T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
23 üncü Birleşim
16 . 1 . 2003 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın,
kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili olarak, 4325 sayılı Yasanın yerine
çıkarılacak yeni yasaya ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Ardahan İlinin sosyal ve ekonomik sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in,
Gediz Havzası ve Manisalı tarım üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve
41 milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/20)
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı : 17)
2.- Vergi Barışı Kanunu Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/342) (S. Sayısı : 19)
V.- SORULAR
VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Ersönmez
Yarbay'ın, Ankara-Elmadağ Hasanoğlan Beldesinde yapımı süren Ders Aletleri
Fabrikasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/60)
2.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün,
İzmir çevresindeki, sanayi tesislerinden kaynaklanan çevre kirliliğine ilişkin
sorusu ve Çevre Bakanı İmdat Sütlüoğlu'nun cevabı (7/62)
3.- Şanlıurfa Milletvekili Sabahattin
Cevheri'nin, Şanlıurfa TEDAŞ'ın personel ihtiyacı ile İlin elektrik sorununa
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı
(7/69)
I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.
Batman Milletvekili Ahmet İnal, Tekel
Genel Müdürlüğünce uygulanan tütün kotasının yarattığı sorunlara ilişkin
gündemdışı bir konuşma yaptı;
Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, 1918
sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun uygulanmasından ve sınır
ticaretinin kaldırılmasından kaynaklanan sorunlara,
Tokat Milletvekili Resul Tosun'un,
muhtemel Irak operasyonuna Türkiye tarafından destek verilmesinin yaratacağı
olumsuzluklara ve sorunun barışçı yollarla çözülmesi istikametinde hükümetçe
bölge ülkelerine yapılan ziyaretlerin önemine,
İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır cevap verdi.
İstanbul Milletvekili Onur Öymen ve 22
arkadaşının, bazı havaalanlarında aletli iniş sistemi (ILS) bulunmamasının
kazalara yol açtığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/19)
okundu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
Manisa Milletvekili Hasan Ören'in (6/30) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği
bildirildi.
Bazı milletvekillerine Başkanlık
tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin ve Ankara Milletvekili Remziye
Öztoprak'a ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkereleri ile
Genel Kurulun 15 Ocak 2003 Çarşamba günkü
(bugün) birleşiminde, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasında yer alan 20
sıra sayılı Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu kısmın 2 nci
sırasına alınmasına; aynı gün "Gelen Kâğıtlar" listesinde yayımlanan
ve bastırılarak dağıtılan 21 sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile 22 sıra sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının da 48 saat
geçmeden bu kısmın 3 üncü ve 4 üncü sıralarına alınmasına ve aynı birleşimde
gündemin 5 inci sırasına kadar olan işlerin, 16 Ocak 2003 Perşembe günü ise 19
sıra sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
Kabul edildi.
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/7),
2 nci " " " (6/8),
3 üncü " " (6/10),
4 üncü " " (6/11),
5 inci " " (6/14),
7 nci " " (6/17),
8 inci " " (6/18),
11 inci " " (6/24),
12 nci " " (6/25),
13 üncü " " (6/27),
Esas numaralı soruların üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığı için yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarıldığı
bildirildi; (6/7), (6/8), (6/10), (6/14) ve (6/27) numaralı soruların sahipleri
de görüşlerini açıkladılar;
6 ncı sırasında bulunan (6/16),
16 ncı
" " (6/32),
24 üncü
" " (6/41),
Esas numaralı sorulara, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır,
9 uncu sırasında bulunan (6/19),
10 uncu
" " (6/21),
Esas numaralı sorulara, Adalet Bakanı
Cemil Çiçek,
Cevap verdiler;
15 inci
sırasında bulunan (6/31),
17 nci " "
(6/33),
18 inci " "
(6/34),
19 uncu " "
(6/35),
20 nci " "
(6/36),
21 inci " "
(6/37),
22 nci " "
(6/38),
23 üncü " "
(6/40),
Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Türk Silâhlı
Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmeleri (1/278) (S. Sayısı: 17)
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi;
2 nci sırasına alınan, Millî Güvenlik
Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği (1/305) (S. Sayısı: 20),
3 üncü sırasına alınan, Hâkimler ve
Savcılar (1/290) (S. Sayısı: 21),
4 üncü sırasına alınan, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı (1/317) (S. Sayısı: 22),
Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarılarının, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri ve
kanunlaştıkları açıklandı.
16 Ocak 2003 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 18.50'de son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Enver Yılmaz |
|
Türkân Miçooğulları |
|
Ordu |
|
İzmir |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No. : 32
II. – GELEN KÂĞITLAR
16.1.2003 PERŞEMBE
Tasarılar
1.- Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütünün Kuruluşuyla İlgili
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/363)
(Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Tarım, Orman
ve Köyişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2003)
2.- Birleşmiş Milletler ve Yardımcı Personelinin Güvenliği
Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/364) (Adalet
ve İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2003)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/365) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2003)
4.- Avrupa Konseyinin İmtiyaz ve Muafiyetlerine Müteallik Umumi
Anlaşmaya Ek 6 Numaralı Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/366) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi
: 10.1.2003)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti
Federal Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/367)
(Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi : 10.1.2003)
Teklifler
1.- Uşak Milletvekilleri Alim Tunç, Ahmet Çağlayan ve Osman
Coşkunoğlu'nun; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/43)
(Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2003)
2.- Uşak Milletvekilleri Alim Tunç, Ahmet Çağlayan ve Osman
Coşkunoğlu'nun; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/44) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2003)
3.- Çankırı
Milletvekilleri Hikmet Özdemir, İsmail Ericekli ve Tevfik Akbak ve 19
Milletvekilinin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilâtı Hakkında Kanun ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/45) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi : 13.1.2003)
Tezkereler
1.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/161) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi :
14.1.2003)
2.- Düzce Milletvekili Metin Kaşıkoğlu'nun Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/162) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi :
14.1.2003)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, millî eğitim politikasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/81) (Başkanlığa geliş
tarihi : 13.1.2003)
2.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, ilk defa kamu
hizmetine girecek doktorların açıktan atamalarının ne zaman yapılacağına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/82) (Başkanlığa geliş tarihi :
15.1.2003)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Diyarbakır'da sivil havaalanı kurulup kurulmayacağına
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/83) (Başkanlığa geliş
tarihi : 15.1.2003)
4.- Niğde Milletvekili
Orhan Eraslan'ın, Niğde, Nevşehir ve Aksaray'da 2002 yılı doğrudan gelir
desteği ödemelerinin ne zaman yapılacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/84) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)
5.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, vergi affından sonra, vergisini ödemiş mükelleflere yönelik
bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/85) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)
6.- Adana Milletvekili
Atilla Başoğlu'nun, millî kültür stratejisine ilişkin Kültür Bakanından sözlü
soru önergesi (6/86) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)
7.- İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan'ın, tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/87) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Muğla Milletvekili
Ali Arslan'ın, Bodrum'daki elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/124) (Başkanlığa geliş tarihi :
15.1.2003)
2.- İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan'ın, İzmir'in bazı ilçelerinde Tabiî afetten zarar gören çiftçilere
yapılacak yardıma ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/125) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)
3.- Konya Milletvekili
Nezir Büyükcengiz'in, Türkiye'nin Kıbrıs politikasında bir değişikliğin söz
konusu olup olmadığına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/126) (Başkanlığa geliş tarihi :
15.1.2003)
4.- Konya Milletvekili
Atilla Kart'ın, el konulan bedelsiz ithale konu otomobillere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/127) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük ve 41 Milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının
araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/20) (Başkanlığa geliş tarihi :14.1.2003)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
16 Ocak 2003 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Türkan MİÇOOĞULLARI (İzmir), Enver YILMAZ
(Ordu)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 23 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er
dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir; hükümetin cevap süresi 20
dakikadır.
Gündemdışı ilk söz,
kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili olarak, 4325 sayılı Yasanın yerine
çıkarılacak yeni yasa hakkında söz isteyen, Gümüşhane Milletvekili Sabri
Varan'a aittir.
Sayın Varan, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
III.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili
olarak, 4325 sayılı Yasanın yerine çıkarılacak yeni yasaya ilişkin gündemdışı
konuşması
SABRİ VARAN (Gümüşhane) -
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; kişi başına gayri safî millî hâsılası
1 000 doların altına düşmüş, Güneydoğu Anadolu illerinden sonra, ekonomik
açıdan en zor durumdaki iller konumunda olan, kalkınma hızı eksi binde 5
seviyelerinde seyreden ve kamu yatırım harcamalarından hak ettiği payı
cumhuriyet tarihî boyunca alamamış bir ilin milletvekili olarak,
huzurlarınızda, ilimin kaderini değiştirecek güçte olması gerekirken, aşağıda
sunacağım nedenlerle arzu edilen amaca ulaşılamayan bir teşvik mevzuatının
yeniden hayata geçirilmesi hususunu takdir ve tartışmalarınıza açmak istiyorum.
Malumlarınız olduğu
üzere, dönemin siyasî idaresi, 4325 sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve
Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik
Edilmesi Hakkında Kanunu -kısaca "teşvik mevzuatı" adıyla bir kanun-
düzenlemiş, 23 Ocak 1998 tarih ve 23239 sayılı Resmî Gazetede bu kanunu
neşrederek yürürlüğe girmesini sağlamıştır.
Kanunun amacı, Gümüşhane
İlini de kapsayacak şekilde, seçilmiş 21 ilde istihdamı artırmak ve yatırımları
teşvik etmek olarak tespit edilmiştir. Teşviklerden yararlanma kriteri olarak,
seçilen illerin fert başına yurtiçi millî hâsılasının 1 500 dolardan düşük
olması ve sosyoekonomik gelişmişlik düzeyinin ise 0,5 ve daha düşük olması
belirlenmiştir.
1998 yılı ocak ayı
sonunda neşredilen bu kanunla, istihdamı ve gelişmişlik düzeyi düşük olan
illerde imalat sektörünün geliştirilmesi, hizmetler ve tarım sektöründe, imalat
sektörüyle birlikte, istihdam kapasitesinin artırılması ve bu yolla gelirin ve
sosyoekonomik gelişmenin artırılması amaçlanmıştır.
Kanunun uygulama tebliği
27 Şubat 1998 tarihinde 23271 sayılı Resmî Gazetede neşredilmiştir. Böylece,
fiilî tatbikat, tebliğin neşriyle başlamıştır.
Anılan kanun
incelendiğinde, 4325 sayılı Kanundan faydalanma hakkı getirilen illerdeki tüm
sektörlere 10 ve daha fazla yeni işgücü istihdamının sağlanması şartıyla beş
yıl süreli tam vergi muafiyeti, bu beş yıldan sonra, 1997 sonuna kadar ise,
çalıştırdığı işçi sayısı esasına göre yüzde 40 ve yüzde 60 arasında vergi
muafiyeti hakkı tanınmış, 31 Ekim 1998 tarihinden sonra, alınan her yeni işgücü
için, 31 Aralık 2002 tarihine kadar geçerli olmak üzere, SSK işveren katkı
payının Hazinece ödenmesi imkânı sağlanmış ve aynı tarih itibariyle işe
alınanların Gelir Vergisinin tahakkuk devrelerine göre iki yıl süreyle
ertelenmesi imkânı tanınmış olduğu görülecektir. Keza, teşvik belgesine
bağlanmış yatırımlarda, hazine arazilerinin, yatırım yapma şartıyla yatırımcıya
bedelsiz tahsis edilmesi imkânı da sağlanmıştır.
Muhterem arkadaşlar, ilk
bakışta, 4325 sayılı Yasanın amaç ve kapsamına baktığımız zaman, bu yasanın,
kapsadığı 21 ili kalkınmış iller arasına sokacağı anlaşılmaktadır; lakin,
kanun, çıktığı tarihten, sona erdiği 31 Aralık 2002 tarihine kadar, kapsam
dahilinde olan illerin durumunun bırakın ileri gitmesini, millî gelir
seviyelerinin dahi yarıya kadar düşmesine vesile olmuştur. Bunun sebeplerini
araştırdığımız zaman, kanunun uygulanmasında farklı birimlere yetki verilmesini,
farklı bakanlıkların uygulamayla ilgili genelgeler yayımlamasını ve geçmişte
yaşadığımız krizleri gösterebiliriz.
Kanunun süresi 31 Aralık
2002 tarihinde dolmuştur; fakat, arzu edilen murat, maalesef, bu 21 il için...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen
tamamlayın.
SABRİ VARAN (Devamla) -
Hatta, daha sonra, bu kanun biraz daha genişletilerek, millî gelir 1 500 dolar
seviyesinden daha aşağılara çekilmiş, 50'nin üzerindeki ilimize bundan istifade
etme yolu açılmıştır.
Şimdi, bu kanunla arzu
edilen ve kalkınmada öncelikli yörede, kapitali olmayan sanayiciye şu
denilmiştir: "Biz sana boş bir tüfek veriyoruz, kovanını sen bulacaksın,
avını da sen bulup, karnını doyuracaksın."
Değerli arkadaşlar,
maalesef, zaten sermaye birikimi olarak geri kalmış bölgenin yatırımcısı da, bu
4325 sayılı Yasadan beklenen faydayı, sürenin kısa tutulması ve mevzuatın
karmaşıklığı sebebiyle sağlayamamıştır. Yine, 10 işçi sayısı mecburî tutulmuş,
küçük illerde 10 işçi çalıştıran işveren sayısının da çok sınırlı olması
hasebiyle, beklenen faydayı sağlamamıştır.
Arzumuz şudur: 4325
sayılı Yasa, 1 500 dolar ve aşağısında millî geliri olan iller için, yeniden, 5
yıl süreyle uzatılmalıdır ve 10 işçi sayısı da "5 işçi ve yukarısı"
olarak düzeltilmelidir.
Hükümetimizden, 4325
sayılı Yasanın yerine geçecek acil bir düzenleme beklediğimi bildirir, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Varan.
Gündemdışı ikinci söz,
Ardahan ve yöresinin sorunları konusunda söz isteyen, Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'e aittir.
Buyurun Sayın Öğüt. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan İlinin sosyal ve ekonomik sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sınır kenti olan
Ardahan'ın acil sorunlarını 5 dakikaya sığdırmaya çalışacağım.
Kış koşullarında karlar
altında yaşam mücadelesi veren Ardahan halkının Doğrudan Gelir Desteği Fonundan
7 trilyon alacağı var. Bu paranın, bu ay sonuna kadar ödenmesini istirham
ediyorum; çünkü, Ardahan karlar altında çok mağdur bir yöre; bu anlamda,
Ardahan İli halkının doğrudan gelir desteği alacağının ödenmesini rica
ediyorum.
İkincisi; elimde bir
gazete var. Lütfen bu gazeteye bakın; Ardahan halkı icralık durumda, 160 000
nüfusu var, 80 000'i icralık. Evet, Ziraat Bankasına, tarım ve kredi
kooperatiflerine Ardahan halkının 26 trilyon lira borcu var ve herkesin de
evine haciz gelmiştir. Bu, sadece Ardahan halkının değil, Türk çiftçinin de
sorunudur. Bugün görüşeceğimiz "vergi barışı" adı altında, bazı
kulüplerin büyük borçlarını ve hortumcuların borcunu silme tasarısı var. Ben
diyorum ki, bu hortumcuların borcunu silerken, lütfen, çiftçilerin de Ziraat
Bankasına olan borçlarının faizlerini silelim. (CHP sıralarından alkışlar)
Ardahan'ın Çıldır ve
Damal İlçelerinde, 1998'de bir sel felaketi oldu. 1998'deki sel felaketinden bu
yana, bu iki ilçemize bir kuruş ödeme yapılmadı. Ne acıdır ki, başka bölgelerde
ufak bir sel felaketi olduğu zaman afet kapsamı içerisine alınıyor ve afet
kapsamı içerisinde dünya kadar para ödeniyor; ama, Ardahan'a 1998'den beri bir
kuruş ödenmedi. Afet İşleriyle de görüştüm, Sayın Bakanla da görüştüm
"bakacağız" diyorlar, inşallah bakarlar.
Posof-Türközü Kapısının
daha aktif çalıştırılması, Çıldır-Aktaş Kapısının açılması ve sınırımızın öteki
tarafında bulunan, Kafkasya, Rusya ve Türk cumhuriyetlerinin 200 000 000'luk
insan potansiyelinden faydalanmak için, Kafkasya serbest ticaret bölgesini
kurmak istiyoruz. Bu, Kafkasya serbest ticaret bölgesi, sadece Kars, Ardahan,
Iğdır değil; doğu değil; Türkiye'nin kalkınmasına, ekonomik potansiyeline fayda
sağlayacaktır.
Tarım ve hayvancılık
yöresi olan Ardahan, iklim şartlarına yenik düşen, sekiz ayı kış, dört ayı yaz
olan bir yöredir. Eğer o sene kurak gitmiş veya dolu yağmışsa, maalesef, o dört
ay da ikiye inmektedir. Bu nedenle, Ardahan'ın sekiz ay kışın karın altında
kalması, oradaki toplumun ne kadar zor şartlar altında yaşadığını daha güzel
gözler önüne sermektedir.
Kura Nehri projemiz var.
Bu proje eğer gerçekleşirse, Kura Nehri üzerinde barajlar yapılırsa Ardahan
Ovası sulanacak, tarım ve hayvancılık Ardahan'da fevkalade gelişecektir.
Ardahan ve Göle Devlet
Hastanelerinde birçok dalda uzman doktorumuz yok, tıbbî malzememiz yok;
insanlarımız bu kışın kıyametin içerisindedir ve yolları kapalı olduğu için
kızakların üzerinde doğum yapan kadınlarımız ölmektedir. İnsanlık ayıbı olan bu
tabloyu değiştirmek için Sağlık Bakanından rica ediyorum; Ardahan ve Göle
Devlet Hastanelerine lütfen uzman doktor gönderin, lütfen tıbbî malzeme
gönderin.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ardahan'ın gelir düzeyinin Somali'ye eşdeğer olması,
hastalarımızın kızakta ölmesi, çocuklarımızın eğitimsiz kalması,
çiftçilerimizin icralık olarak hapse girmesi, Türkiye'nin acı bir gerçeğidir.
Tarihinde kahramanlıklar
yazan Ardahan halkına yardımlarınızı bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Öğüt.
Gündemdışı üçüncü söz,
Gediz Havzası ve tarım üreticilerinin sorunları konusunda söz isteyen, Manisa
Milletvekili Nuri Çilingir'e aittir.
Buyurun Sayın Çilingir.
3.- Manisa
Milletvekili Nuri Çilingir'in, Gediz Havzası ve Manisalı tarım üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)-
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gediz Havzası ve Manisa tarım
üreticilerinin sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, Manisa deyince,
içinden geçenler diyecekler ki, canım, nesi var, ne sorunu var Manisa'nın, her
taraf yemyeşil... Ama, pek öyle değil. Özet olarak anlatmaya çalışayım.
Manisa İlimiz, 600
kilometrekarelik Salihli, 450 kilometrekarelik Manisa, 300 kilometrekarelik
Turgutlu ve 300 kilometrekarelik Bakırçay Ovalarından oluşan bir tarım alanını
kapsamakta, toplam olarak 470 625 hektar ekilebilir tarım arazisine sahip
bulunmakta ve sulanabilir alanın, ancak yüzde 40'ı sulanmaktadır.
Ancak, Türkiye'nin ilk sulanan
ovalarından biri olması nedeniyle, açık kanal sistemiyle sulama yapıldığından,
kullanılabilir suyun yüzde 40'ı buharlaşma yoluyla yok olmaktadır. O yüzden,
kapalı sisteme geçme zorunluluğu vardır.
Bölgede en önemli
ürünler, çekirdeksiz kuruüzüm, pamuk ve tütün olmakla birlikte, 29 çeşit tarla
ürünü, 27 çeşit sebze, 25 çeşit meyve yetiştirilmektedir.
Sulama imkânı olmayan
kırsal yörelerimizde, tütün ve haşhaş ekimi yapılmaktadır. Son yıllarda
uygulanan IMF politikalarıyla, tütün ekim alanları iyice daralmıştır ve başka
ürün yetiştirme imkânı olmayan bu kırsal bölgelerde büyük bir yoksulluk
yaşanmaktadır.
Tütün ekimi yeniden
gözden geçirilmeli ve planlı bir çalışmayla, tütün dışında başka bir ürün
yetiştirme şansı olmayan bu bölgelerimize, 200 kilogram değil, arazi
büyüklüğüne göre koçan belirlenmelidir; ancak, öğrendiğimiz kadarıyla, hükümetimiz
Tekeli satmaya karar verdiğine göre, bu iş nasıl uygulanacak bilemiyorum.
Sayın milletvekilleri,
ülkemiz tütün üretiminin yüzde 21'i Manisa'dan karşılanmaktadır. Tüccarla
anlaşma yapan bazı üreticilerimizin koçanı elinde kalmıştır. Bu konuda
hazırlanmış bir yasa olmadığından, tek taraflı, koçanlar atılmakta, üretici ne
yapacağını bilemez halde beklemektedir. Bu tütünlerin de, Tekel tarafından
alınması gerekmektedir.
Daralan tütün ekim
alanlarında zeytinciliğe doğru bir yönelme vardır; ancak, fidan temini ve
dikiminde ekonomik zorluklar yaşanmakta olup, fidan temini ve dikimini krediyle
desteklemek gerekir.
Birinci derecede SİT
alanı ilan edilen Bintepeler yöresinde zeytini yetiştiriyorsunuz; ama, korumak
için bir kulübe bile yapamıyorsunuz. Bu soruna çözüm gerekiyor.
Sayın milletvekilleri,
ovamızda yetişen ürünlerden biri, uzun elyaflı Ege pamuğu olup, bu, tekstil
sektörünün ana hammaddesi durumundadır. Ancak, bu yıl aşırı yağışlar, kaliteyi
iyice düşürmüş, çok miktarda pamuk, toplama ücretlerinin yüksekliği ve piyasa
fiyatlarının düşük olması sonucu toplanamamış, tarlada kalmıştır.
Yeraltı sulaması yapılan
bazı bölgelerimizde üretici, elektrik parasını ödeyemez duruma gelmiş ve
taksitlendirmeyi beklemektedir. Ayrıca, 2003 yılından itibaren, ziraî sulamada
düşük tarifeli elektrik uygulaması ortadan kalkacağından, bu konunun da
Bakanlar Kurulu tarafından karara bağlanması gerekiyor.
Sayın milletvekilleri,
Gediz Ovasının en önemli ürünü çekirdeksiz üzümdür. Çekirdeksiz kuruüzüm
üreticileri son iki yılda çok büyük bir kaos ortamında yaşamaktadırlar. Üzümün
yetiştirilme masrafları son iki yılda yüzde 200 artmış, ürün bedeli ise yüzde
75 oranında artış göstermiştir. Üzüm üreticisi ekonomik koşullar nedeniyle
ezilmiştir. Üzüm üreticisi maliyet bedellerinin yüksek artışı yüzünden
yoksullaşmıştır. Üzüm üreticisi doğa şartları nedeniyle afete uğramıştır.
Üzüm üreticisinin
kooperatifi 4572 sayılı Yasayla güdük konuma getirilmiştir. 2002 yılı üzümleri
doğa şartları ve hastalıklar sonucu ihracat niteliğinin yaklaşık yüzde 70'ini
yitirmiş, yağmur, sel ve dolu felaketleri, sonucu -Manisa İl Tarım Müdürlüğü ve
ilçelerdeki tarım müdürlüklerinin hazırladıkları rapora göre- üreticinin
ürününün yüzde 40'ı heba olmuştur. Elde kalan üzüm, ancak sirke ve alkol
yapımında kullanılabilir.
Fındıkta arz fazlalığı
dolayısıyla uygulanan kararnamenin üzümde de uygulanması gerekmektedir. Bu
nedenlerle, perişan durumdaki üzüm üreticisinin, sektörün geleceği açısından,
fındıkta olduğu gibi, arz fazlalığı, yurtdışı ihracat pazarlarındaki payı ve
döviz gelirine bakmadan, ortak özelliklere sahip çekirdeksiz kuruüzümle ilgili
olarak, fındık alım kararnamesi gibi bir kararnamenin acilen çıkarılmasını
bekliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Gediz Ovası "altın ova" diye ifade ediliyor; ama, bu ova tehlikeler
altında şu anda; iklimi, kliması, toprağıyla, çok çeşitli bitki yapısıyla
korunması zorunlu hale gelmiş bir yöredir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NURİ ÇİLİNGİR (Devamla) -
Bölgenin en önemli sorunu Gediz Nehrinin kirlenmesidir. Havzadaki belediyelerin
çoğu kaynak yetersizliği nedeniyle arıtma tesisi yapamamakta ve kirlenme
giderek artmaktadır.
Alaşehir Çayının
güneyinde kalan geniş bir alan yeraltı suyuyla sulanmakta; ancak, bu sular
yüksek oranda bor içerdiğinden çölleşme meydana gelmektedir. Halbuki yörede
yüzey suları mevcuttur, yeni yatırımlarla bu suları sulama suyu olarak
kullanmak mümkündür.
Bütün bu sorunların
çözümü, ortak bir otoriteyi ve kurumlar arasında zorunlu bir koordinasyonu
gerektiriyor. Bu yüzden, yörenin özel bir statüye alınması, bu ovanın
geleceğini kurtaracak; aksi halde, gözbebeğimiz ovamız, gelecekte, ekilip biçilemez
hale gelecektir. Hükümetimizden, bu gayret ve çabayı yöre halkımız
beklemektedir.
Ürün sigorta yasası ve
tarım çevre yasası bir an önce çıkarılmalıdır.
Ülkemizin gıda
güvenliğini sağlayacak planlı üretim modeli uygulanmalı, üreticinin elinde ürün
kalmaması sağlanmalıdır.
Doğrudan gelir desteğiyle
birlikte, pamuk, mısır, soya, yağlık ayçiçeği, zeytinyağı ve kanolaya prim
ödenmesine devam edilmeli, pamuk primi 28 sent olarak derhal açıklanmalıdır.
Özet olarak söylemek
gerekirse; tarım üreticisinin toprağa küskünlüğüne son verilmeli, üretimle
barışması sağlanmalıdır. Tarımda çalışanların insanca yaşaması, devletimizin ve
hükümetimizin temel hedefi olmalıdır.
Bunların gerçekleşeceği
inancıyla, Yüce Meclise saygılar
sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çilingir,
teşekkür ediyorum.
Bir Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 41 milletvekilinin, tarım sektörünün
sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/20)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde nüfusun
yaklaşık yüzde 45'inin yaşamını doğrudan, kalan yüzde 55'lik kısmını ise
dolaylı yoldan etkileyen tarım (bitkisel, hayvancılık, ormancılık, su ürünleri)
sektörünün üretici ve çalışanlarının mevcut durumlarının belirlenerek,
sorunlarını ve çözüm yollarını tespit etmek için Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz. 13.1.2003
1- Ahmet Küçük |
|
(Çanakkale) |
2- İsmail Özay |
|
(Çanakkale) |
3- Gürol Ergin |
|
(Muğla) |
4- Ali Topuz |
|
(İstanbul) |
5- Yavuz Altınorak |
|
(Kırklareli) |
6- Ali Kemal
Kumkumoğlu |
(İstanbul) |
|
7- Orhan Ziya
Diren |
(Tokat) |
|
8- İsmet Atalay |
|
(İstanbul) |
9- Mustafa Erdoğan
Yetenç |
(Manisa) |
|
10- Mehmet Vedat Yücesan |
(Eskişehir) |
|
11- Mehmet Şerif Ertuğrul |
(Muş) |
|
12- Hasan Ören |
|
(Manisa) |
13- Mehmet Tomanbay |
(Ankara) |
|
14- Mehmet Nuri Saygun |
(Tekirdağ) |
|
15- Yücel Artantaş |
|
(Iğdır) |
16- Hakkı Akalın |
|
(İzmir) |
17- Feramus Şahin |
|
(Tokat) |
18- Emin Koç |
|
(Yozgat) |
19- Kemal Demirel |
|
(Bursa) |
20- Nezir Büyükcengiz |
(Konya) |
|
21- Atilla Başoğlu |
|
(Adana) |
22- Feridun Fikret Baloğlu |
(Antalya) |
|
23- Canan Arıtman |
|
(İzmir) |
24- Muharrem Doğan |
(Mardin) |
|
25- Yaşar Tüzün |
|
(Bilecik) |
26- Ali Oksal |
|
(Mersin) |
27- Ali Kemal Deveciler |
(Balıkesir) |
|
28- Mehmet Boztaş |
|
(Aydın) |
29- Zekeriya Akıncı |
(Ankara) |
|
30- Vezir Akdemir |
|
(İzmir) |
31- Ayşe Gülsün Bilgehan |
(Ankara) |
|
32- Ramazan Kerim Özkan |
(Burdur) |
|
33- Necati Uzdil |
|
(Osmaniye) |
34- Nevin Gaye Erbatur |
(Adana) |
|
35- Şefik Zengin |
|
(Mersin |
36- Mehmet Ziya Yergök |
(Adana) |
|
37- Halil Ünlütepe |
|
(Afyon) |
38- Mehmet Yıldırım |
(Kastamonu) |
|
39- Ali Rıza Bodur |
|
(İzmir) |
40- Kemal Sağ |
|
(Adana) |
41- Orhan Erarslan |
|
(Niğde) |
42- Rasim Çakır |
|
(Edirne) |
Gerekçe:
Ülke nüfusunun yaklaşık
yüzde 45'inin yaşamını doğrudan etkileyen tarım sektörünün iç ve dış koşullarla
da bağlantılı, yapısal ve dönemsel özellikli çok sayıda sorunu hâlâ
geçerliliğini korumaktadır.
Sektörün gereksindiği gelişim
ve atılım sürecine sokulmasının en önemli koşulu, sorunların doğru tanımlanması
ve giderilmelerini sağlayacak politikaların geliştirilmesidir.
Bu amaçla, sektörün temel
sorunları olarak, tarımın toplam üretimden aldığı pay oranı her geçen gün
azalmaktadır. AB kriterlerine göre tarım girdi maliyetleri düşürülmesi
gerekirken, maliyetler artmaya devam etmektedir. Özellikle gübre, ilaç ve mazot
fiyatlarının yüksek olması ve her geçen gün artması nedeniyle çok ciddî yüksek
üretim maliyetleri ortaya çıkmaktadır. Oluşturulan, doğrudan gelir desteği
uygulamasında ortaya çıkan sorunlarla destek zamanında ve doğru işletmelere
ulaştırılamamaktadır.
Tarım işletmelerinin
küçüklüğü ve sayı olarak çokluğu sorunlar yaratırken, bu işletmelerin
örgütlenmelerini tamamlayamamış olmaları, yani, kooperatifçiliğin
işlevselleştirilememesi nedeniyle ürün pazarlamalarında rasyonel bir fiyatlandırma
politikaları ortaya çıkarılamamıştır.
Tarımın her alanında
kooperatifçiliği geliştirmeden, tarımsal KİT'lerin özelleştirilmesi, sektörde
ciddî sorunları da beraberinde getirmiştir.
Üretim planlamasının
sağlıklı bir şekilde yapılamamasından dolayı, bölgelere göre ürün çeşitliliğine
geçilememiş ve sözleşmeli üretim sistemi kurulamamıştır.
Mera Kanunu çıkarılmış
olmasına rağmen, uygulamada karşılaşılan tespit, tahsis ve yönetimle ilgili
sorunlar, hâlâ, çözüme kavuşturulamamıştır.
Bitkisel, su ürünleri ve
hayvansal tarımda, gelişen teknoloji ve bilimsel verilerden yeteri kadar
yararlanılmadığından verimlilik çok düşük düzeydedir. Ayrıca, tarım üretiminde
hayvansal tarımın oranı çok düşük düzeylerde kalmıştır.
Tüm yapısal sorunlara
ilave olarak, tarım, orman, su ürünleri sektörü çalışanlarının çalışma
şartları, özlük hakları ve sosyal güvenlik konularında ciddî sıkıntıları
bulunmaktadır. Ayrıca, Tarım Bakanlığının, tarım sektörünü ilgilendiren tüm
kuruluşları içerisine alacak yeni bir örgütlenme modeline ihtiyaç
bulunmaktadır.
Bu sebeple; dünya
kriterleri gözönüne alınarak, planlı üretim, akılcı değerlendirme, sağlıklı
tüketim ortamlarının oluşturulabilmesi için ihtiyaç duyulan ekonomik, idarî ve
yasal düzenlemelerin yapılabilmesine öncülük ve rehberlik yapmak amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
Türk Silâhlı Kuvvetleri
Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/278) (S.Sayısı :17)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
Vergi Barışı Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
2.- Vergi Barışı Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/342) (S. Sayısı : 19) (1)
BAŞKAN - Komisyon ?..Burada.
Hükümet ?..Burada.
Komisyon raporu 19 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan; buyurun.(CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada "vergi
barışı" adı altında gündemimize gelmiş olan kapsamlı bir vergi affı
tasarısını görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz.
Vergi afları, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde çok da alışık olmadığımız bir uygulama değil; ancak,
vergi aflarının Türk vergi sistemindeki yeri, marazî bir nitelik taşımaktadır;
çünkü, bir vergi sisteminin doğru işlediğinin en iyi kanıtı, en az vergi affı
çıkarılmasıyla ölçülebilir. Türkiye'de, eğer, bu kadar çok vergi affı
çıkarılıyorsa, buradan bizim çıkaracağımız ilk sonuç, Türkiye'de vergi
sisteminin doğru düzgün işlemediği sonucudur. Tabiî, buradan, sadece vergi sisteminin
değil, aynı zamanda vergi idaresinin de, tabiî, bu bir bütündür, vergi
mükellefleri kanadıyla beraber vergi konusundaki görev ve ödevlerini yeterince
yerine getirmedikleri anlamı çıkmaktadır.
Bakınız, cumhuriyet
tarihinde, bugüne kadar 36 vergi affıyla tanıştık. Bu vergi afları 1920'lerde
de vardı, 1930'lar, 40'larda da oldu, evet; ama, eğer bir vergi affı, içinde
bulunulan olağanüstü konjonktürle ilgiliyse, yani bir savaştan çıkılmış ya da,
bir, Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyetine geçiş gibi devrimci özellikler taşıyan
yepyeni bir yapı oluşturmayla ilişkiliyse ya da çok önemli bir dünya bunalımı
-1929 krizi gibi- ortaya çıkmışsa, bunlarla ilgili olağanüstü konjonktüre uygun
olağanüstü düzenlemeler, kaçınılmaz düzenlemelerdir.
(1) 19 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Şimdi, önümüze gelen, bu
"vergi barışı" namı altındaki af tasarısının genel gerekçesine
baktığımız zaman, orada da, Türkiye'nin, 2000 ve 2001 yıllarında yaşadığı
ekonomik krizin ve bunun 2002'ye sarkan etkilerinin önemli bir gerekçe olarak sunulduğunu
görüyoruz. Eğer, Türkiye'de, aflar bu kadar sık yapılmamış olsaydı ve
Türkiye'de vergi bilinci yerleşmiş olsaydı, belki, bunu, gerçekten haklı bir
gerekçe olarak kabul etmek mümkün olabilirdi. Bunun tamamen haksız olduğunu
söylemiyoruz; ama, bu nedenle, Türkiye'de vergi afları ne yazık ki tek başına
gelmiyor.
Bakınız, Türkiye'de, bu
36 affın önemli bir bölümü 1980 sonrasında yaşandı. Türkiye, 1981 ile 1998
arasında tam 11 adet vergi affıyla tanıştı. Bunun anlamı şu: 17 ya da 18 yılda
11 tane af demek, her iki yıldan daha sık aralıklarla, aflar aracılığıyla vergi
sistemine müdahale etmek demektir, ortalaması 21 ay; yani, Türkiye, 1980
sonrasında, bakınız, 21 ayda bir -iki sene bile değil- vergi affına başvurmak
zorunda bırakılmıştır. Burada bir sorun var; önce, bunu tespit etmemiz lazım.
Bu sorunu doğru tespit etmezsek, biz, bu illetten kurtulamayız; bu, başımızın
üstünde kalmaya devam eder. O nedenle, bir kere, tıpta da doğru teşhis nasıl
doğru tedavinin önkoşuluysa, burada da, bizim, doğru tespitler, doğru
saptamalar yapmak gibi bir yükümlülüğümüz bulunmaktadır.
Şimdi, bakın, Türkiye'de,
sadece 1981-1998 arasında değil, 2001 yılında da, Tahsilatın Hızlandırılması
Hakkında Kanunla, her ne kadar vergi aslı ve cezaî faizlerini affetmese de,
bunların ödenmesi konusunda kolaylık getiren; yani, bunları ödemede, yıllık
yüzde 3'lük bir faiz esası getirerek, belki nominal olarak sabit tutan, yani,
azaltmayan; ama, reel olarak aşındıran uygulamalar yapıldı; yani, bir anlamda,
reel açıdan baktığımızda, enflasyonun yıpratıcı etkisini terk etmek açısından
baktığımızda, bu da, aslında, bir kısmî af niteliğindeydi. Bu, 2002 yılında da,
yeni vadelerle, zaten, mükellefler lehine düzenlendi.
Şimdi, aradan bir sene
geçtikten sonra, biz, yeniden, bu defa çok kapsamlı bir af tasarısıyla karşı
karşıyayız. Bunu, bir kere, doğru değerlendirmek açısından, vergi afları
zincirinin yeni bir halkası olarak kabul etmek zorundayız. Burada, eğri oturup
doğru konuşalım; yani, bu, sadece ekonomik kriz dolayısıyla ortaya çıkan bir
tasarı değil, Türkiye'deki bu alışılmış yapı içinde, kanıksanmış yapı içinde,
zincire yeni bir halka eklemekten ibaret bir olaydır. Türkiye'de vergi alanı,
vergi aflarının gölgesine girmiştir. Her vergi affı yeni bir vergi affının
gerekçesini oluşturmaktadır, tohumlarını atmaktadır. Af uygulamaları, âdeta,
bir uyuşturucu etkisi yapmaktadır.
Şimdi, bugün getirilen af
sayesinde, geçmiş borçlarını bir şekilde silmek imkânını elde eden
mükellefleri, kişi ya da kuruluşları düşünelim. Peki, bu kişi ya da
kuruluşların bundan böyle vergi ödevlerini eksiksiz olarak yerine getireceklerinin
garantisi nedir? Ne gibi bir garanti, bundan sonra temiz bir sayfa açılması
konusunda bize bir sigorta sunmaktadır? Tasarı, böyle bir sigortayı acaba
içinde taşımakta mıdır, yeni af beklentilerini kırmakta mıdır? Yani, bizim bir
af tasarısına ilk baktığımızda ilk değerlendirme kıstasımız budur. Bu af
tasarısı bundan sonrası için bir yeni ortam yaratıyor mu; yani, af yasalarına
gerek kalmayacak yeni bir durumu ortaya çıkarıyor mu?
Bunun bir aracı, işte
TÜRMOB'un da önerdiği, Anayasaya "bundan böyle vergi affı
yapılmayacak" biçiminde bir düzenleme koymak olabilir ya da nitelikli
çoğunlukla, üçte 2 çoğunlukla ancak af yasalarını geçirmek gibi düzenlemeler
olabilirdi. Gerçi hemen şunu söyleyeyim, bu tür oylamayı güçleştirmek ya da
vergi aflarının Meclisten geçişini güçleştirmek dahi, eğer birtakım yapısal
bozuklukları ortadan kaldırmazsanız, soruna çare olmaz; niye olmaz, bir kere
Türkiye'de vergi yapısı, afları yeniden üreten bir özelliğe sahip, afları
yeniden üreten bir özelliğe sahip; çünkü, bir kere vergi yükü adil dağılmıyor.
Vergi yükü adil dağılmadıkça, yani toplum vergi yükünün adil bir biçimde
paylaşılmadığı konusunda kuvvetli bir inanca sahip oldukça, o zaman sadece bu
nedenle bile vergide adaletsizlik olduğu için vergiden kaçınma ve vergi
kaçakçılığı büyüyecektir. Vergi aflarının kendisi de, vergiden yeniden kaçınma
ya da vergi kaçırma olayını tetiklemektedir; çünkü, dürüst mükellefler de ben
vergimi ödedikçe akılsız mükellef durumuna getiriliyorum, o halde ben niye
ödeyeyim, ben de bunu indirimli bir tarifeden, daha sonra öderim
diyebileceklerdir.
