BIM 2 1 2003-02-19T07:59:00Z 2003-02-19T07:59:00Z 39 22317 127207 TBMM 1060 254 156219 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22          CİLT : 3       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

26 ncı Birleşim

23 . 1 . 2003 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. -YOKLAMA

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün, Trabzon İli ve çevresinin güncel sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, öldürülüşünün 10 uncu yıldönümü nedeniyle gazeteci Uğur Mumcu'nun yaptıklarına, faili meçhul cinayetlere, yargısız infazlara ve teröre kurban giden 40 000'e yakın yurttaşımıza ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

3.- Sinop Milletvekili Cahit Can'ın, Sinop İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 53 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/24)

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 34 milletvekilinin, İzmir'in Karşıyaka İlçesinde otopark olarak düzenlenen bir alanla ilgili mahkeme kararlarının uygulanmadığı iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/25)

C) Tezkereler ve Önergeler

1.- Millî Savunma Komisyonu Başkanlığının, (1/278) esas numaralı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının (S. Sayısı: 17) tümünün komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/166)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı: 17)

2.- Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Adalet Komisyonları raporları  (1/283) (S. Sayısı: 36)

3.- Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihaî Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/301) (S. Sayısı: 26)

4.- Türkiye'nin MATRA Programına Katılımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/302) (S. Sayısı: 27)

5.- Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin 2000 Yılına Ait 4 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/303) (S. Sayısı: 28)

6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 23)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/336) (S. Sayısı: 24)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/338) (S. Sayısı: 25)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, Çalışanları Tasarrufa Teşvik Fonuna ve kamu işçilerinin ikramiyelerine,

Manisa Milletvekili Hakan Taşçı'nın, Ege Bölgesi tütün üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,

Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, yarım kalan kamu yatırımlarına,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener cevap verdi.

Türk Hava Yollarına ait yolcu uçağının Diyarbakır'da düşmesiyle ilgili Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin 21 inci Birleşimde yapılan öngörüşmelerinden sonraki oylamanın tekrarlanmasına dair CHP milletvekillerinin talebinin Oturum Başkanı tarafından farklı değerlendirilip değerlendirilmediğine ilişkin usul tartışması açıldı.

İstanbul Milletvekili Cengiz Kaptanoğlu ve 82 milletvekilinin, denizcilik sektörünün yeterince gelişmemesinin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/23) okundu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem'in, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Genel Kurulun 22 Ocak 2003 Çarşamba günkü birleşiminde, daha önce gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 36 sıra sayılı kanun tasarısının, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci sırasına, 26 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü sırasına, 27 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü sırasına, 28 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, 23 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı sırasına, 24 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 25 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 29 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 30 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 31 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 32 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 33 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 34 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 35 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına kırksekiz saat geçmeden alınmasına ilişkin AK Parti Grubunun önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan      (6/34),

2 nci        "     "                   (6/35),

3 üncü     "     "                   (6/36),

7 nci        "     "                   (6/48),

22 nci      "     "                   (6/66),

Esas numaralı sorulara, Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen cevap verdi; soru sahipleri de karşı görüşlerini açıkladılar;

4 üncü sırasında bulunan                    (6/43),

5 inci        "    "                    (6/45),

6 ncı sırasında bulunan       (6/46),

8 inci        "    "                    (6/50),

9 uncu      "    "                    (6/51),

10 uncu    "    "                    (6/54),

11 inci      "    "                    (6/55),

12 nci       "    "                    (6/56),

13 üncü    "    "                    (6/57),

14 üncü    "    "                    (6/58),

15 inci      "    "                    (6/59),

16 ncı       "    "                    (6/60),

17 nci       "    "                    (6/61),

18 inci      "    "                    (6/62),

19 uncu    "    "                    (6/63),

20 nci       "    "                    (6/64),

21 inci      "    "                    (6/65),

23 üncü    "    "                    (6/67),

24 üncü    "    "                    (6/68),

25 inci      "    "                    (6/69),

26 ncı       "    "                    (6/70),

27 nci       "    "                    (6/71),

28 inci      "    "                    (6/72),

29 uncu    "    "                    (6/73),

30 uncu    "    "                    (6/74),

31 inci      "    "                    (6/75),

32 nci       "    "                    (6/76),

33 üncü    "    "                    (6/77),

34 üncü    "    "                    (6/78),

35 inci      "    "                    (6/79),

36 ncı       "    "                    (6/80),

Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının (1/278) (S. Sayısı: 17) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

2 nci sırasına alınan, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/283) (S. Sayısı: 36) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak, 4 üncü maddesine kadar kabul edildi.

23 Ocak 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi.

 

 

Sadık Yakut

 

 

 

 

 

 

Başkanvekili

 

 

 

 

 

Ahmet Küçük

 

Suat Kılıç

 

 

 

 

Çanakkale

 

Samsun

 

 

 

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

                                                                                         No.: 37

II. - GELEN KÂĞITLAR

23.1.2003 PERŞEMBE

Tasarılar

1.- Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/434) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.1.2003)

2.- Avrasya Posta Birliği Kuruluş Yasasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/435) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.1.2003)

Teklif

1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun; Seyhan Gölü Millî Parkı Kanunu Teklifi (2/50) (Adalet ve Çevre ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.1.2003)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, sağlık personeli atamalarına ve Ağrı'daki hastanelerin diyaliz makinesi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/110) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)

2.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, Ağrı İlinde doğalgaz dönüşüm istasyonu kurulup kurulmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/111) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)

3.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, tarla ve arsa vasfındaki hazine arazileri üzerindeki zilyetliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/112) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)

4.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, TEKEL'in özelleştirilmesinin tütün sektörüne etkilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) sözlü soru önergesi (6/113) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)

5.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, faaliyete geçmeyen Akhisar Sigara Fabrikasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) sözlü soru önergesi (6/114) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003

6.- Manisa Milletvekili Ufuk Özkan'ın, TEKEL'in özelleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif Şener) sözlü soru önergesi (6/115) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın, uzman erbaşların sorunlarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/147) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)

2.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar'ın, Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanunun güncellenmesi için bir çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/148) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)

3.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, DSİ'nin projesini kesinleştirdiği bir ihalenin ne zaman yapılacağına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/149) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)

4.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/150) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)

5.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir'de savcılıklara işkence ve kötü muamele iddiası ile yapılan başvurulara ve takibata uğrayan memurlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/151) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)

6.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/152) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 53 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/24) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 34 milletvekilinin, İzmir'in Karşıyaka İlçesinde otopark olarak düzenlenen bir alanla ilgili mahkeme kararlarının uygulanmadığı iddialarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/25) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2003)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

23 Ocak 2003 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Suat KILIÇ (Samsun)

BAŞKAN -Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26 ncı Birleşimini açıyorum.

 III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapılacaktır.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını belirtmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde  Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır.

Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, Trabzon İli ve çevresine ait güncel sağlık sorunları konusunda söz isteyen, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'e aittir.

Buyurun Sayın Erdöl. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün, Trabzon İli ve çevresinin güncel sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi bu mutlu günde saygıyla selamlıyorum. Mutlu günde diyorum; çünkü, Sayın Erdoğan yeniden Genel Başkan seçildi; milletimize ve memleketimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Burası Meclis, grup değil!

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Şimdi, ben, sizlere Trabzon ve çevresinin sağlık sorunlarından bahsedeceğim; çünkü, Doğu Karadenizden gelen tıp mensubu bir hekim milletvekili olarak bu sorunları anlatmak öncelikle bana düşmektedir. Ben, Doğu Karadeniz Bölgesinin sorunlarına işaret edeceğim. Şöyle ki, Trabzon, Doğu Karadenizin gerek ekonomik gerek sosyal gerek kültürel gerekse sağlık merkezidir. Batıda Ordu, Giresun; güneyde Gümüşhane, Bayburt ve doğuda Artvin ve Rize İllerinin sağlık sorunlarını bizatihi yerine getiren, üst düzeyde sağlık hizmeti veren kuruluşlarla donatılmış bir şehirdir; fakat, tabiî ki, buranın da kendine has sorunları vardır. Özellikle, şunu belirtmek istiyorum ki, tıp fakültesi hastanesi binası bitmiştir -altını çizerek söylüyorum- ve hastane ekbinasının tefriş edilmesi için 18 500 000 dolarlık dışkredi ve ardından, tefrişinden sonra, personelle donatılması problemi vardır. Bunun, inşallah, yakın bir zamanda çözüleceğine inancım tamdır; çünkü, tıp fakültemizde yüksek teknolojiyle sağlık hizmetleri verilmektedir. Burada yapılmış olan ekbina donatıldığı zaman, yoğun bakımlarla, ameliyathanelerle, koroner anjio, MR ve CT gibi yüksek teknolojiyle, bölgeye sağlık hizmeti verecektir.

Bunun dışında, kalp, damar, kardiyoloji; yani, kalp hastalıkları hastanesi, Sağlık Bakanlığı bünyesinde, tadilat dönüşüm projesi bu yıl içerisinde büyük oranda tamamlanacak bir durumdadır; bunun için de eködeneğe ihtiyaç vardır.

Bir diğer önemli konu, Ataköy'de, eski Cumhurbaşkanlarımızdan rahmetli Cevdet Sunay'ın hatırasına yapılmış olan Ataköy Ruh Hastalıkları Hastanesinin de 140 milyar lira gibi bir parayla tefriş edilmesi ve hizmete açılmasıdır.

Şimdi, bizim amacımız, burada, sadece Trabzon'a ve Doğu Karadenize hizmet vermek değildir.

Sayın milletvekilleri, ben, biraz önce, size Doğu Karadeniz Bölgesinden bahsettim. İşte, bizim amacımız, Trabzon'da, öyle bir sağlık sistemi, öyle bir üst düzey sağlık hizmeti verelim ki, Ukrayna, Rusya, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, İran ve hatta Güneydoğu Anadolu Bölgesini Trabzon'a bağlayan yollar açıldığında, güney komşularımızdan hastalar gelsin. Bu hastalara yüksek düzeyde sağlık hizmeti verelim, memleketimize döviz girdisi sağlayalım.

Bunun için, tabiî, bir ayağı sağlık; ama, diğer ayağı da turizm olan bir sektörden size bahsetmek istiyorum. Çünkü, sağlık turizmini turizmden ayrı tutamayız. Memleketimizde, Doğu Karadenizde iklim buna müsaittir. Geceyle gündüz arasında, yazla kış arasında çok fazla sıcaklık farkı olmayan bir bölgedeyiz. Bunun için, geliştirilecek kış turizmiyle, yaz turizmiyle; mesela, yamaç paraşütü, çim kayağı, kayak, dağcılık ve çeşitli su sporlarıyla, rafting dahil, turizm amaçlı gelen kişilere aynı anda sağlık hizmeti de verebiliriz. Bunu meydana getirebilmek için memleketimizin altyapısı hazırdır. Trabzon'da, gerek üniversitesiyle gerek sigorta hastanesiyle gerekse Sağlık Bakanlığına bağlı diğer hastanelerle üst düzeyde sağlık hizmeti verilmektedir. Bu hizmeti veren bütün arkadaşlarımı canı gönülden tebrik ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erdöl, konuşmanızı tamamlayabilmeniz için 1 dakika eksüre veriyorum.

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu arada şunu da unutmamamız gerekir ki, marifet iltifata tabidir. Bütün bu hizmetleri geceli gündüzlü, bıkmadan usanmadan veren -hekim, hemşire, müstahdem ayırt etmeksizin- sağlık personelinin özlük haklarını da gözetmeliyiz. Bütün Türkiye'de olduğu gibi, Doğu Karadenizdeki sağlık çalışanlarının sorunlarını mutlaka yeni dönemde ciddî bir şekilde ele almalıyız; çünkü, sağlığımızdan daha kıymetli hiçbir şeyimiz yoktur. Bizim Temel ve Fadimelerle büyüyen Kanuni Sultan Süleyman ne diyor: "Olmayan cihanda bir nefes sıhhat gibi." (AK Parti sıralarından "öyle değil" sesleri, gürültüler)

"Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi."

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bilmediğin kelimeyi kullanma.

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Biz de bir nefes sıhhati, kuvvetli bir sağlık hizmetini sunabilmek için desteklerinizi bekliyoruz.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdöl.

Gündemdışı ikinci söz, onuncu yılın ardından, Uğur Mumcu suikastı konusunda söz isteyen, İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Şimşek.

Sayın Şimşek, konuşma süreniz 5 dakikadır.

2. - İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek’in, öldürülüşünün 10 uncu yıldönümü nedeniyle gazeteci Uğur Mumcu’nun yaptıklarına, faili meçhul cinayetlere, yargısız infazlara ve teröre kurban giden 40 000’e yakın yurttaşımıza ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in cevabı

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 24 Ocak 1993 günü alçakça bir saldırıyla şehit edilen gazeteci Uğur Mumcu'yu yitirişimizin onuncu yıldönümünde, Mumcu özelinde, faili meçhul cinayetlere, yargısız infazlara ve teröre kurban giden 40 000'e yakın yurttaşımızı saygıyla anmak ve değerlerimizi yitirişimizin nedenlerinin Yüce Meclisce bir kez daha sorgulanması için gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

Sözlerime başlarken, çalışmalarından dolayı Uğur Mumcu ve faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonlarına, ayrıca, bu konuda emeği geçen önceki dönem sayın Meclis üyelerine, terör ve suikastlara karşı söylenecek sözümüz bulunduğunu kanıtladıkları için teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; burada, rahmetli Mumcu'nun kim olduğunu, yaşam öyküsünü anlatacak değilim. Benim gibi, Mumcu'nun araştırmalarını, çabalarını, mücadelesini hepiniz yakından bilmektesiniz.

Böylesi bir düşünce insanının, yazar olarak toplumun dikkatlerine sunduğu konuların, bugünkü ülke ve dünya gündemindeki güncelliğini koruduğunu ifade etmek istiyorum. Siyasal kadrolarca gözardı edilen bu konular nedeniyle toplumumuz büyük zararlara ve zaman kaybına uğramıştır.

Uğur Mumcu, düşünce ve örgütlenmenin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını, çağdaş ülkelerdeki hak ve özgürlüklerin hepsini Türk Ulusunun da hak ettiğini savunmuş; ancak, zamanında dikkate alınmamış olması, Avrupa Birliğine karşı bugünkü yalvarır duruma düşmemize neden olmuştur.

Uğur Mumcu, yolsuzluğun, kamu kaynaklarını insafsızca çarçur etmenin, sosyal adalet ve fırsat eşitliğine değer vermemenin, borç alarak sürdürülen kalkınma çabalarının büyük ekonomik ve sosyal krizlere neden olacağı, ulusun bağımsızlığını tehdit edeceği konusunda anlaşılır bir dille ve ısrarla toplumu uyarmıştı.

Halen Kamu İhale Yasasının tartışılması, fona devredilen bankalar sorunu ve sonuçlanmamış yolsuzluk davaları Mumcu'yu bugün de haklı çıkarmakta.

Mumcu'nun uyarılarının dikkate alınmaması yüzünden de, Meclisimiz, ekonomik ve sosyal sorunlar, kabul edilemez gelir düzeyi ve kamu borçlarını ağır geri ödeme koşullarıyla karşı karşıya kalmıştır.

Uğur Mumcu, toplumun tüm kesimlerini, özellikle gençlerimizi, terörün çıkmaz bir sokak olduğu, sadece ardındaki uyuşturucu ve silah kaçakçılarıyla yabancı ülke istihbarat servislerinin işine yaradığı konusunda uyardı.

Terörün gündemden düşmediği ülkemizde, ne kalkınma ne de istikrarın mümkün olamayacağını, demokrasimizin büyük tahribat ve kesintiye uğrayacağını söyledi; yine dikkate alınmadı.

Mumcu'nun başlıca mücadele konularından bölücü terör, uluslararası arenada geniş lobi elde edip, laik, demokratik, çağdaş hukuk devletinin üniter yapısını bozmak üzere faaliyetlerini sürdürdü.

İrticaî terör ise, domuz bağıyla katledilen yurttaşlarımız, üst düzey güvenlik görevlilerimiz ile aydınlarımıza suikastlar düzenleyen ve lüks villalardan yönetilen cinayet şebekeleri olarak karşımıza çıktı. Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı'nın katledilmeleri, konunun, kara bir muamma bulutu olarak hâlâ cumhuriyetimizin üzerinde gezindiğini gösteriyor.

Nitekim, Meclisimiz ve hükümetimiz, Mumcu gibi, toplumu uyarmaya çalışan değerli bilimadamı Dr. Necip Hablemitoğlu suikastının ivedilikle çözümlenmesi sorunuyla da baş başa bulunmaktadır. Terör yüzünden, ülkemiz, değerli insangücünü ve kalkınmaya ayrılması gereken ekonomik kaynaklarını boş yere yitirmiş oldu.

Uğur Mumcu, yasaları açıkça ihlal eden tarikat-ticaret-siyaset ilişkilerinin, fırsat eşitliğinin önünde büyük bir engel olduğunu belgeleriyle kanıtladı. Ulus-devlet yapısıyla bağdaşmayan bu ilişkilerin, yalnız demokrasi kültürünü ve çağdaşlaşmayı engellemekle kalmayıp, manevî ve inanç değerlerinin de tahrip edilmesine yol açtığını gözler önüne serdi. Zamanın siyasî kadroları bunlara da gülüp geçti. Tarikatlardan medet uman ve geçici başarılar peşinde koşan siyasetçiler, bu uyarılara gülmeye devam etti.

