DÖNEM : 22 CİLT : 3 YASAMA
YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
28 inci
Birleşim
29 . 1 . 2003 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Denizli Milletvekili V. Haşim Oral'ın, Denizli ve bağlı bazı
ilçelerdeki pamuk üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
2. - Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın, Konya İlinin sorunlarına ve
Mevlana ile Mustafa Kemal Atatürk'ün tarihî konumlarına ilişkin gündemdışı
konuşması ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
3. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Balıkesir İlindeki beyaz et
ve yumurta üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 115 milletvekilinin,
kuruluşundan bugüne Atatürk Orman Çiftliğinin durumunun araştırılarak içinde
bulunduğu sorunların çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/30)
2. - Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir ve 23 milletvekilinin,
Samsun'da kurulma aşamasındaki mobil santrallerin yer seçimi süreci ile çevre
ve insan sağlığına muhtemel etkilerinin araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/31)
3. - Kars Milletvekili Selami Yiğit ve 20 milletvekilinin,
Ermenistan'daki bir nükleer santralın ülkemiz için oluşturduğu tehlikenin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/32)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın (6/87) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi (4/12)
2. - Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin
verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/174)
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. - Genel Kurul gündemindeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
V. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, zorunlu tasarruf
birikimlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/54)
2. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, çiftçilere doğrudan gelir
desteği ödemelerinde uygulanan öncelik kriterlerine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/55)
3. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, doğrudan gelir desteği
ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/61)
4. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın, doğrudan gelir desteği
ödemelerinin Edirne'de ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün
cevabı (6/64)
5. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Ziraat Bankası
Diyarbakır-Ergani Şubesinin kapatılması kararına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/56)
6. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Havaalanının jandarma
Genel Komutanlığına devrine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve
yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/57)
7. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, Sinop Köy Hizmetleri İl
Müdürlüğünün ihtiyaçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/58)
8. - İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın, İzmir ören yerleri
gelirlerinden İl Özel İdaresine aktarılan payı düzenleyen protokolün iptaline
ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in
cevabı (6/62)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. - İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, Karayolları Genel Müdürünün
bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Zeki Ergezen'in cevabı (7/94)
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların
Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 2.1.2003 tarihli ve
4779 sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir
Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/432) (S. Sayısı : 37)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.
Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Yılmaz Ateş, Antalya ve çevresinde
meydana gelen sel felaketi ile Tunceli'nin Pülümür İlçesinde meydana gelen
deprem nedeniyle bir konuşma yaptı.
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen, Tunceli İlinin Pülümür
İlçesinde meydana gelen depreme ilişkin gündemdışı açıklamada bulundu; CHP
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen ve AK Parti Ordu Milletvekili Eyüp
Fatsa da aynı konuda grupları adına görüşlerini belirttiler.
Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay, Türkiye ve Ankara şoför esnafının
sorunları ile alınması gereken önlemlere,
Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Kâzım Karabekir Paşanın 55 inci ölüm
yıldönümü nedeniyle Karaman İli Kâzım Karabekir İlçesinde düzenlenen törenlere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar;
Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine sosyal
destek ödemesi uygulamasına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu cevap verdi.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde,
Parlamentolararası Birlikte,
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde,
NATO Parlamenter Asamblesinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsil edecek grupları oluşturmak üzere, siyasî parti grup
başkanlıklarınca aday gösterilen ve Başkanlık Divanının 24 Ocak 2003 tarih ve 6
sayılı oturumunda kabul edilen asıl ve yedek üyelerin isimlerine,
Norveç Parlamentosu Dışişleri Daimî Komitesi Heyetinin TBMM'nin konuğu
olarak ülkemize davet edilmesine,
İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci ve 33 milletvekilinin,
denizcilik sektörünün sorunlarının,
Ankara Milletvekili İsmail Değerli ve 28 milletvekilinin, Ankara-Mamak
çöplüğünün yol açtığı sorunların,
İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 100 milletvekilinin, kamu vakıfları
ile kamu bünyesinde kurulu dernek ve yardımlaşma sandıkları konusunun
araştırılarak, bu oluşumlardan kaynaklanan sorunların,
Samsun Milletvekili Haluk Koç ve 24 milletvekilinin, Samsun'da Kurulma
aşamasındaki mobil santralların ihale ve yer seçimi süreçleri ile çevre ve
insan sağlığına muhtemel etkilerinin,
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/26, 10/27, 10/28, 10/29) Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve
öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/9)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine gruplarınca aday
gösterilen milletvekilleri seçildiler; Başkanlıkça, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve
yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:
1
inci sırasında bulunan |
(6/43), |
|
|
3
üncü |
" |
" |
(6/46), |
Esas numaralı sözlü sorular üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrildi; 3 üncü sıradaki sorunun sahibi
görüşlerini açıkladı;
2 nci sırasında bulunan |
(6/45), |
|
|
4 üncü |
" |
" |
(6/50), |
Esas numaralı sözlü sorulara Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ali Coşkun,
5 inci sırasında bulunan (6/51) esas numaralı sözlü
soruya, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır,
11 inci sırasında bulunan |
(6/59), |
|
|
12 nci |
" |
" |
(6/60), |
21 nci |
" |
" |
(6/70), |
Esas numaralı sözlü sorulara, Çevre Bakanı İmdat
Sütlüoğlu,
Cevap verdi; 2, 5, 11, 12, 21 inci sıralardaki
soruların sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar;
6 ncı sırasında bulunan (6/54),
7 nci |
"" |
|
(6/55), |
8 inci |
" |
" |
(6/56), |
9 uncu |
" |
" |
(6/57), |
10 uncu |
" |
" |
(6/58), |
13 üncü |
" |
" |
(6/61), |
14 üncü |
" |
" |
(6/62), |
15 inci |
" |
" |
(6/63), |
16 ncı |
" |
" |
(6/64), |
17 nci |
" |
" |
(6/65), |
18 nci |
" |
" |
(6/67), |
19 uncu |
" |
" |
(6/68), |
20 nci |
" |
" |
(6/69), |
Esas numaralı sözlü sorular ilgili bakanlar Genel Kurulda
bulunmadığından ertelendi.
Kocaeli Milletvekili Osman Pepe ve 23 milletvekilinin, İzmit Büyükşehir
Belediyesi İzmit Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesiyle ilgili iddiaların
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/4)
yapılan öngörüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı.
Kurulacak komisyonun:
12 üyeden teşekkül etmesi,
Çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimi
tarihinden başlamak üzere üç ay olması,
Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması, kabul edildi.
29 Ocak 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
18.33'te son verildi.
|
|
Yılmaz
Ateş |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Mehmet
Daniş |
|
Mevlüt
Akgün |
|
Çanakkale |
|
Karaman |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
No. : 41 |
|
|
II. - GELEN KÂĞITLAR
29.1.2003 ÇARŞAMBA
Rapor
1. - Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun Tasarısı ile İçişleri
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/308) (S.
Sayısı : 38) (Dağıtma tarihi : 29.1.2003) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, SPK kaydına alınmaksızın
halktan para toplayan şirketlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif Şener) sözlü soru önergesi (6/144) (Başkanlığa geliş
tarihi : 28.1.2003)
2. - Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin, TEKEL'in bayilerden
aldığı harçlara ve bayilerin kar oranlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdullatif Şener) sözlü soru önergesi (6/145) (Başkanlığa geliş
tarihi : 28.1.2003)
3. - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Davos'ta yapılan Dünya
Ekonomik Forumuna katılanlara ve Türk Gecesine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/146) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, özel dersane ve kurslarla
ilgili gündem dışı konuşma istemine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/169) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.1.2003)
2. - Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin, Erzincan-Tercan Ayakkabı
Fabrikasının özelleştirme kapsamına alınmasına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdullatif Şener) yazılı soru önergesi (7/170)
(Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)
3. - Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin, şekerpancarı
üreticilerinin sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/171) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. - Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 115 milletvekilinin,
kuruluşundan bugüne Atatürk Orman Çiftliğinin durumunun araştırılarak içinde
bulunduğu sorunların çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/30) (Başkanlığa geliş tarihi
: 24.1.2003)
2. - Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir ve 23 Milletvekilinin,
Samsun'da kurulma aşamasındaki mobil santrallerin yer seçimi süreci ile çevre
ve insan sağlığına muhtemel etkilerinin araştırılması amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/31) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)
3. - Kars Milletvekili Selami Yiğit ve 20 Milletvekilinin,
Ermenistan'daki bir nükleer santralın ülkemiz için oluşturduğu tehlikenin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi.(10/32) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.1.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
29 Ocak 2003 Çarşamba
BAŞKAN :Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman),
Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28 inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, Denizli'ye bağlı bazı ilçelerdeki pamuk
üreticilerinin sorunları konusunda söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Haşim
Oral'a aittir.
Buyurun Sayın Oral. (CHP sıralarından alkışlar)
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Denizli Milletvekili V. Haşim
Oral'ın, Denizli ve bağlı bazı ilçelerdeki pamuk üreticilerinin sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri;
sizleri, Denizlimin bütün üreticileri adına, çiftçileri adına, daha doğrusu
sanayie güç veren bütün üretim kadroları adına, köylüler adına, çiftçiler adına
saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Denizli İli, Anadolu Yarımadasının güneybatısında, Ege, İç Anadolu ve
Akdeniz Bölgeleri arasında kalması nedeniyle farklı iklim özelliklerine
sahiptir. Bu durum, farklı ürün yetiştirilmesini de olanaklı kılmaktadır; yani,
ürün desenimiz oldukça geniştir.
İlimiz yüzölçümünün yüzde 31,7'sini tarım arazisi, yüzde 44'ünü orman
arazisi, yüzde 4,9'unu çayır - mera, yüzde 19,3'ünü de tarımdışı arazi ve
yerleşim alanı oluşturmaktadır. İl topraklarının yüzde 36,6'sını oluşturan
tarım ve çayır - mera arazilerinde, polikültür tarım ve hayvancılık
yapılmaktadır. İlimiz tarım topraklarının yüzde 85'i birinci, ikinci ve üçüncü
sınıf arazi niteliğinde olup, bu oran, arazi nitelikleri yönünden, Türkiye
ortalamasının da üstündedir.
İlimiz tarımında elde edilen gayri safî gelirler içinde bitkisel
üretimin payı yüzde 88,4, hayvansal üretimin payı yüzde 11,6'dır. Bitkisel
üretimde gayri safî gelirler içinde ilk 10 sırada yer alan ürünler, sırasıyla
tütün, üzüm, buğday, pamuk, elma, domates, arpa, şekerpancarı ve karpuzdur. Bu
sıralama yıllara göre çok az değişse de, bitkisel gayri safî gelirlerde
ağırlığını korumaktadır.
Hepinizin bildiği gibi, Denizli bir tekstil kentidir. Tekstil kenti
olmasının sebebi, sanayiin oldukça gelişmesi, bunun yanı sıra da, Denizli'de
pamuk üretiminin önplana çıkmasıdır.
Denizli'nin geçen seneki
ihracatı -lütfen beni çok iyi
izleyin- 1 260 000 000 dolardır; yani, IMF'den almak için çabaladığımız
rakamlara eşdeğer bir ihracat Denizli'den yapılmaktadır.
Pamukçunun sorunlarını ele aldığımız zaman; 2001 yılının onuncu ayında
mazot 916 000 liraydı, 2002'nin onuncu
ayında mazot 1 260 000 liraya çıktı. Gübre, 2001 yılının onikinci ayında 130
000 lira, 2002 yılının onikinci ayında 250 000 lira. İlaç, 2001'in altıncı ayında
6 000 000 lira, 2002'nin altıncı ayında 9 000 000 lira. Pamuk toplamada işçiye
kilo başına ödenen, 2001 yılında 80 000 ile 90 000 lira arası, 2002 yılında 150
000 ile 330 000 lira arası. Çapa için ödenen, 2001 yılında 4 ile 4,5 milyon
lira arası, 2002 yılında 6 000 000 lira. Hepinizin fark ettiği gibi, üretim
maliyetindeki artışlar had safhada.
Pamuğun satış fiyatına gelelim. Maliyetini artıran mazot, gübre, ilaç
fiyatları artarken, acaba, pamuğun fiyatı arttı mı? 2001 yılında pamuğun fiyatı
650 000 ile 730 000 lira arasında idi, 2002 yılında 570 000 ile 650 000 lira
arası; yani, 2002 yılında pamuğun fiyatı düşmüş, bütün girdiler artarken.
Tarlada hâlâ pamuk var. Bu arada, devletin de pamuk üreticisine
sundukları var, doğal olarak; ancak, 1999 yılı için 2000 yılında ödenen miktar
12 sent, 2000 yılı için 2001 yılında ödenen destek 9 sent, 2001 yılı için
2002'de ise 4,5 sent üreticiye destek verilmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlamanız için süre veriyorum.
V. HAŞİM ORAL (Devamla) - Bugün, pamuk üreticisinin beklentisi 20
senttir ve bunu pamuk üreticisi ivedi olarak istemektedir. Bunun özellikle
Denizli'deki ihracatçıya da, Türkiye'nin tekstil maliyetinin düşmesine de
faydası olacaktır; bilgilerinize sunuyorum.
Hepinizin bildiği gibi, Denizli'nin Çivril İlçesinde de çok ciddî
miktarda elma üretimi yapılmaktadır. Denizli İli Çivril İlçesi, elma üretiminde
ülkemizde en ileri düzeydedir. Geçen yıllarda, sınır ticareti yoluyla ve
"sanayi elması" adı altında İran'dan elma ithal edilerek, elmalarımız
satılmayarak elimizde kalmıştır ve ne yazık ki çürümüştür. Bu yıl, bazı
illerimizin pazarlarında kilosu 1 500 000 liraya satılan elma, üreticiden 350 000-400 000 liraya alınmaktadır.
Çivril'deki elma üreticisi mallarını satamadığı için, borçlarını ödeyemediği
için, bunları yok pahasına, karşılıksız çekleri göre göre, bile bile, belki bir
miktarını alırım düşüncesiyle elinden çıkarmak zorunda kalmaktadır.
Elma maliyet hesabını, bir dekar tarlada 15 yaş üzerinden 18 elma ağacı
olduğunu düşünmek zorundayız. Bunun maliyeti yaklaşık 1 405 000 000 lira
civarındadır. Soğuk hava depolarında beklemesi nedeniyle elmadan elde edilen
gelir yaklaşık 1 260 000 000 liradır. Yani, açıkça söylemek gerekirse, 1 405
000 000 liraya mal olan elma, 1 260 000 000 lira gibi bir gelir getirmektedir
ki, buradan da üreticinin ne kadar zarar ettiği açıkça ortadadır.
Acil olarak ne yapılmalıdır? Eğer, gerçekten, devletimiz, bu konuda
üreticinin hakkını vermek istiyorsa, Çivril'deki elma üreticisine destek olmak
istiyorsa, devlet, üreticisinin elmasını bedeli mukabilinde satın alıp,
okullarda öğrencilere ücretsiz dağıtabilir. Geçmişte Amerika'dan alınıp
çocuklara dağıtılan sütler yerine, bugün, biz, devletimiz kanalıyla
çocuklarımıza, Çivril'in, o faydalı, o güzel elmalarından verebiliriz veya
devlet, yine bu elmaları satın alarak silah altındaki askerlere verebilir.
Bunların hepsi devlete bir yük getirmeyecek, aksine, çürümekte olan elmaların
nakde dönüşmesini, üreticinin de bu konuda sorunsuz kalmasını sağlayacaktır.
BAŞKAN - Sözlerinizi toparlayabilir misiniz.
V. HAŞİM ORAL (Devamla) - Hemen toparlıyorum Sayın Başkanım.
Denizli'nin Çal, Buldan İlçelerinde özellikle bağcılık çok gelişmiştir;
ancak, bağcılık da, şu anda, iklim koşullarıyla paralel yaşama geçtiğinden,
yine, üretici, oldukça sıkıntılı bir süreç geçirmektedir.
Yöremizde şaraplık üzümlerin değerlendirilmesi için acilen bir şarap
fabrikasına ihtiyaç vardır. Şarap fabrikasının yapılması sayesinde üreticinin
kazancı artırılacaktır. 1 kilo yaş üzümden 70 cc şarap elde edilmektedir. 70 cc
şarabın piyasa değeri 3 500 000 liradır. 1 kilo yaş üzüm Çalkarası 200 000
liradan satılmıştır. Bu iki fiyat karşılaştırıldığında şarap fabrikasının
acilen gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Şehirlere göç önlenmek isteniyorsa, bölgesel kalkınma planları
geliştirilmelidir. Bizim çözüm önerilerimiz budur.
Sayın Başkan, sevgili milletvekili arkadaşlarım; şu anda, üretici,
doğrudan gelir desteğinin 2001 yılının ikinci taksidini alamamıştır. Bu konuda,
bizlerin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve mevcut hükümetimizin desteğini
beklemektedir. 2003 yılı içinde ne olacağı meçhuldür. Dolayısıyla, zaten
mülkiyet esasına dayanan doğrudan gelirin, üretici lehine, yani üreten insanın
desteklenmesi konusunda değişime uğrayarak çiftçiye katkı koymasını, çiftçi
istemektedir, dilemektedir. Bu konuda hükümetimizin alacağı her türlü karar
bizim tarafımızdan da desteklenecektir; çünkü, Cumhuriyet Halk Partisinin tarım
programında zaten bu vardır. Yüce Meclise, saygılar sunuyorum.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, 10 dakika oldu.
V. HAŞİM ORAL (Devamla) - Denizlili üreticiler adına Meclisin bu
kürsüsünü kullandığım için, kendimi mutlu hissediyorum; sizlerin de bu
mutluluğu benimle paylaşmasını diliyorum sayın milletvekilim.
Saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oral.
Buyurun Sayın Bakanım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Denizli Milletvekilimiz Sayın
Haşim Oral Beyin gündemdışı konuşmasına cevap vermek istiyorum.
Denizli, ülkemizin tarımsal potansiyeli en yüksek illerinden biridir.
Yine, kendilerinin bahsettiği gibi, bitkisel üretim ağırlıklı bir mahiyet arz
etmekte; bütün elverişliliğine rağmen, hayvansal üretimin payı yüzde 15'in
altındadır ve Türkiye'nin temel tarımsal ürünlerinden birçoğunun çok verimli
bir şekilde yetiştiği bir ildir. Aynı zamanda, pamuk üretiminin de çok büyük
ölçüde, verimli bir şekilde üretildiği ilimiz olarak, tekstil sanayiinin de
hızlı geliştiği bir bölge olarak karşımıza çıkmaktadır; ihracat rakamı da bunu
ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla, sayın milletvekilimizin bölge pamuk üreticileriyle ilgili
düşüncelerini şöyle cevaplandırmak istiyorum: Ülkemiz tarımsal üretim
potansiyeli bakımından dünya üzerinde önemli bir yere sahip ve büyük bir
ekolojik üstünlük söz konusudur. Ülkemizin sahip olduğu bu varlık, başta meyve
ve sebze olmak üzere, çok çeşitli ürünlerin yetiştirilmesine imkân
tanımaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu önemli tarımsal üretim potansiyelini yaşayan
ilimizden birisi de Denizli'dir. Hem tarımsal ürünlerin çeşitliliği hem de
verimlilik açısından, bu ilimiz, ülkemizde ön sıralarda yer almakta, en önemli
ürünlerin başında da, üretim, istihdama katkı ve yaratılan katmadeğer olarak
pamuk ilk sırada yer almaktadır. Bu ilimizde 2002 yılı pamuk üretiminin son
dönemine girilmiş olup, hasat büyük oranda tamamlanmıştır. Bölgede pamuk
yetiştiren diğer illerimizde olduğu gibi, Denizli İlimizde de hasat döneminde
yüksek işçilik maliyetleri, üreticilerimizin yüksek maliyetli hasat yapmalarına
neden olmuştur. Bunun en önemli sebeplerinin başında ise, kendi bölgelerinde
yükselen bir grafik gösteren pamuk üretim alanlarındaki artışa paralel olarak,
geçmiş yıllarda özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesinden gelen pamuk işçilerinde
bir azalmanın olması gelmektedir. Bu, doğal olarak, bölgedeki işçilik
maliyetini artırmıştır. Bunun yanında, yine sayın milletvekilimizin bahsettiği
gibi, temel tarımsal girdilerden gübrenin, ilacın ve mazotun fiyatlarında
meydana gelen artışlar da hepimizin malumudur.
Yaşanan bu sorunu ortadan kaldırmanın yolu, pamuk hasadında işçi
kullanımının azaltılmasıdır en başta. Bunun için ise işçi yerine pamuk hasat
makinelerinin devreye sokulması, hasat maliyetlerini önemli ölçüde
düşürecektir. Bugün, Denizli İlimiz, pamuk toplama makinesini belli ilçelerinde
devreye sokmuştur. Bu makineleşmenin ilde yaygınlaştırılması için,
Bakanlığımız, Denizli İl Müdürlüğü imkânları ile Denizli Özel İdare
kaynaklarının kullanılmasına ve bu bölgeye yönelik çalışmaları sürdürecek ve
2003 yılı hasat döneminde makineleşme oranının yükseltilmesi konusunda bir
çalışma sürdürülecektir.
Türkiye'nin pamuk üretimi, son yıllarda, tekstil ve konfeksiyon
sektörünün talebini karşılayamaz duruma düşmüştür. 2001 yılı verilerine göre,
800 000 ton üretimimize ilaveten 450 000 ton lif pamuk ithalatımız söz
konusudur. Pamuk ürününü bu yönleriyle değerlendirdiğimizde, ülke ihtiyaçları
doğrultusunda pamuk üretiminin artırılması ve bu doğrultuda da üretimin
desteklenerek yönlendirilmesi gerektiği açıktır. Bu çerçevede, hem üretimi
teşvik etmek hem de bütçeye daha az yük getiren sistem olarak, ülkelerin son
yıllarda yoğun olarak kullandığı "prim sistemi" ülkemizde pamukla
uygulamaya konulmuş ve bu uygulama devam etmektedir.
