DÖNEM
: 22 CİLT : 6 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
42 nci Birleşim
6 . 3 . 2003 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili
Yılmaz Ateş'in, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlayan konuşması
B) GündemdIşI Konuşmalar
1.- İstanbul Milletvekili Güldal
Okuducu'nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı
2.- İzmir Milletvekili Serpil Yıldız'ın, 8
Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı
3.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa
Elekdağ'ın, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki stratejik
ortaklığa ilişkin gündemdışı konuşması
C) Tezkereler ve Önergeler
1.- Devlet eski Bakanları Güneş Taner,
Hikmet Uluğbay ve Recep Önal haklarında Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının
görüşüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/197)
2.- Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Güneş
Taner hakkında Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının görüşüne ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/198)
3.- Çevre Komisyonu Başkanlığının, (1/360)
esas numaralı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının Çevre Komisyonuna havale edilmesine ilişkin tezkeresi (3/199)
4.- Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in
Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/24)
IV. -
ÖNERİLER
A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ
1.- Genel Kurulun çalışma saatleriyle
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/477, 2/49) (S.
Sayısı : 61)
2.- Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasa- rısı ile
Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/478) (S. Sayısı : 69)
VI. -
SÖYLEVLER
1.- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın Genel Kurula hitaben konuşması
VII. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI Sorular ve Cevaplari
1- Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in,
olağanüstü hal döneminde meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün cevabı (7/184)
2- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun,
Adana'da yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın
cevabı (7/202)
3- Adana Milletvekili Atillâ Başoğlu'nun,
Adana'da yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Vecdi
Gönül'ün cevabı (7/206)
I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
üç oturum yaptı.
Birinci
Oturum
1.3.2003 tarihli 39 uncu Birleşimde
yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin okunabilmesi için, Başkanlıkça,
İçtüzüğün 71 inci maddesi uyarınca kapalı oturuma geçilmesi gerektiği
açıklandı; oturuma saat 15.06'da son verildi.
İkinci
Oturum
(Kapalıdır)
Üçüncü
Oturum
Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehan'ın, hilafetin, Şeriye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılmasının ve Tevhidi
Tedrisat Yasasının kabulünün 79 uncu yıldönümü nedeniyle, Türk Ulusunun çağdaş
uygarlığa doğru süren yolculuğunda devrim yasalarının önemine ilişkin
gündemdışı konuşmasına, Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu,
İstanbul Milletvekili Ahmet Sırrı
Özbek'in, olası ABD-Irak savaşına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Kültür Bakanı
Hüseyin Çelik,
Cevap verdi;
Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan,
Türkiye'nin maden varlığı ve Gümüşhane altın madenlerinin işletilmesine ilişkin
gündemdışı bir konuşma yaptı.
Çalışanların Tasarruflarını Teşvik
Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun Tasarısının
geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarında bulunan
tasarının Hükümete geri verildiği bildirildi.
Avrupa Parlamentosu Başkanı ve İtalya
Meclis Başkanının, beraberlerindeki parlamento heyetleriyle ülkemize
davetlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
CDU Alman-Türk Forumu ve Almanya Federal
Meclisi CDU/CSU Parti Grubunun, ortak düzenleyecekleri "AB Genişlemesi:
Türkiye'nin Adaylığının Sağlayacağı Riskler ve Şanslar" konulu açık
oturuma TBMM'den bir milletvekilini davetlerine icabet edilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/85),
2 nci " " (6/86),
Esas numaralı sözlü sorulara Kültür Bakanı
Hüseyin Çelik cevap verdi; soru sahibi de cevaplara karşı görüşlerini açıkladı;
3 üncü sırasında bulunan (6/89),
6 ncı " " (6/95),
12 nci " " (6/103),
13 üncü " " (6/104),
14 üncü " " (6/106),
15 inci " " (6/109),
16 ncı " " (6/110),
Esas numaralı sözlü sorulara Sağlık Bakanı
Recep Akdağ cevap verdi; 3, 6, 12, 13, 14, 15 inci sıralarda bulunan soruların
sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/477, 2/49) (S. Sayısı : 61)
görüşmelerine başlanarak 13 üncü maddesine kadar kabul edildi.
6 Mart 2003 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 18.58'de son verildi.
|
|
Yılmaz
Ateş |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Mehmet
Daniş |
|
Enver
Yılmaz |
|
Çanakkale |
|
Ordu |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No. : 61
II. – GELEN
KÂĞITLAR
6.3.2003
PERŞEMBE
Tasarılar
1.- Çalışanların Tasarruflarını Teşvik
Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun Tasarısı
(1/532) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.3.2003)
2.- Tebligat Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/533) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.3.2003)
Teklifler
1.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut ve 2
Milletvekilinin; 657 Sayılı Kanunun Ek 26. Maddesine Ekli IV Sayılı Makam
Tazminatı Cetvelinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/91) (Plan
ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2003)
2.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş'in;
İş Kanununun 17 nci Maddesi ile Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar
Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunun 16. Maddesinin
Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/92) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.3.2003)
3.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı
ve 53 Milletvekilinin; 3 Mart'ın Her Yıl "Laiklik ve Öğretim Birliği
Bayramı" Olarak Kutlanması Hakkında Kanun Teklifi (2/93) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.3.2003)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 15.00
6 Mart 2003
Perşembe
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkanvekili Yılmaz Ateş'in, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlayan
konuşması
BAŞKAN - Sayın konuşmacıları çağırmadan
önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, iki gün sonra kutlayacağımız 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününü, bütün kadınlarımızın gününü kutluyoruz. (Alkışlar)
Sevginin, barışın, yaratıcılığın sembolü
olan kadınlarımızın önümüzdeki bir yaşam boyunca, hiçbir dönem, bir gözyaşı
dökmeden sorunların üstesinden geleceklerine olan inancımızı da belirtiyorum.
Gündemdışı ilk söz, Dünya Kadınlar Günü
nedeniyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Güldal Okuducu'ya aittir.
Buyurun Sayın Okuducu. (Alkışlar)
B) GündemdIşI Konuşmalar
1.-
İstanbul Milletvekili Güldal Okuducu'nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul
Yalçınbayır'ın cevabı
GÜLDAL OKUDUCU (İstanbul) - Sayın Başkan,
Yüce Meclisin değerli üyeleri; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle gündemdışı
bir konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum.
Akıl almaz bir umutla, tarihin gördüğü en
büyük dayatmaya karşı bir büyük başkaldırıyla, Eliflerin, Satı Kadınların, Kara
Fatmaların, Nenehatunların, Nakiye Hanımların, Halide Ediplerin ve daha nice
Türk annesinin de içinde bulunduğu destansı bir direnişle kurulan, bir büyük
bağımsızlık savaşıyla kurulan Yüce Meclisin bir üyesi olmanın onuruyla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
Hayatı değiştirmek isteyen bütün
kadınların, özgürlük ve eşitlik düşleri kuran bütün kadınların önemli bir
günüdür 8 Mart. 8 Mart 1857'de Amerika'da, tekstil işçisi kadınlar, ücretlerin
artırılması ve iş günlerinin kısaltılması için eyleme kalkıştılar. Dalga dalga
büyüyen hak ve ekmek eylemi, temelinde adalet ve insan olmayan bütün düzenlerin
her zamanki tepkisiyle karşılaştı. Polisin müdahalesi ve çıkan yangın
sonucunda, sadece ekmek, sadece gül diyen kadınlar öldü. O günden bugüne,
Birlemiş Milletlerin de kararıyla, her 8 Martta, dünya kadınları, hak, adalet
ve ekmek talebini örgütlü bir mücadeleyle yükseltmeye çalışıyorlar ve
yeryüzünde sömürü var olduğu sürece de, bu mücadele durdurulamayacağa benziyor.
Ben, Yüce Meclisle, bugün, coğrafyamızın
dört bir yanından yükselen kadın feryatlarını paylaşmak istiyorum; kuşaklar
halinde ezilip duran, gözyaşlarına umutlarını ve onurlarını katık etmeye
çalışan kadınların feryatlarını...
İlk feryat Elife'nin; okuyamayan, her kara
önlüklü çocuk gördüğünde "okumak istiyorum" diyen Elife'nin. Diğeri,
töreye kurban giden, 14 yaşındaki ceylan gözlü, küçük kadın Kiraz'ın ve her
gelin gördüğünde geleneklere kahrederek seyreden, Haşim Ağa'nın imam nikâhlı
ikinci eşi Döne'nin; çoğu zaman tenceresinin altı yanmayan, yandığında,
tenceresinde, kaynayacak olan tencerede et, süt, yağ bulamayan Ayşe Hanım ile
kocası iş bulursa çalışan, oğlu işsiz, kızı işsiz Gül Teyzenin feryadı. O
feryat da İstanbul varoşlarından geliyor. Doğumda bebeğini ve bir daha doğurma
şansını yitiren Pakize'nin, annesi hasta olduğu için hastaneye
yetiştirilemeyen, doğamayan, adı konamayan bebeğin feryadını da ben
seslendirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkemin kadınları ve
ülkemin çocukları ağlıyor. 2003'ün 8 Martında, ekmek yok, gelecek yok...
Milyonlarca insan toprağından sökülmüş, tutunacak bir dal, dayanacak bir yer
arıyor; onurla, vakur bir şekilde sıkıntılarını içine gömüp başını dik tutmaya
çalışıyor.
Burada sormak istiyorum: Bu kadınlar, bu
toplum, daha iyi bir yaşamı hak etmiyor mu? Siyasetin görevi, bunu temin etmek
değil mi? Hele de toplumun ezilenlerinin, sahipsizlerinin, dışlananlarının
büyük desteğiyle iktidara gelenlerin görevi bu değil mi?
Yapılanlara baktığımızda, yapılanları
gördüğümüzde, saptamamız şu: Kadınlarımızın, onların kocalarının, onların
çocuklarının çökmüş omuzlarına yükler yüklenmekte; tam takır mutfaklarında
kalan ekmek kırıntıları alınmakta. Sonuç olarak, yolsuzluk ve yoksulluk
sürdürülmekte. Bunun kanıtı da, bugüne kadar yapılan uygulamalardır,
icraatlardır.
İlk icraatla "malî milat"
kaldırıldı ve hesap sorulmayacağı ilan edildi. İkinci icraatla "vergi barışı"
getirildi, naylon fatura kullananlar ve vergi kaçıranlar affedildi; 7,5
katrilyonu bağışladık...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Okuducu bir saniye.
Konuşmanızı tamamlamanız için süre
veriyorum; buyurun.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla)- Teşekkür
ediyorum.
Üçüncü icraat, 2003 bütçesi. Bununla,
emeklilerin ilaç parası ve sağlık primleri kesiliyor, 5 yıl prim ödemeyen
SSK'lılar sistem dışına itiliyor, çiftçinin doğrudan gelir desteği ödenmiyor,
işçi ikramiyeleri bir yıl erteleniyor.
Sevgili arkadaşlarım, bu uygulamalar, bu
ülkenin kadınlarını ve gelecek arayan kitlelerini çok yakından ilgilendiriyor.
Yapılan her uygulama, kadınlarımızın omuzlarına biraz daha yük yüklüyor ve biz,
suçların en ağırını işliyoruz. Halkı kandırmanın en büyük suç olduğunu
bilincimizde tazelememiz gerektiğini düşünüyorum.
Bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi, bu
toplumun anaları, bir başka acı gerçekle karşı karşıya bırakılıyor; savaş
gerçeği karşımızda. Biz kadınlar, biz çocuklar, biz analar, kuşkusuz, çıkacak
olan bu savaştan en büyük zararı görecek olanlarız ve şimdi, bizden, bu ülkenin
ezilmiş, yoksullaştırılmış kadınlarından çocukları isteniyor; vücudumuzun bir
parçasını kesip atmamızı istiyorlar.
Değerli arkadaşlarım, hepimizin çocukları
var. Benim de iki oğlum var; üniversiteli, 20, 24 yaşlarında. Ben biliyorum ki,
bu ülke, uğrunda ölünmeye değer ve benim oğullarım da vatana feda olsun; ama,
vatana feda olsun; yeni egemenlik alanları peşindekilerin çıkarlarına değil,
bir büyük gücün dayatmasına değil. Hayatın pahalılığını, geçimin zorluğunu,
işsizliğin kederini, yoksulluğun zulmünü yenebiliriz; ama, yok olan hayatları
geri getiremeyiz.
Zaman zaman ekranlara görüntüler düşüyor.
Geçen gün düşen görüntü, bir Amerikalı kadın askere aitti. Kadın askerin
bacağına 5 yaşlarında bir kız çocuğu sarılmıştı ve kucağındaki bir bebeği de
biberonla beslemeye çalışıyordu. O da bir anaydı ve savaşa gidiyordu. İşte, o
Amerikalı kadın asker adına da "savaşa hayır" diyoruz; ülkemizden
kalkacak füzelerle bombalanacak ve ölecek olan Iraklı kadınlar, çocuklar,
yaşlılar, gençler adına da "savaşa hayır" diyoruz.
BAŞKAN - Sayın Okuducu, sözlerinizi
toparlar mısınız.
GÜLDAL OKUDUCU (Devamla) - Tamamlıyorum
Sayın Başkan.
Bu duygularla konuşmamı bitirirken, bir
noktaya daha işaret etmek istiyorum değerli milletvekilleri.
Geçmişin, geleceğin umutlarını kırmayacak
kadar belge verdiğini düşünüyorum. Bir iktidar partisinin genel başkanı, tarih
yapmaktan söz ediyor. Bilinmelidir ki, tarih yapmaya aday olanlar, özgürlüğü ve
bağımsızlığı ilkin kendi düşüncelerinde yudumlayıp, bunu toplumlarının ve
dünyanın malı yapmak için kendilerini adayanlardır ve tarihin akışı, kanalını
insanlardan yapar. Görev sahipleri, egemene ve çıkar sahiplerinin binbir çeşit
dolabına karşı durabildikleri ölçüde, tarihin kendilerine yüklediği görevi
yerine getirmiş olurlar; onun ötesinde, kötü oyuncular olarak tarih sahnesinde
yerlerini alırlar. Benim dileğim, Mustafa Kemal Atatürk'ün izinde, onun çizdiği
ufukta, ekmeğe ve hayata sahip çıktığımız aydınlık bir Türkiye'de yaşamaktır.
Bu duygularla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Okuducu.
Gündemdışı ikinci söz, yine aynı konuda
söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Serpil Yıldız'a aittir.
Buyurun Sayın Yıldız. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2.- İzmir
Milletvekili Serpil Yıldız'ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündemdışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın
cevabı
SERPİL YILDIZ (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 8 Mart günü Meclis gündemi olmaması nedeniyle, bugün,
Dünya Kadınlar Gününü kutlamak için gündemdışı söz almış bulunuyorum. Bana
konuşma fırsatı veren Sayın Başkana teşekkür ediyor, Yüce Meclisimizin değerli
üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Bir önceki konuşmacı arkadaşımıza da
teşekkür ediyorum. Aklı ve yüreği olan hiç kimsenin savaştan yana olmadığını da
ifade etmek istiyorum. (Alkışlar)
8 Mart, ülkemizde ve dünyanın birçok
ülkesinde, kadınların eşitlik ve hak istedikleri, kadın olmalarından dolayı
maruz kaldıkları sorunlara dikkat çektikleri, birlik ve dayanışma günüdür.
Kadınlar, 18 inci Yüzyıldan beri, gerek siyasal ve hukuksal alanda ve gerekse
toplumsal işbölümü, eğitim ve üretim alanında cinsiyet farkına dayalı eşitsizliklerin
kaldırılması için mücadele etmektedir. 1791'de, Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları
Bildirisinin yazarı Olympe de Gouges, yazılarından dolayı giyotine mahkûm
edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Amerika Birleşik Devletlerinin New York eyaletinde dokuma işçisi olarak çalışan
kadınların protestosu, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün temelini oluşturmuştur. Bu
protesto sırasında çıkan yangında çok sayıda kadın hayatını kaybetmiş ve 8
Mart, olaylı bir gün olarak hafızalarda yerini almıştır. Önce, 1910 yılında
çeşitli ülkelerden katılan kadın kuruluşlarının bir araya geldiği Kadın
Enternasyonali ve daha sonra da, 1977 yılında, Birleşmiş Milletler, 8 Martı
"Dünya Kadınlar Günü" olarak kabul etmiştir.
Geçmişe şöyle bir bakacak olursak,
günümüzde hâlâ tartışılagelen kadın haklarının, bundan dörtbin yıl önce,
Anadolu'da, neredeyse bazı konularda bugünkünden daha ileri düzeyde olduğu
görülecektir. Eski Türk devletlerinde kadının "hatun" sıfatıyla
hakanın yanında yer aldığını tarihten öğrenmekteyiz. Öyle ki, tam anlamıyla
toplumda aktif yapıya sahip olan kadın, hatunluk hukukuyla devlet siyasetine
yön vermiş, devlet reisi ve naip olarak yönetimde yer almıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
böyle güzel tarihî değerlere sahip olan bir toplumun kadın hakları konusunda
dünya ülkelerinden daha ileri bir düzeyde olması beklenir; ancak, zamanla,
kadınlarımızın eğitimine önem verilmemesi, yanlış değer yargılarının baskısı
altında bir cehalet dönemi hüküm sürmüş ve tarih boyunca karşılaşılan
uygulamalar kadınların aleyhine gelişmiştir. Kadınlarımız, kurtuluş savaşımızın
her cephesinde, en ön safta çarpışmış, mitingler düzenlemiş, halkı örgütlemiş;
yani, şanlı tarihimizin üstün kahramanlık ve fedakârlık abideleri olarak
yükselmişlerdir. Bu yükseliş, cumhuriyetin kuruluş ve kurumlaşması sürecinde de
aynı inanç ve azimle süregelmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında, Mustafa Kemal
Atatürk'ün reformlarıyla da Türk kadını -yani, bizler- hak ettiği yere daha
hızlı ulaşmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde
kadın erkek arasında tam bir eşitliğe inanan Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk, 1923'te, Konya'da, Türk kadınıyla ilgili görüşlerini
şöyle dile getirmiştir: "Bu son senelerin inkılap hayatında, milleti
ölümden kurtararak kurtuluş ve istiklale götüren azim ve faaliyet hayatında,
her millet ferdinin çalışması, gayreti, himmeti, fedakârlığı geçmiştir. Bu
meyanda, en ziyade yücelterek anılmak ve daima şükranla tekrar edilmek lazım
gelen bir himmet vardır ki, o da, Anadolu kadınının göstermiş olduğu çok ulvî,
çok yüksek, çok kıymetli fedakârlıktır. Kimse inkâr edemez ki, bu harpte ve
ondan evvelki harplerde milletin kabiliyetini tutan hep kadınlarımızdır. Çift
süren, tarlayı eken, ormanda odunu, keresteyi getiren, ürünleri pazara götürerek
paraya çeviren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber
sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip,
sıcak demeyip cephenin mühimmatını taşıyan hep onlar, hep o ulvî, o fedakâr, o
ilahî Anadolu kadınları olmuştur. Bundan dolayı, hepimiz bu büyük ruhlu ve
büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle, ebediyen aziz ve takdir
edelim."
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türk hukuk reformunun temel taşlarının en büyüğü olarak nitelendirilen Türk Medenî
Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 17 Şubat 1926'da kabul
edilmiştir. Bu kanun, Türk kadınına pek çok hak kazandırmıştır. 5 Aralık
1934'te Türk kadınına sağlanan seçme ve seçilme hakkı, demokrasimizin eşitlik
temelinde gelişmesini sağlamıştır. Bu gelişme birçok ülkeye de örnek teşkil
etmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SERPİL YILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Ancak, seçme hakkını rahatça kullanan biz
Türk kadınları, maalesef, seçilme noktasında oldukça geri plana düşmüştür.
Tarih süresince biz kadınların mücadele sonucu toplumda bir yer edindikleri
inkâr edilemez; ancak, bu yeterli midir?
Bugün, dünyada toplam işlerin üçte 2'sini
kadınlar gerçekleştirdiği halde, toplam gelirin sadece yüzde 10'unu kadınlar
almaktadır. Dünyada okuryazar olmayanların yüzde 70'i kadın, dünyada yoksulluk
sınırının altında yaşayanların yüzde 65'i kadın. Türkiye ortalaması da, ne
yazık ki, bu rakamlardan hiç de farklı değildir.
Kadınların, sivil toplum örgütlerine
katılımının yüzde 24, partilere katılımının yüzde 13, sendikalara ise yüzde 6
civarında olduğu bilinmektedir.
Biz kadınların sorunları son derece
ağırdır. Ancak, en temel sorunumuz, karar verme süreçlerinde yeterince temsil
edilememektir. Kadınların kamusal alana etkin bir biçimde ve nüfus oranlarını
temsil edecek şekilde katılamadıkları toplumlarda insan haklarından da, gerçek
demokrasiden de anlamlı bir şekilde söz edemeyeceğimizi biliyoruz. Bu nedenle,
kadınların yetersiz temsil edildikleri ya da temsil dışı kaldıkları karar verme
süreçlerinin geçerliliğini sorgulamamız gerekiyor. Unutulmamalıdır ki,
kadınlarımız, siyasete hoşgörü, uzlaşma ve ahenk katacaktır.
Diğer taraftan, vermemiz gereken bir başka
mücadele, Anadolu kadınının kendisine has doğru gelenekleri, inançları ve millî
değerleri çerçevesinde, karar verme mekanizmalarına taşınmasıdır. İşte o zaman,
daha çok sayıda Anadolu kadınımız seçilme hakkına kavuşur. Bu konuda, Türkiye
Büyük Millet Meclisi, sivil toplum kuruluşları ve biz kadınlara büyük görevler
düşmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kadınlarımızın, erkeklerle birlikte toplumsal sorumluluğu yüklenecek statüye
kavuşması temel hedefimizdir. Bu itibarla, ülkemizin imza attığı, Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesiyle getirilecek ilkelerin
uygulanmasına yönelik düzenlemelerin hızlı ve sağlıklı yürütülmesine önem
verilmelidir.
Kadın intiharlarının, töre ve namus
cinayetlerinin sık görüldüğü yörelerde eğitici çalışmalara vakit kaybetmeden başlanmalıdır.
BAŞKAN - Sayın Yıldız, sözlerinizi
toparlayabilir misiniz.
SERPİL YILDIZ (Devamla) - Toparlıyorum.
Teşekkür ederim.
Ev hanımlarının, yoksun oldukları sosyal
güvenceye kavuşturulması yönünde acil önlemler alınmalıdır.
Kadına yönelik şiddetin ve ekonomik
istismarın önlenmesi kesinlikle sağlanmalıdır.
Ayrıca, kadın haklarıyla ilgili dernek,
vakıf ve sivil toplum kuruluşları desteklenmeli, yasal ve idarî tasarruflarda,
adı geçen sivil toplum örgütlerinin görüşlerine başvurulmalıdır.
Diğer taraftan, 2002 yılında yürürlüğe
konulan Türk Medenî Kanunundaki değişikliklerle, ülkemizde, kadın-erkek
eşitliği sağlanmış, cinsiyet ayırımcılığına son verilmiş, kadın emeğini gözeten
ve değerlendiren bir yasa olarak, gelişmiş ülkelerdeki hale getirilmiştir.
Anayasamızın 41 inci maddesinde yapılan
değişikliklerle de, eşitlik ilkesi bir kez daha önem kazanmıştır. Bu konuda
emeği geçenleri kutluyorum; ancak, uygulamada halen problemler yaşanmakta olup,
kadınlarımız bu konularda bir eğitime tabi tutulmalıdır. Zira, birçok
kadınımız, bu değişikliklerden habersiz yaşamaktadır. Bu konudaki
bilgilendirme, çeşitli etkinliklerle, basın yayın kuruluşları aracılığıyla
yapılabilir.
Görülüyor ki, sadece yasaların
çıkarılması, kadın özgürlüğü ve hakları konusunda yeterli olmuyor. Toplumsal
anlayışın değişmesi ve batıl inançların da ortadan kalkması gerekiyor. Bunun
için en önemli unsur eğitimdir.
Değerli milletvekilleri, bugün görev
bizdedir. Bir cumhuriyet kadını olarak, 21 inci Yüzyıl bilgi toplumunda, gerçek
kaynağın, iyi eğitilmiş insan olduğunu bir kez daha ifade ederek,
Parlamentomuzu, bir an önce, Türk kadınının sorunlarıyla ilgili,
yasalarımızdaki gerekli değişiklikleri yaparak, ülkemizin dünya büyükleri
arasındaki yerini, kadınıyla erkeğiyle birlikte almasını sağlamak için göreve
davet ediyoruz.
Ayrıca, kadınlarımızın sorunlarının çözümü
hususunda büyük gayretler gösteren Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza,
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğüne ve kadın sorunlarıyla ilgili
dernek ve vakıflarımıza teşekkür ediyorum.
Bu anlamlı günde, kadınlarımızın
sorunlarının çözüldüğü bir Türkiye dileğiyle, kadınlarımızın 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutluyor, Yüce Meclise sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Sayın milletvekilleri, bu iki konuşmayı,
hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ertuğrul Yalçınbayır
değerlendireceklerdir.
Buyurun Sayın Yalçınbayır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü nedeniyle gündemdışı söz alan Cumhuriyet Halk Partisi
Milletvekili Sayın Güldal Okuducu ile Adalet ve Kalkınma Partisi İzmir
Milletvekili Sayın Serpil Yıldız'ın konuşmaları üzerine söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, tüm
kadınlarımızın ve dünya kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, geçen yüzyılın
başından beri dünyanın pek çok ülkesinde, eşitlik ve hak konusundaki
talepleriyle uzun bir mücadeleye girişen kadınların birlik ve dayanışmalarının
simgesi olarak kutlanmaktadır. 1857'de, New York'ta, 129 kadın emekçinin ve
1908'de, yine New York'ta, hak arama mücadelesi yapan kadınların, 1910'da
İkinci Sosyalist Enternasyonalde bunu kutlama günü kabul edenlerin ve 1977'de
Birleşmiş Milletlerde, bugünü Dünya Kadın Hakları Günü ilan edenlerin
mücadeleleri, katkıları, başarıları önünde saygıyla eğiliyorum.
Kadınların daha eşit ve daha yaşanılır bir
dünya için başlattığı mücadele, toplumların her kesiminde yankısını bulmuş ve
destek görmüştür. Toplumlar, demokratikleştikçe, cinsiyete dayalı ayırımcı
düzenlemelerin ve her türlü ayırımcılığın, bu arada, kadınların, insan olarak
sahip oldukları temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarını, olanaklarını
geliştirebilmelerini engelleyip engellemediğini sorgulamaya başlamışlardır ve
demokratikleşme, demokrasi, her türlü ayırımcılığı reddeder.
Günümüzde insan haklarının vazgeçilmez bir
hak olarak algılandığı ülkelerde kadınların erkeklerle eşit haklara sahip
olmaları, artık insan haklarının bir gereği olarak değerlendirilmekte;
kadınların siyasî, sosyal, kültürel ve ekonomik hayata katılımını sağlayacak
tüm haklardan, erkeklerle eşit şekilde yararlanmaları gerektiği kabul
edilmektedir. Bunun için, olumlu ayırımcılığa ihtiyaç vardır. Bu anlayış,
uluslararası düzenlemelerde de yansımasını bulmaktadır.
Bu çerçevede, son yirmibeş yılda,
Birleşmiş Milletler tarafından gerçekleştirilen dört Dünya Kadın Konferansı,
kadın-erkek eşitliği konusunun küresel gündeme yerleştirilmesinde başarılı
olmuştur.
Bu kapsamda, 20 nci Yüzyılda, Sayın Oya
Araslı ve arkadaşlarının verdiği önerge üzerine kurulan komisyon, son derece
değerli bir araştırma raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisine takdim etmiştir.
Bu rapordan, Meclis üyelerinin, diğer araştırma raporlarından olduğu gibi
yararlanmalarında, ben, şahsen, fayda ümit ediyorum, fayda görüyorum.
Değerli milletvekilleri, konferanslar,
uluslararası toplumu eşitlik, kalkınma ve barış ortak hedefleri etrafında
birleştirmiştir. Bu hedefleri gerçekleştirmek üzere, mekanizmalara ihtiyaç
vardır ve birçok ülkede bu mekanizmalar kurulmuştur. Cumhuriyetimizin kurucusu
Büyük Önder Atatürk ve arkadaşları, kadının insan hakların kavramını gündeme
taşımışlar ve ülkemizin, az gelişmişlikten kurtulma ya da çağdaşlaşma süreci
içerisinde ilerleme adımlarının, her iki cins tarafından birlikte atılarak,
başarıya ulaşabileceğini vurgulamışlardır.
Ülkemiz, bu kapsamda, Tevhit-i Tedrisat
Kanunu, kılık kıyafetle ilgili kanun, Medenî Kanun ve kadınlara seçme ve
seçilme haklarını tanıyan kanunla birlikte, kısa sürede, kadın hakları, kadın
erkek eşitliği açısından, dünyada oldukça ilerleme kaydeden ülkeler arasına
girmiştir.
Kadınların kamusal alana girmelerinin
önündeki engelleri kaldıran reform niteliğindeki bu kazanımlara rağmen,
toplumsal yapı içerisindeki cinsiyetçi değer ve yargılar, kadınların sosyal
yaşam alanında, gündelik yaşam pratikleri içerisinde, bu haklardan
yararlanmalarının önünde ciddî engeller oluşturmaktadır.
Kadınların yaşama alanı olarak tanımlanan
özel alan demokratikleşmedikçe, kamusal alan ve özel alan arasındaki bağlar
görünür kılınmadıkça, kadınların güçlenmeleri ve eşitlikten söz etmeleri
zorlaşmaktadır.
Nitekim, ülkemizde kadının durumunu
anlatan göstergeler, bunu, bize göstermektedir, söylemektedir. 3 Kasım 2002'de
yapılan son seçimlerde, kadın milletvekili oranı, ancak yüzde 4,6 olabilmiştir.
Siyasal yaşama katılımda ilk basamak olarak değerlendirilen yerel yönetimlerde
ise, kadınların oranı fevkalade düşüktür. 1999 yerel seçim sonuçlarına göre, il
genel meclisi üyelerinin yüzde 1,4'ü, belediye meclis üyelerinin yüzde 1,6'sı
ve belediye başkanlarının ise binde 5'i kadındır; yani, 3 216 belediye
başkanının sadece 20'si kadındır. Seçmeninin yüzde 50'si kadın olan bir ülkede,
bu tablo üzerinde, tüm partilerin ve siyasetçilerin düşünmesi gerekir.
