Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21      CİLT : 101                                                     YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

122 nci Birleşim (Olağanüstü)

30 . 7 . 2002 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubunda Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün istifasıyla boşalan yedek üyeliğe DYP grubunca aday gösterilen Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç'in üyeliğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1132)

2.- NATOPA Türk Grubunda Çorum Milletvekili Bekir Aksoy'un istifasıyla boşalan yedek üyeliğe DYP grubunca aday gösterilen Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün üyeliğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1133)

3.- Azerbaycan Kadın Parlamenterler Birliği tarafından Bakü'de düzenlenecek "21 inci Yüzyılda Kadın ve Çocuklara Uygulanan Şiddetin Çeşitli Yönleri ve Küresel Sonuçları" konulu Konferansa, TBMM'yi temsilen kadın parlamenterlerden oluşan bir heyetin davete icabet etmelerinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1134)

4.- Habitat Global Parlamenterleri Bölgesel Konseyi Başkanı Peter Götz tarafından Belçika'nın Başkenti Brüksel'de BM Dünya Habitat Günü çerçevesinde düzenlenecek olan Habitat Global Parlamenterleri Toplantısına, Habitat Global Parlamenterleri Avrupa Kıtası Yönetim Kurulu Üyeleri Kırklareli Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen ve Ankara Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkan Yardımcısı Sedat Çevik'in davete icabet etmelerinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1135)

5.- Global Eylem İçin Parlamenterler Kuruluşu Genel Sekreteri Shazai Rafi tarafından Güney Afrika Cumhuriyetinin Johannesburg Kentinde "Sürdürülebilir Dünya Kalkınma Zirvesi" (Rio +10) kapsamında Global Eylem İçin Parlamenterler Kuruluşu tarafından düzenlenecek olan "Temiz Hava Temiz Su" konulu toplantıya Kırklareli Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen'in davete icabet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1136)

6.- Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü bünyesinde aday ülkelerin AB müktesebatına uyum sürecinde teknik yardım vermek üzere kurulmuş olan TAİEX (Teknik Yardım, Bilgi ve Değişim Grubu) ofisi ve DG TREN (Enerji ve Ulaştırma Genel Müdürlüğü) işbirliği ile Brüksel'de düzenlenecek olan "Yenilenebilir Enerji ve Serbest Enerji Verimliliği" konulu seminere, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyelerinden oluşan 3 kişilik Parlamento heyetinin davete icabet etmelerinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1137)

7.- Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un temas ve görüşmelerde bulunmak üzere Çin Halk Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adı yazılı milletvekilinin katılmasının uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1138)

8.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin, temas ve görüşmelerde bulunmak üzere Çin Halk Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin katılmasının uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1139)

9.- Devlet Bakanı Faruk Bal'ın görüşmelerde bulunmak üzere Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin katılmasının uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1140)

10.- AB Konvansiyonu toplantısına katılmak üzere Belçika'ya yapılan resmî ziyarete iştirakleri uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1141)

11.- Devlet Bakanı Reşat Doğru'nun görüşmelerde bulunmak üzere Özbekistan'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin katılmasının uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1142)

12.- Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın Irak'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adı yazılı milletvekilinin katılmasının uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1143)

13.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert'in, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/504)

14.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/505)

IV. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.- Millî Savunma,

Dışişleri,

Tarım, Orman ve Köyişleri,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme,

Kamu İktisadî Teşebbüsleri,

İnsan Haklarını İnceleme,

Çevre,

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji,

Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/896) (S. Sayısı: 759)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine açılan davalara ve verilen kararlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/7405)

2.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, son beş yılda yapılan müşavir atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı H.Tayfun İçli'nin cevabı (7/7439)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın, Rize'de yapılması planlanan cezaevi projesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/7724)

4.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, özel bankalara aktarılan kaynakların kullanımına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/7792)

5.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun;

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna,

Ağrı'nın bütçeden aldığı paya, yerel yönetimlerin desteklenmesine ve sosyal amaçlı fonlardan yapılan yardımlara,

Sinop'un bütçeden aldığı paya, yerel yönetimlerin desteklenmesine ve sosyal amaçlı fonlardan yapılan yardımlara,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/7827, 7830, 7831)

6.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, kalp-damar hastalıklarında kullanılan malzemelere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/7852)

7.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, memur emekli aylıklarının ödeme dönemi ile işçi ve memur emekli ikramiyeleri arasındaki farka ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/7902)

8.- Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Eti Alüminyum A.Ş.'ne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı M.Zeki Sezer'in cevabı (7/7904)

9.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, yurtdışında tedavi gören kamu personeline ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/7924)

 

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu, TBMM Başkanlığı olağanüstü toplantı çağrısı üzerine saat 14.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Vefat eden Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'in aziz hatırası önünde bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.

MHP Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Koray Aydın, Erzurum Milletvekili İsmail Köse, Hatay Milletvekili Mehmet Şandır ve 121 arkadaşının, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesi ve erken seçimin 3 Kasım 2002 Pazar günü yapılması amacıyla, TBMM Başkanlığına daha önce verilmiş bulunan önergelerini;

ANAP Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Beyhan Aslan ile SP Grup Başkanvekili Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu ve 122 arkadaşının, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması ile Milletvekili Genel Seçimlerinin 3 Kasım 2002 Pazar Günü Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanun Tasarısı, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı, Siyasî Partiler ve Seçim Kanunlarına ilişkin  (2/454, 2/819, 2/820, 2/826, 2/854, 2/725, 2/816, 2/724, 2/627, 2/723) esas numaralı kanun teklifleri ile  298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifini,

Görüşmek üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağanüstü toplantıya çağrılmasına ilişkin önergeleri okundu.

Milletvekili genel seçimlerinin yenilenmesi ve seçimin 3 Kasım 2002 tarihinde yapılması hakkındaki önerge ile,

Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması ile Milletvekili Genel Seçimlerinin 3 Kasım 2002 Pazar Günü Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanun Tasarısı, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı, Siyasî Partiler ve Seçim Kanunlarına ilişkin  (2/454, 2/819, 2/820, 2/826, 2/854, 2/725, 2/816, 2/724, 2/627, 2/723) esas numaralı kanun teklifleri ile  298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifini;

Görüşmek için, TBMM Genel Kurulunun 29 Temmuz 2002 Pazartesi günü saat 14.00'te olağanüstü toplantıya çağrıldığına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı duyuruları;

İstifa eden ve istifaları kabul edilen,

H. Hüsamettin Özkan'dan boşalan Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel'in,

Recep Önal'dan boşalan Devlet Bakanlığına, Ankara Milletvekili Hüseyin Tayfun İçli'nin,

M. İstemihan Talay'dan boşalan Kültür Bakanlığına, İzmir Milletvekili Prof. Dr. B. Suat Çağlayan'ın,

Görev değişikliği nedeniyle, Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel'den boşalan Devlet Bakanlığına, Ankara Milletvekili M. Zeki Sezer'in;

