DÖNEM : 22 CİLT : 2 YASAMA
YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
15 inci
Birleşim
25 . 12 . 2002 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet
İnönü'nün 29 uncu ölüm yıldönümü nedeniyle konuşması
B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Ankara Milletvekili Ayşe
Gülsün Bilgehan'ın, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 29 uncu ölüm
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Bingöl Milletvekili Feyzi Berdibek'in, Bingöl İlinin sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması
3. - Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da
köye dönüş sonrası yaşanan sorunlara ve alınması gereken önlemlere ilişkin
gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu ve 24 milletvekilinin,
Pamukbankın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesiyle ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/10)
2. - Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu ve 22 milletvekilinin,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalar ile Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulunun faaliyetlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/11)
D) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu'nun Dilekçe Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/1)
2. - Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin 31.12.2002 tarihinden
itibaren altı ay süreyle uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/134)
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devlet
Harcamalarının Yapılmasına ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine
Dair Kanun Tasarısı ile Üretimini Likit Petrol Gazıyla Yapan Üreticilerin
Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının üçüncü sırasına alınmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. - SEÇİM
A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1. - (10/2, 6) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
VI. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, sigorta eksperliği sınavı ile
ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi
ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/3)
2. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü taşra teşkilatının akaryakıt ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/4)
3. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, yönetim kademelerinde
vekaleten görev yapan personele ve atama ilkelerine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
(6/6)
4. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Doğrudan Gelir Desteği
Projesinde öncelik kriteri, ödemesi yapılmayan illerin ödeme tarihi ile bu
çerçevede Manisa'nın durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/7)
5. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, pamukta prim ve
çekirdeksiz kuru üzümde destek uygulaması yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/8)
6. - Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, yönetim kademelerinde
vekâleten görev yapan personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (6/9)
7. - Ordu Milletvekili Kazım Türkmen'in, fındık üreticisine verilmesi
planlanan ek fiyata ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/10)
8. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Suruç Ovası Sulama
Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/11)
9. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın, doğrudan gelir desteği
ödemelerinde öncelik kriterlerine ve dekar başına ödeme miktarının artırılıp
artırılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/12)
10. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın, doğrudan gelir desteği
ödemelerinin, mülkiyet yerine üretici olma şartına ve ürün çeşidine göre
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/13)
11. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın, doğrudan gelir desteği
ödemelerinin üreticilerin borçlarına mahsup edilip edilmeyeceğine ve kalan
ödemelerin zamanına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/14)
12. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın, tabiî afetlerden zarar gören
üreticilere verilen destek ile tarım ürünleri ithalatına kısıtlama getirilip
getirilmeyeceğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/15)
13. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Kars-Tiflis Demiryolu
Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/16)
14. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ın
Çağlayancerit ve Ekinözü ilçelerinde polis teşkilatı kurulup kurulmayacağına
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/17)
15. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'taki
otoyol ve bağlantı yolları çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/18)
16. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta
iş mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/19)
17. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta
Bölge Çalışma Müdürlüğü ve İş Müfettişleri Grup Başkanlığı kurulup
kurulmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/20)
18. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, TSE'nin
Kahramanmaraş'ta tekstil laboratuvarı kurup kurmayacağına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/21)
19. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş il
merkezinin SSK hastanesi ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/22)
20. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi öğretim elemanlarının lojman ihtiyacına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun
cevabı (6/23)
21. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi 2003 yılı yatırım programına bazı projelerin dahil
edilip edilmeyeceğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/24)
22. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta
Vakıflar İl Şube Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali Şahin) sözlü soru önergesi (6/25)
23. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesindeki öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî
Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (6/26)
24. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın, fındıktaki fiyat politikasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/27)
25. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, tıpta kullanılan
görüntüleme cihazlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/28)
26. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, aile hekimliği
uygulaması ile sağlık personeli atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/29)
27. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, elektrik abonelerinden, güç
bedeli olarak alınan ücrete ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/30)
28. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, özelleştirme
kapsamındaki Kastamonu Taşköprü Sigara Kâğıdı Fabrikasına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/31)
29. - Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Malatya-Adana demiryolunun
ne zaman ulaşıma açılacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/32)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Başbakanlık Teftiş Kurulunun
BDDK hakkındaki raporunun işleme konulup konulmayacağına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
(7/38)
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/282) (S. Sayısı : 3 ve
3'e 1 inci Ek)
2. - 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında 13.12.2002 Tarihli ve 4774 Sayılı Kanun ve Anayasanın
89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/318) (S. Sayısı : 5)
3. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devler
Harcamalarının Yapılmasına ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine
Dair Kanun Tasarısı ile Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin
Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/320, 1/319) (S. Sayısı : 6)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.
Başkanvekili Sadık Yakut, Başkanvekilliği görevine başlaması nedeniyle
bir konuşma yaptı.
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında 4774 Sayılı Kanunun bir daha görüşülmek üzere geri
gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
24 Aralık 2002 Salı günü (bugün) sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmemesine; aynı gün gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
bastırılarak dağıtılan 5 sıra sayılı, 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 13.12.2002 Tarihli ve
4774 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir
daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ve Anayasa Komisyonu raporunun 48
saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 2 nci sırasına alınarak görüşmelerine
başlanmasına ve çalışma süresinin görüşmelerin tamamlanmasına kadar olmasına
ilişkin AK Parti Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının
(1/282) (S.Sayısı: 3 ve 3'e 1 inci Ek) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen, 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 4774
Sayılı Kanunun (1/318) (S.Sayısı: 5) birinci görüşmesi tamamlandı; ikinci görüşmesine
en az 48 saat geçtikten sonra başlanabileceği açıklandı.
25 Aralık 2002 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
20.12'de son verildi.
|
|
Sadık Yakut |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Enver Yılmaz |
|
Türkân Miçooğulları |
|
Ordu |
|
İzmir |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.
: 18
II. - GELEN KÂĞITLAR
25.12.2002 ÇARŞAMBA
Raporlar
1.- 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devlet
Harcamalarının Yapılmasına ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine
Dair Kanun Tasarısı ile Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin
Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/320, 1/319) (S. Sayısı: 6) (Dağıtma
tarihi : 25.12.2002) (GÜNDEME)
2.- Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların
Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/321) (S. Sayısı : 7) (Dağıtma tarihi: 25.12.2002)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu ve 24 Milletvekilinin,
Pamukbank'ın Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu'na devredilmesi ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10)
(Başkanlığa geliş tarihi : 27.12.2002)
2.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu ve 22 Milletvekilinin,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen bankalar ile Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulu'nun faaliyetlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/11)
(Başkanlığa geliş tarihi : 27.12.2002)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
25 Aralık 2002 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu),
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1. - TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un,
İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 29 uncu ölüm yıldönümü nedeniyle konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bugün 25 Aralık 2002, büyük bir asker,
Birinci ve İkinci İnönü Zaferinin Komutanı, Kurtuluş Savaşımızın kazanılmasında
önemli rol oynamış, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsız bir devlet olarak dünya
sahnesinde yer almasını sağlayan Lozan Antlaşmasının Türk Heyet Başkanı, Edirne
ve Malatya Milletvekili, Hariciye Vekili, Başbakan, devlet ve siyaset adamı,
İkinci Cumhurbaşkanı -rahmetli- Mustafa İsmet İnönü'nün 29 uncu ölüm yıldönümü.
Aynı zamanda, örnek bir eş ve aile babası olarak da kendisine ve bu vesileyle
değerli eşi Mevhibe Hanımefendiye Yüce Mevladan rahmet diliyor, saygı, sevgi ve
şükran duygularımızla anıyoruz.
Bu duygular içerisinde diyoruz ki: Paşam, rahat uyu. Artık, geldiğimiz
bu noktada, toplumun her kesimine yönelik ilkeli olmak ve dürüstlükle ilgili
kastetmiş olduğunuz sözler doğrultusunda, gönlünüzde hep özlemini duyduğunuz
yürekli ve cesur kadrolar görev başında.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er dakikadır.
Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin cevap süresi 20
dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün, ölümünün 29
uncu yıldönümü nedeniyle söz isteyen Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan'a
aittir.
Buyurun Sayın Bilgehan. (Alkışlar)
B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün
Bilgehan'ın, İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 29 uncu ölüm yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu sabah, Anıtkabir'de cumhuriyetin kurucularından, Atatürk'ün en
yakın silah ve dava arkadaşı İsmet İnönü'yü kabri başında, birlikte, 29 uncu
ölüm yıldönümünde andık.
Büyük milletler, kadirbilir, kendilerine hizmet eden evlatlarını
unutmayan milletlerdir. İsmet İnönü, kendi deyimiyle, bütün ömrü boyunca, her
zaman, elde edilmesi millet için aziz olan bir amaç peşinde koşmuştur.
Gençliği, bir büyük İmparatorluğun çökme tehlikesine karşı endişe ve bir çıkış
yolu arayarak geçmişti. Çareyi, kendisi gibi vatansever arkadaşlarıyla birlikte
girdiği ulusal direnişte bulmuş, ilk zaferlerini cephelerde kazanmıştı.
İnönü Savaşlarının muzaffer komutanı, ilk Başbakanımız, ikinci
Cumhurbaşkanımız, altında bulunduğumuz bu çatıya çokpartili demokratik sistemi
getiren İsmet Paşayı, 5 dakikalık bir sürede, hele benim konumumda, anlatmanın
imkânsız olduğunu biliyorum.
Ancak, Türkiye'nin son zamanlarda içinde bulunduğu buhranlı dönemler,
bizi, arada sırada geriye döndüğümüzde "biz daha önce de buralardan
geçtik" dedirtiyor. Hemen yanı başımızda patlayacak bir savaşın
kıvılcımlarının üzerimize yağmasından endişe ediyoruz. Kıbrıs'ta bir çıkmazın
içindeyiz ve yıllardır süren Avrupa yolculuğumuz sonuçlanmadı.
Böyle bir ortamda, henüz kırk yaşına varmadan, çizmelerini çıkarıp
gittiği Lozan'dan, bizi esarete mahkûm eden Sevr Antlaşmasını yırtarak,
dünyanın en büyük güçlerine yeni Türk devletini kabul ettiren; ama, o
müzakerelerden saçları beyazlanmış olarak dönen İsmet Paşayı anmakta yarar var.
İkinci Dünya Savaşında çevremiz dört bir yandan sarılmışken, büyük bir
diplomasi cambazlığıyla, her iki blokla da hassas bir denge kurup, kimsenin
burnunu kanatmadan, bağımsızlık ve bütünlüğümüzü bozmadan ülkeyi düze çıkaran
da İsmet İnönü olmuştur. Belki bazı çocukları şekersiz bırakmıştır; ama,
babasız bırakmamıştır. Devlet hazinesini o zor günlerde bile boşaltmamış,
kimseye muhtaç durumda kalmamıştır. Roosevelt, Churchill gibi Türkiye'yi bir an
önce savaşa sokmak isteyen dünya liderleriyle, bir büyük devlet adamı olarak,
masa başında kıyasıya mücadele etmiştir. Adana'da kendisine bol keseden askerî
yardım vaat eden Churchill'e "bize silah vermeyi teklif ediyorsunuz, ne
miktar isterseniz vereceğiz diyorsunuz; fiyatı nedir, nasıl ödenecektir, bunlara dair bir şey söylemiyorsunuz, bize bu
emniyetin sebebi nedir" diye sorabilmiştir.
Onlarla ilişkilerinde her zaman eşitlik ilkesine önem vermiştir.
Kendisini Kahire'ye davet eden Amerika Cumhurbaşkanına "eğer, davetin
nedeni zaten Türkiye'nin kaderiyle ilgili alınmış kararların kendisine sunumu
olacaksa, bu çağrıyı reddedeceğini" bildirmiş, karşı tarafın teminatı
üzerine, Roosevelt'in damadı tarafından kullanılan uçağa binerek, toplantıya
gitmiştir.
Yine, yoğun baskılar altında kaldığında, çevresindeki güvenlik
önlemlerinden şikâyet etmiş, Churchill "o senin gördüklerin bir şey değil,
bizi 25 tane hava filosu da yanımızdaki havaalanlarından koruyor, bir de, 300
kadar uçaksavar topu var" deyince "ya, demek öyle, bizim koca
İstanbulumuzun korunmasına birbuçuk filo yeter diyorsunuz, burada, futbol
sahası kadar yere 25 filo yetmiyor, öyle mi" diye taşı gediğine
oturtabilmiştir.
Daha da anlamlısı, İsmet İnönü, dünya dışpolitikasının iç yüzünün
sanıldığı gibi olmadığını görmüş ve "bunlar dünyanın en büyük
demokrasileri, Amerika ile İngiltere; ama, liderleri, burada, kimseye sormadan,
istedikleri gibi karar veriyorlar, bizi de, tek partili bir memlekette, bir
nevi, diktatör sanıyorlar; halbuki, bende bu kuvvet yoktur; çünkü, parti grubum
vardır, Meclisim vardır ve çok uyanık bir kamuoyum vardır" diyerek, daha o
günlerden, demokrasiye olan inancını belli etmiştir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında, unutmayalım ki, Dışişleri Bakanlığının
tüm değerli uzmanlarını yanına almış ve onlarla birlikte politikasını
belirlemiştir.
Bir asker olarak "efendiler, Türk Milletinin temel özelliği,
sanıldığı gibi, savaşçı olmak değildir, uzun zamandan beri haksız hücumlara
göğüs germek zorunda kaldığından dolayıdır ki, bu dönemlerde savaşçı özelliği
dikkatleri üzerine çekmiştir. Türk Milletinin temel özelliği, barış ve anlaşma
alanında uygarlık ve ilerleme unsuru olmalıdır" diyebilmiştir.
1963 yılında Türkiye'yi Avrupa Birliği sürecine sokan İnönü olmuştur.
"Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye yerini alır" diyerek, çaresiz
olmadığımızı da o vurgulamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi toparlar mısınız Sayın Bilgehan.
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Devamla) - Anımsanacak daha çok örnek var; ama,
asıl önemlisi, sanırım, bu güvenin, kendine güvenin nereden kaynaklandığı.
İsmet İnönü, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Harp Okulundan birincilikle mezun
olmuştur. Hayatı boyunca kendisini eğitmekten vazgeçmemiştir. Fransızca,
Almanca ve İngilizce'yi çok iyi öğrenmiştir. Abdülhamit'in istibdat döneminde,
gizlice, Batı dünyasının klasik edebî eserlerini okumaya başlamış, okuma
tutkusundan hayatının sonuna kadar vazgeçmemiştir. Savaş içinde bile devlet
konservatuvarının kurulması için çabalamış, eğitim seferberliğine girmiştir.
Operadan, baleden, resimden zevk almış, ata binmiş, viyolonsel çalmıştır.
"Türk inkılabı denildiği vakit, bunun, kadının kurtuluş inkılabı
olduğu beraber söylenecektir" sözleriyle, kadınlara verdiği değeri ifade
etmiştir.
Zaten kendisini bir gün Pembe Köşkte ziyaret eden ve hayatta başarının
sırlarını soran Mülkiyeli gençlere de şöyle yol göstermiştir: "Kendinize
iyi eş seçin."
Bu Kurulda bulunan her milletvekilinin, benim kadar İnönü'nün torunu
olduğu inancıyla, hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bilgehan.
Gündemdışı ikinci söz, Bingöl İlinin sorunları hakkında söz isteyen
Bingöl Milletvekili Sayın Feyzi Berdibek'e aittir.
Buyurun Sayın Berdibek.
2. - Bingöl Milletvekili Feyzi
Berdibek’in, Bingöl İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
FEYZİ BERDİBEK (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bingöl
İlimizin sorunlarını aktarmak üzere gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bana bu
söz hakkını veren Sayın Başkana teşekkür ediyor, bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bingöl İli, 8 125 kilometrekareye yayılan bir ilimizdir. 2000 yılında
yapılan nüfus sayımına göre ilimizde 232 273 kişi yaşamaktadır. İlimiz, net
binde 8 olan göç hızıyla, Türkiyemizin en hızlı göç veren illerinden biridir. 8
ilçe, 318 köy ve 800 mezra bulunmaktadır. Kişi başına 915 dolar millî gelire
sahiptir.
Bingöl İlimiz, 81 il arasında sosyoekonomik gelişim endeksine göre 75 inci sıradadır; Devlet Planlama
Teşkilatının gelişmişlik kademesinde var olan sıralamada 5 inci derecede
gelişmiş iller grubuna girmektedir. Bu grup, en geri sınıflandırma grubudur.
Ekonomik ve sosyal göstergeler itibariyle Bingöl, Türkiye ve Doğu
Anadolu Bölgesi ortalamalarının oldukça altında bulunmaktadır.
Bu düşüklüğün nedenleri şunlardır:
1- İç göç ve il dışına göç verme oranının yüksekliği,
2- Yüksek işsizlik oranı,
3- Girişimciye destek olunmaması, sermaye yetersizliği,
4- Eğitim ve okullaşma oranının düşüklüğü,
5- Tarım sektörünün hâkim niteliği ve tarım veriminde düşüklük,
6- Hayvancılığa gerekli destek ve finansmanın sağlanmaması,
7- Temel altyapı hizmetlerindeki yetersizlik,
8- Ulaşım ağının yetersizliği.
İlimizin, cumhuriyet tarihinde, depremle, terörle ve göçlerle anılan bir
il olmaktan kurtarılıp, üretim, istihdam sağlayan, yeraltı, yerüstü
zenginliklerini faaliyete geçirilen organize sanayiiyle, turizmiyle,
üniversitesiyle, hayvancılığıyla, balıyla anılan bir il olmasını arzulamaktayız
ve bunu gerçekleştirmeliyiz.
