DÖNEM
: 22 CİLT : 1 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
13 üncü Birleşim
19 . 12 . 2002 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlu’nun, süt fiyatlarının düzenlenmesi ve süt üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2. – Samsun Milletvekili Haluk Koç’un,
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun menfur bir saldırı sonucunda hayatını
kaybetmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu’nun cevabı
3. – Ankara Milletvekili Haluk İpek’in,
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun menfur bir saldırı sonucunda hayatını
kaybetmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu’nun cevabı
B) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1. – TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil’in,
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun menfur bir saldırı sonucunda hayatını
kaybetmesine ilişkin Başkanlığın hissiyatını dile getiren konuşması
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ve 25
arkadaşının, yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/9)
IV. –
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. – Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul
Kanunu, 4306 Sayılı Kanun ve 4481 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2 nci sırasına alınmasına ve tasarının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. – Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonu
Raporları (1/282) (S. Sayısı :3 ve 3’e 1 inci Ek)
2. – Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul
Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, 4306 Sayılı
Kanun, 4481 Sayılı Kanun ve 4562 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/284) (S. Sayısı :4)
I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.
Balıkesir Milletvekilleri:
İsmail Özgün ve
Orhan Sür,
Zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin
sorunları ve alınması gereken önlemler konusunda gündemdışı birer konuşma
yaptılar.
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk
Bayrak'ın, GAP'ın bugünü ve geleceği konusundaki gündemdışı konuşmasına Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener cevap verdi.
Dışişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi
ile
İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek ve
20 arkadaşının, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının sorunlarının
araştırılarak, çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/8),
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis
araştırması önergesinin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanında boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen
Başkanvekilliğine, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş seçildi.
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/1) esas
numaralı sözlü soruya Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen;
2 nci sırasında bulunan (6/2),
5 inci sırasında bulunan (6/5),
Esas numaralı sözlü sorulara Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü;
Cevap verdi; 2 nci sırada bulunan (6/2) ve
5 inci sırada bulunan (6/5) esas numaralı sözlü soru sahipleri cevaba karşı
görüşlerini açıkladılar.
3 üncü sırada bulunan (6/3),
4 üncü sırada bulunan (6/4),
Esas numaralı sözlü soruların görüşmeleri,
ilgili bakanlar;
Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan, Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/282) (S. Sayısı
: 3 ve 3'e 1 inci Ek) görüşmeleri, komisyon yetkilileri;
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,
ertelendi.
19 Aralık 2002 Perşembe
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 16.22'de son verildi.
Nevzat
Pakdil |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Mevlüt Akgün |
Ahmet Küçük |
|
Karaman |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. – GELEN
KÂĞITLAR No. :14
19.12.2002 PERŞEMBE
Tasarılar
1. – Kara Avcılığı Kanunu
Tasarısı (1/286) (Adalet ve Çevre ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.12.2002)
2. – Topyekûn Savunma
Sivil Hizmetleri Kanunu Tasarısı (1/287) (Adalet ve İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
3. – Millî Güvenlik
Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununa İki Ek ve Bir
Geçici Madde Eklenmesi ile Devlet Memurları Kanununun 36 ncı Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/288) (Millî Savunma ve Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
4. – Türk Vatandaşları
Hakkında Yabancı Ülke Mahkemelerinden ve Yabancılar Hakkında Türk
Mahkemelerinden Verilen Ceza Mahkûmiyetlerinin İnfazına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/289) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi : 12.12.2002)
5. – Hâkimler ve Savcılar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/290) (Anayasa ve Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
6. – Cezaların İnfazı
Hakkında Kanunda ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/291) (Plan ve Bütçe ve Adalet
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
7. – Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler
Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/292) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi : 12.12.2002)
8. – Hâkim ve Savcı
Adayları Eğitim Merkezi Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun İki Maddesinin
Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı (1/293) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
9. – Sosyal Güvenlik
Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/294)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
10. – Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu Tasarısı (1/295) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
11. – Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun ve
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi , Yürürlükten Kaldırılması ve Bu Kanunlara Geçici
Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/296) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.12.2002)
12. – Türkiye İş Kurumu
Kanunu Tasarısı (1/297) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
13. – Türkiye Adalet
Akademisi Kanunu Tasarısı (1/298) (Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
14. – Uluslararası Ticari
İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Rüşvet Verilmesinin Önlenmesi İçin Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/299) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
15. – Türk Ceza Kanunu,
Cezaların İnfazı Hakkında Kanun ve Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/300) (İçişleri ve Adalet Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
16. – Avrupa Çevre
Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile
İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan
Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihaî Senedinin ve Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre
Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/301) (Çevre ve Plan ve Bütçe ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
17. – Türkiye'nin MATRA
Programına Katılımına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/302) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
18. – Türkiye-EFTA Ortak
Komitesinin 2000 Yılına Ait 4 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/303) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
19. – Türk Ceza Kanunu
ile Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/304) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.12.2002)
20. – Millî Güvenlik
Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/305) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.12.2002)
21. – Sendikalar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/306) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
22. – 190 Sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Adalet
Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı ve Danıştay Başkanlığına Ait
Bölümlerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/307) (Adalet ve Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
23. – Yabancıların
Çalışma İzinleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/308) (İçişleri ve Plan ve Bütçe ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi
: 12.12.2002)
24. – Sınıraşan Örgütlü
Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/309) (İçişleri ve Adalet ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
25. – Adlî Tıp Kurumu
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/310) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi : 12.12.2002)
26. – Aile Mahkemelerinin
Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun Tasarısı (1/311) (Plan ve
Bütçe ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
27. – Atatürk Kültür, Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu ile Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/312) (Anayasa ve Plan ve Bütçe ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.12.2002)
28. – Türkiye Cumhuriyeti
ile Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/313) (Plan ve Bütçe ve
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
29. – Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Avrupa Birliği Komisyonu Arasında Merkezi Finans ve İhale
Biriminin Kurulması ile Ulusal Fonun Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zabıtlarının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/314) (Plan ve Bütçe
ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
30. – Sınıraşan Örgütlü
Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla
Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/315) (Adalet ve İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
31. – Sınıraşan Örgütlü
Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle
Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/316)
(Adalet ve İçişleri ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.12.2002)
32. – Gelibolu Yarımadası
Tarihi Millî Parkı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/317)
(Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.12.2002)
Teklifler
1. – Aksaray Milletvekili
Ahmet Yaşar ve 3 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı
Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 109
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/10) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.12.2002)
2. – Konya Milletvekili
Remzi Çetin'in; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/11) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi : 16.12.2002)
3. – Konya Milletvekili
Remzi Çetin'in; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 43. Maddesi 1 Sayılı Ek
Gösterge Cetveli Sağlık Hizmetleri Sınıfı Bölümüne Bir Ek Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Teklifi (2/12) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 16.12.2002)
Rapor
1. – Gelir Vergisi
Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 Sayılı Kanun ve 4481 Sayılı Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/284) (S.
Sayısı : 4) (Dağıtma tarihi : 19.12.2002) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergesi
1. – Malatya Milletvekili
Muharrem Kılıç'ın, Malatya-Adana demiryolunun ne zaman ulaşıma açılacağına
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/32) (Başkanlığa geliş
tarihi : 18.12.2002)
Yazılı Soru Önergeleri
1. – Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, kredi kartı borçlarına ilişkin Devlet Bakanından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/53) (Başkanlığa geliş tarihi :
18.12.2002)
2. – İzmir Milletvekili
Hakkı Akalın'ın, Kopenhag kararları sonrası KKTC'nin durumuna ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/54) (Başkanlığa geliş tarihi : 18.12.2002)
Meclis Araştırması Önergesi
1. – Ankara Milletvekili
Salih Kapusuz ve 25 Milletvekilinin, yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve
ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/9) (Başkanlığa geliş tarihi
: 18.12.2002)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
19 Aralık 2002 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN
(Karaman)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet,
bu konuşmalara cevap verebilir; hükümetin cevap süresi 20 dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, süt
ve süt üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen, Bursa Milletvekili Mehmet
Altan Karapaşaoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın
Karapaşaoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun, süt fiyatlarının düzenlenmesi ve
süt üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; süt fiyatlarının
düzenlenmesi ve süt üreticilerinin problemleriyle ilgili bir konuşma yapmak
üzere söz almış bulunuyorum.
Cumhuriyetin ilk
yıllarından günümüze kadar devam eden bunca çabaya rağmen, tarımın sorunları,
maalesef, çözülememiştir; aksine, hem sorunlar büyümüş ve biçim değiştirmiş hem
de pek çok tarımsal ürün bakımından ülkenin kendine yeterliliği ortadan
kalkmıştır. Harcanan bunca çabaya rağmen, üreticilerin, özellikle de süt
sığırcılığıyla uğraşanların yüzü hiç gülmemiştir. Bunun doğal sonucu olarak
sürüler büyümemiştir, yem ve süt fiyatları üzerinde denetim gücü son derece zayıf
olan üretici, tamamen piyasanın inisiyatifine terk edilmiştir. Bu durumun devam
etmesi, sektör üzerindeki kısıtlayıcı etkinin sürmesine, birçok işletmenin
kapanmasına, üretimin düşmesine sebep olmuştur.
Süt sığırcılığının,
istihdam oluşturmada, süt sanayiine ve besiciye hammadde sağlamada birtakım
özellikleri vardır. Başta süt olmak üzere, süt ürünlerinin vazgeçilmez besin
maddeleri olması, ülkemiz için son derece önemlidir. Gelişmiş kabul edilen
ülkelerin tamamı bu gerçeği kavramış ve süt sığırcılığını geliştirmek ve
üretimin devamlılığını sağlamak için değişik tedbirler almışlardır. Bu
tedbirlerin başında, uzun sayılabilecek dönemler için fiyat istikrarı vardır.
Bir başka ifadeyle, gelişmiş ülkelerin çoğunda, üretici, bir yıl sonraki süt
fiyatının ne olacağını bilebilmektedir ve üretimini de buna göre
düzenleyebilmektedir. Böyle bir düzenlemeyle, hem üreticiler hem tüketiciler
korunmakta hem de ülkenin et ve süte bağlı gıda üretimi güvence altına
alınmaktadır. Türkiye'de ise süt fiyatları başta olmak üzere, hayvansal ürün
fiyatlarının oluşumu oldukça düşük ve değişkendir. Mesela, kırmızı et fiyatı
iki üç yıl artmamış, üretici süt fiyatları da çeşitli bahanelerle zaman zaman
düşürülebilmiştir.
Bütün bunlara karşılık,
Türkiye'de, yem başta olmak üzere, gübre, mazot, ilaç ve sair üretim
unsurlarındaki fiyat artışı alabildiğine sürmüştür. Konuyla ilgili uzmanlar,
süt üretiminin kârlı bir şekilde sürdürülebilmesi için, hiç olmazsa, üreticinin
sattığı 1 kilogram sütle 2 kilogram civarında fabrika yemi alabilmesi
gerektiğini belirtmektedirler. Halbuki, ülkemizde, bazı dönemlerde, üretici,
sütünü 1 kilogram yem fiyatının altında satmak zorunda kalmaktadır. Bu çarkın
kırılmasında üreticilere de düşen görevler olduğu açıktır. Onlar da kendi sorunlarına
çözüm bulmak için örgütlenmek ve üretimi daha kârlı kılmak için çaba harcamak
zorundadırlar.
Özellikle, geçimini süt
sığırcılığına bağlama cesareti gösteren üreticilerin bu yönde takdire şayan
birtakım çabaları da vardır. Süt sığırcılığının yaygın olarak yapıldığı illerde
üreticiler örgütlenmiş ve sorunlarına çözüm arayışına girmişlerdir. Devlet
İstatistik Enstitüsü verilerine göre, Türkiye'de sığır başına süt verimi yılda
2 ton civarında iken, damızlık sığır yetiştiricileri birliklerine üye işletmelerde
sığır başına süt verimi 6 ton civarına çıkarılmış ve gelişmiş ülkeler
seviyesine yaklaştırılmıştır. Süt sığırcılığı gibi, oldukça fazla bilgi ve
kaynak gerektiren bir üretim alanında bu seviyeyi yakalayan üreticinin temel
talebi, süt fiyatlarında istikrar sağlanması ve süt tüketiminin artırılmasıdır.
Bunun yolu da, şüphesiz ki, süt fiyatlarını istikrara kavuşturacak sistemin
kurulmasından geçer. Tüketici fiyatlarının da göreceli olarak düşürülmesi
gerekmektedir. Türkiye'de hemen her dönemde tüketicinin 1 litre süte ödediği
para, üreticiye ödenenin dört katı civarında olmuştur. Oysa, bu değer, gelişmiş
ülkelerde iki kat civarındadır.
Üretici aleyhine gelişen
fiyat tablosu dikkat çekicidir. Pazarın işleyişine dikkat edersek, sıkıntının
pazarda olduğu görülecektir. Fiyat oluşumunda mutlaka bir fiyat düzenleyicisine
ihtiyaç vardır. Gelişmiş ülkelerde bunun üreticilerle sağlandığını görüyoruz.
Ülkemizde de sanayie giden sütün bir kısmının üretici tarafından işlenmesi
gerekmektedir. Gelişmiş ülkelerin tamamında sanayie giden sütün yaklaşık yüzde
40 veya 50'si üreticilerin ortak oldukları fabrikalarda işlenmektedir. Bu,
üreticinin çiğ süt fiyatı oluşumunda etkinliğini artırmaktadır. Buna rağmen,
süt fiyatı -fabrika yem fiyatı
paritesi, katsayı olarak 1,5'in altına düştüğünde hükümetler müdahale etmektedirler.
Bu fiyat, Avrupa Birliği ülkelerinde "eşik fiyat" olarak
adlandırılır. Örneğin, 2000 yılında, Amerika Birleşik Devletlerinde süt
fiyatları 0,20 dolara düştüğünde hükümet müdahale etmiştir ve çiğ süt fiyatı
2,28 dolara çıkarılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) - Efendim, toparlıyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) - Ülkemizde üretici örgütleri henüz bu seviyede güçlenmemiştir. Buna
karşın, sanayici ise güçlü bir örgüt çatısı altında toplanmış ve ortak hareket
etme imkânına kavuşmuştur. Bu durumda, üretici, çoğu kez sanayicilerin
ortaklaşa belirledikleri fiyatı kabul etmek zorunda kalmaktadır. Bunu, ben,
kendi bölgemde açıkça görmekteyim değerli arkadaşlar. Tüm gelişmiş ülkelerde
olduğu gibi, sanayie giden sütün bir kısmının üreticiler tarafından işlenmesi
sağlanmalıdır. Aksi takdirde, halen yürürlükte olan bu sistemle rekabet
ortamının yaratılması mümkün değildir.
Bir projeden bahsetmek
istiyorum; bu proje, Süt Sığırı Yetiştiricileri Birliği tarafından
hazırlanmıştır. Bu projede, üreticilerin kuracakları birliklere destekten
bahsedilmektedir. Bu desteğin Devlet Planlama Teşkilatından olur aldığını,
ancak, Hazinenin birtakım uygulamalarıyla bu projeye destek sağlamadığını
öğrenmiş bulunuyoruz. Bu projeyle ilgili en son aldığımız bilgi ise,
hayvancılığa yapılan desteklemeler, tarıma yapılan desteklemeler gerekçe
gösterilerek proje reddedilmiştir.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, rekabet ortamının oluşturulması ve korunması mutlaka
gerekmektedir. Yapılan desteklemeler, sürü idaresiyle ilgili olumlu
programlardır; ancak, bu programların başarısı da, işletme kârlılığına bağlıdır.
Bu durumda çözüm, liberal ekonomiye aykırı olarak fiyat belirlemek değil, bunun
yerine, üreticiyi, sanayiciyle rekabet edebilir koşullara kavuşturmaktır,
piyasada rekabet koşullarını oluşturmak ve korumaktır. Bu aşamada Tarım Bakanlığının
çabalarını da gözardı etmiyoruz; ancak, beklentilerimiz, bu teklifin, ilgili
kurum ve kuruluşlarca sağlıklı bir biçimde, önyargısız olarak
değerlendirilmesini sağlayacak bir ortam oluşturulmasıdır. Böylece, tarımsal
sanayiin ilk ayağını oluşturan üreticilerin sesine kulak vererek, hem onların
sanayici olabilme isteklerine katkı sağlamış hem de bu piyasada gerçek rekabet
ortamını temin etmiş oluruz.
İleride, başkalarının
ürettiklerine muhtaç olmamak, et ve süt ürünlerine muhtaç olmamak için,
üreticimizi desteklemek ve talepleri de iyi değerlendirmek mecburiyetimiz
vardır diyorum; saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı ikinci söz, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun menfur bir saldırı
sonucunda hayatını kaybetmesi dolayısıyla söz isteyen, Samsun Milletvekili
Haluk Koç'a aittir; kendisine söz vermeden önce, Başkanlığın bu konuyla ilgili
hissiyatlarını sizinle paylaşmak isterim.
B) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1. – TBMM
Başkanvekili Nevzat Pakdil’in, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun menfur bir
saldırı sonucunda hayatını kaybetmesine ilişkin Başkanlığın hissiyatını dile
getiren konuşması
BAŞKAN - Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin değerli öğretim üyesi Doç. Dr.
Necip Hablemitoğlu, dün uğradığı
suikast sonucu yaşamını yitirmiştir. Türkiye, kıymetli bir bilimadamını ve
cesur bir evladını daha yitirmiştir. Bu hain saldırının faillerinin en kısa
zamanda yakalanacağı inancıyla, merhumun ailesine, yakınlarına, akademik
camiaya ve tüm Türkiye'ye başsağlığı diliyorum.
Sayın Koç, buyurun
efendim. (Alkışlar)
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)
2. – Samsun
Milletvekili Haluk Koç’un, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun menfur bir saldırı
sonucunda hayatını kaybetmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu’nun cevabı
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün gece, Türkiye, Başkentten gelen kötü
bir haberle sarsıldı âdeta. Bir süredir susan namlular yine kin kustu dün gece,
ölüm kustu. Tıpkı, soğuk, karlı, benzer bir ocak gününde Uğur Mumcu
cinayetindeki gibi o kirli, karanlık eller, Türkiye'ye "biz, sizi rahat
bırakmayacağız, bu ülkenin temel değerlerini, laik, demokratik, üniter devlet
yapısını yıkmak için her fırsatta ortaya çıkacağız" mesajını verdiler.
Ankara Üniversitesi Dil
ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğretim üyelerinden, Atatürk ilkeleri ve devrim
tarihi dersi veren Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, evinin garajında uğradığı,
profesyonel, alçakça bir saldırı sonucunda yaşamını yitirdi; daha önce,
savundukları çağdaş cumhuriyet ilkeleri nedeniyle katledilen Bahriye Üçok,
Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi birçok yurtsever aydının
katledilmesi gibi.
Bu son cinayet, üzerinde
durulması gereken bir cinayet. Ülkemizin yeni çıktığı bir seçim sonrasında,
geçmekte olduğumuz çok kritik bir dönemde işlendiği için de ayrıca üzerinde
durulması gerekli. Bir yandan Avrupa Birliğine giriş sorunumuz, bir yandan
Kıbrıs sorunu, Irak savaşı beklentisi gibi çok ciddî dış sorunlarla uğraşırken,
diğer yandan da ülkemizin feda edilemez ulusal çıkarlarını bu sorunlar
yumağında korumaya çalışırken gerçekleştirilen bu cinayet, korkarız ki,
ülkemizin seçim sonrasında yaşamaya başladığı istikrarı yıkmayı doğrudan hedef
alan bir amaç da taşımaktadır.
Bu cinayet, yeni bir
dönemin açıldığı beklentilerinin doğrudan olumsuz etkilenebileceği ve ülkemizin
daha önceleri yaşadığı ve hiçbirimizin unutmadığı toplumsal acılar ve
kargaşalar dönemine sürüklenebileceği kaygı ve kuşkularını yeniden uyandırabilecektir.
Küreselleşme söylemlerinin ve rüzgârlarının her değeri etkilediği ve bu uğurda
ulusal çıkarlarımızın, ulusal kimliğimizin, ulusal onurun bile öneminin
kalmadığı, feda edilebileceği sık olarak dile getirildiği bir ortamda, ulusal
kimliği, onuru ve çıkarları ödünsüzce savunan Atatürkçü bir bilim adamına
yöneltilen bu hain cinayet dikkat çekicidir; ama, unutulmamalıdır ki, Türkiye,
bu çizgide birçok evladını yitirmesine karşın, bu değerleri aynı kararlılıkla,
aynı inançla ve cesaretle koruyacak birçok Mumculara, birçok Kışlalılara,
birçok Aksoylara, birçok Üçoklara ve Hablemitoğullarına sahiptir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bir
gerçeği daha sizinle paylaşmak istiyorum. Türkiye, ne yazık ki, Yüce Önder
Mustafa Kemal Atatürk'ün, uzunca bir süredir gençliğe ve ulusa unutturulmaya
çalışılan ve bugün yaşadığımız tehlikeleri âdeta tanımlayan "gaflet,
dalalet ve hıyanet" ortamının içine çekilmeye çalışılmaktadır.
Dün akşam yitirdiğimiz
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, Atatürkçü, laik, çağdaş ve yurtsever kimliğinin
yanı sıra, ülkemizin, bugün, gizli ya da açık karşı karşıya olduğu çok yönlü
ulusal ve uluslararası tehlikeler konusunda da ciddî araştırmaları olan ve bu
konuda önemli bilgilere sahip bir bilim adamıydı. Birçok çalışmasında ulusal
kültürümüzü öne çıkararak yücelten ve sahip çıkan Hablemitoğlu, Türkiye'de her
türlü etnik ve dinsel ajitasyon faaliyeti gerçekleştiren odaklara karşı ödünsüz
mücadelesini belgelemişti.
Ne yazık ki, Yüce Önder
Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu laik ve demokratik cumhuriyet uzunca bir
süredir saldırı altındadır. Bu saldırı, ilk aşamada, Yüce Önderin laik ve
demokratik cumhuriyeti korumak ve kollamak için oluşturduğu aydınlanmacı
kurumları hedef almıştır. Türk aydınlanma hareketinin temel kurumları olan köy
enstitüleri, halkevleri, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ya kapatılmış ya da
özerk yapıları kaldırılarak işlevsizleştirilmiş ve laik, demokratik cumhuriyeti
koruma ve kollama görevlerinden uzaklaştırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Devamla) -
Yine, aydınlanma hareketinin temel kurumlarından olan ve Atatürk'ün,
darülfünunu kapatarak İstanbul Üniversitesini kurmasıyla temelini attığı idarî
ve bilimsel özerkliğe sahip çağdaş üniversiteler, 1980 sonrası, laik ve çağdaş
cumhuriyet düşmanı güçlerin palazlanıp örgütlenebileceği kurumlar haline
dönüştürülmüşlerdir.
Yüzünü çağdaş değerlere
dönmüş olan cumhuriyetimize dönük bu saldırının, ne yazık ki, ikinci aşamasını,
bu değerlere sahip aydınlara dönük saldırılar oluşturmaktadır. Daha önce de
vurguladığımız gibi, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun öldürülüşü, umarız ki, bir
süredir gündemden çıktığını sevinerek düşünmeye başladığımız bu saldırıların
yeni bir aşamasını oluşturmaz.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakın, bu cinayet sonrasında, biz, yeniden aynı sözleri, davranışları,
cenaze törenlerindeki o bildik yüz ve ifadeleri ve duruşları izlemek
istemiyoruz artık. Benzer olaylarda yapılması gereken resmî açıklamalar için,
Ahmet Taner Kışlalı cinayetinde verilen demeçlerin tozlu arşivlerden
indirilerek, isim değiştirilip, resmî ağızlardan ifade edilmesini istemiyoruz
artık. (CHP sıralarından alkışlar) Kararlılık istiyoruz, bu işi çözecek siyasî
iradenin ortaya konulmasını istiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak,
faillerinin ve ilişkilerinin aydınlatılmasını istiyoruz. Bu konuda Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin kendisini kuşatan tehlikelere karşı daha bilinçli durmasını
sağlayacak temel kaynaklara da başvurmasını istiyoruz, ki o temeller 1920'lerde
atılmıştır.
Siyasî iktidarın görevi
burada çok açık ve önceliklidir değerli arkadaşlarım. Türkiye'yi yeniden vehim
yüklü günlere döndürmeyi amaçlayan bu cinayetin derhal aydınlatılması
gerekmektedir. Türkiye yol geçen hanı mıdır?! Kimdir bu eli kanlı katiller?!
Kimdir bu Türkiye'nin huzurunu bozmak isteyen güçler?! Türkiye'ye bu zor
günlerinde gözdağı mı verilmek istenmektedir? Ulusal gururumuzu, onurumuzu korumanın öncelikli sorunlar içinde olduğu
bu günlerde aba altından sopa mı gösterilmektedir yoksa Türkiye'ye?! Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, bu yeni dönemin başından beri duyarlılıklarımızı
koruyoruz; sorumluluklarımızı biliyoruz; yapıcı muhalefet anlayışımızı, halkın
beklentileri doğrultusunda getirdiğiniz her türlü teklifte destek olarak ortaya
koyuyoruz. Demokratikleşme, hak ve özgürlükler konusunda yapılan çalışmaları
desteklediğimizi biliyorsunuz. Türkiye'yi bu vehim yüklü günlere geri
döndürmeyecek bu siyasî iradenin hükümetiniz tarafından da gösterileceğini
bekliyoruz.
Unutmayalım,
kaybettiğimiz Doç. Dr. Hablemitoğlu bir notunda şöyle diyor, bakın: "Hiç
şüphesiz, Atatürk döneminin koşulları ile günümüz koşulları bir değildir.
İnsanlar, kurumlar, kavramlar, değerler genel olarak değişim halinde. Bu bağlamda
demokrasi ve hoşgörü kavramı ne kadar değişip gelişse de, aile kavramı gibi, ulus
kavramı gibi, devlete sadakat kavramı gibi, ulusal onur ve gurur gibi, bayrağa
saygı gibi, tam bağımsızlık gibi kavramlar hiç değişmiyor; unutmayın. (CHP
sıralarından alkışlar) Tıpkı, Amerika Birleşik Devletlerindeki gibi, tıpkı
Almanya'daki gibi, tıpkı İngiltere'deki gibi." Son kitabında da
Hablemitoğlu "ben, demokratik, laik cumhuriyete bağlıyım, tüm benliğimle
koruyacağım. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin laik ve üniter yapısına sadığım;
çünkü, ben Türküm, başka da Türkiye yok" diyor. (Alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bilmem, bu sözler, bu cinayetle ilgili yapılması gerekenlere bir
nebze ışık tutabilir mi; üzerinde düşünmemiz gerekiyor.
48 yaşında kaybettiğimiz
Hablemitoğlu'na Tanrı'dan rahmet, ailesine, yakınlarına, mensubu olduğum Ankara
Üniversitesine, tüm bilim dünyasına ve tüm ulusumuza, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına başsağlığı diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koç.
Gündemdışı üçüncü söz,
yine aynı konuda söz isteyen Ankara Milletvekili Haluk İpek'e aittir.
Sayın İpek, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
3. – Ankara
Milletvekili Haluk İpek’in, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun menfur bir saldırı
sonucunda hayatını kaybetmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu’nun cevabı
HALUK İPEK (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlayarak
sözlerime başlamak istiyorum. Şu an, son derece üzücü bir olay hakkında
konuşmanın zorluğunu yaşıyorum.
Doç. Dr. Sayın Hablemitoğlu'nun
öldürülmesi, hepimizi derinden yaralamıştır. Kendisi, vatanına, milletine
candan bağlı, Türkiye Cumhuriyeti ve demokrasiye yürekten inanan bir
bilimadamıydı.
Demokrasiyi ve insan
haklarını ülkemizde yerleştirmeye çalışmak, hepimizin en başta gelen görevidir.
Temel hak ve hürriyetlerin, bu bağlamda öncelikle düşünce hürriyetinin
sağlanması ve en yüksek seviyede vatandaşlarımıza tanınması için, partimiz ve
hükümetimiz yoğun bir şekilde çalışıyor. Bu tür saldırılar, demokrasimizi ve
onun kurumlarını hiçbir şekilde zaafa uğratamaz, ona asla gölge düşüremez.
Yaşama hakkı, temel hak ve hürriyetlerin birinci sırasında yer alır. Bu
hürriyetin olmadığı yerde diğer hürriyetlerden söz edilemez; ancak, bu
hürriyeti yok edenler tarih boyunca amaçlarına ulaşamamıştır.