Bilindiği gibi, dünya fiyatları gerçek fiyatları yansıtmamaktadır. Dünya
fiyatları ya çok desteklenmiş veya yüksek düzeyde ihracat sübvansiyonu
verilerek düşük tutulmuştur. Bu fiyatlar karşısında her ülke kendi üreticisini
korumak zorundadır. Dolayısıyla, prim sisteminin amacı, bir taraftan üreticiyi
korurken, diğer taraftan da, sanayiciye dünya fiyatlarından hammadde temin
edilmesini sağlamaktır. Bu nedenle, prim miktarı tespit edilirken, üreticinin
üretime devam etmesini sağlayacak fiyat ile dünya fiyatları arasındaki fark
esas alınmaktadır.
İlk defa 1993 yılında kütlü pamukta üreticilerimize prim ödemesine
başlanmış ve üreticilere kilogram başına 3 000 lira prim verilmiş olup, toplam
ödeme miktarı, o yıl için, 4,6 trilyon olmuştur. 1998 yılında 10 sent, 1999
yılında 12 sent, 2000 yılında 9 sent -sayın milletvekilimizin de belirttiği
gibi- 2001 yılında ise kilo başına 70 000 lira bir ödeme yapılmıştır. Bu
bölgelerde ödemeler halen sürdürülmektedir.
Prim ödemelerinden dolayı piyasaların kayıt altına alınmasıyla,
devletimizin Stopaj Vergisi, KDV ve Gelir Vergisi tahsilatları yükselmiş,
desteklemenin doğrudan üreticiye yapılmasıyla da, üreticilerimizin gelir
seviyesi artış göstermiştir.
Bu gelişmelere bağlı olarak, 2002 yılı ürünü kütlü pamuğun da prim
sistemiyle desteklenmesi konusunda karar alınmış olup, belirlenecek olan 2003
yılı bütçe rakamlarına göre ödenecek prim miktarı, üreticilerimizi de tatmin
edecek bir seviyede tespit edilecektir.
Sadece Denizli İlimizdeki üreticileri değil, genel olarak pamuk
üreticilerini ilgilendiren bu konuda, ben, ilave bazı bilgiler vermek
istiyorum; onu da şöyle ifade edebilirim: Halen pamuk üreticileri için, şu anda
belirlenen, bütçeye konmuş olan rakam 300 trilyon civarında, yağlı tohumlar
prim desteğiyle ilgili bir seviyedir. Tabiî, çiftçilerimiz açısından yapılan
hesaplamalarda, üretimlerini artıracak ve onlara belli oranda bir kâr getirecek
miktar konusunda Tarım Bakanlığı olarak yaptığımız çalışmada, kilo başına en az
160 000 lira bir primin verilmesi gerektiği konusunda bir kanaate sahibiz, en
az bu kadar verilmesi konusunda.
Bununla ilgili tekliflerimiz, taleplerimiz ilgili birimlere iletilmiştir
ve prim desteğine konu olan pamuğun dışında kalan ayçiçeği, soya, kanola ve
zeytinyağı üreticilerine nispetle, tabiî, toplam prim ödemeleri için ayrılan
kaynaklardan en büyük pay pamuğa yönelmektedir, gitmektedir; ancak, bize göre,
pamuk üreticilerimizin, mevcut dünya fiyatlarında sanayicimize mal satabilmesi
için gerekli minimum desteğin 160 000 lira civarında olması gerektiği
şeklindedir. İnşallah, çiftçilerimize bu seviyede bir destek vererek, onların
pamuk üretimini teşvik etmeyi amaçlıyoruz.
Denizli Milletvekilimizin ikinci olarak değindiği konu, yine bu
bölgedeki elma üreticilerimizle ilgilidir. Denizli İlimiz elma üreticilerinin
pazarlama sorunu da, daha önce açıklanan gerekçeler ve alınacak tedbirlerle
paralellik göstermektedir. Bu çerçevede, elma üretimi sezonunun başlamasıyla
birlikte, pazara aşırı ürün çıkışının yarattığı pazarlama sorunu, bölge
üreticilerinin de her zaman karşı karşıya olduğu önemli bir sorun olarak
gözükmektedir. Tabiî, bu durum, tarımsal üretimin temel sorunudur. Hasat
sezonunda her ürün için benzer sorunla karşı karşıya kalırız. Elma
üreticilerimiz için de, konu aynı şekilde önemini korumaktadır; dolayısıyla,
bir pazarlama sorunudur. Bu konuda en önemli çözüm şekli ve üreticilerimizin
durumunu iyileştirecek olan gelişme, hükümet programımızda da ifade ettiğimiz
gibi, üretici birlikleriyle ilgili yasanın hazırlanması, tamamlanması ve
üreticilerimizin bir birlik içerisinde hareket ederek, kendilerinin,
ürettikleri ürünün pazarlanması, depolanması konusunda daha organize
olmalarıdır.
Tarımsal bir ürüne katmadeğer katarak pazarlama şansını artırmanın
tarımsal üretimin vazgeçilmez bir parçası olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu
nedenle, ürünlerin, piyasaya arz edilmeden önce, ayıklama, sınıflama, boyalama
ve ambalajlama işlemlerinin yanı sıra, dayanıklılığının artırılabilmesi ve
kalitenin muhafazası için, paketleme evlerinde, önsoğutma, sarartma, ilaçlama,
kurutma, mumlama ve soğuk muhafaza gibi işlemlerden geçirilmesinin önemli
olduğu açıktır. Uzun yıllardır tarımsal pazarlamada ihtiyaç duyulan bu
altyapının istenilen seviyeye çıkarılamaması, tarımsal üretimi ve üreticiyi de
olumsuz etkilemiştir. Bakanlık olarak, Bakanlığımız bünyesinde, görev
içerisinde kalan imkânlarla bu konunun desteklenmesi için gerekli çalışmalar
sürdürülmektedir. Bu amaçla, bunlar, tarımsal amaçlı kooperatifler bünyesinde,
Bakanlığımızca desteklenerek, ihtiyaç duyulan altyapının sağlanması konusundaki
çalışmalar sürdürülmektedir. Bakanlığımızın çalışmaları bu çerçevede
sürdürülürken, diğer taraftan, Denizli İlimizde, özellikle elma paketlemesinde
eski tip kasa kullanımından ve standart ayırımının yapılamamasından yaşanan
sorunların, yeni ve modern paketleme ve standart tesislerinin kurulmasıyla
ortadan kaldırılması için, il müdürlüğümüz öncülüğünde, bölgedeki elma
üreticilerini ve sanayicileri içerisine alan bir çalışma başlatılmıştır.
Başlatılan bu çalışmalar, Bakanlığımız ve diğer ilgili kamu kurumlarının da
katılımıyla, devletin desteğinin de kullanılmasını sağlayıcı tedbirlerle
beraber en kısa sürede sonuçlandırılacaktır.
Ben, Denizli'yle ilgili bu özel cevaptan sonra, bir genel değerlendirme
yapmak istiyorum. O da, şudur: Ülkemizde, elma üretimi, son yedi, sekiz yıldır
çok büyük bir değişiklik göstermemektedir. Yaklaşık 2,5 milyon ton civarında
elma üretimi söz konusudur. Bu üretimin yanında, hem elma ihracatı hem de
ithalatı ülkemiz için geçerlidir. Ülkemizin, yıllar içerisinde -son dört yılda-
15 000 ilâ 25 000 ton elma ihraç ettiğini ve buna mukabil 1 000 ilâ 3 000 ton
da elma ithal ettiğini biliyoruz. Bu hususla ilgili olarak, esas,
üreticilerimiz için söylenilecek önemli nokta: 2003 yılında, elma ithalatı
konusunda, bugün, üreticilerimizin ellerinde elma stoklarının varlığını da
dikkate alarak, daha özen göstereceğimiz ve elma fiyatlarının onları tatmin
edecek bir seviyede muhafaza edilebilmesi için, bu konuda, Tarım Bakanlığı
olarak üzerimize düşen görevi yapacağımızı ifade ediyorum. Yalnız, sayın
milletvekilimizin belirttiği gibi, bazı hususlar sadece Bakanlığımızın alacağı
birkısım tedbirlerle çözülmeyebilir. Bu hususta toplumumuzun da konuya daha bir
hassasiyet göstermesi gerekmektedir. O da şudur: Sadece Denizli değil,
Türkiye'nin değişik yerlerinde elma üreticisinin durumu büyük bir benzerlik arz
etmektedir. Elma üreticilerinin soğuk hava depolarında tuttukları stoklar henüz
erimemiştir ve dolayısıyla, bunun da belli bir süresi vardır. Bu süre geçtikten
sonra, artık, stok maliyetleri yanında elmanın kalitesinde de bir düşme meydana
gelmektedir. Dolayısıyla, üreticilerimiz mağdur duruma düşme noktasına
gelmişlerdir. Bununla ilgili olarak, elma ithalatını her ne sebeple olursa
olsun daha dikkatli bir şekilde takip edeceğiz; bizim üzerimize düşen görev bu,
bugün için böyle. İki, bu konuda, ülkemizde, toplumumuzun elma tüketimini
artırması konusunda genel bir teşvike ihtiyacımız var. Bunu başta
milletvekillerimiz, aydınlarımız, şehirlerimiz olmak üzere Türkiye'nin elma
üreticilerinin sorunlarının çözümüne katkı yapmamız lazım. Sayın
milletvekilimizin bahsettiği konuya -elmaların, öğrencilerimize, askerlerimize
verilmesi- ben de katılıyorum; elma tüketimini artırma konusunda birkısım
girişimlerde bulunmak gerektiği düşüncesini paylaşıyorum. Elma üreticilerinin
bugün karşı karşıya kaldığı sorunları iyileştirme konusunda hepimize bir görev
düştüğünü ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Tarım Bakanı Sayın Sami Güçlü'ye teşekkür ederim.
Gündemdışı ikinci söz, Konya, Mevlânâ ve Mustafa Kemal Atatürk
konularında söz isteyen Konya Milletvekili Sayin Ahmet Işık'a aittir.
Buyurun Sayın Işık.
2. - Konya Milletvekili Ahmet Işık'ın,
Konya İlinin sorunlarına ve Mevlana ile Mustafa Kemal Atatürk'ün tarihî
konumlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'in
cevabı
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya İlinin
sorunları ve Mevlana Celâleddin-î Rumî ile Mustafa Kemal Atatürk'ün tarihî
konumlarına bir kez daha dikkat çekme amaçlı gündemdışı söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçmiş birkısım siyasal iktidarlar tarafından
ihmal edilmiş olan, işbu ihmalin de mağduriyete dönüştüğü bir şehri, Konya
İlini Yüce Meclisin gündemine taşımış bulunmaktayım. Yerli ve yabancı olmak
üzere, birçok insanın ömrü hayatlarında hiç olmazsa bir kez de olsa görmeyi
arzuladıkları Mevlana diyarı Konya İli, ülkemizin nüfus olarak dördüncü,
yüzölçüm olarak ise birinci şehridir. Konya İli, 1097-1277 tarihleri arası,
fasılasız olarak, Anadolu Selçuklunun başşehirliğini yapmış, Osmanlı Devleti
zamanında etkinliğini korumuş, günümüz Türkiyesinde ise, sanayiiyle, tarımıyla,
ticaretiyle, tarihî misyonu ve eserleriyle, kültürüyle, inanç turizmiyle,
medarı iftiharı Mevlanasıyla ve yüzlerce değeriyle önemini ve anlamını günbegün
artırarak korumaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 yılı itibariyle Konya
İlimiz, nüfus ve toprak büyüklüğüne rağmen, kamu yatırımlarından aldığı pay
sıralamasında 19 uncu sırada yer almıştır. İşbu durum, ilimizin mağduriyetini
ortaya koymaktadır.
Her yörenin iktisadî kalkınmasına ve hayat standardının yükselmesine bir
kısım etkenler tesir etmekte ve bu süreci hızlandırmaktadır. Mevlana diyarı
Konyamız için bu noktada hayatî önem arz eden projelerden birisi, kısa adı KOP
olan Konya Ovası projeleridir. KOP, tam anlamıyla sonuçlandığında, ilimizin
sulanmakta olan arazisine ilaveten yüzde 64 alan daha sulanabilecek ve toprak
hayat bulacaktır.
KOP projesi 12 adet projeden oluşmaktadır. Bunlar, Konya Çumra projesi,
Beyşehir Damlapınar projesi, Göksu havzası enerji projeleri, Konya içmesuyu
projesi, Küçüksu projeleri grubu, Ereğli projesi, Sarayönü Beşgözler projesi,
Akşehir Eber projesi, Ilgın projesi, Karaman projesi, Yunak Akgöl projesi ve
Ayrancı projesidir.
Değerli milletvekilleri, bir başka projemiz, kızıl elmamız, mavi
tüneldir. Mavi tünel, Konya insanımızın hülyasıdır ve özlemidir.
Konyamızın bir başka kızıl elması, olmazsa olmazı ve vazgeçilmezi olan
doğalgazdır,
İlimizdeki Tuz Gölünün bir an önce ıslah edilmesi, Konya-Ankara arası
hızlı tren projesi, bölge havaalanı projesi, Mevlânâ kültür merkezi, Beyhekim
sağlık kompleksi ve diğerleri, ticarette büyük atılım yapmış olan şehrimiz için
serbest bölge kuşağına alınması zaruridir, elzemdir.
Ayakkabıcılık sektörü, özellikle ihracata yönelik teşvik edilmelidir.
Tarım makineleri üretimi teşvik edilmelidir.
Konya, aynı zamanda turizmde büyük katkıya ve etkiye sahip bir
ilimizdir; tarihi değerleri ve eserleriyle yerli ve yabancı turistin ilgisini
çekmektedir.
Konya, tarihî özellikleriyle kongre turizmi yapılmaya da müsait bir
şehirdir.
Mevlana Müzesini, 2001 tarihinde, 1 100 000 yerli ve yabancı turist
ziyaret etmiştir. İşbu rakam dahi, şehrimizin önemini ve anlamını ortaya
koymaktadır.
Mevlana ve diğer değerlerle, Konya İlimizin örnek bir kültür ve cazibe
merkezi haline getirilmesi, şehrimiz açısından ve ülkemiz açısından önem
taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, 18 Şubat 1931 tarihinde, Mustafa Kemal Atatürk,
Başbakan İnönü'ye "acele ve önemli" notuyla çektiği telgrafta
"Konya'da, yüzyıllarca devam etmiş ilgisizlikler nedeniyle büyük bir
bakımsızlık içinde bulunmasına karşın, 800 yıl önceki Türk uygarlığının gerçek
şaheserleri değerinde bazı kaynaklar vardır. Bunlardan özellikle Karatay
Medresesi, Alaeddin Camii, Sahip Ata Medrese Camii ve Türbesi, Sırçalı Mescit
ve İnce Minare, derhal ve çok acele olarak onarıma gerek duymaktadır."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET IŞIK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlamanız için size eksüre veriyorum.
Buyurun.
AHMET IŞIK (Devamla) - "Bu onarımın gecikmesi bu anıtların tamamen
yok olmasını gerektireceğinden, önce asker işgalinde bulunanların
boşaltılmasının ve tamamının uzman kişilerin gözetiminde onarılmasının
sağlanmasını rica ederim" demektedir. Atatürk, bu cümleleriyle, Konya'nın
ve tarihî değerlerinin önemini, tarihe not düşerek vurgulamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özü itibariyle, tespit ve
beyanlarımla, Yüce Meclisin ve hükümetin dikkatini Konya İlimize çektiğim
kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri, dünyanın muhtelif yerlerinde ve komşumuz
Irak'ta yaşanmakta olan kaosun ve olası bir savaşın da Mustafa Kemal Atatürk ve
Mevlana Celâleddin-î Rumî gibi şahsiyetlerin düşünce ve sözleriyle
değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda
sulh" tarihî vecizesinin ne kadar çok şeyi ifade ettiği ve derin bir
anlamı içerdiğini bir kez daha algılıyor, büyük insan ve büyük lideri bir kez
daha rahmetle anmak istiyorum.
Kan ve gözyaşının olmadığı, insanların savaşta ölmediği, çevrenin, doğal
güzelliklerin ve tarihî değerlerin savaşlarda zarar görmediği, kavgasız ve
savaşsız bir dünya özlemi ve temennisiyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Işık'a teşekkür ederiz.
KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, gündemdışı konuşmaya
cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya Kültür Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik cevap
vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakanım.
KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Konya Milletvekilimiz Sayın Ahmet Işık Beyin yapmış olduğu
gündemdışı konuşmaya hükümet adına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin her tarafı kültür ve tarih kokmaktadır.
Tabiî ki, Konya İlimiz bu anlamda müstesna bir yere sahiptir. Değerli
Milletvekilimizin de belirttiği gibi, Konya, aşağı yukarı ikiyüz küsur yıl
başkentlik yapmış olan, uluslararası etkinliklere sahne olan, yılda 1 000
000'dan fazla insanın -yerli ve yabancı turistin- sadece Mevlana Müzesini
ziyaret ettiği, çok büyük olan, çok büyük bir potansiyele sahip olan bir
vilayetimizdir; yaklaşık 60 000 üniversite öğrencisi olan çok önemli bir
vilayetimizdir.
Elbette, hükümetimiz, Konya'nın bütün problemlerine -ekonomik, sosyal,
kültürel- önümüzdeki süreç içerisinde eğilecektir; ancak, hemen şunu ifade
edeyim: Oniki yıl önce Konya'da bir kültür merkezi inşaatının temeli atılmış ve
oniki yıl içerisinde gerçekleşme oranı, sadece ve sadece yüzde 8. Her yıl
Mevlana ihtifalleri kapalı spor salonunda basket potasının altında yapılır ve
her yıl oraya giden politikacılarımız, yetkililerimiz bunun böyle olmaması
gerektiğini ve bir an önce buna çözüm bulunması gerektiğini hep söylerler,
kültür merkezinin bitirilmesi için talimat vereceklerini ifade ederler,
vaatlerde bulunur gelirler ve daha sonra bu unutulur. Bu yıl, Sayın Genel
Başkanımız Sayın Başbakanımızla birlikte, Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Deniz Baykal Bey de gelecekti; ancak, hava muhalefetinden dolayı
uçaklar uçamayınca, karayoluyla, Sayın Tarım Bakanımızla birlikte bizler gittik
ve orada, Konya halkına biz de söz verdik, 2003 yılı içinde Mevlana kültür
merkezini bitireceğimize dair basın önünde bir taahhütte bulunduk. Sayın
Başbakanımızın talimatları gereği bu taahhütte bulunduk ve bu yıl, 2003 yılı
içerisinde, orada verdiğimiz sözü, burada, Mecliste bir kez daha tekrarlıyoruz;
Konya'daki Mevlana kültür merkezini 2003 yılı içerisinde bitireceğiz.
Bunun ötesinde, Konya'da, çok çok önemli, kültürel, mimarî yapılarımız
var, tarihî yapılarımız var; ancak, bunlar, bakımsızlıktan dolayı, yeteri kadar
ödenek ayrılamadığı için, ne yazık ki, iyi durumda değiller. Bunlarla ilgili
olarak da arkadaşlarımız çalışmalar yapıyor. Aslında, bütün ülkemizin bir
kültürel envanterinin yapılması için bir çalışma başlatmış bulunuyoruz. Bütçe
imkânları, ne yazık ki, bütün kültürel mirasımızı olması gerektiği şekilde
restore edip, onları âdeta birer biblo gibi ortaya çıkarmaya yetmemektedir.
Hükümetimiz, Bakanlığımızın özellikle üzerine almış olduğu bir görevle, bir
sponsorluk yasası üzerinde çalışmaktadır. Sadece devlet imkânlarıyla, bütçe
imkânlarıyla bu kültür mirasını muhafaza etmemiz, bugün istifadeye sunmamız ve
bunu gelecek nesillere aktarmamız, ne yazık ki, mümkün görülmemektedir. Bu işin
içerisine işadamlarımızı, özel sektörümüzü dahil etmek zorundayız. Onları bu
işe teşvik edersek, daha iyi sonuç alırız diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşımız, Mevlana ve Atatürk'ten söz edince, ben, Atatürk'le
ilgili bir anekdotu sizlere arz etmek istiyorum:
Biliyorsunuz, meşhur Gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın, Atatürk'le en çok
mülakat yapmış olan bir gazetecidir. 1929 yılında, Yalova'daki Atatürk Köşkünde
Atatürk'ü ziyaret ediyor. "Ben, Paşayı endişeli buldum ve sebebini sordum;
niçin endişelisiniz efendim dedim. Atatürk cevap verdi; dedi ki: Bugün tarih
felsefesiyle ilgili bir kitap okudum; canım sıkıldı, rahatım kaçtı. Bu nasıl
bir kitaptır böyle Paşam, rahatınızı kaçıran, canınızı sıkan bu nasıl bir
kitaptır diye sorduğumda, bana dedi ki: Kitabı sen de ben de biliriz, bunu bir
tarafa bırak. Ben devam ettim; Paşam, her şey iyiye gittiğimizi gösteriyor.
Yurdu düşmandan temizledik, ülkeyi onarıyoruz, her şey iyiye gittiğimizi
gösterirken sizi endişeye sevk eden nedir dedim. Atatürk şu cevabı verdi: Maddî
potansiyelimiz yerinde; ama, manevî potansiyelimizin bataryaları boş."