Önümüzde 2004 seçimleri var. Kadınların,
denetici rolünü yerel yönetimlerde en üst seviyede gösterebileceklerini
yönetici kabiliyetlerini en üst seviyede gösterebileceklerini dikkate alarak,
herhalde, olumlu ayrımcılığa gitmekte, kadınlara bazı inisiyatifler,
kontenjanlar tanınmasında yarar vardır.
Kadınlarımızın siyasal haklarını gerektiği
gibi kullanmalarını engelleyen önemli bir faktör de, eğitim konusudur; ancak,
bu, onların seçilmelerinde belki onların da aleyhinedir. Çünkü, kadın
adaylarda, erkek adaylardan çok çok fazla nitelikleri aradığımızı biliyorum;
oysa, onların da, erkekler gibi niteliklerinin aranması halinde, sayının daha
da çoğalacağını düşünüyorum.
Eğitim, her Türk vatandaşı için sunulan
zorunlu yasal bir hak ve imkân olmakla birlikte, halen 100 kadından 20'si okuma
yazma bilmemekte, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ise, bu oran yüzde
46'ya ulaşmaktadır. Ayrıca, ilkokuldan sonra, eğitimin her kademesinde, kız
çocuklarının okullaşma oranının erkeklerden çok daha düşük olduğu bilinen
gerçektir.
Eğitim, sosyal yaşamın en önemli alanı
olup, hayatın tüm alanlarını etkilemektedir ve doğal olarak istihdama da katkıda
bulunmaktadır. Bugün, kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 28,7'dir; ancak,
bu olumsuz göstergelerin varlığına rağmen, hemen her sektörde kadınlarımız
varlıklarını giderek hissettirmektedirler. Özellikle eğitim olanaklarından
yararlanmış kadınlarımız, uluslararası platformları da kapsayacak şekilde
önemli başarılara imza atmaktadır.
Son yıllarda, ülkemizde, kadın haklarının
geliştirilmesi, kadınların ekonomik ve sosyal yaşamlarının standartlarının
yükseltilmesi konusunda çok ciddî adımlar atılmakta ve çalışmalar
yapılmaktadır. Yasalarımızın, kadın erkek eşitliği ilkesi doğrultusunda gözden
geçirilmesi yolunda, son yıllarda önemli adımlar atılmıştır. 2001 yılının ekim
ayında yapılan anayasa değişikliğiyle, Anayasanın 41 ve 66 ncı maddelerinde
değişiklik yapılmış ve 1 Ocak 2002 tarihinde, yeni Türk Medenî Kanunu yürürlüğe
konulmuştur. 4320 sayılı Ailenin Korunması Yasasının 1998'de yürürlüğe
girdiğini biliyoruz. Yine, bu dönem Parlamentosu, Aile Mahkemelerinin
Kurulmasına Dair Kanunu kabul etmiş ve yürürlüğe konulmuştur.
Kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasında,
cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılmasında, yasal düzenlemeler elbette
önemli; ancak, yeterli değil. Türkiye'nin zafiyeti de, bunları kayden tanımak
değil, aksine, fiilen uygulamamaktır. Türkiye, haklar itibariyle kayden birçok
mesafe katetmiş; ancak, fiilen bunları uygulama konusunda, maalesef, aynı
performansı gösterememiştir. Bu eksikliği gidermek, şüphesiz ki, biz hükümetin
ve tüm kurumların görevidir. Toplumsal anlayış ve davranış biçimlerimizi gözden
geçirmemiz, sorgulamamız, değiştirmemiz ve bu konudaki eğitim çalışmalarına her
zamandan daha fazla önem vermemiz gereği ortadadır.
Eşitlik, kalkınmanın en temel
unsurlarından biridir. Kadınlarımızın işgücüne katılımını artırıcı, geleneksel
çalışma alanları dışında farklı sektörlerde istihdama katılım düzeylerini
yükseltici, eğitim olanaklarından daha fazla yararlanmalarını sağlayıcı, sosyal
güvenliklerini iyileştirici ve özellikle sağlık sorunlarını azaltmayı
hedefleyen, aile içi şiddetin önlenmesi konularında çalışmalarımız sürmektedir.
Şiddetin, cebir ve baskının kalktığı ve barışın egemen olduğu bir toplum...
Evet; bu konuda daha yapılacak çok iş olduğunun da bilincindeyiz.
Kadınlarımızın statüsünü yükseltme konusunda hepimiz, toplumun tüm kesimleri,
üzerimize düşen görevleri yerine getirmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, 58 inci hükümet
programında, kadın, özel olarak yer almıştır. Diğer hükümet programlarında da,
parti programlarında da hükümler vardır. Biz, bunları acil eylem planımıza,
hükümet programımıza koymakla yetinmedik. Ümit ediyorum ki, elbirliğiyle
bunları gerçekleştireceğiz ve biz biliyoruz ki, kadınlar, artık, haklar kadar
görev ve sorumlulukları da paylaşacaklardır; bunlara hazırdır; yeter ki, onun
önünde biz engel olmayalım.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Yalçınbayır.
Gündemdışı üçüncü söz, Türkiye ile Amerika
Birleşik Devletleri arasındaki stratejik ortaklıkla ilgili olarak söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Mustafa Elekdağ'a aittir.
Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'ın, Türkiye ile Amerika Birleşik
Devletleri arasındaki stratejik ortaklığa ilişkin gündemdışı konuşması
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de
konuşlandırılması ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine
ilişkin tezkerenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde reddedilmesinden sonra, bu gelişmenin
Türk-Amerikan ilişkileri üzerinde yapacağı etkilerin değerlendirilmesi
sırasında özellikle bir kavramın öne çıktığı görüldü. Bu da Türkiye ile Amerika
arasındaki stratejik ortaklık kavramı. Bu konuda, yazılı ve elektronik basında
yapılan yorumlarda, genellikle, tezkerenin kabul edilmeyişi nedeniyle
Türkiye'nin Amerika'nın güvenini yitirdiği ve bunun sonucu olarak da
Türk-Amerikan stratejik ortaklığının ağır bir yara aldığı vurgulandı; ancak,
ben, gerek okuduğum köşe yazılarından gerekse dinlediğim televizyon
söyleşilerinden, bu kavramın Türkiye açısından ne anlam ifade ettiğinin net bir
şekilde algılanmadığı kanısına vardım. Bu nedenle de, önümüzdeki haftalar ve
aylarda gündemde kalacağını tahmin ettiğim bu kavram hakkındaki değerlendirmemi
sizlerle paylaşmamın uygun olacağını düşündüm.
Değerli milletvekilleri, konuya stratejik
ortaklık kavramının tanımlamasını yaparak gireceğim. Bu kavram, ilk bakışta,
Amerika'nın müttefiklerinden bazılarıyla kurmuş olduğu askerî işbirliğine
odaklanmış, üst düzey, kapsamlı ve özel bir işbirliğini yansıtıyor. Bu
işbirliği çerçevesinde, Amerika'nın stratejik ortaklık payesini verdiği
devletlerden, diğer müttefiklerinden talep edemeyeceği önemli özverilerde
bulunmalarını istediği dikkati çekiyor.
Bunu bir örnekle izah edeyim: Eminim,
Lockerbie olayını; yani, İskoçya üzerinde bir iç patlamayla düşen TWA uçağını
ve Amerika'nın bu terör eyleminin arkasında Libya lideri Kaddafi'nin bulunduğu
yolundaki iddiasını hatırlayacaksınız.
Amerika, bu eylem dolayısıyla Kaddafi'yi
cezalandırmak için Aralık 1988'de Libya'yı bombardıman etti ve bu operasyonu,
İngiltere'de bulunan üslerinde konuşlanmış olan uçaklarıyla gerçekleştirdi.
İngiltere, hiç tereddüt etmeden, stratejik ortağı Amerika'yla bu operasyonda
tam bir işbirliği yaptı. Oysa, Amerika'nın uçuş yolunu kısaltacağı gerekçesiyle
hava sahalarından uçma izni istediği 2 NATO müttefiki, Fransa ve Portekiz,
Amerika'nın talebini kabul etmediler. Bunun üzerine, Amerika, İngiltere'den
kaldırdığı uçaklarına Atlantik semalarında yakıt ikmali yaptırmak suretiyle
Libya'yı bombardıman etme yoluna gitti.
Zannediyorum, bu örnek, Amerika'nın
stratejik ortaklarından beklentilerinin ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu
beklentileri karşılığında, Amerika, stratejik ortaklarına bazı avantajlar
sağlıyor; askerî istihbarat bilgileri bunların başında geliyor.
Nitekim, İngiltere'nin, binlerce mil
uzaklıktaki Falkland Adası Savaşında, Arjantin'e karşı kazandığı sürpriz
sayılabilecek zaferde, Washington'dan sağlamış olduğu istihbarat bilgilerinin
ve lojistik imkânların çok büyük bir katkısı olduğu biliniyor. Bunlara
ilaveten, Amerika, geliştirdiği en ileri teknoloji ürünü silahları genellikle
stratejik ortaklarından esirgemiyor. Örneğin, Washington, diğer müttefiklerine
transfer etmediği en modern silahları, Ortadoğu stratejik dengelerinde ezici
bir üstünlük sağlaması için İsrail'e veriyor. Ayrıca, Washington, İsrail'e, her
yıl bağış olarak 3 milyar dolar askerî ve ekonomik yardımda bulunuyor.
Değerli milletvekilleri, buraya kadarki
ifadelerimle, stratejik ortaklığın askerî işbirliği yönünü bir nebze
aydınlattığımı zannediyorum; ancak, stratejik ortaklığı, sadece kapsamlı, üst
düzey ve özel bir askerî işbirliği olarak tanımlamak, hem çok eksiktir hem de
çok yanlıştır; çünkü, Amerika'nın gerçek anlamda stratejik ortakları olan
İngiltere, Kanada ve İsrail'le ilişkileri incelenirse, bu ortaklığın esas
kaynağını, derin ve yaygın insanî, kültürel, sosyal ve tarihsel ilişkilerin
oluşturduğu ortaya çıkar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elekdağ, konuşmanızı
tamamlamanız için süre veriyorum.
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Örneğin, Amerika'da yaşayan Anglosakson
nüfusun, Amerika ile İngiltere arasında yoğun kültürel, tarihsel, ticarî ve
ekonomik ilişkilere yol açtığını; bunun bir sonucu olarak da, güvenlik alanında
da derin ortak çıkar bağlarının geliştiğini görüyoruz.
Not edilmesi gereken bir husus da,
Amerika'nın gerçek stratejik ortakları olan İngiltere, Kanada ve İsrail'in, Amerikan
toplumunda özel bir konuma sahip olduklarıdır. Bu özellik, Amerika'da yaşayan
İngiliz, Kanada ve Yahudi asıllı geniş etnik gruplardan ileri gelmektedir. Bu
gruplar, Amerika ile menşe ülkeleri arasındaki çıkarlara sahip çıkmaktadırlar;
dahası da, Amerika Kongresinde bu çıkarları savunan etkin lobi grupları vardır.
İsmet Paşa, Amerika gibi dev bir ülkeyle
fazla yakınlığı, bir ayıyla yatağa girmeye benzeterek ezilme riskinin daima
bulunduğunu belirtmişti. Bu, genel olarak böyle olmakla birlikte, örneğin küçük
bir ülke olan İsrail için söz konusu olmaz sayın milletvekilleri; çünkü,
Amerika'daki 6,5 milyon Yahudi nüfus, öylesine bir dayanışma içindedir ve
siyasal hayatta öylesine etkindir ki, oluşturduğu lobiler, İsrail'in
çıkarlarına zarar verilmesini önlediği gibi, Amerika'nın Ortadoğu politikasını
İsrail'in çıkarlarını gözetecek şekilde şekillenmesini sağlamak imkânına da
sahiptir.
Şimdi, Türkiye'nin durumuna gelelim.
Türkiye'nin Amerika'da böyle bir dengeleyici ve etkileyici gücü yoktur. Daha
kötüsü, Türk-Amerikan ortak çıkarları, sürekli olarak anti-Türk lobilerin
olumsuz etkisi altındadır. Türkiye ile ilişkilere önem veren bir Amerikan
yönetimi dahi, çoğu zaman, bu ortak çıkarları korumaktan aciz kalmaktadır.
Örneğin, soğuk savaş rüzgârlarının en sert biçimde estiği ve Türkiye'nin NATO
savunma sistemine çok önemli katkılarda bulunduğu bir dönemde, 1975 yılında,
Yunan-Rum lobisi, Amerikan Kongresine, Türkiye'ye silah ambargosu uygulanması
kararını aldırtmıştır.
Daha yakın bir tarihte, 1995'te, Yunan-Rum
lobisinin Kongredeki güçlü temsilcileri, Türkiye'ye tahsis edilen 4 destroyerin
ülkemize teslimini üçbuçuk yıl geciktirmişlerdir.
Kısa bir süre önce de, Türkiye, parasını
ödemek suretiyle, Amerika'dan 10 adet Super Cobra Helikopter satın almak istediği
zaman, yine, Yunan-Rum lobisinin Kongredeki temsilcileri, ülkemizin bu
mubayaada bulunmasına engel olmuşlardır.
Bu noktaları belirtmekten maksadım,
Amerikan-Türk stratejik ortaklığının, askerî işbirliği düzeyinde pek de parlak
bir görüntü yansıtmadığını belirtmek içindir; yani, ülkemizin savunması için
son derece önemli olan askerî ikmal alanında, Türkiye, parasını ödediği halde
dahi bazı silahları eğer alamıyorsa, böyle bir durumu "stratejik
ortaklık" diye nitelemenin pek mümkün olamayacağı takdir buyrulur.
BAŞKAN - Sayın Elekdağ, sözlerinizi
toparlayabilir misiniz...
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) -
Toparlamaya çalışacağım Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Amerika'daki
Türkiye karşıtı lobilerin bu denli kuvvetli olması, Türk-Amerikan ilişkilerinin
gerçek mecraına oturmasını, istikrar kazanmasını ve karşılıklı güvene
dayanmasını sürekli olarak engelliyor. Bu konuda sizlere çarpıcı bir örnek
vermek isterim: 1999'da AGİT Konferansının İstanbul'da düzenlenmesi söz konusu
olduğu zaman, Yunanistan ile Ermenistan böyle bir etkinliğin Türkiye'ye büyük
bir prestij kazandıracağını düşünerek, Amerika'daki lobilerine bu girişimin
önlenmesi talimatını verdiler. Projenin baltalanmasında, Amerikan Kongresinde
AGİT Komisyonu Başkanlığını yapan has adamları Senatör D'Amato'dan
yararlandılar. Amerikan yönetimi, Ankara'ya, Türkiye'nin önerisini desteklemek
niyetini belirtmişti; ancak, Senatör D'Amato'nun itirazı nedeniyle Amerikan
Dışişleri Bakanlığı bir türlü konferansın nerede toplanacağı hususundaki tercihini
resmen açıklayamıyordu. Neyse ki, Senatör D'Amato 1998 seçimlerini kaybetti,
yerine, Kızılderili kökenli Ben Nighthorse Campell seçildi. Kore'de Türklerle
birlikte omuz omuza çarpışmış olmasıyla övünen yeni Kızılderili kökenli
senatör, Yunan ve Ermeni lobilerinden etkilenmedi. Bu suretle de, AGİT
Konferansının İstanbul'da gerçekleştirilmesi mümkün oldu.
Değerli milletvekilleri, esasında bu olay,
Türk-Amerikan ilişkileri bağlamında Amerikanın üstlendiği yükümlülüklerin ve
verdiği sözlerin -tabir caizse- pamuk ipliğine bağlı olduğunu açıklıkla ortaya
koyan tipik bir örnektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Elekdağ, son cümleniz
için...
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Sayın
Başkan, müsamahanızı rica ediyorum. Uygun görürseniz eğer, iki üç dakika
vermenizi ve konuşmamı bitirmemi rica edeceğim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Türkiye,
Amerika'yla imzaladığı anlaşmaların uygulanmasında da daima benzer durumlarla
karşılaşmıştır. Amerikan sisteminde dışpolitikanın formüle edilmesinde yürütme
ile yasamanın yetkileri eşittir. Bu nedenle, yürütme tarafından imzalanan ve
özellikle malî bir yükümlülük içeren anlaşmalar, yetkileri konusunda son derece
kıskanç olan kongreye sunulunca ciddî sorunlarla karşılaşılmaktadır. Nitekim,
bugüne kadarki uygulamada, bu tür malî yükümlülükler, kongrede ya budanmış ya
birtakım ağır ve haysiyet kırıcı şartlarla Türkiye açısından kabul edilemez
hale getirilmiş yahut da ceffelkalem reddedilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Irak'a olası
Amerikan saldırısı bağlamında Türkiye ile Amerika arasında imzalanan mutabakat
zabıtlarının da bu bakımdan sağlam bir hukukî bağlayıcılık niteliğine sahip
bulunduğu söylenemez.
Başkan Bush, Cumhurbaşkanı Sezer'e hitaben
bir mektup yazarak, bu zabıtların içeriğinin yerine getirileceği hususunda
teminat verse de, malî yükümlülüklerin yerine getirilmesine kongre karar
verecektir. Kongrenin Türkiye'ye bakışının da olumlu olmadığını biraz önce
belirtmiştim. Zira, Türkiye'ye ilişkin konular kongre gündemine gelince, Yunan,
Rum ve Ermeni lobilerinin kongredeki uzantıları derhal güç birliği yapar ve
insan hakları lobisinden de destek alarak çok kuvvetli bir muhalefet
oluştururlar; bu bakımdan, Amerika'nın Türkiye'ye karşı malî taahhütlerinin
Kongre tarafından onaylanmasının sağlanması her zaman çok büyük zorluklar arz
etmiştir.
Değerli milletvekilleri, yarım asırdan
fazla bir süredir, Türkiye, Amerika'yla ilişkilerini dışpolitikasının bir
numaralı önceliği olarak değerlendirmiş, bu ilişkilerin dayandığı ortak çıkar
alanını derinleştirmek ve genişletmek için azamî çaba sarf etmiştir. Ancak,
sizlere verdiğim bu izahatta, Amerikan yönetiminin Türkiye'ye yönelik
politikasını anti-Türk lobilerin olumsuz etkisinden arındırarak tamamen
Amerika'nın ulusal çıkarları ışığında oluşturamaması nedeniyle, iki ülke
arasında ilişkilerin stratejik ortaklık düzeyine çıkamadığı da bir gerçektir.
İlişkileri geleceğe yönelik bir perspektiften ele aldığımız taktirde de,
Amerika'da anti-Türk lobiler nötralize edilemediği sürece, Türkiye ile Amerika
arasında stratejik ortaklıktan bahsetmenin teorik bir yaklaşım olmaya mahkûm
olduğunu söylemem gerçekleri yansıtacaktır.
Washington'un Türkiye'ye stratejik
ortaklık payesini neden verdiğine gelince, bunun bir rüşveti kelam olmaktan
öteye, Amerika'nın global stratejisinin uygulanmasında Türkiye'den beklentileri
çerçevesinde yorumlamanın isabetli olacağını düşünüyorum.
Sözlerimi olumlu bir notla bitireyim:
Halen yetersiz olan Türk-Amerikan ticarî ve ekonomik ilişkileri alanında
gerçekten çarpıcı bir atılım gerçekleştirilmesi halinde, stratejik ortaklık
zemini oluşturma yolunda ilk adımlar atılmış olabilecektir.
Teşekkür ediyorum değerli milletvekilleri.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Elekdağ.
Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel
Kurula diğer sunuşları vardır.
Bu sunuşları Genel Kurulumuza sunmadan
önce, Sayın Kâtip Üyenin, bu sunuşları ve daha sonraki yasa tasarısının
maddelerini oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim.
C) Tezkereler ve Önergeler
1.- Devlet
eski Bakanları Güneş Taner, Hikmet Uluğbay ve Recep Önal haklarında Başbakanlık
Teftiş Kurulu Başkanlığının görüşüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/197)
6.3.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu
Başkanlığının 10.1.2003 günlü, 2003/1 sayılı "Tasfiye Edilen veya Yönetimi
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna Devredilen Bankalarla İlgili Araştırma ve
Denetleme Raporu" ve bu rapora ekli beş adet raporun birer örneği,
Başbakanlık Teftiş Kurulunun görüş yazısıyla birlikte Başbakanlık tezkeresiyle
bilgi için Başkanlığımıza intikal ettirilmiştir.
Raporun "Sonuç ve Öneriler"
bölümünde Devlet eski Bakanları Güneş Taner, Hikmet Uluğbay ve Recep Önal'la
ilgili olarak;
"Haklarında düzenlenen ekli
raporların, eylemleri bakanlık görevi sırasında ve bankacılık sektörünün
düzenlenip denetlenmesi göreviyle ilgili olduğundan, Anayasanın 100, TBMM
İçtüzüğünün 107 ve Türk Ceza Yasasının 235 inci maddeleri birlikte
değerlendirilerek bilgi için TBMM Başkanlığına iletilmek üzere 2443 sayılı
Yasanın 6 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca Başbakanlığa gönderilmesinin
uygun olacağı"
İfade edilmektedir.
Daha önce yapılan uygulamalar
doğrultusunda, konunun Genel Kurula sunulması ve anılan dosyanın
milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılması Başkanlığımızca uygun
mütalaa edilmiştir.
Bu tezkere okutulup Genel Kurulun
bilgisine sunulduktan sonra Başkanlığımızda bulunan dosya sayın
milletvekillerinin tetkik ve değerlendirmelerine açılacaktır.
Yüce Heyetin bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
İkinci tezkereyi okutuyorum:
2.-
Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner hakkında Başbakanlık Teftiş Kurulu
Baş-kanlığının görüşüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/198)
6.3.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme
Kurulunca; tasfiye edilen, yönetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen
bankalarla ilgili işlemlerin araştırılıp denetlenmesi kapsamında "Yönetimi
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna Devredilen Etibank AŞ'nin" araştırılması
ve denetlenmesi sonucu düzenlenen 9.10.2002 günlü, 2002/10 sayılı rapor ile
2002/10-1 sayılı ek rapor, Cumhurbaşkanınca onaylanıp 2443 sayılı Devlet
Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca gereği
yapılmak üzere Başbakanlığa gönderilmiş, söz konusu rapor ve ek rapor ile
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının konuyla ilgili değerlendirme yazısı
Başbakanlık tezkeresiyle bilgi için Başkanlığımıza intikal ettirilmiştir.
Anılan ek raporun "Sonuç"
bölümünde;
"Türk Ceza Yasasının 240 ıncı
maddesinin yaptırıma bağladığı memuriyet görevinin kötüye kullanılması olarak
değerlendirilmesi gereken eylem, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner'in
görevi sırasında bankacılık sektörünün düzenlenip denetlenmesine ilişkin
Bakanlık görevi ile ilgili olarak işlendiğinden, Anayasanın 100, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 107 ve Türk Ceza Yasasının 235 inci maddeleri
birlikte değerlendirilerek, dosyanın bilgi için Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına iletilmek üzere Başbakanlığa yollanmasının uygun olacağı
düşünülmektedir."
İfadesi yer almaktır.
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı
yazısında ise;
"Bu raporlar ve öneriler
değerlendirilirken aynı zamanda, 8.12.2000 kabul tarihli 4616 sayılı '23 Nisan
1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve
Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun' ve Anayasa Mahkemesinin, bu Kanunun
kapsamını genişletici mahiyetteki E.2001/4, 18 Temmuz 2001 günlü 2001/332
sayılı karar hükümlerinin de göz önünde bulundurulması icap etmektedir."
İfadesine yer verilmiştir.
Daha önce yapılan uygulamalar
doğrultusunda, konunun Genel Kurula sunulması ve anılan dosyanın
milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılması Başkanlığımızca uygun
mütalaa edilmiştir.
Bu tezkere okutulup Genel Kurulun
bilgisine sunulduktan sonra, Başkanlığımızda bulunan dosya sayın
milletvekillerinin tetkik ve değerlendirmelerine açılacaktır.
Yüce Heyetin bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Çevre Komisyonu Başkanlığının, Maden
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında,
İçtüzüğün 34 üncü maddesi uyarınca verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
Buyurun.
3.- Çevre
Komisyonu Başkanlığının, (1/360) esas numaralı Maden Kanunu ve Bazı Kanunlar-da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çevre Komisyonuna havale
edilmesine ilişkin tezkeresi (3/199)
4.3.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Başkanlığınızca 13.1.2003 tarihinde esas
komisyon olarak, Plan ve Bütçe, tali olarak da Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna havale edilen 1/360 esas numaralı
Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
içerdiği bazı hükümler (madencilikte ÇED uygulamaları gibi) nedeniyle çevreyi
ve komisyonumuzun gündeminde bulunan Çevre Kanununu da ilgilendirmektedir.
Bu nedenle, anılan tasarının TBMM
İçtüzüğünün 34 üncü maddesi uyarınca komisyonumuzda görüşülmesi için gereğini
saygılarımla arz ederim.
A. Münir Erkal
Malatya
Çevre Komisyonu Başkanı
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, okunmuş bulunan
tezkeredeki Çevre Komisyonunun talebi Plan ve Bütçe Komisyonunca da uygun
bulunduğundan, bu istem, İçtüzüğün 34 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca
Başkanlığımızca yerine getirilmiştir.
Komisyondan istifa önergesi vardır;
okutuyorum:
4.- Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin'in Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/24)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Teşkilât başkanlığında yoğun mesai
yapmamız gerektiğinden Adalet Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim. 5.3.2003
Sadullah Ergin
Hatay
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır;
okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
IV. -
ÖNERİLER
A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ
1.- Genel
Kurulun çalışma saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No. : 22 Tarih: 6.3.2003
Genel Kurulun 6 Mart 2003 Perşembe günkü
(bugün) birleşiminde, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
bastırılarak dağıtılan, 69 sıra sayılı Askerlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci
sırasına alınması ve bu birleşimde gündemin 6 ncı sırasına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel
Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Salih Kapusuz Oğuz
Oyan
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP
Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Söz isteyen?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş bugün Genel Kurula hitaben bir
konuşma yapmak istemişlerdir. Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla
Başoğlu'nun, Tüketicinin korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Adalet; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet; Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/477, 2/49) (S. Sayısı : 61) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Sayın milletvekilleri, tasarının 12 nci
maddesi kabul edilmişti.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 13. - 4077 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Kapıdan Satışlarda Satıcının Ve
Sağlayıcının Yükümlülüğü
Madde 9. - Kapıdan satış sözleşmelerinde,
sözleşmede bulunması gereken diğer unsurlara ilave olarak mal veya hizmetin
nitelik ve niceliğine ilişkin açıklayıcı bilgiler, cayma bildiriminin
yapılacağı açık adres ve en az on altı punto ve koyu siyah harflerle yazılmış
aşağıdaki ibare yer almak zorundadır:
"Tüketicinin hiçbir hukuki ve cezai
sorumluluk üstlenmeksizin ve hiçbir gerekçe göstermeksizin teslim aldığı veya
sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren yedi gün içerisinde malı veya hizmeti
reddederek sözleşmeden cayma hakkının var olduğunu ve cayma bildiriminin
satıcı/sağlayıcıya ulaşması tarihinden itibaren malı geri almayı taahhüt
ederiz."
Tüketici, sahip olduğu haklarının da
yazılı bulunduğu sözleşmeyi imzalar ve kendi el yazısı ile tarihini yazar.
Satıcı veya sağlayıcı, bu bilgilerin sözleşmede yer almasını sağlamak ve
taraflar arasında akdedilen sözleşmenin bir nüshasını tüketiciye vermekle
yükümlüdür. Bu madde hükümlerine göre düzenlenmiş bir sözleşmenin ve malın
tüketiciye teslim edildiğini ispat satıcıya veya sağlayıcıya aittir. Aksi
takdirde, tüketici cayma hakkını kullanmak için yedi günlük süre ile bağlı
değildir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 13 üncü madde
kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 14. - 4077 sayılı Kanuna 9 uncu
maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Mesafeli Sözleşmeler
MADDE 9/A. - Mesafeli sözleşmeler; yazılı,
görsel, telefon ve elektronik ortamda veya diğer iletişim araçları kullanılarak
ve tüketicilerle karşı karşıya gelinmeksizin yapılan ve malın veya hizmetin
tüketiciye anında veya sonradan teslimi veya ifası kararlaştırılan
sözleşmelerdir.
Mesafeli satış sözleşmesinin akdinden
önce, ayrıntıları Bakanlıkça çıkarılacak tebliğle belirlenecek bilgilerin
tüketiciye verilmesi zorunludur. Tüketici, bu bilgileri edindiğini yazılı
olarak teyit etmedikçe sözleşme akdedilemez. Elektronik ortamda yapılan
sözleşmelerde teyid işlemi, yine elektronik ortamda yapılır.
Satıcı ve sağlayıcı, tüketicinin siparişi
kendisine ulaştığı andan itibaren otuz gün içerisinde edimini yerine getirir.
Bu süre, tüketiciye daha önceden yazılı olarak bildirilmek koşuluyla en fazla
on gün uzatılabilir.
Satıcı veya sağlayıcı elektronik ortamda
tüketiciye teslim edilen gayri maddî malların veya sunulan hizmetlerin
teslimatının ayıpsız olarak yapıldığını ispatla yükümlüdür.
Cayma hakkı süresince sözleşmeye konu olan
mal veya hizmet karşılığında tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme
yapmasının veya borç altına sokan herhangi bir belge vermesinin
istenemeyeceğine ilişkin hükümler dışında kapıdan satışlara ilişkin hükümler
mesafeli sözleşmelere de uygulanır.
Satıcı veya sağlayıcı cayma bildiriminin
kendisine ulaştığı tarihten itibaren on gün içinde almış olduğu bedeli,
kıymetli evrakı ve tüketiciyi bu hukukî işlemden dolayı borç altına sokan her
türlü belgeyi iade etmek ve yirmi gün içerisinde de malı geri almakla
yükümlüdür."
BAŞKAN - 14 üncü madde üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu söz
talebinde bulunmuşlardır.
Buyurun Sayın Coşkunoğlu.
CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde Grubum
adına söz almış bulunuyorum.
Önce, bir gerçeği belirtmek isterim.
Çıkacak bu yasayı, çok büyük bir sevinçle karşıladığımı söylemek isterim.
Tüketici hakları, sadece yurttaşımızın mutluluğu için, tüketicimizi korumak
için gerekli değildir. Bir ülkenin ürünlerinde ve hizmetlerinde rekabet gücü
kazanabilmesi için, o ürün ve hizmetlerde kalitenin artırılması için, o ülkenin
tüketicilerinin daha bilinçli olması çok önemlidir. Bu yasa tasarısında
tüketiciyi bilgilendirme üzerine maddeler yer aldığı için, bu, sadece
tüketiciyi korumak için değil, onun da ötesinde, ülkenin ürün veya
hizmetlerinde içte ve dışta rekabet gücü kazanması için de önemli bir
düzenlemedir.
