, ben, milletvekili olarak bundan hicap duyuyorum; eminim, siz
de bundan üzüntü duyuyorsunuzdur. (CHP sıralarından alkışlar) Duymalıyız;
çünkü, buradaki görevimiz, vatandaşa ve bizi dinleyenlere kendimizi çok iyi
anlatmaktır.
Evet, devlette devamlılık
esastır. IMF ile bağlarımızı koparmak istiyoruz. Hepsi doğru, koparalım, hep
birlikte yapalım; ama, ne olur dikkat edelim, insanî değerler var. Dünya
Bankası diyor ki: "Tarımdan bu şekilde elini ayağını çekemezsin; sosyal
patlama olur." Niye buna kulaklarımızı tıkıyoruz. Bunu, benden önce
konuşan arkadaşımın söylediğine izafeten iletiyorum.
Açıkça söylemek
gerekirse, Türkiye'de reel ekonomi, küçük ve orta ölçekli esnafın önündeki
engelleri aşarak, Ziraat Bankalarından değil, Eximbanktan değil, Halk
Bankasından ve benzer bankalardan onlara kredi açarak sağlanabilir. Bunu
yapmazsanız, reel ekonominin önünü açamazsınız. Demin bir arkadaşım çok güzel
söyledi "hortumculardan hesap soracağız" diye. İnşallah... Ama,
gelin, önce iğneyi kendimize batıralım, önce kendi dokunulmazlıklarımızı
kaldıralım; ondan sonra da hesap sorma hakkını kendimizde bulalım. Gelin, bunu
yapalım önce.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Maddeye gel, maddeye...
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Madde konusundaki düşüncelerimi size aktardım. Maddeyle ilgili, sizleri, sizin
parti sözcünüzden daha fazla bilgilendirdiğimi sanıyorum.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Bilginize de diyecek yok!
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Teşekkür ederim.
Bunun yanı sıra, bu tür
yasaların dünyada olmadığını da özellikle söylemek istiyorum. ILO
standartlarında böyle bir yasa yok. Biz, ILO standartlarını, tam acemaşiran
makamında Türkiye'ye uyarlamaya çalışıyoruz; çok garip bir şey çıkıyor ortaya.
Dolayısıyla, standartlara uymayan, kendimize göre bir standart yaratmak
istediğimiz zaman, Türkiye'de, o emeğe saygı, üretime saygı ve dünyayla entegre
olmaya çalıştığımız süreçteki o eylem birliğimizi de bitirmiş oluyoruz.
Sözün özü, bu tasarının
bu maddesi de, diğerleri gibi, Türkiye'ye adapte olamayacak veya Sayın
Bakanımızın, diğer arkadaşlarımın söylediği gibi, sanayie, emeğe ve sermayeye
hiç yardımcı olmayacak bir maddedir
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Bitireceğim.
BAŞKAN - Sözlerinizi
lütfen tamamlayın Sayın Oral.
V. HAŞİM ORAL (Devamla) -
Tabiî.
Bu part-time
çalışmalarla, siz, ne -atıyorum- küçük bir sanayi sektörünün işçisini
bilinçlendirebilirsiniz... Ha, bunun yerine, her işyerinin özellikle hizmetiçi
eğitim alması konusunda, devlet tarafından gerekli destek verilecektir; her
işveren, bunun için, kendi sermayesinden ayrı bir katkı koyacaktır deseydiniz,
ben bunu alkışlardım; çünkü, işçisine, emeğine iş öğreten bir işveren,
gerçekten, toplam kaliteye yaklaşma konusunda, Avrupa standartlarıyla uğraşan
bir işverendir; ama, ne emeğe faydası var ne işverene faydası var; size, bize
hiç faydası yok. Onun için, lütfen, ne olur, bunları biraz düşünelim, bıyık
altından birbirimize gülmeyelim, bizi izleyen yetmiş milyona karşı olan
sorumluluklarımızı bilelim; gecenin bu saatinde de komik duruma düşmeyelim.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Oral
Şahsı adına ikinci
konuşmacı, Hatay Milletvekili Sayın Gökhan Durgun...
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Sayın Başkan, ben, söz hakkımı Sayın Haluk Koç'a devrediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Haluk Koç.
Sayın Koç, söz süreniz 5
dakika.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi, gecenin bu saatinde, saygıyla selamlıyorum.
