DÖNEM
: 22 CİLT : 1 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
10 uncu Birleşim
13 . 12 . 2002 Cuma
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili Cavit
Torun'un, Dünya İnsan Hakları Haftası münasebetiyle, insan hakları ihlallerinin
ve işkencenin önlenmesinin önemine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır'ın cevabı
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi'nin, fındık üreticilerinin sorunlarına ve uygulanması gereken
politikalara ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın, UEFA Kupasında dördüncü tura yükselmesi nedeniyle Denizlispor
Kulübüne Türk Tanıtma Fonundan maddî destek sağlanması gerektiğine ilişkin
gündemdışı konuşması
B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve
Meclıs Araştirmasi Önergelerı
1.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 22
arkadaşının, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/5)
2.- Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan
Sarıçam ve 24 arkadaşının, Ergene Nehrindeki kirliliğin ve çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6)
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1)
(S.Sayısı: 2 ve 2'ye 1 inci ek)
I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.
İstanbul Milletvekili Cengiz Kaptanoğlu,
ülkemizde denizcilik sektörünün sorunlarına ve çözüm yollarına,
Antalya Milletvekili Fikret Badazlı da,
tarım sektörünün sorunlarına,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın,
sağlık meslek lisesi mezunlarının sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına,
Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap verdi.
Devlet Bakanı Reşat Doğru’nun, 24-31
Temmuz 2002 tarihleri arasında Yunanistan, Makedonya, Yugoslavya Federal
Cumhuriyeti ve Bulgaristan’a yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen
milletvekillerine,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı A.
Mesut Yılmaz’ın;
19-20 Ağustos 2002 tarihleri arasında
Danimarka’ya yaptığı resmî ziyarete İstanbul Milletvekili Cavit Kavak’ın da
katılmasının uygun görüldüğüne;
11-13 Eylül 2002, 2- 4 Ekim 2002
tarihlerinde Belçika’ya yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen
milletvekillerine,
İlişkin Başbakanlık tezkereleri kabul
edildi.
Dışişleri Komisyonuna seçilen üyelerin
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmak için toplanacağı gün, yer
ve saate ilişkin Başkanlıkça, duyuruda bulunuldu.
Çanakkale Milletvekili İsmail Özay ve 22
arkadaşının, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununun uygulamalarının
değerlendirilmesi ve Çanakkale Savaşını anma etkinlikleri konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/1), öngörüşmelerinden sonra,
kabul edilmediği açıklandı.
Edirne Milletvekili Rasim Çakır ve 33
arkadaşının, Ergene Nehrindeki kirliliğin ve çevreye etkilerinin araştırılarak,
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi,
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük ve 23 arkadaşının,
Bozcaada ve Gökçeada’nın sorunlarının araştırılarak, ekonomik ve sosyal
gelişmesini sağlamak için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi,
Kocaeli Milletvekili Osman Pepe ve 23
arkadaşının, İzmit Büyükşehir Belediyesi İzmit Kentsel ve Endüstriyel Su Temin
Projesiyle ilgili iddiaların araştırılması,
Amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerinin (10/2, 10/3, 10/4) öngörüşmeleri, hükümet temsilcileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından, bir defaya mahsus olmak üzere, ertelendi.
Alınan karar gereğince, 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifinin ikinci görüşmesini yapmak için, 13 Aralık 2002 Cuma günü saat
13.00’te toplanmak üzere, birleşime 16.42’de son verildi.
|
|
İsmail Alptekin |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Yaşar Tüzün |
|
Mehmet Daniş |
|
Bilecik |
|
Çanakkale |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
No. : 10
II. – GELEN KÂĞITLAR
13.12.2002 CUMA
Tasarı
1.- Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, 4306 Sayılı Kanun ve 4481 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/284) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.12.2002)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Konya Milletvekili
Özkan Öksüz ve 22 Arkadaşının, Tuz Gölündeki kirlenmenin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarıca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/5) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.12.2002)
2.- Kırklareli
Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 24 Arkadaşının, Ergene Nehrindeki
kirliliğin ve çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.12.2002)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
13 Aralık 2002 Cuma
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Mehmet DANİŞ
(Çanakkale)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 10 uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayımız
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, üç
sayın milletvekilimiz gündemdışı söz istemiştir; gündeme geçmeden önce, bu değerli milletvekillerimize, sırayla
söz vereceğim.
Gündemdışı konuşma süresi
5 dakikadır.
Hükümet, ihtiyaç görürse,
bu konuda cevap verebilir. Hükümetin süresi 20 dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, İnsan
Hakları Haftası nedeniyle söz isteyen Diyarbakır Milletvekilli Sayın Cavit
Torun'a aittir.
Buyurun Sayın Torun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.-
Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun'un, Dünya İnsan Hakları Haftası
münasebetiyle, insan hakları ihlallerinin ve işkencenin önlenmesinin önemine
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul
Yalçınbayır'ın cevabı
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin pek değerli milletvekilleri; Dünya İnsan
Hakları Haftası münasebetiyle, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun bir
üyesi sıfatıyla görüş ve düşüncelerimi açıklamak üzere gündemdışı söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Günümüzde insan hakları
denilince, insanların hür ve bağımsız bireyler olarak doğuşlarıyla birlikte
elde ettikleri bölünmez, parçalanmaz, devredilmez ve onlara sıkı sıkıya bağlı
haklar olarak anlamamız ve bu anlayış doğrultusunda her türlü ihlale karşı
koymamız anlaşılmalıdır.
İnsanlar hayatları
boyunca yine kendileri gibi insan zannedilen yaratıklar tarafından baskıya,
zorlamaya ve işkenceye maruz kalmışlardır. İnsanlık tarihi bu tür haksız
muamelelerin akıl almaz misalleriyle doludur. İnsanlık tarihi boyunca hemen her
cinsten insan, kendi hemcinsleri tarafından işkence ve kötü muameleye maruz
bırakılmış ve insanlık tarihi bu çirkin davranışlar sebebiyle çok acı günler
yaşamıştır.
İşkenceyi, Türk Dil
Kurumu, bir kimseye maddî ve manevî olarak yapılan ağır eziyet veya
düşüncelerini öğrenmek amacıyla uygulanan eziyet olarak tanımlamış
bulunmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna göre, işkence, insanlıkdışı ve
onur kırıcı muameleyi içermektedir. Doktriner görüşlere göre, işkence, maddî ve
manevî ceza ve ıstırap verici hareketler, gayri insani muameleler, insan
duygusunu ve kişiliğini önemli ölçüde inciten fiiller, namusa ve şöhrete yahut
haysiyete ağır suretle tecavüz teşkil eden hareketler olarak tanımlanmıştır.
Anayasamızda
"kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan
bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz" denilmekte ve buna benzer yasal
düzenlemeler Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda ve ceza yasalarımızda da
bulunmaktadır.
Yüce Meclisimizin
görüşmeye başladığı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 1 inci maddesinde, Türk Ceza Kanununun 243 üncü maddesini
ihlal sebebiyle verilen cezaların ertelenemeyeceği ve paraya çevrilemeyeceği
konusundaki düzenleme, hükümetimizin olaya yaklaşım tarzını ortaya koyması
bakımından takdire şayan bir gelişme olmuştur. Esasen, CMUK'taki "ifade verenin
ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü
davranma, işkence, zorla ilaç verme, yorma, aldatma, bedensel cebir ve şiddette
bulunma, bazı araçlar uygulama gibi, iradeyi bozan bedenî ve ruhî müdahaleler
yapılamaz, kanuna aykırı bir menfaat vaat edilemez. Yukarıdaki fıkralarda
belirtilen yasak yöntemlerle elde edilen ifadeler, rıza olsa dahi, delil olarak
değerlendirilemez" hükmüne rağmen, hemen her vakada, sanıkların ciddî
manada işkenceye maruz kaldıklarını ifade etmeleri, yasak sorgu yöntemleriyle
beyanlarının alındığını açıklamaları yabana atılmamalıdır. Burada iki şık
vardır: Ya bizim insanlarımızın tümü yalan söylemekte veya kolluk güçlerimizin
icraatlarında ciddî manada sakatlık bulunmaktadır.
Avrupa Birliğine uyum yasaları
hükümetimiz tarafından Yüce Parlamentoya sevk edilirken, öncelikle, işkence
yapanlar hakkında verilecek olan cezaların paraya çevrilemeyeceği, başka bir
tedbire dönüştürülemeyeceği ve ertelenemeyeceği hususunda yasal düzenleme
getirmesini, ülkemizde bugüne kadar işkencenin ve işkencecilerin aldığı
mesafeyi ifade etmesi bakımından çok önemsiyorum.
Sayın Genel Başkanımız
Recep Tayyip Erdoğan Beyin, bu ülkede sıfır işkencenin hükümetimiz tarafından
gerçekleştirileceğini söylemesi ve bu insanlık ayıbına son verileceğinin
açıklanması büyük sevinç yaratmıştır. "İnsanı yaşat ki, devlet
yaşasın" felsefesi, hepimizin üzerinde özenle durması gereken insanlık
onurunun en önemli göstergesidir.
Bu konuda ciddî
eksikliklerimiz vardır. Emniyet kayıtlarıyla, kolluk güçlerinin 15 maddede
işaretlenen zaaflarını burada belirtmek istiyorum. Bu kayıtlar resmî
kayıtlardır, dikkatlerinize sunuyorum. Zaman zaman bireysel boyutta da olsa
emniyet kayıtlarıdır bunlar:
"Soruşturmalar
neticesinde işkence ve kötü muameleden dolayı personelimiz kusurlu
bulunabilmektedir. Bunların sebepleri şunlardır:
1- Olayların bir an önce
aydınlatılması yönünde yönetici baskısı.
2- Kamuoyu baskısı.
3- Ceza infaz kurumlarına
ve adalet mekanizmasının işleyişine olan güvensizlik.