Mesafeli sözleşmeler üzerine olan 14 üncü
madde, elektronik ticaret dediğimiz ve son on yıl içerisinde dünyada büyük bir
ivmeyle büyümekte olan internet, faks veya telefon üzerinden; ama, en çok
internet üzerinden yapılan alışverişleri kapsıyor. Bu alışverişlerin,
genellikle, tüketici ile bir kuruluş arasında olduğu bilinir. Oysa, bu
alışverişler iki firma arasında da olabilir; örneğin bir otomobil imalatçısı
bir firmayla oto yan sanayii arasında da olabilir; yani, işletmeler arasında da
olabilir ve bu elektronik ticaretin gelişmesi için, bilgilenmek ve
tüketicilerin veya bu sözleşme içerisine girmiş kişilerin korunması bu maddeyle
sağlanıyor. Bu bakımdan da, madde çok önemlidir. Bunun, ülkemizin hem iç
ticaretinde ve rekabet gücünde hem de dış rekabet gücünde olumlu etkileri
olacaktır. Dış rekabet gücünden kastımız, ihracat, zaman zaman elektronik
ticarete dayanabiliyor.
Şimdi, maddeyi bu şekilde yararlı
gördükten sonra maddenin çok eksik ve yetersiz olduğunu da belirtmek
zorundayım. Bu maddenin bir başlangıç olmuş olduğunu umuyorum. Örneğin, bizim
de üyesi olduğumuz OECD, 1999 yılında bir kılavuz çıkarmıştır; elektronik
ticarete dayalı sözleşmelerde tüketicinin haklarını korumak ve bu sözleşmeyi
yerine getirme kurallarının nasıl saptanacağı hakkında bir kılavuz yayımlamıştır.
Bu kılavuz, yol gösterici, yön göstericidir birçok ülke için. Örneğin, Avrupa
Birliğine üye ülkelerin hepsi e-ticareti ilgilendiren kapsamlı bir yasa
çıkarmıştır; fakat, Türkiye'de, ülkemizde henüz bu gerçekleşmemiştir.
Dolayısıyla, bu 14 üncü madde sadece bir başlangıç durumunda.
14 üncü maddenin diğer eksiklerine genel
olarak değinmek istiyorum, bunların başka yasalarla zaman içerisinde
düzeltileceği umuduyla. Elektronik sözleşmeyi geçerli kılabilmek için,
elektronik imzayla ilgili bir yasa henüz yoktur. Elektronik imza olmadan da
elektronik sözleşmelerin veya mesafeli sözleşmeerin gerçekleşmesinde güçlükler
çıkar. Böyle bir tasarının Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanıp Başbakanlıkta
olduğu bilgisi var bende; fakat, ben, bu seneki acil eylem planında, ilk yıl
uygulanacak acil eylem planında buna bir atıfta bulunulduğunu görmedim; bunun
gecikmesinin sakıncalı olacağını düşünüyorum.
Bu arada, yeri gelmişken şunu da
belirteyim: Adalet ve Kalkınma Partisinin seçim beyannamesine, hükümet programına
ve acil eylem planına baktım bu konularda. Seçim beyannamesinde e-devlet
konusuna değinilmiş, üç yerde değinilmiş; hükümet programında bir yerde
değinilmiş; acil eylem planında hiç değinilmemiş. Ben, bunu, biraz endişe
verici bir düşüş olarak görüyorum bu konulara Adalet ve Kalkınma Partisinin
verdiği önem bakımından.
Şimdi, devam edeyim yasanın birtakım genel
eksikliklerine... Elektronik belge, elektronik işlem, elektronik sözleşme gibi
kavramların bir anlam taşıyıp, hukuksal bir zemine oturabilmesi için, Borçlar
ve Ticaret Kanunlarında da düzenlemeler yapmak gerekiyor. Dolayısıyla, bu 14
üncü madde geçtikten sonra, umuyorum, bunlara da, öncelikli olarak, tamamlayıcı
olması bakımından yer verilir.
Keza, vergi mevzuatında bir düzenleme
yapmak gerekiyor bununla ilgili ve bu düzenleme, uluslararası tartışma konusu
olan bir düzenlemedir; özellikle, işlemlerin uluslararası piyasalarda da yer
alması nedeniyle; dolayısıyla, uluslararası düzenlemelerle uyumlu olmak
durumunda olmalı.
Yine, bu elektronik veya mesafeli
sözleşmenin geçerli ve yararlı olabilmesi, bu 14 üncü maddenin yararlı, tam
yararlı olabilmesi için gerekli olan önemli bir diğer mevzuat veya yasa
değişikliği veya yasa da, kişisel bilgilerin korunmasıyla ilgili. Şimdi,
elektronik bir ortamda belli bilgileri; kredi kartından tutun, kendinizle
ilgili birtakım bilgileri hiç tanımadığınız bir yere gönderiyorsunuz. Bu
bilgilerin, örneğin, bambaşka ticarî amaçla veya başka amaçlarla
kullanılmamasını sağlayacak, gizlilik, güven ve verilerin korunmasını
sağlayacak mevzuatın hızla geliştirilip, uygulanması lazım. Bunların eksik
olduğu bir ortamda, bu sözünü ettiğim genel sakıncaların veya eksikliklerin
bulunduğu bir ortamda, 14 üncü madde, arzu edilen uygulamayı göremez
kaygısındayım.
Şimdi, maddenin bir iki fıkrası hakkında
da, yine, dikkat çekmek istiyorum: İkinci fıkrada "mesafeli satış
sözleşmesinin akdinden önce, ayrıntıları Bakanlıkça çıkarılacak tebliğle
belirlenecek bilgilerin tüketiciye verilmesi zorunludur" denilmektedir.
Şimdi, bilgilerin elektronik ortamda
tüketiciye verilmesi oldukça çetrefilli bir konudur. Siz, bir ürünü alırken,
bizzat gidip, onu yoklarsınız, görürsünüz. Elektronik ticarette alacağınız bir
ürünü -örneğin, buzdolabını bile- üç boyutlu bilgisayar ekranında gösteren, ona
bakma olanağı sağlayan satıcılar var, her ne kadar, orasına, burasına dokunup,
oynayamıyorsanız da bu olanağı sağlayan satıcılar var; fakat, bunun
sağlanmasının -daha önce sözünü ettiğim, 1999 yılındaki OECD kılavuzunda olduğu
gibi- tüketiciye aldığı ürün hakkında tam bilgi vermenin önemini, burada, bir
kez daha vurgulamak istiyorum. Bunu, elektronik ortamda yapmanın güçlüklerini
tahmin edebilirsiniz. Bu güçlükleri aşmak, yani, bu güçlükleri satıcı için bir
mazeret olmaktan çıkarmak için tüketiciyi bu konuda korumak çok önemlidir.
Bakanlıkça çıkarılacak tebliğlerle belirlenecek bu bilgilerin bu şekilde bir
özenle hazırlanacağını umuyorum ve yasa tasarısında da yer almış olmasını
dilerdim.
Bundan sonraki fıkrada da "satıcı ve
sağlayıcı, tüketicinin siparişi kendisine ulaştığı andan itibaren otuz gün
içerisinde edimini yerine getirebilir" denilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Coşkunoğlu, sözlerinizi
tamamlar mısınız.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Teşekkür
ederim.
Bu otuz gün, biraz keyfî bir rakam oldu;
ama, herhangi bir rakam da keyfî olacaktır, fakat, birçok işlem otuz günü aşar,
yani, bunu bilelim. Bir kitap ısmarladığınızda bile, o kitabı bazen otuz günde
elde edemediğiniz olabiliyor.
Bundan sonraki fıkrada da "satıcı
veya sağlayıcı elektronik ortamda tüketiciye teslim edilen gayri maddî malların
veya sunulan hizmetlerin teslimatının ayıpsız olarak yapıldığını ispatla
yükümlüdür" denilmektedir.
Bu da, yine, elle dokunup, orada kontrol
edemediğiniz bazı tür ürünlerde sorun çıkarır. Örneğin, bir yazılım satın
aldınız. Yazılımların hiçbirinin ayıpsız olduğunu iddia etmek mümkün değil. Bu
gibi teknik konuların da, ileride Bakanlıkça düzenlenerek -diğer mevzuatlarla-
uygulamada bu yasa tasarısının 14 üncü maddesine daha da geçerlilik ve etkinlik
kazandıracağını umuyorum. Fakat, bu genel eksikliklerin -son olarak
tekrarlayayım- elektronik imza gibi ve verilerin gizliliğini sağlamak gibi
yasaların bir an önce çıkarılması lazım, bunları acil eylem planında görmemiş
olduğum için tekrar vurgulamak istedim.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Sayın Başkan, cevap verebilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Osman Coşkunoğlu'nun
önerilerine teşekkür ediyorum; fevkalade önemli konulara değinmiştir.
Mesafeli sözleşmelerle ilgili olarak bu
madde tüketicinin korunması hakkında 20 Mayıs 1997 tarihli Avrupa Parlamentosu
düzenlemesi ve ülkemiz gerçekleri dikkate alınarak bu çerçevede kaleme
alınmıştır. Bu maddenin uygulanması konusunda Bakanlığım alt düzenleme
yapacaktır. Yasanın 14 üncü maddesinde görülmeyen ayrıntılar tebliğ ile
düzenlenecektir. Takdir edersiniz ki, her şeyi kanuna koymak iyi sonuçlar
vermemektedir.
Elektronik imza konusunda Adalet Bakanlığı
tarafından yapılan hazırlık tamamlanmak üzeredir. Biraz önce Sayın Adalet
Bakanımıza da tekrar sordum, en kısa zamanda Yüce Meclise sevk edilecektir. Bu
bakımdan, elektronik imza konusunda endişe edecek bir durum olmadığını
takdirlerinize arz ediyorum.
Maddenin komisyonlarda görüşülmesi
esnasında da, bilgi verme konusu gündeme getirilmiştir. Bu konuda hazırlanacak
tebliğ, hassasiyetle ele alınacaktır ve bilgilendirme de elektronik ortamda
yapılacaktır. Takdir edersiniz ki, elektronik ortamda yapılacak işlemlerin
işlerlik ve kalitesi, tüketici bilinciyle yakından ilgilidir. Toplumun bu
hususta kısa sürede mesafe alacağını ümit etmekteyiz.
Sayın Coşkunoğlu'nun uyarılarına teşekkür
ederken, endişe edecek bir hususun olmadığını da takdirlerinize arz ediyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Başka söz isteyen?.. Yok.
14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 14 üncü
madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 15 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 15. - 4077 sayılı Kanunun 10 uncu
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 10. - Tüketici kredisi,
tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacıyla kredi verenden nakit olarak
aldıkları kredidir. Tüketici kredisi sözleşmesinin yazılı olarak yapılması ve
bu sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunludur. Taraflar
arasında akdedilen sözleşmede öngörülen kredi şartları, sözleşme süresi
içerisinde tüketici aleyhine değiştirilemez.
Sözleşmede;
a) Tüketici kredisi tutarı,
b) Faiz ve diğer unsurlarla birlikte
toplam borç tutarı,
c) Faizin hesaplandığı yıllık oran,
d) Ödeme tarihleri, anapara, faiz, fon ve
diğer masrafların ayrı ayrı belirtildiği ödeme planı,
e) İstenecek teminatlar,
f) Akdi faiz oranının yüzde otuz fazlasını
geçmemek üzere gecikme faizi oranı,
g) Borçlunun temerrüde düşmesinin hukuki
sonuçları,
h) Kredinin vadesinden önce kapatılmasına
ilişkin şartlar,
ı) Kredinin yabancı para birimi cinsinden
kullandırılması durumunda, geri ödemeye ilişkin taksitlerin ve toplam kredi
tutarının hesaplanmasında, hangi tarihteki kurun dikkate alınacağına ilişkin
şartlar,
Yer alır.
Kredi veren, taksitlerden birinin veya
birkaçının ödenmemesi halinde kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını
saklı tutmuşsa, bu hak; ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması
durumunda ve tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde
düşmesi halinde kullanılabilir. Ancak kredi verenin bu hakkını kullanabilmesi
için en az bir hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir.
Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi
veren, asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez.
Tüketici, kredi verene borçlandığı toplam
miktarı önceden ödeyebileceği gibi aynı zamanda vadesi gelmemiş bir ya da
birden çok taksit ödemesinde de bulunabilir. Her iki durumda da kredi veren,
ödenen miktara göre gerekli faiz ve komisyon indirimini yapmakla yükümlüdür.
Bakanlık ödenen miktara göre gerekli faiz ve komisyon indiriminin ne oranda
yapılacağının usul ve esaslarını belirler.
Kredi verenin, tüketici kredisini, belirli
marka bir mal veya hizmet satın alınması ya da belirli bir satıcı veya
sağlayıcı ile yapılacak satış sözleşmesi şartı ile vermesi durumunda satılan
malın veya hizmetin hiç ya da zamanında teslim veya ifa edilmemesi halinde
kredi veren tüketiciye karşı satıcı veya sağlayıcı ile birlikte müteselsilen
sorumlu olur.
Kredi verenin ödemeleri bir kıymetli
evraka bağlaması ya da krediyi kıymetli evrak kabul etmek suretiyle teminat
altına alması yasaktır. Bu yasağa rağmen tüketiciden bir kıymetli evrak
alınacak olursa, tüketici bu kıymetli evrakı kredi verenden geri istemek
hakkına sahiptir. Ayrıca, kredi veren kıymetli evrakın ciro edilmesi sebebiyle
tüketicinin uğradığı zararı tazmin etmekle yükümlüdür."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
15 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Atilla Başoğlu konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Başoğlu.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA BAŞOĞLU (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Tüketici haklarıyla ilgili düzenlemeler
için vermiş olduğumuz, temerrüt faizlerinin aktif hale geldiği süreçte, ilk
sözleşmenin yüzde 15'inden fazla olmaması hakkındaki kanun teklifimiz, Sanayi
Komisyonunda ve daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonunda uzun müzakereler
neticesinde yüzde 30 olarak, huzurlarınıza, görüşleriniz için gelmiş bulunuyor.
Aziz milletvekilleri, birkaç rakam
arasında geçen tartışma, aslında, temel bir soruna işaret eder; siyaset
kurumları bireyi nasıl algılıyor; insan tabiatı iyi mi, yoksa, kötü müdür; bir
başka deyişle, insan hüsnüniyetle mi suiniyetle mi tasarrufta bulunur yahut
borçlu temerrüde düşerken iyi niyetli midir, yoksa, kötü niyetli midir; biz,
vatandaş-devlet ilişkisini güven üzerine mi, yoksa, potansiyel sahtekârlık üzerine
mi kurdurtacağız; tüm bunları, önce kendi vicdanımıza sorma lüzumunu
hissetmeliyiz ve cevap aramalıyız ki, biraz sonra vereceğimiz kararlar
toplumumuz için sağlıklı çıksın.
Bildiğiniz gibi, ülkemiz ekonomisi,
bilhassa son on senedir, âdeta, kurulmuş oyuncaklar gibi, birtakım güçler
tarafından krizler içerisine itilmiş ve her kesim bundan nasibini almıştır;
ama, bilhassa tüketicilerimiz, bu krizlerde en ağır hasarları alan grup olmuş
ve doğal olarak, her krizden sonra, finans sektörünün âdeta atış tahtası olarak
delik deşik edilmiştir.
Peki, her krizde tüketici ve finans
sektörünü bu kadar sık karşı karşıya getiren unsurlar nedir diye biraz gerilere
dönüp sebeplerine baktığımızda, çok ama çok basitçe, bir zamanlar, ilgili
yasalar yapılırken, birilerinin, patron edasıyla, sekreterine seslenip
"yaz kızım" dediği ve diğerinin de yazdığı için, doğal olarak bir
başka diğerinin de; yani, tüketicimizin de hakları zayi olmuştur.
Değerli milletvekilleri, şimdi, burada,
devletin, devlet olarak çoğunluğun haklarını koruyacağı ve çoğunluğu mutlu
edeceği bir fırsatı hep beraber yakalamış bulunuyoruz. İşte, bunun adına,
çoğunluğun haklarının konuşulduğu ve korunduğu demokrasi denilir; geçmişte,
almış olduğu yetkilerle zulüm ve eziyet eden azınlığın sistemi olan oligarşi
değil.
Saygıdeğer milletvekilleri, not
edilmelidir ki, para alışverişi; yani, finans kurumları-müşteri ilişkisi ile
bakkal-müşteri, tüccar-müşteri, sanayici-müşteri ilişkileri arasında ticaret
yönünden bir fark yoktur; hepsi de, ticaretin, dolayısıyla, kazancın peşinde
olan kurumlardır. Bir bakkal, bir tüccar ve sanayicinin, kötü bir satış yapıp
da parasını tahsil edememesi ile bir bankanın; yani, finans kurumunun parasını
iyi pazarlayıp, tahsil edememesi arasında ne fark vardır ki, finans sektörü,
bugüne kadar, bu kadar korunmuş ve hâlâ, korunmaya çalışılmaktadır?!
Finans kurumlarının, yapmış oldukları
yanlış kredilendirmelerle, tahsil edemeyeceklerini bildikleri miktarlar için,
bugüne kadar, yasaların kendilerine sağlamış olduğu ayrıcalıklarla, 2 000'leri
geçen temerrüt faizlerini yazıp, ilgililerin ruh hallerini ve metabolizmalarını
bozmalarını ve şubat krizinden evvel alınan 400 000 000 TL'nin 7 500 000 000'a
gelişini; ayrıca, normallerden 3 kat daha fazla avukatlık giderini, hangi
mantık, daha önemlisi, hangi vicdan, bizlere, sizlere izah edebilir?!
Yukarıda anlatmaya çalıştığım ve buna
benzeyen binlerce olaydan ötürü, yurdumuzda, kaç kişinin canına kıydığını, kaç
ailenin dağıldığını biliyor muyuz? Hangi insan olan insan, almış olduğu borcunu
vadesinde ödemek istemez?! İnsan zora düşmüş ise, devlet ve finans sektörü el
ele, onu, daha perişan mı etmek gerekir, yoksa, güzel âdetlerimiz, ananelerimiz
gereği ve yasa koyucular olarak elinden tutup kaldırmak mı?..
Üzgünüm, ama, mazlum ve masumların, mevcut
yasalarla elleri bağlanmış, diğerleri de, en son teknolojiyle donatılmış;
üzgünüm ama, birileri tutmuş, birileri de vurmuş.
Saygıdeğer vekiller, finans sektörü
ilgilileri "eğer, temerrüt yüzde 30 olarak kanunlaşırsa, dolaylı olarak
faizleri artırırız" diye, aba altından sopa göstermektedirler. Ben olsam,
paralarımı, doğru kurum ve kişilere nasıl plase eder ve zamanında geri toplarım
diye, kendimi ve personelimi yetiştirebilmek için, eğitimlere, kurslara ve
seminerlere zaman ayırırım.
Saygıdeğer vekiller, son yıllarda, Türk
bankacılık sisteminde arızalardan ve kötü niyetli yönetimlerden ötürü, onlarca
milyar doların buharlaşmasından, mazlum ve masum Türk tüketicisi sorumlu ve
suçlu değildir. Biliniz ki, bankacılık sisteminde, değil 40-50 milyar doları, 1
senti bile buharlaştıramazsınız; para dolaşırken iz bırakır, eğer, yakalamak
istersen, hemen yakalarsın.
Saygıdeğer vekiller, özetle, gönül ister
ki, ülkemizde temerrüt faizi olmasın. Umarız, o güzel günleri de hep beraber
görürüz; ama, eğer, her şeye rağmen, kanun tasarısı önerilen şekliyle kabul
görüp çıkarsa, temerrüt bir koridora sıkıştırılacak ve en önemlisi, finans
sektörü de ayağını yorganına göre uzatmak zorunda kalacak ve artık, tüketicimiz
de ezilmeyecektir.
İçinde sizlerin de var olduğu Türk
tüketicileri ve mazlum ve masum insanlar adına desteğinizi bekler; Muhterem
Heyetinizi saygılarımla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başoğlu.
Madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
16 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 16. - 4077 sayılı Kanuna 10 uncu
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Kredi Kartları
MADDE 10/A. - Kredi kartı ile mal veya
hizmet alımı sonucu nakdî krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim
suretiyle kullanılan krediler de 10 uncu madde hükümlerine tabidir. Ancak, bu
tür krediler hakkında 10 uncu maddenin ikinci fıkrasının (a), (b), (h) ve (ı)
bentleri ile dördüncü fıkra hükmü uygulanmaz.
Kredi veren tarafından tüketiciye
gönderilen dönemsel hesap özetleri, 10 uncu maddenin ikinci fıkrasının (d)
bendinde öngörülen ödeme planı hükmündedir. Dönemsel hesap özetinde yer alan
asgari ödeme tutarının vadesinde ödenmemesi halinde; tüketici, 10 uncu maddenin
(f) bendinde yer alan gecikme faizi dışında herhangi bir isim altında
yükümlülük altına sokulamaz.
Kredi veren faiz artırımını otuz gün
önceden tüketiciye bildirmek zorundadır. Kredi veren tarafından artırılan faiz
oranı geriye dönük olarak uygulanamaz. Tüketici bildirim tarihinden itibaren en
geç 60 gün içinde tüm borcu ödeyip kredi kullanmaya son verdiği takdirde faiz
artışından etkilenmez.
Mal veya hizmetin kredi kartı ile satın
alındığı durumlarda, satıcı veya sağlayıcı, tüketiciden komisyon veya benzeri
bir isim altında ilave ödemede bulunmasını isteyemez."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 16 ncı madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Birgen Keleş
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Keleş. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, incelemekte
olduğumuz tasarının 16 ncı maddesine ilişkin olarak, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Tüketicinin korunması kavramı, 1970'li
yıllarda, uluslararası formlarda çok yoğun bir şekilde gündeme geldi ve 1983
yılında temel ilkeleri hazırlandı ve hazırlandıktan sonra Birleşmiş Milletler
Ekonomik ve Sosyal Konseyinde görüşüldü; 1988 yılında da bu temel ilkeler,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda oybirliğiyle kabul edildi. Türkiye de bu
genel kuruldaydı ve kabul etmiş oldu.
Aslında, bu ilkelerin hazırlanması,
tüketicinin sağlığının, can güvenliğinin, ekonomik yararların korunmasını,
ihtiyaçlarının karşılanmasını ve bilinçli seçim yapmasının desteklenmesini,
aldatılmasının önlenmesini, hükümetlerin bu konularda görevlendirilmesini ve
gene bu konularda uluslararası işbirliğinin ve sivil toplum örgütlerinin girişimlerinin
desteklenmesini benimseyen bir anlayışla hazırlanmıştır.
Türkiye, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunu 1995 yılında kabul etmiştir. Aslında, Anayasamızda da bu konuda
bir madde vardır; 172 nci madde; tüketicilerin korunması ve bilgilendirilmesi
konusunda ve de sivil girişimlerin desteklenmesi konusunda hükümetleri
görevlendiren bir maddedir; ama, ne var ki, bu Anayasa hükmüne rağmen ve 4077
sayılı Yasaya rağmen, Türkiye'de, tüketiciler, günümüze kadar büyük ölçüde
istismar edilmişlerdir. Bunun nedeni de yasalardaki boşluklardır ve yasa
maddeleri arasındaki çelişkilerdir. Aslında, incelemekte olduğumuz yasa
tasarısının maddelerine bakmak bile bu istismarın ne boyutta olduğu hakkında
bir fikir vermektedir. Örneğin, yasanın birçok yerinde, sözleşmelerin,
tüketicilerin okuyabileceği bir büyüklükte yazılması öngörülmektedir. Bu ne
demektir; en basit önlemlerin bile alınmadığının bir göstergesidir.
Türk Ticaret Kanununun 8 inci maddesi,
ticarî işlerde faizlerin serbestçe belirlenebileceğini hüküm altına almıştır.
İşte, bundan yararlanan bankalar, hem mudilere verdikleri faizle
kıyaslanmayacak kadar büyük faiz talep etmişlerdir hem kredi kartları nakit
avans hizmet bedeli altında ekfaiz almışlardır; Borçlar Kanununun 84 üncü
maddesinden yararlanarak faizden faiz almışlardır ve 3095 sayılı Yasaya rağmen
mürekkep faiz yürütmüşlerdir.
3095 sayılı Yasa, kanunî faiz ve temerrüt
faizine ilişkindir ve kanunî faiz ile temerrüt faizi belirlenirken mürekkep
faiz yürütülmeyeceğini öngörmektedir; ama, ne var ki, aynı yasa, bir maddesinde
Türk Ticaret Kanununun 8 inci maddesine atıfta bulunmaktadır, bir diğer
maddesinde de daha önceki yasa hükümlerinin geçerli olduğunu belirtmektedir.
Dolayısıyla, bir karmaşa söz konusudur. Atıfta bulunulan Türk Ticaret Kanunu
da, hem faizlerin serbestçe belirlenmesini öngörmektedir hem de faizin
anaparaya eklenmesine imkân tanımaktadır.
Sonuç tam bir karmaşadır ve bu karmaşadan
da büyük bir istismar ortaya çıkmıştır. Tabiî, kim sorumludur bu karmaşadan;
yasaları gerektiği gibi incelemeyen, hangi maddeyi hangi yasayı etkileyeceğini
düşünmeden yasama işlemine katılan siyasiler sorumludur, bundan hiç kuşku
yoktur; ama, sayın milletvekilleri, aynı şekilde, kredi kartları ve diğer
krediler nedeniyle çekilen acılara seyirci kalan, aile çöküşlerini izleyen ve
de dramları, kıllarını kıpırdatmadan seyirci sıfatıyla izlemekle yetinen
hükümetler ve ilgili kurumlar da -Türkiye Bankalar Birliği gibi- sorumludur.
Hükümetin, daha önceki hükümet tarafından
hazırlanmış olan bu yasa tasarısını Meclise getirmesi iyi olmuştur. Aslında,
tabiî, bu, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin de bir gereğidir ve Avrupa
Birliği yasalarına uyum çerçevesinde yapılan çalışmaların da bir parçasıdır.
Ayrıca, incelemekte olduğumuz madde
açısından getirilen hükümler de oldukça iyi ve aşama sayılacak hükümlerdir.
Örneğin, kredi kartlarındaki asgarî ödemeleri zamanında yapan kişilerin, 15
inci maddede yer alan gecikme faizinden daha yüksek bir faizle karşı karşıya
kalmamaları -biliyorsunuz, bu, akdî faizin yüzde 30 artmış şeklidir- iyi bir
hükümdür. Daha iyisi olabilirdi, tabiî, biraz önceki arkadaşımızın
kullanabildiği gibi; ama, mevcut duruma nazaran bir aşamadır.
Faiz artırımlarının, tüketiciye ve kredi
kartı sahibine bir ay önceden bildirilmesi iyidir; geriye doğru işletilmemesi
ve faiz artırımından sonraki iki ay içerisinde borcunu ödeyen kişilerin yüksek
faizden etkilenmemesi; bunlar, hep olumlu adımlardır; ama, değerli
arkadaşlarım, bunların hiçbirisi, kredi kartları nedeniyle yaşanan acıları telafi
edecek nitelikte değildir. Biliyorsunuz, bu uğurda canlarını ve sağlıklarını
kaybeden çok sayıda insan vardır. Canlarını ve sağlıklarını kaybedenlerin
sıkıntıları ve kayıpları telafi edilemese de, kredi kartı borcunu onur meselesi
yapıp aileden kalma evini satan insanlar da vardır ve insanlar bunun
sıkıntısını çekmektedirler. Çünkü, evini sattıktan sonra sınırlı bir maaşla
kirada oturmak zorundadırlar ve Türkiye koşulları dikkate alındığında
görülecektir ki, bu sıkıntı ömür boyu devam edecek bir sıkıntıdır. Çünkü,
bugünkü koşullarda bir memurun aldığı çok sınırlı bir maaşla atadan kalan
evinin benzerini alması veya kiraya çıkabilecek yeterlikte bir evi edinmesi
fevkalade güçtür.
Bankalar, kendi mudilerine verdikleriyle
kıyaslanmayacak derecede yüksek faiz talep etmişlerdir; normalde, bu, mudilere
verilen faizler 1-2 puan farkla birbirine yakın oranlardadır; ama, bunlar,
keyfî bir şekilde büyük oranlı faizler talep etmişlerdir ve genelde
sözleşmelerin içeriğini de çok açık şekilde borçlulara bildirmemişlerdir. Bunun
sonucunda, borçlular, faizlerini ödeseler de, yani, kredi kartları borçlarının
asgarî miktarını ödeseler de, kendilerini sadece faiz öder durumda bulmuşlardır
ve yıllarca anapara bir kenarda durmuş, ama, borçlular, faiz ödemekle yıllarını
geçirmişlerdir.
Peki, bu durumda hükümetlerin ve de ilgili
kurumların bankaları uyarması gerekmez miydi?! Bizatihi incelemekte olduğumuz
yasa tasarısı, kredi kartı sahiplerinin keyfî olarak ve çok da ahlakî olmayan
bir biçimde istismar edildiğinin bir itirafı değil midir?! Keyfîdir değerli
arkadaşlarım; çünkü, bankaların aldıkları, talep ettikleri faizler birbirinden
çok farklıdır; çok ahlakî değildir; çünkü, yasalardaki boşluklardan ve
yasalardaki çelişkilerden yararlanarak bu yüksek faizleri talep etmektedirler
ve açık olarak görünen şudur: Bankalar, yıllarca, kredi kartı sahiplerinden
haksız kazanç sağlamışlardır ve hükümetlerle ilgili kurumlar da bunu
seyretmekle yetinmişlerdir. Hiç suçu olmayan, asgarî ödemelerini yapan,
temerrüde bile düşmeyen insanlar, büyük bir felaketle karşılaşmışlardır. Bu
haksızlık telafi edilmelidir. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bankaların
soyulmasına karşı hep direndik ve bankaları soyanların bunları ödemesi
gerektiğini söyleyegeldik; ama, benzer şekilde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keleş, konuşmanızı
tamamlamanız için size eksüre veriyorum; buyurun.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) - ... bankalar da,
haksız kazançlar sağladıkları kredi kartı sahiplerine bunu ödemek
durumundadırlar. Bu yapılmadığı takdirde, biliniz ki, burada yapacağınız
düzenleme, hep eksik kalacaktır, hep yarım kalacaktır.