Genellikle söz almama
niyetimi şimdiye kadar sürdürüyorum; fakat, Sayın Kafkas'ın düşünceleri üzerine
bir iki söz söyleme gereği duydum.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, 1980'den sonra Türkiye, çok farklı bir kalkınma modeli benimsedi,
borçlanarak kalkınma modeli. Evet, sol politikalarda da vardır borçlanarak
kalkınma modeli. Bu borcu, iç pazardan da bulabilirsiniz, dışardan da
alabilirsiniz; ama, sosyal politikaları önde tutan sol temel görüşte,
borçlanarak kalkınma politikasından elde edilen kaynak, planlı yatırımlarda
kullanılır, üretime dönük kullanılır; kamu hovardalığında kullanılmaz, geri
dönmeyecek krediler şeklinde belli odaklara aktarılarak kullanılmaz.
Bilinçli sağ siyasal
tercihler, Türkiye'de, 1980'den beri -A partisi, B partisi, C partisi- bilinçli
bir şekilde uygulana geldi ve bugünkü açmaza bizi sürükledi. Nasıl bir açmaz
bu; hepimiz görüyoruz bugün, içinden çıkılamayacak bir iç ve dışborç stoku,
çevrilemeyecek derecede, döndürülemeyecek derecede. Doğru mu bu; evet.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Doğru, ama, AK Parti yok bunların içinde.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Peki, Türkiye'de bu süreci hangi siyasal akımlar yarattı?
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Derviş...
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Hepsi... Hepsi...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Hepsi var... Hepsi var; ama, bunun içerisinde bir tek siyasal parti yok; o da
Cumhuriyet Halk Partisidir. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
AK Parti yok.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Efendim, AKP diye adlandırdığınız partide temel görüş, daha önce birçok
milletvekili arkadaşımızın görev yaptığı millî görüş çizgisinden gelmektedir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
AK Parti yok.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Teslim oldunuz zamanında.
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)
- Krediler peşkeş çekildi...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bakın, Sayın Kafkas burada çok farklı bir yorum yaptı.
Şimdi, bakın, bu şekilde
mahkûm edilen bir ülke, bu şekilde dizlerinin üzerine çökertilmiş bir ülke,
boynu eğik olan bir ülke, kendi kaderini etkileyen olaylar karşısında kaldığı
zaman, kendi kaderini kendisi tayin etme hakkına sahip olmuyor bugün.
İşte hükümetinizin
durumu; buna itiraz edebiliyor musunuz?
AGAH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Koç, eski Genel Başkanınız...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Kafkas, temsil ettiğiniz siyasî çizgiyle Cumhuriyet Halk Partisini
karıştırmayın. Cumhuriyet Halk Partisiyle şimdiye kadar temsil ettiğiniz siyasî
çizgiyi karıştırmayın lütfen. Cumhuriyet Halk Partisini hedef alarak konuşurken
çok dikkatli olunuz, çok dikkatli olunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
Cumhuriyet Halk Partisi adamı çarpar. Bu Cumhuriyet Halk Partisi adamı çarpar
Sayın Kafkas; çok dikkatli olun! Yaptığınız hataları Cumhuriyet Halk Partisine
tahvil etmeyin!
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)
- Sayın Başkan, madde üzerinde konuşsun.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Hataları kendinizde arayın. Bu senedi nerede bozdurdunuz siz?! Nerede ciro
ettiniz?! Nerede tahvil verdiniz?! Sorumlusu sizsiniz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Kemal Derviş kim?!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Kemal Deviş'e gelince... Bu yaşanan süreç içerisinde bir sorumluluğu var
mı Kemal Derviş'in?! Siz, Kemal Derviş'in mirasını yiyorsunuz şu anda biliyor
musunuz?! (AK Parti sıralarından gürültüler, CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın hatibi
dinleyelim lütfen...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Siz, Kemal Derviş'in mirasını yiyorsunuz şu anda.
AGAH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başkan, böyle konuşmasına izin mi vereceksiniz?
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Kafkas, sözlerim bitmedi...
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)
- Madde üzerinde konuşma yapın.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bakın, değerli arkadaşlarım, karşı görüşünüz varsa, söz alır, gelir, burada
konuşursunuz. Sayın Kafkas gibi inandırıcı olma noktasında birtakım
eksiklikleriniz de olsa, gelin, sergileyin burada, hep beraber dinleyelim, hep
beraber görelim. (CHP sıralarından alkışlar)
Dünyada bir tek
Arjantin'le, bir tek Türkiye'de vardır.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Siirt'te çarpıldınız siz.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Siirt ayrı bir olay. Orayı açarsanız, çarpılırsınız.
