DİLEK 2 3 2003-02-24T09:26:00Z 2003-02-24T09:26:00Z 37 21837 124476 TBMM 1037 248 152865 9.2812 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22          CİLT : 3       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

28 inci Birleşim

29 . 1 . 2003 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Denizli Milletvekili V. Haşim Oral'ın, Denizli ve bağlı bazı ilçelerdeki pamuk üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

2. - Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın, Konya İlinin sorunlarına ve Mevlana ile Mustafa Kemal Atatürk'ün tarihî konumlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

3. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Balıkesir İlindeki beyaz et ve yumurta üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 115 milletvekilinin, kuruluşundan bugüne Atatürk Orman Çiftliğinin durumunun araştırılarak içinde bulunduğu sorunların çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/30)

2. - Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir ve 23 milletvekilinin, Samsun'da kurulma aşamasındaki mobil santrallerin yer seçimi süreci ile çevre ve insan sağlığına muhtemel etkilerinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/31)

3. - Kars Milletvekili Selami Yiğit ve 20 milletvekilinin, Ermenistan'daki bir nükleer santralın ülkemiz için oluşturduğu tehlikenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/32)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın (6/87) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/12)

2. - Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/174)

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurul gündemindeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, zorunlu tasarruf birikimlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/54)

2. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, çiftçilere doğrudan gelir desteği ödemelerinde uygulanan öncelik kriterlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/55)

3. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/61)

4. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerinin Edirne'de ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/64)

5. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Ziraat Bankası Diyarbakır-Ergani Şubesinin kapatılması kararına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/56)

6. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Havaalanının jandarma Genel Komutanlığına devrine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/57)

7. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünün ihtiyaçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/58)

8. - İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın, İzmir ören yerleri gelirlerinden İl Özel İdaresine aktarılan payı düzenleyen protokolün iptaline ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (6/62)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, Karayolları Genel Müdürünün bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (7/94)

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 2.1.2003 tarihli ve 4779 sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/432) (S. Sayısı : 37)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Yılmaz Ateş, Antalya ve çevresinde meydana gelen sel felaketi ile Tunceli'nin Pülümür İlçesinde meydana gelen deprem nedeniyle bir konuşma yaptı.

Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen, Tunceli İlinin Pülümür İlçesinde meydana gelen depreme ilişkin gündemdışı açıklamada bulundu; CHP Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen ve AK Parti Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa da aynı konuda grupları adına görüşlerini belirttiler.

Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay, Türkiye ve Ankara şoför esnafının sorunları ile alınması gereken önlemlere,

Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Kâzım Karabekir Paşanın 55 inci ölüm yıldönümü nedeniyle Karaman İli Kâzım Karabekir İlçesinde düzenlenen törenlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar;

Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine sosyal destek ödemesi uygulamasına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu cevap verdi.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde,

Parlamentolararası Birlikte,

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde,

NATO Parlamenter Asamblesinde,

Türkiye Büyük Millet Meclisini  temsil edecek grupları oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen ve Başkanlık Divanının 24 Ocak 2003 tarih ve 6 sayılı oturumunda kabul edilen asıl ve yedek üyelerin isimlerine,

Norveç Parlamentosu Dışişleri Daimî Komitesi Heyetinin TBMM'nin konuğu olarak ülkemize davet edilmesine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci ve 33 milletvekilinin, denizcilik sektörünün sorunlarının,

Ankara Milletvekili İsmail Değerli ve 28 milletvekilinin, Ankara-Mamak çöplüğünün yol açtığı sorunların,

İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 100 milletvekilinin, kamu vakıfları ile kamu bünyesinde kurulu dernek ve yardımlaşma sandıkları konusunun araştırılarak, bu oluşumlardan kaynaklanan sorunların,

Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 24 milletvekilinin, Samsun'da Kurulma aşamasındaki mobil santralların ihale ve yer seçimi süreçleri ile çevre ve insan sağlığına muhtemel etkilerinin,

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/26, 10/27, 10/28, 10/29) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/9) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine gruplarınca aday gösterilen milletvekilleri seçildiler; Başkanlıkça, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan

(6/43),

 

 

3 üncü

"

"

(6/46),

Esas numaralı sözlü sorular üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrildi; 3 üncü sıradaki sorunun sahibi görüşlerini açıkladı;

2 nci sırasında bulunan

(6/45),

 

 

4 üncü

"

"

(6/50),

Esas numaralı sözlü sorulara Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun,

5 inci sırasında bulunan (6/51) esas numaralı sözlü soruya, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır,

11 inci sırasında bulunan

(6/59),

 

 

12 nci

"

"

(6/60),

21 nci

"

"

(6/70),

Esas numaralı sözlü sorulara, Çevre Bakanı İmdat Sütlüoğlu,

Cevap verdi; 2, 5, 11, 12, 21 inci sıralardaki soruların sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar;

6 ncı sırasında bulunan   (6/54),

7 nci

""

 

(6/55),

8 inci

"

"

(6/56),

9 uncu

"

"

(6/57),

10 uncu

"

"

(6/58),

13 üncü

"

"

(6/61),

14 üncü

"

"

(6/62),

15 inci

"

"

(6/63),

16 ncı

"

"

(6/64),

17 nci

"

"

(6/65),

18 nci

"

"

(6/67),

19 uncu

"

"

(6/68),

20 nci

"

"

(6/69),

Esas numaralı sözlü sorular ilgili bakanlar Genel Kurulda bulunmadığından ertelendi.

Kocaeli Milletvekili Osman Pepe ve 23 milletvekilinin, İzmit Büyükşehir Belediyesi İzmit Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesiyle ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/4) yapılan öngörüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı.

Kurulacak komisyonun:

12 üyeden teşekkül etmesi,

Çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olması,

Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması, kabul edildi.

29 Ocak 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.33'te son verildi.

 

 

Yılmaz Ateş

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Mehmet Daniş

 

Mevlüt Akgün

 

Çanakkale

 

Karaman

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

    No. : 41

 

 

II. - GELEN KÂĞITLAR

29.1.2003 ÇARŞAMBA

Rapor

1. - Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/308) (S. Sayısı : 38) (Dağıtma tarihi : 29.1.2003) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, SPK kaydına alınmaksızın halktan para toplayan şirketlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif Şener) sözlü soru önergesi (6/144) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)

2. - Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin, TEKEL'in bayilerden aldığı harçlara ve bayilerin kar oranlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif Şener) sözlü soru önergesi (6/145) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)

3. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Forumuna katılanlara ve Türk Gecesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/146) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, özel dersane ve kurslarla ilgili gündem dışı konuşma istemine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/169) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.1.2003)

2. - Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin, Erzincan-Tercan Ayakkabı Fabrikasının özelleştirme kapsamına alınmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdullatif Şener) yazılı soru önergesi (7/170) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)

3. - Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin, şekerpancarı üreticilerinin sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/171) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. - Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 115 milletvekilinin, kuruluşundan bugüne Atatürk Orman Çiftliğinin durumunun araştırılarak içinde bulunduğu sorunların çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/30) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.1.2003)

2. - Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir ve 23 Milletvekilinin, Samsun'da kurulma aşamasındaki mobil santrallerin yer seçimi süreci ile çevre ve insan sağlığına muhtemel etkilerinin araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/31) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)

3. - Kars Milletvekili Selami Yiğit ve 20 Milletvekilinin, Ermenistan'daki bir nükleer santralın ülkemiz için oluşturduğu tehlikenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi.(10/32) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

29 Ocak 2003 Çarşamba

BAŞKAN :Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Denizli'ye bağlı bazı ilçelerdeki pamuk üreticilerinin sorunları konusunda söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Haşim Oral'a aittir.

Buyurun Sayın Oral. (CHP sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Denizli Milletvekili V. Haşim Oral'ın, Denizli ve bağlı bazı ilçelerdeki pamuk üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; sizleri, Denizlimin bütün üreticileri adına, çiftçileri adına, daha doğrusu sanayie güç veren bütün üretim kadroları adına, köylüler adına, çiftçiler adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Denizli İli, Anadolu Yarımadasının güneybatısında, Ege, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri arasında kalması nedeniyle farklı iklim özelliklerine sahiptir. Bu durum, farklı ürün yetiştirilmesini de olanaklı kılmaktadır; yani, ürün desenimiz oldukça geniştir.

İlimiz yüzölçümünün yüzde 31,7'sini tarım arazisi, yüzde 44'ünü orman arazisi, yüzde 4,9'unu çayır - mera, yüzde 19,3'ünü de tarımdışı arazi ve yerleşim alanı oluşturmaktadır. İl topraklarının yüzde 36,6'sını oluşturan tarım ve çayır - mera arazilerinde, polikültür tarım ve hayvancılık yapılmaktadır. İlimiz tarım topraklarının yüzde 85'i birinci, ikinci ve üçüncü sınıf arazi niteliğinde olup, bu oran, arazi nitelikleri yönünden, Türkiye ortalamasının da üstündedir.

İlimiz tarımında elde edilen gayri safî gelirler içinde bitkisel üretimin payı yüzde 88,4, hayvansal üretimin payı yüzde 11,6'dır. Bitkisel üretimde gayri safî gelirler içinde ilk 10 sırada yer alan ürünler, sırasıyla tütün, üzüm, buğday, pamuk, elma, domates, arpa, şekerpancarı ve karpuzdur. Bu sıralama yıllara göre çok az değişse de, bitkisel gayri safî gelirlerde ağırlığını korumaktadır.

Hepinizin bildiği gibi, Denizli bir tekstil kentidir. Tekstil kenti olmasının sebebi, sanayiin oldukça gelişmesi, bunun yanı sıra da, Denizli'de pamuk  üretiminin önplana çıkmasıdır. Denizli'nin   geçen   seneki  ihracatı  -lütfen beni çok iyi izleyin- 1 260 000 000 dolardır; yani, IMF'den almak için çabaladığımız rakamlara eşdeğer bir ihracat Denizli'den yapılmaktadır.

Pamukçunun sorunlarını ele aldığımız zaman; 2001 yılının onuncu ayında mazot 916 000 liraydı,  2002'nin onuncu ayında mazot 1 260 000 liraya çıktı. Gübre, 2001 yılının onikinci ayında 130 000 lira, 2002 yılının onikinci ayında 250 000 lira. İlaç, 2001'in altıncı ayında 6 000 000 lira, 2002'nin altıncı ayında 9 000 000 lira. Pamuk toplamada işçiye kilo başına ödenen, 2001 yılında 80 000 ile 90 000 lira arası, 2002 yılında 150 000 ile 330 000 lira arası. Çapa için ödenen, 2001 yılında 4 ile 4,5 milyon lira arası, 2002 yılında 6 000 000 lira. Hepinizin fark ettiği gibi, üretim maliyetindeki artışlar had safhada.

Pamuğun satış fiyatına gelelim. Maliyetini artıran mazot, gübre, ilaç fiyatları artarken, acaba, pamuğun fiyatı arttı mı? 2001 yılında pamuğun fiyatı 650 000 ile 730 000 lira arasında idi, 2002 yılında 570 000 ile 650 000 lira arası; yani, 2002 yılında pamuğun fiyatı düşmüş, bütün girdiler artarken.

Tarlada hâlâ pamuk var. Bu arada, devletin de pamuk üreticisine sundukları var, doğal olarak; ancak, 1999 yılı için 2000 yılında ödenen miktar 12 sent, 2000 yılı için 2001 yılında ödenen destek 9 sent, 2001 yılı için 2002'de ise 4,5 sent üreticiye destek verilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum.

V. HAŞİM ORAL (Devamla) - Bugün, pamuk üreticisinin beklentisi 20 senttir ve bunu pamuk üreticisi ivedi olarak istemektedir. Bunun özellikle Denizli'deki ihracatçıya da, Türkiye'nin tekstil maliyetinin düşmesine de faydası olacaktır; bilgilerinize sunuyorum.

Hepinizin bildiği gibi, Denizli'nin Çivril İlçesinde de çok ciddî miktarda elma üretimi yapılmaktadır. Denizli İli Çivril İlçesi, elma üretiminde ülkemizde en ileri düzeydedir. Geçen yıllarda, sınır ticareti yoluyla ve "sanayi elması" adı altında İran'dan elma ithal edilerek, elmalarımız satılmayarak elimizde kalmıştır ve ne yazık ki çürümüştür. Bu yıl, bazı illerimizin pazarlarında kilosu 1 500 000 liraya satılan elma, üreticiden    350 000-400 000 liraya alınmaktadır. Çivril'deki elma üreticisi mallarını satamadığı için, borçlarını ödeyemediği için, bunları yok pahasına, karşılıksız çekleri göre göre, bile bile, belki bir miktarını alırım düşüncesiyle elinden çıkarmak zorunda kalmaktadır.

Elma maliyet hesabını, bir dekar tarlada 15 yaş üzerinden 18 elma ağacı olduğunu düşünmek zorundayız. Bunun maliyeti yaklaşık 1 405 000 000 lira civarındadır. Soğuk hava depolarında beklemesi nedeniyle elmadan elde edilen gelir yaklaşık 1 260 000 000 liradır. Yani, açıkça söylemek gerekirse, 1 405 000 000 liraya mal olan elma, 1 260 000 000 lira gibi bir gelir getirmektedir ki, buradan da üreticinin ne kadar zarar ettiği açıkça ortadadır.

Acil olarak ne yapılmalıdır? Eğer, gerçekten, devletimiz, bu konuda üreticinin hakkını vermek istiyorsa, Çivril'deki elma üreticisine destek olmak istiyorsa, devlet, üreticisinin elmasını bedeli mukabilinde satın alıp, okullarda öğrencilere ücretsiz dağıtabilir. Geçmişte Amerika'dan alınıp çocuklara dağıtılan sütler yerine, bugün, biz, devletimiz kanalıyla çocuklarımıza, Çivril'in, o faydalı, o güzel elmalarından verebiliriz veya devlet, yine bu elmaları satın alarak silah altındaki askerlere verebilir. Bunların hepsi devlete bir yük getirmeyecek, aksine, çürümekte olan elmaların nakde dönüşmesini, üreticinin de bu konuda sorunsuz kalmasını sağlayacaktır.

BAŞKAN - Sözlerinizi toparlayabilir misiniz.

V. HAŞİM ORAL (Devamla) - Hemen toparlıyorum Sayın Başkanım.

Denizli'nin Çal, Buldan İlçelerinde özellikle bağcılık çok gelişmiştir; ancak, bağcılık da, şu anda, iklim koşullarıyla paralel yaşama geçtiğinden, yine, üretici, oldukça sıkıntılı bir süreç geçirmektedir.

Yöremizde şaraplık üzümlerin değerlendirilmesi için acilen bir şarap fabrikasına ihtiyaç vardır. Şarap fabrikasının yapılması sayesinde üreticinin kazancı artırılacaktır. 1 kilo yaş üzümden 70 cc şarap elde edilmektedir. 70 cc şarabın piyasa değeri 3 500 000 liradır. 1 kilo yaş üzüm Çalkarası 200 000 liradan satılmıştır. Bu iki fiyat karşılaştırıldığında şarap fabrikasının acilen gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

Şehirlere göç önlenmek isteniyorsa, bölgesel kalkınma planları geliştirilmelidir. Bizim çözüm önerilerimiz budur.

Sayın Başkan, sevgili milletvekili arkadaşlarım; şu anda, üretici, doğrudan gelir desteğinin 2001 yılının ikinci taksidini alamamıştır. Bu konuda, bizlerin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve mevcut hükümetimizin desteğini beklemektedir. 2003 yılı içinde ne olacağı meçhuldür. Dolayısıyla, zaten mülkiyet esasına dayanan doğrudan gelirin, üretici lehine, yani üreten insanın desteklenmesi konusunda değişime uğrayarak çiftçiye katkı koymasını, çiftçi istemektedir, dilemektedir. Bu konuda hükümetimizin alacağı her türlü karar bizim tarafımızdan da desteklenecektir; çünkü, Cumhuriyet Halk Partisinin tarım programında zaten bu vardır. Yüce Meclise, saygılar sunuyorum.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, 10 dakika oldu.

V. HAŞİM ORAL (Devamla) - Denizlili üreticiler adına Meclisin bu kürsüsünü kullandığım için, kendimi mutlu hissediyorum; sizlerin de bu mutluluğu benimle paylaşmasını diliyorum sayın milletvekilim.

Saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oral.

Buyurun Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Denizli Milletvekilimiz Sayın Haşim Oral Beyin gündemdışı konuşmasına cevap vermek istiyorum.

Denizli, ülkemizin tarımsal potansiyeli en yüksek illerinden biridir. Yine, kendilerinin bahsettiği gibi, bitkisel üretim ağırlıklı bir mahiyet arz etmekte; bütün elverişliliğine rağmen, hayvansal üretimin payı yüzde 15'in altındadır ve Türkiye'nin temel tarımsal ürünlerinden birçoğunun çok verimli bir şekilde yetiştiği bir ildir. Aynı zamanda, pamuk üretiminin de çok büyük ölçüde, verimli bir şekilde üretildiği ilimiz olarak, tekstil sanayiinin de hızlı geliştiği bir bölge olarak karşımıza çıkmaktadır; ihracat rakamı da bunu ortaya koymaktadır.

Dolayısıyla, sayın milletvekilimizin bölge pamuk üreticileriyle ilgili düşüncelerini şöyle cevaplandırmak istiyorum: Ülkemiz tarımsal üretim potansiyeli bakımından dünya üzerinde önemli bir yere sahip ve büyük bir ekolojik üstünlük söz konusudur. Ülkemizin sahip olduğu bu varlık, başta meyve ve sebze olmak üzere, çok çeşitli ürünlerin yetiştirilmesine imkân tanımaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu önemli tarımsal üretim potansiyelini yaşayan ilimizden birisi de Denizli'dir. Hem tarımsal ürünlerin çeşitliliği hem de verimlilik açısından, bu ilimiz, ülkemizde ön sıralarda yer almakta, en önemli ürünlerin başında da, üretim, istihdama katkı ve yaratılan katmadeğer olarak pamuk ilk sırada yer almaktadır. Bu ilimizde 2002 yılı pamuk üretiminin son dönemine girilmiş olup, hasat büyük oranda tamamlanmıştır. Bölgede pamuk yetiştiren diğer illerimizde olduğu gibi, Denizli İlimizde de hasat döneminde yüksek işçilik maliyetleri, üreticilerimizin yüksek maliyetli hasat yapmalarına neden olmuştur. Bunun en önemli sebeplerinin başında ise, kendi bölgelerinde yükselen bir grafik gösteren pamuk üretim alanlarındaki artışa paralel olarak, geçmiş yıllarda özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinden gelen pamuk işçilerinde bir azalmanın olması gelmektedir. Bu, doğal olarak, bölgedeki işçilik maliyetini artırmıştır. Bunun yanında, yine sayın milletvekilimizin bahsettiği gibi, temel tarımsal girdilerden gübrenin, ilacın ve mazotun fiyatlarında meydana gelen artışlar da hepimizin malumudur.

Yaşanan bu sorunu ortadan kaldırmanın yolu, pamuk hasadında işçi kullanımının azaltılmasıdır en başta. Bunun için ise işçi yerine pamuk hasat makinelerinin devreye sokulması, hasat maliyetlerini önemli ölçüde düşürecektir. Bugün, Denizli İlimiz, pamuk toplama makinesini belli ilçelerinde devreye sokmuştur. Bu makineleşmenin ilde yaygınlaştırılması için, Bakanlığımız, Denizli İl Müdürlüğü imkânları ile Denizli Özel İdare kaynaklarının kullanılmasına ve bu bölgeye yönelik çalışmaları sürdürecek ve 2003 yılı hasat döneminde makineleşme oranının yükseltilmesi konusunda bir çalışma sürdürülecektir.

Türkiye'nin pamuk üretimi, son yıllarda, tekstil ve konfeksiyon sektörünün talebini karşılayamaz duruma düşmüştür. 2001 yılı verilerine göre, 800 000 ton üretimimize ilaveten 450 000 ton lif pamuk ithalatımız söz konusudur. Pamuk ürününü bu yönleriyle değerlendirdiğimizde, ülke ihtiyaçları doğrultusunda pamuk üretiminin artırılması ve bu doğrultuda da üretimin desteklenerek yönlendirilmesi gerektiği açıktır. Bu çerçevede, hem üretimi teşvik etmek hem de bütçeye daha az yük getiren sistem olarak, ülkelerin son yıllarda yoğun olarak kullandığı "prim sistemi" ülkemizde pamukla uygulamaya konulmuş ve bu uygulama devam etmektedir.