Değerli arkadaşlarım, konuşmama son
vermeden önce, ben de Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum. Çok kısa bir süre
sonra, bu Meclisin yarısının kadınlardan oluşmasını diliyorum ve burada bulunan
erkek parlamenterlerin -şimdi gülmekte olan parlamenter arkadaşlarım dahil- bu
konuya katkıda bulunacaklarına, olumlu katkılar yapacaklarına inanmak
istiyorum.
Yüce Meclise saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Keleş.
Sayın milletvekilleri, başka söz
isteyen?.. Yok.
Madde üzerinde bir önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun
tasarısının 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki ilavenin
yapılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
"Asgarî ödeme tutarının ödenmesinden
sonra kalan bakiyeye tahakkuk ettirilecek faiz oranı, kredi veren kurumun ilan
ettiği tüketici kredi faiz oranlarını geçemez."
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Harun Akın |
Mustafa Gazalcı |
|
Malatya |
Zonguldak |
Denizli |
|
Muharrem İnce |
|
Nadir Saraç |
|
Yalova |
|
Zonguldak |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Söz mü istiyorsunuz Sayın Mevlütoğlu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Evet
efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) -
Saygıdeğer Başkan, çok değerli milletvekilleri; Komisyonun ve Hükümetin
önergeye katılmamasının mahzurlarını arz etmek istiyorum.
Yarın, yine, binlerce kredi kartı mağduru
doğuracaktır. Kredi kartı bir ödeme aracıdır. Yarın, kredi veren kurumla
tüketici arasında kavga çıkmasın diye, biz "ilan ettiği tüketici kredi
faizini geçemez" diyoruz, başka bir şey söylemiyoruz. Tekrar bir kavga
doğmasın. Çünkü, kredi kartı bir tüketim aracıdır. Artık, ilk ödeme yapıldıktan
sonra geri kalan krediye hangi faiz oranının tatbik edileceğini belirlemek
istiyoruz, diyoruz ki: "Kredi veren kurumun ilan ettiği tüketici kredisi
faiz oranını geçemez." Söylediğimiz buydu. Çünkü, bu bir sigortaydı; hem
tüketicinin hem de kredi veren kurumun yarın kavga etmemelerinin bir
sigortasıydı, onu getirdik.
Yine maddede bir eksik var: Bir önceki
maddedeki (ı) bendini kaldırarak, yarın, yabancı parayla kredi kartı kullanan
kişilerle kredi veren kurum arasında yine kavgaya sebebiyet verilecek. Orada
hiçbir belirlilik yok. Yani, yabancı parayla yurt dışında yapılan harcamaların
hangi kurdan, yabancı parayla mı, Türk Lirasıyla mı ödeneceğine dair hiçbir
belirgin ifade yok. Yarın yine, kredi veren kurumlarla tüketici arasında
sorunlar doğacak. Bir önceki maddedeki (ı) bendini kaldırmakla orada bir
belirsizlik yaratılıyor. Onun için, Komisyonumuza ve Hükümete, ben, tekrar, bu
bendin sonuna sadece ilave edilecek konu "kredi veren kurumun ilan ettiği
tüketici kredi faizini geçemez" diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Maddeyi kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Teşekkür ederim. 16 ncı madde kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 17. - 4077 sayılı
Kanunun 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 11. - Süreli
yayın kuruluşlarınca düzenlenen ve her ne amaç ve şekilde olursa olsun, bilet,
kupon, iştirak numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yollarla süreli yayın dışında
ikinci bir ürün ve/veya hizmetin verilmesinin taahhüt edildiği durumlarda;
kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik
bant veya optik disk gibi süreli yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel
ürünler dışında hiçbir mal ya da hizmetin taahhüdü ve dağıtımı yapılamaz. Bu
amaçla kampanya düzenlenmesi halinde, süreli yayın kuruluşu, hediye ürünün
kültürel ürün olduğuna dair ilgili bakanlıktan görüş alır ve kampanya süresi
atmış günü geçemez. Kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin bir bölümünün
tüketici tarafından karşılanması istenemez.
Süreli yayın kuruluşu,
kampanyaya ait reklam ve ilanlarında, kampanya konusu mal veya hizmetin Türkiye
genelinde teslim ve ifa tarihlerine ilişkin programını ilan etmek ve kampanya
konusu mal veya hizmetin teslim ve ifasını, kampanyanın bitiminden itibaren
otuz gün içinde yerine getirmek zorundadır.
Kampanya süresince,
süreli yayının satış fiyatı, ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt edilen mal
veya hizmetin yol açtığı maliyet artışı nedeniyle artırılamaz. Kampanya konusu
mal veya hizmet taahhüdü ve dağıtımı bölünerek yapılamayacağı gibi, bu mal veya
hizmetin ayrılmaz ya da tamamlayıcı parçaları da ayrı bir kampanya konusu
haline getirilemez. Bu Kanunun uygulamasında, ikinci ürün olarak verilmesi
taahhüt edilen her bir mal veya hizmete ilişkin işlemler bağımsız bir kampanya
olarak kabul edilir.
Bilet, kupon, sertifika,
iştirak numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yöntemler olmaksızın süreli yayının,
tüketicinin satın aldığı mal veya hizmetle birlikte hediye olarak verildiği
kampanyalar hariç süreli yayın kuruluşu tarafından düzenlenmeyen, ancak süreli
yayınla doğrudan veya dolaylı irtibatlandırılan kampanyalar da bu hükümlere
tabidir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz
isteyen ?..Yok.
Bir önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 17 nci maddesiyle değiştirilen Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 11 inci maddesinin birinci ve dördüncü
fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Süreli yayın kuruluşlarınca
düzenlenen ve her ne amaç ve şekilde olursa olsun, bilet, kupon, iştirak
numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yollarla süreli yayın dışında ikinci bir
ürün ve/veya hizmetin verilmesinin taahhüt edildiği durumlarda; kitap, dergi,
ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya
optik disk gibi süreli yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel ürünler
dışında hiçbir mal ya da hizmetin taahhüdü ve dağıtımı yapılamaz. Bu amaçla
kampanya düzenlenmesi halinde, kampanya süresi altmış günü geçemez. Kampanya
konusu mal veya hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması
istenemez."
"Süreli yayın kuruluşları tarafından
düzenlenmeyen, ancak süreli yayınla doğrudan veya dolaylı irtibatlandırılan
kampanyalar da bu hükümlere tabidir."
|
Salih Kapusuz |
Erdoğan Özegen |
Akif Gülle |
|
Ankara |
Niğde |
Amasya |
|
Recep Garip |
Cahit Can |
Mustafa Nuri Akbulut |
|
Adana |
Sinop |
Erzurum |
|
Muzaffer Gülyurt |
Ali Ayağ |
Özkan Öksüz |
|
Erzurum |
Edirne |
Konya |
BAŞKAN - Komisyon ?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU(Bursa)- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul)- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutun
efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
"Gerekçe:
Kültürel amaçlı olarak düzenlenecek
kampanyalarda, bürokratik formalitelerin azaltılması için Kültür Bakanlığından
izin alınması mecburiyeti kaldırılmıştır. İhtiyaç halinde Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca ilgili kampanyanın kültürel ürün olup olmadığıyla ilgili inceleme
yürütülebilir.
8 Eylül 1995 tarihinde yürürlüğe giren
4077 sayılı Kanun, süreli yayın promosyon kampanyalarında yaşanan yüzbinlerce
tüketici mağduriyeti nedeniyle ilk kez 15 Ocak 1997 tarihli ve 4226 sayılı
Kanunla değiştirilmiştir. Kanunun 11 inci maddesinde yapılan bu değişikliğe
rağmen, süreli yayın kuruluşlarının, dolaylı promosyon kampanyaları
aracılığıyla, bu kampanyaların birer parçası haline gelmeleri, geçen 6 yıl
içinde engellenememiştir. Değişiklik önergesi, bu boşluğu giderecek hükmü
içermektedir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 18 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 18. - 4077 sayılı Kanuna 11 inci
maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Abonelik sözleşmeleri
MADDE 11/A. - Her türlü abonelik
sözleşmelerine taraf olan tüketiciler, isteklerini satıcıya yazılı olarak
bildirmek kaydıyla aboneliklerine tek taraflı son verebilirler.
Satıcı tüketicinin aboneliğe son verme
isteğini, yazılı bildirimin kendisine ulaştığı tarihten itibaren en geç yedi
gün içinde yerine getirmekle yükümlüdür.
Süreli yayın aboneliğine son verme isteği
ise; yazılı bildirimin satıcıya ulaştığı tarihten itibaren günlük yayınlarda on
beş gün, haftalık yayınlarda bir ay, aylık yayınlarda üç ay sonra yürürlüğe
girer. Daha uzun süreli yayınlarda ise, bildirimden sonraki ilk yayını
müteakiben yürürlüğe konulur.
Satıcı, abone ücretinin geri kalan kısmını
hiçbir kesinti yapmaksızın onbeş gün içinde iade etmekle yükümlüdür."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 18 inci madde
kabul edilmiştir.
Şimdi, 19 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 19. - 4077 sayılı Kanunun 12 nci
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Fiyat etiketi
Madde 12. - Perakende satışa arz edilen
malların veya ambalajlarının yahut kaplarının üzerine kolaylıkla görülebilir,
okunabilir şekilde o malla ilgili tüm vergiler dahil fiyat, üretim yeri ve
ayırıcı özelliklerini içeren etiket konulması, etiket konulması mümkün olmayan
hallerde aynı bilgileri kapsayan listelerin görülebilecek şekilde uygun yerlere
asılması zorunludur.
Hizmetlerin tarife ve fiyatlarını gösteren
listeler de birinci fıkraya göre düzenlenerek asılır.
Etiket, fiyat ve tarife listelerinde
belirtilen fiyat ile kasa fiyatı arasında fark olması durumunda tüketici lehine
olan fiyat üzerinden satış yapılır.
Fiyatı; Bakanlar Kurulu, kamu kurum ve
kuruluşları veya kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları tarafından belirlenen
mal veya hizmetlerin, belirlenen bu fiyatın üzerinde bir fiyatla satışa
sunulması yasaktır.
Bakanlık, etiket ve tarife listelerinin
şeklini, içeriğini, usul ve esaslarını bir yönetmelikle düzenler. Bakanlık ve
belediyeler, bu madde hükümlerinin uygulanması ve izlenmesine ilişkin işleri
yürütmekle ayrı ayrı görevlidirler."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 19 uncu madde
kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 20. - 4077 sayılı Kanunun 13 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 13. - İmalatçı veya
ithalatçılar ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi malları için Bakanlıkça
onaylı garanti belgesi düzenlemek zorundadır. Mala ilişkin faturanın tarih ve
sayısını içeren garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi
sorumluluğu satıcı, bayi veya acenteye aittir. Garanti süresi malın teslim
tarihinden itibaren başlar ve asgarî iki yıldır. Ancak, özelliği nedeniyle bazı
malların garanti şartları, Bakanlıkça başka bir ölçü birimi ile belirlenebilir.
Satıcı; garanti belgesi kapsamındaki
malların, garanti süresi içerisinde arızalanması halinde malı işçilik masrafı,
değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret
talep etmeksizin tamir ile yükümlüdür.
Tüketici onarım hakkını kullanmışsa,
garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın
süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya
tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde, 4 üncü maddede yer alan
diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin
bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici
ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.
Tüketicinin malı kullanım kılavuzunda yer
alan hususlara aykırı kullanmasından kaynaklanan arızalar, iki ve üçüncü fıkra
hükümleri kapsamı dışındadır.
Bakanlık, hangi sanayi mallarının garanti
belgesi ile satılmak zorunda bulunduğunu ve bu malların arızalarının tamiri
için gereken azamî süreleri Türk Standartları Enstitüsünün görüşünü alarak
tespit ve ilanla görevlidir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
Şimdi, 21 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 21. - 4077 sayılı Kanunun 14 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 14. - Yurt içinde üretilen veya
ithal edilen sanayi mallarının tanıtım, kullanım bakım ve basit onarımına
ilişkin Türkçe kılavuzla ve gerektiğinde uluslararası sembol ve işaretleri
kapsayan etiketle satılması zorunludur.
Bakanlık, sanayi mallarından hangilerinin
tanıtma ve kullanım kılavuzu ve etiket ile satılmak zorunda bulunduğunu ve
bunlarda bulunması gereken asgari unsurları Türk Standartları Enstitüsünün
görüşünü alarak tespit ve ilanla görevlidir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 21 inci madde
kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 22. - 4077 sayılı Kanunun 15 inci
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Satış sonrası hizmetler
Madde 15. - İmalatçı veya ithalatçılar,
sattıkları, ürettikleri veya ithal ettikleri sanayi malları için o malın
Bakanlıkça tespit ve ilan edilen kullanım ömrü süresince, yeterli teknik
personel ve yedek parça stoku bulundurmak suretiyle bakım ve onarım
hizmetlerini sunmak zorundadırlar.
İmalatçı veya ithalatçıların
bulundurmaları gereken yedek parça stok miktarı Bakanlıkça belirlenir.
İthalatçının herhangi bir şekilde ticari
faaliyetinin sona ermesi halinde, kullanım ömrü süresince bakım ve onarım
hizmetlerini, o malın yeni ithalatçısı sunmak zorundadır.
Bakanlık, hangi mallar için servis
istasyonları kurulmasının zorunlu olduğu ile servis istasyonlarının kuruluş ve
işleyişine dair usul ve esasları Türk Standartları Enstitüsünün görüşünü alarak
tespit ve ilanla görevlidir.
Garanti belgesiyle satılmak zorunda olan
bir sanayi malının garanti süresi sonrasında arızalanması durumunda, o malın
Bakanlıkça belirlenen azamî tamir süresi içerisinde onarımı zorunludur."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 22 nci madde
kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 23. - 4077 sayılı Kanunun 16 ncı
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 16. -Ticari reklam ve
ilanların kanunlara, Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu
düzenine, kişilik haklarına uygun, dürüst ve doğru olmaları esastır.
Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun
tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal
güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi
özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve
özürlüleri istismar edici reklam ve ilanlar ve örtülü reklam yapılamaz.
Aynı ihtiyaçları karşılayan ya da aynı
amaca yönelik rakip mal ve hizmetlerin karşılaştırmalı reklamları yapılabilir.
Reklam veren, ticari reklam veya ilanda
yer alan somut iddiaları ispatla yükümlüdür.
Reklam verenler, reklamcılar ve mecra
kuruluşları bu madde hükümlerine uymakla yükümlüdürler."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
24 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 24. - 4077 sayılı Kanunun 17 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 17. - Ticari reklam ve
ilanlarda uyulması gereken ilkeleri belirlemek, bu ilkeler çerçevesinde ticari
reklam ve ilanları incelemek ve inceleme sonucuna göre, 16 ncı madde
hükümlerine aykırı reklam ve ilanları üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya
durdurma ve/veya aynı yöntemle düzeltme ve/veya para cezası verme hususlarında
görevli bir Reklam Kurulu oluşturulur. Reklam Kurulu kararları Bakanlıkça
uygulanır.
Reklam Kurulu, ticari reklam ve ilanlarda
uyulması gereken ilkeleri belirlemede; ülke koşullarının yanısıra, reklamcılık
alanında evrensel kabul görmüş tanım ve kuralları da dikkate alır.
Başkanlığı, Bakanın görevlendireceği
ilgili Genel Müdür tarafından yürütülen Reklam Kurulu;
a) Bakanlıkça, iktisat, işletme, maliye,
hukuk, iletişim, halkla ilişkiler ve mühendislik dallarından birinden mezun
ilgili Genel Müdür Yardımcıları arasından görevlendirilecek bir üye,
b) Adalet Bakanlığı'nca, bu Bakanlıkta
idari görevlerde çalışan hakimler arasından görevlendirilecek bir üye,
c) Türkiye Radyo - Televizyon Kurumu'nca
görevlendirilecek reklam konusunda uzman bir üye,
d) Yükseköğretim Kurulunun reklamcılık
alanında uzman üniversite öğretim elemanları arasından seçeceği bir üye,
e) Türk Tabibleri Birliği Merkez
Konseyi'nin görevlendireceği doktor bir üye,
f) Türkiye Barolar Birliğinin
görevlendireceği avukat bir üye,
g) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin
değişik sektörlerden görevlendireceği dört üye,
h) Ankara, İstanbul ve İzmir Gazeteciler
Cemiyetlerinin kendi aralarından seçeceği bir üye,
i) Reklamcılar derneklerinin veya varsa
üst kuruluşlarının seçeceği bir üye,
j) Tüketici Konseyinin Konseye katılan
tüketici örgütü temsilcileri arasından seçeceği veya üst örgütlerinin
görevlendireceği bir üye,
k) Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin
görevlendireceği bir üye,
l) Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonunun
görevlendireceği bir üye,
m) Türk Standartları Enstitüsü'nden bir
üye,
n) Diyanet İşleri Başkanlığından bir
üye,
o) Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliğinden bir üye,
p) İşçi Sendikaları Konfederasyonlarından
bir üye,
r) Memur Sendikaları Konfederasyonlarından
bir üye,
s) Türkiye Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliğinin görevlendireceği bir
üye,
Olmak üzere yirmiiki üyeden oluşur.
Kurul üyelerinin görev süreleri üç yıldır.
Süresi bitenler yeniden görevlendirilebilir veya seçilebilir. Üyelikler
herhangi bir sebeple boşaldığı takdirde boşalan yerlere üçüncü fıkra esasları
dahilinde bir ay içerisinde görevlendirme veya seçim yapılır.
Kurul en az ayda bir defa veya ihtiyaç
duyulduğu her zaman Başkanın çağrısı üzerine toplanır.
Kurul, Başkan dahil en az oniki üyenin
hazır bulunması ile toplanır ve toplantıya katılanların çoğunluğu ile karar
verir.
Kurul, gerekli görülen hallerde sürekli ve
geçici olarak görev yapmak üzere özel ihtisas komisyonları kurabilir. Kurulun
bu komisyonlarda görev yapmasını uygun göreceği kamu personeli, ilgili kamu
kuruluşlarınca görevlendirilir.
Kurul üyeleri ile özel ihtisas komisyonu
üyelerinden kamu görevlisi olanlara verilecek huzur hakkı ile kamu görevlisi
olmayan kurul üyelerine ödenecek huzur ücreti Maliye Bakanlığının uygun görüşü
alınarak Bakanlıkça belirlenir.
Kurulun sekretarya hizmetleri Bakanlık
tarafından yerine getirilir.
Reklam Kurulu kararları, tüketicilerin
bilgilendirilmesi, aydınlatılması ve ekonomik çıkarlarının korunması amacıyla
Reklam Kurulu Başkanlığınca açıklanır.
Reklam Kurulunun görevleri, kuruluş,
çalışma usul ve esasları ile sekretarya hizmetlerinin ne suretle yerine
getirileceği Bakanlık tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde 6 adet önerge vardır;
önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre
işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun
tasarısının 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrası (c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
c) Ulusal radyo ve televizyon kurumlarının
kendi aralarında seçeceği bir üye.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Harun Akın |
Mustafa Gazalcı |
|
Malatya |
Zonguldak |
Denizli |
|
Muharrem İnce |
|
Nadir Saraç |
|
Yalova |
|
Zonguldak |
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 24 üncü
maddesiyle değiştirilen kanunun 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (a)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"a) Bakanlıkça, ilgili genel müdür
yardımcıları arasından görevlendirilecek bir üye,"
|
Salih Kapusuz |
Cahit Can |
Erdoğan Özegen |
|
Ankara |
Sinop |
Niğde |
|
Akif Gülle |
Ali Ayağ |
Recep Garip |
|
Amasya |
Edirne |
Adana |
|
|
Mevlüt Akgün |
|
|
|
Karaman |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı yasa
tasarısının 24 üncü maddesinin (h) fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini öneriyoruz.
Saygılarımla arz ederim.
Madde 24-h)Türkiye'deki tüm gazeteciler
derneklerinin kendi aralarından seçeceği bir üye.
|
Feridun Baloğlu |
Muharrem Kılıç |
Rasim Çakır |
|
Antalya |
Malatya |
Edirne |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Muharrem İnce |
|
Malatya |
|
Yalova |
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 24 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna aşağıdaki bentlerin eklenmesi;
"t) Ankara, İstanbul ve İzmir
Büyükşehir Belediyelerinin kendi aralarından seçeceği bir üye,
u) Türk Eczacılar Birliğinden bir üye,
v) Türk Diş Hekimleri Birliğinden bir
üye,"
Aynı fıkranın son cümlesinde yer alan
"yirmiiki" ibaresinin "yirmibeş" olarak ve altıncı
fıkrasında yer alan "oniki" ibaresinin "ondört" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Akif Gülle |
Cahit Can |
|
Ankara |
Amasya |
Sinop |
|
Özkan Öksüz |
|
Muzaffer Gülyurt |
|
Konya |
|
Erzurum |
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun
tasarısının 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına, (s) bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki bentlerin eklenmesini ve fıkranın son cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
"t) Diş Hekimleri Birliğinden bir
üye,
u) Türk Eczacılar Birliğinden bir üye,
v) Türk Veteriner Hekimler Derneğinden bir
üye
Reklam Kurulu üyeliğinde görevlendirilir.
"
|
Fahrettin Üstün |
Ramazan Kerim Özkan |
Halil Akyüz |
|
Muğla |
Burdur |
İstanbul |
|
Ali Arslan |
|
Ali Cumhur Yaka |
|
Muğla |
|
Muğla |
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun
tasarısının 24 üncü maddesinin (o) bendi ile (s) bendinden sonra satırbaşıyla
başlayan ibarenin ve altıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
"o) Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliğinden 4 üye,
Olmak üzere 25 üyeden oluşur."
6- "Kurul, Başkan dahil en az 13
üyenin hazır bulunması ile toplanır ve toplantıya katılanların çoğunluğu ile
karar verir."
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Şevket Gürsoy |
Muharrem İnce |
|
Malatya |
Adıyaman |
Yalova |
|
Mustafa Gazalcı |
Harun Akın |
Nadir Saraç |
|
Denizli |
Zonguldak |
Zonguldak |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun
tasarısının 24 üncü maddesinin (o) bendi ile (s) bendinden sonra satırbaşıyla
başlayan ibarenin ve altıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
"o) Türk Mühendis ve Mimarı Odaları
Birliğinden 4 üye,
Olmak üzere 25 üyeden oluşur."
6- "Kurul, Başkan dahil en az 13
üyenin hazır bulunması ile toplanır ve toplantıya katılanların çoğunluğu ile
karar verir."
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet önergeye katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Aslanoğlu, önerge sahibi olarak söz
mü istiyorsunuz, gerekçeyi mi okutalım?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Gerekçe
okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Türk Mühendis ve Mimar Odalarının değişik
branşlara sahip üyelerinden oluşması amacıyla.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun
tasarısının 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına, (s) bendinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki bentlerin eklenmesini ve fıkranın son cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
"t) Diş Hekimleri Birliğinden bir
üye,
u) Türk Eczacılar Birliğinden bir üye,
v) Türk Veteriner Hekimler Derneğinden bir
üye
Reklam Kurulu üyeliğinde
görevlendirilir."
Fahrettin Üstün
(Muğla)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet önergeye katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Üstün, gerekçeyi mi okutalım, söz mü
istiyorsunuz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Gerekçe
okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sağlık sektöründe hizmet veren ve yukarıda
adları geçen sivil toplum örgütlerinin önemine binaen bu örgütlerden de
yararlanılması gerektiği zorunluluktur.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 24 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasının sonuna aşağıdaki bentlerin eklenmesi;
"t)Ankara, İstanbul ve İzmir
Büyükşehir Belediyelerinin kendi aralarından seçeceği bir üye,
u)Türk Eczacılar Birliğinden bir üye,
v) Türk Diş Hekimleri Birliğinden bir
üye,"
Aynı fıkranın son cümlesinde yer alan
"yirmiiki" ibaresinin "yirmibeş" olarak ve altıncı
fıkrasında yer alan "oniki" ibaresinin "ondört" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz
(Ankara)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Komisyon Başkanvekili görüşünü
açıkladı; Komisyonun yeterli çoğunluğu yok.
Teşekkür ederim.
Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kapusuz?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutun
efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Reklam Kurulunda daha geniş
katılım sağlanması amaçlanmaktadır. Bu sayede daha etkin kararlar verilmesi
sağlanacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmiştir.
Dördüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 24 üncü
maddesiyle değiştirilen kanunun 17 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (a)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"a) Bakanlıkça, ilgili Genel Müdür
Yardımcıları arasından görevlendirilecek bir üye,"
Salih Kapusuz
(Ankara)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Az önce söylediğim gerekçe...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Evet Sayın Başkanım, çoğunluğumuz olmadığı
için takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kapusuz, gerekçeyi mi okutalım?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Evet efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Reklam Kurulunun sekreterya işlemleri
Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğünce yürütülmektedir. Reklamla
ilgili şikâyetlerin toplanması, resen inceleme başlatılması, ilgili tarafların
savunmalarının alınması, ceza tebligatlarının yapılması ve itirazlarda dava
sürecinin yürütülmesi işlemleri ilgili genel müdür yardımcısı tarafından
yürütülmektedir.
Genel müdür yardımcılığına atanabilmek
için, 657 sayılı Yasa hükümleri gereğince en az 10 yıllık hizmetinin olması ve
hukuk, iktisat, işletme, kamu yönetimi, halkla ilişkiler, iletişim, mühendislik
ve benzeri, kanun metninde tadat edilemeyecek kadar çok sayıda yüksekokul
mezunu kamu görevlisinin atanabilmesi imkânı vardır.
Bu nedenle, okul isimlerine ayrıntılı
olarak kanunda yer verilmesi yerine, görev başında bulunan ilgili genel müdür
yardımcıları arasından birisinin Bakanlık makamınca görevlendirilmesi
uygulamaya esneklik kazandıracaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmiştir.
Beşinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun
tasarısının 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrası (c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
c- Ulusal radyo ve televizyon kurumlarının
kendi aralarında seçeceği bir üye."
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, gerekçe mi
okunsun, söz mü istiyorsunuz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; bir önceki önergede,
Fahrettin Üstün ve arkadaşları, Diş Hekimleri Birliğinden bir üyenin
görevlendirilmesini önermişti, Komisyon Başkanvekilimiz
"katılmıyoruz" demişti; şimdi, bir başka önergede, yine önerilen diş
hekimi; bu sefer Komisyon Başkanvekilimiz katıldı. Biz, acaba başka diş hekimi
mi öneriyoruz; onu bilmek istiyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Farklılıklar var Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Hiç farklılık yoktu efendim; diş hekimi...
Efendim, bir taraftan
serbest rekabet diyoruz, bir taraftan reklam sektörü diyoruz, bir taraftan
reklam ve ilan diyoruz. Örneğin, burada, ulusal radyo ve televizyonların payı
yüzde 90, yüzde 95. Tabiî, piyasanın yüzde 95'ini taşıyan kurumları safdışı
bırakıyoruz; bir tek TRT'yi alıyoruz. Bu maddenin (c) bendinin, müsaade
ederseniz, biz "ulusal radyo ve televizyonların kendi içlerinden seçeceği
bir üye" şeklinde değiştirilmesini önerdik. O zaman şöyle bir şey
getirelim, gelin -burada, tamamen, ulusal radyo ve televizyonları safdışı
bırakıyorsunuz- TRT'nin yanında, bir de "ulusal radyo ve televizyon
kurumlarından seçilecek iki üye" diyelim; yani, TRT'yi safdışı etmeyelim;
ama, en azından, piyasanın yüzde 95'ini elinde tutan ulusal radyo ve
televizyonlardan bir üye alalım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 61 sıra
sayılı yasa tasarısının 24 üncü maddesinin (h) fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini öneriyoruz.
Saygılarımızla arz
ederiz.
Madde 24/h- Türkiye'deki
tüm gazeteciler derneklerinin kendi aralarından seçeceği bir üye.
Feridun Baloğlu
(Antalya)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Kabul ediyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Baloğlu, gerekçeyi
mi okutalım?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye'de İstanbul,
Ankara, İzmir dışında da gazetecileri temsil eden dernekler vardır. Bunların da
katılımının sağlanması daha demokratik bir yöntem oluşturacaktır. Kaldı ki,
merkezi Ankara'da olan bir Gazeteciler Federasyonu ve çalışan gazetecileri
temsil eden Gazeteciler Sendikası bulunmaktadır. Sadece 3 kentin cemiyetlerini
katılıma çağırmak haksız bir uygulamadır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, maddeyi kabul
edilen üç önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Teşekkür ederim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, redaksiyon için söz
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, maddenin üçüncü satırındaki
ikinci kelime; "karıştırabilen" kelimesinin
"karıştırılabilen" olması gerekiyor; komisyondaki düzenleme böyledir.
Tapaj hatası var; düzeltilmesi gerekiyor efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Yalnız, o, 32 nci maddeye ilişkindir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Bu, 24/a'da var, 32'de de var efendim.
Ayrıca, onu da söyleyeceğiz efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
redaksiyon yetkisi alırsanız, düzeltilir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Bir redaksiyon yetkisi...
BAŞKAN - Çerçeve olarak 32'ye bağlı olduğu
için, onu 32 nci maddede işleme koyacağız.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Peki efendim.
BAŞKAN - Uyarınıza teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi, 25 inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 25. - 4077 sayılı Kanunun 18 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 18. - Tüketicinin kullanımına
sunulan mal ve hizmetlerin kişi beden ve ruh sağlığı ile çevreye zararlı veya
tehlikeli olabilmesi durumunda, bu malların emniyetle kullanılabilmesi için
üzerine veya ekli kullanım kılavuzlarına, bu durumla ilgili açıklayıcı bilgi ve
uyarılar, açıkça görülecek ve okunacak şekilde konulur veya yazılır.
Bakanlık, hangi mal veya hizmetlerin
açıklayıcı bilgi ve uyarıları taşıması gerektiğini ve bu bilgi ve uyarıların
şeklini ve yerini ilgili bakanlık ve diğer kuruluşlarla birlikte tespit ve
ilânla görevlidir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
Şimdi, 26 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 26. - 4077 sayılı Kanunun 19 uncu
maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Mal ve hizmet denetimi
Madde 19. - Tüketiciye sunulan mal ve
hizmetler; ilgili Bakanlıklar tarafından Resmî Gazete' de yayınlanarak mecburi
uygulamaya konulan standartlar dahil olmak üzere uyulması zorunlu olan teknik
düzenlemeye uygun olmalıdır.