Düşünebiliyor musunuz,
emniyet güçlerimiz adalet mekanizmasına hiçbir şekilde güvenmiyormuş.
4- Teknolojik
yetersizlik.
5- İş yoğunluğu.
6- Çalışma...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Torun,
toparlarsanız memnun olurum.
CAVİT TORUN (Devamla) -
Efendim, 15 madde var; bunları saymam belki zaman alacak. Ben onları
bırakıyorum bir tarafa; fakat, iki önemli uygulamayı, yani, zaaf teşkil eden
iki önemli uygulamayı ve insan hakları ihlalini gündeminize getirmek istiyorum.
Birinci olay: 20 Kasım
2002 tarihinde Sıddık Kaya isimli bir şahıs Varto İlçesinde kayboluyor. Bu
şahsın kaybolmasıyla ilgili olarak Assubay Celal Şan isimli kişiden ciddî
manada şüphe edilmektedir. Aile yapmış olduğu araştırma ve incelemeler
neticesinde, assubayın bu şahsı aradığını; şahsın, eşyalarını, birtakım özel
belgelerini evde bırakarak assubayın yanına gittiğini; ama, bir daha evine
dönmediğini ifade etmiş bulunmaktadır. Şahıs, halen kayıptır. Çok yakın bir
süre içerisinde meydana gelen bu olayın araştırılması ve incelenmesi çok büyük
önem taşımaktadır.
Diğer bir olay, Şırnak
İlinde gerçekleşmiştir. 11.12.2002 günü meydana gelen olayda, Hüsnü Uğur isimli
şahıs ele geçirilebilmek için evine baskın düzenlenmiş; yapılan baskın
sonucunda, ev eşyaları yerle bir edilmiş; şahıs ve ailesi yoğun cebrî muameleye
maruz bırakılmış; şahıs ellerinde olduğu halde, ailenin diğer fertleri de
işkence ve kötü muameleye maruz kalmış olduklarını beyan etmişlerdir.
Sayın Başbakanımızın
Grubumuzda yaptığı konuşmada "biz, insan hakları, özgürlükler ve demokrasi
için adımlar atar iken, bunu, başkaları bizden istediği için değil, halkımız,
milletimiz için ve bunlara layık olduğumuz için kararlılık gösteriyoruz"
demiştir.
Geçmiş dönemlerde bu
kararlılık gösterilebilseydi, dün Kopenhag'da aldığımız ve bana göre inanılmaz
büyük başarılı kararlardan daha iyisini alma imkânımız olacaktı.
Sayın Bakanımız Ertuğrul
Yalçınbayır'ın "karakollardaki gözaltını gözaltına alacağız" beyanı
ve her sanığın gözaltına alınır alınmaz barolar ve diğer ilgililerle temas
sağlanacağı düşüncesi, onurlu bir insan hakkı savunuculuğunun güzel bir
örneğini oluşturmuştur. Kendilerine teşekkür ediyorum.
Çıkarılan yasalar ve
alınacak kararlar çok önemlidir. Ancak, uygulamalar, bizim bu konudaki cesur
girişimlerimizin aynası olacaktır. Her türlü insan hakkını savunmak ve yasal
çerçevesi içerisinde bu hakları hayata geçirmek, bu Meclisin onur borcudur.
Sayın Prof. Dr. Ali
Coşkun Bey üstadımızın dediği gibi, cebanet (korkaklık) bize göre değil. İnsan
onuruna saygı gösterildiği, insanın mükerrem bir varlık olarak layık olduğu
yere yüceltildiği daha iyi günlerde buluşmak üzere hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Torun.
Hükümet adına, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Yalçınbayır cevap verecektir.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Diyarbakır Milletvekili meslektaşım Cavit Torun'un konuşmasına
cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi, sevgi, saygı, barış,
mutluluk dileklerimle selamlıyorum.
Bilindiği gibi, 10 Aralık
Dünya İnsan Hakları Günü. Dünya İnsan Hakları Günü, uluslararası barış ve
güvenliği korumak, insancıl nitelikli sorunları çözmek... Bu amaçla kurulmuş,
dünyada daha büyük bir birliği ve barışı sağlamak amacıyla kurulmuş olan
Birleşmiş Milletlerin kurulması sürecinde, 10 Aralık 1948'de kabul edilen İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesinin kabul günü.
İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesiyle, insan haklarının ülkelerin içişlerini ilgilendiren bir konu
olmadığı ve insanlığın ortak sorunu olduğu ifade edilmiştir. İnsan hakları,
gerçekten, sadece o yeri, o yöreyi, o bölgeyi, o ulusu, o uluslararası bölgeyi
değil, tüm insanlığı ilgilendiren bir konudur. İnsan haklarıyla ilgili günün
kutlanmasında sadece insan hakları ihlallerine vurgu yapılması, bunun bir
sevinç ve barış ortamı içerisinde kutlanmaması dikkat çekici bir husustur.
İnsanların böyle bir günü sevinç içerisinde, barış içerisinde kutlaması
gerekirken, aksi davranışlar, kınamalar, şüphesiz ki insan hakları ihlalleriyle
ilgili ciddî eleştirileri beraberinde getirmektedir. Bu, Türkiye için de
böyledir; Türkiye'de insan hakları denilince, hemen akla ihlaller gelmektedir.
Gerçekten, Türkiye'de insan hakları ihlalleri olmaktadır.
Bu, kurumsallaşmış
değildir; bireyseldir; ama, ihmallerin boyutu, bu bireysellik hususundaki
tereddütleri de beraberinde getirmektedir. İnsan haklarıyla ilgili mücadele,
sadece devletin kurumlarına bırakılacak bir mücadele değildir. Onun yanı sıra,
sivil toplum örgütlerinin ve diğer kurumların birlikte yapacağı bir
mücadeledir.
Biz, İnsan Haklarından
Sorumlu Devlet Bakanlığı olarak, insan haklarının korunmasını ve
geliştirilmesini sağlamak, insan haklarının kurumsallaştırılması için gerekli
önlemleri oluşturmak, ulusal ve uluslararası düzeyde insan hakları alanındaki
gelişmeleri izlemek, kamuoyunu ve yetkilileri bilgilendirmek, insan hakları
konusunda koordinasyonu sağlamak, eğitim önerileri hazırlamak ve yapılacak
eğitime yardımcı olmak, insan hakları ihlallerini belirlemek ve çözüm
önerilerinde bulunmak üzere kurulmuş bulunuyoruz.
Bakanlığın yerine
getirmekle yükümlü olduğu bu konular, öncelikle, Adalet, İçişleri, Dışişleri
gibi bakanlıklarla sıkı bir işbirliğini gerektirmektedir; ancak, bunlar yetmez.
Sivil toplum örgütleriyle işbirliği gerekir; kamu kurumu niteliğindeki meslek
odalarıyla işbirliği gerekir, hatta bunlarla işbirliği, devletin kurumlarıyla
olan işbirliğinden daha da önemlidir. Onların gönüllü katılımlarıdır ki,
onların araştırıcı, eleştirici gözlemleridir ki, önerileridir ki, bizi zaman
zaman sarsacaktır; ancak, bu sarsıntı içinde gerçekten zaman zaman kabul
edilemez boyutta işkenceler görülmektedir, insan hakları ihlalleri olmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
arkadaşımız genellikle işkenceyle ilgili konuştu. İnsan haklarıyla ilgili
kuralların kabul edilmesi yetmiyor, insan haklarının kayden tanınması yetmiyor,
onların fiilen uygulanması önemli.
Bakın, çevreyle ilgili,
çevre hakkını güvence altına alan 415 kanunda hükümler var. Özel kanunlar var,
bazı kanunlarda hükümler var, binlerce idarî tasarruf var; yönetmeliği, tüzüğü,
talimatı... Türkiye'de çevre hakkının vardığı boyutu gelin görün. 415 kanun,
onbinlerce maddeyle bunlar güvence altına alınmış; ancak, biz, sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yaşadığımızı söyleyebilir miyiz? Bunun nedeni sadece
mevzuat eksikliği midir? Uygulamadan kaynaklanan eksiklikler... Bunların
izlenmesi, takibi, sorumlular hakkında gerekli işlemlerin yapılması, bir
eğitim, bir kültür meselesi. Bu topyekûn bir mücadeleyi gerektirmektedir. Bu
herhangi bir siyasî partinin başarısı, başarısızlığı anlamında da değildir,
toplam kalitenin bir ürünüdür.
Değerli milletvekilleri,
işkenceye ilişkin uluslararası düzenlemelere biz imza attık, bunların birçoğunu
kendi iç hukukumuza uyarladık; ancak, yeterli bir mesafe kat ettiğimizi
söyleyebilmek zordur. Anayasamızın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin,
insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu ve
ayrıca 14 üncü maddede yapılan son değişiklikle insan haklarına dayanan
demokratik ve laik cumhuriyet olduğu belirtilmektedir ve 17 nci maddede de
"kimseye işkence ve eziyet yapılamaz" hükmü yer almaktadır. Biz,
uluslararası denetimi kabul ettik. Bu denetimden alınmamak gerekir. Bizim de,
başka ülkelerdeki insan hakları ihlallerini izlemeyle ilgili irademiz ve
çalışmalarımız daha fazla olmalıdır. Son yapılan değişikliklerle, 243 ve 245
inci maddelerdeki işkence ve kötü muamele için öngörülen ceza miktarları 4771
sayılı Kanunla, 26.8.1999 tarihli yasa değişikliğiyle artırılmıştır. Ayrıca,
Haziran 1999'da, yakalama, gözaltına alma ve ifade alma yönetmeliğinin eksiksiz
uygulanması için Başbakanlık genelgesi yayımlanmıştır. Devlet Memurları
Kanununda yapılan son değişiklikle, işkence suçunu işleyerek Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararı sonucunda devletimizin tazminat ödemesine neden olan
kamu görevlilerine rücu imkânı tanınmıştır. Bundan önce de rücuu genel
hükümleri itibariyle kabul eden kurallara rağmen, bugüne kadar nedense rücu
edilmemiştir. Bundan sonra, sadece bu konuda değil diğer konularda da zarara
sebebiyet veren kamu görevlilerine rücu edileceğinin bilinmesini önemle arz
ederim.