Vergi affıyla geçmişe
sünger çekme eylemini yapıyorsunuz; ama, bu, gelecekteki tahsilatın da bir
bölümüne sünger çekme anlamına gidiyor; çünkü, her af yeni bir affı doğuran
özellikler taşıyor.
Tabiî, bizim vergi
sistemimizin bir başka yapısal bozukluğu -burada dile getiriyoruz- dolaylı
vergi ağırlıklı, tüketim vergisi ağırlıklı bir yapıya sahip olmasıdır; yani,
burada bizim konuştuğumuz af, aslında, Türkiye'de toplanan vergilerin oldukça
küçük bir bölümünü ilgilendiriyor; çünkü, dolaysız vergiler, toplamda yüzde 30.
Gerçi, burada, dolaylı dediğimiz, KDV türü vergiler için de af var ne yazık ki;
ama, bizim burada konuştuğumuz, ağırlıklı olarak, dolaysız dediğimiz vergilerle
ilgili.
Yani, burada sorun şudur:
Vergi idaresi, giderek daha dar tabandan vergi alıyor, daha dar bir tabandan
vergi aldığı zaman da ne yapıyor; daha yüksek orandan ya da daha yüksek vergi
cezası, gecikme cezası zamlarıyla almaya çalışıyor. Bunu yapmaya çalıştıkça,
vergiden kaçınma eğilimleri büyüyor; yapmazsa, kötü niyetliler sistemden
yararlanmaya çalışıyor ve dolayısıyla, bir kısırdöngü içine giriliyor; ölçüsüz,
aşırı araçlara başvurmanın sonucu olarak da, sürekli, vergi afları gündeme
geliyor. Bunun ilacı nedir; bunun ilacı, vergiyi tabana yaymaktır; yani,
herkesin vergi yönünden eşit olmasını sağlamak, Anayasanın 73 üncü maddesini
uygulama alanına sokmaktır. Bunu yapmadığınız zaman; yani, Türkiye'de Anayasanın
73 üncü maddesini uygulama alanına sokmadıkça, vergi aflarından
kurtulamazsınız.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, eğer, sadece vergi yapısını sorumlu tutarsak, yeterli kalmayız.
Aslında, ben, bir konuya daha değineceğim. Bizim Meclisimizin bugünkü
sosyolojik yapısı da vergi afları üretmeye uygun bir yapıdır. Gelişmiş
ülkelerde niye bu kadar çok vergi affı yok biliyor musunuz; çünkü, çalışan
kesimin yüzde 90'ı ücretlidir. Meclise, bu ücretli kesimin en az yüzde 50'si,
yüzde 60'ı yansır. Dolayısıyla, vergi ödevinden kaçınamayan kesimlerin oluşturduğu
Meclisler, vergi aflarına daha az rıza gösterirler. O nedenle, Türkiye'de bir
yapısal değişiklik de, belki bu yönden gündeme gelmek zorunda. Birazdan, bunun
bir başka anlamına da değineceğim.
Dolayısıyla, böyle
koşullarda ne oluyor; vergi afları sadece fiskal amaçlı oluyor; yani, vergi
idaresi, önümüze bir yasa getiriyor, diyor ki, ben 10 katrilyonluk vergi yerine
2,5 katrilyonluk vergi almak istiyorum -ki, bunu da alamayacaktır, ayrı mesele-
böylece, vergi girişini sağlayayım. Oysa, Batıda, istisnaî olarak zaman zaman
vergi affına başvurulursa, bunun esas işlevi ya sosyaldir ya ekonomiktir.
Türkiye'de, ne yazık ki, bu amaçlar, hiçbir zaman gözetilemiyor.
Aslında, bir anayasal
sınırlama getirilseydi, Meclisimiz pekâla bunun yanından dolaşabilirdi; çünkü,
dediğim gibi, sosyolojik yapısı itibariyle böyle olurdu, bu çoğunluk belki de
sağlanırdı.
Bir başka şey, vergi
idaresi bunun yanından dolaşabilirdi; yani, "tahsilatı hızlandırma"
adı altında, vergi aslını ve faizini affetmeyen; ancak, bunun ödenmesini zamana
yayan uygulamalara başvurarak, aslında, reel olarak vergi yükümlülüklerini
erozyona uğratabilirdi.
Efendim, vergi afları
açısından dikkatlerden kaçan bir özelliği daha vurgulamak istiyorum. Burada,
biz bu tasarıyı incelerken, sadece, vergi mükellefinin kazancı üzerinden
ödemekle yükümlü olduğu; ama, ödeyemediği ya da ödemediği vergileri
affetmiyoruz, işletme biçimindeki vergi mükellefinin, vergi sorumlusu olarak üçüncü
kişilerden tahsil ettikleri; ama, vergi idaresine, vergi dairesine ödemedikleri
vergiler için de af getiriyoruz. Yani, bu olabilir mi?! Şimdi, düşünün, bir
işveren işçisinin vergisini üstlenmiş, muhtasar beyannamesiyle bunu almış,
yatıracak -işçisinden vergiyi tahsil etmiş- ama, bu verginin üstüne oturmuş,
bunu yatırmıyor. Şimdi, orada çalışan ücretli, vergi ödevini yerine getiriyor
-zaten kaynakta kesinti olduğu için getirmiş- ama, bunu tahsil eden, aracılık
görevini yapan, "vergi sorumlusu" dediğimiz kişi ya da kuruluş bunu
yatırmıyor. Dolayısıyla burada, sadece mükellefin kendi borcunu değil, aynı
zamanda vergi sorumlusu olarak, aracı olarak ödemekle yükümlü olduğu vergiyi de
af kapsamına alıyoruz ki, açık söyleyeyim, burada, çalışanlar, ücretliler ve
benzeri durumda olanlar, sırf bu nedenle, kendi ödedikleri vergi için
birilerinin aftan yararlanmaları konusunda dava açabilirler, açma hakları
vardır.
Geliniz, burada, yol
yakınken, bunu, en azından, af kapsamından çıkaralım. Mükellefler, sadece kendi
kazançları üzerinden ödemek mükellefiyetinde oldukları vergiler için aftan
yararlansınlar; üçüncü kişilerden tahsil ettikleri ve vergi sorumlusu olarak
yatırmak zorunda oldukları vergiler için bu aftan yararlanmasınlar.
Aslında, bunun benzer bir
ayağı, bildiğiniz gibi, KDV tahsilatıdır; yani, KDV, aslında nihaî olarak
tüketici tarafından ödenen bir vergidir. KDV yükümlüsü durumunda gözüken
işletmeler, aslında o KDV'yi ceplerinden ödemezler, tahsil ettikleri KDV'lerle
ödedikleri KDV'ler arasındaki müspet farkı, pozitif farkı vergi dairesine
öderler, bu vergileri yatırmak zorundadırlar. Bu, onların ödedikleri vergi
değildir, bu, tahsil ettikleri vergidir. Dolayısıyla, tüketicinin ödediği
vergiyi, bizzat ödenmiş bir vergiyi, biz, bugün, ne yapıyoruz; ödenmiş bir
vergiyi birilerinin aradan yok etmesini, kaybetmesini af kapsamına alıyoruz.
Bu, adil değildir; bu, affın kapsamı açısından kabul edilebilir bir durum değildir.
Değerli milletvekilleri,
eğer "vergi barışı" adını bu tasarı için kullanacaksanız, geliniz, bu
verdiğimiz iki örneği vergi affı kapsamının dışına çıkaralım; yani,
mükelleflerin, vergi sorumlusu olarak ödemedikleri ile KDV türü borçlar dolayısıyla
ortaya bir af tasarısı getirmeyelim, ilgili maddeleri bu tasarıdan ayıklayalım.
Bakınız, burada, bu af
tasarısıyla ilgili en tartışmalı madde ve muhtemelen bugün en çok
tartışacağımız madde, bu tasarının Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesini
düzenleyen 15 inci maddesidir. Biz, bu maddeyle ilgili eleştirimizi komisyonda
yeterince yaptık; burada da, tekrar yapmaya devam edeceğiz.
Bu eleştirilerimiz
dolayısıyla vergi kaçakçılığını düzenleyen bu maddeyle ilgili af, bir şekilde,
komisyonda değişikliğe uğratılmak istendi. Bu afla getirilmek istenen neydi;
sahte ya da yanıltıcı belge düzenleyenleri -namı diğer naylon fatura
düzenleyenleri- ve bunları basanları af kapsamı dışında bırakmak; ama, bunları
kullananları affın içerisine almaktı.
Değerli milletvekilleri,
bunu sizler de gayet iyi bilirsiniz; bu, bir arz-talep meselesidir. Eğer,
belgeyi kullanan yoksa, talep yoksa, bu belgenin arzı da yoktur. Dolayısıyla,
siz, kullananı ve muhtemelen bundan daha büyük bir kazanç sağlayanı, matrah
indirimine giderek daha büyük bir kazanç sağlayanı af kapsamı içerisinde
tutacaksınız; ama, öbürlerini tutmayacaksınız.
Şimdi, bir kere, bu,
Anayasa Mahkemesinin önüne giderse ne olur; ya bütününü kapsama alır ya da
bütününü çıkarır. Bütününü kapsama alırsa, siz, ne diyeceksiniz: "
Efendim, biz, bu tarafını getirmemiştik; ama, naylon fatura düzenleyenleri de Anayasa
Mahkemesi affetti." Bu olmaz, bunun adı yine takiyye olur, onu size
söyleyeyim¸ bu yanlışı yapmayın, bu sorumluluk sizindir. Bu maddeyi geri
çekmeniz için, biz yeterli çabayı gösterdik; burada yine önergemizi vereceğiz,
geliniz, bu maddeyi metinden çıkarın.
Çıkarmazsanız -ki,
muhtemelen, siz, burada, yeniden değişikliğe gideceksiniz- ne olur; bir kere,
Maliye Bakanının da bu aftan yararlanması söz konusu olduğu için, komisyonda,
buraya "bilmeyerek" sözcüğünü ekleyerek; yani, bu fiilleri, kaçakçılık
suçunu bilmeyerek işleyen; yani, belgeyi bilmeyerek kullananları af kapsamına
alarak, bilerek kullananları af dışına atmaya çalışırsınız. Bu, tabiî, çok
tehlikeli bir mecra.
Birincisi, 359 uncu madde
zaten kasıt arar; yani, siz, bu sözcüğü koyarak, Vergi Usul Kanununun 359 uncu
maddesinin, usulüne göre uygulanmadığını söylemiş oluyorsunuz. Bu, doğru
değildir; yani, hukukî bir hata yapıyorsunuz.
İkincisi, bunu
getirmekle, bu "bilmeyerek" sözcüğünü getirmekle, şu an kesinleşmiş,
ancak infaz edilmemiş cezalar için dahi, siz, yeniden, mükelleflerin, yargıya
başvurarak yeni davalar açmasının kapısını açıyorsunuz. Bir yandan "180 000
davayı temizleyeceğiz" diyorsunuz, bir yandan da yeni davalara kapı açacak
düzenlemeler yapıyorsunuz.
Şimdi, belli olmaz,
bakarsınız, belki sürprizleriniz olabilir, basına da yansıdı, bunu yeniden geri
çekecek önergeler verebilirsiniz. Eğer verirseniz, başka bir anlama gelir; bu
defa, yeniden Maliye Bakanını sistem dışında tutan bir önerge veriyor
olursunuz; bu, iki ucu keskin kılıçtır.
Değerli arkadaşlarım,
burada, bir kere, özellikle, tam da bu konu konuşulurken, bizim vurgulamak
istediğimiz şey şudur: Geliniz, burada, aftan kimler yararlanıyor, bunları bir
liste halinde yayımlayalım; yani, vergide saydamlık ilkesi. Biz, bunu,
komisyonda da söyledik, geliniz, bu aftan kimler yararlanıyor, özellikle şu
sıralarda oturan kimler yararlanıyor, bunları isim isim bilelim, bir. (CHP
sıralarından alkışlar)
İkincisi, geliniz,
"15 inci maddeden milletvekillerinin hiçbiri yararlanamaz" diye bir madde
ekleyelim buna; birazdan önergeyi vereceğiz.
Yani, iki şey istiyoruz:
1. "Saydamlık"
diyorsunuz. Saydamlık lafla olmaz, gösteriniz efendim. Saydamlık, bu maddeyi
getirmekle olur; yani, bundan kim yararlanıyorsa Türkiye'nin bütün vergi
dairelerinin kapısına asılsın "bu af yasasından şu şu şu kişi ve firmalar
yararlanmıştır" diye.
2. Burada, siyasî
pozisyonu olanların, tabiî başta bakanlar olmak üzere tüm milletvekillerinin,
bu af yasasının kapsamı dışına çıkarılması için geliniz düzenleme yapalım.
Efendim, bir kere,
vergide eşitlik sadece toplum vicdanını yaralamamak açısından değildir; burada,
aynı piyasada rekabet yapan firmalar arasında rekabet eşitliğini kökten bozan
bir uygulama yapıyorsunuz vergi affını sürekli kılmakla. Niye; çünkü, bir
tanesi dürüst mükellef, birisi değil; yani, aynı malı, aynı fiyatla piyasada
satmak zorundalar; ama, farklı maliyet yapıları oluşturuyorsunuz; birisi vergi
vermiyor, birisi veriyor; birisi verirse de, aflarla yüzde 80 oranında
azaltılmış olarak veriyor. E, hangi koşullarda, hangi piyasa koşullarında eşit
rekabet unsurlarına kavuşacaklar? Böyle piyasa olmaz! Piyasa, başıbozukluk
değildir. Piyasa, düzenlendiği zaman piyasadır; yoksa, bu, orman kanununa dönüşür
ve bu piyasayı siz asla kayıt içerisine çekecek düzenlemeleri yapamazsınız.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de vergi aflarının -şimdiye kadar hiç anılmadı; ama- en önemli popülizm
uygulamalarından biri olduğunu söylemek istiyorum. Bakınız, biz burada geçen
gün konuştuk, size söyledik, Bağ-Kur, SSK emeklilerine 75 000 000 lira, 100 000
000 lira vermek popülizm değildir, hayır, biz buna karşı çıkıyoruz. Bu, hak
edenlere, hak ettiklerinin verilmesidir, popülizm değildir; ama, vergi
yasalarının bu şekilde aflarla delinmesi popülizmdir; işte bu popülizmdir. O
nedenle, hem bu tür popülizmlerin doğru olmadığını söylüyoruz hem de işçiye,
çiftçiye, memura, emekliye, küçük esnafa yapacağınız bir hizmet varsa, onlara
dönük bir kamu harcaması artışı varsa, geliniz, bunları, burada yapmaya gayret
ediniz, biz de size destek verelim diyoruz. Örneğin, burada, çiftçi borçları
konusu var. Siz "çiftçi borçlarının aslını erteleyip, faizlerini
sileceğiz" dediniz, bunu seçim öncesi söylediniz. Şimdi yaptığınız nedir;
vergi borçlarını siliyorsunuz. Geliniz, hem kendinizle tutarlı olunuz hem de
-ki, bu bir popülizm değildir- çiftçi borçlarını silmek için, bir düzenleme
yapınız ya da, en azından çiftçi borçlarının yüzde 80'ini, veya isterseniz
sadece faiz borçlarının yüzde 80'ini siliniz.
Düzenlemeyi nasıl getirirseniz getirin; ama, getiriniz lütfen. Çiftçinin
faiz borçlarını -ki, bunların çoğu temerrüt faizleridir- silmek amaçlı bir
düzenlemeyi buradan çıkaralım ve hem tarım kredi kooperatiflerine hem de Ziraat
Bankasına önemli ölçüde borç biriktirmiş, çiftini çubuğunu bırakma noktasına
gelmiş çiftçiye bir destek verelim. İşte, o zaman doğru bir iş yapmış
olursunuz, o zaman daha tutarlı ve kendi içinde eşit bir düzenleme içinde olursunuz.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarıda, ayrıca, belediye ve KİT borçlarını da yirmidört aya yayarak tahsil
etme düzenlemesi getiriliyor. Bakınız, daha dün, burada çok kritik bir telefon
trafiği yaşandı. Türkiye'de, birçok belediyeye sıfır hisse yollandı; birçok
belediye, dün, Meclisin telefonlarını kilitledi, genel bütçe vergi paylarından
bize hiç para gelmedi diye. Niye; tümünü kesmişler borçlarının.
Siz, şimdi diyorsunuz ki,
ey belediyeler, ey KİT'ler; ben size kolaylık sağlıyorum, sizin borçlarınızı,
bu, eskiden gelen borçlarınızı yirmidört ayda tahsil edeceğim. Yani, bu, şimdi,
muhtemelen, yüzde 0'dan yüzde 30-40 civarına getirilen ödemeleri yeniden
sıfırlayacağız anlamına geliyor. Bu belediyeler nasıl yaşayacak?! Bunlar
hepimizin belediyesi, bunlar yerel yönetim birimleri; bunlar, birtakım
hizmetleri, kamusal hizmetleri yerel düzeyde veren birimler. Siz bunlara ne diyorsunuz;
ben sana hiç kaynak vermiyorum, kaynağını bul. Ne yapsın; para mı basacak?!
Yani, belediyeleri yolsuzluğa mı iteceğiz; ne yapacaklar?!
Benzer bir şey; siz,
şimdi, burada belediyelerin ve KİT'lerin vergi borçlarını taksitlendirdiniz
diyelim. Eğer bunun yapısal koşullarını düzenleyemiyorsanız, sizin onlara bu
imkânı getirmeniz, onlara asla bir imkân olarak değil, yeni bir tehdit olarak
algılanacaktır.
BAŞKAN - Sayın Oyan,
lütfen toparlar mısınız...
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Sayın Başkan, tabiî; ama, bir şeyi hatırlatayım. 5 dakikalık konuşma süresi 13
dakikaya çıkmıştı, evvelsi gün; yüzde 160 artmıştı. Ben, yüzde 160
artırmayacağım, herhalde yüzde 30-40'larda tutarım. Bunun yanında, izin
verirseniz, grup adına konuşuyorum.
Efendim, bakınız, burada,
matrah artırımı diye bir düzenlemeyi zarar eden mükellefler için de
getiriyorsunuz, böyle çelişkili bir şey olamaz. Adam zarar etmiş; yani, şimdi,
biz bunlara "sen zarar ettin; ama, istersen artır" diyoruz; adam
diyor ki: "Benim zararım yalan zarardı; ben zarar etmedim aslında."
Böyle bir imkân... Böyle bir şey olamaz. Bu, çok çelişkili bir şey. Böyle bir
imkânı getirdiğiniz zaman, bir kere, hem bu anayasal süreçler açısından bir
sorun yaratır size hem de doğru olmaz.
Değerli milletvekilleri,
bir vergi barışının kalıcı olabilmesi, onun sağlıklı bir yeni başlangıç
yapmasıyla orantılıdır. Eğer, bir vergi barışı sağlıklı bir başlangıcın
unsurlarını taşımıyorsa, o, biraz önce söylediğim gibi, yeni afların ancak
beşiği olabilir, yeni afların tohumlarını atabilir. Nedir yeni bir sağlıklı
başlangıcın unsurları; bir kere, bunun unsuru, bir vergi idaresi reformu
yapmaktır bir; yani, Türkiye'de incelemelere bakın, mükelleflerin yüzde kaçı
denetlenebiliyor; yüzde 1,5, yüzde 2 dolayında. Böyle bir inceleme oranıyla,
sizin, vergi sistemindeki bu sistem dışına kaçışları önlemeniz mümkün değildir.
Dolayısıyla, gelin, bir vergi idaresi reformuyla bunu getirin.
İkincisi, vergi sistemi
reformuyla getirin; ama, siz ne yapıyorsunuz; bunun tam tersini yapıyorsunuz.
Bir yandan, daha geçtiğimiz süreç içinde, yakın dönemde malî milat gibi temiz
sayfa açılacak bir olayı, bir düzenlemeyi sistem dışına çıkarıyorsunuz; bir
yandan da, buraya, vergi affı gibi geçmişe sünger çeken, ama, gelecek için
hiçbir şey demeyen, gelecek için ey mükellef, gel, seninle birlikte yeni bir
sayfa açalım; bundan sonra af yok; bundan sonra ne var; bundan sonra, herkesin
ödeme gücüne göre vergi vermesi ilkesi var, bunu hayata geçirelim demiyorsunuz.
Demediğiniz zaman, siz, o zincire yeni bir halka eklemekten başka bir şey
yapmıyorsunuz, büyük bir fırsat kaçırıyorsunuz. Temiz sayfa, Türkiye açısından
önemlidir.
O yüzden, burada üzülerek
söylüyorum, bu af tasarısı, çözdüğünden daha fazla sorun yaratmaya adaydır.
Sizi uyarı görevimizi yeniden yapıyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Oyan,
teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Mustafa Açıkalın;
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Vergi Barışı Kanunu Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum
adına, hepinizi saygıyla selamlarım.
Bu tasarının ismi
"barış tasarısı." Buna benzer af adı altında getirilen tasarılar veya
başka isimler altında getirilen tasarılar -biraz önce ifade edildi- cumhuriyet
tarihinde 36 tane. Yalnız, son yirmi yıla baktığımızda, bundan önceki, bu
mahiyetteki ilk tasarı "Bazı Kamu Alacaklarının Tahsilatının Hızlandırılması ve Matrah Artırımı" adı altında
1992 yılında getirilmiş. Keza, ondan önceki tasarı 1983 tarihini taşıyor; o da
"Bazı Kamu Alacaklarının Özel Uzlaşma Yolu ile Tahsili" ve son tasarı
da, 1981 yılında; yani, son yirmi yılın içerisindeki tasarılar bunlardan
ibaret.
Şimdi, biz, bu Vergi
Barışı Tasarısını hangi şartlarla, hangi gerekçelerle, nasıl bir iktisadî yapı
içerisinde getirme ihtiyacı duyduk; bunun ortaya çıkarılması lazım.
Bilindiği üzere, vergi
sistemimiz, Gelir, Kurumlar ve KDV bakımından beyan esasına dayanan bir vergi
sistemi.
İfade edildiği üzere,
vergi üzerindeki incelemeler, en iyi tahminlerle yüzde 3 mertebesinde; yani,
vergi idaresi, zamanaşımı süresi içerisinde, tahakkuk ve tahsil zamanı
içerisinde -bunların zaten her biri beşer yıldır- 100 mükellefin ancak 3'ünü
inceleyebilmekte. Diğer yandan baktığımızda, incelenen mükellefler bakımından
ihtilaf yaratıldığında, bu vergilerin de asıllarının ve önemli ölçüde
cezalarının büyük miktarda vergi yargısında düştüğünü görmekteyiz. Dolayısıyla,
incelenemeyen, incelendiği takdirde de amme idaresi aleyhine neticelenen bir
vergi yapısı içerisinde affın ne anlama geldiğini takdirinize bırakıyorum.
Vergi sistemimize baktığımızda,
2002 yılı itibariyle -rakam vermem icap ederse- 58 katrilyonluk toplam verginin
30 katrilyonu dolaylı vergilerden oluşmakta; bunlar da aşağı yukarı üç kalem;
ikisini Katma Değer Vergisi; ithalde alınan Katma Değer Vergisi, dahilde alınan
Katma Değer Vergisi oluşturuyor. Bunların her biri aşağı yukarı 10 katrilyonluk
rakamlara baliğ olmakta. Diğer bir rakam da, Akaryakıt Tüketim Vergisi; yani,
biz, aşağı yukarı, petrolü bir vergi tahsilat sistemi olarak kullanmaktayız.
Gelir üzerinden alınan vergiler,
bu 58 katrilyonun içerisinden 20 katrilyonu dahi bulmamakta. Keza, bu Gelir
Vergisinin de yüzde 99'unu gelir üzerinden yapılan stopaj vergileri
oluşturmakta; yani, beyana dayanan vergilerden Kurumlar Vergisi ve Gelir
Vergisi, bizim toplam vergi tahsilatımız içerisinde fevkalade önemsiz bir rakam
ve yer tutmaktadır. Kurumlar Vergisinin 2002 yılı itibariyle toplam vergi
gelirleri içerisindeki payı yüzde 1,35'tir. Beyana dayanan Gelir Vergisinin
payı yüzde 1 dahi değil; yüzde 0,95'tir. Bu durumda, dolaylı vergiler ve
özellikle Katma Değer Vergisi ile stopaj vergileri dikkati alınmadığı takdirde,
getirilmiş bulunan bu tasarının hedefinde, vergi yekûnu itibariyle, fevkalade
az bir tutar karşımızda bulunmaktadır.
Bu tasarı, nasıl bir
iktisadî şartlar içerisinde gündeme getirilmiştir; bunun için biraz geriye
dönmemiz icap etmekte. Hatırlayacaksınız, 1992 yılında Marmara Bölgesinde çok
yıpratıcı bir deprem yaşanmıştır. Marmara Bölgesi niçin önemlidir; İstanbul tek
başına vergi tahsilatının yüzde 45'ini; Marmara Bölgesi itibariyle yüzde 60-70
mertebesinde toplam vergi tahsilatını temin etmektedir. Bu deprem, iktisadî
hayatta gerçekten önemli bir yıpranma yaratmıştır.
Keza, bu dönemlerde
ülkenin finans sektörü ağır bir darbe almış ve bu da doğrudan doğruya reel
sektörü etkilemiştir. İşletmelerin malî bünyeleri zayıflamış, işletmeler
kapanmış, üretim ve istihdam düşmüştür. Bu kapanmalar dolayısıyla, sadece
finans sektöründe, yetişmiş, bilgili, tecrübeli 40 000 civarında istihdam açığı
çıkmıştır.
Yine hatırlanacağı üzere,
bu dönemde 20'ye yakın bankaya kamu adına el konulmuş, bunlar birleştirilmiş,
bir kısmının faaliyetlerine son verilmiştir, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devredilmiştir. Bu bankalar sadece finans sektöründe faaliyette bulunan
müesseseler değil, bilindiği üzere, bunların önemli ölçüde iştirakleri vardır.
Şu anda da, bu iştirakler, bir patronaj eksikliği sebebiyle ciddî anlamda mal
ve hizmet kayıplarıyla karşı karşıya bulunmaktadır.
Diğer yandan, orta sınıf
ve küçük esnaf itibariyle bakıldığında, bunlar, değil vergilerini, satın
aldıkları mal ve hizmetlerin bedellerini, yanında çalıştırdıkları işçilerin
ücretlerini dahi ödeyemez bir duruma gelmiş, ticarî hayatta ödeme vasıtaları
çekler ve hatta kredi kartları ihtilafları yargı merciinde önemli boyutlara
ulaşmıştır, altından kalkılamaz rakamlara gelmiştir.
Zaman içerisinde
baktığımızda, toplam vergi yükü, buna mukabil, artmıştır. 1985'te toplam vergi
yükü gayri safî millî hâsıla içerisinde yüzde 10 civarında iken, bugün
itibariyle, 2001 itibariyle yüzde 100 mertebesinde bir artışa; yani, yüzde 22,5
nispetine ulaşmıştır.
Ödemelere baktığımızda,
tabiî ki, karşımıza borçlanmalar dolayısıyla çıkan faizleri görüyoruz. 2001
yılı içerisinde toplam vergi gelirlerimiz, iç ve dışborç faiz ödemelerine
yetmez duruma gelmiştir. Bunun nispeti yüzde 103'tür. Oysa 1985 yılında vergi
gelirlerinin faizleri karşılama nispeti yüzde 17,5 mertebesindeydi.
Diğer yandan, vergi
mevzuatına baktığımızda, vergi kanunları gerçekten kaygan bir zemine
oturmaktadır ve ekonomik göstergeler karşısında da hassasiyeti bulunmamaktadır;
şöyle ki: İktisadî işletmeler enflasyona karşı korunmamıştır. Bilindiği üzere,
çok uzun bir dönemde çok yüksek bir enflasyonla karşı karşıya bulunan ülkemizde
vergi sistemimiz, maalesef, enflasyon karşısında âciz bırakılmıştır, enflasyon
muhasebesi uygulanmamaktadır; ancak, Maliye Bakanlığının ve Sermaye Piyasası
Kurulunun, çok yakın bir zamanda, işletmelerde enflasyon muhasebesi
uygulamasını getireceğine dair çalışmaları bulunduğunu biliyoruz. Muhtemelen,
bununla alakalı çalışmalar da, önümüzdeki günlerde, gerektiği takdirde,
Meclisin gündemine gelecektir.
Verginin nispeti, izafî
olarak yüksektir ve haksızdır. Böylece, verginin sosyal ve ahlakî boyutu
kalmamıştır; âdeta, vergi kaçırmanın suç olmadığı bir psikolojik ortam
yaratılmıştır. Bu şekilde yaşanan malî ve iktisadî krizler sebebiyle vergilerin
ödenmesi âdeta imkânsızlaşmıştır.
Krizi önlemek adına
yapılacak tasarruflar ve fedakârlıklar, kamudan daha çok özel sektörden
beklenmektedir. Aynı şekilde, vergi idaresinin ve uygulamasının esneklilik
taşımaması sebebiyle birçok sanayici ve ihracatçı, hukuk ve adalet dışı
uygulamalara, ithamlara maruz kalmıştır. Bu şekliyle, maliye ve iş çevreleri
arasında gerginlik yaşanmaktadır ve nihaî olarak kayıtdışı ekonomi yüzde 60
mertebesine ulaşmıştır. Böylece, ekonomi, planlanabilir, kamu adına yönlendirilebilir
olmaktan çıkmıştır. Baktığımızda, millî gelir içindeki vergi gelirlerinin payı
bazı gelişmiş ülkeler seviyesine yükselmiştir. Aslında, gelişmiş ülkelerle
mukayese edildiğinde burada daha da adaletsiz bir durum söz konusudur. Vergi
diye alınan miktarlar çıkarıldığında mükellefin veya vatandaşın elinde kalan
harcanabilir gelir, toplam vergi yükleri aynı seviyede olsa bile Türk
mükellefi, Türk vatandaşları bakımından fevkalade düşük bir seviyeye inmiş bulunmaktadır.
Bu durumda, yaşanan ekonomik tahribatın işletmeler üzerindeki menfi etkilerinin
azaltılması, istihdamın ve üretimin artırılması, sürdürülebilir bir ekonomik
büyüme seviyene ulaşılması, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının acil eylem
planında ve seçim beyannamesinde belirttiği üzere, ülkenin birinci önceliği
haline gelmiş bulunmaktadır.
İşte bu ihtiyaca binaen
hazırlanmış bulunan Vergi Barışı Kanunu Tasarısının amacı, devlet ile
işdünyasının, kamu idaresi ile vatandaşın barıştırılması, geçmiş ihtilaflar ve
alacaklarda belirli şartlarda sulhe ulaşılması ve geleceğe yeniden temiz bir
sayfayla başlanılmasıdır. Gerçekten de bu -biraz önce ifade edildiği üzere- bir
başlangıçtır. Bundan önceki oturumlarda, bilindiği üzere, malî milat ve nereden
buldun adı altında söylenilen kanunlarda değişiklikler yapılmış ve yeni, temiz
bir sayfa açılmak istenilmiştir. Bu getirilmekte olan Vergi Barışı Kanunu
Tasarısı da bunlardan üçüncüsüdür. Gerçekten, bundan sonra, vergi sisteminin ve
vergi idaresi reformunun yapılması icap etmektedir, eğer, ülkemizde, gerçekten,
tahsil edilebilir, adil bir vergi sistemi kurulmak isteniyorsa.
Anlatılan bu gerekçelerle
huzurunuza getirilmiş bulunan Vergi Barışı Kanunu Tasarısı, pek tabiîdir ki,
devlete katkı sağlamanın ötesinde, ayrıca, bir vergi barışı mesajı da
taşımaktadır. Biz, bu Vergi Barışı Kanunu Tasarısıyla bunu yaparken, geçmişte,
kanunî vecibelerini, dürüst mükellef olarak zamanında ve tam olarak yerine
getiren insanlarla dengeyi korumaya, aradaki uçurumu indirmeye ve kamu
vicdanını rahatsız etmemeye özel önem ve özen göstermiş bulunmaktayız. Ancak,
takdir edileceği üzere, bu bir barıştır, bir uzlaşmadır; işleyen ve yeterince
talep bulan bir sistem tesis etmek ihtiyacı da bulunmaktadır.
Tasarıya baktığımızda,
birinci olarak, kesinleşmiş, henüz vadesi gelmiş veya gelmemiş amme alacakları
bakımından belirli indirimler temin edilmek suretiyle, ödeme vadeleri, bugünden
başlamak üzere, 2004 Haziranında sona ermek üzere, aşağı yukarı onbeş aya
yayılmak suretiyle, kesinleşmiş alacak asıllarından, devlet, amme idaresi
herhangi bir fedakârlık yapmamakta, sadece gecikme zammı faizlerinde indirimler
yapılmakta, vergi cezalarına ilişkin gecikme zamlarında da, kesin olarak
herhangi bir indirime gidilmemektedir.
Tasarı, esas itibariyle,
213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harç ve cezaları
içine almıştır. Bunun dışında, 2886 sayılı Kanuna göre tahsil edilen
ecrimisiller tasarı kapsamındadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanununun bazı alacakları, keza, bu kanun kapsamına sokulmuştur.
Bilindiği üzere, Vergi Usul Kanunu kapsamındaki alacaklar, 6183 sayılı Kanun
kapsamındaki alacaklardan daha da dardır.
Keza, beyaz sayfa açma
amacıyla, işletmelerin kayıtlı durumları ile fiilî durumları dengelenmek
istenmiş, kayıtlarda mevcut olduğu halde fiilen olmayan veya fiilen mevcut
olduğu halde kayıtlarda bulunmayan emtianın, demirbaşların, makine ve
teçhizatların rayiç bedelleriyle, tabiî, amme idaresine belirli bir ödeme
yapmak suretiyle, kayıtların fiilî duruma uydurulması amaçlanmıştır.
Bu tasarı, gümrük
vergilerinde de, keza, belli indirimler temin edildiği takdirde, tahsilat
kolaylığı getirmiştir. Bunlara ilişkin para cezası, vergi cezalarında ve
faizlerinde indirim yapılmaktadır.
İfade ettiğim üzere,
kanun tasarısının birinci amacı, tahsilatın hızlandırılmasıdır; ikinci amacı,
dava ve ihtilaf safhasında olan alacaklar bakımından, tahsilat yanında, yargı
merciinde önemli ölçüde -180 000 adet- olduğu ifade edilen dosya ve ihtilaf
sayısının azaltılmasıdır.
İfade ettiğim üzere,
tasarı, ödemelerde 9 eşit taksit getirmektedir. Yalnız, bir diğer şart vardır;
adı üzerinde, barış tasarısı olduğu için, bu tür indirimlerden istifade
edebilmek için, dava açılmaması, yani, ihtilaf yaratılmaması veya amme alacağı
ihtilaflıysa bu ihtilaftan vazgeçilmesi şartı aşağı yukarı bütün vergiler
bakımından öngörülmüştür.
Şunu ifade etmeliyim ki,
bu tasarı, bundan önce, sözlerimin başında zikrettiğim 4 tasarıdan daha detaylı
bir düzenlemeyi içermektedir; yani, muhtemel bütün hususlar kapsanmak istenmiş;
tasarı kanunlaştıktan sonra doğacak ihtilaflar asgariye indirilmek istenmiştir.
Mesela, 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre tecil uygulaması yapılmış,
mükellefler de tecil taksitlerinin bakiye, kalan kısımları için bu kanunda
yazılı şartlara riayet etmeleri halinde bu kanun hükümlerinden
yararlandırılacaklardır.
Ödemeler belli taksitlere
bağlandığı için, bu amme alacakları için, muhtemelen kamu idaresi, alacağın
teminatı bakımından haciz uygulamış veya teminat almış olabilir. Bu teminat ve
hacizler, ödeme nispetlerinde kaldırılacak ve teminatlar iade edilecektir.
Bilindiği üzere, yine,
sözlerimin başında belirttiğim Marmara Bölgesindeki depremin verdiği tahribatı
azaltmak maksadıyla belirli vergiler ertelenmiş idi. Bu tasarıyla, Şubat
2002'de vadesi sona eren vergiler, yeniden, bu tarihten itibaren başlamak
üzere, keza, 9 ay ve 9 eşit taksitte 2004 yılına kadar vadelendirilmektedir.
İhtilaflı dosyalar
bakımından, ihtilafın ilk yargı merciinde; yani, vergi mahkemesi veya bölge
idare mahkemesi veya Danıştay nezdinde açılmış olmasına göre ödemelerde farklı
nispetler öngörülmüştür. Dikkatinize sunmak isterim ki, terkin edilmiş bir
vergide dahi yüzde 30'luk ödeme talep edilmektedir. Bunun ne derece bir af
kanunu olduğunu takdirlerinize sunuyorum.
Yine, af kanunu
niteliğiyle alakalı olmak üzere, vergi incelemesi devam eden işlemler
bakımından bu kanunun matrah artırımına ilişkin hükümleri saklı tutulmak
istenmiştir. Yani, bu kanunun yürürlüğünden sonra dahi vergi incelemeleri devam
edecek, buna ilişkin tarhiyatlar yapılacak; bundan sonra, mükellef, talep
etmesi halinde, bu kanunun 1 inci maddesinde ifadesi bulunan şartları yerine
getirdiği takdirde indirimden istifade edecektir. Tasarı, ihtilafa meydan vermemesi
bakımından incelemeyi de detaylı bir şekilde tarif etmiştir.
Tasarının önemli bir
düzenlemesi, bilindiği üzere, Gelir ve Kurumlar Vergisi bakımından matrah
artırımıdır. Belirttiğim üzere, bu, beyana dayanan vergilerde, beyana dayanan
mükellefler bakımından...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN
(Devamla) - Vergi sistemimizin dolaylı vergilere dayanıyor olması karşısında,
matrah artırımının, Gelir ve Kurumlar Vergisi bakımından önemli bir mana ifade
etmediğini burada belirtmek isterim. Matrah artırımına, bu tür mükellefler,
önemli ölçüde, vergi inceleme tehdidinden kurtulmak için, yani psikolojik bir
baskıdan kurtulmak ve rahatlamak için müracaat edeceklerdir.
Tabiî ki, burada, zarar
beyan edilmesi veya hiç beyanname verilmemesi de düzenlenmiştir; bunun
adaletsiz olduğu ifade edilmektedir. Biraz önce söylediğim gibi, vergi
sistemimiz beyana dayanan bir sistemdir. Zarar etmiş veya beyanname vermemiş
mükellefleri bizim inceleme şansımız yüzde 3'tür. Demek ki, bu mükelleflerin
yüzde 97'sinden, biz "vergi" adı altında veya barış tasarısı
kapsamında tahsilat yapacağız. Bu, adaleti bozan değil, kanaatimce, adaleti
kuvvetlendiren bir sistemdir; aksi takdirde, yüzde 97'den hiçbir tahsilat elde
edemiyorsunuz.
Keza, Katma Değer Vergisi
bakımından da, af veya vergi barışının getirdiği hüküm, başlangıçta görüldüğü
kadar, Katma Değer Vergisi mükellefleri açısından, cazip değildir; şöyle ki:
Tasarının bir maddesinde, gelecek döneme devreden Katma Değer Vergisinin
bulunması, iade veya mahsup Katma Değer Vergisinin bulunması, tecil, terkin
uygulamasının bulunması halinde matrah artırımında bulunsa dahi, maliye, kamu
idaresi inceleme hakkını mahfuz tutmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Açıkalın,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN
(Devamla) - Tamamlıyorum efendim.
Son olarak Vergi Usul
Kanunundaki 359 uncu maddeyle düzenlenmiş bulunan sistem hakkında konuşmak
isterim. Bu madde bu şekliyle 1999 yılında vergi sistemimize girmiştir. Bundan
önce, bilindiği üzere, Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesiyle düzenleme
yapılmış idi. Burada, sahte belge tanzim edenler ve kullananlar, bu af
kanununun veya barış kanununun kapsamı dışında tutulmuştur.
1 inci madde her ne kadar
kaçakçılık suçlarında savcıların takibat yapmaması, soruşturma açılmaması veya
açılmış soruşturmaların geri alınması veya ceza kararlarının infaz edilmemesini
getirmişse de, müteakip iki madde, bu maddeye önemli ölçüde sınırlama ve şart
getirmiştir. Bunlardan birincisi, ifade ettiğim gibi, düzenleme maddesidir.
Düzenleme fiilini işleyenler hakkında bu madde çalışmamaktadır, bu muafiyetten
yararlanmayacaklardır.