Buradaki "manevî" kelimesi, elbette, sadece dinî anlamda
değildir, bir bütün olarak moral değerler anlamındadır.
Atatürk devam ediyor ve diyor ki: "Ben, bir asker olarak, bunu
herkesten daha iyi anlarım. Eğer bir ordunun morali bozuksa, siz onları ne
kadar üstün silahlarla donatırsanız donatın, onları ne kadar iyi teknik
imkânlarla donatırsanız donatın o ordu başarılı olamaz." Milletler ve
toplumlar da böyledir. Ve Atatürk diyor ki: "Bundan dolayıdır ki, biz
nasıl bir soydan geliyoruz, milletimizin tarih içerisinde geçirmiş olduğu
evreler nelerdir, yer altındaki ve yer üstündeki zenginliklerimizin kaynakları
nelerdir, tarihte yetiştirdiğimiz büyük insanlar, kazandığımız büyük zaferler
nelerdir, hangileridir, bunları ortaya koyacak müesseselere ihtiyacımız
vardır."
Bunları gerçekleştirmek üzere, bu endişelerin sonucu Türk Tarih Kurumu,
Türk Dil Kurumu ve Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi kurulur. Bu
müesseselerimiz, bu kültürel değerler erozyonunun önüne geçmek için neler
yaptılar, ne kadar başarılı oldular, bunun ayrıca tartışılması gerekiyor; ama,
Atatürk'ün ortaya koyduğu ihtiyaç, gerçekten, çok önemli bir ihtiyaçtır. Nasıl
ki, Akşemseddin Fatih'i bütünlüyorsa, Atatürk ile Mevlana'yı bir araya
koyduğunuz zaman moral değerlerimiz, maddî değerlerimizi âdeta bugün de
bütünlemektedir; birini diğerine feda etmek, birini görmezden gelmek mümkün
değildir değerli arkadaşlar.
Dolayısıyla, arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, dünyanın barışa
ihtiyacı olduğu bir zamanda, âdeta savaş çığlıklarının yükseldiği, savaşın ayak
seslerinin duyulduğu bir zamanda Atatürk'ün "Yurtta Sulh, Cihanda
Sulh" vecizesine de, Mevlana'nın o barışçı ve kardeşlik çağrılarına da her
zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğunu ben de huzurlarınızda bir kez daha
tekrar ediyorum.
Konyalılara, Konya halkına ve Konya'ya hükümetimiz
tarafından en güzel hizmetlerin götürüleceğini de buradan ifade ediyorum ve
saygılar arz ediyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Kültür Bakanı Sayın Hüseyin Çelik'e teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı üçüncü söz, Balıkesir İlindeki beyaz
et ve yumurta üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir
Milletvekili Sedat Pekel'e aittir.
Buyurun Sayın Pekel. (CHP sıralarından alkışlar)
3. - Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel'in, Balıkesir İlindeki beyaz et ve yumurta üreticilerinin sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; beyaz
et sektörünün sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum. Konuşmama
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, beyaz et denilince akla ilk gelen yörelerin başında Balıkesir
gelmektedir. Balıkesir'de de bu sektörün en yaygın olduğu yer Bandırma ve
çevresidir. Balıkesir bölgesinin tarımsal ürün bazında ithalat ve ihracatının hemen
hemen tümüne yakını bu sektörden ve özellikle de Bandırma yöresinde toplanan
firmalar tarafından yapılmaktadır. Sektörün bölge içindeki önemini vurgulamak
için bir iki rakam vermemiz gerekirse, 80 000 aile doğrudan, 120 000 aile
dolaylı olarak, toplam 200 000 aile geçimini bu sektöre dayamıştır.
Sektörün ekonomiye katkısı, yılda 2 milyar Amerikan Dolarıdır. Bu
rakamları alt alta uzatmak mümkündür. Üstelik, sektör, bu gelişmeyi, özgüveni
ve özkaynaklarıyla sağlamış; dışarıdan hiçbir destek almadan, kendi ayakları
üzerinde durarak, ülkemize bir şeyler kazandırmayı başarmıştır.
Kısıtlı imkanlarla bu noktalara gelen sektöre, başarılarının devamı ve
yücelmesi için destek olma zorunluluğumuz vardır. Yürütme ve yasama organları,
altın yumurtlayan tavukları desteklemelidir. Üstelik, sektörün istediği fonlar,
krediler, yani, tomar tomar paralar da değildir.
Bugün, sektörün ihracat olanakları, Avrupa'da aynı işi yapan firmalara
oranla çok daha yüksektir. Öncelikle, total maliyetlerimiz, Avrupa'yla
kıyaslandığında, Avrupa'ya oranla çok daha düşüktür. Üstelik, sektörün
teknolojisi, yeni yapılanmakta olduğu için, Avrupa'dan daha ileridedir. Tabiî
ki, bunlar, büyük avantajlardır; ama, bu avantajlara rağmen, ihracat olanakları
sınırlıdır. İhracat olmadan da sektörün geleceği belirsizdir.
İhracatın yapılamama nedeni, kesimhanelerimizin, Avrupa Birliği
kesimhane numarasına sahip olmamasıdır. Bugün, Arap Yarımadasındaki potansiyel
müşteriler dahi, kalite güvencesi için, ithal ettikleri ürünlerde Avrupa
Birliği kesimhane numarasını şart koşmaktadırlar.
Aslında, ithalatçı ülkelerin istediği her norm bizde vardır. Bizim
kanunlarımızda, yönetmeliklerimizde istenilenler vardır. Gıda kodeksimiz,
belki, bu ülkelerin düzeyinin dahi üzerindedir. Avrupa'dan ülkemiz
kesimhanelerini incelemeye gelen uzmanlar, bunu görmekte ve gerek kesimhane
şartlarından gerekse ürün kalitesinden hoşnut kalmaktadırlar. Görmek
istedikleri her kritik konuda, mükemmele yakın şeyler görürler; ama, olmayan
tek şey, kamu yetkililerinin denetimidir. Kamu yetkilileri çok az sayıda
denetim yaptıkları gibi, yapılabilen az sayıda kontrolün de dokümantasyonu
mevcut değildir.
Uluslararası platformda mal satmanın çok da zorlaştığı bir dönemde,
malını dışpazarda satabilme potansiyeline sahip sektörlerin, bu türden
zorluklarla karşılaşmasının izahını yapmanın mümkün olmadığına inanmalıyız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Pekel, tamamlamanız için eksüre veriyorum.
Buyurun.
SEDAT PEKEL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, burada, yapılması gerekli
konuların teknik olarak açıklamasını yapmayacağım. Başta, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı olmak üzere, bu Bakanlığa bağlı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü,
sektörde faaliyet gösteren ve ihracat potansiyeline sahip firmaların
görüşlerini de alarak, soruna çözüm getirmeli, hükümetimiz de, behemehal, bu
çözüm için, gerekli altyapıyı hazırlamalıdır.
Sadece seçildiğim yörenin değil, Türkiye'nin ciddî gelir kayıplarına
sebep olacak bu değişikliklerin, kısa aralıklarla takipçisi olmam gerektiğine
inanıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sektörün bir diğer sorunu da,
bazı insanların ekmeğiyle oynamayalım düşüncesiyle, izbeden bozma yerlerde
kesim yapılmasına göz yumulmasıdır. Bazı kişilerin ekmeğiyle oynamama pahasına,
tüm insanların sağlığıyla oynandığını bilmeliyiz. Bu kesimhanelerin kayıtdışı
olduğunu, devlete beş kuruş vergi vermediklerini, çalışanların sigortalarını,
hatta, çoğu kez ücretlerini dahi ödemeyerek, kul hakkı yediklerini ve -son
tahlilde- görevlerini yerine getiren firmalar için haksız rekabet
yarattıklarını, bugün, ülkemizde, devletin dışında herkes bilmektedir.
Bugün ekonomiye katkısı piliç etinden daha az olan su ürünlerinin
geçmişte yaşadığı buna benzer sorunlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde
bir ihtisas dairesi oluşturularak ve yoğun bir kontrol sonucu aşılmıştır.
BAŞKAN- Sayın Pekel, toparlar mısınız.
SEDAT PEKEL (Devamla) - Toparlıyorum efendim.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde kanatlı ürünler dairesinin
oluşturulması da, zannımca, hem zor olmayacak hem de sistemin oluşturulması,
düzenlemelerde ihtisaslaşma, kontrol ve koordinasyonun sağlanması açısından
tarifsiz yararlar sağlayacaktır.
Geçmişte halkımızın protein ihtiyacının çok küçük bir kısmını karşılayan
piliç etinin aldığı pay giderek büyümüş ve kırmızı etin de üzerine çıkmıştır.
Entegre firmaların kullandığı üstün teknoloji nedeniyle hijyenik olması,
ekonomik olması ve uzmanlarca daha sağlıklı olarak nitelendirilmesi nedeniyle
soframızdaki beyaz et tabağının daha da büyüyeceği kuşkusuzdur.
Bu konumuyla geniş kitlelerin, ama, fiyatı yönüyle de orta ve düşük
gelirli kesimin en önde gelen protein kaynağı olan piliç eti piyasada yüzde
8'lik ve yüzde 18'lik KDV oranıyla satılmakta, bir bakıma zengin malı sayılan
kırmızı et ise yüzde 1'lik KDV oranıyla satılmaktadır. Bu çelişkiyi de anlamak
mümkün değildir.
Bu kısıtlı zamanda beyaz et sektörünün tüm sorunlarını anlatmak ve hatta
teknik detaylarına girmek elbette imkânsızdır; ama, bu sektörün sorunlarına
getirilecek çözümleri önermek ve takip etmek, hem imkân dahilinde hem de benim
için bir zorunluluktur.
Yüce Meclisi oluşturan parlamenter arkadaşlarımla, bu sektörü,
gerçekten, altın yumurtlayan tavuk haline getireceğimize, bu konuda yapılması
gerekenleri tetikleyeceğimize yürekten inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Pekel.
Hükümet adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü yanıt
vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel'in gündemdışı
konuşmasına cevap vermek için söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Pekel'in ifade ettiği gibi, Balıkesir İlimiz, beyaz et sektöründe
çok önde gelen illerimiz arasındadır ve yine, belirttikleri gibi, bu ilimiz
içerisinde de Bandırma ve çevresi, bu konuda öncü durumdadır.
Balıkesir İlimizde, genel olarak baktığımızda, bütün il ölçeğinde, 500
adet etlik piliç üreticisi, 35 adet damızlıkçı, 25 adet ticarî yumurtacı
işletme olup, 2002 yılında toplam 97 000 ton beyaz et üretimi sağlanmıştır.
Ancak, bu ilimizin tavukçuluk sektöründeki sıkıntıları, ülkemiz tavukçuluğundan
soyutlanamamaktadır. Genel bir tabirle, ülkemizde tavukçuluk sektörünün
yaşamakta olduğu krizlerden bu ilimiz de nasibini almaktadır.
Sayın milletvekilleri, ülkemiz tavukçuluğunun ana sorunlarının başında
yem gelmekte olup, yem sanayiinin en önemli girdisi ise mısırdır. Mısır yem
hammaddesi, kanatlı beslenmesinde vazgeçilmez bir madde olup, ülkemiz üretimi
tüketimimizin ancak yüzde 75'ini karşılamaktadır; kalan yüzde 25'lik kısmı ise
ithalatla sağlanmaktadır.
Ülkemiz tarım politikası gereği, üreticilerimizi desteklemek amacıyla,
mısır ithalatına, üretim sezonu da dikkate alınarak, fon uygulanmakta; bu fon
miktarı, yerli üretim dönemi bittikten sonra ya kaldırılmakta ya da çok düşük
seviyelere indirilmektedir.
Bulunduğumuz mevsim itibariyle, mısırda ikinci ürün mısır üretimi yeni
tamamlanmış olup, piyasa, Bakanlığımızca devamlı takip edilmektedir. Bu
çerçevede, Bakanlığımızca, bir taraftan mısır üreticisi, diğer taraftan ise
mısır işleyen yem sanayiinin durumu, Toprak Mahsulleri Ofisindeki mısır
stokları dikkate alınarak, gözden geçirilerek, tavukçuluk sektörünün en önemli
girdisi olan yem fiyatlarının dengede tutulmasını sağlayıcı tedbirler takip
edilmektedir.
Kanatlı sektörünün bir diğer önemli sorunu ise, uzun yıllardır devam
eden pazarlama sorunudur. Bitkisel olsun hayvansal olsun, tüm tarımsal
ürünlerimizde, özellikle hasat dönemlerinde zaman zaman arz fazlalığı
yaşanmakta, bu ise, üreticilerimizin potansiyel gelir kayıplarına neden
olmaktadır. Ülke olarak bu sorunu üreticilerimizin lehine ortadan kaldırmak
için başvurulan tedbirlerden birisi, ihracat desteğidir. Bu çerçevede, 2002
yılında, kümes hayvanları etlerine ton başına 192 dolar, yumurtaya ise 1 000
adedine 6 dolar ihracat desteği verilmiştir. 2003 yılında da bu konuda
çalışmalar sürdürülmektedir.
Sayın milletvekilimizin ifade ettiği gibi, beyaz et sektöründe temel
sorun, ihracat konusunda karşımıza çıkan engellerdir. Bu hususta, ülkemizdeki
üretimin her şeye rağmen ihraç edilebilir bir maliyette olması, bunun yanında,
teknolojinin, gerçekten -yine kaydedildiği gibi- fevkalade ileri olması
sevindiricidir; ancak, buna rağmen, ihracat imkânımız kısıtlıdır, sınırlıdır.
Bu konudaki temel engel de, ülkemizdeki kesimhanelerin gerekli akrediteyi
alamamış olmasıdır.
Ülkemizde, bugüne kadar sektör büyük bir gelişme gösterirken, beyaz et
ithalatçısı ülkelerin öne sürdükleri -bu "kesimhane numarası" diye
ifade ettiğimiz- belli nitelikleri haiz kesimhanelerde kesilip kendilerine
sunulmasının aranıyor olması ve bu hususta gerekli gelişmeyi gösterememiş
olmamız bir gerçektir ve bu hususta bir çalışmanın yapılması, sayın
milletvekilimizin belirttiği gibi, şarttır, elzemdir, zaruridir. Bu konuda,
yine, bakanlığımla ilgili, adını ifade ettiği Koruma ve Kontrol Genel
Müdürlüğümüz sorumludur.
Belki her gündemdışı konuşmaya bu kadar rahat ve tatmin edici bir cevap
vermek mümkün olmayabilir; ancak, sayın milletvekilimize, sevinerek şunu ifade
etmek istiyorum ki, 15-16 Ocakta, Ankara'da, beyaz et üreticilerinden Banvit,
Şekerpiliç, Aytaç, Beypiliç, Köytur, Bestbir gibi sektörün en önde gelen
kuruluşları ve örgütler ile Bakanlığımızın ilgili bütün birimlerinden katılan
elemanlarla, iki gün süren bir toplantı yapılmış ve bu hususta, sektörün
sorunları teker teker ele alınmıştır
Yine kendilerinin ifade ettiği gibi, temel sorun olan, kamu
yetkililerince bu kesimhanelerin denetlenmemesi sorununda üzerimize düşen
görevi yerine getirme kararını, üreticilerle birlikte almış durumdayız.
Dolayısıyla, bu kesimhanelerimizin eksikliklerini telafi etmek; ama, bu
eksikliklerden çok daha öteye geçen, kamu kesiminin, yani Bakanlığımızın
veterinerlerinin bu kesimhanelerde düzenli olarak kontrol yapmasını sağlayacak
tedbirler alacağız. Dolayısıyla, bu konuda bir eksiklik duyduğumuz zaman,
aksini savunamayacağımız bu hususu telafi edeceğiz. Dolayısıyla, sayın
milletvekili arkadaşımıza, bu konudaki hassasiyetlerinden dolayı teşekkür eder,
Bakanlığımız bünyesinde sağlanmış olan bu gelişmeyi de hem kendilerine hem de
kamuoyuna duyurmaktan mutluluk duyduğumu ifade eder, hepinize saygılar sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Güçlü, teşekkür ederim.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşlarına geçmeden önce bir konuyu
bilgilerinize sunmak istiyorum:
Dünkü gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 11 inci sırasında yer
alan, Sinop Milletvekili Engin Altay'ın (6/59) esas nolu sorusu
cevaplandırıldığı halde, matbaa hatası olarak gündemde kalmış,
cevaplandırılmayan (6/58) esas nolu soru ise gündemden çıkarılmıştır. Oysa, bu
sorunun bugünkü gündemin 5 inci sırasında yer alması gerekmektedir. Düzeltir,
bilgilerinize sunarım. Sayın Bakan ve Sayın Milletvekilinin de bilgilerine daha
önceden sunulmuştur.
Teşekkür ederim.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Sunuşlar uzun olduğundan, Sayın Üyenin yerinde oturarak okuması hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler...
Teşekkür ederim. Kabul edilmiştir.
Meclis araştırması önergeleri vardır; okutuyorum:
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve
115 milletvekilinin, kuruluşundan bugüne Atatürk Orman Çiftliğinin durumunun
araştırılarak içinde bulunduğu sorunların çözümü için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/30)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Atatürk Orman Çiftliği, Yüce Önderimiz Atatürk tarafından bizzat 25
Mayıs 1925 tarihinde, yeni başkent Ankara'da, ıslahı çok zor bir arazinin ıslah
edilerek ağaçlandırılması, modern tarım tekniklerinin uygulandığı örnek bir
çiftlik olması amacıyla kurulmuştur. 11 Haziran 1937 tarihine kadar Atatürk'ün
kişisel mülkü olarak işletilen çiftlik, bu tarihte hazineye, dolayısıyla, Türk
Milletine bağışlanmıştır. Çiftliğin kuruluş yılından hazineye intikaline kadar
geçen süre zarfında, ıslahı çok zor olarak nitelenen arazide çok önemli ve
olumlu çalışmalar yapılmış, tarım ve hayvancılık ürünleri en yeni tarım ve
işletmecilik teknikleri uygulanmış, örnek tesislerde çevre çiftçiler eğitilmiş
ve ayrıca çok geniş bir alan ağaçlandırılıp düzenlenerek herkesin
yararlanabileceği güzide bir miras oluşmuştur.
Atatürk Orman Çiftliği, daha sonra 1938 yılında Devlet Ziraat
İşletmeleri Kurumuna bağışlanmıştır. Bu dönemde çiftliğin çalışma alanları daha
da genişletilmiş ve verimlilik artırılmıştır.
24 Mart 1950 tarih 5659 sayılı Kanunla çiftlik yeni bir statüye
kavuşturulmuş, taşıdığı önem ve özellik göz önüne alınarak "Atatürk Orman
Çiftliği" adı altında Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı tüzelkişiliği
haiz bir kuruluş haline getirilmiştir. Kuruluş halen bu statüde çalışmalarını
sürdürmektedir.
Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün en önemli faaliyetlerinden biri
olan, mülkiyeti kendisine ait taşınmazların kiraya verilmesidir; çünkü, kira
gelirleri, bu kurum için önemli finansman kaynaklarından birisidir. 2000
yılında kiralanan taşınmazlardan 1 trilyonun üzerinde gelir elde edilmiş, bu
gelir, kurumun net satış hâsılatının yaklaşık yüzde 15'ine denk gelmektedir;
ancak, kira artış oranlarının emsal ve rayiç bedellerin çok gerisinde kalması,
Atatürk Orman Çiftliği için önemli bir gelir kaybına sebep olmaktadır.
Yüce Atatürk tarafından Türk Ulusuna bağışlanan ve bağış tarihinde 52
000 dekar olduğu ifade edilen arazi varlığının, maalesef, ilerleyen yıllarda 33
000 dekara kadar gerilemiş olması da oldukça üzüntü verici bir durumdur.
Kiracıların çoğunluğu, sözleşmedeki açık hükme rağmen, kiralananı
sürekli genişletme eğilimi içinde olup, sözleşmede belirtilen alanlara ilave
alan kazanmak suretiyle müdürlük aleyhine haksız kazanç sağlama gayretleri,
müdürlüğün en çok uğraştığı ve çözüme kavuşturup önünü alamadığı sorunların
başında gelmektedir.
Yine, AOÇ alanı birinci derece tarihî ve doğal SİT alanı olup, Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun uyma zorunluluğu bulunan ilke
kararı uyarınca, bu alanlara cüruf, çöp, sanayi atığı ve benzeri malzemelerin
dökülmesi yasaklanmıştır.
Mülkiyeti AOÇ Müdürlüğüne ait olan, yüzölçümü 50 dekar olarak belirtilen
arazi üzerinde bulunan ve 24. 8.1984 tarihli sözleşmeyle kiraya verilen Marmara
Oteli, aradan 17 yıl geçmesine rağmen işletmeye açılamadığı gibi, taraflar
arasında çok karmaşık hukukî sorun da meydana gelmiştir.
Bunun yanında çözüme kavuşturulması gereken en öncelikli sorunu, arazi
varlığının ada ve parsel bazında sınırlarının belirlenmesi, farklı tapu sicil
muhafızlıklarında bulunan tapu kayıtlarının yeni duruma göre düzenlenerek tapu
senetleri alınması ve çeşitli kişi ve kurumlarca AOÇ arazilerine yapılan
müdahale ve işgalin belirlenerek ortadan kaldırılması ve bağış tarihinden bu
yana yüzde 37'si oranında 19 000 dekarı Atatürk'ün bağış mektubundaki amaçla
bağdaşmayacak biçimde çeşitli kişi ve kuruluşlara verilen ve yalnızca 33 000
dekar kalan ve büyük bir bölümünde yine boş amacına aykırı olarak sabit tesis
bulunan arazi varlığının korunması gerekmektedir.