Ayrıca, son yapılan
değişikliklerle işkence hususunda hem yasal düzenlemeler bakımından ilerleme
kaydedilmiş hem de idarî işlemler bakımından alınacak önlemler özel olarak
ifade edilmiştir. Kararlılık vardır; bu
kararlılık, sadece hükümetin değil, aynı zamanda toplumun da kararlılığıdır.
Bizim denetime açık olmamız, kamu kurumlarının denetlenebilir olması önemli
hadisedir.
Ümit ediyoruz ki,
elbirliğiyle insan hakları ihlallerini ortadan kaldırırız; en azından
azaltırız. Sivil toplum örgütlerinin yanındayız; onlarla birlikte çalışmaya
hazırız. Kamu kurumlarının bu konudaki bizim irademizi bilmelerini özellikle
istiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
ayrıca, yasal düzenlemeler olarak da birtakım çalışmalarımız sürmektedir.
Sözleşmeler paketi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelecektir.
Birleşmiş Milletler Medenî ve Siyasal Haklar Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Avrupa Sınır Ötesi Televizyon
Sözleşmesini değiştiren Protokol, Yolsuzluklara Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi ve
yine, özel hukuk sözleşmeleri ve benzer sözleşmeler Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine ivedi olarak getirilecektir. Bir yıl içinde yapılacak olan
yasal düzenlemelerle ilgili çalışmalarımız, en kısa zamanda takdim edilecektir.
Bir daha teyit etmek
istiyoruz: İşkence, insanlık suçudur. İşkencede affı, bu Meclis kabul
etmemiştir. Geçen dönem, af kanunu diye bilinen erteleme kanununda, işkence
kapsamdışı bırakılmıştır. İşkencede, biz, ceza zamanaşımının ve dava
zamanaşımının olmaması neticesini doğuracak idarî tedbirleri ve yasal
düzenlemeleri de elbirliğiyle yapıyoruz. Bu irade, ülkenin -tekrar ediyorum-
elbirliğiyle koyduğu bir iradedir.
İnsan haklarını, eleştiri
günü, kınama günü olmaktan daha ziyade, bir barış günü, bir sevgi günü olarak
kabul edeceğimiz yıllarda hep birlikte buluşacağız ve gün, bu gündür. İnsan
hakları ihlalleri karşısında, insan haklarının her zaman, herkese karşı, her
yerde kayden ve fiilen tanınması ve gecikmeksizin ve hemen, şimdi, insan
hakları, bizim ve tüm Türkiye'nin sloganıdır, idealidir.
Bu duygularla, hepinize
sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Efendim
gündemdışı konuşmayı Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ertuğrul
Yalçınbayır cevaplandırmıştır.
Teşekkür ediyoruz Sayın
Bakan.
Şimdi, gündemdışı ikinci söz
isteği, fındık ve fındık üreticilerinin sorunları konusunda Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nindir
Buyurun Sayın Hamzaçebi,
süreniz 5 dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
2. – Trabzon Milletvekili Mehmet Âkif Hamzaçebi’nin, fındık
üreticilerinin sorunlarına ve uygulanması gereken politikalara ilişkin
gündemdışı konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fındıkta yaşanan sorunlar
hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce Genel
Kurulun siz değerli üyelerini ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye, dünyanın en büyük fındık üreticisi ve ihracatçısıdır.
Dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 80'i Türkiye tarafından
gerçekleştirilmektedir ve üretimin yine yüzde 80'e yakın kısmı ihraç
edilmektedir; ancak, yıllardan beri fındıkta tutarlı politikaların
oluşturulamaması nedeniyle, Türkiye, üretim ve ihracattaki bu avantajını
maalesef, iyi kullanamamıştır.
Türkiye'nin yıllık fındık
üretimi, ortalama 650 000 tondur. Bu üretim, iklim şartlarına göre tabiî ki, değişebilmektedir. Örneğin, geçen yıl
700 000 ton civarında gerçekleşen üretim, bu yıl 600 000 ton civarında
gerçekleşecektir. Bu üretimin yüzde 10'u iç piyasada tüketilmekte ve yaklaşık
500 000 tonluk bir miktarda da ihraç edilmektedir. Bu rakamlara göre, Türkiye,
fındıkta her yıl 100 000 ilâ 150 000 ton civarında bir ürünü stoklarında tutmak
zorunda kalmaktadır. Fındık mevsimi her sene ağustosta başlar, fındık fiyatı da
genellikle üretim başlamadan ilan edilmiş olur; yani, ağustos ayı geçmeden ilan
edilmiş olur; ancak, bu yıl, fındık fiyatı, hükümet tarafından bir hayli geç
açıklandı ve bu geç açıklama nedeniyle, piyasalarda bir belirsizlik oluştu;
üretici, ne yapacağını bilemez bir durumdaydı.
Kısa bir hatırlatma
yapmak istiyorum; fındık fiyatı, hatırlayacaksınız, 26 Eylülde, hükümet
tarafından 1 615 000 lira olarak açıklanmıştır. Ancak, bu fiyat belirlenene
kadar, üretici, çok daha düşük fiyatlardan, hatta 1 200 000 liraya kadar düşen
fiyatlardan veya bu fiyat açıklamasından sonra da, yine farklı fiyatlardan
ürününü çoktan piyasaya sunmuştu, satmıştı.
Fındık, Türk ekonomisinin
çok önemli bir tarımsal ürünü; 600 000 000 dolarlık ihracat geliri sağlıyor. Bu
yönüyle, Doğu Karadeniz ekonomisinin de çok önemli bir ürünü; fındıkta
belirlenen fiyat, Doğu Karadeniz ekonomisini çok yakından ilgilendirmektedir.
Fındık fiyatı, bu seçimde, âdeta, açık artırmaya çıktı; partiler, iktidar
olduklarında fındığa verecekleri fiyatları seçim meydanlarında açıkladılar.
Böyle bir ortamda, Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Genel Başkanı, o zaman 1
615 000 lira olarak ilan edilmiş fındık fiyatının 2 000 000 lira olması
gerektiğini söyledi; yani, bunun anlamı, hükümet kurulduğu takdirde, hükümet
olurlarsa, fındık fiyatının 2 000 000 lira olması yönünde düzenlemelerin
yapılacağıdır. Gerçekte tarım politikaları doğru kurulabilmiş olsaydı, fındığın
fiyatı çok daha yukarıda bir yerde teşekkül ederdi; ancak, bu, tabiî ki, ayrı
bir konu. Şimdi, hükümet olduktan sonra yapılması gereken nedir: Fındık
fiyatını 2 000 000 liraya çıkaran düzenlemeyi yapmaktır; yani, üreticinin eline
2 000 000 lira geçecek şekilde fındık fiyatının düzenlenmesidir. Henüz, bu ana
kadar, konuya ilişkin bir düzenleme görmedik; ancak, basından, konuya ilişkin
bir kararname hazırlandığını öğrenmiş bulunuyorum. Kararnamenin içeriği, tabiî
ki, kararname çıkmadığı için belli değil; ancak, basına yansıyan haberlerden 2
000 000 lira olarak düşünülen fiyatın, fındığını henüz satmamış olan kişilere
uygulanacağını öğreniyoruz. Bunun doğru olabileceğine ihtimal vermek
istemiyorum. Hazırlanan kararname böyle ise bir kere üreticiler arasında bir
ayırım yapılmış olacaktır. Devlet, üreticisi arasında ayırım yapmaz. Seçim
meydanlarında böyle bir ayırım yapılacağı ifade edilmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın
lütfen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Peki; Sayın Başkan bitiriyorum.
Bu yıl üretilen fındıkta
durum nedir. Üretimin yaklaşık yüzde 70'i pazara inmiştir, yani satılmıştır.
Fındık üretimi yapan ailelerin yaklaşık yüzde 84'ünün fındık arazisi 10 dönümün
altındadır ve asıl ihtiyaç sahibi olan bu kesim, bu üretici kesim fındığını
çoktan satmıştır. Bu durumda 2 000 000 liralık fiyatın sadece fındığını
satmamış olanlara uygulanacak olması, ekonomik olarak durumu nispeten iyi olan
az sayıdaki üretici ile sayıları çok çok az olan stokçuya yarayacaktır, bu
nedenle, bu fiyatın fındığını elinden çıkarmış olana da mutlaka uygulanması
gerekir. Devlet, vatandaşına adil ve eşit davranmak zorundadır. Eğer lehine
uygulama yapılacak bir kesim var ise, bu, ihtiyaç sahibi olup, fındığını çoktan
elinden çıkarmış olan üreticidir. Üreticiyi bir kenara bırakıp, sadece stokçu
için bir kararname çıkarılabileceğine ihtimal vermek istemiyorum. Üretici
fındığını satmış olduğu için kendisine bu fiyatın veya fiyat farkının nasıl
ödeneceği sorusu akla gelebilir, bunun çözümü kolaydır. Her üreticinin fındık
üretimi yaptığı alan bellidir, ürettiği fındık miktarı bellidir, buna göre
kilogramda 2 000 000 liraya ulaşacak şekilde bir prim ödemesi yoluyla
üreticinin bu sorunu çözülebilir. Böyle bir uygulamayla ihracatın da olumsuz
etkilenmemesi sağlanmış olur.
Şu anda fiyat konusunda
yaşanan bu kargaşa, ihracatı kilitlemiştir. Geçen yılki ihracat 520 000 tondur.
