BIM 2 5 2003-01-31T07:47:00Z 2003-01-31T07:47:00Z 70 43505 247983 TBMM 2066 495 304540 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

23 üncü Birleşim

16 . 1 . 2003 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili olarak, 4325 sayılı Yasanın yerine çıkarılacak yeni yasaya ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan İlinin sosyal ve ekonomik sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, Gediz Havzası ve Manisalı tarım üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 41 milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/20)

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı : 17)

2.- Vergi Barışı Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/342) (S. Sayısı : 19)

V.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, Ankara-Elmadağ Hasanoğlan Beldesinde yapımı süren Ders Aletleri Fabrikasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/60)

2.- İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü'nün, İzmir çevresindeki, sanayi tesislerinden kaynaklanan çevre kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı İmdat Sütlüoğlu'nun cevabı (7/62)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Sabahattin Cevheri'nin, Şanlıurfa TEDAŞ'ın personel ihtiyacı ile İlin elektrik sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı (7/69)


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Batman Milletvekili Ahmet İnal, Tekel Genel Müdürlüğünce uygulanan tütün kotasının yarattığı sorunlara ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı;

Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun uygulanmasından ve sınır ticaretinin kaldırılmasından kaynaklanan sorunlara,

Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, muhtemel Irak operasyonuna Türkiye tarafından destek verilmesinin yaratacağı olumsuzluklara ve sorunun barışçı yollarla çözülmesi istikametinde hükümetçe bölge ülkelerine yapılan ziyaretlerin önemine,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır cevap verdi.

İstanbul Milletvekili Onur Öymen ve 22 arkadaşının, bazı havaalanlarında aletli iniş sistemi (ILS) bulunmamasının kazalara yol açtığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/19) okundu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 Manisa Milletvekili Hasan Ören'in (6/30) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Bazı milletvekillerine Başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin ve Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak'a ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkereleri ile

Genel Kurulun 15 Ocak 2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasında yer alan 20 sıra sayılı Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu kısmın 2 nci sırasına alınmasına; aynı gün "Gelen Kâğıtlar" listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 21 sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile 22 sıra sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının da 48 saat geçmeden bu kısmın 3 üncü ve 4 üncü sıralarına alınmasına ve aynı birleşimde gündemin 5 inci sırasına kadar olan işlerin, 16 Ocak 2003 Perşembe günü ise 19 sıra sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi,

Kabul edildi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan (6/7),

2 nci "       "         "     (6/8),

3 üncü      "         " (6/10),

4 üncü      "         " (6/11),

5 inci        "         " (6/14),

7 nci          "         " (6/17),

8 inci        "         " (6/18),

11 inci       "         " (6/24),

12 nci        "         " (6/25),

13 üncü      "         " (6/27),

Esas numaralı soruların üç birleşim içinde cevaplandırılmadığı için yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarıldığı bildirildi; (6/7), (6/8), (6/10), (6/14) ve (6/27) numaralı soruların sahipleri de görüşlerini açıkladılar;

6 ncı sırasında bulunan (6/16),

16 ncı     "    " (6/32),

24 üncü   "     " (6/41),

Esas numaralı sorulara, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır,

9 uncu sırasında bulunan (6/19),

10 uncu   "      " (6/21),

Esas numaralı sorulara, Adalet Bakanı Cemil Çiçek,

Cevap verdiler;

15 inci    sırasında    bulunan (6/31),

17 nci " "     (6/33),

18 inci " "     (6/34),

19 uncu " "     (6/35),

20 nci " "     (6/36),

21 inci " "    (6/37),

22 nci " "    (6/38),

23 üncü " "    (6/40),

Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmeleri (1/278) (S. Sayısı: 17) komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi;

2 nci sırasına alınan, Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği (1/305) (S. Sayısı: 20),

3 üncü sırasına alınan, Hâkimler ve Savcılar (1/290) (S. Sayısı: 21),

4 üncü sırasına alınan, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı (1/317) (S. Sayısı: 22),

Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarılarının, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı.

16 Ocak 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.50'de son verildi.

                                                       

Nevzat Pakdil

 

 

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Enver Yılmaz

 

Türkân Miçooğulları

 

Ordu

 

İzmir

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                                                                                                                                           No. : 32

II. – GELEN KÂĞITLAR

16.1.2003 PERŞEMBE

Tasarılar

1.- Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütünün Kuruluşuyla İlgili Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/363) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2003)

2.- Birleşmiş Milletler ve Yardımcı Personelinin Güvenliği Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/364) (Adalet ve İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2003)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültürel ve Bilimsel Alanlarda İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/365) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2003)

4.- Avrupa Konseyinin İmtiyaz ve Muafiyetlerine Müteallik Umumi Anlaşmaya Ek 6 Numaralı Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/366) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2003)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Federal Hükümeti Arasında Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/367) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2003)

Teklifler

1.- Uşak Milletvekilleri Alim Tunç, Ahmet Çağlayan ve Osman Coşkunoğlu'nun;  Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi  (2/43) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2003)

2.- Uşak Milletvekilleri Alim Tunç, Ahmet Çağlayan ve Osman Coşkunoğlu'nun; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/44) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2003)

3.- Çankırı Milletvekilleri Hikmet Özdemir, İsmail Ericekli ve Tevfik Akbak ve 19 Milletvekilinin;  Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında Kanun ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/45) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.1.2003)

Tezkereler

1.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/161) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.1.2003)

2.- Düzce Milletvekili Metin Kaşıkoğlu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/162) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.1.2003)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, millî eğitim politikasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/81) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.1.2003)

2.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, ilk defa kamu hizmetine girecek doktorların açıktan atamalarının ne zaman yapılacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/82) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)

3.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, Diyarbakır'da sivil havaalanı kurulup kurulmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/83) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)

4.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Niğde, Nevşehir ve Aksaray'da 2002 yılı doğrudan gelir desteği ödemelerinin ne zaman yapılacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/84) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)

5.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, vergi affından sonra, vergisini ödemiş mükelleflere yönelik bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/85) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)

6.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu'nun, millî kültür stratejisine ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/86) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)

7.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına  ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/87) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Bodrum'daki elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/124) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)

2.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, İzmir'in bazı ilçelerinde Tabiî afetten zarar gören çiftçilere yapılacak yardıma ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/125) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)

3.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, Türkiye'nin Kıbrıs politikasında bir değişikliğin söz konusu olup olmadığına ilişkin Dışişleri  Bakanından yazılı soru önergesi (7/126) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)

4.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, el konulan bedelsiz ithale konu otomobillere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/127) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.1.2003)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 41 Milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/20) (Başkanlığa geliş tarihi :14.1.2003)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

16 Ocak 2003 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Türkan MİÇOOĞULLARI (İzmir), Enver YILMAZ (Ordu)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir; hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili olarak, 4325 sayılı Yasanın yerine çıkarılacak yeni yasa hakkında söz isteyen, Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'a aittir.

Sayın Varan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

III.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Gümüşhane Milletvekili Sabri Varan'ın, kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili olarak, 4325 sayılı Yasanın yerine çıkarılacak yeni yasaya ilişkin gündemdışı konuşması

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; kişi başına gayri safî millî hâsılası 1 000 doların altına düşmüş, Güneydoğu Anadolu illerinden sonra, ekonomik açıdan en zor durumdaki iller konumunda olan, kalkınma hızı eksi binde 5 seviyelerinde seyreden ve kamu yatırım harcamalarından hak ettiği payı cumhuriyet tarihî boyunca alamamış bir ilin milletvekili olarak, huzurlarınızda, ilimin kaderini değiştirecek güçte olması gerekirken, aşağıda sunacağım nedenlerle arzu edilen amaca ulaşılamayan bir teşvik mevzuatının yeniden hayata geçirilmesi hususunu takdir ve tartışmalarınıza açmak istiyorum.

Malumlarınız olduğu üzere, dönemin siyasî idaresi, 4325 sayılı Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi Hakkında Kanunu -kısaca "teşvik mevzuatı" adıyla bir kanun- düzenlemiş, 23 Ocak 1998 tarih ve 23239 sayılı Resmî Gazetede bu kanunu neşrederek yürürlüğe girmesini sağlamıştır.

Kanunun amacı, Gümüşhane İlini de kapsayacak şekilde, seçilmiş 21 ilde istihdamı artırmak ve yatırımları teşvik etmek olarak tespit edilmiştir. Teşviklerden yararlanma kriteri olarak, seçilen illerin fert başına yurtiçi millî hâsılasının 1 500 dolardan düşük olması ve sosyoekonomik gelişmişlik düzeyinin ise 0,5 ve daha düşük olması belirlenmiştir.

1998 yılı ocak ayı sonunda neşredilen bu kanunla, istihdamı ve gelişmişlik düzeyi düşük olan illerde imalat sektörünün geliştirilmesi, hizmetler ve tarım sektöründe, imalat sektörüyle birlikte, istihdam kapasitesinin artırılması ve bu yolla gelirin ve sosyoekonomik gelişmenin artırılması amaçlanmıştır.

Kanunun uygulama tebliği 27 Şubat 1998 tarihinde 23271 sayılı Resmî Gazetede neşredilmiştir. Böylece, fiilî tatbikat, tebliğin neşriyle başlamıştır.

Anılan kanun incelendiğinde, 4325 sayılı Kanundan faydalanma hakkı getirilen illerdeki tüm sektörlere 10 ve daha fazla yeni işgücü istihdamının sağlanması şartıyla beş yıl süreli tam vergi muafiyeti, bu beş yıldan sonra, 1997 sonuna kadar ise, çalıştırdığı işçi sayısı esasına göre yüzde 40 ve yüzde 60 arasında vergi muafiyeti hakkı tanınmış, 31 Ekim 1998 tarihinden sonra, alınan her yeni işgücü için, 31 Aralık 2002 tarihine kadar geçerli olmak üzere, SSK işveren katkı payının Hazinece ödenmesi imkânı sağlanmış ve aynı tarih itibariyle işe alınanların Gelir Vergisinin tahakkuk devrelerine göre iki yıl süreyle ertelenmesi imkânı tanınmış olduğu görülecektir. Keza, teşvik belgesine bağlanmış yatırımlarda, hazine arazilerinin, yatırım yapma şartıyla yatırımcıya bedelsiz tahsis edilmesi imkânı da sağlanmıştır.

Muhterem arkadaşlar, ilk bakışta, 4325 sayılı Yasanın amaç ve kapsamına baktığımız zaman, bu yasanın, kapsadığı 21 ili kalkınmış iller arasına sokacağı anlaşılmaktadır; lakin, kanun, çıktığı tarihten, sona erdiği 31 Aralık 2002 tarihine kadar, kapsam dahilinde olan illerin durumunun bırakın ileri gitmesini, millî gelir seviyelerinin dahi yarıya kadar düşmesine vesile olmuştur. Bunun sebeplerini araştırdığımız zaman, kanunun uygulanmasında farklı birimlere yetki verilmesini, farklı bakanlıkların uygulamayla ilgili genelgeler yayımlamasını ve geçmişte yaşadığımız krizleri gösterebiliriz.

Kanunun süresi 31 Aralık 2002 tarihinde dolmuştur; fakat, arzu edilen murat, maalesef, bu 21 il için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

SABRİ VARAN (Devamla) - Hatta, daha sonra, bu kanun biraz daha genişletilerek, millî gelir 1 500 dolar seviyesinden daha aşağılara çekilmiş, 50'nin üzerindeki ilimize bundan istifade etme yolu açılmıştır.

Şimdi, bu kanunla arzu edilen ve kalkınmada öncelikli yörede, kapitali olmayan sanayiciye şu denilmiştir: "Biz sana boş bir tüfek veriyoruz, kovanını sen bulacaksın, avını da sen bulup, karnını doyuracaksın."

Değerli arkadaşlar, maalesef, zaten sermaye birikimi olarak geri kalmış bölgenin yatırımcısı da, bu 4325 sayılı Yasadan beklenen faydayı, sürenin kısa tutulması ve mevzuatın karmaşıklığı sebebiyle sağlayamamıştır. Yine, 10 işçi sayısı mecburî tutulmuş, küçük illerde 10 işçi çalıştıran işveren sayısının da çok sınırlı olması hasebiyle, beklenen faydayı sağlamamıştır.

Arzumuz şudur: 4325 sayılı Yasa, 1 500 dolar ve aşağısında millî geliri olan iller için, yeniden, 5 yıl süreyle uzatılmalıdır ve 10 işçi sayısı da "5 işçi ve yukarısı" olarak düzeltilmelidir.

Hükümetimizden, 4325 sayılı Yasanın yerine geçecek acil bir düzenleme beklediğimi bildirir, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Varan.

Gündemdışı ikinci söz, Ardahan ve yöresinin sorunları konusunda söz isteyen, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'e aittir.

Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan İlinin sosyal ve ekonomik sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sınır kenti olan Ardahan'ın acil sorunlarını 5 dakikaya sığdırmaya çalışacağım.

Kış koşullarında karlar altında yaşam mücadelesi veren Ardahan halkının Doğrudan Gelir Desteği Fonundan 7 trilyon alacağı var. Bu paranın, bu ay sonuna kadar ödenmesini istirham ediyorum; çünkü, Ardahan karlar altında çok mağdur bir yöre; bu anlamda, Ardahan İli halkının doğrudan gelir desteği alacağının ödenmesini rica ediyorum.

İkincisi; elimde bir gazete var. Lütfen bu gazeteye bakın; Ardahan halkı icralık durumda, 160 000 nüfusu var, 80 000'i icralık. Evet, Ziraat Bankasına, tarım ve kredi kooperatiflerine Ardahan halkının 26 trilyon lira borcu var ve herkesin de evine haciz gelmiştir. Bu, sadece Ardahan halkının değil, Türk çiftçinin de sorunudur. Bugün görüşeceğimiz "vergi barışı" adı altında, bazı kulüplerin büyük borçlarını ve hortumcuların borcunu silme tasarısı var. Ben diyorum ki, bu hortumcuların borcunu silerken, lütfen, çiftçilerin de Ziraat Bankasına olan borçlarının faizlerini silelim. (CHP sıralarından alkışlar)

Ardahan'ın Çıldır ve Damal İlçelerinde, 1998'de bir sel felaketi oldu. 1998'deki sel felaketinden bu yana, bu iki ilçemize bir kuruş ödeme yapılmadı. Ne acıdır ki, başka bölgelerde ufak bir sel felaketi olduğu zaman afet kapsamı içerisine alınıyor ve afet kapsamı içerisinde dünya kadar para ödeniyor; ama, Ardahan'a 1998'den beri bir kuruş ödenmedi. Afet İşleriyle de görüştüm, Sayın Bakanla da görüştüm "bakacağız" diyorlar, inşallah bakarlar.

Posof-Türközü Kapısının daha aktif çalıştırılması, Çıldır-Aktaş Kapısının açılması ve sınırımızın öteki tarafında bulunan, Kafkasya, Rusya ve Türk cumhuriyetlerinin 200 000 000'luk insan potansiyelinden faydalanmak için, Kafkasya serbest ticaret bölgesini kurmak istiyoruz. Bu, Kafkasya serbest ticaret bölgesi, sadece Kars, Ardahan, Iğdır değil; doğu değil; Türkiye'nin kalkınmasına, ekonomik potansiyeline fayda sağlayacaktır.

Tarım ve hayvancılık yöresi olan Ardahan, iklim şartlarına yenik düşen, sekiz ayı kış, dört ayı yaz olan bir yöredir. Eğer o sene kurak gitmiş veya dolu yağmışsa, maalesef, o dört ay da ikiye inmektedir. Bu nedenle, Ardahan'ın sekiz ay kışın karın altında kalması, oradaki toplumun ne kadar zor şartlar altında yaşadığını daha güzel gözler önüne sermektedir.

Kura Nehri projemiz var. Bu proje eğer gerçekleşirse, Kura Nehri üzerinde barajlar yapılırsa Ardahan Ovası sulanacak, tarım ve hayvancılık Ardahan'da fevkalade gelişecektir.

Ardahan ve Göle Devlet Hastanelerinde birçok dalda uzman doktorumuz yok, tıbbî malzememiz yok; insanlarımız bu kışın kıyametin içerisindedir ve yolları kapalı olduğu için kızakların üzerinde doğum yapan kadınlarımız ölmektedir. İnsanlık ayıbı olan bu tabloyu değiştirmek için Sağlık Bakanından rica ediyorum; Ardahan ve Göle Devlet Hastanelerine lütfen uzman doktor gönderin, lütfen tıbbî malzeme gönderin.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ardahan'ın gelir düzeyinin Somali'ye eşdeğer olması, hastalarımızın kızakta ölmesi, çocuklarımızın eğitimsiz kalması, çiftçilerimizin icralık olarak hapse girmesi, Türkiye'nin acı bir gerçeğidir.

Tarihinde kahramanlıklar yazan Ardahan halkına yardımlarınızı bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Gündemdışı üçüncü söz, Gediz Havzası ve tarım üreticilerinin sorunları konusunda söz isteyen, Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'e aittir.

Buyurun Sayın Çilingir.

3.- Manisa Milletvekili Nuri Çilingir'in, Gediz Havzası ve Manisalı tarım üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gediz Havzası ve Manisa tarım üreticilerinin sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Şimdi, Manisa deyince, içinden geçenler diyecekler ki, canım, nesi var, ne sorunu var Manisa'nın, her taraf yemyeşil... Ama, pek öyle değil. Özet olarak anlatmaya çalışayım.

Manisa İlimiz, 600 kilometrekarelik Salihli, 450 kilometrekarelik Manisa, 300 kilometrekarelik Turgutlu ve 300 kilometrekarelik Bakırçay Ovalarından oluşan bir tarım alanını kapsamakta, toplam olarak 470 625 hektar ekilebilir tarım arazisine sahip bulunmakta ve sulanabilir alanın, ancak yüzde 40'ı sulanmaktadır.

Ancak, Türkiye'nin ilk sulanan ovalarından biri olması nedeniyle, açık kanal sistemiyle sulama yapıldığından, kullanılabilir suyun yüzde 40'ı buharlaşma yoluyla yok olmaktadır. O yüzden, kapalı sisteme geçme zorunluluğu vardır.

Bölgede en önemli ürünler, çekirdeksiz kuruüzüm, pamuk ve tütün olmakla birlikte, 29 çeşit tarla ürünü, 27 çeşit sebze, 25 çeşit meyve yetiştirilmektedir.

Sulama imkânı olmayan kırsal yörelerimizde, tütün ve haşhaş ekimi yapılmaktadır. Son yıllarda uygulanan IMF politikalarıyla, tütün ekim alanları iyice daralmıştır ve başka ürün yetiştirme imkânı olmayan bu kırsal bölgelerde büyük bir yoksulluk yaşanmaktadır.

Tütün ekimi yeniden gözden geçirilmeli ve planlı bir çalışmayla, tütün dışında başka bir ürün yetiştirme şansı olmayan bu bölgelerimize, 200 kilogram değil, arazi büyüklüğüne göre koçan belirlenmelidir; ancak, öğrendiğimiz kadarıyla, hükümetimiz Tekeli satmaya karar verdiğine göre, bu iş nasıl uygulanacak bilemiyorum.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz tütün üretiminin yüzde 21'i Manisa'dan karşılanmaktadır. Tüccarla anlaşma yapan bazı üreticilerimizin koçanı elinde kalmıştır. Bu konuda hazırlanmış bir yasa olmadığından, tek taraflı, koçanlar atılmakta, üretici ne yapacağını bilemez halde beklemektedir. Bu tütünlerin de, Tekel tarafından alınması gerekmektedir.

Daralan tütün ekim alanlarında zeytinciliğe doğru bir yönelme vardır; ancak, fidan temini ve dikiminde ekonomik zorluklar yaşanmakta olup, fidan temini ve dikimini krediyle desteklemek gerekir.

Birinci derecede SİT alanı ilan edilen Bintepeler yöresinde zeytini yetiştiriyorsunuz; ama, korumak için bir kulübe bile yapamıyorsunuz. Bu soruna çözüm gerekiyor.

Sayın milletvekilleri, ovamızda yetişen ürünlerden biri, uzun elyaflı Ege pamuğu olup, bu, tekstil sektörünün ana hammaddesi durumundadır. Ancak, bu yıl aşırı yağışlar, kaliteyi iyice düşürmüş, çok miktarda pamuk, toplama ücretlerinin yüksekliği ve piyasa fiyatlarının düşük olması sonucu toplanamamış, tarlada kalmıştır.

Yeraltı sulaması yapılan bazı bölgelerimizde üretici, elektrik parasını ödeyemez duruma gelmiş ve taksitlendirmeyi beklemektedir. Ayrıca, 2003 yılından itibaren, ziraî sulamada düşük tarifeli elektrik uygulaması ortadan kalkacağından, bu konunun da Bakanlar Kurulu tarafından karara bağlanması gerekiyor.

Sayın milletvekilleri, Gediz Ovasının en önemli ürünü çekirdeksiz üzümdür. Çekirdeksiz kuruüzüm üreticileri son iki yılda çok büyük bir kaos ortamında yaşamaktadırlar. Üzümün yetiştirilme masrafları son iki yılda yüzde 200 artmış, ürün bedeli ise yüzde 75 oranında artış göstermiştir. Üzüm üreticisi ekonomik koşullar nedeniyle ezilmiştir. Üzüm üreticisi maliyet bedellerinin yüksek artışı yüzünden yoksullaşmıştır. Üzüm üreticisi doğa şartları nedeniyle afete uğramıştır.

Üzüm üreticisinin kooperatifi 4572 sayılı Yasayla güdük konuma getirilmiştir. 2002 yılı üzümleri doğa şartları ve hastalıklar sonucu ihracat niteliğinin yaklaşık yüzde 70'ini yitirmiş, yağmur, sel ve dolu felaketleri, sonucu -Manisa İl Tarım Müdürlüğü ve ilçelerdeki tarım müdürlüklerinin hazırladıkları rapora göre- üreticinin ürününün yüzde 40'ı heba olmuştur. Elde kalan üzüm, ancak sirke ve alkol yapımında kullanılabilir.

Fındıkta arz fazlalığı dolayısıyla uygulanan kararnamenin üzümde de uygulanması gerekmektedir. Bu nedenlerle, perişan durumdaki üzüm üreticisinin, sektörün geleceği açısından, fındıkta olduğu gibi, arz fazlalığı, yurtdışı ihracat pazarlarındaki payı ve döviz gelirine bakmadan, ortak özelliklere sahip çekirdeksiz kuruüzümle ilgili olarak, fındık alım kararnamesi gibi bir kararnamenin acilen çıkarılmasını bekliyoruz.

Sayın milletvekilleri, Gediz Ovası "altın ova" diye ifade ediliyor; ama, bu ova tehlikeler altında şu anda; iklimi, kliması, toprağıyla, çok çeşitli bitki yapısıyla korunması zorunlu hale gelmiş bir yöredir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURİ ÇİLİNGİR (Devamla) - Bölgenin en önemli sorunu Gediz Nehrinin kirlenmesidir. Havzadaki belediyelerin çoğu kaynak yetersizliği nedeniyle arıtma tesisi yapamamakta ve kirlenme giderek artmaktadır.

Alaşehir Çayının güneyinde kalan geniş bir alan yeraltı suyuyla sulanmakta; ancak, bu sular yüksek oranda bor içerdiğinden çölleşme meydana gelmektedir. Halbuki yörede yüzey suları mevcuttur, yeni yatırımlarla bu suları sulama suyu olarak kullanmak mümkündür.

Bütün bu sorunların çözümü, ortak bir otoriteyi ve kurumlar arasında zorunlu bir koordinasyonu gerektiriyor. Bu yüzden, yörenin özel bir statüye alınması, bu ovanın geleceğini kurtaracak; aksi halde, gözbebeğimiz ovamız, gelecekte, ekilip biçilemez hale gelecektir. Hükümetimizden, bu gayret ve çabayı yöre halkımız beklemektedir.

Ürün sigorta yasası ve tarım çevre yasası bir an önce çıkarılmalıdır.

Ülkemizin gıda güvenliğini sağlayacak planlı üretim modeli uygulanmalı, üreticinin elinde ürün kalmaması sağlanmalıdır.

Doğrudan gelir desteğiyle birlikte, pamuk, mısır, soya, yağlık ayçiçeği, zeytinyağı ve kanolaya prim ödenmesine devam edilmeli, pamuk primi 28 sent olarak derhal açıklanmalıdır.

Özet olarak söylemek gerekirse; tarım üreticisinin toprağa küskünlüğüne son verilmeli, üretimle barışması sağlanmalıdır. Tarımda çalışanların insanca yaşaması, devletimizin ve hükümetimizin temel hedefi olmalıdır.

Bunların gerçekleşeceği inancıyla, Yüce Meclise  saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çilingir, teşekkür ediyorum.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 41 milletvekilinin, tarım sektörünün sorunlarının araştırılarak çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/20)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde nüfusun yaklaşık yüzde 45'inin yaşamını doğrudan, kalan yüzde 55'lik kısmını ise dolaylı yoldan etkileyen tarım (bitkisel, hayvancılık, ormancılık, su ürünleri) sektörünün üretici ve çalışanlarının mevcut durumlarının belirlenerek, sorunlarını ve çözüm yollarını tespit etmek için Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.                                                            13.1.2003

 1- Ahmet Küçük

 

(Çanakkale)

 2- İsmail Özay

 

(Çanakkale)

 3- Gürol Ergin

 

(Muğla)

 4- Ali Topuz

 

(İstanbul)

 5- Yavuz Altınorak

 

(Kırklareli)

 6- Ali Kemal Kumkumoğlu

(İstanbul)

 

 7- Orhan Ziya Diren

(Tokat)

 

 8- İsmet Atalay

 

(İstanbul)

 9- Mustafa Erdoğan Yetenç

(Manisa)

 

10- Mehmet Vedat Yücesan

(Eskişehir)

 

11- Mehmet Şerif Ertuğrul

(Muş)

 

12- Hasan Ören

 

(Manisa)

13- Mehmet Tomanbay

(Ankara)

 

14- Mehmet Nuri Saygun

(Tekirdağ)

 

15- Yücel Artantaş

 

(Iğdır)

16- Hakkı Akalın

 

(İzmir)

17- Feramus Şahin

 

(Tokat)

18- Emin Koç

 

(Yozgat)

19- Kemal Demirel

 

(Bursa)

20- Nezir Büyükcengiz

(Konya)

 

21- Atilla Başoğlu

 

(Adana)

22- Feridun Fikret Baloğlu

(Antalya)

 

23- Canan Arıtman

 

(İzmir)

24- Muharrem Doğan

(Mardin)

 

25- Yaşar Tüzün

 

(Bilecik)

26- Ali Oksal

 

(Mersin)

27- Ali Kemal Deveciler

(Balıkesir)

 

28- Mehmet Boztaş

 

(Aydın)

29- Zekeriya Akıncı

(Ankara)

 

30- Vezir Akdemir

 

(İzmir)

31- Ayşe Gülsün Bilgehan

(Ankara)

 

32- Ramazan Kerim Özkan

(Burdur)

 

33- Necati Uzdil

 

(Osmaniye)

34- Nevin Gaye Erbatur

(Adana)

 

35- Şefik Zengin

 

(Mersin

36- Mehmet Ziya Yergök

(Adana)

 

37- Halil Ünlütepe

 

(Afyon)

38- Mehmet Yıldırım

(Kastamonu)

 

39- Ali Rıza Bodur

 

(İzmir)

40- Kemal Sağ

 

(Adana)

41- Orhan Erarslan

 

(Niğde)

42- Rasim Çakır

 

(Edirne)

Gerekçe:

Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 45'inin yaşamını doğrudan etkileyen tarım sektörünün iç ve dış koşullarla da bağlantılı, yapısal ve dönemsel özellikli çok sayıda sorunu hâlâ geçerliliğini korumaktadır.

Sektörün gereksindiği gelişim ve atılım sürecine sokulmasının en önemli koşulu, sorunların doğru tanımlanması ve giderilmelerini sağlayacak politikaların geliştirilmesidir.

Bu amaçla, sektörün temel sorunları olarak, tarımın toplam üretimden aldığı pay oranı her geçen gün azalmaktadır. AB kriterlerine göre tarım girdi maliyetleri düşürülmesi gerekirken, maliyetler artmaya devam etmektedir. Özellikle gübre, ilaç ve mazot fiyatlarının yüksek olması ve her geçen gün artması nedeniyle çok ciddî yüksek üretim maliyetleri ortaya çıkmaktadır. Oluşturulan, doğrudan gelir desteği uygulamasında ortaya çıkan sorunlarla destek zamanında ve doğru işletmelere ulaştırılamamaktadır.

Tarım işletmelerinin küçüklüğü ve sayı olarak çokluğu sorunlar yaratırken, bu işletmelerin örgütlenmelerini tamamlayamamış olmaları, yani, kooperatifçiliğin işlevselleştirilememesi nedeniyle ürün pazarlamalarında rasyonel bir fiyatlandırma politikaları ortaya çıkarılamamıştır.

Tarımın her alanında kooperatifçiliği geliştirmeden, tarımsal KİT'lerin özelleştirilmesi, sektörde ciddî sorunları da beraberinde getirmiştir.

Üretim planlamasının sağlıklı bir şekilde yapılamamasından dolayı, bölgelere göre ürün çeşitliliğine geçilememiş ve sözleşmeli üretim sistemi kurulamamıştır.

Mera Kanunu çıkarılmış olmasına rağmen, uygulamada karşılaşılan tespit, tahsis ve yönetimle ilgili sorunlar, hâlâ, çözüme kavuşturulamamıştır.

Bitkisel, su ürünleri ve hayvansal tarımda, gelişen teknoloji ve bilimsel verilerden yeteri kadar yararlanılmadığından verimlilik çok düşük düzeydedir. Ayrıca, tarım üretiminde hayvansal tarımın oranı çok düşük düzeylerde kalmıştır.

Tüm yapısal sorunlara ilave olarak, tarım, orman, su ürünleri sektörü çalışanlarının çalışma şartları, özlük hakları ve sosyal güvenlik konularında ciddî sıkıntıları bulunmaktadır. Ayrıca, Tarım Bakanlığının, tarım sektörünü ilgilendiren tüm kuruluşları içerisine alacak yeni bir örgütlenme modeline ihtiyaç bulunmaktadır.

Bu sebeple; dünya kriterleri gözönüne alınarak, planlı üretim, akılcı değerlendirme, sağlıklı tüketim ortamlarının oluşturulabilmesi için ihtiyaç duyulan ekonomik, idarî ve yasal düzenlemelerin yapılabilmesine öncülük ve rehberlik yapmak amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278) (S.Sayısı :17)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

Vergi Barışı Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

2.- Vergi Barışı Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/342) (S. Sayısı : 19) (1)

BAŞKAN -  Komisyon ?..Burada.

Hükümet ?..Burada.

Komisyon raporu 19 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada "vergi barışı" adı altında gündemimize gelmiş olan kapsamlı bir vergi affı tasarısını görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz.

Vergi afları, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok da alışık olmadığımız bir uygulama değil; ancak, vergi aflarının Türk vergi sistemindeki yeri, marazî bir nitelik taşımaktadır; çünkü, bir vergi sisteminin doğru işlediğinin en iyi kanıtı, en az vergi affı çıkarılmasıyla ölçülebilir. Türkiye'de, eğer, bu kadar çok vergi affı çıkarılıyorsa, buradan bizim çıkaracağımız ilk sonuç, Türkiye'de vergi sisteminin doğru düzgün işlemediği sonucudur. Tabiî, buradan, sadece vergi sisteminin değil, aynı zamanda vergi idaresinin de, tabiî, bu bir bütündür, vergi mükellefleri kanadıyla beraber vergi konusundaki görev ve ödevlerini yeterince yerine getirmedikleri anlamı çıkmaktadır.

Bakınız, cumhuriyet tarihinde, bugüne kadar 36 vergi affıyla tanıştık. Bu vergi afları 1920'lerde de vardı, 1930'lar, 40'larda da oldu, evet; ama, eğer bir vergi affı, içinde bulunulan olağanüstü konjonktürle ilgiliyse, yani bir savaştan çıkılmış ya da, bir, Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyetine geçiş gibi devrimci özellikler taşıyan yepyeni bir yapı oluşturmayla ilişkiliyse ya da çok önemli bir dünya bunalımı -1929 krizi gibi- ortaya çıkmışsa, bunlarla ilgili olağanüstü konjonktüre uygun olağanüstü düzenlemeler, kaçınılmaz düzenlemelerdir.

                                    

(1) 19 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Şimdi, önümüze gelen, bu "vergi barışı" namı altındaki af tasarısının genel gerekçesine baktığımız zaman, orada da, Türkiye'nin, 2000 ve 2001 yıllarında yaşadığı ekonomik krizin ve bunun 2002'ye sarkan etkilerinin önemli bir gerekçe olarak sunulduğunu görüyoruz. Eğer, Türkiye'de, aflar bu kadar sık yapılmamış olsaydı ve Türkiye'de vergi bilinci yerleşmiş olsaydı, belki, bunu, gerçekten haklı bir gerekçe olarak kabul etmek mümkün olabilirdi. Bunun tamamen haksız olduğunu söylemiyoruz; ama, bu nedenle, Türkiye'de vergi afları ne yazık ki tek başına gelmiyor.

Bakınız, Türkiye'de, bu 36 affın önemli bir bölümü 1980 sonrasında yaşandı. Türkiye, 1981 ile 1998 arasında tam 11 adet vergi affıyla tanıştı. Bunun anlamı şu: 17 ya da 18 yılda 11 tane af demek, her iki yıldan daha sık aralıklarla, aflar aracılığıyla vergi sistemine müdahale etmek demektir, ortalaması 21 ay; yani, Türkiye, 1980 sonrasında, bakınız, 21 ayda bir -iki sene bile değil- vergi affına başvurmak zorunda bırakılmıştır. Burada bir sorun var; önce, bunu tespit etmemiz lazım. Bu sorunu doğru tespit etmezsek, biz, bu illetten kurtulamayız; bu, başımızın üstünde kalmaya devam eder. O nedenle, bir kere, tıpta da doğru teşhis nasıl doğru tedavinin önkoşuluysa, burada da, bizim, doğru tespitler, doğru saptamalar yapmak gibi bir yükümlülüğümüz bulunmaktadır.

Şimdi, bakın, Türkiye'de, sadece 1981-1998 arasında değil, 2001 yılında da, Tahsilatın Hızlandırılması Hakkında Kanunla, her ne kadar vergi aslı ve cezaî faizlerini affetmese de, bunların ödenmesi konusunda kolaylık getiren; yani, bunları ödemede, yıllık yüzde 3'lük bir faiz esası getirerek, belki nominal olarak sabit tutan, yani, azaltmayan; ama, reel olarak aşındıran uygulamalar yapıldı; yani, bir anlamda, reel açıdan baktığımızda, enflasyonun yıpratıcı etkisini terk etmek açısından baktığımızda, bu da, aslında, bir kısmî af niteliğindeydi. Bu, 2002 yılında da, yeni vadelerle, zaten, mükellefler lehine düzenlendi.

Şimdi, aradan bir sene geçtikten sonra, biz, yeniden, bu defa çok kapsamlı bir af tasarısıyla karşı karşıyayız. Bunu, bir kere, doğru değerlendirmek açısından, vergi afları zincirinin yeni bir halkası olarak kabul etmek zorundayız. Burada, eğri oturup doğru konuşalım; yani, bu, sadece ekonomik kriz dolayısıyla ortaya çıkan bir tasarı değil, Türkiye'deki bu alışılmış yapı içinde, kanıksanmış yapı içinde, zincire yeni bir halka eklemekten ibaret bir olaydır. Türkiye'de vergi alanı, vergi aflarının gölgesine girmiştir. Her vergi affı yeni bir vergi affının gerekçesini oluşturmaktadır, tohumlarını atmaktadır. Af uygulamaları, âdeta, bir uyuşturucu etkisi yapmaktadır.

Şimdi, bugün getirilen af sayesinde, geçmiş borçlarını bir şekilde silmek imkânını elde eden mükellefleri, kişi ya da kuruluşları düşünelim. Peki, bu kişi ya da kuruluşların bundan böyle vergi ödevlerini eksiksiz olarak yerine getireceklerinin garantisi nedir? Ne gibi bir garanti, bundan sonra temiz bir sayfa açılması konusunda bize bir sigorta sunmaktadır? Tasarı, böyle bir sigortayı acaba içinde taşımakta mıdır, yeni af beklentilerini kırmakta mıdır? Yani, bizim bir af tasarısına ilk baktığımızda ilk değerlendirme kıstasımız budur. Bu af tasarısı bundan sonrası için bir yeni ortam yaratıyor mu; yani, af yasalarına gerek kalmayacak yeni bir durumu ortaya çıkarıyor mu?

Bunun bir aracı, işte TÜRMOB'un da önerdiği, Anayasaya "bundan böyle vergi affı yapılmayacak" biçiminde bir düzenleme koymak olabilir ya da nitelikli çoğunlukla, üçte 2 çoğunlukla ancak af yasalarını geçirmek gibi düzenlemeler olabilirdi. Gerçi hemen şunu söyleyeyim, bu tür oylamayı güçleştirmek ya da vergi aflarının Meclisten geçişini güçleştirmek dahi, eğer birtakım yapısal bozuklukları ortadan kaldırmazsanız, soruna çare olmaz; niye olmaz, bir kere Türkiye'de vergi yapısı, afları yeniden üreten bir özelliğe sahip, afları yeniden üreten bir özelliğe sahip; çünkü, bir kere vergi yükü adil dağılmıyor. Vergi yükü adil dağılmadıkça, yani toplum vergi yükünün adil bir biçimde paylaşılmadığı konusunda kuvvetli bir inanca sahip oldukça, o zaman sadece bu nedenle bile vergide adaletsizlik olduğu için vergiden kaçınma ve vergi kaçakçılığı büyüyecektir. Vergi aflarının kendisi de, vergiden yeniden kaçınma ya da vergi kaçırma olayını tetiklemektedir; çünkü, dürüst mükellefler de ben vergimi ödedikçe akılsız mükellef durumuna getiriliyorum, o halde ben niye ödeyeyim, ben de bunu indirimli bir tarifeden, daha sonra öderim diyebileceklerdir.

Vergi affıyla geçmişe sünger çekme eylemini yapıyorsunuz; ama, bu, gelecekteki tahsilatın da bir bölümüne sünger çekme anlamına gidiyor; çünkü, her af yeni bir affı doğuran özellikler taşıyor.