Mustafa Yılmaz'dan boşalan Devlet Bakanlığına, Denizli Milletvekili Mehmet Kocabatmaz'ın,

Hasan Gemici'den boşalan Devlet Bakanlığına, Ankara Milletvekili Melda Bayer'in,

Metin Bostancıoğlu'ndan boşalan Millî Eğitim Bakanlığına, Kırklareli Milletvekili Prof. Dr. Necdet Tekin'in;

Dışişleri Bakanlığına atanan Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel'den boşalan Devlet Bakanlığına, Adana Milletvekili Tayyibe Gülek'in;

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 109 ve 113 üncü maddeleri gereğince atandıklarına;

İstifa eden ve istifası kabul edilen İsmail Cem'den boşalan Dışişleri Bakanlığına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel'in atanması ve Başbakan Yardımcısı olarak görevlendirilmesinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 109 uncu ve 113 üncü maddeleri ile 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Yasanın 4391 sayılı Yasayla değişik 4 üncü maddesi gereğince uygun görüldüğüne;

İlişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri;

Karabük Milletvekili Erol Karan'ın, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler,

Anakar Milletvekili Ayşe Gürocak'ın, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor,

Komisyonu üyeliklerinden çekildiklerine ilişkin önergeleri;

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Anayasa Komisyonunda boş bulunan ve Yeni Türkiye Partisi Grubuna düşen 3, Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1,

Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Yeni Türkiye Partisi Grubuna düşen 3, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen 1,

İçişleri Komisyonunda boş bulunan ve Yeni Türkiye Partisi Grubuna düşen 3, Demokratik Sol Parti Grubuna Düşen 2,

Millî Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan ve Yeni Türkiye Partisi Grubuna düşen 3,

Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan ve Yeni Türkiye Partisi Grubuna düşen 3,

Üyeliğe gruplarınca aday gösterilen milletvekilleri seçildiler.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

Birinci sırasında yer alan ve olağanüstü toplantı konusu olan, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının (1/744) (S. Sayısı : 786) görüşmeleri tamamlandı; yapılan oylamadan sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

İkinci sırasında yer alan ve olağanüstü toplantı konusu olan, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının (1/896) (S. Sayısı: 759) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

30 Temmuz 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.01'de son verildi.

Mustafa Murat Sökmenoğlu

TBMM Başkanı Vekili

 

Burhan Orhan               Sebahattin Karakelle

               Bursa                  Erzincan

Kâtip Üye Kâtip Üye                               

                                                                         No. : 172

II. - GELEN KÂĞITLAR

30 . 7 . 2002  SALI (Olağanüstü)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Körfez Savaşında Türkiye'nin uğradığı ekonomik zarara ve yeni bir harekâtın ekonomiye getireceği yüke ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1973) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

2. -       Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, BEDAŞ ve Genel Müdürüyle ilgili bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1974) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

3. -       Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, İstanbul Beykoz Paşabahçe Fabrikasında üretimin durdurulmasının sebeplerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1975) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

4. -       Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun'daki bazı yol yapım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1976) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

5. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, iki avukatın Metris Cezaevinde saldırıya uğradığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1977) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1. -       Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Yerel Yönetimler Yasa Tasarısına İlişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8102) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.7.2002)

2. -       Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, kamu ihalelerinde verilen tekliflerde büyük oranlarda indirimler yapılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/8103) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.7.2002)

3. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Afganistan'da sivillere zarar veren ABD hava saldırısına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8104) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.7.2002)

4. -    Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale-Sulakyurt-Ambardere Köyünün dere ıslahına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8105) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.7.2002)

5. - Van Milletvekili Hüseyin Çelik'in, Türk Cumhuriyetlerindeki üniversitelerden mezun olanların denklik işlemlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8106) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.7.2002)

6. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale'ye bağlı bazı köylerin kanalizasyon ve içme suyu sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Kocabatmaz) yazılı soru önergesi (7/8107) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.7.2002)

7. - Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Balıkesir'deki ormanlık alanların muhtemel yangınlara karşı korunmasına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/8108) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.7.2002)

8. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, tarihî eserlere ve Osmanlı padişahlarının türbelerine ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/8109) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.7.2002)

9. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Yükseköğretime giriş şartlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8110) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.7.2002)

10. -     Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, elektrik faturalarındaki yüksek meblağlara ve fatura ödemelerinde yaşanan sıkıntılara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8111) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.7.2002)

11. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Devlet Üstün Hizmet Madalyası kapsamından Futbol Federasyonu Başkanının istisna edilmiş olmasının sebebine ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/8112) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.7.2002)

12. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya-Ankara hızlı tren projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8113) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

13. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya Askerî Havaalanı bünyesindeki Sivil Terminal binası projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8114) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

14. -      Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Tuz Gölü entegre çevre projesine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/8115) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

15. -      Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, TÜMOSAN'a ve özelleştirme sürecine ilişkin  Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu)  yazılı soru önergesi (7/8116) (Başkanlığa geliş ta-rihi: 22.7.2002)

16. -      Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya'da verilen,  sanayi kuşağına alınma öncesi ve sonrası teşviklere ilişkin  Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/8117) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

17. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya'daki organize sanayi bölgelerine ve serbest bölge kurulması yönünde bir çalışma olup olmadığına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/8118) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

18. -      Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya'daki Yeşil Hat Projesi çalışmalarına ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından  yazılı soru önergesi (7/8119) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

19. -      Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya'daki jeotermal kaynaklara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından  yazılı soru önergesi (7/8120) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

20. -      Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya Ilgın Termik Santral Projesini yürüten firmanın açmış olduğu tahkim davasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8121) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

21. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Kara Yolları Genel Müdürlüğünün Konya İlinde yürüttüğü yol yapım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/8122) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

22. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya'nın köylerinde yürütülen yol çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Kocabatmaz) yazılı soru önergesi (7/8123) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

23. -      Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya Mevlana Kültür Merkezi projesine ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/8124) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

24. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya'ya ikinci bir üniversite kurulması yönünde bir çalışma olup olmadığına ve eğitimle ilgili çeşitli verilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8125) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

25. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Beyhekim Sağlık Kompleksine ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8126) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

26. -      Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, ülkemizdeki ve Konya'daki ormanlık alanlara ve Konya'da yapılan ağaçlandırma ve erozyonu önleme çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8127) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

27. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya'da bulunan Vakıf eserlerine ve bunlara ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Nejat Arseven)  yazılı soru önergesi (7/8128) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

28. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya'daki hava kirliliğine ve önlenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8129) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

29. -      Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Ankara Sigorta Bölge Müdürlüğünün kuruluşu ve iptali kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8130) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

30. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya'ya gelen turist sayısı ile turizmin geliştirilmesi çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8131) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

31. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Linyit İşletmeleri Orhaneli Bölge Müdürlüğüne nakledilen işçilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8132) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.7.2002)

32. -      Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, Türk Telekom bayiliklerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8133) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.7.2002)

