BIM 2 3 2003-01-03T07:36:00Z 2003-01-03T07:36:00Z 46 29980 170886 TBMM 1424 341 209860 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22          CİLT : 1       YASAMA YILI : 1

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

13 üncü Birleşim

19 . 12 . 2002 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun, süt fiyatlarının düzenlenmesi ve süt üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2. – Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun menfur bir saldırı sonucunda hayatını kaybetmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

3. – Ankara Milletvekili Haluk İpek’in, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun menfur bir saldırı sonucunda hayatını kaybetmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

B) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. – TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil’in, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun menfur bir saldırı sonucunda hayatını kaybetmesine ilişkin Başkanlığın hissiyatını dile getiren konuşması

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 25 arkadaşının, yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/9)

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 Sayılı Kanun ve 4481 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2 nci sırasına alınmasına ve tasarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonu Raporları (1/282) (S. Sayısı :3 ve 3’e 1 inci Ek)

2. – Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, 4306 Sayılı Kanun, 4481 Sayılı Kanun ve 4562 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/284) (S. Sayısı :4)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Balıkesir Milletvekilleri:

İsmail Özgün ve

Orhan Sür,

Zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunları ve alınması gereken önlemler konusunda gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın, GAP'ın bugünü ve geleceği konusundaki gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener cevap verdi.

Dışişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi ile

İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek ve 20 arkadaşının, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının sorunlarının araştırılarak, çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/8),

Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis araştırması önergesinin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanında boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen Başkanvekilliğine, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş seçildi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan (6/1) esas numaralı sözlü soruya Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen;

2 nci sırasında bulunan (6/2),

5 inci sırasında bulunan (6/5),

Esas numaralı sözlü sorulara Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü;

Cevap verdi; 2 nci sırada bulunan (6/2) ve 5 inci sırada bulunan (6/5) esas numaralı sözlü soru sahipleri cevaba karşı görüşlerini açıkladılar.

3 üncü sırada bulunan (6/3),

4 üncü sırada bulunan (6/4),

Esas numaralı sözlü soruların görüşmeleri, ilgili bakanlar;

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/282) (S. Sayısı : 3 ve 3'e 1 inci Ek) görüşmeleri, komisyon yetkilileri;

Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

19 Aralık 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 16.22'de son verildi.

Nevzat Pakdil

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Mevlüt Akgün

Ahmet Küçük

 

Karaman

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                    II. – GELEN KÂĞITLAR                               No. :14

19.12.2002 PERŞEMBE

Tasarılar

1. – Kara Avcılığı Kanunu Tasarısı (1/286) (Adalet ve Çevre ve Tarım, Orman ve Köyişleri  Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

2. – Topyekûn Savunma Sivil Hizmetleri Kanunu Tasarısı (1/287) (Adalet ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

3. – Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununa İki Ek ve Bir Geçici Madde Eklenmesi ile Devlet Memurları Kanununun 36 ncı Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/288) (Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

4. – Türk Vatandaşları Hakkında Yabancı Ülke Mahkemelerinden ve Yabancılar Hakkında Türk Mahkemelerinden Verilen Ceza Mahkûmiyetlerinin İnfazına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/289) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

5. – Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/290) (Anayasa ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

6. – Cezaların İnfazı Hakkında Kanunda ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/291) (Plan ve Bütçe ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

7. – Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/292) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

8. – Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İki Maddesinin Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı (1/293) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

9. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/294) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve  Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

10. – Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı (1/295) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

11. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun ve Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi , Yürürlükten Kaldırılması ve Bu Kanunlara Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/296) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

12. – Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı (1/297) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

13. – Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısı (1/298) (Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

14. – Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Rüşvet Verilmesinin Önlenmesi İçin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/299) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

15. – Türk Ceza Kanunu, Cezaların İnfazı Hakkında Kanun ve Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/300) (İçişleri ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

16. – Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihaî Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/301) (Çevre ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

17. – Türkiye'nin MATRA Programına Katılımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/302) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

18. – Türkiye-EFTA Ortak Komitesinin 2000 Yılına Ait 4 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/303) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

19. – Türk Ceza Kanunu ile Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/304) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

20. – Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/305) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

21. – Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/306) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

22. – 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı ve Danıştay Başkanlığına Ait Bölümlerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/307) (Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

23. – Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/308) (İçişleri ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

24. – Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/309) (İçişleri ve Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

25. – Adlî Tıp Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/310) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

26. – Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun Tasarısı (1/311) (Plan ve Bütçe ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

27. – Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu ile Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/312) (Anayasa ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

28. – Türkiye Cumhuriyeti ile Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/313) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

29. – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Birliği Komisyonu Arasında Merkezi Finans ve İhale Biriminin Kurulması ile Ulusal Fonun Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zabıtlarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/314) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

30. – Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/315) (Adalet ve İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

31. – Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/316) (Adalet ve İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

32. – Gelibolu Yarımadası Tarihi Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/317) (Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

Teklifler

1. – Aksaray Milletvekili Ahmet Yaşar ve 3 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında  41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 109 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/10) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)

2. – Konya Milletvekili Remzi Çetin'in; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/11) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.12.2002)

3. – Konya Milletvekili Remzi Çetin'in; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 43. Maddesi 1 Sayılı Ek Gösterge Cetveli Sağlık Hizmetleri Sınıfı Bölümüne Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/12) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.12.2002)

Rapor

1. – Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 Sayılı Kanun ve 4481 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/284) (S. Sayısı : 4) (Dağıtma tarihi : 19.12.2002) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

1. – Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç'ın, Malatya-Adana demiryolunun ne zaman ulaşıma açılacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/32) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, kredi kartı borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/53) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2002)

2. – İzmir Milletvekili Hakkı Akalın'ın, Kopenhag kararları sonrası KKTC'nin durumuna ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/54) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2002)

Meclis Araştırması Önergesi

1. – Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 25 Milletvekilinin, yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/9) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2002)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

19 Aralık 2002 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN (Karaman)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet, bu konuşmalara cevap verebilir; hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, süt ve süt üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun, süt fiyatlarının düzenlenmesi ve süt üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; süt fiyatlarının düzenlenmesi ve süt üreticilerinin problemleriyle ilgili bir konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum.

Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar devam eden bunca çabaya rağmen, tarımın sorunları, maalesef, çözülememiştir; aksine, hem sorunlar büyümüş ve biçim değiştirmiş hem de pek çok tarımsal ürün bakımından ülkenin kendine yeterliliği ortadan kalkmıştır. Harcanan bunca çabaya rağmen, üreticilerin, özellikle de süt sığırcılığıyla uğraşanların yüzü hiç gülmemiştir. Bunun doğal sonucu olarak sürüler büyümemiştir, yem ve süt fiyatları üzerinde denetim gücü son derece zayıf olan üretici, tamamen piyasanın inisiyatifine terk edilmiştir. Bu durumun devam etmesi, sektör üzerindeki kısıtlayıcı etkinin sürmesine, birçok işletmenin kapanmasına, üretimin düşmesine sebep olmuştur.

Süt sığırcılığının, istihdam oluşturmada, süt sanayiine ve besiciye hammadde sağlamada birtakım özellikleri vardır. Başta süt olmak üzere, süt ürünlerinin vazgeçilmez besin maddeleri olması, ülkemiz için son derece önemlidir. Gelişmiş kabul edilen ülkelerin tamamı bu gerçeği kavramış ve süt sığırcılığını geliştirmek ve üretimin devamlılığını sağlamak için değişik tedbirler almışlardır. Bu tedbirlerin başında, uzun sayılabilecek dönemler için fiyat istikrarı vardır. Bir başka ifadeyle, gelişmiş ülkelerin çoğunda, üretici, bir yıl sonraki süt fiyatının ne olacağını bilebilmektedir ve üretimini de buna göre düzenleyebilmektedir. Böyle bir düzenlemeyle, hem üreticiler hem tüketiciler korunmakta hem de ülkenin et ve süte bağlı gıda üretimi güvence altına alınmaktadır. Türkiye'de ise süt fiyatları başta olmak üzere, hayvansal ürün fiyatlarının oluşumu oldukça düşük ve değişkendir. Mesela, kırmızı et fiyatı iki üç yıl artmamış, üretici süt fiyatları da çeşitli bahanelerle zaman zaman düşürülebilmiştir.

Bütün bunlara karşılık, Türkiye'de, yem başta olmak üzere, gübre, mazot, ilaç ve sair üretim unsurlarındaki fiyat artışı alabildiğine sürmüştür. Konuyla ilgili uzmanlar, süt üretiminin kârlı bir şekilde sürdürülebilmesi için, hiç olmazsa, üreticinin sattığı 1 kilogram sütle 2 kilogram civarında fabrika yemi alabilmesi gerektiğini belirtmektedirler. Halbuki, ülkemizde, bazı dönemlerde, üretici, sütünü 1 kilogram yem fiyatının altında satmak zorunda kalmaktadır. Bu çarkın kırılmasında üreticilere de düşen görevler olduğu açıktır. Onlar da kendi sorunlarına çözüm bulmak için örgütlenmek ve üretimi daha kârlı kılmak için çaba harcamak zorundadırlar.

Özellikle, geçimini süt sığırcılığına bağlama cesareti gösteren üreticilerin bu yönde takdire şayan birtakım çabaları da vardır. Süt sığırcılığının yaygın olarak yapıldığı illerde üreticiler örgütlenmiş ve sorunlarına çözüm arayışına girmişlerdir. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, Türkiye'de sığır başına süt verimi yılda 2 ton civarında iken, damızlık sığır yetiştiricileri birliklerine üye işletmelerde sığır başına süt verimi 6 ton civarına çıkarılmış ve gelişmiş ülkeler seviyesine yaklaştırılmıştır. Süt sığırcılığı gibi, oldukça fazla bilgi ve kaynak gerektiren bir üretim alanında bu seviyeyi yakalayan üreticinin temel talebi, süt fiyatlarında istikrar sağlanması ve süt tüketiminin artırılmasıdır. Bunun yolu da, şüphesiz ki, süt fiyatlarını istikrara kavuşturacak sistemin kurulmasından geçer. Tüketici fiyatlarının da göreceli olarak düşürülmesi gerekmektedir. Türkiye'de hemen her dönemde tüketicinin 1 litre süte ödediği para, üreticiye ödenenin dört katı civarında olmuştur. Oysa, bu değer, gelişmiş ülkelerde iki kat civarındadır.

Üretici aleyhine gelişen fiyat tablosu dikkat çekicidir. Pazarın işleyişine dikkat edersek, sıkıntının pazarda olduğu görülecektir. Fiyat oluşumunda mutlaka bir fiyat düzenleyicisine ihtiyaç vardır. Gelişmiş ülkelerde bunun üreticilerle sağlandığını görüyoruz. Ülkemizde de sanayie giden sütün bir kısmının üretici tarafından işlenmesi gerekmektedir. Gelişmiş ülkelerin tamamında sanayie giden sütün yaklaşık yüzde 40 veya 50'si üreticilerin ortak oldukları fabrikalarda işlenmektedir. Bu, üreticinin çiğ süt fiyatı oluşumunda etkinliğini artırmaktadır. Buna rağmen, süt fiyatı          -fabrika yem fiyatı paritesi, katsayı olarak 1,5'in altına düştüğünde hükümetler müdahale etmektedirler. Bu fiyat, Avrupa Birliği ülkelerinde "eşik fiyat" olarak adlandırılır. Örneğin, 2000 yılında, Amerika Birleşik Devletlerinde süt fiyatları 0,20 dolara düştüğünde hükümet müdahale etmiştir ve çiğ süt fiyatı 2,28 dolara çıkarılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Efendim, toparlıyorum müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Ülkemizde üretici örgütleri henüz bu seviyede güçlenmemiştir. Buna karşın, sanayici ise güçlü bir örgüt çatısı altında toplanmış ve ortak hareket etme imkânına kavuşmuştur. Bu durumda, üretici, çoğu kez sanayicilerin ortaklaşa belirledikleri fiyatı kabul etmek zorunda kalmaktadır. Bunu, ben, kendi bölgemde açıkça görmekteyim değerli arkadaşlar. Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, sanayie giden sütün bir kısmının üreticiler tarafından işlenmesi sağlanmalıdır. Aksi takdirde, halen yürürlükte olan bu sistemle rekabet ortamının yaratılması mümkün değildir.

Bir projeden bahsetmek istiyorum; bu proje, Süt Sığırı Yetiştiricileri Birliği tarafından hazırlanmıştır. Bu projede, üreticilerin kuracakları birliklere destekten bahsedilmektedir. Bu desteğin Devlet Planlama Teşkilatından olur aldığını, ancak, Hazinenin birtakım uygulamalarıyla bu projeye destek sağlamadığını öğrenmiş bulunuyoruz. Bu projeyle ilgili en son aldığımız bilgi ise, hayvancılığa yapılan desteklemeler, tarıma yapılan desteklemeler gerekçe gösterilerek proje reddedilmiştir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, rekabet ortamının oluşturulması ve korunması mutlaka gerekmektedir. Yapılan desteklemeler, sürü idaresiyle ilgili olumlu programlardır; ancak, bu programların başarısı da, işletme kârlılığına bağlıdır. Bu durumda çözüm, liberal ekonomiye aykırı olarak fiyat belirlemek değil, bunun yerine, üreticiyi, sanayiciyle rekabet edebilir koşullara kavuşturmaktır, piyasada rekabet koşullarını oluşturmak ve korumaktır. Bu aşamada Tarım Bakanlığının çabalarını da gözardı etmiyoruz; ancak, beklentilerimiz, bu teklifin, ilgili kurum ve kuruluşlarca sağlıklı bir biçimde, önyargısız olarak değerlendirilmesini sağlayacak bir ortam oluşturulmasıdır. Böylece, tarımsal sanayiin ilk ayağını oluşturan üreticilerin sesine kulak vererek, hem onların sanayici olabilme isteklerine katkı sağlamış hem de bu piyasada gerçek rekabet ortamını temin etmiş oluruz.

İleride, başkalarının ürettiklerine muhtaç olmamak, et ve süt ürünlerine muhtaç olmamak için, üreticimizi desteklemek ve talepleri de iyi değerlendirmek mecburiyetimiz vardır diyorum; saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci söz, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun menfur bir saldırı sonucunda hayatını kaybetmesi dolayısıyla söz isteyen, Samsun Milletvekili Haluk Koç'a aittir; kendisine söz vermeden önce, Başkanlığın bu konuyla ilgili hissiyatlarını sizinle paylaşmak isterim.

B) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. – TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil’in, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun menfur bir saldırı sonucunda hayatını kaybetmesine ilişkin Başkanlığın hissiyatını dile getiren konuşması

BAŞKAN - Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin değerli öğretim üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu,  dün uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirmiştir. Türkiye, kıymetli bir bilimadamını ve cesur bir evladını daha yitirmiştir. Bu hain saldırının faillerinin en kısa zamanda yakalanacağı inancıyla, merhumun ailesine, yakınlarına, akademik camiaya ve tüm Türkiye'ye başsağlığı diliyorum.

Sayın Koç, buyurun efendim. (Alkışlar)

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)

2. – Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun menfur bir saldırı sonucunda hayatını kaybetmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün gece, Türkiye, Başkentten gelen kötü bir haberle sarsıldı âdeta. Bir süredir susan namlular yine kin kustu dün gece, ölüm kustu. Tıpkı, soğuk, karlı, benzer bir ocak gününde Uğur Mumcu cinayetindeki gibi o kirli, karanlık eller, Türkiye'ye "biz, sizi rahat bırakmayacağız, bu ülkenin temel değerlerini, laik, demokratik, üniter devlet yapısını yıkmak için her fırsatta ortaya çıkacağız" mesajını verdiler.

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğretim üyelerinden, Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi dersi veren Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, evinin garajında uğradığı, profesyonel, alçakça bir saldırı sonucunda yaşamını yitirdi; daha önce, savundukları çağdaş cumhuriyet ilkeleri nedeniyle katledilen Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi birçok yurtsever aydının katledilmesi gibi.

Bu son cinayet, üzerinde durulması gereken bir cinayet. Ülkemizin yeni çıktığı bir seçim sonrasında, geçmekte olduğumuz çok kritik bir dönemde işlendiği için de ayrıca üzerinde durulması gerekli. Bir yandan Avrupa Birliğine giriş sorunumuz, bir yandan Kıbrıs sorunu, Irak savaşı beklentisi gibi çok ciddî dış sorunlarla uğraşırken, diğer yandan da ülkemizin feda edilemez ulusal çıkarlarını bu sorunlar yumağında korumaya çalışırken gerçekleştirilen bu cinayet, korkarız ki, ülkemizin seçim sonrasında yaşamaya başladığı istikrarı yıkmayı doğrudan hedef alan bir amaç da taşımaktadır.

Bu cinayet, yeni bir dönemin açıldığı beklentilerinin doğrudan olumsuz etkilenebileceği ve ülkemizin daha önceleri yaşadığı ve hiçbirimizin unutmadığı toplumsal acılar ve kargaşalar dönemine sürüklenebileceği kaygı ve kuşkularını yeniden uyandırabilecektir. Küreselleşme söylemlerinin ve rüzgârlarının her değeri etkilediği ve bu uğurda ulusal çıkarlarımızın, ulusal kimliğimizin, ulusal onurun bile öneminin kalmadığı, feda edilebileceği sık olarak dile getirildiği bir ortamda, ulusal kimliği, onuru ve çıkarları ödünsüzce savunan Atatürkçü bir bilim adamına yöneltilen bu hain cinayet dikkat çekicidir; ama, unutulmamalıdır ki, Türkiye, bu çizgide birçok evladını yitirmesine karşın, bu değerleri aynı kararlılıkla, aynı inançla ve cesaretle koruyacak birçok Mumculara, birçok Kışlalılara, birçok Aksoylara, birçok Üçoklara ve Hablemitoğullarına sahiptir. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bir gerçeği daha sizinle paylaşmak istiyorum. Türkiye, ne yazık ki, Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün, uzunca bir süredir gençliğe ve ulusa unutturulmaya çalışılan ve bugün yaşadığımız tehlikeleri âdeta tanımlayan "gaflet, dalalet ve hıyanet" ortamının içine çekilmeye çalışılmaktadır.

Dün akşam yitirdiğimiz Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, Atatürkçü, laik, çağdaş ve yurtsever kimliğinin yanı sıra, ülkemizin, bugün, gizli ya da açık karşı karşıya olduğu çok yönlü ulusal ve uluslararası tehlikeler konusunda da ciddî araştırmaları olan ve bu konuda önemli bilgilere sahip bir bilim adamıydı. Birçok çalışmasında ulusal kültürümüzü öne çıkararak yücelten ve sahip çıkan Hablemitoğlu, Türkiye'de her türlü etnik ve dinsel ajitasyon faaliyeti gerçekleştiren odaklara karşı ödünsüz mücadelesini belgelemişti.

Ne yazık ki, Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu laik ve demokratik cumhuriyet uzunca bir süredir saldırı altındadır. Bu saldırı, ilk aşamada, Yüce Önderin laik ve demokratik cumhuriyeti korumak ve kollamak için oluşturduğu aydınlanmacı kurumları hedef almıştır. Türk aydınlanma hareketinin temel kurumları olan köy enstitüleri, halkevleri, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ya kapatılmış ya da özerk yapıları kaldırılarak işlevsizleştirilmiş ve laik, demokratik cumhuriyeti koruma ve kollama görevlerinden uzaklaştırılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK KOÇ (Devamla) - Yine, aydınlanma hareketinin temel kurumlarından olan ve Atatürk'ün, darülfünunu kapatarak İstanbul Üniversitesini kurmasıyla temelini attığı idarî ve bilimsel özerkliğe sahip çağdaş üniversiteler, 1980 sonrası, laik ve çağdaş cumhuriyet düşmanı güçlerin palazlanıp örgütlenebileceği kurumlar haline dönüştürülmüşlerdir.

Yüzünü çağdaş değerlere dönmüş olan cumhuriyetimize dönük bu saldırının, ne yazık ki, ikinci aşamasını, bu değerlere sahip aydınlara dönük saldırılar oluşturmaktadır. Daha önce de vurguladığımız gibi, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun öldürülüşü, umarız ki, bir süredir gündemden çıktığını sevinerek düşünmeye başladığımız bu saldırıların yeni bir aşamasını oluşturmaz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, bu cinayet sonrasında, biz, yeniden aynı sözleri, davranışları, cenaze törenlerindeki o bildik yüz ve ifadeleri ve duruşları izlemek istemiyoruz artık. Benzer olaylarda yapılması gereken resmî açıklamalar için, Ahmet Taner Kışlalı cinayetinde verilen demeçlerin tozlu arşivlerden indirilerek, isim değiştirilip, resmî ağızlardan ifade edilmesini istemiyoruz artık. (CHP sıralarından alkışlar) Kararlılık istiyoruz, bu işi çözecek siyasî iradenin ortaya konulmasını istiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, faillerinin ve ilişkilerinin aydınlatılmasını istiyoruz. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kendisini kuşatan tehlikelere karşı daha bilinçli durmasını sağlayacak temel kaynaklara da başvurmasını istiyoruz, ki o temeller 1920'lerde atılmıştır.

Siyasî iktidarın görevi burada çok açık ve önceliklidir değerli arkadaşlarım. Türkiye'yi yeniden vehim yüklü günlere döndürmeyi amaçlayan bu cinayetin derhal aydınlatılması gerekmektedir. Türkiye yol geçen hanı mıdır?! Kimdir bu eli kanlı katiller?! Kimdir bu Türkiye'nin huzurunu bozmak isteyen güçler?! Türkiye'ye bu zor günlerinde gözdağı mı verilmek istenmektedir? Ulusal  gururumuzu, onurumuzu korumanın öncelikli sorunlar içinde olduğu bu günlerde aba altından sopa mı gösterilmektedir yoksa Türkiye'ye?! Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu yeni dönemin başından beri duyarlılıklarımızı koruyoruz; sorumluluklarımızı biliyoruz; yapıcı muhalefet anlayışımızı, halkın beklentileri doğrultusunda getirdiğiniz her türlü teklifte destek olarak ortaya koyuyoruz. Demokratikleşme, hak ve özgürlükler konusunda yapılan çalışmaları desteklediğimizi biliyorsunuz. Türkiye'yi bu vehim yüklü günlere geri döndürmeyecek bu siyasî iradenin hükümetiniz tarafından da gösterileceğini bekliyoruz.

Unutmayalım, kaybettiğimiz Doç. Dr. Hablemitoğlu bir notunda şöyle diyor, bakın: "Hiç şüphesiz, Atatürk döneminin koşulları ile günümüz koşulları bir değildir. İnsanlar, kurumlar, kavramlar, değerler genel olarak değişim halinde. Bu bağlamda demokrasi ve hoşgörü kavramı ne kadar değişip gelişse de, aile kavramı gibi, ulus kavramı gibi, devlete sadakat kavramı gibi, ulusal onur ve gurur gibi, bayrağa saygı gibi, tam bağımsızlık gibi kavramlar hiç değişmiyor; unutmayın. (CHP sıralarından alkışlar) Tıpkı, Amerika Birleşik Devletlerindeki gibi, tıpkı Almanya'daki gibi, tıpkı İngiltere'deki gibi." Son kitabında da Hablemitoğlu "ben, demokratik, laik cumhuriyete bağlıyım, tüm benliğimle koruyacağım. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laik ve üniter yapısına sadığım; çünkü, ben Türküm, başka da Türkiye yok" diyor. (Alkışlar)

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bilmem, bu sözler, bu cinayetle ilgili yapılması gerekenlere bir nebze ışık tutabilir mi; üzerinde düşünmemiz gerekiyor.

48 yaşında kaybettiğimiz Hablemitoğlu'na Tanrı'dan rahmet, ailesine, yakınlarına, mensubu olduğum Ankara Üniversitesine, tüm bilim dünyasına ve tüm ulusumuza, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına başsağlığı diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Gündemdışı üçüncü söz, yine aynı konuda söz isteyen Ankara Milletvekili Haluk İpek'e aittir.

Sayın İpek, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3. – Ankara Milletvekili Haluk İpek’in, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun menfur bir saldırı sonucunda hayatını kaybetmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

HALUK İPEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum. Şu an, son derece üzücü bir olay hakkında konuşmanın zorluğunu yaşıyorum.

Doç. Dr. Sayın Hablemitoğlu'nun öldürülmesi, hepimizi derinden yaralamıştır. Kendisi, vatanına, milletine candan bağlı, Türkiye Cumhuriyeti ve demokrasiye yürekten inanan bir bilimadamıydı.

Demokrasiyi ve insan haklarını ülkemizde yerleştirmeye çalışmak, hepimizin en başta gelen görevidir. Temel hak ve hürriyetlerin, bu bağlamda öncelikle düşünce hürriyetinin sağlanması ve en yüksek seviyede vatandaşlarımıza tanınması için, partimiz ve hükümetimiz yoğun bir şekilde çalışıyor. Bu tür saldırılar, demokrasimizi ve onun kurumlarını hiçbir şekilde zaafa uğratamaz, ona asla gölge düşüremez. Yaşama hakkı, temel hak ve hürriyetlerin birinci sırasında yer alır. Bu hürriyetin olmadığı yerde diğer hürriyetlerden söz edilemez; ancak, bu hürriyeti yok edenler tarih boyunca amaçlarına ulaşamamıştır.

İçişleri Bakanımızın olayın olduğu andan itibaren gösterdiği hassasiyeti ve çalışmaları takdirle karşılıyoruz. Biz, AK Parti olarak, bu saldırıları gerçekleştirenlerin yakalanması ve cezalandırılması için, hassas bir şekilde, sürekli takipçi olacağımızı Genel Kurulun huzurunda açıklıyoruz.

Olayın hangi amaçla, kimler tarafından yapıldığı belli değildir. Faillerin yakalanamaması, olayı provoke etmek isteyenlere zemin hazırlayacak, masum insanlar hedef ve şaibe altında bırakılabilecek, bu da demokrasimizin en önemli unsuru olan hukuk devleti ilkesine zarar verecek ve zaafa uğratacaktır.

Saldırıyı tekrar elemle kınıyor, kendisine Cenabı Hak'tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyor, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın İpek.

Hükümet adına, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu gündemdışı konuşmalara cevap verecektir.

