DÖNEM : 22 CİLT : 1 YASAMA YILI : 1
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
8 inci
Birleşim
11 . 12 . 2002 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – YOKLAMA
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, sarmısak üreticilerinin,
sarmısak ithalatı nedeniyle karşılaştıkları sıkıntılar ile alınması gereken
önlemlere ve Köy Hizmetleri Kastamonu Bölge Müdürlüğünün sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Sıdıka Aydoğan'ın, Türk kadınına seçme ve
seçilme hakkı tanınmasının 68 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
3.- İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan Uslu'nun, Türk kadınına seçme
ve seçilme hakkı tanınmasının 68 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Hindistan Parlamentosu Halk Temsilcileri Meclisi Başkanı Manohar
Joshi'nin davetine icabetle bu ülkeye resmî ziyarette bulunacak olan TBMM
Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere
Gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/116)
2.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/117)
3.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/118)
4.- Çevre Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/119)
5.- Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/120)
6.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/121)
7.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/122)
8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/123)
9.- Plan ve Bütçe Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/124)
10.- Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/125)
11.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/126)
V. – ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın
yeniden yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/1) (S.
Sayısı : 2)
2.- Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/282) (S. Sayısı : 3)
VII. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, üst kurul ve kurulların denetimi
ile yeniden yapılandırma çalışmalarının ne zaman tamamlanacağına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in
cevabı (7/3)
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.
Başkanvekili İsmail Alptekin, Başkanvekilliği görevine başlaması
nedeniyle bir konuşma yaptı.
Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Mevlana'yı Anma ve 729 uncu Vuslat
Yıldönümü kutlamalarına,
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesinin kabulünün 54 üncü Yıldönümüne,
Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış da 10 Aralık İnsan Hakları Gününe,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Laeken Avrupa Konseyi tarafından oluşturulan Konvansiyonda Türkiye Büyük
Millet Meclisini temsil etmek üzere gruplarınca aday gösterilen iki asil iki
yedek üyeye ilişkin Başkanlık tezkeresi,
Başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin,
Anayasa,
Adalet,
Millî Savunma,
İçişleri,
Dilekçe,
Komisyonları Geçici Başkanlıkları tezkereleri,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Başkanlıkça;
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm,
Çevre,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler,
Tarım, Orman ve Köyişleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme,
Plan ve Bütçe,
Kamu İktisadî Teşebbüsleri,
İnsan Haklarını İnceleme,
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji,
Dışişleri,
Komisyonlarının başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak
üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
Kocaeli Milletvekili Osman Pepe ve 23 arkadaşının, İzmit Büyükşehir
Belediyesi İzmit Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesiyle ilgili iddiaların
araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/4) okundu; önergenin, gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Yüksek Seçim Kurulunun, 3.11.2002 tarihinde yapılan milletvekili genel
seçiminde Siirt İli seçim çevresinde yapılan seçimin iptaline ilişkin kararı
Genel Kurulun bilgisine sunuldu ve Başkanlıkça, Yüksek Seçim Kurulunun bu
kararı gereğince seçim tutanakları iptal edilen Siirt Milletvekilleri Ekrem
Bilek, Mervan Gül ve Mehmet Fadıl Akgündüz'ün milletvekilliklerinin sona ermiş
bulunduğu ve gerekli işlemin yapılacağı açıklandı.
Gündemde bulunan Meclis araştırması önergelerinin 10 Aralık 2002 Salı
günkü (bugün) birleşimde görüşülmemesine; aynı tarihli gelen kâğıtlar
listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 1 sıra sayılı Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi ile 2
sıra sayılı 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 1 ve 2 nci sıralarına alınmasına ve her iki teklifin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi kabul edildi.
Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan ve bağımsız milletvekillerine
düşen bir üyeliğe, Hakkâri Milletvekili Mustafa Zeydan,
Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve bağımsız
milletvekillerine düşen bir üyeliğe de Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir,
Seçildiler.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına alınan:
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin (2/2) (S. Sayısı : 1) yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/1) (S. Sayısı : 2) birinci görüşmesi tamamlandı; ikinci
görüşmesine en az 48 saat geçtikten sonra başlanabileceği açıklandı.
11 Aralık 2002 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
22.57'de son verildi.
İsmail
Alptekin
Başkanvekili
Mehmet Daniş Yaşar Tüzün
Çanakkale Bilecik
Kâtip Üye Kâtip Üye
No.:
8
II. – GELEN KÂĞITLAR
11.12.2002 ÇARŞAMBA
Teklifler
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün; Çiftçilerin T.C. Ziraat
Bankası'na, Tarım Kredi Kooperatiflerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne,
Türkiye Zirai Donatım Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüne Olan
Borç Faizlerinin Silinmesine Dair Kanun Teklifi (2/3) (Tarım, Orman ve
Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
26.11.2002)
2.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 7 Arkadaşının; Balıkesir
İline İstiklâl Madalyası Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/4) (İçişleri
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.11.2002)
3.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/5) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.11.2002)
Rapor
1.- Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonları Raporları (1/282) (S. Sayısı : 3)
(Dağıtma tarihi : 11.12.2002) (GÜNDEME)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati : 15.00
11 Aralık 2002 Çarşamba
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Enver YILMAZ (Ordu),Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8 inci Birleşiminin Birinci
Oturumunu açıyorum.
III. – Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapılacaktır.
Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını
teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Çoğunluğumuz vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç arkadaşıma gündemdışı
söz vereceğim.
Gündemdışı konuşma süresi 5 dakikadır, hükümet bu konuşmalara cevap
verebilir.
Gündemdışı ilk söz, sarmısak ithali ve Köy Hizmetlerine bağlı ulaşıma
kapalı bazı yollarla ilgili söz isteyen Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'a aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (CHP sıralarından alkışlar)
IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'ın, sarmısak üreticilerinin, sarmısak ithalatı nedeniyle
karşılaştıkları sıkıntılar ile alınması gereken önlemlere ve Köy Hizmetleri
Kastamonu Bölge Müdürlüğünün sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması
ÊMEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün, Türkiye'nin ve Kastamonu'nun önemli sorunu saydığım iki
önemli konu üzerine söz aldım; sözlerime başlamadan, Yüce Meclisi ve
televizyonları başında bizi izleyen vatandaşlarımı ve tüm Kastamonu halkını
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, 3 Aralık tarihinde Başbakan Sayın Abdullah Gül'ün
cevaplaması koşuluyla bir soru önergesi verdim. Bu soru önergem, dünden
itibaren daha da güncelleşmiştir. Türkiye sarmısak yetiştiriyor. Sarmısak
demeyin; bu, bir ilaç, antibiyotik; yani, diğer bir deyişle, tabiî, 26
hastalığa iyi gelen bir ilaç; ama, bu ilaç, Türkiye'de Kastamonu'nun Taşköprü
İlçesinde, Balıkesir'de ve Kırklareli'nde, Babaeski'de yetişmektedir.
Türkiye'nin ihtiyacı kadar sarmısağı ürettiğimiz halde, geçmiş 57 nci
hükümetin, 1 Kasım tarihi itibariyle, Çin'den 5 000 ton civarında Çin
sarmısağını Türkiye'ye Dubai hattından sokmasına bir anlam veremiyoruz.
Hükümete soruyoruz; ithalatı durdurmayı düşünüyor musunuz? Çiftçinin elinde 10
000 tona yakın sarmısak varken, AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın
Kastamonu'da, Nasrullah Meydanında halkımıza verdiği söze "sarmısak
ithalatına hayır; ihracatla, dünyaya kaliteli sarmısağı tanıtacağım"
sözüne sadık kalıyor musunuz? Bu, bir.
İkinci konu: Sarmısak ithalatını gerekli kılan, büyük basında, medyada
da kendini tarif eden, dün, Sabah Gazetesinde "ithal sarmısakta pis
kokular geliyor" anlayışıyla, bunu araştırmayı düşünüyor musunuz?
Yükte hafif, ama pahada kıymetli, Çin'den, Dubai'den Türkiye'ye,
Türkiye'den de dışarı giden bu yabancı sarmısağın içinde başka yabancı maddeler
ve insanlığa zehir saçan maddeler olduğunu araştırmayı düşünüyor musunuz?
Değerli arkadaşlar, bu sarmısak 5 000 ton ithal edilmiş, şu anda da
Mersin gümrüğünde 1 000 ton beklemektedir. IMF'nin kapılarında, 1 dolar
alacağız diye, nöbet bekliyoruz. Balıkesir'de, Mersin'de, Kastamonu'nun
Taşköprü İlçesinde Türkiye'nin ihtiyacı olan sarmısak üretilirken, sarmısak
ithal edilmesine bir anlam verebiliyor muyuz?! Elbette ki, bu Meclise, bu
sarmısağı ben, seçim meydanlarında, başında başörtüsü olan Kastamonu'nun Taşköprü
İlçesindeki bir kadına, simge halinde taşıdığım bu kadına söz vermiştim. O
kadın bana "oğul, alınterim, emeğim, kendirim, sarmısağım sana emanet,
bunların hakkını, hukukunu koru" demişti. Bu başörtülü anaya "sözüm
namusumdur, bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine götüreceğim ve tüm
milletvekilleriyle birlikte mücadelemizi vereceğiz" diye söz vermiştim.
İşte, bunun için söz aldım ve huzurunuza çıktım; Sayın Başkana bu konuda söz
verdiği için teşekkür ediyorum.
Bu sarmısak Kastamonu sarmısağı, Taşköprü sarmısağı; bak, ne güzel, mis
kokuyor. Bu ise, Çin'den getirilen; Türk halkına yedirilmek istenen, kötü
emellilerin Türkiye'yi transit taşımada kullandıkları, Çin sarmısağı. Bakın, bu
sarmısak parçalanmış ve sağlığa zararlı; biz Kastamonu'da bu sarmısağı satmayız
ve atarız, yemeyiz, yedirmeyiz; çünkü, bu sarmısak çürümüştür ve sağlığa da
zararlı hale gelmiştir; ama, görüyorum ki, Ankara'nın marketlerinde bu
sarmısağın bir paketi 2 000 000
liraya satılmaktadır. Bizim Kastamonumuzun Taşköprü İlçesinde bu sarmısağın bir
kilosu 4 000 000 liradır. Bilgilerimize arz ediyorum.
Değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye'nin, artık
kaybedecek zamanı yok. Sarmısaktan kendirine, kendirinden şekerine, hatta diğer
tarım ürünlerine varıncaya kadar ithal etmeye başladık; ihraç ederken ithal
etmeye başladık. Bizim dünyaya borcumuz var. Biz, üretmeden, çiftçiye
ürettirmeden borcumuzu nasıl ödeyeceğiz, bunun için ne çareler arayacağız diye
düşünüyorum. Sayın Hükümetin buna duyarlılık göstereceğini düşünüyor, derhal
sarmısak ithalatının durdurulmasını talep ediyorum.
İkinci konu ise Köy Hizmetlerinin akaryakıt sıkıntısı. Şu anda,
Kastamonu'da -yine 3 Aralık tarihinde vermiş olduğum önerge gereği- makine var,
işçi var; ama, mazot yok.
BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız...
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Dün akşam anayasa oylaması sırasında Sayın
Bakanın yanına giderek, Kastamonulu diğer milletvekili arkadaşlarımla birlikte,
akaryakıt sıkıntısının olduğunu ve 9,5 trilyon lira bir paranın acil olarak
verilmesini talep ettik. Sayın Bakan, gereğini yapacağını ve paranın
aktarıldığını söyledi. Şu anda, buraya geldiğim ana kadar Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğüne para hâlâ aktarılmamış.
Dün, İnsan Hakları Gününü kutladık. Mecliste arkadaşlarımız konuştu.
Kastamonu'nun şu anda 169 köyünün yolları kapalı; çocuklarımız okula gidemiyor;
hastalarımız hastaneye gidemiyor. İnsanlarımız normal ulaşım hakkını
kullanamıyor. Bu insanlarımızın insan haklarından yararlanması için, acil eylem
paketi içerisinde, vilayet, özel idare kaynaklarını kullanamıyor, makineler
çalışmıyor, velhâsıl, millet mahsur kalmış durumda.
Lütfen, bürokratik işlemleri bir tarafa iterek, Sayın Bakanımız, Maliye
Bakanlığındaki bürokratlara acil eylem planını uygulatarak, makinelerimizin
akaryakıtını acilen temin etsin ve mahsur kalan köylerimiz kurtulsun.
Keza, Karayolları aynı durumda. Ben, eski bir Karayolcu başmühendisim.
15 trilyon lira talep etmiştir. Makineleri eskidir, kar mücadelesinde hepimiz
gidiyoruz, görüyoruz, yollar buzlu, karlı, tuz sericisi yok, rotatifleri yok,
kar makineleri yok... 1975 model makinelerle bunları aşmaya çalışıyorlar.
Operatör yok, işçi yok... Peki, biz, televizyonlarda bir kaza gördüğümüz zaman,
bu insanlarımıza, Karayolları yetkililerine, nasıl "tuzlama yapmamışsınız,
tuz sermemişsiniz, buzu ortadan kaldırmamışsınız" diyebiliriz?!
Karayolları bölge müdürüyle görüştüm; tuz parası yok. Öyleyse, Sayın Maliye
Bakanından, Sayın Başbakanımızdan, sayın hükümetten rica ediyoruz, acil eylem
planını hemen uygulamaya koyun.
Hepinize saygılar sunuyorum ve bu sarmısağı da Türkiye Büyük Millet
Meclisine hediye ediyorum. Bizim kırsal bölgelerimizde "nazar
değmesin" derler; inşallah, iktidar ile muhalefete nazar değmez.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Sayın milletvekilleri, gündemdışı söz vermeden önce, İçtüzük gereğince,
gündemdışı sözün 5 dakikayla sınırlı olduğunu ifade etmiştim. Biz, Başkanlık
Divanı olarak, Başkanlık olarak, milletin kürsüsünden milletimize hitap eden
hiçbir milletvekilimizin sözünün kesilmesini arzu etmeyiz; ancak, değerli
milletvekillerimizin bu hususta da hassasiyet göstermelerini istirham ediyorum.
Gündemdışı ikinci söz, 5 Aralık kadınların seçme ve seçilme hakları
konusunda söz isteyen İstanbul Milletvekili Sıdıka Aydoğan'a aittir.
Buyurun Sayın Aydoğan (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
2.- İstanbul Milletvekili Sıdıka
Aydoğan'ın, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 68 inci
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun cevabı
SIDIKA AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Genel Başkanım, sayın
milletvekilleri; idrak ettiğimiz 5 Aralık kadınlara seçme ve seçilme hakkının
tanındığı günün bayram tatiline denk gelmesi, tatilden sonraki ilk oturum günü
olan 10 Aralık tarihli Genel Kurul gündeminin yoğun olması nedeniyle, 5 Aralık
tarihinin mana ve önemini belirten "Atatürk'ün Kadın Devrimi" konulu
konuşmayı yapmak için, bugün, söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizin geçmiş ramazan bayramını kutlar, sevgi ve saygılarımı sunarım.
3 Nisan 1930: Belediye seçimlerinde Türk kadınlarına seçme ve seçilme
hakkı tanıyan 1580 sayılı Yasa kabul edildi.
26 Ekim 1933: Türk kadınına köy ihtiyar heyetlerine seçme ve seçilme
hakkının tanınmasına ilişkin 2329 sayılı Yasa kabul edildi.
5 Aralık 1934: Milletvekili Seçimi Yasasının 5, 11, 16, 23 ve 58 inci
maddeleri değiştirilerek, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesine
ilişkin 2598 sayılı Yasa kabul edildi ve yine, aynı tarihte, Anayasanın
kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan 10 ve 11 inci maddelerinin
değişikliğine ilişkin 2599 sayılı Yasa kabul edildi.
Bu üç tarih alt alta yazıldığında dörtbuçuk yılı biraz aşan bir zaman
dilimini kapsadığı görülür. Ancak, bu üç tarihî olayın boyutları anlaşıldığında,
anlamları kavrandığında, bir büyük, bir görkemli ve köklü devrimin yapı
taşlarının oluştuğu fark edilir. O devrimin adı Kemalist devrimdir, o devrimin
adı 1923 Anadolu aydınlanmasıdır, o devrimin adı cumhuriyettir. Atatürk'ün
kadın devrimi de, bu devrimin bütünselliği içinde vazgeçilmez bir yer tutar.
Kadını özgürleştirmeye, aydınlatmaya, eğitmeye, kamusal alanda eşit bir yurttaş
olarak yerini almasını sağlamaya yönelik diğer yasalar, uygulamalar ve devrim
kanunlarıyla birlikte, bu üç tarih, çağları da aşan bir anlama kavuşur.
Gerçekleştirilen bu devrimin boyutları: Kentleşmemiş, sanayileşmemiş,
okuma-yazma oranı en iyimser verilerle bile yüzde 10 dolayında olan geri kalmış
bir ülkede yapılmıştır. Bu devrim, günümüzde de güncelliğini ve evrenselliğini
korumaktadır.
Türk kadını ile diğer Müslüman ülke kadınları arasındaki eğitim ve
gelişmişlik farkı daha iyi anlaşılmaktadır. Günümüzde bile, kadınlardan en
temel insan hakkını esirgeyen, onların eşitliğini reddeden, onları dört duvar
arasına hapseden, onların yüzlerini göstermeyen yönetimlerin varlığı dikkate
alınırsa, Atatürk'ün dehası, büyüklüğü ve uzak görüşlülüğü daha iyi
anlaşılmaktadır.
Kanımca, bu fark, devrimin bütünlüğü kavranmadan açıklanamaz. Bu
devrimin kökleri de Kurtuluş Savaşına uzanır; savaş ile devrimin birlikte, iç
içe yapıldığı, o haklı, halklı bağımsızlık savaşına... Savaşta ön safta, en ön
sırada erkeğiyle birlikte savaşan, çarpışan, dövüşen Türk kadını, bu sonuca
Türk Ulusunun en dev ve en devrimci evladı olan Gazi'nin öngörüsüyle ulaşmıştır.
Cumhuriyet, milletin kayıtsız şartsız egemenliği üzerinde kurulup
yükselirken, milletini, kentli-köylü, varsıl-yoksul, okumuş-okumamış diye
ayırmadığı gibi, kadın-erkek diye de ayırmamıştır.
Cumhuriyet, laiklik konusundaki ödünsüzlüğü bütün ulusa verirken, doğal
olarak, kadını da eşit, özgür, bağımsız yurttaş yapmıştır.
Cumhuriyet, hukuksal alanda bu adımları atarken, başta eğitim olmak
üzere, ekonomiden sanata dek yaşamın tüm alanlarında kadının öne çıkmasını
özendirip, Türk kadınının kendisine verilen hakları iyi kavramasını ve gereğini
yerine getirmesini amaçlamıştır.
