DÖNEM
: 22 CİLT : 3 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
26 ncı Birleşim
23 . 1 . 2003 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL
KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün, Trabzon İli ve
çevresinin güncel sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, öldürülüşünün 10
uncu yıldönümü nedeniyle gazeteci Uğur Mumcu'nun yaptıklarına, faili meçhul cinayetlere,
yargısız infazlara ve teröre kurban giden 40 000'e yakın yurttaşımıza ilişkin
gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
3.- Sinop Milletvekili Cahit Can'ın, Sinop İlinin
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 53
milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/24)
2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 34 milletvekilinin,
İzmir'in Karşıyaka İlçesinde otopark olarak düzenlenen bir alanla ilgili
mahkeme kararlarının uygulanmadığı iddialarının araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/25)
C) Tezkereler ve Önergeler
1.- Millî Savunma Komisyonu Başkanlığının, (1/278) esas
numaralı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun
Tasarısının (S. Sayısı: 17) tümünün komisyona geri verilmesine ilişkin
tezkeresi (3/166)
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/278) (S. Sayısı: 17)
2.- Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Adalet Komisyonları
raporları (1/283) (S. Sayısı: 36)
3.- Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına
Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye
Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin
Nihaî Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye
Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre ve
Dışişleri Komisyonları raporları (1/301) (S. Sayısı: 26)
4.- Türkiye'nin MATRA Programına Katılımına İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/302) (S. Sayısı: 27)
5.- Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin 2000 Yılına Ait 4 Sayılı
Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/303) (S. Sayısı: 28)
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist
Cemahiriyesi Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/335) (S.
Sayısı: 23)
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporları
(1/336) (S. Sayısı: 24)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri
Komisyonları raporları (1/338) (S. Sayısı: 25)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
üç oturum yaptı.
Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in,
Çalışanları Tasarrufa Teşvik Fonuna ve kamu işçilerinin ikramiyelerine,
Manisa Milletvekili Hakan Taşçı'nın, Ege
Bölgesi tütün üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,
Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, yarım
kalan kamu yatırımlarına,
İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener cevap verdi.
Türk Hava Yollarına ait yolcu uçağının
Diyarbakır'da düşmesiyle ilgili Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin
21 inci Birleşimde yapılan öngörüşmelerinden sonraki oylamanın tekrarlanmasına
dair CHP milletvekillerinin talebinin Oturum Başkanı tarafından farklı
değerlendirilip değerlendirilmediğine ilişkin usul tartışması açıldı.
İstanbul Milletvekili Cengiz Kaptanoğlu ve
82 milletvekilinin, denizcilik sektörünün yeterince gelişmemesinin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/23) okundu; önergenin gündemdeki
yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem'in, Plan
ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Genel Kurulun 22 Ocak 2003 Çarşamba günkü
birleşiminde, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak
dağıtılan 36 sıra sayılı kanun tasarısının, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci sırasına,
26 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 27 sıra sayılı kanun
tasarısının 4 üncü sırasına, 28 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına,
23 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 24 sıra sayılı kanun tasarısının
7 nci sırasına, 25 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 29 sıra
sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 30 sıra sayılı kanun tasarısının 10
uncu sırasına, 31 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 32 sıra
sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 33 sıra sayılı kanun tasarısının 13
üncü sırasına, 34 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 35 sıra
sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına kırksekiz saat geçmeden alınmasına
ilişkin AK Parti Grubunun önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/34),
2 nci " " (6/35),
3 üncü " " (6/36),
7 nci " " (6/48),
22 nci " " (6/66),
Esas numaralı sorulara, Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki Ergezen cevap verdi; soru sahipleri de karşı görüşlerini
açıkladılar;
4 üncü sırasında bulunan (6/43),
5 inci " " (6/45),
6 ncı sırasında bulunan (6/46),
8 inci " " (6/50),
9 uncu " " (6/51),
10 uncu " " (6/54),
11 inci " " (6/55),
12 nci " " (6/56),
13 üncü " " (6/57),
14 üncü " " (6/58),
15 inci " " (6/59),
16 ncı " " (6/60),
17 nci " " (6/61),
18 inci " " (6/62),
19 uncu " " (6/63),
20 nci " " (6/64),
21 inci " " (6/65),
23 üncü " " (6/67),
24 üncü " " (6/68),
25 inci " " (6/69),
26 ncı " " (6/70),
27 nci " " (6/71),
28 inci " " (6/72),
29 uncu " " (6/73),
30 uncu " " (6/74),
31 inci " " (6/75),
32 nci " " (6/76),
33 üncü " " (6/77),
34 üncü " " (6/78),
35 inci " " (6/79),
36 ncı " " (6/80),
Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının (1/278) (S. Sayısı: 17) görüşmeleri,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
2 nci sırasına alınan, Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/283) (S. Sayısı: 36) tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanarak, 4 üncü maddesine kadar kabul edildi.
23 Ocak 2003 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi.
|
|
Sadık Yakut |
|
|
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
|
|
Ahmet Küçük |
|
Suat Kılıç |
|
|
|
|
Çanakkale |
|
Samsun |
|
|
|
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
|
|
No.: 37
II. - GELEN
KÂĞITLAR
23.1.2003
PERŞEMBE
Tasarılar
1.- Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara
İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/434) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.1.2003)
2.- Avrasya Posta Birliği Kuruluş
Yasasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/435)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.1.2003)
Teklif
1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun;
Seyhan Gölü Millî Parkı Kanunu Teklifi (2/50) (Adalet ve Çevre ve Tarım, Orman
ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.1.2003)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın,
sağlık personeli atamalarına ve Ağrı'daki hastanelerin diyaliz makinesi
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/110) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.1.2003)
2.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, Ağrı
İlinde doğalgaz dönüşüm istasyonu kurulup kurulmayacağına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/111) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.1.2003)
3.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
tarla ve arsa vasfındaki hazine arazileri üzerindeki zilyetliğe ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/112) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)
4.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
TEKEL'in özelleştirilmesinin tütün sektörüne etkilerine ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) sözlü soru önergesi (6/113)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)
5.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
faaliyete geçmeyen Akhisar Sigara Fabrikasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif Şener) sözlü soru önergesi (6/114) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.1.2003
6.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın,
TEKEL'in özelleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif Şener) sözlü soru önergesi (6/115) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.1.2003)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın,
uzman erbaşların sorunlarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/147) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)
2.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın,
Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanunun güncellenmesi için bir çalışma yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/148)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)
3.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in,
DSİ'nin projesini kesinleştirdiği bir ihalenin ne zaman yapılacağına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/149) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.1.2003)
4.- Konya Milletvekili Nezir
Büyükcengiz'in, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/150) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)
5.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
İzmir'de savcılıklara işkence ve kötü muamele iddiası ile yapılan başvurulara
ve takibata uğrayan memurlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/151)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)
6.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün,
yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/152) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve
53 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/24) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)
2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 34
milletvekilinin, İzmir'in Karşıyaka İlçesinde otopark olarak düzenlenen bir
alanla ilgili mahkeme kararlarının uygulanmadığı iddialarının araştırılması
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/25) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.1.2003)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
23 Ocak
2003 Perşembe
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Suat KILIÇ (Samsun)
BAŞKAN -Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26
ncı Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapılacaktır.
Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını belirtmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama
pusulalarını teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır;
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er dakikadır.
Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir.
Hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, Trabzon İli ve
çevresine ait güncel sağlık sorunları konusunda söz isteyen, Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl'e aittir.
Buyurun Sayın Erdöl. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl'ün, Trabzon İli ve çevresinin güncel sağlık
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; hepinizi bu mutlu günde saygıyla selamlıyorum. Mutlu
günde diyorum; çünkü, Sayın Erdoğan yeniden Genel Başkan seçildi; milletimize
ve memleketimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Burası Meclis,
grup değil!
CEVDET ERDÖL (Devamla) - Şimdi, ben,
sizlere Trabzon ve çevresinin sağlık sorunlarından bahsedeceğim; çünkü, Doğu
Karadenizden gelen tıp mensubu bir hekim milletvekili olarak bu sorunları
anlatmak öncelikle bana düşmektedir. Ben, Doğu Karadeniz Bölgesinin sorunlarına
işaret edeceğim. Şöyle ki, Trabzon, Doğu Karadenizin gerek ekonomik gerek
sosyal gerek kültürel gerekse sağlık merkezidir. Batıda Ordu, Giresun; güneyde
Gümüşhane, Bayburt ve doğuda Artvin ve Rize İllerinin sağlık sorunlarını
bizatihi yerine getiren, üst düzeyde sağlık hizmeti veren kuruluşlarla
donatılmış bir şehirdir; fakat, tabiî ki, buranın da kendine has sorunları
vardır. Özellikle, şunu belirtmek istiyorum ki, tıp fakültesi hastanesi binası
bitmiştir -altını çizerek söylüyorum- ve hastane ekbinasının tefriş edilmesi
için 18 500 000 dolarlık dışkredi ve ardından, tefrişinden sonra, personelle
donatılması problemi vardır. Bunun, inşallah, yakın bir zamanda çözüleceğine
inancım tamdır; çünkü, tıp fakültemizde yüksek teknolojiyle sağlık hizmetleri
verilmektedir. Burada yapılmış olan ekbina donatıldığı zaman, yoğun bakımlarla,
ameliyathanelerle, koroner anjio, MR ve CT gibi yüksek teknolojiyle, bölgeye
sağlık hizmeti verecektir.
Bunun dışında, kalp, damar, kardiyoloji;
yani, kalp hastalıkları hastanesi, Sağlık Bakanlığı bünyesinde, tadilat dönüşüm
projesi bu yıl içerisinde büyük oranda tamamlanacak bir durumdadır; bunun için
de eködeneğe ihtiyaç vardır.
Bir diğer önemli konu, Ataköy'de, eski
Cumhurbaşkanlarımızdan rahmetli Cevdet Sunay'ın hatırasına yapılmış olan Ataköy
Ruh Hastalıkları Hastanesinin de 140 milyar lira gibi bir parayla tefriş
edilmesi ve hizmete açılmasıdır.
Şimdi, bizim amacımız, burada, sadece
Trabzon'a ve Doğu Karadenize hizmet vermek değildir.
Sayın milletvekilleri, ben, biraz önce,
size Doğu Karadeniz Bölgesinden bahsettim. İşte, bizim amacımız, Trabzon'da,
öyle bir sağlık sistemi, öyle bir üst düzey sağlık hizmeti verelim ki, Ukrayna,
Rusya, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, İran ve hatta Güneydoğu Anadolu
Bölgesini Trabzon'a bağlayan yollar açıldığında, güney komşularımızdan hastalar
gelsin. Bu hastalara yüksek düzeyde sağlık hizmeti verelim, memleketimize döviz
girdisi sağlayalım.
Bunun için, tabiî, bir ayağı sağlık; ama,
diğer ayağı da turizm olan bir sektörden size bahsetmek istiyorum. Çünkü,
sağlık turizmini turizmden ayrı tutamayız. Memleketimizde, Doğu Karadenizde
iklim buna müsaittir. Geceyle gündüz arasında, yazla kış arasında çok fazla
sıcaklık farkı olmayan bir bölgedeyiz. Bunun için, geliştirilecek kış
turizmiyle, yaz turizmiyle; mesela, yamaç paraşütü, çim kayağı, kayak, dağcılık
ve çeşitli su sporlarıyla, rafting dahil, turizm amaçlı gelen kişilere aynı
anda sağlık hizmeti de verebiliriz. Bunu meydana getirebilmek için
memleketimizin altyapısı hazırdır. Trabzon'da, gerek üniversitesiyle gerek
sigorta hastanesiyle gerekse Sağlık Bakanlığına bağlı diğer hastanelerle üst
düzeyde sağlık hizmeti verilmektedir. Bu hizmeti veren bütün arkadaşlarımı canı
gönülden tebrik ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erdöl, konuşmanızı
tamamlayabilmeniz için 1 dakika eksüre veriyorum.
CEVDET ERDÖL (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu arada şunu da unutmamamız gerekir ki,
marifet iltifata tabidir. Bütün bu hizmetleri geceli gündüzlü, bıkmadan
usanmadan veren -hekim, hemşire, müstahdem ayırt etmeksizin- sağlık
personelinin özlük haklarını da gözetmeliyiz. Bütün Türkiye'de olduğu gibi,
Doğu Karadenizdeki sağlık çalışanlarının sorunlarını mutlaka yeni dönemde ciddî
bir şekilde ele almalıyız; çünkü, sağlığımızdan daha kıymetli hiçbir şeyimiz
yoktur. Bizim Temel ve Fadimelerle büyüyen Kanuni Sultan Süleyman ne diyor:
"Olmayan cihanda bir nefes sıhhat gibi." (AK Parti sıralarından
"öyle değil" sesleri, gürültüler)
"Olmaya devlet cihanda bir nefes
sıhhat gibi."
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bilmediğin
kelimeyi kullanma.
CEVDET ERDÖL (Devamla) - Biz de bir nefes
sıhhati, kuvvetli bir sağlık hizmetini sunabilmek için desteklerinizi
bekliyoruz.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdöl.
Gündemdışı ikinci söz, onuncu yılın
ardından, Uğur Mumcu suikastı konusunda söz isteyen, İstanbul Milletvekili
Berhan Şimşek'e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Şimşek.
Sayın Şimşek, konuşma süreniz 5 dakikadır.
2. -
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek’in, öldürülüşünün 10 uncu yıldönümü nedeniyle
gazeteci Uğur Mumcu’nun yaptıklarına, faili meçhul cinayetlere, yargısız
infazlara ve teröre kurban giden 40 000’e yakın yurttaşımıza ilişkin gündemdışı
konuşması ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in cevabı
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 24 Ocak 1993 günü alçakça bir saldırıyla şehit edilen
gazeteci Uğur Mumcu'yu yitirişimizin onuncu yıldönümünde, Mumcu özelinde, faili
meçhul cinayetlere, yargısız infazlara ve teröre kurban giden 40 000'e yakın
yurttaşımızı saygıyla anmak ve değerlerimizi yitirişimizin nedenlerinin Yüce
Meclisce bir kez daha sorgulanması için gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
Sözlerime başlarken, çalışmalarından
dolayı Uğur Mumcu ve faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonlarına, ayrıca,
bu konuda emeği geçen önceki dönem sayın Meclis üyelerine, terör ve suikastlara
karşı söylenecek sözümüz bulunduğunu kanıtladıkları için teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
burada, rahmetli Mumcu'nun kim olduğunu, yaşam öyküsünü anlatacak değilim.
Benim gibi, Mumcu'nun araştırmalarını, çabalarını, mücadelesini hepiniz
yakından bilmektesiniz.
Böylesi bir düşünce insanının, yazar
olarak toplumun dikkatlerine sunduğu konuların, bugünkü ülke ve dünya
gündemindeki güncelliğini koruduğunu ifade etmek istiyorum. Siyasal kadrolarca
gözardı edilen bu konular nedeniyle toplumumuz büyük zararlara ve zaman kaybına
uğramıştır.
Uğur Mumcu, düşünce ve örgütlenmenin
önündeki tüm engellerin kaldırılmasını, çağdaş ülkelerdeki hak ve özgürlüklerin
hepsini Türk Ulusunun da hak ettiğini savunmuş; ancak, zamanında dikkate
alınmamış olması, Avrupa Birliğine karşı bugünkü yalvarır duruma düşmemize
neden olmuştur.
Uğur Mumcu, yolsuzluğun, kamu kaynaklarını
insafsızca çarçur etmenin, sosyal adalet ve fırsat eşitliğine değer vermemenin,
borç alarak sürdürülen kalkınma çabalarının büyük ekonomik ve sosyal krizlere
neden olacağı, ulusun bağımsızlığını tehdit edeceği konusunda anlaşılır bir
dille ve ısrarla toplumu uyarmıştı.
Halen Kamu İhale Yasasının tartışılması,
fona devredilen bankalar sorunu ve sonuçlanmamış yolsuzluk davaları Mumcu'yu
bugün de haklı çıkarmakta.
Mumcu'nun uyarılarının dikkate alınmaması
yüzünden de, Meclisimiz, ekonomik ve sosyal sorunlar, kabul edilemez gelir
düzeyi ve kamu borçlarını ağır geri ödeme koşullarıyla karşı karşıya kalmıştır.
Uğur Mumcu, toplumun tüm kesimlerini,
özellikle gençlerimizi, terörün çıkmaz bir sokak olduğu, sadece ardındaki
uyuşturucu ve silah kaçakçılarıyla yabancı ülke istihbarat servislerinin işine
yaradığı konusunda uyardı.
Terörün gündemden düşmediği ülkemizde, ne
kalkınma ne de istikrarın mümkün olamayacağını, demokrasimizin büyük tahribat
ve kesintiye uğrayacağını söyledi; yine dikkate alınmadı.
Mumcu'nun başlıca mücadele konularından
bölücü terör, uluslararası arenada geniş lobi elde edip, laik, demokratik,
çağdaş hukuk devletinin üniter yapısını bozmak üzere faaliyetlerini sürdürdü.
İrticaî terör ise, domuz bağıyla
katledilen yurttaşlarımız, üst düzey güvenlik görevlilerimiz ile aydınlarımıza
suikastlar düzenleyen ve lüks villalardan yönetilen cinayet şebekeleri olarak
karşımıza çıktı. Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın, Prof. Dr. Ahmet
Taner Kışlalı'nın katledilmeleri, konunun, kara bir muamma bulutu olarak hâlâ
cumhuriyetimizin üzerinde gezindiğini gösteriyor.
Nitekim, Meclisimiz ve hükümetimiz, Mumcu
gibi, toplumu uyarmaya çalışan değerli bilimadamı Dr. Necip Hablemitoğlu
suikastının ivedilikle çözümlenmesi sorunuyla da baş başa bulunmaktadır. Terör
yüzünden, ülkemiz, değerli insangücünü ve kalkınmaya ayrılması gereken ekonomik
kaynaklarını boş yere yitirmiş oldu.
Uğur Mumcu, yasaları açıkça ihlal eden
tarikat-ticaret-siyaset ilişkilerinin, fırsat eşitliğinin önünde büyük bir
engel olduğunu belgeleriyle kanıtladı. Ulus-devlet yapısıyla bağdaşmayan bu
ilişkilerin, yalnız demokrasi kültürünü ve çağdaşlaşmayı engellemekle kalmayıp,
manevî ve inanç değerlerinin de tahrip edilmesine yol açtığını gözler önüne
serdi. Zamanın siyasî kadroları bunlara da gülüp geçti. Tarikatlardan medet
uman ve geçici başarılar peşinde koşan siyasetçiler, bu uyarılara gülmeye devam
etti.