Buyurun Sayın Aksu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Görevlisi, değerli bilimadamı Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu 18.12.2002 Çarşamba akşamı saat 20.30 sıralarında, Çankaya İlçemiz Portakalçiçeği Sokağında, 40 nolu ikâmetgâhı önünde menfur bir silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir; kendisine Allah'tan rahmet yakınlarına, dostlarına, öğrencilerine, herkese başsağlığı diliyoruz. Bu saldırıyı şiddetle, nefretle kınıyor ve lanetliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, olayı duyduğumda, Sayın Başbakan, Genel Başkanımız ve bakan arkadaşlarımızla birlikte Genel Merkezde toplantıdaydım. Sayın Başbakana, Genel Başkana bilgi verdikten sonra derhal toplantıdan ayrılıp Bakanlığa, makamıma geldim. Emniyet Genel Müdürümüz, Ankara Valimiz, Genel Müdür Yardımcıları, Daire Başkanları, Ankara Emniyet Müdürü ve bütün yetkililerle olayın oluş tarzını ve değerlendirmesini aldıktan sonra, birkaç kez de olay yerinde bulunan yetkililerle görüştüm ve daha sonra da, bizzat olay mahalline gittim. Ankara DGM Başsavcımız ve olaya el koyan Ankara DGM Savcısı da olay yerindeydi. Emniyet Genel Müdürü, Ankara Emniyet Müdürü ve emniyetin bütün yetkili amirleri, olay yerinde bana bilgi verdiler, bir değerlendirme yaptık, bilahara da, ben, merhumun ailesine başsağlığı dilemek için evine gittim. Babası, ablası ve dostları da evindeydi; hepsine başsağlığı dileklerinde bulundum. Daha sonra, yine, arkadaşlarımızla olay yerinde kısa bir değerlendirmeden sonra, ben Bakanlığa döndüm.

Değerli arkadaşlarım, olayın, kim ya da kimler tarafından, hangi maksatla yapıldığı konusunda bir şey söylemek için henüz çok erken. Olayla ilgili soruşturma -biraz evvel de belirttiğim gibi- bizzat DGM Savcısının yönetiminde, emniyetimizin bütün birimleri tarafından, bütün boyutlarlarıyla devam etmektedir. Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı olaya bizzat elkoymuştur, soruşturmayı kendisi yönetmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğümüzün ve Ankara Emniyet Müdürlüğümüzün bütün birimleri olay üzerinde çalışmakta, elde edilen delillerin değerlendirilmesi süratle yapılmaktadır. Olayın aydınlatılarak, fail ya da faillerinin ve arkasında -varsa- kimlerin olduğu bir an önce tespit edilip yakalanarak yargı organlarına teslim edilmesi için, biliniz ki, her türlü gayret gösterilmekte ve sarf edilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu değerli bilimadamı Sayın Hablemitoğlu'na sıkılan kurşunlar sadece ona değil, onun şahsında, 3 Kasımdan sonra ülkede sağlanan istikrar ortamına da sıkılmıştır. Etrafımızda, yolumuzda tuzaklar vardır; ama, ben inanıyorum ki, milletimiz sağduyusuyla bu tuzaklara, bu oyunlara gelmeyecektir ve hepimizin çok dikkatli, titiz ve üzerimize düşeni eksiksiz olarak yapmamız gereken bir zamanda, bir süreçte olduğumuzu da hatırlatarak, İçişleri Bakanlığı olarak, huzur ve güven ortamımızın devamı için her türlü tedbiri almakta olduğumuzu belirtirken; bir kez daha, Dr. Sayın Necip Hablemitoğlu'na Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına, arkadaşlarına, dostlarına, milletimize başsağlığı diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Saygıdeğer Hocamız Necip Hablemitoğlu'na bir kere daha Allah'tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum.

Allah rahmet eylesin.

Saygıdeğer milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 25 arkadaşının, yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/9)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son yıllarda ülkemiz gündeminden hiç düşmeyen usulsüzlük ve yolsuzluğun tüm sosyal ve ekonomik boyutlarını, sebeplerini araştırmak, alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasına arz ederiz.

  1. Salih Kapusuz (Ankara)

  2. Ahmet Işık (Konya)

  3. Bayram Özçelik (Burdur)

  4. Ahmet Ertürk (Aydın)

  5. Nevzat Yalçıntaş (İstanbul)

  6. Mustafa Tuna (Ankara)

  7. Recep Koral (İstanbul)

  8. Aziz Akgül (Diyarbakır)

  9. Alaattin Büyükkaya (İstanbul)

10. Zülfü Demirbağ (Elazığ)

11. Özkan Öksüz (Konya)

12. Murat Yıldırım (Çorum)

13. Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)

14. Abdulmecit Alp (Bursa)

15. Hasan Kara (Kilis)

16. Abdurrahim Aksoy (Bitlis)

17. Muzaffer Baştopçu (Kocaeli)

18. Ümmet Kandoğan (Denizli)

19. Osman Nuri Filiz (Denizli)

20. Osman Akman (Antalya)

21. Fazıl Karaman (İzmir)

22. Zeynep Karahan Uslu (İstanbul

23. Ali Osman Başkurt (Malatya)

24. Şevket Orhan (Bursa)

25. A.Yekta Haydaroğlu (Van)

26. Fikret Badazlı (Antalya)

Gerekçe :

Ülkemizde son yıllarda gündemden düşmeyen, en çok konuşulan konuların başında yolsuzluk gelmektedir. (Sonuçları itibariyle yolsuzluk, yoksullukla beraber anılır olmuştur.)

Hayali ihracat, haksız vergi iadesi ile büyük boyutta kamuoyunun gündemine gelen yolsuzluk her geçen gün artarak devam etmiştir.

Kaçak et ithali, SSK ve Bağ-Kurdaki ilaç vurgununun, özelleştirmelerdeki usulsüzlükler, beyaz enerji, Mavi Akım, bankaların hortumlanması gibi daha birçok kurum ve kuruluşta meydana gelen yolsuzluklar ekonomik boyutlarıyla ülke ekonomisini tehdit eder boyuta ulaşmıştır.

Hemen hemen yolsuzlukların bulaşmadığı kurum ve kuruluş yok denecek kadar azdır. Sonuçları itibariyle yolsuzluk yoksullukla beraber anılır olması da yaptığı tahribatı anlatmaya yetmektedir.

Yolsuzluk, kendine özgü işleyişi ve ulaştığı ekonomik ve politik gücüyle önünde engel tanımamakta, bugüne kadar ciddî bir mücadeleye de fırsat vermemiştir. Bunun nedeni de, çoğu kez, iradeden yoksun, dürüst olmayan yöneticilere, yolsuzluğa bulaşmış devlet memurları, emniyet mensupları ve yargı mensupları ile verilen cezaların yetersizliği olmuştur.

Büyük yankılarla kamuoyuna duyurulan yolsuzluklar ve failleri birkaç ay tutuklu kaldıktan sonra halkın gözü önünde salıverilmekte, mal varlıklarına el sürülememekte, yıllarca süren davalarla kamuoyuna unutturulmakta ve âdeta yapanın yanına kâr kalmaktadır.

Bu durumda da halkın yöneticilere ve yargıya güveni kalmamakta, devlet kurumlarına karşı bir güvensizlik oluşmakta, âdeta yolsuzluklar olağan hale gelmektedir. Bu da, yolsuzlukla mücadelede en önemli unsur olan halkın desteğini ve kamuoyu baskısını etkisiz hale getirmektedir.

Bugüne kadar tüm platformlarda konuşulan, tartışılan yolsuzluğun etkileri, sebepleri ciddî boyutlarda TBMM'de ele alınmamıştır. Çeşitli zamanlarda verilen yolsuzluk iddialarına ait yazılı, sözlü sorular, Meclis araştırmaları, genel görüşme önergeleri ve gensorular Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran hükümet gruplarınca ya reddedilmiş ya da hiç dikkate alınmamıştır. Bu da Meclisin halkın gözündeki itibarını kaybetmesinde en büyük neden olmuştur.

Bizce TBMM bu dönemde tarihî bir görev üstlenmelidir. Bugüne kadar kamuoyunun gündemine gelen, gelmeyen tüm yolsuzluk olayları, bunların nedenleri, yolsuzluğa bulaşmış tüm kurum, kuruluş ve kişiler araştırılmalıdır. Halkın, sivil toplum örgütlerinin de bilgilerine başvurularak yapılacak olan bu geniş çaplı çalışma kanaatimizce hükümete bu konudaki mücadelesinde de yardımcı olacak, yolsuzlukla mücadele eden kurum ve kuruluşlara cesaret verecek, Parlamentonun, devletin ve halkın gözünde güvenini ve itibar kazanmasını sağlayacaktır.

Temiz toplum hedefimize ulaşmamızın bu konunun Meclisimizce ele alınmasında büyük katkısı olacaktır.

Devletimizi yıpratan, halkımızı ümitsizliğe sevk eden, siyaseti ve siyasetçiyi kirleten yolsuzluklar ve nedenleri ile önlenmesi için alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla bir Meclis araştırması açılması yerinde olacaktır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım :

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 Sayılı Kanun ve 4481 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2 nci sırasına alınmasına ve tasarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. : 6 Tarihi : 19.12.2002

19 Aralık 2002 Perşembe günü (bugün) Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 4 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 sayılı Kanun ve 4481 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının ikinci sırasına alınması ve tasarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

İsmail Alptekin

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı V.

 

Salih Kapusuz

Mustafa Özyürek

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN- Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet, Anayasa Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.–  Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/282) (S. Sayısı : 3 ve 3'e 1 inci Ek)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Konunun görüşülmesi ertelenmiştir.

Alınan karar gereğince, gündemin 2 nci sırasına alınan Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 sayılı Kanun ve 4481 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

2. – Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 sayılı Kanun ve 4481 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/284 ) (S. Sayısı : 4) (1)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 4 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep)- Dağıtılmadı Sayın Başkan; metin yok.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmelere başlamadan önce Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre bir istemi vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 4 sıra sayılı ve 1/284 esas numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 9, 14 ve yürürlüğe ilişkin 17 nci maddelerinin, Komisyonumuzca yeniden değerlendirilmesini teminen, İçtüzüğün 88 inci maddesi uyarınca bir defaya mahsus olmak üzere, Komisyonumuza geri verilmesini arz ve teklif ederiz.

                                         Sait Açba

                                             Afyon

                        Plan ve Bütçe Komisyonu

                                           Başkanı

BAŞKAN - Tasarının söz konusu 9 uncu 14 üncü ve 17 nci maddeleri önergeleriyle birlikte Komisyona geri verilmiştir.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde söz isteyen...

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, usul hakkında söz istiyorum. Metin dağıtılmış değil. Burada bulunan değerli milletvekilleri neye göre oy verecekler, neye göre karar verecekler?! Lütfen, önce metin dağıtılsın, ondan sonra görüşmeler yapılsın. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sabah saat 10.00'da bütün milletvekillerine verilmek üzere bankolara dağıtılmıştır. (CHP sıralarından "yok öyle bir şey" sesleri, gürültüler.)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, odalara dağıtıldı ve aldık.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, ben Komisyon üyesiyim bana gelmedi.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, müzakerelere devam edelim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, metin, milletvekili arkadaşlarımıza dağıtılmıştır; isteyenlere buradan tekrar dağıtılacaktır.

Tasarının tümü üzerinde grupları adına söz isteyen?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Grup adına ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Mustafa Özyürek.

Sayın Özyürek, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz vergi kanun tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de, ne yazık ki, katılımcı demokrasiyi yerleştirmeyi bir türlü başaramadık. Hep böyle yangından mal kaçırır gibi konuları görüşüyoruz ve biraz önce değerli milletvekillerimizin haklı tepkisine neden olan olaylara meydan veriyoruz. Bu kanunun önemini biliyorum, yılbaşına kadar yasalaşması gerektiğini biliyorum; ama, ne olur hepimizin inceleyeceği kadar bir vakti tanısak ve tasarıları, komisyonun raporlarını dağıtsak ve bütün değerli milletvekilleri enine boyuna inceleseler, görüşlerini açıklasalar, bilerek oy kullansalar ve bilerek yasalaştırdığımız tasarılara hep birlikte sahip çıksak. Bunu, özellikle istirham ediyorum; çünkü, katılımcı demokrasi, şeffaflık ancak bu şekilde sağlanabilir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de, Parlamentomuzda, ne yazık ki, bir kötü alışkanlık var. Önce, kanun tasarıları ilgililere ulaştırılır; sonra, komisyon toplanır. Komisyonda, herhalde bu tasarı görüşülecektir diye herkes hazırlığını yapmışken, geceyarısı bir önerge gelir ve o önerge, daha önce sunulmuş olan tasarıdan çok daha önemli vergi değişikliklerini içerir.

Ne yazık ki, Parlamentomuzda, bir sadeleşme olmuştur, ikili bir yapı vardır; biz, muhalefet partisi olarak, yapıcı, her türlü konuda destek sağlayan bir partiyiz; hiç yoksa, bu rahat ortamda birbirimizi anlayan, birbirimizin çalışmasına kolaylık getiren bir düzeni tutalım diye beklerdik; ama, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun toplantısında, yine, bir geceyarısı bir önerge geldi. Komisyonumuz, biraz önce, tasarının birkaç maddesini niçin çekti, bilmiyorum; belki, yazılanlar, çizilenler nedeniyle çekmiştir. Komisyonda büyük tartışmalara neden olan ve Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekillerinin şiddetle karşı çıktığı hayat standardı esası bir geceyarısı önergesiyle getirilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu Parlamentoda iradenin tam olarak tecelli etmesini isteyen milletvekilleri olarak, bunu büyük üzüntüyle karşılıyoruz. Hükümetten ve komisyon başkanlarımızdan, milletvekillerimize, konuları enine boyuna inceleyecek fırsatı verecek şekilde, önergeleri, tasarıları zamanında getirmelerini istiyoruz; çünkü, değerli arkadaşlarım, vergi gibi, toplumsal hayatı yakından ilgilendiren tasarıları, teklifleri enine boyuna görüşmezsek yanlış yaparız.

Kanun çıkarmak kolaydır, özellikle, bu Parlamentoda çok daha kolaydır; tek başına bir siyasî partimiz, büyük çoğunluğa sahiptir; ama "yaptım oldu, ben istedim kanunu çıkardım" demekle sorunu çözemezsiniz. Demokratik kitle örgütlerinin görüşlerini almadan, toplumsal mutabakatı sağlamadan çıkaracağımız vergi kanunları hayata geçemez. Yine, burada, bunun çok acı bir örneğiyle karşı karşıyayız.

1998 yılında büyük umutlarla çıkarılmış olan malî milat yasası, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisine, kaldırılması tasarısıyla gelmiştir. Peki, 1998'de bunu yaşadık, 4444'le bunu erteledik; şimdi, oturalım, yeni baştan, Türkiye'nin gerçeklerini, vergi tekniklerini, bütün hususları dikkate alarak, kalıcı, basit, mükellefin kolayca anlayacağı, malî müşavirin kolayca anlayacağı, halkın kolayca anlayacağı ve gönüllü olarak uygulayabileceği bir kanun tasarısını, hep birlikte oluşturalım değerli arkadaşlar. Ben, özellikle, hükümetimizden, komisyonumuzdan ve AKP Grubundan, bundan böyle yapılacak vergi düzenlemelerinde, bir toplumsal mutabakatı aramalarını, muhalefetle bir görüşme imkânını açık tutmalarını özellikle rica ediyorum. Bunu, kişisel olarak veya Grubum adına istiyor değilim, bunu, kalıcı, ayakları yere basan vergi kanunları yapabilelim diye istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, 3 Kasımdan beri, toplumda bir bahar havası, Cumhuriyet Halk Partisi ile iktidar partisi arasında uzlaşma, dayanışma havası var; bunların hepsi güzel, biz de buna destek veriyoruz. Daha geçen gün, burada, oybirliğiyle Anayasa değişiklikleri yaptık; önemli bir demokratikleşme paketini, oybirliğiyle, yürürlük maddeleri hariç, kabul ettik. Peki, böylesi bir muhalefet partisine, daha tasarıları hazırlamadan, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmadan bir danışmak çok mu zordu?! Eğer, bize danışılmış olsaydı değerli arkadaşlarım, bugün, AKP Grubu olarak güç durumla karşı karşıya kalmazdınız; hayat standardı esası gibi çağdışı bir vergi tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirmek ve bugün burada geri çekmek durumuyla karşı karşıya kalmazdınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Komisyon geriye çekti. Ne olacak; herhalde -gazetelerden öğrenebildiğimize göre- hayat standardı esasından vazgeçilecek.

Şimdi, hayat standardı esasının çağdışı bir vergi sistemi olduğuna dair, bunun, Gelir Vergisini bir kelle vergisine dönüştürdüğüne dair yüzlerce kitap var, makale var; ben Mustafa Özyürek olarak, en az yüz tane makale yazdım. Peki, bu yazılanlardan, çizilenlerden, uygulamalardan, toplum olarak, iktidar olarak hiç ders almayacaksak, hiç değerlendirmeyeceksek, bütün emeklerimiz boşa gidiyor demektir. Hiçbir şeye üzülmüyorum da, yazdığım bunca makaleye üzülüyorum değerli arkadaşlarım; boşuna mürekkep tüketmişiz, boşuna harcamışız.

Şimdi, bugün, ben beklerdim ki, yeni bir başlangıç yapmak üzere olan siyasî iktidarımız, önümüze bir vergi reform tasarısıyla gelsin; Türkiye'de kayıtdışılık mı var, biz, bunu önleyecek şu şu şu tedbirleri alıyoruz desin; Türkiye'de vergi dağılımında büyük haksızlık var, adaletsizlik var, vergi sistemi karmakarışık hale gelmiş, bunu düzeltmek için şu şu önlemleri alıyoruz desin ve biz de, gönül huzuruyla, helal olsun diyelim ve oy verelim, destek verelim; ama, ne gördük; bu iktidarın.... Bunları söylerken üzüntü duyuyorum, kırk senesini vergiciliğe adamış bir insan olarak üzüntü duyuyorum; her seferinde, her kanunu, her tasarıyı bir reform geliyor mu diye, acaba, ucundan kıyısından düzeni daha güzel hale getiririz mi diye umutla beklemiş bir arkadaşınız olarak, bu tasarılar görüşülürken üzüntü duyuyorum.

Değerli arkadaşlarım, şu anda neler yapıyoruz; öncelikle, 1994 yılında nereden buldun yasasını çıkarmıştık, onu kaldırıyoruz; 1998 yılında malî milat yasasını çıkarmıştık, onu kaldırıyoruz; 1999 Marmara Bölgesi depremi bahanesiyle; yani, bir bunalımla, bir krizle mücadele etmek üzere çıkardığımız vergi kanunlarından, bir defaya mahsus diye çıkardığımız, olağanüstü nitelikte diye çıkardığımız vergi kanunlarından Özel İşlem Vergisinin, Özel İletişim Vergisinin yürürlüğünü uzatıyoruz.

Türkiye, ne yazık ki, krizlerden kurtulamıyor değerli arkadaşlarım. Her iktidar siyasî krize duçar olunca, geliyor Türkiye Büyük Millet Meclisine; diyor ki: "Bu bunalımı aşıncaya kadar, bir defaya mahsus, olağanüstü vergi çıkarma yetkisini bana verin."

Tabiî, Meclis, tabiî, halkımız, kriz içinde yaşamak istemediği için, bunalımın önlenmesini dilediği için, bu yetkiyi veriyor. O zaman, 1994 yılında, yine böyle bir kriz ortamında -vergici arkadaşlarım hatırlarlar- Net Aktif Vergisi, ek vergiler gibi pek çok vergi gelmişti. O zaman şunu yazdığımı çok iyi hatırlıyorum: "Bunlar bir defaya mahsus diye geliyor; ama, yol oluyor." Nitekim, olağanüstü vergiler, Türkiye'de, yol olmuştur. Deprem nedeniyle çıkardığımız iki verginin süresini tekrar uzatıyoruz. Hepimiz, yaşarsak göreceğiz, süresi bitince, bu vergiler yine uzatılacak.

Peki, cesaret gösterin, kalıcı hale getirin, daha doğru bir davranış olur. Her seferinde "vallahi billahi, bir defaya mahsustur" diye geliyor, sonra da birbirimizi aldatıyoruz değerli arkadaşlarım. Bunlara lüzum yok; ne yapacaksak, yapalım.

Yine, vergicilikle ilgili şunu söylemek istiyorum: Türkiye, sürekli vergi kanunları değiştiren bir ülke. Artık, pek çok uzman, vergi sistemimizdeki ek maddeleri, geçici maddeleri, ek geçici maddeleri karıştırmış durumda. Geliniz, şu vergi sistemini yeni baştan bir ele alalım.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarıyla kaldırmaya çalıştığımız nereden buldun yasası, malî milat yasası belli nedenlerle çıkarılmıştı, belli amaçlarla çıkarılmıştı ve denilmişti ki: "Türkiye'de büyük bir kayıtdışılık var, Türkiye'de büyük bir vergi kayıp ve kaçağı var, bunlarla mücadele edelim." O gün -zannediyorum Sayın Mesut Yılmaz Başbakan idi, Sayın Zekeriya Temizel Maliye Bakanı idi- önemli bir muhalefet de olmadan kanun çıkmıştı ve demokratik kitle örgütlerinin pek çoğu da bunu desteklemişti; ama, gene kısa bir süre sonra, 4444 sayılı Kanun çıkarılarak, bunun yürürlüğü 2002'nin sonuna kadar ertelendi, şimdi bunu nasıl yürürlükten kaldırırız diye bir çalışma yapıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, o günü çok iyi hatırlıyorum, 1994 yılında Hilton Otelinde bir düğün yapılmıştı ve o düğünde dolarlar havada uçmuştu. Boğazda villalar alınıyordu, yalılar alınıyordu, bazı zenginlerimiz yatlarda, kotralarda geziyorlardı ve ne yazık ki, bu kişilerin araştırdığımızda vergi mükellefiyeti bile yoktu veya çok sembolik düzeyde gelir beyan etmişlerdi. O zaman, denildi ki: "Vergi sistemimizde bir eksiklik var, boşluk var, bunlardan hesap soramıyoruz, nereden buldun sorusunu soramıyoruz, onun için bu yetkiyi bize verin..." O günkü iktidar Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelmişti ve Meclis de o yetkiyi hükümete vermişti; ama, 1994 yılından bugüne kadar hiç kimseye nereden buldun sorusu sorulmamıştır. Bunca kayıtdışılığın yaygın olduğu bir ülkede, hiç kimseye, peki arkadaşım, kardeşim, mükellefim, vatandaşım Boğazda bu villayı trilyona aldın, ben senin geriye doğru 10 senelik, 15 senelik vergi beyanlarını inceledim, sen bırak trilyonu, İstanbul Gaziosmanpaşa'da bir gecekondu alamazsın. Bunu nasıl aldın?.. Değerli arkadaşlarım, bu soruyu sormak ayıp mı, günah mı?! Bu soruyu yetki varken de sormadık. Sormayan iktidarlar yanlış yapmıştır. Bugün bu yetkiyi kaldıralım demek de yanlıştır. Bu yanlıştan mutlaka dönülmelidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi deniliyor ki: Bu soruyu sorma tehdidi, soruyu sorma iması bile serveti kaçırıyor. Servet korkaktır, ona güvence verelim... Değerli arkadaşlarım, şeffaf toplum diyoruz, dokunulmazlıkları kaldıralım, herkesten hesap soralım diyoruz. Biraz önce Sayın Kapusuz ve arkadaşlarının yolsuzluklarla mücadeleye dair önergelerini mutlulukla dinledik. Peki, bunca kayıtdışılığın olduğu bir toplumda ciddî bir şekilde yolsuzluklarla mücadele edebilir misiniz? Yolsuzluklarla mücadele edebilmek için, onları delillendirebilmek için belge düzenini yerleştirmeniz lazım, kayıtdışılığı önlemeniz lazım, vergi kayıp ve kaçağıyla mücadele etmeniz lazım. Yani, üzerinde konuştuğumuz konular, sadece hazineye vergi sağlama konuları değil; üzerinde konuştuğumuz konular, yolsuzluklarla mücadele ortamını da yok etmektedir değerli arkadaşlar.

Şimdi, halkımız, dargelirlimiz, işçimiz, memurumuz diyebilir ki, siz Mecliste oturdunuz, malî milat, nereden buldun konularında konuşup duruyorsunuz; ben geçim derdindeyim, ben güç durumdayım, ben, vergi ödemekten bıkmışım, benimle ne ilgisi var?.. Halkımızla ilgisi şudur değerli milletvekilleri: Biz, mükelleflerden, işte, o yalısı, villası olanlardan, beş yıldızlı otellerde dolarları havaya atarak düğün yapanlardan vergi alamazsak, halkımızın tükettiği süte, yoğurda, suya, ekmeğe, her şeye Katma Değer Vergisi koyarız ve Katma Değer Vergisi oranlarını yükselterek, o yükü halkımızın sırtından çıkarırız.

Bunu yapamadığımız içindir ki, Türkiye'de, asgarî ücretten bile yüzde 15 vergi alıyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde asgarî ücretten bu düzeyde bir vergi alınmaz. Gücü gücü yetene!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin efendim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

İşte, belli kesimler kayıtdışı yaşıyorlar, kayıtdışı yaşamaya devam ediyorlar ve kendilerine yönelik bir önlem olduğu zaman, vergi düzenlemesi yapılmaya çalışıldığı zaman, servetler kaçıyor, ekonomi çöküyor, bunu geri alın diyorlar.

Değerli arkadaşlarım, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak seçim bildirgemizde de yazmıştık. Türkiye, büyük bir kayıtdışı dönemden geçti. Türkiye, kriz ortamlarından geçti. O dönemle ilgili olarak, geliniz, bir beyaz sayfayı birlikte açalım. Örneğin, 2003 sonuna kadar sisteme girecek olan paraların hesabını sormayalım, nereden buldun sorusunu sormayalım; ama, o tarihten sonra da herkes, kazancının kaynağını, gelirinin kaynağını açıklasın.

Onun için biz diyoruz ki, nereden buldunda, malî milatta, ilga edelim kurtulalım, kaldıralım kurtulalım değil, bir revizyon yapalım, ucu açık noktaları netleştirelim, kent rantlarını nasıl vergilendireceksek vergilendirelim -bunların yolları da bellidir- ondan sonra da, belli bir dönemden itibaren de herkes, göğsünü gere gere, ben kazandım, vergimi ödedim, ödediğim vergimle de villamı aldım, yatımı aldım desin. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim kimsenin yatında, katında, villasında gözümüz yok; tek merak ettiğimiz şey şudur: Bu paraların kaynağı nedir? Vergisini ödedi mi ödemedi mi? Benim işçimin, benim memurumun vergisi kaynağında kesilecek, dargelirli insanımız sütünden, yoğurdundan, temizlik malzemesinden yüksek oranlı KDV ödeyecek, çiftçimiz mazot kullanırken yüzde 75'e varan vergi ödeyecek; ama, yatı, katı olan, 1 kuruş vergi ödemeyecek... İşte, değerli arkadaşlarım, çözmemiz gereken budur. Bunun çözümünü getirmeden, sadece "malî miladı kaldırdım" sadece "nereden buldun sorusunu sormuyorum" demek, kayıtdışılığa teslim olmaktır. Kayıtdışılığın trenine binerek, salim bir istasyona ulaşmış hiçbir ülke yoktur. Öyle olsaydı -adını şimdi anmak istemediğim- kargaşa içinde olan pek çok ülke kurtulmuş olurdu.