Bu yıl ülke ihracat hedefi, programda 31 milyar dolar iken, 35 milyar dolara
gittiğini görüyoruz. İhracatta ülke genelinde böyle bir hedef yakalarken,
fındıkta ihracat rakamının düşecek olmasını beklemek, böyle bir ihtimali
beklemek, doğrusu, son derece üzüntü verici.
Fındıkta bugüne kadar
zorlukla yakalamış olduğumuz, elde etmiş olduğumuz dışpazarları kimseye
kaptırma lüksümüz yoktur.
Üreticiye verilen
sözlerin tutulmasını bekliyoruz. Fındığını satmış olan üretici mutlaka
desteklenmelidir.
Artan ihracat içinde
fındık ihracatının payının da mutlaka artması gerekir. Uygulanacak politikalar,
bir yandan üreticiyi desteklerken, bir yandan da mutlaka ihracatı teşvik edici
nitelikte olmalıdır. Fındıkla ilgili politikalar bu şekilde düzenlenmelidir.
Sözlerimi burada
bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Efendim, hükümet bu
konuda cevap verecek mi? Vermeyeceği görülüyor.
Şimdi, gündemdışı üçüncü
sözü isteyen sayın milletvekilimize söz vereceğim.
Türk Tanıtma Fonundan
Denizlispor Kulübüne destek verilmesi konusunda, Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan söz istemiştir.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa) - Sayın Kandoğan, Beşiktaş'ı da ilave edin ona.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kandoğan.
Süreniz 5 dakika.
3. – Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın, UEFA Kupasında
dördüncü tura yükselmesi nedeniyle Denizlispor Kulübüne Türk Tanıtma Fonundan
maddî destek sağlanması gerektiğine ilişkin gündemdışı konuşması
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Denizlisporun UEFA Kupasında
dördüncü tura yükselmesi nedeniyle Türk Tanıtma Fonundan Denizlispora maddî
yardımda bulunulması düşüncesiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Meclisin değerli üyelerini saygı ve hürmetle selamlıyorum.
12 Aralık 2002 tarihi,
Türkiye için ve Türk Milleti için son derece önemli bir tarihti. 1960'lı
yıllardan beri girmek için mücadele ettiğimiz Avrupa Birliğine aday ülke olma
yolunda, 12 Aralıkta Kopenhag'dan çıkacak olan karara kilitlenen ülkemiz,
buradan müjdeli bir haber beklemekteydi; ancak, Türkiye'nin hakkı olan adaylık
görüşmesiyle ilgili kararın olumsuz bir şekilde çıkması, Türk Milletini
derinden yaralamış ve üzmüştür. Tarihî bir fırsat kaçırılmıştır.
Yine, 12 Aralık 2002
tarihî, Türkiye için son derece önemli bir tarihti; çünkü, 2008 yılında
yapılacak olan Avrupa Futbol Şampiyonası için, Yunanistan ve Türkiye, ev
sahipliği yapma konusunda birlikte hareket etme kararı almıştı; ancak, dün,
Cenevre'de, UEFA İcra Kurulu tarafından yapılan toplantıda, maalesef bu tarihî
fırsat da kaçırılmış, dünya barışına ve Türk-Yunan dostluğuna büyük hizmette
bulunacak olan Euro 2008 ev sahipliği, İsviçre ve Avusturya'ya verilmiştir. Bu
tarihî fırsatların kaçırılması, bu tarihî kararların altına imza atanları tarih
önünde mutlaka yargılayacak ve yıllar sonra bu kararın altına imza atanlar, bu
kararın yanlışlığı altında ezileceklerdir.
Ancak, dün akşam,
Fransa'dan ve Ukrayna'dan aldığımız iki sevinçli haber, bu üzüntümüzü bir nebze
olsun hafifletti. Yüzüncü kuruluş yıldönümünü kutlayacak olan Beşiktaş'ın ve
Türkiye'de ilk defa bir Anadolu kulübünün dördüncü tura yükselmesi karşısında,
Türk Milleti büyük bir sevinç ve mutluluk yaşadı. Özellikle Denizlisporun, bir
Anadolu kulübü olarak ilk defa dördüncü tura yükselmesi, Denizli halkı ve Türk
Milleti tarafından gözyaşlarıyla karşılandı. Denizli ve Denizlispor, her zaman
ilklere imza atan bir şehir ve kulüp olmuştur; çünkü, Türkiye'de, tel örgüsü
olmayan tek stat Denizli stadıdır.
O bakımdan, ben, Denizli
halkının bu centilmenliğini ve duyarlılığını, buradan, huzurlarınızda kutlamak
istiyorum ve bu özelliğinden dolayı, Millî Olimpiyat Komitesi tarafından fair
play ödülüyle ödüllendirilmiştir Denizli seyircisi.
Denizli, yine, nevi
şahsına münhasır ekonomik kalkınmasıyla, dünya üzerinde bir ilke imza atan tek
şehir olma özelliğine de sahiptir; çünkü, devlet katkısı olmadan ekonomik
bakımdan müthiş bir atak yapan ve bugün için Türkiye ihracatının yaklaşık yüzde
10'unu tek başına karşılayan Denizli'de üretilen ürünlerin dünyanın en modern
ve gelişmiş ülkelerinin vitrinlerini süslemesi, yine, Denizlililer olarak
bizleri son derece onore etmektedir.
Biz, Denizli olarak,
devlete yaptığımız bu olumlu katkıların karşılığını, maalesef, bugüne kadar
alamamış bir şehiriz. Özellikle, 2001 yılında Denizli'nin, Türk ekonomisine
katkısı 5 inci sırada olmasına rağmen, devlet hizmetlerinden almış olduğu
katkı, maalesef, 49 uncu sıradadır. Son altı yılda, Denizli halkının ve
hayırsever işadamlarının Denizli'ye kazandırdığı okul sayısı 100'dür. Yine,
Türkiye'nin hiçbir iline nasip olmayacak olan bu hayırsever vatandaşların
yapmış olduğu katkı, Denizli halkının ve Denizlililerin, ülkesini ve milletini
ne kadar çok sevdiğini çok açık ve net bir şekilde göstermektedir. İşte, dün
akşam, futbol takımımızın da, dar ve çok sınırlı bir kadroya sahip olmasına
rağmen, Fransa şampiyonu olan bir takımı yenerek elemesi son derece önemlidir.
Ne gariptir ki, Fransa Devlet Başkanı, Türkiye'nin Avrupa Birliğine girme
konusunda olumsuz tavır içerisinde olduğu...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın
lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)-
... ve o bildirinin altına imza atmaya hazırlandığı bir anda, Türkiyemizin
güzide futbol kulübü Denizlispor, Fransa'nın lig şampiyonunu yenerek dördüncü
tura yükselmiştir. (Alkışlar)
Yine, daha önceki turda,
Fransa kupa şampiyonunu elemiş bir takım. İşte, bu sebeple, Türkiyemizi tanıtma
konusunda bu olumlu katkılarından dolayı, Türk Tanıtma Fonundan, Sayın
Bakanımızın delaletleri ve yardımlarıyla Denizlispor Kulübüne yapılacak maddî
yardım, Denizlisporu, inşallah, bu kupada, Beşiktaş'la final oynamaya kadar
götürecektir. (Alkışlar)
Bu duygu ve düşüncelerle,
Yüce Heyetinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Kandoğan.
Hükümetin bir söz isteği
var mı efendim? Yok.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
2 adet Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve
Meclıs Araştirmasi Önergelerı
1.- Konya
Milletvekili Özkan Öksüz ve 22 arkadaşının, Tuz Gölündeki kirlenmenin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/5)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin en önemli tuz
yataklarından biri olan Tuz Gölü, Konya ve Aksaray İlleri ile çevredeki
ilçelerin evsel atıkları nedeniyle sürekli kirlenmektedir. Göldeki kirlenme son
yıllarda tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Tuz Gölündeki kirlenmenin boyutları,
elde edilen tuza ve insan sağlığına etkileri ve alınacak önlemlerin tespiti
amacıyla, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 üncü maddesi uyarınca araştırma
önergesi hazırlamış bulunmaktayız.
Gereğini arz eder,
saygılar sunarız. 10.12.2002
1- Özkan Öksüz (Konya)
2- Halil Ürün (Konya)
3- Hasan Angı (Konya)
4- Kerim Özkul (Konya)
5- Alaattin Büyükkaya (İstanbul)
6- Hasan Kara (Kilis)
7- Muharrem Candan (Konya)
8- Mehmet Kılıç (Konya)
9- Orhan Erdem (Konya)
10- Abdullah Çetinkaya (Konya)
11- Abdullah Torun (Adana)
12- Ahmet Büyükakkaşlar (Konya)
13- Azmi Ateş (İstanbul)
14- Şükrü Ayalan (Tokat)
15- Ahmet Yaşar (Aksaray)
16- Mustafa Nuri Akbulut (Erzurum)
17- Avni Doğan (Kahramanmaraş)
18- Ali Küçükaydın (Adana)
19. Burhan Kılıç (Antalya)
20. Ramazan Can (Kırıkkale)
21. Remziye Öztoprak (Ankara)
22. Faruk Koca (Ankara)
23. Eyyüp Sanay (Ankara)
Gerekçe:
Kimya sanayiinin ana
hammaddelerinden birisini oluşturan tuz, tarımda, tıpta, ulaşımda
(konservecilik, dericilik, kozmetik, gübre gibi) küçük sanayide, (çeliğe
sertlik verilmesi, emaye yapımı, cam, soda ve soğutma gibi) büyük sanayide
sodyum hidroksit üretiminde, sodyum üretiminde, sodyum sülfat üretiminde kullanılmaktadır.
Bu nedenle tuzun önemi her geçen gün artmaktadır.
Ülkemizde ham tuz
ihtiyacının yüzde 55'i Tuz Gölünden karşılanmaktadır. Tuz Gölü, 211 000 000 ton
rezerviyle dünyada tuz üretiminde ikinci en büyük kaynaktır. Bu nedenle, tuz
üretimi bakımından son derece önemli tabiî kaynak olan Tuz Gölünün olmadığı
Anadoluyu düşünmek mümkün değildir. Dünyada Tuz Gölü gibi bir göl, sadece
Amerika'da bulunmaktadır.