33. - İstanbul Milletvekili M. Murat Sökmenoğlu'nun, İstanbul Beykoz Paşabahçe Şişe Cam Fabrikasının kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/8134) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.7.2002)

34. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Skylife Dergisinde Türk Millî Futbol Takımının başarısına yer verilmemesinin nedenine ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/8135) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.7.2002)

35. - Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan'ın, FORMULA-1 yarışlarının Muğla İlinde yapılıp yapılamayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/8136) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.7.2002)

36. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Ankara'da Çayyolu-Etimesgut-İvedik Organize Sanayi Sitesi yolu yapım çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8137) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.7.2002)

37. - Sakarya Milletvekili Osman Fevzi Zihnioğlu'nun, Sakarya İlinde 57. Hükümet döneminde yapılan çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Bal) yazılı soru önergesi (7/8138) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.7.2002)

38. -    Sakarya Milletvekili Osman Fevzi Zihnioğlu'nun, Sakarya İlinde 57. Hükümet döneminde yapılan çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/8139) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.7.2002)

39. - Sakarya Milletvekili Osman Fevzi Zihnioğlu'nun, Sakarya İlinde 57. Hükümet döneminde yapılan çalışmalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/8140) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.7.2002)

40. - Sakarya Milletvekili Osman Fevzi Zihnioğlu'nun, Sakarya İlinde 57. Hükümet döneminde yapılan çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8141) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.7.2002)

41. - Sakarya Milletvekili Osman Fevzi Zihnioğlu'nun, Sakarya İlinde 57. Hükümet döneminde yapılan çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8142) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.7.2002)

42. - Sakarya Milletvekili Osman Fevzi Zihnioğlu'nun, Sakarya İlinde 57. Hükümet döneminde yapılan çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve İskân  Bakanından yazılı soru önergesi (7/8143) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.7.2002)

43. - Sakarya Milletvekili Osman Fevzi Zihnioğlu'nun, Sakarya İlinde 57. Hükümet döneminde yapılan çalışmalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8144) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.7.2002)

44. -    Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, Giresun'da selden zarar gören vatandaşlara ve yöreye yapılacak yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8145) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.7.2002)

45. - Bolu Milletvekili İsmail Alptekin'in, misyonerlik faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8146) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

46. -     Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun İli Hudutları içindeki yol yapım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/8147) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

47. -   Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Beykoz Paşabahçe Fabrikasının kapanmaması için çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8148) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

48. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, İran doğalgazındaki propan maddesinin zararlı olup olmadığına ve propanı ayırt edecek tesisler kurulup kurulmayacağına  ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8149) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

49. -     Ankara Milletvekili Uluç Gürkan'ın, tarikat ve irticai odak bağlantılı oldukları gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan Emniyet Teşkilatı personeli olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8150) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

50. -   Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik duruma ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/8151) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

51. -   Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, ABD'nin Irak'a yapacağı muhtemel saldırı karşısında Türkiye'nin tavrına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8152) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

52. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, yaralı bir öğretmenin Bakırköy Devlet Hastanesinde gördüğü muameleye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8153) (Başkanlığa geliş ta-rihi: 29.7.2002)

53. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, tasarruf genelgesine rağmen Devletin araç satın aldığı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8154) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

54. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın Bulgaristan üzerinden Türkiye'ye gelen vatandaşlarımızın bu ülkede karşılaştıkları sorunlara ve İpsala Sınır Kapısındaki uzun bekleyişlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8155) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

55. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, İZOTAŞ Şirketine Vakıfbank'ın verdiği krediye ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/8156) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

56. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Atatürk Hava Limanı 3. pist inşaatının tamamlanamama sebeplerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8157) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.7.2002)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

30 Temmuz 2002 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Sayın Ahmet Çakar, yerinden, çok önemli bir konuya temas etmek istedi; yüksek izninizle, ona bu imkânı tanıyacağım; çünkü, İstanbul'da Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikasındaki işçiler perişan.

Bendeniz, Sayın Derviş'e bir önerge verdim. Şimdi, Meclis Başkanının Vekili olarak da imzalayıp gönderiyorum.

Sayın Çakar, buyurun.

AHMET ÇAKAR (İstanbul) - Sayın Başkanım, şu anda, İstanbul - Beykoz Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikasında olağanüstü bir durum söz konusudur. Fabrika yönetimi, Anayasamızın 49 uncu maddesine ve toplusözleşme hükümlerine muhalefet ederek, işçileri kapıya koymuş ve tarihî değeri yüksek, kültürel değeri yüksek, ticarî değeri yüksek, ekonomik değeri yüksek olan Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikamızın üretimini durdurmuş ve işçileri kapıya koymuştur. Bu, Türkiyemizin bugünkü ortamında, gerçekten, yürekleri parçalayan bir hadisedir; çünkü, Paşabahçe yönetiminin ifade ettiği gibi, sadece verimsizliğe dayalı bir gerekçeyle fabrikada üretimin durdurulması ve işçilerin kapının önüne konulması kabul edilebilecek bir şey değildir. Burada, son derece ciddî bir insan hakkı ihlali vardır ve çalışanlarımızın çalışma hakkının elinden alınması da söz konusudur.

Bu itibarla, Atatürk'ün emriyle kurdurulmuş ve kurulduğundan bugüne kadar yapmış olduğu üretimle Türkiye'ye büyük kazançlar ve kazanımlar temin eden Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikamızın üretiminin devam ettirilmesi ve istihdamın sürdürülebilmesi için, buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bütün Türkiye'ye ve dünya kamuoyuna duyuyoruz ki, gizli maksatlarla, açıklanamayan gizli maksatlar üzerine yazılmış olan senaryoların uygulandığı Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikasındaki yönetimi buradan protesto ediyorum ve bu konuyla ilgili, İş Bankasının iştiraki içerisinde bulunan, söz sahibi yönetim kurulunda görev alan, yer alan insanlarımızın da bu konuda yeterli duyarlılığı ve hassasiyeti göstermelerini kendilerinden beklediğimizi, buradan, Parlamento olarak ifade etmek istiyorum.

Özellikle, devletimizin kuruluşuyla beraber siyasî hayatta yer alan Cumhuriyet Halk Partisinin iştirakinin bulunduğu İş Bankası yönetiminin ve devletle ilişkili kısmıyla, devletimizin de bu konudaki iştirakleri noktasında yönetim kurulunun, buradaki keyfî birtakım kararların alınmasında ve uygulanmasında son derece ilgisi bulunan İş Bankası Genel Müdürlüğünün uyarılması... Bu hususta kendisini insafa davet ediyorum.(MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Çakar, çok teşekkür ediyorum.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, Sayın Hatiboğlu konuşacak...

BAŞKAN - Efendim, tabiî, Sayın Hatiboğlu'na söz vereceğim, o imkânı sağladım; ama, olağanüstü bir toplantı olduğu için, gündemdışı söz veremiyoruz, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, İstanbul'un bu önemli konusunu, grup...

EROL AL (İstanbul) - Sayın Başkan?..