İlimizin en önemli geçim kaynağını hayvancılık oluşturmasına rağmen, son
yıllarda, bu konuda üreticilere yeterli destek verilmediğinden, hayvancılık
nitelik ve nicelik bakımından gerilemiştir. Yüzölçümünün yüzde 53'ü çayır ve
meradır. Bu özelliğiyle ilimiz, hayvancılığa son derece elverişli durumda
olduğundan, gerekli destekleri sağlamak gerekir. Besi, süt hayvancılığı, Or-Köy
Projesinden sığır ve koyun verilmesi, arıcılık, halıcılık gibi kısa sürede
istihdam sağlayacak projeler desteklenmeli ve finansa edilmelidir.
Arıcılık, ilimizde eski bir gelenek olarak sürdürülmektedir; yıllık 970
ton bal ve 22 ton balmumu üretimi, kırsal kesimde iyi bir gelir kaynağıdır.
Arıcılık işletmeciliği yüksekokuluyla, bilimsel ve ekonomik olarak arıcılığı
desteklediğimizde Bingöl balını çok iyi bir pazar durumuna getirebiliriz.
Bingöl ve civarı, birinci derecede deprem bölgesidir. İlimizde bugüne
kadar birçok deprem yaşanmıştır. 22 Mayıs 1971 tarihinde, richter ölçeğine göre
7,1 büyüklüğünde meydana gelen deprem 906 kişinin ölümüne yol açmış ve büyük
ölçüde hasara neden olmuştur. 1971 depreminde beş yıllığına yapılan geçici
deprem barakalarının yerine kalıcı konutların yapılması gerekirken, otuz yıl
geçmesine rağmen kalıcı konutlar yapılmamış ve maalesef, bizim insanımız hâlâ
bu barakalarda yaşamaktadır. Acil olarak, devletimizin şefkatli elinin bu acı,
gerçek yılların dramına ulaşması ve bir an önce kalıcı konutların yapılması
gerekmektedir.
Köy ünite yollarının yüzde 7'si asfalt, yüzde 23'ü stabilize, yüzde
50'si tesviye ve yüzde 19'u ham yoldur. 56 köy ve 38 ünite doğrudan
karayolundan yararlanmaktadır.
İlimize bağlı olan; fakat, ulaşım başka illerden, Erzurum-Elazığ
üzerinden yapılan Kiğı, Adaklı, Yayladere ve Yedisu İlçelerimizi Bingöl İlimize
bağlayan yolların bir an önce yapılması, kendi ilçelerimize kendi ilimizin
yollarıyla gitmek ve o yolların yapımını beklemek bütün Bingöllülerin en tabiî
hakkıdır.
Bingöl-Sancak-Adaklı-Kiğı yolunun yapılmasının, Elazığ-Bingöl-Muş-Bitlis
karayolunun duble yol kapsamında projeye alınmasının ve yapılmasının ve
böylece, Bingöl yollarının korkulu rüya olmaktan çıkarılmasının zamanı
gelmiştir.
Bingöl-Gözeler Projesi kapsamında Gülbahar Barajıyla 1 572 hektarlık bir
alanın, Gayt Sulama Projesiyle 2 105 hektarlık bir alanın ve Bingöl-Genç Sulama
Projesiyle 1 170 hektarlık bir alanın sulanması hedeflenmektedir. Bunlar,
ilimizde tarımsal altyapının geliştirilmesine ve tarımsal istihdamın
artırılmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Bu projelere ödeneklerin verilmesi
ve bu üç sulama projesinin bitirilmesi acilen gerekmektedir.
İlimizde Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu tarafından
yapılması hedeflenen ve yapımı devam eden işletmeler üstü eğitim merkezinin,
eğitim, pansiyon ve idare binalarının hizmete sunulabilmesi, kendi bütçe
imkânlarıyla şu an mümkün görülmemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi toplar mısınız Sayın Berdibek; 1 dakika süre
veriyorum...
FEYZİ BERDİBEK (Devamla) - Başkanım, Bingöl'ün sorunları o kadar çok ki,
yılların birikmişliği var; müsaade ederseniz...
Bunun için, geri kalan kısma acil destek programı çerçevesinde gerekli
malî desteğin sağlanmasıyla tamamlanması mümkün olacaktır.
Bingöl'de yapılmakta olan kültür merkezinin fizikî gerçekleşmesi yüzde
65 seviyesindedir; bir an önce bitirilmesi ihtiyaçtır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda Bingöl üniversitesinin
kuruluş kanununun kabul edilmesi Bingöllülerin en büyük arzusudur.
Bingöl üniversitesine bağlı yüksekokulların açılması Bingölümüze çok
şeyler kazandıracaktır. Ziraat fakültesinin inşaatı tamamlanmalı, veteriner ve
eğitim fakülteleri bir an önce eğitim ve öğretime açılmalıdır.
Bingöl Merkez ve Genç İlçe merkezinin devam eden Kürük İçme Suyu
Projesinin desteklenerek tamamlanması, şehir kanalizasyon ve yol şebekesinin
yapılması acilen gerekmektedir.
Organize sanayi bölgesinin bir an önce bitirilmesi, üretime ve istihdama
açılması Bingöl'den dışarıya göçü önleyecektir.
Bingöl havaalanına şu ana kadar 1,5 trilyon ödenek temin edilmiş ve
harcanmıştır. Hızlı bir şekilde havaalanının tamamlanması ve hizmete açılması
Bingöllülerin büyük arzusudur.
Sağlık konusunda ilimizin ihtiyaç duyduğu göğüs hastanesinin bir an önce
bitirilmesi, tıbbî malzeme ve cihaz konularındaki ödenek yetersizliği ve
ilimizde uzman hekim yetersizliği nedeniyle yaşanan problemlerin giderilmesi,
koruyucu sağlık hizmetlerinin daha verimli hale getirilmesi için, ebe, hemşire,
sağlık memuru ve doktor ihtiyacının karşılanması gerekmektedir.
Yeraltı kaynaklarımızın değerlendirilmesi için jeokimya haritalarının
bir an önce çıkartılarak, MTA'nın fizibilite raporları doğrultusunda
işletilmesi lüzumludur.
Genç İlçesi Avnik yöresinde bulunan demir madeni, Karlıova İlçesi
Halifan-Derinçay yöresindeki kömür madeni işlemeye açılmalıdır...
BAŞKAN - Sayın Berdibek, sözlerinizi toparlar mısınız.
FEYZİ BERDİBEK (Devamla) - Sayın Başkanım, kesiyorum.
Çimento hammaddeleri, demir, fosfat, linyit yatakları, madensuyu
kaynakları ilimizde mevcuttur; bunlar, işletmeye açılmalıdır.
Jeotermal enerji ile Bingöl İlimizi ısıtma probleminden tutun, termal
turizmini sağlık açısından, fizik tedavi, termalkür merkezleri oluşturacak
kapasitede bir potansiyel sıcak su bulunmaktadır.
İlimizde bulunan, dünyadaki sekiz harikadan bir tanesi olan Yüzen Ada,
Çır Şelalesi, 950 metre uzunluğunda kayak merkezî, kaplıcaları, jeotermal
merkezleri ve Karlıova İlçemizin 250 metre yükseklikteki Bingöl dağlarının kale
tepesinden güneşin doğuşunun seyredilmesi çok farklı özelliklerdir.
Gelin, artık, AK Partimizin iktidarında, hizmete susamış bölgemize
hizmet güneşini götürelim, ilimizin ve ülkemizin sorunlarını pansuman edici
değil, bir cerrah gibi, neşter vurarak çözelim.
Halkımız Yüce Meclisimizden çok şeyler bekliyor.
Sorunlarımızın bir an önce çözülmesi için hükümetimizin gerekli destek
ve yardımlarını beklerken, Aziz Milletimizin temsilcisi Yüce Meclisimizi
saygıyla selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Berdibek
Gündemdışı üçüncü söz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da boşalan köylere
tekrar dönen köylülerin durumlarıyla ilgili çiftçilerin sorunları hakkında söz
isteyen, Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'a aittir.
Buyurun Sayın Doğan.(CHP sıralarından alkışlar)
3.- Mardin Milletvekili Muharrem
Doğan'ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da köye dönüş sonrası yaşanan sorunlara ve
alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu’nun cevabı
MUHARREM DOĞAN (Mardin) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli
üyeleri; doğu ve güneydoğuda yaşanan sorunlar ve acil alınması gereken
önlemleri hükümetin bilgisine sunmak üzere şahsım adına gündemdışı söz almış
bulunuyorum.
Bugün, İkinci Cumhurbaşkanımız ve CHP'nin İkinci Genel Başkanı
-rahmetli- İnönü'yü, ölümünün 29 uncu yılında saygıyla anıyorum. ABD'nin Irak'a
müdahalesinin tartışıldığı bu günlerde, büyük devlet adamı, politikacı İsmet İnönü'nün
İkinci Dünya Savaşı cehenneminde ülkemizi savaşın dışında tutan tarihî
politikasının da bugün için ne kadar önemli olduğunu bilgilerinize arz
ediyorum. (Alkışlar)
Doğu ve güneydoğu bölgelerimizde yirmi yıllık terörün yarattığı
tahribatlar ve açtığı yaralar, bu bölgelerimizde yaşanan sorunları büsbütün
ağırlaştırmış, insanca yaşam koşullarını ise tamamen ortadan kaldırmıştır.
Amacım ise, vatandaşımızın, insan onuruna yakışır biçimde yaşam olanaklarına
kavuşacağı altyapı ve kalkınma projelerinin oluşturulmasına katkıda
bulunmaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan Mardin'de,
bugüne kadar, terör nedeniyle 16 000 vatandaşımız köyünü, mezraını terk etmek
zorunda kalmıştır. Boşaltılan 129 köy ve 138 mezradan 118 köye ve 64 mezraya
dönüş izni verilmiş olup, 11 köy ve 74 mezramız boş bulunmaktadır. Köyüne ve
mezraına dönenler, toprağına, yeni sorunlarla kavuşmuştur. Evler ve okullar
yıkılmış, elektrik trafoları sökülmüş, sondaj pompaları yok edilmiş, telefon
hatları tahrip edilmiştir. Bugüne kadar ancak 34 köye elektrik verilebilmiştir,
84 köy ve 74 mezrada elektrik yoktur. Su ihtiyaçları, taşıma su ve sondaj
kuyulardan karşılanmaktadır. Şehir yaşantısına alışmış köylü vatandaşımız;
buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon kullanmak en tabiî hakkıdır. Bunun için
de, elektriğe ve sondaj pompasına mutlaka ihtiyaç vardır. Aksi halde, köye
dönüş sağlanamıyor.
Ayrıca, işsizlik ve yoksulluk gittikçe artacaktır, hayvan üreticiliği de
çok büyük miktarda yara alacaktır; çünkü, bölgemizin geçim kaynağı tarım ve
hayvancılıktır değerli arkadaşlar.
GAP, güneydoğunun kalkınması için gerçekleştirilmiştir; ancak, proje,
Urfa'nın ötesine geçememiştir. Çukurova'nın ikinci konumundaki Derik, Kızıltepe
Nusaybin Ovalarına kadar sulama kanalları ulaştırılamamıştır. Bu nedenle,
bölgemizde üretim yapan çiftçilerimiz, sulama ihtiyaçlarını, yüzlerce metre
derinlikte sondaj kuyuları açmak suretiyle, çok pahalı elektrikle
karşılamaktadırlar. Gübre ve işçilik gibi giderleri de eklediğimizde,
çiftçimizin ürettiği ürünün maliyeti çok yüksek olduğundan, çiftçi, tefeciye
mahkûm edilmiştir. Yoksa, GAP'ın hükümetin programına alınmaması güneydoğunun
kaderi midir Sayın Bakanım?!
Enerji Bakanlığı sayaç okuma işini ihale etmiş; ancak, okuma firmaları
yetkilileri can güvenliklerini bahane ederek, dairede veya kahvede oturarak
gerçek olmayan faturalar düzenlemişlerdir. Yanlış uygulamadan dolayı, hem TEDAŞ
zarar görmüş hem de köylü vatandaşımız mağdur edilmiştir. Mardin'de 7 000 aile,
kaçak elektrik kullanma suçu isnadıyla mahkemeye verilmiştir. Aynı şekilde,
tarla sulaması yapanların da sayaçlarına bakılmadan, enerji kaybı olarak
üreticiye fatura edilmiş olup, çiftçi mağdur edilmiştir. Örneğin, 100 dönümü
olana 102 milyar, 90 dönümü olana 98 milyar ve 30 dönüm arazi sulayan çiftçiye
29 milyar TL fatura çıkarılmıştır. Bu düzenleme, çiftçiye, tarlasını,
traktörünü sattırmaktadır. Buna rağmen, Tarım Bakanlığınca çiftçiye Doğrudan
Gelir Desteği Fonundan ödenen 2002 yılı bedelleri henüz ödenmemiştir.
Ayrıca, pamuk desteleme primlerinin de 2000 ve 2001 yıllarına ait
olanları da ödenmemiştir.
Doğu ve güneydoğunun ekonomik candamarı konumunda olan Habur Gümrük
Kapısının kapalı olması nedeniyle, sadece Mardin'de 52 000 araç çürümeye terk
edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 1 dakika süre veriyorum Sayın Doğan, sözlerinizi
toparlayabilirseniz...
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
Bu araçlar için temmuz ayı içerisinde 44 trilyon 773 milyar Taşıt Alım
Vergisi ödenmiş; fakat, 52 000 aracın şoförü, muavini ve sahipleri olmak üzere
156 000 aile mağdur edilerek, işsizliğe ve yoksulluğa terk edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerilerimi müsaadelerinizi arz
ediyorum: Köye dönüş yapan ve köylerinde halen elektriği ve suyu olmayan,
ayrıca, öğrencilerin tek sınıfta tedrisat yaptığı bazı köy okullarımızın fizikî
şartlarının düzeltilmesi, elektrik şebekesi ve sondaj pompalarının alımları
için ilgili bakanlıktan kaynak aktarılmasını,
2- GAP kapsamında, sulama kanallarının çok acil bir şekilde Mardin'e
ulaştırılmasını,
3- Doğu ve güneydoğuda kullanılan elektrik fiyatlarında fırsat
eşitliğinin sağlanması için, tarım ve sanayide kullanılan elektrik fiyatlarının
mutlaka mazotta düşürülen miktar kadar indirilmesini, ayrıca, tahakkuk
ettirilen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, rica ediyorum... Bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
MUHARREM DOĞAN (Devamla) - ...elektrik faturalarının, faizsiz eşit
taksitlere bağlanarak, 12 ayda tahsilinin sağlanmasını,
4- Sayaç okuma firmalarının etkin şekilde denetlenmelerini, vatandaşın
ve devletin zararının önlenmesi için yeniden düzenleme yapılmasını,
5- Tarım Bakanlığınca çiftçiye ödenen doğrudan gelir desteği ve pamuk
destekleme primlerinin acil şekilde hak sahiplerine ödenmesini,
6- GAP'ın, acil eylem planına mutlaka alınmasını,
7- 1989 yılından bu yana ilçe olan 30 000 nüfuslu Dargeçit'te bir kamu
bankası şubesinin açılmasının sağlanmasını,
8- Standartları son derece bozuk olan 45 kilometrelik Dargeçit
karayolunun bakım ve onarımının yapılmasını,
9- Habur Gümrük Kapısının acil şekilde halkın giriş-çıkışına açılmasını,
fizikî açıdan engel, mani bir durum varsa, Nusaybin Gümrük Kapısının
uluslararası hale getirilmesini öneriyorum.
AKP Lideri Sayın Erdoğan'ın, Cizre'de, 4 Kasım 2002 tarihi için, bu
konuda verdiği sözü hatırlatmak istiyorum. Çiftçimiz yeşil mazotu görmek
istiyor.
Sizlere ve Sayın Başkanıma teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.
Sayın Muharrem Doğan'ın gündemdışı konuşmasına, hükümet adına İçişleri
Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu cevap verecektir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Mardin Milletvekilimiz Sayın Muharrem Doğan'ın, terörden dolayı boşalan
ve tekrar dönüşe izin verilen köylerin genel durumlarıyla ilgili yapmış olduğu
gündemdışı konuşmasıyla ilgili olarak huzurlarınızdayım; bu vesileyle, tekrar,
hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.
Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi, Başbakanlık genelgeleri
doğrultusunda yürütülmektedir. Bu proje, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır,
Hakkâri, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Tunceli ve Van İllerinde uygulanmaktadır.
Bu projeyle, kendi istekleriyle, güvenliği sağlanan köylerine geri dönmek
isteyen nüfusun, planlı bir şekilde, geri dönüşünün sağlanması ve geri dönülen
alanlarda sürdürülebilir yaşam koşullarının oluşturulması amaçlanmaktadır.
Bunun için de, öncelikle, dönülecek yerleşim yerlerinin altyapısı kamu
kuruluşlarınca karşılanmakta ve malî durumu iyi olmayan vatandaşlarımıza;
ayrıca, usta, işçi, malzeme ve üretkenliği artırmak amacıyla, hayvan, arılı
kovan, sera ve gıda gibi temel yardımlar yapılmaktadır.
Haziran 2002 tarihinden bugüne kadar, olağanüstü hal ve mücavir il
kapsamında bulunan 11 ilimizde toplam 456 köy ile 347 mezrada 10 511 hanede 58
513 nüfus köye geri dönüş yapmıştır. 26 yerleşim biriminde, Devlet Bakanlığı
koordinesinde, pilot uygulama olarak, iskân çalışmaları yapılmaktadır. Ayrıca,
köye dönüş projesi çerçevesinde 12 köyün iskânına ilişkin planlama çalışmaları
da devam etmektedir. Bu bağlamda, 2002 yılında Bakanlığın bütçesine, köye dönüş
projesi için 5 trilyon 616 milyar Türk Lirası ödenek ayrılmıştır. 2003 yılında
ise, 6 trilyon 250 milyar Türk Lirası ödenek tahsisi öngörülmektedir. Takdir
edersiniz ki, bu rakam da bize göre az ve bunun artırılması için de gayret
içerisindeyiz. Ödenekler, ilgili yıl bütçe kanunundaki hükümler gereğince,
valilerin yetki ve sorumluluğunda harcanmak üzere, il özel idare bütçesine
aktarılmak için il defterdarlıkları emrine gönderilmektedir.