Sonuç olarak; Atatürk Orman Çiftliği, bizleri hayrete ve endişeye
düşürecek birçok sorunla baş başa bulunmaktadır.
Yüce Önderimiz Atatürk'ün kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üyeleri olarak, yine, Yüce Önderimizin 1937'de Hazineye bağışladığı Atatürk
Orman Çiftliğinin, Hazineye bağışlandığı tarihten bugüne kadar geçen sürenin
incelenmesi ve sorunlarının çözümü için, Anayasamızın 98 inci, İçtüzüğümüzün
104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması arz ve
teklif ederiz.
1-Harun
Akın |
(Zonguldak) |
2- Hasan
Aydın |
(İstanbul) |
3- Mustafa
Gazalcı |
(Denizli) |
4- Haluk
Koç |
(Samsun) |
5- Orhan
Ziya Diren |
(Tokat) |
6- Ayşe
Gülsün Bilgehan |
(Ankara) |
7- Kemal
Sağ |
(Adana) |
8- Oya
Araslı |
(Ankara) |
9- Mehmet
Sefa Sirmen |
(Kocaeli) |
10- Algan
Hacaloğlu |
(İstanbul) |
11- Atilla
Kart |
(Konya) |
12- V.
Haşim Oral |
(Denizli) |
13- Gökhan
Durgun |
(Hatay) |
14- Nezir
Büyükcengiz |
(Konya) |
15- Özlem
Çerçioğlu |
(Aydın) |
16- Türkân
Miçooğulları |
(İzmir) |
17- Ali
Rıza Gülçiçek |
(İstanbul) |
18 -
Bülent Baratalı |
(İzmir) |
19- Bülent
Hasan Tanla |
(İstanbul) |
20-
Tacidar Seyhan |
(Adana) |
21- Memduh
Hacıoğlu |
(İstanbul)
|
22- Esat
Canan |
(Hakkâri) |
23- Bihlun
Tamaylıgil |
(İstanbul) |
24-
Muharrem Doğan |
(Mardin) |
25- İsmail
Özay |
(Çanakkale) |
26- Halil
Ünlütepe |
(Afyon) |
27- Şükrü
Mustafa Elekdağ |
(İstanbul) |
28-
Zekeriya Akıncı |
(Ankara) |
29- Atilla
Başoğlu |
(Adana) |
30- Mehmet
Parlakyiğit |
(Kahramanmaraş) |
31- Mehmet
Şerif Ertuğrul |
(Muş) |
32- Necati
Uzdil |
(Osmaniye) |
33- Ahmet
Yılmazkaya |
(Gaziantep) |
34- Orhan
Eraslan |
(Niğde) |
35-
Hüseyin Ekmekçioğlu |
(Antalya) |
36- Ahmet
Ersin |
(İzmir) |
37- Yüksel
Çorbacıoğlu |
(Artvin) |
38- Mehmet
Vedat Melik |
(Şanlıurfa) |
39- İsmet
Atalay |
(İstanbul) |
40- Hasan
Güyüldar |
(Tunceli) |
41- Yücel
Artantaş |
(Iğdır) |
42- Mehmet
Kartal |
(Van) |
43- Yakup
Kepenek |
(Ankara) |
44- Mehmet
Tomanbay |
(Ankara) |
45-
Feridun Ayvazoğlu |
(Çorum) |
46- Ali
Oksal |
(Mersin) |
47-
Mustafa Sayar |
(Amasya) |
48- Sinan
Yerlikaya |
(Tunceli) |
49- İnal
Batu |
(Hatay) |
50- Rasim
Çakır |
(Edirne) |
51- Enis
Tütüncü |
(Tekirdağ) |
52- Mehmet
Siyam Kesimoğlu |
(Kırklareli) |
53- Nejat
Gencan |
(Edirne) |
54- İlyas
Sezai Önder |
(Samsun) |
55- Kemal
Anadol |
(İzmir) |
56- Osman
Kaptan |
(Antalya) |
57- Tuncay
Ercenk |
(Antalya) |
58- Muhsin
Koçyiğit |
(Diyarbakır) |
59- Atilla
Emek |
(Antalya) |
60- Selami
Yiğit |
(Kars) |
61- İsmail
Değerli |
(Ankara) |
62- Halil
Tiryaki |
(Kırıkkale) |
63- Birgen
Keleş |
(İstanbul) |
64- Ali
Topuz |
(İstanbul) |
65- Ersin
Arıoğlu |
(İstanbul) |
66- Engin
Altay |
(Sinop) |
67-
Abdülkadir Ateş |
(Gaziantep) |
68- Canan
Arıtman |
(İzmir) |
69- Necdet
Budak |
(Edirne) |
70-
Hüseyin Bayındır |
(Kırşehir) |
71- Mehmet
Semerci |
(Aydın) |
72-
Fahrettin Üstün |
(Muğla) |
73- Nadir
Saraç |
(Zonguldak) |
74- Ömer
Zülfü Livanelioğlu |
(İstanbul) |
75- Osman
Özcan |
(Antalya) |
76- Kemal
Kılıçdaroğlu |
(İstanbul) |
77-
Mustafa Özyurt |
(Bursa) |
78- Halil
Akyüz |
(İstanbul) |
79- Sedat
Pekel |
(Balıkesir) |
80- Sıdıka
Aydoğan |
(İstanbul) |
81-
Muharrem Toprak |
(İzmir) |
82- Orhan
Sür |
(Balıkesir) |
83- Uğur
Aksöz |
(Adana) |
84- Ersoy
Bulut |
(Mersin) |
85- Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
(Malatya) |
86- Mehmet
Işık |
(Giresun) |
87- Nevin
Gaye Erbatur |
(Adana) |
88- İzzet
Çetin |
(Kocaeli) |
89- A.
İsmet Çanakçı |
(Ankara) |
90- Şevket
Arz |
(Trabzon) |
91- Güldal
Okuducu |
(İstanbul) |
92- Erol
Tınastepe |
(Erzincan) |
93- Mevlüt
Coşkuner |
(Isparta) |
94- Cemal
Kaya |
(Ağrı) |
95- Ali
Kemal Kumkumoğlu |
(İstanbul) |
96- Ensar
Öğüt |
(Ardahan) |
97- Mustafa Yılmaz |
(Gaziantep) |
98- Hakkı Akalın |
(İzmir) |
99- Turan Tüysüz |
(Şanlıurfa) |
100- Hüseyin Güler |
(Mersin) |
101- Feramus Şahin |
(Tokat) |
102- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
(Ankara) |
103- Mehmet Akif Hamzaçebi |
(Trabzon) |
104- Enver Öktem |
(İzmir) |
105- Yılmaz Kaya |
(İzmir) |
106- Sedat Uzunbay |
(İzmir) |
107- Vezir Akdemir |
(İzmir) |
108- Emin Koç |
(Yozgat) |
109-
Ramazan Kerim Özkan |
(Burdur) |
110- Hakkı
Ülkü |
(İzmir) |
111- Fuat
Çay |
(Hatay) |
112- Kemal
Demirel |
(Bursa) |
113-
Mahmut Yıldız |
(Şanlıurfa) |
114-
Yılmaz Ateş |
(Ankara) |
115- Yaşar
Tüzün |
(Bilecik) |
116-
Muharrem İnce |
(Yalova) |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
2. - Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz
Demir ve 23 milletvekilinin, Samsun'da kurulma aşamasındaki mobil santrallerin
yer seçimi süreci ile çevre ve insan sağlığına muhtemel etkilerinin
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/31)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
57 nci hükümet döneminde ülkemizdeki enerji sorununa çözüm bulmak
amacıyla, Devlet Planlama Teşkilatının, Çevre Mühendisleri ve Elektrik
Mühendisleri Odalarının uyarılarına ve yasal engellerine rağmen, ayrıca
belediye yetkisindeki imar planlarına da aykırı olarak başta Gayri Sıhhî
Tesislerle İlgili Mevzuat olmak üzere, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED)
raporları ertelenerek, Su Kirliliği Mevzuatı ve Hava Kalitesinin Korunması
Yönetmeliği değiştirilerek daha evvel Muğla-Dalaman ve Bartın ve Cide'de
kurulması planlanıp da yoğun ve haklı tepkiler üzerine Samsun İlimize
kaydırılan toplam 200 MW'lık elektrik enerji üretim sistemi (mobil santral) ile
ilgili gerçeklerin aydınlanması, sorumluların tespiti ve kamuoyunun doğru
bilgilendirilmesi amacıyla, Anayasamızın 98 inci ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1- Cemal Yılmaz Demir |
(Samsun) |
2- Musa Uzunkaya |
(Samsun) |
3- Suat Kılıç |
(Samsun) |
4- Ahmet Yeni |
(Samsun) |
5- Mustafa Çakır |
(Samsun) |
6- Mehmet Kurt |
(Samsun) |
7- Mustafa Demir |
(Samsun) |
8- Azmi Ateş |
(İstanbul) |
9- Ali Temür |
(Giresun) |
10- Eyüp
Fatsa |
(Ordu) |
11- Hamit
Taşçı |
(Ordu) |
12- Cengiz
Kaptanoğlu |
(İstanbul) |
13- Murat
Yıldırım |
(Çorum) |
14- Asım
Aykan |
(Trabzon) |
15- Cahit
Can |
(Sinop) |
16- Fazlı
Erdoğan |
(Zonguldak) |
17- Hakkı
Köylü |
(Kastamonu) |
18- Hacı
İbrahim Kabarık |
(Bartın) |
19- Musa
Sıvacıoğlu |
(Kastamonu) |
20- Köksal
Toptan |
(Zonguldak) |
21- Sedat
Kızılcıklı |
(Bursa) |
22- Yüksel
Çavuşoğlu |
(Karaman) |
23- Aydın
Dumanoğlu |
(Trabzon) |
24-
Seracettin Karayağız |
(Muş) |
Gerekçe:
Muğla-Dalaman ve Bartın-Cide'de kurulması planlanıp da yoğun ve haklı
tepkilerden dolayı Samsun İlimizde kurulan 2X100 MW'lık güçlü dizel jeneratörlü
elektrik enerji üretim sistemi (mobil santral) amaçları, boyutları ve teknik
özellikleri açısından mobil veya yüzer-gezer niteliği ile bağdaşmamaktadır
Santralın Samsun'da olmasının enterkonnekte şebekedeki yük durumu, yük
akışları, kararlılık gibi elektriksel açılardan zorunluluk olduğuna dair bir
veri bulunmamaktadır.
Toplam 200 MW'lık kurulu güce sahip 6 nolu fuel-oil ile çalışan
santralın aynı eko sistemde 150 MW üzeri kurulu güç oluşturmasından dolayı ÇED
Yönetmeliğine eklenmiş olan mobil santrallar ile ilgili muafiyet uygulamasından
yararlanması yasa ve yönetmeliklere uygun değildir.
Çevresel etkileri dolayısıyla dünyada kullanımı hızla terk edilen 6 nolu
fuel-oil tüketecek olan santralın (günlük olarak 1 000 tonun üzerinde) yüksek
derecede kükürtdioksit ve azotoksitler ihtiva etmesi, üstelik fuel-oilin Tüpraş
rafinerilerinden temininde minimum yüzde 4 dolaylarında kükürt içermesi,
santral yakıt ve yanma prosesleri gereği yöre atmosferine çok önemli
miktarlarda gaz ve partikül halinde kirletici attığı da bir gerçektir.
Ayrıca, günde en az 1 000 ton gibi önemli miktarda 6 nolu fuel-oilin
denizyoluyla taşınarak tankerlerden karadaki depolara basılması, deniz eko
sisteminde de büyük ölçüde tahribata neden olmaktadır.
Toplam 200 MW'lık santraln işgal ettiği alan, Yeşilırmak Deltasının
alüyonlarının oluşturduğu alüvyal kıyı
ovası üzerindedir. Yörede henüz tam olarak kirlenmemiş yeraltı sularının
santraldan kaynaklanacak atıklardan olumsuz yönde etkilenmesi, dolayısıyla,
kullanılabilir su kaynaklarının zarar görmesi kaçınılmazdır.
Karadeniz Bölgesinin yöresel yağış rejimi nedeniyle, mevcut tesislerden
dolayı halen belli bir düzeyde yörede var olan asit yağışları santraldan
kaynaklanan kirleticilerle artmakta, dolayısıyla yöre daha çok zarar
görmektedir. Türkiye'nin önemli tarım alanlarından Çarşamba Ovasındaki tarımsal
üretimi ciddî boyutlarda tehdit etmektedir.
Buna mukabil havada yaratacağı olumsuz etkilerden dolayı da insan
sağlığı açısından telafisi mümkün olmayan kanser ve benzeri birçok hastalıklara
zemin hazırlaması da maalesef bilinen acı bir gerçektir. Bu santralın
kurulmasına zemin hazırlayan tüm hukukî dayanaklar tartışılmalıdır.
Anayasanın 56 ncı maddesinde "sağlık ve çevrenin korunması"
başlığı altında "herkes sağlıklı
ve dengeli bir çevrede yaşamak hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre
sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların
ödevidir" hükmü yer kalmaktadır.
Bu amir hükümlere rağmen, 57 nci hükümetin ilgili bakanlıklarının
çevresel etkiyi ve hukuku yok sayan icraatları ayrıntılarıyla incelemeye tabi
tutulmalıdır.
Bu nedenlerden dolayı, Anayasamızın 98 inci ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
3 üncü Meclis araştırması önergesini bilgilerinize sunuyorum :
3. - Kars Milletvekili Selami Yiğit ve 20
milletvekilinin, Ermenistan'daki bir nükleer santralın ülkemiz için oluşturduğu
tehlikenin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/32)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ermenistan'ın başkenti Erivan'ın 50 kilometre güneybatısında bulunan
Madzamor Nükleer Santralı, eski teknolojiyle, yörede bulunun fay hattı üzerine
inşa edilmiştir. Uluslararası hukuk sözleşmelerine göre, bir nükleer santralın
yerleşim alanlarına en az 90 kilometre uzaklıkta olması gerekirken, Madzamor
Nükleer Santralı, Kars, Iğdır ve Ardahan İllerimizin çok yakınında bulunmakta
ve güvenlik alanlarına girmektedir.
Bu nükleer santral 1970'li yılların sonunda devreye sokulmuştur; ancak,
1988 yılında bölgede yaşanan depremin ardından ortaya çıkan yoğun protestolar
sonucu, iki reaktörü dönemin Sovyetler Birliği yönetimi tarafından devre dışı
bırakılmıştır. Daha sonra reaktörün yönetimini alan Ermenistan, yaşanan enerji
krizi nedeniyle, 1995 yılında, devre dışı kalan reaktörleri yeniden devreye
sokmuştur. Bu gelişme Avrupa Birliği ülkelerinde büyük kaygı yaratmıştır.
Bölgede meydana gelebilecek olası bir depremde ortaya çıkacak nükleer
sızıntının büyük can kayıplarına neden olacağı bilim adamları tarafından ifade
edilmektedir. Aynı zamanda AB'nin Ermenistan temsilciliği görevini yürüten
İngiltere'nin Erivan Büyükelçisi Timothy Marschall Jones ise yaptığı açıklamada
"olası bir büyük deprem sonucu santralın paramparça olacağını ve meydana
gelecek nükleer kıyamette tüm canlıların yok olacağını" belirtmektedir.
Bölgedeki hassasiyet öyle bir hal almıştır ki, özellikle nükleer enerji
ve çevre konularında uzman bilim adamları birbiri arkasına sempozyumlar
düzenleyerek, yaklaşan büyük tehlikeye kamuoyunun dikkatini çekmeye
çalışmaktadırlar.
Türkiye'de Çernobil faciasının açtığı yaralar ve tahribat hâlâ izlerini
ve tazeliğini korumaktadır. Türkiye-Ermenistan sınırında bulunan Madzamor
Nükleer Santralı yeni bir Çernobil olarak, Kars, Ardahan ve Iğdır İlleri için
büyük tehlike oluşturmaktadır.
Avrupa Birliği, Madzamor Nükleer Santralının kapatılmasında kararlıdır;
ancak, AB'nin yanı sıra, bu santralın varlığının ülkemiz için büyük bir tehlike
oluşturması nedeniyle duyarlı olmamız gerekmektedir.
Bu nedenlerle, Iğdır'dan çıplak gözle görünen ve Kars'a sadece birkaç
kilometre uzaklıkta bulunan bu nükleer santralın durumu, olası bir tehlikenin
ülkemizde yaratacağı sonuçların incelenmesi, gerekli önlemlerin alınması ve
uluslararası girişimlerle santralın kapatılması veya kontrol altına alınması
için Türkiye'nin girişimlerde bulunması gerekmektedir.
Bu düşüncelerle, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1- Selami
Yiğit |
(Kars) |
2- Yücel
Artantaş |
(Iğdır) |
3- Ensar
Öğüt |
(Ardahan) |
4- Sedat
Uzunbay |
(İzmir) |
5- Mehmet
Vedat Yücesan |
(Eskişehir) |
6- Halil
Ünlütepe |
(Afyon) |
7- Mustafa
Yılmaz |
(Gaziantep) |
8- Ahmet Yılmazkaya |
(Gaziantep) |
9- Yakup Kepenek |
(Ankara) |
10- Naci Aslan |
(Ağrı) |
11- Uğur Aksöz |
(Adana) |
12- Abdulaziz Yazar |
(Hatay) |
13- Muhsin Koçyiğit |
(Diyarbakır) |
14- Ersoy Bulut |
(Mersin) |
15- Ali Kemal Deveciler |
(Balıkesir) |
16- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu |
(Ankara) |
17- Feridun Fikret Baloğlu |
(Antalya) |
18- Mehmet Nuri Saygun |
(Tekirdağ) |
19- Osman Özcan |
(Antalya) |
20- Necati Uzdil |
(Osmaniye) |
21- Halil Tiryaki |
(Kırıkkale) |
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir
önerge vardır; okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın
(6/87) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/12)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 30 uncu sırasında yer alan
(6/87) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Oğuz Oyan
İzmir
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı
sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına ilişkin bir tezkeresi vardır;
okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:
2. - Bazı milletvekillerine, belirtilen
sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/174)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen
süre ve nedenlerle izinli sayılmaları, Başkanlık Divanının 24.1.2003 tarihli
toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
"Adıyaman Milletvekili Şevket Gürsoy, hastalığı nedeniyle 9.1.2003
tarihinden geçerli olmak üzere 12 gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Kabul edilmiştir.
"Antalya Milletvekili Fikret Badazlı, mazereti nedeniyle 5.2.2003
tarihinden geçerli olmak üzere 24 gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Kabul edilmiştir.
"Batman Milletvekili Ahmet İnal, mazereti nedeniyle 22.1.2003
tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Kabul edilmiştir.
"Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu, hastalığı nedeniyle
16.1.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün,"
BAŞKAN - Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür
ederim. Kabul edilmiştir.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkanım, bir önceki Meclis araştırması
önergesine ben de katılmak istiyorum. İlimin Iğdır olması dolayısıyla, benim de
aynı Meclis araştırması önergesinde ismimin geçmesini arz ediyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekili, teşekkür ederim. Oyunuzla katılırsınız,
ayrıca Başkanlığımıza yazılı olarak da sunabilirsiniz. Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup
oylarınıza sunacağım:
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. - Genel Kurul gündemindeki sıralamanın
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No : 14 29.1.2003
Danışma Kurulunca, Genel Kurulun 29 Ocak 2003 Çarşamba günkü (bugün)
Birleşiminde, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 8 inci sırasında yer alan, 37 sıra sayılı
Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 2.1.2003 Tarihli ve 4779 Sayılı
Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporunun, bu
kısmın 1 inci sırasına alınmasının Genel Kurulun onayına sunulması
önerilmiştir.
|
|
Bülent
Arınç |
|
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
|
Eyüp Fatsa |
|
Mustafa
Özyürek |
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
|
CHP Grubu
Başkanvekili |
|
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Kabul edenler... Teşekkür ederim. Kabul etmeyenler... Teşekkür ederim.
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına
geçiyoruz:
V. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, zorunlu tasarruf birikimlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü
soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/ 54)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu soru önergesi üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün
98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge
gündemden çıkarılmıştır.
Söz istiyor musunuz Sayın Koçyiğit?
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, kürsüye buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, memurlarımız çok zor koşullar altında geçiniyorlar. En son
yapılan zamlarla, yüzde 5'le, memurlarımıza enflasyonun çok altında bir artış
yapılarak, memurlarımız, âdeta, açlığa mahkûm edildiler.
Biz de, bu fırsatı kullanarak, memurların en azından biraz daha rahat
geçinebilmeleri için, devletten alacakları olan nemaları gündeme getirmiş
bulunuyoruz.
Sayın Bakanımız üç birleşimde de soru önergeme cevap vermediğinden,
karşınızda bulunuyorum.
Aslında, memurlarımız, nema konusunda epeyce zor durumda bırakıldı. 3417
sayılı Kanunun 5 inci maddesine göre, devletin, memurlardan kestiği birikimleri
hazine bonolarına veya devlet tahvillerine yatırarak değerlendirmesi
gerekiyordu. Hepimizin bildiği üzere, geçmişte, 1999 ile 2001 yılları arasında,
yüzde 125, yüzde 150'lere varan faizler vardı; hatta, bir ara gecelik faizler
yüzde 7 000'e çıkmıştı. Bu şartlar altında dahi, memurlardan zorunlu olarak
kesilen birikimlere, yıllık, sadece, yüzde 10, yüzde 15 verilmek suretiyle, bu
paralar enflasyon karşısında erimeye mahkûm edildi. Bir memur, bugün, alması
gerekenin, aşağı yukarı beşte 1'ini ancak alacak durumda; fakat, hükümetimiz
memurların bu beşte 1'e inmiş ödentilerini dahi ödemeyerek onları açlığa mahkûm
etmektedir.
