DÖNEM : 22 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
CİLT : 3
22 nci
Birleşim
15 . 1 . 2003 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Batman Milletvekili Ahmet İnal'ın, Tekel Genel Müdürlüğünce
uygulanan tütün kotasının yarattığı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve
Takibine Dair Kanunun uygulanmasından ve sınır ticaretinin kaldırılmasından
kaynaklanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı
3. - Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, muhtemel Irak operasyonuna
Türkiye tarafından destek verilmesinin yaratacağı olumsuzluklara ve sorunun
barışçı yollarla çözülmesi istikametinde hükümetçe bölge ülkelerine yapılan
ziyaretlerin önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - İstanbul Milletvekili Onur Öymen ve 22 milletvekilinin, bazı
havaalanlarında aletli iniş sistemi (ILS) bulunmamasının kazalara yol açtığı
iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/19)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in (6/30) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/6)
2. - Bazı milletvekillerine Başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve
sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/159)
3. - Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak'a ödenek ve yolluğunun
verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/160)
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. - SORULAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Doğrudan Gelir Desteği
Projesinde öncelik kriteri, ödemesi yapılmayan illerin ödeme tarihi ile bu
çerçevede Manisa'nın durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/7)
2- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, pamukta prim ve çekirdeksiz
kuru üzümde destek uygulaması yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
(6/8)
3- Ordu Milletvekili Kazım Türkmen'in, fındık üreticisine verilmesi
planlanan ek fiyata ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve
yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/10)
4. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Suruç Ovası Sulama
Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/11)
5. - Mersin milletvekili Ali Oksal'ın, doğrudan gelir desteği
ödemelerinin üreticilerin borçlarına mahsup edilip edilmeyeceğine ve kalan
ödemelerin zamanına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/14)
6. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Kars-Tiflis Demiryolu Projesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı (6/16)
7. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ın
Çağlayancerit ve Ekinözü ilçelerinde polis teşkilatı kurulup kurulmayacağına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/17)
8. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'taki
otoyol ve bağlantı yolları çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/18)
9. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta iş
mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin, Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (6/19)
10. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, TSE'nin
Kahramanmaraş'ta tekstil laboratuvarı kurup kurmayacağına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
(6/21)
11. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi 2003 yılı yatırım programına bazı projelerin dahil
edilip edilmeyeceğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/24)
12. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta
Vakıflar İl Şube Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru önergesi (6/25)
13. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın, fındıktaki fiyat politikasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle
konuşması (6/27)
14. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, elektrik abonelerinden, güç
bedeli olarak alınan ücrete ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/30)
15. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın özelleştirme
kapsamındaki Kastamonu Taşköprü Sigara Kâğıdı Fabrikasına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/31)
16. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Malatya-Adana demiryolunun
ne zaman ulaşıma açılacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı (6/32)
17. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, hayvancılıktaki
damızlık düve sorununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/33)
18. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in, depremzede esnafın
mağduriyetleri ile Gölcük Kavaklı mahallesinin afete maruz bölge ilan
edilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/34)
19. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in, belediyelere ödenen
afet paylarının kesilmesine ve depremzedelerden kalıcı konut maliyetinin tahsil
edilmek istenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/35)
20. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in, Kocaeli'ndeki kiracı
konumundaki depremzedelerin konut sahibi yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/36)
21. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, TMO Diyarbakır Bölge
Müdürlüğünün kapatılması kararına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/37)
22. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, TMO Diyarbakır Bölge Müdürlüğünün
kapatılması kararına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/38)
23. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan, Türközü sınır
kapısından yapılan motorin ticaretinin kaldırılmasına, Çıldır-Aktaş sınır
kapısı çalışmalarına ve Ardahan'da doğalgaz rafinerisi ve çevrim santrali
kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/40)
24. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, Diyarbakır'ın elektrik
enerjisi sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı (6/41)
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu
(1/278) (S. Sayısı : 17)
2. - Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu
Raporu (1/305) (S. Sayısı : 20)
3. - Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/290) (S. Sayısı : 21)
4. - Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/317) (S. Sayısı : 22)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu Saat : 15.00’te açıldı.
Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil, İstanbul-Diyarbakır
seferini yapan Türk Hava Yollarına ait bir uçağın Diyarbakır Havaalanına
inerken düşmesi sonucunda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı ve yaralı olarak kurtulanlara acil şifalar; Türk Silahlı
Kuvvetlerine ait iki uçağın da Malatya üzerinde çarpışarak düşmesi sonucunda
şehit olan subaylara Allah'tan rahmet, Silahlı Kuvvetlere ve ailelerine
başsağlığı dileğiyle, bu tip kazaların bir daha meydana gelmemesini Allah'tan
niyaz eden bir konuşma yaptı.
Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül ile,
Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in,
Diyarbakır'daki uçak kazasına ve alınması gereken önlemlere;
Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Doğu Anadolu Bölgesinin
problemlerine ve acil çözüm önerilerine,
İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi Güler cevap verdi.
Barış İçin Asyalı Parlamentolar Birliğinde,
Türkiye - AB Karma Parlamento Komisyonunda,
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinde,
Parlamentolararası Birlikte,
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde,
NATO Parlamenter Asamblesinde,
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere,
siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen asıl ve yedek üyelere
ilişkin Başkanlık tezkereleri;
AGİT Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Geçici Başkanlığının, Grubun
başkan seçimine ilişkin tezkeresi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 32 milletvekilinin, Doçent Doktor
Necip Hablemitoğlu cinayetinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/18) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı;
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 14 üncü sırasında bulunan
(6/20) ve 16 ncı sırasında bulunan (6/22) esas numaralı soruların, soru sahibi
tarafından geri alındığı için, gündemden çıkarıldığı,
Açıklandı.
Hindistan Parlamento Başkanının davetine, TBMM Başkanını temsilen bir
TBMM Başkanvekilinin beraberinde bir milletvekiliyle,
Avrupa Kıtası Global Habitat Parlamenterleri Bölgesel Konsey Başkanı
tarafından yapılan davete, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet Münir Erkal'ın,
İcabetine ilişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının :
1 inci sırasında bulunan (6/4) esas numaralı sözlü sorunun, üç birleşim
içinde cevaplandırılmadığı için yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarıldığı
bildirildi;
2 nci |
sırasında |
bulunan |
(6/7), |
3 üncü |
" |
" |
(6/8), |
4 üncü |
" |
" |
(6/10) |
5 inci |
" |
" |
(6/11), |
10 uncu |
" |
" |
(6/16), |
11 inci |
" |
" |
(6/17), |
12 nci |
" |
" |
(6/18), |
13 üncü |
" |
" |
(6/19), |
15 inci |
" |
" |
(6/21), |
17 nci |
" |
" |
(6/24), |
18 inci |
" |
" |
(6/25), |
19 uncu |
" |
" |
(6/27), |
Esas
numaralı soruları, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,
ertelendi; |
|
|
|
6 ncı |
sırasında |
bulunan |
(6/12), |
7 nci |
" |
" |
(6/13), |
9 uncu |
" |
" |
(6/15), |
Esas numaralı sorulara, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü; |
|
|
|
20 nci |
sırasında |
bulunan |
(6/28), |
21 inci |
" |
" |
(6/29), |
Esas numaralı sorulara, Sağlık Bakanı Recep Akdağ,
Cevap verdi; soru sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini açıkladı.
8 inci sırasında bulunan (6/14) esas numaralı sözlü soru, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün yazılı cevap vereceği beyanı üzerine,
ertelendi.
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 23 milletvekilinin, Bozcaada ve
Gökçeada'nın sorunlarının araştırılarak ekonomik ve sosyal gelişmesini sağlamak
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin (10/3), yapılan öngörüşmesinden sonra, kabul
edilmediği açıklandı.
15 Ocak 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
18.00'de son verildi.
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Enver Yılmaz |
|
Yaşar Tüzün |
|
Ordu |
|
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
No. : 31 |
II. - GELEN
KÂĞITLAR
15.1.2003
ÇARŞAMBA
Teklifler
1. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Bazı Değişiklikler Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifi (2/33) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)
2. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi
(2/34) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)
3. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin
İçtüzük Teklifi (2/35) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :
9.1.2003)
4. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair
İçtüzük Teklifi (2/36) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :
9.1.2003)
5. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi
(2/37) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)
6. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair
İçtüzük Teklifi (2/38) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :
9.1.2003)
7. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında
İçtüzük Teklifi (2/39) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :
9.1.2003)
8. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük
Teklifi (2/40) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)
9. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi
(2/41) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)
10. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin
İçtüzük Teklifi (2/42) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :
9.1.2003)
Raporlar
1. - Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/290) (S. Sayısı:
21) (Dağıtma tarihi : 15.1.2003) (GÜNDEME)
2. - Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/317) (S. Sayısı: 22) (Dağıtma tarihi :
15.1.2003) (GÜNDEME)
Yazılı Soru
Önergeleri
1. - Çanakkale Milletvekili İsmail Özay'ın, Nazım
Hikmet'in vatandaşlıktan çıkarılması kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/111) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)
2. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Millî
Eğitim Vakfına ait bir araca ve bir ders kitabında geçen bir ifadeye ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/112) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.1.2003)
3. - Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin, çiftçi
ve besicilerin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/113) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.1.2003)
Meclis
Araştırması Önergesi
1. - İstanbul Milletvekili Onur Öymen ve 22
Milletvekilinin, bazı havaalanlarında Aletli İniş Sistemi (ILS) bulunmamasının
kazalara yol açtığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/19) (Başkanlığa
geliş tarihi : 14.1.2003)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.00
15 Ocak 2003
Çarşamba
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:
Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er dakikadır.
Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir, hükümetin cevap
süresi 20 dakikadır.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşma yapacak
arkadaşlardan sürelerine dikkat etmelerini istirham ediyorum.
Gündemdışı ilk söz, Tekelce uygulanan tütün kotası
konusunda söz isteyen Batman Milletvekili Ahmet İnal'a aittir.
Buyurun Sayın İnal. (AKP sıralarından alkışlar)
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Batman Milletvekili Ahmet İnal'ın,
Tekel Genel Müdürlüğünce uygulanan tütün kotasının yarattığı sorunlara ilişkin
gündemdışı konuşması
AHMET İNAL (Batman) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Diyarbakır ve Malatya İllerimizde yaşanan elim uçak
kazası sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Yüce Allah'tan rahmet, kederli
ailelerine sabır diliyorum.
Tekel Genel Müdürlüğünün bölgemizde uygulamış olduğu
tütün kotası konusunda gündemdışı söz almış bulunmaktayım.
Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinin, Batman,
Diyarbakır, Muş, Bitlis, Adıyaman İlleri, Ege Bölgesi ve kısmen Karadeniz
Bölgesinde yıllardır tütün ziraatı önemli bir geçim kaynağıdır. Yapılan bu
ziraat, özellikle bölgemize, geçmiş dönemlerde ekonomik olarak çok önemli
katkılar sağlamış ve bölge insanının insanca yaşama standardına sahip olmasını
sağlamıştır; ancak, son yıllarda IMF'nin direktifleri doğrultusunda, başta
bölgemiz olmak üzere, tütün tarımıyla geçimini sağlayan yüzbinlerce aileyi zor
durumda bırakmıştır. Uygulanan bu kota sistemi, bölge insanının ekonomik
değerlerini altüst etmiş, insanca yaşaması için gerekli gelirini azaltarak,
yaşam kalitesini zorlaştırmıştır.
Bildiğiniz gibi, ülkemizde, tütün üretim planlaması,
Bakanlıklararası Tütün Kurulu kararıyla yapılmaktadır. Batman İli, geçmiş
yıllarda 12 000 000 kilo civarında bir üretim kapasitesine sahipken, 1994
yılından bu yana uygulanan tütün kotasıyla beraber, ilimizde tütün üretimi 2001
yılında 5 500 000 kiloya düşmüştür; aradaki fark 6 500 000 kilo olup, parasal
fark, bugünkü rayiçten 13 trilyon liradır, 32 000 gibi geniş bir aile
kitlesini, diğer aile bireyleriyle 150 000 kişiyi ilgilendiren bir konuda, 13
trilyon rakamının büyük olmayacağı takdir edilmelidir.
Uygulanan tütün kotası, bölgemizde üretilen tütün
miktarını, neredeyse, sigara fabrikalarımızın ihtiyacını karşılamayacak hale
getirmiştir. Ancak, 57 nci hükümet döneminde uygulanan bu sistem, bölgede iklim
şartlarının elverişsiz olması, sulama alanlarının yetersizliği ve alternatif
ürün üretiminin olmaması gibi sebeplerle bölge insanı zor durumda bırakılmış,
çaresiz kalan bu insanlar yöreyi terk etmek zorunda kalmışlardır. Büyük
şehirlere önlenemeyen göç, âdeta bölgemizin en büyük sorunu haline gelmiştir.
Unutulmamalıdır ki, en ucuz istihdam, insanın kendi yurdunda, kendi toprağı
üzerinde iş sahibi olmasıdır. Devletin bir ailedeki her yetişkin bireyi iş
sahibi yapması ve kadrolara alması mümkün değildir. Bunun mümkün olabileceğini
varsaysak bile, kalifiye olmayan bir kadronun aylık maliyeti, maaş, vergi,
sağlık hizmetleri, sigorta primi, iaşe, servis, lojman, fazla mesai, harcırah
ve ikramiye gibi ekstra giderlerle ortalama 750 000 000 ile 1 500 000 000
arasındadır; bu da yıllık 9 milyar ile 18 milyar liraya denk gelmektedir. Bunun
da devlet bütçesine büyük bir yük getireceği ortadadır. Ayrıca, bir kişiyi iş
sahibi yapmak için 50-60 milyar liralık bir yatırıma ve işletme sermayesine
gerek duyulduğu da bilinmektedir. Yetişkin 4 kişilik tütün ekicisi bir ailenin
yıllık 2 ton tütün üretimi yaptıklarını varsayarsak, bugünkü ortalama fiyatla,
bu ailenin yıllık geliri 4 milyar eder; kişi başına düşen yıllık gelir 1
milyar, aylık gelir ise 83 000 000 gibi çok küçük bir rakama tekabül
etmektedir.
Batman'da 2002 ürünü, 2003 alımı için 32 000 ekiciyle
sözleşme imzalanmış ve her üreticiye 200 kiloluk üretim hakkı verilmiştir. Bu
rakamlara göre, Batman ve çevresinde, bu yıl itibariyle, 7 000 000 kilo
civarında tütün üretiminin yapılacağı varsayılmaktadır. Bu üretim miktarıyla,
birçok birey, aylık 83 000 000'luk bir gelire bile sahip olamamaktadır.
Bu durum bu şekilde devam ederse köyler boşalacak,
araziler işlenmez hale gelecek, kurulu bağ ve bahçeler zıyan olacaktır; büyük
şehirlere göçün önüne geçilemeyecektir, sorunlar artacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen...
AHMET İNAL (Devamla) -Toparlıyorum Sayın Başkan...
Belediyelerin yükü artacak, hizmetler aksayacak;
altyapı yetersizliği, sağlık sorunları, eğitim, iş ve aş sorunu olan bu
insanlar büyük şehirlerde suça temayül edecek hale geleceklerdir.
Bu göçün bir sonucu olarak, 1999 seçimlerinde Batman'da
seçimlere katılma oranı yüzde 83 iken, iklim şartları elverişli olduğu halde, 3
Kasım 2002 seçimlerine katılma oranı yüzde 70'lere inmiştir; bu da, üçbuçuk yıl
içinde, Batman seçmeninin yüzde 13,5'llk bir kısmının göç ettiğini
göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yıllık
7 000 000 kiloluk üretim, Batman'ın tek geçim kaynağı durumundaki tütünde,
kotanın 200 kilo olması yerine tamamen kalkması halinde bile Batman ve
çevresinde ancak 12 000 000 kilo olarak gerçekleşecektir; bu da, sigara
fabrikalarımızın ihtiyacını ancak karşılayacaktır. Nitekim, Diyarbakır Sigara
Fabrikasının, bölge tütününe ihtiyaç duyduğu da bilinmektedir. Şu anda, Tekel
depolarında olduğu iddia edilen 450 000 ton tütün stokunun, üretim
fazlalığından değil, sigara fabrikaları tarafından, kalitesiz oluşundan
işlenmediği için durduğu, tütün stoku olmadığı sonucu çıkmaktadır.
BAŞKAN - Sayın İnal, lütfen toparlar mısınız.
AHMET İNAL (Devamla) - Bitiriyorum.
IMF'nin dayatmaları sonucu 57 nci hükümet döneminde
uygulanan kota sistemi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerini, Ege Bölgesini ve
kısmen Karadeniz Bölgesini olumsuz etkilemiştir. IMF'yle yapılan anlaşmalar
değişemez şartlar değildir. Sayın hükümetimizden Batman Milletvekili olarak
istirhamım, tütün konusundaki IMF politikalarının hükümetimizce revize
edilmesidir. Özel sektör yatırımlarının ve sanayiin çok yetersiz olduğu,
insanların millî gelirden çok az pay aldığı bölgemizde, alternatif ürünler
yetiştirilene kadar tütün kotasının kaldırılması gerekmektedir. Bu da,
yüzbinlerce tütün üreticisinin sıkıntılarını azaltacak, insanları mutlu
kılacaktır.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İnal.
Gündemdışı ikinci söz, kaçakçılık sorunlarıyla ilgili
1918 sayılı Yasa hakkında söz isteyen Van Milletvekili Mehmet Kartal'a aittir.
Sayın Kartal, buyurun. (Alkışlar)
2. - Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın,
1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun uygulanmasından ve sınır
ticaretinin kaldırılmasından kaynaklanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı
MEHMET KARTAL (Van) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin büyük sorunları vardır, içte ve dışta
sorunları vardır; dışta, Kıbrıs sorunu vardır, Irak sorunu vardır, Avrupa
Birliği sorunu vardır; içte, ekonomi, açlık, yoksulluk ve sefalet sorunları
vardır.
Bölge halkımız, bir dönem, sınır ticaretiyle birazcık
canlılık bulup, biraz rahatlamak üzereyken, her ne hikmetse, bu sınır ticareti,
geçtiğimiz hükümetlerce kaldırıldı. Bu uygulamanın sonucu, yetmişüç, yetmişdört
yıl önce çıkarılan, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun diye
bir kanun var, bugünün şartlarına, konumlarına uymadan halen yöremizde
uygulanmaktadır. Yöre halkının tek geçim kaynağı olan hayvancılık bitmiştir,
çiftçilik yapılamamaktadır; yöre halkı, sınır ticaretiyle canlılık buluyordu.
Bunun sonucu, bölgede, ufak araçlarda yakalanan, orijinal depolarındaki mazottan dolayı -hepinizin dikkatini
çekiyorum, bu hiçbir yerde, başka herhangi bir vilayette bu araç durumunu
bulamazsınız- bugün, Van'da 6 000-7 000 araç bağlanmaktadır. Bu araç sahipleri,
evlerine yiyecek götürmek üzere, birkaç aile bir araya gelerek, bu araçları
almışlardır. 6 000- 7 000 aracın yarısı kadar; yani, 3 000 aile dersek, bunu da
5 kişiyle çarparsak 15 000 - 20 000 insanımız, bu "kaçak mazot"
nedeniyle, bugün, sefalet ve mağduriyet çekmektedirler.
Hepinizin dikkatini çekmek istiyorum; "ucuz
mazot" levhalarını bütün bu çevrelerde görürsünüz; yani, Ankara çevresinde
de görmüşsünüzdür, halen de vardır. Bunun ismi, buralarda "ucuz
mazot" Van'da ise "kaçak mazot"tur. Bu nedenle, araçlar
bağlanmış, bugün, gümrüğe terk edilmiş, müsadere edilmiştir. TASİŞ
Diyarbakır'dadır, Gümrükler Başmüdürlüğü Hakkâri'dedir. Bu araçlar Van'da
yakalanmışlardır. Biz de mahallî bir söz vardır, derler ki: "Fakiri
döveceğine üstünü yırt daha iyi" Yani, araçlarında yakalanan 30-40
litrelik benzin ve mazottan dolayı bu kişilerden, cezaları zaten 5 katı
fazlasıyla tahsil edilip alınıyor; araçlar bağlanmış, beş altı yıldan beri
bekliyor, depolama yok, bakım yok, bu araçlar çalınmaktadır, hurda haline
gelmektedir; buna bir çare bulmak lazım. Yani, yetmişbeş yıl evvel İtalya'dan
alınan bu 1918 sayılı Yasa bugün geçerliliğini kaybetmiştir; şöyle
kaybetmiştir. Bir yolcu arabasında ne şoförün ne mal sahibinin rızası yok iken
bir yolcudan iki kilo kına yakalanmışsa o araç müsadere ediliyor. Bu eşitsizlik
getiriyor, adaletli olmuyor. Bunlara çare bulmak lazım.
Yöre halkı her şeye muhtaçtır, yedi ay kışı vardır ve
tek geçim kaynağı, kendilerine ekmek teknesi olarak, birkaç kişi bir araya
gelip, -amaçları sırf ekmek kazanmak, kaçakçılık değil; yani, bir uyuşturucu,
bir terör için silah kaçakçılığını amaç edinen insanlar değil, günahsız
insanlardır- evine ekmek götürmek üzere almışlardır bunları. Bunlara, gelin,
hep birlikte bir çare bulalım.
Hepimiz seçim meydanlarında bu vaatleri verdik,
yoksullukla mücadele edeceğiz dedik, efendim, ucuz mazot temin edeceğiz dedik;
ucuz mazotu hükümetimiz temin edemiyor şu anda. Sınır ticareti açılırsa, yöre
halkı, margarin vererek, makarna vererek bunları temin edebiliyor; yani,
devletin yapamadığı, dolar olarak getiremediği birtakım ihtiyaçları yöre halkı
kendi sınırındaı temin edebiliyor. Gelin bunlara yardımcı olalım. Keşke
bakanlarımız burada olmuş olsaydı, bunları inşallah hükümet yetkililerine
iletirler, acil bir problemdir, buna çok kısa sürede çözüm bulmak lazım. Yöre
halkı hizmet bekliyor. Başka yerde ucuz mazot, Van'da kaçak mazot formülünü de
kaldıralım.
Bu vesileyle, yöre halkına layık olduğu birtakım
hizmetleri götürelim.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kartal.
Gündemdışı konuşmaya Başbakan Yardımcısı Sayın Ertuğrul
Yalçınbayır cevap verecekler.
Buyurun Sayın Yalçınbayır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL
YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Van
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Kartal'ın gündemdışı konuşmasına cevap vermek için
huzurunuzdayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve
Takibine Dair Kanun 7 Ocak 1932 tarihinde yürürlüğe girmeden önce, ülkemizde
1927 tarihli ve yine 1929 tarihli iki adet kaçakçılık kanunundan söz
ediliyordu. 1929 dünya ekonomik buhranından sonra, 1932 yılında uygulamaya
konulan Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun, doğal olarak o zamanın
şartlarına göre hazırlanmıştı ve bu kanun, o tarihten bu yana 16 defa
değişikliğe uğradı.
Yıllar boyunca uygulanmakta olan ekonomik politikalar,
savaş ekonomisi, devletçi ve daha sonra liberal ekonomi gibi hususlar kanunda
değişiklikler yapılmasına sebebiyet verdi. Bilhassa 1983 sonrası
değişikliklerle, Türkiye ekonomisinde o dönemde gerçekleştirilen liberal
değişimi yansıtan uyarlama ve düzenlemeler ışığında, ekonomik suça ekonomik
ceza olarak nitelendirilebilecek maddeler şeklinde, kanuna ilaveler yapıldı.
1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun, 74
madde, 11 ek madde ve 1 geçici maddeden oluşmaktadır.
Kanunlar, yürürlükte bulunduğu sürece herkesi
bağlamaktadır, herkes kanuna uymak durumundadır.
Değerli milletvekilleri, ancak, bugüne kadar uygulanan
kanunda değişiklik yapılmasını gerektiren 18 husus, ilgili bakanlıkça tespit
edilmiştir; bunların üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Halen yürürlükte
bulunan 1918 sayılı Kanunda dağınık olarak yer alan kaçakçılık suçları tek tek
ele alınacak, ihlal ettikleri hukukî menfaat yönünden, esas itibariyle gümrük
suçu, kaçakçılık suçu olarak iki grupta toplanacaktır. Gelişen koşullara uygun
olarak, gümrük işlemine ve kaçakçılığa konu olmayan bazı fiiller suç olmaktan
çıkarılmalıdır. Buna benzer, 18 madde üzerinde çalışmalarımız sürmektedir.
Halkın şikâyetleri ve kamunun yararı birlikte telif edilmek suretiyle, gerekli
düzenlemeler yapılacaktır.
Sayın milletvekilimin arz ettiği husus, Bakanlar
Kuruluna da iletilecek, bu çerçevede de gerekli değişiklikler yapılacaktır.
Bilgilerinize arz ederim.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gündemdışı üçüncü söz, "savaşa karşı barış"
etkinlikleri konusunda söz isteyen Tokat Milletvekili Resul Tosun'a aittir.
Buyurun Sayın Tosun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3. - Tokat Milletvekili Resul Tosun'un,
muhtemel Irak operasyonuna Türkiye tarafından destek verilmesinin yaratacağı
olumsuzluklara ve sorunun barışçı yollarla çözülmesi istikametinde hükümetçe
bölge ülkelerine yapılan ziyaretlerin önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı
RESUL TOSUN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Güneyimizde vukuu kuvvetle muhtemel Irak operasyonu,
dünyanın ve ülkemizin gündeminin birinci sırasında yer almaktadır. Ortada henüz
uluslararası bir meşruiyet bulunmamasına rağmen, ülkemizin de bu savaşın içine
çekilmesi, bizim duyarlılığımızı elbette ki artıracaktır, artırmaktadır.