Diğer bir hüküm de üçüncü
fıkra, vergi zıyaı ile birlikte kaçakçılık hali vergi zıyaında sebebiyet
vermesi halinde, bu maddeden, yani, takip edilmeme maddesinden istifade
edebilmek için, bu kanun tasarısının hükümlerine göre bütün vergilerin,
cezaların ve faizlerinin ödenmiş olması gerekmektedir.
Bu tasarının
vatandaşlarımıza ve vergi mükelleflerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Açıkalın,
teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde,
şahsı adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde
görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Vergi Barışı Kanunu
Tasarısı, gerçekte, klasik bir vergi affı tasarısıdır. Önceki hükümetlerin
yapmış olduğu vergi affı düzenlemelerinden, ufak tefek bazı farklılıklar
dışında, önemli bir farkı yok; ancak, hükümetler, bu tip düzenlemelere,
genellikle vergi affı demekten kaçınıyor. Önceki hükümetler de vergi affı
ifadesini kullanmamıştı, şimdiki hükümet de bu ifadeyi kullanmıyor; ama,
hükümet, biraz daha iddialı bir ifadeyi kullanıyor, buna "vergi
barışı" diyor. Gerçekten, vergi barışı dediğimiz, o gözle baktığımız
zaman, tasarının birçok eksiği göze çarpıyor.
Tasarı, mükelleflerin ve
vergi idaresinin birtakım sorunlarını dört ana grupta çözmeye yönelik;
kesinleşmiş kamu alacaklarında, kesinleşmemiş ve dava aşamasına henüz gelmemiş
kamu alacaklarında veya ihtilaflı hale gelmiş kamu alacaklarında çözümler
düzenliyor ve bir de matrah artırımına ilişkin çeşitli hükümler getiriyor.
Naylon faturaya ilişkin,
sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı, yaygın tabiriyle "naylon"
faturalarda farklı düzenlemeler vardı; Komisyon, farklı değerlendirmelerde,
takdirlerde bulundu. O maddeler Genel Kurulda ayrıca görüşülecek, tartışılacak
tabiî.
Bu tasarıdan beklenen bir
de gelir var tabiî. Özellikle, Sayın Başbakan tarafından geçen hafta kamuoyuna
açıklanan 6,2 katrilyon liralık önlem paketi içerisinde bu tasarıdan da önemli
bir gelir beklendiği ifade edildi. Tabiî ki, tasarının bir gelir boyutu
olacaktır. Burada tasarının getireceği bu rakam nedir, bu konuya girmek
istemiyorum; iyimser bir rakamdır, tutmasını arzu ederiz tabiî ki; ancak, Sayın
Başbakan tarafından geçen hafta kamuoyuna açıklanan 6,2 katrilyon liralık
pakete bir anda neden ihtiyaç duyulmuştur, neden bu noktaya geldik, bunun
üzerinde ciddî bir şekilde durmak gerekir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; seçim sonrasını hepimiz hatırlayalım. Seçim oldu, piyasalarda
bir iyimserlik oluştu; piyasalar zaten bir iyimserlik özlemi içindeydi ve seçim
sonrasında IMF'le yapılan ilk temasların olumlu geçtiği yönünde kamuoyuna
verilen izlenim de bu iyimserliği pekiştirdi. Faiz ve kurlarda düşüş yaşandı ve
hatta bu faizlerdeki, kurlardaki düşüşle birlikte sağlanan bu dolaylı kaynağın
-gerçekte kaynak olup olmadığı tabiî ki tartışılır- hemen nerelerde, nasıl
kullanılacağı, nasıl harcanılacağı konuşulmaya başlandı. Gerçekte bu çok erken
bir iyimserlikti; çünkü, seçim
sonrasında yapılmış olan hiçbir uygulama yoktu, sadece piyasaların yeni hükümete
vermiş olduğu bir avans vardı; ancak, bu avansı hükümet iyi bir şekilde
kullanmış mıdır dersek, buna olumlu cevap vermek maalesef mümkün değil; neden
mümkün değil; -tekrar pakete döneceğim- seçim sonrasında birçok konuda tereddüt
gösterildi; bağımsız kurullar üzerinde tartışmalar yapıldı, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu üzerinde tartışmalar yapıldı. Kamu İhale Kanunu
tartışmaya açıldı, hâlâ netleşmiş değil, yürürlüğe girdi; ama, yapılacak
değişiklikler yasanın esasına mı ilişkindir, yoksa eksikliklerini gidermeye mi
yöneliktir, bunlar henüz net değildir. Nema ödemeleri konusunda, hükümetin
farklı bakanları farklı görüşler ifade etmişlerdir. Tarımda destek
politikalarında verilen sözler yerine gelmediği için, vatandaşta tereddütler
doğmuştur; mazotta, fındıkta verilen sözler henüz tutulmamıştır. Eski hükümetin
reformlar konusunda atmış olduğu adımlar konusunda dahi, bu adımların devamının
gelmesi veya eksikliklerinin giderilmesi, o reformların tamamlanması yönünde
atılacak adımlar yarım kalmış ve reformlar tartışma konusu olmuştur.
Böyle bir tabloda,
hükümetin sunduğu acil eylem planı ve Hükümet Programında ortaya konulan
çözümlerin de, maalesef, ilk bir aylık, üç aylık taahhütlere baktığımızda, bu
tartışmaların, bu belirsizliklerin ortasında, gerçekleşmediğini görüyoruz. İlk
bir ay içinde güçlü bir ekonomi bakanlığı kurulacaktı; ekonomi bakanlığı
olmadığı gibi, ekonomide bir koordinasyonsuzluk var; bunun yansımalarını,
tartışmalarını her gün basında izliyoruz. Makro ekonomik büyüklükler hemen, ilk
bir ay içinde revize edilecekti; hükümet, bu revizeyi yapmamıştır. Sayın
Başbakan geçen hafta yapmış olduğu açıklamada "yüzde 6,5'lik faizdışı
fazlaya sadığız. Buna göre bu bütçeyi oluşturacağız" şeklinde kararlı
demeçler vermiştir. Makro ekonomik büyüklük dediğimiz, birisi enflasyon
oranıysa, birisi büyüme oranıysa, bunlarda zaten herhangi bir sapma yok,
bunlara uyulacağı ifade ediliyor; ama, en önemli makro büyüklüğümüz olan,
IMF'nin belirlediği yüzde 6,5'lik fazlaya Sayın Başbakan sıkı sıkıya
sarılmıştır.
Efendim, yüzde 6,5'lik
fazlaya sahip de çıkılınabilinir; ama, IMF politikalarını eleştirip, faizdışı
fazlayı aylarca tartışma konusu yaptıktan sonra, faizdışı fazlaya sarılmayı
anlamak mümkün değil.
İlk üç ayda vergi yükü
tabana yayılacaktı acil eylem planına göre; üçüncü aydayız... Malî milat
kaldırılmıştır; hükümet, o sözünü tutmuştur. Ancak, vergi yükü üçüncü ayda
nasıl tabana yayılacak; bunu, doğrusu, merak ediyorum.
Elektrik faturaları
üzerindeki yüzde 3,5'lik TRT payı kaldırılacak... Üçüncü ay bitiyor, TRT payı
hakikaten kaldırılacak mı; herkes merakla bekliyor.
Bunları şunun için
söylüyorum: Bunlar, piyasalarda, vatandaşta, toplumda tereddüt yaratan konular.
Bir yanda taahhütler var, bir yanda bu taahhütlerin yerine getirilememesi gibi
gerçekler var. Diğer vergi indirimlerini saymıyorum, zamanımız buna yeterli
değil.
Şimdi, ilk baştaki soruma
tekrar dönüyorum. Sayın Başbakan hakikaten 6,2 katrilyon liralık paketi neden
açıklama ihtiyacı duymuştur? Piyasalarda madem bu kadar iyimserlik esiyordu,
neden bu pakete ihtiyaç duyuldu; çünkü, iyimserliğin sonuna geldik, herkes
icraat bekliyor, herkes iş bekliyor.
Geçen hafta yapılan
Hazine ihalesinde, içborç ihalesinde faizler yüzde 60'a dayandı; gerçek bu. Güven
kaybedilmeye başlandı. Birkaç yıldır yapılan fedakârlıklarla oluşturulmaya
çalışılan, sağlanan güven -o fedakârlıklar neye değer, değmez, bu ayrıca
tartışılabilir ama- çok kolay bir şekilde harcanmaya çalışıldı ve faizler yüzde
60'a geldi. Yüzde 60'lık faiz, seçim öncesi faiz oranından sadece 4 puan
düşüktür. Böyle bir tabloda "yüzde 6,5 faizdışı fazlaya sadığız"
demek aylarca IMF politikalarının eleştirilip, faizdışı fazlada esneklik
sağlayacağız taahhüdünün, mesajlarının bir kenara bırakılması, bunlardan
vazgeçilmesi demektir. Ekonomi yönetiminin IMF'ye teslim edilmesi, Dünya
Bankasına teslim edilmesi yönündeki eleştirilerin samimiyetini, icraata
geçmesini bekliyoruz.
Tabloya bakıyoruz, Merkez
Bankası enflasyonla mücadelede, maalesef, yalnız bırakılmıştır. Merkez Bankası
enflasyon hedeflemesine geçemiyor; teknik sorunları vardı, altyapı sorunları
vardı. Tabiî ki, bu enflasyon hedeflemesine, geçmiş hükümet döneminde de
geçmedi Merkez Bankası, geçmek istiyordu, geçemedi, altyapı sorunları vardı;
ama, en önemli mesele, maliye ve gelirler politikasındaki belirsizliktir. Bu
konudaki belirsizlik devam ettiği sürece, enflasyonla mücadeleden sonuç almamız
mümkün değildir. Hükümetin, bu konudaki tavrını net bir şekilde ortaya koyması
gerekir. Hem biraz enflasyon hem büyüme hem kalkınma hem enflasyonla mücadele;
bunların hepsini bir arada götürmek nasıl mümkün olacaktır, bilemiyorum.
Tasarı, krizin etkilerini
gidermeyi amaçlıyor bir yönüyle, buna bir şey demek tabiî ki mümkün değil;
ancak, hakikaten "vergi barışı" ismini hak etmesi için, vergisini,
vergi ödevlerini zamanında düzenli olarak yerine getiren mükelleflerle ilgili
de bir uyumlaştırma, bir düzenleme gerekir. Eğer bunu yapmazsak, Genel Kurul bu
takdiri göstermezse, tasarı, klasik bir vergi affı olur. Vergi barışı ise, tüm
kesimlerle, tüm mükelleflerle barışarak yeni bir sayfa açmak demektir. O halde,
vergisini düzenli ödeyenler için de bir başka düzenlemeyi Genel Kurulun yapması
gerekir diye düşünüyorum; Genel Kurulun bunu takdir etmesi, değerlendirmesi
gerekir diye düşünüyorum.
Evet "barış"
dersek, hangi konularda adım atmak gerekir? Yeni bir döneme geçiyorsak eğer,
gerçekten, ekonomide, sosyal düzende, diğer alanlarda, vergi sisteminde
gerçekten yeni bir düzene geçiyorsak, hakikaten, ismi barış olabilir, başka bir
şey olabilir; çok kapsamlı düzenlemeleri ihtiva eden bir düzenlemenin olması
gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Vergi yükü çok dar bir kesimin omuzlarındadır -bunu çok konuştuk,
detayına girmek istemiyorum- bu yükü tabana yayacak araçların olması gerekir,
böyle bir vergi reformunun olması gerekir; bu yok. Kayıtlı mükellefler
üzerindeki vergi yükünü vergi oranlarını indirmek suretiyle azaltmak gerekir.
Bu, kolay bir iş değil tabiî. Vergi oranı hemen bugünden yarına inecek bir iş
değil, kolay bir iş değil; ama, vergiyi tabana yayarken, vergi oranını da buna
paralel olarak indirmek gerekir.
Bir vergi reformunun,
sizin, hükümetin "üç ay içerisinde vergiyi tabana yayacağız"
düzenlemesinin, bir vergi reformu olarak hakikaten Meclise gelmesi gerekir;
ama, bunun araçlarından birini, maalesef, geçenlerde yapılan bir düzenlemeyle
kaybettik.
Vergi rekabeti
koşullarını iyileştirmek lazım. Türk müteşebbisinin, Türk mükellefinin, hem
yurt içindeki rekabet koşullarının hem uluslararası rekabet koşullarının hem de
vergi rekabeti koşullarının iyileştirilmesi gerekir; yani, vergi oranlarımızın
diğer ülkelerle uyumlu bir hale gelmesi gerekir; aksi takdirde, içinde
yaşanılabilir, yatırım yapılabilir bir ortamı yaratmaktan uzaklaşmış oluruz.
Bu düzenlemeler olursa,
biz, buna "vergi barışı" diyebiliriz. Eğer, mükellefi kayıtdışına
iten unsurları sistemden çıkarırsak, onu enflasyona karşı koruyan kurumları
sisteme dahil edersek, biz, buna "vergi barışı" diyebiliriz; aksi takdirde,
bu, bir vergi affı olmaktan öteye geçemeyecektir; ama, belki, bu vergi affını
birazcık yumuşatabilmek açısından, vergisini düzenli ödeyenler açısından,
onların durumunu, bu tasarıda, vergileri veya cezaları affedilen mükelleflerle
birlikte uyumlaştırmak, düzenlemek, onları paralel kılmak gerekir.
Tasarı üzerinde
görüşlerimi ifade etmeye çalıştım. Gerçekte, aflar, zaman zaman, gelişmiş
ülkeler tarafından da başvurulan bir yoldur; ancak, bu, yeni bir döneme
geçerken yapılabilir; yeni bir döneme geçerken, eskiyle bağlar kesilebilir.
Tasarı "yeni bir
sayfa, yeni bir başlangıç" diyor; ama, bu yeni sayfanın gerektirdiği
şartları, unsurları, maalesef, taşımıyor.
Son cümle olarak şunu
ifade etmek istiyorum: Her şeyden önemlisi, Türkiye'de, ekonomide, gerçekten,
limitlere, sınırlara gelmiş durumdayız. Hükümetin, bir an önce bütçeyi Meclise
getirmek suretiyle, onun finansmanını net bir şekilde ortaya koymak suretiyle,
kamuoyuna, piyasalara güven vermesi gerekir; aksi takdirde, ekonomide çok daha
zor günler yaşayacağız demektir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
VERGİ BARIŞI KANUNU TASARISI
Kapsam
MADDE 1. - 1. Bu Kanun
hükümleri;
a) 4/1/1961 tarihli ve
213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harçlar, fon payı ve
bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları, 16/8/1997
tarihli ve 4306 sayılı Kanuna göre alınan eğitime katkı payı ve buna bağlı
gecikme zammı, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa göre
alınan ecrimisiller ve buna bağlı gecikme zamları ve Devlete ait olup Maliye
Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 21/7/1953 tarihli ve 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren ve bu
Kanunun ilgili bölümlerinde geçen bazı alacaklar,
b) Vergiler açısından,
31/10/2002 tarihinden önceki dönemler, beyana dayanan vergilerde bu tarihe
kadar verilmesi gereken beyannameler ve 2002 yılına ilişkin olarak 31/10/2002
tarihinden önce tahakkuk eden vergiler,
c) Kayıtlarda yer aldığı
halde işletmede mevcut olmayan ya da işletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda
yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların beyanı,
d) Devlete ait olup
gümrük idareleri tarafından alınan ve bu Kanunun ilgili bölümlerinde geçen bazı
gümrük vergileri, para cezaları ve gecikme zamları,
hakkında uygulanır.
2. Bu Kanunda geçen vergi
tabiri; Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harçlar ve fon payı ile
eğitime katkı payını ifade eder.
BAŞKAN - 1 inci madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın
Birgen Keleş; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BİRGEN
KELEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Vergi Barışı Kanunu
Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Tasarının başlığında
bulunan "barış" kelimesi, sanıyorum olumlu bir izlenim yarattığı için
seçilmiştir; ama, "barış" kelimesi, aynı zamanda savaşı, karşıtlığı,
zıtlığı, birbirinden farklı yararları da akla getirmektedir. Oysa, devlet ile
toplum arasında zıtlık, aykırılık ve birbirinden farklı yarar söz konusu
olamaz, olmamalıdır; çünkü, devlet, toplum tarafından, toplum adına toplumu
yönetmek için kurulan, cumhurbaşkanlığını, parlamentoyu, hükümeti, bakanlıkları,
üniversiteleri, sendikaları ve benzer kuruluşları da kapsayan bir kurumlar
bütünüdür. Eğer, işlemesinde aksaklıklar varsa, bu, herhangi bir karşıtlıktan,
zıtlıktan, aykırılıktan, birbirinden farklı yararlardan değil, gerekli
yasaların çıkarılmamasından veya mevcut yasaların gereği gibi uygulanmamasından
kaynaklanmaktadır; bunu da düzeltecek olan hükümettir, parlamentodur.
Tasarının başlığındaki
"barış" kelimesinin "af" ile değiştirilmesinin doğru
olduğunu düşünüyorum; çünkü, burada söz konusu olan, bazı vergi mükelleflerinin
görevlerini yerine getirmemeleri ve devletin de onları affetmeleridir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, birbiri ardından geçirilen krizler, üst üste yaşanan depremler,
vergi sistemindeki bazı aksaklıklar, yıllardır süren yüksek enflasyon ve son
yıllarda ulusal gelirde kaydedilen dramatik düşüşler, kuşkusuz, vergi affı
çıkarılmasını gerekli kılabilir. Aslında, tabiî, bu gerekçelerde de benzer
şeyler yer almıştır ve tartışılabilir; ben, burada bunları tartışmıyorum; ama,
her halükarda, çıkarılan af sınırsız olmamalıdır, gerçekten bu olaylardan
olumsuz yönde etkilenen kesimleri rahatlatmalıdır ve sahte fatura kullananları
kapsamına almamalıdır; ama, ne yazık ki, sahte fatura kullananlar bu vergi
kapsamına alınmıştır. Ayrıca, hiç ama hiç gündeme getirilmemesi gereken hayalî
ihracat da gündeme getirilmiştir ve tıpkı hayat standardında olduğu gibi, Plan
ve Bütçe Komisyonundaki tartışmaların son zamanlarında bir önergeyle gündeme
getirilmiştir, tepki gösterilince de komisyondan çekilmiştir. Kuşkusuz, hatadan
dönmek olumlu bir yaklaşımdır; ama, hayalî ihracatın ne olduğunu ve
boyutlarının nerelere ulaştığını düşündüğümüzde, bunun gündeme getirilmesi bile
-sonradan geri çekilmiş de olsa- bir talihsizliktir.
Değerli arkadaşlarım,
1980'li yıllarda, başta, ihalelerde olmak üzere pek çok alanda yolsuzluklar ve
usulsüzlükler oldu; ama, bunlardan 3 tanesi toplum vicdanında en büyük
sarsıntıya yol açan türdendi; bankaların içinin boşaltılması, özelleştirme adı
altında kamu mallarının talan edilmesi, kişilere ve şirketlere büyük kaynaklar
aktarılması ve hayalî ihracat. 1980 sonrasında, yine, bir yandan üretim ve
yatırım dışlanırken, sanayileşme gündem dışına çıkarılırken ve insanlar faiz ve
rant geliri elde etmeye yönlendirilirken, bir yandan da, dışticarette ihracatı
artırmak için bazı önlemler geliştirildi. Bunlardan bir tanesi de, belli bir
miktarın üzerinde ihracat yapanların daha yüksek bir vergi iadesi oranından
yararlanmasıydı. Amaç, firmaları daha çok ihracat yapmaya teşvik etmekti; ama,
hemen bir düzen kuruldu, dışticaret sermaye şirketleri oluşturuldu ve
dışticaret sermaye şirketleri, küçük şirketlerin ihracatlarını da kendi
üzerlerinden göstererek, daha yüksek oranda bir vergi iadesini aldılar ve bunu,
sonra, küçük şirketlerle paylaştılar.
Aslında, tabiî, bu bile,
belki yasaldı; ama, etik açıdan doğru değildi. Kaldı ki, iş bununla da bitmedi.
Şirketler, bir süre sonra tatlı kâra alışınca, bu kez, malın cinsini, miktarını
veyahut da fiyatını daha farklı göstererek, aldıkları vergi iadesi tutarını
artırdılar. Bazen de, oturdukları yerde hayalî şirketler kurdular ve hiçbir şey
ihraç etmeden, vergi iadelerinden büyük kazançlar sağladılar.
Böyle bir oluşumda,
önergedeki iddianızın aksine, masum bir taraf yoktur sayın milletvekilleri.
Nitekim, siyasiler de bu işe karışmışlardır. 1987-1991 döneminde çıkan
Başbakanlık genelgelerini okuduğunuz zaman, siyasilerin hayalî ihracata yeşil
ışık yaktıklarını görüyorsunuz. Müfettişler, ellerindeki vergi iadesi
dosyalarını incelememeleri yönünde emir almışlardır; bu dosyaların, yetkili
mercilere değil, Devlet Planlama Teşkilatına gönderilmesi kendilerinden istenmiştir
ve daha sonra da tehdit edilmişlerdir.
Bütün bunlar olurken ve
hayalî ihracatla ilgili yolsuzluklar gazete manşetlerinde yer alırken, bir
yandan da hayalî ihracat uygulamaları devam etmiştir. Siz, böyle bir durumda,
nasıl oluyor da, büyük şirketin masum olduğunu iddia edebiliyorsunuz. Nasıl
oluyor da, hayalî ihracat yapanların, bu vergi affı kapsamına alınmasını
önerebiliyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım,
yapmayınız; çünkü, gelecek kuşaklara yapabileceğimiz en büyük kötülük,
yolsuzluk yapanların hesap vermediklerini ve yolsuzlukların yanlarına kâr
kaldığını onlara göstermemizdir. Bu nedenle, hayalî ihracat yapanlar cezalarını
çekmelidirler. Bankaların içini boşaltanlar, her kuruşu topluma ödemelidirler
ve özelleştirmeyi büyük bir yağma haline getirenler, bunun hesabını
vermelidirler.
Tasarının 1 inci maddesi,
tasarının kapsamını belirlemektedir, daha önce konuşan arkadaşlarımın ifade
ettiği gibi. Çeşitli yasalarda yer alan, vergiler, resimler, harçlar, fon
katkıları ve bunlardan doğan vergi zammı, gecikme faizi, gecikme zammı, stok
değişiklikleri, bu kapsamda ele alınmaktadır. Ayrıca, başka bazı yasalardan
kaynaklanan amme alacakları da bunun kapsamı içerisindedir.
Belki, bu kapsama SSK
primleri ile Bağ-Kur primlerini de katmak düşünülebilirdi; ama, bunlar ayrı bir
şekilde de düzenlenebilir ve mutlaka, kısa bir süre içerisinde de
düzenlenmelidir.
Tasarıda, vergi affından
yararlanacak olanların vergi borçlarına sınır getirilmemesi, Katma Değer
Vergisi gibi, başkalarından toplanılan vergilerin de bu tasarıdan yararlanacak
olması, sahte fatura kullananların bu tasarının içerisinde olması ve bundan
yararlanması, eşitlik ve adalet ilkelerine aykırıdır.
Önceki vergi aflarına
baktığımız zaman, bu afların vergi adaleti duygusunu rencide ettiğini, vergi
cezalarının etkinliğini azalttığını, insanları vergi suçu işlemeye
yönlendirdiğini ve beklenildiği kadar da gelir artışı sağlamadığını görüyoruz.
Vergi affı beklentisi,
hem vergi öncesinde hem vergi affından sonra vergi gelirlerinde azalmaya yol
açmaktadır; ama, asıl önemli olanı, vergisini dürüst bir şekilde zamanında
ödeyen kişiler üzerinde büyük bir haksızlık duygusu yaratmaktadır ki, bu
nedenle, 2002 yılı vergileri için, vergilerini düzgün ödeyenlere matrah
üzerinden yüzde 10 vergi indirimi sağlanmasını öneriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BİRGEN KELEŞ (Devamla)-
Değerli arkadaşlarım, yeni çıkaracak olduğumuz vergi affı, yeni vergi aflarına
yol açmamalıdır. Bunun da çaresi, etkin, ciddî, adil bir vergi reformu
çıkarmaktan geçmektedir.
Vergi reformu, dolaylı ve
dolaysız vergiler altında ezilen kesimleri ferahlatmalıdır, adaleti
sağlamalıdır ve de kayıtsız ekonomiyi kayıt altına almanın yollarını yaşama
geçirmelidir.
Bu açıdan bakıldığında,
bu yasama döneminde ters yönde adımlar attığınızı itiraf etmeliyiz. Mali
miladın çıkarılması hataydı, nereden buldun sorusunun sorulamaz hale
getirilmesi hataydı, 600 milyarlık faizin vergiden muaf olması hataydı,
ekonomiyi kayıt altına almak için kullanılabilecek yöntemlerin kullanılabilir
olmaktan çıkarılması hataydı. Sayın milletvekilleri, hataydı diyorum; çünkü,
bütçe açıklarının artması, devletin en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale
gelmesi, borcu borçla öder durumda bulunması ülkeyi yatırım yapamaz hale
getiriyor ve yatırım yapılmaması da, kaynak sorunu olmadığı takdirde,
yararlanabilecekleri hizmetlerden toplumu mahrum bırakıyor; birinci dramatik
sonucu bu. İkincisi de, esasen vergi yükü altında bulunan kesimleri ve ondan
bunalan kesimleri, ileride daha yüksek vergi yüküyle karşılaşma tehlikesiyle
burun buruna getiriyor.
Kaldı ki, ciddî, etkin ve
adil bir vergi reformu, dışborç yükünden kurtulmak...
BAŞKAN - Sayın Keleş,
lütfen, tamamlar mısınız.
BİRGEN KELEŞ (Devamla) -
Tamam efendim; ama, eksürede kadın-erkek eşitliği istiyorum; diğer arkadaşlara
daha fazla süre tanımıştınız. (CHP sıralarından alkışlar)
...IMF gibi bazı
kuruluşların dayatmalarına karşı direnme gücü vermek, yatırım yapmak, gelişmiş
ülkelerle arasındaki gelişmişlik farkını aşmak ve değerli arkadaşlarım, son
zamanlarda kaybetmiş olduğumuz dışpolitikadaki saygınlığımızı tekrar kazanmak
için de bir zorunluluktur.
Ben, hükümetten, en kısa
sürede bu yönde hareket etmesini talep ediyorum ve tekrar, Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Keleş.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 1 inci maddesinde yer alan "31/10/2002" tarihlerinin
"31/08/2002" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz |
Bülent Gedikli |
Faruk Çelik |
|
|
Ankara |
Ankara |
Bursa |
|
Kemalettin Göktaş |
|
İrfan Gündüz |
|
Trabzon |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Takdire
bırakıyorsunuz.
Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Katılıyorsunuz.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik kanunun
kapsadığı dönemin 31/08/2002 olarak yeniden belirlenmesine ilişkindir.
BAŞKAN - Önerge
sahiplerinin konuşma talebi var mı?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Yok, Sayın Başkan; gerek yok.
ÖNDER SAV (Ankara) -
Sayın Başkan, zaten böyle bir şeyi uygulamanıza gerek yok; önergeye
katılıyorlar, katılmayınca gerekçeyi okutmanız gerekir.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sav.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 1
inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
BİRİNCİ BÖLÜM
Tahsilatın
Hızlandırılmasına İlişkin Hükümler
Kesinleşmiş kamu
alacakları
MADDE 2. - 1. Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla (bu tarih dahil);
a) Vadesi geldiği halde
ödenmemiş olan ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan vergilerin tamamı ile
bu vergilere ilişkin gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrı
ayrı % 20'sinin; 9 eşit taksitte Şubat, Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim, Aralık
2003 ayları ile Şubat, Nisan, Haziran 2004 ayları sonuna kadar tamamen
ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla
vergilere uygulanan gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının kalan %80'inin,
vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının tamamının,
b) Asılları kısmen ya da
tamamen ödenmiş olan vergilere ilişkin gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi
cezalarının % 20'sinin; ödenmemiş vergi asılları ile birlikte, 9 eşit taksitte
Şubat, Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları ile Şubat, Nisan,
Haziran 2004 ayları sonuna kadar tamamen ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış
davalardan vazgeçilmesi şartıyla gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi
cezalarının kalan % 80'inin, vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının
tamamının,
c) Bir vergi aslına bağlı
olmaksızın kesilmiş olup Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmemiş
olan vergi cezalarının % 20'sinin; 3 eşit taksitte Şubat, Nisan, Haziran 2003
ayları sonuna kadar ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış davalardan
vazgeçilmesi şartıyla kalan % 80'inin,
tahsilinden vazgeçilir.
2. (1) numaralı fıkra
kapsamına giren alacakların, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesi uyarınca tecil
edilip de tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olanlarından, kalan taksit
tutarları için mükellefler, talep etmeleri halinde bu Kanun hükümlerinden
yararlanabilirler. Bu takdirde tecil şartlarına uygun olarak ödenen taksit
tutarları için tecil hükümleri geçerli sayılır. Bu şekilde ödenen taksit
tutarlarına tecil tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süre için sadece tecil
faizi uygulanır. Kalan taksit tutarları vadesinde ödenmemiş alacak kabul edilir
ve bu alacaklar hakkında (1) numaralı fıkra hükümleri uygulanır.
3. Bu madde kapsamına
giren kamu alacakları ile ilgili olarak, tatbik edilen hacizler, yapılan
ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminatlar iade edilir.
4. Bu Kanunun kapsadığı
dönemlere ilişkin olarak 2002 yılında tahakkuk eden ve bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihe kadar ödenmemiş olan geçici vergilere ilişkin gecikme zamları
için bu madde hükmünden yararlanılması mümkündür. Bu takdirde vergi aslının
ödenmesi şartı aranmaz.
5. Marmara Bölgesi ve
civarında 17/8/1999 ve 12/11/1999 tarihlerinde meydana gelen depremler
nedeniyle ödeme süresi uzatılan ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar
ödeme süresi belirlenmemiş olan yıllık gelir ve kurumlar vergileri ile
kurumların 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi uyarınca
yapacakları gelir vergisi tevkifatı hariç olmak üzere diğer vergilerin vade
tarihi Şubat 2003 ayının son günü kabul edilir ve bu vergiler de (1) numaralı
fıkranın (a) bendi hükmü ile belirlenen sürelerde 9 eşit taksitte ödenir.
6. Bu Kanun kapsamında
ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisi ve gecikme zamlarının ait olduğu taşıt
için, (1) numaralı fıkrada belirtilen ödeme süresi sonuna kadar 18/2/1963
tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin (d)
fıkrası hükmü uygulanmaz.
BAŞKAN - 2 nci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu konuşacaktır.
Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Barışı
Kanun Tasarısının 2 nci maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.
Bu tasarının belki de en
anlamlı maddesi 2 nci madde. Anlamlı olmasının nedeni şu: Kamu alacakları
kesinleşmiş, kişiler özgür iradeleriyle beyanlarında bulunmuşlar şu kadar gelir
elde ettik diye; ama, elde ettikleri gelirin önemli bir kısmını ödeyememişler
şimdi, bu Vergi Barışı Yasa Tasarısıyla bu alacakların bir kısmının alınması
öngörülüyor.
İzin verirseniz değerli
milletvekilleri, son dört yılda beyan edildiği halde, tahakkuk ettiği halde
tahsil edilemeyen toplam vergilerin miktarına bakalım: 1998 yılında bu rakam 1
katrilyon 80 trilyon lira, 1999 yılında 3 katrilyon lira civarında, 2000
yılında 3 katrilyon lira, 2001 yılında da 4 katrilyon lira. 2002 yılının
rakamları henüz Maliye Bakanlığının internet sitelerinde yer almıyor, o nedenle
o rakamı bilemiyoruz; ama, şöyle bir baktığımızda, kişilerin beyan edip
ödeyemedikleri vergilerin, bütçe açıklarının bu düzeye ulaştığı bir ortamda hiç
de küçümsenmeyecek rakamlar olduğu ortaya çıkıyor.
Şimdi, izin verirseniz,
burada şu soruyu sormamız gerekiyor: Bu vergiler niçin tahsil edilemedi?
Kişiler kazandılar, getirdiler Maliye Bakanlığına beyannamelerini verdiler, şu
kadar gelir elde ettik dediler; ama, Maliye Bakanlığı, burada, acaba, görevini
yerine getirmedi mi?!
Değerli milletvekilleri,
ben, şunu, gayet iyi biliyorum: Vergi borcunu ödemek için, haciz kıskacından
kurtulmak için evini satan insanı biliyorum; ama, öbür taraftan da, 4 katrilyon
liralık bir boyuta ulaşan verginin tahsil edilmemesi de bir başka tuhaflık.
Şimdi, burada, temel
sorun, vergi yönetiminin zafiyetinde yatıyor. Bugün, İstanbul'da, vergi
dairesinin altına bakkal dükkânı açsanız, yukarıdaki vergi dairesinin haberi
olmayabilir. Bürokrasiye boğulmuş bir vergi yönetimi var.
Sayın Bakanımızdan
istirhamımız şu: Bu tasarı, uygun bir zamanlamayla buraya gelmemiştir.
Öncelikle vergi yönetimini düzeltirsiniz, adam gibi bir vergi yönetimi
kurarsınız, vergi tahsilatını hızlandırırsınız; ondan sonra, bu tasarıyı,
buraya, yeni bir beyaz sayfa açmak için getirirsiniz; o zaman bunun anlamı
olurdu.
Bunun, bu tasarının, şu
açıdan hiçbir anlamı yok: Bu vergiler de toplanamayacak değerli arkadaşlarım.
Niçin ödesinler ki bu vergiyi! Bu vergiyi ödesinler diye, siz, neyle
sıkıştıracaksınız bu mükellefleri! Elinizde hiçbir şey yok ki doğru dürüst... O
halde, bu vergiden kimler yararlanacak; hapis tehdidi altında olanlar ancak
bundan yararlanacak, hapisten kurtulmak için. Eğer öyle bir tehdit yoksa,
göreceğiz hep beraber, bu vergilerin önemli bir kısmı buradan sağlanamayacak,
elde edilemeyecek.
Değerli arkadaşlar,
vergilerin toplanmamasının nedenlerini, burada, ekonomik krize bağladılar
değerli AKP'li arkadaşlarımız, ekonomik kriz nedeniyle vergiler toplanamadı
diye... Eğer, bir ülkede vergilerin yüzde 90'ı toplanıyorsa, herhalde, yüzde
10'u da ekonomik kriz nedeniyle toplanmıyor anlamına gelmez; mutlaka bunların
toplanması gerekirdi.
Bir başka yanlışlık -az
önce, yine, burada ifade edildi- 36 kez af yasası çıkarmışız, vergi affı
yasası... Artık, toplum, öyle bir beklentiye girdi ki, yeni hükümet
kurulduğunda nasıl olsa bir af çıkacak, ben niye vergimi ödeyeyim... Böyle bir
beklentiye toplumu soktuğunuz andan itibaren, toplumda vergi bilincini,
maalesef, yaygınlaştıramazsınız, sağlam raya oturtamazsınız.
Değerli milletvekilleri,
kesinleşmiş alacaklardan bahsettik ve bu maddenin anlamlı olduğunu da ifade
ettik; bunun, bir vergi barışı amacıyla getirildiğini iddialı bir şekilde ifade
ettik; ama, bu yasa tasarısı bile, kendi içinde, maalesef, adaletsizlikler
yaratıyor.
Değerli milletvekilleri,
bakın, vergi borcu olanın faizlerinin önemli bir kısmını siliyorsunuz; ama, SSK
prim borcu olanın faizlerini silmiyorsunuz... Vergi borcu olanların faizlerinin
önemli bir kısmını kaldırıyorsunuz; ama, esnafın Bağ-Kur primine yüklenen
faizin önemli bir kısmını kaldırmıyorsunuz... Bu, adaletsizlik değil mi
arkadaşlar?!
6 milyar lira prim borcu
olan bir Bağ-Kur'lu, bugün 12 milyar lirayı aşkın bir rakamı ödemezse,
Bağ-Kur'dan yararlanamıyor. Peki, bu, adalet olabilir mi arkadaşlar?!
Yine, bu maddeyle ilgili
bir önergemiz daha var. Sanıyorum sayın grup başkanvekillerine de bu önerge
gitti.
Değerli arkadaşlarım, bu
maddenin içinde bir başka adaletsizlik daha var. Vergi borcu olanların,
birikmiş borçları ve faizlerine 9 aylık taksit öngörülüyor, 9 aylık eşit taksit
içerisinde ödenirse bu aftan yararlanacaklar; ama, elimizi vicdanımıza koyup
düşünelim arkadaşlar; normal bölgedeki bir mükellefle deprem bölgesindeki bir
mükellefi aynı koşullara tabi tutmak adalet midir ?!
Biz, şunu öneriyoruz;
diyoruz ki, deprem bölgesinde olan vergi mükelleflerinin taksitini 18'e
çıkaralım, diğer bölgelerdeki yükümlüler 9 ay içerisinde bu vergilerini ödemiş olsunlar. Eğer, buna
olumlu oy verirseniz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sizlere teşekkür ederiz.
Benim bu maddeyle ilgili
olarak düşüncelerim budur; Cumhuriyet Halk Partisi olarak düşüncelerimizi ifade
ettik.
Hepinize teşekkürlerimi
sunuyorum değerli milletvekilleri.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, teşekkür ediyorum.
AK Parti Grubu adına söz
talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 2 nci maddesinin;
1- (1) numaralı
fıkrasının;
- (a) bendinde yer alan
"...gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrı ayrı yüzde 20'sinin; ..."
ibaresinin "...gecikme faizinin yerine, bu kanunun yürürlüğe girdiği
tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya
fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın;..."
olarak, "...vergi cezalarının kalan yüzde 80'inin,..." ibaresinin
"...vergi cezaları ile..." olarak,
- (b) bendinde yer alan "...gecikme
zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının yüzde 20'sinin;..." ibaresinin
"...gecikme zammı ve gecikme faizi yerine, bu kanunun yürürlüğe girdiği
tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya
fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın..."
olarak, "...vergi cezalarının kalan yüzde 80'inin,..." ibaresinin
"...vergi cezaları ile..." olarak,
Değiştirilmesi ile
fıkraya (c) bendini takiben aşağıdaki (d) ve (e) bentlerinin eklenmesini,
"d) Bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ödenmemiş borcun sadece vergi aslına bağlı
kesilen cezalardan ve bunlara ilişkin gecikme zamlarından ibaret olması halinde
bu cezaların ve bunlara ilişkin gecikme zamlarının tamamının,
e) İştirak, teşvik ve
yardım fiilleri nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezalarında, cezaya muhatap
olanların, cezanın yüzde 20'sini, (a) bendinde öngörülen süre ve şekilde
ödemeleri, dava açmamaları veya açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla,
cezanın kalan yüzde 80'inin ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının
tamamının,"
2- (4) numaralı
fıkrasında yer alan "...gecikme zamları için..." ibaresinin
"...gecikme zamları yerine bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar
Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat
endeksinin aylık oranı esas alınarak belirlenen tutar ödenmek
suretiyle..." olarak değiştirilmesini,
3-(5) numaralı fıkrasının
sonuna "ödeme süresi belirlenmemiş olan yıllık Gelir ve Kurumlar Vergileri
ile kurumların, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(6) numaralı bendinin (b) alt bendi uyarınca yapacakları Gelir Vergisi
tevkifatının ödeme süresinin belirlenmesini müteakip bu vergilerde (1) numaralı
fıkrada belirlenen taksit sürelerinde, bazı taksitlerin süresinin geçmiş olması
halinde kalan taksit süresinde ödenir.." cümlesinin eklenmesini,
4. (6) numaralı
fıkrasında yer alan "... gecikme zamlarının..." ibaresinin
"...bu vergiye gecikme zammı yerine bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe
kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat
endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın..." olarak
değiştirilmesini,
Arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz |
Faruk Çelik |
Bülent Gedikli |
|
|
Ankara |
Bursa |
Ankara |
|
Kemallettin Göktaş |
|
İrfan Gündüz |
|
Trabzon |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, ikinci önerge, verilmiş olan en aykırı önergedir; okunduktan
sonra işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 2 nci maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İzzet Çetin |
Yakup Kepenek |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
|
Kocaeli |
Ankara |
İstanbul |
|
Sefa Sirmen |
Salih Gün |
Nadir Saraç |
|
Kocaeli |
Kocaeli |
Zonguldak |
|
|
Muharrem İnce |
|
|
|
Yalova |
|
"5. Marmara Bölgesi
ve civarında 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen depremler
nedeniyle ödeme süresi uzatılan ve bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar
ödeme süresi belirlenmemiş olan yıllık Gelir ve Kurumlar Vergileri ile
kurumların 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi uyarınca
yapacakları Gelir Vergisi tevkifatı hariç olmak üzere diğer vergilerin vade
tarihi Şubat 2003 ayının son günü kabul edilir ve bu vergiler 18 eşit taksitte
ödenir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇEVRE BAKANI İMDAT
SÜTLÜOĞLU (Rize) - Önergeye katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri, önergeniz üzerinde konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutayım?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Değerli milletvekilleri; bu önergenin özü, "9 eşit taksitte
ödenir" bölümü "18 eşit taksitte ödenir" şeklinde. Cümlenin uzun
olmasının nedeni de, bütün fıkranın tek cümle olmasından kaynaklandı.
