BIM 2 7 2003-04-03T11:05:00Z 2003-04-03T11:05:00Z 57 33864 193029 TBMM 1608 386 237053 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22          CİLT : 6       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

42 nci Birleşim

6 . 3 . 2003 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Yılmaz Ateş'in, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlayan konuşması

B) GündemdIşI Konuşmalar

1.- İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı

2.- İzmir Milletvekili Serpil Yıldız'ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı

3.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'ın, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki stratejik ortaklığa ilişkin gündemdışı konuşması

C) Tezkereler ve Önergeler

1.- Devlet eski Bakanları Güneş Taner, Hikmet Uluğbay ve Recep Önal haklarında Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının görüşüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/197)

2.- Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner hakkında Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının görüşüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/198)

3.- Çevre Komisyonu Başkanlığının, (1/360) esas numaralı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çevre Komisyonuna havale edilmesine ilişkin tezkeresi (3/199)

4.- Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/24)

IV. - ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1.- Genel Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/477, 2/49) (S. Sayısı : 61)

2.- Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasa-   rısı ile Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/478)    (S. Sayısı : 69)

VI. - SÖYLEVLER

1.- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın Genel Kurula hitaben konuşması

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve Cevaplari

1- Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, olağanüstü hal döneminde meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün cevabı (7/184)

2- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, Adana'da yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı (7/202)

3- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun, Adana'da yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün cevabı (7/206)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Birinci Oturum

1.3.2003 tarihli 39 uncu Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin okunabilmesi için, Başkanlıkça, İçtüzüğün 71 inci maddesi uyarınca kapalı oturuma geçilmesi gerektiği açıklandı; oturuma saat 15.06'da son verildi.

İkinci Oturum

(Kapalıdır)

 

Üçüncü Oturum

Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, hilafetin, Şeriye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılmasının ve Tevhidi Tedrisat Yasasının kabulünün 79 uncu yıldönümü nedeniyle, Türk Ulusunun çağdaş uygarlığa doğru süren yolculuğunda devrim yasalarının önemine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu,

İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı Özbek'in, olası ABD-Irak savaşına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Kültür Bakanı Hüseyin Çelik,

Cevap verdi;

Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan, Türkiye'nin maden varlığı ve Gümüşhane altın madenlerinin işletilmesine ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarında bulunan tasarının Hükümete geri verildiği bildirildi.

Avrupa Parlamentosu Başkanı ve İtalya Meclis Başkanının, beraberlerindeki parlamento heyetleriyle ülkemize davetlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

CDU Alman-Türk Forumu ve Almanya Federal Meclisi CDU/CSU Parti Grubunun, ortak düzenleyecekleri "AB Genişlemesi: Türkiye'nin Adaylığının Sağlayacağı Riskler ve Şanslar" konulu açık oturuma TBMM'den bir milletvekilini davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci                       sırasında                       bulunan                        (6/85),

2 nci            "       "                       (6/86),

Esas numaralı sözlü sorulara Kültür Bakanı Hüseyin Çelik cevap verdi; soru sahibi de cevaplara karşı görüşlerini açıkladı;

3 üncü                        sırasında                        bulunan                        (6/89),

6 ncı            "       "                       (6/95),

12 nci          "       "                       (6/103),

13 üncü      "       "                       (6/104),

14 üncü      "       "                       (6/106),

15 inci         "       "                       (6/109),

16 ncı          "       "                       (6/110),

Esas numaralı sözlü sorulara Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap verdi; 3, 6, 12, 13, 14, 15 inci sıralarda bulunan soruların sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/477, 2/49) (S. Sayısı : 61) görüşmelerine başlanarak 13 üncü maddesine kadar kabul edildi.

6 Mart 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.58'de son verildi.

 

 

 

Yılmaz Ateş

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Mehmet Daniş

 

Enver Yılmaz

 

Çanakkale

 

Ordu

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

                               

                               

 


     No. : 61

II. – GELEN KÂĞITLAR

6.3.2003 PERŞEMBE

Tasarılar

1.- Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun Tasarısı (1/532) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.3.2003)

2.- Tebligat Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/533) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.3.2003)

Teklifler

1.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut ve 2 Milletvekilinin; 657 Sayılı Kanunun Ek 26. Maddesine Ekli IV Sayılı Makam Tazminatı Cetvelinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/91) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2003)

2.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş'in; İş Kanununun 17 nci Maddesi ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunun 16. Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/92) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.3.2003)

3.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 53 Milletvekilinin; 3 Mart'ın Her Yıl "Laiklik ve Öğretim Birliği Bayramı" Olarak Kutlanması Hakkında Kanun Teklifi (2/93) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.3.2003)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

6 Mart 2003 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Yılmaz Ateş'in, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlayan konuşması

BAŞKAN - Sayın konuşmacıları çağırmadan önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, iki gün sonra kutlayacağımız 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü, bütün kadınlarımızın gününü kutluyoruz. (Alkışlar)

Sevginin, barışın, yaratıcılığın sembolü olan kadınlarımızın önümüzdeki bir yaşam boyunca, hiçbir dönem, bir gözyaşı dökmeden sorunların üstesinden geleceklerine olan inancımızı da belirtiyorum.

Gündemdışı ilk söz, Dünya Kadınlar Günü nedeniyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Güldal Okuducu'ya aittir.

Buyurun Sayın Okuducu. (Alkışlar)

B) GündemdIşI Konuşmalar

1.- İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı

GÜLDAL OKUDUCU (İstanbul) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle gündemdışı bir konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum.

Akıl almaz bir umutla, tarihin gördüğü en büyük dayatmaya karşı bir büyük başkaldırıyla, Eliflerin, Satı Kadınların, Kara Fatmaların, Nenehatunların, Nakiye Hanımların, Halide Ediplerin ve daha nice Türk annesinin de içinde bulunduğu destansı bir direnişle kurulan, bir büyük bağımsızlık savaşıyla kurulan Yüce Meclisin bir üyesi olmanın onuruyla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

Hayatı değiştirmek isteyen bütün kadınların, özgürlük ve eşitlik düşleri kuran bütün kadınların önemli bir günüdür 8 Mart. 8 Mart 1857'de Amerika'da, tekstil işçisi kadınlar, ücretlerin artırılması ve iş günlerinin kısaltılması için eyleme kalkıştılar. Dalga dalga büyüyen hak ve ekmek eylemi, temelinde adalet ve insan olmayan bütün düzenlerin her zamanki tepkisiyle karşılaştı. Polisin müdahalesi ve çıkan yangın sonucunda, sadece ekmek, sadece gül diyen kadınlar öldü. O günden bugüne, Birlemiş Milletlerin de kararıyla, her 8 Martta, dünya kadınları, hak, adalet ve ekmek talebini örgütlü bir mücadeleyle yükseltmeye çalışıyorlar ve yeryüzünde sömürü var olduğu sürece de, bu mücadele durdurulamayacağa benziyor.

Ben, Yüce Meclisle, bugün, coğrafyamızın dört bir yanından yükselen kadın feryatlarını paylaşmak istiyorum; kuşaklar halinde ezilip duran, gözyaşlarına umutlarını ve onurlarını katık etmeye çalışan kadınların feryatlarını...

İlk feryat Elife'nin; okuyamayan, her kara önlüklü çocuk gördüğünde "okumak istiyorum" diyen Elife'nin. Diğeri, töreye kurban giden, 14 yaşındaki ceylan gözlü, küçük kadın Kiraz'ın ve her gelin gördüğünde geleneklere kahrederek seyreden, Haşim Ağa'nın imam nikâhlı ikinci eşi Döne'nin; çoğu zaman tenceresinin altı yanmayan, yandığında, tenceresinde, kaynayacak olan tencerede et, süt, yağ bulamayan Ayşe Hanım ile kocası iş bulursa çalışan, oğlu işsiz, kızı işsiz Gül Teyzenin feryadı. O feryat da İstanbul varoşlarından geliyor. Doğumda bebeğini ve bir daha doğurma şansını yitiren Pakize'nin, annesi hasta olduğu için hastaneye yetiştirilemeyen, doğamayan, adı konamayan bebeğin feryadını da ben seslendirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkemin kadınları ve ülkemin çocukları ağlıyor. 2003'ün 8 Martında, ekmek yok, gelecek yok... Milyonlarca insan toprağından sökülmüş, tutunacak bir dal, dayanacak bir yer arıyor; onurla, vakur bir şekilde sıkıntılarını içine gömüp başını dik tutmaya çalışıyor.

Burada sormak istiyorum: Bu kadınlar, bu toplum, daha iyi bir yaşamı hak etmiyor mu? Siyasetin görevi, bunu temin etmek değil mi? Hele de toplumun ezilenlerinin, sahipsizlerinin, dışlananlarının büyük desteğiyle iktidara gelenlerin görevi bu değil mi?

Yapılanlara baktığımızda, yapılanları gördüğümüzde, saptamamız şu: Kadınlarımızın, onların kocalarının, onların çocuklarının çökmüş omuzlarına yükler yüklenmekte; tam takır mutfaklarında kalan ekmek kırıntıları alınmakta. Sonuç olarak, yolsuzluk ve yoksulluk sürdürülmekte. Bunun kanıtı da, bugüne kadar yapılan uygulamalardır, icraatlardır.

İlk icraatla "malî milat" kaldırıldı ve hesap sorulmayacağı ilan edildi. İkinci icraatla "vergi barışı" getirildi, naylon fatura kullananlar ve vergi kaçıranlar affedildi; 7,5 katrilyonu bağışladık...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Okuducu bir saniye.

Konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum; buyurun.

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)- Teşekkür ediyorum.

Üçüncü icraat, 2003 bütçesi. Bununla, emeklilerin ilaç parası ve sağlık primleri kesiliyor, 5 yıl prim ödemeyen SSK'lılar sistem dışına itiliyor, çiftçinin doğrudan gelir desteği ödenmiyor, işçi ikramiyeleri bir yıl erteleniyor.

Sevgili arkadaşlarım, bu uygulamalar, bu ülkenin kadınlarını ve gelecek arayan kitlelerini çok yakından ilgilendiriyor. Yapılan her uygulama, kadınlarımızın omuzlarına biraz daha yük yüklüyor ve biz, suçların en ağırını işliyoruz. Halkı kandırmanın en büyük suç olduğunu bilincimizde tazelememiz gerektiğini düşünüyorum.

Bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi, bu toplumun anaları, bir başka acı gerçekle karşı karşıya bırakılıyor; savaş gerçeği karşımızda. Biz kadınlar, biz çocuklar, biz analar, kuşkusuz, çıkacak olan bu savaştan en büyük zararı görecek olanlarız ve şimdi, bizden, bu ülkenin ezilmiş, yoksullaştırılmış kadınlarından çocukları isteniyor; vücudumuzun bir parçasını kesip atmamızı istiyorlar.

Değerli arkadaşlarım, hepimizin çocukları var. Benim de iki oğlum var; üniversiteli, 20, 24 yaşlarında. Ben biliyorum ki, bu ülke, uğrunda ölünmeye değer ve benim oğullarım da vatana feda olsun; ama, vatana feda olsun; yeni egemenlik alanları peşindekilerin çıkarlarına değil, bir büyük gücün dayatmasına değil. Hayatın pahalılığını, geçimin zorluğunu, işsizliğin kederini, yoksulluğun zulmünü yenebiliriz; ama, yok olan hayatları geri getiremeyiz.

Zaman zaman ekranlara görüntüler düşüyor. Geçen gün düşen görüntü, bir Amerikalı kadın askere aitti. Kadın askerin bacağına 5 yaşlarında bir kız çocuğu sarılmıştı ve kucağındaki bir bebeği de biberonla beslemeye çalışıyordu. O da bir anaydı ve savaşa gidiyordu. İşte, o Amerikalı kadın asker adına da "savaşa hayır" diyoruz; ülkemizden kalkacak füzelerle bombalanacak ve ölecek olan Iraklı kadınlar, çocuklar, yaşlılar, gençler adına da "savaşa hayır" diyoruz.

BAŞKAN - Sayın Okuducu, sözlerinizi toparlar mısınız.

GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Bu duygularla konuşmamı bitirirken, bir noktaya daha işaret etmek istiyorum değerli milletvekilleri.

Geçmişin, geleceğin umutlarını kırmayacak kadar belge verdiğini düşünüyorum. Bir iktidar partisinin genel başkanı, tarih yapmaktan söz ediyor. Bilinmelidir ki, tarih yapmaya aday olanlar, özgürlüğü ve bağımsızlığı ilkin kendi düşüncelerinde yudumlayıp, bunu toplumlarının ve dünyanın malı yapmak için kendilerini adayanlardır ve tarihin akışı, kanalını insanlardan yapar. Görev sahipleri, egemene ve çıkar sahiplerinin binbir çeşit dolabına karşı durabildikleri ölçüde, tarihin kendilerine yüklediği görevi yerine getirmiş olurlar; onun ötesinde, kötü oyuncular olarak tarih sahnesinde yerlerini alırlar. Benim dileğim, Mustafa Kemal Atatürk'ün izinde, onun çizdiği ufukta, ekmeğe ve hayata sahip çıktığımız aydınlık bir Türkiye'de yaşamaktır.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Okuducu.

Gündemdışı ikinci söz, yine aynı konuda söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Serpil Yıldız'a aittir.

Buyurun Sayın Yıldız. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- İzmir Milletvekili Serpil Yıldız'ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı

SERPİL YILDIZ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart günü Meclis gündemi olmaması nedeniyle, bugün, Dünya Kadınlar Gününü kutlamak için gündemdışı söz almış bulunuyorum. Bana konuşma fırsatı veren Sayın Başkana teşekkür ediyor, Yüce Meclisimizin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Bir önceki konuşmacı arkadaşımıza da teşekkür ediyorum. Aklı ve yüreği olan hiç kimsenin savaştan yana olmadığını da ifade etmek istiyorum. (Alkışlar)

8 Mart, ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde, kadınların eşitlik ve hak istedikleri, kadın olmalarından dolayı maruz kaldıkları sorunlara dikkat çektikleri, birlik ve dayanışma günüdür. Kadınlar, 18 inci Yüzyıldan beri, gerek siyasal ve hukuksal alanda ve gerekse toplumsal işbölümü, eğitim ve üretim alanında cinsiyet farkına dayalı eşitsizliklerin kaldırılması için mücadele etmektedir. 1791'de, Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirisinin yazarı Olympe de Gouges, yazılarından dolayı giyotine mahkûm edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Amerika Birleşik Devletlerinin New York eyaletinde dokuma işçisi olarak çalışan kadınların protestosu, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün temelini oluşturmuştur. Bu protesto sırasında çıkan yangında çok sayıda kadın hayatını kaybetmiş ve 8 Mart, olaylı bir gün olarak hafızalarda yerini almıştır. Önce, 1910 yılında çeşitli ülkelerden katılan kadın kuruluşlarının bir araya geldiği Kadın Enternasyonali ve daha sonra da, 1977 yılında, Birleşmiş Milletler, 8 Martı "Dünya Kadınlar Günü" olarak kabul etmiştir.

Geçmişe şöyle bir bakacak olursak, günümüzde hâlâ tartışılagelen kadın haklarının, bundan dörtbin yıl önce, Anadolu'da, neredeyse bazı konularda bugünkünden daha ileri düzeyde olduğu görülecektir. Eski Türk devletlerinde kadının "hatun" sıfatıyla hakanın yanında yer aldığını tarihten öğrenmekteyiz. Öyle ki, tam anlamıyla toplumda aktif yapıya sahip olan kadın, hatunluk hukukuyla devlet siyasetine yön vermiş, devlet reisi ve naip olarak yönetimde yer almıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böyle güzel tarihî değerlere sahip olan bir toplumun kadın hakları konusunda dünya ülkelerinden daha ileri bir düzeyde olması beklenir; ancak, zamanla, kadınlarımızın eğitimine önem verilmemesi, yanlış değer yargılarının baskısı altında bir cehalet dönemi hüküm sürmüş ve tarih boyunca karşılaşılan uygulamalar kadınların aleyhine gelişmiştir. Kadınlarımız, kurtuluş savaşımızın her cephesinde, en ön safta çarpışmış, mitingler düzenlemiş, halkı örgütlemiş; yani, şanlı tarihimizin üstün kahramanlık ve fedakârlık abideleri olarak yükselmişlerdir. Bu yükseliş, cumhuriyetin kuruluş ve kurumlaşması sürecinde de aynı inanç ve azimle süregelmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında, Mustafa Kemal Atatürk'ün reformlarıyla da Türk kadını -yani, bizler- hak ettiği yere daha hızlı ulaşmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde kadın erkek arasında tam bir eşitliğe inanan Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 1923'te, Konya'da, Türk kadınıyla ilgili görüşlerini şöyle dile getirmiştir: "Bu son senelerin inkılap hayatında, milleti ölümden kurtararak kurtuluş ve istiklale götüren azim ve faaliyet hayatında, her millet ferdinin çalışması, gayreti, himmeti, fedakârlığı geçmiştir. Bu meyanda, en ziyade yücelterek anılmak ve daima şükranla tekrar edilmek lazım gelen bir himmet vardır ki, o da, Anadolu kadınının göstermiş olduğu çok ulvî, çok yüksek, çok kıymetli fedakârlıktır. Kimse inkâr edemez ki, bu harpte ve ondan evvelki harplerde milletin kabiliyetini tutan hep kadınlarımızdır. Çift süren, tarlayı eken, ormanda odunu, keresteyi getiren, ürünleri pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip cephenin mühimmatını taşıyan hep onlar, hep o ulvî, o fedakâr, o ilahî Anadolu kadınları olmuştur. Bundan dolayı, hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle, ebediyen aziz ve takdir edelim."

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk hukuk reformunun temel taşlarının en büyüğü olarak nitelendirilen Türk Medenî Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 17 Şubat 1926'da kabul edilmiştir. Bu kanun, Türk kadınına pek çok hak kazandırmıştır. 5 Aralık 1934'te Türk kadınına sağlanan seçme ve seçilme hakkı, demokrasimizin eşitlik temelinde gelişmesini sağlamıştır. Bu gelişme birçok ülkeye de örnek teşkil etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

SERPİL YILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ancak, seçme hakkını rahatça kullanan biz Türk kadınları, maalesef, seçilme noktasında oldukça geri plana düşmüştür. Tarih süresince biz kadınların mücadele sonucu toplumda bir yer edindikleri inkâr edilemez; ancak, bu yeterli midir?

Bugün, dünyada toplam işlerin üçte 2'sini kadınlar gerçekleştirdiği halde, toplam gelirin sadece yüzde 10'unu kadınlar almaktadır. Dünyada okuryazar olmayanların yüzde 70'i kadın, dünyada yoksulluk sınırının altında yaşayanların yüzde 65'i kadın. Türkiye ortalaması da, ne yazık ki, bu rakamlardan hiç de farklı değildir.

Kadınların, sivil toplum örgütlerine katılımının yüzde 24, partilere katılımının yüzde 13, sendikalara ise yüzde 6 civarında olduğu bilinmektedir.

Biz kadınların sorunları son derece ağırdır. Ancak, en temel sorunumuz, karar verme süreçlerinde yeterince temsil edilememektir. Kadınların kamusal alana etkin bir biçimde ve nüfus oranlarını temsil edecek şekilde katılamadıkları toplumlarda insan haklarından da, gerçek demokrasiden de anlamlı bir şekilde söz edemeyeceğimizi biliyoruz. Bu nedenle, kadınların yetersiz temsil edildikleri ya da temsil dışı kaldıkları karar verme süreçlerinin geçerliliğini sorgulamamız gerekiyor. Unutulmamalıdır ki, kadınlarımız, siyasete hoşgörü, uzlaşma ve ahenk katacaktır.

Diğer taraftan, vermemiz gereken bir başka mücadele, Anadolu kadınının kendisine has doğru gelenekleri, inançları ve millî değerleri çerçevesinde, karar verme mekanizmalarına taşınmasıdır. İşte o zaman, daha çok sayıda Anadolu kadınımız seçilme hakkına kavuşur. Bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, sivil toplum kuruluşları ve biz kadınlara büyük görevler düşmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadınlarımızın, erkeklerle birlikte toplumsal sorumluluğu yüklenecek statüye kavuşması temel hedefimizdir. Bu itibarla, ülkemizin imza attığı, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesiyle getirilecek ilkelerin uygulanmasına yönelik düzenlemelerin hızlı ve sağlıklı yürütülmesine önem verilmelidir.

Kadın intiharlarının, töre ve namus cinayetlerinin sık görüldüğü yörelerde eğitici çalışmalara vakit kaybetmeden başlanmalıdır.

BAŞKAN - Sayın Yıldız, sözlerinizi toparlayabilir misiniz.

SERPİL YILDIZ (Devamla) - Toparlıyorum. Teşekkür ederim.

Ev hanımlarının, yoksun oldukları sosyal güvenceye kavuşturulması yönünde acil önlemler alınmalıdır.

Kadına yönelik şiddetin ve ekonomik istismarın önlenmesi kesinlikle sağlanmalıdır.

Ayrıca, kadın haklarıyla ilgili dernek, vakıf ve sivil toplum kuruluşları desteklenmeli, yasal ve idarî tasarruflarda, adı geçen sivil toplum örgütlerinin görüşlerine başvurulmalıdır.

Diğer taraftan, 2002 yılında yürürlüğe konulan Türk Medenî Kanunundaki değişikliklerle, ülkemizde, kadın-erkek eşitliği sağlanmış, cinsiyet ayırımcılığına son verilmiş, kadın emeğini gözeten ve değerlendiren bir yasa olarak, gelişmiş ülkelerdeki hale getirilmiştir.

Anayasamızın 41 inci maddesinde yapılan değişikliklerle de, eşitlik ilkesi bir kez daha önem kazanmıştır. Bu konuda emeği geçenleri kutluyorum; ancak, uygulamada halen problemler yaşanmakta olup, kadınlarımız bu konularda bir eğitime tabi tutulmalıdır. Zira, birçok kadınımız, bu değişikliklerden habersiz yaşamaktadır. Bu konudaki bilgilendirme, çeşitli etkinliklerle, basın yayın kuruluşları aracılığıyla yapılabilir.

Görülüyor ki, sadece yasaların çıkarılması, kadın özgürlüğü ve hakları konusunda yeterli olmuyor. Toplumsal anlayışın değişmesi ve batıl inançların da ortadan kalkması gerekiyor. Bunun için en önemli unsur eğitimdir.

Değerli milletvekilleri, bugün görev bizdedir. Bir cumhuriyet kadını olarak, 21 inci Yüzyıl bilgi toplumunda, gerçek kaynağın, iyi eğitilmiş insan olduğunu bir kez daha ifade ederek, Parlamentomuzu, bir an önce, Türk kadınının sorunlarıyla ilgili, yasalarımızdaki gerekli değişiklikleri yaparak, ülkemizin dünya büyükleri arasındaki yerini, kadınıyla erkeğiyle birlikte almasını sağlamak için göreve davet ediyoruz.

Ayrıca, kadınlarımızın sorunlarının çözümü hususunda büyük gayretler gösteren Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğüne ve kadın sorunlarıyla ilgili dernek ve vakıflarımıza teşekkür ediyorum.

Bu anlamlı günde, kadınlarımızın sorunlarının çözüldüğü bir Türkiye dileğiyle, kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, Yüce Meclise sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Sayın milletvekilleri, bu iki konuşmayı, hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ertuğrul Yalçınbayır değerlendireceklerdir.

Buyurun Sayın Yalçınbayır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle gündemdışı söz alan Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Güldal Okuducu ile Adalet ve Kalkınma Partisi İzmir Milletvekili Sayın Serpil Yıldız'ın konuşmaları üzerine söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, tüm kadınlarımızın ve dünya kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, geçen yüzyılın başından beri dünyanın pek çok ülkesinde, eşitlik ve hak konusundaki talepleriyle uzun bir mücadeleye girişen kadınların birlik ve dayanışmalarının simgesi olarak kutlanmaktadır. 1857'de, New York'ta, 129 kadın emekçinin ve 1908'de, yine New York'ta, hak arama mücadelesi yapan kadınların, 1910'da İkinci Sosyalist Enternasyonalde bunu kutlama günü kabul edenlerin ve 1977'de Birleşmiş Milletlerde, bugünü Dünya Kadın Hakları Günü ilan edenlerin mücadeleleri, katkıları, başarıları önünde saygıyla eğiliyorum.

Kadınların daha eşit ve daha yaşanılır bir dünya için başlattığı mücadele, toplumların her kesiminde yankısını bulmuş ve destek görmüştür. Toplumlar, demokratikleştikçe, cinsiyete dayalı ayırımcı düzenlemelerin ve her türlü ayırımcılığın, bu arada, kadınların, insan olarak sahip oldukları temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarını, olanaklarını geliştirebilmelerini engelleyip engellemediğini sorgulamaya başlamışlardır ve demokratikleşme, demokrasi, her türlü ayırımcılığı reddeder.

Günümüzde insan haklarının vazgeçilmez bir hak olarak algılandığı ülkelerde kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmaları, artık insan haklarının bir gereği olarak değerlendirilmekte; kadınların siyasî, sosyal, kültürel ve ekonomik hayata katılımını sağlayacak tüm haklardan, erkeklerle eşit şekilde yararlanmaları gerektiği kabul edilmektedir. Bunun için, olumlu ayırımcılığa ihtiyaç vardır. Bu anlayış, uluslararası düzenlemelerde de yansımasını bulmaktadır.

Bu çerçevede, son yirmibeş yılda, Birleşmiş Milletler tarafından gerçekleştirilen dört Dünya Kadın Konferansı, kadın-erkek eşitliği konusunun küresel gündeme yerleştirilmesinde başarılı olmuştur.

Bu kapsamda, 20 nci Yüzyılda, Sayın Oya Araslı ve arkadaşlarının verdiği önerge üzerine kurulan komisyon, son derece değerli bir araştırma raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisine takdim etmiştir. Bu rapordan, Meclis üyelerinin, diğer araştırma raporlarından olduğu gibi yararlanmalarında, ben, şahsen, fayda ümit ediyorum, fayda görüyorum.

Değerli milletvekilleri, konferanslar, uluslararası toplumu eşitlik, kalkınma ve barış ortak hedefleri etrafında birleştirmiştir. Bu hedefleri gerçekleştirmek üzere, mekanizmalara ihtiyaç vardır ve birçok ülkede bu mekanizmalar kurulmuştur. Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk ve arkadaşları, kadının insan hakların kavramını gündeme taşımışlar ve ülkemizin, az gelişmişlikten kurtulma ya da çağdaşlaşma süreci içerisinde ilerleme adımlarının, her iki cins tarafından birlikte atılarak, başarıya ulaşabileceğini vurgulamışlardır.

Ülkemiz, bu kapsamda, Tevhit-i Tedrisat Kanunu, kılık kıyafetle ilgili kanun, Medenî Kanun ve kadınlara seçme ve seçilme haklarını tanıyan kanunla birlikte, kısa sürede, kadın hakları, kadın erkek eşitliği açısından, dünyada oldukça ilerleme kaydeden ülkeler arasına girmiştir.

Kadınların kamusal alana girmelerinin önündeki engelleri kaldıran reform niteliğindeki bu kazanımlara rağmen, toplumsal yapı içerisindeki cinsiyetçi değer ve yargılar, kadınların sosyal yaşam alanında, gündelik yaşam pratikleri içerisinde, bu haklardan yararlanmalarının önünde ciddî engeller oluşturmaktadır.

Kadınların yaşama alanı olarak tanımlanan özel alan demokratikleşmedikçe, kamusal alan ve özel alan arasındaki bağlar görünür kılınmadıkça, kadınların güçlenmeleri ve eşitlikten söz etmeleri zorlaşmaktadır.

Nitekim, ülkemizde kadının durumunu anlatan göstergeler, bunu, bize göstermektedir, söylemektedir. 3 Kasım 2002'de yapılan son seçimlerde, kadın milletvekili oranı, ancak yüzde 4,6 olabilmiştir. Siyasal yaşama katılımda ilk basamak olarak değerlendirilen yerel yönetimlerde ise, kadınların oranı fevkalade düşüktür. 1999 yerel seçim sonuçlarına göre, il genel meclisi üyelerinin yüzde 1,4'ü, belediye meclis üyelerinin yüzde 1,6'sı ve belediye başkanlarının ise binde 5'i kadındır; yani, 3 216 belediye başkanının sadece 20'si kadındır. Seçmeninin yüzde 50'si kadın olan bir ülkede, bu tablo üzerinde, tüm partilerin ve siyasetçilerin düşünmesi gerekir.

Önümüzde 2004 seçimleri var. Kadınların, denetici rolünü yerel yönetimlerde en üst seviyede gösterebileceklerini yönetici kabiliyetlerini en üst seviyede gösterebileceklerini dikkate alarak, herhalde, olumlu ayrımcılığa gitmekte, kadınlara bazı inisiyatifler, kontenjanlar tanınmasında yarar vardır.