Cumhuriyetin 79 uncu yılında Türk kadınını insan haklarından mahrum
bırakmaya, eşitliğini reddetmeye, evine hapsetmeye ve ikinci sınıf yurttaş
konumuna indirgemeye dönük tüm çabalar sonuçsuz kalacaktır. Buna engel olmaya
kalkanlar, karşılarında cumhuriyetin başı dik, alnı açık, Atatürkçü ve aydın
kadınlarını, "cumhuriyet erdemdir" diyen tüm cumhuriyetçilerini ve
Türk Ulusunu bulacaklardır.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Aydoğan.
Gündemdışı üçüncü söz, yine aynı konuda söz isteyen İstanbul
Milletvekili Zeynep Karahan Uslu'ya aittir.
Buyurun Sayın Uslu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
3.- İstanbul Milletvekili Zeynep Karahan
Uslu'nun, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 68 inci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı
ZEYNEP KARAHAN USLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmasının 68 inci yıldönümü nedeniyle
gündemdışı söz almış bulunmaktayım.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün gerçekleştirdiği
devrimlerin ışığında, Büyük Millet Meclisimiz tarafından, 3 Nisan 1930
tarihinde belediyelerde, 26 Ekim 1933 tarihinde köy ihtiyar heyeti ve muhtarlık
seçimlerinde, 5 Aralık 1934 tarihinde de milletvekili seçimlerinde Türk
kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Türk kadınına seçme ve seçilme
hakkının tanınmasıyla, çağdaş yönetim biçimi olan demokrasinin temel
gereklerinden biri daha yerine getirilmiştir.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı, dünyada ilk defa 1788 yılında Amerika
Birleşik Devletlerinde tanınmış; Fransa 1945, Belçika 1946, İsviçre 1971
yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımış ve ülkemizin hayli gerisinde
kalmışlardır. Kadınlar, eşit oy hakkı için yıllarca mücadele ettikleri Batı
ülkelerinde ise uzun süre bu hakla yetinmişler ve aktif siyasetin dışında
kalmışlardır.
Birleşmiş Milletler raporuna göre, 1999 yılında dünyadaki tüm ulusal
meclislerde kadın üye oranı yüzde 14,2'dir ve en yüksek oran ise yüzde 21'le
Batı Avrupa'dadır.
3 Kasım 2002 milletvekili genel seçimlerinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeliğine seçilen 24 kadın milletvekiliyle cumhuriyet tarihinin en
yüksek sayısına ulaşılmış olması sevindirici olmakla birlikte, kadınlarımızın,
nispî olarak, Türk siyasal hayatında henüz hak ettiği ölçüde yer almadığını da
kabul etmek zorundayız. Ülkemizde, kadınların Parlamentoda ve yerel
yönetimlerdeki varlıkları, çağdaş bir toplumda olması gerekenin çok altındadır.
Üstelik sadece siyasal alanda değil, toplumsal yaşamın neredeyse bütün
alanlarında kadınlar gereğince yer almamaktadırlar. Bu durumun nedenlerini
çeşitli kültürel, sosyal ve tarihsel gerekçelerle açıklamak mümkündür; ama,
ben, bugün, bu nedenler üzerinde durmak istemiyorum. Siyasetçiler olarak
bizlere düşen görev, nedenler üzerinde akademik tartışmalar yapmak değil,
sorunu ortadan kaldıracak çözümler geliştirmektir. Daha açık bir ifadeyle,
toplumun yarısından fazlasının karşı karşıya bulunduğu adaletsizliği ortadan
kaldırmak ve ülkemizin toplam insan kaynağı potansiyelinin yarısının topluma
daha fazla katkıda bulunmasını sağlamak için gerekli düzenlemeleri yapmak,
kadın veya erkek, bütün milletvekillerinin ortak görevidir.
Hem insan hakları ve demokrasinin ilkeleri hem adaletin tesisi hem de
ekonomik rasyonalite gereği, kadının toplumsal, ekonomik ve politik hayatta
gereğince yer almasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Türk kadınının toplumsal hayata her yönüyle katılmasında önemli bir
adımı oluşturan seçme ve seçilme hakkının tanındığı 1934 yılında birçok Avrupa
ülkesindeki kadının bu hakka sahip olmadığını düşündüğümüzde, üye olma çabası
verdiğimiz Avrupa Birliğinin, bugün, demokratik ve siyasî kriterler şeklinde
ülkemize çeşitli engeller koyması da çok anlamlıdır.
Yasal statüsü ve haklar bakımından erkeklerden farklı olmamakla
birlikte, uygulamada kadınların yasal haklarını yeterince kullanamamaları,
ülkemizin gözden uzak tutulmaması gereken bir gerçeğidir.
Avrupa Birliğine katılma süreci içinde, uygulamaya dönük eksikliklerin
önümüzdeki dönemde giderilmesi için, yönetsel, sosyal ve siyasal sorumluluk
taşıyan kadın-erkek herkes, üzerine düşeni samimiyetle yerine getirmelidir.
Muhafazakâr demokrat siyasî temeller üzerine bina edilen Adalet ve
Kalkınma Partisi, Seçim Beyannamesi ve Hükümet Programının doğal sonucu olarak,
önümüzdeki beş yıllık dönemde, muhalefetin de desteğiyle, Türk kadınının
toplumsal kalkınma ve siyasal temsilin yükselen değeri olacağına ve diğer
birçok alanda olduğu gibi, ülke yönetiminde de hak ettiği yere ulaşacağına olan
inancım tamdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) - Ankara Kazan Köyü muhtarlığı görevinden
Türkiye Büyük Millet Meclisine seçilen ve ilk kadın milletvekilimiz olan Satı
Kadın'ın Türk siyasal hayatında yer aldığı zaman karşılaştığı güçlükleri
yenmesinde her zaman desteğini bulduğu Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk kadınına
verdiği önemi ve Türk kadını için layık gördüğü toplumsal yeri tarif eden şu
sözleriyle konuşmama son vermek istiyorum: "Bir içtimaî heyetin bir uzvu
faaliyette bulunurken diğer bir uzvu atalette olursa, o içtimai heyet
mefluçtur... Kadınların asrın icabı olarak her hususta yükselmelerini temin
için kadınlarımız da alim ve mütefennin olacaklar ve erkeklerin geçtikleri
bütün öğrenim derecelerinden geçeceklerdir."
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; kadının sosyal, iktisadî ve
siyasal hayatta hak ettiği yeri almasında Meclisimizin tüm dünyaya örnek olacak
çalışmalar yapacağına olan inancımı bir kez daha yineliyor, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.
Gündemdışı konuşmalara cevap vermek üzere, hükümet adına, Sayın Bakan;
buyurun efendim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; İstanbul Milletvekillerimiz Sayın
Sıdıka Aydoğan ve Sayın Zeynep Armağan Uslu'nun yapmış oldukları gündemdışı
konuşmalar üzerine huzurunuzdayım. Her iki değerli milletvekili arkadaşıma
teşekkür ediyorum. Toplumumuzun ve kadınlarımızın çok önemli meselesini Yüce
Meclisimizin gündemine taşıdıkları için, ayrıca Sayın Başkana da bu konuda bize
görüşlerimizi ifade etme fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum.
Bilindiği gibi, 5 Aralık Pazar günü, kadınlarımıza seçme ve seçilme
hakkı verilişinin 68 inci yıldönümü idi. Kadınlara seçme ve seçilme hakkının
tanınması, demokrasimiz açısından önemli bir dönüm noktasını oluşturmuştur. Bu
konu, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk'ün önemli devrimlerinden
birisidir.
Kadınlarımızın, Türk toplumunda, tarihten gelen yeri ve önemi büyüktür.
Bunu bir adım daha ileri taşıyıp, çağdaş bir toplum olmamızın gereği olarak
kadın-erkek arasında eşitliği hedefleyen Ulu Önder, ilk olarak 1933 yılında
kadınların belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını elde etmelerini
sağlamış; bir yıl sonra, 5 Aralık 1934'te yapılan bir yasal düzenlemeyle de
kadınlara, genel seçimlere katılma hakkı verilmiştir.
Bu hakkın bugün uygar Batı dünyası olarak bilinen pek çok Avrupa
ülkesinden önce verilmiş olması, toplumumuzda kadına verilen yeri ifade etmesi
açısından büyük önem arz etmektedir. Bu hakkın verilişi, Kurtuluş Savaşı
yıllarında Türkiye'nin modern bir ulus devlet kurma çabaları içinde önemli bir
aşamayı oluşturmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, kadınların karar
alma süreçlerine ve siyasal yaşama tam olarak katılmalarını sağlamak, aynı
zamanda, toplumsal bir talebe cevap verme anlamını taşımaktadır. Ancak,
cumhuriyet tarihimize baktığımızda, kadınlarımızın Parlamentoda istenilen
düzeyde yer almadığını üzüntüyle görüyoruz.
Türkiye'de kadın milletvekili oranlarına ilişkin birkaç örneği,
izninizle, sunmak istiyorum. 1935-1939 yıllarında Parlamentodaki milletvekili
sayısı 395 iken, kadın milletvekili sayısı 18'dir; 1946-1950 döneminde 455'e
9'dur, 1973-1983 döneminde 450'ye 6'dır, 1995-1999 döneminde 550'ye 13'tür.
2002 yılında yapılan milletvekili genel seçimlerinde oluşan tabloya göre de, 24
değerli milletvekilimiz Parlamentoda temsil imkânına kavuşmuştur ki, bu sayı,
toplam milletvekili sayısı içerisinde yüzde 4,3 oranında gerçekleşmiştir; ama,
şu anda bile kadın milletvekili sayısı istenilen düzeye gelememiştir.
Kadınlarımızın siyasal yaşama katılımında, yasal, yapısal, sosyokültürel
ve ekonomik sorunlar yaşanmaktadır. Toplumsal güç paylaşımı veya rol dağılımı,
ekonomik bağımlılık, geleneksel değer yargıları, kadınların siyasal yaşama
katılmalarının önündeki en önemli engelleri oluşturmaktadır. Oysa, kadınların
siyasal yaşama aktif katılmaları ve karar almanın bütün düzeylerinde yeterli
temsile sahip olmaları, demokrasi ve kalkınmanın temel şartıdır.
58 inci hükümetin programında, kadınlarımızın erkeklerle birlikte her
alanda toplumsal sorumluluğu yüklenecek statüye kavuşturulması temel hedef
olarak belirlenmiştir. Böylece, konuya verilen önem açıkça ifade edilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumlarınız olduğu üzere,
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, 58 inci hükümet döneminde
Bakanlığıma bağlanmıştır.
Ana hatlarıyla baktığımızda, kadınlarımızın siyasal yaşama
katılmalarının önündeki en büyük sorunların, biraz önce arz ettiğim gibi,
yasal, yapısal, sosyokültürel, ekonomik ve bu gibi nedenlerden kaynaklandığını
görüyoruz.
Hepinizin bildiği gibi, siyaset, belirli düzeylerde ekonomik güç
gerektirir. Oysa, genel olarak baktığımızda, kadınlarımızın ekonomik bakımdan
erkeklere bağımlı olduğu görülmektedir.
Öte yandan, kadınlarımızın eğitim düzeyi erkeklere oranla önemli ölçüde
düşüktür. Tüm bu nedenler, kadınların, siyaset ve çalışma hayatı içerisinde
yeterince yer almalarına engel teşkil etmektedir. Oysa, araştırmalar
göstermektedir ki, kadınlar, başta siyaset olmak üzere, erkek işi olarak
bilinen pek çok alanda en az erkekler kadar başarılıdırlar. Hatta, bazı işlerde
-itiraf etmemiz gerekir ki- erkeklerden daha başarılı oldukları bilinmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadınların siyasî yaşamın içinde
yeterince yer almalarının sağlanmasının yanı sıra, kadınlarımıza yönelik her
türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması da hükümetimizin öncelikli konuları
arasındadır.
Bu bağlamda, Kadınlara Karşı Her Tür Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesiyle getirilen ilkelerin uygulanmasına yönelik düzenlemelerin bir an
önce hayata geçirilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak çaba
içerisinde olacağımızı ifade etmek istiyorum. Kadına yönelik her türlü
şiddetin, cinsel ve ekonomik istismarın önlenmesine yönelik gerekli tedbirlerin
alınması, muhtaç durumdaki kadınların korunması da, yine, Bakanlığımızın
faaliyet konuları arasında yer alacaktır.
Kadın ve erkeğin her alanda eşit katılımı ve eşit temsili demokrasinin
bir gereğidir. Bu konularda kaydedilen gelişmeleri daha da ileriye götürmeye
kararlı ve inançlıyız. Burada, Türk kadınlarının, zaten var olan haklarını
kullanmalarında daha da kararlı olmalarını öneriyor ve bu çabalarını da
yürekten desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Bir temenniyle konuşmamı bitirmek istiyorum. İnşallah, bu yasama
dönemimizin ikinci yarısında Meclis Başkanlık Divanımızda bir kadın üyemizin
temsil edildiğini görme temennisiyle, hepinize saygılar sunuyorum.(Alkışlar)
BAŞKAN - Hükümetimiz adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın
Murat Başesgioğlu, hükümetin görüşlerini, temennilerini ifade etmişlerdir;
kendilerine teşekkür ediyoruz.
Başkanlık Divanı olarak da bütün konuşmalara gönülden katılıyoruz; bu
hususta herkesin kendine düşeni yapacağına da inanıyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Hindistan Parlamentosu Halk
Temsilcileri Meclisi Başkanı Manohar Joshi'nin davetine icabetle bu ülkeye
resmî ziyarette bulunacak olan TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın beraberindeki
Parlamento heyetini oluşturmak üzere Gruplarınca isimleri bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/116)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Hindistan
Parlamentosu Halk Temsilcileri Meclisi Başkanı Manohar Joshi'nin davetine
icabetle, beraberinde bir Parlamento heyeti olduğu halde, Hindistan'a resmî
ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel
Kurulun 28 Kasım 2002 tarihindeki Beşinci Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere
siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Akif Gülle Amasya
Feridun
Ayvazoğlu Çorum
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Komisyonların, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin 10
adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım:
2.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/117)
10.12.2002
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 10.12.2002 Salı
günü saat 16.00'da toplanmış ve kullanılan 21 adet oy pusulasının tasnifi
sonucu aşağıda adı ve soyadı belirtilen üye karşısında gösterilen oyu alarak
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Tayyar Altıkulaç
İstanbul
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan : Tayyar Altıkulaç İstanbul 17
oy
Başkanvekili : Hikmet Özdemir Çankırı 12
oy
Sözcü : Hacı Biner Van 18 oy
Kâtip : Recep Garip Adana 16
oy
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
3.- Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü
ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/118)
10.12.2002
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu; Başkan, Başkanvekili,
Sözcü ve Kâtip seçimini yapmak üzere 10.12.2002 Salı günü saat 16.00'da
toplanmış, toplantıya 24 üye katılmış ve kullanılan oy pusulalarının tasnifi
sonucunda aşağıda adı ve soyadı ile seçim çevresi belirtilen üyeler aşağıda
hizalarında gösterilen oyları alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet Parlakyiğit
Kahramanmaraş
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan : Adem Baştürk Kayseri 21
oy
Başkanvekili : İbrahim Kösdere Çanakkale 20
oy
Sözcü : Mustafa Demir Samsun 20
oy
Kâtip : Mehmet Sarı Gaziantep 20
oy
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
4.- Çevre Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/119)
10.12.2002
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Çevre Komisyonu, Başkan, Başkanvekili,
Sözcü ve Kâtip seçimi için 10.12.2002 Salı günü saat 16.00'da toplanmış ve
kullanılan 23 adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adı ve soyadı belirtilen
üye karşısında gösterilen oyu alarak Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Halil Tiryaki
Kırıkkale
Çevre Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan : Münir Erkal Malatya 21
oy
Başkanvekili : Yahya Baş İstanbul 20 oy
Sözcü : Zeynep Armağan Uslu İstanbul 20 oy
Kâtip : Fuat Geçen Hatay 20
oy
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
5.- Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/120)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, Başkan, Başkanvekili,
Sözcü ve Kâtip seçimi için 10.12.2002 Salı günü saat 16.00'da toplanmış ve
kullanılan 22 adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adları yazılı üyeler
karşısında gösterilen oyu alarak İçtüzüğün 24 üncü maddesi uyarınca Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Nurettin Sözen
Sıvas
Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan : Mahfuz Güler Bingöl 22 oy
Başkanvekili : Agah Kafkas Çorum 22 oy
Sözcü : Remziye Öztoprak Ankara 22
oy
Kâtip : Bayram Özçelik Burdur 22 oy
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
6.- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/121)
10.12.2002
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçimi için 10.12.2002 Salı günü saat 16.00'da 20 üyeyle toplanmış ve yapılan
seçim sonucunda aşağıda adı, soyadı ve seçim bölgeleri gösterilen üyeler
hizalarında belirtilen oylarla Başkan, Başkanvekili, sözcü ve Kâtipliğe
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Fikret Badazlı
Antalya
Komisyon Geçici Başkanı
Başkan : İlyas Arslan Yozgat 13
oy
Başkanvekili : Vahit Kirişçi Adana 13
oy
Sözcü : Erdoğan Özegen Niğde 13 oy
Kâtip : Ali Osman Başkurt Malatya 13
oy
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
7.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi
(3/122)
10.12.2002
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu,
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 10.12.2002 Salı günü saat 17.30'da
23 üyeyle toplanmış ve yapılan seçim sonucunda aşağıda adı, soyadı ve seçim
bölgeleri gösterilen üyeler hizalarında belirtilen oylarla Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtipliğe seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Soner Aksoy
Kütahya
Komisyon Geçici Başkanı
Başkan : Soner Aksoy Kütahya 16
oy
Başkanvekili : Ahmet Büyükakkaşlar Konya 17
oy
Sözcü : Hasan Ali Çelik Sakarya 17
oy
Kâtip : Fatma Şahin Gaziantep 17
oy
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/123)
10.12.2002
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu, Komisyon
Başkanı, Başkanvekili, Sözcü, Kâtip, Denetçi seçimleri için 10.12.2002 Salı
günü saat 16.00'da 13 komisyon üyesinin katılımıyla toplanmış ve kullanılan 13
oy pusulasının sayımı sonucu aşağıda ad ve soyadı belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak Başkan,
Başkanvekili, Sözcü, Kâtip ve Denetçi seçilmişlerdir.
Bilgilerinize saygılarımla arz ederim.
İsmet Atalay
İstanbul
Komisyon Geçici Başkanı
Başkan : M. Ergün Dağcıoğlu Tokat 13
oy
Başkanvekili : A. İhsan Merdanoğlu Diyarbakır 13 oy
Sözcü : Fetani Battal Bayburt 13
oy
Kâtip : Adem Tatlı Giresun 13
oy
Denetçi : Saffet Benli Mersin 13
oy
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
9.- Plan ve Bütçe Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yaptığına ilişkin tezkeresi (3/124)
10.12.2002
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Plan ve Bütçe Komisyonu, Başkanlığın çağrısı üzerine, Başkan,
Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip üyelerini seçmek üzere 10.12.2002 tarihinde 518
numaralı komisyon salonunda toplanmış ve aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler
hizalarında gösterilen oyları alarak belirtilen görevlere seçilmişlerdir.