BAŞKAN -  Vereceğim Sayın Al... İstirham ederim... Sayın Hatiboğlu sizden önce, hem yolda hem tecrübede.

Sayın Hatiboğlu, buyurun.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Sayın Başkanım, gerçekten Şişe ve Cam Fabrikası çalışanlarının, nasıl, acıya, ıstıraba maruz bırakıldıklarını televizyonlardan izliyoruz. Bizim Grubumuza mensup arkadaşlarımız, mahallinde de kendilerini ziyaret ettiler, bizzat, acı ve ıstıraplarını aldılar.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisine mensup değerli arkadaşımız Çakar, çok güzel ifade etiler. Bunu ben buradan söylerim de, anlamadığım şudur: Sayın Çakar, hükümetin çok değerli bir üyesidir. Hükümet bu işe neden el koymuyor? Ben ağlarım, doğrudur, ben sızlarım, doğrudur; ama, hükümet üyesinin böyle ağıt yakmasını anlamak mümkün değil. (SP sıralarından alkışlar)Gene de teşekkür ediyorum kendisine.

BAŞKAN - Efendim, zatıâlileriniz bilirsiniz ki, yürütme ile yasama ayrı; biz, yasama olarak el koyduk. Bendeniz, tatilde, Sayın Derviş de bir önerge verdim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)-Sayın Başkanım, yürütme ile yasama keşke ayrı olsaydı; hep bunun acısını çektik...

BAŞKAN -Bizim gözümüzde ve gönlümüzde böyle

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Keşke ayrı olsaydı. Yasama, yürütmeye tabi hale getirildi. Keşke ayrı olsaydı. Siz çok arzu edersiniz ayrı olmasını; ben de çok arzu ediyorum; ama, yasama ile yürütme bir araya getirildi ve yasama, yürütmeye tabi kılındı. Bütün sıkıntıların kaynağı bu. Mutlaka, hükümet -hâlâ hükümettir, beceriksizliğine, başarısızlığına rağmen hâlâ hükümettir- çözüm bulmalıdır.

Size teşekkür ediyorum.

KORAY AYDIN (Ankara) - Özel banka, Sayın Hatiboğlu; farkı bu.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum.

Yeni Türkiye Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Al, buyurun efendim.

EROL AL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Beykoz-Paşabahçe'de bulunan Şişe ve Cam fabrikasında, 870'i cam işinde, 170'i de kapsam dışı olmak üzere, 1 040 işçimiz istihdam ediliyor.

Ben, geçen hafta sonu işçi arkadaşlarımızı ziyaret ettim ve Türk-İş İstanbul Bölge Temsilcisi Sayın Faruk Büyükbucak, Kristal İş temsilcileri ve işçi arkadaşlarımızla görüşmelerde bulundum, aynı zamanda işvereni de ziyaret ettim. Burada, gerçekten çok sıkıntılı bir durum var. Bir kere, Kristal-İş üyesi işçilerimizin aileleriyle birlikte işyerlerine sahip çıkma eylemleri var. Bu eylem İstanbul Valisi tarafından sabote edilmektedir, bu eylemin halk tarafından desteklenmesi önlenmektedir. İstanbul Valiliğince uygulanan tedbirler nedeniyle, işçilerimize ve ailelerine yiyecek ve su sağlanması bile zorlukla yapılmaktadır, cadde trafiğe kapatılmıştır, vatandaşın teması önlenmektedir, Hak-İş Genel Başkanı bile işçi arkadaşlarımızı ziyaret etmekten alıkonulmuştur. Öncelikle, biz, Yeni Türkiye Partisi olarak, buradaki polisiye önlemlerin sadece güvenliği sağlayacak şekilde yeniden gözden geçirilmesini istiyoruz. Bunu Sayın İçişleri Bakanımızla konuştum. Bir kez daha bu konuda duyarlılık gösterilmesini ve işçilere insanca muamele yapılmasını, en azından, istiyoruz.

Bu arada, Sayın Çakar'ın da belirttiği gibi, Şişe ve Camın üst kuruluşu olan; yani, İş Bankası iştirakidir Şişe ve Cam... Buradaki fabrikada ekonomik bir sıkıntı varsa ve burada 200 dönüme yakın bir arazi var, hemen Boğazın dibinde; burası değerlendirilmek isteniyorsa, buradaki işçilere bir yol gösterilmesi, bu işçilerin başka tesislerde... 300 trilyon liralık hâsılası olan bir işyeridir Şişe ve Cam, büyük bir işletmedir, Türkiye'nin gözbebeğidir. Bu tesis, 1935'te, Atatürk tarafından kurulmuştur. Buraya -eğer taşınacaksa- bir başka tesisin yapılmasını veya işçilerin, Şişe ve Camın diğer ünitelerine nakledilmesini istiyoruz.

 Buradaki sorun, karşılıklı görüşmelerle ve İş Bankasındaki hissedarların, İş Bankası yönetiminin Şişe ve Cama özel bir duyarlılık göstererek... Kendileriyle de görüşmede bulundum; Cumhuriyet Halk Partisinin buradaki temsilcisi ve yönetim kurulu üyesi arkadaşlarla da görüştüm, bu konuda kendilerinden talepte bulundum.

Hep birlikte, Parlamentonun, işçilerimizin ve üretimin yanında olduğunu göstermemiz açısından, bize verdiği fırsat için, Sayın Çakar'a tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Beni unutmayın, ilk önergeyi ben verdim Sayın Al, ben de İstanbul Milletvekiliyim yani, istirham ederim...

EROL AL (İstanbul) -  Sayın Başkanım, size de teşekkür ediyorum, başta da ettim zaten.

BAŞKAN - Sayın Çelik, buyurun.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, Paşabahçe Şişe ve Cam, neredeyse cumhuriyetle yaşıt olan güzide bir müessesedir. Hepimizin şahsî hayatında da, Paşabahçe, âdeta bir hayat tarzı, bir marka olarak yerleşmiştir. "Ver kurtul, kapat kurtul" mantığıyla, oradaki işçilerimizin, ailelerinin mağdur edilmesini, biz, kesinlikle kınıyoruz ve buradaki işçilerimizin hak arama mücadelesinde, AK Parti olarak onların yanındayız.

Serbest piyasa ekonomisi, kapitalist ekonomi "altta kalanın canı çıksın" mantığıyla yürütülemez. Sosyal devlet ilkesi ayak altına alınmamalıdır ve biz, parti olarak, sosyal devlet ilkesini gözardı eden bütün uygulamalara karşı olduğumuzu ifade ediyoruz.

Oradaki kıymetli arsa, acaba, hangi rantçı çevrelerin iştahını kabartmaktadır? Eğer, gerçekten, o arsa devletimiz için çok önemliyse, oradan ciddî bir gelir gelecekse, o fabrikanın başka bir yere, daha uzaklara taşınması mümkündür; ama, bu işçilerimizin mağdur edilmesine taraftar değiliz. Bu güzide müessesenin yok edilmesine kesinlikle karşıyız.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Sayın Güzel, buyurun.