Bilindiği gibi, dünya fiyatları gerçek fiyatları yansıtmamaktadır. Dünya fiyatları ya çok desteklenmiş veya yüksek düzeyde ihracat sübvansiyonu verilerek düşük tutulmuştur. Bu fiyatlar karşısında her ülke kendi üreticisini korumak zorundadır. Dolayısıyla, prim sisteminin amacı, bir taraftan üreticiyi korurken, diğer taraftan da, sanayiciye dünya fiyatlarından hammadde temin edilmesini sağlamaktır. Bu nedenle, prim miktarı tespit edilirken, üreticinin üretime devam etmesini sağlayacak fiyat ile dünya fiyatları arasındaki fark esas alınmaktadır.

İlk defa 1993 yılında kütlü pamukta üreticilerimize prim ödemesine başlanmış ve üreticilere kilogram başına 3 000 lira prim verilmiş olup, toplam ödeme miktarı, o yıl için, 4,6 trilyon olmuştur. 1998 yılında 10 sent, 1999 yılında 12 sent, 2000 yılında 9 sent -sayın milletvekilimizin de belirttiği gibi- 2001 yılında ise kilo başına 70 000 lira bir ödeme yapılmıştır. Bu bölgelerde ödemeler halen sürdürülmektedir.

Prim ödemelerinden dolayı piyasaların kayıt altına alınmasıyla, devletimizin Stopaj Vergisi, KDV ve Gelir Vergisi tahsilatları yükselmiş, desteklemenin doğrudan üreticiye yapılmasıyla da, üreticilerimizin gelir seviyesi artış göstermiştir.

Bu gelişmelere bağlı olarak, 2002 yılı ürünü kütlü pamuğun da prim sistemiyle desteklenmesi konusunda karar alınmış olup, belirlenecek olan 2003 yılı bütçe rakamlarına göre ödenecek prim miktarı, üreticilerimizi de tatmin edecek bir seviyede tespit edilecektir.

Sadece Denizli İlimizdeki üreticileri değil, genel olarak pamuk üreticilerini ilgilendiren bu konuda, ben, ilave bazı bilgiler vermek istiyorum; onu da şöyle ifade edebilirim: Halen pamuk üreticileri için, şu anda belirlenen, bütçeye konmuş olan rakam 300 trilyon civarında, yağlı tohumlar prim desteğiyle ilgili bir seviyedir. Tabiî, çiftçilerimiz açısından yapılan hesaplamalarda, üretimlerini artıracak ve onlara belli oranda bir kâr getirecek miktar konusunda Tarım Bakanlığı olarak yaptığımız çalışmada, kilo başına en az 160 000 lira bir primin verilmesi gerektiği konusunda bir kanaate sahibiz, en az bu kadar verilmesi konusunda.

Bununla ilgili tekliflerimiz, taleplerimiz ilgili birimlere iletilmiştir ve prim desteğine konu olan pamuğun dışında kalan ayçiçeği, soya, kanola ve zeytinyağı üreticilerine nispetle, tabiî, toplam prim ödemeleri için ayrılan kaynaklardan en büyük pay pamuğa yönelmektedir, gitmektedir; ancak, bize göre, pamuk üreticilerimizin, mevcut dünya fiyatlarında sanayicimize mal satabilmesi için gerekli minimum desteğin 160 000 lira civarında olması gerektiği şeklindedir. İnşallah, çiftçilerimize bu seviyede bir destek vererek, onların pamuk üretimini teşvik etmeyi amaçlıyoruz.

Denizli Milletvekilimizin ikinci olarak değindiği konu, yine bu bölgedeki elma üreticilerimizle ilgilidir. Denizli İlimiz elma üreticilerinin pazarlama sorunu da, daha önce açıklanan gerekçeler ve alınacak tedbirlerle paralellik göstermektedir. Bu çerçevede, elma üretimi sezonunun başlamasıyla birlikte, pazara aşırı ürün çıkışının yarattığı pazarlama sorunu, bölge üreticilerinin de her zaman karşı karşıya olduğu önemli bir sorun olarak gözükmektedir. Tabiî, bu durum, tarımsal üretimin temel sorunudur. Hasat sezonunda her ürün için benzer sorunla karşı karşıya kalırız. Elma üreticilerimiz için de, konu aynı şekilde önemini korumaktadır; dolayısıyla, bir pazarlama sorunudur. Bu konuda en önemli çözüm şekli ve üreticilerimizin durumunu iyileştirecek olan gelişme, hükümet programımızda da ifade ettiğimiz gibi, üretici birlikleriyle ilgili yasanın hazırlanması, tamamlanması ve üreticilerimizin bir birlik içerisinde hareket ederek, kendilerinin, ürettikleri ürünün pazarlanması, depolanması konusunda daha organize olmalarıdır.

Tarımsal bir ürüne katmadeğer katarak pazarlama şansını artırmanın tarımsal üretimin vazgeçilmez bir parçası olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle, ürünlerin, piyasaya arz edilmeden önce, ayıklama, sınıflama, boyalama ve ambalajlama işlemlerinin yanı sıra, dayanıklılığının artırılabilmesi ve kalitenin muhafazası için, paketleme evlerinde, önsoğutma, sarartma, ilaçlama, kurutma, mumlama ve soğuk muhafaza gibi işlemlerden geçirilmesinin önemli olduğu açıktır. Uzun yıllardır tarımsal pazarlamada ihtiyaç duyulan bu altyapının istenilen seviyeye çıkarılamaması, tarımsal üretimi ve üreticiyi de olumsuz etkilemiştir. Bakanlık olarak, Bakanlığımız bünyesinde, görev içerisinde kalan imkânlarla bu konunun desteklenmesi için gerekli çalışmalar sürdürülmektedir. Bu amaçla, bunlar, tarımsal amaçlı kooperatifler bünyesinde, Bakanlığımızca desteklenerek, ihtiyaç duyulan altyapının sağlanması konusundaki çalışmalar sürdürülmektedir. Bakanlığımızın çalışmaları bu çerçevede sürdürülürken, diğer taraftan, Denizli İlimizde, özellikle elma paketlemesinde eski tip kasa kullanımından ve standart ayırımının yapılamamasından yaşanan sorunların, yeni ve modern paketleme ve standart tesislerinin kurulmasıyla ortadan kaldırılması için, il müdürlüğümüz öncülüğünde, bölgedeki elma üreticilerini ve sanayicileri içerisine alan bir çalışma başlatılmıştır. Başlatılan bu çalışmalar, Bakanlığımız ve diğer ilgili kamu kurumlarının da katılımıyla, devletin desteğinin de kullanılmasını sağlayıcı tedbirlerle beraber en kısa sürede sonuçlandırılacaktır.

Ben, Denizli'yle ilgili bu özel cevaptan sonra, bir genel değerlendirme yapmak istiyorum. O da, şudur: Ülkemizde, elma üretimi, son yedi, sekiz yıldır çok büyük bir değişiklik göstermemektedir. Yaklaşık 2,5 milyon ton civarında elma üretimi söz konusudur. Bu üretimin yanında, hem elma ihracatı hem de ithalatı ülkemiz için geçerlidir. Ülkemizin, yıllar içerisinde -son dört yılda- 15 000 ilâ 25 000 ton elma ihraç ettiğini ve buna mukabil 1 000 ilâ 3 000 ton da elma ithal ettiğini biliyoruz. Bu hususla ilgili olarak, esas, üreticilerimiz için söylenilecek önemli nokta: 2003 yılında, elma ithalatı konusunda, bugün, üreticilerimizin ellerinde elma stoklarının varlığını da dikkate alarak, daha özen göstereceğimiz ve elma fiyatlarının onları tatmin edecek bir seviyede muhafaza edilebilmesi için, bu konuda, Tarım Bakanlığı olarak üzerimize düşen görevi yapacağımızı ifade ediyorum. Yalnız, sayın milletvekilimizin belirttiği gibi, bazı hususlar sadece Bakanlığımızın alacağı birkısım tedbirlerle çözülmeyebilir. Bu hususta toplumumuzun da konuya daha bir hassasiyet göstermesi gerekmektedir. O da şudur: Sadece Denizli değil, Türkiye'nin değişik yerlerinde elma üreticisinin durumu büyük bir benzerlik arz etmektedir. Elma üreticilerinin soğuk hava depolarında tuttukları stoklar henüz erimemiştir ve dolayısıyla, bunun da belli bir süresi vardır. Bu süre geçtikten sonra, artık, stok maliyetleri yanında elmanın kalitesinde de bir düşme meydana gelmektedir. Dolayısıyla, üreticilerimiz mağdur duruma düşme noktasına gelmişlerdir. Bununla ilgili olarak, elma ithalatını her ne sebeple olursa olsun daha dikkatli bir şekilde takip edeceğiz; bizim üzerimize düşen görev bu, bugün için böyle. İki, bu konuda, ülkemizde, toplumumuzun elma tüketimini artırması konusunda genel bir teşvike ihtiyacımız var. Bunu başta milletvekillerimiz, aydınlarımız, şehirlerimiz olmak üzere Türkiye'nin elma üreticilerinin sorunlarının çözümüne katkı yapmamız lazım. Sayın milletvekilimizin bahsettiği konuya -elmaların, öğrencilerimize, askerlerimize verilmesi- ben de katılıyorum; elma tüketimini artırma konusunda birkısım girişimlerde bulunmak gerektiği düşüncesini paylaşıyorum. Elma üreticilerinin bugün karşı karşıya kaldığı sorunları iyileştirme konusunda hepimize bir görev düştüğünü ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tarım Bakanı Sayın Sami Güçlü'ye teşekkür ederim.

Gündemdışı ikinci söz, Konya, Mevlânâ ve Mustafa Kemal Atatürk konularında söz isteyen Konya Milletvekili Sayin Ahmet Işık'a aittir.

Buyurun Sayın Işık.

2. - Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın, Konya İlinin sorunlarına ve Mevlana ile Mustafa Kemal Atatürk'ün tarihî konumlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya İlinin sorunları ve Mevlana Celâleddin-î Rumî ile Mustafa Kemal Atatürk'ün tarihî konumlarına bir kez daha dikkat çekme amaçlı gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçmiş birkısım siyasal iktidarlar tarafından ihmal edilmiş olan, işbu ihmalin de mağduriyete dönüştüğü bir şehri, Konya İlini Yüce Meclisin gündemine taşımış bulunmaktayım. Yerli ve yabancı olmak üzere, birçok insanın ömrü hayatlarında hiç olmazsa bir kez de olsa görmeyi arzuladıkları Mevlana diyarı Konya İli, ülkemizin nüfus olarak dördüncü, yüzölçüm olarak ise birinci şehridir. Konya İli, 1097-1277 tarihleri arası, fasılasız olarak, Anadolu Selçuklunun başşehirliğini yapmış, Osmanlı Devleti zamanında etkinliğini korumuş, günümüz Türkiyesinde ise, sanayiiyle, tarımıyla, ticaretiyle, tarihî misyonu ve eserleriyle, kültürüyle, inanç turizmiyle, medarı iftiharı Mevlanasıyla ve yüzlerce değeriyle önemini ve anlamını günbegün artırarak korumaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 yılı itibariyle Konya İlimiz, nüfus ve toprak büyüklüğüne rağmen, kamu yatırımlarından aldığı pay sıralamasında 19 uncu sırada yer almıştır. İşbu durum, ilimizin mağduriyetini ortaya koymaktadır.

Her yörenin iktisadî kalkınmasına ve hayat standardının yükselmesine bir kısım etkenler tesir etmekte ve bu süreci hızlandırmaktadır. Mevlana diyarı Konyamız için bu noktada hayatî önem arz eden projelerden birisi, kısa adı KOP olan Konya Ovası projeleridir. KOP, tam anlamıyla sonuçlandığında, ilimizin sulanmakta olan arazisine ilaveten yüzde 64 alan daha sulanabilecek ve toprak hayat bulacaktır.

KOP projesi 12 adet projeden oluşmaktadır. Bunlar, Konya Çumra projesi, Beyşehir Damlapınar projesi, Göksu havzası enerji projeleri, Konya içmesuyu projesi, Küçüksu projeleri grubu, Ereğli projesi, Sarayönü Beşgözler projesi, Akşehir Eber projesi, Ilgın projesi, Karaman projesi, Yunak Akgöl projesi ve Ayrancı projesidir.

Değerli milletvekilleri, bir başka projemiz, kızıl elmamız, mavi tüneldir. Mavi tünel, Konya insanımızın hülyasıdır ve özlemidir.

Konyamızın bir başka kızıl elması, olmazsa olmazı ve vazgeçilmezi olan doğalgazdır,

İlimizdeki Tuz Gölünün bir an önce ıslah edilmesi, Konya-Ankara arası hızlı tren projesi, bölge havaalanı projesi, Mevlânâ kültür merkezi, Beyhekim sağlık kompleksi ve diğerleri, ticarette büyük atılım yapmış olan şehrimiz için serbest bölge kuşağına alınması zaruridir, elzemdir.

Ayakkabıcılık sektörü, özellikle ihracata yönelik teşvik edilmelidir.

Tarım makineleri üretimi teşvik edilmelidir.

Konya, aynı zamanda turizmde büyük katkıya ve etkiye sahip bir ilimizdir; tarihi değerleri ve eserleriyle yerli ve yabancı turistin ilgisini çekmektedir.

Konya, tarihî özellikleriyle kongre turizmi yapılmaya da müsait bir şehirdir.

Mevlana Müzesini, 2001 tarihinde, 1 100 000 yerli ve yabancı turist ziyaret etmiştir. İşbu rakam dahi, şehrimizin önemini ve anlamını ortaya koymaktadır.

Mevlana ve diğer değerlerle, Konya İlimizin örnek bir kültür ve cazibe merkezi haline getirilmesi, şehrimiz açısından ve ülkemiz açısından önem taşımaktadır.

Değerli milletvekilleri, 18 Şubat 1931 tarihinde, Mustafa Kemal Atatürk, Başbakan İnönü'ye "acele ve önemli" notuyla çektiği telgrafta "Konya'da, yüzyıllarca devam etmiş ilgisizlikler nedeniyle büyük bir bakımsızlık içinde bulunmasına karşın, 800 yıl önceki Türk uygarlığının gerçek şaheserleri değerinde bazı kaynaklar vardır. Bunlardan özellikle Karatay Medresesi, Alaeddin Camii, Sahip Ata Medrese Camii ve Türbesi, Sırçalı Mescit ve İnce Minare, derhal ve çok acele olarak onarıma gerek duymaktadır."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET IŞIK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlamanız için size eksüre veriyorum.

Buyurun.

AHMET IŞIK (Devamla) - "Bu onarımın gecikmesi bu anıtların tamamen yok olmasını gerektireceğinden, önce asker işgalinde bulunanların boşaltılmasının ve tamamının uzman kişilerin gözetiminde onarılmasının sağlanmasını rica ederim" demektedir. Atatürk, bu cümleleriyle, Konya'nın ve tarihî değerlerinin önemini, tarihe not düşerek vurgulamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özü itibariyle, tespit ve beyanlarımla, Yüce Meclisin ve hükümetin dikkatini Konya İlimize çektiğim kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, dünyanın muhtelif yerlerinde ve komşumuz Irak'ta yaşanmakta olan kaosun ve olası bir savaşın da Mustafa Kemal Atatürk ve Mevlana Celâleddin-î Rumî gibi şahsiyetlerin düşünce ve sözleriyle değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" tarihî vecizesinin ne kadar çok şeyi ifade ettiği ve derin bir anlamı içerdiğini bir kez daha algılıyor, büyük insan ve büyük lideri bir kez daha rahmetle anmak istiyorum.

Kan ve gözyaşının olmadığı, insanların savaşta ölmediği, çevrenin, doğal güzelliklerin ve tarihî değerlerin savaşlarda zarar görmediği, kavgasız ve savaşsız bir dünya özlemi ve temennisiyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Işık'a teşekkür ederiz.

KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, gündemdışı konuşmaya cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya Kültür Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakanım.

KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya Milletvekilimiz Sayın Ahmet Işık Beyin yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya hükümet adına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin her tarafı kültür ve tarih kokmaktadır. Tabiî ki, Konya İlimiz bu anlamda müstesna bir yere sahiptir. Değerli Milletvekilimizin de belirttiği gibi, Konya, aşağı yukarı ikiyüz küsur yıl başkentlik yapmış olan, uluslararası etkinliklere sahne olan, yılda 1 000 000'dan fazla insanın -yerli ve yabancı turistin- sadece Mevlana Müzesini ziyaret ettiği, çok büyük olan, çok büyük bir potansiyele sahip olan bir vilayetimizdir; yaklaşık 60 000 üniversite öğrencisi olan çok önemli bir vilayetimizdir.

Elbette, hükümetimiz, Konya'nın bütün problemlerine -ekonomik, sosyal, kültürel- önümüzdeki süreç içerisinde eğilecektir; ancak, hemen şunu ifade edeyim: Oniki yıl önce Konya'da bir kültür merkezi inşaatının temeli atılmış ve oniki yıl içerisinde gerçekleşme oranı, sadece ve sadece yüzde 8. Her yıl Mevlana ihtifalleri kapalı spor salonunda basket potasının altında yapılır ve her yıl oraya giden politikacılarımız, yetkililerimiz bunun böyle olmaması gerektiğini ve bir an önce buna çözüm bulunması gerektiğini hep söylerler, kültür merkezinin bitirilmesi için talimat vereceklerini ifade ederler, vaatlerde bulunur gelirler ve daha sonra bu unutulur. Bu yıl, Sayın Genel Başkanımız Sayın Başbakanımızla birlikte, Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal Bey de gelecekti; ancak, hava muhalefetinden dolayı uçaklar uçamayınca, karayoluyla, Sayın Tarım Bakanımızla birlikte bizler gittik ve orada, Konya halkına biz de söz verdik, 2003 yılı içinde Mevlana kültür merkezini bitireceğimize dair basın önünde bir taahhütte bulunduk. Sayın Başbakanımızın talimatları gereği bu taahhütte bulunduk ve bu yıl, 2003 yılı içerisinde, orada verdiğimiz sözü, burada, Mecliste bir kez daha tekrarlıyoruz; Konya'daki Mevlana kültür merkezini 2003 yılı içerisinde bitireceğiz.

Bunun ötesinde, Konya'da, çok çok önemli, kültürel, mimarî yapılarımız var, tarihî yapılarımız var; ancak, bunlar, bakımsızlıktan dolayı, yeteri kadar ödenek ayrılamadığı için, ne yazık ki, iyi durumda değiller. Bunlarla ilgili olarak da arkadaşlarımız çalışmalar yapıyor. Aslında, bütün ülkemizin bir kültürel envanterinin yapılması için bir çalışma başlatmış bulunuyoruz. Bütçe imkânları, ne yazık ki, bütün kültürel mirasımızı olması gerektiği şekilde restore edip, onları âdeta birer biblo gibi ortaya çıkarmaya yetmemektedir. Hükümetimiz, Bakanlığımızın özellikle üzerine almış olduğu bir görevle, bir sponsorluk yasası üzerinde çalışmaktadır. Sadece devlet imkânlarıyla, bütçe imkânlarıyla bu kültür mirasını muhafaza etmemiz, bugün istifadeye sunmamız ve bunu gelecek nesillere aktarmamız, ne yazık ki, mümkün görülmemektedir. Bu işin içerisine işadamlarımızı, özel sektörümüzü dahil etmek zorundayız. Onları bu işe teşvik edersek, daha iyi sonuç alırız diye düşünüyorum. 

Değerli arkadaşımız, Mevlana ve Atatürk'ten söz edince, ben, Atatürk'le ilgili bir anekdotu sizlere arz etmek istiyorum:

Biliyorsunuz, meşhur Gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın, Atatürk'le en çok mülakat yapmış olan bir gazetecidir. 1929 yılında, Yalova'daki Atatürk Köşkünde Atatürk'ü ziyaret ediyor. "Ben, Paşayı endişeli buldum ve sebebini sordum; niçin endişelisiniz efendim dedim. Atatürk cevap verdi; dedi ki: Bugün tarih felsefesiyle ilgili bir kitap okudum; canım sıkıldı, rahatım kaçtı. Bu nasıl bir kitaptır böyle Paşam, rahatınızı kaçıran, canınızı sıkan bu nasıl bir kitaptır diye sorduğumda, bana dedi ki: Kitabı sen de ben de biliriz, bunu bir tarafa bırak. Ben devam ettim; Paşam, her şey iyiye gittiğimizi gösteriyor. Yurdu düşmandan temizledik, ülkeyi onarıyoruz, her şey iyiye gittiğimizi gösterirken sizi endişeye sevk eden nedir dedim. Atatürk şu cevabı verdi: Maddî potansiyelimiz yerinde; ama, manevî potansiyelimizin bataryaları boş."