Saygılarımla arz ederim.
Ali Topuz
Plan ve Bütçe Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan : Sait Açba Afyon 20 oy
Başkanvekili : M.Altan Karapaşaoğlu Bursa 20 oy
Sözcü : Ekrem Erdem İstanbul 20 oy
Katip : Mehmet Sekmen İstanbul 20
oy
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okuyoruz:
10.- Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/125)
10.12.2002
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu,
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip seçimi için 10.12.2002 Salı günü saat
16.00'da toplanmış, toplantıya 31 üye katılmış ve kullanılan oy
pusulalarının tasnifi sonucu, aşağıda
ad ve soyadı ile seçim çevreleri belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen
oyları alarak Başkan, Başkanvekili Sözcü ve Kâtip seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla
Mehmet Işık
Giresun
Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonu Geçici Başkanı
Başkan : İsmail Özgün Balıkesir 22 oy
Başkanvekili : Ahmet Işık Konya 17 oy
Sözcü : Ali Rıza Alaboyun Aksaray 20
oy
Katip : Hüsnü Ordu Kütahya 20
oy
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Diğer tezkereyi okutuyorum :
11.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/126)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Başkan,
Başkanvekilleri (2), Sözcü ve Kâtip seçimi için 10.12.2002 Salı günü saat
16.00'da toplanmış ve kullanılan
oyların tasnifi sonucu, aşağıda ad ve soyadı belirtilen üye, karşısında
gösterilen oyu alarak seçilmiştir.
Bilgilerinize sunulur.
Ahmet Yılmazkaya
Gaziantep
Komisyon Geçici
Başkanı
Başkan : Mehmet Elkatmış Nevşehir 19
oy
Başkanvekili : Cavit Torun Diyarbakır 18
oy
Başkanvekili : Mehmet Şerif Ertuğrul Muş 16 oy
Sözcü : Ahmet Faruk Ünsal Adıyaman 13
oy
Katip : Özlem Çerçioğlu Aydın 17 oy.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım :
V. – ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1.- Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 5 Tarih :11.12.2002
Genel Kurulun toplantı günlerinden salı gününün denetim konularına,
(Anayasanın süreye bağladığı konular hariç), çarşamba ve perşembe günlerinin de kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işlerin görüşülmesine ayrılması, salı ve çarşamba
günlerinde birleşimin başında bir saat süre ile sözlü soruların görüşülmesi,
"Sunuşlar" ve işaret oyu ile yapılacak seçimlerin her gün yapılması,
11 Aralık 2002 Çarşamba günü (bugün) "Gelen Kâğıtlar" listesinde
yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 3 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının
2 nci sırasına alınması ve tasarının görüşülmesinin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılması, 12 Aralık 2002 Perşembe günü denetim konularının
görüşülmesi, 13 Aralık 2002 Cuma günü de Genel Kurulun saat 13.00'te
toplanarak, 2 sıra sayılı 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin ikinci görüşmelerine
başlanması ve çalışma süresinin teklifin görüşmelerinin bitimine kadar
olmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanı
Salih Kapusuz Mustafa Özyürek
AK Parti Grubu
Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Bu konuda söz isteyen?.. Yok.
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/1) (S. Sayısı : 2)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa ve 244 milletvekilinin; 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu
raporunun ikinci görüşmesine, birinci görüşmenin bitiminden 48 saat geçmeden
başlanamayacağından teklifin görüşülmesini erteliyoruz.
Alınan karar gereğince, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonları raporlarının
müzakeresine başlıyoruz.
2.- Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonları
Raporları (1/282) (S. Sayısı :3) (1)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu, 3 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?..
OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, CHP Grubu adına Önder Sav söz
istemektedir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın
Önder Sav söz istemiştir; ancak, Anayasa Komisyonu Başkanımız Sayın Prof.
Burhan Kuzu da söz istemiş olduğundan, İçtüzüğümüze göre, öncelikle Komisyon
Başkanımıza söz veriyorum.
Buyurun Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa Komisyonumuz, kurulduğu günden itibaren, hemen, çok yoğun bir
çalışmaya başlamış bulunuyor. Hepinizin de yakından bildiği üzere, evvela,
Anayasa Mahkememizin iptal etmiş olduğu İçtüzüğün bazı maddelerinin değiştirilmesi
gündemdeydi. Onu, dün huzurlarınıza getirdik ve sizlerin oylarıyla kabul
edilmiş oldu. Teşekkür ediyorum.
İkinci husus, anayasa değişikliği, küçük, mini paket şeklindeydi.
Bunların birincisinde, milletvekili seçilme şartları açısından biraz daha kolaylık
sağlanmıştır. İkincisinde, Türkiye'de hemen hemen yapılamayan araseçime
birazcık işlerlik kazandırma amaçlanmıştır. Bu da gündemimizde, görüşülüyor,
devam etmektedir. Üçüncü paket de, yine, Anayasa Komisyonumuzda, dün geç
saatlere kadar çalışmak suretiyle tamamladığımız ve bugün de huzurunuzda arz
ettiğimiz, "uyum paketi" olarak bilinen, Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa Tasarısı. Tabiî, bu yasa değişikliklerinin
detayını, birazdan, burada konuşma, tartışma fırsatı bulacağız. Komisyonumuzdan
geçerek gelmiş durumda.
Bu yasalarla alakalı olarak, yasaların genel çerçevesi hakkında bilgi
vermek istiyorum. Efendim, aslında, 16 kanunda değişiklik getiren bu yasa
değişiklikleri, paket şeklinde, Avrupa Sözleşmesi bağlamında ele alınan bir
yasa değişikliği olarak gözüküyor. O bakımdan, bu pakette, istediğimiz her
hususu bulma şansımız tabiî ki olmayacaktır. Yani, bir yasayı önümüze
koyduğumuzda "şunların da değişmesi gerekirdi" şeklindeki bir düşünce
çok doğrudur ve çok normaldir; ama, bilinmesi gerekir ki, bu paket, biraz, 12
Aralık bağlamında düşünülmüş olan bir paket olarak gözüküyor.
Biliyorsunuz, Türkiye, uzun süredir, Avrupa Birliği üyeliği bakımından,
epeyce bir gayret göstermiştir ve uzun ince bir yolda, 1950'lerden beri,
yürüyerek gelmiştir. Avrupa'nın Türkiye'ye bakışı noktasında, haklı ve haksız
olduğu bazı durumlar vardır. Şimdi, en son gelinen noktada, aday üyeliklerine,
bizim "tampon bölge" diye ifade ettiğimiz bir kavram geliştirdi.
Bunun, aslında doğru olmadığını düşünebiliriz; fakat, çok sayıda üyenin talepte
bulunması karşısında, Avrupa Birliği, böyle bir tedbir almak durumunda kaldı ve
bizi de, o toplama salonuna, bekleme salonuna almış oldu. Biliyorsunuz, 15
üyeli Avrupa Birliği sayısı da biraz arttı ve çok yoğun taleple karşı karşıya
kaldı ve Türkiye'ye, 10 Aralık 1999 İnsan Hakları Günü -tesadüf olarak-
Helsinki Zirvesinde, bir üyelik noktasında ümit verir oldu.
Bizden istenenlere baktığımızda
"Kopenhag Kriterleri" deniliyor ve bu bağlamda, ekonomik
kriterler ve müktesebat dediğimiz üç ana noktada bazı sorunlar tespit edilmiş.
Bugün, sizin huzurunuza getirilen paket, siyasî kriterler bağlamında ele alınan
bir pakettir; daha sonraki paketlerde diğer konular yer alabilecektir. Çünkü,
Avrupa müktesebatına baktığımız zaman, 10 000 sayfalık bir doküman olarak
gözüküyor. Bunların tamamını elbette ki bir günde değiştirme şansımız söz
konusu değil. Kaldı ki, Türkiye bu alanda epeyce bir yol almış durumda.
1990 tarihli Kopenhag belgesine baktığımız zaman, bizden istenenler, serbest
seçimler, hukuk devleti, insan hakları, barış, adalet ve işbirliğine dayalı
kalıcı bir düzenin kurulması, düşünce açıklama hürriyeti önündeki engellerin
kaldırılması şeklinde özetleniyor. Bunlar, zaten, bizim de hep kavgasını
verdiğimiz, yıllardan beri olmasını istediğimiz temel birtakım noktalardır ve
Türkiye bu konuda çaba göstermektedir. Bu pakette, aslında, buna yönelik işleri
görüyoruz.
Yalnız, Türkiye konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına
baktığımızda, bazı sorunlarımız olduğunu da unutmamamız lazım. Eldeki rakamlar,
sayı olarak epeyce fazla; Türkiye aleyhine açılmış dava sayısı 4 000 - 5 000'i
geçmiş durumda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Türkiye'ye bakış açısında
her zaman da tarafsız kaldığını söyleyemeyiz. Mesela, 12 Ekim tarihinde verdiği
bir kararda, sekiz davayı bir günde Türkiye aleyhine sonuçlandırmıştır. Yani,
Türkiye'yi gördüğü zaman, biraz da, sanki, yapar mı yapar gibi bir mantıkla
yaklaşıyor. Bu da, elbette ki doğru bir yaklaşım değildir; ama, ne var ki, Türkiye'nin
dava sayısında son yıllardaki azalmaya rağmen, nitelikte pek değişiklik
görmüyoruz; özellikle, Türkiye bakımından, işkence iddiası devam ediyor, kötü
muamele iddiası devam ediyor ve davaların sürünceme iddiası yine devam ediyor.
Dava sıralamasında biraz gerilere doğru çekilmiş olduk; zannediyorum, güneydoğu
olaylarındaki azalmayı buna bağlayabiliriz; ama, yine de, hakkımızda verilen
raporlar pek de iyi gözükmüyor. O açıdan, bu paket, bir yol alacağı ümidiyle
huzurunuza gelmiş oldu; tebrik ediyorum, buna sebep olanlara teşekkür ediyorum.
Tabiî, pakette, özellikle, düşünce açıklama hürriyeti bakımından
birtakım noktalar olacaktır; geldiği
zaman onları burada tartışma fırsatı bulacağız. Bu hürriyete, Avrupa çok önem
veriyor. Bunun, bizim pakette de ağırlıklı olduğunu göreceksiniz; çünkü, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında, bu hürriyet için "kaynak
hürriyet" ifadesi kullanılmış. Yani, kaynak hürriyet, diğer tüm
hürriyetlerin anası anlamında kullanılıyor. Hatta, genellikle şöyle denilir:
İnsanların tüm hak ve hürriyetleri ellerinden alınmış olsa, sadece düşünce
açıklama hürriyeti muhafaza edilse, konuşarak, tartışarak, ifade ederek, zaman
içinde, kaybedilen hürriyetleri alma şansı elde edebilir. Bu bakımdan,
kararların bu durumu bizim taslakta da tartışıldı, görüşüldü ve buraya kadar
getirilmiş oldu.
Biz, bu alanda, daha önce de, önceki Meclis döneminde de epeyce
değişiklik yaptık, yine bu paket bağlamında. Hepinizin bildiği gibi, 3 Ekim
2001 tarihinde, Türkiye'de önemli bir anayasa değişikliği oldu, 34 maddelik bir
değişiklik. Biz, pakette yer alan, fakat o an değişmeyen birkaç maddeyi de dün
buraya getirmiş olduk; en azından bir kısmını getirmiş olduk. Yine, elbette,
bunun yansımalarını da yasa tasarısında göreceğiz.
Şimdi, paketle alakalı olarak kısa bir bilgi vereyim efendim.
Sayın Başkan, sürem?..
BAŞKAN - Sayın Başkan, süreniz 20 dakika; gereği kadar süreniz var,
gerekli açıklamayı yapabilirsiniz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Şimdi, bildiğiniz gibi, biz, bu anayasa değişikliğinde, özellikle öze
dokunma açısından, 1961 Anayasamızda olan, 1982 Anayasasıyla kaldırılan bir
kıstası getirmiş olduk. Biz bunu önemseriz. Anayasa Mahkememizin eskiden
verdiği karalarda da bu mevcuttu; "Bir hak ve hürriyetin kullanılmasını
son derece zorlaştıran, onu kullanılamaz duruma düşüren sınırlamalar, o
hürriyetin özüne dokunmuş sayılı" deniliyordu. Daha sonra yapılan
değişiklikle 1982 Anayasasında "demokratik toplum düzeninin gerekliliği
ifadesi getirilmişti. Gerçi, Anayasa Mahkememiz, bu konudaki kararlarıyla bunu
belirgin hale getirdi; ama, Anayasamızdaki son değişikliği bu açıdan
önemsiyorum. Bizim pakette, bundan da kimi yansımaları görüyoruz. Kaldı ki,
daha önceki 4771 sayılı Kanunda da bunun belli oranda yansıdığını biliyoruz.
Savaş ve yakın savaş hali hariç, ölüm cezasıyla alakalı Anayasaya getirilen
hükümlerin kaldırılması daha doğrusu,
Yine, Dernekler Kanunu, cemaat ve vakıflarla ilgili kanunlar,
yabancıların gösteri yürüyüşleriyle alakalı değişiklikler, dille alakalı
birtakım yasakların kaldırılması önemli aşama olarak gözüküyordu. Demek ki, bu
elimizdeki paketi, bu sürecin devamı bir paket şeklinde algılamamız lazım.
İşkence ve kötü muamele iddiasına gelince -demin de kısmen belirttim-
bizim dava sayımızda azalma var, ama nitelikte pek azalma yok. Yani, sayıdaki
azalmaya rağmen, işkence ve kötü muameleyle alakalı iddialar yine devam ediyor.
Kayıtlara geçmesi bakımından şunu özellikle belirtmek istiyorum: Türkiye'de,
elbette ki, devletin sistematik bir şekilde takip ettiği bir işkence politikası
yoktur; ama, zaman zaman, yer yer, elbette ki, memurların yaptığı hatalardan
kaynaklanan birtakım kötü muamele örnekleri mevcuttur, bunlar tespit
edilmiştir, doğrudur. Bununla alakalı olarak, bu iddiaları belki çok daha aza
indirmek için bu pakette birtakım düzenlemeler öngörülüyor.
İşkence ve kötü muamele konusunda, bir defa, izin alma hususu
kaldırılıyor; bunu önemsiyoruz. Yani, ilgili kurumun izin vermesiyle değil,
doğrudan doğruya yargılama süreci başlıyor; çünkü, özellikle Avrupa'da bu
kişilerin korunduğu konuşuluyor. Doğrudur, yanlıştır; ama, böyle bir iddia
ciddî olarak var.
Para cezası ya da başka bir tedbire çevrilmemesi konusu yine değişiklik
paketimizde var; yani, işkence iddiası sonucu verilen ceza hapis olarak kalmış
olacak.
Zamanaşımı konusuna gelince; yasalarda zaten zamanaşımı onbeş yıl olarak
gözüküyor. Mevcut yasalardaki zamanaşımından biraz daha uzun bir süre bu.
Zamanaşımı hiç olmasın da denilebilir; ama, o zaman da, hakikaten, 20-22
yaşlarındaki bir memurun yapmış olduğu bir kötü muamele sonucu, 80 yaşına
geldiğinde, hâlâ, takibata uğrar mıyım uğramaz mıyım gibi bir kaygı içerisinde
olması da herhalde çok doğru olmasa gerekir. Bir devlet o kişiyi onbeş yılda
yakalayamıyorsa, ondan sonrasında herhalde serbest bırakmakta yarar görüyorum.
Cemaat vakıfları bakımından yapılan değişiklikler var; dinî cemaatleri
kastediyoruz azınlık anlamında. Bildiğimiz gibi, bunlar, aynı zamanda vatandaş.
Bunlarla alakalı, taşınmaz edinme usulünde kolaylıklar getiriliyor. Burada
mütekabiliyet esası aranmıyor; çünkü, bunlar yabancı konumunda değiller; ama,
elbette ki, görüşmelerle bunlar sağlanabilir; o, ayrı bir konu.
Basınla alakalı, özellikle mevkute sahibi, mesul müdür ve yazı sahibi
için, haber kaynağını söylememe, vermeme imkânı getiriliyor; belki biraz
genişletiliyor. Bir açıdan baktığımız zaman, sanki bunlar istediğini yazıp
çizecek, arkasından sorumlu olmayacak; bu, o anlamda değildir. Bilelim ki, bu,
vatandaşın haber verme hakkını korumak bakımındandır; yani, enformasyon hakkı
dediğimiz, haberi rahat vermesi bakımından; ama, bu, hiçbir zaman insanları
karalama imkânını tabiî ki vermeyecektir, zaten, bununla alakalı hükümler
yasamızda mevcuttur.
Yine, değişiklik paketimizde bazı noktalar Siyasî Partiler Kanununa yansıyor.
Bununla, üye olma şartları veya milletvekili olma şartlarında Türk Ceza
Yasasında yer alan 312 nci maddeden mahkûm olma meselesi kaldırılıyor; zaten
Anayasada kalktığı için otomatikman orada düzeltme anlamında bunu söylüyorum.
"Terör eyleminden mahkûm olanlar milletvekili olamaz" durumuna
getirmiş oluyoruz. Böylece, bir kimse, düşünce açıklama hürriyeti sebebiyle,
herhangi bir görüşten dolayı mahkûm olmuşsa, milletvekili olma ve üye olma
şartlarını kaybetmemiş oluyor.
Yine, siyasî partilerde kurucu üye olmada, milletvekili olma şartı
değil, üye olma şartları yeterli görülüyor. Bu, ilk etapta eleştirilebilir;
ama, bilmek lazım ki, artık dünyada 18 yaşında milletvekilleri var; mesela
Kanada'da böyledir, birçok ülkede bunları görüyoruz. Bu bakımdan, bu elimizdeki
tasarıyla, katılımı artırması açısından, parti kurmayı biraz daha kolay hale
getirmiş oluyoruz.
Parti kapatma konusunda, artık, bildiğimiz gibi -Anayasamızda tek tek
sayılmış- üç hal dışında parti kapatma kararı verilemiyor, böyle bir iddiada
bulunulamıyor; ama, bizim yasamızda, Siyasî Partiler Yasasında, hâlâ, parti
kapatma konusunda eskiden kalma birçok hüküm var. Elimizdeki şu son metinle
bunlar ayıklanıyor.
Yine, bir zorunlu düzenleme de "siyasî partileri kapatmaya beşte 3
oy çokluğuyla karar verilir" hükmü var; o, buraya yansıtılmış oluyor.