Tabiî, bizim vergi sistemimizin bir başka yapısal bozukluğu -burada dile getiriyoruz- dolaylı vergi ağırlıklı, tüketim vergisi ağırlıklı bir yapıya sahip olmasıdır; yani, burada bizim konuştuğumuz af, aslında, Türkiye'de toplanan vergilerin oldukça küçük bir bölümünü ilgilendiriyor; çünkü, dolaysız vergiler, toplamda yüzde 30. Gerçi, burada, dolaylı dediğimiz, KDV türü vergiler için de af var ne yazık ki; ama, bizim burada konuştuğumuz, ağırlıklı olarak, dolaysız dediğimiz vergilerle ilgili.

Yani, burada sorun şudur: Vergi idaresi, giderek daha dar tabandan vergi alıyor, daha dar bir tabandan vergi aldığı zaman da ne yapıyor; daha yüksek orandan ya da daha yüksek vergi cezası, gecikme cezası zamlarıyla almaya çalışıyor. Bunu yapmaya çalıştıkça, vergiden kaçınma eğilimleri büyüyor; yapmazsa, kötü niyetliler sistemden yararlanmaya çalışıyor ve dolayısıyla, bir kısırdöngü içine giriliyor; ölçüsüz, aşırı araçlara başvurmanın sonucu olarak da, sürekli, vergi afları gündeme geliyor. Bunun ilacı nedir; bunun ilacı, vergiyi tabana yaymaktır; yani, herkesin vergi yönünden eşit olmasını sağlamak, Anayasanın 73 üncü maddesini uygulama alanına sokmaktır. Bunu yapmadığınız zaman; yani, Türkiye'de Anayasanın 73 üncü maddesini uygulama alanına sokmadıkça, vergi aflarından kurtulamazsınız.

Değerli milletvekilleri, bakınız, eğer, sadece vergi yapısını sorumlu tutarsak, yeterli kalmayız. Aslında, ben, bir konuya daha değineceğim. Bizim Meclisimizin bugünkü sosyolojik yapısı da vergi afları üretmeye uygun bir yapıdır. Gelişmiş ülkelerde niye bu kadar çok vergi affı yok biliyor musunuz; çünkü, çalışan kesimin yüzde 90'ı ücretlidir. Meclise, bu ücretli kesimin en az yüzde 50'si, yüzde 60'ı yansır. Dolayısıyla, vergi ödevinden kaçınamayan kesimlerin oluşturduğu Meclisler, vergi aflarına daha az rıza gösterirler. O nedenle, Türkiye'de bir yapısal değişiklik de, belki bu yönden gündeme gelmek zorunda. Birazdan, bunun bir başka anlamına da değineceğim.

Dolayısıyla, böyle koşullarda ne oluyor; vergi afları sadece fiskal amaçlı oluyor; yani, vergi idaresi, önümüze bir yasa getiriyor, diyor ki, ben 10 katrilyonluk vergi yerine 2,5 katrilyonluk vergi almak istiyorum -ki, bunu da alamayacaktır, ayrı mesele- böylece, vergi girişini sağlayayım. Oysa, Batıda, istisnaî olarak zaman zaman vergi affına başvurulursa, bunun esas işlevi ya sosyaldir ya ekonomiktir. Türkiye'de, ne yazık ki, bu amaçlar, hiçbir zaman gözetilemiyor.

Aslında, bir anayasal sınırlama getirilseydi, Meclisimiz pekâla bunun yanından dolaşabilirdi; çünkü, dediğim gibi, sosyolojik yapısı itibariyle böyle olurdu, bu çoğunluk belki de sağlanırdı.

Bir başka şey, vergi idaresi bunun yanından dolaşabilirdi; yani, "tahsilatı hızlandırma" adı altında, vergi aslını ve faizini affetmeyen; ancak, bunun ödenmesini zamana yayan uygulamalara başvurarak, aslında, reel olarak vergi yükümlülüklerini erozyona uğratabilirdi.

Efendim, vergi afları açısından dikkatlerden kaçan bir özelliği daha vurgulamak istiyorum. Burada, biz bu tasarıyı incelerken, sadece, vergi mükellefinin kazancı üzerinden ödemekle yükümlü olduğu; ama, ödeyemediği ya da ödemediği vergileri affetmiyoruz, işletme biçimindeki vergi mükellefinin, vergi sorumlusu olarak üçüncü kişilerden tahsil ettikleri; ama, vergi idaresine, vergi dairesine ödemedikleri vergiler için de af getiriyoruz. Yani, bu olabilir mi?! Şimdi, düşünün, bir işveren işçisinin vergisini üstlenmiş, muhtasar beyannamesiyle bunu almış, yatıracak -işçisinden vergiyi tahsil etmiş- ama, bu verginin üstüne oturmuş, bunu yatırmıyor. Şimdi, orada çalışan ücretli, vergi ödevini yerine getiriyor -zaten kaynakta kesinti olduğu için getirmiş- ama, bunu tahsil eden, aracılık görevini yapan, "vergi sorumlusu" dediğimiz kişi ya da kuruluş bunu yatırmıyor. Dolayısıyla burada, sadece mükellefin kendi borcunu değil, aynı zamanda vergi sorumlusu olarak, aracı olarak ödemekle yükümlü olduğu vergiyi de af kapsamına alıyoruz ki, açık söyleyeyim, burada, çalışanlar, ücretliler ve benzeri durumda olanlar, sırf bu nedenle, kendi ödedikleri vergi için birilerinin aftan yararlanmaları konusunda dava açabilirler, açma hakları vardır.

Geliniz, burada, yol yakınken, bunu, en azından, af kapsamından çıkaralım. Mükellefler, sadece kendi kazançları üzerinden ödemek mükellefiyetinde oldukları vergiler için aftan yararlansınlar; üçüncü kişilerden tahsil ettikleri ve vergi sorumlusu olarak yatırmak zorunda oldukları vergiler için bu aftan yararlanmasınlar.

Aslında, bunun benzer bir ayağı, bildiğiniz gibi, KDV tahsilatıdır; yani, KDV, aslında nihaî olarak tüketici tarafından ödenen bir vergidir. KDV yükümlüsü durumunda gözüken işletmeler, aslında o KDV'yi ceplerinden ödemezler, tahsil ettikleri KDV'lerle ödedikleri KDV'ler arasındaki müspet farkı, pozitif farkı vergi dairesine öderler, bu vergileri yatırmak zorundadırlar. Bu, onların ödedikleri vergi değildir, bu, tahsil ettikleri vergidir. Dolayısıyla, tüketicinin ödediği vergiyi, bizzat ödenmiş bir vergiyi, biz, bugün, ne yapıyoruz; ödenmiş bir vergiyi birilerinin aradan yok etmesini, kaybetmesini af kapsamına alıyoruz. Bu, adil değildir; bu, affın kapsamı açısından kabul edilebilir bir durum değildir.

Değerli milletvekilleri, eğer "vergi barışı" adını bu tasarı için kullanacaksanız, geliniz, bu verdiğimiz iki örneği vergi affı kapsamının dışına çıkaralım; yani, mükelleflerin, vergi sorumlusu olarak ödemedikleri ile KDV türü borçlar dolayısıyla ortaya bir af tasarısı getirmeyelim, ilgili maddeleri bu tasarıdan ayıklayalım.

Bakınız, burada, bu af tasarısıyla ilgili en tartışmalı madde ve muhtemelen bugün en çok tartışacağımız madde, bu tasarının Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesini düzenleyen 15 inci maddesidir. Biz, bu maddeyle ilgili eleştirimizi komisyonda yeterince yaptık; burada da, tekrar yapmaya devam edeceğiz.

Bu eleştirilerimiz dolayısıyla vergi kaçakçılığını düzenleyen bu maddeyle ilgili af, bir şekilde, komisyonda değişikliğe uğratılmak istendi. Bu afla getirilmek istenen neydi; sahte ya da yanıltıcı belge düzenleyenleri -namı diğer naylon fatura düzenleyenleri- ve bunları basanları af kapsamı dışında bırakmak; ama, bunları kullananları affın içerisine almaktı.

Değerli milletvekilleri, bunu sizler de gayet iyi bilirsiniz; bu, bir arz-talep meselesidir. Eğer, belgeyi kullanan yoksa, talep yoksa, bu belgenin arzı da yoktur. Dolayısıyla, siz, kullananı ve muhtemelen bundan daha büyük bir kazanç sağlayanı, matrah indirimine giderek daha büyük bir kazanç sağlayanı af kapsamı içerisinde tutacaksınız; ama, öbürlerini tutmayacaksınız.

Şimdi, bir kere, bu, Anayasa Mahkemesinin önüne giderse ne olur; ya bütününü kapsama alır ya da bütününü çıkarır. Bütününü kapsama alırsa, siz, ne diyeceksiniz: " Efendim, biz, bu tarafını getirmemiştik; ama, naylon fatura düzenleyenleri de Anayasa Mahkemesi affetti." Bu olmaz, bunun adı yine takiyye olur, onu size söyleyeyim¸ bu yanlışı yapmayın, bu sorumluluk sizindir. Bu maddeyi geri çekmeniz için, biz yeterli çabayı gösterdik; burada yine önergemizi vereceğiz, geliniz, bu maddeyi metinden çıkarın.

Çıkarmazsanız -ki, muhtemelen, siz, burada, yeniden değişikliğe gideceksiniz- ne olur; bir kere, Maliye Bakanının da bu aftan yararlanması söz konusu olduğu için, komisyonda, buraya "bilmeyerek" sözcüğünü ekleyerek; yani, bu fiilleri, kaçakçılık suçunu bilmeyerek işleyen; yani, belgeyi bilmeyerek kullananları af kapsamına alarak, bilerek kullananları af dışına atmaya çalışırsınız. Bu, tabiî, çok tehlikeli bir mecra.

Birincisi, 359 uncu madde zaten kasıt arar; yani, siz, bu sözcüğü koyarak, Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinin, usulüne göre uygulanmadığını söylemiş oluyorsunuz. Bu, doğru değildir; yani, hukukî bir hata yapıyorsunuz.

İkincisi, bunu getirmekle, bu "bilmeyerek" sözcüğünü getirmekle, şu an kesinleşmiş, ancak infaz edilmemiş cezalar için dahi, siz, yeniden, mükelleflerin, yargıya başvurarak yeni davalar açmasının kapısını açıyorsunuz. Bir yandan "180 000 davayı temizleyeceğiz" diyorsunuz, bir yandan da yeni davalara kapı açacak düzenlemeler yapıyorsunuz.

Şimdi, belli olmaz, bakarsınız, belki sürprizleriniz olabilir, basına da yansıdı, bunu yeniden geri çekecek önergeler verebilirsiniz. Eğer verirseniz, başka bir anlama gelir; bu defa, yeniden Maliye Bakanını sistem dışında tutan bir önerge veriyor olursunuz; bu, iki ucu keskin kılıçtır.

Değerli arkadaşlarım, burada, bir kere, özellikle, tam da bu konu konuşulurken, bizim vurgulamak istediğimiz şey şudur: Geliniz, burada, aftan kimler yararlanıyor, bunları bir liste halinde yayımlayalım; yani, vergide saydamlık ilkesi. Biz, bunu, komisyonda da söyledik, geliniz, bu aftan kimler yararlanıyor, özellikle şu sıralarda oturan kimler yararlanıyor, bunları isim isim bilelim, bir. (CHP sıralarından alkışlar)

İkincisi, geliniz, "15 inci maddeden milletvekillerinin hiçbiri yararlanamaz" diye bir madde ekleyelim buna; birazdan önergeyi vereceğiz.

Yani, iki şey istiyoruz:

1. "Saydamlık" diyorsunuz. Saydamlık lafla olmaz, gösteriniz efendim. Saydamlık, bu maddeyi getirmekle olur; yani, bundan kim yararlanıyorsa Türkiye'nin bütün vergi dairelerinin kapısına asılsın "bu af yasasından şu şu şu kişi ve firmalar yararlanmıştır" diye.

2. Burada, siyasî pozisyonu olanların, tabiî başta bakanlar olmak üzere tüm milletvekillerinin, bu af yasasının kapsamı dışına çıkarılması için geliniz düzenleme yapalım.

Efendim, bir kere, vergide eşitlik sadece toplum vicdanını yaralamamak açısından değildir; burada, aynı piyasada rekabet yapan firmalar arasında rekabet eşitliğini kökten bozan bir uygulama yapıyorsunuz vergi affını sürekli kılmakla. Niye; çünkü, bir tanesi dürüst mükellef, birisi değil; yani, aynı malı, aynı fiyatla piyasada satmak zorundalar; ama, farklı maliyet yapıları oluşturuyorsunuz; birisi vergi vermiyor, birisi veriyor; birisi verirse de, aflarla yüzde 80 oranında azaltılmış olarak veriyor. E, hangi koşullarda, hangi piyasa koşullarında eşit rekabet unsurlarına kavuşacaklar? Böyle piyasa olmaz! Piyasa, başıbozukluk değildir. Piyasa, düzenlendiği zaman piyasadır; yoksa, bu, orman kanununa dönüşür ve bu piyasayı siz asla kayıt içerisine çekecek düzenlemeleri yapamazsınız.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de vergi aflarının -şimdiye kadar hiç anılmadı; ama- en önemli popülizm uygulamalarından biri olduğunu söylemek istiyorum. Bakınız, biz burada geçen gün konuştuk, size söyledik, Bağ-Kur, SSK emeklilerine 75 000 000 lira, 100 000 000 lira vermek popülizm değildir, hayır, biz buna karşı çıkıyoruz. Bu, hak edenlere, hak ettiklerinin verilmesidir, popülizm değildir; ama, vergi yasalarının bu şekilde aflarla delinmesi popülizmdir; işte bu popülizmdir. O nedenle, hem bu tür popülizmlerin doğru olmadığını söylüyoruz hem de işçiye, çiftçiye, memura, emekliye, küçük esnafa yapacağınız bir hizmet varsa, onlara dönük bir kamu harcaması artışı varsa, geliniz, bunları, burada yapmaya gayret ediniz, biz de size destek verelim diyoruz. Örneğin, burada, çiftçi borçları konusu var. Siz "çiftçi borçlarının aslını erteleyip, faizlerini sileceğiz" dediniz, bunu seçim öncesi söylediniz. Şimdi yaptığınız nedir; vergi borçlarını siliyorsunuz. Geliniz, hem kendinizle tutarlı olunuz hem de -ki, bu bir popülizm değildir- çiftçi borçlarını silmek için, bir düzenleme yapınız ya da, en azından çiftçi borçlarının yüzde 80'ini, veya isterseniz sadece faiz borçlarının yüzde 80'ini siliniz.  Düzenlemeyi nasıl getirirseniz getirin; ama, getiriniz lütfen. Çiftçinin faiz borçlarını -ki, bunların çoğu temerrüt faizleridir- silmek amaçlı bir düzenlemeyi buradan çıkaralım ve hem tarım kredi kooperatiflerine hem de Ziraat Bankasına önemli ölçüde borç biriktirmiş, çiftini çubuğunu bırakma noktasına gelmiş çiftçiye bir destek verelim. İşte, o zaman doğru bir iş yapmış olursunuz, o zaman daha tutarlı ve kendi içinde eşit bir düzenleme içinde olursunuz.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıda, ayrıca, belediye ve KİT borçlarını da yirmidört aya yayarak tahsil etme düzenlemesi getiriliyor. Bakınız, daha dün, burada çok kritik bir telefon trafiği yaşandı. Türkiye'de, birçok belediyeye sıfır hisse yollandı; birçok belediye, dün, Meclisin telefonlarını kilitledi, genel bütçe vergi paylarından bize hiç para gelmedi diye. Niye; tümünü kesmişler borçlarının.

Siz, şimdi diyorsunuz ki, ey belediyeler, ey KİT'ler; ben size kolaylık sağlıyorum, sizin borçlarınızı, bu, eskiden gelen borçlarınızı yirmidört ayda tahsil edeceğim. Yani, bu, şimdi, muhtemelen, yüzde 0'dan yüzde 30-40 civarına getirilen ödemeleri yeniden sıfırlayacağız anlamına geliyor. Bu belediyeler nasıl yaşayacak?! Bunlar hepimizin belediyesi, bunlar yerel yönetim birimleri; bunlar, birtakım hizmetleri, kamusal hizmetleri yerel düzeyde veren birimler. Siz bunlara ne diyorsunuz; ben sana hiç kaynak vermiyorum, kaynağını bul. Ne yapsın; para mı basacak?! Yani, belediyeleri yolsuzluğa mı iteceğiz; ne yapacaklar?!

Benzer bir şey; siz, şimdi, burada belediyelerin ve KİT'lerin vergi borçlarını taksitlendirdiniz diyelim. Eğer bunun yapısal koşullarını düzenleyemiyorsanız, sizin onlara bu imkânı getirmeniz, onlara asla bir imkân olarak değil, yeni bir tehdit olarak algılanacaktır.

BAŞKAN - Sayın Oyan, lütfen toparlar mısınız...

OĞUZ OYAN (Devamla) - Sayın Başkan, tabiî; ama, bir şeyi hatırlatayım. 5 dakikalık konuşma süresi 13 dakikaya çıkmıştı, evvelsi gün; yüzde 160 artmıştı. Ben, yüzde 160 artırmayacağım, herhalde yüzde 30-40'larda tutarım. Bunun yanında, izin verirseniz, grup adına konuşuyorum.

Efendim, bakınız, burada, matrah artırımı diye bir düzenlemeyi zarar eden mükellefler için de getiriyorsunuz, böyle çelişkili bir şey olamaz. Adam zarar etmiş; yani, şimdi, biz bunlara "sen zarar ettin; ama, istersen artır" diyoruz; adam diyor ki: "Benim zararım yalan zarardı; ben zarar etmedim aslında." Böyle bir imkân... Böyle bir şey olamaz. Bu, çok çelişkili bir şey. Böyle bir imkânı getirdiğiniz zaman, bir kere, hem bu anayasal süreçler açısından bir sorun yaratır size hem de doğru olmaz.

Değerli milletvekilleri, bir vergi barışının kalıcı olabilmesi, onun sağlıklı bir yeni başlangıç yapmasıyla orantılıdır. Eğer, bir vergi barışı sağlıklı bir başlangıcın unsurlarını taşımıyorsa, o, biraz önce söylediğim gibi, yeni afların ancak beşiği olabilir, yeni afların tohumlarını atabilir. Nedir yeni bir sağlıklı başlangıcın unsurları; bir kere, bunun unsuru, bir vergi idaresi reformu yapmaktır bir; yani, Türkiye'de incelemelere bakın, mükelleflerin yüzde kaçı denetlenebiliyor; yüzde 1,5, yüzde 2 dolayında. Böyle bir inceleme oranıyla, sizin, vergi sistemindeki bu sistem dışına kaçışları önlemeniz mümkün değildir. Dolayısıyla, gelin, bir vergi idaresi reformuyla bunu getirin.

İkincisi, vergi sistemi reformuyla getirin; ama, siz ne yapıyorsunuz; bunun tam tersini yapıyorsunuz. Bir yandan, daha geçtiğimiz süreç içinde, yakın dönemde malî milat gibi temiz sayfa açılacak bir olayı, bir düzenlemeyi sistem dışına çıkarıyorsunuz; bir yandan da, buraya, vergi affı gibi geçmişe sünger çeken, ama, gelecek için hiçbir şey demeyen, gelecek için ey mükellef, gel, seninle birlikte yeni bir sayfa açalım; bundan sonra af yok; bundan sonra ne var; bundan sonra, herkesin ödeme gücüne göre vergi vermesi ilkesi var, bunu hayata geçirelim demiyorsunuz. Demediğiniz zaman, siz, o zincire yeni bir halka eklemekten başka bir şey yapmıyorsunuz, büyük bir fırsat kaçırıyorsunuz. Temiz sayfa, Türkiye açısından önemlidir.

O yüzden, burada üzülerek söylüyorum, bu af tasarısı, çözdüğünden daha fazla sorun yaratmaya adaydır. Sizi uyarı görevimizi yeniden yapıyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Oyan, teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Mustafa Açıkalın; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Vergi Barışı Kanunu Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu tasarının ismi "barış tasarısı." Buna benzer af adı altında getirilen tasarılar veya başka isimler altında getirilen tasarılar -biraz önce ifade edildi- cumhuriyet tarihinde 36 tane. Yalnız, son yirmi yıla baktığımızda, bundan önceki, bu mahiyetteki ilk tasarı "Bazı Kamu Alacaklarının  Tahsilatının Hızlandırılması ve Matrah Artırımı" adı altında 1992 yılında getirilmiş. Keza, ondan önceki tasarı 1983 tarihini taşıyor; o da "Bazı Kamu Alacaklarının Özel Uzlaşma Yolu ile Tahsili" ve son tasarı da, 1981 yılında; yani, son yirmi yılın içerisindeki tasarılar bunlardan ibaret.

Şimdi, biz, bu Vergi Barışı Tasarısını hangi şartlarla, hangi gerekçelerle, nasıl bir iktisadî yapı içerisinde getirme ihtiyacı duyduk; bunun ortaya çıkarılması lazım.

Bilindiği üzere, vergi sistemimiz, Gelir, Kurumlar ve KDV bakımından beyan esasına dayanan bir vergi sistemi.

İfade edildiği üzere, vergi üzerindeki incelemeler, en iyi tahminlerle yüzde 3 mertebesinde; yani, vergi idaresi, zamanaşımı süresi içerisinde, tahakkuk ve tahsil zamanı içerisinde -bunların zaten her biri beşer yıldır- 100 mükellefin ancak 3'ünü inceleyebilmekte. Diğer yandan baktığımızda, incelenen mükellefler bakımından ihtilaf yaratıldığında, bu vergilerin de asıllarının ve önemli ölçüde cezalarının büyük miktarda vergi yargısında düştüğünü görmekteyiz. Dolayısıyla, incelenemeyen, incelendiği takdirde de amme idaresi aleyhine neticelenen bir vergi yapısı içerisinde affın ne anlama geldiğini takdirinize bırakıyorum.

Vergi sistemimize baktığımızda, 2002 yılı itibariyle -rakam vermem icap ederse- 58 katrilyonluk toplam verginin 30 katrilyonu dolaylı vergilerden oluşmakta; bunlar da aşağı yukarı üç kalem; ikisini Katma Değer Vergisi; ithalde alınan Katma Değer Vergisi, dahilde alınan Katma Değer Vergisi oluşturuyor. Bunların her biri aşağı yukarı 10 katrilyonluk rakamlara baliğ olmakta. Diğer bir rakam da, Akaryakıt Tüketim Vergisi; yani, biz, aşağı yukarı, petrolü bir vergi tahsilat sistemi olarak kullanmaktayız.

Gelir üzerinden alınan vergiler, bu 58 katrilyonun içerisinden 20 katrilyonu dahi bulmamakta. Keza, bu Gelir Vergisinin de yüzde 99'unu gelir üzerinden yapılan stopaj vergileri oluşturmakta; yani, beyana dayanan vergilerden Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi, bizim toplam vergi tahsilatımız içerisinde fevkalade önemsiz bir rakam ve yer tutmaktadır. Kurumlar Vergisinin 2002 yılı itibariyle toplam vergi gelirleri içerisindeki payı yüzde 1,35'tir. Beyana dayanan Gelir Vergisinin payı yüzde 1 dahi değil; yüzde 0,95'tir. Bu durumda, dolaylı vergiler ve özellikle Katma Değer Vergisi ile stopaj vergileri dikkati alınmadığı takdirde, getirilmiş bulunan bu tasarının hedefinde, vergi yekûnu itibariyle, fevkalade az bir tutar karşımızda bulunmaktadır.

Bu tasarı, nasıl bir iktisadî şartlar içerisinde gündeme getirilmiştir; bunun için biraz geriye dönmemiz icap etmekte. Hatırlayacaksınız, 1992 yılında Marmara Bölgesinde çok yıpratıcı bir deprem yaşanmıştır. Marmara Bölgesi niçin önemlidir; İstanbul tek başına vergi tahsilatının yüzde 45'ini; Marmara Bölgesi itibariyle yüzde 60-70 mertebesinde toplam vergi tahsilatını temin etmektedir. Bu deprem, iktisadî hayatta gerçekten önemli bir yıpranma yaratmıştır.

Keza, bu dönemlerde ülkenin finans sektörü ağır bir darbe almış ve bu da doğrudan doğruya reel sektörü etkilemiştir. İşletmelerin malî bünyeleri zayıflamış, işletmeler kapanmış, üretim ve istihdam düşmüştür. Bu kapanmalar dolayısıyla, sadece finans sektöründe, yetişmiş, bilgili, tecrübeli 40 000 civarında istihdam açığı çıkmıştır.

Yine hatırlanacağı üzere, bu dönemde 20'ye yakın bankaya kamu adına el konulmuş, bunlar birleştirilmiş, bir kısmının faaliyetlerine son verilmiştir, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiştir. Bu bankalar sadece finans sektöründe faaliyette bulunan müesseseler değil, bilindiği üzere, bunların önemli ölçüde iştirakleri vardır. Şu anda da, bu iştirakler, bir patronaj eksikliği sebebiyle ciddî anlamda mal ve hizmet kayıplarıyla karşı karşıya bulunmaktadır.

Diğer yandan, orta sınıf ve küçük esnaf itibariyle bakıldığında, bunlar, değil vergilerini, satın aldıkları mal ve hizmetlerin bedellerini, yanında çalıştırdıkları işçilerin ücretlerini dahi ödeyemez bir duruma gelmiş, ticarî hayatta ödeme vasıtaları çekler ve hatta kredi kartları ihtilafları yargı merciinde önemli boyutlara ulaşmıştır, altından kalkılamaz rakamlara gelmiştir.

Zaman içerisinde baktığımızda, toplam vergi yükü, buna mukabil, artmıştır. 1985'te toplam vergi yükü gayri safî millî hâsıla içerisinde yüzde 10 civarında iken, bugün itibariyle, 2001 itibariyle yüzde 100 mertebesinde bir artışa; yani, yüzde 22,5 nispetine ulaşmıştır.

Ödemelere baktığımızda, tabiî ki, karşımıza borçlanmalar dolayısıyla çıkan faizleri görüyoruz. 2001 yılı içerisinde toplam vergi gelirlerimiz, iç ve dışborç faiz ödemelerine yetmez duruma gelmiştir. Bunun nispeti yüzde 103'tür. Oysa 1985 yılında vergi gelirlerinin faizleri karşılama nispeti yüzde 17,5 mertebesindeydi.

Diğer yandan, vergi mevzuatına baktığımızda, vergi kanunları gerçekten kaygan bir zemine oturmaktadır ve ekonomik göstergeler karşısında da hassasiyeti bulunmamaktadır; şöyle ki: İktisadî işletmeler enflasyona karşı korunmamıştır. Bilindiği üzere, çok uzun bir dönemde çok yüksek bir enflasyonla karşı karşıya bulunan ülkemizde vergi sistemimiz, maalesef, enflasyon karşısında âciz bırakılmıştır, enflasyon muhasebesi uygulanmamaktadır; ancak, Maliye Bakanlığının ve Sermaye Piyasası Kurulunun, çok yakın bir zamanda, işletmelerde enflasyon muhasebesi uygulamasını getireceğine dair çalışmaları bulunduğunu biliyoruz. Muhtemelen, bununla alakalı çalışmalar da, önümüzdeki günlerde, gerektiği takdirde, Meclisin gündemine gelecektir.

Verginin nispeti, izafî olarak yüksektir ve haksızdır. Böylece, verginin sosyal ve ahlakî boyutu kalmamıştır; âdeta, vergi kaçırmanın suç olmadığı bir psikolojik ortam yaratılmıştır. Bu şekilde yaşanan malî ve iktisadî krizler sebebiyle vergilerin ödenmesi âdeta imkânsızlaşmıştır.

Krizi önlemek adına yapılacak tasarruflar ve fedakârlıklar, kamudan daha çok özel sektörden beklenmektedir. Aynı şekilde, vergi idaresinin ve uygulamasının esneklilik taşımaması sebebiyle birçok sanayici ve ihracatçı, hukuk ve adalet dışı uygulamalara, ithamlara maruz kalmıştır. Bu şekliyle, maliye ve iş çevreleri arasında gerginlik yaşanmaktadır ve nihaî olarak kayıtdışı ekonomi yüzde 60 mertebesine ulaşmıştır. Böylece, ekonomi, planlanabilir, kamu adına yönlendirilebilir olmaktan çıkmıştır. Baktığımızda, millî gelir içindeki vergi gelirlerinin payı bazı gelişmiş ülkeler seviyesine yükselmiştir. Aslında, gelişmiş ülkelerle mukayese edildiğinde burada daha da adaletsiz bir durum söz konusudur. Vergi diye alınan miktarlar çıkarıldığında mükellefin veya vatandaşın elinde kalan harcanabilir gelir, toplam vergi yükleri aynı seviyede olsa bile Türk mükellefi, Türk vatandaşları bakımından fevkalade düşük bir seviyeye inmiş bulunmaktadır. Bu durumda, yaşanan ekonomik tahribatın işletmeler üzerindeki menfi etkilerinin azaltılması, istihdamın ve üretimin artırılması, sürdürülebilir bir ekonomik büyüme seviyene ulaşılması, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının acil eylem planında ve seçim beyannamesinde belirttiği üzere, ülkenin birinci önceliği haline gelmiş bulunmaktadır.

İşte bu ihtiyaca binaen hazırlanmış bulunan Vergi Barışı Kanunu Tasarısının amacı, devlet ile işdünyasının, kamu idaresi ile vatandaşın barıştırılması, geçmiş ihtilaflar ve alacaklarda belirli şartlarda sulhe ulaşılması ve geleceğe yeniden temiz bir sayfayla başlanılmasıdır. Gerçekten de bu -biraz önce ifade edildiği üzere- bir başlangıçtır. Bundan önceki oturumlarda, bilindiği üzere, malî milat ve nereden buldun adı altında söylenilen kanunlarda değişiklikler yapılmış ve yeni, temiz bir sayfa açılmak istenilmiştir. Bu getirilmekte olan Vergi Barışı Kanunu Tasarısı da bunlardan üçüncüsüdür. Gerçekten, bundan sonra, vergi sisteminin ve vergi idaresi reformunun yapılması icap etmektedir, eğer, ülkemizde, gerçekten, tahsil edilebilir, adil bir vergi sistemi kurulmak isteniyorsa.

Anlatılan bu gerekçelerle huzurunuza getirilmiş bulunan Vergi Barışı Kanunu Tasarısı, pek tabiîdir ki, devlete katkı sağlamanın ötesinde, ayrıca, bir vergi barışı mesajı da taşımaktadır. Biz, bu Vergi Barışı Kanunu Tasarısıyla bunu yaparken, geçmişte, kanunî vecibelerini, dürüst mükellef olarak zamanında ve tam olarak yerine getiren insanlarla dengeyi korumaya, aradaki uçurumu indirmeye ve kamu vicdanını rahatsız etmemeye özel önem ve özen göstermiş bulunmaktayız. Ancak, takdir edileceği üzere, bu bir barıştır, bir uzlaşmadır; işleyen ve yeterince talep bulan bir sistem tesis etmek ihtiyacı da bulunmaktadır.

Tasarıya baktığımızda, birinci olarak, kesinleşmiş, henüz vadesi gelmiş veya gelmemiş amme alacakları bakımından belirli indirimler temin edilmek suretiyle, ödeme vadeleri, bugünden başlamak üzere, 2004 Haziranında sona ermek üzere, aşağı yukarı onbeş aya yayılmak suretiyle, kesinleşmiş alacak asıllarından, devlet, amme idaresi herhangi bir fedakârlık yapmamakta, sadece gecikme zammı faizlerinde indirimler yapılmakta, vergi cezalarına ilişkin gecikme zamlarında da, kesin olarak herhangi bir indirime gidilmemektedir.

Tasarı, esas itibariyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harç ve cezaları içine almıştır. Bunun dışında, 2886 sayılı Kanuna göre tahsil edilen ecrimisiller tasarı kapsamındadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununun bazı alacakları, keza, bu kanun kapsamına sokulmuştur. Bilindiği üzere, Vergi Usul Kanunu kapsamındaki alacaklar, 6183 sayılı Kanun kapsamındaki alacaklardan daha da dardır.

Keza, beyaz sayfa açma amacıyla, işletmelerin kayıtlı durumları ile fiilî durumları dengelenmek istenmiş, kayıtlarda mevcut olduğu halde fiilen olmayan veya fiilen mevcut olduğu halde kayıtlarda bulunmayan emtianın, demirbaşların, makine ve teçhizatların rayiç bedelleriyle, tabiî, amme idaresine belirli bir ödeme yapmak suretiyle, kayıtların fiilî duruma uydurulması amaçlanmıştır.

Bu tasarı, gümrük vergilerinde de, keza, belli indirimler temin edildiği takdirde, tahsilat kolaylığı getirmiştir. Bunlara ilişkin para cezası, vergi cezalarında ve faizlerinde indirim yapılmaktadır.

İfade ettiğim üzere, kanun tasarısının birinci amacı, tahsilatın hızlandırılmasıdır; ikinci amacı, dava ve ihtilaf safhasında olan alacaklar bakımından, tahsilat yanında, yargı merciinde önemli ölçüde -180 000 adet- olduğu ifade edilen dosya ve ihtilaf sayısının azaltılmasıdır.

İfade ettiğim üzere, tasarı, ödemelerde 9 eşit taksit getirmektedir. Yalnız, bir diğer şart vardır; adı üzerinde, barış tasarısı olduğu için, bu tür indirimlerden istifade edebilmek için, dava açılmaması, yani, ihtilaf yaratılmaması veya amme alacağı ihtilaflıysa bu ihtilaftan vazgeçilmesi şartı aşağı yukarı bütün vergiler bakımından öngörülmüştür.

Şunu ifade etmeliyim ki, bu tasarı, bundan önce, sözlerimin başında zikrettiğim 4 tasarıdan daha detaylı bir düzenlemeyi içermektedir; yani, muhtemel bütün hususlar kapsanmak istenmiş; tasarı kanunlaştıktan sonra doğacak ihtilaflar asgariye indirilmek istenmiştir. Mesela, 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre tecil uygulaması yapılmış, mükellefler de tecil taksitlerinin bakiye, kalan kısımları için bu kanunda yazılı şartlara riayet etmeleri halinde bu kanun hükümlerinden yararlandırılacaklardır.

Ödemeler belli taksitlere bağlandığı için, bu amme alacakları için, muhtemelen kamu idaresi, alacağın teminatı bakımından haciz uygulamış veya teminat almış olabilir. Bu teminat ve hacizler, ödeme nispetlerinde kaldırılacak ve teminatlar iade edilecektir.

Bilindiği üzere, yine, sözlerimin başında belirttiğim Marmara Bölgesindeki depremin verdiği tahribatı azaltmak maksadıyla belirli vergiler ertelenmiş idi. Bu tasarıyla, Şubat 2002'de vadesi sona eren vergiler, yeniden, bu tarihten itibaren başlamak üzere, keza, 9 ay ve 9 eşit taksitte 2004 yılına kadar vadelendirilmektedir.

İhtilaflı dosyalar bakımından, ihtilafın ilk yargı merciinde; yani, vergi mahkemesi veya bölge idare mahkemesi veya Danıştay nezdinde açılmış olmasına göre ödemelerde farklı nispetler öngörülmüştür. Dikkatinize sunmak isterim ki, terkin edilmiş bir vergide dahi yüzde 30'luk ödeme talep edilmektedir. Bunun ne derece bir af kanunu olduğunu takdirlerinize sunuyorum.

Yine, af kanunu niteliğiyle alakalı olmak üzere, vergi incelemesi devam eden işlemler bakımından bu kanunun matrah artırımına ilişkin hükümleri saklı tutulmak istenmiştir. Yani, bu kanunun yürürlüğünden sonra dahi vergi incelemeleri devam edecek, buna ilişkin tarhiyatlar yapılacak; bundan sonra, mükellef, talep etmesi halinde, bu kanunun 1 inci maddesinde ifadesi bulunan şartları yerine getirdiği takdirde indirimden istifade edecektir. Tasarı, ihtilafa meydan vermemesi bakımından incelemeyi de detaylı bir şekilde tarif etmiştir.

Tasarının önemli bir düzenlemesi, bilindiği üzere, Gelir ve Kurumlar Vergisi bakımından matrah artırımıdır. Belirttiğim üzere, bu, beyana dayanan vergilerde, beyana dayanan mükellefler bakımından...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla) - Vergi sistemimizin dolaylı vergilere dayanıyor olması karşısında, matrah artırımının, Gelir ve Kurumlar Vergisi bakımından önemli bir mana ifade etmediğini burada belirtmek isterim. Matrah artırımına, bu tür mükellefler, önemli ölçüde, vergi inceleme tehdidinden kurtulmak için, yani psikolojik bir baskıdan kurtulmak ve rahatlamak için müracaat edeceklerdir.

Tabiî ki, burada, zarar beyan edilmesi veya hiç beyanname verilmemesi de düzenlenmiştir; bunun adaletsiz olduğu ifade edilmektedir. Biraz önce söylediğim gibi, vergi sistemimiz beyana dayanan bir sistemdir. Zarar etmiş veya beyanname vermemiş mükellefleri bizim inceleme şansımız yüzde 3'tür. Demek ki, bu mükelleflerin yüzde 97'sinden, biz "vergi" adı altında veya barış tasarısı kapsamında tahsilat yapacağız. Bu, adaleti bozan değil, kanaatimce, adaleti kuvvetlendiren bir sistemdir; aksi takdirde, yüzde 97'den hiçbir tahsilat elde edemiyorsunuz.

Keza, Katma Değer Vergisi bakımından da, af veya vergi barışının getirdiği hüküm, başlangıçta görüldüğü kadar, Katma Değer Vergisi mükellefleri açısından, cazip değildir; şöyle ki: Tasarının bir maddesinde, gelecek döneme devreden Katma Değer Vergisinin bulunması, iade veya mahsup Katma Değer Vergisinin bulunması, tecil, terkin uygulamasının bulunması halinde matrah artırımında bulunsa dahi, maliye, kamu idaresi inceleme hakkını mahfuz tutmaktadır.

BAŞKAN - Sayın Açıkalın, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

Son olarak Vergi Usul Kanunundaki 359 uncu maddeyle düzenlenmiş bulunan sistem hakkında konuşmak isterim. Bu madde bu şekliyle 1999 yılında vergi sistemimize girmiştir. Bundan önce, bilindiği üzere, Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesiyle düzenleme yapılmış idi. Burada, sahte belge tanzim edenler ve kullananlar, bu af kanununun veya barış kanununun kapsamı dışında tutulmuştur.