Kadınlarımızın siyasal haklarını gerektiği gibi kullanmalarını engelleyen önemli bir faktör de, eğitim konusudur; ancak, bu, onların seçilmelerinde belki onların da aleyhinedir. Çünkü, kadın adaylarda, erkek adaylardan çok çok fazla nitelikleri aradığımızı biliyorum; oysa, onların da, erkekler gibi niteliklerinin aranması halinde, sayının daha da çoğalacağını düşünüyorum.

Eğitim, her Türk vatandaşı için sunulan zorunlu yasal bir hak ve imkân olmakla birlikte, halen 100 kadından 20'si okuma yazma bilmemekte, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ise, bu oran yüzde 46'ya ulaşmaktadır. Ayrıca, ilkokuldan sonra, eğitimin her kademesinde, kız çocuklarının okullaşma oranının erkeklerden çok daha düşük olduğu bilinen gerçektir.

Eğitim, sosyal yaşamın en önemli alanı olup, hayatın tüm alanlarını etkilemektedir ve doğal olarak istihdama da katkıda bulunmaktadır. Bugün, kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 28,7'dir; ancak, bu olumsuz göstergelerin varlığına rağmen, hemen her sektörde kadınlarımız varlıklarını giderek hissettirmektedirler. Özellikle eğitim olanaklarından yararlanmış kadınlarımız, uluslararası platformları da kapsayacak şekilde önemli başarılara imza atmaktadır.

Son yıllarda, ülkemizde, kadın haklarının geliştirilmesi, kadınların ekonomik ve sosyal yaşamlarının standartlarının yükseltilmesi konusunda çok ciddî adımlar atılmakta ve çalışmalar yapılmaktadır. Yasalarımızın, kadın erkek eşitliği ilkesi doğrultusunda gözden geçirilmesi yolunda, son yıllarda önemli adımlar atılmıştır. 2001 yılının ekim ayında yapılan anayasa değişikliğiyle, Anayasanın 41 ve 66 ncı maddelerinde değişiklik yapılmış ve 1 Ocak 2002 tarihinde, yeni Türk Medenî Kanunu yürürlüğe konulmuştur. 4320 sayılı Ailenin Korunması Yasasının 1998'de yürürlüğe girdiğini biliyoruz. Yine, bu dönem Parlamentosu, Aile Mahkemelerinin Kurulmasına Dair Kanunu kabul etmiş ve yürürlüğe konulmuştur.

Kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasında, cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılmasında, yasal düzenlemeler elbette önemli; ancak, yeterli değil. Türkiye'nin zafiyeti de, bunları kayden tanımak değil, aksine, fiilen uygulamamaktır. Türkiye, haklar itibariyle kayden birçok mesafe katetmiş; ancak, fiilen bunları uygulama konusunda, maalesef, aynı performansı gösterememiştir. Bu eksikliği gidermek, şüphesiz ki, biz hükümetin ve tüm kurumların görevidir. Toplumsal anlayış ve davranış biçimlerimizi gözden geçirmemiz, sorgulamamız, değiştirmemiz ve bu konudaki eğitim çalışmalarına her zamandan daha fazla önem vermemiz gereği ortadadır.

Eşitlik, kalkınmanın en temel unsurlarından biridir. Kadınlarımızın işgücüne katılımını artırıcı, geleneksel çalışma alanları dışında farklı sektörlerde istihdama katılım düzeylerini yükseltici, eğitim olanaklarından daha fazla yararlanmalarını sağlayıcı, sosyal güvenliklerini iyileştirici ve özellikle sağlık sorunlarını azaltmayı hedefleyen, aile içi şiddetin önlenmesi konularında çalışmalarımız sürmektedir. Şiddetin, cebir ve baskının kalktığı ve barışın egemen olduğu bir toplum... Evet; bu konuda daha yapılacak çok iş olduğunun da bilincindeyiz. Kadınlarımızın statüsünü yükseltme konusunda hepimiz, toplumun tüm kesimleri, üzerimize düşen görevleri yerine getirmeliyiz.

Değerli milletvekilleri, 58 inci hükümet programında, kadın, özel olarak yer almıştır. Diğer hükümet programlarında da, parti programlarında da hükümler vardır. Biz, bunları acil eylem planımıza, hükümet programımıza koymakla yetinmedik. Ümit ediyorum ki, elbirliğiyle bunları gerçekleştireceğiz ve biz biliyoruz ki, kadınlar, artık, haklar kadar görev ve sorumlulukları da paylaşacaklardır; bunlara hazırdır; yeter ki, onun önünde biz engel olmayalım.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yalçınbayır.

Gündemdışı üçüncü söz, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki stratejik ortaklıkla ilgili olarak söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Mustafa Elekdağ'a aittir.

Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'ın, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki stratejik ortaklığa ilişkin gündemdışı konuşması

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de konuşlandırılması ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine ilişkin tezkerenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde reddedilmesinden sonra, bu gelişmenin Türk-Amerikan ilişkileri üzerinde yapacağı etkilerin değerlendirilmesi sırasında özellikle bir kavramın öne çıktığı görüldü. Bu da Türkiye ile Amerika arasındaki stratejik ortaklık kavramı. Bu konuda, yazılı ve elektronik basında yapılan yorumlarda, genellikle, tezkerenin kabul edilmeyişi nedeniyle Türkiye'nin Amerika'nın güvenini yitirdiği ve bunun sonucu olarak da Türk-Amerikan stratejik ortaklığının ağır bir yara aldığı vurgulandı; ancak, ben, gerek okuduğum köşe yazılarından gerekse dinlediğim televizyon söyleşilerinden, bu kavramın Türkiye açısından ne anlam ifade ettiğinin net bir şekilde algılanmadığı kanısına vardım. Bu nedenle de, önümüzdeki haftalar ve aylarda gündemde kalacağını tahmin ettiğim bu kavram hakkındaki değerlendirmemi sizlerle paylaşmamın uygun olacağını düşündüm.

Değerli milletvekilleri, konuya stratejik ortaklık kavramının tanımlamasını yaparak gireceğim. Bu kavram, ilk bakışta, Amerika'nın müttefiklerinden bazılarıyla kurmuş olduğu askerî işbirliğine odaklanmış, üst düzey, kapsamlı ve özel bir işbirliğini yansıtıyor. Bu işbirliği çerçevesinde, Amerika'nın stratejik ortaklık payesini verdiği devletlerden, diğer müttefiklerinden talep edemeyeceği önemli özverilerde bulunmalarını istediği dikkati çekiyor.

Bunu bir örnekle izah edeyim: Eminim, Lockerbie olayını; yani, İskoçya üzerinde bir iç patlamayla düşen TWA uçağını ve Amerika'nın bu terör eyleminin arkasında Libya lideri Kaddafi'nin bulunduğu yolundaki iddiasını hatırlayacaksınız.

Amerika, bu eylem dolayısıyla Kaddafi'yi cezalandırmak için Aralık 1988'de Libya'yı bombardıman etti ve bu operasyonu, İngiltere'de bulunan üslerinde konuşlanmış olan uçaklarıyla gerçekleştirdi. İngiltere, hiç tereddüt etmeden, stratejik ortağı Amerika'yla bu operasyonda tam bir işbirliği yaptı. Oysa, Amerika'nın uçuş yolunu kısaltacağı gerekçesiyle hava sahalarından uçma izni istediği 2 NATO müttefiki, Fransa ve Portekiz, Amerika'nın talebini kabul etmediler. Bunun üzerine, Amerika, İngiltere'den kaldırdığı uçaklarına Atlantik semalarında yakıt ikmali yaptırmak suretiyle Libya'yı bombardıman etme yoluna gitti.

Zannediyorum, bu örnek, Amerika'nın stratejik ortaklarından beklentilerinin ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu beklentileri karşılığında, Amerika, stratejik ortaklarına bazı avantajlar sağlıyor; askerî istihbarat bilgileri bunların başında geliyor.

Nitekim, İngiltere'nin, binlerce mil uzaklıktaki Falkland Adası Savaşında, Arjantin'e karşı kazandığı sürpriz sayılabilecek zaferde, Washington'dan sağlamış olduğu istihbarat bilgilerinin ve lojistik imkânların çok büyük bir katkısı olduğu biliniyor. Bunlara ilaveten, Amerika, geliştirdiği en ileri teknoloji ürünü silahları genellikle stratejik ortaklarından esirgemiyor. Örneğin, Washington, diğer müttefiklerine transfer etmediği en modern silahları, Ortadoğu stratejik dengelerinde ezici bir üstünlük sağlaması için İsrail'e veriyor. Ayrıca, Washington, İsrail'e, her yıl bağış olarak 3 milyar dolar askerî ve ekonomik yardımda bulunuyor.

Değerli milletvekilleri, buraya kadarki ifadelerimle, stratejik ortaklığın askerî işbirliği yönünü bir nebze aydınlattığımı zannediyorum; ancak, stratejik ortaklığı, sadece kapsamlı, üst düzey ve özel bir askerî işbirliği olarak tanımlamak, hem çok eksiktir hem de çok yanlıştır; çünkü, Amerika'nın gerçek anlamda stratejik ortakları olan İngiltere, Kanada ve İsrail'le ilişkileri incelenirse, bu ortaklığın esas kaynağını, derin ve yaygın insanî, kültürel, sosyal ve tarihsel ilişkilerin oluşturduğu ortaya çıkar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Elekdağ, konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum.

Buyurun.

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Örneğin, Amerika'da yaşayan Anglosakson nüfusun, Amerika ile İngiltere arasında yoğun kültürel, tarihsel, ticarî ve ekonomik ilişkilere yol açtığını; bunun bir sonucu olarak da, güvenlik alanında da derin ortak çıkar bağlarının geliştiğini görüyoruz.

Not edilmesi gereken bir husus da, Amerika'nın gerçek stratejik ortakları olan İngiltere, Kanada ve İsrail'in, Amerikan toplumunda özel bir konuma sahip olduklarıdır. Bu özellik, Amerika'da yaşayan İngiliz, Kanada ve Yahudi asıllı geniş etnik gruplardan ileri gelmektedir. Bu gruplar, Amerika ile menşe ülkeleri arasındaki çıkarlara sahip çıkmaktadırlar; dahası da, Amerika Kongresinde bu çıkarları savunan etkin lobi grupları vardır.

İsmet Paşa, Amerika gibi dev bir ülkeyle fazla yakınlığı, bir ayıyla yatağa girmeye benzeterek ezilme riskinin daima bulunduğunu belirtmişti. Bu, genel olarak böyle olmakla birlikte, örneğin küçük bir ülke olan İsrail için söz konusu olmaz sayın milletvekilleri; çünkü, Amerika'daki 6,5 milyon Yahudi nüfus, öylesine bir dayanışma içindedir ve siyasal hayatta öylesine etkindir ki, oluşturduğu lobiler, İsrail'in çıkarlarına zarar verilmesini önlediği gibi, Amerika'nın Ortadoğu politikasını İsrail'in çıkarlarını gözetecek şekilde şekillenmesini sağlamak imkânına da sahiptir.

Şimdi, Türkiye'nin durumuna gelelim. Türkiye'nin Amerika'da böyle bir dengeleyici ve etkileyici gücü yoktur. Daha kötüsü, Türk-Amerikan ortak çıkarları, sürekli olarak anti-Türk lobilerin olumsuz etkisi altındadır. Türkiye ile ilişkilere önem veren bir Amerikan yönetimi dahi, çoğu zaman, bu ortak çıkarları korumaktan aciz kalmaktadır. Örneğin, soğuk savaş rüzgârlarının en sert biçimde estiği ve Türkiye'nin NATO savunma sistemine çok önemli katkılarda bulunduğu bir dönemde, 1975 yılında, Yunan-Rum lobisi, Amerikan Kongresine, Türkiye'ye silah ambargosu uygulanması kararını aldırtmıştır.

Daha yakın bir tarihte, 1995'te, Yunan-Rum lobisinin Kongredeki güçlü temsilcileri, Türkiye'ye tahsis edilen 4 destroyerin ülkemize teslimini üçbuçuk yıl geciktirmişlerdir.

Kısa bir süre önce de, Türkiye, parasını ödemek suretiyle, Amerika'dan 10 adet Super Cobra Helikopter satın almak istediği zaman, yine, Yunan-Rum lobisinin Kongredeki temsilcileri, ülkemizin bu mubayaada bulunmasına engel olmuşlardır.

Bu noktaları belirtmekten maksadım, Amerikan-Türk stratejik ortaklığının, askerî işbirliği düzeyinde pek de parlak bir görüntü yansıtmadığını belirtmek içindir; yani, ülkemizin savunması için son derece önemli olan askerî ikmal alanında, Türkiye, parasını ödediği halde dahi bazı silahları eğer alamıyorsa, böyle bir durumu "stratejik ortaklık" diye nitelemenin pek mümkün olamayacağı takdir buyrulur.

BAŞKAN - Sayın Elekdağ, sözlerinizi toparlayabilir misiniz...

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Toparlamaya çalışacağım Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Amerika'daki Türkiye karşıtı lobilerin bu denli kuvvetli olması, Türk-Amerikan ilişkilerinin gerçek mecraına oturmasını, istikrar kazanmasını ve karşılıklı güvene dayanmasını sürekli olarak engelliyor. Bu konuda sizlere çarpıcı bir örnek vermek isterim: 1999'da AGİT Konferansının İstanbul'da düzenlenmesi söz konusu olduğu zaman, Yunanistan ile Ermenistan böyle bir etkinliğin Türkiye'ye büyük bir prestij kazandıracağını düşünerek, Amerika'daki lobilerine bu girişimin önlenmesi talimatını verdiler. Projenin baltalanmasında, Amerikan Kongresinde AGİT Komisyonu Başkanlığını yapan has adamları Senatör D'Amato'dan yararlandılar. Amerikan yönetimi, Ankara'ya, Türkiye'nin önerisini desteklemek niyetini belirtmişti; ancak, Senatör D'Amato'nun itirazı nedeniyle Amerikan Dışişleri Bakanlığı bir türlü konferansın nerede toplanacağı hususundaki tercihini resmen açıklayamıyordu. Neyse ki, Senatör D'Amato 1998 seçimlerini kaybetti, yerine, Kızılderili kökenli Ben Nighthorse Campell seçildi. Kore'de Türklerle birlikte omuz omuza çarpışmış olmasıyla övünen yeni Kızılderili kökenli senatör, Yunan ve Ermeni lobilerinden etkilenmedi. Bu suretle de, AGİT Konferansının İstanbul'da gerçekleştirilmesi mümkün oldu.

Değerli milletvekilleri, esasında bu olay, Türk-Amerikan ilişkileri bağlamında Amerikanın üstlendiği yükümlülüklerin ve verdiği sözlerin -tabir caizse- pamuk ipliğine bağlı olduğunu açıklıkla ortaya koyan tipik bir örnektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Elekdağ, son cümleniz için...

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Sayın Başkan, müsamahanızı rica ediyorum. Uygun görürseniz eğer, iki üç dakika vermenizi ve konuşmamı bitirmemi rica edeceğim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Elekdağ.

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Türkiye, Amerika'yla imzaladığı anlaşmaların uygulanmasında da daima benzer durumlarla karşılaşmıştır. Amerikan sisteminde dışpolitikanın formüle edilmesinde yürütme ile yasamanın yetkileri eşittir. Bu nedenle, yürütme tarafından imzalanan ve özellikle malî bir yükümlülük içeren anlaşmalar, yetkileri konusunda son derece kıskanç olan kongreye sunulunca ciddî sorunlarla karşılaşılmaktadır. Nitekim, bugüne kadarki uygulamada, bu tür malî yükümlülükler, kongrede ya budanmış ya birtakım ağır ve haysiyet kırıcı şartlarla Türkiye açısından kabul edilemez hale getirilmiş yahut da ceffelkalem reddedilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Irak'a olası Amerikan saldırısı bağlamında Türkiye ile Amerika arasında imzalanan mutabakat zabıtlarının da bu bakımdan sağlam bir hukukî bağlayıcılık niteliğine sahip bulunduğu söylenemez.

Başkan Bush, Cumhurbaşkanı Sezer'e hitaben bir mektup yazarak, bu zabıtların içeriğinin yerine getirileceği hususunda teminat verse de, malî yükümlülüklerin yerine getirilmesine kongre karar verecektir. Kongrenin Türkiye'ye bakışının da olumlu olmadığını biraz önce belirtmiştim. Zira, Türkiye'ye ilişkin konular kongre gündemine gelince, Yunan, Rum ve Ermeni lobilerinin kongredeki uzantıları derhal güç birliği yapar ve insan hakları lobisinden de destek alarak çok kuvvetli bir muhalefet oluştururlar; bu bakımdan, Amerika'nın Türkiye'ye karşı malî taahhütlerinin Kongre tarafından onaylanmasının sağlanması her zaman çok büyük zorluklar arz etmiştir.

Değerli milletvekilleri, yarım asırdan fazla bir süredir, Türkiye, Amerika'yla ilişkilerini dışpolitikasının bir numaralı önceliği olarak değerlendirmiş, bu ilişkilerin dayandığı ortak çıkar alanını derinleştirmek ve genişletmek için azamî çaba sarf etmiştir. Ancak, sizlere verdiğim bu izahatta, Amerikan yönetiminin Türkiye'ye yönelik politikasını anti-Türk lobilerin olumsuz etkisinden arındırarak tamamen Amerika'nın ulusal çıkarları ışığında oluşturamaması nedeniyle, iki ülke arasında ilişkilerin stratejik ortaklık düzeyine çıkamadığı da bir gerçektir. İlişkileri geleceğe yönelik bir perspektiften ele aldığımız taktirde de, Amerika'da anti-Türk lobiler nötralize edilemediği sürece, Türkiye ile Amerika arasında stratejik ortaklıktan bahsetmenin teorik bir yaklaşım olmaya mahkûm olduğunu söylemem gerçekleri yansıtacaktır.

Washington'un Türkiye'ye stratejik ortaklık payesini neden verdiğine gelince, bunun bir rüşveti kelam olmaktan öteye, Amerika'nın global stratejisinin uygulanmasında Türkiye'den beklentileri çerçevesinde yorumlamanın isabetli olacağını düşünüyorum.

Sözlerimi olumlu bir notla bitireyim: Halen yetersiz olan Türk-Amerikan ticarî ve ekonomik ilişkileri alanında gerçekten çarpıcı bir atılım gerçekleştirilmesi halinde, stratejik ortaklık zemini oluşturma yolunda ilk adımlar atılmış olabilecektir.

Teşekkür ediyorum değerli milletvekilleri. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Elekdağ.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Bu sunuşları Genel Kurulumuza sunmadan önce, Sayın Kâtip Üyenin, bu sunuşları ve daha sonraki yasa tasarısının maddelerini oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim.

C) Tezkereler ve Önergeler

1.- Devlet eski Bakanları Güneş Taner, Hikmet Uluğbay ve Recep Önal haklarında Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının görüşüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/197)

     6.3.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Başkanlığının 10.1.2003 günlü, 2003/1 sayılı "Tasfiye Edilen veya Yönetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna Devredilen Bankalarla İlgili Araştırma ve Denetleme Raporu" ve bu rapora ekli beş adet raporun birer örneği, Başbakanlık Teftiş Kurulunun görüş yazısıyla birlikte Başbakanlık tezkeresiyle bilgi için Başkanlığımıza intikal ettirilmiştir.

Raporun "Sonuç ve Öneriler" bölümünde Devlet eski Bakanları Güneş Taner, Hikmet Uluğbay ve Recep Önal'la ilgili olarak;

"Haklarında düzenlenen ekli raporların, eylemleri bakanlık görevi sırasında ve bankacılık sektörünün düzenlenip denetlenmesi göreviyle ilgili olduğundan, Anayasanın 100, TBMM İçtüzüğünün 107 ve Türk Ceza Yasasının 235 inci maddeleri birlikte değerlendirilerek bilgi için TBMM Başkanlığına iletilmek üzere 2443 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca Başbakanlığa gönderilmesinin uygun olacağı"

İfade edilmektedir.

Daha önce yapılan uygulamalar doğrultusunda, konunun Genel Kurula sunulması ve anılan dosyanın milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılması Başkanlığımızca uygun mütalaa edilmiştir.

Bu tezkere okutulup Genel Kurulun bilgisine sunulduktan sonra Başkanlığımızda bulunan dosya sayın milletvekillerinin tetkik ve değerlendirmelerine açılacaktır.

Yüce Heyetin bilgilerine sunulur.

           Bülent Arınç

Türkiye Büyük Millet Meclisi

                   Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

2.- Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner hakkında Başbakanlık Teftiş Kurulu Baş-kanlığının görüşüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/198)

     6.3.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunca; tasfiye edilen, yönetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalarla ilgili işlemlerin araştırılıp denetlenmesi kapsamında "Yönetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna Devredilen Etibank AŞ'nin" araştırılması ve denetlenmesi sonucu düzenlenen 9.10.2002 günlü, 2002/10 sayılı rapor ile 2002/10-1 sayılı ek rapor, Cumhurbaşkanınca onaylanıp 2443 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca gereği yapılmak üzere Başbakanlığa gönderilmiş, söz konusu rapor ve ek rapor ile Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının konuyla ilgili değerlendirme yazısı Başbakanlık tezkeresiyle bilgi için Başkanlığımıza intikal ettirilmiştir.

Anılan ek raporun "Sonuç" bölümünde;

"Türk Ceza Yasasının 240 ıncı maddesinin yaptırıma bağladığı memuriyet görevinin kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi gereken eylem, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner'in görevi sırasında bankacılık sektörünün düzenlenip denetlenmesine ilişkin Bakanlık görevi ile ilgili olarak işlendiğinden, Anayasanın 100, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 107 ve Türk Ceza Yasasının 235 inci maddeleri birlikte değerlendirilerek, dosyanın bilgi için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına iletilmek üzere Başbakanlığa yollanmasının uygun olacağı düşünülmektedir."

İfadesi yer almaktır.

Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı yazısında ise;

"Bu raporlar ve öneriler değerlendirilirken aynı zamanda, 8.12.2000 kabul tarihli 4616 sayılı '23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun' ve Anayasa Mahkemesinin, bu Kanunun kapsamını genişletici mahiyetteki E.2001/4, 18 Temmuz 2001 günlü 2001/332 sayılı karar hükümlerinin de göz önünde bulundurulması icap etmektedir."

İfadesine yer verilmiştir.

Daha önce yapılan uygulamalar doğrultusunda, konunun Genel Kurula sunulması ve anılan dosyanın milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılması Başkanlığımızca uygun mütalaa edilmiştir.

Bu tezkere okutulup Genel Kurulun bilgisine sunulduktan sonra, Başkanlığımızda bulunan dosya sayın milletvekillerinin tetkik ve değerlendirmelerine açılacaktır.

Yüce Heyetin bilgilerine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Çevre Komisyonu Başkanlığının, Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, İçtüzüğün 34 üncü maddesi uyarınca verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

Buyurun.

3.- Çevre Komisyonu Başkanlığının, (1/360) esas numaralı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlar-da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çevre Komisyonuna havale edilmesine ilişkin tezkeresi (3/199)

     4.3.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlığınızca 13.1.2003 tarihinde esas komisyon olarak, Plan ve Bütçe, tali olarak da Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna havale edilen 1/360 esas numaralı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, içerdiği bazı hükümler (madencilikte ÇED uygulamaları gibi) nedeniyle çevreyi ve komisyonumuzun gündeminde bulunan Çevre Kanununu da ilgilendirmektedir.

Bu nedenle, anılan tasarının TBMM İçtüzüğünün 34 üncü maddesi uyarınca komisyonumuzda görüşülmesi için gereğini saygılarımla arz ederim.

       A. Münir Erkal

                  Malatya

Çevre Komisyonu Başkanı

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, okunmuş bulunan tezkeredeki Çevre Komisyonunun talebi Plan ve Bütçe Komisyonunca da uygun bulunduğundan, bu istem, İçtüzüğün 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Başkanlığımızca yerine getirilmiştir.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

4.- Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/24)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Teşkilât başkanlığında yoğun mesai yapmamız gerektiğinden Adalet Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim.     5.3.2003

         Sadullah Ergin

                      Hatay

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

IV. - ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1.- Genel Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. : 22     Tarih: 6.3.2003

Genel Kurulun 6 Mart 2003 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan, 69 sıra sayılı Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci sırasına alınması ve bu birleşimde gündemin 6 ncı sırasına kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                          Bülent Arınç

                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                  Başkanı

Salih Kapusuz             Oğuz Oyan

AK Parti Grubu Başkanvekili    CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Söz isteyen?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş bugün Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir. Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Tüketicinin korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/477, 2/49) (S. Sayısı : 61) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Sayın milletvekilleri, tasarının 12 nci maddesi kabul edilmişti.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13. - 4077 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kapıdan Satışlarda Satıcının Ve Sağlayıcının Yükümlülüğü

Madde 9. - Kapıdan satış sözleşmelerinde, sözleşmede bulunması gereken diğer unsurlara ilave olarak mal veya hizmetin nitelik ve niceliğine ilişkin açıklayıcı bilgiler, cayma bildiriminin yapılacağı açık adres ve en az on altı punto ve koyu siyah harflerle yazılmış aşağıdaki ibare yer almak zorundadır:

"Tüketicinin hiçbir hukuki ve cezai sorumluluk üstlenmeksizin ve hiçbir gerekçe göstermeksizin teslim aldığı veya sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren yedi gün içerisinde malı veya hizmeti reddederek sözleşmeden cayma hakkının var olduğunu ve cayma bildiriminin satıcı/sağlayıcıya ulaşması tarihinden itibaren malı geri almayı taahhüt ederiz."

Tüketici, sahip olduğu haklarının da yazılı bulunduğu sözleşmeyi imzalar ve kendi el yazısı ile tarihini yazar. Satıcı veya sağlayıcı, bu bilgilerin sözleşmede yer almasını sağlamak ve taraflar arasında akdedilen sözleşmenin bir nüshasını tüketiciye vermekle yükümlüdür. Bu madde hükümlerine göre düzenlenmiş bir sözleşmenin ve malın tüketiciye teslim edildiğini ispat satıcıya veya sağlayıcıya aittir. Aksi takdirde, tüketici cayma hakkını kullanmak için yedi günlük süre ile bağlı değildir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 13 üncü madde kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 14. - 4077 sayılı Kanuna 9 uncu maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

"Mesafeli Sözleşmeler

MADDE 9/A. - Mesafeli sözleşmeler; yazılı, görsel, telefon ve elektronik ortamda veya diğer iletişim araçları kullanılarak ve tüketicilerle karşı karşıya gelinmeksizin yapılan ve malın veya hizmetin tüketiciye anında veya sonradan teslimi veya ifası kararlaştırılan sözleşmelerdir.

Mesafeli satış sözleşmesinin akdinden önce, ayrıntıları Bakanlıkça çıkarılacak tebliğle belirlenecek bilgilerin tüketiciye verilmesi zorunludur. Tüketici, bu bilgileri edindiğini yazılı olarak teyit etmedikçe sözleşme akdedilemez. Elektronik ortamda yapılan sözleşmelerde teyid işlemi, yine elektronik ortamda yapılır.

Satıcı ve sağlayıcı, tüketicinin siparişi kendisine ulaştığı andan itibaren otuz gün içerisinde edimini yerine getirir. Bu süre, tüketiciye daha önceden yazılı olarak bildirilmek koşuluyla en fazla on gün uzatılabilir.

Satıcı veya sağlayıcı elektronik ortamda tüketiciye teslim edilen gayri maddî malların veya sunulan hizmetlerin teslimatının ayıpsız olarak yapıldığını ispatla yükümlüdür.

Cayma hakkı süresince sözleşmeye konu olan mal veya hizmet karşılığında tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasının veya borç altına sokan herhangi bir belge vermesinin istenemeyeceğine ilişkin hükümler dışında kapıdan satışlara ilişkin hükümler mesafeli sözleşmelere de uygulanır.

Satıcı veya sağlayıcı cayma bildiriminin kendisine ulaştığı tarihten itibaren on gün içinde almış olduğu bedeli, kıymetli evrakı ve tüketiciyi bu hukukî işlemden dolayı borç altına sokan her türlü belgeyi iade etmek ve yirmi gün içerisinde de malı geri almakla yükümlüdür."

BAŞKAN - 14 üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu söz talebinde bulunmuşlardır.

Buyurun Sayın Coşkunoğlu.

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum.