Bu proje kapsamında köye geri dönenler için, Ekim 2002 itibariyle 8,8
trilyon Türk Lirası civarında harcama yapılmıştır. Ayrıca, köye dönüş projesi
için, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu ve Olağanüstü Hal Bölge Valiliği kaynak ve
imkânlarından da, 8,8 trilyona ilave olarak para harcanmıştır.
Şüphesiz, bu proje kapsamında hedeflenen tüm işlerin tahsis edilen
ödeneklerle gerçekleştirilmesi elbette ki mümkün olmamıştır. Devletimiz
tarafından yapılan çalışmaların benimsetilmesi amacıyla, projeden yararlanacak
vatandaşlarımızın kendi öz kaynaklarıyla aktif olarak yer alması da ayrıca
hedeflenmiştir.
Bu projenin uygulanmasında temel yaklaşımımız, vatandaşlarımızı eski
yerleşmelerine salt geri göndermek değil, aradan geçen süre içinde kesintiye
uğramış olan kırsal yaşamı yeniden kurmak ve canlı tutmak olarak da
belirlenmiştir. Projenin hedefleri arasında, kırsal alanda daha dengeli bir
yerleşme deseni oluşturmak ve kamu yatırımlarının ve hizmetlerinin daha
rasyonel bir dağılımını gerçekleştirmek durumundayız. Yapılan çalışmalar,
sadece vatandaşı eskiden yaşadığı yerlere iskân etmekle sınırlı değildir. Köye
dönüş projesinde amaç, üretimden kopmuş bu insanları yeniden üretici hale
getirmek, valilerimizin koordinesinde bir eğitim seferberliği başlatarak, yöre
insanının eğitim düzeyini de yükseltmektir. Projenin, amacına uygun, aksama
olmaksızın yürütülmesi için çalışmalar her ay sonu itibariyle Bakanlığımızca
izlenmektedir.
Ayrıca, değerli arkadaşımızın burada bahsettiği önerilerinin bir kısmı
hükümetimizin gündeminde olup, Bakanlar Kurulunda da görüşülmektedir; diğer
birkısım öneri ve teklifleri de hükümetimizce dikkate alınacak. Bilhassa, GAP,
ülkemizin en önemli, en büyük projesi, dünyanın sayılı projelerinden biri ve
şahsen, bizim küçüklüğümüzde hayallerimizi süsleyen bir proje. Bu projenin tamamlanmasının,
sadece bölgenin kalkınması değil, ülkenin kalkınması için büyük katkıları olacaktır
ve biz, inşallah, hükümet olarak, GAP'ın önemine uygun, bu projenin
hızlandırılması için de gerekeni yapacağız.
Bu düşüncelerle, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum; teşekkür ediyorum.
(AK Parti ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Aksu, Genel Kurula verdiğiniz bilgilerden dolayı teşekkür
ediyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Meclis araştırması önergeleri vardır; okutuyorum:
C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - Tokat Milletvekili Mehmet Ergün
Dağcıoğlu ve 24 milletvekilinin, Pamukbankın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devredilmesiyle ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/10)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Üst Kurulu, 19 Haziran 2002 Çarşamba
günü genel sıralamada 7 nci, özel bankalar arasında da 5 inci sırada bulunan
Pamukbanka " Yapı ve Kredi Bankası birleşmesiyle ilgili fizibilite
raporlarının uygulanabilir olmadığına "karar vererek el koymuştur.
Ancak, açılan iptal davaları sonucunda Danıştay Dava Daireleri Kurulu
geçtiğimiz hafta içinde verdiği bir kararla yürütmeyi durdurma kararı vermiş
bulunmaktadır.
Pamukbankın Tasarruf Mevduatı Fonu'na devredilmesi basit bir banka
kurtarma operasyonu olarak gözükmemektedir. Kaldı ki, bu olayla ilgili olarak
kamuoyunda çok değişik iddialar dile getirilmekte ve bu kararın farklı
boyutlarda uzantıları olduğu ve zincirleme reaksiyonlara sebep olabileceği
ifade edilmektedir.
Bu nedenle, konunun acilen araştırılıp gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ederiz. 25.11.2002
1- M.
Ergün Dağcıoğlu |
(Tokat) |
2- Yahya
Akman |
(Şanlıurfa) |
3- Dengir
Mir Mehmet Fırat |
(Mersin) |
4- Selami
Uzun |
(Sivas) |
5-
Nurettin Aktaş |
(Gaziantep) |
6- Hacı
Turan |
(Kırşehir) |
7- Erdoğan
Özegen |
(Niğde) |
8- Eyüp
Fatsa |
(Ordu) |
9-
Abdulbaki Türkoğlu |
(Elazığ) |
10- Mehmet
Çiçek |
(Yozgat) |
11- İdris
Naim Şahin |
(İstanbul) |
12-
Muzaffer Baştopçu |
(Kocaeli) |
13- Bekir
Bozdağ |
(Yozgat) |
14- Maliki
Ejder Arvas |
(Van) |
15- Osman
Aslan |
(Diyarbakır) |
16- Mahmut
Kaplan |
(Şanlıurfa) |
17- Mehmet
Özlek |
(Şanlıurfa) |
18- Mehmet
Ali Bulut |
(Kahramanmaraş) |
19- Mehmet
Elkatmış |
(Nevşehir) |
20- Emin
Şirin |
(İstanbul) |
21- Tevfik
Ziyaettin Akbulut |
(Tekirdağ) |
22- Ahmet
Gökhan Sarıçam |
(Kırklareli) |
23- Şükrü
Önder |
(Yalova) |
24- Şükrü
Ayalan |
(Tokat) |
25- Sait
Açba |
(Afyon) |
Gerekçe :
Pamukbankın fona devredilmesi, dördüncü kez bir medya patronunun sahibi
olduğu bankaya el konulması anlamına gelmektedir. Ayrıca, Yapı Kredi Bankasının
doğrudan ve dolaylı olarak yönetiminde hakimiyet sağlayan hisselerinin ortaklık
haklarının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna geçmesi demek, Yapı ve Kredi
Bankasının "Devlet tarafından yönetilecek bir banka" olması demektir.
Öte yandan, son operasyon ile, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Türkiye'nin en
büyük GSM operatörü Turkcell'in yüzde
1,56 hissesini kontrol edebilir hale gelmiştir.
Bütün bunlar Pamukbank operasyonunun, âdeta bir taşla 3-4 kuş vurma
planının bir parçası olduğu yolunda kuşkuları artırmıştır. Bu olayın sadece bir
Pamukbank meselesi olmadığı noktasında kamuoyunda yoğun şüpheler bulunmaktadır.
Bankalar sadece mevduat toplamakla kalmaz kredi de verirler. Bir banka
devlet yönetimine geçince, bu bankadan kredi kullanan kişi ve kuruluşlar, artık
ilişkilerini eskisi gibi sürdüremeyeceklerinden, tabiatıyla, bu da üretimi
doğrudan olumsuz etkilemektedir.
Pamukbank, daha önce Fona devredilen 19 bankanın hacmine sahipti. Bu
nedenle, böylesi önemli bir operasyonun ayrıntıları mutlaka araştırılmalıdır.
Tıpkı uçak kazalarında olduğu gibi, bu işteki kara kutuların deşifre edilmesi
gerekmektedir.
Operasyonu yorumlayan bazı yazarlar, bu olayın arkasında sermaye
gruplarının çatışması olduğunu yazmışlardır. Bazı internet yayınları da kötü
kokulardan bahsetmektedirler. Acaba, Pamukbank operasyonu, bir grubun bir başka
grubu Ankara'yı arkasına alarak çökertme operasyonu mudur? Demirbankta olduğu
gibi, Pamukbankı da devlet mi batırmıştır? Fiskobirlikten alacağının Pamukbankı
batırdığı ne kadar doğrudur? Pamukbank, 11 yıl önce devlete açtığı kredinin bir
türlü geriye ödenmemesinin, yani bir anlamda devletin sorumluluklarını yerine
getirmemesinin kurbanı mı olmuştur?
IMF'ye 1,1 milyar dolarlık kredi için niyet mektubunun verildiği gün
Pamukbankın da Fona devri sadece bir tesadüf müdür? Bu, aynı zamanda 2 milyar
dolarlık bir açığın daha milletin sırtına yüklendiği anlamına mı gelmektedir?
Pamukbankın, riskli pozisyonda altı aya yakın bir süredir faaliyetini
sürdürmesine izin verildiği anlaşılmaktadır. Acaba burada bir siyasî korunma mı
söz konusudur? Sonra, bankanın Yapı Kredi ile birleşmesi beklenirken, bir gün
kala, birdenbire ve Sayın Başbakan Ecevit de ikna(!) edilerek tam tersi bir el
koyma kararı çıkması ise acaba hangi siyasî hesaplarla gündeme gelmiştir? Bu
durumda, otomatiğe bağlandığı ileri sürülen el konulma süreçlerinin hâlâ
politik hesaplara alet edilebildiği, son kararda da, bu anlamda pekala siyasî
bir hesap olabileceği akla gelmektedir.
Bu nedenle konunun araştırılıp, aydınlatılarak gerekli tedbirlerin
alınabilmesi için Meclis araştırması yapılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
2. - Tokat Milletvekili Mehmet Ergün
Dağcıoğlu ve 22 milletvekilinin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen
bankalar ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun faaliyetlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/11)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda Türkiye'de gerçekleşen banka operasyonları, bunlara neden
olan hususlar, bu kararların ortaya çıkardığı sorunlar ile Bankacılık Denetleme
ve Düzenleme Üst Kurulu BDDK tarafından yürütülen iş ve işlemler ile alacakları
tahsil etme konusundaki gecikmeler de dahil olmak üzere, bu kurulun
eylemlerinin denetlenmesiyle ilgili olarak gerekli tedbirlerinin alınması
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması yapılmasını arz ederiz. 25.11.2002
1- |
M. Ergün Dağcıoğlu |
(Tokat) |
2- |
Remzi Çetin |
(Konya) |
3- |
Mustafa Ünaldı |
(Konya) |
4- |
Halide İncekara |
(İstanbul) |
5- |
Mehmet Ceylan |
(Karabük) |
6- |
Şevket Orhan |
(Bursa) |
7- |
Hasan Fehmi Kınay |
(Kütahya) |
8- |
Mustafa Dündar |
(Bursa) |
9- |
Şerif Birinç |
(Bursa) |
10- |
Mehmet
Faruk Bayrak |
(Şanlıurfa) |
11- |
Sinan
Özkan |
(Kastamonu) |
12- |
Hakkı
Köylü |
(Kastamonu) |
13- |
Tayyar
Altıkulaç |
(İstanbul) |
14- |
Maliki
Ejder Arvas |
(Van) |
15- |
Mahmut
Koçak |
(Afyon) |
16- |
Muharrem
Tozçöken |
(Eskişehir) |
17- |
Fahri
Keskin |
(Eskişehir) |
18- |
Mevlüt
Çavuşoğlu |
(Antalya) |
19- |
Osman
Akman |
(Antalya) |
20- |
Hamit
Taşçı |
(Ordu) |
21- |
Mustafa
Demir |
(Samsun) |
22- |
Hikmet
Özdemir |
(Çankırı) |
23- |
Şükrü
Ayalan |
(Tokat) |
Gerekçe:
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) 6 Kasım 1997'den bu yana geçen 5
yıllık süre içinde, 20 banka devredilirken, Pamukbank'ın TMSF kapsamına
alınmasının ardından Fon bünyesinde mevcut banka sayısı da 5'e çıkmış
bulunmaktadır; ancak, devlet bu operasyonlarla sektörün yüzde 20'sini de eline
geçirmiş durumdadır. Acaba bu şekilde Türk bankacılık sistemi giderek
devletleştirilmek mi istenmektedir? Üç seneden beri bankacılık sektöründe
istikrar ve güven ortamı neden bir türlü tesis edilememektedir?
Türkiye'de bankacılığın rehabilitasyonu için bugüne kadar toplam 41
milyar dolar aktarıldığı ve rakamın 45 milyar doları bulmasının beklendiği
anlaşılmaktadır. Acaba, el konulan bankalar dolayısıyla uğranılan zararın ne
kadarı eski sahiplerinden tahsil edilebilmiştir?
Şüphesiz, bankacılıktaki yeni düzenlemeler, BDDK'ya zor durumdaki
bankalara da el koyma yetkisini vermektedir; ancak, örneğin Pamukbank, daha
önce Fona devredilen 19 bankanın hacmine sahipti. Bu nedenle, böylesine önemli
operasyonların ayrıntılarının kamuoyuna deşifre edilmeleri gerekmektedir.
Banka devlet yönetimine geçince, kredi kullanandan kredisini bir an önce
kapatması isteniliyor. Böylece, bu bankalardan kredi kullanan kişi ve
kuruluşlar artık ilişkilerini eskisi gibi sürdüremeyecekler ve bu da üretimi
doğrudan olumsuz etkileyecektir. Diğer taraftan, Demirbank örneğinde olduğu
gibi vatandaşların borsadan edindikleri hisselere bile el konulmuş, kendilerine
ödeme yapılmayarak güven zedelenmiş, vatandaşlar mağdur edilmişlerdir. Kaldı
ki, otomatiğe bağlandığı ileri sürülen el konulma süreçlerinin hâlâ politik
kaygılara alet edilebildiği, BDDK tarafından alınan kararlarda da pekâlâ
"siyasî bir hesap" olabileceği akla gelmektedir.
Ayrıca, Sayın Derviş yönetiminin BDDK ve kamu bankaları yöneticilerini
istikbalde yapılabilecek yolsuzluk, adam kayırma, rüşvet, irtikap, görevi
kötüye kullanma ve suiistimallere karşı adeta şerbetlenip, ehli şiadaki imam
masuniyeti gibi bir koruma zırhı içerisine alma gayretleri geçtiğimiz dönemde
ibretle izlenmiştir. Kaldı ki, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının bile
tartışıldığı bir ortamda böyle bir iznin, ne yüzle istenebileceğini anlamak da
mümkün değildir; çünkü birçoğu şu anda bile soruşturması devam eden şaibeli,
suçlu namzedi kişilere talep edilen dokunulmazlığın ötesindeki bu masuniyet
çizgisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olan milletvekillerine bile çok
görülmektedir.
Sayın Derviş'in seçim sonrası kamuoyuna yansıyan beyanatlarında
"asıl Başbakanın Hüsamettin Özkan olduğunu, önceleri işleri birlikte
kotardıklarını, sonraları işlerin tıkandığını, yeni bir senaryoya ihtiyaç
olduğunu, böylece seçimlere gidildiğini, çözümlerin bize kaynak sağlayanlara
nasıl anlatılabileceğinin önemli olduğunu, özerk kurulların da hata
yapabileceğini, yargı kararlarına uyulması gerektiğini, bu nedenle Pamukbank
olayının acilen çözülmesi gerektiğini, kimseye özel hak tanınmaması
gerektiğini" itiraf etmiştir. Ancak, bu iş, hukuk mantığının değil parmak
sayısının yeterli olduğu bir dönemde öyle güzel kotarılmıştır ki, IMF
istiyormuş(!), döviz artar(!), kriz çıkar(!), para gelmez(!), IMF İcra Kurulu
toplantısı(!) vesaire bahanelere gizlenip Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulmuştur.
İşte ülkemizin yeni bir ak sayfa açtığı bir dönemin başında, bütün bu
hususların araştırılarak, gerekli tedbirlerin alınmasını mümkün kılacak
çözümlere varılabilmesi zorunluluk arz etmektedir.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki önergesi sırası geldiğinde yapılacaktır.
Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum.
D) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - Ordu Milletvekili İdris Sami
Tandoğdu'nun Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/1)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Dilekçe Komisyonundan istifa ediyorum
Gereğini arz ederim.
İ. Sami Tandoğdu
Ordu
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutuyorum.
IV. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devlet Harcamalarının Yapılmasına ve Devlet
Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Üretimini
Likit Petrol Gazıyla Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının üçüncü sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
No. : 7 25.12.2002
Danışma
Kurulu Önerisi
25 Aralık 2002 Çarşamba günü (bugün) gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 6 sıra sayılı 2003 Malî Yılı Genel ve
Katma Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devlet Harcamalarının Yapılmasına ve
Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine Dair Kanun Tasarısı ile
Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 48 saat
geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının üçüncü sırasına alınmasının Genel Kurulun onayına
sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
|
Bülent Arınç |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
|
Salih Kapusuz |
|
Oğuz Oyan |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
|
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Öneri hakkında söz isteyen?.. Yok.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin 31.12.2002 tarihinden
itibaren altı ay süreyle uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi vardır;
okutup, işleme alacağım:
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
D) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2. - Kuzeyden Keşif Harekâtının görev
süresinin 31.12.2002 tarihinden itibaren altı ay süreyle uzatılmasına ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/134)
19.12.2002
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Körfez Savaşı sonrasında alınan Irak ile ilgili Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olarak ve Irak'ın
toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine özen göstererek, Amerika Birleşik
Devletleri ve İngiltere hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından
belirlenen ilke ve kurallara bağlı olarak ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25
Aralık 1996 tarihli ve 477 sayılı Kararıyla hükümete verdiği yetki çerçevesinde
yürürlüğe konulan ve sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı
bir hava harekâtı olan "Kuzeyden Keşif Harekâtı"nın görev süresinin
31 Aralık 2002 tarihinden itibaren altı ay süreyle uzatılmasına; 477 sayılı
Kararda belirtilen hususlarda bütün kararları almaya Bakanlar Kurulunun yetkili
kılınması için Anayasanın 92 nci maddesine göre izin verilmesini arz ederim.