AHMET GÜZEL (İstanbul) - Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum Sevgili Başkanım.

Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası, cumhuriyet dönemimizin en önemli fabrikalarından biridir. Bu fabrikamız, Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulunun aldığı bir kararla, bugünlerde kapatılma tehlikesi altındadır. Paşabahçe'de bu olayların serüveni, 1990'lı yıllara dayanmaktadır. 1990'lı yıllarda İstanbul'da talanı ve yağmayı temsil eden bir yönetim, Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikasının o kıymetli arazilerini de turizm bölgesi olarak ilan etmiş ve o tarihten itibaren, Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası da, Türkiyemizde, büyük otel ve benzeri tesis yapmak isteyen; ama, bu rantı İş Bankasının sırtından elde etmek isteyen çevrelerin etkisi altında kalmış ve bu büyük oyun bugünlerde yeniden sahnelenmeye başlanmıştır.

Bu konudaki oyunu bozmak için, çok değerli Beykoz Belediye Başkanımız, plan tadilatını yapmış, bu tarihî fabrikamızın, tekrar fabrika ünitesi olarak, sanayi tesisi olması yolunda plan tadilatını yaparak, İstanbul Anakent Belediye Başkanlığına göndermiştir. Bu planın İstanbul Anakent Belediye Başkanlığınca tasdik edilmesi halinde, bu iştah kabartan büyük arazi üzerinde oynanmakta olan oyunlar bozulacak; Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikasında üç nesildir cam üreterek, Türkiye'ye, ülke ekonomisine katkı koyan bu güzel insanlarımız, yine baba yadigârı olan bu cumhuriyet fabrikasında işlerine devam edeceklerdir.

Biz, tüm İstanbul milletvekilleri olarak, bu noktada bu fabrikanın kapanmaması için, hepimiz, elimizden gelen çalışmayı yapıyoruz. Bu çalışmayı yapan tüm İstanbul milletvekili arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum.

Ayrıca, bu konuda, işçilerimizi destekleyen basınımıza, Belediye Başkanımıza ve belediye çalışanlarımıza -Paşabahçe Şişe ve Camdaki bu davranış, bu büyük saldırı karşısında bir araya gelen Beykoz'daki tüm işçi kardeşlerimize de, sergiledikleri bu birliktelik için- huzurunuzda teşekkürü borç biliyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim Sayın Güzel.

Sayın Ayaydın, buyurun efendim.

AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, yaklaşık on günden bu yana, İstanbul'un Beykoz İlçesinde, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana kurulu bulunan Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası işçilerinin uygulamış oldukları boykot, gerçekten, üzerinde durulması gereken büyük bir olaydır.

Takdir edersiniz ki, Paşabahçe Şişe ve Cam Sanayii kamuya ait bir yer değildir, özel sektör olan Türkiye İş Bankasının bir kuruluşudur; ancak, İstanbul Boğazının en güzel yerinde kurulu bulunan bu sanayi tesisinin kapatılarak, işçilerin sokakta bırakılmasını ve işçi ailelerinin mağdur edilmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Bir ticarî kuruluş olan Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikasıyla ilgili bu kararın Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu tarafından tekrar gözden geçirilerek -elbette verimlilik ilkesi gözönünde bulundurularak, bu fabrikanın, belki Beykoz dışında, sanayi kuruluşuna elverir bir başka yere nakledilerek- işçilerin işten çıkarılmasını önleyecek bir tedbirin bulunması mümkün olabilecektir.

İstanbul Valisi Sayın Erol Çakır'ın, gerek işveren ve gerek işçilerle yapmış olduğu görüşmelerin bu işe olumlu katkı sağlayacağına inanıyoruz. İstanbul Valisi Sayın Erol Çakır'ın -biraz evvel bir arkadaşımın belirttiği gibi- bu işi bozucu değil, gerçekten, bu işi çözme noktasında çok olumlu katkılarını -Vali Beyle 3-4 kez yapmış olduğumuz telefon görüşmesinde, Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası işçilerinin ve ailelerinin mağdur edilmeden, bu sorunun çözülmesi konusunda göstermiş olduğu gayreti de- takdirle karşılıyoruz. Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası işçilerinin haklı olarak göstermiş oldukları bu tepkiyi desteklediğimizi, Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikasının sanayie elverişli bir bölgeye nakledilmesinin yerinde olacağını belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayaydın.

Eşsiz Atatürk'ün ve İş Bankasının kurucularından, Üçüncü Cumhurbaşkanımız Sayın Celal Bayar'ın da, bu vesileyle, kemikleri sızlamamış olur.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Ayaydın, hükümet şikâyet ediyor, muhalefet şikâyet ediyor; kim yapacak bu işi?!

AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Devlete ait bir yer değil ki, özel sektöre ait bir yer.

BAŞKAN - Efendim, özel sektöre ait olsa da, bizim görevimiz, İşçimizin hakkı... Sosyal devlet ilkesi nerede kalmış?! Sosyal devlet ilkesi içinde, insanı sokağa bırakıp da, İstanbul gibi bir yerde... Onlara "bu, özel sektörün işi" diyemeyiz; çünkü, İstanbul yaklaşımı diye bir yaklaşım da var üstelik, İş Bankasının başını çektiği. İstirham ederim Sayın Ayaydın Hocam; zatıâlileriniz genel müdürlük yapmışsınız.

AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, sizler gibi, bizler de, işçilerin mağdur edilmemesi yolunda görüşümüzü ifade ettik; onu belirtmek istedim.

BAŞKAN - Hayır, onu biliyorum; sizin yardımcı olacağınıza inanıyorum ben.

Teşekkür ediyorum efendim.

TURHAN GÜVEN (Mersin) - Sayın Başkan, bütün gruplardan arkadaşlarımız söz aldılar...

BAŞKAN - Özür dilerim efendim. Sayın Turhan Güven, söz istememiştiniz. Doğru Yol Partisi İstanbul milletvekiline baktım, konuşuyordu; sizin, Mersin'den bu işe uzanacağınızı tahmin edemedim, özür dilerim; buyurun.

TURHAN GÜVEN (Mersin) - Sayın Başkanım, bu iş, yalnız İstanbul'un değil, Türkiye'nin işidir.

Bir özel sektör kuruluşu filan da değildir. İş Bankasıyla ortak olan bir kuruluşta, devletin ortaklığı da söz konusudur. Bugün, İş Bankası, tek başına, yalnız bir özel kurumu ifade etmiyor. Bugün, İş Güvencesi Kanun Tasarısı üzerinde birtakım görüşmelerin yapılması söz konusuyken, bütün sendikalar gelip de, bu konunun peşinde ısrarla durmaktayken, sorgusuz sualsiz, tasarımlarda bulunmak veya kanunî gerekçelerle birtakım şeylerin peşine takılmak yanlıştır.