Kayıtdışılıkla, karaparayla, haram parayla hiçbir yere varılmaz değerli arkadaşlarım. Biz, vergisi ödenmiş kazançtan yanayız. Vergi dairelerimizin önünde yazardı, hâlâ yazıyor mu bilmiyorum "vergilendirilmiş kazanç kutsaldır" diye. Biz kutsal kazançtan yanayız, herkes kutsal kazancıyla istediği yatırımı yapsın, istediği işi yapsın, haram paraya hep birlikte karşı çıkmalıyız değerli arkadaşlarım.

Dünden beri bütün milletvekillerimizin, her partiye mensup milletvekillerimizin telefonları kilitlendi, esnafımız, avukatımız, doktorumuz, muhasebecimiz her türlü iletişim araçlarıyla arayıp diyor ki "bu hayat standardı esası kalkmıştı, dediniz ki, son olarak 2002 Martında uygulanacak bundan sonra uygulanmayacak." Seçim meydanlarından yeni geldik, AKP'li arkadaşlarım da meydanlardan yeni geldi; bir tek milletvekili yoktur ki "biz gelirsek hayat standardı esasını yeniden getireceğiz" diye vatandaşa söz vermiş olsun ve soran her mükellefe her esnafa da denilmiştir ki: "Biz hayat standardı esasına karşıyız ve kesinlikle bunu getirmeyeceğiz." Biz Cumhuriyet Halk Partili üyeler olarak bu sözü vererek geldik, bu söz doğrultusunda, hayat standardı esası gibi çağdışı bir sistemi tekrar yürürlüğe sokmak isteyen önergeye yukarıda Plan ve Bütçe Komisyonunda arkadaşlarımız karşı çıktı, bugün burada Genel Kurulda da karşı çıkıyoruz. Biraz sonra inşallah geri çekilir, inşallah vazgeçilir, bundan da büyük mutluluk duyarız; ama, keşke buralara gelmeseydik, keşke, esnafı, avukatı, doktoru, muhasebeciyi ayaklandırmasaydık, kimseyi huzursuz etmeseydik ve bu durumla karşılaşmasaydık.

Değerli arkadaşlarım, bir önemli üzüntümü de izninizle sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdi, hükümetimiz, Sayın Başkan Recep Tayyip Erdoğan "22 gün, 25 gün oldu biz göreve başlayalı" demiş.

Şimdi, tasarı geldi, yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda arkadaşlarımızla birlikte o tasarıyı biz inceledik, belli görüşlerimizi oluşturduk; sonra, geceyarısı, işte bu hayat standardı esası geldi. Buna karşı arkadaşlarımız direndi

BAŞKAN - Sayın Özyürek, lütfen toparlayınız.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Gene orada, zannediyorum, yetkililer, ilgililer bunu geri almak için Sayın Başbakanla da konuşmuş olabilirler; ama, buna rağmen getirildi, şimdi geri çekiliyor. Bu, tabiî, devlet ciddiyeti açısından çok önemli bir zaaftır. Bu zaafa AKP'nin, hükümetin düşmemesini diliyorum; bu vesileyle, Yüce Heyeti, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - AK Parti Grubu adına Bülent Gedikli.

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Bülent Gedikli.

Sayın Gedikli, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT GEDİKLİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda "malî miladın kaldırılması" olarak bilinen, bugün görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili olarak, tasarının geneli hakkında, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, öncelikle, malî miladın, geliş tarihinden itibaren, Türkiye ekonomisi üzerinde, sermaye hareketleri üzerinde, borçlanma üzerinde, yatırım, işsizlik üzerinde ne gibi etkileri olduğunu ortaya koyacağım; ancak, bu noktaya geçmeden önce, özellikle CHP Grubu adına yapılan konuşmada hayat standardı esası üzerinde sıklıkla durulduğu için, konuşmama hayat standardıyla ilgili olarak başlamayı tercih ediyorum.

Bildiğiniz gibi, hayat standardı -komisyonda çalışan üyelerimiz yakından biliyorlar- hükümetin göndermiş olduğu tasarı metninde aslında yer almıyordu; o gün, orada, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi bazı arkadaşlarımız tarafından verilen önergeyle gündeme gelmesi söz konusu oldu. Bu da gayet doğal bir durumdur, bir kanunlaşma sürecinde olması gereken bir durumdur; çünkü, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmelerde bir kanun kesinleşmiş olmuyor ki.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Niye destek verdiniz?!.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Ondan sonra, Genel Kurula intikali söz konusu oluyor. Genel Kurulda veya Plan ve Bütçe Komisyonunda verilecek önergelerle değişiklik yapılması her zaman mümkün; bu, gayet doğaldır. İşte, bugün, burada, bunun bir örneğini zaten yaşıyoruz. Bir de önergenin bir zamanı mı olur; efendim geceyarısı verilmiş, sabah verilmiş... Plan ve Bütçe Komisyonu veya diğer komisyonların çalışmalarına göre, önergeyi her zaman vermek mümkün; geceyarısı da verilir, sabah da verilir; bunları doğal karşılamak gerekiyor.

Nitekim, Plan ve Bütçe Komisyonu metninde yer almasına rağmen, daha sonra, hem kamuoyunca yapılan değerlendirmeler hem de hem AK Parti Grubumuzdaki hem CHP Grubundaki milletvekili arkadaşların yaptığı değerlendirmeler neticesinde, biraz önce de ifade edildiği gibi, hayat standardıyla ilgili maddeyi, biz, geri çekmeyi de uygun bulduk.

Ayrıca, hatırlatmak isterim; CHP, Doğru Yol Partisiyle 1991-1995 arasında hükümet kurmuştu. O dönemde de, hayat standardı esası uygulanmıştı, o dönemde de bunun geri çekilmesiyle ilgili veya kaldırılmasıyla ilgili gelen bir öneriniz olduğunu ben hatırlamıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hayat standardının...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - CHP yoktu...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Refah Partisi dönemiyle karıştırıyorsunuz Partimizi.

O öyle olursa, bu da böyle olur!

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Efendim 1991-1995 arası öyleydi. 1994 ekonomik krizini de hep birlikte yaşadık.

O dönemde, ayrıca, Net Aktif Vergisi, Ekonomik Denge Vergisi gibi vergiler de gelmişti, geçmişe dönük uygulamalar söz konusu olmuştu. Bunları da hatırlatmayı bir görev biliyorum.

22 Temmuz 1998 tarihinde, 4369 sayılı Kanunla, vergi kanunlarında yapılan değişiklikle gelirin tanımı değiştirildi. Bu değişikliğe paralel olarak da, ana gelir unsurları dışında, vergiye tabi olacak gelirin kaynaklarının ayrı ayrı belirtilmesi uygulamasından vazgeçilerek, bu gelir unsurlarıyla ilişkilendirilemeyen her türlü harcama ve tasarrufun gelir olarak tanımlandığı bir düzenleme 1998 yılında yapıldı. Daha sonra, bu düzenlemenin bazı sakıncaları, özellikle ekonomik yönden bazı sakıncaları görülerek, uygulama 1.1.2003 tarihine kadar ertelendi ve bugüne kadar da bu kanun uygulanmadı; ancak, 1.1.2003 tarihinden itibaren de yürürlüğe girmesi söz konusu oldu.

Bugün burada görüştüğümüz tasarı, aslında, bir acil durumun, aciliyetin, bir zorunluluğun gereği; çünkü, bu kanunun 1.1.2003 tarihinden itibaren yürürlüğe konulması söz konusudur.

Kaldı ki, malî miladın kaldırılmasıyla ilgili birçok parti programında da zaten -belki kaldırılması yok, ama- zannediyorum CHP'nin programında da, bunun ertelenmesi söz konusu.

Modern vergi sistemlerinde, gelir üzerinden alınan vergilerde gerçek gelirler vergilendirilir; vergileme prensiplerine de uygun olarak her vatandaş, malî gücü oranında vergi öder. Bu tür sistemlerde fiktif kazançlar üzerinden vergi alınması söz konusu olmaz.

Bizim vergi sistemimiz de Anayasamızın bir gereği olarak herkesin malî gücüne ve safî kazancına göre vergi ödediği bir sistem olmak durumundadır.

Oysa, yürürlüğe girecek düzenlemelere göre, vergisi ödenerek kazanılmış bulunan mal ve servet üzerinden de vergi ödenmesi söz konusu olmaktadır. Öncelikle böyle bir düzenlemenin yapılmasına sebep olan ortamı gözden geçirmek, bu düzenlemenin sermaye hareketlerine, kamu borçlanmasına, ekonomiye ve vergi yüküne etkisi üzerinde durmakta yarar olduğunu düşünüyorum.

Evet, malî milat hangi ortamda yasalaştı; Güneydoğu Asya krizinin ilk belirtileri, gerek yeni gelişen finansal piyasalarda gerekse Güneydoğu Asya ülkelerinde yapılan yüksek oranlı devalüasyonlar nedeniyle dünya ticaret hacminde kendini göstermeye ilk olarak, 1997 yılında, haziran ayı ortalarında başladı. Özellikle, OECD ve Avrupa Birliği pazarlarında rakibimiz olan Güneydoğu Asya ülkelerinde yapılan yüksek oranlı devalüasyonlar, tekstil, otomotiv ve demir-çelik başta olmak üzere tüm ihracata yönelik sektörlerimizi olumsuz etkiledi.

Finansal sektör açısındansa, Güneydoğu Asya ve Rusya krizleri, yeni gelişen finansal piyasalara kuşkuyla yaklaşılmasına neden olmuş ve yabancı finansal sermaye, merkez ülkelere geri dönme eğilimine girmiştir. Bu ortamda, ülkemizde, servet hareketlerini gelir unsuru sayarak vergileyecek olan bir vergi sistemi yürürlüğe konulmuştur. Yani, bugün bu tasarıyla kaldırılması, düzenlemelerin kaldırılması düşünülen 4369 sayılı Kanun. Böyle bir ortamda, servet hareketlerini vergileyen "malî milat" ve "nereden buldun" şeklinde ifade edilen düzenlemeler, zamanlama olarak yanlış olmuştur. Yerli ve yabancı sermaye bu şekilde bir düzenlemeyle ürkütülmüş, ülkemizdeki kriz daha da tırmandırılmıştır.

Bu konjonktürde, Türkiye'de, iç borçların çevrilmesi açısından, 1989'dan bu yana olduğu gibi, kısa vadeli yabancı sermaye bağımlılığı devam etmekteydi. Dolayısıyla, zaman ve zemin müsait olmamasına rağmen ve Türk vergi sisteminin altyapısı da yeterli olmadığı halde böyle bir düzenleme getirilmiştir.

Malî milatla sermaye hareketleri arasındaki ilişkiye baktığımızdaysa, bu kanunla yapılan düzenlemelerin yapıldığı tarih olan 29 Temmuz 1998'i izleyen ilk ayda, ülkemizin net uluslararası rezervlerinde 4 milyar dolar azalış olduğunu görüyoruz. 30 Eylül 1998 tarihi itibariyle, bir günlük blokajın etkisiyle bankaların brüt rezervlerinden kaynaklanan toplam net uluslararası rezervlerde yüzde 15'lik bir artış olmuş; ancak, 30 Eylülü izleyen ilk hafta, yani, 9 Ekim 1998 tarihinde aynı oranda da çıkış olmuştur. Yıl sonu itibariyleyse, net uluslararası rezervlerde yüzde 20 azalma meydana gelmiştir. Rezervlerdeki bu azalma, Asya ve Rusya krizlerine bağlanamaz; çünkü, bu yasa Meclise sevk edildiğinde Asya krizi başlayalı beşbuçuk ay olmuştu, yasalaştığındaysa, bu krizin üzerinden tam onüç ay geçmişti.

Öte yandan, 1998 Temmuz ayında devlet içborçlanma senetleri bileşik ortalama faizi yüzde 82,5 iken, 1998 Kasım ayı itibariyle yüzde 145'e çıkmıştır; hatta, Türkiye, dışborç servisinin yüzde 65'ini iç piyasadan karşılamak zorunda kalmıştır. Mevcut tablo ise, yatırımların azalmasına, ekonominin daha fazla daralmasına ve krizin derinleşmesine, işsizliğin artmasına neden olmuştur. 2002 yılı itibariyle içinde bulunduğumuz ekonomik durumsa, malî miladın getirildiği tarihte ülkemizin içinde bulunduğu durumdan daha da kötüdür. Sadece iki yılı kıyasladığımızda, aslında, bunu anlamak gayet mümkün; 1998 yılında 206 milyar dolar olan gayri safî millî hâsılamız, 2001 yılında 148 milyar dolara düşmüş; yine 1998 yılında 3 200 dolar seviyesinde olan kişi başına millî gelir, 2001 yılında, maalesef, 2 100 dolara kadar inmiştir. Bu aradaki zaman diliminde de, hepimizin bildiği gibi, Türkiye ekonomisinde, maalesef, 2 tane de ağır kriz yaşadık.

Bu itibarla, ekonomide önceliklerimizi çok iyi belirlememiz gerekiyor. Öncelikle, insanların iş sahibi olmaları ve geçinebilecekleri bir gelir elde etmeleri birincil hedef olmalıdır. İş sahibi olan, geçimini sağlayabilen bir kişi, rahatlıkla vergisini de ödeyebilir. Bu itibarla, vergi sisteminin, ülkemizin ekonomik gücünün bir parçası, bir sonucu olduğunu da unutmamak gerekir. Dolayısıyla, yapılacak olan yeni düzenlemelerle, yastık altındaki fonlar finans sistemine kanalize olacak, yurt dışında yerleşik fonlar fonlarını Türkiye'de değerlendirecek, ertelenmiş tüketim öne alınarak talep yetersizliği giderilip ekonomide bu yıl sağlanmış olan yüksek büyüme hızı daha da artırılacaktır; çünkü, malî milat, harcamaları ve tasarrufu vergilerken, artık bu sistem ortadan kalkmış olmaktadır. Kaldı ki, dışa açık ekonomi şartlarında harcama ve tasarrufların kolaylıkla ülke dışına kaydırılabileceği ve bunun da ülkemiz ekonomisi açısından ciddî bir sorun teşkil edeceği ortadadır. Nitekim, son yıllarda, Türkiye'de yatırım yapan birçok işadamı, artık, yurtdışında yatırım, harcama ve tasarruf yapmaya başlamıştır; zira, artık, açık ekonomi şartlarında yaşıyoruz.

Türkiye'de vergi yükü açısından olaya baktığımızda ise, 1990 yılında dar anlamda vergi yükünün yüzde 15,1; 2002 yılında ise bu vergi yükünün yüzde 27,6'ya ulaştığını görüyoruz; yani, özellikle 1990'lı yıllardan itibaren Türkiye'de vergi yükü sürekli artmıştır. Burada bir yanılsama olmaması açısından ifade edeyim; kamu açıkları da, yalnız bu dönemde çok hızlı arttı. Bunun da sebebi, kamu harcamalarının vergi gelirlerinin çok daha üzerinde artmasından dolayıdır; yani, her ikisi de artış trendi içerisine girmekle beraber, harcama trendi çok daha hızlı olduğu için, açıklar da sürekli büyümüştür ve 2000'li yıllara da böyle gelinmiştir.

İstihdam vergisi niteliğindeki sosyal güvenlik, Sosyal Sigortalar Kurumu primlerindeki son yıllardaki yüksek artışlar da dikkate alındığında, mükellefler için vergi yükünün Avrupa Birliği ülkelerinin ortalamasını yakaladığını ve hatta aştığını görüyoruz. Vergi sistemimizin, geniş anlamda da malî sistemimizin yükünü kayıtlı mükellefler çekmekte, genellikle ek yükler kayıtlı mükellefler üzerine getirilmektedir. Bunun tersine döndürülmesi, kayıtdışı ekonomiyi caydıran bir sistemin de altyapısının oluşturulması gerekir. Bu altyapı oluşturulmadan yapılan düzenleme, yine, kayıtlı mükellefleri cezalandıracak ve kayıtdışılığı teşvik edecektir.

AK Parti olarak hedefimiz, vergi barışıyla birlikte, vergiyi tabana yayarak, kayıtlı mükellefler için vergi yükünü düşürmek olacaktır. Kayıtlı mükelleflerin vergi yükünü düşürmek için, öncelikle kayıtdışılığı önleyecek altyapının hazırlanması ve devletin kayıtdışı kalmış ekonomiyi cezalandıran bir sistem kurması gereklidir. Böylece, toplam vergi yükü, herkesin gücüne göre paylaşılmış olacaktır. Vergi yükündeki bu düşüşle birlikte, ülkemizin, geniş pazar olanakları, genç nüfusu, nitelikli işgücü, yaygın hammadde kaynakları dikkate alındığında, doğrudan, yabancı sermaye yatırımları açısından bir cazibe merkezi olacağı kuşkusuzdur.

Malî miladın hangi şartlar içerisinde gündeme geldiğini ve sonuçlarını kısaca özetledim. Peki, biz bu tasarıyla genel olarak, esas itibariyle neleri getirmeyi hedefliyoruz, bu tasarı içerisinde genel olarak neler var, bu konularda da bazı hususları vurgulamak istiyorum.

İlk olarak, burada, gelirin tanımı açısından, safî artış kuramından, kaynak kuramına bir dönüş sağlanıyor. Tasarıdaki temel anlayış bu. Kişilerin vergiye tabi matrahı, elde ettikleri gerçek ve safî gelirleri olmaktadır. Esasen bu uygulama halen süren uygulamadır, böylece devam etmekte olan uygulama aslında devamlı hale getirilmiş olmaktadır. Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci maddesinin üçüncü fıkrasıyla 4444 sayılı Kanunla yürürlüğe giren geçici 56 ncı maddedeki 3 500 000 000 liralık istisna tutarı güncelleniyor ve 10 000 000 000 Türk Lirasına yükseltiliyor. Arızî kazançlarda çeşitli gelir unsurları içinde bu beyan sınırıyla bir paralellik hedeflendiği görülüyor.

Yine arızî kazançlar ve değer artış kazançları bu tasarıyla bir torba madde olmaktan çıkıyor; çünkü, kaynağı ne olursa olsun bütün gelirler matraha dahil olacağı için, burada somut tanımlar yapılarak, somut konular belirlenerek verginin konusu çok net olarak belirlenmiş hale gelmektedir. Böylece, kişiler gelir elde etmedikleri halde vergi ödeme durumundan da çıkmış oluyorlar.

Diğer taraftan geçici maddelerle teşvik ve geçiş dönemindeki uygulamaları düzenleyen bazı hükümlerin de süreleri uzatılıyor.

Yine ülkemizin şartlarında daha önce uygulaması başlatılan bazı ek kaynakların süresi de geçici olarak uzatılmaktadır.

Diğer taraftan şöyle bir uygulama da söz konusu: Altyapısı henüz hazır olmayan bazı düzenlemeler de burada yürürlükten kaldırılıyor. Bu da tasarının içerisinde yer almaktadır. Burada, zannediyorum, tasarının bütünlüğü bakımından tartışma konusu olan -Plan ve Bütçe Komisyonunda da- Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinin 7 numaralı bendi söz konusudur. Bu madde, aslında, kanun kapsamında usul belirleyen bir hükümdür. Bunun kaldırılmış olmasının, tasarının bütününe getireceği bir eksiklik, kusur da söz konusu olmayacaktır; çünkü, gelirin tanımı değiştirildiği için, bu usul işletilse bile, mutlaka, kaynakla bir irtibat kurulması zorunludur. Doğrusu, biz, bunun tasarının bütünlüğünü bozduğunu düşünmüyoruz.

Bu arada, yine, Partimizin vergi politikası ve vergi anlayışı çerçevesi değerlendirilerek, hayat standardı esasıyla ilgili olarak yapmış olduğumuz çalışma ve sonuçlarını, size başlangıçta arz etmiştim. O nedenle, bu konuya tekrar değinmiyorum.

Bizim AK Parti olarak amacımız, ekonomik gücü olan herkesten, adil, adaletli bir şekilde vergi alınmasını sağlamaktır. Bunu sağlayacak altyapı hazırlanmadığı takdirde, kayıtlı mükellefler, giderek daha fazla yükle karşı karşıya kalmakta, kayıtdışılık artmaktadır. Türkiye'de, vergi incelemelerinin ve idarenin, kayıtlı mükellefler üzerinde yoğunlaştığı da unutulmamalıdır; denetim elemanları, genellikle, en fazla vergi ödeyen mükelleflerden başlayarak vergi incelemesi yapmaktadırlar. Kayıtlı bir mükellefin, zaman zaman beş yılı birden incelenebilmektedir, ki, Türkiye'de, vergi inceleme oranlarının yüzde 1,5-2 seviyesinde olduğu ifade edilmektedir.

Bir de, bu şekildeki idarî uygulama üzerine, her servet hareketini, harcama ve tasarrufu vergilendiren sistem getirildiğinde, idare, belki de, kayıtlı mükelleflerin vergi ödeyerek sahip oldukları her harcama ve tasarruflarından, bir kez daha vergi almaya başlayacaktır. Dolayısıyla, bu tasarıyla, bütün bu sorunlar çözümlenmiş oluyor.

Tabiî, özellikle ekonomik ve malî konuları müzakere ederken, önüne boş bir tuval alıp, hayalindeki resmi yapmaya çalışan insanlar gibi davranamayız, böyle davranmamız mümkün değil. Bu itibarla, yapılan düzenlemelerin, ekonominin gerçekleriyle bağdaşan ve Hazine borçlanmasında faizleri de düşürerek rahatlatacak düzenlemeler olması gereklidir.

Son olarak söylemek istediğim bir husus da şudur: Sayın Özyürek konuşmalarında bahsettiler, hakikaten, vergi sistemimizde birçok karmaşa, karışıklık söz konusudur. Vergi kanunlarına yapılan eklemelerle çok enteresan bazı durumlar ortaya çıkmıştır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, devam edin.

BÜLENT GEDİKLİ (Devamla) - Mesela, ek madde vardır, geçici madde vardır, ek geçici madde vardır. Bunların hepsinde sıra numarası 1'dir, 2'dir; bazen, ek madde 1 denildiğinde, neresinin kastedildiği de pek anlaşılamamaktadır. Vergi kanunları arasında bir bütünlük, tutarlılık noktasında bazı sıkıntılar mevcuttur. Bütün bunlar, tabiî ki, vergi sisteminde bir reformu gerektiriyor. Tabiî, bunu da biz ikili olarak düşünüyoruz; bir, vergi sistemimizde mevzuat yoluyla yapılacak düzenlemeler söz konusu olacaktır; bir de, vergi idaresinin etkinleştirilmesiyle ilgili bazı düzenlemeler olacaktır. Ben, bu noktada, Ak Parti olarak, vergi sistemine üç aşamalı bir strateji çerçevesinde yaklaştığımızı ifade etmek istiyorum. Bu çerçevede, bizim için ilk aşama, ekonomik gerçeklere uygun olmayan düzenlemelerin kaldırılmasıdır; yani, şu anda yaptığımız şey budur; ekonomik gerçeklere uygun olmayan düzenlemelerin kaldırılması. Bu, zaten bir zorunluluktu, bir mecburiyetti. Bu, vergi sistemiyle ilgili yaklaşımlarımızın ilk adımıdır, ilk basamağıdır.

İkinci adım ise, ikinci aşama ise, vergi barışını sağlamaya yönelik düzenlemeler olacaktır. Bize göre, bundan sonraki aşamada, vergi barışıyla ilgili bazı çalışmaların gündeme gelmesi söz konusu olmalıdır.

Üçüncü aşamada ise, vergi sisteminin ve özellikle vergi idaresinin etkinliğine dönük diğer yapısal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi söz konusu olacaktır; yani, olayı, vergi sistemini, böyle bir bütünlük içerisinde, üç aşamalı bir yaklaşım içerisinde, bir strateji içerisinde algılıyoruz. Tabiî ki, vergi reformuyla ilgili de bundan sonra çalışmalar yapılacaktır; kayıtdışının kayıt altına alınmasına dönük düzenlemeler burada yer alacaktır; vergi idaresinin etkinliğiyle ilgili bazı düzenlemeler söz konusu olacaktır. Böylece, vergi sistemimiz, bir bütün olarak, artık mükelleflerin şikâyet etmediği, hatta, şöyle ifade edeyim, mükelleflerin sadece ödevlerinden söz edilmediği, mükelleflerin bazı haklarından da söz edildiği bir sisteme doğru evrilecektir.

Tabiî, bu çalışmalar sırasında bütün milletvekillerinin de destek olacağını ümit ediyoruz.

Bu tasarının, malî ve reel sektörün sıkıntılarının da göz önüne alınarak hazırlandığı ve toplumsal bir uzlaşmanın ürünü olduğu, ekonomik anlamda büyüme ve kalkınma olmadan vergi gelirlerinin artırılamayacağı düşüncesiyle, tasarıya, iktidarı ve muhalefetiyle, bütün milletvekillerinin destek olacağını umuyor; Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Gedikli, teşekkür ediyorum.

Şu ana kadar, Başkanlığımıza başka bir söz talebi intikal etmemiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

1 inci maddeyi okutuyorum :

GELİR VERGİSİ KANUNU, VERGİ USUL KANUNU, KURUMLAR VERGİSİ KANUNU, VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ KANUNU, 4306 SAYILI KANUN, 4481 SAYILI KANUN VE 4562 SAYILI KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN

TASARISI

MADDE 1. - 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 1. - Gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbidir. Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır."

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarıyı genel olarak değerlendirdiğimizde, ana felsefesi, ana amacı nedir diye baktığımızda, maalesef, Türk ekonomisinin geleceğini kayıtdışına bağlayan, kayıtdışının gelişiminin teşvik edilmesine bağlayan bir anlayış görüyoruz.

Türk ekonomisinin şu andaki en önemli sorunu -şüphesiz, birçok makro ekonomik sorunu var; ancak, bunlardan bir tanesi ve çok önemlisi- kayıtdışı ekonomidir. Türkiye'de neden kayıtdışı ekonomi vardır?.. Bunda, vergi sisteminin, vergi yükünün rolü nedir?..

Türkiye'de vergi yükü son derece yüksektir. Son iki üç yıldır uygulanan program nedeniyle de, yük, 2 - 3 puan artmış ve Avrupa Birliği ortalamalarına yaklaşmıştır. Birçok gelişmiş ülkeden çok daha yüksek oranda bir vergi yüküne sahibiz. Yüzde 27 dersek Türkiye'deki vergi yüküne, 29 ülkenin oluşturduğu OECD dediğimiz örgütte, Amerika'dan Kore'ye kadar çok geniş yelpazede birçok ülkenin üye olduğu bu örgütte vergi yükü ortalaması yüzde 27,6'dır -sosyal güvenlik primlerini hariç tutuyorum- ve Türk ekonomisi, Türk vergi sistemi, bu vergi yükünü, yüksek vergi oranlarıyla, çok dar  bir kesimden almaktadır.

