DİLEK 2 3 2003-01-07T09:44:00Z 2003-01-07T09:44:00Z 34 19459 110917 TBMM 924 221 136213 9.2812 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22          CİLT : 2       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

15 inci Birleşim

25 . 12 . 2002 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 29 uncu ölüm yıldönümü nedeniyle konuşması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 29 uncu ölüm yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek'in, Bingöl İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da köye dönüş sonrası yaşanan sorunlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu ve 24 milletvekilinin, Pamukbankın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesiyle ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10)

2. - Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu ve 22 milletvekilinin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalar ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun faaliyetlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/11)

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu'nun Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/1)

2. - Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin 31.12.2002 tarihinden itibaren altı ay süreyle uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/134)

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devlet Harcamalarının Yapılmasına ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Üretimini Likit Petrol Gazıyla Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının üçüncü sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - SEÇİM

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. - (10/2, 6) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi  

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, sigorta eksperliği sınavı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/3)

2. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü taşra teşkilatının akaryakıt ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/4)

3. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, yönetim kademelerinde vekaleten görev yapan personele ve atama ilkelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (6/6)

4. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Doğrudan Gelir Desteği Projesinde öncelik kriteri, ödemesi yapılmayan illerin ödeme tarihi ile bu çerçevede Manisa'nın durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/7)

5. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, pamukta prim ve çekirdeksiz kuru üzümde destek uygulaması yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/8)

6. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, yönetim kademelerinde vekâleten görev yapan personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (6/9)

7. - Ordu Milletvekili Kazım Türkmen'in, fındık üreticisine verilmesi planlanan ek fiyata ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/10)

8. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Suruç Ovası Sulama Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/11)

9. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerinde öncelik kriterlerine ve dekar başına ödeme miktarının artırılıp artırılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/12)

10. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerinin, mülkiyet yerine üretici olma şartına ve ürün çeşidine göre yapılıp yapılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/13)

11. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerinin üreticilerin borçlarına mahsup edilip edilmeyeceğine ve kalan ödemelerin zamanına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/14)

12. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın, tabiî afetlerden zarar gören üreticilere verilen destek ile tarım ürünleri ithalatına kısıtlama getirilip getirilmeyeceğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/15)

13. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Kars-Tiflis Demiryolu Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/16)

14. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ın Çağlayancerit ve Ekinözü ilçelerinde polis teşkilatı kurulup kurulmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/17)

15. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'taki otoyol ve bağlantı yolları çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/18)

16. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta iş mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/19)

17. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta Bölge Çalışma Müdürlüğü ve İş Müfettişleri Grup Başkanlığı kurulup kurulmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/20)

18. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, TSE'nin Kahramanmaraş'ta tekstil laboratuvarı kurup kurmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/21)

19. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş il merkezinin SSK hastanesi ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/22)

20. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi öğretim elemanlarının lojman ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (6/23)

21. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi 2003 yılı yatırım programına bazı projelerin dahil edilip edilmeyeceğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/24)

22. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta Vakıflar İl Şube Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru önergesi (6/25)

23. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesindeki öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi  ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (6/26)

24. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın, fındıktaki fiyat politikasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/27)

25. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, tıpta kullanılan görüntüleme cihazlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/28)

26. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, aile hekimliği uygulaması ile sağlık personeli atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/29)

27. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, elektrik abonelerinden, güç bedeli olarak alınan ücrete ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/30)

28. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, özelleştirme kapsamındaki Kastamonu Taşköprü Sigara Kâğıdı Fabrikasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/31)

29. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Malatya-Adana demiryolunun ne zaman ulaşıma açılacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/32)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Başbakanlık Teftiş Kurulunun BDDK hakkındaki raporunun işleme konulup konulmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/38)

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/282) (S. Sayısı : 3 ve 3'e 1 inci Ek)

2. - 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 13.12.2002 Tarihli ve 4774 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/318) (S. Sayısı : 5)

3. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devler Harcamalarının Yapılmasına ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/320, 1/319) (S. Sayısı : 6)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Başkanvekili Sadık Yakut, Başkanvekilliği görevine başlaması nedeniyle bir konuşma yaptı.

2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4774 Sayılı Kanunun bir daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

24 Aralık 2002 Salı günü (bugün) sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesine; aynı gün gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 5 sıra sayılı, 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 13.12.2002 Tarihli ve 4774 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ve Anayasa Komisyonu raporunun 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci sırasına alınarak görüşmelerine başlanmasına ve çalışma süresinin görüşmelerin tamamlanmasına kadar olmasına ilişkin AK Parti Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/282) (S.Sayısı: 3 ve 3'e 1 inci Ek) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen, 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4774 Sayılı Kanunun (1/318) (S.Sayısı: 5) birinci görüşmesi tamamlandı; ikinci görüşmesine en az 48 saat geçtikten sonra başlanabileceği açıklandı.

25 Aralık 2002 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.12'de son verildi.

 

 

 

Sadık Yakut

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Enver Yılmaz

 

Türkân Miçooğulları

 

Ordu

 

İzmir

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


No. : 18

II. - GELEN KÂĞITLAR

25.12.2002 ÇARŞAMBA

Raporlar

1.- 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devlet Harcamalarının Yapılmasına ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/320, 1/319) (S. Sayısı: 6) (Dağıtma tarihi : 25.12.2002) (GÜNDEME)

2.- Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/321) (S. Sayısı : 7) (Dağıtma tarihi: 25.12.2002) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu ve 24 Milletvekilinin, Pamukbank'ın Tasarruf  Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmesi ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.12.2002)

2.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu ve 22 Milletvekilinin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen bankalar ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun faaliyetlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/11) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.12.2002)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

25 Aralık 2002 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. - TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 29 uncu ölüm yıldönümü nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bugün 25 Aralık 2002, büyük bir asker, Birinci ve İkinci İnönü Zaferinin Komutanı, Kurtuluş Savaşımızın kazanılmasında önemli rol oynamış, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsız bir devlet olarak dünya sahnesinde yer almasını sağlayan Lozan Antlaşmasının Türk Heyet Başkanı, Edirne ve Malatya Milletvekili, Hariciye Vekili, Başbakan, devlet ve siyaset adamı, İkinci Cumhurbaşkanı -rahmetli- Mustafa İsmet İnönü'nün 29 uncu ölüm yıldönümü. Aynı zamanda, örnek bir eş ve aile babası olarak da kendisine ve bu vesileyle değerli eşi Mevhibe Hanımefendiye Yüce Mevladan rahmet diliyor, saygı, sevgi ve şükran duygularımızla anıyoruz.

Bu duygular içerisinde diyoruz ki: Paşam, rahat uyu. Artık, geldiğimiz bu noktada, toplumun her kesimine yönelik ilkeli olmak ve dürüstlükle ilgili kastetmiş olduğunuz sözler doğrultusunda, gönlünüzde hep özlemini duyduğunuz yürekli ve cesur kadrolar görev başında.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır.

Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün, ölümünün 29 uncu yıldönümü nedeniyle söz isteyen Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan'a aittir.

Buyurun Sayın Bilgehan. (Alkışlar)

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan'ın, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 29 uncu ölüm yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu sabah, Anıtkabir'de cumhuriyetin kurucularından, Atatürk'ün en yakın silah ve dava arkadaşı İsmet İnönü'yü kabri başında, birlikte, 29 uncu ölüm yıldönümünde andık.

Büyük milletler, kadirbilir, kendilerine hizmet eden evlatlarını unutmayan milletlerdir. İsmet İnönü, kendi deyimiyle, bütün ömrü boyunca, her zaman, elde edilmesi millet için aziz olan bir amaç peşinde koşmuştur. Gençliği, bir büyük İmparatorluğun çökme tehlikesine karşı endişe ve bir çıkış yolu arayarak geçmişti. Çareyi, kendisi gibi vatansever arkadaşlarıyla birlikte girdiği ulusal direnişte bulmuş, ilk zaferlerini cephelerde kazanmıştı.

İnönü Savaşlarının muzaffer komutanı, ilk Başbakanımız, ikinci Cumhurbaşkanımız, altında bulunduğumuz bu çatıya çokpartili demokratik sistemi getiren İsmet Paşayı, 5 dakikalık bir sürede, hele benim konumumda, anlatmanın imkânsız olduğunu biliyorum.

Ancak, Türkiye'nin son zamanlarda içinde bulunduğu buhranlı dönemler, bizi, arada sırada geriye döndüğümüzde "biz daha önce de buralardan geçtik" dedirtiyor. Hemen yanı başımızda patlayacak bir savaşın kıvılcımlarının üzerimize yağmasından endişe ediyoruz. Kıbrıs'ta bir çıkmazın içindeyiz ve yıllardır süren Avrupa yolculuğumuz sonuçlanmadı.

Böyle bir ortamda, henüz kırk yaşına varmadan, çizmelerini çıkarıp gittiği Lozan'dan, bizi esarete mahkûm eden Sevr Antlaşmasını yırtarak, dünyanın en büyük güçlerine yeni Türk devletini kabul ettiren; ama, o müzakerelerden saçları beyazlanmış olarak dönen İsmet Paşayı anmakta yarar var.

İkinci Dünya Savaşında çevremiz dört bir yandan sarılmışken, büyük bir diplomasi cambazlığıyla, her iki blokla da hassas bir denge kurup, kimsenin burnunu kanatmadan, bağımsızlık ve bütünlüğümüzü bozmadan ülkeyi düze çıkaran da İsmet İnönü olmuştur. Belki bazı çocukları şekersiz bırakmıştır; ama, babasız bırakmamıştır. Devlet hazinesini o zor günlerde bile boşaltmamış, kimseye muhtaç durumda kalmamıştır. Roosevelt, Churchill gibi Türkiye'yi bir an önce savaşa sokmak isteyen dünya liderleriyle, bir büyük devlet adamı olarak, masa başında kıyasıya mücadele etmiştir. Adana'da kendisine bol keseden askerî yardım vaat eden Churchill'e "bize silah vermeyi teklif ediyorsunuz, ne miktar isterseniz vereceğiz diyorsunuz; fiyatı nedir,  nasıl ödenecektir, bunlara dair bir şey söylemiyorsunuz, bize bu emniyetin sebebi nedir" diye sorabilmiştir.

Onlarla ilişkilerinde her zaman eşitlik ilkesine önem vermiştir. Kendisini Kahire'ye davet eden Amerika Cumhurbaşkanına "eğer, davetin nedeni zaten Türkiye'nin kaderiyle ilgili alınmış kararların kendisine sunumu olacaksa, bu çağrıyı reddedeceğini" bildirmiş, karşı tarafın teminatı üzerine, Roosevelt'in damadı tarafından kullanılan uçağa binerek, toplantıya gitmiştir.

Yine, yoğun baskılar altında kaldığında, çevresindeki güvenlik önlemlerinden şikâyet etmiş, Churchill "o senin gördüklerin bir şey değil, bizi 25 tane hava filosu da yanımızdaki havaalanlarından koruyor, bir de, 300 kadar uçaksavar topu var" deyince "ya, demek öyle, bizim koca İstanbulumuzun korunmasına birbuçuk filo yeter diyorsunuz, burada, futbol sahası kadar yere 25 filo yetmiyor, öyle mi" diye taşı gediğine oturtabilmiştir.

Daha da anlamlısı, İsmet İnönü, dünya dışpolitikasının iç yüzünün sanıldığı gibi olmadığını görmüş ve "bunlar dünyanın en büyük demokrasileri, Amerika ile İngiltere; ama, liderleri, burada, kimseye sormadan, istedikleri gibi karar veriyorlar, bizi de, tek partili bir memlekette, bir nevi, diktatör sanıyorlar; halbuki, bende bu kuvvet yoktur; çünkü, parti grubum vardır, Meclisim vardır ve çok uyanık bir kamuoyum vardır" diyerek, daha o günlerden, demokrasiye olan inancını belli etmiştir.

İkinci Dünya Savaşı sırasında, unutmayalım ki, Dışişleri Bakanlığının tüm değerli uzmanlarını yanına almış ve onlarla birlikte politikasını belirlemiştir.

Bir asker olarak "efendiler, Türk Milletinin temel özelliği, sanıldığı gibi, savaşçı olmak değildir, uzun zamandan beri haksız hücumlara göğüs germek zorunda kaldığından dolayıdır ki, bu dönemlerde savaşçı özelliği dikkatleri üzerine çekmiştir. Türk Milletinin temel özelliği, barış ve anlaşma alanında uygarlık ve ilerleme unsuru olmalıdır" diyebilmiştir.

1963 yılında Türkiye'yi Avrupa Birliği sürecine sokan İnönü olmuştur. "Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye yerini alır" diyerek, çaresiz olmadığımızı da o vurgulamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi toparlar mısınız Sayın Bilgehan.

AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Devamla) - Anımsanacak daha çok örnek var; ama, asıl önemlisi, sanırım, bu güvenin, kendine güvenin nereden kaynaklandığı. İsmet İnönü, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Harp Okulundan birincilikle mezun olmuştur. Hayatı boyunca kendisini eğitmekten vazgeçmemiştir. Fransızca, Almanca ve İngilizce'yi çok iyi öğrenmiştir. Abdülhamit'in istibdat döneminde, gizlice, Batı dünyasının klasik edebî eserlerini okumaya başlamış, okuma tutkusundan hayatının sonuna kadar vazgeçmemiştir. Savaş içinde bile devlet konservatuvarının kurulması için çabalamış, eğitim seferberliğine girmiştir. Operadan, baleden, resimden zevk almış, ata binmiş, viyolonsel çalmıştır.

"Türk inkılabı denildiği vakit, bunun, kadının kurtuluş inkılabı olduğu beraber söylenecektir" sözleriyle, kadınlara verdiği değeri ifade etmiştir.

Zaten kendisini bir gün Pembe Köşkte ziyaret eden ve hayatta başarının sırlarını soran Mülkiyeli gençlere de şöyle yol göstermiştir: "Kendinize iyi eş seçin."

Bu Kurulda bulunan her milletvekilinin, benim kadar İnönü'nün torunu olduğu inancıyla, hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bilgehan.

Gündemdışı ikinci söz, Bingöl İlinin sorunları hakkında söz isteyen Bingöl Milletvekili Sayın Feyzi Berdibek'e aittir.

Buyurun Sayın Berdibek.

2. - Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek’in, Bingöl İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

FEYZİ BERDİBEK (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bingöl İlimizin sorunlarını aktarmak üzere gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bana bu söz hakkını veren Sayın Başkana teşekkür ediyor, bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bingöl İli, 8 125 kilometrekareye yayılan bir ilimizdir. 2000 yılında yapılan nüfus sayımına göre ilimizde 232 273 kişi yaşamaktadır. İlimiz, net binde 8 olan göç hızıyla, Türkiyemizin en hızlı göç veren illerinden biridir. 8 ilçe, 318 köy ve 800 mezra bulunmaktadır. Kişi başına 915 dolar millî gelire sahiptir.

Bingöl İlimiz, 81 il arasında sosyoekonomik gelişim endeksine göre  75 inci sıradadır; Devlet Planlama Teşkilatının gelişmişlik kademesinde var olan sıralamada 5 inci derecede gelişmiş iller grubuna girmektedir. Bu grup, en geri sınıflandırma grubudur.

Ekonomik ve sosyal göstergeler itibariyle Bingöl, Türkiye ve Doğu Anadolu Bölgesi ortalamalarının oldukça altında bulunmaktadır.

Bu düşüklüğün nedenleri şunlardır:

1- İç göç ve il dışına göç verme oranının yüksekliği,

2- Yüksek işsizlik oranı,

3- Girişimciye destek olunmaması, sermaye yetersizliği,

4- Eğitim ve okullaşma oranının düşüklüğü,

5- Tarım sektörünün hâkim niteliği ve tarım veriminde düşüklük,

6- Hayvancılığa gerekli destek ve finansmanın sağlanmaması,

7- Temel altyapı hizmetlerindeki yetersizlik,

8- Ulaşım ağının yetersizliği.

İlimizin, cumhuriyet tarihinde, depremle, terörle ve göçlerle anılan bir il olmaktan kurtarılıp, üretim, istihdam sağlayan, yeraltı, yerüstü zenginliklerini faaliyete geçirilen organize sanayiiyle, turizmiyle, üniversitesiyle, hayvancılığıyla, balıyla anılan bir il olmasını arzulamaktayız ve bunu gerçekleştirmeliyiz.

İlimizin en önemli geçim kaynağını hayvancılık oluşturmasına rağmen, son yıllarda, bu konuda üreticilere yeterli destek verilmediğinden, hayvancılık nitelik ve nicelik bakımından gerilemiştir. Yüzölçümünün yüzde 53'ü çayır ve meradır. Bu özelliğiyle ilimiz, hayvancılığa son derece elverişli durumda olduğundan, gerekli destekleri sağlamak gerekir. Besi, süt hayvancılığı, Or-Köy Projesinden sığır ve koyun verilmesi, arıcılık, halıcılık gibi kısa sürede istihdam sağlayacak projeler desteklenmeli ve finansa edilmelidir.