Bu bakımdan, Paşabahçe bir tarihî olaydır, bir tarihî olgudur; zarar da edebilir, etmeyebilir de... Bugüne kadar, yine, İş Bankasının ortağı olduğu başka fabrikalar da vardır; onların da zararı söz konusuyken, mücerret Paşabahçe üzerinde birtakım oyunların oynanmasına bu millet müsaade etmemelidir. Her türlü tedbirin alınmasından yanayız ve binlerce insanı sokağa bırakacak bir davranışa da karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum Doğru Yol Partisi olarak.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Efendim, bu arada, ben de, İstanbul Milletvekili olarak, bir hafta evvel verdiğim soru önergemi, hükümete, burada, Başkanvekili olarak, Başkana vekâleten imzalayıp, Devlet Bakanı Sayın Kemal Derviş Beye gönderiyorum.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır; sunuşlar epey uzun süreceği için, Kâtip Üyenin oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubunda Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün istifasıyla boşalan yedek üyeliğe DYP grubunca aday gösterilen Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç'in üyeliğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1132)       17 Temmuz 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubunda, Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün istifasıyla boşalan yedek üyelik için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) fıkrası uyarınca, Doğru Yol Partisi Grup Başkanlığınca aday gösterilen Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç'in üyeliği hususu Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur efendim.

 

2.- NATOPA Türk Grubunda Çorum Milletvekili Bekir Aksoy'un istifasıyla boşalan yedek üyeliğe DYP grubunca aday gösterilen Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün üyeliğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1133)

                            17 Temmuz 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

NATOPA Türk Grubunda, Çorum Milletvekili Bekir Aksoy'un istifasıyla boşalan yedek üyelik için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) fıkrası uyarınca, Doğru Yol Partisi Grup Başkanlığınca aday gösterilen Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün üyeliği hususu Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur efendim.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 4 adet tezkeresi daha vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Birinci tezkereyi okutuyorum:

3.- Azerbaycan Kadın Parlamenterler Birliği tarafından Bakü'de düzenlenecek "21 inci Yüzyılda Kadın ve Çocuklara Uygulanan Şiddetin Çeşitli Yönleri ve Küresel Sonuçları" konulu Konferansa, TBMM'yi temsilen kadın parlamenterlerden oluşan bir heyetin davete icabet etmelerinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1134)

                            19 Temmuz 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dışişleri Bakanlığından alınan bir yazıda, 24-27 Eylül 2002 tarihleri arasında Azerbaycan Kadın Parlamenterler Birliği tarafından Bakü'de düzenlenecek "21 inci Yüzyılda Kadın ve Çocuklara Uygulanan Şiddetin Çeşitli Yönleri ve Küresel Sonuçları" konulu konferansa, Türkiye Büyük Millet Meclisinden de kadın parlamenter heyet davet edilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. Üstelik, bu kabinemizde 2 de bayan bakanımız var.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

4.- Habitat Global Parlamenterleri Bölgesel Konseyi Başkanı Peter Götz tarafından Belçika'nın Başkenti Brüksel'de BM Dünya Habitat Günü çerçevesinde düzenlenecek olan Habitat Global Parlamenterleri Toplantısına, Habitat Global Parlamenterleri Avrupa Kıtası Yönetim Kurulu Üyeleri Kırklareli Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen ve Ankara Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkan Yardımcısı Sedat Çevik'in davete icabet etmelerinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1135)

                            23 Temmuz 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Habitat Global Parlamenterleri Bölgesel Konseyi Başkanı Peter Götz tarafından gönderilen davet mektubunda, 7-8 Ekim 2002 tarihlerinde Belçika'nın Başkenti Brüksel'de BM Dünya Habitat Günü çerçevesinde düzenlenecek olan Habitat Global Parlamenterleri Toplantısına, Habitat Global Parlamenterleri Avrupa Kıtası Yönetim Kurulu Üyeleri; Kırklareli Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen ve Ankara Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkan Yardımcısı Sedat Çevik ismen davet edilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

5.- Global Eylem İçin Parlamenterler Kuruluşu Genel Sekreteri Shazai Rafi tarafından Güney Afrika Cumhuriyetinin Johannesburg Kentinde "Sürdürülebilir Dünya Kalkınma Zirvesi" (Rio +10) kapsamında Global Eylem İçin Parlamenterler Kuruluşu tarafından düzenlenecek olan "Temiz Hava Temiz Su" konulu toplantıya Kırklareli Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen'in davete icabet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1136)

                            23 Temmuz 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Global Eylem İçin Parlamenterler Kuruluşu Genel Sekreteri Shazai Rafi tarafından gönderilen davet mektubunda, 29-30 Ağustos 2002 tarihlerinde Güney Afrika Cumhuriyetinin Johannesburg Kentinde "Sürdürülebilir Dünya Kalkınma Zirvesi" (Rio+10) kapsamında Global Eylem İçin Parlamenterler Kuruluşu tarafından düzenlenecek olan "Temiz Hava Temiz Su" konulu toplantıya Kırklareli Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen ismen davet edilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Böyle davet olmaz efendim...

BAŞKAN - Tezkereyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Kendi kendilerini davet ettiriyorlar; olmaz böyle bir şey!..

BAŞKAN - Kabul edilmiştir efendim.

Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Böyle davet olmaz. Bazı komisyonlar, gidiyorlar, kendilerini özel davet ettiriyorlar; bu olmaz. Davet, Türkiye Büyük Millet Meclisine olur ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Dış İlişkilerin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanuna göre düzenleme yapılır. Bazı komisyonlar gözü açıklık yapıyorlar. Gidiyorlar, bazı yerlere kendilerini davet ettiriyorlar.

BAŞKAN - Sayın Genç, Başkanlık Divanında söyleyeceğinizi burada söylediniz, zapta geçti, ben de Başkanıma arz edeceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben olsam sunmam bunları.

BAŞKAN - Efendim, bendenizin imzası yok, Sayın Ömer İzgi'nin imzası var. Siz de Başkanlık Divanı üyesisiniz, orada söyleyeceksiniz.

