DİLEK 2 2 2003-02-04T07:29:00Z 2003-02-04T07:29:00Z 44 28305 161342 TBMM 1344 322 198139 9.2812 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 3

 

22 nci Birleşim

15 . 1 . 2003 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Batman Milletvekili Ahmet İnal'ın, Tekel Genel Müdürlüğünce uygulanan tütün kotasının yarattığı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun uygulanmasından ve sınır ticaretinin kaldırılmasından kaynaklanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı

3. - Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, muhtemel Irak operasyonuna Türkiye tarafından destek verilmesinin yaratacağı olumsuzluklara ve sorunun barışçı yollarla çözülmesi istikametinde hükümetçe bölge ülkelerine yapılan ziyaretlerin önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - İstanbul Milletvekili Onur Öymen ve 22 milletvekilinin, bazı havaalanlarında aletli iniş sistemi (ILS) bulunmamasının kazalara yol açtığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/19)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in (6/30) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/6)

2. - Bazı milletvekillerine Başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/159)

3. - Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak'a ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/160)

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - SORULAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Doğrudan Gelir Desteği Projesinde öncelik kriteri, ödemesi yapılmayan illerin ödeme tarihi ile bu çerçevede Manisa'nın durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/7)

2- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, pamukta prim ve çekirdeksiz kuru üzümde destek uygulaması yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/8)

3- Ordu Milletvekili Kazım Türkmen'in, fındık üreticisine verilmesi planlanan ek fiyata ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/10)

4. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Suruç Ovası Sulama Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/11)

5. - Mersin milletvekili Ali Oksal'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerinin üreticilerin borçlarına mahsup edilip edilmeyeceğine ve kalan ödemelerin zamanına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/14)

6. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Kars-Tiflis Demiryolu Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı (6/16)

7. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ın Çağlayancerit ve Ekinözü ilçelerinde polis teşkilatı kurulup kurulmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/17)

8. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'taki otoyol ve bağlantı yolları çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/18)

9. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta iş mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin, Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (6/19)

10. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, TSE'nin Kahramanmaraş'ta tekstil laboratuvarı kurup kurmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı (6/21)

11. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi 2003 yılı yatırım programına bazı projelerin dahil edilip edilmeyeceğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/24)

12. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta Vakıflar İl Şube Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru önergesi (6/25)

13. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın, fındıktaki fiyat politikasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/27)

14. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, elektrik abonelerinden, güç bedeli olarak alınan ücrete ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/30)

15. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın özelleştirme kapsamındaki Kastamonu Taşköprü Sigara Kâğıdı Fabrikasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/31)

16. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Malatya-Adana demiryolunun ne zaman ulaşıma açılacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı (6/32)

17. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, hayvancılıktaki damızlık düve sorununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/33)

18. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in, depremzede esnafın mağduriyetleri ile Gölcük Kavaklı mahallesinin afete maruz bölge ilan edilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/34)

19. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in, belediyelere ödenen afet paylarının kesilmesine ve depremzedelerden kalıcı konut maliyetinin tahsil edilmek istenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/35)

20. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in, Kocaeli'ndeki kiracı konumundaki depremzedelerin konut sahibi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/36)

21. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, TMO Diyarbakır Bölge Müdürlüğünün kapatılması kararına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/37)

22. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, TMO Diyarbakır Bölge Müdürlüğünün kapatılması kararına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/38)

23. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan, Türközü sınır kapısından yapılan motorin ticaretinin kaldırılmasına, Çıldır-Aktaş sınır kapısı çalışmalarına ve Ardahan'da doğalgaz rafinerisi ve çevrim santrali kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü  soru önergesi (6/40)

24. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, Diyarbakır'ın elektrik enerjisi sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü  soru önergesi ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı (6/41)

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı : 17)

2. - Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/305) (S. Sayısı : 20)

3. - Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/290) (S. Sayısı : 21)

4. - Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/317) (S. Sayısı : 22)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu Saat : 15.00’te açıldı.

Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil, İstanbul-Diyarbakır seferini yapan Türk Hava Yollarına ait bir uçağın Diyarbakır Havaalanına inerken düşmesi sonucunda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralı olarak kurtulanlara acil şifalar; Türk Silahlı Kuvvetlerine ait iki uçağın da Malatya üzerinde çarpışarak düşmesi sonucunda şehit olan subaylara Allah'tan rahmet, Silahlı Kuvvetlere ve ailelerine başsağlığı dileğiyle, bu tip kazaların bir daha meydana gelmemesini Allah'tan niyaz eden bir konuşma yaptı.

Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül ile,

Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in,

Diyarbakır'daki uçak kazasına ve alınması gereken önlemlere;

Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı'nın, Doğu Anadolu Bölgesinin problemlerine ve acil çözüm önerilerine,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler cevap verdi.

Barış İçin Asyalı Parlamentolar Birliğinde,

Türkiye - AB Karma Parlamento Komisyonunda,

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinde,

Parlamentolararası Birlikte,

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde,

NATO Parlamenter Asamblesinde,

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde,

Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen asıl ve yedek üyelere ilişkin Başkanlık tezkereleri;

AGİT Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Geçici Başkanlığının, Grubun başkan seçimine ilişkin tezkeresi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer ve 32 milletvekilinin, Doçent Doktor Necip Hablemitoğlu cinayetinin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/18) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı;

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 14 üncü sırasında bulunan (6/20) ve 16 ncı sırasında bulunan (6/22) esas numaralı soruların, soru sahibi tarafından geri alındığı için, gündemden çıkarıldığı,

Açıklandı.

Hindistan Parlamento Başkanının davetine, TBMM Başkanını temsilen bir TBMM Başkanvekilinin beraberinde bir milletvekiliyle,

Avrupa Kıtası Global Habitat Parlamenterleri Bölgesel Konsey Başkanı tarafından yapılan davete, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet Münir Erkal'ın,

İcabetine ilişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının :

1 inci sırasında bulunan (6/4) esas numaralı sözlü sorunun, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığı için yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarıldığı bildirildi;

2 nci

sırasında

bulunan

(6/7),

3 üncü

"

"

(6/8),

4 üncü

"

"

(6/10)

5 inci

"

"

(6/11),

10 uncu

"

"

(6/16),

11 inci

"

"

(6/17),

12 nci

"

"

(6/18),

13 üncü

"

"

(6/19),

15 inci

"

"

(6/21),

17 nci

"

"

(6/24),

18 inci

"

"

(6/25),

19 uncu

"

"

(6/27),

Esas numaralı soruları, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi;

 

 

 

6 ncı

sırasında

bulunan

(6/12),

7 nci

"

"

(6/13),

9 uncu

"

"

(6/15),

Esas numaralı sorulara, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü;

 

 

 

20 nci

sırasında

bulunan

(6/28),

21 inci

"

"

(6/29),

Esas numaralı sorulara, Sağlık Bakanı Recep Akdağ,

Cevap verdi; soru sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini açıkladı.

8 inci sırasında bulunan (6/14) esas numaralı sözlü soru, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün yazılı cevap vereceği beyanı üzerine, ertelendi.

Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 23 milletvekilinin, Bozcaada ve Gökçeada'nın sorunlarının araştırılarak ekonomik ve sosyal gelişmesini sağlamak için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/3), yapılan öngörüşmesinden sonra, kabul edilmediği açıklandı.

15 Ocak 2003 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.00'de son verildi.

 

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Enver Yılmaz

 

Yaşar Tüzün

 

Ordu

 

Bilecik

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

     No. : 31

II. - GELEN KÂĞITLAR

15.1.2003 ÇARŞAMBA

Teklifler

1. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Bazı Değişiklikler Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/33) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)

2. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi (2/34) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)

3. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin İçtüzük Teklifi (2/35) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)

4. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifi (2/36) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)

5. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/37) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)

6. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifi (2/38) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)

7. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi (2/39) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)

8. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi  (2/40) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)

9. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi (2/41) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)

10. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin İçtüzük Teklifi (2/42) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)

Raporlar

1. - Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/290) (S. Sayısı: 21) (Dağıtma tarihi : 15.1.2003) (GÜNDEME)

2. - Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/317) (S. Sayısı: 22) (Dağıtma tarihi : 15.1.2003) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Çanakkale Milletvekili İsmail Özay'ın, Nazım Hikmet'in vatandaşlıktan çıkarılması kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/111) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2003)

2. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, Millî Eğitim Vakfına ait bir araca ve bir ders kitabında geçen bir ifadeye  ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/112) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.1.2003)

3. - Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin, çiftçi ve besicilerin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/113) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.1.2003)

Meclis Araştırması Önergesi

1. - İstanbul Milletvekili Onur Öymen ve 22 Milletvekilinin, bazı havaalanlarında Aletli İniş Sistemi (ILS) bulunmamasının kazalara yol açtığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/19) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.1.2003)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

15 Ocak 2003 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır.

Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir, hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşma yapacak arkadaşlardan sürelerine dikkat etmelerini istirham ediyorum.

Gündemdışı ilk söz, Tekelce uygulanan tütün kotası konusunda söz isteyen Batman Milletvekili Ahmet İnal'a aittir.

Buyurun Sayın İnal. (AKP sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Batman Milletvekili Ahmet İnal'ın, Tekel Genel Müdürlüğünce uygulanan tütün kotasının yarattığı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

AHMET İNAL (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Diyarbakır ve Malatya İllerimizde yaşanan elim uçak kazası sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Yüce Allah'tan rahmet, kederli ailelerine sabır diliyorum.

Tekel Genel Müdürlüğünün bölgemizde uygulamış olduğu tütün kotası konusunda gündemdışı söz almış bulunmaktayım.

Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinin, Batman, Diyarbakır, Muş, Bitlis, Adıyaman İlleri, Ege Bölgesi ve kısmen Karadeniz Bölgesinde yıllardır tütün ziraatı önemli bir geçim kaynağıdır. Yapılan bu ziraat, özellikle bölgemize, geçmiş dönemlerde ekonomik olarak çok önemli katkılar sağlamış ve bölge insanının insanca yaşama standardına sahip olmasını sağlamıştır; ancak, son yıllarda IMF'nin direktifleri doğrultusunda, başta bölgemiz olmak üzere, tütün tarımıyla geçimini sağlayan yüzbinlerce aileyi zor durumda bırakmıştır. Uygulanan bu kota sistemi, bölge insanının ekonomik değerlerini altüst etmiş, insanca yaşaması için gerekli gelirini azaltarak, yaşam kalitesini zorlaştırmıştır.

Bildiğiniz gibi, ülkemizde, tütün üretim planlaması, Bakanlıklararası Tütün Kurulu kararıyla yapılmaktadır. Batman İli, geçmiş yıllarda 12 000 000 kilo civarında bir üretim kapasitesine sahipken, 1994 yılından bu yana uygulanan tütün kotasıyla beraber, ilimizde tütün üretimi 2001 yılında 5 500 000 kiloya düşmüştür; aradaki fark 6 500 000 kilo olup, parasal fark, bugünkü rayiçten 13 trilyon liradır, 32 000 gibi geniş bir aile kitlesini, diğer aile bireyleriyle 150 000 kişiyi ilgilendiren bir konuda, 13 trilyon rakamının büyük olmayacağı takdir edilmelidir.

Uygulanan tütün kotası, bölgemizde üretilen tütün miktarını, neredeyse, sigara fabrikalarımızın ihtiyacını karşılamayacak hale getirmiştir. Ancak, 57 nci hükümet döneminde uygulanan bu sistem, bölgede iklim şartlarının elverişsiz olması, sulama alanlarının yetersizliği ve alternatif ürün üretiminin olmaması gibi sebeplerle bölge insanı zor durumda bırakılmış, çaresiz kalan bu insanlar yöreyi terk etmek zorunda kalmışlardır. Büyük şehirlere önlenemeyen göç, âdeta bölgemizin en büyük sorunu haline gelmiştir. Unutulmamalıdır ki, en ucuz istihdam, insanın kendi yurdunda, kendi toprağı üzerinde iş sahibi olmasıdır. Devletin bir ailedeki her yetişkin bireyi iş sahibi yapması ve kadrolara alması mümkün değildir. Bunun mümkün olabileceğini varsaysak bile, kalifiye olmayan bir kadronun aylık maliyeti, maaş, vergi, sağlık hizmetleri, sigorta primi, iaşe, servis, lojman, fazla mesai, harcırah ve ikramiye gibi ekstra giderlerle ortalama 750 000 000 ile 1 500 000 000 arasındadır; bu da yıllık 9 milyar ile 18 milyar liraya denk gelmektedir. Bunun da devlet bütçesine büyük bir yük getireceği ortadadır. Ayrıca, bir kişiyi iş sahibi yapmak için 50-60 milyar liralık bir yatırıma ve işletme sermayesine gerek duyulduğu da bilinmektedir. Yetişkin 4 kişilik tütün ekicisi bir ailenin yıllık 2 ton tütün üretimi yaptıklarını varsayarsak, bugünkü ortalama fiyatla, bu ailenin yıllık geliri 4 milyar eder; kişi başına düşen yıllık gelir 1 milyar, aylık gelir ise 83 000 000 gibi çok küçük bir rakama tekabül etmektedir.

Batman'da 2002 ürünü, 2003 alımı için 32 000 ekiciyle sözleşme imzalanmış ve her üreticiye 200 kiloluk üretim hakkı verilmiştir. Bu rakamlara göre, Batman ve çevresinde, bu yıl itibariyle, 7 000 000 kilo civarında tütün üretiminin yapılacağı varsayılmaktadır. Bu üretim miktarıyla, birçok birey, aylık 83 000 000'luk bir gelire bile sahip olamamaktadır.

Bu durum bu şekilde devam ederse köyler boşalacak, araziler işlenmez hale gelecek, kurulu bağ ve bahçeler zıyan olacaktır; büyük şehirlere göçün önüne geçilemeyecektir, sorunlar artacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen...

AHMET İNAL (Devamla) -Toparlıyorum Sayın Başkan...

Belediyelerin yükü artacak, hizmetler aksayacak; altyapı yetersizliği, sağlık sorunları, eğitim, iş ve aş sorunu olan bu insanlar büyük şehirlerde suça temayül edecek hale geleceklerdir.

Bu göçün bir sonucu olarak, 1999 seçimlerinde Batman'da seçimlere katılma oranı yüzde 83 iken, iklim şartları elverişli olduğu halde, 3 Kasım 2002 seçimlerine katılma oranı yüzde 70'lere inmiştir; bu da, üçbuçuk yıl içinde, Batman seçmeninin yüzde 13,5'llk bir kısmının göç ettiğini göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yıllık 7 000 000 kiloluk üretim, Batman'ın tek geçim kaynağı durumundaki tütünde, kotanın 200 kilo olması yerine tamamen kalkması halinde bile Batman ve çevresinde ancak 12 000 000 kilo olarak gerçekleşecektir; bu da, sigara fabrikalarımızın ihtiyacını ancak karşılayacaktır. Nitekim, Diyarbakır Sigara Fabrikasının, bölge tütününe ihtiyaç duyduğu da bilinmektedir. Şu anda, Tekel depolarında olduğu iddia edilen 450 000 ton tütün stokunun, üretim fazlalığından değil, sigara fabrikaları tarafından, kalitesiz oluşundan işlenmediği için durduğu, tütün stoku olmadığı sonucu çıkmaktadır.

BAŞKAN - Sayın İnal, lütfen toparlar mısınız.

AHMET İNAL (Devamla) - Bitiriyorum.

IMF'nin dayatmaları sonucu 57 nci hükümet döneminde uygulanan kota sistemi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerini, Ege Bölgesini ve kısmen Karadeniz Bölgesini olumsuz etkilemiştir. IMF'yle yapılan anlaşmalar değişemez şartlar değildir. Sayın hükümetimizden Batman Milletvekili olarak istirhamım, tütün konusundaki IMF politikalarının hükümetimizce revize edilmesidir. Özel sektör yatırımlarının ve sanayiin çok yetersiz olduğu, insanların millî gelirden çok az pay aldığı bölgemizde, alternatif ürünler yetiştirilene kadar tütün kotasının kaldırılması gerekmektedir. Bu da, yüzbinlerce tütün üreticisinin sıkıntılarını azaltacak, insanları mutlu kılacaktır.

Saygılarımla. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İnal.

Gündemdışı ikinci söz, kaçakçılık sorunlarıyla ilgili 1918 sayılı Yasa hakkında söz isteyen Van Milletvekili Mehmet Kartal'a aittir.

Sayın Kartal, buyurun. (Alkışlar)

2. - Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun uygulanmasından ve sınır ticaretinin kaldırılmasından kaynaklanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı

MEHMET KARTAL (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin büyük sorunları vardır, içte ve dışta sorunları vardır; dışta, Kıbrıs sorunu vardır, Irak sorunu vardır, Avrupa Birliği sorunu vardır; içte, ekonomi, açlık, yoksulluk ve sefalet sorunları vardır.

Bölge halkımız, bir dönem, sınır ticaretiyle birazcık canlılık bulup, biraz rahatlamak üzereyken, her ne hikmetse, bu sınır ticareti, geçtiğimiz hükümetlerce kaldırıldı. Bu uygulamanın sonucu, yetmişüç, yetmişdört yıl önce çıkarılan, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun diye bir kanun var, bugünün şartlarına, konumlarına uymadan halen yöremizde uygulanmaktadır. Yöre halkının tek geçim kaynağı olan hayvancılık bitmiştir, çiftçilik yapılamamaktadır; yöre halkı, sınır ticaretiyle canlılık buluyordu. Bunun sonucu, bölgede, ufak araçlarda yakalanan, orijinal depolarındaki  mazottan dolayı -hepinizin dikkatini çekiyorum, bu hiçbir yerde, başka herhangi bir vilayette bu araç durumunu bulamazsınız- bugün, Van'da 6 000-7 000 araç bağlanmaktadır. Bu araç sahipleri, evlerine yiyecek götürmek üzere, birkaç aile bir araya gelerek, bu araçları almışlardır. 6 000- 7 000 aracın yarısı kadar; yani, 3 000 aile dersek, bunu da 5 kişiyle çarparsak 15 000 - 20 000 insanımız, bu "kaçak mazot" nedeniyle, bugün, sefalet ve mağduriyet çekmektedirler.

Hepinizin dikkatini çekmek istiyorum; "ucuz mazot" levhalarını bütün bu çevrelerde görürsünüz; yani, Ankara çevresinde de görmüşsünüzdür, halen de vardır. Bunun ismi, buralarda "ucuz mazot" Van'da ise "kaçak mazot"tur. Bu nedenle, araçlar bağlanmış, bugün, gümrüğe terk edilmiş, müsadere edilmiştir. TASİŞ Diyarbakır'dadır, Gümrükler Başmüdürlüğü Hakkâri'dedir. Bu araçlar Van'da yakalanmışlardır. Biz de mahallî bir söz vardır, derler ki: "Fakiri döveceğine üstünü yırt daha iyi" Yani, araçlarında yakalanan 30-40 litrelik benzin ve mazottan dolayı bu kişilerden, cezaları zaten 5 katı fazlasıyla tahsil edilip alınıyor; araçlar bağlanmış, beş altı yıldan beri bekliyor, depolama yok, bakım yok, bu araçlar çalınmaktadır, hurda haline gelmektedir; buna bir çare bulmak lazım. Yani, yetmişbeş yıl evvel İtalya'dan alınan bu 1918 sayılı Yasa bugün geçerliliğini kaybetmiştir; şöyle kaybetmiştir. Bir yolcu arabasında ne şoförün ne mal sahibinin rızası yok iken bir yolcudan iki kilo kına yakalanmışsa o araç müsadere ediliyor. Bu eşitsizlik getiriyor, adaletli olmuyor. Bunlara çare bulmak lazım.

Yöre halkı her şeye muhtaçtır, yedi ay kışı vardır ve tek geçim kaynağı, kendilerine ekmek teknesi olarak, birkaç kişi bir araya gelip, -amaçları sırf ekmek kazanmak, kaçakçılık değil; yani, bir uyuşturucu, bir terör için silah kaçakçılığını amaç edinen insanlar değil, günahsız insanlardır- evine ekmek götürmek üzere almışlardır bunları. Bunlara, gelin, hep birlikte bir çare bulalım.

Hepimiz seçim meydanlarında bu vaatleri verdik, yoksullukla mücadele edeceğiz dedik, efendim, ucuz mazot temin edeceğiz dedik; ucuz mazotu hükümetimiz temin edemiyor şu anda. Sınır ticareti açılırsa, yöre halkı, margarin vererek, makarna vererek bunları temin edebiliyor; yani, devletin yapamadığı, dolar olarak getiremediği birtakım ihtiyaçları yöre halkı kendi sınırındaı temin edebiliyor. Gelin bunlara yardımcı olalım. Keşke bakanlarımız burada olmuş olsaydı, bunları inşallah hükümet yetkililerine iletirler, acil bir problemdir, buna çok kısa sürede çözüm bulmak lazım. Yöre halkı hizmet bekliyor. Başka yerde ucuz mazot, Van'da kaçak mazot formülünü de kaldıralım.

Bu vesileyle, yöre halkına layık olduğu birtakım hizmetleri götürelim.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kartal.

Gündemdışı konuşmaya Başbakan Yardımcısı Sayın Ertuğrul Yalçınbayır cevap verecekler.

Buyurun Sayın Yalçınbayır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Van Milletvekilimiz Sayın Mehmet Kartal'ın gündemdışı konuşmasına cevap vermek için huzurunuzdayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun 7 Ocak 1932 tarihinde yürürlüğe girmeden önce, ülkemizde 1927 tarihli ve yine 1929 tarihli iki adet kaçakçılık kanunundan söz ediliyordu. 1929 dünya ekonomik buhranından sonra, 1932 yılında uygulamaya konulan Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun, doğal olarak o zamanın şartlarına göre hazırlanmıştı ve bu kanun, o tarihten bu yana 16 defa değişikliğe uğradı.

Yıllar boyunca uygulanmakta olan ekonomik politikalar, savaş ekonomisi, devletçi ve daha sonra liberal ekonomi gibi hususlar kanunda değişiklikler yapılmasına sebebiyet verdi. Bilhassa 1983 sonrası değişikliklerle, Türkiye ekonomisinde o dönemde gerçekleştirilen liberal değişimi yansıtan uyarlama ve düzenlemeler ışığında, ekonomik suça ekonomik ceza olarak nitelendirilebilecek maddeler şeklinde, kanuna ilaveler yapıldı.

1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun, 74 madde, 11 ek madde ve 1 geçici maddeden oluşmaktadır.

Kanunlar, yürürlükte bulunduğu sürece herkesi bağlamaktadır, herkes kanuna uymak durumundadır.

Değerli milletvekilleri, ancak, bugüne kadar uygulanan kanunda değişiklik yapılmasını gerektiren 18 husus, ilgili bakanlıkça tespit edilmiştir; bunların üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Halen yürürlükte bulunan 1918 sayılı Kanunda dağınık olarak yer alan kaçakçılık suçları tek tek ele alınacak, ihlal ettikleri hukukî menfaat yönünden, esas itibariyle gümrük suçu, kaçakçılık suçu olarak iki grupta toplanacaktır. Gelişen koşullara uygun olarak, gümrük işlemine ve kaçakçılığa konu olmayan bazı fiiller suç olmaktan çıkarılmalıdır. Buna benzer, 18 madde üzerinde çalışmalarımız sürmektedir. Halkın şikâyetleri ve kamunun yararı birlikte telif edilmek suretiyle, gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

Sayın milletvekilimin arz ettiği husus, Bakanlar Kuruluna da iletilecek, bu çerçevede de gerekli değişiklikler yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz, "savaşa karşı barış" etkinlikleri konusunda söz isteyen Tokat Milletvekili Resul Tosun'a aittir.

Buyurun Sayın Tosun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3. - Tokat Milletvekili Resul Tosun'un, muhtemel Irak operasyonuna Türkiye tarafından destek verilmesinin yaratacağı olumsuzluklara ve sorunun barışçı yollarla çözülmesi istikametinde hükümetçe bölge ülkelerine yapılan ziyaretlerin önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı

RESUL TOSUN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Güneyimizde vukuu kuvvetle muhtemel Irak operasyonu, dünyanın ve ülkemizin gündeminin birinci sırasında yer almaktadır. Ortada henüz uluslararası bir meşruiyet bulunmamasına rağmen, ülkemizin de bu savaşın içine çekilmesi, bizim duyarlılığımızı elbette ki artıracaktır, artırmaktadır.

Müdahaleyle gerekçe olarak gösterilen kitle imha silahlarını denetleyen denetçilerin bugüne kadar somut bir bulgu ortaya koyamamalarına rağmen, savaşa taraf ülkenin bölgeye yığınak yapması oldukça düşündürücüdür. Gerekçe olarak öne sürülen kitle imha silahlarının, doğrusu, gerekçe olduğuna inanmıyorum; çünkü, eğer, kitle imha silahları ve nükleer başlıklı silahlar söz konusuysa, bölgemizde, Ortadoğu'da, bu silahlara sahip dünyanın beşinci güçte bir ülkesi vardır ve bu, maalesef, gündeme hiç gelmemektedir.