Arıcılık, ilimizde eski bir gelenek olarak sürdürülmektedir; yıllık 970 ton bal ve 22 ton balmumu üretimi, kırsal kesimde iyi bir gelir kaynağıdır. Arıcılık işletmeciliği yüksekokuluyla, bilimsel ve ekonomik olarak arıcılığı desteklediğimizde Bingöl balını çok iyi bir pazar durumuna getirebiliriz.

Bingöl ve civarı, birinci derecede deprem bölgesidir. İlimizde bugüne kadar birçok deprem yaşanmıştır. 22 Mayıs 1971 tarihinde, richter ölçeğine göre 7,1 büyüklüğünde meydana gelen deprem 906 kişinin ölümüne yol açmış ve büyük ölçüde hasara neden olmuştur. 1971 depreminde beş yıllığına yapılan geçici deprem barakalarının yerine kalıcı konutların yapılması gerekirken, otuz yıl geçmesine rağmen kalıcı konutlar yapılmamış ve maalesef, bizim insanımız hâlâ bu barakalarda yaşamaktadır. Acil olarak, devletimizin şefkatli elinin bu acı, gerçek yılların dramına ulaşması ve bir an önce kalıcı konutların yapılması gerekmektedir.

Köy ünite yollarının yüzde 7'si asfalt, yüzde 23'ü stabilize, yüzde 50'si tesviye ve yüzde 19'u ham yoldur. 56 köy ve 38 ünite doğrudan karayolundan yararlanmaktadır.

İlimize bağlı olan; fakat, ulaşım başka illerden, Erzurum-Elazığ üzerinden yapılan Kiğı, Adaklı, Yayladere ve Yedisu İlçelerimizi Bingöl İlimize bağlayan yolların bir an önce yapılması, kendi ilçelerimize kendi ilimizin yollarıyla gitmek ve o yolların yapımını beklemek bütün Bingöllülerin en tabiî hakkıdır.

Bingöl-Sancak-Adaklı-Kiğı yolunun yapılmasının, Elazığ-Bingöl-Muş-Bitlis karayolunun duble yol kapsamında projeye alınmasının ve yapılmasının ve böylece, Bingöl yollarının korkulu rüya olmaktan çıkarılmasının zamanı gelmiştir.

Bingöl-Gözeler Projesi kapsamında Gülbahar Barajıyla 1 572 hektarlık bir alanın, Gayt Sulama Projesiyle 2 105 hektarlık bir alanın ve Bingöl-Genç Sulama Projesiyle 1 170 hektarlık bir alanın sulanması hedeflenmektedir. Bunlar, ilimizde tarımsal altyapının geliştirilmesine ve tarımsal istihdamın artırılmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Bu projelere ödeneklerin verilmesi ve bu üç sulama projesinin bitirilmesi acilen gerekmektedir.

İlimizde Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu tarafından yapılması hedeflenen ve yapımı devam eden işletmeler üstü eğitim merkezinin, eğitim, pansiyon ve idare binalarının hizmete sunulabilmesi, kendi bütçe imkânlarıyla şu an mümkün görülmemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi toplar mısınız Sayın Berdibek; 1 dakika süre veriyorum...

FEYZİ BERDİBEK (Devamla) - Başkanım, Bingöl'ün sorunları o kadar çok ki, yılların birikmişliği var; müsaade ederseniz...

Bunun için, geri kalan kısma acil destek programı çerçevesinde gerekli malî desteğin sağlanmasıyla tamamlanması mümkün olacaktır.

Bingöl'de yapılmakta olan kültür merkezinin fizikî gerçekleşmesi yüzde 65 seviyesindedir; bir an önce bitirilmesi ihtiyaçtır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda Bingöl üniversitesinin kuruluş kanununun kabul edilmesi Bingöllülerin en büyük arzusudur.

Bingöl üniversitesine bağlı yüksekokulların açılması Bingölümüze çok şeyler kazandıracaktır. Ziraat fakültesinin inşaatı tamamlanmalı, veteriner ve eğitim fakülteleri bir an önce eğitim ve öğretime açılmalıdır.

Bingöl Merkez ve Genç İlçe merkezinin devam eden Kürük İçme Suyu Projesinin desteklenerek tamamlanması, şehir kanalizasyon ve yol şebekesinin yapılması acilen gerekmektedir.

Organize sanayi bölgesinin bir an önce bitirilmesi, üretime ve istihdama açılması Bingöl'den dışarıya göçü önleyecektir.

Bingöl havaalanına şu ana kadar 1,5 trilyon ödenek temin edilmiş ve harcanmıştır. Hızlı bir şekilde havaalanının tamamlanması ve hizmete açılması Bingöllülerin büyük arzusudur.

Sağlık konusunda ilimizin ihtiyaç duyduğu göğüs hastanesinin bir an önce bitirilmesi, tıbbî malzeme ve cihaz konularındaki ödenek yetersizliği ve ilimizde uzman hekim yetersizliği nedeniyle yaşanan problemlerin giderilmesi, koruyucu sağlık hizmetlerinin daha verimli hale getirilmesi için, ebe, hemşire, sağlık memuru ve doktor ihtiyacının karşılanması gerekmektedir.

Yeraltı kaynaklarımızın değerlendirilmesi için jeokimya haritalarının bir an önce çıkartılarak, MTA'nın fizibilite raporları doğrultusunda işletilmesi lüzumludur.

Genç İlçesi Avnik yöresinde bulunan demir madeni, Karlıova İlçesi Halifan-Derinçay yöresindeki kömür madeni işlemeye açılmalıdır...

BAŞKAN - Sayın Berdibek, sözlerinizi toparlar mısınız.

FEYZİ BERDİBEK (Devamla) - Sayın Başkanım, kesiyorum.

Çimento hammaddeleri, demir, fosfat, linyit yatakları, madensuyu kaynakları ilimizde mevcuttur; bunlar, işletmeye açılmalıdır.

Jeotermal enerji ile Bingöl İlimizi ısıtma probleminden tutun, termal turizmini sağlık açısından, fizik tedavi, termalkür merkezleri oluşturacak kapasitede bir potansiyel sıcak su bulunmaktadır.

İlimizde bulunan, dünyadaki sekiz harikadan bir tanesi olan Yüzen Ada, Çır Şelalesi, 950 metre uzunluğunda kayak merkezî, kaplıcaları, jeotermal merkezleri ve Karlıova İlçemizin 250 metre yükseklikteki Bingöl dağlarının kale tepesinden güneşin doğuşunun seyredilmesi çok farklı özelliklerdir.

Gelin, artık, AK Partimizin iktidarında, hizmete susamış bölgemize hizmet güneşini götürelim, ilimizin ve ülkemizin sorunlarını pansuman edici değil, bir cerrah gibi, neşter vurarak çözelim.

Halkımız Yüce Meclisimizden çok şeyler bekliyor.

Sorunlarımızın bir an önce çözülmesi için hükümetimizin gerekli destek ve yardımlarını beklerken, Aziz Milletimizin temsilcisi Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Berdibek

Gündemdışı üçüncü söz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da boşalan köylere tekrar dönen köylülerin durumlarıyla ilgili çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'a aittir.

Buyurun Sayın Doğan.(CHP sıralarından alkışlar)

3.- Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da köye dönüş sonrası yaşanan sorunlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; doğu ve güneydoğuda yaşanan sorunlar ve acil alınması gereken önlemleri hükümetin bilgisine sunmak üzere şahsım adına gündemdışı söz almış bulunuyorum.

Bugün, İkinci Cumhurbaşkanımız ve CHP'nin İkinci Genel Başkanı -rahmetli- İnönü'yü, ölümünün 29 uncu yılında saygıyla anıyorum. ABD'nin Irak'a müdahalesinin tartışıldığı bu günlerde, büyük devlet adamı, politikacı İsmet İnönü'nün İkinci Dünya Savaşı cehenneminde ülkemizi savaşın dışında tutan tarihî politikasının da bugün için ne kadar önemli olduğunu bilgilerinize arz ediyorum. (Alkışlar)

Doğu ve güneydoğu bölgelerimizde yirmi yıllık terörün yarattığı tahribatlar ve açtığı yaralar, bu bölgelerimizde yaşanan sorunları büsbütün ağırlaştırmış, insanca yaşam koşullarını ise tamamen ortadan kaldırmıştır. Amacım ise, vatandaşımızın, insan onuruna yakışır biçimde yaşam olanaklarına kavuşacağı altyapı ve kalkınma projelerinin oluşturulmasına katkıda bulunmaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan Mardin'de, bugüne kadar, terör nedeniyle 16 000 vatandaşımız köyünü, mezraını terk etmek zorunda kalmıştır. Boşaltılan 129 köy ve 138 mezradan 118 köye ve 64 mezraya dönüş izni verilmiş olup, 11 köy ve 74 mezramız boş bulunmaktadır. Köyüne ve mezraına dönenler, toprağına, yeni sorunlarla kavuşmuştur. Evler ve okullar yıkılmış, elektrik trafoları sökülmüş, sondaj pompaları yok edilmiş, telefon hatları tahrip edilmiştir. Bugüne kadar ancak 34 köye elektrik verilebilmiştir, 84 köy ve 74 mezrada elektrik yoktur. Su ihtiyaçları, taşıma su ve sondaj kuyulardan karşılanmaktadır. Şehir yaşantısına alışmış köylü vatandaşımız; buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon kullanmak en tabiî hakkıdır. Bunun için de, elektriğe ve sondaj pompasına mutlaka ihtiyaç vardır. Aksi halde, köye dönüş sağlanamıyor.

Ayrıca, işsizlik ve yoksulluk gittikçe artacaktır, hayvan üreticiliği de çok büyük miktarda yara alacaktır; çünkü, bölgemizin geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır değerli arkadaşlar.

GAP, güneydoğunun kalkınması için gerçekleştirilmiştir; ancak, proje, Urfa'nın ötesine geçememiştir. Çukurova'nın ikinci konumundaki Derik, Kızıltepe Nusaybin Ovalarına kadar sulama kanalları ulaştırılamamıştır. Bu nedenle, bölgemizde üretim yapan çiftçilerimiz, sulama ihtiyaçlarını, yüzlerce metre derinlikte sondaj kuyuları açmak suretiyle, çok pahalı elektrikle karşılamaktadırlar. Gübre ve işçilik gibi giderleri de eklediğimizde, çiftçimizin ürettiği ürünün maliyeti çok yüksek olduğundan, çiftçi, tefeciye mahkûm edilmiştir. Yoksa, GAP'ın hükümetin programına alınmaması güneydoğunun kaderi midir Sayın Bakanım?!

Enerji Bakanlığı sayaç okuma işini ihale etmiş; ancak, okuma firmaları yetkilileri can güvenliklerini bahane ederek, dairede veya kahvede oturarak gerçek olmayan faturalar düzenlemişlerdir. Yanlış uygulamadan dolayı, hem TEDAŞ zarar görmüş hem de köylü vatandaşımız mağdur edilmiştir. Mardin'de 7 000 aile, kaçak elektrik kullanma suçu isnadıyla mahkemeye verilmiştir. Aynı şekilde, tarla sulaması yapanların da sayaçlarına bakılmadan, enerji kaybı olarak üreticiye fatura edilmiş olup, çiftçi mağdur edilmiştir. Örneğin, 100 dönümü olana 102 milyar, 90 dönümü olana 98 milyar ve 30 dönüm arazi sulayan çiftçiye 29 milyar TL fatura çıkarılmıştır. Bu düzenleme, çiftçiye, tarlasını, traktörünü sattırmaktadır. Buna rağmen, Tarım Bakanlığınca çiftçiye Doğrudan Gelir Desteği Fonundan ödenen 2002 yılı bedelleri henüz ödenmemiştir.

Ayrıca, pamuk desteleme primlerinin de 2000 ve 2001 yıllarına ait olanları da ödenmemiştir.

Doğu ve güneydoğunun ekonomik candamarı konumunda olan Habur Gümrük Kapısının kapalı olması nedeniyle, sadece Mardin'de 52 000 araç çürümeye terk edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika süre veriyorum Sayın Doğan, sözlerinizi toparlayabilirseniz...

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Bu araçlar için temmuz ayı içerisinde 44 trilyon 773 milyar Taşıt Alım Vergisi ödenmiş; fakat, 52 000 aracın şoförü, muavini ve sahipleri olmak üzere 156 000 aile mağdur edilerek, işsizliğe ve yoksulluğa terk edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerilerimi müsaadelerinizi arz ediyorum: Köye dönüş yapan ve köylerinde halen elektriği ve suyu olmayan, ayrıca, öğrencilerin tek sınıfta tedrisat yaptığı bazı köy okullarımızın fizikî şartlarının düzeltilmesi, elektrik şebekesi ve sondaj pompalarının alımları için ilgili bakanlıktan kaynak aktarılmasını,

2- GAP kapsamında, sulama kanallarının çok acil bir şekilde Mardin'e ulaştırılmasını,

3- Doğu ve güneydoğuda kullanılan elektrik fiyatlarında fırsat eşitliğinin sağlanması için, tarım ve sanayide kullanılan elektrik fiyatlarının mutlaka mazotta düşürülen miktar kadar indirilmesini, ayrıca, tahakkuk ettirilen...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, rica ediyorum... Bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

MUHARREM DOĞAN (Devamla) - ...elektrik faturalarının, faizsiz eşit taksitlere bağlanarak, 12 ayda tahsilinin sağlanmasını,

4- Sayaç okuma firmalarının etkin şekilde denetlenmelerini, vatandaşın ve devletin zararının önlenmesi için yeniden düzenleme yapılmasını,

5- Tarım Bakanlığınca çiftçiye ödenen doğrudan gelir desteği ve pamuk destekleme primlerinin acil şekilde hak sahiplerine ödenmesini,

6- GAP'ın, acil eylem planına mutlaka alınmasını,

7- 1989 yılından bu yana ilçe olan 30 000 nüfuslu Dargeçit'te bir kamu bankası şubesinin açılmasının sağlanmasını,

8- Standartları son derece bozuk olan 45 kilometrelik Dargeçit karayolunun bakım ve onarımının yapılmasını,

9- Habur Gümrük Kapısının acil şekilde halkın giriş-çıkışına açılmasını, fizikî açıdan engel, mani bir durum varsa, Nusaybin Gümrük Kapısının uluslararası hale getirilmesini öneriyorum.

AKP Lideri Sayın Erdoğan'ın, Cizre'de, 4 Kasım 2002 tarihi için, bu konuda verdiği sözü hatırlatmak istiyorum. Çiftçimiz yeşil mazotu görmek istiyor.

Sizlere ve Sayın Başkanıma teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Sayın Muharrem Doğan'ın gündemdışı konuşmasına, hükümet adına İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap verecektir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Mardin Milletvekilimiz Sayın Muharrem Doğan'ın, terörden dolayı boşalan ve tekrar dönüşe izin verilen köylerin genel durumlarıyla ilgili yapmış olduğu gündemdışı konuşmasıyla ilgili olarak huzurlarınızdayım; bu vesileyle, tekrar, hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.

Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi, Başbakanlık genelgeleri doğrultusunda yürütülmektedir. Bu proje, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkâri, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van İllerinde uygulanmaktadır. Bu projeyle, kendi istekleriyle, güvenliği sağlanan köylerine geri dönmek isteyen nüfusun, planlı bir şekilde, geri dönüşünün sağlanması ve geri dönülen alanlarda sürdürülebilir yaşam koşullarının oluşturulması amaçlanmaktadır. Bunun için de, öncelikle, dönülecek yerleşim yerlerinin altyapısı kamu kuruluşlarınca karşılanmakta ve malî durumu iyi olmayan vatandaşlarımıza; ayrıca, usta, işçi, malzeme ve üretkenliği artırmak amacıyla, hayvan, arılı kovan, sera ve gıda gibi temel yardımlar yapılmaktadır.

Haziran 2002 tarihinden bugüne kadar, olağanüstü hal ve mücavir il kapsamında bulunan 11 ilimizde toplam 456 köy ile 347 mezrada 10 511 hanede 58 513 nüfus köye geri dönüş yapmıştır. 26 yerleşim biriminde, Devlet Bakanlığı koordinesinde, pilot uygulama olarak, iskân çalışmaları yapılmaktadır. Ayrıca, köye dönüş projesi çerçevesinde 12 köyün iskânına ilişkin planlama çalışmaları da devam etmektedir. Bu bağlamda, 2002 yılında Bakanlığın bütçesine, köye dönüş projesi için 5 trilyon 616 milyar Türk Lirası ödenek ayrılmıştır. 2003 yılında ise, 6 trilyon 250 milyar Türk Lirası ödenek tahsisi öngörülmektedir. Takdir edersiniz ki, bu rakam da bize göre az ve bunun artırılması için de gayret içerisindeyiz. Ödenekler, ilgili yıl bütçe kanunundaki hükümler gereğince, valilerin yetki ve sorumluluğunda harcanmak üzere, il özel idare bütçesine aktarılmak için il defterdarlıkları emrine gönderilmektedir.