İlgili Bakanlıklar, bu esaslara göre
denetim yapmak veya yaptırmakla görevlidir. Mal ve hizmet denetimine ilişkin
usul ve esaslar her bir ilgili Bakanlıkça ayrı ayrı tespit ve ilan
edilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 27. - 4077 sayılı Kanunun 20 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 20. - Tüketicinin eğitilmesi
konusunda örgün ve yaygın eğitim kurumlarının ders programlarına, Millî Eğitim
Bakanlığınca gerekli ilaveler yapılır.
Tüketicinin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi
için radyo ve televizyonlarda programlar düzenlenmesine ilişkin usul ve
esaslar, Tüketici Konseyinin önerisi ile Bakanlıkça tespit ve ilan
olunur."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
28 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 28. - 4077 sayılı Kanunun 21 inci
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Tüketicinin sorunlarının,
ihtiyaçlarının ve çıkarlarının korunmasına ilişkin gerekli tedbirleri
araştırmak, sorunların evrensel tüketici hakları doğrultusunda çözülmesi için
alınacak tedbirlerle, bu Kanunun uygulanmasına yönelik tedbirlere dair
görüşleri, ilgili mercilerce öncelikle ele alınmak üzere iletmek amacıyla,
Bakanlığın koordinatörlüğünde bir "Tüketici Konseyi" kurulur.
Tüketici Konseyi, Bakanın veya
görevlendireceği bir Bakanlık görevlisinin başkanlığında, Adalet, İçişleri,
Maliye, Millî Eğitim, Sağlık, Ulaştırma, Tarım ve Köyişleri, Sanayi ve Ticaret,
Turizm ve Çevre Bakanlıkları ile Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı, Hazine
Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı,
Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı, Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı,
Rekabet Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu, Telekomünikasyon Kurumu, Türk Akreditasyon Kurumu, Millî Prodüktivite
Merkezi, Diyanet İşleri Başkanlığı, büyük şehir belediyeleri, İşçi Sendikaları
Konfederasyonları, Memur Sendikaları Konfederasyonları,Türkiye İşveren
Sendikaları Konfederasyonu, Türkiye Millî Kooperatifler Birliği, Yükseköğretim
Kurulu, Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve
Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türk Dişhekimleri
Birliği, Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları
Konfederasyonu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Bankalar Birliği,
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği, Türkiye Otelciler Birliği, Türkiye Ziraat
Odaları Birliği, Tüketim Kooperatifleri Merkez Birliği, Ahilik Araştırma ve
Kültür Vakfı ve tüketici örgütleri temsilcilerinden oluşur."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 28 inci
maddesinin ikinci fıkrasına "büyükşehir belediyeleri" ibaresinden
sonra gelmek üzere "ve il belediyelerini temsilen Türk Belediyeler
Birliği" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Akif Gülle |
Cahit Can |
|
Ankara |
Amasya |
Sinop |
|
Ali Ayağ |
Özkan Öksüz |
Mustafa Nuri Akbulut |
|
Edirne |
Konya |
Erzurum |
|
Muzaffer Gülyurt |
|
Recep Garip |
|
Erzurum |
|
Adana |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tüketici Konseyi, yılda bir kez toplanıp,
tüketicilerin hak ve çıkarlarını korumak amacıyla tavsiye kararları alan bir
organ olması nedeniyle, büyükşehir belediyelerinin yanı sıra il belediyelerinin
de temsil edilerek tüketicilerin hak ve çıkarlarının korunmasındaki etkinliği
artıracağı düşünülmektedir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bir
düşüklük oluyor; yerimden tavzih etmek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Oraya "ve il
belediyelerini temsilen" ifadesini koyarsak, ondan sonraki "Türk
Belediyeler Birliği" ifadesini çıkarabiliriz; Mustafa Beyle de konuştuk.
Onlar kendi aralarında zaten temsilci verecekleri için, isterseniz "Türk
Belediyeler Birliği" kısmını çıkaralım ve "büyükşehir ve il
belediyeleri temsilcisi" şeklinde düzeltmiş olalım. Daha uygun olur mu
efendim?
BAŞKAN - Peki, önergenizi göndereyim;
hemen düzeltir misiniz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu şekliyle oylayın,
ben düzelteyim Başkanım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime
5 dakika ara veriyorum; yalnız, mümkünse, sayın milletvekillerimiz yerlerinden
kalkmasınlar, çalışmalarımıza devam edelim.
Kapanma
Saati : 17.30
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati : 17.35
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.-
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet; Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/477, 2/49) (S. Sayısı: 61) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Şimdi, önergeyi yeniden okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 28 inci
maddesinin ikinci fıkrasına "büyükşehir belediyeleri" ibaresinden
sonra gelmek üzere "il belediyelerini temsilen Türk Belediyeler
Birliği" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz
(Ankara)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusundaki
değişik şekliyle 28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 29. - 4077 sayılı Kanunun 22 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 22. - Bakanlık, il ve ilçe
merkezlerinde, bu Kanunun uygulamasından doğan uyuşmazlıklara çözüm bulmak
amacıyla en az bir tüketici sorunları hakem heyeti oluşturmakla görevlidir.
Başkanlığı Sanayi ve Ticaret İl Müdürü
veya görevlendireceği bir memur tarafından yürütülen tüketici sorunları hakem
heyeti; belediye başkanının konunun uzmanı belediye personeli arasından
görevlendireceği bir üye, baronun mensupları arasından görevlendireceği bir
üye, ticaret ve sanayi odası ile esnaf ve sanatkar odalarının görevlendireceği
bir üye ve tüketici örgütlerinin seçecekleri bir üye olmak üzere başkan dahil
beş üyeden oluşur. Ticaret ve sanayi odası ya da ayrı ayrı kurulduğu yerlerde
ticaret odası ile esnaf ve sanatkâr odalarının görevlendireceği üye,
uyuşmazlığın satıcı tarafını oluşturan kişinin tacir veya esnaf ve sanatkar
olup olmamasına göre ilgili odaca görevlendirilir.
Bakanlık taşra teşkilâtının bulunmadığı il
ve ilçelerde tüketici sorunları hakem heyetinin başkanlığı en büyük mülki amir
ya da görevlendireceği bir memur tarafından yürütülür. Tüketici örgütü olmayan
yerlerde tüketiciler, tüketim kooperatifleri tarafından temsil edilir. Tüketici
sorunları hakem heyetinin oluşumunun sağlanamadığı yerlerde noksan üyelikler,
belediye meclislerince re'sen doldurulur.
Tüketici sorunları hakem heyetlerinde
heyetin çalışmalarına ve kararlarına esas olacak dosyaları hazırlamak ve
uyuşmazlığa ilişkin raporu sunmak üzere en az bir raportör görevlendirilir.
Değeri beşyüz milyon liranın altında
bulunan uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetlerine başvuru
zorunludur. Bu uyuşmazlıklarda heyetin vereceği kararlar tarafları bağlar. Bu
kararlar İcra ve İflas Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki
hükümlerine göre yerine getirilir. Taraflar bu kararlara karşı on beş gün
içinde tüketici mahkemesine itiraz edebilirler. İtiraz, tüketici sorunları
hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz. Ancak, talep edilmesi şartıyla
hakim, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla
durdurabilir. Tüketici sorunları hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz
üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir.
Değeri beşyüz milyon lira ve üstündeki
uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetlerinin verecekleri kararlar,
tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebilir. Kararların bağlayıcı
veya delil olacağına ilişkin parasal sınırlar her yılın Ekim ayı sonunda Devlet
İstatistik Enstitüsünün Toptan Eşya Fiyatları Endeksinde meydana gelen yıllık
ortalama fiyat artışı oranında artar. Bu durum, Bakanlıkça her yıl Aralık ayı
içinde Resmî Gazetede ilan edilir.
25 inci maddede cezai yaptırıma bağlanmış
hususlar dışındaki tüm uyuşmazlıklar, tüketici sorunları hakem heyetlerinin
görev ve yetkileri kapsamındadır.
Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Başkan
ve üyeleri ile raportörlere verilen huzur hakkı veya huzur ücretinin ödenmesine
ilişkin esas ve usuller, bir ayda ödenecek tutar 2000 gösterge rakamının memur
aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak miktarı geçmemek üzere Maliye
Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir.
Tüketici sorunları hakem heyetlerinin
kurulması, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar Bakanlıkça çıkarılacak
bir yönetmelikte düzenlenir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
30 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 30 - 4077 sayılı Kanunun 23 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 23. - Bu Kanunun uygulanmasıyla
ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır.
Tüketici mahkemelerinin yargı çevresi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca
belirlenir.
Tüketici mahkemeleri nezdinde tüketiciler,
tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak davalar her türlü resim ve harçtan
muaftır. Tüketici örgütlerince açılacak davalarda bilirkişi ücretleri, 29 uncu
maddeye göre kaydedilen özel ödenekten Bakanlıkça karşılanır. Davanın, davalı
aleyhine sonuçlanması durumunda, bilirkişi ücreti 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil
olunarak 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye özel gelir
kaydedilir. Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanununun Yedinci Babı, Dördüncü Faslı hükümlerine göre yürütülür.
Tüketici davaları tüketicinin ikametgahı
mahkemesinde de açılabilir.
Bakanlık ve Tüketici örgütleri münferit
tüketici sorunu olmayan ve genel olarak tüketicileri ilgilendiren hallerde bu
Kanunun ihlali nedeniyle Kanuna aykırı durumun ortadan kaldırılması amacıyla
tüketici mahkemelerinde dava açabilirler.
Gerekli hallerde Tüketici mahkemeleri
ihlalin tedbiren durdurulmasına karar verebilir. Tüketici Mahkemesince uygun
görülen tedbir kararları, masrafı daha sonra haksız çıkan taraftan alınmak ve
29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye özel gelir kaydedilmek üzere,
ülke düzeyinde yayınlanan gazetelerden birinde Basın İlan Kurumunca ve ayrıca
varsa davanın açıldığı yerde yayınlanan mahalli bir gazetede derhal ilan
edilir.
Kanuna aykırı durumun ortadan
kaldırılmasına yönelik Tüketici Mahkemesi kararları ise masrafı davalıdan
alınmak üzere aynı yöntemle derhal ilan edilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 30 uncu
maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Gerekli hallerde tüketici
mahkemeleri ihlalin tedbiren durdurulmasına karar verebilir. Tüketici
mahkemelerince uygun görülen tedbir kararları, masrafı daha sonra haksız çıkan
taraftan alınmak ve 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre Bakanlık bütçesine
özel ödenek kaydedilmek üzere, ülke düzeyinde yayımlanan gazetelerden birinde
Basın İlan Kurumunca ve ayrıca varsa davanın açıldığı yerde yayımlanan mahallî
bir gazetede derhal ilan edilir."
|
Salih Kapusuz |
Cahit Can |
Erdoğan Özegen |
|
Ankara |
Sinop |
Niğde |
|
Ali Ayağ |
Özkan Öksüz |
Mevlüt Akgün |
|
Edirne |
Konya |
Karaman |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Kapusuz?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin ikinci ve beşinci fıkralarındaki
çelişkiyi gidermek amacıyla "bütçeye" ibaresi "bakanlık
bütçesi" ibaresiyle değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun efendim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Bütçeye herhangi bir ödenek ilavesi
yapılamaz. Burada, bakanlık bütçesine bir ilave geliyor; ancak, genel bütçeye
bir... Burada bir aksaklık var efendim. Bakanlık bütçesidir bu, katma bütçe
değildir; bunu görüşmek, konuşmak lazım efendim.
BAŞKAN - Sayın Karapaşaoğlu, önerge kabul
edildi; o nedenle, yapılacak bir şey yok. Eğer tekriri müzakere isterseniz, o
zaman düzeltilebilir, maddeyi de geri alabilirsiniz. Yani, oylarız onu da...
Ama...
Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge
doğrultusundaki değişik şekliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 31. - 4077 sayılı Kanunun 24 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 24. - Satışa sunulan bir seri
malın ayıplı olması durumunda Bakanlık, tüketiciler veya tüketici örgütleri,
ayıplı seri malın üretiminin ve satışının durdurulması ve satış amacıyla elinde
bulunduranlardan toplatılması için dava açabilir.
Satışa sunulan bir seri malın ayıplı
olduğunun mahkeme kararı ile tespit edilmesi halinde, malın satışı geçici
olarak durdurulur. Mahkeme kararının tebliğ tarihinden itibaren en geç üç ay
içinde malın ayıbının ortadan kaldırılması için üretici-imalatçı ve/veya
ithalatçı firma uyarılır. Malın ayıbının ortadan kalkmasının imkânsız olması
halinde mal, üretici-imalatçı ve/veya ithalatçı tarafından toplanır veya
toplattırılır. Toplatılan mallar taşıdıkları risklere göre kısmen veya tamamen
imha edilir veya ettirilir.
Satışa sunulan bir seri malın, tüketicinin
güvenliğini tehlikeye sokan ayıp taşıması durumunda, 4703 sayılı Ürünlere
İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri
saklıdır.
Ayıplı malları satın alan tüketicilerin
uğradıkları maddî ve manevî zararlar nedeniyle dava açma hakları saklıdır.
4 üncü maddenin altıncı fıkrası
hükümlerine tâbi bir seri ayıplı malın satışa arz edilmesi durumunda bu madde
hükümleri uygulanmaz."
BAŞKAN - 31 inci madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. 31 inci madde
kabul edilmiştir.
32 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 32. - 4077 sayılı Kanuna 24 üncü
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Olduklarından farklı görünen mallar
MADDE 24/A. - Gıda ürünü olmamalarına
rağmen, sahip oldukları şekil, koku, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya
boyutları nedeniyle olduklarından farklı görünen, dolayısıyla gıda ürünleriyle
karıştırılabilen, tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan
malların üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve ihracatı yasaktır.
Mal piyasaya sürülmüşse, 4703 sayılı
Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun
hükümleri uygulanır.
Olduğundan farklı görünen malı satın alan
tüketicilerin uğradıkları maddi ve manevi zararlar nedeniyle dava açma hakları
saklıdır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Edirne Milletvekili Sayın
Necdet Budak söz istemiştir.
Buyurun Sayın Budak. (CHP sıralarından
alkışlar)
NECDET BUDAK (Edirne) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 32 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum; Yüce Meclisin değerli üyelerini ve bizi izleyen herkesi
saygıyla selamlıyorum.
Söz almamın iki nedeni var; birincisi,
Edirne yöresine ait misk meyve sabununun, bu kanun tasarısı kapsamında tehlikeyle
yüz yüze kalması, yok olma tehlikesi; ikincisi ise, yine, 32 nci maddenin madde
başlığıyla ve 32 nci maddeyle 4077 sayılı Kanuna 24 üncü maddesinden sonra
gelmek üzere eklenen 24/A maddesindeki redaksiyonla ilgili önerilerimdir.
Öncelikle, kanun tasarısının gerekli
olduğuna inanıyorum; ancak, bu kanun tasarısı kapsamında, tarihî ve kültürel
mirastan gelen ürünlerimizin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını
düşünüyorum. Buna bir örnek olarak, Edirne İlimize özgü misk meyve sabununu
verebilirim. 14 üncü Yüzyıldan itibaren, yüzyıllar boyunca Osmanlı başkenti
olarak gelişen Edirne, el sanatlarında yüklü bir kültürel mirası günümüze
taşımıştır. Anadolu ile Balkanların zengin kültür değerlerini birleştirerek,
geliştirerek bugüne kadar gelen misk meyve sabununun, bu kanun kapsamında yok
olma tehlikesi içerisinde olduğunu düşünüyorum.
Edirne, tarihî bir kenttir; Osmanlının bir
başkentidir. Bu ilimizde, özellikle el sanatlarında, sabunla ilgili, seramikle
ilgili, tekstille ilgili, marangozlukla ilgili ve diğer süsleme sanatlarıyla
ilgili çeşitli tarihî eserlerimiz vardır. Özellikle, Edirne'nin, Türkiye'nin
Avrupa'ya açılan bir kapısı olması nedeniyle, ticarî bir yapısı da vardır. Misk
kokulu meyve sabunu, eritilerek içine gülyağı karıştırılan sabuna meyve şekli
verilerek satılıyor. Onun için, bu maddede "olduklarından farklı görünen
mallar" ibaresi meyve sabunu için çok önemlidir; şu şekilde: Bu
"görünen" kelimesinin "algılanan" diye değiştirilmesi
gerektiğini düşünüyorum; çünkü, gördüğünüz şey zaten meyve gibi görünüyor; ama,
bunu elinize aldığınızda bunun sabun olduğunu anlıyorsunuz. Onun için,
"algılanan" teriminin çok daha nötr olduğunu düşünüyorum.
Yine, Osmanlıdan günümüze değin
yaşatılarak gelen Edirne'ye özgü kültürel bir değer, bugün, Tüketiciyi Koruma
Yasası kapsamında gıda ürünleriyle karıştırılabilen mallara kısıtlama
getirilmesi gerekçesiyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Misk kokulu
meyve sabunu, geleneksel el sanatı ürünüdür ve tüm yurtta bir süs eşyası olarak
tanınıp beğeniyle kullanılmaktadır, sağlık açısından herhangi bir yanlışlığa
yol açacak bir özellik taşımamaktadır. Edirne'yi ziyarete gelen turistlerin de
en çok satın aldıkları hediyelik eşyalar arasında yer alan meyve sabunu, aynı
zamanda ülkemiz turizmine katkı sağlayan tanıtım öğesidir, birçok ailenin de
geçim kaynağıdır.
Bu kanun tasarısının gerekli olduğuna
inanıyorum. Bununla birlikte, tasarıda yapılacak düzenlemelerle, hem bu kültür
mirasımız yok olmayacak hem de meyve sabunu üreticileri ve esnaflar mağdur
edilmeyecektir. Zaten göç veren bir ildir Edirne, özellikle sanayii ve
tarımında büyük problemlerle can çekişen bir ilimizdir. Bu durumda, bu kanun
tasarısıyla, misk meyve sabunu işletmeciliğinden geçimini sağlayan esnaflar
işsiz kalmayacaklardır.
Bundan başka, 32 nci madde başlığındaki
"görünen" kelimesinin yerine "algılanan" kelimesinin
kullanılmasının Türkçe açısından da doğru olduğunu düşünüyorum.
Yine, 24/A maddesinde yer alan "Gıda
ürünü olmamalarına rağmen, sahip oldukları şekil, koku, görünüm, ambalaj, etiket,
hacim veya boyutları nedeniyle olduklarından farklı görünen" ifadesindeki
"görünen" kelimesinin "algılanan" olması gerektiğini
düşünüyorum. Artı, cümlenin öznesinin düşük olduğunu düşünüyorum; şöyle ki,
"dolayısıyla gıda ürünleriyle karıştırabilen" değil
"karıştırılabilen" olması gerekiyor. Kim tarafından karıştırılabilen;
insan tarafından, yani, tüketici tarafından karıştırılabilen olması gerekir.
Sadece farklı algılamadan kaynaklanan nedenlerle bu karışıklık ortaya çıktığı
için "karıştırılabilen" yerine "tüketiciler tarafından
karıştırılabilen" ifadesinin kullanılması gerektiğini düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NECDET BUDAK(Devamla)- Bitiriyorum Sayın
Başkan; fazla zamanınızı almak istemiyorum.
BAŞKAN- Buyurun.
NECDET BUDAK (Devamla)- Bu misk meyve
sabunuyla ilgili düzenlemelerin yapılması konusunda -Edirne İlimizde işsizlik
zaten var, bunun, bir şekilde bu sektörde de devam etmemesi için, bu olumsuz
durumun ortadan kaldırılması için- sizin desteğinizi rica eder, Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Budak.
Sayın Budak'ın bu önerisine teşekkür
ediyorum. Divan Üyemiz maddeyi okurken de, sizin önerdiğiniz şekliyle okudu;
yani "karıştırılabilen" şeklinde düzeltildi.
Teşekkür ediyorum.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul)- Sayın Başkan...
BAŞKAN- Buyurun Sayın Bakanım.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul)- Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce, belirtmek
gerekir ki, tasarının 24/A maddesi olmasa bile, tüketicilerin güvenliğini
tehlikeye sokan her türlü ürünün 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın
Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümlerine göre toplatılması ve
imhası gerekmektedir ve bu yasa yürürlüktedir.
4077 sayılı Kanunda Değişiklik Öngören
Kanun Tasarısının 24/A maddesi, gıda ürünü olmamalarına rağmen, sahip oldukları
şekil, koku, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları nedeniyle
olduklarından farklı görünen, dolayısıyla, gıda ürünleriyle karıştırılabilen,
tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan malların üretilmesi,
pazarlanması, ithalatı ve ihracatını yasaklamaktadır. Özellikle, tüketiciyi
ilgilendiren bu konuda, 4077 sayılı Yasaya da bunu derç etmeyi uygun gördük.
Diğer taraftan, mal piyasaya sürülmüşse,
arz ettiğim gibi, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve
Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri uygulanacaktır. Olduğundan farklı görünen
malı satın alan tüketicilerin uğradıkları maddî ve manevî zararlar nedeniyle
dava açma hakları ise saklıdır.
Maddenin uygulanabilmesi için iki şartın
bir araya gelmesi lazım; birincisi; mal, gıda ürünü olmamasına rağmen, sahip
olduğu şekil, koku, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları nedeniyle
olduğundan farklı görünmeli ve bu sebeple gıda ürünleriyle karıştırılmalı;
ikinci şart ise, mal, tüketicinin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atmalıdır.
Maddenin ihtiva ettiği birbirini
tamamlayan bu iki şart nedeniyle, Edirne'nin meşhur tarihî meyve sabunu için
yasaklama getirildiği söylenemez; ancak, herhangi bir ürünün bu iki şartı
birlikte taşıması halinde, bu kanun kapsamında bir yasaklamadan söz etmek
mümkündür.
Bu nedenle, Edirne'de üretilen sabunların
meyve şekil ve görüntüsünde üretilmesinin önleneceği, bu sabunların piyasadan
toplatılacağı anlamını taşımamaktadır. Zaten, metindeki anlaşılmazlık iddiasına
karşı bir önergeyle, bunu, daha açık hale getirmiş bulunuyoruz.
Arz olunur. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 32 nci
maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Gıda ürünü olmamalarına rağmen,
sahip oldukları şekil, koku, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları
nedeniyle olduklarından farklı görünen ve bu sebeple de tüketiciler tarafından
gıda ürünleriyle karıştırılarak tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini
tehlikeye atan malların üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve ihracatı yasaktır."
|
Salih Kapusuz |
Cahit Can |
Erdoğan Özegen |
|
Ankara |
Sinop |
Niğde |
|
Ali Ayağ |
Mustafa Nuri Akbulut |
Recep Garip |
|
Edirne |
Erzurum |
Adana |
|
|
Mevlüt Akgün |
|
|
|
Karaman |
|
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Gıda ürünü olmamalarına rağmen, sahip
oldukları şekil, koku, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları nedeniyle
tüketiciler, özellikle de çocuklar tarafından gıda ürünleriyle karıştırılarak
ağza atma, emme ya da yutma gibi durumlarda boğulma, zehirlenme veya sindirim
sisteminde delinme, tıkanma gibi sonuçlara yol açarak, tüketicilerin sağlık ve
güvenliğini tehlikeye atan malların üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve
ihracatının yasaklanması gerekmektedir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 33 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 33. - 4077 sayılı Kanunun 25 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Madde 25.- 6 ncı maddenin yedinci
fıkrası uyarınca, Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara aykırılığı tespit
edilen her bir sözleşme için 50.000.000 lira para cezası uygulanır.
4 üncü maddenin yedinci fıkrasında, 5 inci
maddede, 6 ncı maddenin altıncı fıkrasında, 6/A maddesinde, 6/B, 6/C maddeleri
uyarınca Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslarda, 7 nci maddenin beşinci fıkrasında,
9 uncu maddede, 9/A maddesinde, 10 uncu maddede, 10/A maddesinde, 11/A
maddesinin ikinci ve dördüncü fıkralarına, 12, 13, 14, 15 ve 27 nci maddelerde
belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında 100.000.000 lira para
cezası uygulanır.
7 nci maddenin dördüncü ve altıncı
fıkraları ile 8 inci maddede belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler
hakkında 250.000.000 lira para cezası uygulanır.
20 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca
Bakanlıkça tespit ve ilan olunan usul ve esaslara aykırılığa 500.000.000 lira
para cezası uygulanır. Aykırılık ülke düzeyinde yayın yapan radyo ve
televizyonlarca gerçekleştirilmişse cezanın on katı uygulanır.
18 inci maddeye aykırı hareket eden
üretici-imalatçı ve ithalatçı hakkında 1.000.000.000 lira para cezası,
satıcı-sağlayıcı hakkında ise bu cezanın beşte biri uygulanır.
19 uncu maddenin birinci fıkrasına aykırı
hareket edenler hakkında 2.000.000.000 lira para cezası uygulanır.
11 inci maddeye aykırı hareket edenler
hakkında 5.000.000.000 lira para cezası uygulanır. Aykırılık ülke düzeyinde
yayım yapan süreli yayın ile gerçekleşmişse cezanın yirmi katı uygulanır.
Bakanlık, ayrıca süreli yayın kuruluşundan kampanyanın ve kampanyaya ilişkin
her türlü reklam ve ilanın durdurulmasını ister. Bu isteğe rağmen aykırılığın
devamı halinde, reklam ve ilanın durdurma zorunluluğunun doğduğu tarihten
itibaren her sayı- gün için 100.000.000.000 lira para cezası uygulanır.
Bakanlık, kampanyanın ve kampanyaya ilişkin her türlü reklam ve ilanın
durdurulması talebi ile tüketici mahkemesine başvurur.
16 ncı maddeye aykırı hareket edenler
hakkında üç aya kadar tedbiren durdurma ve/veya durdurma ve/veya düzeltme
ve/veya 3.500.000.000 lira para cezası uygulanır. Reklam Kurulu, ihlalin
niteliğine göre bu cezaları birlikte veya ayrı ayrı verebilir. 16 ncı maddeye
aykırılık, ülke düzeyinde yayın yapan yazılı, sözlü, görsel ve sair araçlar ile
gerçekleşmiş ise, para cezası on katı olarak uygulanır.
7 nci maddenin yedinci ve sekizinci
fıkralarına aykırı hareket edenlere, kampanya konusu mal veya hizmetin fatura
bedeli oranında para cezası uygulanır. Kampanyayı düzenleyen, tüketici
kampanyadan ayrıldığında, para iadesinde bulunursa bu ceza uygulanmaz.
7 nci maddenin ikinci fıkrasına aykırı
hareket edenlere, 7 nci madde hükümlerine uygun kampanya düzenlemeleri için bir
hafta süre tanınır. Bu sürenin bitiminde aykırılığın devam ettiğinin tespiti
halinde, bu hükme aykırı hareket edenlerle 24 ve 24/A maddelerinde belirtilen
yükümlülüklere aykırı hareket edenlere 50.000.000.000 lira para cezası
uygulanır.
Yukarıdaki fıkralarda belirtilen para
cezaları, fiilin bir yıl içerisinde tekrarı halinde iki misli olarak uygulanır.
Para cezaları her yıl başında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun ek 2 nci madde
hükümleri uyarınca artırılır.
Bu Kanunda yazılı fiiller hakkında diğer
kanunlarda da para cezası öngörülmüşse ağır olan ceza uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?... Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
34 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 34. - 4077 sayılı Kanunun 26 ncı
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"25 inci maddenin bir, dört, yedi,
sekiz, dokuz ve onuncu fıkralarındaki cezalar Bakanlık tarafından, diğer
fıkralarındaki cezalar o yerin mülki amiri tarafından uygulanır."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?... Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
35 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 35. - 4077 sayılı Kanunun 28 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 28. - Bakanlık, ilaç,
müstahzar, kozmetik ve gıda maddeleri analizleri hariç olmak üzere, bu Kanunun
uygulanması için resmî ve özel kuruluşların kurulu bulunan laboratuvarlarından
yararlanabilir.
Bakanlıkça yapılan denetimler sırasında
alınan numunelerin test ve muayeneleri resmî veya özel kuruluş
laboratuvarlarında yaptırılabilir. Test ve muayene ücretleri 29 uncu maddedeki
özel ödenekten karşılanır. Test ve muayene sonuçlarının ilgili standarda veya
teknik düzenlemeye aykırı çıkması halinde buna ilişkin tüm giderler üretici
veya ithalatçı tarafından ödenir. Bu giderler, 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur. Tahsil olunan test
ve muayene ücretleri 29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye özel
gelir kaydedilir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?... Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
36 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 36. - 4077 sayılı Kanunun 29 uncu
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 29. - Tüketici Konseyi,
tüketici sorunları hakem heyetleri ve Reklam Kurulunun kuruluş ve çalışmalarına
ilişkin masraflar ile tüketici dernekleri ve bunların üst kuruluşlarına
yapılacak maddi yardımlar ve Bakanlığın tüketicinin korunması amacına yönelik
masrafları ile sair harcamalar;
a) Bakanlık bütçesine konulacak ödenek,
b) Yeni kurulacak olan anonim ve limited
şirket statüsündeki tüm ortaklıkların sermayelerinin ve sermaye artırımı
halinde, artan kısmın binde biri nispetinde yapılacak ödemelerden karşılanır.
(b) bendinde belirtilen gelirler Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası veya muhabiri olan T.C. Ziraat Bankası nezdinde
açılacak hesapta toplanır. Bu hesapta toplanan tutarların yüzde altmışı Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına, yüzde kırkı Rekabet
Kurumu hesabına her ay sonunda aktarılır.
Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına
aktarılan tutarlar bir yandan bütçeye özel gelir, diğer yandan Maliye
Bakanlığınca, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinde mevcut veya yeni açılacak
tertiplere özel ödenek kaydedilir.
Bakanlık bütçesine özel ödenek olarak
kaydedilen tutarlardan bir kısmı; en az beş yıldır faaliyette bulunan, ticari,
siyasi ve idari kuruluşlardan bağımsız tüketici dernekleri ile bunların üst
kuruluşlarının yapacağı faaliyetleri içeren projelerin desteklenmesinde
kullanılır. Bu hesaptan, tüketici dernekleri ve bunların üst kuruluşlarının
yönetim ve denetim kurullarında görev alanlara huzur hakkı ve maaş adı altında
herhangi bir ödeme yapılamaz. Bu hesaptan yararlanacak tüketici dernekleri ve
bunların üst kuruluşlarının taşıyacağı diğer kriterler, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı'nın birlikte hazırlayacağı bir yönetmelikle
düzenlenir.