İçişleri Bakanımızın
olayın olduğu andan itibaren gösterdiği hassasiyeti ve çalışmaları takdirle
karşılıyoruz. Biz, AK Parti olarak, bu saldırıları gerçekleştirenlerin
yakalanması ve cezalandırılması için, hassas bir şekilde, sürekli takipçi olacağımızı
Genel Kurulun huzurunda açıklıyoruz.
Olayın hangi amaçla,
kimler tarafından yapıldığı belli değildir. Faillerin yakalanamaması, olayı
provoke etmek isteyenlere zemin hazırlayacak, masum insanlar hedef ve şaibe
altında bırakılabilecek, bu da demokrasimizin en önemli unsuru olan hukuk
devleti ilkesine zarar verecek ve zaafa uğratacaktır.
Saldırıyı tekrar elemle
kınıyor, kendisine Cenabı Hak'tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı
diliyor, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın İpek.
Hükümet adına, İçişleri
Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu gündemdışı konuşmalara cevap verecektir.
Buyurun Sayın Aksu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en
içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Ankara Üniversitesi Türk
İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Görevlisi, değerli bilimadamı Doç. Dr. Necip
Hablemitoğlu 18.12.2002 Çarşamba akşamı saat 20.30 sıralarında, Çankaya İlçemiz
Portakalçiçeği Sokağında, 40 nolu ikâmetgâhı önünde menfur bir silahlı saldırı
sonucu hayatını kaybetmiştir; kendisine Allah'tan rahmet yakınlarına,
dostlarına, öğrencilerine, herkese başsağlığı diliyoruz. Bu saldırıyı şiddetle,
nefretle kınıyor ve lanetliyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
olayı duyduğumda, Sayın Başbakan, Genel Başkanımız ve bakan arkadaşlarımızla
birlikte Genel Merkezde toplantıdaydım. Sayın Başbakana, Genel Başkana bilgi
verdikten sonra derhal toplantıdan ayrılıp Bakanlığa, makamıma geldim. Emniyet
Genel Müdürümüz, Ankara Valimiz, Genel Müdür Yardımcıları, Daire Başkanları,
Ankara Emniyet Müdürü ve bütün yetkililerle olayın oluş tarzını ve
değerlendirmesini aldıktan sonra, birkaç kez de olay yerinde bulunan
yetkililerle görüştüm ve daha sonra da, bizzat olay mahalline gittim. Ankara
DGM Başsavcımız ve olaya el koyan Ankara DGM Savcısı da olay yerindeydi.
Emniyet Genel Müdürü, Ankara Emniyet Müdürü ve emniyetin bütün yetkili amirleri,
olay yerinde bana bilgi verdiler, bir değerlendirme yaptık, bilahara da, ben,
merhumun ailesine başsağlığı dilemek için evine gittim. Babası, ablası ve
dostları da evindeydi; hepsine başsağlığı dileklerinde bulundum. Daha sonra,
yine, arkadaşlarımızla olay yerinde kısa bir değerlendirmeden sonra, ben
Bakanlığa döndüm.
Değerli arkadaşlarım,
olayın, kim ya da kimler tarafından, hangi maksatla yapıldığı konusunda bir şey
söylemek için henüz çok erken. Olayla ilgili soruşturma -biraz evvel de
belirttiğim gibi- bizzat DGM Savcısının yönetiminde, emniyetimizin bütün birimleri
tarafından, bütün boyutlarlarıyla devam etmektedir. Devlet Güvenlik Mahkemesi
Savcısı olaya bizzat elkoymuştur, soruşturmayı kendisi yönetmektedir. Emniyet
Genel Müdürlüğümüzün ve Ankara Emniyet Müdürlüğümüzün bütün birimleri olay
üzerinde çalışmakta, elde edilen delillerin değerlendirilmesi süratle
yapılmaktadır. Olayın aydınlatılarak, fail ya da faillerinin ve arkasında
-varsa- kimlerin olduğu bir an önce tespit edilip yakalanarak yargı organlarına
teslim edilmesi için, biliniz ki, her türlü gayret gösterilmekte ve sarf
edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu
değerli bilimadamı Sayın Hablemitoğlu'na sıkılan kurşunlar sadece ona değil,
onun şahsında, 3 Kasımdan sonra ülkede sağlanan istikrar ortamına da
sıkılmıştır. Etrafımızda, yolumuzda tuzaklar vardır; ama, ben inanıyorum ki,
milletimiz sağduyusuyla bu tuzaklara, bu oyunlara gelmeyecektir ve hepimizin
çok dikkatli, titiz ve üzerimize düşeni eksiksiz olarak yapmamız gereken bir
zamanda, bir süreçte olduğumuzu da hatırlatarak, İçişleri Bakanlığı olarak,
huzur ve güven ortamımızın devamı için her türlü tedbiri almakta olduğumuzu
belirtirken; bir kez daha, Dr. Sayın Necip Hablemitoğlu'na Tanrı'dan rahmet,
kederli ailesine, yakınlarına, arkadaşlarına, dostlarına, milletimize başsağlığı
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Saygıdeğer Hocamız Necip Hablemitoğlu'na bir kere daha
Allah'tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum.
Allah rahmet eylesin.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Bir Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz ve 25 arkadaşının, yolsuzlukların sebeplerinin,
sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/9)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda ülkemiz
gündeminden hiç düşmeyen usulsüzlük ve yolsuzluğun tüm sosyal ve ekonomik
boyutlarını, sebeplerini araştırmak, alınması gereken tedbirleri tespit etmek
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasına arz ederiz.
1. Salih Kapusuz (Ankara)
2. Ahmet Işık (Konya)
3. Bayram Özçelik (Burdur)
4. Ahmet Ertürk (Aydın)
5. Nevzat Yalçıntaş (İstanbul)
6. Mustafa Tuna (Ankara)
7. Recep Koral (İstanbul)
8. Aziz Akgül (Diyarbakır)
9. Alaattin Büyükkaya (İstanbul)
10. Zülfü Demirbağ (Elazığ)
11. Özkan Öksüz (Konya)
12. Murat Yıldırım
(Çorum)
13. Yüksel Çorbacıoğlu
(Artvin)
14. Abdulmecit Alp
(Bursa)
15. Hasan Kara (Kilis)
16. Abdurrahim Aksoy
(Bitlis)
17. Muzaffer Baştopçu
(Kocaeli)
18. Ümmet Kandoğan
(Denizli)
19. Osman Nuri Filiz
(Denizli)
20. Osman Akman (Antalya)
21. Fazıl Karaman (İzmir)
22. Zeynep Karahan Uslu
(İstanbul
23. Ali Osman Başkurt
(Malatya)
24. Şevket Orhan (Bursa)
25. A.Yekta Haydaroğlu
(Van)
26. Fikret Badazlı
(Antalya)
Gerekçe :
Ülkemizde son yıllarda
gündemden düşmeyen, en çok konuşulan konuların başında yolsuzluk gelmektedir.
(Sonuçları itibariyle yolsuzluk, yoksullukla beraber anılır olmuştur.)
Hayali ihracat, haksız
vergi iadesi ile büyük boyutta kamuoyunun gündemine gelen yolsuzluk her geçen
gün artarak devam etmiştir.
Kaçak et ithali, SSK ve
Bağ-Kurdaki ilaç vurgununun, özelleştirmelerdeki usulsüzlükler, beyaz enerji,
Mavi Akım, bankaların hortumlanması gibi daha birçok kurum ve kuruluşta meydana
gelen yolsuzluklar ekonomik boyutlarıyla ülke ekonomisini tehdit eder boyuta
ulaşmıştır.
Hemen hemen
yolsuzlukların bulaşmadığı kurum ve kuruluş yok denecek kadar azdır. Sonuçları
itibariyle yolsuzluk yoksullukla beraber anılır olması da yaptığı tahribatı
anlatmaya yetmektedir.
Yolsuzluk, kendine özgü
işleyişi ve ulaştığı ekonomik ve politik gücüyle önünde engel tanımamakta,
bugüne kadar ciddî bir mücadeleye de fırsat vermemiştir. Bunun nedeni de, çoğu
kez, iradeden yoksun, dürüst olmayan yöneticilere, yolsuzluğa bulaşmış devlet
memurları, emniyet mensupları ve yargı mensupları ile verilen cezaların
yetersizliği olmuştur.
Büyük yankılarla
kamuoyuna duyurulan yolsuzluklar ve failleri birkaç ay tutuklu kaldıktan sonra
halkın gözü önünde salıverilmekte, mal varlıklarına el sürülememekte, yıllarca
süren davalarla kamuoyuna unutturulmakta ve âdeta yapanın yanına kâr
kalmaktadır.
Bu durumda da halkın
yöneticilere ve yargıya güveni kalmamakta, devlet kurumlarına karşı bir
güvensizlik oluşmakta, âdeta yolsuzluklar olağan hale gelmektedir. Bu da,
yolsuzlukla mücadelede en önemli unsur olan halkın desteğini ve kamuoyu
baskısını etkisiz hale getirmektedir.
Bugüne kadar tüm
platformlarda konuşulan, tartışılan yolsuzluğun etkileri, sebepleri ciddî
boyutlarda TBMM'de ele alınmamıştır. Çeşitli zamanlarda verilen yolsuzluk
iddialarına ait yazılı, sözlü sorular, Meclis araştırmaları, genel görüşme
önergeleri ve gensorular Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran hükümet
gruplarınca ya reddedilmiş ya da hiç dikkate alınmamıştır. Bu da Meclisin
halkın gözündeki itibarını kaybetmesinde en büyük neden olmuştur.
Bizce TBMM bu dönemde
tarihî bir görev üstlenmelidir. Bugüne kadar kamuoyunun gündemine gelen,
gelmeyen tüm yolsuzluk olayları, bunların nedenleri, yolsuzluğa bulaşmış tüm
kurum, kuruluş ve kişiler araştırılmalıdır. Halkın, sivil toplum örgütlerinin
de bilgilerine başvurularak yapılacak olan bu geniş çaplı çalışma kanaatimizce
hükümete bu konudaki mücadelesinde de yardımcı olacak, yolsuzlukla mücadele
eden kurum ve kuruluşlara cesaret verecek, Parlamentonun, devletin ve halkın
gözünde güvenini ve itibar kazanmasını sağlayacaktır.
Temiz toplum hedefimize
ulaşmamızın bu konunun Meclisimizce ele alınmasında büyük katkısı olacaktır.
Devletimizi yıpratan,
halkımızı ümitsizliğe sevk eden, siyaseti ve siyasetçiyi kirleten yolsuzluklar
ve nedenleri ile önlenmesi için alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla bir
Meclis araştırması açılması yerinde olacaktır.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım :
IV. –
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. – Gelir
Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 Sayılı Kanun ve 4481 Sayılı Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 2
nci sırasına alınmasına ve tasarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No. : 6 Tarihi : 19.12.2002
19 Aralık 2002 Perşembe
günü (bugün) Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 4
sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 sayılı Kanun ve 4481
sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının ikinci sırasına alınması ve tasarının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına
sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
|
İsmail Alptekin |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı V. |
|
Salih Kapusuz |
Mustafa Özyürek |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN- Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet, Anayasa
Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.– Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet ve
Anayasa Komisyonları Raporları (1/282) (S. Sayısı : 3 ve 3'e 1 inci Ek)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.
Konunun görüşülmesi
ertelenmiştir.
Alınan karar gereğince,
gündemin 2 nci sırasına alınan Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306
sayılı Kanun ve 4481 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
2. – Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 sayılı
Kanun ve 4481 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/284 ) (S. Sayısı : 4) (1)
BAŞKAN- Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 4 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep)- Dağıtılmadı Sayın Başkan; metin yok.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmelere başlamadan önce Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığının, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre bir istemi vardır; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 4 sıra
sayılı ve 1/284 esas numaralı Kanun Tasarısının çerçeve 9, 14 ve yürürlüğe
ilişkin 17 nci maddelerinin, Komisyonumuzca yeniden değerlendirilmesini
teminen, İçtüzüğün 88 inci maddesi uyarınca bir defaya mahsus olmak üzere,
Komisyonumuza geri verilmesini arz ve teklif ederiz.
Sait
Açba
Afyon
Plan ve
Bütçe Komisyonu
Başkanı
BAŞKAN - Tasarının söz
konusu 9 uncu 14 üncü ve 17 nci maddeleri önergeleriyle birlikte Komisyona geri
verilmiştir.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerinde söz isteyen...
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep) - Sayın Başkan, usul hakkında söz istiyorum. Metin dağıtılmış
değil. Burada bulunan değerli milletvekilleri neye göre oy verecekler, neye
göre karar verecekler?! Lütfen, önce metin dağıtılsın, ondan sonra görüşmeler
yapılsın. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, sabah saat 10.00'da bütün milletvekillerine verilmek üzere
bankolara dağıtılmıştır. (CHP sıralarından "yok öyle bir şey"
sesleri, gürültüler.)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, odalara dağıtıldı ve aldık.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, ben Komisyon üyesiyim bana gelmedi.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, müzakerelere devam edelim.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, metin, milletvekili arkadaşlarımıza dağıtılmıştır; isteyenlere
buradan tekrar dağıtılacaktır.
Tasarının tümü üzerinde
grupları adına söz isteyen?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Grup adına ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Sayın Mustafa Özyürek.
Sayın Özyürek, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz vergi kanun tasarısı hakkında, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini
açıklamak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de, ne yazık ki, katılımcı demokrasiyi yerleştirmeyi bir türlü
başaramadık. Hep böyle yangından mal kaçırır gibi konuları görüşüyoruz ve biraz
önce değerli milletvekillerimizin haklı tepkisine neden olan olaylara meydan
veriyoruz. Bu kanunun önemini biliyorum, yılbaşına kadar yasalaşması
gerektiğini biliyorum; ama, ne olur hepimizin inceleyeceği kadar bir vakti
tanısak ve tasarıları, komisyonun raporlarını dağıtsak ve bütün değerli
milletvekilleri enine boyuna inceleseler, görüşlerini açıklasalar, bilerek oy
kullansalar ve bilerek yasalaştırdığımız tasarılara hep birlikte sahip çıksak.
Bunu, özellikle istirham ediyorum; çünkü, katılımcı demokrasi, şeffaflık ancak
bu şekilde sağlanabilir.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de, Parlamentomuzda, ne yazık ki, bir kötü alışkanlık var. Önce, kanun
tasarıları ilgililere ulaştırılır; sonra, komisyon toplanır. Komisyonda,
herhalde bu tasarı görüşülecektir diye herkes hazırlığını yapmışken, geceyarısı
bir önerge gelir ve o önerge, daha önce sunulmuş olan tasarıdan çok daha önemli
vergi değişikliklerini içerir.
Ne yazık ki,
Parlamentomuzda, bir sadeleşme olmuştur, ikili bir yapı vardır; biz, muhalefet
partisi olarak, yapıcı, her türlü konuda destek sağlayan bir partiyiz; hiç
yoksa, bu rahat ortamda birbirimizi anlayan, birbirimizin çalışmasına kolaylık
getiren bir düzeni tutalım diye beklerdik; ama, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun
toplantısında, yine, bir geceyarısı bir önerge geldi. Komisyonumuz, biraz önce,
tasarının birkaç maddesini niçin çekti, bilmiyorum; belki, yazılanlar,
çizilenler nedeniyle çekmiştir. Komisyonda büyük tartışmalara neden olan ve
Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekillerinin şiddetle karşı çıktığı
hayat standardı esası bir geceyarısı önergesiyle getirilmiştir. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, bu Parlamentoda iradenin tam olarak tecelli etmesini isteyen
milletvekilleri olarak, bunu büyük üzüntüyle karşılıyoruz. Hükümetten ve
komisyon başkanlarımızdan, milletvekillerimize, konuları enine boyuna inceleyecek
fırsatı verecek şekilde, önergeleri, tasarıları zamanında getirmelerini
istiyoruz; çünkü, değerli arkadaşlarım, vergi gibi, toplumsal hayatı yakından
ilgilendiren tasarıları, teklifleri enine boyuna görüşmezsek yanlış yaparız.
Kanun çıkarmak kolaydır,
özellikle, bu Parlamentoda çok daha kolaydır; tek başına bir siyasî partimiz,
büyük çoğunluğa sahiptir; ama "yaptım oldu, ben istedim kanunu
çıkardım" demekle sorunu çözemezsiniz. Demokratik kitle örgütlerinin görüşlerini
almadan, toplumsal mutabakatı sağlamadan çıkaracağımız vergi kanunları hayata
geçemez. Yine, burada, bunun çok acı bir örneğiyle karşı karşıyayız.
1998 yılında büyük
umutlarla çıkarılmış olan malî milat yasası, bugün, Türkiye Büyük Millet
Meclisine, kaldırılması tasarısıyla gelmiştir. Peki, 1998'de bunu yaşadık,
4444'le bunu erteledik; şimdi, oturalım, yeni baştan, Türkiye'nin gerçeklerini,
vergi tekniklerini, bütün hususları dikkate alarak, kalıcı, basit, mükellefin
kolayca anlayacağı, malî müşavirin kolayca anlayacağı, halkın kolayca
anlayacağı ve gönüllü olarak uygulayabileceği bir kanun tasarısını, hep birlikte
oluşturalım değerli arkadaşlar. Ben, özellikle, hükümetimizden, komisyonumuzdan
ve AKP Grubundan, bundan böyle yapılacak vergi düzenlemelerinde, bir toplumsal
mutabakatı aramalarını, muhalefetle bir görüşme imkânını açık tutmalarını
özellikle rica ediyorum. Bunu, kişisel olarak veya Grubum adına istiyor
değilim, bunu, kalıcı, ayakları yere basan vergi kanunları yapabilelim diye
istiyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, 3 Kasımdan beri, toplumda bir bahar havası, Cumhuriyet Halk
Partisi ile iktidar partisi arasında uzlaşma, dayanışma havası var; bunların
hepsi güzel, biz de buna destek veriyoruz. Daha geçen gün, burada, oybirliğiyle
Anayasa değişiklikleri yaptık; önemli bir demokratikleşme paketini,
oybirliğiyle, yürürlük maddeleri hariç, kabul ettik. Peki, böylesi bir
muhalefet partisine, daha tasarıları hazırlamadan, Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunmadan bir danışmak çok mu zordu?! Eğer, bize danışılmış olsaydı
değerli arkadaşlarım, bugün, AKP Grubu olarak güç durumla karşı karşıya
kalmazdınız; hayat standardı esası gibi çağdışı bir vergi tasarısını Türkiye
Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirmek ve bugün burada geri
çekmek durumuyla karşı karşıya kalmazdınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, Komisyon geriye çekti. Ne olacak; herhalde -gazetelerden
öğrenebildiğimize göre- hayat standardı esasından vazgeçilecek.
Şimdi, hayat standardı
esasının çağdışı bir vergi sistemi olduğuna dair, bunun, Gelir Vergisini bir
kelle vergisine dönüştürdüğüne dair yüzlerce kitap var, makale var; ben Mustafa
Özyürek olarak, en az yüz tane makale yazdım. Peki, bu yazılanlardan,
çizilenlerden, uygulamalardan, toplum olarak, iktidar olarak hiç ders
almayacaksak, hiç değerlendirmeyeceksek, bütün emeklerimiz boşa gidiyor
demektir. Hiçbir şeye üzülmüyorum da, yazdığım bunca makaleye üzülüyorum değerli
arkadaşlarım; boşuna mürekkep tüketmişiz, boşuna harcamışız.
Şimdi, bugün, ben
beklerdim ki, yeni bir başlangıç yapmak üzere olan siyasî iktidarımız, önümüze
bir vergi reform tasarısıyla gelsin; Türkiye'de kayıtdışılık mı var, biz, bunu
önleyecek şu şu şu tedbirleri alıyoruz desin; Türkiye'de vergi dağılımında
büyük haksızlık var, adaletsizlik var, vergi sistemi karmakarışık hale gelmiş,
bunu düzeltmek için şu şu önlemleri alıyoruz desin ve biz de, gönül huzuruyla,
helal olsun diyelim ve oy verelim, destek verelim; ama, ne gördük; bu
iktidarın.... Bunları söylerken üzüntü duyuyorum, kırk senesini vergiciliğe
adamış bir insan olarak üzüntü duyuyorum; her seferinde, her kanunu, her
tasarıyı bir reform geliyor mu diye, acaba, ucundan kıyısından düzeni daha
güzel hale getiririz mi diye umutla beklemiş bir arkadaşınız olarak, bu
tasarılar görüşülürken üzüntü duyuyorum.
Değerli arkadaşlarım, şu
anda neler yapıyoruz; öncelikle, 1994 yılında nereden buldun yasasını
çıkarmıştık, onu kaldırıyoruz; 1998 yılında malî milat yasasını çıkarmıştık,
onu kaldırıyoruz; 1999 Marmara Bölgesi depremi bahanesiyle; yani, bir
bunalımla, bir krizle mücadele etmek üzere çıkardığımız vergi kanunlarından,
bir defaya mahsus diye çıkardığımız, olağanüstü nitelikte diye çıkardığımız
vergi kanunlarından Özel İşlem Vergisinin, Özel İletişim Vergisinin yürürlüğünü
uzatıyoruz.
Türkiye, ne yazık ki,
krizlerden kurtulamıyor değerli arkadaşlarım. Her iktidar siyasî krize duçar
olunca, geliyor Türkiye Büyük Millet Meclisine; diyor ki: "Bu bunalımı
aşıncaya kadar, bir defaya mahsus, olağanüstü vergi çıkarma yetkisini bana
verin."
Tabiî, Meclis, tabiî,
halkımız, kriz içinde yaşamak istemediği için, bunalımın önlenmesini dilediği
için, bu yetkiyi veriyor. O zaman, 1994 yılında, yine böyle bir kriz ortamında
-vergici arkadaşlarım hatırlarlar- Net Aktif Vergisi, ek vergiler gibi pek çok
vergi gelmişti. O zaman şunu yazdığımı çok iyi hatırlıyorum: "Bunlar bir
defaya mahsus diye geliyor; ama, yol oluyor." Nitekim, olağanüstü
vergiler, Türkiye'de, yol olmuştur. Deprem nedeniyle çıkardığımız iki verginin
süresini tekrar uzatıyoruz. Hepimiz, yaşarsak göreceğiz, süresi bitince, bu
vergiler yine uzatılacak.
Peki, cesaret gösterin,
kalıcı hale getirin, daha doğru bir davranış olur. Her seferinde "vallahi
billahi, bir defaya mahsustur" diye geliyor, sonra da birbirimizi
aldatıyoruz değerli arkadaşlarım. Bunlara lüzum yok; ne yapacaksak, yapalım.
Yine, vergicilikle ilgili
şunu söylemek istiyorum: Türkiye, sürekli vergi kanunları değiştiren bir ülke.
Artık, pek çok uzman, vergi sistemimizdeki ek maddeleri, geçici maddeleri, ek
geçici maddeleri karıştırmış durumda. Geliniz, şu vergi sistemini yeni baştan
bir ele alalım.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarıyla kaldırmaya çalıştığımız nereden buldun yasası, malî milat yasası
belli nedenlerle çıkarılmıştı, belli amaçlarla çıkarılmıştı ve denilmişti ki:
"Türkiye'de büyük bir kayıtdışılık var, Türkiye'de büyük bir vergi kayıp
ve kaçağı var, bunlarla mücadele edelim." O gün -zannediyorum Sayın Mesut
Yılmaz Başbakan idi, Sayın Zekeriya Temizel Maliye Bakanı idi- önemli bir
muhalefet de olmadan kanun çıkmıştı ve demokratik kitle örgütlerinin pek çoğu
da bunu desteklemişti; ama, gene kısa bir süre sonra, 4444 sayılı Kanun
çıkarılarak, bunun yürürlüğü 2002'nin sonuna kadar ertelendi, şimdi bunu nasıl
yürürlükten kaldırırız diye bir çalışma yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, o
günü çok iyi hatırlıyorum, 1994 yılında Hilton Otelinde bir düğün yapılmıştı ve
o düğünde dolarlar havada uçmuştu. Boğazda villalar alınıyordu, yalılar
alınıyordu, bazı zenginlerimiz yatlarda, kotralarda geziyorlardı ve ne yazık
ki, bu kişilerin araştırdığımızda vergi mükellefiyeti bile yoktu veya çok
sembolik düzeyde gelir beyan etmişlerdi. O zaman, denildi ki: "Vergi
sistemimizde bir eksiklik var, boşluk var, bunlardan hesap soramıyoruz, nereden
buldun sorusunu soramıyoruz, onun için bu yetkiyi bize verin..." O günkü
iktidar Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelmişti ve Meclis de o yetkiyi
hükümete vermişti; ama, 1994 yılından bugüne kadar hiç kimseye nereden buldun
sorusu sorulmamıştır. Bunca kayıtdışılığın yaygın olduğu bir ülkede, hiç
kimseye, peki arkadaşım, kardeşim, mükellefim, vatandaşım Boğazda bu villayı
trilyona aldın, ben senin geriye doğru 10 senelik, 15 senelik vergi beyanlarını
inceledim, sen bırak trilyonu, İstanbul Gaziosmanpaşa'da bir gecekondu
alamazsın. Bunu nasıl aldın?.. Değerli arkadaşlarım, bu soruyu sormak ayıp mı,
günah mı?! Bu soruyu yetki varken de sormadık. Sormayan iktidarlar yanlış
yapmıştır. Bugün bu yetkiyi kaldıralım demek de yanlıştır. Bu yanlıştan mutlaka
dönülmelidir. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi deniliyor ki: Bu
soruyu sorma tehdidi, soruyu sorma iması bile serveti kaçırıyor. Servet
korkaktır, ona güvence verelim... Değerli arkadaşlarım, şeffaf toplum diyoruz,
dokunulmazlıkları kaldıralım, herkesten hesap soralım diyoruz. Biraz önce Sayın
Kapusuz ve arkadaşlarının yolsuzluklarla mücadeleye dair önergelerini
mutlulukla dinledik. Peki, bunca kayıtdışılığın olduğu bir toplumda ciddî bir
şekilde yolsuzluklarla mücadele edebilir misiniz? Yolsuzluklarla mücadele
edebilmek için, onları delillendirebilmek için belge düzenini yerleştirmeniz
lazım, kayıtdışılığı önlemeniz lazım, vergi kayıp ve kaçağıyla mücadele etmeniz
lazım. Yani, üzerinde konuştuğumuz konular, sadece hazineye vergi sağlama
konuları değil; üzerinde konuştuğumuz konular, yolsuzluklarla mücadele ortamını
da yok etmektedir değerli arkadaşlar.
Şimdi, halkımız,
dargelirlimiz, işçimiz, memurumuz diyebilir ki, siz Mecliste oturdunuz, malî
milat, nereden buldun konularında konuşup duruyorsunuz; ben geçim derdindeyim,
ben güç durumdayım, ben, vergi ödemekten bıkmışım, benimle ne ilgisi var?..
Halkımızla ilgisi şudur değerli milletvekilleri: Biz, mükelleflerden, işte, o
yalısı, villası olanlardan, beş yıldızlı otellerde dolarları havaya atarak
düğün yapanlardan vergi alamazsak, halkımızın tükettiği süte, yoğurda, suya,
ekmeğe, her şeye Katma Değer Vergisi koyarız ve Katma Değer Vergisi oranlarını
yükselterek, o yükü halkımızın sırtından çıkarırız.
Bunu yapamadığımız
içindir ki, Türkiye'de, asgarî ücretten bile yüzde 15 vergi alıyoruz. Dünyanın
hiçbir yerinde asgarî ücretten bu düzeyde bir vergi alınmaz. Gücü gücü yetene!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin
efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkanım.
İşte, belli kesimler
kayıtdışı yaşıyorlar, kayıtdışı yaşamaya devam ediyorlar ve kendilerine yönelik
bir önlem olduğu zaman, vergi düzenlemesi yapılmaya çalışıldığı zaman,
servetler kaçıyor, ekonomi çöküyor, bunu geri alın diyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak seçim bildirgemizde de yazmıştık. Türkiye,
büyük bir kayıtdışı dönemden geçti. Türkiye, kriz ortamlarından geçti. O
dönemle ilgili olarak, geliniz, bir beyaz sayfayı birlikte açalım. Örneğin,
2003 sonuna kadar sisteme girecek olan paraların hesabını sormayalım, nereden
buldun sorusunu sormayalım; ama, o tarihten sonra da herkes, kazancının
kaynağını, gelirinin kaynağını açıklasın.