Önce, bir gerçeği belirtmek isterim. Çıkacak bu yasayı, çok büyük bir sevinçle karşıladığımı söylemek isterim. Tüketici hakları, sadece yurttaşımızın mutluluğu için, tüketicimizi korumak için gerekli değildir. Bir ülkenin ürünlerinde ve hizmetlerinde rekabet gücü kazanabilmesi için, o ürün ve hizmetlerde kalitenin artırılması için, o ülkenin tüketicilerinin daha bilinçli olması çok önemlidir. Bu yasa tasarısında tüketiciyi bilgilendirme üzerine maddeler yer aldığı için, bu, sadece tüketiciyi korumak için değil, onun da ötesinde, ülkenin ürün veya hizmetlerinde içte ve dışta rekabet gücü kazanması için de önemli bir düzenlemedir.

Mesafeli sözleşmeler üzerine olan 14 üncü madde, elektronik ticaret dediğimiz ve son on yıl içerisinde dünyada büyük bir ivmeyle büyümekte olan internet, faks veya telefon üzerinden; ama, en çok internet üzerinden yapılan alışverişleri kapsıyor. Bu alışverişlerin, genellikle, tüketici ile bir kuruluş arasında olduğu bilinir. Oysa, bu alışverişler iki firma arasında da olabilir; örneğin bir otomobil imalatçısı bir firmayla oto yan sanayii arasında da olabilir; yani, işletmeler arasında da olabilir ve bu elektronik ticaretin gelişmesi için, bilgilenmek ve tüketicilerin veya bu sözleşme içerisine girmiş kişilerin korunması bu maddeyle sağlanıyor. Bu bakımdan da, madde çok önemlidir. Bunun, ülkemizin hem iç ticaretinde ve rekabet gücünde hem de dış rekabet gücünde olumlu etkileri olacaktır. Dış rekabet gücünden kastımız, ihracat, zaman zaman elektronik ticarete dayanabiliyor.

Şimdi, maddeyi bu şekilde yararlı gördükten sonra maddenin çok eksik ve yetersiz olduğunu da belirtmek zorundayım. Bu maddenin bir başlangıç olmuş olduğunu umuyorum. Örneğin, bizim de üyesi olduğumuz OECD, 1999 yılında bir kılavuz çıkarmıştır; elektronik ticarete dayalı sözleşmelerde tüketicinin haklarını korumak ve bu sözleşmeyi yerine getirme kurallarının nasıl saptanacağı hakkında bir kılavuz yayımlamıştır. Bu kılavuz, yol gösterici, yön göstericidir birçok ülke için. Örneğin, Avrupa Birliğine üye ülkelerin hepsi e-ticareti ilgilendiren kapsamlı bir yasa çıkarmıştır; fakat, Türkiye'de, ülkemizde henüz bu gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla, bu 14 üncü madde sadece bir başlangıç durumunda.

14 üncü maddenin diğer eksiklerine genel olarak değinmek istiyorum, bunların başka yasalarla zaman içerisinde düzeltileceği umuduyla. Elektronik sözleşmeyi geçerli kılabilmek için, elektronik imzayla ilgili bir yasa henüz yoktur. Elektronik imza olmadan da elektronik sözleşmelerin veya mesafeli sözleşmeerin gerçekleşmesinde güçlükler çıkar. Böyle bir tasarının Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanıp Başbakanlıkta olduğu bilgisi var bende; fakat, ben, bu seneki acil eylem planında, ilk yıl uygulanacak acil eylem planında buna bir atıfta bulunulduğunu görmedim; bunun gecikmesinin sakıncalı olacağını düşünüyorum.

Bu arada, yeri gelmişken şunu da belirteyim: Adalet ve Kalkınma Partisinin seçim beyannamesine, hükümet programına ve acil eylem planına baktım bu konularda. Seçim beyannamesinde e-devlet konusuna değinilmiş, üç yerde değinilmiş; hükümet programında bir yerde değinilmiş; acil eylem planında hiç değinilmemiş. Ben, bunu, biraz endişe verici bir düşüş olarak görüyorum bu konulara Adalet ve Kalkınma Partisinin verdiği önem bakımından.

Şimdi, devam edeyim yasanın birtakım genel eksikliklerine... Elektronik belge, elektronik işlem, elektronik sözleşme gibi kavramların bir anlam taşıyıp, hukuksal bir zemine oturabilmesi için, Borçlar ve Ticaret Kanunlarında da düzenlemeler yapmak gerekiyor. Dolayısıyla, bu 14 üncü madde geçtikten sonra, umuyorum, bunlara da, öncelikli olarak, tamamlayıcı olması bakımından yer verilir.

Keza, vergi mevzuatında bir düzenleme yapmak gerekiyor bununla ilgili ve bu düzenleme, uluslararası tartışma konusu olan bir düzenlemedir; özellikle, işlemlerin uluslararası piyasalarda da yer alması nedeniyle; dolayısıyla, uluslararası düzenlemelerle uyumlu olmak durumunda olmalı.

Yine, bu elektronik veya mesafeli sözleşmenin geçerli ve yararlı olabilmesi, bu 14 üncü maddenin yararlı, tam yararlı olabilmesi için gerekli olan önemli bir diğer mevzuat veya yasa değişikliği veya yasa da, kişisel bilgilerin korunmasıyla ilgili. Şimdi, elektronik bir ortamda belli bilgileri; kredi kartından tutun, kendinizle ilgili birtakım bilgileri hiç tanımadığınız bir yere gönderiyorsunuz. Bu bilgilerin, örneğin, bambaşka ticarî amaçla veya başka amaçlarla kullanılmamasını sağlayacak, gizlilik, güven ve verilerin korunmasını sağlayacak mevzuatın hızla geliştirilip, uygulanması lazım. Bunların eksik olduğu bir ortamda, bu sözünü ettiğim genel sakıncaların veya eksikliklerin bulunduğu bir ortamda, 14 üncü madde, arzu edilen uygulamayı göremez kaygısındayım.

Şimdi, maddenin bir iki fıkrası hakkında da, yine, dikkat çekmek istiyorum: İkinci fıkrada "mesafeli satış sözleşmesinin akdinden önce, ayrıntıları Bakanlıkça çıkarılacak tebliğle belirlenecek bilgilerin tüketiciye verilmesi zorunludur" denilmektedir.

Şimdi, bilgilerin elektronik ortamda tüketiciye verilmesi oldukça çetrefilli bir konudur. Siz, bir ürünü alırken, bizzat gidip, onu yoklarsınız, görürsünüz. Elektronik ticarette alacağınız bir ürünü -örneğin, buzdolabını bile- üç boyutlu bilgisayar ekranında gösteren, ona bakma olanağı sağlayan satıcılar var, her ne kadar, orasına, burasına dokunup, oynayamıyorsanız da bu olanağı sağlayan satıcılar var; fakat, bunun sağlanmasının -daha önce sözünü ettiğim, 1999 yılındaki OECD kılavuzunda olduğu gibi- tüketiciye aldığı ürün hakkında tam bilgi vermenin önemini, burada, bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bunu, elektronik ortamda yapmanın güçlüklerini tahmin edebilirsiniz. Bu güçlükleri aşmak, yani, bu güçlükleri satıcı için bir mazeret olmaktan çıkarmak için tüketiciyi bu konuda korumak çok önemlidir. Bakanlıkça çıkarılacak tebliğlerle belirlenecek bu bilgilerin bu şekilde bir özenle hazırlanacağını umuyorum ve yasa tasarısında da yer almış olmasını dilerdim.

Bundan sonraki fıkrada da "satıcı ve sağlayıcı, tüketicinin siparişi kendisine ulaştığı andan itibaren otuz gün içerisinde edimini yerine getirebilir" denilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Coşkunoğlu, sözlerinizi tamamlar mısınız.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bu otuz gün, biraz keyfî bir rakam oldu; ama, herhangi bir rakam da keyfî olacaktır, fakat, birçok işlem otuz günü aşar, yani, bunu bilelim. Bir kitap ısmarladığınızda bile, o kitabı bazen otuz günde elde edemediğiniz olabiliyor.

Bundan sonraki fıkrada da "satıcı veya sağlayıcı elektronik ortamda tüketiciye teslim edilen gayri maddî malların veya sunulan hizmetlerin teslimatının ayıpsız olarak yapıldığını ispatla yükümlüdür" denilmektedir.

Bu da, yine, elle dokunup, orada kontrol edemediğiniz bazı tür ürünlerde sorun çıkarır. Örneğin, bir yazılım satın aldınız. Yazılımların hiçbirinin ayıpsız olduğunu iddia etmek mümkün değil. Bu gibi teknik konuların da, ileride Bakanlıkça düzenlenerek -diğer mevzuatlarla- uygulamada bu yasa tasarısının 14 üncü maddesine daha da geçerlilik ve etkinlik kazandıracağını umuyorum. Fakat, bu genel eksikliklerin -son olarak tekrarlayayım- elektronik imza gibi ve verilerin gizliliğini sağlamak gibi yasaların bir an önce çıkarılması lazım, bunları acil eylem planında görmemiş olduğum için tekrar vurgulamak istedim.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, cevap verebilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Osman Coşkunoğlu'nun önerilerine teşekkür ediyorum; fevkalade önemli konulara değinmiştir.

Mesafeli sözleşmelerle ilgili olarak bu madde tüketicinin korunması hakkında 20 Mayıs 1997 tarihli Avrupa Parlamentosu düzenlemesi ve ülkemiz gerçekleri dikkate alınarak bu çerçevede kaleme alınmıştır. Bu maddenin uygulanması konusunda Bakanlığım alt düzenleme yapacaktır. Yasanın 14 üncü maddesinde görülmeyen ayrıntılar tebliğ ile düzenlenecektir. Takdir edersiniz ki, her şeyi kanuna koymak iyi sonuçlar vermemektedir.

Elektronik imza konusunda Adalet Bakanlığı tarafından yapılan hazırlık tamamlanmak üzeredir. Biraz önce Sayın Adalet Bakanımıza da tekrar sordum, en kısa zamanda Yüce Meclise sevk edilecektir. Bu bakımdan, elektronik imza konusunda endişe edecek bir durum olmadığını takdirlerinize arz ediyorum.

Maddenin komisyonlarda görüşülmesi esnasında da, bilgi verme konusu gündeme getirilmiştir. Bu konuda hazırlanacak tebliğ, hassasiyetle ele alınacaktır ve bilgilendirme de elektronik ortamda yapılacaktır. Takdir edersiniz ki, elektronik ortamda yapılacak işlemlerin işlerlik ve kalitesi, tüketici bilinciyle yakından ilgilidir. Toplumun bu hususta kısa sürede mesafe alacağını ümit etmekteyiz.

Sayın Coşkunoğlu'nun uyarılarına teşekkür ederken, endişe edecek bir hususun olmadığını da takdirlerinize arz ediyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Başka söz isteyen?.. Yok.

14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 14 üncü madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 15 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 15. - 4077 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 10. - Tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacıyla kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir. Tüketici kredisi sözleşmesinin yazılı olarak yapılması ve bu sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunludur. Taraflar arasında akdedilen sözleşmede öngörülen kredi şartları, sözleşme süresi içerisinde tüketici aleyhine değiştirilemez.

Sözleşmede;

a) Tüketici kredisi tutarı,

b) Faiz ve diğer unsurlarla birlikte toplam borç tutarı,

c) Faizin hesaplandığı yıllık oran,

d) Ödeme tarihleri, anapara, faiz, fon ve diğer masrafların ayrı ayrı belirtildiği ödeme planı,

e) İstenecek teminatlar,

f) Akdi faiz oranının yüzde otuz fazlasını geçmemek üzere gecikme faizi oranı,

g) Borçlunun temerrüde düşmesinin hukuki sonuçları,

h) Kredinin vadesinden önce kapatılmasına ilişkin şartlar,

ı) Kredinin yabancı para birimi cinsinden kullandırılması durumunda, geri ödemeye ilişkin taksitlerin ve toplam kredi tutarının hesaplanmasında, hangi tarihteki kurun dikkate alınacağına ilişkin şartlar,

Yer alır.

Kredi veren, taksitlerden birinin veya birkaçının ödenmemesi halinde kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu hak; ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması durumunda ve tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde kullanılabilir. Ancak kredi verenin bu hakkını kullanabilmesi için en az bir hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir. Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren, asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez.

Tüketici, kredi verene borçlandığı toplam miktarı önceden ödeyebileceği gibi aynı zamanda vadesi gelmemiş bir ya da birden çok taksit ödemesinde de bulunabilir. Her iki durumda da kredi veren, ödenen miktara göre gerekli faiz ve komisyon indirimini yapmakla yükümlüdür. Bakanlık ödenen miktara göre gerekli faiz ve komisyon indiriminin ne oranda yapılacağının usul ve esaslarını belirler.

Kredi verenin, tüketici kredisini, belirli marka bir mal veya hizmet satın alınması ya da belirli bir satıcı veya sağlayıcı ile yapılacak satış sözleşmesi şartı ile vermesi durumunda satılan malın veya hizmetin hiç ya da zamanında teslim veya ifa edilmemesi halinde kredi veren tüketiciye karşı satıcı veya sağlayıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu olur.

Kredi verenin ödemeleri bir kıymetli evraka bağlaması ya da krediyi kıymetli evrak kabul etmek suretiyle teminat altına alması yasaktır. Bu yasağa rağmen tüketiciden bir kıymetli evrak alınacak olursa, tüketici bu kıymetli evrakı kredi verenden geri istemek hakkına sahiptir. Ayrıca, kredi veren kıymetli evrakın ciro edilmesi sebebiyle tüketicinin uğradığı zararı tazmin etmekle yükümlüdür."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

15 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Başoğlu.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tüketici haklarıyla ilgili düzenlemeler için vermiş olduğumuz, temerrüt faizlerinin aktif hale geldiği süreçte, ilk sözleşmenin yüzde 15'inden fazla olmaması hakkındaki kanun teklifimiz, Sanayi Komisyonunda ve daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonunda uzun müzakereler neticesinde yüzde 30 olarak, huzurlarınıza, görüşleriniz için gelmiş bulunuyor.

Aziz milletvekilleri, birkaç rakam arasında geçen tartışma, aslında, temel bir soruna işaret eder; siyaset kurumları bireyi nasıl algılıyor; insan tabiatı iyi mi, yoksa, kötü müdür; bir başka deyişle, insan hüsnüniyetle mi suiniyetle mi tasarrufta bulunur yahut borçlu temerrüde düşerken iyi niyetli midir, yoksa, kötü niyetli midir; biz, vatandaş-devlet ilişkisini güven üzerine mi, yoksa, potansiyel sahtekârlık üzerine mi kurdurtacağız; tüm bunları, önce kendi vicdanımıza sorma lüzumunu hissetmeliyiz ve cevap aramalıyız ki, biraz sonra vereceğimiz kararlar toplumumuz için sağlıklı çıksın.

Bildiğiniz gibi, ülkemiz ekonomisi, bilhassa son on senedir, âdeta, kurulmuş oyuncaklar gibi, birtakım güçler tarafından krizler içerisine itilmiş ve her kesim bundan nasibini almıştır; ama, bilhassa tüketicilerimiz, bu krizlerde en ağır hasarları alan grup olmuş ve doğal olarak, her krizden sonra, finans sektörünün âdeta atış tahtası olarak delik deşik edilmiştir.

Peki, her krizde tüketici ve finans sektörünü bu kadar sık karşı karşıya getiren unsurlar nedir diye biraz gerilere dönüp sebeplerine baktığımızda, çok ama çok basitçe, bir zamanlar, ilgili yasalar yapılırken, birilerinin, patron edasıyla, sekreterine seslenip "yaz kızım" dediği ve diğerinin de yazdığı için, doğal olarak bir başka diğerinin de; yani, tüketicimizin de hakları zayi olmuştur.

Değerli milletvekilleri, şimdi, burada, devletin, devlet olarak çoğunluğun haklarını koruyacağı ve çoğunluğu mutlu edeceği bir fırsatı hep beraber yakalamış bulunuyoruz. İşte, bunun adına, çoğunluğun haklarının konuşulduğu ve korunduğu demokrasi denilir; geçmişte, almış olduğu yetkilerle zulüm ve eziyet eden azınlığın sistemi olan oligarşi değil.

Saygıdeğer milletvekilleri, not edilmelidir ki, para alışverişi; yani, finans kurumları-müşteri ilişkisi ile bakkal-müşteri, tüccar-müşteri, sanayici-müşteri ilişkileri arasında ticaret yönünden bir fark yoktur; hepsi de, ticaretin, dolayısıyla, kazancın peşinde olan kurumlardır. Bir bakkal, bir tüccar ve sanayicinin, kötü bir satış yapıp da parasını tahsil edememesi ile bir bankanın; yani, finans kurumunun parasını iyi pazarlayıp, tahsil edememesi arasında ne fark vardır ki, finans sektörü, bugüne kadar, bu kadar korunmuş ve hâlâ, korunmaya çalışılmaktadır?!

Finans kurumlarının, yapmış oldukları yanlış kredilendirmelerle, tahsil edemeyeceklerini bildikleri miktarlar için, bugüne kadar, yasaların kendilerine sağlamış olduğu ayrıcalıklarla, 2 000'leri geçen temerrüt faizlerini yazıp, ilgililerin ruh hallerini ve metabolizmalarını bozmalarını ve şubat krizinden evvel alınan 400 000 000 TL'nin 7 500 000 000'a gelişini; ayrıca, normallerden 3 kat daha fazla avukatlık giderini, hangi mantık, daha önemlisi, hangi vicdan, bizlere, sizlere izah edebilir?!

Yukarıda anlatmaya çalıştığım ve buna benzeyen binlerce olaydan ötürü, yurdumuzda, kaç kişinin canına kıydığını, kaç ailenin dağıldığını biliyor muyuz? Hangi insan olan insan, almış olduğu borcunu vadesinde ödemek istemez?! İnsan zora düşmüş ise, devlet ve finans sektörü el ele, onu, daha perişan mı etmek gerekir, yoksa, güzel âdetlerimiz, ananelerimiz gereği ve yasa koyucular olarak elinden tutup kaldırmak mı?..

Üzgünüm, ama, mazlum ve masumların, mevcut yasalarla elleri bağlanmış, diğerleri de, en son teknolojiyle donatılmış; üzgünüm ama, birileri tutmuş, birileri de vurmuş.

Saygıdeğer vekiller, finans sektörü ilgilileri "eğer, temerrüt yüzde 30 olarak kanunlaşırsa, dolaylı olarak faizleri artırırız" diye, aba altından sopa göstermektedirler. Ben olsam, paralarımı, doğru kurum ve kişilere nasıl plase eder ve zamanında geri toplarım diye, kendimi ve personelimi yetiştirebilmek için, eğitimlere, kurslara ve seminerlere zaman ayırırım.

Saygıdeğer vekiller, son yıllarda, Türk bankacılık sisteminde arızalardan ve kötü niyetli yönetimlerden ötürü, onlarca milyar doların buharlaşmasından, mazlum ve masum Türk tüketicisi sorumlu ve suçlu değildir. Biliniz ki, bankacılık sisteminde, değil 40-50 milyar doları, 1 senti bile buharlaştıramazsınız; para dolaşırken iz bırakır, eğer, yakalamak istersen, hemen yakalarsın.

Saygıdeğer vekiller, özetle, gönül ister ki, ülkemizde temerrüt faizi olmasın. Umarız, o güzel günleri de hep beraber görürüz; ama, eğer, her şeye rağmen, kanun tasarısı önerilen şekliyle kabul görüp çıkarsa, temerrüt bir koridora sıkıştırılacak ve en önemlisi, finans sektörü de ayağını yorganına göre uzatmak zorunda kalacak ve artık, tüketicimiz de ezilmeyecektir.

İçinde sizlerin de var olduğu Türk tüketicileri ve mazlum ve masum insanlar adına desteğinizi bekler; Muhterem Heyetinizi saygılarımla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başoğlu.

Madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 16. - 4077 sayılı Kanuna 10 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

"Kredi Kartları

MADDE 10/A. - Kredi kartı ile mal veya hizmet alımı sonucu nakdî krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan krediler de 10 uncu madde hükümlerine tabidir. Ancak, bu tür krediler hakkında 10 uncu maddenin ikinci fıkrasının (a), (b), (h) ve (ı) bentleri ile dördüncü fıkra hükmü uygulanmaz.

Kredi veren tarafından tüketiciye gönderilen dönemsel hesap özetleri, 10 uncu maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinde öngörülen ödeme planı hükmündedir. Dönemsel hesap özetinde yer alan asgari ödeme tutarının vadesinde ödenmemesi halinde; tüketici, 10 uncu maddenin (f) bendinde yer alan gecikme faizi dışında herhangi bir isim altında yükümlülük altına sokulamaz.

Kredi veren faiz artırımını otuz gün önceden tüketiciye bildirmek zorundadır. Kredi veren tarafından artırılan faiz oranı geriye dönük olarak uygulanamaz. Tüketici bildirim tarihinden itibaren en geç 60 gün içinde tüm borcu ödeyip kredi kullanmaya son verdiği takdirde faiz artışından etkilenmez.

Mal veya hizmetin kredi kartı ile satın alındığı durumlarda, satıcı veya sağlayıcı, tüketiciden komisyon veya benzeri bir isim altında ilave ödemede bulunmasını isteyemez."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 16 ncı madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Birgen Keleş konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Keleş. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, incelemekte olduğumuz tasarının 16 ncı maddesine ilişkin olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Tüketicinin korunması kavramı, 1970'li yıllarda, uluslararası formlarda çok yoğun bir şekilde gündeme geldi ve 1983 yılında temel ilkeleri hazırlandı ve hazırlandıktan sonra Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyinde görüşüldü; 1988 yılında da bu temel ilkeler, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda oybirliğiyle kabul edildi. Türkiye de bu genel kuruldaydı ve kabul etmiş oldu.

Aslında, bu ilkelerin hazırlanması, tüketicinin sağlığının, can güvenliğinin, ekonomik yararların korunmasını, ihtiyaçlarının karşılanmasını ve bilinçli seçim yapmasının desteklenmesini, aldatılmasının önlenmesini, hükümetlerin bu konularda görevlendirilmesini ve gene bu konularda uluslararası işbirliğinin ve sivil toplum örgütlerinin girişimlerinin desteklenmesini benimseyen bir anlayışla hazırlanmıştır.

Türkiye, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu 1995 yılında kabul etmiştir. Aslında, Anayasamızda da bu konuda bir madde vardır; 172 nci madde; tüketicilerin korunması ve bilgilendirilmesi konusunda ve de sivil girişimlerin desteklenmesi konusunda hükümetleri görevlendiren bir maddedir; ama, ne var ki, bu Anayasa hükmüne rağmen ve 4077 sayılı Yasaya rağmen, Türkiye'de, tüketiciler, günümüze kadar büyük ölçüde istismar edilmişlerdir. Bunun nedeni de yasalardaki boşluklardır ve yasa maddeleri arasındaki çelişkilerdir. Aslında, incelemekte olduğumuz yasa tasarısının maddelerine bakmak bile bu istismarın ne boyutta olduğu hakkında bir fikir vermektedir. Örneğin, yasanın birçok yerinde, sözleşmelerin, tüketicilerin okuyabileceği bir büyüklükte yazılması öngörülmektedir. Bu ne demektir; en basit önlemlerin bile alınmadığının bir göstergesidir.

Türk Ticaret Kanununun 8 inci maddesi, ticarî işlerde faizlerin serbestçe belirlenebileceğini hüküm altına almıştır. İşte, bundan yararlanan bankalar, hem mudilere verdikleri faizle kıyaslanmayacak kadar büyük faiz talep etmişlerdir hem kredi kartları nakit avans hizmet bedeli altında ekfaiz almışlardır; Borçlar Kanununun 84 üncü maddesinden yararlanarak faizden faiz almışlardır ve 3095 sayılı Yasaya rağmen mürekkep faiz yürütmüşlerdir.

3095 sayılı Yasa, kanunî faiz ve temerrüt faizine ilişkindir ve kanunî faiz ile temerrüt faizi belirlenirken mürekkep faiz yürütülmeyeceğini öngörmektedir; ama, ne var ki, aynı yasa, bir maddesinde Türk Ticaret Kanununun 8 inci maddesine atıfta bulunmaktadır, bir diğer maddesinde de daha önceki yasa hükümlerinin geçerli olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla, bir karmaşa söz konusudur. Atıfta bulunulan Türk Ticaret Kanunu da, hem faizlerin serbestçe belirlenmesini öngörmektedir hem de faizin anaparaya eklenmesine imkân tanımaktadır.

Sonuç tam bir karmaşadır ve bu karmaşadan da büyük bir istismar ortaya çıkmıştır. Tabiî, kim sorumludur bu karmaşadan; yasaları gerektiği gibi incelemeyen, hangi maddeyi hangi yasayı etkileyeceğini düşünmeden yasama işlemine katılan siyasiler sorumludur, bundan hiç kuşku yoktur; ama, sayın milletvekilleri, aynı şekilde, kredi kartları ve diğer krediler nedeniyle çekilen acılara seyirci kalan, aile çöküşlerini izleyen ve de dramları, kıllarını kıpırdatmadan seyirci sıfatıyla izlemekle yetinen hükümetler ve ilgili kurumlar da -Türkiye Bankalar Birliği gibi- sorumludur.

Hükümetin, daha önceki hükümet tarafından hazırlanmış olan bu yasa tasarısını Meclise getirmesi iyi olmuştur. Aslında, tabiî, bu, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin de bir gereğidir ve Avrupa Birliği yasalarına uyum çerçevesinde yapılan çalışmaların da bir parçasıdır.

Ayrıca, incelemekte olduğumuz madde açısından getirilen hükümler de oldukça iyi ve aşama sayılacak hükümlerdir. Örneğin, kredi kartlarındaki asgarî ödemeleri zamanında yapan kişilerin, 15 inci maddede yer alan gecikme faizinden daha yüksek bir faizle karşı karşıya kalmamaları -biliyorsunuz, bu, akdî faizin yüzde 30 artmış şeklidir- iyi bir hükümdür. Daha iyisi olabilirdi, tabiî, biraz önceki arkadaşımızın kullanabildiği gibi; ama, mevcut duruma nazaran bir aşamadır.

Faiz artırımlarının, tüketiciye ve kredi kartı sahibine bir ay önceden bildirilmesi iyidir; geriye doğru işletilmemesi ve faiz artırımından sonraki iki ay içerisinde borcunu ödeyen kişilerin yüksek faizden etkilenmemesi; bunlar, hep olumlu adımlardır; ama, değerli arkadaşlarım, bunların hiçbirisi, kredi kartları nedeniyle yaşanan acıları telafi edecek nitelikte değildir. Biliyorsunuz, bu uğurda canlarını ve sağlıklarını kaybeden çok sayıda insan vardır. Canlarını ve sağlıklarını kaybedenlerin sıkıntıları ve kayıpları telafi edilemese de, kredi kartı borcunu onur meselesi yapıp aileden kalma evini satan insanlar da vardır ve insanlar bunun sıkıntısını çekmektedirler. Çünkü, evini sattıktan sonra sınırlı bir maaşla kirada oturmak zorundadırlar ve Türkiye koşulları dikkate alındığında görülecektir ki, bu sıkıntı ömür boyu devam edecek bir sıkıntıdır. Çünkü, bugünkü koşullarda bir memurun aldığı çok sınırlı bir maaşla atadan kalan evinin benzerini alması veya kiraya çıkabilecek yeterlikte bir evi edinmesi fevkalade güçtür.

Bankalar, kendi mudilerine verdikleriyle kıyaslanmayacak derecede yüksek faiz talep etmişlerdir; normalde, bu, mudilere verilen faizler 1-2 puan farkla birbirine yakın oranlardadır; ama, bunlar, keyfî bir şekilde büyük oranlı faizler talep etmişlerdir ve genelde sözleşmelerin içeriğini de çok açık şekilde borçlulara bildirmemişlerdir. Bunun sonucunda, borçlular, faizlerini ödeseler de, yani, kredi kartları borçlarının asgarî miktarını ödeseler de, kendilerini sadece faiz öder durumda bulmuşlardır ve yıllarca anapara bir kenarda durmuş, ama, borçlular, faiz ödemekle yıllarını geçirmişlerdir.

Peki, bu durumda hükümetlerin ve de ilgili kurumların bankaları uyarması gerekmez miydi?! Bizatihi incelemekte olduğumuz yasa tasarısı, kredi kartı sahiplerinin keyfî olarak ve çok da ahlakî olmayan bir biçimde istismar edildiğinin bir itirafı değil midir?! Keyfîdir değerli arkadaşlarım; çünkü, bankaların aldıkları, talep ettikleri faizler birbirinden çok farklıdır; çok ahlakî değildir; çünkü, yasalardaki boşluklardan ve yasalardaki çelişkilerden yararlanarak bu yüksek faizleri talep etmektedirler ve açık olarak görünen şudur: Bankalar, yıllarca, kredi kartı sahiplerinden haksız kazanç sağlamışlardır ve hükümetlerle ilgili kurumlar da bunu seyretmekle yetinmişlerdir. Hiç suçu olmayan, asgarî ödemelerini yapan, temerrüde bile düşmeyen insanlar, büyük bir felaketle karşılaşmışlardır. Bu haksızlık telafi edilmelidir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bankaların soyulmasına karşı hep direndik ve bankaları soyanların bunları ödemesi gerektiğini söyleyegeldik; ama, benzer şekilde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Keleş, konuşmanızı tamamlamanız için size eksüre veriyorum; buyurun.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - ... bankalar da, haksız kazançlar sağladıkları kredi kartı sahiplerine bunu ödemek durumundadırlar. Bu yapılmadığı takdirde, biliniz ki, burada yapacağınız düzenleme, hep eksik kalacaktır, hep yarım kalacaktır.