Ekonomideki, vergi sistemindeki birinci öncelik, bu çok dar bir kesimin üzerinde olan vergi yükünün tabana yayılması ve bu tabana yaymaya paralel olarak vergi oranlarının indirilmesidir; ikisi birlikte olmak zorundadır. Verginin tabana yayılması demek, birinci olarak, vergi vermeyen kesimlerden, kayıtdışı kalmış olan işlemlerden, faaliyetlerden vergi almaktır.

Gerçekte, bu yüzde 27 dediğimiz oran -ki, yüksek bir orandır- bakın, birçok Akdeniz ülkesinden ve Amerika Birleşik Devletlerinden dahi yüksek bir orandır. Bir de, bizim ekonomimizin özelliklerine baktığımızda, bu yükün mükellef tarafından hissedilen şeklinin çok daha ağır olduğunu görürüz. Birincisi, sistemde enflasyon muhasebesi yoktur. İkincisi, gelir dağılımı, kişi başına düşen gelir son derece düşüktür, 2 200 doların altındadır. Tarım sektörü, son derece geniştir; tarım sektörünün vergilemesindeki güçlüğü bilirsek, görürsek, bu da önemlidir. Aile işletmeleri vardır, çok yaygındır, KOBİ'ler çok yaygındır. Yani, çok dar bir kesimin omuzlarındadır yük. Mükellef sayısına baktığımızda, 2 100 000 Gelir Vergisi mükellefi vardır, 800 000 basit usulde mükellef vardır ve 500 000'i aşkın da Kurumlar Vergisi mükellefi vardır. Bu vergi yüküyle, bu vergi oranlarıyla hem sermayeyi kaçırıyoruz hem de rekabet edemiyoruz.

Peki, bu yükü, bu ağır vergi yükünü nasıl tabana yayacağız; yani, vergi vermeyen kesimlerden nasıl vergi alacağız?.. Vergi idaresini ne kadar güçlü kılarsanız kılın, eğer elinde seri bir denetim yöntemi yoksa, seri bir inceleme yöntemi yoksa, yüzde 1'lik, yüzde 1,5'lik vergi inceleme oranlarıyla denetimin etkinliğini hissettirmeniz mümkün değildir.

Şimdi, 1998 yılında sisteme giren malî milat var, gelirin yeniden tanımlanması var. Bunlar o zaman çok tartışıldı, konuşmacılar buna değindiler, tekrar değinmiyorum. Eksiklikleri vardır, aksaklıkları vardır; ancak, tasarı, bunun daha ötesine giderek, 1994 yılında Vergi Usul Kanununa eklenmiş olan bir maddeyi de yürürlükten kaldırıyor. 1 inci maddeden başlayarak, bu tasarının birçok maddesi, 1998 yılında yapılan değişikliklerin ötesinde, 1994 yılında yapılan değişiklikleri de sistemden çıkarıyor.

Vergi adaleti diyoruz... Bir vergi sisteminde vergi adaleti olmak zorundadır, sistem onu sağlamak zorundadır. Anayasamızda da vardır; herkes, malî gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Hükümet programında da var. Vergi reformunun çıkış noktası, vergi adaleti olacaktır. Şimdi, tasarıya bakıyoruz; kayıtdışını önlemeye yönelik bütün maddeler vergi kanunlarından çıkarılıyor. İki; devlet tahvili ve hazine bonosu faizlerinde, kriz döneminde getirilmiş ve bu yıl sonunda sona erecek olan ve 607 milyar liraya ulaşan istisna, önümüzdeki yıl sonuna kadar uzatılıyor. Hayat standardı esası -bugün vazgeçileceği, daha doğrusu komisyona geri çekildiği ifade edildi, bilemiyoruz orada ne olacak- getiriliyor; yani, vergi vermeyen kesimlerden vergi almayı sağlayacak düzenlemeler sistemden çıkarılırken, buradan doğan vergi kaybı da bir başka kesimin omuzlarına konulmaya çalışılıyor. Vergi adaleti bunun neresinde; ben soruyorum!

Büyük bir kriz yaşadık geçen yıl. Ekonomi yüzde 10'a yakın oranda küçüldü ve bu krizden bütün kesimler zarar gördü. Asgarî ücret, emekli maaşı, çalışanların ücretleri, hepsi son derece düştü. Dolar cinsinden ifade edecek olursak 100 dolarlara kadar düştü ve Türkiye'nin, bugün, yoksulluk sınırı dediğimiz, günlük gıda ihtiyacı dediğimiz 1 dolarlık sınırın altını dikkate aldığımızda, haydi, buna, temel bazı ihtiyaçları da ekleyerek bu sınırın 1,5 dolar olduğunu düşündüğümüzde, Türkiye nüfusunun yüzde 35'inin yoksulluk sınırında olduğunu görüyoruz; bu, çok önemli bir sorun. Sizler de bunu gayet iyi biliyorsunuz. Yoksulluk, devletin birtakım harcamalar yapmasını gerektirir, sosyal harcamalar yapmasını gerektirir; bunun için kaynak gerekir. Kayıtdışından kaynak almayacaksanız, kayıtdışından vergi almayacaksanız yoksullukla nasıl mücadele edeceksiniz?!

Bakın, seçim beyannamenizde, Adalet ve Kalkınma Partisinin seçim beyannamesinde birçok vergi taahhüdü vardı. Hepsini dikkatle inceliyoruz. "İstihdam üzerindeki vergiler azaltılacaktır, haberleşme üzerindeki vergi yükü hafifletilecektir, Damga Vergisi ve harçlardan başlayarak işlem vergileri kaldırılacaktır" taahhüdü var topluma, millete. Şimdi, önünüzde bulunan tasarıda "işlem vergisi kaldırılacaktır" taahhüdünün tam aksi olarak Özel İşlem Vergisinin devamı öngörülüyor. Yine "haberleşme üzerindeki vergi yükü hafifletilecektir" taahhüdünün tam aksi olarak Özel İletişim Vergisinin süresi uzatılıyor. Bunu, temiz siyaset, ilkeli siyaset adına doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Kamu finansmanı için eğer bunların gerekli olduğu düşünülüyor ise, bunlar, seçim öncesi verilecek vaatlerde düşünülmeliydi. Kaldı ki, bir olağanüstü dönem nedeniyle getirilmiş olan bu vergilerin tekrar uzatılması gibi bir ihtiyaç var ise, buna paralel, tasarıdaki diğer düzenlemeler, malî milat ve diğerleri, bir toplumsal uzlaşmayı, bir toplumsal mutabakatı gerektiren konulardır. Vergiyle ilgili böyle tasarılar, tabiî ki, hükümetçe hazırlanıp, çok kısa sürede Meclise getirilebilir; bu mümkündür, işin aciliyeti vardır; ancak, böylesi önemli tasarıların toplum kesimlerinde, ilgili sivil toplum örgütlerinde, mükellef temsilcilerinde, kamuoyunda tartışılması, sağlıklı sonuçlara varmak açısından son derece uygun olurdu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Eğer, bunlar iyi tartışılmış olsaydı, tahmin ediyorum, bugün Genel Kurulda bu tablo karşımıza çıkmazdı, tasarının birkaç maddesi komisyona geri çekilmezdi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 inci maddeden başlayarak 7 nci maddeye kadar olan düzenlemeler, 1998 yılında getirilen malî milat ve gelir tanımındaki değişikliği yeniden eski şekline getiriyor. Daha sonraki bir maddede, Vergi Usul Kanununun bir maddesi, yani ilgili maddesi de kaldırılıyor; ancak, sistem, tamamen otokontrol müessesesi olmayan bir sistem haline dönüşüyor. Bunların yerine de hükümet yeni bir şey getirmiş değil. Sistem, tamamen korunmasız kalmış olmaktadır. Bu, Türkiye'de, vergi adaletine, verginin tabana yayılmasına, vergi vermeyen kesimlerin vergi verir hale gelmesine büyük bir engeldir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

1 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Aziz Akgül; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AZİZ AKGÜL (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bizim, biraz evvel Sayın Gedikli'nin de ifade ettiği gibi, üç aşamalı bir şekilde, Türkiye'de vergi sisteminin yerleştirilmesi, adil ve uygulanabilir bir seviyeye çıkarılmasıyla ilgili çalışmalarımız devam etmektedir. Şu anda üzerinde çalıştığımız husus, esas itibariyle, 1 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe girecek olan, malî milat diye kamuoyunda bilinen düzenlemelerin, toplumsal uzlaşma çerçevesi içerisinde, yeniden düzenlenmesine yönelik kısmî bir düzenlemeyi ihtiva etmektedir. Buradaki düzenlemelerin hiçbirisinde, vergi adaletsizliğini oluşturmayı veya kayıtdışılığını teşvik edecek herhangi bir çalışmayı veya böyle bir düzenlemeyi hiçbir şekilde hedeflemiyoruz; çünkü, bizim, şu anda, tek numara dediğimiz, vergi güvenliğini tesis edecek şekilde geliştirdiğimiz ve inşallah, en kısa zamanda uygulayacağımız bu düzenlemeyle, mümkün olduğu kadar kayıtdışılığını elimine edecek şekilde, hatta, şu anda, yüzde 50-55 mertebesinde olan kayıtdışılığı azaltacak ve bunun kayıtlılığı artıracak şekilde de bir simülasyon çalışması suretiyle, daha evvelki konuşmacıların da ifade ettiği gibi, şu anda, gerçekten adaletsiz bir şekilde uygulanan vergi sisteminde, tabana yayılmayı ve vergi oranlarını azaltacak şekilde bir simülasyon çalışması ve hangi vergilerde ne tür bir indirime gidildiği zaman kayıt altına alma oranının ne kadara yükselmesi gerektiğiyle ilgili çalışmalar devam etmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, bu düzenlemelerle ilgili çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.

Bir diğer belirtmeyi arzu ettiğim husus, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1 inci maddesindeki, daha evvel, 4369 sayılı Kanunla değiştirilmiş; ancak, devamlı ertelenerek gelinmiş olan bu maddedeki "tasarruf veya harcamasına kaynak teşkil eden her türlü" ibaresi kaldırılmaktadır ve dolayısıyla, buna göre bir düzenleme yapılmaktadır tasarının 1 inci maddesinde.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bildiğiniz gibi, 22 Temmuz 1998 tarihli 4369 sayılı Kanununla yapılan en önemli değişiklik, Gelir Vergisi Kanununun konusunun yeniden belirlenmiş olmasıdır; yani, 1 inci maddesinin yeniden tanımlanmış olmasıdır. Gelir tanımında yapılan değişiklikle "kaynak" teorisi yerine "net artış" teorisi kabul edilmiştir. Bir başka deyişle, 4369 sayılı Kanunda yer alan değişikliklerden önce tam gelir unsurunun vergilendirilebilmesi için, kanunda açıkça vergiye tabi olduğu belirtilmiş olması gerekirken, 4369 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeyle, bir gelir unsurunun vergilendirilebilmesi için, kanunda açıkça vergiden istisna edildiğine ilişkin hükmün bulunması gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, yapmakta olduğumuz düzenlemeyle, kanunda öngörülen istisnalar dışında, vergilendirilmeyen herhangi bir gelir kalmaması amaçlanmaktadır. Yapılan değişikliklerle, gelir ile servet artışı ve harcama arasında bir bağlantı kurulması ve bu yolla gelirin tespit edilmesi imkânı getirilmek istenmektedir. Bu noktada, servet unsurlarının değişiklikten önceki durumlarının tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, belirli bir tarih itibariyle başlangıç noktası belirlenmeli ve geçmişle bağ koparılmalıdır. Bu amaçla, 4369 sayılı Kanun, servet affı niteliği taşıyan üç önemli düzenlemeyi yapmıştır. Bunları da bilginize sunmak istiyorum: Birincisi, varlığı belirli bir tarih itibariyle kanıtlanan servet unsurları sebebiyle geçmişe yönelik tarhiyat yapılmayacaktı. İkincisi, kayıtlarda yer almayan iktisadî kıymetlerin belirli bir tarihe kadar kayda alınması sağlanmıştı. Üçüncüsü ise, kayıtlarda yer aldığı halde mevcut olmayan malların düzeltme işlemleri yapılmıştı.

Değerli milletvekilleri, 4369 sayılı Kanunla yapılan diğer bir düzenleme, Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 48 inci maddeyle yapılmıştır. Bu düzenlemeyle, işletmelerde mevcut olduğu halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların rayiç bedellerinin üzerinden indirimli oranda Katma Değer Vergisi ödenerek kayıtlara alınabilmesi imkânı sağlanmıştı.

Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 49 uncu maddeyle de, mevcut olmadığı halde kayıtlarda gözüken mallar için rayiç satış fiyatı üzerinden Katma Değer Vergisi ödenmesi, maliyet ile rayiç satış arasındaki farkın 1998 yılının Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahına eklenmesi suretiyle işletmelerin fiktif emtia stoklarından kurtulmaları imkânı sağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, bu açıkladığımız düzenlemeler, aslında, servet affı niteliği taşıyan düzenlemelerdir; ancak, hemen belirtmek gerekir ki, kamuoyuna "malî milat" adı altında tanıtılan bu düzenlemeler, beklenen amacı sağlamamış, gerçek kişilerin servet unsurları tespit edilememiş, tam tersi, nakit servet unsurlarının yurt dışına yönelmesine yol açmıştır. Bunun nedenlerini özetlemek mümkündür. 4369 sayılı Kanunla getirilen servet affı, topluma, aynı zamanda, yeterince de anlatılamamıştır.

Bu ifade ettiğimiz servet unsurlarıyla ilgili olarak geriye dönük vergi incelemesi yapılamayacağına dair yasal güvence verilemediği gibi, bildirilen servet unsurları nedeniyle, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun, 1615 sayılı Gümrük Kanunu, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu, 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun çerçevesinde işlem yapılamayacağı yasal olarak düzenlenmediği için kuşku oluşturmuş ve gerekli güven ortamı sağlanamamıştır. Her ne kadar 15 Eylül 1998 tarih ve 23464 mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanan (1) seri nolu genel tebliğde, 4369 sayılı Kanunun bir af kanunu olmadığı, münhasıran vergiyle ilgili yükümlülüklere ilişkin olduğu belirtildikten sonra, yapılacak bildirimlerin, biraz evvel ifade ettiğim yasalar gereği soruşturma ve inceleme başlatılması için kullanılamayacağı, bir başka ifadeyle, bildirimlerin soruşturma ve takibatlara hareket noktası olmayacağı gibi, görevi gereği bu bilgilere sahip olanların, bunları, Maliye Bakanlığı ve yargı organları dışında hiçbir kuruma veremeyecekleri belirtilmiş ise de, yasayla yapılması gereken düzenlemenin, hiçbir bağlayıcı niteliği olmayan genel tebliğle yapılması tatmin edici olamamıştır.

Değerli milletvekilleri, 4369 sayılı Kanunda "malî milat" adı verilen düzenlemelerin beklenen sonucu sağlamadığı, 4369 sayılı Kanunun servet affı niteliği taşıyan, biraz evvel ifade ettiğim düzenlemeleri dışındaki düzenlemelerini dört yıl süreyle erteleyen 4444 sayılı Kanunun gerekçesinde de bu hususlar yer almıştır. Nitekim, bu gerekçede aynen şunlar ifade edilmektedir: "Vergi sistemlerini ekonomik şartlardan bağımsız olarak düşünmek mümkün olmadığı gibi, vergi mevzuatını değişmez kabul etmek de mümkün değildir. Vergi sisteminin temel fonksiyonu, ekonomik şartları değiştirmek değildir. Tersine, ekonomik şartlar vergi sistemini değiştirmek için yeterli gerekçe olabilir. Vergi sistemi, ekonomik şartları ve yapıyı izlemek ve yeni şart ve yapıya uygun düzenlemeleri yapmak durumundadır. "

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AZİZ AKGÜL (Devamla) - "Bu ifade edilen gerekçelerle, vergi sistemini ekonomik şartlar çerçevesinde tekrar gözden geçirmek ve gerekli önlemleri almak zorunluluğu doğmuştur.

Yapılan ertelemelerle, vergi idaresine, yeni düzenlemeyi mükelleflere sağlıklı bir şekilde anlatması ve yeterli hazırlığı yapabilmesi için daha geniş bir zaman tanınmaktadır. Böylece, geçiş dönemi olmayan önceki düzenlemenin mükelleflerde yarattığı olumsuz psikolojik etkiler ortadan kaldırılmakta ve uygun şartlarda bir geçiş dönemi öngörülmektedir" deniyordu.

Değerli milletvekilleri, eğer bu gerekçenin doğruluğu kabul edilirse, ülke ekonomisinin bugün içinde bulunduğu şartların, biraz sonra özetleyeceğim düzenlemelerin kaldırılmasının neden gerekli olduğu kolayca anlaşılabilir.

Bunlardan bazılarını bilgilerinize arz etmek istiyorum: Mevduat faizlerinin beyan esasına göre vergilendirilmesi, yatırım fonlarından elde edilen gelirlerin beyan esasına göre vergilendirilmesi, faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr paylarının beyan esasına göre vergilendirilmesi, miras yoluyla edinilen gayri menkullerin satışından doğan kazançların vergiye tabi tutulması ve diğer unsurlar gibi.

Sayın milletvekilleri, millî gelirin yarı yarıya azaldığı, 2 000 000'u aşkın yeni işsiz doğduğu, 300 000 işyerinin kapandığı, banka sisteminin kaynak oluşturma fonksiyonunu kaybettiği, yabancı sermaye girişinin durduğu, Menkul Kıymet Borsası işlem hacminin daraldığı bir ortamda, bu düzenlemenin yürürlüğe girmesi son derece sakıncalı olacaktı.

4369 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelerle, aynı zamanda servet beyanı ve servet mukayesesi gibi vergi güvenlik önlemlerini gizlice, örtülü olarak yasalaştırmayı saydam devlet anlayışıyla bağdaştırmak mümkün değildir. Bu nedenle, 4369 sayılı Kanunla getirilen gelir tanımının terk edilmesini, eğer var ise...

BAŞKAN - Sayın Akgül, lütfen toparlayınız.

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Sayın Başkan, bitirmek üzereyim.

... kavramak istenen gelir unsurlarına, diğer kazanç ve iratlar arasında, şartları açık ve seçik belirterek yer verilmesi gerektiği görüşündeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına yaptığımız bu değerlendirmelerde, görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde olumlu oy kullanacağımızı belirtir, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Akgül, teşekkür ediyorum.

Şahısları adına söz isteyen sayın milletvekillerimiz var mı? Yok.

1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 193 sayılı Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:

"Madde 2.- Gelire giren kazanç ve iratlar şunlardır:

1. Ticarî kazançlar,

2. Ziraî kazançlar,

3. Ücretler,

4. Serbest meslek kazançları,

5. Gayrimenkul sermaye iratları,

6. Menkul sermaye iratları,

7. Diğer kazanç ve iratlar.

Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, yukarıda yazılı kazanç ve iratlar gelirin tespitinde gerçek ve safî miktarları ile nazara alınır."

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde söz isteyen?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)- Grubumuz adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önceki konuşmamda da açıkladığım üzere, bunlar, 1'den 7 nci maddeye kadar -7 dahil- tamamen 99 öncesi döneme dönüş maddeleridir. Ancak, bir konuyu dikkatinize sunmak istiyorum. Konuları tartışırken doğru bilgilerle tartışırsak daha doğru sonuçlara ulaşırız.

Şimdi, vergi kimlik numarası uygulaması sistemde bir oto kontrol kurumu değildir. Önceki konuşmacıların belirttiği gibi, bu, nereden buldun kalkıyor, malî milat kalkıyor, gelir tanımı kalkıyor, bunların yerine vergi kimlik numarası var. Burada bir yanlışlık var, ilgisi yok. Vergi kimlik numarası, Vergi Usul Kanununa göre, bugün, kaldırılan o maddelerden birisine dayanarak yapılacak vergi denetiminde gerekli olan verileri sağlayan bir müessesedir. 1998 yılından beri var, 2001'de de kapsamı genişletilmiştir bunun. Bugün, 30 milyona yaklaşan bir vergi kimlik numarası uygulaması vardır, yeni değildir.

Şimdi, biraz önceki konuşmacı arkadaşlarımızdan birisi vergi indirimlerine ilişkin bir simülasyon çalışmasından söz etti. Maliye Bakanlığının, Gelirler Genel Müdürlüğünün bir vergide indirim yaparsanız bunun etkisi ne olur hesabı hemen yarım günlük bir hesaptır, son derece yetişmiş iyi kadroları vardır; yani, bu simülasyon dediğiniz yarım günlük iştir. Acil Eylem Planı vardı. Acil Eylem Planından sonra Hükümet Programı açıklandı. Hükümet Programından sonra, Acil Eylem Planı detaylandırılmaya başlandı, bugün de bir dördüncüsünü öğreniyoruz, simülasyon çalışması. Zaman kaybediyoruz değerli arkadaşlar, zaman kaybediyoruz... Topluma verilmiş olan sözler var; ayrıca, hakikaten yapılması gereken konular var.

Şimdi, bugün bir tasarıyı görüşüyoruz. Kanun Tasarısına gelmeden, kanun tasarısına getirilmeden, kararnameyle çözülebilecek, son derece rahat, kolay konular var. Nedir; bugün, tarım sektörü çok önemli sorunlarla karşı karşıyadır. Doğrudan gelir desteği uygulaması başlatılmıştır, destekleme alımlarının yerine. Doğrudan gelir desteği uygulaması yetersiz bir uygulamadır; dönüm başına 10 500 000 liralık bu uygulama, tarım sektörünü desteklemek için yeterli değildir. Biz, şimdi, tarım ürünlerine dünya fiyatını verirken, görünüşte, doğru görünüyor, bir şeyin piyasa fiyatı neyse, dünya fiyatı neyse, bu ürüne bu fiyatı vermek gerekir; ancak, dünya fiyatının gerisinde, gelişmiş ülkelerin kendi tarım sektörlerine vermiş olduğu çok önemli destekler vardır; o fiyatı aşağıya çeken, sonra da, bizi o fiyatı vermeye mecbur kılan o fiyatların altında, arkasında önemli bir destek vardır. Türkiye'de tarım sektörünün bu nedenle desteğe ihtiyacı vardır, bu destek olmak zorundadır.

Bakın, tarımda gübre çok önemli bir girdidir, Katma Değer Vergisi yüksektir, yüzde 18, indirmek gerekir; yüzde 18'i yüzde 8'e indirdiğiniz zaman gelir kaybı çok büyük değildir -Maliye Bakanımız onu hesaplatabilir- çok önemli bir kayıp değildir.

Yine, bakın, tarım sektöründe mazot çok önemli bir girdidir. Türkiye'de yıllık mazot tüketimi, 24 000 000 tonluk petrol ürünleri tüketimi içerisinde 8-9 000 000 tonluk bir paya sahiptir; bunun da yaklaşık 2-2 500 000 tonu tarım sektöründe tüketilir. Tarım sektöründe mazot fiyatının indirilmesi gerekir; bunun, Avrupa Birliğinde uygulamaları vardır, birçok ülkede vardır. Geçen hükümet döneminde çıkarılmış olan Özel Tüketim Vergisi Yasasında da, o yasanın hazırlanış felsefesinde, gerisinde, akaryakıt ürünleri üzerindeki vergilerde, gerektiği takdirde bir indirim yapılabileceği, güçlü vergi idaresinin bunun denetleyebileceği vardır. Mazotta fiyat indirimi sözü vardır; hükümetin bu sözünü tutmasını bekliyoruz; hakikaten gereklidir, bunu destekliyoruz da.

Bu, bir kararname konusudur; hemen kararname hazırlanır, Bakanlar Kurulu kararıyla çıkar, yayımlanır. Tarım sektöründe mazottaki Özel Tüketim Vergisini indirmek suretiyle, tarım sektörüne çok önemli bir destek sağlamak mümkündür.

Bakın, fındığa kilogram başı 2 000 000 lira söz verilmiştir, fındığın kilogramı 2 000 000 lira olacaktır. Söz verildiğinden bu yana -seçim öncesi dönemi kastetmiyorum- hükümet kuruldu, bugünlere geldik, 2 000  000 liralık fiyat ortada kalmıştır.

Hükümet, fındıkta kilogram başı 2 000 000 liralık fiyatı, ürününü elinden çıkaranlar da dahil olmak üzere, yapmak zorundadır. Bu fiyatı, sadece ürünü elinde kalmış olana, satmamış olana uygulamak doğru değildir. "Fındığın kilogramının fiyatı 2 000 000 lira olmalıdır" denildiği anda, seçim sonrasında hükümetin kurulmasının, güvenoyu almasının bu aylara sarkacağı biliniyordu; yani, ben "bu fiyatı, sadece fındığını satmamış olana uygularım" demeyi adil bulmuyorum.

Fındık, ekonominin, Karadeniz ekonomisinin, Türkiye ekonomisinin çok önemli bir girdisidir ve ihracatta çok önemli bir paya sahiptir. Fındık fiyatındaki bu kargaşa, ihracatı da çok olumsuz etkilemiştir. Sonuçta, üreticinin eline 2 000 000 lira geçecek şekilde bu düzenlemeyi yapmak; ama, ihracatı da artırmak...

Eğer ihraç fiyatlarının düşük olduğunda herhangi bir endişe varsa, bu fiyatı da indirmeyecek şekilde veya gerekirse artıracak şekilde ve sonuçta toplam fındık ihracatını artıracak şekilde bir politikayı izlemek gerekir. Mazot, fındık, bunlar birer örnektir.

Bakın, tarımsal ilaçlar, yine tarım sektörünün önemli bir girdisidir. Bunların düzenlenmesi, bir kararnameyle hemen yapılabilir. Kanun gereken konularda gösterilen sürat, Hayat Standardı Esası Vergisinin getirilmesinde gösterilen sürat, çabukluk, bunlarda da gösterilebilir diye düşünüyorum. Bunlar, toplumumuzun, çiftçimizin beklentileri olmasının ötesinde, tarım sektörünün gerçekten yapılması gereken ve bekleyen sorunlarıdır, çözülmesi gereken sorunlarıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir süreden beri, vergi barışı sağlanacağı söyleniyor. Bu vergi barışını anlamlandırmaya, çözmeye çalışıyorum; ama, vergi barışı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine bir türlü gelmedi. Bakın, uzun bir süreden beri, piyasada, ekonomide bir vergi affı söylentisi var. "Vergi affı" kavramı, gelişigüzel kullanılabilecek bir kavram değildir. "Vergi affı" sözünü ettiğiniz zaman, hemen ertesi günü bunun gereğini yapmak zorundasınız. Mükelleflere aylarca "efendim, ekim verginizi ödeyin, kasım verginizi ödeyin, aralık verginizi de ödeyin" şeklindeki bir uyarı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini almaktır. Bunları, bir program uygulayan Türkiye açısından doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Mükelleflerin bu konuda kafaları karışıktır, beklentileri farklıdır, kimse ne yapacağını bilmemektedir. Bu vergi barışı, ne ise, gelmeli ve bir an önce sonuçlanmalıdır.