Müdahaleyle gerekçe olarak gösterilen kitle imha
silahlarını denetleyen denetçilerin bugüne kadar somut bir bulgu ortaya
koyamamalarına rağmen, savaşa taraf ülkenin bölgeye yığınak yapması oldukça
düşündürücüdür. Gerekçe olarak öne sürülen kitle imha silahlarının, doğrusu,
gerekçe olduğuna inanmıyorum; çünkü, eğer, kitle imha silahları ve nükleer
başlıklı silahlar söz konusuysa, bölgemizde, Ortadoğu'da, bu silahlara sahip
dünyanın beşinci güçte bir ülkesi vardır ve bu, maalesef, gündeme hiç
gelmemektedir.
Bu savaş, bir hegemonya, kaynak savaşıdır ve savaşa
taraf ülkenin global hedeflerini gerçekleştirme operasyonunun bir parçasıdır.
Uluslararası meşruiyeti bulunmayan bu savaşa bizim
taraf olmamız ya da destek vermemiz akıl ve mantık işi değildir. Nasıl destek
veririz ki, binlerce insan hayatını kaybedecek, binlerce çocuk öksüz kalacak,
binlerce kadın dul kalacak, binlerce esir, binlerce sakatla, özürlüyle
neticelenecek bu savaş.
Biz, bu savaşa nasıl destek veririz ki, günümüz
savaşlarında kullanılan silahlar sadece ateş kusmakla kalmayıp, aynı zamanda
zehir kusarak, ekolojik dengeyi bozacak şekilde korkunç ve kalıcı bir çevre
kirliliğine sebep olmaktadır.
Biz, bu savaşa nasıl destek veririz ki, geliştirmeye ve
iyileştirmeye çalıştığımız komşularımızla ilişkilerimiz, şayet uluslararası bir
meşruiyet oluşmazsa daha da kötüleşecek ve bölgede kalıcı olan bizlerin
komşularımızla ilişkileri bozulacaktır.
Biz, bu savaşa nasıl destek veririz ki... Daha oniki
sene önce, Körfez krizinde, dolaylı ve dolaysız olarak ülkemizin gördüğü
zararın, kimi ticaret odası başkanları, 200 milyar dolar civarında olduğunu
söylüyorlar. Daha ekonomik krizlerden henüz çıkamamış olan ülkemizin, böylesi
bir savaş ekonomisi krizine girmesine, elbette ki bizlerin göz yumması
düşünülemez.
Ötesi, medyada hepimiz izliyoruz, izliyorsunuz, bu
savaşın sonucunda Ortadoğu'da haritaların değişeceğinden bahsedilmektedir ve bu
iddiayı doğrulayacak, maalesef, somut kanıtlar da mevcuttur, vardır. Mesela,
Kuzey Irak'ta, şu anda, resmen ilan edilmemiş; ama, fiilen bir devlet vardır.
Bu devletin anayasası, bu devletin okulları, bu devletin askeri, bu devletin
polisi, bu devletin bir devlete lazım olan her türlü unsurları mevcuttur ve şu
anda, bu devlet para basma hazırlığı içerisindedir. Bu savaştan sonra bu
devletin resmen ilan edilmesi tartışılmakta, görüşülmekte, konuşulmaktadır.
Dolayısıyla, haritaların değişeceği iddiası, pek yabana atılacak bir iddia
değildir.
Biz, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Irak'ın toprak
bütünlüğünden yana olma politikasını eğer kabul ediyorsak -ki, elbette
ediyoruz- burada oluşacak bir devletin, aynı zamanda, ileride, ülkemizin toprak
bütünlüğü üzerinde, ülkemizin toprakları üzerinde gözü olan kimilerinin de
iştahını kabartacağından endişe etmeden duramayız yerimizde. Savaştan sonra, bu
devlet resmen ilan edildikten sonra, kimi etnik grupları istismar eden birtakım
mahfiller, ülkemizde, bazı topraklarda benzer oluşumlar talep edebilirler.
Hatırlarsanız, Amerika'da 28 eyalette Ermeni soykırımı kararları alındı; aynı
şekilde, Fransa bu kararı aldı. Zannediyor muyuz ki, bu kararlar, kâğıt
üzerinde mürekkep olarak kalacak?! Şartlar oluştuğunda, uluslararası
platformlara bu kararlar getirilerek, ülkemizin toprakları üzerinde gözü
olanların iştahını kabartan bir gelişmeye zemin hazırlayacağı için, bu savaşa,
biz, asla rıza gösteremeyiz, göstermemeliyiz. (Alkışlar)
Sevindirici bir husus, bütün dünyanın, bu savaşa karşı,
bölgemizde kızıştırılan bu savaşa karşı muhalefet ettiği ve karşı koyduğudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.
RESUL TOSUN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Başta, uluslararası meşruiyeti temin edecek olan,
uluslararası meşruiyeti sağlayacak olan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri,
ortada savaşı gerektirecek bir gerekçenin bulunmadığını, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin de böyle bir savaşa cevaz veremeyeceğini söylemekte, şu
anda gündeminde olmadığını bizzat Genel Sekreter ifade etmektedir. Hatta, bu
savaşa taraf olan ülkenin, Amerika Birleşik Devletlerinin vatandaşlarının da,
bu savaşa karşı, savaş aleyhtarı gösteriler yaptıklarını, toplantılar
yaptıklarını, bildiriler yayımladıklarını biliyoruz. Milletimizin, Meclisimizin
ve hükümetimizin de bu savaşa karşı olması ve savaşa karşı çalışıyor görüntüsü
vermesi sevindiricidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonumuz, savaşa karşı ilk resmî "hayır" bildirisini yayımlayarak
bu sürece ivedilik kazandırmıştır.
Öte yandan, hükümetimizin, sorunun barışçı yollarla
çözülmesi istikametinde bölgede yapmış olduğu ziyaretler, o ziyaretlerin
kararları bölgede heyecan yaratmış ve o ziyaretlerden sonra, Türkiye'nin
büyüklüğü, Türkiye'nin önemi ve Türkiye'nin barışçı çalışmalarına, bölge
ülkeleri öylesine destek vermiş, öylesine heyecan dalgaları oluşturmuştur ki,
şu anda, AK Parti Hükümetinin yaptığı bu çalışmalarla, Ortadoğu'da, Türkiye
rüzgârı esmektedir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ortadoğu'da, Türk
hükümetinin barış rüzgârları esmektedir. Hem öyle değer verilmektedir ki,
sadece Suriye'de, hiçbir başbakanın mazhar olmadığı -bir iş gezisi, bir çalışma
gezisi olmasına rağmen- 26 bakanlı Suriye hükümetinin 21 bakanı, Başbakanımızı
havaalanında karşılayacak kadar bu çalışmalara önem vermiş, alkışlamış ve
uğurlarken de 26 bakan birden uğurlamıştır.
İSMET ATALAY (İstanbul) - Bravo!
BAŞKAN - Sayın Tosun, lütfen tamamlayınız.
RESUL TOSUN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Uzun bir zamandan sonra, Türkiye, Ortadoğu'da
inisiyatifi eline almıştır. Son olarak, yine, Sayın Devlet Bakanı Kürşat
Tüzmen'in de bölgeye 350 işadamıyla yaptığı ziyaret -tüm eleştirilere rağmen-
Türkiye'nin, hükümetin ve Meclisimizin barıştan yana olduğunu göstermiştir.
Biz, bu savaşa, gerek haritanın değişmesi sebepleriyle
gerek diğer sebeplerle karşıyız. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olarak da, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığımıza, CHP ve AK Partili milletvekillerinden oluşacak, bölgede barışın
ikamesi istikametinde Meclisimizin ve milletimizin iradesini sivil toplum
örgütlerine, medyaya ve resmî kurumlara anlatabilmesi için bir heyet
teşekkülünü teklif ettim; ancak, ülkemizde, bütün bunlara rağmen, bir savaş
lobisi vardır ve maalesef, ülkemizin bu savaşta taraf olmasını talep eden
birtakım çalışmalar vardır. Umarım, bu çalışmalar...
BAŞKAN - Sayın Tosun... Sayın Tosun...
RESUL TOSUN (Devamla) - Noktalıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen...
RESUL TOSUN (Devamla) - Umarım, bu çalışmaları
yapanlar, bölgeye, savaşı gündemde tutmak için aktarılan 200 000 000 dolarlık
pastadan pay almıyorlardır.
Evet, etten ve kemikten yaratılan nazenin bedenleri,
ateş ve zehir kusan çelikten silahlarla yok etmek isteyenlere ve destek
olanlara yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun!
Selamlarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL
YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, kısaca cevap vereyim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL
YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Resul
Tosun'un barış üzerine yaptığı konuşma hususunda hükümetin görüşlerini arz
etmek üzere huzurunuzdayım; hepinize sevgi, saygı, barış ve mutluluk
dileklerimi sunuyorum.
Bilindiği gibi dünyadaki bütün örgütlenmeler,
devletlerin kurulması dahil hepsi barış üzerinedir, hepsi barış esası
üzerinedir. Barışı tehdit eden hususların varlığında, yapılması gereken, barışı
tesis etmek için çalışmaktır, aktif bir çalışma içinde olmaktır. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, Atatürk'ün vazettiği "yurtta sulh, cihanda sulh"
prensibini esas edinmiş ve tüm işlemlerinde, eylemlerinde bunu esas almıştır.
Bu çerçevede, bölgemizde var olan yakın savaş tehdidi, şüphesiz ki, Türkiye'yi
her zamankinden daha aktif bir politikaya itmiştir. Bu aktif politika da, barış
esası üzerine kuruludur. Barış, son ana kadar üzerinde hassasiyetle durduğumuz
bir husustur.
Olağanüstü hallerin, insanların en temel haklarını
-başta yaşam hakları olmak üzere- nasıl ortadan kaldırdığını ve nasıl askıya
aldığını hepimiz biliyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin her bir ferdi, her bir
kurumu bu hassasiyet üzerindedir; hükümetin de bundan uzak kalması mümkün
değildir. Millî Güvenlik Kurulu, konuyla ilgili son açıklamasında, Amerika
Birleşik Devletlerinin Irak'a yönelik olası askerî harekâtı konusunda,
özellikle, Türkiye'den beklentileri ve son gelişmeler değerlendirilmiş;
sorunun, Birleşmiş Milletler kararları, uluslararası hukuk ve meşruiyet
temelinde barışçıl yollarla çözümü için son ana kadar gerekli çalışmaların
sürdürülmesinin önemi vurgulanmıştır. 27 Aralık günkü bu toplantıdan sonra
Sayın Abdullah Gül ve arkadaşları, bölgede aktif bir diplomasi uygulamışlardır
ve bu diplomasinin etkileri hem Türkiye'de hem Avrupa Birliği ülkelerinde hem
de Amerika'da yankı bulmuştur; bunun etkilerinin olumlu bir şekilde
sonuçlanacağına dair umudumuzu belirtmek istiyoruz.
Şüphesiz ki, milletlerarası hukukun meşru saydığı
hallerde, savaş hali ilanına ve Türkiye'nin taraf olduğu milletlerarası
antlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller
dışında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya
yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye
Büyük Millet Meclisinindir. Hükümetimiz de en kısa sürede Türkiye Büyük Millet
Meclisini bu konuda bilgilendirecek, gerekli toplantılar yapılacaktır.
Şu aşamada söylemek istediğimiz kısaca şudur: Her şey
barış için, sonuna kadar barış için ve bu, dünya insanının, bölge insanının
hakkı olduğu için. Biz, uluslararası hukukun sadece bağlayıcılığı değil, artık,
yaptırımına doğru gidildiği bir süreçte Amerika Birleşik Devletlerinin,
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin en azından, 2 nolu kararını
bekleyeceğini ve Irak'ın da her türlü şiddetten arınmış, her türlü tehlikeden,
kitle imha silahlarından arınmış olmasını diliyoruz.
Ülkede ve dünyada her türlü şiddetin, cebir ve baskının
ortadan kaldırılması için çalışmak hepimizin görevidir. "Yurtta sulh
cihanda sulh" bireyin ve Türk Milletinin kararlılığının ifadesi olarak
bütün dünyada yerini alacaktır.
Teşekkürlerimi sunuyorum, sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer
sunuşları vardır.
Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum :
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - İstanbul Milletvekili Onur Öymen ve
22 milletvekilinin, bazı havaalanlarında aletli iniş sistemi (ILS)
bulunmamasının kazalara yol açtığı iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/19)
ÊTürkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
8 Ocak 2003 günü bir THY uçağının Diyarbakır
Havaalanına düşmesiyle sonuçlanan ve 75 vatandaşımızın ölümüne, 5
vatandaşımızın da yaralanmasına yol açan uçak kazasıyla ilgili olarak, bazı
havacılık yetkililerinin yaptıkları açıklamalarda Diyarbakır Havaalanında bir
alet iniş sistemi (ILS) bulunmamasının kazaya yol açan başlıca sebeplerden biri
olduğu ifade edilmektedir.
Basınımızda yer alan haberlerde, daha önce ülkemizde
cereyan eden başka uçak kazalarında da ILS sisteminin eksikliğinin rol oynadığı
rolündeki iddialara yer verilmektedir. Bu görüşler ve iddialar, Türkiye'deki
havaalanlarının yeterli güvenlik teçhizatına sahip olup olmadığı konusunda
kamuoyunda ciddî kuşkular yaratmıştır.
Vatandaşlarımızın can güvenliği ve bu havaalanlarına
sefer yapan millî havayolumuz Türk Hava Yolları ve diğer uçak şirketlerinin
uçuş güvenliği açısından büyük önem taşıyan bu konunun bütün yönleriyle
araştırılarak, kamuoyumuzun aydınlatılması ve gerekli önlemlerin alınması için
hükümete önerilerde bulunulması amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve talep
ederiz.
1- Onur
Öymen |
(İstanbul) |
2- Harun
Akın |
(Zonguldak) |
3- Mustafa
Gazalcı |
(Denizli) |
4- Sedat
Pekel |
(Balıkesir) |
5- Erol
Tınastepe |
(Erzincan) |
6- Ahmet
Ersin |
(İzmir) |
7-
Abdürrezzak Erten |
(İzmir) |
8- M.
Nezir Nasıroğlu |
(Batman) |
9- Mustafa
Özyurt |
(Bursa) |
10- Abdulkadir Ateş |
(Gaziantep) |
11- Muhsin Koçyiğit |
(Diyarbakır) |
12- Mehmet Siyam Kesimoğlu |
(Kırklareli) |
13-Yılmaz Kaya |
(İzmir) |
14- Atilla Emek |
(Antalya) |
15- Mesut Değer |
(Diyarbakır) |
16- Engin Altay |
(Sinop) |
17- Sıdıka Aydoğan |
(İstanbul) |
18- Mehmet Parlakyiğit |
(Kahramanmaraş) |
19- İdris Sami Tandoğdu |
(Ordu) |
20- Halil Tiryaki |
(Kırıkkale) |
21- Bihlun Tamaylıgil |
(İstanbul) |
22- Mehmet Ali Özpolat |
(İstanbul) |
23- Ahmet Güryüz Ketenci |
(İstanbul) |
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge
vardır; okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in
(6/30) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/6)
15.1.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 14 üncü
sırasında yer alan (6/30) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Hasan Ören
Manisa
BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın
milletvekillerinin izinli sayılmalarına ilişkin bir tezkeresi vardır; okutup,
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
2. - Bazı milletvekillerine Başkanlık
tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/159)
14.1.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin
hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık
Divanının 10.1.2003 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
|
|
|
Nevzat
Pakdil |
|
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı
Vekili |
"Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak; hastalığı
nedeniyle 28.12.2002 tarihinden geçerli olmak üzere 63 gün"
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak; hastalığı
nedeniyle 10.12.2002 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün"
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
"Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan; mazereti
nedeniyle 10.1.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 31 gün"
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 1 sayın
milletvekiline ödenek ve yolluğunun verilebilmesine ilişkin bir tezkeresi
vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
3. - Ankara Milletvekili Remziye
Öztoprak'a ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/160)
14.1.2003
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Hastalığı nedeniyle, bu yasama yılında aralıksız olarak
iki aydan fazla izin alan Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak'a İçtüzüğün 154
üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi, Başkanlık Divanının
10.1.2003 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.
Genel Kurulun onayına sunulur.
|
|
|
Nevzat
Pakdil |
|
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı
Vekili |
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza
sunacağım.
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. - Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No. : 12 15.1.2003
Genel Kurulun 15 Ocak 2003 Çarşamba günkü (bugün)
birleşiminde, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasında yer alan 20 sıra sayılı Millî
Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu kısmın 2 nci sırasına
alınması, aynı gün "Gelen Kâğıtlar" listesinde yayımlanan ve
bastırılarak dağıtılan 21 sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile 22 sıra sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihi
Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının da, 48 saat
geçmeden bu kısmın 3 üncü ve 4 üncü sıralarına alınması ve aynı birleşimde gündemin
5 inci sırasına kadar olan işlerin, 16 Ocak 2003 Perşembe günü ise 19 sıra
sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma
Kurulunca uygun görülmüştür.
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı Vekili |
|
|
Salih Kapusuz |
|
Oğuz Oyan |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
|
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü
Sorular" kısmına geçiyoruz.
V. - SORULAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Manisa
Milletvekili Hasan Ören'in, Doğrudan Gelir Desteği Projesinde öncelik kriteri,
ödemesi yapılmayan illerin ödeme tarihi ile bu çerçevede Manisa'nın durumuna
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/7)
BAŞKAN - Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir;
önerge, gündemden çıkarılmıştır.
Sözlü soru önergesiyle ilgili olarak Sayın Ören'in
konuşma talebi vardır.
Buyurun Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğrudan gelir desteğiyle ilgili soru önergem Sayın Bakan
tarafından gerekli bir biçimde ele alınıp cevaplandırılamadı; ama, biliyorsunuz
ki, tarımda çalışanların -bölgenize gittiğinizde- şu an en büyük beklentisi
doğrudan gelir desteği; yani, hükümet olarak verebileceğiniz tarımda çalışan
insanlara şu an verebileceğiniz en kolay para, doğrudan gelir desteği; ama, ne
yazık ki, Türkiye genelinde, doğrudan gelir desteği bekleyen insanların
sorunlarına bu Meclis bir türlü cevap vermiyor. Mazot fiyatının yarıya
indirilmesi olayını bir kenara bıraktık; ama, seçim bölgelerine gidildiğinde,
milletvekili arkadaşlarımızın cevap vermekte en fazla sıkıntı duyduğu konu bu.
İnsanlarımızın, gelecek yılki ürünlerini
yetiştirebilmeleri için ceplerinde paralarının olması gerekli; eğer, bu parayı,
doğrudan gelir desteğini, tarımda çalışan, yani, ülke nüfusunun yüzde 40'ını
oluşturan insanlara vermezsek, bilin ki değerli AK Partili milletvekili
arkadaşlarım, bölgelerinize gittiğinizde çok büyük sıkıntı çekeceksiniz ve her
gittiğinizde, Türkiye'nin bu kadar yoğun gündemine rağmen, köylü yurttaşımızın,
tarımda çalışan insanımızın, sizin gözlerinizin içine baka baka soracağı bir
tek şey var: "Doğrudan gelir desteğini ne zaman vereceksiniz?"
Değerli dostlarım, doğrudan gelir desteği 11 ilde
dağıtıldı; ama, 11 ilin kriterlerine bakıldığında, tarımla uğraşan insanların
kafalarında soru işaretleri belirmeye başladı. Bakınız, 11 ilin dağılımı:
Antalya, Tokat, Denizli, Yozgat, Giresun, Kayseri, Sıvas, Hatay, Adıyaman,
Ordu, Kahramanmaraş. Yetkililere "bu dağılımın kriteri ne" diye
sorduğumuzda, doğrudan gelir desteğinin verileceği iller arasından, destek
rakamlarının çok büyük olmadığı illere verileceği söylenmişti. Tabiî, burada,
Kayseri'ye 52 trilyon, Sıvas'a 84 trilyon, Yozgat'a 71 trilyon; bu paraların
yüzde 50'si ödendi. Şimdi, vatandaş soruyor, Başbakanın memleketine verildi,
devlet bakanının memleketine verildi, Sıvas'a verildi, Manisa da Meclis
Başkanımızın memleketi" Manisa çiftçisi, afet geçirmiş, tarlalarını su
basmış şu an, belki de Türkiye'nin en fazla zarar gören çiftçisidir. Telefonumu
açtığımda, -Sarıgöl'den, Alaşehir'den, Turgutlu'dan, Salihli'den- seçmenlerin
yüzde 80'i, doğrudan gelir desteğini konuşmaktadırlar.
Değerli arkadaşlarım, çiftçiye doğrudan gelir
desteğinin ne zaman, nasıl ödeneceğini, lütfen, bu arkadaşlarımıza bildirelim.
Biliyorsunuz, lojmanlar konusunda veya buna benzer
konularda çok popülist politikalar yaptık. Sayın Başbakanımız diyor ki;
"Önce halkı rahatlatacağız." Hazineden AKP'ye 22,5 trilyon,
Cumhuriyet Halk Partisine 12,5 trilyon lira ödendi. Partilerimiz bu paraları
alıyorlar, ihtiyaçları olduğu kadarını harcayacaklar; ama, bir kısmı da
bankalarda faizde kalacak.
Çiftçi inliyor... Çiftçi 10 lira para alabilmek için,
gelecek yıl hasadını kaldırabilmek için, doğrudan gelir desteğini, hükümetin en
kolay biçimde verebileceği bir parayı talep ediyor; ona "yok"
diyoruz, hatta, yok demenin ötesinde,
ona, nasıl, ne zaman vereceğimizi bile söylemiyoruz; ama, parti yardımlarına
gelince, 51 trilyon lira partilerimize aktarıldı.
Lojmanlarda yaptık, burada da yapabiliriz;
partilerimizin ne kadar paraya ihtiyacı varsa o kadar parayı alır, geriye
kalanıyla, en azından iki ilde, köylümüzün, çiftçimizin doğrudan gelir
desteğini öderiz. Madem ki bu Mecliste, artık, böyle şeyler sık sık yapılmaya
başlandı, seçmene dönük güller dağıtılmaya başlandı, hep birlikte yapalım.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bu konuştuklarımı
sizler de biliyorsunuz ve iktidar partisi olarak sıkıntılarınız bizden daha
fazla. Bu sıkıntıların giderilebilmesi için, doğrudan gelir desteğini....
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
...çiftçimize bir an önce dağıtmanın yararı var.
Geçen hafta sonu Şırnak'taydım. Habur Sınır Kapısı
kapanmış, kömür işletmeleri bir avuç insanın elinde... Şırnak'ta da "sayın
milletvekilim, o kürsüye çıkın da, bizim, parayı en kolay şekilde elde
edebileceğimiz yer doğrudan gelir desteği; ne olursunuz, bu konuda hükümete bir
şeyler söyleyin" diyorlar, milletvekillerimiz bize müjdeli haber versin
diye bekliyorlar.
Ben inanıyorum ki, AKP'nin milletvekilleri, hafta
sonunda, tarımsal alanda çalışan insanlarımızın yanlarına gittiklerinde,
doğrudan gelir desteğinin ne zaman dağıtılacağının, nasıl dağıtılacağının, bir
sel felaketi yaşamış Manisa'ya da, en azından, şu aylar içerisinde bu paranın
ödeneceğinin müjdesini vereceklerdir.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.
2. - Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, pamukta prim ve çekirdeksiz kuru üzümde
destek uygulaması yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/8)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
MUSTAFA GAZALCI
(Denizli) - Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, buyurun efendim.
Süreniz 5 dakika.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dışsatımımızın yüzde 40'ını oluşturan beyaz altın pamuk,
üretici bakımından, bu yıl, maalesef, ölü yılını yaşıyor. Tarlada kaldı
pamuklar... Özellikle Ege'deki sürekli yağışlar, pamuk üreticisini perişan
duruma getirdi. Üretici, günlerdir, haftalardır hükümetten bir yanıt bekliyor.
Seçim öncesi verilen sözlerin yerine getirilmesini bekliyor; ama, maalesef,
verdiğimiz soru önergeleri bile zamanında yanıtlanmıyor.
Değerli arkadaşlar, 540 000 kişiyi doğrudan
ilgilendiren pamuk üretimi eğer desteklenmezse gelecek yıllarda tarlalarımız
boş kalabilir, dışalıma daha çok muhtaç kalabiliriz. Bu yıl pamuk üreticisinin
çilesini bir ölçüde hafifletebilmek için 28 sent prim ödemeye gereksinim
vardır. Geçen yıllarda pamuk üreticisine prim verilmiştir, bu yıl da zorunlu
olarak verilmesi gerekir. Biraz önce gündemdışı konuşan bir arkadaşımız tütün
kotasından yakındı, aslında bizim yakınmamız gerekir.
Değerli arkadaşlar, tütün satarken tütün alır olduk,
pamuk satarken pamuk alır olduk, tarımımız, ürünlerimiz bir bir öldürülüyor.
AKP milletvekili arkadaşımız burada "tütün kotası gözden geçirilsin"
diyor. Biz de katılıyoruz; buyurun, getirin, tütün kotasını kaldıralım; pamukta
da aynen öyle.
Değerli arkadaşlar, pamuk, dokumanın en temel
kaynağıdır. Denizli'de, geçen yıllar toplanan pamuğun yarısı bile
toplanmamıştır, tarlada kalmıştır üreticinin pamuğu. Bugün 650 000 000 doları
dokuma olmak üzere 1,3 milyar dolar dışsatım yapmaktadır Denizli İli. Eğer,
Zorluteks de buna eklenirse, dışsatımımızın yüzde 10'u Denizli İlinden
yapılmaktadır; ama, pamuk üreticisi perişandır. Yalnız Denizli'deki üretici
değil, Söke'deki, başka yerlerdeki üreticiler de aynı durumdadır.