Bu savaş, bir hegemonya, kaynak savaşıdır ve savaşa taraf ülkenin global hedeflerini gerçekleştirme operasyonunun bir parçasıdır.

Uluslararası meşruiyeti bulunmayan bu savaşa bizim taraf olmamız ya da destek vermemiz akıl ve mantık işi değildir. Nasıl destek veririz ki, binlerce insan hayatını kaybedecek, binlerce çocuk öksüz kalacak, binlerce kadın dul kalacak, binlerce esir, binlerce sakatla, özürlüyle neticelenecek bu savaş.

Biz, bu savaşa nasıl destek veririz ki, günümüz savaşlarında kullanılan silahlar sadece ateş kusmakla kalmayıp, aynı zamanda zehir kusarak, ekolojik dengeyi bozacak şekilde korkunç ve kalıcı bir çevre kirliliğine sebep olmaktadır.

Biz, bu savaşa nasıl destek veririz ki, geliştirmeye ve iyileştirmeye çalıştığımız komşularımızla ilişkilerimiz, şayet uluslararası bir meşruiyet oluşmazsa daha da kötüleşecek ve bölgede kalıcı olan bizlerin komşularımızla ilişkileri bozulacaktır.

Biz, bu savaşa nasıl destek veririz ki... Daha oniki sene önce, Körfez krizinde, dolaylı ve dolaysız olarak ülkemizin gördüğü zararın, kimi ticaret odası başkanları, 200 milyar dolar civarında olduğunu söylüyorlar. Daha ekonomik krizlerden henüz çıkamamış olan ülkemizin, böylesi bir savaş ekonomisi krizine girmesine, elbette ki bizlerin göz yumması düşünülemez.

Ötesi, medyada hepimiz izliyoruz, izliyorsunuz, bu savaşın sonucunda Ortadoğu'da haritaların değişeceğinden bahsedilmektedir ve bu iddiayı doğrulayacak, maalesef, somut kanıtlar da mevcuttur, vardır. Mesela, Kuzey Irak'ta, şu anda, resmen ilan edilmemiş; ama, fiilen bir devlet vardır. Bu devletin anayasası, bu devletin okulları, bu devletin askeri, bu devletin polisi, bu devletin bir devlete lazım olan her türlü unsurları mevcuttur ve şu anda, bu devlet para basma hazırlığı içerisindedir. Bu savaştan sonra bu devletin resmen ilan edilmesi tartışılmakta, görüşülmekte, konuşulmaktadır. Dolayısıyla, haritaların değişeceği iddiası, pek yabana atılacak bir iddia değildir.

Biz, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Irak'ın toprak bütünlüğünden yana olma politikasını eğer kabul ediyorsak -ki, elbette ediyoruz- burada oluşacak bir devletin, aynı zamanda, ileride, ülkemizin toprak bütünlüğü üzerinde, ülkemizin toprakları üzerinde gözü olan kimilerinin de iştahını kabartacağından endişe etmeden duramayız yerimizde. Savaştan sonra, bu devlet resmen ilan edildikten sonra, kimi etnik grupları istismar eden birtakım mahfiller, ülkemizde, bazı topraklarda benzer oluşumlar talep edebilirler. Hatırlarsanız, Amerika'da 28 eyalette Ermeni soykırımı kararları alındı; aynı şekilde, Fransa bu kararı aldı. Zannediyor muyuz ki, bu kararlar, kâğıt üzerinde mürekkep olarak kalacak?! Şartlar oluştuğunda, uluslararası platformlara bu kararlar getirilerek, ülkemizin toprakları üzerinde gözü olanların iştahını kabartan bir gelişmeye zemin hazırlayacağı için, bu savaşa, biz, asla rıza gösteremeyiz, göstermemeliyiz. (Alkışlar)

Sevindirici bir husus, bütün dünyanın, bu savaşa karşı, bölgemizde kızıştırılan bu savaşa karşı muhalefet ettiği ve karşı koyduğudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

RESUL TOSUN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Başta, uluslararası meşruiyeti temin edecek olan, uluslararası meşruiyeti sağlayacak olan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, ortada savaşı gerektirecek bir gerekçenin bulunmadığını, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin de böyle bir savaşa cevaz veremeyeceğini söylemekte, şu anda gündeminde olmadığını bizzat Genel Sekreter ifade etmektedir. Hatta, bu savaşa taraf olan ülkenin, Amerika Birleşik Devletlerinin vatandaşlarının da, bu savaşa karşı, savaş aleyhtarı gösteriler yaptıklarını, toplantılar yaptıklarını, bildiriler yayımladıklarını biliyoruz. Milletimizin, Meclisimizin ve hükümetimizin de bu savaşa karşı olması ve savaşa karşı çalışıyor görüntüsü vermesi sevindiricidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonumuz, savaşa karşı ilk resmî "hayır" bildirisini yayımlayarak bu sürece ivedilik kazandırmıştır.

Öte yandan, hükümetimizin, sorunun barışçı yollarla çözülmesi istikametinde bölgede yapmış olduğu ziyaretler, o ziyaretlerin kararları bölgede heyecan yaratmış ve o ziyaretlerden sonra, Türkiye'nin büyüklüğü, Türkiye'nin önemi ve Türkiye'nin barışçı çalışmalarına, bölge ülkeleri öylesine destek vermiş, öylesine heyecan dalgaları oluşturmuştur ki, şu anda, AK Parti Hükümetinin yaptığı bu çalışmalarla, Ortadoğu'da, Türkiye rüzgârı esmektedir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ortadoğu'da, Türk hükümetinin barış rüzgârları esmektedir. Hem öyle değer verilmektedir ki, sadece Suriye'de, hiçbir başbakanın mazhar olmadığı -bir iş gezisi, bir çalışma gezisi olmasına rağmen- 26 bakanlı Suriye hükümetinin 21 bakanı, Başbakanımızı havaalanında karşılayacak kadar bu çalışmalara önem vermiş, alkışlamış ve uğurlarken de 26 bakan birden uğurlamıştır.

İSMET ATALAY (İstanbul) - Bravo!

BAŞKAN - Sayın Tosun, lütfen tamamlayınız.

RESUL TOSUN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Uzun bir zamandan sonra, Türkiye, Ortadoğu'da inisiyatifi eline almıştır. Son olarak, yine, Sayın Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen'in de bölgeye 350 işadamıyla yaptığı ziyaret -tüm eleştirilere rağmen- Türkiye'nin, hükümetin ve Meclisimizin barıştan yana olduğunu göstermiştir.

Biz, bu savaşa, gerek haritanın değişmesi sebepleriyle gerek diğer sebeplerle karşıyız. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olarak da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığımıza, CHP ve AK Partili milletvekillerinden oluşacak, bölgede barışın ikamesi istikametinde Meclisimizin ve milletimizin iradesini sivil toplum örgütlerine, medyaya ve resmî kurumlara anlatabilmesi için bir heyet teşekkülünü teklif ettim; ancak, ülkemizde, bütün bunlara rağmen, bir savaş lobisi vardır ve maalesef, ülkemizin bu savaşta taraf olmasını talep eden birtakım çalışmalar vardır. Umarım, bu çalışmalar...

BAŞKAN - Sayın Tosun... Sayın Tosun...

RESUL TOSUN (Devamla) - Noktalıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen...

RESUL TOSUN (Devamla) - Umarım, bu çalışmaları yapanlar, bölgeye, savaşı gündemde tutmak için aktarılan 200 000 000 dolarlık pastadan pay almıyorlardır.

Evet, etten ve kemikten yaratılan nazenin bedenleri, ateş ve zehir kusan çelikten silahlarla yok etmek isteyenlere ve destek olanlara yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun!

Selamlarımla. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, kısaca cevap vereyim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Resul Tosun'un barış üzerine yaptığı konuşma hususunda hükümetin görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinize sevgi, saygı, barış ve mutluluk dileklerimi sunuyorum.

Bilindiği gibi dünyadaki bütün örgütlenmeler, devletlerin kurulması dahil hepsi barış üzerinedir, hepsi barış esası üzerinedir. Barışı tehdit eden hususların varlığında, yapılması gereken, barışı tesis etmek için çalışmaktır, aktif bir çalışma içinde olmaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk'ün vazettiği "yurtta sulh, cihanda sulh" prensibini esas edinmiş ve tüm işlemlerinde, eylemlerinde bunu esas almıştır. Bu çerçevede, bölgemizde var olan yakın savaş tehdidi, şüphesiz ki, Türkiye'yi her zamankinden daha aktif bir politikaya itmiştir. Bu aktif politika da, barış esası üzerine kuruludur. Barış, son ana kadar üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir husustur.

Olağanüstü hallerin, insanların en temel haklarını -başta yaşam hakları olmak üzere- nasıl ortadan kaldırdığını ve nasıl askıya aldığını hepimiz biliyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin her bir ferdi, her bir kurumu bu hassasiyet üzerindedir; hükümetin de bundan uzak kalması mümkün değildir. Millî Güvenlik Kurulu, konuyla ilgili son açıklamasında, Amerika Birleşik Devletlerinin Irak'a yönelik olası askerî harekâtı konusunda, özellikle, Türkiye'den beklentileri ve son gelişmeler değerlendirilmiş; sorunun, Birleşmiş Milletler kararları, uluslararası hukuk ve meşruiyet temelinde barışçıl yollarla çözümü için son ana kadar gerekli çalışmaların sürdürülmesinin önemi vurgulanmıştır. 27 Aralık günkü bu toplantıdan sonra Sayın Abdullah Gül ve arkadaşları, bölgede aktif bir diplomasi uygulamışlardır ve bu diplomasinin etkileri hem Türkiye'de hem Avrupa Birliği ülkelerinde hem de Amerika'da yankı bulmuştur; bunun etkilerinin olumlu bir şekilde sonuçlanacağına dair umudumuzu belirtmek istiyoruz.

Şüphesiz ki, milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde, savaş hali ilanına ve Türkiye'nin taraf olduğu milletlerarası antlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Hükümetimiz de en kısa sürede Türkiye Büyük Millet Meclisini bu konuda bilgilendirecek, gerekli toplantılar yapılacaktır.

Şu aşamada söylemek istediğimiz kısaca şudur: Her şey barış için, sonuna kadar barış için ve bu, dünya insanının, bölge insanının hakkı olduğu için. Biz, uluslararası hukukun sadece bağlayıcılığı değil, artık, yaptırımına doğru gidildiği bir süreçte Amerika Birleşik Devletlerinin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin en azından, 2 nolu kararını bekleyeceğini ve Irak'ın da her türlü şiddetten arınmış, her türlü tehlikeden, kitle imha silahlarından arınmış olmasını diliyoruz.

Ülkede ve dünyada her türlü şiddetin, cebir ve baskının ortadan kaldırılması için çalışmak hepimizin görevidir. "Yurtta sulh cihanda sulh" bireyin ve Türk Milletinin kararlılığının ifadesi olarak bütün dünyada yerini alacaktır.

Teşekkürlerimi sunuyorum, sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum :

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - İstanbul Milletvekili Onur Öymen ve 22 milletvekilinin, bazı havaalanlarında aletli iniş sistemi (ILS) bulunmamasının kazalara yol açtığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/19)

ÊTürkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

8 Ocak 2003 günü bir THY uçağının Diyarbakır Havaalanına düşmesiyle sonuçlanan ve 75 vatandaşımızın ölümüne, 5 vatandaşımızın da yaralanmasına yol açan uçak kazasıyla ilgili olarak, bazı havacılık yetkililerinin yaptıkları açıklamalarda Diyarbakır Havaalanında bir alet iniş sistemi (ILS) bulunmamasının kazaya yol açan başlıca sebeplerden biri olduğu ifade edilmektedir.

Basınımızda yer alan haberlerde, daha önce ülkemizde cereyan eden başka uçak kazalarında da ILS sisteminin eksikliğinin rol oynadığı rolündeki iddialara yer verilmektedir. Bu görüşler ve iddialar, Türkiye'deki havaalanlarının yeterli güvenlik teçhizatına sahip olup olmadığı konusunda kamuoyunda ciddî kuşkular yaratmıştır.

Vatandaşlarımızın can güvenliği ve bu havaalanlarına sefer yapan millî havayolumuz Türk Hava Yolları ve diğer uçak şirketlerinin uçuş güvenliği açısından büyük önem taşıyan bu konunun bütün yönleriyle araştırılarak, kamuoyumuzun aydınlatılması ve gerekli önlemlerin alınması için hükümete önerilerde bulunulması amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

1- Onur Öymen

(İstanbul)

2- Harun Akın

(Zonguldak)

3- Mustafa Gazalcı

(Denizli)

4- Sedat Pekel

(Balıkesir)

5- Erol Tınastepe

(Erzincan)

6- Ahmet Ersin

(İzmir)

7- Abdürrezzak Erten

(İzmir)

8- M. Nezir Nasıroğlu

(Batman)

9- Mustafa Özyurt

(Bursa)

10- Abdulkadir Ateş

(Gaziantep)

11- Muhsin Koçyiğit

(Diyarbakır)

12- Mehmet Siyam Kesimoğlu

(Kırklareli)

13-Yılmaz Kaya

(İzmir)

14- Atilla Emek

(Antalya)

15- Mesut Değer

(Diyarbakır)

16- Engin Altay

(Sinop)

17- Sıdıka Aydoğan

(İstanbul)

18- Mehmet Parlakyiğit

(Kahramanmaraş)

19- İdris Sami Tandoğdu

(Ordu)

20- Halil Tiryaki

(Kırıkkale)

21- Bihlun Tamaylıgil

(İstanbul)

22- Mehmet Ali Özpolat

(İstanbul)

23- Ahmet Güryüz Ketenci

(İstanbul)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in (6/30) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/6)

                                        15.1.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 14 üncü sırasında yer alan (6/30) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                     Hasan Ören

                                            Manisa

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına ilişkin bir tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

2. - Bazı milletvekillerine Başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/159)

                                        14.1.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 10.1.2003 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

 

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı Vekili

"Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak; hastalığı nedeniyle 28.12.2002 tarihinden geçerli olmak üzere 63 gün"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak; hastalığı nedeniyle 10.12.2002 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Kayseri Milletvekili Muharrem Eskiyapan; mazereti nedeniyle 10.1.2003 tarihinden geçerli olmak üzere 31 gün"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 1 sayın milletvekiline ödenek ve yolluğunun verilebilmesine ilişkin bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

3. - Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak'a ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/160)

                                        14.1.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hastalığı nedeniyle, bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak'a İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi, Başkanlık Divanının 10.1.2003 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

 

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı Vekili

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. : 12                           15.1.2003

Genel Kurulun 15 Ocak 2003 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasında yer alan 20 sıra sayılı Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu kısmın 2 nci sırasına alınması, aynı gün "Gelen Kâğıtlar" listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 21 sıra sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile 22 sıra sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının da, 48 saat geçmeden bu kısmın 3 üncü ve 4 üncü sıralarına alınması ve aynı birleşimde gündemin 5 inci sırasına kadar olan işlerin, 16 Ocak 2003 Perşembe günü ise 19 sıra sayılı Vergi Barışı Kanunu Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı Vekili

 

 

Salih Kapusuz

 

Oğuz Oyan

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

 

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

V. - SORULAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Doğrudan Gelir Desteği Projesinde öncelik kriteri, ödemesi yapılmayan illerin ödeme tarihi ile bu çerçevede Manisa'nın durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/7)

BAŞKAN - Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.

Sözlü soru önergesiyle ilgili olarak Sayın Ören'in konuşma talebi vardır.

Buyurun Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrudan gelir desteğiyle ilgili soru önergem Sayın Bakan tarafından gerekli bir biçimde ele alınıp cevaplandırılamadı; ama, biliyorsunuz ki, tarımda çalışanların -bölgenize gittiğinizde- şu an en büyük beklentisi doğrudan gelir desteği; yani, hükümet olarak verebileceğiniz tarımda çalışan insanlara şu an verebileceğiniz en kolay para, doğrudan gelir desteği; ama, ne yazık ki, Türkiye genelinde, doğrudan gelir desteği bekleyen insanların sorunlarına bu Meclis bir türlü cevap vermiyor. Mazot fiyatının yarıya indirilmesi olayını bir kenara bıraktık; ama, seçim bölgelerine gidildiğinde, milletvekili arkadaşlarımızın cevap vermekte en fazla sıkıntı duyduğu konu bu.

İnsanlarımızın, gelecek yılki ürünlerini yetiştirebilmeleri için ceplerinde paralarının olması gerekli; eğer, bu parayı, doğrudan gelir desteğini, tarımda çalışan, yani, ülke nüfusunun yüzde 40'ını oluşturan insanlara vermezsek, bilin ki değerli AK Partili milletvekili arkadaşlarım, bölgelerinize gittiğinizde çok büyük sıkıntı çekeceksiniz ve her gittiğinizde, Türkiye'nin bu kadar yoğun gündemine rağmen, köylü yurttaşımızın, tarımda çalışan insanımızın, sizin gözlerinizin içine baka baka soracağı bir tek şey var: "Doğrudan gelir desteğini ne zaman vereceksiniz?"

Değerli dostlarım, doğrudan gelir desteği 11 ilde dağıtıldı; ama, 11 ilin kriterlerine bakıldığında, tarımla uğraşan insanların kafalarında soru işaretleri belirmeye başladı. Bakınız, 11 ilin dağılımı: Antalya, Tokat, Denizli, Yozgat, Giresun, Kayseri, Sıvas, Hatay, Adıyaman, Ordu, Kahramanmaraş. Yetkililere "bu dağılımın kriteri ne" diye sorduğumuzda, doğrudan gelir desteğinin verileceği iller arasından, destek rakamlarının çok büyük olmadığı illere verileceği söylenmişti. Tabiî, burada, Kayseri'ye 52 trilyon, Sıvas'a 84 trilyon, Yozgat'a 71 trilyon; bu paraların yüzde 50'si ödendi. Şimdi, vatandaş soruyor, Başbakanın memleketine verildi, devlet bakanının memleketine verildi, Sıvas'a verildi, Manisa da Meclis Başkanımızın memleketi" Manisa çiftçisi, afet geçirmiş, tarlalarını su basmış şu an, belki de Türkiye'nin en fazla zarar gören çiftçisidir. Telefonumu açtığımda, -Sarıgöl'den, Alaşehir'den, Turgutlu'dan, Salihli'den- seçmenlerin yüzde 80'i, doğrudan gelir desteğini konuşmaktadırlar. 

Değerli arkadaşlarım, çiftçiye doğrudan gelir desteğinin ne zaman, nasıl ödeneceğini, lütfen, bu arkadaşlarımıza bildirelim.

Biliyorsunuz, lojmanlar konusunda veya buna benzer konularda çok popülist politikalar yaptık. Sayın Başbakanımız diyor ki; "Önce halkı rahatlatacağız." Hazineden AKP'ye 22,5 trilyon, Cumhuriyet Halk Partisine 12,5 trilyon lira ödendi. Partilerimiz bu paraları alıyorlar, ihtiyaçları olduğu kadarını harcayacaklar; ama, bir kısmı da bankalarda faizde kalacak.

Çiftçi inliyor... Çiftçi 10 lira para alabilmek için, gelecek yıl hasadını kaldırabilmek için, doğrudan gelir desteğini, hükümetin en kolay biçimde verebileceği bir parayı talep ediyor; ona "yok" diyoruz, hatta, yok demenin  ötesinde, ona, nasıl, ne zaman vereceğimizi bile söylemiyoruz; ama, parti yardımlarına gelince, 51 trilyon lira partilerimize aktarıldı.

Lojmanlarda yaptık, burada da yapabiliriz; partilerimizin ne kadar paraya ihtiyacı varsa o kadar parayı alır, geriye kalanıyla, en azından iki ilde, köylümüzün, çiftçimizin doğrudan gelir desteğini öderiz. Madem ki bu Mecliste, artık, böyle şeyler sık sık yapılmaya başlandı, seçmene dönük güller dağıtılmaya başlandı, hep birlikte yapalım.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bu konuştuklarımı sizler de biliyorsunuz ve iktidar partisi olarak sıkıntılarınız bizden daha fazla. Bu sıkıntıların giderilebilmesi için, doğrudan gelir desteğini....

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÖREN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

...çiftçimize bir an önce dağıtmanın yararı var.

Geçen hafta sonu Şırnak'taydım. Habur Sınır Kapısı kapanmış, kömür işletmeleri bir avuç insanın elinde... Şırnak'ta da "sayın milletvekilim, o kürsüye çıkın da, bizim, parayı en kolay şekilde elde edebileceğimiz yer doğrudan gelir desteği; ne olursunuz, bu konuda hükümete bir şeyler söyleyin" diyorlar, milletvekillerimiz bize müjdeli haber versin diye bekliyorlar.

Ben inanıyorum ki, AKP'nin milletvekilleri, hafta sonunda, tarımsal alanda çalışan insanlarımızın yanlarına gittiklerinde, doğrudan gelir desteğinin ne zaman dağıtılacağının, nasıl dağıtılacağının, bir sel felaketi yaşamış Manisa'ya da, en azından, şu aylar içerisinde bu paranın ödeneceğinin müjdesini vereceklerdir.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ören.

2. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, pamukta prim ve çekirdeksiz kuru üzümde destek uygulaması yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi  ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/8)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

MUSTAFA GAZALCI  (Denizli) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dışsatımımızın yüzde 40'ını oluşturan beyaz altın pamuk, üretici bakımından, bu yıl, maalesef, ölü yılını yaşıyor. Tarlada kaldı pamuklar... Özellikle Ege'deki sürekli yağışlar, pamuk üreticisini perişan duruma getirdi. Üretici, günlerdir, haftalardır hükümetten bir yanıt bekliyor. Seçim öncesi verilen sözlerin yerine getirilmesini bekliyor; ama, maalesef, verdiğimiz soru önergeleri bile zamanında yanıtlanmıyor.

Değerli arkadaşlar, 540 000 kişiyi doğrudan ilgilendiren pamuk üretimi eğer desteklenmezse gelecek yıllarda tarlalarımız boş kalabilir, dışalıma daha çok muhtaç kalabiliriz. Bu yıl pamuk üreticisinin çilesini bir ölçüde hafifletebilmek için 28 sent prim ödemeye gereksinim vardır. Geçen yıllarda pamuk üreticisine prim verilmiştir, bu yıl da zorunlu olarak verilmesi gerekir. Biraz önce gündemdışı konuşan bir arkadaşımız tütün kotasından yakındı, aslında bizim yakınmamız gerekir.

Değerli arkadaşlar, tütün satarken tütün alır olduk, pamuk satarken pamuk alır olduk, tarımımız, ürünlerimiz bir bir öldürülüyor. AKP milletvekili arkadaşımız burada "tütün kotası gözden geçirilsin" diyor. Biz de katılıyoruz; buyurun, getirin, tütün kotasını kaldıralım; pamukta da aynen öyle.

Değerli arkadaşlar, pamuk, dokumanın en temel kaynağıdır. Denizli'de, geçen yıllar toplanan pamuğun yarısı bile toplanmamıştır, tarlada kalmıştır üreticinin pamuğu. Bugün 650 000 000 doları dokuma olmak üzere 1,3 milyar dolar dışsatım yapmaktadır Denizli İli. Eğer, Zorluteks de buna eklenirse, dışsatımımızın yüzde 10'u Denizli İlinden yapılmaktadır; ama, pamuk üreticisi perişandır. Yalnız Denizli'deki üretici değil, Söke'deki, başka yerlerdeki üreticiler de aynı durumdadır.

Değerli arkadaşlar, eğer pamukta prim ödenmezse pamuk üreticisi perişan olacaktır. Zaten girdi fiyatları, biliyorsunuz, art arda yükselmiştir başta, mazot olmak üzere; üretici perişan olmuştur, traktörünü kullanamaz olmuştur. Ayrıca, pamuk toplamak için verilen fiyatlar da oldukça yükselmiştir. Geçen yıl 700 000 liranın üstünde alınan pamuk, bu yıl 550 000 liraya düşmüştür ve onun da yarısı toplama parası olarak verilmektedir.

Bir an önce prim fiyatlarının açıklanmasını diliyoruz. Ulusal Pamuk Konseyinin kurulmasıyla ilgili yasa tasarısının da görüşülmesini diliyoruz.

TARİŞ pamuk almıştır; ama, devlet ve kamu desteklememiştir.