Buradaki "manevî" kelimesi, elbette, sadece dinî anlamda değildir, bir bütün olarak moral değerler anlamındadır.

Atatürk devam ediyor ve diyor ki: "Ben, bir asker olarak, bunu herkesten daha iyi anlarım. Eğer bir ordunun morali bozuksa, siz onları ne kadar üstün silahlarla donatırsanız donatın, onları ne kadar iyi teknik imkânlarla donatırsanız donatın o ordu başarılı olamaz." Milletler ve toplumlar da böyledir. Ve Atatürk diyor ki: "Bundan dolayıdır ki, biz nasıl bir soydan geliyoruz, milletimizin tarih içerisinde geçirmiş olduğu evreler nelerdir, yer altındaki ve yer üstündeki zenginliklerimizin kaynakları nelerdir, tarihte yetiştirdiğimiz büyük insanlar, kazandığımız büyük zaferler nelerdir, hangileridir, bunları ortaya koyacak müesseselere ihtiyacımız vardır."

Bunları gerçekleştirmek üzere, bu endişelerin sonucu Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi kurulur. Bu müesseselerimiz, bu kültürel değerler erozyonunun önüne geçmek için neler yaptılar, ne kadar başarılı oldular, bunun ayrıca tartışılması gerekiyor; ama, Atatürk'ün ortaya koyduğu ihtiyaç, gerçekten, çok önemli bir ihtiyaçtır. Nasıl ki, Akşemseddin Fatih'i bütünlüyorsa, Atatürk ile Mevlana'yı bir araya koyduğunuz zaman moral değerlerimiz, maddî değerlerimizi âdeta bugün de bütünlemektedir; birini diğerine feda etmek, birini görmezden gelmek mümkün değildir değerli arkadaşlar.

Dolayısıyla, arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, dünyanın barışa ihtiyacı olduğu bir zamanda, âdeta savaş çığlıklarının yükseldiği, savaşın ayak seslerinin duyulduğu bir zamanda Atatürk'ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" vecizesine de, Mevlana'nın o barışçı ve kardeşlik çağrılarına da her zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğunu ben de huzurlarınızda bir kez daha tekrar ediyorum.

Konyalılara, Konya halkına ve Konya'ya hükümetimiz tarafından en güzel hizmetlerin götürüleceğini de buradan ifade ediyorum ve saygılar arz ediyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kültür Bakanı Sayın Hüseyin Çelik'e teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, Balıkesir İlindeki beyaz et ve yumurta üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'e aittir.

Buyurun Sayın Pekel. (CHP sıralarından alkışlar)

3. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Balıkesir İlindeki beyaz et ve yumurta üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; beyaz et sektörünün sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, beyaz et denilince akla ilk gelen yörelerin başında Balıkesir gelmektedir. Balıkesir'de de bu sektörün en yaygın olduğu yer Bandırma ve çevresidir. Balıkesir bölgesinin tarımsal ürün bazında ithalat ve ihracatının hemen hemen tümüne yakını bu sektörden ve özellikle de Bandırma yöresinde toplanan firmalar tarafından yapılmaktadır. Sektörün bölge içindeki önemini vurgulamak için bir iki rakam vermemiz gerekirse, 80 000 aile doğrudan, 120 000 aile dolaylı olarak, toplam 200 000 aile geçimini bu sektöre dayamıştır.

Sektörün ekonomiye katkısı, yılda 2 milyar Amerikan Dolarıdır. Bu rakamları alt alta uzatmak mümkündür. Üstelik, sektör, bu gelişmeyi, özgüveni ve özkaynaklarıyla sağlamış; dışarıdan hiçbir destek almadan, kendi ayakları üzerinde durarak, ülkemize bir şeyler kazandırmayı başarmıştır.

Kısıtlı imkanlarla bu noktalara gelen sektöre, başarılarının devamı ve yücelmesi için destek olma zorunluluğumuz vardır. Yürütme ve yasama organları, altın yumurtlayan tavukları desteklemelidir. Üstelik, sektörün istediği fonlar, krediler, yani, tomar tomar paralar da değildir.

Bugün, sektörün ihracat olanakları, Avrupa'da aynı işi yapan firmalara oranla çok daha yüksektir. Öncelikle, total maliyetlerimiz, Avrupa'yla kıyaslandığında, Avrupa'ya oranla çok daha düşüktür. Üstelik, sektörün teknolojisi, yeni yapılanmakta olduğu için, Avrupa'dan daha ileridedir. Tabiî ki, bunlar, büyük avantajlardır; ama, bu avantajlara rağmen, ihracat olanakları sınırlıdır. İhracat olmadan da sektörün geleceği belirsizdir.

İhracatın yapılamama nedeni, kesimhanelerimizin, Avrupa Birliği kesimhane numarasına sahip olmamasıdır. Bugün, Arap Yarımadasındaki potansiyel müşteriler dahi, kalite güvencesi için, ithal ettikleri ürünlerde Avrupa Birliği kesimhane numarasını şart koşmaktadırlar.

Aslında, ithalatçı ülkelerin istediği her norm bizde vardır. Bizim kanunlarımızda, yönetmeliklerimizde istenilenler vardır. Gıda kodeksimiz, belki, bu ülkelerin düzeyinin dahi üzerindedir. Avrupa'dan ülkemiz kesimhanelerini incelemeye gelen uzmanlar, bunu görmekte ve gerek kesimhane şartlarından gerekse ürün kalitesinden hoşnut kalmaktadırlar. Görmek istedikleri her kritik konuda, mükemmele yakın şeyler görürler; ama, olmayan tek şey, kamu yetkililerinin denetimidir. Kamu yetkilileri çok az sayıda denetim yaptıkları gibi, yapılabilen az sayıda kontrolün de dokümantasyonu mevcut değildir.

Uluslararası platformda mal satmanın çok da zorlaştığı bir dönemde, malını dışpazarda satabilme potansiyeline sahip sektörlerin, bu türden zorluklarla karşılaşmasının izahını yapmanın mümkün olmadığına inanmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Pekel, tamamlamanız için eksüre veriyorum.

Buyurun.

SEDAT PEKEL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, burada, yapılması gerekli konuların teknik olarak açıklamasını yapmayacağım. Başta, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olmak üzere, bu Bakanlığa bağlı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü, sektörde faaliyet gösteren ve ihracat potansiyeline sahip firmaların görüşlerini de alarak, soruna çözüm getirmeli, hükümetimiz de, behemehal, bu çözüm için, gerekli altyapıyı hazırlamalıdır.

Sadece seçildiğim yörenin değil, Türkiye'nin ciddî gelir kayıplarına sebep olacak bu değişikliklerin, kısa aralıklarla takipçisi olmam gerektiğine inanıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sektörün bir diğer sorunu da, bazı insanların ekmeğiyle oynamayalım düşüncesiyle, izbeden bozma yerlerde kesim yapılmasına göz yumulmasıdır. Bazı kişilerin ekmeğiyle oynamama pahasına, tüm insanların sağlığıyla oynandığını bilmeliyiz. Bu kesimhanelerin kayıtdışı olduğunu, devlete beş kuruş vergi vermediklerini, çalışanların sigortalarını, hatta, çoğu kez ücretlerini dahi ödemeyerek, kul hakkı yediklerini ve -son tahlilde- görevlerini yerine getiren firmalar için haksız rekabet yarattıklarını, bugün, ülkemizde, devletin dışında herkes bilmektedir.

Bugün ekonomiye katkısı piliç etinden daha az olan su ürünlerinin geçmişte yaşadığı buna benzer sorunlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde bir ihtisas dairesi oluşturularak ve yoğun bir kontrol sonucu aşılmıştır.

BAŞKAN- Sayın Pekel, toparlar mısınız.

SEDAT PEKEL (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde kanatlı ürünler dairesinin oluşturulması da, zannımca, hem zor olmayacak hem de sistemin oluşturulması, düzenlemelerde ihtisaslaşma, kontrol ve koordinasyonun sağlanması açısından tarifsiz yararlar sağlayacaktır.

Geçmişte halkımızın protein ihtiyacının çok küçük bir kısmını karşılayan piliç etinin aldığı pay giderek büyümüş ve kırmızı etin de üzerine çıkmıştır. Entegre firmaların kullandığı üstün teknoloji nedeniyle hijyenik olması, ekonomik olması ve uzmanlarca daha sağlıklı olarak nitelendirilmesi nedeniyle soframızdaki beyaz et tabağının daha da büyüyeceği kuşkusuzdur.

Bu konumuyla geniş kitlelerin, ama, fiyatı yönüyle de orta ve düşük gelirli kesimin en önde gelen protein kaynağı olan piliç eti piyasada yüzde 8'lik ve yüzde 18'lik KDV oranıyla satılmakta, bir bakıma zengin malı sayılan kırmızı et ise yüzde 1'lik KDV oranıyla satılmaktadır. Bu çelişkiyi de anlamak mümkün değildir.

Bu kısıtlı zamanda beyaz et sektörünün tüm sorunlarını anlatmak ve hatta teknik detaylarına girmek elbette imkânsızdır; ama, bu sektörün sorunlarına getirilecek çözümleri önermek ve takip etmek, hem imkân dahilinde hem de benim için bir zorunluluktur.

Yüce Meclisi oluşturan parlamenter arkadaşlarımla, bu sektörü, gerçekten, altın yumurtlayan tavuk haline getireceğimize, bu konuda yapılması gerekenleri tetikleyeceğimize yürekten inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Pekel.

Hükümet adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü yanıt vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel'in gündemdışı konuşmasına cevap vermek için söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Pekel'in ifade ettiği gibi, Balıkesir İlimiz, beyaz et sektöründe çok önde gelen illerimiz arasındadır ve yine, belirttikleri gibi, bu ilimiz içerisinde de Bandırma ve çevresi, bu konuda öncü durumdadır.

Balıkesir İlimizde, genel olarak baktığımızda, bütün il ölçeğinde, 500 adet etlik piliç üreticisi, 35 adet damızlıkçı, 25 adet ticarî yumurtacı işletme olup, 2002 yılında toplam 97 000 ton beyaz et üretimi sağlanmıştır. Ancak, bu ilimizin tavukçuluk sektöründeki sıkıntıları, ülkemiz tavukçuluğundan soyutlanamamaktadır. Genel bir tabirle, ülkemizde tavukçuluk sektörünün yaşamakta olduğu krizlerden bu ilimiz de nasibini almaktadır.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz tavukçuluğunun ana sorunlarının başında yem gelmekte olup, yem sanayiinin en önemli girdisi ise mısırdır. Mısır yem hammaddesi, kanatlı beslenmesinde vazgeçilmez bir madde olup, ülkemiz üretimi tüketimimizin ancak yüzde 75'ini karşılamaktadır; kalan yüzde 25'lik kısmı ise ithalatla sağlanmaktadır.

Ülkemiz tarım politikası gereği, üreticilerimizi desteklemek amacıyla, mısır ithalatına, üretim sezonu da dikkate alınarak, fon uygulanmakta; bu fon miktarı, yerli üretim dönemi bittikten sonra ya kaldırılmakta ya da çok düşük seviyelere indirilmektedir.

Bulunduğumuz mevsim itibariyle, mısırda ikinci ürün mısır üretimi yeni tamamlanmış olup, piyasa, Bakanlığımızca devamlı takip edilmektedir. Bu çerçevede, Bakanlığımızca, bir taraftan mısır üreticisi, diğer taraftan ise mısır işleyen yem sanayiinin durumu, Toprak Mahsulleri Ofisindeki mısır stokları dikkate alınarak, gözden geçirilerek, tavukçuluk sektörünün en önemli girdisi olan yem fiyatlarının dengede tutulmasını sağlayıcı tedbirler takip edilmektedir.

Kanatlı sektörünün bir diğer önemli sorunu ise, uzun yıllardır devam eden pazarlama sorunudur. Bitkisel olsun hayvansal olsun, tüm tarımsal ürünlerimizde, özellikle hasat dönemlerinde zaman zaman arz fazlalığı yaşanmakta, bu ise, üreticilerimizin potansiyel gelir kayıplarına neden olmaktadır. Ülke olarak bu sorunu üreticilerimizin lehine ortadan kaldırmak için başvurulan tedbirlerden birisi, ihracat desteğidir. Bu çerçevede, 2002 yılında, kümes hayvanları etlerine ton başına 192 dolar, yumurtaya ise 1 000 adedine 6 dolar ihracat desteği verilmiştir. 2003 yılında da bu konuda çalışmalar sürdürülmektedir.

Sayın milletvekilimizin ifade ettiği gibi, beyaz et sektöründe temel sorun, ihracat konusunda karşımıza çıkan engellerdir. Bu hususta, ülkemizdeki üretimin her şeye rağmen ihraç edilebilir bir maliyette olması, bunun yanında, teknolojinin, gerçekten -yine kaydedildiği gibi- fevkalade ileri olması sevindiricidir; ancak, buna rağmen, ihracat imkânımız kısıtlıdır, sınırlıdır. Bu konudaki temel engel de, ülkemizdeki kesimhanelerin gerekli akrediteyi alamamış olmasıdır.

Ülkemizde, bugüne kadar sektör büyük bir gelişme gösterirken, beyaz et ithalatçısı ülkelerin öne sürdükleri -bu "kesimhane numarası" diye ifade ettiğimiz- belli nitelikleri haiz kesimhanelerde kesilip kendilerine sunulmasının aranıyor olması ve bu hususta gerekli gelişmeyi gösterememiş olmamız bir gerçektir ve bu hususta bir çalışmanın yapılması, sayın milletvekilimizin belirttiği gibi, şarttır, elzemdir, zaruridir. Bu konuda, yine, bakanlığımla ilgili, adını ifade ettiği Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğümüz sorumludur.

Belki her gündemdışı konuşmaya bu kadar rahat ve tatmin edici bir cevap vermek mümkün olmayabilir; ancak, sayın milletvekilimize, sevinerek şunu ifade etmek istiyorum ki, 15-16 Ocakta, Ankara'da, beyaz et üreticilerinden Banvit, Şekerpiliç, Aytaç, Beypiliç, Köytur, Bestbir gibi sektörün en önde gelen kuruluşları ve örgütler ile Bakanlığımızın ilgili bütün birimlerinden katılan elemanlarla, iki gün süren bir toplantı yapılmış ve bu hususta, sektörün sorunları teker teker ele alınmıştır

Yine kendilerinin ifade ettiği gibi, temel sorun olan, kamu yetkililerince bu kesimhanelerin denetlenmemesi sorununda üzerimize düşen görevi yerine getirme kararını, üreticilerle birlikte almış durumdayız. Dolayısıyla, bu kesimhanelerimizin eksikliklerini telafi etmek; ama, bu eksikliklerden çok daha öteye geçen, kamu kesiminin, yani Bakanlığımızın veterinerlerinin bu kesimhanelerde düzenli olarak kontrol yapmasını sağlayacak tedbirler alacağız. Dolayısıyla, bu konuda bir eksiklik duyduğumuz zaman, aksini savunamayacağımız bu hususu telafi edeceğiz. Dolayısıyla, sayın milletvekili arkadaşımıza, bu konudaki hassasiyetlerinden dolayı teşekkür eder, Bakanlığımız bünyesinde sağlanmış olan bu gelişmeyi de hem kendilerine hem de kamuoyuna duyurmaktan mutluluk duyduğumu ifade eder, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Güçlü, teşekkür ederim.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşlarına geçmeden önce bir konuyu bilgilerinize sunmak istiyorum:

Dünkü gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 11 inci sırasında yer alan, Sinop Milletvekili Engin Altay'ın (6/59) esas nolu sorusu cevaplandırıldığı halde, matbaa hatası olarak gündemde kalmış, cevaplandırılmayan (6/58) esas nolu soru ise gündemden çıkarılmıştır. Oysa, bu sorunun bugünkü gündemin 5 inci sırasında yer alması gerekmektedir. Düzeltir, bilgilerinize sunarım. Sayın Bakan ve Sayın Milletvekilinin de bilgilerine daha önceden sunulmuştur.

Teşekkür ederim.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sunuşlar uzun olduğundan, Sayın Üyenin yerinde oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

Meclis araştırması önergeleri vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 115 milletvekilinin, kuruluşundan bugüne Atatürk Orman Çiftliğinin durumunun araştırılarak içinde bulunduğu sorunların çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/30)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Atatürk Orman Çiftliği, Yüce Önderimiz Atatürk tarafından bizzat 25 Mayıs 1925 tarihinde, yeni başkent Ankara'da, ıslahı çok zor bir arazinin ıslah edilerek ağaçlandırılması, modern tarım tekniklerinin uygulandığı örnek bir çiftlik olması amacıyla kurulmuştur. 11 Haziran 1937 tarihine kadar Atatürk'ün kişisel mülkü olarak işletilen çiftlik, bu tarihte hazineye, dolayısıyla, Türk Milletine bağışlanmıştır. Çiftliğin kuruluş yılından hazineye intikaline kadar geçen süre zarfında, ıslahı çok zor olarak nitelenen arazide çok önemli ve olumlu çalışmalar yapılmış, tarım ve hayvancılık ürünleri en yeni tarım ve işletmecilik teknikleri uygulanmış, örnek tesislerde çevre çiftçiler eğitilmiş ve ayrıca çok geniş bir alan ağaçlandırılıp düzenlenerek herkesin yararlanabileceği güzide bir miras oluşmuştur.

Atatürk Orman Çiftliği, daha sonra 1938 yılında Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumuna bağışlanmıştır. Bu dönemde çiftliğin çalışma alanları daha da genişletilmiş ve verimlilik artırılmıştır.

24 Mart 1950 tarih 5659 sayılı Kanunla çiftlik yeni bir statüye kavuşturulmuş, taşıdığı önem ve özellik göz önüne alınarak "Atatürk Orman Çiftliği" adı altında Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı tüzelkişiliği haiz bir kuruluş haline getirilmiştir. Kuruluş halen bu statüde çalışmalarını sürdürmektedir.

Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün en önemli faaliyetlerinden biri olan, mülkiyeti kendisine ait taşınmazların kiraya verilmesidir; çünkü, kira gelirleri, bu kurum için önemli finansman kaynaklarından birisidir. 2000 yılında kiralanan taşınmazlardan 1 trilyonun üzerinde gelir elde edilmiş, bu gelir, kurumun net satış hâsılatının yaklaşık yüzde 15'ine denk gelmektedir; ancak, kira artış oranlarının emsal ve rayiç bedellerin çok gerisinde kalması, Atatürk Orman Çiftliği için önemli bir gelir kaybına sebep olmaktadır.

Yüce Atatürk tarafından Türk Ulusuna bağışlanan ve bağış tarihinde 52 000 dekar olduğu ifade edilen arazi varlığının, maalesef, ilerleyen yıllarda 33 000 dekara kadar gerilemiş olması da oldukça üzüntü verici bir durumdur.

Kiracıların çoğunluğu, sözleşmedeki açık hükme rağmen, kiralananı sürekli genişletme eğilimi içinde olup, sözleşmede belirtilen alanlara ilave alan kazanmak suretiyle müdürlük aleyhine haksız kazanç sağlama gayretleri, müdürlüğün en çok uğraştığı ve çözüme kavuşturup önünü alamadığı sorunların başında gelmektedir.

Yine, AOÇ alanı birinci derece tarihî ve doğal SİT alanı olup, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun uyma zorunluluğu bulunan ilke kararı uyarınca, bu alanlara cüruf, çöp, sanayi atığı ve benzeri malzemelerin dökülmesi yasaklanmıştır.

Mülkiyeti AOÇ Müdürlüğüne ait olan, yüzölçümü 50 dekar olarak belirtilen arazi üzerinde bulunan ve 24. 8.1984 tarihli sözleşmeyle kiraya verilen Marmara Oteli, aradan 17 yıl geçmesine rağmen işletmeye açılamadığı gibi, taraflar arasında çok karmaşık hukukî sorun da meydana gelmiştir.

Bunun yanında çözüme kavuşturulması gereken en öncelikli sorunu, arazi varlığının ada ve parsel bazında sınırlarının belirlenmesi, farklı tapu sicil muhafızlıklarında bulunan tapu kayıtlarının yeni duruma göre düzenlenerek tapu senetleri alınması ve çeşitli kişi ve kurumlarca AOÇ arazilerine yapılan müdahale ve işgalin belirlenerek ortadan kaldırılması ve bağış tarihinden bu yana yüzde 37'si oranında 19 000 dekarı Atatürk'ün bağış mektubundaki amaçla bağdaşmayacak biçimde çeşitli kişi ve kuruluşlara verilen ve yalnızca 33 000 dekar kalan ve büyük bir bölümünde yine boş amacına aykırı olarak sabit tesis bulunan arazi varlığının korunması gerekmektedir.