Ülkemiz ve Konya İlimiz
için çok değerli olan Tuz Gölü, son yıllarda çok hızlı bir şekilde kirlenmektedir.
Uzmanlar, kirlenme böyle devam ederse on onbeş yıl içinde Tuz Gölünün yok
olacağını belirtmektedirler.
1960'lı yıllarda Beyşehir
yöresinin tarımsal alanlarının sulanması amacıyla sulama kanallarının yapılması
ve 1973 yılında bu kanalların Tuz Gölüne bağlanması ile Tuz Gölünde kirlenme
başlamıştır; çünkü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce 1974 yılında açılan ana
tahliye kanalına, sonradan, Konya İlinin evsel ve endüstriyel nitelikli atık
suları arıtılmadan deşarj edilmektedir. Ayrıca, Aksaray ile birlikte
Cihanbeyli, İnlice, Beyşehir, Bozkır ve Şereflikoçhisar gibi ilçelerin
kanalizasyonları da Tuz Gölüne dökülmektedir. Bunun sonucunda göldeki kirlenme
artmış ve tuz üretimi her geçen gün azalmıştır.
Tuz Gölünün yok olması,
geçimini bu gölden sağlayan 5 000 insanın da işsiz kalması demektir; çünkü,
Şereflikoçhisar ve Cihanbeyli İlçelerinin ekonomileri tamamen tuza
dayanmaktadır.
Tuz Gölüne
kanalizasyonlar kanalıyla, 1992 yılı verilerine göre, 1 949 ton deterjan, 90
000 ton yağ ve gres, 1 500 ton organik madde, 28 ton nitrat, 18 000 ton sülfat,
276 kilo cıva karışmaktadır. Ayrıca, yıllık 200 000 ton çamur akmaktadır. Tuz
Gölüne boşalan evsel ve endüstriyel atıklar ve su dengesindeki bozulmalar
nedeniyle gölün havzası her geçen yıl daralmakta ve tuz tabakasının altında
âdeta bir bataklık oluşmaktadır.
Tuz Gölünde mevcut
kirliliğin giderilmesi ve Tuz Gölünün korunmasıyla ilgili olarak "Tuz Gölü
Entegre Projesi" hazırlanmış ise de, gerekli dışkaynağın çok geç
bulunması, projeyi yürütecek ve ihale edecek makamın değişmesi ve uzayan
bürokratik işlemler nedeniyle proje bir türlü hayata geçirilememiştir. Tuz Gölü
hızla kirlenmeye devam etmektedir. Kirlenme bir an önce durdurulamazsa,
ülkemizin en önemli tuz kaynakları yok olacaktır. Tuz Gölü kokmaktadır. Haliyle
tuz kokmaktadır. Bir an önce bunun önlenmesi gerekmektedir.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, 2 nci önergeyi
okutuyorum:
2.– Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 24
arkadaşının, Ergene Nehrindeki kirliliğin ve çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/6)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kırklareli, Edirne ve
Tekirdağ İllerini içine alan Trakya Bölgemizi sosyoekonomik yönden etkileyen
Ergene Nehri ve Havzasının kirliliğinin ve çevreye verdiği olumsuz etkilerinin
araştırılıp, çözüm için gereken acil tedbirlerin alınması amacıyla, Anayasanın
98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 12.12.2002
1. Ahmet Gökhan Sarıçam (Kırklareli)
2. Ahmet Kambur (Tekirdağ)
3. İbrahim Köşdere (Çanakkale)
4. Zeynep Karahan Uslu (İstanbul)
5. Mehmet Elkatmış (Nevşehir)
6. Tevfik Ziyaeddin
Akbulut (Tekirdağ)
7. Hacı Biner (Van)
8. Muzaffer Külcü (Çorum)
9. Şemsettin Murat (Elazığ)
10. Hamza Albayrak (Amasya)
11. Yahya Baş (İstanbul)
12. Recep Koral (İstanbul)
13. Nusret Bayraktar (İstanbul)
14. Alaattin Büyükkaya (İstanbul)
15. Mehmet Çiçek (Yozgat)
16. Cavit Torun (Diyarbakır)
17. İrfan Riza Yazıcıoğlu
(Diyarbakır)
18. Cevdet Erdöl (Trabzon)
19. Ali İhsan Merdanoğlu (Diyarbakır)
20. Faruk Nafiz Özak (Trabzon)
21. Mustafa Cumur (Trabzon)
22. Aydın Dumanoğlu (Trabzon)
23. Mustafa Dündar (Bursa)
24. Ali Ayağ (Edirne)
25. Sedat Kızılcıklı (Bursa)
Gerekçe:
Bilindiği üzere, Ergene
Nehri, Trakya Bölgesinin kuzeyinde Istranca Dağlarındaki kaynaklardan doğan,
194 kilometre uzunluğunda, 10 730 metrekare drenaj alanına sahip, 16 ana kolu
olan, Trakya Bölgesinin can damarı konumunda bir akarsudur.
Ergene Nehri havzası,
ayrıca, Kırklareli'nin Lüleburgaz, Babaeski, Vize, Pınarhisar, Pehlivanköy ve
Kofçaz, Tekirdağ'ın Çorlu, Çerkezköy, Malkara, Hayrabolu, Saray ve Muratlı,
Edirne'nin Uzunköprü, Yeniköy, Havsa, Süloğlu, Meriç gibi son derece yoğun bir
yerleşimin bulunduğu ilçeleri ve bu ilçelere bağlı diğer yerleşim yerlerini
içine almaktadır.
Ergene Nehri, ayrıca,
Trakya Bölgesinde çiftçilerimizin yaklaşık olarak 300 000 dekarlık 1, 2 ve 3
üncü sınıf önemli tarım alanlarının beslendiği en önemli akarsudur.
Diğer taraftan, Ergene
Nehri, uluslararası su niteliğinde olan Meriç Nehrinin en önemli kolu
durumundadır.
Yukarıda açıklandığı
kadarıyla, ülkemiz ve özellikle Trakya Bölgemizde gerek çevresel gerekse
sosyoekonomik açıdan son derece önemli bir yer işgal eden Ergene Nehri ve
havzasının doğal dengesinin korunması son derece hayatî bir öneme sahiptir.
Ancak, bugüne kadar,
Ergene Nehri, sanayi atıkları, evsel atık sular, uygun olarak yapılmayan
tarımsal gübreleme nedeniyle hızla kirlenmekte, havza içerisindeki bitki
türleri azalmakta, canlı türleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya
kalmaktadır.
Ayrıca, Istranca
Dağlarında dünyada ender görülen Langos Ormanları, havza güneyinde yer alan
sulak alanlardan Gala Gölü gibi birçok değerli ekosistem de bu kirlilikten
etkilenecektir.
Bu kirlenmenin doğal
sonucu olarak tarımsal ürün deseni ve miktarı günden güne azalmakta, verim
düşmekte, kimyasal atıklar besin zinciri içerisinde öncelikle tarım ürünlerine,
bölgede beslenen hayvanlara ve sonuç olarak da insanlarımızın sağlık
problemleriyle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır.
Trakya Üniversitesi ve
DSİ'nin yaptığı incelemeler sonucunda, mevcutta 132 200 dekar tarım alanının
kirlilikten etkilendiği ve sulama yapılamadığı ve halen işletmede olan DSİ
sulamalarından Altınyazı-Karasaz, Sultanköy, Karpuzlu sulamalarının da bu
kirlilikten etkilenerek, bölgede yaklaşık 700 000 dekar arazinin bu kirliliğin
etkisi altında kalacağı neticesi ortaya çıkmıştır.
Ülkemiz tarım ürünleri
içerisinde çeltik, ayçiçeği, pirinç, buğday, soğan, şekerpancarı, arpa, üzüm ve
fasulyenin Türkiye verim ortalamasının üstünde üretildiği bu önemli havzanın
böylesine duyarsız bir şekilde kirletilerek gerek ülke ekonomisi gerekse bölge
ekonomisinin sekteye uğratılması kabul edilemez bir sonuçtur.
Bölgede bugüne kadar
sanayi alanları ile tarım alanlarının birbirlerinden ayrılmaması, sanayi
tesislerinin gerekli çevresel önlemleri almadan atıklarını doğrudan havzaya
boşaltması, bölgedeki yerleşim alanlarının kanalizasyon sistemlerinin hiçbir
önlem alınmadan Ergene Nehrine akıtılması, yaşanan çevre felaketini gün
geçtikçe arttırmakta ve ileride telafisi mümkün olmayacak sonuçlara gidilmesini
hızlandırmaktadır.
Trakya Bölgesinin,
nedenleri bilinen bu çevre felaketinden bir an önce kurtarılması, ileride
oluşacak sosyoekonomik problemlerin bir an önce önlenmesi ve sürdürülebilir
kalkınma anlayışı içerisinde Ergene Havzasının master planının bir an önce
hazırlanması bir zorunluluktur.
Bölgede bugüne kadar
Trakya Üniversitesi, Çevre Bakanlığı, DSİ vb. çeşitli kamu kurum ve kuruşları
tarafından planlama çalışmaları ve projeler başlatılmış, ancak, birbirinden
bağımsız ve yetersiz bütçelerle yürütülen bu çalışmalar doğal olarak bir sonuca
ulaşamamıştır.
GAP Projesinde olduğu
gibi, Ergene Havzasının da bir bütün olarak ele alınması ve kurumlar arasında gerekli
koordinasyonun sağlanarak önemli çevre sorunları ve sosyoekonomik problemlerin
bir an önce çözümlenmesi yönünde gerekli adımların atılması gerekmektedir.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa
Milletvekili Faruk Çelik, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 244 Milletvekilinin;
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporunun ikinci görüşmesine
başlıyoruz.
IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. – 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1) (S. Sayısı : 2 ve 2’ye
1 inci ek) (1)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
teklifin birinci görüşmesi, malumunuz olduğu üzere, 10.12.2002 Salı günü saat
22.57'de tamamlanmıştır; böylece, aradan 48 saat geçtiği için, teklifin ikinci
görüşmesine başlıyoruz.
Bilindiği gibi, anayasa
değişiklik tekliflerinin ikinci müzakerelerinde, gerek teklifin tümü üzerinde
gerekse maddeleri üzerinde görüşme açılmamakta, yalnızca maddeler üzerinde
verilmiş değişiklik önergeleri görüşülmekte, birinci görüşmede üzerinde
değişiklik teklifi bulunmayan bir madde hakkında ikinci görüşmede önerge
verilememektedir.
Şimdi, teklifin 1 inci
maddesini okutuyorum:
2709 SAYILI TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI
MADDELERİNİN
DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1. - 7.11.1982 tarihli
ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 76 ncı maddesinin ikinci
fıkrasındaki "ideolojik veya anarşik eylemlere" ibaresi "terör
eylemlerine" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 1 inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan anayasa
değişikliğine ilişkin kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesinin sonuna
"resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırmak" ibaresinden sonra
gelmek üzere (işkence) sözcüğü eklenmiştir." İbaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Oya Araslı |
Hasan Fehmi Güneş |
Abdulkadir Ateş |
|
Ankara |
İstanbul |
Gaziantep |
|
Tuncay Ercenk |
Oğuz Oyan |
Osman Kaptan |
|
Antalya |
İzmir |
Antalya |
|
Mustafa Özyürek |
Atilla Kart |
Hüseyin Güler |
|
Mersin |
Konya |
Mersin |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önergeye Hükümet
katılıyor mu?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonun çoğunluğu yoktur.
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümetin katılmadığı önerge üzerinde, önerge sahibi olarak konuşacak mısınız
Sayın Araslı?
HASAN FEHMİ GÜNEŞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, ben konuşacağım.
BAŞKAN - Sayın Güneş
buyurun.
Süreniz 5 dakika efendim.
HASAN FEHMİ GÜNEŞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 22 nci Dönemde, ilk kez
sizlere hitap etme olanağı buldum; milletvekili olmanızdan dolayı hepinizi
kutluyor, bu şerefli görevinizde içten başarılar diliyorum.
Önergemizle, milletvekili
seçilemeyecekler arasına işkence suçu işlemiş olanları da koymak istiyoruz.
İşkence, bir suç türü olarak, bir insanlık hakkı ihlali olarak, bir mafya
eylemi aracı olarak, bir şiddet aracı olarak tanımlanabilir; ama, bundan ibaret
değildir; işkence, bir kavram olarak tanımlanırken belki vahameti fark edilmez;
ama, işkenceciye yakından baktığımız zaman ürkeriz, irkiliriz, bizden
olmadığını görürüz. İşkenceci farklı bir şeydir; işkence deyip geçemeyiz,
işkenceci deyip de geçemeyiz. Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesinin, son günlerde,
bu konuda vermiş olduğu çok önemli kararları vardır.
Değerli arkadaşlar,
işkenceci derken, ciddî bir noksanlıktan, ciddî bir aykırılıktan söz
etmekteyiz; bir aşağılık ruh halinden bahsetmekteyiz. İnsan şekline girmiş;
ama, insanlaşamamış, insan derisi içerisinde, insan kalıbı içerisinde olmuş;
ama, insan olamamış, insan ile en ilkel yaratık arasında kalmış bir yabaniden
söz etmekteyiz. İnsan sevgisinden yoksun, insan değerlerine karşı, şeref, ar,
hayâ duygularından uzak, kudurmuşluk düzeyinde, bu kavramlara düşman, iğrenç
bir saldırgandan bahsetmekteyiz. Kolayca geçiştiremeyeceğimiz bir saldırgandan,
bir ruh halinden bir kişiden söz etmekteyiz. Bir başka deyişle, henüz bıyığı
terlememiş çocuk yaştaki gençleri, filistin askısına asarak, orada gererek
onları sakat bırakmaktan zevk alan bir zalimden, kocasının gözü önünde
karısına, nişanlısının gözü önünde genç kızlara ilişen, onları kirleten bir
sapıktan, onbinlerce, çok onbinlerce insanımızın onurunu, şiddet, baskı ve
kanlı yöntemlerle kırıp, onların kişiliklerinde ömür boyu kanayacak yaralar
açan bir zalimden söz etmekteyiz; söz ettiğimiz odur.
Bir milletvekilimiz
vardı, güneydoğu illerinden seçilip gelmişti 1980 öncesinde, genç bir
arkadaşımızdı. 1980 darbesinden sonra tutukladılar. Uzunca bir süre gözaltında
ve tutuklu kaldı. Tahliye olduğunda geçmiş olsuna gittim. "Seni üzdüler
mi, sana eziyet ettiler mi" dedim "evet ağabey, ömrüm boyunca
unutamayacağım, insanlığımdan utanacağım işlemlere maruz kaldım" dedi.
"Ne yaptılar" dedim "utanırım, bunu sana anlatamam ve anlatırsam
sen çok üzülürsün" dedi.
Değerli arkadaşlar, o
milletvekilimiz, yapılan işlemin ne kadar utanç verici olduğunu anlatıyordu.
Kurallar, sadece, yasak koymak için, suçu caydırmak için değildir, bazı temel
değerleri kalıcılaştırmak içindir. Onun için, istiyoruz ki, Anayasamızda, o
aşağılık işlemleri yapanlara milletvekili olma hakkı tanınmasın. (Alkışlar)
Onun için, istiyoruz ki,
bu kutsal çatı altında onlarla birlikte oturmayalım; onun için istiyoruz ki,
milletin vekili olma şerefini onlarla paylaşmayalım; onun için istiyoruz ki, bu
şerefi onlar kanlı elleriyle bu salonda kirletemesinler. Çok şey mi
istiyoruz... Çok şey mi istiyoruz?! (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)
İktidar partisinin
değerli milletvekilleri, siz demiyor musunuz ki: "İnsanı yaşat ki, devlet
yaşasın." Eğer, siz de istiyorsanız...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim.
HASAN FEHMİ GÜNEŞ (Devamla)
- ...siz de "onlar bizimle beraber oturmasın, onlarla bu şerefi paylaşmak
istemiyoruz" diyorsanız, lütfen bu önergemizi kabul edin, lütfen buna
olumlu oy verin. Size çok yakışacaktır; hep birlikte bu şerefi 22 nci Dönemin
milletvekilleri olarak paylaşalım; güzel bir şey yapmış olacağız. (CHP
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güneş.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, önerge sahibinin açıkladığı ve
okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Verilen önergeyi kabul edenler... (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
Ellerinize ne oldu; bağladılar mı ellerinizi?! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Efendim,
lütfen... Sayın milletvekilleri, lütfen...
Kabul etmeyenler... (CHP
sıralarından alkışlar[!])
Lütfen oturalım, sayımda
zorluk çekiyoruz.
Efendim, kâtip üyelerimiz
arasında anlaşmazlık olduğundan, elektronik cihazla oylama yapacağım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Oylama için 5 dakika süre
veriyorum. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Süreyi başlatıyorum. Süre
dolduktan sonra oy pusulası almayacağım.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Önerge kabul
edilmemiştir efendim.
Sayın milletvekilleri,
çalışmalarımıza verimli bir şekilde devam edebilmemiz için, öncelikle değerli
arkadaşlarımızın yerlerini almalarını, oturmalarını rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
lütfen yerlerimizi alalım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, yerimden bir şey arz edebilir miyim efendim?
BAŞKAN - Sizin arz
edebilmeniz için, öncelikle arkadaşlarımızın yerlerine oturmaları lazım.
Sayın milletvekilleri,
lütfen...
Sayın milletvekilleri,
oylama sonucunu açıkladık. (CHP sıralarından "açıklamadınız" sesleri)
Efendim, işarî oylama
neticesini size arz ettim, şimdi açıklama yapacağım müsaade ederseniz.
Oylamaya başlamadan önce
bazı açıklamalarda bulunacağım.
Anayasanın 175 inci ve
İçtüzüğün 94 üncü maddeleri gereğince, anayasa değişiklik tekliflerinin
maddelerinin ve tümünün kabulü, üye tamsayısının en az beşte üç çoğunluğunun
gizli oyuyla mümkündür; yani, teklifin maddelerinin ve tümünün kabulü için en
az 330 kabul oyu gerekmektedir.
Genel Kurulun 5.7.1995
tarih ve 134 üncü Birleşiminde oylanarak kabul edilen Başkanlık tezkeresi
uyarınca, anayasa değişiklik teklifinin ikinci görüşmesinde;
1- Yapılan oylamada
330'un altında oy alan madde, birinci oylamada aldığı oy ne olursa olsun, kesin
olarak reddedilmiş olacak ve düşecektir.
2- Yapılan oylamada
330'un üzerinde oy alan maddeler, birinci oylamada aldığı oy 330'un altında da
olsa kabul edilmiş olacaktır.
3- Yapılan oylamada
maddeler 330'un ve 367'nin üzerinde oy almış olsalar da, tümünün oylamasında
330'un altında oy alırsa, teklifin tümü kesin olarak reddedilmiş olacak ve
düşecektir.
4- Yapılan oylamada
maddelerin bir kısmı 330'un üzerinde; fakat, 367'nin altında oy almış olsa, bir
kısmı da 367'nin üzerinde oy almış olsa, tümünün oylamasında teklif 367'nin
üzerinde oyla kabul edilirse, kanunun hiçbir maddesi kendiliğinden
halkoylamasına sunulmayacaktır. Aynı durumda, tümünün oylamasında teklif
367'nin altında oyla kabul edilirse, kanunun tümü kendiliğinden halkoylamasına
sunulacaktır.