Abdullah Gül
Başbakan
BAŞKAN - Hükümet lütfen yerini alsın.
Başbakanlık tezkeresi üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre görüşme
açacağım.
Gruplara, hükümete ve şahsı adına iki üyeye söz vereceğim.
Konuşma süreleri, gruplar ve hükümet için 20'şer dakika, şahıslar için
10'ar dakikadır.
Görüşmelerin sonunda da tezkereyi oylarınıza sunacağım.
Tezkere hakkında açıklamada bulunmak isterse, hükümete söz vereceğim.
Hükümet söz istiyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI YAŞAR YAKIŞ (Düzce) - En sonunda konuşacağım Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Anlaşıldı efendim.
Gruplar adına, AK Partiyi temsilen Necati Çetinkaya konuşacaklar.
Buyurun Sayın Çetinkaya. (Alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ) - Sayın Başkan, Yüce
Meclisin değerli üyeleri; konuşmalarıma başlamadan önce şahsım ve mensubu
bulunduğum AK Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün, cumhuriyetimizin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet
İnönü'nün ölüm yıldönümü dolayısıyla, kendisini rahmetle anıyoruz.
Yine, 27 Aralıkta rahmeti Rahman'a kavuşan İstiklal Marşımızın millî
şairinin -ki mensubu bulunduğumuz bu Mecliste, o marşı 15 dakika ayakta
alkışlanarak kabul edilen- o büyük yazarın, o büyük millî şairin, İstiklal
Marşımızın bir kıtasını okuyarak, ruhunu taziz etmek istiyorum.
"Ben, ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım" diyen rahmetli Âkif'i
de huzurlarınızda rahmetle anıyor ve kendilerine Allah'tan rahmet ve mağfiret
niyaz ederek konuşmalarımı sürdürüyorum. (Alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin kararına dayanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinden aldığı
yetkiyle -17.1.1991 tarihinde ve 126 numaralı Kararla- Huzuru Temin Harekâtına
(Operation Provide Comfort) o gün -Bakanlar Kurulunun 12.7.1991 tarih ve
91/1993 sayılı Kararıyla- karar vermiştir.
31 Aralık 1996 tarihinde süresi tamamlanan bu Huzuru Temin Harekâtı,
Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 25 Aralık 1996 tarih ve 477 numaralı kararına
istinaden, 11.1.1997 tarih ve 97/9052 sayılı kararla 1 Ocak 1997 tarihinden
itibaren Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'den oluşan bir
koalisyonla, sadece havagücü unsurlarının iştirak ettiği Kuzeyden Keşif
Harekâtına (Operation Northen Watch) dönüşmüş; yani, Kuzeyden Keşif Harekâtı
olarak değişmiştir.
Değerli arkadaşlar, başlangıçta, 25 000 kişiden müteşekkil olan bir
güçtü; yani, Huzuru Temin Harekâtı olarak kurulduğunda, 1991 yılında,
İncirlik'te, Pirinçlik'te, kısmen Batman Hava Üssünde ve ondan sonra Silopi'de
güçlendirilen ve yine Türkiye'nin gözetimiyle Zaho'da konuşlandırılan bir timin
de bulunmasıyla 25 000 kişiden oluşan bir güç. Nihayet, bu sıcak harekât
zayıflayınca, işte, bugün görüştüğümüz Kuzeyden Keşif Harekâtına 1996 yılından
itibaren başlanılmış.
Değerli arkadaşlar, bugünkü safhaya gelmeden önce sizleri biraz
bilgilendirmek istiyorum, o konuya vakıf olan ve o sırada orada görevli olan
bir arkadaşınız olarak. Hatırlarsınız, 1991 Körfez Harekâtıyla birlikte, o
tarihe gelmeden önce, 1990'ın sonunda, malumunuz olduğu üzere, Irak güçlerinin
Halepçe katliamıyla o bölgede korkunç, bir nevi jenosit olarak
vasıflandıracağımız bir harekât olmuştur; kimyasal silahla 1 500 küsur insan
hayatını kaybetmiştir. "Halepçe katliamı" diye tarihte anılan
katliamdır. O harekâttan sonra, Irak'ın Kuveyt'i işgali ve arkasından Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin kararı muvacehesinde bir müdahale olmuş ve
dolayısıyla, 36 ncı paralelin kuzeyinde, özellikle üç vilayetten müteşekkil
olan, daha ziyade Kürt asıllı Peşmerge dediğimiz insanlar aileleriyle birlikte
sınırlarımıza dayanmış, o günün Cumhurbaşkanı rahmetli Sayın Özal,
sınırlarımızın bu konuda insancıl amaçlarla açılmasına ve bunların
konuşlandırılmasına karar vermiştir. Muş'tan başlayarak, Diyarbakır'da 2,
Mardin-Kızıltepe arasında 1 ve Silopi'de 1 olmak üzere, mültecilere yönelik 5
üs kurulmuştur. Şunu, özellikle, bir görev olarak, bu ülkenin bir mensubu, bir
parlamenteri ve o sırada orada görevli olan bir arkadaşınız olarak söyleyeyim
ki, Türkiye, bu insancıl harekâtı karşısında, maalesef, diğer dünya
ülkelerinden, insanlık havarisi geçinen diğer dünya ülkelerinden, bu konuda,
yeteri derecede, gereken yardımı alamamıştır. Hatırlarsınız -bunu da özellikle
söylemek istiyorum- o sırada Bayan Mitterrand gelmiştir ve âdeta, onur kırıcı
bir şekilde, kontrol ederek, 44 kişi ancak almıştır. Halbuki, bunlar 500 000,
yarım milyon mülteci insandı.
İşte, o sıcak harekâtın arkasından Türkiye, sınırlarında tekrar bu tür
iltica hareketlerinin olmaması için, burada, işte biraz önce söylediğim
"Huzuru Temin Harekâtı" ismiyle, Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin kararına dayanarak, bu yapılanmanın, bu koalisyonun içinde yer
almıştır. Harekâtlar, uçuşlar, tamamen Türkiye Cumhuriyetinin ve onun Silahlı
Kuvvetlerinin kontrolü altında ve onun tespit edeceği program dahilinde
olmuştur. Zamanla, bu harekâtın o tehlikesinin biraz daha azalmasıyla birlikte,
işte, bu Huzuru Temin Harekâtı, Kuzeyden Keşif Harekâtına dönüşmüştür.
Değerli arkadaşlar, tarih boyunca bu bölge, Asurlular, Babiller ve
Hititlerden bugüne kadar hep sıcaklığını muhafaza etmiş; son derece önemli ve
hassas bir bölge, Ortadoğu'nun en sıcak, karnı olan bir bölge. Bir de, tabiî,
petrolle birlikte bölge daha da önem ve hassasiyetini artırmış. Bu kadar önemli
bir bölgede ve -Türkiye de yıllarca burada hükümranlık pozisyonunda olmuş
Osmanlı İmparatorluğu döneminde- bilahara Lozan'la birlikte, tespit edilen
Misakı Millî sınırlarıyla birlikte bu hassas bölgede bulunan yine önemli bir
Türkiye Cumhuriyeti ve o sınırlara komşu olan bir yer.
Şimdi, Körfez Harekâtıyla birlikte işte burada vuku bulan olayların, o
sırada Güneydoğu ve Doğu Anadolu'ya yönelik olan bölücü terör örgütünün,
maalesef, 36 ncı paralelin kuzeyi âdeta bir melcei haline gelmiştir. Hepiniz bu
konuları biliyorsunuz; ama, hafızanızı tazelemek istedim. Orada bu bölücü terör
örgütlerinin en önemli kampları ve maalesef, otorite boşluğu neticesinde kimin
hâkimiyetinin devam ettiği bilinmeyen; ama, gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin kararları gerek bizim millî politikamız devamlı olarak Irak'ın
toprak bütünlüğünün devamı ve millî hâkimiyetinin orada sürdürülmesi ve ulusal
bütünlüğün orada korunması...
Şimdi, bu üç faktörü göz önünde bulundurarak, biz, hep bu ince
hassasiyeti devamlı olarak muhafaza durumunda kalmışız ve hâlâ da bu
politikamız devam etmektedir. Tabiî, bu devam ederken, biz, bir hususa daha
önem ve hassasiyet atfetmişiz. Nedir o; orada Türkiye'nin en önemli, hassas,
millî birlik ve bütünlüğüne kasteden bir unsura karşı, bir terör örgütüne
karşı, kendimizi, millî bütünlüğümüzü ve toprak bütünlüğümüzü korumak ve bunu
tehdit eden bu güçlere karşı da millî mücadelemizi sürdürmek amacıyla
-hatırlarsanız- müteaddit seferler sınır ötesi harekâtlar olmuştur; yani, 36
ncı paralelin kuzeyine yönelik harekâtlar olmuştur.
Eğer Türkiye Cumhuriyeti, gerek Huzuru Temin Harekâtı gerek Kuzeyden
Keşif Harekâtı bünyesinde olmamış olsaydı, bu operasyonu, sınır ötesi
operasyonu -ki, lüzum hissedildiği için, mecbur kaldığımız için, hepiniz bunu
biliyorsunuz- buralara yönelik sınır ötesi harekâtı yapmak mümkün değildi.
İşte, Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bizzat almış olduğu bu
karar gereğince... Daha önce 10 ülke bu koalisyonun içindeydi, Kuzeyden Keşif
Harekâtıyla birlikte 3'e düşmüştür; Türkiye, İngiltere ve Amerika Birleşik
Devletleri. Şu anda orada bulunan güç, ABD'nin 32 muharebe uçağı, 17 destek
uçağı, Türkiye'nin 4 helikopteri ve İngiltere'nin 8 muharebe uçağıyla, ilave 2
destek uçağıyla birlikte -fakat, yalnız İncirlikte, Türk güvenlik kuvvetlerinin
tamamen kontrolü ve uçuş planı devamlı bizimkiler tarafından hazırlanmak
kaydıyla- toplam 63 uçak ve helikopterden müteşekkil ve 1 530 personelden
ibarettir. İşte, biz, bu kuruluşun içinde olduğumuz içindir ki, sınır ötesi
harekâtlar yapıyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, dün ismi PKK iken bugün KADEK haline gelen
bir kuruluştan -eğer bu konuda hassasiyetimiz devam etmediği taktirde- 36 ncı
paralelin kuzeyinde yeniden böyle bir toplanma ve dolayısıyla Türkiye'ye
yönelik herhangi bir tehlikenin bahis konusu olacağını gözardı etmemiz mümkün
değildir. Onun için, devamlı olarak o
36 ncı paralelin kuzeyinde yeniden bir tehlike varit olduğu takdirde
-ki, bugünlerde, kamu efkârında devamlı olarak dilden düşmeyen ve gündemden
düşmeyen fevkalade önemli gelişmeler sürmektedir- biz diyoruz ki, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin alacağı karar muvacehesinde orada bir operasyon
olabilir. Biz hep buna önem vermişizdir; ama, yapılacak her harekâtta, mutlaka,
Kuzey Irak'taki üç ili ilgilendiren bu bölgede, 36 ncı paralelin kuzeyindeki bu
bölgede, bu hassasiyetin ve bu sıcaklığın olduğu bölgede devamlı olarak bulunan
Kürdü, Türkmeni, Arabı ve Süryanisinden müteşekkil bu insanların can
güvenliğinin korunması ve kollanması için, güvenliğinin tamamen sağlanması ve
mutlak manada huzurun teminine kadar burada bu işi kontrol edecek ve
dolayısıyla buraya yönelik herhangi hava harekâtının anında tespiti ve bu
tespitin neticesinde buradaki harekâtın önlenmesi, yeniden toplu bir
jenositvari bir harekete gidilmemesi için ve bunu önlemek için Kuzeyden Keşif
Harekâtının bir süre daha devamında yarar olacağını, bu Kuzeyden Keşif
Harekâtına dahil bir koalisyonun mensubu olarak fayda mülahaza ettiğimizi
belirtmek isterim.
Değerli arkadaşlar, bir hususu özellikle altını çizerek vurgulamak
istiyorum. Bizim bütün politikamız, millî politikamız, her şeyden önce, Kuzey
Irak'ta, yani 36 ncı paralelin kuzeyindeki otorite boşluğunun mutlaka ve
mutlaka giderilmesi, Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması ve orada ulusal
bütünlüğün, değişik ırklara mensup olan insanların bir arada barış içinde
yaşamalarının sağlanmasına yönelik bir politikadır ve Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin almış olduğu kararın altında da tamamen bu yatmaktadır.
Tabiî, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1441 sayılı Kararı
-biliyorsunuz, geçtiğimiz ay yeniden alınmıştır- nedir; toplu ölümlere
sebebiyet verecek kimyasal silahların araştırılması ve 23 Ocak 2003'te bu
raporun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine verilmesidir. Şimdi, burada bir
incelik var; "eğer, bu kimyasal silahların yok edilişi ve yok edilişinin
gerçek manada belgeleri ortaya konulmazsa, bu muhtemel bir tehlike teşkil
eder" deniliyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin almış olduğu
kararda "bu muhtemel tehlike de oraya müdahale sebebidir" deniliyor;
ama, Türkiye olarak, Türkiye Cumhuriyeti olarak ve bugün, millî politikamız
olarak, gerek Meclisimizin gerek hükümetimizin millî politikası, her şeyden
önce, komşumuz olan Irak'la ticarî münasebetlerimizin en iyi şekilde
geliştirilmesi -ki, gün
geçtikçe bu politikamıza ağırlık vermekteyiz- ve bir husus daha; her şeyden
önce, Irak'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin almış olduğu kararlara
uyması. Dikkat edecek olursanız, devamlı olarak bu konuda hassasiyet göstermiş
ve Türkiye Cumhuriyeti olarak biz, devamlı olarak Irak yetkililerine bu telkinde
bulunmuşuzdur. Komşumuz Irak'ın kesinlikle sıcak bir operasyon neticesinde
orada hiçbir insanın başının ağrımasına ve hayatının tehlikeye girmesine hiçbir
şekilde gönlümüz rıza göstermez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 1 dakika eksüre veriyorum Sayın Çetinkaya; sözlerinizi toparlar
mısınız.
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, o sebeple,
yapılacak en akılcı hareket, Irak'ın Birleşmiş Milletlerin almış olduğu 1441
sayılı Kararına uygun olarak hareket etmesi ve kesinlikle insan hayatını
tehlikeye düşürecek bu tür kimyasal silahların ne mevcudiyetini koruması ne de
bunun bir daha yapılmasına sebep teşkil edecek hiçbir tavır ve hareket içinde
olmaması. Onun için, bu konuda, biz, her zaman bu hususu komşularımıza telkin
etmişizdir. Ama, şu anda, hâlâ yukarıda, yani Kuzey Irak'ta bu tehlikenin tam
olarak yok olduğunu söylemek henüz erkendir diyoruz. Onun için, oradaki
insanlarımızın kendi hür iradesiyle, orada, bir an önce, Irak Cumhuriyetinin
bütünlüğünü sağlayacak bir karar mekanizmasının içinde yer almasıdır.
Hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, teşekkür ediyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ
konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de sözlerime, Millî Şef, büyük devlet adamı ve Lozan
kahramanı Sayın İsmet İnönü'nün aziz hatırası önünde eğilerek başlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin 31
Aralık 2002 tarihinden itibaren altı ay süreyle uzatılmasını öngören
Başbakanlık tezkeresi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
sunmak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
Değerli milletvekilleri, Kuzeyden Keşif Harekâtı, 1991'de insanî yardım
amacıyla sadece otuz günlük bir süre için başlatılan Huzur Harekâtının devamıdır.
Başlangıçta geçici bir süre için planlanan, ancak, günümüze kadar, uzatıla
uzatıla kanserojen hale ve Türkiye'nin dışgüvenliği ve siyaseti açısından son
derece zararlı bir sorun niteliği kazanarak gelen Kuzeyden Keşif Harekâtıyla
ilgili gelişmeler, dışpolitikada sığ düşünmenin, ataklığın ve geleceği analiz
zafiyetinin bir ülkenin başına ne denli vahim sorunlar açabileceğinin ibret
verici bir öyküsüdür.
Körfez savaşının sona erdiği günlerde, Amerika'nın kışkırtmalarının
etkisiyle, Irak'ın güneyinde Şiîler, kuzeyinde ise Kürtler merkezî hükümete
karşı geniş bir isyan hareketine başladılar. İslamcılar, Amerika'nın
kendilerine yardım edeceğine inanıyorlardı; ama, bu yardım gelmedi ve
ayaklanma, Saddam ordusu tarafından aşırı şiddet kullanılarak bastırıldı.
Saddam kuvvetleri tarafından başlatılan yıldırma ve sindirme harekâtı
sonucunda, 1991 Nisan ayı başlarında Kuzey Irak'tan Türkiye'ye doğru kitlesel
bir göç hareketi şekillenmeye başladı. Bu durumu gören Türk askerî makamları,
hükümete şu önerilerde bulundular: "Sığınmacıların Türk topraklarına
geçmelerini önleyelim. Türk sınırı boyunca Irak topraklarında bir güvenlik
kuşağı oluşturalım. Göç dalgası Irak topraklarında durdurulsun ve sığınmacılara
gerekli insanî yardım, bu güvenlik kuşağı içerisinde kurulacak kamplarda
sağlansın."