Sonuç olarak; Atatürk Orman Çiftliği, bizleri hayrete ve endişeye düşürecek birçok sorunla baş başa bulunmaktadır.

Yüce Önderimiz Atatürk'ün kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri olarak, yine, Yüce Önderimizin 1937'de Hazineye bağışladığı Atatürk Orman Çiftliğinin, Hazineye bağışlandığı tarihten bugüne kadar geçen sürenin incelenmesi ve sorunlarının çözümü için, Anayasamızın 98 inci, İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması arz ve teklif ederiz.

1-Harun Akın

(Zonguldak)

2- Hasan Aydın

(İstanbul)

3- Mustafa Gazalcı

(Denizli)

4- Haluk Koç

(Samsun)

5- Orhan Ziya Diren

(Tokat)

6- Ayşe Gülsün Bilgehan

(Ankara)

7- Kemal Sağ

(Adana)

8- Oya Araslı

(Ankara)

9- Mehmet Sefa Sirmen

(Kocaeli)

10- Algan Hacaloğlu

(İstanbul)

11- Atilla Kart

(Konya)

12- V. Haşim Oral

(Denizli)

13- Gökhan Durgun

(Hatay)

14- Nezir Büyükcengiz

(Konya)

15- Özlem Çerçioğlu

(Aydın)

16- Türkân Miçooğulları

(İzmir)

17- Ali Rıza Gülçiçek

(İstanbul)

18 - Bülent Baratalı

(İzmir)

19- Bülent Hasan Tanla

(İstanbul)

20- Tacidar Seyhan

(Adana)

21- Memduh Hacıoğlu

(İstanbul)

22- Esat Canan

(Hakkâri)

23- Bihlun Tamaylıgil

(İstanbul)

24- Muharrem Doğan

(Mardin)

25- İsmail Özay

(Çanakkale)

26- Halil Ünlütepe

(Afyon)

27- Şükrü Mustafa Elekdağ

(İstanbul)

28- Zekeriya Akıncı

(Ankara)

29- Atilla Başoğlu

(Adana)

30- Mehmet Parlakyiğit

(Kahramanmaraş)

31- Mehmet Şerif Ertuğrul

(Muş)

32- Necati Uzdil

(Osmaniye)

33- Ahmet Yılmazkaya

(Gaziantep)

34- Orhan Eraslan

(Niğde)

35- Hüseyin Ekmekçioğlu

(Antalya)

36- Ahmet Ersin

(İzmir)

37- Yüksel Çorbacıoğlu

(Artvin)

38- Mehmet Vedat Melik

(Şanlıurfa)

39- İsmet Atalay

(İstanbul)

40- Hasan Güyüldar

(Tunceli)

41- Yücel Artantaş

(Iğdır)

42- Mehmet Kartal

(Van)

43- Yakup Kepenek

(Ankara)

44- Mehmet Tomanbay

(Ankara)

45- Feridun Ayvazoğlu

(Çorum)

46- Ali Oksal

(Mersin)

47- Mustafa Sayar

(Amasya)

48- Sinan Yerlikaya

(Tunceli)

49- İnal Batu

(Hatay)

50- Rasim Çakır

(Edirne)

51- Enis Tütüncü

(Tekirdağ)

52- Mehmet Siyam Kesimoğlu

(Kırklareli)

53- Nejat Gencan

(Edirne)

54- İlyas Sezai Önder

(Samsun)

55- Kemal Anadol

(İzmir)

56- Osman Kaptan

(Antalya)

57- Tuncay Ercenk

(Antalya)

58- Muhsin Koçyiğit

(Diyarbakır)

59- Atilla Emek

(Antalya)

60- Selami Yiğit

(Kars)

61- İsmail Değerli

(Ankara)

62- Halil Tiryaki

(Kırıkkale)

63- Birgen Keleş

(İstanbul)

64- Ali Topuz

(İstanbul)

65- Ersin Arıoğlu

(İstanbul)

66- Engin Altay

(Sinop)

67- Abdülkadir Ateş

(Gaziantep)

68- Canan Arıtman

(İzmir)

69- Necdet Budak

(Edirne)

70- Hüseyin Bayındır

(Kırşehir)

71- Mehmet Semerci

(Aydın)

72- Fahrettin Üstün

(Muğla)

73- Nadir Saraç

(Zonguldak)

74- Ömer Zülfü Livanelioğlu

(İstanbul)

75- Osman Özcan

(Antalya)

76- Kemal Kılıçdaroğlu

(İstanbul)

77- Mustafa Özyurt

(Bursa)

78- Halil Akyüz

(İstanbul)

79- Sedat Pekel

(Balıkesir)

80- Sıdıka Aydoğan

(İstanbul)

81- Muharrem Toprak

(İzmir)

82- Orhan Sür

(Balıkesir)

83- Uğur Aksöz

(Adana)

84- Ersoy Bulut

(Mersin)

85- Ferit Mevlüt Aslanoğlu

(Malatya)

86- Mehmet Işık

(Giresun)

87- Nevin Gaye Erbatur

(Adana)

88- İzzet Çetin

(Kocaeli)

89- A. İsmet Çanakçı

(Ankara)

90- Şevket Arz

(Trabzon)

91- Güldal Okuducu

(İstanbul)

92- Erol Tınastepe

(Erzincan)

93- Mevlüt Coşkuner

(Isparta)

94- Cemal Kaya

(Ağrı)

95- Ali Kemal Kumkumoğlu

(İstanbul)

96- Ensar Öğüt

(Ardahan)

97- Mustafa Yılmaz

(Gaziantep)

98- Hakkı Akalın

(İzmir)

99- Turan Tüysüz

(Şanlıurfa)

100- Hüseyin Güler

(Mersin)

101- Feramus Şahin

(Tokat)

102- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu

(Ankara)

103- Mehmet Akif Hamzaçebi

(Trabzon)

104- Enver Öktem

(İzmir)

105- Yılmaz Kaya

(İzmir)

106- Sedat Uzunbay

(İzmir)

107- Vezir Akdemir

(İzmir)

108- Emin Koç

(Yozgat)

109- Ramazan Kerim Özkan

(Burdur)

110- Hakkı Ülkü

(İzmir)

111- Fuat Çay

(Hatay)

112- Kemal Demirel

(Bursa)

113- Mahmut Yıldız

(Şanlıurfa)

114- Yılmaz Ateş

(Ankara)

115- Yaşar Tüzün

(Bilecik)

116- Muharrem İnce

(Yalova)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. - Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir ve 23 milletvekilinin, Samsun'da kurulma aşamasındaki mobil santrallerin yer seçimi süreci ile çevre ve insan sağlığına muhtemel etkilerinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/31)

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

57 nci hükümet döneminde ülkemizdeki enerji sorununa çözüm bulmak amacıyla, Devlet Planlama Teşkilatının, Çevre Mühendisleri ve Elektrik Mühendisleri Odalarının uyarılarına ve yasal engellerine rağmen, ayrıca belediye yetkisindeki imar planlarına da aykırı olarak başta Gayri Sıhhî Tesislerle İlgili Mevzuat olmak üzere, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporları ertelenerek, Su Kirliliği Mevzuatı ve Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği değiştirilerek daha evvel Muğla-Dalaman ve Bartın ve Cide'de kurulması planlanıp da yoğun ve haklı tepkiler üzerine Samsun İlimize kaydırılan toplam 200 MW'lık elektrik enerji üretim sistemi (mobil santral) ile ilgili gerçeklerin aydınlanması, sorumluların tespiti ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla, Anayasamızın 98 inci ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

  1- Cemal Yılmaz Demir

(Samsun)

  2- Musa Uzunkaya

(Samsun)

  3- Suat Kılıç

(Samsun)

  4- Ahmet Yeni

(Samsun)

  5- Mustafa Çakır

(Samsun)

  6- Mehmet Kurt

(Samsun)

  7- Mustafa Demir

(Samsun)

  8- Azmi Ateş

(İstanbul)

  9- Ali Temür

(Giresun)

10- Eyüp Fatsa

(Ordu)

11- Hamit Taşçı

(Ordu)

12- Cengiz Kaptanoğlu

(İstanbul)

13- Murat Yıldırım

(Çorum)

14- Asım Aykan

(Trabzon)

15- Cahit Can

(Sinop)

16- Fazlı Erdoğan

(Zonguldak)

17- Hakkı Köylü

(Kastamonu)

18- Hacı İbrahim Kabarık

(Bartın)

19- Musa Sıvacıoğlu

(Kastamonu)

20- Köksal Toptan

(Zonguldak)

21- Sedat Kızılcıklı

(Bursa)

22- Yüksel Çavuşoğlu

(Karaman)

23- Aydın Dumanoğlu

(Trabzon)

24- Seracettin Karayağız

(Muş)

Gerekçe:

Muğla-Dalaman ve Bartın-Cide'de kurulması planlanıp da yoğun ve haklı tepkilerden dolayı Samsun İlimizde kurulan 2X100 MW'lık güçlü dizel jeneratörlü elektrik enerji üretim sistemi (mobil santral) amaçları, boyutları ve teknik özellikleri açısından mobil veya yüzer-gezer niteliği ile bağdaşmamaktadır

Santralın Samsun'da olmasının enterkonnekte şebekedeki yük durumu, yük akışları, kararlılık gibi elektriksel açılardan zorunluluk olduğuna dair bir veri bulunmamaktadır.

Toplam 200 MW'lık kurulu güce sahip 6 nolu fuel-oil ile çalışan santralın aynı eko sistemde 150 MW üzeri kurulu güç oluşturmasından dolayı ÇED Yönetmeliğine eklenmiş olan mobil santrallar ile ilgili muafiyet uygulamasından yararlanması yasa ve yönetmeliklere uygun değildir.

Çevresel etkileri dolayısıyla dünyada kullanımı hızla terk edilen 6 nolu fuel-oil tüketecek olan santralın (günlük olarak 1 000 tonun üzerinde) yüksek derecede kükürtdioksit ve azotoksitler ihtiva etmesi, üstelik fuel-oilin Tüpraş rafinerilerinden temininde minimum yüzde 4 dolaylarında kükürt içermesi, santral yakıt ve yanma prosesleri gereği yöre atmosferine çok önemli miktarlarda gaz ve partikül halinde kirletici attığı da bir gerçektir.

Ayrıca, günde en az 1 000 ton gibi önemli miktarda 6 nolu fuel-oilin denizyoluyla taşınarak tankerlerden karadaki depolara basılması, deniz eko sisteminde de büyük ölçüde tahribata neden olmaktadır.

Toplam 200 MW'lık santraln işgal ettiği alan, Yeşilırmak Deltasının alüyonlarının oluşturduğu  alüvyal kıyı ovası üzerindedir. Yörede henüz tam olarak kirlenmemiş yeraltı sularının santraldan kaynaklanacak atıklardan olumsuz yönde etkilenmesi, dolayısıyla, kullanılabilir su kaynaklarının zarar görmesi kaçınılmazdır.

Karadeniz Bölgesinin yöresel yağış rejimi nedeniyle, mevcut tesislerden dolayı halen belli bir düzeyde yörede var olan asit yağışları santraldan kaynaklanan kirleticilerle artmakta, dolayısıyla yöre daha çok zarar görmektedir. Türkiye'nin önemli tarım alanlarından Çarşamba Ovasındaki tarımsal üretimi ciddî boyutlarda tehdit etmektedir.

Buna mukabil havada yaratacağı olumsuz etkilerden dolayı da insan sağlığı açısından telafisi mümkün olmayan kanser ve benzeri birçok hastalıklara zemin hazırlaması da maalesef bilinen acı bir gerçektir. Bu santralın kurulmasına zemin hazırlayan tüm hukukî dayanaklar tartışılmalıdır.

Anayasanın 56 ncı maddesinde "sağlık ve çevrenin korunması" başlığı  altında "herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir" hükmü yer kalmaktadır.

Bu amir hükümlere rağmen, 57 nci hükümetin ilgili bakanlıklarının çevresel etkiyi ve hukuku yok sayan icraatları ayrıntılarıyla incelemeye tabi tutulmalıdır.

Bu nedenlerden dolayı, Anayasamızın 98 inci ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

3 üncü Meclis araştırması önergesini bilgilerinize sunuyorum :

3. - Kars Milletvekili Selami Yiğit ve 20 milletvekilinin, Ermenistan'daki bir nükleer santralın ülkemiz için oluşturduğu tehlikenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/32)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ermenistan'ın başkenti Erivan'ın 50 kilometre güneybatısında bulunan Madzamor Nükleer Santralı, eski teknolojiyle, yörede bulunun fay hattı üzerine inşa edilmiştir. Uluslararası hukuk sözleşmelerine göre, bir nükleer santralın yerleşim alanlarına en az 90 kilometre uzaklıkta olması gerekirken, Madzamor Nükleer Santralı, Kars, Iğdır ve Ardahan İllerimizin çok yakınında bulunmakta ve güvenlik alanlarına girmektedir.

Bu nükleer santral 1970'li yılların sonunda devreye sokulmuştur; ancak, 1988 yılında bölgede yaşanan depremin ardından ortaya çıkan yoğun protestolar sonucu, iki reaktörü dönemin Sovyetler Birliği yönetimi tarafından devre dışı bırakılmıştır. Daha sonra reaktörün yönetimini alan Ermenistan, yaşanan enerji krizi nedeniyle, 1995 yılında, devre dışı kalan reaktörleri yeniden devreye sokmuştur. Bu gelişme Avrupa Birliği ülkelerinde büyük kaygı yaratmıştır.

Bölgede meydana gelebilecek olası bir depremde ortaya çıkacak nükleer sızıntının büyük can kayıplarına neden olacağı bilim adamları tarafından ifade edilmektedir. Aynı zamanda AB'nin Ermenistan temsilciliği görevini yürüten İngiltere'nin Erivan Büyükelçisi Timothy Marschall Jones ise yaptığı açıklamada "olası bir büyük deprem sonucu santralın paramparça olacağını ve meydana gelecek nükleer kıyamette tüm canlıların yok olacağını" belirtmektedir.

Bölgedeki hassasiyet öyle bir hal almıştır ki, özellikle nükleer enerji ve çevre konularında uzman bilim adamları birbiri arkasına sempozyumlar düzenleyerek, yaklaşan büyük tehlikeye kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışmaktadırlar.

Türkiye'de Çernobil faciasının açtığı yaralar ve tahribat hâlâ izlerini ve tazeliğini korumaktadır. Türkiye-Ermenistan sınırında bulunan Madzamor Nükleer Santralı yeni bir Çernobil olarak, Kars, Ardahan ve Iğdır İlleri için büyük tehlike oluşturmaktadır.

Avrupa Birliği, Madzamor Nükleer Santralının kapatılmasında kararlıdır; ancak, AB'nin yanı sıra, bu santralın varlığının ülkemiz için büyük bir tehlike oluşturması nedeniyle duyarlı olmamız gerekmektedir.

Bu nedenlerle, Iğdır'dan çıplak gözle görünen ve Kars'a sadece birkaç kilometre uzaklıkta bulunan bu nükleer santralın durumu, olası bir tehlikenin ülkemizde yaratacağı sonuçların incelenmesi, gerekli önlemlerin alınması ve uluslararası girişimlerle santralın kapatılması veya kontrol altına alınması için Türkiye'nin girişimlerde bulunması gerekmektedir.

Bu düşüncelerle, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1- Selami Yiğit

(Kars)

2- Yücel Artantaş

(Iğdır)

3- Ensar Öğüt

(Ardahan)

4- Sedat Uzunbay

(İzmir)

5- Mehmet Vedat Yücesan

(Eskişehir)

6- Halil Ünlütepe

(Afyon)

7- Mustafa Yılmaz

(Gaziantep)

8- Ahmet Yılmazkaya

(Gaziantep)

9- Yakup Kepenek

(Ankara)

10- Naci Aslan

(Ağrı)

11- Uğur Aksöz

(Adana)

12- Abdulaziz Yazar

(Hatay)

13- Muhsin Koçyiğit

(Diyarbakır)

14- Ersoy Bulut

(Mersin)

15- Ali Kemal Deveciler

(Balıkesir)

16- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu

(Ankara)

17- Feridun Fikret Baloğlu

(Antalya)

18- Mehmet Nuri Saygun

(Tekirdağ)

19- Osman Özcan

(Antalya)

20- Necati Uzdil

(Osmaniye)

21- Halil Tiryaki

(Kırıkkale)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın (6/87) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/12)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 30 uncu sırasında yer alan (6/87) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

      Oğuz Oyan

                İzmir

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına ilişkin bir tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

2. - Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/174)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları, Başkanlık Divanının 24.1.2003 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

"Adıyaman Milletvekili Şevket Gürsoy, hastalığı nedeniyle 9.1.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 12 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

"Antalya Milletvekili Fikret Badazlı, mazereti nedeniyle 5.2.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 24 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

"Batman Milletvekili Ahmet İnal, mazereti nedeniyle 22.1.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

"Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu, hastalığı nedeniyle 16.1.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün,"

BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkanım, bir önceki Meclis araştırması önergesine ben de katılmak istiyorum. İlimin Iğdır olması dolayısıyla, benim de aynı Meclis araştırması önergesinde ismimin geçmesini arz ediyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekili, teşekkür ederim. Oyunuzla katılırsınız, ayrıca Başkanlığımıza yazılı olarak da sunabilirsiniz. Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurul gündemindeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No : 14                29.1.2003

Danışma Kurulunca, Genel Kurulun 29 Ocak 2003 Çarşamba günkü (bugün) Birleşiminde, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 8 inci sırasında yer alan, 37 sıra sayılı Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 2.1.2003 Tarihli ve 4779 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporunun, bu kısmın 1 inci sırasına alınmasının Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.

 

 

Bülent Arınç

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

 

Eyüp Fatsa

 

Mustafa Özyürek

AK Parti Grubu Başkanvekili

 

CHP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz:

V. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, zorunlu tasarruf birikimlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/ 54)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru önergesi üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Söz istiyor musunuz Sayın Koçyiğit?

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun, kürsüye buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, memurlarımız çok zor koşullar altında geçiniyorlar. En son yapılan zamlarla, yüzde 5'le, memurlarımıza enflasyonun çok altında bir artış yapılarak, memurlarımız, âdeta, açlığa mahkûm edildiler.

Biz de, bu fırsatı kullanarak, memurların en azından biraz daha rahat geçinebilmeleri için, devletten alacakları olan nemaları gündeme getirmiş bulunuyoruz.

Sayın Bakanımız üç birleşimde de soru önergeme cevap vermediğinden, karşınızda bulunuyorum.

Aslında, memurlarımız, nema konusunda epeyce zor durumda bırakıldı. 3417 sayılı Kanunun 5 inci maddesine göre, devletin, memurlardan kestiği birikimleri hazine bonolarına veya devlet tahvillerine yatırarak değerlendirmesi gerekiyordu. Hepimizin bildiği üzere, geçmişte, 1999 ile 2001 yılları arasında, yüzde 125, yüzde 150'lere varan faizler vardı; hatta, bir ara gecelik faizler yüzde 7 000'e çıkmıştı. Bu şartlar altında dahi, memurlardan zorunlu olarak kesilen birikimlere, yıllık, sadece, yüzde 10, yüzde 15 verilmek suretiyle, bu paralar enflasyon karşısında erimeye mahkûm edildi. Bir memur, bugün, alması gerekenin, aşağı yukarı beşte 1'ini ancak alacak durumda; fakat, hükümetimiz memurların bu beşte 1'e inmiş ödentilerini dahi ödemeyerek onları açlığa mahkûm etmektedir.

Yukarıda belirttiğim gibi, bu paralar, devlet tahvili veya hazine bonolarına yatırılmadığından, memurların, her birinin, ortalama olarak, en azından, 2 milyar lira civarında bir kaybı vardır; bunu dolara vurduğumuzda ise, 3 milyar lirayı bulmaktadır.

Memurlarımızı bu zor durumdan kurtarmak üzere sorduğumuz soruya Sayın Bakanımızın verdiği yazılı yanıtta, bu ödentilerin, temmuz ayında anaparası ödendikten sonra, geri kalan tutarının 2004, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında ödeneceği belirtilmiştir. Hepimizin bildiği gibi, bu enflasyon ortamında bir paranın 4 yıla yayılarak ödenmesi, gerçekten de memurlarımızı zor durumda bırakacaktır.