Bugün, Meclisimiz ve hükümetimiz,
vatandaşlarımızın gurbet ellerinde alınteri ve emekleriyle elde ettikleri
birikimlerini hortumlayan birtakım holdinglerin hırsızlıklarıyla karşı karşıya
bulunuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şimşek, konuşmanızı
tamamlayabilmeniz için 1 dakikalık eksüre veriyorum.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Uğur Mumcu,
bizleri, cumhuriyetimizin, tarihî ve coğrafî koşulları gereği çok ince ve
hassas dengeler üzerinde bulunduğunu, bu dengeleri ihlal etmenin, ulusal birlik
ve egemenliğimize ağır zarar vereceği konularında bilgilendirmişti. Bu
hassasiyetlere yeterli duyarlık gösterilmediği konusundaki endişeler,
toplumumuzda yeterince giderilmiş değil. Bu durum, yeni polemiklere, Kıbrıs,
Irak ve diğer konularda ülkemiz üzerindeki basıncın artmasına neden oluyor.
Uğur Mumcu, bizleri, yeni sömürgecilik
anlayışındaki devletlerin ve rejim ihracı hevesindeki totaliter-teokratik kimi
ülkelerin, mazlum uluslar üzerinde uyguladığı bölme ve parçalama taktikleri
konusunda bilgilendirmişti. Söz konusu durumun insanlığa vereceği büyük
zararların, 21 inci Yüzyıla yakışmayacak, insanlık tarihini kirletecek büyük
çatışmalara neden olacağını yıllar önce dile getirmişti.
Mumcu, ideolojik terörün ya da
totaliter-teokratik rejim kurmaya yönelik şiddetin, demokratik devletlerce
desteklenmemesi gerektiğinin altını çizmişti.
Uğur Mumcu "yeşil kuşak"
politikalarıyla Ortadoğu'ya teokratik güvenlik hatları dayatanların da, er geç
terörün pençesine düşeceğini ısrarla söylemişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - 11 Eylül
faciası, Afganistan ve Irak'taki gelişmeler, hep Mumcu'yu haklı çıkarmıştır.
Mumcu'nun öngörülerindeki haklılığı,
kehanetlere değil, kendisini bilim ve çalışmaya adamış, ilerici, cesur
kişiliğine dayanıyordu. Uğur Mumcu "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi
olunamaz" diyordu. Bize dünümüz ve yarınımız için son derece önemli
bilgileri hayatı pahasına sunmuş, bugünümüzü, ulusumuz ve insanlık adına en
doğru şekilde değerlendirmemiz için gereken doneleri vermişti.
Toplumumuzu, Mumcu'nun deyimiyle
"kahramanların toplumu değil, görev ve sorumluluk anlayışı yüksek
bireylerin toplumu" aşamasına getirmeliyiz. (CHP sıralarından alkışlar)
31 Mayıs 1976 tarihli Cumhuriyet
Gazetesine yazdığı yazısında "Türkiye, bir İslamcı devlet değildir;
laiktir, laik kalmalıdır ve laik kalacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Bir
ülkede, birbiri ardına cinayetler işlenir ve katiller yakalanamazsa, o zaman
'devlet içinde devlet' olduğu yolundaki şüpheler su yüzüne çıkar. Demek oluyor
ki, polisin yakalayamadığı, gücünün yetmediği, bazı güç dengeleri
bulunmaktadır. Kimdir bunlar" diye soruyordu Mumcu. Ben de diyorum ki,
kimdir bunlar?
Kalpaksız Kuvayı Milliyecinin anısı önünde
saygıyla eğiliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Şimşek, teşekkür ediyorum.
Gündemdışı konuşmaya Adalet Bakanı Sayın
Cemil Çiçek cevap verecektir.
Buyurun Sayın Bakan.
Konuşma süreniz 20 dakikadır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Merhum Uğur Mumcu'nun hunharca bir
cinayete kurban gidişinin onuncu
yıldönümünde, başta değerli ailesine, dostlarına ve bütün milletimize, tekrar,
başsağlığı diliyor ve üzüntüsünü yürekten paylaşıyorum. Bu vesileyle, hem bu
olayı hem de benzer olayları, bir defa daha nefretle kınıyoruz; çünkü, Türkiye,
terörden, bu nevi hunharca cinayetlerden çok çekti. Terörün tasvip edilecek
hiçbir yanı yok, arka çıkılacak bir yanı yok, anlayışla karşılanacak bir yanı
da yoktur. Esasen, bu büyük millet, teröre hiçbir zaman prim vermedi, bu nevi
hunharca cinayetleri hiçbir zaman anlayışla karşılamadı.
Toplum olarak terör konusunda yeteri kadar
tecrübe kazandık; ancak, bunun karşılığı olarak büyük bedeller ödedik. Bu
bedeli ödeyenlerin başında da merhum Uğur Mumcu geliyor; o da, bunu hayatıyla
ödedi.
Elbette, terör vesilesiyle, bu memleketin
birliğine, dirliğine, huzuruna kastetmek istediler; ancak, millet olarak bu
tuzaklara düşmedik, bundan sonra da düşmeyeceğiz. Hükümet olarak ve Parlamento
olarak bize düşen görev, bu nevi olaylar karşısında soğukkanlılığımızı
olabildiğince koruyarak, hukuk devletinin kurallarını ve kurullarını işleterek,
suçluları bulup, yakasına yapışmak, adalete teslim etmek ve gerekli cezayı da
vermektir.
Geçtiğimiz dönemlerde, merhum Uğur
Mumcu'yla ilgili olarak, bu çatının altında araştırma komisyonları kuruldu. O
komisyonlardan birinin, zannediyorum başkanlığını yapan arkadaşlarımızdan
birisi burada. Onun, zannediyorum, bu kürsüden anlatacağı çok şey de olabilir.
Ancak, mesele, geriye dönüp baktığımızda,
bundan sonra bu olaylardan gerekli dersleri çıkarmak, hukuk devletinin
kurallarını ve kurullarını işletmek ve bir defa daha bu neviden olaylar olmasın
diye, gerekli tedbirleri almaktır. Ülkemizin nüfusu çok; ama, nüfusuyla mütenasip
yeteri kadar aydını yoktur. Türkiye'nin temel problemi de zaten burada yatıyor.
Mevcut olan aydınların da, bu şekilde, cinayetlere kurban gitmiş olması,
üzüntümüzü bir kat daha artırmış oluyor. Teselli bulduğumuz tek nokta, bu
olayın faillerinin önemli bir kısmının yakalanmış olmasıdır. Bu konuda
üzerimize ne düşüyorsa hep birlikte yapalım; ister bu olayla ilgili ister başka
olaylarla ilgili, yakalanmayanlar varsa, bunların üzerine gidilebilmesini,
bunların da adaletin pençesine teslim edilmesini temenni ediyoruz; gayret
gösteriyoruz.
Bu olayla ilgili olarak, 17 Ocak 2000
tarihinde, İstanbul'da gerçekleştirilen bir operasyon sebebiyle, bu olaya
bulaşmış, bu olayı organize eden, planlayan örgüte ulaşılmış, yakalanan
elemanlardan elde edilen bilgilerden, örgütün birkısım faillerine ulaşılabilmiş
ve bunlarla ilgili de gerekli yargılama süreci başlamıştır. Hem üzüntümden hem
de bu olayı nefretle kınadığımdan dolayı, ne bu örgütün ismini ne de sanıkların
ismini burada telaffuz etmek istemiyorum.
İkincisi, Adalet Bakanı sıfatıyla,
yargılama henüz sonuçlanmadığı için, yargıya bir başka tesir icra ediliyor
anlamı çıkmasın diye, bunu da burada söylemek istemiyorum; ama, şunu söylemek
isterim ki, adalet bu işin üstesinden gelmiştir, gelecektir; sevinç kaynağımız
da budur. Bu noktada, Parlamentomuzun da, milletimizin de emin olması lazım.
Birkısım faillerle ilgili, idam cezasına kadar varan cezalar tertip edilmiştir.
Ancak, birkısım eksiklikler sebebiyle, dosya Yargıtayda bozulmuş, dava, halen,
Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde derdest olarak devam etmektedir. Bu
vesileyle bir defa daha ifade etmek istiyorum ki, 58 nci cumhuriyet hükümeti
olarak, bu konuda üzerimize ne düşüyorsa yaptık, yapıyoruz, yapmaya devam
edeceğiz.
Bu noktada en büyük destekçimizin de Yüce
Parlamento olduğuna olacağına inanıyor, üzüntümü bir defa daha ifade ederek,
hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Gündemdışı üçüncü söz, Sinop İlinin
sorunları hakkında söz isteyen Sinop Milletvekili Cahit Can'a aittir.
Buyurun Sayın Can. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
3. - Sinop
Milletvekili Cahit Can’ın, Sinop İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması
CAHİT CAN (Sinop) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, Kurucular Kurulu üyeleri olarak, Genel Başkanımız Recep
Tayyip Erdoğan Beyi tekrar seçmenin gururunu yaşıyoruz ve böyle bir günde,
Sinop İlimizin sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin yıllardır süren kötü
yönetiminden ilimiz Sinop da nasibini almış, neredeyse her dönem bakan çıkaran
ilimize, üzülerek ifade ediyorum ki, hizmet anlamında bakan hiç olmamıştır.
Daha önce AK Parti Sinop Kurucu İl Başkanı
olmamdan dolayı, Sinop'taki insanlarımızın halini ve Sinop İlimizin geri
kalmışlığını yakından görme imkânı buldum. İlimizin bu sorunlarının AK Parti
iktidarında çözüleceğine ve ülkemizin diğer illeri gibi, kalkınma hamlesini de
mutlaka yakalayacağına canı gönülden inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sinop il merkezi,
Ayancık-Türkeli ekseniyle Batı Karadenize, Boyabat-Taşköprü ekseniyle Kastamonu
ve İstanbul'a, Gerze-Bafra-Samsun ekseniyle de Ankara ve İç Anadoluya bağlantı
kurmaktadır. Sinop İlimize çok daha kısa sürede ulaşmak için, 15 000
kilometrelik duble yolun, mutlaka, bu üç güzergâhın birinden Sinop'a
bağlanmasını istiyorum.
Değerli arkadaşlar, ilimizdeki sanayi
kuruluşlarına yenileri eklenmek yerine, var olanlar birer birer kapanmış, bir
elin parmaklarını geçmeyecek olan sanayicilerimiz de yalnız bırakılmıştır. Bu
sanayicilerimize, geçmişte devlet destek yerine, her zaman köstek olmuştur.
İlimiz dışarıya göç veren iller arasında
üçüncü sıraya yerleşmiş ve işsizlik her geçen gün artmıştır. İlimizde, son
yıllarda, tarımsal anlamda köylümüz çok zor durumda kalmış, tarımsal kalkınma
projeleri ilimizin yakınından bile geçmemiştir.
Değerli milletvekilleri, ilimiz nüfusunun
çoğunun köylerde yaşamakta olmasına rağmen, tarımsal yönden geri kalmış olması
nedeniyle, girdi ve kredi kullanımının yaygınlaştırılması; Sinop İlimizin
Kastamonu ile birlikte dış kaynaklı kırsal kalkınma projeleri kapsamına
alınması yararlı olacaktır.
Değerli milletvekilleri, geçmiş
hükümetlerce tarımda uygulanan politikalar, tarımı, ülkemizde ve Sinobumuzda
öncelikli mesele olmaktan çıkarmış ve Sinop'u, bir ticaret kenti olmaktan öte,
ekonomisinde tarımın ağırlığı çok fazla olan bir kent haline getirmiştir. Sinop
ekonomisi içerisinde tarım çok önemlidir; ancak, ağırlıklı olarak tarıma dayalı
bir ekonominin de Sinop'a yetmeyeceğini biliyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, bilindiği
üzere, Karadenizin tam ortasında yer alan ilimiz Sinop, birinci derecede
kalkınmada öncelikli iller arasında yer almaktadır. Organize sanayi bölgesi
bitirilerek, yatırımcıların hizmetine sunulmuş; ancak, sanayide elektrik
enerjisi kullanımının pahalılığı da ortadadır. Bu nedenle, sayın
milletvekilleri, bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum: Sinop İlimizin
Samsun'a, Rusya'dan getirilen, Mavi Akım adıyla anılan Rusya doğalgaz hattıyla
bağlanarak, doğalgazdan yararlanmasını istiyoruz. Bu proje için, Samsun'un 19
Mayıs, Bafra, Alaçam İlçeleri ile Sinop'un Dikmen, Gerze İlçelerinden geçen
hattın, Sinop'a, buradan da Ayancık, Türkeli, Boyabat İlçelerimize oradan da
Kastamonu İlimize bağlanması hem ısınma hem de sanayi amaçlı kullanılması,
ilimize yatırımcıların da gelmesi açısından çok doğru olacaktır.
Değerli milletvekilleri, ilimizin yegâne
geleceği olan eğitim ve kültür şehri olma yolunda yeni yeni adımlar atılırken,
bu konuda çok önemli altyapı eksikliklerimizin de giderilmesi halinde ilimiz
çok kısa sürede kabuğunu kıracak ve gelişmiş iller seviyesine yükselecektir.
İlimizde Almanya'daki Sinoplu
hemşerilerimizin katkılarıyla temeli atılan eğitim fakültesi bu yıl bitirilecek
olup, bu konuda tek eksiklik olan yurt yapımı konusunda hükümetimizin
gayretleriyle çok önemli bir aşama kaydedilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Can, konuşmanızı
tamamlayabilmeniz için 1 dakika eksüre veriyorum.
CAHİT CAN (Devamla)- Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak,
ekranları başında bizleri izlemekte olan sevgili halkımız, turizmciler, tüm
yatırımcılar, bacasız sanayi kurmak isteyen sanayici ve işadamları ve tatilci
kardeşlerim; Karadenizin incisi, yeşil ile mavinin âdeta kucaklaştığı,
kumsalıyla, deniziyle, ormanıyla bütünleşen doğa harikası, güzel ve şirin
ilimiz Sinop'u yakından görmenizi arzu ediyoruz, farkı da fark edeceğinizi
zannediyoruz. Hepinizi bu şirin ilimize sahip çıkmaya davet ediyorum.
Yüce Heyetinizi şahsım ve Sinoplu
hemşerilerim adına saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Can.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları
vardır.
Meclis araştırması önergeleri vardır.
Birinci önergeyi okutuyorum:
B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük ve 53 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile
KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/24)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde son iki yılda yaşanan ekonomik
krizden en fazla etkilenen, örgütlü örgütsüz sayıları 4 000 000'a yaklaşan ve
tam 227 değişik işkolunda faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârımızın mevcut
durumlarını tespit etmek, sorunlarını ve çözüm yollarını tespit etmek amacıyla,
Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1- Ahmet Küçük (Çanakkale)
2- Yaşar Tüzün (Bilecik)
3- İsmail Özay (Çanakkale)
4- Harun Akın (Zonguldak)
5- Kazım Türkmen (Ordu)
6- İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
7- Vezir Akdemir (İzmir)
8- Ahmet Ersin (İzmir)
9- Hasan Güyüldar (Tunceli)
10- Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
11- Yakup Kepenek (Ankara)
12- Şefik Zengin (Mersin)
13- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
14- İlyas Sezai Önder (Samsun)
15- Cevdet Selvi (Eskişehir)
16- Gürol Ergin (Muğla)
17- Ali Arslan (Muğla)
18- Osman Kaptan (Antalya)
19- Ahmet Sırrı Özbek (İstanbul)
20- Atilla Kart (Konya)
21- Nadir Saraç (Zonguldak)
22- K. Kemal Anadol (İzmir)
23- Gökhan Durgun (Hatay)
24- A. İsmet Çanakçı (Ankara)
25- Erol Tınastepe (Erzincan)
26- Mehmet Şerif Ertuğrul (Muş)
27- Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
28- Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya)
29- Orhan Ziya Diren (Tokat)
30 - Nejat Gencan (Edirne)
31- Sıdıka Aydoğan (İstanbul)
32- Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
33- Naci Aslan (Ağrı)
34- Algan Hacaloğlu (İstanbul)
35- Memduh Hacıoğlu (İstanbul)
36- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
37- Fikret Ünlü (Karaman)
38- Özlem Çerçioğlu (Aydın)
39- Ömer Zülfü
Livanelioğlu (İstanbul)
40- Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır)
41- Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
42- Hasan Aydın (İstanbul)
43- Rasim Çakır (Edirne)
44- Mustafa Gazalcı (Denizli)
45- Muzaffer R.
Kurtulmuşoğlu (Ankara)
46- Abdürrezzak Erten (İzmir)
47- Türkân Miçooğulları (İzmir)
48- Enver Öktem (İzmir)
49- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
50- Erdal Karademir (İzmir)
51- Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)
52- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
53- Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
54- Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
Gerekçe:
Sayıları 4 000 000'a yaklaşan ve 227
değişik işkolunda faaliyet gösteren esnaf, sanatkâr ve küçük işletmeler,
özellikle işletme sayılarının çokluğu, ülke çapında istihdama sağladıkları
büyük katkı, sosyoekonomik dengelerin kurulması, tarımsal ve sınaî ürünlerinin
tüketiciye ulaştırılması ve üretimden azımsanmayacak bir paya sahip olmaları
nedeniyle, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de önemli bir toplumsal kesimdir.
Devletinden iş istemeyen, tersine,
yarattığı istihdamla birlikte dolaylı ve dolaysız, devlete katkı sağlayan esnaf
ve sanatkârımız, ülkemizde reel sektörün de önemli ve vazgeçilmez bir bölümünü
oluşturmaktadır.
Esnaf ve sanatkârların en başta gelen
sorunu, çağdaş destekleme araçlarından yoksun bulunmalarıdır. Ülkemizde reel
sektörün yeniden üretime başlaması isteniyorsa, öncelikle yapılması gereken,
gelişmiş batı ülkelerindeki çağdaş destekleme modellerinin Türkiye'ye
adaptasyonudur.
Esnaf ve sanatkârlara uygulanan istikrar
programı nedeniyle daralan piyasadaki yetersiz payına bir de hiper ve
grossmarketler olarak isimlendirilen büyük mağazaların ortak olması, kesimin
zaten var olan sıkıntılarını ağırlaştıran bir diğer etken olmuştur. AB mevzuatı
dışında, kent merkezlerinde kurulan hiper ve grossmarketler bugün ülkemizde
faaliyet gösteren 227 esnaf ve sanatkâr kolundan 80'ini, yani, yüzde 35'ini
olumsuz olarak etkilemektedir. Şehir merkezlerinde faaliyete geçen bu alışveriş
merkezleri, civarlarında bulunan ve 57 faaliyet kolunda ayakta kalma mücadelesi
veren yüzlerce esnaf ve sanatkârın işletmesinin kapanmasına neden olmaktadır.