Onun için biz diyoruz ki,
nereden buldunda, malî milatta, ilga edelim kurtulalım, kaldıralım kurtulalım
değil, bir revizyon yapalım, ucu açık noktaları netleştirelim, kent rantlarını
nasıl vergilendireceksek vergilendirelim -bunların yolları da bellidir- ondan
sonra da, belli bir dönemden itibaren de herkes, göğsünü gere gere, ben
kazandım, vergimi ödedim, ödediğim vergimle de villamı aldım, yatımı aldım
desin. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim kimsenin yatında, katında,
villasında gözümüz yok; tek merak ettiğimiz şey şudur: Bu paraların kaynağı
nedir? Vergisini ödedi mi ödemedi mi? Benim işçimin, benim memurumun vergisi
kaynağında kesilecek, dargelirli insanımız sütünden, yoğurdundan, temizlik malzemesinden
yüksek oranlı KDV ödeyecek, çiftçimiz mazot kullanırken yüzde 75'e varan vergi
ödeyecek; ama, yatı, katı olan, 1 kuruş vergi ödemeyecek... İşte, değerli
arkadaşlarım, çözmemiz gereken budur. Bunun çözümünü getirmeden, sadece "malî
miladı kaldırdım" sadece "nereden buldun sorusunu sormuyorum"
demek, kayıtdışılığa teslim olmaktır. Kayıtdışılığın trenine binerek, salim bir
istasyona ulaşmış hiçbir ülke yoktur. Öyle olsaydı -adını şimdi anmak
istemediğim- kargaşa içinde olan pek çok ülke kurtulmuş olurdu.
Kayıtdışılıkla,
karaparayla, haram parayla hiçbir yere varılmaz değerli arkadaşlarım. Biz,
vergisi ödenmiş kazançtan yanayız. Vergi dairelerimizin önünde yazardı, hâlâ
yazıyor mu bilmiyorum "vergilendirilmiş kazanç kutsaldır" diye. Biz
kutsal kazançtan yanayız, herkes kutsal kazancıyla istediği yatırımı yapsın,
istediği işi yapsın, haram paraya hep birlikte karşı çıkmalıyız değerli
arkadaşlarım.
Dünden beri bütün milletvekillerimizin,
her partiye mensup milletvekillerimizin telefonları kilitlendi, esnafımız,
avukatımız, doktorumuz, muhasebecimiz her türlü iletişim araçlarıyla arayıp
diyor ki "bu hayat standardı esası kalkmıştı, dediniz ki, son olarak 2002
Martında uygulanacak bundan sonra uygulanmayacak." Seçim meydanlarından
yeni geldik, AKP'li arkadaşlarım da meydanlardan yeni geldi; bir tek
milletvekili yoktur ki "biz gelirsek hayat standardı esasını yeniden
getireceğiz" diye vatandaşa söz vermiş olsun ve soran her mükellefe her
esnafa da denilmiştir ki: "Biz hayat standardı esasına karşıyız ve
kesinlikle bunu getirmeyeceğiz." Biz Cumhuriyet Halk Partili üyeler olarak
bu sözü vererek geldik, bu söz doğrultusunda, hayat standardı esası gibi
çağdışı bir sistemi tekrar yürürlüğe sokmak isteyen önergeye yukarıda Plan ve
Bütçe Komisyonunda arkadaşlarımız karşı çıktı, bugün burada Genel Kurulda da
karşı çıkıyoruz. Biraz sonra inşallah geri çekilir, inşallah vazgeçilir, bundan
da büyük mutluluk duyarız; ama, keşke buralara gelmeseydik, keşke, esnafı,
avukatı, doktoru, muhasebeciyi ayaklandırmasaydık, kimseyi huzursuz etmeseydik
ve bu durumla karşılaşmasaydık.
Değerli arkadaşlarım, bir
önemli üzüntümü de izninizle sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdi, hükümetimiz,
Sayın Başkan Recep Tayyip Erdoğan "22 gün, 25 gün oldu biz göreve
başlayalı" demiş.
Şimdi, tasarı geldi,
yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda arkadaşlarımızla birlikte o tasarıyı biz
inceledik, belli görüşlerimizi oluşturduk; sonra, geceyarısı, işte bu hayat
standardı esası geldi. Buna karşı arkadaşlarımız direndi
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
lütfen toparlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Toparlıyorum efendim.
Gene orada, zannediyorum,
yetkililer, ilgililer bunu geri almak için Sayın Başbakanla da konuşmuş
olabilirler; ama, buna rağmen getirildi, şimdi geri çekiliyor. Bu, tabiî,
devlet ciddiyeti açısından çok önemli bir zaaftır. Bu zaafa AKP'nin, hükümetin
düşmemesini diliyorum; bu vesileyle, Yüce Heyeti, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özyürek.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
AK Parti Grubu adına Bülent Gedikli.
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Bülent Gedikli.
Sayın Gedikli, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
BÜLENT GEDİKLİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda
"malî miladın kaldırılması" olarak bilinen, bugün görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili olarak, tasarının geneli hakkında, AK Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, öncelikle, malî
miladın, geliş tarihinden itibaren, Türkiye ekonomisi üzerinde, sermaye
hareketleri üzerinde, borçlanma üzerinde, yatırım, işsizlik üzerinde ne gibi
etkileri olduğunu ortaya koyacağım; ancak, bu noktaya geçmeden önce, özellikle
CHP Grubu adına yapılan konuşmada hayat standardı esası üzerinde sıklıkla
durulduğu için, konuşmama hayat standardıyla ilgili olarak başlamayı tercih
ediyorum.
Bildiğiniz gibi, hayat
standardı -komisyonda çalışan üyelerimiz yakından biliyorlar- hükümetin
göndermiş olduğu tasarı metninde aslında yer almıyordu; o gün, orada, Plan ve
Bütçe Komisyonu üyesi bazı arkadaşlarımız tarafından verilen önergeyle gündeme
gelmesi söz konusu oldu. Bu da gayet doğal bir durumdur, bir kanunlaşma
sürecinde olması gereken bir durumdur; çünkü, Plan ve Bütçe Komisyonunda
yapılan görüşmelerde bir kanun kesinleşmiş olmuyor ki.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Niye destek verdiniz?!.
BÜLENT GEDİKLİ (Devamla)
- Ondan sonra, Genel Kurula intikali söz konusu oluyor. Genel Kurulda veya Plan
ve Bütçe Komisyonunda verilecek önergelerle değişiklik yapılması her zaman
mümkün; bu, gayet doğaldır. İşte, bugün, burada, bunun bir örneğini zaten
yaşıyoruz. Bir de önergenin bir zamanı mı olur; efendim geceyarısı verilmiş,
sabah verilmiş... Plan ve Bütçe Komisyonu veya diğer komisyonların
çalışmalarına göre, önergeyi her zaman vermek mümkün; geceyarısı da verilir,
sabah da verilir; bunları doğal karşılamak gerekiyor.
Nitekim, Plan ve Bütçe
Komisyonu metninde yer almasına rağmen, daha sonra, hem kamuoyunca yapılan
değerlendirmeler hem de hem AK Parti Grubumuzdaki hem CHP Grubundaki
milletvekili arkadaşların yaptığı değerlendirmeler neticesinde, biraz önce de
ifade edildiği gibi, hayat standardıyla ilgili maddeyi, biz, geri çekmeyi de
uygun bulduk.
Ayrıca, hatırlatmak
isterim; CHP, Doğru Yol Partisiyle 1991-1995 arasında hükümet kurmuştu. O
dönemde de, hayat standardı esası uygulanmıştı, o dönemde de bunun geri
çekilmesiyle ilgili veya kaldırılmasıyla ilgili gelen bir öneriniz olduğunu ben
hatırlamıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hayat standardının...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- CHP yoktu...
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Refah Partisi dönemiyle karıştırıyorsunuz Partimizi.
O öyle olursa, bu da
böyle olur!
BÜLENT GEDİKLİ (Devamla)
- Efendim 1991-1995 arası öyleydi. 1994 ekonomik krizini de hep birlikte
yaşadık.
O dönemde, ayrıca, Net
Aktif Vergisi, Ekonomik Denge Vergisi gibi vergiler de gelmişti, geçmişe dönük
uygulamalar söz konusu olmuştu. Bunları da hatırlatmayı bir görev biliyorum.
22 Temmuz 1998 tarihinde,
4369 sayılı Kanunla, vergi kanunlarında yapılan değişiklikle gelirin tanımı
değiştirildi. Bu değişikliğe paralel olarak da, ana gelir unsurları dışında,
vergiye tabi olacak gelirin kaynaklarının ayrı ayrı belirtilmesi uygulamasından
vazgeçilerek, bu gelir unsurlarıyla ilişkilendirilemeyen her türlü harcama ve
tasarrufun gelir olarak tanımlandığı bir düzenleme 1998 yılında yapıldı. Daha
sonra, bu düzenlemenin bazı sakıncaları, özellikle ekonomik yönden bazı
sakıncaları görülerek, uygulama 1.1.2003 tarihine kadar ertelendi ve bugüne
kadar da bu kanun uygulanmadı; ancak, 1.1.2003 tarihinden itibaren de yürürlüğe
girmesi söz konusu oldu.
Bugün burada görüştüğümüz
tasarı, aslında, bir acil durumun, aciliyetin, bir zorunluluğun gereği; çünkü,
bu kanunun 1.1.2003 tarihinden itibaren yürürlüğe konulması söz konusudur.
Kaldı ki, malî miladın
kaldırılmasıyla ilgili birçok parti programında da zaten -belki kaldırılması
yok, ama- zannediyorum CHP'nin programında da, bunun ertelenmesi söz konusu.
Modern vergi
sistemlerinde, gelir üzerinden alınan vergilerde gerçek gelirler
vergilendirilir; vergileme prensiplerine de uygun olarak her vatandaş, malî
gücü oranında vergi öder. Bu tür sistemlerde fiktif kazançlar üzerinden vergi
alınması söz konusu olmaz.
Bizim vergi sistemimiz de
Anayasamızın bir gereği olarak herkesin malî gücüne ve safî kazancına göre
vergi ödediği bir sistem olmak durumundadır.
Oysa, yürürlüğe girecek
düzenlemelere göre, vergisi ödenerek kazanılmış bulunan mal ve servet üzerinden
de vergi ödenmesi söz konusu olmaktadır. Öncelikle böyle bir düzenlemenin
yapılmasına sebep olan ortamı gözden geçirmek, bu düzenlemenin sermaye
hareketlerine, kamu borçlanmasına, ekonomiye ve vergi yüküne etkisi üzerinde
durmakta yarar olduğunu düşünüyorum.
Evet, malî milat hangi
ortamda yasalaştı; Güneydoğu Asya krizinin ilk belirtileri, gerek yeni gelişen
finansal piyasalarda gerekse Güneydoğu Asya ülkelerinde yapılan yüksek oranlı
devalüasyonlar nedeniyle dünya ticaret hacminde kendini göstermeye ilk olarak,
1997 yılında, haziran ayı ortalarında başladı. Özellikle, OECD ve Avrupa
Birliği pazarlarında rakibimiz olan Güneydoğu Asya ülkelerinde yapılan yüksek
oranlı devalüasyonlar, tekstil, otomotiv ve demir-çelik başta olmak üzere tüm
ihracata yönelik sektörlerimizi olumsuz etkiledi.
Finansal sektör
açısındansa, Güneydoğu Asya ve Rusya krizleri, yeni gelişen finansal piyasalara
kuşkuyla yaklaşılmasına neden olmuş ve yabancı finansal sermaye, merkez
ülkelere geri dönme eğilimine girmiştir. Bu ortamda, ülkemizde, servet
hareketlerini gelir unsuru sayarak vergileyecek olan bir vergi sistemi
yürürlüğe konulmuştur. Yani, bugün bu tasarıyla kaldırılması, düzenlemelerin
kaldırılması düşünülen 4369 sayılı Kanun. Böyle bir ortamda, servet hareketlerini
vergileyen "malî milat" ve "nereden buldun" şeklinde ifade
edilen düzenlemeler, zamanlama olarak yanlış olmuştur. Yerli ve yabancı sermaye
bu şekilde bir düzenlemeyle ürkütülmüş, ülkemizdeki kriz daha da
tırmandırılmıştır.
Bu konjonktürde,
Türkiye'de, iç borçların çevrilmesi açısından, 1989'dan bu yana olduğu gibi,
kısa vadeli yabancı sermaye bağımlılığı devam etmekteydi. Dolayısıyla, zaman ve
zemin müsait olmamasına rağmen ve Türk vergi sisteminin altyapısı da yeterli
olmadığı halde böyle bir düzenleme getirilmiştir.
Malî milatla sermaye
hareketleri arasındaki ilişkiye baktığımızdaysa, bu kanunla yapılan
düzenlemelerin yapıldığı tarih olan 29 Temmuz 1998'i izleyen ilk ayda,
ülkemizin net uluslararası rezervlerinde 4 milyar dolar azalış olduğunu görüyoruz.
30 Eylül 1998 tarihi itibariyle, bir günlük blokajın etkisiyle bankaların brüt
rezervlerinden kaynaklanan toplam net uluslararası rezervlerde yüzde 15'lik bir
artış olmuş; ancak, 30 Eylülü izleyen ilk hafta, yani, 9 Ekim 1998 tarihinde
aynı oranda da çıkış olmuştur. Yıl sonu itibariyleyse, net uluslararası
rezervlerde yüzde 20 azalma meydana gelmiştir. Rezervlerdeki bu azalma, Asya ve
Rusya krizlerine bağlanamaz; çünkü, bu yasa Meclise sevk edildiğinde Asya krizi
başlayalı beşbuçuk ay olmuştu, yasalaştığındaysa, bu krizin üzerinden tam onüç
ay geçmişti.
Öte yandan, 1998 Temmuz
ayında devlet içborçlanma senetleri bileşik ortalama faizi yüzde 82,5 iken,
1998 Kasım ayı itibariyle yüzde 145'e çıkmıştır; hatta, Türkiye, dışborç
servisinin yüzde 65'ini iç piyasadan karşılamak zorunda kalmıştır. Mevcut tablo
ise, yatırımların azalmasına, ekonominin daha fazla daralmasına ve krizin
derinleşmesine, işsizliğin artmasına neden olmuştur. 2002 yılı itibariyle
içinde bulunduğumuz ekonomik durumsa, malî miladın getirildiği tarihte
ülkemizin içinde bulunduğu durumdan daha da kötüdür. Sadece iki yılı
kıyasladığımızda, aslında, bunu anlamak gayet mümkün; 1998 yılında 206 milyar
dolar olan gayri safî millî hâsılamız, 2001 yılında 148 milyar dolara düşmüş;
yine 1998 yılında 3 200 dolar seviyesinde olan kişi başına millî gelir, 2001
yılında, maalesef, 2 100 dolara kadar inmiştir. Bu aradaki zaman diliminde de,
hepimizin bildiği gibi, Türkiye ekonomisinde, maalesef, 2 tane de ağır kriz
yaşadık.
Bu itibarla, ekonomide
önceliklerimizi çok iyi belirlememiz gerekiyor. Öncelikle, insanların iş sahibi
olmaları ve geçinebilecekleri bir gelir elde etmeleri birincil hedef olmalıdır.
İş sahibi olan, geçimini sağlayabilen bir kişi, rahatlıkla vergisini de
ödeyebilir. Bu itibarla, vergi sisteminin, ülkemizin ekonomik gücünün bir
parçası, bir sonucu olduğunu da unutmamak gerekir. Dolayısıyla, yapılacak olan
yeni düzenlemelerle, yastık altındaki fonlar finans sistemine kanalize olacak,
yurt dışında yerleşik fonlar fonlarını Türkiye'de değerlendirecek, ertelenmiş
tüketim öne alınarak talep yetersizliği giderilip ekonomide bu yıl sağlanmış
olan yüksek büyüme hızı daha da artırılacaktır; çünkü, malî milat, harcamaları
ve tasarrufu vergilerken, artık bu sistem ortadan kalkmış olmaktadır. Kaldı ki,
dışa açık ekonomi şartlarında harcama ve tasarrufların kolaylıkla ülke dışına
kaydırılabileceği ve bunun da ülkemiz ekonomisi açısından ciddî bir sorun
teşkil edeceği ortadadır. Nitekim, son yıllarda, Türkiye'de yatırım yapan
birçok işadamı, artık, yurtdışında yatırım, harcama ve tasarruf yapmaya
başlamıştır; zira, artık, açık ekonomi şartlarında yaşıyoruz.
Türkiye'de vergi yükü
açısından olaya baktığımızda ise, 1990 yılında dar anlamda vergi yükünün yüzde
15,1; 2002 yılında ise bu vergi yükünün yüzde 27,6'ya ulaştığını görüyoruz;
yani, özellikle 1990'lı yıllardan itibaren Türkiye'de vergi yükü sürekli
artmıştır. Burada bir yanılsama olmaması açısından ifade edeyim; kamu açıkları
da, yalnız bu dönemde çok hızlı arttı. Bunun da sebebi, kamu harcamalarının
vergi gelirlerinin çok daha üzerinde artmasından dolayıdır; yani, her ikisi de
artış trendi içerisine girmekle beraber, harcama trendi çok daha hızlı olduğu
için, açıklar da sürekli büyümüştür ve 2000'li yıllara da böyle gelinmiştir.
İstihdam vergisi
niteliğindeki sosyal güvenlik, Sosyal Sigortalar Kurumu primlerindeki son
yıllardaki yüksek artışlar da dikkate alındığında, mükellefler için vergi
yükünün Avrupa Birliği ülkelerinin ortalamasını yakaladığını ve hatta aştığını görüyoruz.
Vergi sistemimizin, geniş anlamda da malî sistemimizin yükünü kayıtlı
mükellefler çekmekte, genellikle ek yükler kayıtlı mükellefler üzerine
getirilmektedir. Bunun tersine döndürülmesi, kayıtdışı ekonomiyi caydıran bir
sistemin de altyapısının oluşturulması gerekir. Bu altyapı oluşturulmadan
yapılan düzenleme, yine, kayıtlı mükellefleri cezalandıracak ve kayıtdışılığı
teşvik edecektir.
AK Parti olarak
hedefimiz, vergi barışıyla birlikte, vergiyi tabana yayarak, kayıtlı
mükellefler için vergi yükünü düşürmek olacaktır. Kayıtlı mükelleflerin vergi
yükünü düşürmek için, öncelikle kayıtdışılığı önleyecek altyapının hazırlanması
ve devletin kayıtdışı kalmış ekonomiyi cezalandıran bir sistem kurması
gereklidir. Böylece, toplam vergi yükü, herkesin gücüne göre paylaşılmış
olacaktır. Vergi yükündeki bu düşüşle birlikte, ülkemizin, geniş pazar olanakları,
genç nüfusu, nitelikli işgücü, yaygın hammadde kaynakları dikkate alındığında,
doğrudan, yabancı sermaye yatırımları açısından bir cazibe merkezi olacağı
kuşkusuzdur.
Malî miladın hangi
şartlar içerisinde gündeme geldiğini ve sonuçlarını kısaca özetledim. Peki, biz
bu tasarıyla genel olarak, esas itibariyle neleri getirmeyi hedefliyoruz, bu
tasarı içerisinde genel olarak neler var, bu konularda da bazı hususları
vurgulamak istiyorum.
İlk olarak, burada,
gelirin tanımı açısından, safî artış kuramından, kaynak kuramına bir dönüş
sağlanıyor. Tasarıdaki temel anlayış bu. Kişilerin vergiye tabi matrahı, elde
ettikleri gerçek ve safî gelirleri olmaktadır. Esasen bu uygulama halen süren
uygulamadır, böylece devam etmekte olan uygulama aslında devamlı hale
getirilmiş olmaktadır. Ayrıca, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci
maddesinin üçüncü fıkrasıyla 4444 sayılı Kanunla yürürlüğe giren geçici 56 ncı
maddedeki 3 500 000 000 liralık istisna tutarı güncelleniyor ve 10 000 000 000
Türk Lirasına yükseltiliyor. Arızî kazançlarda çeşitli gelir unsurları içinde
bu beyan sınırıyla bir paralellik hedeflendiği görülüyor.
Yine arızî kazançlar ve
değer artış kazançları bu tasarıyla bir torba madde olmaktan çıkıyor; çünkü,
kaynağı ne olursa olsun bütün gelirler matraha dahil olacağı için, burada somut
tanımlar yapılarak, somut konular belirlenerek verginin konusu çok net olarak
belirlenmiş hale gelmektedir. Böylece, kişiler gelir elde etmedikleri halde
vergi ödeme durumundan da çıkmış oluyorlar.
Diğer taraftan geçici
maddelerle teşvik ve geçiş dönemindeki uygulamaları düzenleyen bazı hükümlerin
de süreleri uzatılıyor.
Yine ülkemizin
şartlarında daha önce uygulaması başlatılan bazı ek kaynakların süresi de
geçici olarak uzatılmaktadır.
Diğer taraftan şöyle bir
uygulama da söz konusu: Altyapısı henüz hazır olmayan bazı düzenlemeler de
burada yürürlükten kaldırılıyor. Bu da tasarının içerisinde yer almaktadır.
Burada, zannediyorum, tasarının bütünlüğü bakımından tartışma konusu olan -Plan
ve Bütçe Komisyonunda da- Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinin 7 numaralı
bendi söz konusudur. Bu madde, aslında, kanun kapsamında usul belirleyen bir
hükümdür. Bunun kaldırılmış olmasının, tasarının bütününe getireceği bir
eksiklik, kusur da söz konusu olmayacaktır; çünkü, gelirin tanımı
değiştirildiği için, bu usul işletilse bile, mutlaka, kaynakla bir irtibat
kurulması zorunludur. Doğrusu, biz, bunun tasarının bütünlüğünü bozduğunu
düşünmüyoruz.
Bu arada, yine,
Partimizin vergi politikası ve vergi anlayışı çerçevesi değerlendirilerek,
hayat standardı esasıyla ilgili olarak yapmış olduğumuz çalışma ve sonuçlarını,
size başlangıçta arz etmiştim. O nedenle, bu konuya tekrar değinmiyorum.
Bizim AK Parti olarak
amacımız, ekonomik gücü olan herkesten, adil, adaletli bir şekilde vergi
alınmasını sağlamaktır. Bunu sağlayacak altyapı hazırlanmadığı takdirde,
kayıtlı mükellefler, giderek daha fazla yükle karşı karşıya kalmakta,
kayıtdışılık artmaktadır. Türkiye'de, vergi incelemelerinin ve idarenin,
kayıtlı mükellefler üzerinde yoğunlaştığı da unutulmamalıdır; denetim
elemanları, genellikle, en fazla vergi ödeyen mükelleflerden başlayarak vergi
incelemesi yapmaktadırlar. Kayıtlı bir mükellefin, zaman zaman beş yılı birden
incelenebilmektedir, ki, Türkiye'de, vergi inceleme oranlarının yüzde 1,5-2
seviyesinde olduğu ifade edilmektedir.
Bir de, bu şekildeki
idarî uygulama üzerine, her servet hareketini, harcama ve tasarrufu
vergilendiren sistem getirildiğinde, idare, belki de, kayıtlı mükelleflerin
vergi ödeyerek sahip oldukları her harcama ve tasarruflarından, bir kez daha
vergi almaya başlayacaktır. Dolayısıyla, bu tasarıyla, bütün bu sorunlar
çözümlenmiş oluyor.
Tabiî, özellikle ekonomik
ve malî konuları müzakere ederken, önüne boş bir tuval alıp, hayalindeki resmi
yapmaya çalışan insanlar gibi davranamayız, böyle davranmamız mümkün değil. Bu
itibarla, yapılan düzenlemelerin, ekonominin gerçekleriyle bağdaşan ve Hazine
borçlanmasında faizleri de düşürerek rahatlatacak düzenlemeler olması
gereklidir.
Son olarak söylemek
istediğim bir husus da şudur: Sayın Özyürek konuşmalarında bahsettiler,
hakikaten, vergi sistemimizde birçok karmaşa, karışıklık söz konusudur. Vergi
kanunlarına yapılan eklemelerle çok enteresan bazı durumlar ortaya çıkmıştır...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
devam edin.
BÜLENT GEDİKLİ (Devamla)
- Mesela, ek madde vardır, geçici madde vardır, ek geçici madde vardır.
Bunların hepsinde sıra numarası 1'dir, 2'dir; bazen, ek madde 1 denildiğinde,
neresinin kastedildiği de pek anlaşılamamaktadır. Vergi kanunları arasında bir
bütünlük, tutarlılık noktasında bazı sıkıntılar mevcuttur. Bütün bunlar, tabiî
ki, vergi sisteminde bir reformu gerektiriyor. Tabiî, bunu da biz ikili olarak
düşünüyoruz; bir, vergi sistemimizde mevzuat yoluyla yapılacak düzenlemeler söz
konusu olacaktır; bir de, vergi idaresinin etkinleştirilmesiyle ilgili bazı
düzenlemeler olacaktır. Ben, bu noktada, Ak Parti olarak, vergi sistemine üç
aşamalı bir strateji çerçevesinde yaklaştığımızı ifade etmek istiyorum. Bu
çerçevede, bizim için ilk aşama, ekonomik gerçeklere uygun olmayan
düzenlemelerin kaldırılmasıdır; yani, şu anda yaptığımız şey budur; ekonomik
gerçeklere uygun olmayan düzenlemelerin kaldırılması. Bu, zaten bir zorunluluktu,
bir mecburiyetti. Bu, vergi sistemiyle ilgili yaklaşımlarımızın ilk adımıdır,
ilk basamağıdır.
İkinci adım ise, ikinci
aşama ise, vergi barışını sağlamaya yönelik düzenlemeler olacaktır. Bize göre,
bundan sonraki aşamada, vergi barışıyla ilgili bazı çalışmaların gündeme
gelmesi söz konusu olmalıdır.
Üçüncü aşamada ise, vergi
sisteminin ve özellikle vergi idaresinin etkinliğine dönük diğer yapısal
düzenlemelerin gerçekleştirilmesi söz konusu olacaktır; yani, olayı, vergi
sistemini, böyle bir bütünlük içerisinde, üç aşamalı bir yaklaşım içerisinde,
bir strateji içerisinde algılıyoruz. Tabiî ki, vergi reformuyla ilgili de
bundan sonra çalışmalar yapılacaktır; kayıtdışının kayıt altına alınmasına
dönük düzenlemeler burada yer alacaktır; vergi idaresinin etkinliğiyle ilgili
bazı düzenlemeler söz konusu olacaktır. Böylece, vergi sistemimiz, bir bütün
olarak, artık mükelleflerin şikâyet etmediği, hatta, şöyle ifade edeyim,
mükelleflerin sadece ödevlerinden söz edilmediği, mükelleflerin bazı haklarından
da söz edildiği bir sisteme doğru evrilecektir.
Tabiî, bu çalışmalar
sırasında bütün milletvekillerinin de destek olacağını ümit ediyoruz.
Bu tasarının, malî ve
reel sektörün sıkıntılarının da göz önüne alınarak hazırlandığı ve toplumsal
bir uzlaşmanın ürünü olduğu, ekonomik anlamda büyüme ve kalkınma olmadan vergi
gelirlerinin artırılamayacağı düşüncesiyle, tasarıya, iktidarı ve
muhalefetiyle, bütün milletvekillerinin destek olacağını umuyor; Yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Gedikli,
teşekkür ediyorum.
Şu ana kadar,
Başkanlığımıza başka bir söz talebi intikal etmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum
:
GELİR VERGİSİ KANUNU, VERGİ USUL KANUNU, KURUMLAR VERGİSİ
KANUNU, VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ KANUNU, 4306 SAYILI KANUN, 4481 SAYILI KANUN
VE 4562 SAYILI KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN
TASARISI
MADDE 1. - 31.12.1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 1. - Gerçek
kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbidir. Gelir bir gerçek kişinin bir
takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır."
BAŞKAN - 1 inci madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın
Mehmet Akif Hamzaçebi; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan tasarının 1 inci maddesiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tasarıyı genel olarak değerlendirdiğimizde, ana felsefesi, ana
amacı nedir diye baktığımızda, maalesef, Türk ekonomisinin geleceğini
kayıtdışına bağlayan, kayıtdışının gelişiminin teşvik edilmesine bağlayan bir
anlayış görüyoruz.
Türk ekonomisinin şu
andaki en önemli sorunu -şüphesiz, birçok makro ekonomik sorunu var; ancak,
bunlardan bir tanesi ve çok önemlisi- kayıtdışı ekonomidir. Türkiye'de neden
kayıtdışı ekonomi vardır?.. Bunda, vergi sisteminin, vergi yükünün rolü
nedir?..