Sözlerimi burada bitiriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Başka söz isteyen?..

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, 2 nci madde üzerinde Grubumuz adına, İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya konuşacaklardır.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya; buyurun. (AK Partisi sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubumuz adına, 2 nci madde üzerinde görüşlerimizi belirtmek üzere söz aldım; ancak, sözlerime başlamadan önce, bugün, menfur bir cinayete kurban giden Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'na Allah'tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı ve Türk milletine de başsağlığı diliyorum. (Alkışlar)

Çok değerli milletvekilleri, vergi politikası ülkemizin ekonomik politikasıyla iç içe olan konulardır, bunu birbirinden ayırmamız mümkün değildir. Ayrıca, vergi bir amaç değil, bir araçtır. Bu aracın ekonomik politikalarla uyumlu olması gerekir ve ekonomik faaliyetleri geliştirmesi, teşvik etmesi gerekir. Eğer, bunları yapmazsak sonunda vergi politikası ekonominin önünde bir engel haline gelebilir; dolayısıyla, vergi politikası ekonomideki belirsizlikleri kaldırmak zorundadır. Keyfîlik olmamalıdır, netlik  ve açıklık olmalıdır, objektif ve adil olmalıdır. Eğer, bunlar yoksa ekonominin önünü de açamazsınız.

Hal böyleyken, 22.7.1998 tarihinde 4369 sayılı Kanunla, Gelir Vergisi Kanununda değişiklik yapılmış ve ana gelir unsurları dışında kalan gelirin ayrı ayrı belirlenmesi uygulamasından vazgeçilerek diğer gelir unsurlarıyla ilişkilendirilmesi mümkün olmayan her türlü gelirin diğer kazanç ve irat olarak vergilendirilmesi kabul edilmiştir.

Peki, böyle bir belirsizlik yaratılarak ne olmuştur:

1 - Piyasalarda tedirginlik yaratılmıştır.

2 - Sermaye kaçışına sebep olunmuştur. Yatırım yapacakların kararlarında gecikmeler ve tedirginlikler meydana gelmiştir. Kısaca, ekonomide güvensizlik doğmuştur. Zaten, bunu, o tarihteki hükümetler de görmüş ve sürekli de ertelemişlerdir ve her yıl erteleme de, yine başımıza bu gelecek diye tedirginlikleri artırmıştır.

Şimdi biz ne yapıyoruz? Şimdi, bizim yaptığımız, bu konuya açıklık getirmektir; belirsizlikleri ortadan kaldırmak, güvensizlikleri ortadan kaldırmak, vatandaşın anlayacağı açık ve net bir vergi düzenlemesine gitmektir. Dolayısıyla, diğer kazanç ve iratlar bölümü, değer artışı kazançları, arızî kazançlar olarak ikiye ayrılarak objektif bir tanımlamaya gidilmiştir.

Bu düzenlemeyle, konu kökten çözülmüş olmaktadır ve bu düzenleme sayesinde ekonomi de rayına oturtulmaktadır. Zaten, yaptığımız da şu ana kadar, geçmişten gelen yanlışlıkları düzeltmekten ibarettir. İnanıyorum ki, daha sonraki düzenlemelerle, Adalet ve Kalkınma Partisinin gerçek vergi politikası da yavaş yavaş uygulamaya geçecek ve bunu da, milletimiz daha iyi anlayacaktır.

Ayrıca, bu maddeyle ilgili  düzenlemelerde, 4.1.1961 tarih ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinin 7 nci bendi de kaldırılmaktadır. Bu, çok önemli bir düzenlemedir. Bu maddeyle ilgili, bugüne kadar bir tane işlem yapıldığı biliniyor; ama, daima bir torba madde olarak vatandaşın boynunda sallanan bir kılıç gibi duran maddelerden biriydi.

Bu düzenlemelerden dolayı hükümetimizi ve Maliye Bakanımızı tebrik ediyorum ve bütün milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Böylece, artık, keyfilik dönemi sona ermekte, adil bir devlet anlayışı gelmektedir.

Hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Büyükkaya.

Madde üzerinde şahısları adına söz isteyen milletvekili arkadaşımız?.. Yok.

2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 3. - 193 sayılı Kanunun 80 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 80. - Aşağıda yazılı olup geçen bölümlerin dışında kalan kazanç ve iratlar bu bölümdeki hükümlere göre vergiye tabi gelire dahildir:

1. Değer artışı kazançları,

2. Arızî kazançlar."

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, CHP Grubu adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan konuşacak.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada görüştüğümüz vergi yasa tasarısı, aslında, biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan arkadaşlarımızın da belirttiği gibi, 1998 öncesine bir dönüş anlamına gelmektedir.

Türkiye, 1998'de bir tercih yapmak istedi; bu tercihi 4369 sayılı Yasayla yapmak istedi. Bu tercih, öncelikle gelir tanımının değiştirilmesi üzerine bina edildi. Gelir tanımının daha önceki, 1998 öncesindeki kaynak teorisine bağlı yapısından net artış teorisine bağlı bir yapıya geçiş öngörüldü. Dolayısıyla, buna bağlı olarak da gelire giren kazanç ve irat unsurları sayılırken -ki, gene sayılmıştır- ilk altı bentten sonra gelen "diğer kazanç ve iratlar" unsuru yerine "kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar" ifadesi getirilmiştir. Bu düzenlemeye bağlı olarak da, biraz sonra görüşülecek, diğer değişiklik önerilerinde yer alan düzenlemeler, yani, Gelir Vergisinin diğer maddelerinde gerekli değişiklikler yapılmış idi.

Bu düzenlemeler, bu gelir tanımı ve buna ilişkin -daha sonra malî milat diye de bilinen- düzenlemenin temelinde şöyle bir yaklaşım vardı: Türkiye'de genel olarak vergi oranlarını düşürelim, bu daha düşük vergi oranları üzerinden daha geniş kitleye vergi yayalım. Yani, vergiyi tabana yaymanın, bu amacın bir aracı olarak burada gelir tanımından başlayarak yola çıkıldı; dolayısıyla, yapılmak istenen bir yeni toplu düzenlemeydi. Burada, aslında, bu amaca ulaşılmadığı bugün biliniyor; çünkü, bu gelir tanımı hiçbir şekilde uygulanmamıştır. Yani, bugün, bu gelir tanımı, işte, uygulamada iyi sonuç vermedi diyecek bir milletvekili olamaz; çünkü, bu 1998 sonrasında bugüne kadar uygulanmadan bir anlamda kadük olarak geldi, ertelenerek geldi ve şimdi, bunların sistemden çıkarılması tartışılıyor.

1998 düzenlemelerinin önemli bir amacı da üniter bir vergi yapısına geçmekti; yani, Anayasanın 73 üncü maddesinde ifadesini bulan "herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür"e uygun olarak dolaysız vergilerin daha düşük vergi oranları silsilesi temelinde daha geniş kapsamlı bir mükellef grubunu kavraması ve burada "malî gücüne göre ödeme" ilkesini devreye sokması idi. Şimdi, burada, bundan vazgeçilmek isteniyor.

1998'de düzenlemeler getirilirken, ben, şahsen, o sıralarda, 1998'de Plan ve Bütçe Komisyonuna gelerek bir söz alma imkânını bulmuş idim, temsil ettiğim kuruluş adına, Türk-İş adına ve şunu söylemiştim, Sayın Bakana da eleştiri yöneltmiştim: Bu düzenlemeler çok iyi; fakat, acaba, uygulamaya gücünüz yetecek mi; çünkü, Ekonomik Sosyal Konseyde de bu düzenlemeler geldiği zaman, yine şunu söylemiştik: Burada, herkes bu kanun tasarısı üzerinde hemfikir gözüküyor; herkes, bütün kesimler bunu çok destekliyor; TOBB'undan, TÜSİAD'ından, TİSK'inden, TESK'ine kadar; ancak, bir sorun var: Bu vergi indirimleri yapıldıktan sonra, yani, indirimler cebe konulduktan sonra, acaba, diğer düzenlemelere karşı çıkılır mı? Tam da böyle olmuştur. 1998'deki 4369 sayılı Yasanın düzenlemeleriyle getirilen bütün vergi indirimleri bir tarafa konulmuş; ama, ondan sonra, verginin bütününe, düzenlemenin bütününe karşı tavır alınmış ve neredeyse, aynı hükümetin bakanlarının imzaladığı 4444 sayılı Yasa 1999'da çıkarılarak, bu düzenleme ters yüz edilmiş, bu önemli maddeleri askıya alınmıştır.

Şimdi, biz, 4369 öncesine dönerek, aslında, 4369 öncesinden daha kötü bir duruma gideceğiz; çünkü, 4369'un dolaysız vergilerde yaptığı indirim, daha sonra dolaylı vergilerdeki artışlarla telafi edilmiştir ki, 1998'de bizim yaptığımız eleştirinin temelinde bu vardı: Siz, bu vergi indirimlerini yapıyorsunuz; eğer, bu yeni düzenlemenin bütününü uygulamaya muvaffak olamazsanız, sonuçta, dolaysız vergilerde bir azalış ve bunun karşısında, tüketim vergilerinde bir artış ortaya çıkar. Nitekim, Türkiye, 1998'den beri bunu yaşamaktadır, Türkiye 1998'den sonra bunu yaşamaktadır. 1999'da deprem vergileri, dolayısıyla, bunu bir kere daha artırmıştır, olağanüstü vergilerle ve Türkiye, dünyada, en çok, vergi sistemi içinde en ağır dolaylı, yani, tüketim üzerinden vergi alınan bir ülke haline gelmiştir. Dolayısıyla, biz, bugün, 4369 öncesine sadece bir dönüş yapıyor değiliz; 4369'un uygulanmaması dolayısıyla sistemde dolaylı vergilerin ağırlığının arttığı bir ortamda dolaysız vergilerde yeni girişimler yapma imkânından da mahrum bırakılıyoruz. Bunun tabiî bir uzantısı, Türkiye'de kayıtdışı ekonomiye selam verme olayıdır. Türkiye'de, kayıtdışı ekonomiye bu şekliyle bir açılım yapmak, tam da bu kayıtdışı ekonominin artık daha fazla genişlemesine izin vermemek gibi bir olay bugün gündemimize gelmesi gerekirken, bunu yapmak, Türkiye'nin, üyesi olmak istediği gelişmiş ülkeler dünyası açısından da, çok kısa süre sonra, önemli tepkiler alacağı bir yola girdiğinin işaretidir. Türkiye, aslında, bu getirilen düzenlemelerle yanlış yola girmektedir.

Biraz önce, burada, arkadaşlarım söyledi, hayat standardı meselesi, işte, bütün bu düzenlemeler bağlamında, tekrar 1998 öncesine gitme bağlamında komisyonda gündeme getirilmiştir ve bu gündeme getiriliş de, bir gece yarısı önergesiyle olmuştur; yani, iktidar partisinin, seçim öncesinde "sivil toplum kuruluşlarıyla, meslek odalarıyla her türlü mutabakatı sağlayarak biz yasaları oluşturacağız" söylemine rağmen, bir hükümet önerisi olarak gelmeden, Mecliste, komisyonda, bir gece yarısı önergesi olarak gündeme getirmiştir. Bu yolun da, aslında, iktidarın birtakım düzenlemeleri yapmakta, hükümet olarak da yeterli cesareti gösteremeyip, bunu, Meclis üzerine bıraktığını ve kamuoyunun tartışmasına en az zamanı bırakacak yöntemleri seçtiğini göstermesi bakımından ibret verici olduğunu düşünüyoruz.

Bu nedenle, bu maddenin de bu şekliyle oylanmasına, burada, muhalefet ederek, görevimizi yerine getireceğimizi belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Oyan.

3 üncü madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

3 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 4. - 193 sayılı Kanunun mülga mükerrer 80 inci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Mükerrer Madde 80. - Aşağıda yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır.

1. İvazsız olarak iktisap edilenler ile 3 ay süreyle elde tutulan ve Türkiye'de kurulu menkul kıymet borsalarında işlem gören hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar.

2. 70 inci maddenin birinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yazılı hakların (ihtira beratları hariç) elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

3. Telif haklarının ve ihtira beratlarının müellifleri, mucitleri ve bunların kanunî mirasçıları dışında kalan kimseler tarafından elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

4. Ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

5. Faaliyeti durdurulan bir işletmenin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasından doğan kazançlar.

6. İktisap şekli ne olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70 inci maddenin birinci fıkrasının 1, 2, 4 ve 7 numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye tâbi çiftçilerin ziraî istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve hakların, iktisap tarihinden başlayarak dört yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış sayılır.)

Bu maddede geçen "elden çıkarma" deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasını ifade eder.

Bir takvim yılında elde edilen değer artışı kazancının 10 milyar liralık kısmı gelir vergisinden müstesnadır.

Faaliyetine devam eden ticarî bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından veya ticarî işletmeye dahil amortismana tâbi iktisadî kıymetlerle birinci fıkrada yazılı hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar ticarî kazanç sayılır ve bunlara ticarî kazanç hakkındaki hükümler uygulanır."

BAŞKAN - 4 üncü madde üzerinde şu ana kadar herhangi bir söz talebi yok.

Söz talebi olmadığına göre, 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 5. - 193 sayılı Kanunun 81 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Vergilendirilmeyecek değer artışı kazançları

Madde 81. - Aşağıdaki yazılı hallerde değer artışı kazancı hesaplanmaz ve vergilendirilmez :

1. Ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde, kanunî mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dahil iktisadî kıymetlerin kayıtlı değerleriyle (bilanço esasına göre defter tutuluyorsa bilançonun aktif ve pasifiyle bütün halinde) aynen devir alınması.

2. Kazancı bilanço esasına göre tespit edilen ferdi bir işletmenin bilançosunun bir sermaye şirketine aktif ve pasifiyle bütün halinde devrolunması, devir alan şirketin bilançosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdi işletmenin sahip veya sahiplerinin şirketten, devir bilançosuna göre hesaplanan öz sermayesi tutarında ortaklık payı alması (Bu ortaklık payını temsil eden hisse senetlerinin nama yazılı olması şarttır.)

3. Kolektif ve adi komandit şirketlerin bu maddenin 2 numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde nev'i değiştirerek sermaye şirketi haline dönüşmesi (Kolektif ve adi komandit şirketlerin şekil değiştirerek anonim şirket haline dönüşmesi halinde şekil değiştiren kolektif ve adi komandit şirketlerin ortaklarının anonim şirketteki ortaklık paylarını gösteren hisse senetlerinin nama yazılı olması şarttır.)"

BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum :

MADDE 6. - 193 sayılı Kanunun mülga mükerrer 81 inci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Mükerrer Madde 81. - Değer artışında safi kazanç, elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından, elden çıkarılan mal ve hakların maliyet bedelleri ile elden çıkarma dolayısıyla yapılan ve satıcının uhdesinde kalan giderlerin ve ödenen vergi ve harçların indirilmesi suretiyle bulunur. Hâsılatın ayın ve menfaat olarak sağlanan kısmının tutarı Vergi Usul Kanununun değerleme ile ilgili hükümlerine göre tayin ve tespit olunur.

Maliyet bedelinin mükelleflerce tespit edilememesi halinde maliyet bedeli yerine; Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre, takdir komisyonlarınca tespit edilecek bedel, kazancı bilanço veya işletme hesabı esasına göre tespit edilen işletmelerde ise son bilançoda veya envanter kayıtlarında gösterilen değer esas alınır.

İşletmeye dahil amortismana tâbi iktisadî kıymetlerin elden çıkarılması halinde, iktisadî kıymetlerin maliyet bedeli yerine amortismanlar düşüldükten sonra kalan net değeri esas alınır.

Menkul kıymetlerin elden çıkarılmasında, iktisap bedelinin tevsik edilememesi halinde Vergi Usul Kanununun 266 ncı maddesinde yazılı itibari değer iktisap bedeli olarak kabul edilir.

Dar mükelleflerin (kurumlar dahil), yabancı sermaye mevzuatına göre ilgili mercilerden izin almak suretiyle, Türkiye'ye bizzat getirdikleri nakdî veya aynî sermaye karşılığında iktisap ettikleri menkul kıymetler ile iştirak hisselerini elden çıkarmalarından doğan değer artışı kazançlarının hesabında, kur farkından doğan kazançlar dikkate alınmaz. Şu kadar ki, bu mükelleflerin Türkiye'de elde ettikleri kazançların, münhasıran bu menkul kıymet veya iştirak hisseleri dolayısıyla elde edilen menkul sermaye iratlarından ve bu kıymet veya hisselerin elden çıkarılmasından doğan değer artışı kazançlarından ibaret olması şarttır. Bu mükelleflerin, Türkiye'de menkul kıymet alım satımıyla devamlı olarak uğraşmaları halinde, kur farkından doğan kazançlar da ticarî kazancın hesabında dikkate alınır.

Kur farkından doğan kazançların hesabında, menkul kıymet veya iştirak hisselerinin iktisabına tahsis edilen yabancı sermayenin bu kıymet veya hisselerin iktisap tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuruna göre hesaplanan Türk Lirası karşılığı ile bu kıymet veya hisselerin elden çıkarılması tarihindeki aynı miktar yabancı sermayenin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuruna göre hesaplanan Türk Lirası karşılığı arasındaki fark esas alınır.

Mal ve hakların elden çıkarılmasında iktisap bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların, elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilir."

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 7. - 193 sayılı Kanunun 82 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Arızi kazançlar

Madde 82. - Vergiye tâbi arızi kazançlar şunlardır :

1. Arızi olarak ticarî muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde edilen kazançlar.

2. Ticarî veya ziraî bir işletmenin faaliyeti ile serbest meslek faaliyetinin durdurulması veya terk edilmesi, henüz başlamamış olan böyle bir faaliyete hiç girişilmemesi, ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hâsılat.

3. Gayrimenkullerin tahliyesi veya kiracılık hakkının devri karşılığında alınan tazminatlar ile peştemallıklar (kiracıya ait tesisat ve malların tahliye ve devri sırasında kiralayan veya yeni kiracıya devrinde doğan kazançlar dahil).

4. Arızi olarak yapılan serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla tahsil edilen hâsılat.

5. Gerçek usulde vergiye tâbi mükelleflerin terk ettikleri işleri ile ilgili olarak sonradan elde ettikleri kazançlar (zarar yazılan değersiz alacaklarla, karşılık ayrılan şüpheli alacakların tahsili dahil).

6. Dar mükellefiyete tâbi olanların 45 inci maddede yazılı işleri arızi olarak yapmalarından elde ettikleri kazançlar.

Bir takvim yılında 1, 2, 3 ve 4 numaralı bentlerde yazılı olan kazançlar (henüz başlamamış olan ticarî, ziraî veya meslekî bir faaliyete hiç girişilmemesi ile ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen kazançlar hariç) toplamının 10 milyar liralık kısmı gelir vergisinden müstesnadır.

Bu maddede geçen "hâsılat" deyimi alınan para ve ayınlarla diğer suretlerle elde edilen ve para ile temsil edilebilen menfaatleri ifade eder.

Arızi kazançların safi miktarı aşağıdaki şekilde tespit olunur.

1. Bu maddenin birinci fıkrasının 1 numaralı bendinde yazılı işlerde satış bedelinden maliyet bedeli ve satış dolayısıyla yapılan giderler indirilir.

2. Bu maddenin birinci fıkrasının 2, 3, 4 ve 5 numaralı bentlerinde yazılı işlerde elde edilen hâsılattan tevsik edilmek kaydıyla yapılan giderler indirilir.

3. Bu maddenin birinci fıkrasının 6 numaralı bendinde yazılı işlerde, 45 inci madde hükümleri uygulanır."

BAŞKAN - 7 nci madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum :

MADDE 8. - 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;

1. - Geçici 46 ncı maddesinin 1 numaralı fıkrasında yer alan "beş yıldan fazla" ve "beş yıllık süre" ibareleri sırasıyla "dört yıldan fazla" ve "dört yıllık süre", 2 numaralı fıkrasında yer alan "2003 yılı" ibaresi "2002 yılı",

2. - Geçici 55 inci maddesinde yer alan "1.1.1999 - 31.12.2002 tarihleri arasında" ibaresi "1.1.1999 - 31.12.2003 tarihleri arasında",

3. - Geçici 59 uncu maddesinde yer alan "31.12.2004 tarihine kadar," "26.7.2001 - 31.12.2002 tarihleri arasında" ve "80 inci" ibareleri sırasıyla "31.12.2005 tarihine kadar," "26.7.2001 - 31.12.2003 tarihleri arasında" ve "mükerrer 80 inci",

Şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Grubumuz adına İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kumkumoğlu.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kumkumoğlu.(CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kumkumoğlu, buyurun.

CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum ve aynı zamanda, aydınlık Türkiye'nin yılmaz savunucusu, büyük yurtsever, Doç. Hablemitoğlu'nun katledilişini nefretle kınıyor, bu vesileyle yakınlarına ve tüm halkımıza başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin ağırlıklı olarak komisyonda ortaya koydukları tavrın, davranışın televizyonlar aracılığıyla geniş kitlelere yaygınlaşması ve toplumumuzdaki muhataplarının söz konusu değişikliklere ilişkin çok kısa sürede ortaya koymuş oldukları olağanüstü tepki, Genel Kurulumuza görüşülmek üzere indirilen vergi kanunlarına ilişkin bu tasarıda yer alan bazı hükümlerin, bölümlerin geri çekilmesini sağladı; ama, buradan şunu anlamayalım: Bu metinlerin bir kısmı geri çekildi, o zaman geriye kalanlar herhalde doğrudur. Maalesef, geride kalan bölümlere ilişkin aynı eksiklikler, yanlışlıklar, sakatlıklar devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, hükümet tarafından, önce Plan ve Bütçe Komisyonuna ve oradan da Genel Kurulumuza getirilen tasarı metninin, özellikle üzerinde konuşmakta olduğumuz 8 inci maddesinin bir, iki ve üçüncü bentleriyle, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun geçici 46, 55 ve 59 uncu maddelerinde bazı tarih değişiklikleri yapılmak istenmektedir. İlk bakışta, çok doğal, sıradan, kabul edilmesinde herhangi bir mahzur görülemeyecek bir içerik taşıyan bu talebin, özellikle geçici 59 uncu maddesinin ne anlama geldiğini, ayrıntılarıyla, hem milletvekili arkadaşlarımızın, ama daha çok da televizyonları aracılığıyla bizi, bu Parlamentoda tartıştıklarımızı, ne yapmaya çalıştığımızı izleyerek görmeye çalışan halkımız tarafından çok rahat anlaşılabilir ve hangi sebeplerle, niçin kabul edilemez olduğunu daha rahat biçimde görebileceği bir biçime, şekle dönüşebilir diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarı önümüze şöyle geliyor; özellikle 8 inci maddenin üçüncü bendini okuyorum: "Geçici 59 uncu maddesinde yer alan '31.12.2004 tarihine kadar', '26.7.2001 - 31.12.2002 tarihleri arasında' ve '80 inci' ibareleri sırasıyla '31.12.2005 tarihine kadar', '26.7.2001-31.12.2003 tarihleri arasında' ve 'mükerrer 80 inci' şeklinde değiştirilmiştir."

Belki yasa tekniği açısından böyle yapılması gereklidir, doğrudur; ama, ben inanıyorum ki, ne konuyla yeterince ilgisi olmayan, hele ne de şimdi buradan acaba ne anlatılmak isteniyor, ne yapılmak isteniyor, Parlamentoda bizim milletvekillerimiz ne konuşuyor diye bizi izlemeye çalışan yurttaşlarımızın çok büyük bir çoğunluğu, bu değişiklikle yapılmak isteneni -haklı olarak- anlayamayacaklardır ve bizim de neyi değiştirmeye çalıştığımızı, neyi değiştirdiğimizi göremeyeceklerdir.

O nedenle, ben, önce, bu geçici 59 uncu maddeyi sizlere okumak istiyorum: "31.12.2004 tarihine kadar, 26.7.2001-31.12.2002 tarihleri arasında ihraç edilen devlet tahvilleri ve hazine bonolarının faiz gelirleri ve elden çıkarılmasından sağlanan değer kazançlar toplamının 2001 yılında 50 milyar lirası, 2002 ve izleyen yıllarda bu tutarın ve artırılmış tutarın her yıl için belirlenen yeniden değerlendirme oranında artırılmasıyla bulunacak tutar Gelir Vergisinden müstesnadır."

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeniden değerlendirmeyle bugün ulaşılan rakam 607 milyar liradır. Yani, biz burada herkesin anlayabileceği biçimiyle şunu sağlamaya çalışıyoruz; daha doğrusu, hükümet, şunu talep ediyor bizlerden: 607 milyar liralık devlet tahvili ve hazine bonosu geliri elde edenlerin bu gelirlerinin tamamı vergiden muaf olsun. Bizden, 607 milyar liralık devlet tahvili ve hazine bonosu geliri elde edenlerin bu gelirlerinin tamamının, bu rakamlarla ifade edilen değişiklikle, tarihlerle ifade edilen değişiklikle vergiden muaf tutulması talep edilmektedir. Önce, sayın milletvekillerimizin, daha da önemlisi, değerli yurttaşlarımızın bu bilgiyi edinmelerinin en doğal hakları olduğunu düşünüyorum.

2001 yılının olağanüstü güç koşullarında her türlü vergi adaletini bir tarafa bırakarak yürürlüğe konulan bu geçici maddenin tasarıdan çıkarılması, Kurulumuzun adalet anlayışının güçlenmesine ve gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, devletimizin olağanüstü borç yükü altına girdiği, borçları çevirebilmenin her türlü adalet duygusunun önüne geçtiği, dünyadaki bütün güçlü ekonomileri sarsan krizlerin yaşandığı, malî yapılarındaki bozulmalar nedeniyle onlarca bankamızın batma noktasına geldiği, ekonominin hızla küçüldüğü, ihracatın azaldığı, uluslararası kurumlardan kaynak temin etmenin olağanüstü güçleştiği bir süreçte yürürlüğe giren bu uygulamanın, borçlanma imkânları ve argümanlarının nispeten arttığı, daha uzun vadeli borçlanmalara gidebildiğimiz, ekonominin büyüme sürecine girdiği, ihracatın ve döviz rezervlerinin kısmen arttığı bir dönemde, çok az sayıda kişiye hiçbir adalet kavramıyla örtüştüremeyeceğimiz böyle bir ayrıcalığın tanınmasını sürdürmeyi birlikte kabul etmemeliyiz.

