DÖNEM : 22 CİLT : 1 YASAMA
YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
12 nci
Birleşim
18 . 12 . 2002 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI
Konuşmalar
1. - Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, zeytin ve zeytinyağı
üreticilerinin sorunları ve alınması gereken önlemler konusunda gündemdışı
konuşması
2. - Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün, zeytin ve zeytinyağı
üreticilerinin sorunları ve alınması gereken önlemler konusunda gündemdışı
konuşması
3. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın, GAP'ın bugünü ve
geleceği konusundaki gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
B) Tezkereler ve
Önergeler
1. - Dışişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/131)
C) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek ve 20 arkadaşının, yurt
dışında yaşayan Türk vatandaşlarının sorunlarının araştırılarak, çözümü için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/8)
IV. - SEÇİM
A) BaşkanlIk
DİvanInda AçIk Bulunan Üyelİğe Seçİm
1. - Başkanlık Divanında açık bulunan Başkanvekilliğine seçim
V. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular
ve CevaplarI
1. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, 57. Hükümet
döneminde afet kapsamına alınan yerler ile uygulamada ayrımcılık yapıldığı
iddialarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi ve
Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen'in cevabı (6/1)
2. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, doğrudan gelir desteği
ödemelerine ve çiftçi borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/2)
3. - Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, sigorta eksperliği sınavıyla
ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/3)
4. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü taşra teşkilatının akaryakıt ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/4)
5. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, sarmısak ithalatına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
Güçlü'nün cevabı (6/5)
B) YazIlI
Sorular ve CevaplarI
1. - Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, Doğrudan Çiftçiyi Destekleme
Projesi ödemelerinden yapılan kesintiler ile projenin Ardahan'da ne zaman
uygulanacağına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün
cevabı (7/5)
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
İçişleri, Adalet ve Anayasa
Komisyonları raporları (1/282) (S. Sayısı : 3 ve 3'e 1 inci Ek)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.
Başkanvekili Nevzat Pakdil, Başkanvekilliği görevine başlaması nedeniyle
bir konuşma yaptı.
Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi, Yoksullarla Dayanışma Haftasına,
Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız, Ceylanpınar Tarım İşletmeleri
Çiftliğinde yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına,
Batman Milletvekili Afif Demirkıran da, Dünya Madenciler Günü ve Türk
madenciliğinin sorunlarına;
İlişkin gümdemdışı birer konuşma yaptılar.
Başbakan Abdullah Gül, Kopenhag’da, Avrupa Birliği ülkelerinin devlet
başkanları ve hükümet başkanlarının katıldığı zirve toplantısına ilişkin
gündemdışı açıklamada bulundu;CHPGenel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz
Baykal, AKParti Adana Milletvekili Ömer
Çelik aynı konuda grupları adına görüşlerini belirttiler.
Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, CHPGenel Başkanı Antalya Milletvekili
Deniz Baykal’ın,
CHPGenel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal da, Dışişleri Bakanı
Yaşar Yakış’ın,
Konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşün
kendilerine atfolunduğu iddiasıyla birer konuşma yaptılar.
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 42 arkadaşının, trafik kazalarına
karışan belli bir marka yolcu otobüslerinin teknik kusurları olduğu ve firmanın
mahkeme kararlarına müdahale ettiği iddialarının araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/7) okundu; önergenin gündemdeki
yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının;
1 inci sırasında bulunan (6/1),
2 nci sırasında bulunan (6/2),
3 üncü sırasında bulunan (6/3),
Esas numaralı sözlü soruların görüşmeleri, ilgili bakanlar Genel Kurulda
hazır bulunmadıklarından ertelendi.
Edirne Milletvekili Rasim Çakır ve 33 arkadaşının (10/2), Kırklareli
Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 24 arkadaşının (10/6), Ergene Nehrindeki
kirliliğin ve çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin,
birleştirilerek yapılan öngörüşmelerinden sonra, kabul edildikleri açıklandı.
Kurulacak komisyonun :
12 üyeden teşekkül etmesi,
Çalışma süresinin, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimi tarihinden itibaren 3 ay olması,
Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,
Kabul edildi.
18 Aralık 2002 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime
17.58’de son verildi.
Nevzat Pakdil |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Mevlüt Akgün |
Ahmet Küçük |
|
Karaman |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
No. : 13
II. - GELEN KÂĞITLAR
18.12.2002 Çarşamba
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Trabzon Milletvekili Şevket Arz'ın, fındıktaki fiyat politikasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/27) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.12.2002)
2. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, tıpta kullanılan
görüntüleme cihazlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/28)
(Başkanlığa geliş tarihi : 17.12.2002)
3. - Denizli Milletvekili Mehmet Uğur Neşşar'ın, Aile Hekimliği
uygulaması ile sağlık personeli atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/29) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.12.2002)
4. - Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, elektrik abonelerinden, güç
bedeli olarak alınan ücrete ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/30) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.12.2002)
5. - Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, özelleştirme
kapsamındaki Kastamonu Taşköprü Sigara Kağıdı Fabrikasına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/31) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.12.2002)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun, doğrudan gelir desteği için
Dünya Bankasından gerekli kaynağın gelip gelmediğine ve ödemenin Uşak'ta ne
zaman tamamlanacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/51) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.12.2002)
2. - Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in, Ankara Mamak Çöplüğü ve
Yenikent Çadırtepe Çöplüğü Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/52) (Başkanlığa geliş tarihi : 17.12.2002)
Meclis Araştırması Önergesi
1. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek ve 20 Milletvekilinin, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/8)
(Başkanlığa geliş tarihi : 17.12.2002)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
18 Aralık 2002 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:Mevlüt AKGÜN (Karaman),Ahmet
KÜÇÜK (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12 nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunları
hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'e aittir.
Buyurun Sayın Özgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI
Konuşmalar
1. - Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün'ün, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunları ve alınması gereken
önlemler konusunda gündemdışı konuşması
İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. Zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin
sorunları hakkında kişisel görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım;
söz verdiğiniz için size teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz zeytinciliği ve zeytinyağı sektörü,
tarımdan sanayie, sanayiden pazarlamaya kadar bir zincir içerisinde, önemli yan
ürünleriyle beraber, sanayi sektöründe, ticaret sektöründe, tarım sektöründe
önemli bir ağırlığa sahiptir ve 8 000 000-10 000 000 kişinin geçimine katkıda
bulunan bir istihdam sahası olarak kullanılmaktadır.
Zeytin, Akdeniz iklimine özgü, uzun ömürlü, dayanıklı, bir yıl ürün
verip bir yıl ürün vermeyen, yani bir yıl var bir yıl yok olan, diğer kültür
bitkileriyle değerlendirilemeyen alanlarda yetişebilen ve tarımsal yönden
ikamesi olmayan bir ağaçtır. Zeytinyağı ise, insan sağlığı ve beslenmesi
açısından taşıdığı üstün niteliklere rağmen, üretim maliyetinin yüksek olması,
üretim dalgalanmalarına bağlı arz-talep dengesizliği, bölgesel bir ürün
olmasından kaynaklanan alışkanlık ve tanıtım eksikliği nedeniyle, diğer
bitkisel yağların fiyat yönlü güçlü rekabetine karşı koyamamaktadır.
Tüm bu hususlar, zeytinyağı pazarının dar ve talep elastikiyetinin az
olmasına yol açmaktadır. Bu nedenle, zeytinyağı tüketimi genelde üretici
ülkelerde yoğunlaşmıştır, dünya zeytinyağı üretiminin ancak yüzde 20'si
uluslararası ticarete konu olabilmektedir.
Dünyanın en önemli zeytinyağı üreticisi Avrupa Birliğinde, zeytinyağı,
tüm bu özelliklerine bağlı olarak, ortak pazar tarım politikası dahilinde
kapsamlı olarak desteklenmekte ve zeytinyağı üreticisine ton başında aşağı
yukarı 1 300-1 400 dolara varan yardımlarda bulunulmaktadır.
Bu bakımdan, Türkiyemizde de, ülkemizde de zeytinyağı sektörünün
geleceği açısından ve zeytinyağının stratejik bir ürün olması nedeniyle,
üreticinin gelir seviyesinin korunması, tarım üretiminde sürekliliğin
sağlanması, sanayici ve ihracatçıya dünya fiyatlarından mal temini ve rekabet
şansı kazandırılması, sağlıklı bir piyasa oluşumunun sağlanması, spekülatif
hareketlerin önlenebilmesi, kayıtdışı ekonominin denetim altına alınabilmesi,
zeytinyağında prim sisteminin uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Sektörün uzun
süreli girişimleri sonucunda, geçtiğimiz yıllarda, örneğin 1998-1999 iş yılında
kilogramda 40 sent prim uygulaması yapılmış, 1999-2000 iş yılında rekoltenin az
olmasından dolayı prim uygulanmamış; ama, daha sonraki yıllarda 28 sente kadar
varan uygulamalar yapılmış, geçtiğimiz sezonda da 150 000 TL/kg zeytinyağı
destekleme primi verilmiştir.
Şimdi, önümüzdeki sezon, yani içerisinde bulunduğumuz sezon var yılıdır
ve rekoltenin çok yüksek olacağı bir yıldır. Bu bakımdan, zeytinyağı
üreticilerimizin, bugünlerde, ciddî bir primin verilmesi noktasında
beklentileri vardır. Üreticilerimiz, 60 sent/kilograma varan bir beklenti
içerisindedir. Tabiî, bunun en kısa sürede açıklanması gerekir hükümetimiz
tarafından ve prim sisteminin yerleştirilmesi, süreklilik kazandırılması
hususlarına da dikkat edilmesi gerekir.