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
- Siirt'te çarpılan siz oldunuz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen, müdahale etmeyelim hatibe.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Şimdi, Arjantin ve Türkiye modellerinin birliği ne biliyor musunuz; Sayın
Kafkas tipi sendikacıların bir tek Arjantin ve Türkiye'de var olmasıdır. Var mı
buna itirazınız?! (CHP sıralarından alkışlar) Var mı buna itirazınız?! Egemen
güçlerin yanında olmak, savunduğu kitlelerin karşısında saf tutmak. İşte
Arjantin, işte Türkiye...
Değerli arkadaşlarım,
bunları düşünün, nerede durduğunuza bakın, inanmıyorsanız, durumunuzu gözden
geçirin, tavrınızı belirleyin.
Sayın Kafkas, bu sözüm
sizin için de geçerli.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
AGAH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başkan, sataşma var...
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
talebinizi yerinizden yapın.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Dünyada iki ülkede sendikacılar sağcı; Arjantin ve Türkiye'de.
BAŞKAN - Arkadaşlar,
lütfen...
AGAH KAFKAS (Çorum) -
Sataşma var efendim...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Söz hakkı verin efendim, konuşmak istiyor.
BAŞKAN - Efendim, siz
yerinize oturun! Lütfen, oturun yerinize! Başkanlık takdir edecektir bunu.
Herhalde sizin tavsiyelerinize ihtiyacımız yok, lütfen...
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Konuşsun efendim, konuşsun...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Demokrasi var, konuşsun, biz istiyoruz!
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
oradan size herhangi bir söz vermiyorum... Ne istiyorsunuz; onu bana söyleyin.
AGAH KAFKAS (Çorum) -
Başkanım, sataşma var, madde 69'a göre cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN - Yani, sizin için
ne dedi; ben onu öğrenmek istiyorum.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Konuşsun, biz istiyoruz konuşmasını.
CEVDET SELVİ (Eskişehir)
- Sen sendikacıydın!.. Sesin kesildi!..
AGAH KAFKAS (Çorum) -
Oylayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Kafkas,
buyurun.
Size, 2 dakika içerisinde
düşüncenizi açıklamanız için söz veriyorum. Yalnız, herhangi bir sataşmaya
meydan vermeyelim.
VII. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. - Çorum Milletvekili Agah Kafkas’ın, Samsun Milletvekili
Haluk Koç’un, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AGAH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; süremi çok seri kullanmak durumundayım.
Bir; bizim gibi
sendikacılar olduğu için...
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Bu
haldeyiz!...
AGAH KAFKAS (Devamla) -
...bu ülkede neyin olduğunu herkes bilir...
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Onun için bu haldeyiz!..
AGAH KAFKAS (Devamla) -
... yanındaki arkadaşlarımız için de onu bilirler. Ben, hakkında, hem de
Cumhuriyet Halk Parti kökenli sosyaldemokrat yazarların "adam gibi
sendikacı" diye kitap yazdıkları sendikacıyım; haberiniz olsun! (AK Parti
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar
[!])
CEVDET SELVİ (Eskişehir)
- Sendikacı olsun da, çamurdan olsun!
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Sevgili Başkanım, yarın size de hediye edeceğim. "Fındık Çiçek
Açınca" diye, Sel Yayınlarından çıkan bir kitap var, okursanız, beni
yakından tanırsınız.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Parayla yazdı o adamlar, parayla!
AGAH KAFKAS (Devamla) -
İkincisi, burada, durmadan, bize, millî görüşün devamı, şu, bu diyorsunuz...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sen de para verdin onlara!
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Sayın Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği ve Genel Başkanlığını
uzun zaman yapmamış mıdır; yapmıştır.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
80 öncesini karıştırmayın!
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Geçen hükümet döneminde IMF'yle yapılan anlaşmalar, Başbakan Sayın Bülent
Ecevit ve...
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
90 sonrasına gel!
AGAH KAFKAS (Devamla) -
... Cumhuriyet Halk Partisinin Değerli Milletvekili Sayın Kemal Derviş
tarafından imzalanmamış mıdır! (AK Parti sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Bakanımız orada...
AGAH KAFKAS (Devamla) -
Yani, ben, tarihî belgelerden bahsediyorum ve saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sen para verdin onlara, onlar da yazdılar!