Türkiye'de vergi yükü son
derece yüksektir. Son iki üç yıldır uygulanan program nedeniyle de, yük, 2 - 3
puan artmış ve Avrupa Birliği ortalamalarına yaklaşmıştır. Birçok gelişmiş
ülkeden çok daha yüksek oranda bir vergi yüküne sahibiz. Yüzde 27 dersek
Türkiye'deki vergi yüküne, 29 ülkenin oluşturduğu OECD dediğimiz örgütte,
Amerika'dan Kore'ye kadar çok geniş yelpazede birçok ülkenin üye olduğu bu
örgütte vergi yükü ortalaması yüzde 27,6'dır -sosyal güvenlik primlerini hariç
tutuyorum- ve Türk ekonomisi, Türk vergi sistemi, bu vergi yükünü, yüksek vergi
oranlarıyla, çok dar bir kesimden
almaktadır.
Ekonomideki, vergi
sistemindeki birinci öncelik, bu çok dar bir kesimin üzerinde olan vergi
yükünün tabana yayılması ve bu tabana yaymaya paralel olarak vergi oranlarının
indirilmesidir; ikisi birlikte olmak zorundadır. Verginin tabana yayılması
demek, birinci olarak, vergi vermeyen kesimlerden, kayıtdışı kalmış olan
işlemlerden, faaliyetlerden vergi almaktır.
Gerçekte, bu yüzde 27
dediğimiz oran -ki, yüksek bir orandır- bakın, birçok Akdeniz ülkesinden ve
Amerika Birleşik Devletlerinden dahi yüksek bir orandır. Bir de, bizim
ekonomimizin özelliklerine baktığımızda, bu yükün mükellef tarafından hissedilen
şeklinin çok daha ağır olduğunu görürüz. Birincisi, sistemde enflasyon
muhasebesi yoktur. İkincisi, gelir dağılımı, kişi başına düşen gelir son derece
düşüktür, 2 200 doların altındadır. Tarım sektörü, son derece geniştir; tarım
sektörünün vergilemesindeki güçlüğü bilirsek, görürsek, bu da önemlidir. Aile
işletmeleri vardır, çok yaygındır, KOBİ'ler çok yaygındır. Yani, çok dar bir
kesimin omuzlarındadır yük. Mükellef sayısına baktığımızda, 2 100 000 Gelir
Vergisi mükellefi vardır, 800 000 basit usulde mükellef vardır ve 500 000'i
aşkın da Kurumlar Vergisi mükellefi vardır. Bu vergi yüküyle, bu vergi
oranlarıyla hem sermayeyi kaçırıyoruz hem de rekabet edemiyoruz.
Peki, bu yükü, bu ağır
vergi yükünü nasıl tabana yayacağız; yani, vergi vermeyen kesimlerden nasıl
vergi alacağız?.. Vergi idaresini ne kadar güçlü kılarsanız kılın, eğer elinde
seri bir denetim yöntemi yoksa, seri bir inceleme yöntemi yoksa, yüzde 1'lik,
yüzde 1,5'lik vergi inceleme oranlarıyla denetimin etkinliğini hissettirmeniz
mümkün değildir.
Şimdi, 1998 yılında
sisteme giren malî milat var, gelirin yeniden tanımlanması var. Bunlar o zaman
çok tartışıldı, konuşmacılar buna değindiler, tekrar değinmiyorum. Eksiklikleri
vardır, aksaklıkları vardır; ancak, tasarı, bunun daha ötesine giderek, 1994
yılında Vergi Usul Kanununa eklenmiş olan bir maddeyi de yürürlükten
kaldırıyor. 1 inci maddeden başlayarak, bu tasarının birçok maddesi, 1998
yılında yapılan değişikliklerin ötesinde, 1994 yılında yapılan değişiklikleri
de sistemden çıkarıyor.
Vergi adaleti diyoruz...
Bir vergi sisteminde vergi adaleti olmak zorundadır, sistem onu sağlamak
zorundadır. Anayasamızda da vardır; herkes, malî gücüne göre vergi ödemekle
yükümlüdür. Hükümet programında da var. Vergi reformunun çıkış noktası, vergi
adaleti olacaktır. Şimdi, tasarıya bakıyoruz; kayıtdışını önlemeye yönelik
bütün maddeler vergi kanunlarından çıkarılıyor. İki; devlet tahvili ve hazine
bonosu faizlerinde, kriz döneminde getirilmiş ve bu yıl sonunda sona erecek
olan ve 607 milyar liraya ulaşan istisna, önümüzdeki yıl sonuna kadar
uzatılıyor. Hayat standardı esası -bugün vazgeçileceği, daha doğrusu komisyona
geri çekildiği ifade edildi, bilemiyoruz orada ne olacak- getiriliyor; yani,
vergi vermeyen kesimlerden vergi almayı sağlayacak düzenlemeler sistemden
çıkarılırken, buradan doğan vergi kaybı da bir başka kesimin omuzlarına
konulmaya çalışılıyor. Vergi adaleti bunun neresinde; ben soruyorum!
Büyük bir kriz yaşadık
geçen yıl. Ekonomi yüzde 10'a yakın oranda küçüldü ve bu krizden bütün kesimler
zarar gördü. Asgarî ücret, emekli maaşı, çalışanların ücretleri, hepsi son
derece düştü. Dolar cinsinden ifade edecek olursak 100 dolarlara kadar düştü ve
Türkiye'nin, bugün, yoksulluk sınırı dediğimiz, günlük gıda ihtiyacı dediğimiz
1 dolarlık sınırın altını dikkate aldığımızda, haydi, buna, temel bazı
ihtiyaçları da ekleyerek bu sınırın 1,5 dolar olduğunu düşündüğümüzde, Türkiye
nüfusunun yüzde 35'inin yoksulluk sınırında olduğunu görüyoruz; bu, çok önemli
bir sorun. Sizler de bunu gayet iyi biliyorsunuz. Yoksulluk, devletin birtakım
harcamalar yapmasını gerektirir, sosyal harcamalar yapmasını gerektirir; bunun
için kaynak gerekir. Kayıtdışından kaynak almayacaksanız, kayıtdışından vergi
almayacaksanız yoksullukla nasıl mücadele edeceksiniz?!
Bakın, seçim
beyannamenizde, Adalet ve Kalkınma Partisinin seçim beyannamesinde birçok vergi
taahhüdü vardı. Hepsini dikkatle inceliyoruz. "İstihdam üzerindeki
vergiler azaltılacaktır, haberleşme üzerindeki vergi yükü hafifletilecektir,
Damga Vergisi ve harçlardan başlayarak işlem vergileri kaldırılacaktır"
taahhüdü var topluma, millete. Şimdi, önünüzde bulunan tasarıda "işlem
vergisi kaldırılacaktır" taahhüdünün tam aksi olarak Özel İşlem Vergisinin
devamı öngörülüyor. Yine "haberleşme üzerindeki vergi yükü
hafifletilecektir" taahhüdünün tam aksi olarak Özel İletişim Vergisinin
süresi uzatılıyor. Bunu, temiz siyaset, ilkeli siyaset adına doğru bulmadığımı
ifade etmek istiyorum. Kamu finansmanı için eğer bunların gerekli olduğu
düşünülüyor ise, bunlar, seçim öncesi verilecek vaatlerde düşünülmeliydi. Kaldı
ki, bir olağanüstü dönem nedeniyle getirilmiş olan bu vergilerin tekrar
uzatılması gibi bir ihtiyaç var ise, buna paralel, tasarıdaki diğer
düzenlemeler, malî milat ve diğerleri, bir toplumsal uzlaşmayı, bir toplumsal
mutabakatı gerektiren konulardır. Vergiyle ilgili böyle tasarılar, tabiî ki,
hükümetçe hazırlanıp, çok kısa sürede Meclise getirilebilir; bu mümkündür, işin
aciliyeti vardır; ancak, böylesi önemli tasarıların toplum kesimlerinde, ilgili
sivil toplum örgütlerinde, mükellef temsilcilerinde, kamuoyunda tartışılması,
sağlıklı sonuçlara varmak açısından son derece uygun olurdu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Eğer, bunlar iyi tartışılmış olsaydı, tahmin ediyorum, bugün Genel
Kurulda bu tablo karşımıza çıkmazdı, tasarının birkaç maddesi komisyona geri
çekilmezdi.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1 inci maddeden başlayarak 7 nci maddeye kadar olan
düzenlemeler, 1998 yılında getirilen malî milat ve gelir tanımındaki
değişikliği yeniden eski şekline getiriyor. Daha sonraki bir maddede, Vergi Usul
Kanununun bir maddesi, yani ilgili maddesi de kaldırılıyor; ancak, sistem,
tamamen otokontrol müessesesi olmayan bir sistem haline dönüşüyor. Bunların
yerine de hükümet yeni bir şey getirmiş değil. Sistem, tamamen korunmasız
kalmış olmaktadır. Bu, Türkiye'de, vergi adaletine, verginin tabana
yayılmasına, vergi vermeyen kesimlerin vergi verir hale gelmesine büyük bir
engeldir.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
1 inci madde üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Aziz
Akgül; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AZİZ
AKGÜL (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizim, biraz evvel Sayın
Gedikli'nin de ifade ettiği gibi, üç aşamalı bir şekilde, Türkiye'de vergi
sisteminin yerleştirilmesi, adil ve uygulanabilir bir seviyeye çıkarılmasıyla
ilgili çalışmalarımız devam etmektedir. Şu anda üzerinde çalıştığımız husus,
esas itibariyle, 1 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe girecek olan, malî milat diye
kamuoyunda bilinen düzenlemelerin, toplumsal uzlaşma çerçevesi içerisinde,
yeniden düzenlenmesine yönelik kısmî bir düzenlemeyi ihtiva etmektedir.
Buradaki düzenlemelerin hiçbirisinde, vergi adaletsizliğini oluşturmayı veya
kayıtdışılığını teşvik edecek herhangi bir çalışmayı veya böyle bir düzenlemeyi
hiçbir şekilde hedeflemiyoruz; çünkü, bizim, şu anda, tek numara dediğimiz,
vergi güvenliğini tesis edecek şekilde geliştirdiğimiz ve inşallah, en kısa
zamanda uygulayacağımız bu düzenlemeyle, mümkün olduğu kadar kayıtdışılığını
elimine edecek şekilde, hatta, şu anda, yüzde 50-55 mertebesinde olan kayıtdışılığı
azaltacak ve bunun kayıtlılığı artıracak şekilde de bir simülasyon çalışması
suretiyle, daha evvelki konuşmacıların da ifade ettiği gibi, şu anda, gerçekten
adaletsiz bir şekilde uygulanan vergi sisteminde, tabana yayılmayı ve vergi
oranlarını azaltacak şekilde bir simülasyon çalışması ve hangi vergilerde ne
tür bir indirime gidildiği zaman kayıt altına alma oranının ne kadara
yükselmesi gerektiğiyle ilgili çalışmalar devam etmektedir. Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak, bu düzenlemelerle ilgili çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.
Bir diğer belirtmeyi arzu
ettiğim husus, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1 inci maddesindeki, daha evvel,
4369 sayılı Kanunla değiştirilmiş; ancak, devamlı ertelenerek gelinmiş olan bu
maddedeki "tasarruf veya harcamasına kaynak teşkil eden her türlü"
ibaresi kaldırılmaktadır ve dolayısıyla, buna göre bir düzenleme yapılmaktadır
tasarının 1 inci maddesinde.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bildiğiniz gibi, 22 Temmuz 1998 tarihli 4369 sayılı Kanununla
yapılan en önemli değişiklik, Gelir Vergisi Kanununun konusunun yeniden
belirlenmiş olmasıdır; yani, 1 inci maddesinin yeniden tanımlanmış olmasıdır.
Gelir tanımında yapılan değişiklikle "kaynak" teorisi yerine
"net artış" teorisi kabul edilmiştir. Bir başka deyişle, 4369 sayılı
Kanunda yer alan değişikliklerden önce tam gelir unsurunun
vergilendirilebilmesi için, kanunda açıkça vergiye tabi olduğu belirtilmiş
olması gerekirken, 4369 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeyle, bir gelir
unsurunun vergilendirilebilmesi için, kanunda açıkça vergiden istisna
edildiğine ilişkin hükmün bulunması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri,
yapmakta olduğumuz düzenlemeyle, kanunda öngörülen istisnalar dışında,
vergilendirilmeyen herhangi bir gelir kalmaması amaçlanmaktadır. Yapılan
değişikliklerle, gelir ile servet artışı ve harcama arasında bir bağlantı
kurulması ve bu yolla gelirin tespit edilmesi imkânı getirilmek istenmektedir.
Bu noktada, servet unsurlarının değişiklikten önceki durumlarının tespit
edilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, belirli bir tarih itibariyle
başlangıç noktası belirlenmeli ve geçmişle bağ koparılmalıdır. Bu amaçla, 4369
sayılı Kanun, servet affı niteliği taşıyan üç önemli düzenlemeyi yapmıştır.
Bunları da bilginize sunmak istiyorum: Birincisi, varlığı belirli bir tarih
itibariyle kanıtlanan servet unsurları sebebiyle geçmişe yönelik tarhiyat
yapılmayacaktı. İkincisi, kayıtlarda yer almayan iktisadî kıymetlerin belirli
bir tarihe kadar kayda alınması sağlanmıştı. Üçüncüsü ise, kayıtlarda yer
aldığı halde mevcut olmayan malların düzeltme işlemleri yapılmıştı.
Değerli milletvekilleri,
4369 sayılı Kanunla yapılan diğer bir düzenleme, Gelir Vergisi Kanununa eklenen
geçici 48 inci maddeyle yapılmıştır. Bu düzenlemeyle, işletmelerde mevcut
olduğu halde kayıtlarda yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşların
rayiç bedellerinin üzerinden indirimli oranda Katma Değer Vergisi ödenerek
kayıtlara alınabilmesi imkânı sağlanmıştı.
Gelir Vergisi Kanununa
eklenen geçici 49 uncu maddeyle de, mevcut olmadığı halde kayıtlarda gözüken
mallar için rayiç satış fiyatı üzerinden Katma Değer Vergisi ödenmesi, maliyet
ile rayiç satış arasındaki farkın 1998 yılının Gelir ve Kurumlar Vergisi
matrahına eklenmesi suretiyle işletmelerin fiktif emtia stoklarından
kurtulmaları imkânı sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri,
bu açıkladığımız düzenlemeler, aslında, servet affı niteliği taşıyan
düzenlemelerdir; ancak, hemen belirtmek gerekir ki, kamuoyuna "malî
milat" adı altında tanıtılan bu düzenlemeler, beklenen amacı sağlamamış, gerçek
kişilerin servet unsurları tespit edilememiş, tam tersi, nakit servet
unsurlarının yurt dışına yönelmesine yol açmıştır. Bunun nedenlerini özetlemek
mümkündür. 4369 sayılı Kanunla getirilen servet affı, topluma, aynı zamanda,
yeterince de anlatılamamıştır.
Bu ifade ettiğimiz servet
unsurlarıyla ilgili olarak geriye dönük vergi incelemesi yapılamayacağına dair
yasal güvence verilemediği gibi, bildirilen servet unsurları nedeniyle, 765
sayılı Türk Ceza Kanunu, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun,
1615 sayılı Gümrük Kanunu, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında
Kanun, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla
Mücadele Kanunu, 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun
çerçevesinde işlem yapılamayacağı yasal olarak düzenlenmediği için kuşku
oluşturmuş ve gerekli güven ortamı sağlanamamıştır. Her ne kadar 15 Eylül 1998
tarih ve 23464 mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanan (1) seri nolu genel
tebliğde, 4369 sayılı Kanunun bir af kanunu olmadığı, münhasıran vergiyle
ilgili yükümlülüklere ilişkin olduğu belirtildikten sonra, yapılacak
bildirimlerin, biraz evvel ifade ettiğim yasalar gereği soruşturma ve inceleme
başlatılması için kullanılamayacağı, bir başka ifadeyle, bildirimlerin
soruşturma ve takibatlara hareket noktası olmayacağı gibi, görevi gereği bu
bilgilere sahip olanların, bunları, Maliye Bakanlığı ve yargı organları dışında
hiçbir kuruma veremeyecekleri belirtilmiş ise de, yasayla yapılması gereken
düzenlemenin, hiçbir bağlayıcı niteliği olmayan genel tebliğle yapılması tatmin
edici olamamıştır.
Değerli milletvekilleri,
4369 sayılı Kanunda "malî milat" adı verilen düzenlemelerin beklenen
sonucu sağlamadığı, 4369 sayılı Kanunun servet affı niteliği taşıyan, biraz
evvel ifade ettiğim düzenlemeleri dışındaki düzenlemelerini dört yıl süreyle
erteleyen 4444 sayılı Kanunun gerekçesinde de bu hususlar yer almıştır.
Nitekim, bu gerekçede aynen şunlar ifade edilmektedir: "Vergi sistemlerini
ekonomik şartlardan bağımsız olarak düşünmek mümkün olmadığı gibi, vergi mevzuatını
değişmez kabul etmek de mümkün değildir. Vergi sisteminin temel fonksiyonu,
ekonomik şartları değiştirmek değildir. Tersine, ekonomik şartlar vergi
sistemini değiştirmek için yeterli gerekçe olabilir. Vergi sistemi, ekonomik şartları
ve yapıyı izlemek ve yeni şart ve yapıya uygun düzenlemeleri yapmak
durumundadır. "
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AZİZ AKGÜL (Devamla) -
"Bu ifade edilen gerekçelerle, vergi sistemini ekonomik şartlar
çerçevesinde tekrar gözden geçirmek ve gerekli önlemleri almak zorunluluğu
doğmuştur.
Yapılan ertelemelerle,
vergi idaresine, yeni düzenlemeyi mükelleflere sağlıklı bir şekilde anlatması
ve yeterli hazırlığı yapabilmesi için daha geniş bir zaman tanınmaktadır.
Böylece, geçiş dönemi olmayan önceki düzenlemenin mükelleflerde yarattığı
olumsuz psikolojik etkiler ortadan kaldırılmakta ve uygun şartlarda bir geçiş
dönemi öngörülmektedir" deniyordu.
Değerli milletvekilleri,
eğer bu gerekçenin doğruluğu kabul edilirse, ülke ekonomisinin bugün içinde
bulunduğu şartların, biraz sonra özetleyeceğim düzenlemelerin kaldırılmasının
neden gerekli olduğu kolayca anlaşılabilir.
Bunlardan bazılarını
bilgilerinize arz etmek istiyorum: Mevduat faizlerinin beyan esasına göre
vergilendirilmesi, yatırım fonlarından elde edilen gelirlerin beyan esasına
göre vergilendirilmesi, faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr paylarının
beyan esasına göre vergilendirilmesi, miras yoluyla edinilen gayri menkullerin
satışından doğan kazançların vergiye tabi tutulması ve diğer unsurlar gibi.
Sayın milletvekilleri,
millî gelirin yarı yarıya azaldığı, 2 000 000'u aşkın yeni işsiz doğduğu, 300
000 işyerinin kapandığı, banka sisteminin kaynak oluşturma fonksiyonunu
kaybettiği, yabancı sermaye girişinin durduğu, Menkul Kıymet Borsası işlem
hacminin daraldığı bir ortamda, bu düzenlemenin yürürlüğe girmesi son derece
sakıncalı olacaktı.
4369 sayılı Kanunla
yapılan düzenlemelerle, aynı zamanda servet beyanı ve servet mukayesesi gibi
vergi güvenlik önlemlerini gizlice, örtülü olarak yasalaştırmayı saydam devlet
anlayışıyla bağdaştırmak mümkün değildir. Bu nedenle, 4369 sayılı Kanunla
getirilen gelir tanımının terk edilmesini, eğer var ise...
BAŞKAN - Sayın Akgül,
lütfen toparlayınız.
AZİZ AKGÜL (Devamla) -
Sayın Başkan, bitirmek üzereyim.
... kavramak istenen
gelir unsurlarına, diğer kazanç ve iratlar arasında, şartları açık ve seçik
belirterek yer verilmesi gerektiği görüşündeyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına yaptığımız bu
değerlendirmelerde, görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde
olumlu oy kullanacağımızı belirtir, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akgül,
teşekkür ediyorum.
Şahısları adına söz
isteyen sayın milletvekillerimiz var mı? Yok.
1 inci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 193 sayılı
Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Madde 2.- Gelire
giren kazanç ve iratlar şunlardır:
1. Ticarî kazançlar,
2. Ziraî kazançlar,
3. Ücretler,
4. Serbest meslek
kazançları,
5. Gayrimenkul sermaye
iratları,
6. Menkul sermaye
iratları,
7. Diğer kazanç ve
iratlar.
Bu kanunda aksine hüküm
olmadıkça, yukarıda yazılı kazanç ve iratlar gelirin tespitinde gerçek ve safî
miktarları ile nazara alınır."
BAŞKAN - 2 nci madde
üzerinde söz isteyen?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)-
Grubumuz adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi; buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önceki
konuşmamda da açıkladığım üzere, bunlar, 1'den 7 nci maddeye kadar -7 dahil-
tamamen 99 öncesi döneme dönüş maddeleridir. Ancak, bir konuyu dikkatinize
sunmak istiyorum. Konuları tartışırken doğru bilgilerle tartışırsak daha doğru
sonuçlara ulaşırız.
Şimdi, vergi kimlik
numarası uygulaması sistemde bir oto kontrol kurumu değildir. Önceki
konuşmacıların belirttiği gibi, bu, nereden buldun kalkıyor, malî milat
kalkıyor, gelir tanımı kalkıyor, bunların yerine vergi kimlik numarası var.
Burada bir yanlışlık var, ilgisi yok. Vergi kimlik numarası, Vergi Usul
Kanununa göre, bugün, kaldırılan o maddelerden birisine dayanarak yapılacak
vergi denetiminde gerekli olan verileri sağlayan bir müessesedir. 1998 yılından
beri var, 2001'de de kapsamı genişletilmiştir bunun. Bugün, 30 milyona yaklaşan
bir vergi kimlik numarası uygulaması vardır, yeni değildir.
Şimdi, biraz önceki
konuşmacı arkadaşlarımızdan birisi vergi indirimlerine ilişkin bir simülasyon
çalışmasından söz etti. Maliye Bakanlığının, Gelirler Genel Müdürlüğünün bir
vergide indirim yaparsanız bunun etkisi ne olur hesabı hemen yarım günlük bir
hesaptır, son derece yetişmiş iyi kadroları vardır; yani, bu simülasyon
dediğiniz yarım günlük iştir. Acil Eylem Planı vardı. Acil Eylem Planından
sonra Hükümet Programı açıklandı. Hükümet Programından sonra, Acil Eylem Planı
detaylandırılmaya başlandı, bugün de bir dördüncüsünü öğreniyoruz, simülasyon çalışması.
Zaman kaybediyoruz değerli arkadaşlar, zaman kaybediyoruz... Topluma verilmiş
olan sözler var; ayrıca, hakikaten yapılması gereken konular var.
Şimdi, bugün bir tasarıyı
görüşüyoruz. Kanun Tasarısına gelmeden, kanun tasarısına getirilmeden,
kararnameyle çözülebilecek, son derece rahat, kolay konular var. Nedir; bugün,
tarım sektörü çok önemli sorunlarla karşı karşıyadır. Doğrudan gelir desteği
uygulaması başlatılmıştır, destekleme alımlarının yerine. Doğrudan gelir
desteği uygulaması yetersiz bir uygulamadır; dönüm başına 10 500 000 liralık bu
uygulama, tarım sektörünü desteklemek için yeterli değildir. Biz, şimdi, tarım
ürünlerine dünya fiyatını verirken, görünüşte, doğru görünüyor, bir şeyin
piyasa fiyatı neyse, dünya fiyatı neyse, bu ürüne bu fiyatı vermek gerekir;
ancak, dünya fiyatının gerisinde, gelişmiş ülkelerin kendi tarım sektörlerine vermiş
olduğu çok önemli destekler vardır; o fiyatı aşağıya çeken, sonra da, bizi o
fiyatı vermeye mecbur kılan o fiyatların altında, arkasında önemli bir destek
vardır. Türkiye'de tarım sektörünün bu nedenle desteğe ihtiyacı vardır, bu
destek olmak zorundadır.
Bakın, tarımda gübre çok
önemli bir girdidir, Katma Değer Vergisi yüksektir, yüzde 18, indirmek gerekir;
yüzde 18'i yüzde 8'e indirdiğiniz zaman gelir kaybı çok büyük değildir -Maliye
Bakanımız onu hesaplatabilir- çok önemli bir kayıp değildir.
Yine, bakın, tarım
sektöründe mazot çok önemli bir girdidir. Türkiye'de yıllık mazot tüketimi, 24
000 000 tonluk petrol ürünleri tüketimi içerisinde 8-9 000 000 tonluk bir paya
sahiptir; bunun da yaklaşık 2-2 500 000 tonu tarım sektöründe tüketilir. Tarım
sektöründe mazot fiyatının indirilmesi gerekir; bunun, Avrupa Birliğinde
uygulamaları vardır, birçok ülkede vardır. Geçen hükümet döneminde çıkarılmış
olan Özel Tüketim Vergisi Yasasında da, o yasanın hazırlanış felsefesinde,
gerisinde, akaryakıt ürünleri üzerindeki vergilerde, gerektiği takdirde bir
indirim yapılabileceği, güçlü vergi idaresinin bunun denetleyebileceği vardır.
Mazotta fiyat indirimi sözü vardır; hükümetin bu sözünü tutmasını bekliyoruz;
hakikaten gereklidir, bunu destekliyoruz da.
Bu, bir kararname
konusudur; hemen kararname hazırlanır, Bakanlar Kurulu kararıyla çıkar,
yayımlanır. Tarım sektöründe mazottaki Özel Tüketim Vergisini indirmek
suretiyle, tarım sektörüne çok önemli bir destek sağlamak mümkündür.
Bakın, fındığa kilogram
başı 2 000 000 lira söz verilmiştir, fındığın kilogramı 2 000 000 lira
olacaktır. Söz verildiğinden bu yana -seçim öncesi dönemi kastetmiyorum-
hükümet kuruldu, bugünlere geldik, 2 000
000 liralık fiyat ortada kalmıştır.
Hükümet, fındıkta
kilogram başı 2 000 000 liralık fiyatı, ürününü elinden çıkaranlar da dahil
olmak üzere, yapmak zorundadır. Bu fiyatı, sadece ürünü elinde kalmış olana,
satmamış olana uygulamak doğru değildir. "Fındığın kilogramının fiyatı 2
000 000 lira olmalıdır" denildiği anda, seçim sonrasında hükümetin
kurulmasının, güvenoyu almasının bu aylara sarkacağı biliniyordu; yani, ben
"bu fiyatı, sadece fındığını satmamış olana uygularım" demeyi adil
bulmuyorum.
Fındık, ekonominin,
Karadeniz ekonomisinin, Türkiye ekonomisinin çok önemli bir girdisidir ve
ihracatta çok önemli bir paya sahiptir. Fındık fiyatındaki bu kargaşa, ihracatı
da çok olumsuz etkilemiştir. Sonuçta, üreticinin eline 2 000 000 lira geçecek
şekilde bu düzenlemeyi yapmak; ama, ihracatı da artırmak...
Eğer ihraç fiyatlarının
düşük olduğunda herhangi bir endişe varsa, bu fiyatı da indirmeyecek şekilde
veya gerekirse artıracak şekilde ve sonuçta toplam fındık ihracatını artıracak
şekilde bir politikayı izlemek gerekir. Mazot, fındık, bunlar birer örnektir.
Bakın, tarımsal ilaçlar,
yine tarım sektörünün önemli bir girdisidir. Bunların düzenlenmesi, bir
kararnameyle hemen yapılabilir. Kanun gereken konularda gösterilen sürat, Hayat
Standardı Esası Vergisinin getirilmesinde gösterilen sürat, çabukluk, bunlarda
da gösterilebilir diye düşünüyorum. Bunlar, toplumumuzun, çiftçimizin
beklentileri olmasının ötesinde, tarım sektörünün gerçekten yapılması gereken
ve bekleyen sorunlarıdır, çözülmesi gereken sorunlarıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir süreden beri, vergi barışı sağlanacağı söyleniyor. Bu
vergi barışını anlamlandırmaya, çözmeye çalışıyorum; ama, vergi barışı, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine bir türlü gelmedi. Bakın, uzun bir süreden
beri, piyasada, ekonomide bir vergi affı söylentisi var. "Vergi affı"
kavramı, gelişigüzel kullanılabilecek bir kavram değildir. "Vergi
affı" sözünü ettiğiniz zaman, hemen ertesi günü bunun gereğini yapmak
zorundasınız. Mükelleflere aylarca "efendim, ekim verginizi ödeyin, kasım
verginizi ödeyin, aralık verginizi de ödeyin" şeklindeki bir uyarı,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini almaktır. Bunları, bir program
uygulayan Türkiye açısından doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
Mükelleflerin bu konuda kafaları karışıktır, beklentileri farklıdır, kimse ne
yapacağını bilmemektedir. Bu vergi barışı, ne ise, gelmeli ve bir an önce
sonuçlanmalıdır.