Esnaf ve sanatkârlarımızın bir diğer
önemli sorunu da finansmandır. Yıllardır meslek mensuplarının yer aldığı tek
destekleme aracı olan Türkiye Halk Bankası, özerkleştirme gerekçesiyle uygun
faizli kredi uygulamaları yürürlükten kaldırılarak, diğer ticarî bankalar
seviyesine getirilmiştir.
Esnaf ve sanatkârlar ve KOBİ'ler,
ülkemizde üretimin yüzde 37'sini, istihdamın yüzde 45'ini, ihracatın yüzde
8'ini karşılamakta iken, toplam kredilerden ne yazık ki, sadece yüzde 3-4
oranında pay almaktadır.
Kesimin bir diğer sorunu da sosyal
güvenlik (Bağ-Kur) sorunudur. Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu ile
Bağ-Kur'un sosyal güvenlik standartları arasında fark, son derece açıktır.
Esnaf ve sanatkârlar, düşük standartlarda emeklilik ve sağlık sigortası
uygulamalarına muhatap olmaktadırlar. AB ülkeleri, sosyal güvenlik primlerinde
esnaf ve sanatkârları teşvik için, yarattığı istihdama göre veya yatırıma
yöneldiğinde, önemli miktarda indirimler yaparken, ülkemizin esnaf ve
sanatkârları için böyle bir olanak söz konusu değildir.
Bu amaçla, esnaf ve sanatkâr ve küçük
işletmelerin öncelikle sosyal, ekonomik ve siyasî koşullarla teknolojik
gelişim, haksız rekabet, bölgesel farklılıklar gibi kendi istem ve denetimleri
dışındaki faktörlerden etkilendikleri de düşünüldüğünde;
Kesimin mevcut finansman, pazarlama,
eğitim, teknoloji, planlama, vergi, sosyal güvenlik, işyeri temini,
uluslararası ilişkiler, ihracat, danışmanlık hizmetleri, bürokrasi konusundaki
sorunlarına çözüm için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasına öncülük ve
rehberlik yapmak amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
İkinci önergeyi okutuyorum:
2.- İzmir Milletvekili
Canan Arıtman ve 34 milletvekilinin, İzmir'in Karşıyaka İlçesinde otopark
olarak düzenlenen bir alanla ilgili mahkeme kararlarının uygulanmadığı
iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/25)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İzmir'in Karşıyaka İlçesinin istasyonu
civarında terklerle belediye adına arsa oluşturulmuş ve 1984 yılında imar
planında "park, yeşil alan ve kısmen otopark" olarak düzenlenmiştir.
Bu yerin imar planı 1991 tarihinde ilçe belediye
meclisi kararıyla "bölgesel katlı otopark" 1992 yılında da
"arkadlı bölgesel katlı otopark" olarak değiştirilmiş ve bundan sonra
da inşaata başlanılmıştır.
Çevrecilerce plan değişikliğinin iptali
için idare mahkemesinde dava açılması üzerine, yürütmeyi durdurma kararı
verilmiş ve zamanın büyükşehir belediye başkanınca faaliyet durdurulmuştur.
Ne var ki, 1994 yerel seçimlerinden sonra
gelen büyükşehir yönetimi 1996 yılında güya 1984 yılındaki durumuna döndürmeyi
istermiş gibi, aynı meclisçe, "yeşil alan ve açık otopark" haline
dönüştürülmüştür. Ancak, büyükşehir belediye başkanı bu kararı "15,80
nizamlı katlı otopark " olarak değiştirerek onamış ve inşaatı devam
ettirmiştir.
Bu kararla ilgili de idare mahkemesince
yürütmeyi durdurma kararı verilmesi üzerine bu defa da istem üzerine aynı
meclis kararı ile "bodrum, 1, 2, 3 ve 4 kat otopark, zemin katı arkadlı
yaya geçişi, teras çatı bahçesi olarak kullanılacaktır" notu ilave
edilerek aynen onanmış ve inşaat da bitirilmiştir.
Görüleceği gibi, yargı kararlarının
uygulanmasını geciktirici ve engelleyici plan değişiklikleri ile yürütmeyi
durdurma kararları aşılmaya çalışılmış ve bina bitirilmiştir; ancak, iptal
davaları da sonuçlanmış ve plan değişiklikleri iptal edilerek kesinleşmiş, şu
durumda katlı otopark binası da kaçak yapı durumuna düşmüştür.
Bu kaçak otopark, büyükşehir belediyesince
2001 yılında yıkılarak alan eski plana dönüştürülmüştür; ama, yürütmeyi
durdurma kararlarına karşın yapılan bu bina ve de yıkımı için kamunun
milyarlarca lira parası boşa gitmiştir. Oysa, yargı kararlarına uymak hukuk
devletinin ve hukuka saygılı idarenin başlıca ödevidir. Bu ödev İzmir
Büyükşehir Belediyesince yerine getirilmemiştir.
Hukuka bağlı devlet ve idare kurallarına
bağlılık yönünden büyük önem taşıyan ve de yıllarca kamuoyunu meşgul eden bu
konunun bütün yönleriyle araştırılarak uğranılan zarar ve sorumluları hakkında
ne gibi işlem yapıldığının incelenerek kamuoyunun aydınlatılması için
Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz.
Saygılarımızla.
1- Canan Arıtman (İzmir)
2- Oğuz Oyan (İzmir)
3-Mehmet Nuri Saygun (Tekirdağ)
4- Hakkı Ülkü (İzmir)
5- Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)
6- İsmet Atalay (İstanbul)
7- Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır)
8- Ömer Zülfü Livanelioğlu (İstanbul)
9- İsmail Özay (Çanakkale)
10- Erdal Karademir (İzmir)
11- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
12- Sıdıka Aydoğan (İstanbul)
13- Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
14- Mehmet Yıldırım (Kastamonu)
15- Abdürrezzak Erten (İzmir)
16- Muzaffer R.
Kurtulmuşoğlu (Ankara)
17- Kemal Sağ (Adana)
18- Türkan Miçooğulları (İzmir)
19- Enver Öktem (İzmir)
20- Şevket Gürsoy (Adıyaman)
21- Züheyir Amber (Hatay)
22- Abdulaziz Yazar (Hatay)
23- Hasan Aydın (İstanbul)
24- Ali Rıza Bodur (İzmir)
25- Hakkı Akalın (İzmir)
26- Yılmaz Kaya (İzmir)
27- Ahmet Ersin (İzmir)
28- K.Kemal Anadol (İzmir)
29- Bülent Baratalı (İzmir)
30- V. Haşim Oral (Denizli)
31- İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
32- Mehmet Uğur Neşşar (Denizli)
33- Necati Uzdil (Osmaniye)
34- Nevin Gaye Erbatur (Adana)
35- Sedat Uzunbay (İzmir)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Millî Savunma Komisyonu Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutuyorum:
C) Tezkereler ve Önergeler
1.- Millî Savunma
Komisyonu Başkanlığının, (1/278) esas numaralı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının (S. Sayısı: 17) tümünün
komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/166)
22.1.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Başkanlığınızca esas komisyon olarak
4.12.2002 tarihinde Komisyonumuza havale edilen ve Komisyonumuzca 8.1.2003
tarihinde görüşülerek 17 sıra sayısıyla Genel Kurul gündemine inen "Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı"
nın tümünün İçtüzüğün 88 inci maddesi uyarınca Komisyonumuza geri verilmesini
arz ederim.
Saygılarımla.
Yüksel Çavuşoğlu
Karaman
Komisyon Başkanvekili
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Gündemde bulunan kanun hükmünde kararname
komisyona geri verilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı:
17)
BAŞKAN - Gündemin 1 inci sırasında yer
alan Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı komisyona geri
verildiğinden, gündemden çıkarılmıştır.
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Adalet
Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
2. -
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Adalet Komisyonları Raporları (1/283) (S. Sayısı: 36) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Tasarının 3 üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, 4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. - 6.10.1983 tarihli ve 2908
sayılı Dernekler Kanununun 82 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 82. - Bu Kanunun 43 üncü
maddesine veya 45 inci maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarındaki
zorunluluğa uymayanlar, 64 üncü maddenin ikinci fıkrasında öngörülen bildirimi
yapmayan veya Bakanlıkça belirtilen sürede taşınmaz mallarını paraya
çevirmeyenler birmilyar liradan üçmilyar liraya kadar ağır para cezasıyla
cezalandırılır."
BAŞKAN - 4 üncü madde üzerinde söz
isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Feridun
Fikret Baloğlu
Buyurun Sayın Baloğlu. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Baloğlu, konuşma süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Dernekler Yasasının 82 nci
maddesinde yer alan düzenlemeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.
Önümüze getirilen değişiklik, ilk bakışta,
demokratik gelişime, özgürleşmeye katkıda bulunacak gibi görünüyor; ben de o
izlenimi edindim. Gerçekten bugünkü düzenleme içinde Dernekler Yasasına
muhalefetin getirdiği sonuçlar, hapis cezası, 3 aydan 6 aya kadar hapisle
cezalandırmak mümkün. Şimdi, tartıştığımız değişiklikte ise, bu, para cezasına
dönüştürülmüş; yani, 1 milyar liradan 3 milyar liraya kadar para cezası
uygulanması öneriliyor.
Doğal ki, olaya sadece Avrupa'ya uyum
açısından bakmamak gerekiyor; bir de Türkiye'ye uyum içinde olmak lazım. İlk
bakışta, demin söylediğim gibi, hapsin kaldırılması önemli; çünkü, özgürlüktür
temel konu, özgürlüklerden yana bir değişim gibi gözüküyor; ama, Türkiye
şartlarında halk derneklerinin, hemşeri derneklerinin, spor derneklerinin,
öğrenci derneklerinin ne tür şartlar içinde olduğunu çok iyi biliyoruz. Onlar
için çok büyük bir miktardır bu; üstelik de, bu miktarın uygulanması, başkaca
bir şarta bağlanmamıştır.
Şimdi, yeni düzenlemenin atıfta bulunduğu
Dernekler Yasasının ilgili maddelerine bakıyoruz; bunlarda bir değişikliğe
gidilmiyor; ama, 43 üncü maddeye muhalefet -şu anda önünüzdedir, bu, yürürlükte
olan metin- 45 inci maddeye muhalefet ve devamında da, 64 üncü maddeye
muhalefetin müeyyidesi para oluyor.
Şimdi, işlenmesi muhtemel suça bir
bakalım: Nedir 43 üncü maddede söz konusu olan; bildirimde bulunmamak. 45 inci
maddeye bakıyoruz, yıl sonunda beyanname vermemek; yani, bir semt derneğinin
yöneticisi -ki, bu insanların hepsinin hukuku bilmesi düşünülemez. İnsanların
yasayı bilmeleri kuraldır, bilmek zorundadırlar; ama, fiilen bilmediklerini çok
iyi biliyoruz- yıl sonunda beyanname vermediği için 3 milyar liraya varacak bir
cezaya müstahak olacaktır, bu cezayla karşı karşıya gelecektir.
Ben, bu düzenlemenin, bu açıdan bakıldığı
zaman, başlangıçta, hapis cezasını kaldırdığı için olumlu gibi gözükse de,
fiilen, dernekler açısından büyük bir engel getirdiğini düşünüyorum.
Tabiî, demokratikleşme açısından bu tür
küçük adımların değerini de kimse inkâr edemez, görünüşte de bu adım atılmış
gibi görülüyor; ama, örgütlenmenin önünde çok sayıda engel var. İnsanların
örgütlenmesi, düşüncelerini ifade etmeleri için başka gelişmeler de gerekiyor;
yani, hapis cezasını paraya çevirmek, para cezasını yükseltmek, pek, bir çözüm
gibi gözükmüyor. Daha geniş örgütlenmenin imkânlarını sağlamak gerekiyor,
gerçek uyum budur, bu, üstelik, Avrupa'ya uyumla sınırlı kalmayacak uyumdur.
Türk Halkının örgütlenme, düşüncesini ifade etme özgürlüğüyle de uyum sağlamış
olabiliriz. Bence, Meclisin önündeki temel görevlerden birisi de, bu uyumu
sağlamak olmalıdır.
Sayın milletvekilleri, bu çerçeve içinde,
izninizle, bir hususa değinmek istiyorum. Demin, iki sayın AKP'li milletvekili
arkadaşım, genel başkanlarının yeniden seçilmiş olması konusundaki
memnuniyetlerini de ifade ettiler. Partileriyle ilgili bir gelişmedir, saygı
duyuyoruz, biz de, kendisine, bundan sonraki genel başkanlık yaşamında
başarılar diliyoruz, en azından bunu kendi adıma diliyorum; ama, şunu söylemek
istiyorum: Diğer konularda da, insanların seçme, seçilme hakları konusunda,
özgürlüklerini kullanabilmeleri açısından aynı duyarlılığı birlikte göstermek
zorundayız. Bugün, bu maddeyle ilgili atılan küçük adımla da yetinmemeliyiz,
halkımız bizden, daha büyük adımlar bekliyor; özgürlükler konusunda bekliyor,
ekonomik gelişmeler konusunda bekliyor. Dilerim, Sayın Meclis, bu konuda gösterdiği
duyarlılığı diğer konularda da gösterir.
Hepinizi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Baloğlu, teşekkür ediyorum.
4 üncü madde üzerinde başka söz isteyen?..
Yok.
4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına
dair bir önerge vardır. Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya
teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklifle
çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açılacağı İçtüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle,
önergeyi okutup, komisyona soracağım. Komisyon, önergeye salt çoğunlukla -13
üyesiyle- katılırsa, önerge üzerinde, yeni bir madde olarak görüşme açacağım.
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Divan Üyesinin önergeyi oturarak okuması
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısına
aşağıdaki maddenin 5 inci madde olarak eklenmesini ve diğer madde numaralarının
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik Hakkı Köylü Hüsnü Ordu
Bursa Kastamonu
Kütahya
Ali Rıza Alaboyun Sabri
Varan Süleyman Gündüz
Aksaray Gümüşhane
Sakarya
Madde 5.- 5.6.1935 tarihli ve 2762 sayılı
Vakıflar Kanununun 1 inci maddesinin yedinci fıkrasında geçen "altı
ay" ibaresi "bir yıl" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN
(Zonguldak) - Şu anda salt çoğunluğumuz yok Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan...
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN
(Zonguldak) - Sayın Başkanım, 5 dakika ara verebilirsek... (CHP sıralarından
"olmaz, olmaz" sesleri)
BAŞKAN - Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5. - 18.6.1927 tarihli ve 1086
sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445/A maddesi, 4.4.1929 tarihli ve
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 327/a maddesi, aynı Kanunun 335
inci maddesinin son fıkrası ile 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun geçici 2 nci maddesi
yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Ziya Yergök.
Buyurun Sayın Yergök.
MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan,
geri alıyorum söz talebimi.
BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 önerge vardır;
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 36 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 5 inci maddesindeki "18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445/A maddesi" ibaresinden sonra gelmek
üzere "aynı Kanunun 448 inci maddesinin son fıkrası" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik Hasan Kara Hakkı Köylü
Bursa Kilis Kastamonu
Mehmet Emin Tutan Erdoğan
Özegen
Bursa Niğde
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN
(Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) -
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeniz hakkında konuşacak
mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutayım?
FARUK ÇELİK (Bursa) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 448
inci maddesinde, aynı kanunun 445/A maddesine atıf yapılmakta olup, söz konusu
445/A maddesi yürürlükten kaldırıldığından, buna bağlı olarak, 448 inci
maddenin son fıkrasının da yürürlükten kaldırılması gerektiğinden, bu
değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5 inci
madde kabul edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ
MADDE 1. - Bu Kanunun 1 ve 3 üncü maddeleri, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır. Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte kesinleşmiş olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına ilişkin muhakemenin iadesi istemleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir yıl içinde yapılır."
BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MESUT DEĞER (Diyarbakır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş
olduğu kesinleşmiş kararlarla ilgili, yargılamanın yenilenmesine ilişkindir.
Bu kanun tasarısıyla, bir yandan, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kesin kararlara ilişkin iadei
muhakeme, yeniden yargılama yolu açılıyor; diğer yandan ise, büyük bir
çoğunluğa yeniden yargılama yolu kapatılıyor. Burada, hukukî yönden bir
eşitsizlik söz konusudur.
Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
Türkiye'ye ilişkin vermiş olduğu kesinleşmiş karar sayısı 300 civarındadır.
Bunlara ilişkin Türkiye'de iadei muhakeme yolu açılacak; ama, bir yandan da 4
000 civarındaki dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde. Bu dosyaların 1 200'ü,
kamulaştırma bedellerinin, tezyidi bedellerinin faizine ilişkin, faizlere
yapılan itirazlara ilişkin davalardır.
Yine, 1 200 civarındaki dosya, faili meçhul cinayetlerle ilgili, köy boşaltmalarla
ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılan ve görülmekte olan davalardır.
1 800 civarındaki dosya da, terörden çeşitli sebeplerle zarar görenlerin
davalarıdır. Bu davalar derdesttir; yani, görülmekte olan davalardır. Bu davalar,
sonucu daha kesinleşmemiş kararlardır. Önümüzdeki geçici madde de, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararlarıyla ilgilidir.
Sayın milletvekillerim, bu kanun tasarısı
bugün kabul edildiğinde, Cumhurbaşkanımızın onayı, Resmî Gazetede yayımlanması
sürelerini hesap ederek yürürlüğe giriş tarihini 1 Şubat olarak kabul ettiğimiz
zaman, 1 Şubata kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş karar
sayısı 300 civarında olacaktır ve bu 300 dosya için iadei muhakeme yolu açılıyor;
ama, 4 000 civarındaki bir dosya sayısı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde daha
kesinleşmemiş karar halindedir; çünkü, görülmekte olan davalardır. Yine, madde
"bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonra Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine yapılan başvurular..." diye devam ediyor.
Demek ki, 1 Şubatta yürürlüğe giriyorsa, 1
Şubattan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine
görülecek davalara iadei muhakeme yolu açılıyor; ama, 4 000 civarındaki derdest
dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindedir, bu davalar görülmektedir ve
önümüzdeki süreçte, yani, şubatta, martta Türkiye'ye kesinleşmiş karar olarak
geldiği zaman, bu dosyalar için iadei muhakeme yolu kapatılıyor, bir hukukî
eşitsizlik doğuyor. Bir yandan da kanun önündeki eşitsizlik göz önüne geliyor.