Bizim, Bakanımızdan ve hükümetimizden acil dileğimiz, bunları bir kez daha gözden geçirerek, memurlarımızı zor durumdan kurtarmak üzere, en kısa süre içerisinde yeni bir tasarı hazırlayarak, bunları mümkün olduğu kadar, bu yıl içinde bunların tümünü ödemeleridir.

Bu vesileyle, yapılacak çalışmalarda hükümetimize başarılar diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın milletvekilleri, 2 nci sıradaki sözlü soruya geçeceğiz; ancak, bir hususu hatırlatmak istiyorum: Sayın Bakanlarımız, eğer, birden fazla soru önergesini yanıtlayacaklarsa bunların hangileri olduğunu bildirirlerse, o soru önergelerini toptan okutacağım.

TARIM VE KÖŞİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, 2 nci, 6 ncı  ve 9 uncu sıralardaki sorulara birlikte cevap vereceğim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

2. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, çiftçilere doğrudan gelir desteği ödemelerinde uygulanan öncelik kriterlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/55)

3. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/61)

4. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerinin Edirne'de ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/64)

BAŞKAN - Sorulara cevap verecek Sayın Bakan burada.

Soruları okutuyorum: 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımı, aracılığınızla Başbakan Sayın Abdullah Gül'ün sözlü olarak yanıtlamasını saygılarımla arz ederim.  2.1.2003

     Selami Yiğit

                 Kars

1- Basında yer alan, çiftçilere doğrudan gelir desteği ödemelerinde seçim çevreniz olan Kayseri'ye öncelik tanındığına ilişkin haberler doğru mudur?

2- Basında yer alan bu haberler doğru ise, yapılan bu işlem bir tür siyasî kayırmacılık değil midir?

3- Doğrudan gelir desteği ödemelerinde hükümetinizin uyguladığı öncelik kriteri nedir?

4- Bu ödemeler hangi sıraya göre yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Prof. Dr. Sami Güçlü tarafından, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96 ncı maddeleri gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 6.1.2003

       Muharrem Kılıç

           Malatya

Soru 1- Bugüne kadar, doğrudan gelir desteğinin tamamının ve yarısının ödendiği illerimiz hangileridir?

Soru 2- Ödemelerde, iller arasındaki öncelik kriterleri hangi ölçülere göre saptanmaktadır?

Soru 3- Malatya İlindeki çiftçilerin doğrudan gelir desteğinin hangi tarihte ödenmesi düşünülmektedir?

Soru 4- 2002 yılında, bütçede doğrudan gelir desteği için ayrılan ödenekler başka alanlarda mı kullanılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Prof. Dr. Sayın Sami Güçlü tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Prof. Dr. Necdet Budak

              Edirne

1-Ekonomik olarak çok zor durumda bulunan çiftçimize, özellikle nüfusunun yüzde 75'i tarımla geçimini sağlayan Edirne'ye ödenmesi gereken ve geçici bütçeye de konan doğrudan gelir desteği ödemeleri ne zaman yapılacaktır?

2-Tarımsal yapı bakımından benzer konumda olan Tekirdağ ve Kırklareli komşu illerine doğrudan gelir desteği ödendiği halde, Edirne'ye halen ödeme yapılmamasının sebebi nedir?

3-Doğrudan gelir desteğinin illere göre ödeme sırası hangi kriterler dikkate alınarak belirlenmektedir?

4-Doğrudan gelir desteği ödemelerini alamayan ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları ile tarımsal sulama amaçlı elektrik borçlarını ve faizlerini ödeyemeyen çiftçilerin faiz borçlarının dondurulması ve bu borçların doğrudan gelir desteği ödenme tarihlerine kadar ertelenmesi konusunda herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır?

BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kars Milletvekilimiz Sayın Selami Yiğit Bey, Malatya Milletvekilimiz Sayın Muharrem Kılıç Bey ve Edirne Milletvekilimiz Prof. Dr. Sayın Necdet Budak Beyin sorularına topluca cevap vermek istiyorum; bu vesileyle, bizleri takip eden milletimizin değerli fertlerini de saygıyla selamlıyorum. Bu konuda, belki onların da beklentilerine bir cevap verme imkânı bulduğum için, soru soran arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Ancak, toplumumuzun çok önemli bir kısmını ilgilendiren, özellikle dargelirli, gelir seviyesi fevkalade düşük çiftçilerimiz için, belli illerde doğrudan gelir desteği alamayıp bekleyen çiftçilerimiz için, bu genel değerlendirmenin sonunda, yapılan çalışmalar hakkında bir bilgi vereceğim, nihaî açıklamayı ilgili bakan yapacak.

İlgili bakan ben değilsem, kim? Ben, Yüce Meclisin değişik oturumlarında, bu sorulara müteaddit defalar cevap verdim; ama, yine, soru soran arkadaşlarım, tabiî ki, doğrudan gelir desteğini Tarım ve Köyişleri Bakanına soruyorlar; ama, olayın ödeme şekli ve sorumluluğu Hazineye ait; dolayısıyla, Hazineden sorumlu Devlet Bakanımızın ilgi alanında, çalışma alanında. Ben, bu vesileyle, hem milletvekili arkadaşlarıma hem de bizi dinleyen çiftçilerimize, ödeme konusundaki sorumluluğun Hazinede olduğunu bu vesileyle ifade ediyorum.

Tabiî, tarımla ilgili bir konuda doğrudan ödemenin yapılması konusundaki kontrol, karar ve uygulama Hazineye ait olmakla beraber, bizi ilgilendiren bir sektördür; dolayısıyla, onların sorununu takip etme konusu, elbette, sorumluluğumuzun dışında değildir. Dolayısıyla, ben, konuyu şu şekilde ifade ediyorum: Evvela, sırasıyla, soru soran arkadaşlarımızın sorularına cevap vererek, sonunda da bir genel değerlendirme yapmak istiyorum.

Efendim, ilk sorumuzu, Kars Milletvekili arkadaşımız Selami Yiğit Bey sormuştu. Sorusunda, daha çok Kayseri'ye yönelik açıklamalar istiyordu. Bununla ilgili, ben, şöyle bir değerlendirme yapmak istiyorum: 31 Ekim 2002 tarihinde yürürlüğe giren, doğrudan gelir desteği ödemesi yapılmasına ve bu amaçla çiftçi kayıt sistemi oluşturulmasına ilişkin tebliğde, illerde yapılacak doğrudan gelir desteği ödemeleri, illerin icmallerinin tamamlanmalarını müteakip, Bakanlığımızca, Hazine Müsteşarlığına iletilmekte, ödemeler ise Hazine Müsteşarlığı tarafından nakit akış planına göre ödeme planı çıkarılarak yapılmaktadır. Genel cevabı budur.

Biz, bugüne kadar -2002 yılı için söylüyorum- illerle ilgili çiftçi kayıt sistemine göre tamamladığımız bilgileri Hazineye safha safha intikal ettirdik. Hazine, başlangıçta, Tarım Bakanlığından gelen listelere uygun olarak bu ödemeleri yaptı. Bu ödemelerle ilgili, 2002 yılında ilk ödemeye dahil olan grup 14 ildir. 31.10.2002 tarihinde bu karar çıkmıştır. Daha sonra 3 il -Afyon, Rize ve Konya- için kasım ayının 4'ünde çıkmıştır. Daha sonra 14 ille ilgili Tunceli'den başlayıp Kastamonu'ya kadar uzanan bir listedir. Bu liste kasım ayının 20'sinde çıkmıştır ve daha sonra beşinci grup iller 21 Kasım 2002'de çıkmıştır. Son 11 ili kapsayan, Antalya, Tokat, Denizli, Hatay, Sıvas, Yozgat, Adıyaman, Kayseri, Giresun, Ordu, Kahramanmaraş'ı kapsayan illerle ilgili karar 2 Ocak 2002 tarihinde çıkmıştır. Bizim hükümetimizi ilgilendiren iller de bunlardır. Bundan önceki illerin belirlenmesi ve ödemelerin yapılması hususunda 58 inci hükümetin bir dahli söz konusu değildir. Bundan önceki -yani, son 11 il hariç- uygulamalarda Tarım Bakanlığından intikal eden listeler, Hazinece, kaynak akışına uygun olarak değerlendirilmiştir. Olayın fiilen bir dar zaman şeridine sığdırıldığı, yani, seçim dönemine rast geldiğini hepimiz biliyoruz. Ancak, ekim ayında belirlenen 12 ille ilgili -biliyorsunuz bayram öncesidir- konuda, Hazinenin, basına da intikal eden, bize de intikal ettirdiği bilgi; büyük bir talep vardır; çünkü, geriye kalan 22 ilin icmalleri tamamlanmıştır, Hazineye intikal ettirilmiştir, beklemektedir; bunun dışında 12 ilin de bazı sorunları vardır, onlar da beklemektedir. Dolayısıyla, bu toplam 34 il içerisinde bir sıralama yapılmıştır. Hazinenin ifadesi aynen şöyledir: "Kırsal kesimde üretilen katmadeğeri kırsal kesimde yaşayan nüfusa bölerek bulunan değere göre bir sıralama yapılmıştır ve bu sıralama içerisinde bu 11 il belirlenmiştir, bahis konusu il de bu sıralama içerisindedir. Bundan sonraki ödeme de bu tarihte; yani, 2 Ocak 2002'de belirlenen listeye göre yapılacaktır." Dolayısıyla, illerin sıralanışıyla ilgili bizim elimizdeki bilgi budur. Hazinenin yapmış olduğu açıklamaya dayanarak sizlere arz ediyorum. Bu, elbette bu yönüyle bir kayırmacılık olarak ifade edilemez.

Konuyu, diğer soru soran arkadaşlarımızın sorularıyla birleştirecek olursak, 2002 yılı ödemeleri içerisinde bu son 11 ile diğerlerinden farklı olarak, normal olarak ödenmesi gereken miktarın yüzde 50'si ödenmiştir. Geriye de, biraz önce söylediğim gibi, 22 il tamamlanmış olduğu halde beklemektedir, 12 ilin de sorunu vardır. Sorunu da kısaca ifade edeyim.

Bu illerden bazılarında elde edilen, çiftçilerden intikal eden bilgilerle daha önce Devlet İstatistik Enstitüsü kayıtlarında mevcut olan ve uydu sistemiyle tespit edilen arazi büyüklüğü arasında bir ahenksizlik vardır; bu, belli bir haddi aştıktan sonra bunların düzeltilmesi gerekmektedir, doğrulanması gerekmektedir; bunun için bekletilmekte. Bu konuda ocak ayının 16'sında sorunlu olan; yani, kayıtları doğru olmadığı anlaşılan illerimizde, özellikle bazı ilçelerde büyük sorun vardır. Bu ilçeler ayıklanmış ve bu illerimizle ilgili kayıt da Hazineye intikal ettirilmiştir; yani, 16 Ocak 2003 tarihi itibariyle, birkaç ilçemiz hariç olmak üzere, artık Tarım Bakanlığından Hazineye intikal ettirilmeyen il kalmamıştır.

Efendim, bu sorular içerisinde, genel değerlendirmeye yönelik olarak sorularımız, Edirne Milletvekilimiz Sayın Necdet Budak tarafından sorulmuştur, ifade edilmiştir. Elbette, burada yaptığımız açıklamaya göre, ilk grup içerisinde yer alan Kırklareli ve Tekirdağ, icmalleri ilk yapılan illerdendir. Dolayısıyla, ekim ayında, bu 2 ilimiz -toplam 14 ille beraber- doğrudan gelir desteği ödemelerinin tamamını almıştır; ama, daha sonra, bütçedeki kaynak eksikliği ve benzeri sebeplerle, sıralamada geriye düştüğü için, bugüne kadar alamamıştır. Edirne, sadece kendi bölgesindeki illerle bir sıralamaya girerek... Bu, bir dezavantajından dolayı değil; ülkemizde bu iş için ayrılan kaynağın yetersiz olması dolayısıyladır ve toplam 34 ilimiz bu durumdadır; yani, dolayısıyla, ortada, telafisi gerçekten güç, zor bir durum vardır.

Tabiî, bu illerimizde yaşayan çiftçilerimizin doğrudan gelir desteğini bu kadar geç almasını savunmak, izah etmek veya bir mazeret üretmek mümkün değildir. Dolayısıyla, bununla ilgili konuda, 2003 yılı geçici bütçesinde, bu illerimizin tamamında, yani şimdiye kadar doğrudan gelir desteği alamayan 34 ilimizin toplam doğrudan gelir desteği ödemelerinin yarısı kadar bir kaynak, geçici bütçede, üç aylık bütçede mevcuttur. Alınan en son bilgi -yani, bugün Bakanlar Kurulu toplantısında da dile getirilmiştir bu husus- bizim edindiğimiz bilgi, Hazinenin, bu konuda yoğun bir çalışma yaptığı şeklindedir; ancak, ülkemizin içinde bulunduğu malî durum -milletvekillerimizin hepsi çok iyi bilmektedirler- gerek dışborç gerekse içborç ödemelerinden dolayı çok büyük bir rahatlık içerisinde olmadığımızı biliyoruz; ama, bayram öncesi, Hazinenin, bu konuda bir duyuru yapacağını, bir açıklama yapacağını -hatta, bu konuda sorumluluğu kendilerine ait olduğu için daha fazla bir açıklama yapmak durumunda da değilim- kendilerinin bugünlerde bir açıklama yapması gerektiğini söylüyorum; çalışmaların ilerlediğini söylüyorum.

Yine, sayın milletvekilimiz Necdet Budak Beyin, faizlerle ilgili ve yine çiftçiye dönük uygulamalarla ilgili olarak sorularına da bu vesileyle cevap vereyim. Çiftçi borçlarının anapara ve faiz ödemeleriyle ilgili konuda sorumluluk yine Hazineye aittir. Dolayısıyla, Hazinenin bu konuda bir çalışma yaptığını ve çiftçi borçları ve faizleriyle ilgili -Bakanlığımıza bağlı tarım kredi kooperatifi ve Ziraat Bankasını kapsayacak şekilde- çalışmanın belli bir noktaya geldiğini, elektrik borçlarıyla ilgili konuda Enerji Bakanıyla yürüttüğü çalışmanın yine belli bir noktaya geldiğini, bugünlerde, halkımızı, özellikle çiftçilerimizi sevindirecek açıklamaların ilgili bakanlar tarafından yapılacağını ifade ediyorum.

Bu konuda, doğrudan gelir desteği konusunda, Tarım Bakanlığımızın ilgisinin nispeten daha sınırlı olduğunu, özellikle ödemeler konusundaki inisiyatifinin sınırlı olduğunu, ama, sorumluluğumuzun bulunduğunu tekrar belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan; kürsüde kalmanızı diliyorum.

Eğer kısa açıklaması olan arkadaşımız varsa, kendini sisteme tanıtsın.

Sayın Yiğit, buyurun.

SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanıma yaptığı açıklamalardan dolayı teşekkür ediyorum.

Geçen hükümet döneminde, Kars'ta çiftçi kayıt sisteminin uygulanmasında çok ciddî sorunlar yaşanmıştır ve partizanlık yapılmıştır. Bugün, bu sorunların cezasını bütün Kars köylüsü çekmektedir. Bu sorunların bir an önce hal yoluna konulmasını bekliyoruz Karslılar olarak.

Sayın Bakanın bu konuda yardımcı olacağına inanıyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yiğit.

Sayın Bakanım, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben de çok kısa bir açıklama yapayım efendim.

Şimdi, Kars'la ilgili sorun, Kağızman, Sarıkamış İlçeleri ile Merkez İlçede toplanmıştır. Burada, uydudan yapılan tespitler ile beyana dayanan tespitler arasında kabul edilemez ölçüde bir fark vardır. Dolayısıyla, yapacağımız şey, mutabakata varamadığımız, büyük farkların oluştuğu ilçeleri çıkarmak ve Kars'la ilgili icmalleri, Hazineye, belirttiğim tarih itibariyle -yani, 16 Ocak tarihi itibariyle- intikal ettirmektir. Bununla ilgili konuda esas ödemelerin fiilen başlaması halinde, kayıtları doğru olan, bu konuda daha fazla gecikmeye bir sebep de olmayan ilçelerimiz alacaklar; diğerleriyle ilgili çalışmalarımız da sürdürülüyor, onları bir noktaya getirmeye çalışıyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Muharrem Kılıç, kısa bir açıklamanız varsa alayım.

Buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Bakana açıklamalarından dolayı teşekkür ediyorum; ancak, tam anlamıyla tatminkâr değildir.

Malatya İli, doğu ile batının kesişim kavşağında olan önemli bir ilimizdir. Malatya'nın tüm komşu illeri -Elazığ, Adıyaman, Sıvas, Kahramanmaraş, Kayseri- doğrudan gelir desteğini kısmen veya tamamen aldıkları halde, Malatya'nın doğrudan gelir desteği ödemesinin yapılmamış olmasını anlamak mümkün değildir.

Sorumun ikinci maddesinde, ödemelerde hangi kriterlerin esas alındığını sormuştum. Ödenen illere baktığımızda, Sayın Başbakanın veya Devlet Bakanının ilinden olmak öncelik almakta acaba bir kriter midir diye düşünmekteyiz.

Sayın Bakandan ve hükümetten, tarım sektörüne karşı daha duyarlı olmalarını, çiftçilere seçim öncesi verdikleri sözleri tutmalarını talep ediyoruz. Ancak, çiftçilere seçim öncesi verilen sözler tutulmadığı gibi, bunun tam aksine uygulamaların yapıldığını görmekteyiz. Seçim öncesi, çiftçiye ucuz mazot sağlanacağı, yeşil mazot uygulaması yapılacağı vaat edildiği halde,  bu vaatler tutulmadığı gibi, mazota 10 kez zam yapılmış ve çiftçinin tarlasını sürmesi, üretim yapması iyice zorlaşmıştır. Yine, seçim öncesi çiftçi borçlarının faizlerinin affedileceği, anaparanın da taksitlendirileceği vaat edildiği halde, bu vaatler de unutulmuştur. Çiftçiler, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerinin icra ve haciz kıskacında kalmışlardır.

BAŞKAN - Sayın Kılıç, konuyla ilgili olmasını rica ediyorum.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Bitiriyorum efendim.

Konuyla şu bakımdan ilgili Sayın Başkanım: Bankaları batıranlara, rantiyeye sağlanan imkânların, hoşgörünün çok azı bile tarım sektörüne ayrılırsa çiftçiler rahatlayacaktır.

Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum ve Yüce Heyete saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Buyurun Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Sayın Başkanım, Malatya Milletvekilimiz Muharrem Kılıç Beyin sorularına aslında konuşmamın içerisinde cevap verdim; ama, tabiî, bu, çok özel olarak, teker teker sıralayarak verilmiş bir cevap olmadı, biraz dolaylı cevaplar oldu.

Arkadaşlarım, tekrar ediyorum: Son ödemeye, yani, 2002 yılı aralık ayında yapılan ödemeye kadar herhangi bir kriter belirlenmemiştir. Tarım Bakanlığından gönderilen listelere göre, Hazinece, o sıraya tabi olarak ödenmiştir. Bu, Kırşehir'den başlamış, ilk 14 il, Kırklareli'yle sonuçlanmış; sonra, Afyon, Rize, Konya; sonra, Tunceli'den başlamış, 32 nci il Kastamonu; sonra, İstanbul, 36 ncı il Trabzon'a gelip dayanmış. Daha sonra, intikal eden iller içerisinde dediğim gibi 34 il vardır. Bu illerle ilgili sıralamada Hazine yeni bir karar almıştır; çünkü, bütçede o gün için mevcut olan paranın miktarı 800 trilyondur, ödenmesi gereken borç ise 1,4  katrilyondur; dolayısıyla, burada ister istemez, bir  sınırlamaya gidilmek zarureti vardır. Hazinenin yaptığı açıklamayı tekrar ediyorum: Hazine, kırsal kesimde sağlanan üretim değeri ile kırsal nüfus arasında bir ilgi kurmuş, bir sıralama yapmıştır ve bu sıralamaya göre en düşük illerden başlayarak bir ödeme planı çıkarmıştır; bundan sonra da buna uyacağını ifade etmektedir. Bilgim budur, arz ediyorum.

Bunun dışında, Sayın Milletvekilimiz, seçim döneminde hepimizin söylediği, yapmayı arzu ettiğimiz, yapmayı vaat ettiğimiz konuların birçoğu da ortaktır; yani, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerimiz de söylemiştir, biz de söylemişizdir, bununla ilgili...