CEVDET SELVİ (Eskişehir)
- Sayın Kafkas, kitabı kaça bastırdın, bir tane de bana ver!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilimiz, Partimizin hükmî
şahsiyetine çok ciddî sataşmalarda bulundu; eğer müsaade ederseniz birkaç şey
söyleyeceğim efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından
alkışlar [!])
BAŞKAN - Sayın Çelik,
bakınız, ben, burada, tansiyonun yükselmesini istemiyorum. İki tarafın,
meseleleri olgunluk içerisinde müzakere etmesini istiyorum; ancak, grup
başkanvekillerinin, her halükârda taleplerini de karşılamayı bir görev addediyorum;
bu, demokrasinin de gereği, parlamenter sistemin de gereği. Lütfen, herhangi
bir sataşmaya meydan vermeyecek şekilde düşüncelerinizi açıklayın.
Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2. - AK Parti Grup Başkanvekili Faruk Çelik’in, Samsun
Milletvekili Haluk Koç’un, partisine sataşması nedeniyle konuşması
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumumuzun çok önemli kesimlerini
ilgilendiren bir yasa tasarısını görüşüyoruz; artıları var, eksileri var.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Artısı yok bizim için.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Arkadaşlarımızın da defalarca belirttikleri gibi, mümkün mertebe, bu yasa
tasarısı hazırlanırken, Partimizin düşüncelerinden ziyade, bu sosyal kesimlerin
düşünceleri etrafında aylarca, günlerce tartışıldı, yoğruldu ve Yüce Meclisin
önüne geldi. Bütün demokratik usuller, demokratik mekanizmalar, bu tasarının
buraya gelişi noktasında en geniş anlamıyla kullandırılmaya çalışıldı; fakat,
ne hikmetse, muhalefet partimize mensup olup, bu kürsüye gelen her arkadaşımız,
ne maddeyi ne bu tasarının genelini, ne de kesimlere ne getirip ne götürdüğü
konusunda ciddî bir şey ortaya koydu.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Tutanaklara bakın, tutanaklara.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Ağırlıklı olarak, AK Parti Grubuna karşı gösterdikleri hazımsızlığı ortaya
koydular. (CHP sıralarından gürültüler)
Bakın, bu konuyla ilgili
olarak bir şeyi daha ifade ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisiyle biz, üç aylık
bir fevkalade güzel ilişkiler içerisinde geldik; ama, ne olduysa, bu geçtiğimiz
salı günü...
CEVDET SELVİ (Eskişehir)
- Memleketi perişan ettiniz.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Aslında, çok değerli Genel Başkanımızın siyasete girmesi konusunda; yani,
önündeki anayasal engelin kalkması konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi
yetkilileri ve çok değerli milletvekilleri katkıda bulundular; teşekkür
ediyoruz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
O, bizim demokrasi anlayışımız.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Yalnız, Sayın Genel Başkanımız bu kürsüden andını içtikten sonra, Cumhuriyet
Halk Partisinin muhalefet yapmadaki anlayışının bu derece değişmesine anlam
vermekte gerçekten zorlanıyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Kompleks içindesiniz, kompleks...
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Biz, şunu her yerde haykırdık: "Türkiye'yi, bu noktaya, sağ ve sol
zihniyetler getirmiştir. Yeni bir anlayışı Parlamentoya taşıyoruz, Türkiye'ye
taşıyoruz." (AK Parti sıralarından alkışlar) Biz, şurada yanıldık;
Cumhuriyet Halk Partisinin de değiştiğini zannettik; ama, Cumhuriyet Halk
Partisi, çok değerli Grup Başkanvekilinin ifade ettiği gibi, bir parti olarak
bizim hafızamızda hiç kalmadı.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Sen, sağı da solu da bilmiyorsun kardeşim; boş konuşuyorsun sen.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Bakınız, benim, dedemden, babamdan dinlediğim Cumhuriyet Halk Partisi...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çelik,
lütfen, cümlelerinizi tamamlayın.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Sayın Başkan, bitiriyorum.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Şimdi sana bir şey söyleyeyim; siz halkın ekmeğiyle oynadığınız sürece biz de
sizin karşınıza dikiliriz.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Bakınız, dedem ile babamın bana anlattıkları Cumhuriyet Halk Partisi, dipçik
demek, yol vergisi demek. (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP sıralarından
ayağa kalkmalar, gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Ayıp!.. Ayıp!..
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Müsaade edin... Müsaade edin... Müsaade edin...