Üreticilerin diğer bir beklentisi ise, ham dökme zeytinyağı ihracatının
önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Ham dökme zeytinyağı ihracatının bütünüyle
yapılabilmesi önemlidir. Zeytinyağı üreticilerimizin böyle bir beklenti içerisinde
olduğunu da buradan ifade etmek istiyorum.
Zeytinyağının herhangi bir kategorisindeki yasak, dünyada sadece
Türkiye'de uygulanmaktadır. Dünyada, ambalajlı zeytinyağı işinin yüzde 75'ini
İtalyanlar yapmaktadır. Yine, dünya üretiminin yarısına sahip olan İspanya'nın
ihracatında kutulu oran yüzde 35 civarındadır. Türkiye'den çok daha büyük bir
üretici olan komşumuz Yunanistan'da kutulu ihracat yüzde 7-yüzde 8
civarındadır. Türkiye, ham yağ ihracatını yasaklayıp rafine yağ ihracatını
icbar ettiği takdirde, ham yağın fiyatı sunî olarak...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Sözlerimi bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özgün.
İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bu ham zeytinyağı ihracatının tamamıyla serbest
hale getirilmesi üreticilerimizin beklentileri arasındadır. Özellikle,
Balıkesir İlimizin Ayvalık, Burhaniye, Gömeç, Edremit, Havran gibi ilçelerinde,
gerçekten, zeytin ve zeytinyağı geçim kaynağıdır, vatandaşlarımızın en önemli
geçim kaynaklarından birisidir ve Türkiye'nin en kaliteli zeytinyağı bu
yöremizde üretilmektedir. Biraz önce söylediğim gibi, zeytinyağı priminin ne
kadar olacağı, ne kadar prim verileceğinin bir an evvel açıklanması -zeytinyağı
primi verilecek, bu daha önce açıklandı; ama, miktarının ne olacağının bir an
evvel ifade edilmesi, ilan edilmesi- diğer taraftan da ham dökme zeytinyağı
ihracatının tümüyle serbest bırakılacağının hükümet tarafından açıklanması,
üreticilerimizin dört gözle beklediği iki husustur. Bunu Yüce Meclisimizin
dikkatine ve sayın hükümetimizin dikkatine arz ediyorum; saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özgün.
Gündemdışı ikinci söz, yine zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin
sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'e aittir.
Sayın Sür, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2. - Balıkesir Milletvekili Orhan Sür'ün,
zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin sorunları ve alın-ması gereken önlemler
konusunda gündemdışı konuşması
ORHAN SÜR (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; zeytinyağı
üreticilerinin sorunları hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ne tesadüftür ki, Balıkesir'in iki milletvekili aynı oturumda aynı
konuda söz almış bulunuyor. Sizlerin vaktini boşa harcamadan, önemli konulara
değinerek bu süremizi kullanmaya çalışacağız.
Değerli milletvekilleri, zeytin, tarih boyunca değişik kültürlerde
barışın ve umudun sembolü olmuştur. Bazılarınca zeytin ağacı ve meyvesi kutsal
kabul edilmiştir. Zeytinin anavatanı konusunda iki görüş vardır. Birincisi,
Ege, Anadolu'nun Akdeniz kesimleri, Suriye ve Lübnan'da ortaya çıktığı;
ikincisi ise, anavatanının Mısır, Kuzey Afrika'nın Atlas Dağları kesimleri
olduğudur.
Değerli milletvekili arkadaşım Sayın Özgün, zeytincimizin, zeytinyağı
üreticimizin beklentileri konusunda, sizlere, bence, bizim de katıldığımız
konularda bilgiler verdi. Ben, mümkün olduğunca, çalışmalarımı ayıklayarak,
sizlere, onun dışında bir şeyler söylemeye çalışacağım.
Dünyada yaklaşık 10 000 000 hektarlık alanda zeytin tarımı
yapılmaktadır. Bu alan üzerindeki 900 000 000'u aşan zeytin ağacının yüzde
98,1'i Akdeniz'e kıyı ülkelerdedir. Ülkemizde ise, tarımsal istatistikler tam
anlamıyla güncel olmamakla birlikte, meyve veren 80 000 000, meyve vermeyen 7
000 000 civarında zeytin ağacı bulunmaktadır. Ege ve Marmara sahillerimiz başta
olmak üzere tüm sahil şeridimizde ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde, toplam 35
ilimiz sınırları içinde zeytin yetişmektedir. Yaklaşık 400 000 aile geçimini
doğrudan zeytinden sağlamaktadır. Ülkemizde, zeytin üretiminde yüzde 80,5'le
Ege Bölgesi birinci sırada, Akdeniz Bölgesi yüzde 11,8'le ikinci sırada ve
Marmara Bölgesi 6,1'le onu takip etmektedir.
Dünyada zeytinyağı üretimi -yıllara bağlı olmak üzere- yaklaşık 2 500
000 ton civarındadır. Bu yıl, ülkemizde 180 000 ton civarında yağ üretileceği
tahmin edilmektedir. Ülkemiz zeytinyağı üretimi tüketimimizden fazla olduğu
için ihracat yapmak zorundadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz, petrolden sonra en büyük ithalat
kalemi olarak sıvıyağ ithal etmektedir ve ülkemizde yetişen bu nadide ürünün,
bu altın sarısı sıvının, maalesef, yeterince değerlendirilebildiğine
inanmıyorum. Binlerce yıldır bu topraklarda zeytin yetişiyor. Binlerce yıldır,
Anadolu'da yaşayan insanlar zeytini hasat ediyor ve zeytin ürününü kullanıyor
ve çok sağlıklı olan bu ürünü, maalesef, insanımıza yeterince yediremiyoruz.
Bize göre, bundan önceki dönemlerde, nasıl, fındık, mercimek, devlet politikası
olarak insanımıza anlatılarak, bunların tüketimi yerli kaynaklarda sağlanmaya
çalışıldıysa, zeytin de, zeytinyağı da, devlet politikası olarak insanımıza
anlatılmalı ve insanımızın, sağlıklı olan bu yağı kullanması sağlanmalıdır.
Edremit Körfezinde, özellikle Edremit Körfezinde Altınova'dan
Küçükkuyu'ya kadar olan Balıkesir'in sahil şeridinde üretilen zeytinyağı,
sevgili İsmail arkadaşımızın da biraz önce ifade ettiği gibi, Türkiye'nin en
güzel yağı olduğu gibi dünyanın da en güzel yağıdır. Dünyada, bu yağdan daha
kaliteli zeytinyağı üreten başka bir yer, başka bir nokta yoktur; sadece
İtalya'nın Po Ovasında üretilen zeytinyağı, bizim bu bölgede yetiştirdiğimiz
zeytinyağına yaklaşık değer arz etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde, tarımın her kesiminde olduğu gibi,
zeytin ve zeytinyağı üreticisi de çeşitli sorunlarla boğuşmakta ve yaşam
mücadelesi vermektedir. Girdi fiyatları çok yüksektir. Gübre, mazot ve ilaçlama
fiyatlarındaki büyük artışlara rağmen, ürün fiyatlarındaki artışı bırakın,
düşüşlerdeki yaklaşımlar, düşmeler, üreticimizi umutsuzluğa düşürmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN SÜR (Devamla) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Devam edin lütfen.
ORHAN SÜR (Devamla) - Altınoluk Beldemizde yapılan uluslararası
zeytinyağı toplantısında alınan kararlardan bazılarını Meclisimize sunmak
istiyorum.
Türkiye'de zeytinciliği ve zeytinyağı üretimini kurtarabilmenin
yöntemleri, yolları olarak, Miras Kanununda değişiklikler yapılarak zeytin
sahalarının daraltılmasının önlenmesi istenmiştir.
Fidan üretiminden pazarlamaya kadar Avrupa Birliğinde uygulanan destek
modelinin uygulanması, örneğin yeni plantasyonların teşviki, eski
plantasyonların gençleştirilmesi, Avrupa Birliğindeki gibi fiyat ve prim
politikalarının yerleşmesi, hasatta mekanizasyona destek verilmesi gibi
önlemlerin alınması gerekmektedir ve yine, ülkemizde zeytinliklerin yüzde
75-80'inin meyilli alanlarda bulunması nedeniyle ilaçlama ve gübrelemenin
yeterince yapılamaması ve dünya pazarlarında artan talepler de göz önüne
alınarak organik ürün yetiştiriciliğine destek verilmesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, her yıl 3,5 milyon civarında yeni zeytin fidanı
dikiyoruz; ama, dikilen bu 3,5 milyon zeytin fidanının yüzde 90'ının Gemlik
çeşidi olduğu ve bu durumun ileriki yıllarda pazarlama açısından sorunlara yol
açabileceği düşünülerek, diğer yağlık ve sofralık zeytin fidanı dikimine teşvik
vermeliyiz.
Ben, biraz önce sevgili arkadaşımın ifade ettiği gibi, öncelikle,
zeytinyağı üreticisinin beklentisi olan primin 60 sent olarak acilen
açıklanmasını ve piyasanın bu şekilde oluşmasını diliyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Sür, teşekkür ediyorum.
Gündemdışı üçüncü söz, GAP'ın bugünü ve geleceği konusunda söz isteyen
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'a aittir.