Değerli milletvekilleri,
deprem bölgesindeki insanların, mükelleflerin vergilerini 18 ay eşit taksitle
ödemeleri, herhalde, adaleti isteyen, barışı isteyen Yüce Meclisin kabul etmesi
gereken bir uygulamadır diye düşünüyoruz. Normal bölgelerde, eğer deprem
yaşanmamışsa, o bölgelerde 9 ay eşit taksit olabilir; ama, depremi yaşamış,
büyük ekonomik yıkımlarla karşı karşıya kalmış, vergisini ödemek için gerçekten
de olağanüstü çaba içinde çalışan bu insanlar, enkaz altından mal varlıklarını
çıkaran bu insanlar, müsaade edin de 18 ay eşit taksitle vergilerini ödesinler;
diğerlerine tanınan ayrıcalıklardan hiçbir farkı yok bunların.
Getirebileceğiniz tek bir ayrıcalık var; deprem yaşamamış bölgedeki bir vergi
yükümlüsü 9 ayda eşit taksitte öderken vergisini, deprem bölgesindeki insanlar
18 ayda vergilerini ödesinler.
Bu değişikliğin Yüce
Meclis tarafından kabul edilmesini özellikle istirham ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, yerimden bir şey arz edebilir miyim efendim...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, bu maddenin (a) bendi dikkatli okunacak olursa, zaten, 18 ay
olarak düzenlenmiş olduğu görülecektir. O ölçüler içerisinde devam eden 5
numaralı fıkrada, onunla beraber, zaten, taksitlendirme, 18 ay olarak, bu kanun
tasarısının metninde mevcuttur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kapusuz.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 2 nci maddesinin;
1- (1) numaralı
fıkrasının;
- (a) bendinde yer alan
"...gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrı ayrı yüzde 20'sinin..."
ibaresinin "...gecikme faizinin yerine, bu kanunun yürürlüğe girdiği
tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya
fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın;.."
olarak, "...vergi cezalarının kalan yüzde 80'inin,.." ibaresinin
"...vergi cezaları ile..." olarak,
- (b) bendinde yer alan
"...gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının yüzde
20'sinin;.." ibaresinin "...gecikme zammı ve gecikme faizi yerine, bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay
için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak
hesaplanacak tutarın..." olarak, "...vergi cezalarının kalan yüzde
80'inin,..." ibaresinin "...vergi cezaları ile..." olarak,
Değiştirilmesi ile
fıkraya (c) bendini takiben aşağıdaki (d) ve (e) bentlerinin eklenmesini,
"d) Bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ödenmemiş borcun sadece vergi aslına bağlı
kesilen cezalardan ve bunlara ilişkin gecikme zamlarından ibaret olması halinde
bu cezaların ve bunlara ilişkin gecikme zamlarının tamamının,
e) İştirak, teşvik ve
yardım fiilleri nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezalarında, cezaya muhatap
olanların, cezanın yüzde 20'sini, (a) bendinde öngörülen süre ve şekilde
ödemeleri, dava açmamaları veya açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla,
cezanın kalan yüzde 80'inin ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının
tamamının,"
2- (4) numaralı
fıkrasında yer alan "...gecikme zamları için..." ibaresinin
"...gecikme zamları yerine bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar
Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat
endeksinin aylık oranı esas alınarak belirlenen tutar ödenmek
suretiyle..." olarak değiştirilmesini,
3- (5) numaralı
fıkrasının sonuna "ödeme süresi belirlenmemiş olan yıllık Gelir ve
Kurumlar Vergileri ile kurumların, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi uyarınca yapacakları Gelir
Vergisi tevkifatının ödeme süresinin belirlenmesini müteakip bu vergilerde (1)
numaralı fıkrada belirlenen taksit sürelerinde, bazı taksitlerin süresinin
geçmiş olması halinde kalan taksit süresinde ödenir.." cümlesinin
eklenmesini,
4. (6) numaralı
fıkrasında yer alan "... gecikme zamlarının..." ibaresinin
"...bu vergiye gecikme zammı yerine bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe
kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat
endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın..." olarak
değiştirilmesini,
Arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz
(Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇEVRE BAKANI İMDAT
SÜTLÜOĞLU (Rize)- Katılıyoruz.
BAŞKAN - Komisyonun
yeterli çoğunluğu yok Sayın Açba, takdire mi bırakıyorsunuz, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN -Sayın Kapusuz,
konuşacak mısınız, gerekçiyi mi okutayım efendim?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu kanuna göre ödenecek
kesinleşmiş kamu alacaklarının reel değerini korumak amacıyla 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
hükümlerine göre uygulanan gecikme zammı ve gecikme faizlerinin yerine, bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay
için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak vergi
aslına uygulanacak tutar hesaplanmaktadır. Vergi aslıyla birlikte bu şekilde
hesaplanan tutarın ödenmesi koşuluyla, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil
Usulü Hakkında Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre
uygulanan gecikme zammı ve gecikme faizlerinin ve vergi cezaları ile bunlara
uygulanan gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilmektedir.
Devlet İstatistik
Enstitüsünün her ay için belirlediği toplan eşya fiyat endeksinin aylık
oranları gecikme zammı ve gecikme faizinin hesaplama metodu ve hesaplama süresi
dikkate alınarak uygulama yapılacaktır. Böylece, kamu alacağının daha gerçekçi
değerle tahsili sağlanacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Kesinleşmemiş veya dava
safhasında bulunan kamu alacakları
MADDE 3. - 1. Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Vergi Mahkemeleri nezdinde dava açılmış ya
da dava açma süresi henüz geçmemiş olan ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış
tarhiyatlarda, vergilerin % 70'i ile bunlara bağlı gecikme zammı ve gecikme
faizinin ayrı ayrı % 10'unun; 9 eşit taksitte Şubat, Nisan, Haziran, Ağustos,
Ekim, Aralık 2003 ayları ile Şubat, Nisan, Haziran 2004 ayları sonuna kadar
tamamen ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla
vergilerin % 30'unun, gecikme zammı ve gecikme faizlerinin % 90'ı ile vergi
cezaları ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının tahsilinden
vazgeçilir.
2. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla Bölge İdare Mahkemeleri veya Danıştay nezdinde dava
açılmış ya da dava açma süresi henüz geçmemiş olan ikmalen, re'sen veya idarece
yapılmış tarhiyatlarda, bu maddeye göre ödenecek alacak asıllarının tespitinde,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tarhiyatın bulunduğu en son
safhadaki tutar esas alınır. Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce verilmiş en
son kararın;
a) Terkin kararı olması
halinde, mükelleflerin bu madde hükmünden yararlanabilmeleri için ilk tarhiyata
esas alınan verginin % 30'u ile bu vergiye ilişkin gecikme zammı ve gecikme
faizinin % 10'unun, (1) numaralı fıkrada belirtilen süre ve şekilde ödenmesi
şartıyla, verginin kalan % 70'inin, gecikme zammı ve gecikme faizinin kalan %
90'ının, vergi cezaları ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının,
b) Tasdik veya tadilen
tasdik kararı olması halinde, tasdik edilen verginin tamamı ile bu vergiye
ilişkin gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının % 10'unun, (1)
numaralı fıkrada belirtilen süre ve şekilde ödenmesi şartıyla gecikme zammı,
gecikme faizi ve vergi cezalarının % 90'ının ve vergi cezalarına uygulanan
gecikme zamlarının tamamının,
Tahsilinden vazgeçilir.
Ancak, verilen en son
kararın bozma kararı olması halinde (a) bendi hükmü, kısmen onama kısmen bozma
kararı olması halinde ise onanan kısım için (b) bendi, bozulan kısım için ise
(a) bendi hükmü uygulanır.
3. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla sadece vergi
cezalarına karşı dava açılmış olması ve ihtilafın (1) veya (2) numaralı
fıkranın (a) bendinde belirtilen safhada bulunması halinde; vergi aslına bağlı
cezaların, verginin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödenmiş olması
veya 2 nci maddede öngörülen şekilde ödenmesi şartıyla, vergi aslına bağlı
olmaksızın kesilen cezaların ise herhangi bir şart aranmaksızın tahsilinden
vazgeçilir.
4. İştirak, teşvik ve
yardım fiilleri nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezalarında, cezaya muhatap
olanların, cezanın % 20'sini, (1) numaralı fıkrada öngörülen süre ve şekilde
ödemeleri, dava açmamaları veya açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla,
cezanın kalan % 80'inin ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının
tahsilinden vazgeçilir. Bu hüküm, (1) veya (2) numaralı fıkranın (a) bendinde
belirtilen safhada olan vergi ziyaı cezalarında, ilk tarhiyata esas olan ceza
tutarına göre uygulanır.
5. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla; uzlaşma hükümlerinden yararlanılmak üzere başvuruda
bulunulmuş, uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş ya da uzlaşma
sağlanamamış, ancak dava açma süresi geçmemiş alacaklar da bu madde hükmünden
yararlanır.
6. Bu madde hükmü,
ihtirazi kayıtla verilen beyannamelere karşı açılan davalar hakkında da
uygulanır.
7. Gecikme faizleri, bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahakkuk etmemiş vergilere ilişkin
tarhiyatta, Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hesaplanır.
BAŞKAN - 3 üncü madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal
Sağ; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ
(Adana) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Vergi Barışı Yasa Tasarısının
kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan kamu alacakları hakkındaki 3 üncü
maddesiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; sözlerime başlarken, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, hepinizi, saygıyla selamlıyorum.
Madde hakkındaki
görüşlerime geçmeden önce, uygulamadan gelen bir maliyeci olarak, adı ne olursa
olsun, vergi affına ilişkin görüşlerimi kısaca belirtmek istiyorum.
Bugüne kadar, cumhuriyet
döneminde, vergiye ilişkin olarak, çeşitli adlarla, 30'a yakın af kanunu, yani,
ortalama, üç yılda bir af yasası çıkarılmıştır. İktidarların, genellikle oy kaygısı
ve seçmene sempatik gözükme arzusuyla çıkarılan bu af kanunlarının hiçbirisi,
hedeflenen fiskal ve sosyal amaca ulaşamamış, buna karşılık, vergiye ilişkin
ödevlerini, iyi vatandaşlık anlayışıyla zamanında ve tam olarak yapan
mükellefler üzülmüş, iyi niyetli olmayan mükelleflere ise, maalesef, prim
verilmiştir. Verginin zamanında ödenmemesi, kasıtlı olmasa da, teşvik
edilmiştir. Günü kurtarma amacına yönelik olarak çıkarılan bu tür kanunlar,
maliye açısından, gelecek dönemleri, ne yazık ki, menfi yönde ipotek altına
almaktadır. Özünde karşı olduğum af yasa tasarısı, muhtemelen, bugün, Yüce
Meclisten yasa olarak çıkacaktır.
Vergi mahkemelerinde,
idare ile mükellef arasında vergi ihtilaflarına ilişkin açılan davaların yüzde
90'ı idare aleyhine sonuçlanmaktadır ve maalesef, kaybedilen bu davaların hemen
hemen tamamı, otomatikman temyiz edilmektedir. Bunun nedeni, davalardan hangi
hallerde vazgeçileceğinin net ve objektif kriterlerinin mevcut olmaması ve
taşra teşkilatındaki vergi dairesi müdürleri, gelir müdürleri ve defterdarlara
açıkça yetki verilmemiş olmasıdır. İhtilaflı dosya sayısının kabarık olmasının
en önemli nedeni, maalesef budur. Eğer gerçekçi bir çözüm aranıyorsa, önce bu
konu halledilmelidir. Bundan böyle, yeni bir af yasası çıkarılması yerine,
yetkililere, ihtilafları daha kolay nasıl çözebileceklerine ve mükelleflerin
açıkça haklı olduğu ihtilaflarda davadan nasıl vazgeçileceğine dair net ve
objektif bir kriter getirilmeli ve açıkça yetki verilmelidir.
Gelelim 3 üncü maddeye...
3 üncü maddede yapılan düzenlemeyle, söz konusu ihtilaflı dosya sayısının
azaltılması amaçlanmış olup, henüz kesinleşmemiş veya dava safhasındaki kamu
alacaklarıyla ilgili olarak mükelleflere ödeme kolaylığı sağlanmaktadır.
Bu maddeye ilişkin olarak
iki teknik hususu yüksek huzurlarınızda dile getirmek istiyorum. Maddenin
birinci fıkrası birinci derece mahkemeleri, ikinci fıkrası ise ikinci derece
mahkemeleri ele almaktadır. Birinci derece mahkeme aşamasında, dava, henüz
vergi idaresi veya mükellef lehine sonuçlanmadığı için, mükellefin ihtilaftan
vazgeçmesi halinde af şartlarından istifade eder; ancak, ikinci derece
mahkemede ihtilaftan vazgeçme halinde iki durum ortaya çıkıyor. Birinci durum,
ilk derece mahkeme olan vergi mahkemesinde davanın vergi idaresi lehine, yani,
mükellef aleyhine sonuçlanmış olması halidir. Burada, davacı, mükelleftir.
Karar, tasdik veya tadilen tasdik ise maddenin ikinci fıkrasının (b) bendi
uyarınca tasdik edilen verginin tamamı ile bu vergiye ilişkin gecikme zammı,
gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrı ayrı yüzde 10'unun ödenmesi halinde
cezaların yüzde 90'ının kaldırılacağını öngörmektedir. Burada bir sorun yoktur.
İkinci durum ise, ilk
derece mahkeme olan vergi mahkemesinde, bu defa, davanın mükellef lehine, yani,
vergi idaresi aleyhine sonuçlanmış olmasıdır. İşte, burada sorun vardır. Terkin
kararı olması halinde, mükellefin bu madde hükmünden yararlanabilmesi için, ilk
tarhiyata esas alınan verginin yüzde 30'u ile bu vergiye ilişkin gecikme zammı
ve gecikme faizinin yüzde 10'unun, (1) numaralı fıkrada belirtilen süre ve
şekilde ödenmesi şartıyla, verginin yüzde 70'inin, gecikme zammı ve gecikme
faizinin kalan yüzde 90'ının, vergi cezaları ve bunlara uygulanan gecikme
zamlarının tamamının kaldırılacağı; tasdik veya tadilen tasdik kararı olması
halinde, tasdik edilen verginin tamamı ile bu vergiye ilişkin gecikme zammı,
gecikme faizi ve vergi cezalarının yüzde 10'unun, (1) numaralı fıkrada
belirtilen süre ve şekilde ödenmesi şartıyla, cezaların yüzde 90'ının vergi
cezalarına uygulanan gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçileceği
belirtilmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yasanın adı Vergi Barışı Yasasıdır. Barışın anlamı, iki
tarafın, rızaen, karşılıklı el sıkışmasıdır. Ayrıca, verginin ana
prensiplerinden bir tanesi de adil olmasıdır. Bu, nasıl bir barış ve nasıl bir
adalettir ki, idare, yargı organlarının kararının kendi lehinde olması,
mükellef aleyhinde olması durumunda verginin tamamını talep ediyor. Aksi
takdirde, yani, mükellefin kazanmış olması, vergi idaresinin kaybetmesi halinde
ise, başa dönüp ilk tarhiyatı esas alınan miktarı talep ediyor. O zaman,
mükellefin mahkemede kazanmasının ne anlamı kalıyor?! Hani vergi adaleti?!
Eğer, mükellefin vergi mahkemelerinde kazanmış olduğu ve vergi idaresince bölge
idare mahkemeleri veya Danıştayda temyiz edilmiş bulunan bu davaların, bu
mercilerce idare lehine bozulması ihtimali düşünülüyorsa, aynı ihtimal mükellef
için de söz konusudur.
Değinmek istediğim ikinci
konu, gecikme zammı ve gecikme faizlerinin hesaplanacağı, vergi aslının açıkça
yasada belirtilmemiş olmasıdır. Şöyle ki: Mükellefin ihtilaftan vazgeçmesi
halinde, gecikme faizi, ihtilafı oluşturan vergi aslı üzerinden mi, yoksa,
indirimden sonra ortaya çıkan indirimli vergi aslı üzerinden mi alınacaktır?
Aftan yararlanması imkânı olan bir mükellefin bunu açıkça bilmesinde fayda
vardır.
1990'lı yıllardan sarkan
onbinlerce davanın gecikme faizi, bugün, yüzde 1 100-1 200'leri bulmuştur;
yani, vergi aslının 11-12 katı faiz vardır. Eğer, ilk taahhüde göre hesaplanacak
gecikme faizinin yüzde 10'u dahi alınmış olsa, mükellef davayı kazanmış olsa
bile, ana verginin 12-13 katı gecikme faizi ödeyecektir. O durumda, vergi
barışı, bu mükellef için bir anlam ifade etmekten uzak olacaktır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri, önemli bulduğum iki hususu vurgulayarak sözlerimi tamamlamak
istiyorum. Birincisi, artık, vergi affı kanunları çıkarılmasından Maliye
Bakanlığı kesinlikle vazgeçmelidir. Böylece, dürüst ve iyi niyetli
vatandaşların üzülmesi önlenecek; iyi niyetli olmayan vatandaşlarımızın ise, af
beklentisiyle, vergi ödememe alışkanlığı yok olacaktır. İkincisi, eğer, vergi
ihtilaflarının artması ve vergi idaresinin kilitlenmesi istenmiyorsa, vergi
kanunlarındaki ihtilafa yol açan hükümler bir an önce elden geçirilmeli;
davadan vazgeçme yetkisi, objektif kriterlere bağlanarak, açık bir şekilde,
taşradaki yetkililere verilmelidir.
Hepinize teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Sağ'a
teşekkür ediyorum.
AK Parti Grubu adına
konuşma talebi?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Yok Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Yok.
Şahsı adına, Trabzon
Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının geneli üzerine
yaptığım konuşmada, geçen hafta Sayın Başbakan tarafından açıklanan pakete
değinerek ve vergi barışıyla ilgisini kurarak, bunun, seçim sonrasında oluşan
iyimser havadan sonra, bu havanın kaybolmasından sonra, içborçta karşılaşılan
sorun nedeniyle, vatandaşa, topluma, içpiyasaya, dışpiyasalara güven vermek
amacıyla yapılan bir düzenleme, açıklanan bir paket olduğunu söylemiştim.
Şimdi, burada, öyle
anlaşılıyor ki, bu gelen önergelerle birlikte bu tasarı değerlendirildiğinde,
Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkıp huzurunuza gelmiş olan bu tasarı, bu şekliyle
devam ederse, çok başka bir şekle dönüşmüş olacak ve "vergi barışı"
adını eleştirirken, bunun adına, gerçekten, başka bir şey koymak gerekecek,
"vergi karmaşası yasası" gibi bir isim daha uygun olur diye
düşünüyorum.
Neden bu kadar kötümser
konuşuyorum; birinci neden, bugüne kadar af konusunda konuşulanları
hatırlayalım. Seçim öncesinde af konuşuldu, hükümetin kuruluşunun ikinci
gününde Sayın Maliye Bakanı af konusunda düzenleme yapacağını söyledi ve vergi
dairesine giden mükellef yoldan döndü, nasıl olsa af çıkacak diye. Bir kere,
vergi ödeme eğilimi son derece olumsuz etkilendi, ödeyecek vatandaşlarımız
ödemediler.
Şimdi, tasarı hazırlandı,
geldi. Tasarıda 31.10.2002 tarihine kadar ödenmemiş olan borçlar bu kapsama
giriyordu. Hemen bir önerge; bu tarih 31.8.2002 olarak değiştirildi. Son derece
önemli bir değişiklik. Bugüne kadar basında, televizyonlarda, bu tarih hep
31.10.2002 olarak konuşuldu. 3 üncü maddeye geldik; aynı yönde iki tane daha
önerge. Son derece ciddî buluyorum bu önergeleri.
Sayın milletvekilleri,
önergelerle yapılan şudur: Vergi sisteminde bugüne kadar olmayan bir şey
getiriliyor. Toptan eşya fiyatı endeksi, gecikme zammının yerini alıyor. Nasıl
alıyor; bugüne kadar işlemiş gecikme faizlerinin yüzde 80'inin silinmesini
öngörüyordu tasarı. Bu tartışılır; doğrudur, yanlıştır; ama, bu, vatandaşa,
topluma taahhüt edilmiştir, yüzde 80'i silinecektir. Şimdi gelen önergeyle,
hükümet bundan vazgeçiyor; bunun yerine, vergi aslını bugüne kadar toptan eşya
fiyatı endeksiyle endeksleyip getiririm, bunu alırım, bundan herhangi bir
indirim yapmam diyor. Bu kadar temel bir değişiklik acaba hangi ihtiyaçtan
kaynaklanmıştır? Bu kadar temel bir değişikliğin hangi ihtiyaçtan kaynaklandığı
açıklanmalıdır. Bu kadar önemli bir konu, vergi affı yasa tasarısı, bu kadar
kapsamlı bir tasarı, bu konularda acaba hiç mi tartışılmadı? Bu zikzak neden
acaba? Piyasalarda faizlerin yükselmesinin nedeni, hükümetin uygulamalarında
yapmış olduğu tereddütlerdir, karar verememektir.
İşte, karar verememenin
bir ifadesini burada görüyoruz. Tasarının 1 inci maddesindeki tarih
değiştiriliyor, öne çekiliyor; 2 nci ve 3 üncü maddeleri de, hükümetten,
komisyondan geçen şekli bambaşka bir şekle dönüştürülüyor. Bu anlayışı yadırgadığımı,
bu anlayışı terk etmemiz gerektiğini, hükümetin bu anlayışı terk etmesi
gerektiğini, eğer topluma, vatandaşa güven vermek istiyorsa, bu kadar zikzak,
bu kadar tereddüt ifade etmemesi gerektiğini söylüyorum. Bunun için, bu tip
tasarılar mutlaka tartışılmalı, mutlaka kamuoyunun desteği alınmalı, ilgili
kesimlerde tartışılmalıdır; tartışılmazsa, bu zikzaklar her zaman olacaktır,
her zaman vatandaşın kafası karışacaktır, her zaman ekonomide zora gireceğiz;
ama, şunu tekrar sormak istiyorum: Daha birkaç gün önce Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşüldü bu tasarı, bu kadar temel bir değişiklik noktasına
hükümeti getiren nedir acaba?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Devam ediniz
lütfen...
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Bu kadar temel değişikliği hangi gerekçeyle yapmıştır hükümet?
Acaba, bunun, Türkiye'ye gelen IMF heyetiyle bir ilgisi var mıdır? Onların,
bütçe görüşmeleri öncesinde bu temel anlayış değişikliğinin, Sayın Başbakanın açıkladığı
yüzde 6,5 faizdışı fazlayı mutlaka tutturacağız yaklaşımıyla bir ilgisi var
mıdır? Vatandaşa vergi affıyla taahhüt edilen... Verilenin fazla olduğuna
kanaat getirmiş olacak ki hükümet, bu fazla verdiği kısmın önemli bir bölümünü
vatandaştan geri almaktadır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 3 üncü maddesinin;
1- (1) numaralı
fıkrasında yer alan "... vergilerin % 70'i ile bunlara bağlı gecikme zammı
ve gecikme faizinin ayrı ayrı % 10'unun; ..." ibaresinin "... vergilerin % 50'si ile bu tutara gecikme
zammı ve gecikme faizi yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet
İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin
aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın;..." olarak, "...
vergilerin % 30'unun, gecikme zammı ve gecikme faizlerinin % 90'ı ile..."
ibaresinin "... vergilerin % 50'sinin, gecikme zammı, gecikme faizi
ile..." olarak,
2- (2) numaralı
fıkrasında yer alan "... Bölge İdare Mahkemeleri veya Danıştay nezdinde
dava açılmış ya da dava açma süresi..." ibaresinin "...Bölge İdare
Mahkemeleri nezdinde itiraza veya Danıştay nezdinde temyize ilişkin olarak dava
açılmış ya da dava açma süresi..." olarak,
Aynı fıkranın;
- (a) bendinde yer alan
"...verginin % 30'u ile bu vergiye ilişkin gecikme zammı ve gecikme
faizinin % 10'unun, ..." ibaresinin "...verginin % 20'si ile bu tutara gecikme zammı ve
gecikme faizi yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet
İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin
aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın, ... olarak, "... kalan %
70'inin, gecikme zammı ve gecikme faizinin kalan % 90'ının, ..."
ibaresinin "...kalan % 80'inin, gecikme zammı, gecikme faizi ile..."
olarak,
- (b) bendinde yer alan
"... bu vergiye ilişkin gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının
% 10'unun,..." ibaresinin "... bu tutara gecikme zammı ve gecikme
faizi yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün
her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak
hesaplanacak tutarın,..." olarak, "...ve vergi cezalarının
%90'ının..." ibaresinin "...ile vergi cezaları..." olarak,
değiştirilmesini,
3- (3) numaralı fıkra
hükmünden "...ve ihtilafın (1) veya (2) numaralı fıkranın (a) bendinde
belirtilen safhada bulunması..." ibaresinin çıkarılmasını,
4- (7) numaralı
fıkrasının "7. Bu madde ile 2 nci madde hükmünden yararlanmak üzere
başvuruda bulunan mükellefler, yararlandıkları vergi türlerinden, taksit ödeme
süresince tahakkuk edenleri zor durum olmaksızın vadesinde ödemedikleri
takdirde belirtilen madde hükümlerinden yararlanamazlar." şeklinde
değiştirilmesini,
arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Bülent Gedikli |
Faruk Çelik |
|
Ankara |
Ankara |
Bursa |
|
Kemalettin Göktaş |
|
İrfan Gündüz |
|
Trabzon |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
konuşacak mısınız efendim, yoksa, gerekçeyi okutayım mı?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçeyi okutalım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu kanuna göre ödenecek
ihtilaflı kamu alacaklarının reel değerini korumak amacıyla 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
hükümlerine göre uygulanan gecikme zammı ve gecikme faizlerinin yerine, bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay
için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak
hesaplanacak tutarın, vergi aslıyla birlikte ödenmesi koşuluyla 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
hükümlerine göre uygulanan gecikme zammı ve gecikme faizlerinin ve vergi
cezaları ile bunlara uygulanan gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilmektedir.
Devlet İstatistik
Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı
esas alınarak hesaplanacak tutar, gecikme zammı ve gecikme faizinin hesaplama
metodu ve hesaplama süresi değiştirilmeden, sadece aylık gecikme zammı oranı
yerine bu oran kullanılmak suretiyle belirlenecektir. Belirtilen gerekçelerle,
bu düzenleme yapılmıştır.
Ayrıca, bu kanunun 2
nci ve 3 üncü madde hükümlerinden
yararlanmak üzere başvuruda bulunan mükelleflerin, kanundan yararlandıkları
vergi türlerinden bu kanunun yayımı tarihinden sonra bu maddelerde belirtilen
taksit ödeme süresince tahakkuk edenlerini zamanında ödemelerini sağlamak
amacıyla bir diğer düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler...Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gecikme zammı uygulaması
MADDE 4. - Bu Kanundan
yararlanılarak ödenen alacaklara Kanunun yürürlük tarihinden sonraki aylar için
gecikme zammı uygulanmaz.
BAŞKAN - 4 üncü madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz
Oyan; buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 üncü madde üzerinde
muhtemelen bir önerge verilmeyecektir; ama, bu bol önergeli Genel Kurulun gidişatı
hakkında, bu yasa tasarısını tartışma biçimi hakkında birkaç şey söyleyeceğim
bu 4 üncü madde vesilesiyle.
Değerli milletvekilleri,
milletvekili olmak ciddî bir iştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında,
Genel Kurulda ya da komisyonlarda görev yapmak ciddî bir iştir. Biz, bu işi
ciddiye alıyoruz. Önümüze getirilen bir tasarıyı, o tasarı iktidar partisinin
tasarısı diye inceliyoruz, eleştiriyoruz, sivil toplum kuruluşları bunu
tartışıyor, kamuoyu tartışıyor ve ortaya bir ürün çıkıyor, beğenin, beğenmeyin.
Siz bunu bugün, buraya, Genel Kurula getiriyorsunuz. Bizim tartışmamız gereken
ürün budur. Bununla ilgili değişiklik önergeleri ancak rötuş olabilir, tali
düzenlemeler olabilir. Şimdi, burada yapılan iş, milletvekilinin -Meclisin
iktidar ya da muhalefet partisinin milletvekili olsun, tüm milletvekillerinin-
yasama hakkına bir müdahaledir. Görüşlerin olgunlaşmadan tartışılmasının
çarpıcı bir örneğidir, çarpık bir örneğidir. Komisyonlar bunun için vardır. Bu
önergeleri komisyonlara getirseydiniz, muhtemelen, biz, bunlara daha da yakın
olurduk, daha kolay da geçerdi; ama, bakın, burada bir ilke meselesi, burada
bir yöntem meselesi üzerine konuşuyorum, içerik üzerine konuşmuyorum. Bunu
yapmaya hakkınız yoktur. Burada, getirdiğiniz tasarıyı tümden, bütün
sistematiğiyle değiştiren önergelerle ne yapıyorsunuz; âdeta, kamuoyuyla dalga
geçiyorsunuz, böyle bir şey olamaz. Bu, ciddî değildir. Bu, bizim
benimseyeceğimiz bir yöntem değildir ve bunun tekrarlanmamasını umuyoruz bundan
sonra. Bakınız, biz, burada yapıcı bir muhalefet sergilemeye çalışıyoruz. Bu
tasarının komisyonda görüşülmesinde birçok maddeye olumlu oy da verdik,
bazılarına olumsuz oy verdik. Bizi oynatmayınız, bizi oynatmayınız... Biz,
burada, ciddî, yapıcı bir muhalefet sergilemeye çalışıyoruz sevgili
arkadaşlarım. Böyle bir anlayışla bu yapıcı muhalefet anlayışımızın
sürdürülmesi mümkün değildir. Bakın, şimdi, kapalı kapılar ardında alınan
birtakım önergeler, buraya, Meclisin gündemine geliyor ve biz, bunları
yeterince değerlendirme, olgunlaştırma imkânı bulmadan, kamuoyu bunu
tartışmadan... Kamuoyu, bugün, bunu izliyor, burada ne yapıldığını. Kamuoyu,
acaba ne kadar farkına varıyor. Burada, birtakım önergeler okunuyor, birden
bire bütün bir şeyin temeli değişiyor. Böyle bir şey olamaz, böyle bir şey
olamaz... Kapalı kapılar ardından Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetmeye
kalkmak Türkiye Büyük Millet Meclisine hakarettir; ben, şahsıma, Grubuma
hakaret olarak kabul ediyorum, lütfen, siz de kabul edin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, 57
nci hükümet döneminde, IMF ve Dünya Bankasının, komisyonlardaki ve Genel
Kuruldaki yasalara nasıl müdahale ettiğini biliyoruz; bu, buram buram IMF
müdahalesi kokuyor, bunu yaptırmayınız Meclise; bu Meclisin, Cumhuriyet Halk
Partisinin içinde olduğu Meclisin, Atatürk'ten gelen bir onuru vardır, bu onuru
çiğnetmeyiniz.
İNCİ GÜLSER ÖZDEMİR
(İstanbul) - Atatürk'ü karıştırma buna!..
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Sevgili arkadaşlarım, bu yanlış bir yoldur; sizi bu yanlış yoldan alıkoymak
için elimizden geleni yapacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Oyan.
Madde üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz; buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi, en derin saygı, sevgi ve hürmetlerimle selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz 19
sıra sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısıyla ilgili konuşan arkadaşlarımızı
başından beri dikkatle takip eden bir arkadaşınız olarak, son yapılan
konuşmadan biraz üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim. Öncelikle, şunu tavzih
edip, düzeltmeye ihtiyaç var; sakın ha, biz, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerine ve Grubuna karşı bir yanlıştan yana değiliz, kendilerinin de
böyle bir algılamadan yana olmamaları lazım; çünkü, bildiğiniz gibi, yasa çalışmaları,
elbette ihtisas komisyonlarından süzülerek Genel Kurula getirilir; ancak,
takdir edersiniz ki, Genel Kurulun tamamını, herhalde, sadece bir ihtisas
komisyonunun kararına mahkûm etmek gibi bir anlayış da olamaz. Elbette, ihtisasa
saygı gösteririz, elbette tasarıya saygı gösteririz, teklife saygı gösteririz;
ama, İçtüzüğün vermiş olduğu, Anayasanın, yasanın bize tanımış olduğu düzeltme
hakkını, değiştirme hakkını da Genel Kurulun elinden almaya ne hükümetimizin ne
bir siyasî partimizin ne de bir grubun yetkisi olur. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Ancak, şu eleştirinizi yerinde bulduğumu da ifade etmek isterim:
Doğrudur; siz, birtakım değişiklikler konusunda farklı değerlendirmelerde
bulunuyorsunuz, bu değerlendirmelerinizi de saygıyla karşılıyorum; ancak, bir
husus var ki, bunu kamuoyuyla ve sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
burada yüzde 70, yüzde 80 gibi birtakım rakamları telaffuz ettik. Bunların
kıstası, neye dayandığı, yüzde 80 dediğimize, niye yüzde 60 veyahut da yüzde 90
değil gibi bir yaklaşımda bulunma hakkını kendinizde bulabilirsiniz; niye yüzde
80'inden vazgeçiyorsunuz da yüzde 60'ından değil? Belki bunu, ihtiyarî olarak,
bize ait bir ölçü gibi kabul edebilirsiniz; ancak, biz, bu düzenlemeyle, bundan
sonraki yapılacak düzenlemeleri de şu esasa dayandırmaya gayret sarf ediyoruz.
Önergemizle,
biliyorsunuz, TEFE esasını getirdik. Bu, aynı zamanda adaleti de bünyesinde
taşımaktadır. Bazıları vergilerini zamanında ödemiş, bazıları da ödememiş.
Dolayısıyla vergi affını doğru bulmadığınızı ifade ediyorsunuz. Buna kısmî
olarak herkes katılır; ama, Türkiye'de yıllardan beri iktidarda bulunan siyasî
partiler... Bürokraside görev yapmış ve daha sonra bu partilerde bulunmuş
arkadaşlarımız şunu çok iyi bilirler ki; Türkiye'de, -milletin iradesinin dışında-
büyük krizler yaşandı, büyük sıkıntılar ortaya çıktı. Değerli arkadaşlarımıza
biraz önce de takdim ettim, Yargıtay'da 30 000'den fazla dava var. Bu
davalardan birinde -gazetelerde örnek olarak yazıldığı için ifade etmek
istiyorum- 30 000 000 dolarlık ihracat yapmış, Türkiye'ye döviz kazandırmış bir
firmanın sahibi, sadece 150 000 000'luk bir yakıt faturasında yanlışlık
yapıldığından hareketle, hapis yatıyorsa, elbette böyle bir düzenlemeye ihtiyaç
var. Bunu siz de kabul ediyorsunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Kapusuz, boşlukta bırakmayın, sınır koyun o zaman.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
İşte bu noktada diyoruz ki, kriter olarak TEFE'yi getirelim. Bundan sonraki
düzenlemelerin de TEFE'ye kaydırılmasını öncelikli olarak hükümetimizden
bekliyoruz. Bu önergede imzası bulunan ben ve arkadaşlarım, oradaki gecikme
zammı, gecikme faizi yüzdeleri ve indirimleri konusunda neyi koyalım orta yere,
geçmişte A şahsı ödemiş; ama, B şahsı ödeyememiş. O halde, o ayda, üzerine
toptan eşyada ne kadar bir fark binmişse, TEFE olarak, onu buraya ilave
ediyoruz ve bunun tahsiline gidiyoruz. Bu, mükellefin aleyhine mi; hayır, bu da
mükellefin aleyhine değil arkadaşlar.
Bakınız, bizim vermiş
olduğumuz bir önceki metinle; yani, hükümetimizden gelen tasarı ile bunun
birbirine çok yakın olduğunu ifade etmek isterim. Bir vatandaşımızın Ocak 1998
itibariyle 1 milyarlık vergi borcu olsa, mevcut kanuna göre, yürürlükteki
yasalarımıza göre -ceza, gecikme zammı, gecikme faizi- ödemesi gerekli olan
toplam 9 050 000 000'dur; bunun yüzde 20'sini, tahsil vesair bunları da üzerine
koyduktan sonra... Yani, 9 milyar borcu
olan bir vatandaşın 3 milyar olarak ödemesini, biz, bu TEFE esasına göre
getiriyoruz.
Böyle olmasaydı, normal,
yüzde 80 olarak düşünülmüş olsaydı 2,8 milyar olacaktı; yani, 9 milyar borcu
olan, ödemesi gerekli olan tutar 9 milyar olan o vatandaşımız -eğer, bu değişikliği
yapmamış olsaydık- 2,8 milyar olarak ödeyecekti, şu anda 3,1 milyar... Bu dönem
için böyle, Ocak 1998 için; ama, Ocak 2002'ye geldiğinizde ise, normal olarak,
kesinleşmiş, ödemesi gerekli olan borcu toplam olarak 1 880 000 000 olan bir
mükellef, değişiklikten öncesi için 1,3 milyar ödeyecekken, şu anda 1,2 milyar
ödeyecek; yani, burada, mükellefin aleyhine bir durum söz konusu değildir,
aksine, bunu, bir kıstasa, bir esasa bağlamaya yönelik bir adım atılmıştır.
Bundan sonraki
düzenlemelerde de, hükümetimizin, TEFE'yi esas almasını, dolayısıyla, ödeyen
ile ödemeyen arasındaki dengeyi de sağlamak, bu adaleti de gerçekleştirmek
için, böyle bir düzenlemenin doğru olacağını düşündük, bu önergeyi bu maksatla
verdik. Orada, gecikme zammı, gecikme faizi gibi uygulamalardaki yüzdeleri
sadece TEFE'ye yönelik bir değişiklik olarak getirdik. Dolayısıyla, bunda
hakkaniyet olduğuna inanıyoruz. Genel Kurulumuzun da bunu doğru bulacağını kabul
ediyoruz.
Arkadaşlarımızın da, bir
hassasiyet göstererek, sakın ha, kendilerini incitmek için bir düzenleme olarak
algılamamalarını istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Onlar da bizi incitmesinler, lütfen...
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Çok incindin, çok!..
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 4
üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
4 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
İnceleme ve Tarhiyat
Safhasında
Bulunan İşlemler
İnceleme ve tarhiyat
safhasında bulunan vergiler
MADDE 5. - 1. Bu Kanunun
kapsadığı dönemlere ilişkin olarak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
başlanıldığı halde, bu tarihe kadar tamamlanamamış olan vergi incelemeleri ile
takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine bu Kanunun matrah artırımına ilişkin
hükümleri saklı kalmak kaydıyla devam edilir.
2. Bu işlemlerin
tamamlanmasından sonra tarh edilen vergilerin % 70'i ile hesaplanacak gecikme
faizinin % 10'unun; ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde
yazılı başvuruda bulunularak, ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak
üzere 6 ayda ve 6 eşit taksitte ödenmesi şartıyla, vergi aslının % 30'unun,
gecikme faizinin % 90'ının ve vergi cezalarının tamamının tahsilinden, vergi
aslına bağlı olmayan cezaların kesilmesinden vazgeçilir.
3. İştirak, teşvik ve
yardım fiilleri nedeniyle kesilecek vergi ziyaı cezalarında, cezaya muhatap
olanların, cezanın % 20'sini (2) numaralı fıkrada öngörülen süre ve şekilde
ödemeleri halinde cezanın kalan % 80'inin tahsilinden vazgeçilir.
4. Mükelleflerin bu madde
hükümlerinden yararlanabilmeleri için (2) numaralı fıkrada belirtilen süre ve
şekilde ödeme yapmaları ve dava açmamaları şarttır.