Bu proje kapsamında köye geri dönenler için, Ekim 2002 itibariyle 8,8 trilyon Türk Lirası civarında harcama yapılmıştır. Ayrıca, köye dönüş projesi için, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu ve Olağanüstü Hal Bölge Valiliği kaynak ve imkânlarından da, 8,8 trilyona ilave olarak para harcanmıştır.

Şüphesiz, bu proje kapsamında hedeflenen tüm işlerin tahsis edilen ödeneklerle gerçekleştirilmesi elbette ki mümkün olmamıştır. Devletimiz tarafından yapılan çalışmaların benimsetilmesi amacıyla, projeden yararlanacak vatandaşlarımızın kendi öz kaynaklarıyla aktif olarak yer alması da ayrıca hedeflenmiştir.

Bu projenin uygulanmasında temel yaklaşımımız, vatandaşlarımızı eski yerleşmelerine salt geri göndermek değil, aradan geçen süre içinde kesintiye uğramış olan kırsal yaşamı yeniden kurmak ve canlı tutmak olarak da belirlenmiştir. Projenin hedefleri arasında, kırsal alanda daha dengeli bir yerleşme deseni oluşturmak ve kamu yatırımlarının ve hizmetlerinin daha rasyonel bir dağılımını gerçekleştirmek durumundayız. Yapılan çalışmalar, sadece vatandaşı eskiden yaşadığı yerlere iskân etmekle sınırlı değildir. Köye dönüş projesinde amaç, üretimden kopmuş bu insanları yeniden üretici hale getirmek, valilerimizin koordinesinde bir eğitim seferberliği başlatarak, yöre insanının eğitim düzeyini de yükseltmektir. Projenin, amacına uygun, aksama olmaksızın yürütülmesi için çalışmalar her ay sonu itibariyle Bakanlığımızca izlenmektedir.

Ayrıca, değerli arkadaşımızın burada bahsettiği önerilerinin bir kısmı hükümetimizin gündeminde olup, Bakanlar Kurulunda da görüşülmektedir; diğer birkısım öneri ve teklifleri de hükümetimizce dikkate alınacak. Bilhassa, GAP, ülkemizin en önemli, en büyük projesi, dünyanın sayılı projelerinden biri ve şahsen, bizim küçüklüğümüzde hayallerimizi süsleyen bir proje. Bu projenin tamamlanmasının, sadece bölgenin kalkınması değil, ülkenin kalkınması için büyük katkıları olacaktır ve biz, inşallah, hükümet olarak, GAP'ın önemine uygun, bu projenin hızlandırılması için de gerekeni yapacağız.

Bu düşüncelerle, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum; teşekkür ediyorum. (AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aksu, Genel Kurula verdiğiniz bilgilerden dolayı teşekkür ediyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Meclis araştırması önergeleri vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu ve 24 milletvekilinin, Pamukbankın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesiyle ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Üst Kurulu, 19 Haziran 2002 Çarşamba günü genel sıralamada 7 nci, özel bankalar arasında da 5 inci sırada bulunan Pamukbanka " Yapı ve Kredi Bankası birleşmesiyle ilgili fizibilite raporlarının uygulanabilir olmadığına "karar vererek el koymuştur.

Ancak, açılan iptal davaları sonucunda Danıştay Dava Daireleri Kurulu geçtiğimiz hafta içinde verdiği bir kararla yürütmeyi durdurma kararı vermiş bulunmaktadır.

Pamukbankın Tasarruf Mevduatı Fonu'na devredilmesi basit bir banka kurtarma operasyonu olarak gözükmemektedir. Kaldı ki, bu olayla ilgili olarak kamuoyunda çok değişik iddialar dile getirilmekte ve bu kararın farklı boyutlarda uzantıları olduğu ve zincirleme reaksiyonlara sebep olabileceği ifade edilmektedir.

Bu nedenle, konunun acilen araştırılıp gerekli tedbirlerin alınması amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ederiz. 25.11.2002

1- M. Ergün Dağcıoğlu

(Tokat)

2- Yahya Akman

(Şanlıurfa)

3- Dengir Mir Mehmet Fırat

(Mersin)

4- Selami Uzun

(Sivas)

5- Nurettin Aktaş

(Gaziantep)

6- Hacı Turan

(Kırşehir)

7- Erdoğan Özegen

(Niğde)

8- Eyüp Fatsa

(Ordu)

9- Abdulbaki Türkoğlu

(Elazığ)

10- Mehmet Çiçek

(Yozgat)

11- İdris Naim Şahin

(İstanbul)

12- Muzaffer Baştopçu

(Kocaeli)

13- Bekir Bozdağ

(Yozgat)

14- Maliki Ejder Arvas

(Van)

15- Osman Aslan

(Diyarbakır)

16- Mahmut Kaplan

(Şanlıurfa)

17- Mehmet Özlek

(Şanlıurfa)

18- Mehmet Ali Bulut

(Kahramanmaraş)

19- Mehmet Elkatmış

(Nevşehir)

20- Emin Şirin

(İstanbul)

21- Tevfik Ziyaettin Akbulut

(Tekirdağ)

22- Ahmet Gökhan Sarıçam

(Kırklareli)

23- Şükrü Önder

(Yalova)

24- Şükrü Ayalan

(Tokat)

25- Sait Açba

(Afyon)

Gerekçe :

Pamukbankın fona devredilmesi, dördüncü kez bir medya patronunun sahibi olduğu bankaya el konulması anlamına gelmektedir. Ayrıca, Yapı Kredi Bankasının doğrudan ve dolaylı olarak yönetiminde hakimiyet sağlayan hisselerinin ortaklık haklarının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna geçmesi demek, Yapı ve Kredi Bankasının "Devlet tarafından yönetilecek bir banka" olması demektir. Öte yandan, son operasyon ile, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Türkiye'nin en büyük GSM operatörü  Turkcell'in yüzde 1,56 hissesini kontrol edebilir hale gelmiştir.

Bütün bunlar Pamukbank operasyonunun, âdeta bir taşla 3-4 kuş vurma planının bir parçası olduğu yolunda kuşkuları artırmıştır. Bu olayın sadece bir Pamukbank meselesi olmadığı noktasında kamuoyunda yoğun şüpheler bulunmaktadır.

Bankalar sadece mevduat toplamakla kalmaz kredi de verirler. Bir banka devlet yönetimine geçince, bu bankadan kredi kullanan kişi ve kuruluşlar, artık ilişkilerini eskisi gibi sürdüremeyeceklerinden, tabiatıyla, bu da üretimi doğrudan olumsuz etkilemektedir.

Pamukbank, daha önce Fona devredilen 19 bankanın hacmine sahipti. Bu nedenle, böylesi önemli bir operasyonun ayrıntıları mutlaka araştırılmalıdır. Tıpkı uçak kazalarında olduğu gibi, bu işteki kara kutuların deşifre edilmesi gerekmektedir.

Operasyonu yorumlayan bazı yazarlar, bu olayın arkasında sermaye gruplarının çatışması olduğunu yazmışlardır. Bazı internet yayınları da kötü kokulardan bahsetmektedirler. Acaba, Pamukbank operasyonu, bir grubun bir başka grubu Ankara'yı arkasına alarak çökertme operasyonu mudur? Demirbankta olduğu gibi, Pamukbankı da devlet mi batırmıştır? Fiskobirlikten alacağının Pamukbankı batırdığı ne kadar doğrudur? Pamukbank, 11 yıl önce devlete açtığı kredinin bir türlü geriye ödenmemesinin, yani bir anlamda devletin sorumluluklarını yerine getirmemesinin kurbanı mı olmuştur?

IMF'ye 1,1 milyar dolarlık kredi için niyet mektubunun verildiği gün Pamukbankın da Fona devri sadece bir tesadüf müdür? Bu, aynı zamanda 2 milyar dolarlık bir açığın daha milletin sırtına yüklendiği anlamına mı gelmektedir?

Pamukbankın, riskli pozisyonda altı aya yakın bir süredir faaliyetini sürdürmesine izin verildiği anlaşılmaktadır. Acaba burada bir siyasî korunma mı söz konusudur? Sonra, bankanın Yapı Kredi ile birleşmesi beklenirken, bir gün kala, birdenbire ve Sayın Başbakan Ecevit de ikna(!) edilerek tam tersi bir el koyma kararı çıkması ise acaba hangi siyasî hesaplarla gündeme gelmiştir? Bu durumda, otomatiğe bağlandığı ileri sürülen el konulma süreçlerinin hâlâ politik hesaplara alet edilebildiği, son kararda da, bu anlamda pekala siyasî bir hesap olabileceği akla gelmektedir.

Bu nedenle konunun araştırılıp, aydınlatılarak gerekli tedbirlerin alınabilmesi için Meclis araştırması yapılması gerekmektedir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. - Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu ve 22 milletvekilinin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalar ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun faaliyetlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/11)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son yıllarda Türkiye'de gerçekleşen banka operasyonları, bunlara neden olan hususlar, bu kararların ortaya çıkardığı sorunlar ile Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Üst Kurulu BDDK tarafından yürütülen iş ve işlemler ile alacakları tahsil etme konusundaki gecikmeler de dahil olmak üzere, bu kurulun eylemlerinin denetlenmesiyle ilgili olarak gerekli tedbirlerinin alınması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ederiz.    25.11.2002

1-

 M. Ergün Dağcıoğlu

(Tokat)

2-

 Remzi Çetin

(Konya)

3-

 Mustafa Ünaldı

(Konya)

4-

 Halide İncekara

(İstanbul)

5-

 Mehmet Ceylan

(Karabük)

6-

 Şevket Orhan

(Bursa)

7-

 Hasan Fehmi Kınay

(Kütahya)

8-

 Mustafa Dündar

(Bursa)

9-

 Şerif Birinç

(Bursa)

10-

Mehmet Faruk Bayrak

(Şanlıurfa)

11-

Sinan Özkan

(Kastamonu)

12-

Hakkı Köylü

(Kastamonu)

13-

Tayyar Altıkulaç

(İstanbul)

14-

Maliki Ejder Arvas

(Van)

15-

Mahmut Koçak

(Afyon)

16-

Muharrem Tozçöken

(Eskişehir)

17-

Fahri Keskin

(Eskişehir)

18-

Mevlüt Çavuşoğlu

(Antalya)

19-

Osman Akman

(Antalya)

20-

Hamit Taşçı

(Ordu)

21-

Mustafa Demir

(Samsun)

22-

Hikmet Özdemir

(Çankırı)

23-

Şükrü Ayalan

(Tokat)

Gerekçe:

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) 6 Kasım 1997'den bu yana geçen 5 yıllık süre içinde, 20 banka devredilirken, Pamukbank'ın TMSF kapsamına alınmasının ardından Fon bünyesinde mevcut banka sayısı da 5'e çıkmış bulunmaktadır; ancak, devlet bu operasyonlarla sektörün yüzde 20'sini de eline geçirmiş durumdadır. Acaba bu şekilde Türk bankacılık sistemi giderek devletleştirilmek mi istenmektedir? Üç seneden beri bankacılık sektöründe istikrar ve güven ortamı neden bir türlü tesis edilememektedir?

Türkiye'de bankacılığın rehabilitasyonu için bugüne kadar toplam 41 milyar dolar aktarıldığı ve rakamın 45 milyar doları bulmasının beklendiği anlaşılmaktadır. Acaba, el konulan bankalar dolayısıyla uğranılan zararın ne kadarı eski sahiplerinden tahsil edilebilmiştir?

Şüphesiz, bankacılıktaki yeni düzenlemeler, BDDK'ya zor durumdaki bankalara da el koyma yetkisini vermektedir; ancak, örneğin Pamukbank, daha önce Fona devredilen 19 bankanın hacmine sahipti. Bu nedenle, böylesine önemli operasyonların ayrıntılarının kamuoyuna deşifre edilmeleri gerekmektedir.

Banka devlet yönetimine geçince, kredi kullanandan kredisini bir an önce kapatması isteniliyor. Böylece, bu bankalardan kredi kullanan kişi ve kuruluşlar artık ilişkilerini eskisi gibi sürdüremeyecekler ve bu da üretimi doğrudan olumsuz etkileyecektir. Diğer taraftan, Demirbank örneğinde olduğu gibi vatandaşların borsadan edindikleri hisselere bile el konulmuş, kendilerine ödeme yapılmayarak güven zedelenmiş, vatandaşlar mağdur edilmişlerdir. Kaldı ki, otomatiğe bağlandığı ileri sürülen el konulma süreçlerinin hâlâ politik kaygılara alet edilebildiği, BDDK tarafından alınan kararlarda da pekâlâ "siyasî bir hesap" olabileceği akla gelmektedir.

Ayrıca, Sayın Derviş yönetiminin BDDK ve kamu bankaları yöneticilerini istikbalde yapılabilecek yolsuzluk, adam kayırma, rüşvet, irtikap, görevi kötüye kullanma ve suiistimallere karşı adeta şerbetlenip, ehli şiadaki imam masuniyeti gibi bir koruma zırhı içerisine alma gayretleri geçtiğimiz dönemde ibretle izlenmiştir. Kaldı ki, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının bile tartışıldığı bir ortamda böyle bir iznin, ne yüzle istenebileceğini anlamak da mümkün değildir; çünkü birçoğu şu anda bile soruşturması devam eden şaibeli, suçlu namzedi kişilere talep edilen dokunulmazlığın ötesindeki bu masuniyet çizgisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olan milletvekillerine bile çok görülmektedir.

Sayın Derviş'in seçim sonrası kamuoyuna yansıyan beyanatlarında "asıl Başbakanın Hüsamettin Özkan olduğunu, önceleri işleri birlikte kotardıklarını, sonraları işlerin tıkandığını, yeni bir senaryoya ihtiyaç olduğunu, böylece seçimlere gidildiğini, çözümlerin bize kaynak sağlayanlara nasıl anlatılabileceğinin önemli olduğunu, özerk kurulların da hata yapabileceğini, yargı kararlarına uyulması gerektiğini, bu nedenle Pamukbank olayının acilen çözülmesi gerektiğini, kimseye özel hak tanınmaması gerektiğini" itiraf etmiştir. Ancak, bu iş, hukuk mantığının değil parmak sayısının yeterli olduğu bir dönemde öyle güzel kotarılmıştır ki, IMF istiyormuş(!), döviz artar(!), kriz çıkar(!), para gelmez(!), IMF İcra Kurulu toplantısı(!) vesaire bahanelere gizlenip Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur.

İşte ülkemizin yeni bir ak sayfa açtığı bir dönemin başında, bütün bu hususların araştırılarak, gerekli tedbirlerin alınmasını mümkün kılacak çözümlere varılabilmesi zorunluluk arz etmektedir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki önergesi sırası geldiğinde yapılacaktır.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum.

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu'nun Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum Dilekçe Komisyonundan istifa ediyorum

Gereğini arz ederim.

İ. Sami Tandoğdu

                Ordu

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutuyorum.

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devlet Harcamalarının Yapılmasına ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Üretimini Likit Petrol Gazıyla Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının üçüncü sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

No. : 7              25.12.2002

Danışma Kurulu Önerisi

25 Aralık 2002 Çarşamba günü (bugün) gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 6 sıra sayılı 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devlet Harcamalarının Yapılmasına ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının üçüncü sırasına alınmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Bülent Arınç

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

 

Salih Kapusuz

 

Oğuz Oyan

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

 

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Öneri hakkında söz isteyen?.. Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin 31.12.2002 tarihinden itibaren altı ay süreyle uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi vardır; okutup, işleme alacağım:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. - Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin 31.12.2002 tarihinden itibaren altı ay süreyle uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/134)

     19.12.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Körfez Savaşı sonrasında alınan Irak ile ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olarak ve Irak'ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine özen göstererek, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenen ilke ve kurallara bağlı olarak ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25 Aralık 1996 tarihli ve 477 sayılı Kararıyla hükümete verdiği yetki çerçevesinde yürürlüğe konulan ve sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı bir hava harekâtı olan "Kuzeyden Keşif Harekâtı"nın görev süresinin 31 Aralık 2002 tarihinden itibaren altı ay süreyle uzatılmasına; 477 sayılı Kararda belirtilen hususlarda bütün kararları almaya Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması için Anayasanın 92 nci maddesine göre izin verilmesini arz ederim.

   Abdullah Gül

         Başbakan

BAŞKAN - Hükümet lütfen yerini alsın.

Başbakanlık tezkeresi üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre görüşme açacağım.

Gruplara, hükümete ve şahsı adına iki üyeye söz vereceğim.