Değerli arkadaşlar, eğer pamukta prim ödenmezse pamuk
üreticisi perişan olacaktır. Zaten girdi fiyatları, biliyorsunuz, art arda
yükselmiştir başta, mazot olmak üzere; üretici perişan olmuştur, traktörünü
kullanamaz olmuştur. Ayrıca, pamuk toplamak için verilen fiyatlar da oldukça
yükselmiştir. Geçen yıl 700 000 liranın üstünde alınan pamuk, bu yıl 550 000
liraya düşmüştür ve onun da yarısı toplama parası olarak verilmektedir.
Bir an önce prim fiyatlarının açıklanmasını diliyoruz.
Ulusal Pamuk Konseyinin kurulmasıyla ilgili yasa tasarısının da görüşülmesini
diliyoruz.
TARİŞ pamuk almıştır; ama, devlet ve kamu
desteklememiştir.
İleride daha güç durumlara düşmemek için pamuk
üreticisine verilecek prim miktarı bir an önce açıklanmalıdır diyorum; hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
3. - Ordu
Milletvekili Kazım Türkmen'in, fındık üreticisine verilmesi planlanan ek fiyata
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/10)
BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Buyurun Sayın Türkmen. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
KAZIM TÜRKMEN (Ordu)- Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bugün ülkemizde, Türkiye'de 14 ilimizin, 8 000 000'a yakın
insanının geçim kaynağı, ekmeği, aşı fındıktan temin ediliyor. Ne yazık ki, 8
000 000 insan için hayati önem taşıyan, insanların geleceği, umudu olan
fındığımız, son yıllarda alınan politik, yanlış kararlar itibariyle, o ülkede
yaşayan insanlar için bir gelir kaynağı olmaktan çıkmış, âdeta bir ıstırap
şekline doğru dönüşmüştür. Kaldı ki, bu 14 ilimizin özellikle, Orta Karadeniz
Bölgesinde fındık mahsulünden başka hiçbir ürün de olmamaktadır.
Sayın milletvekilleri, biliyorum ki, bugün bu hükümette
bulunan birçok sayın milletvekili ve sayın bakanlarımız Karadenizi yakinen
bilmemektedir. Dolayısıyla, Karadenizi yakinen bilmeden, onun fizikî yapısını
yakından görmeden, irdelemeden oradaki insanlarımızın ıstırabını içlerinde
hissetmeleri de mümkün değildir.
Karadenizde, Ordu'da, Giresun'da ve 14 ilimizde
herkesin umudu ve beklentisi fındıkla ilgili millî bir politikanın ortaya
konulmasıdır. Fındık politikası sadece fındığın fiyatıyla da ilgili değildir;
çünkü, bugün fındığı üreten bütün illerimiz, geçiminin tümünü fındıktan temin
etmiş olmasına rağmen, bir sene boyunca evinde fındık yememiş olsa onlar için
büyük bir mahsur teşkil etmiyor; çünkü, fındık bir ihraç ürünüdür, tamamen bir
sanayi ürünüdür. Dolayısıyla, ülkemizin cebinden hiçbir girdi çıkmadan devletin
kasasına, hazinemize büyük bir gelir temin eden fındık gibi önemli bir ürün,
onlarla ilgilenen müstecir âdeta boşta bırakılmıştır.
Seçim meydanlarında söylediğimiz ve özellikle fındık
üreticisini mutlu edeceğimizi ifade ettiğimiz rakamlar, özel fiyatlar, ne yazık
ki, ikibuçuk ay gibi bir zaman geçmiş olmasına rağmen, hâlâ bir hayal olmaktan
öteye gitmemiştir. Biliniz ki, bu illerde fındıkla ilgili gelir, yalnız
köylüyü, müstahsili ilgilendirmiyor, o kentte oturan tüm tüccarı, müstahsili,
esnafı yakinen ilgilendiriyor; çünkü, bu kentler, birbirine bağlı, doğal yapısı
itibariyle, köylü kentli gibi de görseniz, tamamen bir bütündür. Dolayısıyla,
fındığa verilmiş olması gereken fiyat, daha önce şu andaki iktidar partisi
tarafından vaat edilen 2 000 lira bugüne kadar verilmemiş ve verileceğine dair
bir umut da henüz ortada görünmüyor. Bunun zorlukları var deniliyor; bu
doğrudur. Baştan beri iddia ettiğimiz konu şu olmuştur: Zaten son iki senedir
ekonomik krizler yüzünden çok zor durumda kalan bu bölge halkımız borçludur, fındığını
eylül ayında pazara indirmek ve satmak zorundadır; çünkü, çocuğunun harçlığı,
okul parası, ona yapacağı düğün, her türlü borçların ödeme zamanı fındık
bölgelerinde daha çok eylül ayını kapsadığı için, fındığın fiyatının ne
olacağına bakmaksızın fındığını satmak zorunda kalmıştır. Bu fındığı satarken,
o günlerde, Fiskobirlik'in ilan ettiği fiyat üzerinden kendileri fındıklarını
vermek istemiş olsalar bile, ne zaman parasını alacaklarını bilmedikleri için,
o gün, peşin parayı kimden alacaklarsa ilk fırsatta fındığı ona vermişlerdir.
Dolayısıyla, fakir fukaranın elinde zaten fındık yoktur. Şu anda 300 000 000
kilo kadar elde fındık vardır; bu fındığın 50 000 000 kilosu üreticidedir, geri kalan 250 000 000 kilosu ise manav ve
tüccardadır.
Sayın milletvekilleri, elinde 50 000 000 kilo fındık
olan köylümüz, zaten durumu iyi olan insanlardır. Dolayısıyla, bunların,
fındığın ellerinde kalmış olmasından dolayı bir mağduriyeti yoktur; ama, asıl
fındık, manavın ve tüccarın elinde kalmıştır. O bakımdan, diyoruz ki, bu
bölgeler için, fındık fiyatları, piyasa fiyatları üzerinde belirlendiği zaman,
asla ve asla üreticinin eline para geçmeyecektir, fakir fukaranın eline para
hiç geçmeyecektir; dolayısıyla, herkesin elindeki arazi yapısı bellidir ve
bunlar çıkarılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAZIM TÜRKMEN (Devamla) - Ortalama her ilde 1 kilo
fındığın maliyeti ile nerede, ne kadar fındık çıkacağı bellidir. Kısa olarak, 1
dönümden ortalama 100 kilo fındık üretildiği varsayımına dayanarak, bunu
güçlendirme adı altında eğer bunun parası ödenmiş olursa, hem elinde fındık
tutan hem elindeki fındığı borçlanarak satmak durumunda kalan köylümüz hem de
tüccarımız mağdur olmayacaktır. Dolayısıyla, her ikisinin eline eşit de olsa,
tam hakları olmamış bile olsa, belli bir miktar para geçmesi temin edilmiş
olacaktır.
O bakımdan, hiç zaman kaybetmeden, şu anda bütün
beklentisini ve umudunu fındıktan gelecek yeni fiyata bağlayan, bu kış
günlerinde hayvanın yemini, yeni yapacakları tarım girdilerinin hepsini buna
bağlayan bu insanlarımıza yeni fiyatlar verilmemiş olursa, biliniz ki, gelecek
sene de, yeniden, yeni mahsul almak olanağı oldukça zor olacaktır.
Hemen hemen her bölgedeki tarım il müdürlükleri
tarafından, insanların elindeki arazinin miktarı, yapısı ve dönüm başına gelir
miktarı belirlenmiştir.
BAŞKAN - Sayın Türkmen, lütfen, toparlar mısınız.
KAZIM TÜRKMEN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Bu miktar üzerinden, 100 kilo üzerinden bu paralar en
kısa sürede ödendiği takdirde, ürününü satan fakir fukaranın eline belli bir
miktarda para geçeceğinden, hiç olmazsa, kısa bir zaman içerisinde bile bir
ferahlık sağlanabilir. Bu insanların geçimleri için bir kaynak temin edilerek
-bir umut da olsa- geleceğe de umutla bakmış olmaları sağlanabilir.
Bu son krizden en çok etkilenen bölgelerin başında
Karadeniz gelmektedir; çünkü, Karadenizin ilkim yapısı, coğrafya yapısı çok
farklıdır. Manisa'nın herhangi bir köyüne bir yol yapacağınız zaman, bir
camiin, bir okulun yanına o yolu yaparsınız; ama, Karadenizde, Ordu'da her bir
ev, bir ünite demektir; yani, İç Anadolu'nun 30 tane köyüne yapılan yol
maliyeti ile Karadenizdeki bir köye yapılan yolun maliyet bedeli eşit demektir.
O bakımdan, buradakilerin harcamaları da fazladır, giderleri de fazladır.
Böylesine yapılacak bir yardım, tüm Ordu halkına, Karadeniz halkına büyük bir
müjdedir. Ümit ediyorum ki, en kısa süre içerisinde, bu müjdeyi buradan sizler
vasıtasıyla onlara iletmiş oluruz.
Hepinize bu duygularla teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türkmen.
4. - Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Suruç Ovası Sulama Projesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/11)
BAŞKAN - Soruyu cevaplayacak Sayın Başbakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
5. - Mersin
Milletvekili Ali Oksal'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerinin üreticilerin
borçlarına mahsup edilip edilmeyeceğine ve kalan ödemelerin zamanına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/14)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
ALİ OKSAL (Mersin) - Söz istiyorum...
BAŞKAN - Sayın Oksal, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
ALİ OKSAL (Mersin) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Sayın Tarım Bakanımıza verdiğim sözlü soru önergem yazılıya
çevrilmiş olduğu için, Meclis İçtüzüğünün 98 inci maddesi gereğince söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yıllardan beri uygulanan yanlış politikalar ve yüksek
enflasyon neticesinde, bugün, Türkiye'de tarım, bitirilme noktasına
getirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, dünyanın hangi ülkesi olursa
olsun, eğer bir ülkede yüzde 100 enflasyon var ise, o ülkede tarımdan bahsedilemez;
ama, Türkiye onbeş yıldan beri yüksek enflasyonla mücadele etmekte ve
üreticilerimiz, her yıl mal varlıklarını yitirmekte, can çekişmektedirler.
Üretim girdileri her yıl yüzde 100 artarken, bunu tüketen sınıfın gelirleri
aynı oranda yükselmediği için, üretilen mal ve hizmetlerde bir talep
daralmasından dolayı fiyatlar düşmekte, üreticilerimiz, yine, mağdur
olmaktadır.
Bundan birbuçuk iki yıl evvel, üçbuçuk ay içerisinde
iki büyük kriz yaşanmış ve bu krizlerden etkilenen en büyük kesim de üretici
kesim olmuştur. Üreticilerimizin Ziraat Bankasından yüzde 75'lerden aldıkları
kredilerin faizleri, yüzde 188'lere çıkmış, tarım kredi kooperatiflerinin
faizleri daha da artmış, özel bankalardan alınan kredilerin faizleri de yüzde 7
000'lere kadar çıkmış. Bu olumsuz koşullardan, elbette ki, üreticilerimiz de
nasibini almıştır. Ziraî kredi faizlerinin bu denli yükselmesi,
üreticilerimizi, üretim yapamama durumuna sokmuştur değerli arkadaşlar.
2001 yılı, ayrıca, tabiî afetler yılı olmuştur.
Türkiye'nin her ilinde olduğu gibi, Mersin'de de, aralık ayında büyük bir sel
afeti olmuş, bundan, üreticilerimiz son derece kötü etkilenmiştir. İhracata
dönük üretilen örtü altı seracılığında ve açık tarla ekiminde yapılan
üretimlerin hepsi telef olmuş, bunlar, il hasar tespit komisyonu tarafından
tespit edilmiş, bu da, tüm siyasî partilerin gündemine oturmuştur.
Bu koşullar altında, her seçimin yeni bir umut, yeni
bir başlangıç olduğunu varsayarsak, 3 Kasım seçimleri de yeni bir umut olmuş ve
üreticilerimiz, kendilerini bu sıkıntılı konumdan kurtaracak siyasî partilere
tercihlerini yapmış, oylarını kullanmış ve bugün, o siyasî partiyi de hükümet
yapmıştır değerli arkadaşlar. Seçim öncesi verilen vaatlerin gerçekleşmesini
beklemiş; ama, büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır. Seçim öncesi yapılan
vaatlerden bazılarında "üreticilerin borçlarının faizlerini sileceğiz,
anaparalarını taksitlendireceğiz, mazottaki KDV oranını düşüreceğiz ve yeşil
mazot kullandıracağız" denilmiştir ve üretici, büyük bir beklenti
içerisine girmiş; ama, bu beklentileri de boşa çıkmıştır.
Değerli arkadaşlar, bütün bunlar olurken, siyasetçiye
ve siyaset kurumuna olan güven bir kez daha sarsılmıştır. Hani yeni bir
başlangıç yapacaktık, bu yeni başlangıcı hep beraber sağlayacaktık?! Ama,
üreticiler büyük bir hayal kırıklığına uğramış ve büyük bir kaos yaşamışlardır.
Böyle bir atmosferde, Türkiye'de, üreticilerin, artık, ayakta kalma şansı
kalmamıştır.
Dün, Sayın Tarım Bakanına 4 soru önergesi vermiştim,
bunlardan 3 tanesini cevaplandırmıştı, 1 tanesini de bugüne bırakmıştı. Soruyu
tekrar edecek olursak, doğrudan gelir desteğinin, üreticinin, Ziraat Bankasına,
tarım kredi kooperatiflerine, tarımsal sulama amaçlı elektrik borçlarına mahsup
edilip edilmeyeceğini sormuştum. Sayın Bakan, bana verdiği yazılı cevapta
"doğrudan gelir desteği ödemeleri Hazinenin nakdî planı çerçevesinde
yapıldığından, aynı anda bütün illere ödemenin yapılmasının Hazine yönünden
sakıncaları bulunmaktadır" demektedir. "Çiftçi kayıt sisteminin
tamamlanması ve diğer kamu kuruluşlarının sistemiyle uyumunun sağlanmasını
müteakip doğrudan gelir desteği ödemelerinin kamu borçlarına mahsup edilmesi
teorik olarak mümkün olmakla birlikte, şu anki altyapı buna imkân
vermemektedir" demiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ OKSAL (Devamla) - Yine, ikinci sorumda "bugüne
kadar, bayram öncesi ödeme yapılmış kabul edilen 46 ile doğrudan gelir desteği
ödenmiş olmakta, geri kalan 35 il sanki cezalandırılmaktadır" diye
sormuştum.
Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı, bunu, bana, yine
yazılı olarak cevaplandırmış, 34 ilin yüzde 100'ünün ödendiğini, Konya İlinin
14 ilçesinin ödendiğini, 11 ilin yüzde 50'sinin de yılbaşından önce -yani,
yılbaşından önce derken, bayram öncesi- ödeneceğini söylemişti.
Şimdi, 81 ilimiz var, geriye kalan 35 il; ama, Sayın
Tarım ve Köyişleri Bakanımız, icmalleri yapılan illerin 74 il olduğunu
söylemiş, geri kalan 28 ille ilgili herhangi bir açıklama yapmamıştır.
BAŞKAN - Sayın Oksal, lütfen tamamlayınız.
ALİ OKSAL (Devamla) - Bitiriyorum efendim... 1 dakika
içerisinde toparlayacağım.
Değerli arkadaşlar, bu 28 il sanki cezalandırılmıştır.
Bu olumsuz koşulların ortadan kaldırılması için herhangi bir adım da
atılmamıştır. 2003 yılı ekbütçesinde de, bu 28 ille ilgili ödemelerin yüzde 50
civarında olacağı söylenmiş; ama, dün, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımızın,
kısmen başka konuları açıklarken buna da değindiği gibi "keşke, bayram
öncesinde ödeyebilsek" şeklinde bir telaffuzu olmuştur.
İnşallah ödenir değerli arkadaşlar ve biz, seçim öncesi
vermiş olduğumuz bu sözleri tutmanın mutluluğunu yaşarız, onurunu yaşarız, hem
de üreticilerimizi sevindiririz. Bu sorumluluğu ortaklaşa taşıyoruz değerli
arkadaşlar. Buna hassasiyetle eğilmenizi istiyorum; zira, her seçim bölgesinde
çiftçilik yapılmaktadır ve her seçim bölgesine bizler gittiğimiz zaman, onurlu
bir şekilde gidelim diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
6. - Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Kars-Tiflis Demiryolu Projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul
Yalçınbayır’ın cevabı (6/16)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kars, Ardahan, Iğdır bölgesinin ve ülkemizin
kalkınmasına büyük ölçüde katkı sunacak Kars-Tiflis Demiryolu Projesiyle
ilgili, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım'ın aşağıdaki sorulara sözlü
cevap vermelerini arz ederim.
Ensar Öğüt
Ardahan
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğüyle
ilgili ulaştırma sektörü projelerinden 1997'den beri gündemde olan 97E010170
sayılı Türkiye-Gürcistan (Kars-Tiflis demiryolu bağlantısı) Projesiyle ilgili
olarak:
1.- Proje ne zaman yapıldı? Projeye bugüne kadar
harcanan miktar ne kadardır?
2.- Proje neden gecikti? Gecikme nedeni ve gecikmenin
maliyete etkisi ne kadardır?
3.- Projenin ekonomimize katkıları nelerdir?
4.- Proje ne zaman bitirilecektir?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL
YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğüt'ün sözlü sorusuna cevap vermek üzere
huzurunuzdayım; hepinize saygılarımı sunuyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü
projeleri arasında yer alan, Türkiye-Gürcistan Kars-Tiflis Demiryolu Projesiyle
ilgili olarak şunları arz etmek isterim:
Türkiye ile Gürcistan arasında doğrudan bir demiryolu
hattı bulunmamaktadır. Bu sebeple, Avrupa ve ülkemiz ile dünyanın en büyük
enerji rezervlerinin bulunduğu Kafkasya, Ortaasya Türk cumhuriyetleri arasında
kesintisiz demiryolu bağlantısının sağlanarak, tarihî İpek Yolunun
canlandırılması amacıyla Kars-Tiflis Demiryolunun inşaatı gündeme gelmiştir.
Bunun üzerine, DLH İnşaatı Genel Müdürlüğünce projenin teknik olabilirliği
araştırılmış, 1/25 000 ölçekli haritalar üzerinden Türkiye-Gürcistan doğrudan
demiryolu bağlantısının bir ön etüdü yapılmıştır. Kars-Tiflis demiryolu için
Türkiye tarafında 92,5 kilometre, Gürcistan tarafında ise, yaklaşık olarak,
Aktap-Ahılkelek arası 32,5 kilometre olmak üzere toplam 125 kilometrelik yeni
demiryolunun yapımı gerekmektedir. Ayrıca, Ahılkelek-Marabda arasında mevcut
160 kilometrelik hattın da rehabilitesi gerekmektedir.
Ancak, projenin Gürcistan sınırları içinde kalan bölümü
için Türkiye Cumhuriyeti tarafından dış kredi alınması veya alınacak krediye
garantör olunması konusunda Gürcistan'ın isteği, Hazine Müsteşarlığınca olumlu
karşılanmamıştır. Bu nedenle, bugüne kadar ihale işlemlerine başlanılamamış
olup, gecikmenin, fiyat farkı haricinde maliyete etkisi yoktur.
Yaklaşık dört yılda bitirilmesi planlanan söz konusu
hat inşaatının yapılması halinde, yılda 4 000 000 ton yük taşınması
öngörülmektedir.
Umarım bu problem çözülür ve proje işlerliğe kavuşur.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
7. -
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ın Çağlayancerit
ve Ekinözü ilçelerinde polis teşkilatı kurulup kurulmayacağına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/17)
BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir;
önerge gündemden çıkarılmıştır.
8. -
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'taki otoyol ve
bağlantı yolları çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/18)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından,
İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir;
önerge gündemden çıkarılmıştır.
9. -
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta iş mahkemesi
kurulup kurulmayacağına ilişkin, Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in cevabı
(6/19)
BAŞKAN - Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun, sözlü olarak, Adalet Bakanımız Sayın
Cemil Çiçek tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet Yılmazcan
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş, son on yıldan bu yana hızlı bir
sanayileşme süreci geçirmektedir. Bu kadar hızlı ilerleyen süreç içerisinde, 64
iplik, 27 dokuma, 42 örgü kumaş, 13 boya-kasar, 32 çelik mutfak eşyası, 9 yem,
7 yağ, 10 un fabrikası ve 40 adet banka şubesi kurulmuş ve 12 adet otel
işletmeye açılmıştır.
Soru:
1- Bütün bu işyerleri ve sayamadığımız binlerce
işyerinin yarattığı adlî yoğunluk göz önüne alındığında, ilimizde bir iş
mahkemesi kurmayı düşünüyor musunuz?
2- Bakanlığınız tarafından böyle bir planlama mevcut
mudur?
3- Düşünüyorsanız, ne zaman?
BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Adalet Bakanı
Sayın Cemil Çiçek: buyurun.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mehmet Yılmazcan,
Kahramanmaraş'ta bir iş mahkemesinin kurulup kurulmayacağıyla ilgili olarak
Bakanlığın düşüncesini sormaktadır.
Muhtelif vesilelerle kamuoyuna da arz etmeye çalıştığım
gibi, yargının hızlandırılması ve mahkemelerin iş yükünün azaltılması yolunda
çok yönlü çalışmalar yapmaktayız. Bunlardan bir tanesi yeni mahkemelerin
kurulmasıdır; öbür taraftan da, yargının hızlandırılmasıyla ilgili olarak,
yasalarda -özellikle usul hukukunda- önemli değişiklikler için, bazı tasarıları
Başbakanlığa sevk etmiş bulunuyoruz.
Diğer yandan da, süratli, verimli ve kaliteli bir
adalet hizmetinin sunulabilmesi açısından, sizlerin de yakinen bildiği gibi,
bir taraftan fikrî, sınaî haklar mahkemesinin kurulması yönünde çabalar var,
geçen hafta kabul ettiğimiz aile mahkemelerinin kurulması var, şu an
Başbakanlıkta incelenmekte olan istinaf mahkemeleri ya da bölge adliye
mahkemelerinin kurulmasıyla ilgili tasarılar var.
Şüphesiz, biz Kahramanmaraş başta olmak üzere, işçi
hareketlerinin, iş ihtilaflarının yoğun olduğu yerlerde yeni mahkemeleri kurmak
istiyoruz. Ancak, bunu bir kritere, Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulu bağlamış
durumdadır. 500'den fazla davanın olduğu yerlerde iş mahkemelerini kuruyoruz.
Benim aldığım bilgiye göre, şu an Kahramanmaraş'ta iş mahkemeleriyle ilgili
olarak yeterli sayıda dosya, maalesef, mevcut değildir ya da çok şükür mevcut
değildir. İki taraftan da bakılabilir, kurulması arzu edilince öyle demek
gerekiyor, ama, ihtilaflar ne kadar az olursa, o fevkalade de sevindiricidir.
Bu manada, demek ki, Kahramanmaraşlı hemşehrilerimiz, vatandaşlarımız,
mahkemeye intikal etmeden iş ihtilaflarını kendi aralarında hallediyorlar. Bu
da zaten Bakanlık olarak da arzu ettiğimiz, benimsediğimiz bir husustur. Bu
şartlar altında Kahramanmaraş'ta yakın bir gelecekte iş mahkemelerinin
kurulması düşünülmemektedir.
Saygıyla arz ediyorum.
Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
10. -
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, TSE'nin Kahramanmaraş'ta
tekstil laboratuvarı kurup kurmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in cevabı (6/21)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı sorumun, sözlü olarak, Sanayi ve
Ticaret Bakanımız Sayın Ali Coşkun tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet Yılmazcan
Kahramanmaraş
Dünyada ulaşılan en son teknolojiyi kullanarak üretim
yapan Kahramanmaraşlı sanayiciyi kalite yönünden denetleyen ve destekleyen
kapsamlı bir tekstil laboratuvarına ilimizin acil ihtiyacı vardır.
Soru:
1-Bakanlığınıza bağlı Türk Standartları Enstitüsü
Başkanlığı tarafından ilimizde tekstil laboratuvarı kurmayı düşünüyor musunuz?
2-Böyle bir planlama mevcut mudur?
3-Tekstil laboratuvarı ne zaman kurulacaktır?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Yılmazcan'ın,
Sanayi Bakanlığıyla ilgili bir kuruluş olan Türk Standartları Enstitüsü
tarafından Kahramanmaraş'ta bir tekstil laboratuvarı kurulup kurulmayacağıyla
ilgili sözlü sorusuna cevap arz etmek istiyoruz.
Kahramanmaraş'ta Türk Standartları Enstitüsü tarafından
bir tekstil laboratuvarı kurulması söz konusu değildir. Çünkü, Türk
Standartları Enstitüsünce, başta Gaziantep ve Kahramanmaraş olmak üzere,
Çukurova bölgesi ile GAP bölgesinin ihtiyaçlarına cevap vermek maksadıyla planlanmış olan Gaziantep Tekstil
Laboratuvarının, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesindeki inşaatı tamamlanma
safhasındadır. İnşaatın bitirilmesiyle birlikte mevcut bazı cihazlar
laboratuvara sevk edilecek, Gaziantep Bölge Müdürlüğü yeni binasına
taşınacaktır. İhtiyaç duyulan diğer cihazların tedarik işlemleri de devam
ettirilmektedir. Bunlar tamamlandığında, Gaziantep'teki bu merkez, bölgenin tüm
ihtiyaçlarına cevap verecek durumdadır.
Saygıyla arz ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
11. -
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi 2003 yılı yatırım programına bazı projelerin dahil edilip
edilmeyeceğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/24)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
12. -
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta Vakıflar İl
Şube Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru önergesi (6/25)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
13. - Trabzon
Milletvekili Şevket Arz'ın, fındıktaki fiyat politikasına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/27)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca
yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Arz.
Süreniz 5 dakika.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; fındıkla ilgili sorunlar nedeniyle vermiş olduğum sözlü soru
önergesi için söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, sizleri ve bizi
izleyenleri saygıyla selamlıyorum.