Değerli arkadaşlarım, konuşmama son vermeden önce, ben de Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum. Çok kısa bir süre sonra, bu Meclisin yarısının kadınlardan oluşmasını diliyorum ve burada bulunan erkek parlamenterlerin -şimdi gülmekte olan parlamenter arkadaşlarım dahil- bu konuya katkıda bulunacaklarına, olumlu katkılar yapacaklarına inanmak istiyorum.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Keleş.

Sayın milletvekilleri, başka söz isteyen?.. Yok.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki ilavenin yapılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

"Asgarî ödeme tutarının ödenmesinden sonra kalan bakiyeye tahakkuk ettirilecek faiz oranı, kredi veren kurumun ilan ettiği tüketici kredi faiz oranlarını geçemez."

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Harun Akın

Mustafa Gazalcı

 

Malatya

Zonguldak

Denizli

 

Muharrem İnce

 

Nadir Saraç

 

Yalova

 

Zonguldak

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Söz mü istiyorsunuz Sayın Mevlütoğlu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Saygıdeğer Başkan, çok değerli milletvekilleri; Komisyonun ve Hükümetin önergeye katılmamasının mahzurlarını arz etmek istiyorum.

Yarın, yine, binlerce kredi kartı mağduru doğuracaktır. Kredi kartı bir ödeme aracıdır. Yarın, kredi veren kurumla tüketici arasında kavga çıkmasın diye, biz "ilan ettiği tüketici kredi faizini geçemez" diyoruz, başka bir şey söylemiyoruz. Tekrar bir kavga doğmasın. Çünkü, kredi kartı bir tüketim aracıdır. Artık, ilk ödeme yapıldıktan sonra geri kalan krediye hangi faiz oranının tatbik edileceğini belirlemek istiyoruz, diyoruz ki: "Kredi veren kurumun ilan ettiği tüketici kredisi faiz oranını geçemez." Söylediğimiz buydu. Çünkü, bu bir sigortaydı; hem tüketicinin hem de kredi veren kurumun yarın kavga etmemelerinin bir sigortasıydı, onu getirdik.

Yine maddede bir eksik var: Bir önceki maddedeki (ı) bendini kaldırarak, yarın, yabancı parayla kredi kartı kullanan kişilerle kredi veren kurum arasında yine kavgaya sebebiyet verilecek. Orada hiçbir belirlilik yok. Yani, yabancı parayla yurt dışında yapılan harcamaların hangi kurdan, yabancı parayla mı, Türk Lirasıyla mı ödeneceğine dair hiçbir belirgin ifade yok. Yarın yine, kredi veren kurumlarla tüketici arasında sorunlar doğacak. Bir önceki maddedeki (ı) bendini kaldırmakla orada bir belirsizlik yaratılıyor. Onun için, Komisyonumuza ve Hükümete, ben, tekrar, bu bendin sonuna sadece ilave edilecek konu "kredi veren kurumun ilan ettiği tüketici kredi faizini geçemez" diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 16 ncı madde kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 17. - 4077 sayılı Kanunun 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 11. - Süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen ve her ne amaç ve şekilde olursa olsun, bilet, kupon, iştirak numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yollarla süreli yayın dışında ikinci bir ürün ve/veya hizmetin verilmesinin taahhüt edildiği durumlarda; kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi süreli yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel ürünler dışında hiçbir mal ya da hizmetin taahhüdü ve dağıtımı yapılamaz. Bu amaçla kampanya düzenlenmesi halinde, süreli yayın kuruluşu, hediye ürünün kültürel ürün olduğuna dair ilgili bakanlıktan görüş alır ve kampanya süresi atmış günü geçemez. Kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması istenemez.

Süreli yayın kuruluşu, kampanyaya ait reklam ve ilanlarında, kampanya konusu mal veya hizmetin Türkiye genelinde teslim ve ifa tarihlerine ilişkin programını ilan etmek ve kampanya konusu mal veya hizmetin teslim ve ifasını, kampanyanın bitiminden itibaren otuz gün içinde yerine getirmek zorundadır.

Kampanya süresince, süreli yayının satış fiyatı, ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt edilen mal veya hizmetin yol açtığı maliyet artışı nedeniyle artırılamaz. Kampanya konusu mal veya hizmet taahhüdü ve dağıtımı bölünerek yapılamayacağı gibi, bu mal veya hizmetin ayrılmaz ya da tamamlayıcı parçaları da ayrı bir kampanya konusu haline getirilemez. Bu Kanunun uygulamasında, ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt edilen her bir mal veya hizmete ilişkin işlemler bağımsız bir kampanya olarak kabul edilir.

Bilet, kupon, sertifika, iştirak numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yöntemler olmaksızın süreli yayının, tüketicinin satın aldığı mal veya hizmetle birlikte hediye olarak verildiği kampanyalar hariç süreli yayın kuruluşu tarafından düzenlenmeyen, ancak süreli yayınla doğrudan veya dolaylı irtibatlandırılan kampanyalar da bu hükümlere tabidir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen ?..Yok.

Bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 17 nci maddesiyle değiştirilen Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 11 inci maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen ve her ne amaç ve şekilde olursa olsun, bilet, kupon, iştirak numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yollarla süreli yayın dışında ikinci bir ürün ve/veya hizmetin verilmesinin taahhüt edildiği durumlarda; kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi süreli yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel ürünler dışında hiçbir mal ya da hizmetin taahhüdü ve dağıtımı yapılamaz. Bu amaçla kampanya düzenlenmesi halinde, kampanya süresi altmış günü geçemez. Kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması istenemez."

"Süreli yayın kuruluşları tarafından düzenlenmeyen, ancak süreli yayınla doğrudan veya dolaylı irtibatlandırılan kampanyalar da bu hükümlere tabidir."

 

Salih Kapusuz

Erdoğan Özegen

Akif Gülle

 

Ankara

Niğde

Amasya

 

Recep Garip

Cahit Can

Mustafa Nuri Akbulut

 

Adana

Sinop

Erzurum

 

Muzaffer Gülyurt

Ali Ayağ

Özkan Öksüz

 

Erzurum

Edirne

Konya

BAŞKAN - Komisyon ?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU(Bursa)- Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul)- Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

Kültürel amaçlı olarak düzenlenecek kampanyalarda, bürokratik formalitelerin azaltılması için Kültür Bakanlığından izin alınması mecburiyeti kaldırılmıştır. İhtiyaç halinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca ilgili kampanyanın kültürel ürün olup olmadığıyla ilgili inceleme yürütülebilir.

8 Eylül 1995 tarihinde yürürlüğe giren 4077 sayılı Kanun, süreli yayın promosyon kampanyalarında yaşanan yüzbinlerce tüketici mağduriyeti nedeniyle ilk kez 15 Ocak 1997 tarihli ve 4226 sayılı Kanunla değiştirilmiştir. Kanunun 11 inci maddesinde yapılan bu değişikliğe rağmen, süreli yayın kuruluşlarının, dolaylı promosyon kampanyaları aracılığıyla, bu kampanyaların birer parçası haline gelmeleri, geçen 6 yıl içinde engellenememiştir. Değişiklik önergesi, bu boşluğu giderecek hükmü içermektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 18 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 18. - 4077 sayılı Kanuna 11 inci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

"Abonelik sözleşmeleri

MADDE 11/A. - Her türlü abonelik sözleşmelerine taraf olan tüketiciler, isteklerini satıcıya yazılı olarak bildirmek kaydıyla aboneliklerine tek taraflı son verebilirler.

Satıcı tüketicinin aboneliğe son verme isteğini, yazılı bildirimin kendisine ulaştığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde yerine getirmekle yükümlüdür.

Süreli yayın aboneliğine son verme isteği ise; yazılı bildirimin satıcıya ulaştığı tarihten itibaren günlük yayınlarda on beş gün, haftalık yayınlarda bir ay, aylık yayınlarda üç ay sonra yürürlüğe girer. Daha uzun süreli yayınlarda ise, bildirimden sonraki ilk yayını müteakiben yürürlüğe konulur.

Satıcı, abone ücretinin geri kalan kısmını hiçbir kesinti yapmaksızın onbeş gün içinde iade etmekle yükümlüdür."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 18 inci madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 19 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 19. - 4077 sayılı Kanunun 12 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Fiyat etiketi

Madde 12. - Perakende satışa arz edilen malların veya ambalajlarının yahut kaplarının üzerine kolaylıkla görülebilir, okunabilir şekilde o malla ilgili tüm vergiler dahil fiyat, üretim yeri ve ayırıcı özelliklerini içeren etiket konulması, etiket konulması mümkün olmayan hallerde aynı bilgileri kapsayan listelerin görülebilecek şekilde uygun yerlere asılması zorunludur.

Hizmetlerin tarife ve fiyatlarını gösteren listeler de birinci fıkraya göre düzenlenerek asılır.

Etiket, fiyat ve tarife listelerinde belirtilen fiyat ile kasa fiyatı arasında fark olması durumunda tüketici lehine olan fiyat üzerinden satış yapılır.

Fiyatı; Bakanlar Kurulu, kamu kurum ve kuruluşları veya kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları tarafından belirlenen mal veya hizmetlerin, belirlenen bu fiyatın üzerinde bir fiyatla satışa sunulması yasaktır.

Bakanlık, etiket ve tarife listelerinin şeklini, içeriğini, usul ve esaslarını bir yönetmelikle düzenler. Bakanlık ve belediyeler, bu madde hükümlerinin uygulanması ve izlenmesine ilişkin işleri yürütmekle ayrı ayrı görevlidirler."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 19 uncu madde kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 20. - 4077 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 13. - İmalatçı veya ithalatçılar ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi malları için Bakanlıkça onaylı garanti belgesi düzenlemek zorundadır. Mala ilişkin faturanın tarih ve sayısını içeren garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcı, bayi veya acenteye aittir. Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren başlar ve asgarî iki yıldır. Ancak, özelliği nedeniyle bazı malların garanti şartları, Bakanlıkça başka bir ölçü birimi ile belirlenebilir.

Satıcı; garanti belgesi kapsamındaki malların, garanti süresi içerisinde arızalanması halinde malı işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin tamir ile yükümlüdür.

Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde, 4 üncü maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.

Tüketicinin malı kullanım kılavuzunda yer alan hususlara aykırı kullanmasından kaynaklanan arızalar, iki ve üçüncü fıkra hükümleri kapsamı dışındadır.

Bakanlık, hangi sanayi mallarının garanti belgesi ile satılmak zorunda bulunduğunu ve bu malların arızalarının tamiri için gereken azamî süreleri Türk Standartları Enstitüsünün görüşünü alarak tespit ve ilanla görevlidir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 21 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 21. - 4077 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 14. - Yurt içinde üretilen veya ithal edilen sanayi mallarının tanıtım, kullanım bakım ve basit onarımına ilişkin Türkçe kılavuzla ve gerektiğinde uluslararası sembol ve işaretleri kapsayan etiketle satılması zorunludur.

Bakanlık, sanayi mallarından hangilerinin tanıtma ve kullanım kılavuzu ve etiket ile satılmak zorunda bulunduğunu ve bunlarda bulunması gereken asgari unsurları Türk Standartları Enstitüsünün görüşünü alarak tespit ve ilanla görevlidir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 21 inci madde kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 22. - 4077 sayılı Kanunun 15 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Satış sonrası hizmetler

Madde 15. - İmalatçı veya ithalatçılar, sattıkları, ürettikleri veya ithal ettikleri sanayi malları için o malın Bakanlıkça tespit ve ilan edilen kullanım ömrü süresince, yeterli teknik personel ve yedek parça stoku bulundurmak suretiyle bakım ve onarım hizmetlerini sunmak zorundadırlar.

İmalatçı veya ithalatçıların bulundurmaları gereken yedek parça stok miktarı Bakanlıkça belirlenir.

İthalatçının herhangi bir şekilde ticari faaliyetinin sona ermesi halinde, kullanım ömrü süresince bakım ve onarım hizmetlerini, o malın yeni ithalatçısı sunmak zorundadır.

Bakanlık, hangi mallar için servis istasyonları kurulmasının zorunlu olduğu ile servis istasyonlarının kuruluş ve işleyişine dair usul ve esasları Türk Standartları Enstitüsünün görüşünü alarak tespit ve ilanla görevlidir.

Garanti belgesiyle satılmak zorunda olan bir sanayi malının garanti süresi sonrasında arızalanması durumunda, o malın Bakanlıkça belirlenen azamî tamir süresi içerisinde onarımı zorunludur."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 22 nci madde kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 23. - 4077 sayılı Kanunun 16 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 16. -Ticari reklam ve ilanların kanunlara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmaları esastır.

Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklam ve ilanlar ve örtülü reklam yapılamaz.

Aynı ihtiyaçları karşılayan ya da aynı amaca yönelik rakip mal ve hizmetlerin karşılaştırmalı reklamları yapılabilir.

Reklam veren, ticari reklam veya ilanda yer alan somut iddiaları ispatla yükümlüdür.

Reklam verenler, reklamcılar ve mecra kuruluşları bu madde hükümlerine uymakla yükümlüdürler."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 24. - 4077 sayılı Kanunun 17 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 17. - Ticari reklam ve ilanlarda uyulması gereken ilkeleri belirlemek, bu ilkeler çerçevesinde ticari reklam ve ilanları incelemek ve inceleme sonucuna göre, 16 ncı madde hükümlerine aykırı reklam ve ilanları üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya aynı yöntemle düzeltme ve/veya para cezası verme hususlarında görevli bir Reklam Kurulu oluşturulur. Reklam Kurulu kararları Bakanlıkça uygulanır.

Reklam Kurulu, ticari reklam ve ilanlarda uyulması gereken ilkeleri belirlemede; ülke koşullarının yanısıra, reklamcılık alanında evrensel kabul görmüş tanım ve kuralları da dikkate alır.           

Başkanlığı, Bakanın görevlendireceği ilgili Genel Müdür tarafından yürütülen Reklam Kurulu;

a) Bakanlıkça, iktisat, işletme, maliye, hukuk, iletişim, halkla ilişkiler ve mühendislik dallarından birinden mezun ilgili Genel Müdür Yardımcıları arasından görevlendirilecek bir üye,

b) Adalet Bakanlığı'nca, bu Bakanlıkta idari görevlerde çalışan hakimler arasından görevlendirilecek bir üye,          

c) Türkiye Radyo - Televizyon Kurumu'nca görevlendirilecek reklam konusunda uzman bir üye,  

d) Yükseköğretim Kurulunun reklamcılık alanında uzman üniversite öğretim elemanları arasından seçeceği bir üye,          

e) Türk Tabibleri Birliği Merkez Konseyi'nin görevlendireceği doktor bir üye, 

f) Türkiye Barolar Birliğinin görevlendireceği avukat bir üye,     

g) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin değişik sektörlerden görevlendireceği dört üye,  

h) Ankara, İstanbul ve İzmir Gazeteciler Cemiyetlerinin kendi aralarından seçeceği bir üye,               

i) Reklamcılar derneklerinin veya varsa üst kuruluşlarının seçeceği bir üye,

j) Tüketici Konseyinin Konseye katılan tüketici örgütü temsilcileri arasından seçeceği veya üst örgütlerinin görevlendireceği bir üye,              

k) Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin görevlendireceği bir üye,   

l) Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonunun görevlendireceği bir üye,

m) Türk Standartları Enstitüsü'nden bir üye,       

n) Diyanet İşleri Başkanlığından bir üye,        

o) Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinden bir üye,        

p) İşçi Sendikaları Konfederasyonlarından bir üye,

r) Memur Sendikaları Konfederasyonlarından bir üye,       

s) Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliğinin görevlendireceği bir üye,

Olmak üzere yirmiiki üyeden oluşur.

Kurul üyelerinin görev süreleri üç yıldır. Süresi bitenler yeniden görevlendirilebilir veya seçilebilir. Üyelikler herhangi bir sebeple boşaldığı takdirde boşalan yerlere üçüncü fıkra esasları dahilinde bir ay içerisinde görevlendirme veya seçim yapılır.           

Kurul en az ayda bir defa veya ihtiyaç duyulduğu her zaman Başkanın çağrısı üzerine toplanır.               

Kurul, Başkan dahil en az oniki üyenin hazır bulunması ile toplanır ve toplantıya katılanların çoğunluğu ile karar verir.       

Kurul, gerekli görülen hallerde sürekli ve geçici olarak görev yapmak üzere özel ihtisas komisyonları kurabilir. Kurulun bu komisyonlarda görev yapmasını uygun göreceği kamu personeli, ilgili kamu kuruluşlarınca görevlendirilir.

Kurul üyeleri ile özel ihtisas komisyonu üyelerinden kamu görevlisi olanlara verilecek huzur hakkı ile kamu görevlisi olmayan kurul üyelerine ödenecek huzur ücreti Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir.            

Kurulun sekretarya hizmetleri Bakanlık tarafından yerine getirilir.

Reklam Kurulu kararları, tüketicilerin bilgilendirilmesi, aydınlatılması ve ekonomik çıkarlarının korunması amacıyla Reklam Kurulu Başkanlığınca açıklanır.

Reklam Kurulunun görevleri, kuruluş, çalışma usul ve esasları ile sekretarya hizmetlerinin ne suretle yerine getirileceği Bakanlık tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde 6 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrası (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

c) Ulusal radyo ve televizyon kurumlarının kendi aralarında seçeceği bir üye.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Harun Akın

Mustafa Gazalcı

 

Malatya

Zonguldak

Denizli

 

Muharrem İnce

 

Nadir Saraç

 

Yalova

 

Zonguldak

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 24 üncü maddesiyle değiştirilen kanunun 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"a) Bakanlıkça, ilgili genel müdür yardımcıları arasından görevlendirilecek bir üye,"

 

Salih Kapusuz

Cahit Can

Erdoğan Özegen

 

Ankara

Sinop

Niğde

 

Akif Gülle

Ali Ayağ

Recep Garip

 

Amasya

Edirne

Adana

 

 

Mevlüt Akgün

 

 

 

Karaman

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı yasa tasarısının 24 üncü maddesinin (h) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini öneriyoruz.

Saygılarımla arz ederim.

Madde 24-h)Türkiye'deki tüm gazeteciler derneklerinin kendi aralarından seçeceği bir üye.

 

Feridun Baloğlu

Muharrem Kılıç

Rasim Çakır

 

Antalya

Malatya

Edirne

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Muharrem İnce

 

Malatya

 

Yalova

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna aşağıdaki bentlerin eklenmesi;

"t) Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyelerinin kendi aralarından seçeceği bir üye,

u) Türk Eczacılar Birliğinden bir üye,

v) Türk Diş Hekimleri Birliğinden bir üye,"

Aynı fıkranın son cümlesinde yer alan "yirmiiki" ibaresinin "yirmibeş" olarak ve altıncı fıkrasında yer alan "oniki" ibaresinin "ondört" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Akif Gülle

Cahit Can

 

Ankara

Amasya

Sinop

 

Özkan Öksüz

 

Muzaffer Gülyurt

 

Konya

 

Erzurum

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına, (s) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentlerin eklenmesini ve fıkranın son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

"t) Diş Hekimleri Birliğinden bir üye,

u) Türk Eczacılar Birliğinden bir üye,

v) Türk Veteriner Hekimler Derneğinden bir üye

Reklam Kurulu üyeliğinde görevlendirilir. "

 

Fahrettin Üstün

Ramazan Kerim Özkan

Halil Akyüz

 

Muğla

Burdur

İstanbul

 

Ali Arslan

 

Ali Cumhur Yaka

 

Muğla

 

Muğla

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü maddesinin (o) bendi ile (s) bendinden sonra satırbaşıyla başlayan ibarenin ve altıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

"o) Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinden 4 üye,

Olmak üzere 25 üyeden oluşur."

6- "Kurul, Başkan dahil en az 13 üyenin hazır bulunması ile toplanır ve toplantıya katılanların çoğunluğu ile karar verir."

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Şevket Gürsoy

Muharrem İnce

 

Malatya

Adıyaman

Yalova

 

Mustafa Gazalcı

Harun Akın

Nadir Saraç

 

Denizli

Zonguldak

Zonguldak

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü maddesinin (o) bendi ile (s) bendinden sonra satırbaşıyla başlayan ibarenin ve altıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

"o) Türk Mühendis ve Mimarı Odaları Birliğinden 4 üye,

Olmak üzere 25 üyeden oluşur."

6- "Kurul, Başkan dahil en az 13 üyenin hazır bulunması ile toplanır ve toplantıya katılanların çoğunluğu ile karar verir."

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                (Malatya)

          ve arkadaşları

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet önergeye katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Aslanoğlu, önerge sahibi olarak söz mü istiyorsunuz, gerekçeyi mi okutalım?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türk Mühendis ve Mimar Odalarının değişik branşlara sahip üyelerinden oluşması amacıyla.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına, (s) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentlerin eklenmesini ve fıkranın son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

"t) Diş Hekimleri Birliğinden bir üye,

u) Türk Eczacılar Birliğinden bir üye,

v) Türk Veteriner Hekimler Derneğinden bir üye

Reklam Kurulu üyeliğinde görevlendirilir."

      Fahrettin Üstün

                   (Muğla)

          ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet önergeye katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Üstün, gerekçeyi mi okutalım, söz mü istiyorsunuz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sağlık sektöründe hizmet veren ve yukarıda adları geçen sivil toplum örgütlerinin önemine binaen bu örgütlerden de yararlanılması gerektiği zorunluluktur.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna aşağıdaki bentlerin eklenmesi;

"t)Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyelerinin kendi aralarından seçeceği bir üye,

u)Türk Eczacılar Birliğinden bir üye,

v) Türk Diş Hekimleri Birliğinden bir üye,"

Aynı fıkranın son cümlesinde yer alan "yirmiiki" ibaresinin "yirmibeş" olarak ve altıncı fıkrasında yer alan "oniki" ibaresinin "ondört" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Salih Kapusuz

                  (Ankara)

          ve arkadaşları

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Komisyon Başkanvekili görüşünü açıkladı; Komisyonun yeterli çoğunluğu yok.

Teşekkür ederim.

Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Kapusuz?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Reklam Kurulunda daha geniş katılım sağlanması amaçlanmaktadır. Bu sayede daha etkin kararlar verilmesi sağlanacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 24 üncü maddesiyle değiştirilen kanunun 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"a) Bakanlıkça, ilgili Genel Müdür Yardımcıları arasından görevlendirilecek bir üye,"

         Salih Kapusuz

                  (Ankara)

          ve arkadaşları

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Az önce söylediğim gerekçe...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Evet Sayın Başkanım, çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Kapusuz, gerekçeyi mi okutalım?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Evet efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Reklam Kurulunun sekreterya işlemleri Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğünce yürütülmektedir. Reklamla ilgili şikâyetlerin toplanması, resen inceleme başlatılması, ilgili tarafların savunmalarının alınması, ceza tebligatlarının yapılması ve itirazlarda dava sürecinin yürütülmesi işlemleri ilgili genel müdür yardımcısı tarafından yürütülmektedir.

Genel müdür yardımcılığına atanabilmek için, 657 sayılı Yasa hükümleri gereğince en az 10 yıllık hizmetinin olması ve hukuk, iktisat, işletme, kamu yönetimi, halkla ilişkiler, iletişim, mühendislik ve benzeri, kanun metninde tadat edilemeyecek kadar çok sayıda yüksekokul mezunu kamu görevlisinin atanabilmesi imkânı vardır.

Bu nedenle, okul isimlerine ayrıntılı olarak kanunda yer verilmesi yerine, görev başında bulunan ilgili genel müdür yardımcıları arasından birisinin Bakanlık makamınca görevlendirilmesi uygulamaya esneklik kazandıracaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Beşinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrası (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

c- Ulusal radyo ve televizyon kurumlarının kendi aralarında seçeceği bir üye."

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

        (Malatya)

   ve arkadaşları

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, gerekçe mi okunsun, söz mü istiyorsunuz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; bir önceki önergede, Fahrettin Üstün ve arkadaşları, Diş Hekimleri Birliğinden bir üyenin görevlendirilmesini önermişti, Komisyon Başkanvekilimiz "katılmıyoruz" demişti; şimdi, bir başka önergede, yine önerilen diş hekimi; bu sefer Komisyon Başkanvekilimiz katıldı. Biz, acaba başka diş hekimi mi öneriyoruz; onu bilmek istiyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Farklılıklar var Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hiç farklılık yoktu efendim; diş hekimi...

Efendim, bir taraftan serbest rekabet diyoruz, bir taraftan reklam sektörü diyoruz, bir taraftan reklam ve ilan diyoruz. Örneğin, burada, ulusal radyo ve televizyonların payı yüzde 90, yüzde 95. Tabiî, piyasanın yüzde 95'ini taşıyan kurumları safdışı bırakıyoruz; bir tek TRT'yi alıyoruz. Bu maddenin (c) bendinin, müsaade ederseniz, biz "ulusal radyo ve televizyonların kendi içlerinden seçeceği bir üye" şeklinde değiştirilmesini önerdik. O zaman şöyle bir şey getirelim, gelin -burada, tamamen, ulusal radyo ve televizyonları safdışı bırakıyorsunuz- TRT'nin yanında, bir de "ulusal radyo ve televizyon kurumlarından seçilecek iki üye" diyelim; yani, TRT'yi safdışı etmeyelim; ama, en azından, piyasanın yüzde 95'ini elinde tutan ulusal radyo ve televizyonlardan bir üye alalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı yasa tasarısının 24 üncü maddesinin (h) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini öneriyoruz.

Saygılarımızla arz ederiz.

Madde 24/h- Türkiye'deki tüm gazeteciler derneklerinin kendi aralarından seçeceği bir üye.

       Feridun Baloğlu

                (Antalya)

          ve arkadaşları

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Kabul ediyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Baloğlu, gerekçeyi mi okutalım?

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türkiye'de İstanbul, Ankara, İzmir dışında da gazetecileri temsil eden dernekler vardır. Bunların da katılımının sağlanması daha demokratik bir yöntem oluşturacaktır. Kaldı ki, merkezi Ankara'da olan bir Gazeteciler Federasyonu ve çalışan gazetecileri temsil eden Gazeteciler Sendikası bulunmaktadır. Sadece 3 kentin cemiyetlerini katılıma çağırmak haksız bir uygulamadır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, maddeyi kabul edilen üç önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Teşekkür ederim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, redaksiyon için söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, maddenin üçüncü satırındaki ikinci kelime; "karıştırabilen" kelimesinin "karıştırılabilen" olması gerekiyor; komisyondaki düzenleme böyledir. Tapaj hatası var; düzeltilmesi gerekiyor efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Yalnız, o, 32 nci maddeye ilişkindir.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Bu, 24/a'da var, 32'de de var efendim. Ayrıca, onu da söyleyeceğiz efendim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, redaksiyon yetkisi alırsanız, düzeltilir.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Bir redaksiyon yetkisi...

BAŞKAN - Çerçeve olarak 32'ye bağlı olduğu için, onu 32 nci maddede işleme koyacağız.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Peki efendim.

BAŞKAN - Uyarınıza teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, 25 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 25. - 4077 sayılı Kanunun 18 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 18. - Tüketicinin kullanımına sunulan mal ve hizmetlerin kişi beden ve ruh sağlığı ile çevreye zararlı veya tehlikeli olabilmesi durumunda, bu malların emniyetle kullanılabilmesi için üzerine veya ekli kullanım kılavuzlarına, bu durumla ilgili açıklayıcı bilgi ve uyarılar, açıkça görülecek ve okunacak şekilde konulur veya yazılır.

Bakanlık, hangi mal veya hizmetlerin açıklayıcı bilgi ve uyarıları taşıması gerektiğini ve bu bilgi ve uyarıların şeklini ve yerini ilgili bakanlık ve diğer kuruluşlarla birlikte tespit ve ilânla görevlidir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 26 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 26. - 4077 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:

"Mal ve hizmet denetimi

Madde 19. - Tüketiciye sunulan mal ve hizmetler; ilgili Bakanlıklar tarafından Resmî Gazete' de yayınlanarak mecburi uygulamaya konulan standartlar dahil olmak üzere uyulması zorunlu olan teknik düzenlemeye uygun olmalıdır.