Konuşma süreleri, gruplar ve hükümet için 20'şer dakika, şahıslar için 10'ar dakikadır.

Görüşmelerin sonunda da tezkereyi oylarınıza sunacağım.

Tezkere hakkında açıklamada bulunmak isterse, hükümete söz vereceğim.

Hükümet söz istiyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI YAŞAR YAKIŞ (Düzce) - En sonunda konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Anlaşıldı efendim.

Gruplar adına, AK Partiyi temsilen Necati Çetinkaya konuşacaklar.

Buyurun Sayın Çetinkaya. (Alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; konuşmalarıma başlamadan önce şahsım ve mensubu bulunduğum AK Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün, cumhuriyetimizin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün ölüm yıldönümü dolayısıyla, kendisini rahmetle anıyoruz.

Yine, 27 Aralıkta rahmeti Rahman'a kavuşan İstiklal Marşımızın millî şairinin -ki mensubu bulunduğumuz bu Mecliste, o marşı 15 dakika ayakta alkışlanarak kabul edilen- o büyük yazarın, o büyük millî şairin, İstiklal Marşımızın bir kıtasını okuyarak, ruhunu taziz etmek istiyorum.

"Ben, ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım;

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım" diyen rahmetli Âkif'i de huzurlarınızda rahmetle anıyor ve kendilerine Allah'tan rahmet ve mağfiret niyaz ederek konuşmalarımı sürdürüyorum. (Alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararına dayanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinden aldığı yetkiyle -17.1.1991 tarihinde ve 126 numaralı Kararla- Huzuru Temin Harekâtına (Operation Provide Comfort) o gün -Bakanlar Kurulunun 12.7.1991 tarih ve 91/1993 sayılı Kararıyla- karar vermiştir.

31 Aralık 1996 tarihinde süresi tamamlanan bu Huzuru Temin Harekâtı, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 25 Aralık 1996 tarih ve 477 numaralı kararına istinaden, 11.1.1997 tarih ve 97/9052 sayılı kararla 1 Ocak 1997 tarihinden itibaren Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'den oluşan bir koalisyonla, sadece havagücü unsurlarının iştirak ettiği Kuzeyden Keşif Harekâtına (Operation Northen Watch) dönüşmüş; yani, Kuzeyden Keşif Harekâtı olarak değişmiştir.

Değerli arkadaşlar, başlangıçta, 25 000 kişiden müteşekkil olan bir güçtü; yani, Huzuru Temin Harekâtı olarak kurulduğunda, 1991 yılında, İncirlik'te, Pirinçlik'te, kısmen Batman Hava Üssünde ve ondan sonra Silopi'de güçlendirilen ve yine Türkiye'nin gözetimiyle Zaho'da konuşlandırılan bir timin de bulunmasıyla 25 000 kişiden oluşan bir güç. Nihayet, bu sıcak harekât zayıflayınca, işte, bugün görüştüğümüz Kuzeyden Keşif Harekâtına 1996 yılından itibaren başlanılmış.

Değerli arkadaşlar, bugünkü safhaya gelmeden önce sizleri biraz bilgilendirmek istiyorum, o konuya vakıf olan ve o sırada orada görevli olan bir arkadaşınız olarak. Hatırlarsınız, 1991 Körfez Harekâtıyla birlikte, o tarihe gelmeden önce, 1990'ın sonunda, malumunuz olduğu üzere, Irak güçlerinin Halepçe katliamıyla o bölgede korkunç, bir nevi jenosit olarak vasıflandıracağımız bir harekât olmuştur; kimyasal silahla 1 500 küsur insan hayatını kaybetmiştir. "Halepçe katliamı" diye tarihte anılan katliamdır. O harekâttan sonra, Irak'ın Kuveyt'i işgali ve arkasından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararı muvacehesinde bir müdahale olmuş ve dolayısıyla, 36 ncı paralelin kuzeyinde, özellikle üç vilayetten müteşekkil olan, daha ziyade Kürt asıllı Peşmerge dediğimiz insanlar aileleriyle birlikte sınırlarımıza dayanmış, o günün Cumhurbaşkanı rahmetli Sayın Özal, sınırlarımızın bu konuda insancıl amaçlarla açılmasına ve bunların konuşlandırılmasına karar vermiştir. Muş'tan başlayarak, Diyarbakır'da 2, Mardin-Kızıltepe arasında 1 ve Silopi'de 1 olmak üzere, mültecilere yönelik 5 üs kurulmuştur. Şunu, özellikle, bir görev olarak, bu ülkenin bir mensubu, bir parlamenteri ve o sırada orada görevli olan bir arkadaşınız olarak söyleyeyim ki, Türkiye, bu insancıl harekâtı karşısında, maalesef, diğer dünya ülkelerinden, insanlık havarisi geçinen diğer dünya ülkelerinden, bu konuda, yeteri derecede, gereken yardımı alamamıştır. Hatırlarsınız -bunu da özellikle söylemek istiyorum- o sırada Bayan Mitterrand gelmiştir ve âdeta, onur kırıcı bir şekilde, kontrol ederek, 44 kişi ancak almıştır. Halbuki, bunlar 500 000, yarım milyon mülteci insandı.

İşte, o sıcak harekâtın arkasından Türkiye, sınırlarında tekrar bu tür iltica hareketlerinin olmaması için, burada, işte biraz önce söylediğim "Huzuru Temin Harekâtı" ismiyle, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararına dayanarak, bu yapılanmanın, bu koalisyonun içinde yer almıştır. Harekâtlar, uçuşlar, tamamen Türkiye Cumhuriyetinin ve onun Silahlı Kuvvetlerinin kontrolü altında ve onun tespit edeceği program dahilinde olmuştur. Zamanla, bu harekâtın o tehlikesinin biraz daha azalmasıyla birlikte, işte, bu Huzuru Temin Harekâtı, Kuzeyden Keşif Harekâtına dönüşmüştür.

Değerli arkadaşlar, tarih boyunca bu bölge, Asurlular, Babiller ve Hititlerden bugüne kadar hep sıcaklığını muhafaza etmiş; son derece önemli ve hassas bir bölge, Ortadoğu'nun en sıcak, karnı olan bir bölge. Bir de, tabiî, petrolle birlikte bölge daha da önem ve hassasiyetini artırmış. Bu kadar önemli bir bölgede ve -Türkiye de yıllarca burada hükümranlık pozisyonunda olmuş Osmanlı İmparatorluğu döneminde- bilahara Lozan'la birlikte, tespit edilen Misakı Millî sınırlarıyla birlikte bu hassas bölgede bulunan yine önemli bir Türkiye Cumhuriyeti ve o sınırlara komşu olan bir yer.

Şimdi, Körfez Harekâtıyla birlikte işte burada vuku bulan olayların, o sırada Güneydoğu ve Doğu Anadolu'ya yönelik olan bölücü terör örgütünün, maalesef, 36 ncı paralelin kuzeyi âdeta bir melcei haline gelmiştir. Hepiniz bu konuları biliyorsunuz; ama, hafızanızı tazelemek istedim. Orada bu bölücü terör örgütlerinin en önemli kampları ve maalesef, otorite boşluğu neticesinde kimin hâkimiyetinin devam ettiği bilinmeyen; ama, gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararları gerek bizim millî politikamız devamlı olarak Irak'ın toprak bütünlüğünün devamı ve millî hâkimiyetinin orada sürdürülmesi ve ulusal bütünlüğün orada korunması...

Şimdi, bu üç faktörü göz önünde bulundurarak, biz, hep bu ince hassasiyeti devamlı olarak muhafaza durumunda kalmışız ve hâlâ da bu politikamız devam etmektedir. Tabiî, bu devam ederken, biz, bir hususa daha önem ve hassasiyet atfetmişiz. Nedir o; orada Türkiye'nin en önemli, hassas, millî birlik ve bütünlüğüne kasteden bir unsura karşı, bir terör örgütüne karşı, kendimizi, millî bütünlüğümüzü ve toprak bütünlüğümüzü korumak ve bunu tehdit eden bu güçlere karşı da millî mücadelemizi sürdürmek amacıyla -hatırlarsanız- müteaddit seferler sınır ötesi harekâtlar olmuştur; yani, 36 ncı paralelin kuzeyine yönelik harekâtlar olmuştur.

Eğer Türkiye Cumhuriyeti, gerek Huzuru Temin Harekâtı gerek Kuzeyden Keşif Harekâtı bünyesinde olmamış olsaydı, bu operasyonu, sınır ötesi operasyonu -ki, lüzum hissedildiği için, mecbur kaldığımız için, hepiniz bunu biliyorsunuz- buralara yönelik sınır ötesi harekâtı yapmak mümkün değildi. İşte, Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bizzat almış olduğu bu karar gereğince... Daha önce 10 ülke bu koalisyonun içindeydi, Kuzeyden Keşif Harekâtıyla birlikte 3'e düşmüştür; Türkiye, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri. Şu anda orada bulunan güç, ABD'nin 32 muharebe uçağı, 17 destek uçağı, Türkiye'nin 4 helikopteri ve İngiltere'nin 8 muharebe uçağıyla, ilave 2 destek uçağıyla birlikte -fakat, yalnız İncirlikte, Türk güvenlik kuvvetlerinin tamamen kontrolü ve uçuş planı devamlı bizimkiler tarafından hazırlanmak kaydıyla- toplam 63 uçak ve helikopterden müteşekkil ve 1 530 personelden ibarettir. İşte, biz, bu kuruluşun içinde olduğumuz içindir ki, sınır ötesi harekâtlar yapıyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, dün ismi PKK iken bugün KADEK haline gelen bir kuruluştan -eğer bu konuda hassasiyetimiz devam etmediği taktirde- 36 ncı paralelin kuzeyinde yeniden böyle bir toplanma ve dolayısıyla Türkiye'ye yönelik herhangi bir tehlikenin bahis konusu olacağını gözardı etmemiz mümkün değildir. Onun için, devamlı olarak o   36 ncı paralelin kuzeyinde yeniden bir tehlike varit olduğu takdirde -ki, bugünlerde, kamu efkârında devamlı olarak dilden düşmeyen ve gündemden düşmeyen fevkalade önemli gelişmeler sürmektedir- biz diyoruz ki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin alacağı karar muvacehesinde orada bir operasyon olabilir. Biz hep buna önem vermişizdir; ama, yapılacak her harekâtta, mutlaka, Kuzey Irak'taki üç ili ilgilendiren bu bölgede, 36 ncı paralelin kuzeyindeki bu bölgede, bu hassasiyetin ve bu sıcaklığın olduğu bölgede devamlı olarak bulunan Kürdü, Türkmeni, Arabı ve Süryanisinden müteşekkil bu insanların can güvenliğinin korunması ve kollanması için, güvenliğinin tamamen sağlanması ve mutlak manada huzurun teminine kadar burada bu işi kontrol edecek ve dolayısıyla buraya yönelik herhangi hava harekâtının anında tespiti ve bu tespitin neticesinde buradaki harekâtın önlenmesi, yeniden toplu bir jenositvari bir harekete gidilmemesi için ve bunu önlemek için Kuzeyden Keşif Harekâtının bir süre daha devamında yarar olacağını, bu Kuzeyden Keşif Harekâtına dahil bir koalisyonun mensubu olarak fayda mülahaza ettiğimizi belirtmek isterim.

Değerli arkadaşlar, bir hususu özellikle altını çizerek vurgulamak istiyorum. Bizim bütün politikamız, millî politikamız, her şeyden önce, Kuzey Irak'ta, yani 36 ncı paralelin kuzeyindeki otorite boşluğunun mutlaka ve mutlaka giderilmesi, Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması ve orada ulusal bütünlüğün, değişik ırklara mensup olan insanların bir arada barış içinde yaşamalarının sağlanmasına yönelik bir politikadır ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin almış olduğu kararın altında da tamamen bu yatmaktadır. Tabiî, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1441 sayılı Kararı -biliyorsunuz, geçtiğimiz ay yeniden alınmıştır- nedir; toplu ölümlere sebebiyet verecek kimyasal silahların araştırılması ve 23 Ocak 2003'te bu raporun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine verilmesidir. Şimdi, burada bir incelik var; "eğer, bu kimyasal silahların yok edilişi ve yok edilişinin gerçek manada belgeleri ortaya konulmazsa, bu muhtemel bir tehlike teşkil eder" deniliyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin almış olduğu kararda "bu muhtemel tehlike de oraya müdahale sebebidir" deniliyor; ama, Türkiye olarak, Türkiye Cumhuriyeti olarak ve bugün, millî politikamız olarak, gerek Meclisimizin gerek hükümetimizin millî politikası, her şeyden önce, komşumuz olan Irak'la ticarî münasebetlerimizin en iyi şekilde geliştirilmesi          -ki, gün geçtikçe bu politikamıza ağırlık vermekteyiz- ve bir husus daha; her şeyden önce, Irak'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin almış olduğu kararlara uyması. Dikkat edecek olursanız, devamlı olarak bu konuda hassasiyet göstermiş ve Türkiye Cumhuriyeti olarak biz, devamlı olarak Irak yetkililerine bu telkinde bulunmuşuzdur. Komşumuz Irak'ın kesinlikle sıcak bir operasyon neticesinde orada hiçbir insanın başının ağrımasına ve hayatının tehlikeye girmesine hiçbir şekilde gönlümüz rıza göstermez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika eksüre veriyorum Sayın Çetinkaya; sözlerinizi toparlar mısınız.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, o sebeple, yapılacak en akılcı hareket, Irak'ın Birleşmiş Milletlerin almış olduğu 1441 sayılı Kararına uygun olarak hareket etmesi ve kesinlikle insan hayatını tehlikeye düşürecek bu tür kimyasal silahların ne mevcudiyetini koruması ne de bunun bir daha yapılmasına sebep teşkil edecek hiçbir tavır ve hareket içinde olmaması. Onun için, bu konuda, biz, her zaman bu hususu komşularımıza telkin etmişizdir. Ama, şu anda, hâlâ yukarıda, yani Kuzey Irak'ta bu tehlikenin tam olarak yok olduğunu söylemek henüz erkendir diyoruz. Onun için, oradaki insanlarımızın kendi hür iradesiyle, orada, bir an önce, Irak Cumhuriyetinin bütünlüğünü sağlayacak bir karar mekanizmasının içinde yer almasıdır.

Hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, teşekkür ediyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime, Millî Şef, büyük devlet adamı ve Lozan kahramanı Sayın İsmet İnönü'nün aziz hatırası önünde eğilerek başlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin 31 Aralık 2002 tarihinden itibaren altı ay süreyle uzatılmasını öngören Başbakanlık tezkeresi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Kuzeyden Keşif Harekâtı, 1991'de insanî yardım amacıyla sadece otuz günlük bir süre için başlatılan Huzur Harekâtının devamıdır. Başlangıçta geçici bir süre için planlanan, ancak, günümüze kadar, uzatıla uzatıla kanserojen hale ve Türkiye'nin dışgüvenliği ve siyaseti açısından son derece zararlı bir sorun niteliği kazanarak gelen Kuzeyden Keşif Harekâtıyla ilgili gelişmeler, dışpolitikada sığ düşünmenin, ataklığın ve geleceği analiz zafiyetinin bir ülkenin başına ne denli vahim sorunlar açabileceğinin ibret verici bir öyküsüdür.

Körfez savaşının sona erdiği günlerde, Amerika'nın kışkırtmalarının etkisiyle, Irak'ın güneyinde Şiîler, kuzeyinde ise Kürtler merkezî hükümete karşı geniş bir isyan hareketine başladılar. İslamcılar, Amerika'nın kendilerine yardım edeceğine inanıyorlardı; ama, bu yardım gelmedi ve ayaklanma, Saddam ordusu tarafından aşırı şiddet kullanılarak bastırıldı. Saddam kuvvetleri tarafından başlatılan yıldırma ve sindirme harekâtı sonucunda, 1991 Nisan ayı başlarında Kuzey Irak'tan Türkiye'ye doğru kitlesel bir göç hareketi şekillenmeye başladı. Bu durumu gören Türk askerî makamları, hükümete şu önerilerde bulundular: "Sığınmacıların Türk topraklarına geçmelerini önleyelim. Türk sınırı boyunca Irak topraklarında bir güvenlik kuşağı oluşturalım. Göç dalgası Irak topraklarında durdurulsun ve sığınmacılara gerekli insanî yardım, bu güvenlik kuşağı içerisinde kurulacak kamplarda sağlansın."

Bu öneriler sağlam gerekçelere dayanıyordu. Birincisi, sığınmacıların Türk topraklarına alınmaları halinde, sınırların fizikî güvenliğini sağlamak mümkün olmayacaktı. Bu durumun ciddî güvenlik riskleri doğurması ve kamu düzenini tehlikeye düşürmesi kaçınılmazdı.