Bugün, Meclisimiz ve hükümetimiz, vatandaşlarımızın gurbet ellerinde alınteri ve emekleriyle elde ettikleri birikimlerini hortumlayan birtakım holdinglerin hırsızlıklarıyla karşı karşıya bulunuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Şimşek, konuşmanızı tamamlayabilmeniz için 1 dakikalık eksüre veriyorum.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Uğur Mumcu, bizleri, cumhuriyetimizin, tarihî ve coğrafî koşulları gereği çok ince ve hassas dengeler üzerinde bulunduğunu, bu dengeleri ihlal etmenin, ulusal birlik ve egemenliğimize ağır zarar vereceği konularında bilgilendirmişti. Bu hassasiyetlere yeterli duyarlık gösterilmediği konusundaki endişeler, toplumumuzda yeterince giderilmiş değil. Bu durum, yeni polemiklere, Kıbrıs, Irak ve diğer konularda ülkemiz üzerindeki basıncın artmasına neden oluyor.

Uğur Mumcu, bizleri, yeni sömürgecilik anlayışındaki devletlerin ve rejim ihracı hevesindeki totaliter-teokratik kimi ülkelerin, mazlum uluslar üzerinde uyguladığı bölme ve parçalama taktikleri konusunda bilgilendirmişti. Söz konusu durumun insanlığa vereceği büyük zararların, 21 inci Yüzyıla yakışmayacak, insanlık tarihini kirletecek büyük çatışmalara neden olacağını yıllar önce dile getirmişti.

Mumcu, ideolojik terörün ya da totaliter-teokratik rejim kurmaya yönelik şiddetin, demokratik devletlerce desteklenmemesi gerektiğinin altını çizmişti.

Uğur Mumcu "yeşil kuşak" politikalarıyla Ortadoğu'ya teokratik güvenlik hatları dayatanların da, er geç terörün pençesine düşeceğini ısrarla söylemişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - 11 Eylül faciası, Afganistan ve Irak'taki gelişmeler, hep Mumcu'yu haklı çıkarmıştır.

Mumcu'nun öngörülerindeki haklılığı, kehanetlere değil, kendisini bilim ve çalışmaya adamış, ilerici, cesur kişiliğine dayanıyordu. Uğur Mumcu "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz" diyordu. Bize dünümüz ve yarınımız için son derece önemli bilgileri hayatı pahasına sunmuş, bugünümüzü, ulusumuz ve insanlık adına en doğru şekilde değerlendirmemiz için gereken doneleri vermişti.

Toplumumuzu, Mumcu'nun deyimiyle "kahramanların toplumu değil, görev ve sorumluluk anlayışı yüksek bireylerin toplumu" aşamasına getirmeliyiz. (CHP sıralarından alkışlar)

31 Mayıs 1976 tarihli Cumhuriyet Gazetesine yazdığı yazısında "Türkiye, bir İslamcı devlet değildir; laiktir, laik kalmalıdır ve laik kalacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Bir ülkede, birbiri ardına cinayetler işlenir ve katiller yakalanamazsa, o zaman 'devlet içinde devlet' olduğu yolundaki şüpheler su yüzüne çıkar. Demek oluyor ki, polisin yakalayamadığı, gücünün yetmediği, bazı güç dengeleri bulunmaktadır. Kimdir bunlar" diye soruyordu Mumcu. Ben de diyorum ki, kimdir bunlar?

Kalpaksız Kuvayı Milliyecinin anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Şimşek, teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmaya Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek cevap verecektir.

Buyurun Sayın Bakan.

Konuşma süreniz 20 dakikadır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Merhum Uğur Mumcu'nun hunharca bir cinayete kurban gidişinin  onuncu yıldönümünde, başta değerli ailesine, dostlarına ve bütün milletimize, tekrar, başsağlığı diliyor ve üzüntüsünü yürekten paylaşıyorum. Bu vesileyle, hem bu olayı hem de benzer olayları, bir defa daha nefretle kınıyoruz; çünkü, Türkiye, terörden, bu nevi hunharca cinayetlerden çok çekti. Terörün tasvip edilecek hiçbir yanı yok, arka çıkılacak bir yanı yok, anlayışla karşılanacak bir yanı da yoktur. Esasen, bu büyük millet, teröre hiçbir zaman prim vermedi, bu nevi hunharca cinayetleri hiçbir zaman anlayışla karşılamadı.

Toplum olarak terör konusunda yeteri kadar tecrübe kazandık; ancak, bunun karşılığı olarak büyük bedeller ödedik. Bu bedeli ödeyenlerin başında da merhum Uğur Mumcu geliyor; o da, bunu hayatıyla ödedi.

Elbette, terör vesilesiyle, bu memleketin birliğine, dirliğine, huzuruna kastetmek istediler; ancak, millet olarak bu tuzaklara düşmedik, bundan sonra da düşmeyeceğiz. Hükümet olarak ve Parlamento olarak bize düşen görev, bu nevi olaylar karşısında soğukkanlılığımızı olabildiğince koruyarak, hukuk devletinin kurallarını ve kurullarını işleterek, suçluları bulup, yakasına yapışmak, adalete teslim etmek ve gerekli cezayı da vermektir.

Geçtiğimiz dönemlerde, merhum Uğur Mumcu'yla ilgili olarak, bu çatının altında araştırma komisyonları kuruldu. O komisyonlardan birinin, zannediyorum başkanlığını yapan arkadaşlarımızdan birisi burada. Onun, zannediyorum, bu kürsüden anlatacağı çok şey de olabilir.

Ancak, mesele, geriye dönüp baktığımızda, bundan sonra bu olaylardan gerekli dersleri çıkarmak, hukuk devletinin kurallarını ve kurullarını işletmek ve bir defa daha bu neviden olaylar olmasın diye, gerekli tedbirleri almaktır. Ülkemizin nüfusu çok; ama, nüfusuyla mütenasip yeteri kadar aydını yoktur. Türkiye'nin temel problemi de zaten burada yatıyor. Mevcut olan aydınların da, bu şekilde, cinayetlere kurban gitmiş olması, üzüntümüzü bir kat daha artırmış oluyor. Teselli bulduğumuz tek nokta, bu olayın faillerinin önemli bir kısmının yakalanmış olmasıdır. Bu konuda üzerimize ne düşüyorsa hep birlikte yapalım; ister bu olayla ilgili ister başka olaylarla ilgili, yakalanmayanlar varsa, bunların üzerine gidilebilmesini, bunların da adaletin pençesine teslim edilmesini temenni ediyoruz; gayret gösteriyoruz.

Bu olayla ilgili olarak, 17 Ocak 2000 tarihinde, İstanbul'da gerçekleştirilen bir operasyon sebebiyle, bu olaya bulaşmış, bu olayı organize eden, planlayan örgüte ulaşılmış, yakalanan elemanlardan elde edilen bilgilerden, örgütün birkısım faillerine ulaşılabilmiş ve bunlarla ilgili de gerekli yargılama süreci başlamıştır. Hem üzüntümden hem de bu olayı nefretle kınadığımdan dolayı, ne bu örgütün ismini ne de sanıkların ismini burada telaffuz etmek istemiyorum.

İkincisi, Adalet Bakanı sıfatıyla, yargılama henüz sonuçlanmadığı için, yargıya bir başka tesir icra ediliyor anlamı çıkmasın diye, bunu da burada söylemek istemiyorum; ama, şunu söylemek isterim ki, adalet bu işin üstesinden gelmiştir, gelecektir; sevinç kaynağımız da budur. Bu noktada, Parlamentomuzun da, milletimizin de emin olması lazım. Birkısım faillerle ilgili, idam cezasına kadar varan cezalar tertip edilmiştir. Ancak, birkısım eksiklikler sebebiyle, dosya Yargıtayda bozulmuş, dava, halen, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde derdest olarak devam etmektedir. Bu vesileyle bir defa daha ifade etmek istiyorum ki, 58 nci cumhuriyet hükümeti olarak, bu konuda üzerimize ne düşüyorsa yaptık, yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz.

Bu noktada en büyük destekçimizin de Yüce Parlamento olduğuna olacağına inanıyor, üzüntümü bir defa daha ifade ederek, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz, Sinop İlinin sorunları hakkında söz isteyen Sinop Milletvekili Cahit Can'a aittir.

Buyurun Sayın Can. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

3. - Sinop Milletvekili Cahit Can’ın, Sinop İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

CAHİT CAN (Sinop) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Kurucular Kurulu üyeleri olarak, Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyi tekrar seçmenin gururunu yaşıyoruz ve böyle bir günde, Sinop İlimizin sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'nin yıllardır süren kötü yönetiminden ilimiz Sinop da nasibini almış, neredeyse her dönem bakan çıkaran ilimize, üzülerek ifade ediyorum ki, hizmet anlamında bakan hiç olmamıştır.

Daha önce AK Parti Sinop Kurucu İl Başkanı olmamdan dolayı, Sinop'taki insanlarımızın halini ve Sinop İlimizin geri kalmışlığını yakından görme imkânı buldum. İlimizin bu sorunlarının AK Parti iktidarında çözüleceğine ve ülkemizin diğer illeri gibi, kalkınma hamlesini de mutlaka yakalayacağına canı gönülden inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sinop il merkezi, Ayancık-Türkeli ekseniyle Batı Karadenize, Boyabat-Taşköprü ekseniyle Kastamonu ve İstanbul'a, Gerze-Bafra-Samsun ekseniyle de Ankara ve İç Anadoluya bağlantı kurmaktadır. Sinop İlimize çok daha kısa sürede ulaşmak için, 15 000 kilometrelik duble yolun, mutlaka, bu üç güzergâhın birinden Sinop'a bağlanmasını istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ilimizdeki sanayi kuruluşlarına yenileri eklenmek yerine, var olanlar birer birer kapanmış, bir elin parmaklarını geçmeyecek olan sanayicilerimiz de yalnız bırakılmıştır. Bu sanayicilerimize, geçmişte devlet destek yerine, her zaman köstek olmuştur.

İlimiz dışarıya göç veren iller arasında üçüncü sıraya yerleşmiş ve işsizlik her geçen gün artmıştır. İlimizde, son yıllarda, tarımsal anlamda köylümüz çok zor durumda kalmış, tarımsal kalkınma projeleri ilimizin yakınından bile geçmemiştir.

Değerli milletvekilleri, ilimiz nüfusunun çoğunun köylerde yaşamakta olmasına rağmen, tarımsal yönden geri kalmış olması nedeniyle, girdi ve kredi kullanımının yaygınlaştırılması; Sinop İlimizin Kastamonu ile birlikte dış kaynaklı kırsal kalkınma projeleri kapsamına alınması yararlı olacaktır.

Değerli milletvekilleri, geçmiş hükümetlerce tarımda uygulanan politikalar, tarımı, ülkemizde ve Sinobumuzda öncelikli mesele olmaktan çıkarmış ve Sinop'u, bir ticaret kenti olmaktan öte, ekonomisinde tarımın ağırlığı çok fazla olan bir kent haline getirmiştir. Sinop ekonomisi içerisinde tarım çok önemlidir; ancak, ağırlıklı olarak tarıma dayalı bir ekonominin de Sinop'a yetmeyeceğini biliyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, bilindiği üzere, Karadenizin tam ortasında yer alan ilimiz Sinop, birinci derecede kalkınmada öncelikli iller arasında yer almaktadır. Organize sanayi bölgesi bitirilerek, yatırımcıların hizmetine sunulmuş; ancak, sanayide elektrik enerjisi kullanımının pahalılığı da ortadadır. Bu nedenle, sayın milletvekilleri, bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum: Sinop İlimizin Samsun'a, Rusya'dan getirilen, Mavi Akım adıyla anılan Rusya doğalgaz hattıyla bağlanarak, doğalgazdan yararlanmasını istiyoruz. Bu proje için, Samsun'un 19 Mayıs, Bafra, Alaçam İlçeleri ile Sinop'un Dikmen, Gerze İlçelerinden geçen hattın, Sinop'a, buradan da Ayancık, Türkeli, Boyabat İlçelerimize oradan da Kastamonu İlimize bağlanması hem ısınma hem de sanayi amaçlı kullanılması, ilimize yatırımcıların da gelmesi açısından çok doğru olacaktır.

Değerli milletvekilleri, ilimizin yegâne geleceği olan eğitim ve kültür şehri olma yolunda yeni yeni adımlar atılırken, bu konuda çok önemli altyapı eksikliklerimizin de giderilmesi halinde ilimiz çok kısa sürede kabuğunu kıracak ve gelişmiş iller seviyesine yükselecektir.

İlimizde Almanya'daki Sinoplu hemşerilerimizin katkılarıyla temeli atılan eğitim fakültesi bu yıl bitirilecek olup, bu konuda tek eksiklik olan yurt yapımı konusunda hükümetimizin gayretleriyle çok önemli bir aşama kaydedilecektir.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Can, konuşmanızı tamamlayabilmeniz için 1 dakika eksüre veriyorum.

CAHİT CAN (Devamla)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, ekranları başında bizleri izlemekte olan sevgili halkımız, turizmciler, tüm yatırımcılar, bacasız sanayi kurmak isteyen sanayici ve işadamları ve tatilci kardeşlerim; Karadenizin incisi, yeşil ile mavinin âdeta kucaklaştığı, kumsalıyla, deniziyle, ormanıyla bütünleşen doğa harikası, güzel ve şirin ilimiz Sinop'u yakından görmenizi arzu ediyoruz, farkı da fark edeceğinizi zannediyoruz. Hepinizi bu şirin ilimize sahip çıkmaya davet ediyorum.

Yüce Heyetinizi şahsım ve Sinoplu hemşerilerim adına saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Can.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Meclis araştırması önergeleri vardır.

Birinci önergeyi okutuyorum:

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 53 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/24)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde son iki yılda yaşanan ekonomik krizden en fazla etkilenen, örgütlü örgütsüz sayıları 4 000 000'a yaklaşan ve tam 227 değişik işkolunda faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârımızın mevcut durumlarını tespit etmek, sorunlarını ve çözüm yollarını tespit etmek amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1- Ahmet Küçük                                (Çanakkale)

2- Yaşar Tüzün                                (Bilecik)

3- İsmail Özay                                (Çanakkale)

4- Harun Akın                                (Zonguldak)

5- Kazım Türkmen                                (Ordu)

6- İdris Sami Tandoğdu                                (Ordu)

7- Vezir Akdemir                                (İzmir)

8- Ahmet Ersin                                (İzmir)

9- Hasan Güyüldar                                (Tunceli)

10- Mehmet Parlakyiğit                                (Kahramanmaraş)

11- Yakup Kepenek                                (Ankara)

12- Şefik Zengin                                (Mersin)

13- Feridun Ayvazoğlu                                (Çorum)

14- İlyas Sezai Önder                                (Samsun)

15- Cevdet Selvi                                (Eskişehir)

16- Gürol Ergin                                (Muğla)

17- Ali Arslan                                (Muğla)

18- Osman Kaptan                                (Antalya)

19- Ahmet Sırrı Özbek                                (İstanbul)

20- Atilla Kart                                 (Konya)

21- Nadir Saraç                                (Zonguldak)

22- K. Kemal Anadol                                (İzmir)

23- Gökhan Durgun                                (Hatay)

24- A. İsmet Çanakçı                                (Ankara)

25- Erol Tınastepe                                (Erzincan)

26- Mehmet Şerif Ertuğrul                                (Muş)

27- Mehmet Vedat Melik                                (Şanlıurfa)

28- Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                (Malatya)

29- Orhan Ziya Diren                                (Tokat)

30 - Nejat Gencan                                (Edirne)

31- Sıdıka Aydoğan                                (İstanbul)

32- Ayşe Gülsün Bilgehan                                (Ankara)

33- Naci Aslan                                (Ağrı)

34- Algan Hacaloğlu                                (İstanbul)

35- Memduh Hacıoğlu                                (İstanbul)

36- Mustafa Yılmaz                                (Gaziantep)

37- Fikret Ünlü                                 (Karaman)

38- Özlem Çerçioğlu                                (Aydın)

39- Ömer Zülfü Livanelioğlu                                (İstanbul)

40- Muhsin Koçyiğit                                (Diyarbakır)

41- Mehmet Nuri Saygun                                (Tekirdağ)

42- Hasan Aydın                                (İstanbul)

43- Rasim Çakır                                (Edirne)

44- Mustafa Gazalcı                                (Denizli)

45- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu                                (Ankara)

46- Abdürrezzak Erten                                (İzmir)

47- Türkân Miçooğulları                                (İzmir)

48- Enver Öktem                                 (İzmir)

49- Mehmet Küçükaşık                                (Bursa)

50- Erdal Karademir                                (İzmir)

51- Ahmet Güryüz Ketenci                                (İstanbul)

52- Ahmet Yılmazkaya                                (Gaziantep)

53- Mehmet Ali Özpolat                                (İstanbul)

54- Mehmet Yıldırım                                (Kastamonu)

Gerekçe:

Sayıları 4 000 000'a yaklaşan ve 227 değişik işkolunda faaliyet gösteren esnaf, sanatkâr ve küçük işletmeler, özellikle işletme sayılarının çokluğu, ülke çapında istihdama sağladıkları büyük katkı, sosyoekonomik dengelerin kurulması, tarımsal ve sınaî ürünlerinin tüketiciye ulaştırılması ve üretimden azımsanmayacak bir paya sahip olmaları nedeniyle, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de önemli bir toplumsal kesimdir.

Devletinden iş istemeyen, tersine, yarattığı istihdamla birlikte dolaylı ve dolaysız, devlete katkı sağlayan esnaf ve sanatkârımız, ülkemizde reel sektörün de önemli ve vazgeçilmez bir bölümünü oluşturmaktadır.

Esnaf ve sanatkârların en başta gelen sorunu, çağdaş destekleme araçlarından yoksun bulunmalarıdır. Ülkemizde reel sektörün yeniden üretime başlaması isteniyorsa, öncelikle yapılması gereken, gelişmiş batı ülkelerindeki çağdaş destekleme modellerinin Türkiye'ye adaptasyonudur.