Bu öneriler sağlam gerekçelere dayanıyordu. Birincisi, sığınmacıların
Türk topraklarına alınmaları halinde, sınırların fizikî güvenliğini sağlamak
mümkün olmayacaktı. Bu durumun ciddî güvenlik riskleri doğurması ve kamu düzenini
tehlikeye düşürmesi kaçınılmazdı.
İkincisi, sığınmacıların Türk topraklarına alınması, göçün ekonomik ve
sosyal etkilerinin daha kuvvetle hissedilmesine yol açacaktı ve nihayet en
büyük tehlike de, göç karmaşasından yararlanacak olan geniş PKK gruplarının
silahlarıyla birlikte Türkiye'ye sızmalarından doğacaktı.
Ancak, rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal, askerlerin bu önerilerini
dikkate almadı ve sığınmacılar, büyük dalgalar halinde, Türk topraklarına
girdiler. Ne var ki, rahmetli Özal'ın kararının olumsuz sonuçları derhal ortaya
çıktı. Zira, Saddam'ın zulmünden can havliyle kaçan takriben 500 000 Kürt,
Türkmen ve Süryani -Irak vatandaşı tabiatıyla bunların hepsi- sel gibi
topraklarımıza akınca hükümet ne yapacağını şaşırdı.
Burada bir parantez açarak, söz konusu yarım milyon sığınmacı arasına
karışan çok sayıda PKK'lı teröristin, savaş stoklarıyla, silahlarıyla ve
cephaneleriyle Türkiye'ye geldiklerini belirteyim. Bunun çok ciddî sonuçları
oldu. Bu gelişme, 1990'lı yılların ortalarına kadar uzanan dönemde, PKK
terörünün gemi azıya almasına yol açtı. Bu yüzden çok kan döküldü, güvenlik
güçlerimiz bu yıllarda ağır zayiat verdi ve binlerce masum sivil de telef oldu.
Şimdi, tekrar, Saddam'ın şiddetinden kaçan sığınmacılara dönelim.
Hükümet, bu boyutta bir göçün yarattığı sorunların üstesinden gelemeyeceğini
anlayınca, 2 Nisan 1991 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini
toplantıya çağırdı ve meşhur 688 sayılı Kararın alınmasına önayak oldu.
Birleşmiş Milletler, bu kararıyla, Irak yönetimine çağrıda bulunarak, ondan,
kendi halkına uyguladığı şiddet ve yıldırma harekâtını durdurmasını istedi.
Irak, göçmenlerinin evlerine dönmelerini sağlayacak koşulları yaratmalıydı ve
Bağdat, uluslararası toplumun Irak'ta mültecilere yardım faaliyetlerini de
engellememeliydi.
Birleşmiş Milletler, ayrıca, üye devletleri, göçe zorlanan kitleye
yardıma davet etti; fakat, yardım malzemesinin ihtiyaç noktalarına
ulaştırılması çabaları yetersiz kaldı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Özal ve
Başkan Bush arasında yapılan bir telefon görüşmesinde varılan mutabakat
uyarınca, Huzur Harekâtı başlatıldı.
Konuşmamın başında da belirtmiş olduğum üzere, Huzur Harekâtı sadece
otuz günlük bir süre için öngörülmüştü. Harekâtta ilk aşamada şu üç temel hedef
gözetilmişti: Sığınmacıların gıda, su, ilaç gibi acil ihtiyaçlarının
karşılanması, güvenli bir şekilde barınmalarının sağlanması ve sığınmacıların
Kuzey Irak'ta güvenlik kuşağı içerisindeki esas yerleşim yerlerine dönmeleri.
Bakınız, bu son nokta ilginç; yani, gördüğünüz gibi, Türk askerî
makamlarının önerisine benzer şekilde, Irak topraklarında sonradan bir güvenlik
kuşağı kuruldu. Ne var ki, bu arada, menfur terör örgütü PKK'nın elemanları da
Türkiye'ye büyük ölçülerde sızdı. Ortaya çıkan ve dünya TV'lerine de yansıyan
acıklı manzaralar ve kaos, eminim hâlâ hafızalarınızdan silinmemiştir.
Harekâtın süresi mayıs ve haziran aylarında iki kere otuzar günlük
süreyle uzatıldıktan sonra, 1991 Temmuz ayı başında amaçlanan hedefe varıldı ve
sığınmacıların tamamına yakını Kuzey Irak'a geri döndü. Böylece Huzur
Harekâtının birinci fazı sona erdi; ancak, Amerika ve Batılı devletler Kuzey
Irak'tan ellerini çekmeye pek hazır değildiler. Kuzey Irak'ta güvenli bir bölge
oluşturmak, bu bölgeye Batı yardımlarını ulaştırmak, Saddam'a karşı da
uluslararası bir caydırıcılık yaratmak istiyorlardı; fakat, bu amaçlarını
Türkiye'nin yardımı olmadan gerçekleştirmek mümkün değildi. Baba Bush'la
sürekli dirsek temasında bulunan Cumhurbaşkanı Özal, işte bu amaçla Huzur
Harekâtının ikinci fazının başlatılmasına öncülük yaparak, bence, ikinci büyük
hatasını işledi ve Türkiye'nin çıkarlarını tehdit edecek bir oluşuma yol açmış
oldu. Sayın Özal'ın isteği doğrultusunda Bakanlar Kurulu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 17 Ocak 1991 tarih ve 126 sayılı kararına dayanarak 12 Temmuz 1991
tarihinde aldığı yabancı silahlı kuvvetlerin ülkemizde bulundurulmasına dair
kararıyla, Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya ve Hollanda birliklerinden oluşan
ve bir Türk birliğinin de katıldığı çokuluslu bir gücün ülkemizde konuşlanmasına
izin verdi. Bu gücün hava unsuruna "Çekiç Güç" dendiği
hatırlanacaktır.
Bunu takiben, Amerika'nın önderliğini yaptığı ve Türkiye'nin de dahil
bulunduğu koalisyon, Irak hükümetine ültimatom niteliğinde bir bildiride
bulundu. Bu uyarı gereğince, hiçbir Irak uçağı veya güvenlik kuvveti 36 ncı
paralelin kuzeyine girmeyecekti; koalisyon kuvvetleri anılan bölgede keşif
faaliyeti sürdürecekti ve Irak hükümetinin barışı ihlal eden herhangi bir
hareketine kuvvetle karşılık verilecekti.
Görevi bu şekilde tanımlanan ve Çekiç Güç olarak adlandırılan bu güçte,
5 ülke ve Türkiye'den toplam 5 000 personel o zaman görev aldı.
Değerli milletvekilleri, 36 ncı paralelin kuzeyinde güvenli bölge
yaratılması ve bunu koruyan havagücünün Türkiye'de konuşlandırılması suretiyle,
Türkiye için tehlikeli bir senaryo aşama aşama sahneye konulmuş oldu. Kuzey
Irak bölgesinde merkezî hükümetin hiçbir etkisinin kalmaması ve iktidar
boşluğunun doğması, Kürtlerin yaşadığı bölgedeki otonom yönetimin, bu boşluğu
doldurarak ve dışarıdan aldığı destekle de her gün biraz daha güçlenerek,
devletleşme sürecine girmesine yol açtı.
Eski Cumhurbaşkanı Sayın Demirel, Cumhuriyet Gazetesine yansıyan bir
demecinde, bu tehlikeli gidişat hakkındaki görüşlerini şöyle belirtmişti:
"Bizim müsaade ettiğimiz şemsiyenin altından yılanlar çıktı. Bu yılanların
varlıkları, neticede, Körfez Savaşından ve Çekiç Güç'e izin vermemizden ileri
geliyor." Bunlar Sayın Demirel'in sözleri ve değerli milletvekilleri, bu
durum, giderek öyle bir vahamet kazandı ki ve Türkiye için öylesine öncelikli
bir güvenlik tehdidi haline geldi ki, eski Başbakan Sayın Ecevit, bundan kısa
bir süre önce "Kürt devletini kurma girişimi Türkiye için bir savaş
nedenidir" demek ihtiyacını duydu.
Ne var ki, bu tehdide yol açan ağır ve affedilmez hatayı 1991 yılında
Türk Hükümeti kendi elleriyle yaratmıştı. Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal,
askerî makamlara danışma lüzumunu görmeden, Kuzey Irak Kürtlerini Saddam'ın
muhtemel saldırılarından korumak için, Çekiç Güç adlı kuvvetin Türkiye'ye gelmesini
ve Irak'ta 36 ncı paralelin kuzeyinde bir güvenlik bölgesi kurulmasını Başkan
Bush'a önermişti. Bu, Sayın Özal'ın ifadeleriyle sabittir. Oysa, o tarihte,
Körfez Savaşında kolu kanadı kırılmış olan Irak'ın, bölgede konuşlanmış 8
tümeni ve 600 tankı vardı, savaş kabiliyeti olan hava kuvveti yoktu. Türkiye
ise, bundan kat kat üstün bir vurucu güce sahipti. Bu durumda Türkiye, hesapsız
riskler altına girmeden, bir yandan Bağdat'a, Kürt halkına karşı kuvvete
başvurmaması için kesin uyarılarda bulunabilir, öte yandan da, Kürt aşiretlere
güvenliklerinin Türkiye tarafından sağlanacağı hususunda gerekli güvenceleri
verebilirdi. Türkiye, bu hedefe yönelik caydırıcı bir politikayı
uygulayabilirdi. Böylece, Huzur Harekâtının ikinci fazının uygulanmasına ve
Çekiç Güç'ün Türkiye'ye gelmesine ihtiyaç kalmaz ve Kuzey Irak'ta bir Kürt
devletinin kurulmasına zemin hazırlayan tezgahın yaratılması da önlenirdi. Bu
durumda Türkiye, Irak'ın toprak bütünlüğüne tam saygı içinde, Kuzey Irak'ta
olumlu, yapıcı ve etkin bir rol oynamak imkânını bulurdu; ancak, bu yola
gidilmedi ve basiretleri bağlanan o dönemin yöneticileri, yapılabilecek en
yanlış şeyi yaparak, Çekiç Güç'ü Türkiye'nin başına bela ettiler.
Şimdi, yine esas konumuza dönelim: 1996'da Huzur Harekâtı, Amerika ve
İngiltere hava unsurlarının katılımıyla, sadece keşif ve önleme uçuşlarında
bulunmak amacıyla, Kuzeyden Keşif Harekâtına dönüştürüldü. Gerçekte bu, isim
değişiminden başka bir şey ifade etmiyor. Bu gelişmeden sonra da birbirini
izleyen Türk hükümetleri, Kuzey Irak'ta istikrar ve sükûnetin tam olarak tesis
edilemediği gerekçesiyle harekâtın süresini periyodik aralıklarla uzatma yoluna
gittiler. Konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde her ele alınışında muhalefet
partileri, 1991 tarihli ve 688 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
kararının, bu nitelikte bir harekâta meşruiyet sağlamadığını, harekâtın
uluslararası hukuk açısından kötü bir emsal teşkil ettiğini ve Kuzey Irak'ta
bir Kürt devletinin şekillenmesine zemin hazırladığını dile getirdiler. Ne var
ki, bu görüş ve ikazların hiçbir etkisi olmadı, değişen hükümetler, rutin bir
yenileme olayı gibi Kuzeyden Keşif Harekâtının süresini uzatmaya devam ettiler.
Daha da ilginci, kendileri muhalefetteyken Kuzeyden Keşif Harekâtına zehir
zemberek eleştiriler yönelten siyasî partiler, iktidara gelince, harekâtın baş
savunuculuğunu yaptılar.
İlginç bir nokta da, Türk hükümetlerinin, Kuzeyden Keşif Harekâtına
bakışlarında bir çelişki içerdiğidir. Nitekim, hükümetler, bir taraftan
uçuşların Kuzey Irak'ta bağımsız bir devlet oluşmasına yönelik yapıyı
güçlendirdiğinden yakınırken, diğer taraftan da Kuzeyden Keşif Harekâtının
devamını, Türkiye'ye, Kuzey Irak'ta PKK'yla mücadelede hareket serbestisi
sağlayan bir faktör olarak görmüşlerdir. Ankara'nın, Kuzeyden Keşif Harekâtına
müsaade etmesi karşılığında, Batılı devletlerin, Türkiye'nin Kuzey Irak'ta PKK
teröristlerine karşı giriştiği sıcak takip operasyonlarına anlayışla
yaklaştıkları izlenimi mevcuttur.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi, bugüne kadar, gerek
Huzur Harekâtını gerekse Kuzeyden Keşif Harekâtını sakıncalı görmüş ve Meclis
kürsüsünden bu tutumunu dile getirmiştir. Bugün de bu tutumunu korumaktadır;
ancak, özellikle, Amerika'nın, Irak'a askerî bir operasyon hazırlığı içinde
bulunduğu şu çok kritik dönemde bölgede olağanüstü koşulların hâkim olduğu
takdir edilecektir. Bu durumda, gereğinde, ulusal çıkarlarını korumak için,
bölgesinde hareket serbestisine sahip olmak Türkiye açısından hayatî bir önem
taşımaktadır. Bundan dolayı, bugünün koşullarında ve istisnaî olarak, Kuzeyden
Keşif Harekâtının süresinin uzatılması makul olacaktır.
Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.
Tezkere hakkında açıklamada bulunmak üzere, hükümeti temsilen Dışişleri
Bakanı Sayın Yaşar Yakış konuşacaklardır.
Buyurun Sayın Yakış. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DIŞİŞLERİ BAKANI YAŞAR YAKIŞ (Düzce) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri, şahsım ve 58 inci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına
saygıyla selamlıyorum.
Benden önce konuşma yapan iktidar ve muhalefet partisi sözcülerinin
yaptıkları değerli katkılardan ötürü ve muhalefet partisi adına konuşma yapan
eski Büyükelçi Sayın Şükrü Elekdağ'ın, özellikle içinde bulunduğumuz durumun
hassasiyetini göz önünde bulundurarak, zikrettiği bütün sakıncalı duruma
rağmen, hükümetimizin bu konudaki tezkeresini destekleme yönünde görüş
belirtmesinden ötürü, kendisine ve şahsında Cumhuriyet Halk Partisine bu yapıcı
tutumundan ötürü huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. (Alkışlar)
Ben de, Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin uzatılması
konusunda hükümetimizin görüşünü sunmak
üzere huzurunuzda bulunuyorum.
Benden önce kürsüye gelen değerli konuşmacılar, konunun geçmişini, benim
yapabileceğimden daha büyük bir belagatle, ayrıntılarıyla anlattıkları için,
ben, müsaadenizle, konunun geçmiş üzerinde durmadan, doğrudan doğruya, şimdiki
durumuyla ilgili görüşlerimizi sizlere sunacağım.
Kuzeyden Keşif Harekâtı, Amerika ve İngiltere hava unsurlarının
katılımıyla sürdürülmekte olan, sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla
sınırlı bir hava harekâtı niteliği taşımaktadır. Bu harekât kapsamındaki
uçuşlar, tarafımızdan belirlenen ilke ve kurallar esas alınarak
gerçekleştirilmektedir. Görev uçuşlarında bu kurallara uyulmasını ve uçakların
silah kullanmalarının yalnızca nefsi müdafaa hallerinde gerçekleşip
gerçekleşmediğini titizlikle izliyoruz ve izlemeye devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; harekâtın ülkemiz açısından
başlıca yararı, ülkemizin sosyal ve ekonomik düzeni ile sınır güvenliğini
tehdit eden yeni bir göç hareketini önlemekte olmasıdır. Harekâtın sona
erdirilmesi açısından, bu bölgede, tehdidin tamamen ortadan kalktığını gösteren
koşullar, maalesef, henüz oluşmamıştır.
Son olarak, Irak'ın temel ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik
"petrol karşılığı gıda" adı verilen bir programın süresi altı
aylığına yeniden uzatılmıştır.
Öte yandan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1409 sayılı
kararıyla, Irak'a uygulanan yaptırımlar rejiminde önemli yenilikler getirilmiştir.
Kararda, ayrıca, Irak'taki insanî durumun iyileştirilmesi konusundaki
kararlılık belirtilmekte, tüm üye devletlerin Irak'ın egemenlik ve toprak
bütünlüğüne bağlılıkları vurgulanmaktadır.
1409 sayılı kararla yürürlüğe konulan yeni yöntemlere göreyse, sivil ve
insanî amaçlı ürünlerin, Yaptırımlar Komitesinin onayı olmaksızın Irak'a ihraç
edilebilmesi mümkün kılınmıştır; ancak, bunun yapılabilmesi için, söz konusu
ürünlerin, askerî amaçlarla kullanılabilecek mallar listesinde yer alan
ürünlerden olmaması gerektiği koşulu getirilmiştir.
Bu karara rağmen, Kuzey Irak'taki şartların ne derece değişken olduğu ve
istikrarsızlık unsurlarının aynen devam ettiği açıkça görülmektedir. Bu
vesileyle, Güvenlik Konseyinin öngördüğü yeni düzenlemelerin, Irak'la ticarî
ilişkilerimiz üzerinde kısıtlayıcı ve olumsuz etki yapmamasına fevkalade önem
ve öncelik verdiğimizi de vurgulamak istiyorum.
Öte yandan, 8 Kasım 2002 tarihinde kabul edilen Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyinin 1441 sayılı kararı, Irak'ın kitle imha silahlarından
arındırılmasına yönelik denetim mekanizmasını yeniden başlatmıştır. Bu
denetlemeler sırasında arzu edilmeyecek bir gelişme olursa, böyle bir gelişme,
Amerika Birleşik Devletleri tarafından, bu ülkeye yönelik; yani, Irak'a yönelik
bir askerî müdahaleye yol açabilir. Bu gerekçe, Irak'ın kitle imha silahları
konusundaki beyanlarının eksik veya yanıltıcı bulunması halinde de geçerli
olabilecektir. Irak'a yapılabilecek olası bir operasyon konusundaki görüşümüz,
bu doğrultuda alınabilecek kararın uluslararası yasallık zeminine oturması ve
uluslararası oydaşmayla gerçekleştirilmesi gerektiği yönündedir.