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Fakat, biz muhalefetteyiz Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bu hususta yapmak istediklerimizi, elbette, çok kısa bir süre içerisinde gerçekleştirme imkânı bulamayabiliriz; ama, ben, yine, cevabımda, elektrik borçlarıyla ilgili bir iyileştirmenin, ilgili bakanlar tarafından bugünlerde açıklanacağını; Ziraat Bankası ve tarım krediye yönelik çiftçi borçlarında da, yine, Hazine tarafından, belki ilgili meslek kuruluşlarıyla toplantılar yapılarak -bir kamuoyu da oluşturularak- bir mutabakata varmak suretiyle, bugünlerde kamuoyuna açıklayacağımı söyledim.

Şimdi, ben, bunu söyledikten sonra, tekrar, bu hadisenin unutulduğunu ifade etmek, çok insaflı olmaz. Dolayısıyla, bir de zamanımız uzun, bu iki ay içerisinde, çiftçilere verdiğimiz sözleri unuttuğumuzu, söylerseniz yanlış olur. Önümüzdeki günlerde çiftçiyi unutmadığımız görülecektir; çiftçiyi unutmayanlar var, çiftçiyi unutmayan bir Tarım Bakanı var, onlar için çalışmaya niyet etmiş insanlar var, bunun için bir teşkilat var. Bu konuda, elbette, devletimizin malî gücü ve imkânları çok sınırlı, ama, bütün bunlara rağmen, o kesimin sorunlarını dert edinen insanlarız, birlikte bunları çözmeyi teklif ediyoruz ve çözme konusunda bir uğraş vereceğiz. Desteğinizi talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Necdet Budak?.. Yok.

5. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Ziraat Bankası Diyarbakır-Ergani Şubesinin kapatılması kararına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/56)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

Önerge sahibi söz istiyor musunuz?

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; soru önergem üç birleşimde cevaplandırılmadığından, karşınızda bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Diyarbakır'ın Ergani İlçesinde -ben 50 yaşımdayım- kendimi bildim bileli bir Ziraat Bankası şubesi vardı, yani, aşağı yukarı kırk seneden beri bir Ziraat Bankası şubesi vardı; fakat, geçtiğimiz yıllarda, Ergani'deki bu Ziraat Bankası şubesi kapatılarak, hesaplar Elazığ'ın Maden İlçesine, komşu ilçemiz Maden'e aktarıldı.

Şimdi, burada, Ergani ile Maden ilçelerinin objektif kıstaslara göre bir karşılaştırmasını yapacağım. Ergani'deki ekilebilir arazi miktarı 665 000 hektar, Maden'de 19 000 hektar. Ergani'nin toplam nüfusu 87 441, Maden'in 21 000 kişi. Ergani'de doğrudan gelir desteğini hak etmiş çiftçi sayısı 25 000, Maden'de 1 800. Geçen yıl, Ergani'de ödenen doğrudan gelir desteği 5,7 trilyon, Maden'de 2,6 trilyon. Buradaki objektif kıstaslardan da görüleceği üzere, Ergani, aşağı yukarı her bakımdan, Maden'in 5 katı büyüklüğünde. Biz, Maden'de banka şubesi açılmasına karşı değiliz, Maden'de de olsun. Bizim karşı olduğumuz, Ergani'deki Ziraat Bankası şubesinin kapatılıp, buradaki 25 000 kişinin hesaplarının komşu ilçe Maden'e aktarılmasıdır. Ergani'yle Maden'in arası 25 kilometre civarında. Halk, en küçük bir bankacılık hizmetinden faydalanabilmek için, her gün, sabah kalkıp 25 kilometre gidip, işlemlerini yaptırıp geri dönüyor; yani, 50 000 000 liralık bir işlem yaptırmak için, 100 000 000 liralık masraf yapmak zorundadır. Bundan da anlaşılacağı üzere, böyle bir uygulamaya gitmek, halkta, doğal olarak bir dışlanmışlık, kasıtlı işleme tabi tutulmak gibi bir his uyandırıyor. Yani, kasıtlı olarak, Ergani'den alınıp Maden'e verildi. Bizim, Sayın Bakanımızdan, Sayın Başbakanımızdan dileğimiz, en kısa sürede, Ergani'deki Ziraat Bankasının tekrar Ergani'nin hizmetine sunulması; oradaki 25 000 hesabın alınarak Ergani'ye getirilmesi; gerekirse, Ergani şubesinin yeniden açılması. Bu, halkın en doğal ihtiyacı, en doğal bankacılık hizmeti, bunu halka çok görmemek lazım. Böyle masum istekleri de yerine getirmezsek, burada Meclis olarak, hükümet olarak bulunmanın hiçbir anlamı yok. Burada bulunmamızın tek amacı, halkın taleplerine cevap verebilmek. Ben de bu amaçla Sayın Bakanımızdan, sayın hükümetimizden ve Başbakanımızdan en kısa sürede soruna çözüm bulmalarını sizlerin huzurunuzda rica ediyorum; arz ediyorum.

Bir de, buraya gelmişken bir konuya daha değineceğim, Sayın Tarım Bakanımız da burada. Gerçekten de, Sayın Tarım Bakanımız her birleşimde buraya gelip, çok özverili bir şekilde sorulara cevap vermeye çalışıyor. Herkes de bu soruyu defalarca sordu, bir kez de ben sormak istiyorum. Bizim telefonlarımız durmak bilmiyor, gece 12.00'ye, 01.00'e kadar Diyarbakır'dan, köylülerden herkes bizi arayarak, doğrudan gelir desteği ödemelerinin niçin yapılmadığını soruyorlar. Geçen dönemde de en son Diyarbakır'a ödendi doğrudan gelir destekleri; yani, 81 inci il olarak Diyarbakır, doğrudan gelir desteğini aldı. Doğal olarak halkta şöyle bir duygu var: Biz, Diyarbakırlı olarak acaba dışlandık mı? Niçin en sona biz bırakılıyoruz? 57 nci hükümette Tarım Bakanı belli bir partiye mensup olduğu için bunu bir yerde doğal görüyorlardı; fakat, yeni hükümet kuruldu, hatta, AK Parti, Diyarbakır'dan 8 milletvekili çıkardı. Diyarbakır'da doğrudan gelir desteğinin hâlâ ödenmemesi, bizleri de, AK Partili milletvekillerini de zor durumda bırakıyor. Sayın Bakanımıza tekrar arz ediyorum ve Sayın Bakandan en kısa sürede, bir istisna yaparak, ilk uygulamalar içerisine Diyarbakır'ı alarak Diyarbakırlılara ödenmesini tez elden yapmasını rica ediyorum, Diyarbakır insanını da sistemin içine çekip onlara hoşgörüyle yaklaşmasını istiyorum.

Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum; teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın milletvekillerinden mümkün olduğu kadar soru önergelerinin kapsamı dışına çıkmamalarını diliyorum.

6. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Havaalanının Jandarma Genel Komutanlığına devrine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/57)

BAŞKAN -  Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Altay, söz istiyor musunuz?

ENGİN ALTAY (Sinop) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sinop Havaalanının devriyle ilgili, Ulaştırma Bakanının cevaplaması istemiyle 27.12.2002 tarihinde verdiğim önergenin üç birleşimde cevaplandırılmaması nedeniyle huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, şu anda, Sinop Sanayi ve Ticaret Odasında, Sinop Turizm Derneği binasında, Sinop Esnaf Kefalet Kooperatifinde, ilçelerimizin muhtelif yerlerinde insanlar bu görüşmeyi şu amaçla izliyor: Sinop halkı, Sinop turizmcisi, Sinop esnafı, Sinop çiftçisi, Sinop'ta yaşayan herkes havaalanını geri istiyor. Son istatistiklere göre, Sinop Havaalanından 502 yolcu çıkış, 498 yolcu giriş yapmış; doğrudur, anlıyorum, devredilmesi isteği makuldür; ancak, bu tür tesisleri şöyle de düşünebiliriz: Bir devlet hastanesi vardır, tam teşekküllüdür, A'dan Z'ye donanımlı çalışır. Aynı çerçevede, bir sağlık ocağı, bir sağlık merkezi düşünün, o boyutta, o limitte değildir ekipman, donatım ve personel yönünden; ama, açıktır, hizmet verir. Biz, şimdi, Sinop olarak, havaalanımızın -verdiğim örnekte olduğu üzere- 44 personel yerine 8 personelle çalışmasını, çalıştırılmasını istiyoruz. Kaldı ki, Sinop Havaalanı, Karadeniz'de FIR'a çıkış noktalarından birini teşkil eden VOR istasyonuna da sahip ender havaalanlarından biridir.

Yine, devlette devamlılık konusunu dün de söylemiştim. Sayın hükümetin konuyla belki de direkt ilgisi yok. Elimdeki protokolde -isim vermeyeceğim- bir kurmay başkanımızın ve bir genel müdürümüzün imzası var. Gönlüm dilerdi ki, böyle bir havaalanı devrinde Sayın Bakanın imzası olsun, belki bilgisi de yok, bilmiyoruz. Yani, bir Ulaştırma Bakanı, havaalanı devri konusunda bilgilendirilmiyorsa, hangi konuda bilgilendirilecek, doğrusunu isterseniz çok da merak ediyorum.

Şimdi, yolcu kapasitesi düşük olmakla birlikte, niçin bu kadar hassasız? Sayın milletvekilleri, sektörel bazda, 21 inci Yüzyılın parlayan üç yıldızı vardır. Bunlar, telekomünikasyon, enformasyon ve turizmdir. Türkiye'de yeni turizm anlayışına, yeni turizm hareketine uygun tek il de Sinop'tur. Bakın -22 nci Dönem bitmeden hep birlikte göreceğiz- 22 nci Dönem bittiğinde Sinop -Antalya milletvekillerimiz alınmasınlar- turizmde Antalya'nın önüne geçmiş bir büyük turizm merkezi olarak kendini tüm dünyaya duyuracaktır. Türkiye'de herkesin, nasıl ki, Pamukkale'yi, Aspendos'u, Bergama'yı, Efes'i, bir kere de olsa görmesi zarureti varsa, turizmde bunlar önemliyse, bu yerler bu düzeye gelmişse; Sinop'ta da İnaltı, Hamsilos, Akgöl ve Sinop Kalesinin dışında Erfelek Tatlıca Takım Şelaleri, bugün, tüm Türkiye tarafından tanındı, önümüzdeki yıllarda tüm dünya tarafından tanınacaktır.

Sinop'un tek çıkışı turizmdir. Bildiğiniz üzere, turizmin tek yolu da ulaşımla ilintilidir. Sinop'un, önümüzdeki yıllarda bir dünya turizm kenti olmasının önünde bir engel olan havaalanının devrinin Yüce Meclisimizce engellenmesini hepinizden talep ediyorum. Artı, Karadeniz Ekonomik İşbirliği çerçevesinde düşündüğümüzde de, yine, Türkiye'de, Karadeniz Ekonomik İşbirliği boyutunda Sinop'tan ideal bir merkez yoktur. Bu sebeple, Sinop halkı adına, sizleri, Sinop Havaalanına, Sinop turizmine, Sinop turizmcisine, Sinop esnafına sahip çıkmaya davet ediyorum.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Altay.

7. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünün ihtiyaçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/58)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru da, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.

Önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Altay, söz talebiniz var mı?

ENGİN ALTAY (Sinop) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aynı yöntemle huzurunuzdayım.

Bu çıkışlarımız, sakın ola ki, seçim bölgesine bir mesaj gibi değerlendirilmesin; son derece problemli, sorunlu, son derece unutulmuş ve devlette en çok alacağı birikmiş bir ilin milletvekili olarak huzurunuzdayım. Bu sebeple, gönlüm isterdi ki, Sayın Bakan sorularımıza cevap versin, cevaplar bizi tatmin etsin.

Değerli milletvekilleri, Sinop Köy Hizmetlerinin ekipman donatım ihtiyaçları ve Köy Hizmetleri yatırımlarında Sinop gibi geri kalmış illerin ödeneklerinin artırılmasıyla ilgili olarak Tarım ve Köyişleri Bakanına soru önergesi verdik, yanıt alamadık.

Şimdi, Ankara'da son derece olumlu koşullar altında yaşıyoruz. Hepimizin ayrı ayrı seçim bölgeleri var. Çok doğaldır ki, hepimizin de, bölgelerinde, kırsal kesimde çok ciddî, çok temel sorunları vardır, doğrudur; ancak, çok kesin olarak şunu bilmenizi istiyorum ve sizlerden rica ediyorum: Bugün, Türkiye'de, doğusu, güneydoğusu, batısı, Trakya'sı, güneyi, iç kesimi, hiçbir bölgemizde, hiçbir ilimizin kırsal kesiminin yol sorunu Sinop İlinin kırsal kesiminin yol sorunu kadar vahim boyutta değildir. Gönlüm ister ki, Sinop'un Karagüney Köyüne, Çatak Köyüne, Himmetoğlu Köyüne, Yaylabeyi Köyüne bir gitseniz de "iki Türkiye varmış gerçekten" deseniz.

Ben, Sayın Bakana şöyle bir soru sormuştum -Sayın hükümetin birkısım temsilcileri burada- kendilerinden sorum ve dileğim şudur: Türkiye, 81 ilden müteşekkildir. Bazı illerimizin kırsal kesim yolu asfaltlama oranı yüzde 85-90 nispetinde gerçekleşmiştir; ancak, Sinop gibi, Kastamonu gibi, Artvin gibi illerimizde bu oran yüzde 10,12,15 nispetindedir.

İktidar partisinin sayın milletvekilleri, partinizin adının ilk kelimesi adalettir. Ben de, sizlerden, bu konudaki adaletsizliğin bir an önce giderilmesini talep ediyorum. Böyle bir şey olabilir mi; bir ilde köy yollarının yüzde 90'ı asfalt, bir ilde yüzde 5'i asfalt; hani adalet?! Burada kriter nedir? Ben, çok basit bir şey söyleyeyim size -Millî Savunma kaynaklarından aldım- Kurtuluş Savaşında... (AK Parti sıralarından "göreve geleli iki ay oldu!.." sesleri, gürültüler) Efendim, biz ilgililere söylüyoruz, siz oturun!.. Burada hükümet var... Kurtuluş Savaşında... (AK Parti sıralarından gürültüler) Dinler misiniz!..

Hükümetten talep etmek bizim hakkımız. İktidarı çalıştırmak muhalefetin görevidir. İktidar milletvekilleri de bizimle bir olurlar, hükümeti biraz daha fazla sıkıştırırız, biraz daha hizmet yaparız. (AK Parti sıralarından gürültüler) Lütfen ama... Gelin, siz de kullanın bu kürsüyü...

Şimdi, bir şey söylüyorum:

BAŞKAN- Sayın milletvekili, siz Genel Kurula hitap edin.

Arkadaşlar, lütfen dinleyelim.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla)- Şimdi, bu adaletsizliğin, sayın hükümet tarafından dikkate alınacağını ve giderileceğini umuyorum.

Şöyle bir örnek vermek istiyorum: Vatan sevgisi, ona hizmetle ölçülür; doğrudur. Sinop İli, Kurtuluş Savaşımızda verilen 36 000 şehidin -Millî Savunma kaynaklarıdır- 1 845'ini vermiştir; yani, bugün 81 ille bir mukayese edersek, bizim 300-400 şehit vermemiz lazımdı. Sinop ve Sinoplu, bu denli de vatanseverdir; ülkesine, ulusuna, ulusal birliğine bağlıdır. İktidardan, bir muhalefet milletvekili olarak rica ediyorum, bu makas kapanmalıdır. Böyle şey olmaz!.. Edirneli milletvekillerimiz -bağışlasın Edirneli seçmenlerimiz- efendim, Edirne'de böyle bir sorun yok... Sinop'ta bu işe hiç el atılmamış. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar?!. Ben, şimdi kimseyi de suçlamıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sözlerinizi lütfen tamamlar mısınız.

ENGİN ALTAY (Devamla)- Hemen toparlıyorum Sayın Başkan.

Ben, bu konuya, sayın hükümetin ve siz yüce milletimizin değerli temsilcilerinin dikkatini çekmek istiyorum. Katkılarınız için, gayretleriniz için şimdiden teşekkür ediyorum; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Altay.

8. - İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın, İzmir ören yerleri gelirlerinden İl Özel İdaresine aktarılan payı düzenleyen protokolün iptaline ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (6/62)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bilindiği gibi, 6 ilin dönersermaye gelirlerinin yaklaşık yüzde 40'ı ya bir protokolle ya da Sayın İstemihan Talay'ın sözlü talimatlarıyla İl Özel İdarelerine devrediliyordu. Bu uygulamaya Kültür Bakanı Prof. Dr. B. Suat Çağlayan da valilikle yaptığı protokol sonucu İzmir'i de eklemişti.

Durum böyle iken, aldığımız bilgiye göre, protokol yapılan 4 ildeki uygulamayla protokol yapılmadan sadece sözlü talimatla Mersin ve Çorum illerinde yürütülen uygulamaya devam edilirken, sadece İzmir'in protokolünün iptal edildiğini öğrenmiş bulunuyorum.

Kültür hizmetlerinden ve kültür yatırımlarından nasibini yeterince almamış bir kent olan İzmir için yapılan bu uygulamanın bir cezalandırma olup olmadığının ve düzeltilip düzeltilmeyeceğinin Kültür Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

Canan Arıtman

                İzmir

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekilimiz Sayın Canan Arıtman'ın bana tevcih ettiği soruyu cevaplandırmadan önce, Sinop Milletvekilimiz Sayın Engin Altay'ın biraz önce yaptığı konuşmayla ilgili olarak bir iki cümle arz etmek istiyorum.

Sayın Engin Altay'ı yerden göğe kadar haklı buluyorum. Özellikle köy yollarının asfaltlanmasındaki orantısızlık, maalesef, ülke çapında çok yaygındır. Bu, son derece haksız, gayri adil bir durumdur. Kendileri, Sinop'taki yolların yüzde 12'sinin asfaltlandığını ifade etti; bu, oran, Van'da yüzde 4'tür. Eğer, günün birinde, Sayın Engin Altay, bu durumu protesto eden bir yürüyüş yaparsa, ben de kendisine katılırım. (Alkışlar)

Gelelim, esas, Sayın Canan Arıtman tarafından bana yöneltilen soruya:

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, Türkiye'deki kültürel varlığımızı ayakta tutabilmek, bunları onarmak ve gelecek nesillere aktarabilmek için elimizdeki tek kaynak, ören yerlerimizden, müzelerden gelen gelirlerdir. Buraları ziyaret eden insanların bilet alarak ödedikleri paralar, Döner Sermaye İşletmesine (DÖSİM) gelmektedir ve biz de, bu kaynakla, bu paralarla, tarihî eserlerimizi, kültürel yapılarımızı, ören yerlerimizi tamir ediyoruz, ayakta tutmaya çalışıyoruz, düzenlemeye çalışıyoruz.

Benim selefim olan Sayın Bakan tarafından İzmir Valiliğiyle yapılan sözleşmeyle, gelirlerin bir kısmı İzmir İl Özel İdaresine bırakılmıştır. Daha önce de buna benzer uygulamalar yapılmıştır; ancak, bunlar, çifte standarda yol açmıştır arkadaşlar. Bakınız, şu konuda emin olmanızı istiyorum: Türkiye'nin her tarafındaki uygulama, kesinlikle aklın, mantığın gerektirdiği şekilde yapılacaktır ve kesinlikle popülizme gidilmeyecektir benim Bakanlığım döneminde.

Eğer, Türkiye'de toplanan vergilerin hepsini o verginin toplandığı illere harcarsanız, vergi toplayamadığınız illere hiçbir hizmet götüremezsiniz. Türkiye'de toplanan vergilerin çok önemli bir kısmı İstanbul ve İzmit'ten toplanıyor; ama, efendim, biz, bunları, buradan topladığımız bütün vergileri İstanbul'a ve İzmit'e harcayacağız diye bir mantık ileri süremezsiniz.

İzmir, bizim çok önemsediğimiz ve tarihî ve turistik açıdan çok çok önemli olan bir vilayetimizdir ve ayrıca, Türkiye'deki çok önemli ören yerlerinden birçoğuna sahip olan bir vilayetimizdir.

Biz, buradan gelen gelirleri, Antalya'dan, Nevşehir'den, Van'dan, Türkiye'nin her tarafından gelen gelirleri bir havuzda topluyoruz ve bunları, ayakta tutmak zorunda olduğumuz eserlerimizin restorasyonu için kullanıyoruz. Şimdi, Ağrı'nın Doğubeyazıt İlçesinde bulunan İshak Paşa Sarayını da ayakta tutmak zorundayız, Van'ın Hoşap Kalesini de ayakta tutmak zorundayız, Ahlat'taki Selçuklu eserlerini de ayakta tutmak zorundayız; elbette, İzmir'deki, Mersin'deki, Antalya'daki eserleri de ayakta tutmak zorundayız.