İkincisi, sığınmacıların Türk topraklarına alınması, göçün ekonomik ve sosyal etkilerinin daha kuvvetle hissedilmesine yol açacaktı ve nihayet en büyük tehlike de, göç karmaşasından yararlanacak olan geniş PKK gruplarının silahlarıyla birlikte Türkiye'ye sızmalarından doğacaktı.

Ancak, rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal, askerlerin bu önerilerini dikkate almadı ve sığınmacılar, büyük dalgalar halinde, Türk topraklarına girdiler. Ne var ki, rahmetli Özal'ın kararının olumsuz sonuçları derhal ortaya çıktı. Zira, Saddam'ın zulmünden can havliyle kaçan takriben 500 000 Kürt, Türkmen ve Süryani -Irak vatandaşı tabiatıyla bunların hepsi- sel gibi topraklarımıza akınca hükümet ne yapacağını şaşırdı.

Burada bir parantez açarak, söz konusu yarım milyon sığınmacı arasına karışan çok sayıda PKK'lı teröristin, savaş stoklarıyla, silahlarıyla ve cephaneleriyle Türkiye'ye geldiklerini belirteyim. Bunun çok ciddî sonuçları oldu. Bu gelişme, 1990'lı yılların ortalarına kadar uzanan dönemde, PKK terörünün gemi azıya almasına yol açtı. Bu yüzden çok kan döküldü, güvenlik güçlerimiz bu yıllarda ağır zayiat verdi ve binlerce masum sivil de telef oldu.

Şimdi, tekrar, Saddam'ın şiddetinden kaçan sığınmacılara dönelim. Hükümet, bu boyutta bir göçün yarattığı sorunların üstesinden gelemeyeceğini anlayınca, 2 Nisan 1991 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini toplantıya çağırdı ve meşhur 688 sayılı Kararın alınmasına önayak oldu. Birleşmiş Milletler, bu kararıyla, Irak yönetimine çağrıda bulunarak, ondan, kendi halkına uyguladığı şiddet ve yıldırma harekâtını durdurmasını istedi. Irak, göçmenlerinin evlerine dönmelerini sağlayacak koşulları yaratmalıydı ve Bağdat, uluslararası toplumun Irak'ta mültecilere yardım faaliyetlerini de engellememeliydi.

Birleşmiş Milletler, ayrıca, üye devletleri, göçe zorlanan kitleye yardıma davet etti; fakat, yardım malzemesinin ihtiyaç noktalarına ulaştırılması çabaları yetersiz kaldı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Özal ve Başkan Bush arasında yapılan bir telefon görüşmesinde varılan mutabakat uyarınca, Huzur Harekâtı başlatıldı.

Konuşmamın başında da belirtmiş olduğum üzere, Huzur Harekâtı sadece otuz günlük bir süre için öngörülmüştü. Harekâtta ilk aşamada şu üç temel hedef gözetilmişti: Sığınmacıların gıda, su, ilaç gibi acil ihtiyaçlarının karşılanması, güvenli bir şekilde barınmalarının sağlanması ve sığınmacıların Kuzey Irak'ta güvenlik kuşağı içerisindeki esas yerleşim yerlerine dönmeleri.

Bakınız, bu son nokta ilginç; yani, gördüğünüz gibi, Türk askerî makamlarının önerisine benzer şekilde, Irak topraklarında sonradan bir güvenlik kuşağı kuruldu. Ne var ki, bu arada, menfur terör örgütü PKK'nın elemanları da Türkiye'ye büyük ölçülerde sızdı. Ortaya çıkan ve dünya TV'lerine de yansıyan acıklı manzaralar ve kaos, eminim hâlâ hafızalarınızdan silinmemiştir.

Harekâtın süresi mayıs ve haziran aylarında iki kere otuzar günlük süreyle uzatıldıktan sonra, 1991 Temmuz ayı başında amaçlanan hedefe varıldı ve sığınmacıların tamamına yakını Kuzey Irak'a geri döndü. Böylece Huzur Harekâtının birinci fazı sona erdi; ancak, Amerika ve Batılı devletler Kuzey Irak'tan ellerini çekmeye pek hazır değildiler. Kuzey Irak'ta güvenli bir bölge oluşturmak, bu bölgeye Batı yardımlarını ulaştırmak, Saddam'a karşı da uluslararası bir caydırıcılık yaratmak istiyorlardı; fakat, bu amaçlarını Türkiye'nin yardımı olmadan gerçekleştirmek mümkün değildi. Baba Bush'la sürekli dirsek temasında bulunan Cumhurbaşkanı Özal, işte bu amaçla Huzur Harekâtının ikinci fazının başlatılmasına öncülük yaparak, bence, ikinci büyük hatasını işledi ve Türkiye'nin çıkarlarını tehdit edecek bir oluşuma yol açmış oldu. Sayın Özal'ın isteği doğrultusunda Bakanlar Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17 Ocak 1991 tarih ve 126 sayılı kararına dayanarak 12 Temmuz 1991 tarihinde aldığı yabancı silahlı kuvvetlerin ülkemizde bulundurulmasına dair kararıyla, Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya ve Hollanda birliklerinden oluşan ve bir Türk birliğinin de katıldığı çokuluslu bir gücün ülkemizde konuşlanmasına izin verdi. Bu gücün hava unsuruna "Çekiç Güç" dendiği hatırlanacaktır.

Bunu takiben, Amerika'nın önderliğini yaptığı ve Türkiye'nin de dahil bulunduğu koalisyon, Irak hükümetine ültimatom niteliğinde bir bildiride bulundu. Bu uyarı gereğince, hiçbir Irak uçağı veya güvenlik kuvveti 36 ncı paralelin kuzeyine girmeyecekti; koalisyon kuvvetleri anılan bölgede keşif faaliyeti sürdürecekti ve Irak hükümetinin barışı ihlal eden herhangi bir hareketine kuvvetle karşılık verilecekti.

Görevi bu şekilde tanımlanan ve Çekiç Güç olarak adlandırılan bu güçte, 5 ülke ve Türkiye'den toplam 5 000 personel o zaman görev aldı.

Değerli milletvekilleri, 36 ncı paralelin kuzeyinde güvenli bölge yaratılması ve bunu koruyan havagücünün Türkiye'de konuşlandırılması suretiyle, Türkiye için tehlikeli bir senaryo aşama aşama sahneye konulmuş oldu. Kuzey Irak bölgesinde merkezî hükümetin hiçbir etkisinin kalmaması ve iktidar boşluğunun doğması, Kürtlerin yaşadığı bölgedeki otonom yönetimin, bu boşluğu doldurarak ve dışarıdan aldığı destekle de her gün biraz daha güçlenerek, devletleşme sürecine girmesine yol açtı.

Eski Cumhurbaşkanı Sayın Demirel, Cumhuriyet Gazetesine yansıyan bir demecinde, bu tehlikeli gidişat hakkındaki görüşlerini şöyle belirtmişti: "Bizim müsaade ettiğimiz şemsiyenin altından yılanlar çıktı. Bu yılanların varlıkları, neticede, Körfez Savaşından ve Çekiç Güç'e izin vermemizden ileri geliyor." Bunlar Sayın Demirel'in sözleri ve değerli milletvekilleri, bu durum, giderek öyle bir vahamet kazandı ki ve Türkiye için öylesine öncelikli bir güvenlik tehdidi haline geldi ki, eski Başbakan Sayın Ecevit, bundan kısa bir süre önce "Kürt devletini kurma girişimi Türkiye için bir savaş nedenidir" demek ihtiyacını duydu.

Ne var ki, bu tehdide yol açan ağır ve affedilmez hatayı 1991 yılında Türk Hükümeti kendi elleriyle yaratmıştı. Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal, askerî makamlara danışma lüzumunu görmeden, Kuzey Irak Kürtlerini Saddam'ın muhtemel saldırılarından korumak için, Çekiç Güç adlı kuvvetin Türkiye'ye gelmesini ve Irak'ta 36 ncı paralelin kuzeyinde bir güvenlik bölgesi kurulmasını Başkan Bush'a önermişti. Bu, Sayın Özal'ın ifadeleriyle sabittir. Oysa, o tarihte, Körfez Savaşında kolu kanadı kırılmış olan Irak'ın, bölgede konuşlanmış 8 tümeni ve 600 tankı vardı, savaş kabiliyeti olan hava kuvveti yoktu. Türkiye ise, bundan kat kat üstün bir vurucu güce sahipti. Bu durumda Türkiye, hesapsız riskler altına girmeden, bir yandan Bağdat'a, Kürt halkına karşı kuvvete başvurmaması için kesin uyarılarda bulunabilir, öte yandan da, Kürt aşiretlere güvenliklerinin Türkiye tarafından sağlanacağı hususunda gerekli güvenceleri verebilirdi. Türkiye, bu hedefe yönelik caydırıcı bir politikayı uygulayabilirdi. Böylece, Huzur Harekâtının ikinci fazının uygulanmasına ve Çekiç Güç'ün Türkiye'ye gelmesine ihtiyaç kalmaz ve Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulmasına zemin hazırlayan tezgahın yaratılması da önlenirdi. Bu durumda Türkiye, Irak'ın toprak bütünlüğüne tam saygı içinde, Kuzey Irak'ta olumlu, yapıcı ve etkin bir rol oynamak imkânını bulurdu; ancak, bu yola gidilmedi ve basiretleri bağlanan o dönemin yöneticileri, yapılabilecek en yanlış şeyi yaparak, Çekiç Güç'ü Türkiye'nin başına bela ettiler.

Şimdi, yine esas konumuza dönelim: 1996'da Huzur Harekâtı, Amerika ve İngiltere hava unsurlarının katılımıyla, sadece keşif ve önleme uçuşlarında bulunmak amacıyla, Kuzeyden Keşif Harekâtına dönüştürüldü. Gerçekte bu, isim değişiminden başka bir şey ifade etmiyor. Bu gelişmeden sonra da birbirini izleyen Türk hükümetleri, Kuzey Irak'ta istikrar ve sükûnetin tam olarak tesis edilemediği gerekçesiyle harekâtın süresini periyodik aralıklarla uzatma yoluna gittiler. Konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde her ele alınışında muhalefet partileri, 1991 tarihli ve 688 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının, bu nitelikte bir harekâta meşruiyet sağlamadığını, harekâtın uluslararası hukuk açısından kötü bir emsal teşkil ettiğini ve Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin şekillenmesine zemin hazırladığını dile getirdiler. Ne var ki, bu görüş ve ikazların hiçbir etkisi olmadı, değişen hükümetler, rutin bir yenileme olayı gibi Kuzeyden Keşif Harekâtının süresini uzatmaya devam ettiler. Daha da ilginci, kendileri muhalefetteyken Kuzeyden Keşif Harekâtına zehir zemberek eleştiriler yönelten siyasî partiler, iktidara gelince, harekâtın baş savunuculuğunu yaptılar.

İlginç bir nokta da, Türk hükümetlerinin, Kuzeyden Keşif Harekâtına bakışlarında bir çelişki içerdiğidir. Nitekim, hükümetler, bir taraftan uçuşların Kuzey Irak'ta bağımsız bir devlet oluşmasına yönelik yapıyı güçlendirdiğinden yakınırken, diğer taraftan da Kuzeyden Keşif Harekâtının devamını, Türkiye'ye, Kuzey Irak'ta PKK'yla mücadelede hareket serbestisi sağlayan bir faktör olarak görmüşlerdir. Ankara'nın, Kuzeyden Keşif Harekâtına müsaade etmesi karşılığında, Batılı devletlerin, Türkiye'nin Kuzey Irak'ta PKK teröristlerine karşı giriştiği sıcak takip operasyonlarına anlayışla yaklaştıkları izlenimi mevcuttur.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi, bugüne kadar, gerek Huzur Harekâtını gerekse Kuzeyden Keşif Harekâtını sakıncalı görmüş ve Meclis kürsüsünden bu tutumunu dile getirmiştir. Bugün de bu tutumunu korumaktadır; ancak, özellikle, Amerika'nın, Irak'a askerî bir operasyon hazırlığı içinde bulunduğu şu çok kritik dönemde bölgede olağanüstü koşulların hâkim olduğu takdir edilecektir. Bu durumda, gereğinde, ulusal çıkarlarını korumak için, bölgesinde hareket serbestisine sahip olmak Türkiye açısından hayatî bir önem taşımaktadır. Bundan dolayı, bugünün koşullarında ve istisnaî olarak, Kuzeyden Keşif Harekâtının süresinin uzatılması makul olacaktır.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.

Tezkere hakkında açıklamada bulunmak üzere, hükümeti temsilen Dışişleri Bakanı Sayın Yaşar Yakış konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Yakış. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DIŞİŞLERİ BAKANI YAŞAR YAKIŞ (Düzce) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, şahsım ve 58 inci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına saygıyla selamlıyorum.

Benden önce konuşma yapan iktidar ve muhalefet partisi sözcülerinin yaptıkları değerli katkılardan ötürü ve muhalefet partisi adına konuşma yapan eski Büyükelçi Sayın Şükrü Elekdağ'ın, özellikle içinde bulunduğumuz durumun hassasiyetini göz önünde bulundurarak, zikrettiği bütün sakıncalı duruma rağmen, hükümetimizin bu konudaki tezkeresini destekleme yönünde görüş belirtmesinden ötürü, kendisine ve şahsında Cumhuriyet Halk Partisine bu yapıcı tutumundan ötürü huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. (Alkışlar)

Ben de, Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin uzatılması konusunda  hükümetimizin görüşünü sunmak üzere huzurunuzda bulunuyorum.

Benden önce kürsüye gelen değerli konuşmacılar, konunun geçmişini, benim yapabileceğimden daha büyük bir belagatle, ayrıntılarıyla anlattıkları için, ben, müsaadenizle, konunun geçmiş üzerinde durmadan, doğrudan doğruya, şimdiki durumuyla ilgili görüşlerimizi sizlere sunacağım.

Kuzeyden Keşif Harekâtı, Amerika ve İngiltere hava unsurlarının katılımıyla sürdürülmekte olan, sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı bir hava harekâtı niteliği taşımaktadır. Bu harekât kapsamındaki uçuşlar, tarafımızdan belirlenen ilke ve kurallar esas alınarak gerçekleştirilmektedir. Görev uçuşlarında bu kurallara uyulmasını ve uçakların silah kullanmalarının yalnızca nefsi müdafaa hallerinde gerçekleşip gerçekleşmediğini titizlikle izliyoruz ve izlemeye devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; harekâtın ülkemiz açısından başlıca yararı, ülkemizin sosyal ve ekonomik düzeni ile sınır güvenliğini tehdit eden yeni bir göç hareketini önlemekte olmasıdır. Harekâtın sona erdirilmesi açısından, bu bölgede, tehdidin tamamen ortadan kalktığını gösteren koşullar, maalesef, henüz oluşmamıştır.

Son olarak, Irak'ın temel ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik "petrol karşılığı gıda" adı verilen bir programın süresi altı aylığına yeniden uzatılmıştır.

Öte yandan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1409 sayılı kararıyla, Irak'a uygulanan yaptırımlar rejiminde önemli yenilikler getirilmiştir. Kararda, ayrıca, Irak'taki insanî durumun iyileştirilmesi konusundaki kararlılık belirtilmekte, tüm üye devletlerin Irak'ın egemenlik ve toprak bütünlüğüne bağlılıkları vurgulanmaktadır.

1409 sayılı kararla yürürlüğe konulan yeni yöntemlere göreyse, sivil ve insanî amaçlı ürünlerin, Yaptırımlar Komitesinin onayı olmaksızın Irak'a ihraç edilebilmesi mümkün kılınmıştır; ancak, bunun yapılabilmesi için, söz konusu ürünlerin, askerî amaçlarla kullanılabilecek mallar listesinde yer alan ürünlerden olmaması gerektiği koşulu getirilmiştir.

Bu karara rağmen, Kuzey Irak'taki şartların ne derece değişken olduğu ve istikrarsızlık unsurlarının aynen devam ettiği açıkça görülmektedir. Bu vesileyle, Güvenlik Konseyinin öngördüğü yeni düzenlemelerin, Irak'la ticarî ilişkilerimiz üzerinde kısıtlayıcı ve olumsuz etki yapmamasına fevkalade önem ve öncelik verdiğimizi de vurgulamak istiyorum.

Öte yandan, 8 Kasım 2002 tarihinde kabul edilen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1441 sayılı kararı, Irak'ın kitle imha silahlarından arındırılmasına yönelik denetim mekanizmasını yeniden başlatmıştır. Bu denetlemeler sırasında arzu edilmeyecek bir gelişme olursa, böyle bir gelişme, Amerika Birleşik Devletleri tarafından, bu ülkeye yönelik; yani, Irak'a yönelik bir askerî müdahaleye yol açabilir. Bu gerekçe, Irak'ın kitle imha silahları konusundaki beyanlarının eksik veya yanıltıcı bulunması halinde de geçerli olabilecektir. Irak'a yapılabilecek olası bir operasyon konusundaki görüşümüz, bu doğrultuda alınabilecek kararın uluslararası yasallık zeminine oturması ve uluslararası oydaşmayla gerçekleştirilmesi gerektiği yönündedir.