Fındıkla ilgili sorunlar, ülkemizde yaşayan 8 000 000
insanımızın doğrudan ve dolaylı sorunlarıdır.
Fındık, dalından koparılan bir dünya ürünü, genel
ihracatımız içinde tek başına önemli bir yeri olan, tarımsal ürünlerde ilk
sırada yer alan bir döviz kaynağıdır.
Karadenizin en önemli geçim kaynağı fındık, evlenmek
isteyen gençlerin imdadına yetişir, düğünler fındık toplama mevsimine göre
yapılır. Türkülere konu olan, yeşil zulufların harmanlarda kahverengi kabuklara
dönüştüğü bir altındır.
Bazı kaynaklara göre fındığın 4 üncü Yüzyılda Doğu
Karadeniz'de üretildiği tespit edilmiş, ilk ihracatımız 1403 yılında
gerçekleştirilmiştir.
Fındık üretimi, önceleri Trabzon, Giresun, Ordu'da
yapılmaktayken, bugün 30 ilimize yayılmıştır.
Fındık, başta çikolata sanayii olmak üzere bisküvi,
şekerleme, tatlı, pastacılık, dondurma üretiminde önemli yer tutar. Ayrıca,
yüksek kaloriye sahip olduğundan, kabuğu yakacak olarak da kullanılmaktadır.
Fındık, yağ, gıda ve kimya sanayiinde, özellikle de
kozmetikte kullanılmaktadır.
Türkiye en büyük fındık üreticisi ve ihracatçısıdır.
Yıllık ihracat geliri 700 000 000 dolardır.
Fındığın dünyadaki yıllık üretimi 850 000 ton
civarındadır. Türkiye'nin yıllık üretimi 650 000 tondur. Bu üretim, yıllara
göre eksilip çoğalmaktadır.
Türkiye, ürettiği fındığın yüzde 75'ini, yaklaşık 500
000 tonunu ihraç etmektedir; iç piyasada ise 60 000 ton civarında tüketim
gerçekleşmektedir. Ülkemizdeki fındık üreticisi, Batı standartlarında üretim
yapamamaktadır. Üreticinin yüzde 80'i, yılda 1,5 tonun altında fındık
üretmektedir; dolayısıyla, fındık üreticisinin geliri düşüktür.
Dünyada fındık üretimi tüketiminden fazla olduğundan,
birçok problem yaşanmaktadır. Ülkemizde, her yıl üretim fazlası 100 ilâ 150 000
ton civarında fındık depolarda stoklanmak zorunda kalınmaktadır. Stoklarda
bekletilen fındık, daha sonra, satılamayınca yağlığa ayrılmaktadır. Yağlığa
ayrılan bu fındıklardan rafine yağ elde edilmektedir.
57 nci hükümet tarafından, fındığa 2001 yılında 1 415
000 TL, 2002 yılında 1 615 000 TL fiyat verilmiş, uyguladığı fiyat
politikasıyla, Karadenizli fındık üretici iki yıldır enflasyonun altında
bırakılarak mağdur edilmiştir.
AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Doğu
Karadeniz'deki 3 Kasım 2002 seçimi çalışmalarında, AKP'nin iktidara gelmesi
halinde, fındık tabanfiyatının en az 2 000 000 TL olacağına dair söz vererek,
Karadenizli seçmenin oyunu almıştır. Fındık üreticisine verdiğiniz bu sözü
tutarak, fındığın 2 000 000 TL yapılmasını, aradaki 385 000 TL fiyat farkını,
tüm fındık üreticilerine, ayırımsız, gecikmeden vermenizi diliyorum. Fındık
için verilen sözlerin birçok konuda verilen sözler gibi; örneğin, mazot ve
zorunlu tasarruf (nema) gibi olmamasını diliyorum.
Üretim fazlası fındık için amaç, önce, ürettiğimiz
fındığın tamamını ihraç edebilmek ve fındığa uygun fiyatlarda yeni pazarlar
bulmak olmalıdır. Fiskobirlik depolarında çürümeye ve yağlığa terk edilen
fındıktan 20 000-30 000 tonu, Uzakdoğu ülkelerine tanıtım amacıyla, promosyon
olarak dağıtılabilir.
İhracatta büyük sorun oluşturan aflatoksin problemini,
üreticinin eğitilmesiyle çözmeliyiz. Fındık üreticisine doğrudan destekleme
amaçlı prim sistemi uygulanmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arz, lütfen tamamlayın.
ŞEVKET ARZ (Devamla) - Fındık ürün borsaları kurulup,
gelişmesine yardımcı olmalıyız. Yılda birkaç kez ürün alınabilen ovalarda
eskiden yağlı tohumlar ve mısır üretilmekteydi. Şimdi ise, bu arazilerde
ağırlıklı olarak fındık dikilmiştir. Her yıl, yaklaşık 800 000 000 dolar ödeyerek yağlı tohum ve mısır ithal
etmekteyiz. Bu ovalarda yaşayan üreticilerimizi, mağdur edilmeden teşvik
verilerek tekrar yağlı tohum ve mısır üretimine yönlendirmeliyiz. Fındığın
çeşitlendirilerek iç piyasada tüketimi artırılmalıdır. Fındık sanayii, teşvik
edilmeli ve geliştirilmelidir. Fındık, tütün ve pamuk, Osmanlının cumhuriyete
yüklediği borçları ödemiştir. Ulus olarak bu üç tarım ürününe ve üreticisine
borçluyuz.
Sözlerime son verirken "gelin, sözünüzde durun,
fındık üreticisine 385 000 TL fiyat farkı verin" diyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Arz, teşekkür ederim.
14. - Manisa
Milletvekili Hasan Ören'in, elektrik abonelerinden, güç bedeli olarak alınan
ücrete ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/30)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 14 üncü soru geri
alınmıştır.
15. -
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın özelleştirme kapsamındaki Kastamonu
Taşköprü Sigara Kâğıdı Fabrikasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/31)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Başbakan ?..Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
16. - Malatya
Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Malatya-Adana demiryolunun ne zaman ulaşıma
açılacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır’ın cevabı (6/32)
BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?..Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96 ncı maddeleri gereğince
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Muharrem Kılıç
Malatya
Soru 1- Malatya-Doğanşehir-Gölbaşı arasındaki 7
numaralı tünel, sekiz ay önce çökerek, Malatya-Adana demiryolu ulaşıma
kapanmıştır. Bu durumda, Malatya-Adana demiryolu ne zaman ulaşıma açılacaktır?
Soru 2- Yaklaşık 350 metrelik tünelin, ıslahı gereken
140 metrelik kısmının bugünkü teknik düzey ve olanaklar göz önünde
bulundurulduğunda, sekiz ay gibi bir sürede ıslahının yapılmamasının bir
açıklaması var mıdır?
Soru 3- Maden taşımacılığı, yük taşımacılığı ve yolcu
taşımacılığı nedeniyle, yolun kapalı kalmasının Devlet Demir Yollarına ve
ülkemize zararı ne kadardır?
BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Sayın Ertuğrul Yalçınbayır; buyurun efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL
YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatya
Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç'ın sözlü sorusuna cevap vermek üzere
huzurunuzdayım, hepinize saygılarımı sunuyorum.
1930 yılında, heyelanlı bir zeminde inşa edilen
tünelde, geçen zaman içerisinde aktif hale gelen heyelan kaymalara sebep
olmuştur. Atölye imkânlarıyla yeni bir kaplama geçirilmiş ise de, zeminden
gelen kuvvetlerle, zaman içerisinde kaymalara engel olunamamıştır. Tren
trafiğine engel teşkil eden bu kaymaların giderilmesine yönelik olarak,
Divriği-İskenderun Elektrifikasyon Projesi kapsamında, gabariyi sağlamak üzere
yapılan çalışmalarla birlikte tamiratı öngörülmüş; ancak, işi alan firma,
çalışmaları esnasında zeminde göçükler olabileceği endişesiyle, zemin
iyileştirilmesi yapılmadan tünel inşaatına başlanamayacağını belirtmiştir.
2001 yılında, firma, ek bir protokolle işe başlamayı
planlamış; ancak, çalışmalar sırasında tünelde göçükler yaşandığından, tünel,
tüm çalışmalara kapanmıştır.
Konunun önemi ve aciliyeti nedeniyle izlenecek yol ve
uygulanacak metotlar konusunda, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ile Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları İşletmesi Genel Müdürlüğü arasında imzalanan
protokol çerçevesinde çalışmalar sürdürülmektedir.
18.12.2002 tarihli önraporda, söz konusu tünelin
heyelanlı bir zeminde inşa edildiği ve yapıldığı yıllardan beri devam eden
zemin hareketleri nedeniyle deformasyona uğrayarak bugünkü duruma
gelindiğinden, ilk etapta yapılması gereken işlemin, tünelde meydana gelen
göçüğün temizlenmesi ve göçük olan yerlerde gerekli tamiratın yapılması
öngörülmektedir. Tünelde meydana gelen göçük temizlenecek olup, beton kaplama
ve diğer çalışmalar, üniversite tarafından Ocak 2003'te verilecek esas rapordan
sonra yapılacaktır.
Malatya-Narlı hattının 1 Mayıs ilâ 6 Ekimde kapalı
olması nedeniyle, Adana bölgesinden Sıvas, Malatya ve ilerisine yapılan ya da
buralardan dolup Adana bölgesine giden yükler, uzun yol olan
Kayseri-Ulukışla-Adana güzergâhında taşınmıştır. Bu zorunlu güzergâh
değişikliğinde taşınan 960 670 tonluk yükün uzun yoldan taşınması, işletme
maliyetlerini artırmış ve toplam 16,3 trilyonluk bir zarara neden olmuştur.
Yüce Heyetinize saygıyla arz ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru cevaplandırılmıştır.
17. -
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, hayvancılıktaki damızlık düve
sorununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/33)
BAŞKAN -Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek sayın
bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
18. - Kocaeli
Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in, depremzede esnafın mağduriyetleri ile
Gölcük Kavaklı mahallesinin afete maruz bölge ilan edilmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/34)
BAŞKAN -Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek sayın
bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
19. - Kocaeli
Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in, belediyelere ödenen afet paylarının
kesilmesine ve depremzedelerden kalıcı konut maliyetinin tahsil edilmek
istenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/35)
BAŞKAN -Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek sayın
bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
20. - Kocaeli
Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in, Kocaeli'ndeki kiracı konumundaki
depremzedelerin konut sahibi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/36)
BAŞKAN - Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek sayın
bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
21. -
Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, TMO Diyarbakır Bölge Müdürlüğünün
kapatılması kararına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/37)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
22. -
Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, TMO Diyarbakır Bölge Müdürlüğünün
kapatılması kararına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/38)
BAŞKAN - Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek sayın
bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
23. - Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan, Türközü sınır kapısından yapılan motorin
ticaretinin kaldırılmasına, Çıldır-Aktaş sınır kapısı çalışmalarına ve
Ardahan'da doğalgaz rafinerisi ve çevrim santrali kurulup kurulmayacağına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/40)
BAŞKAN - Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek sayın
bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
24. -
Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, Diyarbakır'ın elektrik enerjisi
sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır’ın
cevabı (6/41)
BAŞKAN -Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?..Burada.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Mesut Değer
Diyarbakır
Her ne kadar Diyarbakır'da kesilen elektriklerin
gerekçesi kaçak elektrik kullanımı denmekte ise de, Diyarbakır nüfusu son on
oniki yılda büyük oranda göç alarak 1 000 000'u bulmuştur. Birçok bölgedeki
mevcut kablolar otuz kırk yıl önce çekilmiş, büyük sanayi işletmeleri
kurulmuştur. Bu gibi nedenlerden dolayı altyapı yetersiz kalmaktadır.
Sık sık kesilen elektrikler ve düşük elektrik nedeniyle
esnaf ve sanatkârların kullandıkları pahalı cihazlar kullanılmaz hale
gelmiştir. Gaziantep İlinin sadece sanayiine sağlanan elektrik miktarı
Diyarbakır'ın tümüne verilen elektrik miktarıdır.
1- Göçlerden dolayı hızla büyülen Diyarbakır'da sık sık
kesilen elektrik veya düşük elektrik verilmesinin nedenini açıklar mısınız?
2- Diyarbakır'ın enerji sorununun çözülebilmesi için,
sağlıklı bir altyapının oluşturulması için, esnaf ve sanatkârların rahat bir
çalışma ortamına kavuşması için ne gibi çalışma yapılmaktadır?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır Milletvekilimiz
Sayın Mesut Değer'in sözlü sorusuna cevap vermek üzere huzurunuzdayım; hepinize saygılar sunuyorum.
Diyarbakır İlimizde planlı bir kesinti veya kısıtlama
söz konusu değildir, herhangi bir planlı hareket söz konusu değildir. Kış
mevsimi nedeniyle, olağanüstü hava koşullarından dolayı meydana gelen kapsamlı
arızalara da süratle müdahale edilmektedir.
Diyarbakır İlimizde enerjisiz ilçe ve belde
bulunmamaktadır. İl genelindeki yoğun kaçak kullanımın olduğu yerlerde aşırı
yüklenme nedeniyle münferit arıza ve trafo yanmaları meydana gelmektedir.
TEDAŞ Genel Müdürlüğünce başlatılan "kayıp-kaçak
seferberliği" çerçevesinde, şebekede önemli arızalara sebep olan kaçak
elektrik kullanımı önlenmeye çalışılmaktadır.
Ayrıca, bölgede, özellikle kış aylarında ısınmak
amacıyla kullanılan elektrik enerjisi, yaz aylarındaki programdışı sulama
yüklerinin artması, zaman zaman gerilim düşümüne neden olmaktadır. Ancak mobil
santralların devreye alınmasından sonra gerilimler yükselmiş ve söz konusu
bölgede, enterkonnekte sistemin tümünde uygulanan standartlar içerisinde
seyretmiştir.
Diğer taraftan, Diyarbakır yöresine ait kayıtlar
incelendiğinde, bu bölgede 154 kilovat olan nominal gerilimin, 160 kilovat
seviyesinde seyrettiği görülmektedir; ancak, iletim sisteminin kış aylarında
hava şartlarından oldukça fazla etkilenmesi ve hatların bunlara bağlı olarak
açması nedeniyle, zaman zaman kesintiler yaşanabilmektedir. 380 kilovatlık
Batman-Ilısu-Kızıltepe-Şanlıurfa ringinin oluşturulmasından sonra, bölgede
iletim sisteminde normal şartlarda herhangi bir olumsuzluk yaşanmayacaktır.
Diyarbakır EDM 2002 yılı yatırım programı şehir
şebekeleri grubunda yer alan projeler için, kasım ayı sonu itibariyle yapılan
harcama 1 trilyon 914 milyar 58 milyon lira, köy şebekeleri grubunda yer alan
projeler için 2002 yılı kasım ayı sonu itibariyle, 399 649 000 000 lira, kırsal
dağıtım tesisleri grubunda yer alan projeler için, kasım ayı sonu itibariyle,
433 566 000 000 lira harcanmıştır.
TEDAŞ Genel Müdürlüğünün 2003 yılı yatırım programı
tasarısında 6 adet kırsal dağıtım projesi için 1 trilyon 444 milyar, 24 adet
köy şebekeleri projesi için 1 trilyon 60 milyar, 14 adet şehir şebekeleri
projesi için 3 trilyon 50 milyar ve diğer yatırımlar için 170 milyar 200 milyon
lira olmak üzere toplam, 6 trilyon 270 milyar 200 milyon lira ödenek
ayrılmıştır.
Bilgilerinize arz olunur. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, sözlü soruların görüşülmesi
tamamlanmıştır.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu
raporunun görüşmelerine başlayacağız.
VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1. - Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı :
17)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, ikinci
sıraya alınan, Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
2. - Millî
Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/305)
(S. Sayısı : 20) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 20 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?...
OĞUZ OYAN (İzmir) - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Konya Milletvekili Atilla Kart...
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya
Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının tamamı hakkında,
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini beyan etmek üzere söz almış
bulunmaktayım; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, Millî Güvenlik
Kurulu benzeri kurumlar başka ülkelerde de vardır. Sorun, bu kurumların var
olup olmaması meselesi değil, yapısı ve işlevindeki farklılıktan
kaynaklanmaktadır. Her ülkenin kendi siyasî ve idarî yapılanmasına, iç ve dış
güvenlik sorunlarından doğan ihtiyaçlarına göre, bu kurulların yapısı ve
işlevleri itibariyle birbirinden bazı farklılıklar göstermesi doğaldır.
Bu yaklaşım içerisinde konu değerlendirildiğinde,
Türkiye'nin de, kendi özelliklerini dikkate alarak, kendine özgü yapısı ve
işlevleri olan bir Millî Güvenlik Kurulu oluşturmasını, doğal ve gerekli bir
hal olarak kabul etmek gerekir.
Burada, hassas olan konu, Millî Güvenlik Kurulu
kararları ile hükümetin genel siyasetinin birbiriyle bağdaşır olması gereğidir;
ancak, yine, önemli olan bir diğer temel konu, yukarıdaki açıklamalarla
bağlantılı olarak, devletin güvenliği, ulusal bütünlüğün korunması ve
demokratik, sosyal, laik yapılaşmanın her halükârda vazgeçilmezliği hususları
da, tartışılmaz bir hal olarak kabul edilmelidir.
Buna göre, Millî Güvenlik Kurulunun yapılanmasındaki
temel sorun, bu yapılanma sağlanırken, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmelerinde gösterilen demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşıp
bağdaşmadığı konusundaki kriteri, her halükârda vazgeçilmez bir unsur olarak
kabul etmek gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında, Anayasanın 118 inci
maddesinde, 3 Ekim 2001 tarih, 4709 sayılı Yasayla getirilen düzenlemenin,
çağdaş normlara ve hukuk devleti ilkelerine uygun bir düzenleme olduğunu kabul
etmek gerekir.
Getirilen bu düzenlemeyle, Millî Güvenlik Kurulunun
yapılanmasına Başbakan yardımcıları ve Adalet Bakanının da iştiraki sağlanmış
ve bu kararların "tavsiye edici" nitelikte olduğu vurgulanmıştır.
Şimdi ise, bu anayasal düzenlemeye uygun yasal düzenleme yapılmak
istenilmektedir.
(1) 20 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Açıkladığımız sebeplerle, Millî Güvenlik Kurulu
kararlarının tavsiye kararları niteliğinde olduğunun vurgulanmasının, bu
kararların "öncelikle dikkate alınır" ifadesi yerine
"değerlendirilir" ifadesiyle Bakanlar Kuruluna bildirilecek olmasının
ve yine, Kurula, hükümetin katılımının artırılmasının, hukuk devleti anlayışına
ve demokratikleşmeye katkı sağlayacak bir düzenleme olduğuna inanıyoruz.
Bu anlayış ve yaklaşım içerisinde, bu düşüncelerle,
getirilen yasal düzenlemeye Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu oy
kullanacağımızı beyan ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kart, teşekkür ediyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Adıyaman
Milletvekili Sayın Hüsrev Kutlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) -
Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; sözlerime başlarken, şahsım ve AK
Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan Millî Güvenlik Kurulu ve Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununun 2 maddesinde değişiklik
yapılmasına ilişkin tasarı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın
Atilla Kart'ın da izah ettiği gibi, Anayasada mevcut olan değişikliğin kanunî
düzenlemesinin yapılması şeklindedir.
Bilindiği gibi, Anayasamızın 118 inci maddesi, Millî
Güvenlik Kurulunun ne şekilde oluşacağı ve çalışacağını belirlemiştir. Bu 118
inci maddede 3.10.2001 tarihinde yapılan değişiklikle, Millî Güvenlik Kuruluna,
Başbakan yardımcılarının ve Adalet Bakanının katılması sağlanmıştır. Bu
değişiklikten sonra, zaten, fiilen, Millî Güvenlik Kuruluna, başbakan
yardımcılarımız ve Adalet Bakanımız iştirak etmektedirler; ancak, yine, bu
anayasal dayanaktan esinlenerek düzenlenen kanunda, bugüne kadar herhangi bir
değişiklik yapılmamış; geçen hükümet zamanında verilen tasarı da, maalesef,
görüşülememiştir. Bugün yapılmak istenen değişiklikle, Millî Güvenlik Kurulu
Kanunu, Anayasanın 2001 yılında yapılan değişikliğine uydurulmuş olacaktır.
Bugün yapılan bu değişikliklerle, tıpkı Anayasanın 118
inci maddesinde olduğu gibi, Millî Güvenlik Kurulu Kanununun 3 üncü maddesine
de -önceki şeklinde, Cumhurbaşkanının başkanlığında, Başbakan, Genelkurmay
Başkanı, Millî Savunma Bakanı, İçişleri, Dışişleri Bakanları ve diğer kuvvet
komutanları vardı- başbakan yardımcıları ve Adalet Bakanı da eklenmiş
olacaktır. Bu yapılan değişiklik, şüphesiz, Millî Güvenlik Kurulunun daha
demokratik bir hale gelmesini sağlamıştır. Bu değişikliği yaptığından ötürü, 21
inci Dönem Parlamentosuna, huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.
Yine, tasarının 2 nci maddesinde gündeme gelen ve Millî
Güvenlik Kurulu Kanununun 4 üncü maddesinin (a) fıkrasında belirlenen daha
önceki madde metninde "Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti
ve uygulanması ile ilgili kararların alınması ve gerekli koordinasyonun
sağlanması konularında görüş tespit eder" denilmişti. Buradaki kararlara,
"tavsiye kararları" şeklinde bir düzeltme getirilmiştir. Zaten, yine,
bu "tavsiye" kelimesi, bahsettiğimiz 3.10.2001 tarihli değişiklikle
Anayasa metninde de yer almıştır. Anayasadaki bu değişiklik yapılmadan önce de,
yine, Millî Güvenlik Kurulu, kararlarını tavsiye şeklinde alıyordu ve bu
tavsiye kararları, hükümete, ilgili birimlere bildiriyordu. Bu değişiklikle,
zaten, uygulamada var olan "tavsiye", Anayasaya ve yasaya da girmiş
olacaktır.
22 nci Dönem Parlamentosu da, Türkiye için çok önemli
bir şans. Parlamentoda grubu bulunan, gerek hükümeti oluşturan AK Parti gerekse
muhalefeti oluşturan Cumhuriyet Halk Partisinin sayın milletvekilleri,
Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesi konusunda gereken gayretleri göstermekte,
yine, Avrupa Birliği bir yana, Türk insanının da insanca yaşaması, demokratik
hak ve özgürlüklerden en az diğer ülkeler kadar istifade etmesi için gereken
önemi vermektedirler. Böyle bir parlamentonun, Türkiye için bir şans olduğu,
önceki sözlerimde de dediğim gibi, tartışılmazdır.
Bu şekilde demokratikleşme konusundaki uyumlu
çalışmaların, bundan sonra da, yine, azamî şekilde devam edeceğine şüphemiz
yoktur. Yalnız, burada, bir şeyi vurgulamak istiyorum ki, Millî Güvenlik Kurulu
kararları önceden beri tavsiye niteliğinde olduğu halde ve şimdi de, yine,
Anayasa ve kanun metnine konulduğu halde, özellikle birtakım medyanın bu konuda
aşırı tahrikleriyle, bazen, tavsiye niteliğini aşmış durumlara girebilmektedir.
Özellikle, alınan kararlar konusunda tahrik edici yayınlarla, bu kararlara
uyulmaması durumunda meydana gelebilecek sıkıntılar fazlasıyla dile getirilerek
Türkiye'deki demokratik zeminin sarsılmasına çalışılmaktadır; ama, biz,
Parlamento olarak, Sayın Başkanımızın başı üzerinde de yazdığı gibi,
egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilkesini yaşatmak zorundayız ve
yaşatacağız. Bu konuda gerek anayasal düzenlemeler gerekse kanunlardaki
düzenlemeler, bundan sonra da AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisinin
işbirliğiyle gelecek ve inşallah, Parlamentomuzdan da geçecektir.
Tavsiyeyle ilgili meseleyi çok fazla tavzih etmeye de
gerek duymuyorum. Sözlerime, Adıyaman'da geçen bir olayla son vermek istiyorum:
Adıyaman'ın bir ilçesinde bulunan kaymakam, her gelen yazıya "acele Mal
Müdürlüğüne", "acele Emniyet Müdürlüğüne", "acele Nüfus
Müdürlüğüne" diye şerhler düşermiş. Bir gün gerçekten, acele bir evrak
gelmiş. Kaymakam oturmuş, düşünmüş ve kâğıdın üzerine şu notu düşmüş:
"Vallahi de acele, billahi de acele." (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ben de Parlamentonun huzurunda, Türk Milletinin huzurunda, Millî Güvenlik
Kurulu kararları vallahi de tavsiye kararıdır, billahi de tavsiye kararıdır
diyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kutlu teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
MİLLÎ
GÜVENLİK KURULU VE MİLLÎ GÜVENLİK KURULU
GENEL
SEKRETERLİĞİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 9.11.1983 tarihli ve 2945 sayılı Millî
Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununun 3 üncü
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Millî Güvenlik Kurulu, Cumhurbaşkanının
başkanlığında, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Başbakan yardımcıları, Adalet,
Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri bakanları, Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri
komutanları ve Jandarma Genel Komutanından oluşur."
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili olarak, AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Diyarbakır ve Malatya
İllerinde meydana gelen uçak kazalarında hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza
Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Güvenlik Kurulu, cumhuriyetin ilk yıllarından
beri değişik isimlerle siyasî hayatımızda yer almış bir kuruldur. 1933 yılında,
topyekûn savunma ve millî seferberlik konularını ele almak ve modern harbin
icaplarına göre planlamak üzere, kararnameyle "Yüksek Müdafaa
Meclisi" olarak kurulmuştur ve aynı kararnamede "Yüksek Müdafaa
Meclisi Umumî Kâtipliği" de ihdas edilmiştir. Aradan onaltı yıl geçtikten
sonra, 3 Haziran 1949 tarihinde, 5399 sayılı Kanunla "Yüksek Müdafaa
Meclisi ve Umumî Kâtipliği" "Millî Savunma Yüksek Kurulu ve Genel
Sekreterliği" olarak yeniden düzenlenmiştir.