1 inci madde her ne kadar kaçakçılık suçlarında savcıların takibat yapmaması, soruşturma açılmaması veya açılmış soruşturmaların geri alınması veya ceza kararlarının infaz edilmemesini getirmişse de, müteakip iki madde, bu maddeye önemli ölçüde sınırlama ve şart getirmiştir. Bunlardan birincisi, ifade ettiğim gibi, düzenleme maddesidir. Düzenleme fiilini işleyenler hakkında bu madde çalışmamaktadır, bu muafiyetten yararlanmayacaklardır.

Diğer bir hüküm de üçüncü fıkra, vergi zıyaı ile birlikte kaçakçılık hali vergi zıyaında sebebiyet vermesi halinde, bu maddeden, yani, takip edilmeme maddesinden istifade edebilmek için, bu kanun tasarısının hükümlerine göre bütün vergilerin, cezaların ve faizlerinin ödenmiş olması gerekmektedir.

Bu tasarının vatandaşlarımıza ve vergi mükelleflerimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Açıkalın, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Vergi Barışı Kanunu Tasarısı, gerçekte, klasik bir vergi affı tasarısıdır. Önceki hükümetlerin yapmış olduğu vergi affı düzenlemelerinden, ufak tefek bazı farklılıklar dışında, önemli bir farkı yok; ancak, hükümetler, bu tip düzenlemelere, genellikle vergi affı demekten kaçınıyor. Önceki hükümetler de vergi affı ifadesini kullanmamıştı, şimdiki hükümet de bu ifadeyi kullanmıyor; ama, hükümet, biraz daha iddialı bir ifadeyi kullanıyor, buna "vergi barışı" diyor. Gerçekten, vergi barışı dediğimiz, o gözle baktığımız zaman, tasarının birçok eksiği göze çarpıyor.

Tasarı, mükelleflerin ve vergi idaresinin birtakım sorunlarını dört ana grupta çözmeye yönelik; kesinleşmiş kamu alacaklarında, kesinleşmemiş ve dava aşamasına henüz gelmemiş kamu alacaklarında veya ihtilaflı hale gelmiş kamu alacaklarında çözümler düzenliyor ve bir de matrah artırımına ilişkin çeşitli hükümler getiriyor.

Naylon faturaya ilişkin, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı, yaygın tabiriyle "naylon" faturalarda farklı düzenlemeler vardı; Komisyon, farklı değerlendirmelerde, takdirlerde bulundu. O maddeler Genel Kurulda ayrıca görüşülecek, tartışılacak tabiî.

Bu tasarıdan beklenen bir de gelir var tabiî. Özellikle, Sayın Başbakan tarafından geçen hafta kamuoyuna açıklanan 6,2 katrilyon liralık önlem paketi içerisinde bu tasarıdan da önemli bir gelir beklendiği ifade edildi. Tabiî ki, tasarının bir gelir boyutu olacaktır. Burada tasarının getireceği bu rakam nedir, bu konuya girmek istemiyorum; iyimser bir rakamdır, tutmasını arzu ederiz tabiî ki; ancak, Sayın Başbakan tarafından geçen hafta kamuoyuna açıklanan 6,2 katrilyon liralık pakete bir anda neden ihtiyaç duyulmuştur, neden bu noktaya geldik, bunun üzerinde ciddî bir şekilde durmak gerekir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; seçim sonrasını hepimiz hatırlayalım. Seçim oldu, piyasalarda bir iyimserlik oluştu; piyasalar zaten bir iyimserlik özlemi içindeydi ve seçim sonrasında IMF'le yapılan ilk temasların olumlu geçtiği yönünde kamuoyuna verilen izlenim de bu iyimserliği pekiştirdi. Faiz ve kurlarda düşüş yaşandı ve hatta bu faizlerdeki, kurlardaki düşüşle birlikte sağlanan bu dolaylı kaynağın -gerçekte kaynak olup olmadığı tabiî ki tartışılır- hemen nerelerde, nasıl kullanılacağı, nasıl harcanılacağı konuşulmaya başlandı. Gerçekte bu çok erken bir iyimserlikti;  çünkü, seçim sonrasında yapılmış olan hiçbir uygulama yoktu, sadece piyasaların yeni hükümete vermiş olduğu bir avans vardı; ancak, bu avansı hükümet iyi bir şekilde kullanmış mıdır dersek, buna olumlu cevap vermek maalesef mümkün değil; neden mümkün değil; -tekrar pakete döneceğim- seçim sonrasında birçok konuda tereddüt gösterildi; bağımsız kurullar üzerinde tartışmalar yapıldı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu üzerinde tartışmalar yapıldı. Kamu İhale Kanunu tartışmaya açıldı, hâlâ netleşmiş değil, yürürlüğe girdi; ama, yapılacak değişiklikler yasanın esasına mı ilişkindir, yoksa eksikliklerini gidermeye mi yöneliktir, bunlar henüz net değildir. Nema ödemeleri konusunda, hükümetin farklı bakanları farklı görüşler ifade etmişlerdir. Tarımda destek politikalarında verilen sözler yerine gelmediği için, vatandaşta tereddütler doğmuştur; mazotta, fındıkta verilen sözler henüz tutulmamıştır. Eski hükümetin reformlar konusunda atmış olduğu adımlar konusunda dahi, bu adımların devamının gelmesi veya eksikliklerinin giderilmesi, o reformların tamamlanması yönünde atılacak adımlar yarım kalmış ve reformlar tartışma konusu olmuştur.

Böyle bir tabloda, hükümetin sunduğu acil eylem planı ve Hükümet Programında ortaya konulan çözümlerin de, maalesef, ilk bir aylık, üç aylık taahhütlere baktığımızda, bu tartışmaların, bu belirsizliklerin ortasında, gerçekleşmediğini görüyoruz. İlk bir ay içinde güçlü bir ekonomi bakanlığı kurulacaktı; ekonomi bakanlığı olmadığı gibi, ekonomide bir koordinasyonsuzluk var; bunun yansımalarını, tartışmalarını her gün basında izliyoruz. Makro ekonomik büyüklükler hemen, ilk bir ay içinde revize edilecekti; hükümet, bu revizeyi yapmamıştır. Sayın Başbakan geçen hafta yapmış olduğu açıklamada "yüzde 6,5'lik faizdışı fazlaya sadığız. Buna göre bu bütçeyi oluşturacağız" şeklinde kararlı demeçler vermiştir. Makro ekonomik büyüklük dediğimiz, birisi enflasyon oranıysa, birisi büyüme oranıysa, bunlarda zaten herhangi bir sapma yok, bunlara uyulacağı ifade ediliyor; ama, en önemli makro büyüklüğümüz olan, IMF'nin belirlediği yüzde 6,5'lik fazlaya Sayın Başbakan sıkı sıkıya sarılmıştır.

Efendim, yüzde 6,5'lik fazlaya sahip de çıkılınabilinir; ama, IMF politikalarını eleştirip, faizdışı fazlayı aylarca tartışma konusu yaptıktan sonra, faizdışı fazlaya sarılmayı anlamak mümkün değil.

İlk üç ayda vergi yükü tabana yayılacaktı acil eylem planına göre; üçüncü aydayız... Malî milat kaldırılmıştır; hükümet, o sözünü tutmuştur. Ancak, vergi yükü üçüncü ayda nasıl tabana yayılacak; bunu, doğrusu, merak ediyorum.

Elektrik faturaları üzerindeki yüzde 3,5'lik TRT payı kaldırılacak... Üçüncü ay bitiyor, TRT payı hakikaten kaldırılacak mı; herkes merakla bekliyor.

Bunları şunun için söylüyorum: Bunlar, piyasalarda, vatandaşta, toplumda tereddüt yaratan konular. Bir yanda taahhütler var, bir yanda bu taahhütlerin yerine getirilememesi gibi gerçekler var. Diğer vergi indirimlerini saymıyorum, zamanımız buna yeterli değil.

Şimdi, ilk baştaki soruma tekrar dönüyorum. Sayın Başbakan hakikaten 6,2 katrilyon liralık paketi neden açıklama ihtiyacı duymuştur? Piyasalarda madem bu kadar iyimserlik esiyordu, neden bu pakete ihtiyaç duyuldu; çünkü, iyimserliğin sonuna geldik, herkes icraat bekliyor, herkes iş bekliyor.

Geçen hafta yapılan Hazine ihalesinde, içborç ihalesinde faizler yüzde 60'a dayandı; gerçek bu. Güven kaybedilmeye başlandı. Birkaç yıldır yapılan fedakârlıklarla oluşturulmaya çalışılan, sağlanan güven -o fedakârlıklar neye değer, değmez, bu ayrıca tartışılabilir ama- çok kolay bir şekilde harcanmaya çalışıldı ve faizler yüzde 60'a geldi. Yüzde 60'lık faiz, seçim öncesi faiz oranından sadece 4 puan düşüktür. Böyle bir tabloda "yüzde 6,5 faizdışı fazlaya sadığız" demek aylarca IMF politikalarının eleştirilip, faizdışı fazlada esneklik sağlayacağız taahhüdünün, mesajlarının bir kenara bırakılması, bunlardan vazgeçilmesi demektir. Ekonomi yönetiminin IMF'ye teslim edilmesi, Dünya Bankasına teslim edilmesi yönündeki eleştirilerin samimiyetini, icraata geçmesini bekliyoruz.

Tabloya bakıyoruz, Merkez Bankası enflasyonla mücadelede, maalesef, yalnız bırakılmıştır. Merkez Bankası enflasyon hedeflemesine geçemiyor; teknik sorunları vardı, altyapı sorunları vardı. Tabiî ki, bu enflasyon hedeflemesine, geçmiş hükümet döneminde de geçmedi Merkez Bankası, geçmek istiyordu, geçemedi, altyapı sorunları vardı; ama, en önemli mesele, maliye ve gelirler politikasındaki belirsizliktir. Bu konudaki belirsizlik devam ettiği sürece, enflasyonla mücadeleden sonuç almamız mümkün değildir. Hükümetin, bu konudaki tavrını net bir şekilde ortaya koyması gerekir. Hem biraz enflasyon hem büyüme hem kalkınma hem enflasyonla mücadele; bunların hepsini bir arada götürmek nasıl mümkün olacaktır, bilemiyorum.

Tasarı, krizin etkilerini gidermeyi amaçlıyor bir yönüyle, buna bir şey demek tabiî ki mümkün değil; ancak, hakikaten "vergi barışı" ismini hak etmesi için, vergisini, vergi ödevlerini zamanında düzenli olarak yerine getiren mükelleflerle ilgili de bir uyumlaştırma, bir düzenleme gerekir. Eğer bunu yapmazsak, Genel Kurul bu takdiri göstermezse, tasarı, klasik bir vergi affı olur. Vergi barışı ise, tüm kesimlerle, tüm mükelleflerle barışarak yeni bir sayfa açmak demektir. O halde, vergisini düzenli ödeyenler için de bir başka düzenlemeyi Genel Kurulun yapması gerekir diye düşünüyorum; Genel Kurulun bunu takdir etmesi, değerlendirmesi gerekir diye düşünüyorum.

Evet "barış" dersek, hangi konularda adım atmak gerekir? Yeni bir döneme geçiyorsak eğer, gerçekten, ekonomide, sosyal düzende, diğer alanlarda, vergi sisteminde gerçekten yeni bir düzene geçiyorsak, hakikaten, ismi barış olabilir, başka bir şey olabilir; çok kapsamlı düzenlemeleri ihtiva eden bir düzenlemenin olması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Vergi yükü çok dar bir kesimin omuzlarındadır -bunu çok konuştuk, detayına girmek istemiyorum- bu yükü tabana yayacak araçların olması gerekir, böyle bir vergi reformunun olması gerekir; bu yok. Kayıtlı mükellefler üzerindeki vergi yükünü vergi oranlarını indirmek suretiyle azaltmak gerekir. Bu, kolay bir iş değil tabiî. Vergi oranı hemen bugünden yarına inecek bir iş değil, kolay bir iş değil; ama, vergiyi tabana yayarken, vergi oranını da buna paralel olarak indirmek gerekir.

Bir vergi reformunun, sizin, hükümetin "üç ay içerisinde vergiyi tabana yayacağız" düzenlemesinin, bir vergi reformu olarak hakikaten Meclise gelmesi gerekir; ama, bunun araçlarından birini, maalesef, geçenlerde yapılan bir düzenlemeyle kaybettik.

Vergi rekabeti koşullarını iyileştirmek lazım. Türk müteşebbisinin, Türk mükellefinin, hem yurt içindeki rekabet koşullarının hem uluslararası rekabet koşullarının hem de vergi rekabeti koşullarının iyileştirilmesi gerekir; yani, vergi oranlarımızın diğer ülkelerle uyumlu bir hale gelmesi gerekir; aksi takdirde, içinde yaşanılabilir, yatırım yapılabilir bir ortamı yaratmaktan uzaklaşmış oluruz.

Bu düzenlemeler olursa, biz, buna "vergi barışı" diyebiliriz. Eğer, mükellefi kayıtdışına iten unsurları sistemden çıkarırsak, onu enflasyona karşı koruyan kurumları sisteme dahil edersek, biz, buna "vergi barışı" diyebiliriz; aksi takdirde, bu, bir vergi affı olmaktan öteye geçemeyecektir; ama, belki, bu vergi affını birazcık yumuşatabilmek açısından, vergisini düzenli ödeyenler açısından, onların durumunu, bu tasarıda, vergileri veya cezaları affedilen mükelleflerle birlikte uyumlaştırmak, düzenlemek, onları paralel kılmak gerekir.

Tasarı üzerinde görüşlerimi ifade etmeye çalıştım. Gerçekte, aflar, zaman zaman, gelişmiş ülkeler tarafından da başvurulan bir yoldur; ancak, bu, yeni bir döneme geçerken yapılabilir; yeni bir döneme geçerken, eskiyle bağlar kesilebilir.

Tasarı "yeni bir sayfa, yeni bir başlangıç" diyor; ama, bu yeni sayfanın gerektirdiği şartları, unsurları, maalesef, taşımıyor.

Son cümle olarak şunu ifade etmek istiyorum: Her şeyden önemlisi, Türkiye'de, ekonomide, gerçekten, limitlere, sınırlara gelmiş durumdayız. Hükümetin, bir an önce bütçeyi Meclise getirmek suretiyle, onun finansmanını net bir şekilde ortaya koymak suretiyle, kamuoyuna, piyasalara güven vermesi gerekir; aksi takdirde, ekonomide çok daha zor günler yaşayacağız demektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

VERGİ BARIŞI KANUNU TASARISI

Kapsam

MADDE 1. - 1. Bu Kanun hükümleri;

a) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harçlar, fon payı ve bunlara bağlı vergi cezaları, gecikme faizleri, gecikme zamları, 16/8/1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanuna göre alınan eğitime katkı payı ve buna bağlı gecikme zammı, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa göre alınan ecrimisiller ve buna bağlı gecikme zamları ve Devlete ait olup Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren ve bu Kanunun ilgili bölümlerinde geçen bazı alacaklar,

b) Vergiler açısından, 31/10/2002 tarihinden önceki dönemler, beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar verilmesi gereken beyannameler ve 2002 yılına ilişkin olarak 31/10/2002 tarihinden önce tahakkuk eden vergiler,

c) Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede mevcut olmayan ya da işletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların beyanı,

d) Devlete ait olup gümrük idareleri tarafından alınan ve bu Kanunun ilgili bölümlerinde geçen bazı gümrük vergileri, para cezaları ve gecikme zamları,

hakkında uygulanır.

2. Bu Kanunda geçen vergi tabiri; Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harçlar ve fon payı ile eğitime katkı payını ifade eder.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Vergi Barışı Kanunu Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Tasarının başlığında bulunan "barış" kelimesi, sanıyorum olumlu bir izlenim yarattığı için seçilmiştir; ama, "barış" kelimesi, aynı zamanda savaşı, karşıtlığı, zıtlığı, birbirinden farklı yararları da akla getirmektedir. Oysa, devlet ile toplum arasında zıtlık, aykırılık ve birbirinden farklı yarar söz konusu olamaz, olmamalıdır; çünkü, devlet, toplum tarafından, toplum adına toplumu yönetmek için kurulan, cumhurbaşkanlığını, parlamentoyu, hükümeti, bakanlıkları, üniversiteleri, sendikaları ve benzer kuruluşları da kapsayan bir kurumlar bütünüdür. Eğer, işlemesinde aksaklıklar varsa, bu, herhangi bir karşıtlıktan, zıtlıktan, aykırılıktan, birbirinden farklı yararlardan değil, gerekli yasaların çıkarılmamasından veya mevcut yasaların gereği gibi uygulanmamasından kaynaklanmaktadır; bunu da düzeltecek olan hükümettir, parlamentodur.

Tasarının başlığındaki "barış" kelimesinin "af" ile değiştirilmesinin doğru olduğunu düşünüyorum; çünkü, burada söz konusu olan, bazı vergi mükelleflerinin görevlerini yerine getirmemeleri ve devletin de onları affetmeleridir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, birbiri ardından geçirilen krizler, üst üste yaşanan depremler, vergi sistemindeki bazı aksaklıklar, yıllardır süren yüksek enflasyon ve son yıllarda ulusal gelirde kaydedilen dramatik düşüşler, kuşkusuz, vergi affı çıkarılmasını gerekli kılabilir. Aslında, tabiî, bu gerekçelerde de benzer şeyler yer almıştır ve tartışılabilir; ben, burada bunları tartışmıyorum; ama, her halükarda, çıkarılan af sınırsız olmamalıdır, gerçekten bu olaylardan olumsuz yönde etkilenen kesimleri rahatlatmalıdır ve sahte fatura kullananları kapsamına almamalıdır; ama, ne yazık ki, sahte fatura kullananlar bu vergi kapsamına alınmıştır. Ayrıca, hiç ama hiç gündeme getirilmemesi gereken hayalî ihracat da gündeme getirilmiştir ve tıpkı hayat standardında olduğu gibi, Plan ve Bütçe Komisyonundaki tartışmaların son zamanlarında bir önergeyle gündeme getirilmiştir, tepki gösterilince de komisyondan çekilmiştir. Kuşkusuz, hatadan dönmek olumlu bir yaklaşımdır; ama, hayalî ihracatın ne olduğunu ve boyutlarının nerelere ulaştığını düşündüğümüzde, bunun gündeme getirilmesi bile -sonradan geri çekilmiş de olsa- bir talihsizliktir.

Değerli arkadaşlarım, 1980'li yıllarda, başta, ihalelerde olmak üzere pek çok alanda yolsuzluklar ve usulsüzlükler oldu; ama, bunlardan 3 tanesi toplum vicdanında en büyük sarsıntıya yol açan türdendi; bankaların içinin boşaltılması, özelleştirme adı altında kamu mallarının talan edilmesi, kişilere ve şirketlere büyük kaynaklar aktarılması ve hayalî ihracat. 1980 sonrasında, yine, bir yandan üretim ve yatırım dışlanırken, sanayileşme gündem dışına çıkarılırken ve insanlar faiz ve rant geliri elde etmeye yönlendirilirken, bir yandan da, dışticarette ihracatı artırmak için bazı önlemler geliştirildi. Bunlardan bir tanesi de, belli bir miktarın üzerinde ihracat yapanların daha yüksek bir vergi iadesi oranından yararlanmasıydı. Amaç, firmaları daha çok ihracat yapmaya teşvik etmekti; ama, hemen bir düzen kuruldu, dışticaret sermaye şirketleri oluşturuldu ve dışticaret sermaye şirketleri, küçük şirketlerin ihracatlarını da kendi üzerlerinden göstererek, daha yüksek oranda bir vergi iadesini aldılar ve bunu, sonra, küçük şirketlerle paylaştılar.

Aslında, tabiî, bu bile, belki yasaldı; ama, etik açıdan doğru değildi. Kaldı ki, iş bununla da bitmedi. Şirketler, bir süre sonra tatlı kâra alışınca, bu kez, malın cinsini, miktarını veyahut da fiyatını daha farklı göstererek, aldıkları vergi iadesi tutarını artırdılar. Bazen de, oturdukları yerde hayalî şirketler kurdular ve hiçbir şey ihraç etmeden, vergi iadelerinden büyük kazançlar sağladılar.

Böyle bir oluşumda, önergedeki iddianızın aksine, masum bir taraf yoktur sayın milletvekilleri. Nitekim, siyasiler de bu işe karışmışlardır. 1987-1991 döneminde çıkan Başbakanlık genelgelerini okuduğunuz zaman, siyasilerin hayalî ihracata yeşil ışık yaktıklarını görüyorsunuz. Müfettişler, ellerindeki vergi iadesi dosyalarını incelememeleri yönünde emir almışlardır; bu dosyaların, yetkili mercilere değil, Devlet Planlama Teşkilatına gönderilmesi kendilerinden istenmiştir ve daha sonra da tehdit edilmişlerdir.

Bütün bunlar olurken ve hayalî ihracatla ilgili yolsuzluklar gazete manşetlerinde yer alırken, bir yandan da hayalî ihracat uygulamaları devam etmiştir. Siz, böyle bir durumda, nasıl oluyor da, büyük şirketin masum olduğunu iddia edebiliyorsunuz. Nasıl oluyor da, hayalî ihracat yapanların, bu vergi affı kapsamına alınmasını önerebiliyorsunuz?

Değerli arkadaşlarım, yapmayınız; çünkü, gelecek kuşaklara yapabileceğimiz en büyük kötülük, yolsuzluk yapanların hesap vermediklerini ve yolsuzlukların yanlarına kâr kaldığını onlara göstermemizdir. Bu nedenle, hayalî ihracat yapanlar cezalarını çekmelidirler. Bankaların içini boşaltanlar, her kuruşu topluma ödemelidirler ve özelleştirmeyi büyük bir yağma haline getirenler, bunun hesabını vermelidirler.

Tasarının 1 inci maddesi, tasarının kapsamını belirlemektedir, daha önce konuşan arkadaşlarımın ifade ettiği gibi. Çeşitli yasalarda yer alan, vergiler, resimler, harçlar, fon katkıları ve bunlardan doğan vergi zammı, gecikme faizi, gecikme zammı, stok değişiklikleri, bu kapsamda ele alınmaktadır. Ayrıca, başka bazı yasalardan kaynaklanan amme alacakları da bunun kapsamı içerisindedir.

Belki, bu kapsama SSK primleri ile Bağ-Kur primlerini de katmak düşünülebilirdi; ama, bunlar ayrı bir şekilde de düzenlenebilir ve mutlaka, kısa bir süre içerisinde de düzenlenmelidir.

Tasarıda, vergi affından yararlanacak olanların vergi borçlarına sınır getirilmemesi, Katma Değer Vergisi gibi, başkalarından toplanılan vergilerin de bu tasarıdan yararlanacak olması, sahte fatura kullananların bu tasarının içerisinde olması ve bundan yararlanması, eşitlik ve adalet ilkelerine aykırıdır.

Önceki vergi aflarına baktığımız zaman, bu afların vergi adaleti duygusunu rencide ettiğini, vergi cezalarının etkinliğini azalttığını, insanları vergi suçu işlemeye yönlendirdiğini ve beklenildiği kadar da gelir artışı sağlamadığını görüyoruz.

Vergi affı beklentisi, hem vergi öncesinde hem vergi affından sonra vergi gelirlerinde azalmaya yol açmaktadır; ama, asıl önemli olanı, vergisini dürüst bir şekilde zamanında ödeyen kişiler üzerinde büyük bir haksızlık duygusu yaratmaktadır ki, bu nedenle, 2002 yılı vergileri için, vergilerini düzgün ödeyenlere matrah üzerinden yüzde 10 vergi indirimi sağlanmasını öneriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİRGEN KELEŞ (Devamla)- Değerli arkadaşlarım, yeni çıkaracak olduğumuz vergi affı, yeni vergi aflarına yol açmamalıdır. Bunun da çaresi, etkin, ciddî, adil bir vergi reformu çıkarmaktan geçmektedir.

Vergi reformu, dolaylı ve dolaysız vergiler altında ezilen kesimleri ferahlatmalıdır, adaleti sağlamalıdır ve de kayıtsız ekonomiyi kayıt altına almanın yollarını yaşama geçirmelidir.

Bu açıdan bakıldığında, bu yasama döneminde ters yönde adımlar attığınızı itiraf etmeliyiz. Mali miladın çıkarılması hataydı, nereden buldun sorusunun sorulamaz hale getirilmesi hataydı, 600 milyarlık faizin vergiden muaf olması hataydı, ekonomiyi kayıt altına almak için kullanılabilecek yöntemlerin kullanılabilir olmaktan çıkarılması hataydı. Sayın milletvekilleri, hataydı diyorum; çünkü, bütçe açıklarının artması, devletin en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmesi, borcu borçla öder durumda bulunması ülkeyi yatırım yapamaz hale getiriyor ve yatırım yapılmaması da, kaynak sorunu olmadığı takdirde, yararlanabilecekleri hizmetlerden toplumu mahrum bırakıyor; birinci dramatik sonucu bu. İkincisi de, esasen vergi yükü altında bulunan kesimleri ve ondan bunalan kesimleri, ileride daha yüksek vergi yüküyle karşılaşma tehlikesiyle burun buruna getiriyor.

Kaldı ki, ciddî, etkin ve adil bir vergi reformu, dışborç yükünden kurtulmak...

BAŞKAN - Sayın Keleş, lütfen, tamamlar mısınız.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Tamam efendim; ama, eksürede kadın-erkek eşitliği istiyorum; diğer arkadaşlara daha fazla süre tanımıştınız. (CHP sıralarından alkışlar)

...IMF gibi bazı kuruluşların dayatmalarına karşı direnme gücü vermek, yatırım yapmak, gelişmiş ülkelerle arasındaki gelişmişlik farkını aşmak ve değerli arkadaşlarım, son zamanlarda kaybetmiş olduğumuz dışpolitikadaki saygınlığımızı tekrar kazanmak için de bir zorunluluktur.

Ben, hükümetten, en kısa sürede bu yönde hareket etmesini talep ediyorum ve tekrar, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Keleş.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesinde yer alan "31/10/2002" tarihlerinin "31/08/2002" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Salih Kapusuz

Bülent Gedikli

Faruk Çelik

 

 

Ankara

Ankara

Bursa

 

Kemalettin Göktaş

 

İrfan Gündüz

 

Trabzon

 

İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Katılmıyorsunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz.

Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Katılıyorsunuz.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklik kanunun kapsadığı dönemin 31/08/2002 olarak yeniden belirlenmesine ilişkindir.

BAŞKAN - Önerge sahiplerinin konuşma talebi var mı?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yok, Sayın Başkan; gerek yok.

ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, zaten böyle bir şeyi uygulamanıza gerek yok; önergeye katılıyorlar, katılmayınca gerekçeyi okutmanız gerekir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sav.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

BİRİNCİ BÖLÜM

Tahsilatın Hızlandırılmasına İlişkin Hükümler

Kesinleşmiş kamu alacakları

MADDE 2. - 1. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla (bu tarih dahil);

a) Vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan vergilerin tamamı ile bu vergilere ilişkin gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrı ayrı % 20'sinin; 9 eşit taksitte Şubat, Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları ile Şubat, Nisan, Haziran 2004 ayları sonuna kadar tamamen ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla vergilere uygulanan gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının kalan %80'inin, vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının tamamının,

b) Asılları kısmen ya da tamamen ödenmiş olan vergilere ilişkin gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının % 20'sinin; ödenmemiş vergi asılları ile birlikte, 9 eşit taksitte Şubat, Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları ile Şubat, Nisan, Haziran 2004 ayları sonuna kadar tamamen ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının kalan % 80'inin, vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının tamamının,

c) Bir vergi aslına bağlı olmaksızın kesilmiş olup Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmemiş olan vergi cezalarının % 20'sinin; 3 eşit taksitte Şubat, Nisan, Haziran 2003 ayları sonuna kadar ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla kalan % 80'inin,

tahsilinden vazgeçilir.

2. (1) numaralı fıkra kapsamına giren alacakların, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesi uyarınca tecil edilip de tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte olanlarından, kalan taksit tutarları için mükellefler, talep etmeleri halinde bu Kanun hükümlerinden yararlanabilirler. Bu takdirde tecil şartlarına uygun olarak ödenen taksit tutarları için tecil hükümleri geçerli sayılır. Bu şekilde ödenen taksit tutarlarına tecil tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süre için sadece tecil faizi uygulanır. Kalan taksit tutarları vadesinde ödenmemiş alacak kabul edilir ve bu alacaklar hakkında (1) numaralı fıkra hükümleri uygulanır.

3. Bu madde kapsamına giren kamu alacakları ile ilgili olarak, tatbik edilen hacizler, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminatlar iade edilir.

4. Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak 2002 yılında tahakkuk eden ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödenmemiş olan geçici vergilere ilişkin gecikme zamları için bu madde hükmünden yararlanılması mümkündür. Bu takdirde vergi aslının ödenmesi şartı aranmaz.

5. Marmara Bölgesi ve civarında 17/8/1999 ve 12/11/1999 tarihlerinde meydana gelen depremler nedeniyle ödeme süresi uzatılan ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödeme süresi belirlenmemiş olan yıllık gelir ve kurumlar vergileri ile kurumların 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi uyarınca yapacakları gelir vergisi tevkifatı hariç olmak üzere diğer vergilerin vade tarihi Şubat 2003 ayının son günü kabul edilir ve bu vergiler de (1) numaralı fıkranın (a) bendi hükmü ile belirlenen sürelerde 9 eşit taksitte ödenir.

6. Bu Kanun kapsamında ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisi ve gecikme zamlarının ait olduğu taşıt için, (1) numaralı fıkrada belirtilen ödeme süresi sonuna kadar 18/2/1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin (d) fıkrası hükmü uygulanmaz.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vergi Barışı Kanun Tasarısının 2 nci maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.

Bu tasarının belki de en anlamlı maddesi 2 nci madde. Anlamlı olmasının nedeni şu: Kamu alacakları kesinleşmiş, kişiler özgür iradeleriyle beyanlarında bulunmuşlar şu kadar gelir elde ettik diye; ama, elde ettikleri gelirin önemli bir kısmını ödeyememişler şimdi, bu Vergi Barışı Yasa Tasarısıyla bu alacakların bir kısmının alınması öngörülüyor.

İzin verirseniz değerli milletvekilleri, son dört yılda beyan edildiği halde, tahakkuk ettiği halde tahsil edilemeyen toplam vergilerin miktarına bakalım: 1998 yılında bu rakam 1 katrilyon 80 trilyon lira, 1999 yılında 3 katrilyon lira civarında, 2000 yılında 3 katrilyon lira, 2001 yılında da 4 katrilyon lira. 2002 yılının rakamları henüz Maliye Bakanlığının internet sitelerinde yer almıyor, o nedenle o rakamı bilemiyoruz; ama, şöyle bir baktığımızda, kişilerin beyan edip ödeyemedikleri vergilerin, bütçe açıklarının bu düzeye ulaştığı bir ortamda hiç de küçümsenmeyecek rakamlar olduğu ortaya çıkıyor.

Şimdi, izin verirseniz, burada şu soruyu sormamız gerekiyor: Bu vergiler niçin tahsil edilemedi? Kişiler kazandılar, getirdiler Maliye Bakanlığına beyannamelerini verdiler, şu kadar gelir elde ettik dediler; ama, Maliye Bakanlığı, burada, acaba, görevini yerine getirmedi mi?!

Değerli milletvekilleri, ben, şunu, gayet iyi biliyorum: Vergi borcunu ödemek için, haciz kıskacından kurtulmak için evini satan insanı biliyorum; ama, öbür taraftan da, 4 katrilyon liralık bir boyuta ulaşan verginin tahsil edilmemesi de bir başka tuhaflık.

Şimdi, burada, temel sorun, vergi yönetiminin zafiyetinde yatıyor. Bugün, İstanbul'da, vergi dairesinin altına bakkal dükkânı açsanız, yukarıdaki vergi dairesinin haberi olmayabilir. Bürokrasiye boğulmuş bir vergi yönetimi var.

Sayın Bakanımızdan istirhamımız şu: Bu tasarı, uygun bir zamanlamayla buraya gelmemiştir. Öncelikle vergi yönetimini düzeltirsiniz, adam gibi bir vergi yönetimi kurarsınız, vergi tahsilatını hızlandırırsınız; ondan sonra, bu tasarıyı, buraya, yeni bir beyaz sayfa açmak için getirirsiniz; o zaman bunun anlamı olurdu.

Bunun, bu tasarının, şu açıdan hiçbir anlamı yok: Bu vergiler de toplanamayacak değerli arkadaşlarım. Niçin ödesinler ki bu vergiyi! Bu vergiyi ödesinler diye, siz, neyle sıkıştıracaksınız bu mükellefleri! Elinizde hiçbir şey yok ki doğru dürüst... O halde, bu vergiden kimler yararlanacak; hapis tehdidi altında olanlar ancak bundan yararlanacak, hapisten kurtulmak için. Eğer öyle bir tehdit yoksa, göreceğiz hep beraber, bu vergilerin önemli bir kısmı buradan sağlanamayacak, elde edilemeyecek.

Değerli arkadaşlar, vergilerin toplanmamasının nedenlerini, burada, ekonomik krize bağladılar değerli AKP'li arkadaşlarımız, ekonomik kriz nedeniyle vergiler toplanamadı diye... Eğer, bir ülkede vergilerin yüzde 90'ı toplanıyorsa, herhalde, yüzde 10'u da ekonomik kriz nedeniyle toplanmıyor anlamına gelmez; mutlaka bunların toplanması gerekirdi.

Bir başka yanlışlık -az önce, yine, burada ifade edildi- 36 kez af yasası çıkarmışız, vergi affı yasası... Artık, toplum, öyle bir beklentiye girdi ki, yeni hükümet kurulduğunda nasıl olsa bir af çıkacak, ben niye vergimi ödeyeyim... Böyle bir beklentiye toplumu soktuğunuz andan itibaren, toplumda vergi bilincini, maalesef, yaygınlaştıramazsınız, sağlam raya oturtamazsınız.

Değerli milletvekilleri, kesinleşmiş alacaklardan bahsettik ve bu maddenin anlamlı olduğunu da ifade ettik; bunun, bir vergi barışı amacıyla getirildiğini iddialı bir şekilde ifade ettik; ama, bu yasa tasarısı bile, kendi içinde, maalesef, adaletsizlikler yaratıyor.

Değerli milletvekilleri, bakın, vergi borcu olanın faizlerinin önemli bir kısmını siliyorsunuz; ama, SSK prim borcu olanın faizlerini silmiyorsunuz... Vergi borcu olanların faizlerinin önemli bir kısmını kaldırıyorsunuz; ama, esnafın Bağ-Kur primine yüklenen faizin önemli bir kısmını kaldırmıyorsunuz... Bu, adaletsizlik değil mi arkadaşlar?!

6 milyar lira prim borcu olan bir Bağ-Kur'lu, bugün 12 milyar lirayı aşkın bir rakamı ödemezse, Bağ-Kur'dan yararlanamıyor. Peki, bu, adalet olabilir mi arkadaşlar?!

Yine, bu maddeyle ilgili bir önergemiz daha var. Sanıyorum sayın grup başkanvekillerine de bu önerge gitti.

Değerli arkadaşlarım, bu maddenin içinde bir başka adaletsizlik daha var. Vergi borcu olanların, birikmiş borçları ve faizlerine 9 aylık taksit öngörülüyor, 9 aylık eşit taksit içerisinde ödenirse bu aftan yararlanacaklar; ama, elimizi vicdanımıza koyup düşünelim arkadaşlar; normal bölgedeki bir mükellefle deprem bölgesindeki bir mükellefi aynı koşullara tabi tutmak adalet midir ?!

Biz, şunu öneriyoruz; diyoruz ki, deprem bölgesinde olan vergi mükelleflerinin taksitini 18'e çıkaralım, diğer bölgelerdeki yükümlüler 9 ay içerisinde  bu vergilerini ödemiş olsunlar. Eğer, buna olumlu oy verirseniz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sizlere teşekkür ederiz.

Benim bu maddeyle ilgili olarak düşüncelerim budur; Cumhuriyet Halk Partisi olarak düşüncelerimizi ifade ettik.

Hepinize teşekkürlerimi sunuyorum değerli milletvekilleri.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür ediyorum.

AK Parti Grubu adına söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesinin;

1- (1) numaralı fıkrasının;

- (a) bendinde yer alan "...gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrı ayrı yüzde 20'sinin; ..." ibaresinin "...gecikme faizinin yerine, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın;..." olarak, "...vergi cezalarının kalan yüzde 80'inin,..." ibaresinin "...vergi cezaları ile..." olarak,

- (b) bendinde yer alan "...gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının yüzde 20'sinin;..." ibaresinin "...gecikme zammı ve gecikme faizi yerine, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın..." olarak, "...vergi cezalarının kalan yüzde 80'inin,..." ibaresinin "...vergi cezaları ile..." olarak,

Değiştirilmesi ile fıkraya (c) bendini takiben aşağıdaki (d) ve (e) bentlerinin eklenmesini,

"d) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ödenmemiş borcun sadece vergi aslına bağlı kesilen cezalardan ve bunlara ilişkin gecikme zamlarından ibaret olması halinde bu cezaların ve bunlara ilişkin gecikme zamlarının tamamının,

e) İştirak, teşvik ve yardım fiilleri nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezalarında, cezaya muhatap olanların, cezanın yüzde 20'sini, (a) bendinde öngörülen süre ve şekilde ödemeleri, dava açmamaları veya açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla, cezanın kalan yüzde 80'inin ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının,"

2- (4) numaralı fıkrasında yer alan "...gecikme zamları için..." ibaresinin "...gecikme zamları yerine bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak belirlenen tutar ödenmek suretiyle..." olarak değiştirilmesini,

3-(5) numaralı fıkrasının sonuna "ödeme süresi belirlenmemiş olan yıllık Gelir ve Kurumlar Vergileri ile kurumların, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi uyarınca yapacakları Gelir Vergisi tevkifatının ödeme süresinin belirlenmesini müteakip bu vergilerde (1) numaralı fıkrada belirlenen taksit sürelerinde, bazı taksitlerin süresinin geçmiş olması halinde kalan taksit süresinde ödenir.." cümlesinin eklenmesini,

4. (6) numaralı fıkrasında yer alan "... gecikme zamlarının..." ibaresinin "...bu vergiye gecikme zammı yerine bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın..." olarak değiştirilmesini,

Arz ve teklif ederiz.