Ancak, tabiî bir de şunu bilmemiz lazım: Biliyorsunuz, Cumhuriyet
Başsavcılığının, tüzüklerindeki birtakım yasaya aykırılıklar sebebiyle siyasî
partilerden birtakım talepleri oluyor "bunları düzeltin" diyor,
düzeltmiyorlar; bunun da bir yaptırımı olması lazım, bunu da öngörüyor ilgili
yasa; ancak, malî açıdan bir yardım kesme, devletin yardımını kısmen veya
tamamen kesme şeklinde değerlendiriliyor.
Dernek üyeliği konusunda, yine yapılan son anayasa değişikliğinin
yansımasını görüyoruz; tüzelkişiler de dernek üyesi olabiliyorlar.
Önemli bir gelişmeyi dilekçe hakkı bakımından görüyoruz. Dilekçe hakkı,
gerçekten Türkiye'de çok kullanılan bir hak olmaktan çıkmış durumda. İdareye
dilekçeyi veriyorsunuz- hani bildiğimiz iki aylık cevap verme süreleri, bilinen
o dilekçe hariç- şikâyeti bildirdiğiniz zaman, uzun süre dilekçeye cevap
verilmediğini görüyorsunuz. Bunda kısaltmalar getiriliyor, otuz günlük, altmış
günlük birtakım süreler öngörülüyor. Gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilen dilekçeler gerek idareye verilen dilekçeler gerekse İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonuna verilen dilekçeler konusunda süre tespit
ediliyor ki, bunları işlerlik bakımından önemsiyoruz.
Türkiye'de yaşayan yabancılara dilekçe verme hakkı getiriliyor, bu da
önemli. Gerçekten, burada ikamet eden yabancıların dilekçe verme hakkını
kullanmaları önemlidir, bizce de önemlidir. Belediyeden bir şikâyeti varsa, hiç
olmazsa dilekçesini versin ve takip edebilsin."İkamet eden" şartını
arıyoruz. Tabiî, burada bir de şunu bilmemiz lazım ki, mütekabiliyet esasını
burada arıyoruz; yani, diğer ülkelerin bu hakları vermiş olmalarını da dikkate
alıyoruz.
Adli Sicil Yasasında değişiklikler var. Artık bundan sonra adli sicille
alakalı "hiçbir suç sicilden silinemez" şeklinde bir kavram yok;
yani, insanları ömrü billah sicilde tutmanın da bir anlamı olmadığını
düşünüyorum. Dolayısıyla, suçun cinsine, çeşidine ve cezanın durumuna göre
süreler öngörülüyor, o süreler doldukça sicilden silinme imkânları getirilmiş
oluyor. Ayrıca, sicildeki bilgiler rasgele kullanılamayacak, onlar
belirtiliyor, şu şu hallerde şuralara verilir şeklinde.
Olağanüstü Hal Kanununda, daha doğrusu kararnamede değişiklik var.
Hükümlü veya tutuklular, yüzleştirme için veya ifade verme için -diğer sebepler
de sayılıyor yasada- bulundukları yerden, tutukevinden alınıp
götürüldüklerinde, ancak dört gün süre için götürülebiliyor ve bu dört günün,
gidiş ve gelişten, doktor raporunu istiyoruz elbette ki. Yine yasaya göre bunlar
var. Bu süre, tutuklu ve hükümlünün süresinden sayılacak; o da açıkça
belirtiliyor. Bu da önemli bir aşama bizce.
Son olarak, Çocuk Hakları Kanununda değişiklik yapılmış oluyor bir
anlamda. O da: Biliyorsunuz Çocuk Hakları Yasası bizde 15 yaş öngörmüş;
halbuki, insan haklarıyla alakalı belgelerde, Çocuk Hakları Sözleşmesinde 18
yaş kabul edilmiş. O bağlamda değişiklikler gerekiyor.
Bütün bunları elbette ki önemsiyoruz. Ayrıca, yapılacak olan yeni
anayasa değişikliği çalışmalarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarının, özellikle Nice toplantısındaki yeni birtakım hakların -mesela
kişinin onur hakkı gibi, kişilik bütünlüğü hakkı gibi- bunların Anayasaya
girmesi, tabiî ki, daha sonraki gündemimizde gelecek konular arasında
gözüküyor.
Son olarak söylemek istediğim şudur: Bütün bu iyi şeylere rağmen,
Türkiye'de, maalesef bir şeyi çözemiyoruz, daha doğrusu iki şeyi çözemiyoruz:
Bir tanesi, mahkeme kararları uygulanmıyor Türkiye'de; yani, idare tarafından
uygulanmıyor. Bunların ciddî olarak takibinin yapılması lazım. İkinci bir husus
da, mahkemelerimiz, bazen, kanunda yapılan değişik, maalesef, sanki hiç
yapılmamış gibi bir davranış içerisine giriyorlar. Bunu, özellikle, son yapılan
Türk Ceza Kanununun 112 nci maddesindeki değişiklik açısından gördük. Böyle bir
değişiklik sanki yokmuş gibi bir uygulamayı görüyoruz. Zaten, Avrupa
yetkilileri de bize genellikle şunu söylüyorlar: "Siz, Anayasayı
değiştiriyorsunuz, yasaları değiştiriyorsunuz; ama, uygulamıyorsunuz." Bu
iddiaları gidermek bakımından da, zannediyorum, bu paket çok önemli olmakla
beraber, uygulamasının özellikle takip edilmesi gerektiğini arz ediyorum.
Herkesi saygıyla selamlıyorum efendim; teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kuzu.
Şimdi, tasarının geneli üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Ankara Milletvekili Sayın Önder Sav konuşacaklar.
Buyurun Sayın Sav. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli
üyeleri; önümüzde, Anayasa Komisyonunun Sayın Başkanının da değindiği gibi, pek
çok kanunu ilgilendiren, pek çok kanunun değişik maddelerinde değişiklik
getiren bir tasarı bulunmaktadır. Siyasî Partiler Kanunu, Dernekler Kanunu,
Dilekçe Kanunu, Basın Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
ve benzeri birtakım yasalarda değişiklikler getiren bir paketle karşı
karşıyayız.
Aslında, işin özünde, çağdaş demokrasilerdeki uygulamalar gibi,
ülkemizde de benzer uygulamaları getirmemiz, benzer düzenlemeleri yapmamız çok
doğaldır ve çağdaş bir ülke olmanın da gereğidir. Sanıyorum, bu gerekçeden yola
çıkarak, önce, dışarıyla uyumlu olma, dış ülkelerle uyumlu olma, AB ülkeleri
gibi benzer uygulamaları yapma kaygısı önplana alınmış gibi görünüyor; ama,
bize yakışan, yıllardan beri söylediğimiz gibi, biz, kendi insanımızın layık
olduğu, kendi insanımız için düşündüğümüz temel hak ve özgürlüklerin
boyutlarını genişletmek, onlara ilişkin düzenlemeler yapmak durumundayız.
Elbette, çağdaş ülkelerle uyumlu olacağız; ama, kendi insanımızı da önplanda
tutacağız.
Bu düzenlemelerde, her iki konuya da değinilmiş. Temel hak ve
hürriyetlerin boyutlarını geliştirmek ve onlara ilişkin düzenlemeler yapmak
fevkalade önemli.
Anayasa Komisyonumuzun değerli Başkanını dikkatle dinledim; düşünce
açıklama özgürlüğünün sınırlarını genişletmek açısından, bu yasa tasarısında
düzenlemeler olduğuna değindi. Katılıyorum; ancak, yeterli bulmuyorum. Tabiî,
düşünce açıklama özgürlüğünün sınırlandığı yasalar sadece bu pakette
söylenenler değil; düşünce özgürlüğünün sınırlandığı başka pek çok yasa var.
Önümüzdeki süreçte onlara da el atmamız gerekiyor. Basın Kanunu, kanunla
kurulmuş kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının önünü tıkayan, düşünce
açıklamalarını engelleyen hükümler, sendikalar ve sendikaların önünü tıkayan,
onların düşünce açıklamasının önünü tıkayan hükümler ve bunlar kadar önemlisi,
Terörle Mücadele Yasasında düşünce açıklamanın önünü tıkayan engeller var. Bu
paketteki düzenleyici maddeler, düşünce açıklama özgürlüğünün önünü tamamen açtık
dememiz için fevkalade yetersizdir.
Ayrıca, bu pakette yer alan, işkenceye ilişkin olan düzenleme de bizce
yararlı; ama, yeterli değil. Sayın Başkan değindiler -Anayasa Komisyonu
Başkanımız- işkencede belki daha değişik bir zamanaşımı tarifi yapmak gerekebilirdi
diye. O zaman, ben, niye yapmadınız diye sormak gereğini duyuyorum burada;
çünkü, ağzımızı açtığımız zaman "işkence insanlık suçudur" diye
başlıyoruz ve işkenceden dertleniyoruz, yakınıyoruz. Falakaları, copları,
emniyet saraylarının altıncı, yedinci katından kendi isteğiyle atlamaları
komedi konusu yapıyoruz. Gözaltında bulunan insanların feryatları sokağa
yansıyor. Bunlara kötü davranan, zorla ifade almasına yönlendirilen, bedensel,
cismani ve ruhî eziyet yapan insanları sadece "haklarında verilen cezalar
para cezasına ve tedbire çevrilemez" diye geçiştiriyoruz; buna asla
katılmıyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak. (CHP sıralarından alkışlar) Delil
elde etmenin çağdaş başka yolları vardır. Eğer, işkence, delil elde etmenin çok
kolay, basit, baştan savma yolu olarak kabul edilirse, o düşünce açıklama
özgürlüğüyle ilgili söylediğimiz çok güzel sözlerin hepsi havada kalmaya
mahkûmdur.
Bu önümüzdeki pakette -tümü üzerinde konuşuyorum- maddelere geçildiği
zaman, Sayın Komisyona, Sayın Bakana kolaylık olsun diye bazı noktaların altını
çizmek istiyorum.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamenin sanık ve
müdafiine tebliğ olunacağına ilişkin düzenleme gözden kaçmış. Sayın Bakan, onu,
zannediyorum birazdan açıklayacak; "ilgili daire" olması gerekecek
herhalde.
Bir başka konu, tasarının Anayasa Komisyonunca 7 nci madde olarak kabul
edilen metinde üçüncü bent olarak "taksirli suçlar hariç beş yıl ağır
hapis veya beş yıl ve daha fazla hapis cezası..." deniliyor.
"Taksirli suçlar hariç ağır hapis" olmaz arkadaşlar. Taksirli suç ile
ağır hapis birbiriyle çelişir. Sayın Başkan, Sayın Bakan; rica ediyorum, bu
yanlışlığı düzeltelim. "Taksirli suçlar hariç" olmaz. Bunu "ağır
hapis veya taksirli suçlar hariç beş yıl hapis" şeklinde düzenlemek
gerekecektir. Eğer böyle kalırsa, taksirli suçun içine ağır hapis de karışmış
olur; yani, taksirli suçlardan ağır hapis cezası verilebilir noktasına gidilir.
Bunu, eğer komisyon düzeltirse düzeltir, düzeltmezse, bir önergeyle biz
düzeltilmesi yolunda kolaylık sağlamaya çalışacağız.
Dün, burada, anayasa paketi görüşülürken değindiğim konu, maalesef
oturumu yöneten Sayın Başkanımız tarafından değerlendirilmedi. Aslında,
değerlendirmeye alınıp, bir redaksiyon yapılabilirdi. Üzülerek görüyorum ki,
aynı ifade zaafı, bugün önümüze gelen Anayasa Komisyonunun kabul ettiği metinde
14 üncü maddede de var; biraz daha düzelmiş; ama, yeterli değil. "Yukarıda
yazılı haller dışında, bir ilin veya seçim çevresinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyesinin..." Bu, zaaf taşıyor, anlatım zaafı taşıyor.
"Yukarıda yazılı haller dışında, bir ilin veya seçim çevresinin Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki milletvekillerinin" demek gerekecek. Hem daha
açık hem daha düzgün hem de sıfatlarımıza uygun bir tanım olur. Bunu da bu
şekilde düzeltmeye itina edelim diye düşünüyorum.
Bir başka konu, 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yapılan
değişiklikle ilgili. Yararlı bir değişiklik yapılmış. Bence, 430 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname, ondan önceki 429 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname, sıkıntılı
bir dönemin belgeleridir. O sıkıntılı dönemden, Türkiye, olağanüstü hali ilgili
vilayetlerde kaldırarak çıkıyor. Oradan çıkarken, bu düzenlemeyi de daha
sağlıklı yapma konusunda gösterilen özene teşekkür ediyorum.
Hükümetin getirdiği tasarıdaki yedi günü dört güne indiren değişiklik,
oldukça önemli bir değişikliktir. 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ilgili
anlatımına baktığımız zaman, tutuklu ya da hükümlünün cezaevinden alınıp
cezaevi dışında konuşması, ifade alınması gibi benzer şeyleri taşıyor. Tutuklu
veya hükümlünün çok uzun süre cezaevi dışında kalması, ister istemez, insanın
aklına kötü şeyler getiriyor. O süreyi olabildiğince kısaltmakta yarar var. O
bakımdan, yedi günü dört güne indirmeyi ben önemsiyorum.
Ancak, burada, hükümet tasarısına yine yararlı bir ekleme yapılmış.
Suçluların soruşturulmasında ifadelerine başvurulması gerekenler; yer gösterme,
yüzleştirme, teşhis, tıbbî muayene gibi, cezaevinde ifade almanın yeterli
olmadığı durumlarda... Tabiî, burada bunu anlıyorum. Burada sayılanların
dışında, aklımıza bugün gelmeyen bazı şeyler olur da önümüzü tıkamayalım diye
bir iyimser düzenleme var; ama, çok hassas bir konu. Bu "gibi"
ifadesinin, ilgililer tarafından, ileride çok daha fazla genişletilmesinden
kaygı duyuyorum, endişe duyuyorum. O bakımdan, burada daha somut, anlaşılır,
uygulayıcılara "acaba, o da var mıydı, bu da var mıydı" dedirtmeyecek
bir düzenlemenin yapılmasında yarar görmekteyim.
Bence, hükümetin sevk etmiş olduğu tasarıda bir diğer yararlı değişiklik
-243 ve 245 inci maddelerle yetinilmişti Türk Ceza Kanununun ilgili
maddelerinde açılacak soruşturma ve kovuşturmalarda- memurin muhakematı, yeni
deyimiyle memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanmasıyla ilgili
hükümlerin uygulanmayacağı hususunda 154 üncü maddenin dördüncü fıkrasına
yollama yapılmış olmasını önemsiyorum; çünkü, işkenceyi sokaktaki vatandaş
yapmıyor, işkenceyi zabıta amirleri yapıyor. O kanunda tanımı yapılan metin yok
önümde; ama, belleğimde yanlış kalmamışsa, 154 üncü maddenin dördüncü fıkrası,
zabıta amirlerini fevkalade koruyan, onları yargıçların yargılamasıyla ilgili
hükümlere bağlayan bir maddedir; onu oradan kopartıp, burada bunu bu şekilde
tedvin etmenin fevkalade önemli olduğunu düşünüyorum.
Bence, bir diğer önemli değişiklik, hükümetin sevk ettiği tasarının 32
nci maddesinde yer alan, fakat, şimdi elimizdeki Anayasa Komisyonunun kabul
ettiği metinde 35 inci maddede çıkarıldığı görülen, Adlî Sicil Kanununun 9 uncu
maddesinin yürürlükten kaldırılmasıyla ilgili olan ibarenin, Anayasa Komisyonu
metninden, yani, önümüze gelen, tartıştığımız metinden çıkarılmasını fevkalade
önemli buluyorum; çünkü, o haliyle, Anayasanın 76 ncı maddesine aykırı bir
düzenlemeydi. Anayasaya aykırılığı bu şekilde kaldırarak gidermek önemli bir
gelişme olmuştur. Ayrıca, Adlî Sicil Kanununun 9 uncu maddesinin birinci
fıkrası, zaten Adlî Sicil Kanununun yeni getirilen düzenlemesinde 8 inci
maddenin içine de yedirilmiş bulunmaktadır, o maddenin içine konulmuş
bulunmaktadır. 9 uncu maddede sadece bir fıkra kalmış oluyor. O fıkrayla ilgili
bu önemli değişiklik isteğinin Anayasa Komisyonunda, önüne geçilmiş olmasının
fevkalade önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu ve benzeri -daha benim sayarak zamanınızı almak istemediğim-
iyileştirici düzenlemelerde, daha henüz Anayasa Komisyonuna gelmeden Cumhuriyet
Halk Partisi olarak gösterdiğimiz iyi niyetle, uzlaşmacı tavırla, hukukun
üstünlüğüne saygımızın gereği, düşünce açıklama özgürlüğüne saygımızın gereği,
demokratik, laik hukuk devleti ilkelerine saygımızın gereği, Atatürk ilke ve devrimlerine
bağlılığımızın gereği yaptığımız katkılarla övünüyoruz ve iktidar partisini de
buna gösterdiği yaklaşımdan dolayı kutluyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum değerli arkadaşlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Sav.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, müsaade
ederseniz, iki cümle...
BAŞKAN - Yerinizden konuşabilirsiniz Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
üyeler; şimdi, Sayın Önder Sav'ı dinledik. Özellikle işkenceyle ilgili
zamanaşımı konusunda benim bir şikâyetim olmadı; yani "böyle
denebilir" dedim. Aksine, tam öbür düşüncedeyim. Ömrübillah bir insanı
zamanaşımından mahrum bırakıp, dünyanın her yerinde olan bir şeydir... Hatta şu
örneği verdim: 21-22 yaşındaki bir memur hakkında işkence iddiası olduğunu
düşünün siz ve zamanaşımı yok. 80 yaşına gelmiş, hâlâ her an bir takibattan
çekiniyor; böyle bir şey olamaz.
Ben böyle bir şey söylemediğim için, komisyonda bu konuda bir düzeltme
düşünmedik. Kaldı ki, zaten bildiğim kadarıyla, onbeş yıllık bir süre var,
diğer cezalardan bu daha uzun bir süredir.
Arz ederim efendim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kuzu.
Şimdi, AK Parti Grubu adına, Ankara Milletvekili Haluk İpek; buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA HALUK İPEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarı üzerinde AK Parti Grubu adına söz
almış bulunmaktayım; şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Demokrasi hayatımızda yeni bir dönem başlamıştır. AK Parti olarak yeni
siyaset anlayışımız, katılımcı, çoğulcu ve uzlaşmacı olmaktır. Görüşmeye
başladığımız 1/282 esas nolu kanun tasarısı 16 kanunda değişiklik
öngörmektedir. Getirilen yeni düzenlemeler ve gerekçesi incelendiğinde bu
tasarının, geçtiğimiz yasama döneminde sonuçlandırılan 3.10.2001 tarih ve 4709
sayılı Kanunla gerçekleştirilen anayasa değişikliklerinin uygulamaya
geçirilmesine ve Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye
Ulusal Programı çerçevesinde alınması gerekli tedbirlere yönelik hükümler
içerdiği görülecektir. Ayrıca, görüşmelerini sürdürdüğümüz ve ilk oylamalarında
oldukça büyük çoğunlukla kabul gören anayasa değişikliğiyle paralellik taşıyan hükümler
tasarıda yer almaktadır.