Sayın Bayrak, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk
Bayrak'ın, GAP'ın bugünü ve geleceği konusundaki gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in cevabı
MEHMET FARUK BAYRAK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Güneydoğu Anadolu Projesinin bugünkü durumu ve geleceğiyle ilgili bazı
bilgileri arz etmek üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Güneydoğu Anadolu Projesi, kısa adıyla GAP, hem bildiğimiz hem de
etkilerini bir Urfalı olarak bizzat yaşadığımız bir projedir. Türkiye
gündeminden daha öteye giderek, dünya gündeminin de ön sıralarında yer alan ve
birçok yerli ve yabancı yatırımcının ilgiyle takip ettiği bu proje, Türkiye'de
bugüne kadar uygulanmış ve uygulanmakta olan insan odaklı bölgesel kalkınma
projelerinin en önemlisi olup, sosyal, politik ve ekonomik özelliklerinin yanı
sıra, aynı zamanda stratejik öneme de sahip bir projedir.
Tamamlanması konusunda bugüne kadar sayısız senaryoların üretildiği bu
proje, bugüne kadar birçok siyasetçi için hem siyasî rant kapısı olmuş hem de
heyetlerin çektikleri resimlere fon olma özelliğinden öteye gidememiştir.
Dünyanın ilgisini odaklayan GAP, 30 000'e yakın ziyaretçi ağırlamasına rağmen,
bölgeye yatırım yapan girişimci sayısı bir elin parmaklarını geçememiştir.
15 milyar doların yatırıldığı bu büyük proje, elde ettiği enerji ve
sulama sayesinde yatırımın maliyetini kurtarmıştır. Bölge ekonomisine ivme
kazandıracak asıl çalışmanın, ekonomik olarak sulanabilir arazi miktarının
artırılması şeklinde olması gerektiği gerçeği hep gözardı edilmiştir. İlk
planlamalara göre 1,7 milyon hektar alan sulamaya açılmış olmalıyken, bugün bu
öngörüdeki gerçekleşme sadece yüzde 12'ler civarında kalmıştır. Bu alanın
sulanmasından elde edilen katma değer 170 000 000 dolardır.
Daha Suruç, Ceylanpınar, Viranşehir, Hilvan, Bozova gibi bölgeler su
bekliyor. Sulama projelerini tamamladığımız zaman 4 milyar dolar katma değer
beklenmektedir. Proje bitirildiğinde sanayi, hizmet, inşaat ve diğer
sektörlerle bu rakam yılda 17 milyar dolar geliri bulacaktır. Bu paranın
ekonomimize kazandırılması, ülkemizin, bölgenin ve Şanlıurfa'nın kurtuluşu
demektir.
Yine, bugüne kadar 32 milyar dolar harcama yapılarak bitirilmesi gereken
proje, açık ve net ifadesiyle geri bırakılmıştır. Konunun önemini kavrayamayan
yöneticilerin icraatlarıyla, master planlara göre 2005 yılında, Millî Güvenlik
Kurulunun tavsiye kararlarına göre 2010 yılında bitirilmesi yönünde karar
alınmıştır; ancak, yılda yaklaşık 500 000 000 dolar civarı bir ödenekle
ilerleyen projenin en son planlanan tarihe yetişmesi de matematiksel olarak
mümkün görünmemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçmiş hükümetlerin bu konuyu
gereği gibi kavrayamamış olmasına bir örnek vermek istiyorum. 600 000 000 dolar
bedelli Suruç-Baziki Projesi için Amerikan firmaları talip olup gerekli krediyi
bulmuşlar; ama, ne yazık ki, iki yıldan beri Hazineden referans beklendiği için
bu iş yapılamıyor. Böyle basiretsizlikler yüzünden, bir zamanlar 60 000 nüfusa
sahip olan şirin Suruç İlçemizin nüfusu 15-20 000'lere kadar düşmüştür.
Sulamaya açılan alanlarda tarla tesviyeleri, drenaj çalışmaları yetersizliği ve
çiftçi eğitiminden kaynaklanan sorunlar nedeniyle, Harran Ovasının orta ve
güney kesimlerindeki tuzluluk ve yüksek taban suyu sonrası oluşan drenaj
problemlerinin boyutu artma eğilimine girmiştir. Devlet Su İşlerinin
etütlerinde de belirtildiği gibi, sadece Harran Ovasında yaklaşık 22 000 hektar
alan tuzlulaşma ve çoraklaşma problemiyle karşı karşıya kalmıştır.
Sulu tarımda suyun en iyi şekilde kullanılabilmesi ve beklenen faydanın
sağlanabilmesi için, toplulaştırma, arazi tesviyesi, tarla içi yolları, drenaj,
arazi ıslahı, araştırma, eğitim ve yayım gibi faaliyetlerin tamamlanması
gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; GAP, entegre bir kalkınma projesi
olarak, tarımın yanında, maden, imalat, ulaşım, turizm, konut, eğitim ve sağlık
gibi tüm ekonomik ve sosyal projeleri de kapsamaktadır. Sizlere bu sektörlerde
de durumun ne olduğu konusunda bazı bilgiler sunmak istiyorum. Türkiye'de
ilköğretimde sınıf başına 42
öğrenci düşerken, bu rakam, GAP
bölgesinde 57, Şanlıurfa'da ise 63'tür. GAP'ın merkezi ve başkenti olarak
nitelendirilen Şanlıurfa, bırakın gelişmiş ülke ortalamalarını, yanı
başımızdaki iller ve ülke ortalamasının bile çok çok gerisindedir.
Şanlıurfa'nın ülke standartlarını yakalayabilmesi için daha 4 785 dersliğe ihtiyaç var. 2005'de 385 000,
2010 yılında ise yaklaşık 620 000 öğrencimiz olacak. Bu projeksiyonlar
eğitimdeki durumumuzun vahametini ortaya koymaktadır.
Eğitimde hal böyle iken sağlık alanında da durum oldukça iç
karartıcıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET FARUK BAYRAK (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Şanlıurfa'da 6 561 kişiye 1 sağlık kurumu, 5 365 kişiye 1 uzman hekim, 3
166 kişiye 1 pratisyen hekim düşmekte, 1 yatağa düşen hasta sayısı 889'a kadar
çıkmaktadır.
Şanlıurfa'da bugün kanalizasyon altyapısına sahip köy sayısı sadece
10'dur. Teknoloji çağını yaşadığımız yüzyılda Şanlıurfa'nın 60 köy ve 380
mezrasında maalesef telefon yoktur. Köy yolları asfalt beklemektedir. Kış
başlamıştır ve mevcut elektrik şebekesiyle gerek şehrimizde ve gerekse ilçe ve
köylerimizde elektrik kesintileri had safhaya çıkmıştır.
GAP'la beraber, kişi başına gelirin yüzde 209 artması gayri safî
hâsılada yüzde 445'e varan artış ve 3 800 000 kişiye istihdam imkânı sağlanması
planlanmıştı. Tarımsal üretimde meydana gelecek ürün fazlasının ihraç
edilmesiyle ülke ekonomisine çok büyük katkıların sağlanması öngörülmüştü.
Tarımsal üretimin artışıyla tarıma dayalı sanayiin kurulup gelişmesine katkıda
bulunulacak, yem bitkilerinin üretilmesi, mevcut hayvan ırklarının ıslahı ve
sağlık şartlarının düzeltilmesiyle et ve süt üretiminde büyük gelişme
sağlanacaktı. Bugüne kadarki gelişmeler, Şanlıurfa'yı bir tarım kenti yapmış;
ancak, tarıma dayalı sanayiin gelişmesi yeterince gerçekleşmemiştir.
Tarıma dayalı sanayiin gelişmesi için teşvik gibi kolaylıklar
yürürlükten kalktığı için, organize sanayi bölgesi canlılığını yitirmiş
durumdadır. Yerli ve yabancı yatırımcının bölgede yatırım yapması için hiçbir
avantaj bulunmamaktadır. Kısaca, kalkan teşvikler bölgeyi bir cazibe merkezî
olma özelliğinden çıkarmış, yatırımcının bölgede yatırım yapması için haklı ve
kârlı gerekçeleri ortadan kalkmıştır. Bu da şu anlama gelmektedir, artık,
yatırımcının Urfa'da yatırım yapması için hiçbir sebep yoktur, yani, Urfa,
yatırımcı için bir cazibe merkezi olmaktan çıkmıştır.
Birinci Organize Sanayi Bölgesindeki altyapı çalışmalarının
tamamlanmasını müteakiben, İkinci Organize Sanayi Bölgesi için de gerekli
ödeneklerin bir an önce verilmesi, altyapısının tamamlanarak müteşebbislere
tahsis edilmesi, organize sanayi bölgesi dışında kalan alanlarda da sanayileşme
için uygun pilot bölgelerin tespiti ve bu bölgelerin sanayi tesisleri için
kullanılabilecek duruma getirilmesi, gerçekleştirilmesi gereken acil
projelerdir.
Devlet, bölgedeki yatırımcıları bedelsiz arsa tahsisiyle desteklemeye ve
teşvik etmeye çalışırken, diğer yandan 3083 sayılı Tarım Reformu Yasası tarım
arazilerinde yapılaşmayı engellemekte ve girişimcinin önünü tıkamaktadır. Bu
çelişki ortadan kaldırılmalı ve yatırımcının önündeki engeller yok edilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; GAP'ın gelişmelerine bağlı olarak
bölgeyle Türkiye'nin daha gelişmiş bölgeleri arasındaki gelir dengesizliği
azalacak, bölgenin tarım ve tarıma dayalı sanayilerle diğer sanayi ürünleri
için bir ihracat merkezi haline gelmesi ve bölge nüfusunun yaşam standardının
yükselmesi, iş imkânlarının artırılmasıyla işsizliğin ve göç olgusunun süratle
azaldığı bir yöre haline gelecekti.