                       

Salih Kapusuz

Faruk Çelik

Bülent Gedikli

 

 

Ankara

Bursa

Ankara

 

Kemallettin Göktaş

 

İrfan Gündüz

 

Trabzon

 

İstanbul

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ikinci önerge, verilmiş olan en aykırı önergedir; okunduktan sonra işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 2 nci maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

İzzet Çetin

Yakup Kepenek

Kemal Kılıçdaroğlu

 

 

Kocaeli

Ankara

İstanbul

 

Sefa Sirmen

Salih Gün

Nadir Saraç

 

Kocaeli

Kocaeli

Zonguldak

 

 

Muharrem İnce

 

 

 

Yalova

 

"5. Marmara Bölgesi ve civarında 17.8.1999 ve 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen depremler nedeniyle ödeme süresi uzatılan ve bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ödeme süresi belirlenmemiş olan yıllık Gelir ve Kurumlar Vergileri ile kurumların 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi uyarınca yapacakları Gelir Vergisi tevkifatı hariç olmak üzere diğer vergilerin vade tarihi Şubat 2003 ayının son günü kabul edilir ve bu vergiler 18 eşit taksitte ödenir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇEVRE BAKANI İMDAT SÜTLÜOĞLU (Rize) - Önergeye katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, önergeniz üzerinde konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutayım?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Değerli milletvekilleri; bu önergenin özü, "9 eşit taksitte ödenir" bölümü "18 eşit taksitte ödenir" şeklinde. Cümlenin uzun olmasının nedeni de, bütün fıkranın tek cümle olmasından kaynaklandı.

Değerli milletvekilleri, deprem bölgesindeki insanların, mükelleflerin vergilerini 18 ay eşit taksitle ödemeleri, herhalde, adaleti isteyen, barışı isteyen Yüce Meclisin kabul etmesi gereken bir uygulamadır diye düşünüyoruz. Normal bölgelerde, eğer deprem yaşanmamışsa, o bölgelerde 9 ay eşit taksit olabilir; ama, depremi yaşamış, büyük ekonomik yıkımlarla karşı karşıya kalmış, vergisini ödemek için gerçekten de olağanüstü çaba içinde çalışan bu insanlar, enkaz altından mal varlıklarını çıkaran bu insanlar, müsaade edin de 18 ay eşit taksitle vergilerini ödesinler; diğerlerine tanınan ayrıcalıklardan hiçbir farkı yok bunların. Getirebileceğiniz tek bir ayrıcalık var; deprem yaşamamış bölgedeki bir vergi yükümlüsü 9 ayda eşit taksitte öderken vergisini, deprem bölgesindeki insanlar 18 ayda vergilerini ödesinler.

Bu değişikliğin Yüce Meclis tarafından kabul edilmesini özellikle istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, yerimden bir şey arz edebilir miyim efendim...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bu maddenin (a) bendi dikkatli okunacak olursa, zaten, 18 ay olarak düzenlenmiş olduğu görülecektir. O ölçüler içerisinde devam eden 5 numaralı fıkrada, onunla beraber, zaten, taksitlendirme, 18 ay olarak, bu kanun tasarısının metninde mevcuttur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 2 nci maddesinin;

1- (1) numaralı fıkrasının;

- (a) bendinde yer alan "...gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrı ayrı yüzde 20'sinin..." ibaresinin "...gecikme faizinin yerine, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın;.." olarak, "...vergi cezalarının kalan yüzde 80'inin,.." ibaresinin "...vergi cezaları ile..." olarak,

- (b) bendinde yer alan "...gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının yüzde 20'sinin;.." ibaresinin "...gecikme zammı ve gecikme faizi yerine, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın..." olarak, "...vergi cezalarının kalan yüzde 80'inin,..." ibaresinin "...vergi cezaları ile..." olarak,

Değiştirilmesi ile fıkraya (c) bendini takiben aşağıdaki (d) ve (e) bentlerinin eklenmesini,

"d) Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ödenmemiş borcun sadece vergi aslına bağlı kesilen cezalardan ve bunlara ilişkin gecikme zamlarından ibaret olması halinde bu cezaların ve bunlara ilişkin gecikme zamlarının tamamının,

e) İştirak, teşvik ve yardım fiilleri nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezalarında, cezaya muhatap olanların, cezanın yüzde 20'sini, (a) bendinde öngörülen süre ve şekilde ödemeleri, dava açmamaları veya açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla, cezanın kalan yüzde 80'inin ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının,"

2- (4) numaralı fıkrasında yer alan "...gecikme zamları için..." ibaresinin "...gecikme zamları yerine bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak belirlenen tutar ödenmek suretiyle..." olarak değiştirilmesini,

3- (5) numaralı fıkrasının sonuna "ödeme süresi belirlenmemiş olan yıllık Gelir ve Kurumlar Vergileri ile kurumların, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi uyarınca yapacakları Gelir Vergisi tevkifatının ödeme süresinin belirlenmesini müteakip bu vergilerde (1) numaralı fıkrada belirlenen taksit sürelerinde, bazı taksitlerin süresinin geçmiş olması halinde kalan taksit süresinde ödenir.." cümlesinin eklenmesini,

4. (6) numaralı fıkrasında yer alan "... gecikme zamlarının..." ibaresinin "...bu vergiye gecikme zammı yerine bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın..." olarak değiştirilmesini,

Arz ve teklif ederiz.

                                                                 Salih Kapusuz

                                                        (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇEVRE BAKANI İMDAT SÜTLÜOĞLU (Rize)- Katılıyoruz.

BAŞKAN - Komisyonun yeterli çoğunluğu yok Sayın Açba, takdire mi bırakıyorsunuz, katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN -Sayın Kapusuz, konuşacak mısınız, gerekçiyi mi okutayım efendim?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu kanuna göre ödenecek kesinleşmiş kamu alacaklarının reel değerini korumak amacıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre uygulanan gecikme zammı ve gecikme faizlerinin yerine, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak vergi aslına uygulanacak tutar hesaplanmaktadır. Vergi aslıyla birlikte bu şekilde hesaplanan tutarın ödenmesi koşuluyla, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre uygulanan gecikme zammı ve gecikme faizlerinin ve vergi cezaları ile bunlara uygulanan gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilmektedir.

Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toplan eşya fiyat endeksinin aylık oranları gecikme zammı ve gecikme faizinin hesaplama metodu ve hesaplama süresi dikkate alınarak uygulama yapılacaktır. Böylece, kamu alacağının daha gerçekçi değerle tahsili sağlanacaktır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan kamu alacakları

MADDE 3. - 1. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Vergi Mahkemeleri nezdinde dava açılmış ya da dava açma süresi henüz geçmemiş olan ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış tarhiyatlarda, vergilerin % 70'i ile bunlara bağlı gecikme zammı ve gecikme faizinin ayrı ayrı % 10'unun; 9 eşit taksitte Şubat, Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları ile Şubat, Nisan, Haziran 2004 ayları sonuna kadar tamamen ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla vergilerin % 30'unun, gecikme zammı ve gecikme faizlerinin % 90'ı ile vergi cezaları ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçilir.

2. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Bölge İdare Mahkemeleri veya Danıştay nezdinde dava açılmış ya da dava açma süresi henüz geçmemiş olan ikmalen, re'sen veya idarece yapılmış tarhiyatlarda, bu maddeye göre ödenecek alacak asıllarının tespitinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tarhiyatın bulunduğu en son safhadaki tutar esas alınır. Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce verilmiş en son kararın;

a) Terkin kararı olması halinde, mükelleflerin bu madde hükmünden yararlanabilmeleri için ilk tarhiyata esas alınan verginin % 30'u ile bu vergiye ilişkin gecikme zammı ve gecikme faizinin % 10'unun, (1) numaralı fıkrada belirtilen süre ve şekilde ödenmesi şartıyla, verginin kalan % 70'inin, gecikme zammı ve gecikme faizinin kalan % 90'ının, vergi cezaları ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının,

b) Tasdik veya tadilen tasdik kararı olması halinde, tasdik edilen verginin tamamı ile bu vergiye ilişkin gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının % 10'unun, (1) numaralı fıkrada belirtilen süre ve şekilde ödenmesi şartıyla gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının % 90'ının ve vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının tamamının,

Tahsilinden vazgeçilir.

Ancak, verilen en son kararın bozma kararı olması halinde (a) bendi hükmü, kısmen onama kısmen bozma kararı olması halinde ise onanan kısım için (b) bendi, bozulan kısım için ise (a) bendi hükmü uygulanır.

3. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla  sadece vergi cezalarına karşı dava açılmış olması ve ihtilafın (1) veya (2) numaralı fıkranın (a) bendinde belirtilen safhada bulunması halinde; vergi aslına bağlı cezaların, verginin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ödenmiş olması veya 2 nci maddede öngörülen şekilde ödenmesi şartıyla, vergi aslına bağlı olmaksızın kesilen cezaların ise herhangi bir şart aranmaksızın tahsilinden vazgeçilir.

4. İştirak, teşvik ve yardım fiilleri nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezalarında, cezaya muhatap olanların, cezanın % 20'sini, (1) numaralı fıkrada öngörülen süre ve şekilde ödemeleri, dava açmamaları veya açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla, cezanın kalan % 80'inin ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçilir. Bu hüküm, (1) veya (2) numaralı fıkranın (a) bendinde belirtilen safhada olan vergi ziyaı cezalarında, ilk tarhiyata esas olan ceza tutarına göre uygulanır.

5. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla; uzlaşma hükümlerinden yararlanılmak üzere başvuruda bulunulmuş, uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü gelmemiş ya da uzlaşma sağlanamamış, ancak dava açma süresi geçmemiş alacaklar da bu madde hükmünden yararlanır.

6. Bu madde hükmü, ihtirazi kayıtla verilen beyannamelere karşı açılan davalar hakkında da uygulanır.

7. Gecikme faizleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahakkuk etmemiş vergilere ilişkin tarhiyatta, Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hesaplanır.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Vergi Barışı Yasa Tasarısının kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan kamu alacakları hakkındaki 3 üncü maddesiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Madde hakkındaki görüşlerime geçmeden önce, uygulamadan gelen bir maliyeci olarak, adı ne olursa olsun, vergi affına ilişkin görüşlerimi kısaca belirtmek istiyorum.

Bugüne kadar, cumhuriyet döneminde, vergiye ilişkin olarak, çeşitli adlarla, 30'a yakın af kanunu, yani, ortalama, üç yılda bir af yasası çıkarılmıştır. İktidarların, genellikle oy kaygısı ve seçmene sempatik gözükme arzusuyla çıkarılan bu af kanunlarının hiçbirisi, hedeflenen fiskal ve sosyal amaca ulaşamamış, buna karşılık, vergiye ilişkin ödevlerini, iyi vatandaşlık anlayışıyla zamanında ve tam olarak yapan mükellefler üzülmüş, iyi niyetli olmayan mükelleflere ise, maalesef, prim verilmiştir. Verginin zamanında ödenmemesi, kasıtlı olmasa da, teşvik edilmiştir. Günü kurtarma amacına yönelik olarak çıkarılan bu tür kanunlar, maliye açısından, gelecek dönemleri, ne yazık ki, menfi yönde ipotek altına almaktadır. Özünde karşı olduğum af yasa tasarısı, muhtemelen, bugün, Yüce Meclisten yasa olarak çıkacaktır.

Vergi mahkemelerinde, idare ile mükellef arasında vergi ihtilaflarına ilişkin açılan davaların yüzde 90'ı idare aleyhine sonuçlanmaktadır ve maalesef, kaybedilen bu davaların hemen hemen tamamı, otomatikman temyiz edilmektedir. Bunun nedeni, davalardan hangi hallerde vazgeçileceğinin net ve objektif kriterlerinin mevcut olmaması ve taşra teşkilatındaki vergi dairesi müdürleri, gelir müdürleri ve defterdarlara açıkça yetki verilmemiş olmasıdır. İhtilaflı dosya sayısının kabarık olmasının en önemli nedeni, maalesef budur. Eğer gerçekçi bir çözüm aranıyorsa, önce bu konu halledilmelidir. Bundan böyle, yeni bir af yasası çıkarılması yerine, yetkililere, ihtilafları daha kolay nasıl çözebileceklerine ve mükelleflerin açıkça haklı olduğu ihtilaflarda davadan nasıl vazgeçileceğine dair net ve objektif bir kriter getirilmeli ve açıkça yetki verilmelidir.

Gelelim 3 üncü maddeye... 3 üncü maddede yapılan düzenlemeyle, söz konusu ihtilaflı dosya sayısının azaltılması amaçlanmış olup, henüz kesinleşmemiş veya dava safhasındaki kamu alacaklarıyla ilgili olarak mükelleflere ödeme kolaylığı sağlanmaktadır.

Bu maddeye ilişkin olarak iki teknik hususu yüksek huzurlarınızda dile getirmek istiyorum. Maddenin birinci fıkrası birinci derece mahkemeleri, ikinci fıkrası ise ikinci derece mahkemeleri ele almaktadır. Birinci derece mahkeme aşamasında, dava, henüz vergi idaresi veya mükellef lehine sonuçlanmadığı için, mükellefin ihtilaftan vazgeçmesi halinde af şartlarından istifade eder; ancak, ikinci derece mahkemede ihtilaftan vazgeçme halinde iki durum ortaya çıkıyor. Birinci durum, ilk derece mahkeme olan vergi mahkemesinde davanın vergi idaresi lehine, yani, mükellef aleyhine sonuçlanmış olması halidir. Burada, davacı, mükelleftir. Karar, tasdik veya tadilen tasdik ise maddenin ikinci fıkrasının (b) bendi uyarınca tasdik edilen verginin tamamı ile bu vergiye ilişkin gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrı ayrı yüzde 10'unun ödenmesi halinde cezaların yüzde 90'ının kaldırılacağını öngörmektedir. Burada bir sorun yoktur.

İkinci durum ise, ilk derece mahkeme olan vergi mahkemesinde, bu defa, davanın mükellef lehine, yani, vergi idaresi aleyhine sonuçlanmış olmasıdır. İşte, burada sorun vardır. Terkin kararı olması halinde, mükellefin bu madde hükmünden yararlanabilmesi için, ilk tarhiyata esas alınan verginin yüzde 30'u ile bu vergiye ilişkin gecikme zammı ve gecikme faizinin yüzde 10'unun, (1) numaralı fıkrada belirtilen süre ve şekilde ödenmesi şartıyla, verginin yüzde 70'inin, gecikme zammı ve gecikme faizinin kalan yüzde 90'ının, vergi cezaları ve bunlara uygulanan gecikme zamlarının tamamının kaldırılacağı; tasdik veya tadilen tasdik kararı olması halinde, tasdik edilen verginin tamamı ile bu vergiye ilişkin gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının yüzde 10'unun, (1) numaralı fıkrada belirtilen süre ve şekilde ödenmesi şartıyla, cezaların yüzde 90'ının vergi cezalarına uygulanan gecikme zamlarının tamamının tahsilinden vazgeçileceği belirtilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasanın adı Vergi Barışı Yasasıdır. Barışın anlamı, iki tarafın, rızaen, karşılıklı el sıkışmasıdır. Ayrıca, verginin ana prensiplerinden bir tanesi de adil olmasıdır. Bu, nasıl bir barış ve nasıl bir adalettir ki, idare, yargı organlarının kararının kendi lehinde olması, mükellef aleyhinde olması durumunda verginin tamamını talep ediyor. Aksi takdirde, yani, mükellefin kazanmış olması, vergi idaresinin kaybetmesi halinde ise, başa dönüp ilk tarhiyatı esas alınan miktarı talep ediyor. O zaman, mükellefin mahkemede kazanmasının ne anlamı kalıyor?! Hani vergi adaleti?! Eğer, mükellefin vergi mahkemelerinde kazanmış olduğu ve vergi idaresince bölge idare mahkemeleri veya Danıştayda temyiz edilmiş bulunan bu davaların, bu mercilerce idare lehine bozulması ihtimali düşünülüyorsa, aynı ihtimal mükellef için de söz konusudur.

Değinmek istediğim ikinci konu, gecikme zammı ve gecikme faizlerinin hesaplanacağı, vergi aslının açıkça yasada belirtilmemiş olmasıdır. Şöyle ki: Mükellefin ihtilaftan vazgeçmesi halinde, gecikme faizi, ihtilafı oluşturan vergi aslı üzerinden mi, yoksa, indirimden sonra ortaya çıkan indirimli vergi aslı üzerinden mi alınacaktır? Aftan yararlanması imkânı olan bir mükellefin bunu açıkça bilmesinde fayda vardır.

1990'lı yıllardan sarkan onbinlerce davanın gecikme faizi, bugün, yüzde 1 100-1 200'leri bulmuştur; yani, vergi aslının 11-12 katı faiz vardır. Eğer, ilk taahhüde göre hesaplanacak gecikme faizinin yüzde 10'u dahi alınmış olsa, mükellef davayı kazanmış olsa bile, ana verginin 12-13 katı gecikme faizi ödeyecektir. O durumda, vergi barışı, bu mükellef için bir anlam ifade etmekten uzak olacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, önemli bulduğum iki hususu vurgulayarak sözlerimi tamamlamak istiyorum. Birincisi, artık, vergi affı kanunları çıkarılmasından Maliye Bakanlığı kesinlikle vazgeçmelidir. Böylece, dürüst ve iyi niyetli vatandaşların üzülmesi önlenecek; iyi niyetli olmayan vatandaşlarımızın ise, af beklentisiyle, vergi ödememe alışkanlığı yok olacaktır. İkincisi, eğer, vergi ihtilaflarının artması ve vergi idaresinin kilitlenmesi istenmiyorsa, vergi kanunlarındaki ihtilafa yol açan hükümler bir an önce elden geçirilmeli; davadan vazgeçme yetkisi, objektif kriterlere bağlanarak, açık bir şekilde, taşradaki yetkililere verilmelidir.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sağ'a teşekkür ediyorum.

AK Parti Grubu adına konuşma talebi?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yok Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Yok.

Şahsı adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının geneli üzerine yaptığım konuşmada, geçen hafta Sayın Başbakan tarafından açıklanan pakete değinerek ve vergi barışıyla ilgisini kurarak, bunun, seçim sonrasında oluşan iyimser havadan sonra, bu havanın kaybolmasından sonra, içborçta karşılaşılan sorun nedeniyle, vatandaşa, topluma, içpiyasaya, dışpiyasalara güven vermek amacıyla yapılan bir düzenleme, açıklanan bir paket olduğunu söylemiştim.

Şimdi, burada, öyle anlaşılıyor ki, bu gelen önergelerle birlikte bu tasarı değerlendirildiğinde, Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkıp huzurunuza gelmiş olan bu tasarı, bu şekliyle devam ederse, çok başka bir şekle dönüşmüş olacak ve "vergi barışı" adını eleştirirken, bunun adına, gerçekten, başka bir şey koymak gerekecek, "vergi karmaşası yasası" gibi bir isim daha uygun olur diye düşünüyorum.

Neden bu kadar kötümser konuşuyorum; birinci neden, bugüne kadar af konusunda konuşulanları hatırlayalım. Seçim öncesinde af konuşuldu, hükümetin kuruluşunun ikinci gününde Sayın Maliye Bakanı af konusunda düzenleme yapacağını söyledi ve vergi dairesine giden mükellef yoldan döndü, nasıl olsa af çıkacak diye. Bir kere, vergi ödeme eğilimi son derece olumsuz etkilendi, ödeyecek vatandaşlarımız ödemediler.

Şimdi, tasarı hazırlandı, geldi. Tasarıda 31.10.2002 tarihine kadar ödenmemiş olan borçlar bu kapsama giriyordu. Hemen bir önerge; bu tarih 31.8.2002 olarak değiştirildi. Son derece önemli bir değişiklik. Bugüne kadar basında, televizyonlarda, bu tarih hep 31.10.2002 olarak konuşuldu. 3 üncü maddeye geldik; aynı yönde iki tane daha önerge. Son derece ciddî buluyorum bu önergeleri.

Sayın milletvekilleri, önergelerle yapılan şudur: Vergi sisteminde bugüne kadar olmayan bir şey getiriliyor. Toptan eşya fiyatı endeksi, gecikme zammının yerini alıyor. Nasıl alıyor; bugüne kadar işlemiş gecikme faizlerinin yüzde 80'inin silinmesini öngörüyordu tasarı. Bu tartışılır; doğrudur, yanlıştır; ama, bu, vatandaşa, topluma taahhüt edilmiştir, yüzde 80'i silinecektir. Şimdi gelen önergeyle, hükümet bundan vazgeçiyor; bunun yerine, vergi aslını bugüne kadar toptan eşya fiyatı endeksiyle endeksleyip getiririm, bunu alırım, bundan herhangi bir indirim yapmam diyor. Bu kadar temel bir değişiklik acaba hangi ihtiyaçtan kaynaklanmıştır? Bu kadar temel bir değişikliğin hangi ihtiyaçtan kaynaklandığı açıklanmalıdır. Bu kadar önemli bir konu, vergi affı yasa tasarısı, bu kadar kapsamlı bir tasarı, bu konularda acaba hiç mi tartışılmadı? Bu zikzak neden acaba? Piyasalarda faizlerin yükselmesinin nedeni, hükümetin uygulamalarında yapmış olduğu tereddütlerdir, karar verememektir.

İşte, karar verememenin bir ifadesini burada görüyoruz. Tasarının 1 inci maddesindeki tarih değiştiriliyor, öne çekiliyor; 2 nci ve 3 üncü maddeleri de, hükümetten, komisyondan geçen şekli bambaşka bir şekle dönüştürülüyor. Bu anlayışı yadırgadığımı, bu anlayışı terk etmemiz gerektiğini, hükümetin bu anlayışı terk etmesi gerektiğini, eğer topluma, vatandaşa güven vermek istiyorsa, bu kadar zikzak, bu kadar tereddüt ifade etmemesi gerektiğini söylüyorum. Bunun için, bu tip tasarılar mutlaka tartışılmalı, mutlaka kamuoyunun desteği alınmalı, ilgili kesimlerde tartışılmalıdır; tartışılmazsa, bu zikzaklar her zaman olacaktır, her zaman vatandaşın kafası karışacaktır, her zaman ekonomide zora gireceğiz; ama, şunu tekrar sormak istiyorum: Daha birkaç gün önce Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü bu tasarı, bu kadar temel bir değişiklik noktasına hükümeti getiren nedir acaba?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Devam ediniz lütfen...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bu kadar temel değişikliği hangi gerekçeyle yapmıştır hükümet? Acaba, bunun, Türkiye'ye gelen IMF heyetiyle bir ilgisi var mıdır? Onların, bütçe görüşmeleri öncesinde bu temel anlayış değişikliğinin, Sayın Başbakanın açıkladığı yüzde 6,5 faizdışı fazlayı mutlaka tutturacağız yaklaşımıyla bir ilgisi var mıdır? Vatandaşa vergi affıyla taahhüt edilen... Verilenin fazla olduğuna kanaat getirmiş olacak ki hükümet, bu fazla verdiği kısmın önemli bir bölümünü vatandaştan geri almaktadır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesinin;

1- (1) numaralı fıkrasında yer alan "... vergilerin % 70'i ile bunlara bağlı gecikme zammı ve gecikme faizinin ayrı ayrı % 10'unun; ..."  ibaresinin "... vergilerin % 50'si ile bu tutara gecikme zammı ve gecikme faizi yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın;..." olarak, "... vergilerin % 30'unun, gecikme zammı ve gecikme faizlerinin % 90'ı ile..." ibaresinin "... vergilerin % 50'sinin, gecikme zammı, gecikme faizi ile..." olarak,

2- (2) numaralı fıkrasında yer alan "... Bölge İdare Mahkemeleri veya Danıştay nezdinde dava açılmış ya da dava açma süresi..." ibaresinin "...Bölge İdare Mahkemeleri nezdinde itiraza veya Danıştay nezdinde temyize ilişkin olarak dava açılmış ya da dava açma süresi..." olarak,

Aynı fıkranın;

- (a) bendinde yer alan "...verginin % 30'u ile bu vergiye ilişkin gecikme zammı ve gecikme faizinin % 10'unun, ..." ibaresinin "...verginin    % 20'si ile bu tutara gecikme zammı ve gecikme faizi yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın, ... olarak, "... kalan % 70'inin, gecikme zammı ve gecikme faizinin kalan % 90'ının, ..." ibaresinin "...kalan % 80'inin, gecikme zammı, gecikme faizi ile..." olarak,

- (b) bendinde yer alan "... bu vergiye ilişkin gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının % 10'unun,..." ibaresinin "... bu tutara gecikme zammı ve gecikme faizi yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın,..." olarak, "...ve vergi cezalarının %90'ının..." ibaresinin "...ile vergi cezaları..." olarak,

değiştirilmesini,

3- (3) numaralı fıkra hükmünden "...ve ihtilafın (1) veya (2) numaralı fıkranın (a) bendinde belirtilen safhada bulunması..." ibaresinin çıkarılmasını,

4- (7) numaralı fıkrasının "7. Bu madde ile 2 nci madde hükmünden yararlanmak üzere başvuruda bulunan mükellefler, yararlandıkları vergi türlerinden, taksit ödeme süresince tahakkuk edenleri zor durum olmaksızın vadesinde ödemedikleri takdirde belirtilen madde hükümlerinden yararlanamazlar." şeklinde değiştirilmesini,

arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Bülent Gedikli

Faruk Çelik

 

Ankara

Ankara

Bursa

 

Kemalettin Göktaş

 

İrfan Gündüz

 

Trabzon

 

İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, konuşacak mısınız efendim, yoksa, gerekçeyi okutayım mı?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutalım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu kanuna göre ödenecek ihtilaflı kamu alacaklarının reel değerini korumak amacıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre uygulanan gecikme zammı ve gecikme faizlerinin yerine, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın, vergi aslıyla birlikte ödenmesi koşuluyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre uygulanan gecikme zammı ve gecikme faizlerinin ve vergi cezaları ile bunlara uygulanan gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilmektedir.

Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutar, gecikme zammı ve gecikme faizinin hesaplama metodu ve hesaplama süresi değiştirilmeden, sadece aylık gecikme zammı oranı yerine bu oran kullanılmak suretiyle belirlenecektir. Belirtilen gerekçelerle, bu düzenleme yapılmıştır.

Ayrıca, bu kanunun 2 nci  ve 3 üncü madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunan mükelleflerin, kanundan yararlandıkları vergi türlerinden bu kanunun yayımı tarihinden sonra bu maddelerde belirtilen taksit ödeme süresince tahakkuk edenlerini zamanında ödemelerini sağlamak amacıyla bir diğer düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gecikme zammı uygulaması

MADDE 4. - Bu Kanundan yararlanılarak ödenen alacaklara Kanunun yürürlük tarihinden sonraki aylar için gecikme zammı uygulanmaz.

BAŞKAN - 4 üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 üncü madde üzerinde muhtemelen bir önerge verilmeyecektir; ama, bu bol önergeli Genel Kurulun gidişatı hakkında, bu yasa tasarısını tartışma biçimi hakkında birkaç şey söyleyeceğim bu 4 üncü madde vesilesiyle.

Değerli milletvekilleri, milletvekili olmak ciddî bir iştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında, Genel Kurulda ya da komisyonlarda görev yapmak ciddî bir iştir. Biz, bu işi ciddiye alıyoruz. Önümüze getirilen bir tasarıyı, o tasarı iktidar partisinin tasarısı diye inceliyoruz, eleştiriyoruz, sivil toplum kuruluşları bunu tartışıyor, kamuoyu tartışıyor ve ortaya bir ürün çıkıyor, beğenin, beğenmeyin. Siz bunu bugün, buraya, Genel Kurula getiriyorsunuz. Bizim tartışmamız gereken ürün budur. Bununla ilgili değişiklik önergeleri ancak rötuş olabilir, tali düzenlemeler olabilir. Şimdi, burada yapılan iş, milletvekilinin -Meclisin iktidar ya da muhalefet partisinin milletvekili olsun, tüm milletvekillerinin- yasama hakkına bir müdahaledir. Görüşlerin olgunlaşmadan tartışılmasının çarpıcı bir örneğidir, çarpık bir örneğidir. Komisyonlar bunun için vardır. Bu önergeleri komisyonlara getirseydiniz, muhtemelen, biz, bunlara daha da yakın olurduk, daha kolay da geçerdi; ama, bakın, burada bir ilke meselesi, burada bir yöntem meselesi üzerine konuşuyorum, içerik üzerine konuşmuyorum. Bunu yapmaya hakkınız yoktur. Burada, getirdiğiniz tasarıyı tümden, bütün sistematiğiyle değiştiren önergelerle ne yapıyorsunuz; âdeta, kamuoyuyla dalga geçiyorsunuz, böyle bir şey olamaz. Bu, ciddî değildir. Bu, bizim benimseyeceğimiz bir yöntem değildir ve bunun tekrarlanmamasını umuyoruz bundan sonra. Bakınız, biz, burada yapıcı bir muhalefet sergilemeye çalışıyoruz. Bu tasarının komisyonda görüşülmesinde birçok maddeye olumlu oy da verdik, bazılarına olumsuz oy verdik. Bizi oynatmayınız, bizi oynatmayınız... Biz, burada, ciddî, yapıcı bir muhalefet sergilemeye çalışıyoruz sevgili arkadaşlarım. Böyle bir anlayışla bu yapıcı muhalefet anlayışımızın sürdürülmesi mümkün değildir. Bakın, şimdi, kapalı kapılar ardında alınan birtakım önergeler, buraya, Meclisin gündemine geliyor ve biz, bunları yeterince değerlendirme, olgunlaştırma imkânı bulmadan, kamuoyu bunu tartışmadan... Kamuoyu, bugün, bunu izliyor, burada ne yapıldığını. Kamuoyu, acaba ne kadar farkına varıyor. Burada, birtakım önergeler okunuyor, birden bire bütün bir şeyin temeli değişiyor. Böyle bir şey olamaz, böyle bir şey olamaz... Kapalı kapılar ardından Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetmeye kalkmak Türkiye Büyük Millet Meclisine hakarettir; ben, şahsıma, Grubuma hakaret olarak kabul ediyorum, lütfen, siz de kabul edin. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, 57 nci hükümet döneminde, IMF ve Dünya Bankasının, komisyonlardaki ve Genel Kuruldaki yasalara nasıl müdahale ettiğini biliyoruz; bu, buram buram IMF müdahalesi kokuyor, bunu yaptırmayınız Meclise; bu Meclisin, Cumhuriyet Halk Partisinin içinde olduğu Meclisin, Atatürk'ten gelen bir onuru vardır, bu onuru çiğnetmeyiniz.

İNCİ GÜLSER ÖZDEMİR (İstanbul) - Atatürk'ü karıştırma buna!..

OĞUZ OYAN (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, bu yanlış bir yoldur; sizi bu yanlış yoldan alıkoymak için elimizden geleni yapacağız. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oyan.

Madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi, en derin saygı, sevgi ve hürmetlerimle selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 19 sıra sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısıyla ilgili konuşan arkadaşlarımızı başından beri dikkatle takip eden bir arkadaşınız olarak, son yapılan konuşmadan biraz üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim. Öncelikle, şunu tavzih edip, düzeltmeye ihtiyaç var; sakın ha, biz, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine ve Grubuna karşı bir yanlıştan yana değiliz, kendilerinin de böyle bir algılamadan yana olmamaları lazım; çünkü, bildiğiniz gibi, yasa çalışmaları, elbette ihtisas komisyonlarından süzülerek Genel Kurula getirilir; ancak, takdir edersiniz ki, Genel Kurulun tamamını, herhalde, sadece bir ihtisas komisyonunun kararına mahkûm etmek gibi bir anlayış da olamaz. Elbette, ihtisasa saygı gösteririz, elbette tasarıya saygı gösteririz, teklife saygı gösteririz; ama, İçtüzüğün vermiş olduğu, Anayasanın, yasanın bize tanımış olduğu düzeltme hakkını, değiştirme hakkını da Genel Kurulun elinden almaya ne hükümetimizin ne bir siyasî partimizin ne de bir grubun yetkisi olur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ancak, şu eleştirinizi yerinde bulduğumu da ifade etmek isterim: Doğrudur; siz, birtakım değişiklikler konusunda farklı değerlendirmelerde bulunuyorsunuz, bu değerlendirmelerinizi de saygıyla karşılıyorum; ancak, bir husus var ki, bunu kamuoyuyla ve sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, burada yüzde 70, yüzde 80 gibi birtakım rakamları telaffuz ettik. Bunların kıstası, neye dayandığı, yüzde 80 dediğimize, niye yüzde 60 veyahut da yüzde 90 değil gibi bir yaklaşımda bulunma hakkını kendinizde bulabilirsiniz; niye yüzde 80'inden vazgeçiyorsunuz da yüzde 60'ından değil? Belki bunu, ihtiyarî olarak, bize ait bir ölçü gibi kabul edebilirsiniz; ancak, biz, bu düzenlemeyle, bundan sonraki yapılacak düzenlemeleri de şu esasa dayandırmaya gayret sarf ediyoruz.

Önergemizle, biliyorsunuz, TEFE esasını getirdik. Bu, aynı zamanda adaleti de bünyesinde taşımaktadır. Bazıları vergilerini zamanında ödemiş, bazıları da ödememiş. Dolayısıyla vergi affını doğru bulmadığınızı ifade ediyorsunuz. Buna kısmî olarak herkes katılır; ama, Türkiye'de yıllardan beri iktidarda bulunan siyasî partiler... Bürokraside görev yapmış ve daha sonra bu partilerde bulunmuş arkadaşlarımız şunu çok iyi bilirler ki; Türkiye'de, -milletin iradesinin dışında- büyük krizler yaşandı, büyük sıkıntılar ortaya çıktı. Değerli arkadaşlarımıza biraz önce de takdim ettim, Yargıtay'da 30 000'den fazla dava var. Bu davalardan birinde -gazetelerde örnek olarak yazıldığı için ifade etmek istiyorum- 30 000 000 dolarlık ihracat yapmış, Türkiye'ye döviz kazandırmış bir firmanın sahibi, sadece 150 000 000'luk bir yakıt faturasında yanlışlık yapıldığından hareketle, hapis yatıyorsa, elbette böyle bir düzenlemeye ihtiyaç var. Bunu siz de kabul ediyorsunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Kapusuz, boşlukta bırakmayın, sınır koyun o zaman.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - İşte bu noktada diyoruz ki, kriter olarak TEFE'yi getirelim. Bundan sonraki düzenlemelerin de TEFE'ye kaydırılmasını öncelikli olarak hükümetimizden bekliyoruz. Bu önergede imzası bulunan ben ve arkadaşlarım, oradaki gecikme zammı, gecikme faizi yüzdeleri ve indirimleri konusunda neyi koyalım orta yere, geçmişte A şahsı ödemiş; ama, B şahsı ödeyememiş. O halde, o ayda, üzerine toptan eşyada ne kadar bir fark binmişse, TEFE olarak, onu buraya ilave ediyoruz ve bunun tahsiline gidiyoruz. Bu, mükellefin aleyhine mi; hayır, bu da mükellefin aleyhine değil arkadaşlar.

Bakınız, bizim vermiş olduğumuz bir önceki metinle; yani, hükümetimizden gelen tasarı ile bunun birbirine çok yakın olduğunu ifade etmek isterim. Bir vatandaşımızın Ocak 1998 itibariyle 1 milyarlık vergi borcu olsa, mevcut kanuna göre, yürürlükteki yasalarımıza göre -ceza, gecikme zammı, gecikme faizi- ödemesi gerekli olan toplam 9 050 000 000'dur; bunun yüzde 20'sini, tahsil vesair bunları da üzerine koyduktan sonra...  Yani, 9 milyar borcu olan bir vatandaşın 3 milyar olarak ödemesini, biz, bu TEFE esasına göre getiriyoruz.

Böyle olmasaydı, normal, yüzde 80 olarak düşünülmüş olsaydı 2,8 milyar olacaktı; yani, 9 milyar borcu olan, ödemesi gerekli olan tutar 9 milyar olan o vatandaşımız -eğer, bu değişikliği yapmamış olsaydık- 2,8 milyar olarak ödeyecekti, şu anda 3,1 milyar... Bu dönem için böyle, Ocak 1998 için; ama, Ocak 2002'ye geldiğinizde ise, normal olarak, kesinleşmiş, ödemesi gerekli olan borcu toplam olarak 1 880 000 000 olan bir mükellef, değişiklikten öncesi için 1,3 milyar ödeyecekken, şu anda 1,2 milyar ödeyecek; yani, burada, mükellefin aleyhine bir durum söz konusu değildir, aksine, bunu, bir kıstasa, bir esasa bağlamaya yönelik bir adım atılmıştır.

Bundan sonraki düzenlemelerde de, hükümetimizin, TEFE'yi esas almasını, dolayısıyla, ödeyen ile ödemeyen arasındaki dengeyi de sağlamak, bu adaleti de gerçekleştirmek için, böyle bir düzenlemenin doğru olacağını düşündük, bu önergeyi bu maksatla verdik. Orada, gecikme zammı, gecikme faizi gibi uygulamalardaki yüzdeleri sadece TEFE'ye yönelik bir değişiklik olarak getirdik. Dolayısıyla, bunda hakkaniyet olduğuna inanıyoruz. Genel Kurulumuzun da bunu doğru bulacağını kabul ediyoruz.

Arkadaşlarımızın da, bir hassasiyet göstererek, sakın ha, kendilerini incitmek için bir düzenleme olarak algılamamalarını istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Onlar da bizi incitmesinler, lütfen...

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Çok incindin, çok!..

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 4 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

İnceleme ve Tarhiyat Safhasında

Bulunan İşlemler

İnceleme ve tarhiyat safhasında bulunan vergiler

MADDE 5. - 1. Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başlanıldığı halde, bu tarihe kadar tamamlanamamış olan vergi incelemeleri ile takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine bu Kanunun matrah artırımına ilişkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla devam edilir.

2. Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra tarh edilen vergilerin % 70'i ile hesaplanacak gecikme faizinin % 10'unun; ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde yazılı başvuruda bulunularak, ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere 6 ayda ve 6 eşit taksitte ödenmesi şartıyla, vergi aslının % 30'unun, gecikme faizinin % 90'ının ve vergi cezalarının tamamının tahsilinden, vergi aslına bağlı olmayan cezaların kesilmesinden vazgeçilir.