Gerginlik ve belirsizliklerin hüküm sürdüğü Kuzey Irak'taki bu ortamda, harekâtın devamı, dışpolitikamızın dengeleri açısından da bu aşamada uygun ve yerinde mütalaa edilmektedir.

Kuzey Irak'la ilgili olarak, Kuveyt'in işgalinden bu yana ülkemiz açısından sorun yaratan diğer bir konu, PKK-KADEK terör örgütünün uzun yıllar boyunca bu bölgede yuvalanmış olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında, Kuzeyden Keşif Harekâtının terörle mücadelemize de bazı avantajlar sağladığını kaydetmemiz gerekir. Bu arada, Sayın Büyükelçi Şükrü Elekdağ'ın belirttiği sıkıntıların bulunduğundan da haberdarız; fakat, onun da belirttiği gibi, bu konuda iki kötü seçenek arasında hangisini seçmek gerekirse onu seçmek durumunda kalıyoruz. Bu meyanda, özellikle içgüvenlik harekâtı amacıyla, zaman zaman gerçekleştirmek durumunda kaldığımız sınır geçişlerini de zikretmek doğru olacaktır.

Harekâta katılan ülkeler, PKK-KADEK'in bir terör örgütü olduğu hususunda bizimle aynı görüşü paylaşmaktadırlar. Nitekim, PKK terör örgütü konusunda bugünkü noktaya gelinirken, harekâta katılan ülkelerin, özellikle Amerika Birleşik Devletlerinin, uluslararası alanda ülkemizden yana açık ve kuvvetli bir tavır takındıkları malumunuzdur.

PKK-KADEK terör örgütünün bundan böyle de yöreye yerleşmesine izin vermeyeceğiz. Bölgedeki koşullar tümüyle normale dönünceye kadar bu konuda gerekli önlemlerin alınmasına devam edilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;  bu vesileyle, Irak'a yönelik politikamızın, Kuzey Irak'taki gelişmelerle ilgili yaklaşım ve değerlendirmelerimizin bazı temel unsurlarını da Yüce Meclisinizle paylaşmak istiyorum. Irak'ın toprak bütünlüğünün ve ulusal birliğinin muhafazasına atfettiğimiz önem ve hassasiyet hepinizin malumlarıdır. Esasen, bu husus, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Irak konusunda kabul ettiği tüm kararlara da yansımış bulunmaktadır. Türkiye'nin samimî arzusu, sınırımıza mücavir bulunan ve geçici olarak olağanüstü koşulların hüküm sürdüğü Irak'ın kuzey bölgesinde sükûnet ve istikrar ortamının en kısa zamanda yeniden tesis edilmesi, tüm Irak'ta olduğu gibi, bu bölgede de, Arap, Kürt, Türkmen, Süryanî, hangi kökenden olursa olsun, tüm Irak vatandaşlarının, güven ve özgürlük ortamında hayatlarını sürdürmeleridir.

Bu bölgedeki sorunlara gerçekçi ve kalıcı çözüm bulunması, sadece Irak Cumhuriyeti bünyesinde mümkün olabilecektir. Irak'ın siyasal yapısı gelecekte yeniden şekillenecekse, bunun, zamanı geldiğinde, ancak, Irak halkının tüm kesimlerinin serbest katılımlarıyla ve normal bir siyasî süreç sonucunda kararlaştırılabileceği yönündeki görüşümüzü muhafaza ediyoruz. Bu görüşümüz, esasen, Kuzeyden Keşif Harekâtına katılmakta olan müttefiklerimiz Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere tarafından da paylaşılmaktadır.

Irak konusunda meydana gelen son gelişmeler çerçevesinde, bu konudaki görüşlerimizi ilgili ülkelere anlatmaya devam etmekteyiz.

Bu vesileyle, Huzur Harekâtı gibi, Kuzeyden Keşif Harekâtının da, ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının ruhuna uygun olarak, Irak'ın kuzeyindeki üç vilayette yaşayan Irak vatandaşlarının huzur ve güvenliğinin sağlanması hedefine yönelik, insanî amaçlı bir uygulama olduğunu yinelemek istiyorum.  Dolayısıyla, bu bölgede yaşayan Irak halkının ve üçüncü tarafların bu gerçeğin bilincinde olmaları ve Irak halkının, Kuzeyden Keşif Harekâtının sağladığı ortamı başka amaçlarla değerlendirmeye kalkışmamaları gerektiğini bir kez daha anımsatmak istiyorum.

Bu bağlamda, Irak halkının önemli bir kesimini oluşturan ve tarihi boyunca ülkelerinin gelişmesine sadakatle katkıda bulunmuş olan Irak Türkmenlerinin, gelecekte de ülkelerinin huzuru, güvenliği ve kalkınması için önemli bir rol oynayacaklarına olan inancımızı burada tekrar etmek istiyorum.

Aynı şekilde, Türkmenlerin, gerek Irak genelinde gerek Irak'ın kuzeyindeki üç vilâyette, eşit haklarla huzur ve güven içerisinde yaşamalarına ve Irak'taki geleneksel Türkmen yerleşim bölgelerinin bu niteliğinin korunmasına verdiğimiz önemi bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Irak sorununun Birleşmiş Milletler sistemi çerçevesinde bir an önce halledilmesi ve bu ülkedeki durumun ve Irak'ın diğer ülkelerle olan ilişkilerinin normale dönmesi de en samimî arzumuzdur. Bu bakımdan, Irak'ın 1441 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı çerçevesinde silah denetçilerini ülkesine kabul etmiş olmasını akılcı bir adım olarak karşılamaktayız. Türkiye, daima, Irak'a Birleşmiş Milletler ile işbirliği içerisinde bulunmasını ve sorunun bu zemin çerçevesinde çözüme kavuşturulması için çaba göstermesini telkin etmiştir ve telkin etmeye devam etmektedir. Türkiye, dost ve güvenilir bir komşu olarak, bu yönde elinden gelen çabayı sarfetmeye bundan sonra da devam edecektir.

Bununla birlikte, Kuzey Irak'ta görmeyi arzuladığımız ortam henüz tesis edilemediğinden, mevcut düzenlemenin belirli bir süre daha devamının yararlı olacağını düşünmekteyiz. Bugünkü düzenlemenin , en kısa zamanda bölgede barış ve istikrarın sağlanması suretiyle sona erdirilmesini arzuladığımızı tekrar vurgulamak istiyorum.

Bu bağlamda, Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin altı ay için uzatılmasına yetki verilmesini talep eden tezkerenin kabulünü Yüce Meclisimizin takdirine saygıyla sunuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Yakış.

Görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Başbakanlık tezkeresini tekrar okutup, oylarınıza sunacağım:

      19.12.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Körfez Savaşı sonrasında alınan Irak ile ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olarak ve Irak'ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine özen göstererek, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenen ilke ve kurallara bağlı olarak ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25 Aralık 1996 tarihli ve 477 sayılı Kararıyla hükümete verdiği yetki çerçevesinde yürürlüğe konulan ve sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı bir hava harekâtı olan Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin 31 Aralık 2002 tarihinden itibaren altı ay süreyle uzatılmasına; 477 sayılı Kararda belirtilen hususlarda bütün kararları almaya Bakanlar Kurulunun yetkili kılınması için Anayasanın 92 nci maddesine göre izin verilmesini arz ederim.

   Abdullah Gül

         Başbakan

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. - SEÇİM

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. - (10/2, 6) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN- Ergene Nehrindeki kirliliğin ve çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/2,6) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp, sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup, oylarınıza sunacağım:

Ergene Nehrindeki Kirliliğin ve Çevreye Etkilerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi (10/2,6)

 

(12)

 

 

Adı Soyadı

Seçim Çevresi

 

AK Parti (8)

 

Burhan Kılıç

Antalya

 

Ahmet İnal

Batman

 

Ali Ayağ

Edirne

 

Yahya Baş

İstanbul

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

Kırklareli

 

Cahit Can

Sinop

 

Ahmet Kambur

Tekirdağ

 

Cüneyt Karabıyık

Van

 

 

CHP (4)

 

Necdet Budak

Edirne

 

Rasim Çakır

Edirne

 

Mehmet Siyam Kesimoğlu

Kırklareli

 

Erdoğan Kaplan

Tekirdağ

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Liste kabul edilmiştir.

Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 25 Aralık 2002 Çarşamba günü (bugün) saat 17.00'de, PTT Karşısı Ana Bina Zemin Kat 172 Numaralı Meclis Araştırması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati, ayrıca ilan tahtalarına asılmıştır.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz:

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, sigorta eksperliği sınavı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/3)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden çıkarılmıştır.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, sözlü sorum üç birleşim içinde cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Önerge sahibi Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.

Buyurun Sayın Seyhan.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bilindiği gibi, hepimiz,Türkiye'de şeffaf, saydam bir devlet anlayışının, temsilcisi olacağımızı vaat ederek buraya geldik. Milletvekili seçilmeden önce, her iki siyasî partinin de seçim bildirgelerinde bu konu öncelikle yer almıştı. Yapılan sigorta eksperliği sınavında birçok şey gözden kaçırılmıştır. Öncelikle bu sınav, her nedense, kasım ayındaki seçim arifesinde ilan edilerek, 16 Kasımda yapılmış, kısa bir döneme sığdırılmıştır. Bizim itirazımız, sınavın yapılış biçimine ve kamuoyunun bilgilendirilme yönteminedir.

Değerli arkadaşlarım, bir kez, bu sınavda önemle vurgulamak istediğim şey şudur: Türkiye'de eğitilmiş toplum yaratmak için, eğitim almış arkadaşlarımızın aldığı eğitimin değerini bilerek önlerinin açılmasını sağlamak zorundayız.

Bu sınav açılırken, üniversite ve lise mezunu insanların alınacağı söylenmiş. Bu sınavla yangın, mühendislik, muhtelif kaza eksperleri yetiştirilmek üzere, nakliyat, emtia taşıt sigortaları eksperi yetiştirilmek üzere, motorlu kara taşıtlarına ilişkin kaza sigortaları eksperi yetiştirilmek üzere 120 kişinin alınacağı söylenmiş, fakat, 129 kişi alınmıştır. Bana gelen yazılı bir cevaplamada, aynı puanı alan insanların hakkının elinden alınmaması için burada yer verildiği söylenmiştir; ancak, sınavı kazananların hangi puanla sınavı kazandıkları açıklanmamıştır. Bu cevabı yazan arkadaşlarım, lütfedip aynı kurumun internet sayfasına girselerdi, puanlama yapmadan kazananların listesinin açıklandığını görürlerdi. Hayretle izledim ki, ilk defa, Türkiye'de kazananların belli olduğu bir sınavda yedeklerin listesi yoktur! Bana söyler misiniz: Bu sınavla, yetiştirilmek üzere alınanlar, eğitilmek üzere önkayıt yaptırmaya geldiklerinde, kayıt yaptırmayanların yerine kimleri, nasıl, hangi ölçülendirilmeyle alacaklarını cevaplayabilir misiniz? Böyle bir şey olur mu? Internet sayfasında neden yedekleri açıklamadınız? Neden yedeklerin puanı belli değil? Kazanamayan adayların hepsine kaç puan aldıkları ve kazanamadıkları bildirilmiş; ama, kazanan adayların puanları Türkiye gündemine açıklanmamıştır! Lütfen, bizim çocuklarımıza, önce aldıkları eğitime saygı duyarak, eğitim kapasitelerine ve uzmanlıklarına öncelik verelim.

Bugün, yapılan sınavın yöntemi de yanlıştır. Sınavın içeriği, teknik bir konuda, Türkçe ve genel yetenek sorularına dayandırılmış, meslekî hiçbir konu da sınavda yer almamıştır! Çok üzücüdür! Bu sınav sonucunda, dört yıllık üniversite mezunları, iki yıllık meslek yüksekokulu mezunları açıkta kalmış; ancak, lise mezunları değerlendirmeye alınmıştır. Peki, dört yıl eğitim alan çocuğumuza "sen motor, motorlu taşıtlar konusunda sigorta eksperi olamazsın" deme gücünü nereden aldık? Yaptığımız, kendi alanımızdaki doğru bulduğumuz genel yetenek sınavıyla mı meslekî bilgiyi ölçeceğiz?! Meslekî alanda, gerçek bilgi ölçümü için, meslekî soru ve cevaplama uygulamasının yapılması gerekmiyor mu?

Hepinizi, tüm arkadaşlarımı, ilgili bakanlığı, uzmanlık alanlarında şeffaf, saydam bir devlet anlayışı için, eğitilmiş insanlara yer vermeye, sahip çıkmaya; Türkiye'de eğitimin kalitesini artırmaya davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  1 dakikalık eksüre veriyorum. Konuşmanızı toparlar mısınız Sayın Seyhan.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Toparlayacağım Sayın Başkanım; ama, Türkiye'de kamuoyunun sarsılan güven duygusunu, siyasetçiye, devlete sarsılan güven duygusunu nasıl toparlayacağız; onu bilemiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Onu hep birlikte toparlayacaksınız Sayın Seyhan.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Hepimiz bu inançtayız, hep birlikte toparlama inancındayız; ama, devlet keyfî yönetilmez. Devleti yönetiyorsanız ben yaptım oldu diyemezsiniz. Sadık Türkiye Cumhuriyeti halkını, tüm insanları koruma, kollama görevini yüreğinizde hissetmelisiniz. Benden önce yapılmıştır, önümüze bakalım da diyemezsiniz. Yolsuzluk varsa, usulsüzlük varsa, kamuoyuna şeffaf şekilde açıklayacak, Türkiye toplumunun önünü cesaretle açacaksınız. Cumhuriyetin çocuklarına bu yakışır, Mustafa Kemal Türkiyesine bu yakışır, laik demokratik cumhuriyete bu yakışır.

Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Seyhan.

2. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü taşra teşkilâtının akaryakıt ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/4)

BAŞKAN - Soruya cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Sözlü sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

3. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, yönetim kademelerinde vekâleten görev yapan personele ve atama ilkelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı (6/6)

BAŞKAN - Soruya cevap verecek Sayın Bakan?... Burada.

Sözlü soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu tarafından Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96 ncı maddeleri gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 9.12.2002

       Muharrem Kılıç

           Malatya

Soru 1- Millî Eğitim Bakanlığı taşra teşkilatı yönetim kademelerine yapılan görevlendirmenin iptal edilmesinde, içlerinde yıllardır görev yapan ve başarılı olanların asaleten atanmasını düşünüyor musunuz?

Soru 2- Millî Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında vekâleten görev yapanlar hakkında ne düşünüyorsunuz? İçlerinde bulundukları konumları yönetmeliğe uygun ve başarılı olanları asaleten atamasını yapacak mısınız?

Soru 3- Yürürlükte olan Millî Eğitim Bakanlığı Yöneticileri Atama, Değerlendirme, Görevde Yükselme ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine bağlı kalmayı düşünüyor musunuz?

Soru 4- Bakanlığınızda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 76 ncı maddesini kullanacak mısınız?

Soru 5- Türkiye Cumhuriyeti 58 inci hükümet programında bürokraside, atama ve terfilerde partizanlık yapılmayacağı belirtilmektedir. Bakanlığınız eylem ve işlerinde hükümet programına bağlı kalacak mısınız?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Malatya Milletvekilimiz Muharrem Kılıç Beyefendinin sorularını cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Esas itibariyle, soruların tamamı, Yüce Heyetinizin de takdir edeceği gibi birbirleriyle ilişkili sorular. Konuya, her şeyden önce, Sayın Milletvekilinin sorusuna neden olan güncel olgudan başlamak, ondan sonra da, belki, soruların tümüne cevap verecek şekilde, vekâleten görevlendirmeler üzerine Bakanlığımızın yaklaşımını ifade ederek devam etmek, zannediyorum, en isabetli yol olacaktır.

Bildiğiniz gibi, Millî Eğitim Bakanlığına başladığım günden bu yana, personel atamalarına ait Bakanlık imzasıyla yaptığım ilk ve eğer, yanılmıyorsam -yanılmıyorsam dediğim, hatırlamıyorum; yapmadım çünkü- tek aksiyon, geçici görevlendirmelerin iptal edilmesi ve herkesin aslî görevlerine döndürülmesine ilişkindir. Geçici görevlendirmelerin iptal edilmesi ve herkesin aslî görevlerine döndürülmesi işlemlerinden sonra, eğer, hâlâ, boş bulunan, atanma gereği bulunan görevler varsa, o görevlere ilişkin tasarrufların da valiler tarafından, valilikler tarafından yapılmasını düzenleyen bir genelgeyle işe başladık ve zannediyorum ki, Sayın Milletvekilimizin sorusuna neden olan olgu da bu.