İlgili Bakanlıklar, bu esaslara göre denetim yapmak veya yaptırmakla görevlidir. Mal ve hizmet denetimine ilişkin usul ve esaslar her bir ilgili Bakanlıkça ayrı ayrı tespit ve ilan edilir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 27. - 4077 sayılı Kanunun 20 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 20. - Tüketicinin eğitilmesi konusunda örgün ve yaygın eğitim kurumlarının ders programlarına, Millî Eğitim Bakanlığınca gerekli ilaveler yapılır.

Tüketicinin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi için radyo ve televizyonlarda programlar düzenlenmesine ilişkin usul ve esaslar, Tüketici Konseyinin önerisi ile Bakanlıkça tespit ve ilan olunur."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 28. - 4077 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Tüketicinin sorunlarının, ihtiyaçlarının ve çıkarlarının korunmasına ilişkin gerekli tedbirleri araştırmak, sorunların evrensel tüketici hakları doğrultusunda çözülmesi için alınacak tedbirlerle, bu Kanunun uygulanmasına yönelik tedbirlere dair görüşleri, ilgili mercilerce öncelikle ele alınmak üzere iletmek amacıyla, Bakanlığın koordinatörlüğünde bir "Tüketici Konseyi" kurulur.

Tüketici Konseyi, Bakanın veya görevlendireceği bir Bakanlık görevlisinin başkanlığında, Adalet, İçişleri, Maliye, Millî Eğitim, Sağlık, Ulaştırma, Tarım ve Köyişleri, Sanayi ve Ticaret, Turizm ve Çevre Bakanlıkları ile Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı, Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı, Rekabet Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Telekomünikasyon Kurumu, Türk Akreditasyon Kurumu, Millî Prodüktivite Merkezi, Diyanet İşleri Başkanlığı, büyük şehir belediyeleri, İşçi Sendikaları Konfederasyonları, Memur Sendikaları Konfederasyonları,Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, Türkiye Millî Kooperatifler Birliği, Yükseköğretim Kurulu, Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği, Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği, Türkiye Otelciler Birliği, Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Tüketim Kooperatifleri Merkez Birliği, Ahilik Araştırma ve Kültür Vakfı ve tüketici örgütleri temsilcilerinden oluşur."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 28 inci maddesinin ikinci fıkrasına "büyükşehir belediyeleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve il belediyelerini temsilen Türk Belediyeler Birliği" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Akif Gülle

Cahit Can

 

Ankara

Amasya

Sinop

 

Ali Ayağ

Özkan Öksüz

Mustafa Nuri Akbulut

 

Edirne

Konya

Erzurum

 

Muzaffer Gülyurt

 

Recep Garip

 

Erzurum

 

Adana

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Tüketici Konseyi, yılda bir kez toplanıp, tüketicilerin hak ve çıkarlarını korumak amacıyla tavsiye kararları alan bir organ olması nedeniyle, büyükşehir belediyelerinin yanı sıra il belediyelerinin de temsil edilerek tüketicilerin hak ve çıkarlarının korunmasındaki etkinliği artıracağı düşünülmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bir düşüklük oluyor; yerimden tavzih etmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Oraya "ve il belediyelerini temsilen" ifadesini koyarsak, ondan sonraki "Türk Belediyeler Birliği" ifadesini çıkarabiliriz; Mustafa Beyle de konuştuk. Onlar kendi aralarında zaten temsilci verecekleri için, isterseniz "Türk Belediyeler Birliği" kısmını çıkaralım ve "büyükşehir ve il belediyeleri temsilcisi" şeklinde düzeltmiş olalım. Daha uygun olur mu efendim?

BAŞKAN - Peki, önergenizi göndereyim; hemen düzeltir misiniz?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu şekliyle oylayın, ben düzelteyim Başkanım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum; yalnız, mümkünse, sayın milletvekillerimiz yerlerinden kalkmasınlar, çalışmalarımıza devam edelim.

 

Kapanma Saati : 17.30

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.35

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/477, 2/49) (S. Sayısı: 61) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, önergeyi yeniden okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 28 inci maddesinin ikinci fıkrasına "büyükşehir belediyeleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "il belediyelerini temsilen Türk Belediyeler Birliği" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

         Salih Kapusuz

                  (Ankara)

          ve arkadaşları

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle 28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 29. - 4077 sayılı Kanunun 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 22. - Bakanlık, il ve ilçe merkezlerinde, bu Kanunun uygulamasından doğan uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla en az bir tüketici sorunları hakem heyeti oluşturmakla görevlidir.

Başkanlığı Sanayi ve Ticaret İl Müdürü veya görevlendireceği bir memur tarafından yürütülen tüketici sorunları hakem heyeti; belediye başkanının konunun uzmanı belediye personeli arasından görevlendireceği bir üye, baronun mensupları arasından görevlendireceği bir üye, ticaret ve sanayi odası ile esnaf ve sanatkar odalarının görevlendireceği bir üye ve tüketici örgütlerinin seçecekleri bir üye olmak üzere başkan dahil beş üyeden oluşur. Ticaret ve sanayi odası ya da ayrı ayrı kurulduğu yerlerde ticaret odası ile esnaf ve sanatkâr odalarının görevlendireceği üye, uyuşmazlığın satıcı tarafını oluşturan kişinin tacir veya esnaf ve sanatkar olup olmamasına göre ilgili odaca görevlendirilir.

Bakanlık taşra teşkilâtının bulunmadığı il ve ilçelerde tüketici sorunları hakem heyetinin başkanlığı en büyük mülki amir ya da görevlendireceği bir memur tarafından yürütülür. Tüketici örgütü olmayan yerlerde tüketiciler, tüketim kooperatifleri tarafından temsil edilir. Tüketici sorunları hakem heyetinin oluşumunun sağlanamadığı yerlerde noksan üyelikler, belediye meclislerince re'sen doldurulur.

Tüketici sorunları hakem heyetlerinde heyetin çalışmalarına ve kararlarına esas olacak dosyaları hazırlamak ve uyuşmazlığa ilişkin raporu sunmak üzere en az bir raportör görevlendirilir.

Değeri beşyüz milyon liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu uyuşmazlıklarda heyetin vereceği kararlar tarafları bağlar. Bu kararlar İcra ve İflas Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir. Taraflar bu kararlara karşı on beş gün içinde tüketici mahkemesine itiraz edebilirler. İtiraz, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz. Ancak, talep edilmesi şartıyla hakim, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir. Tüketici sorunları hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir.

Değeri beşyüz milyon lira ve üstündeki uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetlerinin verecekleri kararlar, tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebilir. Kararların bağlayıcı veya delil olacağına ilişkin parasal sınırlar her yılın Ekim ayı sonunda Devlet İstatistik Enstitüsünün Toptan Eşya Fiyatları Endeksinde meydana gelen yıllık ortalama fiyat artışı oranında artar. Bu durum, Bakanlıkça her yıl Aralık ayı içinde Resmî Gazetede ilan edilir.

25 inci maddede cezai yaptırıma bağlanmış hususlar dışındaki tüm uyuşmazlıklar, tüketici sorunları hakem heyetlerinin görev ve yetkileri kapsamındadır.

Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Başkan ve üyeleri ile raportörlere verilen huzur hakkı veya huzur ücretinin ödenmesine ilişkin esas ve usuller, bir ayda ödenecek tutar 2000 gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak miktarı geçmemek üzere Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir.

Tüketici sorunları hakem heyetlerinin kurulması, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikte düzenlenir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

30 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 30 - 4077 sayılı Kanunun 23 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 23. - Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır. Tüketici mahkemelerinin yargı çevresi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.

Tüketici mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak davalar her türlü resim ve harçtan muaftır. Tüketici örgütlerince açılacak davalarda bilirkişi ücretleri, 29 uncu maddeye göre kaydedilen özel ödenekten Bakanlıkça karşılanır. Davanın, davalı aleyhine sonuçlanması durumunda, bilirkişi ücreti 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye özel gelir kaydedilir. Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Yedinci Babı, Dördüncü Faslı hükümlerine göre yürütülür.

Tüketici davaları tüketicinin ikametgahı mahkemesinde de açılabilir.

Bakanlık ve Tüketici örgütleri münferit tüketici sorunu olmayan ve genel olarak tüketicileri ilgilendiren hallerde bu Kanunun ihlali nedeniyle Kanuna aykırı durumun ortadan kaldırılması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilirler.

Gerekli hallerde Tüketici mahkemeleri ihlalin tedbiren durdurulmasına karar verebilir. Tüketici Mahkemesince uygun görülen tedbir kararları, masrafı daha sonra haksız çıkan taraftan alınmak ve 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye özel gelir kaydedilmek üzere, ülke düzeyinde yayınlanan gazetelerden birinde Basın İlan Kurumunca ve ayrıca varsa davanın açıldığı yerde yayınlanan mahalli bir gazetede derhal ilan edilir.

Kanuna aykırı durumun ortadan kaldırılmasına yönelik Tüketici Mahkemesi kararları ise masrafı davalıdan alınmak üzere aynı yöntemle derhal ilan edilir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 30 uncu maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Gerekli hallerde tüketici mahkemeleri ihlalin tedbiren durdurulmasına karar verebilir. Tüketici mahkemelerince uygun görülen tedbir kararları, masrafı daha sonra haksız çıkan taraftan alınmak ve 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre Bakanlık bütçesine özel ödenek kaydedilmek üzere, ülke düzeyinde yayımlanan gazetelerden birinde Basın İlan Kurumunca ve ayrıca varsa davanın açıldığı yerde yayımlanan mahallî bir gazetede derhal ilan edilir."

 

Salih Kapusuz

Cahit Can

Erdoğan Özegen

 

Ankara

Sinop

Niğde

 

Ali Ayağ

Özkan Öksüz

Mevlüt Akgün

 

Edirne

Konya

Karaman

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Kapusuz?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin ikinci ve beşinci fıkralarındaki çelişkiyi gidermek amacıyla "bütçeye" ibaresi "bakanlık bütçesi" ibaresiyle değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Bütçeye herhangi bir ödenek ilavesi yapılamaz. Burada, bakanlık bütçesine bir ilave geliyor; ancak, genel bütçeye bir... Burada bir aksaklık var efendim. Bakanlık bütçesidir bu, katma bütçe değildir; bunu görüşmek, konuşmak lazım efendim.

BAŞKAN - Sayın Karapaşaoğlu, önerge kabul edildi; o nedenle, yapılacak bir şey yok. Eğer tekriri müzakere isterseniz, o zaman düzeltilebilir, maddeyi de geri alabilirsiniz. Yani, oylarız onu da... Ama...

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

31 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 31. - 4077 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 24. - Satışa sunulan bir seri malın ayıplı olması durumunda Bakanlık, tüketiciler veya tüketici örgütleri, ayıplı seri malın üretiminin ve satışının durdurulması ve satış amacıyla elinde bulunduranlardan toplatılması için dava açabilir.

Satışa sunulan bir seri malın ayıplı olduğunun mahkeme kararı ile tespit edilmesi halinde, malın satışı geçici olarak durdurulur. Mahkeme kararının tebliğ tarihinden itibaren en geç üç ay içinde malın ayıbının ortadan kaldırılması için üretici-imalatçı ve/veya ithalatçı firma uyarılır. Malın ayıbının ortadan kalkmasının imkânsız olması halinde mal, üretici-imalatçı ve/veya ithalatçı tarafından toplanır veya toplattırılır. Toplatılan mallar taşıdıkları risklere göre kısmen veya tamamen imha edilir veya ettirilir.

Satışa sunulan bir seri malın, tüketicinin güvenliğini tehlikeye sokan ayıp taşıması durumunda, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri saklıdır.

Ayıplı malları satın alan tüketicilerin uğradıkları maddî ve manevî zararlar nedeniyle dava açma hakları saklıdır.

4 üncü maddenin altıncı fıkrası hükümlerine tâbi bir seri ayıplı malın satışa arz edilmesi durumunda bu madde hükümleri uygulanmaz."

BAŞKAN - 31 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 31 inci madde kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 32. - 4077 sayılı Kanuna 24 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

"Olduklarından farklı görünen mallar

MADDE 24/A. - Gıda ürünü olmamalarına rağmen, sahip oldukları şekil, koku, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları nedeniyle olduklarından farklı görünen, dolayısıyla gıda ürünleriyle karıştırılabilen, tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan malların üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve ihracatı yasaktır.

Mal piyasaya sürülmüşse, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri uygulanır.

Olduğundan farklı görünen malı satın alan tüketicilerin uğradıkları maddi ve manevi zararlar nedeniyle dava açma hakları saklıdır."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Edirne Milletvekili Sayın Necdet Budak söz istemiştir.

Buyurun Sayın Budak. (CHP sıralarından alkışlar)

NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 32 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisin değerli üyelerini ve bizi izleyen herkesi saygıyla selamlıyorum.

Söz almamın iki nedeni var; birincisi, Edirne yöresine ait misk meyve sabununun, bu kanun tasarısı kapsamında tehlikeyle yüz yüze kalması, yok olma tehlikesi; ikincisi ise, yine, 32 nci maddenin madde başlığıyla ve 32 nci maddeyle 4077 sayılı Kanuna 24 üncü maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 24/A maddesindeki redaksiyonla ilgili önerilerimdir.

Öncelikle, kanun tasarısının gerekli olduğuna inanıyorum; ancak, bu kanun tasarısı kapsamında, tarihî ve kültürel mirastan gelen ürünlerimizin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını düşünüyorum. Buna bir örnek olarak, Edirne İlimize özgü misk meyve sabununu verebilirim. 14 üncü Yüzyıldan itibaren, yüzyıllar boyunca Osmanlı başkenti olarak gelişen Edirne, el sanatlarında yüklü bir kültürel mirası günümüze taşımıştır. Anadolu ile Balkanların zengin kültür değerlerini birleştirerek, geliştirerek bugüne kadar gelen misk meyve sabununun, bu kanun kapsamında yok olma tehlikesi içerisinde olduğunu düşünüyorum.

Edirne, tarihî bir kenttir; Osmanlının bir başkentidir. Bu ilimizde, özellikle el sanatlarında, sabunla ilgili, seramikle ilgili, tekstille ilgili, marangozlukla ilgili ve diğer süsleme sanatlarıyla ilgili çeşitli tarihî eserlerimiz vardır. Özellikle, Edirne'nin, Türkiye'nin Avrupa'ya açılan bir kapısı olması nedeniyle, ticarî bir yapısı da vardır. Misk kokulu meyve sabunu, eritilerek içine gülyağı karıştırılan sabuna meyve şekli verilerek satılıyor. Onun için, bu maddede "olduklarından farklı görünen mallar" ibaresi meyve sabunu için çok önemlidir; şu şekilde: Bu "görünen" kelimesinin "algılanan" diye değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum; çünkü, gördüğünüz şey zaten meyve gibi görünüyor; ama, bunu elinize aldığınızda bunun sabun olduğunu anlıyorsunuz. Onun için, "algılanan" teriminin çok daha nötr olduğunu düşünüyorum.

Yine, Osmanlıdan günümüze değin yaşatılarak gelen Edirne'ye özgü kültürel bir değer, bugün, Tüketiciyi Koruma Yasası kapsamında gıda ürünleriyle karıştırılabilen mallara kısıtlama getirilmesi gerekçesiyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Misk kokulu meyve sabunu, geleneksel el sanatı ürünüdür ve tüm yurtta bir süs eşyası olarak tanınıp beğeniyle kullanılmaktadır, sağlık açısından herhangi bir yanlışlığa yol açacak bir özellik taşımamaktadır. Edirne'yi ziyarete gelen turistlerin de en çok satın aldıkları hediyelik eşyalar arasında yer alan meyve sabunu, aynı zamanda ülkemiz turizmine katkı sağlayan tanıtım öğesidir, birçok ailenin de geçim kaynağıdır.

Bu kanun tasarısının gerekli olduğuna inanıyorum. Bununla birlikte, tasarıda yapılacak düzenlemelerle, hem bu kültür mirasımız yok olmayacak hem de meyve sabunu üreticileri ve esnaflar mağdur edilmeyecektir. Zaten göç veren bir ildir Edirne, özellikle sanayii ve tarımında büyük problemlerle can çekişen bir ilimizdir. Bu durumda, bu kanun tasarısıyla, misk meyve sabunu işletmeciliğinden geçimini sağlayan esnaflar işsiz kalmayacaklardır.

Bundan başka, 32 nci madde başlığındaki "görünen" kelimesinin yerine "algılanan" kelimesinin kullanılmasının Türkçe açısından da doğru olduğunu düşünüyorum.

Yine, 24/A maddesinde yer alan "Gıda ürünü olmamalarına rağmen, sahip oldukları şekil, koku, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları nedeniyle olduklarından farklı görünen" ifadesindeki "görünen" kelimesinin "algılanan" olması gerektiğini düşünüyorum. Artı, cümlenin öznesinin düşük olduğunu düşünüyorum; şöyle ki, "dolayısıyla gıda ürünleriyle karıştırabilen" değil "karıştırılabilen" olması gerekiyor. Kim tarafından karıştırılabilen; insan tarafından, yani, tüketici tarafından karıştırılabilen olması gerekir. Sadece farklı algılamadan kaynaklanan nedenlerle bu karışıklık ortaya çıktığı için "karıştırılabilen" yerine "tüketiciler tarafından karıştırılabilen" ifadesinin kullanılması gerektiğini düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET BUDAK(Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan; fazla zamanınızı almak istemiyorum.

BAŞKAN- Buyurun.

NECDET BUDAK (Devamla)- Bu misk meyve sabunuyla ilgili düzenlemelerin yapılması konusunda -Edirne İlimizde işsizlik zaten var, bunun, bir şekilde bu sektörde de devam etmemesi için, bu olumsuz durumun ortadan kaldırılması için- sizin desteğinizi rica eder, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Budak.

Sayın Budak'ın bu önerisine teşekkür ediyorum. Divan Üyemiz maddeyi okurken de, sizin önerdiğiniz şekliyle okudu; yani "karıştırılabilen" şeklinde düzeltildi.

Teşekkür ediyorum.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul)- Sayın Başkan...

BAŞKAN- Buyurun Sayın Bakanım.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul)- Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce, belirtmek gerekir ki, tasarının 24/A maddesi olmasa bile, tüketicilerin güvenliğini tehlikeye sokan her türlü ürünün 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümlerine göre toplatılması ve imhası gerekmektedir ve bu yasa yürürlüktedir.

4077 sayılı Kanunda Değişiklik Öngören Kanun Tasarısının 24/A maddesi, gıda ürünü olmamalarına rağmen, sahip oldukları şekil, koku, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları nedeniyle olduklarından farklı görünen, dolayısıyla, gıda ürünleriyle karıştırılabilen, tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan malların üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve ihracatını yasaklamaktadır. Özellikle, tüketiciyi ilgilendiren bu konuda, 4077 sayılı Yasaya da bunu derç etmeyi uygun gördük.

Diğer taraftan, mal piyasaya sürülmüşse, arz ettiğim gibi, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri uygulanacaktır. Olduğundan farklı görünen malı satın alan tüketicilerin uğradıkları maddî ve manevî zararlar nedeniyle dava açma hakları ise saklıdır.

Maddenin uygulanabilmesi için iki şartın bir araya gelmesi lazım; birincisi; mal, gıda ürünü olmamasına rağmen, sahip olduğu şekil, koku, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları nedeniyle olduğundan farklı görünmeli ve bu sebeple gıda ürünleriyle karıştırılmalı; ikinci şart ise, mal, tüketicinin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atmalıdır.

Maddenin ihtiva ettiği birbirini tamamlayan bu iki şart nedeniyle, Edirne'nin meşhur tarihî meyve sabunu için yasaklama getirildiği söylenemez; ancak, herhangi bir ürünün bu iki şartı birlikte taşıması halinde, bu kanun kapsamında bir yasaklamadan söz etmek mümkündür.

Bu nedenle, Edirne'de üretilen sabunların meyve şekil ve görüntüsünde üretilmesinin önleneceği, bu sabunların piyasadan toplatılacağı anlamını taşımamaktadır. Zaten, metindeki anlaşılmazlık iddiasına karşı bir önergeyle, bunu, daha açık hale getirmiş bulunuyoruz.

Arz olunur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 32 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Gıda ürünü olmamalarına rağmen, sahip oldukları şekil, koku, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları nedeniyle olduklarından farklı görünen ve bu sebeple de tüketiciler tarafından gıda ürünleriyle karıştırılarak tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan malların üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve ihracatı yasaktır."

 

Salih Kapusuz

Cahit Can

Erdoğan Özegen

 

Ankara

Sinop

Niğde

 

Ali Ayağ

Mustafa Nuri Akbulut

Recep Garip

 

Edirne

Erzurum

Adana

 

 

Mevlüt Akgün

 

 

 

Karaman

 

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Gıda ürünü olmamalarına rağmen, sahip oldukları şekil, koku, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları nedeniyle tüketiciler, özellikle de çocuklar tarafından gıda ürünleriyle karıştırılarak ağza atma, emme ya da yutma gibi durumlarda boğulma, zehirlenme veya sindirim sisteminde delinme, tıkanma gibi sonuçlara yol açarak, tüketicilerin sağlık ve güvenliğini tehlikeye atan malların üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve ihracatının yasaklanması gerekmektedir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 33 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 33. - 4077 sayılı Kanunun 25 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:

"Madde 25.- 6 ncı maddenin yedinci fıkrası uyarınca, Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara aykırılığı tespit edilen her bir sözleşme için 50.000.000 lira para cezası uygulanır.

4 üncü maddenin yedinci fıkrasında, 5 inci maddede, 6 ncı maddenin altıncı fıkrasında, 6/A maddesinde, 6/B, 6/C maddeleri uyarınca Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslarda, 7 nci maddenin beşinci fıkrasında, 9 uncu maddede, 9/A maddesinde, 10 uncu maddede, 10/A maddesinde, 11/A maddesinin ikinci ve dördüncü fıkralarına, 12, 13, 14, 15 ve 27 nci maddelerde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında 100.000.000 lira para cezası uygulanır.

7 nci maddenin dördüncü ve altıncı fıkraları ile 8 inci maddede belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında 250.000.000 lira para cezası uygulanır.

20 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca Bakanlıkça tespit ve ilan olunan usul ve esaslara aykırılığa 500.000.000 lira para cezası uygulanır. Aykırılık ülke düzeyinde yayın yapan radyo ve televizyonlarca gerçekleştirilmişse cezanın on katı uygulanır.

18 inci maddeye aykırı hareket eden üretici-imalatçı ve ithalatçı hakkında 1.000.000.000 lira para cezası, satıcı-sağlayıcı hakkında ise bu cezanın beşte biri uygulanır.

19 uncu maddenin birinci fıkrasına aykırı hareket edenler hakkında 2.000.000.000 lira para cezası uygulanır.

11 inci maddeye aykırı hareket edenler hakkında 5.000.000.000 lira para cezası uygulanır. Aykırılık ülke düzeyinde yayım yapan süreli yayın ile gerçekleşmişse cezanın yirmi katı uygulanır. Bakanlık, ayrıca süreli yayın kuruluşundan kampanyanın ve kampanyaya ilişkin her türlü reklam ve ilanın durdurulmasını ister. Bu isteğe rağmen aykırılığın devamı halinde, reklam ve ilanın durdurma zorunluluğunun doğduğu tarihten itibaren her sayı- gün için 100.000.000.000 lira para cezası uygulanır. Bakanlık, kampanyanın ve kampanyaya ilişkin her türlü reklam ve ilanın durdurulması talebi ile tüketici mahkemesine başvurur.

16 ncı maddeye aykırı hareket edenler hakkında üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya düzeltme ve/veya 3.500.000.000 lira para cezası uygulanır. Reklam Kurulu, ihlalin niteliğine göre bu cezaları birlikte veya ayrı ayrı verebilir. 16 ncı maddeye aykırılık, ülke düzeyinde yayın yapan yazılı, sözlü, görsel ve sair araçlar ile gerçekleşmiş ise, para cezası on katı olarak uygulanır.

7 nci maddenin yedinci ve sekizinci fıkralarına aykırı hareket edenlere, kampanya konusu mal veya hizmetin fatura bedeli oranında para cezası uygulanır. Kampanyayı düzenleyen, tüketici kampanyadan ayrıldığında, para iadesinde bulunursa bu ceza uygulanmaz.

7 nci maddenin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenlere, 7 nci madde hükümlerine uygun kampanya düzenlemeleri için bir hafta süre tanınır. Bu sürenin bitiminde aykırılığın devam ettiğinin tespiti halinde, bu hükme aykırı hareket edenlerle 24 ve 24/A maddelerinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenlere 50.000.000.000 lira para cezası uygulanır.

Yukarıdaki fıkralarda belirtilen para cezaları, fiilin bir yıl içerisinde tekrarı halinde iki misli olarak uygulanır. Para cezaları her yıl başında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun ek 2 nci madde hükümleri uyarınca artırılır.

Bu Kanunda yazılı fiiller hakkında diğer kanunlarda da para cezası öngörülmüşse ağır olan ceza uygulanır."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?... Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 34. - 4077 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"25 inci maddenin bir, dört, yedi, sekiz, dokuz ve onuncu fıkralarındaki cezalar Bakanlık tarafından, diğer fıkralarındaki cezalar o yerin mülki amiri tarafından uygulanır."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?... Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 35. - 4077 sayılı Kanunun 28 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 28. - Bakanlık, ilaç, müstahzar, kozmetik ve gıda maddeleri analizleri hariç olmak üzere, bu Kanunun uygulanması için resmî ve özel kuruluşların kurulu bulunan laboratuvarlarından yararlanabilir.

Bakanlıkça yapılan denetimler sırasında alınan numunelerin test ve muayeneleri resmî veya özel kuruluş laboratuvarlarında yaptırılabilir. Test ve muayene ücretleri 29 uncu maddedeki özel ödenekten karşılanır. Test ve muayene sonuçlarının ilgili standarda veya teknik düzenlemeye aykırı çıkması halinde buna ilişkin tüm giderler üretici veya ithalatçı tarafından ödenir. Bu giderler, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur. Tahsil olunan test ve muayene ücretleri 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye özel gelir kaydedilir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?... Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 36. - 4077 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 29. - Tüketici Konseyi, tüketici sorunları hakem heyetleri ve Reklam Kurulunun kuruluş ve çalışmalarına ilişkin masraflar ile tüketici dernekleri ve bunların üst kuruluşlarına yapılacak maddi yardımlar ve Bakanlığın tüketicinin korunması amacına yönelik masrafları ile sair harcamalar;

a) Bakanlık bütçesine konulacak ödenek,

b) Yeni kurulacak olan anonim ve limited şirket statüsündeki tüm ortaklıkların sermayelerinin ve sermaye artırımı halinde, artan kısmın binde biri nispetinde yapılacak ödemelerden karşılanır.

(b) bendinde belirtilen gelirler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası veya muhabiri olan T.C. Ziraat Bankası nezdinde açılacak hesapta toplanır. Bu hesapta toplanan tutarların yüzde altmışı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına, yüzde kırkı Rekabet Kurumu hesabına her ay sonunda aktarılır.

Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına aktarılan tutarlar bir yandan bütçeye özel gelir, diğer yandan Maliye Bakanlığınca, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinde mevcut veya yeni açılacak tertiplere özel ödenek kaydedilir.

Bakanlık bütçesine özel ödenek olarak kaydedilen tutarlardan bir kısmı; en az beş yıldır faaliyette bulunan, ticari, siyasi ve idari kuruluşlardan bağımsız tüketici dernekleri ile bunların üst kuruluşlarının yapacağı faaliyetleri içeren projelerin desteklenmesinde kullanılır. Bu hesaptan, tüketici dernekleri ve bunların üst kuruluşlarının yönetim ve denetim kurullarında görev alanlara huzur hakkı ve maaş adı altında herhangi bir ödeme yapılamaz. Bu hesaptan yararlanacak tüketici dernekleri ve bunların üst kuruluşlarının taşıyacağı diğer kriterler, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı'nın birlikte hazırlayacağı bir yönetmelikle düzenlenir.

Bu suretle özel ödenek kaydedilen miktarlardan yılı içerisinde harcanmayan tutarları ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Isparta Milletvekili Sayın Emin Bilgiç söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bilgiç. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken, öncelikle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Madde hakkında söz almamın ana gerekçesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, ilk defa, tüketici derneklerine, kurumlaşmış bir biçimde, devlet tarafından yardım edilmesini, sivil toplum hareketlerinin desteklenmesini kutlamak içindir. Zira, AK Parti Hükümeti ve İktidarı, ilk defa, bir sivil toplum hareketinin kurumlaşmış bir biçimde desteklenmesini ve bireylerin, kurumlaşmış şirketler ve örgütler karşısında korunmasını desteklemektedir.