3. İştirak, teşvik ve yardım fiilleri nedeniyle kesilecek vergi ziyaı cezalarında, cezaya muhatap olanların, cezanın % 20'sini (2) numaralı fıkrada öngörülen süre ve şekilde ödemeleri halinde cezanın kalan % 80'inin tahsilinden vazgeçilir.

4. Mükelleflerin bu madde hükümlerinden yararlanabilmeleri için (2) numaralı fıkrada belirtilen süre ve şekilde ödeme yapmaları ve dava açmamaları şarttır.

5. Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tamamlandığı halde, bu tarihte ya da bu tarihten sonra vergi dairesi kayıtlarına intikal eden takdir komisyonu kararları ve vergi inceleme raporları üzerine gerekli tarh ve tebliğ işlemleri yapılır. Yapılan tarhiyat üzerine dava açılmaması, (2) ile (3) numaralı fıkralarda öngörülen şekilde belirlenen tutarın, (2) numaralı fıkrada belirtilen süre içerisinde ödenmesi şartıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanılır.

6. Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Vergi Usul Kanununun tarhiyat öncesi uzlaşma hükümlerine göre uzlaşma talebinde bulunulmuş, ancak uzlaşma günü gelmemiş ya da uzlaşma sağlanamamış olmakla birlikte vergi ve ceza ihbarnameleri mükellefe tebliğ edilmemiş alacaklar için de bu madde hükmü uygulanır.

7. Bu Kanunun 3 üncü maddesi ile bu madde hükmünden yararlananlar, ayrıca Vergi Usul Kanununun uzlaşma, tarhiyat öncesi uzlaşma ve vergi cezalarında indirim hükümlerinden yararlanamazlar.

8. Bu madde hükmüne göre incelemeye başlama; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mükellef nezdinde işe başlama tutanağının düzenlenmesi, mükellefe davet veya defter ve belgelerin istenmesi yazısının tebliğ edilmiş olması, matrah tesisine yönelik tutanak düzenlenmesi ya da defter ve belgelerin incelenmek üzere vergi incelemesine yetkili olanlara ibraz edilmiş olması hallerini kapsar.

BAŞKAN- 5 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 5 inci maddesi, inceleme ve tarhiyat safhasında bulunan vergilere ilişkin kolaylıkları kapsıyor, düzenlemeleri kapsıyor. Bu maddenin, tasarının 9 uncu maddesiyle birlikte düşünülmesi, ele alınması gerekir.

Maddenin birinci fıkrasında, kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle devam eden vergi incelemelerinin, yine devam edeceği söyleniyor; ancak, 9 uncu maddede, hükümet tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmiş olan şeklinde, bu incelemeler için de üç aylık bir süre öngörülüyordu. Komisyonda yapılan görüşmeler sırasında, o üç aylık süre kaldırıldı. Şimdi, bu durumda, 5 inci maddedeki bu hüküm sürekli hale gelmiş oluyor. Yani, vergi incelemesi bitmemişse bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, devam edecek; onun sonucunda herhangi bir vergi ve ceza çıkarsa, o, bu maddedeki şartlar dahilinde bir kolaylıktan yararlanabilecek. Eğer, 9 uncu maddede herhangi bir önerge gelmiyorsa, tabiî ki, bu maddede herhangi bir sorun yok; ama, orada farklı bir değerlendirme yapmaya yönelik bir önerge gelirse, bunu yeniden düşünmek gerekir. Özellikle bu incelemelerde, normal vergi incelemeleri ile incelemeler sırasında sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge tespit edilmiş olan vergi incelemelerini birbirinden ayırmak gerekir. O 9 uncu maddede, mutlaka, daha detaylı olarak tartışılacaktır.

Vergi incelemeleri, Maliye Bakanlığı vergi inceleme elemanlarınca yapılır, hepinizin bildiği gibi. Bu inceleme elemanlarının yapmış oldukları tarhiyatlar üzerine, onların raporlarına dayanılarak yapılan tarhiyatlar üzerine davalar açılabilir, uzlaşmaya gidilebilir. Genellikle, bu konu, kamuoyunda biraz eksik bilgiyle tartışılıyor. Bu raporlar uyarınca yapılan tarhiyatların, yüzde 90'ın üzerinde bir oranda, dava mercilerinde, Hazine aleyhine sonuçlandığı şeklinde bir yargı var; bu, doğru değildir. İnceleme elemanlarınca yapılan tarhiyatlar yüzde 85 oranında itirazsız veya uzlaşmayla sonuçlanır; yani, yüzde 85'i, önemli ölçüde uzlaşmayla olmak üzere, kesinleşir ve tahakkuk eder, kalan yüzde 15'lik oran yargıya intikal eder. Doğal olarak yargıya intikal eden bu yüzde 15 içerisinde Hazinenin kaybetme oranı biraz daha yüksek olabilir. Bu raporlar üzerine yapılan tarhiyatları bu şekilde değerlendirmek gerekir; ama, genel yaklaşım, sanki bu raporlar hep yanlış, hep yalan, hep hukuktan, kanundan uzak raporlar olarak değerlendirilir; bu doğru değildir. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum.

Bu maddede, yapılan tarhiyatlar üzerine ödemenin 6 ayda 6 eşit taksitte yapılacağı söyleniyor. Tasarının diğer maddelerinde, genel yaklaşım, 18 ayda -işte, 2004 yılının haziran ayının sonuna kadar; daha doğrusu, o tarihe kadar- toplam 9 taksitte ödenmesi öngörülmektedir. Örneğin, 3 üncü maddeye bakarsak, henüz dava açma süresi geçmemiş olan tarhiyatlarda -yani, rapor yazılmış, tarhiyat yapılmış, henüz uzlaşmaya gitmemiş veya dava açmamış, böyle bir durumda- 18 ayda 9 taksitte ödeme imkânı mevcut; ama, rapor yazılmışsa, rapor kanunun yürürlüğünden sonra eğer yazılıp tarhiyat yapılırsa, bu maddeye göre 6 ayda 6 eşit taksitte... Bu eşitsizliğin giderilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Yine, matrah artırımı maddesine bakarsak, orada da matrah artırımı    -ayrıca kendisi tartışılabilir tabiî ki- tasarıdaki yaklaşım, yine, 2004 Haziran ayı sonuna kadar 9 taksitte düzenlenmiştir. Bu eşitsizliğin giderilmesinin uygun olacağını düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Madde üzerinde başka görüşme talebi?.. Yok.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 5 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Salih Kapusuz

Faruk Çelik

Bülent Gedikli

 

 

Ankara

Bursa

Ankara

 

İrfan Gündüz

 

Kemalettin Göktaş

 

İstanbul

 

Trabzon

"2. Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra tarh edilen vergilerin yüzde 50'si ile bu tutara gecikme faizi yerine bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın, ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde yazılı başvuruda bulunularak, ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere 12 ayda ve 6 eşit taksitte ödenmesi şartıyla, vergi aslının yüzde 50'sinin, bu vergilere uygulanan gecikme faizinin ve vergi cezalarının tamamının tahsilinden, vergi aslına bağlı olmayan cezaların kesilmesinden vazgeçilir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, konuşacak mısınız, yoksa, gerekçeyi okutayım mı?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İnceleme ve tarhiyat safhasında olan kamu alacaklarının reel değerini korumak amacıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre uygulanan gecikme faizlerinin yerine, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın, vergi aslı ile birlikte ödenmesi koşuluyla, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre uygulanan gecikme faizlerinin ve vergi cezalarının tahsilinden vazgeçilmektedir.

Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutar, gecikme faizinin hesaplama metodu değiştirilmeden sadece aylık gecikme zammı oranı yerine bu oran kullanılmak suretiyle belirlenecektir. Belirtilen gerekçelerle bu düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Pişmanlıkla ya da kendiliğinden yapılan beyanlar

MADDE 6. - 1. Bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak Şubat 2003 ayı sonuna kadar;

a) Vergi Usul Kanununun 371 inci maddesine göre beyan edilen matrahlar üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin tamamı ile hesaplanacak pişmanlık zammının ve kesilen usulsüzlük cezasının ayrı ayrı % 10'unun; 6 eşit taksitte Şubat, Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları sonuna kadar tamamen ödenmesi şartıyla pişmanlık zammı ve usulsüzlük cezasının kalan % 90'ının,

b) Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına göre kendiliğinden verilen beyannameler üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerin tamamı ile hesaplanacak gecikme faizinin ve kesilecek vergi cezalarının ayrı ayrı % 20'sinin; (a) bendinde belirtilen süre ve şekilde ödenmesi ve dava açılmaması şartıyla, gecikme faizi ile vergi cezalarının % 80'inin, tahsilinden vazgeçilir.

Ancak, bu Kanunun kapsadığı dönemlere ilişkin olarak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce pişmanlık talebi ile verilip, ödeme yönünden şartların ihlal edildiği beyannameler ile kendiliğinden verilen beyannameler için kesilen ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tebliğ edilmemiş ya da dava açma süresi geçmemiş olan vergi ziyaı cezaları, bu fıkranın (b) bendi kapsamında sayılır. Bu durumda, vergilerin tamamı ile gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi ziyaı cezalarının % 20'sinin (a) bendinde belirtilen süre ve şekilde ödenmesi, ceza ihbarnamesinin ilk taksit ödeme süresinden sonra tebliğ edilmesi halinde, bu cezanın, ihbarnamenin tebliğini izleyen aydan başlamak üzere 6 ayda 6 eşit taksitte ödenmesi ve dava açılmaması şartıyla gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi ziyaı cezalarının kalan % 80'inin,

tahsilinden vazgeçilir.

2. Gelir Vergisi Kanununun 64 üncü maddesinde sayılan diğer ücret mükelleflerinin; Şubat 2003 ayı sonuna kadar vergi dairelerine başvurarak 2003 takvim yılına ilişkin gelir vergilerini tarh ettirmeleri ve karnelerine işletmeleri kaydıyla önceki dönemlere ilişkin olarak herhangi bir vergi ve ceza aranmaz. Bu mükelleflerden daha önce mükellefiyet kaydını yaptırmamış olanların işe başlama tarihi olarak bu Kanuna göre yaptıkları müracaat tarihi esas alınır.

BAŞKAN - 6 ncı madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahıslar adına söz talebi?.. Yok.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Matrah Artırımı

Gelir ve kurumlar vergisinde matrah artırımı

MADDE 7.- 1. Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri vermiş oldukları yıllık beyannamelerinde vergiye esas alınan matrahlarını, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Şubat 2003 ayı sonuna kadar, 1998 takvim yılı için % 30, 1999 takvim yılı için % 25, 2000 takvim yılı için % 20, 2001 takvim yılı için % 15 nispetlerinden az olmamak üzere artırdıkları takdirde, kendileri hakkında artırımda bulunulan yıllar için yıllık gelir ve kurumlar vergisi incelemesi ve bu yıllara ilişkin olarak bu vergi türleri için daha sonra başka bir tarhiyat yapılmaz.

2. Gelir vergisi mükelleflerinin; artırımda bulunmak istedikleri yıl ile ilgili olarak vermiş oldukları gelir vergisi beyannamelerinde zarar beyan edilmiş ya da hiç beyanname verilmemiş olması halinde, vergilendirmeye esas alınacak matrah ile (1) numaralı fıkraya göre artırdıkları matrahlar; 1998 takvim yılı için 2.500.000.000 liradan, 1999 takvim yılı için 3.000.000.000 liradan, 2000 takvim yılı için 3.750.000.000 liradan, 2001 takvim yılı için 5.000.000.000 liradan az olamaz. Ancak beyana tabi geliri sadece gayrimenkul sermaye iradından oluşan gelir vergisi mükellefleri için vergilendirmeye esas alınacak matrah, ilgili yıllar için belirlenmiş tutarın 1/5'i olarak dikkate alınır. Bu fıkranın uygulamasında ilgili yıllar itibarıyla gayrimenkul sermaye iratları için belirlenen istisna tutarları dikkate alınmaz.

3. Basit usulde vergilendirilen gelir vergisi mükelleflerinden 1999, 2000 ve 2001 takvim yıllarına ilişkin yıllık gelir vergisi beyannamesini bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce vermiş olanlar hakkında bu yıllara ilişkin olarak yıllık gelir vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz. Bu mükelleflerin belirtilen yıllarla ilgili olarak hiç beyanname vermemiş olmaları halinde, bu hükümden yararlanabilmeleri için vergilendirmeye esas olmak üzere asgari; 1999 takvim yılı için 600.000.000 lira, 2000 takvim yılı için 900.000.000 lira, 2001 takvim yılı için 1.200.000.000 lira matrah beyan etmeleri zorunludur.

4. Kurumlar vergisi mükelleflerinin; artırımda bulundukları yıla ilişkin olarak daha önce vermiş oldukları beyannamelerinde zarar beyan etmiş olmaları veya beyanname vermemiş olmaları halinde, vergilendirmeye esas alınacak matrahlar ile (1) numaralı fıkraya göre artırdıkları matrahlar 1998 takvim yılı için 7.500.000.000 liradan, 1999 takvim yılı için 9.000.000.000 liradan, 2000 takvim yılı için 11.250.000.000 liradan, 2001 takvim yılı için 15.000.000.000 liradan az olamaz.

5. Bu madde hükmüne göre artırılan matrahlar, % 30 oranında vergilendirilir. Bu matrahlar üzerinden ayrıca herhangi bir vergi, fon payı ve eğitime katkı payı alınmaz. Ancak, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, artırımda bulunmak istedikleri yıla ait yıllık beyannamelerini kanuni sürelerinde vermiş, bu beyannameler üzerinden tahakkuk eden vergilerini süresinde ödemiş ve bu vergi türleri için bu Kanunun 2 ve 3 üncü maddesi hükümlerinden yararlanmamış olmaları şartıyla, bu madde hükmüne göre artırılan matrahları % 25 oranında vergilendirilir. İstisna, indirim ve mahsuplar nedeniyle bu beyannameler üzerinden ödenmesi gereken verginin bulunmaması halinde  de bu hüküm uygulanır.

6. Kurumlar vergisi mükelleflerinin verdikleri yıllık beyannamede kurum kazancından indirilen ve Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendine göre gelir vergisi tevkifatına tabi tutulmuş olan kazanç ve iratlarının da bulunması halinde, (1) numaralı fıkrada belirtilen vergi incelemesine ve tarhiyata muhatap olmamaları için bu kazanç ve iratlar üzerinden tevkif edilen vergilerin, ait olduğu yıla ilişkin olarak (1) numaralı fıkrada belirtilen nispetlerde artırılarak ödenmesi şarttır.

7. Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yer alan vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratların muhtasar beyanname ile beyan edilmemiş olması halinde, kurumlar vergisi mükelleflerinin bu yıllara ilişkin olarak vergi incelemesine ve tarhiyata muhatap olmamaları için; bu kazanç ve iratlara ait tevkifat matrahlarını, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih ile Şubat 2003 ayı sonuna kadar, (4) numaralı fıkrada belirtilen asgari matrahın % 50'sinden az olmamak şartıyla beyan etmeleri ve beyan edilen bu matrahlar için 1998 yılı ile ilgili olarak %19, 1999 yılı ile ilgili olarak % 18, 2000 yılı ile ilgili olarak % 17 ve 2001 yılı ile ilgili olarak % 16 nispetinde vergilendirilmeleri şarttır.

8. (6) ve (7) numaralı fıkralarda yer alan hükümlerden yararlanarak artırımda veya beyanda bulunan mükelleflerin, bu yıllara ilişkin olarak vergi incelemesi ve tarhiyata muhatap olmamaları için, ilgili yıllarda vergiye esas alınan kurumlar vergisi matrahlarını da (4) numaralı fıkrada belirtilen tutarlardan az olmamak üzere (1) numaralı fıkrada belirtilen nispetlerde artırmaları şarttır.

9. (7) numaralı fıkra hükmünden yararlanarak beyanname veren mükellefler hakkında bu fiilleri için Vergi Usul Kanununun usulsüzlük cezalarına ilişkin hükümleri uygulanmaz.

10. Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu madde hükmünden yararlanarak beyan ettikleri matrahları artırmaları halinde, daha önce tevkif yoluyla ödemiş oldukları vergiler, artırılan matrahlar üzerinden hesaplanan vergilerden mahsup edilmez.

11. Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin matrah artırımında bulundukları yıllara ait zararların % 50'si, 2002 ve izleyen yıllar kârlarından mahsup edilmez.

12. İstisna ve indirimler nedeniyle gelecek yıllarda matrahtan indirim konusu yapılabilecek tutarlar ile geçmiş yıl zararları bu madde hükmüne göre artırılan matrahlardan indirilemez.

13. Matrah artırımında bulunan mükelleflerin yıllık gelir ve kurumlar vergisine mahsuben daha önce tevkif yoluyla ödemiş oldukları vergilerin, mahsup ya da nakden iadesi ile ilgili taleplerine ilişkin inceleme ve tarhiyat hakkı saklıdır.

BAŞKAN - 7 nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Kemal Deveciler.

Sayın Deveciler; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Vergi Barışı Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Tasarının 7 nci maddesi ile Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri daha önceki yıllara ilişkin olarak vermiş oldukları beyannamelerde, bildirdikleri matrahlarını, yıllar itibariyle, belli oranlarda artırdıklarında, bunlar hakkında vergi incelemesi yapılmayacaktır ve artırım miktarları dışında da bu mükellefler hakkında herhangi bir tarhiyatta bulunulmayacaktır.

Aslında, bu madde, önceki yıllarda vergi kaçırmış bulunan, noksan beyanda bulunmuş ve kendisini inceleme tehdidi altında gören mükelleflerin eksik beyanlarının belli bir kısmını tamamlamak suretiyle ve bu tamamlamadan sonra yine gerçek matrahlarının bildirilmeyen kısmını da affeden bir madde görünümündedir; yani, eski dönemlerle ilgili olarak, kendi üzerinde vergi inceleme tehdidi bulunan mükellefleri de rahatlatıcı bir maddedir. Bunun, hem de, öyle bir rahatlatıcı özelliği var ki, örneğin, 1998 yılı için, o dönemde vermiş olduğunuz beyannamedeki matrahı yüzde 30 artırırsanız siz artık incelenmeyeceksiniz, affedildiniz deniliyor. Şayet, mükellef 1998 yılında beyan etmiş olduğu matrahın üzerinden yüzde 200, yüzde 300 düşük matrah beyan ettiyse, sadece yüzde 30 dolayında bir artırım ilavesiyle, diğer yüzde 270'lik kısmından ve tabiî ki inceleme tehditlerinden de kurtulmuş olacak ve bu mükellefin dosyaları Maliye Bakanlığının raflarına kaldırılacaktır.

Burada şunu belirtmek istiyorum: Bu madde, kendisini inceleme tehdidi altında gören kişileri, şirketleri rahatlatmaya yöneliktir; çünkü, küçük esnafımızın kazancı bellidir. Tüm gelirlerini beyan eden, tüm gelirlerini kayıt içine alan, kazancının tamamını beyannamesinde gösteren ve vergisini ödeyen bir mükellef düşünelim; ama, bu tasarı yasalaştığında, bu dürüst mükellef, acaba matrah artırımı yapayım mı yapmayayım mı diye tereddütte kalacak ve belki de, kazancı olmadığı halde, korkarak, matrah artırımında bulunup ek vergi ödemek zorunda kalacaktır; çünkü, Demokles'in kılıcı gibi, devamlı olarak, bu küçük esnaf, kafasında bunu hissedecek, acaba matrah artırımı yapmazsam vergi incelemesi olur da daha büyük ceza yer miyim düşüncesiyle, olmayan bir kazancın vergisini kat be kat ödemek durumunda bırakılacaktır.

Diğer taraftan ise, matrah artırımıyla kendisini incelemeden kurtaran, yapmış olduğu yüzde 30'luk matrah artışının belki 10 misli, 20 misli gelirini, kazancını kayıtdışı bırakan mükellefler, şirketler, vergi denetiminden kurtarılmış olacaktır. Aslında, burada sistemin kendi kendini inkârı vardır. Yani, açıkça mükelleflere, biz sizi incelemiyoruz, sizden, kazancınıza göre, gerçek matrahınıza göre vergi alamıyoruz, Allah rızası için, şu kadar artırın da sizin yakanızdan düşelim deniliyor. Aslında, bu da, sistemin kendi kendini inkârıdır ve sistemin nasıl karmaşık bir hale geldiğinin açık ve seçik göstergesidir.

Böyle bir ortam da, sistemin işlemediği, olduğu gibi, mükelleflerin vicdanına bırakıldığı bir sistemdir; ama, bunun yanında, memurlar, işçiler, yani, ücretliler gibi emekçi kesimlerin vicdanına bırakılmamaktadır. Onların vergileri, kaynağından, bordrolarından, kendilerine sorulmaksızın, peşin olarak kesilmektedir. Bu sistem, zaman zaman da kendi iç tutarsızlığı yüzünden işlemez hale gelmektedir. Bunun neticesinde, sistem işlemez hale gelince de, biriken bazı dosyaları tasfiye edeceğiz gerekçesiyle, ikide bir af çıkarılmaktadır. O halde, yapılacak şey, adaletli, adil ve de ödeme gücü olanlara yönelik bir vergi sisteminin temel yapısını kurabilmektir ve Meclisimizin de yegâne görevi bu olmalıdır.

Anayasanın 73 üncü maddesi, vergilerin, ödeme gücüne göre tahsil edileceğini ısrarla ifade ettiği halde, özellikle son yıllarda, harcamalar üzerinden alınan vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı gittikçe artmaktadır. Halbuki, gelişmiş ülkelerdeki gibi, doğrudan tahsil edilen dolaysız vergilerin vergi gelirleri içerisindeki payının daha yüksek olması gerekmektedir. Biz de ise tam tersine bir gelişme vardır. Sürekli olarak, dolaylı vergilerin vergi gelirleri içerisindeki payı artmaktadır. Bu, harcama teamülü yüksek olan düşük gelir grupları üzerindeki vergi yükünün artışı anlamına gelmektedir.

Diğer taraftan, dolaysız vergilere bakıyorsunuz. Dolaysız vergiler içerisinde de ücretlilerin vergi yükü ağır basmaktadır. Sistem, hem kendi vergi kanunlarının işlerliği açısından hem de temel ilkeleri belirlemiş olan Anayasa maddesiyle uyumu açısından tam bir tutarsızlık içerisindedir ve bu af tasarısı da, bu tutarsızlığın ve bu karmaşanın bir sonucu olarak buraya gelmiştir. Ciddî bir vergi reformuyla, vergi kanunlarının ve uygulamalarının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğine olan inancımı belirtmek istiyorum. Vergi aflarının en rahatsız edici maddelerinden birisinin de bu madde olduğu kanaatindeyim.

Gerçekten bir vergi barışı var ise, gerçekten ekonomide, toplumda yeni bir dönem, yeni bir sayfa açılıyor ise, bir köklü dönüşüme gitmişsek, sistemi değiştirmişsek, matrah artırımı, bence, yapılması gereken bir düzenlemedir.

1992 yılındaki düzenlemeyi, vergi affını incelersek, o vergi affının ne getirdiği irdelenirse, matrah artırımından fazlaca bir gelir elde edilmediği görülmektedir. Yani, sadece ve sadece, sorunları olan mükelleflerin sorunlarını çözmekten ibaret olduğu görülmektedir.

Matrah artırımı nasıl bir felsefenin eseri olmalıydı? Aslında, olması gereken şuydu: Hakikaten, vergi sisteminde bir köklü reform yapılır, ekonomide, enflasyonda tek haneli rakamlara düşülür, Avrupa Birliği sürecinde hakikaten bir yol alınır, ekonomi istikrara kavuşur; bütün bunların içerisinde, gerçekten, o yeni döneme geçerken, artık, eskiyle bağı koparmak açısından böyle bir düzenlemenin yapılması doğru olabilirdi.

Bu matrah artırımı maddesi, vergi denetimini de son derece zayıflatan, vergi idaresini yıpratan bir maddedir. Bunun sonuçlarını hep birlikte göreceğiz. Sayın Bakan, inşallah, ileride, bunların, matrah artırımının sonuçlarını bizlere açıklayacaktır. Bu maddeden yararlanacak mükellef sayısı ve bunun getireceği gelir miktarı son derece düşük olacaktır. En önemlisi, vergi denetimi kavramı çok zarar görecektir. Denetim psikolojisi yok edilmekte, zafiyete uğratılmaktadır.

Esas itibariyle, matrah artırımları, vergi idaresini, vergi denetimini güçsüzleştiren, gelecekte çok daha zor durumda kalmasına yol açan bir düzenleme olacaktır. Bir yandan, bizim otokontrol mekanizması olarak nitelendirdiğimiz, ama, hükümetin katılmadığı "nereden buldun müessesesi" kaldırılırken, bir yandan da, hakikaten, geçmişi sıfırlayacak şekilde yapılacak bu matrah artırımıyla  vergi idaresi zora sokulacaktır.

Bu denli sık aralıklarla vergi affının çıkarılması, zaten vergi ödemek istemeyen birkısım mükellefleri cesaretlendirmektedir. Nereden bakılırsa bakılsın, hem ek vergiler konulması hem de vergi aflarının çıkarılması, sadece vergisel yükümlülüklerini yerine getirmeyen kişilerin işine yaramakta; bu kişiler, gelirlerini kayıtdışı tutmanın, başka bir deyişle, kendilerini devletten gizlemenin ödülünü, yine devletten almaktadırlar. Böyle bir durum karşısında, vergisini zamanında ve tam olarak ödeyen mükelleflerin, özelde vergi sistemine, vergi idaresine, vergilendirmedeki adalete, genelde devlete güvenleri sarsılmaktadır. Onun içindir ki, Meclisimizce yapılacak bir düzenlemeyle, yapacağımız bir jestle, beyannamelerini zamanında veren, vergilerini zamanında ödeyen bu dürüst ve bu duyarlı mükelleflerin 2002 yılına ait verecekleri beyannamelerde gösterecekleri Gelir ve Kurumlar Vergilerinde indirim yapılarak ödüllendirilmesinin gerekmekte olduğu kanaatindeyim.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz "Vergi Barışı Kanunu Tasarısı" adı altında getirilen bu tasarı, kesinlikle vergi barışı değildir, vergi affı da değildir. Bu tasarı, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu çerçevesinde ödemelerini günü gününe yapan namuslu mükelleflerimizi cezalandıran; kamuoyunda yıllarca konuşulan, gazetelerden ve TV'lerden hep beraber izlediğimiz, hâlâ yargıda davaları devam etmekte olan "Balina", "Örümcek Ağı", "Kartal" ve "Paraşüt" gibi birçok isim altında naylon faturalarla hayalî ihracat organizasyonlarıyla ilgili vergi kaçakçılığı yapanları aklayan ve Sayın Bakanın da hakkında -ne yazık ki Sayın Bakanımı burada göremiyorum. İsterdim ki, bu konuşmalarımı yaparken Sayın Maliye Bakanım da burada koltukta oturmakta olsun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın hatip, buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - ... Sayın Bakanın hakkında İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanması devam etmekte olduğu suçlamayı ortadan kaldıran maddeyi de kapsayan bir yasa tasarısıdır, vergi affı değildir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bu tasarının bu ilgili maddesi, kabul edildiğinde, halkımızın büyük bir kesimini yaralayacaktır, kamu vicdanını sızlatacaktır. Bu tasarının kabul edilmesi durumunda, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanmamış büyük bir skandalı hep birlikte yaşamış olacağız. Onun içindir ki, bu, ülkemiz için büyük bir skandal olacaktır. Çünkü, sahte, naylon fatura suçlamasından kendisini kurtaracak ve İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmakta olduğu bu davayı ortadan kaldırmaya ve kendini aklamaya yönelik bir af getiren bir bakan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir zaman görülmemiştir arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için, bu bir ilktir. Bu maddenin kabulü halinde, bizler, bu Meclis olarak hep birlikte bir ilki yaşayacağız. Sayın Bakan kendisini aklamış olacaktır ve aklanmış ve suçundan arınmış bir Maliye Bakanı olarak bundan sonraki görevini gönül rahatlığıyla, huzur içerisinde sürdürecektir.

Sayın AKP'li milletvekilleri, sizlere sesleniyorum: Hem partinizin adının AK Parti olduğunu söylüyorsunuz hem "AK Parti olarak ak sayfa açacağız" diyorsunuz; ama, ne yazık ki, bu söylemlerinizin hiçbirini tutmuyorsunuz. Görüyoruz ki, altmış günlük iktidarınızda, sizin söylemlerinizin aksine olan yasaları çıkarmaya çalışıyorsunuz.

Nereden Buldun Yasasını siz iptal ettiniz, malî miladı siz kaldırdınız, 607 milyar liralık repo gelirlerini siz vergidışı bıraktırdınız; yine, vergileri, yüzde 30 civarında enflasyon olmasına rağmen yüzde 59 olarak siz artırdınız, 40 trilyon lirayı seramikçilere karşılıksız sizler hibe ettiniz, bugün de burada, naylon faturacıları, hayalî ihracatçıları da siz aklamaya çalışıyorsunuz; ama ne yazık ki, hayvancıya, çiftçiye, esnafa, çalışanlara destekle ilgili yasadan hiç bahsetmiyorsunuz. Nerede bu yasalar, soruyorum sizlere? (CHP sıralarından alkışlar)

Hani, esnafın kredi borçlarında kolaylık yapılacaktı: seçimlerde konuştunuz, meydanlarda nutuk attınız, çiftçinin faiz borçları silinecekti. Ne oldu bunlar, soruyorum sizlere? Bunun takipçisi olunuz. Şu anda, bu yasanın 15 inci maddesi bugün kabul edildiğinde, başta Maliye Bakanımız ve naylon fatura kullanarak vergi kaçıranları, naylon fatura kullanarak hayalî ihracat yapanları, Meclisimiz olarak, aklamış olacağız; ama, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak değil, AK Parti Grubu olarak siz aklamış olacaksınız ve yarınki gazetelerin ve tüm medyanın manşetini de sizlere aynen söylemek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) "AK Parti akladı" diyecekler, yarın hep birlikte göreceğiz. Bu da, AK Partinin ne kadar ak olduğunun göstergesidir; ama, gerçek bir AK Parti olabilmeniz için, Mecliste çoğunluğunuza dayalı olarak, kendi kendinizi, bakanlarınızı, burada çıkardığınız yasalarla değil, mutlak surette yargı önünde aklamanız lazımdır.

Haydi hayırlısı diyorum, Yüce Meclisi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Deveciler.

Başka söz talebi?.. Yok.

Sayın Maliye Bakanımızın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AHMET ERSİN (İzmir) - Bağırmayın, duyuyoruz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Duyabiliyor musunuz?

AHMET ERSİN (İzmir) - Bağırmanıza gerek yok; duyuyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum. İyi duyun... (AK Parti sıralarından alkışlar)

Muhterem arkadaşlar, burası millî iradenin tecelli ettiği yer, burası ciddî bir kürsü; milletvekilliği de ciddî bir iş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Burada söylenilenler çok önemli; kimsenin, milletin huzurunda yalan söylemeye hakkı yok burada. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bizim muhalefete saygımız var ve dikkatle hepsini dinliyoruz, dinlemeye de devam edeceğiz ve faydalandıklarımızdan dolayı da teşekkür edeceğiz; ama, bir şey hariç, burası iftira kürsüsü değil. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ya okuduklarını anlasınlar yahut da iftira etmesinler. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Naylon fatura ne oldu Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Gelen tasarı, ne hükümetin komisyona gönderdiği tasarı ne komisyondan çıkmış olan tasarı ne de burada verilecek önergeler olursa ondan sonraki tasarı, asla ve kat'a, Maliye Bakanını aklamıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar) Böyle bir şeyi de ne düşünürüz ne yaparız. Biz, AK Parti hükümetiyiz; karıştırılmasın... (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bundan sonra, sizleri bilgilendirmek için tekrar huzurlarınıza gelebilirim; yalnız bu konuya açıklık kazandırmak için geldim.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Naylon faturadan bahsetmediniz!

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Muharrem Bey, siz susun!

BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum...

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)- Sayın Başkan, sataşma var...

BAŞKAN - Yok...

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir)- İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının müzekkeresi var, 5 inci sırada "Kemal Unakıtan" yazıyor; belge burada!.. (CHP sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Barışı Kanunu Tasarısının 7 nci maddesinin 11 numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.               16.1.2003.

"11- Gelir ve Kurumlar Vergileri mükelleflerinin matrah artırımında bulundukları yıllara ait zararlar 2002 ve izleyen yıllar kârlarından mahsup edilmez"

                       

Ali Topuz

Ali Kemal Deveciler

Mehmet Akif Hamzaçebi

 

 

İstanbul

Balıkesir

Trabzon

 

Birgen Keleş

 

Mahmut Yıldız

 

İstanbul

 

Şanlıurfa

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu ?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Efendim, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu ?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, önergeniz üzerinde konuşacak mısınız, gerekçeyi okutayım mı?

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutayım, peki.

Gerekçeyi okutuyorum :

Gerekçe : Tasarının 7 nci maddesi Gelir ve Kurumlar Vergilerinde matrah artırımını düzenlemektedir:ancak, zarar beyan etmiş olan mükelleflerin matrah artırımında bulunması o yılda zarar edilmediğinin kabulü anlamına gelmektedir. Bu durumdaki mükelleflerin zararlarının yüzde 50'sinin gelecek yıl kârlarından mahsup edilmesi matrah artırımının amacıyla çelişmektedir.

Maddenin amacıyla tutarlı olunması açısından anılan değişikliğin yapılması uygun olacaktır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. (CHP sıralarından alkışlar[!])

Sayın milletvekilleri, 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından alkışlar[!])

8 inci maddeyi okutuyorum:

Katma değer vergisinde artırım

MADDE 8.- 1. Katma değer vergisi mükelleflerinin; her bir vergilendirme dönemine ilişkin olarak verdikleri (ihtirazi kayıtla verilenler dahil) beyannamelerindeki hesaplanan katma değer vergisinin yıllık toplamı üzerinden 1998 yılı için % 3, 1999 yılı için % 2.5, 2000 yılı için % 2 ve 2001 yılı için % 1.5 oranında hesaplanacak katma değer vergisini, Şubat 2003 ayı sonuna kadar idareye başvurarak artırımda bulunmayı kabul etmeleri halinde, bu mükellefler nezdinde sözkonusu vergiyi ödemeyi kabul ettikleri yıllara ait vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak katma değer vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz.

2. Vergilendirme dönemi aylık olan katma değer vergisi mükelleflerince, artırımda bulunulmak istenilen yıl içinde;

a) Verilmesi gereken katma değer vergisi beyannamelerinden, en az 3 döneme ait olanlarının verilmiş olması halinde, bu yıla ait dönemlerden verilmiş olan beyannamelerdeki hesaplanan katma değer vergisi tutarlarının ortalaması 1 yıla iblağ edilerek, artırıma esas olmak üzere yıllık hesaplanan katma değer vergisi tutarı bulunur ve bu tutar üzerinden (1) numaralı fıkrada belirtilen oranlarda katma değer vergisi olarak ödenir.

b) Hiç beyanname verilmemiş ya da 1 veya 2 döneme ilişkin beyanname verilmiş olması veya vergiye tabi işlemlerin iade hakkı doğurmayan ve vergiden istisna edilmiş işlemlerden oluşması nedeniyle hesaplanan vergi bulunmaması halinde, ilgili yıl için gelir veya kurumlar vergisi matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla artırılan matrah üzerinden % 15 oranında hesaplanacak katma değer vergisini ödemek suretiyle bu maddeden yararlanılır.

3. Vergilendirme dönemi 3 aylık olan katma değer vergisi mükelleflerinin, yıllık asgarî artırım tutarı; hiç beyanname vermemiş olmaları halinde (2) numaralı fıkranın (b) bendinde belirtilen esaslar çerçevesinde, beyanname vermiş olmaları halinde ise aynı fıkranın (a) bendinde belirtilen esaslar çerçevesinde belirlenir.

4. Katma değer vergisi mükelleflerinin artırımda bulunmak istedikleri yıl içinde işe başlamaları ya da işi bırakmaları halinde faaliyette bulunulan vergilendirme dönemleri için bu maddede belirtilen esaslar çerçevesinde artırımda bulunulur.

5. Mükelleflerin artırımda bulunmak istedikleri yıl içinde bulunan vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılıp kesinleşen tarhiyatlar ilgili dönem beyanı ile birlikte dikkate alınır.

6. Basit usulde vergilendirilen gelir vergisi mükellefleri hakkında (1) numaralı fıkrada belirtilen yıllardaki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak katma değer vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz.

7. Artırımda bulunulan yıllarla ilgili olarak kendileri hakkında sonraki dönemlere devreden indirilebilir katma değer vergileri ve ihraç kaydıyla teslimlerden veya iade hakkı doğuran işlemlerden doğan tecil-terkin ve nakden ya da mahsuben iade işlemleriyle sınırlı olmak üzere, inceleme ve tarhiyat hakkı saklıdır.

8. Bu madde hükmüne göre ödenen katma değer vergisi, gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak nazara alınmaz, ödenmesi gereken katma değer vergilerinden indirilmez veya herhangi bir şekilde mahsup ve iade edilmez.

BAŞKAN - 8 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu.

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti, 1950 yılında, gerçekten de çok önemli bir vergi reformunu gerçekleştirmiştir. Değerli arkadaşlar, 1950 yılında yapılan reformun temel nirengi noktası şudur:

1950'de yapılan reformla, yükümlülere kendi kazançlarını özgür iradeleriyle beyan etmeleri hakkı tanınmıştır; yani, Osmanlının yaptığı mültezim sisteminden vazgeçilmiş, kişilere denmiş ki "artık, devlet uygar bir devlettir, çağdaş bir devlettir, sizler kazancınızı elde edersiniz, elde ettiğiniz kazancı da getirir vergi dairesine beyannameyle beyan edersiniz." Ama, buna karşılık, devlet şunu da söylüyor: "Bunu beyan edersiniz; ama, benim de devlet olarak, sizin beyanlarınızın doğru olup olmadığını denetleme hakkım var" ve bununla ilgili vergi yasalarına değişik hükümler konuluyor. O hükümlerden çok önemli birisi, bu yasama döneminde yine sizlerin oylarıyla kaldırıldı. Eğer bir yükümlüye gidip "arkadaş, şu kadar beyan ettin; ama, şu aradaki farkın bana hesabını ver" dediğiniz zaman, sizin çıkardığınız yasalarla biz bunu soramayacağız.