Esnaf ve sanatkârlara uygulanan istikrar programı nedeniyle daralan piyasadaki yetersiz payına bir de hiper ve grossmarketler olarak isimlendirilen büyük mağazaların ortak olması, kesimin zaten var olan sıkıntılarını ağırlaştıran bir diğer etken olmuştur. AB mevzuatı dışında, kent merkezlerinde kurulan hiper ve grossmarketler bugün ülkemizde faaliyet gösteren 227 esnaf ve sanatkâr kolundan 80'ini, yani, yüzde 35'ini olumsuz olarak etkilemektedir. Şehir merkezlerinde faaliyete geçen bu alışveriş merkezleri, civarlarında bulunan ve 57 faaliyet kolunda ayakta kalma mücadelesi veren yüzlerce esnaf ve sanatkârın işletmesinin kapanmasına neden olmaktadır.

Esnaf ve sanatkârlarımızın bir diğer önemli sorunu da finansmandır. Yıllardır meslek mensuplarının yer aldığı tek destekleme aracı olan Türkiye Halk Bankası, özerkleştirme gerekçesiyle uygun faizli kredi uygulamaları yürürlükten kaldırılarak, diğer ticarî bankalar seviyesine getirilmiştir.

Esnaf ve sanatkârlar ve KOBİ'ler, ülkemizde üretimin yüzde 37'sini, istihdamın yüzde 45'ini, ihracatın yüzde 8'ini karşılamakta iken, toplam kredilerden ne yazık ki, sadece yüzde 3-4 oranında pay almaktadır.

Kesimin bir diğer sorunu da sosyal güvenlik (Bağ-Kur) sorunudur. Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu ile Bağ-Kur'un sosyal güvenlik standartları arasında fark, son derece açıktır. Esnaf ve sanatkârlar, düşük standartlarda emeklilik ve sağlık sigortası uygulamalarına muhatap olmaktadırlar. AB ülkeleri, sosyal güvenlik primlerinde esnaf ve sanatkârları teşvik için, yarattığı istihdama göre veya yatırıma yöneldiğinde, önemli miktarda indirimler yaparken, ülkemizin esnaf ve sanatkârları için böyle bir olanak söz konusu değildir.

Bu amaçla, esnaf ve sanatkâr ve küçük işletmelerin öncelikle sosyal, ekonomik ve siyasî koşullarla teknolojik gelişim, haksız rekabet, bölgesel farklılıklar gibi kendi istem ve denetimleri dışındaki faktörlerden etkilendikleri de düşünüldüğünde;

Kesimin mevcut finansman, pazarlama, eğitim, teknoloji, planlama, vergi, sosyal güvenlik, işyeri temini, uluslararası ilişkiler, ihracat, danışmanlık hizmetleri, bürokrasi konusundaki sorunlarına çözüm için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasına öncülük ve rehberlik yapmak amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

İkinci önergeyi okutuyorum:

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 34 milletvekilinin, İzmir'in Karşıyaka İlçesinde otopark olarak düzenlenen bir alanla ilgili mahkeme kararlarının uygulanmadığı iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/25)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İzmir'in Karşıyaka İlçesinin istasyonu civarında terklerle belediye adına arsa oluşturulmuş ve 1984 yılında imar planında "park, yeşil alan ve kısmen otopark" olarak düzenlenmiştir.

Bu yerin imar planı 1991 tarihinde ilçe belediye meclisi kararıyla "bölgesel katlı otopark" 1992 yılında da "arkadlı bölgesel katlı otopark" olarak değiştirilmiş ve bundan sonra da inşaata başlanılmıştır.

Çevrecilerce plan değişikliğinin iptali için idare mahkemesinde dava açılması üzerine, yürütmeyi durdurma kararı verilmiş ve zamanın büyükşehir belediye başkanınca faaliyet durdurulmuştur.

Ne var ki, 1994 yerel seçimlerinden sonra gelen büyükşehir yönetimi 1996 yılında güya 1984 yılındaki durumuna döndürmeyi istermiş gibi, aynı meclisçe, "yeşil alan ve açık otopark" haline dönüştürülmüştür. Ancak, büyükşehir belediye başkanı bu kararı "15,80 nizamlı katlı otopark " olarak değiştirerek onamış ve inşaatı devam ettirmiştir.

Bu kararla ilgili de idare mahkemesince yürütmeyi durdurma kararı verilmesi üzerine bu defa da istem üzerine aynı meclis kararı ile "bodrum, 1, 2, 3 ve 4 kat otopark, zemin katı arkadlı yaya geçişi, teras çatı bahçesi olarak kullanılacaktır" notu ilave edilerek aynen onanmış ve inşaat da bitirilmiştir.

Görüleceği gibi, yargı kararlarının uygulanmasını geciktirici ve engelleyici plan değişiklikleri ile yürütmeyi durdurma kararları aşılmaya çalışılmış ve bina bitirilmiştir; ancak, iptal davaları da sonuçlanmış ve plan değişiklikleri iptal edilerek kesinleşmiş, şu durumda katlı otopark binası da kaçak yapı durumuna düşmüştür.

Bu kaçak otopark, büyükşehir belediyesince 2001 yılında yıkılarak alan eski plana dönüştürülmüştür; ama, yürütmeyi durdurma kararlarına karşın yapılan bu bina ve de yıkımı için kamunun milyarlarca lira parası boşa gitmiştir. Oysa, yargı kararlarına uymak hukuk devletinin ve hukuka saygılı idarenin başlıca ödevidir. Bu ödev İzmir Büyükşehir Belediyesince yerine getirilmemiştir.

Hukuka bağlı devlet ve idare kurallarına bağlılık yönünden büyük önem taşıyan ve de yıllarca kamuoyunu meşgul eden bu konunun bütün yönleriyle araştırılarak uğranılan zarar ve sorumluları hakkında ne gibi işlem yapıldığının incelenerek kamuoyunun aydınlatılması için Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

Saygılarımızla.

 1- Canan Arıtman                                                  (İzmir)

 2- Oğuz Oyan                                                                (İzmir)

 3-Mehmet Nuri Saygun                                            (Tekirdağ)

 4- Hakkı Ülkü                                                                (İzmir)

 5- Ahmet Güryüz Ketenci                                      (İstanbul)

 6- İsmet Atalay                                                     (İstanbul)

 7- Muhsin Koçyiğit                                                  (Diyarbakır)

 8- Ömer Zülfü Livanelioğlu                                            (İstanbul)

 9- İsmail Özay                                                       (Çanakkale)

10- Erdal Karademir                                               (İzmir)

11- Mehmet Küçükaşık                                               (Bursa)

12- Sıdıka Aydoğan                                                 (İstanbul)

13- Ayşe Gülsün Bilgehan                                     (Ankara)

14- Mehmet Yıldırım                                                   (Kastamonu)

15- Abdürrezzak Erten                                 (İzmir)

16- Muzaffer R. Kurtulmuşoğlu                                (Ankara)

17- Kemal Sağ                                 (Adana)

18- Türkan Miçooğulları                                           (İzmir)

19- Enver Öktem                                                     (İzmir)

20- Şevket Gürsoy                                                   (Adıyaman)

21- Züheyir Amber                                                     (Hatay)

22- Abdulaziz Yazar                                                      (Hatay)

23- Hasan Aydın                                                     (İstanbul)

24- Ali Rıza Bodur                                                      (İzmir)

25- Hakkı Akalın                                                     (İzmir)

26- Yılmaz Kaya                                                       (İzmir)

27- Ahmet Ersin                                                       (İzmir)

28- K.Kemal Anadol                                                    (İzmir)

29- Bülent Baratalı                                                   (İzmir)

30- V. Haşim Oral                                                         (Denizli)

31- İdris Sami Tandoğdu                                                (Ordu)

32- Mehmet Uğur Neşşar                                            (Denizli)

33- Necati Uzdil                                                       (Osmaniye)

34- Nevin Gaye Erbatur                                          (Adana)

35- Sedat Uzunbay                                                 (İzmir)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Millî Savunma Komisyonu Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

C) Tezkereler ve Önergeler

1.- Millî Savunma Komisyonu Başkanlığının, (1/278) esas numaralı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının (S. Sayısı: 17) tümünün komisyona geri verilmesine ilişkin tezkeresi (3/166)

     22.1.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlığınızca esas komisyon olarak 4.12.2002 tarihinde Komisyonumuza havale edilen ve Komisyonumuzca 8.1.2003 tarihinde görüşülerek 17 sıra sayısıyla Genel Kurul gündemine inen "Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı" nın tümünün İçtüzüğün 88 inci maddesi uyarınca Komisyonumuza geri verilmesini arz ederim.

Saygılarımla.

             Yüksel Çavuşoğlu

          Karaman

       Komisyon Başkanvekili

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Gündemde bulunan kanun hükmünde kararname komisyona geri verilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı: 17)

BAŞKAN - Gündemin 1 inci sırasında yer alan Kanun Hükmünde Kararnamenin  Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun Tasarısı komisyona geri verildiğinden, gündemden  çıkarılmıştır.

Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Adalet Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2. - Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Adalet Komisyonları Raporları  (1/283) (S. Sayısı: 36) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Tasarının 3 üncü maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, 4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı Dernekler Kanununun 82 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 82. - Bu Kanunun 43 üncü maddesine veya 45 inci maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarındaki zorunluluğa uymayanlar, 64 üncü maddenin ikinci fıkrasında öngörülen bildirimi yapmayan veya Bakanlıkça belirtilen sürede taşınmaz mallarını paraya çevirmeyenler birmilyar liradan üçmilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır."

BAŞKAN - 4 üncü madde üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu

Buyurun Sayın Baloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Baloğlu, konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Dernekler Yasasının 82 nci maddesinde yer alan düzenlemeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.

Önümüze getirilen değişiklik, ilk bakışta, demokratik gelişime, özgürleşmeye katkıda bulunacak gibi görünüyor; ben de o izlenimi edindim. Gerçekten bugünkü düzenleme içinde Dernekler Yasasına muhalefetin getirdiği sonuçlar, hapis cezası, 3 aydan 6 aya kadar hapisle cezalandırmak mümkün. Şimdi, tartıştığımız değişiklikte ise, bu, para cezasına dönüştürülmüş; yani, 1 milyar liradan 3 milyar liraya kadar para cezası uygulanması öneriliyor.

Doğal ki, olaya sadece Avrupa'ya uyum açısından bakmamak gerekiyor; bir de Türkiye'ye uyum içinde olmak lazım. İlk bakışta, demin söylediğim gibi, hapsin kaldırılması önemli; çünkü, özgürlüktür temel konu, özgürlüklerden yana bir değişim gibi gözüküyor; ama, Türkiye şartlarında halk derneklerinin, hemşeri derneklerinin, spor derneklerinin, öğrenci derneklerinin ne tür şartlar içinde olduğunu çok iyi biliyoruz. Onlar için çok büyük bir miktardır bu; üstelik de, bu miktarın uygulanması, başkaca bir şarta bağlanmamıştır.

Şimdi, yeni düzenlemenin atıfta bulunduğu Dernekler Yasasının ilgili maddelerine bakıyoruz; bunlarda bir değişikliğe gidilmiyor; ama, 43 üncü maddeye muhalefet -şu anda önünüzdedir, bu, yürürlükte olan metin- 45 inci maddeye muhalefet ve devamında da, 64 üncü maddeye muhalefetin müeyyidesi para oluyor.

Şimdi, işlenmesi muhtemel suça bir bakalım: Nedir 43 üncü maddede söz konusu olan; bildirimde bulunmamak. 45 inci maddeye bakıyoruz, yıl sonunda beyanname vermemek; yani, bir semt derneğinin yöneticisi -ki, bu insanların hepsinin hukuku bilmesi düşünülemez. İnsanların yasayı bilmeleri kuraldır, bilmek zorundadırlar; ama, fiilen bilmediklerini çok iyi biliyoruz- yıl sonunda beyanname vermediği için 3 milyar liraya varacak bir cezaya müstahak olacaktır, bu cezayla karşı karşıya gelecektir.

Ben, bu düzenlemenin, bu açıdan bakıldığı zaman, başlangıçta, hapis cezasını kaldırdığı için olumlu gibi gözükse de, fiilen, dernekler açısından büyük bir engel getirdiğini düşünüyorum.

Tabiî, demokratikleşme açısından bu tür küçük adımların değerini de kimse inkâr edemez, görünüşte de bu adım atılmış gibi görülüyor; ama, örgütlenmenin önünde çok sayıda engel var. İnsanların örgütlenmesi, düşüncelerini ifade etmeleri için başka gelişmeler de gerekiyor; yani, hapis cezasını paraya çevirmek, para cezasını yükseltmek, pek, bir çözüm gibi gözükmüyor. Daha geniş örgütlenmenin imkânlarını sağlamak gerekiyor, gerçek uyum budur, bu, üstelik, Avrupa'ya uyumla sınırlı kalmayacak uyumdur. Türk Halkının örgütlenme, düşüncesini ifade etme özgürlüğüyle de uyum sağlamış olabiliriz. Bence, Meclisin önündeki temel görevlerden birisi de, bu uyumu sağlamak olmalıdır.

Sayın milletvekilleri, bu çerçeve içinde, izninizle, bir hususa değinmek istiyorum. Demin, iki sayın AKP'li milletvekili arkadaşım, genel başkanlarının yeniden seçilmiş olması konusundaki memnuniyetlerini de ifade ettiler. Partileriyle ilgili bir gelişmedir, saygı duyuyoruz, biz de, kendisine, bundan sonraki genel başkanlık yaşamında başarılar diliyoruz, en azından bunu kendi adıma diliyorum; ama, şunu söylemek istiyorum: Diğer konularda da, insanların seçme, seçilme hakları konusunda, özgürlüklerini kullanabilmeleri açısından aynı duyarlılığı birlikte göstermek zorundayız. Bugün, bu maddeyle ilgili atılan küçük adımla da yetinmemeliyiz, halkımız bizden, daha büyük adımlar bekliyor; özgürlükler konusunda bekliyor, ekonomik gelişmeler konusunda bekliyor. Dilerim, Sayın Meclis, bu konuda gösterdiği duyarlılığı diğer konularda da gösterir.

Hepinizi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Baloğlu, teşekkür ediyorum.

4 üncü madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İçtüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup, komisyona soracağım. Komisyon, önergeye salt çoğunlukla -13 üyesiyle- katılırsa, önerge üzerinde, yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Divan Üyesinin önergeyi oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısına aşağıdaki maddenin 5 inci madde olarak eklenmesini ve diğer madde numaralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Faruk Çelik Hakkı Köylü             Hüsnü Ordu

               Bursa               Kastamonu                   Kütahya

Ali Rıza Alaboyun        Sabri Varan       Süleyman Gündüz

           Aksaray              Gümüşhane                    Sakarya

Madde 5.- 5.6.1935 tarihli ve 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 1 inci maddesinin yedinci fıkrasında geçen "altı ay" ibaresi "bir yıl" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Şu anda salt çoğunluğumuz yok Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan...

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, 5 dakika ara verebilirsek... (CHP sıralarından "olmaz, olmaz" sesleri)

BAŞKAN - Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445/A maddesi, 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 327/a maddesi, aynı Kanunun 335 inci maddesinin son fıkrası ile 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun geçici 2 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Ziya Yergök.

Buyurun Sayın Yergök.

MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, geri alıyorum söz talebimi.

BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 36 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesindeki "18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445/A maddesi" ibaresinden sonra gelmek üzere "aynı Kanunun 448 inci maddesinin son fıkrası" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Faruk Çelik Hasan Kara           Hakkı Köylü

               Bursa                        Kilis              Kastamonu

Mehmet Emin Tutan         Erdoğan Özegen                   

               Bursa                       Niğde

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeniz hakkında konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutayım?

FARUK ÇELİK (Bursa) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 448 inci maddesinde, aynı kanunun 445/A maddesine atıf yapılmakta olup, söz konusu 445/A maddesi yürürlükten kaldırıldığından, buna bağlı olarak, 448 inci maddenin son fıkrasının da yürürlükten kaldırılması gerektiğinden, bu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ  MADDE 1. - Bu Kanunun 1 ve 3 üncü maddeleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kesinleşmiş olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ilişkin muhakemenin iadesi istemleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılır."

BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MESUT DEĞER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kesinleşmiş kararlarla ilgili, yargılamanın yenilenmesine ilişkindir.

Bu kanun tasarısıyla, bir yandan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kesin kararlara ilişkin iadei muhakeme, yeniden yargılama yolu açılıyor; diğer yandan ise, büyük bir çoğunluğa yeniden yargılama yolu kapatılıyor. Burada, hukukî yönden bir eşitsizlik söz konusudur.

Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye'ye ilişkin vermiş olduğu kesinleşmiş karar sayısı 300 civarındadır. Bunlara ilişkin Türkiye'de iadei muhakeme yolu açılacak; ama, bir yandan da 4 000 civarındaki dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde. Bu dosyaların 1 200'ü, kamulaştırma bedellerinin, tezyidi bedellerinin faizine ilişkin, faizlere yapılan itirazlara  ilişkin davalardır. Yine, 1 200 civarındaki dosya, faili meçhul cinayetlerle ilgili, köy boşaltmalarla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılan ve görülmekte olan davalardır. 1 800 civarındaki dosya da, terörden çeşitli sebeplerle zarar görenlerin davalarıdır. Bu davalar derdesttir; yani, görülmekte olan davalardır. Bu davalar, sonucu daha kesinleşmemiş kararlardır. Önümüzdeki geçici madde de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararlarıyla ilgilidir.

Sayın milletvekillerim, bu kanun tasarısı bugün kabul edildiğinde, Cumhurbaşkanımızın onayı, Resmî Gazetede yayımlanması sürelerini hesap ederek yürürlüğe giriş tarihini 1 Şubat olarak kabul ettiğimiz zaman, 1 Şubata kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş karar sayısı 300 civarında olacaktır ve bu 300 dosya için iadei muhakeme yolu açılıyor; ama, 4 000 civarındaki bir dosya sayısı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde daha kesinleşmemiş karar halindedir; çünkü, görülmekte olan davalardır. Yine, madde "bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular..." diye devam ediyor.