İleride daha güç durumlara düşmemek için pamuk üreticisine verilecek prim miktarı bir an önce açıklanmalıdır diyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

3. - Ordu Milletvekili Kazım Türkmen'in, fındık üreticisine verilmesi planlanan ek fiyata ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/10)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Buyurun Sayın Türkmen. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

KAZIM TÜRKMEN (Ordu)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün ülkemizde, Türkiye'de 14 ilimizin, 8 000 000'a yakın insanının geçim kaynağı, ekmeği, aşı fındıktan temin ediliyor. Ne yazık ki, 8 000 000 insan için hayati önem taşıyan, insanların geleceği, umudu olan fındığımız, son yıllarda alınan politik, yanlış kararlar itibariyle, o ülkede yaşayan insanlar için bir gelir kaynağı olmaktan çıkmış, âdeta bir ıstırap şekline doğru dönüşmüştür. Kaldı ki, bu 14 ilimizin özellikle, Orta Karadeniz Bölgesinde fındık mahsulünden başka hiçbir ürün de olmamaktadır.

Sayın milletvekilleri, biliyorum ki, bugün bu hükümette bulunan birçok sayın milletvekili ve sayın bakanlarımız Karadenizi yakinen bilmemektedir. Dolayısıyla, Karadenizi yakinen bilmeden, onun fizikî yapısını yakından görmeden, irdelemeden oradaki insanlarımızın ıstırabını içlerinde hissetmeleri de mümkün değildir.

Karadenizde, Ordu'da, Giresun'da ve 14 ilimizde herkesin umudu ve beklentisi fındıkla ilgili millî bir politikanın ortaya konulmasıdır. Fındık politikası sadece fındığın fiyatıyla da ilgili değildir; çünkü, bugün fındığı üreten bütün illerimiz, geçiminin tümünü fındıktan temin etmiş olmasına rağmen, bir sene boyunca evinde fındık yememiş olsa onlar için büyük bir mahsur teşkil etmiyor; çünkü, fındık bir ihraç ürünüdür, tamamen bir sanayi ürünüdür. Dolayısıyla, ülkemizin cebinden hiçbir girdi çıkmadan devletin kasasına, hazinemize büyük bir gelir temin eden fındık gibi önemli bir ürün, onlarla ilgilenen müstecir âdeta boşta bırakılmıştır.

Seçim meydanlarında söylediğimiz ve özellikle fındık üreticisini mutlu edeceğimizi ifade ettiğimiz rakamlar, özel fiyatlar, ne yazık ki, ikibuçuk ay gibi bir zaman geçmiş olmasına rağmen, hâlâ bir hayal olmaktan öteye gitmemiştir. Biliniz ki, bu illerde fındıkla ilgili gelir, yalnız köylüyü, müstahsili ilgilendirmiyor, o kentte oturan tüm tüccarı, müstahsili, esnafı yakinen ilgilendiriyor; çünkü, bu kentler, birbirine bağlı, doğal yapısı itibariyle, köylü kentli gibi de görseniz, tamamen bir bütündür. Dolayısıyla, fındığa verilmiş olması gereken fiyat, daha önce şu andaki iktidar partisi tarafından vaat edilen 2 000 lira bugüne kadar verilmemiş ve verileceğine dair bir umut da henüz ortada görünmüyor. Bunun zorlukları var deniliyor; bu doğrudur. Baştan beri iddia ettiğimiz konu şu olmuştur: Zaten son iki senedir ekonomik krizler yüzünden çok zor durumda kalan bu bölge halkımız borçludur, fındığını eylül ayında pazara indirmek ve satmak zorundadır; çünkü, çocuğunun harçlığı, okul parası, ona yapacağı düğün, her türlü borçların ödeme zamanı fındık bölgelerinde daha çok eylül ayını kapsadığı için, fındığın fiyatının ne olacağına bakmaksızın fındığını satmak zorunda kalmıştır. Bu fındığı satarken, o günlerde, Fiskobirlik'in ilan ettiği fiyat üzerinden kendileri fındıklarını vermek istemiş olsalar bile, ne zaman parasını alacaklarını bilmedikleri için, o gün, peşin parayı kimden alacaklarsa ilk fırsatta fındığı ona vermişlerdir. Dolayısıyla, fakir fukaranın elinde zaten fındık yoktur. Şu anda 300 000 000 kilo kadar elde fındık vardır; bu fındığın 50 000 000  kilosu üreticidedir, geri kalan 250 000 000 kilosu ise manav ve tüccardadır.

Sayın milletvekilleri, elinde 50 000 000 kilo fındık olan köylümüz, zaten durumu iyi olan insanlardır. Dolayısıyla, bunların, fındığın ellerinde kalmış olmasından dolayı bir mağduriyeti yoktur; ama, asıl fındık, manavın ve tüccarın elinde kalmıştır. O bakımdan, diyoruz ki, bu bölgeler için, fındık fiyatları, piyasa fiyatları üzerinde belirlendiği zaman, asla ve asla üreticinin eline para geçmeyecektir, fakir fukaranın eline para hiç geçmeyecektir; dolayısıyla, herkesin elindeki arazi yapısı bellidir ve bunlar çıkarılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAZIM TÜRKMEN (Devamla) - Ortalama her ilde 1 kilo fındığın maliyeti ile nerede, ne kadar fındık çıkacağı bellidir. Kısa olarak, 1 dönümden ortalama 100 kilo fındık üretildiği varsayımına dayanarak, bunu güçlendirme adı altında eğer bunun parası ödenmiş olursa, hem elinde fındık tutan hem elindeki fındığı borçlanarak satmak durumunda kalan köylümüz hem de tüccarımız mağdur olmayacaktır. Dolayısıyla, her ikisinin eline eşit de olsa, tam hakları olmamış bile olsa, belli bir miktar para geçmesi temin edilmiş olacaktır.

O bakımdan, hiç zaman kaybetmeden, şu anda bütün beklentisini ve umudunu fındıktan gelecek yeni fiyata bağlayan, bu kış günlerinde hayvanın yemini, yeni yapacakları tarım girdilerinin hepsini buna bağlayan bu insanlarımıza yeni fiyatlar verilmemiş olursa, biliniz ki, gelecek sene de, yeniden, yeni mahsul almak olanağı oldukça zor olacaktır.

Hemen hemen her bölgedeki tarım il müdürlükleri tarafından, insanların elindeki arazinin miktarı, yapısı ve dönüm başına gelir miktarı belirlenmiştir.

BAŞKAN - Sayın Türkmen, lütfen, toparlar mısınız.

KAZIM TÜRKMEN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Bu miktar üzerinden, 100 kilo üzerinden bu paralar en kısa sürede ödendiği takdirde, ürününü satan fakir fukaranın eline belli bir miktarda para geçeceğinden, hiç olmazsa, kısa bir zaman içerisinde bile bir ferahlık sağlanabilir. Bu insanların geçimleri için bir kaynak temin edilerek -bir umut da olsa- geleceğe de umutla bakmış olmaları sağlanabilir.

Bu son krizden en çok etkilenen bölgelerin başında Karadeniz gelmektedir; çünkü, Karadenizin ilkim yapısı, coğrafya yapısı çok farklıdır. Manisa'nın herhangi bir köyüne bir yol yapacağınız zaman, bir camiin, bir okulun yanına o yolu yaparsınız; ama, Karadenizde, Ordu'da her bir ev, bir ünite demektir; yani, İç Anadolu'nun 30 tane köyüne yapılan yol maliyeti ile Karadenizdeki bir köye yapılan yolun maliyet bedeli eşit demektir. O bakımdan, buradakilerin harcamaları da fazladır, giderleri de fazladır. Böylesine yapılacak bir yardım, tüm Ordu halkına, Karadeniz halkına büyük bir müjdedir. Ümit ediyorum ki, en kısa süre içerisinde, bu müjdeyi buradan sizler vasıtasıyla onlara iletmiş oluruz.

Hepinize bu duygularla teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türkmen.

4. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Suruç Ovası Sulama Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/11)

BAŞKAN - Soruyu cevaplayacak Sayın Başbakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

5. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerinin üreticilerin borçlarına mahsup edilip edilmeyeceğine ve kalan ödemelerin zamanına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi  ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/14)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

ALİ OKSAL (Mersin) - Söz istiyorum...

BAŞKAN - Sayın Oksal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

ALİ OKSAL (Mersin) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sayın Tarım Bakanımıza verdiğim sözlü soru önergem yazılıya çevrilmiş olduğu için, Meclis İçtüzüğünün 98 inci maddesi gereğince söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Yıllardan beri uygulanan yanlış politikalar ve yüksek enflasyon neticesinde, bugün, Türkiye'de tarım, bitirilme noktasına getirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, dünyanın hangi ülkesi olursa olsun, eğer bir ülkede yüzde 100 enflasyon var ise, o ülkede tarımdan bahsedilemez; ama, Türkiye onbeş yıldan beri yüksek enflasyonla mücadele etmekte ve üreticilerimiz, her yıl mal varlıklarını yitirmekte, can çekişmektedirler. Üretim girdileri her yıl yüzde 100 artarken, bunu tüketen sınıfın gelirleri aynı oranda yükselmediği için, üretilen mal ve hizmetlerde bir talep daralmasından dolayı fiyatlar düşmekte, üreticilerimiz, yine, mağdur olmaktadır.

Bundan birbuçuk iki yıl evvel, üçbuçuk ay içerisinde iki büyük kriz yaşanmış ve bu krizlerden etkilenen en büyük kesim de üretici kesim olmuştur. Üreticilerimizin Ziraat Bankasından yüzde 75'lerden aldıkları kredilerin faizleri, yüzde 188'lere çıkmış, tarım kredi kooperatiflerinin faizleri daha da artmış, özel bankalardan alınan kredilerin faizleri de yüzde 7 000'lere kadar çıkmış. Bu olumsuz koşullardan, elbette ki, üreticilerimiz de nasibini almıştır. Ziraî kredi faizlerinin bu denli yükselmesi, üreticilerimizi, üretim yapamama durumuna sokmuştur değerli arkadaşlar.

2001 yılı, ayrıca, tabiî afetler yılı olmuştur. Türkiye'nin her ilinde olduğu gibi, Mersin'de de, aralık ayında büyük bir sel afeti olmuş, bundan, üreticilerimiz son derece kötü etkilenmiştir. İhracata dönük üretilen örtü altı seracılığında ve açık tarla ekiminde yapılan üretimlerin hepsi telef olmuş, bunlar, il hasar tespit komisyonu tarafından tespit edilmiş, bu da, tüm siyasî partilerin gündemine oturmuştur.

Bu koşullar altında, her seçimin yeni bir umut, yeni bir başlangıç olduğunu varsayarsak, 3 Kasım seçimleri de yeni bir umut olmuş ve üreticilerimiz, kendilerini bu sıkıntılı konumdan kurtaracak siyasî partilere tercihlerini yapmış, oylarını kullanmış ve bugün, o siyasî partiyi de hükümet yapmıştır değerli arkadaşlar. Seçim öncesi verilen vaatlerin gerçekleşmesini beklemiş; ama, büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır. Seçim öncesi yapılan vaatlerden bazılarında "üreticilerin borçlarının faizlerini sileceğiz, anaparalarını taksitlendireceğiz, mazottaki KDV oranını düşüreceğiz ve yeşil mazot kullandıracağız" denilmiştir ve üretici, büyük bir beklenti içerisine girmiş; ama, bu beklentileri de boşa çıkmıştır.

Değerli arkadaşlar, bütün bunlar olurken, siyasetçiye ve siyaset kurumuna olan güven bir kez daha sarsılmıştır. Hani yeni bir başlangıç yapacaktık, bu yeni başlangıcı hep beraber sağlayacaktık?! Ama, üreticiler büyük bir hayal kırıklığına uğramış ve büyük bir kaos yaşamışlardır. Böyle bir atmosferde, Türkiye'de, üreticilerin, artık, ayakta kalma şansı kalmamıştır.

Dün, Sayın Tarım Bakanına 4 soru önergesi vermiştim, bunlardan 3 tanesini cevaplandırmıştı, 1 tanesini de bugüne bırakmıştı. Soruyu tekrar edecek olursak, doğrudan gelir desteğinin, üreticinin, Ziraat Bankasına, tarım kredi kooperatiflerine, tarımsal sulama amaçlı elektrik borçlarına mahsup edilip edilmeyeceğini sormuştum. Sayın Bakan, bana verdiği yazılı cevapta "doğrudan gelir desteği ödemeleri Hazinenin nakdî planı çerçevesinde yapıldığından, aynı anda bütün illere ödemenin yapılmasının Hazine yönünden sakıncaları bulunmaktadır" demektedir. "Çiftçi kayıt sisteminin tamamlanması ve diğer kamu kuruluşlarının sistemiyle uyumunun sağlanmasını müteakip doğrudan gelir desteği ödemelerinin kamu borçlarına mahsup edilmesi teorik olarak mümkün olmakla birlikte, şu anki altyapı buna imkân vermemektedir" demiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ OKSAL (Devamla) - Yine, ikinci sorumda "bugüne kadar, bayram öncesi ödeme yapılmış kabul edilen 46 ile doğrudan gelir desteği ödenmiş olmakta, geri kalan 35 il sanki cezalandırılmaktadır" diye sormuştum.

Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı, bunu, bana, yine yazılı olarak cevaplandırmış, 34 ilin yüzde 100'ünün ödendiğini, Konya İlinin 14 ilçesinin ödendiğini, 11 ilin yüzde 50'sinin de yılbaşından önce -yani, yılbaşından önce derken, bayram öncesi- ödeneceğini söylemişti.

Şimdi, 81 ilimiz var, geriye kalan 35 il; ama, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız, icmalleri yapılan illerin 74 il olduğunu söylemiş, geri kalan 28 ille ilgili herhangi bir açıklama yapmamıştır.

BAŞKAN - Sayın Oksal, lütfen tamamlayınız.

ALİ OKSAL (Devamla) - Bitiriyorum efendim... 1 dakika içerisinde toparlayacağım.

Değerli arkadaşlar, bu 28 il sanki cezalandırılmıştır. Bu olumsuz koşulların ortadan kaldırılması için herhangi bir adım da atılmamıştır. 2003 yılı ekbütçesinde de, bu 28 ille ilgili ödemelerin yüzde 50 civarında olacağı söylenmiş; ama, dün, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımızın, kısmen başka konuları açıklarken buna da değindiği gibi "keşke, bayram öncesinde ödeyebilsek" şeklinde bir telaffuzu olmuştur.

İnşallah ödenir değerli arkadaşlar ve biz, seçim öncesi vermiş olduğumuz bu sözleri tutmanın mutluluğunu yaşarız, onurunu yaşarız, hem de üreticilerimizi sevindiririz. Bu sorumluluğu ortaklaşa taşıyoruz değerli arkadaşlar. Buna hassasiyetle eğilmenizi istiyorum; zira, her seçim bölgesinde çiftçilik yapılmaktadır ve her seçim bölgesine bizler gittiğimiz zaman, onurlu bir şekilde gidelim diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

6. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Kars-Tiflis Demiryolu Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır’ın cevabı (6/16)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kars, Ardahan, Iğdır bölgesinin ve ülkemizin kalkınmasına büyük ölçüde katkı sunacak Kars-Tiflis Demiryolu Projesiyle ilgili, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım'ın aşağıdaki sorulara sözlü cevap vermelerini arz ederim.

                                      Ensar Öğüt

                                          Ardahan

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğüyle ilgili ulaştırma sektörü projelerinden 1997'den beri gündemde olan 97E010170 sayılı Türkiye-Gürcistan (Kars-Tiflis demiryolu bağlantısı) Projesiyle ilgili olarak:

1.- Proje ne zaman yapıldı? Projeye bugüne kadar harcanan miktar ne kadardır?

2.- Proje neden gecikti? Gecikme nedeni ve gecikmenin maliyete etkisi ne kadardır?

3.- Projenin ekonomimize katkıları nelerdir?

4.- Proje ne zaman bitirilecektir?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt'ün sözlü sorusuna cevap vermek üzere huzurunuzdayım; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü projeleri arasında yer alan, Türkiye-Gürcistan Kars-Tiflis Demiryolu Projesiyle ilgili olarak şunları arz etmek isterim:

Türkiye ile Gürcistan arasında doğrudan bir demiryolu hattı bulunmamaktadır. Bu sebeple, Avrupa ve ülkemiz ile dünyanın en büyük enerji rezervlerinin bulunduğu Kafkasya, Ortaasya Türk cumhuriyetleri arasında kesintisiz demiryolu bağlantısının sağlanarak, tarihî İpek Yolunun canlandırılması amacıyla Kars-Tiflis Demiryolunun inşaatı gündeme gelmiştir. Bunun üzerine, DLH İnşaatı Genel Müdürlüğünce projenin teknik olabilirliği araştırılmış, 1/25 000 ölçekli haritalar üzerinden Türkiye-Gürcistan doğrudan demiryolu bağlantısının bir ön etüdü yapılmıştır. Kars-Tiflis demiryolu için Türkiye tarafında 92,5 kilometre, Gürcistan tarafında ise, yaklaşık olarak, Aktap-Ahılkelek arası 32,5 kilometre olmak üzere toplam 125 kilometrelik yeni demiryolunun yapımı gerekmektedir. Ayrıca, Ahılkelek-Marabda arasında mevcut 160 kilometrelik hattın da rehabilitesi gerekmektedir.

Ancak, projenin Gürcistan sınırları içinde kalan bölümü için Türkiye Cumhuriyeti tarafından dış kredi alınması veya alınacak krediye garantör olunması konusunda Gürcistan'ın isteği, Hazine Müsteşarlığınca olumlu karşılanmamıştır. Bu nedenle, bugüne kadar ihale işlemlerine başlanılamamış olup, gecikmenin, fiyat farkı haricinde maliyete etkisi yoktur.

Yaklaşık dört yılda bitirilmesi planlanan söz konusu hat inşaatının yapılması halinde, yılda 4 000 000 ton yük taşınması öngörülmektedir.

Umarım bu problem çözülür ve proje işlerliğe kavuşur.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

7. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ın Çağlayancerit ve Ekinözü ilçelerinde polis teşkilatı kurulup kurulmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/17)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

8. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'taki otoyol ve bağlantı yolları çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/18)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

9. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta iş mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin, Adalet Bakanından sözlü soru önergesi  ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in cevabı (6/19)

BAŞKAN - Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, sözlü olarak, Adalet Bakanımız Sayın Cemil Çiçek tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                        Mehmet Yılmazcan

                              Kahramanmaraş

Kahramanmaraş, son on yıldan bu yana hızlı bir sanayileşme süreci geçirmektedir. Bu kadar hızlı ilerleyen süreç içerisinde, 64 iplik, 27 dokuma, 42 örgü kumaş, 13 boya-kasar, 32 çelik mutfak eşyası, 9 yem, 7 yağ, 10 un fabrikası ve 40 adet banka şubesi kurulmuş ve 12 adet otel işletmeye açılmıştır.

Soru:

1- Bütün bu işyerleri ve sayamadığımız binlerce işyerinin yarattığı adlî yoğunluk göz önüne alındığında, ilimizde bir iş mahkemesi kurmayı düşünüyor musunuz?

2- Bakanlığınız tarafından böyle bir planlama mevcut mudur?

3- Düşünüyorsanız, ne zaman?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek: buyurun.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mehmet Yılmazcan, Kahramanmaraş'ta bir iş mahkemesinin kurulup kurulmayacağıyla ilgili olarak Bakanlığın düşüncesini sormaktadır.

Muhtelif vesilelerle kamuoyuna da arz etmeye çalıştığım gibi, yargının hızlandırılması ve mahkemelerin iş yükünün azaltılması yolunda çok yönlü çalışmalar yapmaktayız. Bunlardan bir tanesi yeni mahkemelerin kurulmasıdır; öbür taraftan da, yargının hızlandırılmasıyla ilgili olarak, yasalarda -özellikle usul hukukunda- önemli değişiklikler için, bazı tasarıları Başbakanlığa sevk etmiş bulunuyoruz.

Diğer yandan da, süratli, verimli ve kaliteli bir adalet hizmetinin sunulabilmesi açısından, sizlerin de yakinen bildiği gibi, bir taraftan fikrî, sınaî haklar mahkemesinin kurulması yönünde çabalar var, geçen hafta kabul ettiğimiz aile mahkemelerinin kurulması var, şu an Başbakanlıkta incelenmekte olan istinaf mahkemeleri ya da bölge adliye mahkemelerinin kurulmasıyla ilgili tasarılar var.

Şüphesiz, biz Kahramanmaraş başta olmak üzere, işçi hareketlerinin, iş ihtilaflarının yoğun olduğu yerlerde yeni mahkemeleri kurmak istiyoruz. Ancak, bunu bir kritere, Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulu bağlamış durumdadır. 500'den fazla davanın olduğu yerlerde iş mahkemelerini kuruyoruz. Benim aldığım bilgiye göre, şu an Kahramanmaraş'ta iş mahkemeleriyle ilgili olarak yeterli sayıda dosya, maalesef, mevcut değildir ya da çok şükür mevcut değildir. İki taraftan da bakılabilir, kurulması arzu edilince öyle demek gerekiyor, ama, ihtilaflar ne kadar az olursa, o fevkalade de sevindiricidir. Bu manada, demek ki, Kahramanmaraşlı hemşehrilerimiz, vatandaşlarımız, mahkemeye intikal etmeden iş ihtilaflarını kendi aralarında hallediyorlar. Bu da zaten Bakanlık olarak da arzu ettiğimiz, benimsediğimiz bir husustur. Bu şartlar altında Kahramanmaraş'ta yakın bir gelecekte iş mahkemelerinin kurulması  düşünülmemektedir.

Saygıyla arz ediyorum.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

10. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, TSE'nin Kahramanmaraş'ta tekstil laboratuvarı kurup kurmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in cevabı  (6/21)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorumun, sözlü olarak, Sanayi ve Ticaret Bakanımız Sayın Ali Coşkun tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                        Mehmet Yılmazcan

                              Kahramanmaraş

Dünyada ulaşılan en son teknolojiyi kullanarak üretim yapan Kahramanmaraşlı sanayiciyi kalite yönünden denetleyen ve destekleyen kapsamlı bir tekstil laboratuvarına ilimizin acil ihtiyacı vardır.

Soru:

1-Bakanlığınıza bağlı Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı tarafından ilimizde tekstil laboratuvarı kurmayı düşünüyor musunuz?

2-Böyle bir planlama mevcut mudur?

3-Tekstil laboratuvarı ne zaman kurulacaktır?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Yılmazcan'ın, Sanayi Bakanlığıyla ilgili bir kuruluş olan Türk Standartları Enstitüsü tarafından Kahramanmaraş'ta bir tekstil laboratuvarı kurulup kurulmayacağıyla ilgili sözlü sorusuna cevap arz etmek istiyoruz.

Kahramanmaraş'ta Türk Standartları Enstitüsü tarafından bir tekstil laboratuvarı kurulması söz konusu değildir. Çünkü, Türk Standartları Enstitüsünce, başta Gaziantep ve Kahramanmaraş olmak üzere, Çukurova bölgesi ile GAP bölgesinin ihtiyaçlarına cevap vermek maksadıyla  planlanmış olan Gaziantep Tekstil Laboratuvarının, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesindeki inşaatı tamamlanma safhasındadır. İnşaatın bitirilmesiyle birlikte mevcut bazı cihazlar laboratuvara sevk edilecek, Gaziantep Bölge Müdürlüğü yeni binasına taşınacaktır. İhtiyaç duyulan diğer cihazların tedarik işlemleri de devam ettirilmektedir. Bunlar tamamlandığında, Gaziantep'teki bu merkez, bölgenin tüm ihtiyaçlarına cevap verecek durumdadır.

Saygıyla arz ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

11. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi 2003 yılı yatırım programına bazı projelerin dahil edilip edilmeyeceğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/24)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

12. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta Vakıflar İl Şube Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru önergesi (6/25)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

13. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın, fındıktaki fiyat politikasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/27)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Arz.

Süreniz 5 dakika.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fındıkla ilgili sorunlar nedeniyle vermiş olduğum sözlü soru önergesi için söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, sizleri ve bizi izleyenleri saygıyla selamlıyorum.

Fındıkla ilgili sorunlar, ülkemizde yaşayan 8 000 000 insanımızın doğrudan ve dolaylı sorunlarıdır.

Fındık, dalından koparılan bir dünya ürünü, genel ihracatımız içinde tek başına önemli bir yeri olan, tarımsal ürünlerde ilk sırada yer alan bir döviz kaynağıdır.

Karadenizin en önemli geçim kaynağı fındık, evlenmek isteyen gençlerin imdadına yetişir, düğünler fındık toplama mevsimine göre yapılır. Türkülere konu olan, yeşil zulufların harmanlarda kahverengi kabuklara dönüştüğü bir altındır.