Millî Savunma Yüksek Kurulu, o tarihlerde, kuruluş
kanununa göre, Başbakanın başkanlığında ve onun teklifiyle Bakanlar Kurulu
tarafından seçilecek bakanlar ile Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay
Başkanından oluşmaktaydı. Savaş halinde, Harp Kuvvetleri Genel Komutanı bu
kurulun tabiî üyesi olduğu gibi, Cumhurbaşkanı da Millî Savunma Yüksek
Kurulunun tabiî başkanıydı.
1961 Anayasasıyla, Millî Savunma Yüksek Kurulu ve Genel
Sekreterliği, Millî Güvenlik Kurulu ve Genel Sekreterliği olarak yeniden
düzenlenmiş, millî güvenlikle ilgili kararların alınması ve koordinasyonun
sağlanmasında Bakanlar Kuruluna yardımcılık etmekle görevlendirilmiştir.
1961 Anayasasına uygun olarak çıkarılan 129 sayılı
Millî Güvenlik Kurulu Kanununa göre, Millî Güvenlik Kurulu üyeleri,
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcıları, Millî Savunma,
İçişleri, Dışişleri, Maliye, Ulaştırma ve Çalışma Bakanları ile gündemle ilgili
olarak Başbakanın davet edeceği diğer bakanlardan ve Genelkurmay Başkanı ile
Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanlarından oluşmaktaydı.
1982 Anayasasının 118 inci maddesi ve buna istinaden
çıkarılan 2945 sayılı Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği Kanunuyla, Millî Güvenlik Kurulunun kuruluş, görev ve çalışma esas
ve usulleriyle, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin teşkilat, görev,
yetki, çalışma esas ve usulleri yeniden düzenlenmiştir.
Millî Güvenlik Kurulu, Anayasanın 118 inci maddesinde
Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde 2001 yılında yapılan değişiklikten
önceki duruma göre, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Millî
Savunma, İçişleri, Dışişleri Bakanları ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri
Komutanları ve Jandarma Genel Komutanından oluşmaktaydı. Cumhurbaşkanı
sayılmazsa, 4 sivil, 5 asker kişiden oluşan bu kurul, Anayasanın 118 inci
maddesinde 3 Ekim 2001 tarih ve 4709 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle,
katılacak kişilere Başbakan Yardımcıları ve Adalet Bakanı da ilave edilerek,
kurulun, devletin millî güvenlik siyasetinin tayin, tespit ve uygulanmasıyla
ilgili kararlarının tavsiye niteliğinde olacağı hüküm altına alınmıştır.
Görüşülmekte olan yasa tasarısı, Anayasada yapılan bu
değişikliğe paralel olarak ilgili kanunda gerekli değişikliklerin yapılması
amacıyla hazırlanmıştır. Esas itibariyle, Anayasaya uyum niteliğindeki bu
değişikliğin parlamenter demokratik sisteme ve demokratikleşme sürecine katkısı
bakımından olumlu bir değişiklik olduğu kanaatindeyiz.
Bu düşüncelerle, Yüce Meclisi en derin sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.
1 inci madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 2945 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi ve ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"a) Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini,
tespiti ve uygulanması ile ilgili tavsiye kararları alır ve gerekli
koordinasyonun sağlanması konularında görüş tespit eder,"
"Millî Güvenlik Kurulu, tespit ettiği bu görüş,
tedbir ve esaslar ile tavsiye kararlarını Bakanlar Kuruluna bildirir ve
kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir."
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum
MADDE 3. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - 4 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu
olsun.
Sayın milletvekilleri, 3 üncü sıraya alınan, Hâkimler
ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
3. - Hâkimler
ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/290) (S. Sayısı 21) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, komisyon raporu 21 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Adana Milletvekili Ziya Yergök...
Buyurun Sayın Yergök. (Alkışlar)
(1) 21 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
CHP GRUBU ADINA MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri; Hâkimler ve Savcılar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına görüş ve düşüncelerimi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, 4087 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Kanuna Geçici Maddeler Eklenmesi
Hakkında Kanunla, avukatlık mesleğinden hâkimlik mesleğine geçişle ilgili
hükümlerde değişiklik yapılmıştır; ancak, Anayasa Mahkemesinin 14.12.1995
tarihli iptal kararı üzerine, avukatlık mesleğinden hâkimlik mesleğine geçiş
hükümlerinde yasa boşluğu meydana gelmiş ve avukatlıktan yargıçlığa geçiş
olanağı kalmamıştır. Görüşmekte olduğumuz tasarıyla, Anayasa Mahkemesinin iptal
kararının gerekçesi doğrultusunda Hâkimler ve Savcılar Kanununda meydana gelen
boşluk giderilmektedir.
Söz konusu bu tasarı, ilk önce, 9 Eylül 1997 tarihinde,
dönemin Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuş; ancak, görüşülmeyerek, İçtüzüğün 77 nci maddesi uyarınca
görüşülmeyerek hükümsüz kalmıştır. Aynı tasarı, bu kez, 22 Haziran 1999
tarihinde, yine dönemin Başbakanı Sayın Bülent Ecevit imzasıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına gönderilmiş, yine görüşülemeyerek İçtüzüğün 77 nci
maddesi uyarınca hükümsüz kalmıştır. Mevcut tasarı, bugün, yenilerek, üçüncü
kez Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olmaktadır. Umarız,
bugünkü görüşmelerin sonucunda, Yüce Meclis, bu tasarıyı yasalaştıracaktır.
Tasarıya göre, mesleklerinde en az 5 yıldan beri fiilen
çalışmakta olup, bilimsel güç ve yeteneği ile hizmet ve meslekteki başarısına
göre emsali arasında temayüz eden avukatlar, mesleğe kabul edildikleri tarihte
35 yaşını geçmemiş olmak koşuluyla, avukatlıkta geçen sürelerinin üçte 2'si
meslekte geçmiş gibi sayılarak ve görevin gerektirdiği kanunî şartlar göz
önünde bulundurularak girebilecekleri sınıf ve derecedeki adlî ve idarî yargı
hâkimlik ve savcılıklarına atanabileceklerdir.
Anayasa Mahkemesince iptal edilen 4087 sayılı Yasada,
avukatlıkta geçen sürenin tamamının eylemli olarak yargıçlık ve savcılık mesleğinde
geçmiş sayılması yolundaki düzenleme, kanımızca daha doğru ve yerinde olmasına
karşın, Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemeyi, eşitlik ilkesine aykırı bularak
iptal edince ve Anayasa Mahkemesi kararları da yasama, yürütme ve yargı
organlarını bağlayan kararlar olunca, iptal kararı doğrultusunda mevcut
düzenleme yapılmış bulunmaktadır.
Bu tasarının büyük bir gecikmeyle de olsa yasalaşması
oldukça önemlidir ve yararlıdır. Nitelikli yargıç ve savcı gereksiniminin
karşılanmasına katkı sağlayacak bir düzenleme olarak görüyoruz. Kaldı ki,
adalet, sav, savunma ve karar üçlüsünden oluşmaktadır. Savunma, yargının kurucu
unsurudur ve adalet nasıl mülkün temeli ise, savunma da adaletin temelidir.
Geçmiş uygulamalar da göstermiştir ki, avukatlıktan
sonra yargıç ve savcılığa geçenler meslekte daha başarılı olmaktadırlar. Kaldı
ki, kimi yabancı ülkelerdeki uygulamalar, ancak belli hizmet yılı olan
avukatlardan yargıç atandığını, avukatlık yapmayanların yargıç olamadığını
göstermektedir. Bu nedenle, avukatlıktan yargıçlığa ve savcılığa geçişe olanak
sağlayan tasarıyı destekliyoruz ve bir an önce yasalaşmasını diliyoruz.
Ancak, bugün, yılların ihmaliyle ve bütçeden yeterli
pay ayrılmaması nedeniyle, yargının ağır sorunlar yaşadığı, işyükünün
alabildiğine arttığı, çalışma koşullarının zorlaştığı bir dönemden geçiyoruz.
Bugün, davaların uzaması, adaletin gecikmesi, başlıca, iş yoğunluğundan, dava
sayısının çokluğundan ve çalışma koşullarının olumsuzluğundan
kaynaklanmaktadır.
İş yoğunluğu, tek başına olmasa da, yargıda işlerin
gecikmesinde önemli bir faktörü oluşturmaktadır. Bugün, ülkemizde, hukuk, ceza
ve idarî yargıda görülmekte olan dava sayısı yılda 5,5 milyonu bulmaktadır. Bu
davalarda, önemli oranda da kamu kurum ve kuruluşları taraftır. Ne var ki, bu
ağır işyüküne karşın, yargıda toplam 6 100 yargıç ve 3 350 de savcı görev
yapmaktadır. Yine, Yargıtaya temyiz yoluyla gelen dava sayısı bir yılda 500
000'i bulmaktadır. Bu dosyalar, Yargıtaydaki 21 hukuk ve 11 ceza dairesi olmak
üzere toplam 33 dairede incelenmekte ve karara bağlanmaktadır.
Bugün, ne yazık ki, mevcut hakim, savcı ve yardımcı
adalet personeli sayısı ihtiyacın çok altındadır; kanımca, yarısını bile
oluşturmamaktadır. Kaldı ki, bugün, adlî personel, çok zor koşullarda ve büyük
bir özveriyle çalışmaktadır. Yargıç, savcı ve adalet personeli sayısının
ihtiyacın çok altında olması, uygulamada, pek çok sorunu beraberinde
getirmektedir. Bunların başında da bilirkişi sorunu gelmektedir. Dava sayısının
çokluğu ve artan işyükü nedeniyle, yasaların açık hükmüne rağmen, neredeyse her
konuda bilirkişiye başvurulmakta ve ciddî boyutlarda bir bilirkişi kirliliği
yaşanmaktadır. Bilirkişilik konusu, bugün yargının âdeta kanayan bir yarası
durumuna gelmiş bulunmaktadır.
Görüşmekte olduğumuz tasarının yasalaşmasıyla, 5 yıl
fiilen avukatlık yapanlar arasından hâkim ve savcı atanabilmesi imkânı, hukuk
eğitimi alanında yaşanan sorunlar ve sıkıntılar nedeniyle de önem taşımaktadır.
Bugün ülkemizde, yeni açılan vakıf üniversitelerindeki hukuk fakülteleriyle
birlikte 33 hukuk fakültesi bulunmaktadır. Bu sayı, ihtiyacın çok üzerindedir.
Birçok hukuk fakültesinde hukuk eğitim düzeyi ve öğretim üye sayısı
yetersizdir. Fakültelerimizin bu durumu, ülkemiz hukukunun ve yargı
sistemimizin sorunlarının önemli bir parçasını ve asıl kaynaklarından birini
oluşturmaktadır. Bu nedenle, hukuk eğitimi sorunu üniversitelerin sorunu
olmaktan çok, yargı sistemimizin sorunu haline gelmiştir.
Nitekim, adlî yargı hâkim adaylığı yazılı sınav
sonuçları incelendiğinde birçok hukuk fakültesinin başarı oranının son derece
düşük olduğu görülecektir. Bugün, adalet mekanizmasının hızlı çalışması,
öncelikle hâkim, savcı ve yardımcı adalet personeli açığının giderilerek,
mahkeme başına düşecek iş sayısının azaltılmasına ve adliyenin günün
teknolojisiyle donatılmasına bağlıdır. Kaldı ki, 58 inci hükümet programında da
bu husus vurgulanarak "adliye teşkilatımızın hâkim, savcı ve yardımcı
adalet personeli açığı kısa sürede kapatılacak, bilgi ve teknolojiden
yararlanılacak şekilde gerekli donanıma sahip kılınacaktır" denilmiştir.
Ancak, burada Sayın Adalet Bakanımıza sormak istiyorum:
Bunları, Adalet Bakanlığı için öngörülen binde 7,5'lik bütçe payıyla nasıl
yapacaksınız?
Unutulmamalı ki, adalet pahalı bir hizmettir ve
adaletten tasarruf yapılmaz; ancak, bugüne kadar, bütçe paylarının yüzde
4'lerden başlayıp binde 7'lere kadar düştüğüne bakacak olursak, hep adaletten
tasarruf yapıldığını görürüz. Eğer, gerçekten adalet devletin ve ülkenin temeli
ise ve biz buna içtenlikle inanıyorsak, bu temeli ihtiyaç duyduğu malî
olanaklara kavuşturmak zorundayız. Sadece yasa çıkarmak yetmiyor. Yasaları
çıkaralım; ancak, bunların uygulanacağı ortamları da mutlaka hazırlayalım.
Bugün adalet sistemimiz bütün bu olanaksızlıklar ve
olumsuzluklara rağmen çökmedi, ayakta ise, bunu, yargıda görev yapan ve ağır
işyükü altında ezilen yargıç, savcı, avukat ve yardımcı adalet personelinin
özveriyle ve onurla çalışmalarına borçluyuz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısının bir an önce yasalaşarak yürürlüğe girmesini ve bu
yasanın, yargıdaki hâkim, savcı açığının kapatılmasına, yargının daha adil,
daha etkin ve hızlı işleyişine katkıda bulunmasını diliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Sayın Yergök, teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına, Kilis Milletvekili Hasan Kara; buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN KARA (Kilis)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun bazı
maddelerinin, 14.12.1995 tarihli ve 1995/19 esas, 1995/64 karar sayılı
kararıyla Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı sonucu, bu kanunda Anayasa
Mahkemesi kararı çerçevesinde yapılacak değişikliklerle ilgili olarak AK Parti
Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasamızın 2
nci maddesi Türkiye Cumhuriyetinin tarifini yaparken "demokratik, laik ve
sosyal bir hukuk devletidir" temel prensibini getirmiştir. Hukuk ve
adalet, mülkün temeli olduğu gibi, aynı zamanda demokrasinin, laikliğin ve
sosyal bir devlet olmanın da temelidir. Hukuk ve adaletin olmadığı yerde
demokrasiden, laiklikten ve sosyal devletten bahsetmek mümkün değildir.
"İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın"
felsefesinden hareket eden AK Partinin hiç vazgeçemeyeceği değerlerin başında
hukuk ve adalet gelmektedir. Temel hak ve hürriyetleri, temel ve vazgeçilmez
kurallar bütünü olarak gören AK Parti, 3 Kasım seçimlerinden önce topluma
deklare ettiği seçim beyannamesinde, adaleti tesis etmeyi ve hukuk devleti
ilkesini hayata geçirmeyi partimizin öncelikleri arasında saymıştır. Bunun
gerçekleşmesi için de üstün çaba ve performans harcamaktadır.
Hukuk devletini hayata geçirmenin bir başka yolu da
adalet teşkilatını güçlendirmek olduğu apaçık ortadadır. Bundan dolayı, bugün
yasalaşması için Yüce Meclisin gündemine gelmiş bulunan yasa tasarısı da bu
amaca dönük bir çalışmadır.
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda, 9.3.1995
tarih ve 4087 sayılı Yasayla değişiklikler yapılmış; fakat, bu değişikliğe ilişkin
yasanın bazı maddeleri Anayasaya aykırı bulunarak, Anayasa Mahkemesi kararıyla
iptal edilmiştir. 1995 tarihinde Anayasa Mahkemesinin kararıyla iptal edilen
maddelerle ilgili olarak yapılan değişiklikler, 9.9.1997 yılında dönemin
Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz tarafından ve yine, 22.6.1999 tarihinde dönemin
Başbakanı Sayın Bülent Ecevit tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk
edilmesine rağmen, ülkemizin son yıllarına ipotek koyarak damgasını vuran
koalisyon iktidarları tarafından toplam 6 maddelik bu kanun çıkarılamamıştır.
Yüce Türk Milleti 3 Kasım seçimlerinde koalisyonlu
hükümetlere son vererek AK Partiyi büyük bir çoğunlukla tek başına iktidara
getirmiş, 3 Kasım seçimleri Türkiye'nin siyasî hayatında yeni bir dönem ve yeni
bir sayfa açılması sonucunu doğurmuştur.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; adalet teşkilatını
güçlendirmenin bir yolu da, yargıdaki hâkim, savcı açığını en aza indirmek veya
tamamen ortadan kaldırmaktır. Bağımsız yargıda, hızlı, sağlıklı ve nitelikli
dağıtılan, hak ve hukuka uygun bir adalet işleyişine ulaşmak, çağdaş
demokrasilerin temel hedeflerindendir. Hakkın, anlamsız ve yetersiz hale
gelmeden zamanında gerçekleşmesi, yargının etkinliği ve güvenliği açısından
büyük önem taşımaktadır. Halen, ülkemizde, mevcut hâkim, savcı kadrosunun bir
kısmı boş bulunmaktadır. Adaletin hızlandırılmasında, sağlıklı, kuşku
duyulmayacak şekilde gerçekleşmesinde, büyük önem taşıyan insan unsuru göz
önüne alındığında, hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, idarî bilimler
fakültelerinde görevli profesör ve doçentler yanında, bilimsel güç ve
yeteneğiyle hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali arasında temayüz eden
avukatlardan da hâkimlik ve savcılık mesleğinde yararlanmak gerektiği gerçeği
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Hâkim ve savcı kadrolarındaki açığın staj yoluyla
karşılanması halinde boş kadroların doldurulması uzun zaman gerektireceğinden,
bu açığın giderilmesinde öğretim üyeleri ile avukatlık mesleğinde yetişmiş
hukukçulardan da yararlanılması amacıyla bu tasarı hazırlanmıştır.
Hukuk sistemimizde, adaletin gerçekleşmesi için üçlü
bir sac ayağı oluşturulmuştur. Hâkim, savcı ve avukatlar bu üçlü sac ayağının
unsurları olup, hâkim, savcı ve avukatlık mesleğinin özdeki birliği,
kaynağı, eğitim-öğretimi, uğraş
alanı ve amacı aynı olup, özdeki birliği açısından savunma ve karar
bölümlerinin de ayrı düşünülmesi yargının doğasına aykırıdır. Avukatlar da,
stajdan sonra yargının her alanında ve her katında çalışmakta, uygulama
deneyimleriyle yargının en önemli bir unsurundan sayılmaktadırlar.
Yine, madde metninde, bilimsel güç ve yeteneğiyle
hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali arasında temayüz eden avukatların
yanında profesör ve doçentlerin de, hukuk fakültelerinde maddî hukuk ve usul
hukuku dallarında ders verenlerin almakta oldukları kadro aylıklarının
karşılığı sınıf ve derecedeki adlî yargı, hâkim ve savcılıkların da, siyasal
bilgiler, iktisat, işletme, idarî bilimler fakültelerinde, idare, maliye ve
ekonomi dallarında ders verenlerin de, almakta oldukları kadro aylıklarının
karşılığı sınıf ve derecedeki idarî yargı hâkim ve savcılıklarına atanabilme
imkânı verilmekte; yine, avukatlar için Anayasa Mahkemesinin iptal kararı
çerçevesinde en az beş yıl fiilen çalışma şartı getirilmekte; yine, Hakimler ve
Savcılar Kurulu kararları ve Anayasa Mahkemesi kararı çerçevesinde, yaş sınırı
35 olarak getirilmekte; doktorasını yapmış olanlara atanabilecekleri derece ve
kademeye bir derece, lisansüstü öğrenimini yapmış olanlara ise atanabilecekleri
derece ve kademeye bir kademe eklenmek suretiyle, atamalarının gerçekleşeceği
hükmü getirilmektedir.
Yine, iki yıllık stajı başarıyla tamamlayan hâkim ve
savcı adayları, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararıyla mesleğe kabul
edildikten sonra, atama ve nakil yönetmelikleri uyarınca, alt bölgelerden
başlayarak üst bölgelerde görev alabilmektedirler.
Hâkim ve savcıların kademe ve derece yükselmesi
yapabilmeleri ve birinci sınıfa ayrılabilmeleri, kimi özel koşullara bağlıdır.
Şöyle ki: Hâkim ve savcılar, yükselmeye engel yargı kararı veya disiplin cezası
almamak koşuluyla, ahlakî gidişleri, meslekî bilgi ve anlayışları, gayret ve
çalışkanlıkları, gördükleri işlerde birikime neden olup olmadıkları,
çıkardıkları işlerin miktar ve mahiyetleri, göreve bağlılıkları ve devamları,
üst mercilerce veya müfettişlerce haklarında düzenlenen tezkiye fişleri ve hal
kâğıtları, Yargıtay ve Danıştayca verilen notları, örnek karar ve mütalaaları,
meslekî eser ve yazıları göz önünde tutularak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca derece yükselmesine tabi kılınmakta ve yükselmeye ilişkin kurul
kararları da Resmî Gazetede yayımlanmaktadır.
Yükselmeye layık olmadıklarına karar verilen hâkim ve
savcılar ise, iki yıl sonra yeniden yükselme incelemesine bağlı kılınmaktadır.
Bir derecede iki veya bir sınıfta üç kez yükselmeye layık görülmeyenler
hakkında meslekte kalmalarının uygun olup olamayacağına Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca karar verilmektedir. Yer değiştirme cezası almış olanlar,
cezanın kesinleşmesini izleyen derece yükselmesi tarihinden itibaren iki yıl
süreyle kademe ve derece ilerlemesi yapamamaktadırlar.
Hâkim ve savcıların mesleğe alınış biçimleri, meslekte
ilerlemeleri ve bağlı oldukları meslekî kurallar avukatlardan farklıdır. Farklı
kuralları olan bu iki grubun mesleklerinde geçen süreleri eşdeğerde kabul
ederek, daha önce yapılan değişiklikle, avukatlıkta geçen sürelerin tamamının
meslekte sayılması, Anayasanın eşitlik ilkesi gereği, Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiştir. Yine, bu iptal kararıyla, Hâkim ve Savcılar Yüksek
Kurulunun ilke kararları gereği, avukatların avukatlık mesleğinde geçirdikleri
sürenin tamamı değil de, üçte 2'sinin kanunun bütün maddelerinde, hâkimlik ve
savcılıkta geçirilmiş gibi sayılacağı düzenlemesi getirilmektedir.
Bu sebeple, bu yasa tasarısına, AK Parti Grubu olarak,
kabul yönünde oy kullanacağımızı bildirir, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kara, teşekkür ederim.
Şahsı adına, Çorum Milletvekili Sayın Feridun
Ayvazoğlu; buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Hâkimler ve Savcılar Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Tasarının 1995 yılında Anayasa Mahkemesince iptal
edilmiş maddelerinin, 1997 yılında da hazırlanmış olmasına rağmen, bugüne kadar
gelmiş olmasını, benden önceki arkadaşlarımız sırasıyla bildirdiler. Şahsım
olarak, bu maddelerdeki değişikliğin amacını iki özde ve iki sorunda toplamak
istiyorum. Birincisi, hâkim ve savcı açığının giderilmesine yöneliktir. Bir
diğeri ise, şu anda, 48 000 sayısını bulan avukatlık mesleğindeki yığılmanın ve
birikimin, çok cüzî de olsa, bu şekildeki bir yasa değişikliğiyle, eritilmesine
yöneliktir. Ancak, avukatlık mesleğinden hâkimlik mesleğine, savcılık mesleğine
olan talebin özüne ve sosyal içeriğine bakıldığında, şu ana kadarki değerli
meslektaşlardan, avukat arkadaşlardan gelen talep ve istekler doğrultusunda,
hâkimlik ve savcılık mesleğine olan talebin ve isteğin, sosyal içerikten
ziyade, meslekten bir kaçış olduğunu görmekteyiz ve buna üzülüyoruz. Gerek
cumhuriyet savcılığı mesleğinden ve gerekse avukatlık mesleğinden gelmiş olmam
nedeniyle, bunları, bizzat, bugüne kadar yaşayageldim.
Bu amaçlara ve genel gerekçeye bakıldığında, işbu
tasarının olumlu olduğunu biliyoruz ve oyumuzu bu yönde kullanacağız; ancak,
geçen hafta, 9 Ocakta yasalaşan aile mahkemelerinin kurulmasıyla ilgili kanun
ve -inanıyorum ki- bugün yasalaşacak olan bu tasarının değişikliğiyle ilgili
paralellik birbirine özdeş hale getirildiğinde, en azından, aile mahkemelerinin
kurulmasıyla ilgili kanunda atanacak hâkimlerde aranılan niteliklerin bu
yasayla avukatlık mesleğinden hâkimliğe geçecek olanlarda da aranmasının, böyle
bir ihtiyacı gidermesine yardımcı olacağının inancını taşımaktayım. Bunu,
tavsiye olarak, küçük bir öneri olarak, Yüce Meclisin huzurunda, Sayın Adalet
Bakanımıza sunmak istiyorum.
Tasarının amacının özünde bir irdeleme yaptığımızda,
gerçekten, mevcut sorunların çözümüyle birlikte esas sorunların çözümünün de
gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Burada konuşan arkadaşlarımız, mutlaka, toplumun
belirli kesimlerinin sorunlarını dile getirdiler; ama, biz milletvekillerine
düşen görev, toplumun hangi kesimi olursa olsun, bütün kesimlerde meydana gelen
ve yaşanan sıkıntıların dile getirilmesidir; bizlere düşen görev budur,
milletin bize verdiği görev budur. O nedenle, biz, avukatlık mesleğindeki
sorunları dile getirirken, elbette, bu kesimin de toplumun çok önemli bir
kesimini teşkil ettiğini de görmezlikten gelemeyiz.
1995 yılında 35 000'e ulaşan avukat sayısı, şu anda 48
000 dolayındadır. Avukatların sorunlarının özüne bakıldığında, gerçekten, her
şeyiyle, sigorta priminden tutalım bütün masraflarının kendileri tarafından
ödenmiş olmasına rağmen, sosyal devlet anlayışıyla çelişen bir şekilde, ödemiş
olduğu primlerin karşılığında bir avukatın sağlık hizmetlerinden
faydalanmamasını sosyal devlet anlayışıyla nasıl izah edebiliriz?! Yüce Meclis
tarafından bunun takdirini istiyorum.