Bu suretle özel ödenek kaydedilen
miktarlardan yılı içerisinde harcanmayan tutarları ertesi yıl bütçesine devren
özel gelir ve özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Isparta Milletvekili Sayın
Emin Bilgiç söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bilgiç. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN MURAT BİLGİÇ (Isparta) - Sayın
Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken, öncelikle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Madde hakkında söz almamın ana gerekçesi,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, ilk defa, tüketici derneklerine, kurumlaşmış
bir biçimde, devlet tarafından yardım edilmesini, sivil toplum hareketlerinin
desteklenmesini kutlamak içindir. Zira, AK Parti Hükümeti ve İktidarı, ilk
defa, bir sivil toplum hareketinin kurumlaşmış bir biçimde desteklenmesini ve
bireylerin, kurumlaşmış şirketler ve örgütler karşısında korunmasını
desteklemektedir.
Böylelikle, Türkiye, 1985 yılında
Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği ve Anayasamızın 172 nci maddesinde de yer
alan bir hükmü; yani "Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı
tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik
eder" şeklindeki hükmü açık bir kanun maddesiyle desteklemektedir ve bu
husus da, Türkiye'de, ilk defa, sivil toplumun gelişimine öncülük eden AK Parti
İktidarına nasip olmuştur.
Bu vesileyle sözlerime devam ederken,
Türkiye'de, tüketicilerin, bireylerin veya müşterilerin, kendilerini,
kurumlaşmış örgütler karşısında iyi koruyamadığını, 1995 yılında çıkarılmış
esas kanunun da bu nedenle tadil edildiğini hatırlatmak isterim.
Bu çerçevede, Türkiye'de en büyük
ithamlara maruz kalan malî sektör işlemlerinin de, aslında, bu tasarı kapsamına
dahil edilmesi gerektiğini, daha açık olarak, sarahaten yer alması gerektiğini
de bir daha hatırlatmak istiyorum. Zira, bugünkü kanun, bu haliyle,
Türkiye'deki toplam işlemlerin an-cak yüzde 20'sini kapsayabilmektedir.
Türkiye'de bir günde yapılan toplam mal ve hizmet alımlarının yüzde 80'ini ise,
büyük ölçüde malî sektör gerçekleştirmektedir. Bu nedenle, aslında, bu tasarı
kapsamında vazedilmiş bulunan "hizmet" tanımı, malî sektör işlemlerini
de kapsamaktadır; ancak, bunun, belki, daha açık vazedilmesi gerekirdi
Bunun dışında, şunu da hatırlatmak
istiyorum: Bu tür sivil toplum kuruluşlarına, kurumlaşmış desteği, Avrupa
Birliği ülkeleri vermektedir ve Avrupa Birliğinin kendisi de sivil toplum kuruluşlarını
desteklemektedir. Türkiye'deki bazı sivil toplum kuruluşları da bu tür
desteklerden yararlanmaktadır; ancak, burada hepimizin dikkatle üzerinde
durmamız ve önem vermemiz gereken temel husus, bu derneklerin siyasetüstü
kurumlar olarak muhafaza edilmesi gerektiği, bu derneklere verilen desteğin,
herhangi bir siyasî hedef içermeden, toplumun tamamını kapsayan dernekleri
hedeflemesi gerektiği ve böylelikle, Türkiye'de ilk defa, toplumun tamamını
kapsayan bir sivil toplum hareketinin, AK Parti iktidarı tarafından başlatılmış
olacağıdır.
Bunu çok önemsiyorum; zira, Türkiye'de,
bireyleşme, giderek, kurumlaşmış, örgütlenmiş sivil toplum hareketlerine
dönüşmek zorundadır ve bu da, ilk defa AK Parti iktidarına nasip olmaktadır.
Bunların ötesinde, 2005 yılından itibaren,
Türkiye, çok açık biçimde, gümrüklerin yüzde 0'a indirilmesiyle, uluslararası
rekabete ve böylelikle, çokuluslu tekellerin rekabetine ve piyasaya yönelik
hareketlere daha fazla maruz kalacaktır. Bu anlamda, tüketici hareketlerinin
desteklenmesi, Türkiye'nin gelişimi ve uluslararası tekellerle rekabet edebilir
politikalar oluşturması açısından da son derece önemlidir.
Tekrar hükümetimizi kutluyor ve çıkacak
kanunun, tüm tüketicilere, tüm ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum efendim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bilgiç.
Madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 36 ncı
maddesinin birinci fıkrası (a) ve (b) bentleri aynı kalmak üzere aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Tüketici Konseyi, tüketici sorunları
hakem heyetleri ve Reklam Kurulunun kuruluş ve çalışmalarına ilişkin masraflar,
tüketici dernekleri ve bunların üst kuruluşlarına yapılacak maddî yardımlar,
Bakanlığın tüketicinin korunması amacına yönelik masrafları, sair harcamalar ve
usul ve esasları Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca tespit edilecek miktarlarda personele yapılacak ek ödemede,"
|
Salih
Kapusuz |
İbrahim
Köşdere |
Ali
Topuz |
|
Ankara |
Çanakkale |
İstanbul |
|
Tacidar
Seyhan |
Cahit
Can |
Hasan
Angı |
|
Adana |
Sinop |
Konya |
|
|
A.
Yekta Haydaroğlu |
|
|
|
Van |
|
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Bu düzenleme ile yapılacak ödemeler
bütçeye ek yük getirmeyecektir.
Bakanlık hissesine düşen tutar, 1050
sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu hükümlerine tabi olup, bütçe disiplini
içerisinde ve Maliye Bakanlığınca uygun görülen ve Harcama Yönetmeliğinde tadat
edilen hususlarda harcama yapılmakta olup, her harcama Maliye Bakanlığı Bütçe
Dairesi ve saymanlıklarının onayını müteakip yapılabilmektedir.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı personeli,
idarî yönden aynı görevi ifa etmeleri nedeniyle ilgili yasal düzenleme
açısından da aynı özlük haklarına tabi olmaları gerekirken,
Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Dış
Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı hatta Bakanlığın kendisine bağlı ve
ilgili kuruluşlarında çalışan emsali personelinden çok daha az ücret
almaktadır.
Yukarıda zikredilen kamu kurumlarına daha
önceden değişik fonlardan eködemeler yapılmakta iken, 3.7.2001 tarih, 24451
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 4684 sayılı Kanunun 12 nci maddesi ile bu
ödemeler bütçe kaynaklarından yapılmaya başlanmıştır.
21 inci Yüzyılda, sanayi ve ticaret
alanında strateji ve politika oluştururken; AB teknik mevzuatının yaklaşık
yüzde 60'ını Bakanlık üstlenmiş durumdadır.
65 000 000 tüketicinin haklarını korumak,
bilgilendirmek ve bilinçlendirmek, sanayicisine, tüccarına, esnafına,
çiftçisine; verimli, hatasız, sürekli, çağın gerektirdiği hizmetlerin daha
hızlı ve etkin biçimde verilmesinde nitelikli personelin önemi büyüktür.
Bakanlık personeline sağlanacak kısmî
katkı, kamudaki çalışma barışına, verimin artmasına ve belki de hepsinden
önemli ve acil olarak nitelikli personelin; ücret farklılıkları nedeniyle başka
kurumlara geçişinin engellenmesini sağlayacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunmadan önce şunu belirtiyorum: Görüşmekte
olduğumuz maddenin (a) bendi "Bakanlık bütçesine konulacak ödenek"
şeklinde gelmiş; onu "Bakanlık bütçesine konulacak ödenekten" ibaresi
şeklinde değiştiriyoruz. Oylamayı da bu değişikliğe göre yapıyorum.
Şimdi, bu (a) bendindeki düzeltme ve kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde, kabul edilmiştir.
37 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 37. - 4077 sayılı Kanunun 32 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 32. - 3489 sayılı Pazarlıksız
Satış Mecburiyetine Dair Kanun, 632 sayılı İthal veya Yurt İçinde İmal Edilen
Taşıt Araçları, Motor, Makina Alet ve Cihazların Tanıtmalık ile Birlikte Satışı
Hakkında Kanun, 3003 sayılı Endüstriyel Mamulatın Maliyet ve Satış Fiyatlarının
Kontrolü ve Tespiti Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır."
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde, kabul
edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunun yayımından
önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya
icra takibine konu edilen kredi kartı borçları, temerrüt tarihindeki ana
paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle
12 eşit taksitte ödenir.
Kredi kartı borçları nedeniyle
gerçekleştirilen her türlü takip, yukarda yer alan hükme göre ilk taksidin
ödenmesiyle durur ve son taksidin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan
kalkar."
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Kaptan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Yasada
Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısındaki geçici madde 1 hakkında,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan,
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, mevcut yasanın sekiz yıllık uygulama sürecindeki eksiklik ve
aksaklıklarını ortadan kaldırmayı, Avrupa Birliği mevzuatından ülkemiz
tüketicilerinin de yararlanmasını sağlamayı, tüketicilere sağlanan hakların
genişletilmesini, tüketicilerin karşılaştıkları güncel sorunlara evrensel
tüketici hakları doğrultusunda çözümler bulunmasını, tüketici örgütlerine
işlevsellik ve etkinlik kazandırılmasını amaçladığı için, bu tasarı, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunca da olumlu karşılanmakta ve desteklenmektedir.
Ancak, bu yeni yasal düzenleme geleceğe
dönüktür. Halbuki, geçmişte mağdur olmuş, haklarını koruyamamış tüketiciler de
bulunmaktadır. Bunların başında da kredi kartı mağdurları gelmektedir. Resmî
kayıtlara göre, temerrüt faizleri nedeniyle kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin
sayısının 519 761, ödemede gecikenlerin sayısının 337 063, toplamlarının ise
856 824 olduğu anlaşılmaktadır; ancak, bu sayı, kefilleri ve aileleriyle
birlikte yaklaşık 7 000 000-8 000 000 insanı bulmaktadır. Bu insanlarımızın
sorunlarının çözülmesi gerekmektedir. İşte, bu geçici madde, bu sorunu çözmek
için konulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'de yaşanan
ekonomik krizden herkes etkilenmiştir. En çok zarar görenler ise, işsizler,
işçiler, emekliler, memurlar, çiftçiler, esnaf, dul ve yetimler gibi, tüm
dargelirlilerdir. Gelir dağılımında, zaten, büyük uçurumların, büyük
dengesizliklerin olduğu ülkemizde, bir de krizler eklenince, alt gelir
grubundaki insanlarımız geçimlerini sağlamak ve asgarî düzeyde yaşamlarını
sürdürebilmek için genel ihtiyaçları olan mal ve hizmetleri kredi kartıyla
satın almışlar, zamanında ödeyemeyince de temerrüde düşmüşlerdir.
Değerli milletvekilleri, Türk Dil Kurumu
Sözlüğüne göre temerrüdün anlamı "dikkafalılık, kafa tutmak"tır. Bu
anlama göre, insanlarımız kredi kartı borcunu zamanında ödeyememiş ve temerrüde
düşmüş ise, sanki bankalara kafa tutmuş, dikkafalılık edip, efelik yaparak
"ödemiyorum" demiş oluyorlar. Bankalar da "sen misin bana kafa
tutan" deyip, yüzde 150 ile yüzde 375 arasında değişen oranlarda temerrüt
faizleri uygulamışlardır. Aylık yüzde 7-8 faizi ödeyemeyen bu insanlar, yüzde
375 faizi nereden ve nasıl ödeyeceklerdir?! Bankaların bazıları "biz
temerrüt uygulamadık, kredi kartı verirken yaptığımız sözleşmeyi
uyguladık" diyorlar.
Bu sözleşmeler karınca duası gibi
yazıldığı için, zaten, bankaların dışında okuyan da, anlayan da pek yoktur. Bu
konuda yapılan bir araştırmada "kredi kartı alırken, size imzalatılan
sözleşmenin bir örneği size verildi mi" sorusuna "hayır,
verilmedi" diyenlerin oranı yüzde 100'dür. Yine, "sözleşmenin içeriğini
okudunuz mu" sorusuna verilen cevap ise yüzde 79 oranında
"hayır"dır.
Sayın milletvekilleri, kredi kartı
kullanan insanlarımızın bir kısmı cidden çok perişan olmuşlardır. Bırakın,
kredi kartı sahiplerinin temerrüdün sözlük anlamındaki gibi bankalara kafa
tutmasını, bankalardan korktukları için kaçacak delik aramışlardır. Bu kredi
kartı sahiplerine, kredi kartı mağdurlarına, Ankara Ticaret Odası Başkanı Sayın
Sinan Aygün sahip çıkmıştır; kamuoyunda büyük de destek görmüştür; kendisine
teşekkür ederiz.
Bakınız, size, mağdurların, sözüm ona,
nasıl kafa tuttuklarını anlatan Ankara Ticaret Odasına gelen bazı mektuplardan
birkaç örnek vermek istiyorum: "Ben, onaltı yıllık bir devlet memuruyum.
Kredi kartı borcum yüzünden otuzaltı yıldır oturduğum şehri terk ettim. 800 000
000 lira olan kredi kartı borcum, 7 milyar lira oldu. Maaşım hacizle kesiliyor,
evliyim, bir çocuğum var; kiradayım. Eşim hasta; tedavisini, oğlumun eğitimini
yaptıramıyorum. Herkesin kolay çözüm yolu ölümü ben de düşündüm. Hiç mi hakkımız
yok insan gibi yaşamaya?! Bu ülkede ne hırsızlar, ne uğursuzlar, ne hortumcular
affedildi. Bir sefer de hükümet, memuruna, çalışanına döndürsün bu yasaları,
affetsin, yaşama hakkı tanısın bizlere!"
Bir başka mektup: "Ben bir anneyim.
Bankalar leblebi gibi kart dağıtıyor. Ödemeyince, canını değilse ciğerini söküp
alıyorlar insanın. Benim çocuklarım bankacı idi; birbuçuk yıldır işsiz,
boştalar. Tabiî boşta olan insanlar borç ödeyemez. 6 milyar, 20 milyar oldu.
Kredi kartı bizi bitirdi. Bir ekmeğe muhtaç hale geldik. İcranın biri gelip
biri gidiyor. Banka kızımı mahkemeye verdi ve kızıma hapis cezası çıktı.
Kanayan yaralara merhem olun!"
Bankalar cephesine gelince; Gebze'den bir
bankanın noterden çektiği ihtarnamede "toplam borcunuzu, yıllık yüzde 375
temerrüt faizi ve gider vergisiyle birlikte yirmidört saat içinde bankamız
veznelerine ödemeniz -sayın arkadaşlar, dikkatinizi çekerim, yirmidört saat
içinde bankamız veznelerine ödemeniz deniliyor- aksi halde, icra, mahkeme ile
yüzde 10 avukatlık ücretlerinin de tarafınıza yükleneceği bildirilmektedir.
Sanki bir ihtarname değil bir tehditnamedir. İşte, esas kafa tutma buna denir.
Bir acı örnek daha: Güneydoğu gazisi; 1997
yılında Hakkâri'de vatanî görevini yerine getirirken Şemdinli'de PKK terör
örgütüne karşı girişilen çatışmada bastığı mayın yüzünden bacağını kaybetti,
bacağı olmadığı için uzun süre işsiz kaldı, evli ve 5 yaşında bir kız çocuk
babası olan gazi, maaşının yetersizliği yüzünden evinin geçimini sağlamak için
kredi kartıyla alışveriş yapmak zorunda kaldı. Borç toplamı 1 milyar liraydı
bankanın uyguladığı yüzde 375 faizle borç 5 500 000 000 milyar liraya ulaştı,
temerrüde düştü, bankanın avukatına gitti taksit kolaylığı gösterilmesini
istedi; ancak, avukat, terör örgütünün bile yıkamadığı kurşundan bile acı gelen
sözler söyledi ve "bana ne gaziysen, gazi olman beni hiçbir şekilde
ilgilendirmez" dedi.
Bankaların bu akıl almaz uygulamaları
karşısında, kredi kartı mağdurlarının içinde eşinden boşanan, evini terk eden,
psikiyatri tedavisi görenler olduğu gibi bir kısmı oturdukları kenti, bir kısmı
adını, adresini, kimliğini değiştirmiş, bir kısmı da intihar ederek dünyasını
değiştirmiştir.
Sayın arkadaşlar, geçmişin yarasını sarmak
için bu geçici maddenin konmasında yarar vardır. Plan ve Bütçe Komisyonunda da
bu konuda görüş birliğine varılmıştır.
Değerli milletvekilleri, yasaları çıkarmak
kadar uygulamak da önemlidir. Bakınız, mevcut yasaya göre 18 Kasım 2002
tarihinde, bundan üçbuçuk ay önce toplanan, 25'i bakanlık ve resmî kurumlar ile
20'si ise sivil toplum örgütlerinden oluşan 45 kişilik Altıncı Tüketici
Konseyinin almış olduğu kararlardan bazı maddeleri sizlerin bilgilerine sunmak
istiyorum:
BAŞKAN - Sayın Kaptan, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
OSMAN KAPTAN (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım; toparlıyorum.
"Elektrik ve telefon faturalarında,
bir hizmet karşılığı olmayan bedeller kaldırılsın. Akaryakıt, doğalgaz, enerji
alanında keyfî fiyat artışları ve yüksek oranda tüketim vergileri uygulanmasın.
Vazgeçilmez temel gıdamız olan, ekmek fiyatlarını belirlemedeki yetki
kargaşasına son verilsin. Sağlıkta ve ilaçta KDV kaldırılmalı; elektrik, su,
doğalgaz, telefon ve temel gıda maddelerindeki KDV yüzde 1'e indirilmelidir.
Bankacılık, enerji, iletişim alanlarında
uygulanan tek taraflı sözleşmeler kaldırılmalı, açık ve anlaşılır şekilde
düzenlenmelidir.
Tüketici örgütleri, ilgili kurumlardaki
karar süreçlerinde temsil edilmelidir. Ekonomik kriz nedeniyle daha da
yoksullaşan tüketicilerin ücret ve gelirlerinde, insanca yaşayabilmelerini
sağlayacak artışlar sağlanmalıdır."
Sayın milletvekilleri, mevcut 4077 sayılı
Kanun gereği, Altıncı Tüketici Konseyi, bu hükümet döneminde bu kararları aldı.
Peki, niye uygulanmıyor; niye, şimdi, tam tersi yapılıyor; neden çıktı yine bu
ekvergiler, ekzamlar? Seçimlerde verdiğiniz sözleri unuttunuz mu? Hani
çiftçiler, işçiler, yoksullar, emekliler, memurlar...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan,
madde üzerinde konuşsun.
OSMAN KAPTAN (Devamla) - Efendim, tüketici
hakları için bir konsey kuruluyor yasa gereği. Bu konseyin aldığı karar,
hükümeti doğrudan ilgilendiriyor ve 18 Kasımda bu kararlar alınmış. Siyasette
seçmen, nihaî tüketici durumundadır sayın arkadaşlar. Bu yasayla, tüketiciyi,
ayıplı maldan, aldatılmaktan korumaya çalışıyoruz; peki, siyasette verdiğimiz
sözlerin tersini yapmamız ayıplı siyaset olmuyor mu?! (AK Parti sıralarından
"Ne alakası var" sesleri) Seçmeni aldatmış olmuyor muyuz?!
Sayın milletvekilleri, hükümetin, Tüketici
Konseyi kararlarını acilen yerine getirmesi doğru olur; bekleriz, destekleriz.
Bu yasa değişikliğinin yapılması ve geçici maddenin konulması doğrudur,
destekliyoruz; ancak, kredi kartı mağdurlarına hayatı zehir eden bankalardan
birine 6 milyar dolar destek çıkılması yanlıştır... Yanlıştır... Yanlıştır!
Sayın milletvekilleri, sözlerimi
bitirirken, Boğaz Köprüsünden atlayarak intihar eden, kredi kartı mağduru, 24
yaşındaki Ankaralı bir gencimiz arkasında 3 tane not bırakıyor; birini
ailesine, birini annesine, birini de hükümete; ona değinmek istiyorum.
Hükümete ne diyor: "Lütfen, ülkeyi,
doğru dürüst yönetin.".
Bu sözleri sizlere hatırlatmak istiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Tarihini de söyler
misiniz.
OSMAN KAPTAN (Devamla)- Evet, Sayın
Hükümet, Sayın İktidar; ülkeyi lütfen, doğru dürüst yönetin; ülkeyi, lütfen,
doğru dürüst yönetelim.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hangi tarihte;
söyler misiniz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 3
adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra,
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Bir önerge geri alınmıştır.
Şimdi, 2 önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı Kanununun
Geçici 1 inci Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
|
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Harun
Akın |
Mustafa
Gazalcı |
|
Malatya |
Zonguldak |
Denizli |
|
Muharrem
İnce |
|
Nadir
Saraç |
|
Yalova |
|
Zonguldak |
Geçici Madde 1- Bu kanunun yayımından önce
borçlunun temerrüdü nedeniyle ödemeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra
takibine konu edilen kredi kartı borçları veya tüketici kredileri temerrüt
tarihindeki anaparaya yıllık yüzde 50'yi geçmemek üzere gecikme faizi
uygulanmak suretiyle oluşan bakiye borcun; 2 milyar TL'ye kadar olan kısmı için
12 ay, 2 ila 5 milyar arasındaki borçlar için 18 ay, 5 milyarın üstündeki
borçlar için 24 aylık eşit ödeme planı yapılır.
Kredi kartı ve tüketici kredisi borçları
nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takip, yukarıda yer alan hükme göre ilk
taksitin ödenmesiyle durur ve son taksitin ödenmesiyle birlikte tüm
sonuçlarıyla ortadan kalkar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının geçici 1 inci
maddesine, aşağıda yer alan hükmün, üçüncü fıkra olarak ilave edilmesini arz ve
teklif ederiz.
"Bu madde hükümleri, tüketicinin
kredi verene, kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı
müracaat etmesi halinde uygulanır."
|
Salih
Kapusuz |
Cahit
Can |
Erdoğan
Özegen |
|
Ankara |
Sinop |
Niğde |
|
Ali
Ayağ |
Özkan
Öksüz |
Recep
Garip |
|
Edirne |
Konya |
Adana |
|
|
Mevlüt
Akgün |
|
|
|
Karaman |
|
BAŞKAN - Şimdi, en aykırı
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanunun
geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
"Geçici madde 1- Bu kanunun yayımından önce borçlunun
temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine
konu edilen kredi kartı borçları veya tüketici kredileri temerrüt tarihindeki
anaparaya yıllık yüzde 50'yi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle
oluşan bakiye borcun; 2 milyar TL'ye kadar olan kısmı için 12 ay, 2 ila 5
milyar arasındaki borçlar için 18 ay, 5 milyarın üstündeki borçlar için 24
aylık eşit ödeme planı yapılır.
Kredi kartı ve tüketici kredisi borçları
nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takip, yukarıda yer alan hükme göre ilk
taksitin ödenmesiyle durur ve son taksitin ödenmesiyle birlikte tüm
sonuçlarıyla ortadan kalkar."
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Söz mü istiyorsunuz,
gerekçeyi mi okuyalım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Söz istiyoruz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; tabiî, 12 ay gibi bir
dilim getirilmiş. Tabiî, özel hukuk, bunu hepimiz biliyoruz. Özel hukukun bu
aşamaya gelmesinde, başta, Sayın Bakanımızın, Bütçe Komisyonunun değerli
üyelerinin, sivil toplum örgütlerinin, özellikle Ankara Ticaret Odası
Başkanımızın çok büyük katkıları oldu; ancak, bir toplumsal barış diyoruz.
Burada, borçlarını küçük dilimlerde 12 ayda... Küçük dilim getirdik; 2 milyara
kadar 12 ay, 2 ile 5 milyar arasında 18 ay, 5 milyardan sonra 24 ay. Toplumsal
barışın bir parçasıydı; bunun için bir taksitlendirme tuttuk.
İkinci bir konu; tabiî,
kredi kartı bir tüketim aracıdır. Burada, kredi kartı borçlarına bunu getirdik;
ancak, tüketici kredisine getirmedik. İkisi arasında fark yoktur; biri kartla
alışveriş yaptı, birisi gitti, bankadan kredi çekti, aynı alışverişi yaptı.
Burada kredi kartı mağdurlarına bu kolaylığı getirdik, teşekkür ediyoruz,
getirmemiz gerekiyordu; ama, aynı uygulamayı tüketici kredisi alan insanlara
getirmiyoruz. Bunun bir farkı yok ki! Biri kartla harcıyor, biri bankadan para
çekip gidip mal alıyor; ikisi de bir tüketim aracıydı. Onun için, burada, yasa
tasarısında, tüketici kredisi mağdurlarına hiç bir esneklik getirilmiyor.
Buraya getirdiğimiz önergede, kredi kartı mağdurları ve tüketici kredisi
mağdurları diye belirttik; ama, Sayın Komisyonumuz ve Sayın Bakanımız
katılmadılar.
Onun için, bunu size arz
etmek istedim; hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; yasa, yayımı
tarihinden itibaren geleceğe dönüktür; ancak, geçmiş problemleri çözmek
maksadıyla, komisyonda, geçici bir madde kabul edilmiştir. Sonradan ilgili
kurum ve kuruluşlarla yapılan görüşmeler neticesinde, yasanın herhangi bir
şekilde muaheze edilmemesi için bir önerge hazırlanmıştır. Bu düzenlemeyle,
maddenin geçicilik vasfı bozulmadan, geçmişe dönük büyük bir kolaylık
getirilmektedir. Bu maddede belirlenen süreler ve oranlar, takdir edersiniz ki,
hem mağdur olan tüketici hem de bu kredilendirmeyi yapan bankalar arasında bir
dengeyi sağlayacak şekilde tespit edilmiştir. Gönül arzu ederdi ki, Mevlüt
kardeşimizin belirttiği gibi, bunu daha da kolaylaştıralım; fakat, dengeleri
kurmak fevkalade zor olacaktır. Osman Kaptan kardeşimiz de aynı konulara
değinmiştir. Mağduriyetlerin giderilmesine yönelik olarak yapılabilecekler
ancak bu seviyede kalabilmektedir.
Arkadaşlarımın bunu
takdirle karşılayacağını ümit ediyorum ve bunun kredi kartlarıyla sınırlı
kalmasının fevkalade önemli olduğunu takdirlerinize arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmemiştir.
VI. -
SÖYLEVLER
1.- Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın Genel Kurula hitaben konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş ve beraberindeki heyet
Türkiye Büyük Millet Meclisimizi onurlandırmışlardır; kendilerine, Yüce
Heyetimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
Hoş geldiniz Sayın Cumhurbaşkanım. (Ayakta
alkışlar)
Buyurun Sayın Cumhurbaşkanım, sizi,
kürsüye davet ediyorum. (Ayakta alkışlar)
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
CUMHURBAŞKANI RAUF DENKTAŞ - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Ulusunun
iradesine ışık tuttuğunuz, parlattığınız bugünlerde, Kıbrıs meselesinin her
zamanında mert sesinizi duyurduğunuz bu binada sizlerle bir arada olmanın
mutluluğunu yaşamaktayım. Bana bu güzel fırsatı verdiğiniz için sizlere en
içten duygularla teşekkür ediyorum.
Bu kez Ankara'ya gelişimizin nedeni, uzun
süren görüşmeler sürecinden sonra, Sayın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
Annan'ın önümüze koymuş olduğu planıdır. Bu planı her yönüyle incelediğimizde,
kabul edilebilmesi için büyük ölçüde tadilat yapılması gerektiğini görüyoruz.
Bu görüşümüzü Ankara ile paylaşmak istedik.
Biraz önce Çankaya'da yapmış olduğumuz
görüşmede, planın olduğu şekliyle kabul edilebilirliği şüpheli göründü,
değiştirilmesi gerektiği üzerinde mutabık kalındı; bu, bizi sevindiren bir
durumdur. Çünkü, plan olduğu şekliyle kaldığı takdirde, Barış Harekâtıyla
kendini zor kurtarmış olan Kıbrıs Türkü yeniden daha zor koşullar içerisine
itilmektedir. Sanki Barış Harekâtını cezalandırıyorlarmış gibi, Barış
Harekâtıyla elde etmiş olduğumuz huzur kaynağı; yani iki kesimli coğrafyamız,
bu kez, 60 000 Rum'un içeriye süzülmesiyle bozulmaktadır.
İki kesimlilik 1977'den beri gündemde
duran bir kriterdir, bir esastır. Bunu, Genel Sekreterin hangi düşüncelerle
bozmaya yeltendiğini bilemiyoruz; fakat, plana baktığınızda, Rum tarafında
yüzde 100 Rumlardan oluşan bir küçük devlet, kuzeyde, adına "kurucu
devlet" denilen; fakat, devlet olmayan bir karma devlet görürsünüz. Bu,
dengesizliktir; bu, haksızlıktır ve bu, huzurun kaynağı olan iki kesimliliği
ortadan kaldırmaktır, huzursuzluğu artırmaktır ve -çok korkuyoruz, Rumları çok
iyi bildiğimiz için- 1963, 1974 olaylarına gebe bir durum hâsıl olmaktadır ve
olacaktır.
Yine, yapılan bir haksızlık: Rum tapu
belgeleri geçerli; ama, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin vermiş olduğu tapu
belgeleri geçersiz addedilmekte ve Rumlara, kişisel müracaatla, tapu haklarını
alma yolu açılmaktadır.
Klerides, bu plana baktığında, kendi
halkına, geçenlerde, seçim esnasında şöyle dedi: "Avrupa Birliğine
giriyoruz, planı imzalasanız da, imzalamasanız da Avrupa Birliğine girdik
addedilir; ancak, bu plana niye karşı geliyorsunuz? Bizim bunca yıllık
hedefimiz, Türk askerini Ada'dan çıkarmak değil miydi; bu plan bunu başarıyor;
Türk askeri, zaman içerisinde, tümüyle Ada'dan çıkmış olacaktır. Yine, göçmenlerimizin
yerlerine dönmesini istemiyor muyduk; dönüş haklarını, mülkiyet haklarını
istemiyor muyduk; bu plana bakınız, bu plan bunu da başarıyor, bunu da veriyor.
O halde tedirginliğiniz niye?"
Hakikaten, biz de bu plana baktığımızda,
Klerides'in gerçekleri söylediğini görüyoruz. Plan, Kıbrıs Rumlarına, Barış
Harekâtında kaybettikleri toprağın büyük bir kısmını vermekle kalmıyor,
Rumlara, kişisel tapu hakkı tanımak suretiyle, onların, içimize -eskiden olduğu
gibi- yayılmasına da yolu açıyor. Dolayısıyla, bu plan, Kıbrıs meselesini
halletmiyor, Kıbrıs meselesini, yeni bir satıhta, yeni maceralara sürükleyecek
bir zemin hazırlıyor; böyle düşünüyoruz.