Gerginlik ve belirsizliklerin hüküm sürdüğü Kuzey Irak'taki bu ortamda,
harekâtın devamı, dışpolitikamızın dengeleri açısından da bu aşamada uygun ve
yerinde mütalaa edilmektedir.
Kuzey Irak'la ilgili olarak, Kuveyt'in işgalinden bu yana ülkemiz
açısından sorun yaratan diğer bir konu, PKK-KADEK terör örgütünün uzun yıllar
boyunca bu bölgede yuvalanmış olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında, Kuzeyden Keşif
Harekâtının terörle mücadelemize de bazı avantajlar sağladığını kaydetmemiz
gerekir. Bu arada, Sayın Büyükelçi Şükrü Elekdağ'ın belirttiği sıkıntıların
bulunduğundan da haberdarız; fakat, onun da belirttiği gibi, bu konuda iki kötü
seçenek arasında hangisini seçmek gerekirse onu seçmek durumunda kalıyoruz. Bu
meyanda, özellikle içgüvenlik harekâtı amacıyla, zaman zaman gerçekleştirmek
durumunda kaldığımız sınır geçişlerini de zikretmek doğru olacaktır.
Harekâta katılan ülkeler, PKK-KADEK'in bir terör örgütü olduğu hususunda
bizimle aynı görüşü paylaşmaktadırlar. Nitekim, PKK terör örgütü konusunda
bugünkü noktaya gelinirken, harekâta katılan ülkelerin, özellikle Amerika
Birleşik Devletlerinin, uluslararası alanda ülkemizden yana açık ve kuvvetli
bir tavır takındıkları malumunuzdur.
PKK-KADEK terör örgütünün bundan böyle de yöreye yerleşmesine izin
vermeyeceğiz. Bölgedeki koşullar tümüyle normale dönünceye kadar bu konuda
gerekli önlemlerin alınmasına devam edilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu vesileyle, Irak'a yönelik politikamızın, Kuzey Irak'taki gelişmelerle
ilgili yaklaşım ve değerlendirmelerimizin bazı temel unsurlarını da Yüce
Meclisinizle paylaşmak istiyorum. Irak'ın toprak bütünlüğünün ve ulusal
birliğinin muhafazasına atfettiğimiz önem ve hassasiyet hepinizin malumlarıdır.
Esasen, bu husus, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Irak konusunda kabul
ettiği tüm kararlara da yansımış bulunmaktadır. Türkiye'nin samimî arzusu,
sınırımıza mücavir bulunan ve geçici olarak olağanüstü koşulların hüküm sürdüğü
Irak'ın kuzey bölgesinde sükûnet ve istikrar ortamının en kısa zamanda yeniden
tesis edilmesi, tüm Irak'ta olduğu gibi, bu bölgede de, Arap, Kürt, Türkmen,
Süryanî, hangi kökenden olursa olsun, tüm Irak vatandaşlarının, güven ve
özgürlük ortamında hayatlarını sürdürmeleridir.
Bu bölgedeki sorunlara gerçekçi ve kalıcı çözüm bulunması, sadece Irak
Cumhuriyeti bünyesinde mümkün olabilecektir. Irak'ın siyasal yapısı gelecekte
yeniden şekillenecekse, bunun, zamanı geldiğinde, ancak, Irak halkının tüm
kesimlerinin serbest katılımlarıyla ve normal bir siyasî süreç sonucunda
kararlaştırılabileceği yönündeki görüşümüzü muhafaza ediyoruz. Bu görüşümüz,
esasen, Kuzeyden Keşif Harekâtına katılmakta olan müttefiklerimiz Amerika
Birleşik Devletleri ve İngiltere tarafından da paylaşılmaktadır.
Irak konusunda meydana gelen son gelişmeler çerçevesinde, bu konudaki
görüşlerimizi ilgili ülkelere anlatmaya devam etmekteyiz.
Bu vesileyle, Huzur Harekâtı gibi, Kuzeyden Keşif Harekâtının da, ilgili
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının ruhuna uygun olarak, Irak'ın
kuzeyindeki üç vilayette yaşayan Irak vatandaşlarının huzur ve güvenliğinin
sağlanması hedefine yönelik, insanî amaçlı bir uygulama olduğunu yinelemek
istiyorum. Dolayısıyla, bu bölgede
yaşayan Irak halkının ve üçüncü tarafların bu gerçeğin bilincinde olmaları ve
Irak halkının, Kuzeyden Keşif Harekâtının sağladığı ortamı başka amaçlarla
değerlendirmeye kalkışmamaları gerektiğini bir kez daha anımsatmak istiyorum.
Bu bağlamda, Irak halkının önemli bir kesimini oluşturan ve tarihi
boyunca ülkelerinin gelişmesine sadakatle katkıda bulunmuş olan Irak
Türkmenlerinin, gelecekte de ülkelerinin huzuru, güvenliği ve kalkınması için
önemli bir rol oynayacaklarına olan inancımızı burada tekrar etmek istiyorum.
Aynı şekilde, Türkmenlerin, gerek Irak genelinde gerek Irak'ın
kuzeyindeki üç vilâyette, eşit haklarla huzur ve güven içerisinde yaşamalarına
ve Irak'taki geleneksel Türkmen yerleşim bölgelerinin bu niteliğinin
korunmasına verdiğimiz önemi bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Irak sorununun Birleşmiş
Milletler sistemi çerçevesinde bir an önce halledilmesi ve bu ülkedeki durumun
ve Irak'ın diğer ülkelerle olan ilişkilerinin normale dönmesi de en samimî
arzumuzdur. Bu bakımdan, Irak'ın 1441 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı
çerçevesinde silah denetçilerini ülkesine kabul etmiş olmasını akılcı bir adım
olarak karşılamaktayız. Türkiye, daima, Irak'a Birleşmiş Milletler ile
işbirliği içerisinde bulunmasını ve sorunun bu zemin çerçevesinde çözüme
kavuşturulması için çaba göstermesini telkin etmiştir ve telkin etmeye devam
etmektedir. Türkiye, dost ve güvenilir bir komşu olarak, bu yönde elinden gelen
çabayı sarfetmeye bundan sonra da devam edecektir.
Bununla birlikte, Kuzey Irak'ta görmeyi arzuladığımız ortam henüz tesis
edilemediğinden, mevcut düzenlemenin belirli bir süre daha devamının yararlı
olacağını düşünmekteyiz. Bugünkü düzenlemenin , en kısa zamanda bölgede barış
ve istikrarın sağlanması suretiyle sona erdirilmesini arzuladığımızı tekrar
vurgulamak istiyorum.
Bu bağlamda, Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin altı ay için
uzatılmasına yetki verilmesini talep eden tezkerenin kabulünü Yüce Meclisimizin
takdirine saygıyla sunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Yakış.
Görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Başbakanlık tezkeresini tekrar okutup, oylarınıza sunacağım:
19.12.2002
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Körfez Savaşı sonrasında alınan Irak ile ilgili Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararlarının hedeflerine ve ruhuna uygun olarak ve Irak'ın
toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine özen göstererek, Amerika Birleşik
Devletleri ve İngiltere hava unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından
belirlenen ilke ve kurallara bağlı olarak ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25
Aralık 1996 tarihli ve 477 sayılı Kararıyla hükümete verdiği yetki çerçevesinde
yürürlüğe konulan ve sadece keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı
bir hava harekâtı olan Kuzeyden Keşif Harekâtının görev süresinin 31 Aralık
2002 tarihinden itibaren altı ay süreyle uzatılmasına; 477 sayılı Kararda
belirtilen hususlarda bütün kararları almaya Bakanlar Kurulunun yetkili
kılınması için Anayasanın 92 nci maddesine göre izin verilmesini arz ederim.
Abdullah Gül
Başbakan
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
V. - SEÇİM
A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1. - (10/2, 6) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN- Ergene Nehrindeki kirliliğin ve çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan
(10/2,6) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti
gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp, sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi, listeyi okutup, oylarınıza sunacağım:
Ergene Nehrindeki Kirliliğin ve Çevreye Etkilerinin Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi (10/2,6)
|
(12) |
|
|
Adı
Soyadı |
Seçim
Çevresi |
|
AK Parti
(8) |
|
Burhan
Kılıç |
Antalya |
|
Ahmet İnal |
Batman |
|
Ali Ayağ |
Edirne |
|
Yahya Baş |
İstanbul |
|
Ahmet
Gökhan Sarıçam |
Kırklareli |
|
Cahit Can |
Sinop |
|
Ahmet
Kambur |
Tekirdağ |
|
Cüneyt
Karabıyık |
Van |
|
|
CHP (4) |
|
Necdet
Budak |
Edirne |
|
Rasim
Çakır |
Edirne |
|
Mehmet
Siyam Kesimoğlu |
Kırklareli |
|
Erdoğan
Kaplan |
Tekirdağ |
|
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Liste kabul edilmiştir.
Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 25
Aralık 2002 Çarşamba günü (bugün) saat 17.00'de, PTT Karşısı Ana Bina Zemin Kat
172 Numaralı Meclis Araştırması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun toplantı yer ve saati, ayrıca ilan tahtalarına asılmıştır.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz:
VI. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Adana Milletvekili Tacidar
Seyhan'ın, sigorta eksperliği sınavı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet
Bakanından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması (6/3)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci
maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge, gündemden
çıkarılmıştır.
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, sözlü sorum üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Önerge sahibi Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.
Buyurun Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bilindiği
gibi, hepimiz,Türkiye'de şeffaf, saydam bir devlet anlayışının, temsilcisi
olacağımızı vaat ederek buraya geldik. Milletvekili seçilmeden önce, her iki
siyasî partinin de seçim bildirgelerinde bu konu öncelikle yer almıştı. Yapılan
sigorta eksperliği sınavında birçok şey gözden kaçırılmıştır. Öncelikle bu
sınav, her nedense, kasım ayındaki seçim arifesinde ilan edilerek, 16 Kasımda
yapılmış, kısa bir döneme sığdırılmıştır. Bizim itirazımız, sınavın yapılış
biçimine ve kamuoyunun bilgilendirilme yönteminedir.
Değerli arkadaşlarım, bir kez, bu sınavda önemle vurgulamak istediğim
şey şudur: Türkiye'de eğitilmiş toplum yaratmak için, eğitim almış
arkadaşlarımızın aldığı eğitimin değerini bilerek önlerinin açılmasını sağlamak
zorundayız.
Bu sınav açılırken, üniversite ve lise mezunu insanların alınacağı
söylenmiş. Bu sınavla yangın, mühendislik, muhtelif kaza eksperleri
yetiştirilmek üzere, nakliyat, emtia taşıt sigortaları eksperi yetiştirilmek
üzere, motorlu kara taşıtlarına ilişkin kaza sigortaları eksperi yetiştirilmek
üzere 120 kişinin alınacağı söylenmiş, fakat, 129 kişi alınmıştır. Bana gelen
yazılı bir cevaplamada, aynı puanı alan insanların hakkının elinden alınmaması
için burada yer verildiği söylenmiştir; ancak, sınavı kazananların hangi puanla
sınavı kazandıkları açıklanmamıştır. Bu cevabı yazan arkadaşlarım, lütfedip
aynı kurumun internet sayfasına girselerdi, puanlama yapmadan kazananların
listesinin açıklandığını görürlerdi. Hayretle izledim ki, ilk defa, Türkiye'de
kazananların belli olduğu bir sınavda yedeklerin listesi yoktur! Bana söyler
misiniz: Bu sınavla, yetiştirilmek üzere alınanlar, eğitilmek üzere önkayıt
yaptırmaya geldiklerinde, kayıt yaptırmayanların yerine kimleri, nasıl, hangi
ölçülendirilmeyle alacaklarını cevaplayabilir misiniz? Böyle bir şey olur mu?
Internet sayfasında neden yedekleri açıklamadınız? Neden yedeklerin puanı belli
değil? Kazanamayan adayların hepsine kaç puan aldıkları ve kazanamadıkları
bildirilmiş; ama, kazanan adayların puanları Türkiye gündemine açıklanmamıştır!
Lütfen, bizim çocuklarımıza, önce aldıkları eğitime saygı duyarak, eğitim
kapasitelerine ve uzmanlıklarına öncelik verelim.
Bugün, yapılan sınavın yöntemi de yanlıştır. Sınavın içeriği, teknik bir
konuda, Türkçe ve genel yetenek sorularına dayandırılmış, meslekî hiçbir konu
da sınavda yer almamıştır! Çok üzücüdür! Bu sınav sonucunda, dört yıllık
üniversite mezunları, iki yıllık meslek yüksekokulu mezunları açıkta kalmış;
ancak, lise mezunları değerlendirmeye alınmıştır. Peki, dört yıl eğitim alan
çocuğumuza "sen motor, motorlu taşıtlar konusunda sigorta eksperi
olamazsın" deme gücünü nereden aldık? Yaptığımız, kendi alanımızdaki doğru
bulduğumuz genel yetenek sınavıyla mı meslekî bilgiyi ölçeceğiz?! Meslekî
alanda, gerçek bilgi ölçümü için, meslekî soru ve cevaplama uygulamasının
yapılması gerekmiyor mu?
Hepinizi, tüm arkadaşlarımı, ilgili bakanlığı, uzmanlık alanlarında
şeffaf, saydam bir devlet anlayışı için, eğitilmiş insanlara yer vermeye, sahip
çıkmaya; Türkiye'de eğitimin kalitesini artırmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 1 dakikalık eksüre
veriyorum. Konuşmanızı toparlar mısınız Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Toparlayacağım Sayın Başkanım; ama,
Türkiye'de kamuoyunun sarsılan güven duygusunu, siyasetçiye, devlete sarsılan
güven duygusunu nasıl toparlayacağız; onu bilemiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Onu hep birlikte toparlayacaksınız Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Hepimiz bu inançtayız, hep birlikte toparlama
inancındayız; ama, devlet keyfî yönetilmez. Devleti yönetiyorsanız ben yaptım
oldu diyemezsiniz. Sadık Türkiye Cumhuriyeti halkını, tüm insanları koruma,
kollama görevini yüreğinizde hissetmelisiniz. Benden önce yapılmıştır, önümüze
bakalım da diyemezsiniz. Yolsuzluk varsa, usulsüzlük varsa, kamuoyuna şeffaf
şekilde açıklayacak, Türkiye toplumunun önünü cesaretle açacaksınız.
Cumhuriyetin çocuklarına bu yakışır, Mustafa Kemal Türkiyesine bu yakışır, laik
demokratik cumhuriyete bu yakışır.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Seyhan.
2. - Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'ın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü taşra teşkilâtının akaryakıt
ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/4)
BAŞKAN - Soruya cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.
Sözlü sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
3. - Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç'ın, yönetim kademelerinde vekâleten görev yapan personele ve atama
ilkelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim
Bakanı Erkan Mumcu’nun cevabı (6/6)
BAŞKAN - Soruya cevap verecek Sayın Bakan?... Burada.
Sözlü soru önergesini okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu tarafından
Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96 ncı maddeleri gereğince sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 9.12.2002
Muharrem
Kılıç
Malatya
Soru 1- Millî Eğitim Bakanlığı taşra teşkilatı yönetim kademelerine
yapılan görevlendirmenin iptal edilmesinde, içlerinde yıllardır görev yapan ve
başarılı olanların asaleten atanmasını düşünüyor musunuz?
Soru 2- Millî Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında vekâleten görev
yapanlar hakkında ne düşünüyorsunuz? İçlerinde bulundukları konumları
yönetmeliğe uygun ve başarılı olanları asaleten atamasını yapacak mısınız?
Soru 3- Yürürlükte olan Millî Eğitim Bakanlığı Yöneticileri Atama,
Değerlendirme, Görevde Yükselme ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine bağlı kalmayı
düşünüyor musunuz?
Soru 4- Bakanlığınızda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 76 ncı
maddesini kullanacak mısınız?
Soru 5- Türkiye Cumhuriyeti 58 inci hükümet programında bürokraside,
atama ve terfilerde partizanlık yapılmayacağı belirtilmektedir. Bakanlığınız
eylem ve işlerinde hükümet programına bağlı kalacak mısınız?
BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan
Mumcu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Malatya Milletvekilimiz Muharrem
Kılıç Beyefendinin sorularını cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım; bu
vesileyle, Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Esas itibariyle, soruların tamamı, Yüce Heyetinizin de takdir edeceği
gibi birbirleriyle ilişkili sorular. Konuya, her şeyden önce, Sayın
Milletvekilinin sorusuna neden olan güncel olgudan başlamak, ondan sonra da,
belki, soruların tümüne cevap verecek şekilde, vekâleten görevlendirmeler
üzerine Bakanlığımızın yaklaşımını ifade ederek devam etmek, zannediyorum, en
isabetli yol olacaktır.
Bildiğiniz gibi, Millî Eğitim Bakanlığına başladığım günden bu yana,
personel atamalarına ait Bakanlık imzasıyla yaptığım ilk ve eğer, yanılmıyorsam
-yanılmıyorsam dediğim, hatırlamıyorum; yapmadım çünkü- tek aksiyon, geçici
görevlendirmelerin iptal edilmesi ve herkesin aslî görevlerine döndürülmesine
ilişkindir. Geçici görevlendirmelerin iptal edilmesi ve herkesin aslî
görevlerine döndürülmesi işlemlerinden sonra, eğer, hâlâ, boş bulunan, atanma
gereği bulunan görevler varsa, o görevlere ilişkin tasarrufların da valiler
tarafından, valilikler tarafından yapılmasını düzenleyen bir genelgeyle işe
başladık ve zannediyorum ki, Sayın Milletvekilimizin sorusuna neden olan olgu
da bu.