Genel olarak tasarı hükümleri, belirttiğimiz bu çerçevede, düşünce ve
örgütlenme özgürlüğü önündeki engelleri biraz daha kaldıran, daha çok
demokratikleşme, daha çok özgürlük ve daha çok insan hakları adına olumlu
adımlar atmayı amaçlayan düzenlemeler içermektedir.
Mükemmeli yakalamak daima hedefimiz olmakla birlikte, gerçekleştirilmesi
son derece güçtür; ancak, bu amaca yönelik atılacak her olumlu adımın
desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz.
Partimiz, uyum yasalarının hazırlanmasından önce, bilindiği gibi, onun
dayanağı olan anayasa değişikliklerine 21 inci Dönemde tam ve koşulsuz destek
vermiştir. Hiçbir siyasî mülahazayı düşünmeksizin, bireyi ve insan hak ve
hürriyetlerini öne alan tüm çalışmalara destek verdiğimiz gibi, parti
programımız ve seçim bildirimiz her zaman insan merkezli olmuştur. Bu konuda
Partimizin temel felsefesi "insanı yaşat ki devlet yaşasın" olmuştur.
Bu tasarının hazırlanış aşamasında, tali komisyonlar ile esas komisyon
olan Anayasa Komisyonunda görüşülmesi sırasında muhalefetin görüş, düşünce ve
teklifleri en ayrıntılı şekilde Grubumuzca değerlendirilmiş ve bizim de iştirak
ettiğimiz pek çok noktada gerekli değişiklikler yapılarak tasarı Genel Kurulun
önüne getirilmiştir.
Grubumuz, tüm bu düzenlemeleri birileri zorladı diye değil, halkımızın
demokrasi ve yaşam standardını yükseltmek için getirmiştir. Ancak, bugün,
anlamlı bir gündür; 11 Aralık 2002 günündeyiz; yarınki, 12 Aralık Kopenhag
Zirvesini halkımız ve tüm dünya merakla beklemektedir. Bu tasarının
kanunlaşmasıyla, Kopenhag kriterlerini yerine getirmediği iddiasıyla sık sık
karşılaşan ülkemizin vereceği güzel bir cevap olacaktır.
Bu yoldaki çabaları iktidar-muhalefet bağlamında görmüyoruz, ülkemizin
geleceği, insanımızın geleceği olarak ve iktidarıyla muhalefetiyle ortak
sorumluluğumuz olarak görüyoruz. Hükümetimiz, yarın elinde bu paketle Avrupa
Birliğindeki görüşmelere katıldığında, eli çok daha güçlü olarak görüşmelere
başlamış olacaktır. Bu nedenle, bu sorumluluğun bilincinde olan iktidar ve
muhalefet partileri gece gündüz çalışarak, hızlı bir şekilde, Genel Kurula
mevcut tasarıyı getirmişlerdir. Emeği geçen herkese tekrar teşekkür ediyor ve
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın İpek.
Hükümet adına, Adalet Bakanımız Sayın Cemil Çiçek söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (Alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve yeni yasama yılında hepinize
başarılar diliyorum.
Dün, 10 Aralık İnsan Hakları Günüydü. Bütün dünya insanlığı için 10
Aralık, fevkalade önem ifade ediyor. Bugün ise, gündemdışı konuşmalarda da
ifade edildiği gibi, tarihi 5 Aralık olmakla beraber, içinden geçtiğimiz süreç,
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanınışının 68 inci yıldönümü. Bu iki
tarih bile, getirilen bu tasarının ne kadar önemli ve anlamlı olduğunu ifade
ediyor; çünkü, 58 inci hükümet olarak huzurunuza getirdiğimiz ilk tasarı,
netice itibariyle haklar ve özgürlüklerle alakalı bir tasarıdır ve Türkiye'nin
daha demokratik, daha çağdaş, daha uygar bir ülke olabilmesi noktasında önemli
hükümleri ifade etmektedir; Sayın Komisyon Başkanının da ifade ettiği gibi, 16
yasada 37 maddelik bir değişikliği içermektedir. Bu ve benzeri paketler,
önümüzdeki günlerde yine huzurunuza getirilecek ve Türkiye'nin daha modern,
daha çağdaş, daha ileri bir ülke olabilmesi noktasındaki yasal altyapıyı
hazırlamış olacaktır.
Şüphesiz, tasarının huzurunuza gelinceye kadar geçirdiği dönemlerde,
devrelerde, İçişleri Komisyonumuzun, Adalet Komisyonumuzun ve son olarak da
Anayasa Komisyonumuzun Sayın Başkanlarının ve üyelerinin çok önemli katkıları
olmuştur. Hassaten, huzurunuzda ifade etmek isterim ki, muhalefet partimizin de
çok önemli katkıları olmuştur; huzurunuzda hepsine teşekkür ediyorum.
Şimdi, bu tasarı, basın tarafından "Avrupa Birliğine uyum
yasası" olarak ifade edildi. Sanki Avrupa Birliği olmasaydı, 12 Aralık
zirvesi olmasaydı Türkiye'nin bu neviden düzenlemelere ihtiyacı yokmuş gibi bir
tek sebebe indirgenen, bir yanlış anlamaya imkân veren bir üslup içerisinde
takdim edildi. Şunu çok açık olarak ifade edeyim ki; bu ülkede hükümet eden
herkesin en öncelikli meselesi içinden geldiğimiz millettir; ona layık olan bir
düzenlemeyi yapıyoruz. Bu tasarının getiriliş amacı da, milletimizin bu
düzenlemelere ihtiyacı olduğundandır. İster 12 Aralık ister 15 Aralık, bu, olur
ya da olmaz, bunun hiçbir önemi yok ya da belli bir saatten sonra çok fazla
önemi yok; ama, biz, bu ülkede yaşıyoruz, bizim insanımız da bir Alman
vatandaşı kadar, bir İngiliz vatandaşı kadar, Batı'da yaşayan herhangi bir
insan gibi daha özgür bir ortamda yaşayabilmeli, daha demokratik bir ortamda
yaşayabilmelidir. (AK Parti sıralarından alkışlar) 37 maddelik bu değişikliği
düzenlerken, huzurunuza getirirken en öncelikle düşündüğümüz mesele budur;
çünkü, bizim milletimiz her şeyin üstündedir ve her şeye layıktır; bunun altını
özellikle çizmek istiyorum.
İkincisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Anayasasının 2 nci maddesinde de
ifade edildiği gibi "...demokratik, laik ve sosyal bir hukuk
devletidir." Getirdiğimiz tasarı açısından baktığımızda, demokratik
niteliği ve hukuk devleti niteliği öne çıkmaktadır; çünkü, demokrasi dediğimiz
şey mevsimlik bir statü değildir, toplumumuzun, milletimizin en az yarım
yüzyıllık bir tecrübeden sonra bir tercihidir, bir hayat tarzıdır. Belli
zamanlarda, zaman zaman askıya alınmış olsa bile, Türkiye'deki halkımız,
insanlarımız, hepimiz demokrasiyi özlüyoruz, demokrasiyi özümsemek istiyoruz.
Demokrasi dediğimiz mesele sadece bir slogan değil, bir hayat tarzı olacaksa,
bunun gereğini yapmak, bunun yasal ve anayasal alt zeminini de hazırlamak
mecburiyetindeyiz. Dün, bu Mecliste görüşülen anayasa değişikliği ve bugün
getirdiğimiz tasarı böyle bir altyapının hazırlanmasında önemli adımları atmaktadır.
Bu getirilen tasarıda temel hak ve özgürlükler açısından iki özgürlük
önem arz ediyor; bunlardan birincisi siyasî özgürlüklerdir. Maalesef,
Türkiye'de siyaset alanı daralmıştır, siyaset yapan insanlar bakımından yeteri
kadar özgürlük yoktur. Bunun en açık misalini bu dönem yaşıyoruz, AK Parti
olarak da yaşıyoruz, bütün dünyanın kabul ettiği bir sayın genel başkanı, halen
yasaklı durumda tutmanın ayıbını taşıyoruz, Türkiye, bu ayıptan bir an evvel
kurtulmalıdır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İşte, gerek Siyasî Partiler Kanununda gerekse Milletvekili Seçimi
Kanununda yaptığımız düzenlemeler, bir anlamda hem siyaset alanını
genişletmekte, hem de ikinci ve önemli bir özgürlük olarak, İnsan Hakları
Sözleşmesinde de ifadesini bulan örgütlenme özgürlüğüne kolaylıklar getirmekte,
yeni imkânlar, yeni fırsatlar açmaktadır.
Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin niteliği, eğer demokratik hukuk
devletiyse, demokrasi ile hukuk devleti arasında doğrudan bir bağ vardır, yani,
bir ülkede demokrasi varsa, orada bir hukuk devleti var; hukuk devletinden
başlayarak hukukun üstünlüğüne giden bir çaba, bir gayret, bir mücadele vardır
demektir. Eğer bir taraftan bir ülkeye demokratik ülke deniyorsa; ama, diğer
taraftan da temel hak ve özgürlükler baskı altındaysa, bu anlamda olabildiğince
yasaklar varsa, daha açık bir ifadeyle yasaklar kural, özgürlükler istisna
haline gelmişse, ne yazılırsa yazılsın, ne söylenirse söylensin sadece belli
metinlerde demokrasinin yazılmış olması, belli metinlerde "hukuk"
lafının geçmiş olması, o toplumun demokratik bir hukuk devleti olduğu anlamını
ifade etmez. O halde, mesele, sadece bu kavramları, bu nitelikleri metinlere
yazmak değil, onu, toplumun her kesimindeki insanlarımızın teker teker yaşadığı
birer nitelik haline getirmek lazım.
İşte, getirdiğimiz bu 37 maddelik tasarı, bir anlamda Anayasada
ifadesini bulan ve çok önemli olan, Anayasada yazılmış olmasa bile -yani, önemi
Anayasada yazılmış olmaktan kaynaklanmıyor- demokratik hukuk devleti, laik ve
sosyal hukuk devleti, zaten çağdaş devletin, modern devletin özellikleridir. Bu
anlamda, bu önemli nitelikleri, özellikleri toplumumuzda yaşanır hale getirmek
çabası ve gayreti içerisindeyiz. İşte, bu tasarının gündeme getirilmesindeki
ikinci amaç da budur.
Üçüncü amaç şudur: Tabiatıyla, Türkiye Cumhuriyeti Devleti pek çok
uluslararası sözleşmeye taraf olmuştur. Oradaki ilkeleri, düşünceleri,
fikirleri benimsemiştir ve bunları benimsediğini de Parlamentolarından geçirmek
suretiyle, çok açık metinler olarak, uyulması geren metinler olarak ortaya
koymuştur. Bunların başında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi geliyor,
bunların başında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi geliyor, bunların başında
Çocuk Hakları Sözleşmeleri geliyor. Bunların hepsi bu Parlamentoda görüşüldü ve
Resmî Gazetede yayımlanıp yürürlüğe girdi. O halde, biz, geçmişte olduğu gibi,
bundan sonra da huzurunuza hangi metinleri getirirsek getirelim -ister teklif
tarafınızdan getirilmiş olsun, isterse tasarı olarak tarafımızdan getirilmiş
olsun- bu metinlerin uluslararası sözleşmelere uyumunu sağlamak da bir
vecibedir, bir görevdir, Anayasa emridir. Dolayısıyla, bu getirdiğimiz
tasarıda, bu sözleşmelere uyumu sağlamak babında da önemli adımlar
atılmaktadır.
Bir başka özellik de şuradadır: Tabiatıyla, 1982 Anayasası, 1982
şartlarında yapılmış bir Anayasadır ve yapıldıktan kısa bir süre sonra da bu
Anayasanın Türkiye'nin bünyesine uymadığını, o günün şartlarında, makul,
anlayışla karşılanabilecek bazı hükümlerin, artık, aradan geçen zaman zarfında
eskidiğini, önemini yitirdiğini, yeni bir konseptle, yeni bir anlayışla bu
maddelerin yeni baştan gözden geçirilmesi lazım geldiğini herkes kabul
etmiştir, her parti kabul etmiştir.
Bu noktadan hareketle, yapıldığı günden bugüne kadar -bildiğim kadarıyla
7 defa değişiklik yapılmış oluyor, 8 incisi de dün gündemdeydi- bu
değişikliklerin hepsi bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştır ve önemli
değişikliklerdir. Anayasayı değiştirmişiz -belli maddelerini değiştirmişiz,
önemli maddelerini değiştirmişiz- fakat, buna karşılık yasalarımızda halen eski
hükümler devam etmektedir; yani, bir tarafta Anayasanın emredici hükümleri,
öbür tarafta bunlara aykırı mevzuatımızdaki, kanunlarımızdaki hükümler.
Doğrusu, hukuk devletinde, hukuk normlarının bir hiyerarşisi söz konusu
olacağına göre, yasaların Anayasaya uygun hale getirilmesi lazım. Dolayısıyla,
bu 37 maddelik değişiklik bir anayasal zaruret olarak, yasaların Anayasaya
uygunluğunu sağlamak anlamında, uyumunu sağlamak anlamında bir zaruretin sonucu
olarak huzurunuza getirilmiştir ve nihayet, önemli bir sebeptir. Şüphesiz,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Avrupa Birliği meselesini bir millî politika
haline getirmiştir, bir devlet politikası haline getirmiştir. 58 inci hükümet
olarak da bunu uyguluyoruz, uygulamak durumundayız, bu politikanın da
arkasındayız. Belki, hiçbir dönemde olmadığı kadar, iktidarıyla muhalefetiyle,
sivil toplum kurumlarıyla beraber 12 Aralık meselesini diğer saydığım
sebeplerin yanında önemsiyoruz ve bu getirilen 37 maddelik tasarının 12 Aralık
sürecinde önemli bir katkı sağlayacağına inanıyoruz ya da en azından,
Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesini istemeyen bir kısım Avrupalı çevreler
varsa onların istismarına da meydan vermek istemiyoruz, onların samimiyetini
test etmek istiyoruz. Yani, Avrupa Birliği dediğimiz nesne, Avrupa Birliği
dediğimiz şey bir coğrafî beraberlik midir, yoksa bir değerler bütünü müdür; bu
noktada da 12 Aralık önemli bir gösterge olacaktır.
Biz inanıyoruz ki, iktidar olarak da, parti olarak da, Avrupa Birliği
bir değerler manzumesidir, bir değerler topluluğudur, çağdaş değerler
topluluğudur. Biz de Türkiye olarak bu değerler topluluğu içerisinde yer almak
istiyoruz ve Türkiye'nin bu topluluğa çok önemli katkıları olacaktır,
Türkiye'nin yapabileceği bu katkıyı da hiçbir Avrupa ülkesinin veya bir başka
ülkenin yapması söz konusu değildir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, meseleye bu açıdan da baktığımızda getirilen bu tasarının, ümit
ediyoruz ve inanıyoruz ki, 12 Aralık Zirvesinden çıkacak karara olumlu
katkıları olacaktır.
Şimdi, bu tasarıyla nelerin getirildiğini, şüphesiz, maddelerin
görüşülmesi sırasında daha teferruatlı bir şekilde görüşeceğiz; ancak, kabul
etmemiz lazım ki, bir iki hususta bir özeleştiri yapmaya, geriye dönüp
kendimize bakmaya, hep başkalarını suçlamak yerine kendimizin de nerede hata yaptığını
zaman zaman ortaya koymaya mecburuz. Haklı ya da haksız, doğru ya da yanlış,
içinden geçtiğimiz sürecin getirileri ne olursa olsun, bugün uluslararası
platformlarda, özellikle Batı platformlarında, Batı organlarında Türkiye bir
işkenceci ülke olarak gözükmektedir; en çok insan hakları ihlallerinin
yapıldığı birkaç ülkeden biri olarak gözükmektedir. Dolayısıyla, biz, bu
görüntüyü ortadan kaldırmaya mecburuz, bu görüntü bize yakışmıyor. Şüphesiz,
Türkiye'de görev yapan insanlarımız, sıfatı ne olursa olsun, ister güvenlik
görevlisi, ister yargı görevlisi, ister bir başka kamu görevlisi olsun; ne
olursa olsun, bu insanların tamamını aynı kategoriye koymak, aynı kare
içerisinde mütalaa etmek haksızlık olur, insafsızlık olur. Bu insanların
hepsinin büyük bir vatanperverlikle görev ifa ettiklerine inanıyoruz ve bundan
dolayı kendilerine huzurunuzda şükranlarımızı ifade etmek istiyoruz. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Ancak, sayıları az dahi olsa -ki, her toplumda bulunur,
her organın içerisinde yanlışlık yapanlar olabilir- bu yanlışlıkları düzeltmek
de, ülkeyi yöneten insanlar olarak, Türkiye'de yasama faaliyetini yürüten ve bu
noktada yetkili olan insanlar olarak, bu görüntüleri de ortadan kaldırmak bizim
görevimiz oluyor.
Şimdi, elimdeki birkaç rakam bile Türkiye'nin bu noktadaki gölgesinin ne
kadar koyu olduğunu göstermesi açısından bir anlam ifade ediyor. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine Türkiye aleyhine başvuruda bulunanların sayısı 5 000'in
üzerindedir ve dava sayısı, 2001 rakamları itibariyle 3 142'dir. 3 142 dava
İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye'nin aleyhine sürdürülmektedir. Bu 3 142 dava
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yetkisini kabul etmiş olan ülkelerin açtığı
davaların üçte 1'dir; yani, üçte 1'i Türkiye aleyhine, üçte 2'si de, geriye ne
kadar ülke kalıyorsa, ne kadar devlet kalıyorsa onların aleyhinedir.
Bu görüntüyü ortadan kaldırmamız lazım gelir diye düşünüyoruz; çünkü,
Türkiye bu görüntüyü hak etmiyor. Elbette, bu noktada, yasalarımızdan
kaynaklanan boşluklar varsa, bunları düzeltmeliyiz. Nitekim, getirdiğimiz
tasarının 1 inci maddesi bu anlamda önemli bir açılım ifade ediyor, önemli
tedbirleri içermektedir. Şüphesiz, bundan daha ileri adımlar atılmasını isteyen
değerli üyelerimiz olabilir, partilerimiz olabilir; ancak, biz, getirdiğimiz
düzenlemenin bu haliyle bile çok önemli adımları attığını ve işkencenin
Türkiye'de bugünkü bulunduğu noktadan itibaren, hiç olmazsa caydırıcı bir
nitelik taşıması açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Ancak, şunu da kabul
etmiş olmamız lazım gelir: Tabiatıyla, zaman zaman Türkiye için söylenen de
budur; bu noktada bir kabulü de huzurunuzda ifade etmemiz lazım. Eğer, bir
ülkenin tüm sorunlarını yasak çıkararak çözmek mümkün olsaydı, dünyada sorunlu
olan hiçbir ülke de olmazdı. Demek ki, mesele, sadece yasa çıkarmak değil.