Son tezkereyi okutuyorum:

6.- Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü bünyesinde aday ülkelerin AB müktesebatına uyum sürecinde teknik yardım vermek üzere kurulmuş olan TAİEX (Teknik Yardım, Bilgi ve Değişim Grubu) ofisi ve DG TREN (Enerji ve Ulaştırma Genel Müdürlüğü) işbirliği ile Brüksel'de düzenlenecek olan "Yenilenebilir Enerji ve Serbest Enerji Verimliliği" konulu seminere, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyelerinden oluşan 3 kişilik Parlamento heyetinin davete icabet etmelerinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1137)

                            29 Temmuz 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü bünyesinde aday ülkelerin AB müktesebatına uyum sürecinde teknik yardım vermek üzere kurulmuş olan TAİEX (Teknik Yardım, Bilgi ve Değişim Grubu) ofisi ve DG TREN (Enerji ve Ulaştırma Genel Müdürlüğü) işbirliği ile Brüksel'de (Belçika) 10-12 Ekim 2002 tarihleri arasında düzenlenecek olan "Yenilenebilir Enerji ve Serbest Enerji Piyasasında Enerji Verimliliği" konulu seminere, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyelerinden oluşan 3 kişilik parlamento heyeti davet edilmiştir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                        Murat Sökmenoğlu

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                    Başkanvekili

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 6 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Birinci tezkereyi okutuyorum:

7.- Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un temas ve görüşmelerde bulunmak üzere Çin Halk Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adı yazılı milletvekilinin katılmasının uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1138)

                                        23.7.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sağlık Bakanı Doç. Dr. Osman Durmuş'un, temas ve görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 22 Haziran-1 Temmuz 2002 tarihleri arasında Çin Halk Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete, Osmaniye Milletvekili Dr. Birol Büyüköztürk'ün de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                  Bülent Ecevit

                                         Başbakan

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Sayın Sağlık Bakanı kendisi Partisinden bir milletvekilini davete götürmüş, devlete para ödettiriyor. Bu 82 nci maddeyi kaldıralım efendim!

BAŞKAN - Efendim, ben oylayayım da...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Efendim, Başkanlığın uygulaması yanlışsa reddedersiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, iktidarın bazı bakanları, kendi yandaşı olan milletvekillerini yurtdışına gönderip, devlete parasını ödettiriyorlar.

BAŞKAN - Efendim, bu, Başbakanlıktan gelmiş...

Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

8.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin temas ve görüşmelerde bulunmak üzere Çin Halk Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin katılmasının uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1139)

                                        28.6.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin, temas ve görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 25 Mayıs-2 Haziran 2002 tarihleri arasında Çin Halk Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                  Bülent Ecevit

                                         Başbakan 

Liste

Süleyman Servet Sazak                  Eskişehir Milletvekili

Mehmet Gül                      İstanbul Milletvekili

KAMER GENÇ (Tunceli) - MHP'li milletvekilleri gidiyor Sayın Başkan, olmaz böyle şey!

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, Başbakanlıktan gelen tezkereyi oylarınıza sunacağım; ancak, karar yetersayısının aranılması istenmiştir, karar yetersayısını arayacağım.

Başbakanlık tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Sayın grup başkanvekilleri, kaç dakika ara vereyim? 10 dakika yeter mi efendim?

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - 10 dakika yeter Sayın Başkan.

BAŞKAN - Karar yetersayısı yoktur, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.30

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.49

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa)

BAŞKAN -  Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 122 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

8.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin temas ve görüşmelerde bulunmak üzere Çin Halk Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin katılmasının uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1139) (Devam)

BAŞKAN - Başbakanlık tezkeresinin oylanması sırasında karar yeter-sayısının aranılması istenilmişti.

Efendim, şimdi, tezkereyi elektronik cihazla yeniden oylayacağım...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, usulle ilgili bir şey söyleyebilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun efendim...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bazı bakanlar...

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Hâlâ konuşuyor musun?!.

ALİ GEBEŞ (Konya) - Bugüne kadar Mecliste böyle bir usul oldu mu?!

BAŞKAN - Efendim, bir dakika... İstirham ederim... Sayın Kamer Genç bizim Başkanımız. Bir dakika... 24 saat daha sabredin.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, şimdi, bazı bakanlar, mesela bu-rada Sağlık Bakanı Çin'e gidiyor, yanında iki milletvekilini de beraber götü-rüyor ve 1 500 dolardan 3 000 dolar devletin sırtından yevmiye alıyorlar. Bir de, ayrıca, uçak parası var, otel parası var... Yani, eğer, bu arkadaşlarımız gidiyorlarsa, paralarını ceplerinden ödesinler gitsinler. Yani, bu devletin pa-rasını böyle harcaya harcaya nereye varacağız? Bizim istediğimiz bu.

ALİ GEBEŞ (Konya) - Sen giderken iyi miydi?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, itiraz etmeyin; doğrusunu söylüyoruz. Parayı cebinizden verin, gidin. 3 000 dolar alıp gidiyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Genç, mesele anlaşılmıştır.

Efendim, tezkereyi elektronik cihazla oylayacağım.

Vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi sayın bakana vekalet ettiklerini Başkanlığa bildirmelerini rica ederim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Kabul edilmiştir efendim; karar yetersayısı vardır.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

9.- Devlet Bakanı Faruk Bal'ın görüşmelerde bulunmak üzere Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin katılmasının uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1140)

                                          4.7.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Faruk Bal'ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 11-22 Haziran 2002 tarihlerinde Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.                                                                                                                             

                                   Bülent Ecevit

                                         Başbakan

Liste:

M. Metanet Çulhaoğlu   (Adana)

Cumali Durmuş                                    (Kocaeli)

Kemal Köse                     (Kocaeli)

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

10.- AB Konvansiyonu toplantısına katılmak üzere Belçika'ya yapılan resmî ziyarete iştirakleri uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1141)

                                          5.7.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

AB Konvansiyonu toplantısına katılmak üzere, 5-8 Haziran 2002 tarih-leri arasında Belçika'ya yapılan resmî ziyarete ekli listede adları yazılı mil-letvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Ku-rulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.                                                                                                                                                                 

                                  Bülent Ecevit

                                         Başbakan

Liste:

Ali Tekin                            (Adana)

Kürşat Eser                     (Aksaray)

Ayfer Yılmaz                    (Mersin)

Emre Kocaoğlu                                                (İstanbul)

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

11.- Devlet Bakanı Reşat Doğru'nun görüşmelerde bulunmak üzere Özbekistan'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin katılmasının uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1142)

                                        26.7.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Dr. Reşat Doğru'nun, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 23-26 Haziran 2002 tarihlerinde Özbekistan'a yaptığı resmî ziyarete ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                  Bülent Ecevit

                                         Başbakan

Liste:

Mükremin Taşkın                                    (Nevşehir)

Lütfi Ceylan                        (Tokat)

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

12.- Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın Irak'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adı yazılı milletvekilinin katılmasının uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1143)

                                        26.7.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın, Türkiye-Irak Karma Ekonomik Komisyonunun 29 Haziran-4 Temmuz 2002 tarihleri arasında Bağdat'ta yapılan XIV. Dönem Toplantısına katılmak üzere, bir heyetle birlikte adı geçen ülkeye yaptığı resmî ziyarete Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu'nun da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                  Bülent Ecevit

                                         Başbakan

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyondan istifa önergeleri vardır; okutuyorum:

13.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert'in, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/504)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonundan istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim.

                                 Hüseyin Mert

                                           İstanbul

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

14.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/505)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonundan istifa ediyorum.

Gereğini bilgilerinize arz eder, saygılar sunarım.                     29.7.2002

                                   İsmail Özgün

                                          Balıkesir

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz efendim.