Bazı kaynaklara göre fındığın 4 üncü Yüzyılda Doğu Karadeniz'de üretildiği tespit edilmiş, ilk ihracatımız 1403 yılında gerçekleştirilmiştir.

Fındık üretimi, önceleri Trabzon, Giresun, Ordu'da yapılmaktayken, bugün 30 ilimize yayılmıştır.

Fındık, başta çikolata sanayii olmak üzere bisküvi, şekerleme, tatlı, pastacılık, dondurma üretiminde önemli yer tutar. Ayrıca, yüksek kaloriye sahip olduğundan, kabuğu yakacak olarak da kullanılmaktadır.

Fındık, yağ, gıda ve kimya sanayiinde, özellikle de kozmetikte kullanılmaktadır.

Türkiye en büyük fındık üreticisi ve ihracatçısıdır. Yıllık ihracat geliri 700 000 000 dolardır.

Fındığın dünyadaki yıllık üretimi 850 000 ton civarındadır. Türkiye'nin yıllık üretimi 650 000 tondur. Bu üretim, yıllara göre eksilip çoğalmaktadır.

Türkiye, ürettiği fındığın yüzde 75'ini, yaklaşık 500 000 tonunu ihraç etmektedir; iç piyasada ise 60 000 ton civarında tüketim gerçekleşmektedir. Ülkemizdeki fındık üreticisi, Batı standartlarında üretim yapamamaktadır. Üreticinin yüzde 80'i, yılda 1,5 tonun altında fındık üretmektedir; dolayısıyla, fındık üreticisinin geliri düşüktür.

Dünyada fındık üretimi tüketiminden fazla olduğundan, birçok problem yaşanmaktadır. Ülkemizde, her yıl üretim fazlası 100 ilâ 150 000 ton civarında fındık depolarda stoklanmak zorunda kalınmaktadır. Stoklarda bekletilen fındık, daha sonra, satılamayınca yağlığa ayrılmaktadır. Yağlığa ayrılan bu fındıklardan rafine yağ elde edilmektedir.

57 nci hükümet tarafından, fındığa 2001 yılında 1 415 000 TL, 2002 yılında 1 615 000 TL fiyat verilmiş, uyguladığı fiyat politikasıyla, Karadenizli fındık üretici iki yıldır enflasyonun altında bırakılarak mağdur edilmiştir.

AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Doğu Karadeniz'deki 3 Kasım 2002 seçimi çalışmalarında, AKP'nin iktidara gelmesi halinde, fındık tabanfiyatının en az 2 000 000 TL olacağına dair söz vererek, Karadenizli seçmenin oyunu almıştır. Fındık üreticisine verdiğiniz bu sözü tutarak, fındığın 2 000 000 TL yapılmasını, aradaki 385 000 TL fiyat farkını, tüm fındık üreticilerine, ayırımsız, gecikmeden vermenizi diliyorum. Fındık için verilen sözlerin birçok konuda verilen sözler gibi; örneğin, mazot ve zorunlu tasarruf (nema) gibi olmamasını diliyorum.

Üretim fazlası fındık için amaç, önce, ürettiğimiz fındığın tamamını ihraç edebilmek ve fındığa uygun fiyatlarda yeni pazarlar bulmak olmalıdır. Fiskobirlik depolarında çürümeye ve yağlığa terk edilen fındıktan 20 000-30 000 tonu, Uzakdoğu ülkelerine tanıtım amacıyla, promosyon olarak dağıtılabilir.

İhracatta büyük sorun oluşturan aflatoksin problemini, üreticinin eğitilmesiyle çözmeliyiz. Fındık üreticisine doğrudan destekleme amaçlı prim sistemi uygulanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arz, lütfen tamamlayın.

ŞEVKET ARZ (Devamla) - Fındık ürün borsaları kurulup, gelişmesine yardımcı olmalıyız. Yılda birkaç kez ürün alınabilen ovalarda eskiden yağlı tohumlar ve mısır üretilmekteydi. Şimdi ise, bu arazilerde ağırlıklı olarak fındık dikilmiştir. Her yıl, yaklaşık 800 000 000  dolar ödeyerek yağlı tohum ve mısır ithal etmekteyiz. Bu ovalarda yaşayan üreticilerimizi, mağdur edilmeden teşvik verilerek tekrar yağlı tohum ve mısır üretimine yönlendirmeliyiz. Fındığın çeşitlendirilerek iç piyasada tüketimi artırılmalıdır. Fındık sanayii, teşvik edilmeli ve geliştirilmelidir. Fındık, tütün ve pamuk, Osmanlının cumhuriyete yüklediği borçları ödemiştir. Ulus olarak bu üç tarım ürününe ve üreticisine borçluyuz.

Sözlerime son verirken "gelin, sözünüzde durun, fındık üreticisine 385 000 TL fiyat farkı verin" diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Arz, teşekkür ederim.

14. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, elektrik abonelerinden, güç bedeli olarak alınan ücrete ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/30)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 14 üncü soru geri alınmıştır.

15. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın özelleştirme kapsamındaki Kastamonu Taşköprü Sigara Kâğıdı Fabrikasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/31)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak  Sayın Başbakan ?..Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

16. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Malatya-Adana demiryolunun ne zaman ulaşıma açılacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır’ın cevabı (6/32)

BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?..Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96 ncı maddeleri gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                              Muharrem Kılıç

                                          Malatya

Soru 1- Malatya-Doğanşehir-Gölbaşı arasındaki 7 numaralı tünel, sekiz ay önce çökerek, Malatya-Adana demiryolu ulaşıma kapanmıştır. Bu durumda, Malatya-Adana demiryolu ne zaman ulaşıma açılacaktır?

Soru 2- Yaklaşık 350 metrelik tünelin, ıslahı gereken 140 metrelik kısmının bugünkü teknik düzey ve olanaklar göz önünde bulundurulduğunda, sekiz ay gibi bir sürede ıslahının yapılmamasının bir açıklaması var mıdır?

Soru 3- Maden taşımacılığı, yük taşımacılığı ve yolcu taşımacılığı nedeniyle, yolun kapalı kalmasının Devlet Demir Yollarına ve ülkemize zararı ne kadardır?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ertuğrul Yalçınbayır; buyurun efendim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç'ın sözlü sorusuna cevap vermek üzere huzurunuzdayım, hepinize saygılarımı sunuyorum.

1930 yılında, heyelanlı bir zeminde inşa edilen tünelde, geçen zaman içerisinde aktif hale gelen heyelan kaymalara sebep olmuştur. Atölye imkânlarıyla yeni bir kaplama geçirilmiş ise de, zeminden gelen kuvvetlerle, zaman içerisinde kaymalara engel olunamamıştır. Tren trafiğine engel teşkil eden bu kaymaların giderilmesine yönelik olarak, Divriği-İskenderun Elektrifikasyon Projesi kapsamında, gabariyi sağlamak üzere yapılan çalışmalarla birlikte tamiratı öngörülmüş; ancak, işi alan firma, çalışmaları esnasında zeminde göçükler olabileceği endişesiyle, zemin iyileştirilmesi yapılmadan tünel inşaatına başlanamayacağını belirtmiştir.

2001 yılında, firma, ek bir protokolle işe başlamayı planlamış; ancak, çalışmalar sırasında tünelde göçükler yaşandığından, tünel, tüm çalışmalara kapanmıştır.

Konunun önemi ve aciliyeti nedeniyle izlenecek yol ve uygulanacak metotlar konusunda, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ile Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları İşletmesi Genel Müdürlüğü arasında imzalanan protokol çerçevesinde çalışmalar sürdürülmektedir.

18.12.2002 tarihli önraporda, söz konusu tünelin heyelanlı bir zeminde inşa edildiği ve yapıldığı yıllardan beri devam eden zemin hareketleri nedeniyle deformasyona uğrayarak bugünkü duruma gelindiğinden, ilk etapta yapılması gereken işlemin, tünelde meydana gelen göçüğün temizlenmesi ve göçük olan yerlerde gerekli tamiratın yapılması öngörülmektedir. Tünelde meydana gelen göçük temizlenecek olup, beton kaplama ve diğer çalışmalar, üniversite tarafından Ocak 2003'te verilecek esas rapordan sonra yapılacaktır.

Malatya-Narlı hattının 1 Mayıs ilâ 6 Ekimde kapalı olması nedeniyle, Adana bölgesinden Sıvas, Malatya ve ilerisine yapılan ya da buralardan dolup Adana bölgesine giden yükler, uzun yol olan Kayseri-Ulukışla-Adana güzergâhında taşınmıştır. Bu zorunlu güzergâh değişikliğinde taşınan 960 670 tonluk yükün uzun yoldan taşınması, işletme maliyetlerini artırmış ve toplam 16,3 trilyonluk bir zarara neden olmuştur.

Yüce Heyetinize saygıyla arz ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru cevaplandırılmıştır.

17. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, hayvancılıktaki damızlık düve sorununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/33)

BAŞKAN -Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek sayın bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

18. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in, depremzede esnafın mağduriyetleri ile Gölcük Kavaklı mahallesinin afete maruz bölge ilan edilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/34)

BAŞKAN -Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek sayın bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

19. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in, belediyelere ödenen afet paylarının kesilmesine ve depremzedelerden kalıcı konut maliyetinin tahsil edilmek istenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/35)

BAŞKAN -Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek sayın bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

20. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in, Kocaeli'ndeki kiracı konumundaki depremzedelerin konut sahibi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/36)

BAŞKAN - Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek sayın bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

21. - Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, TMO Diyarbakır Bölge Müdürlüğünün kapatılması kararına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/37)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

22. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, TMO Diyarbakır Bölge Müdürlüğünün kapatılması kararına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/38)

BAŞKAN - Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek sayın bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

23. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Ardahan, Türközü sınır kapısından yapılan motorin ticaretinin kaldırılmasına, Çıldır-Aktaş sınır kapısı çalışmalarına ve Ardahan'da doğalgaz rafinerisi ve çevrim santrali kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü  soru önergesi (6/40)

BAŞKAN - Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek sayın bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

24. - Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'in, Diyarbakır'ın elektrik enerjisi sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü  soru önergesi  ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır’ın cevabı (6/41)

BAŞKAN -Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?..Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                   Mesut Değer

                                       Diyarbakır

Her ne kadar Diyarbakır'da kesilen elektriklerin gerekçesi kaçak elektrik kullanımı denmekte ise de, Diyarbakır nüfusu son on oniki yılda büyük oranda göç alarak 1 000 000'u bulmuştur. Birçok bölgedeki mevcut kablolar otuz kırk yıl önce çekilmiş, büyük sanayi işletmeleri kurulmuştur. Bu gibi nedenlerden dolayı altyapı yetersiz kalmaktadır.

Sık sık kesilen elektrikler ve düşük elektrik nedeniyle esnaf ve sanatkârların kullandıkları pahalı cihazlar kullanılmaz hale gelmiştir. Gaziantep İlinin sadece sanayiine sağlanan elektrik miktarı Diyarbakır'ın tümüne verilen elektrik miktarıdır.

1- Göçlerden dolayı hızla büyülen Diyarbakır'da sık sık kesilen elektrik veya düşük elektrik verilmesinin nedenini açıklar mısınız?

2- Diyarbakır'ın enerji sorununun çözülebilmesi için, sağlıklı bir altyapının oluşturulması için, esnaf ve sanatkârların rahat bir çalışma ortamına kavuşması için ne gibi çalışma yapılmaktadır?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Mesut Değer'in sözlü sorusuna cevap vermek  üzere huzurunuzdayım; hepinize saygılar sunuyorum.

Diyarbakır İlimizde planlı bir kesinti veya kısıtlama söz konusu değildir, herhangi bir planlı hareket söz konusu değildir. Kış mevsimi nedeniyle, olağanüstü hava koşullarından dolayı meydana gelen kapsamlı arızalara da süratle müdahale edilmektedir.

Diyarbakır İlimizde enerjisiz ilçe ve belde bulunmamaktadır. İl genelindeki yoğun kaçak kullanımın olduğu yerlerde aşırı yüklenme nedeniyle münferit arıza ve trafo yanmaları meydana gelmektedir.

TEDAŞ Genel Müdürlüğünce başlatılan "kayıp-kaçak seferberliği" çerçevesinde, şebekede önemli arızalara sebep olan kaçak elektrik kullanımı önlenmeye çalışılmaktadır.

Ayrıca, bölgede, özellikle kış aylarında ısınmak amacıyla kullanılan elektrik enerjisi, yaz aylarındaki programdışı sulama yüklerinin artması, zaman zaman gerilim düşümüne neden olmaktadır. Ancak mobil santralların devreye alınmasından sonra gerilimler yükselmiş ve söz konusu bölgede, enterkonnekte sistemin tümünde uygulanan standartlar içerisinde seyretmiştir.

Diğer taraftan, Diyarbakır yöresine ait kayıtlar incelendiğinde, bu bölgede 154 kilovat olan nominal gerilimin, 160 kilovat seviyesinde seyrettiği görülmektedir; ancak, iletim sisteminin kış aylarında hava şartlarından oldukça fazla etkilenmesi ve hatların bunlara bağlı olarak açması nedeniyle, zaman zaman kesintiler yaşanabilmektedir. 380 kilovatlık Batman-Ilısu-Kızıltepe-Şanlıurfa ringinin oluşturulmasından sonra, bölgede iletim sisteminde normal şartlarda herhangi bir olumsuzluk yaşanmayacaktır.

Diyarbakır EDM 2002 yılı yatırım programı şehir şebekeleri grubunda yer alan projeler için, kasım ayı sonu itibariyle yapılan harcama 1 trilyon 914 milyar 58 milyon lira, köy şebekeleri grubunda yer alan projeler için 2002 yılı kasım ayı sonu itibariyle, 399 649 000 000 lira, kırsal dağıtım tesisleri grubunda yer alan projeler için, kasım ayı sonu itibariyle, 433 566 000 000 lira harcanmıştır.

TEDAŞ Genel Müdürlüğünün 2003 yılı yatırım programı tasarısında 6 adet kırsal dağıtım projesi için 1 trilyon 444 milyar, 24 adet köy şebekeleri projesi için 1 trilyon 60 milyar, 14 adet şehir şebekeleri projesi için 3 trilyon 50 milyar ve diğer yatırımlar için 170 milyar 200 milyon lira olmak üzere toplam, 6 trilyon 270 milyar 200 milyon lira ödenek ayrılmıştır.

Bilgilerinize arz olunur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, sözlü soruların görüşülmesi tamamlanmıştır.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 607 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/278) (S. Sayısı : 17)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, ikinci sıraya alınan, Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

2. - Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/305) (S. Sayısı : 20) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 20 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?...

OĞUZ OYAN (İzmir) - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Atilla Kart...

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının tamamı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini beyan etmek üzere söz almış bulunmaktayım; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, Millî Güvenlik Kurulu benzeri kurumlar başka ülkelerde de vardır. Sorun, bu kurumların var olup olmaması meselesi değil, yapısı ve işlevindeki farklılıktan kaynaklanmaktadır. Her ülkenin kendi siyasî ve idarî yapılanmasına, iç ve dış güvenlik sorunlarından doğan ihtiyaçlarına göre, bu kurulların yapısı ve işlevleri itibariyle birbirinden bazı farklılıklar göstermesi doğaldır.

Bu yaklaşım içerisinde konu değerlendirildiğinde, Türkiye'nin de, kendi özelliklerini dikkate alarak, kendine özgü yapısı ve işlevleri olan bir Millî Güvenlik Kurulu oluşturmasını, doğal ve gerekli bir hal olarak kabul etmek gerekir.

Burada, hassas olan konu, Millî Güvenlik Kurulu kararları ile hükümetin genel siyasetinin birbiriyle bağdaşır olması gereğidir; ancak, yine, önemli olan bir diğer temel konu, yukarıdaki açıklamalarla bağlantılı olarak, devletin güvenliği, ulusal bütünlüğün korunması ve demokratik, sosyal, laik yapılaşmanın her halükârda vazgeçilmezliği hususları da, tartışılmaz bir hal olarak kabul edilmelidir.

Buna göre, Millî Güvenlik Kurulunun yapılanmasındaki temel sorun, bu yapılanma sağlanırken, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmelerinde gösterilen demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı konusundaki kriteri, her halükârda vazgeçilmez bir unsur olarak kabul etmek gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında, Anayasanın 118 inci maddesinde, 3 Ekim 2001 tarih, 4709 sayılı Yasayla getirilen düzenlemenin, çağdaş normlara ve hukuk devleti ilkelerine uygun bir düzenleme olduğunu kabul etmek gerekir.

Getirilen bu düzenlemeyle, Millî Güvenlik Kurulunun yapılanmasına Başbakan yardımcıları ve Adalet Bakanının da iştiraki sağlanmış ve bu kararların "tavsiye edici" nitelikte olduğu vurgulanmıştır. Şimdi ise, bu anayasal düzenlemeye uygun yasal düzenleme yapılmak istenilmektedir.

                                                

(1) 20 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Açıkladığımız sebeplerle, Millî Güvenlik Kurulu kararlarının tavsiye kararları niteliğinde olduğunun vurgulanmasının, bu kararların "öncelikle dikkate alınır" ifadesi yerine "değerlendirilir" ifadesiyle Bakanlar Kuruluna bildirilecek olmasının ve yine, Kurula, hükümetin katılımının artırılmasının, hukuk devleti anlayışına ve demokratikleşmeye katkı sağlayacak bir düzenleme olduğuna inanıyoruz.

Bu anlayış ve yaklaşım içerisinde, bu düşüncelerle, getirilen yasal düzenlemeye Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu oy kullanacağımızı beyan ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kart, teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Hüsrev Kutlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; sözlerime başlarken, şahsım ve AK Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununun 2 maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin tasarı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Atilla Kart'ın da izah ettiği gibi, Anayasada mevcut olan değişikliğin kanunî düzenlemesinin yapılması şeklindedir.

Bilindiği gibi, Anayasamızın 118 inci maddesi, Millî Güvenlik Kurulunun ne şekilde oluşacağı ve çalışacağını belirlemiştir. Bu 118 inci maddede 3.10.2001 tarihinde yapılan değişiklikle, Millî Güvenlik Kuruluna, Başbakan yardımcılarının ve Adalet Bakanının katılması sağlanmıştır. Bu değişiklikten sonra, zaten, fiilen, Millî Güvenlik Kuruluna, başbakan yardımcılarımız ve Adalet Bakanımız iştirak etmektedirler; ancak, yine, bu anayasal dayanaktan esinlenerek düzenlenen kanunda, bugüne kadar herhangi bir değişiklik yapılmamış; geçen hükümet zamanında verilen tasarı da, maalesef, görüşülememiştir. Bugün yapılmak istenen değişiklikle, Millî Güvenlik Kurulu Kanunu, Anayasanın 2001 yılında yapılan değişikliğine uydurulmuş olacaktır.

Bugün yapılan bu değişikliklerle, tıpkı Anayasanın 118 inci maddesinde olduğu gibi, Millî Güvenlik Kurulu Kanununun 3 üncü maddesine de -önceki şeklinde, Cumhurbaşkanının başkanlığında, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Millî Savunma Bakanı, İçişleri, Dışişleri Bakanları ve diğer kuvvet komutanları vardı- başbakan yardımcıları ve Adalet Bakanı da eklenmiş olacaktır. Bu yapılan değişiklik, şüphesiz, Millî Güvenlik Kurulunun daha demokratik bir hale gelmesini sağlamıştır. Bu değişikliği yaptığından ötürü, 21 inci Dönem Parlamentosuna, huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.

Yine, tasarının 2 nci maddesinde gündeme gelen ve Millî Güvenlik Kurulu Kanununun 4 üncü maddesinin (a) fıkrasında belirlenen daha önceki madde metninde "Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili kararların alınması ve gerekli koordinasyonun sağlanması konularında görüş tespit eder" denilmişti. Buradaki kararlara, "tavsiye kararları" şeklinde bir düzeltme getirilmiştir. Zaten, yine, bu "tavsiye" kelimesi, bahsettiğimiz 3.10.2001 tarihli değişiklikle Anayasa metninde de yer almıştır. Anayasadaki bu değişiklik yapılmadan önce de, yine, Millî Güvenlik Kurulu, kararlarını tavsiye şeklinde alıyordu ve bu tavsiye kararları, hükümete, ilgili birimlere bildiriyordu. Bu değişiklikle, zaten, uygulamada var olan "tavsiye", Anayasaya ve yasaya da girmiş olacaktır.

22 nci Dönem Parlamentosu da, Türkiye için çok önemli bir şans. Parlamentoda grubu bulunan, gerek hükümeti oluşturan AK Parti gerekse muhalefeti oluşturan Cumhuriyet Halk Partisinin sayın milletvekilleri, Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesi konusunda gereken gayretleri göstermekte, yine, Avrupa Birliği bir yana, Türk insanının da insanca yaşaması, demokratik hak ve özgürlüklerden en az diğer ülkeler kadar istifade etmesi için gereken önemi vermektedirler. Böyle bir parlamentonun, Türkiye için bir şans olduğu, önceki sözlerimde de dediğim gibi, tartışılmazdır.

Bu şekilde demokratikleşme konusundaki uyumlu çalışmaların, bundan sonra da, yine, azamî şekilde devam edeceğine şüphemiz yoktur. Yalnız, burada, bir şeyi vurgulamak istiyorum ki, Millî Güvenlik Kurulu kararları önceden beri tavsiye niteliğinde olduğu halde ve şimdi de, yine, Anayasa ve kanun metnine konulduğu halde, özellikle birtakım medyanın bu konuda aşırı tahrikleriyle, bazen, tavsiye niteliğini aşmış durumlara girebilmektedir. Özellikle, alınan kararlar konusunda tahrik edici yayınlarla, bu kararlara uyulmaması durumunda meydana gelebilecek sıkıntılar fazlasıyla dile getirilerek Türkiye'deki demokratik zeminin sarsılmasına çalışılmaktadır; ama, biz, Parlamento olarak, Sayın Başkanımızın başı üzerinde de yazdığı gibi, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilkesini yaşatmak zorundayız ve yaşatacağız. Bu konuda gerek anayasal düzenlemeler gerekse kanunlardaki düzenlemeler, bundan sonra da AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisinin işbirliğiyle gelecek ve inşallah, Parlamentomuzdan da geçecektir.

Tavsiyeyle ilgili meseleyi çok fazla tavzih etmeye de gerek duymuyorum. Sözlerime, Adıyaman'da geçen bir olayla son vermek istiyorum: Adıyaman'ın bir ilçesinde bulunan kaymakam, her gelen yazıya "acele Mal Müdürlüğüne", "acele Emniyet Müdürlüğüne", "acele Nüfus Müdürlüğüne" diye şerhler düşermiş. Bir gün gerçekten, acele bir evrak gelmiş. Kaymakam oturmuş, düşünmüş ve kâğıdın üzerine şu notu düşmüş: "Vallahi de acele, billahi de acele." (AK Parti sıralarından alkışlar) Ben de Parlamentonun huzurunda, Türk Milletinin huzurunda, Millî Güvenlik Kurulu kararları vallahi de tavsiye kararıdır, billahi de tavsiye kararıdır diyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kutlu teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

MİLLÎ GÜVENLİK KURULU VE MİLLÎ GÜVENLİK KURULU

GENEL SEKRETERLİĞİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA

DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 9.11.1983 tarihli ve 2945 sayılı Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Millî Güvenlik Kurulu, Cumhurbaşkanının başkanlığında, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Başbakan yardımcıları, Adalet, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri bakanları, Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri komutanları ve Jandarma Genel Komutanından oluşur."

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili olarak, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Diyarbakır ve Malatya İllerinde meydana gelen uçak kazalarında hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Millî Güvenlik Kurulu, cumhuriyetin ilk yıllarından beri değişik isimlerle siyasî hayatımızda yer almış bir kuruldur. 1933 yılında, topyekûn savunma ve millî seferberlik konularını ele almak ve modern harbin icaplarına göre planlamak üzere, kararnameyle "Yüksek Müdafaa Meclisi" olarak kurulmuştur ve aynı kararnamede "Yüksek Müdafaa Meclisi Umumî Kâtipliği" de ihdas edilmiştir. Aradan onaltı yıl geçtikten sonra, 3 Haziran 1949 tarihinde, 5399 sayılı Kanunla "Yüksek Müdafaa Meclisi ve Umumî Kâtipliği" "Millî Savunma Yüksek Kurulu ve Genel Sekreterliği" olarak yeniden düzenlenmiştir.

Millî Savunma Yüksek Kurulu, o tarihlerde, kuruluş kanununa göre, Başbakanın başkanlığında ve onun teklifiyle Bakanlar Kurulu tarafından seçilecek bakanlar ile Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanından oluşmaktaydı. Savaş halinde, Harp Kuvvetleri Genel Komutanı bu kurulun tabiî üyesi olduğu gibi, Cumhurbaşkanı da Millî Savunma Yüksek Kurulunun tabiî başkanıydı.