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Sen, işçinin ekmeğine göz koydun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Cumhuriyet Halk Partisi demek, bu Meclis demek.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
İşçinin ekmeğine göz koyduğun zaman bunun hesabını veremezsin.
BAŞKAN - Sayın Çelik...
(CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Ayıp ettin, çok ayıp!
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Müsaade edin... Sabırlı olun, sabırlı... Tahammüllü olun... Tahammül edin...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Cumhuriyet Halk Partisi demek, Mustafa Kemal demek.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Türkiye'deki bütün krizlerin altında, ağırlıklı olarak sol zihniyetler vardır.
Bakınız, 2001 krizi, 2002 krizi, 1994 krizi, bütün bu krizlerin altında sol
zihniyetler vardır; sizler varsınız. İnkâr etmeniz mümkün müdür?!. (AK Parti
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Çelik,
lütfen toparlayın.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Son dört yıldır yaşadıklarımıza da bakın, yine Türkiye'nin başında bir sol
zihniyet vardır ve ne acıdır ki, o sol zihniyete şoförlük yapan, kaptanlık
yapan bir arkadaşımız da şimdi içinizdedir. (CHP sıralarından gürültüler)
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sen
nesin, sen?! Sen futbolcu musun?!
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Ayıp!.. Ayıp!..
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - CHP demek Mustafa Kemal demek!
BAŞKAN - Sayın Çelik, son
sözlerinizi rica ediyorum.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Bakınız, yeni bir anlayışı biz buraya taşımaya çalıştık. (CHP sıralarından
gürültüler)
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
İşçinin ekmeğine göz koyuyorsun; sen işçi düşmanısın!
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Yeni bir anlayışı buraya taşıdık, sizin de bu çerçevede hareket edeceğiniz
düşüncesiyle biz böyle bir anlayışı buraya getirdik; ama, maalesef, bu akşam ve
özellikle geçtiğimiz salı gününden itibaren Cumhuriyet Halk Partisinin eski
şekline dönmesi üzüntümüzü muciptir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Cumhuriyet Halk Partisini ağzına alma!
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlar, burada birbirimizi incitecek herhangi bir işlemin olmasını arzu
etmedik. Ben, Sayın Çelik'e söz verdiğim zaman da bu noktaya dikkat etmesini
özellikle rica ettim.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Ağzından çıkanı kulağı duymuyor ki!
BAŞKAN - Lütfen,
arkadaşlar...
Ben, burada, kendi
inisiyatifimi kullanarak, İçtüzüğü zorlayarak Sayın Koç'u, Değerli Hocamı
-bilim adamıdır saygı duyduğum, kendisine yakışacak ve beklediğim bir kısa
açıklama yapacaktır- 2 dakikalık açıklama yapmak üzere kürsüye davet ediyorum
ve bu meseleyi de kapatmak istiyorum.
Buyurun Sayın Koç. (CHP
sıralarından alkışlar)
3. - CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç’un, AKParti Grup
Başkanvekili Faruk Çelik’in, partisine sataşması nedeniyle konuşması
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, konuşmam sırasında kastını aşan
herhangi bir ifadede bulunmadım, sadece Sayın Kafkas'ın konuşması sırasında
dile getirdiği gerçeklerin tam yansıtılmadığını ifade ettim ve örnekler vererek
söyledim.
Sevgili Arkadaşım Sayın
Çelik bunun bir cevap hakkı doğurduğunu ifade etti, Sayın Başkan söz verdiler
ve bu şekilde kullandı. Cumhuriyet Halk Partisinin dipçik olduğunu söyledi,
tekme olduğunu söyledi; ama, kendi nesebinin de Cumhuriyet Halk Partisinden
geldiğini unuttu değerli arkadaşlarım.
Cumhuriyet Halk Partisi
cumhuriyet demektir. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer Cumhuriyet Halk Partisi
olmasaydı, eğer Cumhuriyet Halk Partisinin bu ülke yönetimindeki dirayeti
olmasaydı, Sayın Faruk Çelik'in babası da olmayacaktı, kendisi de olmayacaktı.