Sevgili milletvekilleri, Anayasamızın 10
uncu maddesinde "Kanun önünde eşitlik
Madde 10.- Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" deniliyor. Yine, 12 nci
maddede, temel hak ve hürriyetlere ait hükümler de aynı mahiyettedir.
Bu kanunun bu maddesinde, kanun önünde
eşitsizlik, kanunun, lehte olmasına rağmen, büyük bir çoğunluğa uygulanmaması
söz konusudur. Bu önümüzdeki süreçte, kanunun geçici maddesi Anayasa
Mahkemesine giderse, büyük ihtimalle, Anayasa Mahkemesinde, eşitsizlik
nedeniyle iptal edilir.
Bu çerçevede, bu maddeye "Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ve görülmekte olan davalar
ile" veya "kesinleşmiş kararları ile kesinleşecek kararlar"
ibaresinin eklenmesi gerektiğini burada vurgulamak istedim.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Değer.
AK Parti Grubu adına, Kastamonu
Milletvekili Hakkı Köylü; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HAKKI KÖYLÜ
(Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Grubumuz adına geçici
madde üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüldüğü üzere, geçici maddede, benden
önce konuşan arkadaşımın da bahsettiği gibi, bu kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden verilmiş olup da kesinleşen
kararlar ile bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra verilecek olan
kararlar hakkında iadei muhakeme yolu açılmaktadır.
Burada, her ne kadar arada bir boşluk
görünmekte ise de, esas itibariyle kanunun çıktığı tarihten sonra; yani,
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
yapılacak olan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında iadei muhakeme
yoluna gidilmesi gerekir; esası budur, kanun tekniği de budur. Ancak, son
yıllarda, memleketimizde, demokrasinin olabildiğince daha iyi işler hale
gelmesi için yapılan çabalara ek olarak, Komisyonumuz... Daha önceki
kararlarda, özellikle Avrupa ülkeleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
tarafından sık sık tenkit edilen, devlet güvenlik mahkemelerinde asker üyelerin
görev almasının uygun olmayacağı yönünde bize sık sık talepler gelmekteydi. Biz
de, burada, bir nebze olsun bunu giderebilmek için, daha ziyade askerî
mahkemelerin görev aldığı dönemlere ait olan ve bu kanunun çıktığı tarihte de
kesinleşmiş bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını, ilave olarak,
iadei muhakemeye tabi olacak kararlar için esas teşkil ettik. Burada, esasında,
bir fazlalık vardır. İddia edildiği gibi, aradaki kararlar aradan çıkarılmış
değildir. Esasında, sözlerimin başında da söylediğim gibi, halen Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde derdest bulunan kararlardan dolayı gelecek sıkıntılar için
-zaten bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonrakilere bir imkân
tanındığından- bu aradakilere imkân tanımak mümkün değildir; bu, hukuk tekniği
açısından da geçerli değildir.
Başta da söylediğim gibi, biz, sadece,
devlet güvenlik mahkemelerinde -tenkit edilen ve kabul görmeyen asker üyelerin
bulunması sebebiyle- asker üyelerin bulunduğu tarihlerde verilmiş olan
kararları da kısmen bunun içerisine almak istedik. Bu yüzden böyle bir
düzenleme olmuştur ve bu haliyle, bu tasarının uygun olduğu kanaatindeyim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Köylü, teşekkür ediyorum.
Başka söz isteyen?.. Yok.
Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kanun tasarısının tümünün oylanmasından
önce, kanun yazılış tekniğine daha uygun olacağı düşüncesiyle, 2 nci maddede
geçen "445 inci maddenin" ibaresinden sonra "birinci
fıkrasının" ibaresinin eklenmesi gerekmektedir.
Sayın Hükümet ve Komisyon bu redaksiyona
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) -
Katılıyoruz Sayın Başkan.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN
(Zonguldak) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tasarının tümünü, bu redaksiyonla
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum, katkılarınız
için hepinize teşekkür ediyorum.
12 Aralıktan sonra, Türkiye, sanki Avrupa
Birliği süreci durmuş, bu konuda her şey olup bitmiş gibi bir atmosfere girdi,
çevremizde olup biten yakın gelişmeler sebebiyle. Aslında, Avrupa Birliği
süreci devamlı bir süreçtir ve Avrupa Birliği müktesebatı dediğimiz bu
müktesebat, aşağı yukarı 100 000 sayfayı bulan bir müktesabattır. Türkiye,
Avrupa Birliği konusundaki bu kararını sürdürdüğü sürece de, zaman zaman, bu
nevi tasarılarla, tekliflerle karşınıza gelmiş olacağız. O sebeple, Avrupa
Birliği meselesiyle ilgili olarak, özellikle bu çıkarılan yasayla ilgili
olarak, bir iki hususu bilgilerinize arz etmek istiyoruz.
Bugün kabul ettiğiniz bu yasayla, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen kararlarla ilgili olarak, olağanüstü
bir kanun yolu olan, yargılamanın iadesi yoluna gidilebilecektir. Esasen,
Avrupa Birliğine üye olup da, bu yolu bir iadei muhakeme sebebi, yargılamanın
iadesi sebebi kabul etmeyen hiçbir ülke yoktur. Her ülke, kendi şartlarına göre
bu yolu kabul etmekte, kendine uygun da bir formül bulmaktadır. Bizim
bulduğumuz formül ise, aynen iç hukukumuzda olduğu gibi, onlara bir madde
ilavesi suretiyle, İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen kararların,
yargılamanın iadesi sebebi olarak kabulünden ibarettir.
Tabiatıyla, Türkiye, kendi iradesiyle,
özgür iradesiyle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini kabul etmiş ve bunun
gereğini yapmayı da taahhüt etmiştir. Gereğini yapmadığı takdirde, hem bu
sözleşmede hem de taraf olduğumuz başkaca sözleşmelerde bunun müeyyideleri
vardır. Bunun anlamı açıktır ki Türkiye, kendi iç hukukunu düzenlerken, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilmiş olan kararların gereğini de yerine
getirmeyi taahhüt etmiş oluyor. Bunu özellikle burada ifade etmek istiyorum;
çünkü, bundan sonra, bu ve benzeri tasarılar geldiği takdirde, zaman zaman,
millî mahkemelerimizin yetkisi ne oluyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
bunların üzerinde bir mahkeme midir tarzındaki tartışmalara, itirazlara muhatap
olacağız. O sebeple, Türkiye, kendi iradesiyle bu mahkemenin yetkisini kabul
ettiğine göre, bu kararların gereğini de yerine getirmek mecburiyetindedir. Arzu
edileni, Türkiye'de, yargılamanın adil yapılması, iç hukukumuzdaki
düzenlemelerin süratle yapılması ve kendi vatandaşlarımızın da mümkün olduğu
kadar millî mahkemelerimizde verilen kararlarla iktifa etmesi ve İnsan Hakları
Mahkemesine müracaat etmemesidir. Bu noktada, bazı eksikliklerimizin olduğunu
da kabul etmiş olmamız lazım gelir.
Bir bilgi olarak Yüce Heyetinize arz etmek
isterim ki, şu ana kadar Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
yapılan başvuruların sayısı 4 820'dir. Türkiye'nin aleyhinde açılmış 5 000'e
yakın dava vardır; bunun 2 250'si Güney Kıbrıs tarafından açılmış davalardır.
Bu davalardan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aleyhimize verdiği karar sayısı
286'dır, lehimize verdiği karar sayısı 12'dir. Delegeler Komitesinin Türkiye
aleyhine verdiği karar sayısı 12'dir, dostane çözümle sonuçlanan başvuru sayısı
513'tür, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kabul edilemez bulduğu başvuruların
sayısı 107'dir ve diğer nedenlerle kayıttan silinen başvuruların sayısı da
16'dır.
Şimdi, aleyhimize verilen bu kararlar
sonucu Türkiye'nin maruz kaldığı maddî kayıpları burada ifade etmek istiyorum.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde Türkiye'nin ödeyeceği ve
ödemiş olduğu tazminat miktarları şudur: Türk Lirası karşılığı ödenen tazminat
miktarı 2 917 550 000 000'dur. Küsuratları var, onları geçiyorum. Döviz olarak
ödenen tazminat miktarı ise, 768 658 İngiliz Sterlini, 420 516 Amerikan Doları,
4 424 252 de Fransız Frangıdır. Dolayısıyla, döviz olarak ödenecek tazminat
miktarı ise 3 574 814 İngiliz Sterlini, 14 139 043 Fransız Frangı, 15 022 228
ABD Doları ve 6 241 217 de euro olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'nin
dostane çözüme icabet etmesi sonucu ödediği maddî tazminat tutarı 4 624 110
Fransız Frangı, manevî tazminat olarak 30 000 frank, yargılama gideri olarak da
45 000 frank olmak üzere toplam 4 699 110 Fransız Frangıdır.
Dolayısıyla, Türkiye, bundan sonra
yasalarını yaparken, bir taraftan Anayasaya uyumu dikkate alacak, öbür taraftan
da altına imza koyduğu uluslararası sözleşmeleri dikkate almak
mecburiyetindedir. Kaldı ki, uluslararası sözleşmelerin, Anayasanın 90 ıncı
maddesine göre iç hukukumuzun bir parçası olduğu, kanun mesabesinde olduğu ve
bunlar aleyhine Anayasa Mahkemesine gidilemeyeceği de çok açıktır.
Dolayısıyla, belki, bu kanun vesilesiyle
bu bilgileri sizlere sunmak ve bundan sonraki düzenlemelerde bu hususları da
dikkate alarak bir düzenleme yapmamız lazım geldiği hususunu tekrar bilginize
sunmak istedim.
Bu vesileyle, katkılarınızdan dolayı
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Birliği ve
Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu
ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili
Müzakerelerin Nihaî Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu
Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem
Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Avrupa
Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı
ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan
Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihai Senedinin ve Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre
Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/301) (S. Sayısı: 26) (1)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Komisyon raporu, 26 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Elekdağ, konuşma süreniz 20
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(İstanbul) - Değerli milletvekilleri, Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve
Gözlem Ağına Türkiye'nin katılmasına ilişkin anlaşma konusunda, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Yüce Meclisin
onayına sunulan tasarı, ülkemizin, Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve
Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasına taraf olmasını öngören yasal bir
düzenlemedir. Ajans ile bünyesindeki Bilgi ve Gözlem Ağına katılmak suretiyle,
Türkiye, çevre alanında iki önemli yarar sağlayacaktır. Bunlardan birincisi,
Avrupa Birliği müktesebatına uyum alanında gerekli adımları zamanında ve en
verimli şekilde atmak; ikincisi de, sürdürülebilir bir kalkınma hedefinde
mesafe almaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, esasen,
Avrupa Çevre Ajansına 1999 yılında üyelik başvurusunda bulunmuş ve bu husustaki
katılım anlaşmasını, Avrupa Birliğine aday diğer ülkelerle birlikte, Ekim 2000
tarihinde imzalamıştı. Avrupa Çevre Ajansının faaliyet alanı, çevre alanında
veri tabanları ve raporlar hazırlamak, çevresel araştırmalar yapmak, periyodik
raporların hazırlanmasına destek sağlamak ve bir network, bir şebeke ağının
altyapısını hazırlamak hususunda faaliyette bulunmaktır.
Türkiye, Ajans bünyesindeki Avrupa Bilgi
ve Gözlem Ağına katılmak suretiyle ülkemizdeki çevre durumunu düzenli bir
şekilde izleyebilecek, aynı zamanda diğer Avrupa ülkelerinin çevre alanında
karşılaşmış olduğu durumu da yakından takip edebilecektir.
Buna ilaveten, ülkemiz, Ajansa üye
olmaktan şu kazanımları da sağlamış olacaktır: Türkiye, çevre, tarım ve sanayi
alanlarında Avrupa Birliği standartlarına uyum amacıyla gerekli önlemlerin
alınması için ihtiyaç duyulan verileri elde edebilecek; bu amaçla, gerekli veri
ve bilgi altyapısının oluşturulmasını kendi bünyesinde sağlayabilecektir. Bunun
yanında, kalkınma planları ve ulusal kalkınma stratejisinin oluşturulmasında
Türk makamları gerekli her türlü bilgiyi ve veriyi de kolayca
sağlayabileceklerdir.
Bir başka husus da projeler alanındadır.
Türkiye, Avrupa Birliğine finanse edilmek üzere sunacağı projelerin kabulü için
yerine getirmesi gereken kriterleri daha kolay elde edecek ve bunları
uygulayabilecektir. Bu şekilde, çevresel etki değerlendirmelerinin hazırlanması
için, Türkiye, gerekli verileri ve bilgileri sağlayabilecektir.
Değerli milletvekilleri, bu anlaşma,
Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye oluşuna kadar yürürlükte kalmaya devam
edecektir. Türkiye, Ajansın yönetim kuruluna -Avrupa Birliğine aday ülke olması
hasebiyle- iştirak edecek ve Ajansın bilimsel komitesi çalışmalarına
katılacaktır. Türkiye, Ajansa önemli bir malî katkı sağlayacaktır. Birinci yıl
2 000 000 eurodan başlayacak bu, dördüncü yılda da 3 127 000 euroya kadar
yükselecektir. Sayın milletvekilleri, bu açıdan Türkiye'nin Ajansa proje
sunması önem kazanmaktadır. Türkiye'nin bu alandaki, 2001 ve önceki yıllardaki
performansı oldukça iyidir; ancak, 2002 yılında, Türkiye, Avrupa Birliği
tarafından kendi istifadesine sunulan fonlardan pek yararlanamamıştır. 2002
yılında, Türkiye, 19 proje sunmuştur Avrupa Birliğine; bu 19 projeden, sadece 1
tanesi finanse edilmiştir.
2003 ve bundan sonraki yıllarda,
Türkiye'nin proje almada daha iyi bir performans göstermesini ümit ediyor;
saygılarımı sunuyorum sayın milletvekilleri. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına, Elazığ Milletvekili Adulbaki Türkoğlu konuşacaklardır.
Buyurun Türkoğlu. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile
Avrupa Topluluğu arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa
Bilgi ve Gözlem Ağına Katılım Anlaşmasıyla ilgili konuşmayı yapmak üzere Grubum
adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
80'li yıllarda yapılan araştırmalar,
Topluluk vatandaşlarının çevresel konularda gittikçe bilinçlenmeye
başladıklarını göstermiştir.1988 yılının mart ve nisan ayları içerisinde
Topluluk dahilinde komisyon için yapılan Avrupa alan araştırması ilginç sonuçlar
içermektedir. Bu araştırma kapsamında, Topluluk içerisinde, 11 729 kişiyle
anket yapılmış ve bu kişilerin büyük çoğunluğu, çevrenin korunmasını acil ve
bir an önce halledilmesi gereken bir sorun olarak gördüklerini ifade
etmişlerdir.
Yine, 1989 yılının haziran ayında,
Toplulukla ilgili istatistik bilgilerini ve çeşitli anket sonuçlarını
yayımlayan Eurobarometer adlı dergide Avrupa Komisyonu tarafından yapılan bir
araştırma, çevrenin korunmasıyla ilgili konulara Avrupa çapında geniş bir
destek olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu araştırmada deneklere 12 temel politik
konu üzerinde sorular sorulmuş ve sorunları önem sırasına göre
derecelendirmeleri istenmiştir. Bu değerlendirmeler sonucunda Topluluk
vatandaşlarının yaklaşık yüzde 94'ü çevrenin korunmasını çok önemli
bulduklarını ifade etmişlerdir; bunu, işsizlik konusu takip etmiştir.
Topluluk vatandaşlarının bilinçlenmesine
katkıda bulunmak için komisyon bir dizi düzenleme getirmiştir. Bunlardan
özellikle ekolojik etiketleme alanında yaptığı çalışmalar, çevrenin korunması
konusunda bilinçli tüketicileri serbest piyasa koşulları içerisinde önceden
uyarılmalarını ve çevreye duyarlı olmayan ürünü satın almamalarını sağlamayı
amaçlamıştır. Bunu takiben piyasaya çıkacak bir ürüne ekolojik etiket
verilmesine ilişkin ortak bir sistem oluşturulması konusunda bir Konsey Tüzüğü
de çıkarılmıştır. Bunu, çeşitli ürünlere, örneğin, tuvalet kâğıtlarına, kâğıt
mutfak havlularına, ampullere, boya ve cilalara ekolojik etiket verilmesine
ilişkin komisyon kararları izlemiştir. Çevreye duyarlı turizm şirketlerine de
mavi bayrak etiketi verilmektedir. Son olarak da beyaz eşyalara ekolojik etiket
verilmeye çalışılmaktadır.
Enerji tasarrufu sağlayan, çevreyi koruyup
güzelleştiren, temiz teknolojiye sahip, çevreyle dost bir kullanım getiren ve
geri dönüşümü olan ürünler, çevre etiketi taşıma hakkını, ilgili mercilerden
alabilmektedirler. Üretici, Avrupa çevre etiketini kendi mamulü üzerinde
kullanmak isterse, üye devletler tarafından oluşturulmuş olan yetkili mercilere
bir dilekçeyle müracaat edecektir. Bu merci, ürünün, Topluluğun kriterlerine
uygun olup olmadığına karar verecektir.
Avrupa Komisyonu, ilgili tüzüğün
taslağında, Avrupa çevre etiketinin verilmesiyle bağımsız bir Avrupa jürisinin
meşgul olmasını istemiş; ancak, zamanın 12 çevre bakanı, Avrupa çevre
etiketinin ulusal makamlar tarafından verilmesini kararlaştırmıştır. Bu ulusal
makamlar içerisinde sanayi, tüketici ve çevre dernekleri ile ticarî faaliyetin
temsilcileri bulunacaklardır. Bilinçlenen Topluluk vatandaşlarının hem kendi
ülkesinde hem de Topluluk seviyesinde çevrenin durumu hakkında bilgi
edinebilmesi, çevrenin korunması konusunda yapılan çalışmalara katılabilmesi,
çevreye zarar verebilecek yatırım kararlarını, plan ve projeleri
inceleyebilmesi, görüş sahibi olması ve bu görüşleri duyurabilmesi için Topluluk
Komisyonu tarafından bazı çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan en önemlileri
"Avrupa Çevre Ajansı"nın kurulmasına ilişkin tüzük ve
"Enformasyon Yönergesi" denilen düzenlemedir.