1961 Anayasasıyla, Millî Savunma Yüksek Kurulu ve Genel Sekreterliği, Millî Güvenlik Kurulu ve Genel Sekreterliği olarak yeniden düzenlenmiş, millî güvenlikle ilgili kararların alınması ve koordinasyonun sağlanmasında Bakanlar Kuruluna yardımcılık etmekle görevlendirilmiştir.

1961 Anayasasına uygun olarak çıkarılan 129 sayılı Millî Güvenlik Kurulu Kanununa göre, Millî Güvenlik Kurulu üyeleri, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcıları, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri, Maliye, Ulaştırma ve Çalışma Bakanları ile gündemle ilgili olarak Başbakanın davet edeceği diğer bakanlardan ve Genelkurmay Başkanı ile Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanlarından oluşmaktaydı.

1982 Anayasasının 118 inci maddesi ve buna istinaden çıkarılan 2945 sayılı Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanunuyla, Millî Güvenlik Kurulunun kuruluş, görev ve çalışma esas ve usulleriyle, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin teşkilat, görev, yetki, çalışma esas ve usulleri yeniden düzenlenmiştir.

Millî Güvenlik Kurulu, Anayasanın 118 inci maddesinde Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde 2001 yılında yapılan değişiklikten önceki duruma göre, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri Bakanları ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ve Jandarma Genel Komutanından oluşmaktaydı. Cumhurbaşkanı sayılmazsa, 4 sivil, 5 asker kişiden oluşan bu kurul, Anayasanın 118 inci maddesinde 3 Ekim 2001 tarih ve 4709 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, katılacak kişilere Başbakan Yardımcıları ve Adalet Bakanı da ilave edilerek, kurulun, devletin millî güvenlik siyasetinin tayin, tespit ve uygulanmasıyla ilgili kararlarının tavsiye niteliğinde olacağı hüküm altına alınmıştır.

Görüşülmekte olan yasa tasarısı, Anayasada yapılan bu değişikliğe paralel olarak ilgili kanunda gerekli değişikliklerin yapılması amacıyla hazırlanmıştır. Esas itibariyle, Anayasaya uyum niteliğindeki bu değişikliğin parlamenter demokratik sisteme ve demokratikleşme sürecine katkısı bakımından olumlu bir değişiklik olduğu kanaatindeyiz.

Bu düşüncelerle, Yüce Meclisi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akbulut.

1 inci madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 2945 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"a) Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili tavsiye kararları alır ve gerekli koordinasyonun sağlanması konularında görüş tespit eder,"

"Millî Güvenlik Kurulu, tespit ettiği bu görüş, tedbir ve esaslar ile tavsiye kararlarını Bakanlar Kuruluna bildirir ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir."

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum

MADDE 3. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 4 üncü madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun.

Sayın milletvekilleri, 3 üncü sıraya alınan, Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

3. - Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/290) (S. Sayısı 21) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, komisyon raporu 21 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Ziya Yergök...

Buyurun Sayın Yergök. (Alkışlar)

                                                

(1) 21 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ZİYA YERGÖK (Adana) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri; Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüş ve düşüncelerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, 4087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Kanuna Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanunla, avukatlık mesleğinden hâkimlik mesleğine geçişle ilgili hükümlerde değişiklik yapılmıştır; ancak, Anayasa Mahkemesinin 14.12.1995 tarihli iptal kararı üzerine, avukatlık mesleğinden hâkimlik mesleğine geçiş hükümlerinde yasa boşluğu meydana gelmiş ve avukatlıktan yargıçlığa geçiş olanağı kalmamıştır. Görüşmekte olduğumuz tasarıyla, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesi doğrultusunda Hâkimler ve Savcılar Kanununda meydana gelen boşluk giderilmektedir.

Söz konusu bu tasarı, ilk önce, 9 Eylül 1997 tarihinde, dönemin Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş; ancak, görüşülmeyerek, İçtüzüğün 77 nci maddesi uyarınca görüşülmeyerek hükümsüz kalmıştır. Aynı tasarı, bu kez, 22 Haziran 1999 tarihinde, yine dönemin Başbakanı Sayın Bülent Ecevit imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilmiş, yine görüşülemeyerek İçtüzüğün 77 nci maddesi uyarınca hükümsüz kalmıştır. Mevcut tasarı, bugün, yenilerek, üçüncü kez Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olmaktadır. Umarız, bugünkü görüşmelerin sonucunda, Yüce Meclis, bu tasarıyı yasalaştıracaktır.

Tasarıya göre, mesleklerinde en az 5 yıldan beri fiilen çalışmakta olup, bilimsel güç ve yeteneği ile hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali arasında temayüz eden avukatlar, mesleğe kabul edildikleri tarihte 35 yaşını geçmemiş olmak koşuluyla, avukatlıkta geçen sürelerinin üçte 2'si meslekte geçmiş gibi sayılarak ve görevin gerektirdiği kanunî şartlar göz önünde bulundurularak girebilecekleri sınıf ve derecedeki adlî ve idarî yargı hâkimlik ve savcılıklarına atanabileceklerdir.

Anayasa Mahkemesince iptal edilen 4087 sayılı Yasada, avukatlıkta geçen sürenin tamamının eylemli olarak yargıçlık ve savcılık mesleğinde geçmiş sayılması yolundaki düzenleme, kanımızca daha doğru ve yerinde olmasına karşın, Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemeyi, eşitlik ilkesine aykırı bularak iptal edince ve Anayasa Mahkemesi kararları da yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlayan kararlar olunca, iptal kararı doğrultusunda mevcut düzenleme yapılmış bulunmaktadır.

Bu tasarının büyük bir gecikmeyle de olsa yasalaşması oldukça önemlidir ve yararlıdır. Nitelikli yargıç ve savcı gereksiniminin karşılanmasına katkı sağlayacak bir düzenleme olarak görüyoruz. Kaldı ki, adalet, sav, savunma ve karar üçlüsünden oluşmaktadır. Savunma, yargının kurucu unsurudur ve adalet nasıl mülkün temeli ise, savunma da adaletin temelidir.

Geçmiş uygulamalar da göstermiştir ki, avukatlıktan sonra yargıç ve savcılığa geçenler meslekte daha başarılı olmaktadırlar. Kaldı ki, kimi yabancı ülkelerdeki uygulamalar, ancak belli hizmet yılı olan avukatlardan yargıç atandığını, avukatlık yapmayanların yargıç olamadığını göstermektedir. Bu nedenle, avukatlıktan yargıçlığa ve savcılığa geçişe olanak sağlayan tasarıyı destekliyoruz ve bir an önce yasalaşmasını diliyoruz.

Ancak, bugün, yılların ihmaliyle ve bütçeden yeterli pay ayrılmaması nedeniyle, yargının ağır sorunlar yaşadığı, işyükünün alabildiğine arttığı, çalışma koşullarının zorlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Bugün, davaların uzaması, adaletin gecikmesi, başlıca, iş yoğunluğundan, dava sayısının çokluğundan ve çalışma koşullarının olumsuzluğundan kaynaklanmaktadır.

İş yoğunluğu, tek başına olmasa da, yargıda işlerin gecikmesinde önemli bir faktörü oluşturmaktadır. Bugün, ülkemizde, hukuk, ceza ve idarî yargıda görülmekte olan dava sayısı yılda 5,5 milyonu bulmaktadır. Bu davalarda, önemli oranda da kamu kurum ve kuruluşları taraftır. Ne var ki, bu ağır işyüküne karşın, yargıda toplam 6 100 yargıç ve 3 350 de savcı görev yapmaktadır. Yine, Yargıtaya temyiz yoluyla gelen dava sayısı bir yılda 500 000'i bulmaktadır. Bu dosyalar, Yargıtaydaki 21 hukuk ve 11 ceza dairesi olmak üzere toplam 33 dairede incelenmekte ve karara bağlanmaktadır.

Bugün, ne yazık ki, mevcut hakim, savcı ve yardımcı adalet personeli sayısı ihtiyacın çok altındadır; kanımca, yarısını bile oluşturmamaktadır. Kaldı ki, bugün, adlî personel, çok zor koşullarda ve büyük bir özveriyle çalışmaktadır. Yargıç, savcı ve adalet personeli sayısının ihtiyacın çok altında olması, uygulamada, pek çok sorunu beraberinde getirmektedir. Bunların başında da bilirkişi sorunu gelmektedir. Dava sayısının çokluğu ve artan işyükü nedeniyle, yasaların açık hükmüne rağmen, neredeyse her konuda bilirkişiye başvurulmakta ve ciddî boyutlarda bir bilirkişi kirliliği yaşanmaktadır. Bilirkişilik konusu, bugün yargının âdeta kanayan bir yarası durumuna gelmiş bulunmaktadır.

Görüşmekte olduğumuz tasarının yasalaşmasıyla, 5 yıl fiilen avukatlık yapanlar arasından hâkim ve savcı atanabilmesi imkânı, hukuk eğitimi alanında yaşanan sorunlar ve sıkıntılar nedeniyle de önem taşımaktadır. Bugün ülkemizde, yeni açılan vakıf üniversitelerindeki hukuk fakülteleriyle birlikte 33 hukuk fakültesi bulunmaktadır. Bu sayı, ihtiyacın çok üzerindedir. Birçok hukuk fakültesinde hukuk eğitim düzeyi ve öğretim üye sayısı yetersizdir. Fakültelerimizin bu durumu, ülkemiz hukukunun ve yargı sistemimizin sorunlarının önemli bir parçasını ve asıl kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Bu nedenle, hukuk eğitimi sorunu üniversitelerin sorunu olmaktan çok, yargı sistemimizin sorunu haline gelmiştir.

Nitekim, adlî yargı hâkim adaylığı yazılı sınav sonuçları incelendiğinde birçok hukuk fakültesinin başarı oranının son derece düşük olduğu görülecektir. Bugün, adalet mekanizmasının hızlı çalışması, öncelikle hâkim, savcı ve yardımcı adalet personeli açığının giderilerek, mahkeme başına düşecek iş sayısının azaltılmasına ve adliyenin günün teknolojisiyle donatılmasına bağlıdır. Kaldı ki, 58 inci hükümet programında da bu husus vurgulanarak "adliye teşkilatımızın hâkim, savcı ve yardımcı adalet personeli açığı kısa sürede kapatılacak, bilgi ve teknolojiden yararlanılacak şekilde gerekli donanıma sahip kılınacaktır" denilmiştir.

Ancak, burada Sayın Adalet Bakanımıza sormak istiyorum: Bunları, Adalet Bakanlığı için öngörülen binde 7,5'lik bütçe payıyla nasıl yapacaksınız?

Unutulmamalı ki, adalet pahalı bir hizmettir ve adaletten tasarruf yapılmaz; ancak, bugüne kadar, bütçe paylarının yüzde 4'lerden başlayıp binde 7'lere kadar düştüğüne bakacak olursak, hep adaletten tasarruf yapıldığını görürüz. Eğer, gerçekten adalet devletin ve ülkenin temeli ise ve biz buna içtenlikle inanıyorsak, bu temeli ihtiyaç duyduğu malî olanaklara kavuşturmak zorundayız. Sadece yasa çıkarmak yetmiyor. Yasaları çıkaralım; ancak, bunların uygulanacağı ortamları da mutlaka hazırlayalım.

Bugün adalet sistemimiz bütün bu olanaksızlıklar ve olumsuzluklara rağmen çökmedi, ayakta ise, bunu, yargıda görev yapan ve ağır işyükü altında ezilen yargıç, savcı, avukat ve yardımcı adalet personelinin özveriyle ve onurla çalışmalarına borçluyuz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının bir an önce yasalaşarak yürürlüğe girmesini ve bu yasanın, yargıdaki hâkim, savcı açığının kapatılmasına, yargının daha adil, daha etkin ve hızlı işleyişine katkıda bulunmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Yergök, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Kilis Milletvekili Hasan Kara; buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN KARA (Kilis)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun bazı maddelerinin, 14.12.1995 tarihli ve 1995/19 esas, 1995/64 karar sayılı kararıyla Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı sonucu, bu kanunda Anayasa Mahkemesi kararı çerçevesinde yapılacak değişikliklerle ilgili olarak AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasamızın 2 nci maddesi Türkiye Cumhuriyetinin tarifini yaparken "demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" temel prensibini getirmiştir. Hukuk ve adalet, mülkün temeli olduğu gibi, aynı zamanda demokrasinin, laikliğin ve sosyal bir devlet olmanın da temelidir. Hukuk ve adaletin olmadığı yerde demokrasiden, laiklikten ve sosyal devletten bahsetmek mümkün değildir.

"İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın" felsefesinden hareket eden AK Partinin hiç vazgeçemeyeceği değerlerin başında hukuk ve adalet gelmektedir. Temel hak ve hürriyetleri, temel ve vazgeçilmez kurallar bütünü olarak gören AK Parti, 3 Kasım seçimlerinden önce topluma deklare ettiği seçim beyannamesinde, adaleti tesis etmeyi ve hukuk devleti ilkesini hayata geçirmeyi partimizin öncelikleri arasında saymıştır. Bunun gerçekleşmesi için de üstün çaba ve performans harcamaktadır.

Hukuk devletini hayata geçirmenin bir başka yolu da adalet teşkilatını güçlendirmek olduğu apaçık ortadadır. Bundan dolayı, bugün yasalaşması için Yüce Meclisin gündemine gelmiş bulunan yasa tasarısı da bu amaca dönük bir çalışmadır.

2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununda, 9.3.1995 tarih ve 4087 sayılı Yasayla değişiklikler yapılmış; fakat, bu değişikliğe ilişkin yasanın bazı maddeleri Anayasaya aykırı bulunarak, Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilmiştir. 1995 tarihinde Anayasa Mahkemesinin kararıyla iptal edilen maddelerle ilgili olarak yapılan değişiklikler, 9.9.1997 yılında dönemin Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz tarafından ve yine, 22.6.1999 tarihinde dönemin Başbakanı Sayın Bülent Ecevit tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmesine rağmen, ülkemizin son yıllarına ipotek koyarak damgasını vuran koalisyon iktidarları tarafından toplam 6 maddelik bu kanun çıkarılamamıştır.

Yüce Türk Milleti 3 Kasım seçimlerinde koalisyonlu hükümetlere son vererek AK Partiyi büyük bir çoğunlukla tek başına iktidara getirmiş, 3 Kasım seçimleri Türkiye'nin siyasî hayatında yeni bir dönem ve yeni bir sayfa açılması sonucunu doğurmuştur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; adalet teşkilatını güçlendirmenin bir yolu da, yargıdaki hâkim, savcı açığını en aza indirmek veya tamamen ortadan kaldırmaktır. Bağımsız yargıda, hızlı, sağlıklı ve nitelikli dağıtılan, hak ve hukuka uygun bir adalet işleyişine ulaşmak, çağdaş demokrasilerin temel hedeflerindendir. Hakkın, anlamsız ve yetersiz hale gelmeden zamanında gerçekleşmesi, yargının etkinliği ve güvenliği açısından büyük önem taşımaktadır. Halen, ülkemizde, mevcut hâkim, savcı kadrosunun bir kısmı boş bulunmaktadır. Adaletin hızlandırılmasında, sağlıklı, kuşku duyulmayacak şekilde gerçekleşmesinde, büyük önem taşıyan insan unsuru göz önüne alındığında, hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, idarî bilimler fakültelerinde görevli profesör ve doçentler yanında, bilimsel güç ve yeteneğiyle hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali arasında temayüz eden avukatlardan da hâkimlik ve savcılık mesleğinde yararlanmak gerektiği gerçeği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Hâkim ve savcı kadrolarındaki açığın staj yoluyla karşılanması halinde boş kadroların doldurulması uzun zaman gerektireceğinden, bu açığın giderilmesinde öğretim üyeleri ile avukatlık mesleğinde yetişmiş hukukçulardan da yararlanılması amacıyla bu tasarı hazırlanmıştır.

Hukuk sistemimizde, adaletin gerçekleşmesi için üçlü bir sac ayağı oluşturulmuştur. Hâkim, savcı ve avukatlar bu üçlü sac ayağının unsurları olup, hâkim, savcı ve avukatlık mesleğinin özdeki birliği, kaynağı,      eğitim-öğretimi, uğraş alanı ve amacı aynı olup, özdeki birliği açısından savunma ve karar bölümlerinin de ayrı düşünülmesi yargının doğasına aykırıdır. Avukatlar da, stajdan sonra yargının her alanında ve her katında çalışmakta, uygulama deneyimleriyle yargının en önemli bir unsurundan sayılmaktadırlar.

Yine, madde metninde, bilimsel güç ve yeteneğiyle hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali arasında temayüz eden avukatların yanında profesör ve doçentlerin de, hukuk fakültelerinde maddî hukuk ve usul hukuku dallarında ders verenlerin almakta oldukları kadro aylıklarının karşılığı sınıf ve derecedeki adlî yargı, hâkim ve savcılıkların da, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, idarî bilimler fakültelerinde, idare, maliye ve ekonomi dallarında ders verenlerin de, almakta oldukları kadro aylıklarının karşılığı sınıf ve derecedeki idarî yargı hâkim ve savcılıklarına atanabilme imkânı verilmekte; yine, avukatlar için Anayasa Mahkemesinin iptal kararı çerçevesinde en az beş yıl fiilen çalışma şartı getirilmekte; yine, Hakimler ve Savcılar Kurulu kararları ve Anayasa Mahkemesi kararı çerçevesinde, yaş sınırı 35 olarak getirilmekte; doktorasını yapmış olanlara atanabilecekleri derece ve kademeye bir derece, lisansüstü öğrenimini yapmış olanlara ise atanabilecekleri derece ve kademeye bir kademe eklenmek suretiyle, atamalarının gerçekleşeceği hükmü getirilmektedir.

Yine, iki yıllık stajı başarıyla tamamlayan hâkim ve savcı adayları, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararıyla mesleğe kabul edildikten sonra, atama ve nakil yönetmelikleri uyarınca, alt bölgelerden başlayarak üst bölgelerde görev alabilmektedirler.

Hâkim ve savcıların kademe ve derece yükselmesi yapabilmeleri ve birinci sınıfa ayrılabilmeleri, kimi özel koşullara bağlıdır. Şöyle ki: Hâkim ve savcılar, yükselmeye engel yargı kararı veya disiplin cezası almamak koşuluyla, ahlakî gidişleri, meslekî bilgi ve anlayışları, gayret ve çalışkanlıkları, gördükleri işlerde birikime neden olup olmadıkları, çıkardıkları işlerin miktar ve mahiyetleri, göreve bağlılıkları ve devamları, üst mercilerce veya müfettişlerce haklarında düzenlenen tezkiye fişleri ve hal kâğıtları, Yargıtay ve Danıştayca verilen notları, örnek karar ve mütalaaları, meslekî eser ve yazıları göz önünde tutularak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca derece yükselmesine tabi kılınmakta ve yükselmeye ilişkin kurul kararları da Resmî Gazetede yayımlanmaktadır.

Yükselmeye layık olmadıklarına karar verilen hâkim ve savcılar ise, iki yıl sonra yeniden yükselme incelemesine bağlı kılınmaktadır. Bir derecede iki veya bir sınıfta üç kez yükselmeye layık görülmeyenler hakkında meslekte kalmalarının uygun olup olamayacağına Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilmektedir. Yer değiştirme cezası almış olanlar, cezanın kesinleşmesini izleyen derece yükselmesi tarihinden itibaren iki yıl süreyle kademe ve derece ilerlemesi yapamamaktadırlar.

Hâkim ve savcıların mesleğe alınış biçimleri, meslekte ilerlemeleri ve bağlı oldukları meslekî kurallar avukatlardan farklıdır. Farklı kuralları olan bu iki grubun mesleklerinde geçen süreleri eşdeğerde kabul ederek, daha önce yapılan değişiklikle, avukatlıkta geçen sürelerin tamamının meslekte sayılması, Anayasanın eşitlik ilkesi gereği, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Yine, bu iptal kararıyla, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun ilke kararları gereği, avukatların avukatlık mesleğinde geçirdikleri sürenin tamamı değil de, üçte 2'sinin kanunun bütün maddelerinde, hâkimlik ve savcılıkta geçirilmiş gibi sayılacağı düzenlemesi getirilmektedir.

Bu sebeple, bu yasa tasarısına, AK Parti Grubu olarak, kabul yönünde oy kullanacağımızı bildirir, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kara, teşekkür ederim.

Şahsı adına, Çorum Milletvekili Sayın Feridun Ayvazoğlu; buyurun.

FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Hâkimler ve Savcılar Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Tasarının 1995 yılında Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş maddelerinin, 1997 yılında da hazırlanmış olmasına rağmen, bugüne kadar gelmiş olmasını, benden önceki arkadaşlarımız sırasıyla bildirdiler. Şahsım olarak, bu maddelerdeki değişikliğin amacını iki özde ve iki sorunda toplamak istiyorum. Birincisi, hâkim ve savcı açığının giderilmesine yöneliktir. Bir diğeri ise, şu anda, 48 000 sayısını bulan avukatlık mesleğindeki yığılmanın ve birikimin, çok cüzî de olsa, bu şekildeki bir yasa değişikliğiyle, eritilmesine yöneliktir. Ancak, avukatlık mesleğinden hâkimlik mesleğine, savcılık mesleğine olan talebin özüne ve sosyal içeriğine bakıldığında, şu ana kadarki değerli meslektaşlardan, avukat arkadaşlardan gelen talep ve istekler doğrultusunda, hâkimlik ve savcılık mesleğine olan talebin ve isteğin, sosyal içerikten ziyade, meslekten bir kaçış olduğunu görmekteyiz ve buna üzülüyoruz. Gerek cumhuriyet savcılığı mesleğinden ve gerekse avukatlık mesleğinden gelmiş olmam nedeniyle, bunları, bizzat, bugüne kadar yaşayageldim.

Bu amaçlara ve genel gerekçeye bakıldığında, işbu tasarının olumlu olduğunu biliyoruz ve oyumuzu bu yönde kullanacağız; ancak, geçen hafta, 9 Ocakta yasalaşan aile mahkemelerinin kurulmasıyla ilgili kanun ve -inanıyorum ki- bugün yasalaşacak olan bu tasarının değişikliğiyle ilgili paralellik birbirine özdeş hale getirildiğinde, en azından, aile mahkemelerinin kurulmasıyla ilgili kanunda atanacak hâkimlerde aranılan niteliklerin bu yasayla avukatlık mesleğinden hâkimliğe geçecek olanlarda da aranmasının, böyle bir ihtiyacı gidermesine yardımcı olacağının inancını taşımaktayım. Bunu, tavsiye olarak, küçük bir öneri olarak, Yüce Meclisin huzurunda, Sayın Adalet Bakanımıza sunmak istiyorum.

Tasarının amacının özünde bir irdeleme yaptığımızda, gerçekten, mevcut sorunların çözümüyle birlikte esas sorunların çözümünün de gerektiği ortaya çıkmaktadır.

Burada konuşan arkadaşlarımız, mutlaka, toplumun belirli kesimlerinin sorunlarını dile getirdiler; ama, biz milletvekillerine düşen görev, toplumun hangi kesimi olursa olsun, bütün kesimlerde meydana gelen ve yaşanan sıkıntıların dile getirilmesidir; bizlere düşen görev budur, milletin bize verdiği görev budur. O nedenle, biz, avukatlık mesleğindeki sorunları dile getirirken, elbette, bu kesimin de toplumun çok önemli bir kesimini teşkil ettiğini de görmezlikten gelemeyiz.

1995 yılında 35 000'e ulaşan avukat sayısı, şu anda 48 000 dolayındadır. Avukatların sorunlarının özüne bakıldığında, gerçekten, her şeyiyle, sigorta priminden tutalım bütün masraflarının kendileri tarafından ödenmiş olmasına rağmen, sosyal devlet anlayışıyla çelişen bir şekilde, ödemiş olduğu primlerin karşılığında bir avukatın sağlık hizmetlerinden faydalanmamasını sosyal devlet anlayışıyla nasıl izah edebiliriz?! Yüce Meclis tarafından bunun takdirini istiyorum.

Değerli milletvekilleri, burada sorun, avukatlık mesleğinden veya profesörlükten, doçentlikten hâkimliğe geçip geçilmemesi sorunu değildir. Özüne bakıldığında, Anayasamızda yer alan "yargının bağımsızlığı" ilkesini de hiçbir şekilde gözardı edemeyeceğimiz sorunu yatmaktadır. Yargının bağımsızlığı bağımsız yargıçlarla oluşabilir, bağımsız savunmayla oluşabilir; ama, geliniz, görünüz ki, 12 Eylül hukukunun ürünü olan 159 uncu madde Anayasamızda durduğu sürece, ne yargıçların bağımsızlığından bahsedebiliriz ne de bağımsız mahkemelerden bahsedebiliriz. Bunlardan bahsedebilmek için, 159 uncu maddede yer alan yargıçların bağımsızlığını öne çıkarmak için, siyasî iradenin etkisinden kurtulmanın yolunu hep birlikte bulmamız gerekir.