Şimdi, bu olgunun arkasında ne yattığına bir bakmamız gerekiyor. Sayın Milletvekilinin sorusunda da, zannediyorum ifade edilmiş rakamlar, yaklaşık 576 kişi ve ortalama, üç yıl diyebileceğimiz bir süre vekaleten, geçici görevle çeşitli görevlere bakıyorlar

Şimdi, her şeyden önce biliyoruz ki, vekâleten görevlendirme, istisnaî bir görevlendirme biçimidir ve üç yıl süreyle vekâleten görevlendirme yapmak, ne kamu yararıyla ne hizmet gereğiyle bağdaşır ve izah edilebilir bir şey değildir; kamu yönetiminin geleneklerinde de böyle bir şey yoktur. Geçici görevlendirmeyi, özel bir misyonla sınırlı bir süre için yaparsınız, daha sonra bu görevlendirmeyi ya asalete dönüştürürsünüz ya da görev bitmiştir, geçici görevlendirme yaptığınız memurunuz görev yerine geri döner; ama, 576 kişi, geçici görevlendirmeyle ortalama üç yıl görev yapıyor. Neden; şunun için:

Bizden önceki bakan arkadaşlarımız esas itibariyle son derece iyi niyetlerle bir görevde yükselme ve yer değiştirme yönetmeliği yapmışlar -bizden önceki hükümet bunu yapmış- ve görevde yükselme ve yer değiştirme yönetmeliğine göre, kimlerin hangi görevlere gelebilecekleri, göreve gelmenin, atanmanın objektif kriterleri tanımlanmış. Bunun hemen akabinde işte, bu geçici görevlendirmeler başlamış; çünkü, yönetmeliğin koyduğu kriterlere uygun atama yapma imkânı her durumda bulunamamış; ama, bu benim imzamla çıkan genelgenin düzenlediği esas alan, sınırlı sayıda, atama yeterliliği bulunmayan, yani, herhangi bir ilçede ya da ilde atama yeterliliği bulunan herhangi bir görevli bulunmadığı için, o göreve asaleten atanma yeterliliği taşımayan insanların geçici görevlendirme yoluyla verilmesinden ibaret bir sorun değil. Asıl sorun şu: Yaklaşık 500 insan, asaleten atanmış insan. Yönetmeliklere göre asaleten atanma yeterliliklerini haiz bulunan insanlar, önce, geçici görevlendirmeyle başka görevlere nakledilmişler. Yani, asaleten atanmış oldukları, yönetmeliğe uygun, yasalara uygun olarak atanmış oldukları görevlerinden, çeşitli nedenlerle, buna, artık, bu nedenlerin ne kadar objektif olduğu, ne kadar hizmet gereği ve kamu yararıyla bağdaşır olduğu, belki, burada tartışılmaması gereken bir şey; ama, ben size kanaatimi söyleyeyim ki, hiçbir şekilde kamu yararıyla bağdaşır, hizmet gereğiyle bağdaşır tasarruflar değil. Bu insanlar, büyük bir kısmı merkezde görevlendirme yoluyla alınmışlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika eksüre veriyorum Sayın Bakan, konuşmanızı toparlar mısınız.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Şimdi, siz, 470 kişiyi asıl görevinden alıyorsunuz, onların yerine, asaleten atanma yeterliliği bulunmayan kimselerden görevlendirme yapıyorsunuz... Asaleten atama yapamıyorsunuz; çünkü, atadıklarınızın asaleten atanma yeterliliği yok. Sorulması gereken, bana göre, soruşturma konusu yapılması gereken şey budur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Üç yıl boyunca, hem kanunî yeterliliği bulunan insanlar görev yerlerinden alınmışlar, kamu, bundan, hem hizmet yönünden hem de malî yönden zarara uğratılmış hem de asaleten atanma yeterliliği bulunmayan insanlar o görevlere bakmışlar. Kimin iradesiyle; atama görevde yükselme yönetmeliğini yapan hükümetin iradesiyle. Bunun hesabını sormak lazım, haklısınız. Yani, hukuku dejenere etmenin, hukuku keyfe göre yorumlamanın hesabını sormak lazım; ama, hesabı sorulacak yer, zannediyorum, bugünkü yönetim değil, yani ben değilim. Ben, hukuka aykırı bir durumu hukuka uygun bir koşula geri döndürdüm. Hangi hukuk; yapılması sürecinde iradem olmayan hukuk, benden önceki Bakanın tanzim ettiği hukuk. Eğer bunun dışında bir uygulama örneği varsa, bu, bana söylensin. Boş yerlere ne yapmışız; valilere yetki aktarmışız. Kendi imkânımızı, var olan imkânımızı oraya devretmişiz. Zannediyorum, bunda, yerinden yönetim prensibine inanmış milletvekillerimizin bir takdirinin olması lazım. Bu yaklaşımda, ben, doğrusunu isterseniz, bu takdirin var olduğuna inanıyorum. Gün geçtikçe, bütün Bakanlık yönetimini, aynı anlayışla, yerinden yönetimci bir anlayışla yönetme arzusunda olduğumuzu da huzurlarınızda saygılarımla ifade etmek istiyorum.

Başka hususlar var; ama, benzer sorular bundan sonraki sorularda da geleceği için, konuyu biraz mufassal tuttum. Onları da, başka sorular vesilesiyle Heyetinize arz edeceğim.

Alakanız için teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Açıklamalarınızdan dolayı teşekkür ediyorum Sayın Mumcu.

4. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Doğrudan Gelir Desteği Projesinde öncelik kriteri, ödemesi yapılmayan illerin ödeme tarihi ile bu çerçevede Manisa'nın durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/7)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

5. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, pamukta prim ve çekirdeksiz kuru üzümde destek uygulaması yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/8)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

6. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, yönetim kademelerinde vekâleten görev yapan personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı (6/9)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

        9.12.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.

Saygılarımla.

           Mustafa Gazalcı

             Denizli

1- Aralarında il, ilçe millî eğitim müdürlerinin, yardımcılarının, Bakanlık merkez örgütünde çalışanların da bulunduğu bini (1 000) aşkın vekâletle görev yapan yöneticinin işten el çektirildiği, görevlerine son verildiği doğru mudur?

2- Toplu kıyım sayılan bu işlem doğru ise bu kişilerin tam sayısı ve görevleri nedir?

3 - Bu işlemin iptaline ya da başarılı olan aynı yöneticilerin asaleten atanmasını düşünüyor musunuz?

4 - Boşalan yerlere atama yetkisini verdiğiniz valilerin yerel baskılarla partizan kişileri ataması durumunda nasıl bir önlem alacaksınız?

5 - Önümüzdeki günlerde vekâletle görev yapan çok sayıda okul müdürünün de görevlerine son verileceği söylenmektedir, bu doğru mudur?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın  Erkan Mumcu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Kamuoyunda da zaman zaman eksik bilgilerle tartışılan bu konuyu aydınlatma fırsatı verdiği için soruyu yönelten Sayın Milletvekilimiz Gazalcı'ya huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum.

Birinci kısmını izah etme fırsatı bulduğum uygulamayı, hususu, ikinci kısmıyla arz etmek için huzurlarınızdayım; yeniden saygılarımı sunuyorum.

Okul müdürlerinden başlayalım. Okul müdürleriyle ilgili hiçbir tasarrufumuz yok, şu ana kadar yapılmış bir tasarrufumuz yok, görevde yükselme yönetmeliği, okul müdürlüklerine atamaya ilişkin yönetmelikler bu konuyu objektif kriterlere bağlamış, birtakım yeterlilik kriterlerine bağlamış, bir sınav sistemine bağlamış ve bu sınav sistemine tabi olup, atanma sırası gelen, atanmayı bekleyen yaklaşık 5 000 aday müdür var; ancak, atanma yeterliliği bulunan 5 000 aday müdür var olmasına rağmen, onların yerine vekâletle bakan bir başka 5 000 müdür var. Eğer, hukukun gereğini uygulayacaksak, yapmak zorunda olduğumuz şey, asaleten atanma yeterliliğine ilişkin atama, görevde yükselme, görev yeri değiştirme yönetmeliğinde düzenlenen ilkelere riayet edeceğiz; eğer riayet etmeyeceksek, biz bu mevzuatı niçin yapıyoruz?! Yasalara, doğru oldukları, her durumda haklı oldukları için uymayız; yasalara, önce, yasa oldukları için uyarız. Bu yönetmelik yapılmış, bu yönetmelikte eksik hususlar var mıdır; vardır. Bu eksik hususlar, gene, yasaların öngördüğü usullerde değiştirilir, değiştirildikten sonra gereği yapılır; ama, siz, bir yönetmelik yapacaksınız; yönetmelikte, kimlerin, hangi objektif koşullarda okul müdürü olabileceklerine ilişkin bir düzenleme yapacaksınız, belli kıdem ve sınav esasları koyacaksınız, kıdem esasını tamamlamış, arkasından da en yüksek yeterlilikle sınavı kazanmış insanlar aday memur olarak bekleyecekler, sistem oraya kadar gelecek, orada diyeceksiniz ki, pardon, ben yanlış yapmışım bu yönetmeliği yaparken; ben, seni değil, falancayı atamak istiyorum. Yok böyle bir şey. Böyle bir hukuk devleti olamaz, böyle bir uygulamaya da bir hukuk devleti uygulaması demek mümkün değil. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bizim yapmak zorunda olduğumuz şey hukuku işletmek, hukukun gereklerine riayet etmek.

Biraz önceki soruya konu olan mesele de böyledir. Bu arkadaşlarımızı, asaleten görevlerine atayamam, istesem de atayamam; çünkü, atanmamış olmaları, zaten, asaleten atanma yeterlilikleri bulunmadığı içindir. Eğer ki, görevde yükselme yönetmeliğini değiştirir, bugüne kadar asaleten atanma yeterliliği bulunmadığı halde, vekâleten o görevde bulunan insanların vasıflarına uydurur, onlara göre bir hukuk yaparsak olur; ama, onlara göre değil de, objektif, herkese geçerli bir hukuk yapacaksak, herkes için eşit bir hukuk yapacaksak, yapılmışsa, onun gereklerini işletiriz.

Mamafih, özellikle küçük yerleşim bölgelerinde, yönetmeliğin gerektirdiği koşulları taşıyan memurun bulunmadığı örnekler vardır ve bunu, özellikle küçük yerleşim birimlerinin koşullarına uydurabilecek bir esnekliğe büründürmek gerekir. Bunu da, tabiî ki, tartışmalıyız, müzakere etmeliyiz, kamu yararını ve hizmet gereğini gözeten bir yaklaşım içinde olmalıyız; biz, bunu, hiç şüphesiz yapacağız; ama, cari mevzuat budur, cari mevzuatın gereği yerine getirilmiştir.

Demin tamamlayamadım... Siz, 500 kadar asıl memuru görev yerinden merkeze alıyorsunuz, üç yıl boyunca, bu insanları evlerinden, ailelerinden, işlerinden uzak tutuyorsunuz ve yasaya göre, geçici görevlendirme yaptığınız bu memurlara, yolluklar, harcırahlar, vesaire şeklinde ekstra ücretler ödemek zorundasınız. Sonra, onların yerine vekâleten atama yapıyorsunuz, bir de onlar için... Bunun bir maddî külfeti var ve bu yıllar sürüyor; hangi geçici görevlendirme yıllar sürebilir? Bunun bir mantığı olmak lazım. Bu yönetmeliği yaparken deseydiniz o zaman: Bakan istediğini atar... Nitekim, sorular arasında var, 76 ncı maddeyle ilgili bir soru sorulmuş. Bugüne kadar uygulanmayan -ki, yasanın verdiği yetki, uygulanmak icap eden durumda uygulanmak içindir; ama, bir suiistimalin kapısını aralamamak için, gereği durumunda açılan o kapıyı, gereği olmayan durumlardaki kaçaklar, kaçamaklar için de kullandırmamak için, benden önceki Bakan arkadaşlar bunu kullanmamışlar- 76 ncı maddeye ilişkin yetkimi ben de kullanmayı düşünmüyorum.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Gazetede "Katil başta gösterilmez, filmin sonunu bekleyin" diye yazıyor Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Öyle mi diyor; gazete kültürünüz dolayısıyla sizi kutluyorum!.. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yalnız, gazetelerde yazan her şeyi objektif veri kabul etmezseniz, zannediyorum, siyaseten, daha doğruları görmek, daha doğru kararlar vermek konusunda doğru bir çizgide olursunuz.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Tekzip ettiniz mi?

BAŞKAN - Sayın Mumcu, lütfen konuşmanızı toparlar mısınız.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) -  Evet, toparlıyorum.

Valilere yetki devri konusunda bazı endişeler ifade edildi. Arkadaşlar, ne bu yönetmeliği biz yaptık ne bu görevlendirmeleri biz yaptık ne bu geçici görevlendirmeleri biz yaptık ne bugün bu operasyonları yürüten Bakanlık üst düzey bürokrasisi üzerinde bir tasarrufumuz oldu ne de bu valileri bu hükümet atadı. Bunların hepsi, geçmiş hükümetin de ömrüyle sınırlı olmayan, daha önceki hükümetlere kadar geçmişi olan, Türkiye'de uzun yıllar valilik yapmış çok değerli devlet adamları. Şimdi, bu işe dair bir yöntem önerin, onu yapalım. Ya, merkezden yetkimizi kullanacağız; bu yetkinin arkasında hem hukuk hem demokratik ilkeler var. Yani, demokrasi diyor ki: Seçilmişler arasından birisi bakan olarak atanır, Yüce Meclisten, Türkiye Büyük Millet Meclisinden güvenoyu alırsa, oraya politikasını getirir ve bunu uygular ya da başka bir yöntem var -yerinden yönetim; yerel yönetimlerle yetki paylaşan, daha  katılımcı, daha paylaşımcı bir yaklaşım- onu uygulayacaksınız. Her iki durumda da, çağdaş, demokratik doktrinin, çağdaş hukuk anlayışının gereklerini yerine getirmiş oluyorsunuz.

Ben, her iki duruma da uygun bir aksiyon, her iki duruma da uygun bir tutum içerisindeyim. Valilerimize yetkiyi verdim.

Şimdi, buna dair endişeleriniz varsa, ben bu endişeleri, elbette, saygıyla karşılamak durumundayım. Çağdaş demokrasinin gereklerinden biri de hesap verebilir olmaktır; her zaman sorular soracaksınız, her zaman sorularınızın cevabını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Mumcu.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Her zaman değerli milletvekillerimiz sorular soracaklar, Meclisin denetime ilişkin yetkilerini kullanacaklar ve biz, bu yetkiler karşısında hesap verebilir durumda olacağız, sadece Parlamentoya değil, toplumun değişik kesimlerine de; çünkü, eğitim, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren, son derece önemli, son derece hayatî bir alan. Burada, objektif olmayan, keyfî yönetim denilebilecek bir yönetim anlayışının asla benimsenmemesi gerekiyor; her durumda hesap verilebilir bir tutum, yönetim ahlakı, yönetim anlayışı içerisinde olmamız gerekiyor. Biz de bu anlayış içerisinde olacağız. Bundan, hiç kimsenin kuşkusu olmasın; ama, önyargıyı genelgeçer bir hüküm haline ya da endişeyi önyargıya, önyargıyı genelgeçer bir hüküm haline dönüştürmekten de kaçınmalıyız. Eğer, bildiğiniz bir örnek varsa, Meclisi Parlamentosu açık, bütün açık iletişim kanalları yanlış yapılan şeyi teşhir etme imkânını size veriyor. Biz, eğer, herhangi bir valiyi arayıp, demişsek ki "oraya onu..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, çok önemli bir konu, Sayın Bakanın sözünü kesmeyin lütfen.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Mumcu.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Eğer, buna dair bir örnek varsa, Parlamento kürsüsü açık, iletişim kanalları açık; hiç kimsenin endişe etmesi gerekmiyor.

Özetle şunu söylemek gerekiyor; zannediyorum, son sözüm de bu olmalı. Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunun bilinci içinde, eğitimin, toplumun tüm kesimlerinin ilgi alanı olduğunun bilinci içinde, sorumlu bir yönetim anlayışı ortaya koyuyoruz ve bu sorumlu yönetim anlayışımız, eğitimi, ideolojilerin çatışma alanı olmaktan çıkaracak, aklın ve bilimin egemen olduğu bir yönetim anlayışı içinde yürütme fırsatını bize verecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sağduyulu, soğukkanlı bir anlayış içinde bunu götüreceğimden emin olmanızı istiyorum.

Yüce Meclisin denetim yetkilerinin, Yüce Meclisin her türlü imkânının, bizim önümüzü açacak, bize yol gösterecek, bizim için de bir imkân olduğunun bilinci içinde şükranlarımı sunuyorum.