Değerli milletvekilleri, en küçük mevduat sahibinin bankadaki tasarrufundan elde ettiği nemadan yüzde 16'dan başlayarak aşağıya doğru belirli oranlarda stopaj alınmaktadır. Başta küçük tasarruf sahiplerine karşı yapılan bu haksızlık, aslında, toplumun bütün kesimlerine yönelik bir çifte standarttır. İşsizlik en büyük sosyal yaramız olarak karşımızda duruyor. Seçim meydanlarında, herhalde hepimizin ilk telaffuz ettiği, herhalde yurttaşımızdan ilk beklenti olarak aldığımız, çözülmesi için çaba sarf edeceğimize, gayret sarf edeceğimize söz  verdiğimiz işsizlik, en büyük yaramız olarak karşımızda duruyor ve çözüm olarak, her vesileyle, üretimin artırılması gerektiğinden söz ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, 607 milyar liralık, vergiden muaf, net kazanç elde edebilmek için kaç trilyon liralık yatırım yapmak lazım? İçimizde, sanıyorum, çok sayıda bu tür yatırımları olan arkadaşlarımız vardır. Kaç işçi çalıştırmak lazım? Ne kadar risk üstlenmek lazım? Hangi yatırımın böyle bir kârı, hiç tartışmasız, yüzde 100 garantili bize geri döndürme şansı var? Kaç KOBİ'miz, kaç büyük esnafımız, bir yıllık faaliyetinin sonucunda böyle bir parayı her türlü riskten uzak bir biçimde kazanabiliyor? Bu anlayışın devam ettiği bir ortamda, kimden, hangi haklı gerekçelerle yatırım yapmasını, üretimi artırarak işsizliğin azalmasına yardımcı olarak, ülkeye, insanımıza katkı yapmasını talep edebiliriz?

Sayın milletvekilleri, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Odasının, çoğumuza geldiğini tahmin ettiğim mektubundan, size, kısa bir bölüm okumak istiyorum:

"57 nci hükümetin uyguladığı ekonomik politikalar sonucu ülkemizdeki tüm kesimlerin fakirleştiği, esnaf ve sanatkârlarımızın da bu olumsuzluklardan etkilendiği, küçük sermayenin eriyip yok olduğu, bunun iflaslara, kepenk kapatmalara, işsizliğin artmasına, üretimin, dolayısıyla devlete olan katkılarımızın azalmasına sebep olduğu, sizin de çok iyi bildiğiniz acı bir gerçektir.

Ortadireğin gerçek temsilcisi olan esnaf ve sanatkârların kırksekiz yılda Halk Bankasından kullandığı 420 trilyon krediyi, çok kısa ve çok zorda olduğu bir dönemde ödettirilmeye zorlanmış, vadesinde ödenemeyenler vadesi geleceklerle beraber takibe alınmış, hırsız bile evine kadar kovalanmazken, mensuplarımız âdeta nefes alamaz hale getirilmiş, esnaf ve sanatkârların cinnet geçirme, intihar olayları olağan hale gelmiştir. "

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.

Esnafımızın içerisine düşürüldüğü zorluklardan ve takiplerden cinnet geçirme noktasına geldiği ve bizden çözüm beklediği bir süreçte, bir taraftan nihayet geri çekme durumunda kaldığımız, esnafımız için mesleğini sürdürmeyi dahi zorlaştıracak hayat standardı uygulamasını getirirken, öte taraftan, 607 milyar liralık faiz gelirini vergiden muaf tutmak, en azından, esnafımızla, toplumumuzla alay etmektir.

Milyonlarca yurttaşımızın işsiz olduğu, 10 000 000'u aşkın yurttaşımızın açlık sınırının altında yaşadığı, 250 875 000 liralık asgarî ücretten aldığımız vergiler ve kesintilerle onu 184 251 000 liraya indirdiğiniz, SSK emeklisine 240 000 000, memur emeklisine 356 540 000, en düşük Bağ-Kur emeklisine 105 000 000 lira aylık verebildiğimiz, üstelik, bu aylıkları alabilmek için emeklilerimizin günlerce kuyruklarda beklediği hepimizin her gün karşılaştığı, tanık olduğu gerçekler durumundayken, bir önceki hükümet döneminde memurlar için uygulanan 100 000 000 liralık brüt artışın, söz verilmesine rağmen, hâlâ, işçi ve Bağ-Kur emeklilerine verilemediği bir dönemde, yoksulluğa itilmiş, Anadolu'nun dörtbir tarafında yurttaşlarımızın bir poşet yardım alabilmek için birbirlerini ezdiği, yıllarca devlete, ülkeye hizmet ettikten sonra yoksulluk sınırının çok altında aldığı ücretler nedeniyle pazarlarda tezgâhların altından yüzlerini kapatarak -aslında başkalarının utanması gereken konumu kendi utancı haline dönüştürerek- atık sebzeleri toplamaya çalışan emekli memurlarımızın varlığı bir gerçekken, 607 milyar liralık bir muafiyetin bu ülkede hiç kimse için hiçbir şekilde bir hak olamayacağını düşünüyoruz ve bu teklifin yasa metninden çıkarılmasını öneriyoruz.

Saygılar sunarım.

Teşekkürler.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kumkumoğlu.

Madde üzerinde başka söz talebi?..Yok.

ABDULKADİR ATEŞ (Gaziantep)- Var efendim; şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN - Şahsı adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Abdulkadir Ateş.

Buyurun Sayın Ateş.

ABDULKADİR ATEŞ(Gaziantep)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunarak bu madde üzerindeki şahsî görüşlerimi açıklamak istiyorum.

Bugün Türkiye 200 milyar doların üzerinde bir borç batağına battıysa, 1980'li yılların başında "vergi alma, borç al" felsefesiyle batmıştır. Maalesef, bugün, bu hükümetin de aynı felsefeyi devam ettirmek üzere olduğunu görüyoruz.

Evet, bugün de artık "ekonomiyi düzelteceğiz" diye yola çıkan, halkımızdan oy isteyen bir iktidar, bir siyasî parti, aynı şekilde, vergi yerine yine borçlanarak gününü  gün etmek, belki, sorunlarımızı bir süre erteleyerek, ama, daha kötüye götürerek, Türkiye'yi götürmeye çalışmakta.

Değerli milletvekilleri, 1995 yılıyla 2002 yılı arasında bu ülke, rantiyeye 195 milyar dolardan fazla para ödemiştir, faiz ödemiştir. Evet, bugün enflasyonun yüzde 30'lar civarında olduğunu görüyoruz, oraya doğru gidiyor; ama, reel faizlere, gerçek faizlere baktığımız zaman, yıl ortalaması yüzde 60'lar dolayında olacak. Bugün yine birkaç puan arttı, yüzde 56'ya çıktı faizler. Dünyanın hiçbir yerinde yüzde 30'lara yaklaşan reel bir faiz kazancı yoktur. Bugün, sizin, bu maddeyi kabul etmekle, aynı felsefeyi, aynı faizci anlayışı devam ettirdiğinizi, altını çizerek hatırlatmak isterim. Sosyal demokrat anlayış buna karşıdır. Böyle bir gidişatın olmaması gerektiğini, böyle bir gidişatın ülke ekonomisini tıkayacağını, çıkmaza sokacağını buradan uyarmak istiyorum.

Şüphesiz, elinde kaynağı olan bir insanın gelir elde etme hakkı vardır; ama, bu gelir, adil bir biçimde olmalıdır. Evet, parasını borç vererek, bir yatırımcıya kullandırarak insanlar bir gelir elde edebilir, bunun yanlış bir yönü yoktur; ama, bu, makul bir düzeyde olmalıdır, bir ülke ekonomisinin kaldıracağı bir düzeyde olmalıdır.

Siz, sadece 607 milyarlık bir geliri vergiye tabi tutacağız diyorsanız eğer, haksızlık ediyorsunuz, ülkenin reel ekonomisinin gelişmesini istemiyorsunuz demektir. Hani reel ekonomiyi canlandıracaktık?! Hani üretimi artıracaktık?! Programlarınızda yazılıydı bunlar!

Bu maddenin geçmesiyle, ne reel ekonomi canlanacaktır ne istihdam artacaktır, ne iç tüketim ne de dış tüketime, daha doğrusu ihracata yönelik bir girişim destek bulacaktır diyorum. Lütfen, dikkatli olalım, kendi kendimizle çelişmeyelim, halkımıza vermiş olduğumuz sözleri hatırlayalım diyorum.

Bu bendin, benden önce konuşan Grup sözcümüzün de belirtmiş olduğu gibi, bu maddeden çıkarılmasının, daha kabul edilebilir ve Türkiye gerçeklerine daha uygun bir miktarın konulmasının gerekli olduğuna inanıyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ateş.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/284) esas numaralı tasarının 8 inci maddesinin 3 numaralı bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.18.12.2002

           Mustafa Özyürek Ali Topuz

             Mersin                   İstanbul

            M.Akif Hamzaçebi    Birgen Keleş

           Trabzon                   İstanbul

Ali Kemal Kumkumoğlu

İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, önergeniz hakkında konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutayım?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

31.12.2002 tarihine kadar ihraç edilecek devlet tahvili ve hazine bonolarından elde edilecek faiz gelirlerine ilişkin olarak 2001 yılının ekonomik şartlarında getirilmiş olan Gelir Vergisi istisnasının 1 yıl daha uzatılması vergi adaletiyle bağdaşmamaktadır.

Helen devlet tahvili ve hazine bonosu faiz gelirlerinde vergidışı kalan miktar 607 milyar Türk Lirasıdır. Asgarî ücretten vergi alınırken ve hayat standardı esasıyla zarar eden esnaftan dahi vergi alınması düşünülürken 607 milyar Türk Lirası gibi çok az sayıda kişiyi ilgilendiren büyük bir miktarın vergidışı bırakılmasına ilişkin bir uygulamanın süresinin uzatılması doğru değildir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, saat 18.20'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.05

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.20

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN (Karaman)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, 4306 Sayılı Kanun, 4481 Sayılı Kanun ve 4562 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/284) (S. Sayısı :4) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonu, tasarının görüşmelerine başlamadan önce, tasarının 9, 14 ve 17 nci maddelerini İçtüzüğün 88 inci maddesine göre geri istemiş ve maddeler komisyona verilmişti.

Şimdi, komisyonun maddelerle ilgili raporunu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

17.12.2002 tarihinde Komisyonumuzda görüşülerek kabul edilmesini takiben Yüksek Başkanlığa sunulan ve Başkanlıkça sıra sayısı 4 olarak bastırılıp dağıtılan ve Genel Kurulda görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 sayılı Kanun ve 4481 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı" tasarının geneli üzerinde yapılan müzakereler sırasında 9, 14 ve yürürlüğe ilişkin 17 nci maddelerinin yeniden değerlendirilebilmesini teminen İçtüzüğün 88 inci maddesine dayanılarak Komisyonumuza geri verilmesi talep edilmiş ve anılan maddeler ve bu maddelere ilişkin önergelerle birlikte Komisyonumuza geri verilmiştir.

Komisyonumuza geri verilen maddeler ve önergeler, Komisyonumuzun 19.12.2002 tarihinde yaptığı 3 üncü Birleşiminde, hükümeti temsilen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile Maliye Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı temsilcilerinin de katılımıyla incelenip görüşülmüştür.

Komisyonumuzda yapılan görüşmelerde; Komisyon Başkanınca, Genel Kurulda mutabakat sağlanamayacağı ve görüşmelerin uzayacağı anlaşıldığından, İçtüzüğün 88 inci maddesine dayanılarak, tasarının 9, 14 ve yürürlüğe ilişkin 17 nci maddelerinin Komisyona geri verilmesinin talep edildiği dile getirilmiştir.

Komisyonumuz metninin;

Bir vergi güvenlik önlemi olarak getirilmesine rağmen zamanla götürü vergilemeye dönüşen ve gerçek gelir yerine tahminî geliri vergilendiren, bu nedenle ödeme gücü ilkesine ve hakkaniyete ters düşen hayat standardı esasına ilişkin 9 uncu maddesi metinden çıkarılmak suretiyle,

14 üncü maddesi, özel işlem ve özel iletişim vergilerinin 2003 yılında uygulanmasına imkân sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmek suretiyle,

Yürürlüğe ilişkin 17 nci maddesi, 9 uncu maddenin metinden çıkarılması nedeniyle yeniden düzenlenmek suretiyle,

Kabul edilmiştir.

Ayrıca Komisyonumuzda, metinden çıkarılan madde nedeniyle Genel Kurulda madde numaralarının teselsül ettirilmesi gerektiği de ifade edilmiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun onayına sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla arz olunur.

 

Başkan

Başkanvekili

Sözcü

 

Sait Açba

M. Altan Karapaşaoğlu

Ekrem Erdem

 

Afyon

Bursa

İstanbul

 

 

(İmzada bulunamadı)

 

 

Kâtip

 

 

 

Mehmet Sekmen

Mahmut Göksu

Mehmet Melik Özmen

 

İstanbul

Adıyaman

Ağrı

 

Ruhi Açıkgöz

Bülent Gedikli

Mehmet Zekai Özcan

 

Aksaray

Ankara

Ankara

 

Osman Kaptan

Mehmet Mesut Özakcan

Ali Osman Sali

 

Antalya

Aydın

Balıkesir

 

(14 üncü maddeye karşıyım)

(14 üncü maddeye karşıyım)

 

 

Ali Kemal Deveciler

Aziz Akgül

Ömer Abuşoğlu

 

Balıkesir

Diyarbakır

Gaziantep

 

(İmzada bulunamadı)

 

 

 

Nurettin Canikli

M. Emin Murat Bilgiç

Alaattin Büyükkaya

 

Giresun

Isparta

İstanbul

 

Birgen Keleş

Ali Kemal Kumkumoğlu

Ali Topuz

 

İstanbul

İstanbul

İstanbul

 

(14 üncü maddeye karşıyım)

(İmzada bulunamadı)

(14 üncü maddeye karşıyım)

 

 Kıvılcım Kemal Anadol

Hakkı Akalın

Mehmet Ceylan

 

İzmir

İzmir

Karabük

 

(14 üncü maddeye karşıyım)

(14 üncü maddeye karşıyım)

 

 

Y. Selahattin Beyribey

Taner Yıldız

Ali Er

 

Kars

Kayseri

Mersin

 

Gürol Ergin

Sabahattin Yıldız

Kâzım Türkmen

 

Muğla

Muş

Ordu

 

(14 üncü maddeye karşıyım)

 

(14 üncü maddeye karşıyım)

 

Abdülkadir Kart

Enis Tütüncü

Faruk Nafiz Özak

 

Rize

Tekirdağ

Trabzon

 

 

(14 üncü maddeye karşıyım)

 

 

Mehmet Akif Hamzaçebi

 

Mustafa Zeydan

 

Trabzon

 

Hakkâri

 

(İmzada bulunamadı)

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun raporuna göre, tasarının, görüşeceğimiz 9 uncu maddesi tasarı metninden çıkarılmıştır. Bu nedenle, komisyon metninin 10 uncu maddesini 9 uncu madde olarak okutuyorum:

MADDE 9. - 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (7) numaralı bendi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu konuşacak efendim.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, umarım ismini düzeltirsiniz; Ali, maalesef, adımda yok, sadece Kemal Kılıçdaroğlu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde söz aldığım metin bir cümleden ibaret, Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrasının 7 numaralı bendini yürürlükten kaldıran bir metin. Şimdi, bu metnin mevcut halini, izin verirseniz, kısaca okuyayım: Maliye müfettişleri, hesap uzmanları ve gelirler kontrolörlerince yapılan incelemeler sırasında, mükellefler her türlü harcama ve tasarruflarını vergisi ödenmiş veya vergiye tabi olmayan kazançlardan sağladıklarını kanıtlayamazlarsa, bunlar vergilendirilir.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu maddenin yasaya giriş şekli çok enteresandır; onun öyküsünü izninizle anlatmak istiyorum. Grup Başkanvekilimiz Sayın Mustafa Özyürek de açıkladı. 1994 yılında, İstanbul'da Hilton Otelinde bir düğün yapılır; bu düğünde dolarlar savrulur ve insanlar, çocuklar dolarları almak için kapışır. Bunu, o akşam televizyonlardan izledik ve ertesi gün de gazetelerin manşetlerinden okuduk. Dönemin Maliye Bakanı Sayın İsmet Attila, İstanbul Defterdarını arar ve sorar: "Bu kişi kimdir? Bu kadar doları nasıl harcayabiliyor? Devlete vergi ödemiş mi, vergi mükellefiyeti var mı?" Araştırırlar; bu kişinin devlette vergi mükellefiyeti yok, devlete beş kuruş vergi ödememiş. Der ki: "O zaman sorun, bu parayı nereden kazandı?" Dönemin İstanbul Defterdarı der ki: "Efendim, biz, bu soruyu soramayız; çünkü, bizim böyle bir soru sormaya yetkimiz yok." O da der ki: "O zaman bir tasarı hazırlayın, en azından, biz, devlet olarak, bu şekilde davrananlara bu paranın kaynağını soralım."

Değerli arkadaşlarım, siz, işte, şimdi, bu maddeyi kaldırıyorsunuz. Ben eski hesap uzmanıyım, çok kişiye soruldu; eskiden vardı bunun uygulamaları.

Değerli arkadaşlarım, devletin saygınlığı, devletin kayıtlı ekonomiyi güçlendirmesiyle paralel gider. Vergi cennetlerine, kimse saygın devlet olarak bakmaz. Onlar, kumarbaz devlettir. Kumarbazlar oralarda yetişirler. Vergi kaçıranlar paralarını oraya götürürler ve herkes de bilir ki, bu ülkeler dünyada karapara cennetleridir.

Değerli arkadaşlarım, az önce, burada, ödeme gücü ilkelerine ve hakkaniyete ters düştüğü gerekçesiyle hayat standardını geri çektiniz. Peki, elinizi vicdanınıza koyun, otellerde dolar savuranlara "yahu, arkadaş, bu ülkede tüyü bitmemiş yetimin hakkı var, sen bu ülkede gelir kazandın, lütfet de beş kuruş da sen vergi öde, senin de bu topluma karşı saygınlığın var, hürmetin var..."

Şimdi, bir değerli milletvekili dedi ki: "Bu, CHP'nin seçim bildirgesinde de vardı." Evet, vardı; ama, biz "bir yıl süreyle, getir paranı, sermaye koy, bu ülkeye getir, söz veriyoruz hesabını sormayacağız, nereden bulduğunu da sormayacağız..." Ama, artık, elimizi vicdanımıza koyalım. Doğrusunu yapalım. Bu ülkeyi karapara cenneti yapmaya, Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunun hakkı var mı arkadaşlar? Niçin, biz bunu böyle yapıyoruz?

Bakın, ben, size bir örnek daha vereceğim. 1980 sonrasında, 506 sayılı SSK Yasasında bir değişiklik yapıldı. Aranızda, SSK eski genel müdürü değerli arkadaşım da var, eski genel müdür yardımcısı arkadaşım da var, sizlerin sıralarında oturuyorlar. Orada, şöyle bir değişiklik yapıldı: Denetimlerde, vergi mükellefinin, daha doğrusu işverenin kayıtları esas alınır. Sigorta müfettişi gidiyor; 20 katlı bina; soruyor "bu binayı kaç işçiyle yaptınız" diye, aldığı cevap: "Bu binada hiç işçi çalışmadı." "Getir kayıtlarını" diyor; bakıyorlar, doğru; ne bordro  var ne de kayıtlarda işçi görünüyor. Devletin denetim elemanı diyor ki: "Teşekkür ederim; demek ki, bu binada hiç işçi çalışmadı." Bu, ne zaman değişti: Mevcut madde, yani kaldırmak istediğiniz madde Parlamentoda kabul edildiği yıl, SSK Yasasında da aynı konu değiştirildi ve orada da, en azından asgari işçilik uygulaması getirildi.

Değerli arkadaşlar, bir düzenleme yaparken şunu gözardı etmememiz lazım: Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Elbette kayıtdışı parayı biz kayda almak istiyoruz, elbette ki bu para bu ülkeye gelsin; ama, bakın, biz CHP olarak şunu düşünüyorduk: "Bu parayı getir, reel sektöre yatır, fabrika kur, sana söz veriyoruz sormayacağız kaynağını." İki işçi çalışır, üç kişi akşam evine ekmek götürür. Sizin getirdiğiniz bu düzenlemede, bunların hiçbirisi yok, istediğiniz gibi harcayabilirsiniz; yat alabilirsiniz, kat alabilirsiniz, kumarda dağıtabilirsiniz, satabilirsiniz... Hiçbir şey yok. "Fabrika kurabilirsiniz" demiyorsunuz. Bari getirin, şurada "reel sektöre gelen paranın kaynağını sormayız" deyin, hiç değilse, bu para gelsin. Getirin "az gelişmiş bölgelere yatırım yapanın kaynağını sormayacağız" deyin, ona da razıyız. Gitsin adam, Şırnak'a yatırım  yapsın, Van'a yatırım yapsın, Elazığ'a yatırım yapsın, Ordu'ya yatırım yapsın.

Bakın, sizin getirdiğiniz düzenleme, tam tersi bir uygulama. Kumar kazançlarını verginin dışında tutuyorsunuz arkadaşlar; kumar kazançlarını verginin dışında tutuyorsunuz!

Bakın, Devlet Planlama Teşkilatının bir yayınının bir bölümünden size bir şey okuyorum kayıtdışı ekonominin büyüklüğünü göstermek için. 1999'da kayıtdışı ekonominin kayıtlı gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 58, 2000 yılında yüzde 54,7, 2001 yılında yüzde 66,2. Peki, değerli arkadaşlarım, kayıtdışı ekonomiye bel bağlayan bir siyasal anlayışın kayıtlı ekonomiyi özendireceği burada nerede var?! Hiçbir yerde yok. Biz, elbirliğiyle güzel şeyler yapalım diyoruz. Gerçekten de, bu ülkenin yurt dışına kaçmış parası varsa gelsin. Her türlü imkânı sağlayalım, yatırım yapsın burada; ama, geldiği zaman da kayda girsin bu para; kayda girsin ki, biz de bilelim.

Şimdi, bakın, asgarî ücretliden vergi alıyoruz, köşesinde oturup, devlet faizinden 607 milyar lira gelir elde edenden beş kuruş vergi almıyoruz. Vicdanımız sızlamaz mı arkadaşlar?! Asgarî ücretli, evine ekmek götürmek için hesap yapıyor, acaba ben ne yapabilirim diye. Biz de seçim meydanlarında, rant sınıfını vergileyeceğiz, rantiyeyi vergileyeceğiz dedik, sizler de dediniz. Niye düzeltmiyoruz arkadaşlar?! 607 milyar lira... Az önce kabul ettiniz ve bunlar, bundan böyle vergi vermeyecekler. Size hayırlı olsun!.. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar?! Bunun adı hakkaniyet, bunun adı adalet, bunun adı insan haklarına uygunluk... Burada, Anayasanın 73 üncü maddesinde yer alan "ödeme gücüne göre vergi alınır" ilkesine aykırılık var arkadaşlar.

Ben, hiçbir şey söylemedim. Sizi, sizin vicdanınızla baş başa bırakıyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu'na teşekkür ediyoruz.

9 uncu madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, değerli üyeler; görüşülmekte olan tasarının 9 uncu maddesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Müsaade ederseniz, önce biraz geriye gidip, 4369 sayılı Kanun, yani malî milat olarak bilinen uygulamayı yürürlüğe koyan kanunla ilgili çok ilginç bazı düzenlemeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu, son derece önemli; çünkü, bu kanunun mantığını, bu kanunu yapanların mantığını ortaya koymak açısından, gerçekten, bunun ifade edilmesi gerekiyor.

Bu kanunda bir düzenleme vardı. Esnaf muaflığından faydalanmak için esnaf muafiyet belgesi alınması zorunluluğunu getirmişti bu kanun. Eğer, bu belge alınamaz ise o kişi esnaf muaflığından faydalanamıyordu. Esnaf muaflığı, hamallar için, evinde elişi ya da benzeri birtakım işlerle hayatını idame ettirmeye çalışan en alt gelir grubunda bulunan insanlar için getirilmiş bir düzenlemedir. Kanun şunu söylüyordu bu kişilere: Eğer, siz, esnaf muaflığından faydalanmak istiyorsanız, önce, gideceksiniz esnaf odasına kaydolacaksınız. Tabiî, bunun için bir ücret ödeyeceksiniz; o da yetmiyor; esnaf muafiyet belgesi alacaksınız, her yıl yenileyeceksiniz bunu ve bunun için de bir harç ödeyeceksiniz. 1998 yılı rakamlarıyla, yanlış hatırlamıyorsam, bu rakam 12 000 000 liraydı. Söylediğim gibi, esnaf muafiyeti bu düzenleme hamallar ve benzeri faaliyetlerle hayatını idame ettiren insanlarımız için getirilmişti, daha sonra kaldırıldı. Bir ekmeğin hesabını yapan bu vatandaşlarımıza böyle bir muamele, böyle bir işlemden geçtikten sonra muafiyetten faydalandırma tam anlamıyla bir zulümdür. Bu da görüldüğü için daha sonra kanun değiştirildi. Tabiî, bu, bu kanunu düzenleyenlerin mantığını ortaya koymak açısından son derece önemlidir.

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, bugün, vergi sistemimizde çok büyük çarpıklıklar vardır; bir kısmını bugün gördük, bir kısmı da geçti. Burada  ifade edilmeyenler de var; en başta vergi oranlarının yüksekliği. Kurumlar Vergisini ele alalım. Yüzde 33 nominal vergi var; daha sonra, kâr dağıtımı yapılırsa, yüzde 15 stopaj var ve ayrıca, daha sonra, üçüncü aşamada, kâr dağıtımı alan kişi açısından menkul sermaye iradı tekrar belli bir rakamı aşarsa beyanname veriyor ve vergilendiriliyor; nominal olarak yüzde 60'ın üzerine çıkıyor; ama, reel olarak bazı sektörlerde yüzde 100'ün üzerine çıkıyor; yani, kazandığının tamamını vergi olarak ödüyor ve ayrıca, sermayesi vergilendiriliyor; bunun anlamı budur; bunlar realitedir.

Bakın, sektörlerimizden somut örnek verelim; kuyumcular... Kuyumcular açısından o kadar yürütülmesi imkânsız bir vergi sistemi var ki, eğer -bir örnek olsun diye veriyorum, bunu çoğaltmak mümkün- bu kuyumcu arkadaşlarımız kanunun öngördüğü şekilde gelirlerini, kazançlarını tam olarak beyan etseler, bir yıl sonra, 20 kilo olarak başladıkları altın 15-16 kiloya düşer. Aynen böyle, olay bu.  Stok devir hızı fazla olan, stok devir hızı düşük olan mal ticaretiyle uğraşan kardeşlerimizde de böyledir. Neden; çünkü, vergi sistemi, enflasyondan doğan, gerçek olmayan fiktif kazançları da vergilendirmektedir ve burada da, bazen, reel olarak yüzde 100'ün üzerine çıkabilmektedir. Şimdi, siz böyle bir vergi rejimiyle karşı karşıyasınız; yani, tam olarak ödenmesi -en azından bazı sektörler açısından- mümkün olmayan bir vergi rejimi.