Yukarıda belirttiğim gibi, bu paralar, devlet tahvili veya hazine
bonolarına yatırılmadığından, memurların, her birinin, ortalama olarak, en
azından, 2 milyar lira civarında bir kaybı vardır; bunu dolara vurduğumuzda
ise, 3 milyar lirayı bulmaktadır.
Memurlarımızı bu zor durumdan kurtarmak üzere sorduğumuz soruya Sayın
Bakanımızın verdiği yazılı yanıtta, bu ödentilerin, temmuz ayında anaparası
ödendikten sonra, geri kalan tutarının 2004, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında
ödeneceği belirtilmiştir. Hepimizin bildiği gibi, bu enflasyon ortamında bir
paranın 4 yıla yayılarak ödenmesi, gerçekten de memurlarımızı zor durumda
bırakacaktır.
Bizim, Bakanımızdan ve hükümetimizden acil dileğimiz, bunları bir kez
daha gözden geçirerek, memurlarımızı zor durumdan kurtarmak üzere, en kısa süre
içerisinde yeni bir tasarı hazırlayarak, bunları mümkün olduğu kadar, bu yıl
içinde bunların tümünü ödemeleridir.
Bu vesileyle, yapılacak çalışmalarda hükümetimize başarılar diliyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.
Sayın milletvekilleri, 2 nci sıradaki sözlü soruya geçeceğiz; ancak, bir
hususu hatırlatmak istiyorum: Sayın Bakanlarımız, eğer, birden fazla soru
önergesini yanıtlayacaklarsa bunların hangileri olduğunu bildirirlerse, o soru
önergelerini toptan okutacağım.
TARIM VE KÖŞİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, 2 nci, 6
ncı ve 9 uncu sıralardaki sorulara
birlikte cevap vereceğim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
2. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in,
çiftçilere doğrudan gelir desteği ödemelerinde uygulanan öncelik kriterlerine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
Güçlü'nün cevabı (6/55)
3. - Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün
cevabı (6/61)
4. - Edirne Milletvekili Necdet Budak'ın,
doğrudan gelir desteği ödemelerinin Edirne'de ne zaman yapılacağına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sami Güçlü'nün cevabı (6/64)
BAŞKAN - Sorulara cevap verecek Sayın Bakan burada.
Soruları okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımı, aracılığınızla Başbakan Sayın Abdullah Gül'ün
sözlü olarak yanıtlamasını saygılarımla arz ederim. 2.1.2003
Selami Yiğit
Kars
1- Basında yer alan, çiftçilere
doğrudan gelir desteği ödemelerinde seçim çevreniz olan Kayseri'ye öncelik
tanındığına ilişkin haberler doğru mudur?
2- Basında yer alan bu haberler
doğru ise, yapılan bu işlem bir tür siyasî kayırmacılık değil midir?
3- Doğrudan gelir desteği
ödemelerinde hükümetinizin uyguladığı öncelik kriteri nedir?
4- Bu ödemeler hangi sıraya göre
yapılacaktır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Prof. Dr. Sami Güçlü
tarafından, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96 ncı maddeleri gereğince sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 6.1.2003
Muharrem
Kılıç
Malatya
Soru 1- Bugüne kadar, doğrudan gelir desteğinin tamamının ve yarısının
ödendiği illerimiz hangileridir?
Soru 2- Ödemelerde, iller arasındaki öncelik kriterleri hangi ölçülere
göre saptanmaktadır?
Soru 3- Malatya İlindeki çiftçilerin doğrudan gelir desteğinin hangi
tarihte ödenmesi düşünülmektedir?
Soru 4- 2002 yılında, bütçede doğrudan gelir desteği için ayrılan
ödenekler başka alanlarda mı kullanılmıştır?
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Prof. Dr. Sayın Sami
Güçlü tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Prof. Dr. Necdet
Budak
Edirne
1-Ekonomik olarak çok zor durumda bulunan çiftçimize, özellikle
nüfusunun yüzde 75'i tarımla geçimini sağlayan Edirne'ye ödenmesi gereken ve
geçici bütçeye de konan doğrudan gelir desteği ödemeleri ne zaman yapılacaktır?
2-Tarımsal yapı bakımından benzer konumda olan Tekirdağ ve Kırklareli
komşu illerine doğrudan gelir desteği ödendiği halde, Edirne'ye halen ödeme
yapılmamasının sebebi nedir?
3-Doğrudan gelir desteğinin illere göre ödeme sırası hangi kriterler
dikkate alınarak belirlenmektedir?
4-Doğrudan gelir desteği ödemelerini alamayan ve tarım kredi
kooperatiflerine olan borçları ile tarımsal sulama amaçlı elektrik borçlarını
ve faizlerini ödeyemeyen çiftçilerin faiz borçlarının dondurulması ve bu
borçların doğrudan gelir desteği ödenme tarihlerine kadar ertelenmesi konusunda
herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır?
BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın
Sami Güçlü; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Kars Milletvekilimiz Sayın Selami Yiğit Bey, Malatya
Milletvekilimiz Sayın Muharrem Kılıç Bey ve Edirne Milletvekilimiz Prof. Dr.
Sayın Necdet Budak Beyin sorularına topluca cevap vermek istiyorum; bu
vesileyle, bizleri takip eden milletimizin değerli fertlerini de saygıyla
selamlıyorum. Bu konuda, belki onların da beklentilerine bir cevap verme imkânı
bulduğum için, soru soran arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Ancak, toplumumuzun
çok önemli bir kısmını ilgilendiren, özellikle dargelirli, gelir seviyesi
fevkalade düşük çiftçilerimiz için, belli illerde doğrudan gelir desteği
alamayıp bekleyen çiftçilerimiz için, bu genel değerlendirmenin sonunda,
yapılan çalışmalar hakkında bir bilgi vereceğim, nihaî açıklamayı ilgili bakan
yapacak.
İlgili bakan ben değilsem, kim? Ben, Yüce Meclisin değişik
oturumlarında, bu sorulara müteaddit defalar cevap verdim; ama, yine, soru
soran arkadaşlarım, tabiî ki, doğrudan gelir desteğini Tarım ve Köyişleri
Bakanına soruyorlar; ama, olayın ödeme şekli ve sorumluluğu Hazineye ait;
dolayısıyla, Hazineden sorumlu Devlet Bakanımızın ilgi alanında, çalışma
alanında. Ben, bu vesileyle, hem milletvekili arkadaşlarıma hem de bizi
dinleyen çiftçilerimize, ödeme konusundaki sorumluluğun Hazinede olduğunu bu
vesileyle ifade ediyorum.
Tabiî, tarımla ilgili bir konuda doğrudan ödemenin yapılması konusundaki
kontrol, karar ve uygulama Hazineye ait olmakla beraber, bizi ilgilendiren bir
sektördür; dolayısıyla, onların sorununu takip etme konusu, elbette,
sorumluluğumuzun dışında değildir. Dolayısıyla, ben, konuyu şu şekilde ifade
ediyorum: Evvela, sırasıyla, soru soran arkadaşlarımızın sorularına cevap
vererek, sonunda da bir genel değerlendirme yapmak istiyorum.
Efendim, ilk sorumuzu, Kars Milletvekili arkadaşımız Selami Yiğit Bey
sormuştu. Sorusunda, daha çok Kayseri'ye yönelik açıklamalar istiyordu. Bununla
ilgili, ben, şöyle bir değerlendirme yapmak istiyorum: 31 Ekim 2002 tarihinde
yürürlüğe giren, doğrudan gelir desteği ödemesi yapılmasına ve bu amaçla çiftçi
kayıt sistemi oluşturulmasına ilişkin tebliğde, illerde yapılacak doğrudan
gelir desteği ödemeleri, illerin icmallerinin tamamlanmalarını müteakip,
Bakanlığımızca, Hazine Müsteşarlığına iletilmekte, ödemeler ise Hazine
Müsteşarlığı tarafından nakit akış planına göre ödeme planı çıkarılarak
yapılmaktadır. Genel cevabı budur.
Biz, bugüne kadar -2002 yılı için söylüyorum- illerle ilgili çiftçi
kayıt sistemine göre tamamladığımız bilgileri Hazineye safha safha intikal
ettirdik. Hazine, başlangıçta, Tarım Bakanlığından gelen listelere uygun olarak
bu ödemeleri yaptı. Bu ödemelerle ilgili, 2002 yılında ilk ödemeye dahil olan
grup 14 ildir. 31.10.2002 tarihinde bu karar çıkmıştır. Daha sonra 3 il -Afyon,
Rize ve Konya- için kasım ayının 4'ünde çıkmıştır. Daha sonra 14 ille ilgili
Tunceli'den başlayıp Kastamonu'ya kadar uzanan bir listedir. Bu liste kasım
ayının 20'sinde çıkmıştır ve daha sonra beşinci grup iller 21 Kasım 2002'de
çıkmıştır. Son 11 ili kapsayan, Antalya, Tokat, Denizli, Hatay, Sıvas, Yozgat,
Adıyaman, Kayseri, Giresun, Ordu, Kahramanmaraş'ı kapsayan illerle ilgili karar
2 Ocak 2002 tarihinde çıkmıştır. Bizim hükümetimizi ilgilendiren iller de
bunlardır. Bundan önceki illerin belirlenmesi ve ödemelerin yapılması hususunda
58 inci hükümetin bir dahli söz konusu değildir. Bundan önceki -yani, son 11 il
hariç- uygulamalarda Tarım Bakanlığından intikal eden listeler, Hazinece,
kaynak akışına uygun olarak değerlendirilmiştir. Olayın fiilen bir dar zaman
şeridine sığdırıldığı, yani, seçim dönemine rast geldiğini hepimiz biliyoruz.
Ancak, ekim ayında belirlenen 12 ille ilgili -biliyorsunuz bayram öncesidir-
konuda, Hazinenin, basına da intikal eden, bize de intikal ettirdiği bilgi;
büyük bir talep vardır; çünkü, geriye kalan 22 ilin icmalleri tamamlanmıştır,
Hazineye intikal ettirilmiştir, beklemektedir; bunun dışında 12 ilin de bazı
sorunları vardır, onlar da beklemektedir. Dolayısıyla, bu toplam 34 il
içerisinde bir sıralama yapılmıştır. Hazinenin ifadesi aynen şöyledir:
"Kırsal kesimde üretilen katmadeğeri kırsal kesimde yaşayan nüfusa bölerek
bulunan değere göre bir sıralama yapılmıştır ve bu sıralama içerisinde bu 11 il
belirlenmiştir, bahis konusu il de bu sıralama içerisindedir. Bundan sonraki
ödeme de bu tarihte; yani, 2 Ocak 2002'de belirlenen listeye göre
yapılacaktır." Dolayısıyla, illerin sıralanışıyla ilgili bizim elimizdeki
bilgi budur. Hazinenin yapmış olduğu açıklamaya dayanarak sizlere arz ediyorum.
Bu, elbette bu yönüyle bir kayırmacılık olarak ifade edilemez.
Konuyu, diğer soru soran arkadaşlarımızın sorularıyla birleştirecek
olursak, 2002 yılı ödemeleri içerisinde bu son 11 ile diğerlerinden farklı
olarak, normal olarak ödenmesi gereken miktarın yüzde 50'si ödenmiştir. Geriye
de, biraz önce söylediğim gibi, 22 il tamamlanmış olduğu halde beklemektedir,
12 ilin de sorunu vardır. Sorunu da kısaca ifade edeyim.
Bu illerden bazılarında elde edilen, çiftçilerden intikal eden
bilgilerle daha önce Devlet İstatistik Enstitüsü kayıtlarında mevcut olan ve
uydu sistemiyle tespit edilen arazi büyüklüğü arasında bir ahenksizlik vardır;
bu, belli bir haddi aştıktan sonra bunların düzeltilmesi gerekmektedir,
doğrulanması gerekmektedir; bunun için bekletilmekte. Bu konuda ocak ayının
16'sında sorunlu olan; yani, kayıtları doğru olmadığı anlaşılan illerimizde,
özellikle bazı ilçelerde büyük sorun vardır. Bu ilçeler ayıklanmış ve bu
illerimizle ilgili kayıt da Hazineye intikal ettirilmiştir; yani, 16 Ocak 2003
tarihi itibariyle, birkaç ilçemiz hariç olmak üzere, artık Tarım Bakanlığından
Hazineye intikal ettirilmeyen il kalmamıştır.
Efendim, bu sorular içerisinde, genel değerlendirmeye yönelik olarak
sorularımız, Edirne Milletvekilimiz Sayın Necdet Budak tarafından sorulmuştur,
ifade edilmiştir. Elbette, burada yaptığımız açıklamaya göre, ilk grup
içerisinde yer alan Kırklareli ve Tekirdağ, icmalleri ilk yapılan illerdendir.
Dolayısıyla, ekim ayında, bu 2 ilimiz -toplam 14 ille beraber- doğrudan gelir
desteği ödemelerinin tamamını almıştır; ama, daha sonra, bütçedeki kaynak
eksikliği ve benzeri sebeplerle, sıralamada geriye düştüğü için, bugüne kadar
alamamıştır. Edirne, sadece kendi bölgesindeki illerle bir sıralamaya
girerek... Bu, bir dezavantajından dolayı değil; ülkemizde bu iş için ayrılan
kaynağın yetersiz olması dolayısıyladır ve toplam 34 ilimiz bu durumdadır;
yani, dolayısıyla, ortada, telafisi gerçekten güç, zor bir durum vardır.
Tabiî, bu illerimizde yaşayan çiftçilerimizin doğrudan gelir desteğini
bu kadar geç almasını savunmak, izah etmek veya bir mazeret üretmek mümkün
değildir. Dolayısıyla, bununla ilgili konuda, 2003 yılı geçici bütçesinde, bu
illerimizin tamamında, yani şimdiye kadar doğrudan gelir desteği alamayan 34
ilimizin toplam doğrudan gelir desteği ödemelerinin yarısı kadar bir kaynak,
geçici bütçede, üç aylık bütçede mevcuttur. Alınan en son bilgi -yani, bugün
Bakanlar Kurulu toplantısında da dile getirilmiştir bu husus- bizim edindiğimiz
bilgi, Hazinenin, bu konuda yoğun bir çalışma yaptığı şeklindedir; ancak,
ülkemizin içinde bulunduğu malî durum -milletvekillerimizin hepsi çok iyi
bilmektedirler- gerek dışborç gerekse içborç ödemelerinden dolayı çok büyük bir
rahatlık içerisinde olmadığımızı biliyoruz; ama, bayram öncesi, Hazinenin, bu
konuda bir duyuru yapacağını, bir açıklama yapacağını -hatta, bu konuda
sorumluluğu kendilerine ait olduğu için daha fazla bir açıklama yapmak
durumunda da değilim- kendilerinin bugünlerde bir açıklama yapması gerektiğini
söylüyorum; çalışmaların ilerlediğini söylüyorum.
Yine, sayın milletvekilimiz Necdet Budak Beyin, faizlerle ilgili ve yine
çiftçiye dönük uygulamalarla ilgili olarak sorularına da bu vesileyle cevap
vereyim. Çiftçi borçlarının anapara ve faiz ödemeleriyle ilgili konuda
sorumluluk yine Hazineye aittir. Dolayısıyla, Hazinenin bu konuda bir çalışma
yaptığını ve çiftçi borçları ve faizleriyle ilgili -Bakanlığımıza bağlı tarım
kredi kooperatifi ve Ziraat Bankasını kapsayacak şekilde- çalışmanın belli bir
noktaya geldiğini, elektrik borçlarıyla ilgili konuda Enerji Bakanıyla
yürüttüğü çalışmanın yine belli bir noktaya geldiğini, bugünlerde, halkımızı,
özellikle çiftçilerimizi sevindirecek açıklamaların ilgili bakanlar tarafından
yapılacağını ifade ediyorum.
Bu konuda, doğrudan gelir desteği konusunda, Tarım Bakanlığımızın
ilgisinin nispeten daha sınırlı olduğunu, özellikle ödemeler konusundaki
inisiyatifinin sınırlı olduğunu, ama, sorumluluğumuzun bulunduğunu tekrar
belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan; kürsüde kalmanızı diliyorum.
Eğer kısa açıklaması olan arkadaşımız varsa, kendini sisteme tanıtsın.
Sayın Yiğit, buyurun.
SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Bakanıma yaptığı açıklamalardan dolayı teşekkür ediyorum.
Geçen hükümet döneminde, Kars'ta çiftçi kayıt sisteminin uygulanmasında
çok ciddî sorunlar yaşanmıştır ve partizanlık yapılmıştır. Bugün, bu sorunların
cezasını bütün Kars köylüsü çekmektedir. Bu sorunların bir an önce hal yoluna
konulmasını bekliyoruz Karslılar olarak.
Sayın Bakanın bu konuda yardımcı olacağına inanıyorum, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yiğit.
Sayın Bakanım, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben de çok kısa bir
açıklama yapayım efendim.
Şimdi, Kars'la ilgili sorun, Kağızman, Sarıkamış İlçeleri ile Merkez
İlçede toplanmıştır. Burada, uydudan yapılan tespitler ile beyana dayanan
tespitler arasında kabul edilemez ölçüde bir fark vardır. Dolayısıyla,
yapacağımız şey, mutabakata varamadığımız, büyük farkların oluştuğu ilçeleri
çıkarmak ve Kars'la ilgili icmalleri, Hazineye, belirttiğim tarih itibariyle
-yani, 16 Ocak tarihi itibariyle- intikal ettirmektir. Bununla ilgili konuda
esas ödemelerin fiilen başlaması halinde, kayıtları doğru olan, bu konuda daha
fazla gecikmeye bir sebep de olmayan ilçelerimiz alacaklar; diğerleriyle ilgili
çalışmalarımız da sürdürülüyor, onları bir noktaya getirmeye çalışıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Muharrem Kılıç, kısa bir açıklamanız varsa alayım.
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın
Bakana açıklamalarından dolayı teşekkür ediyorum; ancak, tam anlamıyla
tatminkâr değildir.
Malatya İli, doğu ile batının kesişim kavşağında olan önemli bir
ilimizdir. Malatya'nın tüm komşu illeri -Elazığ, Adıyaman, Sıvas,
Kahramanmaraş, Kayseri- doğrudan gelir desteğini kısmen veya tamamen aldıkları
halde, Malatya'nın doğrudan gelir desteği ödemesinin yapılmamış olmasını
anlamak mümkün değildir.
Sorumun ikinci maddesinde, ödemelerde hangi kriterlerin esas alındığını
sormuştum. Ödenen illere baktığımızda, Sayın Başbakanın veya Devlet Bakanının
ilinden olmak öncelik almakta acaba bir kriter midir diye düşünmekteyiz.
Sayın Bakandan ve hükümetten, tarım sektörüne karşı daha duyarlı
olmalarını, çiftçilere seçim öncesi verdikleri sözleri tutmalarını talep
ediyoruz. Ancak, çiftçilere seçim öncesi verilen sözler tutulmadığı gibi, bunun
tam aksine uygulamaların yapıldığını görmekteyiz. Seçim öncesi, çiftçiye ucuz
mazot sağlanacağı, yeşil mazot uygulaması yapılacağı vaat edildiği halde, bu vaatler tutulmadığı gibi, mazota 10 kez
zam yapılmış ve çiftçinin tarlasını sürmesi, üretim yapması iyice zorlaşmıştır.
Yine, seçim öncesi çiftçi borçlarının faizlerinin affedileceği, anaparanın da
taksitlendirileceği vaat edildiği halde, bu vaatler de unutulmuştur. Çiftçiler,
Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerinin icra ve haciz kıskacında
kalmışlardır.
BAŞKAN - Sayın Kılıç, konuyla ilgili olmasını rica ediyorum.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Bitiriyorum efendim.
Konuyla şu bakımdan ilgili Sayın Başkanım: Bankaları batıranlara,
rantiyeye sağlanan imkânların, hoşgörünün çok azı bile tarım sektörüne
ayrılırsa çiftçiler rahatlayacaktır.
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum ve Yüce Heyete saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Buyurun Sayın Bakanım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Sayın Başkanım, Malatya
Milletvekilimiz Muharrem Kılıç Beyin sorularına aslında konuşmamın içerisinde
cevap verdim; ama, tabiî, bu, çok özel olarak, teker teker sıralayarak verilmiş
bir cevap olmadı, biraz dolaylı cevaplar oldu.
Arkadaşlarım, tekrar ediyorum: Son ödemeye, yani, 2002 yılı aralık
ayında yapılan ödemeye kadar herhangi bir kriter belirlenmemiştir. Tarım
Bakanlığından gönderilen listelere göre, Hazinece, o sıraya tabi olarak
ödenmiştir. Bu, Kırşehir'den başlamış, ilk 14 il, Kırklareli'yle sonuçlanmış;
sonra, Afyon, Rize, Konya; sonra, Tunceli'den başlamış, 32 nci il Kastamonu;
sonra, İstanbul, 36 ncı il Trabzon'a gelip dayanmış. Daha sonra, intikal eden
iller içerisinde dediğim gibi 34 il vardır. Bu illerle ilgili sıralamada Hazine
yeni bir karar almıştır; çünkü, bütçede o gün için mevcut olan paranın miktarı
800 trilyondur, ödenmesi gereken borç ise 1,4
katrilyondur; dolayısıyla, burada ister istemez, bir sınırlamaya gidilmek zarureti vardır.