Çok teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Mumcu, teşekkür ediyoruz.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, önerge sahibi olarak, 98 inci maddeye göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, yerinizden açıklama yapabilirsiniz; buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Bakana teşekkür ediyorum konuşmaları için; ama, gerçekler pek öyle değil; çünkü, 1 041 kişi vekâleten atandığı için eğitim görevinden alındı. Şimdi "576 kişiyi ben aldım, ötekiler geçici görevle başka yerlere atanmıştı" diyor.

Yerine atanacak arkadaşlar için -üçlü kararnameyle atanması gereken millî eğitim müdürleri- valiliklere yetki veriliyor; yani, yeniden vekâletle atanıyor. Burada ölçü nedir? Bakın, örnek istiyor. Bir tek Ankara örneğini, başkent örneğini ben Sayın Bakana vereceğim. Başkentte Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsünü bitirmiş, yükseklisans yapmış, 2 ilde millî eğitim müdür vekilliği yapmış Sayın Onur Kaya Millî Eğitim Müdürüydü; onun yerine, valilik, en kıdemli, otuz yıl görevi olan bir arkadaşı, Sayın Haydar Dikmen'i görevlendirdi; fakat, bu arada ne olduysa, baskılar oldu, Haydar Dikmen'den bu görev alındı, Murat Beybalta'ya verildi. Şimdi, kıdemi yok, birinci arkadaş kadar görevi yok, yöneticilik ehliyeti yok. 1998'den bu yana, Millî Eğitim Bakanlığı hizmetiçi kursu açmadığı için asaleten atanamayan bu arkadaşları -şimdi Millî Eğitim Bakanlığı tarafından o kurs açılmamış; o suç, öğretmen arkadaşların değil- Sayın Bakan, şimdi valilere bırakarak, vekâleten atadığı kişileri bu kurstan mı geçirip gönderiyor; üçlü kararnameyle mi atıyor? Yani, haksızlıklar dolu; gerçekler öyle değil -çok teşekkür ediyorum- Ankara örneği de bunun en çarpıcı örneğidir. Ben, insanların geçmişiyle uğraşmıyorum; ama, bu yeni atanan arkadaş, geçmişte, resmen camilerde imamlık yapmış bir arkadaşımızdır. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Yapabilir; ama, Başkentin, Ankara Millî Eğitim Müdürü olmamalıydı diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gazalcı.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Geçmişte yapılan atamaları da bu kadar incelediniz mi acaba; çok merak ediyorum! Hizmetli kadrosundan şube müdürlüğüne...

BAŞKAN - Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir saniye...

Sayın milletvekilleri, yerinizden müdahale etmeyiniz. Cevap verecekseniz, söz istersiniz, sıranız geldiğinde kürsüden cevap verirsiniz.

Buyurun Sayın Bakanım.

Süreniz 5 dakikadır.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilim, zannediyorum, gerçekten yanlış bilgilendirme dolayısıyla bu değerlendirmeyi yaptınız. Zira, verdiğiniz Ankara örneğinde yapılan uygulama şudur: Bütün illerde, valilere gönderdiğimiz genelgenin amir hükmü dolayısıyla, vekâleten görevlendirme yapma gereği doğan durumlarda, ancak asaleten atanma yeterliliği bulunanlar arasından, birinci koşul; ikinci koşul, kıdem ve liyakat esaslarına, önceliklerine uyulmak suretiyle valiler tarafından görevlendirme yapılır. Eğer Ankara örneği buna uymuyorsa, ben, bunun hesabını Yüce Meclisin her türlü imkânıyla vermeye hazırım. (AK Parti sıralarından alkışlar)  Sözünü ettiğiniz arkadaşımız, Ankara İl Millî Eğitim Müdürlüğündeki en kıdemli, ondört yıldır müdür yardımcısıdır.

Bizim ülkemizde insanlar mesleğe başlarken -özellikle o kuşak mesleğe başlarken- ya vekil öğretmenlikle ya vekil imamlıkla başlamıştır. Bu arkadaşımız da -bu örneğe benzeyen yüzbinlerce insan var bu ülkede- vekil imamlıkla başlamış olabilir. Ben, bunu, daha sonra gazetelerde bu konuyla ilgili bilgiler yazıldıktan sonra geri dönerek öğrendim. Sizi şerefimle temin ediyorum ki, kimin atandığına dair bilgiyi, ben, Eğitim-Sen Genel Başkanından öğrendim. Kimin atandığını bilmiyordum, kimin atanacağını da bilmiyordum; ama, buna inanıp inanmamak, tabiî ki, takdirinizdedir; fakat, sonuçları bu şekilde farklı biçimde sunmak, zannediyorum, zihinlerde arzu etmediğimiz kaygılara, endişelere yol açar. Ondört yıldır il millî eğitim müdür yardımcısı, en kıdemli il millî eğitim müdür yardımcısı, müdür yardımcılığına vekâlet ediyor...

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Bakanım, ondan daha kıdemli arkadaşlarımız var.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Sayın milletvekilim, kaldı ki, benim, oraya asaleten atanma yeterliliği bulunan bu arkadaşımızı ya da başka arkadaşlarımızı asaleten atama imkânım var. Anayasa, yasalar, demokrasi bana bu yetkiyi veriyor; ancak, ben, millî eğitim yönetiminin yerelleşmesi, yerinden yönetilebilmesi gereğine inanan bir siyasetçi olduğum için, 700 000 kişilik bir kadrosuyla bu Bakanlığın merkezden yönetilmesi âdeta imkânsız bir yapıya sahip olduğu, en azından, verimli yönetilmesi imkânsız bir yapıya sahip olduğu gerçeğinden yola çıkarak, kapsamlı bir yeniden yapılanma projeksiyonu oturuncaya kadar -ki, bu süreçte sizlerin de çok değerli katkılarını alacağım- atama yapmamayı tercih ettiğim için, hizmet gereği, atamayı en uygun bilebilecek durumda olan kimsenin vali olduğu kanaatinden yola çıkarak bu yetkimi valiye devrettim ve bir şeyin altını çiziyorum: Benden öncekilerin çıkardıkları yönetmelikte "ancak, asaleten atanma yeterlilikleri bulunanlar arasından ve en kıdemli olanlara öncelik verilmek suretiyle" denilmektedir. Eğer bu böyle değilse, Ankara Valisi genelgeye aykırı davranmıştır; ama, bunun böyle olduğunu yüzde yüz biliyorum.

Şimdi, burada, Yüce Meclisi bilgilendirirken, olabildiğince sağlam kaynaklara referanse edilmiş bilgiler vermemiz çok isabetli olur; aksi halde, bu gibi meseleler "Ankara İl Millî Eğitim Müdürlüğüne imam atandı" gibi bir cümle içinde ifade ettiğimiz bilgi, toplumun değişik kesimlerinde çok değişik algılamalara, kaygılara, endişelere yol açar. O zaman, sizin de arzu etmediğiniz, bizim de arzu etmediğimiz, hiç kimsenin arzu etmeyeceği kaygılar, endişeler ortamına dönüşür yaşadığımız ortam. Buna gerek yok. Bu bizi yanıltır.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - En kıdemli değil Sayın Bakanım.

MİLLî EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Ben tekrar ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ya da zatıâlinizin sahip olduğu bütün denetim imkânlarıyla bunun hesabını vermeye hazırım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ben, bir tek valiyi arayıp, ona "orada şunu atayın, bunu atayın" gibi bir tasarrufta bulunmadım, hiç kimseye ismen bir şey söylemedim, sadece ve sadece bir genelgeyle objektif kriterleri koydum. Yaptığım şey doğrudur. Yaptığım şey, hukukun gereğini yerine getirmektir.

Sayılar konusunda da, lütfen, bir bakan olarak burada bir beyanda bulunuyorum. 576 kişidir bu durumda olan.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Dört yıldır açılmayan kursları açsanız da mağduriyetleri giderseniz.

MİLLî EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Bu 576...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Mumcu, teşekkür ediyoruz.

MİLLî EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Sayın milletvekilim, çok haklısınız; ancak, biz, güvenoyu alalı henüz bir ayını tamamlamamış bir hükümetiz. Yani, bu kursların açılmamış olmasının sorumlusu, zannediyorum, ben değilim; ama, ben, sadece kursları açmakla da yeterli kalmayan, topyekûn yeniden bir yapılanma projeksiyonunu Millî Eğitim Komisyonumuzun, Meclisimizin önüne getireceğim; ama, bundan önce, toplumun değişik kesimlerinin katkılarına, eleştirilerine, önerilerine açacağım; bundan hiç kuşkunuz olmasın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cevaplarınızdan dolayı teşekkür ediyoruz Sayın Mumcu.

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkan, söz istemiştim...

BAŞKAN - Soru cevaplandırılmıştır.

7. - Ordu Milletvekili Kazım Türkmen'in, fındık üreticisine verilmesi planlanan ek fiyata ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/10)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

8. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Suruç Ovası Sulama Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/11)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

9. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerinde öncelik kriterlerine ve dekar başına ödeme miktarının artırılıp artırılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/12)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

10. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerinin, mülkiyet yerine üretici olma şartına ve ürün çeşidine göre yapılıp yapılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/13)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

11. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerinin üreticilerin borçlarına mahsup edilip edilmeyeceğine ve kalan ödemelerin zamanına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/14)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

12. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın, tabiî afetlerden zarar gören üreticilere verilen destek ile tarım ürünleri ithalatına kısıtlama getirilip getirilmeyeceğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/15)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

13. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Kars-Tiflis Demiryolu Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/16)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

14. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ın Çağlayancerit ve Ekinözü İlçelerinde polis teşkilâtı kurulup kurulmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/17)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

15. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'taki otoyol ve bağlantı yolları çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/18)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

16. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta iş mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/19)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

17. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta Bölge Çalışma Müdürlüğü ve İş Müfettişleri Grup Başkanlığı kurulup kurulmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/20)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

18. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, TSE'nin Kahramanmaraş'ta tekstil laboratuvarı kurup kurmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/21)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

19. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş il merkezinin SSK hastanesi ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/22)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

20. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi öğretim elemanlarının lojman ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi  ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı (6/23)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?... Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sözlü sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

           Mehmet Yılmazcan

Kahramanmaraş

Kuruluş halindeki üniversitelerde lojman, profesör, doçent, yardımcı doçent gibi üst düzey akademik personel temininde ana etmendir. Anayol arterleri güzergâhı dışındaki bir Anadolu şehrinde bulunan üniversitemizin gelişmesinde nitelikli öğretim elemanlarının temini büyük bir önem taşımaktadır.

Sütçü İmam Üniversitesine diğer üniversitelerden veya üniversite dışından gelebilecek öğretim elemanları için cazip hale getirebilecek lojman ve benzeri sosyal imkânların sağlanabilmesi amacıyla destek verilmesi gerekmektedir.

Soru:

1.- Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi öğretim elemanları için cazip hale gelebilecek lojman ve benzeri sosyal imkânların sağlanabilmesi için mevcut çalışmalarınız var mıdır?

2.- 5 yıldan beri üniversite bütçesinde yer alan 48 daireli lojman inşaatı için DPT Müsteşarlığınca 527 sayılı Yasa gereği yıllara göre sari ihale izni verilmesi ve bu süre içerisinde ödeneklerin tasarruf tedbirleri kapsamı dışında bırakılarak, serbest bırakılmasının sağlanması yönünde mevcut çalışmalar var mıdır?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu.

Buyurun Sayın Mumcu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesini cazip hale getirmek üzere, 48 daireli lojman inşaatı, 2002 yılına kadar yatırım programında olmasına rağmen, tasarruf tedbirleri kapsamında olduğu gerekçesiyle, Başbakanlık müsaadesi alınamadığından, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca yayımlanan 2002 yılı yatırım programından, hazırlama esasları doğrultusunda çıkarılmış olup, 2003 yılı yatırım programına da aynı gerekçeyle konulamamıştır.

Yine, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca programa alındığı takdirde, Bakanlar Kurulu kararı eki olarak yayımlanacak 2003 yılı devlet yatırım programında projenin başlama ve bitiş tarihî öngörülebilecektir.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Mumcu.

Soru cevaplandırılmıştır.

21. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi 2003 yılı yatırım programına bazı projelerin dahil edilip edilmeyeceğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/24)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

22. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta Vakıflar İl Şube Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru önergesi (6/25)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

23. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesindeki öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (6/26)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sözlü sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

           Mehmet Yılmazcan

Kahramanmaraş

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinin Karacasu kampusunda 1 500 kişilik öğrenci yurdunun inşaatı Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından 1997 yılında tamamlanarak öğrencilerin hizmetine sunulmuştur; ancak, bu ilimizin ihtiyacına cevap verememektedir. Bu nedenle merkez (Avşar) kampus alanında diğer akademik birimlerin inşaatına paralel olarak en az 2 500 kişilik yeni bir öğrenci yurdu inşaatının başlaması zorunludur.

Üniversitedeki öğrenci sayısı 11 000'e yükselmiş, önümüzdeki yıllarda 15 000'lere ulaşacaktır. Bu nedenle mevcut yurtlar yeterli olmayacağından merkez kampus alanında yeni yurt inşaatına kısa süre içerisinde başlanmasına ihtiyaç vardır.

Soru:

1.- Yukarıda arz edilen nedenlerle yeni yurt inşaatı için mevcut çalışmalar var mıdır?

2. - Yeni çalışmalar varsa, yurt inşaatı hangi yılda bitirilecektir?

BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu; buyurun.

Süreniz 5 dakikadır.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Biraz önceki, sayın milletvekilimizin sorularında da ifade edildiği gibi, tasarruf tedbirleri genelgesi çerçevesinde, daha önceden yatırım programına alınmış olan işler, maalesef, iki yıl üst üste ödenek konulmamış olduğu için programdan çıkarılmıştır. Ancak, sadece Sütçü İmam Üniversitesiyle ilgili ya da sınırlı olmamak üzere, onu da içerisine alacak şekilde, özellikle büyüyen, gelişen Anadolu üniversitelerinin büyüyen öğrenci kontenjanlarına cevap verebilecek yurt kapasitesi yaratma konusunda Bakanlığımızın son derece önemli çalışmaları vardır. Önümüzdeki dönem, belki Kredi ve Yurtlar Kurumu, kredi fonksiyonuyla ayrı, yurt fonksiyonuyla ayrı çalışan ve gelişen kurumlar olarak daha etkin işlevler görebileceklerdir.

Esas itibariyle, bu ve benzeri sosyal hizmet alanlarında arzu edilen düzeye ulaşılabilmesi, ancak bütçenin yatırım kalemlerinin büyümesine bağlı. Hükümetimizin ortaya koyduğu, başladığı ve inşallah geliştireceği ekonomik program ve bu ekonomik programın getireceği başarı, her geçen gün, bütçe olanaklarımızı, bütçe imkânlarımızı genişletecektir diye umuyoruz. Bu genişlemeye paralel olarak, Sütçü İmam Üniversitesinde de, diğer Anadolu üniversitelerinde de, ihtiyaç duyulan kapasiteleri yaratma, inşa etme çabası içinde olacağız.

Teşekkür ediyorum, saygı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Açıklamalarınızdan dolayı teşekkür ediyoruz Sayın Mumcu.

Soru cevaplandırılmıştır.

24. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın, fındıktaki fiyat politikasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/27)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

25. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, tıpta kullanılan görüntüleme cihazlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/28)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

26. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, aile hekimliği uygulaması ile sağlık personeli atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/29)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

27. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, elektrik abonelerinden güç bedeli olarak alınan ücrete ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/30)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

28. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, özelleştirme kapsamındaki Kastamonu Taşköprü Sigara Kâğıdı Fabrikasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/31)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

29. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Malatya-Adana demiryolunun ne zaman ulaşıma açılacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/32)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

Böylece, sorulara ayrılan 1 saatlik zaman da dolmuştur.

Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet, Anayasa Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/282) (S. Sayısı: 3 ve 3'e 1 inci Ek)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

2. - 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 13.12.2002 Tarihli ve 4774 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/318) (S. Sayısı: 5)

BAŞKAN - 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 13.12.2002 Tarihli ve 4774 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu raporunun ikinci görüşmesine, birinci görüşmenin bitiminden 48 saat geçmeden başlanamayacağından, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Alınan karar gereğince gündemin 3 üncü sırasına alınan, 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devlet Harcamalarının Yapılmasına ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşülmesine başlayacağız.

3. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devlet Harcamalarının Yapılmasına ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/320, 1/319) (S. Sayısı : 6)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemde görüşülecek başka konu kalmadığından, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 26 Aralık 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 17.43


VI. - SORULAR VE CEVAPLARI (Devam)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Başbakanlık Teftiş Kurulunun BDDK hakkındaki raporunun işleme konulup konulmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/38)