Bugün, Harran Ovasında yaklaşık 10 000 hektar alana yetecek jeotermal
sıcak su kaynağı mevcuttur. Bacasız fabrika konumunda ve büyük istihdam gücü
olan modern teknoloji seracılığının, yurtdışına kaliteli ürün ihracına yönelik,
10 dekar ve üzerindeki ekonomik ölçekli yatırımları desteklemek amacıyla KOBİ
kredileri kapsamına alınması için girişimlerde bulunulması büyük bir istihdam
sahası oluşturacaktır.
Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenerek ekonomiye
kazandırılması sayesinde 100 000 kişiye iş imkânı sağlanması söz konusudur. 35
000 hektarlık arazi büyüklüğüne sahip olan ve elliiki yıldır el değmemiş bu
topraklarda özellikle organik tarım konusunda ciddî çalışmalar yapılması, bölge
ekonomisine canlılık kazandıracaktır. Bugün, sadece bu alanların aydınlatılması
için devlete yüklenen külfet 700 milyar civarındadır.
BAŞKAN - Sözlerinizi toparlayınız lütfen.
MEHMET FARUK BAYRAK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Ciddî önlemler alınmadığı sürece, tarihte örnekleri olduğu gibi; su
birçok medeniyeti yeşerttiği gibi, yok olmasına da neden olmuştur. Harran ve
Babil medeniyetleri buna en çarpıcı örneklerdir. Sulama, keskin bıçak sırtında
yürümeye benzer. Bu nedenle, sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak ve dünyanın en
büyük entegre bölgesel kalkınma projelerinden biri olan GAP'tan etkin olarak
faydalanmak için, projenin başkenti konumundaki Şanlıurfa'da GAP sulama
projelerinin bir an önce bitirilmesi, bölgede yetişen ürünlerin bozulmadan
Avrupa ve Ortadoğu'daki tüketim merkezlerine ulaştırılması ve dışsatım
pazarlamasının daha iyi koşullarda gerçekleşmesi için GAP uluslararası
havaalanının, otoyolların ve Şanlıurfa demiryolunun bir an önce tamamlanması
gerekmektedir.
GAP'taki gelişmelere paralel olarak, yine acilen, 500 yataklı devlet
hastanesinin hızla bitirilmesi; 2 nci organize sanayi bölgesi altyapı
çalışmalarının tamamlanması; serbest bölgenin açılması; Akçakale, Ceylanpınar
ve Mürşitpınar gümrük kapılarının açılması; Merkez Bankası Şanlıurfa şubesinin
açılması; Şanlıurfa inanç turizminin geliştirilmesi; sağlık, eğitim ve altyapı
hizmetlerinin en azından ülke düzeyine ulaştırılması şarttır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her şey insan için, insanı
insanca yaşatmak için diyorsak, insanımız ve ülkemizin geleceği adına
planlanmış en büyük proje olan GAP'a da gereken önemi vermek zorundayız. Yüce
Meclisimize bu konuyu bir kere daha arz etmiş olmanın vicdanî huzuruyla,
hükümetimizin de bu çok önemli mevzuda gereken hassasiyeti göstereceğine olan
inancımı tekrarlıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Bayrak, teşekkür ediyorum.
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak Beyin, GAP'ın bugünü ve geleceği
konusundaki konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif
Şener cevap verecektir.
Sayın Şener, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce, GAP'ın bugünü, yarını ve geleceği
üzerinde gündemdışı konuşma yapan Şanlıurfa Milletvekili Faruk Bayrak Beye
teşekkürlerimi sunuyorum.
Gerçekten, bölgesel kalkınma projeleri, Avrupa Birliği standartları
açısından da, dünyadaki son gelişmeler açısından da önem atfedilen projeler
kapsamı içerisindedir. Belli bir ülkenin kalkınması, gelişmesi, bölgelerarası
dengeleri gözetmeden mümkün değildir. Eğer bir ülke belli bir mesafe alacaksa,
çağdaş anlamda kalkınmışlık düzeyini yakalayacaksa, o ülke içerisinde sorunlar
olan, millî gelir düzeyi düşük bulunan bölgelerde de bölgesel kalkınma
projelerinin hayata geçirilmesi lazımdır.
Türkiye açısından Güneydoğu Anadolu Projesi, son derecede önemlidir,
millî gelir farklılıkları açısından önemlidir, sosyal ve kültürel özellikleri
açısından önemlidir. Böylesine bir bölgesel kalkınma projesi üzerinde ilgi
gösteren, düşünen ve bunu Meclis kürsüsünden ifade eden değerli
milletvekilimize tekrar teşekkür ettikten sonra, konuyla ilgili olarak
bilgilendirmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi, başlangıçta, Fırat ve Dicle nehir havzalarında sulama
ve enerji üretimine yönelik 12 baraj, 19 hidroelektrik santral ve 1,7 milyon
hektar da sulama şebekesi yapımını öngören bir proje paketi olarak planlanan
Güneydoğu Anadolu Projesi, yani, GAP, bugün, tarım, ulaştırma, sanayi, kentsel
ve kırsal altyapı, eğitim, sağlık, konut, turizm ve diğer sektörlerdeki
yatırımları da içine alan, sürdürülebilir insanî kalkınmaya dayalı entegre bir
bölgesel kalkınma projesi olarak ele alınmaktadır.
GAP'ın temel hedefleri, Güneydoğu Anadolu Bölgesi halkının gelir düzeyi
ve hayat standardını yükselterek, bu bölge ile diğer bölgeler arasındaki
gelişmişlik farkını ortadan kaldırmak, kırsal alandaki verimliliği ve istihdam
imkânlarını artırarak, sosyal istikrar, ekonomik büyüme gibi millî kalkınma
hedeflerine katkıda bulunmaktır.
Her şeyden önce, GAP, insanı merkez alan bir bölgesel kalkınma
projesidir. GAP, insanî gelişme felsefesine dayalı bir projedir dedim. Bu,
gerçekten, önemlidir; çünkü, insanın ayağa kalkmadığı, insanın sorunlarını
aşmadığı, insanın gelecekle ilgili umutlarının teşvik edilmediği bir ortamda,
bir ülkenin topyekûn ayağa kalkması mümkün değildir.
Tüm kamu yatırımlarının gerçekleştirilmesinin ana hedefi, insanların
mutluluğunu sağlamaktır. GAP'ın temel nitelikleri olan katılımcılık, eşitlik ve
adalet, sürdürülebilirlik ve insanların yaşam kalitesinin yükseltilmesi, bizim
hükümet programımızın da esaslarını ve temellerini oluşturmaktadır.
Dolayısıyla, GAP'ın hedefleriyle hükümet programımız arasında önemli bir uyum
vardır.
Bu çerçevede, GAP, kalkınmadan olumsuz etkilenebilecek dezavantajlı
kesimlerin kalkınmaya entegrasyonu, kamu sektörünün yanı sıra özel sektör ve
halk katılımının projeye entegrasyonu gibi kavramları da dikkate almaktadır.
GAP kapsamında belirlenen hedef ve büyüklüklere ulaşabilmek için
yapılması öngörülen kamu yatırımlarının finansman ihtiyacı, 2002 yılı sabit
fiyatlarıyla, toplam 22 katrilyon Türk Lirasıdır. 1990-2002 dönemi itibariyle,
GAP'a, toplam kamu kaynaklarından, yılda ortalama yüzde 7 oranında pay
ayrılmıştır. Bu oran, GAP'ın yaklaşık yüzde 10 olan ülke nüfusu ve coğrafî alan
içerisindeki payına baktığımızda, yeterli olarak değerlendirilemez,
düşünülemez. Bu bakımdan, yıllık yatırım tahsislerinin, GAP İdaresi açısından
gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
GAP kapsamında yapımı öngörülen hidroelektrik santrallarının, kurulu
güçleri itibariyle, önemli bir bölümü tamamlanmıştır. 2001 sonunda 6
hidroe-lektrik santralı işletmeye açılmış, 1 hidroelektrik santralı deneme
üretiminde olup, 1 hidroelektrik santralının da inşaatı devam etmektedir.
Böylece, sant-ral kurulu güçleri itibariyle hidroelektrik enerji projelerinin
yüzde 70'i üreti-me geçmiş bulunmaktadır. Enerji projelerinin yüzde 4'ü inşaat
halinde, yüz-de 19'u ihaleye hazır durumda ve yüzde 7'si ise planlama
aşamasındadır.
GAP kapsamında yürütülen sulama projelerinin tamamlanmasıyla 1,7 milyon
hektar alanın sulamaya açılması hedeflenmektedir. 2001 sonu itibariyle DSİ
Genel Müdürlüğü tarafından sulamaya açılan alan 215 080 hektar olmuştur. Fizikî
gerçekleşme açısından sulama projelerinin yüzde 12'si işletmede, yüzde 8'i
inşaat halinde, yüzde 25'i ihale ve yüzde 55'i ise planlama aşamasındadır.
GAP'a yapılan yatırım tahsislerinin yetersizliğinin yanı sıra, eşzamanlı
olarak yürütülmesi gereken sektörel yatırımlar arasındaki dengesizlik yıllardır
süregelmiştir. Bu nedenle, enerji yatırımlarında fiziksel gerçekleşme yüzde 70'leri
aşmışken, sulama yatırımlarında henüz yüzde 12 düzeyindedir.
GAP Bölge Kalkınma Planının, projenin tamamlanmasına yönelik ola-rak
öngördüğü finansman ihtiyacının karşılanmasına, hükümetimiz tarafın-dan,
önümüzdeki dönemlerde çalışılacaktır. Bunun için gerekli olan kaynak
transferini mümkün ve çekici kılacak makroekonomik ve yasal düzenlemele-rin
yapılması da programlanmaktadır. GAP'ın planlama, programlama ve ya-tırım
uygulamalarında etkin bir koordinasyonunun gerçekleştirilebilmesi de
sağlanacaktır.