Değerli milletvekilleri, burada sorun, avukatlık
mesleğinden veya profesörlükten, doçentlikten hâkimliğe geçip geçilmemesi
sorunu değildir. Özüne bakıldığında, Anayasamızda yer alan "yargının
bağımsızlığı" ilkesini de hiçbir şekilde gözardı edemeyeceğimiz sorunu
yatmaktadır. Yargının bağımsızlığı bağımsız yargıçlarla oluşabilir, bağımsız
savunmayla oluşabilir; ama, geliniz, görünüz ki, 12 Eylül hukukunun ürünü olan
159 uncu madde Anayasamızda durduğu sürece, ne yargıçların bağımsızlığından
bahsedebiliriz ne de bağımsız mahkemelerden bahsedebiliriz. Bunlardan
bahsedebilmek için, 159 uncu maddede yer alan yargıçların bağımsızlığını öne
çıkarmak için, siyasî iradenin etkisinden kurtulmanın yolunu hep birlikte
bulmamız gerekir.
Şu anda, çok değerli hukukçu Sayın Bakanımızın
kişiliğiyle veya şu anda müsteşarlık görevini yapan veya yapacak olan bir
hukukçu arkadaşımızın kişiliğiyle ilgili bir sorun değildir bu sorun, anayasal
bir sorundur. Eğer bir hâkimin, bir savcının, özlük haklarıyla, atanmasıyla
ilgili, bir yerden bir yere geçici görevle görevlendirilmesiyle ilgili yetki ve
sorumluluk Sayın Adalet Bakanının şahsında ise, o yargıcın ne şekilde siyasî
iradeden uzak bir biçimde yargı yapabileceğinin takdirini siz saygıdeğer
milletvekillerine bırakıyorum.
Sevgili arkadaşlar, değerli milletvekilleri; eğer,
bizler, bu ülkede, Yüce Meclisin çatısı altında, milletvekili olarak, yasal
süre içerisinde görev yapmaya devam edeceksek ve bunu milletin adına devam
ettireceksek, hiçbir şekilde, toplumun kesimlerinden, sorunlarından birbirimizi
soyutlayamayız. O nedenle, görüşülmekte olan bu tasarının özüne, içeriğine ve
sosyal yönüne geniş ufukla bakılmasında fayda var diye düşünüyoruz, ufkumuzu
genişletelim istiyoruz. Bu nedenle, Yüce Meclis olarak, tüm toplum kesimlerinin
sorunlarında olduğu gibi, avukatların ve yargıçların sorunlarının
çözülebilmesi, özellikle de bağımsız yargı müessesesinin oluşabilmesi için,
elimizden gelen tüm gayreti, hiçbir siyasî parti ayırımı gözetmeksizin yerine
getirelim diyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclise saygılar,
sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ayvazoğlu, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
HÂKİMLER VE
SAVCILAR KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 24.2.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanununun 9 uncu maddesinin Anayasa Mahkemesinin 14.12.1995 tarihli ve
E. 1995/19 K. 1995/64 sayılı kararıyla iptal edilen ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Yukarıdaki maddede belirtilen niteliklere sahip
olup, yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı gösterenler, başarı
derecelerine göre sıraya konularak Adalet Bakanlığınca önceden belirlenen
ihtiyaç sayısına, daha önce başka görevlerde kadro, maaş ve derece yönünden
iktisap etmiş oldukları haklar nazara alınmak suretiyle lisans, lisansüstü (master)
ve doktora öğrenim durumlarına göre Devlet memuriyetine giriş derece ve
kademesiyle veya bu derecelerden aşağı olmamak şartıyla müktesep olarak almış
oldukları derece ve kademeyle adaylığa atanırlar. Bu atamada, daha önce serbest
avukatlık yapmış olanların avukatlıkta geçen sürelerinin üçte ikisi de
değerlendirilir. Bu sıraya göre ihtiyaç sayısınca atananların dışında kalanlar
bir hak iddia edemezler."
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
24.2.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanununun 9 uncu maddesiyle ilgili, 1995 yılında, Anayasa Mahkemesinde, o
zamanki Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Mesut Yılmaz tarafından iptal
davası açılmıştır. İptal davası sonucunda, Anayasa Mahkemesi tarafından, kanun
değişikliğine dair tasarının kanunlaşan metninin belli maddeleri iptal
edilmiştir. İptal gerekçesi ise, Anayasanın başlangıç hükümlerine ve 10 uncu
maddesindeki eşitlik prensibine aykırı bulunduğundan dolayıdır. Bu iptalle
-benden önceki hatiplerin de belirttiği üzere- hâkimlik mesleğine geçişte
avukatların hâkimliğe geçiş yolları kapanmıştır. Bu boşluğun doldurulması
maksadıyla Sayın Adalet Bakanımız tarafından bu tasarının gündeme getirilmesi
yerinde bir harekettir. Kendisine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
İptal gerekçeleri ise; Anayasanın başlangıcında, her
Türk vatandaşının Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal
adalet gereklerince yararlanacağı belirtilirken, bu manada, avukatlıktan
hâkimliğe geçişin kolaylaştırıldığı, bunun da hâkimlerin aleyhine bir düzenleme
olduğu; Anayasanın 10 uncu maddesiyle, hiçbir kişiye, aileye, zümreye ve sınıfa
imtiyaz tanınamayacağı, neticede, avukatlara tanındığı; bu nedenle iptalinin
gerektiği...
4087 sayılı Yasanın geçici 1 inci maddesiyle,
özellikle, 55 yaşındaki, uzun süre avukatlık yapmış olan meslektaşlarımın
hâkimliğe geçişindeki temel gaye, sırf, SSK'dan emeklilik değil, Emekli
Sandığından emeklilik kazanmaları; bu nedenle, maaşlarında bir artış ileri
geleceğinden dolayı bu geçişin tamamen muvazaalı olduğu görüşü Anayasa
Mahkemesinin iptal kararına gerekçe olmuştur. Gerçekten de bu fikir yerindedir.
Toplumumuzda bir kanaat var. Bu kanaate göre, hukuk
fakültesini bitirenler, avukatlar dahil olmak üzere, öncelikle hâkimlik
imtihanına müracaat ederler; fakat, her nasılsa, imtihanda başarılı olamayanlar
avukat olur. Kamuoyundaki bu görüş ne kadar yerinde değilse, ne kadar yanlış
bir kanaatse, aynı zamanda, 55 yaşında, belirli süre, uzun vade avukatlık
yapmış olanların hâkimliğe geçiş talepleri de o derece yerinde değildir. Çünkü,
kanundaki bu boşluğu doldurmaktaki maksat, pratikte daha başarılı olan, nazarî
bilgiyi tatbikata geçiren avukatların bilimsel güç ve başarıları meslektaşları
arasında temayüz etmiş olanlarıyla hem hâkimlikteki açığı kapatmak hem de
bunlar pratikte daha başarılı olduğundan dolayı uzun vadede hâkimlik
yapmalarından yararlanmaktır. Ancak, bundan önceki yasanın değiştirilme nedeni
ise, belirli birilerine, hâkimlik adı altında, maalesef, bu mesleği kullanarak
peşkeş çekme gayesini gütmüştür. Anayasa Mahkemesi, yerinde olarak, bu kararı
iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesi çıkarılan yasayı kısmen iptal etmişse
de, iptal sonucunda, avukatlıktan hâkimliğe geçiş yolu kapatılmıştır. Yalnız,
bu durum da sakıncalıdır. Şöyle ki; hâkim açığının büyümesi, tatbikattan gelen
tecrübeli ve birikimli avukatların yararlanmaması...
Yargılamanın üçlü sacayağından olan avukatların, kamu
hizmeti ifa etmeleri, toplumla iç içe olmaları, pratik ve tatbikatta daha
başarılı olmaları nedeniyle, hâkimliğe geçişleri kolaylaştırılmalıdır; ancak,
bu geçişin kolaylaştırılması, hâkimler aleyhine bir durum da teşkil
etmemelidir. Şöyle ki; emekliliğine az bir süre kala hâkimliğe geçen ve yüksek
emeklilik maaşı almak için meslek değiştirenlere de engel olmak gerekir. Hukukî
bilgisiyle çevresinde saygın bir yere sahip olan avukatlardan, hâkimlikte uzun
bir süre yararlanmak temel amaç olmalıdır. Bu tasarı da bunları ihtiva
etmektedir. Bu nedenle, yerinde bir tasarıdır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1 inci maddeyle
"Adalet Bakanlığınca önceden belirlenen ihtiyaç sayısına, daha önce başka
görevlerde kadro, maaş ve derece yönünden iktisap etmiş oldukları haklar nazara
alınmak suretiyle lisans, lisansüstü (master) ve doktora öğrenim durumlarına
göre devlet memuriyetine giriş derece ve kademesiyle veya bu derecelerden aşağı
olmamak şartıyla müktesep olarak almış oldukları derece ve kademeyle adaylığa
atanırlar" ibaresi getirilmiştir.
Bu atamada, daha önce serbest avukatlık yapmış
olanların avukatlıkta geçen sürelerinin üçte 2'sinin hâkimlikte geçmiş gibi
sayılacağı hükmü getirilmiştir.
Demin de arz ettiğim üzere bu düzenlemenin temel
gayesi, yargıç ve savcı açığını kapatmak, hiç değilse azaltmaktır. Bunu
yaparken de, nazarî bilgiyi tatbikata geçiren avukatlardan yararlanma fikri de
yerindedir. Zira, avukatlar, yargı erkini oluşturan iddia, savunma ve karar
üçlüsünün vazgeçilmez unsurlarından birisidir. Avukatsız savunma ve yargılama
faaliyeti düşünülemez. Nasıl ki, adalet mülkün temeliyse, adaletin temeli de
savunmadır.
Nitekim, avukatların yargıç ve savcılarla eşit
durumları, Anayasa Mahkemesinin Avukatlık Yasasıyla ilgili 8.5.1984 günlü ve
1984/12 esas, 85/6 sayılı kararında, avukatlar ile hâkimlerin ve savcıların
eşit nitelikte oldukları açıkça beyan edilmiştir.
Avukatlar, stajdan sonra, yargılamanın her alanında ve
her katında çalışmaktadırlar. Tatbikat deneyimi yargılama süjelerinin en
önemlisidir. Belirli alanda faaliyet gösteren hâkim ve savcılardan ziyade
avukatlar, hukukun her alanında faaliyet ve aktivite gösterebilirler. Bu
nedenle, hâkimlik mesleğine geçişte avukatlara ayrıcalık getirmek gerekir;
ancak, hiçbir zaman diğer meslektaşlara haksızlık etmemek şartıyla.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hâkimler ve savcılar
nasıl avukatlık yapabiliyorlarsa, avukatların da hâkimlik ve savcılık
yapabilmesi gerekir. Bunda eşit muameleye tabi olmaları, Anayasanın 10 uncu
maddesinde belirtilmiştir. Hatta, kimi yabancı ülkelerdeki uygulamalarda,
hâkimlik yapabilmek için belirli bir süre de olsa avukatlık yapmak şarttır.
Bundan da anlaşılan şudur ki, tatbikattan gelen insanların kürsüde daha
başarılı olduklarıdır. Uygulamada da görüyoruz ki, kimi ülkelerdeki durum bu
şekildedir.
Özetle, bu nedenle, hâkimliğe geçiş
kolaylaştırılmalıdır. Aslında, avukatlıkta geçen sürenin tamamının hâkimlikte
sayılabilmesi de düşünülebilir; ancak, Türkiye uygulamasına bakmamız gerekiyor.
Hâkimliğe yeni atananların görev yerinin, derece durumunun farklı olduğu,
hâkimlerin Emekli Sandığına, avukatların SSK'ya bağlı oldukları ve bunun gibi
durumların altyapısı oluşmadığından, şu aşamada bu şekilde olması mahzurludur.
Nitekim, Anayasa Mahkemesi de bu şekildeki bundan önceki düzenlemeyi iptal
etmiştir.
Uygulamada hâkimlik kürsüde öğrenilmektedir. Zira,
kürsü öncesinin tamamı nazarî bilgiden ibarettir. Oysa, avukatları
incelediğimizde, her ne kadar avukatlık stajında bu tatbikî bilgileri
öğrenseler de, hâkimlik mesleği daha titiz, daha onur verici, adalet dağıtıcı
olduğundan mağduriyetlere sebep vermesi düşünülebilir. Bir avukatın hatası,
müvekkiline zarar verebilir, bir hakkın zedelenmesine neden olabilir; ancak,
bir hâkimin hata yapması, hem mağduriyete sebep olabilir, hem adalete hem de
hakkaniyete zarar verebilir. Bu manada, bu çerçevede, iki tarafın da
dezavantajları ve avantajları değerlendirilerek, adalet, hakkaniyet, nasafet
ilkelerine göre karar vermek gerekir.
Bu manada, hükümet tasarısı yerindedir; bu tasarı,
üyesi bulunduğum Adalet Komisyonunda Cumhuriyet Halk Partili ve AK Partili
meslektaş üyelerimizle birlikte oybirliğiyle kabul edilmiştir. İnşallah, Genel
Kurulda da oy birliğiyle kabul edilecektir diyor, bu duygular içerisinde
hepinizi selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Can, teşekkür ediyorum.
1 inci madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 2802 sayılı Kanunun Anayasa Mahkemesinin
14.12.1995 tarihli ve E.1995/19, K. 1995/64 sayılı kararıyla bazı hükümleri
iptal edilen 39 uncu maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Madde 39. - Hukuk fakültelerinde maddî hukuk ve
usul hukuku dallarında hukuk dersi veren profesörler ve doçentler, almakta
oldukları kadro aylıklarının karşılığı sınıf ve derecedeki adlî yargı hâkim ve
savcılıklarına; hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, idarî ilimler
fakültelerinde idare, maliye ve ekonomi dallarında ders veren profesörler ve
doçentler, almakta oldukları kadro aylıklarının karşılığı sınıf ve derecedeki
idarî yargı hâkim ve savcılıklarına atanabilirler.
Mesleklerinde en az beş yıldan beri fiilen çalışmakta
olup, bilimsel güç ve yeteneği ile hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali
arasında temayüz eden avukatlar, mesleğe kabul edildikleri tarihte otuzbeş
yaşını geçmemiş olmak koşuluyla, avukatlıkta geçen sürelerinin üçte ikisi
meslekte geçmiş gibi sayılarak ve görevin gerektirdiği kanunî şartlar göz
önünde bulundurularak girebilecekleri sınıf ve derecedeki adlî ve idarî yargı
hâkimlik ve savcılıklarına atanabilirler.
İkinci fıkradaki avukatlardan Türk hukuk fakültelerinde
veya yabancı bir hukuk fakültesinde doktora diploma ve unvanını almış olanlar
atanabilecekleri derece ve kademeye bir derece, meslekle ilgili lisansüstü
(master) öğrenimi yapmış olanlar ise atanabilecekleri derece ve kademeye bir
kademe eklenmek suretiyle atanırlar.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı şartları taşıyan
isteklilerin mesleğe alınıp alınmayacakları ve alınmaları halinde
girebilecekleri sınıf ve dereceler Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belli
edilir."
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - 2802 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin
Anayasa Mahkemesinin 14.12.1995 tarihli ve E. 1995/19, K. 1995/64 sayılı
kararıyla iptal edilen ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Ancak, bu şekilde atanacakların meslekten
ayrıldıktan sonra doçentlik veya profesörlükte geçirdikleri sürelerin tamamı;
avukatların ise fiilen avukatlıkta geçirdikleri sürenin üçte ikisi, hâkimlik ve
savcılıkta geçmiş sayılmak suretiyle girebilecekleri sınıf ve derecelerin
tespitinde değerlendirilir."
BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. - 2802 sayılı Kanunun Ek 1 inci maddesi
aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"Ek Madde 1. - Hâkim ve savcı adaylığına
atanacaklar ile hâkimlik ve savcılık mesleğine kabul edilecekler ve hâkim ve
savcı sınıfı dışında kalan adlî ve idarî yargıda çalıştırılacak tüm personel
hakkında 26.10.1994 tarihli ve 4045 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre arşiv
araştırması yapılır.
BAŞKAN - 4 üncü madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum.
MADDE 6. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - 6 ncı madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı
uğurlu olsun.
Sayın Adalet Bakanının söz talebi vardır.
Sayın Bakan, buyurun.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa vesilesiyle katkılarınızdan dolayı hepinize
teşekkür ediyorum. Verdiğiniz kabul oylarıyla birlikte, bu yasa, önemli bir
boşluğu doldurmakta ve Anayasaya aykırılığı da ortadan kaldırmaktadır. Esasen,
bu düzenleme, 4087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun bazı maddelerinin
değiştirilmesiyle ilgili Anayasa Mahkememizin vermiş olduğu iptal kararının
gereğini yerine getirmektedir ve böylece, bir aykırılık, bir boşluk ortadan
kaldırılıyor ve dolduruluyor.
Burada, bu kanun vesilesiyle, değerli arkadaşlarımızın
yargının sorunlarıyla ilgili güzel beyanları oldu; onlara da, ayrıca, Adalet
Bakanı olarak teşekkür ediyorum. Gerçekten de, yargının pek çok sorunu var;
özlük haklarıyla ilgili sorunları var, çalışma mekânlarıyla ilgili sorunları
var, yasadan, Anayasadan kaynaklanan sorunları var. Bunların her birisinin,
ayrı ayrı, burada üzerinde durulması lazım. Belki, bunları, bir kanun
vesilesiyle ya da Adalet Bakanlığı bütçesi vesilesiyle de dile getirmek mümkün;
ama, bunların, ayrıca, bir Meclis araştırması konusu yapılması, belki, yargıya
hizmet açısından, bu mesleğin mensupları açısından daha hayırlı bir çaba
olacaktır. Esasen, biz, 58 inci hükümet olarak bu konuya önem veriyoruz; bu
konuyla ilgili ciddî çabalarımız var, gayretlerimiz var; bunu da, zaman zaman,
bu mesleğin mensuplarıyla birlikte yaptığımız toplantılarda gerekse
mülakatlarda ifade etmeye çalışıyoruz. Ama, memnuniyetle gördüğüm ve bildiğim
bir husus daha var ki, hükümete ilaveten, AK Parti Grubu da, yargının sorunları
ve çözüm yollarıyla ilgili olarak bir çabanın, bir araştırmanın gayreti
içerisindedir. Ankara Milletvekilimiz Sayın Haluk İpek ve arkadaşları,
önümüzdeki birkaç gün içerisinde, zannediyorum, bu konuyla ilgili bir Meclis
araştırması önergesi vereceklerdir. Ben de, şimdiden, böyle bir katkı
sağlayacakları için kendilerine huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Bir yanlış anlamaya da meydan vermemek bakımından
belirteyim; burada kastı aşan bir husus oldu; elbette, yargının bir ayağı da
avukatlardır ve gerçekten, çok güzel hizmetler yapıyorlar. Bu mesleğin
içerisinden gelen bir insan olarak, avukatsız, savunmasız bir yargının
olabileceğini asla düşünmüyoruz. Ancak, bu tasarı getirilirken, sayıları 49
000'e varan insanlarımıza bir iş bulabilmek maksadıyla getirilmemiştir; oradaki
arkadaşlarımıza haksızlık olur. Başka ülkelerde, özellikle Batı ülkelerinde
hâkimlik mesleğine intisap ederken, evvela belli bir süre avukatlık yapılması
öngörülmektedir. Bu, önemli bir husustur; âdeta, masanın iki tarafında da görev
yaparak belli bir tecrübeyi, belli bir birikimi elde etmiş olan insanların
avukat olarak sonradan hâkimlik mesleğine geçmiş olması, bu mesleğe daha fazla
bir kalite katmaktadır. Dolayısıyla, yargının daha verimli, daha kaliteli
hizmet üretebilmesi açısından, bu kanun, önemli bir boşluğu dolduracaktır;
meseleye öyle bakmakta fayda var.
4087 sayılı Kanun çıkmadan evvel, avukatlık mesleğinden
hâkimliğe geçiş vardı. O süre zarfında bu mesleğe intisap etmiş olanlar, bugün
Türkiye'nin muhtelif yerlerinde, hâkim olarak, savcı olarak, mahkeme başkanları
olarak çok güzel hizmetler yapıyorlar. Bu vesileyle, onlara da huzurunuzda
teşekkür ediyorum. İnşallah, bu kanun yasalaşmasıyla birlikte, aynı dönem
yeniden başlayacak ve böylece, hâkimlik ve savcılık mesleğindeki bir boşluk
doldurulmuş olacak ve yeni bir kaynak açılmış olacaktır.
Bu kanun, yargı camiasına ve milletimize hayırlı uğurlu
olsun.
Hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, 4 üncü sıraya alınan, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
4. - Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/317) (S. Sayısı: 22) (1)
BAŞKAN - Komisyon ?..Burada.
Hükümet ?..Burada.
Komisyon raporu 22 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Çanakkale Milletvekili İsmail Özay.
Sayın Özay, buyurun.
CHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım; bu nedenle, Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Çanakkale Savaşları, ulusal Kurtuluş Savaşımızın
destansı mücadelesinin başlangıcını oluşturmuştur. Ulusal kurtuluş destanımızı
en güzel şiirleştiren şairlerimizin başında, tüm dünyanın büyük dünya şairi
olarak tanıdığı Nâzım Hikmet gelmektedir. 1951 yılında tartışmalı bir kararla
Türk vatandaşlığından çıkardığımız, dünyanın büyük Türk şairi olarak tanıdığı
Nâzım Hikmet'in, bugün, 101 inci doğum gününü kutluyoruz.
(1) 22 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Şiir okuyanların cezalandırıldığı bir hukuksal
eksikliğimizi, geçen günlerde, iktidar ve muhalefet olarak, Anayasada
yaptığımız bir değişiklikle kaldırdık; iyi de yaptık.
Değerli arkadaşlarım, diliyoruz ki, şiir okuyanların
yanında, o güzel şiirleri yazan şairlerimizin üzerindeki yasakları da
kaldıralım. (Alkışlar) Diliyoruz ki, kısa zamanda, büyük Türk şairi Nâzım
Hikmet'e de vatandaşlık hakkını tanıyalım. Yeni bir Bakanlar Kurulu kararıyla,
vatandaşlık hakkını kendisine iade edelim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak, bu temenniler içerisinde, ulusal kurtuluş destanımızın yazarı, büyük
Türk ozanı Nâzım Hikmet'i, doğumunun 101 inci yıldönümünde saygıyla anıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki kanun tasarısı,
hepinizin bildiği gibi, 17 Haziran 2002 tarihinde 57 nci hükümetimiz tarafından
Meclisimize sunulmuştur. Buradaki, çok basit bir düzenlemedir; ama, çok güzel,
tutarlı bir düzenlemedir. Fonlar kaldırıldığı için, yerine, özel hesap
tanımıyla, buradaki harcamaların düzenlenmesi amaçlanmaktadır. Bir isim
değişikliği söz konusudur; bir de, denetim şekliyle ilgili olumlu bir gelişme
yerine getirilmiştir, Sayıştay denetimi öngörülmüştür. Şüphesiz ki, kendi
içinde tutarlı, ama, yasa bütünü içerisinde ancak teknik düzenlemeyi içeren bir
çalışmadır. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu çalışmayı
destekliyoruz ve olumlu oy vereceğiz; ama, Yüce Meclisimizin, değerli
parlamenterlerimizin bileceği gibi, hiç tartışmasız, yetersiz görüyoruz; çünkü,
yaklaşık bir birbuçuk aydan bu yana, Gelibolu'yla ilgili konular Meclisimizin
gündemini oluşturan konulardı.
Müsaadenizle, bu konuları bir kez daha anımsatmak
istiyorum. Gelibolu Millî Parkı, bundan otuz yıl önce, 1973 yılında ilan
edilmiş; yani, otuz yıl önce, buradaki yaşam standartları, yaşam koşulları, bir
millî park alanı içerisindeki yaşam koşullarına dönüştürülmüştür. Tam yirmiyedi
yıl sonra ancak bir yasa çıkarılabilmiş; burada insanların yaşamını nasıl
sürdürecekleri, ekonomik gelişmeleri konusundaki değerlendirmeler, çalışmalar
bu yasaya bağlanmıştır ve aradan tam ikibuçuk yıl geçtikten sonra da, bir tane
yönetmelik çıkarılmıştır; o da, buradaki kaçak yapıların nasıl yıkılacağı
konusunda, yıkımla ilgili bir yönetmeliktir. Bunların hepsini olumsuz anlamda
söylemiyorum. Bunlar, şüphesiz ki olumlu çalışmalar. Bu arada, Kültür
Bakanlığımız, buradaki anıtların yapımıyla ilgili olumlu çalışmalar yapmıştır,
Orman Bakanlığının ağaçlandırma çalışmaları gerçekten önemli ve güzel
çalışmalardır; ama, değerli arkadaşlarım, burada, anıt vardır, ağaçlar vardır,
anılar vardır, hatıralar vardır; ama, olmayan bir tek şey vardır; o da,
insandır. Bu düzenlemelerin hiçbir tanesinde, bu bölgede yaşayan insanlara
yönelik bir değerlendirme, maalesef, bulunmamaktadır.