Böylelikle, Türkiye, 1985 yılında Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği ve Anayasamızın 172 nci maddesinde de yer alan bir hükmü; yani "Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder" şeklindeki hükmü açık bir kanun maddesiyle desteklemektedir ve bu husus da, Türkiye'de, ilk defa, sivil toplumun gelişimine öncülük eden AK Parti İktidarına nasip olmuştur.

Bu vesileyle sözlerime devam ederken, Türkiye'de, tüketicilerin, bireylerin veya müşterilerin, kendilerini, kurumlaşmış örgütler karşısında iyi koruyamadığını, 1995 yılında çıkarılmış esas kanunun da bu nedenle tadil edildiğini hatırlatmak isterim.

Bu çerçevede, Türkiye'de en büyük ithamlara maruz kalan malî sektör işlemlerinin de, aslında, bu tasarı kapsamına dahil edilmesi gerektiğini, daha açık olarak, sarahaten yer alması gerektiğini de bir daha hatırlatmak istiyorum. Zira, bugünkü kanun, bu haliyle, Türkiye'deki toplam işlemlerin an-cak yüzde 20'sini kapsayabilmektedir. Türkiye'de bir günde yapılan toplam mal ve hizmet alımlarının yüzde 80'ini ise, büyük ölçüde malî sektör gerçekleştirmektedir. Bu nedenle, aslında, bu tasarı kapsamında vazedilmiş bulunan "hizmet" tanımı, malî sektör işlemlerini de kapsamaktadır; ancak, bunun, belki, daha açık vazedilmesi gerekirdi

Bunun dışında, şunu da hatırlatmak istiyorum: Bu tür sivil toplum kuruluşlarına, kurumlaşmış desteği, Avrupa Birliği ülkeleri vermektedir ve Avrupa Birliğinin kendisi de sivil toplum kuruluşlarını desteklemektedir. Türkiye'deki bazı sivil toplum kuruluşları da bu tür desteklerden yararlanmaktadır; ancak, burada hepimizin dikkatle üzerinde durmamız ve önem vermemiz gereken temel husus, bu derneklerin siyasetüstü kurumlar olarak muhafaza edilmesi gerektiği, bu derneklere verilen desteğin, herhangi bir siyasî hedef içermeden, toplumun tamamını kapsayan dernekleri hedeflemesi gerektiği ve böylelikle, Türkiye'de ilk defa, toplumun tamamını kapsayan bir sivil toplum hareketinin, AK Parti iktidarı tarafından başlatılmış olacağıdır.

Bunu çok önemsiyorum; zira, Türkiye'de, bireyleşme, giderek, kurumlaşmış, örgütlenmiş sivil toplum hareketlerine dönüşmek zorundadır ve bu da, ilk defa AK Parti iktidarına nasip olmaktadır.

Bunların ötesinde, 2005 yılından itibaren, Türkiye, çok açık biçimde, gümrüklerin yüzde 0'a indirilmesiyle, uluslararası rekabete ve böylelikle, çokuluslu tekellerin rekabetine ve piyasaya yönelik hareketlere daha fazla maruz kalacaktır. Bu anlamda, tüketici hareketlerinin desteklenmesi, Türkiye'nin gelişimi ve uluslararası tekellerle rekabet edebilir politikalar oluşturması açısından da son derece önemlidir.

Tekrar hükümetimizi kutluyor ve çıkacak kanunun, tüm tüketicilere, tüm ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilgiç.

Madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 36 ncı maddesinin birinci fıkrası (a) ve (b) bentleri aynı kalmak üzere aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Tüketici Konseyi, tüketici sorunları hakem heyetleri ve Reklam Kurulunun kuruluş ve çalışmalarına ilişkin masraflar, tüketici dernekleri ve bunların üst kuruluşlarına yapılacak maddî yardımlar, Bakanlığın tüketicinin korunması amacına yönelik masrafları, sair harcamalar ve usul ve esasları Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca tespit edilecek miktarlarda personele yapılacak ek ödemede,"

 

Salih Kapusuz

İbrahim Köşdere

Ali Topuz

 

Ankara

Çanakkale

İstanbul

 

Tacidar Seyhan

Cahit Can

Hasan Angı

 

Adana

Sinop

Konya

 

 

A. Yekta Haydaroğlu

 

 

 

Van

 

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Bu düzenleme ile yapılacak ödemeler bütçeye ek yük getirmeyecektir.

Bakanlık hissesine düşen tutar, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu hükümlerine tabi olup, bütçe disiplini içerisinde ve Maliye Bakanlığınca uygun görülen ve Harcama Yönetmeliğinde tadat edilen hususlarda harcama yapılmakta olup, her harcama Maliye Bakanlığı Bütçe Dairesi ve saymanlıklarının onayını müteakip yapılabilmektedir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı personeli, idarî yönden aynı görevi ifa etmeleri nedeniyle ilgili yasal düzenleme açısından da aynı özlük haklarına tabi olmaları gerekirken,

Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı hatta Bakanlığın kendisine bağlı ve ilgili kuruluşlarında çalışan emsali personelinden çok daha az ücret almaktadır.

Yukarıda zikredilen kamu kurumlarına daha önceden değişik fonlardan eködemeler yapılmakta iken, 3.7.2001 tarih, 24451 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 4684 sayılı Kanunun 12 nci maddesi ile bu ödemeler bütçe kaynaklarından yapılmaya başlanmıştır.

21 inci Yüzyılda, sanayi ve ticaret alanında strateji ve politika oluştururken; AB teknik mevzuatının yaklaşık yüzde 60'ını Bakanlık üstlenmiş durumdadır.

65 000 000 tüketicinin haklarını korumak, bilgilendirmek ve bilinçlendirmek, sanayicisine, tüccarına, esnafına, çiftçisine; verimli, hatasız, sürekli, çağın gerektirdiği hizmetlerin daha hızlı ve etkin biçimde verilmesinde nitelikli personelin önemi büyüktür.

Bakanlık personeline sağlanacak kısmî katkı, kamudaki çalışma barışına, verimin artmasına ve belki de hepsinden önemli ve acil olarak nitelikli personelin; ücret farklılıkları nedeniyle başka kurumlara geçişinin engellenmesini sağlayacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunmadan önce şunu belirtiyorum: Görüşmekte olduğumuz maddenin (a) bendi "Bakanlık bütçesine konulacak ödenek" şeklinde gelmiş; onu "Bakanlık bütçesine konulacak ödenekten" ibaresi şeklinde değiştiriyoruz. Oylamayı da bu değişikliğe göre yapıyorum.

Şimdi, bu (a) bendindeki düzeltme ve kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde, kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 37. - 4077 sayılı Kanunun 32 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 32. - 3489 sayılı Pazarlıksız Satış Mecburiyetine Dair Kanun, 632 sayılı İthal veya Yurt İçinde İmal Edilen Taşıt Araçları, Motor, Makina Alet ve Cihazların Tanıtmalık ile Birlikte Satışı Hakkında Kanun, 3003 sayılı Endüstriyel Mamulatın Maliyet ve Satış Fiyatlarının Kontrolü ve Tespiti Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır."

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde, kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçları, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle 12 eşit taksitte ödenir.

Kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takip, yukarda yer alan hükme göre ilk taksidin ödenmesiyle durur ve son taksidin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar."

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Yasada Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısındaki geçici madde 1 hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, mevcut yasanın sekiz yıllık uygulama sürecindeki eksiklik ve aksaklıklarını ortadan kaldırmayı, Avrupa Birliği mevzuatından ülkemiz tüketicilerinin de yararlanmasını sağlamayı, tüketicilere sağlanan hakların genişletilmesini, tüketicilerin karşılaştıkları güncel sorunlara evrensel tüketici hakları doğrultusunda çözümler bulunmasını, tüketici örgütlerine işlevsellik ve etkinlik kazandırılmasını amaçladığı için, bu tasarı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca da olumlu karşılanmakta ve desteklenmektedir.

Ancak, bu yeni yasal düzenleme geleceğe dönüktür. Halbuki, geçmişte mağdur olmuş, haklarını koruyamamış tüketiciler de bulunmaktadır. Bunların başında da kredi kartı mağdurları gelmektedir. Resmî kayıtlara göre, temerrüt faizleri nedeniyle kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısının 519 761, ödemede gecikenlerin sayısının 337 063, toplamlarının ise 856 824 olduğu anlaşılmaktadır; ancak, bu sayı, kefilleri ve aileleriyle birlikte yaklaşık 7 000 000-8 000 000 insanı bulmaktadır. Bu insanlarımızın sorunlarının çözülmesi gerekmektedir. İşte, bu geçici madde, bu sorunu çözmek için konulmuştur.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'de yaşanan ekonomik krizden herkes etkilenmiştir. En çok zarar görenler ise, işsizler, işçiler, emekliler, memurlar, çiftçiler, esnaf, dul ve yetimler gibi, tüm dargelirlilerdir. Gelir dağılımında, zaten, büyük uçurumların, büyük dengesizliklerin olduğu ülkemizde, bir de krizler eklenince, alt gelir grubundaki insanlarımız geçimlerini sağlamak ve asgarî düzeyde yaşamlarını sürdürebilmek için genel ihtiyaçları olan mal ve hizmetleri kredi kartıyla satın almışlar, zamanında ödeyemeyince de temerrüde düşmüşlerdir.

Değerli milletvekilleri, Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre temerrüdün anlamı "dikkafalılık, kafa tutmak"tır. Bu anlama göre, insanlarımız kredi kartı borcunu zamanında ödeyememiş ve temerrüde düşmüş ise, sanki bankalara kafa tutmuş, dikkafalılık edip, efelik yaparak "ödemiyorum" demiş oluyorlar. Bankalar da "sen misin bana kafa tutan" deyip, yüzde 150 ile yüzde 375 arasında değişen oranlarda temerrüt faizleri uygulamışlardır. Aylık yüzde 7-8 faizi ödeyemeyen bu insanlar, yüzde 375 faizi nereden ve nasıl ödeyeceklerdir?! Bankaların bazıları "biz temerrüt uygulamadık, kredi kartı verirken yaptığımız sözleşmeyi uyguladık" diyorlar.

Bu sözleşmeler karınca duası gibi yazıldığı için, zaten, bankaların dışında okuyan da, anlayan da pek yoktur. Bu konuda yapılan bir araştırmada "kredi kartı alırken, size imzalatılan sözleşmenin bir örneği size verildi mi" sorusuna "hayır, verilmedi" diyenlerin oranı yüzde 100'dür. Yine, "sözleşmenin içeriğini okudunuz mu" sorusuna verilen cevap ise yüzde 79 oranında "hayır"dır.

Sayın milletvekilleri, kredi kartı kullanan insanlarımızın bir kısmı cidden çok perişan olmuşlardır. Bırakın, kredi kartı sahiplerinin temerrüdün sözlük anlamındaki gibi bankalara kafa tutmasını, bankalardan korktukları için kaçacak delik aramışlardır. Bu kredi kartı sahiplerine, kredi kartı mağdurlarına, Ankara Ticaret Odası Başkanı Sayın Sinan Aygün sahip çıkmıştır; kamuoyunda büyük de destek görmüştür; kendisine teşekkür ederiz.

Bakınız, size, mağdurların, sözüm ona, nasıl kafa tuttuklarını anlatan Ankara Ticaret Odasına gelen bazı mektuplardan birkaç örnek vermek istiyorum: "Ben, onaltı yıllık bir devlet memuruyum. Kredi kartı borcum yüzünden otuzaltı yıldır oturduğum şehri terk ettim. 800 000 000 lira olan kredi kartı borcum, 7 milyar lira oldu. Maaşım hacizle kesiliyor, evliyim, bir çocuğum var; kiradayım. Eşim hasta; tedavisini, oğlumun eğitimini yaptıramıyorum. Herkesin kolay çözüm yolu ölümü ben de düşündüm. Hiç mi hakkımız yok insan gibi yaşamaya?! Bu ülkede ne hırsızlar, ne uğursuzlar, ne hortumcular affedildi. Bir sefer de hükümet, memuruna, çalışanına döndürsün bu yasaları, affetsin, yaşama hakkı tanısın bizlere!"

Bir başka mektup: "Ben bir anneyim. Bankalar leblebi gibi kart dağıtıyor. Ödemeyince, canını değilse ciğerini söküp alıyorlar insanın. Benim çocuklarım bankacı idi; birbuçuk yıldır işsiz, boştalar. Tabiî boşta olan insanlar borç ödeyemez. 6 milyar, 20 milyar oldu. Kredi kartı bizi bitirdi. Bir ekmeğe muhtaç hale geldik. İcranın biri gelip biri gidiyor. Banka kızımı mahkemeye verdi ve kızıma hapis cezası çıktı. Kanayan yaralara merhem olun!"

Bankalar cephesine gelince; Gebze'den bir bankanın noterden çektiği ihtarnamede "toplam borcunuzu, yıllık yüzde 375 temerrüt faizi ve gider vergisiyle birlikte yirmidört saat içinde bankamız veznelerine ödemeniz -sayın arkadaşlar, dikkatinizi çekerim, yirmidört saat içinde bankamız veznelerine ödemeniz deniliyor- aksi halde, icra, mahkeme ile yüzde 10 avukatlık ücretlerinin de tarafınıza yükleneceği bildirilmektedir. Sanki bir ihtarname değil bir tehditnamedir. İşte, esas kafa tutma buna denir.

Bir acı örnek daha: Güneydoğu gazisi; 1997 yılında Hakkâri'de vatanî görevini yerine getirirken Şemdinli'de PKK terör örgütüne karşı girişilen çatışmada bastığı mayın yüzünden bacağını kaybetti, bacağı olmadığı için uzun süre işsiz kaldı, evli ve 5 yaşında bir kız çocuk babası olan gazi, maaşının yetersizliği yüzünden evinin geçimini sağlamak için kredi kartıyla alışveriş yapmak zorunda kaldı. Borç toplamı 1 milyar liraydı bankanın uyguladığı yüzde 375 faizle borç 5 500 000 000 milyar liraya ulaştı, temerrüde düştü, bankanın avukatına gitti taksit kolaylığı gösterilmesini istedi; ancak, avukat, terör örgütünün bile yıkamadığı kurşundan bile acı gelen sözler söyledi ve "bana ne gaziysen, gazi olman beni hiçbir şekilde ilgilendirmez" dedi.

Bankaların bu akıl almaz uygulamaları karşısında, kredi kartı mağdurlarının içinde eşinden boşanan, evini terk eden, psikiyatri tedavisi görenler olduğu gibi bir kısmı oturdukları kenti, bir kısmı adını, adresini, kimliğini değiştirmiş, bir kısmı da intihar ederek dünyasını değiştirmiştir.

Sayın arkadaşlar, geçmişin yarasını sarmak için bu geçici maddenin konmasında yarar vardır. Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu konuda görüş birliğine varılmıştır.

Değerli milletvekilleri, yasaları çıkarmak kadar uygulamak da önemlidir. Bakınız, mevcut yasaya göre 18 Kasım 2002 tarihinde, bundan üçbuçuk ay önce toplanan, 25'i bakanlık ve resmî kurumlar ile 20'si ise sivil toplum örgütlerinden oluşan 45 kişilik Altıncı Tüketici Konseyinin almış olduğu kararlardan bazı maddeleri sizlerin bilgilerine sunmak istiyorum:

BAŞKAN - Sayın Kaptan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

OSMAN KAPTAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım; toparlıyorum.

"Elektrik ve telefon faturalarında, bir hizmet karşılığı olmayan bedeller kaldırılsın. Akaryakıt, doğalgaz, enerji alanında keyfî fiyat artışları ve yüksek oranda tüketim vergileri uygulanmasın. Vazgeçilmez temel gıdamız olan, ekmek fiyatlarını belirlemedeki yetki kargaşasına son verilsin. Sağlıkta ve ilaçta KDV kaldırılmalı; elektrik, su, doğalgaz, telefon ve temel gıda maddelerindeki KDV yüzde 1'e indirilmelidir.

Bankacılık, enerji, iletişim alanlarında uygulanan tek taraflı sözleşmeler kaldırılmalı, açık ve anlaşılır şekilde düzenlenmelidir.

Tüketici örgütleri, ilgili kurumlardaki karar süreçlerinde temsil edilmelidir. Ekonomik kriz nedeniyle daha da yoksullaşan tüketicilerin ücret ve gelirlerinde, insanca yaşayabilmelerini sağlayacak artışlar sağlanmalıdır."

Sayın milletvekilleri, mevcut 4077 sayılı Kanun gereği, Altıncı Tüketici Konseyi, bu hükümet döneminde bu kararları aldı. Peki, niye uygulanmıyor; niye, şimdi, tam tersi yapılıyor; neden çıktı yine bu ekvergiler, ekzamlar? Seçimlerde verdiğiniz sözleri unuttunuz mu? Hani çiftçiler, işçiler, yoksullar, emekliler, memurlar...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, madde üzerinde konuşsun.

OSMAN KAPTAN (Devamla) - Efendim, tüketici hakları için bir konsey kuruluyor yasa gereği. Bu konseyin aldığı karar, hükümeti doğrudan ilgilendiriyor ve 18 Kasımda bu kararlar alınmış. Siyasette seçmen, nihaî tüketici durumundadır sayın arkadaşlar. Bu yasayla, tüketiciyi, ayıplı maldan, aldatılmaktan korumaya çalışıyoruz; peki, siyasette verdiğimiz sözlerin tersini yapmamız ayıplı siyaset olmuyor mu?! (AK Parti sıralarından "Ne alakası var" sesleri) Seçmeni aldatmış olmuyor muyuz?!

Sayın milletvekilleri, hükümetin, Tüketici Konseyi kararlarını acilen yerine getirmesi doğru olur; bekleriz, destekleriz. Bu yasa değişikliğinin yapılması ve geçici maddenin konulması doğrudur, destekliyoruz; ancak, kredi kartı mağdurlarına hayatı zehir eden bankalardan birine 6 milyar dolar destek çıkılması yanlıştır... Yanlıştır... Yanlıştır!

Sayın milletvekilleri, sözlerimi bitirirken, Boğaz Köprüsünden atlayarak intihar eden, kredi kartı mağduru, 24 yaşındaki Ankaralı bir gencimiz arkasında 3 tane not bırakıyor; birini ailesine, birini annesine, birini de hükümete; ona değinmek istiyorum.

Hükümete ne diyor: "Lütfen, ülkeyi, doğru dürüst yönetin.".

Bu sözleri sizlere hatırlatmak istiyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Tarihini de söyler misiniz.

OSMAN KAPTAN (Devamla)- Evet, Sayın Hükümet, Sayın İktidar; ülkeyi lütfen, doğru dürüst yönetin; ülkeyi, lütfen, doğru dürüst yönetelim.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hangi tarihte; söyler misiniz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Bir önerge geri alınmıştır.

Şimdi, 2 önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı Kanununun Geçici 1 inci Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Harun Akın

Mustafa Gazalcı

 

Malatya

Zonguldak

Denizli

 

Muharrem İnce

 

Nadir Saraç

 

Yalova

 

Zonguldak

Geçici Madde 1- Bu kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödemeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçları veya tüketici kredileri temerrüt tarihindeki anaparaya yıllık yüzde 50'yi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle oluşan bakiye borcun; 2 milyar TL'ye kadar olan kısmı için 12 ay, 2 ila 5 milyar arasındaki borçlar için 18 ay, 5 milyarın üstündeki borçlar için 24 aylık eşit ödeme planı yapılır.

Kredi kartı ve tüketici kredisi borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takip, yukarıda yer alan hükme göre ilk taksitin ödenmesiyle durur ve son taksitin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının geçici 1 inci maddesine, aşağıda yer alan hükmün, üçüncü fıkra olarak ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.

"Bu madde hükümleri, tüketicinin kredi verene, kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanır."

 

Salih Kapusuz

Cahit Can

Erdoğan Özegen

 

Ankara

Sinop

Niğde

 

Ali Ayağ

Özkan Öksüz

Recep Garip

 

Edirne

Konya

Adana

 

 

Mevlüt Akgün

 

 

 

Karaman

 

BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanunun geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 "Geçici madde 1- Bu kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçları veya tüketici kredileri temerrüt tarihindeki anaparaya yıllık yüzde 50'yi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle oluşan bakiye borcun; 2 milyar TL'ye kadar olan kısmı için 12 ay, 2 ila 5 milyar arasındaki borçlar için 18 ay, 5 milyarın üstündeki borçlar için 24 aylık eşit ödeme planı yapılır.

Kredi kartı ve tüketici kredisi borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takip, yukarıda yer alan hükme göre ilk taksitin ödenmesiyle durur ve son taksitin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar."

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                (Malatya)

          ve arkadaşları

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Söz mü istiyorsunuz, gerekçeyi mi okuyalım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Söz istiyoruz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; tabiî, 12 ay gibi bir dilim getirilmiş. Tabiî, özel hukuk, bunu hepimiz biliyoruz. Özel hukukun bu aşamaya gelmesinde, başta, Sayın Bakanımızın, Bütçe Komisyonunun değerli üyelerinin, sivil toplum örgütlerinin, özellikle Ankara Ticaret Odası Başkanımızın çok büyük katkıları oldu; ancak, bir toplumsal barış diyoruz. Burada, borçlarını küçük dilimlerde 12 ayda... Küçük dilim getirdik; 2 milyara kadar 12 ay, 2 ile 5 milyar arasında 18 ay, 5 milyardan sonra 24 ay. Toplumsal barışın bir parçasıydı; bunun için bir taksitlendirme tuttuk.

İkinci bir konu; tabiî, kredi kartı bir tüketim aracıdır. Burada, kredi kartı borçlarına bunu getirdik; ancak, tüketici kredisine getirmedik. İkisi arasında fark yoktur; biri kartla alışveriş yaptı, birisi gitti, bankadan kredi çekti, aynı alışverişi yaptı. Burada kredi kartı mağdurlarına bu kolaylığı getirdik, teşekkür ediyoruz, getirmemiz gerekiyordu; ama, aynı uygulamayı tüketici kredisi alan insanlara getirmiyoruz. Bunun bir farkı yok ki! Biri kartla harcıyor, biri bankadan para çekip gidip mal alıyor; ikisi de bir tüketim aracıydı. Onun için, burada, yasa tasarısında, tüketici kredisi mağdurlarına hiç bir esneklik getirilmiyor. Buraya getirdiğimiz önergede, kredi kartı mağdurları ve tüketici kredisi mağdurları diye belirttik; ama, Sayın Komisyonumuz ve Sayın Bakanımız katılmadılar.

Onun için, bunu size arz etmek istedim; hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; yasa, yayımı tarihinden itibaren geleceğe dönüktür; ancak, geçmiş problemleri çözmek maksadıyla, komisyonda, geçici bir madde kabul edilmiştir. Sonradan ilgili kurum ve kuruluşlarla yapılan görüşmeler neticesinde, yasanın herhangi bir şekilde muaheze edilmemesi için bir önerge hazırlanmıştır. Bu düzenlemeyle, maddenin geçicilik vasfı bozulmadan, geçmişe dönük büyük bir kolaylık getirilmektedir. Bu maddede belirlenen süreler ve oranlar, takdir edersiniz ki, hem mağdur olan tüketici hem de bu kredilendirmeyi yapan bankalar arasında bir dengeyi sağlayacak şekilde tespit edilmiştir. Gönül arzu ederdi ki, Mevlüt kardeşimizin belirttiği gibi, bunu daha da kolaylaştıralım; fakat, dengeleri kurmak fevkalade zor olacaktır. Osman Kaptan kardeşimiz de aynı konulara değinmiştir. Mağduriyetlerin giderilmesine yönelik olarak yapılabilecekler ancak bu seviyede kalabilmektedir.

Arkadaşlarımın bunu takdirle karşılayacağını ümit ediyorum ve bunun kredi kartlarıyla sınırlı kalmasının fevkalade önemli olduğunu takdirlerinize arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmemiştir.

VI. - SÖYLEVLER

1.- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın Genel Kurula hitaben konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş ve beraberindeki heyet Türkiye Büyük Millet Meclisimizi onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce Heyetimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)

Hoş geldiniz Sayın Cumhurbaşkanım. (Ayakta alkışlar)

Buyurun Sayın Cumhurbaşkanım, sizi, kürsüye davet ediyorum. (Ayakta alkışlar)

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI RAUF DENKTAŞ - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Ulusunun iradesine ışık tuttuğunuz, parlattığınız bugünlerde, Kıbrıs meselesinin her zamanında mert sesinizi duyurduğunuz bu binada sizlerle bir arada olmanın mutluluğunu yaşamaktayım. Bana bu güzel fırsatı verdiğiniz için sizlere en içten duygularla teşekkür ediyorum.

Bu kez Ankara'ya gelişimizin nedeni, uzun süren görüşmeler sürecinden sonra, Sayın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Annan'ın önümüze koymuş olduğu planıdır. Bu planı her yönüyle incelediğimizde, kabul edilebilmesi için büyük ölçüde tadilat yapılması gerektiğini görüyoruz. Bu görüşümüzü Ankara ile paylaşmak istedik.

Biraz önce Çankaya'da yapmış olduğumuz görüşmede, planın olduğu şekliyle kabul edilebilirliği şüpheli göründü, değiştirilmesi gerektiği üzerinde mutabık kalındı; bu, bizi sevindiren bir durumdur. Çünkü, plan olduğu şekliyle kaldığı takdirde, Barış Harekâtıyla kendini zor kurtarmış olan Kıbrıs Türkü yeniden daha zor koşullar içerisine itilmektedir. Sanki Barış Harekâtını cezalandırıyorlarmış gibi, Barış Harekâtıyla elde etmiş olduğumuz huzur kaynağı; yani iki kesimli coğrafyamız, bu kez, 60 000 Rum'un içeriye süzülmesiyle bozulmaktadır.

İki kesimlilik 1977'den beri gündemde duran bir kriterdir, bir esastır. Bunu, Genel Sekreterin hangi düşüncelerle bozmaya yeltendiğini bilemiyoruz; fakat, plana baktığınızda, Rum tarafında yüzde 100 Rumlardan oluşan bir küçük devlet, kuzeyde, adına "kurucu devlet" denilen; fakat, devlet olmayan bir karma devlet görürsünüz. Bu, dengesizliktir; bu, haksızlıktır ve bu, huzurun kaynağı olan iki kesimliliği ortadan kaldırmaktır, huzursuzluğu artırmaktır ve -çok korkuyoruz, Rumları çok iyi bildiğimiz için- 1963, 1974 olaylarına gebe bir durum hâsıl olmaktadır ve olacaktır.

Yine, yapılan bir haksızlık: Rum tapu belgeleri geçerli; ama, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin vermiş olduğu tapu belgeleri geçersiz addedilmekte ve Rumlara, kişisel müracaatla, tapu haklarını alma yolu açılmaktadır.

Klerides, bu plana baktığında, kendi halkına, geçenlerde, seçim esnasında şöyle dedi: "Avrupa Birliğine giriyoruz, planı imzalasanız da, imzalamasanız da Avrupa Birliğine girdik addedilir; ancak, bu plana niye karşı geliyorsunuz? Bizim bunca yıllık hedefimiz, Türk askerini Ada'dan çıkarmak değil miydi; bu plan bunu başarıyor; Türk askeri, zaman içerisinde, tümüyle Ada'dan çıkmış olacaktır. Yine, göçmenlerimizin yerlerine dönmesini istemiyor muyduk; dönüş haklarını, mülkiyet haklarını istemiyor muyduk; bu plana bakınız, bu plan bunu da başarıyor, bunu da veriyor. O halde tedirginliğiniz niye?"

Hakikaten, biz de bu plana baktığımızda, Klerides'in gerçekleri söylediğini görüyoruz. Plan, Kıbrıs Rumlarına, Barış Harekâtında kaybettikleri toprağın büyük bir kısmını vermekle kalmıyor, Rumlara, kişisel tapu hakkı tanımak suretiyle, onların, içimize -eskiden olduğu gibi- yayılmasına da yolu açıyor. Dolayısıyla, bu plan, Kıbrıs meselesini halletmiyor, Kıbrıs meselesini, yeni bir satıhta, yeni maceralara sürükleyecek bir zemin hazırlıyor; böyle düşünüyoruz.

Maalesef, Sayın Genel Sekreter "Bu plan, çok güzel dengeler, hassas dengeler üzerine kurulmuştur, onun için bunu artık değiştiremezsiniz" demek suretiyle bir dayatma yönüne gitmiştir. O kadar ki, mesela, planda öngörülen üç yabancı yargıç -hâkim var- var "bu yargıçların falan gün, falan saate kadar üçünün ismini bana veriniz, aksi takdirde, ben tayinleri yaparım" diyebilecek bir duruma gelmiş oluyor.