GAP'ın öncelikle bir entegre kalkınma planı olma özelliği, devlet
yatı-rım programı hazırlık çalışmalarında dikkate alınacak, kuruluşların
yatırım programlarında GAP'ın önemi ve öncelikleri yansıtılacaktır.
Kuruluşlararası koordinasyonda GAP uygulamalarının bütünlüğüne yönelik etkinlik
de sağla-nacaktır. Dolayısıyla, bu idarenin ve bir bölgesel kalkınma projesi
olarak GAP'ın, gerekli etkinlikte kendisinden beklenilen işlevleri ve görevleri
yerine getirebilmesi için, gerekli idarî, malî çalışmalarımız devam etmektedir.
Bu bağlamda, önümüzdeki dönemde, GAP'la ilgili beklentilerin, Sayın
Milletvekilimizin burada ifade ettiği beklentilerin gerçekleştirilmesi için
çaba gösterileceğini ifade ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Dışişleri Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip seçimine ilişkin bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
B) Tezkereler ve
Önergeler
1. - Dışişleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine
ilişkin tezkeresi (3/131)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
17 Aralık 2002
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu, başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip seçimi için 17.12.2002 Salı günü saat 14.00'te toplanmış ve
kullanılan 23 adet oy pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adı ve soyadı
belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, Başkan, Başkanvekili,
Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
|
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:
C) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza
Gülçiçek ve 20 arkadaşının, yurt dışında yaşayan Türk va-tandaşlarının
sorunlarının araştırılarak, çözümü için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/8)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının sorunlarının araştırılarak
sorunlarının çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1- Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
2- Abdulkadir Ateş (Gaziantep)
3- Algan Hacaloğlu (İstanbul)
4- Yüksel Çorbacıoğlu (Artvin)
5- Berhan Şimşek (İstanbul)
6- Şevket Arz (Trabzon)
7- V. Haşim
Oral (Denizli)
8- Ali Kemal
Kumkumoğlu (İstanbul)
9- Mesut Değer (Diyarbakır)
10- Harun Akın (Zonguldak)
11- Cevdet Selvi (Eskişehir)
12- Mehmet Sevigen (İstanbul)
13- Eşref Erdem (Ankara)
14- İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
15- İzzet Çetin (Kocaeli)
16- V. Sinan Yerlikaya (Tunceli)
17- Hasan Fehmi Güneş (İstanbul)
18- Hasan Güyüldar (Tunceli)
19- Ersoy Bulut (Mersin)
20- Oğuz Oyan (İzmir)
21- Halil Tiryaki (Kırıkkale)
Gerekçe:
Sanayileşme sonrasını yaşayan ve yüksek teknolojinin egemen olduğu
sahalarda istihdam edecek eleman bulmakta güçlük çeken ülkeler, çözüm olarak,
yabancı işgücü alımına yönelmiştir.
Bu kapsamda, Türkiye'den, yabancı ülkelere yönelik, çalışma amaçlı göç
hareketi 1960'lı yılların ilk yarısında başlamış ve çoğunluğu Batı Avrupa
ülkelerinde olmak üzere, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının sayısı bugün
3 500 000'e ulaşmıştır. Bununla beraber, yabancı ülke vatandaşlıklarına
geçenler ve onların çocuklarıyla yurt dışındaki Türk varlığı 5 000 000'u
bulmuştur. Ancak, geçmiş hükümetler döneminde Avrupa Birliğine giriş sürecinde
pazarlık konusu yapılabilen, her bakımdan önemli ve büyük bu potansiyelin
bugüne kadar geçen 40 yıllık süre zarfında bulundukları ülkelerde çalışma ve
toplumsal yaşamda karşılaştıkları ve hukukî statülerine ilişkin birçok
sorunları bulunmaktadır.
Eğitim: Yurt dışında yaşayan Türk varlığında eğitim alma yaşında olan
çocuk ve gençlerin sayısı gözardı edilemeyecek düzeydedir. Sayısal veriler ise,
bu grubun, özellikle, ana dillerinde ve yüksek öğrenimde hâlâ yeterli oranda
yer almadıklarını göstermektedir. Yabancı dilde öğrenme güçlüğü çeken Türk
çocukları arasında pedagojik yardıma gereksinme gittikçe artmaktadır.
Çifte vatandaşlık: Vatandaşlarımıza yaşadıkları ülkede eşit haklara
kavuşmalarını sağlamak üzere çifte vatandaşlık hakkı verilmesi girişimini bazı
ülkeler kabul etmemekte veya yabancılar hukukunu kısıtlayıcı bir anlayışla
uygulamaktadır. Sonuçta vatandaşlarımız yaşadıkları ülkelerde birçok alanda
ciddî güçlüklerle karşılaşmaktadırlar.
Seçme ve seçilme hakkı: Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız ülkemizde
yapılan seçimlerde oy kullanma sorumluluğunu kolaylıkla yerine getirememekte
sadece genel seçim döneminde sınır kapılarında bu hakkını belirli sayıda
vatandaşımız kullanabilmektedir. Vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkede oy
kullanabilme olanağı sağlanmalıdır.
Emeklilik: Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın emeklilik yaşlarındaki
farklılıklar ve işsizlik sigortası gibi, bulundukları ülkelerde sosyal güvenlik
haklarına ilişkin mevzuat ile ülkemiz
mevzuatının uyumsuzluğu özellikle vatandaşlarımızın yurda dönüşlerinde büyük
sorunlar yaşamalarına neden olmaktadır.
İşsizlik: Sanayileşmiş Avrupa ülkelerinde hızlı bir otomasyona geçiş
süreci herhangi mesleki niteliği olmayan düz işçileri işsiz bırakırken, pek çok
ülkede ikamet iznine ilişkin mevzuatın yanı sıra istihdama girişte de
kısıtlayıcı uygulamaların olması işsizliği artırmaktadır. İşsizlikten en çok
etkilenenlerin başında ise, Türk işçileri gelmektedir.
Vize uygulaması: Yurt dışında yaşayan ve çifte vatandaşlık hakkını elde
etmiş olan Türk vatandaşları serbest dolaşım hakkı kapsamında vize almadan
seyahat ederken, yalnız Türk vatandaşı olanlar çeşitli amaçlarla farklı
ülkelere seyahatlerinde vize almak için ağır koşullara maruz kalmaktadırlar.
Yurda girişte yaşanan sorunlar: Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın,
özellikle, uzun tatil dönemlerinde ülkemize seyahat ettikleri güzergâhta yer
alan ülke gümrüklerinde uygun olmayan yaklaşımlara ve uzun süreli bekleyişlere
maruz kalmakta; hatta, soygun olayları yaşamaktadırlar. Ülkemize girişlerinde,
gümrük personeli ve teknik açıdan ve ayrıca, anlayış ve yaklaşım yönünden de
sorunlar yaşamaktadırlar.
Ekonomik gücün değerlendirilememesi: Yurt dışına göçün ilk yıllarında,
vatandaşlarımız, bir gün ülkeye geri dönüş amacıyla yatırımlarını daha çok
Türkiye'de yaparken, yabancı ülkelerin, yeni işyerlerinin kurulması ve yabancı
girişimcilere yönelik projeleri teşvik etmesi gibi, 90'lı yıllarda
oluşturdukları istihdam politikaları ve işsizlik sürecinin de bir ölçüde kendi
işini kurma sonucunu doğurması, Türk vatandaşlarını yurt dışında artık uzun
süreli kalmaya yöneltmiştir. Çeşitli dönemlerde Türk hükümetlerinin yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın gelirlerini ülke ekonomisine kazandırma
çalışmaları yeterli ölçüde gerçekleştirilememiştir.
BAŞKAN- Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
IV. - SEÇİM
A) BaşkanlIk
DİvanInda AçIk Bulunan Üyelİğe Seçİm
1. - Başkanlık Divanında açık bulunan
Başkanvekilliğine seçim
BAŞKAN- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanında boş bulunan ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen
Başkanvekilliğine, Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına
geçiyoruz.
V. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular
ve CevaplarI
1. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, 57. Hükümet döneminde afet kapsamına alınan yerler ile
uygulamada ayrımcılık yapıldığı iddialarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen'in
cevabı (6/1)
BAŞKAN- Sayın Bakan?.. Burada.
Soruyu okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki soruların Bayındırlık Bakanı Sayın Zeki Ergezen tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 28.11.2002
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu
Malatya
1- 57 nci hükümet döneminde
hazırlanan kararnameyle kaç il ve ilçe
afet kapsamına alınmıştır?
2- Afet kapsamına alınmada ve katsayı belirlenmesinde hangi kriterler
uygulanmıştır?
3- Afet kapsamına alınan il ve ilçeler en son ne zaman afete
uğramışlardır? Son dört yıldır afete uğramadığı halde afet kapsamına alınan
yerler var mıdır?
4- Kapsama alınan il ve ilçe belediyelerinin partilere göre dağılımı
nasıldır? Mecliste temsil edilmeyen partilere ait belediyelerin afete
uğradıkları halde afet kapsamına alınmadığı iddiaları doğru mudur?