Demek ki, 1 Şubatta yürürlüğe giriyorsa, 1 Şubattan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine görülecek davalara iadei muhakeme yolu açılıyor; ama, 4 000 civarındaki derdest dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindedir, bu davalar görülmektedir ve önümüzdeki süreçte, yani, şubatta, martta Türkiye'ye kesinleşmiş karar olarak geldiği zaman, bu dosyalar için iadei muhakeme yolu kapatılıyor, bir hukukî eşitsizlik doğuyor. Bir yandan da kanun önündeki eşitsizlik göz önüne geliyor.

Sevgili milletvekilleri, Anayasamızın 10 uncu maddesinde "Kanun önünde eşitlik

Madde 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" deniliyor. Yine, 12 nci maddede, temel hak ve hürriyetlere ait hükümler de aynı mahiyettedir.

Bu kanunun bu maddesinde, kanun önünde eşitsizlik, kanunun, lehte olmasına rağmen, büyük bir çoğunluğa uygulanmaması söz konusudur. Bu önümüzdeki süreçte, kanunun geçici maddesi Anayasa Mahkemesine giderse, büyük ihtimalle, Anayasa Mahkemesinde, eşitsizlik nedeniyle iptal edilir.

Bu çerçevede, bu maddeye "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ve görülmekte olan davalar ile" veya "kesinleşmiş kararları ile kesinleşecek kararlar" ibaresinin eklenmesi gerektiğini burada vurgulamak istedim.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Değer.

AK Parti Grubu adına, Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Grubumuz adına geçici madde üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüldüğü üzere, geçici maddede, benden önce konuşan arkadaşımın da bahsettiği gibi, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden verilmiş olup da kesinleşen kararlar ile bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra verilecek olan kararlar hakkında iadei muhakeme yolu açılmaktadır.

Burada, her ne kadar arada bir boşluk görünmekte ise de, esas itibariyle kanunun çıktığı tarihten sonra; yani, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılacak olan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında iadei muhakeme yoluna gidilmesi gerekir; esası budur, kanun tekniği de budur. Ancak, son yıllarda, memleketimizde, demokrasinin olabildiğince daha iyi işler hale gelmesi için yapılan çabalara ek olarak, Komisyonumuz... Daha önceki kararlarda, özellikle Avrupa ülkeleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından sık sık tenkit edilen, devlet güvenlik mahkemelerinde asker üyelerin görev almasının uygun olmayacağı yönünde bize sık sık talepler gelmekteydi. Biz de, burada, bir nebze olsun bunu giderebilmek için, daha ziyade askerî mahkemelerin görev aldığı dönemlere ait olan ve bu kanunun çıktığı tarihte de kesinleşmiş bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını, ilave olarak, iadei muhakemeye tabi olacak kararlar için esas teşkil ettik. Burada, esasında, bir fazlalık vardır. İddia edildiği gibi, aradaki kararlar aradan çıkarılmış değildir. Esasında, sözlerimin başında da söylediğim gibi, halen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde derdest bulunan kararlardan dolayı gelecek sıkıntılar için -zaten bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonrakilere bir imkân tanındığından- bu aradakilere imkân tanımak mümkün değildir; bu, hukuk tekniği açısından da geçerli değildir.

Başta da söylediğim gibi, biz, sadece, devlet güvenlik mahkemelerinde -tenkit edilen ve kabul görmeyen asker üyelerin bulunması sebebiyle- asker üyelerin bulunduğu tarihlerde verilmiş olan kararları da kısmen bunun içerisine almak istedik. Bu yüzden böyle bir düzenleme olmuştur ve bu haliyle, bu tasarının uygun olduğu kanaatindeyim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Köylü, teşekkür ediyorum.

Başka söz isteyen?.. Yok.

Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kanun tasarısının tümünün oylanmasından önce, kanun yazılış tekniğine daha uygun olacağı düşüncesiyle, 2 nci maddede geçen "445 inci maddenin" ibaresinden sonra "birinci fıkrasının" ibaresinin eklenmesi gerekmektedir.

Sayın Hükümet ve Komisyon bu redaksiyona katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tasarının tümünü, bu redaksiyonla birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum, katkılarınız için hepinize teşekkür ediyorum.

12 Aralıktan sonra, Türkiye, sanki Avrupa Birliği süreci durmuş, bu konuda her şey olup bitmiş gibi bir atmosfere girdi, çevremizde olup biten yakın gelişmeler sebebiyle. Aslında, Avrupa Birliği süreci devamlı bir süreçtir ve Avrupa Birliği müktesebatı dediğimiz bu müktesebat, aşağı yukarı 100 000 sayfayı bulan bir müktesabattır. Türkiye, Avrupa Birliği konusundaki bu kararını sürdürdüğü sürece de, zaman zaman, bu nevi tasarılarla, tekliflerle karşınıza gelmiş olacağız. O sebeple, Avrupa Birliği meselesiyle ilgili olarak, özellikle bu çıkarılan yasayla ilgili olarak, bir iki hususu bilgilerinize arz etmek istiyoruz.

Bugün kabul ettiğiniz bu yasayla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen kararlarla ilgili olarak, olağanüstü bir kanun yolu olan, yargılamanın iadesi yoluna gidilebilecektir. Esasen, Avrupa Birliğine üye olup da, bu yolu bir iadei muhakeme sebebi, yargılamanın iadesi sebebi kabul etmeyen hiçbir ülke yoktur. Her ülke, kendi şartlarına göre bu yolu kabul etmekte, kendine uygun da bir formül bulmaktadır. Bizim bulduğumuz formül ise, aynen iç hukukumuzda olduğu gibi, onlara bir madde ilavesi suretiyle, İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen kararların, yargılamanın iadesi sebebi olarak kabulünden ibarettir.

Tabiatıyla, Türkiye, kendi iradesiyle, özgür iradesiyle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini kabul etmiş ve bunun gereğini yapmayı da taahhüt etmiştir. Gereğini yapmadığı takdirde, hem bu sözleşmede hem de taraf olduğumuz başkaca sözleşmelerde bunun müeyyideleri vardır. Bunun anlamı açıktır ki Türkiye, kendi iç hukukunu düzenlerken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilmiş olan kararların gereğini de yerine getirmeyi taahhüt etmiş oluyor. Bunu özellikle burada ifade etmek istiyorum; çünkü, bundan sonra, bu ve benzeri tasarılar geldiği takdirde, zaman zaman, millî mahkemelerimizin yetkisi ne oluyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunların üzerinde bir mahkeme midir tarzındaki tartışmalara, itirazlara muhatap olacağız. O sebeple, Türkiye, kendi iradesiyle bu mahkemenin yetkisini kabul ettiğine göre, bu kararların gereğini de yerine getirmek mecburiyetindedir. Arzu edileni, Türkiye'de, yargılamanın adil yapılması, iç hukukumuzdaki düzenlemelerin süratle yapılması ve kendi vatandaşlarımızın da mümkün olduğu kadar millî mahkemelerimizde verilen kararlarla iktifa etmesi ve İnsan Hakları Mahkemesine müracaat etmemesidir. Bu noktada, bazı eksikliklerimizin olduğunu da kabul etmiş olmamız lazım gelir.

Bir bilgi olarak Yüce Heyetinize arz etmek isterim ki, şu ana kadar Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruların sayısı 4 820'dir. Türkiye'nin aleyhinde açılmış 5 000'e yakın dava vardır; bunun 2 250'si Güney Kıbrıs tarafından açılmış davalardır. Bu davalardan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aleyhimize verdiği karar sayısı 286'dır, lehimize verdiği karar sayısı 12'dir. Delegeler Komitesinin Türkiye aleyhine verdiği karar sayısı 12'dir, dostane çözümle sonuçlanan başvuru sayısı 513'tür, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kabul edilemez bulduğu başvuruların sayısı 107'dir ve diğer nedenlerle kayıttan silinen başvuruların sayısı da 16'dır.

Şimdi, aleyhimize verilen bu kararlar sonucu Türkiye'nin maruz kaldığı maddî kayıpları burada ifade etmek istiyorum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde Türkiye'nin ödeyeceği ve ödemiş olduğu tazminat miktarları şudur: Türk Lirası karşılığı ödenen tazminat miktarı 2 917 550 000 000'dur. Küsuratları var, onları geçiyorum. Döviz olarak ödenen tazminat miktarı ise, 768 658 İngiliz Sterlini, 420 516 Amerikan Doları, 4 424 252 de Fransız Frangıdır. Dolayısıyla, döviz olarak ödenecek tazminat miktarı ise 3 574 814 İngiliz Sterlini, 14 139 043 Fransız Frangı, 15 022 228 ABD Doları ve 6 241 217 de euro olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'nin dostane çözüme icabet etmesi sonucu ödediği maddî tazminat tutarı 4 624 110 Fransız Frangı, manevî tazminat olarak 30 000 frank, yargılama gideri olarak da 45 000 frank olmak üzere toplam 4 699 110 Fransız Frangıdır.

Dolayısıyla, Türkiye, bundan sonra yasalarını yaparken, bir taraftan Anayasaya uyumu dikkate alacak, öbür taraftan da altına imza koyduğu uluslararası sözleşmeleri dikkate almak mecburiyetindedir. Kaldı ki, uluslararası sözleşmelerin, Anayasanın 90 ıncı maddesine göre iç hukukumuzun bir parçası olduğu, kanun mesabesinde olduğu ve bunlar aleyhine Anayasa Mahkemesine gidilemeyeceği de çok açıktır.

Dolayısıyla, belki, bu kanun vesilesiyle bu bilgileri sizlere sunmak ve bundan sonraki düzenlemelerde bu hususları da dikkate alarak bir düzenleme yapmamız lazım geldiği hususunu tekrar bilginize sunmak istedim.

Bu vesileyle, katkılarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Birliği ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihaî Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihai Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/301) (S. Sayısı: 26) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu, 26 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Elekdağ, konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Değerli milletvekilleri, Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye'nin katılmasına ilişkin anlaşma konusunda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Yüce Meclisin onayına sunulan tasarı, ülkemizin, Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasına taraf olmasını öngören yasal bir düzenlemedir. Ajans ile bünyesindeki Bilgi ve Gözlem Ağına katılmak suretiyle, Türkiye, çevre alanında iki önemli yarar sağlayacaktır. Bunlardan birincisi, Avrupa Birliği müktesebatına uyum alanında gerekli adımları zamanında ve en verimli şekilde atmak; ikincisi de, sürdürülebilir bir kalkınma hedefinde mesafe almaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, esasen, Avrupa Çevre Ajansına 1999 yılında üyelik başvurusunda bulunmuş ve bu husustaki katılım anlaşmasını, Avrupa Birliğine aday diğer ülkelerle birlikte, Ekim 2000 tarihinde imzalamıştı. Avrupa Çevre Ajansının faaliyet alanı, çevre alanında veri tabanları ve raporlar hazırlamak, çevresel araştırmalar yapmak, periyodik raporların hazırlanmasına destek sağlamak ve bir network, bir şebeke ağının altyapısını hazırlamak hususunda faaliyette bulunmaktır.

Türkiye, Ajans bünyesindeki Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına katılmak suretiyle ülkemizdeki çevre durumunu düzenli bir şekilde izleyebilecek, aynı zamanda diğer Avrupa ülkelerinin çevre alanında karşılaşmış olduğu durumu da yakından takip edebilecektir.

Buna ilaveten, ülkemiz, Ajansa üye olmaktan şu kazanımları da sağlamış olacaktır: Türkiye, çevre, tarım ve sanayi alanlarında Avrupa Birliği standartlarına uyum amacıyla gerekli önlemlerin alınması için ihtiyaç duyulan verileri elde edebilecek; bu amaçla, gerekli veri ve bilgi altyapısının oluşturulmasını kendi bünyesinde sağlayabilecektir. Bunun yanında, kalkınma planları ve ulusal kalkınma stratejisinin oluşturulmasında Türk makamları gerekli her türlü bilgiyi ve veriyi de kolayca sağlayabileceklerdir.

Bir başka husus da projeler alanındadır. Türkiye, Avrupa Birliğine finanse edilmek üzere sunacağı projelerin kabulü için yerine getirmesi gereken kriterleri daha kolay elde edecek ve bunları uygulayabilecektir. Bu şekilde, çevresel etki değerlendirmelerinin hazırlanması için, Türkiye, gerekli verileri ve bilgileri sağlayabilecektir.

Değerli milletvekilleri, bu anlaşma, Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye oluşuna kadar yürürlükte kalmaya devam edecektir. Türkiye, Ajansın yönetim kuruluna -Avrupa Birliğine aday ülke olması hasebiyle- iştirak edecek ve Ajansın bilimsel komitesi çalışmalarına katılacaktır. Türkiye, Ajansa önemli bir malî katkı sağlayacaktır. Birinci yıl 2 000 000 eurodan başlayacak bu, dördüncü yılda da 3 127 000 euroya kadar yükselecektir. Sayın milletvekilleri, bu açıdan Türkiye'nin Ajansa proje sunması önem kazanmaktadır. Türkiye'nin bu alandaki, 2001 ve önceki yıllardaki performansı oldukça iyidir; ancak, 2002 yılında, Türkiye, Avrupa Birliği tarafından kendi istifadesine sunulan fonlardan pek yararlanamamıştır. 2002 yılında, Türkiye, 19 proje sunmuştur Avrupa Birliğine; bu 19 projeden, sadece 1 tanesi finanse edilmiştir.

2003 ve bundan sonraki yıllarda, Türkiye'nin proje almada daha iyi bir performans göstermesini ümit ediyor; saygılarımı sunuyorum sayın milletvekilleri. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Elazığ Milletvekili Adulbaki Türkoğlu konuşacaklardır.

Buyurun Türkoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılım Anlaşmasıyla ilgili konuşmayı yapmak üzere Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

80'li yıllarda yapılan araştırmalar, Topluluk vatandaşlarının çevresel konularda gittikçe bilinçlenmeye başladıklarını göstermiştir.1988 yılının mart ve nisan ayları içerisinde Topluluk dahilinde komisyon için yapılan Avrupa alan araştırması ilginç sonuçlar içermektedir. Bu araştırma kapsamında, Topluluk içerisinde, 11 729 kişiyle anket yapılmış ve bu kişilerin büyük çoğunluğu, çevrenin korunmasını acil ve bir an önce halledilmesi gereken bir sorun olarak gördüklerini ifade etmişlerdir.

Yine, 1989 yılının haziran ayında, Toplulukla ilgili istatistik bilgilerini ve çeşitli anket sonuçlarını yayımlayan Eurobarometer adlı dergide Avrupa Komisyonu tarafından yapılan bir araştırma, çevrenin korunmasıyla ilgili konulara Avrupa çapında geniş bir destek olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu araştırmada deneklere 12 temel politik konu üzerinde sorular sorulmuş ve sorunları önem sırasına göre derecelendirmeleri istenmiştir. Bu değerlendirmeler sonucunda Topluluk vatandaşlarının yaklaşık yüzde 94'ü çevrenin korunmasını çok önemli bulduklarını ifade etmişlerdir; bunu, işsizlik konusu takip etmiştir.

Topluluk vatandaşlarının bilinçlenmesine katkıda bulunmak için komisyon bir dizi düzenleme getirmiştir. Bunlardan özellikle ekolojik etiketleme alanında yaptığı çalışmalar, çevrenin korunması konusunda bilinçli tüketicileri serbest piyasa koşulları içerisinde önceden uyarılmalarını ve çevreye duyarlı olmayan ürünü satın almamalarını sağlamayı amaçlamıştır. Bunu takiben piyasaya çıkacak bir ürüne ekolojik etiket verilmesine ilişkin ortak bir sistem oluşturulması konusunda bir Konsey Tüzüğü de çıkarılmıştır. Bunu, çeşitli ürünlere, örneğin, tuvalet kâğıtlarına, kâğıt mutfak havlularına, ampullere, boya ve cilalara ekolojik etiket verilmesine ilişkin komisyon kararları izlemiştir. Çevreye duyarlı turizm şirketlerine de mavi bayrak etiketi verilmektedir. Son olarak da beyaz eşyalara ekolojik etiket verilmeye çalışılmaktadır.

Enerji tasarrufu sağlayan, çevreyi koruyup güzelleştiren, temiz teknolojiye sahip, çevreyle dost bir kullanım getiren ve geri dönüşümü olan ürünler, çevre etiketi taşıma hakkını, ilgili mercilerden alabilmektedirler. Üretici, Avrupa çevre etiketini kendi mamulü üzerinde kullanmak isterse, üye devletler tarafından oluşturulmuş olan yetkili mercilere bir dilekçeyle müracaat edecektir. Bu merci, ürünün, Topluluğun kriterlerine uygun olup olmadığına karar verecektir.

Avrupa Komisyonu, ilgili tüzüğün taslağında, Avrupa çevre etiketinin verilmesiyle bağımsız bir Avrupa jürisinin meşgul olmasını istemiş; ancak, zamanın 12 çevre bakanı, Avrupa çevre etiketinin ulusal makamlar tarafından verilmesini kararlaştırmıştır. Bu ulusal makamlar içerisinde sanayi, tüketici ve çevre dernekleri ile ticarî faaliyetin temsilcileri bulunacaklardır. Bilinçlenen Topluluk vatandaşlarının hem kendi ülkesinde hem de Topluluk seviyesinde çevrenin durumu hakkında bilgi edinebilmesi, çevrenin korunması konusunda yapılan çalışmalara katılabilmesi, çevreye zarar verebilecek yatırım kararlarını, plan ve projeleri inceleyebilmesi, görüş sahibi olması ve bu görüşleri duyurabilmesi için Topluluk Komisyonu tarafından bazı çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan en önemlileri "Avrupa Çevre Ajansı"nın kurulmasına ilişkin tüzük ve "Enformasyon Yönergesi" denilen düzenlemedir.