Şimdi, gizli oylamanın ne
şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve hükümet sıralarında yer alan
kâtip üyelerden, komisyon sırasındaki kâtip üye, Adana'dan başlayarak
İstanbul'a kadar, hükümet sırasındaki kâtip üye ise, İstanbul'dan -Zonguldak
dahil- Zonguldak'a kadar, adı okunan milletvekiline, biri beyaz, biri yeşil,
biri de kırmızı olmak üzere 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve
zarf verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir. Milletvekilleri,
belirlenmiş bulunan bu yerlerden başka yerde oylarını kullanamayacaklardır.
Vekâleten oy kullanacak bakanlar da yerine oy kullanacakları bakanın ilinin
bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan
beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade
etmektedir. Oyunu kullanacak sayın üye, kâtip üyeden 3 yuvarlak pul ile mühürlü
zarfı aldıktan ve adını ad defterine işaretlettirdikten sonra, oy hücresine
girecek, oy olarak kullanacağı pulu hücrede zarfın içerisine koyacak, diğer 2
pulu ise, hücre içerisinde bulunan ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahara
hücreden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı, Başkanlık Divanı
kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır. Oylamada adı okunmayan
milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi, 1 inci maddenin
gizli oylamasına İstanbul İlinden başlıyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkanım, yerimden bir açıklama yapabilir miyim?
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale)-
Sayın Başkan, önerge oylamasının sonucu ne oldu?..
V. HAŞİM ORAL (Denizli)-
Sayın Başkan, kâtip üyelerin anlaşamadığı rakamları da öğrenebilir miyiz
lütfen?
BAŞKAN- Değerli
milletvekilleri, işarî oylamalarda, genelde, sonucu rakamlarla açıklanmıyor,
kabul ve redde göre, Başkanlık arz ediyor. Biz, burada her şeyi açık bir
şekilde, hakkaniyet ölçülerine göre yapıyoruz ve bundan emin olunuz.
Cihazda çıkan kabul 147,
artı, pusulalarla 15; toplam 162. Yine, cihazda çıkan ret 243, artı, pusulalarla
18; toplam 261. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Buna
göre, sonuç bu şekilde arz edilmiştir efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)-
Sayın Başkan, yerimden bir şey arz etmek istiyorum efendim.
BAŞKAN- Buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)-
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bir hususa açıklık getirmek
istiyorum. Değerli bir grubumuzun vermiş olduğu işkenceyle ilgili bir önerge
gündeme geldi. Elbette, haklı bir önergedir. Biz, prensip olarak, işkenceye
karşı olan bir siyasî partiyiz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar[!]) Parlamentonun tamamı da, elbette işkenceye karşıdır. (CHP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Teşekkür ediyorum.
Takdir edersiniz ki...
(CHP sıralarından "Bravo" sesleri, ayakta alkışlar[!])
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri...
Sayın Kapusuz, bir
dakika...
SALİH KAPUSUZ (Ankara)-
Arkadaşlarımız rahatlasınlar.
Takdir edersiniz ki, biz,
değerli yönetici arkadaşlarımızla...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri... (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, ayakta alkışlar[!])
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum -sağ olsunlar- ilgi ve alakalarından dolayı.
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, dinleyelim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Takdir edersiniz ki Sayın Başkanım, biz, değerli yönetici arkadaşlarımızla,
Cumhuriyet Halk Partisi yöneticileriyle birlikte beş saate yakın çalışma
yaptık. Verilmiş olan teklifi, hem kendi aramızda yapmış olduğumuz müzakerede
hem de komisyonlarda yapmış olduğumuz müzakere sırasında tartıştık ve mutabakatla
aşağıya indirdik. Sonradan, Genel Kurulda verilmiş olan bir önerge ilave olarak
gelmiş oldu. Şayet, daha önceden biz bu mutabakatı sağlamış olsaydık, bununla
ilgili en ufak bir endişe olmazdı. (CHP sıralarından gürültüler) Ancak, temel
olarak, bu ve benzeri uygulamaların Anayasada bulunması mecburiyetinin dışında,
yasal olarak da düzenlenmesi mümkündür.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan, CHP Grubu adına söz istiyorum.
BAŞKAN - Şimdi efendim,
bakın, anayasa oylamasına geçiyoruz. Bu konuda bir açıklama yaptılar.
OĞUZ OYAN (İzmir) -
Efendim, bu önerge komisyonda verilmişti.
BAŞKAN - Ben söz
veremem...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Bakan,
lütfen...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, bir hususu arz etmek
istiyorum.
BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, zannediyorum ki, bu konuda, Başkanlık kürsüsü dahil,
iktidarıyla muhalefetiyle ne kadar hassas olduğumuz ortadadır; ancak... (CHP
sıralarından gürültüler)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Önerge verilmişti.
BAŞKAN - Müsaade eder
misiniz efendim... Müsaadenizi rica ediyorum...
Bakın, bu konudaki
hoşgörümü, lütfen anlayışla karşılayın. Bu konuyu düzenleme noktasında, bu
noktadan sonra herhangi bir söz vermek, herhangi bir beyanda bulunmak suretiyle
meseleyi uzatma imkânımız yoktur. (CHP sıralarından gürültüler)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Efendim, bilgi yanlış...
BAŞKAN - Oylamaya
geçiyoruz efendim.
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın
Başkan...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Önerge komisyonda verilmişti efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkanım... Sayın Başkanım,
kısaca...
BAŞKAN - Olay karara
bağlanmıştır, bu noktada herhangi bir tartışma açamıyorum.
Oylamaya geçiyoruz
efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkanım, kısaca arz edebilir
miyim... Sayın Başkanım, kısaca bir hususu arz etmek istiyorum.
BAŞKAN - Efendim, siz arz
ettiğiniz zaman bunun karşı cevabı ortaya çıkacaktır.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Şimdi, biz, katılmadığımızı ifade
ettik, kısaca, gerekçesini arz etmek istiyoruz.
Cumhuriyet Halk Partili
konuşmacıdan sonra bizim konuşma imkânımız yoktu. Bizim gerekçemiz şudur:76 ncı
maddeye göre, zaten toplam bir yıl ve daha fazla hapis cezasına mahkûm olanlar
milletvekili seçilemezler. İşkenceciler de bu işin içindedir. İşkencenin özel
olarak tasfiye edilmesi güzel olabilirdi; ancak, taraflar arasında bu gündeme
gelmedi. Bu kapsamdadır. İşkenceciler, toplam bir yıl veya daha fazla hapis
cezasıyla ağır hapis cezasına giymiş olanlar milletvekili seçilemezler, işkenceciler
bu işin içindedir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Önerge komisyonda verilmiş efendim, Yanlış bilgi var.
OĞUZ OYAN (İzmir) - 69
uncu madde gereğince söz istiyorum.
BAŞKAN - Efendim,
İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre, söz alma hakkınız doğacak şekilde bir
açıklama olmamıştır. Bu konuyu kapatıyorum, oylamaya geçiyorum efendim. (CHP
sıralarından gürültüler)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Grup Başkanvekiline söz vermediniz ama...
ORHAN SÜR (Balıkesir) -
Tanrı kelamı mı, değiştirilemez mi?
BAŞKAN - İstanbul ilinden
başlayarak 1 inci maddenin gizli oylamasını başlıyoruz efendim.
(Oyların toplanılmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, teklifin maddelerinin ve tümünün oylamasında Başbakan Sayın
Abdullah Gül adına Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu adına Sağlık Bakanımız Sayın Recep
Akdağ, Turizm Bakanı Sayın Güldal Akşit adına da Başbakan Yardımcısı Sayın
Ertuğrul Yalçınbayır oy kullanacaktır; arz ediyorum.
Oylamaya Adana İlinden
devam ediyoruz.
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Efendim, oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oy kullanma işlemi
tamamlanmıştır.
Kupaları kaldıralım.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin gizli oylama
sonucunu açıklıyorum:
Oylamaya 501 sayın
milletvekilimiz katılmıştır.
Kabul : 444
Ret : 45
Çekimser : 9
Boş : 3 oy kullanılmıştır ve
madde kabul edilmiştir. (Alkışlar)
Şimdi, 2 nci maddeyi
okutacağım; ancak, 2 nci maddeyi okutmadan önce bir yazım hatasını düzeltiyoruz
ve öyle okutuyoruz. "Üyesinin" kelimesi "üye" olarak
yazılmış, "üyesinin" olarak düzeltilerek okunacaktır.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 78 inci maddesine dördüncü fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki beşinci fıkra eklenmiştir. "Yukarıda yazılı hallerden ayrı
olarak, bir ilin veya seçim çevresinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
üyesinin kalmaması halinde, boşalmayı takip eden doksan günden sonraki ilk
Pazar günü ara seçim yapılır. Bu fıkra gereği yapılacak seçimlerde Anayasanın
127 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü uygulanmaz."
BAŞKAN - Şimdi, 2 nci
maddenin gizli oylamasına geçiyoruz.
Oylamaya İstanbul İli
milletvekillerinden başlıyoruz.
(Oylar toplanıldı)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oylama işlemi
tamamlanmıştır; kupaları kaldıralım.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin gizli oylama
sonuçlarını açıklıyorum:
Oylamaya 489 sayın
milletvekilimiz katılmıştır.
Kabul : 456
Ret : 25
Çekimser : 6
Geçersiz : 1
Boş : 1
Buna göre, madde kabul
edilmiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifinin geçici 1 inci maddesini okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 67 nci maddesinin son fıkrası, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 22 nci dönemi içinde yapılacak ilk ara seçimde uygulanmaz.
BAŞKAN - Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifinin geçici 1 inci maddesinin gizli oylamasına geçiyoruz.
Oylama işlemini, yine,
İstanbul İlinden başlatıyorum.