Şimdi, Sayın Bakan İzmirli diye, buradan gelen gelirleri İzmir İl Özel İdaresine devrederse; Sayın İstemihan Talay, Mersin'dekileri Mersin'e devrederse; ben, Van Milletvekiliyim diye gelen gelirlerin önemli bir kısmını Van'a devredersem, bu, yanlış olur. Dolayısıyla, biz, dediğim gibi, adil bir uygulama yapıyoruz ve Türkiye'nin her köşesindeki tarihî eser bizim için eşit değerde önemlidir. Biz, Helenistik dönemden kalan eserlere de sahip çıkıyoruz, Bizans döneminden kalan, Selçuklu döneminden, Akkoyunlu, Karakoyunlu döneminden kalan eserlere de sahip çıkıyoruz ve bunların hepsinin yaşatılması için gereken hassasiyeti, gayreti gösteriyoruz.

Sayın Arıtman'ın sorusunda, Çorum ve Mersin Vilayetlerine sözlü talimatla bazı gelirlerin bırakıldığı ifade ediliyor, bu doğrudur. Sözlü talimatla bir yanlış yapılmıştır, biz, sözlü talimatla bu yanlışı düzeltmişiz ve birkaç vilayette daha benzeri uygulama vardır, mayıs ayında bunların süreleri dolacaktır ve bunlar da iptal edilecektir. Türkiye'nin her tarafından gelen gelirler, arz ettiğim gibi, bir hesapta toplanacaktır ve öncelikler gözönünde bulundurularak harcama yapılacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Benden önceki değerli Bakan Sayın Suat Çağlayan, orada birkaç ay oturacağını bile bile, çok köklü, çok radikal kararlara imza atmıştır. Son günlerde gazetelerde görüyorsunuz, efendim, Vahdettin Korusundaki Vahdettin Köşkünü İstanbul Üniversitesine, Sait Halimpaşa Yalısını Yıldız Üniversitesine, Ankara'daki Mustafa Necati Evini Tabipler Odasına; önüne gelen müesseseye bunları dağıtmıştır. Şimdi, Kültür Bakanlığının sahip olduğu bu eserler, elbette, sanatsal ve kültürel amaçlarla kullanılacaktır. Ben, gelir gelmez bunları da iptal ettim. İptal gerekçelerimiz ortadadır ve daha fazla detaylara girmek istemiyorum; bunu, herkesle de paylaşmaya hazırım değerli arkadaşlar. Bizi popülizm mahvetmiştir.

Bakınız, yine bir ilave olarak söyleyeyim: Daha önce Kültür Bakanı olan bazı arkadaşlarımız, kendi milletvekili bulundukları ile değil, ilçeye değil, beldelere bile kültür merkezi inşaatları başlatmışlar. Şu anda 136 tane kültür merkezi projesi var; bunlardan 92 tanesinin inşaatı devam ediyor ve bunların bitmesi için de 600 trilyon lira kaynak lazım. Kültür Bakanlığına, bu iş için bu sene tahsis edilen para 19 trilyon liradır.

Bunların çoğu, rasyonel olmayan, gerçekten fonksiyonel olmayan yatırımlardır. Efendim, sayın bakan bizim ilçeden de geçti; bizim ilçeye de bir kültür merkezi yapalım, bizim beldeye de yapalım... Gerekli mi gereksiz mi; bunlar, kesinlikle gözönünde bulundurulmamış.

Biraz önce söyledim; bakınız, Konya gibi bir metropolde kültür merkezi yok, Kayseri gibi bir metropolde kültür merkezi yok, Eskişehir gibi iki üniversitenin bulunduğu bir metropolde kültür merkezi yok; ama -burada adını zikretmek istemiyorum- filan ilin filan ilçesinin filan beldesinde 1'den fazla, 2 tane kültür merkezi inşaatı var; bunun anlaşılabilir bir tarafı yoktur. Popülizm bizi bu noktaya getirmiştir.

Ben, bunu, dün, Grup toplantısında, kendi Grubumdaki arkadaşlarımla da paylaştım. Milletvekili arkadaşlarım, haklı olarak, gelip "bizim kültür merkezini de bir an önce bitirin" diyorlar. Ben, şunu söyledim: Şu anda yüzde 80-90'ı gerçekleşmiş olan ve bu sene bitirebileceklerimizin dışındaki kültür merkezlerine 1 kuruş tahsisat ayırmıyoruz; bitire bitire gideceğiz. Benim 1 daire yapacak kadar param varsa, ben, bunu, 25 tane bostan kulübesine bölersem, hiçbiri bir işe yaramaz. İllerin önem sırasına göre, oradaki kültürel aktivitelere göre, oradaki hareketliliğe göre, önem sırasına göre, biz, bunları yapmaya devam edeceğiz.

Sayın Canan Arıtman Hanımefendiyle birlikte, biz, inşallah, önümüzdeki ilkbaharda -diğer İzmirli arkadaşlarımla da gitmekten zevk duyarım- İzmir'deki kültürel varlığımızı, ören yerlerini yerinde incelemek, yapılabilecekleri birlikte görmek ve değerlendirmek üzere İzmir'e özel bir gezi yapacağız. Bu gezi esnasında da, İzmir'deki bütün problemleri yerinde, birlikte görmüş olacağız ve yapılabilecekleri de, inşallah, birlikte değerlendirip, birlikte yapacağız.

Bu konuyu görüşlerinize arz etmek istemiştim.

Saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Arıtman, ek, kısa açıklama yapmak istiyor musunuz?

CANAN ARITMAN (İzmir) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın Bakana açıklamaları için çok teşekkür ediyorum; ama, tabiî, İzmir'e yaptığı uygulamadan dolayı kendilerine teşekkür etmem mümkün değil. Ne yazık ki, İzmir, bu konuda bir çifte standarda maruz kalmıştır.

Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, şu anda, ülkemizde 6 ilde böyle bir uygulama vardır; sadece ve sadece İzmir'deki uygulama sonlandırılmıştır. Sayın Bakan da ifade ettiler ki, diğer illerin uygulamaları mayıs ayından sonra, sırası geldikçe, peyderpey sonlandırılacaktır; ama, İzmir'in protokolü, 2003 Kasımında bitecek olmasına rağmen, derhal ve tek başına sonlandırılmıştır.

İzmir, Türkiye'nin üçüncü büyük kenti; ama, bu büyüklük, ne yazık ki, sadece nüfusuyla sınırlı kalıyor. İzmir, ne yazık ki, büyük bir köy yapılmıştır; geçmiş hükümetler döneminde yeterince yatırım yapılmayan bir kenttir. İzmir, beşbin yıllık bir kenttir ve tarih boyunca, her zaman, bir kültür, turizm ve ticaret kenti olmuştur; ama, İzmir'e bu konuda yatırım yapılmadığı için, bugün, ne yazık ki, bu kimliklerini kaybetmiştir.

Bakın, İzmir, Türkiye'nin üçüncü büyük kenti olmasına rağmen, hâlâ, Bakanlıkça yapılmış bir kültür merkezine sahip değildir.

BAŞKAN - Sayın Arıtman, sorunuz da geliyor herhalde, değil mi?

CANAN ARITMAN (İzmir) - Evet.

Şimdi, Sayın Bakanım, İzmir, Kültür Bakanlığının dönersermaye gelirlerinin çok büyük bir kısmını karşılamaktadır. Sadece Antik Efes ören yeri gelirleri dönersermaye gelirlerimizin yüzde 25'ini karşılıyor; ama, Efes Antik Şehrindeki Yamaç Evlerin, bakım ve onarımları yapılmadığı için turizme kapalı olduğunu, turistlere kapalı olduğunu biliyor musunuz? Halbuki, bu Yamaç Evler, dünyanın bütün mimarlık ve mühendislik fakültelerinde ders olarak okutulmaktadır; çünkü, bu Yamaç Evlerdeki kanalizasyon sistemi, dünyadaki ilk kent kanalizasyonudur.

Sayın Bakanım, İzmir'in, kendi kültür turizmi gelirlerinden oluşan payın yüzde 40'ını almayı hak ettiğini düşünüyorum.

Sayın Bakanım, bakın, bu 6 ilden sadece İzmir ve Denizli, gelirlerinin yüzde 40'ını alıyordu; ama, sizin de memleketiniz olan Van ve diğer iller, bu payı yüzde 100 olarak kullanıyorlar. Eğer, siz bunu iptal etmeseydiniz, İzmir, 2002 yılında 3 trilyon, 2003 yılında da 5 trilyon para alacaktı ve bunları, yerel yönetim anlayışıyla, yerinden yönetim anlayışıyla, en iyi şekilde, ören yerleri için, kültür için kullanacaktı ve kat be kat fazlasını ülkemize geri ödeyecekti; ama, niçin siz İzmir'i üvey evlat olarak gördünüz; İzmir bir gâvur kenti mi; İzmir'in suçu ne, günahı ne; yoksa, İzmir'in suçu AKP'ye oy vermemek midir efendim?! Lütfen, İzmir'in hakkını teslim etmenizi, İzmir'e yaptığınız bu haksızlığı gidermenizi sizden rica ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakanım, beni üzen bir konuşmanız oldu. Kültürümüzü korumak, eğer, sadece bilet paralarına kaldıysa, vah bizim memleketimizin kültürüne! Bu anlayıştan, bu tarzdan kurtulmak lazım.

BAŞKAN - Sayın Arıtman, lütfen toparlar mısınız.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Toparlıyorum.

Sayın Bakanım, AKP, hem acil eylem planında hem de hükümet programında, yerel yönetime önem verdiğini ve bunu yaşama geçireceğini beyan etmiş bir partidir. İşte, bakın, size bir yerinden yönetim örneği, imkânı bu. Ören yerleri gelirlerimizin yüzde 40'ını İzmir İl Özel İdaresine bırakınız. Bu, yerinde kullanılacaktır, kat be kat memleketimize geri dönecektir. Bu da, size, söyleminizi eyleme dönüştürmek için bir fırsat verecektir. Eğer, söylemler eyleme dönüşmezse, inandırıcılığını kaybeder.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arıtman.

Buyurun Sayın Bakanım.

KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Arıtman'ın son sözlerine katılıyorum. "Eğer, bu memleketteki kültürel varlığımızın ayakta tutulması, sadece bilet gelirlerine kaldıysa, vay kültürümüzün haline" dediniz, ona katılıyorum. Söylemle eylemin bir olması gerektiğini söylediniz, ona da katılıyorum; ancak, Sayın Arıtman, elbette, siyaset yapacağız, siz muhalefet yapacaksınız; ama, doğrusunu isterseniz "İzmir, AK Partiye oy vermediği için mi böyle bir muameleye maruz kaldı" şeklindeki siteminize katılmıyorum. Doğrusu, bunu da şık bulmuyorum; kesinlikle böyle bir amacımız olamaz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bakın, şu anda, bitirmek üzere olan ve programa aldığımız üç kültür merkezinden birisi İzmirdir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu yıl, 2003 yılı içerisinde -bunu da bir söz, bir taahhüt olarak alın- ilk bitireceğimiz kültür merkezlerinden birisi İzmir kültür merkezidir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Gelelim diğer tarafa: Bakınız, biraz önce, kendiniz ifade ettiniz, dediniz ki: "Sadece Efes'ten gelen gelirler, dönersermaye işletmesinin gelirlerinin yüzde 25'ini oluşturuyor." Bu, bizim için çok önemli bir kaynak ve öte taraftan, elbette, biz, mahallî idarelere önem veriyoruz, yerel yönetimler yasasını çıkaracağız; bugün Bakanlar Kurulunda görüşüldü, çok kısa bir süre sonra Yüce Meclisin önüne gelecek; ancak, şu anda, bu işin sorumluluğu bizdedir. Oradaki ören yerleri, oradaki kültürel varlığımız ve eserlerimiz, tamir edilmeden, perişan bir halde ortada durunca, bunun sorumluluğu bana aittir, Kültür Bakanlığına aittir. Kimse, özel idareden, valilikten, belediyeden hesap sormaz. Yarın, mahallî idareler yasası çıktıktan sonra, bu sorumluluk, mahalline bırakılırsa, il özel idarelerine ve belediyelere bırakılırsa, elbette o gelirler de onlara bırakılacaktır; hem yetki onların olacaktır hem de sorumluluk onların olacaktır.

Sözünü ettiğiniz diğer vilayetlere gelince: Bakınız, benim seçim bölgem olan Van'la ilgili uygulama benden çok önce başlatılmış. Kesinlikle yanlış bilgilendirilmişsiniz Sayın Arıtman; yüzde 100 filan hiç değil, sadece ve sadece şudur: Bakınız, İl Özel İdaresi tarafından Van Kalesinin etrafı tel örgüyle çevrildi. Oradaki bekçinin, orada temizlik yapan insanların parası çıksın diye oraya giren çıkan arabalardan bir bedel alınıyor. O para, sadece İl Özel İdaresine, Valiliğe bırakılmıştır. Aldığınız kaynak doğru bir kaynak değildir. Kaldı ki, biraz önce de ifade ettiğim gibi, bunların hepsini bu mayıs ayının sonunda iptal ediyoruz.

İzmir'in dışındaki bütün vilayetlerden DÖSİM'e gelen gelir okyanusta bir damla değildir. Bir kıymeti harbiyesi olmadığı için, mayıs ayında nasılsa bunun süresi doluyor diye onları bıraktık; ama, İzmir'e karşı bizim bir husumetimizin olması, İzmir'e karşı olumsuzluk yönünde ayrıcalıklı bir muamele yapmamız kesinlikle söz konusu değildir.

Biraz önce de söyledim. Bakınız, daha hükümet oluşumuzun üzerinden iki ay bile geçmedi. Sayın Arıtman, önümüzdeki süreç içerisinde göreceksiniz ki, biz eylemiyle söylemi aynı olan insanlarız; bizim gözlerimiz neyi söylüyorsa, sözlerimiz de aynı şeyi söylüyor.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergelerine ayrılan süre dolduğundan, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince 1 inci sıraya alınan Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 2.1.2003 Tarihli ve 4779 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 2.1.2003 Tarihli ve 4779 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/432) (S. Sayısı: 37) (1)

BAŞKAN- Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 37 sıra sayısıyla bastırıp dağıtılmıştır.

Kanunun tümü üzerinde söz isteyen var mı?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Önder Sav konuşacak.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Önder Sav; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşülmekte olan, Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun, daha önce, bilindiği gibi, 2 Ocak 2003 tarihli 17 nci Birleşimde yasalaşmış idi. Ancak, daha sonra Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yapılan değerlendirmede, Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri uyarınca, bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilmiş bulunuyor.

                                                

(1) 37 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

O birleşimde ilgili yasa tasarısı görüşülürken, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış ve yapılan düzenlemenin, Anayasanın 87 nci maddesi kapsamı içerisinde olduğunu söylemiş ve Anayasanın 87 nci maddesindeki nitelikli çoğunluğun aranması gerekliliğini bir dost hatırlatması olarak yapmış idim ve oylamalar sırasında da, ayrıca, bu yasa tasarısının örtülü af getirdiğini, özel af niteliğinde olduğunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde beşte 3 çoğunluğun aranması gerekliliğini ifade etmiştim.

Sayın Adalet Bakanı, bu görüşümüze katılmamış, bunun bir af yasası değil, bir erteleme yasası olduğunu söylemiş ve yasanın uygulanmasından doğan haksızlıkların, adaletsizliklerin giderilmesine yönelik bir düzenleme olduğunu ifade etmiş idi. Bugün de, tesadüfen, birleşimi yöneten Meclis Başkanvekili Sayın Yılmaz Ateş, sanıyorum, birleşime kısa bir ara vererek beşte 3 çoğunluğun aranıp aranmaması gerekliliği konusunda gruplarla görüşmeler yapmış ve sonunda, beşte 3 çoğunluğun aranmayacağı düşünülerek tasarı yasalaşmış idi.

Şimdi geldiğimiz nokta çok açık; Cumhurbaşkanı, içeriğine, amacına, doğuracağı sonuçlara göre, şimdi görüşmekte olduğumuz 4779 sayılı Yasanın, bu yasayla yapılan düzenlemenin, 4454 sayılı; yani maddesinde değişiklik yapılan yasanın 1 inci maddesi kapsamına giren suçlardan mahkûm olan ve cezası infaz edilmiş bulunanlar yönünden bir af niteliğinde olduğunu belirtmiş ve bunun sonucu da,  yasayı, Cumhurbaşkanlığı tezkeresiyle, 89 ve 104 üncü maddelerdeki yetkilerini kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisine geri göndermiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonundaki görüşmelerde -Komisyondaki üyelerin çoğunluk oyuyla- bunun özel nitelikte bir af yasası olmadığı ve Anayasanın 87 nci maddesi kapsamına girmediği belirtilerek, nitelikli çoğunluk aranmasına gerek olmadığı görüşüyle Yüce Meclise gelmiş bulunuyor.

Bir düzenlemeye konulan isim, o düzenlemenin özünü, içeriğini değiştirmez. Ambalajında armut yazıyor diye, içinde elma varsa, elmanın niteliği değişmez. Armut sadece göstermelik bir isimdir; ama, içindeki elmadır.

Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun; biz ne kadar erteleme de desek, başka bir nitelemede de bulunsak bunun adı bir af yasasıdır.

Bu isim ve anlayış, görüşülmekte olan yasanın özel nitelikte bir af yasası olması hukuksal gerçeğini de bertaraf etmez, o gerçeği de ötelemez, değiştirmez.

Hukuk dilindeki nitelemenin anlamıyla getirilen düzenleme birbiriyle de örtüşmemektedir. Belli bir tarihe kadar işlenmiş olan suçlar için öngörülen düzenleme hükmünü icra etmiş, dönemini tamamlamış, işlevini bitirmiştir. Şimdi, hükmünü tamamlamış, işlevini bitirmiş olan bir yasaya, biz, bir madde değişikliğiyle, adaletsizlik ve eşitsizliğe muhatap oldular diye kimi hüküm giymiş ve cezası infaz edilmiş olanları da yerleştirmeye çalışıyoruz.

Her ne kadar Sayın Adalet Bakanımız "af benim lügatımda yer almaz, 'af' demem 'of' derim" diyorsa da gelinen noktada, lügatında yanlış bir tanım var sanıyorum. Herhalde, Sayın Bakanın lügatında "af" yerine "erteleme" yazıyor, öyle görünüyor. Eğer bu lügatı değiştirmezse, korkarım ki, Sayın Bakanımız daha çok "of" demeye devam edecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

Tabiî, Sayın Bakanı anlayışla karşılıyorum. Hukukçuluğu ve hukukun gerekleriyle mensubu bulunduğu siyasal partinin isterleri ve gerçekleri çelişiyor, çakışıyor gibi görünüyor. Çok yakın geçmişte yine bu Yüce Meclisten, malî af için "vergi barışı" adı altında bir düzenleme geçti. Şükürler olsun ki, Sayın Adalet Bakanımızın, Maliye Bakanı gibi af atıfetine bu nedenle ihtiyacı da görünmüyor.(CHP sıralarından alkışlar)

İktidar partisine bu kürsüden bir önerim var: Bu "barış" sözcüğünü çok sevdikleri görünüyor. İnleyen, yoksulluğa doğru itilen, geleceğinin kuşkusuna düşen, tarlasını tapanını satarak, çoluğuyla çocuğuyla kente yol almaya çalışan çiftçilerimiz, üreticilerimiz için de, bari bir "tarım barışı" getirsinler diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Eşitsizliği gidermek için, sabahın erken saatlerinde kepenklerini açan, siftah etmeden kapatan, kredi burgacında dönen esnaflarımız için de bir "esnaf barışı" getirsinler istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Getirilen düzenleme, sadece biçimi yönünden değil, özü, içeriği ve kapsamı yönünden de Anayasaya aykırıdır; Anayasanın 2 nci, 9 uncu ve 10 uncu maddelerine aykırıdır. Buna yönelik olarak, sanıyorum, Grubumuza mensup değerli milletvekili arkadaşlarımızın bir Anayasaya aykırılık önergesi de gelecektir. Biz, yine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, hukukun gereğini, hukukun doğrularını, hukukun üstünlüğünün bize söylediklerini size söylemeye, anlatmaya çabalayalım; değerlendirmesi sizdendir.