Aşağıda, bu iki düzenlemeyle getirilen sisteme şu şekilde değinmek istiyorum:

Avrupa Çevre Ajansının kurulmasına ilişkin projeler 1989 yılında Avrupa Komisyonunun hazırlattığı "Task Force Çevre ve İç Pazar" adlı çalışmada şekillenmiştir. Komisyon tarafından Konseye sunulan bu çalışmada, Avrupa Topluluğu çevre politikasının bilgi iletişimine ilişkin yönlerinin iyileştirilmesi, 1988 yılında hazırlanan Cecchini raporunda kısaca değinilen iç pazarın yaratacağı refahın, çevre üzerindeki olası etkisinden bir satır dahi bahsedilmemesine ilişkin eleştirinin değerlendirilmesi ve Topluluk organlarının çevreyle ilgili konularda oluşan olumsuz ve yetersiz imajının değiştirilmesi çabaları görülmektedir. Konsey tarafından değerlendirilen bu çalışma, bir çevre ajansının kurulmasına önayak olmuştur.

Konsey, 7 Mayıs 1990 tarihinde, 1210/90 sayıyla, Avrupa Çevre Ajansının ve bununla birlikte bir Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağının kurulmasına ilişkin olmak üzere, bir tüzük kabul etmiştir. Bu tüzüğün amacı, Avrupa seviyesinde çevreye ait verilerin toplanması, işlenmesi ve analiz edilmesi ve böylelikle de tarafsız, güvenilir ve mukayese edilebilir bilgilerin sağlanmasıdır. Bu bilgiler sayesinde de, Topluluk ve üye devletler, çevrenin korunması için gereken doğru tedbirleri alabilecek, bu tedbirlerin değerlendirmesini yapabilecek ve kamuoyunu, çevrenin halihazırdaki durumu hakkında sürekli bilgilendirmeyi sağlayabileceklerdir.

Tüzüğün 1 inci maddesi, bu amaçla, bir Avrupa Çevre Ajansı kurulması gereğini hükme bağlamıştır. Bu ajans yanında, bir de, bilgi ve gözlem ağının oluşturulması öngörülmektedir. Tüzüğün 2 nci maddesinde, Avrupa Çevre Ajansının görevleri sayılmaktadır. Buna göre, ajans, Topluluğun coğrafî alanında çevre konusunda veri toplamak, bunları analiz etmek, Topluluğa ve üye devletlere tarafsız bilgi aktarmakla yükümlüdür. Bunun yanında, Toplulukta çevrenin durumu hakkındaki verileri kaydetmek ve değerlendirmek, çevrenin kalitesi, hassasiyeti ve çevre üzerindeki baskılar hakkında uzman raporları hazırlatmak, çevresel veriler için bütün üye devletler bakımından kullanılabilecek yeknesak değerlendirme kriterleri geliştirmek de ajansın görevleri arasındadır. Topluluk, bu bilgileri, çevre konusunda Topluluk mevzuatının uygulanmasını sağlamak bakımından kendi tasarılarında kullanır. Ajans, çevrenin durumu hakkında edindiği bilgileri her üç yılda bir düzenli olarak yayımlar.

Avrupa Çevre Ajansı Tüzüğünün 6 ncı maddesinde ise, ajansın topladığı yahut ajanstan sağlanan bilgilerin kural olarak halka açık olması ve bunların serbestçe yayımlanabilmesi ilkesi kabul edilmektedir. Yalnız, bu bilgilerin kamuoyuna açıklanmasında, gerek komisyonun ve gerekse üye devletlerin bilgilerin yayımlanmasına ilişkin olarak koydukları kurallara ve özellikle gizli bilgilerin korunmasına ilişkin mevzuata uymak zorunluluğu vardır. Bu hüküm, Avrupa Çevre Ajansının çevre konusunda şeffaflığı sağlamaya olacak etkisini elbette zayıflatacaktır.

Avrupa Çevre Ajansı, Neumann'a göre, en azından Topluluk çapında çevreyle ilgili bilgileri toplamasıyla, şimdiye kadar Topluluk seviyesinde eksik bilgilere dayanarak alınan çevre politikasıyla ilgili kararların iyileştirilmesine katkıda bulunabilecektir.

Avrupa Çevre Ajansının bir diğer önemli özelliği, onun işleyiş tarzında esneklik ve yerinden yönetim anlayışının anahtar bir rol üstlenmiş olmasıdır. Her şeyden önce, ajansın bir tüzelkişiliği mevcuttur. Üye devletlerden gelen birer temsilci ile komisyondan gelen iki temsilci ajansın idare kurulunu oluşturur. İdare kurulu da, arasından üç yıl için bir başkan seçer. Başkan, ajansın işleyiş kurallarını saptar; kararlar, idare kurulunun üçte 2 çoğunluğuyla alınabilmektedir.

Avrupa Çevre Ajansını, komisyonun önerdiği ve idare kurulunun atadığı yönetimden sorumlu bir müdür beş yıllık bir süre için idare etmektedir. Yönetimden sorumlu müdür, ajansın yasal temsilcisidir. İdare kuruluna ve yönetimden sorumlu müdüre bilimsel bir komite destek vermektedir. Bu bilimsel komiteyi de, idare kurulu, dört yıllık bir süre için kendisi teşekkül ettirmektedir. Bu kurulun dokuz üyesi vardır ve her biri çevre konusunda uzmanlaşmış olan kişilerdir. Bilimsel komitenin görüşleri yayımlanmaktadır.

Avrupa Çevre Ajansı madde 19'a göre, Avrupa Topluluğuna üye olmayan, Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ve Doğu Avrupa ülkeleri gibi ülkelere de açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca, ajansın başlıca diğer çalışma alanları da şunlardır:

- Hava kalitesi,

- Su kalitesi,

- Toprağın flora ve faunasının durumu,

- Toprak kullanımı ve doğal kaynaklar,

- Atık yönetimi,

- Gürültü emisyonları,

- Kimyasal maddeler,

- Kıyıların ve deniz çevresinin korunması.

Ajans, bilgi değişimi konusunda diğer kuruluşlarla işbirliği yapabilir. IMPEL isimli üye devletlerle komisyonu birbirine bağlayan çevre mevzuatı bilgi ağı da bunlar arasındadır.

Ajans, AB üyesi olmayan ülkelere de açıktır. En geç 31 Aralık 2003 tarihine kadar, konsey komisyonun hazırlayacağı bir rapora dayanarak topluluk çevre politikasıyla ilişkisi açısından ajansın gelişimi ve üstlendiği görevleri gözden geçirecektir. Ajansın merkezi Kopenhag'tadır.

1995 yılında, ajans "Avrupa'da Çevre:Dobris Değerlendirmesi" başlıklı ilk raporu yayımlanmıştır. 1995 Kasımında da beşinci eylem programı çerçevesinde ilerlemenin gözden geçirilmesinin bir parçası olarak Avrupa Birliğinde çevre konusunda güncelleştirilmiş bir çevre durumu raporu hazırlamıştır. Avrupa Birliğinde çevrenin durumu hakkındaki ilk kapsamlı rapor ise 1998 yılı sonunda, yine, Avrupa Çevre Ajansı tarafından yayımlanmıştır.

Ajansa üye ülkeler, Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağı (EIONET) adlı Avrupa çapında telematik bir şebekeye bağlıdır. EIONET, izleme ve rapor etme amacıyla kullanılmakta; ayrıca, çevrenin durumuna ilişkin ön irdelemeyi yapmaktadır. Bu telematik altyapı diğer sistemlere kıyasla çok daha hızlı, etkin ve bilgi güvenliğini sağlayan bir sistemdir. Ajansın diğer önemli faaliyetleri ise, bilginin yayılması ve çeşitli ülkelerde bulunan Çevre Konu Merkezleri vasıtasıyla kapsamlı uzmanlık çalışmalarının yürütülmesidir.

Türkiye, Avrupa Çevre Ajansına 1999 yılı haziran ayında üyelik başvurusunda bulunmuş; Brüksel'de, 27 Mart 2000 tarihinde yapılan ve ülkemizin de temsil edildiği bir toplantıyla Avrupa Birliği Komisyonu müzakere sürecini başlatmıştır. Söz konusu husus, ülkemize, katılım stratejisi konusunda öntemaslarda bulunmak, Türkiye'nin katılacağı programları ve Avrupa Çevre Ajansına üyelik konularında görüşmeler yapmak üzere, 17-18 Mayıs 2000'de ülkemizi ziyaret eden Avrupa Birliği Komisyonu Çevre Genel Müdürlüğü yetkilileriyle yapılan toplantıda da ele alınmıştır. Bu toplantıda, Avrupa Birliği Komisyonu yetkililerince, Avrupa Çevre Ajansının, Türkiye'ye, Avrupa Birliğine tam üyelik kapılarını açan ilk AB kurumu olduğu açıkça ifade edilmiştir.

Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına, yani EIONET'e ülkemizi katılımı:

Çevre alanında ve diğer önemli alanlarda -sanayi, tarım, vesaire gibi- Avrupa Birliği müktesebatına uyum sürecinde gerekli olan doğru, güvenilir, Avrupa Birliği standartlarına uygun verinin toplanması ve işlenmesi için gerekli altyapının oluşturulması ve kurumsal yapının güçlendirilmesi;

Kalkınma planları, ulusal strateji ve politikaların hazırlanma aşamasında karar vericilere, çevre alanında gerekli olan tüm verilerin ve bilgilerin temini;

Avrupa Birliğine aday ülkeler tarafından hazırlanan projelerin Avrupa Birliği tarafından finanse edilmesi amacıyla tüm projeler için şart koşul olarak öne sürülen Çevresel Etki Değerlendirmesinin, yani, ÇED'in yapılması için gerekli olan tüm veri ve bilgilerin elde edilmesi;

Ülkemizde çevre verilerinin, kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlarda çok değişik formatlarda ve farklı ortamlarda tutulması nedeniyle sağlanamayan ulusal standardın oluşturulması;

Bu amaçla, Çevre Bakanlığı tarafından başlatılan ve koordinatörlüğünde diğer kurum ve kuruluşların katılımıyla yürütülen ulusal çevre veritabanı sisteminin oluşturulması projesinin desteklenmesi;

EIONET sisteminin ülkemizde hayata geçirilmesiyle ülkemizin çevre durumunun izlenmesi ve rapor edilmesi;

Diğer aday ülkeleri ve Avrupa Birliği ülkeleriyle online bağlantı sağlayarak tüm verilere anında ulaşma imkânının temini, çevre alanındaki veri ve bilgilere kamunun erişiminin sağlanması gibi önemli hususlarda, tüm yatırımları etkileyecek alanlarda ve sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşmada ülkemize önemli katkılar sağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu anlaşmanın, yaşanabilir bir dünya ve daha temiz bir çevre oluşumuna katkı sağlayacağı ümidiyle konuşmama son verirken, Yüce Heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

AVRUPA ÇEVRE AJANSINA VE AVRUPA BİLGİ VE GÖZLEM AĞINA TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KATILIMI İLE İLGİLİ OLARAK AVRUPA TOPLULUĞU VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ ARASINDA YAPILAN ANLAŞMANIN KABUL EDİLMESİ İLE İLGİLİ MÜZAKERELERİN NİHAİ SENEDİNİN VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE AVRUPA TOPLULUĞU ARASINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN AVRUPA ÇEVRE AJANSI VE AVRUPA BİLGİ VE GÖZLEM AĞINA KATILIMI ANLAŞMASININ ONAYLAN-

MASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - "Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihai Senedi"nin ve "Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullanacağını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Birliği ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihaî Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                          308

Kabul              :                          306

Ret                  :                              1

Çekimser        :                              1

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (1)

Şimdi, Türkiye'nin MATRA Programına Katılımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Türkiye'nin MATRA Programına Katılımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/302) (S. Sayısı: 27) (2)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

Komisyon raporu, 27 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Onur Öymen; buyurun.

Sayın Öymen, konuşma süreniz 20 dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye'nin MATRA Programına Katılımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubunun görüşlerini bildirmek için söz almış bulunuyorum.

Bildiğiniz gibi, MATRA Programı, 1994 yılında Hollanda tarafından Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin demokratikleşmelerine ve hukuk devletine geçmelerine katkı sağlamak amacıyla başlatılmıştır. Avrupa Birliğinin, 1999 yılının aralık ayında gerçekleştirilen Helsinki Zirvesinden sonra, bu Programın Türkiye'de uygulanması kararlaştırılmıştır.

Değerli arkadaşlar, meselenin özüne girmeden önce bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Türkiye'nin bu programdan yararlanması 1999 yılı aralık ayında kararlaştırılıyor, bunun imzalanıp onaylanması üç yıl zaman alıyor. Eğer, Türkiye açısından yararlı bir programsa niçin bu kadar geciktik, niçin daha önce bu programı imzalayıp yürürlüğe koymadık? Bir kere, işin zamanlamasını dikkatinize getirmek istiyorum. Bu gibi konularda zaman faktörü önemlidir. Ülkemize yarar sağlayacak bir projeyse bu, zamanında ele alınması, imzalanması ve sonuçlandırılması gerekiyor; fakat, meselenin özü hakkında söyleyeceklerim, sanıyorum ki, bu zamanlama unsurundan daha önemlidir.

Değerli arkadaşlar, bu MATRA Programı, Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinin demokrasiye ve hukuk devletine geçmeleri için hazırlanmıştır. Bu programdan yararlanan devletlerin internet sitelerine girdiğiniz zaman, son derece ilginç bilgilerle karşılaşıyorsunuz. Diyorlar ki: MATRA Programı, totaliterlikten demokrasiye ve hukuk devletine geçiş için hazırlanmış bir programdır. Şimdi, insaflı olarak düşünürsek, ülkemizi bu kategoriye sokmak mümkün değildir.

Biz, demokrasiye, ilk adımlarımızı, 1920 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulmasıyla attık. Atatürk'ün 1920'li yıllarda başlattığı büyük hukuk reformu, büyük demokrasi reformu, Türkiye açısından son derece önemli bir atılım oluşturmaktaydı. Değerli arkadaşlar, biz, bu reformları, hiçbir ülkenin önerisiyle, hiçbir kuruluşun baskısıyla yapmadık; kendi irademizle yaptık, milletin iradesiyle yaptık, milletin arzusuyla yaptık. O bakımdan, şimdi, Türkiye'nin, demokrasiye yeni geçen, otoriter, hatta, kendi tabirleriyle, totaliter bir rejimden demokrasiye yeni geçen ülkelerle aynı paket içerisinde düşünülmesi, gerçekten, üzüntü vericidir. Ümit ediyorum ki, bu programla ilgili olarak, ilgili makamlarımız, Hollanda Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüşürken, Türkiye'nin diğer ülkelere benzemediğini, ülkemizin farklı bir nitelik taşıdığını belirtmişlerdir.

Türkiye, bugün, Prof. Bernard Lewis'in tabiriyle, 51 Müslüman ülke arasında, gerçek anlamda parlamenter demokrasiye sahip olan tek ülkedir. Türkiye, bugün, pek çok yabancı devlet adamı tarafından, başka ülkelere örnek gösterilmektedir.

Bizim yaptığımız hukuk reformunun geçmişi yetmiş yıla dayanıyor, yetmiş yılı aşıyor. Şimdi, biz, demokrasiye, hukuka yeni geçen devletler gibi, hukukun, demokrasinin ne olduğunu başkalarından öğrenmek ihtiyacında mıyız? Bu konuda, sanıyorum ki, Yüce Meclisin çok duyarlı olması lazımdır ve duyarlılığından da hiç kuşku duymuyorum. Bu vesileyle bir hususu belirtmek istiyorum: Bu sözlerim, hiçbir zaman Türkiye'nin eksikliği olmadığı anlamına gelmemelidir. Gayet tabiî ki, Türkiye'nin de, başka ülkelerin de, demokrasi alanında da, hukuk alanında da tamamlanması gereken eksiklikleri vardır ve bunları yerine getirmek de bizim görevimizdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, kabul ettiğimiz yasalarla, Anayasa değişiklikleriyle, uyum yasalarıyla, zaten, bu görevi kendimiz yapıyoruz. Bunun için, bizim, demokrasiden, hukuktan henüz nasibini almamış, bu alanda ilk adımlarını atan devletler gibi düşünülmemize imkân yoktur. Biz, bu konuda pek çok ülkeye örnek olabilecek özelliklere sahip bir ülkeyiz.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle bir hususu bilgilerinize sunmak istiyorum: 1996 yılında, Türkiye'nin demokrasi ve hukuk devleti alanındaki eksikliklerinin, defalarca, ısrarla, çeşitli düşünce ve niyetlerle -bir kısmı iyi niyetli, belki bir kısmı o kadar iyi niyetli olmayan düşüncelerle- dile getirildiği sırada, Türkiye Dışişleri Bakanlığı, bütün Avrupa Birliği ülkelerinin büyükelçilerini davet etmiş ve kendilerine demiştir ki: "Demokrasi alanında, insan hakları alanında bize eleştirilerde bulunuyorsunuz. Öyle anlaşılıyor ki, siz, bu konuda bizden daha tecrübelisiniz. Öyle anlaşılıyor ki, bu konuda, kendi uygulamalarınız hakkında bize bilgi vermekten memnun olacaksınız. Biz, bu alanda yapabildiğimizin en iyisini yapıyoruz, demokrasiyi geliştirmeye çalışıyoruz; ama, belki bizim bilmediğimiz, sizin bildiğiniz bazı özellikler olabilir. Biz, sizinle işbirliğine hazırız; gelin, uzmanlarınızı gönderin, bizim polis makamlarımızın, diğer ilgili makamlarımızın eğitilmesi çalışmalarına siz de katkıda bulunun."

Değerli arkadaşlar, 15 Avrupa Birliği ülkesinden sadece 1 tanesi, bu sorumuza olumlu yanıt vermiştir; sadece 1 tanesi, Türkiye'ye polis akademisinde insan hakları alanında ders vermek için uzman yollamıştır. Diğerleri, çeşitli gerekçelerle bu talebimizi yerine getirmemişlerdir. Bu hususu, bilgilerinize sunmak istiyorum.