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar, AK Parti sıralarından
alkışlar [!]) Ben, bunu hatırlatıyorum kendisine. Onun için, Cumhuriyet Halk
Partisini ağzınıza alırken, önce, bir besmele çekin... (CHP sıralarından
alkışlar) Önce, bir besmele çekin...(CHP sıralarından alkışlar) Önce, bir
besmele çekin ve ondan sonra da, neleri borçlu olduğunuzu aklınızın hiçbir
kenarından, köşesinden çıkarmayın. Hiçbir köşesinden çıkarmayın ve Cumhuriyet
Halk Partisiyle uğraşmayın!.. Cumhuriyet Halk Partisiyle kimse uğraşamadı,
bakın, bunu söylüyorum size. O noktaya getirdiği için söylüyorum, altında
kalırsınız bu Cumhuriyet Halk Partisinin. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Yok olursunuz, ezilirsiniz bu Cumhuriyet Halk Partisinin altında; çok açıklıkla
söylüyorum.
"Dipçik" dedi
"tekme" dedi; o zaman, ben de şu cevabı vermek istiyorum size: (AK
Parti sıralarından gürültüler)
Hiç telaşlanmayın,
hepinize ben söz yetiştiririm.
Siz, bakın, Türkiye'yi
karanlığa götürüyorsunuz, Türkiye'yi sıkıntıya götürüyorsunuz, Türkiye'de,
taraf tutarak, Türkiye'yi, yavaş yavaş, parsel parsel işgal edilmiş bir ülke
haline götürüyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli)- Türkiye Cumhuriyeti işgal edilmemiştir!..
HALUK KOÇ (Devamla)-
İşte, size Cumhuriyet Halk Partisinin gereği. İşte, onun için Türkiye Büyük
Millet Meclisindeyiz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli)- Sayın Başkan, lafına dikkat etsin, lafını düzeltsin; Türkiye işgal
altında değildir.
HALUK KOÇ (Devamla)-
Sizin, yanlışınızla Türkiye'nin başına gelebilecek olan kötü durumlara engel
olmak için Cumhuriyet Halk Partisi burada.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli)- Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti işgal altında değildir; lafını
düzeltsin.
HALUK KOÇ (Devamla)- Biz,
cumhuriyetin sigortasıyız; size de mâni olacağız, sizi de kurtaracağız.
Saygı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Koç,
teşekkür ederim.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Başkanım, lafını düzeltsin!.. Düzeltsin lafını Başkanım!.. Türkiye
Cumhuriyeti işgal altında değildir.
CEVDET SELVİ (Eskişehir)
- Arkadaş, duyulmuyor; mikrofondan konuş!..
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, 3 Kasımda yapılan seçimler neticesinde, milletimiz, görev
verdiği bu iki büyük partiden de -iktidarıyla muhalefetiyle- geçmişe takılı
kalmalarını değil, Türkiye'nin meselelerini beraberce çözmeleri için ileriye,
ufka ve başarıya bakmalarını, bu milleti huzura götürmelerini, mutluluğa
götürmelerini istemiştir. (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, itirazımız, arkadaşların, Grubu geriye götürmelerinedir. (AK
Parti ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Müsaade
buyurun...
O bakımdan, Sayın Koç'un
"bu ülke karanlığa götürülüyor" noktasındaki sözünü düzeltmesini rica
ediyorum. Bu Parlamentoya bu yakışmaz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) -
Doğru söylüyor; niye düzeltsin?!
BAŞKAN - Lütfen... Bunu,
Başkanlık olarak kabul etmiyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Önce, dipçiği düzeltsin.
BAŞKAN - Onu da tasvip
etmiyoruz, ileriye bakalım, geçmişe bakmayalım.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerçekler karşısında Cumhuriyet Halk Partisinin söylemlerinde bir tek
düzelteceği cümle yok.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bir hayli zaman kaybettik, zaman çok değerli.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
1. - İş Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/534) (S. Sayısı : 73) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, madde
üzerinde soru sormak isteyen 2 milletvekilimiz var; Kocaeli Milletvekili İzzet
Çetin ve İzmir Milletvekili Enver Öktem.
Soru sorma süresi 5
dakikadır. Bu 5 dakikaya 2 milletvekilimizin sorularını da sığdırmak
zorundayız.
Sayın Çetin, sizin, 2,5
dakika hakkınız var; 2,5 dakika da Sayın Enver Öktem'in hakkı var. Bu süreyi
çok iyi kullanmanızı rica ediyorum, yoksa, arkadaşımıza haksızlık olur.