Maalesef, Sayın Genel Sekreter "Bu
plan, çok güzel dengeler, hassas dengeler üzerine kurulmuştur, onun için bunu
artık değiştiremezsiniz" demek suretiyle bir dayatma yönüne gitmiştir. O
kadar ki, mesela, planda öngörülen üç yabancı yargıç -hâkim var- var "bu
yargıçların falan gün, falan saate kadar üçünün ismini bana veriniz, aksi
takdirde, ben tayinleri yaparım" diyebilecek bir duruma gelmiş oluyor.
Bizim görüşümüz, bu davranış, bu yaklaşım,
iyiniyet göreviyle bağdaşmamaktadır ve Kıbrıs'ı yeniden Rum hegemonyası altına
vermektedir. Bize, idarede verdiği çok kısıtlı haklarla, zaman içerisinde,
bizi, korunmaya alınmış bir azınlık durumuna düşürecek bir plan olarak
değerlendirmekteyiz. Bunun için, tadilatını istiyoruz ve tadilatında
ısrarlıyız.
Rum tarafı, yeni Başkan Papadopulos
demiştir ki: "Lahey'e ben gelirim; ancak, evet mi hayır mı diyeceğim,
planı referanduma göndermek konusunda henüz karar vermedim. Temaslarımı
yapacağım, ona göre Lahey'de size cevabımı veririm" Halbuki, davet
"Lahey'e geliniz ve bu planı referanduma göndereceğiniz konusunda
taahhüdünüzü veriniz. Türkiye ve Yunanistan da (İngiltere ile birlikte) bunun
altını garantör devletler olarak imzalasın" şeklindeydi.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi,
Kıbrıs Cumhuriyeti 1960'ta kendi kendine kurulmuş bir cumhuriyet değildir.
Uluslararası anlaşmalarla kurulmuştur ve bu anlaşmalar -1960 anlaşmaları-
Türkiye'ye gayet somut haklar vermiştir. Şimdi, bu haklar ortadan
kaldırılmaktadır. Eğer, biz bu planı kabul edersek, bu haklar ortadan
kaldırılmış olur. Dolayısıyla biz diyoruz ki: Bunu yapma hakkımız yoktur; yani,
bizim -134 000 kişilik bir seçmen gücümüz var- 134 000 kişinin yarıdan çok,
fazla oyuyla, Türkiye'nin, güvenlik açısından, kendi güvenliği açısından,
güvenliğimiz açısından elde etmiş olduğu, uluslararası anlaşmalarla teyit
edilmiş olan hakkını referandumla ortadan kaldırma hakkımız yoktur. Bu konuda,
Türkiye, tabiatıyla, kendi yasaları çerçevesinde durumu değerlendirecek ve ona
göre cevabını verecektir.
Biz, temas ettiğimizde, Papadopulos
"evet veya hayırımı Lahey'de size söyleyeceğim" dediğinde, benim bu
plana iyi bakmadığımı, değiştirilmesini istediğimi bilen Genel Sekreter bana
döndü ve "sen ne yapacaksın" diye sordu; dedim ki "Hayır demek
için Lahey'e seyahat boşuna; burada De Soto'ya söyleriz, size yazar,
nedenlerini bildiririz; yani, bu seyahati yapmayalım." Ancak, Genel
Sekreter, herhalde, eli boş dönmemek için "canım, hayır diyecekseniz dahi
Lahey'e geliniz, orada anlatınız derdinizi" demiştir. Böylelikle, Lahey'e
gideceğiz; ancak, Ankara'da yapmış olduğumuz temaslar neticesinde güçlü olarak
gideceğiz, iyi niyetli gideceğiz ve bu planı değiştirme yollarını arayacağız.
İnşallah, buluruz.
Rum lideri Papadopulos, eğer, hakikaten
değiştirilmesini istediği birçok kısım varsa, bana açıkça söylemelidir; ben,
ona söyleyeceğim. Sayın Papadopulos, iki tarafın mutabık kalmadığı, içerisinde
beğenmediğimiz, değiştirilmesini istediğimiz birçok husus olan bir planı, sanki
mutabık kalmışız gibi, bütün Kıbrıs'ın anayasası, bütün Kıbrıs'ın teşkilâtı
olarak nasıl referanduma göndeririz ve halk, bu yarı buçuk, tamamlanmamış plana
"evet" derse, bunu tamamlama yöntemi ne olur; yeniden kavga
"ben, burasını değiştirecektim, beğenmiyorum", "ben, bunu kabul
etmiyorum", "ben de bunu beğenmiyorum" diye yeni kavgaların
başlamasına yol açacak değil miyiz? Bunu kendisine soracağım.
Şimdi, dünyanın hiçbir yerinde, bir ülke
için, dıştan böyle bir plan yapılıp, zorla dayatılmış ve empoze edilmiş
değildir diye düşünüyorum. Belki Filistin'i örnek olarak göstereceksiniz.
Filistin ve İsrail liderleri, bu anlaşmayı yaptıkları için, bildiğiniz gibi,
Nobel ödülünü de almışlardır; ama, bu yapay anlaşma tutmamış ve hâlâ,
Filistin'de kan gövdeyi götürmektedir. Bizim korkumuz da odur. Türk askeri,
ikide bir gelip, bizi kurtarmamalıdır, buna ihtiyaç olmamalıdır.
Biz, sağlam, kalıcı bir anlaşma istiyoruz;
1960 Anlaşması gibi, sadece kâğıt üzerinde bir anlaşma değil. Yırtılıp atılacak
ve "ben beğenmedim, artık, hükümet benim, siz azınlıksınız"
denilebilecek bir anlaşma istemedik, istemiyoruz.
Anlaşmanın, egemenliğimize dayalı olmasını
istiyoruz. Egemenliğimiz var mı yok mu tartışmasını kabul etmiyoruz; çünkü,
biz, egemenliğimizi Rum'dan kurtardık, devletimizi kurduk -yirmi sene
bekledikten sonra- ve Türk Cumhuriyeti, bu devleti tanımıştır. Bu Mecliste
tanıdınız. Evlatlarınızı feda ederek bizi kurtardıktan sonra, barış görüşmelerinin
her safhasında fedakârlıklar yaparak ve yaptırarak, barışı temin edebilmemiz
için bize destek oldunuz, yardımcı oldunuz. Barış yapamadık, uzlaşma olmadı.
Sebebini sorunuz diyoruz. Tek bir sebebi var; Makarios, eli kanlı Makarios.
Kıbrıs'ın Miloseviç'i dediğimiz Makarios bizi toplu mezarlara gömerken,
Güvenlik Konseyinde kendisini meşru Kıbrıs hükümeti olarak tanıdılar.
Uluslararası bir anlaşmanın yerle bir edildiğine bakmadılar, Türk Halkına
yapılan zulme bakmadılar "meşru Kıbrıs hükümeti ve sen de, onun
Cumhurbaşkanısın" dediler. O andan itibaren, Makarios'un, Kıbrıs
meselesini halletmek için herhangi bir nedeni kalmadı; çünkü, bu olsun, bizi
azınlık yapsın, ondan sonra -1960 anlaşmalarını ortadan kaldırmak suretiyle-
Enosis'in yolunu açsın diye yapmıştı bütün saldırıyı ve ölmeden evvel, arkada
kalanlara bir vasiyette bulundu; dedi ki: "Ben, yaptıklarımla, Kıbrıs
meselesini, en yakın Enosis'e, en yakın noktaya getirdim. Bundan gerilemek
yoktur; sadece Enosis için gerileyebilirsiniz."
Dolayısıyla, bizimle yapılacak herhangi
bir anlaşmada, biz, Türkiye'nin garantisinin daha güçlü bir şekilde devamını ve
Kıbrıs Türklerinin statüsünün, Makarios'un istediği gibi, azınlık değil; yine,
1960 cumhuriyetinde olduğu gibi kurucu ortak olmasını istedik, bunda direndik.
Ne kadar taviz verdiysek, boşa gitti. Makarios ve ondan sonra gelenler
"Kıbrıs cumhuriyeti hükümeti vardır ve garanti anlaşması değişmelidir,
hatta ortadan kalkmalıdır. Kıbrıs Türkleri de azınlık statüsü veya korunmaya
alınmış azınlık statüsüne gitmelidir..."
Geçen gün, Rum liderlerle -Rum liderler
ile Türk liderler aylık bir araya gelirler, yıllardır gelirler; ama, hiçbir
yumurta yumurtlayamazlar, hiçbir netice alınmadı- yapılan toplantıda, Komünist
Partisinin ve Papadopulos'u destekleyen partinin Başkanı Hristofyas şöyle bir
söz söyledi nihayet: "Bakınız, egemen halk biziz. Size, anayasal haklar
veriyoruz bu teşkilâtın içerisinde; daha ne istiyorsunuz?" Anayasal
haklar; yani, 1960'ta verilmiş olan güçlü haklar yerine, şimdi, daha zayıf;
ama, güya "kurucu devlet" seviyesinde!.. Bu devletin fizikî hududu
yok; belediye hududu gibi hudutları tanınacak. Bu devletin içine, Rumlar,
istedikleri gibi, istedikleri kadar girecekler; bu devletin içinde Rum'un yüzde
10 toprak hakkı tanınacak, geriye kalanların da tapu hakları, insan hakları
mahkemelerinde bizi perişan edecek. Rum gelecek, evimden çık diyecek; Türk
diyecek ki, ben, Limasol'da, Baf'ta, bundan daha kıymetli emlak bıraktım,
çıkmıyorum; işte kavga... Rum liderler de açıkça bunu söylüyorlar; tehlike var.
Bu anlaşmanın uygulanması, bu yarı buçuk anlaşmanın uygulanmaya konulması
tehlikelidir diyor. Kim diyor; bunların, Avrupa Mahkemesinde hâkimleri diyor.
Bu, insan hakları konusuyla ilgili olarak, Rumların talepleri, Türklerin
retleri, muhakkak bir kavgaya götürecek Kıbrıs'ı; tehlike var diyor. Biz,
tehlike istemiyoruz. Biz, gerçek barış istiyoruz; iki eşit ve egemen taraf
arasında bir ortaklık kurulabilecekse, kurulması için de hazırız diyoruz.
Bu konuda, kararlarınız, ilginiz,
söylevleriniz, Kıbrıs konusundaki hararetli münakaşalarınız bize daima destek
olmaktadır. Unutulmadığımızı görüyoruz; kimsesiz olmadığımızı, yetmiş milyonluk
yüce bir ulusun ayrılmaz ve kopmaz bir parçası olduğumuzu görüyor, hissediyor
ve gurur içerisinde, direnişimizi yürütüyoruz.
Sizlere, bu düşüncelerle, en içten
duygularla teşekkür ediyorum. Desteğinize muhtacız, devam ediniz. Sağ olunuz.
(Ayakta alkışlar)
BAŞKAN - Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş'a teşekkür ederim.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın
Cumhurbaşkanının görüşmesinden sonra bir söz talebimiz vardı daha önceki
cumhurbaşkanlarının ziyaretlerinde olduğu gibi. Dolayısıyla, Sayın Onur
Öymen'in, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bu konuşma sonrasında bir konuşma
yapmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın Başkan, böyle bir talep
bize gelmedi.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, Meclis
teamüllerine uygun olarak...
BAŞKAN - Böyle bir uygulama olmamış.
Danışma Kurulunda, keşke, bunu görüşseydiniz, Danışma Kurulunu topladığınız
zaman.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Efendim, daha önceki
bütün konuşmalarda hep olmuş.
BAŞKAN - Baktım, tutanakları inceledim;
genel görüşme açılmış. Genel görüşme çerçevesinde bütün siyasî partilerimiz görüşlerini
açıklamışlar; ama, ne Danışma Kurulunun böyle bir...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Daha önceki
ziyaretlerinde hep olmuş efendim, genel görüşme olmaksızın.
BAŞKAN - İnceledim; ama, genel görüşme
açılmış onlarda.
Sayın Başkan, iki parti grubumuz var. Bir
partimizin daha Sayın Genel Başkanı var. Sayın grup başkanvekillerinin bu
konuda bir ortak düşüncesi olursa...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Böyle bir usul
yok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığımıza, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Sayın Mustafa Özyürek ve Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Elazığ Milletvekili
Sayın Mehmet Ağar imzasıyla bir önerge geldi.
Şimdi, o önergeyi okutacağım ve o önergeyi
de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararı olarak açıklayacağız.
O arada da, eğer isteyen grubumuz olursa,
bu önerge üzerinde 10'ar dakika söz vereceğim.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil
edilen tüm siyasî partiler olarak müştereken hazırlayıp ekte sunulan
önerilerimizin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu kararı olarak, Yüce
Meclisimize ve dünya kamuoyuna duyurulması için gereğini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Salih Kapusuz |
|
Mustafa Özyürek |
|
AK Parti Grup Başkanvekili |
|
CHP Grup Başkanvekili |
|
|
Mehmet Ağar |
|
|
|
DYP Genel Başkanı |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sayın Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın bugün Meclis Genel
Kurulunda yaptığı hitabı takdir ve saygıyla karşılayarak, aşağıdaki hususları
Türk ve dünya kamuoyuna duyurmayı kararlaştırmıştır.
1- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21 Ocak
1997 ve 15 Temmuz 1999 tarihlerinde aldığı kararlara atıfta bulunarak, bu millî
davada Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türk Milletinin tam bir birlik ve
beraberlik içinde bulunduğu gerçeğini bütün dünyaya bir kere daha ilan eder.
2- Kıbrıs meselesine adil ve kalıcı bir
çözüm bulunması için, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin sarf ettiği çabaları
içtenlikle destekler.
3- Kıbrıs meselesine bulunacak çözümün,
tarafların eşit statüsü ve eşitliğine dayanması gerektiği hususunu önemle
vurgular.
4- Türkiye'nin 1960 antlaşmalarından
kaynaklanan garantörlük haklarının sürdürülmesi gereğini belirtir.
5- Kıbrıs'ta, Türkiye ile Yunanistan
arasında kurulmuş bulunan dengenin zedelenmesinin hiçbir şekilde kabul
edilemeyeceğini teyit eder.
6- Kıbrıs sorununun çözümünün, Türkiye'nin
Avrupa Birliği üyeliği sürecinde bir önşart gibi takdim edilmesine yönelik
çabaları reddeder.
7 - Güney Kıbrıs Rum yönetiminin
Türkiye'den önce Avrupa Birliğine üye yapılması yolunda atılan adımların,
uluslararası antlaşmaların açık bir ihlali olduğunu bir kere daha vurgular.
8 - Kıbrıs Türk ve Rum halkının 28 yıldır
huzur ve barış içinde yaşamasının en önemli amili olan iki kesimliliğin
muhafaza edilmesine verdiği önemi vurgular.
9 - İki kesimliliği zedeleyecek bütün
öneri ve girişimlerin, Kıbrıs'taki güvenlik ortamını olumsuz yönde etkileyerek,
iki toplumu yeniden bir çatışma ortamına sürükleyeceğini hatırlatır ve buna
hiçbir şekilde müsaade edilmemesi gerektiğini önemle belirtir.
10 - Bu genel koşullara riayet edilmek
kaydıyla, Kıbrıs'ta barışçı ve kalıcı bir çözüme ulaşılmasının, Türkiye'ye,
Kıbrıs Türk ve Rum toplumlarına ve bölge barışına hizmet edeceği yolundaki
inancını ifade eder. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim üç siyasî
partimize.
Sayın milletvekilleri, şimdi, üç siyasî
partimizin verdiği bu önerge üzerinde, isteyen siyasî parti temsilcilerine
grupları adına ve Sayın Ağar'a 10'ar dakika söz vereceğim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Onur Öymen...
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu, önerge değil;
bu, Meclis deklarasyonu. Böyle bir usul yok, yapmayın Sayın Başkan...
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş'ın biraz önce Yüce Mecliste ifade ettiği
görüşlerin ışığında, Kıbrıs konusundaki son gelişmeler hakkında, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Sayın Denktaş'ın sözlerini saygıyla ve
takdirle izledik. Azimle, kararlılıkla ve yüksek bir vatanseverlik duygusuyla,
uzun yıllardan beri, Kıbrıs Türklerinin hak ve çıkarlarını koruyan Sayın
Denktaş, en zor şartlar altında bile dış baskılara direnmiş, Kıbrıslı
soydaşlarımızı eşit haklardan yoksun bir azınlık haline getirmek isteyenlere
karşı hiçbir zaman boyun eğmemiş, diz çökmemiştir. Bu çabaları için kendisine
şükranlarımızı sunuyoruz.
Kıbrıs'ın bugünkü durumunu anlayabilmek,
karşılaştığımız sorunlara, sıkıntılara doğru teşhis koyabilmek için, kısaca,
Kıbrıs'ın geçmişine bir göz atalım.
Kıbrıs, tarih boyunca çeşitli kavimlerin
egemenliği altına girmiştir; ama, hiçbir zaman Yunan adası olmamıştır. 1571
yılında Osmanlı İmparatorluğunun Ada'yı fethinden sonra, Türkiye'den onbinlerce
göçmen Kıbrıs'a yerleşmiştir. Bugün, Kıbrıs'ta yaşayan soydaşlarımız, işte,
Anadolu'dan giden bu insanlarımızın çocuklarıdır, torunlarıdır ve bizim bir
parçamızdır. Bu soydaşlarımız, Ada'daki Rumlarla dörtyüz yıl birlikte
yaşamışlardır; ama, bir Kıbrıs Milleti ortaya çıkmamıştır.
Osmanlı, Ruslarla yaptığı savaşı
kaybettikten sonra, bildiğiniz gibi, 1878 yılında, Kıbrıs, İngilizlere
kiralanmıştır. O zamanki bu kiralama anlaşmasını yapan İngiliz Başbakanından
sonra iş başına gelen İngiliz Başbakanı "tarih boyunca bundan daha kötü
bir ikiyüzlülük örneği olmamıştır" diyor. Bu anlaşma için bizzat
İngilizler söylüyor. Böyle bir anlaşmayla, Kıbrıs, Osmanlılardan İngilizlere
kiraya verilmiştir.
Birinci Dünya Savaşı başlar başlamaz,
Türkler, Almanların yanında savaşa katıldığı için, İngilizler, Kıbrıs'ı ilhak
etmişlerdir ve tam bir yıl sonra, 1915'te, İngilizler, Kıbrıs'ı Yunanistan'a
teklif etmişlerdir; bir şartla, Yunanistan bir hafta içinde Almanya'ya karşı
savaş ilan edecektir. Savaş ilan edememiştir, Yunanistan Kıbrıs'ı alamamıştır;
ama, daha o günden uluslararası toplumun eğilimleri belli olmuştur.
Kıbrıslı Rumlar, Türkleri, daima Enosis
emellerinin önünde bir engel olarak görmüşlerdir. Uzun geçmişi
tekrarlamayacağım; ama, 1960 anlaşmalarından sonra Kıbrıslı Rumlar, Türklerin kurulan
devlette eşit egemen unsurlar olmasını bir türlü kabul etmemişlerdir.
1963 Aralığındaki olayları biliyorsunuz. O
kanlı olaylar, Kıbrıslı Rumların Türklere tahammül etmemelerinin bir simgesi
olmuştur ve o olaylardan önce Kıbrıs İçişleri Bakanı tarafından, Rum İçişleri
Bakanı tarafından hazırlanan Akritas Planı, bizzat, Makarios tarafından
onaylanmıştır ve Ada'dan Türklerin tasfiyesini öngörmektedir.
İşte, değerli arkadaşlar, Kıbrıs, böyle
bir gelişmeden sonra 1974 yılında Yunan cuntasının desteğiyle bir darbeye sahne
olmuştur ve o darbe, Kıbrıs'a bir teröristi cumhurbaşkanı olarak getirmiştir;
Nikos Samson ve amaçları, derhal enosis ilan etmekti, Türkleri Ada'dan tasfiye
etmekti; bunu, başaramamışlardır; çünkü, Türkiye, anlaşmalardan doğan haklarını
korumuştur; ama, Türkiye'nin bu müdahalesi sırasında, oradaki masum Türklere
yapılan saldırılar sonucunda, bazı köylerde yaşayan bütün soydaşlarımız
katledilmiştir.
Şimdi diyorlar ki, geçmişi unutun. Geçmişi
unutmamıza imkân yoktur. Geleceğe bakacağız, çözüm arayacağız; fakat, geçmişi
unutmadan. Kofi Annan Planının bir özelliği şudur: Diyor ki, Kofi Annan: "
Kıbrıs'ta bir millet yaratacağız."
Değerli arkadaşlar, bir anlaşmayla bir
devlet kurabilirsiniz; ama, bir millet kuramazsınız. Kıbrıs'ta yaşayan
soydaşlarımız, her zaman, Anavatana bağlı olacaklardır, aramızdaki bağları
koruyacaklardır, kimliklerini, kişiliklerini koruyacaklardır.
Değerli arkadaşlar, bir hususu hatırlatmak
istiyorum; bugünkü tartışmalara ışık tutacaktır. Diyorlar ki: "Efendim, Almanlar
ile Fransızlar uzun ve kanlı savaştan sonra nasıl uzlaştılar. Kıbrıs'ta da
uzlaşırız, birlikte yaşarız; ne mahzuru var?"
Değerli arkadaşlar, Almanlar ile
Fransızlar uzlaştı; ama, orada iktidarda Makarios yoktu, De Gaulle ile Adenauer
vardı; onlar, devlet adamıydı. Makarios ise, darbeden sonra Ada'ya döndüğünde
verdiği ilk demeçte şunu söyledi: "Hedefimiz, Türklerle uzun vadeli
mücadeledir." Uzlaşma demiyor, uzun vadeli mücadele diyor ve o tarihten
sonra, Kıbrıs'ta bir nesil boyunca insanlar Türk düşmanlığıyla yetiştirildiler.
Daha, çok anlatacak şeyimiz var; ama,
bütün bunları şunun için anlatıyoruz: Bugün Kıbrıs'ta önerilen plan Kofi Annan
Planı, iki kesimliliği tahrip eden bir plandır. 1975 yılında Denktaş ile
Klerides arasında yapılan anlaşmayla tesis edilen iki kesimlilik, ilk defa
olarak Türkler ile Rumların barış içinde, huzur içinde, güvenlik içinde
yaşamalarını sağladı, bugüne kadar bir kişinin burnu kanamadı. Niçin; çünkü,
ayrı bölgelerde yaşıyorlardı. İşte, bu plan iki kesimliliği ortadan kaldırıyor,
tekrar bunları iç içe yaşamak zorunda bırakıyor. Planın en zayıf noktası budur
ve biz, başından beri bunun için bu plana karşı çıkıyoruz. Yoksa, gayet tabiî
ki, çözümü biz de istiyoruz, uzlaşmayı biz de istiyoruz, barışı biz de
istiyoruz, bundan daha normal ne olabilir; ama, toplumları tekrar birbiriyle
çatışacak duruma getirmemek kaydıyla.
Kıbrıslı Türklere karşı yapılan
ambargoların acıları hâlâ dinmemiştir. Niçin bu ambargoları uyguladılar, niçin
Türkiye'ye üç yıl boyunca askerî ambargo uyguladılar; hedef şuydu: Dış
baskılarla Türkiye'yi dize getirmek, dış baskılarla Kıbrıslı Türkleri dize
getirmek. Arkadaşlar, bunda başarılı olamamışlardır. Türkiye, cumhuriyet
tarihinin başından beri gösterdiği gibi, baskılara karşı büyük bir direnç göstermiştir,
Kıbrıs Türkleri direnç göstermiştir. Ambargolara boyun eğmedik. 70 sente
muhtaçtık, petrolümüz yoktu, yağımız yoktu, ampulümüz yoktu; ama, onurumuz
vardı. Direndik, hiçbir taviz vermeden bu ambargoyu kaldırttık.
Kıbrıslı Türkler de, yirmisekiz yirmidokuz
yıldır bu ambargolara direniyorlar. Onun üzerine, diplomasi tarihinin en eski
oyununa başvurdular: Böl ve hükmet. Türkleri böleceksiniz, Kıbrıslı Türkleri
birbirine düşüreceksiniz, Kıbrıslı Türkleri Türkiye'yle birbirine
düşüreceksiniz, anavatanla aralarını açacaksınız, diyeceksiniz ki: "Bize
boyun eğmezseniz perişan olursunuz, sefil olursunuz. Sizin için tek çıkış yolu,
Rumlarla birlikte Avrupa Birliğine girmektir; Türkiye'yi unutun."
Arkadaşlar, bu oyun da başarısızlıkla
sonuçlanmıştır. Lefkoşa'da herkesin sözünü ettiği mitingi düzenleyenler, kısa
bir süre önce geldiler, bizim partimizi, Sayın Genel Başkanımızı, diğer
arkadaşlarımızı ziyaret ettiler ve "hiç yanlış izlenim edinmeyin; biz,
anavatana sıkı sıkıya bağlıyız. Bizim, oradaki mitingimiz kimsede yanlış bir
izlenim uyandırmasın; bütün Kıbrıslı Türkler anavatana yürekten bağlıdır, kimse
bu bağı kopartamaz" dediler. Mitingi düzenleyenler, bunu söylüyor. O
bakımdan, kimse yanlış hesap yapmasın, kimse "böl ve hükmet"
politikalarının başarıyla sonuçlanacağını ümit etmesin. Yabancılar, bu mitingi
düzenlemek için çok çalıştılar, çok gayret sarf ettiler. Dünya diplomasi
tarihinde örneği belki de hiç görülmemiş bir olay oldu; hükümeti protesto için
düzenlenen bir mitinge yabancı diplomatlar katıldılar. Bunu, itiraf ediyorlar.
Böyle şeyin örneği yoktur. Hiçbir ülkede, hükümete, cumhurbaşkanına karşı
düzenlenen bir mitinge yabancı diplomatlar katılmaz. Bu, oynanan oyunları
ortaya koyuyor. Arkadaşlar, bu oyunlar sökmedi, sökmeyecektir.
Değerli arkadaşlar, size, baştan da
söyledim "Kıbrıslı Türkler uzlaşmazdır" diyorlar. 1977 yılında
imzalanan Denktaş-Makarios anlaşması, Türk tarafının girişimiyle
gerçekleştirilmiştir. 1979'da, Denktaş-Kipriyanu anlaşması, Türk tarafının
girişimiyle gerçekleştirilmiştir. Daha sonraki barış girişimleri, Türklerin
eseridir. 1985'te, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Perez De Cuellar'ın
planını, bir virgülünü değiştirmeden kabul ederiz diyenler, Türklerdir. Daha
sonraki Genel Sekreter Butros Gali'nin önerilerini büyük ölçüde kabul edenler
Türklerdir, reddedenler Rumlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Öymen, toparlar mısınız.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Toparlıyorum
efendim.
Şimdi, hal böyleyken, siz, Türkleri
uzlaşmazlıkla suçlayamazsınız, çözümsüzlüğün sorumlusu olmakla suçlayamazsınız.
Değerli arkadaşlar, Sayın Denktaş bundan
önceki konuşmasını yaptığı zaman, o zamanki Devlet Bakanı, şimdiki Başbakanımız
Sayın Abdullah Gül bir konuşma yapmıştı; müsaadenizle, birkaç cümlesini
okuyacağım: "Kıbrıs, Türkiye'nin millî meselesidir, partilerüstü bir
meseledir. Kim iktidarda olursa olsun, otuz senedir, Kıbrıs'a karşı yapması
gerekeni yapmıştır." Sayın Başbakan söylüyor... Otuz senedir Türk
hükümetleri yanlış yapmıştır" demiyor, "otuz senedir Türk hükümetleri
doğru yapmıştır" diyor. İşte, biz, bugün, bunun altına imza atıyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Eminim ki, çok değerli Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi
arkadaşlarımız da bu imzayı atacaklardır.
Değerli arkadaşlar, Kofi Annan planının
ayrıntılarını Sayın Denktaş anlattı, ben tekrarlayacak değilim; yalnız, bir
hususu hatırlatmak istiyorum. Gazetelerde gördüğünüz harita sanal bir
haritadır. Bu haritada sınırlar yoktur, sınırları koruyacak birlik yoktur ve
iki taraf arasında hiçbir engel kalmayacaktır. Bugün, sınırları koruyan Kıbrıs
Türk güvenlik kuvvetleri lağvediliyor. Türk barış kuvvetleri karargâhına
hapsediliyor. Türkiye, Avrupa Birliğine girdiği gün Kıbrıs'taki bütün Türk
askerlerinin çekilmesi öngörülüyor. Bir askerimiz kalmayacak. Buna nasıl
"evet" diyebiliriz!.. Bu, Londra ve Zürih Anlaşmalarını tadil ediyor.
Referanduma sunun diyorlar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayladığı bir
anlaşmayı Kıbrıslı Türklerin onayıyla değiştirmek kabil mi?.. Uluslararası
hukukçular kabil değildir diyorlar. Bir anlaşma nasıl yapıldıysa öyle tadil
edilir. Şimdi, siz, bizim Meclisin yaptığı bir anlaşmayı, orada Kıbrıs Türk
Hükümetinin kabul etmediği, Meclisinin kabul etmediği, Cumhurbaşkanının kabul
etmediği bir metni halkın oyuna sunarak değiştireceksiniz!.. Hukuku ihlal
ediyorsunuz. Uluslararası hukuku ihlal ediyorsunuz. Bunu yapamazsınız. Bu,
hukuk dışıdır. Buna çok iyi dikkat etmek lazımdır.
Değerli arkadaşlar, bir şey daha
söyleyeceğim, sözlerimi bitirmeden ve bu da çok önemlidir. İç içe yaşarlarsa
Türkler ne olur? Bakınız, beşbuçuk yıl Kıbrıs Rum Kesiminde Dışişleri Bakanlığı
yapan Rolandis "Türklerle Rumları iç içe yaşatırsanız, zorla ortak köyler
kurmaya çalışırsanız, şiddete, hatta ölümle sonuçlanacak çatışmalara yol
açarsınız. Türklerle Rumların birlikte yaşayacağı 400 köy, 400 yanardağ
olur" diyor. Şimdi, Kıbrıslı Rum bunu söylüyor. Biz, buna "evet,
yaşatırız, dostluk içinde, barış içinde yaşayabilirler" diyebilir miyiz?..
Bu riski alabilir miyiz?.. Ama, iki kesimlilik sağlanırsa Kofi Annan planında,
biz de taraftarız. Karşılıklı esneklik gösterelim, uzlaşma sağlayalım, çözüme
ulaşalım; ama, Kıbrıs'ı ikinci bir Filistin haline getirmeyelim.