Aşağıda, bu iki düzenlemeyle getirilen
sisteme şu şekilde değinmek istiyorum:
Avrupa Çevre Ajansının kurulmasına ilişkin
projeler 1989 yılında Avrupa Komisyonunun hazırlattığı "Task Force Çevre
ve İç Pazar" adlı çalışmada şekillenmiştir. Komisyon tarafından Konseye
sunulan bu çalışmada, Avrupa Topluluğu çevre politikasının bilgi iletişimine
ilişkin yönlerinin iyileştirilmesi, 1988 yılında hazırlanan Cecchini raporunda
kısaca değinilen iç pazarın yaratacağı refahın, çevre üzerindeki olası
etkisinden bir satır dahi bahsedilmemesine ilişkin eleştirinin
değerlendirilmesi ve Topluluk organlarının çevreyle ilgili konularda oluşan
olumsuz ve yetersiz imajının değiştirilmesi çabaları görülmektedir. Konsey
tarafından değerlendirilen bu çalışma, bir çevre ajansının kurulmasına önayak
olmuştur.
Konsey, 7 Mayıs 1990 tarihinde, 1210/90
sayıyla, Avrupa Çevre Ajansının ve bununla birlikte bir Avrupa Bilgi ve Gözlem
Ağının kurulmasına ilişkin olmak üzere, bir tüzük kabul etmiştir. Bu tüzüğün
amacı, Avrupa seviyesinde çevreye ait verilerin toplanması, işlenmesi ve analiz
edilmesi ve böylelikle de tarafsız, güvenilir ve mukayese edilebilir bilgilerin
sağlanmasıdır. Bu bilgiler sayesinde de, Topluluk ve üye devletler, çevrenin
korunması için gereken doğru tedbirleri alabilecek, bu tedbirlerin
değerlendirmesini yapabilecek ve kamuoyunu, çevrenin halihazırdaki durumu
hakkında sürekli bilgilendirmeyi sağlayabileceklerdir.
Tüzüğün 1 inci maddesi, bu amaçla, bir
Avrupa Çevre Ajansı kurulması gereğini hükme bağlamıştır. Bu ajans yanında, bir
de, bilgi ve gözlem ağının oluşturulması öngörülmektedir. Tüzüğün 2 nci
maddesinde, Avrupa Çevre Ajansının görevleri sayılmaktadır. Buna göre, ajans,
Topluluğun coğrafî alanında çevre konusunda veri toplamak, bunları analiz
etmek, Topluluğa ve üye devletlere tarafsız bilgi aktarmakla yükümlüdür. Bunun
yanında, Toplulukta çevrenin durumu hakkındaki verileri kaydetmek ve
değerlendirmek, çevrenin kalitesi, hassasiyeti ve çevre üzerindeki baskılar
hakkında uzman raporları hazırlatmak, çevresel veriler için bütün üye devletler
bakımından kullanılabilecek yeknesak değerlendirme kriterleri geliştirmek de
ajansın görevleri arasındadır. Topluluk, bu bilgileri, çevre konusunda Topluluk
mevzuatının uygulanmasını sağlamak bakımından kendi tasarılarında kullanır.
Ajans, çevrenin durumu hakkında edindiği bilgileri her üç yılda bir düzenli
olarak yayımlar.
Avrupa Çevre Ajansı Tüzüğünün 6 ncı
maddesinde ise, ajansın topladığı yahut ajanstan sağlanan bilgilerin kural
olarak halka açık olması ve bunların serbestçe yayımlanabilmesi ilkesi kabul
edilmektedir. Yalnız, bu bilgilerin kamuoyuna açıklanmasında, gerek komisyonun
ve gerekse üye devletlerin bilgilerin yayımlanmasına ilişkin olarak koydukları
kurallara ve özellikle gizli bilgilerin korunmasına ilişkin mevzuata uymak
zorunluluğu vardır. Bu hüküm, Avrupa Çevre Ajansının çevre konusunda şeffaflığı
sağlamaya olacak etkisini elbette zayıflatacaktır.
Avrupa Çevre Ajansı, Neumann'a göre, en
azından Topluluk çapında çevreyle ilgili bilgileri toplamasıyla, şimdiye kadar
Topluluk seviyesinde eksik bilgilere dayanarak alınan çevre politikasıyla
ilgili kararların iyileştirilmesine katkıda bulunabilecektir.
Avrupa Çevre Ajansının bir diğer önemli
özelliği, onun işleyiş tarzında esneklik ve yerinden yönetim anlayışının
anahtar bir rol üstlenmiş olmasıdır. Her şeyden önce, ajansın bir tüzelkişiliği
mevcuttur. Üye devletlerden gelen birer temsilci ile komisyondan gelen iki
temsilci ajansın idare kurulunu oluşturur. İdare kurulu da, arasından üç yıl
için bir başkan seçer. Başkan, ajansın işleyiş kurallarını saptar; kararlar,
idare kurulunun üçte 2 çoğunluğuyla alınabilmektedir.
Avrupa Çevre Ajansını, komisyonun önerdiği
ve idare kurulunun atadığı yönetimden sorumlu bir müdür beş yıllık bir süre
için idare etmektedir. Yönetimden sorumlu müdür, ajansın yasal temsilcisidir.
İdare kuruluna ve yönetimden sorumlu müdüre bilimsel bir komite destek
vermektedir. Bu bilimsel komiteyi de, idare kurulu, dört yıllık bir süre için
kendisi teşekkül ettirmektedir. Bu kurulun dokuz üyesi vardır ve her biri çevre
konusunda uzmanlaşmış olan kişilerdir. Bilimsel komitenin görüşleri
yayımlanmaktadır.
Avrupa Çevre Ajansı madde 19'a göre,
Avrupa Topluluğuna üye olmayan, Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ve Doğu
Avrupa ülkeleri gibi ülkelere de açıktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ayrıca, ajansın başlıca diğer çalışma alanları da şunlardır:
- Hava
kalitesi,
- Su
kalitesi,
- Toprağın
flora ve faunasının durumu,
- Toprak
kullanımı ve doğal kaynaklar,
- Atık
yönetimi,
- Gürültü
emisyonları,
- Kimyasal
maddeler,
- Kıyıların
ve deniz çevresinin korunması.
Ajans, bilgi değişimi konusunda diğer
kuruluşlarla işbirliği yapabilir. IMPEL isimli üye devletlerle komisyonu
birbirine bağlayan çevre mevzuatı bilgi ağı da bunlar arasındadır.
Ajans, AB üyesi olmayan ülkelere de
açıktır. En geç 31 Aralık 2003 tarihine kadar, konsey komisyonun hazırlayacağı
bir rapora dayanarak topluluk çevre politikasıyla ilişkisi açısından ajansın
gelişimi ve üstlendiği görevleri gözden geçirecektir. Ajansın merkezi
Kopenhag'tadır.
1995 yılında, ajans "Avrupa'da
Çevre:Dobris Değerlendirmesi" başlıklı ilk raporu yayımlanmıştır. 1995
Kasımında da beşinci eylem programı çerçevesinde ilerlemenin gözden
geçirilmesinin bir parçası olarak Avrupa Birliğinde çevre konusunda
güncelleştirilmiş bir çevre durumu raporu hazırlamıştır. Avrupa Birliğinde
çevrenin durumu hakkındaki ilk kapsamlı rapor ise 1998 yılı sonunda, yine,
Avrupa Çevre Ajansı tarafından yayımlanmıştır.
Ajansa üye ülkeler, Avrupa Bilgi ve Gözlem
Ağı (EIONET) adlı Avrupa çapında telematik bir şebekeye bağlıdır. EIONET,
izleme ve rapor etme amacıyla kullanılmakta; ayrıca, çevrenin durumuna ilişkin
ön irdelemeyi yapmaktadır. Bu telematik altyapı diğer sistemlere kıyasla çok
daha hızlı, etkin ve bilgi güvenliğini sağlayan bir sistemdir. Ajansın diğer
önemli faaliyetleri ise, bilginin yayılması ve çeşitli ülkelerde bulunan Çevre
Konu Merkezleri vasıtasıyla kapsamlı uzmanlık çalışmalarının yürütülmesidir.
Türkiye, Avrupa Çevre Ajansına 1999 yılı
haziran ayında üyelik başvurusunda bulunmuş; Brüksel'de, 27 Mart 2000 tarihinde
yapılan ve ülkemizin de temsil edildiği bir toplantıyla Avrupa Birliği
Komisyonu müzakere sürecini başlatmıştır. Söz konusu husus, ülkemize, katılım
stratejisi konusunda öntemaslarda bulunmak, Türkiye'nin katılacağı programları
ve Avrupa Çevre Ajansına üyelik konularında görüşmeler yapmak üzere, 17-18
Mayıs 2000'de ülkemizi ziyaret eden Avrupa Birliği Komisyonu Çevre Genel
Müdürlüğü yetkilileriyle yapılan toplantıda da ele alınmıştır. Bu toplantıda,
Avrupa Birliği Komisyonu yetkililerince, Avrupa Çevre Ajansının, Türkiye'ye,
Avrupa Birliğine tam üyelik kapılarını açan ilk AB kurumu olduğu açıkça ifade
edilmiştir.
Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve
Gözlem Ağına, yani EIONET'e ülkemizi katılımı:
Çevre alanında ve diğer önemli alanlarda
-sanayi, tarım, vesaire gibi- Avrupa Birliği müktesebatına uyum sürecinde
gerekli olan doğru, güvenilir, Avrupa Birliği standartlarına uygun verinin
toplanması ve işlenmesi için gerekli altyapının oluşturulması ve kurumsal
yapının güçlendirilmesi;
Kalkınma planları, ulusal strateji ve
politikaların hazırlanma aşamasında karar vericilere, çevre alanında gerekli
olan tüm verilerin ve bilgilerin temini;
Avrupa Birliğine aday ülkeler tarafından
hazırlanan projelerin Avrupa Birliği tarafından finanse edilmesi amacıyla tüm
projeler için şart koşul olarak öne sürülen Çevresel Etki Değerlendirmesinin,
yani, ÇED'in yapılması için gerekli olan tüm veri ve bilgilerin elde edilmesi;
Ülkemizde çevre verilerinin, kamu kurum ve
kuruluşları ile özel kuruluşlarda çok değişik formatlarda ve farklı ortamlarda
tutulması nedeniyle sağlanamayan ulusal standardın oluşturulması;
Bu amaçla, Çevre Bakanlığı tarafından
başlatılan ve koordinatörlüğünde diğer kurum ve kuruluşların katılımıyla
yürütülen ulusal çevre veritabanı sisteminin oluşturulması projesinin
desteklenmesi;
EIONET sisteminin ülkemizde hayata
geçirilmesiyle ülkemizin çevre durumunun izlenmesi ve rapor edilmesi;
Diğer aday ülkeleri ve Avrupa Birliği
ülkeleriyle online bağlantı sağlayarak tüm verilere anında ulaşma imkânının
temini, çevre alanındaki veri ve bilgilere kamunun erişiminin sağlanması gibi
önemli hususlarda, tüm yatırımları etkileyecek alanlarda ve sürdürülebilir
kalkınma hedefine ulaşmada ülkemize önemli katkılar sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
anlaşmanın, yaşanabilir bir dünya ve daha temiz bir çevre oluşumuna katkı
sağlayacağı ümidiyle konuşmama son verirken, Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.
Tasarının tümü üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
AVRUPA
ÇEVRE AJANSINA VE AVRUPA BİLGİ VE GÖZLEM AĞINA TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KATILIMI
İLE İLGİLİ OLARAK AVRUPA TOPLULUĞU VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ ARASINDA YAPILAN
ANLAŞMANIN KABUL EDİLMESİ İLE İLGİLİ MÜZAKERELERİN NİHAİ SENEDİNİN VE TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE AVRUPA TOPLULUĞU ARASINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN AVRUPA ÇEVRE
AJANSI VE AVRUPA BİLGİ VE GÖZLEM AĞINA KATILIMI ANLAŞMASININ ONAYLAN-
MASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - "Avrupa Çevre Ajansına ve
Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak
Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul
Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihai Senedi"nin ve "Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre
Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşması"nın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz
talebi?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullanacağını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa
Birliği ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak
Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul
Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihaî Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile
Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa
Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 308
Kabul : 306
Ret : 1
Çekimser : 1
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (1)
Şimdi, Türkiye'nin MATRA Programına
Katılımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.-
Türkiye'nin MATRA Programına Katılımına İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/302) (S. Sayısı: 27) (2)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.
Komisyon raporu, 27 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Onur Öymen; buyurun.
Sayın Öymen, konuşma süreniz 20 dakikadır.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye'nin MATRA Programına
Katılımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubunun görüşlerini
bildirmek için söz almış bulunuyorum.
Bildiğiniz gibi, MATRA Programı, 1994
yılında Hollanda tarafından Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin
demokratikleşmelerine ve hukuk devletine geçmelerine katkı sağlamak amacıyla
başlatılmıştır. Avrupa Birliğinin, 1999 yılının aralık ayında gerçekleştirilen
Helsinki Zirvesinden sonra, bu Programın Türkiye'de uygulanması
kararlaştırılmıştır.
Değerli arkadaşlar, meselenin özüne
girmeden önce bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Türkiye'nin bu
programdan yararlanması 1999 yılı aralık ayında kararlaştırılıyor, bunun
imzalanıp onaylanması üç yıl zaman alıyor. Eğer, Türkiye açısından yararlı bir
programsa niçin bu kadar geciktik, niçin daha önce bu programı imzalayıp
yürürlüğe koymadık? Bir kere, işin zamanlamasını dikkatinize getirmek
istiyorum. Bu gibi konularda zaman faktörü önemlidir. Ülkemize yarar sağlayacak
bir projeyse bu, zamanında ele alınması, imzalanması ve sonuçlandırılması
gerekiyor; fakat, meselenin özü hakkında söyleyeceklerim, sanıyorum ki, bu
zamanlama unsurundan daha önemlidir.
Değerli arkadaşlar, bu MATRA Programı,
Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinin demokrasiye ve hukuk devletine geçmeleri için
hazırlanmıştır. Bu programdan yararlanan devletlerin internet sitelerine
girdiğiniz zaman, son derece ilginç bilgilerle karşılaşıyorsunuz. Diyorlar ki:
MATRA Programı, totaliterlikten demokrasiye ve hukuk devletine geçiş için
hazırlanmış bir programdır. Şimdi, insaflı olarak düşünürsek, ülkemizi bu
kategoriye sokmak mümkün değildir.
Biz, demokrasiye, ilk adımlarımızı, 1920
yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulmasıyla attık. Atatürk'ün 1920'li
yıllarda başlattığı büyük hukuk reformu, büyük demokrasi reformu, Türkiye
açısından son derece önemli bir atılım oluşturmaktaydı. Değerli arkadaşlar,
biz, bu reformları, hiçbir ülkenin önerisiyle, hiçbir kuruluşun baskısıyla
yapmadık; kendi irademizle yaptık, milletin iradesiyle yaptık, milletin
arzusuyla yaptık. O bakımdan, şimdi, Türkiye'nin, demokrasiye yeni geçen,
otoriter, hatta, kendi tabirleriyle, totaliter bir rejimden demokrasiye yeni
geçen ülkelerle aynı paket içerisinde düşünülmesi, gerçekten, üzüntü vericidir.
Ümit ediyorum ki, bu programla ilgili olarak, ilgili makamlarımız, Hollanda
Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüşürken, Türkiye'nin diğer ülkelere
benzemediğini, ülkemizin farklı bir nitelik taşıdığını belirtmişlerdir.
Türkiye, bugün, Prof. Bernard Lewis'in
tabiriyle, 51 Müslüman ülke arasında, gerçek anlamda parlamenter demokrasiye
sahip olan tek ülkedir. Türkiye, bugün, pek çok yabancı devlet adamı
tarafından, başka ülkelere örnek gösterilmektedir.
Bizim yaptığımız hukuk reformunun geçmişi
yetmiş yıla dayanıyor, yetmiş yılı aşıyor. Şimdi, biz, demokrasiye, hukuka yeni
geçen devletler gibi, hukukun, demokrasinin ne olduğunu başkalarından öğrenmek
ihtiyacında mıyız? Bu konuda, sanıyorum ki, Yüce Meclisin çok duyarlı olması
lazımdır ve duyarlılığından da hiç kuşku duymuyorum. Bu vesileyle bir hususu
belirtmek istiyorum: Bu sözlerim, hiçbir zaman Türkiye'nin eksikliği olmadığı
anlamına gelmemelidir. Gayet tabiî ki, Türkiye'nin de, başka ülkelerin de,
demokrasi alanında da, hukuk alanında da tamamlanması gereken eksiklikleri
vardır ve bunları yerine getirmek de bizim görevimizdir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak, kabul ettiğimiz yasalarla, Anayasa değişiklikleriyle, uyum
yasalarıyla, zaten, bu görevi kendimiz yapıyoruz. Bunun için, bizim,
demokrasiden, hukuktan henüz nasibini almamış, bu alanda ilk adımlarını atan
devletler gibi düşünülmemize imkân yoktur. Biz, bu konuda pek çok ülkeye örnek
olabilecek özelliklere sahip bir ülkeyiz.
Değerli arkadaşlar, bu vesileyle bir
hususu bilgilerinize sunmak istiyorum: 1996 yılında, Türkiye'nin demokrasi ve
hukuk devleti alanındaki eksikliklerinin, defalarca, ısrarla, çeşitli düşünce
ve niyetlerle -bir kısmı iyi niyetli, belki bir kısmı o kadar iyi niyetli
olmayan düşüncelerle- dile getirildiği sırada, Türkiye Dışişleri Bakanlığı,
bütün Avrupa Birliği ülkelerinin büyükelçilerini davet etmiş ve kendilerine
demiştir ki: "Demokrasi alanında, insan hakları alanında bize
eleştirilerde bulunuyorsunuz. Öyle anlaşılıyor ki, siz, bu konuda bizden daha
tecrübelisiniz. Öyle anlaşılıyor ki, bu konuda, kendi uygulamalarınız hakkında
bize bilgi vermekten memnun olacaksınız. Biz, bu alanda yapabildiğimizin en
iyisini yapıyoruz, demokrasiyi geliştirmeye çalışıyoruz; ama, belki bizim
bilmediğimiz, sizin bildiğiniz bazı özellikler olabilir. Biz, sizinle
işbirliğine hazırız; gelin, uzmanlarınızı gönderin, bizim polis makamlarımızın,
diğer ilgili makamlarımızın eğitilmesi çalışmalarına siz de katkıda
bulunun."
Değerli arkadaşlar, 15 Avrupa Birliği
ülkesinden sadece 1 tanesi, bu sorumuza olumlu yanıt vermiştir; sadece 1
tanesi, Türkiye'ye polis akademisinde insan hakları alanında ders vermek için
uzman yollamıştır. Diğerleri, çeşitli gerekçelerle bu talebimizi yerine
getirmemişlerdir. Bu hususu, bilgilerinize sunmak istiyorum.