Ben, size, Vergi Dünyası'nın Ocak sayısında Katma Değer Vergisi iadeleriyle ilgili olarak bir hesap uzmanı arkadaşımızın yaptığı çok ciddî bir çalışmadan bir paragraf okumak istiyorum ve Sayın Bakanımın dikkatine sunmak istiyorum; paragraf aynen şöyle: "Tekstil ve konfeksiyon sektörünün ihracat içindeki payı yüzde 41,1 iken, ihracattan kaynaklanan iadelerin yaklaşık yüzde 70'i bu sektöre yapılmaktadır. Söz konusu sektörün ödenen KDV içindeki payı ise sadece yüzde 7,4'tür." Bu ne demektir; Türkiye'de naylon fatura uygulamasının çok yaygın olduğunu gösteriyor değerli arkadaşlar.

Şimdi, vergi barışı yasa tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarının gerçek anlamda anlam ifade edebilmesi için tasarının yasalaşmasından sonra insanların artık yanlış beyanda bulunmamaları gerekir, ona yönlendirmemiz gerekir, devlet ile yurttaş arasında barışı sağlamak gerekir, karşılıklı güveni ve itimadı tesis etmek gerekir.

Bana söyler misiniz lütfen, bu yasa tasarısının içinde, naylon faturayı engelleyebilecek ciddî bir hüküm var mı; yok, eski hükümler duruyor. Eski hükümler, naylon faturacılığı engelledi mi; hayır. Peki, engellemek için bir şey getiriyor musunuz; hayır. Peki, bunun adı ne; vergi barışı. Arkadaşlar, bunun neresi barış?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Madde üzerinde...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Tabiî, madde üzerinde konuşuyorum, Katma Değer Vergisiyle ilgili konuşuyorum.

Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, eğer Katma Değer Vergisi iadesini bugünkü sistemde sürdürürsek, devletin soyulmasına açıkça çanak tutmuş oluruz. Katma Değer Vergisi denetimini yapabiliyor muyuz yeteri kadar? Aklımıza bu soru gelir. Yeteri kadar denetim elemanı vardır, Maliye Bakanlığı, denetim elemanları aracılığıyla denetler. Hepimiz de biliyoruz ki, Maliye Bakanlığının denetim elemanlarının sayısı çok sınırlıdır ve çok azdır ve inceleme oranımız yüzde 1,5-2 civarındadır, bütün mükellefleri inceleme oranımız.

Eğer, siz, vergi yasalarında ciddî önlemler getiremezseniz, artık bundan böyle, vergi affı projeleri, yasa tasarıları, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminden eksik olmaz değerli arkadaşlar. Neden eksik olmaz; çünkü, naylon faturacılık yine bütün hızıyla devam edecektir, Katma Değer Vergisi iadeleri yoluyla yine devlet soyulacaktır, milyarlarca, katrilyonlarca lira paralar gidecektir ve biz, vergi toplamak için yine gideceğiz mükellefe, âdeta ona şantaj yapacağız: Matrahını artır; artırmazsan, kusura bakma, seni incelerim... Böyle devlet anlayışı, böyle devlet ciddiyeti olmaz değerli arkadaşlar.

Şimdi, yine Katma Değer Vergisiyle ilgili olarak bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Eğer, bir yasa, sadece gelir kaygısıyla hazırlanıyorsa "ben buradan ne ölçüde, ne alabilirim" kaygısıyla bir vergi yasası hazırlanıyorsa, o vergi yasasının, toplumun ekonomik gelişmesine katkısı olmaz, toplumun huzurlu gelişmesine katkısı olmaz, toplumun dengeli büyümesine katkısı olmaz. Bu vergi yasasıyla, bu barış tasarısıyla, sözde barış tasarısıyla, toplumun hangi kesimiyle barış sağlanacak ben merak ediyorum! Dürüst mükellefi cezalandıran, halkın deyimiyle, kümesteki kazları yolup yolup, kümes dışındaki kazlardan da bir tüy alma amacını taşıyan bir vergi tasarısıyla siz hangi barışı sağlayacaksınız?!

Ben, fazla bir şey söylemek istemiyorum; çünkü, bu tasarı, Cumhuriyet Halk Partisinin tasarısı değil, bu tasarı, adaleti ve kalkınmayı kendisine ilke edindiğini söyleyen değerli partinizin tasarısıdır. Sizlere hayırlı olsun arkadaşlar.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür ederim.

Madde üzerinde başka konuşma talebi yoktur.

Madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 8 inci maddesinin;

1- (1) numaralı fıkrasının sonuna "25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi ve geçici 17 nci maddelerine göre tecil-terkin uygulamasından faydalanan mükelleflerde artırıma esas tutarın belirlenmesinde, tecil edilen vergiler hesaplanan vergiden düşülür" cümlesinin eklenmesini,

2- (2) numaralı fıkrasının;

-(b) bendinden "... veya vergiye tabi işlemlerin iade hakkı doğurmayan ve vergiden istisna edilmiş işlemlerden oluşması nedeniyle hesaplanan vergi bulunmaması..." ibaresinin çıkarılmasını,

-(b) bendini takiben aşağıdaki bendin (c) bendi olarak eklenmesini,

Arz ve teklif ederiz.

                       

Salih Kapusuz

Bülent Gedikli

Faruk Çelik

 

 

 

Ankara

Ankara

Bursa

 

 

Kemalettin Göktaş

 

İrfan Gündüz

 

 

Trabzon

 

İstanbul

 

"c) İlgili takvim yılı içindeki işlemlerin tamamının, Katma Değer Vergisi Kanununun 32 nci maddesinde sayılmayan istisnalar kapsamındaki teslim ve hizmetlerden ya da tecil-terkin uygulaması kapsamındaki teslimlerden oluşması nedeniyle hesaplanan vergi bulunmaması halinde, ilgili yıl için Gelir veya Kurumlar Vergisi matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla artırılan matrah üzerinden yüzde 15 oranında Katma Değer Vergisi ödenmek suretiyle bu maddeden yararlanılır. Şu kadar ki, ilgili takvim yılı içinde yukarıdaki işlemlerin yanı sıra  vergiye tabi işlemlerin de mevcudiyeti nedeniyle hesaplanan vergisi çıkan mükelleflerin bu madde hükmüne göre ödemeleri gereken Katma Değer Vergisi tutarı, yukarıda belirtildiği şekilde hesaplanacak yüzde 15 oranındaki Katma Değer Vergisi tutarından aşağı olamaz. Bu kapsama giren mükellefler, Gelir veya Kurumlar Vergisi için matrah artırımında bulunmamaları halinde bu madde hükmünden yararlanamaz."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN - Önerge sahipleri adına...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Katma Değer Vergisi Kanunu uyarınca kısmî istisna ve tecil-terkin kapsamında işlemleri bulunan mükelleflerin madde hükmünden yararlanmalarına açıklık getirilmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, saat 19.45'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 18.54


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.45

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Vergi Barışı Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/342) (S. Sayısı : 19) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Görüşmekte olduğumuz 19 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesini okutuyorum:

Gelir (stopaj) vergisinde artırım

MADDE 9. - 1. Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi uyarınca hizmet erbabına ödenen ücretlerden vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların; her bir vergilendirme dönemine ilişkin olarak verdikleri (ihtirazi kayıtla verilenler dahil) muhtasar beyannamelerinde yer alan ücret ödemelerine ilişkin gayrisafi tutarların yıllık toplamı üzerinden 1998 yılı için % 5, 1999 yılı için % 4, 2000 yılı için % 3 ve 2001 yılı için % 2 oranında hesaplanacak gelir vergisini, Şubat 2003 ayı sonuna kadar idareye başvurarak artırımda bulunmayı kabul etmeleri halinde, bu mükellefler nezdinde sözkonusu vergiyi ödemeyi kabul ettikleri yıllara ait vergilendirme dönemleri ile ilgili olarak ücret yönünden gelir (stopaj) vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz.

2. Gelir (stopaj) vergisi artırımı isteminde bulunulan yıl içinde yer alan vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak;

a) Verilmesi gereken muhtasar beyannamelerinden, en az 1 dönemde beyanname verilmiş olması halinde, bu beyannamede yer alan ücret ödemelerine ilişkin gayrisafi tutar 1 yıla iblağ edilerek, artırıma esas olmak üzere yıllık ücretler üzerinden hesaplanan gelir (stopaj) vergisi matrahı bulunur ve bu tutar üzerinden (1) numaralı fıkrada belirtilen oranda gelir vergisi ödenir.

 b) Hiç beyanname verilmemiş olması halinde; her bir vergilendirme dönemi için hesaplanacak asgari gelir (stopaj) vergisine esas olmak üzere en az ;

ba) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili yılda verilmiş olan en son dört aylık sigorta prim bordrolarında bildirilen işçi sayısı kadar işçi,

bb) İlgili yılda sigorta prim bordrosunun hiç verilmemiş olması halinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, izleyen vergilendirme dönemlerinde verilen ilk sigorta prim bordrosundaki işçi sayısı kadar işçi,

bc) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar sigorta prim bordrosunun hiç verilmemiş olması halinde en az iki işçi, çalıştırıldığı kabul edilmek ve ilgili yılın son vergilendirme döneminde 16 yaşından büyük işçiler için geçerli olan asgari ücret tutarı esas alınarak hesaplanan gelir (stopaj) vergisi matrahı üzerinden (1) numaralı fıkrada belirtilen oranda gelir vergisini ödemek suretiyle bu maddeden yararlanılır.

3. Gelir (stopaj) vergisi artırımında bulunmak isteyenlerin, yıl içinde işe başlamaları ya da işi bırakmaları halinde faaliyette bulunulan vergilendirme dönemleri için bu maddede belirtilen esaslar çerçevesinde artırımda bulunulur.

4. Gelir (stopaj) vergisi artırımında bulunulan yıl içinde yer alan vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılıp kesinleşen tarhiyatlar ilgili dönem beyanı ile birlikte dikkate alınır.

5. Bu madde hükmüne göre ödenen gelir vergisi, gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak nazara alınmaz.

BAŞKAN - 9 uncu madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahıslar adına söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Matrah artırımına ilişkin ortak hükümler

MADDE 10. - 1. Bu Kanunun 7, 8 ve 9 uncu maddelerine göre;

   a) Hesaplanan gelir, kurumlar ve katma değer vergilerinin; Şubat, Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları ile Şubat, Nisan, Haziran 2004 ayları sonuna kadar 9 eşit taksitte ödenmesi şarttır. Bu vergilerin Kanunda belirtilen şekilde ödenmemesi halinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre gecikme zammıyla birlikte takip ve tahsiline devam olunur.

   b) Hesaplanarak ödenen vergiler, gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilmez, indirim, mahsup ve iade konusu yapılmaz.

   c) Artırılan matrahlar nedeniyle geçici vergi hesaplanmaz ve tahsil olunmaz.

   d) Matrah artırımında bulunulması, Vergi Usul Kanununun defter ve belgelerin muhafaza ve ibrazına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez.

   2. Defter ve belgeleri üzerinde daha önce vergi incelemesi yapılmış olan mükellefler, diledikleri takdirde vergi incelemesi yapılan yıllar için de artırımda bulunabilirler.

   3. İdarenin artırımda bulunulmayan yıllar veya dönemler için vergi incelemesi yapma hakkı saklıdır.

BAŞKAN -  Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 10 uncu maddesi, matrah artırımına ilişkin hükümleri düzenliyor. Çeşitli hususlar var; bunlardan önemli olanı, tasarının 5 inci maddesinin uzantısı olarak, hükümet tasarısında 9 uncu maddenin 3 numaralı fıkrası olarak yer alan fıkranın 10 uncu maddede yer almamış olması; ancak, tahmin ediyorum, konuya ilişkin muhtelif önergeler gelecek ve kanunun yürürlük tarihi itibariyle devam etmekte olan incelemeler için bazı düzenlemeler Genel Kurulun takdirine sunulacak.

Hükümet tasarısının 9 uncu maddesinin 3 numaralı fıkrasında, kanunun yürürlük tarihi itibariyle devam etmekte olan incelemeler için üç aylık bir süre öngörülüyordu; yani, bu üç ay içerisinde inceleme biterse bu yasa hükümlerinden belirtilen çerçevede yararlanılacak; ama, mükellef, dilerse, matrah artırımında tabiî ki bulunacak. Matrah artırımında bulunduğu takdirde buna göre işlem yapılacak. Üç ay sonunda inceleme bitmezse inceleme orada sona erecek, bitecek; yani, o incelemeye devam edilmeyecek.

Tabiî, inceleme elemanlarına böyle bir süre vererek "üç ay içerisinde veya -farklı bir süre öngörülebilir- bir ay içerisinde bu incelemeleri bitir" demek çok doğru bir yaklaşım değil. Belki, vergi idaresi böyle bir süreyi vermekte şöyle haklı olabilir; yani, bu incelemeler yıllarca sürmemeli. Doğru; hakikaten, böyle bir yasa çıkıyorsa, yeni bir sayfa açma iddiasında ise bu yasa, o halde, yıllarca sürecek vergi incelemeleri de olmamalı. Bu, yanlış bir yaklaşım değil; ama, yanlışlık şurada: Çok kısa sürede, inceleme elemanı elindeki incelemelerden hangisine karar verecek, hangisine öncelik tanıyacak ve onu bitirecek; bu, çok zor. İnceleme elemanını çok zorda bırakacak olan bir konudur; ama, belki, vergi idaresinin elinde, önemli ölçüde, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge tespit edilmiş olan incelemeler olabilir. Bu nedenle bir süre verilme İhtiyacı da duyulmuş olabilir; bu da, haklı bir gerekçedir doğrusu eğer bu sürenin verilmesinin gerisinde böyle bir gerekçe yatıyor ise.

Doğru olan şudur kanaatimce: Tasarının şu andaki şekli, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçip Genel Kurula getirilmiş olan şekli, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullananları, bilerek kullananları, kapsam dışında bırakıyor. 15 inci madde çok iyi yazılmış değil, teknik sorunları var; ama, komisyonun niyeti o yöndeydi. Kabul edilen önergeyle, bilerek kullanım, şu anda, 15 inci maddenin buradaki şekliyle kapsam dışında. O halde, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge tespit edilmiş ise bir vergi incelemesinde, bırakalım inceleme elemanı bunu sonuna kadar devam ettirsin. Bunları af kapsamında bırakıyor ise tasarı, o halde, vergi incelemesinde naylon fatura tespit edilmiş ise,  bu incelemeler de sonuna kadar devam etsin, sonucuna göre işlem yapılsın. Buna paralel olarak naylon fatura tespit edilmemiş olan incelemeler için kanunun yürürlük tarihî itibariyle bile incelemeler sona erer denilebilir; yani, matrah artırımında bulunulması halinde tabiî ki. Bunu, sizlerin takdirine sunuyorum.

Bu, son derece önemli bir konu. Naylon fatura dediğimiz belgeyle, bugüne kadar, hem kamuoyu, toplum bundan rahatsız olmuştur hem de vergi idaresi bundan son derece büyük zararlar görmüştür ve bu zarar, vergi idaresinin gördüğü bu zarar, sonuçta, gerçek ihracatçıya yansımıştır. Katma Değer Vergisi iadelerindeki olumsuzlukları önlemek için, haksız Katma Değer Vergisi iadelerini önlemek için, hayalî ihracatçıların yapmış olduğu işlemleri, hayalî ihracatı ve bu yolla KDV iadesini önlemek için, vergi idaresi, Gelirler Genel Müdürlüğü son derece ciddî önlemler almıştır. Zaman zaman bu önlemlerin ciddiyeti nedeniyle gerçek ihracatçıların Katma Değer Vergisi iadelerinde aksamalar olabilmiştir; bu, çok doğal bir gelişme tabiî ki. Vergi idaresi de, kendisini, bir şekilde bu belge düzenine, sahte belge düzenine karşı korumak için gerekli önlemleri alacaktır; ancak, sonuç ne olursa olsun, hiçbir şekilde, gerçek ihracatçı, tabiî ki, iade alacağını alırken, bunu geç almak şeklinde bir uygulamayla zarar görmemelidir; ama, eğer, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge, yani naylon fatura konusunda, Meclisimiz farklı bir yaklaşım benimserse, bunları bilerek kullananları af kapsamına dahil ederse ve matrah artırımıyla yapılacak düzenlemelerle de bu incelemeleri sona erdirirsek, bunun sonucunda, bundan, hem toplum zarar görür hem gerçek ihracatçı zarar görür hem de vergi idaresi çok büyük zarar görür. Ben, bunu, sizlerin takdirine sunuyorum. Uygun olan, burada, bu tip naylon fatura tespit edilen incelemelerin sonuna kadar devam etmesidir, sonucuna göre işlem yapılmasıdır; yani, bu yasa kapsamı dışında bırakılmasıdır; diğer vergi incelemelerinde de, kanunun yürürlük tarihi itibariyle, matrah artırımında bulunulması halinde, bu incelemelerin sona ermesidir.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde başka söz talebi yoktur.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 10 uncu maddesine (3) numaralı fıkrayı takiben aşağıdaki (4) numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Salih Kapusuz

Bülent Gedikli

Faruk Çelik

 

 

Ankara

Ankara

Bursa

 

Kemalettin Göktaş

 

İrfan Gündüz

 

Trabzon

 

İstanbul

"4. Bu Kanuna göre matrah artırımında bulunulması, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başlanılmış olan vergi incelemeleri ile takdir işlemlerine engel teşkil etmez. Ancak, matrah artırımında bulunan mükellefler hakkında başlanılan vergi incelemeleri ve takdir işlemlerinin, bu Kanunun 7 nci maddesinin (13) numaralı, 8 inci maddesinin (7) numaralı fıkra hükümleri saklı kalmak kaydıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen ayın başından itibaren bir ay içerisinde sonuçlandırılamaması halinde bu işlemlere devam edilmez. Bu süre içerisinde sonuçlandırılan vergi incelemeleriyle ilgili tarhiyat öncesi uzlaşma talepleri dikkate alınmaz. İnceleme veya takdir sonucu tarhiyata konu matrah farkı tespit edilmesi halinde, inceleme raporları ile takdir komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihten önce matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla, inceleme ve takdir sonucu bulunan matrah farkı, bu Kanunun 7 ve 8 inci madde hükümleriyle birlikte değerlendirilir. İnceleme ve takdir işlemlerinin sonuçlandırılmasından maksat, inceleme raporları ve takdir komisyonları kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal ettirilmesidir."

BAŞKAN - Okutacağım bu önerge en aykırı önerge olduğundan, okutup işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

                                                                                                        16.1.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 19 sıra sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin (3) numaralı bendinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini ve mevcut (3) numaralı bendin bent numarasının da (4) olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"3. Bu kanuna göre matrah artırımında bulunması halinde, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başlanıldığı halde bitirilememiş olan vergi incelemeleri ile takdir işlemlerine devam edilmez. Ancak haklarında Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde belirtilen haller dolayısıyla Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce vergi incelemesine başlanılmış mükellefler hakkındaki vergi incelemelerine devam edilir. Bu mükellefler, bu Kanunun matrah artırımına ilişkin hükümlerinden yararlanamazlar.

                       

Kemal Kılıçdaroğlu

Kemal Sağ

Ersoy Bulut

 

 

İstanbul

Adana

Mersin

 

Oya Araslı

 

Mukarrem Doğan

 

Ankara

 

Mardin

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, önergeniz hakkında konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Gerekçeyi okutalım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Hükümet tasarısının 9 uncu maddesinin konuya ilişkin (3) numaralı bendi devam eden vergi incelemelerinde 3 aylık süre öngörüyordu. Plan ve Bütçe Komisyonunun yapmış olduğu düzenlemede ise bu incelemelere konu olan mükelleflerin de matrah artırımından yararlanması düşüncesiyle süre kaydı kaldırılmıştır; ancak, bu durum tasarının 5 inci maddesi karşısında istenilen sonucu sağlamaktan uzaktır. Bu nedenle yeni bir düzenleme ihtiyacı vardır.

Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesi birçok kaçakçılık fiili yanında naylon fatura olarak isimlendirilen sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanımına ilişkin cezaları da düzenlemektedir. Bu belgelerin kullanımı suretiyle oluşan suçlar kamuoyunda ciddî rahatsızlıklar yarattığı gibi, vergi iadeleri yoluyla vergi idaresini güç durumda bırakmaktadır. Ayrıca, hükümet tasarısının bu belgelerin kullanımı suretiyle oluşan kaçakçılık suçlarının affedilmesi yönündeki 12 nci maddesi de Plan ve Bütçe Komisyonunda değiştirilerek bu suçların af kapsamı dışında bırakılması amacıyla bir düzenleme yapılmıştır.

Maliye Bakanlığı inceleme elemanlarınca yapılan ve halen sürmekte olan birçok vergi incelemesinde de bu tür belgeler tespit edildiği bir gerçektir.

Bu nedenlerden dolayı Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesine ilişkin hallerin varlığı halinde vergi incelemelerinin süre kaydı olmaksızın devam etmesi ve bu mükelleflerin matrah artırımından yararlanmaması öngörülmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi tekrar okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 10 uncu maddesine (3) numaralı fıkrayı takiben aşağıdaki (4) numaralı fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                 Salih Kapusuz

                                                         (Ankara) ve arkadaşları

"4. Bu Kanuna göre matrah artırımında bulunulması, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başlanılmış olan vergi incelemeleri ile takdir işlemlerine engel teşkil etmez. Ancak, matrah artırımında bulunan mükellefler hakkında başlanılan vergi incelemeleri ve takdir işlemlerinin, bu Kanunun 7 nci maddesinin (13) numaralı, 8 inci maddesinin (7) numaralı fıkra hükümleri saklı kalmak kaydıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen ayın başından itibaren bir ay içerisinde sonuçlandırılamaması halinde bu işlemlere devam edilmez. Bu süre içerisinde sonuçlandırılan vergi incelemeleriyle ilgili tarhiyat öncesi uzlaşma talepleri dikkate alınmaz. İnceleme veya takdir sonucu tarhiyata konu matrah farkı tespit edilmesi halinde, inceleme raporları ile takdir komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihten önce matrah artırımında bulunulmuş olması şartıyla, inceleme ve takdir sonucu bulunan matrah farkı, bu Kanunun 7 ve 8 inci madde hükümleriyle birlikte değerlendirilir. İnceleme ve takdir işlemlerinin sonuçlandırılmasından maksat, inceleme raporları ve takdir komisyonu kararlarının vergi dairesi kayıtlarına intikal ettirilmesidir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

Matrah artırımında bulunan mükellefler hakkında başlanılmış olan inceleme ve takdir işlemlerinde ne şekilde uygulama yapılacağı hususuna açıklık getirilmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumları olduğu üzere "görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı" İçtüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle önergeyi okutup, komisyona soracağım. Komisyon, önergeye salt çoğunlukla -21 üyesiyle- katılırsa, önerge üzerinde, yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halinde ise, önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 19 sıra sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinden sonra gelmek üzere, 11 inci madde olarak, aşağıdaki hükmün tasarıya eklenmesini arz ve teklif ederiz.                                                                                                                          16.01.2003

"Madde 11.- Gelirlerini yıllık beyannameyle bildiren Gelir Vergisi mükellefleri ile Kurumlar Vergisi mükelleflerinin 2002 yılı kazançlarına ilişkin olarak 2003 yılında beyan ettikleri matrahlar üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen Gelir ve Kurumlar Vergilerinin yüzde 10'u aşağıdaki şartlar dahilinde tecil edilir.

a) Anılan mükelleflerin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren bu kanunun 1 inci maddesinin (1) numaralı fıkranın (a) bendi kapsamındaki alacaklardan devlete ait olup ve Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren alacaklardan 31.12.2002 tarihî itibariyle vadesi geçtiği halde ödenmemiş bir borcunun bulunmaması,

b) 2002 yılı kazançlarına ilişkin olarak tahakkuk eden bu maddede belirtilen Gelir ve Kurumlar Vergilerinin ödeme zamanlarında ödenmiş olması,

Tecil edilen vergi, yukarıdaki şartların gerçekleşmesi halinde terkin edilir.

2002 takvim yılında işe başlayan mükellefler; Kurumlar Vergisi Kanununun 20 nci maddesi uyarınca vergi sorumlularının yaptıkları beyanlar ile aynı kanunun 22 ve 24 üncü maddeleri uyarınca yapılan beyanlar üzerine tarh edilen vergiler bu madde kapsamına dahil değildir."

 

Ali Topuz

Osman Kaptan

M.Akif Hamzaçebi

 

İstanbul

Antalya

Trabzon

 

M.Mesut Özakcan

A.Kemal Deveciler

Birgen Keleş

 

Aydın

Balıkesir

İstanbul

 

A.Kemal Kumkumoğlu

K.Kemal Anadol

Hakkı Akalın

 

İstanbul

İzmir

İzmir

 

Gürol Ergin

Kazım Türkmen

Enis Tütüncü

 

Muğla

Ordu

Tekirdağ

 

 

Osman Coşkunoğlu

 

 

 

Uşak

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz; yeterli sayınız var mı?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Salt çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Gayret ederseniz olur.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan, önergeyi işlemden kaldırıyorum.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Biz buradayız Sayın Başkan!

BAŞKAN - Sayın Topuz, salt çoğunluk 21 kişiden ibarettir; 21 kişi şu anda yok.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - 11 kişi varız, 10 kişi daha gelirse...

BAŞKAN - 11 inci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Stok Beyanları

İşletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan mallar ile düşük bedelle yer alan makine, teçhizat ve demirbaşlar

MADDE 11. - 1. Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit şirketler dahil); işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşları ile kayıtlarında düşük değerle yer alan makine, teçhizat ve demirbaşlarını kendilerince veya bağlı oldukları meslek kuruluşunca tespit edilecek rayiç bedel ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen üçüncü ayın son iş gününe kadar bir envanter listesi ile vergi dairelerine bildirmek suretiyle defterlerine kaydedebilirler. Bu suretle beyan edilen kıymetlerin satılması halinde satış bedeli bunların deftere kaydedilen bedelinden düşük olamaz. Bildirime dahil edilen varlıklar için amortisman ayrılmaz.

2. Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu madde hükümleri uyarınca aktiflerine kaydettikleri emtia için ayrı; makine, teçhizat ve demirbaşlar için ayrı olmak üzere özel karşılık hesabı açarlar. Emtia için ayrılan karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi halinde sermayenin unsuru sayılır ve vergilendirilmez. Makine, teçhizat ve demirbaşlar envantere kaydedilir ve ayrılan karşılık birikmiş amortisman addolunur. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise söz konusu emtiayı defterlerinin gider kısmına satın alınan mal olarak kaydederler.

3. Bu madde uyarınca beyan edilen makine, teçhizat ve demirbaşlar ile genel orana tabi emtianın bedeli üzerinden %10 oranı, diğer emtianın bedeli üzerinden bu emtianın tabi olduğu oranların yarısı esas alınarak katma değer vergisi hesaplanır ve ayrı bir beyanname ile sorumlu sıfatıyla beyan edilerek, beyanname verme süresi içinde ödenir. Bu vergi, kayıtlarda düşük değerle yer alan makine, teçhizat ve demirbaşların değerleme farkı üzerinden hesaplanır. Makine, teçhizat ve demirbaşlar üzerinden ödenen bu vergi hesaplanan katma değer vergisinden indirilemez. Emtia üzerinden ödenen vergi genel esaslara göre indirilir. Bu emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar için 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin (2) numaralı fıkrası hükmü uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü konuşacaklardır.

Sayın Tütüncü, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 19 sıra sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüş bildirmek için huzurunuza gelmiş bulunuyorum; sözlerime başlarken hepinizi en derin sevgilerle, saygılarla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; madde üzerindeki görüşlerime geçmeden önce, AKP'nin şimdiye kadarki icraatlarında ortaya çıkan bir çelişkiye dikkatlerinizi çekmek istiyorum. AKP, bilindiği gibi, yolsuzlukların önlenmesinde büyük iddialar ortaya koymuştur; ancak, hükümet kurulduğundan bu yana, haksızlıklar ve yolsuzluklar konusunda geniş halk kesimlerinde yerleşmiş, kabul görmüş değer yargılarına, duyarlılıklarına, hatta tepkilere göz kapatan bir tutum sergiliyor, öyle görüyorum. Örneğin, geçenlerde, malî miladın kaldırılması konusunda, AKP, söz verdiğini ileri sürerek kayıtdışı ekonomiyi serbest bırakan, hatta bir bakıma teşvik eden yasal düzenlemeye giderken, milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılması konusunda vermiş olduğu sözü es geçmiştir. Şimdi ise, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla toplum vicdanında derin yaralar açmış olan naylon fatura kullanma skandalına af getirmek istiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; naylon fatura kullanılması, kamu vicdanında, devleti dolandırma ve hazineyi soyma olarak kabul edilen bir olay değil mi?! Böylesine yerleşmiş bir kanı, kabul görmüş bir düşünce mevcut değil mi?! AKP'ye oy veren saygıdeğer vatandaşlarımı, ben, şimdi, şöyle düşünmek istiyorum; ama, gönlüm varmıyor; nasıl düşüneceğiz... Şimdi, AKP, naylon fatura kullananlar ile bir taraftan ekonomik kriz altında ezilmiş, depremler altında yıpratılmış namuslu vergi mükellefini aynı kefeye koyan bir tavır ve davranış sergiliyor; AKP'nin durumu bu. Yani, AKP'ye oy veren geniş halk kesimi bunu kabul edebilir mi?! Geniş halk kesiminin vicdanında, bu tavır ve davranış, acaba, nasıl olumsuz yansımalara yol açar; bunu düşünmenizi rica ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüştüğümüz bu tasarının bir başka yönü var. Kanımızca, hem AKP programına ve acil eylem planına hem de bizatihi bu yasa tasarısının amacına ters düşen kimi düzenlemeler yapılmış burada. Bu çerçevede, öncelikle, maddenin içeriği ve amacıyla bağlantılı olarak, hükümetin, enflasyonla mücadeledeki ciddiyeti hakkında bir değerlendirme yapma ihtiyacını duyuyorum; çünkü, genelde tasarının tümü, özelde 11 inci maddenin durumu, bizi böyle bir değerlendirme yapmaya zorluyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, 2001 yılı mayısından itibaren yürürlüğe sokulan son ekonomik istikrar programının iki temel ayağı var; birincisi, dalgalı kur rejimi; ikincisi, kamu finansman dengesinin sağlanması. Türkiye'de kamu finansman dengesinin kurulamaması durumunda içborçların döndürülememesi gerçeği yaşandığı için sıkı bir maliye politikası uygulaması kabul edilmişti, bu nedenle de kamu kesiminin önemli miktarda faizdışı fazla vermesi programlanmıştı. Yine bildiğimiz gibi, 2002 yılı için bu programlanmış faizdışı fazla oranı, gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,5'i dolaylarındaydı.

Bu arada, anımsanacağı gibi, 2001 Mayıs programı üzerinde ciddî tartışmalar yapılmış, programın, özellikle de faizdışı fazla hedefi ciddî eleştirilere uğramıştı. Ekonomide talep düzeyinin çok düştüğü, ekonomik durgunluğun egemen olduğu ve reel ekonominin gerilediği bir zaman kesitinde, yüksek faizdışı fazla elde etme politikasının ekonomik krizden çıkışı zorlaştıracağı öne sürülmüştür, hatta, bu görüş, kimi çevrelerce, bu son ekonomik programa alternatif bir program olarak savunulmuştu. Şimdi görüyorum ki, AKP hükümeti, bu görüşe sahip çıkıyor.

Sayın Başbakanın son açıklamasının sonuçlarını önümüzdeki günlerde göreceğiz; ama, şu ana kadarki tavırlar, davranışlar, düzenlemeler, uygulamalar, ne yazık ki, bu politikanın; yani, 2001 Mayıs ayından itibaren uygulanan politikanın tersine bir politikanın izlenmekte olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümetin özellikle şu konu üzerine dikkatini çekmek istiyorum: Kamu finansman dengesinin sağlanması politikasında en küçük bir tereddüt ya da sapma, enflasyonla mücadelede şimdiye kadar elde edilmiş kazanımları kaybettirebilir, ekonomi yeniden yüksek oranlı enflasyon sürecine girebilir, borçların sürdürülmesinde yine sıkıntıyla karşılaşabiliriz. Nitekim, ben, faiz hadlerindeki -Hazinenin son borçlanma faizlerindeki- yüzde 60'a doğru olan bu tırmanmayı, bu konudaki çok ciddî alarm zillerinden biri olarak görüyorum. Neden görüyorum; çünkü, reel faiz oranları yeniden tırmanışa geçti ve reel faiz oranları yüzde 30'ları aşmaya başladı. Hazinenin borçlanma faiz oranı yüzde 60 ise, yüzde 30'lar civarındaki bir enflasyonu dikkate aldığımızda, demek ki, reel faiz oranları yüzde 30'lara doğru, hatta yüzde 30'ların üstüne doğru tırmanmaya başladı. Bu durum, borçların döndürülmesini zorlaştırma ve ekonomide yüksek finansman maliyetlerine neden olmanın çok ötesinde, başka olumsuzluklara da yol açmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada Yüce Meclisin dikkatini çekmek istediğim nokta, faiz oranları, döviz kuru ve borsa endeksi gibi değişkenler arasında çok yakın bir ilişkinin varlığı olayıdır. Buraya dikkatinizi çekiyorum. Reel faiz oranlarının artması, kurları baskı altında tutmakta ve Türk Lirasına yabancı paralar karşısında değer kazandırmaktadır. Bu durum, bir taraftan cari işlemler dengesinde olumsuz bir etki yaratırken, diğer taraftan da döviz kurlarında hızlı bir artış beklentisine yol açmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11 inci maddenin önemini yansıtan diğer bir konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Konsolide bütçe gelirlerinin yüzde 80'inden fazlasını oluşturan vergi gelirlerinde son derece olumsuz bir değişimin yaşanmakta olduğu gözlenmektedir. Bu olumsuz değişme, hepimizin bildiği gibi, vasıtalı vergiler oranının hızla yükselmekte oluşudur. Bizim yapmış olduğumuz tahminlere ve hesaplamalara göre, vasıtasız vergiler oranının toplam vergiler içindeki payı, 2003 yılında ilk kez yüzde 30'un altına inebilir. Kaldı ki, son derece yetersiz olan vasıtasız vergilerin içinde beyanname usulüyle toplanan vergilerin oranı, yıllar itibariyle yüzde 10-15 dolayındadır. Vergi sisteminin, gelir ve servetler üzerinden alınan vasıtasız vergiler yerine, harcamalar üzerinden alınan KDV gibi vergiler üzerine inşa edilmiş olan yapısını, Türkiye'nin, halkımızın daha fazla taşıması mümkün değildir. İşte, 11 inci madde bu açıdan da önem arz ediyor. Maddeyle, kayıtdışı faaliyetlerin kayıt altına alınabilmesi için, işletmelerde mevcut olmasına rağmen, kayıtlara geçirilememiş olan mal, makine, teçhizat ve demirbaşların kayıtlara intikal ettirilmesi sağlanmak isteniyor.

Hükümetin Meclise sunduğu ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştüğümüz tasarının 11 inci maddesinde; yani, bu maddede önemli bir eksiklik tespit etmiştik. İşletmelerde mevcut olmasına rağmen, kayıtlarda düşük bedelle yer alan mal, makine, teçhizat ve demirbaşlar yasa kapsamı dışında bırakılmıştı.

Sayın milletvekilleri, öylesine acayip bir durum ortaya çıkmıştı ki, işletmede mevcut malları, makine, teçhizat ve demirbaşları kayıtlara hiç geçirmemiş olan girişimcilere "aferin, böyle yapmakla iyi yapmışsınız; sizleri affedeceğiz" diyorduk ya da deniliyordu; ama, bunları, çeşitli zorunluluklarla, kısmen kayıtlara geçirmiş olan, geçirmek mecburiyetinde olan kişilere, dürüst, namuslu mükelleflere ise "ha, siz yanlış yaptınız, sizi af kapsamına almıyoruz. Bu yasanın af kapsamından yararlanmanız için, sizin, hiç kayıtlara girmemeniz, geçirmemeniz lazımdı" diye çok acayip bir durumla karşılaşmıştık.

Bunu dikkate getirdik, dile getirdik. Teşekkür ediyoruz Sayın Maliye Bakanımız konuya sahip çıktılar. Bir düzenleme geldi, bir önerge geldi, kabul edildi; ancak, eksik kabul edildi. Bu kez, mallar; yani, işletme kayıtlarında yer aldığı halde, düşük bedelle kaydedilen mallar kapsam dışında kalıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu durumun hem yasa tasarısının amacıyla hem de yasa getirilirken düşünülen, adaleti sağlama, haksızlığı ortadan kaldırma, vergi mükellefinin sıkıntılarını ortadan kaldırma gibi birtakım gerekçelere ters düştüğünü, yeni haksızlıklar ve yeni adaletsizlikler yaratmakta olduğunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, lütfen toparlar mısınız.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Toparlıyorum.

Bu durumun düzeltilmesinin, Türkiye'nin dört bir yanında yaşama mücadelesi veren binlerce küçük ve orta ölçekli işletme ile küçük esnaf ve sanatkârlar açısından son derece önemli olduğunu değerli milletvekillerinin dikkatine sunuyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 1 önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 19 sıra sayılı Kanun Tasarısının Dördüncü Bölümünde yer alan:

11 inci madde başlığındaki "işletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan mallar ile düşük bedelle yer alan makine, teçhizat ve demirbaşlar" ifadesinin "işletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan veya düşük bedelle yer alan mal, makine, teçhizat ve demirbaşlar" şeklinde; aynı maddenin 1 numaralı fıkrasında yer alan "işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşlar ile kayıtlarında düşük değerle yer alan makine, teçhizat ve demirbaşlarını" ifadesinin "işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan veya düşük bedelle yer alan mal, makine, teçhizat ve demirbaşlarını" şeklinde; 3 numaralı fıkrasında yer alan "bu vergi, kayıtlarda düşük değerle yer alan mal, makine, teçhizat ve demirbaşların değerleme farkı üzerinden hesaplanır" ifadesinin "bu vergi, kayıtlarda düşük değerle yer alan mal, makine, teçhizat ve demirbaşların değerleme farkı üzerinden hesaplanır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Ali Topuz

Osman Kaptan

M. Akif Hamzaçebi

 

 

İstanbul

Antalya

Trabzon

 

M. Mesut Özakcan

A. Kemal Deveciler

Birgen Keleş

 

Aydın

Balıkesir

İstanbul

 

A. Kemal Kumkumoğlu

K. Kemal Anadol

Hakkı Akalın

 

İstanbul

İzmir

İzmir

 

Gürol Ergin

Kazım Türkmen

Enis Tütüncü

 

Muğla

Ordu

Tekirdağ

 

 

Osman Coşkunoğlu

 

 

 

Uşak

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Topuz, önergenizle ilgili konuşacak mısınız?