Şimdi, bu olgunun arkasında ne yattığına bir bakmamız gerekiyor. Sayın
Milletvekilinin sorusunda da, zannediyorum ifade edilmiş rakamlar, yaklaşık 576
kişi ve ortalama, üç yıl diyebileceğimiz bir süre vekaleten, geçici görevle
çeşitli görevlere bakıyorlar
Şimdi, her şeyden önce biliyoruz ki, vekâleten görevlendirme, istisnaî
bir görevlendirme biçimidir ve üç yıl süreyle vekâleten görevlendirme yapmak,
ne kamu yararıyla ne hizmet gereğiyle bağdaşır ve izah edilebilir bir şey
değildir; kamu yönetiminin geleneklerinde de böyle bir şey yoktur. Geçici
görevlendirmeyi, özel bir misyonla sınırlı bir süre için yaparsınız, daha sonra
bu görevlendirmeyi ya asalete dönüştürürsünüz ya da görev bitmiştir, geçici
görevlendirme yaptığınız memurunuz görev yerine geri döner; ama, 576 kişi,
geçici görevlendirmeyle ortalama üç yıl görev yapıyor. Neden; şunun için:
Bizden önceki bakan arkadaşlarımız esas itibariyle son derece iyi
niyetlerle bir görevde yükselme ve yer değiştirme yönetmeliği yapmışlar -bizden
önceki hükümet bunu yapmış- ve görevde yükselme ve yer değiştirme yönetmeliğine
göre, kimlerin hangi görevlere gelebilecekleri, göreve gelmenin, atanmanın
objektif kriterleri tanımlanmış. Bunun hemen akabinde işte, bu geçici
görevlendirmeler başlamış; çünkü, yönetmeliğin koyduğu kriterlere uygun atama
yapma imkânı her durumda bulunamamış; ama, bu benim imzamla çıkan genelgenin
düzenlediği esas alan, sınırlı sayıda, atama yeterliliği bulunmayan, yani,
herhangi bir ilçede ya da ilde atama yeterliliği bulunan herhangi bir görevli
bulunmadığı için, o göreve asaleten atanma yeterliliği taşımayan insanların
geçici görevlendirme yoluyla verilmesinden ibaret bir sorun değil. Asıl sorun
şu: Yaklaşık 500 insan, asaleten atanmış insan. Yönetmeliklere göre asaleten
atanma yeterliliklerini haiz bulunan insanlar, önce, geçici görevlendirmeyle
başka görevlere nakledilmişler. Yani, asaleten atanmış oldukları, yönetmeliğe
uygun, yasalara uygun olarak atanmış oldukları görevlerinden, çeşitli
nedenlerle, buna, artık, bu nedenlerin ne kadar objektif olduğu, ne kadar
hizmet gereği ve kamu yararıyla bağdaşır olduğu, belki, burada tartışılmaması
gereken bir şey; ama, ben size kanaatimi söyleyeyim ki, hiçbir şekilde kamu
yararıyla bağdaşır, hizmet gereğiyle bağdaşır tasarruflar değil. Bu insanlar,
büyük bir kısmı merkezde görevlendirme yoluyla alınmışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - 1 dakika eksüre veriyorum Sayın Bakan, konuşmanızı toparlar
mısınız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Şimdi, siz, 470 kişiyi asıl
görevinden alıyorsunuz, onların yerine, asaleten atanma yeterliliği bulunmayan
kimselerden görevlendirme yapıyorsunuz... Asaleten atama yapamıyorsunuz; çünkü,
atadıklarınızın asaleten atanma yeterliliği yok. Sorulması gereken, bana göre,
soruşturma konusu yapılması gereken şey budur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Üç yıl boyunca, hem kanunî yeterliliği bulunan insanlar görev yerlerinden
alınmışlar, kamu, bundan, hem hizmet yönünden hem de malî yönden zarara
uğratılmış hem de asaleten atanma yeterliliği bulunmayan insanlar o görevlere
bakmışlar. Kimin iradesiyle; atama görevde yükselme yönetmeliğini yapan
hükümetin iradesiyle. Bunun hesabını sormak lazım, haklısınız. Yani, hukuku
dejenere etmenin, hukuku keyfe göre yorumlamanın hesabını sormak lazım; ama,
hesabı sorulacak yer, zannediyorum, bugünkü yönetim değil, yani ben değilim.
Ben, hukuka aykırı bir durumu hukuka uygun bir koşula geri döndürdüm. Hangi
hukuk; yapılması sürecinde iradem olmayan hukuk, benden önceki Bakanın tanzim
ettiği hukuk. Eğer bunun dışında bir uygulama örneği varsa, bu, bana söylensin.
Boş yerlere ne yapmışız; valilere yetki aktarmışız. Kendi imkânımızı, var olan
imkânımızı oraya devretmişiz. Zannediyorum, bunda, yerinden yönetim prensibine
inanmış milletvekillerimizin bir takdirinin olması lazım. Bu yaklaşımda, ben,
doğrusunu isterseniz, bu takdirin var olduğuna inanıyorum. Gün geçtikçe, bütün
Bakanlık yönetimini, aynı anlayışla, yerinden yönetimci bir anlayışla yönetme
arzusunda olduğumuzu da huzurlarınızda saygılarımla ifade etmek istiyorum.
Başka hususlar var; ama, benzer sorular bundan sonraki sorularda da
geleceği için, konuyu biraz mufassal tuttum. Onları da, başka sorular
vesilesiyle Heyetinize arz edeceğim.
Alakanız için teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Açıklamalarınızdan dolayı teşekkür ediyorum Sayın Mumcu.
4. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
Doğrudan Gelir Desteği Projesinde öncelik kriteri, ödemesi yapılmayan illerin
ödeme tarihi ile bu çerçevede Manisa'nın durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/7)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
5. - Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, pamukta prim ve çekirdeksiz kuru üzümde destek uygulaması yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/8)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
6. - Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, yönetim kademelerinde vekâleten görev yapan personele ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Erkan
Mumcu’nun cevabı (6/9)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
9.12.2002
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.
Saygılarımla.
Mustafa
Gazalcı
Denizli
1- Aralarında il, ilçe millî eğitim müdürlerinin, yardımcılarının,
Bakanlık merkez örgütünde çalışanların da bulunduğu bini (1 000) aşkın
vekâletle görev yapan yöneticinin işten el çektirildiği, görevlerine son
verildiği doğru mudur?
2- Toplu kıyım sayılan bu işlem doğru ise bu kişilerin tam sayısı ve
görevleri nedir?
3 - Bu işlemin iptaline ya da başarılı olan aynı yöneticilerin asaleten
atanmasını düşünüyor musunuz?
4 - Boşalan yerlere atama yetkisini verdiğiniz valilerin yerel
baskılarla partizan kişileri ataması durumunda nasıl bir önlem alacaksınız?
5 - Önümüzdeki günlerde vekâletle görev yapan çok sayıda okul müdürünün
de görevlerine son verileceği söylenmektedir, bu doğru mudur?
BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Kamuoyunda da zaman zaman eksik bilgilerle tartışılan bu konuyu
aydınlatma fırsatı verdiği için soruyu yönelten Sayın Milletvekilimiz
Gazalcı'ya huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum.
Birinci kısmını izah etme fırsatı bulduğum uygulamayı, hususu, ikinci
kısmıyla arz etmek için huzurlarınızdayım; yeniden saygılarımı sunuyorum.
Okul müdürlerinden başlayalım. Okul müdürleriyle ilgili hiçbir tasarrufumuz
yok, şu ana kadar yapılmış bir tasarrufumuz yok, görevde yükselme yönetmeliği,
okul müdürlüklerine atamaya ilişkin yönetmelikler bu konuyu objektif kriterlere
bağlamış, birtakım yeterlilik kriterlerine bağlamış, bir sınav sistemine
bağlamış ve bu sınav sistemine tabi olup, atanma sırası gelen, atanmayı
bekleyen yaklaşık 5 000 aday müdür var; ancak, atanma yeterliliği bulunan 5 000
aday müdür var olmasına rağmen, onların yerine vekâletle bakan bir başka 5 000
müdür var. Eğer, hukukun gereğini uygulayacaksak, yapmak zorunda olduğumuz şey,
asaleten atanma yeterliliğine ilişkin atama, görevde yükselme, görev yeri
değiştirme yönetmeliğinde düzenlenen ilkelere riayet edeceğiz; eğer riayet
etmeyeceksek, biz bu mevzuatı niçin yapıyoruz?! Yasalara, doğru oldukları, her
durumda haklı oldukları için uymayız; yasalara, önce, yasa oldukları için
uyarız. Bu yönetmelik yapılmış, bu yönetmelikte eksik hususlar var mıdır;
vardır. Bu eksik hususlar, gene, yasaların öngördüğü usullerde değiştirilir,
değiştirildikten sonra gereği yapılır; ama, siz, bir yönetmelik yapacaksınız;
yönetmelikte, kimlerin, hangi objektif koşullarda okul müdürü olabileceklerine
ilişkin bir düzenleme yapacaksınız, belli kıdem ve sınav esasları koyacaksınız,
kıdem esasını tamamlamış, arkasından da en yüksek yeterlilikle sınavı kazanmış
insanlar aday memur olarak bekleyecekler, sistem oraya kadar gelecek, orada
diyeceksiniz ki, pardon, ben yanlış yapmışım bu yönetmeliği yaparken; ben, seni
değil, falancayı atamak istiyorum. Yok böyle bir şey. Böyle bir hukuk devleti
olamaz, böyle bir uygulamaya da bir hukuk devleti uygulaması demek mümkün
değil. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bizim yapmak zorunda olduğumuz şey
hukuku işletmek, hukukun gereklerine riayet etmek.
Biraz önceki soruya konu olan mesele de böyledir. Bu arkadaşlarımızı,
asaleten görevlerine atayamam, istesem de atayamam; çünkü, atanmamış olmaları,
zaten, asaleten atanma yeterlilikleri bulunmadığı içindir. Eğer ki, görevde
yükselme yönetmeliğini değiştirir, bugüne kadar asaleten atanma yeterliliği
bulunmadığı halde, vekâleten o görevde bulunan insanların vasıflarına uydurur,
onlara göre bir hukuk yaparsak olur; ama, onlara göre değil de, objektif,
herkese geçerli bir hukuk yapacaksak, herkes için eşit bir hukuk yapacaksak,
yapılmışsa, onun gereklerini işletiriz.
Mamafih, özellikle küçük yerleşim bölgelerinde, yönetmeliğin
gerektirdiği koşulları taşıyan memurun bulunmadığı örnekler vardır ve bunu,
özellikle küçük yerleşim birimlerinin koşullarına uydurabilecek bir esnekliğe
büründürmek gerekir. Bunu da, tabiî ki, tartışmalıyız, müzakere etmeliyiz, kamu
yararını ve hizmet gereğini gözeten bir yaklaşım içinde olmalıyız; biz, bunu,
hiç şüphesiz yapacağız; ama, cari mevzuat budur, cari mevzuatın gereği yerine
getirilmiştir.
Demin tamamlayamadım... Siz, 500 kadar asıl memuru görev yerinden
merkeze alıyorsunuz, üç yıl boyunca, bu insanları evlerinden, ailelerinden,
işlerinden uzak tutuyorsunuz ve yasaya göre, geçici görevlendirme yaptığınız bu
memurlara, yolluklar, harcırahlar, vesaire şeklinde ekstra ücretler ödemek
zorundasınız. Sonra, onların yerine vekâleten atama yapıyorsunuz, bir de onlar
için... Bunun bir maddî külfeti var ve bu yıllar sürüyor; hangi geçici
görevlendirme yıllar sürebilir? Bunun bir mantığı olmak lazım. Bu yönetmeliği
yaparken deseydiniz o zaman: Bakan istediğini atar... Nitekim, sorular arasında
var, 76 ncı maddeyle ilgili bir soru sorulmuş. Bugüne kadar uygulanmayan -ki,
yasanın verdiği yetki, uygulanmak icap eden durumda uygulanmak içindir; ama,
bir suiistimalin kapısını aralamamak için, gereği durumunda açılan o kapıyı,
gereği olmayan durumlardaki kaçaklar, kaçamaklar için de kullandırmamak için,
benden önceki Bakan arkadaşlar bunu kullanmamışlar- 76 ncı maddeye ilişkin
yetkimi ben de kullanmayı düşünmüyorum.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Gazetede "Katil başta gösterilmez, filmin
sonunu bekleyin" diye yazıyor Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Öyle mi diyor; gazete
kültürünüz dolayısıyla sizi kutluyorum!.. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Yalnız, gazetelerde yazan her şeyi objektif veri kabul etmezseniz,
zannediyorum, siyaseten, daha doğruları görmek, daha doğru kararlar vermek
konusunda doğru bir çizgide olursunuz.
OSMAN KAPTAN (Antalya) - Tekzip ettiniz mi?
BAŞKAN - Sayın Mumcu, lütfen konuşmanızı toparlar mısınız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Evet, toparlıyorum.
Valilere yetki devri konusunda bazı endişeler ifade edildi. Arkadaşlar,
ne bu yönetmeliği biz yaptık ne bu görevlendirmeleri biz yaptık ne bu geçici
görevlendirmeleri biz yaptık ne bugün bu operasyonları yürüten Bakanlık üst
düzey bürokrasisi üzerinde bir tasarrufumuz oldu ne de bu valileri bu hükümet
atadı. Bunların hepsi, geçmiş hükümetin de ömrüyle sınırlı olmayan, daha önceki
hükümetlere kadar geçmişi olan, Türkiye'de uzun yıllar valilik yapmış çok
değerli devlet adamları. Şimdi, bu işe dair bir yöntem önerin, onu yapalım. Ya,
merkezden yetkimizi kullanacağız; bu yetkinin arkasında hem hukuk hem
demokratik ilkeler var. Yani, demokrasi diyor ki: Seçilmişler arasından birisi
bakan olarak atanır, Yüce Meclisten, Türkiye Büyük Millet Meclisinden güvenoyu
alırsa, oraya politikasını getirir ve bunu uygular ya da başka bir yöntem var
-yerinden yönetim; yerel yönetimlerle yetki paylaşan, daha katılımcı, daha paylaşımcı bir yaklaşım- onu
uygulayacaksınız. Her iki durumda da, çağdaş, demokratik doktrinin, çağdaş
hukuk anlayışının gereklerini yerine getirmiş oluyorsunuz.
Ben, her iki duruma da uygun bir aksiyon, her iki duruma da uygun bir
tutum içerisindeyim. Valilerimize yetkiyi verdim.
Şimdi, buna dair endişeleriniz varsa, ben bu endişeleri, elbette,
saygıyla karşılamak durumundayım. Çağdaş demokrasinin gereklerinden biri de
hesap verebilir olmaktır; her zaman sorular soracaksınız, her zaman
sorularınızın cevabını...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Mumcu.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Her zaman değerli
milletvekillerimiz sorular soracaklar, Meclisin denetime ilişkin yetkilerini
kullanacaklar ve biz, bu yetkiler karşısında hesap verebilir durumda olacağız,
sadece Parlamentoya değil, toplumun değişik kesimlerine de; çünkü, eğitim,
toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren, son derece önemli, son derece hayatî bir
alan. Burada, objektif olmayan, keyfî yönetim denilebilecek bir yönetim
anlayışının asla benimsenmemesi gerekiyor; her durumda hesap verilebilir bir
tutum, yönetim ahlakı, yönetim anlayışı içerisinde olmamız gerekiyor. Biz de bu
anlayış içerisinde olacağız. Bundan, hiç kimsenin kuşkusu olmasın; ama,
önyargıyı genelgeçer bir hüküm haline ya da endişeyi önyargıya, önyargıyı
genelgeçer bir hüküm haline dönüştürmekten de kaçınmalıyız. Eğer, bildiğiniz
bir örnek varsa, Meclisi Parlamentosu açık, bütün açık iletişim kanalları
yanlış yapılan şeyi teşhir etme imkânını size veriyor. Biz, eğer, herhangi bir
valiyi arayıp, demişsek ki "oraya onu..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, çok önemli bir konu,
Sayın Bakanın sözünü kesmeyin lütfen.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Mumcu.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Eğer, buna dair bir örnek
varsa, Parlamento kürsüsü açık, iletişim kanalları açık; hiç kimsenin endişe
etmesi gerekmiyor.
Özetle şunu söylemek gerekiyor; zannediyorum, son sözüm de bu olmalı.
Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunun bilinci içinde, eğitimin, toplumun tüm
kesimlerinin ilgi alanı olduğunun bilinci içinde, sorumlu bir yönetim anlayışı
ortaya koyuyoruz ve bu sorumlu yönetim anlayışımız, eğitimi, ideolojilerin
çatışma alanı olmaktan çıkaracak, aklın ve bilimin egemen olduğu bir yönetim
anlayışı içinde yürütme fırsatını bize verecektir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Sağduyulu, soğukkanlı bir anlayış içinde bunu götüreceğimden emin
olmanızı istiyorum.
Yüce Meclisin denetim yetkilerinin, Yüce Meclisin her türlü imkânının,
bizim önümüzü açacak, bize yol gösterecek, bizim için de bir imkân olduğunun
bilinci içinde şükranlarımı sunuyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Mumcu, teşekkür ediyoruz.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, önerge sahibi olarak, 98 inci
maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, yerinizden açıklama yapabilirsiniz; buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Bakana teşekkür ediyorum konuşmaları için; ama, gerçekler pek
öyle değil; çünkü, 1 041 kişi vekâleten atandığı için eğitim görevinden alındı.
Şimdi "576 kişiyi ben aldım, ötekiler geçici görevle başka yerlere atanmıştı"
diyor.