5. Bu Kanunun kapsadığı
dönemlere ilişkin olarak, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tamamlandığı
halde, bu tarihte ya da bu tarihten sonra vergi dairesi kayıtlarına intikal
eden takdir komisyonu kararları ve vergi inceleme raporları üzerine gerekli
tarh ve tebliğ işlemleri yapılır. Yapılan tarhiyat üzerine dava açılmaması, (2)
ile (3) numaralı fıkralarda öngörülen şekilde belirlenen tutarın, (2) numaralı
fıkrada belirtilen süre içerisinde ödenmesi şartıyla bu Kanun hükümlerinden
yararlanılır.
6. Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla Vergi Usul Kanununun tarhiyat öncesi uzlaşma
hükümlerine göre uzlaşma talebinde bulunulmuş, ancak uzlaşma günü gelmemiş ya
da uzlaşma sağlanamamış olmakla birlikte vergi ve ceza ihbarnameleri mükellefe
tebliğ edilmemiş alacaklar için de bu madde hükmü uygulanır.
7. Bu Kanunun 3 üncü
maddesi ile bu madde hükmünden yararlananlar, ayrıca Vergi Usul Kanununun
uzlaşma, tarhiyat öncesi uzlaşma ve vergi cezalarında indirim hükümlerinden
yararlanamazlar.
8. Bu madde hükmüne göre
incelemeye başlama; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mükellef
nezdinde işe başlama tutanağının düzenlenmesi, mükellefe davet veya defter ve
belgelerin istenmesi yazısının tebliğ edilmiş olması, matrah tesisine yönelik
tutanak düzenlenmesi ya da defter ve belgelerin incelenmek üzere vergi
incelemesine yetkili olanlara ibraz edilmiş olması hallerini kapsar.
BAŞKAN- 5 inci madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Akif
Hamzaçebi; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 5 inci
maddesi, inceleme ve tarhiyat safhasında bulunan vergilere ilişkin kolaylıkları
kapsıyor, düzenlemeleri kapsıyor. Bu maddenin, tasarının 9 uncu maddesiyle
birlikte düşünülmesi, ele alınması gerekir.
Maddenin birinci
fıkrasında, kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle devam eden vergi
incelemelerinin, yine devam edeceği söyleniyor; ancak, 9 uncu maddede, hükümet
tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmiş olan şeklinde, bu incelemeler için
de üç aylık bir süre öngörülüyordu. Komisyonda yapılan görüşmeler sırasında, o
üç aylık süre kaldırıldı. Şimdi, bu durumda, 5 inci maddedeki bu hüküm sürekli
hale gelmiş oluyor. Yani, vergi incelemesi bitmemişse bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibariyle, devam edecek; onun sonucunda herhangi bir vergi ve
ceza çıkarsa, o, bu maddedeki şartlar dahilinde bir kolaylıktan
yararlanabilecek. Eğer, 9 uncu maddede herhangi bir önerge gelmiyorsa, tabiî
ki, bu maddede herhangi bir sorun yok; ama, orada farklı bir değerlendirme
yapmaya yönelik bir önerge gelirse, bunu yeniden düşünmek gerekir. Özellikle bu
incelemelerde, normal vergi incelemeleri ile incelemeler sırasında sahte veya
muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge tespit edilmiş olan vergi incelemelerini
birbirinden ayırmak gerekir. O 9 uncu maddede, mutlaka, daha detaylı olarak
tartışılacaktır.
Vergi incelemeleri,
Maliye Bakanlığı vergi inceleme elemanlarınca yapılır, hepinizin bildiği gibi.
Bu inceleme elemanlarının yapmış oldukları tarhiyatlar üzerine, onların
raporlarına dayanılarak yapılan tarhiyatlar üzerine davalar açılabilir,
uzlaşmaya gidilebilir. Genellikle, bu konu, kamuoyunda biraz eksik bilgiyle
tartışılıyor. Bu raporlar uyarınca yapılan tarhiyatların, yüzde 90'ın üzerinde
bir oranda, dava mercilerinde, Hazine aleyhine sonuçlandığı şeklinde bir yargı
var; bu, doğru değildir. İnceleme elemanlarınca yapılan tarhiyatlar yüzde 85
oranında itirazsız veya uzlaşmayla sonuçlanır; yani, yüzde 85'i, önemli ölçüde
uzlaşmayla olmak üzere, kesinleşir ve tahakkuk eder, kalan yüzde 15'lik oran
yargıya intikal eder. Doğal olarak yargıya intikal eden bu yüzde 15 içerisinde
Hazinenin kaybetme oranı biraz daha yüksek olabilir. Bu raporlar üzerine
yapılan tarhiyatları bu şekilde değerlendirmek gerekir; ama, genel yaklaşım,
sanki bu raporlar hep yanlış, hep yalan, hep hukuktan, kanundan uzak raporlar
olarak değerlendirilir; bu doğru değildir. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum.
Bu maddede, yapılan
tarhiyatlar üzerine ödemenin 6 ayda 6 eşit taksitte yapılacağı söyleniyor.
Tasarının diğer maddelerinde, genel yaklaşım, 18 ayda -işte, 2004 yılının
haziran ayının sonuna kadar; daha doğrusu, o tarihe kadar- toplam 9 taksitte
ödenmesi öngörülmektedir. Örneğin, 3 üncü maddeye bakarsak, henüz dava açma
süresi geçmemiş olan tarhiyatlarda -yani, rapor yazılmış, tarhiyat yapılmış,
henüz uzlaşmaya gitmemiş veya dava açmamış, böyle bir durumda- 18 ayda 9
taksitte ödeme imkânı mevcut; ama, rapor yazılmışsa, rapor kanunun
yürürlüğünden sonra eğer yazılıp tarhiyat yapılırsa, bu maddeye göre 6 ayda 6
eşit taksitte... Bu eşitsizliğin giderilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Yine, matrah artırımı
maddesine bakarsak, orada da matrah artırımı
-ayrıca kendisi tartışılabilir tabiî ki- tasarıdaki yaklaşım, yine, 2004
Haziran ayı sonuna kadar 9 taksitte düzenlenmiştir. Bu eşitsizliğin
giderilmesinin uygun olacağını düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Madde üzerinde başka
görüşme talebi?.. Yok.
Madde üzerinde bir önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz |
Faruk Çelik |
Bülent Gedikli |
|
|
Ankara |
Bursa |
Ankara |
|
İrfan Gündüz |
|
Kemalettin Göktaş |
|
İstanbul |
|
Trabzon |
"2. Bu işlemlerin
tamamlanmasından sonra tarh edilen vergilerin yüzde 50'si ile bu tutara gecikme
faizi yerine bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik
Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı
esas alınarak hesaplanacak tutarın, ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30
gün içerisinde yazılı başvuruda bulunularak, ihbarnamenin tebliğini izleyen
aydan başlamak üzere 12 ayda ve 6 eşit taksitte ödenmesi şartıyla, vergi
aslının yüzde 50'sinin, bu vergilere uygulanan gecikme faizinin ve vergi
cezalarının tamamının tahsilinden, vergi aslına bağlı olmayan cezaların
kesilmesinden vazgeçilir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
konuşacak mısınız, yoksa, gerekçeyi okutayım mı?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
İnceleme ve tarhiyat
safhasında olan kamu alacaklarının reel değerini korumak amacıyla 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre uygulanan gecikme faizlerinin yerine, bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay
için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak
hesaplanacak tutarın, vergi aslı ile birlikte ödenmesi koşuluyla, 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre uygulanan gecikme faizlerinin ve vergi
cezalarının tahsilinden vazgeçilmektedir.
Devlet İstatistik
Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı
esas alınarak hesaplanacak tutar, gecikme faizinin hesaplama metodu
değiştirilmeden sadece aylık gecikme zammı oranı yerine bu oran kullanılmak
suretiyle belirlenecektir. Belirtilen gerekçelerle bu düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
Pişmanlıkla ya da
kendiliğinden yapılan beyanlar
MADDE 6. - 1. Bu Kanunun
kapsadığı dönemlere ilişkin olarak Şubat 2003 ayı sonuna kadar;
a) Vergi Usul Kanununun
371 inci maddesine göre beyan edilen matrahlar üzerinden tarh ve tahakkuk
ettirilen vergilerin tamamı ile hesaplanacak pişmanlık zammının ve kesilen
usulsüzlük cezasının ayrı ayrı % 10'unun; 6 eşit taksitte Şubat, Nisan,
Haziran, Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları sonuna kadar tamamen ödenmesi
şartıyla pişmanlık zammı ve usulsüzlük cezasının kalan % 90'ının,
b) Vergi Usul Kanununun
30 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına göre kendiliğinden verilen beyannameler
üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin tamamı ile hesaplanacak gecikme
faizinin ve kesilecek vergi cezalarının ayrı ayrı % 20'sinin; (a) bendinde
belirtilen süre ve şekilde ödenmesi ve dava açılmaması şartıyla, gecikme faizi
ile vergi cezalarının % 80'inin, tahsilinden vazgeçilir.
Ancak, bu Kanunun
kapsadığı dönemlere ilişkin olarak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
pişmanlık talebi ile verilip, ödeme yönünden şartların ihlal edildiği
beyannameler ile kendiliğinden verilen beyannameler için kesilen ve bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tebliğ edilmemiş ya da dava açma süresi
geçmemiş olan vergi ziyaı cezaları, bu fıkranın (b) bendi kapsamında sayılır.
Bu durumda, vergilerin tamamı ile gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi ziyaı
cezalarının % 20'sinin (a) bendinde belirtilen süre ve şekilde ödenmesi, ceza
ihbarnamesinin ilk taksit ödeme süresinden sonra tebliğ edilmesi halinde, bu
cezanın, ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere 6 ayda 6 eşit taksitte
ödenmesi ve dava açılmaması şartıyla gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi
ziyaı cezalarının kalan % 80'inin,
tahsilinden vazgeçilir.
2. Gelir Vergisi
Kanununun 64 üncü maddesinde sayılan diğer ücret mükelleflerinin; Şubat 2003
ayı sonuna kadar vergi dairelerine başvurarak 2003 takvim yılına ilişkin gelir
vergilerini tarh ettirmeleri ve karnelerine işletmeleri kaydıyla önceki
dönemlere ilişkin olarak herhangi bir vergi ve ceza aranmaz. Bu mükelleflerden
daha önce mükellefiyet kaydını yaptırmamış olanların işe başlama tarihi olarak
bu Kanuna göre yaptıkları müracaat tarihi esas alınır.
BAŞKAN - 6 ncı madde
üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Şahıslar adına söz
talebi?.. Yok.
6 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Matrah Artırımı
Gelir ve kurumlar
vergisinde matrah artırımı
MADDE 7.- 1. Gelir ve
kurumlar vergisi mükellefleri vermiş oldukları yıllık beyannamelerinde vergiye
esas alınan matrahlarını, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Şubat
2003 ayı sonuna kadar, 1998 takvim yılı için % 30, 1999 takvim yılı için % 25,
2000 takvim yılı için % 20, 2001 takvim yılı için % 15 nispetlerinden az
olmamak üzere artırdıkları takdirde, kendileri hakkında artırımda bulunulan
yıllar için yıllık gelir ve kurumlar vergisi incelemesi ve bu yıllara ilişkin
olarak bu vergi türleri için daha sonra başka bir tarhiyat yapılmaz.
2. Gelir vergisi
mükelleflerinin; artırımda bulunmak istedikleri yıl ile ilgili olarak vermiş
oldukları gelir vergisi beyannamelerinde zarar beyan edilmiş ya da hiç
beyanname verilmemiş olması halinde, vergilendirmeye esas alınacak matrah ile
(1) numaralı fıkraya göre artırdıkları matrahlar; 1998 takvim yılı için
2.500.000.000 liradan, 1999 takvim yılı için 3.000.000.000 liradan, 2000 takvim
yılı için 3.750.000.000 liradan, 2001 takvim yılı için 5.000.000.000 liradan az
olamaz. Ancak beyana tabi geliri sadece gayrimenkul sermaye iradından oluşan
gelir vergisi mükellefleri için vergilendirmeye esas alınacak matrah, ilgili
yıllar için belirlenmiş tutarın 1/5'i olarak dikkate alınır. Bu fıkranın
uygulamasında ilgili yıllar itibarıyla gayrimenkul sermaye iratları için
belirlenen istisna tutarları dikkate alınmaz.
3. Basit usulde
vergilendirilen gelir vergisi mükelleflerinden 1999, 2000 ve 2001 takvim
yıllarına ilişkin yıllık gelir vergisi beyannamesini bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce vermiş olanlar hakkında bu yıllara ilişkin olarak yıllık
gelir vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz. Bu mükelleflerin belirtilen
yıllarla ilgili olarak hiç beyanname vermemiş olmaları halinde, bu hükümden
yararlanabilmeleri için vergilendirmeye esas olmak üzere asgari; 1999 takvim
yılı için 600.000.000 lira, 2000 takvim yılı için 900.000.000 lira, 2001 takvim
yılı için 1.200.000.000 lira matrah beyan etmeleri zorunludur.
4. Kurumlar vergisi
mükelleflerinin; artırımda bulundukları yıla ilişkin olarak daha önce vermiş
oldukları beyannamelerinde zarar beyan etmiş olmaları veya beyanname vermemiş
olmaları halinde, vergilendirmeye esas alınacak matrahlar ile (1) numaralı
fıkraya göre artırdıkları matrahlar 1998 takvim yılı için 7.500.000.000
liradan, 1999 takvim yılı için 9.000.000.000 liradan, 2000 takvim yılı için
11.250.000.000 liradan, 2001 takvim yılı için 15.000.000.000 liradan az olamaz.
5. Bu madde hükmüne göre
artırılan matrahlar, % 30 oranında vergilendirilir. Bu matrahlar üzerinden
ayrıca herhangi bir vergi, fon payı ve eğitime katkı payı alınmaz. Ancak, gelir
ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, artırımda bulunmak istedikleri yıla ait
yıllık beyannamelerini kanuni sürelerinde vermiş, bu beyannameler üzerinden
tahakkuk eden vergilerini süresinde ödemiş ve bu vergi türleri için bu Kanunun
2 ve 3 üncü maddesi hükümlerinden yararlanmamış olmaları şartıyla, bu madde
hükmüne göre artırılan matrahları % 25 oranında vergilendirilir. İstisna,
indirim ve mahsuplar nedeniyle bu beyannameler üzerinden ödenmesi gereken
verginin bulunmaması halinde de bu
hüküm uygulanır.
6. Kurumlar vergisi
mükelleflerinin verdikleri yıllık beyannamede kurum kazancından indirilen ve
Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı
bendine göre gelir vergisi tevkifatına tabi tutulmuş olan kazanç ve iratlarının
da bulunması halinde, (1) numaralı fıkrada belirtilen vergi incelemesine ve
tarhiyata muhatap olmamaları için bu kazanç ve iratlar üzerinden tevkif edilen
vergilerin, ait olduğu yıla ilişkin olarak (1) numaralı fıkrada belirtilen
nispetlerde artırılarak ödenmesi şarttır.
7. Gelir Vergisi
Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yer alan
vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratların muhtasar beyanname ile beyan
edilmemiş olması halinde, kurumlar vergisi mükelleflerinin bu yıllara ilişkin
olarak vergi incelemesine ve tarhiyata muhatap olmamaları için; bu kazanç ve
iratlara ait tevkifat matrahlarını, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih ile
Şubat 2003 ayı sonuna kadar, (4) numaralı fıkrada belirtilen asgari matrahın %
50'sinden az olmamak şartıyla beyan etmeleri ve beyan edilen bu matrahlar için
1998 yılı ile ilgili olarak %19, 1999 yılı ile ilgili olarak % 18, 2000 yılı
ile ilgili olarak % 17 ve 2001 yılı ile ilgili olarak % 16 nispetinde vergilendirilmeleri
şarttır.
8. (6) ve (7) numaralı
fıkralarda yer alan hükümlerden yararlanarak artırımda veya beyanda bulunan
mükelleflerin, bu yıllara ilişkin olarak vergi incelemesi ve tarhiyata muhatap
olmamaları için, ilgili yıllarda vergiye esas alınan kurumlar vergisi
matrahlarını da (4) numaralı fıkrada belirtilen tutarlardan az olmamak üzere
(1) numaralı fıkrada belirtilen nispetlerde artırmaları şarttır.
9. (7) numaralı fıkra
hükmünden yararlanarak beyanname veren mükellefler hakkında bu fiilleri için
Vergi Usul Kanununun usulsüzlük cezalarına ilişkin hükümleri uygulanmaz.
10. Gelir ve kurumlar
vergisi mükelleflerinin bu madde hükmünden yararlanarak beyan ettikleri
matrahları artırmaları halinde, daha önce tevkif yoluyla ödemiş oldukları
vergiler, artırılan matrahlar üzerinden hesaplanan vergilerden mahsup edilmez.
11. Gelir ve kurumlar
vergisi mükelleflerinin matrah artırımında bulundukları yıllara ait zararların
% 50'si, 2002 ve izleyen yıllar kârlarından mahsup edilmez.
12. İstisna ve indirimler
nedeniyle gelecek yıllarda matrahtan indirim konusu yapılabilecek tutarlar ile geçmiş
yıl zararları bu madde hükmüne göre artırılan matrahlardan indirilemez.
13. Matrah artırımında
bulunan mükelleflerin yıllık gelir ve kurumlar vergisine mahsuben daha önce
tevkif yoluyla ödemiş oldukları vergilerin, mahsup ya da nakden iadesi ile
ilgili taleplerine ilişkin inceleme ve tarhiyat hakkı saklıdır.
BAŞKAN - 7 nci madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Kemal
Deveciler.
Sayın Deveciler; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Vergi Barışı Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Tasarının 7 nci maddesi
ile Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri daha önceki yıllara ilişkin olarak
vermiş oldukları beyannamelerde, bildirdikleri matrahlarını, yıllar itibariyle,
belli oranlarda artırdıklarında, bunlar hakkında vergi incelemesi
yapılmayacaktır ve artırım miktarları dışında da bu mükellefler hakkında
herhangi bir tarhiyatta bulunulmayacaktır.
Aslında, bu madde, önceki
yıllarda vergi kaçırmış bulunan, noksan beyanda bulunmuş ve kendisini inceleme
tehdidi altında gören mükelleflerin eksik beyanlarının belli bir kısmını
tamamlamak suretiyle ve bu tamamlamadan sonra yine gerçek matrahlarının
bildirilmeyen kısmını da affeden bir madde görünümündedir; yani, eski
dönemlerle ilgili olarak, kendi üzerinde vergi inceleme tehdidi bulunan
mükellefleri de rahatlatıcı bir maddedir. Bunun, hem de, öyle bir rahatlatıcı
özelliği var ki, örneğin, 1998 yılı için, o dönemde vermiş olduğunuz
beyannamedeki matrahı yüzde 30 artırırsanız siz artık incelenmeyeceksiniz,
affedildiniz deniliyor. Şayet, mükellef 1998 yılında beyan etmiş olduğu matrahın
üzerinden yüzde 200, yüzde 300 düşük matrah beyan ettiyse, sadece yüzde 30
dolayında bir artırım ilavesiyle, diğer yüzde 270'lik kısmından ve tabiî ki
inceleme tehditlerinden de kurtulmuş olacak ve bu mükellefin dosyaları Maliye Bakanlığının
raflarına kaldırılacaktır.
Burada şunu belirtmek
istiyorum: Bu madde, kendisini inceleme tehdidi altında gören kişileri,
şirketleri rahatlatmaya yöneliktir; çünkü, küçük esnafımızın kazancı bellidir.
Tüm gelirlerini beyan eden, tüm gelirlerini kayıt içine alan, kazancının
tamamını beyannamesinde gösteren ve vergisini ödeyen bir mükellef düşünelim;
ama, bu tasarı yasalaştığında, bu dürüst mükellef, acaba matrah artırımı
yapayım mı yapmayayım mı diye tereddütte kalacak ve belki de, kazancı olmadığı
halde, korkarak, matrah artırımında bulunup ek vergi ödemek zorunda kalacaktır;
çünkü, Demokles'in kılıcı gibi, devamlı olarak, bu küçük esnaf, kafasında bunu
hissedecek, acaba matrah artırımı yapmazsam vergi incelemesi olur da daha büyük
ceza yer miyim düşüncesiyle, olmayan bir kazancın vergisini kat be kat ödemek
durumunda bırakılacaktır.
Diğer taraftan ise,
matrah artırımıyla kendisini incelemeden kurtaran, yapmış olduğu yüzde 30'luk
matrah artışının belki 10 misli, 20 misli gelirini, kazancını kayıtdışı bırakan
mükellefler, şirketler, vergi denetiminden kurtarılmış olacaktır. Aslında,
burada sistemin kendi kendini inkârı vardır. Yani, açıkça mükelleflere, biz
sizi incelemiyoruz, sizden, kazancınıza göre, gerçek matrahınıza göre vergi
alamıyoruz, Allah rızası için, şu kadar artırın da sizin yakanızdan düşelim
deniliyor. Aslında, bu da, sistemin kendi kendini inkârıdır ve sistemin nasıl
karmaşık bir hale geldiğinin açık ve seçik göstergesidir.
Böyle bir ortam da,
sistemin işlemediği, olduğu gibi, mükelleflerin vicdanına bırakıldığı bir
sistemdir; ama, bunun yanında, memurlar, işçiler, yani, ücretliler gibi emekçi
kesimlerin vicdanına bırakılmamaktadır. Onların vergileri, kaynağından,
bordrolarından, kendilerine sorulmaksızın, peşin olarak kesilmektedir. Bu
sistem, zaman zaman da kendi iç tutarsızlığı yüzünden işlemez hale gelmektedir.
Bunun neticesinde, sistem işlemez hale gelince de, biriken bazı dosyaları
tasfiye edeceğiz gerekçesiyle, ikide bir af çıkarılmaktadır. O halde, yapılacak
şey, adaletli, adil ve de ödeme gücü olanlara yönelik bir vergi sisteminin
temel yapısını kurabilmektir ve Meclisimizin de yegâne görevi bu olmalıdır.
Anayasanın 73 üncü
maddesi, vergilerin, ödeme gücüne göre tahsil edileceğini ısrarla ifade ettiği
halde, özellikle son yıllarda, harcamalar üzerinden alınan vergilerin toplam
vergi gelirleri içerisindeki payı gittikçe artmaktadır. Halbuki, gelişmiş
ülkelerdeki gibi, doğrudan tahsil edilen dolaysız vergilerin vergi gelirleri
içerisindeki payının daha yüksek olması gerekmektedir. Biz de ise tam tersine
bir gelişme vardır. Sürekli olarak, dolaylı vergilerin vergi gelirleri
içerisindeki payı artmaktadır. Bu, harcama teamülü yüksek olan düşük gelir
grupları üzerindeki vergi yükünün artışı anlamına gelmektedir.
Diğer taraftan, dolaysız
vergilere bakıyorsunuz. Dolaysız vergiler içerisinde de ücretlilerin vergi yükü
ağır basmaktadır. Sistem, hem kendi vergi kanunlarının işlerliği açısından hem
de temel ilkeleri belirlemiş olan Anayasa maddesiyle uyumu açısından tam bir
tutarsızlık içerisindedir ve bu af tasarısı da, bu tutarsızlığın ve bu
karmaşanın bir sonucu olarak buraya gelmiştir. Ciddî bir vergi reformuyla,
vergi kanunlarının ve uygulamalarının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğine
olan inancımı belirtmek istiyorum. Vergi aflarının en rahatsız edici
maddelerinden birisinin de bu madde olduğu kanaatindeyim.
Gerçekten bir vergi
barışı var ise, gerçekten ekonomide, toplumda yeni bir dönem, yeni bir sayfa
açılıyor ise, bir köklü dönüşüme gitmişsek, sistemi değiştirmişsek, matrah artırımı,
bence, yapılması gereken bir düzenlemedir.
1992 yılındaki
düzenlemeyi, vergi affını incelersek, o vergi affının ne getirdiği irdelenirse,
matrah artırımından fazlaca bir gelir elde edilmediği görülmektedir. Yani,
sadece ve sadece, sorunları olan mükelleflerin sorunlarını çözmekten ibaret
olduğu görülmektedir.
Matrah artırımı nasıl bir
felsefenin eseri olmalıydı? Aslında, olması gereken şuydu: Hakikaten, vergi
sisteminde bir köklü reform yapılır, ekonomide, enflasyonda tek haneli
rakamlara düşülür, Avrupa Birliği sürecinde hakikaten bir yol alınır, ekonomi
istikrara kavuşur; bütün bunların içerisinde, gerçekten, o yeni döneme
geçerken, artık, eskiyle bağı koparmak açısından böyle bir düzenlemenin
yapılması doğru olabilirdi.
Bu matrah artırımı
maddesi, vergi denetimini de son derece zayıflatan, vergi idaresini yıpratan
bir maddedir. Bunun sonuçlarını hep birlikte göreceğiz. Sayın Bakan, inşallah,
ileride, bunların, matrah artırımının sonuçlarını bizlere açıklayacaktır. Bu
maddeden yararlanacak mükellef sayısı ve bunun getireceği gelir miktarı son
derece düşük olacaktır. En önemlisi, vergi denetimi kavramı çok zarar
görecektir. Denetim psikolojisi yok edilmekte, zafiyete uğratılmaktadır.
Esas itibariyle, matrah
artırımları, vergi idaresini, vergi denetimini güçsüzleştiren, gelecekte çok
daha zor durumda kalmasına yol açan bir düzenleme olacaktır. Bir yandan, bizim
otokontrol mekanizması olarak nitelendirdiğimiz, ama, hükümetin katılmadığı
"nereden buldun müessesesi" kaldırılırken, bir yandan da, hakikaten,
geçmişi sıfırlayacak şekilde yapılacak bu matrah artırımıyla vergi idaresi zora sokulacaktır.
Bu denli sık aralıklarla
vergi affının çıkarılması, zaten vergi ödemek istemeyen birkısım mükellefleri
cesaretlendirmektedir. Nereden bakılırsa bakılsın, hem ek vergiler konulması
hem de vergi aflarının çıkarılması, sadece vergisel yükümlülüklerini yerine
getirmeyen kişilerin işine yaramakta; bu kişiler, gelirlerini kayıtdışı
tutmanın, başka bir deyişle, kendilerini devletten gizlemenin ödülünü, yine
devletten almaktadırlar. Böyle bir durum karşısında, vergisini zamanında ve tam
olarak ödeyen mükelleflerin, özelde vergi sistemine, vergi idaresine,
vergilendirmedeki adalete, genelde devlete güvenleri sarsılmaktadır. Onun
içindir ki, Meclisimizce yapılacak bir düzenlemeyle, yapacağımız bir jestle,
beyannamelerini zamanında veren, vergilerini zamanında ödeyen bu dürüst ve bu
duyarlı mükelleflerin 2002 yılına ait verecekleri beyannamelerde gösterecekleri
Gelir ve Kurumlar Vergilerinde indirim yapılarak ödüllendirilmesinin gerekmekte
olduğu kanaatindeyim.
Sayın milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz "Vergi Barışı Kanunu Tasarısı" adı altında
getirilen bu tasarı, kesinlikle vergi barışı değildir, vergi affı da değildir.
Bu tasarı, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
çerçevesinde ödemelerini günü gününe yapan namuslu mükelleflerimizi
cezalandıran; kamuoyunda yıllarca konuşulan, gazetelerden ve TV'lerden hep
beraber izlediğimiz, hâlâ yargıda davaları devam etmekte olan
"Balina", "Örümcek Ağı", "Kartal" ve
"Paraşüt" gibi birçok isim altında naylon faturalarla hayalî ihracat
organizasyonlarıyla ilgili vergi kaçakçılığı yapanları aklayan ve Sayın Bakanın
da hakkında -ne yazık ki Sayın Bakanımı burada göremiyorum. İsterdim ki, bu
konuşmalarımı yaparken Sayın Maliye Bakanım da burada koltukta oturmakta
olsun...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın hatip,
buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - ... Sayın Bakanın hakkında İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinde
yargılanması devam etmekte olduğu suçlamayı ortadan kaldıran maddeyi de
kapsayan bir yasa tasarısıdır, vergi affı değildir. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Bu tasarının bu ilgili
maddesi, kabul edildiğinde, halkımızın büyük bir kesimini yaralayacaktır, kamu
vicdanını sızlatacaktır. Bu tasarının kabul edilmesi durumunda, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde yaşanmamış büyük bir skandalı hep birlikte yaşamış
olacağız. Onun içindir ki, bu, ülkemiz için büyük bir skandal olacaktır. Çünkü,
sahte, naylon fatura suçlamasından kendisini kurtaracak ve İstanbul Ağır Ceza
Mahkemesinde yargılanmakta olduğu bu davayı ortadan kaldırmaya ve kendini
aklamaya yönelik bir af getiren bir bakan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir
zaman görülmemiştir arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için, bu bir
ilktir. Bu maddenin kabulü halinde, bizler, bu Meclis olarak hep birlikte bir
ilki yaşayacağız. Sayın Bakan kendisini aklamış olacaktır ve aklanmış ve
suçundan arınmış bir Maliye Bakanı olarak bundan sonraki görevini gönül
rahatlığıyla, huzur içerisinde sürdürecektir.
Sayın AKP'li
milletvekilleri, sizlere sesleniyorum: Hem partinizin adının AK Parti olduğunu
söylüyorsunuz hem "AK Parti olarak ak sayfa açacağız" diyorsunuz;
ama, ne yazık ki, bu söylemlerinizin hiçbirini tutmuyorsunuz. Görüyoruz ki, altmış
günlük iktidarınızda, sizin söylemlerinizin aksine olan yasaları çıkarmaya
çalışıyorsunuz.
Nereden Buldun Yasasını
siz iptal ettiniz, malî miladı siz kaldırdınız, 607 milyar liralık repo
gelirlerini siz vergidışı bıraktırdınız; yine, vergileri, yüzde 30 civarında
enflasyon olmasına rağmen yüzde 59 olarak siz artırdınız, 40 trilyon lirayı
seramikçilere karşılıksız sizler hibe ettiniz, bugün de burada, naylon
faturacıları, hayalî ihracatçıları da siz aklamaya çalışıyorsunuz; ama ne yazık
ki, hayvancıya, çiftçiye, esnafa, çalışanlara destekle ilgili yasadan hiç
bahsetmiyorsunuz. Nerede bu yasalar, soruyorum sizlere? (CHP sıralarından
alkışlar)
Hani, esnafın kredi
borçlarında kolaylık yapılacaktı: seçimlerde konuştunuz, meydanlarda nutuk
attınız, çiftçinin faiz borçları silinecekti. Ne oldu bunlar, soruyorum
sizlere? Bunun takipçisi olunuz. Şu anda, bu yasanın 15 inci maddesi bugün
kabul edildiğinde, başta Maliye Bakanımız ve naylon fatura kullanarak vergi
kaçıranları, naylon fatura kullanarak hayalî ihracat yapanları, Meclisimiz
olarak, aklamış olacağız; ama, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak değil, AK Parti
Grubu olarak siz aklamış olacaksınız ve yarınki gazetelerin ve tüm medyanın
manşetini de sizlere aynen söylemek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
"AK Parti akladı" diyecekler, yarın hep birlikte göreceğiz. Bu da, AK
Partinin ne kadar ak olduğunun göstergesidir; ama, gerçek bir AK Parti
olabilmeniz için, Mecliste çoğunluğunuza dayalı olarak, kendi kendinizi,
bakanlarınızı, burada çıkardığınız yasalarla değil, mutlak surette yargı önünde
aklamanız lazımdır.
Haydi hayırlısı diyorum,
Yüce Meclisi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Deveciler.
Başka söz talebi?.. Yok.
Sayın Maliye Bakanımızın
söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Bağırmayın, duyuyoruz!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Duyabiliyor musunuz?
AHMET ERSİN (İzmir) -
Bağırmanıza gerek yok; duyuyoruz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum. İyi duyun... (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Muhterem arkadaşlar, burası
millî iradenin tecelli ettiği yer, burası ciddî bir kürsü; milletvekilliği de
ciddî bir iş. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Burada söylenilenler çok
önemli; kimsenin, milletin huzurunda yalan söylemeye hakkı yok burada. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Bizim muhalefete saygımız
var ve dikkatle hepsini dinliyoruz, dinlemeye de devam edeceğiz ve
faydalandıklarımızdan dolayı da teşekkür edeceğiz; ama, bir şey hariç, burası
iftira kürsüsü değil. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ya okuduklarını anlasınlar
yahut da iftira etmesinler. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Naylon fatura ne oldu Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Gelen tasarı, ne hükümetin komisyona gönderdiği tasarı ne
komisyondan çıkmış olan tasarı ne de burada verilecek önergeler olursa ondan
sonraki tasarı, asla ve kat'a, Maliye Bakanını aklamıyor. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Böyle bir şeyi de ne düşünürüz ne yaparız. Biz, AK Parti
hükümetiyiz; karıştırılmasın... (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar)
Bundan sonra, sizleri
bilgilendirmek için tekrar huzurlarınıza gelebilirim; yalnız bu konuya açıklık
kazandırmak için geldim.
Beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MUHARREM DOĞAN (Mardin) -
Naylon faturadan bahsetmediniz!
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - Muharrem Bey, siz susun!
BAŞKAN -Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum...
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir)- Sayın Başkan, sataşma var...
BAŞKAN - Yok...
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir)- İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının müzekkeresi var, 5 inci sırada
"Kemal Unakıtan" yazıyor; belge burada!.. (CHP sıralarından
"Bravo"sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi
okutuyorum :
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Vergi
Barışı Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin 11 numaralı fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 16.1.2003.
"11- Gelir ve
Kurumlar Vergileri mükelleflerinin matrah artırımında bulundukları yıllara ait
zararlar 2002 ve izleyen yıllar kârlarından mahsup edilmez"
Ali Topuz |
Ali Kemal Deveciler |
Mehmet Akif Hamzaçebi |
|
|
İstanbul |
Balıkesir |
Trabzon |
|
Birgen Keleş |
|
Mahmut Yıldız |
|
İstanbul |
|
Şanlıurfa |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu ?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Efendim, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu ?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge sahipleri,
önergeniz üzerinde konuşacak mısınız, gerekçeyi okutayım mı?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutayım, peki.
Gerekçeyi okutuyorum :
Gerekçe : Tasarının 7 nci
maddesi Gelir ve Kurumlar Vergilerinde matrah artırımını düzenlemektedir:ancak,
zarar beyan etmiş olan mükelleflerin matrah artırımında bulunması o yılda zarar
edilmediğinin kabulü anlamına gelmektedir. Bu durumdaki mükelleflerin
zararlarının yüzde 50'sinin gelecek yıl kârlarından mahsup edilmesi matrah
artırımının amacıyla çelişmektedir.
Maddenin amacıyla tutarlı
olunması açısından anılan değişikliğin yapılması uygun olacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir. (CHP sıralarından alkışlar[!])
Sayın milletvekilleri, 7
nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından alkışlar[!])
8 inci maddeyi
okutuyorum:
Katma değer vergisinde
artırım
MADDE 8.- 1. Katma değer
vergisi mükelleflerinin; her bir vergilendirme dönemine ilişkin olarak
verdikleri (ihtirazi kayıtla verilenler dahil) beyannamelerindeki hesaplanan
katma değer vergisinin yıllık toplamı üzerinden 1998 yılı için % 3, 1999 yılı
için % 2.5, 2000 yılı için % 2 ve 2001 yılı için % 1.5 oranında hesaplanacak
katma değer vergisini, Şubat 2003 ayı sonuna kadar idareye başvurarak artırımda
bulunmayı kabul etmeleri halinde, bu mükellefler nezdinde sözkonusu vergiyi
ödemeyi kabul ettikleri yıllara ait vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak
katma değer vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz.
2. Vergilendirme dönemi
aylık olan katma değer vergisi mükelleflerince, artırımda bulunulmak istenilen
yıl içinde;
a) Verilmesi gereken
katma değer vergisi beyannamelerinden, en az 3 döneme ait olanlarının verilmiş
olması halinde, bu yıla ait dönemlerden verilmiş olan beyannamelerdeki
hesaplanan katma değer vergisi tutarlarının ortalaması 1 yıla iblağ edilerek,
artırıma esas olmak üzere yıllık hesaplanan katma değer vergisi tutarı bulunur
ve bu tutar üzerinden (1) numaralı fıkrada belirtilen oranlarda katma değer
vergisi olarak ödenir.
b) Hiç beyanname
verilmemiş ya da 1 veya 2 döneme ilişkin beyanname verilmiş olması veya vergiye
tabi işlemlerin iade hakkı doğurmayan ve vergiden istisna edilmiş işlemlerden
oluşması nedeniyle hesaplanan vergi bulunmaması halinde, ilgili yıl için gelir
veya kurumlar vergisi matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla artırılan
matrah üzerinden % 15 oranında hesaplanacak katma değer vergisini ödemek
suretiyle bu maddeden yararlanılır.
3. Vergilendirme dönemi 3
aylık olan katma değer vergisi mükelleflerinin, yıllık asgarî artırım tutarı;
hiç beyanname vermemiş olmaları halinde (2) numaralı fıkranın (b) bendinde
belirtilen esaslar çerçevesinde, beyanname vermiş olmaları halinde ise aynı
fıkranın (a) bendinde belirtilen esaslar çerçevesinde belirlenir.
4. Katma değer vergisi
mükelleflerinin artırımda bulunmak istedikleri yıl içinde işe başlamaları ya da
işi bırakmaları halinde faaliyette bulunulan vergilendirme dönemleri için bu
maddede belirtilen esaslar çerçevesinde artırımda bulunulur.
5. Mükelleflerin
artırımda bulunmak istedikleri yıl içinde bulunan vergilendirme dönemlerine
ilişkin olarak, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılıp kesinleşen
tarhiyatlar ilgili dönem beyanı ile birlikte dikkate alınır.
6. Basit usulde
vergilendirilen gelir vergisi mükellefleri hakkında (1) numaralı fıkrada
belirtilen yıllardaki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak katma değer
vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz.
7. Artırımda bulunulan
yıllarla ilgili olarak kendileri hakkında sonraki dönemlere devreden
indirilebilir katma değer vergileri ve ihraç kaydıyla teslimlerden veya iade
hakkı doğuran işlemlerden doğan tecil-terkin ve nakden ya da mahsuben iade
işlemleriyle sınırlı olmak üzere, inceleme ve tarhiyat hakkı saklıdır.
8. Bu madde hükmüne göre
ödenen katma değer vergisi, gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının
tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak nazara alınmaz, ödenmesi gereken
katma değer vergilerinden indirilmez veya herhangi bir şekilde mahsup ve iade
edilmez.
BAŞKAN - 8 inci madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu.
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti, 1950
yılında, gerçekten de çok önemli bir vergi reformunu gerçekleştirmiştir.
Değerli arkadaşlar, 1950 yılında yapılan reformun temel nirengi noktası şudur:
1950'de yapılan reformla,
yükümlülere kendi kazançlarını özgür iradeleriyle beyan etmeleri hakkı
tanınmıştır; yani, Osmanlının yaptığı mültezim sisteminden vazgeçilmiş,
kişilere denmiş ki "artık, devlet uygar bir devlettir, çağdaş bir
devlettir, sizler kazancınızı elde edersiniz, elde ettiğiniz kazancı da getirir
vergi dairesine beyannameyle beyan edersiniz." Ama, buna karşılık, devlet
şunu da söylüyor: "Bunu beyan edersiniz; ama, benim de devlet olarak,
sizin beyanlarınızın doğru olup olmadığını denetleme hakkım var" ve
bununla ilgili vergi yasalarına değişik hükümler konuluyor. O hükümlerden çok
önemli birisi, bu yasama döneminde yine sizlerin oylarıyla kaldırıldı. Eğer bir
yükümlüye gidip "arkadaş, şu kadar beyan ettin; ama, şu aradaki farkın
bana hesabını ver" dediğiniz zaman, sizin çıkardığınız yasalarla biz bunu
soramayacağız.
Ben, size, Vergi
Dünyası'nın Ocak sayısında Katma Değer Vergisi iadeleriyle ilgili olarak bir
hesap uzmanı arkadaşımızın yaptığı çok ciddî bir çalışmadan bir paragraf okumak
istiyorum ve Sayın Bakanımın dikkatine sunmak istiyorum; paragraf aynen şöyle:
"Tekstil ve konfeksiyon sektörünün ihracat içindeki payı yüzde 41,1 iken,
ihracattan kaynaklanan iadelerin yaklaşık yüzde 70'i bu sektöre yapılmaktadır.