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Önerge sahibi olarak Sayın Tütüncü konuşacak efendim.

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakika.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu değişiklik önergemizle, az önce Grup adına üzerinde konuşmuş olduğum 11 inci madde üzerinde üç değişiklik yapmayı öneriyoruz.

Birinci değişiklik, 11 inci maddenin başlığındadır. 11 inci maddenin başlığındaki "işletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan mallar ile düşük bedelle yer alan makine, teçhizat ve demirbaşlar" ifadesinin "işletmede mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan veya düşük bedelle yer alan mal, makine, teçhizat ve demirbaşlar" şeklinde değiştirilmesini öneriyoruz; yani, burada, stok affının dışında, eksik beyan edilen, düşük bedelle beyan edilen malların stok affı kapsamına sokulması amacıyla maddenin başlığında böyle bir değişikliğin kaçınılmaz olduğuna inanıyoruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ikinci olarak, 11 inci maddenin birinci bendinde yer alan "işletmelerinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşları ile kayıtlarında düşük değerle yer alan makine, teçhizat ve demirbaşlarını" ifadesinin, yine, az önce ifade ettiğimiz şekilde, malları da içerecek biçimde değiştirilmesini öneriyoruz.

11 inci maddedeki üçüncü değişiklik olarak da, bu maddenin üçüncü bendinde yer alan ifadeye "mal" kelimesini ekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben vergici değilim, vergi uzmanı değilim; ama, bir planlama mantığıyla, bir planlamacı mantığıyla, bir siyasetçi mantığıyla düşünüyorum; neden bu değişiklik önergemize karşı çıkılıyor ve bu değişiklik önergesi kabul edilmek istenmiyor; anlamakta güçlük çekiyorum. Bugün, site esnafından tutunuz da, Anadolunun dört bir yanındaki binlerce, onbinlerce küçük ve orta ölçekli işletmelere bakınız... Geçenlerde bir gazetede de vardı, site esnafınca 800 000 000'a ya da 1 milyar liraya mal edilmiş, gerçek, reel maliyeti bu miktarda olan bir mal, örneğin, 100 000 000'a, 200 000 000'a verilmiş. Bu yanlış; yanlışsa, bu affı getiriyorsunuz; demirbaşları hiç göstermemiş olanları, malları hiç göstermemiş olanları affediyorsunuz...

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) - Siz karşıydınız ya!..

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, olaya, mantığı çerçevesinde bakıyorum. Bakınız, ne kadar güzel söylüyorsunuz. Kendi içinde, olayın mantığı açısından bakıyorum; mademki bir şey getiriyorsunuz, tam getirin. Tasarının tümü itibariyle konuşursak, hem AKP programına hem acil eylem programına -bu ve bundan önceki yasa tasarıları itibariyle- uymayan birtakım değişiklikler öneriyorsunuz ve bir şey getiriyorsunuz; bunun içinde de, gerçekten, bu tasarının amacına ters birtakım eksiklikler getiriyorsunuz; anlamakta güçlük çekiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bunu, hükümetin ve değerli milletvekillerinin dikkatine bir daha sunuyor ve sizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Şimdi, 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede mevcut olmayan mallar

MADDE 12. - Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit şirketler dahil), kayıtlarında yer aldığı halde işletmelerinde mevcut olmayan mallarını, bu Kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen üçüncü ayın son iş gününe kadar, aynı nev'iden mallara ilişkin cari yıl kayıtlarına göre tespit edilen gayrisafi kâr oranını dikkate alarak fatura düzenlemek ve her türlü vergisel yükümlülüklerini yerine getirmek suretiyle kayıt ve beyanlarına intikal ettirebilirler. Gayrisafi kâr oranının cari yıl kayıtlarına göre tespit edilemediği hallerde mükellefin bağlı olduğu meslek odalarının belirleyeceği oranlar esas alınır. Bu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin olarak geçmişe yönelik vergi cezası ve gecikme faizi uygulanmaz. Yılı içerisinde ödenmesi gereken vergilerin, ödeme sürelerinde değişiklik yapmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izin verirseniz, maddenin -hukukçuların deyimiyle- matlabını bir kez daha okumak istiyorum: "Kayıtlarda yer aldığı halde, işletmede mevcut olmayan mallar..." Yani, kayıtlarda böyle bir mal var; fakat, işletmede yok. Nasıl olur bu; almışsınız malı, faturalı; satmışsınız; ama, fatura kesmemişsiniz. Hangi amaçla; herhalde, devlete katkısı olsun diye değil, ben, acaba nasıl vergi kaçırırım diye bu işlemi yaparsınız; çünkü, bunun başka bir izahı yok. Biz, şimdi, buna af getiriyoruz "vergi barışı" adı altında af getiriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bir kişi, niçin fatura düzenler veya düzenlemez? Bir kişi, eğer, aldığı malı faturalar, sattığı malı faturalar, alınteriyle kazandığı kazancın vergisini öderse, o insan toplumun en makbul ve en saygın insanıdır. O insanı, biz, Parlamento olarak da, Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşları olarak da baştacı etmek zorundayız; çünkü, o insanın ödediği vergilerle bu Parlamento çalışır, Türkiye Büyük Millet Meclisi onurlu görev yapar, ülkede sağlıklı, dengeli kalkınma olur, biz, ele güne muhtaç bir ülke konumuna gelmeyiz; ama, maalesef, 36 kez çıkardığımız af yasasına rağmen, bu sistem böyle devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım, Maliye Bakanlığında uzun yıllar görev yaptım. Maliye Bakanlığının çok değerli kadroları barındırdığını biliyorum, Sayın Bakanımız da bu değerli kadrolarla çalışıyor; ama, şu ana kadar naylon faturanın önlenmesi konusunda hiçbir ciddî adım atılmamıştır. Ben, Sayın Bakan bunu yapmadı diye söylemiyorum, Sayın Bakan henüz daha yeni. Biz, bunu, Sayın Bakandan özellikle istirham ediyoruz: Naylon faturanın engellenmediği bir sistemde, vergi kaçakçılığıyla mücadele edilemez.

Bakın, bir ülkenin iki tane vazgeçilmez değeri vardır; birincisi askerliktir, gönüllü askerlik olmaz, herkes askere gitmek zorundadır; ikincisi vergidir, kazandığınız yerde vergi ödersiniz, yoksa devlet olmaz.

O halde, biz, vergi barışı getireceksek, vergi barışından sonra uyumlu çalışan, vergisini ödeyen, ahlakı egemen kıldığımız bir toplum yaratmak zorundayız, onun yasalarını getirmek zorundayız. Onu yapmadığımız zaman, vergi kaçakçılığına kucak açan, kayıtdışı ekonomiyi büyüten, rüşvete kaynaklık eden bir sistemi ödüllendirmiş oluruz.

Kimler naylon fatura düzenler? Değerli arkadaşlarım, hiçbir sanayici naylon fatura düzenlemez, hiçbir tacir naylon fatura düzenlemez; naylon faturayı, işi gücü olmayan, buradan komisyon alarak, naylon fatura basıp, pazarlayan insanlar düzenler ve bu insanları da polis bulamaz. Bulsa da, zaten bir şey yok üzerinde. Peki, bu insanlardan kim naylon fatura alır? Saygın bir işadamının, saygın bir tüccarın, sanayicinin naylon faturayla ne işi vardır?!

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bravo...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Biz sistemi sağlıklı kurmadıkça, biz sistemi düzgün işletmedikçe, zor alıma dayalı bir sistemde kuralları ve cezaları dengeli koymadıkça, olmaz.

Bakın, iğneyi bir başka açıdan da batıralım: Verginin, yükümlü açısından katlanılabilir olması lazım, ödenebilir olması lazım. Ağır vergi getirirseniz, kaçakçılığı engelleyemezsiniz. Vergide adaleti o açıdan istiyoruz, vergi yükünün dengeli dağılımını o açıdan istiyoruz. Acil eylem planında var, AKP'nin programında var; bizim isteğimiz, bu programın gereklerinin süratle ve ivedilikle yerine getirilmesidir.

Bakın değerli arkadaşlarım, bu tasarıda, biz, adil olma açısından birkaç noktaya değindik. Dedik ki, deprem bölgesindeki depremzedelerin ödeme sürelerini, diğer bölgelerdeki mükelleflerin ödeme sürelerinin 2 katına çıkaralım; reddettiniz.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - 18 ay demiştiniz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Evet, 18 eşit taksitte demiştik, reddedildi. 18 eşit taksit -depremzedeler için- reddedildi; çünkü, 9 eşit taksitte... 9 eşit taksit olunca 18 ay ediyor, 18 eşit taksit olunca da 36 ay ediyor. Biz, depremzedelere şu avantajın verilmesini istedik: Bu insanlar depremin yarattığı ekonomik krizden henüz çıkmış değiller, bunlara bir ayrıcalık tanıyalım dedik reddettiniz, teşekkür ediyoruz! Deprem bölgesine gidince, oradaki yurttaşlarımıza anlatırsınız...

Yine, biz, aynı şekilde, şunu söyledik: Bir insan düşünün, vergisini düzenli ödüyor, bu adama da bir ayrıcalık getirelim; yani, ertesi yıl beyanname verirken, hiç vergi borcu yoksa ve düzenli ödemişse, bu da yüzde 10 eksik vergi ödesin. Niye, hep, çalan insanı koruyoruz da, vergisini düzenli ödeyen insanı ödüllendirmiyoruz?! (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bunları -çok samimî söylüyorum- seçim propagandası yapmak ya da halka şirin görünmek için söylemiyorum, doğruları yapalım diye söylüyorum; çünkü, bunu yapacak olan Parlamento, biz yapacağız.

Bakın, şimdi -adalet dedik- bu maddenin içinde de adaletsizlik var. Adaletsizliğin nasıl olduğuna dair örnek vereceğim size: Malı faturalı aldınız, çıkışı faturasız yaptınız, gelir elde ettiniz, kazanç elde ettiniz; ama, fatura düzenlemediğiniz için, mallar sizin işletmede görünüyor.

Şimdi, madde getiriyor ve diyorsunuz ki: "Bu yıl, bunu, o günkü kâr esasını dikkate alarak, ortalama kâra göre faturala, onun vergisini öde" güzel... "Vergiyi alacağız; faiz, ceza alınmayacak" deniliyor. Peki, 2 nci maddede de şu var değerli arkadaşlar: Bir mükellef düşünün, dürüst, namuslu bir şekilde, gitmiş, vergisini ödemiş "ben, şu kadar lira kazandım" diye vergisini beyan etmiş. Arkasından, ekonomik kriz çıktı, vergisini ödeyemedi, faizi geldi vesaire; diyoruz ki o kişiye de: "Sen, dürüst, namusluca vergini beyan ettin, senin verginin aslını alacağım; ama, faizinin de şu kadarını alacağım."

Şimdi, bu adalet mi arkadaşlar?! Bir tarafta "sen fatura düzenlemedin, ben hiç faiz almayacağım, sadece verginin aslını alacağım" diyorsunuz; öbür adam da, dürüst, namusluca, götürüp, vergisini beyan ediyor, kriz nedeniyle ödeyemiyor "onun da faizinin bir miktarını alacağım anaparayla beraber" diyorsunuz.

Bunun adalet olup olmadığını, tek tek, lütfen, vicdanlarınızda sorgulayın; bu adaletse, bu maddeye "evet" deyin, adalet değilse, lütfen "hayır" oyunuzu kullanın.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, salona bir bakın da öyle söyleyin bari... Görüyorsunuz...

BAŞKAN - Sayın Sav, baktım...

ÖNDER SAV (Ankara) - Salona bakın da öyle söyleyin... Ayıp oluyor!..

BAŞKAN - Baktım efendim...

13 üncü maddeyi okutuyorum:

Kasa fazlaları ve alacaklarla ilgili düzeltme işlemleri

MADDE 13. - Bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin aktiflerinde mevcut ya da alacak olarak yer aldığı halde fiilen var olmayan kasa fazlası ve alacakların bu Kanunun yayımını takip eden ikinci ayın sonuna kadar şekil ve şartları Maliye Bakanlığınca belirlenecek  bir beyanname ile beyan edilmesi ve beyan edilen tutarın % 1 inin Kanunun yayımını takip eden ikinci ayın sonundan başlanmak üzere 6 eşit taksitte ödenmesi halinde bilançoda gerekli düzeltme yapılmasına izin verilir.

Bu madde ile ilgili usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Şahısları adına?.. Yok.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 13 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Salih Kapusuz

Faruk Çelik

Bülent Gedikli

 

 

Ankara

Bursa

Ankara

 

Kemalettin Göktaş

 

İrfan Gündüz

 

Trabzon

 

İstanbul

BAŞKAN - Komisyon maddeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz.

Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Katılıyorsunuz.

Önerge sahiplerinden söz isteyen?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, gerekçesi okunsun.

BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Konunun enflasyon muhasebesiyle ilgili çalışmalarda değerlendirilmesinin uygun olacağı düşünüldüğünden bu maddenin tasarı metninden çıkarılması yönünde düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, 13 üncü maddenin metinden çıkarılmasını isteyen önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi 13 üncü madde olarak okutuyorum:

Kıymetli maden ve ziynet eşyası ile ilgili değerleme farkı beyanı

MADDE 13. - 1. Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit şirketler dahil); esas faaliyetleri ile ilgili olarak 31/12/2002 tarihi itibariyle işletmelerinde mevcut olup, kayıtlarında yer alan kıymetli maden (altın, platin ve gümüş) ve kıymetli taşlar (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet ve inci) ile bunlardan yapılmış ziynet eşyasını  aynı tarih itibariyle borsa rayici, borsa rayici olmayanlarda emsal bedeli ile değerlemek suretiyle hesaplayacakları değerleme farklarını cins, vasıf ve miktarlarını belirten bir beyanname ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği ayı izleyen üçüncü ayın son iş gününe kadar bağlı oldukları vergi dairelerine bildirmek kaydıyla, ilgili malların maliyet bedellerine ilave  suretiyle defterlerine intikal ettirebilirler.

2.  (1) Numaralı fıkra hükmüne göre beyan edilecek değerleme farkları % 5 oranında vergiye tabi tutulur. Bu suretle tahakkuk ettirilen vergi, beyanname verme süresi içinde ödenir . Ödenen  bu vergiler, gelir ve kurumlar vergisinden mahsup edilemez, gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmez.

Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu Kanun hükümleri uyarınca değerledikleri emtiaya ilişkin değerleme farkları karşılığında pasifte özel bir karşılık hesabı açarlar. Bu hesapta izlenen karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi  halinde sermayenin unsuru sayılır  ve vergilendirilmez. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise söz konusu değerleme farklarını defterlerinin gider kısmına satın alınan mal olarak kaydederler.

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, madde üzerinde söz talebi?..Yok.

1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 13 üncü maddesinin 2 numaralı fıkrasında yer alan "yüzde 5" oranının, "yüzde 2,5" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Salih Kapusuz

Faruk Çelik

Bülent Gedikli

 

 

Ankara

Bursa

Ankara

 

Kemalettin Göktaş

 

İrfan Gündüz

 

Trabzon

 

İstanbul

BAŞKAN - Komisyon?...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, söz istiyor musunuz, yoksa gerekçesini mi okutayım?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddede yapılan oran değişikliğiyle, yararlanmak isteyen mükellef sayısının artırılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi 14 üncü madde olarak okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Kaçakçılık suçlarına ilişkin cezaların uygulanmayacağı haller

MADDE 14. - 1. Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan kaçakçılık suçlarını 31/10/2002 tarihinden önce bilmeyerek işleyenler hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaz, suç duyurusunda bulunulmuş olup soruşturma aşamasında bulunanlar için takibat yapılmaz, açılmış bulunan kamu davaları ortadan kaldırılır ve kesinleşmiş mahkumiyet kararları infaz edilmez. Sözkonusu suçları bilerek işleyenler bu Kanunun kapsamı dışındadır.

2. Anılan Kanunun 359 uncu maddesinin (b) fıkrasının (1) numaralı bendindeki "Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler", (2) numaralı bendindeki "belgeleri sahte olarak basanlar" hakkında (1) numaralı fıkra hükümleri uygulanmaz ve bahsi geçenler bu Kanunun 5, 6, 7, 8 ve 9 uncu madde hükümlerinden yararlanamaz.

3. İşlenen kaçakçılık suçlarından dolayı vergi ziyaına sebebiyet verildiği hallerde, (1) numaralı fıkra hükümlerinden yararlanılabilmesi için; salınan vergi ve kesilen cezalar ile gecikme faizi ve zamlarının, bu Kanunun yürürlüğünden önce ya da bu Kanun hükümlerinden yararlanılmak suretiyle öngörülen süre ve tutarda tamamen ödenmiş olması ve bunlara karşı idari yargı yerlerinde dava açılmaması veya açılan davalardan vazgeçilmesi şarttır.

BAŞKAN - 14 üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Topuz; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının en tartışmalı ve en dikkat çekici maddesi 14 üncü maddedir. Bir başka deyişle, 14 üncü madde, bu tasarının asıl amacını saptırmaya dönük, olumsuz bir etki yapmaktan başka hiçbir olumlu içerik taşımamaktadır. Keşke, bu 14 üncü madde bu tasarının içinde olmasaydı. Bu, hem Parlamentomuz için hem milletvekillerimiz için hem toplumumuz için daha hayırlı bir iş olurdu.

Daha önceki maddelerin konuşulması sırasında bir arkadaşımızın burada yaptığı konuşma üzerine, Sayın Maliye Bakanı heyecanlanarak ve sinirlenerek kürsüye fırlayıp bir konuşmamış olsaydı, bu madde üzerinde yapacağım konuşmayı daha başka türlü yapacaktım. Sayın Maliye Bakanı bu kürsüye gelerek, bence, çok büyük hatalar işledi. Sayın Maliye Bakanımız, milletvekilliğinin ciddî bir iş olduğunu hatırladı; ama, bakanlığın da çok ciddî bir iş olduğunu unuttu. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Maliye Bakanı, bu kürsünün bir iftira kürsüsü olmadığını söyledi; ama, bu kürsüden gerçekdışı ifadelerde bulunmayı yeğledi.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan, burada, ne hükümetin metninde ne de komisyondan Genel Kurula aktarılan metinde kendisinin aklanmasına dönük hiçbir hükmün bulunmadığını ifade etti. Sayın Bakan, zaten, bu konular ilk defa basına aktarıldığı zaman da, kendisiyle bu işin ilgisinin olmadığını, hayretler içerisinde "acaba ben de mi bundan yararlanıyormuşum, hele bir inceleyeyim" diyerek, bu konuda ne kadar samimiyetdışı bir davranış içerisinde olduğunu kanıtlamıştı.

Değerli arkadaşlarım, kanun tasarısının 14 üncü maddesiyle -hükümet metninin 12 nci maddesi, komisyonda aldığı numara 15- açıkça, Sayın Bakanı, yargılanmakta olduğu bir suç dolayısıyla, bu kanunun uygulayacağı hükümlerden muaf tutmuştur; yani, yargılandığı suç, bu kanun tasarısıyla suç olmaktan çıkarılmıştır, kasıt budur; hükümetin gönderdiği tasarının içeriği budur. Bunu hiç kimse başka türlü yorumlayamaz, başka yerlere çekemez. Zaten Sayın Bakan da bunun böyle olduğunu anladı, Adalet ve Kalkınma Partili sayın milletvekillerinin bir kısmı da bunun böyle olduğunu anladı, bizim orada yaptığımız konuşmadan sonra hemen Sayın Bakanın bu kanun tasarısı kapsamı dışına çıkarılmasıyla ilgili önerge vereceklerini söylediler; ama, sonra o önergeyi vermediler; başka bir önerge verdiler. (AK Parti sıralarından "kim" sesi)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Canikli...

ALİ TOPUZ (Devamla) - Komisyon üyeleriniz bilir, kim olduğunu onlara sorun, o arkadaşlarınız size söyler.

Komisyonda düzenleme yapılırken, Sayın Bakanın konusunun bu kanun tasarısı kapsamı dışına çıkarılmasına dönük bir gayret sarf edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna gelen yeni metin -bir yoruma göre- Sayın Kemal Unakıtan'ın bu kapsam dışında kaldığını ifade ediyor; birkısım arkadaşlarımızın yorumu öyle, birkısım arkadaşlarımızın yorumu bu noktada onlarla mutabık değil. Şunu ifade etmek istiyorum: Ne olursa olsun, hükümetin iradesi, Bakanın iradesi, kendisini burada affettirmeye dönüktür; zorlandığı için bu aftan kurtulma çarelerini aramıştır; fakat, 14 üncü madde olarak Genel Kurulun gündemine gelen madde, hukukî bakımdan, anayasa hukuku bakımından ileride çok büyük sakıncalar doğuracak bir maddedir. Nitekim, şimdi ifade edeceğim, burada öylesine hükümler vardır ki, davalar ortadan kalksın diye çaba sarf edilirken yeni davaların açılmasına imkân doğacaktır ve birisinin birvesileyle Anayasa Mahkemesine başvurması halinde, sahte belge düzenleyenlerin, yani naylon fatura düzenleyenlerin, naylon fatura basanların ve naylon fatura kullananların tamamının affedilmesi Anayasanın eşitlik ilkesi dolayısıyla söz konusu olabilir. Zaten, belki de bu maddenin arkasında böylesine bir ince hesap da yatıyor diye düşünebiliriz.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Kemal Unakıtan'ın bu madde kapsamına giren suçu, halen görülmekte olan bir davayla ortaya çıkmıştır. Orhan Aslıtürk ve Muhammed Ciğer diye bilinen, hayalî ihracat konusunda artık Türkiye'de herkes tarafından tanınan kişilerin bazı firmalarla yaptığı ilişkilerde -ki, bu arada bu iddianamede de belirtildiği gibi- Albaraka Türk Özel Finans Kurumu yöneticisi sıfatıyla Sayın Kemal Unakıtan'ın, hiçbir ihracat yapmadan, hiçbir mal alım satımı yapmadan, ihracat yapmış gibi, mal alım satımı yapmış gibi sahte belgeler düzenlenerek işlemlerin yapıldığı tespit edilmiş murakıplar tarafından ve haklarında 359 uncu madde uyarınca dava açılmasına karar verilmiş, dava açılmış, görümektedir bu dava. Eğer dokunulmazlık dosyalarıyla ilgili işleyiş hızlı olsaydı, Sayın Unakıtan'la ilgili fezleke çoktan buraya gelmiş olacaktı ve biz de Sayın Unakıtan'ın gidip aklamasına imkân verecek bir oylamayı burada yapmış olacaktık.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarının gerekçesinde gösterilen, ifade edilen durumla 15 inci maddenin birbiriyle hiçbir uyumu yoktur. Gerekçe, üst üste gelen iki kriz, deprem gibi önemli bir afetin yarattığı olumsuzluklar nedeniyle, zamanında vergisini ödeyemeyen, faizini ödeyemeyen ve bu nedenle borçlanmış olan, maliyeye karşı borçlu olan kişilerin affedilmesine, belli ölçüde faizlerinin indirilmesine, ödeme kolaylığı sağlanmasına ve bu dosyaların ortadan kaldırılmasına dönük, güncel koşullara göre olumlu sayılabilecek bir amaçla buraya gelmiştir; ama, 15 inci maddedeki konunun bununla hiç ilgisi yoktur. 15 inci madde, doğrudan doğruya sahte belge kullanmaya dönüktür, halk diliyle "naylon fatura" işlemlerine ilişkindir; hatta, sadece o değil, hayali ihracatı da içine alan bir alandır, hayali ihracat, sahte belge kullanma, hepsi bir arada oluşmuş bir suçtur. Biz, suçu ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın sözcüleri her vesileyle diyorlar ki: "Biz, seçmenin önüne gittik, söz verdik; biz bunları kaldıracağız, vergi affı getireceğiz, vergi barışı getireceğiz dediniz, şimdi onun gereğini yapıyoruz."

Değerli arkadaşlarım, hanginiz seçmenin önüne gittiniz de, biz, naylon fatura suçlarını ortadan kaldıracağız dedik; bir taneniz kalkıp bunu söyleyebilir mi?! (CHP sıralarından alkışlar) Eğer, siz, naylon faturaları affedeceğiz deseydiniz, şuraya 363 kişiyle gelme imkânınız olabilir miydi... (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, siz, buradan çıkıp, halkın önüne gidip, "evet, biz naylon fatura verenlerin bir kısmını affettik" diyebilecek misiniz, diyebilecek misiniz? (AK Parti sıralarından "yok böyle bir şey" sesleri, gürültüler)

Değerli arkadaşlar, bakınız...

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Yok öyle bir şey!

ALİ TOPUZ (Devamla) -Sevgili Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri; lütfen, sadece, kendi yöneticilerinizin ve bakanlarınızın size söylediklerini doğru olarak kabul etmeyin; bizim söylediklerimizin de doğru olabileceğini düşünerek, bir kere, iki kere, üç kere düşünün, o zaman, göreceksiniz ki, siz, naylon fatura kullananlara af getiriyorsunuz. (AK Parti sıralarından "alakası yok" sesleri) Nasıl alakası yok efendim! Nasıl alakası yok, nasıl alakası yok!(AK Parti sıralarından gürültüler)Eğer, siz, bunu anlamakta güçlük çekiyorsanız...

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Heyecanlanmayın...

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Söylediklerinizle alakası yok.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

ALİ TOPUZ (Devamla) - ...müsaade edin, güçlük çekenler gelsinler, biz, onlara, bunun aslının ne olduğunu gösterelim; yoksa, biz, burada olmayan bir şeyi mi söylemeye çalışıyoruz!

Değerli arkadaşlarım, isyanınızı anlıyorum; ben de sizin yerinizde olsam, belki, böyle isyan etme duygusu taşırdım. İncelemediğiniz, ayrıntısını bilmediğiniz bir konuda, söylenenlerin de doğru olabileceğini hiç kabul etmeden, burada hüküm veriyorsunuz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Hep siz biliyorsunuz, biz hiçbir şey bilmiyoruz!

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Doğru ise, değerlendiririz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibe müdahale etmeyin.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Ne olursunuz, bir defa söylediğinizi bir inceleyin, bir 24 saat düşünün Hanımefendi; bir düşünün, bir okuyun ne olduğunu, bir anlayın. (AK Parti sıralarından "inceliyoruz" sesleri,  gürültüler)

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Biz, sizi anlamıyoruz!

ALİ TOPUZ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, tabiî, hoşunuza gitmiyor söylediklerimiz. Bizim bütün çabamız şudur: Yolsuzluklarla mücadele etmek için daha birkaç gün önce, hep beraber, burada bir araştırma komisyonu kurulması için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ TOPUZ (Devamla) - Birkaç dakika izin verir misiniz Sayın Başkan...

BAŞKAN -Buyurun Sayın Topuz, devam edin efendim.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Bu araştırma komisyonu, bilgi toplayacak, çok geniş çapta çalışacak, yeni bilgilere ulaşacak, yeni delillere ulaşacak ve onların üzerine yürüyerek yolsuzlukla mücadele edecek. Kararlı olduğunuzu ifade etmek için de burada söylenmesi gereken her şeyi söylediniz.

Yeni bilgi arayacağınıza hazır elinizde birtakım bilgiler var; bu bilgiler, bir sürü yolsuzluğun yapıldığını gösteriyor; haydi bakalım bu bilgilerden yararlanarak niye bunun üstüne gitmiyorsunuz?! Neden gitmiyorsunuz?! (CHP sıralarından alkışlar) Ne zaman gideceksiniz? Yoksa, üzerine gittiğiniz zaman içinizdeki birtakım insanlara burada dokunacak diye mi korkuyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar;  AK Parti sıralarından "alakası yok" sesleri, gürültüler) Evet, iddia ediyorum, bir kısmınıza dokunacak diye korkuyorsunuz.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) -Korkar bir halimiz var mı?!

ALİ TOPUZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hep kendinizi esirgemeye çalışıyorsunuz. Dokunulmazlıkların zaten kaldırılmasıyla ilgili öteleme gayretinizin ne olduğunu zaten anlıyoruz. Siz zannediyorsunuz ki, zaman içerisinde bütün suçlarınızı yasayla ortadan kaldırırsınız, ondan sonra da dokunulmazlıkların kaldırılmasına hacet kalmaz veya dokunulmazlıkları da böyle kaldırdık dersiniz.

Sizi, bu tarihî kürsüden uyarıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin onuruyla, onun tarihten gelen gururuyla oynayacak davranışa alet olmayın. Bu 15 inci madde metinden çekilmediği takdirde, Türkiye Büyük Millet Meclisine ağır bir bühtanda bulunmuş  olacaksınız; yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bazı sahtecilik suçlarını affedebileceği gibi bir görüntü vereceksiniz. Bu Meclise bunu yakıştıramayız, bu Meclise böyle bir leke, böyle bir gölge düşürmemeliyiz.

O nedenle, hepinizden rica ediyorum; elinizi vicdanınıza koyun, 15 inci maddeyi metinden çekin,. 13 üncü maddeyi çekmek bir şey ifade etmez. Eğer, kendinize güveniyorsanız ve söylediklerinize inanıyorsanız 15 inci maddeyi metinden çekersiniz. Aksi takdirde, bir AK Parti olduğunuzu bize söyleyemezsiniz, ne zaman mahkemeler önünde hesap verir buraya gelirsiniz, belki ondan sonra adınızın AK Parti olmasına biz de razı olabiliriz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz.

Sayın Kapusuz, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; saat 15.00'ten beri, Meclisimiz, en ciddî konuları tartışmaya devam ediyor. Bu kadar uzun süredir çalışan bu Mecliste, elbette, konuşmacıların, zaman zaman tansiyonlarının yükseldiğini ve amacını aşan konuşmalarda ifadelerin dahi yer alabildiğini görebiliyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ancak, ifade etmek istediğim husus şudur ki, insanlar, bazı değerlendirmeleri yaparken, birazcık da, insaflı ve vicdanlı olmalıdır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, şimdi, bakıyorum da, tasarının görüşmeleri başladığı andan şu ana gelinceye kadar belirli noktalara odaklandık. Sayın Bakanımızla ilgili bir itham ve iddia, arkasından, bu, 15 inci maddeyle ilgili ne idiğü tam anlaşılmış olduğunu zannetmediğim değerlendirmeler ve benzeri konulara özellikle her maddede atıfta bulunuldu.

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - İşinize gelmedi!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, öncelikli olarak şunu ifade etmek isterim ki, değerli grup yöneticilerimizin önüne de gelmiştir, bu konuyla ilgili verilmiş bir önergemiz var. Önergemiz, biraz sonra okunacak ve oylanacak; fakat, ben, burada, kamuoyunun yanlış bilgilenmemesi için birkaç hususu açıklamak istiyorum. Sayın Bakanımızın biraz önce yapmış olduğu açıklamayı belki arkadaşlarımız yeterli bulmadılar, belki de hissî buldular, bunu da saygıyla karşılarız; ama, bir sayın bakan ki, komisyonda bunu geniş bir şekilde anlatmışsa, kendisiyle alakalı olmadığını ifade etmişse, yetmemiş, kamuoyunu bilgilendirmek adına bir basın açıklaması göndermişse, hâlâ bunlar açıkça orta yerde bilinirken ve dururken, bu konuya bu kadar yoğunlaşmak, kanaatim odur ki, birazcık haksızlık oluyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, elbette, yargıda karar haline gelmemiş bütün iddialar, sadece iddiadan ibarettir. Hüküm giymek, mahkemenin, bağımsız yargının kararıyla sonuçlanır.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Ne alakası var?!.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Şu anda, bir dava süreci devam ediyor. Zannedersem birçok arkadaşımızla ilgili, değişik konularda davaların olması da mukadderdir, gayet de doğal. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bakınız, şimdi, size bir şey soracağım: Siz bir bankanın yöneticisi olsanız, ihracatçı bir firmaya kredi verseniz, sizin kredi vermiş olduğunuz o firmada, herhangi bir şekliyle bir naylon fatura bulunsa, siz, o bankayı, o banka yönetimini suçlayabilir misiniz? (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) İnsaf edin yahu... (CHP sıralarından "suç işlemişse suç" sesleri) İnsaf edin arkadaşlar... Sayın Bakan, bir özel finans kurumunda yönetimde bulunuyor; onların işlem yaptıkları herhangi bir firmayla ilgili olarak da, iddia edilen bir rapora istinaden, bir dava gündemde duruyor. Bu dava, daha henüz kesinleşmemiş.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Çok masumane!..

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu kadar alenen, her şey ortadayken, Sayın Bakan bakanlık görevinde olmasa, siz, ne Kemal Unakıtan'ı tanıyacaktınız ne bu meseleyi konuşacaktınız; ama, sizi bu noktaya çeken şey -üzülerek ifade edeyim ki- taşıdığınız kimlik ve görevdir; Sayın Unakıtan'ın milletvekili olması ve bakan olmasıdır. Değerli arkadaşlar, istirham ediyorum, milletvekillerine gelince bu kadar acımasız olmayalım. Hepimiz aynı gemideyiz, aynı görevde bulunuyoruz. İnsanların hatası varsa, yanlışı varsa, sonuna kadar arkasında dururuz, ne gerekiyorsa yaparız; ama, sadece sıfatı milletvekilidir diye, bakandır diye, kesinleşmemiş -biraz önce örneğini verdiğim gibi, siz, bir banka müdürünü, ihracat yapan bir firmaya birileri sahte fatura verdiğinden dolayı nasıl sorumlu tutamazsanız- bir konuda, Sayın Bakanımızı da, bu manada, sorumlu tutma hakkınız yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Mahkemeler niye var?!.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Açık ve net bir şey daha söylemek isterim; bu konuda, Vergi Usul Kanununun -ilgili arkadaşlarım çok iyi bilir- 333 üncü maddesi açık hükümdür.

Değerli arkadaşlar, gelelim diğer bir hususa; söylemek istediğim şey şu: Seçimlerden bugüne kadar iki ay gibi kısa bir zaman geçti ve AK Parti olarak biz, birbuçuk aylık  bir hükümet olarak Türkiye'nin huzurundayız ve hizmetindeyiz.

Bir kez daha ifade etmek isterim ki, programımız, seçim beyannamemiz, acil eylem planımız ve hükümet programımız bizim taahhütlerimizdir, millete sözümüzdür, şayet bu dönem sonuna geldiğimizde, Allah ömür verir de beraber olursak, alın bu saymış olduğum programımızı, hükümet programımızı, parti programımızı ve acil eylem planımızı, bunların şununu, şununu gerçekleştirmediniz diyerek bizi sorumlu tutun, kamuoyuna da şikâyet edin, milletimiz de bizi takip etsin.

ORHAN SÜR (Balıkesir) - Yeşil mazotu beş sene sonra mı çıkaracaksınız?

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Hiç unutmayınız ki, bizim bu konularda en ufak bir tereddütümüz olmayacaktır, doğru bildiklerimizi, milletin huzurunda oy alırken söylediğimiz her sözü yerine getireceğiz, milletimiz de, siz de rahat olunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, yine hatırlatmak istiyorum. Bakın, biz, seçimlerden hemen sonra bu konulara açıklık getirdik. Dedik ki, biz, malî miladı ortadan kaldıracağız, kaldırdık; siz bunu ertelemek istediniz, biz kaldıracağımızı söyledik. Siz olsaydınız erteleyecektiniz, biz geldik kaldıracağız dedik ve kaldırdık. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Vergi barışını hayata geçireceğiz, binlerce dosyayı mahkemelerde süründürmek, ihtilaflı konuları Türkiye'nin, milletin gündeminde tutmak istemiyoruz dedik, şu anda geldik bu vergi barışı yasasını da birlikte çıkarıyoruz.

MEHMET ŞERİF ERTUĞRUL (Muş) - Dokunulmazlık?!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Arkadaşlar, üçüncü adıma gelince, vergi reformunu yapacağız, acil eylem planında vermiş olduğumuz tarih içerisinde bunu da hayata geçireceğiz. Harcama reformu başta olmak üzere, enflasyon muhasebesini de bu vergi reformunun içine koyacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bu konuda da sizlerin, özellikle muhalefetin değerli katkılarına açık olduğumuzu bir kez daha söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, ben inanıyorum ki, hiçbir dürüst esnaf, tüccar, sanayici kendisinin isminin lekelenmesini, kötü işlere bulaşmasını istemez; ama, Türkiye'de iyi yönetim sergileyemeyen iktidarlar, üzülerek ifade edelim ki, birçok dürüst insanı iş sahibi iken işsiz ettiler, perişan ettiler. Birçok insan sürekli küçülmek mecburiyetinde kaldı.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Ama suç işlemediler.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, bu insanların, şu anda problemleri var. Biz istiyoruz ki, bu problemlere çözüm bulalım. Elbette, bu çözümü bulurken, bu sosyal olayların, vergiye taalluk eden hususların, bıçak gibi, fizikî olay gibi birbirinden ayrıştırılması da mümkün değildir. O halde, ne yapacaksınız; bir ortalama yol bulacaksınız.

Siz, başından beri bir şey söylüyordunuz, bu yasada adalet yok diyen, şu maddede adalet yok diyen arkadaşlarıma bir hatırlatmada bulunuyorum, evet, hükümetimizden bir tasarı geldi, bu tasarıda farklılıklar vardı, biz, milletvekili arkadaşlar olarak, Genel Kurulda bunu düzeltiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dedik ki, gecikme zammı ve gecikme faizi gibi, bilinen yüksek oranların yerine, kalıcı oranlar getirelim. Nedir bu; TEFE'yi koyalım. 1998 Ocak ayında, bir mükellef, vergisini ödemiş; ama, bir mükellef de ödeyememiş. Şimdi, biz ne yapıyoruz; vergisini ödeyemeyenlerin ödemesini temin etmeye çalışıyoruz. Nasıl yapıyoruz bunu; o gün, o ayda, ocak ayında TEFE ne kadarsa, onu, bugün üzerine koyuyoruz, tahsil ediyoruz; yani, bir nevî, ödeyenin hakkını, ödemeyenden alıyoruz, aynı zamanda, ona da ödeme kolaylığı getiriyoruz. Bunda adalet yok mu arkadaşlar, bu adil değil mi?! (AK Parti sıralarından alkışlar)

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Çiftçi borçları ne oldu?..