Şu anda, çok değerli hukukçu Sayın Bakanımızın kişiliğiyle veya şu anda müsteşarlık görevini yapan veya yapacak olan bir hukukçu arkadaşımızın kişiliğiyle ilgili bir sorun değildir bu sorun, anayasal bir sorundur. Eğer bir hâkimin, bir savcının, özlük haklarıyla, atanmasıyla ilgili, bir yerden bir yere geçici görevle görevlendirilmesiyle ilgili yetki ve sorumluluk Sayın Adalet Bakanının şahsında ise, o yargıcın ne şekilde siyasî iradeden uzak bir biçimde yargı yapabileceğinin takdirini siz saygıdeğer milletvekillerine bırakıyorum.

Sevgili arkadaşlar, değerli milletvekilleri; eğer, bizler, bu ülkede, Yüce Meclisin çatısı altında, milletvekili olarak, yasal süre içerisinde görev yapmaya devam edeceksek ve bunu milletin adına devam ettireceksek, hiçbir şekilde, toplumun kesimlerinden, sorunlarından birbirimizi soyutlayamayız. O nedenle, görüşülmekte olan bu tasarının özüne, içeriğine ve sosyal yönüne geniş ufukla bakılmasında fayda var diye düşünüyoruz, ufkumuzu genişletelim istiyoruz. Bu nedenle, Yüce Meclis olarak, tüm toplum kesimlerinin sorunlarında olduğu gibi, avukatların ve yargıçların sorunlarının çözülebilmesi, özellikle de bağımsız yargı müessesesinin oluşabilmesi için, elimizden gelen tüm gayreti, hiçbir siyasî parti ayırımı gözetmeksizin yerine getirelim diyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclise saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ayvazoğlu, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

HÂKİMLER VE SAVCILAR KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA

DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 24.2.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 9 uncu maddesinin Anayasa Mahkemesinin 14.12.1995 tarihli ve E. 1995/19 K. 1995/64 sayılı kararıyla iptal edilen ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Yukarıdaki maddede belirtilen niteliklere sahip olup, yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarı gösterenler, başarı derecelerine göre sıraya konularak Adalet Bakanlığınca önceden belirlenen ihtiyaç sayısına, daha önce başka görevlerde kadro, maaş ve derece yönünden iktisap etmiş oldukları haklar nazara alınmak suretiyle lisans, lisansüstü (master) ve doktora öğrenim durumlarına göre Devlet memuriyetine giriş derece ve kademesiyle veya bu derecelerden aşağı olmamak şartıyla müktesep olarak almış oldukları derece ve kademeyle adaylığa atanırlar. Bu atamada, daha önce serbest avukatlık yapmış olanların avukatlıkta geçen sürelerinin üçte ikisi de değerlendirilir. Bu sıraya göre ihtiyaç sayısınca atananların dışında kalanlar bir hak iddia edemezler."

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

24.2.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 9 uncu maddesiyle ilgili, 1995 yılında, Anayasa Mahkemesinde, o zamanki Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Mesut Yılmaz tarafından iptal davası açılmıştır. İptal davası sonucunda, Anayasa Mahkemesi tarafından, kanun değişikliğine dair tasarının kanunlaşan metninin belli maddeleri iptal edilmiştir. İptal gerekçesi ise, Anayasanın başlangıç hükümlerine ve 10 uncu maddesindeki eşitlik prensibine aykırı bulunduğundan dolayıdır. Bu iptalle -benden önceki hatiplerin de belirttiği üzere- hâkimlik mesleğine geçişte avukatların hâkimliğe geçiş yolları kapanmıştır. Bu boşluğun doldurulması maksadıyla Sayın Adalet Bakanımız tarafından bu tasarının gündeme getirilmesi yerinde bir harekettir. Kendisine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

İptal gerekçeleri ise; Anayasanın başlangıcında, her Türk vatandaşının Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanacağı belirtilirken, bu manada, avukatlıktan hâkimliğe geçişin kolaylaştırıldığı, bunun da hâkimlerin aleyhine bir düzenleme olduğu; Anayasanın 10 uncu maddesiyle, hiçbir kişiye, aileye, zümreye ve sınıfa imtiyaz tanınamayacağı, neticede, avukatlara tanındığı; bu nedenle iptalinin gerektiği...

4087 sayılı Yasanın geçici 1 inci maddesiyle, özellikle, 55 yaşındaki, uzun süre avukatlık yapmış olan meslektaşlarımın hâkimliğe geçişindeki temel gaye, sırf, SSK'dan emeklilik değil, Emekli Sandığından emeklilik kazanmaları; bu nedenle, maaşlarında bir artış ileri geleceğinden dolayı bu geçişin tamamen muvazaalı olduğu görüşü Anayasa Mahkemesinin iptal kararına gerekçe olmuştur. Gerçekten de bu fikir yerindedir.

Toplumumuzda bir kanaat var. Bu kanaate göre, hukuk fakültesini bitirenler, avukatlar dahil olmak üzere, öncelikle hâkimlik imtihanına müracaat ederler; fakat, her nasılsa, imtihanda başarılı olamayanlar avukat olur. Kamuoyundaki bu görüş ne kadar yerinde değilse, ne kadar yanlış bir kanaatse, aynı zamanda, 55 yaşında, belirli süre, uzun vade avukatlık yapmış olanların hâkimliğe geçiş talepleri de o derece yerinde değildir. Çünkü, kanundaki bu boşluğu doldurmaktaki maksat, pratikte daha başarılı olan, nazarî bilgiyi tatbikata geçiren avukatların bilimsel güç ve başarıları meslektaşları arasında temayüz etmiş olanlarıyla hem hâkimlikteki açığı kapatmak hem de bunlar pratikte daha başarılı olduğundan dolayı uzun vadede hâkimlik yapmalarından yararlanmaktır. Ancak, bundan önceki yasanın değiştirilme nedeni ise, belirli birilerine, hâkimlik adı altında, maalesef, bu mesleği kullanarak peşkeş çekme gayesini gütmüştür. Anayasa Mahkemesi, yerinde olarak, bu kararı iptal etmiştir.

Anayasa Mahkemesi çıkarılan yasayı kısmen iptal etmişse de, iptal sonucunda, avukatlıktan hâkimliğe geçiş yolu kapatılmıştır. Yalnız, bu durum da sakıncalıdır. Şöyle ki; hâkim açığının büyümesi, tatbikattan gelen tecrübeli ve birikimli avukatların yararlanmaması...

Yargılamanın üçlü sacayağından olan avukatların, kamu hizmeti ifa etmeleri, toplumla iç içe olmaları, pratik ve tatbikatta daha başarılı olmaları nedeniyle, hâkimliğe geçişleri kolaylaştırılmalıdır; ancak, bu geçişin kolaylaştırılması, hâkimler aleyhine bir durum da teşkil etmemelidir. Şöyle ki; emekliliğine az bir süre kala hâkimliğe geçen ve yüksek emeklilik maaşı almak için meslek değiştirenlere de engel olmak gerekir. Hukukî bilgisiyle çevresinde saygın bir yere sahip olan avukatlardan, hâkimlikte uzun bir süre yararlanmak temel amaç olmalıdır. Bu tasarı da bunları ihtiva etmektedir. Bu nedenle, yerinde bir tasarıdır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1 inci maddeyle "Adalet Bakanlığınca önceden belirlenen ihtiyaç sayısına, daha önce başka görevlerde kadro, maaş ve derece yönünden iktisap etmiş oldukları haklar nazara alınmak suretiyle lisans, lisansüstü (master) ve doktora öğrenim durumlarına göre devlet memuriyetine giriş derece ve kademesiyle veya bu derecelerden aşağı olmamak şartıyla müktesep olarak almış oldukları derece ve kademeyle adaylığa atanırlar" ibaresi getirilmiştir.

Bu atamada, daha önce serbest avukatlık yapmış olanların avukatlıkta geçen sürelerinin üçte 2'sinin hâkimlikte geçmiş gibi sayılacağı hükmü getirilmiştir.

Demin de arz ettiğim üzere bu düzenlemenin temel gayesi, yargıç ve savcı açığını kapatmak, hiç değilse azaltmaktır. Bunu yaparken de, nazarî bilgiyi tatbikata geçiren avukatlardan yararlanma fikri de yerindedir. Zira, avukatlar, yargı erkini oluşturan iddia, savunma ve karar üçlüsünün vazgeçilmez unsurlarından birisidir. Avukatsız savunma ve yargılama faaliyeti düşünülemez. Nasıl ki, adalet mülkün temeliyse, adaletin temeli de savunmadır.

Nitekim, avukatların yargıç ve savcılarla eşit durumları, Anayasa Mahkemesinin Avukatlık Yasasıyla ilgili 8.5.1984 günlü ve 1984/12 esas, 85/6 sayılı kararında, avukatlar ile hâkimlerin ve savcıların eşit nitelikte oldukları açıkça beyan edilmiştir.

Avukatlar, stajdan sonra, yargılamanın her alanında ve her katında çalışmaktadırlar. Tatbikat deneyimi yargılama süjelerinin en önemlisidir. Belirli alanda faaliyet gösteren hâkim ve savcılardan ziyade avukatlar, hukukun her alanında faaliyet ve aktivite gösterebilirler. Bu nedenle, hâkimlik mesleğine geçişte avukatlara ayrıcalık getirmek gerekir; ancak, hiçbir zaman diğer meslektaşlara haksızlık etmemek şartıyla.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hâkimler ve savcılar nasıl avukatlık yapabiliyorlarsa, avukatların da hâkimlik ve savcılık yapabilmesi gerekir. Bunda eşit muameleye tabi olmaları, Anayasanın 10 uncu maddesinde belirtilmiştir. Hatta, kimi yabancı ülkelerdeki uygulamalarda, hâkimlik yapabilmek için belirli bir süre de olsa avukatlık yapmak şarttır. Bundan da anlaşılan şudur ki, tatbikattan gelen insanların kürsüde daha başarılı olduklarıdır. Uygulamada da görüyoruz ki, kimi ülkelerdeki durum bu şekildedir.

Özetle, bu nedenle, hâkimliğe geçiş kolaylaştırılmalıdır. Aslında, avukatlıkta geçen sürenin tamamının hâkimlikte sayılabilmesi de düşünülebilir; ancak, Türkiye uygulamasına bakmamız gerekiyor. Hâkimliğe yeni atananların görev yerinin, derece durumunun farklı olduğu, hâkimlerin Emekli Sandığına, avukatların SSK'ya bağlı oldukları ve bunun gibi durumların altyapısı oluşmadığından, şu aşamada bu şekilde olması mahzurludur. Nitekim, Anayasa Mahkemesi de bu şekildeki bundan önceki düzenlemeyi iptal etmiştir.

Uygulamada hâkimlik kürsüde öğrenilmektedir. Zira, kürsü öncesinin tamamı nazarî bilgiden ibarettir. Oysa, avukatları incelediğimizde, her ne kadar avukatlık stajında bu tatbikî bilgileri öğrenseler de, hâkimlik mesleği daha titiz, daha onur verici, adalet dağıtıcı olduğundan mağduriyetlere sebep vermesi düşünülebilir. Bir avukatın hatası, müvekkiline zarar verebilir, bir hakkın zedelenmesine neden olabilir; ancak, bir hâkimin hata yapması, hem mağduriyete sebep olabilir, hem adalete hem de hakkaniyete zarar verebilir. Bu manada, bu çerçevede, iki tarafın da dezavantajları ve avantajları değerlendirilerek, adalet, hakkaniyet, nasafet ilkelerine göre karar vermek gerekir.

Bu manada, hükümet tasarısı yerindedir; bu tasarı, üyesi bulunduğum Adalet Komisyonunda Cumhuriyet Halk Partili ve AK Partili meslektaş üyelerimizle birlikte oybirliğiyle kabul edilmiştir. İnşallah, Genel Kurulda da oy birliğiyle kabul edilecektir diyor, bu duygular içerisinde hepinizi selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Can, teşekkür ediyorum.

1 inci madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 2802 sayılı Kanunun Anayasa Mahkemesinin 14.12.1995 tarihli ve E.1995/19, K. 1995/64 sayılı kararıyla bazı hükümleri iptal edilen 39 uncu maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Madde 39. - Hukuk fakültelerinde maddî hukuk ve usul hukuku dallarında hukuk dersi veren profesörler ve doçentler, almakta oldukları kadro aylıklarının karşılığı sınıf ve derecedeki adlî yargı hâkim ve savcılıklarına; hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, idarî ilimler fakültelerinde idare, maliye ve ekonomi dallarında ders veren profesörler ve doçentler, almakta oldukları kadro aylıklarının karşılığı sınıf ve derecedeki idarî yargı hâkim ve savcılıklarına atanabilirler.

Mesleklerinde en az beş yıldan beri fiilen çalışmakta olup, bilimsel güç ve yeteneği ile hizmet ve meslekteki başarısına göre emsali arasında temayüz eden avukatlar, mesleğe kabul edildikleri tarihte otuzbeş yaşını geçmemiş olmak koşuluyla, avukatlıkta geçen sürelerinin üçte ikisi meslekte geçmiş gibi sayılarak ve görevin gerektirdiği kanunî şartlar göz önünde bulundurularak girebilecekleri sınıf ve derecedeki adlî ve idarî yargı hâkimlik ve savcılıklarına atanabilirler.

İkinci fıkradaki avukatlardan Türk hukuk fakültelerinde veya yabancı bir hukuk fakültesinde doktora diploma ve unvanını almış olanlar atanabilecekleri derece ve kademeye bir derece, meslekle ilgili lisansüstü (master) öğrenimi yapmış olanlar ise atanabilecekleri derece ve kademeye bir kademe eklenmek suretiyle atanırlar.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı şartları taşıyan isteklilerin mesleğe alınıp alınmayacakları ve alınmaları halinde girebilecekleri sınıf ve dereceler Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belli edilir."

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 2802 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin Anayasa Mahkemesinin 14.12.1995 tarihli ve E. 1995/19, K. 1995/64 sayılı kararıyla iptal edilen ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Ancak, bu şekilde atanacakların meslekten ayrıldıktan sonra doçentlik veya profesörlükte geçirdikleri sürelerin tamamı; avukatların ise fiilen avukatlıkta geçirdikleri sürenin üçte ikisi, hâkimlik ve savcılıkta geçmiş sayılmak suretiyle girebilecekleri sınıf ve derecelerin tespitinde değerlendirilir."

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 2802 sayılı Kanunun Ek 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Ek Madde 1. - Hâkim ve savcı adaylığına atanacaklar ile hâkimlik ve savcılık mesleğine kabul edilecekler ve hâkim ve savcı sınıfı dışında kalan adlî ve idarî yargıda çalıştırılacak tüm personel hakkında 26.10.1994 tarihli ve 4045 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre arşiv araştırması yapılır.

BAŞKAN  -  4 üncü madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum.

MADDE 6. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 6 ncı madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı uğurlu olsun.

Sayın Adalet Bakanının söz talebi vardır.

Sayın Bakan, buyurun.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa vesilesiyle katkılarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Verdiğiniz kabul oylarıyla birlikte, bu yasa, önemli bir boşluğu doldurmakta ve Anayasaya aykırılığı da ortadan kaldırmaktadır. Esasen, bu düzenleme, 4087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesiyle ilgili Anayasa Mahkememizin vermiş olduğu iptal kararının gereğini yerine getirmektedir ve böylece, bir aykırılık, bir boşluk ortadan kaldırılıyor ve dolduruluyor.

Burada, bu kanun vesilesiyle, değerli arkadaşlarımızın yargının sorunlarıyla ilgili güzel beyanları oldu; onlara da, ayrıca, Adalet Bakanı olarak teşekkür ediyorum. Gerçekten de, yargının pek çok sorunu var; özlük haklarıyla ilgili sorunları var, çalışma mekânlarıyla ilgili sorunları var, yasadan, Anayasadan kaynaklanan sorunları var. Bunların her birisinin, ayrı ayrı, burada üzerinde durulması lazım. Belki, bunları, bir kanun vesilesiyle ya da Adalet Bakanlığı bütçesi vesilesiyle de dile getirmek mümkün; ama, bunların, ayrıca, bir Meclis araştırması konusu yapılması, belki, yargıya hizmet açısından, bu mesleğin mensupları açısından daha hayırlı bir çaba olacaktır. Esasen, biz, 58 inci hükümet olarak bu konuya önem veriyoruz; bu konuyla ilgili ciddî çabalarımız var, gayretlerimiz var; bunu da, zaman zaman, bu mesleğin mensuplarıyla birlikte yaptığımız toplantılarda gerekse mülakatlarda ifade etmeye çalışıyoruz. Ama, memnuniyetle gördüğüm ve bildiğim bir husus daha var ki, hükümete ilaveten, AK Parti Grubu da, yargının sorunları ve çözüm yollarıyla ilgili olarak bir çabanın, bir araştırmanın gayreti içerisindedir. Ankara Milletvekilimiz Sayın Haluk İpek ve arkadaşları, önümüzdeki birkaç gün içerisinde, zannediyorum, bu konuyla ilgili bir Meclis araştırması önergesi vereceklerdir. Ben de, şimdiden, böyle bir katkı sağlayacakları için kendilerine huzurunuzda teşekkür ediyorum.

Bir yanlış anlamaya da meydan vermemek bakımından belirteyim; burada kastı aşan bir husus oldu; elbette, yargının bir ayağı da avukatlardır ve gerçekten, çok güzel hizmetler yapıyorlar. Bu mesleğin içerisinden gelen bir insan olarak, avukatsız, savunmasız bir yargının olabileceğini asla düşünmüyoruz. Ancak, bu tasarı getirilirken, sayıları 49 000'e varan insanlarımıza bir iş bulabilmek maksadıyla getirilmemiştir; oradaki arkadaşlarımıza haksızlık olur. Başka ülkelerde, özellikle Batı ülkelerinde hâkimlik mesleğine intisap ederken, evvela belli bir süre avukatlık yapılması öngörülmektedir. Bu, önemli bir husustur; âdeta, masanın iki tarafında da görev yaparak belli bir tecrübeyi, belli bir birikimi elde etmiş olan insanların avukat olarak sonradan hâkimlik mesleğine geçmiş olması, bu mesleğe daha fazla bir kalite katmaktadır. Dolayısıyla, yargının daha verimli, daha kaliteli hizmet üretebilmesi açısından, bu kanun, önemli bir boşluğu dolduracaktır; meseleye öyle bakmakta fayda var.

4087 sayılı Kanun çıkmadan evvel, avukatlık mesleğinden hâkimliğe geçiş vardı. O süre zarfında bu mesleğe intisap etmiş olanlar, bugün Türkiye'nin muhtelif yerlerinde, hâkim olarak, savcı olarak, mahkeme başkanları olarak çok güzel hizmetler yapıyorlar. Bu vesileyle, onlara da huzurunuzda teşekkür ediyorum. İnşallah, bu kanun yasalaşmasıyla birlikte, aynı dönem yeniden başlayacak ve böylece, hâkimlik ve savcılık mesleğindeki bir boşluk doldurulmuş olacak ve yeni bir kaynak açılmış olacaktır.

Bu kanun, yargı camiasına ve milletimize hayırlı uğurlu olsun.

Hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, 4 üncü sıraya alınan, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

4. - Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/317) (S. Sayısı: 22) (1)

BAŞKAN - Komisyon ?..Burada.

Hükümet ?..Burada.

Komisyon raporu 22 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili İsmail Özay.

Sayın Özay, buyurun.

CHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZAY (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım; bu nedenle, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Çanakkale Savaşları, ulusal Kurtuluş Savaşımızın destansı mücadelesinin başlangıcını oluşturmuştur. Ulusal kurtuluş destanımızı en güzel şiirleştiren şairlerimizin başında, tüm dünyanın büyük dünya şairi olarak tanıdığı Nâzım Hikmet gelmektedir. 1951 yılında tartışmalı bir kararla Türk vatandaşlığından çıkardığımız, dünyanın büyük Türk şairi olarak tanıdığı Nâzım Hikmet'in, bugün, 101 inci doğum gününü kutluyoruz.

                                                     

(1) 22 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Şiir okuyanların cezalandırıldığı bir hukuksal eksikliğimizi, geçen günlerde, iktidar ve muhalefet olarak, Anayasada yaptığımız bir değişiklikle kaldırdık; iyi de yaptık.

Değerli arkadaşlarım, diliyoruz ki, şiir okuyanların yanında, o güzel şiirleri yazan şairlerimizin üzerindeki yasakları da kaldıralım. (Alkışlar) Diliyoruz ki, kısa zamanda, büyük Türk şairi Nâzım Hikmet'e de vatandaşlık hakkını tanıyalım. Yeni bir Bakanlar Kurulu kararıyla, vatandaşlık hakkını kendisine iade edelim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu temenniler içerisinde, ulusal kurtuluş destanımızın yazarı, büyük Türk ozanı Nâzım Hikmet'i, doğumunun 101 inci yıldönümünde saygıyla anıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki kanun tasarısı, hepinizin bildiği gibi, 17 Haziran 2002 tarihinde 57 nci hükümetimiz tarafından Meclisimize sunulmuştur. Buradaki, çok basit bir düzenlemedir; ama, çok güzel, tutarlı bir düzenlemedir. Fonlar kaldırıldığı için, yerine, özel hesap tanımıyla, buradaki harcamaların düzenlenmesi amaçlanmaktadır. Bir isim değişikliği söz konusudur; bir de, denetim şekliyle ilgili olumlu bir gelişme yerine getirilmiştir, Sayıştay denetimi öngörülmüştür. Şüphesiz ki, kendi içinde tutarlı, ama, yasa bütünü içerisinde ancak teknik düzenlemeyi içeren bir çalışmadır. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu çalışmayı destekliyoruz ve olumlu oy vereceğiz; ama, Yüce Meclisimizin, değerli parlamenterlerimizin bileceği gibi, hiç tartışmasız, yetersiz görüyoruz; çünkü, yaklaşık bir birbuçuk aydan bu yana, Gelibolu'yla ilgili konular Meclisimizin gündemini oluşturan konulardı.

Müsaadenizle, bu konuları bir kez daha anımsatmak istiyorum. Gelibolu Millî Parkı, bundan otuz yıl önce, 1973 yılında ilan edilmiş; yani, otuz yıl önce, buradaki yaşam standartları, yaşam koşulları, bir millî park alanı içerisindeki yaşam koşullarına dönüştürülmüştür. Tam yirmiyedi yıl sonra ancak bir yasa çıkarılabilmiş; burada insanların yaşamını nasıl sürdürecekleri, ekonomik gelişmeleri konusundaki değerlendirmeler, çalışmalar bu yasaya bağlanmıştır ve aradan tam ikibuçuk yıl geçtikten sonra da, bir tane yönetmelik çıkarılmıştır; o da, buradaki kaçak yapıların nasıl yıkılacağı konusunda, yıkımla ilgili bir yönetmeliktir. Bunların hepsini olumsuz anlamda söylemiyorum. Bunlar, şüphesiz ki olumlu çalışmalar. Bu arada, Kültür Bakanlığımız, buradaki anıtların yapımıyla ilgili olumlu çalışmalar yapmıştır, Orman Bakanlığının ağaçlandırma çalışmaları gerçekten önemli ve güzel çalışmalardır; ama, değerli arkadaşlarım, burada, anıt vardır, ağaçlar vardır, anılar vardır, hatıralar vardır; ama, olmayan bir tek şey vardır; o da, insandır. Bu düzenlemelerin hiçbir tanesinde, bu bölgede yaşayan insanlara yönelik bir değerlendirme, maalesef, bulunmamaktadır.