Buyurun Sayın İzzet
Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, Sayın Bakandan burada yanıtlamasını istediğim sorularımı
soruyorum :
1 inci sorum : Sayın
Bakanım, yasa tasarısındaki tanıma göre çağrı üzerine çalışma, önceden yapılan
hizmet akti gereğince işçinin işveren tarafından çağrıldığında işyerine gelerek
çalışması -böyle açık bir tanım yok; ama, ben bunu anladım- çağrı yapılmaz,
işveren, çağırdım sen gelmedin deyip; yani, haftada 10 saat çalışacak, belki
onu günlere bölecek, böyle bir akte uyulup uyulmadığını kontrol etmenin olanağı
olmadığına göre, yasaları uygulamak da, denetlemek de bir bakıma sizlerin
uhdesinde olduğuna göre, böyle bir durumda nasıl kontrol edeceksiniz, İşçiyi
nasıl koruyacaksınız?
2 nci sorum: Haftada 10
saat; yani, haftada 1 gün ve 1,5 saat çalışan bir işçi bu aldığı ücretle nasıl
geçinecek? Bu tarz çalışan işçilere yeşil kart vermeyi düşünüyor musunuz?
Bunların yaşlılık aylığına hak kazanabilmeleri için hesap yapmaya çalıştım
yüzseksen yıl gibi falan bir zaman lazım. Bu işçilerin ömürlerini hangi
yöntemle uzatarak emeklilik haklarına kavuşturacaksınız?
3 üncü sorum: Sayın
Bakan, işçilerin bu tarz çalışmaları nedeniyle bir bakıma, Anayasanın 17 nci ve
18 inci maddelerinde devlete düşen görevleri yerine getirememe durumuyla karşı
karşıya kalacaksınız. Hiç kimseye işkence yapılamayacağı Anayasa hükmü;
işkence, sadece cismanî zarar vermek demek değildir, insanları aç bırakmak,
işsiz bırakmak da bir nevi işkencedir, böyle bir işkence sizi rahatsız ediyor
mu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Öktem.
ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Sayın Bakan, ben de, bu 14 üncü maddeyle ilgili 2 soru sormak istiyorum.
Birincisi, işveren,
isterse işçiyi ayda 1 gün
çalıştırabilir mi? Eğer, bu doğru ise, asgarî ücreti baz aldığınız takdirde
ayda 1 gün çalışan işçinin eline ayda 8 000 000 lira gibi bir ücret geçecektir;
bu durumda 4 kişilik bir ailenin geçindiğini düşünürsek, bu işçilerimizin,
geçimlerini nasıl sağlayacağını düşünüyorsunuz?
İkincisi, çağrı üzerine
çalıştırma, acaba, şu anlama da gelebilir mi: Canım isterse işçiyi
çalıştırırım!
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öktem.
Buyurun Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; çağrı üzerine çalışma usulü, daha çok kalifiye elemanlar için
düşünülmüş bir düzenlemedir. Bunun dünyadaki diğer uygulamaları da bu şekildedir,
ülkemizde de, yeni yasal düzenlemeyle, bu çerçeve içerisinde uygulanacak bir
maddedir.
Sayın milletvekilim
"bunu denetleyecek misiniz" dedi. Elbette, hem Bakanlığımızın...
Sayın Başkanım, meramımı
gürültüden tam olarak anlatamıyorum.
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlar, soru soruldu, bakınız, Sayın Bakan açıklama yapıyor, dinlemenizi
rica ediyorum.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Dinlemeyeceklerse, ben keseyim
yani.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Aydınlanma haklarını kötüye kullanıyorlar Sayın Başkan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sizin arkadaşlarınız...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, bir yasayı
ne kadar mükemmel çıkarmaya çalışırsanız çalışın, bir yasanın performansı,
uygulamadaki ihtilafları halletmesi, uygulamadaki sorunlara çözüm bulma
performansıyla eşdeğerdir. Bizim, Bakanlık olarak düşüncemiz şudur: Yüce
Meclisin onayıyla bu yasalar yürürlüğe girdiği zaman, Bakanlık olarak, çok
yakın bir izlemeye alacağız.
Ayrıca, sosyal
taraflardan oluşan, belki Meclisimizin Çalışma Komisyonunun da dahil olduğu
veyahut da bir araştırma komisyonu kurulmak suretiyle, bu yeni kavramların,
yeni kurumların çalışma hayatımızda hangi noktalarda aksadığını periyodik
tarihlerle tespit edip, eğer bir aksama varsa, çalışma hayatında arzuladığımız
barışı sağlamıyorsa, bu konudaki değişiklikleri de en kısa zamanda yapmak için
bir mekanizma oluşturmayı düşünüyoruz.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Öncelikle düşünelim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Uygun görürseniz, bu tasarıya
da, o şekilde bir denetleme komitesinin olması hükmünü koyabiliriz, hiçbir
mahzuru yok; yeter ki, teknik...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Önergeyi siz verin, reddedilebilir.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Hayır, hayır; yani, o, kanun
tekniği açısından uygunsa, biz, gerçekten, bu şekilde bir izleme ve denetleme
komitesinin olmasını öngörüyoruz.