Sözlerimi burada
bitiriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Başka söz isteyen?..
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, 2 nci madde üzerinde Grubumuz adına, İstanbul Milletvekili Alaattin
Büyükkaya konuşacaklardır.
BAŞKAN - 2 nci madde
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Alaattin
Büyükkaya; buyurun. (AK Partisi sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubumuz adına, 2 nci madde üzerinde görüşlerimizi belirtmek üzere söz
aldım; ancak, sözlerime başlamadan önce, bugün, menfur bir cinayete kurban
giden Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'na Allah'tan rahmet, kederli ailesine
başsağlığı ve Türk milletine de başsağlığı diliyorum. (Alkışlar)
Çok değerli
milletvekilleri, vergi politikası ülkemizin ekonomik politikasıyla iç içe olan
konulardır, bunu birbirinden ayırmamız mümkün değildir. Ayrıca, vergi bir amaç
değil, bir araçtır. Bu aracın ekonomik politikalarla uyumlu olması gerekir ve
ekonomik faaliyetleri geliştirmesi, teşvik etmesi gerekir. Eğer, bunları
yapmazsak sonunda vergi politikası ekonominin önünde bir engel haline
gelebilir; dolayısıyla, vergi politikası ekonomideki belirsizlikleri kaldırmak zorundadır.
Keyfîlik olmamalıdır, netlik ve açıklık
olmalıdır, objektif ve adil olmalıdır. Eğer, bunlar yoksa ekonominin önünü de
açamazsınız.
Hal böyleyken, 22.7.1998
tarihinde 4369 sayılı Kanunla, Gelir Vergisi Kanununda değişiklik yapılmış ve
ana gelir unsurları dışında kalan gelirin ayrı ayrı belirlenmesi uygulamasından
vazgeçilerek diğer gelir unsurlarıyla ilişkilendirilmesi mümkün olmayan her
türlü gelirin diğer kazanç ve irat olarak vergilendirilmesi kabul edilmiştir.
Peki, böyle bir
belirsizlik yaratılarak ne olmuştur:
1 - Piyasalarda
tedirginlik yaratılmıştır.
2 - Sermaye kaçışına
sebep olunmuştur. Yatırım yapacakların kararlarında gecikmeler ve
tedirginlikler meydana gelmiştir. Kısaca, ekonomide güvensizlik doğmuştur.
Zaten, bunu, o tarihteki hükümetler de görmüş ve sürekli de ertelemişlerdir ve
her yıl erteleme de, yine başımıza bu gelecek diye tedirginlikleri artırmıştır.
Şimdi biz ne yapıyoruz?
Şimdi, bizim yaptığımız, bu konuya açıklık getirmektir; belirsizlikleri ortadan
kaldırmak, güvensizlikleri ortadan kaldırmak, vatandaşın anlayacağı açık ve net
bir vergi düzenlemesine gitmektir. Dolayısıyla, diğer kazanç ve iratlar bölümü,
değer artışı kazançları, arızî kazançlar olarak ikiye ayrılarak objektif bir
tanımlamaya gidilmiştir.
Bu düzenlemeyle, konu
kökten çözülmüş olmaktadır ve bu düzenleme sayesinde ekonomi de rayına
oturtulmaktadır. Zaten, yaptığımız da şu ana kadar, geçmişten gelen
yanlışlıkları düzeltmekten ibarettir. İnanıyorum ki, daha sonraki düzenlemelerle,
Adalet ve Kalkınma Partisinin gerçek vergi politikası da yavaş yavaş uygulamaya
geçecek ve bunu da, milletimiz daha iyi anlayacaktır.
Ayrıca, bu maddeyle
ilgili düzenlemelerde, 4.1.1961 tarih
ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinin 7 nci bendi de
kaldırılmaktadır. Bu, çok önemli bir düzenlemedir. Bu maddeyle ilgili, bugüne
kadar bir tane işlem yapıldığı biliniyor; ama, daima bir torba madde olarak
vatandaşın boynunda sallanan bir kılıç gibi duran maddelerden biriydi.
Bu düzenlemelerden dolayı
hükümetimizi ve Maliye Bakanımızı tebrik ediyorum ve bütün milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. Böylece, artık, keyfilik dönemi sona ermekte, adil bir
devlet anlayışı gelmektedir.
Hepinize saygılar
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Büyükkaya.
Madde üzerinde şahısları
adına söz isteyen milletvekili arkadaşımız?.. Yok.
2 nci madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum
:
MADDE 3. - 193 sayılı
Kanunun 80 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 80. - Aşağıda
yazılı olup geçen bölümlerin dışında kalan kazanç ve iratlar bu bölümdeki
hükümlere göre vergiye tabi gelire dahildir:
1. Değer artışı
kazançları,
2. Arızî kazançlar."
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, CHP Grubu adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan konuşacak.
BAŞKAN - 3 üncü madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan;
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada görüştüğümüz
vergi yasa tasarısı, aslında, biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşan arkadaşlarımızın da belirttiği gibi, 1998 öncesine bir dönüş anlamına
gelmektedir.
Türkiye, 1998'de bir
tercih yapmak istedi; bu tercihi 4369 sayılı Yasayla yapmak istedi. Bu tercih,
öncelikle gelir tanımının değiştirilmesi üzerine bina edildi. Gelir tanımının
daha önceki, 1998 öncesindeki kaynak teorisine bağlı yapısından net artış
teorisine bağlı bir yapıya geçiş öngörüldü. Dolayısıyla, buna bağlı olarak da
gelire giren kazanç ve irat unsurları sayılırken -ki, gene sayılmıştır- ilk
altı bentten sonra gelen "diğer kazanç ve iratlar" unsuru yerine
"kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar" ifadesi
getirilmiştir. Bu düzenlemeye bağlı olarak da, biraz sonra görüşülecek, diğer
değişiklik önerilerinde yer alan düzenlemeler, yani, Gelir Vergisinin diğer
maddelerinde gerekli değişiklikler yapılmış idi.
Bu düzenlemeler, bu gelir
tanımı ve buna ilişkin -daha sonra malî milat diye de bilinen- düzenlemenin
temelinde şöyle bir yaklaşım vardı: Türkiye'de genel olarak vergi oranlarını
düşürelim, bu daha düşük vergi oranları üzerinden daha geniş kitleye vergi
yayalım. Yani, vergiyi tabana yaymanın, bu amacın bir aracı olarak burada gelir
tanımından başlayarak yola çıkıldı; dolayısıyla, yapılmak istenen bir yeni
toplu düzenlemeydi. Burada, aslında, bu amaca ulaşılmadığı bugün biliniyor;
çünkü, bu gelir tanımı hiçbir şekilde uygulanmamıştır. Yani, bugün, bu gelir
tanımı, işte, uygulamada iyi sonuç vermedi diyecek bir milletvekili olamaz;
çünkü, bu 1998 sonrasında bugüne kadar uygulanmadan bir anlamda kadük olarak
geldi, ertelenerek geldi ve şimdi, bunların sistemden çıkarılması tartışılıyor.
1998 düzenlemelerinin
önemli bir amacı da üniter bir vergi yapısına geçmekti; yani, Anayasanın 73
üncü maddesinde ifadesini bulan "herkes, kamu giderlerini karşılamak
üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür"e uygun olarak dolaysız
vergilerin daha düşük vergi oranları silsilesi temelinde daha geniş kapsamlı
bir mükellef grubunu kavraması ve burada "malî gücüne göre ödeme"
ilkesini devreye sokması idi. Şimdi, burada, bundan vazgeçilmek isteniyor.
1998'de düzenlemeler
getirilirken, ben, şahsen, o sıralarda, 1998'de Plan ve Bütçe Komisyonuna
gelerek bir söz alma imkânını bulmuş idim, temsil ettiğim kuruluş adına,
Türk-İş adına ve şunu söylemiştim, Sayın Bakana da eleştiri yöneltmiştim: Bu
düzenlemeler çok iyi; fakat, acaba, uygulamaya gücünüz yetecek mi; çünkü,
Ekonomik Sosyal Konseyde de bu düzenlemeler geldiği zaman, yine şunu
söylemiştik: Burada, herkes bu kanun tasarısı üzerinde hemfikir gözüküyor;
herkes, bütün kesimler bunu çok destekliyor; TOBB'undan, TÜSİAD'ından,
TİSK'inden, TESK'ine kadar; ancak, bir sorun var: Bu vergi indirimleri
yapıldıktan sonra, yani, indirimler cebe konulduktan sonra, acaba, diğer
düzenlemelere karşı çıkılır mı? Tam da böyle olmuştur. 1998'deki 4369 sayılı
Yasanın düzenlemeleriyle getirilen bütün vergi indirimleri bir tarafa konulmuş;
ama, ondan sonra, verginin bütününe, düzenlemenin bütününe karşı tavır alınmış
ve neredeyse, aynı hükümetin bakanlarının imzaladığı 4444 sayılı Yasa 1999'da
çıkarılarak, bu düzenleme ters yüz edilmiş, bu önemli maddeleri askıya alınmıştır.
Şimdi, biz, 4369 öncesine
dönerek, aslında, 4369 öncesinden daha kötü bir duruma gideceğiz; çünkü,
4369'un dolaysız vergilerde yaptığı indirim, daha sonra dolaylı vergilerdeki
artışlarla telafi edilmiştir ki, 1998'de bizim yaptığımız eleştirinin temelinde
bu vardı: Siz, bu vergi indirimlerini yapıyorsunuz; eğer, bu yeni düzenlemenin
bütününü uygulamaya muvaffak olamazsanız, sonuçta, dolaysız vergilerde bir
azalış ve bunun karşısında, tüketim vergilerinde bir artış ortaya çıkar.
Nitekim, Türkiye, 1998'den beri bunu yaşamaktadır, Türkiye 1998'den sonra bunu
yaşamaktadır. 1999'da deprem vergileri, dolayısıyla, bunu bir kere daha
artırmıştır, olağanüstü vergilerle ve Türkiye, dünyada, en çok, vergi sistemi
içinde en ağır dolaylı, yani, tüketim üzerinden vergi alınan bir ülke haline
gelmiştir. Dolayısıyla, biz, bugün, 4369 öncesine sadece bir dönüş yapıyor
değiliz; 4369'un uygulanmaması dolayısıyla sistemde dolaylı vergilerin ağırlığının
arttığı bir ortamda dolaysız vergilerde yeni girişimler yapma imkânından da
mahrum bırakılıyoruz. Bunun tabiî bir uzantısı, Türkiye'de kayıtdışı ekonomiye
selam verme olayıdır. Türkiye'de, kayıtdışı ekonomiye bu şekliyle bir açılım
yapmak, tam da bu kayıtdışı ekonominin artık daha fazla genişlemesine izin
vermemek gibi bir olay bugün gündemimize gelmesi gerekirken, bunu yapmak,
Türkiye'nin, üyesi olmak istediği gelişmiş ülkeler dünyası açısından da, çok
kısa süre sonra, önemli tepkiler alacağı bir yola girdiğinin işaretidir.
Türkiye, aslında, bu getirilen düzenlemelerle yanlış yola girmektedir.
Biraz önce, burada,
arkadaşlarım söyledi, hayat standardı meselesi, işte, bütün bu düzenlemeler
bağlamında, tekrar 1998 öncesine gitme bağlamında komisyonda gündeme
getirilmiştir ve bu gündeme getiriliş de, bir gece yarısı önergesiyle olmuştur;
yani, iktidar partisinin, seçim öncesinde "sivil toplum kuruluşlarıyla,
meslek odalarıyla her türlü mutabakatı sağlayarak biz yasaları
oluşturacağız" söylemine rağmen, bir hükümet önerisi olarak gelmeden,
Mecliste, komisyonda, bir gece yarısı önergesi olarak gündeme getirmiştir. Bu
yolun da, aslında, iktidarın birtakım düzenlemeleri yapmakta, hükümet olarak da
yeterli cesareti gösteremeyip, bunu, Meclis üzerine bıraktığını ve kamuoyunun
tartışmasına en az zamanı bırakacak yöntemleri seçtiğini göstermesi bakımından
ibret verici olduğunu düşünüyoruz.
Bu nedenle, bu maddenin
de bu şekliyle oylanmasına, burada, muhalefet ederek, görevimizi yerine
getireceğimizi belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Oyan.
3 üncü madde üzerinde
başka söz talebi?.. Yok.
3 üncü madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum
:
MADDE 4. - 193 sayılı
Kanunun mülga mükerrer 80 inci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
"Mükerrer Madde 80.
- Aşağıda yazılı mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer
artışı kazançlarıdır.
1. İvazsız olarak iktisap
edilenler ile 3 ay süreyle elde tutulan ve Türkiye'de kurulu menkul kıymet
borsalarında işlem gören hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin elden
çıkarılmasından sağlanan kazançlar.
2. 70 inci maddenin
birinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yazılı hakların (ihtira beratları hariç)
elden çıkarılmasından doğan kazançlar.
3. Telif haklarının ve
ihtira beratlarının müellifleri, mucitleri ve bunların kanunî mirasçıları
dışında kalan kimseler tarafından elden çıkarılmasından doğan kazançlar.
4. Ortaklık haklarının veya
hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlar.
5. Faaliyeti durdurulan
bir işletmenin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasından doğan kazançlar.
6. İktisap şekli ne
olursa olsun (ivazsız olarak iktisap edilenler hariç) 70 inci maddenin birinci
fıkrasının 1, 2, 4 ve 7 numaralı bentlerinde yazılı mal (gerçek usulde vergiye
tâbi çiftçilerin ziraî istihsalde kullandıkları gayrimenkuller dahil) ve
hakların, iktisap tarihinden başlayarak dört yıl içinde elden çıkarılmasından
doğan kazançlar (Kooperatiflerin ortaklarına bu sıfatları dolayısıyla tahsis
ettikleri gayrimenkulleri tahsis tarihinde ortak tarafından satın alınmış
sayılır.)
Bu maddede geçen
"elden çıkarma" deyimi, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması,
bir ivaz karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası,
kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak
konulmasını ifade eder.
Bir takvim yılında elde
edilen değer artışı kazancının 10 milyar liralık kısmı gelir vergisinden
müstesnadır.
Faaliyetine devam eden
ticarî bir işletmenin kısmen veya tamamen satılmasından veya ticarî işletmeye
dahil amortismana tâbi iktisadî kıymetlerle birinci fıkrada yazılı hakların
elden çıkarılmasından doğan kazançlar ticarî kazanç sayılır ve bunlara ticarî
kazanç hakkındaki hükümler uygulanır."
BAŞKAN - 4 üncü madde
üzerinde şu ana kadar herhangi bir söz talebi yok.
Söz talebi olmadığına
göre, 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum
:
MADDE 5. - 193 sayılı
Kanunun 81 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Vergilendirilmeyecek
değer artışı kazançları
Madde 81. - Aşağıdaki
yazılı hallerde değer artışı kazancı hesaplanmaz ve vergilendirilmez :
1. Ferdi bir işletmenin
sahibinin ölümü halinde, kanunî mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine
devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dahil iktisadî kıymetlerin
kayıtlı değerleriyle (bilanço esasına göre defter tutuluyorsa bilançonun aktif
ve pasifiyle bütün halinde) aynen devir alınması.
2. Kazancı bilanço
esasına göre tespit edilen ferdi bir işletmenin bilançosunun bir sermaye
şirketine aktif ve pasifiyle bütün halinde devrolunması, devir alan şirketin
bilançosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdi işletmenin sahip veya
sahiplerinin şirketten, devir bilançosuna göre hesaplanan öz sermayesi
tutarında ortaklık payı alması (Bu ortaklık payını temsil eden hisse
senetlerinin nama yazılı olması şarttır.)
3. Kolektif ve adi
komandit şirketlerin bu maddenin 2 numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde
nev'i değiştirerek sermaye şirketi haline dönüşmesi (Kolektif ve adi komandit
şirketlerin şekil değiştirerek anonim şirket haline dönüşmesi halinde şekil
değiştiren kolektif ve adi komandit şirketlerin ortaklarının anonim şirketteki
ortaklık paylarını gösteren hisse senetlerinin nama yazılı olması
şarttır.)"
BAŞKAN - 5 inci madde
üzerinde söz isteyen?.. Yok.
5 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum
:
MADDE 6. - 193 sayılı
Kanunun mülga mükerrer 81 inci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir.
"Mükerrer Madde 81.
- Değer artışında safi kazanç, elden çıkarma karşılığında alınan para ve
ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin
tutarından, elden çıkarılan mal ve hakların maliyet bedelleri ile elden çıkarma
dolayısıyla yapılan ve satıcının uhdesinde kalan giderlerin ve ödenen vergi ve
harçların indirilmesi suretiyle bulunur. Hâsılatın ayın ve menfaat olarak sağlanan
kısmının tutarı Vergi Usul Kanununun değerleme ile ilgili hükümlerine göre
tayin ve tespit olunur.
Maliyet bedelinin
mükelleflerce tespit edilememesi halinde maliyet bedeli yerine; Vergi Usul
Kanunu hükümlerine göre, takdir komisyonlarınca tespit edilecek bedel, kazancı
bilanço veya işletme hesabı esasına göre tespit edilen işletmelerde ise son
bilançoda veya envanter kayıtlarında gösterilen değer esas alınır.
İşletmeye dahil
amortismana tâbi iktisadî kıymetlerin elden çıkarılması halinde, iktisadî kıymetlerin
maliyet bedeli yerine amortismanlar düşüldükten sonra kalan net değeri esas
alınır.
Menkul kıymetlerin elden
çıkarılmasında, iktisap bedelinin tevsik edilememesi halinde Vergi Usul
Kanununun 266 ncı maddesinde yazılı itibari değer iktisap bedeli olarak kabul
edilir.
Dar mükelleflerin
(kurumlar dahil), yabancı sermaye mevzuatına göre ilgili mercilerden izin almak
suretiyle, Türkiye'ye bizzat getirdikleri nakdî veya aynî sermaye karşılığında
iktisap ettikleri menkul kıymetler ile iştirak hisselerini elden
çıkarmalarından doğan değer artışı kazançlarının hesabında, kur farkından doğan
kazançlar dikkate alınmaz. Şu kadar ki, bu mükelleflerin Türkiye'de elde
ettikleri kazançların, münhasıran bu menkul kıymet veya iştirak hisseleri
dolayısıyla elde edilen menkul sermaye iratlarından ve bu kıymet veya
hisselerin elden çıkarılmasından doğan değer artışı kazançlarından ibaret
olması şarttır. Bu mükelleflerin, Türkiye'de menkul kıymet alım satımıyla devamlı
olarak uğraşmaları halinde, kur farkından doğan kazançlar da ticarî kazancın
hesabında dikkate alınır.
Kur farkından doğan
kazançların hesabında, menkul kıymet veya iştirak hisselerinin iktisabına
tahsis edilen yabancı sermayenin bu kıymet veya hisselerin iktisap tarihindeki
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuruna göre hesaplanan Türk Lirası
karşılığı ile bu kıymet veya hisselerin elden çıkarılması tarihindeki aynı
miktar yabancı sermayenin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuruna
göre hesaplanan Türk Lirası karşılığı arasındaki fark esas alınır.
Mal ve hakların elden
çıkarılmasında iktisap bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların, elden
çıkarıldığı ay hariç olmak üzere Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen
toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilir."
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok.
6 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum
:
MADDE 7. - 193 sayılı
Kanunun 82 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Arızi kazançlar
Madde 82. - Vergiye tâbi
arızi kazançlar şunlardır :
1. Arızi olarak ticarî
muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde edilen
kazançlar.
2. Ticarî veya ziraî bir
işletmenin faaliyeti ile serbest meslek faaliyetinin durdurulması veya terk
edilmesi, henüz başlamamış olan böyle bir faaliyete hiç girişilmemesi, ihale,
artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen hâsılat.
3. Gayrimenkullerin
tahliyesi veya kiracılık hakkının devri karşılığında alınan tazminatlar ile
peştemallıklar (kiracıya ait tesisat ve malların tahliye ve devri sırasında
kiralayan veya yeni kiracıya devrinde doğan kazançlar dahil).
4. Arızi olarak yapılan
serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla tahsil edilen hâsılat.
5. Gerçek usulde vergiye
tâbi mükelleflerin terk ettikleri işleri ile ilgili olarak sonradan elde
ettikleri kazançlar (zarar yazılan değersiz alacaklarla, karşılık ayrılan
şüpheli alacakların tahsili dahil).
6. Dar mükellefiyete tâbi
olanların 45 inci maddede yazılı işleri arızi olarak yapmalarından elde
ettikleri kazançlar.
Bir takvim yılında 1, 2,
3 ve 4 numaralı bentlerde yazılı olan kazançlar (henüz başlamamış olan ticarî,
ziraî veya meslekî bir faaliyete hiç girişilmemesi ile ihale, artırma ve
eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen kazançlar hariç)
toplamının 10 milyar liralık kısmı gelir vergisinden müstesnadır.
Bu maddede geçen
"hâsılat" deyimi alınan para ve ayınlarla diğer suretlerle elde
edilen ve para ile temsil edilebilen menfaatleri ifade eder.
Arızi kazançların safi
miktarı aşağıdaki şekilde tespit olunur.
1. Bu maddenin birinci
fıkrasının 1 numaralı bendinde yazılı işlerde satış bedelinden maliyet bedeli
ve satış dolayısıyla yapılan giderler indirilir.
2. Bu maddenin birinci
fıkrasının 2, 3, 4 ve 5 numaralı bentlerinde yazılı işlerde elde edilen
hâsılattan tevsik edilmek kaydıyla yapılan giderler indirilir.
3. Bu maddenin birinci
fıkrasının 6 numaralı bendinde yazılı işlerde, 45 inci madde hükümleri uygulanır."
BAŞKAN - 7 nci madde
üzerinde söz talebi?.. Yok.
7 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum
:
MADDE 8. - 31.12.1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;
1. - Geçici 46 ncı
maddesinin 1 numaralı fıkrasında yer alan "beş yıldan fazla" ve
"beş yıllık süre" ibareleri sırasıyla "dört yıldan fazla"
ve "dört yıllık süre", 2 numaralı fıkrasında yer alan "2003 yılı"
ibaresi "2002 yılı",
2. - Geçici 55 inci
maddesinde yer alan "1.1.1999 - 31.12.2002 tarihleri arasında"
ibaresi "1.1.1999 - 31.12.2003 tarihleri arasında",
3. - Geçici 59 uncu
maddesinde yer alan "31.12.2004 tarihine kadar," "26.7.2001 -
31.12.2002 tarihleri arasında" ve "80 inci" ibareleri sırasıyla
"31.12.2005 tarihine kadar," "26.7.2001 - 31.12.2003 tarihleri arasında"
ve "mükerrer 80 inci",
Şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyen?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Grubumuz adına İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kumkumoğlu.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Kemal
Kumkumoğlu.(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Kumkumoğlu,
buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum ve aynı zamanda, aydınlık
Türkiye'nin yılmaz savunucusu, büyük yurtsever, Doç. Hablemitoğlu'nun
katledilişini nefretle kınıyor, bu vesileyle yakınlarına ve tüm halkımıza
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin ağırlıklı olarak komisyonda ortaya
koydukları tavrın, davranışın televizyonlar aracılığıyla geniş kitlelere
yaygınlaşması ve toplumumuzdaki muhataplarının söz konusu değişikliklere
ilişkin çok kısa sürede ortaya koymuş oldukları olağanüstü tepki, Genel
Kurulumuza görüşülmek üzere indirilen vergi kanunlarına ilişkin bu tasarıda yer
alan bazı hükümlerin, bölümlerin geri çekilmesini sağladı; ama, buradan şunu
anlamayalım: Bu metinlerin bir kısmı geri çekildi, o zaman geriye kalanlar
herhalde doğrudur. Maalesef, geride kalan bölümlere ilişkin aynı eksiklikler,
yanlışlıklar, sakatlıklar devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
hükümet tarafından, önce Plan ve Bütçe Komisyonuna ve oradan da Genel
Kurulumuza getirilen tasarı metninin, özellikle üzerinde konuşmakta olduğumuz 8
inci maddesinin bir, iki ve üçüncü bentleriyle, 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununun geçici 46, 55 ve 59 uncu maddelerinde bazı tarih değişiklikleri
yapılmak istenmektedir. İlk bakışta, çok doğal, sıradan, kabul edilmesinde
herhangi bir mahzur görülemeyecek bir içerik taşıyan bu talebin, özellikle
geçici 59 uncu maddesinin ne anlama geldiğini, ayrıntılarıyla, hem milletvekili
arkadaşlarımızın, ama daha çok da televizyonları aracılığıyla bizi, bu
Parlamentoda tartıştıklarımızı, ne yapmaya çalıştığımızı izleyerek görmeye çalışan
halkımız tarafından çok rahat anlaşılabilir ve hangi sebeplerle, niçin kabul
edilemez olduğunu daha rahat biçimde görebileceği bir biçime, şekle dönüşebilir
diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
tasarı önümüze şöyle geliyor; özellikle 8 inci maddenin üçüncü bendini
okuyorum: "Geçici 59 uncu maddesinde yer alan '31.12.2004 tarihine kadar',
'26.7.2001 - 31.12.2002 tarihleri arasında' ve '80 inci' ibareleri sırasıyla
'31.12.2005 tarihine kadar', '26.7.2001-31.12.2003 tarihleri arasında' ve
'mükerrer 80 inci' şeklinde değiştirilmiştir."
Belki yasa tekniği
açısından böyle yapılması gereklidir, doğrudur; ama, ben inanıyorum ki, ne
konuyla yeterince ilgisi olmayan, hele ne de şimdi buradan acaba ne anlatılmak
isteniyor, ne yapılmak isteniyor, Parlamentoda bizim milletvekillerimiz ne
konuşuyor diye bizi izlemeye çalışan yurttaşlarımızın çok büyük bir çoğunluğu,
bu değişiklikle yapılmak isteneni -haklı olarak- anlayamayacaklardır ve bizim
de neyi değiştirmeye çalıştığımızı, neyi değiştirdiğimizi göremeyeceklerdir.
O nedenle, ben, önce, bu
geçici 59 uncu maddeyi sizlere okumak istiyorum: "31.12.2004 tarihine
kadar, 26.7.2001-31.12.2002 tarihleri arasında ihraç edilen devlet tahvilleri
ve hazine bonolarının faiz gelirleri ve elden çıkarılmasından sağlanan değer
kazançlar toplamının 2001 yılında 50 milyar lirası, 2002 ve izleyen yıllarda bu
tutarın ve artırılmış tutarın her yıl için belirlenen yeniden değerlendirme
oranında artırılmasıyla bulunacak tutar Gelir Vergisinden müstesnadır."
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yeniden değerlendirmeyle bugün ulaşılan rakam 607 milyar
liradır. Yani, biz burada herkesin anlayabileceği biçimiyle şunu sağlamaya
çalışıyoruz; daha doğrusu, hükümet, şunu talep ediyor bizlerden: 607 milyar
liralık devlet tahvili ve hazine bonosu geliri elde edenlerin bu gelirlerinin
tamamı vergiden muaf olsun. Bizden, 607 milyar liralık devlet tahvili ve hazine
bonosu geliri elde edenlerin bu gelirlerinin tamamının, bu rakamlarla ifade
edilen değişiklikle, tarihlerle ifade edilen değişiklikle vergiden muaf
tutulması talep edilmektedir. Önce, sayın milletvekillerimizin, daha da
önemlisi, değerli yurttaşlarımızın bu bilgiyi edinmelerinin en doğal hakları
olduğunu düşünüyorum.
2001 yılının olağanüstü
güç koşullarında her türlü vergi adaletini bir tarafa bırakarak yürürlüğe
konulan bu geçici maddenin tasarıdan çıkarılması, Kurulumuzun adalet
anlayışının güçlenmesine ve gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri,
devletimizin olağanüstü borç yükü altına girdiği, borçları çevirebilmenin her
türlü adalet duygusunun önüne geçtiği, dünyadaki bütün güçlü ekonomileri sarsan
krizlerin yaşandığı, malî yapılarındaki bozulmalar nedeniyle onlarca bankamızın
batma noktasına geldiği, ekonominin hızla küçüldüğü, ihracatın azaldığı,
uluslararası kurumlardan kaynak temin etmenin olağanüstü güçleştiği bir süreçte
yürürlüğe giren bu uygulamanın, borçlanma imkânları ve argümanlarının nispeten
arttığı, daha uzun vadeli borçlanmalara gidebildiğimiz, ekonominin büyüme
sürecine girdiği, ihracatın ve döviz rezervlerinin kısmen arttığı bir dönemde,
çok az sayıda kişiye hiçbir adalet kavramıyla örtüştüremeyeceğimiz böyle bir
ayrıcalığın tanınmasını sürdürmeyi birlikte kabul etmemeliyiz.