Biz, MATRA Programının öncülüğünü yapan
Hollanda'nın iyi niyetinden hiç kuşku duymuyoruz. Eminiz ki, bu programı çok
iyi niyetle hazırladılar ve bizimle işbirliğini önerirken de, bu önerilerini
iyi niyetle yaptılar. Ancak, söylediğim bu unsurları dikkate alarak bu
programın hayata geçirilmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz. Bu programla
ilgili olarak somut projeler geliştirilirken, Türkiye'nin bu özelliklerini
dikkate almak ve belki, gerçekten ihtiyaç duyacağımız belli alanlara, uzman
eğitimi gibi alanlara dikkatimizi tevcih etmek, sanıyorum ki, yararlı
olacaktır.
Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri;
bir hususa daha dikkatinizi çekmek istiyorum; o da şudur: Bu gibi yasa
tasarılarını, geçmiş dönemden kalan tasarıları, mutabakat zabıtlarını Yüce
Meclise sunarken, ilgili makamlarımızın bu tasarıların güncelleştirilmesi için
özen göstermeleri, sanıyorum, çok yararlı olacaktır.
İşte, önümüzdeki tasarıda, bu alanda,
dikkate değer bir eksiklik var. Tasarıda, Türkiye'ye, 7 000 000 florinlik MATRA
Programının 3 000 000 florinlik bölümü tahsis edilecektir deniliyor. Değerli arkadaşlar,
dünyada "florin" diye bir para birimi kalmış mıdır; florin tedavülden
kalkmamış mıdır; Hollanda, diğer pek çok Avrupa Birliği ülkesi gibi, euro
sistemine geçmemiş midir; bugün, Hollanda'da geçerli para birimi euro değil
midir; florinin bir anlamı kalmış mıdır; herhangi bir yerde hesap birimi olarak
kullanılıyor mu?! O zaman, bu gibi projeleri sunarken, sanıyorum ki, ilgili
makamların gerekli özeni gösterip, gerekli düzenlemeleri yapmaları çok yararlı
olacaktır. Eğer, sunulan bu proje üzerinde de, bu tasarı üzerinde de gerekli
düzeltme yapılırsa, sanıyorum ki, yararlı bir iş yapılmış olur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu düşüncelerle tasarıya olumlu oy
vereceğimizi ifade etmek istiyorum. Ancak, uygulamada, demin de belirttiğim
gibi, Türkiye'nin itibarını yüksek tutacak, demokratik bir hukuk devleti olma
özelliğini gözetecek titiz bir yaklaşımın sergilenebileceğini de ümit ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öymen.
AK Parti Grubu adına, Bolu Milletvekili
Sayın Mehmet Güner; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET GÜNER (Bolu) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 sıra sayılı, Türkiye'nin MATRA
Programına Katılımına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hollanda, Merkezî
ve Doğu Avrupa ülkelerindeki demokratikleşme ve hukuk devletine geçiş sürecini
desteklemek, teknik yardım sağlamak amacıyla 1994 yılında başlattığı MATRA
Programına, 1999 Helsinki Zirvesinden sonra Türkiye'nin de dahil edilmesini
kararlaştırmıştır.
Değerli milletvekilleri, Hollanda, Berlin
Duvarının yıkılmasından sonra, Merkezî ve Doğu Avrupa ülkelerine yönelik bir
yardım programı başlatmış, ilk etapta ekonomik bir nitelik arz eden program,
Hollanda Ekonomik İşler Bakanlığının sorumluluğunda yürütülmüş, bu kapsamda,
Merkezî ve Doğu Avrupa ülkelerinde faaliyette bulunan Hollandalı firmalara
çeşitli kolaylıkları sağlamış, daha sonra, bu ülkelere sadece ekonomik yardım
yapılmasının yeterli olmayacağının ve sosyal yapılarının geliştirilmesinin de
zorunlu olduğunun anlaşılması üzerine, yardım programı, ekonomik reformun ve
dönüşüm sürecinin desteklenmesine (PSO) ve sivil topluma (MATRA) yönelik iki
bölüme ayrılarak yeniden düzenlenmiştir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin MATRA ve
PSO Programlarına iştirakine dair mutabakat zaptı, 30 Ekim 2000 tarihinde
Ankara'da imzalanmıştır. Mutabakat zaptının, vergi muafiyetine dair hükümler
içermesi sebebiyle, onaylanmasının bir kanunla uygun bulunması gerekmektedir.
Kanun tasarısı, 18 Nisan 2001 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sevk edilmiş olup; ancak, Genel Kurul gündemimize bugün gelmiştir.
Mutabakat zaptı, ülkemiz onay işlemlerini
tamamladığını Hollanda'ya bildirdiği tarihte yürürlüğe girecek olmakla
birlikte, Hollanda makamlarıyla varılan mutabakat doğrultusunda uygulamaya
hemen başlanması mümkün olabilmiştir.
MATRA ve PSO Programları kapsamında
sunulan projeler, önce bakanlığımız ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
tarafından, Avrupa Birliğine uyum ve ulusal program önceliklerimiz açısından
gözden geçirilmekte; bu bağlamda, ayrıca, Avrupa Birliği veya diğer üye ülkeler
tarafından sağlanan başka yardımlarla mükerrer unsurların bulunup bulunmadığını
da değerlendirmektedir. Bu değerlendirme sonucunda, öncelikli görülen proje ve
faaliyet önerileri Hollanda tarafına iletilmekte ve Hollanda tarafı sadece
bunlar üzerinden işlem yapmaktadır.
Bu çerçevede, 2001 yılı için 1 000 000
florin kaynak aktarılmış bulunan PSO ve 1 500 000 florin kaynağa sahip MATRA
çerçevesinde, çevre, sağlık ve hayvancılık alanlarında toplam 4 proje
onaylanmış ve 2002 yılında uygulamaya konulmuştur.
Değerli milletvekilleri, bu projeleri
açacak olursak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, Türkiye'de Büyükbaş
Hayvanların Tespiti ve Kayıt Altına Alınması Projesi, bu PSO kapsamında
gerçekleştirilmiş, bunun için de 440 000 euroluk kaynak aktarılmıştır.
Yine, Sağlık Bakanlığı çerçevesinde,
Türkiye'de Sağlık Bakanlığı Gıda Kontrol ve Teftiş Sisteminin Güçlendirilmesi
Projesi de MATRA Programı çerçevesinde ele alınmış ve 386 000 euroluk kaynak
aktarılmıştır.
Çevre Bakanlığı, Türkiye'de Avrupa Birliği
Su Çerçeve Direktifinin Uygulanması Projesine, yine bu MATRA Programı
çerçevesinde 386 000 euro kaynak aktarılmıştır.
2001 yılında programlanan kaynak
aktarımına bakacak olursak, PSO toplamı olarak 772 000 euro, MATRA Programı
çerçevesinde de 826 000 euro kaynak aktarılmış olup, ikisinin toplamı 1 598 000
eurodur.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılında PSO
ve MATRA kapsamında büyük çaplı işbirliği ve projeler için ayrılan kaynaklar da
şu şekildedir: PSO Programı için 815 000 euro, yine PSO-Short (kısa) Programı
için, Türkiye dahil 11 aday ülke için toplam 1 000 000 euro ayrılmıştır; ancak,
bu program diğer PSO programlarından farklılık arz etmektedir. Ülkeler için
kısıtlamalar yoktur, "önce başvuran kullanır" esasına göre
yürütülmektedir. Proje başvuruları için zaman tahdidi de bulunmamaktadır.
MATRA Katılım Öncesi Projeler Programı
için, Türkiye, Bulgaristan ve Romanya için toplam 906 000 euroluk kaynak
ayrılmıştır. Ülkeler arasında eşit paylaşım söz konusu değildir, daha iyi
projeler sunabilen ülke daha fazla kaynak kullanabilecektir. Bu noktada
hükümetimize ve ilgili kuruluşlarımıza büyük iş düşmektedir. Bu konuda gereken
hassasiyetin gösterilmesi durumunda daha fazla kaynaktan istifade etmek de
mümkündür.
Bu noktada 2002 yılında programa alınan
Katılım Öncesi Uzun Dönem Programı kapsamında da, Devlet Demiryolları Genel
Müdürlüğünün, Etkin Liman İşletmesi ve Otonom Liman Yönetimini Kurmaya Yönelik
Türkiye ile Hollanda Arasında İşbirliği Projesi için, yine PSO Programı
kapsamında 450 000 euroluk kaynak aktarılmıştır.
Sağlık Bakanlığı, Refik Saydam Hıfzıssıhha
Merkezinin Hava Kalitesi İzlemesine Yönelik Kalite Emniyet Sisteminin
Güçlendirilmesinin Yönlendirilmesi Projesine de, yine, MATRA Programından 403
000 euroluk kaynak ayrılmıştır.
Dış Ticaret Müsteşarlığının, 3 üncü
Ülkelerden İthal Edilen Ürünlerin Ürün Güvenliği Kuralları ile Uygunluğunu
Kontrol Eden 339/93/AET Sayılı Konsey Tüzüğünün ve Değişiklik Yapan 98/583/AET
Sayılı Kararın Pratikte Uygulanması Projesi için de, yine, PSO Programı
kapsamında 482 500 euroluk bir kaynak aktarılmıştır.
Çevre Bakanlığının, Türkiye'de Stratejik
Çevre Değerlendirilmesi Direktifinin Yakınlaştırılması ve Uygulaması Projesi
için de, yine MATRA Programı çerçevesinde 403 000 euroluk kaynak aktarılmıştır
ve burada, 2002 yılında ayrılan bu her iki kaynağın toplamı da -2002 yılı
içerisinde- 1 738 500 eurodur.
Ayrıca, bu dört projeye ilave olarak da,
Çevre Bakanlığı, Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifinin Uyarlanması
Konusunda Kapasitenin Geliştirilmesi Projesi de, bütün aday ülkelere tahsis
edilen 4 000 000 euroluk kaynaktan desteklenecektir.
Değerli milletvekilleri, bu büyük çaplı
projelerin yanı sıra, MATRA bünyesindeki çeşitli alt programlar kapsamında da
işbirliği mümkün olmaktadır; eğitim programları ve seminerlere katılım
programları gibi.
Alt programların bütçeleri, büyük çaplı
projelerden bağımsız olduğu için herhangi bir sayı ve kaynak kısıtlaması da
bulunmamaktadır.
11-12 Haziran 2002 tarihlerinde, Adalet ve
İçişleri (polis) işbirliği imkânlarını da ele almak üzere ülkemizi ziyaret eden
Hollanda heyeti, Bakanlığımız ve ilgili diğer kurumlarla da temaslarda
bulunmuştur. Hollanda tarafı, kriminal polis laboratuvarları, sorgulama
teknikleri, toplum polisi uygulamaları ve kamu-polis ilişkileri konularında
eğitim işbirliği yapabileceğini de belirtmiştir.
Değerli milletvekilleri, bir sosyal
dönüşüm projesi anlamına gelen, Hollanda hükümeti tarafından hazırlanan bu
MATRA antlaşma metni, daha önceki hükümet tarafından Meclis Genel Kuruluna
getirilmiş, ancak, yeni Meclisin oluşmasıyla kadük hale gelmişti.
Hükümetimiz için öncelik arz ettiğinden,
oylanmak üzere yeniden Yüce Meclisin huzuruna arz edilmiştir. Bu antlaşma
metni, Dışişleri Komisyonumuzda gündeme gelmiş, tartışılmış ve bu antlaşmanın,
Avrupa Birliği sürecinin hızlandırılmaya çalışıldığı şu günlerde ülkemizin
yararına olacağına dair mutabakat sağlanmıştır.
Biraz sonra, Genel Kurulumuzda değerli
oylarınıza sunulacak olan bu antlaşmanın, ülkemiz için hayırlı olması
dileğiyle, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güner.
Tasarının tümü üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE'NİN
MATRA PROGRAMINA KATILIMINA İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - Türkiye'nin MATRA Programına
katılımına ilişkin 30 Ekim 2000 tarihinde Ankara'da imzalanan Mutabakat
Zaptı'nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci
madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi
bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye'nin MATRA Programına
Katılımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı: 313
Kabul : 313
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
(1)
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.20
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 17.33
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - 26 ncı Birleşimin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin 2000 Yılına
Ait 4 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.
V. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5.-
Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin 2000 Yılına Ait 4 Sayılı Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/303) (S. Sayısı: 28) (1)
BAŞKAN - Komisyon ?..Burada.
Hükümet?..Burada.
Komisyon raporu 28 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Haşim Oral; buyurun.
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA V.HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Grubum adına, EFTA, yani, İngilizce
tanımlamasıyla "European Free Trade Association" isimli ekonomik
topluluğun 4 sayılı kararının onaylanması konusundaki Dışişleri Komisyonunda
kabul ettiğimiz yasayla ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin düşüncelerini
aktarmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum. Ancak, EFTA ile ilgili
görüşlerimizi aktarmadan önce, mensubu bulunduğum Dışişleri Komisyonunun şu ana
kadar yaptığı çalışmalara çok büyük ölçüde katkı koyan Dışişleri
temsilcilerimize, yani, Dışişlerinde görevlerini profesyonelce yapan Dışişleri
yetkililerimize ve Komisyonda bizimle birlikte görev yapan Adalet ve Kalkınma
Partili arkadaşlarıma ve Komisyon Başkanımıza huzurlarınızda teşekkür etmek
istiyorum.
EFTA, Avrupa'da, Avrupa Ekonomik
Topluluğuna alternatif olarak kurulmuş ekonomik nitelikli bir bölgesel
birlikteliktir. İngiltere'nin öncülüğünde 1960 tarihinde kurulmuştur. Kurucu
üyeleri -ki, daha sonradan bunlar Avrupa Birliğine geçmişlerdir malumu âliniz
olduğu üzere- İngiltere, Avusturya, Danimarka, Norveç, Portekiz, İsveç ve
İsviçre'dir. Şu anda EFTA'ya bağlı ülkeler, İzlanda, Norveç, Liechtenstein ve
İsviçre'dir; Finlandiya, ortak üye statüsündedir.
EFTA'nın amacı, gıda maddeleri dışındaki
maddeler için aralarındaki gümrük duvarlarını kaldırarak, sanayi malları
alanında serbest bir ticaret bölgesi oluşturmaktır. EFTA üyeleri, üçüncü
ülkelerle yaptıkları sınai ürün ticaretinde ortak gümrük tarifesi
uygulamamaktadır, üçüncü ülkelerle ticarî ilişkilerinde serbesttirler.
Avrupa Topluluğu ile EFTA, ayrı
organizasyonlar olarak yola çıkmış olmakla birlikte, taraflar arasındaki
ticaretin ve ilişkilerin gelişmesine paralel olarak 1960'lı yıllardan itibaren
bir yakınlaşma süreci başlamış ve 1972 yılında serbest ticaret bölgesi
anlaşması imzalanmıştır. Taraflar, aralarındaki gümrük vergilerini
kaldırmışlardır; ancak, bu yapının 80'li yıllarda yetersiz kalması ve farklı
bir yaklaşım ihtiyacının ortaya çıkmasıyla birlikte, Topluluk ve EFTA ülkeleri
arasında, 1 Ocak 1994 tarihinde, kişilerin, malların, sermayenin ve hizmetlerin
serbest dolaşımını öngören Avrupa Ekonomik Alanı kurulmuştur. Bu şekilde,
Topluluk tek pazarının, alım gücü yüksek bir pazara genişletilmesi mümkün
olmuştur; ancak, İsviçre, yaptığı referandum sonucu -hepinizin bildiği gibi-
Avrupa Ekonomik Alanına katılmama kararı almıştır. EFTA ülkeleri, Avrupa
Ekonomik Alanı mekanizması sayesinde Avrupa Topluluğu içpazarına dahil
edilmiştir; ancak, EFTA içinde önemli paya sahip üç ülkenin, yani, Avusturya,
İsveç ve Finlandiya'nın Topluluğa tam üyeliğini müteakip, Avrupa Ekonomik
Alanının etkinliği büyük ölçüde azalmıştır. Avrupa Ekonomik Alanına tarım
ürünleri ticareti dahil edilmemiştir. Avrupa Ekonomik Alanı, bu görünümüyle,
gümrük birliğine dayanmayan, iyileştirilmiş bir serbest ticaret anlaşmasıdır.
EFTA ülkeleriyle serbest ticaret anlaşması
imzalanmasına yönelik olarak 1990 yılında başlatılan müzakereler, 1991 yılında
anlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlanmıştır. Taraflar, aralarındaki ticarette
mevcut olan tarifeleri ve tarifedışı engelleri kaldırarak, malların serbest
dolaşımını sağlamayı hedefleyen Türkiye-EFTA Serbest Ticaret Anlaşması,
temelde, tüm sanayi mallarını kapsamaktadır. EFTA ülkeleri, anlaşmanın
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Türk menşeli sanayi malları ithalatında
tahsil edilen gümrük vergileri ve eş etkili vergiler ile miktar kısıtlamalarını
da kaldırmışlardır.
Tarım ürünleri ticareti, Anlaşmaya ek
olarak, her bir EFTA ülkesiyle ikili bazda gerçekleştirilen protokollerle
düzenlenmiştir. Bu protokoller çerçevesinde, belirli tarım ürünleri ihracatımız
için yüzde 100'e varan gümrük vergisi indirimleri elde edilmiştir. Söz konusu
muafiyet, Türkiye lehine, tek taraflı olarak elde edilmiş olduğundan, EFTA
ülkeleri kaynaklı tarım ürünleri gümrük vergisi indirimi uygulanamamaktadır.
Anlaşma, sanayii ve tarım ürünlerine yönelik hükümlerin yanı sıra, işlenmiş
tarım ürünleri, balıkçılık ve su ürünleri, fikrî mülkiyet hakları, rekabet,
devlet yardımları ve damping konularına ilişkin düzenlemeleri de içermektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi, Dışişleri Komisyonunda görüşülen ve onaylanan EFTA
Anlaşmasını, Grup olarak onaylamaktadır.
Ülkemize, ticaretimize, ülkemiz insanına,
ulusal çıkarlarımıza güzellikler, iyilikler getirmesi dileğiyle hepinizi saygı
ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Oral, teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına İstanbul Milletvekili Mehmet Denizolgun; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET BEYAZIT
DENİZOLGUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye - EFTA
Ortak Komitesinin 2000 Yılına Ait 4 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum; sizleri
saygıyla selamlıyorum.
EFTA (The European Free Trade Association)
bilindiği gibi, Avrupa Serbest Ticaret Birliğidir. 1960 yılında Avrupa
Topluluğunun kuruluşunu müteakip, Stockholm Konvansiyonu olarak adlandırılan
anlaşmayla kurulmuştur. Kuruluşunda anlaşmaya imza koyan 7 ülke vardır.