5- Konuyla ilgili partizanca uygulamalar yapılmışsa, söz konusu
kararnameyi iptal etmeyi veya yeni düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
6- Bu kapsamda yer almayan, haksızlığa uğramış belediyelere, telafi
edici, ilave kaynak vermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın
Zeki Ergezen.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkanım,
sayın milletvekilleri; Malatya Milletvekilimiz Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, 57 nci hükümet dönemindeki afet kararnamesiyle ilgili olarak
tarafımdan cevaplandırılmasını istediği sorulara cevap vermek üzere
huzurunuzdayım; önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Mevlüt Aslanoğlu, önce "57 nci hükümet döneminde hazırlanan
kararnameyle kaç il ve ilçe afet kapsamına alınmıştır?" diye sorularını
sormuşlardır.
Şimdi, bu konuları incelediğimiz zaman, Sayın Milletvekilimizin
sorusunda haklılık görüyoruz; tutarlı sorular var. Gerçekten uygulamalarda
farklılıklar var. Çalışmalarımızı, göreve başladığımız günden beri bu farklı
uygulamaları telafi edecek tedbirleri almak için devam ettiriyoruz; önce onu
ifade etmek istiyorum.
57 nci hükümet döneminde, altı aylık dönemler halinde toplam 7 kararname
çıkmış. Birinci kararnamede 15 il, ikinci kararnamede 6 il, üçüncüde 6 il,
dördüncüde 20 il, beşincide 30, altıncıda 28 il, yedincide 23. il olmak üzere, resmî kayıtlarda toplam 128
il kararname kapsamına dahil edilmiş olarak ifade ediliyor. İlçe olarak: 57 nci
hükümetin 1999 yılındaki ilk altı aylık kararnamesinde 156, ikinci kararnamede
43, üçüncüde 69, dördüncüde 151, beşincide 177, altıncıda 131, yedincide 94
ilçe, belde olarak da: Birinci kararnamede 166, ikincisinde 82, üçüncüsünde
100, dördüncüsünde 187, beşincisinde 240, altıncıda 121, yedincide 150 belde
olmak üzere toplam 1046. Yani, iller olarak toplam 128, ilçeler olarak 821,
beldeler olarak 1046...
Soruda "bu kriterler nedir" deniliyor. Hangi kriterler esas
alınıyor: Afete uğramış olan belediye, önce Afet İşleri Genel Müdürlüğüne
müracaat ediyor. Afet İşleri Genel Müdürlüğü de bu belediyeyi altyapılar için
Devlet Su İşleri ve Karayollarına, üstyapılar için de il bayındırlık
müdürlüklerine yönlendiriyor. Karayollarının, İller Bankasının, varsa Devlet Su
İşlerinin altyapılarda tespit ettiği zararın maliyeti ve bayındırlık
müdürlüklerinin üstyapıyla ilgili tespit ettikleri maliyetler toplamı, o yılın
ikinci, yani, tespitten sonraki ilk altı aydaki toplam gelire bölünüyor, çıkan
katsayıya 1 ekleniyor; bu şekilde de o belediyeye uygulanması gereken katsayı
kararnamesi Bakanlar Kuruluna gönderiliyor; Bakanlar Kurulu, Başbakan ve
Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmak suretiyle de yürürlüğe giriyor. Uygulamalar
böyle.
"Bu tespitler sonucu, afet kapsamına alınan il ve ilçelerin afete
uğradığı tarihler var mı" diye bir soru var. Evet, bu tarihleri burada
okumaya kalkarsak saatlerimizi alacak. Bunu, huzurunuzu fazla işgal etmemek
için sayın milletvekilime sunmak üzere hazırladım; konuşmamın sonunda kendisine
bir zarf içerisinde takdim edeceğim; çünkü, bu kadar belediyenin tarihlerini
burada tek tek okumanın zorluğunu da takdir edersiniz.
"Afet kapsamına alınan il ve ilçeler en son ne zaman afete
uğramışlardır? Son dört yıldır afete uğramadığı halde afet kapsamına alınan
yerler var mıdır?" Evet, son dört yıl içerisinde afete uğramadığı halde
afet kararnamesi kapsamına alınan iller ve ilçeler vardır. Bu, mahkemeye
intikal ettirilmiştir. Danıştay 11. Dairesi tarafından yapılan tespitle bu
kararnameler iptal edilmiştir. Denilmiştir ki: "Şu belediyeler afet
kararnamesi kapsamına alınmayı hak etmediği halde afet kapsamına dahil
edilmiştir." Nasıl olmuştur; bunu da açıklayayım: Danıştay 11 inci
Dairesi, önce kriterleri tespit etmiştir. Tespit edilen o kriterlere göre bu
belediyeleri tespit edin diye Bayındırlık ve İskân Bakanlığına iade etmiştir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bu kriterleri önüne koymuş, hangi belediyelerin
afet kapsamına girmesi, hangilerinin girmemesi gerektiğinin tespitini yapmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun devam edin Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Kriterler bu
şekilde... Danıştay kendisi "şu belediye girer, şu belediye girmez"
diye bir karar vermemiştir. Danıştay, sadece afet kararnamesi kapsamına girmesi
ve girmemesi gereken belediyelerle ilgili kriterleri tespit etmiş; son üç
kararnameyle ilgili o kriterler üzerinden yola çıkılmış ve hangi belediyelerin
afet kararnamesine girmesi, hangi belediyelerin girmemesi gerektiği sonucuna
varılmış.
Birinci kararnamede afet kapsamına girmeyi hak etmeyen 1, ikinci
kararnamede hak etmeyen belediye 19, üçüncü kararnamede hak etmeyen belediye
77. Hak ettiği halde kararnameye girmeyen... Ben bir yanlış anlama olmasın diye
tekrar ediyorum: Afet kararnamesi kapsamına girmeyi hak etmeyen belediyeler
birinci kararnamede 1, ikinci kararnamede 19, üçüncü kararnamede 77, toplam 97.
Çünkü, son üç kararnameye Danıştay 11. Daire Başkanlığı el atmış; o zaman
müracaatta bulunulmuş.
Hak ettiği halde girmeyenler ne kadardır?.. Birinci kararnamede 176,
ikinci kararnamede 13, üçüncü kararnamede 377, toplam 566. Bunlar da hak ettiği
halde kararnameye dahil edilmeyen belediyelerdir.
"Kapsama alınan il ve ilçe belediyelerinin partilere göre dağılımı
nasıldır? Mecliste temsil edilmeyen partilere ait belediyelerin, afete
uğradıkları halde, afet kapsamına alınmadığı iddiaları doğru mudur?"
Şimdi, önce, ben, 7 afet kararnamesine dahil edilen belediyeleri buradan
okumayı uygun görüyorum. Çünkü, hepimiz milletvekiliyiz, hepimiz tabanımıza
cevap veriyoruz, sorulara cevap veriyoruz.
Birinci kararnamede -ki, Danıştayın iptal ettiği kararnamedir- ANAP 96,
bağımsızlar 11, Büyük Birlik Partisi 1, Cumhuriyet Halk Partisi 31, DP 1, DSP
22, Demokratik Türkiye Partisi 1, Doğru Yol Partisi 56, Fazilet Partisi 61,
HADEP 4, MHP 53; toplam 337 belediye.
İkinci kararnamede ANAP 32, bağımsızlar 2, Cumhuriyet Halk Partisi 14,
DP 1, DSP 5, Doğru Yol Partisi 31, Fazilet Partisi 42, MHP 4, toplam 131.
Tutanaklara geçsin diye bunları okuyorum.
Yine, üçüncü kararnamede ANAP 51, bağımsızlar 2, Cumhuriyet Halk Partisi
17, DP 1, DSP 10, Doğru Yol Partisi 35, Fazilet Partisi 52, MHP 7; toplam 175
belediye.
Yine, iptal edilen kararnameden okuyorum: ANAP 84, bağımsızlar 10,
Cumhuriyet Halk Partisi 20, DP 2, DSP 25, Demokratik Türkiye Partisi 1, Doğru
Yol Partisi 56, Fazilet Partisi 62, HADEP 2, MHP 96, toplam 358 ve yine... Çünkü,
kararnamelerin toplamı, son
hükümet, yani, 57 nci hükümet döneminde
altışar aylık çıktığı için toplam 7 tane, o bakımdan sayılar fazla. Halbuki,
ondan önceki hükümetler döneminde yılda bir defa çıkarılıyordu. 1995'te
Cumhuriyet Halk Partisinden Adnan Bey Bayındırlık Bakanıyken ilk defa bu
kararname çıktı, o zaman tartışılmıştı, 1996'da uygulamaya konuldu. Olayın,
bizzat o gün takipçisi olduğum için biliyorum.
Yine, diğer bir kararnamede, ANAP 98, Bağımsızlar 8, Büyük Birlik
Partisi 1, Cumhuriyet Halk Partisi 23, DP 2, DSP 39, Demokratik Türkiye Partisi
1, Doğru Yol Partisi 69, Fazilet Partisi 77, HADEP 2, MHP 127; toplam 447
belediye.
Ek'i 7 kararnamesinde, Anavatan Partisi 51, bağımsız 4, Büyük Birlik
Partisi 1, Cumhuriyet Halk Partisi 27, Demokratik Parti 2, Demokratik Sol Parti
26, Doğru Yol Partisi 42, Fazilet Patisi 29, HADEP 2, Milliyetçi Hareket
Partisi 83; toplam 267.
Son kararnameyi okuyorum: Anavatan Partisi 59, Bağımsız 3, Cumhuriyet
Halk Partisi 20, Demokratik Parti 1, Demokratik Sol Parti 32, Doğru Yol Partisi
30, Fazilet Partisi 36, HADEP 1, Milliyetçi Hareket Partisi 98; toplam 280.
Partilere göre bu 7 kararnamenin dağılımı böyle.