Bizim görüşümüz, bu davranış, bu yaklaşım, iyiniyet göreviyle bağdaşmamaktadır ve Kıbrıs'ı yeniden Rum hegemonyası altına vermektedir. Bize, idarede verdiği çok kısıtlı haklarla, zaman içerisinde, bizi, korunmaya alınmış bir azınlık durumuna düşürecek bir plan olarak değerlendirmekteyiz. Bunun için, tadilatını istiyoruz ve tadilatında ısrarlıyız.

Rum tarafı, yeni Başkan Papadopulos demiştir ki: "Lahey'e ben gelirim; ancak, evet mi hayır mı diyeceğim, planı referanduma göndermek konusunda henüz karar vermedim. Temaslarımı yapacağım, ona göre Lahey'de size cevabımı veririm" Halbuki, davet "Lahey'e geliniz ve bu planı referanduma göndereceğiniz konusunda taahhüdünüzü veriniz. Türkiye ve Yunanistan da (İngiltere ile birlikte) bunun altını garantör devletler olarak imzalasın" şeklindeydi.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Kıbrıs Cumhuriyeti 1960'ta kendi kendine kurulmuş bir cumhuriyet değildir. Uluslararası anlaşmalarla kurulmuştur ve bu anlaşmalar -1960 anlaşmaları- Türkiye'ye gayet somut haklar vermiştir. Şimdi, bu haklar ortadan kaldırılmaktadır. Eğer, biz bu planı kabul edersek, bu haklar ortadan kaldırılmış olur. Dolayısıyla biz diyoruz ki: Bunu yapma hakkımız yoktur; yani, bizim -134 000 kişilik bir seçmen gücümüz var- 134 000 kişinin yarıdan çok, fazla oyuyla, Türkiye'nin, güvenlik açısından, kendi güvenliği açısından, güvenliğimiz açısından elde etmiş olduğu, uluslararası anlaşmalarla teyit edilmiş olan hakkını referandumla ortadan kaldırma hakkımız yoktur. Bu konuda, Türkiye, tabiatıyla, kendi yasaları çerçevesinde durumu değerlendirecek ve ona göre cevabını verecektir.

Biz, temas ettiğimizde, Papadopulos "evet veya hayırımı Lahey'de size söyleyeceğim" dediğinde, benim bu plana iyi bakmadığımı, değiştirilmesini istediğimi bilen Genel Sekreter bana döndü ve "sen ne yapacaksın" diye sordu; dedim ki "Hayır demek için Lahey'e seyahat boşuna; burada De Soto'ya söyleriz, size yazar, nedenlerini bildiririz; yani, bu seyahati yapmayalım." Ancak, Genel Sekreter, herhalde, eli boş dönmemek için "canım, hayır diyecekseniz dahi Lahey'e geliniz, orada anlatınız derdinizi" demiştir. Böylelikle, Lahey'e gideceğiz; ancak, Ankara'da yapmış olduğumuz temaslar neticesinde güçlü olarak gideceğiz, iyi niyetli gideceğiz ve bu planı değiştirme yollarını arayacağız. İnşallah, buluruz.

Rum lideri Papadopulos, eğer, hakikaten değiştirilmesini istediği birçok kısım varsa, bana açıkça söylemelidir; ben, ona söyleyeceğim. Sayın Papadopulos, iki tarafın mutabık kalmadığı, içerisinde beğenmediğimiz, değiştirilmesini istediğimiz birçok husus olan bir planı, sanki mutabık kalmışız gibi, bütün Kıbrıs'ın anayasası, bütün Kıbrıs'ın teşkilâtı olarak nasıl referanduma göndeririz ve halk, bu yarı buçuk, tamamlanmamış plana "evet" derse, bunu tamamlama yöntemi ne olur; yeniden kavga "ben, burasını değiştirecektim, beğenmiyorum", "ben, bunu kabul etmiyorum", "ben de bunu beğenmiyorum" diye yeni kavgaların başlamasına yol açacak değil miyiz? Bunu kendisine soracağım.

Şimdi, dünyanın hiçbir yerinde, bir ülke için, dıştan böyle bir plan yapılıp, zorla dayatılmış ve empoze edilmiş değildir diye düşünüyorum. Belki Filistin'i örnek olarak göstereceksiniz. Filistin ve İsrail liderleri, bu anlaşmayı yaptıkları için, bildiğiniz gibi, Nobel ödülünü de almışlardır; ama, bu yapay anlaşma tutmamış ve hâlâ, Filistin'de kan gövdeyi götürmektedir. Bizim korkumuz da odur. Türk askeri, ikide bir gelip, bizi kurtarmamalıdır, buna ihtiyaç olmamalıdır.

Biz, sağlam, kalıcı bir anlaşma istiyoruz; 1960 Anlaşması gibi, sadece kâğıt üzerinde bir anlaşma değil. Yırtılıp atılacak ve "ben beğenmedim, artık, hükümet benim, siz azınlıksınız" denilebilecek bir anlaşma istemedik, istemiyoruz.

Anlaşmanın, egemenliğimize dayalı olmasını istiyoruz. Egemenliğimiz var mı yok mu tartışmasını kabul etmiyoruz; çünkü, biz, egemenliğimizi Rum'dan kurtardık, devletimizi kurduk -yirmi sene bekledikten sonra- ve Türk Cumhuriyeti, bu devleti tanımıştır. Bu Mecliste tanıdınız. Evlatlarınızı feda ederek bizi kurtardıktan sonra, barış görüşmelerinin her safhasında fedakârlıklar yaparak ve yaptırarak, barışı temin edebilmemiz için bize destek oldunuz, yardımcı oldunuz. Barış yapamadık, uzlaşma olmadı. Sebebini sorunuz diyoruz. Tek bir sebebi var; Makarios, eli kanlı Makarios. Kıbrıs'ın Miloseviç'i dediğimiz Makarios bizi toplu mezarlara gömerken, Güvenlik Konseyinde kendisini meşru Kıbrıs hükümeti olarak tanıdılar. Uluslararası bir anlaşmanın yerle bir edildiğine bakmadılar, Türk Halkına yapılan zulme bakmadılar "meşru Kıbrıs hükümeti ve sen de, onun Cumhurbaşkanısın" dediler. O andan itibaren, Makarios'un, Kıbrıs meselesini halletmek için herhangi bir nedeni kalmadı; çünkü, bu olsun, bizi azınlık yapsın, ondan sonra -1960 anlaşmalarını ortadan kaldırmak suretiyle- Enosis'in yolunu açsın diye yapmıştı bütün saldırıyı ve ölmeden evvel, arkada kalanlara bir vasiyette bulundu; dedi ki: "Ben, yaptıklarımla, Kıbrıs meselesini, en yakın Enosis'e, en yakın noktaya getirdim. Bundan gerilemek yoktur; sadece Enosis için gerileyebilirsiniz."

Dolayısıyla, bizimle yapılacak herhangi bir anlaşmada, biz, Türkiye'nin garantisinin daha güçlü bir şekilde devamını ve Kıbrıs Türklerinin statüsünün, Makarios'un istediği gibi, azınlık değil; yine, 1960 cumhuriyetinde olduğu gibi kurucu ortak olmasını istedik, bunda direndik. Ne kadar taviz verdiysek, boşa gitti. Makarios ve ondan sonra gelenler "Kıbrıs cumhuriyeti hükümeti vardır ve garanti anlaşması değişmelidir, hatta ortadan kalkmalıdır. Kıbrıs Türkleri de azınlık statüsü veya korunmaya alınmış azınlık statüsüne gitmelidir..."

Geçen gün, Rum liderlerle -Rum liderler ile Türk liderler aylık bir araya gelirler, yıllardır gelirler; ama, hiçbir yumurta yumurtlayamazlar, hiçbir netice alınmadı- yapılan toplantıda, Komünist Partisinin ve Papadopulos'u destekleyen partinin Başkanı Hristofyas şöyle bir söz söyledi nihayet: "Bakınız, egemen halk biziz. Size, anayasal haklar veriyoruz bu teşkilâtın içerisinde; daha ne istiyorsunuz?" Anayasal haklar; yani, 1960'ta verilmiş olan güçlü haklar yerine, şimdi, daha zayıf; ama, güya "kurucu devlet" seviyesinde!.. Bu devletin fizikî hududu yok; belediye hududu gibi hudutları tanınacak. Bu devletin içine, Rumlar, istedikleri gibi, istedikleri kadar girecekler; bu devletin içinde Rum'un yüzde 10 toprak hakkı tanınacak, geriye kalanların da tapu hakları, insan hakları mahkemelerinde bizi perişan edecek. Rum gelecek, evimden çık diyecek; Türk diyecek ki, ben, Limasol'da, Baf'ta, bundan daha kıymetli emlak bıraktım, çıkmıyorum; işte kavga... Rum liderler de açıkça bunu söylüyorlar; tehlike var. Bu anlaşmanın uygulanması, bu yarı buçuk anlaşmanın uygulanmaya konulması tehlikelidir diyor. Kim diyor; bunların, Avrupa Mahkemesinde hâkimleri diyor. Bu, insan hakları konusuyla ilgili olarak, Rumların talepleri, Türklerin retleri, muhakkak bir kavgaya götürecek Kıbrıs'ı; tehlike var diyor. Biz, tehlike istemiyoruz. Biz, gerçek barış istiyoruz; iki eşit ve egemen taraf arasında bir ortaklık kurulabilecekse, kurulması için de hazırız diyoruz.

Bu konuda, kararlarınız, ilginiz, söylevleriniz, Kıbrıs konusundaki hararetli münakaşalarınız bize daima destek olmaktadır. Unutulmadığımızı görüyoruz; kimsesiz olmadığımızı, yetmiş milyonluk yüce bir ulusun ayrılmaz ve kopmaz bir parçası olduğumuzu görüyor, hissediyor ve gurur içerisinde, direnişimizi yürütüyoruz.

Sizlere, bu düşüncelerle, en içten duygularla teşekkür ediyorum. Desteğinize muhtacız, devam ediniz. Sağ olunuz. (Ayakta alkışlar)

BAŞKAN - Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş'a teşekkür ederim.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanının görüşmesinden sonra bir söz talebimiz vardı daha önceki cumhurbaşkanlarının ziyaretlerinde olduğu gibi. Dolayısıyla, Sayın Onur Öymen'in, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bu konuşma sonrasında bir konuşma yapmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN - Sayın Başkan, böyle bir talep bize gelmedi.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, Meclis teamüllerine uygun olarak...

BAŞKAN - Böyle bir uygulama olmamış. Danışma Kurulunda, keşke, bunu görüşseydiniz, Danışma Kurulunu topladığınız zaman.

OĞUZ OYAN (İzmir) - Efendim, daha önceki bütün konuşmalarda hep olmuş.

BAŞKAN - Baktım, tutanakları inceledim; genel görüşme açılmış. Genel görüşme çerçevesinde bütün siyasî partilerimiz görüşlerini açıklamışlar; ama, ne Danışma Kurulunun böyle bir...

OĞUZ OYAN (İzmir) - Daha önceki ziyaretlerinde hep olmuş efendim, genel görüşme olmaksızın.

BAŞKAN - İnceledim; ama, genel görüşme açılmış onlarda.

Sayın Başkan, iki parti grubumuz var. Bir partimizin daha Sayın Genel Başkanı var. Sayın grup başkanvekillerinin bu konuda bir ortak düşüncesi olursa...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Böyle bir usul yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığımıza, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Mustafa Özyürek ve Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Elazığ Milletvekili Sayın Mehmet Ağar imzasıyla bir önerge geldi.

Şimdi, o önergeyi okutacağım ve o önergeyi de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararı olarak açıklayacağız.

O arada da, eğer isteyen grubumuz olursa, bu önerge üzerinde 10'ar dakika söz vereceğim.

Şimdi, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen tüm siyasî partiler olarak müştereken hazırlayıp ekte sunulan önerilerimizin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu kararı olarak, Yüce Meclisimize ve dünya kamuoyuna duyurulması için gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Salih Kapusuz

 

Mustafa Özyürek

 

AK Parti Grup Başkanvekili

 

CHP Grup Başkanvekili

 

 

Mehmet Ağar

 

 

 

DYP Genel Başkanı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sayın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın bugün Meclis Genel Kurulunda yaptığı hitabı takdir ve saygıyla karşılayarak, aşağıdaki hususları Türk ve dünya kamuoyuna duyurmayı kararlaştırmıştır.

1- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21 Ocak 1997 ve 15 Temmuz 1999 tarihlerinde aldığı kararlara atıfta bulunarak, bu millî davada Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türk Milletinin tam bir birlik ve beraberlik içinde bulunduğu gerçeğini bütün dünyaya bir kere daha ilan eder.

2- Kıbrıs meselesine adil ve kalıcı bir çözüm bulunması için, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin sarf ettiği çabaları içtenlikle destekler.

3- Kıbrıs meselesine bulunacak çözümün, tarafların eşit statüsü ve eşitliğine dayanması gerektiği hususunu önemle vurgular.

4- Türkiye'nin 1960 antlaşmalarından kaynaklanan garantörlük haklarının sürdürülmesi gereğini belirtir.

5- Kıbrıs'ta, Türkiye ile Yunanistan arasında kurulmuş bulunan dengenin zedelenmesinin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini teyit eder.

6- Kıbrıs sorununun çözümünün, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği sürecinde bir önşart gibi takdim edilmesine yönelik çabaları reddeder.

7 - Güney Kıbrıs Rum yönetiminin Türkiye'den önce Avrupa Birliğine üye yapılması yolunda atılan adımların, uluslararası antlaşmaların açık bir ihlali olduğunu bir kere daha vurgular.

8 - Kıbrıs Türk ve Rum halkının 28 yıldır huzur ve barış içinde yaşamasının en önemli amili olan iki kesimliliğin muhafaza edilmesine verdiği önemi vurgular.

9 - İki kesimliliği zedeleyecek bütün öneri ve girişimlerin, Kıbrıs'taki güvenlik ortamını olumsuz yönde etkileyerek, iki toplumu yeniden bir çatışma ortamına sürükleyeceğini hatırlatır ve buna hiçbir şekilde müsaade edilmemesi gerektiğini önemle belirtir.

10 - Bu genel koşullara riayet edilmek kaydıyla, Kıbrıs'ta barışçı ve kalıcı bir çözüme ulaşılmasının, Türkiye'ye, Kıbrıs Türk ve Rum toplumlarına ve bölge barışına hizmet edeceği yolundaki inancını ifade eder. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim üç siyasî partimize.

Sayın milletvekilleri, şimdi, üç siyasî partimizin verdiği bu önerge üzerinde, isteyen siyasî parti temsilcilerine grupları adına ve Sayın Ağar'a 10'ar dakika söz vereceğim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Onur Öymen...

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu, önerge değil; bu, Meclis deklarasyonu. Böyle bir usul yok, yapmayın Sayın Başkan...

CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş'ın biraz önce Yüce Mecliste ifade ettiği görüşlerin ışığında, Kıbrıs konusundaki son gelişmeler hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Sayın Denktaş'ın sözlerini saygıyla ve takdirle izledik. Azimle, kararlılıkla ve yüksek bir vatanseverlik duygusuyla, uzun yıllardan beri, Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarlarını koruyan Sayın Denktaş, en zor şartlar altında bile dış baskılara direnmiş, Kıbrıslı soydaşlarımızı eşit haklardan yoksun bir azınlık haline getirmek isteyenlere karşı hiçbir zaman boyun eğmemiş, diz çökmemiştir. Bu çabaları için kendisine şükranlarımızı sunuyoruz.

Kıbrıs'ın bugünkü durumunu anlayabilmek, karşılaştığımız sorunlara, sıkıntılara doğru teşhis koyabilmek için, kısaca, Kıbrıs'ın geçmişine bir göz atalım.

Kıbrıs, tarih boyunca çeşitli kavimlerin egemenliği altına girmiştir; ama, hiçbir zaman Yunan adası olmamıştır. 1571 yılında Osmanlı İmparatorluğunun Ada'yı fethinden sonra, Türkiye'den onbinlerce göçmen Kıbrıs'a yerleşmiştir. Bugün, Kıbrıs'ta yaşayan soydaşlarımız, işte, Anadolu'dan giden bu insanlarımızın çocuklarıdır, torunlarıdır ve bizim bir parçamızdır. Bu soydaşlarımız, Ada'daki Rumlarla dörtyüz yıl birlikte yaşamışlardır; ama, bir Kıbrıs Milleti ortaya çıkmamıştır.

Osmanlı, Ruslarla yaptığı savaşı kaybettikten sonra, bildiğiniz gibi, 1878 yılında, Kıbrıs, İngilizlere kiralanmıştır. O zamanki bu kiralama anlaşmasını yapan İngiliz Başbakanından sonra iş başına gelen İngiliz Başbakanı "tarih boyunca bundan daha kötü bir ikiyüzlülük örneği olmamıştır" diyor. Bu anlaşma için bizzat İngilizler söylüyor. Böyle bir anlaşmayla, Kıbrıs, Osmanlılardan İngilizlere kiraya verilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı başlar başlamaz, Türkler, Almanların yanında savaşa katıldığı için, İngilizler, Kıbrıs'ı ilhak etmişlerdir ve tam bir yıl sonra, 1915'te, İngilizler, Kıbrıs'ı Yunanistan'a teklif etmişlerdir; bir şartla, Yunanistan bir hafta içinde Almanya'ya karşı savaş ilan edecektir. Savaş ilan edememiştir, Yunanistan Kıbrıs'ı alamamıştır; ama, daha o günden uluslararası toplumun eğilimleri belli olmuştur.

Kıbrıslı Rumlar, Türkleri, daima Enosis emellerinin önünde bir engel olarak görmüşlerdir. Uzun geçmişi tekrarlamayacağım; ama, 1960 anlaşmalarından sonra Kıbrıslı Rumlar, Türklerin kurulan devlette eşit egemen unsurlar olmasını bir türlü kabul etmemişlerdir.

1963 Aralığındaki olayları biliyorsunuz. O kanlı olaylar, Kıbrıslı Rumların Türklere tahammül etmemelerinin bir simgesi olmuştur ve o olaylardan önce Kıbrıs İçişleri Bakanı tarafından, Rum İçişleri Bakanı tarafından hazırlanan Akritas Planı, bizzat, Makarios tarafından onaylanmıştır ve Ada'dan Türklerin tasfiyesini öngörmektedir.

İşte, değerli arkadaşlar, Kıbrıs, böyle bir gelişmeden sonra 1974 yılında Yunan cuntasının desteğiyle bir darbeye sahne olmuştur ve o darbe, Kıbrıs'a bir teröristi cumhurbaşkanı olarak getirmiştir; Nikos Samson ve amaçları, derhal enosis ilan etmekti, Türkleri Ada'dan tasfiye etmekti; bunu, başaramamışlardır; çünkü, Türkiye, anlaşmalardan doğan haklarını korumuştur; ama, Türkiye'nin bu müdahalesi sırasında, oradaki masum Türklere yapılan saldırılar sonucunda, bazı köylerde yaşayan bütün soydaşlarımız katledilmiştir.

Şimdi diyorlar ki, geçmişi unutun. Geçmişi unutmamıza imkân yoktur. Geleceğe bakacağız, çözüm arayacağız; fakat, geçmişi unutmadan. Kofi Annan Planının bir özelliği şudur: Diyor ki, Kofi Annan: " Kıbrıs'ta bir millet yaratacağız."

Değerli arkadaşlar, bir anlaşmayla bir devlet kurabilirsiniz; ama, bir millet kuramazsınız. Kıbrıs'ta yaşayan soydaşlarımız, her zaman, Anavatana bağlı olacaklardır, aramızdaki bağları koruyacaklardır, kimliklerini, kişiliklerini koruyacaklardır.

Değerli arkadaşlar, bir hususu hatırlatmak istiyorum; bugünkü tartışmalara ışık tutacaktır. Diyorlar ki: "Efendim, Almanlar ile Fransızlar uzun ve kanlı savaştan sonra nasıl uzlaştılar. Kıbrıs'ta da uzlaşırız, birlikte yaşarız; ne mahzuru var?"

Değerli arkadaşlar, Almanlar ile Fransızlar uzlaştı; ama, orada iktidarda Makarios yoktu, De Gaulle ile Adenauer vardı; onlar, devlet adamıydı. Makarios ise, darbeden sonra Ada'ya döndüğünde verdiği ilk demeçte şunu söyledi: "Hedefimiz, Türklerle uzun vadeli mücadeledir." Uzlaşma demiyor, uzun vadeli mücadele diyor ve o tarihten sonra, Kıbrıs'ta bir nesil boyunca insanlar Türk düşmanlığıyla yetiştirildiler.

Daha, çok anlatacak şeyimiz var; ama, bütün bunları şunun için anlatıyoruz: Bugün Kıbrıs'ta önerilen plan Kofi Annan Planı, iki kesimliliği tahrip eden bir plandır. 1975 yılında Denktaş ile Klerides arasında yapılan anlaşmayla tesis edilen iki kesimlilik, ilk defa olarak Türkler ile Rumların barış içinde, huzur içinde, güvenlik içinde yaşamalarını sağladı, bugüne kadar bir kişinin burnu kanamadı. Niçin; çünkü, ayrı bölgelerde yaşıyorlardı. İşte, bu plan iki kesimliliği ortadan kaldırıyor, tekrar bunları iç içe yaşamak zorunda bırakıyor. Planın en zayıf noktası budur ve biz, başından beri bunun için bu plana karşı çıkıyoruz. Yoksa, gayet tabiî ki, çözümü biz de istiyoruz, uzlaşmayı biz de istiyoruz, barışı biz de istiyoruz, bundan daha normal ne olabilir; ama, toplumları tekrar birbiriyle çatışacak duruma getirmemek kaydıyla.

Kıbrıslı Türklere karşı yapılan ambargoların acıları hâlâ dinmemiştir. Niçin bu ambargoları uyguladılar, niçin Türkiye'ye üç yıl boyunca askerî ambargo uyguladılar; hedef şuydu: Dış baskılarla Türkiye'yi dize getirmek, dış baskılarla Kıbrıslı Türkleri dize getirmek. Arkadaşlar, bunda başarılı olamamışlardır. Türkiye, cumhuriyet tarihinin başından beri gösterdiği gibi, baskılara karşı büyük bir direnç göstermiştir, Kıbrıs Türkleri direnç göstermiştir. Ambargolara boyun eğmedik. 70 sente muhtaçtık, petrolümüz yoktu, yağımız yoktu, ampulümüz yoktu; ama, onurumuz vardı. Direndik, hiçbir taviz vermeden bu ambargoyu kaldırttık.

Kıbrıslı Türkler de, yirmisekiz yirmidokuz yıldır bu ambargolara direniyorlar. Onun üzerine, diplomasi tarihinin en eski oyununa başvurdular: Böl ve hükmet. Türkleri böleceksiniz, Kıbrıslı Türkleri birbirine düşüreceksiniz, Kıbrıslı Türkleri Türkiye'yle birbirine düşüreceksiniz, anavatanla aralarını açacaksınız, diyeceksiniz ki: "Bize boyun eğmezseniz perişan olursunuz, sefil olursunuz. Sizin için tek çıkış yolu, Rumlarla birlikte Avrupa Birliğine girmektir; Türkiye'yi unutun."

Arkadaşlar, bu oyun da başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Lefkoşa'da herkesin sözünü ettiği mitingi düzenleyenler, kısa bir süre önce geldiler, bizim partimizi, Sayın Genel Başkanımızı, diğer arkadaşlarımızı ziyaret ettiler ve "hiç yanlış izlenim edinmeyin; biz, anavatana sıkı sıkıya bağlıyız. Bizim, oradaki mitingimiz kimsede yanlış bir izlenim uyandırmasın; bütün Kıbrıslı Türkler anavatana yürekten bağlıdır, kimse bu bağı kopartamaz" dediler. Mitingi düzenleyenler, bunu söylüyor. O bakımdan, kimse yanlış hesap yapmasın, kimse "böl ve hükmet" politikalarının başarıyla sonuçlanacağını ümit etmesin. Yabancılar, bu mitingi düzenlemek için çok çalıştılar, çok gayret sarf ettiler. Dünya diplomasi tarihinde örneği belki de hiç görülmemiş bir olay oldu; hükümeti protesto için düzenlenen bir mitinge yabancı diplomatlar katıldılar. Bunu, itiraf ediyorlar. Böyle şeyin örneği yoktur. Hiçbir ülkede, hükümete, cumhurbaşkanına karşı düzenlenen bir mitinge yabancı diplomatlar katılmaz. Bu, oynanan oyunları ortaya koyuyor. Arkadaşlar, bu oyunlar sökmedi, sökmeyecektir.

Değerli arkadaşlar, size, baştan da söyledim "Kıbrıslı Türkler uzlaşmazdır" diyorlar. 1977 yılında imzalanan Denktaş-Makarios anlaşması, Türk tarafının girişimiyle gerçekleştirilmiştir. 1979'da, Denktaş-Kipriyanu anlaşması, Türk tarafının girişimiyle gerçekleştirilmiştir. Daha sonraki barış girişimleri, Türklerin eseridir. 1985'te, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Perez De Cuellar'ın planını, bir virgülünü değiştirmeden kabul ederiz diyenler, Türklerdir. Daha sonraki Genel Sekreter Butros Gali'nin önerilerini büyük ölçüde kabul edenler Türklerdir, reddedenler Rumlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öymen, toparlar mısınız.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Şimdi, hal böyleyken, siz, Türkleri uzlaşmazlıkla suçlayamazsınız, çözümsüzlüğün sorumlusu olmakla suçlayamazsınız.

Değerli arkadaşlar, Sayın Denktaş bundan önceki konuşmasını yaptığı zaman, o zamanki Devlet Bakanı, şimdiki Başbakanımız Sayın Abdullah Gül bir konuşma yapmıştı; müsaadenizle, birkaç cümlesini okuyacağım: "Kıbrıs, Türkiye'nin millî meselesidir, partilerüstü bir meseledir. Kim iktidarda olursa olsun, otuz senedir, Kıbrıs'a karşı yapması gerekeni yapmıştır." Sayın Başbakan söylüyor... Otuz senedir Türk hükümetleri yanlış yapmıştır" demiyor, "otuz senedir Türk hükümetleri doğru yapmıştır" diyor. İşte, biz, bugün, bunun altına imza atıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Eminim ki, çok değerli Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi arkadaşlarımız da bu imzayı atacaklardır.

Değerli arkadaşlar, Kofi Annan planının ayrıntılarını Sayın Denktaş anlattı, ben tekrarlayacak değilim; yalnız, bir hususu hatırlatmak istiyorum. Gazetelerde gördüğünüz harita sanal bir haritadır. Bu haritada sınırlar yoktur, sınırları koruyacak birlik yoktur ve iki taraf arasında hiçbir engel kalmayacaktır. Bugün, sınırları koruyan Kıbrıs Türk güvenlik kuvvetleri lağvediliyor. Türk barış kuvvetleri karargâhına hapsediliyor. Türkiye, Avrupa Birliğine girdiği gün Kıbrıs'taki bütün Türk askerlerinin çekilmesi öngörülüyor. Bir askerimiz kalmayacak. Buna nasıl "evet" diyebiliriz!.. Bu, Londra ve Zürih Anlaşmalarını tadil ediyor. Referanduma sunun diyorlar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayladığı bir anlaşmayı Kıbrıslı Türklerin onayıyla değiştirmek kabil mi?.. Uluslararası hukukçular kabil değildir diyorlar. Bir anlaşma nasıl yapıldıysa öyle tadil edilir. Şimdi, siz, bizim Meclisin yaptığı bir anlaşmayı, orada Kıbrıs Türk Hükümetinin kabul etmediği, Meclisinin kabul etmediği, Cumhurbaşkanının kabul etmediği bir metni halkın oyuna sunarak değiştireceksiniz!.. Hukuku ihlal ediyorsunuz. Uluslararası hukuku ihlal ediyorsunuz. Bunu yapamazsınız. Bu, hukuk dışıdır. Buna çok iyi dikkat etmek lazımdır.

Değerli arkadaşlar, bir şey daha söyleyeceğim, sözlerimi bitirmeden ve bu da çok önemlidir. İç içe yaşarlarsa Türkler ne olur? Bakınız, beşbuçuk yıl Kıbrıs Rum Kesiminde Dışişleri Bakanlığı yapan Rolandis "Türklerle Rumları iç içe yaşatırsanız, zorla ortak köyler kurmaya çalışırsanız, şiddete, hatta ölümle sonuçlanacak çatışmalara yol açarsınız. Türklerle Rumların birlikte yaşayacağı 400 köy, 400 yanardağ olur" diyor. Şimdi, Kıbrıslı Rum bunu söylüyor. Biz, buna "evet, yaşatırız, dostluk içinde, barış içinde yaşayabilirler" diyebilir miyiz?.. Bu riski alabilir miyiz?.. Ama, iki kesimlilik sağlanırsa Kofi Annan planında, biz de taraftarız. Karşılıklı esneklik gösterelim, uzlaşma sağlayalım, çözüme ulaşalım; ama, Kıbrıs'ı ikinci bir Filistin haline getirmeyelim.