Bu amaçla, çok iyi niyetle, kasım ayı başında,
Parlamentoya adımımızı attığımız anda, bir araştırma önergesi verdik; hiçbir
siyasal anlayış düşünmeden, hepimizin içtenlikle destekleyeceğine inandığımız
bir yaklaşım içerisinde, bir araştırma önergesi verdik. 12 Aralıkta araştırma
önergesi görüşüldü; ama, reddedildi. Aradan ondört gün geçtikten sonra, Tarım
Komisyonunda bu konuyla ilgili görüşmenin yapıldığını, telefonla, Nail Kamacı
arkadaşımızdan öğrendim. Yöre milletvekili olarak, o bölgede yaşayan insan
olarak, o bölgenin sorunlarını bir ölçüde tanımlayan, bilebilen insan olarak,
koşa koşa Tarım Komisyonuna gittik. Bazı değişiklik önerilerimizin olduğunu,
iyi niyetle, ifade etmeye çalıştık. Tarım Komisyonunda "tali komisyondur,
esas komisyon Bütçe Komisyonudur, oraya götürürseniz çok iyi olur"
denildi, saygıyla karşıladık. Aslında tutanaklara geçmesi söz konusu idi,
önerge vermemiz söz konusu idi; ama hep iyi niyetle yaklaştık. Plan ve Bütçe
Komisyonuna 14 Ocakta gittik, sorunlarımızı, temennilerimizi gerekçe içerisinde
aktarmaya kalktığımızda, bir gariplikle karşılaştık, reddedileceğini
anladığımız için, herhangi bir değişiklik önergesi vermedik. Değişiklik
önergesiyle ilgili talebimiz şunları kapsıyordu: Burada bu önergeyi de
vermeyeceğiz, ama, gerçekten konuyla ilgilendiği için Yüce Meclisimiz,
bilgilendirmek istiyorum değerli arkadaşlarımı.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, yasada "fon"
adını değiştiriyoruz; güzel. Bir de, fon kaynaklarının nasıl kullanılacağı
konusunda değerlendirmelerimiz var. Önerimiz şu idi. "Bu fon, millî park
müdürlüğü hizmetlerinde kullanılır. Merkezde fonun birinci derece ita amiri
bakandır" diyor; nasıl harcanacağı konusundaki yetkiyi bakanlığa
bırakıyor; o, alt kademelere devredebiliyor.
Değerli arkadaşlarım, AK Partili milletvekili
arkadaşlarımızın, hükümetin de zaman zaman ifade ettiği bir değerlendirme var;
sivil toplum kuruluşlarıyla, katılımcı anlayışla yasaları gerçekleştireceğiz ve
uygulamaya böyle koyacağız diyorsunuz; bu inançla şöyle geliştirelim dedik:
Evet, merkezî idarenin ajanı bulunsun, yani vali veya bakanlık adına
görevlendirilen; ama, isterseniz, orada bulunan 12 tane köyün temsilcisinden
birini de koyalım, bir komisyon oluşturalım, buradaki kaynağın nasıl
kullanılabileceği konusunda yerel insanların da bir katkısını alalım, il genel
meclisi üyelerini koyalım; acaba bu kaynak nasıl kullanılabilecek -tümü değil,
sadece yüzde 40'ı- böyle bir komisyon oluşturalım. Şüphesiz ki, bunu veto etme,
onaylama, yürütme hakkı bakanlıkta olacaktır, bunu ortadan kaldıralım demedik.
Değerli arkadaşlarım, bir başka konu, bu fonun
gelirleri dört kalemden oluşuyor. Genel bütçeden aktarılan miktar, günü birlik
giriş ücretleri -hiçbir şey ifade yetmiyor, yok, çünkü doğru düzgün bir gelir
yok- her türlü basın yayın gelirleri -bunlar da yok, böyle bir gelir de yok- ve
bağışlar. Bunun anlamı, bu gelirlerin hepsi bütçe kaynaklarına dayanmak
zorunda. Evet, hükümetimizin, bütçenin sıkıntı içerisinde olduğunu biliyoruz;
ama ihtiyaçlar da fazla. Gelin, kaynakları geliştirelim. Bugün Çanakkale
yöresine gittiğinizde, Gelibolu yöresine gittiğinizde, Anzak ismini kullanan,
Gelibolu ismini kullanan, bu tarihî değerlerden ekonomik gelir elde eden,
ticaret yapan insanlar var; ticarete karşı değilim, bu isimler kullanılabilir,
saygıyla karşılıyorum; ama, herhangi bir ismin kullanılması ile bu tür tarihî
değerlerin isimlerinin kullanılması arasında bir fark var; bir telif hakkı, bir
patent hakkı, bu kaynaktan alınabilir, dünyada örnekleri var, Avrupa'da da var
örnekleri. Bununla ilgili, bu yetkinin, yine, bakanlığa verilmesini talep
ettik; ama, bu iyi niyetli girişimlerimize, maalesef, yanıt alamadık.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, amacımız, bu yasanın
amacı, yaptıklarımızın amacı şu: Burasını korumak. Burasını alırken, burasını
korurken, bu yurt parçasını korurken, 250 000 şehit vererek koruduk. Şimdi,
hazırlanan ikibuçuk sayfalık bir yasa teklifiyle, bunu koruma olanağımız yok.
Değerli milletvekilleri, bu yörede 10 000 civarında
insan yaşıyor. 85 yıldır, bu yasalar çıkmadan önce, bu yöreyi koruyan insanlar
var. Bu yöreyi koruyan oranın halkına güvenmeden, o insanları bu değerlerin
içerisine katmadan, ikibuçuk sayfalık yasayla, Gelibolu Yarımadasını nasıl
koruyacağız?! Bunun zor olduğunu ifade etmek istiyorum. Bunu geliştirmek
gerekir diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Gelibolu'yla ilgili bilinen
sorunlar var. Bakın, burada yaşam, gerçekten çok zor. Türkiye'de, tarımla
uğraşan herkesin yaşamının zor olduğunu biliyorum; özel, ayrıcalıklı bir bölge
olsun demiyorum, daha önce, arkadaşlarım kalktılar, fındığından pamuğuna
kadar... Kabul ediyorum; ama, bakın, burada kuru ziraat yapılır; hasat
mevsiminde burada çalışacak olan biçerdöverler için, herhangi bir yerdeki
ücretten daha fazlası alınır; sebep, yangınla ilgilidir; çünkü, biçerdöverin
egzozundan çıkacak bir kıvılcımın oluşturduğu bir yangın sonucunda -hangi
tarlada çıktıysa- o insanın alacağı ceza kat be kattır. Ceza yasalarına
girmiyorum, dört kat cezalar öngörülmektedir. O bakımdan, buradaki hasat
mevsiminde, özel bir bedelle biçim yapılır.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin her yerinde yapılan
ilaçlama, burada izne bağlıdır; çünkü, 3/e maddesinde, Orman Yasasının
getirdiği izinle ancak burada ilaçlama yapabilirsiniz. Tabiî ki, pratik
içerisinde kaçak ilaçlama yapılıyor; ama, muhakkak, izne bağlısınız.
Değerli arkadaşlarım, av yasağı var. Bunların hepsi
doğal; ama, av yasağının getirdiği, oradaki tarım ürünlerini, daha gelişme
sırasında ortadan kaldıran değerler var. Örneğin, Çokal Barajı. Bakın, savaş
zamanı en çok hasret çekilen, bir damla sudur. Biz, nutukları attığımızda,
şehitlerimizle ilgili değerlendirmeleri yaptığımızda, o şehitlerimizin anısına
yönelik, geleceğe yönelik, bir damla suya yönelik, seksenbeş yıldır Türkiye
Cumhuriyeti hükümetleri bir çivi çakmamıştır. Çokal barajı, 1993'ten bu yana,
on yıldır ancak yüzde 30 seviyesine gelmiştir. Bunları araştıralım, inceleyelim
dedik.
Değerli arkadaşlarım, bununla ilgili, örneğin, hazine
arazileri vardır, hazine arazileri her bölgede kullanılmaktadır,
kiralanmaktadır; ama, bu bölgedeki hazine arazileri, yasa gereği orman
tasarrufuna girdiği için, vatandaşa kullandırılması söz konusu değildir.
Bunları sıralamakla bitiremeyiz. Gerçekten, bu bölgede, insanların büyük
mağduriyetler çektiğini ifade etmek istiyorum. Bunları, klasik, siyasal
popülizm içerisinde, kendi bölgemdeki insanları kurtarmak, onlara belli
ölçülerde olanak sağlamak için de söylemiyorum, içtenlikle bir şeyi söylemek
istiyorum: Yüce Meclisimizin, hükümetimizin amacı belli, kendi içerisinde
tutarlı bir yasa tasarısını gündeme getirmiş, saygıyla karşılıyorum; ama,
insanı içerisine yerleştirmememizden dolayı eksikliğinin çok önemli olduğunu
söylüyorum. İnsanımızı korumadan, buradaki değerleri korumanın anlamı yoktur,
yapamayız, eksik kalır, kadük kalır. Nasıl üç yıldır yasayı uygulayamıyorsak,
üç yıldır oradaki yaşamı gerçekleştiremiyorsak, insanların yaşamını
kolaylaştıramıyorsak, değerli arkadaşlarım, aldığımız bu yasal tedbirlerle de
hedefe ulaşamayız, amaca ulaşamayız.
Değerli arkadaşlarım, sevgili milletvekillerimiz; biraz
önce söyledim ve bunu, kürsüye çıktığımızda da, hiçbir popülizme kapılmadan,
hiçbir ajitasyona girmeden, içtenlikle, bir milletvekili olarak, AKP'li
arkadaşlarımızla birlikte burada ifade ettik bölgenin sorunlarını; ama değerli
arkadaşlarım, Meclis araştırmasını reddettik. Bakın, Meclis araştırması
komisyonunu kurmuş olsaydık, birbuçuk aydır çalışıyor olacaktık, orada bazı
veriler elde edecektik, süre de kaybetmeyecektik, belki bu tasarıya bazı
montajlar gerçekleştirecektik, bu çalışmayı çok verimli yapabilirdik. Dikkat
ederseniz, yasa tasarısı verilmiş, yedi ay sonra kanunlaşıyor.
Bakın, bununla ilgili Meclis araştırmasının neden
reddedildiğini anlayamıyorum. Ya -özellikle AKP'li arkadaşlarımız reddettiği
için söylüyorum- bunu, arkadaşlarımız çok gereksiz bir sorun olarak gördü ya da
önemli bir şey değil diye düşündüler, böyle düşünmüş olabilirler, saygıyla
karşılıyorum; ama, değerli arkadaşlarım, bir çelişkinizi de söylemek istiyorum.
Madem gereksiz gördünüz, önemsiz gördünüz, araştırma önergesi olarak
desteklemediniz; bir ay sonra bu tasarıyı getiriyorsunuz, bu önemli bir konu
ki, tasarı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşısına getiriyorsunuz;
önemi burada.
Bize, şunlar söylendi: "Meclis araştırma
önergelerinden bir sonuç çıkmaz." Deneyimli arkadaşlarımız "biz, bu
önergeleri geçtiğimiz dönemlerde çok verdik" dedi.
Peki, değerli arkadaşlarım, deneyimli arkadaşlarımızdan
-AKP'li olsun, Cumhuriyet Halk Partili olsun- belli ölçülerde bilgi alarak
yetişmek istiyoruz. Peki, 13 tane araştırma önergesinin 6 tanesini niye AKP
olarak verdiniz; madem sonuç elde edemiyorsunuz, niye bu yönteme
başvuruyorsunuz? Bu da bir çelişki değil mi?
Değerli arkadaşlarım, bu konuşmalardan sonra dendi ki:
"Çok önemli bir konu; ama, bunu, böyle pat diye Cumhuriyet Halk Partililer
olarak getirince bir psikolojik direnç oluşuyor; keşke birlikte
getirseydik."
Değerli arkadaşlarım, nasıl muhalefet yapacağımızı, bu
Parlamento çatısı altında nasıl çalışacağımızı bazı insanlardan, dikte edilerek
öğrenme konumunda değiliz. Biz, halkın özgür iradesiyle buraya geldik. (CHP
sıralarından alkışlar) Şüphesiz ki, bu çalışmalarımızı yansıtırız;
yanlışlarımız, eksiklerimiz varsa söylersiniz; bunlardan ders alırız; ama,
kapının arkasında, bizi bir kenara çekerek, aman öyle yapmayın böyle yapın
diyerek, bize tavsiyelerde bulunarak bize parlamenterlik yaptıramazsınız.
Değerli arkadaşlarım, AKP Grup Başkanvekili arkadaşımız
Sayın Kapusuz, çok büyük bir iyi niyetle, yanılmıyorsam ertesi gün, Sayın
Bakanımızı bizimle buluşturdu. Sayın Bakanımızla konuştuk. Onur duydum, gurur
duydum. Sayın Bakanımız şöyle dedi: "Biz, bu konuyla çok ilgiliyiz,
ilgileniyoruz ve hatta, bu bölgeye, yol yapımı için 980 milyar lira gönderdik." Sayın Bakanımız, herhalde dinlememişlerdi. Ahmet Küçük arkadaşım
ve ben gönderilen bu parayla ilgili Sayın Bakanımıza, hükümetimize teşekkür
ettik. Değerli arkadaşlarım, şunu söylemek istiyorum: Orada yaşayan 10 000
insan, asfalt yol yiyerek hayatlarını sürdüremezler. 980 milyarlık yatırım, yol
yapımı önemlidir; ama, orada insanları eğer yürüme mecali içerisinde
bırakmazsanız, o yollarda insanları yürütmezseniz ne anlamı var?! Ne anlamı
var; bunu vurgulamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, sevgili milletvekillerim; şimdi,
biz, özellikle, AKP'li arkadaşlarımızın, hükümetimizin katılımcılık anlayışı,
muhalefetle uyum içerisinde yasaların çıkarılması, sivil toplum kuruluşlarıyla
olan ilişkiler ve katılımcılık gibi kavramları Türk siyasetinin gündemine
taşımalarından gerçekten çok mutluyuz; çünkü, bir yönetici olarak, kamu
yönetiminde ondört yıl görev yapmış bir insan olarak, katılımcılığın çok önemli
olduğuna inanıyorum. Bu noktada, hükümetin de önemli adımlar atacağına
inanmıştık; ama, değerli arkadaşlarım, birbuçuk aylık deneyim içerisinde, ne
komisyonlarda ne de Türkiye Büyük Millet Meclisinde "katılım"ın
sözünün dışında hiçbir pratik eylemi görmediğimizi açık yüreklilikle ifade
etmek istiyorum. Bu, bizim yaşadığımız gerçek. Katılımcılık, sadece sözle,
lafla olmaz.
Değerli arkadaşlarım, bakın, sosyal demokratlar,
solcular, solda düşünen insanlar olarak, 1950'lerden bu yana, bu ülkede,
demokrasi mücadelesini, biz, tek başımıza verdik. Bunun altını çizerek
söylüyorum. Bu uğurda, biz, can verdik, bir nesil tükettik; ama, bu otuz kırk
yıllık süre içerisinde, liberal insanlar, muhafazakârlar, sağda bulunanlar
"demokrasi karnımızı doyurmuyor" diye ana oğul edebiyatı yaptılar.
Tabiî, o dönemlerde resmî anlayışla uzlaşıyorlardı;
çünkü, dertleri yoktu. Ne zaman ki, bazı liberallerin, bazı muhafazakârların,
resmî anlaşmayla, resmî ideolojiyle çatışmaları ortaya çıktı, o zaman demokrasi
ihtiyacı gündeme geldi. Şimdi, demokrasiyi, bazı insanlar, liberaller,
muhafazakârlar da söylüyorlar. AKP Grubunun demokrasi konusundaki söylevlerinin
bir adım öne gitmesinden memnuniyet duyduğumu da ifade etmek istiyorum, bunlar
güzel şeyler; ama, bakın, bunun için otuz yıl, kırk yıl, elli yıl bekledik,
Türkiye'deki sosyal demokratlar olarak bedel ödedik. Şimdi, sosyal demokratların
değerlerinden katılımcılığı da kullanıyorsunuz; ama, değerli arkadaşlarım,
sözle kullanmayın, gerçekten eylemle kullanın; çünkü, sizi otuz kırk yıl daha
beklemeye tahammülümüz yok; ne bizim var ne de Türk Halkının var. (CHP
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak, Gelibolu Yarımadasıyla ilgili yasa değişikliğine olumlu oy vereceğimizi
belirtiyorum; Yüce Meclisimize saygılar sunuyorum.
Sağolun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özay, teşekkür ediyorum.
AK Parti Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın
İbrahim Köşdere; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi
Çanakkale Milletvekili arkadaşım İsmail Özay, içerisindeki birikimini, halkın
huzurunda ve seçmenine cevap verme açısından ifade ederken Meclisin hür
iradesini kullanmıştır; kendilerini takdir ediyoruz. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Devam etsinler; ama, bir şeyi unutmasınlar ki, vatan sevgisi
söylevden ibaret değildir. 3 devredir Çanakkale İlinde belediye başkanlığı
yapmıştır. Çanakkale halkı, herkesi takdir ediyor ve bizi de, AK Partimizi de
-halkımızdan almış olduğumuz güçle- büyük
bir güçle, sağduyuyla; ama, hiçbir zaman sağ - sol ayrımı yapmadan, sadece sevgiyle ve barışla ak sayfa açmak
için Meclise gönderdi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle, ben de, seçmenime, buradan
mesajımı vermiş oldum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Gelibolu Yarımadası
Tarihî Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 22 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; malumlarınız
olduğu üzere, şanlı tarihimizde önemli bir yer olan ve gerek Türk Milleti ve
gerekse vatanımızın bağımsızlık ve var oluşunun temel taşlarından olan, 1915
Çanakkale deniz ve kara muharebelerinin de cereyan ettiği Gelibolu
Yarımadasında bulunan tarihî millî parkımızın yedi yıl önce maruz kaldığı büyük
yangın afetini müteakip Yüce Meclisimizce çıkarılan 17 Şubat 2000 tarih ve 4533
sayılı Kanunla, Gelibolu Yarımadası Millî Parkının, tarihî ve kültürel
değerlerimizin yanı sıra, bölgenin ekolojik özellikleri, orman bitki örtüsünün
korunması ve geliştirilmesi ile yönetimine ilişkin esas ve usullerin
düzenlenmesi öngörülmüştür.
Sayın milletvekilleri, bu kanunun en büyük özelliği, millî
parkımızın tarihî, kültürel ve ekolojik değerlerinin korunmasıyla birlikte,
geliştirilmesini sağlayacak bir fonun oluşturulması ve gerekli giderlerin bu
fondan karşılanmasıydı. Ne var ki, son yıllarda yaşanan ekonomik kriz
dolayısıyla uygulanan istikrar programı çerçevesinde kaldırılan fonlardan biri
de, bu tarihî parkımız için oluşturulan fon olmuştur. Bu nedenledir ki, bu
tarihî alanın geliştirilmesi bir yana, korunmasında dahi birtakım zorluklarla
karşı karşıya kalınmış bulunmaktadır.
Sayın milletvekilleri, bu zorluğu gören hükümetimiz,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkımızın, büyük Türk Milletinin tarihine,
geçmişine ve şanına yakışır bir şekilde korunabilmesi amacıyla, 2000 yılında
çıkarılan ve fiilen uygulanamaz hale gelmiş bulunan 4533 sayılı Kanuna işlerlik
kazandırmak üzere, redaksiyon niteliğinde diyebileceğimiz bu kanun tasarısını
yüksek huzurlarınıza getirmiş bulunmaktadır.
Sayın milletvekilleri, fonun kaldırılması sonucu,
sadece tarihî millî parkımızın korunması ve geliştirilmesinde karşılaşılan
güçlüklerden ibaret kalınmamış, yukarıdan beri söyleye geldiğim hizmetlerle
birlikte, hizmetlerin aksamasıyla birlikte, bu alanlarda görev yapan
insanlarımızın işsiz ve netice itibariyle mağdur olmalarına da yol açılmıştır.
Tasarıda, yine yukarıda ifade ettiğim üzere, kanunda
geçen "fon" ibareleri yerine "özel hesap" tabiri
kullanılmak suretiyle, Yüce Meclisimizce kabul edilmiş ve uygulamaya konulmuş
bulunan 4533 sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa işlerlik
kazandırılması amaçlanmıştır.
Gelibolu Millî Parkının, bir barış parkı olarak
uluslararası alanda temsil edilebilmesi için, uzun bir süreden beri, detaylı
bir master plan hazırlanmaktadır. Fon uygulamasının başlamasıyla, geleneksel
olarak yapılan ve başlangıçta 300-500 kişinin katıldığı Anzak törenlerine
katılım giderek artarak geçen yıl bu sayı 10 000'i aşmıştır. Hedefimiz gerek
tarihî değerlerimizin ve gerekse Türkiyemizin turistik değerlerinin iç ve dış
tanıtımının daha etkin yapılarak, büyük bir ziyaretçi potansiyeli olan bölgenin
daha çok yabancı turist ve ziyaretçinin ilgisini çeken bir yöre haline
kavuşturulması amaçlanmaktadır.
Şüphesiz ki, artacak her bir turist, o oranda millî
park gelirlerinin artışı manasındadır. Buradan elde edilen gelirlerle, bana
göre, bütçenin gelirlerine ihtiyaç hissettirmeyecek kadar ciddî bir gelir
ortaya çıkacak. Neden; simülasyon merkezi kuruyoruz, yol güzergâhlarında
shuttlebus dediğimiz sistemlerle taşınması, alanın gösterilmesi, hatta, tüm
ilkokul çocuklarına özel bir program olacak. Dolayısıyla, burayı Türkiye'de
görmeyen insanın kalmayacağını, yurt dışından çok ciddî anlamda talebin
olacağını ve kendi açısından da ortaya çıkacak olan gelirin genel bütçeye
ihtiyaç duymayacak şekilde olacağını düşünüyorum; çünkü, şu anda yapmış olduğum
çalışmalar bizi bu rotaya doğru götürüyor. Kuracağımız simülasyon merkezinde
her türlü sinevizyon, sinerama, panorama teknikleri kullanılacak; çünkü, diğer
dünya ülkelerine gittik, gördük ve bunları burada uygulayacağız. Türkiye'de
yerleştirilecek bu sistemler için de çalışmalarımız devam etmektedir.
Bizim yöremizde yıkım noktasında bir yıkım
yönetmeliğinin çıktığı doğrudur. Çıkan yıkım yönetmeliğinde, bunlar, hep, kaçak
yapılara ilişkindir; siz de biliyorsunuz. Bunun dışında, kaçak olmayan
yapıların tamamının istimlak bedelleri ödenerek yıkımları gerçekleşmiştir.
Sadece, yöre halkımızın dediği doğrudur; yani, kendi tarlalarına, ekim
alanlarına gitme noktasında özel izinler alınıyor. Burada, hatta, tarım
noktasında da çok ciddî desteklemeyi düşünüyoruz.
Sayın milletvekilleri, sonuç olarak "Millî Parklar
Fonu" tanımını "Özel Hesap" olarak değiştiren ve fona işlerlik
kazandırmaya yönelik amaçlarla hazırlanan ve görüşülen kanun tasarısının
kanunlaşmasıyla, o yöremizde yaşayan insanlarımızın, yapılacak katkı paylarıyla
refah düzeyleri artacak ve millî park gelirlerinin artmasıyla Kurtuluş
Savaşımızın sembollerinden birisi olan Çanakkale Savaşları tüm dünya ülkelerine
barışçı yönüyle tanıtılarak turizm gelirlerimizde de büyük oranda artış olacağı
kuşkusuzdur.
Bu amaçla hazırlanan 22 sıra sayılı kanun tasarısına
kabul oyu vereceğiniz inancıyla, kanunun milletimize hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Köşdere'ye teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi yok.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
GELİBOLU
YARIMADASI TARİHÎ MİLLÎ PARKI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - 17.2.2000 tarihli ve 4533 sayılı Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununun 2 nci maddesinin (e) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"e) Özel Hesap; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî
Parkı Özel Hesabını,"
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Mehmet Daniş; buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET DANİŞ (Çanakkale) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi
hakkında, Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4533 sayılı
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu 17 Şubat 2000 tarihinde kabul
edilmiştir. Bir önceki hükümetin Uluslararası Para Fonuyla imzalanan 3 Mayıs
2001 tarihli niyet mektubunda, bütçe kapsamı dışında olan 5 fondan başka fon oluşturulmaması
taahhüt edilmiştir. Bu nedenle, getirdiğimiz bu kanun tasarısıyla, 4533 sayılı
Kanunda geçen "Fon" tanımının "Özel Hesap" olarak
değiştirilmesi tasarlanmıştır. Bu özel hesabın, fon kavramıyla getirilen
düzenlemeleri tam karşıladığı konusu, Maliye ve ilgili Bakanlığın Millî Parklar
Genel Müdürlüğü tarafından açıklanmıştır. Dolayısıyla, bu düzenleme yerinde bir
düzenlemedir kanaatini taşıyoruz.
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkının diğer millî
parklardan ayrı olarak özel bir kanunla düzenlenmesi, Gelibolumuzun manevî ve
tarihî değerine özel bir atıf yapmıştır. Gelibolu'nun tarihî öneminin yanında,
millî park olarak düzenlenmesi, uluslararası niteliği olan bir barış parkı
haline getirilmesi çabamızı, iktidarı ve muhalefetiyle paylaşmak istiyoruz;
çünkü, Gelibolu, yapacağımız iyileştirmelerle turizm potansiyelini artıracak;
dolayısıyla, ilimize ve ülkemize turizm geliri sağlayacaktır.
Değerli arkadaşlarım, Mustafa Kemal Atatürk,
Gelibolu'nun uluslararası niteliğine "Uzak memleketin toprakları üstünde
kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve
sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçikle yan yana, koyun koyunasınız! Uzak
diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz.
Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat
rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim
evlatlarımız olmuşlardır" sözleriyle zaten ışık tutmuştur.
Gelibolu Millî Parkını, uluslararası barış parkı ilan
etmeliyiz. Bu konu, uluslararası platformlarda çok dikkatli izlenmektedir.
Geldiğimiz noktada, İngiltere, Avustralya ve Yeni
Zelanda olmak üzere dünyanın birçok ülkesi Gelibolu'ya özel önem vermektedir.