Biz, MATRA Programının öncülüğünü yapan Hollanda'nın iyi niyetinden hiç kuşku duymuyoruz. Eminiz ki, bu programı çok iyi niyetle hazırladılar ve bizimle işbirliğini önerirken de, bu önerilerini iyi niyetle yaptılar. Ancak, söylediğim bu unsurları dikkate alarak bu programın hayata geçirilmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz. Bu programla ilgili olarak somut projeler geliştirilirken, Türkiye'nin bu özelliklerini dikkate almak ve belki, gerçekten ihtiyaç duyacağımız belli alanlara, uzman eğitimi gibi alanlara dikkatimizi tevcih etmek, sanıyorum ki, yararlı olacaktır.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; bir hususa daha dikkatinizi çekmek istiyorum; o da şudur: Bu gibi yasa tasarılarını, geçmiş dönemden kalan tasarıları, mutabakat zabıtlarını Yüce Meclise sunarken, ilgili makamlarımızın bu tasarıların güncelleştirilmesi için özen göstermeleri, sanıyorum, çok yararlı olacaktır.

İşte, önümüzdeki tasarıda, bu alanda, dikkate değer bir eksiklik var. Tasarıda, Türkiye'ye, 7 000 000 florinlik MATRA Programının 3 000 000 florinlik bölümü tahsis edilecektir deniliyor. Değerli arkadaşlar, dünyada "florin" diye bir para birimi kalmış mıdır; florin tedavülden kalkmamış mıdır; Hollanda, diğer pek çok Avrupa Birliği ülkesi gibi, euro sistemine geçmemiş midir; bugün, Hollanda'da geçerli para birimi euro değil midir; florinin bir anlamı kalmış mıdır; herhangi bir yerde hesap birimi olarak kullanılıyor mu?! O zaman, bu gibi projeleri sunarken, sanıyorum ki, ilgili makamların gerekli özeni gösterip, gerekli düzenlemeleri yapmaları çok yararlı olacaktır. Eğer, sunulan bu proje üzerinde de, bu tasarı üzerinde de gerekli düzeltme yapılırsa, sanıyorum ki, yararlı bir iş yapılmış olur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu düşüncelerle tasarıya olumlu oy vereceğimizi ifade etmek istiyorum. Ancak, uygulamada, demin de belirttiğim gibi, Türkiye'nin itibarını yüksek tutacak, demokratik bir hukuk devleti olma özelliğini gözetecek titiz bir yaklaşımın sergilenebileceğini de ümit ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öymen.

AK Parti Grubu adına, Bolu Milletvekili Sayın Mehmet Güner; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET GÜNER (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 sıra sayılı, Türkiye'nin MATRA Programına Katılımına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Hollanda, Merkezî ve Doğu Avrupa ülkelerindeki demokratikleşme ve hukuk devletine geçiş sürecini desteklemek, teknik yardım sağlamak amacıyla 1994 yılında başlattığı MATRA Programına, 1999 Helsinki Zirvesinden sonra Türkiye'nin de dahil edilmesini kararlaştırmıştır.

Değerli milletvekilleri, Hollanda, Berlin Duvarının yıkılmasından sonra, Merkezî ve Doğu Avrupa ülkelerine yönelik bir yardım programı başlatmış, ilk etapta ekonomik bir nitelik arz eden program, Hollanda Ekonomik İşler Bakanlığının sorumluluğunda yürütülmüş, bu kapsamda, Merkezî ve Doğu Avrupa ülkelerinde faaliyette bulunan Hollandalı firmalara çeşitli kolaylıkları sağlamış, daha sonra, bu ülkelere sadece ekonomik yardım yapılmasının yeterli olmayacağının ve sosyal yapılarının geliştirilmesinin de zorunlu olduğunun anlaşılması üzerine, yardım programı, ekonomik reformun ve dönüşüm sürecinin desteklenmesine (PSO) ve sivil topluma (MATRA) yönelik iki bölüme ayrılarak yeniden düzenlenmiştir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin MATRA ve PSO Programlarına iştirakine dair mutabakat zaptı, 30 Ekim 2000 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır. Mutabakat zaptının, vergi muafiyetine dair hükümler içermesi sebebiyle, onaylanmasının bir kanunla uygun bulunması gerekmektedir. Kanun tasarısı, 18 Nisan 2001 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sevk edilmiş olup; ancak, Genel Kurul gündemimize bugün gelmiştir.

Mutabakat zaptı, ülkemiz onay işlemlerini tamamladığını Hollanda'ya bildirdiği tarihte yürürlüğe girecek olmakla birlikte, Hollanda makamlarıyla varılan mutabakat doğrultusunda uygulamaya hemen başlanması mümkün olabilmiştir.

MATRA ve PSO Programları kapsamında sunulan projeler, önce bakanlığımız ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliği tarafından, Avrupa Birliğine uyum ve ulusal program önceliklerimiz açısından gözden geçirilmekte; bu bağlamda, ayrıca, Avrupa Birliği veya diğer üye ülkeler tarafından sağlanan başka yardımlarla mükerrer unsurların bulunup bulunmadığını da değerlendirmektedir. Bu değerlendirme sonucunda, öncelikli görülen proje ve faaliyet önerileri Hollanda tarafına iletilmekte ve Hollanda tarafı sadece bunlar üzerinden işlem yapmaktadır.

Bu çerçevede, 2001 yılı için 1 000 000 florin kaynak aktarılmış bulunan PSO ve 1 500 000 florin kaynağa sahip MATRA çerçevesinde, çevre, sağlık ve hayvancılık alanlarında toplam 4 proje onaylanmış ve 2002 yılında uygulamaya konulmuştur.

Değerli milletvekilleri, bu projeleri açacak olursak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, Türkiye'de Büyükbaş Hayvanların Tespiti ve Kayıt Altına Alınması Projesi, bu PSO kapsamında gerçekleştirilmiş, bunun için de 440 000 euroluk kaynak aktarılmıştır.

Yine, Sağlık Bakanlığı çerçevesinde, Türkiye'de Sağlık Bakanlığı Gıda Kontrol ve Teftiş Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi de MATRA Programı çerçevesinde ele alınmış ve 386 000 euroluk kaynak aktarılmıştır.

Çevre Bakanlığı, Türkiye'de Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifinin Uygulanması Projesine, yine bu MATRA Programı çerçevesinde 386 000 euro kaynak aktarılmıştır.

2001 yılında programlanan kaynak aktarımına bakacak olursak, PSO toplamı olarak 772 000 euro, MATRA Programı çerçevesinde de 826 000 euro kaynak aktarılmış olup, ikisinin toplamı 1 598 000 eurodur.

Değerli milletvekilleri, 2002 yılında PSO ve MATRA kapsamında büyük çaplı işbirliği ve projeler için ayrılan kaynaklar da şu şekildedir: PSO Programı için 815 000 euro, yine PSO-Short (kısa) Programı için, Türkiye dahil 11 aday ülke için toplam 1 000 000 euro ayrılmıştır; ancak, bu program diğer PSO programlarından farklılık arz etmektedir. Ülkeler için kısıtlamalar yoktur, "önce başvuran kullanır" esasına göre yürütülmektedir. Proje başvuruları için zaman tahdidi de bulunmamaktadır.

MATRA Katılım Öncesi Projeler Programı için, Türkiye, Bulgaristan ve Romanya için toplam 906 000 euroluk kaynak ayrılmıştır. Ülkeler arasında eşit paylaşım söz konusu değildir, daha iyi projeler sunabilen ülke daha fazla kaynak kullanabilecektir. Bu noktada hükümetimize ve ilgili kuruluşlarımıza büyük iş düşmektedir. Bu konuda gereken hassasiyetin gösterilmesi durumunda daha fazla kaynaktan istifade etmek de mümkündür.

Bu noktada 2002 yılında programa alınan Katılım Öncesi Uzun Dönem Programı kapsamında da, Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünün, Etkin Liman İşletmesi ve Otonom Liman Yönetimini Kurmaya Yönelik Türkiye ile Hollanda Arasında İşbirliği Projesi için, yine PSO Programı kapsamında 450 000 euroluk kaynak aktarılmıştır.

Sağlık Bakanlığı, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezinin Hava Kalitesi İzlemesine Yönelik Kalite Emniyet Sisteminin Güçlendirilmesinin Yönlendirilmesi Projesine de, yine, MATRA Programından 403 000 euroluk kaynak ayrılmıştır.

Dış Ticaret Müsteşarlığının, 3 üncü Ülkelerden İthal Edilen Ürünlerin Ürün Güvenliği Kuralları ile Uygunluğunu Kontrol Eden 339/93/AET Sayılı Konsey Tüzüğünün ve Değişiklik Yapan 98/583/AET Sayılı Kararın Pratikte Uygulanması Projesi için de, yine, PSO Programı kapsamında 482 500 euroluk bir kaynak aktarılmıştır.

Çevre Bakanlığının, Türkiye'de Stratejik Çevre Değerlendirilmesi Direktifinin Yakınlaştırılması ve Uygulaması Projesi için de, yine MATRA Programı çerçevesinde 403 000 euroluk kaynak aktarılmıştır ve burada, 2002 yılında ayrılan bu her iki kaynağın toplamı da -2002 yılı içerisinde- 1 738 500 eurodur.

Ayrıca, bu dört projeye ilave olarak da, Çevre Bakanlığı, Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifinin Uyarlanması Konusunda Kapasitenin Geliştirilmesi Projesi de, bütün aday ülkelere tahsis edilen 4 000 000 euroluk kaynaktan desteklenecektir.

Değerli milletvekilleri, bu büyük çaplı projelerin yanı sıra, MATRA bünyesindeki çeşitli alt programlar kapsamında da işbirliği mümkün olmaktadır; eğitim programları ve seminerlere katılım programları gibi.

Alt programların bütçeleri, büyük çaplı projelerden bağımsız olduğu için herhangi bir sayı ve kaynak kısıtlaması da bulunmamaktadır.

11-12 Haziran 2002 tarihlerinde, Adalet ve İçişleri (polis) işbirliği imkânlarını da ele almak üzere ülkemizi ziyaret eden Hollanda heyeti, Bakanlığımız ve ilgili diğer kurumlarla da temaslarda bulunmuştur. Hollanda tarafı, kriminal polis laboratuvarları, sorgulama teknikleri, toplum polisi uygulamaları ve kamu-polis ilişkileri konularında eğitim işbirliği yapabileceğini de belirtmiştir.

Değerli milletvekilleri, bir sosyal dönüşüm projesi anlamına gelen, Hollanda hükümeti tarafından hazırlanan bu MATRA antlaşma metni, daha önceki hükümet tarafından Meclis Genel Kuruluna getirilmiş, ancak, yeni Meclisin oluşmasıyla kadük hale gelmişti.

Hükümetimiz için öncelik arz ettiğinden, oylanmak üzere yeniden Yüce Meclisin huzuruna arz edilmiştir. Bu antlaşma metni, Dışişleri Komisyonumuzda gündeme gelmiş, tartışılmış ve bu antlaşmanın, Avrupa Birliği sürecinin hızlandırılmaya çalışıldığı şu günlerde ülkemizin yararına olacağına dair mutabakat sağlanmıştır.

Biraz sonra, Genel Kurulumuzda değerli oylarınıza sunulacak olan bu antlaşmanın, ülkemiz için hayırlı olması dileğiyle, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güner.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE'NİN MATRA PROGRAMINA KATILIMINA İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1. - Türkiye'nin MATRA Programına katılımına ilişkin 30 Ekim 2000 tarihinde Ankara'da imzalanan Mutabakat Zaptı'nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye'nin MATRA Programına Katılımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı: 313

Kabul : 313

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (1)

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.20
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.33

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Suat KILIÇ (Samsun), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - 26 ncı Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.

Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin 2000 Yılına Ait 4 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin 2000 Yılına Ait 4 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/303) (S. Sayısı: 28) (1)

BAŞKAN - Komisyon ?..Burada.

Hükümet?..Burada.

Komisyon raporu 28 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Haşim Oral; buyurun.

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA V.HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Grubum adına, EFTA, yani, İngilizce tanımlamasıyla "European Free Trade Association" isimli ekonomik topluluğun 4 sayılı kararının onaylanması konusundaki Dışişleri Komisyonunda kabul ettiğimiz yasayla ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin düşüncelerini aktarmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum. Ancak, EFTA ile ilgili görüşlerimizi aktarmadan önce, mensubu bulunduğum Dışişleri Komisyonunun şu ana kadar yaptığı çalışmalara çok büyük ölçüde katkı koyan Dışişleri temsilcilerimize, yani, Dışişlerinde görevlerini profesyonelce yapan Dışişleri yetkililerimize ve Komisyonda bizimle birlikte görev yapan Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarıma ve Komisyon Başkanımıza huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.

EFTA, Avrupa'da, Avrupa Ekonomik Topluluğuna alternatif olarak kurulmuş ekonomik nitelikli bir bölgesel birlikteliktir. İngiltere'nin öncülüğünde 1960 tarihinde kurulmuştur. Kurucu üyeleri -ki, daha sonradan bunlar Avrupa Birliğine geçmişlerdir malumu âliniz olduğu üzere- İngiltere, Avusturya, Danimarka, Norveç, Portekiz, İsveç ve İsviçre'dir. Şu anda EFTA'ya bağlı ülkeler, İzlanda, Norveç, Liechtenstein ve İsviçre'dir; Finlandiya, ortak üye statüsündedir.

EFTA'nın amacı, gıda maddeleri dışındaki maddeler için aralarındaki gümrük duvarlarını kaldırarak, sanayi malları alanında serbest bir ticaret bölgesi oluşturmaktır. EFTA üyeleri, üçüncü ülkelerle yaptıkları sınai ürün ticaretinde ortak gümrük tarifesi uygulamamaktadır, üçüncü ülkelerle ticarî ilişkilerinde serbesttirler.

Avrupa Topluluğu ile EFTA, ayrı organizasyonlar olarak yola çıkmış olmakla birlikte, taraflar arasındaki ticaretin ve ilişkilerin gelişmesine paralel olarak 1960'lı yıllardan itibaren bir yakınlaşma süreci başlamış ve 1972 yılında serbest ticaret bölgesi anlaşması imzalanmıştır. Taraflar, aralarındaki gümrük vergilerini kaldırmışlardır; ancak, bu yapının 80'li yıllarda yetersiz kalması ve farklı bir yaklaşım ihtiyacının ortaya çıkmasıyla birlikte, Topluluk ve EFTA ülkeleri arasında, 1 Ocak 1994 tarihinde, kişilerin, malların, sermayenin ve hizmetlerin serbest dolaşımını öngören Avrupa Ekonomik Alanı kurulmuştur. Bu şekilde, Topluluk tek pazarının, alım gücü yüksek bir pazara genişletilmesi mümkün olmuştur; ancak, İsviçre, yaptığı referandum sonucu -hepinizin bildiği gibi- Avrupa Ekonomik Alanına katılmama kararı almıştır. EFTA ülkeleri, Avrupa Ekonomik Alanı mekanizması sayesinde Avrupa Topluluğu içpazarına dahil edilmiştir; ancak, EFTA içinde önemli paya sahip üç ülkenin, yani, Avusturya, İsveç ve Finlandiya'nın Topluluğa tam üyeliğini müteakip, Avrupa Ekonomik Alanının etkinliği büyük ölçüde azalmıştır. Avrupa Ekonomik Alanına tarım ürünleri ticareti dahil edilmemiştir. Avrupa Ekonomik Alanı, bu görünümüyle, gümrük birliğine dayanmayan, iyileştirilmiş bir serbest ticaret anlaşmasıdır.

EFTA ülkeleriyle serbest ticaret anlaşması imzalanmasına yönelik olarak 1990 yılında başlatılan müzakereler, 1991 yılında anlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlanmıştır. Taraflar, aralarındaki ticarette mevcut olan tarifeleri ve tarifedışı engelleri kaldırarak, malların serbest dolaşımını sağlamayı hedefleyen Türkiye-EFTA Serbest Ticaret Anlaşması, temelde, tüm sanayi mallarını kapsamaktadır. EFTA ülkeleri, anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, Türk menşeli sanayi malları ithalatında tahsil edilen gümrük vergileri ve eş etkili vergiler ile miktar kısıtlamalarını da kaldırmışlardır.

Tarım ürünleri ticareti, Anlaşmaya ek olarak, her bir EFTA ülkesiyle ikili bazda gerçekleştirilen protokollerle düzenlenmiştir. Bu protokoller çerçevesinde, belirli tarım ürünleri ihracatımız için yüzde 100'e varan gümrük vergisi indirimleri elde edilmiştir. Söz konusu muafiyet, Türkiye lehine, tek taraflı olarak elde edilmiş olduğundan, EFTA ülkeleri kaynaklı tarım ürünleri gümrük vergisi indirimi uygulanamamaktadır. Anlaşma, sanayii ve tarım ürünlerine yönelik hükümlerin yanı sıra, işlenmiş tarım ürünleri, balıkçılık ve su ürünleri, fikrî mülkiyet hakları, rekabet, devlet yardımları ve damping konularına ilişkin düzenlemeleri de içermektedir. Cumhuriyet Halk Partisi, Dışişleri Komisyonunda görüşülen ve onaylanan EFTA Anlaşmasını, Grup olarak onaylamaktadır.

Ülkemize, ticaretimize, ülkemiz insanına, ulusal çıkarlarımıza güzellikler, iyilikler getirmesi dileğiyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Oral, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Mehmet Denizolgun; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET BEYAZIT DENİZOLGUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye - EFTA Ortak Komitesinin 2000 Yılına Ait 4 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum.