Bu amaçla, çok iyi niyetle, kasım ayı başında, Parlamentoya adımımızı attığımız anda, bir araştırma önergesi verdik; hiçbir siyasal anlayış düşünmeden, hepimizin içtenlikle destekleyeceğine inandığımız bir yaklaşım içerisinde, bir araştırma önergesi verdik. 12 Aralıkta araştırma önergesi görüşüldü; ama, reddedildi. Aradan ondört gün geçtikten sonra, Tarım Komisyonunda bu konuyla ilgili görüşmenin yapıldığını, telefonla, Nail Kamacı arkadaşımızdan öğrendim. Yöre milletvekili olarak, o bölgede yaşayan insan olarak, o bölgenin sorunlarını bir ölçüde tanımlayan, bilebilen insan olarak, koşa koşa Tarım Komisyonuna gittik. Bazı değişiklik önerilerimizin olduğunu, iyi niyetle, ifade etmeye çalıştık. Tarım Komisyonunda "tali komisyondur, esas komisyon Bütçe Komisyonudur, oraya götürürseniz çok iyi olur" denildi, saygıyla karşıladık. Aslında tutanaklara geçmesi söz konusu idi, önerge vermemiz söz konusu idi; ama hep iyi niyetle yaklaştık. Plan ve Bütçe Komisyonuna 14 Ocakta gittik, sorunlarımızı, temennilerimizi gerekçe içerisinde aktarmaya kalktığımızda, bir gariplikle karşılaştık, reddedileceğini anladığımız için, herhangi bir değişiklik önergesi vermedik. Değişiklik önergesiyle ilgili talebimiz şunları kapsıyordu: Burada bu önergeyi de vermeyeceğiz, ama, gerçekten konuyla ilgilendiği için Yüce Meclisimiz, bilgilendirmek istiyorum değerli arkadaşlarımı.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, yasada "fon" adını değiştiriyoruz; güzel. Bir de, fon kaynaklarının nasıl kullanılacağı konusunda değerlendirmelerimiz var. Önerimiz şu idi. "Bu fon, millî park müdürlüğü hizmetlerinde kullanılır. Merkezde fonun birinci derece ita amiri bakandır" diyor; nasıl harcanacağı konusundaki yetkiyi bakanlığa bırakıyor; o, alt kademelere devredebiliyor.

Değerli arkadaşlarım, AK Partili milletvekili arkadaşlarımızın, hükümetin de zaman zaman ifade ettiği bir değerlendirme var; sivil toplum kuruluşlarıyla, katılımcı anlayışla yasaları gerçekleştireceğiz ve uygulamaya böyle koyacağız diyorsunuz; bu inançla şöyle geliştirelim dedik: Evet, merkezî idarenin ajanı bulunsun, yani vali veya bakanlık adına görevlendirilen; ama, isterseniz, orada bulunan 12 tane köyün temsilcisinden birini de koyalım, bir komisyon oluşturalım, buradaki kaynağın nasıl kullanılabileceği konusunda yerel insanların da bir katkısını alalım, il genel meclisi üyelerini koyalım; acaba bu kaynak nasıl kullanılabilecek -tümü değil, sadece yüzde 40'ı- böyle bir komisyon oluşturalım. Şüphesiz ki, bunu veto etme, onaylama, yürütme hakkı bakanlıkta olacaktır, bunu ortadan kaldıralım demedik.

Değerli arkadaşlarım, bir başka konu, bu fonun gelirleri dört kalemden oluşuyor. Genel bütçeden aktarılan miktar, günü birlik giriş ücretleri -hiçbir şey ifade yetmiyor, yok, çünkü doğru düzgün bir gelir yok- her türlü basın yayın gelirleri -bunlar da yok, böyle bir gelir de yok- ve bağışlar. Bunun anlamı, bu gelirlerin hepsi bütçe kaynaklarına dayanmak zorunda. Evet, hükümetimizin, bütçenin sıkıntı içerisinde olduğunu biliyoruz; ama ihtiyaçlar da fazla. Gelin, kaynakları geliştirelim. Bugün Çanakkale yöresine gittiğinizde, Gelibolu yöresine gittiğinizde, Anzak ismini kullanan, Gelibolu ismini kullanan, bu tarihî değerlerden ekonomik gelir elde eden, ticaret yapan insanlar var; ticarete karşı değilim, bu isimler kullanılabilir, saygıyla karşılıyorum; ama, herhangi bir ismin kullanılması ile bu tür tarihî değerlerin isimlerinin kullanılması arasında bir fark var; bir telif hakkı, bir patent hakkı, bu kaynaktan alınabilir, dünyada örnekleri var, Avrupa'da da var örnekleri. Bununla ilgili, bu yetkinin, yine, bakanlığa verilmesini talep ettik; ama, bu iyi niyetli girişimlerimize, maalesef, yanıt alamadık.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, amacımız, bu yasanın amacı, yaptıklarımızın amacı şu: Burasını korumak. Burasını alırken, burasını korurken, bu yurt parçasını korurken, 250 000 şehit vererek koruduk. Şimdi, hazırlanan ikibuçuk sayfalık bir yasa teklifiyle, bunu koruma olanağımız yok.

Değerli milletvekilleri, bu yörede 10 000 civarında insan yaşıyor. 85 yıldır, bu yasalar çıkmadan önce, bu yöreyi koruyan insanlar var. Bu yöreyi koruyan oranın halkına güvenmeden, o insanları bu değerlerin içerisine katmadan, ikibuçuk sayfalık yasayla, Gelibolu Yarımadasını nasıl koruyacağız?! Bunun zor olduğunu ifade etmek istiyorum. Bunu geliştirmek gerekir diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Gelibolu'yla ilgili bilinen sorunlar var. Bakın, burada yaşam, gerçekten çok zor. Türkiye'de, tarımla uğraşan herkesin yaşamının zor olduğunu biliyorum; özel, ayrıcalıklı bir bölge olsun demiyorum, daha önce, arkadaşlarım kalktılar, fındığından pamuğuna kadar... Kabul ediyorum; ama, bakın, burada kuru ziraat yapılır; hasat mevsiminde burada çalışacak olan biçerdöverler için, herhangi bir yerdeki ücretten daha fazlası alınır; sebep, yangınla ilgilidir; çünkü, biçerdöverin egzozundan çıkacak bir kıvılcımın oluşturduğu bir yangın sonucunda -hangi tarlada çıktıysa- o insanın alacağı ceza kat be kattır. Ceza yasalarına girmiyorum, dört kat cezalar öngörülmektedir. O bakımdan, buradaki hasat mevsiminde, özel bir bedelle biçim yapılır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin her yerinde yapılan ilaçlama, burada izne bağlıdır; çünkü, 3/e maddesinde, Orman Yasasının getirdiği izinle ancak burada ilaçlama yapabilirsiniz. Tabiî ki, pratik içerisinde kaçak ilaçlama yapılıyor; ama, muhakkak, izne bağlısınız.

Değerli arkadaşlarım, av yasağı var. Bunların hepsi doğal; ama, av yasağının getirdiği, oradaki tarım ürünlerini, daha gelişme sırasında ortadan kaldıran değerler var. Örneğin, Çokal Barajı. Bakın, savaş zamanı en çok hasret çekilen, bir damla sudur. Biz, nutukları attığımızda, şehitlerimizle ilgili değerlendirmeleri yaptığımızda, o şehitlerimizin anısına yönelik, geleceğe yönelik, bir damla suya yönelik, seksenbeş yıldır Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri bir çivi çakmamıştır. Çokal barajı, 1993'ten bu yana, on yıldır ancak yüzde 30 seviyesine gelmiştir. Bunları araştıralım, inceleyelim dedik.

Değerli arkadaşlarım, bununla ilgili, örneğin, hazine arazileri vardır, hazine arazileri her bölgede kullanılmaktadır, kiralanmaktadır; ama, bu bölgedeki hazine arazileri, yasa gereği orman tasarrufuna girdiği için, vatandaşa kullandırılması söz konusu değildir. Bunları sıralamakla bitiremeyiz. Gerçekten, bu bölgede, insanların büyük mağduriyetler çektiğini ifade etmek istiyorum. Bunları, klasik, siyasal popülizm içerisinde, kendi bölgemdeki insanları kurtarmak, onlara belli ölçülerde olanak sağlamak için de söylemiyorum, içtenlikle bir şeyi söylemek istiyorum: Yüce Meclisimizin, hükümetimizin amacı belli, kendi içerisinde tutarlı bir yasa tasarısını gündeme getirmiş, saygıyla karşılıyorum; ama, insanı içerisine yerleştirmememizden dolayı eksikliğinin çok önemli olduğunu söylüyorum. İnsanımızı korumadan, buradaki değerleri korumanın anlamı yoktur, yapamayız, eksik kalır, kadük kalır. Nasıl üç yıldır yasayı uygulayamıyorsak, üç yıldır oradaki yaşamı gerçekleştiremiyorsak, insanların yaşamını kolaylaştıramıyorsak, değerli arkadaşlarım, aldığımız bu yasal tedbirlerle de hedefe ulaşamayız, amaca ulaşamayız.

Değerli arkadaşlarım, sevgili milletvekillerimiz; biraz önce söyledim ve bunu, kürsüye çıktığımızda da, hiçbir popülizme kapılmadan, hiçbir ajitasyona girmeden, içtenlikle, bir milletvekili olarak, AKP'li arkadaşlarımızla birlikte burada ifade ettik bölgenin sorunlarını; ama değerli arkadaşlarım, Meclis araştırmasını reddettik. Bakın, Meclis araştırması komisyonunu kurmuş olsaydık, birbuçuk aydır çalışıyor olacaktık, orada bazı veriler elde edecektik, süre de kaybetmeyecektik, belki bu tasarıya bazı montajlar gerçekleştirecektik, bu çalışmayı çok verimli yapabilirdik. Dikkat ederseniz, yasa tasarısı verilmiş, yedi ay sonra kanunlaşıyor.

Bakın, bununla ilgili Meclis araştırmasının neden reddedildiğini anlayamıyorum. Ya -özellikle AKP'li arkadaşlarımız reddettiği için söylüyorum- bunu, arkadaşlarımız çok gereksiz bir sorun olarak gördü ya da önemli bir şey değil diye düşündüler, böyle düşünmüş olabilirler, saygıyla karşılıyorum; ama, değerli arkadaşlarım, bir çelişkinizi de söylemek istiyorum. Madem gereksiz gördünüz, önemsiz gördünüz, araştırma önergesi olarak desteklemediniz; bir ay sonra bu tasarıyı getiriyorsunuz, bu önemli bir konu ki, tasarı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin karşısına getiriyorsunuz; önemi burada.

Bize, şunlar söylendi: "Meclis araştırma önergelerinden bir sonuç çıkmaz." Deneyimli arkadaşlarımız "biz, bu önergeleri geçtiğimiz dönemlerde çok verdik" dedi.

Peki, değerli arkadaşlarım, deneyimli arkadaşlarımızdan -AKP'li olsun, Cumhuriyet Halk Partili olsun- belli ölçülerde bilgi alarak yetişmek istiyoruz. Peki, 13 tane araştırma önergesinin 6 tanesini niye AKP olarak verdiniz; madem sonuç elde edemiyorsunuz, niye bu yönteme başvuruyorsunuz? Bu da bir çelişki değil mi?

Değerli arkadaşlarım, bu konuşmalardan sonra dendi ki: "Çok önemli bir konu; ama, bunu, böyle pat diye Cumhuriyet Halk Partililer olarak getirince bir psikolojik direnç oluşuyor; keşke birlikte getirseydik."

Değerli arkadaşlarım, nasıl muhalefet yapacağımızı, bu Parlamento çatısı altında nasıl çalışacağımızı bazı insanlardan, dikte edilerek öğrenme konumunda değiliz. Biz, halkın özgür iradesiyle buraya geldik. (CHP sıralarından alkışlar) Şüphesiz ki, bu çalışmalarımızı yansıtırız; yanlışlarımız, eksiklerimiz varsa söylersiniz; bunlardan ders alırız; ama, kapının arkasında, bizi bir kenara çekerek, aman öyle yapmayın böyle yapın diyerek, bize tavsiyelerde bulunarak bize parlamenterlik yaptıramazsınız.

Değerli arkadaşlarım, AKP Grup Başkanvekili arkadaşımız Sayın Kapusuz, çok büyük bir iyi niyetle, yanılmıyorsam ertesi gün, Sayın Bakanımızı bizimle buluşturdu. Sayın Bakanımızla konuştuk. Onur duydum, gurur duydum. Sayın Bakanımız şöyle dedi: "Biz, bu konuyla çok ilgiliyiz, ilgileniyoruz ve hatta, bu bölgeye, yol yapımı için 980 milyar lira  gönderdik."  Sayın Bakanımız, herhalde dinlememişlerdi. Ahmet Küçük arkadaşım ve ben gönderilen bu parayla ilgili Sayın Bakanımıza, hükümetimize teşekkür ettik. Değerli arkadaşlarım, şunu söylemek istiyorum: Orada yaşayan 10 000 insan, asfalt yol yiyerek hayatlarını sürdüremezler. 980 milyarlık yatırım, yol yapımı önemlidir; ama, orada insanları eğer yürüme mecali içerisinde bırakmazsanız, o yollarda insanları yürütmezseniz ne anlamı var?! Ne anlamı var; bunu vurgulamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, sevgili milletvekillerim; şimdi, biz, özellikle, AKP'li arkadaşlarımızın, hükümetimizin katılımcılık anlayışı, muhalefetle uyum içerisinde yasaların çıkarılması, sivil toplum kuruluşlarıyla olan ilişkiler ve katılımcılık gibi kavramları Türk siyasetinin gündemine taşımalarından gerçekten çok mutluyuz; çünkü, bir yönetici olarak, kamu yönetiminde ondört yıl görev yapmış bir insan olarak, katılımcılığın çok önemli olduğuna inanıyorum. Bu noktada, hükümetin de önemli adımlar atacağına inanmıştık; ama, değerli arkadaşlarım, birbuçuk aylık deneyim içerisinde, ne komisyonlarda ne de Türkiye Büyük Millet Meclisinde "katılım"ın sözünün dışında hiçbir pratik eylemi görmediğimizi açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum. Bu, bizim yaşadığımız gerçek. Katılımcılık, sadece sözle, lafla olmaz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, sosyal demokratlar, solcular, solda düşünen insanlar olarak, 1950'lerden bu yana, bu ülkede, demokrasi mücadelesini, biz, tek başımıza verdik. Bunun altını çizerek söylüyorum. Bu uğurda, biz, can verdik, bir nesil tükettik; ama, bu otuz kırk yıllık süre içerisinde, liberal insanlar, muhafazakârlar, sağda bulunanlar "demokrasi karnımızı doyurmuyor" diye ana oğul edebiyatı yaptılar.

Tabiî, o dönemlerde resmî anlayışla uzlaşıyorlardı; çünkü, dertleri yoktu. Ne zaman ki, bazı liberallerin, bazı muhafazakârların, resmî anlaşmayla, resmî ideolojiyle çatışmaları ortaya çıktı, o zaman demokrasi ihtiyacı gündeme geldi. Şimdi, demokrasiyi, bazı insanlar, liberaller, muhafazakârlar da söylüyorlar. AKP Grubunun demokrasi konusundaki söylevlerinin bir adım öne gitmesinden memnuniyet duyduğumu da ifade etmek istiyorum, bunlar güzel şeyler; ama, bakın, bunun için otuz yıl, kırk yıl, elli yıl bekledik, Türkiye'deki sosyal demokratlar olarak bedel ödedik. Şimdi, sosyal demokratların değerlerinden katılımcılığı da kullanıyorsunuz; ama, değerli arkadaşlarım, sözle kullanmayın, gerçekten eylemle kullanın; çünkü, sizi otuz kırk yıl daha beklemeye tahammülümüz yok; ne bizim var ne de Türk Halkının var. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Gelibolu Yarımadasıyla ilgili yasa değişikliğine olumlu oy vereceğimizi belirtiyorum; Yüce Meclisimize saygılar sunuyorum.

Sağolun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özay, teşekkür ediyorum.

AK Parti Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın İbrahim Köşdere; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale Milletvekili arkadaşım İsmail Özay, içerisindeki birikimini, halkın huzurunda ve seçmenine cevap verme açısından ifade ederken Meclisin hür iradesini kullanmıştır; kendilerini takdir ediyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Devam etsinler; ama, bir şeyi unutmasınlar ki, vatan sevgisi söylevden ibaret değildir. 3 devredir Çanakkale İlinde belediye başkanlığı yapmıştır. Çanakkale halkı, herkesi takdir ediyor ve bizi de, AK Partimizi de -halkımızdan almış olduğumuz güçle- büyük  bir güçle, sağduyuyla; ama, hiçbir zaman sağ - sol ayrımı yapmadan,  sadece sevgiyle ve barışla ak sayfa açmak için Meclise gönderdi. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bu duygu ve düşüncelerle, ben de, seçmenime, buradan mesajımı vermiş oldum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 22 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; malumlarınız olduğu üzere, şanlı tarihimizde önemli bir yer olan ve gerek Türk Milleti ve gerekse vatanımızın bağımsızlık ve var oluşunun temel taşlarından olan, 1915 Çanakkale deniz ve kara muharebelerinin de cereyan ettiği Gelibolu Yarımadasında bulunan tarihî millî parkımızın yedi yıl önce maruz kaldığı büyük yangın afetini müteakip Yüce Meclisimizce çıkarılan 17 Şubat 2000 tarih ve 4533 sayılı Kanunla, Gelibolu Yarımadası Millî Parkının, tarihî ve kültürel değerlerimizin yanı sıra, bölgenin ekolojik özellikleri, orman bitki örtüsünün korunması ve geliştirilmesi ile yönetimine ilişkin esas ve usullerin düzenlenmesi öngörülmüştür.

Sayın milletvekilleri, bu kanunun en büyük özelliği, millî parkımızın tarihî, kültürel ve ekolojik değerlerinin korunmasıyla birlikte, geliştirilmesini sağlayacak bir fonun oluşturulması ve gerekli giderlerin bu fondan karşılanmasıydı. Ne var ki, son yıllarda yaşanan ekonomik kriz dolayısıyla uygulanan istikrar programı çerçevesinde kaldırılan fonlardan biri de, bu tarihî parkımız için oluşturulan fon olmuştur. Bu nedenledir ki, bu tarihî alanın geliştirilmesi bir yana, korunmasında dahi birtakım zorluklarla karşı karşıya kalınmış bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu zorluğu gören hükümetimiz, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkımızın, büyük Türk Milletinin tarihine, geçmişine ve şanına yakışır bir şekilde korunabilmesi amacıyla, 2000 yılında çıkarılan ve fiilen uygulanamaz hale gelmiş bulunan 4533 sayılı Kanuna işlerlik kazandırmak üzere, redaksiyon niteliğinde diyebileceğimiz bu kanun tasarısını yüksek huzurlarınıza getirmiş bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, fonun kaldırılması sonucu, sadece tarihî millî parkımızın korunması ve geliştirilmesinde karşılaşılan güçlüklerden ibaret kalınmamış, yukarıdan beri söyleye geldiğim hizmetlerle birlikte, hizmetlerin aksamasıyla birlikte, bu alanlarda görev yapan insanlarımızın işsiz ve netice itibariyle mağdur olmalarına da yol açılmıştır.

Tasarıda, yine yukarıda ifade ettiğim üzere, kanunda geçen "fon" ibareleri yerine "özel hesap" tabiri kullanılmak suretiyle, Yüce Meclisimizce kabul edilmiş ve uygulamaya konulmuş bulunan 4533 sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa işlerlik kazandırılması amaçlanmıştır.

Gelibolu Millî Parkının, bir barış parkı olarak uluslararası alanda temsil edilebilmesi için, uzun bir süreden beri, detaylı bir master plan hazırlanmaktadır. Fon uygulamasının başlamasıyla, geleneksel olarak yapılan ve başlangıçta 300-500 kişinin katıldığı Anzak törenlerine katılım giderek artarak geçen yıl bu sayı 10 000'i aşmıştır. Hedefimiz gerek tarihî değerlerimizin ve gerekse Türkiyemizin turistik değerlerinin iç ve dış tanıtımının daha etkin yapılarak, büyük bir ziyaretçi potansiyeli olan bölgenin daha çok yabancı turist ve ziyaretçinin ilgisini çeken bir yöre haline kavuşturulması amaçlanmaktadır.

Şüphesiz ki, artacak her bir turist, o oranda millî park gelirlerinin artışı manasındadır. Buradan elde edilen gelirlerle, bana göre, bütçenin gelirlerine ihtiyaç hissettirmeyecek kadar ciddî bir gelir ortaya çıkacak. Neden; simülasyon merkezi kuruyoruz, yol güzergâhlarında shuttlebus dediğimiz sistemlerle taşınması, alanın gösterilmesi, hatta, tüm ilkokul çocuklarına özel bir program olacak. Dolayısıyla, burayı Türkiye'de görmeyen insanın kalmayacağını, yurt dışından çok ciddî anlamda talebin olacağını ve kendi açısından da ortaya çıkacak olan gelirin genel bütçeye ihtiyaç duymayacak şekilde olacağını düşünüyorum; çünkü, şu anda yapmış olduğum çalışmalar bizi bu rotaya doğru götürüyor. Kuracağımız simülasyon merkezinde her türlü sinevizyon, sinerama, panorama teknikleri kullanılacak; çünkü, diğer dünya ülkelerine gittik, gördük ve bunları burada uygulayacağız. Türkiye'de yerleştirilecek bu sistemler için de çalışmalarımız devam etmektedir.

Bizim yöremizde yıkım noktasında bir yıkım yönetmeliğinin çıktığı doğrudur. Çıkan yıkım yönetmeliğinde, bunlar, hep, kaçak yapılara ilişkindir; siz de biliyorsunuz. Bunun dışında, kaçak olmayan yapıların tamamının istimlak bedelleri ödenerek yıkımları gerçekleşmiştir. Sadece, yöre halkımızın dediği doğrudur; yani, kendi tarlalarına, ekim alanlarına gitme noktasında özel izinler alınıyor. Burada, hatta, tarım noktasında da çok ciddî desteklemeyi düşünüyoruz.

Sayın milletvekilleri, sonuç olarak "Millî Parklar Fonu" tanımını "Özel Hesap" olarak değiştiren ve fona işlerlik kazandırmaya yönelik amaçlarla hazırlanan ve görüşülen kanun tasarısının kanunlaşmasıyla, o yöremizde yaşayan insanlarımızın, yapılacak katkı paylarıyla refah düzeyleri artacak ve millî park gelirlerinin artmasıyla Kurtuluş Savaşımızın sembollerinden birisi olan Çanakkale Savaşları tüm dünya ülkelerine barışçı yönüyle tanıtılarak turizm gelirlerimizde de büyük oranda artış olacağı kuşkusuzdur.

Bu amaçla hazırlanan 22 sıra sayılı kanun tasarısına kabul oyu vereceğiniz inancıyla, kanunun milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Köşdere'ye teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde başka söz talebi yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

GELİBOLU YARIMADASI TARİHÎ MİLLÎ PARKI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 17.2.2000 tarihli ve 4533 sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununun 2 nci maddesinin (e) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"e) Özel Hesap; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Özel Hesabını,"

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Mehmet Daniş; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET DANİŞ (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi hakkında, Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4533 sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanunu 17 Şubat 2000 tarihinde kabul edilmiştir. Bir önceki hükümetin Uluslararası Para Fonuyla imzalanan 3 Mayıs 2001 tarihli niyet mektubunda, bütçe kapsamı dışında olan 5 fondan başka fon oluşturulmaması taahhüt edilmiştir. Bu nedenle, getirdiğimiz bu kanun tasarısıyla, 4533 sayılı Kanunda geçen "Fon" tanımının "Özel Hesap" olarak değiştirilmesi tasarlanmıştır. Bu özel hesabın, fon kavramıyla getirilen düzenlemeleri tam karşıladığı konusu, Maliye ve ilgili Bakanlığın Millî Parklar Genel Müdürlüğü tarafından açıklanmıştır. Dolayısıyla, bu düzenleme yerinde bir düzenlemedir kanaatini taşıyoruz.

Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkının diğer millî parklardan ayrı olarak özel bir kanunla düzenlenmesi, Gelibolumuzun manevî ve tarihî değerine özel bir atıf yapmıştır. Gelibolu'nun tarihî öneminin yanında, millî park olarak düzenlenmesi, uluslararası niteliği olan bir barış parkı haline getirilmesi çabamızı, iktidarı ve muhalefetiyle paylaşmak istiyoruz; çünkü, Gelibolu, yapacağımız iyileştirmelerle turizm potansiyelini artıracak; dolayısıyla, ilimize ve ülkemize turizm geliri sağlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Mustafa Kemal Atatürk, Gelibolu'nun uluslararası niteliğine "Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçikle yan yana, koyun koyunasınız! Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır" sözleriyle zaten ışık tutmuştur.

Gelibolu Millî Parkını, uluslararası barış parkı ilan etmeliyiz. Bu konu, uluslararası platformlarda çok dikkatli izlenmektedir.

Geldiğimiz noktada, İngiltere, Avustralya ve Yeni Zelanda olmak üzere dünyanın birçok ülkesi Gelibolu'ya özel önem vermektedir. Özellikle, savaşın tarihinde dönüm noktası olmuş deniz zaferinin kazanıldığı 18 Mart, itilaf devletlerinin karaya çıkarma yaptığı tarih olan 25 Nisan ve kara zaferinin kazanıldığı gün olan 10 Ağustos tarihinde, yarımada yoğun bir ziyaretçi akınına uğramaktadır. Son yıllarda yerli turist sayısında da önemli artışlar gözlenmiştir.