Şimdi, söyleyecek çok şey var; ama, vaktinizi istismar etmek istemiyorum, bir tek şey daha söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Öymen, toparlarsanız sözlerinizi...

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Toparlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Kıbrıs Rum ve Yunan Rum kiliseleri, hâlâ, bugün, Kıbrıslı gençleri Türklere karşı kin ve intikam duygularıyla dolduruyorlar, Türkiye'ye karşı düşmanlık aşılıyorlar; bunlara karşı uyanık olalım. Bu düşmanlık hisleriyle yetiştirilen gençleri, çocukları, fanatikleri içimize alırsak, bunun sakıncalarına da birlikte katlanacağız.

Değerli arkadaşlar, son sözlerim şunlardır: Biz, Kıbrıs'ta çözümden yanayız; baskıya karşıyız, dayatmaya karşıyız. Türkiye Büyük Millet Meclisine, cumhuriyet tarihinin başından beri hiç kimse dayatmayla hiçbir şey kabul ettirememiştir; en son örneğini geçen cumartesi siz verdiniz. Irak'ta dayatmaya boyun eğmeyen Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kıbrıs'ta da eğmeyecektir.

Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygılarla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öymen.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, buradan bir açıklama yapabilir miyim, söz verebilir misiniz?

BAŞKAN - Kürsüye buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Buradan istiyorum Sayın Başkan, yerimden...

BAŞKAN - Peki; buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş Bey Meclisimizi teşrif ettiler ve çok anlamlı bir konuşma yaptılar. Elbette, Meclisimiz, kendisine, layık olduğu değeri, hürmeti göstermiştir ve gösterecektir.

Takdir edersiniz ki, bugüne kadar -böyle, misafirlerin konuşmasından sonra- İçtüzükte ve çalışmalarda hiçbir uygulaması olmayan bir yolu seçtiniz Başkanlık olarak; bunu tasvip etmiyoruz, doğru da bulmuyoruz. Bu konuların mutlaka konuşulmasına imkân veren kurallar ve usuller vardır, bunu, ona uygun yapmamız gerekmekteydi; ama, maalesef, bunun dışına çıkıldı. Bu anlamda, bunu doğru bulmadığımız için arkadaşlarımız konuşmayacak. Bu konularla ilgili Değerli Bakanımız da burada; kendilerinden, inşallah, bu konunun rahatlıkla tartışılacağı bir zeminde, bize bu fırsatı vermesini istiyoruz. Dolayısıyla, biz Grup olarak böyle bir yanlış uygulamaya alet olmak istemiyoruz.

Bugüne kadar yapılan bütün konuşmalardan, özellikle Sayın Denktaş'ın konuşmalarından sonra, Kıbrıs'ı destekleyen, Kıbrıs politikaları konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin görüşünü ve desteğini yansıtan destek mesajları ve deklarasyonları yayınlanmıştır. Bunu bir önerge olarak kabul etmek ise, fevkalade yanlıştır; bu, bir önerge değildir. Dolayısıyla, bu destek deklarasyonuyla ilgili olarak üzerinde konuşma yapmak gibi bir yöntemin ilk olması ve yanlış olması sebebiyle, buna katılmadığımızı, bu açıklamayı bu açıdan yaptığımızı ifade eder, teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.

Sayın milletvekilleri, Sayın Kapusuz'a teşekkür ediyorum; ancak, Sayın Denktaş, sıradan bir devlet başkanı, sıradan bir cumhurbaşkanı değildir. (AK Parti sıralarından "ne alakası var!" sesleri) Sayın Rauf Denktaş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanıdır ve şu anda da tarihî bir karar almakla karşı karşıyadır. Elbette ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinde "İçtüzükte böyle bir uygulama yoktur" anlayışı, bu açıdan da doğru bir anlayış değildir. Her uygulamanın bir ilki vardır; bir deklarasyon yayınlanmıştır.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - O, ayrı konu.

BAŞKAN - Üç partimizin imzasıyla gelmiştir. O nedenle de, herhangi bir parti kayrılmadan, herhangi bir yanlış uygulamaya yön verilmeden, söz talebi olan siyasî partilerimize söz verilmiştir. Kaldı ki, Sayın Öymen'in sözlerine de, Adalet ve Kalkınma Partimizden aksi bir görüş de zaten gelmemiştir.

Teşekkür ediyorum.

MEHMET KEMAL AĞAR (Elazığ) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ağar. (Alkışlar)

MEHMET KEMAL AĞAR (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel, uzun yıllar, böylesine bir millî davayı, genç yaşından bu yana, Türk Mukavemet Teşkilâtında başlayıp, fiilen, silah dahil, her türlü mücadelesinde olan, daha sonra, siyasî veçhesiyle, önemli görevlerle, büyük millî davayı sürükleyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Değerli Cumhurbaşkanı Denktaş'ı dinledik. Davasına, meselesine, büyük bir vukufiyetle sahip olan ve bu konudaki direncini, Anavatan Türkiye'den yıllar boyunca aldığı büyük desteklerle götüren ve bugün karşı karşıya bulundurulmak istendiği zorluklara rağmen, sağlığındaki sıkıntılara rağmen, bu direncini muhafaza eden bu değerli devlet adamını, bizim ölçülerimize göre de bir millî davanın bu büyük kahramanını, tekraren, saygıyla selamlıyorum.

Böyle bir konuda, Mecliste, birçok meselelerin tartışıldığı -çok zaman, gündemdışı konuşmalarda, Türkiye'nin genelini de ilzam etmeyen meselelerin tartışıldığı- bir ortamda, bir millî mesele için, siyasî partilerin veya Millet Meclisi üyelerinin konuşmalarında, ben, şahsen, yadırganacak bir şey olmadığını düşünüyorum. Sayın Kapusuz'un bu itirazının, şeklî bir itiraz olduğunu düşünüyorum. Mutlaka, bu konuşmadan sonra, muhtemelen Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermiş milyonlarca insanı mutlu edecek birkaç çift lafın da, o partinin sözcüleri tarafından edilmesinin, ben, şahsen, uygun olduğunu düşünüyorum. Hiç, bir müdahale şeklinde algılanmasın; ancak, bu konunun, milletimizin genelini ciddî anlamda meşgul ettiğini, düşündürdüğünü ve bu ölçüde de ilgilendirdiğini ifade etmek gerekiyor.

Çok muhterem milletvekilleri, eğer, uygun görürseniz, Sayın Öymen'in tarihsel çizgisine bazı ilaveler yapmak istiyorum.

Hiç şüphesiz ki, bu meselenin tarihî derinliğinde, 1959-1960 Zürih ve Londra Anlaşmaları var. Bu anlaşmaların dibinde de, bu işin mimarı olarak, merhum Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve 1960 Londra Anlaşmasını hasta yatağında imzalayan merhum Başvekil Adnan Menderes var ve onların, büyük bir dirençle, büyük bir ustalıkla ortaya koydukları diplomatik münasebetler, çalışmalar sonucunda, hepinizin bildiği gibi, bugün, hâlâ, uluslararası hukuktan kaynaklanan bütün haklarımızı öne sürebildiğimiz uluslararası metinlerdir, dokümanlardır. Kendilerini ve o dönemin iktidarı Demokrat Partinin bu konudaki hizmetlerini, bu kürsüde hatırlamamak mümkün değildir.

Daha sonrasında, 1963 yılında ortaya çıkan katliamlar sonucu, yine, devrin Başbakanı rahmetli İsmet İnönü döneminde de bombardıman yapılmış ve bir ölçüde güvenlik sağlanabilmiştir.

Daha sonrasında, 1967'de abluka koymak durumunda kaldığımız dönemin de Başvekili Sayın Süleyman Demirel ve daha sonrasında -zamanınızı almamak bakımından detaylarına girmiyorum- 1974'te de, hepimizin bildiği gibi, darbe sonucunda, 1960'taki garantörlük anlaşmasından doğan hakkımız da, Sayın Ecevit'in liderliğindeki CHP-MSP hükümeti döneminde, Sayın Erbakan'ın Başbakan Yardımcısı olduğu dönemdeki hükümetin fevkalade dirayetli kararıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin başarılı bir müdahalesiyle, o günden bu güne güvenlik sorununun yaşanmadığı Kıbrıs olayı, siyasî platformda devam edegelmektedir.

Biraz evvel de, detaylarına inmeksizin, Sayın Denktaş'ın genel hatlarıyla belirttiği gibi, meselenin temelinde var olan güvenlik, egemenlik, iki toplumluluk gibi temel meselelerin çözümlenmediği, daha da karmaşık hale getirildiği ve âdeta çizilen haritalara bakıldığında da muhtemel bir askerî anlaşmazlık sonucunda bizim aleyhimize cereyan edebilecek değişikliklerin yapıldığını görmekteyiz. Bir askerî uzmanın ifadesine göre, bu haritanın çizilebilmesi ve gelecekte muhtemel çatışmalarda Türk tarafına dezavantaj sağlayabilecek ölçülerde de yapıldığı açık bir gerçektir. Bunun ötesinde, Kıbrıs Rum kesiminde yapılan son seçimi göz önüne aldığımız, bir analiz yaptığımız vakit, son on sene zarfında Klerides'in başkanlığını yaptığı dönemde, en son olarak Avrupa Birliğine kabul edilme konusu dahil olmak üzere, siyasî platformda sağlanan Kıbrıs Rum kesimi açısından birçok başarıya rağmen, o topluluğun başkan olarak Klerides'i kabul etmeyip, biyografik geçmişi itibariyle, EOKA'nın önemli simalarından birisi olan bugünkü başkanları Papadopulos'u seçmesindeki ruh haletini de bir kez daha dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bu başarılar bile tatmin etmemekte, fanatik görüşleri olan, geçmişte EOKA içinde militanca çalışmaları olan bir diğer adayın tercih edilmesi, gelecekte Kıbrıs'taki tehlikelerin hangi boyutta olacağının çok net bir ifadesi olarak karşımızda durmaktadır. Hal böyleyken, bugün Sayın Denktaş'ın konuşmasından da öğrendiğimize göre -takip edebilme imkânı bulamamış idik- Çankaya Köşkünde yapılan zirvede kendisine yönelik desteğin bugün de Büyük Millet Meclisimizce tekraren ifade edilmesi, hepimizi, elbette, memnun edici bir husustur.

Biraz evvelki tarihi gelişiminde de anlattığım gibi, 1959'dan bu yana Parlamento altında görev yapan bütün iktidarların, bütün başvekillerin bu konudaki tavırlarında hiçbir farklılık yoktur. Hal böyleyken, Kıbrıs davası gibi ciddî derinliği olan bir meselede başka türlü davranmanın da imkânı yoktur; Çünkü, Kıbrıs davası, bizim cihanşümul bir imparatorluğun mirasçısı olduğumuzu hatırlatan bir meseledir; Kıbrıs davası, Türkiye'nin stratejik güvenliğiyle doğrudan ilgili bir meseledir; Kıbrıs davası, Türkiye'nin güvenilirliğiyle ilgili bir meseledir ve Kıbrıs davası, Türkiye'nin, gelecekte karşı karşıya kalacağı dışpolitikayla ilgili bütün meselelerde tavizkâr bir tutum başlattığı zaman, bu tavizlerin daha hangi başka noktalarda istenmesi konusu, sınırlarının açık olduğu bir konudur ve nihayetinde, Kıbrıs davası bir millî davadır. Bugün, Avrupa içerisinde İrlanda'dan tutun İspanya'ya kadar, hangi mesele çözümlenebilmiştir ki, Kıbrıs davasının bizim sürekli öne sürdüğümüz bütün şartların aleyhinde çözümlenmesi konusundaki bu baskıları kabullenebilelim. Bunların kabullenilmesi, 50'li yıllarda, ilk defa Türkiye'nin ve Anadolu topraklarında yaşayan insanların, kendi Anadolu yarımadasının, Trakya'nın dışında yaşayan insanları olduğu, soydaşları olduğu, onlara karşı bir mükellefiyetleri olduğu konusunda çok büyük ve önemli bir hatırlatmadır. Ayrıca, çok uzun yıllardan beri devam eden, geri çekilmemize set vuran bir olaydır. Meseleyi bu mahiyetiyle ve milletin derinliklerinde var olan hissiyatı kavramaksızın görmenin hiçbir anlamı olmadığı, bugün, bilinen bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Meselenin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılmaya, görüşülmeye başlandığı andan itibaren devam eden istikrarlı çizginin, bu dönemki hükümet ve Büyük Millet Meclisi içerisinde de aynı şekilde sürdürüleceğine olan inancımı tekrarlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ağar.

Başka söz isteyen?.. Yok.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Mustafa Özyürek ve Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Mehmet Ağar imzasıyla, bir anlamda Türkiye Büyük Millet Meclisinin önerisi haline gelen bu öneri veya deklarasyonu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Oybirliğiyle kabul edilmiştir. (Alkışlar) Teşekkür ediyorum.

Başkanlığımız, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin bu kararının gereğini yerine getirecektir.

Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

1.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/477, 2/49) (S. Sayısı : 61) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerinde.

Tasarının geçici 1 inci maddesi üzerinde 2 önerge vardı; birincisi, görüşülüp, reddedilmişti.

Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının geçici 1 inci maddesine aşağıda yer alan hükmün üçüncü fıkra olarak ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.

"Bu madde hükümleri, tüketicinin kredi verene, Kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanır."

 

Salih Kapusuz

Cahit Can

Erdoğan Özegen

 

Ankara

Sinop

Niğde

 

Ali Ayağ

Özkan Öksüz

Mevlüt Akgün

 

Edirne

Konya

Karaman

 

 

Recep Garip

 

 

 

Adana

 

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde hükmü, kredi kartı borcu nedeniyle mağdur duruma düşen tüketicileri kapsamaktadır. Uygulamada aksaklıkların, yanlış yorumlamaların önlenmesini temin ve madde hükümlerinin süreklilik arz etmemesi açısından gereklidir.

Otuz gün kamuoyunun bilgi sahibi olması ve mağduriyetlerin önlenebilmesi için tüketicilere başvuru için bir aylık bir süre verilmesi ve mağduriyetlerin bir an önce sonuçlandırılmasını sağlayacaktır.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 38 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 38. - Bu Kanunun; çerçeve 36 ncı maddesi ile geçici 1 inci maddesi yayımı tarihinde, diğer maddeleri ise yayımı tarihinden itibaren üç ay sonra yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Yalnız, Sayın Başkan, Sayın Bakan, kanunlarda "çerçeve" pek kullanılmıyor. O nedenle, eğer uygun görülürse, katılınırsa "Bu Kanunun; 36 ncı maddesi ile geçici 1 inci maddesi" şeklinde... Yani "çerçeve" kelimesini çıkarabilir miyiz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Doğru efendim.

BAŞKAN - Peki. Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, düzelttiğimiz şekliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 39. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylamaya sunmadan önce, Plan ve Bütçe Komisyonunun, görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir talebi vardır.

Komisyonun, görüşülmekte olan kanun tasarısının 30 uncu maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin bu talebi hakkında Danışma Kurulunun görüşünü okutuyorum:

Türkiye Büyük Meclisi Genel Kuruluna

Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun tasarısının kabul edilmiş olan 30 uncu maddesinin bütçe tekniğine uygun düşmediği gerekçesiyle yeniden görüşülmesine dair Plan ve Bütçe Komisyonu talebi, İçtüzüğün 89 uncu maddesi uyarınca toplanan Danışma Kurulunca uygun bulunmuştur.

 

 

 

Bülent Arınç

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

Salih Kapusuz

 

Oğuz Oyan

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

 

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun istemini okutuyorum:

Türkiye Büyük Meclisi Genel Kuruluna

Görüşülmekte olan tasarının çerçeve 30 uncu maddesinin yeniden görüşülmesini arz ederim.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanvekili

                       Bursa

Gerekçe:

Önergeyle yapılan düzenleme bütçe tekniğine uygun olmadığından.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyonun istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

Bu durumda, tasarının 30 uncu maddesini yeniden müzakereye açıyorum.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Madde üzerinde verilmiş 1 önerge vardır; okutup, işleme koyacağım:

Türkiye Büyük Meclisi Genel Kuruluna

Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun tasarısının beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Akif Gülle

Cüneyt Karabıyık

 

Ankara

Amasya

Van

 

Ali Aydınlıoğlu

 

İbrahim Köşdere

 

Balıkesir

 

Çanakkale

Gerekli hallerde Tüketici mahkemeleri ihlalin tedbiren durdurulmasına karar verebilir. Tüketici Mahkemesince uygun görülen tedbir kararları, masrafı daha sonra haksız çıkan taraftan alınmak ve 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye özel gelir kaydedilmek üzere, ülke düzeyinde yayınlanan gazetelerden birinde Basın İlan Kurumunca ve ayrıca varsa davanın açıldığı yerde yayınlanan mahalli bir gazetede derhal ilan edilir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılıyoruz efendim; ama, sayımız yeterli olmadığı için, takdire bırakıyoruz; ancak, arzu ederseniz, ufak bir açıklama yapmak isterim.

BAŞKAN - Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Bakanlığa tahsis edilen ödeneklerin ne şekilde işlem göreceği, zaten, 29 uncu maddenin (b) bendinden sonraki paragrafta ifadesini bulmuştur. Mükerrer olmaması bakımından ve bütçe tekniğine de uyması bakımından bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Peki. Teşekkür ederim.

Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Bakan bir teşekkür konuşması yapacaklardır.

Buyurun Sayın Bakan. (Alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Çok değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasa, yüksek takdirlerinizle kabul edilmiş bulunuyor. Böylece, bir taraftan ekonomik krizin getirdiği ve halkımızın büyük bir kesimini ilgilendiren önemli bir rahatsızlık önlenirken, diğer taraftan, tüketicinin, bundan böyle çeşitli yollarla aldatılması da önlenecektir.

Bu vesileyle, Sayın Başkana, Divan üyelerine, siz değerli milletvekillerimize, Komisyon Başkanı ve üyelerine, emeği geçen kurum ve kuruluşlara, sivil toplum kuruluşlarımıza, Bankalar Birliğine, medya kuruluşlarımıza, değerli bürokratlarımıza, teşekkürü, hükümetimiz adına, borç biliyorum.

İzninizle, bir memnuniyetimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Halkımızın, ülkemizin ve yasa kapsamına giren tarafların menfaatları en üst düzeyde tutularak, iktidar-muhalefet ayırımı yapılmadan, örnek bir çalışma sergilenmiştir. Bu nedenle, hepinize, tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Bu Yasanın onuru, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin, huzuru ve mutluluğu da halkımızın olacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, şimdi, çalışmalarımıza saat 20.30'a kadar ara veriyorum.

Teşekkür ederim.

Kapanma Saati : 19.43

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.30

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Enver YILMAZ (Ordu)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince 2 nci sıraya alınan, Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/478) (S. Sayısı : 69) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu, 69 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Sayın İsmail Değerli...

İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) - Ben, konuşmaktan vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Değerli söz talebinden vazgeçti; teşekkür ederim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bir jest de bizden; biz de vazgeçtik Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ASKERLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 38. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 38 yaşını tamamladıkları yılın sonuna kadar dövizle askerlik hizmeti yapmak üzere başvurmayanlar ile başvurdukları halde döviz ödemeleri veya temel eğitimlerini süresi içinde yapmadıkları için dövizle askerlik hizmeti kapsamından çıkartılanlar, ek 1 inci maddedeki şartları taşımaları halinde, iki yıl içinde durumlarını ispata yarayan belgeler ile birlikte konsoloslukları aracılığı ile askerlik şubelerine başvurmaları ve 7 668 Euro veya karşılığı yabancı ülke parasını başvuru sırasında def'aten ödemeleri ve bir ay süreli temel askerlik eğitimini yapmaları halinde askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılırlar.

Birinci fıkra kapsamında bulunan ve Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 40 yaşını tamamlamış olanlar, 10 224 Euro veya karşılığı yabancı ülke parasını başvuru sırasında def'aten ödemeleri hâlinde temel askerlik eğitimine tâbi tutulmadan askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılırlar.

                                  

(1) 69. S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 20 nci maddesine göre Türk vatandaşlığından çıkmalarına Bakanlar Kurulunca izin verilmiş olanlar ile aynı Kanunun 25 inci maddesine istinaden Türk vatandaşlığını kaybettirilmelerine Bakanlar Kurulunca karar verilmiş olanlardan, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde vatandaşlığa alınmak üzere yetkili mercilere başvuranlar, Türk vatandaşlığına yeniden kabul edilme tarihini müteakip bir yıl içinde müracaat ettikleri takdirde, bu madde hükümlerinden yararlanırlar.

Bu madde hükümlerinden yararlanan yükümlüler hakkında; saklı yoklama kaçağı veya bakaya suçlarından adlî takibat yapılmaz."

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Madde üzerinde söz isteyen?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, Grubumuz adına, Sayın Rasim Çakır konuşacaklar.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır.

Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA RASİM ÇAKIR (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Yüce Parlamentonun değerli üyeleri; görüşülmekte olan Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Genelkurmay Başkanlığının teklifiyle, Millî Savunma Bakanlığının hazırlamış olduğu bu yasa tasarısı, özünde toplumsal bir gereklilik esasına dayanmış ve 17 000 kadar yurttaşımızı yakinen ilgilendiren bir tasarı biçiminde Yüce Heyetimize getirilmiştir.

Yaşamımın belirli bir bölümünde mensubu olmaktan gurur duyduğum Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili, sizlere açıklamalar yapmak istiyorum. Silahlı Kuvvetlerimizin dünyadaki bütün ordulardan çok daha farklı hasletler içeren bir yapısı ve mükemmeliyeti vardır. Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kurulması, bu yüce ocağın sayesinde gerçekleşmiştir, yakın tarihimizdeki en önemli kanıttır. Askerlik, ulusal birliğimiz, ulusal mücadelemizde kutsal bir görev olarak, yine geçmişimizden bu güne devam eden onurlu bir vatan görevidir.

Türkiye'de analar, çocuklarının ellerine kına yakarak vatan borcunu ödemek üzere askere gönderirler. Asker ocağına gelen evlatlarımız da, zenginlik fakirlik, dil, din, ırk, mezhep farklılığı gözetilmeksizin, herkesin eşit olduğu, herkese aynı gözle bakıldığı ve komutanlarınca kendi öz evlatlarından ayırmadan sahip çıkıldığı kutsal görevlerini yaparlar. Bu yönleriyle Türk Ordusu gerçekten halkın ta kendisidir.

Son günlerde yaşamakta olduğumuz Irak ve Kıbrıs sorunları, bizlere, Anadolu ve Trakya coğrafyasında daha güçlü, daha modern, daha etkin ve daha caydırıcı bir silahlı kuvvetler bulundurmamızın önemini bir kez daha ortaya koymuştur.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı, bugüne kadar yurtdışında çalışan ve ülke adına önemli hizmetlerde bulunmaları sebebiyle askerlik yapma fırsatı bulamayan vatandaşlarımızın karşılaştıkları sorunların giderilmesini; bu sebeple, vatandaşlıktan çıkarılmış olan veya çıkarılacak olan vatandaşlarımızı yeniden ulusal değerlerimize katabilmeyi amaçlayan önemli bir hizmeti yerine getirecektir. Her ne kadar adına dövizli askerlik denilse de, burada asıl amacın, toplumsal değerlerimize sahip çıkmak ve bu kişilerin kişisel beceri ve niteliklerinden toplumumuzun istifade etmesini devam ettirmeye yönelik olduğu bilinmelidir. Bu vesileyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tasarıya olumlu oy kullanacağımızı ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Yüce Meclisimiz, geçmişi şan ve şerefle dolu olan, en önemli kararları ulusal onur ve sağduyuyla cesaretle almış bulunan bir kutsal çatıdır. Unutulmamalıdır ki, Ulusal Kurtuluş Savaşımız bu Meclisten sevk ve idare edilmiştir. Yine bu Meclis, usta bir politik manevrayla ülkemizi İkinci Dünya Savaşı girdabına sokmaktan kurtarmıştır. Yine aynı Meclis, 1974'te Kıbrıs'a bir barış harekâtı düzenlenmesini cesaretle kararlaştırmıştır. Şimdi de, üç gün önce, Yüce Meclisimizin ve ulusumuzun saygınlığını bir kat daha artıran bir karar almış bulunmaktayız. Bu karar, dünya ülkelerinin ve Türkiye içerisindeki bazı grupların, hesaplarını bir kez daha gözden geçirmelerini gerekli kılmıştır.

Artık, bize düşen görev, bu karara sahip çıkmak ve onu, en doğru biçimiyle yönlendirmektir. Bu ülkede hiç kimsenin Meclis iradesine gölge düşürmeye ve Meclisi yap boz tahtasına döndürmeye hakkı yoktur.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlar, kanunun milletimize hayırlı olmasını dilerim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çakır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Fahri Keskin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, mensubu olmaktan gurur duyduğum AK Parti Grubunun görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Askerlik Kanununun ek 1 inci maddesi gereğince dövizle askerlik hizmeti yapma hakkına sahip olup da 38 yaşını tamamladığı yılın sonuna kadar çeşitli nedenlerle bu haktan yararlanamayan önemli sayıda vatandaşımız mevcuttur. Bu vatandaşlarımızın tamamına yakını, iş güç sahibi, evli ve çocuk sahibi olduklarından, bundan önceki dönemlerde çıkarılmış olan 18, 16 veya 8 ay gibi süreli askerlik görevi için de yurda dönmeleri halinde bulundukları mevkiden, işlerinden güçlerinden, siyasî ve ekonomik benzeri hak ve kazanımlarından kaybetme korkusu ve tehlikesiyle karşı karşıya bulundukları için, Türk vatandaşlığını kaybetmek istemedikleri halde, zaman zaman, bu istemedikleri durumla karşılaşmış insanlarımızdır bunlar.

Askerlik Kanununa eklenecek geçici bir maddeyle... Yabancı ülkelerde işçi, işveren sıfatıyla veya bir meslek veya sanatı icra ederek en az üç yıl süreyle fiilen çalışmalarına rağmen, çeşitli nedenlerle, 38 yaşını tamamladıkları yılın sonuna kadar dövizli askerlik hizmetinden yararlanmak için gerek başvurmayanlarla gerekse başvurdukları halde ödemeleri veya temel askerlik eğitimlerini yapmadıkları gerekçesiyle bu kapsam dışında kalan yüzlerce insanımız mevcuttur. Bu insanlarımızın, başka türlü yurda getirilip askerlik eğitiminden istifade ettirilmeleri imkânsızdır. Son bir hak olarak, Askerlik Kanununun ek 1 inci maddesi şartlarını taşımaları durumunda, bir defaya mahsus olmak üzere, birinciden daha fazla bedel ödemek suretiyle dövizli askerlikten yararlanma imkânı verilmek istenmektedir bu tasarıyla. Bu kişilerin, Türk vatandaşlığını kaybetmeleri önlenerek, ülke insanı olmaları gururunu muhafazaları, bedel olarak da ödedikleri dövizle ülke kaynaklarına menfaat sağlamaları, diğer taraftan da emsali askerlik çağı dışında kalmış yükümlüler doğrudan yedeğe ayrılabildiğinden, bunların istemeleri halinde, daha fazla bedel ödemek suretiyle temel askerlik eğitiminden muaf tutulmaları sağlanmış olacaktır. Ayrıca, haklarında Türk vatandaşlığını kaybettirme işlemi yapılanlarla Türk vatandaşlığından çıkarılanların da tekrar vatandaşlığa alınmalarını müteakip aynı haklardan yararlanmaları hususlarında değişik hükümler arz etmektedir.

Değerli arkadaşlar, bizim yurtdışında bulunan bu kardeşlerimiz, geleceklerinde, yakınlarına ve çocuklarına, nereli oldukları, ikinci soru olarak da "askerliğini nerede yaptın" sorusuyla muhatap olmaktadırlar. Bundan dolayı, bu arkadaşlarımıza, sıkıntıya meydan vermeyecek, kendilerini yavrularına, askerlik yapmış olmanın gurur ve heyecanını anlatabilecekleri kısa birer anı bulundurmak amacıyla bu kanunun çıkması elzemdir.

AK Parti Grubu adına bu tasarıya olumlu oy vereceğimizi belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Keskin'e teşekkür ederim.

1 inci madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde oybirliğiyle kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

İki partimizin sayın grup başkanvekillerinin ortak görüşü, ortak önerisiyle oylamayı bir sonraki birleşimde yapacağız.

Sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 11 Mart 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 20.47