Yine, diğer bir soru: "Mecliste temsil edilmeyen partilere ait
belediyelerin afete uğradıkları halde afet kapsamına alınmadığı iddiaları doğru
mudur?"
Bu iddialar, çok da doğru değil; bunu da ifade etmek lazım. Mecliste
temsil edilmeyen partilere göre bu kararnamelerde dağılım şöyle: Cumhuriyet
Halk Partisinin toplamı -bu okuduğum listeden toplamı- 152, Demokratik Parti 10
-yani, bu 7 kararnamenin toplamını veriyorum- HADEP 11, Büyük Birlik Partisi 3,
Bağımsızlar 30. Yani, Mecliste grubu olmayan dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi,
Demokratik Parti, HADEP, Büyük Birlik Partisi ve bağımsızların da listelere
dahil edildiğini görmüş oluyoruz. Bunu, sayın milletvekilimize sunacağız.
Sayın Malatya Milletvekilimiz son soru olarak derler ki: "Konuyla
ilgili partizanca uygulamalar yapılmışsa, söz konusu kararnameyi iptal etmeyi
veya yeni düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Bu kapsamda yer almayan,
haksızlığa uğramış, belediyeleri telafi edici ilave kaynak vermeyi düşünüyor
musunuz?"
Aslında, 5 ve 6 ncı soruların anlamı aynı; tek soruyla da bunu ifade
etmek mümkündü. Zaten, Danıştay 11. Dairesi son üç kararnameyi iptal edince,
Bayındırlık Bakanlığı temyize başvurmuş. Temyiz daha sonuçlanmadığı için,
aslında, ne yapılması konusunda da Bayındırlık Bakanlığı bir karar verme
durumunda değil; fakat, biz göreve başladığımız gün, Danıştay 11. Dairesinin
bozmuş olduğu üç kararnameyi istedik. Afet Kararnamesine dahil edilmesi gerekip
de dahil edilmeyen belediyelere, o dönem vergi paralarının verilmesi, dahil
edilmemesi gerektiği halde, dahil edilip para ödenenlerin de paralarının
kesilmesi hakkında bürokrat arkadaşlarımıza talimat verilmiştir; bu konuda
çalışmalar yapılıyor. Çalışmalar sonuçlandırıldığı zaman, ayrıca, Sayın
Milletvekilimize bilgi vereceğiz.
Saygılarımı sunuyor ve arz ediyorum. (AK Parti ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Soru cevaplandırılmıştır.
2. - Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
doğrudan gelir desteği ödemelerine ve çiftçi borçlarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/2)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96 ncı maddeleri
gereğince arz ve talep ederim.
Atilla Kart
Konya
1- Halen ödemesi yapılmayan doğrudan gelir desteği tutarı nedir?
2- Sayın Başbakan tarafından, ramazan bayramından önce ödeneceği ifade
edilen 223 trilyon civarındaki ödeme, hangi illere ve hangi ölçülere göre
yapılacaktır? Birinci taksitin yıl sonuna kadar bütün illerde ödenmesi mümkün
olabilecek midir?
3- Doğrudan gelir desteği ödemelerini alamayan ve tarım kredi
kooperatiflerine olan borçlarıyla, tarımsal sulama amaçlı elektrik borçlarını
ve faizlerini ödeyemeyen çiftçilerin faizlerinin dondurulması ve borçlarının,
doğrudan gelir desteği ödenmesi tarihlerine göre ertelenmesi yolunda herhangi
bir çalışma yapılmakta mıdır?
BAŞKAN- Soruyu cevaplandırmak üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın
Sami Güçlü; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart Beyin sorusuna cevap
vermek ve konuyu kısaca özetlemek istiyorum.
Tarımda yeniden yapılanma ve destekleme politikaları çerçevesinde,
tarımda yeni yaklaşımları hayata geçirmek, yapısal değişiklikler yaparak Türk
çiftçisine iyi bir hayat standardı sağlamak amacıyla bir dizi projeler
başlatılmıştır. Tarım sektörü dahilinde
uygulanan ve malî boyutta etkinliği düşük, ancak, yükü büyük tarımsal
destekleme sisteminin bırakılarak, yerine, daha gerçekçi ve etkili olabilecek
bir destekleme politikasına geçilmesi amaçlanmaktadır. Bunu sağlamak üzere,
doğrudan gelir desteği yapmayı öngören bir politika seçeneği benimsenmiştir.
2000 yılında, bununla ilgili anlaşmalar Dünya Bankasıyla gerçekleştirilmiş ve
uygulama tebliği 2001 yılında Resmî Gazetede yayımlanmış, 2001 yılının 21
Haziranında yürürlüğe girmiş ve uygulaması başlamıştır.
2001 yılında, 81 ilde, yaklaşık 2,2 milyon çiftçi kayıt altına alınmış
ve bu çiftçilere, yine, yaklaşık olarak 1,2 katrilyon doğrudan gelir desteği
ödemesi yapılmıştır.
Aynı uygulama 5 yıllık bir süreyi kapsadığı için 2002 yılında da bu
konuda bir çalışma devam etmiş, bu defa, kayıtlı çiftçi sayısı, yaklaşık 2,6
milyona ulaşmış ve bu çiftçilerimize de 2,2 katrilyonluk bir ödeme
gerçekleştirilmiştir. Ancak, ödenmesi, yapılması gerekmektedir... Bu kadar
çiftçiye 2002 yılında ödenmesi gerekirken; ancak, 57 nci hükümetin hazırladığı
2002 yılı bütçesinde, bütçeye bu amaçla konulan kaynak 785 trilyon lira
kadardır. Dolayısıyla, bu konuda toplam ihtiyaç 2,2 katrilyon lirayken, bunun
çok önemli bir kısmı yerine getirilememiş; ancak, 785 trilyonluk kısmın 539
trilyonluk kısmı kasım ayına kadar 32 ilde ödenmiştir. Bu konuda da, öncelik,
çiftçi kayıt sisteminin bölgelerden gelen bilgilere göre Bakanlığımızca tespit
edildikten sonra Hazineye intikal ettirilmesi sırası esas alınmış, Hazine, kendilerine
gelen bilgilere dayalı olarak illere bu ödemeyi yapmıştır. Ancak, esas üzerinde
durulması gereken husus şudur: 2002 yılı için ödenmesi gereken toplam kaynak
2,2 katrilyon lirayken, bunun için ayrılan paranın 785 trilyon lira olduğunu
ifade edersek, 1,4 katrilyon liralık bir açık vardır; dolayısıyla, problem de
buradan çıkmaktadır.
Konunun son tahlilinde ifade edilmesi gereken husus şudur: 58 inci
hükümetin güvenoyu almasından sonra geçen zaman içerisindeki süreyi dikkate
alırsak, bu ekkaynağın temin edilerek çiftçilere intikal ettirilmesi imkânı
pratik olarak mevcut değildir. Dolayısıyla, çiftçilerimize bir ödeme
yapılamamıştır; ancak, fiilen ödenen 539 trilyon liradan arta kalan yaklaşık
224 trilyon liralık bir kaynak, yine, aynı amaçla, Başbakanın burada basına da
yaptığı bir açıklamaya göre, ramazan bayramından önce çiftçilere dağıtılacağı
duyurulmuştur; doğrudur bu açıklama ve bu yapılmıştır da. Bununla ilgili olarak
kriteri de Hazine tarafından gerçekleştirilmiş, Hazine, evvela ödeme sisteminde
bir farklılaştırmaya gitmiştir. Daha önce, illere ödemenin, çiftçi
alacaklarının yüzde 100'ü ödenirken, kaynak kıtlığından dolayı, Başbakanın
talimatına göre, yüzde 50 oranında bir ödeme yapılması planlanmıştır. İller
seçilirken, illerin ekonomik gelişme durumu dikkate alınmış ve 11 il böyle
belirlenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Dolayısıyla, 11 ille
ilgili ödeme de, çiftçilerin alacaklarının yüzde 50'si şeklinde olmuştur.
Burada sevinilecek husus veya çiftçilerimize verilecek olumlu bir haber
şudur: Elbette, gönül, 2002 yılında bütün çiftçilerimizin tüm alacaklarının
ödenmesini arzu eder; ancak, buna imkân olmadığı ortadadır. Dolayısıyla,
çiftçilerimize yönelik iyi haber, 2003 yılının ilk üç ayını kapsayacak geçici
bütçede, bunun için önemli miktarda bir kaynağın ayrılmış olmasıdır ve
hükümetimizin bu husustaki düşüncesi, bugüne kadar doğrudan gelir desteği
alamayan çiftçilerimize, kendilerine bir ödeme yapılamayan bölgelerdeki çiftçilerimize,
hiç olmazsa, alacaklarının yüzde 50'si oranında bir ödemenin yılın ilk üç ayı
içerisinde yapılmasıdır. 2003 için, borçlarımız, ödememiz gereken miktar için
de bütçede gerekli kaynağın ayrılması konusunda bir çalışma yürütülmektedir.
Bu husustaki bilgileri bu şekilde özetleyebilirim.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Soru cevaplandırılmıştır.
ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, İçtüzüğün 98 inci maddesi gereğince
söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Kart, buyurun efendim.