Her yıl, 25 Nisan gününde, binlerce Avustralyalı ve Yeni Zelandalı, Anzak Koyuna gelerek ayin yapmakta ve bölgeyi gezmektedirler. Bu ziyaretlerin masraflarının ilgili devletler tarafından karşılandığı, bu nedenle, ziyaretçilerin önümüzdeki yıllarda katlanarak büyüyeceği açıkça ortaya çıkmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Millî parkların özelliği gereği yöre halkının ekonomik faaliyetlerine belirli kısıtlamalar getirilmektedir. Bu nedenle, yöre halkının yeni üretim alanlarına yönlendirilmesi için Tarım Bakanlığımız, Kültür Bakanlığımız ve özellikle Orman Bakanlığımız gerekli çalışmaları yapacaklardır. İlgili bakanlıklarımızın, bu yönde, yöre halkının meselelerinin çözümlenmesi konusundaki hassasiyetleri bizi ayrıca sevindirmiştir. Halihazırda millî parkımız sınırları içerisinde 8'i orman köyü, 4'ü orman civarı köyü olmak üzere 12 adet köy bulunmakta; ayrıca, Eceabat İlçemiz de millî park sınırları içerisinde kalmaktadır. Dolayısıyla, bu alanda yapılacak her türlü düzenlemede vatandaşlarımızın mağdur edilmeyeceği konusunu sayın bakanlarımızın dikkatine sunmak istiyorum.

Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkında yapılacak her türlü yatırım, hazırlanacak gelişim planı çerçevesinde yapılabilecektir. Eceabat İlçe merkezi ile köy yerleşim alanı dışında kalan yerlerdeki her türlü yapılaşma, yukarıda bahsettiğimiz kanun hükümleri uyarınca durdurulmuştur. Dolayısıyla, bu konudaki çalışmalar, bu kanunun yayımlanmasından sonra bir düzenlemeye ihtiyaç duymaktadır. Uygulamada çıkabilecek bazı sorunların, Gelibolu Yarımadasının doğal, tarihî ve manevî dokusunun bozulmadan çözümlenmesinin yanında, vatandaşı mağdur etmeden çözümlenmesi gereğine tekrar işaret etmek istiyorum.

Şimdi, burada yapılması gereken işleri, mutlaka, sivil toplum kuruluşları ve halkımızla birlikte yapma mecburiyetine özenle dikkat çekmek istiyorum.

Bölgeye gelen ziyaretçilere hizmet verebilecek ve bugün için ihtiyacı hissedilen birçok tesis planının hazırlanması konusu önem arz etmektedir. Özellikle barınma, iaşe, ziyaretçilerin sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak, savaşları ve onun önemini simgeleyebilecek hizmetlerin yeterince verilmesi gerekmektedir. Kültür Bakanlığımız ve Turizm Bakanlığımız bu konudaki çalışmalarını en kısa zamanda tamamlayacaktır. Önümüzdeki günlerde özellikle yabancı turist sayısında önemli artışlar olacağı dikkate alındığında bu eksikliğin giderilmesi daha önemli hale gelmektedir.

Bu kanunla getirilen düzenlemelerden etkilenen bölgede yaşayan vatandaşlarımızın temel gereksinimi olan yapılar konusunda azamî hassasiyetin gösterilmesi sağlanacaktır. Bu konuda vatandaşlarımız büyük sıkıntı çekmektedir, doğrudur; ancak, 4533 sayılı Kanun çıktıktan sonra niyet mektubunun gereklerinden dolayı fon işlerlik kazanamamıştır. Şimdi bu düzenlemeyle, özel hesap gelirlerinin yüzde 40'ı bölgede yaşayan vatandaşlarımızın ekonomik faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla tahsis edilecektir.

Öte yandan, bu kanunla bazı ekonomik etkinlikleri sınırlanan vatandaşlarımıza, yörenin doğal dokusunu bozmayacak şekilde, entegre olmayan tesislerde arıcılık, seracılık, halıcılık, küçük zeytinyağı atölyelerinin kurulması faaliyetleri, özellikle, uzun vadeli ve düşük faizli kredilerle desteklenmektedir.

Bölgenin master planı hazırlanmak üzeredir. İlgili master planın çok kısa sürede bitirileceği, ilgili bakanlıklarımızın temsilcileri tarafından kanunun komisyon görüşmelerinde dile getirilmişti; gecikmemesi gerekmektedir. Bölgedeki yapılaşmada ve kamulaştırmada hakkaniyet ölçülerinin korunması gerektiğini ve korunacağını söylemek isterim. Master planın arkasından da 1/500, 1/1000 ve 1/5000'lik planları da önümüzdeki aylarda yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, özellikle  küçük nitelikte yapılması gereken birçok iş için Ankara'dan ödenek çıkarılması gerekmektedir. Bu eksikliğin giderilmesi için Millî Park idaresi bünyesinde dönersermaye saymanlığı oluşturularak, hizmetlerin hem kalitesi artırılacak hem de çabuk verilmesi sağlanacaktır. Oluşturulacak sermayeden, yöre halkı da, özellikle tarım ve hayvancılık üretimini artırmaya yönelik konularda desteklenecektir.

Yörede yaşayan halkın sorunlarını da gözönüne alan ve değerlendiren bir anlayış içerisinde, ilgili bakanlıklarımız; Orman Bakanlığımız, Kültür Bakanlığımız, Maliye ve Bayındırlık Bakanlıklarımız bölgemizde uygulanacak her tür tasarruf konusunda halkı incitmeyen, Gelibolu Millî Park statüsünü koruyan, Gelibolu'nun tarihî ve uluslararası önemini dikkate alan çalışmalar yapacaklardır. Bu konunun takipçisi olacağımızı taahhüt eder, bu duygu ve düşüncelerle Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Daniş, teşekkür ediyorum.

1 inci madde üzerinde başka söz talebi?...

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Sayın Başkan, bir önceki arkadaşım konuşurken, Çanakkale Savaşını Kurtuluş Savaşının içine çekti; bu kadar bilgisizlik olmaz. Bir önce konuşan arkadaşım, iki seferinde de, Çanakkale Savaşını, Kurtuluş Savaşının içinde söyledi. Lütfen, tutanaklarda düzeltilsin; bizden sonra okuyanlara ayıp olur.

Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşının içinde değildir efendim; Birinci Dünya Savaşının sonunda olmuştur. Lütfen, düzeltin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Milletvekili, açıklamalarınız için teşekkür ederim.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 4533 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin; madde başlığında, ikinci, üçüncü, beşinci ve dokuzuncu fıkraları ile yedinci fıkrasının ilk cümlesinde ve sekizinci fıkrasının (g) bendinde yer alan "Fonun" ibaresi, "Özel Hesabın", birinci ve beşinci fıkralarında yer alan "Fonu" ibareleri "Özel Hesabı", dördüncü, beşinci ve dokuzuncu fıkraları ile sekizinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan "Fon" ibareleri "Özel Hesap", sekizinci fıkrasında yer alan "Fondan" ibaresi "Özel Hesaptan",

şeklinde ve altıncı fıkrasının birinci cümlesi ile yedinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümleleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Özel Hesabın saymanlık hizmetleri Bakanlık tarafından atanan sayman tarafından yürütülür."

"Özel Hesabın denetimi Sayıştay tarafından yapılır. Özel Hesap ile ilgili dava ve icra takipleri 8.1.1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanun hükümlerine göre yürütülür."

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle, biraz önce, AKP Grubu adına yasanın tümü üzerinde söz alan yöre milletvekili arkadaşım Sayın Köşdere, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili arkadaşım Sayın Özay hakkında Çanakkale halkının düşüncelerini anlatmaya çalıştı; kendisi, bunu zaman zaman bize anlatır ve çok güzel duygularla anlatır; ben, yine aynı duyguları ifade etmek istediğini düşünüyorum. Bu vesileyle, kendisine teşekkür ediyorum.

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale) - Kesinlikle... Doğrudur...

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Gelibolu, gerçekten, son birbuçuk ayda, birkaç vesileyle art arda gündeme geliyor, Meclisin tartışma konusu oluyor. Tabiî, Gelibolu Tarihî Millî Parkı, Gelibolu Yarımadası, Türkiye için, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş meşalesinin yakıldığı, kıvılcımının çıktığı ve Türkiye Cumhuriyeti ruhunu canlandıran ve Büyük Önder Mustafa Kemal'in Atatürk olduğu topraklar olması bakımından ve Türkiye'de, neredeyse her aileden bir kişinin şehit olarak bırakıldığı ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ruhunun ortaya çıktığı yer olması bakımından elbette çok önemlidir. Elbette, Gelibolu'da, söylenecek çok şey var, söyleyebilecek çok şey var, herkesin söyleyebileceği çok şey var. Onun için, şairler, dönüp dönüp şiir yazarlar, dönüp dönüp okunur; hepimiz dinleriz, hepimiz çok mutlu oluruz, hepimiz gururlanırız, onurlanırız, seve seve dinleriz. Dolayısıyla, buna layık bir yer. Bu anlamda, bunun tekrar tekrar gündeme gelmesinin hiçbirimiz için rahatsız edici bir sonuç doğurmayacağını tahmin ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı, 330 000 dekar araziyi içeriyor. Bu arazinin içinde yaşayan insanların bu yasanın ruhunda olmadığını, bu yasanın ruhunun olmadığını söyledik hep. Elbette, sadece, bu, parkın içinde yaşayan insanları ilgilendirmiyor, çevrede yaşayan insanlar da dolaylı olarak bu konuyla ilgili; çünkü, artık, globalleşen dünyada sadece 10 köyü, 12 köyü değil, Gelibolu Yarımadasının tamamını ve Türkiye'nin tamamını ilgilendiren bir yasa olduğu kaçınılmaz bir gerçek. Bu yasa, tüm yasalar gibi, elbette ki, insanların yaşamlarını düzenliyor. Orada nasıl üretim yapılacağını, neyin üretilip neyin üretilmeyeceğini, hangi ürünlerin, ne zaman, ne kadar üretileceğini ve bu üretimin nasıl gerçekleştirileceğini anlatıyor. İnsanların yaşamlarını tarif ediyor. Dolayısıyla, insanların uğradıkları bu kısıtlılıklardan zarar görmemeleri için gerekli tedbirleri yeteri kadar içermeyen bir yasanın da yöre halkından gerekli desteği göremeyeceği açık.

Değerli arkadaşlarım, ben inanıyorum, yanlış hesap Bağdat'tan dönecektir. Fon, özel hesaba dönüyor. Özel hesabın içinde bazı tedbirler alınarak yöre halkı için birtakım imkânlar yaratılmaya çalışıldığı gerçektir; ama, çözüm değildir; çözüm, oradaki insanların yaşamlarını devam ettirebilecekleri üretimleri yapmak ve devamlılığın sağlanmasıdır. Buradaki tedbirler, eski bir siyasetçimizin deyimiyle, pansuman tedbirlerdir; pansuman tedbirlerle de, hiçbir zaman, hiçbir yerde tam sonuç alamazsınız.

Değerli arkadaşlarım, dün, Plan ve Bütçe Komisyonunda da konuyu gündeme getirdim; Çokal Barajının suyunun parkın içine gelmesi gerekiyor deyince, bir arkadaşımız rahatsız oldu; Gelibolu Yarımadasının sorunlarını bu yasayla mı çözeceksiniz dedim. Değerli arkadaşlarım, unutmayın, eğer, Çokal Barajının sularını bu tarihî millî parkın içine akıtıp sulu tarımı gerçekleştirerek ürün çeşitliliği yaratmazsanız, verimliliği artıramazsanız; orada, değil millî park, arabayı park edemezsiniz; unutmayın, araba park edecek yer ve alan bulamazsınız.

Değerli arkadaşlarım, yörede, ekolojik ve biyolojik tarım, katmadeğeri yüksek tarım mutlaka özendirilmeli, desteklenmeli, gerekli bilgi ve sermaye desteği sağlanmalı, halkın önü açılmalı; mutlaka, var olan üretim çeşitlerinde halkın zarar göreceği kısıtlamalar ortadan kaldırılarak verimliliği artıracak tedbirler alınmalı.

Bu yöre halkı da, dün anlattığımız ada halkı gibi, hem Türkiye'nin sorunlarıyla boğuşuyor hem de oradaki özel kısıtlar nedeniyle özel sorunlarla boğuşuyor. Tabiî ki, oradaki insanlar da doğrudan desteklemeyi bekliyorlar, onların beklentisi de bu; onlar da, hem üreticiler hem balıkçılar, mazotun yarı fiyatına düşürülmesini istiyor; ama, aynı zamanda, o yöredeki insanların gece kaçta yatacaklarına dahi bu yasayla karar veriliyor, ilaç atacakları zamanı ve hangi ilacı atacaklarını bu yasa tarif ediyor. Dolayısıyla, burada özel sorunlar var ve bu özel sorunların mutlaka çözülmesi gerekiyor.

Dün, Plan ve Bütçe Komisyonunda, komisyon üyemiz Sayın Ali Topuz, bir master plan önerisi yaptığında, bürokrat arkadaşlarımızdan bilgi alan Sayın Bakan, burada bir master plan çalışması yapıldığını ve bitmek üzere olduğunu, hatta, bazı yörelerin 1/1000'lik uygulamalı imar planlarının yapıldığını söyledi; ama, yok böyle bir şey. Bu uygulamayı yapacak olan Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünün ilgili birimine sorduk, böyle bir uygulamadan haberi yoktur.

Master plan çalışmaları yapılıyor, master planının neresinde halk?! Kimsenin haberi yok; muhtarların haberi yok, belediye başkanlarının haberi yok, sivil toplum örgütlerinin haberi yok, kimsenin haberi yok. Master planının içine de halkı sokamamışsınız. Yine fiyasko çıkar, fiyasko!.. Yine sonuç alamazsınız!.. Demokrasiyi, halkın duyarlılıklarını yasaların içine sokamazsanız sonuç almanız mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, bakın, yörenin çok önemli köylerinden olan Alçıtepe Köyünden aldığımız bir mektuptan birkaç cümle okuyarak sizlere ifade etmek istiyorum.  Bu mektubu yazan 75 yaşında eski bir muhtarımız olan Naci Tokgöz. "Sayın Milletvekilim, sizi tebrik ederim..."

İBRAHİM KÖŞDERE (Çanakkale)  - CHP'lidir.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Evet, CHP'lidir.

"...saygılar sunar, işlerinizde başarılar dilerim. Allah yardımcınız olsun. Her zaman sizin yanınızdayız ve size her zaman yardımcıyız. Siz de, köylüye, çiftçiye yardımcı olun. Her ne kadar muhalefet olsanız da, çiftçi, köylü sizden de yardım bekliyor" diyor ve bir dizi isteğini söylüyor.

Tabiî ki, bunların bu tasarıyla yapılabilmeleri mümkün değil. Bu arkadaşımız, verdiği özel mücadeleyle 10 000 dönüm araziyi hazineye kazandırdı. Şimdi "bu araziyi köylüye verin, burada üretim yapalım" diyor. Üretmek istiyor, üretme duygusunu, geliştirme duygusunu sizlere ifade ediyor.

Değerli arkadaşlarım, zeytin dikilebilir arazilerin, zeytin ağacı dikilmesi için köylüye verilmesini istiyor. Bu konuda da herkesten yardım istiyor, AK Partili arkadaşlarımızdan da yardım istiyor ve mektubunu şöyle bitiriyor değerli arkadaşlarım: "Muhalefet olduğunuzu biliyoruz; fakat, tek başına muhalefetsiniz. Türkiye Cumhuriyetinin yüzde 65 oyunu müdafaa edeceksiniz, koruyacaksınız, onun için, yeni gelen AK Parti hükümetine yardımcı olunuz. Bazı işleri yaptırmanızı bekliyoruz, insan için çalışmanızı bekliyoruz." "İnsan için" diyor. Biz de başka bir şey istemiyoruz. (Alkışlar) İnsanı ve oradaki insanın gereksinimlerini, ihtiyaçlarını gündeme getiriyoruz; gereğini yapın ve yapalım diyoruz.

Bu mektubu Sayın Köşdere'ye veriyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Küçük, devam ediniz.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, buradaki sorunların çözümüyle ilgili özel hesapta 2 trilyona yakın para toplanacağından bahsediliyor ve bunun yüzde 40'ı da, halka, düşük faizli kredi olarak verilecek. Tabiî, nasıl toplanacak, bilmiyoruz; mutlaka, bir çalışma yapılmıştır; ama, geçen yıl toplanan para 206 milyar.

Değerli arkadaşlarım, bu yöredeki insanlar, gerçekten, Türkiye'nin her yöresindeki insanlar kadar duyarlı ve onurlu insanlardır. Elbette, ihtiyaçlıdırlar; ama, bu yörede yaşadıklarını ve bu yörede neyi beklediklerini, neye sahip çıktıklarını ve bu yöreyi nasıl koruyacaklarını çok iyi biliyorlar, bunun sorumluluğu içindeler. Bu yöredeki insanların sorunlarını gerçekten çözecekseniz, onların önünü açacaksanız, yaşamlarını kolaylaştıracaksanız ve bu insanları, gerçekten bu kutsal toprakların onurlu bekçileri yapacaksanız, bu paralar yetmez, bu tasarının getirdikleri yetmez. Onun için, bu tasarının, mutlaka, en kısa zamanda, çok ciddî bir şekilde, bu Meclisin gündemine getirilip, yeniden gerekli tartışmaların yapılıp, düzenlemelerin yapılması lazım. Bu yasa, hem bu yöre için önemlidir hem de Türkiye'nin ilk tarihî millî park yasasıdır değerli arkadaşlarım. Çanakkale'de 3 millî park var; Troya Millî Parkı var, Kazdağı Millî Parkı var. Orada da insanlar var. Burada hata yapmazsak oralarda da yapmayız, Türkiye'nin hiçbir yerinde yapmayız. Onun için biz araştırma önergesi verdik, onun için bu konuyu tartışalım dedik, konuşalım dedik, bunu ifade ettik.

Ben, bu duygu ve düşünceler içerisinde tasarıya olumlu oy vereceğimizi ifade ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçük.

2 nci madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı olsun.

Tasarının kabulüyle ilgili olarak Sayın Orman Bakanının söz talebi vardır.

Sayın Bakan, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 4533 sayılı Kanunun bir maddesindeki "fon" ibaresinin kaldırılarak yerine "özel hesap" hükmünün konulmasıyla alakalı değişiklik içeren bu tasarımıza vermiş olduğunuz desteklerden dolayı teşekkür ediyorum.

Tabiî, iktidar ve muhalefetten değerli sözcü arkadaşlarımız, bu vesileyle, millî park konusunda, Gelibolu konusunda, oradaki uygulamalar konusunda görüş ve düşüncelerini burada bizlerle birlikte paylaştılar, ortaya koydular.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı, bizden önceki hükümetin hazırlamış olduğu bir tasarıydı. Biz, zamanı ekonomik kullanmak için, bu tasarıyı yeniledik. Bu tasarı, tek maddelik bir tasarı. Bu tasarıda ne millî parkları, ne Gelibolu'nun sorunlarını, ne Eceabat'ın sorunlarını, elbette ki, bir tek madde içerisinde çözmek ve halletmek mümkün değil. Zaten, bu konunun şu andaki gündeminde bu yok; ama, Gelibolu Millî Parkı, Türkiye'deki 33 millî parktan bir tanesi, ama, çok ayrıcalıklı bir millî park. Çünkü, Çanakkale'de, çünkü Gelibolu'da, Mehmet Âkif Ersoy'un -Allah rahmet eylesin onu ve bütün şehitlerimizi, Çanakkale şehitlerimizi-  "şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda" diye söylediği yer, cennet parçası olan Gelibolu. Her karışında bir şehidimizin olduğu ve millî mücadelede, emperyalist güçlerin önünde, Anadolunun en mükemmel savunma hattının oluşturulduğu bu coğrafyayı gelecek kuşaklara en iyi şekilde tanıtmak ve anlatmak bizim görevimizdir; bunun bilinci içerisindeyiz. Bunun bilinci içerisinde olduğumuz için, millî tarihimizi gençlerimizin, insanımızın öğrenmesi için, yine, burada, 18 Mart, 24 ve 25 Nisan günlerinde anma törenleri oluyor. Buraya dünyanın pek çok yerinden devlet başkanları, başbakanlar, çeşitli düzeyde insanlar geliyor. Burası, aynı zamanda Türkiye'nin bir vitrini, dünyaya açılan bir kapımız.

Burasıyla Türkiye'nin tanıtımını, Türkiye'nin tarihinin hem kendi nesillerine, kuşaklarına, gençlerine tanıtımını hem de bu vesileyle bütün dünyaya tanıtımını yapma imkânına sahip olduğumuzu biliyoruz. Onun için ayrı bir ehemmiyet veriyoruz bu konuya.

Elbette ki, orada 8 tane orman içi ve 4 tane de orman civarı köylerde, Eceabat'la birlikte yaklaşık 10 000 kişi yaşıyor. Bu insanlar bizim için çok önemli. Bu tasarının içerisinde insanlar hem de sonuna kadar insanlar... İnsanı hedef almayan, insanı gözetmeyen, insanın mutluluğunu esas almayan hiçbir işin içerisinde biz olamayız. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Daha Bakanlık koltuğuna oturduğumun birkaç gün sonrasıydı zannediyorum, hemen önüme Gelibolu Millî Parkının rink yollarıyla alakalı yaklaşık 1 trilyonluk ödenek aktarımıyla ilgili yazı geldiğinde hiç tereddütsüz imzaladım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Çünkü, biliyorum ki, oraya gönderdiğimiz her para Türkiye'nin yüzakı olacak bir projeyi hayata taşıyacaktır. Bunun bilinciyle o imzayı attık.

Değerli arkadaşlar, bazı arkadaşlarımız, buradaki konuşmalarında "2 trilyon toplanacak; nasıl toplanacak. Geçen sene 260 milyar toplandı, bu, nasıl 2 trilyona çıkar" dediler.

Değerli arkadaşlar, bakın, biz, geçen sene, Fethiye Ölüdeniz Tabiat Parkının giriş ücretlerinden 2 trilyon lira elde ettik. Biz, şu anda, Gelibolu Millî Parkının giriş kapılarını yapmadık, girişte bilet kesmiyoruz; daha simülasyon merkezi yapılmamış, sadece müze geliridir bu. Eğer, orada giriş kapısı yapılırsa, her girenden, rink seferlerinden biletler kesilerek bedel alınırsa, simülasyon merkezi yapılırsa, buradan elde edilecek gelir 2 trilyon liranın üzerine çıkacaktır. Bakın, bu 2 trilyonun yüzde 40'ını Ziraat Bankasının bitkisel üretime uygulamış olduğu faizlerin yedide 1 faiziyle, yani, yüzde 42 ise, yüzde 6'lık bir faizle toplanan bu fonun, bu rakamın yüzde 40'ı, o civardaki köylülerin entegre olmayan üretimlerinde kullanabilecekleri -arıcılıkta, halıcılıkta, besicilikte, zeytinyağı üretiminde- çok ciddî bir destek olacaktır; bunu da biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, elbette ki, Çokal Barajı önemlidir; ama, bu, Gelibolu Millî Parkıyla konuşulacak bir konu değil. Enerji Bakanlığı konusu konuşulurken, DSİ'nin bütçesi, Enerji Bakanlığının bütçesi görüşülürken, sair platformlarda bunu dile getirme imkânı vardır.

Değerli arkadaşlar, bir başka hususun daha altını çizmekte fayda görüyorum ve sizinle paylaşmak istiyorum; bu bölgenin master planı yapılmış. Mesela, Kilye, Alçıtepe ve Kabatepe'nin master planı bitmiş; aynı zamanda 1/1000'likleri de bitmiş. Yine, tamamının master planı bitmiş, uygulama planları yapılmak durumundadır.

Değerli arkadaşlar, bununla birlikte şunu ifade ediyorum: Gelibolu Millî Parkının, elbette ki, gelecek yıllarda, ülkemizin tanıtımına, turizmine çok önemli katkıları olacağını biliyoruz ve bunun için de, bunu, dün Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştük ve hemen bugün gündeme alındı. Bugün gündeme alınmasına yardımcı olan Başkan ve değerli üyelere, herkese        -iktidar, muhalefet- teşekkür ediyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kaç aylık iktidarsınız?!

ORMAN BAKANI OSMAN PEPE (Devamla) - Bu tasarının kanunlaşmasına destek veren iktidar ve muhalefetin değerli üyelerine teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanunun, öncelikli olarak, Gelibolu'da yaşayan insanlarımıza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Vergi Barışı Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporu üzerindeki görüşmelere başlayacağız...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkanım, Danışma Kurulu kararı var; bu kanunlar bitinceye kadar çalışma kararı almıştık. Yani, kararımız, bu kanunlar bitirilinceye kadar çalışmaktı Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Ocak 2003 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 18.50