Şimdi, söyleyecek çok şey var; ama,
vaktinizi istismar etmek istemiyorum, bir tek şey daha söylemek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Öymen, toparlarsanız
sözlerinizi...
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Toparlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Kıbrıs Rum ve Yunan
Rum kiliseleri, hâlâ, bugün, Kıbrıslı gençleri Türklere karşı kin ve intikam
duygularıyla dolduruyorlar, Türkiye'ye karşı düşmanlık aşılıyorlar; bunlara
karşı uyanık olalım. Bu düşmanlık hisleriyle yetiştirilen gençleri, çocukları,
fanatikleri içimize alırsak, bunun sakıncalarına da birlikte katlanacağız.
Değerli arkadaşlar, son sözlerim
şunlardır: Biz, Kıbrıs'ta çözümden yanayız; baskıya karşıyız, dayatmaya
karşıyız. Türkiye Büyük Millet Meclisine, cumhuriyet tarihinin başından beri
hiç kimse dayatmayla hiçbir şey kabul ettirememiştir; en son örneğini geçen
cumartesi siz verdiniz. Irak'ta dayatmaya boyun eğmeyen Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Kıbrıs'ta da eğmeyecektir.
Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi
saygılarla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öymen.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
buradan bir açıklama yapabilir miyim, söz verebilir misiniz?
BAŞKAN - Kürsüye buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Buradan istiyorum
Sayın Başkan, yerimden...
BAŞKAN - Peki; buyurun Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Rauf
Denktaş Bey Meclisimizi teşrif ettiler ve çok anlamlı bir konuşma yaptılar.
Elbette, Meclisimiz, kendisine, layık olduğu değeri, hürmeti göstermiştir ve
gösterecektir.
Takdir edersiniz ki, bugüne kadar -böyle,
misafirlerin konuşmasından sonra- İçtüzükte ve çalışmalarda hiçbir uygulaması
olmayan bir yolu seçtiniz Başkanlık olarak; bunu tasvip etmiyoruz, doğru da
bulmuyoruz. Bu konuların mutlaka konuşulmasına imkân veren kurallar ve usuller
vardır, bunu, ona uygun yapmamız gerekmekteydi; ama, maalesef, bunun dışına
çıkıldı. Bu anlamda, bunu doğru bulmadığımız için arkadaşlarımız konuşmayacak.
Bu konularla ilgili Değerli Bakanımız da burada; kendilerinden, inşallah, bu
konunun rahatlıkla tartışılacağı bir zeminde, bize bu fırsatı vermesini
istiyoruz. Dolayısıyla, biz Grup olarak böyle bir yanlış uygulamaya alet olmak
istemiyoruz.
Bugüne kadar yapılan bütün konuşmalardan,
özellikle Sayın Denktaş'ın konuşmalarından sonra, Kıbrıs'ı destekleyen, Kıbrıs
politikaları konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin görüşünü ve desteğini
yansıtan destek mesajları ve deklarasyonları yayınlanmıştır. Bunu bir önerge
olarak kabul etmek ise, fevkalade yanlıştır; bu, bir önerge değildir.
Dolayısıyla, bu destek deklarasyonuyla ilgili olarak üzerinde konuşma yapmak
gibi bir yöntemin ilk olması ve yanlış olması sebebiyle, buna katılmadığımızı,
bu açıklamayı bu açıdan yaptığımızı ifade eder, teşekkür ederim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.
Sayın milletvekilleri, Sayın Kapusuz'a
teşekkür ediyorum; ancak, Sayın Denktaş, sıradan bir devlet başkanı, sıradan
bir cumhurbaşkanı değildir. (AK Parti sıralarından "ne alakası var!"
sesleri) Sayın Rauf Denktaş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanıdır
ve şu anda da tarihî bir karar almakla karşı karşıyadır. Elbette ki, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde "İçtüzükte böyle bir uygulama yoktur"
anlayışı, bu açıdan da doğru bir anlayış değildir. Her uygulamanın bir ilki
vardır; bir deklarasyon yayınlanmıştır.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - O, ayrı
konu.
BAŞKAN - Üç partimizin imzasıyla
gelmiştir. O nedenle de, herhangi bir parti kayrılmadan, herhangi bir yanlış
uygulamaya yön verilmeden, söz talebi olan siyasî partilerimize söz
verilmiştir. Kaldı ki, Sayın Öymen'in sözlerine de, Adalet ve Kalkınma
Partimizden aksi bir görüş de zaten gelmemiştir.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET KEMAL AĞAR (Elazığ) - Sayın Başkan,
söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ağar. (Alkışlar)
MEHMET KEMAL AĞAR (Elazığ) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz evvel, uzun yıllar, böylesine bir millî davayı,
genç yaşından bu yana, Türk Mukavemet Teşkilâtında başlayıp, fiilen, silah
dahil, her türlü mücadelesinde olan, daha sonra, siyasî veçhesiyle, önemli
görevlerle, büyük millî davayı sürükleyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Değerli
Cumhurbaşkanı Denktaş'ı dinledik. Davasına, meselesine, büyük bir vukufiyetle
sahip olan ve bu konudaki direncini, Anavatan Türkiye'den yıllar boyunca aldığı
büyük desteklerle götüren ve bugün karşı karşıya bulundurulmak istendiği
zorluklara rağmen, sağlığındaki sıkıntılara rağmen, bu direncini muhafaza eden
bu değerli devlet adamını, bizim ölçülerimize göre de bir millî davanın bu
büyük kahramanını, tekraren, saygıyla selamlıyorum.
Böyle bir konuda, Mecliste, birçok
meselelerin tartışıldığı -çok zaman, gündemdışı konuşmalarda, Türkiye'nin
genelini de ilzam etmeyen meselelerin tartışıldığı- bir ortamda, bir millî
mesele için, siyasî partilerin veya Millet Meclisi üyelerinin konuşmalarında,
ben, şahsen, yadırganacak bir şey olmadığını düşünüyorum. Sayın Kapusuz'un bu
itirazının, şeklî bir itiraz olduğunu düşünüyorum. Mutlaka, bu konuşmadan
sonra, muhtemelen Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermiş milyonlarca insanı
mutlu edecek birkaç çift lafın da, o partinin sözcüleri tarafından edilmesinin,
ben, şahsen, uygun olduğunu düşünüyorum. Hiç, bir müdahale şeklinde
algılanmasın; ancak, bu konunun, milletimizin genelini ciddî anlamda meşgul
ettiğini, düşündürdüğünü ve bu ölçüde de ilgilendirdiğini ifade etmek
gerekiyor.
Çok muhterem milletvekilleri, eğer, uygun görürseniz,
Sayın Öymen'in tarihsel çizgisine bazı ilaveler yapmak istiyorum.
Hiç şüphesiz ki, bu meselenin tarihî
derinliğinde, 1959-1960 Zürih ve Londra Anlaşmaları var. Bu anlaşmaların
dibinde de, bu işin mimarı olarak, merhum Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve
1960 Londra Anlaşmasını hasta yatağında imzalayan merhum Başvekil Adnan
Menderes var ve onların, büyük bir dirençle, büyük bir ustalıkla ortaya
koydukları diplomatik münasebetler, çalışmalar sonucunda, hepinizin bildiği
gibi, bugün, hâlâ, uluslararası hukuktan kaynaklanan bütün haklarımızı öne
sürebildiğimiz uluslararası metinlerdir, dokümanlardır. Kendilerini ve o
dönemin iktidarı Demokrat Partinin bu konudaki hizmetlerini, bu kürsüde
hatırlamamak mümkün değildir.
Daha sonrasında, 1963 yılında ortaya çıkan
katliamlar sonucu, yine, devrin Başbakanı rahmetli İsmet İnönü döneminde de
bombardıman yapılmış ve bir ölçüde güvenlik sağlanabilmiştir.
Daha sonrasında, 1967'de abluka koymak
durumunda kaldığımız dönemin de Başvekili Sayın Süleyman Demirel ve daha
sonrasında -zamanınızı almamak bakımından detaylarına girmiyorum- 1974'te de,
hepimizin bildiği gibi, darbe sonucunda, 1960'taki garantörlük anlaşmasından
doğan hakkımız da, Sayın Ecevit'in liderliğindeki CHP-MSP hükümeti döneminde,
Sayın Erbakan'ın Başbakan Yardımcısı olduğu dönemdeki hükümetin fevkalade
dirayetli kararıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin başarılı bir müdahalesiyle, o
günden bu güne güvenlik sorununun yaşanmadığı Kıbrıs olayı, siyasî platformda
devam edegelmektedir.
Biraz evvel de, detaylarına inmeksizin,
Sayın Denktaş'ın genel hatlarıyla belirttiği gibi, meselenin temelinde var olan
güvenlik, egemenlik, iki toplumluluk gibi temel meselelerin çözümlenmediği,
daha da karmaşık hale getirildiği ve âdeta çizilen haritalara bakıldığında da
muhtemel bir askerî anlaşmazlık sonucunda bizim aleyhimize cereyan edebilecek
değişikliklerin yapıldığını görmekteyiz. Bir askerî uzmanın ifadesine göre, bu
haritanın çizilebilmesi ve gelecekte muhtemel çatışmalarda Türk tarafına
dezavantaj sağlayabilecek ölçülerde de yapıldığı açık bir gerçektir. Bunun
ötesinde, Kıbrıs Rum kesiminde yapılan son seçimi göz önüne aldığımız, bir
analiz yaptığımız vakit, son on sene zarfında Klerides'in başkanlığını yaptığı
dönemde, en son olarak Avrupa Birliğine kabul edilme konusu dahil olmak üzere,
siyasî platformda sağlanan Kıbrıs Rum kesimi açısından birçok başarıya rağmen,
o topluluğun başkan olarak Klerides'i kabul etmeyip, biyografik geçmişi
itibariyle, EOKA'nın önemli simalarından birisi olan bugünkü başkanları Papadopulos'u
seçmesindeki ruh haletini de bir kez daha dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bu
başarılar bile tatmin etmemekte, fanatik görüşleri olan, geçmişte EOKA içinde
militanca çalışmaları olan bir diğer adayın tercih edilmesi, gelecekte
Kıbrıs'taki tehlikelerin hangi boyutta olacağının çok net bir ifadesi olarak
karşımızda durmaktadır. Hal böyleyken, bugün Sayın Denktaş'ın konuşmasından da
öğrendiğimize göre -takip edebilme imkânı bulamamış idik- Çankaya Köşkünde
yapılan zirvede kendisine yönelik desteğin bugün de Büyük Millet Meclisimizce
tekraren ifade edilmesi, hepimizi, elbette, memnun edici bir husustur.
Biraz evvelki tarihi
gelişiminde de anlattığım gibi, 1959'dan bu yana Parlamento altında görev yapan
bütün iktidarların, bütün başvekillerin bu konudaki tavırlarında hiçbir
farklılık yoktur. Hal böyleyken, Kıbrıs davası gibi ciddî derinliği olan bir
meselede başka türlü davranmanın da imkânı yoktur; Çünkü, Kıbrıs davası, bizim
cihanşümul bir imparatorluğun mirasçısı olduğumuzu hatırlatan bir meseledir;
Kıbrıs davası, Türkiye'nin stratejik güvenliğiyle doğrudan ilgili bir
meseledir; Kıbrıs davası, Türkiye'nin güvenilirliğiyle ilgili bir meseledir ve
Kıbrıs davası, Türkiye'nin, gelecekte karşı karşıya kalacağı dışpolitikayla
ilgili bütün meselelerde tavizkâr bir tutum başlattığı zaman, bu tavizlerin
daha hangi başka noktalarda istenmesi konusu, sınırlarının açık olduğu bir
konudur ve nihayetinde, Kıbrıs davası bir millî davadır. Bugün, Avrupa
içerisinde İrlanda'dan tutun İspanya'ya kadar, hangi mesele çözümlenebilmiştir
ki, Kıbrıs davasının bizim sürekli öne sürdüğümüz bütün şartların aleyhinde
çözümlenmesi konusundaki bu baskıları kabullenebilelim. Bunların
kabullenilmesi, 50'li yıllarda, ilk defa Türkiye'nin ve Anadolu topraklarında
yaşayan insanların, kendi Anadolu yarımadasının, Trakya'nın dışında yaşayan
insanları olduğu, soydaşları olduğu, onlara karşı bir mükellefiyetleri olduğu
konusunda çok büyük ve önemli bir hatırlatmadır. Ayrıca, çok uzun yıllardan
beri devam eden, geri çekilmemize set vuran bir olaydır. Meseleyi bu
mahiyetiyle ve milletin derinliklerinde var olan hissiyatı kavramaksızın
görmenin hiçbir anlamı olmadığı, bugün, bilinen bir gerçek olarak karşımızda
durmaktadır.
Meselenin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
tartışılmaya, görüşülmeye başlandığı andan itibaren devam eden istikrarlı
çizginin, bu dönemki hükümet ve Büyük Millet Meclisi içerisinde de aynı şekilde
sürdürüleceğine olan inancımı tekrarlıyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ağar.
Başka söz isteyen?.. Yok.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili
Sayın Mustafa Özyürek ve Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Sayın Mehmet Ağar
imzasıyla, bir anlamda Türkiye Büyük Millet Meclisinin önerisi haline gelen bu
öneri veya deklarasyonu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim.
Kabul etmeyenler... Oybirliğiyle kabul edilmiştir. (Alkışlar) Teşekkür
ediyorum.
Başkanlığımız, Türkiye Büyük Millet
Meclisimizin bu kararının gereğini yerine getirecektir.
Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi,
çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
1.-
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet; Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporları (1/477, 2/49) (S. Sayısı : 61) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerinde.
Tasarının geçici 1 inci maddesi üzerinde 2
önerge vardı; birincisi, görüşülüp, reddedilmişti.
Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının geçici 1 inci
maddesine aşağıda yer alan hükmün üçüncü fıkra olarak ilave edilmesini arz ve
teklif ederiz.
"Bu madde hükümleri, tüketicinin
kredi verene, Kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı
müracaat etmesi halinde uygulanır."
|
Salih Kapusuz |
Cahit Can |
Erdoğan Özegen |
|
Ankara |
Sinop |
Niğde |
|
Ali Ayağ |
Özkan Öksüz |
Mevlüt Akgün |
|
Edirne |
Konya |
Karaman |
|
|
Recep Garip |
|
|
|
Adana |
|
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun
efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde hükmü, kredi kartı borcu nedeniyle
mağdur duruma düşen tüketicileri kapsamaktadır. Uygulamada aksaklıkların,
yanlış yorumlamaların önlenmesini temin ve madde hükümlerinin süreklilik arz
etmemesi açısından gereklidir.
Otuz gün kamuoyunun bilgi sahibi olması ve
mağduriyetlerin önlenebilmesi için tüketicilere başvuru için bir aylık bir süre
verilmesi ve mağduriyetlerin bir an önce sonuçlandırılmasını sağlayacaktır.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 38 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 38. - Bu Kanunun; çerçeve 36 ncı
maddesi ile geçici 1 inci maddesi yayımı tarihinde, diğer maddeleri ise yayımı
tarihinden itibaren üç ay sonra yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Yalnız, Sayın Başkan, Sayın Bakan,
kanunlarda "çerçeve" pek kullanılmıyor. O nedenle, eğer uygun
görülürse, katılınırsa "Bu Kanunun; 36 ncı maddesi ile geçici 1 inci
maddesi" şeklinde... Yani "çerçeve" kelimesini çıkarabilir
miyiz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Doğru efendim.
BAŞKAN - Peki. Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, düzelttiğimiz
şekliyle maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
39 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 39. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü
oylamaya sunmadan önce, Plan ve Bütçe Komisyonunun, görüşülmekte olan kanun
tasarısının 30 uncu maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin, İçtüzüğün 89 uncu
maddesine göre bir talebi vardır.
Komisyonun, görüşülmekte olan kanun
tasarısının 30 uncu maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin bu talebi hakkında
Danışma Kurulunun görüşünü okutuyorum:
Türkiye Büyük Meclisi Genel Kuruluna
Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun
tasarısının kabul edilmiş olan 30 uncu maddesinin bütçe tekniğine uygun
düşmediği gerekçesiyle yeniden görüşülmesine dair Plan ve Bütçe Komisyonu
talebi, İçtüzüğün 89 uncu maddesi uyarınca toplanan Danışma Kurulunca uygun
bulunmuştur.
|
|
|
Bülent Arınç |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
Salih Kapusuz |
|
Oğuz Oyan |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
|
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun istemini okutuyorum:
Türkiye Büyük Meclisi Genel Kuruluna
Görüşülmekte olan tasarının çerçeve 30
uncu maddesinin yeniden görüşülmesini arz ederim.
Mehmet Altan Karapaşaoğlu
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanvekili
Bursa
Gerekçe:
Önergeyle yapılan düzenleme bütçe
tekniğine uygun olmadığından.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyonun istemini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul
edilmiştir.
Bu durumda, tasarının 30 uncu maddesini
yeniden müzakereye açıyorum.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Madde üzerinde verilmiş 1 önerge vardır;
okutup, işleme koyacağım:
Türkiye Büyük Meclisi Genel Kuruluna
Görüşülmekte olan 61 sıra sayılı kanun
tasarısının beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Akif Gülle |
Cüneyt Karabıyık |
|
Ankara |
Amasya |
Van |
|
Ali Aydınlıoğlu |
|
İbrahim Köşdere |
|
Balıkesir |
|
Çanakkale |
Gerekli hallerde Tüketici mahkemeleri
ihlalin tedbiren durdurulmasına karar verebilir. Tüketici Mahkemesince uygun
görülen tedbir kararları, masrafı daha sonra haksız çıkan taraftan alınmak ve
29 uncu maddede düzenlenen esaslara göre bütçeye özel gelir kaydedilmek üzere,
ülke düzeyinde yayınlanan gazetelerden birinde Basın İlan Kurumunca ve ayrıca
varsa davanın açıldığı yerde yayınlanan mahalli bir gazetede derhal ilan edilir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılıyoruz efendim; ama, sayımız yeterli
olmadığı için, takdire bırakıyoruz; ancak, arzu ederseniz, ufak bir açıklama yapmak
isterim.
BAŞKAN - Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Bakanlığa tahsis edilen ödeneklerin ne
şekilde işlem göreceği, zaten, 29 uncu maddenin (b) bendinden sonraki
paragrafta ifadesini bulmuştur. Mükerrer olmaması bakımından ve bütçe tekniğine
de uyması bakımından bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Peki. Teşekkür ederim.
Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür
ederim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi, tasarının
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul
etmeyenler... Oybirliğiyle kabul edilmiştir.
Hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakan bir teşekkür konuşması
yapacaklardır.
Buyurun Sayın Bakan. (Alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN
(İstanbul) - Çok değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasa, yüksek takdirlerinizle kabul edilmiş
bulunuyor. Böylece, bir taraftan ekonomik krizin getirdiği ve halkımızın büyük bir
kesimini ilgilendiren önemli bir rahatsızlık önlenirken, diğer taraftan,
tüketicinin, bundan böyle çeşitli yollarla aldatılması da önlenecektir.
Bu vesileyle, Sayın Başkana, Divan
üyelerine, siz değerli milletvekillerimize, Komisyon Başkanı ve üyelerine,
emeği geçen kurum ve kuruluşlara, sivil toplum kuruluşlarımıza, Bankalar
Birliğine, medya kuruluşlarımıza, değerli bürokratlarımıza, teşekkürü,
hükümetimiz adına, borç biliyorum.
İzninizle, bir memnuniyetimi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Halkımızın, ülkemizin ve yasa kapsamına giren tarafların
menfaatları en üst düzeyde tutularak, iktidar-muhalefet ayırımı yapılmadan,
örnek bir çalışma sergilenmiştir. Bu nedenle, hepinize, tekrar tekrar teşekkür
ediyorum. Bu Yasanın onuru, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin, huzuru ve
mutluluğu da halkımızın olacaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, şimdi,
çalışmalarımıza saat 20.30'a kadar ara veriyorum.
Teşekkür ederim.
Kapanma
Saati : 19.43
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati : 20.30
BAŞKAN :
Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP
ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Enver YILMAZ (Ordu)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince 2 nci sıraya alınan, Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
müzakeresine başlıyoruz.
V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2.-
Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma
ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/478) (S. Sayısı : 69) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 69 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Sayın İsmail
Değerli...
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) - Ben, konuşmaktan
vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Değerli söz talebinden
vazgeçti; teşekkür ederim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bir jest de
bizden; biz de vazgeçtik Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
ASKERLİK
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 21.6.1927 tarihli ve 1111
sayılı Askerlik Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 38. - Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte 38 yaşını tamamladıkları yılın sonuna kadar dövizle
askerlik hizmeti yapmak üzere başvurmayanlar ile başvurdukları halde döviz
ödemeleri veya temel eğitimlerini süresi içinde yapmadıkları için dövizle
askerlik hizmeti kapsamından çıkartılanlar, ek 1 inci maddedeki şartları
taşımaları halinde, iki yıl içinde durumlarını ispata yarayan belgeler ile
birlikte konsoloslukları aracılığı ile askerlik şubelerine başvurmaları ve 7
668 Euro veya karşılığı yabancı ülke parasını başvuru sırasında def'aten
ödemeleri ve bir ay süreli temel askerlik eğitimini yapmaları halinde askerlik
hizmetini yerine getirmiş sayılırlar.
Birinci fıkra kapsamında bulunan ve
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 40 yaşını tamamlamış olanlar, 10 224 Euro
veya karşılığı yabancı ülke parasını başvuru sırasında def'aten ödemeleri
hâlinde temel askerlik eğitimine tâbi tutulmadan askerlik hizmetini yerine
getirmiş sayılırlar.
(1) 69. S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 20
nci maddesine göre Türk vatandaşlığından çıkmalarına Bakanlar Kurulunca izin
verilmiş olanlar ile aynı Kanunun 25 inci maddesine istinaden Türk
vatandaşlığını kaybettirilmelerine Bakanlar Kurulunca karar verilmiş
olanlardan, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren iki yıl içinde vatandaşlığa
alınmak üzere yetkili mercilere başvuranlar, Türk vatandaşlığına yeniden kabul
edilme tarihini müteakip bir yıl içinde müracaat ettikleri takdirde, bu madde
hükümlerinden yararlanırlar.
Bu madde hükümlerinden yararlanan
yükümlüler hakkında; saklı yoklama kaçağı veya bakaya suçlarından adlî takibat
yapılmaz."
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Madde üzerinde söz isteyen?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan,
Grubumuz adına, Sayın Rasim Çakır konuşacaklar.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır.
Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Yüce Parlamentonun değerli üyeleri;
görüşülmekte olan Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısıyla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak
üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Genelkurmay
Başkanlığının teklifiyle, Millî Savunma Bakanlığının hazırlamış olduğu bu yasa
tasarısı, özünde toplumsal bir gereklilik esasına dayanmış ve 17 000 kadar
yurttaşımızı yakinen ilgilendiren bir tasarı biçiminde Yüce Heyetimize
getirilmiştir.
Yaşamımın belirli bir bölümünde mensubu
olmaktan gurur duyduğum Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili, sizlere açıklamalar
yapmak istiyorum. Silahlı Kuvvetlerimizin dünyadaki bütün ordulardan çok daha
farklı hasletler içeren bir yapısı ve mükemmeliyeti vardır. Yüce Önder Mustafa
Kemal Atatürk'ün önderliğinde Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kurulması,
bu yüce ocağın sayesinde gerçekleşmiştir, yakın tarihimizdeki en önemli
kanıttır. Askerlik, ulusal birliğimiz, ulusal mücadelemizde kutsal bir görev
olarak, yine geçmişimizden bu güne devam eden onurlu bir vatan görevidir.
Türkiye'de analar, çocuklarının ellerine
kına yakarak vatan borcunu ödemek üzere askere gönderirler. Asker ocağına gelen
evlatlarımız da, zenginlik fakirlik, dil, din, ırk, mezhep farklılığı
gözetilmeksizin, herkesin eşit olduğu, herkese aynı gözle bakıldığı ve
komutanlarınca kendi öz evlatlarından ayırmadan sahip çıkıldığı kutsal
görevlerini yaparlar. Bu yönleriyle Türk Ordusu gerçekten halkın ta kendisidir.
Son günlerde yaşamakta olduğumuz Irak ve
Kıbrıs sorunları, bizlere, Anadolu ve Trakya coğrafyasında daha güçlü, daha
modern, daha etkin ve daha caydırıcı bir silahlı kuvvetler bulundurmamızın
önemini bir kez daha ortaya koymuştur.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz
yasa tasarısı, bugüne kadar yurtdışında çalışan ve ülke adına önemli
hizmetlerde bulunmaları sebebiyle askerlik yapma fırsatı bulamayan
vatandaşlarımızın karşılaştıkları sorunların giderilmesini; bu sebeple,
vatandaşlıktan çıkarılmış olan veya çıkarılacak olan vatandaşlarımızı yeniden
ulusal değerlerimize katabilmeyi amaçlayan önemli bir hizmeti yerine
getirecektir. Her ne kadar adına dövizli askerlik denilse de, burada asıl
amacın, toplumsal değerlerimize sahip çıkmak ve bu kişilerin kişisel beceri ve
niteliklerinden toplumumuzun istifade etmesini devam ettirmeye yönelik olduğu
bilinmelidir. Bu vesileyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak tasarıya
olumlu oy kullanacağımızı ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Yüce Meclisimiz,
geçmişi şan ve şerefle dolu olan, en önemli kararları ulusal onur ve sağduyuyla
cesaretle almış bulunan bir kutsal çatıdır. Unutulmamalıdır ki, Ulusal Kurtuluş
Savaşımız bu Meclisten sevk ve idare edilmiştir. Yine bu Meclis, usta bir
politik manevrayla ülkemizi İkinci Dünya Savaşı girdabına sokmaktan
kurtarmıştır. Yine aynı Meclis, 1974'te Kıbrıs'a bir barış harekâtı
düzenlenmesini cesaretle kararlaştırmıştır. Şimdi de, üç gün önce, Yüce
Meclisimizin ve ulusumuzun saygınlığını bir kat daha artıran bir karar almış
bulunmaktayız. Bu karar, dünya ülkelerinin ve Türkiye içerisindeki bazı
grupların, hesaplarını bir kez daha gözden geçirmelerini gerekli kılmıştır.
Artık, bize düşen görev, bu karara sahip
çıkmak ve onu, en doğru biçimiyle yönlendirmektir. Bu ülkede hiç kimsenin
Meclis iradesine gölge düşürmeye ve Meclisi yap boz tahtasına döndürmeye hakkı
yoktur.
Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi bir kez daha
saygıyla selamlar, kanunun milletimize hayırlı olmasını dilerim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çakır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına,
Eskişehir Milletvekili Sayın Fahri Keskin; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FAHRİ KESKİN
(Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerlik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, mensubu olmaktan gurur
duyduğum AK Parti Grubunun görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere
huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Askerlik Kanununun ek 1 inci maddesi
gereğince dövizle askerlik hizmeti yapma hakkına sahip olup da 38 yaşını
tamamladığı yılın sonuna kadar çeşitli nedenlerle bu haktan yararlanamayan
önemli sayıda vatandaşımız mevcuttur. Bu vatandaşlarımızın tamamına yakını, iş
güç sahibi, evli ve çocuk sahibi olduklarından, bundan önceki dönemlerde
çıkarılmış olan 18, 16 veya 8 ay gibi süreli askerlik görevi için de yurda
dönmeleri halinde bulundukları mevkiden, işlerinden güçlerinden, siyasî ve
ekonomik benzeri hak ve kazanımlarından kaybetme korkusu ve tehlikesiyle karşı
karşıya bulundukları için, Türk vatandaşlığını kaybetmek istemedikleri halde,
zaman zaman, bu istemedikleri durumla karşılaşmış insanlarımızdır bunlar.
Askerlik Kanununa eklenecek geçici bir
maddeyle... Yabancı ülkelerde işçi, işveren sıfatıyla veya bir meslek veya
sanatı icra ederek en az üç yıl süreyle fiilen çalışmalarına rağmen, çeşitli
nedenlerle, 38 yaşını tamamladıkları yılın sonuna kadar dövizli askerlik
hizmetinden yararlanmak için gerek başvurmayanlarla gerekse başvurdukları halde
ödemeleri veya temel askerlik eğitimlerini yapmadıkları gerekçesiyle bu kapsam
dışında kalan yüzlerce insanımız mevcuttur. Bu insanlarımızın, başka türlü
yurda getirilip askerlik eğitiminden istifade ettirilmeleri imkânsızdır. Son
bir hak olarak, Askerlik Kanununun ek 1 inci maddesi şartlarını taşımaları
durumunda, bir defaya mahsus olmak üzere, birinciden daha fazla bedel ödemek
suretiyle dövizli askerlikten yararlanma imkânı verilmek istenmektedir bu
tasarıyla. Bu kişilerin, Türk vatandaşlığını kaybetmeleri önlenerek, ülke
insanı olmaları gururunu muhafazaları, bedel olarak da ödedikleri dövizle ülke
kaynaklarına menfaat sağlamaları, diğer taraftan da emsali askerlik çağı
dışında kalmış yükümlüler doğrudan yedeğe ayrılabildiğinden, bunların
istemeleri halinde, daha fazla bedel ödemek suretiyle temel askerlik
eğitiminden muaf tutulmaları sağlanmış olacaktır. Ayrıca, haklarında Türk
vatandaşlığını kaybettirme işlemi yapılanlarla Türk vatandaşlığından
çıkarılanların da tekrar vatandaşlığa alınmalarını müteakip aynı haklardan
yararlanmaları hususlarında değişik hükümler arz etmektedir.
Değerli arkadaşlar, bizim yurtdışında
bulunan bu kardeşlerimiz, geleceklerinde, yakınlarına ve çocuklarına, nereli
oldukları, ikinci soru olarak da "askerliğini nerede yaptın"
sorusuyla muhatap olmaktadırlar. Bundan dolayı, bu arkadaşlarımıza, sıkıntıya
meydan vermeyecek, kendilerini yavrularına, askerlik yapmış olmanın gurur ve
heyecanını anlatabilecekleri kısa birer anı bulundurmak amacıyla bu kanunun
çıkması elzemdir.
AK Parti Grubu adına bu tasarıya olumlu oy
vereceğimizi belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Keskin'e teşekkür ederim.
1 inci madde üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde
oybirliğiyle kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Madde kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açıkoylamaya tabidir.
İki partimizin sayın grup
başkanvekillerinin ortak görüşü, ortak önerisiyle oylamayı bir sonraki
birleşimde yapacağız.
Sözlü soru önergeleriyle diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için, 11 Mart 2003 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati : 20.47