Bakın, biraz daha detaya inelim. Maliye Bakanlığı her yıl raporlar yayımlar. Bu raporlarda inceleme sonuçları açıklanır. Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulunun, Hesap Uzmanları Kurulunun, gelirler kontrolörlerinin raporları açıklanır, inceleme sonuçları açıklanır ve burada şunu görürsünüz. İncelemeye alınan 100 mükelleften 85'inde, 90'ında -yıllara göre değişir- matrah farkı tespit edilir; yani, incelemeye alınan 100 mükellefin 90'ının vergi kaçırdığı tespit edilir; her yıl böyledir aşağı yukarı bu rakam. Peki, suç kimdedir, suçlu kimdir? Tabiî, hemen diyebilirsiniz ki, vergi kaçıran 90 mükellef suçludur. Bu, en basit ve en klasik cevaptır; ama, doğru değildir. Eğer, bir kuralı uygulamak durumunda olanların, zorunda olanların yüzde 90'ı o kuralı ihlal ediyorsa, bir başka ifadeyle, bu kural, kitlenin yüzde 90'ı tarafından ihlal ediliyorsa, kuralda sıkıntı vardır değerli arkadaşlar, kuralda sıkıntı vardır; kuralın değiştirilmesi gerekir. Siz, bunu gözardı ederek, bütün bunları yok sayarak ve vergi sisteminin makul bir vergileme mantığına oturmadığını ve uygulamasına sahip olmadığı gerçeğini gözardı ederek, çok ağır, çok sert kurallar getirirseniz, işte 4369 sayılı Kanunla -biraz önce arkadaşlarımızın da ifade ettiği- ekonomideki tahribatları ortaya çıkar ve siz, yine, vergiyi toplayamazsınız. Yine, vergiyi toplayamazsınız, mümkün değil; çünkü, hiç kimse kazandığının yüzde 80'ini, yüzde 70'ini, yüzde 60'ını, hatta yüzde 100'ünü ödemez değerli arkadaşlarım. Bu gerçeklerin ışığında her şeyin ortaya konulması gerekiyor.

Şimdi, bakın, vergi sistemimizde o kadar büyük, o kadar çok hata var ki, biz, bugün, bunlardan sadece bir tanesini, ama en önemlilerden bir tanesini düzeltebildik. O da, hayat standardı esasının kaldırılması. Son derece gayri adil bir vergi, bir kelle vergisi, götürü vergi, Deli Dumrul vergisi; kazansanız da ödüyorsunuz, kazanmasanız da ve 1982 yılından beri yürürlükte. Bir yıl hariç, sürekli yürürlükte kaldı. Daha sonra geçici maddelerle uzatıldı ve en son geçici maddenin süresi de 31.12.2001 yılında doldu ve hiçbir hükümet tarafından kaldırılamadı değerli arkadaşlarım. Binlerce insanı mağdur eden bu vergi, bir yıl hariç, 1982'den beri uygulandı; sağ, sol hiçbir hükümet tarafından kaldırılmadı ve bu şeref, Adalet ve Kalkınma Partisine nasip oldu. Bundan da gurur duyuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, bazı arkadaşlarımız diyorlar ki, efendim, çok başka şeyler yapılması gerekir; yani, şunun yapılması gerekir, bunun yapılması gerekir; doğrudur. Önümüzde bir hasta var; kalbi tekliyor, apandisi patlamak üzere, kolu bacağı kırılmış. Şimdi, eğer bütün hastalıklarını aynı anda tedavi etmeye kalkarsanız, hasta gider; yani, hem kalp ameliyatı hem apandis ameliyatı aynı anda... Gerçek budur, realite budur. Bunu hepimiz biliyoruz, siz de çok iyi biliyorsunuz; ama, bizim sözümüz var, Genel Başkanımızın sözü var, hepimizin sözü var; biz, vergide makul oranı yakalayacağız ve vergide indirime gideceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) İşte, bugün, hayat standardı esasını kaldırmakla ilk adımı atmış bulunuyoruz değerli arkadaşlarım. Apandis ameliyatını yaptık...

AHMET ERSİN (İzmir) - Siz getirmediniz mi!?.. Siz getirip geri çektiniz...

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Müsaade edin...

Apandis ameliyatını başarıyla yaptık. Şimdi, bazı arkadaşlar "bunun süresi bitmişti" diyorlar; doğru, geçici maddeyle getirilmişti son dönemde ve süresi 31.12'de bitmişti; fakat, aslında bitmemişti. Neden; çünkü, önceki hükümetin geçici bütçe çalışmasında yine hayat standardı kaleminden 600 trilyon lira civarında bir gelir öngörülüyordu. Bizim şansızlığımız şu: Bütün bu düzenlemeler geçici maddelerle yapıldı ve hepsinin süresi bu dönemde bitti. Bizim şansızlığımız bu... Önce, bunu komisyonda halledip, bu tartışmalar olmasaydı diye düşünmüştüm; ama, aslında iyi oldu. Eğer komisyonda halledilmiş olsaydı, milletimiz, gerçekleri öğrenemeyecekti, bu zulüm düzenlemesini kimin kaldırdığını öğrenemeyecekti. Onun için, bence, hayırlı oldu ve çok iyi oldu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET ERSİN (İzmir) - Yani, hayret bir şey!... Bunu nasıl söyleyebilirsiniz...

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, biz şunu söyledik: Biz, vergide indirim yapacağız dedik; evet, söyledik ve ilk hamleyi yaptık. Bu hamleyle 650 trilyon liralık bir vergi yükü vatandaşın üzerinden alınmıştır ve bir aylık hükümet tarafından yapılmıştır bu, bir aylık hükümet tarafından...

AHMET ERSİN (İzmir) - Kanunda hem getiriyorsunuz hem geri çekiyorsunuz...

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yirmi yılda yapılamayanı, Adalet ve Kalkınma Partisi bir ayda yapmıştır değerli arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Aldatmayın kamuoyunu...

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biraz önce, Vergi Usul Kanununun 30/7 nci maddesinin kaldırılmasıyla bağlantı kurularak -yani, şu anda görüştüğümüz 9 uncu madde- ve nereden buldun sorgulamasının kaldırılmasıyla kayıtdışı ekonominin artacağı ifade edildi. Bu da doğru değil.

Şimdi, bakın, Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinin 7 numaralı bendi, ifade edildiği gibi, 1994 yılında uygulamaya konuldu; fakat, hiç uygulanmadı. Şu ana kadar bu maddeye dayanılarak hiç tarhiyat yapılmadı, yapılamaz da; çünkü, teknik olarak yanlış. Kusura bakmayın ama, burada, sadece edebiyatı yapılıyor; yani, zengin düğünlerinde döviz sahnelerinin ortadan kaldırılması için getirildiği söylendi. Engellenebildi mi; kesinlikle engellenemedi, engelleyemez de. Neden; çünkü, Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesiyle çelişiyor değerli arkadaşlarım.

Bizim vergi sistemimiz, vergilendirilecek geliri tadadî olarak sayıyor tek tek, yedi gelir unsuru olarak 2 nci maddede. Eğer bir gelir, herhangi bir kazanç, 2 nci maddede sayılan unsurlardan bir tanesine girmiyor ise vergilendirilemez. Diyelim ki, ilginç bir arkadaşımız, bir inceleme elemanı, ekstrem bir inceleme elemanı, 30 uncu maddenin 7 numaralı bendine göre tarhiyat yaptı. Mutlak surette yargıdan düşer; çünkü, 2 nci maddeyle çelişiyor; çünkü, kapsama girmiyor.

Şu söyleniyor: "Olsun, uygulanmasın, kalsın." 1994 yılından beri hiç uygulanmadı değerli arkadaşlarım; ama, kalkması gerekiyor. Neden biliyor musunuz; bu malî milat diye bildiğimiz kanun, o kadar büyük tahribat yaptı, insanların kafasını o kadar karıştırdı ki, onunla ilgili bütün tereddütler, yatırıma gidecek arkadaşlarımızı ve kaynakları çok rahatsız etti. Bizim esas ilgilendiğimiz bu. Bu düzenlemelerin tamamı da, Demoklesin kılıcı gibi, sadece orta ve alt gelir grubunda bulunan mükellefler için kullanılmıştır veya kullanılmaktadır. Bunu hepimiz yakinen biliyoruz. Dolayısıyla, bu tereddüdün giderilmesi gerekir, netleştirilmesi gerekir, kafalarda hiçbir şekilde soru işareti kalmaması gerekir ve ancak ondan sonra yeni bir sayfa açılması gerekir. Uygulama imkânı olmayan, teknik olarak yanlış olan ve teknik olarak yanlış olduğunu herkesin kabul ettiği bir düzenlemede ısrar etmek, vergi kayıp ve kaçağının azaltılmasına hiçbir katkısı olmayan bir düzenlemede ısrar etmek, sadece, bürokratik bir mantıktır; başka bir şekilde ifade edilemez değerli arkadaşlarım.

BAŞKAN - Sayın Canikli, lütfen toparlar mısınız.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 4369 sayılı Kanunla getirilen düzenlemenin kaldırılması; yani, malî milat olarak bilinen düzenlemenin kaldırılması ve bu çerçevede ona benzer uygulanmayan; ama, kafaları karıştıran Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinin 7 numaralı bendinin kaldırılması Türkiye'yi hiçbir şekilde vergi cenneti haline getirmez. Türkiye'de vergi adaletsizliği vardır; en az 10 kalem, 12 kalem sayabilirim; ama, bunları şimdi saymak istemiyorum; çünkü, zamanımız yok. 1 tanesi bugün gitti. İnşallah önümüzdeki günlerde göreceksiniz -daha birinci ayında bunu yaptık- bunların hepsi adım adım kalkacak ve en sonunda kalp ameliyatı yapıp bu işi bitireceğiz değerli arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Hasta öldükten sonra!..

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu duygularla, tasarının hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Canikli, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştır.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Aydın; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika.

HASAN AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; benden önce konuşan arkadaşlarımız konuyu ve maddeleri uzun uzun irdelediler; ama, son konuşmacımız, maddeleri değerlendirmenin ötesinde, buradaki milletvekili arkadaşlarımıza konuşmanın ötesinde, sanıyorum, televizyon ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımıza hitap ettiler.

Şüphesiz ki, milletvekilinin temel görevlerinden bir tanesi de milletvekili arkadaşlarına hitap etmenin ötesinde, parlamentonun açıklık ilkelerine uygun olarak vatandaşlara hitap etmektir; ama, hitap ederken, bazı temel değerleri, alen davranışları objektif yansıtmaya dikkat etmek zorundadır; çünkü, milletin vekilidir; millete doğru bilgileri vermek, samimi, içten iletişim kurulabilecek bir davranışı ortaya koymak durumundadır.

Türkiye, dün bir şeyi tartıştı, tartışılan olay bellidir, asgarî hayat standardı ve bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin öneminden hemen sonra gelen, Türkiye'nin en ciddî komisyonu olan Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşulan, tartışılan bir meseledir. Komisyonda tartışmalar, AKP Grubunun bu noktadaki yaklaşımı, davranışı bellidir. Adalet ve Kalkınma Partili komisyon üyeleri, dün "asgarî hayat standardı devam etmelidir" derken, Türkiye'ye ve buradaki milletvekili arkadaşlarımıza şaka yaptılarsa bir itirazımız yoktur. Yani, bu devam etmelidir -kaldırılmış olan bir şey devam etmelidir- noktasındaki düşüncelerini ifade ederken, biz bir bakalım vatandaş ne diyor, bir şaka da yapma hakkımız var diye düşünerek bir davranış ortaya koydularsa, sorun yok.

Muhalefet ve iktidar birlikteliği, ülke menfaatlarının endeksine ayarlı olmak zorundadır. Cumhuriyet Halk Partimizin -ben, Cumhuriyet Halk Partili bir milletvekili olarak- ve milletvekili arkadaşlarımızın buna özel hassasiyet gösterdiklerini, zaman zaman, Adalet ve Kalkınma Partisinin yaptığı yanlışların -bugüne kadarki klasik alışkanlıklarımızı sürdürmemiz halinde- Cumhuriyet Halk Partisine puan getirebilecek, Adalet ve Kalkınma Partisine zarar verebilecek nitelikte olmasına karşın, Türkiye'nin zarar görmemesi esasını öne tutarak, samimi, içten uyarı noktasında ısrarkâr davranmışlardır. İşte, bu asgarî hayat standardı olayı, tam da böyledir.

Eğer, bugün burada, asgarî hayat standardı meselesi devam etmiş olsaydı -komisyonda görüşüldüğü gibi- herkes bilir ki, dün seçim meydanlarında vermiş olduğunuz sözlerden farklı davranmış olduğunuzdan ötürü, size oy veren seçmen, size karşı davranışını değiştirecek, güvenini azaltacaktı. Bütün bunları ifade etmek için bilim adamı olmaya, uzman olmaya gerek yoktur; sıradan, saf bir vatandaş böyle bakar ve böyle değerlendirir. Arkadaşlarımız ısrar etmişler "bunu yapmayın" demişlerdir. Zira, benden önce konuşan partili arkadaşlarımın ifade ettiği gibi, 731 milyarlar gibi rakamların -ki, Türkiye ölçeğinde büyük rakamlardır bunlar- vergidışı bırakılmasını rahatlıkla savunabilecek kadar cesur; ama, 200 000 000 lirayı bile bulmayan ve bugün, bir insanın geçimi noktasında müthiş sıkıntı çeken asgarî ücretliden vergi almayı devam ettirebilecek kadar bir mantığın, bu Meclisin mutlaka çözüm bulması gereken bir mantık olduğu inancındayız.

Şunu söylüyorum: Doğru yapmıştır AKP son düzeltmeyle. (AK Parti sıralarından "AK Parti" sesleri) AK Parti doğru yapmıştır; yani, hatasından dönmüştür. Çıkıp, burada "Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın uyarıları ülkemizin menfaatları açısından iyi olmuştur" demek, kimseye bir zarar vermez. Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın toplumun nabzını tutan davranışlarının bize yansıması; sonuçta Genel Başkanınızın toplantı yaparak "bakınız, bu noktadaki davranış doğrudur, yanlış yapıyorsunuz, o zaman bu işi düzeltiniz" noktasındaki davranışını da takdir ediyor olmamız lazım. Yani, dün yanlış yaptıysak, bugün yanlış yaptığımızı ifade ediyor olmamız kimseye zarar vermediği gibi, kimseyi de küçültmez. Bizler, beşer şaşarsak, yanlış yapabiliriz. Yanlış yapmak bir insanî davranıştır, yanlıştan dönmek de bir erdemdir; ama, yanlıştan dönmemiş gibi yapıp, yanlış yapmamış gibi yapıp, izleyen insanlarımızın, dinleyen insanlarımızın söylediklerimize inanabilecekleri kadar saf olduğumuz ya da onların saf olabileceği bir davranış içerisine girmememiz lazım.

Son sözlerim şunlardır...

AHMET IŞIK (Konya) - Yasalaşmamış bir öneri hakkında yorum yapmayın.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Niye getirdiniz o zaman?!

BAŞKAN - Lütfen, karşılıklı konuşmayın efendim.

HASAN AYDIN (Devamla) - Efendim, bakınız, arkadaşlarımız, bütçe kanunuyla vergi konulmasından söz ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Hasan Bey, lütfen, sözlerinizi toparlayın efendim.

HASAN AYDIN (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, değerli arkadaşımız buraya çıkıyor, bütçe kanunuyla vergi koymaktan söz ediyor. Bütçe kanunuyla verginin konulamayacağını herkes bilir, konulmaması gerektiğini herkes bilir, anlatmak istediğim budur. Burada, mesele, CHP ve AK Parti tartışması falan da değildir. Şeffaf, bilinen bir gerçeği ifade etmeye çalışıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi ciddî bir muhalefet yapmaya çalışmaktadır, yapmaktadır; Adalet ve Kalkınma Partisini, yapmış olduğu, yapmakta olacağı, yapması ihtimal olan -ki, mümkündür- hatalardan vazgeçirmeye çalışmaktadır; bu geminin ortak yolcuları olarak bu ülke insanının nasıl yaparız da zarar görmemesini sağlarız noktasında bir davranış içindedir. Karşılıklı bunları algılayalım. Meclisimizin ileriye yönelik toplumumuza yapacağı katkılara hep birlikte el ele vererek kendimizi bir gram yukarıya çıkarmak yerine varsa hatalarımız kabul eden, varsa doğrularımız karşılıklı takdir eden bir yöntemi benimseyelim diyorum. Bundan sonra böyle bir davranışın hem Meclisimize hem de halkımıza yarar sağlayacağı inancındayım.

Sayın Başkanım, süreyi uzattığınız için teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Madde üzerinde başka söz talebi?..Yok.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır; okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1-284) esas numaralı tasarının 9 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 18.12.2002

 

Mustafa Özyürek

Ali Topuz

Mehmet Akif Hamzaçebi

 

Mersin

İstanbul

Trabzon

 

Birgen Keleş

 

Ali Kemal Kumkumoğlu

 

İstanbul

 

İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge üzerinde konuşacak mısın, gerekçeyi mi okutayım?

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Özyürek, buyurun efendim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Canikli benim sevdiğim bir arkadaşım; ama, bazı kavramları, bazı olayları birbirine karıştırmamak lazım. Biz, maliyeciyiz, titiz çalışırız; hem olayları hem yasaları yerli yerine oturtmak lazım. Üzerinde konuştuğumuz madde, 1994 yılında, Sayın Tansu Çiller'in Başbakanlığında, Sayın İsmet Attila'nın Maliye Bakanlığı döneminde gelmiştir. Sayın Canikli, oradan uygun bir adlama yaptı, 1998 yılında, Sayın Temizel zamanında gelen 4369'un esnaf muaflığıyla ilgili konularını anlattı, esnaf muaflığıyla ilgili o uygulama yanlıştır; ama, konuştuğumuz konuyla ilgisi yoktur.

Şimdi "belli kafaları tanıyalım" falan diye de sözler söylendi. Tabiî, burada bulunan insanlarla ilgili bir değerlendirme yapmayı, ben, Yüce Parlamentonun -eskiden de olsa, yeni de olsa- herhangi bir mensubuna karşı saygısızlık addederim; kaldı ki, o kanunları çıkaran arkadaşlarımız da iyi niyetle çalışmışlardır, çıkarmışlardır; yanlış yapmışlardır, o ayrı mesele. Onun yanlış olduğunu, o zaman, şahsım adına söylemiş biri olarak, bir vergi uzmanı olarak inançla söylüyorum; herkesin "ne kadar güzel bir kanun çıktı" dediği dönemde, TÜRMOB adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda, 4369'un yanlışlarını söyleyen bir arkadaşınız olarak ifade ediyorum: Konuştuğumuz, 1994'teki "nereden buldun" sorusunu sormaya yönelik düzenlemedir. Herhalde, o kanunu çıkaran, o kanun çıktığı zaman bakanlık yapan Sayın İsmet Attila için de, Sayın Canikli "o kafa" sözcüğünü kullanmak istemez; çünkü, onun zamanında kendisi daire başkanlığına gelmiştir ve benim bildiğim kadarıyla da büyük bir uyum içinde çalışmışlardır; onun için, biraz vefalı olmak lazım, herkesi harcamamak lazım. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, şimdi, iki gündür üzerinde çok konuştuğumuz kanunla ilgili, yani, hayat standardı esası, 2002 yılının mart ayında verilen beyannamelerde uygulanmış ve ondan sonra kalkmıştır. Ondan sonra kalktığı içindir ki, Plan ve Bütçe Komisyonundan iktidar partisinin önerisiyle buraya gelmiştir.

Sayın Canikli dedi ki:"Geçici bütçe hazırlıklarında dikkate alınmış." Maliye Bakanlığının mutfağındaki bir çalışma kimseyi bağlamaz. Oradaki bürokratlar ona göre hesap yapmış olabilir. Bu, hayat standardı esasının tekrar, hukuken yürürlükte olduğunu göstermez. Hayat standardı esasının, 2002 yılının martından itibaren, hukuken ve fiilen uygulanma şansı yoktur.

Burada çok değerli malî müşavir arkadaşlarım var, hepsi bilirler, bunun aksini söylersek mesleğimize haksızlık yapmış oluruz. Kalkan bir kanunu tekrar yürürlüğe koymak isterseniz, yeniden getirmeniz lazım. İşte, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu kanunu, yani, hayat standardının 2002 yılı kazançlarına da, 2003 yılının martında uygulamaya dönük kanunu tekrar getirme teşebbüsü olmuştur. Muhalefetin ısrarları, esnafın, hepimize dönük telgrafları, faksları, girişimleri sonunda bu yanlıştan döndük; yanlıştan döndük demenin faziletini tatmak yerine "biz devrim yaptık, biz, kimsenin cesaret edemediği kanunu, hayat standardını kaldırdık" demek doğru bir davranış değil. Olmayan bir kanun kaldırılmaz ki; bu kanun yok! Nitekim, Plan ve Bütçe Komisyonundaki o teşebbüs geri alındığı zaman da böyle bir kanun yok.

Biz, şu anda, hayat standardı esasını kaldırıyor değiliz. Olmayan bir kanunu getirmeye çalıştık; tepkiler üzerine vazgeçtik. Olay bundan ibarettir. Birbirimizi yanıltmayalım, Yüce Parlamentoya, halkımıza doğru bilgi verelim.

Değerli arkadaşlarım "o kafa, bu kafa..." Bu laflar bize söylenmez. Cumhuriyet Halk Partisi, halkın, namuslu, dürüst vergi mükellefinin sözcüsüdür, kafasıdır. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Yanlış kafaları, çarpık kafaları Cumhuriyet Halk Partisinin içerisinde arama hakkını, yetkisini hiç kimseye tanımayız. Biz, namuslu, dürüst, bilgisiyle, emeğiyle ve halk ne istiyorsa, halkın çıkarları doğrultusunda...

Geliniz -kanun çıkarmaya gerek mi var- asgarî ücretten vergi almayalım. Bakanlar Kurulu, bir kararname çıkarsın, ertesi gün asgarî ücret vergidışı kalır; mevcut yasalar buna müsait. Geliniz, Katma Değer Vergisi oranlarını indirelim, kanun çıkarmaya gerek yok; hükümet buna yetkili. Geliniz, akaryakıt üzerindeki Özel Tüketim Vergisini indirelim, mazotu ucuzlatalım; kanun buna müsait.

BAŞKAN - Sayın Özyürek...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, kanunların bize verdiği yetkileri, çeşitli nedenlerle, bütçe dengesi, bilmem nesi, filan nedeniyle kullanamayıp, ondan sonra da bir yanlış girişimi önlediğimiz için, bize "o kafa, bu kafa" yakıştırmalarını yapmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özyürek, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Komisyon metninin 10 uncu, şu anda görüştüğümüz 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyon metninin 11 inci maddesini 10 uncu madde olarak okutuyorum :

MADDE 10.- 3.6.1949 tarihli ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci maddesinde yer alan "1.1.1999-31.12.2002 tarihleri arasında..." ibaresi "1.1.1999-31.12.2003 tarihleri arasında..." şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde görüşme talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyon metninin 12 nci maddesini 11 inci madde olarak okutuyorum :

MADDE 11.- "08.06.1959 tarihli ve 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu"nun;

a) 7 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "...Spor-Toto Teşkilâtı..." ibaresi "...futbol müsabakaları ve at yarışları üzerine müşterek bahis düzenleyenler..." şeklinde,

b) 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının 3 numaralı bendinde yer alan "...futbol müsabakalarına..." ibaresi "...futbol müsabakalarına ve at yarışlarına..." şeklinde,

c) 16 ncı maddesinin son fıkrasında yer alan "...futbol müsabakalarına..." ibaresi "...futbol müsabakalarına ve at yarışlarına..." şeklinde, aynı fıkrada yer alan "... % 20..." ibaresi "...%10" şeklinde,

d) 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının parantez içinde yer alan "... Spor-Toto Teşkilâtınca futbol müsabakalarına ait..." ibaresi "... futbol müsabakalarına ve at yarışlarına ait..." şeklinde,

Değiştirilmiştir.

BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyon metninin 13 üncü maddesini 12 nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 12. – 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun ile 24.3.1988 Tarihli ve 3418 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı Kâğıt ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanunun Geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 3 numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkranın (1), (4), (5), (7) ve (9) numaralı bentlerinde yer alan işlem ve kâğıtlar için 2002 yılında uygulanan maktu tutarlar kanunî tutarlar olarak yeniden belirlenmiştir.

"3.a) Süper Toto, Skor-Toto, Gol 7 ve benzeri oyunlarda her bir kolon için 10 000 lira,

b) Sayısal Loto, Şans Topu, On Numara ve benzeri oyunlarda her bir kolon için 20 000 lira,

c) At yarışlarında oynanan her bir bilet bedelinin yüzde 5'i oranında hesaplanacak tutar,

(Bu suretle hesaplanan tutar 40 000 liradan az olamaz)"

BAŞKAN- Madde üzerinde konuşma talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Komisyonca geri alınan 14 üncü madde, 9 uncu maddenin metinden çıkarılması sonucu, 13 üncü madde olarak yer almıştır. Yeniden düzenlenen 13 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13.- 26.11.1999 tarihli ve 4481 sayılı 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 23.11.2000 tarihli ve 4605 sayılı Kanunla değişik 8 ve 9 uncu maddelerinde yer alan "31.12.2002" tarihleri "31.12.2003" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, CHP Grubu adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan konuşacak.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bundan sonra konuşma talebinde bulunacak saygıdeğer milletvekillerimiz, bu taleplerini, İçtüzüğümüzün ilgili maddesi gereğince, yazılı olarak Başkanlığa bildirirlerse memnun oluruz.

Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Oğuz Oyan; buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün iki önemli değişiklikle karşı karşıyayız. Bunlardan biri Plan ve Bütçe Komisyonunda iktidar partisi milletvekillerince gündeme getirilen hayat standardıyla ilgili madde. Bu madde, Genel Kurulda görüşülürken Komisyonca geri çekilmiş ve bu yanlıştan dönülmüştür. Yanlıştan dönmek, kuşkusuz, bir erdemdir. Kuşkusuz, bunun erdem olması için de yanlış yaptığını kabul etmek gerekir. Milletvekilleri olarak burada bir andiçtik. O andiçmenin koşullarını yerine getirmeliyiz; yani, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi bizim öncelikli ilkelerimizden biri olmalıdır.