Avusturya, Danimarka, Norveç, Portekiz, İsveç, İsviçre ve İngiltere'dir. Daha
sonra 1972 tarihinde İngiltere ve Danimarka ayrılmış, daha sonra 1986'da
Portekiz birlikten ayrılmıştır. Finlandiya 1961'de, İzlanda 1970'de,
Liechtenstein 1991'de birliğe katılmıştır. EFTA üyesi ülkelerin ayrılması ve
tekrar girmeleriyle EFTA'nın mevcut üyeleri şu anda İzlanda, Norveç,
Liechtenstein ve İsviçre'dir.
Bu birliğin amacı, Batı Avrupa'da, gümrük
vergileri ve eş etkili vergiler, miktar kısıtlamalarının ve eş etkili tedbirler
ve ticaret üzerindeki diğer engellerin ortadan kaldırılması suretiyle, dünya
ticaretinin serbestleştirilmesine öncülük etmektir. Birliğin en önemli
özelliklerinin başında, gelişmiş ülkeler arasında kişi başına gelirin en yüksek
olduğu ülkeler tarafından oluşturulması gelmektedir. Bunun yanısıra, söz konusu
ülkelerin dünya ticaretinden aldıkları pay da nüfuslarına göre oldukça
yüksektir.
1989'dan sonra, Doğu Blokunun yıkılmasıyla
başlayan süreç, EFTA ülkelerini, demokrasi ve insan hakları çerçevesinde, pazar
ekonomisini yerleştirmeye çalışan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleriyle yakın
ekonomik ilişkiler kurmaya yöneltmiştir. Bu bağlamda, EFTA ülkeleri ile
Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Romanya, Slovakya, Türkiye
ve İsrail arasında serbest ticaret anlaşmaları imzalanmıştır. Baltık Ülkeleri,
Slovenya ve Arnavutluk'la ise, söz konusu ülkelerin Avrupa entegrasyonu
sürecinde yer almaları için gerekli yardımların yapılmasını taahhüt eden
işbirliği deklarasyonları imzalanmıştır.
Serbest Ticaret Anlaşması, bilindiği gibi,
Türkiye Cumhuriyeti ile EFTA ülkeleri arasında, 10 Aralık 1991'de imzalanmış,
22 Mayıs 1992'de yürürlüğe girmiştir. Bu anlaşma, taraflar arasındaki ekonomik
ve ticarî potansiyeli harekete geçirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile EFTA
ülkeleri arasında gümrük konularında karşılıklı idarî yardımlaşmaya ilişkin
protokol D'nin esas amacı, Türkiye ile EFTA üyesi ülkelerin gümrük idareleri
arasında işbirliğini kurmak, geliştirmek, bu suretle, taraflar arasında eşya ve
yolcu akışını kolaylaştırmak ve teşvik etmek, bu ülkelerin ekonomik, sosyal ve
malî çıkarlarına aykırı olan ve gümrük kanunlarına karşı işlenen suçlarla daha
etkin mücadele edebilmektir. Bu anlaşmayla, gümrük idareleri arasında bilgi
değişimi yanında, personel ve uzman değişimi, teknik konularda bilgi alışverişi
de mümkün olacaktır.
EFTA kurulduktan sonra ihtiyaç doğmuş ve
bu ihtiyaçtan Avrupa Ekonomik Alanı kurulmuştur. Onun da kurulma süreci
şöyledir: AET, yani Avrupa Ekonomik Topluluğu ve EFTA üyesi ülkelerde, aşağı
yukarı 380 000 000'luk bir potansiyel
tüketici vardır. Bu kadar büyük bir serbest ticaret alanı oluşturulmasına
yönelik görüşmeler 1960 yılında başlamış, 1972-1973 yıllarında Avrupa Topluluğu
ve EFTA üyeleri arasında serbest ticaret anlaşmaları imzalanmış ve 1984'te
Lüksemburg Deklarasyonuyla devam etmiştir.
1988 yılına kadar Avrupa Topluluğuyla daha
kapsamlı bir ilişkiye girme konusunda isteksiz görünen EFTA üyeleri, Jacques
Delors'un 17 Aralık 1989'da Avrupa Parlamentosunda yaptığı EFTA ülkeleriyle
ilişkilerin güçlendirilmesine yönelik konuşması üzerine harekete geçerek
toplanan Bakanlar Konferanslarında pek çok konudaki anlaşmazlıklar üzerinde,
uzun bir süreçten sonra uzlaşıya vararak, 2 Mayıs 1992'de Portekiz'in Porto
Şehrinde Avrupa Ekonomik Alanını kuran anlaşmayı imzalamışlardır.
Avrupa Ekonomik Alanı Anlaşmasının amacı,
ortak kurallar, rekabette eşit koşullara dayalı dinamik ve homojen bir yapı
meydana getirmektir. Akit, tarafların çıkarları, hakları ve yükümlülükleri
arasında bir denge, eşitlik ve mütekabiliyet sağlayacak olan anlaşmanın
koşullarının yerine getirilmesi için, taraflar, hukukî yollar da dahil olmak
üzere, her türlü çareye başvurabileceklerdir.
Anlaşma, dört temel özgürlük üzerine,
işgücünün malların, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımının, birkaç
istisna ve geçiş dönemi dışında, Avrupa Topluluğu müktesebatı esas alınarak
sağlanması esasına dayanmaktadır.
Avrupa Ekonomik Alan Anlaşması, İsviçre
tarafından referandumla reddedilmiştir. Bilahara, Avusturya, Finlandiya ve
İsveç'in Avrupa Birliğine katılmalarıyla, bugün sadece diğer üç EFTA ülkesi
için geçerli bulunmaktadır.
Avrupa Ekonomik Alanı Anlaşmasının
kurumsal çatısı, AEA Konseyi, AEA Ortak Komitesi, AEA Ortak Parlamento Komitesi
ve AEA Danışma Komitesinden oluşmaktadır.
AEA Konseyi, Avrupa Ekonomik Alanı içinde
en yüksek siyasî organı olarak ve AT Konseyi ve Komisyonundan üyeler ile EFTA
ülkeleri hükümetlerinin birer temsilcisinden oluşmaktadır.
Avrupa Ekonomik Alanı Ortak Komitesi, akit
tarafların temsilcilerinden oluşmaktadır ve dört temel fonksiyonu vardır. Görüş
ve bilgi alışverişi için bir forum görevi yapan Komite, karar alıp, anlaşmanın
yürütülmesinden de sorumlu organdır. Anlaşmanın yorumlanmasını sağlayacak ve
akit taraflar arasında anlaşmanın uygulanması ya da yorumlanması hususunda
çıkabilecek anlaşmazlıklara çözüm bulma merciidir.
AEA Ortak Parlamento Komitesi, raporlar
hazırlamak yoluyla Avrupa Topluluğu ve EFTA üyeleri arasında daha iyi bir
anlayışın sağlanmasına katkıda bulunmaktadır.
Avrupa Ekonomik Alanı Danışma Konseyi ise
tarafların (işverenler ve sendikalar) temsilcilerinin temas ettiği bir
forumdur.
Türkiye ile EFTA ülkeleri arasındaki
ilişkileri şöyle özetleyebiliriz:
Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkileri uzun
yıllar düşük düzeylerde seyretmiştir. Nitekim, toplam nüfusu Türkiye nüfusunun
yarısı kadar olan bu ülkelerle dış ticaretimiz, toplam dış ticaretimizin aşağı
yukarı yüzde 5'i kadar olmuştur.
Avusturya hükümeti, 1989 yılında, Türkiye
ile EFTA arasında serbest ticaret bölgesi kurulmasına ilişkin öneride bulunmuş,
bu öneri kabul görerek çalışmalar başlatılmıştır.
1989 yılı aralık ayında, EFTA'nın serbest
ticaret anlaşması imzalanması önerisinin kabulünü müteakip, Şubat 1990'da bir
araya gelen taraflar prensipte anlaşmışlardır. Anlaşma, 17 Ekim 1991'de parafe
edilmiştir. 10 Aralık 1991'de, Cenevre'de, devlet bakanları düzeyinde
imzalanmış ve 1 Nisan 1992'de yürürlüğe girmiştir.
Türkiye-EFTA Serbest Ticaret Anlaşması,
işlenmiş tarım ürünleri de dahil olmak üzere, sanayi ürünlerini, balıkçılık ve
su ürünlerini, fikrî mülkiyet, rekabet, devlet yardımları ve damping
hükümlerini ihtiva etmektedir.
Anlaşma, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle
anlaşmasında olduğu gibi, asimetrik bir model üzerine kurulmuştur.
Anlaşmanın yürürlüğe girişiyle birlikte,
EFTA ülkeleri, bazı hassas tekstil ve konfeksiyon ürünleri hariç, sanayi
ürünleri açısından gümrük vergilerini sıfıra çekmiş, Türkiye ise, Avrupa
Birliği ürünlerine uygulanmakta olan indirimi EFTA ülkelerine de yansıtmıştır.
Genelde serbest ticaret anlaşmaları
kapsamında yer almamakla birlikte, EFTA ülkeleriyle yapılan ikili tarım
anlaşmalarıyla, bazı tarım ürünlerinde, Türkiye'ye gümrük muafiyeti veya
indirimi şeklinde taviz tanınmıştır.
Bundan evvelki kanun tasarısı hep birlikte
oylanmış ve müspet olarak sonuçlanmıştı; bunun da aynı şekilde sonuçlanmasını
bekliyoruz.
Grubum adına herkese saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Denizolgun, teşekkür
ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE-EFTA
ORTAK KOMİTESİNİN 2000 YILINA AİT 4 SAYILI KARARININ
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - "Türkiye-EFTA Ortak
Komitesinin 2000 Yılına Ait 4 Sayılı Kararı"nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılması kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi
bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin
2000 Yılına Ait 4 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylama sonucu:
Oy sayısı: 279
Kabul: 279
Bu sonuca göre, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (1)
Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk
Sosyalist Cemahiriyesi Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk
Sosyalist Cemahiriyesi Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/335) (S.
Sayısı: 23) (2)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Komisyon raporu, 23 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın V. Haşim Oral;
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; önümüze getirilen tasarı, bundan
önceki hükümetimizin bize sunduğu bir tasarıdır. Dolayısıyla, buradan yola
çıkarak, devlette devamlılığın esas olduğunu ve özellikle bu tür anlaşmaların
dünya barışında ne kadar etkili olduğunu, ulusal çıkarlarımızın korunması
konusunda bu tür anlaşmaların bize verdiği hakların, karşılıklı verdiği
hakların, bizim ve dünya barışı için ne kadar önemli olduğunu şimdiye kadarki
dış ilişkilerimizde zaten yeterince gördük.
Libya'da mukim çok sayıdaki vatandaşımızın
hak ve çıkarlarını gereğince korumak ve bu ülkeyle konsolosluk ilişkilerimizin
tabi olacağı esasları belirlemek üzere bir konsolosluk sözleşmesi imzalanması
1982 yılında kararlaştırılmış ve Türkiye-Tunus Konsolosluk Sözleşmesinin metni,
örnek alınması amacıyla, Libya makamlarına tevdi edilmiştir. Libya ile bir
konsolosluk sözleşmesi imzalanması gerektiren ve bu ülkede mukim
vatandaşlarımızın karşılaşageldikleri bazı sorunlar, özetle aşağıdaki şekilde
sunulabilir.
Libya makamları, vatandaşlarımızı keyfî
olarak -altını çizerek söylüyorum- gözaltına almakta, savunmalarını almaksızın
tutmakta ve sınırdışı etmektedir. Bu gibi durumlarda, Trablus Büyükelçiliğimize,
resmî kanallardan hiçbir bilgi verilmemektedir. Libya makamları, konsolosluk
yetkililerimize, gözaltına alınan Türk vatandaşlarıyla görüşme imkânı
tanımamaktadır. Libya'da vefat eden vatandaşlarımızla ilgili, Libya
makamlarınca herhangi bir bildirimde bulunulmamaktadır. Libya'da vefat eden
vatandaşlarımızın aynî ve nakdî terekelerinin ve vefat eden vatandaşlarımızın
ailelerine yardım mahiyetinde, vatandaşlarımızca toplanan paraların Türkiye'ye
transferinde sorunlarla karşılaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen hususlar, Libya'yla
imzalanmış bulunan konsolosluk sözleşmesinde, ayrı ayrı metinler halinde yer
almaktadır. Sözleşmenin 36 ncı maddesine göre, tarafların, tutuklanan,
gözaltına alınan veya herhangi bir şekilde hürriyeti kısıtlanan her ülke
vatandaşlarına ilişkin bildirimlerini, iki hafta içerisinde, ilgili tarafın
konsolosluğuna yapacağı hükme bağlanmıştır. Aynı maddede, konsolosluk
memurlarının, gözaltına alınan kendi vatandaşlarını ziyaret edebilecekleri,
bunlarla görüşebilecekleri de belirtilmiştir.
Yine, bu sözleşmenin 37 nci maddesinin
beşinci fıkrasında, ölen vatandaştan kalan para ve şahsî eşyaların, herhangi
bir formaliteye gerek kalmaksızın konsolosluğa teslim edilmesi öngörülmektedir.
Hepinizin bildiği gibi, Libya'da iş
yapmakta olan Türk şirketlerinin üstlendikleri projelere göre, Türkiye'den bu
ülkeye giden işçi sayısı 2 000 ile 10 000 arasında değişmektedir. Halihazırda,
Libya'da, 2 500'ü Trablus Büyükelçiliğimiz görev çevresinde, 500'ü Bingazi
Başkonsolosluğumuz görev çevresinde olmak üzere, yaklaşık 3 000 vatandaşımızın
yaşadığı tahmin edilmektedir. Libya'da halen iş yapan 15 Türk şirketinin, büyük
çapta projeler üstlenmiş bulunan STFA, BTK, Mesa, ENKA, BAYTUR, ENTES ve TEKSER
gibi Türk müteahhitlik firmalarımızın gruplar halinde Türkiye'den getirdikleri
işçilerin çoğunluğu, bu şirketlerimizin faaliyetlerinin yoğunlaştığı Sirte,
Cufra, Bingazi ve Trablus Kentlerinde istihdam edilmektedir. Türk şirketlerinde
çalışmakta olan 1 500 civarındaki işçimizin konsolosluk işlemleri, çalıştıkları
şirketlerin takipçileri tarafından toplu ve düzenli olarak yürütülmektedir. Bu
çerçevede, Libya'da mukim vatandaşlarımızın haklarının korunması amacıyla
Libya'yla bir konsolosluk sözleşmesi imzalanması, Dışişleri yetkililerimiz ve
bir önceki hükümetimiz tarafından gerekli görülmüştür.
Cumhuriyet Halk Partisinin bu anlaşmayla
ilgili düşünceleri olumludur. Libya'da iş yapan ticaret erbabımızın,
şirketlerimizin, çalışan emekçilerimizin haklarının yenilmemesi konusunda,
Dışişlerimizden yetişen yetkin kişilerin ve oradaki kurumların görevlerini en
layık şekilde, en iyi şekilde yapacaklarına olan inancımızı beyan eder, Meclisi
saygı ve sevgiyle selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oral.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına, Nevşehir Milletvekili Sayın Osman Seyfi; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN SEYFİ
(Nevşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Grubum adına, hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bilindiği gibi, devletlerin başka
devletlerle münasebetlerini ve menfaatlarını, çıkarlarını korumak, devletler
arasında ticarî, ekonomik, turistik, sosyal, bilimsel, kültürel ve teknik
alanlarda ilişkileri kolaylaştırmak ve bu hususlarda meşru yollardan bilgiler
elde etmek için ilgili devletler nezdinde konsolosluklar açılmakta ve
konsolosluk anlaşmaları imzalanmaktadır. Görüştüğümüz anlaşma da bunlardan
birisidir.
İki ülke arasında, Libya ve Türkiye
arasında, tarihsel ilişkilere paralel olarak konsolosluk konularının daha geniş
bir açıdan ele alınmasına ve bu amaçla iki ülke arasında bir konsolosluk
sözleşmesine ihtiyaç duyulduğu, tasarının gerekçesinde de belirtilmiştir. Bu
sözleşmenin imzalanmasıyla, iki ülke arasında konsolosluk ilişkileri karşılıklı
olarak akdî bir esasa bağlanmış bulunmaktadır. 6 bölüm ve 50 maddeden
oluşmaktadır. Sözleşme, onay belgelerinin teatisinden otuz gün sonra yürürlüğe
girecek ve süresiz olarak yürürlükte kalacaktır; önceden bildirilmek suretiyle
feshi de mümkün olacaktır.
Türkiye ve Libya siyasî ve ekonomik
ilişkilerine baktığımızda, bu anlaşmaya gerçekten ihtiyaç vardır. Libya'yla
aramızdaki tarihî bağlar, Libya'nın Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında, kendi
dışpolitikasına hizmet edecek şekilde de olsa, Türkiye'ye verdiği destek, 1965
yılından bu tarafa ticarî ilişkilerimiz, 1975 yılından bu yana müteahhitlik
firmalarımızın Libya'da yaptığı projeler, iki ülke ilişkilerini kuvvetlendiren
etkenler olmuştur; ancak, 1980'den sonra, Libya'nın Türkiye'den umduğu ölçüde
desteği bulamadığı düşüncesine kapılan Libya Lideri Kaddafi'nin Türkiye
aleyhindeki sözleri, Türkiye ve Libya ilişkilerini zedeler hale getirmiştir.
Bunun neticesinde, 13 Haziran 1997'de, Türkiye, büyükelçisini geri çekmiş;
büyükelçimizin tekrar atanması, 1998 Şubat ayında mümkün olmuştur.
Libya'ya yönelik Birleşmiş Milletler
yaptırımlarının 5 Nisan 1999'da askıya alınmasının ardından uluslararası
camiada yerini almaya çalışan Libya, Türkiye'yle ilişkilerini düzeltme çabası
içerisine girmiş ve 1999 yılı içerisinde, ülkesinde, terör örgütünün
faaliyetine izin vermemiş ve basında Türkiye aleyhindeki yazılara da son
vermiştir. Dışişleri eski Bakanımız Sayın Cem, 20-21 Ocak 2001 tarihlerinde
Libya'yı ziyaret etmiş; iki ülke arasında siyasî dayanışma mekanizması
kurulması öngörülen mutabakat zaptı da imzalanmıştır.
Türkiye-Libya ticarî ve ekonomik
ilişkileri, 5.1.1975 tarihinde imzalanan İktisadî İşbirliği ve Ticaret
Anlaşması ile Bilimsel ve Teknik İşbirliği Anlaşmaları çerçevesinde
yürütülmekte olup, bu anlaşmalar uyarınca kurulmuş bulunan Türkiye-Libya Karma
Ekonomik Komisyonu 18 inci dönem toplantısı 18-22 Aralık 1994 tarihleri
arasında Trablus'da gerçekleştirilmiş, 22 Aralık 1990 tarihli bir protokol de
imzalanmıştır.