Değerli milletvekilleri,
en küçük mevduat sahibinin bankadaki tasarrufundan elde ettiği nemadan yüzde
16'dan başlayarak aşağıya doğru belirli oranlarda stopaj alınmaktadır. Başta
küçük tasarruf sahiplerine karşı yapılan bu haksızlık, aslında, toplumun bütün
kesimlerine yönelik bir çifte standarttır. İşsizlik en büyük sosyal yaramız
olarak karşımızda duruyor. Seçim meydanlarında, herhalde hepimizin ilk telaffuz
ettiği, herhalde yurttaşımızdan ilk beklenti olarak aldığımız, çözülmesi için
çaba sarf edeceğimize, gayret sarf edeceğimize söz verdiğimiz işsizlik, en büyük yaramız olarak karşımızda duruyor
ve çözüm olarak, her vesileyle, üretimin artırılması gerektiğinden söz
ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
607 milyar liralık, vergiden muaf, net kazanç elde edebilmek için kaç trilyon
liralık yatırım yapmak lazım? İçimizde, sanıyorum, çok sayıda bu tür
yatırımları olan arkadaşlarımız vardır. Kaç işçi çalıştırmak lazım? Ne kadar
risk üstlenmek lazım? Hangi yatırımın böyle bir kârı, hiç tartışmasız, yüzde
100 garantili bize geri döndürme şansı var? Kaç KOBİ'miz, kaç büyük esnafımız,
bir yıllık faaliyetinin sonucunda böyle bir parayı her türlü riskten uzak bir
biçimde kazanabiliyor? Bu anlayışın devam ettiği bir ortamda, kimden, hangi
haklı gerekçelerle yatırım yapmasını, üretimi artırarak işsizliğin azalmasına
yardımcı olarak, ülkeye, insanımıza katkı yapmasını talep edebiliriz?
Sayın milletvekilleri,
Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Odasının, çoğumuza geldiğini tahmin ettiğim
mektubundan, size, kısa bir bölüm okumak istiyorum:
"57 nci hükümetin
uyguladığı ekonomik politikalar sonucu ülkemizdeki tüm kesimlerin fakirleştiği,
esnaf ve sanatkârlarımızın da bu olumsuzluklardan etkilendiği, küçük sermayenin
eriyip yok olduğu, bunun iflaslara, kepenk kapatmalara, işsizliğin artmasına,
üretimin, dolayısıyla devlete olan katkılarımızın azalmasına sebep olduğu,
sizin de çok iyi bildiğiniz acı bir gerçektir.
Ortadireğin gerçek
temsilcisi olan esnaf ve sanatkârların kırksekiz yılda Halk Bankasından
kullandığı 420 trilyon krediyi, çok kısa ve çok zorda olduğu bir dönemde
ödettirilmeye zorlanmış, vadesinde ödenemeyenler vadesi geleceklerle beraber
takibe alınmış, hırsız bile evine kadar kovalanmazken, mensuplarımız âdeta
nefes alamaz hale getirilmiş, esnaf ve sanatkârların cinnet geçirme, intihar
olayları olağan hale gelmiştir. "
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.
Esnafımızın içerisine
düşürüldüğü zorluklardan ve takiplerden cinnet geçirme noktasına geldiği ve
bizden çözüm beklediği bir süreçte, bir taraftan nihayet geri çekme durumunda
kaldığımız, esnafımız için mesleğini sürdürmeyi dahi zorlaştıracak hayat
standardı uygulamasını getirirken, öte taraftan, 607 milyar liralık faiz
gelirini vergiden muaf tutmak, en azından, esnafımızla, toplumumuzla alay
etmektir.
Milyonlarca yurttaşımızın
işsiz olduğu, 10 000 000'u aşkın yurttaşımızın açlık sınırının altında
yaşadığı, 250 875 000 liralık asgarî ücretten aldığımız vergiler ve
kesintilerle onu 184 251 000 liraya indirdiğiniz, SSK emeklisine 240 000 000,
memur emeklisine 356 540 000, en düşük Bağ-Kur emeklisine 105 000 000 lira
aylık verebildiğimiz, üstelik, bu aylıkları alabilmek için emeklilerimizin
günlerce kuyruklarda beklediği hepimizin her gün karşılaştığı, tanık olduğu gerçekler
durumundayken, bir önceki hükümet döneminde memurlar için uygulanan 100 000 000
liralık brüt artışın, söz verilmesine rağmen, hâlâ, işçi ve Bağ-Kur
emeklilerine verilemediği bir dönemde, yoksulluğa itilmiş, Anadolu'nun dörtbir
tarafında yurttaşlarımızın bir poşet yardım alabilmek için birbirlerini ezdiği,
yıllarca devlete, ülkeye hizmet ettikten sonra yoksulluk sınırının çok altında
aldığı ücretler nedeniyle pazarlarda tezgâhların altından yüzlerini kapatarak
-aslında başkalarının utanması gereken konumu kendi utancı haline dönüştürerek-
atık sebzeleri toplamaya çalışan emekli memurlarımızın varlığı bir gerçekken,
607 milyar liralık bir muafiyetin bu ülkede hiç kimse için hiçbir şekilde bir
hak olamayacağını düşünüyoruz ve bu teklifin yasa metninden çıkarılmasını
öneriyoruz.
Saygılar sunarım.
Teşekkürler.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kumkumoğlu.
Madde üzerinde başka söz
talebi?..Yok.
ABDULKADİR ATEŞ
(Gaziantep)- Var efendim; şahsım adına söz istiyorum.
BAŞKAN - Şahsı adına,
Gaziantep Milletvekili Sayın Abdulkadir Ateş.
Buyurun Sayın Ateş.
ABDULKADİR
ATEŞ(Gaziantep)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı
sunarak bu madde üzerindeki şahsî görüşlerimi açıklamak istiyorum.
Bugün Türkiye 200 milyar
doların üzerinde bir borç batağına battıysa, 1980'li yılların başında
"vergi alma, borç al" felsefesiyle batmıştır. Maalesef, bugün, bu
hükümetin de aynı felsefeyi devam ettirmek üzere olduğunu görüyoruz.
Evet, bugün de artık
"ekonomiyi düzelteceğiz" diye yola çıkan, halkımızdan oy isteyen bir
iktidar, bir siyasî parti, aynı şekilde, vergi yerine yine borçlanarak
gününü gün etmek, belki, sorunlarımızı
bir süre erteleyerek, ama, daha kötüye götürerek, Türkiye'yi götürmeye çalışmakta.
Değerli milletvekilleri,
1995 yılıyla 2002 yılı arasında bu ülke, rantiyeye 195 milyar dolardan fazla
para ödemiştir, faiz ödemiştir. Evet, bugün enflasyonun yüzde 30'lar civarında
olduğunu görüyoruz, oraya doğru gidiyor; ama, reel faizlere, gerçek faizlere
baktığımız zaman, yıl ortalaması yüzde 60'lar dolayında olacak. Bugün yine
birkaç puan arttı, yüzde 56'ya çıktı faizler. Dünyanın hiçbir yerinde yüzde
30'lara yaklaşan reel bir faiz kazancı yoktur. Bugün, sizin, bu maddeyi kabul
etmekle, aynı felsefeyi, aynı faizci anlayışı devam ettirdiğinizi, altını
çizerek hatırlatmak isterim. Sosyal demokrat anlayış buna karşıdır. Böyle bir
gidişatın olmaması gerektiğini, böyle bir gidişatın ülke ekonomisini
tıkayacağını, çıkmaza sokacağını buradan uyarmak istiyorum.
Şüphesiz, elinde kaynağı
olan bir insanın gelir elde etme hakkı vardır; ama, bu gelir, adil bir biçimde
olmalıdır. Evet, parasını borç vererek, bir yatırımcıya kullandırarak insanlar
bir gelir elde edebilir, bunun yanlış bir yönü yoktur; ama, bu, makul bir
düzeyde olmalıdır, bir ülke ekonomisinin kaldıracağı bir düzeyde olmalıdır.
Siz, sadece 607 milyarlık
bir geliri vergiye tabi tutacağız diyorsanız eğer, haksızlık ediyorsunuz,
ülkenin reel ekonomisinin gelişmesini istemiyorsunuz demektir. Hani reel
ekonomiyi canlandıracaktık?! Hani üretimi artıracaktık?! Programlarınızda
yazılıydı bunlar!
Bu maddenin geçmesiyle,
ne reel ekonomi canlanacaktır ne istihdam artacaktır, ne iç tüketim ne de dış
tüketime, daha doğrusu ihracata yönelik bir girişim destek bulacaktır diyorum.
Lütfen, dikkatli olalım, kendi kendimizle çelişmeyelim, halkımıza vermiş
olduğumuz sözleri hatırlayalım diyorum.
Bu bendin, benden önce
konuşan Grup sözcümüzün de belirtmiş olduğu gibi, bu maddeden çıkarılmasının,
daha kabul edilebilir ve Türkiye gerçeklerine daha uygun bir miktarın
konulmasının gerekli olduğuna inanıyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ateş.
Madde üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Maddeyle ilgili bir
önerge vardır; okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/284)
esas numaralı tasarının 8 inci maddesinin 3 numaralı bendinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.18.12.2002
Mustafa Özyürek Ali
Topuz
Mersin İstanbul
M.Akif Hamzaçebi Birgen
Keleş
Trabzon İstanbul
Ali
Kemal Kumkumoğlu
İstanbul
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri, önergeniz hakkında konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutayım?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe :
31.12.2002 tarihine kadar
ihraç edilecek devlet tahvili ve hazine bonolarından elde edilecek faiz
gelirlerine ilişkin olarak 2001 yılının ekonomik şartlarında getirilmiş olan
Gelir Vergisi istisnasının 1 yıl daha uzatılması vergi adaletiyle
bağdaşmamaktadır.
Helen devlet tahvili ve
hazine bonosu faiz gelirlerinde vergidışı kalan miktar 607 milyar Türk
Lirasıdır. Asgarî ücretten vergi alınırken ve hayat standardı esasıyla zarar
eden esnaftan dahi vergi alınması düşünülürken 607 milyar Türk Lirası gibi çok
az sayıda kişiyi ilgilendiren büyük bir miktarın vergidışı bırakılmasına
ilişkin bir uygulamanın süresinin uzatılması doğru değildir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
8 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
saat 18.20'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati : 18.05
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 18.20
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN
(Karaman)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 13 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2. – Gelir
Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal
Vergisi Kanunu, 4306 Sayılı Kanun, 4481 Sayılı Kanun ve 4562 Sayılı Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/284) (S. Sayısı :4) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet hazır.
Sayın milletvekilleri,
Plan ve Bütçe Komisyonu, tasarının görüşmelerine başlamadan önce, tasarının 9,
14 ve 17 nci maddelerini İçtüzüğün 88 inci maddesine göre geri istemiş ve
maddeler komisyona verilmişti.
Şimdi, komisyonun
maddelerle ilgili raporunu okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
17.12.2002 tarihinde
Komisyonumuzda görüşülerek kabul edilmesini takiben Yüksek Başkanlığa sunulan
ve Başkanlıkça sıra sayısı 4 olarak bastırılıp dağıtılan ve Genel Kurulda
görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 sayılı
Kanun ve 4481 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı"
tasarının geneli üzerinde yapılan müzakereler sırasında 9, 14 ve yürürlüğe
ilişkin 17 nci maddelerinin yeniden değerlendirilebilmesini teminen İçtüzüğün
88 inci maddesine dayanılarak Komisyonumuza geri verilmesi talep edilmiş ve
anılan maddeler ve bu maddelere ilişkin önergelerle birlikte Komisyonumuza geri
verilmiştir.
Komisyonumuza geri
verilen maddeler ve önergeler, Komisyonumuzun 19.12.2002 tarihinde yaptığı 3
üncü Birleşiminde, hükümeti temsilen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile Maliye
Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı temsilcilerinin de
katılımıyla incelenip görüşülmüştür.
Komisyonumuzda yapılan
görüşmelerde; Komisyon Başkanınca, Genel Kurulda mutabakat sağlanamayacağı ve
görüşmelerin uzayacağı anlaşıldığından, İçtüzüğün 88 inci maddesine
dayanılarak, tasarının 9, 14 ve yürürlüğe ilişkin 17 nci maddelerinin Komisyona
geri verilmesinin talep edildiği dile getirilmiştir.
Komisyonumuz metninin;
Bir vergi güvenlik önlemi
olarak getirilmesine rağmen zamanla götürü vergilemeye dönüşen ve gerçek gelir
yerine tahminî geliri vergilendiren, bu nedenle ödeme gücü ilkesine ve
hakkaniyete ters düşen hayat standardı esasına ilişkin 9 uncu maddesi metinden
çıkarılmak suretiyle,
14 üncü maddesi, özel
işlem ve özel iletişim vergilerinin 2003 yılında uygulanmasına imkân sağlayacak
şekilde yeniden düzenlenmek suretiyle,
Yürürlüğe ilişkin 17 nci
maddesi, 9 uncu maddenin metinden çıkarılması nedeniyle yeniden düzenlenmek
suretiyle,
Kabul edilmiştir.
Ayrıca Komisyonumuzda,
metinden çıkarılan madde nedeniyle Genel Kurulda madde numaralarının teselsül
ettirilmesi gerektiği de ifade edilmiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun
onayına sunulmak üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla arz olunur.
|
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
Sait Açba |
M. Altan Karapaşaoğlu |
Ekrem Erdem |
|
Afyon |
Bursa |
İstanbul |
|
|
(İmzada bulunamadı) |
|
|
Kâtip |
|
|
|
Mehmet Sekmen |
Mahmut Göksu |
Mehmet Melik Özmen |
|
İstanbul |
Adıyaman |
Ağrı |
|
Ruhi Açıkgöz |
Bülent Gedikli |
Mehmet Zekai Özcan |
|
Aksaray |
Ankara |
Ankara |
|
Osman Kaptan |
Mehmet Mesut Özakcan |
Ali Osman Sali |
|
Antalya |
Aydın |
Balıkesir |
|
(14 üncü maddeye karşıyım) |
(14 üncü maddeye karşıyım) |
|
|
Ali Kemal Deveciler |
Aziz Akgül |
Ömer Abuşoğlu |
|
Balıkesir |
Diyarbakır |
Gaziantep |
|
(İmzada bulunamadı) |
|
|
|
Nurettin Canikli |
M. Emin Murat Bilgiç |
Alaattin Büyükkaya |
|
Giresun |
Isparta |
İstanbul |
|
Birgen Keleş |
Ali Kemal Kumkumoğlu |
Ali Topuz |
|
İstanbul |
İstanbul |
İstanbul |
|
(14 üncü maddeye karşıyım) |
(İmzada bulunamadı) |
(14 üncü maddeye karşıyım) |
|
Kıvılcım Kemal
Anadol |
Hakkı Akalın |
Mehmet Ceylan |
|
İzmir |
İzmir |
Karabük |
|
(14 üncü maddeye karşıyım) |
(14 üncü maddeye karşıyım) |
|
|
Y. Selahattin Beyribey |
Taner Yıldız |
Ali Er |
|
Kars |
Kayseri |
Mersin |
|
Gürol Ergin |
Sabahattin Yıldız |
Kâzım Türkmen |
|
Muğla |
Muş |
Ordu |
|
(14 üncü maddeye karşıyım) |
|
(14 üncü maddeye karşıyım) |
|
Abdülkadir Kart |
Enis Tütüncü |
Faruk Nafiz Özak |
|
Rize |
Tekirdağ |
Trabzon |
|
|
(14 üncü maddeye karşıyım) |
|
|
Mehmet Akif Hamzaçebi |
|
Mustafa Zeydan |
|
Trabzon |
|
Hakkâri |
|
(İmzada bulunamadı) |
|
|
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun raporuna göre, tasarının, görüşeceğimiz 9 uncu
maddesi tasarı metninden çıkarılmıştır. Bu nedenle, komisyon metninin 10 uncu
maddesini 9 uncu madde olarak okutuyorum:
MADDE 9. - 4.1.1961
tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrasının
(7) numaralı bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu
konuşacak efendim.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun
efendim.
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, umarım ismini düzeltirsiniz; Ali,
maalesef, adımda yok, sadece Kemal Kılıçdaroğlu.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üzerinde söz aldığım metin bir cümleden ibaret, Vergi Usul
Kanununun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrasının 7 numaralı bendini yürürlükten
kaldıran bir metin. Şimdi, bu metnin mevcut halini, izin verirseniz, kısaca
okuyayım: Maliye müfettişleri, hesap uzmanları ve gelirler kontrolörlerince
yapılan incelemeler sırasında, mükellefler her türlü harcama ve tasarruflarını
vergisi ödenmiş veya vergiye tabi olmayan kazançlardan sağladıklarını
kanıtlayamazlarsa, bunlar vergilendirilir.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bu maddenin yasaya giriş şekli çok enteresandır; onun öyküsünü izninizle
anlatmak istiyorum. Grup Başkanvekilimiz Sayın Mustafa Özyürek de açıkladı.
1994 yılında, İstanbul'da Hilton Otelinde bir düğün yapılır; bu düğünde
dolarlar savrulur ve insanlar, çocuklar dolarları almak için kapışır. Bunu, o
akşam televizyonlardan izledik ve ertesi gün de gazetelerin manşetlerinden
okuduk. Dönemin Maliye Bakanı Sayın İsmet Attila, İstanbul Defterdarını arar ve
sorar: "Bu kişi kimdir? Bu kadar doları nasıl harcayabiliyor? Devlete
vergi ödemiş mi, vergi mükellefiyeti var mı?" Araştırırlar; bu kişinin
devlette vergi mükellefiyeti yok, devlete beş kuruş vergi ödememiş. Der ki:
"O zaman sorun, bu parayı nereden kazandı?" Dönemin İstanbul
Defterdarı der ki: "Efendim, biz, bu soruyu soramayız; çünkü, bizim böyle
bir soru sormaya yetkimiz yok." O da der ki: "O zaman bir tasarı
hazırlayın, en azından, biz, devlet olarak, bu şekilde davrananlara bu paranın
kaynağını soralım."
Değerli arkadaşlarım,
siz, işte, şimdi, bu maddeyi kaldırıyorsunuz. Ben eski hesap uzmanıyım, çok
kişiye soruldu; eskiden vardı bunun uygulamaları.
Değerli arkadaşlarım,
devletin saygınlığı, devletin kayıtlı ekonomiyi güçlendirmesiyle paralel gider.
Vergi cennetlerine, kimse saygın devlet olarak bakmaz. Onlar, kumarbaz
devlettir. Kumarbazlar oralarda yetişirler. Vergi kaçıranlar paralarını oraya
götürürler ve herkes de bilir ki, bu ülkeler dünyada karapara cennetleridir.
Değerli arkadaşlarım, az
önce, burada, ödeme gücü ilkelerine ve hakkaniyete ters düştüğü gerekçesiyle
hayat standardını geri çektiniz. Peki, elinizi vicdanınıza koyun, otellerde
dolar savuranlara "yahu, arkadaş, bu ülkede tüyü bitmemiş yetimin hakkı
var, sen bu ülkede gelir kazandın, lütfet de beş kuruş da sen vergi öde, senin
de bu topluma karşı saygınlığın var, hürmetin var..."
Şimdi, bir değerli
milletvekili dedi ki: "Bu, CHP'nin seçim bildirgesinde de vardı."
Evet, vardı; ama, biz "bir yıl süreyle, getir paranı, sermaye koy, bu
ülkeye getir, söz veriyoruz hesabını sormayacağız, nereden bulduğunu da
sormayacağız..." Ama, artık, elimizi vicdanımıza koyalım. Doğrusunu
yapalım. Bu ülkeyi karapara cenneti yapmaya, Türkiye Cumhuriyeti
Parlamentosunun hakkı var mı arkadaşlar? Niçin, biz bunu böyle yapıyoruz?
Bakın, ben, size bir
örnek daha vereceğim. 1980 sonrasında, 506 sayılı SSK Yasasında bir değişiklik
yapıldı. Aranızda, SSK eski genel müdürü değerli arkadaşım da var, eski genel
müdür yardımcısı arkadaşım da var, sizlerin sıralarında oturuyorlar. Orada,
şöyle bir değişiklik yapıldı: Denetimlerde, vergi mükellefinin, daha doğrusu
işverenin kayıtları esas alınır. Sigorta müfettişi gidiyor; 20 katlı bina;
soruyor "bu binayı kaç işçiyle yaptınız" diye, aldığı cevap: "Bu
binada hiç işçi çalışmadı." "Getir kayıtlarını" diyor;
bakıyorlar, doğru; ne bordro var ne de
kayıtlarda işçi görünüyor. Devletin denetim elemanı diyor ki: "Teşekkür
ederim; demek ki, bu binada hiç işçi çalışmadı." Bu, ne zaman değişti:
Mevcut madde, yani kaldırmak istediğiniz madde Parlamentoda kabul edildiği yıl,
SSK Yasasında da aynı konu değiştirildi ve orada da, en azından asgari işçilik
uygulaması getirildi.
Değerli arkadaşlar, bir
düzenleme yaparken şunu gözardı etmememiz lazım: Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.
Elbette kayıtdışı parayı biz kayda almak istiyoruz, elbette ki bu para bu
ülkeye gelsin; ama, bakın, biz CHP olarak şunu düşünüyorduk: "Bu parayı
getir, reel sektöre yatır, fabrika kur, sana söz veriyoruz sormayacağız
kaynağını." İki işçi çalışır, üç kişi akşam evine ekmek götürür. Sizin
getirdiğiniz bu düzenlemede, bunların hiçbirisi yok, istediğiniz gibi
harcayabilirsiniz; yat alabilirsiniz, kat alabilirsiniz, kumarda
dağıtabilirsiniz, satabilirsiniz... Hiçbir şey yok. "Fabrika
kurabilirsiniz" demiyorsunuz. Bari getirin, şurada "reel sektöre
gelen paranın kaynağını sormayız" deyin, hiç değilse, bu para gelsin.
Getirin "az gelişmiş bölgelere yatırım yapanın kaynağını
sormayacağız" deyin, ona da razıyız. Gitsin adam, Şırnak'a yatırım yapsın, Van'a yatırım yapsın, Elazığ'a
yatırım yapsın, Ordu'ya yatırım yapsın.
Bakın, sizin getirdiğiniz
düzenleme, tam tersi bir uygulama. Kumar kazançlarını verginin dışında
tutuyorsunuz arkadaşlar; kumar kazançlarını verginin dışında tutuyorsunuz!
Bakın, Devlet Planlama
Teşkilatının bir yayınının bir bölümünden size bir şey okuyorum kayıtdışı
ekonominin büyüklüğünü göstermek için. 1999'da kayıtdışı ekonominin kayıtlı
gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 58, 2000 yılında yüzde 54,7, 2001 yılında
yüzde 66,2. Peki, değerli arkadaşlarım, kayıtdışı ekonomiye bel bağlayan bir
siyasal anlayışın kayıtlı ekonomiyi özendireceği burada nerede var?! Hiçbir
yerde yok. Biz, elbirliğiyle güzel şeyler yapalım diyoruz. Gerçekten de, bu
ülkenin yurt dışına kaçmış parası varsa gelsin. Her türlü imkânı sağlayalım,
yatırım yapsın burada; ama, geldiği zaman da kayda girsin bu para; kayda girsin
ki, biz de bilelim.
Şimdi, bakın, asgarî
ücretliden vergi alıyoruz, köşesinde oturup, devlet faizinden 607 milyar lira
gelir elde edenden beş kuruş vergi almıyoruz. Vicdanımız sızlamaz mı
arkadaşlar?! Asgarî ücretli, evine ekmek götürmek için hesap yapıyor, acaba ben
ne yapabilirim diye. Biz de seçim meydanlarında, rant sınıfını vergileyeceğiz,
rantiyeyi vergileyeceğiz dedik, sizler de dediniz. Niye düzeltmiyoruz
arkadaşlar?! 607 milyar lira... Az önce kabul ettiniz ve bunlar, bundan böyle
vergi vermeyecekler. Size hayırlı olsun!.. Böyle bir şey olabilir mi
arkadaşlar?! Bunun adı hakkaniyet, bunun adı adalet, bunun adı insan haklarına
uygunluk... Burada, Anayasanın 73 üncü maddesinde yer alan "ödeme gücüne
göre vergi alınır" ilkesine aykırılık var arkadaşlar.
Ben, hiçbir şey
söylemedim. Sizi, sizin vicdanınızla baş başa bırakıyor ve hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Kılıçdaroğlu'na teşekkür ediyoruz.
9 uncu madde üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin
Canikli; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, değerli üyeler; görüşülmekte olan
tasarının 9 uncu maddesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Müsaade ederseniz, önce
biraz geriye gidip, 4369 sayılı Kanun, yani malî milat olarak bilinen
uygulamayı yürürlüğe koyan kanunla ilgili çok ilginç bazı düzenlemeleri
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu, son derece önemli; çünkü, bu kanunun mantığını,
bu kanunu yapanların mantığını ortaya koymak açısından, gerçekten, bunun ifade
edilmesi gerekiyor.
Bu kanunda bir düzenleme
vardı. Esnaf muaflığından faydalanmak için esnaf muafiyet belgesi alınması
zorunluluğunu getirmişti bu kanun. Eğer, bu belge alınamaz ise o kişi esnaf
muaflığından faydalanamıyordu. Esnaf muaflığı, hamallar için, evinde elişi ya
da benzeri birtakım işlerle hayatını idame ettirmeye çalışan en alt gelir
grubunda bulunan insanlar için getirilmiş bir düzenlemedir. Kanun şunu
söylüyordu bu kişilere: Eğer, siz, esnaf muaflığından faydalanmak istiyorsanız,
önce, gideceksiniz esnaf odasına kaydolacaksınız. Tabiî, bunun için bir ücret
ödeyeceksiniz; o da yetmiyor; esnaf muafiyet belgesi alacaksınız, her yıl
yenileyeceksiniz bunu ve bunun için de bir harç ödeyeceksiniz. 1998 yılı rakamlarıyla,
yanlış hatırlamıyorsam, bu rakam 12 000 000 liraydı. Söylediğim gibi, esnaf
muafiyeti bu düzenleme hamallar ve benzeri faaliyetlerle hayatını idame ettiren
insanlarımız için getirilmişti, daha sonra kaldırıldı. Bir ekmeğin hesabını
yapan bu vatandaşlarımıza böyle bir muamele, böyle bir işlemden geçtikten sonra
muafiyetten faydalandırma tam anlamıyla bir zulümdür. Bu da görüldüğü için daha
sonra kanun değiştirildi. Tabiî, bu, bu kanunu düzenleyenlerin mantığını ortaya
koymak açısından son derece önemlidir.
Şimdi, bakın, değerli
arkadaşlar, bugün, vergi sistemimizde çok büyük çarpıklıklar vardır; bir
kısmını bugün gördük, bir kısmı da geçti. Burada ifade edilmeyenler de var; en başta vergi oranlarının yüksekliği.
Kurumlar Vergisini ele alalım. Yüzde 33 nominal vergi var; daha sonra, kâr
dağıtımı yapılırsa, yüzde 15 stopaj var ve ayrıca, daha sonra, üçüncü aşamada,
kâr dağıtımı alan kişi açısından menkul sermaye iradı tekrar belli bir rakamı
aşarsa beyanname veriyor ve vergilendiriliyor; nominal olarak yüzde 60'ın
üzerine çıkıyor; ama, reel olarak bazı sektörlerde yüzde 100'ün üzerine
çıkıyor; yani, kazandığının tamamını vergi olarak ödüyor ve ayrıca, sermayesi
vergilendiriliyor; bunun anlamı budur; bunlar realitedir.