Yasayı çıkarmak belki bunun önşartıdır ya da ilk şartıdır; ama, bütün mesele,
kendi insanımızı da kanunlarla, bu getirdiğimiz düzenlemelerle korumaya
çalıştığımız değerler noktasında eğitmektir, insanımızın bilincini o noktaya
getirmektir, en evvel de kamu görevlilerini çıkan bu yasalarla ilgili, bugün,
bundan sonra çıkacak yasalarla ilgili bilgilendirebilmek, eğitebilmek ve bu
yasaların doğru uygulanmasını temin etmek lazım gelir. Kabul edelim ki, zaman
zaman bu noktalarda sıkıntılarımız var, bunları açık yüreklilikle konuşmakta da
ben şahsen bir beis görmüyorum.
Bakınız, demin bir şey arz etmeye çalıştım; Avrupa Birliği meselesini
biz bir millî politika haline getirmişiz, bir devlet politikası haline
getirmişiz. İktidarıyla muhalefetiyle, Sayın Cumhurbaşkanımızla, muhalefet
partimizle, sivil toplum kuruluşlarımıza varıncaya kadar 4 Kasım sabahından
itibaren yollara düştük, kendi haklılığımızı anlatmaya çalışıyoruz. Yarın ne
tarih çıkar, ne anlam ifade eder, bunun hepsini bu kürsüden yine tartışabiliriz;
ama, 4 kasım sabahından itibaren bütün Avrupa başkentlerinde Türkiye var,
üstelik, Türkiye iyi adımlarla var, iyi görüntülerle var, bunu devam ettirmemiz
lazım, bunu daha ileri bir noktaya götürmemiz lazım. Şimdi, bunu bu noktaya
götürürken devletin bütün organlarının, devlette görev yapan herkesin
tasarruflarını, kararlarını, tefsirlerini, yorumlarını bu hedefe göre yapması
gerekir. Devletin bir organı Avrupa Birliğine girelim diye uğraşırken, bir
başka noktada buna ters düşecek, acaba Türkiye bu noktada samimi midir, değil
midir tarzındaki bir ikileme imkân verecek uygulamalardan da kaçınmış olmamız
icap ediyor. İşte, bir manada, 1 inci maddeyle birlikte getirilmeye çalışılan
düzenlemeler, bundan sonra getirilecek olan düzenlemeler, devletin bütün
organlarının, bütün birimlerinin bir devlet politikası haline gelmiş Avrupa
Birliği noktasında bir uyum içerisinde çalışmış olması lazım gelir. İşte, bu
anlamda da bu tasarıyı biz bir uyum yasası olarak kabul edebiliriz.
Tabiatıyla bu 37 madde içerisinde yine siyasî partilerimizle ilgili,
siyasî alanı daraltan, siyasî özgürlükleri kısıtlayan birkısım hükümler ya
değiştirilmekte ya ortadan kaldırılmaktadır.
Dernekler Kanununda örgütlenme özgürlüğüyle ilgili önemli imkânlar,
önemli fırsatlar getirilmeye çalışılmaktadır. Adlî sicil kaydı zaman zaman
Türkiye için çok önem arz ediyor. İnsanların geçmişte yaptığı bir hatadan
dolayı ömür boyu o sıfatla anılması, çoluğunun çocuğunun herhangi bir devlet
kurumuna başvurduğunda babasının otuz sene evvel, kırk sene evvel veya
kendisinin küçük yaşta işlediği bazı suçlardan dolayı hep önüne bu lekeyle
çıkılıp, onun devlet hayatında, toplum hayatında görev almasını engelleyecek
birkısım aksaklıklar, eksiklikler ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Diğer maddelerde de yeri geldiğinde açıkça ifade edeceğiz ki, bu tasarı
yasalaştığında, şüphesiz, bugün bulunduğumuz noktadan çok daha ileri bir
noktada olacağız. Türkiye'yi dışarıda temsil durumunda olan yabancı ülkelerde
görev yapan misyonlarımız da Türkiye'yi savunmakta, Türkiye'nin hakkını,
hukukunu başı dik olarak savunabilmekte önemli bir yasal imkâna kavuşmuş
olacaktır.
Ben, Genel Kurulumuzun, bu tasarının yasalaşması noktasındaki
katkılarına şimdiden, peşinen teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Değerli milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarına sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:
ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN TASARISI
MADDE 1. - 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 245 inci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"243 üncü madde ile bu maddede yazılı suçlardan dolayı verilen
cezalar, para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilemez ve
ertelenemez."
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Konya Milletvekili Atilla Kart konuşacaktır.
Sayın Kart, buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının değiştirilmesi yolunda Cumhuriyet
Halk Partisi tarafından verilen önerge hakkında görüş beyan etmek üzere söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
hepinizi, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, günümüzde, artık, tartışılması mümkün olmayan
bir gerçek var; işkence, artık, günümüzde bir insanlık suçu haline gelmiştir.
Çağımızın insan haklarına saygılı tüm devletleri gibi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti
de, işkencenin önlenmesi için gerekli tüm tedbirleri almak ve daha da önemlisi,
uygulamaya koymak durumundadır.
Getirilen tasarının genel anlayışı içinde, demokratikleşme paketinin
genel anlayışı içinde getirilen maddeye, elbette, olumlu bir şekilde bakıyoruz,
olumlu bir değerlendirme olarak görüyoruz. Ancak, tasarının bu haliyle yeterli
olmadığı görüşündeyiz; bu sebepledir ki, biz, işkenceyle ilgili suçlarda,
suçlamalarda zamanaşımı konusunda Ceza Kanunundaki genel düzenlemelerin dışında
daha özel bir düzenlemenin yapılması gerektiği düşüncesiyle, zamanaşımı
sürelerinin üç katı olarak uygulanması yolundaki değişiklik önergemizi, gerek
komisyonda gerek Genel Kurulda takdir ve değerlendirmenize sunmuş bulunuyoruz.
Bunun gerekçesini biraz daha açmak istiyoruz. İşkence suçunda
caydırıcılığı sağlamak ve insan haklarına daha etkin bir koruma sağlamak
amacıyla böyle özel bir uygulamanın yapılmasında zorunluluk olduğu
görüşündeyiz. Bilindiği gibi, uygulamada, daha çok, zabıta amirleri vasıtasıyla
bu türlü suçların işlenmesi mümkün olmakta; ülkemizde, yargının, yargının
bağımsızlığının bütün unsurlarıyla uygulanmamasından alınan cesaretle de,
mahallî ilişkilerin tesiriyle yargılama sürecinde uzamalar, aksamalar
olabilmektedir. Bu sebepledir ki, zamanaşımı konusunda, diğer genel hükümlerin
dışında, özel bir düzenlemenin yapılmasında yarar görüyoruz. Aslında, bu
yapılmak istenilen düzenleme, Ceza Kanununun genel hükümleri anlamında, ilk
defa da olan bir istisnaî uygulama olmayacaktır; çünkü, bilindiği gibi, Ceza
Kanunumuzda, 102 nci maddenin son fıkrasında, bu konuda, zaten, istisnaî
birtakım hükümler mevcuttur. Ceza Kanununun 102 nci maddesinin son fıkrasında,
açık bir şekilde, bu kanunun ikinci kitabının birinci babında yazılı olan
birtakım cürümlere ilişkin olarak zamanaşımı hükümlerinin uygulanmayacağı
yolunda düzenleme getirilmiştir. Bu anlamda, işkence konusunu da, işkenceye
ilişkin suçlamayı da, biz, Ceza Kanunumuzdaki mevcut bu istisnaî hüküm kadar
önemli bir düzenleme olarak görüyoruz. Bu konuda, önergemizle yapılacak olan
değişikliğin, demokratikleşmenin sağlanması anlamında, özellikle uygulamada
demokratikleşme yolunda önemli bir adım atılması anlamında, çok önemli olduğu
görüşündeyiz.
Yapılacak olan değişiklikle, önergemiz doğrultusunda yapılacak olan
uygulamayla, inanıyoruz ki, demokratikleşme konusunda çok ciddî bir adım
atılmış olacak. Bu yolda işlenmesi muhtemel olan suçların caydırıcılığı
konusunda daha etkin bir düzenleme getirilmiş olacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bu konuda göstermiş olduğu duyarlılığı
AK Parti Grubunun da göstereceği düşüncesiyle hepinize saygılar sunuyor ve
önerge doğrultusunda uygulama yapılmasının, demokratikleşme anlamında son
derece önemli olduğu konusundaki görüşümüzü bir defa daha ifade ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Madde üzerinde şu ana kadar Başkanlığımıza ulaşmış başka bir söz talebi
yok.
Madde üzerinde bir önerge var; okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Oya Araslı |
Haluk Koç |
Oğuz Oyan |
|
Ankara |
Samsun |
İzmir |
|
Hüseyin
Güler |
|
Bülent
Baratalı |
|
Mersin |
|
İzmir |
Madde 1.- 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunun 245 inci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"243 üncü madde ile bu maddede yazılı suçlardan dolayı verilen
cezalar, para cezasına çevrilemez ve ertelenemez; 102 ve 112 nci maddelerdeki
zamanaşımı süreleri iki katı olarak hesaplanır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Gerekçesini de ifade edelim; çünkü, hassas bir madde: Bir defa, 1999
yılında çıkardığımız 4449 sayılı Yasada zamanaşımı süreleri, zaten, yüzde 50
artırıldı, 15 yıla çıkarıldı. 15 yıla çıkarılırken de, zaten, işkence ve başka
zalimce insanlıkdışı ya da onur kırıcı davranış ya da cezaya karşı sözleşme
hükümleri dikkate alınmak suretiyle dava ve ceza zamanaşımında böyle bir
artırım meydana getirildi. Kaldı ki, en önemli suçlardan bir tanesi adam
öldürmedir. Adam öldürme suçunda bile zaman aşımı yirmi yıl. Dolayısıyla, Avrupa'da
da bir uygulaması yok. Onun için, biz, onbeş yıllık sürenin o anlamda yeterli
olacağını kabul ediyoruz.
Kaldı ki, eğer, bir ülke, bir devlet, işkence gibi bir insanlık suçunu
işlemiş olan birisini onbeş yıl içerisinde yargılayamıyorsa, buna ceza veremiyorsa,
oturup, başka şeyleri düşünmek lazım gelir. Onun için, biz, mevcut düzenlemenin
uygun olduğu kanaatindeyiz; bu sebeple katılmıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Şimdi, önerge sahibi olarak konuşmak istiyor musunuz, yoksa, gerekçeyi
mi okutayım efendim?
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İşkence bir insanlık suçudur. Çağımızın insan haklarına saygılı tüm
devletleri gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, işkencenin önlenmesi için
gerekli tüm önlemleri almak durumunda ve gereksinimindedir.
Tasarıdaki düzenleme bu bakımdan yeterli görülmemiş, işkence suçunda
caydırıcılığı sağlamak ve insan haklarına daha etkin koruma sağlamak amacıyla
söz konusu öneride bulunulmuştur.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci
madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununun 316 ncı maddesinin kenar başlığı "Temyiz dilekçesi ve
lâyihasının tebliği ve cevabı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görevi"
şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname sanık
veya müdafiine tebliğ olunur."
BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahsı adına, Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle, 2 nci maddenin bu düzenleniş tarzı düşünce olarak güzel. Gerçekten,
Yargıtay aşamasında, sanık veya müdafiinin, özellikle savcının tebliğnamesi
hakkında bilgi sahibi olması önceki düzenlemede mümkün değildi. Yeni getirilen bu
düzenlemede, sanığa ve müdafiine tebliğname hakkında bilgi edinme hakkı
getirilmiş oldu; ancak, burada şöyle bir düşünce, şöyle bir değişikliğin daha
uygun olacağı kanaatiyle söz almış bulunuyorum.
Bilindiği gibi, Yargıtayda, ceza davalarında duruşmaya müdahilin katılma
hakkı yok; ancak, müdahilin temyiz hakkı var. Dolayısıyla, müdahilin de,
Yargıtayda, özellikle savcının tebliğnamesinden haber alma hakkı olduğunu
düşünüyorum. Ceza muhakemesinde, müdahilin yeterince korunma imkânı
bulunmadığını, müdahil tarafın, silahlarda eşitlik prensibine, haklarına sahip
olmadığını düşünüyorum. Özellikle, CMUK çerçevesinde, müdafi talep hakkının
müdahile tanınmamasının, suçtan mağdur olana tanınmamasının bir eksiklik
olduğunu düşünüyorum. Yargıtay aşamasında da Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamenin aynı zamanda müdahil tarafa da, temyiz
eden müdahile, mağdura da tebliğ edilmesinin, bu düzenlemenin, bu maddeyle
getirilmesinin daha uygun olacağını ve müdahilin de, suçtan mağdur olanın da,
Yargıtaydaki duruşmanın safahatı hakkında bilgi sahibi olacağı kanaatindeyim.
Böyle bir teklif sunuyorum. Bu teklifi arz ederek, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.
Sayın milletvekilleri, 2 nci madde üzerinde 1 adet önerge var; bu
önergeyi okutuyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
|
Ankara |
Ankara |
Ordu |
|
Recep
Garip |
Vahit
Kirişçi |
Ramazan
Can |
|
Adana |
Adana |
Kırıkkale |
MADDE 2.- 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununun 316 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname
taraflara ilgili dairece tebliğ olunur."
BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN- Hükümet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Katılıyoruz.
BAŞKAN- Komisyon ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum.
MADDE 3. - 5.6.1935 tarihli ve 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 1 inci
maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Cemaat vakıfları, vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın,
Vakıflar Genel Müdürlüğünün izniyle dinî, hayrî, sosyal, eğitsel, sıhhî ve
kültürel alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere taşınmaz mal edinebilirler
ve taşınmaz malları üzerinde tasarrufta bulunabilirler."
"Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Vakıflar Genel
Müdürlüğünün bağlı bulunduğu Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir."
BAŞKAN- Efendim, bu madde üzerinde gruplar adına ve şahıslar adına söz
isteği?.. Yok.
Önerge de yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4. - 15.7.1950 tarihli ve 5680 sayılı Basın Kanununun 15 inci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Mevkute sahibi, mesul müdür ve yazı sahibi haber kaynaklarını
açıklamaya zorlanamaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde grupları ve şahsı adına söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5. - 1.7.1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa
aşağıdaki madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1. - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına
dayanılarak yapılacak ödemeler ile dostane çözüm bağlamında yapılacak ödemelere
ilişkin olarak düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden istisnadır."
BAŞKAN - Madde üzerinde grupları ve şahsı adına söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - 22.4.1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun 8
inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Siyasî partiler, partiye üye olma yeterliğine sahip en az otuz
Türk vatandaşı tarafından kurulur."
BAŞKAN - Madde üzerinde grupları ve şahsı adına söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7. - Siyasî Partiler Kanununun 11 inci maddesinin ikinci
fıkrasının (b) bendinin (2), (3) ve (5) numaralı alt bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"2. Basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz
kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık
suçları, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya Devlet sırlarını
açığa vurma suçlarından biriyle mahkûm olanlar,
3. Taksirli suçlar hariç beş yıl ağır hapis veya beş yıl ve daha fazla
hapis cezasına mahkûm olanlar."
"5. Terör eyleminden mahkûm olanlar,"
BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.
Şahsı adına söz isteyen?.. Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu.
Buyurun Sayın Kutlu.
Süreniz 10 dakikadır.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının 7 nci maddesi hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Siyasî partiler, halk tarafından kurulan, yine, millet tarafından
İktidara getirilen kurumlardır. Bu siyasî partilere üye olma koşullarını,
partiler kendileri belirlemelidirler. Bu bakımdan, siyasî partilere üye olma
koşullarının mümkün olduğu kadar kolaylaştırılması, hatta, kaldırılması
gerektiği kanaatindeyim.
Kanun tasarısının geneli üzerinde yapılan görüşmelerde bu konuda bir
değişiklik önergesi verileceği bildirildi ve bu değişiklik önergesinde ağır
hapis veya taksirli suçlar hariç beş yıldan fazla hapis cezası getirilmesinin
dil olarak daha doğru olduğu belirtildi. Ancak, böyle bir değişiklik yapıldığı
zaman, 1 gün dahi ağır hapis cezası alınsa, kişinin siyasî partilere üye olması
engellenmiş olacaktır ve siyasî partilere üye olmanın kolaylaştırılması
amacından sapılmış olacaktır.
Bu düşüncelerle, önümüzdeki kanun maddelerinin çokluğunu da nazara
alarak, fazla uzatmıyorum ve siyasî partilere üye olmanın önündeki bütün
engellerin kaldırılması dileğiyle saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kutlu.
Sayın
milletvekilleri, 7 nci madde üzerinde 1 adet önerge vardır. Şimdi önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tasarının 7 nci maddesinin üçüncü bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"3- Ağır hapis cezası ve taksirli suçlar hariç beş yıl veya daha
fazla hapis cezasına mahkûm olanlar."
|
Önder Sav |
Oya Araslı |
Eşref
Erdem |
|
Ankara |
Ankara |
Ankara |
|
Mesut
Değer |
Algan
Hacaloğlu |
Güldal
Okuducu |
|
Diyarbakır |
İstanbul |
İstanbul |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet Önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önerge sahipleri,
önergelerini açıklamak üzere söz istiyorlar mı, yoksa gerekçe mi okunsun
efendim?
Ankara Milletvekili Sayın Sav, buyurun.
Süreniz 5 dakika.
ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri;
aslında, önergenin gerekçesini okutmakla yetinecektim; ama, Sayın Komisyon
Başkanının ve Sayın Bakanın önergeye katılmamasını hayretle karşıladığımı ifade
etmek istiyorum. Acaba ayrı fakültelerde mi okuduk, ayrı kanunları mı okuduk
diye kendi kendime sormaktan kendimi alamıyorum. Herhalde bir değişik fakültede
ben okudum, bir değişik fakültede Komisyon Başkanı ile Sayın Bakan okudu!