EFTA (The European Free Trade Association) bilindiği gibi, Avrupa Serbest Ticaret Birliğidir. 1960 yılında Avrupa Topluluğunun kuruluşunu müteakip, Stockholm Konvansiyonu olarak adlandırılan anlaşmayla kurulmuştur. Kuruluşunda anlaşmaya imza koyan 7 ülke vardır. Avusturya, Danimarka, Norveç, Portekiz, İsveç, İsviçre ve İngiltere'dir. Daha sonra 1972 tarihinde İngiltere ve Danimarka ayrılmış, daha sonra 1986'da Portekiz birlikten ayrılmıştır. Finlandiya 1961'de, İzlanda 1970'de, Liechtenstein 1991'de birliğe katılmıştır. EFTA üyesi ülkelerin ayrılması ve tekrar girmeleriyle EFTA'nın mevcut üyeleri şu anda İzlanda, Norveç, Liechtenstein ve İsviçre'dir.

Bu birliğin amacı, Batı Avrupa'da, gümrük vergileri ve eş etkili vergiler, miktar kısıtlamalarının ve eş etkili tedbirler ve ticaret üzerindeki diğer engellerin ortadan kaldırılması suretiyle, dünya ticaretinin serbestleştirilmesine öncülük etmektir. Birliğin en önemli özelliklerinin başında, gelişmiş ülkeler arasında kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülkeler tarafından oluşturulması gelmektedir. Bunun yanısıra, söz konusu ülkelerin dünya ticaretinden aldıkları pay da nüfuslarına göre oldukça yüksektir.

1989'dan sonra, Doğu Blokunun yıkılmasıyla başlayan süreç, EFTA ülkelerini, demokrasi ve insan hakları çerçevesinde, pazar ekonomisini yerleştirmeye çalışan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleriyle yakın ekonomik ilişkiler kurmaya yöneltmiştir. Bu bağlamda, EFTA ülkeleri ile Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Romanya, Slovakya, Türkiye ve İsrail arasında serbest ticaret anlaşmaları imzalanmıştır. Baltık Ülkeleri, Slovenya ve Arnavutluk'la ise, söz konusu ülkelerin Avrupa entegrasyonu sürecinde yer almaları için gerekli yardımların yapılmasını taahhüt eden işbirliği deklarasyonları imzalanmıştır.

Serbest Ticaret Anlaşması, bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti ile EFTA ülkeleri arasında, 10 Aralık 1991'de imzalanmış, 22 Mayıs 1992'de yürürlüğe girmiştir. Bu anlaşma, taraflar arasındaki ekonomik ve ticarî potansiyeli harekete geçirmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile EFTA ülkeleri arasında gümrük konularında karşılıklı idarî yardımlaşmaya ilişkin protokol D'nin esas amacı, Türkiye ile EFTA üyesi ülkelerin gümrük idareleri arasında işbirliğini kurmak, geliştirmek, bu suretle, taraflar arasında eşya ve yolcu akışını kolaylaştırmak ve teşvik etmek, bu ülkelerin ekonomik, sosyal ve malî çıkarlarına aykırı olan ve gümrük kanunlarına karşı işlenen suçlarla daha etkin mücadele edebilmektir. Bu anlaşmayla, gümrük idareleri arasında bilgi değişimi yanında, personel ve uzman değişimi, teknik konularda bilgi alışverişi de mümkün olacaktır.

EFTA kurulduktan sonra ihtiyaç doğmuş ve bu ihtiyaçtan Avrupa Ekonomik Alanı kurulmuştur. Onun da kurulma süreci şöyledir: AET, yani Avrupa Ekonomik Topluluğu ve EFTA üyesi ülkelerde, aşağı yukarı 380  000 000'luk bir potansiyel tüketici vardır. Bu kadar büyük bir serbest ticaret alanı oluşturulmasına yönelik görüşmeler 1960 yılında başlamış, 1972-1973 yıllarında Avrupa Topluluğu ve EFTA üyeleri arasında serbest ticaret anlaşmaları imzalanmış ve 1984'te Lüksemburg Deklarasyonuyla devam etmiştir.

1988 yılına kadar Avrupa Topluluğuyla daha kapsamlı bir ilişkiye girme konusunda isteksiz görünen EFTA üyeleri, Jacques Delors'un 17 Aralık 1989'da Avrupa Parlamentosunda yaptığı EFTA ülkeleriyle ilişkilerin güçlendirilmesine yönelik konuşması üzerine harekete geçerek toplanan Bakanlar Konferanslarında pek çok konudaki anlaşmazlıklar üzerinde, uzun bir süreçten sonra uzlaşıya vararak, 2 Mayıs 1992'de Portekiz'in Porto Şehrinde Avrupa Ekonomik Alanını kuran anlaşmayı imzalamışlardır.

Avrupa Ekonomik Alanı Anlaşmasının amacı, ortak kurallar, rekabette eşit koşullara dayalı dinamik ve homojen bir yapı meydana getirmektir. Akit, tarafların çıkarları, hakları ve yükümlülükleri arasında bir denge, eşitlik ve mütekabiliyet sağlayacak olan anlaşmanın koşullarının yerine getirilmesi için, taraflar, hukukî yollar da dahil olmak üzere, her türlü çareye başvurabileceklerdir.

Anlaşma, dört temel özgürlük üzerine, işgücünün malların, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımının, birkaç istisna ve geçiş dönemi dışında, Avrupa Topluluğu müktesebatı esas alınarak sağlanması esasına dayanmaktadır.

Avrupa Ekonomik Alan Anlaşması, İsviçre tarafından referandumla reddedilmiştir. Bilahara, Avusturya, Finlandiya ve İsveç'in Avrupa Birliğine katılmalarıyla, bugün sadece diğer üç EFTA ülkesi için geçerli bulunmaktadır.

Avrupa Ekonomik Alanı Anlaşmasının kurumsal çatısı, AEA Konseyi, AEA Ortak Komitesi, AEA Ortak Parlamento Komitesi ve AEA Danışma Komitesinden oluşmaktadır.

AEA Konseyi, Avrupa Ekonomik Alanı içinde en yüksek siyasî organı olarak ve AT Konseyi ve Komisyonundan üyeler ile EFTA ülkeleri hükümetlerinin birer temsilcisinden oluşmaktadır.

Avrupa Ekonomik Alanı Ortak Komitesi, akit tarafların temsilcilerinden oluşmaktadır ve dört temel fonksiyonu vardır. Görüş ve bilgi alışverişi için bir forum görevi yapan Komite, karar alıp, anlaşmanın yürütülmesinden de sorumlu organdır. Anlaşmanın yorumlanmasını sağlayacak ve akit taraflar arasında anlaşmanın uygulanması ya da yorumlanması hususunda çıkabilecek anlaşmazlıklara çözüm bulma merciidir.

AEA Ortak Parlamento Komitesi, raporlar hazırlamak yoluyla Avrupa Topluluğu ve EFTA üyeleri arasında daha iyi bir anlayışın sağlanmasına katkıda bulunmaktadır.

Avrupa Ekonomik Alanı Danışma Konseyi ise tarafların (işverenler ve sendikalar) temsilcilerinin temas ettiği bir forumdur.

Türkiye ile EFTA ülkeleri arasındaki ilişkileri şöyle özetleyebiliriz:

Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkileri uzun yıllar düşük düzeylerde seyretmiştir. Nitekim, toplam nüfusu Türkiye nüfusunun yarısı kadar olan bu ülkelerle dış ticaretimiz, toplam dış ticaretimizin aşağı yukarı yüzde 5'i kadar olmuştur.

Avusturya hükümeti, 1989 yılında, Türkiye ile EFTA arasında serbest ticaret bölgesi kurulmasına ilişkin öneride bulunmuş, bu öneri kabul görerek çalışmalar başlatılmıştır.

1989 yılı aralık ayında, EFTA'nın serbest ticaret anlaşması imzalanması önerisinin kabulünü müteakip, Şubat 1990'da bir araya gelen taraflar prensipte anlaşmışlardır. Anlaşma, 17 Ekim 1991'de parafe edilmiştir. 10 Aralık 1991'de, Cenevre'de, devlet bakanları düzeyinde imzalanmış ve 1 Nisan 1992'de yürürlüğe girmiştir.

Türkiye-EFTA Serbest Ticaret Anlaşması, işlenmiş tarım ürünleri de dahil olmak üzere, sanayi ürünlerini, balıkçılık ve su ürünlerini, fikrî mülkiyet, rekabet, devlet yardımları ve damping hükümlerini ihtiva etmektedir.

Anlaşma, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle anlaşmasında olduğu gibi, asimetrik bir model üzerine kurulmuştur.

Anlaşmanın yürürlüğe girişiyle birlikte, EFTA ülkeleri, bazı hassas tekstil ve konfeksiyon ürünleri hariç, sanayi ürünleri açısından gümrük vergilerini sıfıra çekmiş, Türkiye ise, Avrupa Birliği ürünlerine uygulanmakta olan indirimi EFTA ülkelerine de yansıtmıştır.

Genelde serbest ticaret anlaşmaları kapsamında yer almamakla birlikte, EFTA ülkeleriyle yapılan ikili tarım anlaşmalarıyla, bazı tarım ürünlerinde, Türkiye'ye gümrük muafiyeti veya indirimi şeklinde taviz tanınmıştır.

Bundan evvelki kanun tasarısı hep birlikte oylanmış ve müspet olarak sonuçlanmıştı; bunun da aynı şekilde sonuçlanmasını bekliyoruz.

Grubum adına herkese saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Denizolgun, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE-EFTA ORTAK KOMİTESİNİN 2000 YILINA AİT 4 SAYILI KARARININ

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1. - "Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin 2000 Yılına Ait 4 Sayılı Kararı"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Açık oylamanın elektronik cihazla yapılması kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmasını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin 2000 Yılına Ait 4 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylama sonucu:

Oy sayısı: 279

Kabul: 279

Bu sonuca göre, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (1)

Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

6.-  Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/335) (S. Sayısı: 23) (2)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu, 23 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın V. Haşim Oral; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; önümüze getirilen tasarı, bundan önceki hükümetimizin bize sunduğu bir tasarıdır. Dolayısıyla, buradan yola çıkarak, devlette devamlılığın esas olduğunu ve özellikle bu tür anlaşmaların dünya barışında ne kadar etkili olduğunu, ulusal çıkarlarımızın korunması konusunda bu tür anlaşmaların bize verdiği hakların, karşılıklı verdiği hakların, bizim ve dünya barışı için ne kadar önemli olduğunu şimdiye kadarki dış ilişkilerimizde zaten yeterince gördük.

Libya'da mukim çok sayıdaki vatandaşımızın hak ve çıkarlarını gereğince korumak ve bu ülkeyle konsolosluk ilişkilerimizin tabi olacağı esasları belirlemek üzere bir konsolosluk sözleşmesi imzalanması 1982 yılında kararlaştırılmış ve Türkiye-Tunus Konsolosluk Sözleşmesinin metni, örnek alınması amacıyla, Libya makamlarına tevdi edilmiştir. Libya ile bir konsolosluk sözleşmesi imzalanması gerektiren ve bu ülkede mukim vatandaşlarımızın karşılaşageldikleri bazı sorunlar, özetle aşağıdaki şekilde sunulabilir.

Libya makamları, vatandaşlarımızı keyfî olarak -altını çizerek söylüyorum- gözaltına almakta, savunmalarını almaksızın tutmakta ve sınırdışı etmektedir. Bu gibi durumlarda, Trablus Büyükelçiliğimize, resmî kanallardan hiçbir bilgi verilmemektedir. Libya makamları, konsolosluk yetkililerimize, gözaltına alınan Türk vatandaşlarıyla görüşme imkânı tanımamaktadır. Libya'da vefat eden vatandaşlarımızla ilgili, Libya makamlarınca herhangi bir bildirimde bulunulmamaktadır. Libya'da vefat eden vatandaşlarımızın aynî ve nakdî terekelerinin ve vefat eden vatandaşlarımızın ailelerine yardım mahiyetinde, vatandaşlarımızca toplanan paraların Türkiye'ye transferinde sorunlarla karşılaşılmaktadır.

Yukarıda belirtilen hususlar, Libya'yla imzalanmış bulunan konsolosluk sözleşmesinde, ayrı ayrı metinler halinde yer almaktadır. Sözleşmenin 36 ncı maddesine göre, tarafların, tutuklanan, gözaltına alınan veya herhangi bir şekilde hürriyeti kısıtlanan her ülke vatandaşlarına ilişkin bildirimlerini, iki hafta içerisinde, ilgili tarafın konsolosluğuna yapacağı hükme bağlanmıştır. Aynı maddede, konsolosluk memurlarının, gözaltına alınan kendi vatandaşlarını ziyaret edebilecekleri, bunlarla görüşebilecekleri de belirtilmiştir.

Yine, bu sözleşmenin 37 nci maddesinin beşinci fıkrasında, ölen vatandaştan kalan para ve şahsî eşyaların, herhangi bir formaliteye gerek kalmaksızın konsolosluğa teslim edilmesi öngörülmektedir.

Hepinizin bildiği gibi, Libya'da iş yapmakta olan Türk şirketlerinin üstlendikleri projelere göre, Türkiye'den bu ülkeye giden işçi sayısı 2 000 ile 10 000 arasında değişmektedir. Halihazırda, Libya'da, 2 500'ü Trablus Büyükelçiliğimiz görev çevresinde, 500'ü Bingazi Başkonsolosluğumuz görev çevresinde olmak üzere, yaklaşık 3 000 vatandaşımızın yaşadığı tahmin edilmektedir. Libya'da halen iş yapan 15 Türk şirketinin, büyük çapta projeler üstlenmiş bulunan STFA, BTK, Mesa, ENKA, BAYTUR, ENTES ve TEKSER gibi Türk müteahhitlik firmalarımızın gruplar halinde Türkiye'den getirdikleri işçilerin çoğunluğu, bu şirketlerimizin faaliyetlerinin yoğunlaştığı Sirte, Cufra, Bingazi ve Trablus Kentlerinde istihdam edilmektedir. Türk şirketlerinde çalışmakta olan 1 500 civarındaki işçimizin konsolosluk işlemleri, çalıştıkları şirketlerin takipçileri tarafından toplu ve düzenli olarak yürütülmektedir. Bu çerçevede, Libya'da mukim vatandaşlarımızın haklarının korunması amacıyla Libya'yla bir konsolosluk sözleşmesi imzalanması, Dışişleri yetkililerimiz ve bir önceki hükümetimiz tarafından gerekli görülmüştür.

Cumhuriyet Halk Partisinin bu anlaşmayla ilgili düşünceleri olumludur. Libya'da iş yapan ticaret erbabımızın, şirketlerimizin, çalışan emekçilerimizin haklarının yenilmemesi konusunda, Dışişlerimizden yetişen yetkin kişilerin ve oradaki kurumların görevlerini en layık şekilde, en iyi şekilde yapacaklarına olan inancımızı beyan eder, Meclisi saygı ve sevgiyle selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oral.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Nevşehir Milletvekili Sayın Osman Seyfi; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN SEYFİ (Nevşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Grubum adına, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bilindiği gibi, devletlerin başka devletlerle münasebetlerini ve menfaatlarını, çıkarlarını korumak, devletler arasında ticarî, ekonomik, turistik, sosyal, bilimsel, kültürel ve teknik alanlarda ilişkileri kolaylaştırmak ve bu hususlarda meşru yollardan bilgiler elde etmek için ilgili devletler nezdinde konsolosluklar açılmakta ve konsolosluk anlaşmaları imzalanmaktadır. Görüştüğümüz anlaşma da bunlardan birisidir.

İki ülke arasında, Libya ve Türkiye arasında, tarihsel ilişkilere paralel olarak konsolosluk konularının daha geniş bir açıdan ele alınmasına ve bu amaçla iki ülke arasında bir konsolosluk sözleşmesine ihtiyaç duyulduğu, tasarının gerekçesinde de belirtilmiştir. Bu sözleşmenin imzalanmasıyla, iki ülke arasında konsolosluk ilişkileri karşılıklı olarak akdî bir esasa bağlanmış bulunmaktadır. 6 bölüm ve 50 maddeden oluşmaktadır. Sözleşme, onay belgelerinin teatisinden otuz gün sonra yürürlüğe girecek ve süresiz olarak yürürlükte kalacaktır; önceden bildirilmek suretiyle feshi de mümkün olacaktır.

Türkiye ve Libya siyasî ve ekonomik ilişkilerine baktığımızda, bu anlaşmaya gerçekten ihtiyaç vardır. Libya'yla aramızdaki tarihî bağlar, Libya'nın Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında, kendi dışpolitikasına hizmet edecek şekilde de olsa, Türkiye'ye verdiği destek, 1965 yılından bu tarafa ticarî ilişkilerimiz, 1975 yılından bu yana müteahhitlik firmalarımızın Libya'da yaptığı projeler, iki ülke ilişkilerini kuvvetlendiren etkenler olmuştur; ancak, 1980'den sonra, Libya'nın Türkiye'den umduğu ölçüde desteği bulamadığı düşüncesine kapılan Libya Lideri Kaddafi'nin Türkiye aleyhindeki sözleri, Türkiye ve Libya ilişkilerini zedeler hale getirmiştir. Bunun neticesinde, 13 Haziran 1997'de, Türkiye, büyükelçisini geri çekmiş; büyükelçimizin tekrar atanması, 1998 Şubat ayında mümkün olmuştur.

Libya'ya yönelik Birleşmiş Milletler yaptırımlarının 5 Nisan 1999'da askıya alınmasının ardından uluslararası camiada yerini almaya çalışan Libya, Türkiye'yle ilişkilerini düzeltme çabası içerisine girmiş ve 1999 yılı içerisinde, ülkesinde, terör örgütünün faaliyetine izin vermemiş ve basında Türkiye aleyhindeki yazılara da son vermiştir. Dışişleri eski Bakanımız Sayın Cem, 20-21 Ocak 2001 tarihlerinde Libya'yı ziyaret etmiş; iki ülke arasında siyasî dayanışma mekanizması kurulması öngörülen mutabakat zaptı da imzalanmıştır.