Bakın, sektörlerimizden
somut örnek verelim; kuyumcular... Kuyumcular açısından o kadar yürütülmesi
imkânsız bir vergi sistemi var ki, eğer -bir örnek olsun diye veriyorum, bunu
çoğaltmak mümkün- bu kuyumcu arkadaşlarımız kanunun öngördüğü şekilde
gelirlerini, kazançlarını tam olarak beyan etseler, bir yıl sonra, 20 kilo
olarak başladıkları altın 15-16 kiloya düşer. Aynen böyle, olay bu. Stok devir hızı fazla olan, stok devir hızı
düşük olan mal ticaretiyle uğraşan kardeşlerimizde de böyledir. Neden; çünkü,
vergi sistemi, enflasyondan doğan, gerçek olmayan fiktif kazançları da
vergilendirmektedir ve burada da, bazen, reel olarak yüzde 100'ün üzerine
çıkabilmektedir. Şimdi, siz böyle bir vergi rejimiyle karşı karşıyasınız; yani,
tam olarak ödenmesi -en azından bazı sektörler açısından- mümkün olmayan bir
vergi rejimi.
Bakın, biraz daha detaya
inelim. Maliye Bakanlığı her yıl raporlar yayımlar. Bu raporlarda inceleme
sonuçları açıklanır. Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulunun, Hesap Uzmanları
Kurulunun, gelirler kontrolörlerinin raporları açıklanır, inceleme sonuçları
açıklanır ve burada şunu görürsünüz. İncelemeye alınan 100 mükelleften 85'inde,
90'ında -yıllara göre değişir- matrah farkı tespit edilir; yani, incelemeye
alınan 100 mükellefin 90'ının vergi kaçırdığı tespit edilir; her yıl böyledir
aşağı yukarı bu rakam. Peki, suç kimdedir, suçlu kimdir? Tabiî, hemen
diyebilirsiniz ki, vergi kaçıran 90 mükellef suçludur. Bu, en basit ve en
klasik cevaptır; ama, doğru değildir. Eğer, bir kuralı uygulamak durumunda
olanların, zorunda olanların yüzde 90'ı o kuralı ihlal ediyorsa, bir başka
ifadeyle, bu kural, kitlenin yüzde 90'ı tarafından ihlal ediliyorsa, kuralda
sıkıntı vardır değerli arkadaşlar, kuralda sıkıntı vardır; kuralın
değiştirilmesi gerekir. Siz, bunu gözardı ederek, bütün bunları yok sayarak ve
vergi sisteminin makul bir vergileme mantığına oturmadığını ve uygulamasına
sahip olmadığı gerçeğini gözardı ederek, çok ağır, çok sert kurallar
getirirseniz, işte 4369 sayılı Kanunla -biraz önce arkadaşlarımızın da ifade
ettiği- ekonomideki tahribatları ortaya çıkar ve siz, yine, vergiyi
toplayamazsınız. Yine, vergiyi toplayamazsınız, mümkün değil; çünkü, hiç kimse
kazandığının yüzde 80'ini, yüzde 70'ini, yüzde 60'ını, hatta yüzde 100'ünü
ödemez değerli arkadaşlarım. Bu gerçeklerin ışığında her şeyin ortaya konulması
gerekiyor.
Şimdi, bakın, vergi
sistemimizde o kadar büyük, o kadar çok hata var ki, biz, bugün, bunlardan
sadece bir tanesini, ama en önemlilerden bir tanesini düzeltebildik. O da,
hayat standardı esasının kaldırılması. Son derece gayri adil bir vergi, bir
kelle vergisi, götürü vergi, Deli Dumrul vergisi; kazansanız da ödüyorsunuz,
kazanmasanız da ve 1982 yılından beri yürürlükte. Bir yıl hariç, sürekli
yürürlükte kaldı. Daha sonra geçici maddelerle uzatıldı ve en son geçici maddenin
süresi de 31.12.2001 yılında doldu ve hiçbir hükümet tarafından kaldırılamadı
değerli arkadaşlarım. Binlerce insanı mağdur eden bu vergi, bir yıl hariç,
1982'den beri uygulandı; sağ, sol hiçbir hükümet tarafından kaldırılmadı ve bu
şeref, Adalet ve Kalkınma Partisine nasip oldu. Bundan da gurur duyuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, bazı
arkadaşlarımız diyorlar ki, efendim, çok başka şeyler yapılması gerekir; yani,
şunun yapılması gerekir, bunun yapılması gerekir; doğrudur. Önümüzde bir hasta
var; kalbi tekliyor, apandisi patlamak üzere, kolu bacağı kırılmış. Şimdi, eğer
bütün hastalıklarını aynı anda tedavi etmeye kalkarsanız, hasta gider; yani,
hem kalp ameliyatı hem apandis ameliyatı aynı anda... Gerçek budur, realite
budur. Bunu hepimiz biliyoruz, siz de çok iyi biliyorsunuz; ama, bizim sözümüz
var, Genel Başkanımızın sözü var, hepimizin sözü var; biz, vergide makul oranı
yakalayacağız ve vergide indirime gideceğiz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İşte, bugün, hayat standardı esasını kaldırmakla ilk adımı atmış bulunuyoruz
değerli arkadaşlarım. Apandis ameliyatını yaptık...
AHMET ERSİN (İzmir) - Siz
getirmediniz mi!?.. Siz getirip geri çektiniz...
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Müsaade edin...
Apandis ameliyatını
başarıyla yaptık. Şimdi, bazı arkadaşlar "bunun süresi bitmişti"
diyorlar; doğru, geçici maddeyle getirilmişti son dönemde ve süresi 31.12'de
bitmişti; fakat, aslında bitmemişti. Neden; çünkü, önceki hükümetin geçici
bütçe çalışmasında yine hayat standardı kaleminden 600 trilyon lira civarında
bir gelir öngörülüyordu. Bizim şansızlığımız şu: Bütün bu düzenlemeler geçici
maddelerle yapıldı ve hepsinin süresi bu dönemde bitti. Bizim şansızlığımız
bu... Önce, bunu komisyonda halledip, bu tartışmalar olmasaydı diye
düşünmüştüm; ama, aslında iyi oldu. Eğer komisyonda halledilmiş olsaydı,
milletimiz, gerçekleri öğrenemeyecekti, bu zulüm düzenlemesini kimin
kaldırdığını öğrenemeyecekti. Onun için, bence, hayırlı oldu ve çok iyi oldu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET ERSİN (İzmir) -
Yani, hayret bir şey!... Bunu nasıl söyleyebilirsiniz...
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, biz şunu söyledik: Biz, vergide
indirim yapacağız dedik; evet, söyledik ve ilk hamleyi yaptık. Bu hamleyle 650
trilyon liralık bir vergi yükü vatandaşın üzerinden alınmıştır ve bir aylık
hükümet tarafından yapılmıştır bu, bir aylık hükümet tarafından...
AHMET ERSİN (İzmir) -
Kanunda hem getiriyorsunuz hem geri çekiyorsunuz...
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Yirmi yılda yapılamayanı, Adalet ve Kalkınma Partisi bir ayda
yapmıştır değerli arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Aldatmayın kamuoyunu...
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biraz önce, Vergi Usul Kanununun 30/7 nci
maddesinin kaldırılmasıyla bağlantı kurularak -yani, şu anda görüştüğümüz 9
uncu madde- ve nereden buldun sorgulamasının kaldırılmasıyla kayıtdışı
ekonominin artacağı ifade edildi. Bu da doğru değil.
Şimdi, bakın, Vergi Usul
Kanununun 30 uncu maddesinin 7 numaralı bendi, ifade edildiği gibi, 1994
yılında uygulamaya konuldu; fakat, hiç uygulanmadı. Şu ana kadar bu maddeye
dayanılarak hiç tarhiyat yapılmadı, yapılamaz da; çünkü, teknik olarak yanlış.
Kusura bakmayın ama, burada, sadece edebiyatı yapılıyor; yani, zengin
düğünlerinde döviz sahnelerinin ortadan kaldırılması için getirildiği söylendi.
Engellenebildi mi; kesinlikle engellenemedi, engelleyemez de. Neden; çünkü,
Gelir Vergisi Kanununun 2 nci maddesiyle çelişiyor değerli arkadaşlarım.
Bizim vergi sistemimiz,
vergilendirilecek geliri tadadî olarak sayıyor tek tek, yedi gelir unsuru
olarak 2 nci maddede. Eğer bir gelir, herhangi bir kazanç, 2 nci maddede
sayılan unsurlardan bir tanesine girmiyor ise vergilendirilemez. Diyelim ki,
ilginç bir arkadaşımız, bir inceleme elemanı, ekstrem bir inceleme elemanı, 30
uncu maddenin 7 numaralı bendine göre tarhiyat yaptı. Mutlak surette yargıdan
düşer; çünkü, 2 nci maddeyle çelişiyor; çünkü, kapsama girmiyor.
Şu söyleniyor:
"Olsun, uygulanmasın, kalsın." 1994 yılından beri hiç uygulanmadı
değerli arkadaşlarım; ama, kalkması gerekiyor. Neden biliyor musunuz; bu malî
milat diye bildiğimiz kanun, o kadar büyük tahribat yaptı, insanların kafasını
o kadar karıştırdı ki, onunla ilgili bütün tereddütler, yatırıma gidecek
arkadaşlarımızı ve kaynakları çok rahatsız etti. Bizim esas ilgilendiğimiz bu.
Bu düzenlemelerin tamamı da, Demoklesin kılıcı gibi, sadece orta ve alt gelir
grubunda bulunan mükellefler için kullanılmıştır veya kullanılmaktadır. Bunu
hepimiz yakinen biliyoruz. Dolayısıyla, bu tereddüdün giderilmesi gerekir,
netleştirilmesi gerekir, kafalarda hiçbir şekilde soru işareti kalmaması
gerekir ve ancak ondan sonra yeni bir sayfa açılması gerekir. Uygulama imkânı
olmayan, teknik olarak yanlış olan ve teknik olarak yanlış olduğunu herkesin
kabul ettiği bir düzenlemede ısrar etmek, vergi kayıp ve kaçağının
azaltılmasına hiçbir katkısı olmayan bir düzenlemede ısrar etmek, sadece,
bürokratik bir mantıktır; başka bir şekilde ifade edilemez değerli
arkadaşlarım.
BAŞKAN - Sayın Canikli,
lütfen toparlar mısınız.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 4369 sayılı Kanunla getirilen düzenlemenin
kaldırılması; yani, malî milat olarak bilinen düzenlemenin kaldırılması ve bu
çerçevede ona benzer uygulanmayan; ama, kafaları karıştıran Vergi Usul
Kanununun 30 uncu maddesinin 7 numaralı bendinin kaldırılması Türkiye'yi hiçbir
şekilde vergi cenneti haline getirmez. Türkiye'de vergi adaletsizliği vardır;
en az 10 kalem, 12 kalem sayabilirim; ama, bunları şimdi saymak istemiyorum;
çünkü, zamanımız yok. 1 tanesi bugün gitti. İnşallah önümüzdeki günlerde
göreceksiniz -daha birinci ayında bunu yaptık- bunların hepsi adım adım
kalkacak ve en sonunda kalp ameliyatı yapıp bu işi bitireceğiz değerli
arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Hasta öldükten sonra!..
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Bu duygularla, tasarının hayırlı olmasını diliyor; hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Canikli,
teşekkür ediyorum.
Gruplar adına görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Hasan Aydın; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakika.
HASAN AYDIN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; benden önce konuşan
arkadaşlarımız konuyu ve maddeleri uzun uzun irdelediler; ama, son
konuşmacımız, maddeleri değerlendirmenin ötesinde, buradaki milletvekili
arkadaşlarımıza konuşmanın ötesinde, sanıyorum, televizyon ekranları başında
bizi izleyen vatandaşlarımıza hitap ettiler.
Şüphesiz ki,
milletvekilinin temel görevlerinden bir tanesi de milletvekili arkadaşlarına
hitap etmenin ötesinde, parlamentonun açıklık ilkelerine uygun olarak
vatandaşlara hitap etmektir; ama, hitap ederken, bazı temel değerleri, alen
davranışları objektif yansıtmaya dikkat etmek zorundadır; çünkü, milletin
vekilidir; millete doğru bilgileri vermek, samimi, içten iletişim kurulabilecek
bir davranışı ortaya koymak durumundadır.
Türkiye, dün bir şeyi
tartıştı, tartışılan olay bellidir, asgarî hayat standardı ve bu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin öneminden hemen sonra gelen, Türkiye'nin en ciddî komisyonu
olan Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşulan, tartışılan bir meseledir. Komisyonda
tartışmalar, AKP Grubunun bu noktadaki yaklaşımı, davranışı bellidir. Adalet ve
Kalkınma Partili komisyon üyeleri, dün "asgarî hayat standardı devam
etmelidir" derken, Türkiye'ye ve buradaki milletvekili arkadaşlarımıza
şaka yaptılarsa bir itirazımız yoktur. Yani, bu devam etmelidir -kaldırılmış
olan bir şey devam etmelidir- noktasındaki düşüncelerini ifade ederken, biz bir
bakalım vatandaş ne diyor, bir şaka da yapma hakkımız var diye düşünerek bir
davranış ortaya koydularsa, sorun yok.
Muhalefet ve iktidar
birlikteliği, ülke menfaatlarının endeksine ayarlı olmak zorundadır. Cumhuriyet
Halk Partimizin -ben, Cumhuriyet Halk Partili bir milletvekili olarak- ve
milletvekili arkadaşlarımızın buna özel hassasiyet gösterdiklerini, zaman
zaman, Adalet ve Kalkınma Partisinin yaptığı yanlışların -bugüne kadarki klasik
alışkanlıklarımızı sürdürmemiz halinde- Cumhuriyet Halk Partisine puan
getirebilecek, Adalet ve Kalkınma Partisine zarar verebilecek nitelikte
olmasına karşın, Türkiye'nin zarar görmemesi esasını öne tutarak, samimi, içten
uyarı noktasında ısrarkâr davranmışlardır. İşte, bu asgarî hayat standardı
olayı, tam da böyledir.
Eğer, bugün burada,
asgarî hayat standardı meselesi devam etmiş olsaydı -komisyonda görüşüldüğü
gibi- herkes bilir ki, dün seçim meydanlarında vermiş olduğunuz sözlerden
farklı davranmış olduğunuzdan ötürü, size oy veren seçmen, size karşı
davranışını değiştirecek, güvenini azaltacaktı. Bütün bunları ifade etmek için
bilim adamı olmaya, uzman olmaya gerek yoktur; sıradan, saf bir vatandaş böyle
bakar ve böyle değerlendirir. Arkadaşlarımız ısrar etmişler "bunu yapmayın"
demişlerdir. Zira, benden önce konuşan partili arkadaşlarımın ifade ettiği
gibi, 731 milyarlar gibi rakamların -ki, Türkiye ölçeğinde büyük rakamlardır
bunlar- vergidışı bırakılmasını rahatlıkla savunabilecek kadar cesur; ama, 200
000 000 lirayı bile bulmayan ve bugün, bir insanın geçimi noktasında müthiş
sıkıntı çeken asgarî ücretliden vergi almayı devam ettirebilecek kadar bir
mantığın, bu Meclisin mutlaka çözüm bulması gereken bir mantık olduğu inancındayız.
Şunu söylüyorum: Doğru
yapmıştır AKP son düzeltmeyle. (AK Parti sıralarından "AK Parti"
sesleri) AK Parti doğru yapmıştır; yani, hatasından dönmüştür. Çıkıp, burada
"Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın uyarıları ülkemizin menfaatları
açısından iyi olmuştur" demek, kimseye bir zarar vermez. Cumhuriyet Halk
Partili arkadaşlarımızın toplumun nabzını tutan davranışlarının bize yansıması;
sonuçta Genel Başkanınızın toplantı yaparak "bakınız, bu noktadaki davranış
doğrudur, yanlış yapıyorsunuz, o zaman bu işi düzeltiniz" noktasındaki
davranışını da takdir ediyor olmamız lazım. Yani, dün yanlış yaptıysak, bugün
yanlış yaptığımızı ifade ediyor olmamız kimseye zarar vermediği gibi, kimseyi
de küçültmez. Bizler, beşer şaşarsak, yanlış yapabiliriz. Yanlış yapmak bir
insanî davranıştır, yanlıştan dönmek de bir erdemdir; ama, yanlıştan dönmemiş
gibi yapıp, yanlış yapmamış gibi yapıp, izleyen insanlarımızın, dinleyen
insanlarımızın söylediklerimize inanabilecekleri kadar saf olduğumuz ya da
onların saf olabileceği bir davranış içerisine girmememiz lazım.
Son sözlerim şunlardır...
AHMET IŞIK (Konya) -
Yasalaşmamış bir öneri hakkında yorum yapmayın.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Niye getirdiniz o zaman?!
BAŞKAN - Lütfen,
karşılıklı konuşmayın efendim.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Efendim, bakınız, arkadaşlarımız, bütçe kanunuyla vergi konulmasından söz
ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Hasan Bey,
lütfen, sözlerinizi toparlayın efendim.
HASAN AYDIN (Devamla) -
Sevgili arkadaşlarım, değerli arkadaşımız buraya çıkıyor, bütçe kanunuyla vergi
koymaktan söz ediyor. Bütçe kanunuyla verginin konulamayacağını herkes bilir,
konulmaması gerektiğini herkes bilir, anlatmak istediğim budur. Burada, mesele,
CHP ve AK Parti tartışması falan da değildir. Şeffaf, bilinen bir gerçeği ifade
etmeye çalışıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi ciddî bir muhalefet yapmaya
çalışmaktadır, yapmaktadır; Adalet ve Kalkınma Partisini, yapmış olduğu,
yapmakta olacağı, yapması ihtimal olan -ki, mümkündür- hatalardan vazgeçirmeye
çalışmaktadır; bu geminin ortak yolcuları olarak bu ülke insanının nasıl
yaparız da zarar görmemesini sağlarız noktasında bir davranış içindedir.
Karşılıklı bunları algılayalım. Meclisimizin ileriye yönelik toplumumuza
yapacağı katkılara hep birlikte el ele vererek kendimizi bir gram yukarıya
çıkarmak yerine varsa hatalarımız kabul eden, varsa doğrularımız karşılıklı takdir
eden bir yöntemi benimseyelim diyorum. Bundan sonra böyle bir davranışın hem
Meclisimize hem de halkımıza yarar sağlayacağı inancındayım.
Sayın Başkanım, süreyi
uzattığınız için teşekkür ederim.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aydın.
Madde üzerinde başka söz
talebi?..Yok.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Madde üzerinde bir adet
önerge vardır; okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1-284)
esas numaralı tasarının 9 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz. 18.12.2002
|
Mustafa Özyürek |
Ali Topuz |
Mehmet Akif Hamzaçebi |
|
Mersin |
İstanbul |
Trabzon |
|
Birgen Keleş |
|
Ali Kemal Kumkumoğlu |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
konuşacak mısın, gerekçeyi mi okutayım?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
buyurun efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Canikli benim sevdiğim bir
arkadaşım; ama, bazı kavramları, bazı olayları birbirine karıştırmamak lazım.
Biz, maliyeciyiz, titiz çalışırız; hem olayları hem yasaları yerli yerine
oturtmak lazım. Üzerinde konuştuğumuz madde, 1994 yılında, Sayın Tansu
Çiller'in Başbakanlığında, Sayın İsmet Attila'nın Maliye Bakanlığı döneminde
gelmiştir. Sayın Canikli, oradan uygun bir adlama yaptı, 1998 yılında, Sayın
Temizel zamanında gelen 4369'un esnaf muaflığıyla ilgili konularını anlattı,
esnaf muaflığıyla ilgili o uygulama yanlıştır; ama, konuştuğumuz konuyla ilgisi
yoktur.
Şimdi "belli
kafaları tanıyalım" falan diye de sözler söylendi. Tabiî, burada bulunan
insanlarla ilgili bir değerlendirme yapmayı, ben, Yüce Parlamentonun -eskiden
de olsa, yeni de olsa- herhangi bir mensubuna karşı saygısızlık addederim;
kaldı ki, o kanunları çıkaran arkadaşlarımız da iyi niyetle çalışmışlardır,
çıkarmışlardır; yanlış yapmışlardır, o ayrı mesele. Onun yanlış olduğunu, o
zaman, şahsım adına söylemiş biri olarak, bir vergi uzmanı olarak inançla
söylüyorum; herkesin "ne kadar güzel bir kanun çıktı" dediği dönemde,
TÜRMOB adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda, 4369'un
yanlışlarını söyleyen bir arkadaşınız olarak ifade ediyorum: Konuştuğumuz,
1994'teki "nereden buldun" sorusunu sormaya yönelik düzenlemedir.
Herhalde, o kanunu çıkaran, o kanun çıktığı zaman bakanlık yapan Sayın İsmet
Attila için de, Sayın Canikli "o kafa" sözcüğünü kullanmak istemez;
çünkü, onun zamanında kendisi daire başkanlığına gelmiştir ve benim bildiğim
kadarıyla da büyük bir uyum içinde çalışmışlardır; onun için, biraz vefalı
olmak lazım, herkesi harcamamak lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, iki gündür üzerinde çok konuştuğumuz kanunla ilgili, yani, hayat
standardı esası, 2002 yılının mart ayında verilen beyannamelerde uygulanmış ve
ondan sonra kalkmıştır. Ondan sonra kalktığı içindir ki, Plan ve Bütçe
Komisyonundan iktidar partisinin önerisiyle buraya gelmiştir.
Sayın Canikli dedi
ki:"Geçici bütçe hazırlıklarında dikkate alınmış." Maliye
Bakanlığının mutfağındaki bir çalışma kimseyi bağlamaz. Oradaki bürokratlar ona
göre hesap yapmış olabilir. Bu, hayat standardı esasının tekrar, hukuken yürürlükte
olduğunu göstermez. Hayat standardı esasının, 2002 yılının martından itibaren,
hukuken ve fiilen uygulanma şansı yoktur.
Burada çok değerli malî
müşavir arkadaşlarım var, hepsi bilirler, bunun aksini söylersek mesleğimize
haksızlık yapmış oluruz. Kalkan bir kanunu tekrar yürürlüğe koymak isterseniz,
yeniden getirmeniz lazım. İşte, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu kanunu, yani,
hayat standardının 2002 yılı kazançlarına da, 2003 yılının martında uygulamaya
dönük kanunu tekrar getirme teşebbüsü olmuştur. Muhalefetin ısrarları, esnafın,
hepimize dönük telgrafları, faksları, girişimleri sonunda bu yanlıştan döndük;
yanlıştan döndük demenin faziletini tatmak yerine "biz devrim yaptık, biz,
kimsenin cesaret edemediği kanunu, hayat standardını kaldırdık" demek
doğru bir davranış değil. Olmayan bir kanun kaldırılmaz ki; bu kanun yok!
Nitekim, Plan ve Bütçe Komisyonundaki o teşebbüs geri alındığı zaman da böyle
bir kanun yok.
Biz, şu anda, hayat
standardı esasını kaldırıyor değiliz. Olmayan bir kanunu getirmeye çalıştık;
tepkiler üzerine vazgeçtik. Olay bundan ibarettir. Birbirimizi yanıltmayalım,
Yüce Parlamentoya, halkımıza doğru bilgi verelim.
Değerli arkadaşlarım
"o kafa, bu kafa..." Bu laflar bize söylenmez. Cumhuriyet Halk
Partisi, halkın, namuslu, dürüst vergi mükellefinin sözcüsüdür, kafasıdır. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Yanlış kafaları, çarpık
kafaları Cumhuriyet Halk Partisinin içerisinde arama hakkını, yetkisini hiç
kimseye tanımayız. Biz, namuslu, dürüst, bilgisiyle, emeğiyle ve halk ne
istiyorsa, halkın çıkarları doğrultusunda...
Geliniz -kanun çıkarmaya
gerek mi var- asgarî ücretten vergi almayalım. Bakanlar Kurulu, bir kararname
çıkarsın, ertesi gün asgarî ücret vergidışı kalır; mevcut yasalar buna müsait.
Geliniz, Katma Değer Vergisi oranlarını indirelim, kanun çıkarmaya gerek yok;
hükümet buna yetkili. Geliniz, akaryakıt üzerindeki Özel Tüketim Vergisini
indirelim, mazotu ucuzlatalım; kanun buna müsait.
BAŞKAN - Sayın Özyürek...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, kanunların bize
verdiği yetkileri, çeşitli nedenlerle, bütçe dengesi, bilmem nesi, filan
nedeniyle kullanamayıp, ondan sonra da bir yanlış girişimi önlediğimiz için,
bize "o kafa, bu kafa" yakıştırmalarını yapmaya hiç kimsenin hakkı
yoktur.
Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özyürek,
teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Komisyon metninin 10
uncu, şu anda görüştüğümüz 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyon metninin 11 inci
maddesini 10 uncu madde olarak okutuyorum :
MADDE 10.- 3.6.1949 tarihli
ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci maddesinde yer alan
"1.1.1999-31.12.2002 tarihleri arasında..." ibaresi
"1.1.1999-31.12.2003 tarihleri arasında..." şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
görüşme talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyon metninin 12 nci
maddesini 11 inci madde olarak okutuyorum :
MADDE 11.-
"08.06.1959 tarihli ve 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi
Kanunu"nun;
a) 7 nci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "...Spor-Toto Teşkilâtı..." ibaresi
"...futbol müsabakaları ve at yarışları üzerine müşterek bahis
düzenleyenler..." şeklinde,
b) 9 uncu maddesinin
birinci fıkrasının 3 numaralı bendinde yer alan "...futbol
müsabakalarına..." ibaresi "...futbol müsabakalarına ve at
yarışlarına..." şeklinde,
c) 16 ncı maddesinin son
fıkrasında yer alan "...futbol müsabakalarına..." ibaresi
"...futbol müsabakalarına ve at yarışlarına..." şeklinde, aynı
fıkrada yer alan "... % 20..." ibaresi "...%10" şeklinde,
d) 19 uncu maddesinin
birinci fıkrasının parantez içinde yer alan "... Spor-Toto Teşkilâtınca
futbol müsabakalarına ait..." ibaresi "... futbol müsabakalarına ve
at yarışlarına ait..." şeklinde,
Değiştirilmiştir.
BAŞKAN- Madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyon metninin 13 üncü
maddesini 12 nci madde olarak okutuyorum:
MADDE 12. – 16.8.1997
tarihli ve 4306 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu,
Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun ile 24.3.1988 Tarihli ve 3418 sayılı Kanunda
Değişiklik Yapılması ve Bazı Kâğıt ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması
Hakkında Kanunun Geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının 3 numaralı bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkranın (1), (4), (5), (7) ve (9)
numaralı bentlerinde yer alan işlem ve kâğıtlar için 2002 yılında uygulanan
maktu tutarlar kanunî tutarlar olarak yeniden belirlenmiştir.
"3.a) Süper Toto,
Skor-Toto, Gol 7 ve benzeri oyunlarda her bir kolon için 10 000 lira,
b) Sayısal Loto, Şans
Topu, On Numara ve benzeri oyunlarda her bir kolon için 20 000 lira,
c) At yarışlarında
oynanan her bir bilet bedelinin yüzde 5'i oranında hesaplanacak tutar,
(Bu suretle hesaplanan
tutar 40 000 liradan az olamaz)"
BAŞKAN- Madde üzerinde
konuşma talebi?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonca geri alınan 14 üncü madde, 9 uncu maddenin metinden çıkarılması
sonucu, 13 üncü madde olarak yer almıştır. Yeniden düzenlenen 13 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 13.- 26.11.1999
tarihli ve 4481 sayılı 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve
Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek
Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 23.11.2000 tarihli ve 4605 sayılı Kanunla değişik 8
ve 9 uncu maddelerinde yer alan "31.12.2002" tarihleri
"31.12.2003" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyen?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Sayın Başkan, CHP Grubu adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan konuşacak.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bundan sonra konuşma talebinde bulunacak saygıdeğer
milletvekillerimiz, bu taleplerini, İçtüzüğümüzün ilgili maddesi gereğince,
yazılı olarak Başkanlığa bildirirlerse memnun oluruz.
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Oğuz Oyan; buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün iki önemli değişiklikle
karşı karşıyayız. Bunlardan biri Plan ve Bütçe Komisyonunda iktidar partisi
milletvekillerince gündeme getirilen hayat standardıyla ilgili madde. Bu madde,
Genel Kurulda görüşülürken Komisyonca geri çekilmiş ve bu yanlıştan
dönülmüştür. Yanlıştan dönmek, kuşkusuz, bir erdemdir. Kuşkusuz, bunun erdem
olması için de yanlış yaptığını kabul etmek gerekir. Milletvekilleri olarak
burada bir andiçtik. O andiçmenin koşullarını yerine getirmeliyiz; yani,
kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi bizim öncelikli ilkelerimizden biri
olmalıdır.