Söz konusu sektörün ödenen KDV içindeki payı ise sadece yüzde 7,4'tür." Bu
ne demektir; Türkiye'de naylon fatura uygulamasının çok yaygın olduğunu
gösteriyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, vergi barışı yasa
tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarının gerçek anlamda anlam ifade edebilmesi için
tasarının yasalaşmasından sonra insanların artık yanlış beyanda bulunmamaları
gerekir, ona yönlendirmemiz gerekir, devlet ile yurttaş arasında barışı
sağlamak gerekir, karşılıklı güveni ve itimadı tesis etmek gerekir.
Bana söyler misiniz
lütfen, bu yasa tasarısının içinde, naylon faturayı engelleyebilecek ciddî bir
hüküm var mı; yok, eski hükümler duruyor. Eski hükümler, naylon faturacılığı
engelledi mi; hayır. Peki, engellemek için bir şey getiriyor musunuz; hayır.
Peki, bunun adı ne; vergi barışı. Arkadaşlar, bunun neresi barış?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Madde üzerinde...
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Tabiî, madde üzerinde konuşuyorum, Katma Değer Vergisiyle ilgili
konuşuyorum.
Şimdi, bakın değerli
arkadaşlar, eğer Katma Değer Vergisi iadesini bugünkü sistemde sürdürürsek,
devletin soyulmasına açıkça çanak tutmuş oluruz. Katma Değer Vergisi denetimini
yapabiliyor muyuz yeteri kadar? Aklımıza bu soru gelir. Yeteri kadar denetim
elemanı vardır, Maliye Bakanlığı, denetim elemanları aracılığıyla denetler.
Hepimiz de biliyoruz ki, Maliye Bakanlığının denetim elemanlarının sayısı çok
sınırlıdır ve çok azdır ve inceleme oranımız yüzde 1,5-2 civarındadır, bütün
mükellefleri inceleme oranımız.
Eğer, siz, vergi
yasalarında ciddî önlemler getiremezseniz, artık bundan böyle, vergi affı
projeleri, yasa tasarıları, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminden eksik
olmaz değerli arkadaşlar. Neden eksik olmaz; çünkü, naylon faturacılık yine
bütün hızıyla devam edecektir, Katma Değer Vergisi iadeleri yoluyla yine devlet
soyulacaktır, milyarlarca, katrilyonlarca lira paralar gidecektir ve biz, vergi
toplamak için yine gideceğiz mükellefe, âdeta ona şantaj yapacağız: Matrahını
artır; artırmazsan, kusura bakma, seni incelerim... Böyle devlet anlayışı,
böyle devlet ciddiyeti olmaz değerli arkadaşlar.
Şimdi, yine Katma Değer
Vergisiyle ilgili olarak bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Eğer,
bir yasa, sadece gelir kaygısıyla hazırlanıyorsa "ben buradan ne ölçüde,
ne alabilirim" kaygısıyla bir vergi yasası hazırlanıyorsa, o vergi
yasasının, toplumun ekonomik gelişmesine katkısı olmaz, toplumun huzurlu
gelişmesine katkısı olmaz, toplumun dengeli büyümesine katkısı olmaz. Bu vergi
yasasıyla, bu barış tasarısıyla, sözde barış tasarısıyla, toplumun hangi kesimiyle
barış sağlanacak ben merak ediyorum! Dürüst mükellefi cezalandıran, halkın
deyimiyle, kümesteki kazları yolup yolup, kümes dışındaki kazlardan da bir tüy
alma amacını taşıyan bir vergi tasarısıyla siz hangi barışı sağlayacaksınız?!
Ben, fazla bir şey
söylemek istemiyorum; çünkü, bu tasarı, Cumhuriyet Halk Partisinin tasarısı
değil, bu tasarı, adaleti ve kalkınmayı kendisine ilke edindiğini söyleyen
değerli partinizin tasarısıdır. Sizlere hayırlı olsun arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, teşekkür ederim.
Madde üzerinde başka
konuşma talebi yoktur.
Madde üzerinde verilmiş
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 8 inci maddesinin;
1- (1) numaralı
fıkrasının sonuna "25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 11 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi ve geçici 17 nci
maddelerine göre tecil-terkin uygulamasından faydalanan mükelleflerde artırıma
esas tutarın belirlenmesinde, tecil edilen vergiler hesaplanan vergiden
düşülür" cümlesinin eklenmesini,
2- (2) numaralı
fıkrasının;
-(b) bendinden "...
veya vergiye tabi işlemlerin iade hakkı doğurmayan ve vergiden istisna edilmiş
işlemlerden oluşması nedeniyle hesaplanan vergi bulunmaması..." ibaresinin
çıkarılmasını,
-(b) bendini takiben
aşağıdaki bendin (c) bendi olarak eklenmesini,
Arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz |
Bülent Gedikli |
Faruk Çelik |
|
|
|
Ankara |
Ankara |
Bursa |
|
|
Kemalettin Göktaş |
|
İrfan Gündüz |
|
|
Trabzon |
|
İstanbul |
|
"c) İlgili takvim
yılı içindeki işlemlerin tamamının, Katma Değer Vergisi Kanununun 32 nci
maddesinde sayılmayan istisnalar kapsamındaki teslim ve hizmetlerden ya da
tecil-terkin uygulaması kapsamındaki teslimlerden oluşması nedeniyle hesaplanan
vergi bulunmaması halinde, ilgili yıl için Gelir veya Kurumlar Vergisi matrah
artırımında bulunulmuş olması şartıyla artırılan matrah üzerinden yüzde 15
oranında Katma Değer Vergisi ödenmek suretiyle bu maddeden yararlanılır. Şu
kadar ki, ilgili takvim yılı içinde yukarıdaki işlemlerin yanı sıra vergiye tabi işlemlerin de mevcudiyeti
nedeniyle hesaplanan vergisi çıkan mükelleflerin bu madde hükmüne göre
ödemeleri gereken Katma Değer Vergisi tutarı, yukarıda belirtildiği şekilde
hesaplanacak yüzde 15 oranındaki Katma Değer Vergisi tutarından aşağı olamaz.
Bu kapsama giren mükellefler, Gelir veya Kurumlar Vergisi için matrah
artırımında bulunmamaları halinde bu madde hükmünden yararlanamaz."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet, katılıyoruz.
BAŞKAN - Önerge sahipleri
adına...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Katma Değer Vergisi
Kanunu uyarınca kısmî istisna ve tecil-terkin kapsamında işlemleri bulunan
mükelleflerin madde hükmünden yararlanmalarına açıklık getirilmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
saat 19.45'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.54
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.45
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.- Vergi Barışı Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/342) (S. Sayısı : 19) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Görüşmekte olduğumuz 19
sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesini okutuyorum:
Gelir (stopaj) vergisinde
artırım
MADDE 9. - 1. Gelir
Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi
uyarınca hizmet erbabına ödenen ücretlerden vergi tevkifatı yapmaya mecbur
olanların; her bir vergilendirme dönemine ilişkin olarak verdikleri (ihtirazi
kayıtla verilenler dahil) muhtasar beyannamelerinde yer alan ücret ödemelerine
ilişkin gayrisafi tutarların yıllık toplamı üzerinden 1998 yılı için % 5, 1999
yılı için % 4, 2000 yılı için % 3 ve 2001 yılı için % 2 oranında hesaplanacak
gelir vergisini, Şubat 2003 ayı sonuna kadar idareye başvurarak artırımda
bulunmayı kabul etmeleri halinde, bu mükellefler nezdinde sözkonusu vergiyi
ödemeyi kabul ettikleri yıllara ait vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak
ücret yönünden gelir (stopaj) vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz.
2. Gelir (stopaj) vergisi
artırımı isteminde bulunulan yıl içinde yer alan vergilendirme dönemlerine
ilişkin olarak;
a) Verilmesi gereken
muhtasar beyannamelerinden, en az 1 dönemde beyanname verilmiş olması halinde,
bu beyannamede yer alan ücret ödemelerine ilişkin gayrisafi tutar 1 yıla iblağ
edilerek, artırıma esas olmak üzere yıllık ücretler üzerinden hesaplanan gelir
(stopaj) vergisi matrahı bulunur ve bu tutar üzerinden (1) numaralı fıkrada
belirtilen oranda gelir vergisi ödenir.
b) Hiç beyanname verilmemiş olması halinde;
her bir vergilendirme dönemi için hesaplanacak asgari gelir (stopaj) vergisine
esas olmak üzere en az ;
ba) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce ilgili yılda verilmiş olan en son dört aylık sigorta prim
bordrolarında bildirilen işçi sayısı kadar işçi,
bb) İlgili yılda sigorta
prim bordrosunun hiç verilmemiş olması halinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihe kadar, izleyen vergilendirme dönemlerinde verilen ilk sigorta prim
bordrosundaki işçi sayısı kadar işçi,
bc) Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihe kadar sigorta prim bordrosunun hiç verilmemiş olması halinde en
az iki işçi, çalıştırıldığı kabul edilmek ve ilgili yılın son vergilendirme
döneminde 16 yaşından büyük işçiler için geçerli olan asgari ücret tutarı esas
alınarak hesaplanan gelir (stopaj) vergisi matrahı üzerinden (1) numaralı
fıkrada belirtilen oranda gelir vergisini ödemek suretiyle bu maddeden
yararlanılır.
3. Gelir (stopaj) vergisi
artırımında bulunmak isteyenlerin, yıl içinde işe başlamaları ya da işi
bırakmaları halinde faaliyette bulunulan vergilendirme dönemleri için bu
maddede belirtilen esaslar çerçevesinde artırımda bulunulur.
4. Gelir (stopaj) vergisi
artırımında bulunulan yıl içinde yer alan vergilendirme dönemlerine ilişkin
olarak, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılıp kesinleşen
tarhiyatlar ilgili dönem beyanı ile birlikte dikkate alınır.
5. Bu madde hükmüne göre
ödenen gelir vergisi, gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde
gider veya maliyet unsuru olarak nazara alınmaz.
BAŞKAN - 9 uncu madde
üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Şahıslar adına söz
talebi?.. Yok.
Önerge yok.
9 uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
Matrah artırımına ilişkin
ortak hükümler
MADDE 10. - 1. Bu Kanunun
7, 8 ve 9 uncu maddelerine göre;
a) Hesaplanan gelir, kurumlar ve katma
değer vergilerinin; Şubat, Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları
ile Şubat, Nisan, Haziran 2004 ayları sonuna kadar 9 eşit taksitte ödenmesi
şarttır. Bu vergilerin Kanunda belirtilen şekilde ödenmemesi halinde, 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre
gecikme zammıyla birlikte takip ve tahsiline devam olunur.
b) Hesaplanarak ödenen vergiler, gelir veya
kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilmez, indirim,
mahsup ve iade konusu yapılmaz.
c) Artırılan matrahlar nedeniyle geçici
vergi hesaplanmaz ve tahsil olunmaz.
d) Matrah artırımında bulunulması, Vergi
Usul Kanununun defter ve belgelerin muhafaza ve ibrazına ilişkin hükümlerinin
uygulanmasına engel teşkil etmez.
2. Defter ve belgeleri üzerinde daha önce
vergi incelemesi yapılmış olan mükellefler, diledikleri takdirde vergi
incelemesi yapılan yıllar için de artırımda bulunabilirler.
3. İdarenin artırımda bulunulmayan yıllar
veya dönemler için vergi incelemesi yapma hakkı saklıdır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 10
uncu maddesi, matrah artırımına ilişkin hükümleri düzenliyor. Çeşitli hususlar
var; bunlardan önemli olanı, tasarının 5 inci maddesinin uzantısı olarak,
hükümet tasarısında 9 uncu maddenin 3 numaralı fıkrası olarak yer alan fıkranın
10 uncu maddede yer almamış olması; ancak, tahmin ediyorum, konuya ilişkin
muhtelif önergeler gelecek ve kanunun yürürlük tarihi itibariyle devam etmekte
olan incelemeler için bazı düzenlemeler Genel Kurulun takdirine sunulacak.
Hükümet tasarısının 9
uncu maddesinin 3 numaralı fıkrasında, kanunun yürürlük tarihi itibariyle devam
etmekte olan incelemeler için üç aylık bir süre öngörülüyordu; yani, bu üç ay
içerisinde inceleme biterse bu yasa hükümlerinden belirtilen çerçevede
yararlanılacak; ama, mükellef, dilerse, matrah artırımında tabiî ki bulunacak.
Matrah artırımında bulunduğu takdirde buna göre işlem yapılacak. Üç ay sonunda
inceleme bitmezse inceleme orada sona erecek, bitecek; yani, o incelemeye devam
edilmeyecek.
Tabiî, inceleme
elemanlarına böyle bir süre vererek "üç ay içerisinde veya -farklı bir
süre öngörülebilir- bir ay içerisinde bu incelemeleri bitir" demek çok
doğru bir yaklaşım değil. Belki, vergi idaresi böyle bir süreyi vermekte şöyle
haklı olabilir; yani, bu incelemeler yıllarca sürmemeli. Doğru; hakikaten,
böyle bir yasa çıkıyorsa, yeni bir sayfa açma iddiasında ise bu yasa, o halde,
yıllarca sürecek vergi incelemeleri de olmamalı. Bu, yanlış bir yaklaşım değil;
ama, yanlışlık şurada: Çok kısa sürede, inceleme elemanı elindeki
incelemelerden hangisine karar verecek, hangisine öncelik tanıyacak ve onu
bitirecek; bu, çok zor. İnceleme elemanını çok zorda bırakacak olan bir
konudur; ama, belki, vergi idaresinin elinde, önemli ölçüde, sahte veya
muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge tespit edilmiş olan incelemeler
olabilir. Bu nedenle bir süre verilme İhtiyacı da duyulmuş olabilir; bu da,
haklı bir gerekçedir doğrusu eğer bu sürenin verilmesinin gerisinde böyle bir
gerekçe yatıyor ise.
Doğru olan şudur
kanaatimce: Tasarının şu andaki şekli, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçip Genel
Kurula getirilmiş olan şekli, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge
kullananları, bilerek kullananları, kapsam dışında bırakıyor. 15 inci madde çok
iyi yazılmış değil, teknik sorunları var; ama, komisyonun niyeti o yöndeydi.
Kabul edilen önergeyle, bilerek kullanım, şu anda, 15 inci maddenin buradaki
şekliyle kapsam dışında. O halde, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı
belge tespit edilmiş ise bir vergi incelemesinde, bırakalım inceleme elemanı
bunu sonuna kadar devam ettirsin. Bunları af kapsamında bırakıyor ise tasarı, o
halde, vergi incelemesinde naylon fatura tespit edilmiş ise, bu incelemeler de sonuna kadar devam etsin,
sonucuna göre işlem yapılsın. Buna paralel olarak naylon fatura tespit
edilmemiş olan incelemeler için kanunun yürürlük tarihî itibariyle bile
incelemeler sona erer denilebilir; yani, matrah artırımında bulunulması halinde
tabiî ki. Bunu, sizlerin takdirine sunuyorum.
Bu, son derece önemli bir
konu. Naylon fatura dediğimiz belgeyle, bugüne kadar, hem kamuoyu, toplum
bundan rahatsız olmuştur hem de vergi idaresi bundan son derece büyük zararlar
görmüştür ve bu zarar, vergi idaresinin gördüğü bu zarar, sonuçta, gerçek
ihracatçıya yansımıştır. Katma Değer Vergisi iadelerindeki olumsuzlukları
önlemek için, haksız Katma Değer Vergisi iadelerini önlemek için, hayalî
ihracatçıların yapmış olduğu işlemleri, hayalî ihracatı ve bu yolla KDV
iadesini önlemek için, vergi idaresi, Gelirler Genel Müdürlüğü son derece ciddî
önlemler almıştır. Zaman zaman bu önlemlerin ciddiyeti nedeniyle gerçek
ihracatçıların Katma Değer Vergisi iadelerinde aksamalar olabilmiştir; bu, çok
doğal bir gelişme tabiî ki. Vergi idaresi de, kendisini, bir şekilde bu belge
düzenine, sahte belge düzenine karşı korumak için gerekli önlemleri alacaktır;
ancak, sonuç ne olursa olsun, hiçbir şekilde, gerçek ihracatçı, tabiî ki, iade
alacağını alırken, bunu geç almak şeklinde bir uygulamayla zarar görmemelidir;
ama, eğer, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge, yani naylon fatura
konusunda, Meclisimiz farklı bir yaklaşım benimserse, bunları bilerek kullananları
af kapsamına dahil ederse ve matrah artırımıyla yapılacak düzenlemelerle de bu
incelemeleri sona erdirirsek, bunun sonucunda, bundan, hem toplum zarar görür
hem gerçek ihracatçı zarar görür hem de vergi idaresi çok büyük zarar görür.
Ben, bunu, sizlerin takdirine sunuyorum. Uygun olan, burada, bu tip naylon
fatura tespit edilen incelemelerin sonuna kadar devam etmesidir, sonucuna göre
işlem yapılmasıdır; yani, bu yasa kapsamı dışında bırakılmasıdır; diğer vergi
incelemelerinde de, kanunun yürürlük tarihi itibariyle, matrah artırımında
bulunulması halinde, bu incelemelerin sona ermesidir.
Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde başka söz
talebi yoktur.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 10 uncu maddesine (3) numaralı fıkrayı takiben aşağıdaki (4)
numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz |
Bülent Gedikli |
Faruk Çelik |
|
|
Ankara |
Ankara |
Bursa |
|
Kemalettin Göktaş |
|
İrfan Gündüz |
|
Trabzon |
|
İstanbul |
"4. Bu Kanuna göre
matrah artırımında bulunulması, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
başlanılmış olan vergi incelemeleri ile takdir işlemlerine engel teşkil etmez.
Ancak, matrah artırımında bulunan mükellefler hakkında başlanılan vergi
incelemeleri ve takdir işlemlerinin, bu Kanunun 7 nci maddesinin (13) numaralı,
8 inci maddesinin (7) numaralı fıkra hükümleri saklı kalmak kaydıyla bu Kanunun
yürürlüğe girdiği ayı izleyen ayın başından itibaren bir ay içerisinde
sonuçlandırılamaması halinde bu işlemlere devam edilmez. Bu süre içerisinde
sonuçlandırılan vergi incelemeleriyle ilgili tarhiyat öncesi uzlaşma talepleri
dikkate alınmaz. İnceleme veya takdir sonucu tarhiyata konu matrah farkı tespit
edilmesi halinde, inceleme raporları ile takdir komisyonu kararlarının vergi
dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihten önce matrah artırımında bulunulmuş
olması şartıyla, inceleme ve takdir sonucu bulunan matrah farkı, bu Kanunun 7
ve 8 inci madde hükümleriyle birlikte değerlendirilir. İnceleme ve takdir
işlemlerinin sonuçlandırılmasından maksat, inceleme raporları ve takdir
komisyonları kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal
ettirilmesidir."
BAŞKAN - Okutacağım bu
önerge en aykırı önerge olduğundan, okutup işleme alacağım.
Önergeyi okutuyorum:
16.1.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 19 sıra
sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin (3) numaralı bendinin
aşağıdaki şekilde düzenlenmesini ve mevcut (3) numaralı bendin bent numarasının
da (4) olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"3. Bu kanuna göre
matrah artırımında bulunması halinde, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
başlanıldığı halde bitirilememiş olan vergi incelemeleri ile takdir işlemlerine
devam edilmez. Ancak haklarında Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde
belirtilen haller dolayısıyla Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce vergi
incelemesine başlanılmış mükellefler hakkındaki vergi incelemelerine devam
edilir. Bu mükellefler, bu Kanunun matrah artırımına ilişkin hükümlerinden
yararlanamazlar.
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Kemal
Sağ |
Ersoy
Bulut |
|
|
İstanbul |
Adana |
Mersin |
|
Oya
Araslı |
|
Mukarrem
Doğan |
|
Ankara |
|
Mardin |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu, önergeniz hakkında konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Gerekçeyi okutalım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Hükümet
tasarısının 9 uncu maddesinin konuya ilişkin (3) numaralı bendi devam eden
vergi incelemelerinde 3 aylık süre öngörüyordu. Plan ve Bütçe Komisyonunun
yapmış olduğu düzenlemede ise bu incelemelere konu olan mükelleflerin de matrah
artırımından yararlanması düşüncesiyle süre kaydı kaldırılmıştır; ancak, bu
durum tasarının 5 inci maddesi karşısında istenilen sonucu sağlamaktan uzaktır.
Bu nedenle yeni bir düzenleme ihtiyacı vardır.
Vergi Usul Kanununun 359
uncu maddesi birçok kaçakçılık fiili yanında naylon fatura olarak isimlendirilen
sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanımına ilişkin cezaları
da düzenlemektedir. Bu belgelerin kullanımı suretiyle oluşan suçlar kamuoyunda
ciddî rahatsızlıklar yarattığı gibi, vergi iadeleri yoluyla vergi idaresini güç
durumda bırakmaktadır. Ayrıca, hükümet tasarısının bu belgelerin kullanımı
suretiyle oluşan kaçakçılık suçlarının affedilmesi yönündeki 12 nci maddesi de
Plan ve Bütçe Komisyonunda değiştirilerek bu suçların af kapsamı dışında
bırakılması amacıyla bir düzenleme yapılmıştır.
Maliye Bakanlığı inceleme
elemanlarınca yapılan ve halen sürmekte olan birçok vergi incelemesinde de bu
tür belgeler tespit edildiği bir gerçektir.
Bu nedenlerden dolayı
Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesine ilişkin hallerin varlığı halinde vergi
incelemelerinin süre kaydı olmaksızın devam etmesi ve bu mükelleflerin matrah
artırımından yararlanmaması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi tekrar
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 10 uncu maddesine (3) numaralı fıkrayı takiben aşağıdaki (4)
numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz
(Ankara) ve arkadaşları
"4. Bu Kanuna göre
matrah artırımında bulunulması, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
başlanılmış olan vergi incelemeleri ile takdir işlemlerine engel teşkil etmez.
Ancak, matrah artırımında bulunan mükellefler hakkında başlanılan vergi
incelemeleri ve takdir işlemlerinin, bu Kanunun 7 nci maddesinin (13) numaralı,
8 inci maddesinin (7) numaralı fıkra hükümleri saklı kalmak kaydıyla bu Kanunun
yürürlüğe girdiği ayı izleyen ayın başından itibaren bir ay içerisinde
sonuçlandırılamaması halinde bu işlemlere devam edilmez. Bu süre içerisinde
sonuçlandırılan vergi incelemeleriyle ilgili tarhiyat öncesi uzlaşma talepleri
dikkate alınmaz. İnceleme veya takdir sonucu tarhiyata konu matrah farkı tespit
edilmesi halinde, inceleme raporları ile takdir komisyonu kararlarının vergi
dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihten önce matrah artırımında bulunulmuş
olması şartıyla, inceleme ve takdir sonucu bulunan matrah farkı, bu Kanunun 7
ve 8 inci madde hükümleriyle birlikte değerlendirilir. İnceleme ve takdir
işlemlerinin sonuçlandırılmasından maksat, inceleme raporları ve takdir
komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal ettirilmesidir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe :
Matrah artırımında
bulunan mükellefler hakkında başlanılmış olan inceleme ve takdir işlemlerinde
ne şekilde uygulama yapılacağı hususuna açıklık getirilmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
10 uncu maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumları olduğu üzere
"görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde
bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı" İçtüzüğün 87 nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle önergeyi okutup, komisyona
soracağım. Komisyon, önergeye salt çoğunlukla -21 üyesiyle- katılırsa, önerge
üzerinde, yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması halinde ise, önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 19 sıra
sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinden sonra gelmek üzere,
11 inci madde olarak, aşağıdaki hükmün tasarıya eklenmesini arz ve teklif
ederiz. 16.01.2003
"Madde 11.-
Gelirlerini yıllık beyannameyle bildiren Gelir Vergisi mükellefleri ile
Kurumlar Vergisi mükelleflerinin 2002 yılı kazançlarına ilişkin olarak 2003
yılında beyan ettikleri matrahlar üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen Gelir ve
Kurumlar Vergilerinin yüzde 10'u aşağıdaki şartlar dahilinde tecil edilir.
a) Anılan mükelleflerin
213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren bu kanunun 1 inci maddesinin (1)
numaralı fıkranın (a) bendi kapsamındaki alacaklardan devlete ait olup ve
Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren alacaklardan
31.12.2002 tarihî itibariyle vadesi geçtiği halde ödenmemiş bir borcunun
bulunmaması,
b) 2002 yılı kazançlarına
ilişkin olarak tahakkuk eden bu maddede belirtilen Gelir ve Kurumlar
Vergilerinin ödeme zamanlarında ödenmiş olması,
Tecil edilen vergi,
yukarıdaki şartların gerçekleşmesi halinde terkin edilir.
2002 takvim yılında işe
başlayan mükellefler; Kurumlar Vergisi Kanununun 20 nci maddesi uyarınca vergi
sorumlularının yaptıkları beyanlar ile aynı kanunun 22 ve 24 üncü maddeleri
uyarınca yapılan beyanlar üzerine tarh edilen vergiler bu madde kapsamına dahil
değildir."
|
Ali
Topuz |
Osman
Kaptan |
M.Akif
Hamzaçebi |
|
İstanbul |
Antalya |
Trabzon |
|
M.Mesut
Özakcan |
A.Kemal
Deveciler |
Birgen
Keleş |
|
Aydın |
Balıkesir |
İstanbul |
|
A.Kemal
Kumkumoğlu |
K.Kemal
Anadol |
Hakkı
Akalın |
|
İstanbul |
İzmir |
İzmir |
|
Gürol
Ergin |
Kazım
Türkmen |
Enis
Tütüncü |
|
Muğla |
Ordu |
Tekirdağ |
|
|
Osman
Coşkunoğlu |
|
|
|
Uşak |
|
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz; yeterli sayınız var mı?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Salt çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın
Başkan.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gayret ederseniz olur.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan,
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Biz buradayız Sayın Başkan!
BAŞKAN - Sayın Topuz,
salt çoğunluk 21 kişiden ibarettir; 21 kişi şu anda yok.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - 11
kişi varız, 10 kişi daha gelirse...
BAŞKAN - 11 inci maddeyi
okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Stok Beyanları
İşletmede mevcut olduğu
halde kayıtlarda yer almayan mallar ile düşük bedelle yer alan makine, teçhizat
ve demirbaşlar
MADDE 11. - 1. Gelir ve
kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit şirketler dahil);
işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan emtia, makine,
teçhizat ve demirbaşları ile kayıtlarında düşük değerle yer alan makine,
teçhizat ve demirbaşlarını kendilerince veya bağlı oldukları meslek kuruluşunca
tespit edilecek rayiç bedel ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen üçüncü
ayın son iş gününe kadar bir envanter listesi ile vergi dairelerine bildirmek
suretiyle defterlerine kaydedebilirler. Bu suretle beyan edilen kıymetlerin
satılması halinde satış bedeli bunların deftere kaydedilen bedelinden düşük
olamaz. Bildirime dahil edilen varlıklar için amortisman ayrılmaz.
2. Bilanço esasına göre
defter tutan mükellefler, bu madde hükümleri uyarınca aktiflerine kaydettikleri
emtia için ayrı; makine, teçhizat ve demirbaşlar için ayrı olmak üzere özel
karşılık hesabı açarlar. Emtia için ayrılan karşılık, ortaklara dağıtılması
veya işletmenin tasfiye edilmesi halinde sermayenin unsuru sayılır ve
vergilendirilmez. Makine, teçhizat ve demirbaşlar envantere kaydedilir ve
ayrılan karşılık birikmiş amortisman addolunur. İşletme hesabı esasına göre
defter tutan mükellefler ise söz konusu emtiayı defterlerinin gider kısmına
satın alınan mal olarak kaydederler.
3. Bu madde uyarınca
beyan edilen makine, teçhizat ve demirbaşlar ile genel orana tabi emtianın
bedeli üzerinden %10 oranı, diğer emtianın bedeli üzerinden bu emtianın tabi
olduğu oranların yarısı esas alınarak katma değer vergisi hesaplanır ve ayrı
bir beyanname ile sorumlu sıfatıyla beyan edilerek, beyanname verme süresi
içinde ödenir. Bu vergi, kayıtlarda düşük değerle yer alan makine, teçhizat ve
demirbaşların değerleme farkı üzerinden hesaplanır. Makine, teçhizat ve
demirbaşlar üzerinden ödenen bu vergi hesaplanan katma değer vergisinden
indirilemez. Emtia üzerinden ödenen vergi genel esaslara göre indirilir. Bu
emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar için 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin (2) numaralı fıkrası hükmü
uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü
konuşacaklardır.
Sayın Tütüncü, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
19 sıra sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına görüş bildirmek için huzurunuza gelmiş bulunuyorum; sözlerime
başlarken hepinizi en derin sevgilerle, saygılarla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; madde üzerindeki görüşlerime geçmeden önce, AKP'nin şimdiye
kadarki icraatlarında ortaya çıkan bir çelişkiye dikkatlerinizi çekmek
istiyorum. AKP, bilindiği gibi, yolsuzlukların önlenmesinde büyük iddialar
ortaya koymuştur; ancak, hükümet kurulduğundan bu yana, haksızlıklar ve
yolsuzluklar konusunda geniş halk kesimlerinde yerleşmiş, kabul görmüş değer
yargılarına, duyarlılıklarına, hatta tepkilere göz kapatan bir tutum
sergiliyor, öyle görüyorum. Örneğin, geçenlerde, malî miladın kaldırılması
konusunda, AKP, söz verdiğini ileri sürerek kayıtdışı ekonomiyi serbest
bırakan, hatta bir bakıma teşvik eden yasal düzenlemeye giderken, milletvekili
dokunulmazlığının sınırlandırılması konusunda vermiş olduğu sözü es geçmiştir.
Şimdi ise, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla toplum vicdanında derin
yaralar açmış olan naylon fatura kullanma skandalına af getirmek istiyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; naylon fatura kullanılması, kamu vicdanında, devleti
dolandırma ve hazineyi soyma olarak kabul edilen bir olay değil mi?! Böylesine
yerleşmiş bir kanı, kabul görmüş bir düşünce mevcut değil mi?! AKP'ye oy veren saygıdeğer
vatandaşlarımı, ben, şimdi, şöyle düşünmek istiyorum; ama, gönlüm varmıyor;
nasıl düşüneceğiz... Şimdi, AKP, naylon fatura kullananlar ile bir taraftan
ekonomik kriz altında ezilmiş, depremler altında yıpratılmış namuslu vergi
mükellefini aynı kefeye koyan bir tavır ve davranış sergiliyor; AKP'nin durumu
bu. Yani, AKP'ye oy veren geniş halk kesimi bunu kabul edebilir mi?! Geniş halk
kesiminin vicdanında, bu tavır ve davranış, acaba, nasıl olumsuz yansımalara
yol açar; bunu düşünmenizi rica ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; görüştüğümüz bu tasarının bir başka yönü var. Kanımızca, hem AKP
programına ve acil eylem planına hem de bizatihi bu yasa tasarısının amacına
ters düşen kimi düzenlemeler yapılmış burada. Bu çerçevede, öncelikle, maddenin
içeriği ve amacıyla bağlantılı olarak, hükümetin, enflasyonla mücadeledeki
ciddiyeti hakkında bir değerlendirme yapma ihtiyacını duyuyorum; çünkü, genelde
tasarının tümü, özelde 11 inci maddenin durumu, bizi böyle bir değerlendirme
yapmaya zorluyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği gibi, 2001 yılı mayısından itibaren yürürlüğe
sokulan son ekonomik istikrar programının iki temel ayağı var; birincisi,
dalgalı kur rejimi; ikincisi, kamu finansman dengesinin sağlanması. Türkiye'de
kamu finansman dengesinin kurulamaması durumunda içborçların döndürülememesi
gerçeği yaşandığı için sıkı bir maliye politikası uygulaması kabul edilmişti,
bu nedenle de kamu kesiminin önemli miktarda faizdışı fazla vermesi programlanmıştı.
Yine bildiğimiz gibi, 2002 yılı için bu programlanmış faizdışı fazla oranı,
gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,5'i dolaylarındaydı.
Bu arada, anımsanacağı
gibi, 2001 Mayıs programı üzerinde ciddî tartışmalar yapılmış, programın,
özellikle de faizdışı fazla hedefi ciddî eleştirilere uğramıştı. Ekonomide
talep düzeyinin çok düştüğü, ekonomik durgunluğun egemen olduğu ve reel
ekonominin gerilediği bir zaman kesitinde, yüksek faizdışı fazla elde etme
politikasının ekonomik krizden çıkışı zorlaştıracağı öne sürülmüştür, hatta, bu
görüş, kimi çevrelerce, bu son ekonomik programa alternatif bir program olarak
savunulmuştu. Şimdi görüyorum ki, AKP hükümeti, bu görüşe sahip çıkıyor.
Sayın Başbakanın son
açıklamasının sonuçlarını önümüzdeki günlerde göreceğiz; ama, şu ana kadarki
tavırlar, davranışlar, düzenlemeler, uygulamalar, ne yazık ki, bu politikanın;
yani, 2001 Mayıs ayından itibaren uygulanan politikanın tersine bir politikanın
izlenmekte olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hükümetin özellikle şu konu üzerine dikkatini çekmek
istiyorum: Kamu finansman dengesinin sağlanması politikasında en küçük bir
tereddüt ya da sapma, enflasyonla mücadelede şimdiye kadar elde edilmiş
kazanımları kaybettirebilir, ekonomi yeniden yüksek oranlı enflasyon sürecine
girebilir, borçların sürdürülmesinde yine sıkıntıyla karşılaşabiliriz. Nitekim,
ben, faiz hadlerindeki -Hazinenin son borçlanma faizlerindeki- yüzde 60'a doğru
olan bu tırmanmayı, bu konudaki çok ciddî alarm zillerinden biri olarak
görüyorum. Neden görüyorum; çünkü, reel faiz oranları yeniden tırmanışa geçti
ve reel faiz oranları yüzde 30'ları aşmaya başladı. Hazinenin borçlanma faiz
oranı yüzde 60 ise, yüzde 30'lar civarındaki bir enflasyonu dikkate
aldığımızda, demek ki, reel faiz oranları yüzde 30'lara doğru, hatta yüzde
30'ların üstüne doğru tırmanmaya başladı. Bu durum, borçların döndürülmesini
zorlaştırma ve ekonomide yüksek finansman maliyetlerine neden olmanın çok
ötesinde, başka olumsuzluklara da yol açmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada Yüce Meclisin dikkatini çekmek istediğim nokta, faiz
oranları, döviz kuru ve borsa endeksi gibi değişkenler arasında çok yakın bir
ilişkinin varlığı olayıdır. Buraya dikkatinizi çekiyorum. Reel faiz oranlarının
artması, kurları baskı altında tutmakta ve Türk Lirasına yabancı paralar
karşısında değer kazandırmaktadır. Bu durum, bir taraftan cari işlemler
dengesinde olumsuz bir etki yaratırken, diğer taraftan da döviz kurlarında
hızlı bir artış beklentisine yol açmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 11 inci maddenin önemini yansıtan diğer bir konuya
dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Konsolide bütçe gelirlerinin yüzde 80'inden fazlasını oluşturan vergi
gelirlerinde son derece olumsuz bir değişimin yaşanmakta olduğu gözlenmektedir.
Bu olumsuz değişme, hepimizin bildiği gibi, vasıtalı vergiler oranının hızla
yükselmekte oluşudur. Bizim yapmış olduğumuz tahminlere ve hesaplamalara göre,
vasıtasız vergiler oranının toplam vergiler içindeki payı, 2003 yılında ilk kez
yüzde 30'un altına inebilir. Kaldı ki, son derece yetersiz olan vasıtasız
vergilerin içinde beyanname usulüyle toplanan vergilerin oranı, yıllar
itibariyle yüzde 10-15 dolayındadır. Vergi sisteminin, gelir ve servetler
üzerinden alınan vasıtasız vergiler yerine, harcamalar üzerinden alınan KDV
gibi vergiler üzerine inşa edilmiş olan yapısını, Türkiye'nin, halkımızın daha
fazla taşıması mümkün değildir. İşte, 11 inci madde bu açıdan da önem arz
ediyor. Maddeyle, kayıtdışı faaliyetlerin kayıt altına alınabilmesi için, işletmelerde
mevcut olmasına rağmen, kayıtlara geçirilememiş olan mal, makine, teçhizat ve
demirbaşların kayıtlara intikal ettirilmesi sağlanmak isteniyor.
Hükümetin Meclise sunduğu
ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştüğümüz tasarının 11 inci maddesinde; yani,
bu maddede önemli bir eksiklik tespit etmiştik. İşletmelerde mevcut olmasına
rağmen, kayıtlarda düşük bedelle yer alan mal, makine, teçhizat ve demirbaşlar
yasa kapsamı dışında bırakılmıştı.
Sayın milletvekilleri,
öylesine acayip bir durum ortaya çıkmıştı ki, işletmede mevcut malları, makine,
teçhizat ve demirbaşları kayıtlara hiç geçirmemiş olan girişimcilere
"aferin, böyle yapmakla iyi yapmışsınız; sizleri affedeceğiz"
diyorduk ya da deniliyordu; ama, bunları, çeşitli zorunluluklarla, kısmen
kayıtlara geçirmiş olan, geçirmek mecburiyetinde olan kişilere, dürüst, namuslu
mükelleflere ise "ha, siz yanlış yaptınız, sizi af kapsamına almıyoruz. Bu
yasanın af kapsamından yararlanmanız için, sizin, hiç kayıtlara girmemeniz,
geçirmemeniz lazımdı" diye çok acayip bir durumla karşılaşmıştık.
Bunu dikkate getirdik,
dile getirdik. Teşekkür ediyoruz Sayın Maliye Bakanımız konuya sahip çıktılar.
Bir düzenleme geldi, bir önerge geldi, kabul edildi; ancak, eksik kabul edildi.
Bu kez, mallar; yani, işletme kayıtlarında yer aldığı halde, düşük bedelle
kaydedilen mallar kapsam dışında kalıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
durumun hem yasa tasarısının amacıyla hem de yasa getirilirken düşünülen,
adaleti sağlama, haksızlığı ortadan kaldırma, vergi mükellefinin sıkıntılarını
ortadan kaldırma gibi birtakım gerekçelere ters düştüğünü, yeni haksızlıklar ve
yeni adaletsizlikler yaratmakta olduğunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
lütfen toparlar mısınız.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Toparlıyorum.
Bu durumun
düzeltilmesinin, Türkiye'nin dört bir yanında yaşama mücadelesi veren binlerce
küçük ve orta ölçekli işletme ile küçük esnaf ve sanatkârlar açısından son
derece önemli olduğunu değerli milletvekillerinin dikkatine sunuyor, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tütüncü.
Madde üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 önerge
var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 19 sıra
sayılı Kanun Tasarısının Dördüncü Bölümünde yer alan:
11 inci madde
başlığındaki "işletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan mallar
ile düşük bedelle yer alan makine, teçhizat ve demirbaşlar" ifadesinin
"işletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan veya düşük bedelle
yer alan mal, makine, teçhizat ve demirbaşlar" şeklinde; aynı maddenin 1
numaralı fıkrasında yer alan "işletmelerinde mevcut olduğu halde
kayıtlarında yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar ile
kayıtlarında düşük değerle yer alan makine, teçhizat ve demirbaşlarını"
ifadesinin "işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan
veya düşük bedelle yer alan mal, makine, teçhizat ve demirbaşlarını"
şeklinde; 3 numaralı fıkrasında yer alan "bu vergi, kayıtlarda düşük
değerle yer alan mal, makine, teçhizat ve demirbaşların değerleme farkı
üzerinden hesaplanır" ifadesinin "bu vergi, kayıtlarda düşük değerle
yer alan mal, makine, teçhizat ve demirbaşların değerleme farkı üzerinden
hesaplanır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Topuz |
Osman
Kaptan |
M. Akif
Hamzaçebi |
|
|
İstanbul |
Antalya |
Trabzon |
|
M. Mesut
Özakcan |
A. Kemal
Deveciler |
Birgen
Keleş |
|
Aydın |
Balıkesir |
İstanbul |
|
A. Kemal
Kumkumoğlu |
K. Kemal
Anadol |
Hakkı Akalın |
|
İstanbul |
İzmir |
İzmir |
|
Gürol
Ergin |
Kazım
Türkmen |
Enis
Tütüncü |
|
Muğla |
Ordu |
Tekirdağ |
|
|
Osman
Coşkunoğlu |
|
|
|
Uşak |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Topuz,
önergenizle ilgili konuşacak mısınız?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Önerge sahibi olarak Sayın Tütüncü konuşacak efendim.