ATİLLA KART (Konya) - İçtüzüğün 98 inci maddesi gereğince, Sayın Bakanın
yapmış olduğu açıklamalarda 3 üncü bent yönünden eksiklik var; onu açıklamak
istiyorum. Öncelikle, Sayın Bakanın yapmış olduğu açıklamalar için teşekkür
ediyorum; ama, konunun önemli bir yönü de şu: Sorumun 3 üncü bendinde, doğrudan
gelir desteğini alamayan ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları ile
tarımsal sulama amaçlı elektrik borçlarını ve faizlerini ödeyemeyen çiftçilerin
faizlerinin dondurulması ve borçlarının doğrudan gelir desteği ödemelerine
kadar ertelenmesi veya taksitlendirilmesi düşünülmekte midir diye de bir soru
var. Takdir olunur ki, üretici, devletten alacağını alıp, borcunu buna göre
ödeyecektir. Yapılmış olan bu uygulamayla, kamu idaresinin hatalı bütçe
tanziminden dolayı yapmış olduğu bu uygulamayla, sonuçta, üretici telafisi
mümkün olmayacak ölçüde mağdur olmuştur. Bu sebeple, sorumun bu bölümünün
özellikle açıklanması gerekir. Bunu, tekrar, Sayın Bakana soru olarak
yöneltiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun, kürsüden cevaplandırın.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Konya Milletvekili Atilla Kart Beyin 3 üncü sorusuna, evet,
cevap vermedim. Bir an için, onu, kısa cevabını ihmal etmiş oldum. Bu
vesileyle, kendisine, kısa bir açıklamayı şöyle yapmak istiyorum: Evet,
çiftçilerimizin, tarım kredi ve yine, tarımsal faaliyetlerden dolayı Türkiye
Elektrik Kurumu ve benzeri kurumlara olan borçları konusunda büyük bir
sıkıntıyla karşı karşıyayız; buna yönelik olarak sorunlar bize de çok kuvvetli
bir şekilde intikal ediyor. Ancak, evvela hadisenin çözümünde doğrudan gelir
desteğiyle ilgili ödenen paranın bu borçlarla ilgili sorunu köklü bir şekilde
çözmeyeceği ortadadır. Dolayısıyla, evvela, çiftçilerin gelir gider ve
harcamalarıyla ilgili olarak daha geniş kapsamlı bir düzenlemeye ihtiyaç
vardır. Bu hususta, özellikle seçim döneminde çiftçilerimize yönelik olarak
sıralanan hususlar arasında, özellikle bu kredi faizleri konusunda
çiftçilerimiz bir beklenti içerisine girmiştir, doğrudur. Aynı zamanda yakıt ve
özellikle elektrik enerjisiyle ilgili fiyatların yüksekliği konusu bütün
çevreler tarafından dile getirilmiştir, doğrudur; bu da çiftçilerimiz
tarafından bir bakıma çözülmesi gereken hususlar olarak algılanmaktadır ve
ödemelerini de geciktirmektedirler; yani, imkânı olan da bu konuda bir gecikme
içine girmektedir.
Bununla ilgili olarak, bizim, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak
başlattığımız bir çalışma var, Hazinenin bir çalışma yaptığını biliyorum;
ancak, bu çalışmaların şu anda -özellikle daha çok Hazineyi ilgilendiren yönü
itibariyle söylüyorum- geldiği safhayı kesin olarak bilmiyorum. Ancak, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı olarak, hadisenin, özellikle kendi ilgi alanımızdaki
kesimden kaynaklanan yönüyle ilgili olarak, şu anda, toplam faiz borçları
içerisinde aciliyet kazananların ve bunlarla ilgili olarak getirilecek
tedbirler konusunda bir hazırlık içerisinde olduğumuzu, konunun bir bütün
olarak ortaya çıktıktan sonra daha geniş bir açıklama yapabileceğimizi ifade
ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Soru cevaplandırılmıştır.
Teşekkür ediyoruz.
3. - Adana Milletvekili Tacidar
Seyhan'ın, sigorta eksperliği sınavıyla ilgili bazı iddialara iliş-kin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/3)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Soru ertelenmiştir.
4. - Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'ın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü taşra teşkilatının akaryakıt
ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/4)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.
Soru ertelenmiştir.
5. - Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'ın, sarmısak ithalatına ilişkin Başbakandan söz-lü soru önergesi ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı (6/5)
BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.
Soru önergesini okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Abdullah Gül tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Yıldırım
Kastamonu
Türkiye'nin ihtiyacını karşılayacak kadar, Kastamonu Taşköprü İlçesinde
dünyanın en kaliteli sarmısağı üretildiği halde, çeşitli firmalara 75 tonluk
partiler halinde, Çin'den, Dubai'den, İran'dan, 5 000 ton sarmısak ithaline
1.11.2002'den itibaren izin verilmiştir.
Ülkenin ihtiyacı olan sarmısak, çiftçinin elinde mevcuttur.
Soru 1- İthalatı durdurmayı düşünüyor musunuz?
Soru 2.- İhracatı teşvik etmeyi düşünüyor musunuz?
Soru 3.- Sarmısak ithalatının altında, ithalatı zorunlu kılacak başka
nedenler var mıdır? Bunu araştırmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN - Soruyu cevaplandırmak üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın
Sami Güçlü; buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Kastamonu Milletvekilimiz Sayın Mehmet Yıldırım Beyin, daha
önce gündemdışı olarak dile getirdiği, sonra, sözlü soru olarak ifade ettiği
hususla ilgili kısa açıklamayı şöyle yapmak istiyorum.
Önemli bir tarım ürünümüz olan sarmısak, Kastamonu bölgemizin önemli bir
ürünüdür. Üretim miktarı, son yıllarda, yaklaşık 80 000 ton civarındadır;
Türkiye'nin talebi de yaklaşık bu kadardır. Dolayısıyla, yıllar içerisinde,
bazı yıllarda ithalat yapılmıştır; mesela, 2002 yılında 833 ton ithalat
yapılmıştır. Yani, Türkiye'nin toplam üretiminin yüzde 1'i kadar bir ithalat da
söz konusu olmuştur. İhracatımızın yapıldığı yıllar da vardır; bunların
içerisinde yaklaşık 300 ton ihracat yapıldığı yıl, 2000 yılı olarak gözükmektedir.
Türkiye, kendi ihtiyacını bünyesinde ürettiği bu ürünün ihraç ve ithal
fiyatlarına baktığımızda, gerçekten, Sayın Mehmet Yıldırım'ın ifade ettiği gibi
bir sonuç da ortaya çıkmaktadır; çünkü, Türkiye, ithal ettiği sarmısak için ton
başına ödediği bedel yaklaşık 150-200 dolar iken, ihraç ettiği sarmısak için
ton başına daha yüksek, yani bunun üç dört misli bir döviz kazanmaktadır; birim
fiyat olarak. Bu da, tabiî, bizim sarmısağımızın niteliğinin dünyaca da kabul
edilmiş olduğunun bir ifadesidir. Dolayısıyla, Türkiye, sarmısak ithal etmesi
gereken bir ülke değildir, yaptığı ithalat miktarı ise yüzde 1'lerin daha
altındadır, binde 8 civarındadır. 2002 yılında fiilen yapılmış olan ithalat 833
tondur. Ancak, 2002 yılındaki üretim miktarımız, 2001 yılına göre 8 000 ton
civarında bir azalma göstermiştir.
Dolayısıyla, bu azalmayla birlikte yurt içerisinde fiyatların da
nispeten biraz daha yüksek olduğunu biliyoruz. Halen, yurt içerisinde üretilen
sarmısağın fiyatı 3 500 000-4 000 000 kg/TL olarak karşımıza çıkmaktadır. Yurt
dışından ithal edilen sarmısağın pazara çıkış fiyatı ise 3 000 000 TL kadardır.
Dolayısıyla, az da olsa, ithal edilen bu sarmısağın Türkiye'deki sarmısak
üreticilerinin gelirleri üzerinde -yani, piyasa fiyatı üzerinde- bir baskı
yaptığı ortadadır. Bu itibarla, ülkemizin tarımsal üretimi içerisinde önemli
bir yeri olan sarmısak fiyatlarını ve üreticisinin durumunu korumak için, zaten
çok hassas bir şekilde kontrol edilen sarmısak ithalatının, özellikle
içerisinde bulunduğumuz dönemde ve bundan sonraki yıllar içerisinde de
Bakanlığımızca daha hassas bir şekilde takip edileceğini ifade ediyorum.
Dolayısıyla, bu konudaki sorunun boyutu da zaten çok fazla değildir.
Ayrıca, şunu belirtmemiz gerekiyor ki, içerisinde bulunduğumuz dünya
şartları içerisinde, tabi olduğumuz dışticaret rejiminde bu ürünlerin ithalatı
konusunda çok önemli kısıtlamalar getirmemiz söz konusu değildir. Ancak, tarımı
desteklemek ve bu mahsullerin üreticilerini korumak için yapabileceğimiz
maksimum seviyede bir tarife uygulamaktayız. Bu, bizim uygulayabileceğimiz
maksimum tarifedir ve yüzde 50 oranında bir vergiye de tabidir. Bütün bu duruma
göre, sarmısakla ilgili konuda, Bakanlığımız, daha özenli davranarak, sarmısak
üreticimizin bu konuda mağduriyetinin önlenmesi konusunda hassas davranılması
gerektiğini düşünüyor ve bu şekilde hareket edeceğimizi beyan ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Mehmet Yıldırım, mikrofonunuzu açıyorum; buyurun.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; vermiş olduğum önergeye Sayın Bakan doğru yanıt vermiştir.
Kendisine çok teşekkür ediyorum.
Türkiye tarımının zor durumda olduğu günlerde, hele bugün, Yerli Malları
Haftasını da göz önüne alırsak, ne derece önemli bir konuyu Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirdiğimiz ortadadır.
Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Soru cevaplandırılmıştır.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonları raporları (1/282) (S. Sayısı : 3
ve 3'e 1 inci Ek)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemde görüşecek başka bir konu
bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 19 Aralık 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
Birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 16.22