Bir yanlıştan
dönülmüştür; fakat, eski 14 üncü şimdiki 13 üncü maddeyle ilgili yeni bir
yanlışa girilmektedir. Bu şimdiki 13 üncü madde Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülürken, bu maddenin içerdiği, olağanüstü dönemlerde getirilmiş özel işlem
vergilerinin bir bölümünün 6 kadar maddesinin tasarıdan çıkarılması mümkün
olmuştu, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin önergeleri doğrultusunda bu
mümkün olmuştu; fakat, şimdi anlaşılıyor ki, bu maddenin kapsamı yeniden
genişletiliyor ve komisyonda iki tarafın da uzlaşmasıyla çıkarılan bu özel
işlem vergileri yeniden gündeme getiriliyor.
Şimdi, bir yanlıştan
çıkıp, bir başka yanlışa savruluyoruz. Bir yanlıştan çıkılmıştır, gerek
buradaki Muhalefet Grubu gerekse milletimizin muhalefeti, Türkiye'de
kaldırılmış olan hayat standardı ilkesine yeniden dönülmesini imkânsız kılmıştır.
Bu anlamda, yanlıştan döndüğünüz için, ben, İktidar Partisi milletvekillerini
kutluyorum; ama, burada yeni bir yanlışa savrulma durumu söz konusudur. Bu
yanlış, Özel İşlem Vergisi gibi olağanüstü bir durumla, bir doğal afetle ilgili
olarak çıkarılmış bir düzenlemenin süresinin uzatılması durumudur.
Bakınız, 1999 yılı, Doğu
Marmara depreminin olduğu yıl çok gerilerde kaldı. Bu düzenleme sürekli
uzatıldı. Şimdi, 2003 yılı için bir daha uzatıyoruz. Peki, size sorarım: Bu
deprem vergileri, bu olağanüstü durum, yani bir doğal afet durumu vergileri
için bir ortam var mıdır? Bunun izleri silinmemiş midir? Kaldı ki, şunu herkes
biliyor, depremle ilgili toplanan bu özel işlem vergileri, ne yazık ki, amacına
uygun olarak da, büyük bölümü itibariyle kullanılmamıştır. Dolayısıyla, bunu,
bugün, sadece fiskal amaçla, sadece vergi toplamak amacıyla, sadece bütçe
dengeleri amacıyla yeniden gündemde tutmanın ve -komisyondaki uzlaşmaya rağmen-
genişleterek gündeme getirmenin doğru bir tarafı var mıdır?! Bunu nasıl savunabiliriz?!
Bakınız, Türkiye'de,
vergi meselesinde çok önemli zaaflar son yirmi yılda ortaya çıktı. Bunlardan
bir tanesi, 1980'de, vergi almak yerine borç almak politikası Özal tarafından
yapıldı. Buna, herkes sessiz kaldı, birçok kesim genel olarak sessiz kaldı;
hatta, bunu alkışladılar. Fakat, ne oldu; Türkiye, vergi almak yerine borç
aldı, aldı, aldı; sonuçta, bugün, 1980'lerde düşürdüğümüz vergi yükünün iki
katına çıktık, hatta fazlasına çıktık; ama, topladığımız vergilerin tümü faize
gider durumda bir ülkeyiz. Yani, dünyada eşi bulunmayan bir ülke haline geldik,
topladığı bütün vergileri faize aktaran bir ülke. Eğer, 1980'lerde, vergi almak
yerine borç almak politikası alkışlanmasaydı, bu politikaya karşı ciddî bir
muhalefet yapılabilseydi, bugün, topladığımız vergiler, hem faize gitmez hem
böylesine bir borç yükü oluşmaz hem de kamu yatırımlarına ve her türlü sosyal
ve ekonomik harcamaya bütçede imkân bulunurdu.
İkinci bir hata, 1998
yılında, Türkiye'deki ekonomik güç dengelerini hesaba katmadan, vergi
oranlarını azaltalım; ama, vergi tabanını genişletelim iyimserliğinde
aranmıştır ve ne yazık ki, Türkiye, 4369 sayılı Yasa sonrasında, bir yandan
vergi oranlarını azaltmış; ama, öbür taraftan da vergiyi tabana yayamamıştı.
Tam bu sırada, 1999 yılı depremi bahanesiyle getirilen olağanüstü vergiler,
yani, özel işlem vergileri, Türkiye'de vergi yükünü zıplatmıştır. Yani, 1998
uygulamasının, 4369'un sonucu, vergi yükünü azaltmak yönünde gelişirken, 1999
yılındaki deprem vesile edilerek getirilen özel işlem vergileri, Türkiye'de,
vergi yükünü olağanüstü tırmandırmıştır ve bugün, Türkiye, millî gelirine
kıyasla, yüzde 33 dolayında toplam vergi yüküne sahip bir ülkedir. Bu,
kuşkusuz, hâlâ, Avrupa Birliği ortalamasının altındadır; ama, Türkiye'nin millî
gelir düzeyi açısından baktığımızda, yüksek bir orandır. Şimdi, siz, bu deprem
vergilerini uzatmak istiyorsunuz. Bu özel işlem vergilerini, uzatmak,
kapsamını, yeniden, komisyondan çıktığı biçimin iki katına çıkararak, uzatmak
istiyorsunuz; bu, doğru değildir. Türkiye'de, insanlar, vergi mükellefleri,
verdikleri verginin karşılığını alamayan vergi mükellefleri, yeni vergi yükleri
altına girmek istememektedirler; çünkü, topladığımız vergilerin tamamı faizlere
gitmekte, topluma hizmet olarak dönmemektedir. Böyle bir durumda, hâlâ, yeni,
olağanüstü vergiler üzerinden çok adaletsiz bir şekilde toplumu vergilendirmeye
yönelmek, herhangi bir vergi adaleti nosyonu taşımamak demektir, verginin
sosyal amacıyla ilişkili herhangi bir nosyona sahip olmamak demektir.
Türkiye'nin, bu arada, mutlaka,
bu tür bütçe birliğini, bütçede genellik ilkesini, ademi tahsis ilkesini bozan,
aksatan vergi toplama anlayışından, artık, uzaklaşması gerekmektedir.
Türkiye'nin vergi sistemi bölük pörçük, darmadağınık, çok karmaşık hale
gelmiştir, çok sayıda vergi düzenlemesi içerilmektedir, bunların, artık, temel
vergiler dışında olanların, mutlaka, ayıklanması gerekir.
Türkiye'de vergi sistemi
sistem olmaktan çıkmış, sistemsiz bir yapıya ulaşmıştır. Basit bir sisteme
geçmek için adım atmak gerekirken, bugün, özel işlem vergilerini gündemde
tutmak, bunun tam tersini yapmak anlamındadır.
Vergi idaresinin, kolaycı
yolu benimsemesine karşı durmak zorundayız. Dolaylı vergilerin bu kadar yüksek
olduğu, tüketim üzerinden, özel işlemlerden bu kadar çok vergi alındığı bir
ülkede, adaletli bir vergi yapısını oluşturmak mümkün değildir. Türkiye, bunu,
1980'lerde fon sistemini yaratarak yaptı. Öyle bir fon sistemi yaratıldı ki,
1991 yılında, bütçenin toplam gelirlerinin yüzde 54'ü büyüklüğünde bir fon
bütçesi oluşmuştu; Türkiye, bu yanlıştan dönmek için son on yılını harcadı, son
on yıldır bu fon ekonomisinden kurtulmak için çaba gösterdi. İşte, bu fon
gelirleri de, tıpkı, bu özel işlem vergileri gibi, belirli amaçlar için tahsis
amaçlı vergileme anlayışı uzantısıydı. Bu anlayış, bugün, deprem ortada yokken,
bunu uzatarak biz bu anlayışı yeniden hortlatıyoruz; o yüzden yanlıştır,
Anayasanın 73 üncü maddesi dolayısıyla yanlıştır.
Değerli milletvekilleri,
dolayısıyla, bu kapsam genişlemesini ve bu özel uygulamanın, özel işlem
vergileri uygulamalarının süresinin uzatılmasını yanlış bir uygulama olarak
görüyoruz. Vergi mükelleflerimiz üzerinde, tüm yurttaşlarımız üzerinde haksız,
eşitsiz, adaletsiz, ödeme gücünü dikkate almayan bir yük getiren bu vergilerin
süresinin uzatılmamasını veya bütünüyle ortadan kaldırılmasını, ki teklifimiz o
yöndedir, bu vergilerin tümünün sistemden çıkarılmasını; dolayısıyla, bu
maddenin gündemden çekilmesini talep ediyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Oyan.
Madde üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Madde üzerinde bir önerge
vardır; okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan (1/284)
esas numaralı tasarının 13 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz. 19.12.2002
|
Mustafa Özyürek |
Ali Topuz |
M. Akif Hamzaçebi |
|
Mersin |
İstanbul |
Trabzon |
|
Birgen Keleş |
|
Ali Kemal Kumkumoğlu |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge
sahipleri?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum :
"Gerekçe: Depremle
ilgili olarak getirilen Özel İşlem Vergisi ve Özel İletişim Vergisinin daha
önce 31.12.2002 tarihine kadar uzatılan süresi bu kez 31.12.2003 tarihine kadar
uzatılmaktadır. Depremin yarattığı olağanüstü koşullar nedeniyle geçici süre
için konulan vergilerin süresini uzatmak, vergilerin getiriliş amacıyla
çelişmektedir."
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
13 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Komisyon metninin 15 inci
maddesini 14 üncü madde olarak okutuyorum:
MADDE 14. - 26.11.1999
tarihli ve 4481 sayılı Kanunun 4605 sayılı Kanunla değişik 15 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 15. - Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu, Rekabet Kurumu, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası,
Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,
Telekomünikasyon Kurumu, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası
Düzenleme Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Şeker Kurumu ile Kamu İhale
Kurumunun elde ettikleri gelirlerinin (faiz, repo, pay, alım-satım farkı ve
sair adlarla elde edilen her türlü gelir dahil) 31.12.2002 tarihine kadar
birikmiş tutarları ile bu tarihten 31.12.2003 tarihine kadar birikecek
tutarları üzerinden Maliye Bakanının teklifi ve Başbakanın onayı ile kurum ve
kuruluşlar itibariyle belirlenecek oranlara göre hesaplanacak kısmı bütçenin
(B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere Maliye Bakanı tarafından
belirlenecek süre içinde Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğünün Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası nezdindeki hesabına yatırılır. Söz konusu
kuruluşların periyodik olarak kasalarında oluşan nakit fazlaları bu
kuruluşların görüşü alınmak suretiyle bu fıkrada belirlenen esaslara göre
kesilebilir.
Yukarıda belirtilen kurum
ve kuruluşlar 31.12.2002 tarihine kadar birikmiş gelir tutarları ile kasa ve
banka mevcutlarını 15.1.2003 tarihine kadar; her ayın gelir ve giderleriyle
kasa ve banka mevcutlarını gösterir malî bilgileri ise izleyen ayın 7 nci günü
sonuna kadar Maliye Bakanlığına bildirir. Bu maddede belirtilen tutarların
süresi içinde ödenmemesi halinde, ödenmeyen tutarlar 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı da uygulanmak suretiyle takip ve tahsil
edilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün
konuşma talebi vardır.
Sayın Tütüncü, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENİS
TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlarken, hepinizi, en derin sevgilerle, saygılarla selamlıyorum.
Maddeyle ilgili
görüşlerime geçmeden önce, çok önemli saydığım bir hususu sizinle paylaşmak
istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
bilmem dikkatinizi çekti mi, bu tasarının gerekçesi başka, içeriği başka; yani,
zarf ile mazruf uymuyor.
Ayrıca, bilmem yine
dikkatinizi çekti mi, bu tasarı, AKP'nin Programına uygun düşmeyen kimi
hükümleri de içeriyor. Örneğin, AKP Programı sayfa 39'da vergiyle ilgili
politikalardan biri şöyle ifade ediliyor: "Belge düzenine işlerlik kazandırılarak,
kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin vergilendirilmesi sağlanacak ve vergi tabanı
genişletilecektir." Oysa, bu tasarıdaki düzenlemelerle, kayıtdışı
ekonominin önlenmesi bir yana, kayıtdışılık âdeta teşvik edilmektedir.
Az önce, hükümet, yaşam
standardıyla ilgili önerisini geri çekti. Çok iyi yaptı. Cumhuriyet Halk
Partisinin, Plan ve Bütçe Komisyonunda, konu üzerindeki eleştirilerini, daha da
ötede, haykırışlarını ve çığlıklarını duydu; esnaf ve sanatkârlar adına ve
diğer bağımsız çalışanlar adına teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
bugün yaşadıklarımız ve gördüklerimiz bana bir şeyi anımsatıyor, bir türküyü
anımsatıyor: "Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar." AK Parti
seçim meydanlarında ve programında doğru söylüyor, Parlamentoda şaşıyor. Ne
yazık ki, bugünkü yaşadıklarımız, bana bunu anımsattı.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu maddeyle özerk kurum ve kurulların gelirlerinden belirli
tutarların sürekli olarak bütçeye aktarılması öngörülmektedir. Bu uygulama,
anımsanacağı üzere, ilk defa 1999 yılında çıkarılan deprem vergileri sırasında
gündeme getirilmişti. Daha sonra, uygulama 31.12.2002 tarihine kadar da
uzatılmıştı. Şimdi, bu maddeyle uygulama hem kalıcı hale getirilmektedir hem de
uygulamanın kapsamı genişletilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği gibi, hızla değişen ve gelişen koşullar çerçevesinde uzmanlaşma
gerektiren alanların sayısı, yaşadığımız dönemde, hızla artıyor. Ekonomide hem
taraflar hem de işlemler giderek karmaşık hale geliyor. Bu durum, kamusal
alanın yaşamsal sektörleri olarak nitelenen konularda hem düzenleyici hem de
denetleyici işlevlere sahip, klasik idarî teşkilat yapısından farklı, bağımsız
yeni kurum ve kuruluşların oluşturulması zorunluluğunu doğurmuştur. Söz konusu
bağımsız kuruluşlar, ulusal ve uluslararası uygulamada, genel kabul görmüş kimi
ilkelere sahiptir. Örneğin, bunlar, ayrı bir kamu tüzel kişiliğine sahip
olmaları, kamunun önemli alanlarını düzenlemeleri, devletin sorumluluk ve yetki
alanına giren düzenleme ve denetim işlevine katılmaları, yönetimlerinin özerk
olması ve üyelerinin karar almada bağımsızlığı; faaliyetlerinin, yalnız
yargısal denetime sahip olması, tabi olması ve hiyerarşi veya vesayet türü idarî
denetime tabi olmamaları, çeşitli idarî yaptırım uygulama yetkilerinin
bulunması şeklinde özetlenebilir.
Hepimizin yakından
izlediği gibi, bu kurum ve kurulların oluşturulmasının bir nedeni de,
ekonominin belirli alanlarındaki karar alma yetkisinin geçmiş dönemlerde siyasî
otoritenin elinde olmasının yarattığı sakıncalardır. Bu kapsamda kurulan kurum
ve kuruluşların bağımsızlıklarının en önemli göstergesi ve teminatı, malî
açıdan da özerk olmaları, genel bütçeden ayrı, özerk bir bütçelerinin olması ve
harcamalarını genel idarenin vesayeti altında bulunmadan serbestçe yapabilmeleridir.
Nitekim, ülkemizde bu kapsamda faaliyet gösteren kurum ve kurulların her
birinin kuruluş kanunlarında, idarî ve malî özerkliği teminat altına alan
hükümlere yer verilmiştir.
Burada vurgulamak isterim
ki, bu kurulların gelirleri, düzenledikleri veya denetledikleri sektörlerden
yapılan kesintilerle karşılanmaktadır. Bütçeden pay almadıklarından, devlete
getirdikleri bir yük de bulunmamaktadır. Burada hemen ifade etmeliyim ki, söz
konusu gelirlerin bütçe ve Sayıştayın denetimi kapsamına, içerisine alınmasını
olumlu karşılıyoruz.
Şu anda görüşmekte
olduğumuz tasarı ve benzeri diğer düzenlemelerle bu tür bağımsız ve özerk kurum
ve kuruluşların gelirlerine ipotek konulmasını doğru bulmuyoruz. Bu kurum ve
kurulların genel idarenin vesayeti altına alınması, idarî ve malî özerkliğe
sahip olarak faaliyet göstermelerinin engellenmesi, netice itibariyle, bunların
bağımsız karar alabilmelerinin sınırlandırılması anlamına gelmektedir.
Daha da vahimi, tasarıda,
bu kurumların gelirlerinden kesilecek miktarın Maliye Bakanının teklifi üzerine
Başbakanca belirlenmesi öngörülmektedir ki, bu da, son derece sıkıntı yaratacak
bir uygulama olacaktır. Böylelikle, siyasî otorite kendi eğilimi doğrultusunda
karar alarak, işlem tesis eden kurumlara daha düşük oran, aksi surette davranan
kurumlara ise daha yüksek bir oran belirleyerek, bu kurumların bağımsız karar
alabilme yetkilerine açıkça müdahalede bulunabilecektir. Bu yol bir açılırsa,
bunun arkası gelebilecektir.
Hükümetin bu kurullara
müdahale etme kararlılığı ve kurullar arasında farklılaştırma yapmak suretiyle
bu durumu sürekli bir tehdit unsuru olarak elinde bulundurma azmi, görüşülmekte
olan kanun tasarısında açıkça ifadesini bulmaktadır.
Ayrıca belirtmek isterim
ki, bu kurulların gelirlerinin kesilmesi, hükümetin elinde, kurullar üzerinde
dolaylı; ancak, güçlü bir siyasî baskı unsuru olarak kullanılmakla kalmayacak,
aynı zamanda, bunların, personel, eğitim gibi gelişmeleri için yaşamsal önemde
olacak harcamalarının fiilen kısıtlanması sonucunu doğuracaktır. Dolayısıyla,
hükümet, bu tasarıyla, kurulların gelişim ve etkinliğini de, zamanla sekteye
uğratma gibi bir eğilimin içerisine girebilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu gerekçelerle, bu maddenin gündemden çıkarılmasını
olurlarınıza sunuyorum.
Hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Tütüncü,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde başka söz
talebi?.. Yok.
Madde üzerinde verilmiş
bir önerge vardır; okutuyorum :
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/284
esas numaralı tasarının 14 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz. 19.12.2002
|
Mustafa Özyürek |
Ali Topuz |
Birgen Keleş |
|
Mersin |
İstanbul |
İstanbul |
|
|
Ali Kemal Kumkumoğlu |
|
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN - Önergeye
Komisyon katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz talep eden?..
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe :
4481 sayılı Yasanın 4605
sayılı Yasayla değişik 15 inci maddesi, yeni oluşturulan kurulları da
kapsayacak şekilde genişletilmiştir. 4481 sayılı Yasa, deprem nedeniyle
getirilen geçici bir yasadır ve söz konusu kurul gelirlerinden bir kısmının
bütçeye aktarılmasını öngörmektedir. Kurul gelirlerinden aktarılacak miktarın
belirlenme yetkisinin yürütme organında olması çeşitli sakıncaları
taşımaktadır. Kaldı ki, söz konusu kurul gelirlerinden bir miktarının bütçeye
aktarılması, bugün için de gerekli ise, bunun geçici ve belirli bir amaçla
çıkarılmış bir yasa süresini uzatarak yapmak, devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz.
Gerekli kaynak aktarımı, ilgili kurulların özerk niteliğini zedelemeden özel
bir yasayla yapılmalıdır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
14 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Komisyon metninin 16 ncı
maddesini 15 inci madde olarak okutuyorum:
MADDE 15. - 12.4.2000
tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 28 inci maddesinde
yer alan "31.12.2002" tarihi "31.12.2003" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi olan?.. Yok.
Madde üzerinde önerge
yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 17
nci madde komisyon tarafından malumunuz olduğu üzere geri çekilmişti. Yeniden
düzenlenen 17 nci maddeyi 16 ncı madde olarak okutuyorum:
MADDE 16. - Bu Kanunun;
- 15 inci maddesi
31.12.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı,
- 11 inci maddesi
1.2.2003
- Diğer maddeleri
1.1.2003,
tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok.
Madde üzerinde önerge
yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
komisyon metninin 18 inci maddesini 17 nci madde olarak okutuyorum:
MADDE 17.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok
Madde üzerinde önerge
yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine
oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylamaya başlanıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, sistemde bir arıza vardır; o nedenle birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 19.46
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 19.55
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mevlüt AKGÜN
(Karaman)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 13 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2. – Gelir
Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal
Vergisi Kanunu, 4306 Sayılı Kanun, 4481 Sayılı Kanun ve 4562 Sayılı Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/284) (S. Sayısı :4) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet hazır.
Tasarının tümünün açık
oylamasında kalmıştık.
Şimdi, tasarının tümünü
oylarınıza sunacağım.
Oylama için 5 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekaleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 sayılı Kanun ve
4481 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının yapılan
açık oylamasına 315 milletvekili katılmıştır; kabul 217, ret 56, çekimser 1
oyla tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı uğurlu olsun;. (AK Parti
sıralarından alkışlar) (1)
Şimdi, Maliye Bakanımız
teşekkür konuşması yapacaktır.
Sayın Bakan, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli Meclisimiz
ilk defa, ilk gelmiş olan vergi kanununu kabul etmiş bulunuyor; bundan dolayı
kendim ve hükümetim adına hepinize teşekkürlerimi arz ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri,
bu değişikliği yapmakla, bu kanunu kabul etmekle, neler yaptığımızı, bunun ne
manaya geldiğini, müsaadenizle, sizlere arz etmek, bazı bilgiler sunmak
istiyorum:
Bir defa, daha hükümet
olmadan, AK Parti olarak, millete bir söz vermiştik; hükümet olduktan sonra da,
hükümet programında "malî milat" diye anılan, "nereden buldun
yasası" diye anılan kanunları hemen kaldıracağımızı belirtmiştik. Şimdi, bu
sözümüzü yerine getirmiş oluyoruz.
Burada, bu kanun
tasarısının müzakeresi sırasında çok değerli fikirler ileri sürüldü, çok
değerli münakaşalar yapıldı, muhalefet partisinden değerli sözcüler kıymetli
fikirler ileri sürdüler, İktidar Partisi hakeza; ben, hepinize ayrı ayrı
teşekkür ediyorum, hepsini dikkatlice dinledim ve gereğini yapacağız, her zaman
için, değerli tenkitlerden faydalanacağız.
Biz, bu kanunla, gelir
tanımını değiştirmiş olduk, daha önceki gelir tanımı değişikti. Bu kanun,
biliyorsunuz, 1998 yılında geldi, geldiği yıl uygulanamadı, 1999, 2000, 2001,
2002 yıllarında da uygulanamadı, uygulanmasına da imkân ve ihtimal yoktu,
ekonomiye ağır hasarları olan bir kanundu.
Değerli Cumhuriyet Halk
Partisinin sayın üyeleri bilirler, onlar da, zaten, seçim beyannamesinde, bunu,
bir yıl süreyle ertelemeyi öngörüyorlardı.
Biliyorsunuz, kanunlar,
tatbik edilmek için kabul edilir, tatbik edilmeyen kanun ne diye kabul edilir;
onu anlamakta hâlâ güçlük çekiyorum. Biz, AK Parti olarak ve 58 nci hükümet
olarak, tatbik kabiliyeti olmayan, ekonomiye ağır darbeleri olan, tatbik
edilmediği halde milletin üstünde Demoklesin kılıcı gibi sarkıp duran bu kanunu
böylece tamamen kaldırmış oluyoruz.
İkincisi, bir de
"nereden buldun" diye bilinen Vergi Usul Kanununun 30/7 nci maddesini
de kaldırmış olduk. Bu nedir; şimdi burada değerli arkadaşlar, bilhassa AK
Partisinin değerli sözcülerinin "bu kaldırıldığı zaman, bundan sonra, artık,
kimse nereden buldun diye soramaz, o zengin düğünlerinde uçuşan dolarların
hesabını kimse soramaz, böylece çok yanlış bir iş yaptık" gibi
konuşmalarına şahit oldum. Yalnız, bir gerçeği belirtmem icap ediyor, o da şu:
30/7, 1994 yılında alelacele kabul edilmiş bir madde. Bu maddeye göre, güya,
"nereden buldun" diye sorulacak. Ben, acaba, o kanuna göre, hiç
kimseye "nereden buldun" diye sorulmuş mu sorulmamış mı diye merak
ettim; Maliye Bakanı da olmam hasebiyle, arkadaşlarım bana bilgiyi getirdiler,
o kanun 1994 yılından bugüne kadar uygulanamamış, hiçbir tane uygulama alanı
yok. Bununla ilgili iki tane de rapor yazılmış; o iki rapora da "bu madde
uygulanamaz" diye yazılmış.
Şimdi, bir madde
getiriyorsunuz ve "bunu, şunun için yapıyoruz, bunun için yapıyoruz"
diye birçok şey söylüyorsunuz, bakıyoruz ki öyle bir şey yok.
Arkadaşlar, gerçekçi
olmak lazım; öyle uygulanamayan maddeler getirerek, millete uygulanıyormuş gibi
bir hava vermenin alemi yok. Ha, biz ne yapıyoruz; biz gerçekçi davranıyoruz.
Bir madde uygulanamazsa, ekonomik gerçeklere aykırıysa, o maddenin yeri yoktur;
o kanunun yeri yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, bir hususa daha
dokunmak istiyorum; o da şu: Faiz gelirlerinden istisna maddesi olan o 607
milyarlık mesele. Biz, böyle bir kanun getirmedik. 607 milyarlık istisna,
mevcut kanunun getirdiği istisnadır. Bu, yanlış anlaşılmasın. İşte, biz,
bunlara karşıyız. Bunu da çok yakın zamanda indireceğiz, bunu da huzurlarınıza
getireceğiz arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Peki, bunları yaparken,
biz, hükümet olarak, Maliye Bakanlığı olarak ne yapmak istiyoruz?
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; biz, biliyorsunuz, ülke olarak, maalesef, daha en düşük
ücretlilerden bile vergi alınan bir memleketiz; maalesef, asgarî ücretten vergi
alınan bir memleketiz. Kamu açıklarımız çok fazla. Bu kamu açıklarını borçlarla
yürütmenin imkânı, ihtimali yok. O bakımdan, hükümetimiz, istikrarlı bir
ekonomi politikası, istikrarlı bir maliye politikası izlemektedir ve bunu da
böyle devam ettirecektir; çünkü, o, çok ağır olan faiz yüklerini istikrarlı bir
maliye politikası, istikrarlı bir ekonomik politika takip edemezsek, indirmemiz
mümkün değildir. Biz, Türkiye'yi daha iyi hale getirmek için, milletimizin
yüzünü güldürmek için ve milletimize verdiğimiz sözleri de bir bir yerine
getirmek için geldik. Bakınız, henüz yirmibeş günlük hükümetiz "malî
miladı kaldıracağız" dedik ve bunu da, bugün, sizlerin desteğiyle
kaldırıyoruz. Bu milletimizin bir başarısıdır, bundan dolayı sizleri de tebrik
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hükümetimiz vergilendirme alanında üç aşamalı bir strateji
izleyecektir. Birinci adımda, ekonomiye olumsuz etkileri herkes tarafından
kabul edilen düzenlemeler vergi sisteminden çıkarılacaktır ve bu amacı da şu
anda gerçekleştiriyoruz. İkinci adımda, sağlıklı bir vergi yapısının
oluşturulması için gereken altyapı hazırlanacaktır. Bu amaca dönük olarak
"Vergi Barışı Projesi" adı altında bir çalışma halen yapılmaktadır ve
bitme aşamasına gelmiştir; en kısa zamanda da bu çalışma kanun tasarısı olarak
Yüce Meclisimize sunulacaktır. Son adımda ise, uzun yıllardır gözardı edilen
vergide adaletin ve ödeme gücü ilkesinin dikkate alındığı, içerisinde vergi
güvenlik önlemleri bulunan, mükellefi ağır bürokratik işlemlerle hayatından
bezdirmeyen, vergi idaresini verimsiz işlemlerle uğraştırmayan ve mahkemeleri
dosyalara boğmayan bir içerikte düzenlemeler yapılacaktır. Bu düzenlemeler de,
belirli bir takvime bağlanmış olup, kısa sürede tamamlanacaktır.
Bunları size bir bilgi
olarak arz etmek istedim. Konuşmamın esas maksadı sizlere teşekkür etmektir. O
bakımdan, gerek muhalefet gerek iktidar, buradaki bütün Parlamentoya, bütün
sayın milletvekillerine, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum efendim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan
teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 24 Aralık
2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 20.15