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
buyurun.
Konuşma süreniz 5 dakika.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bu değişiklik önergemizle, az önce Grup adına üzerinde konuşmuş olduğum 11 inci
madde üzerinde üç değişiklik yapmayı öneriyoruz.
Birinci değişiklik, 11
inci maddenin başlığındadır. 11 inci maddenin başlığındaki "işletmede
mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan mallar ile düşük bedelle yer alan
makine, teçhizat ve demirbaşlar" ifadesinin "işletmede mevcut olduğu
halde kayıtlarda yer almayan veya düşük bedelle yer alan mal, makine, teçhizat
ve demirbaşlar" şeklinde değiştirilmesini öneriyoruz; yani, burada, stok
affının dışında, eksik beyan edilen, düşük bedelle beyan edilen malların stok
affı kapsamına sokulması amacıyla maddenin başlığında böyle bir değişikliğin
kaçınılmaz olduğuna inanıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; ikinci olarak, 11 inci maddenin birinci bendinde yer alan
"işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan emtia,
makine, teçhizat ve demirbaşları ile kayıtlarında düşük değerle yer alan
makine, teçhizat ve demirbaşlarını" ifadesinin, yine, az önce ifade
ettiğimiz şekilde, malları da içerecek biçimde değiştirilmesini öneriyoruz.
11 inci maddedeki üçüncü
değişiklik olarak da, bu maddenin üçüncü bendinde yer alan ifadeye
"mal" kelimesini ekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; ben vergici değilim, vergi uzmanı değilim; ama, bir planlama
mantığıyla, bir planlamacı mantığıyla, bir siyasetçi mantığıyla düşünüyorum;
neden bu değişiklik önergemize karşı çıkılıyor ve bu değişiklik önergesi kabul
edilmek istenmiyor; anlamakta güçlük çekiyorum. Bugün, site esnafından tutunuz
da, Anadolunun dört bir yanındaki binlerce, onbinlerce küçük ve orta ölçekli
işletmelere bakınız... Geçenlerde bir gazetede de vardı, site esnafınca 800 000
000'a ya da 1 milyar liraya mal edilmiş, gerçek, reel maliyeti bu miktarda olan
bir mal, örneğin, 100 000 000'a, 200 000 000'a verilmiş. Bu yanlış; yanlışsa,
bu affı getiriyorsunuz; demirbaşları hiç göstermemiş olanları, malları hiç
göstermemiş olanları affediyorsunuz...
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)
- Siz karşıydınız ya!..
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, olaya, mantığı çerçevesinde bakıyorum. Bakınız, ne kadar
güzel söylüyorsunuz. Kendi içinde, olayın mantığı açısından bakıyorum; mademki
bir şey getiriyorsunuz, tam getirin. Tasarının tümü itibariyle konuşursak, hem
AKP programına hem acil eylem programına -bu ve bundan önceki yasa tasarıları
itibariyle- uymayan birtakım değişiklikler öneriyorsunuz ve bir şey getiriyorsunuz;
bunun içinde de, gerçekten, bu tasarının amacına ters birtakım eksiklikler
getiriyorsunuz; anlamakta güçlük çekiyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bunu, hükümetin ve değerli milletvekillerinin dikkatine bir daha
sunuyor ve sizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi, 11 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
Kayıtlarda yer aldığı
halde işletmede mevcut olmayan mallar
MADDE 12. - Gelir ve
kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit şirketler dahil),
kayıtlarında yer aldığı halde işletmelerinde mevcut olmayan mallarını, bu
Kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen üçüncü ayın son iş gününe kadar, aynı
nev'iden mallara ilişkin cari yıl kayıtlarına göre tespit edilen gayrisafi kâr
oranını dikkate alarak fatura düzenlemek ve her türlü vergisel yükümlülüklerini
yerine getirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal ettirebilirler.
Gayrisafi kâr oranının cari yıl kayıtlarına göre tespit edilemediği hallerde
mükellefin bağlı olduğu meslek odalarının belirleyeceği oranlar esas alınır. Bu
madde hükmünün uygulanmasına ilişkin olarak geçmişe yönelik vergi cezası ve
gecikme faizi uygulanmaz. Yılı içerisinde ödenmesi gereken vergilerin, ödeme
sürelerinde değişiklik yapmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izin
verirseniz, maddenin -hukukçuların deyimiyle- matlabını bir kez daha okumak
istiyorum: "Kayıtlarda yer aldığı halde, işletmede mevcut olmayan
mallar..." Yani, kayıtlarda böyle bir mal var; fakat, işletmede yok. Nasıl
olur bu; almışsınız malı, faturalı; satmışsınız; ama, fatura kesmemişsiniz.
Hangi amaçla; herhalde, devlete katkısı olsun diye değil, ben, acaba nasıl
vergi kaçırırım diye bu işlemi yaparsınız; çünkü, bunun başka bir izahı yok.
Biz, şimdi, buna af getiriyoruz "vergi barışı" adı altında af
getiriyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bir
kişi, niçin fatura düzenler veya düzenlemez? Bir kişi, eğer, aldığı malı
faturalar, sattığı malı faturalar, alınteriyle kazandığı kazancın vergisini
öderse, o insan toplumun en makbul ve en saygın insanıdır. O insanı, biz,
Parlamento olarak da, Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları olarak da baştacı
etmek zorundayız; çünkü, o insanın ödediği vergilerle bu Parlamento çalışır,
Türkiye Büyük Millet Meclisi onurlu görev yapar, ülkede sağlıklı, dengeli
kalkınma olur, biz, ele güne muhtaç bir ülke konumuna gelmeyiz; ama, maalesef,
36 kez çıkardığımız af yasasına rağmen, bu sistem böyle devam ediyor.
Değerli arkadaşlarım,
Maliye Bakanlığında uzun yıllar görev yaptım. Maliye Bakanlığının çok değerli
kadroları barındırdığını biliyorum, Sayın Bakanımız da bu değerli kadrolarla
çalışıyor; ama, şu ana kadar naylon faturanın önlenmesi konusunda hiçbir ciddî
adım atılmamıştır. Ben, Sayın Bakan bunu yapmadı diye söylemiyorum, Sayın Bakan
henüz daha yeni. Biz, bunu, Sayın Bakandan özellikle istirham ediyoruz: Naylon
faturanın engellenmediği bir sistemde, vergi kaçakçılığıyla mücadele edilemez.
Bakın, bir ülkenin iki
tane vazgeçilmez değeri vardır; birincisi askerliktir, gönüllü askerlik olmaz,
herkes askere gitmek zorundadır; ikincisi vergidir, kazandığınız yerde vergi
ödersiniz, yoksa devlet olmaz.
O halde, biz, vergi
barışı getireceksek, vergi barışından sonra uyumlu çalışan, vergisini ödeyen,
ahlakı egemen kıldığımız bir toplum yaratmak zorundayız, onun yasalarını
getirmek zorundayız. Onu yapmadığımız zaman, vergi kaçakçılığına kucak açan,
kayıtdışı ekonomiyi büyüten, rüşvete kaynaklık eden bir sistemi ödüllendirmiş
oluruz.
Kimler naylon fatura
düzenler? Değerli arkadaşlarım, hiçbir sanayici naylon fatura düzenlemez,
hiçbir tacir naylon fatura düzenlemez; naylon faturayı, işi gücü olmayan,
buradan komisyon alarak, naylon fatura basıp, pazarlayan insanlar düzenler ve
bu insanları da polis bulamaz. Bulsa da, zaten bir şey yok üzerinde. Peki, bu
insanlardan kim naylon fatura alır? Saygın bir işadamının, saygın bir tüccarın,
sanayicinin naylon faturayla ne işi vardır?!
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Bravo...
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Biz sistemi sağlıklı kurmadıkça, biz sistemi düzgün işletmedikçe,
zor alıma dayalı bir sistemde kuralları ve cezaları dengeli koymadıkça, olmaz.
Bakın, iğneyi bir başka
açıdan da batıralım: Verginin, yükümlü açısından katlanılabilir olması lazım,
ödenebilir olması lazım. Ağır vergi getirirseniz, kaçakçılığı
engelleyemezsiniz. Vergide adaleti o açıdan istiyoruz, vergi yükünün dengeli
dağılımını o açıdan istiyoruz. Acil eylem planında var, AKP'nin programında
var; bizim isteğimiz, bu programın gereklerinin süratle ve ivedilikle yerine
getirilmesidir.
Bakın değerli
arkadaşlarım, bu tasarıda, biz, adil olma açısından birkaç noktaya değindik.
Dedik ki, deprem bölgesindeki depremzedelerin ödeme sürelerini, diğer
bölgelerdeki mükelleflerin ödeme sürelerinin 2 katına çıkaralım; reddettiniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - 18 ay demiştiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Evet, 18 eşit taksitte demiştik, reddedildi. 18 eşit taksit
-depremzedeler için- reddedildi; çünkü, 9 eşit taksitte... 9 eşit taksit olunca
18 ay ediyor, 18 eşit taksit olunca da 36 ay ediyor. Biz, depremzedelere şu
avantajın verilmesini istedik: Bu insanlar depremin yarattığı ekonomik krizden
henüz çıkmış değiller, bunlara bir ayrıcalık tanıyalım dedik reddettiniz,
teşekkür ediyoruz! Deprem bölgesine gidince, oradaki yurttaşlarımıza
anlatırsınız...
Yine, biz, aynı şekilde,
şunu söyledik: Bir insan düşünün, vergisini düzenli ödüyor, bu adama da bir
ayrıcalık getirelim; yani, ertesi yıl beyanname verirken, hiç vergi borcu yoksa
ve düzenli ödemişse, bu da yüzde 10 eksik vergi ödesin. Niye, hep, çalan insanı
koruyoruz da, vergisini düzenli ödeyen insanı ödüllendirmiyoruz?! (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
bunları -çok samimî söylüyorum- seçim propagandası yapmak ya da halka şirin
görünmek için söylemiyorum, doğruları yapalım diye söylüyorum; çünkü, bunu
yapacak olan Parlamento, biz yapacağız.
Bakın, şimdi -adalet
dedik- bu maddenin içinde de adaletsizlik var. Adaletsizliğin nasıl olduğuna
dair örnek vereceğim size: Malı faturalı aldınız, çıkışı faturasız yaptınız,
gelir elde ettiniz, kazanç elde ettiniz; ama, fatura düzenlemediğiniz için,
mallar sizin işletmede görünüyor.
Şimdi, madde getiriyor ve
diyorsunuz ki: "Bu yıl, bunu, o günkü kâr esasını dikkate alarak, ortalama
kâra göre faturala, onun vergisini öde" güzel... "Vergiyi alacağız;
faiz, ceza alınmayacak" deniliyor. Peki, 2 nci maddede de şu var değerli arkadaşlar:
Bir mükellef düşünün, dürüst, namuslu bir şekilde, gitmiş, vergisini ödemiş
"ben, şu kadar lira kazandım" diye vergisini beyan etmiş. Arkasından,
ekonomik kriz çıktı, vergisini ödeyemedi, faizi geldi vesaire; diyoruz ki o
kişiye de: "Sen, dürüst, namusluca vergini beyan ettin, senin verginin
aslını alacağım; ama, faizinin de şu kadarını alacağım."
Şimdi, bu adalet mi
arkadaşlar?! Bir tarafta "sen fatura düzenlemedin, ben hiç faiz
almayacağım, sadece verginin aslını alacağım" diyorsunuz; öbür adam da,
dürüst, namusluca, götürüp, vergisini beyan ediyor, kriz nedeniyle ödeyemiyor
"onun da faizinin bir miktarını alacağım anaparayla beraber"
diyorsunuz.
Bunun adalet olup
olmadığını, tek tek, lütfen, vicdanlarınızda sorgulayın; bu adaletse, bu
maddeye "evet" deyin, adalet değilse, lütfen "hayır"
oyunuzu kullanın.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kılıçdaroğlu.
Madde üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, 12
nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
ÖNDER SAV (Ankara) -
Sayın Başkan, salona bir bakın da öyle söyleyin bari... Görüyorsunuz...
BAŞKAN - Sayın Sav,
baktım...
ÖNDER SAV (Ankara) -
Salona bakın da öyle söyleyin... Ayıp oluyor!..
BAŞKAN - Baktım
efendim...
13 üncü maddeyi
okutuyorum:
Kasa fazlaları ve
alacaklarla ilgili düzeltme işlemleri
MADDE 13. - Bilanço
esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin
aktiflerinde mevcut ya da alacak olarak yer aldığı halde fiilen var olmayan
kasa fazlası ve alacakların bu Kanunun yayımını takip eden ikinci ayın sonuna
kadar şekil ve şartları Maliye Bakanlığınca belirlenecek bir beyanname ile beyan edilmesi ve beyan
edilen tutarın % 1 inin Kanunun yayımını takip eden ikinci ayın sonundan
başlanmak üzere 6 eşit taksitte ödenmesi halinde bilançoda gerekli düzeltme
yapılmasına izin verilir.
Bu madde ile ilgili usul
ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
gruplar adına söz talebi?.. Yok.
Şahısları adına?.. Yok.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 13 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde
numaralarının buna göre yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz |
Faruk Çelik |
Bülent Gedikli |
|
|
Ankara |
Bursa |
Ankara |
|
Kemalettin Göktaş |
|
İrfan Gündüz |
|
Trabzon |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon maddeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Takdire
bırakıyorsunuz.
Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Katılıyorsunuz.
Önerge sahiplerinden söz
isteyen?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, gerekçesi okunsun.
BAŞKAN - Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Konunun enflasyon
muhasebesiyle ilgili çalışmalarda değerlendirilmesinin uygun olacağı
düşünüldüğünden bu maddenin tasarı metninden çıkarılması yönünde düzenleme
yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, 13 üncü
maddenin metinden çıkarılmasını isteyen önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi 13 üncü
madde olarak okutuyorum:
Kıymetli maden ve ziynet
eşyası ile ilgili değerleme farkı beyanı
MADDE 13. - 1. Gelir ve
kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit şirketler dahil);
esas faaliyetleri ile ilgili olarak 31/12/2002 tarihi itibariyle işletmelerinde
mevcut olup, kayıtlarında yer alan kıymetli maden (altın, platin ve gümüş) ve
kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet ve
inci) ile bunlardan yapılmış ziynet eşyasını
aynı tarih itibariyle borsa rayici, borsa rayici olmayanlarda emsal
bedeli ile değerlemek suretiyle hesaplayacakları değerleme farklarını cins,
vasıf ve miktarlarını belirten bir beyanname ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği
ayı izleyen üçüncü ayın son iş gününe kadar bağlı oldukları vergi dairelerine
bildirmek kaydıyla, ilgili malların maliyet bedellerine ilave suretiyle defterlerine intikal
ettirebilirler.
2. (1) Numaralı fıkra hükmüne göre beyan
edilecek değerleme farkları % 5 oranında vergiye tabi tutulur. Bu suretle
tahakkuk ettirilen vergi, beyanname verme süresi içinde ödenir . Ödenen bu vergiler, gelir ve kurumlar vergisinden
mahsup edilemez, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak
kabul edilmez.
Bilanço esasına göre
defter tutan mükellefler, bu Kanun hükümleri uyarınca değerledikleri emtiaya
ilişkin değerleme farkları karşılığında pasifte özel bir karşılık hesabı
açarlar. Bu hesapta izlenen karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin
tasfiye edilmesi halinde sermayenin
unsuru sayılır ve vergilendirilmez.
İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise söz konusu değerleme
farklarını defterlerinin gider kısmına satın alınan mal olarak kaydederler.
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde söz talebi?..Yok.
1 önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 13 üncü maddesinin 2 numaralı fıkrasında yer alan "yüzde
5" oranının, "yüzde 2,5" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Salih
Kapusuz |
Faruk
Çelik |
Bülent
Gedikli |
|
|
Ankara |
Bursa |
Ankara |
|
Kemalettin
Göktaş |
|
İrfan
Gündüz |
|
Trabzon |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon?...
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
söz istiyor musunuz, yoksa gerekçesini mi okutayım?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede yapılan oran
değişikliğiyle, yararlanmak isteyen mükellef sayısının artırılması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi 14 üncü
madde olarak okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Kaçakçılık suçlarına
ilişkin cezaların uygulanmayacağı haller
MADDE 14. - 1. Vergi Usul
Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan kaçakçılık suçlarını 31/10/2002
tarihinden önce bilmeyerek işleyenler hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç
duyurusunda bulunulmaz, suç duyurusunda bulunulmuş olup soruşturma aşamasında
bulunanlar için takibat yapılmaz, açılmış bulunan kamu davaları ortadan
kaldırılır ve kesinleşmiş mahkumiyet kararları infaz edilmez. Sözkonusu suçları
bilerek işleyenler bu Kanunun kapsamı dışındadır.
2. Anılan Kanunun 359
uncu maddesinin (b) fıkrasının (1) numaralı bendindeki "Defter, kayıt ve
belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka
yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya
suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler", (2) numaralı
bendindeki "belgeleri sahte olarak basanlar" hakkında (1) numaralı
fıkra hükümleri uygulanmaz ve bahsi geçenler bu Kanunun 5, 6, 7, 8 ve 9 uncu
madde hükümlerinden yararlanamaz.
3. İşlenen kaçakçılık
suçlarından dolayı vergi ziyaına sebebiyet verildiği hallerde, (1) numaralı
fıkra hükümlerinden yararlanılabilmesi için; salınan vergi ve kesilen cezalar
ile gecikme faizi ve zamlarının, bu Kanunun yürürlüğünden önce ya da bu Kanun
hükümlerinden yararlanılmak suretiyle öngörülen süre ve tutarda tamamen ödenmiş
olması ve bunlara karşı idari yargı yerlerinde dava açılmaması veya açılan
davalardan vazgeçilmesi şarttır.
BAŞKAN - 14 üncü madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali
Topuz; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ TOPUZ
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının en tartışmalı ve en dikkat çekici maddesi 14 üncü maddedir. Bir
başka deyişle, 14 üncü madde, bu tasarının asıl amacını saptırmaya dönük,
olumsuz bir etki yapmaktan başka hiçbir olumlu içerik taşımamaktadır. Keşke, bu
14 üncü madde bu tasarının içinde olmasaydı. Bu, hem Parlamentomuz için hem
milletvekillerimiz için hem toplumumuz için daha hayırlı bir iş olurdu.
Daha önceki maddelerin
konuşulması sırasında bir arkadaşımızın burada yaptığı konuşma üzerine, Sayın
Maliye Bakanı heyecanlanarak ve sinirlenerek kürsüye fırlayıp bir konuşmamış
olsaydı, bu madde üzerinde yapacağım konuşmayı daha başka türlü yapacaktım.
Sayın Maliye Bakanı bu kürsüye gelerek, bence, çok büyük hatalar işledi. Sayın
Maliye Bakanımız, milletvekilliğinin ciddî bir iş olduğunu hatırladı; ama,
bakanlığın da çok ciddî bir iş olduğunu unuttu. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Maliye Bakanı, bu kürsünün bir iftira kürsüsü olmadığını söyledi; ama, bu
kürsüden gerçekdışı ifadelerde bulunmayı yeğledi.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakan, burada, ne hükümetin metninde ne de komisyondan Genel Kurula
aktarılan metinde kendisinin aklanmasına dönük hiçbir hükmün bulunmadığını
ifade etti. Sayın Bakan, zaten, bu konular ilk defa basına aktarıldığı zaman
da, kendisiyle bu işin ilgisinin olmadığını, hayretler içerisinde "acaba
ben de mi bundan yararlanıyormuşum, hele bir inceleyeyim" diyerek, bu
konuda ne kadar samimiyetdışı bir davranış içerisinde olduğunu kanıtlamıştı.
Değerli arkadaşlarım,
kanun tasarısının 14 üncü maddesiyle -hükümet metninin 12 nci maddesi,
komisyonda aldığı numara 15- açıkça, Sayın Bakanı, yargılanmakta olduğu bir suç
dolayısıyla, bu kanunun uygulayacağı hükümlerden muaf tutmuştur; yani,
yargılandığı suç, bu kanun tasarısıyla suç olmaktan çıkarılmıştır, kasıt budur;
hükümetin gönderdiği tasarının içeriği budur. Bunu hiç kimse başka türlü
yorumlayamaz, başka yerlere çekemez. Zaten Sayın Bakan da bunun böyle olduğunu
anladı, Adalet ve Kalkınma Partili sayın milletvekillerinin bir kısmı da bunun
böyle olduğunu anladı, bizim orada yaptığımız konuşmadan sonra hemen Sayın
Bakanın bu kanun tasarısı kapsamı dışına çıkarılmasıyla ilgili önerge vereceklerini
söylediler; ama, sonra o önergeyi vermediler; başka bir önerge verdiler. (AK
Parti sıralarından "kim" sesi)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Canikli...
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Komisyon üyeleriniz bilir, kim olduğunu onlara sorun, o arkadaşlarınız size
söyler.
Komisyonda düzenleme
yapılırken, Sayın Bakanın konusunun bu kanun tasarısı kapsamı dışına çıkarılmasına
dönük bir gayret sarf edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna gelen
yeni metin -bir yoruma göre- Sayın Kemal Unakıtan'ın bu kapsam dışında
kaldığını ifade ediyor; birkısım arkadaşlarımızın yorumu öyle, birkısım arkadaşlarımızın
yorumu bu noktada onlarla mutabık değil. Şunu ifade etmek istiyorum: Ne olursa
olsun, hükümetin iradesi, Bakanın iradesi, kendisini burada affettirmeye
dönüktür; zorlandığı için bu aftan kurtulma çarelerini aramıştır; fakat, 14
üncü madde olarak Genel Kurulun gündemine gelen madde, hukukî bakımdan, anayasa
hukuku bakımından ileride çok büyük sakıncalar doğuracak bir maddedir. Nitekim,
şimdi ifade edeceğim, burada öylesine hükümler vardır ki, davalar ortadan
kalksın diye çaba sarf edilirken yeni davaların açılmasına imkân doğacaktır ve
birisinin birvesileyle Anayasa Mahkemesine başvurması halinde, sahte belge
düzenleyenlerin, yani naylon fatura düzenleyenlerin, naylon fatura basanların ve
naylon fatura kullananların tamamının affedilmesi Anayasanın eşitlik ilkesi
dolayısıyla söz konusu olabilir. Zaten, belki de bu maddenin arkasında
böylesine bir ince hesap da yatıyor diye düşünebiliriz.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Kemal Unakıtan'ın bu madde kapsamına giren suçu, halen görülmekte olan
bir davayla ortaya çıkmıştır. Orhan Aslıtürk ve Muhammed Ciğer diye bilinen,
hayalî ihracat konusunda artık Türkiye'de herkes tarafından tanınan kişilerin
bazı firmalarla yaptığı ilişkilerde -ki, bu arada bu iddianamede de
belirtildiği gibi- Albaraka Türk Özel Finans Kurumu yöneticisi sıfatıyla Sayın
Kemal Unakıtan'ın, hiçbir ihracat yapmadan, hiçbir mal alım satımı yapmadan,
ihracat yapmış gibi, mal alım satımı yapmış gibi sahte belgeler düzenlenerek
işlemlerin yapıldığı tespit edilmiş murakıplar tarafından ve haklarında 359
uncu madde uyarınca dava açılmasına karar verilmiş, dava açılmış, görümektedir
bu dava. Eğer dokunulmazlık dosyalarıyla ilgili işleyiş hızlı olsaydı, Sayın
Unakıtan'la ilgili fezleke çoktan buraya gelmiş olacaktı ve biz de Sayın
Unakıtan'ın gidip aklamasına imkân verecek bir oylamayı burada yapmış olacaktık.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarının gerekçesinde gösterilen, ifade edilen durumla 15 inci maddenin
birbiriyle hiçbir uyumu yoktur. Gerekçe, üst üste gelen iki kriz, deprem gibi
önemli bir afetin yarattığı olumsuzluklar nedeniyle, zamanında vergisini
ödeyemeyen, faizini ödeyemeyen ve bu nedenle borçlanmış olan, maliyeye karşı
borçlu olan kişilerin affedilmesine, belli ölçüde faizlerinin indirilmesine,
ödeme kolaylığı sağlanmasına ve bu dosyaların ortadan kaldırılmasına dönük,
güncel koşullara göre olumlu sayılabilecek bir amaçla buraya gelmiştir; ama, 15
inci maddedeki konunun bununla hiç ilgisi yoktur. 15 inci madde, doğrudan
doğruya sahte belge kullanmaya dönüktür, halk diliyle "naylon fatura"
işlemlerine ilişkindir; hatta, sadece o değil, hayali ihracatı da içine alan
bir alandır, hayali ihracat, sahte belge kullanma, hepsi bir arada oluşmuş bir
suçtur. Biz, suçu ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın sözcüleri her vesileyle diyorlar ki:
"Biz, seçmenin önüne gittik, söz verdik; biz bunları kaldıracağız, vergi
affı getireceğiz, vergi barışı getireceğiz dediniz, şimdi onun gereğini
yapıyoruz."
Değerli arkadaşlarım,
hanginiz seçmenin önüne gittiniz de, biz, naylon fatura suçlarını ortadan
kaldıracağız dedik; bir taneniz kalkıp bunu söyleyebilir mi?! (CHP sıralarından
alkışlar) Eğer, siz, naylon faturaları affedeceğiz deseydiniz, şuraya 363
kişiyle gelme imkânınız olabilir miydi... (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi,
siz, buradan çıkıp, halkın önüne gidip, "evet, biz naylon fatura
verenlerin bir kısmını affettik" diyebilecek misiniz, diyebilecek misiniz?
(AK Parti sıralarından "yok böyle bir şey" sesleri, gürültüler)
Değerli arkadaşlar,
bakınız...
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Yok öyle bir şey!
ALİ TOPUZ (Devamla)
-Sevgili Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri; lütfen, sadece, kendi
yöneticilerinizin ve bakanlarınızın size söylediklerini doğru olarak kabul
etmeyin; bizim söylediklerimizin de doğru olabileceğini düşünerek, bir kere,
iki kere, üç kere düşünün, o zaman, göreceksiniz ki, siz, naylon fatura
kullananlara af getiriyorsunuz. (AK Parti sıralarından "alakası yok"
sesleri) Nasıl alakası yok efendim! Nasıl alakası yok, nasıl alakası yok!(AK
Parti sıralarından gürültüler)Eğer, siz, bunu anlamakta güçlük çekiyorsanız...
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - Heyecanlanmayın...
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Söylediklerinizle alakası yok.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri...
ALİ TOPUZ (Devamla) -
...müsaade edin, güçlük çekenler gelsinler, biz, onlara, bunun aslının ne
olduğunu gösterelim; yoksa, biz, burada olmayan bir şeyi mi söylemeye
çalışıyoruz!
Değerli arkadaşlarım,
isyanınızı anlıyorum; ben de sizin yerinizde olsam, belki, böyle isyan etme
duygusu taşırdım. İncelemediğiniz, ayrıntısını bilmediğiniz bir konuda,
söylenenlerin de doğru olabileceğini hiç kabul etmeden, burada hüküm
veriyorsunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - Hep siz biliyorsunuz, biz hiçbir şey bilmiyoruz!
NURETTİN AKTAŞ
(Gaziantep) - Doğru ise, değerlendiririz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen, hatibe müdahale etmeyin.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Ne
olursunuz, bir defa söylediğinizi bir inceleyin, bir 24 saat düşünün
Hanımefendi; bir düşünün, bir okuyun ne olduğunu, bir anlayın. (AK Parti
sıralarından "inceliyoruz" sesleri,
gürültüler)
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) - Biz, sizi anlamıyoruz!
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, tabiî, hoşunuza gitmiyor söylediklerimiz. Bizim bütün
çabamız şudur: Yolsuzluklarla mücadele etmek için daha birkaç gün önce, hep
beraber, burada bir araştırma komisyonu kurulması için...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Birkaç dakika izin verir misiniz Sayın Başkan...
BAŞKAN -Buyurun Sayın
Topuz, devam edin efendim.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bu
araştırma komisyonu, bilgi toplayacak, çok geniş çapta çalışacak, yeni
bilgilere ulaşacak, yeni delillere ulaşacak ve onların üzerine yürüyerek
yolsuzlukla mücadele edecek. Kararlı olduğunuzu ifade etmek için de burada
söylenmesi gereken her şeyi söylediniz.
Yeni bilgi arayacağınıza
hazır elinizde birtakım bilgiler var; bu bilgiler, bir sürü yolsuzluğun
yapıldığını gösteriyor; haydi bakalım bu bilgilerden yararlanarak niye bunun
üstüne gitmiyorsunuz?! Neden gitmiyorsunuz?! (CHP sıralarından alkışlar) Ne
zaman gideceksiniz? Yoksa, üzerine gittiğiniz zaman içinizdeki birtakım
insanlara burada dokunacak diye mi korkuyorsunuz? (CHP sıralarından
alkışlar; AK Parti sıralarından
"alakası yok" sesleri, gürültüler) Evet, iddia ediyorum, bir
kısmınıza dokunacak diye korkuyorsunuz.
AYHAN ZEYNEP TEKİN
(Adana) -Korkar bir halimiz var mı?!
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, hep kendinizi esirgemeye çalışıyorsunuz. Dokunulmazlıkların
zaten kaldırılmasıyla ilgili öteleme gayretinizin ne olduğunu zaten anlıyoruz.
Siz zannediyorsunuz ki, zaman içerisinde bütün suçlarınızı yasayla ortadan
kaldırırsınız, ondan sonra da dokunulmazlıkların kaldırılmasına hacet kalmaz
veya dokunulmazlıkları da böyle kaldırdık dersiniz.
Sizi, bu tarihî kürsüden
uyarıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin onuruyla, onun tarihten gelen
gururuyla oynayacak davranışa alet olmayın. Bu 15 inci madde metinden
çekilmediği takdirde, Türkiye Büyük Millet Meclisine ağır bir bühtanda
bulunmuş olacaksınız; yani, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, bazı sahtecilik suçlarını affedebileceği gibi bir
görüntü vereceksiniz. Bu Meclise bunu yakıştıramayız, bu Meclise böyle bir
leke, böyle bir gölge düşürmemeliyiz.
O nedenle, hepinizden
rica ediyorum; elinizi vicdanınıza koyun, 15 inci maddeyi metinden çekin,. 13
üncü maddeyi çekmek bir şey ifade etmez. Eğer, kendinize güveniyorsanız ve
söylediklerinize inanıyorsanız 15 inci maddeyi metinden çekersiniz. Aksi
takdirde, bir AK Parti olduğunuzu bize söyleyemezsiniz, ne zaman mahkemeler
önünde hesap verir buraya gelirsiniz, belki ondan sonra adınızın AK Parti
olmasına biz de razı olabiliriz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Topuz.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz.
Sayın Kapusuz, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; saat
15.00'ten beri, Meclisimiz, en ciddî konuları tartışmaya devam ediyor. Bu kadar
uzun süredir çalışan bu Mecliste, elbette, konuşmacıların, zaman zaman
tansiyonlarının yükseldiğini ve amacını aşan konuşmalarda ifadelerin dahi yer
alabildiğini görebiliyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ancak, ifade etmek
istediğim husus şudur ki, insanlar, bazı değerlendirmeleri yaparken, birazcık
da, insaflı ve vicdanlı olmalıdır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
şimdi, bakıyorum da, tasarının görüşmeleri başladığı andan şu ana gelinceye
kadar belirli noktalara odaklandık. Sayın Bakanımızla ilgili bir itham ve
iddia, arkasından, bu, 15 inci maddeyle ilgili ne idiğü tam anlaşılmış olduğunu
zannetmediğim değerlendirmeler ve benzeri konulara özellikle her maddede atıfta
bulunuldu.
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) -
İşinize gelmedi!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, şimdi, öncelikli olarak şunu ifade etmek isterim ki,
değerli grup yöneticilerimizin önüne de gelmiştir, bu konuyla ilgili verilmiş
bir önergemiz var. Önergemiz, biraz sonra okunacak ve oylanacak; fakat, ben,
burada, kamuoyunun yanlış bilgilenmemesi için birkaç hususu açıklamak
istiyorum. Sayın Bakanımızın biraz önce yapmış olduğu açıklamayı belki
arkadaşlarımız yeterli bulmadılar, belki de hissî buldular, bunu da saygıyla
karşılarız; ama, bir sayın bakan ki, komisyonda bunu geniş bir şekilde
anlatmışsa, kendisiyle alakalı olmadığını ifade etmişse, yetmemiş, kamuoyunu
bilgilendirmek adına bir basın açıklaması göndermişse, hâlâ bunlar açıkça orta
yerde bilinirken ve dururken, bu konuya bu kadar yoğunlaşmak, kanaatim odur ki,
birazcık haksızlık oluyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
elbette, yargıda karar haline gelmemiş bütün iddialar, sadece iddiadan
ibarettir. Hüküm giymek, mahkemenin, bağımsız yargının kararıyla sonuçlanır.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Ne alakası var?!.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Şu anda, bir dava süreci devam ediyor. Zannedersem birçok arkadaşımızla ilgili,
değişik konularda davaların olması da mukadderdir, gayet de doğal. Dolayısıyla,
değerli arkadaşlar, bakınız, şimdi, size bir şey soracağım: Siz bir bankanın
yöneticisi olsanız, ihracatçı bir firmaya kredi verseniz, sizin kredi vermiş
olduğunuz o firmada, herhangi bir şekliyle bir naylon fatura bulunsa, siz, o
bankayı, o banka yönetimini suçlayabilir misiniz? (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) İnsaf edin yahu... (CHP sıralarından
"suç işlemişse suç" sesleri) İnsaf edin arkadaşlar... Sayın Bakan,
bir özel finans kurumunda yönetimde bulunuyor; onların işlem yaptıkları
herhangi bir firmayla ilgili olarak da, iddia edilen bir rapora istinaden, bir
dava gündemde duruyor. Bu dava, daha henüz kesinleşmemiş.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Çok masumane!..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Bu kadar alenen, her şey ortadayken, Sayın Bakan bakanlık görevinde olmasa,
siz, ne Kemal Unakıtan'ı tanıyacaktınız ne bu meseleyi konuşacaktınız; ama,
sizi bu noktaya çeken şey -üzülerek ifade edeyim ki- taşıdığınız kimlik ve
görevdir; Sayın Unakıtan'ın milletvekili olması ve bakan olmasıdır. Değerli
arkadaşlar, istirham ediyorum, milletvekillerine gelince bu kadar acımasız
olmayalım. Hepimiz aynı gemideyiz, aynı görevde bulunuyoruz. İnsanların hatası
varsa, yanlışı varsa, sonuna kadar arkasında dururuz, ne gerekiyorsa yaparız;
ama, sadece sıfatı milletvekilidir diye, bakandır diye, kesinleşmemiş -biraz
önce örneğini verdiğim gibi, siz, bir banka müdürünü, ihracat yapan bir firmaya
birileri sahte fatura verdiğinden dolayı nasıl sorumlu tutamazsanız- bir
konuda, Sayın Bakanımızı da, bu manada, sorumlu tutma hakkınız yoktur. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Mahkemeler niye var?!.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Açık ve net bir şey daha söylemek isterim; bu konuda, Vergi Usul Kanununun
-ilgili arkadaşlarım çok iyi bilir- 333 üncü maddesi açık hükümdür.
Değerli arkadaşlar, gelelim
diğer bir hususa; söylemek istediğim şey şu: Seçimlerden bugüne kadar iki ay
gibi kısa bir zaman geçti ve AK Parti olarak biz, birbuçuk aylık bir hükümet olarak Türkiye'nin huzurundayız
ve hizmetindeyiz.
Bir kez daha ifade etmek
isterim ki, programımız, seçim beyannamemiz, acil eylem planımız ve hükümet
programımız bizim taahhütlerimizdir, millete sözümüzdür, şayet bu dönem sonuna
geldiğimizde, Allah ömür verir de beraber olursak, alın bu saymış olduğum
programımızı, hükümet programımızı, parti programımızı ve acil eylem planımızı,
bunların şununu, şununu gerçekleştirmediniz diyerek bizi sorumlu tutun,
kamuoyuna da şikâyet edin, milletimiz de bizi takip etsin.
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Yeşil mazotu beş sene sonra mı çıkaracaksınız?
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Hiç unutmayınız ki, bizim bu konularda en ufak bir tereddütümüz olmayacaktır,
doğru bildiklerimizi, milletin huzurunda oy alırken söylediğimiz her sözü
yerine getireceğiz, milletimiz de, siz de rahat olunuz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, yine
hatırlatmak istiyorum. Bakın, biz, seçimlerden hemen sonra bu konulara açıklık
getirdik. Dedik ki, biz, malî miladı ortadan kaldıracağız, kaldırdık; siz bunu
ertelemek istediniz, biz kaldıracağımızı söyledik. Siz olsaydınız
erteleyecektiniz, biz geldik kaldıracağız dedik ve kaldırdık. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Vergi barışını hayata
geçireceğiz, binlerce dosyayı mahkemelerde süründürmek, ihtilaflı konuları
Türkiye'nin, milletin gündeminde tutmak istemiyoruz dedik, şu anda geldik bu
vergi barışı yasasını da birlikte çıkarıyoruz.
MEHMET ŞERİF ERTUĞRUL
(Muş) - Dokunulmazlık?!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Arkadaşlar, üçüncü adıma gelince, vergi reformunu yapacağız, acil eylem
planında vermiş olduğumuz tarih içerisinde bunu da hayata geçireceğiz. Harcama
reformu başta olmak üzere, enflasyon muhasebesini de bu vergi reformunun içine
koyacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu konuda da sizlerin,
özellikle muhalefetin değerli katkılarına açık olduğumuzu bir kez daha
söylüyorum.
Değerli arkadaşlar, ben
inanıyorum ki, hiçbir dürüst esnaf, tüccar, sanayici kendisinin isminin
lekelenmesini, kötü işlere bulaşmasını istemez; ama, Türkiye'de iyi yönetim
sergileyemeyen iktidarlar, üzülerek ifade edelim ki, birçok dürüst insanı iş
sahibi iken işsiz ettiler, perişan ettiler. Birçok insan sürekli küçülmek
mecburiyetinde kaldı.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) -
Ama suç işlemediler.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Dolayısıyla, bu insanların, şu anda problemleri var. Biz istiyoruz ki, bu
problemlere çözüm bulalım. Elbette, bu çözümü bulurken, bu sosyal olayların,
vergiye taalluk eden hususların, bıçak gibi, fizikî olay gibi birbirinden
ayrıştırılması da mümkün değildir. O halde, ne yapacaksınız; bir ortalama yol
bulacaksınız.
Siz, başından beri bir
şey söylüyordunuz, bu yasada adalet yok diyen, şu maddede adalet yok diyen
arkadaşlarıma bir hatırlatmada bulunuyorum, evet, hükümetimizden bir tasarı
geldi, bu tasarıda farklılıklar vardı, biz, milletvekili arkadaşlar olarak,
Genel Kurulda bunu düzeltiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam
edin.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Dedik ki, gecikme zammı ve gecikme faizi gibi, bilinen yüksek oranların yerine,
kalıcı oranlar getirelim. Nedir bu; TEFE'yi koyalım. 1998 Ocak ayında, bir
mükellef, vergisini ödemiş; ama, bir mükellef de ödeyememiş. Şimdi, biz ne
yapıyoruz; vergisini ödeyemeyenlerin ödemesini temin etmeye çalışıyoruz. Nasıl
yapıyoruz bunu; o gün, o ayda, ocak ayında TEFE ne kadarsa, onu, bugün üzerine
koyuyoruz, tahsil ediyoruz; yani, bir nevî, ödeyenin hakkını, ödemeyenden
alıyoruz, aynı zamanda, ona da ödeme kolaylığı getiriyoruz. Bunda adalet yok mu
arkadaşlar, bu adil değil mi?! (AK Parti sıralarından alkışlar)
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Çiftçi borçları ne oldu?..
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Yani, elinsaf derken, istirham ediyorum, bu konularda...
Bakın, farklı
düşündüğünüz konularda bizi ikaz edin, biz bunlara saygı gösteriyoruz.
İnşallah, birlikte düzenlemek istediğimiz birtakım konularla ilgili olarak da,
elbette, sizlerin katkılarını, her seviyede bekleyeceğiz.