Yerine atanacak arkadaşlar için -üçlü kararnameyle atanması gereken
millî eğitim müdürleri- valiliklere yetki veriliyor; yani, yeniden vekâletle
atanıyor. Burada ölçü nedir? Bakın, örnek istiyor. Bir tek Ankara örneğini,
başkent örneğini ben Sayın Bakana vereceğim. Başkentte Ortadoğu Amme İdaresi
Enstitüsünü bitirmiş, yükseklisans yapmış, 2 ilde millî eğitim müdür vekilliği
yapmış Sayın Onur Kaya Millî Eğitim Müdürüydü; onun yerine, valilik, en
kıdemli, otuz yıl görevi olan bir arkadaşı, Sayın Haydar Dikmen'i
görevlendirdi; fakat, bu arada ne olduysa, baskılar oldu, Haydar Dikmen'den bu
görev alındı, Murat Beybalta'ya verildi. Şimdi, kıdemi yok, birinci arkadaş
kadar görevi yok, yöneticilik ehliyeti yok. 1998'den bu yana, Millî Eğitim
Bakanlığı hizmetiçi kursu açmadığı için asaleten atanamayan bu arkadaşları
-şimdi Millî Eğitim Bakanlığı tarafından o kurs açılmamış; o suç, öğretmen
arkadaşların değil- Sayın Bakan, şimdi valilere bırakarak, vekâleten atadığı
kişileri bu kurstan mı geçirip gönderiyor; üçlü kararnameyle mi atıyor? Yani,
haksızlıklar dolu; gerçekler öyle değil -çok teşekkür ediyorum- Ankara örneği
de bunun en çarpıcı örneğidir. Ben, insanların geçmişiyle uğraşmıyorum; ama, bu
yeni atanan arkadaş, geçmişte, resmen camilerde imamlık yapmış bir
arkadaşımızdır. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Yapabilir; ama, Başkentin, Ankara Millî
Eğitim Müdürü olmamalıydı diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gazalcı.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (Adana) - Geçmişte yapılan atamaları da bu kadar
incelediniz mi acaba; çok merak ediyorum! Hizmetli kadrosundan şube
müdürlüğüne...
BAŞKAN - Sayın Bakan, cevap verecek misiniz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Bakan, bir saniye...
Sayın milletvekilleri, yerinizden müdahale etmeyiniz. Cevap
verecekseniz, söz istersiniz, sıranız geldiğinde kürsüden cevap verirsiniz.
Buyurun Sayın Bakanım.
Süreniz 5 dakikadır.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilim, zannediyorum, gerçekten yanlış bilgilendirme
dolayısıyla bu değerlendirmeyi yaptınız. Zira, verdiğiniz Ankara örneğinde
yapılan uygulama şudur: Bütün illerde, valilere gönderdiğimiz genelgenin amir
hükmü dolayısıyla, vekâleten görevlendirme yapma gereği doğan durumlarda, ancak
asaleten atanma yeterliliği bulunanlar arasından, birinci koşul; ikinci koşul,
kıdem ve liyakat esaslarına, önceliklerine uyulmak suretiyle valiler tarafından
görevlendirme yapılır. Eğer Ankara örneği buna uymuyorsa, ben, bunun hesabını
Yüce Meclisin her türlü imkânıyla vermeye hazırım. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Sözünü ettiğiniz arkadaşımız,
Ankara İl Millî Eğitim Müdürlüğündeki en kıdemli, ondört yıldır müdür
yardımcısıdır.
Bizim ülkemizde insanlar mesleğe başlarken -özellikle o kuşak mesleğe
başlarken- ya vekil öğretmenlikle ya vekil imamlıkla başlamıştır. Bu
arkadaşımız da -bu örneğe benzeyen yüzbinlerce insan var bu ülkede- vekil
imamlıkla başlamış olabilir. Ben, bunu, daha sonra gazetelerde bu konuyla
ilgili bilgiler yazıldıktan sonra geri dönerek öğrendim. Sizi şerefimle temin
ediyorum ki, kimin atandığına dair bilgiyi, ben, Eğitim-Sen Genel Başkanından
öğrendim. Kimin atandığını bilmiyordum, kimin atanacağını da bilmiyordum; ama,
buna inanıp inanmamak, tabiî ki, takdirinizdedir; fakat, sonuçları bu şekilde
farklı biçimde sunmak, zannediyorum, zihinlerde arzu etmediğimiz kaygılara,
endişelere yol açar. Ondört yıldır il millî eğitim müdür yardımcısı, en kıdemli
il millî eğitim müdür yardımcısı, müdür yardımcılığına vekâlet ediyor...
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Bakanım, ondan daha kıdemli
arkadaşlarımız var.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Sayın milletvekilim, kaldı
ki, benim, oraya asaleten atanma yeterliliği bulunan bu arkadaşımızı ya da
başka arkadaşlarımızı asaleten atama imkânım var. Anayasa, yasalar, demokrasi
bana bu yetkiyi veriyor; ancak, ben, millî eğitim yönetiminin yerelleşmesi, yerinden
yönetilebilmesi gereğine inanan bir siyasetçi olduğum için, 700 000 kişilik bir
kadrosuyla bu Bakanlığın merkezden yönetilmesi âdeta imkânsız bir yapıya sahip
olduğu, en azından, verimli yönetilmesi imkânsız bir yapıya sahip olduğu
gerçeğinden yola çıkarak, kapsamlı bir yeniden yapılanma projeksiyonu
oturuncaya kadar -ki, bu süreçte sizlerin de çok değerli katkılarını alacağım-
atama yapmamayı tercih ettiğim için, hizmet gereği, atamayı en uygun
bilebilecek durumda olan kimsenin vali olduğu kanaatinden yola çıkarak bu
yetkimi valiye devrettim ve bir şeyin altını çiziyorum: Benden öncekilerin
çıkardıkları yönetmelikte "ancak, asaleten atanma yeterlilikleri
bulunanlar arasından ve en kıdemli olanlara öncelik verilmek suretiyle"
denilmektedir. Eğer bu böyle değilse, Ankara Valisi genelgeye aykırı
davranmıştır; ama, bunun böyle olduğunu yüzde yüz biliyorum.
Şimdi, burada, Yüce Meclisi bilgilendirirken, olabildiğince sağlam
kaynaklara referanse edilmiş bilgiler vermemiz çok isabetli olur; aksi halde,
bu gibi meseleler "Ankara İl Millî Eğitim Müdürlüğüne imam atandı"
gibi bir cümle içinde ifade ettiğimiz bilgi, toplumun değişik kesimlerinde çok
değişik algılamalara, kaygılara, endişelere yol açar. O zaman, sizin de arzu
etmediğiniz, bizim de arzu etmediğimiz, hiç kimsenin arzu etmeyeceği kaygılar,
endişeler ortamına dönüşür yaşadığımız ortam. Buna gerek yok. Bu bizi yanıltır.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - En kıdemli değil Sayın Bakanım.
MİLLî EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Ben tekrar ediyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ya da zatıâlinizin sahip olduğu bütün denetim
imkânlarıyla bunun hesabını vermeye hazırım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ben, bir tek valiyi arayıp, ona "orada şunu atayın, bunu atayın" gibi
bir tasarrufta bulunmadım, hiç kimseye ismen bir şey söylemedim, sadece ve
sadece bir genelgeyle objektif kriterleri koydum. Yaptığım şey doğrudur.
Yaptığım şey, hukukun gereğini yerine getirmektir.
Sayılar konusunda da, lütfen, bir bakan olarak burada bir beyanda
bulunuyorum. 576 kişidir bu durumda olan.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Dört yıldır açılmayan kursları açsanız da
mağduriyetleri giderseniz.
MİLLî EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Bu 576...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Mumcu, teşekkür ediyoruz.
MİLLî EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Devamla) - Sayın milletvekilim, çok
haklısınız; ancak, biz, güvenoyu alalı henüz bir ayını tamamlamamış bir
hükümetiz. Yani, bu kursların açılmamış olmasının sorumlusu, zannediyorum, ben
değilim; ama, ben, sadece kursları açmakla da yeterli kalmayan, topyekûn
yeniden bir yapılanma projeksiyonunu Millî Eğitim Komisyonumuzun, Meclisimizin
önüne getireceğim; ama, bundan önce, toplumun değişik kesimlerinin katkılarına,
eleştirilerine, önerilerine açacağım; bundan hiç kuşkunuz olmasın. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cevaplarınızdan dolayı teşekkür ediyoruz Sayın Mumcu.
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Sayın Başkan, söz istemiştim...
BAŞKAN - Soru cevaplandırılmıştır.
7. - Ordu Milletvekili Kazım Türkmen'in,
fındık üreticisine verilmesi planlanan ek fiyata ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/10)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
8. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
Melik'in, Suruç Ovası Sulama Projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/11)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
9. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın,
doğrudan gelir desteği ödemelerinde öncelik kriterlerine ve dekar başına ödeme
miktarının artırılıp artırılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/12)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
10. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın,
doğrudan gelir desteği ödemelerinin, mülkiyet yerine üretici olma şartına ve
ürün çeşidine göre yapılıp yapılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/13)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
11. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın,
doğrudan gelir desteği ödemelerinin üreticilerin borçlarına mahsup edilip
edilmeyeceğine ve kalan ödemelerin zamanına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/14)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
12. - Mersin Milletvekili Ali Oksal'ın,
tabiî afetlerden zarar gören üreticilere verilen destek ile tarım ürünleri
ithalatına kısıtlama getirilip getirilmeyeceğine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/15)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
13. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün,
Kars-Tiflis Demiryolu Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/16)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
14. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ın Çağlayancerit ve Ekinözü İlçelerinde polis
teşkilâtı kurulup kurulmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/17)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
15. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'taki otoyol ve bağlantı yolları çalışmalarına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/18)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
16. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta iş mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/19)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
17. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta Bölge Çalışma Müdürlüğü ve İş Müfettişleri Grup
Başkanlığı kurulup kurulmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/20)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
18. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın,
TSE'nin Kahramanmaraş'ta tekstil laboratuvarı kurup kurmayacağına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/21)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
19. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş il merkezinin SSK hastanesi ihtiyacına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/22)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
20. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi öğretim elemanlarının
lojman ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu’nun
cevabı (6/23)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?... Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sözlü sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu
tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Yılmazcan
Kahramanmaraş
Kuruluş halindeki üniversitelerde lojman, profesör, doçent, yardımcı
doçent gibi üst düzey akademik personel temininde ana etmendir. Anayol
arterleri güzergâhı dışındaki bir Anadolu şehrinde bulunan üniversitemizin
gelişmesinde nitelikli öğretim elemanlarının temini büyük bir önem
taşımaktadır.
Sütçü İmam Üniversitesine diğer üniversitelerden veya üniversite
dışından gelebilecek öğretim elemanları için cazip hale getirebilecek lojman ve
benzeri sosyal imkânların sağlanabilmesi amacıyla destek verilmesi
gerekmektedir.
Soru:
1.- Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi öğretim elemanları için cazip
hale gelebilecek lojman ve benzeri sosyal imkânların sağlanabilmesi için mevcut
çalışmalarınız var mıdır?
2.- 5 yıldan beri üniversite bütçesinde yer alan 48 daireli lojman
inşaatı için DPT Müsteşarlığınca 527 sayılı Yasa gereği yıllara göre sari ihale
izni verilmesi ve bu süre içerisinde ödeneklerin tasarruf tedbirleri kapsamı
dışında bırakılarak, serbest bırakılmasının sağlanması yönünde mevcut
çalışmalar var mıdır?
BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan
Mumcu.
Buyurun Sayın Mumcu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesini cazip hale getirmek üzere, 48 daireli lojman inşaatı, 2002
yılına kadar yatırım programında olmasına rağmen, tasarruf tedbirleri
kapsamında olduğu gerekçesiyle, Başbakanlık müsaadesi alınamadığından, Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca yayımlanan 2002 yılı yatırım programından,
hazırlama esasları doğrultusunda çıkarılmış olup, 2003 yılı yatırım programına
da aynı gerekçeyle konulamamıştır.
Yine, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca programa alındığı
takdirde, Bakanlar Kurulu kararı eki olarak yayımlanacak 2003 yılı devlet
yatırım programında projenin başlama ve bitiş tarihî öngörülebilecektir.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Mumcu.
Soru cevaplandırılmıştır.
21. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi 2003 yılı yatırım
programına bazı projelerin dahil edilip edilmeyeceğine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/24)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
22. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş'ta Vakıflar İl Şube Müdürlüğü kurulup
kurulmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali
Şahin) sözlü soru önergesi (6/25)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
23. - Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet
Yılmazcan'ın, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesindeki öğrenci yurdu
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim
Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (6/26)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sözlü sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu
tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Yılmazcan
Kahramanmaraş
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinin Karacasu kampusunda 1 500
kişilik öğrenci yurdunun inşaatı Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
tarafından 1997 yılında tamamlanarak öğrencilerin hizmetine sunulmuştur; ancak,
bu ilimizin ihtiyacına cevap verememektedir. Bu nedenle merkez (Avşar) kampus
alanında diğer akademik birimlerin inşaatına paralel olarak en az 2 500 kişilik
yeni bir öğrenci yurdu inşaatının başlaması zorunludur.
Üniversitedeki öğrenci sayısı 11 000'e yükselmiş, önümüzdeki yıllarda 15
000'lere ulaşacaktır. Bu nedenle mevcut yurtlar yeterli olmayacağından merkez
kampus alanında yeni yurt inşaatına kısa süre içerisinde başlanmasına ihtiyaç
vardır.
Soru:
1.- Yukarıda arz edilen nedenlerle yeni yurt inşaatı için mevcut
çalışmalar var mıdır?
2. - Yeni çalışmalar varsa, yurt inşaatı hangi yılda bitirilecektir?
BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Millî Eğitim Bakanı Sayın Erkan
Mumcu; buyurun.
Süreniz 5 dakikadır.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Biraz önceki, sayın milletvekilimizin sorularında da ifade edildiği
gibi, tasarruf tedbirleri genelgesi çerçevesinde, daha önceden yatırım
programına alınmış olan işler, maalesef, iki yıl üst üste ödenek konulmamış
olduğu için programdan çıkarılmıştır. Ancak, sadece Sütçü İmam Üniversitesiyle
ilgili ya da sınırlı olmamak üzere, onu da içerisine alacak şekilde, özellikle
büyüyen, gelişen Anadolu üniversitelerinin büyüyen öğrenci kontenjanlarına
cevap verebilecek yurt kapasitesi yaratma konusunda Bakanlığımızın son derece
önemli çalışmaları vardır. Önümüzdeki dönem, belki Kredi ve Yurtlar Kurumu,
kredi fonksiyonuyla ayrı, yurt fonksiyonuyla ayrı çalışan ve gelişen kurumlar
olarak daha etkin işlevler görebileceklerdir.
Esas itibariyle, bu ve benzeri sosyal hizmet alanlarında arzu edilen
düzeye ulaşılabilmesi, ancak bütçenin yatırım kalemlerinin büyümesine bağlı.
Hükümetimizin ortaya koyduğu, başladığı ve inşallah geliştireceği ekonomik
program ve bu ekonomik programın getireceği başarı, her geçen gün, bütçe
olanaklarımızı, bütçe imkânlarımızı genişletecektir diye umuyoruz. Bu
genişlemeye paralel olarak, Sütçü İmam Üniversitesinde de, diğer Anadolu
üniversitelerinde de, ihtiyaç duyulan kapasiteleri yaratma, inşa etme çabası
içinde olacağız.
Teşekkür ediyorum, saygı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Açıklamalarınızdan dolayı teşekkür ediyoruz Sayın Mumcu.
Soru cevaplandırılmıştır.
24. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın,
fındıktaki fiyat politikasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/27)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
25. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur
Neşşar'ın, tıpta kullanılan görüntüleme cihazlarına ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/28)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
26. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur
Neşşar'ın, aile hekimliği uygulaması ile sağlık personeli atamalarına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/29)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
27. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
elektrik abonelerinden güç bedeli olarak alınan ücrete ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/30)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
28. - Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'ın, özelleştirme kapsamındaki Kastamonu Taşköprü Sigara Kâğıdı
Fabrikasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/31)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
29. - Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç'ın, Malatya-Adana demiryolunun ne zaman ulaşıma açılacağına ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/32)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.
Böylece, sorulara ayrılan 1 saatlik zaman da dolmuştur.
Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet,
Anayasa Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonları
Raporları (1/282) (S. Sayısı: 3 ve 3'e 1 inci Ek)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
2. - 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında 13.12.2002 Tarihli ve
4774 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir
Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(1/318) (S. Sayısı: 5)
BAŞKAN - 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında 13.12.2002 Tarihli ve 4774 Sayılı Kanun ve Anayasanın
89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu raporunun ikinci görüşmesine, birinci
görüşmenin bitiminden 48 saat geçmeden başlanamayacağından, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
Alınan karar gereğince gündemin 3 üncü sırasına alınan, 2003 Malî Yılı
Genel ve Katma Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devlet Harcamalarının Yapılmasına
ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine Dair Kanun Tasarısı ile
Üretimini Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporlarının görüşülmesine başlayacağız.
3. - 2003 Malî Yılı Genel ve Katma
Bütçeleri Kanunlaşıncaya Kadar Devlet Harcamalarının Yapılmasına ve Devlet
Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Üretimini
Likit Petrol Gazı ile Yapan Üreticilerin Zararlarının Karşılanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/320,
1/319) (S. Sayısı : 6)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemde görüşülecek başka konu kalmadığından, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 26 Aralık 2002 Perşembe günü saat
15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 17.43
VI. - SORULAR VE CEVAPLARI (Devam)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. - İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
Başbakanlık Teftiş Kurulunun BDDK hakkındaki raporunun işleme konulup
konulmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı (7/38)