Özellikle, savaşın tarihinde dönüm noktası olmuş deniz zaferinin kazanıldığı 18
Mart, itilaf devletlerinin karaya çıkarma yaptığı tarih olan 25 Nisan ve kara
zaferinin kazanıldığı gün olan 10 Ağustos tarihinde, yarımada yoğun bir
ziyaretçi akınına uğramaktadır. Son yıllarda yerli turist sayısında da önemli
artışlar gözlenmiştir.
Her yıl, 25 Nisan gününde, binlerce Avustralyalı ve
Yeni Zelandalı, Anzak Koyuna gelerek ayin yapmakta ve bölgeyi gezmektedirler.
Bu ziyaretlerin masraflarının ilgili devletler tarafından karşılandığı, bu
nedenle, ziyaretçilerin önümüzdeki yıllarda katlanarak büyüyeceği açıkça ortaya
çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bir konuya daha dikkat çekmek
istiyorum. Millî parkların özelliği gereği yöre halkının ekonomik
faaliyetlerine belirli kısıtlamalar getirilmektedir. Bu nedenle, yöre halkının
yeni üretim alanlarına yönlendirilmesi için Tarım Bakanlığımız, Kültür
Bakanlığımız ve özellikle Orman Bakanlığımız gerekli çalışmaları yapacaklardır.
İlgili bakanlıklarımızın, bu yönde, yöre halkının meselelerinin çözümlenmesi
konusundaki hassasiyetleri bizi ayrıca sevindirmiştir. Halihazırda millî
parkımız sınırları içerisinde 8'i orman köyü, 4'ü orman civarı köyü olmak üzere
12 adet köy bulunmakta; ayrıca, Eceabat İlçemiz de millî park sınırları
içerisinde kalmaktadır. Dolayısıyla, bu alanda yapılacak her türlü düzenlemede
vatandaşlarımızın mağdur edilmeyeceği konusunu sayın bakanlarımızın dikkatine
sunmak istiyorum.
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkında yapılacak her
türlü yatırım, hazırlanacak gelişim planı çerçevesinde yapılabilecektir.
Eceabat İlçe merkezi ile köy yerleşim alanı dışında kalan yerlerdeki her türlü
yapılaşma, yukarıda bahsettiğimiz kanun hükümleri uyarınca durdurulmuştur.
Dolayısıyla, bu konudaki çalışmalar, bu kanunun yayımlanmasından sonra bir
düzenlemeye ihtiyaç duymaktadır. Uygulamada çıkabilecek bazı sorunların,
Gelibolu Yarımadasının doğal, tarihî ve manevî dokusunun bozulmadan
çözümlenmesinin yanında, vatandaşı mağdur etmeden çözümlenmesi gereğine tekrar
işaret etmek istiyorum.
Şimdi, burada yapılması gereken işleri, mutlaka, sivil
toplum kuruluşları ve halkımızla birlikte yapma mecburiyetine özenle dikkat
çekmek istiyorum.
Bölgeye gelen ziyaretçilere hizmet verebilecek ve bugün
için ihtiyacı hissedilen birçok tesis planının hazırlanması konusu önem arz
etmektedir. Özellikle barınma, iaşe, ziyaretçilerin sosyal ihtiyaçlarını
karşılayacak, savaşları ve onun önemini simgeleyebilecek hizmetlerin yeterince
verilmesi gerekmektedir. Kültür Bakanlığımız ve Turizm Bakanlığımız bu konudaki
çalışmalarını en kısa zamanda tamamlayacaktır. Önümüzdeki günlerde özellikle
yabancı turist sayısında önemli artışlar olacağı dikkate alındığında bu
eksikliğin giderilmesi daha önemli hale gelmektedir.
Bu kanunla getirilen düzenlemelerden etkilenen bölgede
yaşayan vatandaşlarımızın temel gereksinimi olan yapılar konusunda azamî
hassasiyetin gösterilmesi sağlanacaktır. Bu konuda vatandaşlarımız büyük
sıkıntı çekmektedir, doğrudur; ancak, 4533 sayılı Kanun çıktıktan sonra niyet
mektubunun gereklerinden dolayı fon işlerlik kazanamamıştır. Şimdi bu
düzenlemeyle, özel hesap gelirlerinin yüzde 40'ı bölgede yaşayan
vatandaşlarımızın ekonomik faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla tahsis
edilecektir.
Öte yandan, bu kanunla bazı ekonomik etkinlikleri
sınırlanan vatandaşlarımıza, yörenin doğal dokusunu bozmayacak şekilde, entegre
olmayan tesislerde arıcılık, seracılık, halıcılık, küçük zeytinyağı
atölyelerinin kurulması faaliyetleri, özellikle, uzun vadeli ve düşük faizli
kredilerle desteklenmektedir.
Bölgenin master planı hazırlanmak üzeredir. İlgili
master planın çok kısa sürede bitirileceği, ilgili bakanlıklarımızın
temsilcileri tarafından kanunun komisyon görüşmelerinde dile getirilmişti;
gecikmemesi gerekmektedir. Bölgedeki yapılaşmada ve kamulaştırmada hakkaniyet
ölçülerinin korunması gerektiğini ve korunacağını söylemek isterim. Master
planın arkasından da 1/500, 1/1000 ve 1/5000'lik planları da önümüzdeki aylarda
yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, özellikle küçük nitelikte yapılması gereken birçok iş
için Ankara'dan ödenek çıkarılması gerekmektedir. Bu eksikliğin giderilmesi
için Millî Park idaresi bünyesinde dönersermaye saymanlığı oluşturularak, hizmetlerin
hem kalitesi artırılacak hem de çabuk verilmesi sağlanacaktır. Oluşturulacak
sermayeden, yöre halkı da, özellikle tarım ve hayvancılık üretimini artırmaya
yönelik konularda desteklenecektir.
Yörede yaşayan halkın sorunlarını da gözönüne alan ve
değerlendiren bir anlayış içerisinde, ilgili bakanlıklarımız; Orman
Bakanlığımız, Kültür Bakanlığımız, Maliye ve Bayındırlık Bakanlıklarımız
bölgemizde uygulanacak her tür tasarruf konusunda halkı incitmeyen, Gelibolu
Millî Park statüsünü koruyan, Gelibolu'nun tarihî ve uluslararası önemini
dikkate alan çalışmalar yapacaklardır. Bu konunun takipçisi olacağımızı taahhüt
eder, bu duygu ve düşüncelerle Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Daniş, teşekkür ediyorum.
1 inci madde üzerinde başka söz talebi?...
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, müsaade
ederseniz, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, bir önceki
arkadaşım konuşurken, Çanakkale Savaşını Kurtuluş Savaşının içine çekti; bu
kadar bilgisizlik olmaz. Bir önce konuşan arkadaşım, iki seferinde de,
Çanakkale Savaşını, Kurtuluş Savaşının içinde söyledi. Lütfen, tutanaklarda
düzeltilsin; bizden sonra okuyanlara ayıp olur.
Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşının içinde değildir
efendim; Birinci Dünya Savaşının sonunda olmuştur. Lütfen, düzeltin. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Milletvekili, açıklamalarınız için
teşekkür ederim.
Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 4533 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin; madde
başlığında, ikinci, üçüncü, beşinci ve dokuzuncu fıkraları ile yedinci
fıkrasının ilk cümlesinde ve sekizinci fıkrasının (g) bendinde yer alan
"Fonun" ibaresi, "Özel Hesabın", birinci ve beşinci
fıkralarında yer alan "Fonu" ibareleri "Özel Hesabı",
dördüncü, beşinci ve dokuzuncu fıkraları ile sekizinci fıkrasının (ı) bendinde
yer alan "Fon" ibareleri "Özel Hesap", sekizinci fıkrasında
yer alan "Fondan" ibaresi "Özel Hesaptan",
şeklinde ve altıncı fıkrasının birinci cümlesi ile
yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümleleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Özel Hesabın saymanlık hizmetleri Bakanlık
tarafından atanan sayman tarafından yürütülür."
"Özel Hesabın denetimi Sayıştay tarafından
yapılır. Özel Hesap ile ilgili dava ve icra takipleri 8.1.1943 tarihli ve 4353
sayılı Kanun hükümlerine göre yürütülür."
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük; buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, öncelikle, biraz önce, AKP Grubu
adına yasanın tümü üzerinde söz alan yöre milletvekili arkadaşım Sayın Köşdere,
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili arkadaşım Sayın Özay hakkında Çanakkale
halkının düşüncelerini anlatmaya çalıştı; kendisi, bunu zaman zaman bize
anlatır ve çok güzel duygularla anlatır; ben, yine aynı duyguları ifade etmek
istediğini düşünüyorum. Bu vesileyle, kendisine teşekkür ediyorum.
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Kesinlikle... Doğrudur...
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Gelibolu,
gerçekten, son birbuçuk ayda, birkaç vesileyle art arda gündeme geliyor,
Meclisin tartışma konusu oluyor. Tabiî, Gelibolu Tarihî Millî Parkı, Gelibolu
Yarımadası, Türkiye için, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş meşalesinin yakıldığı,
kıvılcımının çıktığı ve Türkiye Cumhuriyeti ruhunu canlandıran ve Büyük Önder
Mustafa Kemal'in Atatürk olduğu topraklar olması bakımından ve Türkiye'de,
neredeyse her aileden bir kişinin şehit olarak bırakıldığı ve Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş ruhunun ortaya çıktığı yer olması bakımından elbette çok
önemlidir. Elbette, Gelibolu'da, söylenecek çok şey var, söyleyebilecek çok şey
var, herkesin söyleyebileceği çok şey var. Onun için, şairler, dönüp dönüp şiir
yazarlar, dönüp dönüp okunur; hepimiz dinleriz, hepimiz çok mutlu oluruz,
hepimiz gururlanırız, onurlanırız, seve seve dinleriz. Dolayısıyla, buna layık
bir yer. Bu anlamda, bunun tekrar tekrar gündeme gelmesinin hiçbirimiz için
rahatsız edici bir sonuç doğurmayacağını tahmin ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı, 330 000 dekar araziyi içeriyor. Bu arazinin içinde yaşayan
insanların bu yasanın ruhunda olmadığını, bu yasanın ruhunun olmadığını
söyledik hep. Elbette, sadece, bu, parkın içinde yaşayan insanları
ilgilendirmiyor, çevrede yaşayan insanlar da dolaylı olarak bu konuyla ilgili;
çünkü, artık, globalleşen dünyada sadece 10 köyü, 12 köyü değil, Gelibolu
Yarımadasının tamamını ve Türkiye'nin tamamını ilgilendiren bir yasa olduğu
kaçınılmaz bir gerçek. Bu yasa, tüm yasalar gibi, elbette ki, insanların
yaşamlarını düzenliyor. Orada nasıl üretim yapılacağını, neyin üretilip neyin
üretilmeyeceğini, hangi ürünlerin, ne zaman, ne kadar üretileceğini ve bu
üretimin nasıl gerçekleştirileceğini anlatıyor. İnsanların yaşamlarını tarif
ediyor. Dolayısıyla, insanların uğradıkları bu kısıtlılıklardan zarar
görmemeleri için gerekli tedbirleri yeteri kadar içermeyen bir yasanın da yöre
halkından gerekli desteği göremeyeceği açık.
Değerli arkadaşlarım, ben inanıyorum, yanlış hesap
Bağdat'tan dönecektir. Fon, özel hesaba dönüyor. Özel hesabın içinde bazı
tedbirler alınarak yöre halkı için birtakım imkânlar yaratılmaya çalışıldığı
gerçektir; ama, çözüm değildir; çözüm, oradaki insanların yaşamlarını devam
ettirebilecekleri üretimleri yapmak ve devamlılığın sağlanmasıdır. Buradaki
tedbirler, eski bir siyasetçimizin deyimiyle, pansuman tedbirlerdir; pansuman
tedbirlerle de, hiçbir zaman, hiçbir yerde tam sonuç alamazsınız.
Değerli arkadaşlarım, dün, Plan ve Bütçe Komisyonunda
da konuyu gündeme getirdim; Çokal Barajının suyunun parkın içine gelmesi
gerekiyor deyince, bir arkadaşımız rahatsız oldu; Gelibolu Yarımadasının
sorunlarını bu yasayla mı çözeceksiniz dedim. Değerli arkadaşlarım, unutmayın,
eğer, Çokal Barajının sularını bu tarihî millî parkın içine akıtıp sulu tarımı
gerçekleştirerek ürün çeşitliliği yaratmazsanız, verimliliği artıramazsanız;
orada, değil millî park, arabayı park edemezsiniz; unutmayın, araba park edecek
yer ve alan bulamazsınız.
Değerli arkadaşlarım, yörede, ekolojik ve biyolojik
tarım, katmadeğeri yüksek tarım mutlaka özendirilmeli, desteklenmeli, gerekli
bilgi ve sermaye desteği sağlanmalı, halkın önü açılmalı; mutlaka, var olan
üretim çeşitlerinde halkın zarar göreceği kısıtlamalar ortadan kaldırılarak
verimliliği artıracak tedbirler alınmalı.
Bu yöre halkı da, dün anlattığımız ada halkı gibi, hem
Türkiye'nin sorunlarıyla boğuşuyor hem de oradaki özel kısıtlar nedeniyle özel
sorunlarla boğuşuyor. Tabiî ki, oradaki insanlar da doğrudan desteklemeyi
bekliyorlar, onların beklentisi de bu; onlar da, hem üreticiler hem balıkçılar,
mazotun yarı fiyatına düşürülmesini istiyor; ama, aynı zamanda, o yöredeki
insanların gece kaçta yatacaklarına dahi bu yasayla karar veriliyor, ilaç
atacakları zamanı ve hangi ilacı atacaklarını bu yasa tarif ediyor.
Dolayısıyla, burada özel sorunlar var ve bu özel sorunların mutlaka çözülmesi
gerekiyor.
Dün, Plan ve Bütçe Komisyonunda, komisyon üyemiz Sayın
Ali Topuz, bir master plan önerisi yaptığında, bürokrat arkadaşlarımızdan bilgi
alan Sayın Bakan, burada bir master plan çalışması yapıldığını ve bitmek üzere
olduğunu, hatta, bazı yörelerin 1/1000'lik uygulamalı imar planlarının
yapıldığını söyledi; ama, yok böyle bir şey. Bu uygulamayı yapacak olan
Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünün ilgili birimine sorduk, böyle bir uygulamadan
haberi yoktur.
Master plan çalışmaları yapılıyor, master planının
neresinde halk?! Kimsenin haberi yok; muhtarların haberi yok, belediye
başkanlarının haberi yok, sivil toplum örgütlerinin haberi yok, kimsenin haberi
yok. Master planının içine de halkı sokamamışsınız. Yine fiyasko çıkar,
fiyasko!.. Yine sonuç alamazsınız!.. Demokrasiyi, halkın duyarlılıklarını
yasaların içine sokamazsanız sonuç almanız mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, bakın, yörenin çok önemli
köylerinden olan Alçıtepe Köyünden aldığımız bir mektuptan birkaç cümle
okuyarak sizlere ifade etmek istiyorum.
Bu mektubu yazan 75 yaşında eski bir muhtarımız olan Naci Tokgöz.
"Sayın Milletvekilim, sizi tebrik ederim..."
İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - CHP'lidir.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Evet, CHP'lidir.
"...saygılar sunar, işlerinizde başarılar dilerim.
Allah yardımcınız olsun. Her zaman sizin yanınızdayız ve size her zaman
yardımcıyız. Siz de, köylüye, çiftçiye yardımcı olun. Her ne kadar muhalefet
olsanız da, çiftçi, köylü sizden de yardım bekliyor" diyor ve bir dizi
isteğini söylüyor.
Tabiî ki, bunların bu tasarıyla yapılabilmeleri mümkün
değil. Bu arkadaşımız, verdiği özel mücadeleyle 10 000 dönüm araziyi hazineye
kazandırdı. Şimdi "bu araziyi köylüye verin, burada üretim yapalım"
diyor. Üretmek istiyor, üretme duygusunu, geliştirme duygusunu sizlere ifade
ediyor.
Değerli arkadaşlarım, zeytin dikilebilir arazilerin,
zeytin ağacı dikilmesi için köylüye verilmesini istiyor. Bu konuda da herkesten
yardım istiyor, AK Partili arkadaşlarımızdan da yardım istiyor ve mektubunu
şöyle bitiriyor değerli arkadaşlarım: "Muhalefet olduğunuzu biliyoruz;
fakat, tek başına muhalefetsiniz. Türkiye Cumhuriyetinin yüzde 65 oyunu müdafaa
edeceksiniz, koruyacaksınız, onun için, yeni gelen AK Parti hükümetine yardımcı
olunuz. Bazı işleri yaptırmanızı bekliyoruz, insan için çalışmanızı
bekliyoruz." "İnsan için" diyor. Biz de başka bir şey
istemiyoruz. (Alkışlar) İnsanı ve oradaki insanın gereksinimlerini,
ihtiyaçlarını gündeme getiriyoruz; gereğini yapın ve yapalım diyoruz.
Bu mektubu Sayın Köşdere'ye veriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Küçük, devam ediniz.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın,
buradaki sorunların çözümüyle ilgili özel hesapta 2 trilyona yakın para
toplanacağından bahsediliyor ve bunun yüzde 40'ı da, halka, düşük faizli kredi
olarak verilecek. Tabiî, nasıl toplanacak, bilmiyoruz; mutlaka, bir çalışma
yapılmıştır; ama, geçen yıl toplanan para 206 milyar.
Değerli arkadaşlarım, bu yöredeki insanlar, gerçekten,
Türkiye'nin her yöresindeki insanlar kadar duyarlı ve onurlu insanlardır.
Elbette, ihtiyaçlıdırlar; ama, bu yörede yaşadıklarını ve bu yörede neyi
beklediklerini, neye sahip çıktıklarını ve bu yöreyi nasıl koruyacaklarını çok
iyi biliyorlar, bunun sorumluluğu içindeler. Bu yöredeki insanların sorunlarını
gerçekten çözecekseniz, onların önünü açacaksanız, yaşamlarını
kolaylaştıracaksanız ve bu insanları, gerçekten bu kutsal toprakların onurlu
bekçileri yapacaksanız, bu paralar yetmez, bu tasarının getirdikleri yetmez.
Onun için, bu tasarının, mutlaka, en kısa zamanda, çok ciddî bir şekilde, bu
Meclisin gündemine getirilip, yeniden gerekli tartışmaların yapılıp,
düzenlemelerin yapılması lazım. Bu yasa, hem bu yöre için önemlidir hem de
Türkiye'nin ilk tarihî millî park yasasıdır değerli arkadaşlarım. Çanakkale'de
3 millî park var; Troya Millî Parkı var, Kazdağı Millî Parkı var. Orada da
insanlar var. Burada hata yapmazsak oralarda da yapmayız, Türkiye'nin hiçbir
yerinde yapmayız. Onun için biz araştırma önergesi verdik, onun için bu konuyu
tartışalım dedik, konuşalım dedik, bunu ifade ettik.
Ben, bu duygu ve düşünceler içerisinde tasarıya olumlu
oy vereceğimizi ifade ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçük.
2 nci madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı
olsun.
Tasarının kabulüyle ilgili olarak Sayın Orman Bakanının
söz talebi vardır.
Sayın Bakan, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 4533 sayılı Kanunun bir
maddesindeki "fon" ibaresinin kaldırılarak yerine "özel
hesap" hükmünün konulmasıyla alakalı değişiklik içeren bu tasarımıza
vermiş olduğunuz desteklerden dolayı teşekkür ediyorum.
Tabiî, iktidar ve muhalefetten değerli sözcü
arkadaşlarımız, bu vesileyle, millî park konusunda, Gelibolu konusunda, oradaki
uygulamalar konusunda görüş ve düşüncelerini burada bizlerle birlikte
paylaştılar, ortaya koydular.
Değerli arkadaşlar, bu tasarı, bizden önceki hükümetin
hazırlamış olduğu bir tasarıydı. Biz, zamanı ekonomik kullanmak için, bu
tasarıyı yeniledik. Bu tasarı, tek maddelik bir tasarı. Bu tasarıda ne millî
parkları, ne Gelibolu'nun sorunlarını, ne Eceabat'ın sorunlarını, elbette ki,
bir tek madde içerisinde çözmek ve halletmek mümkün değil. Zaten, bu konunun şu
andaki gündeminde bu yok; ama, Gelibolu Millî Parkı, Türkiye'deki 33 millî
parktan bir tanesi, ama, çok ayrıcalıklı bir millî park. Çünkü, Çanakkale'de,
çünkü Gelibolu'da, Mehmet Âkif Ersoy'un -Allah rahmet eylesin onu ve bütün
şehitlerimizi, Çanakkale şehitlerimizi-
"şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda" diye söylediği yer,
cennet parçası olan Gelibolu. Her karışında bir şehidimizin olduğu ve millî
mücadelede, emperyalist güçlerin önünde, Anadolunun en mükemmel savunma
hattının oluşturulduğu bu coğrafyayı gelecek kuşaklara en iyi şekilde tanıtmak
ve anlatmak bizim görevimizdir; bunun bilinci içerisindeyiz. Bunun bilinci
içerisinde olduğumuz için, millî tarihimizi gençlerimizin, insanımızın
öğrenmesi için, yine, burada, 18 Mart, 24 ve 25 Nisan günlerinde anma törenleri
oluyor. Buraya dünyanın pek çok yerinden devlet başkanları, başbakanlar,
çeşitli düzeyde insanlar geliyor. Burası, aynı zamanda Türkiye'nin bir vitrini,
dünyaya açılan bir kapımız.
Burasıyla Türkiye'nin tanıtımını, Türkiye'nin tarihinin
hem kendi nesillerine, kuşaklarına, gençlerine tanıtımını hem de bu vesileyle
bütün dünyaya tanıtımını yapma imkânına sahip olduğumuzu biliyoruz. Onun için
ayrı bir ehemmiyet veriyoruz bu konuya.
Elbette ki, orada 8 tane orman içi ve 4 tane de orman
civarı köylerde, Eceabat'la birlikte yaklaşık 10 000 kişi yaşıyor. Bu insanlar
bizim için çok önemli. Bu tasarının içerisinde insanlar hem de sonuna kadar
insanlar... İnsanı hedef almayan, insanı gözetmeyen, insanın mutluluğunu esas
almayan hiçbir işin içerisinde biz olamayız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Daha Bakanlık koltuğuna oturduğumun birkaç gün
sonrasıydı zannediyorum, hemen önüme Gelibolu Millî Parkının rink yollarıyla
alakalı yaklaşık 1 trilyonluk ödenek aktarımıyla ilgili yazı geldiğinde hiç
tereddütsüz imzaladım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Çünkü, biliyorum ki,
oraya gönderdiğimiz her para Türkiye'nin yüzakı olacak bir projeyi hayata
taşıyacaktır. Bunun bilinciyle o imzayı attık.
Değerli arkadaşlar, bazı arkadaşlarımız, buradaki
konuşmalarında "2 trilyon toplanacak; nasıl toplanacak. Geçen sene 260
milyar toplandı, bu, nasıl 2 trilyona çıkar" dediler.
Değerli arkadaşlar, bakın, biz, geçen sene, Fethiye
Ölüdeniz Tabiat Parkının giriş ücretlerinden 2 trilyon lira elde ettik. Biz, şu
anda, Gelibolu Millî Parkının giriş kapılarını yapmadık, girişte bilet
kesmiyoruz; daha simülasyon merkezi yapılmamış, sadece müze geliridir bu. Eğer,
orada giriş kapısı yapılırsa, her girenden, rink seferlerinden biletler
kesilerek bedel alınırsa, simülasyon merkezi yapılırsa, buradan elde edilecek
gelir 2 trilyon liranın üzerine çıkacaktır. Bakın, bu 2 trilyonun yüzde 40'ını
Ziraat Bankasının bitkisel üretime uygulamış olduğu faizlerin yedide 1
faiziyle, yani, yüzde 42 ise, yüzde 6'lık bir faizle toplanan bu fonun, bu
rakamın yüzde 40'ı, o civardaki köylülerin entegre olmayan üretimlerinde
kullanabilecekleri -arıcılıkta, halıcılıkta, besicilikte, zeytinyağı
üretiminde- çok ciddî bir destek olacaktır; bunu da biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, elbette ki, Çokal Barajı önemlidir;
ama, bu, Gelibolu Millî Parkıyla konuşulacak bir konu değil. Enerji Bakanlığı
konusu konuşulurken, DSİ'nin bütçesi, Enerji Bakanlığının bütçesi görüşülürken,
sair platformlarda bunu dile getirme imkânı vardır.
Değerli arkadaşlar, bir başka hususun daha altını
çizmekte fayda görüyorum ve sizinle paylaşmak istiyorum; bu bölgenin master
planı yapılmış. Mesela, Kilye, Alçıtepe ve Kabatepe'nin master planı bitmiş;
aynı zamanda 1/1000'likleri de bitmiş. Yine, tamamının master planı bitmiş,
uygulama planları yapılmak durumundadır.
Değerli arkadaşlar, bununla birlikte şunu ifade
ediyorum: Gelibolu Millî Parkının, elbette ki, gelecek yıllarda, ülkemizin
tanıtımına, turizmine çok önemli katkıları olacağını biliyoruz ve bunun için
de, bunu, dün Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştük ve hemen bugün gündeme
alındı. Bugün gündeme alınmasına yardımcı olan Başkan ve değerli üyelere,
herkese -iktidar, muhalefet-
teşekkür ediyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kaç aylık iktidarsınız?!
ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bu tasarının
kanunlaşmasına destek veren iktidar ve muhalefetin değerli üyelerine teşekkür
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanunun, öncelikli olarak,
Gelibolu'da yaşayan insanlarımıza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, Vergi Barışı Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere başlayacağız...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkanım, Danışma Kurulu
kararı var; bu kanunlar bitinceye kadar çalışma kararı almıştık. Yani,
kararımız, bu kanunlar bitirilinceye kadar çalışmaktı Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Ocak 2003 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati
: 18.50