Hazinenin yaptığı açıklamayı tekrar ediyorum: Hazine, kırsal kesimde sağlanan
üretim değeri ile kırsal nüfus arasında bir ilgi kurmuş, bir sıralama yapmıştır
ve bu sıralamaya göre en düşük illerden başlayarak bir ödeme planı çıkarmıştır;
bundan sonra da buna uyacağını ifade etmektedir. Bilgim budur, arz ediyorum.
Bunun dışında, Sayın Milletvekilimiz, seçim döneminde hepimizin
söylediği, yapmayı arzu ettiğimiz, yapmayı vaat ettiğimiz konuların birçoğu da
ortaktır; yani, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerimiz de söylemiştir, biz
de söylemişizdir, bununla ilgili...
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Fakat, biz muhalefetteyiz Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bu hususta yapmak
istediklerimizi, elbette, çok kısa bir süre içerisinde gerçekleştirme imkânı
bulamayabiliriz; ama, ben, yine, cevabımda, elektrik borçlarıyla ilgili bir
iyileştirmenin, ilgili bakanlar tarafından bugünlerde açıklanacağını; Ziraat
Bankası ve tarım krediye yönelik çiftçi borçlarında da, yine, Hazine
tarafından, belki ilgili meslek kuruluşlarıyla toplantılar yapılarak -bir
kamuoyu da oluşturularak- bir mutabakata varmak suretiyle, bugünlerde kamuoyuna
açıklayacağımı söyledim.
Şimdi, ben, bunu söyledikten sonra, tekrar, bu hadisenin unutulduğunu
ifade etmek, çok insaflı olmaz. Dolayısıyla, bir de zamanımız uzun, bu iki ay
içerisinde, çiftçilere verdiğimiz sözleri unuttuğumuzu, söylerseniz yanlış
olur. Önümüzdeki günlerde çiftçiyi unutmadığımız görülecektir; çiftçiyi
unutmayanlar var, çiftçiyi unutmayan bir Tarım Bakanı var, onlar için çalışmaya
niyet etmiş insanlar var, bunun için bir teşkilat var. Bu konuda, elbette,
devletimizin malî gücü ve imkânları çok sınırlı, ama, bütün bunlara rağmen, o
kesimin sorunlarını dert edinen insanlarız, birlikte bunları çözmeyi teklif
ediyoruz ve çözme konusunda bir uğraş vereceğiz. Desteğinizi talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Necdet Budak?.. Yok.
5. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, Ziraat Bankası Diyarbakır-Ergani Şubesinin kapatılması kararına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması (6/56)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci
maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge gündemden çıkarılmıştır.
Önerge sahibi söz istiyor musunuz?
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
soru önergem üç birleşimde cevaplandırılmadığından, karşınızda bulunuyorum; bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Diyarbakır'ın Ergani İlçesinde -ben 50
yaşımdayım- kendimi bildim bileli bir Ziraat Bankası şubesi vardı, yani, aşağı
yukarı kırk seneden beri bir Ziraat Bankası şubesi vardı; fakat, geçtiğimiz
yıllarda, Ergani'deki bu Ziraat Bankası şubesi kapatılarak, hesaplar Elazığ'ın
Maden İlçesine, komşu ilçemiz Maden'e aktarıldı.
Şimdi, burada, Ergani ile Maden ilçelerinin objektif kıstaslara göre bir
karşılaştırmasını yapacağım. Ergani'deki ekilebilir arazi miktarı 665 000
hektar, Maden'de 19 000 hektar. Ergani'nin toplam nüfusu 87 441, Maden'in 21
000 kişi. Ergani'de doğrudan gelir desteğini hak etmiş çiftçi sayısı 25 000,
Maden'de 1 800. Geçen yıl, Ergani'de ödenen doğrudan gelir desteği 5,7 trilyon,
Maden'de 2,6 trilyon. Buradaki objektif kıstaslardan da görüleceği üzere,
Ergani, aşağı yukarı her bakımdan, Maden'in 5 katı büyüklüğünde. Biz, Maden'de
banka şubesi açılmasına karşı değiliz, Maden'de de olsun. Bizim karşı
olduğumuz, Ergani'deki Ziraat Bankası şubesinin kapatılıp, buradaki 25 000 kişinin
hesaplarının komşu ilçe Maden'e aktarılmasıdır. Ergani'yle Maden'in arası 25
kilometre civarında. Halk, en küçük bir bankacılık hizmetinden faydalanabilmek
için, her gün, sabah kalkıp 25 kilometre gidip, işlemlerini yaptırıp geri
dönüyor; yani, 50 000 000 liralık bir işlem yaptırmak için, 100 000 000 liralık
masraf yapmak zorundadır. Bundan da anlaşılacağı üzere, böyle bir uygulamaya
gitmek, halkta, doğal olarak bir dışlanmışlık, kasıtlı işleme tabi tutulmak
gibi bir his uyandırıyor. Yani, kasıtlı olarak, Ergani'den alınıp Maden'e
verildi. Bizim, Sayın Bakanımızdan, Sayın Başbakanımızdan dileğimiz, en kısa
sürede, Ergani'deki Ziraat Bankasının tekrar Ergani'nin hizmetine sunulması;
oradaki 25 000 hesabın alınarak Ergani'ye getirilmesi; gerekirse, Ergani
şubesinin yeniden açılması. Bu, halkın en doğal ihtiyacı, en doğal bankacılık
hizmeti, bunu halka çok görmemek lazım. Böyle masum istekleri de yerine
getirmezsek, burada Meclis olarak, hükümet olarak bulunmanın hiçbir anlamı yok.
Burada bulunmamızın tek amacı, halkın taleplerine cevap verebilmek. Ben de bu
amaçla Sayın Bakanımızdan, sayın hükümetimizden ve Başbakanımızdan en kısa
sürede soruna çözüm bulmalarını sizlerin huzurunuzda rica ediyorum; arz ediyorum.
Bir de, buraya gelmişken bir konuya daha değineceğim, Sayın Tarım
Bakanımız da burada. Gerçekten de, Sayın Tarım Bakanımız her birleşimde buraya
gelip, çok özverili bir şekilde sorulara cevap vermeye çalışıyor. Herkes de bu
soruyu defalarca sordu, bir kez de ben sormak istiyorum. Bizim telefonlarımız
durmak bilmiyor, gece 12.00'ye, 01.00'e kadar Diyarbakır'dan, köylülerden
herkes bizi arayarak, doğrudan gelir desteği ödemelerinin niçin yapılmadığını
soruyorlar. Geçen dönemde de en son Diyarbakır'a ödendi doğrudan gelir
destekleri; yani, 81 inci il olarak Diyarbakır, doğrudan gelir desteğini aldı.
Doğal olarak halkta şöyle bir duygu var: Biz, Diyarbakırlı olarak acaba
dışlandık mı? Niçin en sona biz bırakılıyoruz? 57 nci hükümette Tarım Bakanı
belli bir partiye mensup olduğu için bunu bir yerde doğal görüyorlardı; fakat,
yeni hükümet kuruldu, hatta, AK Parti, Diyarbakır'dan 8 milletvekili çıkardı.
Diyarbakır'da doğrudan gelir desteğinin hâlâ ödenmemesi, bizleri de, AK Partili
milletvekillerini de zor durumda bırakıyor. Sayın Bakanımıza tekrar arz
ediyorum ve Sayın Bakandan en kısa sürede, bir istisna yaparak, ilk uygulamalar
içerisine Diyarbakır'ı alarak Diyarbakırlılara ödenmesini tez elden yapmasını
rica ediyorum, Diyarbakır insanını da sistemin içine çekip onlara hoşgörüyle
yaklaşmasını istiyorum.
Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum; teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.
Sayın milletvekillerinden mümkün olduğu kadar soru önergelerinin kapsamı
dışına çıkmamalarını diliyorum.
6. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sinop Havaalanının Jandarma Genel Komutanlığına devrine ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
(6/57)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak
Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci
maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir ve önerge gündemden
çıkarılmıştır.
Sayın Altay, söz istiyor musunuz?
ENGİN ALTAY (Sinop) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sinop
Havaalanının devriyle ilgili, Ulaştırma Bakanının cevaplaması istemiyle
27.12.2002 tarihinde verdiğim önergenin üç birleşimde cevaplandırılmaması
nedeniyle huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, şu anda, Sinop Sanayi ve Ticaret Odasında, Sinop
Turizm Derneği binasında, Sinop Esnaf Kefalet Kooperatifinde, ilçelerimizin
muhtelif yerlerinde insanlar bu görüşmeyi şu amaçla izliyor: Sinop halkı, Sinop
turizmcisi, Sinop esnafı, Sinop çiftçisi, Sinop'ta yaşayan herkes havaalanını
geri istiyor. Son istatistiklere göre, Sinop Havaalanından 502 yolcu çıkış, 498
yolcu giriş yapmış; doğrudur, anlıyorum, devredilmesi isteği makuldür; ancak,
bu tür tesisleri şöyle de düşünebiliriz: Bir devlet hastanesi vardır, tam
teşekküllüdür, A'dan Z'ye donanımlı çalışır. Aynı çerçevede, bir sağlık ocağı,
bir sağlık merkezi düşünün, o boyutta, o limitte değildir ekipman, donatım ve
personel yönünden; ama, açıktır, hizmet verir. Biz, şimdi, Sinop olarak,
havaalanımızın -verdiğim örnekte olduğu üzere- 44 personel yerine 8 personelle
çalışmasını, çalıştırılmasını istiyoruz. Kaldı ki, Sinop Havaalanı,
Karadeniz'de FIR'a çıkış noktalarından birini teşkil eden VOR istasyonuna da
sahip ender havaalanlarından biridir.
Yine, devlette devamlılık konusunu dün de söylemiştim. Sayın hükümetin
konuyla belki de direkt ilgisi yok. Elimdeki protokolde -isim vermeyeceğim- bir
kurmay başkanımızın ve bir genel müdürümüzün imzası var. Gönlüm dilerdi ki,
böyle bir havaalanı devrinde Sayın Bakanın imzası olsun, belki bilgisi de yok,
bilmiyoruz. Yani, bir Ulaştırma Bakanı, havaalanı devri konusunda
bilgilendirilmiyorsa, hangi konuda bilgilendirilecek, doğrusunu isterseniz çok
da merak ediyorum.
Şimdi, yolcu kapasitesi düşük olmakla birlikte, niçin bu kadar hassasız?
Sayın milletvekilleri, sektörel bazda, 21 inci Yüzyılın parlayan üç yıldızı
vardır. Bunlar, telekomünikasyon, enformasyon ve turizmdir. Türkiye'de yeni
turizm anlayışına, yeni turizm hareketine uygun tek il de Sinop'tur. Bakın -22
nci Dönem bitmeden hep birlikte göreceğiz- 22 nci Dönem bittiğinde Sinop
-Antalya milletvekillerimiz alınmasınlar- turizmde Antalya'nın önüne geçmiş bir
büyük turizm merkezi olarak kendini tüm dünyaya duyuracaktır. Türkiye'de
herkesin, nasıl ki, Pamukkale'yi, Aspendos'u, Bergama'yı, Efes'i, bir kere de
olsa görmesi zarureti varsa, turizmde bunlar önemliyse, bu yerler bu düzeye
gelmişse; Sinop'ta da İnaltı, Hamsilos, Akgöl ve Sinop Kalesinin dışında
Erfelek Tatlıca Takım Şelaleri, bugün, tüm Türkiye tarafından tanındı,
önümüzdeki yıllarda tüm dünya tarafından tanınacaktır.
Sinop'un tek çıkışı turizmdir. Bildiğiniz üzere, turizmin tek yolu da
ulaşımla ilintilidir. Sinop'un, önümüzdeki yıllarda bir dünya turizm kenti olmasının
önünde bir engel olan havaalanının devrinin Yüce Meclisimizce engellenmesini
hepinizden talep ediyorum. Artı, Karadeniz Ekonomik İşbirliği çerçevesinde
düşündüğümüzde de, yine, Türkiye'de, Karadeniz Ekonomik İşbirliği boyutunda
Sinop'tan ideal bir merkez yoktur. Bu sebeple, Sinop halkı adına, sizleri,
Sinop Havaalanına, Sinop turizmine, Sinop turizmcisine, Sinop esnafına sahip
çıkmaya davet ediyorum.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Altay.
7. - Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
Sinop Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünün ihtiyaçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
(6/58)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu soru da, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98
inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir.
Önerge gündemden çıkarılmıştır.
Sayın Altay, söz talebiniz var mı?
ENGİN ALTAY (Sinop) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aynı yöntemle
huzurunuzdayım.
Bu çıkışlarımız, sakın ola ki, seçim bölgesine bir mesaj gibi
değerlendirilmesin; son derece problemli, sorunlu, son derece unutulmuş ve
devlette en çok alacağı birikmiş bir ilin milletvekili olarak huzurunuzdayım.
Bu sebeple, gönlüm isterdi ki, Sayın Bakan sorularımıza cevap versin, cevaplar
bizi tatmin etsin.
Değerli milletvekilleri, Sinop Köy Hizmetlerinin ekipman donatım
ihtiyaçları ve Köy Hizmetleri yatırımlarında Sinop gibi geri kalmış illerin
ödeneklerinin artırılmasıyla ilgili olarak Tarım ve Köyişleri Bakanına soru
önergesi verdik, yanıt alamadık.
Şimdi, Ankara'da son derece olumlu koşullar altında yaşıyoruz. Hepimizin
ayrı ayrı seçim bölgeleri var. Çok doğaldır ki, hepimizin de, bölgelerinde,
kırsal kesimde çok ciddî, çok temel sorunları vardır, doğrudur; ancak, çok
kesin olarak şunu bilmenizi istiyorum ve sizlerden rica ediyorum: Bugün,
Türkiye'de, doğusu, güneydoğusu, batısı, Trakya'sı, güneyi, iç kesimi, hiçbir
bölgemizde, hiçbir ilimizin kırsal kesiminin yol sorunu Sinop İlinin kırsal
kesiminin yol sorunu kadar vahim boyutta değildir. Gönlüm ister ki, Sinop'un
Karagüney Köyüne, Çatak Köyüne, Himmetoğlu Köyüne, Yaylabeyi Köyüne bir
gitseniz de "iki Türkiye varmış gerçekten" deseniz.
Ben, Sayın Bakana şöyle bir soru sormuştum -Sayın hükümetin birkısım
temsilcileri burada- kendilerinden sorum ve dileğim şudur: Türkiye, 81 ilden
müteşekkildir. Bazı illerimizin kırsal kesim yolu asfaltlama oranı yüzde 85-90
nispetinde gerçekleşmiştir; ancak, Sinop gibi, Kastamonu gibi, Artvin gibi
illerimizde bu oran yüzde 10,12,15 nispetindedir.
İktidar partisinin sayın milletvekilleri, partinizin adının ilk kelimesi
adalettir. Ben de, sizlerden, bu konudaki adaletsizliğin bir an önce
giderilmesini talep ediyorum. Böyle bir şey olabilir mi; bir ilde köy
yollarının yüzde 90'ı asfalt, bir ilde yüzde 5'i asfalt; hani adalet?! Burada
kriter nedir? Ben, çok basit bir şey söyleyeyim size -Millî Savunma
kaynaklarından aldım- Kurtuluş Savaşında... (AK Parti sıralarından "göreve
geleli iki ay oldu!.." sesleri, gürültüler) Efendim, biz ilgililere
söylüyoruz, siz oturun!.. Burada hükümet var... Kurtuluş Savaşında... (AK Parti
sıralarından gürültüler) Dinler misiniz!..
Hükümetten talep etmek bizim hakkımız. İktidarı çalıştırmak muhalefetin
görevidir. İktidar milletvekilleri de bizimle bir olurlar, hükümeti biraz daha
fazla sıkıştırırız, biraz daha hizmet yaparız. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Lütfen ama... Gelin, siz de kullanın bu kürsüyü...
Şimdi, bir şey söylüyorum:
BAŞKAN- Sayın milletvekili, siz Genel Kurula hitap edin.
Arkadaşlar, lütfen dinleyelim.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla)- Şimdi, bu adaletsizliğin, sayın hükümet
tarafından dikkate alınacağını ve giderileceğini umuyorum.
Şöyle bir örnek vermek istiyorum: Vatan sevgisi, ona hizmetle ölçülür;
doğrudur. Sinop İli, Kurtuluş Savaşımızda verilen 36 000 şehidin -Millî Savunma
kaynaklarıdır- 1 845'ini vermiştir; yani, bugün 81 ille bir mukayese edersek,
bizim 300-400 şehit vermemiz lazımdı. Sinop ve Sinoplu, bu denli de
vatanseverdir; ülkesine, ulusuna, ulusal birliğine bağlıdır. İktidardan, bir
muhalefet milletvekili olarak rica ediyorum, bu makas kapanmalıdır. Böyle şey
olmaz!.. Edirneli milletvekillerimiz -bağışlasın Edirneli seçmenlerimiz-
efendim, Edirne'de böyle bir sorun yok... Sinop'ta bu işe hiç el atılmamış.
Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar?!. Ben, şimdi kimseyi de suçlamıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sözlerinizi lütfen tamamlar mısınız.
ENGİN ALTAY (Devamla)- Hemen toparlıyorum Sayın Başkan.
Ben, bu konuya, sayın hükümetin ve siz yüce milletimizin değerli
temsilcilerinin dikkatini çekmek istiyorum. Katkılarınız için, gayretleriniz
için şimdiden teşekkür ediyorum; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Altay.
8. - İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın,
İzmir ören yerleri gelirlerinden İl Özel İdaresine aktarılan payı düzenleyen
protokolün iptaline ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi ve Kültür
Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı (6/62)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bilindiği gibi, 6 ilin dönersermaye gelirlerinin yaklaşık yüzde 40'ı ya
bir protokolle ya da Sayın İstemihan Talay'ın sözlü talimatlarıyla İl Özel
İdarelerine devrediliyordu. Bu uygulamaya Kültür Bakanı Prof. Dr. B. Suat
Çağlayan da valilikle yaptığı protokol sonucu İzmir'i de eklemişti.
Durum böyle iken, aldığımız bilgiye göre, protokol yapılan 4 ildeki
uygulamayla protokol yapılmadan sadece sözlü talimatla Mersin ve Çorum
illerinde yürütülen uygulamaya devam edilirken, sadece İzmir'in protokolünün
iptal edildiğini öğrenmiş bulunuyorum.
Kültür hizmetlerinden ve kültür yatırımlarından nasibini yeterince
almamış bir kent olan İzmir için yapılan bu uygulamanın bir cezalandırma olup
olmadığının ve düzeltilip düzeltilmeyeceğinin Kültür Bakanı tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.
Canan Arıtman
İzmir
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İzmir Milletvekilimiz Sayın Canan Arıtman'ın bana tevcih
ettiği soruyu cevaplandırmadan önce, Sinop Milletvekilimiz Sayın Engin Altay'ın
biraz önce yaptığı konuşmayla ilgili olarak bir iki cümle arz etmek istiyorum.
Sayın Engin Altay'ı yerden göğe kadar haklı buluyorum. Özellikle köy
yollarının asfaltlanmasındaki orantısızlık, maalesef, ülke çapında çok
yaygındır. Bu, son derece haksız, gayri adil bir durumdur. Kendileri,
Sinop'taki yolların yüzde 12'sinin asfaltlandığını ifade etti; bu, oran, Van'da
yüzde 4'tür. Eğer, günün birinde, Sayın Engin Altay, bu durumu protesto eden
bir yürüyüş yaparsa, ben de kendisine katılırım. (Alkışlar)
Gelelim, esas, Sayın Canan Arıtman tarafından bana yöneltilen soruya:
Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, Türkiye'deki kültürel varlığımızı
ayakta tutabilmek, bunları onarmak ve gelecek nesillere aktarabilmek için
elimizdeki tek kaynak, ören yerlerimizden, müzelerden gelen gelirlerdir.
Buraları ziyaret eden insanların bilet alarak ödedikleri paralar, Döner Sermaye
İşletmesine (DÖSİM) gelmektedir ve biz de, bu kaynakla, bu paralarla, tarihî
eserlerimizi, kültürel yapılarımızı, ören yerlerimizi tamir ediyoruz, ayakta
tutmaya çalışıyoruz, düzenlemeye çalışıyoruz.
Benim selefim olan Sayın Bakan tarafından İzmir Valiliğiyle yapılan
sözleşmeyle, gelirlerin bir kısmı İzmir İl Özel İdaresine bırakılmıştır. Daha
önce de buna benzer uygulamalar yapılmıştır; ancak, bunlar, çifte standarda yol
açmıştır arkadaşlar. Bakınız, şu konuda emin olmanızı istiyorum: Türkiye'nin
her tarafındaki uygulama, kesinlikle aklın, mantığın gerektirdiği şekilde
yapılacaktır ve kesinlikle popülizme gidilmeyecektir benim Bakanlığım
döneminde.
Eğer, Türkiye'de toplanan vergilerin hepsini o verginin toplandığı
illere harcarsanız, vergi toplayamadığınız illere hiçbir hizmet götüremezsiniz.
Türkiye'de toplanan vergilerin çok önemli bir kısmı İstanbul ve İzmit'ten
toplanıyor; ama, efendim, biz, bunları, buradan topladığımız bütün vergileri
İstanbul'a ve İzmit'e harcayacağız diye bir mantık ileri süremezsiniz.
İzmir, bizim çok önemsediğimiz ve tarihî ve turistik açıdan çok çok
önemli olan bir vilayetimizdir ve ayrıca, Türkiye'deki çok önemli ören
yerlerinden birçoğuna sahip olan bir vilayetimizdir.