(Oyların toplanılmasına
başlandı)
Binali Yıldırım...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bu oylamada bakanlar vekâleten oy kullanacaklardır; arz
ediyorum.
Başbakan Abdullah Gül
adına Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül; Çevre Bakanı İmdat Sütlüoğlu adına
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler; Turizm Bakanı Güldal Akşit adına
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır; Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu adına Sağlık Bakanı Recep Akdağ; Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin adına Orman Bakanı Osman Pepe;
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ertuğrul
Yalçınbayır; Adalet Bakanı Cemil Çiçek adına Orman Bakanı Osman Pepe; Kültür
Bakanı Hüseyin Çelik adına Devlet Bakanı Mehmet Aydın oy kullanacaklardır.
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın milletvekilimiz var mı? Yok.
Oylama işlemi bitmiştir.
Oy kutuları kaldırılsın.
Sayım için görevliler
lütfen yerlerini alsınlar.
Sayın milletvekilleri,
bir hususu açıklamak istiyorum: Bundan sonra iki ayrı oylamamız vardır. 3 üncü
maddenin oylaması tamamlandıktan sonra tümü üzerinde oylama yapılacaktır. Bu
bakımdan, arkadaşlarımızın Genel Kurul salonunu terk etmemelerini rica
ediyorum.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin Geçici 1 inci maddesinin gizli oylama
sonucunu açıklıyorum:
Oylamaya 475 sayın
milletvekili katılmıştır.
Kabul : 450
Ret : 19
Çekimser : 2
Boş : 2
Geçersiz : 2
Buna göre, madde kabul
edilmiştir. (Alkışlar)
Şimdi, 3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve halk oylamasına sunulması halinde tümüyle
oylanır.
BAŞKAN - Şimdi, 3 üncü
maddenin gizli oylamasına geçiyoruz.
Oylamaya İstanbul İli
milletvekillerinden başlıyoruz.
(Oylar toplanıldı)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok.
Oylama işlemi bitmiştir;
oy kupaları kaldırılsın.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin gizli oylama
sonuçlarını açıklıyorum:
Oylamaya 462 sayın
milletvekilimiz katılmıştır.
Kabul : 441
Ret : 17
Çekimser : 4
3 üncü madde, yapılan
oylama sonunda kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece, maddeler üzerindeki oylamalar tamamlanmıştır; şimdi, teklifin tümünün
gizli oylamasına İstanbul İlinden başlıyoruz.
(Oylar toplanıldı)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın milletvekilimiz var mı? Yok.
Oy kullanma işlemi
tamamlanmıştır.
Kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin tümünün gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
Oylamaya 465 sayın
milletvekili katılmıştır.
Kabul :
440 (Alkışlar)
Ret : 18
Çekimser : 4
Boş : 3
Bu sonuca göre, teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Şimdi, Anayasa Komisyonu
Sayın Başkanımızın ve Hükümet adına Sayın Bakanımızın kısa birer konuşma
talepleri vardır; ayrıca, Sayın Kapusuz'un da kısa bir söz talebi var.
Önce, kısa bir konuşma
yapmak üzere, Komisyon Başkanımız Sayın Burhan Kuzu'ya söz veriyorum.
Buyurun Sayın Kuzu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Genel Başkanım Baykal, değerli
milletvekili arkadaşlarım; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa Komisyonu olarak
son hafta çok yoğun bir çalışma içinde olduk, 3 temel konuyu huzurunuza
getirmiş olduk; bunlardan birisi İçtüzük değişikliği, birisi anayasa paketi,
biri de bildiğimiz gibi uyum paketi. Uyum paketi, zannediyorum, salı günü
muhtemelen görüşülecek; iki paketi böylece geçirmiş olduk. Komisyon üyelerimize
teşekkür ediyorum.
Tabiî, bu arada,
elbette ki, daha farklı metin çıkmasını
isterdik, farklı şeyler girebilirdi. Özellikle işkence konusunda, hiçbir üyenin
taraftar olacağını düşünemem; böyle bir şey, bu çatı altında zaten olmaz; ama,
ne var ki, belki, Komisyona önceden haber verilmiş olsaydı, bir hazırlığımız
olurdu. Burada, komisyonun üyesi 13 kişi yok; katılıyorum desem, zaten, bu
mümkün olmazdı.
Bunlar ileride telafi
edilir diye düşünüyorum; yani, o açıdan bir tereddüt olmasın; komisyon üyeleri
bu konuda gayet demokrat ve bu konuda gerçekten hassas; onu özellikle
vurgulamak istiyorum. Kanun da değiştirilebilir, Anayasa da olabilir. Gerçi,
Anayasada yokken kanuna konulabilir mi, onu bilemiyorum; ama, bunlar, zaman
içerisinde düzeltilebilir; o, hadisenin başka bir boyutu.
Benim, tabiî, asıl,
özellikle memnun olduğum husus, buradaki uyumun devam etmiş olmasıdır.
Özellikle Anayasa değişikliği bakımından bu uyumun devam etmesinden yana
olduğumu, özellikle çok özlediğimi ve hasretle bu işi beklediğimi burada
belirtmek isterim.
Genel Başkanım Sayın
Baykal'a da ayrıca teşekkür ediyorum; sağ olsun, var olsun; hakikaten büyük
destek verdiler. Bu kadar yüksek rakam çıkması, beni ayrıca çok sevindirdi.
(Alkışlar)
Komisyon Başkanı olarak
hatalarımız olabilir; ilk defa bu işi yapıyorum, benim de hatam olmuş olabilir.
Bazen, katılmıyorum diyorum, içimden, katılmam gerekirdi diyorum; onu da burada
itiraf ediyorum; ama, bilesiniz ki, burada bir çalışma var, bizim grup var,
sizin grup var, önümdeki birtakım konularda henüz hazırlık yok filan... Nasıl
olsa, daha dört beş sene buradayız, o süre içerisinde daha çok şey yaparız diye
düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum
efendim.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Komisyon
Başkanımıza teşekkür ediyoruz.
Şimdi, Hükümet adına,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ertuğrul Yalçınbayır; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçen dönemlerden hatırlayacağız, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çıkarılan kanunların büyük bir kısmı, yüzde 99'u kanun
tasarılarından kaynaklanıyordu. Şimdi, iki kanun yapıldı; birisi İçtüzük,
kendine has prosedürü var, diğeri Anayasa ve ikisi de milletvekili tekliflerine
dayalı. Yürütmenin talebi, arzusu odur ki, Yasama Meclisi, yürütme tarafından
kesinlikle kuşatılmayacaktır. Komisyonlara, noktasına, virgülüne dokunulmadan
geçilsin denilmeyecektir ve denilmemelidir. Yasama Meclisinin en üstün irade
olduğunu biz biliyoruz. Sizin çıkardıklarınız yürütülmek üzere bize emanet
edilenlerdir. Yasama Meclisinin, bu uzlaşma anlayışı içerisinde, çoğulcu ve
katılımcı bir anlayış içerisinde sergileyecekleri demokrasimize zenginlik ve
derinlik katacaktır.
Çıkarılan iki kanun da
demokratikleşmeye hizmet eden düzenlemelerdir. Demokrasinin tüm kurum ve
kurallarıyla işlemesi ve daha çok demokrasi, toplumun talebi haline gelmiştir.
Toplumun arzu ve isteğinin burada yerine getirilmesi, vatandaşın, siyaset
kurumuna olan güvenini de artıracaktır. Demokratikleşme, bir süreçtir ve
devamlılık ve süreklilik gerektirmektedir. Yapacağımız çok şey var, yapacağımız
çok iş var. Bunları, demin de söylediğim gibi, katılımcı ve çoğulcu bir
anlayışla; ama, sadece Parlamento içerisinde değil, Parlamento dışı dinamikleri
de birlikte katmak suretiyle yapmak, herhalde, toplumsal memnuniyeti de
artıracaktır.
Türkiye, işkencenin
önlenmesine büyük önem vermektedir. Anayasanın 76 ncı maddesinde yapılan
düzenleme sırasında, muhalefetin, işkence suçundan mahkûm olanların seçilme
yeterliğine sahip olmamaları yolundaki önerilerinin madde metnine sarahaten
dahil edilmemesi, işkenceyle mücadelede bir tereddüt yaratmamalıdır. Bu konuda
zenginleştirici önerinin, ümit ediyorum ki, demokrasinin telafi edici niteliği
çerçevesinde, önümüzdeki süreçte telafisi de mümkündür; ancak, bu konudaki
düzenleme dahi, işkencecileri, milletvekili seçilme hususunda
cesaretlendirmemelidir; Anayasanın 76 ncı maddesi buna manidir; ama, bu
konudaki sarahatin varlığı, şüphesiz ki, madde metnini zenginleştirecek bir
husustur. Bu konuda, iktidarıyla muhalefetiyle, Meclise teşekkürlerimizi sunuyoruz;
hem bir milletvekili olarak hem yürütmenin bir üyesi olarak teşekkürlerimi
sunuyor, saygılarımın kabulünü arz ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakanımıza
teşekkür ediyoruz.
Efendim, Sayın Kapusuz'un
bir söz isteği var.
Sayın Kapusuz, çok kısa
olmak üzere, bir teşekkür konuşması yapmanızı rica ediyorum; buyurun.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugün önemli bir adım attık, Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak, sayı olarak az olsa bile çok önemli bir düzenlemeyi
gerçekleştirmiş olduk. Bunun hazırlanmasında emeği geçen, başta muhalefet
partisi değerli yöneticileri ile milletvekillerine ve tüm milletvekillerine,
katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. Aslolan, milletimiz için, ülkemiz için
uzlaşma anlayışına dayalı olarak bu çalışmaları birlikte yürütmektir. Biz bu
konuda her türlü birlikteliğin devamından yana olduğumuzu ifade ediyor,
teşekkürlerimi arz ediyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek üzere, 17 Aralık 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.18