Türk Ceza Kanununun 13 üncü maddesini okuyorum: "Ağır hapis cezası
müebbet veya muvakkattır." Türk Ceza Kanununun 11 inci maddesi ağır
hapisle hapsi ayrı ayrı saymış ve ağır hapis cezasının bir seneden yirmidört
seneye kadar olduğunu söylemiş. Biraz evvel konuşan Adalet ve Kalkınma Partisi
sözcüsünün dediği gibi bir günlük ağır hapis olmaz arkadaşlar. Burada
konuşurken düzgün konuşalım, ifademizi düzgün anlatalım, kanuna düzgün şekilde
girelim. Böyle bir düzenleme fevkalade sakınca taşıyacaktır. "Taksirli
suçlar hariç beş yıl ağır hapis..."! Taksirli suçlarda ağır hapis yoktur
arkadaşlar. Ben mi yanlış anlıyorum Sayın Bakan, ben mi yanlış anlıyorum Sayın
Başkan? Lütfen, bu yanlışlığa düşmeyelim, bunu düzeltelim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sav.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)- Sayın Başkan, şahsıma sataşma var, söz
istiyorum.
BAŞKAN - Biz bir sataşma görmüyoruz efendim.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Efendim, bir hukukçu olarak konuyu
bilmediğimizi söylediler.
BAŞKAN - Lütfen...
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Görülen bir çoğunlukla önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 7 nci madde kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8.- Siyasî Partiler Kanununun 66 ncı maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yukarıdaki fıkranın dışında kalan gerçek ve tüzelkişilerin her
birinin bir siyasî partiye aynı yıl içinde ikimilyar liradan fazla kıymette
aynî veya nakdî bağışta bulunması veya yayınları kullandırması yasaktır. Bağış
veya bağışların, bağışta bulunana, yetkili temsilcisine veya vekiline ait
olduğunun partice verilen makbuzda açıkça belirtilmesi gerekir. Böyle bir
belgeye dayanılmaksızın siyasî partilerce bağış kabul edilemez."
BAŞKAN - Bu maddede grupların ve şahısların herhangi bir söz talebi
yoktur; ancak, bir önerge vardır; bu önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının çerçeve 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
|
Ankara |
Ankara |
Ordu |
|
Vahit Kirişçi |
Recep Garip |
Abdullah Torun |
|
Adana |
Adana |
Adana |
Madde 8.- Siyasî Partiler Kanununun 66 ncı maddesinin ikinci fıkrasında
geçen "ikimilyar liradan fazla kıymette aynî veya nakdî bağışta
bulunması" ibaresinden sonra gelmek üzere "veya yayınları
kullandırması" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Efendim, önergeye Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu efendim?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, 8 inci maddeyi kabul edilen önergeyle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9. - Siyasî Partiler Kanununun 98 inci maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Siyasî partilerin kapatılması davalarında kapatılmaya karar
verilebilmesi için beşte üç oy çokluğu şarttır."
BAŞKAN- Madde üzerinde, grupları ve şahsı adına söz isteyen?.. Yok.
Önerge de yok.
9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10. - Siyasî Partiler Kanununun 100 üncü maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Anayasada yazılı nedenlerle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir
siyasî partinin kapatılması davasının açılması,
a) Re'sen,
b) Bakanlar Kurulu kararı üzerine Adalet Bakanının istemiyle,
c) Bir siyasî partinin istemi üzerine,
olur."
BAŞKAN- Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11. - Siyasî Partiler Kanununun 102 nci maddesinin birinci ve
üçüncü fıkralarında geçen "kapatılması ya da" ibareleri madde
metninden çıkarılmış ve maddenin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Siyasî parti, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bu istemlerine
karşı Anayasa Mahkemesine itiraz edebilir."
BAŞKAN - Bu madde üzerinde söz isteyen ?..Yok.
Önerge yok.
Oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... 11 inci madde
kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum :
MADDE 12. - Siyasî Partiler Kanununun 104 üncü maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Anayasa Mahkemesi, söz konusu hükümlere aykırılık görürse bu
aykırılığın giderilmesi için ilgili siyasî parti hakkında ihtar kararı verir.
Bu yazının tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde aykırılık giderilmediği
takdirde, Cumhuriyet Başsavcılığı o siyasî partinin Devlet yardımından kısmen
veya tamamen yoksun bırakılması için Anayasa Mahkemesine re'sen dava
açabilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen ?..Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum :
MADDE 13. - Siyasî Partiler Kanununun 111 inci maddesine (c) bendinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki (d) bendi eklenmiştir.
"d) 104 üncü maddeye göre verilen ihtar kararının gereğini yerine
getirmeyerek partiyi Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakan
sorumlular ile Devlet yardımından faydalanmayan siyasî partilerin sorumluları
hakkında üç aydan altı aya kadar hafif hapis cezası,"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen ?...Yok.
Önerge yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi okutuyorum :
MADDE 14. - 10.6.1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununun 7 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Yukarıda yazılı haller dışında, bir ilin veya seçim çevresinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesinin kalmaması halinde, boşalmayı takip eden
doksan günden sonraki ilk Pazar günü o seçim çevresinde ara seçim yapılır. Bu
fıkra gereği yapılacak seçimlerde Anayasanın 127 nci maddesinin üçüncü fıkrası
hükmü uygulanmaz."
BAŞKAN - Bu maddenin müzakeresinden önce 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 17.30
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu), Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - 8 inci Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum.
3 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.- Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonları
Raporları (1/282) (S. Sayısı :3) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon yerinde.
Hükümet yerinde.
Tasarının 14 üncü maddesini okutmuştum.
Madde üzerinde, şu ana kadar, söz istemi yok.
Madde üzerinde bir önerge var; önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının çerçeve 14 üncü maddesiyle 10.6.1983 tarihli ve 2839 sayılı
Milletvekili Seçimi Kanununun 7 nci maddesine eklenmesi öngörülen fıkranın
ikinci cümlesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Dengir Mir
Mehmet Fırat |
Zülfü
Demirbağ |
|
Ankara |
Mersin |
Elazığ |
|
|
Afif
Demirkıran |
|
|
|
Batman |
|
BAŞKAN - Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu efendim?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda, 14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 15. - 10.6.1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununun 11 inci maddesinin (f) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"1. Basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz
kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık
suçları, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya Devlet sırlarını
açığa vurma suçlarından biriyle mahkûm olanlar,"
"3. Terör eylemlerinden mahkûm olanlar,"
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
15 inci maddeyi, okunduğu haliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 16. - Milletvekili Seçimi Kanununun 39 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasında yer alan "altmışıncı günü" ibaresi "doksanıncı
günü" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 16
ncı madde kabul edilmiştir.
17 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 17. - 6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı Dernekler Kanununun 5 inci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 5. - Anayasada belirtilen Cumhuriyetin temel nitelikleri ile
174 üncü maddesinde belirtilen inkılap kanunlarının korunması hükümlerine,
millî güvenliğe ve kamu düzenine, genel sağlık ve genel ahlâka aykırı olarak;
Türkiye Cumhuriyetinde ırk, din, mezhep ve bölge farklılığı veya bunlara
dayanarak azınlık yaratmak ve Türkiye Cumhuriyetinin üniter Devlet yapısını
bozmak; Atatürk'ün kişiliğini, ilkelerini, çalışmalarını veya anılarını
kötülemek veya küçük düşürmek ya da başkalarının hürriyetlerini kısıtlamak
amacıyla, dernek kurulamaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 17 nci madde kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 18. - Dernekler Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Dernekler, Türkiye Cumhuriyetinin resmî kurumlarıyla
yazışmalarında Türkçe kullanırlar."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 19. - Dernekler Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Fiil ehliyetine sahip gerçek ve tüzel kişiler derneklere üye olabilirler."
BAŞKAN - Bu madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Atilla Kart.
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, bir yanlışlık var; tasarının 19
uncu, Komisyon metninin 21 inci maddesi üzerinde bir değişiklik önergesi
verdik; orada söz alacağım.
BAŞKAN - 21 inci maddede söz alacaksınız.
ATİLLA KART (Konya) - Anayasa Komisyonunun sunmuş olduğu 21 inci madde
hakkında değişiklik önergemiz var, 21 inci maddede konuşacağım.
BAŞKAN - Efendim, biz, şu anda 19 uncu maddeyi müzakere ediyoruz.
ATİLLA KART (Konya) - Ben 21 inci maddede söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - O zaman, söz isteğinizi geri alıyorsunuz.
ATİLLA KART (Konya) - Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - 19 uncu madde üzerinde herhangi bir söz isteği?.. Yok.
Önerge yok.
19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 20. - Dernekler Kanununun 18 inci maddesinin beşinci fıkrasına
aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
"Tüzel kişinin üye olması halinde, yönetim kurulu başkanı veya
temsille görevlendireceği kişi oy kullanır. Bu kişinin başkanlık veya temsil
görevi sona erdiğinde, tüzel kişi adına oy kullanacak kimse yeniden
belirlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Önerge yok.
20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 20 nci madde kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 21. - Dernekler Kanununun 44 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 44. - Dernekler tarafından yapılan bildiri, beyanname ve
benzeri yayınlar, Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel niteliklerine aykırı
ve Devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü
bozucu mahiyette veya suç işlemeye veya ayaklanmaya veya isyana teşvik edici
bir nitelik taşıdığı veya Devletin gizli belgelerini açıklamak veya
başkalarının şöhret veya haklarına, özel ve aile hayatlarına tecavüz etmek
amacına yönelik bulunduğu takdirde, mahallin en büyük mülkî amirinin emriyle
toplattırılabilir. Mahallin en büyük mülkî amiri bu kararını yirmidört saat
içinde asliye ceza hâkimliğine bildirir. Hâkim, mülkî amirin bu kararını en geç
kırksekiz saat içinde inceleyerek karara bağlar. Bu süre içinde bir karar
verilememesi hâlinde mahallî mülkî amirin kararı hükümsüz sayılır.
Yukarıdaki hüküm siyasî partiler hakkında uygulanmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?..
Sayın Kart, bu maddeyle ilgili söz isteğiniz vardı.
CHP Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.
Süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; hükümet tasarısının 19 uncu maddesi, Komisyonun 21 inci
maddesine ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından verilmiş olan
değişiklik önergesi konusundaki düşüncelerimizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, mevcut Dernekler Yasasının 5
inci maddesi, kurulması yasak olan dernekleri düzenleyen bir maddedir. Bu maddenin
8 inci bendinde ise şu şekilde bir düzenleme var: "Atatürk'ün kişiliğini,
ilkelerini, çalışmalarını veya anılarını kötülemek veya küçük düşürmek amacıyla
dernek kurulamaz"
Getirilen tasarı ise, 44 üncü maddede düzenlemesi yapılan, bildiri
yayımlanmasıyla ilgili olarak, derneklerin yayımlayacağı bildirilerle ilgili
olarak yapılan düzenlemeleri içeriyor. Bu kapsamda da, doğaldır ki, kurulması
yasak olan derneklerin faaliyetleriyle paralellik sağlamak gerekiyor. Başka bir
anlatımla, kurulması yasak olan bir derneğin faaliyetleri esnasında
yayımlayacağı bildirilerde de, 5 inci maddedeki kısıtlamaların bildiri
yayımlanması aşamasında da geçerli olması gerekiyor. Bu sebepledir ki, biz, 44
üncü maddede yapılacak düzenleme esnasında, inkılap kanunlarındaki o
hassasiyetimizle beraber, Atatürk'ün kişiliğini, ilkelerini ve çalışmalarını
kötülemeye yönelik olmak üzere bildiri yayımlanamayacağı yolundaki hükmün 44
üncü maddeye de ithalini doğal olarak talep ettik. Bu, aynı zamanda, hukuk
tekniğinin de bir gereği. Bu paralelliği sağlamadığımız takdirde, uygulamada
istikrarsızlığın doğması, birtakım tereddütlerin doğması kaçınılmazdır. Sanki,
kurulması yasak olan dernekler dışında, bildiri yayımlanması aşamasında, bu tür
faaliyetlerde bulunulabileceği gibi, istismara yönelik, yorumdan kaynaklanan
birtakım uygulama yanlışlıkları doğabilir. Bu sebeple, Sayın Bakanımızın bu
konudaki hassasiyetini de biliyoruz, o sebeple de kendilerine ayrıca teşekkür
ediyoruz; hatta, komisyon çalışmaları esnasında, bu konunun gündeme getirilebileceğini,
ithal edilebileceğini de ifade ettiler; ama, bu ithali sağlayamadık.
Bu sebeple, uygulamada doğabilecek tereddütleri gidermek, uygulamada
doğabilecek istikrarsızlıkları gidermek ve daha da önemlisi, hukuk tekniği
anlamında paralellik sağlamak amacıyla, bu değişiklik önergemizin kabul
edilmesinde yarar görüyoruz.
Takdirlerinize saygıyla sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Başka söz istemi yok; ancak, madde üzerinde 1 adet önerge vardır; şimdi
önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 21 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 21 - Dernekler Kanununun 44 üncü maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 44 - Dernekler tarafından yapılan bildiri, beyanname ve
benzeri yayınlar, Anayasada belirtilen cumhuriyetin temel niteliklerine ve 174
üncü maddede sıralanan inkılap kanunlarının korunması hükümlerine aykırı;
devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
bozucu mahiyette veya suç işlemeye, ayaklanmaya, isyana teşvik edici bir
nitelik taşıdığı veya devletin gizli belgelerini açıklamak, Atatürk'ün
kişiliğini, ilkelerini ve çalışmalarını küçük düşürmek ve kötülemek veya
başkalarının şöhret ve haklarına, özel ve aile hayatlarına tecavüz etmek
amacına yönelik bulunduğu takdirde, mahallin en büyük mülkî amirinin emriyle
toplattırılabilir. Mahallin en büyük mülkî amiri bu kararını yirmidört saat
içinde asliye ceza hâkimliğine bildirir. Hâkim, mülkî amirin bu kararını en geç
kırksekiz saat içinde inceleyip karara bağlar. Bu süre içinde bir karar
verilememesi halinde, mahallî mülkî amirin kararı hükümsüz sayılır.
Yukarıdaki hüküm siyasî partiler hakkında uygulanmaz.
|
Oya Araslı |
Haluk Koç |
Oğuz Oyan |
|
Ankara |
Samsun |
İzmir |
|
Hüseyin
Güler |
|
Atilla
Kart |
|
Mersin |
|
Konya |
BAŞKAN - Efendim, önergeye Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Efendim, hem
önergedeki hassasiyetlere hem de önergenin kendisine katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Hükümet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Şimdi, kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu
kanunun, komisyon metninde bulunmayan; ancak, tasarı veya teklifle çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde, yeni bir madde olarak görüşme
açılacağı, İçtüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle, önergeyi okutup, Komisyona soracağım. Komisyon, önergeye
salt çoğunlukla; yani, 13 üyeyle katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halinde ise,
önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının çerçeve 21 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
maddenin eklenmesini, devamındaki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Dengir Mir
Mehmet Fırat |
Zülfü
Demirbağ |
|
Ankara |
Mersin |
Elazığ |
|
|
Afif
Demirkıran |
|
|
|
Batman |
|
Madde 22.- 18.1.1984 tarihli ve 2972 sayılı Mahallî İdareler ile Mahalle
Muhtarları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin
ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
"Milletvekili Seçimi Kanununun 7 nci maddesinin son fıkrası
gereğince yapılan seçimler hariç, milletvekili genel veya ara seçiminden önceki
veya sonraki bir yıl içinde yapılması gereken mahallî idareler organlarına veya
bu organların üyeliklerine ilişkin genel veya ara seçimler milletvekili genel
veya ara seçimleriyle birleştirilir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye, yukarıda ifade ettiğim salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Evet efendim,
çoğunluğumuz var, katılıyoruz.
ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, bu yeni bir madde önerisi, önerge
değil; önerge muamelesi yapamazsınız.
BAŞKAN - Şimdi, Komisyonun salt çoğunlukla katılmış olduğu önerge
üzerinde, yeni bir madde olarak görüşme açıyorum; gruplar adına söz isteyen
olduğu takdirde söz vereceğim, şahsı adına söz isteyenlere de, ayrıca, İçtüzük
gereğince söz vereceğim, Komisyon ve Hükümet de, elbette ki görüşünü
açıklayacaktır.
Söz isteyen var mı?
ÖNDER SAV (Ankara) - Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın
Önder Sav; buyurun.
Süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA ÖNDER SAV (Ankara) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli
üyeleri; yapılmak üzere olan bir yanlışlık düzeltildiği için, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin bir üyesi olarak memnuniyetimi ifade etmek istiyorum.
Bir başka kanunda değişiklik yapılmasını gerektirecek önergenin, yeni
bir madde hükmünde mütalaa edilmesi gerekir ve yaptığımız gibi, müzakere
açılması gerekir.
Şimdi, getirilen teklif, verilen önerge, mahallî idareler seçimleriyle
ilgili kanunda bir değişiklik getiriyor. "Milletvekili Seçimi Kanununun 7
nci maddesinin son fıkrası gereğince yapılan seçimler hariç" deniliyor.
Hangi son fıkrası diye Komisyona soruyorum: Acaba, biraz önce kabul edilen, dün
benimsenmiş olan, Anayasanın 78 inci maddesine son fıkra olarak eklediğimiz
fıkrayı mı kastediyor Komisyon yoksa, mevcut, elimizdeki 2839 sayılı Kanunun
"genel seçimlere bir yıl kala ara seçim yapılamaz" diye biten son
fıkrasını mı kastediyor? Eğer, dün yapılan anayasa değişikliğine göre, bugün
yapılan düzenlemedeki son fıkrayı kastediyorsa, yine, bir hukuk trajedisi
işliyor demektir. Henüz, anayasa değişikliği yürürlüğe girmedi. Yürürlüğe
girmemiş, akıbetinin ne olacağı belli olmayan bir değişikliğe göre, biz,
burada, Anayasanın değişen bu hükmüne göre, hem de bir başka kanunda değişiklik
yaparak, hüküm ifade edecek hale sokmaya çalışıyoruz. Bu hukukî yanlışlıktan
dönülmesini rica ediyorum. Demin söylediğim, ağır hapisteki hukuk trajedisi
burada da işlenmesin diye rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz efendim.
Başka söz isteyen?.. Yok.
Başka söz isteyen olmadığına göre, Komisyonun katıldığı ve yeni madde
niteliğinde olan 22 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, bu durumda, elimizdeki 22 nci maddeyi 23 üncü madde olarak
okutuyorum:
MADDE 23. - 1.11.1984 tarihli ve 3071 sayılı Dilekçe Hakkının
Kullanılmasına Dair Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 1. - Bu Kanunun amacı, Türk vatandaşlarının ve Türkiye'de
ikâmet eden yabancıların kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri
hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine ve yetkili makamlara yazı ile başvurma
haklarının kullanılma biçimini düzenlemektir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Herhangi bir değişiklik önergesi yok.
22 nci maddeyi 23 üncü madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi de 24 üncü madde olarak okutuyorum:
MADDE 24. - Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 2. - Bu Kanun, Türk vatandaşları ve Türkiye'de ikâmet eden
yabancılar tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi ile idarî makamlara yapılan
dilek ve şikâyetler hakkındaki başvuruları kapsar."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Herhangi bir önerge yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
24 üncü maddeyi 25 inci madde olarak okutuyorum:
MADDE 25. - Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun 3 üncü
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Türkiye'de ikâmet eden yabancılar karşılıklılık esası gözetilmek
ve dilekçelerinin Türkçe yazılması kaydıyla bu haktan yararlanabilirler."