Hepinize, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sav.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 2.1.2003 Tarihli ve 4779 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi üzerinde, AK Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımızın geri gönderme tezkeresi incelendiği takdirde, bir haksızlık, bir eksiklik tespiti yapıldığı; yani, 4453 sayılı Yasada, cezası infaz edilenlerin bu yasadan yararlanmamasının adalet, eşitlik ve hakkaniyet ilkelerine aykırı olduğu tespiti yapıldıktan sonra, çıkarılan 4779 sayılı Kanunun bir af niteliği taşıdığı ve bu nedenle de, Anayasamızın 87 nci maddesinde öngörülen nitelikli çoğunluğun aranması gerektiği, kanunun görüşüldüğü ve kanunlaştığı günde de Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu çoğunluğun bulunmadığı gerekçesiyle yasanın bir kez daha görüşülmek üzere Meclise iade edildiği görülecektir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Önder Sav Beyin, hem bu birleşimde hem de 2.1.2003 tarihli birleşimde söylediği sözler, Adalet Komisyonunda Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın ileri sürdüğü düşünceler ve Sayın Cumhurbaşkanımızın gerekçeleri birlikte değerlendirildiğinde açıkça görülmektedir ki, burada bir yanlış anlaşılma ve değerlendirme vardır. Bu değerlendirmeler Anayasa Mahkememizin kararlarına ve mevzuatımıza da uygun düşmemektedir.

Bir defa, hukukumuzda erteleme müessesesi vardır. Anayasa Mahkememizin 18.7.2000 tarih ve 2001/332 sayılı kararında, hukukumuzda ertelemenin bulunduğu; Türk hukukunda, ceza ertelemesinden hükümlüye bir deneme süresi tanıyarak, cezanın yerine getirilmesini bu sürenin sonuna bırakan, bu süreyi suç işlemeden geçiren hükümlünün mahkûmiyetini vaki olmamış sayan bir imkân olduğu ifade edilmekte ve erteleme konusunda mevzuatımızda düzenlemelerin bulunduğu tespit edilmekte ve bu hususun, Türk Ceza Kanununun 89 ilâ 95 inci maddeleri, 647 sayılı Yasanın değişik 6 ncı maddesi, geçici 1 inci ve 9 uncu maddeleriyle, Askerî Ceza Yasasının 47, 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasanın 38 inci maddelerinde yer aldığı açıkça ifade edilmiştir. Bu, hukukumuzda var olan bir müessesedir.

Peki, bu müesseseyi uygulama hak ve yetkisi kime aittir; Türkiye Büyük Millet Meclisinin -erteleme yetkisini kullanma- yetkisi dahilinde midir? Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Sayın Sav ve Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar, Anayasamızın 9 uncu ve 138 inci maddelerini ileri sürerek, bunu kullanma yetkisinin, bu konuda değerlendirme yapma yetkisinin yargıya ait olduğu, Meclisin bunu kullanmasının da yargıya müdahale olduğu anlamına gelecek değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Bu değerlendirmeler gerçeği yansıtmamaktadır.

Değerli arkadaşlar, Anayasamızın 87 nci maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini düzenlemekte; erteleme de, bu görev ve yetki dahilinde bir kanun koyma ve bir madde ekleme statüsündedir. Bu husus, Anayasa Mahkememizin 19.9.2000 tarih ve 2000/23 sayılı kararında da şu şekilde ifade edilmektedir: "Yasa koyucu, kuşkusuz, Anayasanın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla cezalandırmada güdülen amacı da gözeterek hangi eylemlerin suç sayılacağını ve bunlara verilecek cezanın türü ve miktarı ile artırım ve indirim nedenlerini saptayabileceği gibi, kimi suçları işleyenler için 'erteleme' adı altında bir düzenleme de öngörebilir." Bu kararda, Anayasa Mahkememizin 11 üyesinden 10'u bu yönde değerlendirmede bulunmuş, Anayasa Mahkememizin üyelerinden sadece Sayın Yalçın Acargün, Sayın Sav'ın beyan ettiği yönde bir değerlendirmeye gitmiştir. Sayın Sav'ın, Anayasa Mahkememizin 10 üyesi tarafından benimsenen ve karar olarak geçerli olan kısmına değil de, sadece muhalif kalan üyenin karşı oy yazısına atfen bu değerlendirmede bulunmasını anlamakta güçlük çekiyorum.

Cumhuriyet Halk Partili sayın üyeler, şimdiye kadar, huzurunuzda, her defasında Anayasa Mahkememizin kararlarına referans göndererek Meclisimize uyarılarda bulunurlarken, Mahkememizin kararını gözardı ederek, karşı oy yazısını Heyetinizin huzuruna, kararmış gibi takdim etmelerini anlamakta güçlük çektiğimi ve bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi adına üzüldüğümü de ifade etmek istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Zira, işine geldiği zaman Anayasa Mahkemesinin kararlarına atıf yapmak, işine gelmediği zaman bu kararları görmezden gelmek, hukuka, adalete yakışır bir durum değildir.

Değerli arkadaşlar, 4779 sayılı Yasa, af mı erteleme mi; esas önemli olan nokta budur. 4779 sayılı Yasa, bir ertelemedir, af değildir. Bunun erteleme olarak değerlendirilmesi, sadece bize ait bir değerlendirme de değildir. Zira, Anayasa Mahkememizin, demin sizlere zikrettiğim 18.7.2000 tarih 2001/332 sayılı kararında Mahkeme aynen "erteleme, cezanın infazını geri bırakan kanunî bir sebep, bir bakıma ise şartlı bir af, diğer yönden de şartlı bir hükümlülük niteliğindedir. Bu durumda, ertelemenin ceza hukukundaki diğer müesseselerle kıyaslanmasından, onun, müstakil, suigeneris (kendine özgü) bir yapıya sahip olduğu sonucuna varılmaktadır" demekte ve bu konuda, 23 Nisan 1999 tarihinden önceki suçları kapsayan 4616 ve 4454 sayılı Yasalarla ilgili itirazların başlığına ilişkin, yani, bunun bir erteleme olmadığına ilişkin itirazı reddederek ve bunun bir erteleme olduğunu, ertelemenin kapsamı içerisinde affa benzeyen, af gibi nitelendirilebilecek benzerlikler olmasının ertelemenin kendine özgü vasfını ortadan kaldırmayacağını açıkça ifade etmiştir. Bu nedenle, Anayasa Mahkememizin bu kararına göre de bu bir ertelemedir, af değildir.

Ayrıca, Meclisimizin bir önceki döneminde görev yapan değerli üyeleri, hem 4616 sayılı Yasayla hem de 4454 sayılı Yasayla, erteleme konusunda, Meclisimizde düzenleme yapmışlardır. Bu düzenlemeler, buradan geçip, Anayasa Mahkemesinin gündemine gelmiştir ve Anayasa Mahkemesi de, bu konuda farklı bir karar vermemiştir. Zira, Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve görevlerini düzenleyen 2949 sayılı Kanunun ilgili maddesinde, Anayasa Mahkemesinin, açılan iptal davalarında, iptal gerekçeleriyle bağlı olmadığı, onun dışındaki gerekçelerle -isteme bağlı kalmak kaydıyla- başka bir gerekçeyle de, iptal kararı verebileceği hüküm altına alınmıştır. Anayasa Mahkememizin kararında da farklı bir gerekçe, farklı bir değerlendirme yoktur, erteleme olduğu açıkça ifade edilmiştir.

Bu nedenle, biz, bu düzenlemenin bir erteleme olduğu kanaatindeyiz; erteleme olması nedeniyle de, Anayasamızın 87 nci maddesinde öngörülen beşte 3 çoğunluğun bu düzenlemenin kanunlaşma sürecinde aranması uygun değildir. Bu çerçevede Anayasamızın 96 ncı maddesinde öngörülen çoğunluğun aranması icap etmektedir.

Değerli arkadaşlar, 4454 sayılı Yasaya ekleme yapan 4779 sayılı Yasanın, Anayasanın 2 nci ve 10 uncu maddelerine aykırı olduğu iddiası da doğru bir iddia değildir. Zira, Anayasamızın 2 nci maddesini Yüce Heyetiniz gayet iyi bilmektedir; ama, sizlere bir kez daha hatırlatmak istiyorum: "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir."

Anayasamızın 10 uncu maddesinde ise "herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar" denilmektedir.

Şimdi, ben, siz değerli üyelere soruyorum: 4454 sayılı Yasadan, sadece, cezasını çekenler yararlanmaz iken, devletine güvenip teslim olmuş, cezasını çekmiş olanlar bu düzenlemenin dışında bırakılırken; kaçan, cezanın infazını bu suretle erteleyen, uzakta bulunan kişilerin bu yasadan yararlanması Anayasamızın 2 nci maddesinde ifadesini bulan adalet anlayışına, hukuk devleti anlayışına, yine Anayasamızın 10 uncu maddesinde ifadesini bulan kanun önünde eşitlik anlayışına uygun düşer mi?! (AK Parti sıralarından alkışlar)

Burada bir haksızlık vardır, Sayın Cumhurbaşkanımız da, geri gönderme gerekçeleri arasında bunu tespit etmiş, adalete, eşitlik ve hakkaniyet anlayışına aykırılık ve eksiklik bulunduğunu ifade etmiş, bu kanunun sevk gerekçesinde de bu açıkça ifade edilmiştir. Burada bir haksızlığın, hukuksuzluğun ve Anayasada ifadesini bulan eşitlik, adalet ve hukuk anlayışına aykırılığın varlığı bizce tartışmasızdır. Bu durumda, Cumhuriyet Halk Partisinin şeklî birtakım gerekçelerin arkasına sığınması yerine "burada bir haksızlık vardır, getirin bu haksızlığı elbirliğiyle değiştirelim, düzeltelim, mağdur olanların da mağduriyetini giderelim" demelerini beklerdim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli üyeler, öte yandan, bu düzenleme, ifade edildiği üzere, kesinlikle kişiye mahsus, özel nitelikli bir düzenleme de değildir. Adalet Bakanımız Sayın Cemil Çiçek Bey, 2.1.2003 tarihli birleşimde bu konuda rakamlar verdi, hafızanızı tazeleme açısından bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Sayın Bakanımız, sadece, Türk Ceza Yasasının 312/2 nci maddesinden bu kapsamda yararlanacakların sayısının 2 126, 5680 sayılı Basın Kanununa muhalefetten yararlanacakların sayısının ise 1 146 ve toplamının da 3 272 olduğunu ifade etmişlerdir. Bir düzenleme yapıyorsunuz ve bu düzenlemenin kapsamında, mağdur olmuş, haksızlığa uğramış 3 272 insan var, siz bunların geneli manasında düzenleme getiriyorsunuz ve bu düzenlemeye özel nitelikte, kişiye mahsus bir düzenleme nitelendirmesi yapılıyor; ben bunu anlamakta güçlük çekiyorum! (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Cumhurbaşkanımız da, geri gönderme tezkeresinde, bunun, kişiye mahsus bir düzenleme olduğu üzerinde hiç durmamış. Sadece bunun bir af olduğunu ve nitelikli çoğunluk aranması gerektiğini ifade etmiş; ama, Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, bunu, bu şekilde değerlendirmesini, gerçekten, anlamakta zorluk çektiğimi samimî olarak ifade ediyorum. Buradan, Yüce Heyetinize, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli üyelerine şunu ifade etmek istiyorum: Gelin, şeklî birtakım bahanelerin arkasına sığınmayalım. Kamuoyu bizi izliyor. Bunun bir bahane olduğunu, sokaktaki her Türk vatandaşı rahatlıkla anlayacaktır. Haksızlığı, hukuksuzluğu, Anayasamızın 2 nci maddesine, 10 uncu maddesine açıkça aykırı olan bir mağduriyeti, eksikliği giderelim; uygulamadaki sıkıntıyı kaldıralım ve bu yasayı buradan oybirliğiyle çıkaralım diyor; hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.

Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu konuyu ikinci defa Yüce Meclisin huzurunda görüşüyoruz. O zaman da ifade etmeye çalıştım; bu, bir af kanunu değildir. Bu konuda ısrar ediyorum; sebeplerini, biraz sonra, bir defa daha burada arz etme imkânını bulacağım.

Bu kanunu getirişimizin sebebi, mevcut durumun hukuk devleti ilkesine aykırı olmasıdır; çünkü, hukuk devleti ilkesine göre, aynı konumda olanlara aynı şekilde muamele edilmesi lazım, aynı şekilde uygulamaların yapılması lazım. Bu Kanun bidayette çıkarılırken -o günkü zabıtlar okunma fırsatı bulunursa çok açık olarak görülecektir ki- o zaman da bu adaletsizliğin, eşitsizliğin olduğu ifade edildi; ancak, çeşitli sebeplerden dolayı bu dikkate alınmadı. Burada bir eşitsizliğin olduğu aşikâr, bir adaletsizliğin olduğu aşikâr; biz de bunu ortadan kaldırmak üzere bunu getirmeye çalıştık.

Eğer, burada ifade edildiği gibi, Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresini hüccet kabul edeceksek ya da mehaz kabul edeceksek, o zaman, bu kanunun ilk görüşüldüğü sırada, burada dile getirilen hususlara bakmamız lazım.

O zaman denildi ki: "Bu, bir kişiye mahsustur." Şimdi, tezkerede, kişiye mahsus olmadığı çok açık ortada. Demek ki, o zaman, görüşmeler sırasında, o kısımda bir isabetsizlik yapmışız. Biz de onu demeye getiriyoruz; diyoruz ki: "Bu, kişiye mahsus değil." Kaldı ki, bir kişiye mahsus dahi olsa, kişiye mahsus yasak olur mu bir hukuk devletinde? (AK Parti sıralarından alkışlar) Bir kanun çıkaracaksınız, herkes istifade edecek; ama, ille filanca şahıs istifade etmeyecek. Esas hukuk devleti ilkesine aykırılık buradaydı.

Onun için, biz, burada, bu düzenlemeyi yaparken, en az 3 700'den fazla sabıka kaydının bizim adlî sicil kayıtlarımızda mevcut olduğunu, bundan dolayı insanların hak kayıplarına uğradığını söylemeye çalıştık, bunu ortadan kaldırmak istedik. Dolayısıyla, bu düzenleme, bir haksızlığı, bir adaletsizliği, bir eşitsizliği ortadan kaldırıyor.

Peki, bunu neye dayanarak söylüyoruz; bunu da, yine Anayasa Mahkemesinin kararlarına dayanarak söylüyoruz. Daha evvel çıkarılmış olan erteleme yasalarında adaletsizlik vardı, eşitsizlik vardı, basın yoluyla işlenen suçlarla, basın yoluyla işlenmeyen suçlar arasında bir tefrik vardı; Anayasa Mahkemesi, bunu, adalet ve eşitlik ilkesine aykırı buldu ve kanunu iptal etti. Ondan sonra bir düzenleme yapıldı, bu kanundaki adaletsizliğin bir kısmı giderildi, bir kısmı belki de siyasî mülahazalarla kalsın istenildi; çünkü, o zaman, belli şahısların, kanunun bu kısmından istifade etmesi engellenmek istenildi; ama, yanlış hesap, bu defa vatandaştan döndü. Şimdi, bizim görevimiz, burada, olabildiğince eylemlerimizi de, işlemlerimizi de hukuka uygun hale getirmektir.

Kaldı ki, şahsen bir şeyi anlamakta güçlük çekiyorum, o da şudur: Bu kanun Anayasa Mahkemesine gitti -kanunun başlığı ertelemeyle ilgiliydi-  ve Anayasa Mahkemesi, 99/39 esas, 2000/23 karar sayılı, bu konuyla ilgili verdiği kararında, bunun bir erteleme yasası olduğunu kabul etti. Anayasanın 153 üncü maddesi, bizi bu anlamda bağlar. Yargıyla ilgili Anayasanın 138 inci maddesi, mahkeme kararlarının herkesi bağladığını ifade eder. Bir akademik tartışma yapabiliriz, bunda tereddüt yok; ama, netice itibariyle, mahkeme kararlarına baktığımızda, bu bir ertelemedir. Akademik olarak tartışacağımız konu şudur; bunu komisyonda da ifade etmeye çalıştım: Elbette, bizim ceza tatbikatımızda erteleme hâkime tanınmış bir yetkidir; sanığın duruşmadaki hal ve tavrına bakacak, geçmişine bakacak, ifadelerine bakacak, samimiyetine bakacak, cezanın ertelenmesinde fayda görürse ona göre bir karar verecek. Belki, hukukumuzda ilk uygulama olabilir; ama, bu ilk uygulama Anayasa Mahkemesine gitti. Bu Meclisten de erteleme yasasının çıkabileceğini Anayasa Mahkemesi kabul ettiğine göre, işin bu kanun bağlamında tartışılacak bir yönü yoktur; olsa olsa, akademik olarak bunu tartışabiliriz.

İkinci arz edeceğim husus şudur: -Tabiî, burada, her zaman kanun üzerinde konuşmak olmaz, bazen, kanun vesilesiyle de bazı şeyler söylenebilir, bunu anlayışla karşılarız şüphesiz; ama- Af konusuyla ilgili olarak, burada, bir defa daha ifade etmeye çalışayım; Türkiye kadar, af konusunun sulandırıldığı bir başka ülke tanımıyorum. Cumhuriyet kurulalı 79 sene oldu; bildiğim kadarıyla, 43 üncü affı çıkardık. Birisi gelsin bana desin ki "bu aflar Türkiye'ye fayda getirmiştir." Aflardan Türkiye fayda görmüyor, aflarda adaletsizlik var. Özellikle altını çizdiğim husus da şudur: Kişi hukukuna taalluk eden noktada, afların, bu ülkede barışa katkı sağlamadığını, tam tersi, ülkeyi sıkıntıya soktuğunu hep beraber biliyoruz; benim söylediğim de budur. Elbette "dünün suç teşkil eden bir kısım düşünceleri bugün suç olmaktan çıkar, o insanlar kalsın" anlamında söylemiyoruz, o ayrı bir bahis; ama, benim söylediğim... Bugün bu fikrimde ısrar ediyorum, inşallah, görevde kaldığım süre içerisinde böyle bir tasarının altına imza atmak gibi bir sıkıntıyla da karşı karşıya kalmam; ama, şunu kesin olarak biliyorum -43 üncü affı çıkarmış bir Parlamento olarak geriye dönüp iyi bir bakmamız lazım- af, bu ülkeye iyi şeyler getirmiyor, bir adaletsizlik doğuruyor, kırgınlıklar artıyor.

Bakınız, bu af kanununun çıkmasıyla birlikte -öyle diyelim, erteleme; çünkü, iki ayrı kanun olarak çıktı; birincisinde af olarak çıktı, cezası şuraya kadar olan, buraya kadar olan; ama, ikincisi ayrı bir kanun. İptalden sonra ikisi birleştirildi. Şimdi konuştuğumuz farklı bir konu- cezaevlerimizdeki hükümlü, tutuklu sayısı 40 000'in altına düşmüştü, aradan geçen 2 sene içerisinde cezaevlerimizde hükümlü, tutuklu sayısı şu an 60 000'i geçmiştir. Neye yaradı bu; cezaların caydırıcılığı ortadan kalktı; yapanın yanına kâr kaldı diye vatandaştaki kanaat giderek kuvvetlendi; yargıya güven azaldı, adalete güven azaldı. O halde, benim söylediğim, bir polemik konusu yapmak yerine, Parlamento olarak 43 üncü affı niye çıkardık diye, belki, kendi vicdanımızda da afla ilgili değerlendirmenin, bir muhasebesinin yapılmış olması lazım.

Bu düşünceden hareketledir ki ve samimî olarak inanıyorum ki, bu bir af değildir. Esas itibariyle, burada bahse konu olan kişiler, zaten, bunun bedelini cezaevlerinde yatarak ödemişlerdir; bilfiil yatmışlardır, çıkmışlardır, ister şartlı tahliye olarak ister bihakkın tahliye olarak tahliye edilmişlerdir. Geriye, hak mahrumiyetleri vardır. Burada da bir adaletsizlik olduğunu hesaba katarak, böyle bir düzenlemeyi yaptık. Onun için, yaptığımız işte, yasalara, Anayasaya aykırı, hukuka aykırı bir konunun olmadığı kanaatini taşıyorum.

Desteklerinizden dolayı, şimdiden, peşinen teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Başka söz talebi?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, kanunun tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 18.06


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.53

BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ

KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

10 dakika ara vererek sizden izin almıştık; ancak, çalışmalarımız uzun sürdüğünden bu saate kaldık. Her iki partimizin grup başkanvekilleriyle de mutabakata vardık. Süremiz çok az kaldığından, bu konuyu burada noktalıyoruz.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30 Ocak 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 18.55


V. - SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - İzmir Milletvekili Erdal Karademir’in, Karayolları Genel Müdürünün bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen’in cevabı (7/94)