Bir yanlıştan dönülmüştür; fakat, eski 14 üncü şimdiki 13 üncü maddeyle ilgili yeni bir yanlışa girilmektedir. Bu şimdiki 13 üncü madde Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, bu maddenin içerdiği, olağanüstü dönemlerde getirilmiş özel işlem vergilerinin bir bölümünün 6 kadar maddesinin tasarıdan çıkarılması mümkün olmuştu, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin önergeleri doğrultusunda bu mümkün olmuştu; fakat, şimdi anlaşılıyor ki, bu maddenin kapsamı yeniden genişletiliyor ve komisyonda iki tarafın da uzlaşmasıyla çıkarılan bu özel işlem vergileri yeniden gündeme getiriliyor.

Şimdi, bir yanlıştan çıkıp, bir başka yanlışa savruluyoruz. Bir yanlıştan çıkılmıştır, gerek buradaki Muhalefet Grubu gerekse milletimizin muhalefeti, Türkiye'de kaldırılmış olan hayat standardı ilkesine yeniden dönülmesini imkânsız kılmıştır. Bu anlamda, yanlıştan döndüğünüz için, ben, İktidar Partisi milletvekillerini kutluyorum; ama, burada yeni bir yanlışa savrulma durumu söz konusudur. Bu yanlış, Özel İşlem Vergisi gibi olağanüstü bir durumla, bir doğal afetle ilgili olarak çıkarılmış bir düzenlemenin süresinin uzatılması durumudur.

Bakınız, 1999 yılı, Doğu Marmara depreminin olduğu yıl çok gerilerde kaldı. Bu düzenleme sürekli uzatıldı. Şimdi, 2003 yılı için bir daha uzatıyoruz. Peki, size sorarım: Bu deprem vergileri, bu olağanüstü durum, yani bir doğal afet durumu vergileri için bir ortam var mıdır? Bunun izleri silinmemiş midir? Kaldı ki, şunu herkes biliyor, depremle ilgili toplanan bu özel işlem vergileri, ne yazık ki, amacına uygun olarak da, büyük bölümü itibariyle kullanılmamıştır. Dolayısıyla, bunu, bugün, sadece fiskal amaçla, sadece vergi toplamak amacıyla, sadece bütçe dengeleri amacıyla yeniden gündemde tutmanın ve -komisyondaki uzlaşmaya rağmen- genişleterek gündeme getirmenin doğru bir tarafı var mıdır?! Bunu nasıl savunabiliriz?!

Bakınız, Türkiye'de, vergi meselesinde çok önemli zaaflar son yirmi yılda ortaya çıktı. Bunlardan bir tanesi, 1980'de, vergi almak yerine borç almak politikası Özal tarafından yapıldı. Buna, herkes sessiz kaldı, birçok kesim genel olarak sessiz kaldı; hatta, bunu alkışladılar. Fakat, ne oldu; Türkiye, vergi almak yerine borç aldı, aldı, aldı; sonuçta, bugün, 1980'lerde düşürdüğümüz vergi yükünün iki katına çıktık, hatta fazlasına çıktık; ama, topladığımız vergilerin tümü faize gider durumda bir ülkeyiz. Yani, dünyada eşi bulunmayan bir ülke haline geldik, topladığı bütün vergileri faize aktaran bir ülke. Eğer, 1980'lerde, vergi almak yerine borç almak politikası alkışlanmasaydı, bu politikaya karşı ciddî bir muhalefet yapılabilseydi, bugün, topladığımız vergiler, hem faize gitmez hem böylesine bir borç yükü oluşmaz hem de kamu yatırımlarına ve her türlü sosyal ve ekonomik harcamaya bütçede imkân bulunurdu.

İkinci bir hata, 1998 yılında, Türkiye'deki ekonomik güç dengelerini hesaba katmadan, vergi oranlarını azaltalım; ama, vergi tabanını genişletelim iyimserliğinde aranmıştır ve ne yazık ki, Türkiye, 4369 sayılı Yasa sonrasında, bir yandan vergi oranlarını azaltmış; ama, öbür taraftan da vergiyi tabana yayamamıştı. Tam bu sırada, 1999 yılı depremi bahanesiyle getirilen olağanüstü vergiler, yani, özel işlem vergileri, Türkiye'de vergi yükünü zıplatmıştır. Yani, 1998 uygulamasının, 4369'un sonucu, vergi yükünü azaltmak yönünde gelişirken, 1999 yılındaki deprem vesile edilerek getirilen özel işlem vergileri, Türkiye'de, vergi yükünü olağanüstü tırmandırmıştır ve bugün, Türkiye, millî gelirine kıyasla, yüzde 33 dolayında toplam vergi yüküne sahip bir ülkedir. Bu, kuşkusuz, hâlâ, Avrupa Birliği ortalamasının altındadır; ama, Türkiye'nin millî gelir düzeyi açısından baktığımızda, yüksek bir orandır. Şimdi, siz, bu deprem vergilerini uzatmak istiyorsunuz. Bu özel işlem vergilerini, uzatmak, kapsamını, yeniden, komisyondan çıktığı biçimin iki katına çıkararak, uzatmak istiyorsunuz; bu, doğru değildir. Türkiye'de, insanlar, vergi mükellefleri, verdikleri verginin karşılığını alamayan vergi mükellefleri, yeni vergi yükleri altına girmek istememektedirler; çünkü, topladığımız vergilerin tamamı faizlere gitmekte, topluma hizmet olarak dönmemektedir. Böyle bir durumda, hâlâ, yeni, olağanüstü vergiler üzerinden çok adaletsiz bir şekilde toplumu vergilendirmeye yönelmek, herhangi bir vergi adaleti nosyonu taşımamak demektir, verginin sosyal amacıyla ilişkili herhangi bir nosyona sahip olmamak demektir.

Türkiye'nin, bu arada, mutlaka, bu tür bütçe birliğini, bütçede genellik ilkesini, ademi tahsis ilkesini bozan, aksatan vergi toplama anlayışından, artık, uzaklaşması gerekmektedir. Türkiye'nin vergi sistemi bölük pörçük, darmadağınık, çok karmaşık hale gelmiştir, çok sayıda vergi düzenlemesi içerilmektedir, bunların, artık, temel vergiler dışında olanların, mutlaka, ayıklanması gerekir.

Türkiye'de vergi sistemi sistem olmaktan çıkmış, sistemsiz bir yapıya ulaşmıştır. Basit bir sisteme geçmek için adım atmak gerekirken, bugün, özel işlem vergilerini gündemde tutmak, bunun tam tersini yapmak anlamındadır.

Vergi idaresinin, kolaycı yolu benimsemesine karşı durmak zorundayız. Dolaylı vergilerin bu kadar yüksek olduğu, tüketim üzerinden, özel işlemlerden bu kadar çok vergi alındığı bir ülkede, adaletli bir vergi yapısını oluşturmak mümkün değildir. Türkiye, bunu, 1980'lerde fon sistemini yaratarak yaptı. Öyle bir fon sistemi yaratıldı ki, 1991 yılında, bütçenin toplam gelirlerinin yüzde 54'ü büyüklüğünde bir fon bütçesi oluşmuştu; Türkiye, bu yanlıştan dönmek için son on yılını harcadı, son on yıldır bu fon ekonomisinden kurtulmak için çaba gösterdi. İşte, bu fon gelirleri de, tıpkı, bu özel işlem vergileri gibi, belirli amaçlar için tahsis amaçlı vergileme anlayışı uzantısıydı. Bu anlayış, bugün, deprem ortada yokken, bunu uzatarak biz bu anlayışı yeniden hortlatıyoruz; o yüzden yanlıştır, Anayasanın 73 üncü maddesi dolayısıyla yanlıştır.

Değerli milletvekilleri, dolayısıyla, bu kapsam genişlemesini ve bu özel uygulamanın, özel işlem vergileri uygulamalarının süresinin uzatılmasını yanlış bir uygulama olarak görüyoruz. Vergi mükelleflerimiz üzerinde, tüm yurttaşlarımız üzerinde haksız, eşitsiz, adaletsiz, ödeme gücünü dikkate almayan bir yük getiren bu vergilerin süresinin uzatılmamasını veya bütünüyle ortadan kaldırılmasını, ki teklifimiz o yöndedir, bu vergilerin tümünün sistemden çıkarılmasını; dolayısıyla, bu maddenin gündemden çekilmesini talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oyan.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/284) esas numaralı tasarının 13 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 19.12.2002

 

Mustafa Özyürek

Ali Topuz

M. Akif Hamzaçebi

 

Mersin

İstanbul

Trabzon

 

Birgen Keleş

 

Ali Kemal Kumkumoğlu

 

İstanbul

 

İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge sahipleri?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum :

"Gerekçe: Depremle ilgili olarak getirilen Özel İşlem Vergisi ve Özel İletişim Vergisinin daha önce 31.12.2002 tarihine kadar uzatılan süresi bu kez 31.12.2003 tarihine kadar uzatılmaktadır. Depremin yarattığı olağanüstü koşullar nedeniyle geçici süre için konulan vergilerin süresini uzatmak, vergilerin getiriliş amacıyla çelişmektedir."

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Komisyon metninin 15 inci maddesini 14 üncü madde olarak okutuyorum:

MADDE 14. - 26.11.1999 tarihli ve 4481 sayılı Kanunun 4605 sayılı Kanunla değişik 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 15. - Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Rekabet Kurumu, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Telekomünikasyon Kurumu, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Şeker Kurumu ile Kamu İhale Kurumunun elde ettikleri gelirlerinin (faiz, repo, pay, alım-satım farkı ve sair adlarla elde edilen her türlü gelir dahil) 31.12.2002 tarihine kadar birikmiş tutarları ile bu tarihten 31.12.2003 tarihine kadar birikecek tutarları üzerinden Maliye Bakanının teklifi ve Başbakanın onayı ile kurum ve kuruluşlar itibariyle belirlenecek oranlara göre hesaplanacak kısmı bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere Maliye Bakanı tarafından belirlenecek süre içinde Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğünün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdindeki hesabına yatırılır. Söz konusu kuruluşların periyodik olarak kasalarında oluşan nakit fazlaları bu kuruluşların görüşü alınmak suretiyle bu fıkrada belirlenen esaslara göre kesilebilir.

Yukarıda belirtilen kurum ve kuruluşlar 31.12.2002 tarihine kadar birikmiş gelir tutarları ile kasa ve banka mevcutlarını 15.1.2003 tarihine kadar; her ayın gelir ve giderleriyle kasa ve banka mevcutlarını gösterir malî bilgileri ise izleyen ayın 7 nci günü sonuna kadar Maliye Bakanlığına bildirir. Bu maddede belirtilen tutarların süresi içinde ödenmemesi halinde, ödenmeyen tutarlar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı  da uygulanmak suretiyle takip ve tahsil edilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün konuşma talebi vardır.

Sayın Tütüncü, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi, en derin sevgilerle, saygılarla selamlıyorum.

Maddeyle ilgili görüşlerime geçmeden önce, çok önemli saydığım bir hususu sizinle paylaşmak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, bilmem dikkatinizi çekti mi, bu tasarının gerekçesi başka, içeriği başka; yani, zarf ile mazruf uymuyor.

Ayrıca, bilmem yine dikkatinizi çekti mi, bu tasarı, AKP'nin Programına uygun düşmeyen kimi hükümleri de içeriyor. Örneğin, AKP Programı sayfa 39'da vergiyle ilgili politikalardan biri şöyle ifade ediliyor: "Belge düzenine işlerlik kazandırılarak, kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin vergilendirilmesi sağlanacak ve vergi tabanı genişletilecektir." Oysa, bu tasarıdaki düzenlemelerle, kayıtdışı ekonominin önlenmesi bir yana, kayıtdışılık âdeta teşvik edilmektedir.

Az önce, hükümet, yaşam standardıyla ilgili önerisini geri çekti. Çok iyi yaptı. Cumhuriyet Halk Partisinin, Plan ve Bütçe Komisyonunda, konu üzerindeki eleştirilerini, daha da ötede, haykırışlarını ve çığlıklarını duydu; esnaf ve sanatkârlar adına ve diğer bağımsız çalışanlar adına teşekkür ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, bugün yaşadıklarımız ve gördüklerimiz bana bir şeyi anımsatıyor, bir türküyü anımsatıyor: "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar." AK Parti seçim meydanlarında ve programında doğru söylüyor, Parlamentoda şaşıyor. Ne yazık ki, bugünkü yaşadıklarımız, bana bunu anımsattı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle özerk kurum ve kurulların gelirlerinden belirli tutarların sürekli olarak bütçeye aktarılması öngörülmektedir. Bu uygulama, anımsanacağı üzere, ilk defa 1999 yılında çıkarılan deprem vergileri sırasında gündeme getirilmişti. Daha sonra, uygulama 31.12.2002 tarihine kadar da uzatılmıştı. Şimdi, bu maddeyle uygulama hem kalıcı hale getirilmektedir hem de uygulamanın kapsamı genişletilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, hızla değişen ve gelişen koşullar çerçevesinde uzmanlaşma gerektiren alanların sayısı, yaşadığımız dönemde, hızla artıyor. Ekonomide hem taraflar hem de işlemler giderek karmaşık hale geliyor. Bu durum, kamusal alanın yaşamsal sektörleri olarak nitelenen konularda hem düzenleyici hem de denetleyici işlevlere sahip, klasik idarî teşkilat yapısından farklı, bağımsız yeni kurum ve kuruluşların oluşturulması zorunluluğunu doğurmuştur. Söz konusu bağımsız kuruluşlar, ulusal ve uluslararası uygulamada, genel kabul görmüş kimi ilkelere sahiptir. Örneğin, bunlar, ayrı bir kamu tüzel kişiliğine sahip olmaları, kamunun önemli alanlarını düzenlemeleri, devletin sorumluluk ve yetki alanına giren düzenleme ve denetim işlevine katılmaları, yönetimlerinin özerk olması ve üyelerinin karar almada bağımsızlığı; faaliyetlerinin, yalnız yargısal denetime sahip olması, tabi olması ve hiyerarşi veya vesayet türü idarî denetime tabi olmamaları, çeşitli idarî yaptırım uygulama yetkilerinin bulunması şeklinde özetlenebilir.

Hepimizin yakından izlediği gibi, bu kurum ve kurulların oluşturulmasının bir nedeni de, ekonominin belirli alanlarındaki karar alma yetkisinin geçmiş dönemlerde siyasî otoritenin elinde olmasının yarattığı sakıncalardır. Bu kapsamda kurulan kurum ve kuruluşların bağımsızlıklarının en önemli göstergesi ve teminatı, malî açıdan da özerk olmaları, genel bütçeden ayrı, özerk bir bütçelerinin olması ve harcamalarını genel idarenin vesayeti altında bulunmadan serbestçe yapabilmeleridir. Nitekim, ülkemizde bu kapsamda faaliyet gösteren kurum ve kurulların her birinin kuruluş kanunlarında, idarî ve malî özerkliği teminat altına alan hükümlere yer verilmiştir.

Burada vurgulamak isterim ki, bu kurulların gelirleri, düzenledikleri veya denetledikleri sektörlerden yapılan kesintilerle karşılanmaktadır. Bütçeden pay almadıklarından, devlete getirdikleri bir yük de bulunmamaktadır. Burada hemen ifade etmeliyim ki, söz konusu gelirlerin bütçe ve Sayıştayın denetimi kapsamına, içerisine alınmasını olumlu karşılıyoruz.

Şu anda görüşmekte olduğumuz tasarı ve benzeri diğer düzenlemelerle bu tür bağımsız ve özerk kurum ve kuruluşların gelirlerine ipotek konulmasını doğru bulmuyoruz. Bu kurum ve kurulların genel idarenin vesayeti altına alınması, idarî ve malî özerkliğe sahip olarak faaliyet göstermelerinin engellenmesi, netice itibariyle, bunların bağımsız karar alabilmelerinin sınırlandırılması anlamına gelmektedir.

Daha da vahimi, tasarıda, bu kurumların gelirlerinden kesilecek miktarın Maliye Bakanının teklifi üzerine Başbakanca belirlenmesi öngörülmektedir ki, bu da, son derece sıkıntı yaratacak bir uygulama olacaktır. Böylelikle, siyasî otorite kendi eğilimi doğrultusunda karar alarak, işlem tesis eden kurumlara daha düşük oran, aksi surette davranan kurumlara ise daha yüksek bir oran belirleyerek, bu kurumların bağımsız karar alabilme yetkilerine açıkça müdahalede bulunabilecektir. Bu yol bir açılırsa, bunun arkası gelebilecektir.

Hükümetin bu kurullara müdahale etme kararlılığı ve kurullar arasında farklılaştırma yapmak suretiyle bu durumu sürekli bir tehdit unsuru olarak elinde bulundurma azmi, görüşülmekte olan kanun tasarısında açıkça ifadesini bulmaktadır.

Ayrıca belirtmek isterim ki, bu kurulların gelirlerinin kesilmesi, hükümetin elinde, kurullar üzerinde dolaylı; ancak, güçlü bir siyasî baskı unsuru olarak kullanılmakla kalmayacak, aynı zamanda, bunların, personel, eğitim gibi gelişmeleri için yaşamsal önemde olacak harcamalarının fiilen kısıtlanması sonucunu doğuracaktır. Dolayısıyla, hükümet, bu tasarıyla, kurulların gelişim ve etkinliğini de, zamanla sekteye uğratma gibi bir eğilimin içerisine girebilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu gerekçelerle, bu maddenin gündemden çıkarılmasını olurlarınıza sunuyorum.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Tütüncü, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır; okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/284 esas numaralı tasarının 14 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.                        19.12.2002

 

Mustafa Özyürek

Ali Topuz

Birgen Keleş

 

Mersin

İstanbul

İstanbul

 

 

Ali Kemal Kumkumoğlu

 

 

 

İstanbul

 

BAŞKAN - Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talep eden?..

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

4481 sayılı Yasanın 4605 sayılı Yasayla değişik 15 inci maddesi, yeni oluşturulan kurulları da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. 4481 sayılı Yasa, deprem nedeniyle getirilen geçici bir yasadır ve söz konusu kurul gelirlerinden bir kısmının bütçeye aktarılmasını öngörmektedir. Kurul gelirlerinden aktarılacak miktarın belirlenme yetkisinin yürütme organında olması çeşitli sakıncaları taşımaktadır. Kaldı ki, söz konusu kurul gelirlerinden bir miktarının bütçeye aktarılması, bugün için de gerekli ise, bunun geçici ve belirli bir amaçla çıkarılmış bir yasa süresini uzatarak yapmak, devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. Gerekli kaynak aktarımı, ilgili kurulların özerk niteliğini zedelemeden özel bir yasayla yapılmalıdır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Komisyon metninin 16 ncı maddesini 15 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 15. - 12.4.2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 28 inci maddesinde yer alan "31.12.2002" tarihi "31.12.2003" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi olan?.. Yok.

Madde üzerinde önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 17 nci madde komisyon tarafından malumunuz olduğu üzere geri çekilmişti. Yeniden düzenlenen 17 nci maddeyi 16 ncı madde olarak okutuyorum:

MADDE 16. - Bu Kanunun;

- 15 inci maddesi 31.12.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı,

- 11 inci maddesi 1.2.2003

- Diğer maddeleri 1.1.2003,

tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Madde üzerinde önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, komisyon metninin 18 inci maddesini 17 nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 17.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok

Madde üzerinde önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlanıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sistemde bir arıza vardır; o nedenle birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.46

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 19.55

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN (Karaman)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, 4306 Sayılı Kanun, 4481 Sayılı Kanun ve 4562 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/284) (S. Sayısı :4) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

Tasarının tümünün açık oylamasında kalmıştık.

Şimdi, tasarının tümünü oylarınıza sunacağım.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekaleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 sayılı Kanun ve 4481 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasına 315 milletvekili katılmıştır; kabul 217, ret 56, çekimser 1 oyla tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı uğurlu olsun;. (AK Parti sıralarından alkışlar) (1)

Şimdi, Maliye Bakanımız teşekkür konuşması yapacaktır.

Sayın Bakan, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli Meclisimiz ilk defa, ilk gelmiş olan vergi kanununu kabul etmiş bulunuyor; bundan dolayı kendim ve hükümetim adına hepinize teşekkürlerimi arz ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu değişikliği yapmakla, bu kanunu kabul etmekle, neler yaptığımızı, bunun ne manaya geldiğini, müsaadenizle, sizlere arz etmek, bazı bilgiler sunmak istiyorum:

Bir defa, daha hükümet olmadan, AK Parti olarak, millete bir söz vermiştik; hükümet olduktan sonra da, hükümet programında "malî milat" diye anılan, "nereden buldun yasası" diye anılan kanunları hemen kaldıracağımızı belirtmiştik. Şimdi, bu sözümüzü yerine getirmiş oluyoruz.

Burada, bu kanun tasarısının müzakeresi sırasında çok değerli fikirler ileri sürüldü, çok değerli münakaşalar yapıldı, muhalefet partisinden değerli sözcüler kıymetli fikirler ileri sürdüler, İktidar Partisi hakeza; ben, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum, hepsini dikkatlice dinledim ve gereğini yapacağız, her zaman için, değerli tenkitlerden faydalanacağız.

Biz, bu kanunla, gelir tanımını değiştirmiş olduk, daha önceki gelir tanımı değişikti. Bu kanun, biliyorsunuz, 1998 yılında geldi, geldiği yıl uygulanamadı, 1999, 2000, 2001, 2002 yıllarında da uygulanamadı, uygulanmasına da imkân ve ihtimal yoktu, ekonomiye ağır hasarları olan bir kanundu.

Değerli Cumhuriyet Halk Partisinin sayın üyeleri bilirler, onlar da, zaten, seçim beyannamesinde, bunu, bir yıl süreyle ertelemeyi öngörüyorlardı.

Biliyorsunuz, kanunlar, tatbik edilmek için kabul edilir, tatbik edilmeyen kanun ne diye kabul edilir; onu anlamakta hâlâ güçlük çekiyorum. Biz, AK Parti olarak ve 58 nci hükümet olarak, tatbik kabiliyeti olmayan, ekonomiye ağır darbeleri olan, tatbik edilmediği halde milletin üstünde Demoklesin kılıcı gibi sarkıp duran bu kanunu böylece tamamen kaldırmış oluyoruz.

İkincisi, bir de "nereden buldun" diye bilinen Vergi Usul Kanununun 30/7 nci maddesini de kaldırmış olduk. Bu nedir; şimdi burada değerli arkadaşlar, bilhassa AK Partisinin değerli sözcülerinin "bu kaldırıldığı zaman, bundan sonra, artık, kimse nereden buldun diye soramaz, o zengin düğünlerinde uçuşan dolarların hesabını kimse soramaz, böylece çok yanlış bir iş yaptık" gibi konuşmalarına şahit oldum. Yalnız, bir gerçeği belirtmem icap ediyor, o da şu: 30/7, 1994 yılında alelacele kabul edilmiş bir madde. Bu maddeye göre, güya, "nereden buldun" diye sorulacak. Ben, acaba, o kanuna göre, hiç kimseye "nereden buldun" diye sorulmuş mu sorulmamış mı diye merak ettim; Maliye Bakanı da olmam hasebiyle, arkadaşlarım bana bilgiyi getirdiler, o kanun 1994 yılından bugüne kadar uygulanamamış, hiçbir tane uygulama alanı yok. Bununla ilgili iki tane de rapor yazılmış; o iki rapora da "bu madde uygulanamaz" diye yazılmış.

Şimdi, bir madde getiriyorsunuz ve "bunu, şunun için yapıyoruz, bunun için yapıyoruz" diye birçok şey söylüyorsunuz, bakıyoruz ki öyle bir şey yok.

Arkadaşlar, gerçekçi olmak lazım; öyle uygulanamayan maddeler getirerek, millete uygulanıyormuş gibi bir hava vermenin alemi yok. Ha, biz ne yapıyoruz; biz gerçekçi davranıyoruz. Bir madde uygulanamazsa, ekonomik gerçeklere aykırıysa, o maddenin yeri yoktur; o kanunun yeri yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, bir hususa daha dokunmak istiyorum; o da şu: Faiz gelirlerinden istisna maddesi olan o 607 milyarlık mesele. Biz, böyle bir kanun getirmedik. 607 milyarlık istisna, mevcut kanunun getirdiği istisnadır. Bu, yanlış anlaşılmasın. İşte, biz, bunlara karşıyız. Bunu da çok yakın zamanda indireceğiz, bunu da huzurlarınıza getireceğiz arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Peki, bunları yaparken, biz, hükümet olarak, Maliye Bakanlığı olarak ne yapmak istiyoruz?

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; biz, biliyorsunuz, ülke olarak, maalesef, daha en düşük ücretlilerden bile vergi alınan bir memleketiz; maalesef, asgarî ücretten vergi alınan bir memleketiz. Kamu açıklarımız çok fazla. Bu kamu açıklarını borçlarla yürütmenin imkânı, ihtimali yok. O bakımdan, hükümetimiz, istikrarlı bir ekonomi politikası, istikrarlı bir maliye politikası izlemektedir ve bunu da böyle devam ettirecektir; çünkü, o, çok ağır olan faiz yüklerini istikrarlı bir maliye politikası, istikrarlı bir ekonomik politika takip edemezsek, indirmemiz mümkün değildir. Biz, Türkiye'yi daha iyi hale getirmek için, milletimizin yüzünü güldürmek için ve milletimize verdiğimiz sözleri de bir bir yerine getirmek için geldik. Bakınız, henüz yirmibeş günlük hükümetiz "malî miladı kaldıracağız" dedik ve bunu da, bugün, sizlerin desteğiyle kaldırıyoruz. Bu milletimizin bir başarısıdır, bundan dolayı sizleri de tebrik ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümetimiz vergilendirme alanında üç aşamalı bir strateji izleyecektir. Birinci adımda, ekonomiye olumsuz etkileri herkes tarafından kabul edilen düzenlemeler vergi sisteminden çıkarılacaktır ve bu amacı da şu anda gerçekleştiriyoruz. İkinci adımda, sağlıklı bir vergi yapısının oluşturulması için gereken altyapı hazırlanacaktır. Bu amaca dönük olarak "Vergi Barışı Projesi" adı altında bir çalışma halen yapılmaktadır ve bitme aşamasına gelmiştir; en kısa zamanda da bu çalışma kanun tasarısı olarak Yüce Meclisimize sunulacaktır. Son adımda ise, uzun yıllardır gözardı edilen vergide adaletin ve ödeme gücü ilkesinin dikkate alındığı, içerisinde vergi güvenlik önlemleri bulunan, mükellefi ağır bürokratik işlemlerle hayatından bezdirmeyen, vergi idaresini verimsiz işlemlerle uğraştırmayan ve mahkemeleri dosyalara boğmayan bir içerikte düzenlemeler yapılacaktır. Bu düzenlemeler de, belirli bir takvime bağlanmış olup, kısa sürede tamamlanacaktır.

Bunları size bir bilgi olarak arz etmek istedim. Konuşmamın esas maksadı sizlere teşekkür etmektir. O bakımdan, gerek muhalefet gerek iktidar, buradaki bütün Parlamentoya, bütün sayın milletvekillerine, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 24 Aralık 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 20.15