Bu yasa çıktı, işçimiz
işverenle saç saça, baş başa kavga etsin, hiçbirimizin arzusu değil; ama, hem
Bakanlık olarak hem Parlamento olarak, biz, bu yasaların uygulanmasını yakinen
denetlemek zorundayız, yeri geldiği zaman hakemlik yapmak zorundayız; bizim
anlayışımız budur.
Doğrudur, bu İş Yasasıyla
gelecek kavramların ve kurumların çoğu yenidir. Yeni kavramlara ve yeni
kurumlara karşı tedirginlik duyulmasını, ihtiyatla yaklaşılmasını çok olağan
karşılıyoruz; ama, değerli arkadaşlarım, sorunları ötelemek, sorunları
hasıraltı etmek suretiyle, bu ülkenin gerçeklerinden kurtulamayız.
Biz, hepimiz, bu kadar
yoksul, bu kadar işsiz insanın olduğu bir ülkenin, Parlamentonun temsilcisi
olarak, gerçekten, üzüntü duyuyoruz. Burada, hiç kimse hiç kimseden daha
kahraman değil, hiç kimse işçi haklarını savunmak konusunda birbirinden aşağı
değil. Lütfen, gecenin ilerlemiş saatinde, birbirimizi bu şekilde incitmeyelim.
Bizler, üzerimizde, yeni Parlamento olarak, çok ağır görevlerin, çok ağır
sorumlulukların, omuzlarımızda çok ağır yüklerin olduğunun bilincindeyiz. Evet,
bazen espriyle bazen yorgunluktan dolayı kastımızı aşan cümleler sarf ediyoruz;
ama, yakın coğrafyamızda yaşanan gelişmeler, Avrupa Birliği konusu, Kıbrıs
konusu, kendi ülkemizin iç dinamikleri, bize, bu sorumluluğumuzun daha ağır
olduğunu gösteriyor.
Bir çalışma gününü dolu
dolu, tartışarak geçirdik.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Emeklilik ve işkenceye cevap vermediniz Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - İşkenceyi hiç kimsenin tasvip
etmesi mümkün değil.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Açlık işkence değil mi Sayın Bakanım?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, bu
konuları, hem Meclis zemininde hem de değişik zeminlerde tartışacağız.
Ben, konuşmamın başında,
bu sürece nasıl katıldığımızı size izah ettim, bir kez daha izah ediyorum: Biz,
kendimizi bu sürecin tam ortasında bulduk ve bir eşzamanlılık zaruretiyle karşı
karşıya olduğumuz için, tasarıyı, bu şekilde Parlamentoya sevk etmek zorunda
kaldık.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bir hükümet eskittiniz Sayın Bakanım, nasıl yeni geldiniz?!
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Evet, bugün değerli görüşler
serdettiniz; bunlar da, mutlaka, bu yasaya ilişkin, bu yasanın uygulanmasına
ilişkin önemli görüşler olacak; uygulayıcılara, yargı hukukuna, içtihat
oluşmasına büyük katkılar sağlayacak; yarın, uygulayıcılar, herhangi bir
maddede ihtilafa düştüklerinde bu tutanakları okudukları zaman, bu birikimden,
bu deneyimden büyük ölçüde istifade edecekler. Ancak, benim derdim, benim
muradım, şu anda ülkedeki işsizliği azaltmak adına, ülkedeki çalışma barışını
sağlam ve devamlı bir şekilde kurmak adına, Yüce Parlamentonun bir konsensüsünü
aramamdı; ama, bu konsensüsü, bu uzlaşmayı şu saate kadar bulamadım.
Dilerim, yarın yeni bir
gün olacak; inşallah, hepimizin ortak bir anlayış içerisinde olacağını, bu
dileklerimi gerçekleştirecek bir anlayışın sergileneceğini umut ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde verilmiş 5 ayrı önerge vardır; ancak, çalışma saatimiz dolmuş
olduğundan, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 15 Mart 2003 Cumartesi günü saat 11.00'de toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı geceler
diliyorum.
Kapanma Saati : 23.57