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Yani, elinsaf derken, istirham ediyorum, bu konularda...

Bakın, farklı düşündüğünüz konularda bizi ikaz edin, biz bunlara saygı gösteriyoruz. İnşallah, birlikte düzenlemek istediğimiz birtakım konularla ilgili olarak da, elbette, sizlerin katkılarını, her seviyede bekleyeceğiz.

Bir husus daha var ki, bizim, hiçbir korkumuz yok arkadaşlar. Sayın Genel Başkanımız başta olmak üzere -bütün milletvekilleri, bu 363 kişi huzurlarınızda- bakanları ve milletvekilleriyle, bizden aradığınız her şeyi, sonuna kadar arayın; ama, aradığınız o yanlışlıkları, burada bulmayacaksınız, bulamayacaksınız, çok açık. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Anadolu'da bir tabir var...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sevgili Başkanım, yargı karar versin...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet, Sayın Koç, zaten biraz önce sizin Sayın Bakanımızla ilgili dediğiniz konuyu ben de söyledim, doğru; arkadaşım çıktı...

HALUK KOÇ (Samsun) - Hep beraber açalım önlerini.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) -... yargı karar vermediği halde yargıçlık yaptı, yargıladı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Biz şunu söylüyoruz: Arkadaşlar, değerli dostlar, şunu yapalım, yargılayıcı olmayalım, biraz anlayışlı olalım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Topuz; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tekrar huzurunuza çıkmak zorunda kaldığım için beni bağışlayın; ama, mecbur kaldığımı ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, gerek Sayın Bakan gerekse Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüleri, bize hitaben "kendinizi yargı yerine koyup bizi suçluyorsunuz" ifadesinde bulundular...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yargılamayın dedim.

ALİ TOPUZ (Devamla) - "Yargılamayın" dediler. Oysa, bizim yargılamaya niyetimiz yok, yargının önüne çıkın diyoruz size...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Çıkıyoruz işte.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Yargıdan kaçmayın diyoruz size.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Kaçan yok efendim.

ALİ TOPUZ (Devamla) - Şu iddianame ve devam eden davaya göre, Sayın Bakanın yargı önüne çıkıp aklanma yolunu seçmesi yerine, bu kanun tasarısıyla suçunu ortadan kaldırmaya çalıştığını şimdi size ispat edeceğim.

Değerli arkadaşlarım, 15 inci madde, hükümet taslağında 12 nci madde olarak düzenlenmişti. Biraz evvel anlattığım gibi, orada yapılan tartışmalar sonunda, Sayın Bakanın, kapsam dışına çıkarılması sonucunu da doğurabilecek bir düzenleme yapılarak, Plan ve Bütçe Komisyonu önerisi Meclisin önüne geldi.

Şimdi, bize bu maddeyle ilgili bir önergenin verilmiş olduğu bilgisi ulaştı. Sayın Salih Kapusuz ve arkadaşları tarafından imzalanan bu önerge, 15 inci maddenin (1) numaralı fıkrasını değiştiriyor. Şimdi söyleyeyim, önce, 15 inci maddenin (1) numaralı fıkrası neydi: "Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan kaçakçılık suçlarını 31.10.2002 tarihinden önce bilmeyerek işleyenler hakkında -bu "bilmeyerek" sözcüğü komisyonda eklenmişti- Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaz, suç duyurusunda bulunulmuş olup soruşturma aşamasında bulunanlar için takibat yapılmaz, açılmış bulunan kamu davaları ortadan kaldırılır ve kesinleşmiş mahkumiyet kararları infaz edilmez. Söz konusu suçları bilerek işleyenler bu Kanunun kapsamı dışındadır."

Burada "bilerek işleyenler bu Kanun kapsamı dışındadır" denirken, Sayın Kemal Unakıtan'ın, şu elimdeki iddianamede belirtilen suçunun zaten bilerek işlenmiş bir suç olduğu tespit edildiği için dava açılmış, dolayısıyla, bu, bu kanunun kapsamına girmeyecekti; ama, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın milletvekilleri, grup başkanvekillerinin imzasıyla buraya bir önerge sunmuşlar.

Biraz evvel benim konuşmalarıma karşı biraz şüpheyle bakan Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımın can kulağıyla dinlemesini rica ediyorum.

"Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri 31.8.2002 tarihinden önce işleyenler hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaz, soruşturma aşamasında olanlar için takibat yapılmaz, açılmış bulunan kamu davaları ortadan kaldırılır ve kesinleşmiş mahkumiyet kararları infaz edilmez." Ne demektir bu?! (CHP sıralarından alkışlar) Şunun cevabını bana verin, bu ne demektir?! 

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bilerek işleyenler!

ALİ TOPUZ (Devamla) - Bu, naylon fatura dolayısıyla suçlanmış olan herkesin suçunu ortadan kaldıran bir belgedir; Sayın Kemal Unakıtan'ın da suçunu ortadan kaldıran bir belgedir. Bunu kabul edecek olursanız, Sayın Kemal Unakıtan mahkemeye gitmeyecek. Biz, Kemal Unakıtan'ın suçlu olduğunu, burada bir savcı sıfatıyla söylemiyoruz, devam etmekte olan bir yargı işleminin önüne engel çıkarmayın, bırakın gitsin, suçsuzluğunu orada kanıtlayacaksa kanıtlasın, kanıtlayamayacaksa da cezasını çeksin diyoruz.

Siz, şimdi, bu maddeyle, Sayın Kemal Unakıtan'ı daha evvelki maddeyle yeterince kurtaramadığınız gibi bir komplekse kapılmış olmalısınız ki ya da Kemal Unakıtan'la beraber başka birtakım insanları da bu kanunun kapsamı dışına çıkarmak gibi bir amacınız olduğu için veya öyle birtakım telkinlerin altında kaldığınız içindir ki, buraya, bu fıkrayı getirdiniz.

Şimdi, Halep oradaysa, arşın burada; samimiyetiniz, dürüstlüğünüz ve yolsuzluklara karşı tavrınız, bu önergenin oylaması sırasında ortaya çıkacak. Bu önergeyi oyladığınız takdirde, sizin kamuoyu önüne çıkabilme yüzünüz kalmayacaktır; çünkü, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her gittiğiniz yerde, bu yaptığınız şeyi millete anlatacağız, bunun hesabını veremeyeceksiniz.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Topuz, teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, 14 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır.

Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım; sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 14 üncü maddesinin, madde başlığının "Uygulanmayacak hükümler" olarak, (1) numaralı fıkrasının da aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (2) numaralı fıkrasında yer alan "...5,6,..." ibaresinin fıkra hükmünden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                       

Salih Kapusuz

Bülent Gedikli

Faruk Çelik

 

 

 

Ankara

Ankara

Bursa

 

 

Kemalettin Göktaş

 

İrfan Gündüz

 

 

Trabzon

 

İstanbul

 

"1. Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri 31/08/2002 tarihinden önce işleyenler hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaz, soruşturma aşamasında olanlar için takibat yapılmaz, açılmış bulunan kamu davaları ortadan kaldırılır ve kesinleşmiş mahkûmiyet kararları infaz edilmez."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutacağım ve bu önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olduğu için işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 19 sıra sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısının 14 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.               16.01.2003

                       

Ali Topuz

Osman Kaptan

Akif Hamzaçebi

 

 

İstanbul

Antalya

Trabzon

 

Mehmet Mesut Özakcan

Ali Kemal Deveciler

Birgen Keleş

 

Aydın

Balıkesir

İstanbul

 

Ali Kemal Kumkumoğlu

K. Kemal Anadol

Hakkı Akalın

 

İstanbul

İzmir

İzmir

 

Gürol Ergin

Kazım Türkmen

Enis Tütüncü

 

Muğla

Ordu

Tekirdağ

 

 

Osman Coşkunoğlu

 

 

 

Uşak

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Topuz, önergeniz üzerinde konuşacak mısınız; yoksa, gerekçeyi okutayım mı efendim?

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Hükümetçe Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulmuş olan tasarının "Kaçakçılık Suçlarına İlişkin Cezaların Uygulanmayacağı Haller" başlıklı 12 nci maddesinde Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan kaçakçılık suçlarını 13.10.2002 tarihinden önce işleyenler hakkında ceza hukuku hükümleri uyarınca takibat yapılmamasının esasları düzenlenmişti.

Madde, Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinin (b) fıkrasının (1) numaralı bendindeki "defter kayıt ve belgelerini yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyan veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler" ile (2) numaralı bendindeki "belgeleri sahte olarak basanlar" af kapsamı dışında bırakmaktaydı.

Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesi, kaçakçılık suçu sayılan birçok hal yanında sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullananlar için de hapis cezası öngörmektedir. Bu belgelerin kullanımında hapis cezası müeyyidesinin uygulanabilmesi "kast" unsurunun varlığına bağlıdır. Ceza hukukunun genel prensibi de, cürümlerde kastın aranacağı yönündedir. Anılan belgeleri kasıtlı olarak kullananlar için af getirilirken diğer grubun af dışında bırakılması, tasarının kendi içinde bir tutarlılığının olmadığını göstermektedir.

Naylon fatura olarak da isimlendirilen sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanımında, belge kullananların sağladıkları menfaat belge düzenleyenlerden az değildir; hatta, onlardan daha fazladır.

Ayrıca, son yıllarda yoğun olarak yaşanan sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanımının af kapsamında düşünülmesi, kamu vicdanını oldukça rahatsız edeceği gibi, Katma Değer Vergisi iadelerinde de, vergi idaresini oldukça güç durumda bırakacaktır.

Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan tartışmalarda, bu gerekçeler de dikkate alınarak 12 nci maddenin (1) numaralı fıkrası, 15 inci maddenin (1) numaralı fıkrası olarak, sadece "bilmeyerek kullanım" fiilini af kapsamına alacak şekilde değiştirilmiştir; ancak, yeni düzenleme de, teknik olarak sorunlarla doludur. Bunun yanında (1) ve (2) numaralı fıkralar bir arada yorumlandığında, komisyonun, anılan belgeleri bilerek kullananların af kapsamı dışında bırakılması yönündeki niyetinin de tasarıya açık bir şekilde yansıtıldığını söylemek mümkün değildir. Kaldı ki, bilmeyerek kullanma, Vergi Usul Kanununun şu andaki hükümleri çerçevesinde de hürriyeti bağlayıcı cezalarla müeyyidelendirilmiş değildir. Anılan nedenlerden dolayı, 15 inci maddenin tümüyle tasarı metninden çıkarılması daha uygun bir düzenleme olacaktır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 14 üncü maddesinin madde başlığının "Uygulanmayacak hükümler" olarak, (1) numaralı fıkrasının da aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (2) numaralı fıkrasında yer alan "...5, 6..." ibaresinin fıkra hükmünden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                 Salih Kapusuz

                                                        (Ankara) ve arkadaşları

"1- Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri 31.08.2002 tarihinden önce işleyenler hakkında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaz, soruşturma aşamasında olanlar için takibat yapılmaz, açılmış bulunan kamu davaları ortadan kaldırılır ve kesinleşmiş mahkûmiyet kararları infaz edilmez."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu efendim?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar[!])

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bravo, Sayın Bakan!..

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Hayırlı olsun, hayırlı!..

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Onlar hortumcuydu, siz nayloncusunuz!

KEMAL ANADOL (İzmir) - Naylon parti bu, AK Parti değil; naylon parti!..

(CHP Grubu milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk ettiler)

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; özellikle, sizlere, birkaç hususu...

Değerli arkadaşlarım dinlemiş olsalardı... İnanıyorum ki, dışarıdan, televizyondan dinleyecekler. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, şimdi, Bektaşivâri birtakım değerlendirmeler olur; üstü okunur altı atlanır, altı okunur üstü atlanır. Şimdi, ben, bu konunun doğru anlaşılması, özellikle bizi takip eden vatandaşlar tarafından bir yanlışın yapılmadığının anlaşılabilmesi için bir açıklama lüzumunu hissettim; bunu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 15 inci maddeye, düzenleme itibariyle bir bütünlük içerisinde bakılacak olursa, arkadaşlarımızın değerlendirmesi gibi bir değerlendirmeye ulaşmak mümkün değildir. Neden; özellikle bu konuda, bu 15 inci maddenin birinci fıkrasıyla ilgili olarak yaklaşımı doğru anlamak lazım. bir uygulamanın genel yaklaşımını ifade etmektedir. Dolayısıyla, komisyonda, arkadaşlarımızın bir önergesiyle sadece "bilmeyerek" ifadesi teklif edilmiş ve komisyon da bunu kabul etmiş. Şimdi, bunu esas kabul ederek, arkadaşlarımız, birçok şeyi bunun üzerine monte etmeye başladılar; ama, biz, bunu, bu yanlış anlaşılmalara mahal olmasın diye ne yaptık; önergemizle düzelttik; yani, oradaki metni, hükümetimizden gelen metin haline çevirdik; ama, arkadaşlarımız bu kısma değindiler, ondan sonraki kısma gelince hiç ellemediler, beyanlarında hiç yer almadı. Ben, burayı sizlerin huzurunda bir kez daha okumak istiyorum; yani, kimler bu uygulamalardan yararlanmayacak, bunun doğru anlaşılması lazım.

Bakınız, yararlanmayacakları ikinci fıkrada düzenliyor metin: "2. Anılan kanunun 359 uncu maddesinin (b) fıkrasının (1) numaralı bendindeki 'Defter, kayıt ve belgelerini yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler' (2) numaralı bendindeki 'belgeleri sahte olarak basanlar' hakkında (1) numaralı fıkra hükümleri uygulanmaz ve bahsi geçenler bu kanunun -5 ve 6'yı, biz, genel olarak düzenlemede denge olsun, adalet olsun diye çıkarıyoruz- 7, 8 ve 9 uncu madde hükümlerinden yararlanamaz." Kim yararlanamıyor; işte, bu düzenlemede sahtecilik yapanlar bundan yararlanamıyor. Arkadaşlarımız bunu yok kabul ediyor; bir.

Bir diğer husus daha var ki, o da üçüncü fıkradır. Üçüncü fıkra nedir; ödeme şartlarını ifade ediyor. Zaten, alınması gerekli olan bütün vergileri alıyorsunuz. Hayalî ihracatçılar olarak bilinen, sahte faturacılar olarak bilinen bu kesim ise, zaten bunları ödeme gücüne de sahip değil.

Dolayısıyla, biz, diyoruz ki, altını ve üstünü okuduğunuz şeyin ortasını da okuyun. Ben, sadece bunu sizlerle paylaşmak istedim.

Hepinize saygılar sunuyor, başarılar diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, teşekkür ediyorum.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - CHP'liler muhalefetten çabuk yoruldu Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, komisyon metninde 15, şimdiki halde 14 üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi 15 inci madde olarak okutuyorum:

Ecrimisil ve bazı alacaklara ilişkin hükümler

MADDE 15. - 1. 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 75 inci maddesi ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsili öngörülen ecrimisillerden, vadesi 31/10/2002 tarihinden önce olduğu halde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmemiş bulunanların tamamı ile bunlara bağlı gecikme zamlarının % 20'sinin; 6 eşit taksitte Şubat, Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim, Aralık 2003 ayları sonuna kadar ödenmesi, dava açılmaması veya açılmış davalardan vazgeçilmesi şartıyla gecikme zamlarının kalan % 80'inin tahsilinden vazgeçilir.

2. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödenmesi gerektiği halde ödenmemiş bulunan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren, Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve tutarı 200.000.000 lirayı aşmayan trafik para cezaları ile tutarı 100.000.000 lirayı aşmayan diğer para cezalarının tahsilinden vazgeçilir.

3. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilebilir hale geldiği halde ödenmemiş bulunan 30/6/1934 tarihli ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanuna göre doğan yiyecek bedellerinin ve bunlara ilişkin gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilir.

4. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 41 inci maddesine istinaden vergi tahsilatı yetkisi verilen bankalar ile postaneler adına  uygulanan gecikme  zamları ile  ilgili kuruluşların sorumluları adına hesaplanan % 10 nispetindeki cezaların tahsilinden vazgeçilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 15 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan "31/10/2002" tarihinin "31/8/2002 olarak, "...bunlara bağlı gecikme zamlarının % 20'sinin..." ibaresinin "...bu tutara gecikme zammı yerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutarın,..." olarak ve "...gecikme zamlarının kalan % 80'inin tahsilinden vazgeçilir..." ibaresinin de "...ecrimisillere uygulanan gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilir..." şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Faruk Çelik

Bülent Gedikli

 

Ankara

Bursa

Ankara

 

Kemalettin Göktaş

 

İrfan Gündüz

 

Trabzon

 

İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, konuşacak mısınız?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçesi okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ecrimisil alacaklarının reel değerini korumak amacıyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre uygulanan gecikme zamlarının yerine, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak gecikme zammı hesaplanmakta; vergi aslı ile birlikte bu şekilde hesaplanan tutarın ödenmesi koşuluyla 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usülü Hakkında Kanun hükümlerine göre uygulanan gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilmektedir.

Devlet İstatistik Enstitüsünün her ay için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı esas alınarak hesaplanacak tutar, gecikme zammının hesaplama metodu ve hesaplama süresi değiştirilmeden bu oran sadece aylık gecikme zammı oranı yerine kullanılarak belirlenecektir. Belirtilen gerekçelerle bu düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi 16 ncı madde olarak okutuyorum:

Belli tutarın altındaki alacakların terkini

MADDE 16. - 31/10/2002 tarihinden önce vadesi geldiği halde ödenmemiş bulunan, Devlete ait olup Maliye Bakanlığına bağlı vergi dairelerince tahsil edilen ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren her bir alacağın türü, dönemi, asılları ayrı ayrı dikkate alınmak suretiyle tutarı 10.000.000 lirayı aşmayan aslî alacaklarını ve tutarına bakılmaksızın bu asıllara bağlı fer'i alacakların, aslı ödenmiş fer'i alacaklardan tutarı 20.000.000 lirayı aşmayanların tahsilinden vazgeçilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde konuşma talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 16 ncı maddesinde yer alan "31/10/2002" tarihinin "31.8.2002" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Faruk Çelik

Bülent Gedikli

 

Ankara

Bursa

Ankara

 

Kemalettin Göktaş

 

İrfan Gündüz

 

Trabzon

 

İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklik Kanunun kapsadığı dönemin 31/08/2002 olarak yeniden belirlenmesine ilişkindir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi 17 nci madde olarak okutuyorum:

Kamu kuruluşlarının taksitleri

MADDE 17. - 1. Özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlar dahil 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi iktisadi devlet teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları, bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları, iştirakleri ile büyükşehir belediyeleri, belediyeler, il özel idareleri, bunlara ait tüzel kişiler veya bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar, bu Kanun hükümlerine göre ödeyecekleri tutarları ilk taksit Şubat 2003 ayından başlamak üzere 24 ayda 24 eşit taksitte öderler.

2. Büyükşehir belediyeleri, belediyeler, il özel idareleri, bunlara ait tüzel kişilerin veya bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşların bu Kanuna göre ödeyecekleri taksit tutarları, 2/2/1981 tarihli ve 2380 sayılı, 27/6/1984 tarihli ve 3030 sayılı kanunlar uyarınca kendilerine verilen payların, anılan Kanunlar çerçevesinde Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan borçlarına karşılık ayrılan kısımlarından, ilgisine göre Maliye Bakanlığı veya İller Bankası tarafından kesilerek belirlenecek hesaplara nakden veya hesaben ödenir. Yapılacak kesintinin taksit tutarını karşılamaması halinde eksik kalan tutar, izleyen ilk taksit ayında mükellef tarafından faiz uygulanmaksızın nakden ödenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Mustafa Açıkalın konuşacaklar.

Sayın Açıkalın,buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (İstanbul) -

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Vergi Barışı Kanunu Tasarısının, kamu kuruluşlarının taksitleriyle alakalı 17 nci maddesiyle ilgili olarak şahsî görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.

Bilindiği üzere bu madde, özelleştirmeye tabi kamu kurumları dahil 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi iktisadî devlet teşekkülleri, kamu iktisadî kuruluşları, bunların iştirakleri, bağlı ortaklıkları, döner sermayeleri, keza 3030 sayılı Kanuna tabi büyükşehir belediyeleri ve belediyelerin bu kanun kapsamına giren vergi borçları bakımından; yani, Vergi Usul Kanunu kapsamında sayılmış vergi borçları bakımından -bunlar özellikle Emlak Vergisi borçlarıdır, kanunî paylarıdır- ödeyecekleri tutarlar açısından yirmidört aya kadar taksitlendirme getirmektedir. Bu, bilindiği üzere bir ölçüde bu idarelere fon aktarımıdır. Özellikle belediyeler ve kamu iktisadî teşebbüsleri, çalıştırmakta oldukları, istihdam ettikleri işçiler dolayısıyla ödemek zorunda bulundukları Stopaj Vergisini vergi dairelerine yıllardır yatıramamakta, bu yüzden de kamu idarelerine büyük borçları bulunmaktadır. Bu borçlar sebebiyle alacaklı vergi idaresi ile bu kurumlar arasında gereksiz ihtilaflar doğmaktadır. Bu kurumların, gerektiğinde, mal ve alacakları haczedilmekte ve bu kurumların yetkilileri bu tür tasarruflardan kurtulmak için, Ankara'da her gün ilgili bakanın kapısını aşındırmaktadır.

Bu maddeyle, bu tür kamu kurumlarına bir ödeme kolaylığı getirilmektedir. Sanıyorum, verilecek önergeyle bu 24 ay, 36 aya çıkarılacaktır; bu da, daha büyük bir rahatlama getirilecektir. Keza, bu ödeme de kurumların inisiyatifine bırakılmamak bakımından ikinci fıkrayla bunların hak ettikleri -ki, bunlar, özellikle belediyeler İller Bankasından, büyükşehir belediyeleri de Hazineden, kanunları gereği belli paylar almaktadırlar- bu payların ödenmesi sırasında, bu borçları, takas-mahsup yapılmak suretiyle kapatılacaktır.

Bu maddeyle ilgili olarak söyleyeceklerim bundan ibarettir. Ancak, 359 uncu maddeyle ilgili olarak, konu, fevkalade yanlış bir istikamete sevk edildiği, haksız ve kanunun lafzına ve ruhuna uymayan yorumlarla değişik mecralara çekildiği için, izninizle, bu madde üzerinde durmak istiyorum.

Esasında bu madde, 15 inci madde, 3 fıkradan ibaret bir madde. Bilindiği üzere, bu maddenin, 3 fıkrasıyla birlikte mütalaa edilmesi lazım. Her ne kadar, 1 inci fıkra kaçakçılık suçlarındaki cezaları affetmekte, savcılıkların takibinden kurtarmakta ise de, geneli üzerinde görüşme yapıldığı sırada açıkladığım üzere, 2 nci ve 3 üncü fıkralarla, bu maddeye çok önemli sınırlamalar ve şartlar getirilmiştir.

Bunlardan bir tanesi, 359 uncu madde, kullanan ve düzenleyen açısından suç belirlemiştir. Birinci olarak, 2 nci fıkra, 359 uncu maddeyle alakalı olarak düzenleyenleri hiçbir şekilde 1 inci fıkra kapsamına sokmamaktadır. Aynı şekilde, bu kişiler, yani, 2 nci fıkra kapsamına girenler, yani, belgeleri sahte, yanıltıcı olarak tanzim edenler, düzenleyenler, bu kanunun 5, 6, 7 ve 8 inci maddelerinden de istifade etmeyeceklerdir. Yani, hem bu maddelerden hem de 15 inci maddenin 1 inci fıkrasından yararlanmayacaklardır. Bunun, bir kere tespit edilmesi ve açıklanması icap eder.

İkinci olarak, 3 üncü fıkra, şahıs isimleri zikretmek istemiyorum; ama, burada ismi geçen kişiler bakımından, yani belge düzenleyenler olarak ifade edilen kişiler bakımından, yerine getirilmesi çok ağır şartlar taşımaktadır. Bunlar, kaçakçılık suçu işlemişlerdir ve vergi zıyaı sebebiyle de, haklarında vergi inceleme raporları yazılmıştır, fevkalade büyük montanlarda bunlara vergi cezası ve ikmalen vergi salınmıştır. Ancak bu tutarlar, bu miktarlar, yani vergi idarelerinin vergi incelemeleri neticesinde salmış bulunduğu bu vergiler ödendiği takdirde, bu kişiler birinci fıkra hükmünden istifade edeceklerdir. Bunu da çok tabiî karşılamak lazım. Biz, kişilerin hürriyetleriyle alakalı değiliz. Çaldıkları, çırptıkları iddia edilen mallar dolayısıyla, bunun vergilerini, buna isabet eden vergileri, alacakları idarelere ödedikleri takdirde, bunların hürriyeti bağlayıcı cezadan kurtulmalarını da tabiî karşılamak icap eder.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Açıkalın, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 19 sıra sayılı tasarının 17 nci maddesinde yer alan "...şubat..." ibaresi "...haziran..." ve "...24 ayda 24 eşit taksitte..." ibaresinin "...36 ayda 36 eşit taksitte..." olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Salih Kapusuz

Faruk Çelik

Bülent Gedikli

 

 

Ankara

Bursa

Ankara

 

Kemalettin Göktaş

 

İrfan Gündüz

 

Trabzon

 

İstanbul

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutacağım ve bu önerge en aykırı önerge olduğundan, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Barışı Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin 1 numaralı fıkrasında yer alan "24 ayda 24 eşit taksitte" ibaresinin "48 ayda 48 eşit taksitte" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.                                                       16.1.2003

                       

Mehmet Sefa Sirmen

Sedat Pekel

Yaşar Tüzün

 

 

Kocaeli

Balıkesir

Bilecik

 

Nadir Saraç

Salih Gün

Mehmet Işık

 

Zonguldak

Kocaeli

Giresun

 

Ali Oksal

Halil Tiryaki

Ali Cumhur Yaka

 

Mersin

Kırıkkale

Muğla

 

Feridun Ayvazoğlu

İlyas Sezai Önder

Kâzım Türkmen

 

Çorum

Samsun

Ordu

 

Sedat Uzunbay

İsmail Değerli

Mehmet Kartal

 

İzmir

Ankara

Van

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim Hükümet olarak.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yerel yönetimler başta olmak üzere kamu kurumlarının içinde bulunduğu finansman sıkıntısı nedeniyle tasarı bu kurumlar için diğer mükelleflerden farklı olarak 24 aylık bir taksitlendirme öngörmüştür. Aynı gerekçeyle 24 aylık sürenin 48 aya çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun  takdire bıraktığı, Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 19 sıra sayılı tasarının 17 nci maddesinde yer alan "...şubat..." ibaresi "...haziran..." ve "...24 ayda 24 eşit taksitte..." ibaresinin "...36 ayda 36 eşit taksitte..." olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu kurum ve kuruluşlarına ilişkin taksit sayısı artırılarak ödeme kolaylığı sağlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 19 uncu maddeyi 18 inci madde olarak okutuyorum:

Süresinde ödenmeyen taksitler

MADDE 18. - 1. Bu Kanuna göre ödenmesi gereken taksitlerin ödenmemesi ya da eksik ödenmiş olması halinde, ödenmemiş olan tutarların son taksit ödeme süresi sonuna kadar; ödenmeyen ya da eksik ödenen kısmın son taksite ait olması halinde ise bu tutarın son taksiti izleyen ayın sonuna kadar ödenmeyen kısım ile birlikte her ay için ayrı ayrı % 10 fazlası ile ödenmesi şartıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanılır.

2. Bu Kanun kapsamına giren alacakların (1) numaralı fıkrada belirtilen şekilde tamamen ödenmemiş olması halinde mükellefler ödedikleri tutar kadar bu Kanun hükümlerinden yararlanırlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Osman Kaptan?.. Yok.

AK Parti Grubu adına konuşma isteği?.. Yok.

Şahıslar adına?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, 18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi 19 uncu madde olarak okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Gümrük Vergi ve Cezaları

Gümrük vergisi ve cezalara ilişkin hükümler

MADDE 19. - 1. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar gerek mülga 19.7.1972 tarihli ve 1615 sayılı Gümrük Kanunu, gerekse 27.10.1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununa göre tahakkuku kesinleştiği halde tamamen ya da kısmen ödenmemiş gümrük vergilerinin aslının tamamının ve bu asla bağlı olarak 1615 sayılı Gümrük Kanununun 146 ve 149 uncu, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 234 ve 238 inci maddeleri uyarınca kesilen veya kesilecek para cezalarının kanunî miktarları ile uygulanacak gecikme zammı veya faizlerin % 20'sinin bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 2 ay içinde ödenmesi halinde kalan % 80'inin tahsilinden vazgeçilir. Bu hüküm, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte vergi yükümlülüğü doğmuş bulunan; itiraz süresi geçmemiş olan veya bu tarihten sonra tebliğ edilip de ihtilaf yaratılmayan ve tebliğ tarihinden itibaren 2 ay içinde ödenecek olan vergilere ilişkin para cezaları için de uygulanır.

2. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar gerek mülga 1615 sayılı Gümrük Kanunu, gerekse 4458 sayılı Gümrük Kanununa göre idarî itiraz mercileri veya yargı organları nezdinde ihtilaflı hale gelmiş gümrük vergilerinin aslının tamamının ve bu asla bağlı olarak 1615 sayılı Gümrük Kanununun 146 ve 149 uncu, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 234 ve 238 inci maddeleri uyarınca kesilen veya kesilecek para cezalarının kanunî miktarları ile uygulanacak gecikme zammı veya faizlerin % 30'unun bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 2 ay içinde ihtilaftan vazgeçilmek kaydıyla ödenmesi halinde kalan % 70'inin tahsilinden vazgeçilir.

3. Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 4458 sayılı Gümrük Kanunu hükümlerine aykırı olarak işlenmiş fiiller nedeniyle aynı Kanunun 235, 236, 237 ve 241 inci maddeleri uyarınca alınması gereken para cezalarının % 30'unun bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 2 ay içerisinde ödenmesi halinde kalan % 70'inin tahsilinden vazgeçilir.

4. 1972 Konteynerlerle İlgili Gümrük Sözleşmesi çerçevesinde 29.7.1998 tarihinden önce yurda geçici olarak ithal edilen konteynerlerden 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (8) sayılı tarife kapsamında yer alan ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ödenmemiş bulunan ithal talep harcı tahsilatından vazgeçilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde konuşma talebi?.. Yok.

Madde üzerinde verilmiş olan 1 önerge var, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 19 uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna "... Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bir gümrük rejimi beyanında bulunulmuş olsa dahi, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra bir gümrük yükümlülüğünün doğması halinde bu madde hükümleri uygulanmaz..." cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Faruk Çelik

Bülent Gedikli

 

Ankara

Bursa

Ankara

 

Kemalettin Göktaş

 

İrfan Gündüz

 

Trabzon

 

İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe : Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleşen fiiller dolayısıyla verilecek cezaların kapsam dışında tutulduğunun vurgulanması amacıyla önerilen düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi 20 nci madde olarak okutuyorum:

YEDİNCİ BÖLÜM

Son Hükümler

İade edilmeyecek alacaklar

MADDE 20. - 1. Bu Kanun kapsamında yapılan ödemeler ret, iade ve mahsup edilmez.

2. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan ödemeler ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre tahsil edilen tecil faizlerinin bu Kanun hükümlerine dayanılarak ret ve iadesi yapılmaz. Ancak, bu Kanunun 3 üncü maddesinin uygulamasına ilişkin olarak dava konusu olan tarhiyatlara karşılık bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ödeme yapılmış olması halinde, ödenen bu tutarlar vergi mahkemesinde devam eden davalar için bu maddeden yararlanılmak üzere yapılan başvurular ile vergi mahkemesince verilmiş terkin kararları üzerine nakden ya da mahsuben iade edilebilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde görüşme talebi?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi 21 inci madde olarak okutuyorum:

Yetki

MADDE 21. - Maliye Bakanlığı, bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, bu Kanunda belirlenen başvuru ve ilk taksit ödeme süresini bir aya kadar uzatmaya ve bu Kanundan yararlanmak isteyen mükelleflere başvuru süresi tespit etmeye yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi 22 nci madde olarak okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 22. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın?.. Yok.

Madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi 23 üncü madde olarak okutuyorum:

Yürütme

MADDE 23.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu'nun şahsı adına söz talebi vardır.

Sayın Kumkumoğlu?.. Yok.

Başka söz talebi?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim.

Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Vergi Barışı Kanunu Tasarısının oylamasına 206 milletvekili katılmış, 205 kabul ve 1 çekimser oy kullanılmıştır. Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun. (AK Parti sıralarından alkışlar) (1)

Sayın Bakanın teşekkür için konuşma talebi vardır.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; önce, bu Vergi Barışı Kanunu Tasarısını kabul ettiğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum ve hepinizi tebrik ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

                                    

(1) Açık oy tablosu tutanağa eklidir.

Şimdi, biz, bu kanun tasarısını kabul etmekle ne yaptık? Bunu kabul etmekle, bir defa, acil eylem planımıza bakın, orada bir ayda şunu yapacağız, iki ayda şunu yapacağız, üç ayda şunu yapacağız diye milletimize biz bir söz verdik. Bir ayda malî milat ve Nereden Buldun Kanununu kaldıracağız dedik, elhamdülillah sayenizde kaldırdık. (AK Parti sıralarından alkışlar) Üç ay içerisinde de vergi barışını getireceğiz dedik, iki ay içerisinde getirdik ve onu da iki ayda kabul ettiniz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, bunu, tabiî, başka kanunlar izleyecek. Milletimizin yüzünü güldürmeye devam edeceğiz. Bunu niçin yaptık biz; milletin ihtiyacı olduğu için. Devamlı anlattık, her zeminde, her platformda anlattık.

Milletimiz, ağır bir ekonomik kriz yaşadı; yaralarını, hâlâ, daha sarmaya devam ediyor. Şimdi, ekonomik güçlükler içerisinde, binlerce esnafımız, dükkânının kepengini kapatmış, milyonlarca insan işsiz kalmış. Esnafımız "borcum var -vergi kaçırmıyor- fakat, ödeyemiyorum" diyor. Vatandaşımız, milletimiz, esnafımız, böyle zor durumda. Şimdi, siz, onun yaralarını sarmak için dertlerine derman oldunuz. Şimdi, burada iki zihniyet gördük; vatandaşının derdine derman olanlar, vatandaşının derdine derman olmayanlar. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu kadar kolay, bu kadar basit!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Beyler, oturduğunuz yerin farkında mısınız; Sayın Bakan sizi gösteriyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şu taraf...

Şimdi, inanın, vatandaştan gelen tepkilerin, vatandaştan gelen teşekkürlerin haddi hesabı yok.

Bugün, Sayın Başbakanımızla beraber Ankara Sanayi Odasına gittik, onun toplantısındaydık. Ankara Sanayi Odası Başkanı "Sayın Başbakanım, bir mektup okuyacağım, tüylerim diken diken oluyor" dedi. Milyonlarca dolarlık ihracat yapmış bir vatandaşımız, binlerce işçi çalıştıran bir vatandaşımız, 100 000 000 liralık bir nakliye faturası... İki sene sonra, incelemede, onun da sahte olduğu tespit edilmiş. Bunu, devlet tespit edemiyor kolay kolay, vatandaş nereden tespit etsin! O vatandaşımız 18 ay hapis cezası yemiş. O vatandaşımız, çocuklarını çağırmış "ben, inşallah, bu hapisten çıktığım zaman yanınıza geleceğim; şimdi, bütün her yeri, işyerlerinizi kapatın, Türkiye'yi de terk edin" demiş. vatandaşımızı memleketinden bıktıran dertlere çare bulmak suçsa, biz suçluyuz o zaman. (AK Parti sıralarından alkışlar) Onun için, yaptığınız çok önemli. Bugün, vergi barışını kabul ettiniz, yarın da, inşallah, yine, huzurunuza vergi yarışını getireceğiz. Ne demek vergi yarışı; bu ülkede, vergisini, düzgün, kaçırmadan, namuslu bir şekilde ödeyen vatandaşımızın da vergisinde indirim yapacağız, bunu da getireceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bütün maliye politikalarımız ekonomik kalkınmayla uyumlu olacak. Teşvikleri de ele alacağız; ama, kayıtdışı ekonomiyi de kayıt altına alacağız; bunun için de çok ciddî çalışmalarımız olacak. Kayıtdışı ekonomiye asla tahammülümüz yok. Yani, birisi vergisini namusluca ödeyecek, öteki kayıtiçine bile girmeyecek; bu da bir büyük adaletsizlik, bunu da önleyeceğiz.

Şimdi, naylon fatura... Naylon fatura... Naylon faturaya en büyük savaşı biz açarız; çünkü, biz, biliyoruz. Biz, özel sektörden, esnaflıktan, sanayicilikten geldik, milletin içinden geldik, milletin derdini biliyoruz. Naylon faturayla savaş başka türlü olur. Sivrisinekle mücadele, sivrisinek avlamakla olmaz, bataklığı kurutmakla olur. Naylon faturayı doğuran sebepleri ortadan kaldırmakla naylon faturayla savaş edilir, yoksa, o nayloncu, bu nayloncu diye birçok masum vatandaşı zulüm altında bırakmak, inletmek, mahkeme kapılarında, hapishane kapılarında çürütmek, hakiki mücadele değildir. Onun için, biz, her şeyin akıllıcasını yapağız. Bizim hükümetimizin, Maliye Bakanlığımızın politikası budur.

Bunları, size, bilgi vermek için arz etmiş bulunuyorum.

Bir de, burada, depremzede vatandaşlarımızla ilgili olarak çok fazla konuşuldu; tabiî, işin biraz şovuna kaçıldı gibi geliyor. İşin gerçeği şu: Biz, depremzede vatandaşlarımızın yanındayız, onlarla ilgili olarak, yakında, bir Bakanlar Kurulu kararı çıkarıyoruz; birkısım deprem bölgesinden vergiyi terkin ediyoruz, bazı bölgelerimizden de bir kısmını terkin ediyoruz; bunu, inşallah, çok yakında, Bakanlar Kurulu kararıyla da getireceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) O halkımızın da, depremzede vatandaşlarımızın da yüzünü güldüreceğiz. Bunu da bilgi olarak arz edeyim.

Tabiî, daha fazla bilgi vermek isterdim; ama, vaktinizi de almak istemiyorum. Onun için, hepinize tekrar tekrar teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum; sağ olun, var olan arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 21 Ocak 2003 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 22.15