Türkiye-Libya ticarî ve ekonomik ilişkileri, 5.1.1975 tarihinde imzalanan İktisadî İşbirliği ve Ticaret Anlaşması ile Bilimsel ve Teknik İşbirliği Anlaşmaları çerçevesinde yürütülmekte olup, bu anlaşmalar uyarınca kurulmuş bulunan Türkiye-Libya Karma Ekonomik Komisyonu 18 inci dönem toplantısı 18-22 Aralık 1994 tarihleri arasında Trablus'da gerçekleştirilmiş, 22 Aralık 1990 tarihli bir protokol de imzalanmıştır.

Birleşmiş Milletler tarafından Libya'ya uygulanan yaptırımların 5 Nisan 1999 tarihinden itibaren askıya alınmasıyla Libya'yla olan ticarî ilişkilerimizde ilerleme sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu çerçevede, 1999 yılının mayıs ayında işadamlarımızdan oluşan bir heyet, Libya'ya gayriresmî nitelikte bir ziyarette bulunmuştur. 1999 Mayıs ayından itibaren Bingazi-İzmir hattında yolcu gemisi seferleri başlatılmıştır. Gemiyle ülkemize gelen Libyalıların büyük çoğunluğunun bavul ticareti yaptıkları ve bu çerçevede her bir seferde 5-6 milyon dolar değerinde malın ülkemizden ithal edildiği bildirilmektedir.

Türkiye ile Libya arasında 1965'te başlayan ticarî ilişkilerimiz, 1975 yılından itibaren hızla gelişmeye başlamış, 1991 yılında en yüksek düzeyine ulaşmıştır. 1981 yılındaki Libya'ya ihracatımız 442 000 000 dolara ulaşmış, ithalatımız 790 000 000 dolar olarak gerçekleşmiştir. 1991 yılından itibaren, petrol fiyatlarında yaşanan kriz ve petrol fiyatlarının düşmesi neticesinde Libya'nın petrol gelirlerinin azalmasına bağlı olarak ve bundan sonra da Kaddafi ile Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri arasında yaşanan kriz neticesinde Türk menşeli mallara konulan ambargo sebebiyle ihracatımız son yıllarda oldukça azalmışken, 2000'li yıllarda, tekrar, ihracat ve ithalat, ticaret hacmimiz 1 milyar dolarlara doğru yükselmeye başlamıştır.

Büyük miktarda ham petrol ithalatını Libya'dan yaptığımız bilinmektedir. Ham petrol ithalatımızdaki pay yüzde 17, rakamsal olarak da 400 000 000 dolar civarındadır.

1996 yılında yapılan Karma Ekonomik Komisyonu toplantısı tutanağında kararlaştırılan doğalgaz ihtiyacımızın Libya'dan karşılanması hususunda bir ilerleme sağlanamamıştır.

Libya'yla ekonomik ilişkilerimizin en önemli unsuru, 1975 yılından bu yana, müteahhitlerimizin bu ülkede gösterdikleri faaliyetler olmuştur. Proje bedelleri tutarı 15 milyar Amerikan Dolarına kadar ulaşmışsa da, müteahhit alacaklarının ödenmesinde çıkan problemler sebebiyle, bu miktar gittikçe azalmıştır. Şu anda, Libya'da 25-26 Türk firması faaliyet göstermekte ve 2,7 milyar dolar proje bedeli bulunmaktadır. Türk firmalarında yaklaşık 6 500 işçi istihdam edilmektedir.

Netice itibariyle, ticarî ilişkilerimizin yoğun olduğu Libya'yla yapılan bu anlaşmanın, AK Parti Grubu olarak, faydalı olduğuna inanıyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyfi.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE LİBYA ARAP HALK SOSYALİST CEMAHİRİYESİ ARASINDA KONSOLOSLUK SÖZLEŞMESİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUN-

DUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 8 Şubat 2002 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi Arasında Konsolosluk Sözleşmesi"nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin adı ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi Arasında Konsolosluk Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                          290

Kabul              :                          290

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (1)

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı  ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

7. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/336) (S. Sayısı: 24) (2)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

Komisyon raporu, 24 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Değerli Milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Kıbrıs Adasındaki hava arama kurtarma sorumluluğu, uzun bir süreden beri İngiltere'nin sorumluluğunda bulunuyordu. Kıbrıs Cumhuriyetini kuran 1960 anlaşmalarıyla da bu durum teyit edilmişti. 1963 olayları ve 1974 müdahalesinden sonra da bu düzenlemeye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi herhangi bir itirazda bulunmamışlardı.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, hava arama kurtarma sorumluluğu, ICAO -yani, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü- kuralları çerçevesinde, ülkelerin arama kurtarma sınırları içerisinde bulunan veya kazaya uğrayan hava araçlarına yardım edilmesi ve arama kurtarma hizmetleri sunulması faaliyetini öngörür. Bu amaçla, FIR alanları -yani, uçuş bilgilendirme alanları- tespit edilmiştir. Bu alan çerçevesinde, trafik hizmetleri ve arama kurtarma sorumluluğu üstlenmiş olan bir devlet, sorumluluk sahası üzerinde egemenlik hakkı olduğunu kesinlikle iddia edemez; çünkü, insanî bir vecibeyi yerine getirmektedir. Kesinlikle diyorum; çünkü, bu alanda uluslararası otorite olan ICAO'nun, bu belirttiğim hususu teyit eden birçok resmî kararı vardır. Bu kararlara rağmen, komşumuz Yunanistan, bu insanî hizmetin ifa edileceği FIR alanının -yani, uçuş bilgilendirme alanının- kendisine, Ege'de egemenlik hakları bahşettiği gibi gibi yanlış ve uluslararası hukuku ihlal eden bir uygulama içine girmiştir. Yunanistan'ın bu tutumu, Ege'de tehlikeli durumlara yol açar. Bildiğiniz gibi, Türk ve Yunan uçakları zaman zaman köpek dalaşına girerler; bu da tehlikeli durumlar yaratır. Bu bakımdan, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu konularda son derece hassastırlar. Nitekim, İngiltere'nin söz konusu arama ve kurtarma sorumluluğunu Güney Kıbrıs Rum yönetimine 1 Mart 2002 tarihinden itibaren devredeceğini açıklaması üzerine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti derhal birer notam yayınlayarak, İngiltere'nin arama ve kurtarma sorumluluğunu tek taraflı olarak Güney Kıbrıs Rum yönetimine terk etmesine, devretmesine karşı çıkmışlardır. Bunu takiben de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Lefkoşe FIR alanı içinde arama kurtarma hizmetlerini yerine getireceğini açıklamıştır.

Sayın milletvekilleri, işte, bu durumda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 1 Nisan 2002 tarihinden itibaren Ercan tavsiyeli hava sahasında hava arama ve kurtarma hizmetlerinin kendi birimleri tarafından verileceğini ilan etmiş ve bu husustaki imkân ve kabiliyetleri geliştirmek amacıyla da 19 Eylül 2002 tarihinde, Ankara'da, Türkiye'yle bir işbirliği anlaşması imzalamıştır. İmzalanan anlaşma incelendiği takdirde, Ankara Hava Arama Kurtarma Koordinasyon Merkezi ile Ercan Hava Arama Kurtarma Merkezi arasında sıkı bir işbirliğinin öngörüldüğü görülecektir.

Sayın milletvekilleri, tabiî, burada en önemli nokta, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin hava arama kurtarma alanındaki teknik altyapısını, hizmeti yapabilecek bir kapasiteye ulaştırmak gelmektedir. Bu amaçla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde arama kurtarma hizmetlerini yerine getirecek olan personelin yetiştirilmesi ve gerekli araç ve gereçlerin Kuzey Kıbrıs'a sağlanması büyük önem kazanmaktadır. Anlaşmada, filhakika, bu hususlar ayrıntılı bir biçimde yer almıştır; fakat önemli olan, hükümetin üstlendiği bu yükümlülüklerin kâğıt üzerinde kalmamasıdır. Olası bir kaza halinde, eğer, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, gerekli hizmeti yerine getiremez, yükümlülüğünü ifa edemezse, bu durum, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin aleyhine kullanılır ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tüm Ada üzerinde arama ve kurtarma sorumluluğu olduğu tezi güç kazanır.

Değerli milletvekilleri, bu konunun bir açıdan daha önemi var; bu da, Annan Planında -ki, halen, bildiğiniz gibi, Başkan Denktaş ile Klerides arasında müzakere ediliyor- deniz, hava sorumluluk sahalarıyla ilgili önerilerin açık bırakılmış olmasıdır; herhangi bir öneri getirilmemiştir. Bu husus, Türk ve Rum tarafları arasında müzakere edilecektir. Bu açıdan, Türk tarafının, hava sahası alanındaki tezlerini savunabilmesi için, hava arama ve kurtarma hizmetleri hususunda KKTC'nin yeterli kapasiteye ulaşması önem kazanmaktadır.

Hükümetin, bu nedenle, anlaşmayı özenle uygulamasının ve yükümlülüklerini bu bilinçle yerine getirmesinin önemini bir kere daha burada vurguluyorum.

CHP, bu anlayışla, anlaşmaya olumlu oy verecektir. Saygılarımı sunarım sayın milletvekilleri. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Şirin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA EMİN ŞİRİN (İstanbul) - Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında AK Parti Grubunun görüşlerini bildirmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Benden evvel CHP Grubu adına konuşan Sayın Şükrü Elekdağ, konunun gerek teknik gerekse siyasî yönleri hakkında gayet mütemmim malumat verdi.

Konunun özeti: 1960 Anlaşmalarına göre İngiltere tarafından yürütülmekte olan Kıbrıs'ın hava arama ve kurtarma hizmetleri sorumluluğunun 1 Mart 2002 tarihinden itibaren Güney Kıbrıs Rum Yönetimine devredilmesi sonucu ortaya çıkan bir durumun karşılığının, mütekabiliyetinin sağlanması çerçevesinde gelişen bir husus. İngiltere'nin aldığı bu tek yanlı karar, gerek İngiltere'nin gerekse Türkiye'nin üye olduğu Uluslararası Havacılık Örgütü kurallarının ihlali anlamına geliyor. Bu çerçevede Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yayımladıkları ayrı ayrı notamlarla girişime itiraz etmişler ve bu çerçevede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de 1 Nisan 2002 tarihinden itibaren Ercan tavsiyeli hava sahasının arama kurtarma hizmetlerinin kendi birimleri tarafından verileceğini ilan etmiştir.

Önümüzdeki bu kanun tasarısıyla bu anlaşmayı kanun haline getirmiş olacağız. Takdir edersiniz ki, teknik görünümlü bu anlaşma aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini devlet olarak tanıması açısından da özel bir siyasî anlam ifade etmektedir.

Biz, AK Parti olarak, bu çerçevede tasarıya olumlu oy vereceğimizi arz ediyoruz. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şirin.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ARAMA KURTARMA ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1. - 19 Eylül 2002 tarihinde Ankara'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında İşbirliği Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Arama Kurtarma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylama sonucunu açıklıyorum:

Oy sayısı : 284

Kabul      : 284

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır. (1)

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı İle İçişleri ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/338) (S. Sayısı: 25) (2)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu 25 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ söz istemiştir.

Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sizlere sunmak üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşması, iki ülke arasında Eylül 1996'da akdedilmiş olan Denizde Arama ve Kurtarma Anlaşması ile haziran 2000 tarihli Denizciliğin Geliştirilmesine Yönelik İşbirliği Protokolüyle sağlanmış bulunan işbirliği alanını derinleştirmek ve genişletmek amacıyla hazırlanmıştır.

Lefkoşa'da 27 Eylül 2002 tarihinde imzalanmış olan bu anlaşmayla tarafların öngördükleri işbirliği alanlarına kısaca değinmek istiyorum.

Bunlardan birincisi, yasadışı göç ve insan kaçakçılığı ile diğer kaçakçılık faaliyetleri ve deniz kirliliğinin önlenmesi için mücadele edilmesidir. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında bu alanlardaki işbirliğinin geliştirilmesi, doğudan Avrupa'ya doğru giderek yoğunlaşan göç dalgası ve bu olgunun Türkiye'nin imajına verdiği zarar dolayısıyla öncelik kazanmıştır. Ayrıca, silah, patlayıcı, radyoaktif ve zehirli maddeler ile uyuşturucu maddeler ticaretinin de, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki deniz alanlarından geçen deniz yoluyla, artan ölçülerde yapılması ve bu deniz alanlarının insan hayatına ve canlı kaynaklara zarar veren maddelerle kirletilmesi, bu bölgede etkin bir kontrolün kurulmasını zorunlu kılmıştır.

İkinci önemli husus, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çevresindeki deniz yetki alanlarında, üçüncü ülkelerin iznine tabi bilimsel deniz araştırmalarının, sismik faaliyetlerin, sondaj faaliyetlerinin, kablo ve boru döşeme faaliyetlerinin kontrol edilmesi zorunluluğudur. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında bu alanda yürütülecek işbirliği, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin deniz yetki alanları üzerindeki haklarının korunması açısından son derece önemlidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında petrol aranması hususunda da bir işbirliği yürütülmektedir. Bunun ortaya çıkmasının nedeni, Kıbrıs Adasını çevreleyen deniz alanlarında petrol aranması hususunda, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin üçüncü devletlerle anlaşmalar yapması ve aynı zamanda yabancı şirketlere arama ruhsatı vermesinden ileri gelmiştir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de bu alanda boş durmamış ve Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı ile ruhsat anlaşmaları yapmıştır. Bu ruhsatlar, Anadolu ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki bölge için ve Karpaz'ın doğusunda, İskenderun Körfezine doğru uzanan bölge için verilmiştir.

Üçüncü önemli nokta, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin birlikte SAR faaliyetlerinde bulunacak olmalarıdır. SAR, yani Search and Rescue, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Türkiye'yle birlikte deniz yetki alanlarında ortak arama ve kurtarma operasyonlarında bulunmaları anlamına geliyor. Bu tür ortak faaliyetler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kendi deniz yetki alanları üzerindeki haklarının pekiştirilmesi açısından son derece önemlidir.

Bu bağlamda dikkatinize sunmak istediğim önemli bir husus da, Kıbrıs'ta halen Sayın Denktaş ile Klerides arasında müzakere edilen Annan Planının deniz ve hava yetki alanları hususunda bir öneri getirmemiş olmasıdır. Bu konular taraflar arasında müzakere edilecektir.

Sadece Annan Planı çerçevesinde değil, genel olarak da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bu husustaki tezlerini savunabilmesi için, deniz yetki alanları üzerindeki kontrolünü fiilen tesis etmesi gerekmektedir. Bunun için de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine fiilî kontrolü tesis etmesi için gerekli araçların ve donanımın sağlanması büyük önem kazanmaktadır.

Belirtmek istediğim son bir nokta daha var sayın milletvekilleri, bu da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin deniz yetki alanlarındaki haklarının korunmasının Türkiye'nin güvenliği ve stratejik çıkarları açısından hayatî önem taşıdığıdır. Bilindiği üzere, Yunanistan, Ege'de karasularını 12 mile çıkarma hususunda ısrarlı girişimlerde bulunmaktadır; Avrupa Birliğini de arkasına alarak, bu hedefini gerçekleştirmek istemektedir. Yunanistan, eğer bu hususta başarılı olursa, Türkiye açısından Ege'den geçen deniz ticaret yolları Yunanistan'ın kontrolü altında olacaktır. Buna eğer Girit, Rodos, Kıbrıs ekseni de ilave olursa, bu adalar zinciriyle Türkiye, İyon Denizinden İskenderun Körfezine kadar bir kontrol kuşağıyla çevrelenmiş olacaktır. Türkiye'nin dışticaretinin yüzde 90'ı deniz yoluyla yapılmaktadır. Türkiye'nin petrol stokları iki ay civarındadır. Eğer, bu hususlar dikkate alınırsa, Genelkurmay Başkanımızın beyan ettiği gibi, Türkiye'nin Anadolu'ya hapsedileceği ortaya çıkar.

Bu açıdan, CHP olarak biz, bu anlaşmayı destekliyoruz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin deniz yetki alanları üzerindeki kontrolünü fiilen tesis etmesi amacıyla gerekli teçhizat ve donanımın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine sağlanmasına büyük önem veriyoruz.

Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Emin Şirin.

Buyurun Sayın Şirin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA EMİN ŞİRİN (İstanbul) - Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısıyla ilgili olarak Ak Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi hürmetle selamlarım.

Benden evvel tasarı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Şükrü Elekdağ, her zamanki engin tecrübesiyle, gerek teknik gerek siyasî olarak, tasarı hakkında söylenecek her şeyi söyledi; benim buna ekleyeceğim sadece iki cümle var. Biz, Ege Denizinde, özellikle Yunanistan ile olan ilişkilerimiz çerçevesinde sahil güvenliği açısından çok büyük bir tecrübe kazanmış vaziyetteyiz. Annan Planı kabul edilsin edilmesin, bu tecrübeleri, bizim, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine taşımamız, aynı zamanda boynumuzun bir borcu. İleride, orada gerek turizm alanında gerek balık üretimi alanında yapılacak yatırımlar da teknik açıdan bu anlaşmaya özel bir önem kazandırıyor.

Aynı zamanda, geçen tasarının izahatında da belirttiğim gibi, teknik görünümlü bu anlaşma, aynı zamanda, siyasî bakımdan da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımamız açısından özel bir önem taşıyan anlaşmadır.

Bu çerçevede AK Parti olarak, bizim de bu tasarıya olumlu oy vereceğimizi beyan ederim.

Hürmetler sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şirin.

Sayın milletvekilleri, bu tasarının görüşülmesine süremiz yetmeyecektir; bu nedenle, 25 sıra sayılı tasarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SAHİL GÜVENLİK ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

 

MADDE 1. - 27 Eylül 2002 tarihinde Lefkoşa'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN- 1 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. -  Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sahil Güvenlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı oylama sonucunu açıklıyorum:

Oy sayısı : 274

Kabul      : 274

Buna göre, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (1)

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 28 Ocak 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.01