Bir husus daha var ki,
bizim, hiçbir korkumuz yok arkadaşlar. Sayın Genel Başkanımız başta olmak üzere
-bütün milletvekilleri, bu 363 kişi huzurlarınızda- bakanları ve
milletvekilleriyle, bizden aradığınız her şeyi, sonuna kadar arayın; ama,
aradığınız o yanlışlıkları, burada bulmayacaksınız, bulamayacaksınız, çok açık.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Anadolu'da bir tabir
var...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sevgili Başkanım, yargı karar versin...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Evet, Sayın Koç, zaten biraz önce sizin Sayın Bakanımızla ilgili dediğiniz
konuyu ben de söyledim, doğru; arkadaşım çıktı...
HALUK KOÇ (Samsun) - Hep
beraber açalım önlerini.
SALİH KAPUSUZ (Devamla)
-... yargı karar vermediği halde yargıçlık yaptı, yargıladı. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Biz şunu söylüyoruz:
Arkadaşlar, değerli dostlar, şunu yapalım, yargılayıcı olmayalım, biraz
anlayışlı olalım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kapusuz.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Ali Topuz; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tekrar huzurunuza çıkmak zorunda kaldığım
için beni bağışlayın; ama, mecbur kaldığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
gerek Sayın Bakan gerekse Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüleri, bize
hitaben "kendinizi yargı yerine koyup bizi suçluyorsunuz" ifadesinde
bulundular...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Yargılamayın dedim.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
"Yargılamayın" dediler. Oysa, bizim yargılamaya niyetimiz yok,
yargının önüne çıkın diyoruz size...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Çıkıyoruz işte.
ALİ TOPUZ (Devamla) -
Yargıdan kaçmayın diyoruz size.
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Kaçan yok efendim.
ALİ TOPUZ (Devamla) - Şu
iddianame ve devam eden davaya göre, Sayın Bakanın yargı önüne çıkıp aklanma
yolunu seçmesi yerine, bu kanun tasarısıyla suçunu ortadan kaldırmaya
çalıştığını şimdi size ispat edeceğim.
Değerli arkadaşlarım, 15
inci madde, hükümet taslağında 12 nci madde olarak düzenlenmişti. Biraz evvel
anlattığım gibi, orada yapılan tartışmalar sonunda, Sayın Bakanın, kapsam
dışına çıkarılması sonucunu da doğurabilecek bir düzenleme yapılarak, Plan ve
Bütçe Komisyonu önerisi Meclisin önüne geldi.
Şimdi, bize bu maddeyle
ilgili bir önergenin verilmiş olduğu bilgisi ulaştı. Sayın Salih Kapusuz ve
arkadaşları tarafından imzalanan bu önerge, 15 inci maddenin (1) numaralı
fıkrasını değiştiriyor. Şimdi söyleyeyim, önce, 15 inci maddenin (1) numaralı
fıkrası neydi: "Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan
kaçakçılık suçlarını 31.10.2002 tarihinden önce bilmeyerek işleyenler hakkında
-bu "bilmeyerek" sözcüğü komisyonda eklenmişti- Cumhuriyet Savcılıklarına
suç duyurusunda bulunulmaz, suç duyurusunda bulunulmuş olup soruşturma
aşamasında bulunanlar için takibat yapılmaz, açılmış bulunan kamu davaları
ortadan kaldırılır ve kesinleşmiş mahkumiyet kararları infaz edilmez. Söz
konusu suçları bilerek işleyenler bu Kanunun kapsamı dışındadır."
Burada "bilerek
işleyenler bu Kanun kapsamı dışındadır" denirken, Sayın Kemal Unakıtan'ın,
şu elimdeki iddianamede belirtilen suçunun zaten bilerek işlenmiş bir suç
olduğu tespit edildiği için dava açılmış, dolayısıyla, bu, bu kanunun kapsamına
girmeyecekti; ama, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın milletvekilleri,
grup başkanvekillerinin imzasıyla buraya bir önerge sunmuşlar.
Biraz evvel benim
konuşmalarıma karşı biraz şüpheyle bakan Adalet ve Kalkınma Partili
arkadaşlarımın can kulağıyla dinlemesini rica ediyorum.
"Vergi Usul
Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri 31.8.2002 tarihinden önce
işleyenler hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaz,
soruşturma aşamasında olanlar için takibat yapılmaz, açılmış bulunan kamu
davaları ortadan kaldırılır ve kesinleşmiş mahkumiyet kararları infaz
edilmez." Ne demektir bu?! (CHP sıralarından alkışlar) Şunun cevabını bana
verin, bu ne demektir?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Bilerek işleyenler!
ALİ TOPUZ (Devamla) - Bu,
naylon fatura dolayısıyla suçlanmış olan herkesin suçunu ortadan kaldıran bir
belgedir; Sayın Kemal Unakıtan'ın da suçunu ortadan kaldıran bir belgedir. Bunu
kabul edecek olursanız, Sayın Kemal Unakıtan mahkemeye gitmeyecek. Biz, Kemal
Unakıtan'ın suçlu olduğunu, burada bir savcı sıfatıyla söylemiyoruz, devam
etmekte olan bir yargı işleminin önüne engel çıkarmayın, bırakın gitsin,
suçsuzluğunu orada kanıtlayacaksa kanıtlasın, kanıtlayamayacaksa da cezasını
çeksin diyoruz.
Siz, şimdi, bu maddeyle,
Sayın Kemal Unakıtan'ı daha evvelki maddeyle yeterince kurtaramadığınız gibi
bir komplekse kapılmış olmalısınız ki ya da Kemal Unakıtan'la beraber başka
birtakım insanları da bu kanunun kapsamı dışına çıkarmak gibi bir amacınız
olduğu için veya öyle birtakım telkinlerin altında kaldığınız içindir ki,
buraya, bu fıkrayı getirdiniz.
Şimdi, Halep oradaysa,
arşın burada; samimiyetiniz, dürüstlüğünüz ve yolsuzluklara karşı tavrınız, bu
önergenin oylaması sırasında ortaya çıkacak. Bu önergeyi oyladığınız takdirde,
sizin kamuoyu önüne çıkabilme yüzünüz kalmayacaktır; çünkü, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, her gittiğiniz yerde, bu yaptığınız şeyi millete anlatacağız,
bunun hesabını veremeyeceksiniz.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Topuz,
teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 14
üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır.
Önergeleri, önce geliş
sıralarına göre okutacağım; sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 14 üncü maddesinin, madde başlığının "Uygulanmayacak
hükümler" olarak, (1) numaralı fıkrasının da aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve (2) numaralı fıkrasında yer alan "...5,6,..."
ibaresinin fıkra hükmünden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz |
Bülent
Gedikli |
Faruk
Çelik |
|
|
|
Ankara |
Ankara |
Bursa |
|
|
Kemalettin
Göktaş |
|
İrfan
Gündüz |
|
|
Trabzon |
|
İstanbul |
|
"1. Vergi Usul
Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri 31/08/2002 tarihinden önce
işleyenler hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaz,
soruşturma aşamasında olanlar için takibat yapılmaz, açılmış bulunan kamu
davaları ortadan kaldırılır ve kesinleşmiş mahkûmiyet kararları infaz
edilmez."
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutacağım ve bu önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olduğu için işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 19 sıra
sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısının 14 üncü maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 16.01.2003
Ali
Topuz |
Osman
Kaptan |
Akif
Hamzaçebi |
|
|
İstanbul |
Antalya |
Trabzon |
|
Mehmet
Mesut Özakcan |
Ali
Kemal Deveciler |
Birgen
Keleş |
|
Aydın |
Balıkesir |
İstanbul |
|
Ali
Kemal Kumkumoğlu |
K. Kemal
Anadol |
Hakkı
Akalın |
|
İstanbul |
İzmir |
İzmir |
|
Gürol
Ergin |
Kazım
Türkmen |
Enis
Tütüncü |
|
Muğla |
Ordu |
Tekirdağ |
|
|
Osman
Coşkunoğlu |
|
|
|
Uşak |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Topuz,
önergeniz üzerinde konuşacak mısınız; yoksa, gerekçeyi okutayım mı efendim?
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Hükümetçe Plan ve Bütçe
Komisyonuna sunulmuş olan tasarının "Kaçakçılık Suçlarına İlişkin
Cezaların Uygulanmayacağı Haller" başlıklı 12 nci maddesinde Vergi Usul
Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan kaçakçılık suçlarını 13.10.2002 tarihinden
önce işleyenler hakkında ceza hukuku hükümleri uyarınca takibat yapılmamasının
esasları düzenlenmişti.
Madde, Vergi Usul
Kanununun 359 uncu maddesinin (b) fıkrasının (1) numaralı bendindeki
"defter kayıt ve belgelerini yok edenler veya defter sahifelerini yok
ederek yerine başka yapraklar koyan veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin
asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler" ile
(2) numaralı bendindeki "belgeleri sahte olarak basanlar" af kapsamı
dışında bırakmaktaydı.
Vergi Usul Kanununun 359
uncu maddesi, kaçakçılık suçu sayılan birçok hal yanında sahte veya muhteviyatı
itibariyle yanıltıcı belge kullananlar için de hapis cezası öngörmektedir. Bu
belgelerin kullanımında hapis cezası müeyyidesinin uygulanabilmesi
"kast" unsurunun varlığına bağlıdır. Ceza hukukunun genel prensibi
de, cürümlerde kastın aranacağı yönündedir. Anılan belgeleri kasıtlı olarak
kullananlar için af getirilirken diğer grubun af dışında bırakılması, tasarının
kendi içinde bir tutarlılığının olmadığını göstermektedir.
Naylon fatura olarak da
isimlendirilen sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanımında,
belge kullananların sağladıkları menfaat belge düzenleyenlerden az değildir;
hatta, onlardan daha fazladır.
Ayrıca, son yıllarda
yoğun olarak yaşanan sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge
kullanımının af kapsamında düşünülmesi, kamu vicdanını oldukça rahatsız edeceği
gibi, Katma Değer Vergisi iadelerinde de, vergi idaresini oldukça güç durumda
bırakacaktır.
Plan ve Bütçe
Komisyonunda yapılan tartışmalarda, bu gerekçeler de dikkate alınarak 12 nci
maddenin (1) numaralı fıkrası, 15 inci maddenin (1) numaralı fıkrası olarak,
sadece "bilmeyerek kullanım" fiilini af kapsamına alacak şekilde değiştirilmiştir;
ancak, yeni düzenleme de, teknik olarak sorunlarla doludur. Bunun yanında (1)
ve (2) numaralı fıkralar bir arada yorumlandığında, komisyonun, anılan
belgeleri bilerek kullananların af kapsamı dışında bırakılması yönündeki
niyetinin de tasarıya açık bir şekilde yansıtıldığını söylemek mümkün değildir.
Kaldı ki, bilmeyerek kullanma, Vergi Usul Kanununun şu andaki hükümleri
çerçevesinde de hürriyeti bağlayıcı cezalarla müeyyidelendirilmiş değildir. Anılan
nedenlerden dolayı, 15 inci maddenin tümüyle tasarı metninden çıkarılması daha
uygun bir düzenleme olacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 14 üncü maddesinin madde başlığının "Uygulanmayacak
hükümler" olarak, (1) numaralı fıkrasının da aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve (2) numaralı fıkrasında yer alan "...5, 6..."
ibaresinin fıkra hükmünden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz
(Ankara) ve arkadaşları
"1- Vergi Usul
Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri 31.08.2002 tarihinden önce
işleyenler hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaz,
soruşturma aşamasında olanlar için takibat yapılmaz, açılmış bulunan kamu
davaları ortadan kaldırılır ve kesinleşmiş mahkûmiyet kararları infaz
edilmez."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu efendim?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar[!])
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Bravo, Sayın Bakan!..
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Hayırlı olsun, hayırlı!..
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Onlar hortumcuydu, siz nayloncusunuz!
KEMAL ANADOL (İzmir) -
Naylon parti bu, AK Parti değil; naylon parti!..
(CHP Grubu
milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk ettiler)
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; özellikle, sizlere, birkaç
hususu...
Değerli arkadaşlarım
dinlemiş olsalardı... İnanıyorum ki, dışarıdan, televizyondan dinleyecekler.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
şimdi, Bektaşivâri birtakım değerlendirmeler olur; üstü okunur altı atlanır,
altı okunur üstü atlanır. Şimdi, ben, bu konunun doğru anlaşılması, özellikle
bizi takip eden vatandaşlar tarafından bir yanlışın yapılmadığının
anlaşılabilmesi için bir açıklama lüzumunu hissettim; bunu ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 15
inci maddeye, düzenleme itibariyle bir bütünlük içerisinde bakılacak olursa,
arkadaşlarımızın değerlendirmesi gibi bir değerlendirmeye ulaşmak mümkün
değildir. Neden; özellikle bu konuda, bu 15 inci maddenin birinci fıkrasıyla
ilgili olarak yaklaşımı doğru anlamak lazım. bir uygulamanın genel yaklaşımını
ifade etmektedir. Dolayısıyla, komisyonda, arkadaşlarımızın bir önergesiyle
sadece "bilmeyerek" ifadesi teklif edilmiş ve komisyon da bunu kabul
etmiş. Şimdi, bunu esas kabul ederek, arkadaşlarımız, birçok şeyi bunun üzerine
monte etmeye başladılar; ama, biz, bunu, bu yanlış anlaşılmalara mahal olmasın
diye ne yaptık; önergemizle düzelttik; yani, oradaki metni, hükümetimizden
gelen metin haline çevirdik; ama, arkadaşlarımız bu kısma değindiler, ondan
sonraki kısma gelince hiç ellemediler, beyanlarında hiç yer almadı. Ben, burayı
sizlerin huzurunda bir kez daha okumak istiyorum; yani, kimler bu uygulamalardan
yararlanmayacak, bunun doğru anlaşılması lazım.
Bakınız,
yararlanmayacakları ikinci fıkrada düzenliyor metin: "2. Anılan kanunun
359 uncu maddesinin (b) fıkrasının (1) numaralı bendindeki 'Defter, kayıt ve
belgelerini yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka
yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya
suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler' (2) numaralı
bendindeki 'belgeleri sahte olarak basanlar' hakkında (1) numaralı fıkra
hükümleri uygulanmaz ve bahsi geçenler bu kanunun -5 ve 6'yı, biz, genel olarak
düzenlemede denge olsun, adalet olsun diye çıkarıyoruz- 7, 8 ve 9 uncu madde
hükümlerinden yararlanamaz." Kim yararlanamıyor; işte, bu düzenlemede
sahtecilik yapanlar bundan yararlanamıyor. Arkadaşlarımız bunu yok kabul
ediyor; bir.
Bir diğer husus daha var
ki, o da üçüncü fıkradır. Üçüncü fıkra nedir; ödeme şartlarını ifade ediyor.
Zaten, alınması gerekli olan bütün vergileri alıyorsunuz. Hayalî ihracatçılar
olarak bilinen, sahte faturacılar olarak bilinen bu kesim ise, zaten bunları
ödeme gücüne de sahip değil.
Dolayısıyla, biz, diyoruz
ki, altını ve üstünü okuduğunuz şeyin ortasını da okuyun. Ben, sadece bunu
sizlerle paylaşmak istedim.
Hepinize saygılar
sunuyor, başarılar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
teşekkür ediyorum.
NURETTİN AKTAŞ
(Gaziantep) - CHP'liler muhalefetten çabuk yoruldu Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri,
komisyon metninde 15, şimdiki halde 14 üncü maddeyi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
16 ncı maddeyi 15 inci
madde olarak okutuyorum:
Ecrimisil ve bazı
alacaklara ilişkin hükümler
MADDE 15. - 1. 2886
sayılı Devlet İhale Kanununun 75 inci maddesi ile 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsili öngörülen
ecrimisillerden, vadesi 31/10/2002 tarihinden önce olduğu halde bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmemiş bulunanların tamamı ile bunlara
bağlı gecikme zamlarının % 20'sinin; 6 eşit taksitte Şubat, Nisan, Haziran,
Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları sonuna kadar ödenmesi, dava açılmaması veya
açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla gecikme zamlarının kalan % 80'inin
tahsilinden vazgeçilir.
2. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla ödenmesi gerektiği halde ödenmemiş bulunan ve 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren, Maliye
Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve tutarı 200.000.000 lirayı
aşmayan trafik para cezaları ile tutarı 100.000.000 lirayı aşmayan diğer para
cezalarının tahsilinden vazgeçilir.
3. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla tahsil edilebilir hale geldiği halde ödenmemiş bulunan
30/6/1934 tarihli ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası
Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri
Hakkında Kanuna göre doğan yiyecek bedellerinin ve bunlara ilişkin gecikme
zamlarının tahsilinden vazgeçilir.
4. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 41 inci maddesine istinaden vergi tahsilatı yetkisi verilen bankalar
ile postaneler adına uygulanan
gecikme zamları ile ilgili kuruluşların sorumluları adına
hesaplanan % 10 nispetindeki cezaların tahsilinden vazgeçilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 15 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan
"31/10/2002" tarihinin "31/8/2002 olarak, "...bunlara bağlı
gecikme zamlarının % 20'sinin..." ibaresinin "...bu tutara gecikme
zammı yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik
Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı
esas alınarak hesaplanacak tutarın,..." olarak ve "...gecikme
zamlarının kalan % 80'inin tahsilinden vazgeçilir..." ibaresinin de
"...ecrimisillere uygulanan gecikme zamlarının tahsilinden
vazgeçilir..." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Faruk
Çelik |
Bülent
Gedikli |
|
Ankara |
Bursa |
Ankara |
|
Kemalettin
Göktaş |
|
İrfan Gündüz |
|
Trabzon |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
konuşacak mısınız?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçesi okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Ecrimisil alacaklarının
reel değerini korumak amacıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümlerine göre uygulanan gecikme zamlarının yerine, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için
belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak gecikme
zammı hesaplanmakta; vergi aslı ile birlikte bu şekilde hesaplanan tutarın
ödenmesi koşuluyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usülü Hakkında Kanun
hükümlerine göre uygulanan gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilmektedir.
Devlet İstatistik
Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı
esas alınarak hesaplanacak tutar, gecikme zammının hesaplama metodu ve
hesaplama süresi değiştirilmeden bu oran sadece aylık gecikme zammı oranı
yerine kullanılarak belirlenecektir. Belirtilen gerekçelerle bu düzenleme
yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi 16 ncı
madde olarak okutuyorum:
Belli tutarın altındaki
alacakların terkini
MADDE 16. - 31/10/2002
tarihinden önce vadesi geldiği halde ödenmemiş bulunan, Devlete ait olup Maliye
Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren her bir alacağın
türü, dönemi, asılları ayrı ayrı dikkate alınmak suretiyle tutarı 10.000.000
lirayı aşmayan aslî alacaklarını ve tutarına bakılmaksızın bu asıllara bağlı
fer'i alacakların, aslı ödenmiş fer'i alacaklardan tutarı 20.000.000 lirayı
aşmayanların tahsilinden vazgeçilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
konuşma talebi?.. Yok.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 16 ncı maddesinde yer alan "31/10/2002" tarihinin
"31.8.2002" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Faruk Çelik |
Bülent Gedikli |
|
Ankara |
Bursa |
Ankara |
|
Kemalettin Göktaş |
|
İrfan Gündüz |
|
Trabzon |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklik Kanunun
kapsadığı dönemin 31/08/2002 olarak yeniden belirlenmesine ilişkindir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi 17 nci
madde olarak okutuyorum:
Kamu kuruluşlarının
taksitleri
MADDE 17. - 1.
Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlar dahil 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi iktisadi devlet
teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları, bunların müesseseleri, bağlı
ortaklıkları, iştirakleri ile büyükşehir belediyeleri, belediyeler, il özel
idareleri, bunlara ait tüzel kişiler veya bunlara bağlı müstakil bütçeli ve
kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar, bu Kanun hükümlerine göre ödeyecekleri
tutarları ilk taksit Şubat 2003 ayından başlamak üzere 24 ayda 24 eşit taksitte
öderler.
2. Büyükşehir
belediyeleri, belediyeler, il özel idareleri, bunlara ait tüzel kişilerin veya
bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşların bu
Kanuna göre ödeyecekleri taksit tutarları, 2/2/1981 tarihli ve 2380 sayılı,
27/6/1984 tarihli ve 3030 sayılı kanunlar uyarınca kendilerine verilen
payların, anılan Kanunlar çerçevesinde Maliye Bakanlığına bağlı tahsil
dairelerine olan borçlarına karşılık ayrılan kısımlarından, ilgisine göre
Maliye Bakanlığı veya İller Bankası tarafından kesilerek belirlenecek hesaplara
nakden veya hesaben ödenir. Yapılacak kesintinin taksit tutarını karşılamaması
halinde eksik kalan tutar, izleyen ilk taksit ayında mükellef tarafından faiz
uygulanmaksızın nakden ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Mustafa Açıkalın konuşacaklar.
Sayın Açıkalın,buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Vergi Barışı Kanunu Tasarısının, kamu
kuruluşlarının taksitleriyle alakalı 17 nci maddesiyle ilgili olarak şahsî
görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Bilindiği üzere bu madde,
özelleştirmeye tabi kamu kurumları dahil 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
hükümlerine tabi iktisadî devlet teşekkülleri, kamu iktisadî kuruluşları,
bunların iştirakleri, bağlı ortaklıkları, döner sermayeleri, keza 3030 sayılı
Kanuna tabi büyükşehir belediyeleri ve belediyelerin bu kanun kapsamına giren
vergi borçları bakımından; yani, Vergi Usul Kanunu kapsamında sayılmış vergi
borçları bakımından -bunlar özellikle Emlak Vergisi borçlarıdır, kanunî
paylarıdır- ödeyecekleri tutarlar açısından yirmidört aya kadar taksitlendirme
getirmektedir. Bu, bilindiği üzere bir ölçüde bu idarelere fon aktarımıdır.
Özellikle belediyeler ve kamu iktisadî teşebbüsleri, çalıştırmakta oldukları,
istihdam ettikleri işçiler dolayısıyla ödemek zorunda bulundukları Stopaj
Vergisini vergi dairelerine yıllardır yatıramamakta, bu yüzden de kamu
idarelerine büyük borçları bulunmaktadır. Bu borçlar sebebiyle alacaklı vergi
idaresi ile bu kurumlar arasında gereksiz ihtilaflar doğmaktadır. Bu
kurumların, gerektiğinde, mal ve alacakları haczedilmekte ve bu kurumların
yetkilileri bu tür tasarruflardan kurtulmak için, Ankara'da her gün ilgili bakanın
kapısını aşındırmaktadır.
Bu maddeyle, bu tür kamu
kurumlarına bir ödeme kolaylığı getirilmektedir. Sanıyorum, verilecek önergeyle
bu 24 ay, 36 aya çıkarılacaktır; bu da, daha büyük bir rahatlama
getirilecektir. Keza, bu ödeme de kurumların inisiyatifine bırakılmamak
bakımından ikinci fıkrayla bunların hak ettikleri -ki, bunlar, özellikle
belediyeler İller Bankasından, büyükşehir belediyeleri de Hazineden, kanunları
gereği belli paylar almaktadırlar- bu payların ödenmesi sırasında, bu borçları,
takas-mahsup yapılmak suretiyle kapatılacaktır.
Bu maddeyle ilgili olarak
söyleyeceklerim bundan ibarettir. Ancak, 359 uncu maddeyle ilgili olarak, konu,
fevkalade yanlış bir istikamete sevk edildiği, haksız ve kanunun lafzına ve
ruhuna uymayan yorumlarla değişik mecralara çekildiği için, izninizle, bu madde
üzerinde durmak istiyorum.
Esasında bu madde, 15
inci madde, 3 fıkradan ibaret bir madde. Bilindiği üzere, bu maddenin, 3
fıkrasıyla birlikte mütalaa edilmesi lazım. Her ne kadar, 1 inci fıkra
kaçakçılık suçlarındaki cezaları affetmekte, savcılıkların takibinden
kurtarmakta ise de, geneli üzerinde görüşme yapıldığı sırada açıkladığım üzere,
2 nci ve 3 üncü fıkralarla, bu maddeye çok önemli sınırlamalar ve şartlar
getirilmiştir.
Bunlardan bir tanesi, 359
uncu madde, kullanan ve düzenleyen açısından suç belirlemiştir. Birinci olarak,
2 nci fıkra, 359 uncu maddeyle alakalı olarak düzenleyenleri hiçbir şekilde 1
inci fıkra kapsamına sokmamaktadır. Aynı şekilde, bu kişiler, yani, 2 nci fıkra
kapsamına girenler, yani, belgeleri sahte, yanıltıcı olarak tanzim edenler,
düzenleyenler, bu kanunun 5, 6, 7 ve 8 inci maddelerinden de istifade
etmeyeceklerdir. Yani, hem bu maddelerden hem de 15 inci maddenin 1 inci
fıkrasından yararlanmayacaklardır. Bunun, bir kere tespit edilmesi ve açıklanması
icap eder.
İkinci olarak, 3 üncü
fıkra, şahıs isimleri zikretmek istemiyorum; ama, burada ismi geçen kişiler
bakımından, yani belge düzenleyenler olarak ifade edilen kişiler bakımından,
yerine getirilmesi çok ağır şartlar taşımaktadır. Bunlar, kaçakçılık suçu
işlemişlerdir ve vergi zıyaı sebebiyle de, haklarında vergi inceleme raporları
yazılmıştır, fevkalade büyük montanlarda bunlara vergi cezası ve ikmalen vergi
salınmıştır. Ancak bu tutarlar, bu miktarlar, yani vergi idarelerinin vergi
incelemeleri neticesinde salmış bulunduğu bu vergiler ödendiği takdirde, bu
kişiler birinci fıkra hükmünden istifade edeceklerdir. Bunu da çok tabiî
karşılamak lazım. Biz, kişilerin hürriyetleriyle alakalı değiliz. Çaldıkları,
çırptıkları iddia edilen mallar dolayısıyla, bunun vergilerini, buna isabet
eden vergileri, alacakları idarelere ödedikleri takdirde, bunların hürriyeti
bağlayıcı cezadan kurtulmalarını da tabiî karşılamak icap eder.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Açıkalın,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 19 sıra
sayılı tasarının 17 nci maddesinde yer alan "...şubat..." ibaresi
"...haziran..." ve "...24 ayda 24 eşit taksitte..."
ibaresinin "...36 ayda 36 eşit taksitte..." olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz |
Faruk Çelik |
Bülent Gedikli |
|
|
Ankara |
Bursa |
Ankara |
|
Kemalettin Göktaş |
|
İrfan Gündüz |
|
Trabzon |
|
İstanbul |
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutacağım ve bu önerge en aykırı önerge olduğundan, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Vergi
Barışı Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin 1 numaralı fıkrasında yer alan
"24 ayda 24 eşit taksitte" ibaresinin "48 ayda 48 eşit
taksitte" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 16.1.2003
Mehmet Sefa Sirmen |
Sedat Pekel |
Yaşar Tüzün |
|
|
Kocaeli |
Balıkesir |
Bilecik |
|
Nadir Saraç |
Salih Gün |
Mehmet Işık |
|
Zonguldak |
Kocaeli |
Giresun |
|
Ali Oksal |
Halil Tiryaki |
Ali Cumhur Yaka |
|
Mersin |
Kırıkkale |
Muğla |
|
Feridun Ayvazoğlu |
İlyas Sezai Önder |
Kâzım Türkmen |
|
Çorum |
Samsun |
Ordu |
|
Sedat Uzunbay |
İsmail Değerli |
Mehmet Kartal |
|
İzmir |
Ankara |
Van |
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim Hükümet olarak.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yerel yönetimler başta
olmak üzere kamu kurumlarının içinde bulunduğu finansman sıkıntısı nedeniyle
tasarı bu kurumlar için diğer mükelleflerden farklı olarak 24 aylık bir
taksitlendirme öngörmüştür. Aynı gerekçeyle 24 aylık sürenin 48 aya çıkarılması
önerilmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 19 sıra
sayılı tasarının 17 nci maddesinde yer alan "...şubat..." ibaresi
"...haziran..." ve "...24 ayda 24 eşit taksitte..."
ibaresinin "...36 ayda 36 eşit taksitte..." olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu kurum ve
kuruluşlarına ilişkin taksit sayısı artırılarak ödeme kolaylığı sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 19
uncu maddeyi 18 inci madde olarak okutuyorum:
Süresinde ödenmeyen
taksitler
MADDE 18. - 1. Bu Kanuna
göre ödenmesi gereken taksitlerin ödenmemesi ya da eksik ödenmiş olması
halinde, ödenmemiş olan tutarların son taksit ödeme süresi sonuna kadar;
ödenmeyen ya da eksik ödenen kısmın son taksite ait olması halinde ise bu
tutarın son taksiti izleyen ayın sonuna kadar ödenmeyen kısım ile birlikte her
ay için ayrı ayrı % 10 fazlası ile ödenmesi şartıyla bu Kanun hükümlerinden
yararlanılır.
2. Bu Kanun kapsamına
giren alacakların (1) numaralı fıkrada belirtilen şekilde tamamen ödenmemiş
olması halinde mükellefler ödedikleri tutar kadar bu Kanun hükümlerinden
yararlanırlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Osman Kaptan?.. Yok.
AK Parti Grubu adına
konuşma isteği?.. Yok.
Şahıslar adına?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, 18
inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
20 nci maddeyi 19 uncu
madde olarak okutuyorum:
ALTINCI BÖLÜM
Gümrük Vergi ve Cezaları
Gümrük vergisi ve
cezalara ilişkin hükümler
MADDE 19. - 1. Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar gerek mülga 19.7.1972 tarihli ve 1615 sayılı
Gümrük Kanunu, gerekse 27.10.1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununa göre
tahakkuku kesinleştiği halde tamamen ya da kısmen ödenmemiş gümrük vergilerinin
aslının tamamının ve bu asla bağlı olarak 1615 sayılı Gümrük Kanununun 146 ve
149 uncu, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 234 ve 238 inci maddeleri uyarınca
kesilen veya kesilecek para cezalarının kanunî miktarları ile uygulanacak
gecikme zammı veya faizlerin % 20'sinin bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren
2 ay içinde ödenmesi halinde kalan % 80'inin tahsilinden vazgeçilir. Bu hüküm,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte vergi yükümlülüğü doğmuş bulunan; itiraz
süresi geçmemiş olan veya bu tarihten sonra tebliğ edilip de ihtilaf
yaratılmayan ve tebliğ tarihinden itibaren 2 ay içinde ödenecek olan vergilere
ilişkin para cezaları için de uygulanır.
2. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihe kadar gerek mülga 1615 sayılı Gümrük Kanunu, gerekse 4458 sayılı
Gümrük Kanununa göre idarî itiraz mercileri veya yargı organları nezdinde
ihtilaflı hale gelmiş gümrük vergilerinin aslının tamamının ve bu asla bağlı
olarak 1615 sayılı Gümrük Kanununun 146 ve 149 uncu, 4458 sayılı Gümrük
Kanununun 234 ve 238 inci maddeleri uyarınca kesilen veya kesilecek para
cezalarının kanunî miktarları ile uygulanacak gecikme zammı veya faizlerin %
30'unun bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 2 ay içinde ihtilaftan
vazgeçilmek kaydıyla ödenmesi halinde kalan % 70'inin tahsilinden vazgeçilir.
3. Bu Kanunun yürürlük
tarihine kadar 4458 sayılı Gümrük Kanunu hükümlerine aykırı olarak işlenmiş
fiiller nedeniyle aynı Kanunun 235, 236, 237 ve 241 inci maddeleri uyarınca
alınması gereken para cezalarının % 30'unun bu Kanunun yürürlük tarihinden
itibaren 2 ay içerisinde ödenmesi halinde kalan % 70'inin tahsilinden
vazgeçilir.
4. 1972 Konteynerlerle
İlgili Gümrük Sözleşmesi çerçevesinde 29.7.1998 tarihinden önce yurda geçici
olarak ithal edilen konteynerlerden 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar
Kanununa bağlı (8) sayılı tarife kapsamında yer alan ve bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibariyle ödenmemiş bulunan ithal talep harcı tahsilatından
vazgeçilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
konuşma talebi?.. Yok.
Madde üzerinde verilmiş
olan 1 önerge var, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
tasarının 19 uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna "... Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce bir gümrük rejimi beyanında bulunulmuş olsa
dahi, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra bir gümrük yükümlülüğünün
doğması halinde bu madde hükümleri uygulanmaz..." cümlesinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Faruk Çelik |
Bülent Gedikli |
|
Ankara |
Bursa |
Ankara |
|
Kemalettin Göktaş |
|
İrfan Gündüz |
|
Trabzon |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçeyi okutunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe : Bu Kanunun
yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleşen fiiller dolayısıyla verilecek cezaların
kapsam dışında tutulduğunun vurgulanması amacıyla önerilen düzenleme
yapılmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Şimdi, maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi 20 nci
madde olarak okutuyorum:
YEDİNCİ BÖLÜM
Son Hükümler
İade edilmeyecek
alacaklar
MADDE 20. - 1. Bu Kanun
kapsamında yapılan ödemeler ret, iade ve mahsup edilmez.
2. Bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce yapılan ödemeler ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tahsil edilen tecil
faizlerinin bu Kanun hükümlerine dayanılarak ret ve iadesi yapılmaz. Ancak, bu
Kanunun 3 üncü maddesinin uygulamasına ilişkin olarak dava konusu olan
tarhiyatlara karşılık bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ödeme yapılmış olması
halinde, ödenen bu tutarlar vergi mahkemesinde devam eden davalar için bu maddeden
yararlanılmak üzere yapılan başvurular ile vergi mahkemesince verilmiş terkin
kararları üzerine nakden ya da mahsuben iade edilebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
görüşme talebi?.. Yok.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
22 nci maddeyi 21 inci
madde olarak okutuyorum:
Yetki
MADDE 21. - Maliye
Bakanlığı, bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, bu
Kanunda belirlenen başvuru ve ilk taksit ödeme süresini bir aya kadar uzatmaya
ve bu Kanundan yararlanmak isteyen mükelleflere başvuru süresi tespit etmeye
yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi 22 nci
madde olarak okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 22. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın?.. Yok.
Madde üzerinde başka söz
isteyen?.. Yok.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
24 üncü maddeyi 23 üncü
madde olarak okutuyorum:
Yürütme
MADDE 23.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu'nun şahsı adına söz talebi
vardır.
Sayın Kumkumoğlu?.. Yok.
Başka söz talebi?.. Yok.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 5 dakika süre
vereceğim.
Bu süre içinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen 5 dakikalık
süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum:
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Vergi Barışı Kanunu Tasarısının oylamasına 206 milletvekili
katılmış, 205 kabul ve 1 çekimser oy kullanılmıştır. Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun. (AK Parti sıralarından alkışlar) (1)
Sayın Bakanın teşekkür
için konuşma talebi vardır.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; önce, bu Vergi
Barışı Kanunu Tasarısını kabul ettiğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum ve
hepinizi tebrik ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
(1) Açık oy tablosu tutanağa eklidir.
Şimdi, biz, bu kanun
tasarısını kabul etmekle ne yaptık? Bunu kabul etmekle, bir defa, acil eylem
planımıza bakın, orada bir ayda şunu yapacağız, iki ayda şunu yapacağız, üç
ayda şunu yapacağız diye milletimize biz bir söz verdik. Bir ayda malî milat ve
Nereden Buldun Kanununu kaldıracağız dedik, elhamdülillah sayenizde kaldırdık.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Üç ay içerisinde de vergi barışını getireceğiz
dedik, iki ay içerisinde getirdik ve onu da iki ayda kabul ettiniz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bunu, tabiî, başka
kanunlar izleyecek. Milletimizin yüzünü güldürmeye devam edeceğiz. Bunu niçin
yaptık biz; milletin ihtiyacı olduğu için. Devamlı anlattık, her zeminde, her
platformda anlattık.
Milletimiz, ağır bir
ekonomik kriz yaşadı; yaralarını, hâlâ, daha sarmaya devam ediyor. Şimdi,
ekonomik güçlükler içerisinde, binlerce esnafımız, dükkânının kepengini
kapatmış, milyonlarca insan işsiz kalmış. Esnafımız "borcum var -vergi
kaçırmıyor- fakat, ödeyemiyorum" diyor. Vatandaşımız, milletimiz,
esnafımız, böyle zor durumda. Şimdi, siz, onun yaralarını sarmak için
dertlerine derman oldunuz. Şimdi, burada iki zihniyet gördük; vatandaşının
derdine derman olanlar, vatandaşının derdine derman olmayanlar. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Bu kadar kolay, bu kadar basit!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Beyler, oturduğunuz yerin farkında mısınız; Sayın Bakan sizi gösteriyor.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şu taraf...
Şimdi, inanın,
vatandaştan gelen tepkilerin, vatandaştan gelen teşekkürlerin haddi hesabı yok.
Bugün, Sayın
Başbakanımızla beraber Ankara Sanayi Odasına gittik, onun toplantısındaydık.
Ankara Sanayi Odası Başkanı "Sayın Başbakanım, bir mektup okuyacağım,
tüylerim diken diken oluyor" dedi. Milyonlarca dolarlık ihracat yapmış bir
vatandaşımız, binlerce işçi çalıştıran bir vatandaşımız, 100 000 000 liralık
bir nakliye faturası... İki sene sonra, incelemede, onun da sahte olduğu tespit
edilmiş. Bunu, devlet tespit edemiyor kolay kolay, vatandaş nereden tespit etsin!
O vatandaşımız 18 ay hapis cezası yemiş. O vatandaşımız, çocuklarını çağırmış
"ben, inşallah, bu hapisten çıktığım zaman yanınıza geleceğim; şimdi,
bütün her yeri, işyerlerinizi kapatın, Türkiye'yi de terk edin" demiş.
vatandaşımızı memleketinden bıktıran dertlere çare bulmak suçsa, biz suçluyuz o
zaman. (AK Parti sıralarından alkışlar) Onun için, yaptığınız çok önemli.
Bugün, vergi barışını kabul ettiniz, yarın da, inşallah, yine, huzurunuza vergi
yarışını getireceğiz. Ne demek vergi yarışı; bu ülkede, vergisini, düzgün,
kaçırmadan, namuslu bir şekilde ödeyen vatandaşımızın da vergisinde indirim
yapacağız, bunu da getireceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bütün maliye
politikalarımız ekonomik kalkınmayla uyumlu olacak. Teşvikleri de ele alacağız;
ama, kayıtdışı ekonomiyi de kayıt altına alacağız; bunun için de çok ciddî
çalışmalarımız olacak. Kayıtdışı ekonomiye asla tahammülümüz yok. Yani, birisi
vergisini namusluca ödeyecek, öteki kayıtiçine bile girmeyecek; bu da bir büyük
adaletsizlik, bunu da önleyeceğiz.
Şimdi, naylon fatura...
Naylon fatura... Naylon faturaya en büyük savaşı biz açarız; çünkü, biz,
biliyoruz. Biz, özel sektörden, esnaflıktan, sanayicilikten geldik, milletin
içinden geldik, milletin derdini biliyoruz. Naylon faturayla savaş başka türlü
olur. Sivrisinekle mücadele, sivrisinek avlamakla olmaz, bataklığı kurutmakla
olur. Naylon faturayı doğuran sebepleri ortadan kaldırmakla naylon faturayla
savaş edilir, yoksa, o nayloncu, bu nayloncu diye birçok masum vatandaşı zulüm
altında bırakmak, inletmek, mahkeme kapılarında, hapishane kapılarında
çürütmek, hakiki mücadele değildir. Onun için, biz, her şeyin akıllıcasını
yapağız. Bizim hükümetimizin, Maliye Bakanlığımızın politikası budur.
Bunları, size, bilgi
vermek için arz etmiş bulunuyorum.
Bir de, burada,
depremzede vatandaşlarımızla ilgili olarak çok fazla konuşuldu; tabiî, işin
biraz şovuna kaçıldı gibi geliyor. İşin gerçeği şu: Biz, depremzede
vatandaşlarımızın yanındayız, onlarla ilgili olarak, yakında, bir Bakanlar
Kurulu kararı çıkarıyoruz; birkısım deprem bölgesinden vergiyi terkin ediyoruz,
bazı bölgelerimizden de bir kısmını terkin ediyoruz; bunu, inşallah, çok
yakında, Bakanlar Kurulu kararıyla da getireceğiz. (AK Parti sıralarından
alkışlar) O halkımızın da, depremzede vatandaşlarımızın da yüzünü güldüreceğiz.
Bunu da bilgi olarak arz edeyim.
Tabiî, daha fazla bilgi
vermek isterdim; ama, vaktinizi de almak istemiyorum. Onun için, hepinize
tekrar tekrar teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum; sağ olun, var olan
arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 21 Ocak
2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 22.15