Birleşmiş Milletler tarafından Libya'ya
uygulanan yaptırımların 5 Nisan 1999 tarihinden itibaren askıya alınmasıyla
Libya'yla olan ticarî ilişkilerimizde ilerleme sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu
çerçevede, 1999 yılının mayıs ayında işadamlarımızdan oluşan bir heyet,
Libya'ya gayriresmî nitelikte bir ziyarette bulunmuştur. 1999 Mayıs ayından
itibaren Bingazi-İzmir hattında yolcu gemisi seferleri başlatılmıştır. Gemiyle
ülkemize gelen Libyalıların büyük çoğunluğunun bavul ticareti yaptıkları ve bu
çerçevede her bir seferde 5-6 milyon dolar değerinde malın ülkemizden ithal
edildiği bildirilmektedir.
Türkiye ile Libya arasında 1965'te
başlayan ticarî ilişkilerimiz, 1975 yılından itibaren hızla gelişmeye başlamış,
1991 yılında en yüksek düzeyine ulaşmıştır. 1981 yılındaki Libya'ya ihracatımız
442 000 000 dolara ulaşmış, ithalatımız 790 000 000 dolar olarak
gerçekleşmiştir. 1991 yılından itibaren, petrol fiyatlarında yaşanan kriz ve
petrol fiyatlarının düşmesi neticesinde Libya'nın petrol gelirlerinin
azalmasına bağlı olarak ve bundan sonra da Kaddafi ile Türkiye Cumhuriyeti
hükümetleri arasında yaşanan kriz neticesinde Türk menşeli mallara konulan
ambargo sebebiyle ihracatımız son yıllarda oldukça azalmışken, 2000'li
yıllarda, tekrar, ihracat ve ithalat, ticaret hacmimiz 1 milyar dolarlara doğru
yükselmeye başlamıştır.
Büyük miktarda ham petrol ithalatını
Libya'dan yaptığımız bilinmektedir. Ham petrol ithalatımızdaki pay yüzde 17,
rakamsal olarak da 400 000 000 dolar civarındadır.
1996 yılında yapılan Karma Ekonomik
Komisyonu toplantısı tutanağında kararlaştırılan doğalgaz ihtiyacımızın
Libya'dan karşılanması hususunda bir ilerleme sağlanamamıştır.
Libya'yla ekonomik ilişkilerimizin en
önemli unsuru, 1975 yılından bu yana, müteahhitlerimizin bu ülkede
gösterdikleri faaliyetler olmuştur. Proje bedelleri tutarı 15 milyar Amerikan
Dolarına kadar ulaşmışsa da, müteahhit alacaklarının ödenmesinde çıkan
problemler sebebiyle, bu miktar gittikçe azalmıştır. Şu anda, Libya'da 25-26
Türk firması faaliyet göstermekte ve 2,7 milyar dolar proje bedeli
bulunmaktadır. Türk firmalarında yaklaşık 6 500 işçi istihdam edilmektedir.
Netice itibariyle, ticarî ilişkilerimizin
yoğun olduğu Libya'yla yapılan bu anlaşmanın, AK Parti Grubu olarak, faydalı
olduğuna inanıyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyfi.
Tasarının tümü üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelerine
geçilmesi kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE LİBYA ARAP HALK SOSYALİST CEMAHİRİYESİ ARASINDA KONSOLOSLUK
SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUN-
DUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 8 Şubat 2002 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist
Cemahiriyesi Arasında Konsolosluk Sözleşmesi"nin onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin adı ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti ile Libya
Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 290
Kabul : 290
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (1)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
7. -
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/336) (S. Sayısı: 24) (2)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.
Komisyon raporu, 24 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(İstanbul) - Değerli Milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Kıbrıs Adasındaki
hava arama kurtarma sorumluluğu, uzun bir süreden beri İngiltere'nin
sorumluluğunda bulunuyordu. Kıbrıs Cumhuriyetini kuran 1960 anlaşmalarıyla da
bu durum teyit edilmişti. 1963 olayları ve 1974 müdahalesinden sonra da bu
düzenlemeye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi
herhangi bir itirazda bulunmamışlardı.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere,
hava arama kurtarma sorumluluğu, ICAO -yani, Uluslararası Sivil Havacılık
Örgütü- kuralları çerçevesinde, ülkelerin arama kurtarma sınırları içerisinde
bulunan veya kazaya uğrayan hava araçlarına yardım edilmesi ve arama kurtarma
hizmetleri sunulması faaliyetini öngörür. Bu amaçla, FIR alanları -yani, uçuş
bilgilendirme alanları- tespit edilmiştir. Bu alan çerçevesinde, trafik
hizmetleri ve arama kurtarma sorumluluğu üstlenmiş olan bir devlet, sorumluluk
sahası üzerinde egemenlik hakkı olduğunu kesinlikle iddia edemez; çünkü, insanî
bir vecibeyi yerine getirmektedir. Kesinlikle diyorum; çünkü, bu alanda
uluslararası otorite olan ICAO'nun, bu belirttiğim hususu teyit eden birçok
resmî kararı vardır. Bu kararlara rağmen, komşumuz Yunanistan, bu insanî
hizmetin ifa edileceği FIR alanının -yani, uçuş bilgilendirme alanının-
kendisine, Ege'de egemenlik hakları bahşettiği gibi gibi yanlış ve uluslararası
hukuku ihlal eden bir uygulama içine girmiştir. Yunanistan'ın bu tutumu, Ege'de
tehlikeli durumlara yol açar. Bildiğiniz gibi, Türk ve Yunan uçakları zaman
zaman köpek dalaşına girerler; bu da tehlikeli durumlar yaratır. Bu bakımdan,
Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu konularda son derece hassastırlar.
Nitekim, İngiltere'nin söz konusu arama ve kurtarma sorumluluğunu Güney Kıbrıs
Rum yönetimine 1 Mart 2002 tarihinden itibaren devredeceğini açıklaması
üzerine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti derhal birer
notam yayınlayarak, İngiltere'nin arama ve kurtarma sorumluluğunu tek taraflı
olarak Güney Kıbrıs Rum yönetimine terk etmesine, devretmesine karşı çıkmışlardır.
Bunu takiben de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Lefkoşe FIR alanı içinde arama
kurtarma hizmetlerini yerine getireceğini açıklamıştır.
Sayın milletvekilleri, işte, bu durumda,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 1 Nisan 2002 tarihinden itibaren Ercan tavsiyeli
hava sahasında hava arama ve kurtarma hizmetlerinin kendi birimleri tarafından
verileceğini ilan etmiş ve bu husustaki imkân ve kabiliyetleri geliştirmek
amacıyla da 19 Eylül 2002 tarihinde, Ankara'da, Türkiye'yle bir işbirliği
anlaşması imzalamıştır. İmzalanan anlaşma incelendiği takdirde, Ankara Hava
Arama Kurtarma Koordinasyon Merkezi ile Ercan Hava Arama Kurtarma Merkezi
arasında sıkı bir işbirliğinin öngörüldüğü görülecektir.
Sayın milletvekilleri, tabiî, burada en
önemli nokta, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin hava arama kurtarma alanındaki
teknik altyapısını, hizmeti yapabilecek bir kapasiteye ulaştırmak gelmektedir.
Bu amaçla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde arama kurtarma hizmetlerini yerine
getirecek olan personelin yetiştirilmesi ve gerekli araç ve gereçlerin Kuzey
Kıbrıs'a sağlanması büyük önem kazanmaktadır. Anlaşmada, filhakika, bu hususlar
ayrıntılı bir biçimde yer almıştır; fakat önemli olan, hükümetin üstlendiği bu
yükümlülüklerin kâğıt üzerinde kalmamasıdır. Olası bir kaza halinde, eğer,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, gerekli hizmeti yerine getiremez, yükümlülüğünü
ifa edemezse, bu durum, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin aleyhine kullanılır ve
Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tüm Ada üzerinde arama ve kurtarma sorumluluğu
olduğu tezi güç kazanır.
Değerli milletvekilleri, bu konunun bir
açıdan daha önemi var; bu da, Annan Planında -ki, halen, bildiğiniz gibi,
Başkan Denktaş ile Klerides arasında müzakere ediliyor- deniz, hava sorumluluk
sahalarıyla ilgili önerilerin açık bırakılmış olmasıdır; herhangi bir öneri
getirilmemiştir. Bu husus, Türk ve Rum tarafları arasında müzakere edilecektir.
Bu açıdan, Türk tarafının, hava sahası alanındaki tezlerini savunabilmesi için,
hava arama ve kurtarma hizmetleri hususunda KKTC'nin yeterli kapasiteye
ulaşması önem kazanmaktadır.
Hükümetin, bu nedenle, anlaşmayı özenle
uygulamasının ve yükümlülüklerini bu bilinçle yerine getirmesinin önemini bir
kere daha burada vurguluyorum.
CHP, bu anlayışla, anlaşmaya olumlu oy
verecektir. Saygılarımı sunarım sayın milletvekilleri. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Şirin; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA EMİN ŞİRİN (İstanbul)
- Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
hakkında AK Parti Grubunun görüşlerini bildirmek üzere huzurlarınızdayım;
hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Benden evvel CHP Grubu adına konuşan Sayın
Şükrü Elekdağ, konunun gerek teknik gerekse siyasî yönleri hakkında gayet
mütemmim malumat verdi.
Konunun özeti: 1960 Anlaşmalarına göre
İngiltere tarafından yürütülmekte olan Kıbrıs'ın hava arama ve kurtarma
hizmetleri sorumluluğunun 1 Mart 2002 tarihinden itibaren Güney Kıbrıs Rum
Yönetimine devredilmesi sonucu ortaya çıkan bir durumun karşılığının,
mütekabiliyetinin sağlanması çerçevesinde gelişen bir husus. İngiltere'nin
aldığı bu tek yanlı karar, gerek İngiltere'nin gerekse Türkiye'nin üye olduğu
Uluslararası Havacılık Örgütü kurallarının ihlali anlamına geliyor. Bu
çerçevede Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yayımladıkları ayrı ayrı
notamlarla girişime itiraz etmişler ve bu çerçevede Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti de 1 Nisan 2002 tarihinden itibaren Ercan tavsiyeli hava sahasının
arama kurtarma hizmetlerinin kendi birimleri tarafından verileceğini ilan
etmiştir.
Önümüzdeki bu kanun tasarısıyla bu
anlaşmayı kanun haline getirmiş olacağız. Takdir edersiniz ki, teknik görünümlü
bu anlaşma aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini
devlet olarak tanıması açısından da özel bir siyasî anlam ifade etmektedir.
Biz, AK Parti olarak, bu çerçevede
tasarıya olumlu oy vereceğimizi arz ediyoruz. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şirin.
Tasarının tümü üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ARAMA KURTARMA ALANINDA İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 19 Eylül 2002 tarihinde
Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında İşbirliği
Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci
madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın, elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için
öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy sayısı : 284
Kabul
: 284
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve
yasalaşmıştır. (1)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı İle İçişleri
ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil
Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/338) (S.
Sayısı: 25) (2)
BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu 25 sıra sayısıyla
bastırılıp, dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ söz istemiştir.
Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik
Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sizlere sunmak
üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında İşbirliği
Anlaşması, iki ülke arasında Eylül 1996'da akdedilmiş olan Denizde Arama ve
Kurtarma Anlaşması ile haziran 2000 tarihli Denizciliğin Geliştirilmesine
Yönelik İşbirliği Protokolüyle sağlanmış bulunan işbirliği alanını
derinleştirmek ve genişletmek amacıyla hazırlanmıştır.
Lefkoşa'da 27 Eylül 2002 tarihinde
imzalanmış olan bu anlaşmayla tarafların öngördükleri işbirliği alanlarına
kısaca değinmek istiyorum.
Bunlardan birincisi, yasadışı göç ve insan
kaçakçılığı ile diğer kaçakçılık faaliyetleri ve deniz kirliliğinin önlenmesi
için mücadele edilmesidir. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında
bu alanlardaki işbirliğinin geliştirilmesi, doğudan Avrupa'ya doğru giderek
yoğunlaşan göç dalgası ve bu olgunun Türkiye'nin imajına verdiği zarar
dolayısıyla öncelik kazanmıştır. Ayrıca, silah, patlayıcı, radyoaktif ve
zehirli maddeler ile uyuşturucu maddeler ticaretinin de, Türkiye ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki deniz alanlarından geçen deniz yoluyla,
artan ölçülerde yapılması ve bu deniz alanlarının insan hayatına ve canlı
kaynaklara zarar veren maddelerle kirletilmesi, bu bölgede etkin bir kontrolün
kurulmasını zorunlu kılmıştır.
İkinci önemli husus, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti çevresindeki deniz yetki alanlarında, üçüncü ülkelerin iznine tabi
bilimsel deniz araştırmalarının, sismik faaliyetlerin, sondaj faaliyetlerinin,
kablo ve boru döşeme faaliyetlerinin kontrol edilmesi zorunluluğudur. Türkiye
ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında bu alanda yürütülecek işbirliği,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin deniz yetki alanları üzerindeki haklarının
korunması açısından son derece önemlidir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında petrol aranması hususunda da bir işbirliği
yürütülmektedir. Bunun ortaya çıkmasının nedeni, Kıbrıs Adasını çevreleyen
deniz alanlarında petrol aranması hususunda, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin
üçüncü devletlerle anlaşmalar yapması ve aynı zamanda yabancı şirketlere arama
ruhsatı vermesinden ileri gelmiştir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de bu alanda
boş durmamış ve Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı ile ruhsat anlaşmaları
yapmıştır. Bu ruhsatlar, Anadolu ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki
bölge için ve Karpaz'ın doğusunda, İskenderun Körfezine doğru uzanan bölge için
verilmiştir.
Üçüncü önemli nokta, Türkiye ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin birlikte SAR faaliyetlerinde bulunacak olmalarıdır.
SAR, yani Search and Rescue, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Türkiye'yle
birlikte deniz yetki alanlarında ortak arama ve kurtarma operasyonlarında
bulunmaları anlamına geliyor. Bu tür ortak faaliyetler, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin kendi deniz yetki alanları üzerindeki haklarının pekiştirilmesi
açısından son derece önemlidir.
Bu bağlamda dikkatinize sunmak istediğim
önemli bir husus da, Kıbrıs'ta halen Sayın Denktaş ile Klerides arasında
müzakere edilen Annan Planının deniz ve hava yetki alanları hususunda bir öneri
getirmemiş olmasıdır. Bu konular taraflar arasında müzakere edilecektir.
Sadece Annan Planı çerçevesinde değil,
genel olarak da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bu husustaki tezlerini
savunabilmesi için, deniz yetki alanları üzerindeki kontrolünü fiilen tesis
etmesi gerekmektedir. Bunun için de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine fiilî
kontrolü tesis etmesi için gerekli araçların ve donanımın sağlanması büyük önem
kazanmaktadır.
Belirtmek istediğim son bir nokta daha var
sayın milletvekilleri, bu da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin deniz yetki
alanlarındaki haklarının korunmasının Türkiye'nin güvenliği ve stratejik
çıkarları açısından hayatî önem taşıdığıdır. Bilindiği üzere, Yunanistan,
Ege'de karasularını 12 mile çıkarma hususunda ısrarlı girişimlerde
bulunmaktadır; Avrupa Birliğini de arkasına alarak, bu hedefini gerçekleştirmek
istemektedir. Yunanistan, eğer bu hususta başarılı olursa, Türkiye açısından
Ege'den geçen deniz ticaret yolları Yunanistan'ın kontrolü altında olacaktır.
Buna eğer Girit, Rodos, Kıbrıs ekseni de ilave olursa, bu adalar zinciriyle
Türkiye, İyon Denizinden İskenderun Körfezine kadar bir kontrol kuşağıyla
çevrelenmiş olacaktır. Türkiye'nin dışticaretinin yüzde 90'ı deniz yoluyla
yapılmaktadır. Türkiye'nin petrol stokları iki ay civarındadır. Eğer, bu
hususlar dikkate alınırsa, Genelkurmay Başkanımızın beyan ettiği gibi, Türkiye'nin
Anadolu'ya hapsedileceği ortaya çıkar.
Bu açıdan, CHP olarak biz, bu anlaşmayı
destekliyoruz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin deniz yetki alanları
üzerindeki kontrolünü fiilen tesis etmesi amacıyla gerekli teçhizat ve
donanımın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine sağlanmasına büyük önem veriyoruz.
Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.
Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu
adına, İstanbul Milletvekili Emin Şirin.
Buyurun Sayın Şirin. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA EMİN ŞİRİN (İstanbul)
- Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla
ilgili olarak Ak Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi hürmetle
selamlarım.
Benden evvel tasarı üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Şükrü Elekdağ, her zamanki engin
tecrübesiyle, gerek teknik gerek siyasî olarak, tasarı hakkında söylenecek her
şeyi söyledi; benim buna ekleyeceğim sadece iki cümle var. Biz, Ege Denizinde,
özellikle Yunanistan ile olan ilişkilerimiz çerçevesinde sahil güvenliği
açısından çok büyük bir tecrübe kazanmış vaziyetteyiz. Annan Planı kabul
edilsin edilmesin, bu tecrübeleri, bizim, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine
taşımamız, aynı zamanda boynumuzun bir borcu. İleride, orada gerek turizm
alanında gerek balık üretimi alanında yapılacak yatırımlar da teknik açıdan bu
anlaşmaya özel bir önem kazandırıyor.
Aynı zamanda, geçen tasarının izahatında
da belirttiğim gibi, teknik görünümlü bu anlaşma, aynı zamanda, siyasî bakımdan
da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımamız açısından özel bir önem taşıyan
anlaşmadır.
Bu çerçevede AK Parti olarak, bizim de bu
tasarıya olumlu oy vereceğimizi beyan ederim.
Hürmetler sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şirin.
Sayın milletvekilleri, bu tasarının
görüşülmesine süremiz yetmeyecektir; bu nedenle, 25 sıra sayılı tasarının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SAHİL
GÜVENLİK ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 27 Eylül 2002 tarihinde
Lefkoşa'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında İşbirliği
Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN- 1 inci madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci
madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz
isteyen?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını,
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama
için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
oylama sonucunu açıklıyorum:
Oy sayısı : 274
Kabul
: 274
Buna göre, tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. (1)
Sayın milletvekilleri, sözlü soru
önergeleriyle diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 28 Ocak 2003
Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.01