Biz, buradan gelen gelirleri, Antalya'dan, Nevşehir'den, Van'dan,
Türkiye'nin her tarafından gelen gelirleri bir havuzda topluyoruz ve bunları,
ayakta tutmak zorunda olduğumuz eserlerimizin restorasyonu için kullanıyoruz.
Şimdi, Ağrı'nın Doğubeyazıt İlçesinde bulunan İshak Paşa Sarayını da ayakta
tutmak zorundayız, Van'ın Hoşap Kalesini de ayakta tutmak zorundayız,
Ahlat'taki Selçuklu eserlerini de ayakta tutmak zorundayız; elbette,
İzmir'deki, Mersin'deki, Antalya'daki eserleri de ayakta tutmak zorundayız.
Şimdi, Sayın Bakan İzmirli diye, buradan gelen gelirleri İzmir İl Özel
İdaresine devrederse; Sayın İstemihan Talay, Mersin'dekileri Mersin'e
devrederse; ben, Van Milletvekiliyim diye gelen gelirlerin önemli bir kısmını
Van'a devredersem, bu, yanlış olur. Dolayısıyla, biz, dediğim gibi, adil bir
uygulama yapıyoruz ve Türkiye'nin her köşesindeki tarihî eser bizim için eşit
değerde önemlidir. Biz, Helenistik dönemden kalan eserlere de sahip çıkıyoruz,
Bizans döneminden kalan, Selçuklu döneminden, Akkoyunlu, Karakoyunlu döneminden
kalan eserlere de sahip çıkıyoruz ve bunların hepsinin yaşatılması için gereken
hassasiyeti, gayreti gösteriyoruz.
Sayın Arıtman'ın sorusunda, Çorum ve Mersin Vilayetlerine sözlü
talimatla bazı gelirlerin bırakıldığı ifade ediliyor, bu doğrudur. Sözlü
talimatla bir yanlış yapılmıştır, biz, sözlü talimatla bu yanlışı düzeltmişiz
ve birkaç vilayette daha benzeri uygulama vardır, mayıs ayında bunların
süreleri dolacaktır ve bunlar da iptal edilecektir. Türkiye'nin her tarafından
gelen gelirler, arz ettiğim gibi, bir hesapta toplanacaktır ve öncelikler
gözönünde bulundurularak harcama yapılacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Benden önceki değerli Bakan
Sayın Suat Çağlayan, orada birkaç ay oturacağını bile bile, çok köklü, çok
radikal kararlara imza atmıştır. Son günlerde gazetelerde görüyorsunuz,
efendim, Vahdettin Korusundaki Vahdettin Köşkünü İstanbul Üniversitesine, Sait
Halimpaşa Yalısını Yıldız Üniversitesine, Ankara'daki Mustafa Necati Evini
Tabipler Odasına; önüne gelen müesseseye bunları dağıtmıştır. Şimdi, Kültür
Bakanlığının sahip olduğu bu eserler, elbette, sanatsal ve kültürel amaçlarla
kullanılacaktır. Ben, gelir gelmez bunları da iptal ettim. İptal gerekçelerimiz
ortadadır ve daha fazla detaylara girmek istemiyorum; bunu, herkesle de
paylaşmaya hazırım değerli arkadaşlar. Bizi popülizm mahvetmiştir.
Bakınız, yine bir ilave olarak söyleyeyim: Daha önce Kültür Bakanı olan
bazı arkadaşlarımız, kendi milletvekili bulundukları ile değil, ilçeye değil,
beldelere bile kültür merkezi inşaatları başlatmışlar. Şu anda 136 tane kültür
merkezi projesi var; bunlardan 92 tanesinin inşaatı devam ediyor ve bunların
bitmesi için de 600 trilyon lira kaynak lazım. Kültür Bakanlığına, bu iş için
bu sene tahsis edilen para 19 trilyon liradır.
Bunların çoğu, rasyonel olmayan, gerçekten fonksiyonel olmayan
yatırımlardır. Efendim, sayın bakan bizim ilçeden de geçti; bizim ilçeye de bir
kültür merkezi yapalım, bizim beldeye de yapalım... Gerekli mi gereksiz mi;
bunlar, kesinlikle gözönünde bulundurulmamış.
Biraz önce söyledim; bakınız, Konya gibi bir metropolde kültür merkezi
yok, Kayseri gibi bir metropolde kültür merkezi yok, Eskişehir gibi iki
üniversitenin bulunduğu bir metropolde kültür merkezi yok; ama -burada adını
zikretmek istemiyorum- filan ilin filan ilçesinin filan beldesinde 1'den fazla,
2 tane kültür merkezi inşaatı var; bunun anlaşılabilir bir tarafı yoktur.
Popülizm bizi bu noktaya getirmiştir.
Ben, bunu, dün, Grup toplantısında, kendi Grubumdaki arkadaşlarımla da
paylaştım. Milletvekili arkadaşlarım, haklı olarak, gelip "bizim kültür
merkezini de bir an önce bitirin" diyorlar. Ben, şunu söyledim: Şu anda
yüzde 80-90'ı gerçekleşmiş olan ve bu sene bitirebileceklerimizin dışındaki
kültür merkezlerine 1 kuruş tahsisat ayırmıyoruz; bitire bitire gideceğiz.
Benim 1 daire yapacak kadar param varsa, ben, bunu, 25 tane bostan kulübesine
bölersem, hiçbiri bir işe yaramaz. İllerin önem sırasına göre, oradaki kültürel
aktivitelere göre, oradaki hareketliliğe göre, önem sırasına göre, biz, bunları
yapmaya devam edeceğiz.
Sayın Canan Arıtman Hanımefendiyle birlikte, biz, inşallah, önümüzdeki
ilkbaharda -diğer İzmirli arkadaşlarımla da gitmekten zevk duyarım- İzmir'deki
kültürel varlığımızı, ören yerlerini yerinde incelemek, yapılabilecekleri birlikte
görmek ve değerlendirmek üzere İzmir'e özel bir gezi yapacağız. Bu gezi
esnasında da, İzmir'deki bütün problemleri yerinde, birlikte görmüş olacağız ve
yapılabilecekleri de, inşallah, birlikte değerlendirip, birlikte yapacağız.
Bu konuyu görüşlerinize arz etmek istemiştim.
Saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın Arıtman, ek, kısa açıklama yapmak istiyor musunuz?
CANAN ARITMAN (İzmir) - Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Sayın Bakana açıklamaları için çok teşekkür
ediyorum; ama, tabiî, İzmir'e yaptığı uygulamadan dolayı kendilerine teşekkür
etmem mümkün değil. Ne yazık ki, İzmir, bu konuda bir çifte standarda maruz
kalmıştır.
Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, şu anda, ülkemizde 6 ilde böyle bir
uygulama vardır; sadece ve sadece İzmir'deki uygulama sonlandırılmıştır. Sayın
Bakan da ifade ettiler ki, diğer illerin uygulamaları mayıs ayından sonra,
sırası geldikçe, peyderpey sonlandırılacaktır; ama, İzmir'in protokolü, 2003
Kasımında bitecek olmasına rağmen, derhal ve tek başına sonlandırılmıştır.
İzmir, Türkiye'nin üçüncü büyük kenti; ama, bu büyüklük, ne yazık ki,
sadece nüfusuyla sınırlı kalıyor. İzmir, ne yazık ki, büyük bir köy
yapılmıştır; geçmiş hükümetler döneminde yeterince yatırım yapılmayan bir
kenttir. İzmir, beşbin yıllık bir kenttir ve tarih boyunca, her zaman, bir
kültür, turizm ve ticaret kenti olmuştur; ama, İzmir'e bu konuda yatırım
yapılmadığı için, bugün, ne yazık ki, bu kimliklerini kaybetmiştir.
Bakın, İzmir, Türkiye'nin üçüncü büyük kenti olmasına rağmen, hâlâ,
Bakanlıkça yapılmış bir kültür merkezine sahip değildir.
BAŞKAN - Sayın Arıtman, sorunuz da geliyor herhalde, değil mi?
CANAN ARITMAN (İzmir) - Evet.
Şimdi, Sayın Bakanım, İzmir, Kültür Bakanlığının dönersermaye
gelirlerinin çok büyük bir kısmını karşılamaktadır. Sadece Antik Efes ören yeri
gelirleri dönersermaye gelirlerimizin yüzde 25'ini karşılıyor; ama, Efes Antik
Şehrindeki Yamaç Evlerin, bakım ve onarımları yapılmadığı için turizme kapalı
olduğunu, turistlere kapalı olduğunu biliyor musunuz? Halbuki, bu Yamaç Evler,
dünyanın bütün mimarlık ve mühendislik fakültelerinde ders olarak
okutulmaktadır; çünkü, bu Yamaç Evlerdeki kanalizasyon sistemi, dünyadaki ilk
kent kanalizasyonudur.
Sayın Bakanım, İzmir'in, kendi kültür turizmi gelirlerinden oluşan payın
yüzde 40'ını almayı hak ettiğini düşünüyorum.
Sayın Bakanım, bakın, bu 6 ilden sadece İzmir ve Denizli, gelirlerinin
yüzde 40'ını alıyordu; ama, sizin de memleketiniz olan Van ve diğer iller, bu
payı yüzde 100 olarak kullanıyorlar. Eğer, siz bunu iptal etmeseydiniz, İzmir,
2002 yılında 3 trilyon, 2003 yılında da 5 trilyon para alacaktı ve bunları,
yerel yönetim anlayışıyla, yerinden yönetim anlayışıyla, en iyi şekilde, ören
yerleri için, kültür için kullanacaktı ve kat be kat fazlasını ülkemize geri
ödeyecekti; ama, niçin siz İzmir'i üvey evlat olarak gördünüz; İzmir bir gâvur
kenti mi; İzmir'in suçu ne, günahı ne; yoksa, İzmir'in suçu AKP'ye oy vermemek
midir efendim?! Lütfen, İzmir'in hakkını teslim etmenizi, İzmir'e yaptığınız bu
haksızlığı gidermenizi sizden rica ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakanım, beni üzen bir konuşmanız oldu. Kültürümüzü korumak, eğer,
sadece bilet paralarına kaldıysa, vah bizim memleketimizin kültürüne! Bu
anlayıştan, bu tarzdan kurtulmak lazım.
BAŞKAN - Sayın Arıtman, lütfen toparlar mısınız.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Toparlıyorum.
Sayın Bakanım, AKP, hem acil eylem planında hem de hükümet programında,
yerel yönetime önem verdiğini ve bunu yaşama geçireceğini beyan etmiş bir
partidir. İşte, bakın, size bir yerinden yönetim örneği, imkânı bu. Ören
yerleri gelirlerimizin yüzde 40'ını İzmir İl Özel İdaresine bırakınız. Bu,
yerinde kullanılacaktır, kat be kat memleketimize geri dönecektir. Bu da, size,
söyleminizi eyleme dönüştürmek için bir fırsat verecektir. Eğer, söylemler
eyleme dönüşmezse, inandırıcılığını kaybeder.
Teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arıtman.
Buyurun Sayın Bakanım.
KÜLTÜR BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Arıtman'ın son sözlerine katılıyorum. "Eğer, bu memleketteki
kültürel varlığımızın ayakta tutulması, sadece bilet gelirlerine kaldıysa, vay
kültürümüzün haline" dediniz, ona katılıyorum. Söylemle eylemin bir olması
gerektiğini söylediniz, ona da katılıyorum; ancak, Sayın Arıtman, elbette,
siyaset yapacağız, siz muhalefet yapacaksınız; ama, doğrusunu isterseniz
"İzmir, AK Partiye oy vermediği için mi böyle bir muameleye maruz
kaldı" şeklindeki siteminize katılmıyorum. Doğrusu, bunu da şık
bulmuyorum; kesinlikle böyle bir amacımız olamaz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Bakın, şu anda, bitirmek üzere olan ve programa aldığımız üç kültür
merkezinden birisi İzmirdir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu yıl, 2003 yılı
içerisinde -bunu da bir söz, bir taahhüt olarak alın- ilk bitireceğimiz kültür
merkezlerinden birisi İzmir kültür merkezidir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Gelelim diğer tarafa: Bakınız, biraz önce, kendiniz ifade ettiniz,
dediniz ki: "Sadece Efes'ten gelen gelirler, dönersermaye işletmesinin
gelirlerinin yüzde 25'ini oluşturuyor." Bu, bizim için çok önemli bir
kaynak ve öte taraftan, elbette, biz, mahallî idarelere önem veriyoruz, yerel
yönetimler yasasını çıkaracağız; bugün Bakanlar Kurulunda görüşüldü, çok kısa
bir süre sonra Yüce Meclisin önüne gelecek; ancak, şu anda, bu işin sorumluluğu
bizdedir. Oradaki ören yerleri, oradaki kültürel varlığımız ve eserlerimiz,
tamir edilmeden, perişan bir halde ortada durunca, bunun sorumluluğu bana
aittir, Kültür Bakanlığına aittir. Kimse, özel idareden, valilikten,
belediyeden hesap sormaz. Yarın, mahallî idareler yasası çıktıktan sonra, bu
sorumluluk, mahalline bırakılırsa, il özel idarelerine ve belediyelere
bırakılırsa, elbette o gelirler de onlara bırakılacaktır; hem yetki onların
olacaktır hem de sorumluluk onların olacaktır.
Sözünü ettiğiniz diğer vilayetlere gelince: Bakınız, benim seçim bölgem
olan Van'la ilgili uygulama benden çok önce başlatılmış. Kesinlikle yanlış
bilgilendirilmişsiniz Sayın Arıtman; yüzde 100 filan hiç değil, sadece ve
sadece şudur: Bakınız, İl Özel İdaresi tarafından Van Kalesinin etrafı tel
örgüyle çevrildi. Oradaki bekçinin, orada temizlik yapan insanların parası
çıksın diye oraya giren çıkan arabalardan bir bedel alınıyor. O para, sadece İl
Özel İdaresine, Valiliğe bırakılmıştır. Aldığınız kaynak doğru bir kaynak
değildir. Kaldı ki, biraz önce de ifade ettiğim gibi, bunların hepsini bu mayıs
ayının sonunda iptal ediyoruz.
İzmir'in dışındaki bütün vilayetlerden DÖSİM'e gelen gelir okyanusta bir
damla değildir. Bir kıymeti harbiyesi olmadığı için, mayıs ayında nasılsa bunun
süresi doluyor diye onları bıraktık; ama, İzmir'e karşı bizim bir husumetimizin
olması, İzmir'e karşı olumsuzluk yönünde ayrıcalıklı bir muamele yapmamız
kesinlikle söz konusu değildir.
Biraz önce de söyledim. Bakınız, daha hükümet oluşumuzun üzerinden iki
ay bile geçmedi. Sayın Arıtman, önümüzdeki süreç içerisinde göreceksiniz ki,
biz eylemiyle söylemi aynı olan insanlarız; bizim gözlerimiz neyi söylüyorsa,
sözlerimiz de aynı şeyi söylüyor.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergelerine ayrılan süre dolduğundan,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince 1 inci sıraya alınan Basın ve Yayın Yoluyla
İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin 2.1.2003 Tarihli ve 4779 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu
Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen
Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin 2.1.2003 Tarihli ve 4779 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu
Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/432) (S. Sayısı: 37) (1)
BAŞKAN- Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 37 sıra sayısıyla bastırıp dağıtılmıştır.
Kanunun tümü üzerinde söz isteyen var mı?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Sayın Önder Sav konuşacak.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın
Önder Sav; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli
üyeleri; görüşülmekte olan, Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava
ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun,
daha önce, bilindiği gibi, 2 Ocak 2003 tarihli 17 nci Birleşimde yasalaşmış
idi. Ancak, daha sonra Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yapılan değerlendirmede,
Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri uyarınca, bir kez daha görüşülmek
üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilmiş bulunuyor.
(1) 37 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
O birleşimde ilgili yasa tasarısı görüşülürken, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış ve yapılan düzenlemenin, Anayasanın 87 nci maddesi
kapsamı içerisinde olduğunu söylemiş ve Anayasanın 87 nci maddesindeki
nitelikli çoğunluğun aranması gerekliliğini bir dost hatırlatması olarak yapmış
idim ve oylamalar sırasında da, ayrıca, bu yasa tasarısının örtülü af
getirdiğini, özel af niteliğinde olduğunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
beşte 3 çoğunluğun aranması gerekliliğini ifade etmiştim.
Sayın Adalet Bakanı, bu görüşümüze katılmamış, bunun bir af yasası
değil, bir erteleme yasası olduğunu söylemiş ve yasanın uygulanmasından doğan
haksızlıkların, adaletsizliklerin giderilmesine yönelik bir düzenleme olduğunu
ifade etmiş idi. Bugün de, tesadüfen, birleşimi yöneten Meclis Başkanvekili
Sayın Yılmaz Ateş, sanıyorum, birleşime kısa bir ara vererek beşte 3 çoğunluğun
aranıp aranmaması gerekliliği konusunda gruplarla görüşmeler yapmış ve sonunda,
beşte 3 çoğunluğun aranmayacağı düşünülerek tasarı yasalaşmış idi.
Şimdi geldiğimiz nokta çok açık; Cumhurbaşkanı, içeriğine, amacına,
doğuracağı sonuçlara göre, şimdi görüşmekte olduğumuz 4779 sayılı Yasanın, bu
yasayla yapılan düzenlemenin, 4454 sayılı; yani maddesinde değişiklik yapılan
yasanın 1 inci maddesi kapsamına giren suçlardan mahkûm olan ve cezası infaz
edilmiş bulunanlar yönünden bir af niteliğinde olduğunu belirtmiş ve bunun
sonucu da, yasayı, Cumhurbaşkanlığı
tezkeresiyle, 89 ve 104 üncü maddelerdeki yetkilerini kullanarak Türkiye Büyük
Millet Meclisine geri göndermiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonundaki görüşmelerde
-Komisyondaki üyelerin çoğunluk oyuyla- bunun özel nitelikte bir af yasası
olmadığı ve Anayasanın 87 nci maddesi kapsamına girmediği belirtilerek,
nitelikli çoğunluk aranmasına gerek olmadığı görüşüyle Yüce Meclise gelmiş
bulunuyor.
Bir düzenlemeye konulan isim, o düzenlemenin özünü, içeriğini
değiştirmez. Ambalajında armut yazıyor diye, içinde elma varsa, elmanın
niteliği değişmez. Armut sadece göstermelik bir isimdir; ama, içindeki elmadır.
Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların
Ertelenmesine Dair Kanun; biz ne kadar erteleme de desek, başka bir nitelemede
de bulunsak bunun adı bir af yasasıdır.
Bu isim ve anlayış, görüşülmekte olan yasanın özel nitelikte bir af
yasası olması hukuksal gerçeğini de bertaraf etmez, o gerçeği de ötelemez,
değiştirmez.
Hukuk dilindeki nitelemenin anlamıyla getirilen düzenleme birbiriyle de
örtüşmemektedir. Belli bir tarihe kadar işlenmiş olan suçlar için öngörülen
düzenleme hükmünü icra etmiş, dönemini tamamlamış, işlevini bitirmiştir. Şimdi,
hükmünü tamamlamış, işlevini bitirmiş olan bir yasaya, biz, bir madde
değişikliğiyle, adaletsizlik ve eşitsizliğe muhatap oldular diye kimi hüküm
giymiş ve cezası infaz edilmiş olanları da yerleştirmeye çalışıyoruz.
Her ne kadar Sayın Adalet Bakanımız "af benim lügatımda yer almaz,
'af' demem 'of' derim" diyorsa da gelinen noktada, lügatında yanlış bir
tanım var sanıyorum. Herhalde, Sayın Bakanın lügatında "af" yerine
"erteleme" yazıyor, öyle görünüyor. Eğer bu lügatı değiştirmezse,
korkarım ki, Sayın Bakanımız daha çok "of" demeye devam edecektir.
(CHP sıralarından alkışlar)
Tabiî, Sayın Bakanı anlayışla karşılıyorum. Hukukçuluğu ve hukukun
gerekleriyle mensubu bulunduğu siyasal partinin isterleri ve gerçekleri
çelişiyor, çakışıyor gibi görünüyor. Çok yakın geçmişte yine bu Yüce Meclisten,
malî af için "vergi barışı" adı altında bir düzenleme geçti. Şükürler
olsun ki, Sayın Adalet Bakanımızın, Maliye Bakanı gibi af atıfetine bu nedenle
ihtiyacı da görünmüyor.(CHP sıralarından alkışlar)
İktidar partisine bu kürsüden bir önerim var: Bu "barış"
sözcüğünü çok sevdikleri görünüyor. İnleyen, yoksulluğa doğru itilen,
geleceğinin kuşkusuna düşen, tarlasını tapanını satarak, çoluğuyla çocuğuyla
kente yol almaya çalışan çiftçilerimiz, üreticilerimiz için de, bari bir
"tarım barışı" getirsinler diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Eşitsizliği gidermek için, sabahın erken saatlerinde kepenklerini açan,
siftah etmeden kapatan, kredi burgacında dönen esnaflarımız için de bir
"esnaf barışı" getirsinler istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Getirilen düzenleme, sadece biçimi yönünden değil, özü, içeriği ve
kapsamı yönünden de Anayasaya aykırıdır; Anayasanın 2 nci, 9 uncu ve 10 uncu
maddelerine aykırıdır. Buna yönelik olarak, sanıyorum, Grubumuza mensup değerli
milletvekili arkadaşlarımızın bir Anayasaya aykırılık önergesi de gelecektir.
Biz, yine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, hukukun gereğini, hukukun
doğrularını, hukukun üstünlüğünün bize söylediklerini size söylemeye, anlatmaya
çabalayalım; değerlendirmesi sizdendir.