BAŞKAN - Söz talebi?.. Yok.
Önerge yok.
24 üncü maddeyi 25 inci madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, 25 inci maddeyi 26 ncı madde olarak okutuyorum:
MADDE 26. - Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun 4 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 4. - Türkiye Büyük Millet Meclisine veya yetkili makamlara
verilen veya gönderilen dilekçelerde, dilekçe sahibinin adı-soyadı ve imzası
ile iş veya ikâmetgâh adresinin bulunması gerekir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
25 inci maddeyi 26 ncı madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi 27 nci madde olarak okutuyorum:
MADDE 27. - Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun 7 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 7. - Türk vatandaşlarının ve Türkiye'de ikâmet eden
yabancıların kendileri ve kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri konusunda
yetkili makamlara yaptıkları başvuruların sonucu veya yapılmakta olan işlemin
safahatı hakkında dilekçe sahiplerine en geç otuz gün içinde gerekçeli olarak
cevap verilir. İşlem safahatının duyurulması halinde alınan sonuç ayrıca
bildirilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
26 ncı maddeyi 27 nci madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, 27 nci maddeyi 28 inci madde olarak okutuyorum:
MADDE 28. - Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun 8 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 8. - Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen dilekçelerin,
Dilekçe Komisyonunda incelenmesi ve karara bağlanması altmış gün içinde
sonuçlandırılır. İlgili kamu kurum veya kuruluşları Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dilekçe Komisyonunca gönderilen dilekçeleri otuz gün içinde
cevaplandırır. İnceleme ve karara bağlamanın esas ve usulleri Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde gösterilir
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Herhangi bir önerge yok.
27 nci maddeyi 28 inci madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi 29 uncu madde olarak okutuyorum:
MADDE 29. - 5.12.1990 tarihli ve 3686 sayılı İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Kanununun 7 nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Komisyon, başvuruların sonucu veya yapılmakta olan işlem hakkında
başvuru sahibine en geç altmış gün içinde bilgi verir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
28 inci maddeyi 29 uncu madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi 30 uncu madde olarak okutuyorum:
MADDE 30. - 22.11.1990 tarihli ve 3682 sayılı Adlî Sicil Kanununun 5
inci maddesinin kenar başlığı "Adlî sicil bilgilerini verebilecek merciler
ve küçükler hakkında uygulanacak esaslar" şeklinde değiştirilmiş ve
maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Onsekiz yaşından küçükler hakkında adlî sicile geçirilen bilgiler;
ancak, soruşturma ve kovuşturma konusu olan işler sebebiyle Cumhuriyet
savcıları ve mahkemelerce veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği seçimleri
ile ilgili olarak yetkili seçim kurullarınca istendiği takdirde verilir. Bu
bilgiler başka herhangi bir iş ve konu için kullanılamaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
29 uncu maddeyi 30 uncu madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
30 uncu maddeyi 31 inci madde olarak okutuyorum:
MADDE 31. - Adlî Sicil Kanununun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 8. - Cezanın çekildiği veya ortadan kalktığı veya düştüğü
tarihten itibaren;
a) Kabahatten mahkûmiyet halinde, diğer bir cürüm veya kabahatten dolayı
bir yıl içinde,
b) Basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanmak ve dolanlı iflas gibi yüz
kızartıcı suçlar ile beş yıldan fazla ağır hapis ve hapis cezasına
mahkûmiyetler on yıl içinde,
c) Beş yıl veya daha az ağır hapis veya hapis veya ağır para cezasına
mahkûmiyet halinde diğer bir cürümden dolayı beş yıl içinde,
d) (b) bendindeki suçlara mahkûmiyetlerin; suçu işlediği zaman onsekiz yaşını
doldurmamış olan küçükler hakkında verilmesi halinde diğer bir cürümden dolayı
beş yıl içinde,
e) (c) bendindeki suçlara mahkûmiyetlerin suçu işlediği zaman onsekiz
yaşını doldurmamış olan küçükler hakkında verilmesi halinde diğer bir cürümden
dolayı iki yıl içinde,
Evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya veya daha ağır bir cezaya
mahkûm olunmadığı takdirde ilgilinin, Cumhuriyet savcısının veya Adalet
Bakanlığı Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün talebi üzerine hükmü
veren mahkemece veya talep edenin bulunduğu yer asliye ceza mahkemesince
duruşma yapılmaksızın adlî sicildeki kaydın çıkartılmasına karar verilir.
Ertelenmiş olan hükmün esasen vaki olmamış sayıldığı hallerde ise, bu tarih
esas alınır. Bu kararların bir örneği Adalet Bakanlığı Adlî Sicil ve İstatistik
Genel Müdürlüğüne gönderilir.
Kanunlarda yapılacak değişiklikler sonucu suç olmaktan çıkarılan veya
idarî nitelikte cezaya dönüştürülen suçlarla ilgili bilgiler Adalet Bakanlığı
Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce re'sen adlî sicil kayıtlarından
çıkartılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Değişiklik önergesi yok.
30 uncu maddeyi 31 inci madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi 32 nci madde olarak okutuyorum:
MADDE 32. - 15.12.1990 tarihli ve 430 sayılı Olağanüstü Hâl Bölge
Valiliği ve Olağanüstü Hâlin Devamı Süresince Alınacak İlâve Tedbirler Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 3 üncü maddesinin (c) bendinin birinci paragrafı
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Hükümlü veya tutuklulardan, olağanüstü hâl ilânına neden olan
suçların soruşturmasında ifadelerine başvurulması gerekenler, yer gösterme,
yüzleştirme, teşhis, tıbbî muayene gibi cezaevinde yapılacak ifade almanın
yeterli olmayacağı durumlarda, Olağanüstü Hâl Bölge Valisinin teklifi üzerine
yetkili Cumhuriyet Başsavcısının talebi ve hâkimin kararı ile, her defasında
dört günü geçmemek üzere ceza infaz kurumu veya tutukevinden alınabilir. Bu
süre hükümlülük veya tutuklulukta geçmiş sayılır. Hâkim her defasında karar
vermeden önce hükümlü veya tutukluyu dinler. Hükümlü veya tutuklu ceza infaz
kurumu veya tutukevinden alındıktan sonra da yasal konumunun gerektirdiği
haklardan yararlanır. Ceza infaz kurumu veya tutukevinden ayrılış ve dönüşlerinde
hükümlü veya tutuklunun sağlık durumu doktor raporu ile tespit edilir."
BAŞKAN - 31 inci madde 32 nci madde olarak okundu.
Madde üzerinde söz isteyen?..
Buyurun Sayın Yarbay.
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan bu madde, demokratikleşme paketine aykırı diye düşünüyorum; çünkü, Türkiye
gibi bir yerde, teknolojinin geliştiği bir yerde, dört günlük bir süre
yüzleştirme, teşhis, tıbbî muayene gibi konular için yeterlidir; daha uzağa bir
yere götürmeye gerek yoktur.
Bu dört günün bir sınırı da yok; bir defa demiyor, her defasında dört
gün, dört gün uzatılır diyor. Bence, bu demokratikleşmeyle ilgili hususta
önemli bir engel teşkil edecektir. O sebeple, sadece bir dört günlük süre
yeterlidir diye düşünüyorum.
Görüşlerimi arz etme fırsatını verdiği için Sayın Başkana teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Yarbay.
Sayın milletvekilleri, 32 nci madde üzerinde 1 adet önerge vardır.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının çerçeve 32 nci maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde ifade edilmesini ve "gibi"
sözcüğü yerine "nedeniyle" sözcüğünün getirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"Hükümlü veya tutuklulardan, olağanüstü hâl ilânına neden olan
suçların soruşturulmasında ifadelerine başvurulması gerekenler, yer gösterme,
tıbbî muayene ve cezaevinde gerçekleştirilmesi mümkün olmayan yüzleştirme
hallerinde, Olağanüstü Hal Bölge Valisinin teklifi üzerine yetkili Cumhuriyet
Başsavcısının talebi ve hâkimin kararıyla, her defasında dört günü geçmemek
üzere ceza infaz kurumu veya tutukevinden alınabilir."
|
Oya Araslı |
Haluk Koç |
Oğuz Oyan |
|
Ankara |
Samsun |
İzmir |
|
Bülent
Baratalı |
Ali Kemal
Deveciler |
Atilla
Kart |
|
İzmir |
Balıkesir |
Konya |
ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
tasarının 32 nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına vermiş
olduğumuz değişiklik önergemizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz hakkındaki düşüncelerimizi açıklamadan evvel, olağanüstü hali
yaratan sebep ve şartların bir defa daha doğmaması temennisiyle -özellikle bunu
belirterek, vurgulayarak- görüşlerimi açıklamak istiyorum.
Bilindiği gibi, bu konuda, mevcut yasada on günlük bir süre düzenlemesi
varken, tasarıyla bu süre önce yedi güne, daha sonra komisyon görüşmeleri
esnasında da dört güne inmiştir. Biz, bu değişikliği, demokratikleşme
anlamında, son derece yararlı gördüğümüzü hemen ifade etmek istiyoruz; ancak,
burada, değişiklik önergemizde açıkladığımız üzere, bir hatalı, yanlış ifadeden
kaynaklanan ve sonuçta, demokratikleşme anlamında olumsuz sonuçlar yaratabilecek
bir kelime konusundaki hassasiyetimizi ifade etmek amacıyla bu önergeyi vermiş
bulunuyoruz.
Getirilen önergeyle, kişi güvenliğini sağlamak konusunda tasarıda
getirilmiş olandan daha kapsamlı ve daha etkin bir korumanın sağlanması
amaçlanmıştır; çünkü, biliyorsunuz tasarıda kullanılan "gibi"
ifadesi, hangi anlamda kullanılan ifade bu; hemen bakıyoruz: "Yer
gösterme, yüzleştirme, teşhis, tıbbî muayene gibi" ifadesi, sonuçta
uygulamada yorumlara yol açabilecek ve bazı uygulamalarda da istismar edilebilecek
bir kavram. Biz, bu türlü istismarlara yol açılmaması ve istikrarsızlığa yol
açılmaması sebebiyle, tasarıdaki "gibi" kelimesinin çıkarılarak
"nedeniyle" sözcüğünün eklenmesinin çok daha uygun olacağı
düşüncesindeyiz. Bu taktirde, cezaevinden alınma konusunda tahdidi bir
düzenleme yapılmış olacaktır, zaten ulaşılmak istenilen amaç da budur; çünkü,
öyle bir tahdidi düzenleme getirilmediği takdirde, bunun uygulamada yargı
görevlileri dışında daha çok idarî görevliler tarafından maalesef, istismar
edildiğini çok iyi biliyoruz. Özellikle güneydoğudaki failî meçhul olaylar
döneminde bunun çok büyük sıkıntıları yaşandı, çok büyük acıları görüldü.
Bu sebeple, Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda göstermiş olduğu
duyarlılığın AK Parti Grubu tarafından da gösterileceği düşüncesiyle ve
temennisiyle, bu önergemiz doğrultusunda tasarının değişmesinin yine
demokratikleşme anlamında yararlı olacağını düşünüyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kart.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Genel Kurulumuzun
takdirine bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, verilen önergede
itiraz edilen kısım "gibi" sözcüğüdür.
OYA ARASLI (Ankara) - Evet.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Eğer, "gibi" sözcüğünün
çıkması tarzında, sadece bu kelimenin çıkması tarzında önergeyi düzeltirseniz,
o zaman şöyle olacak: "Hükümlü veya tutuklulardan, olağanüstü hâl ilânına
neden olan suçların soruşturmasında ifadelerine başvurulması gerekenler, yer
gösterme, yüzleştirme, teşhis, tıbbî muayene, cezaevinde yapılacak ifade
almanın yeterli olmayacağı durumlarda..." Böylece sınırlandırmış oluyoruz.
"...gibi" sözcüğünün...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - İstenilen bu...
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Evet; ama, önerge, bu metni biraz
daha daraltıcı bir ifadedir. Sadece "gibi" sözcüğünün çıkarılması
tarzında bir önerge olursa, önergeye katılırız.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Anlaşılmıştır... Evet...
OYA ARASLI (Ankara) - Hayır...
BAŞKAN - Efendim, o konuda karşılıklı bir yaklaşma var; eğer bir
düzenleme yapacaksanız, Başkanlık, bu konuda yardımcı olmak bakımından, 5
dakika ara verebilir efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, ihtiyaç yoktur efendim.
Hükümet talebe uymuştur; oya sunarsınız, işte o kadar...
BAŞKAN - Talebe uymuyor efendim... O önerge tam uygun değil...
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, burada bir şey eksik;
onu tasrih edeyim; burada, bir ihtimal eksik.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, önergeyi konuşuyoruz...
BAŞKAN - Sayın hükümet, beraber bir metin hazırlama imkânınız varsa...
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - 5 dakika ara verebiliriz Sayın
Başkan.
OYA ARASLI (Ankara) - Bir bakalım efendim.
BAŞKAN - Bu imkânı sağlamak amacıyla -elbette ki, iktidar ile muhalefet,
uygun olan her şeyi beraberce yapacaktır- Başkanlık olarak, 10 dakika ara
veriyoruz efendim.
Kapanma Saati : 18.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 18.45
BAŞKAN : Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER : Enver YILMAZ (Ordu),Yaşar
TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - 8 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
3 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.- Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Adalet ve Anayasa Komisyonları
Raporları (1/282) (S. Sayısı :3) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon yerinde.
Hükümet yerinde.
Tasarının 32 nci maddesi üzerinde verilen Ankara Milletvekili Oya Araslı
ve arkadaşlarının önergesi üzerindeki görüşmelerde kalmıştık. Anlaşma sağlanan
bir önerge var; bu önergeyi tekrar okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan tasarının 32 nci (yeni) maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hükümlü veya tutuklular, olağanüstü hal ilanına neden olan suçların
soruşturulmasında ifade alma, yer gösterme, yüzleştirme, teşhis ve tıbbî
muayene için Olağanüstü Hal Bölge Valisinin teklifi üzerine, yetkili cumhuriyet
başsavcısının talebi ve hâkimin kararı ile, her defasında dört günü geçmemek
üzere ceza infaz kurumu veya tutukevinden alınabilir.
|
Oya Araslı |
Atilla
Kart |
Ali Kemal
Deveciler |
|
Ankara |
Konya |
Balıkesir |
|
Feridun
Ayvazoğlu |
|
Yılmaz
Kaya |
|
Çorum |
|
İzmir |
BAŞKAN - Okunan önergeye
Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
32 nci maddeyi 33 üncü madde olarak okutuyorum:
MADDE 33. - 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 2 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"765 sayılı Türk Ceza Kanununun 243 ve 245 inci maddeleri ile 1412
sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 154 üncü maddesinin dördüncü fıkrası
kapsamında açılacak soruşturma ve kovuşturmalarda bu Kanun hükümleri
uygulanmaz."
BAŞKAN - Şimdi, 33 üncü madde olarak okunan eski 32 nci madde üzerinde
söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Herhangi bir söz isteği ve önerge olmayan 32 nci maddeyi 33 üncü madde
olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 33 üncü madde kabul
edilmiştir.
Şimdi, 33 üncü maddeyi 34 üncü madde olarak okutuyorum:
MADDE 34. - 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 91
inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 91. - Dernekler, tüzüklerinde gösterilen amaçları
gerçekleştirmek üzere uluslararası faaliyette ve işbirliğinde bulunabilirler,
yurt dışında şube açabilirler ve yurt dışında kurulmuş dernek veya kuruluşlara
üye olarak katılabilirler."
BAŞKAN - 33 üncü madde 34 üncü madde olarak okunmuştur.
Bu madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Herhangi bir önerge yok.
33 üncü maddeyi 34 üncü madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, 34 üncü maddeyi 35 inci madde olarak okutuyorum:
MADDE 35. - Türk Medenî Kanununun 92 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 92. - Yabancı dernekler, uluslararası alanda işbirliği
yapılmasında yarar görülen hallerde ve karşılıklı olmak koşuluyla Dışişleri
Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının izniyle Türkiye'de
faaliyette ve işbirliğinde bulunabilirler, şube açabilirler, üst kuruluşlar
kurabilir ve kurulmuş üst kuruluşlara katılabilirler."
BAŞKAN - Efendim, 35 inci madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Önerge yok.
Sayın milletvekilleri, 34 üncü maddeyi 35 inci madde olarak oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 34 üncü madde 35 inci madde olarak
kabul edilmiştir.
Şimdi, ek maddeyi okutuyorum:
EK MADDE - Bu Kanunun 34 üncü maddesi hükmü, dernek ve vakıf dışındaki
diğer kâr amacı gütmeyen kuruluşlar hakkında
da uygulanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Sayın milletvekilleri, ek madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının ek maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Haluk İpek |
Eyüp Fatsa |
|
Ankara |
Ankara |
Ordu |
|
Recep Garip |
Vahit Kirişçi |
Ramazan Can |
|
Adana |
Adana |
Kırıkkale |
"Madde 36.- Bu Kanunla değiştirilen Türk Medenî Kanununun 92 nci
maddesi hükmü, dernek ve vakıf dışındaki diğer kâr amacı gütmeyen kuruluşlar
hakkında da uygulanır."
BAŞKAN - Efendim, önergeye Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)- Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Şimdi, Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Ek maddeyi 36 ncı madde olarak, kabul edilen önerge doğrultusunda,
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, şimdi 35 inci maddeyi 37 nci madde olarak
okutuyorum:
MADDE 37. - 7.11.1979 tarihli ve 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin
Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 34 üncü maddesi,
16.6.1983 tarihli ve 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 16 ncı maddesinin dördüncü fıkrası,
6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı Dernekler Kanununun 11 ve 12 nci maddeleri
yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
35 inci maddeyi 37 nci madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 35 inci madde 37 nci madde olarak kabul
edilmiştir.
Komisyon Başkanının bir söz isteği var; buyurun.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)- Efendim, İçtüzüğümüzün
88 inci maddesi çerçevesinde, tasarının son 2 maddesini bir defaya mahsus olmak
üzere Komisyona geri çekiyoruz.
BAŞKAN- Komisyonun bu isteği İçtüzüğümüzün 88 inci maddesi gereğince
kabul edilmiştir; iki maddeyi bir defaya mahsus olmak üzere iade ediyoruz.
Sayın Komisyon, aldığımız karar çalışmaların bitimine kadardır; yani, bu
geri çektiğiniz maddeleri hemen hazırlayıp...
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul)- Bugün yetiştiremeyiz
efendim.
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, görüşülecek başka bir konu kalmadığından,
alınan karar gereğince, denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 12 Aralık
2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 18.56