Hepinize, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sav.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Yozgat Milletvekili Sayın Bekir
Bozdağ; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve
Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 2.1.2003
Tarihli ve 4779 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi üzerinde, AK
Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım; bu
vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımızın geri
gönderme tezkeresi incelendiği takdirde, bir haksızlık, bir eksiklik tespiti
yapıldığı; yani, 4453 sayılı Yasada, cezası infaz edilenlerin bu yasadan
yararlanmamasının adalet, eşitlik ve hakkaniyet ilkelerine aykırı olduğu
tespiti yapıldıktan sonra, çıkarılan 4779 sayılı Kanunun bir af niteliği
taşıdığı ve bu nedenle de, Anayasamızın 87 nci maddesinde öngörülen nitelikli
çoğunluğun aranması gerektiği, kanunun görüşüldüğü ve kanunlaştığı günde de
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu çoğunluğun bulunmadığı gerekçesiyle yasanın
bir kez daha görüşülmek üzere Meclise iade edildiği görülecektir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Önder Sav Beyin, hem
bu birleşimde hem de 2.1.2003 tarihli birleşimde söylediği sözler, Adalet
Komisyonunda Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın ileri sürdüğü düşünceler
ve Sayın Cumhurbaşkanımızın gerekçeleri birlikte değerlendirildiğinde açıkça
görülmektedir ki, burada bir yanlış anlaşılma ve değerlendirme vardır. Bu
değerlendirmeler Anayasa Mahkememizin kararlarına ve mevzuatımıza da uygun
düşmemektedir.
Bir defa, hukukumuzda erteleme müessesesi vardır. Anayasa Mahkememizin
18.7.2000 tarih ve 2001/332 sayılı kararında, hukukumuzda ertelemenin
bulunduğu; Türk hukukunda, ceza ertelemesinden hükümlüye bir deneme süresi
tanıyarak, cezanın yerine getirilmesini bu sürenin sonuna bırakan, bu süreyi
suç işlemeden geçiren hükümlünün mahkûmiyetini vaki olmamış sayan bir imkân
olduğu ifade edilmekte ve erteleme konusunda mevzuatımızda düzenlemelerin
bulunduğu tespit edilmekte ve bu hususun, Türk Ceza Kanununun 89 ilâ 95 inci
maddeleri, 647 sayılı Yasanın değişik 6 ncı maddesi, geçici 1 inci ve 9 uncu
maddeleriyle, Askerî Ceza Yasasının 47, 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin
Kuruluşu Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasanın 38 inci maddelerinde yer
aldığı açıkça ifade edilmiştir. Bu, hukukumuzda var olan bir müessesedir.
Peki, bu müesseseyi uygulama hak ve yetkisi kime aittir; Türkiye Büyük
Millet Meclisinin -erteleme yetkisini kullanma- yetkisi dahilinde midir?
Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Sayın Sav ve Cumhuriyet Halk Partili
arkadaşlar, Anayasamızın 9 uncu ve 138 inci maddelerini ileri sürerek, bunu
kullanma yetkisinin, bu konuda değerlendirme yapma yetkisinin yargıya ait
olduğu, Meclisin bunu kullanmasının da yargıya müdahale olduğu anlamına gelecek
değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Bu değerlendirmeler gerçeği
yansıtmamaktadır.
Değerli arkadaşlar, Anayasamızın 87 nci maddesi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görev ve yetkilerini düzenlemekte; erteleme de, bu görev ve yetki
dahilinde bir kanun koyma ve bir madde ekleme statüsündedir. Bu husus, Anayasa
Mahkememizin 19.9.2000 tarih ve 2000/23 sayılı kararında da şu şekilde ifade
edilmektedir: "Yasa koyucu, kuşkusuz, Anayasanın ve ceza hukukunun temel
ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla cezalandırmada güdülen amacı da gözeterek
hangi eylemlerin suç sayılacağını ve bunlara verilecek cezanın türü ve miktarı
ile artırım ve indirim nedenlerini saptayabileceği gibi, kimi suçları
işleyenler için 'erteleme' adı altında bir düzenleme de öngörebilir." Bu
kararda, Anayasa Mahkememizin 11 üyesinden 10'u bu yönde değerlendirmede
bulunmuş, Anayasa Mahkememizin üyelerinden sadece Sayın Yalçın Acargün, Sayın
Sav'ın beyan ettiği yönde bir değerlendirmeye gitmiştir. Sayın Sav'ın, Anayasa
Mahkememizin 10 üyesi tarafından benimsenen ve karar olarak geçerli olan
kısmına değil de, sadece muhalif kalan üyenin karşı oy yazısına atfen bu
değerlendirmede bulunmasını anlamakta güçlük çekiyorum.
Cumhuriyet Halk Partili sayın üyeler, şimdiye kadar, huzurunuzda, her
defasında Anayasa Mahkememizin kararlarına referans göndererek Meclisimize
uyarılarda bulunurlarken, Mahkememizin kararını gözardı ederek, karşı oy
yazısını Heyetinizin huzuruna, kararmış gibi takdim etmelerini anlamakta güçlük
çektiğimi ve bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi adına üzüldüğümü de ifade etmek
istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Zira,
işine geldiği zaman Anayasa Mahkemesinin kararlarına atıf yapmak, işine
gelmediği zaman bu kararları görmezden gelmek, hukuka, adalete yakışır bir
durum değildir.
Değerli arkadaşlar, 4779 sayılı Yasa, af mı erteleme mi; esas önemli
olan nokta budur. 4779 sayılı Yasa, bir ertelemedir, af değildir. Bunun
erteleme olarak değerlendirilmesi, sadece bize ait bir değerlendirme de
değildir. Zira, Anayasa Mahkememizin, demin sizlere zikrettiğim 18.7.2000 tarih
2001/332 sayılı kararında Mahkeme aynen "erteleme, cezanın infazını geri
bırakan kanunî bir sebep, bir bakıma ise şartlı bir af, diğer yönden de şartlı
bir hükümlülük niteliğindedir. Bu durumda, ertelemenin ceza hukukundaki diğer
müesseselerle kıyaslanmasından, onun, müstakil, suigeneris (kendine özgü) bir
yapıya sahip olduğu sonucuna varılmaktadır" demekte ve bu konuda, 23 Nisan
1999 tarihinden önceki suçları kapsayan 4616 ve 4454 sayılı Yasalarla ilgili
itirazların başlığına ilişkin, yani, bunun bir erteleme olmadığına ilişkin
itirazı reddederek ve bunun bir erteleme olduğunu, ertelemenin kapsamı
içerisinde affa benzeyen, af gibi nitelendirilebilecek benzerlikler olmasının
ertelemenin kendine özgü vasfını ortadan kaldırmayacağını açıkça ifade
etmiştir. Bu nedenle, Anayasa Mahkememizin bu kararına göre de bu bir
ertelemedir, af değildir.
Ayrıca, Meclisimizin bir önceki döneminde görev yapan değerli üyeleri,
hem 4616 sayılı Yasayla hem de 4454 sayılı Yasayla, erteleme konusunda,
Meclisimizde düzenleme yapmışlardır. Bu düzenlemeler, buradan geçip, Anayasa
Mahkemesinin gündemine gelmiştir ve Anayasa Mahkemesi de, bu konuda farklı bir
karar vermemiştir. Zira, Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve görevlerini düzenleyen
2949 sayılı Kanunun ilgili maddesinde, Anayasa Mahkemesinin, açılan iptal
davalarında, iptal gerekçeleriyle bağlı olmadığı, onun dışındaki gerekçelerle
-isteme bağlı kalmak kaydıyla- başka bir gerekçeyle de, iptal kararı
verebileceği hüküm altına alınmıştır. Anayasa Mahkememizin kararında da farklı
bir gerekçe, farklı bir değerlendirme yoktur, erteleme olduğu açıkça ifade
edilmiştir.
Bu nedenle, biz, bu düzenlemenin bir erteleme olduğu kanaatindeyiz;
erteleme olması nedeniyle de, Anayasamızın 87 nci maddesinde öngörülen beşte 3
çoğunluğun bu düzenlemenin kanunlaşma sürecinde aranması uygun değildir. Bu
çerçevede Anayasamızın 96 ncı maddesinde öngörülen çoğunluğun aranması icap
etmektedir.
Değerli arkadaşlar, 4454 sayılı Yasaya ekleme yapan 4779 sayılı Yasanın,
Anayasanın 2 nci ve 10 uncu maddelerine aykırı olduğu iddiası da doğru bir
iddia değildir. Zira, Anayasamızın 2 nci maddesini Yüce Heyetiniz gayet iyi
bilmektedir; ama, sizlere bir kez daha hatırlatmak istiyorum: "Türkiye
Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan
haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
Anayasamızın 10 uncu maddesinde ise "herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde
eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar" denilmektedir.
Şimdi, ben, siz değerli üyelere soruyorum: 4454 sayılı Yasadan, sadece,
cezasını çekenler yararlanmaz iken, devletine güvenip teslim olmuş, cezasını
çekmiş olanlar bu düzenlemenin dışında bırakılırken; kaçan, cezanın infazını bu
suretle erteleyen, uzakta bulunan kişilerin bu yasadan yararlanması
Anayasamızın 2 nci maddesinde ifadesini bulan adalet anlayışına, hukuk devleti
anlayışına, yine Anayasamızın 10 uncu maddesinde ifadesini bulan kanun önünde
eşitlik anlayışına uygun düşer mi?! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Burada bir haksızlık vardır, Sayın Cumhurbaşkanımız da, geri gönderme
gerekçeleri arasında bunu tespit etmiş, adalete, eşitlik ve hakkaniyet
anlayışına aykırılık ve eksiklik bulunduğunu ifade etmiş, bu kanunun sevk
gerekçesinde de bu açıkça ifade edilmiştir. Burada bir haksızlığın,
hukuksuzluğun ve Anayasada ifadesini bulan eşitlik, adalet ve hukuk anlayışına
aykırılığın varlığı bizce tartışmasızdır. Bu durumda, Cumhuriyet Halk
Partisinin şeklî birtakım gerekçelerin arkasına sığınması yerine "burada
bir haksızlık vardır, getirin bu haksızlığı elbirliğiyle değiştirelim,
düzeltelim, mağdur olanların da mağduriyetini giderelim" demelerini
beklerdim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli üyeler, öte yandan, bu düzenleme, ifade edildiği üzere,
kesinlikle kişiye mahsus, özel nitelikli bir düzenleme de değildir. Adalet
Bakanımız Sayın Cemil Çiçek Bey, 2.1.2003 tarihli birleşimde bu konuda rakamlar
verdi, hafızanızı tazeleme açısından bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Sayın Bakanımız, sadece, Türk Ceza Yasasının 312/2 nci maddesinden bu
kapsamda yararlanacakların sayısının 2 126, 5680 sayılı Basın Kanununa
muhalefetten yararlanacakların sayısının ise 1 146 ve toplamının da 3 272
olduğunu ifade etmişlerdir. Bir düzenleme yapıyorsunuz ve bu düzenlemenin
kapsamında, mağdur olmuş, haksızlığa uğramış 3 272 insan var, siz bunların
geneli manasında düzenleme getiriyorsunuz ve bu düzenlemeye özel nitelikte,
kişiye mahsus bir düzenleme nitelendirmesi yapılıyor; ben bunu anlamakta güçlük
çekiyorum! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Cumhurbaşkanımız da, geri gönderme tezkeresinde, bunun, kişiye
mahsus bir düzenleme olduğu üzerinde hiç durmamış. Sadece bunun bir af olduğunu
ve nitelikli çoğunluk aranması gerektiğini ifade etmiş; ama, Sayın Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun, bunu, bu şekilde değerlendirmesini, gerçekten, anlamakta
zorluk çektiğimi samimî olarak ifade ediyorum. Buradan, Yüce Heyetinize,
Cumhuriyet Halk Partisinin değerli üyelerine şunu ifade etmek istiyorum: Gelin,
şeklî birtakım bahanelerin arkasına sığınmayalım. Kamuoyu bizi izliyor. Bunun
bir bahane olduğunu, sokaktaki her Türk vatandaşı rahatlıkla anlayacaktır.
Haksızlığı, hukuksuzluğu, Anayasamızın 2 nci maddesine, 10 uncu maddesine
açıkça aykırı olan bir mağduriyeti, eksikliği giderelim; uygulamadaki sıkıntıyı
kaldıralım ve bu yasayı buradan oybirliğiyle çıkaralım diyor; hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu konuyu ikinci defa Yüce Meclisin huzurunda görüşüyoruz. O zaman da
ifade etmeye çalıştım; bu, bir af kanunu değildir. Bu konuda ısrar ediyorum;
sebeplerini, biraz sonra, bir defa daha burada arz etme imkânını bulacağım.
Bu kanunu getirişimizin sebebi, mevcut durumun hukuk devleti ilkesine
aykırı olmasıdır; çünkü, hukuk devleti ilkesine göre, aynı konumda olanlara
aynı şekilde muamele edilmesi lazım, aynı şekilde uygulamaların yapılması
lazım. Bu Kanun bidayette çıkarılırken -o günkü zabıtlar okunma fırsatı
bulunursa çok açık olarak görülecektir ki- o zaman da bu adaletsizliğin,
eşitsizliğin olduğu ifade edildi; ancak, çeşitli sebeplerden dolayı bu dikkate
alınmadı. Burada bir eşitsizliğin olduğu aşikâr, bir adaletsizliğin olduğu
aşikâr; biz de bunu ortadan kaldırmak üzere bunu getirmeye çalıştık.
Eğer, burada ifade edildiği gibi, Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme
tezkeresini hüccet kabul edeceksek ya da mehaz kabul edeceksek, o zaman, bu
kanunun ilk görüşüldüğü sırada, burada dile getirilen hususlara bakmamız lazım.
O zaman denildi ki: "Bu, bir kişiye mahsustur." Şimdi,
tezkerede, kişiye mahsus olmadığı çok açık ortada. Demek ki, o zaman,
görüşmeler sırasında, o kısımda bir isabetsizlik yapmışız. Biz de onu demeye
getiriyoruz; diyoruz ki: "Bu, kişiye mahsus değil." Kaldı ki, bir
kişiye mahsus dahi olsa, kişiye mahsus yasak olur mu bir hukuk devletinde? (AK
Parti sıralarından alkışlar) Bir kanun çıkaracaksınız, herkes istifade edecek;
ama, ille filanca şahıs istifade etmeyecek. Esas hukuk devleti ilkesine
aykırılık buradaydı.
Onun için, biz, burada, bu düzenlemeyi yaparken, en az 3 700'den fazla
sabıka kaydının bizim adlî sicil kayıtlarımızda mevcut olduğunu, bundan dolayı
insanların hak kayıplarına uğradığını söylemeye çalıştık, bunu ortadan
kaldırmak istedik. Dolayısıyla, bu düzenleme, bir haksızlığı, bir
adaletsizliği, bir eşitsizliği ortadan kaldırıyor.
Peki, bunu neye dayanarak söylüyoruz; bunu da, yine Anayasa Mahkemesinin
kararlarına dayanarak söylüyoruz. Daha evvel çıkarılmış olan erteleme
yasalarında adaletsizlik vardı, eşitsizlik vardı, basın yoluyla işlenen
suçlarla, basın yoluyla işlenmeyen suçlar arasında bir tefrik vardı; Anayasa
Mahkemesi, bunu, adalet ve eşitlik ilkesine aykırı buldu ve kanunu iptal etti.
Ondan sonra bir düzenleme yapıldı, bu kanundaki adaletsizliğin bir kısmı
giderildi, bir kısmı belki de siyasî mülahazalarla kalsın istenildi; çünkü, o
zaman, belli şahısların, kanunun bu kısmından istifade etmesi engellenmek
istenildi; ama, yanlış hesap, bu defa vatandaştan döndü. Şimdi, bizim
görevimiz, burada, olabildiğince eylemlerimizi de, işlemlerimizi de hukuka
uygun hale getirmektir.
Kaldı ki, şahsen bir şeyi anlamakta güçlük çekiyorum, o da şudur: Bu
kanun Anayasa Mahkemesine gitti -kanunun başlığı ertelemeyle ilgiliydi- ve Anayasa Mahkemesi, 99/39 esas, 2000/23
karar sayılı, bu konuyla ilgili verdiği kararında, bunun bir erteleme yasası
olduğunu kabul etti. Anayasanın 153 üncü maddesi, bizi bu anlamda bağlar.
Yargıyla ilgili Anayasanın 138 inci maddesi, mahkeme kararlarının herkesi
bağladığını ifade eder. Bir akademik tartışma yapabiliriz, bunda tereddüt yok;
ama, netice itibariyle, mahkeme kararlarına baktığımızda, bu bir ertelemedir.
Akademik olarak tartışacağımız konu şudur; bunu komisyonda da ifade etmeye çalıştım:
Elbette, bizim ceza tatbikatımızda erteleme hâkime tanınmış bir yetkidir;
sanığın duruşmadaki hal ve tavrına bakacak, geçmişine bakacak, ifadelerine
bakacak, samimiyetine bakacak, cezanın ertelenmesinde fayda görürse ona göre
bir karar verecek. Belki, hukukumuzda ilk uygulama olabilir; ama, bu ilk
uygulama Anayasa Mahkemesine gitti. Bu Meclisten de erteleme yasasının
çıkabileceğini Anayasa Mahkemesi kabul ettiğine göre, işin bu kanun bağlamında
tartışılacak bir yönü yoktur; olsa olsa, akademik olarak bunu tartışabiliriz.
İkinci arz edeceğim husus şudur: -Tabiî, burada, her zaman kanun
üzerinde konuşmak olmaz, bazen, kanun vesilesiyle de bazı şeyler söylenebilir,
bunu anlayışla karşılarız şüphesiz; ama- Af konusuyla ilgili olarak, burada,
bir defa daha ifade etmeye çalışayım; Türkiye kadar, af konusunun
sulandırıldığı bir başka ülke tanımıyorum. Cumhuriyet kurulalı 79 sene oldu;
bildiğim kadarıyla, 43 üncü affı çıkardık. Birisi gelsin bana desin ki "bu
aflar Türkiye'ye fayda getirmiştir." Aflardan Türkiye fayda görmüyor,
aflarda adaletsizlik var. Özellikle altını çizdiğim husus da şudur: Kişi
hukukuna taalluk eden noktada, afların, bu ülkede barışa katkı sağlamadığını,
tam tersi, ülkeyi sıkıntıya soktuğunu hep beraber biliyoruz; benim söylediğim
de budur. Elbette "dünün suç teşkil eden bir kısım düşünceleri bugün suç
olmaktan çıkar, o insanlar kalsın" anlamında söylemiyoruz, o ayrı bir
bahis; ama, benim söylediğim... Bugün bu fikrimde ısrar ediyorum, inşallah,
görevde kaldığım süre içerisinde böyle bir tasarının altına imza atmak gibi bir
sıkıntıyla da karşı karşıya kalmam; ama, şunu kesin olarak biliyorum -43 üncü
affı çıkarmış bir Parlamento olarak geriye dönüp iyi bir bakmamız lazım- af, bu
ülkeye iyi şeyler getirmiyor, bir adaletsizlik doğuruyor, kırgınlıklar artıyor.
Bakınız, bu af kanununun çıkmasıyla birlikte -öyle diyelim, erteleme;
çünkü, iki ayrı kanun olarak çıktı; birincisinde af olarak çıktı, cezası şuraya
kadar olan, buraya kadar olan; ama, ikincisi ayrı bir kanun. İptalden sonra
ikisi birleştirildi. Şimdi konuştuğumuz farklı bir konu- cezaevlerimizdeki
hükümlü, tutuklu sayısı 40 000'in altına düşmüştü, aradan geçen 2 sene
içerisinde cezaevlerimizde hükümlü, tutuklu sayısı şu an 60 000'i geçmiştir.
Neye yaradı bu; cezaların caydırıcılığı ortadan kalktı; yapanın yanına kâr
kaldı diye vatandaştaki kanaat giderek kuvvetlendi; yargıya güven azaldı,
adalete güven azaldı. O halde, benim söylediğim, bir polemik konusu yapmak
yerine, Parlamento olarak 43 üncü affı niye çıkardık diye, belki, kendi vicdanımızda
da afla ilgili değerlendirmenin, bir muhasebesinin yapılmış olması lazım.
Bu düşünceden hareketledir ki ve samimî olarak inanıyorum ki, bu bir af
değildir. Esas itibariyle, burada bahse konu olan kişiler, zaten, bunun
bedelini cezaevlerinde yatarak ödemişlerdir; bilfiil yatmışlardır,
çıkmışlardır, ister şartlı tahliye olarak ister bihakkın tahliye olarak tahliye
edilmişlerdir. Geriye, hak mahrumiyetleri vardır. Burada da bir adaletsizlik
olduğunu hesaba katarak, böyle bir düzenlemeyi yaptık. Onun için, yaptığımız
işte, yasalara, Anayasaya aykırı, hukuka aykırı bir konunun olmadığı kanaatini
taşıyorum.
Desteklerinizden dolayı, şimdiden, peşinen teşekkür ederim.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Başka söz talebi?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, kanunun tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 18.53
BAŞKAN : Başkanvekili Yılmaz ATEŞ
KÂTİP ÜYELER : Mevlüt AKGÜN (Karaman),
Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28 inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
10 dakika ara vererek sizden izin almıştık; ancak, çalışmalarımız uzun
sürdüğünden bu saate kaldık. Her iki partimizin grup başkanvekilleriyle de
mutabakata vardık. Süremiz çok az kaldığından, bu konuyu burada noktalıyoruz.
Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30 Ocak 2003
Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 18.55
V. - SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. - İzmir Milletvekili Erdal
Karademir’in, Karayolları Genel Müdürünün bazı açıklamalarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen’in cevabı (7/94)