 

IV. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.- Millî Savunma,

Dışişleri,

Tarım, Orman ve Köyişleri,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme,

Kamu İktisadî Teşebbüsleri,

İnsan Haklarını İnceleme,

Çevre,

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji,

Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN - Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan ve Yeni Türkiye Partisi Grubuna düşen 3 üyelik için Manisa Milletvekili Hasan Gülay, Mardin Milletvekili Mustafa Kemal Tuğmaner ve Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Dışişleri Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 2 üyelik için Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli ve İstanbul Milletvekili Ahmet Tan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için Bursa Milletvekili Orhan Ocak aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda boş bulunan ve Yeni Türkiye Partisi Grubuna düşen 3 üyelik için Eskişehir Milletvekili Mahmut Erdir, Adana Milletvekili İsmet Vursavuş ve Balıkesir Milletvekili Numan Gültekin aday gösterilmiştir

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için Yalova Milletvekili Hasan Suna aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Yeni Türkiye Partisi Grubuna düşen 2 üyelik için Kırklareli Milletvekili Nural Karagöz ve Kars Milletvekili Çetin Bilgir aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için Burdur Milletvekili Hasan Macit aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Yeni Türkiye Partisi Grubuna düşen 4 üyelik için Kastamonu Milletvekili Hadi Dilekçi, İzmir Milletvekili Salih Dayıoğlu, Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık ve Adana Milletvekili İbrahim Yavuz Bildik aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Yeni Türkiye Partisi Grubuna düşen 3 üyelik için İzmir Milletvekili Burhan Bıçakçıoğlu, Muğla Milletvekili Tunay Dikmen ve Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çevre Komisyonunda boş bulunan ve Yeni Türkiye Partisi Grubuna düşen 3 üyelik için Edirne Milletvekili Mustafa İlimen, Kırklareli Milletvekili Nural Karagöz ve Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan ve Yeni Türkiye Partisi Grubuna düşen 3 üyelik için Bursa Milletvekili Fahrettin Gülener, Niğde Milletvekili Eyüp Doğanlar ve Mersin Milletvekili Akif Serin aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/896) (S. Sayısı: 759) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Ben geliyorum efendim.

BAŞKAN - Peki, siz buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (Mersin) - Onlar amca-yeğen otursunlar.

BAŞKAN - Olsun; amca-yeğen otursunlar efendim.

Sayın milletvekilleri, komisyon raporu 759 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Şimdi, tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen, Antalya Milletvekili Sayın Nesrin Ünal.

Buyursunlar efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA NESRİN ÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 1979'da kabul edilen, 1981 Eylülünde yürürlüğe giren, Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1985'te imzalanıp 1986'da da onaylanan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinde, ilk defa "kadına karşı ayrım" kavramı kullanılmıştır ve 1986'da, 17 nci Dönemde, 388 erkek, 12 kadın milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisinde anasözleşmeyi imzalamıştır.

Demek ki, Türkiye'deki erkekler, Türkiye'de kadına karşı ayırımcılık yapıldığını, kanunla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sabitlemiş oluyorlar. Bunun için sizlere teşekkür ediyorum.

O halde, bugün "Türkiye'de aslında kadına ayırımcılık yok" falan deyip, otobüste ya da kuyrukta, kadına yer vermekle ayırımcılığın olmadığını düşünmeyelim. Sözleşmede 1 inci ve 2 nci maddede şunları söylüyoruz: "Kadınlara karşı ayrım deyimi, kadınların medenî durumlarına bakılmaksızın, kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medenî ya da öteki alanlardaki insan haklarının ve temel özgürlüklerin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran ya da bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, dışlama ve sınırlama anlamına gelir.

Taraf devletler, kadınlara karşı her türlü ayrımı kınar, tüm uygun yollardan yararlanarak ve gecikmeksizin kadınlara karşı ayrımı ortadan kaldırıcı politika izlemeyi kabul ederler."

Bugün onaylayacağımız ihtiyarî protokol ise, 1999 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda benimsenmiş olup; hakları çiğnendiğinde, uğradıkları haksızlıkları düzeltmek, gördükleri zararı gidermek için kendi ülkesinin hukuk sistemi içerisinde bütün yolları denediği halde başarı elde edemeyen kadınlara, Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesine başvurma hakkını getirmektedir.

Şimdi, biz kadınlar, bu komiteye başvurup, aşağıda biraz sonra söyleyeceklerimizi iletseydik, bizler, bu anlaşmaya imza koyanlar, kendimizi nasıl savunurduk, acaba söyleyebilecek bir şeylerimiz olur muydu?!

Türkiye'de kadınlar, hem anne hem eş olarak, doktor, mühendis, profesör, çiftçi, esnaf, müteşebbis olabilir; ama, çok nadir olarak -erkekler verirse- bakan ve müsteşar olabilir. Haydi, nadir olsa da, bakan, rektör, başhekim, müsteşar olabilir; ama, cumhuriyet ve demokrasi tarihimizde asla yüksek mahkemelere, mesela "Anayasada, Yargıtayda, Sayıştayda başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde başkanvekili ya da başkan olamazlar" desek bu komiteye, ya da siyasîleri acımasızca eleştiren sendika yöneticilerini, TÜSİAD'ın ve TOBB'un yöneticilerini, sivil toplum örgütlerinin yöneticilerini ve medyayı buraya şikâyet etsek ve Türkiye'de, hâlâ, sendika başkanlarının ve temsilcilerinin hepsi erkek, TÜSİAD ya da TOBB'u erkekler yönetiyor, medya kuruluşlarında ne kadar bayan köşe yazarı var, kaç tane genel yayın yönetmeni var desek ve bunları biz bu komiteye iletsek, şikâyet etsek olur mu; çünkü, bunlar, Türkiye'nin ekonomisini bugünlere getirenlerin başka bir ayıbı ve bunları, yine, kendi kültürümüze ve inancımıza uygun olarak bizler düzeltmeliyiz. "El, elin eşeğini türkü çağıra çağıra arar" diye bir atasözü var; o yüzden, çözüm, her zaman dışarıda değil içeride olmalı, bireyleri değil tüm toplumu kucaklamalıyız; ama, Türkiye'de bir ilk oldu, gazetemizin birine, bir bayan genel yayın yönetmeni atandı. İnşallah, medyada da kadın yönetici sayıları artar da, elektronik, görsel, basılı ve işitsel medyadaki, kadın için, olumsuz, alçaltıcı ve geleneklerde olan; ama, yanlış olan imajlara yer verilmez. İnşallah, reklamlarda, kadınlar asıl tüketici olarak gösterilip, manevî dejenerasyona uğratılıp tüketilmezler. İnşallah, kadınların yaradılışından gelen; ama, sadece çocuk üretmekle sınırlı olmayan üretkenlikleri ön plana çıkar.

Bugün, dünyada ve Türkiye'de ekonomik ve sosyal krizler yaşanıyor, kadınlar yoksullaşıyor, yoksulluğun adı, kadın ve çocuk oluyor; peki, dünya yönetiminde kadınlar yüksek kademelerde görevlerde olsalardı, biz, bu sıkıntıları yaşar mıydık diye kendi kendimize sorsak; cevabımız, yeterli sayıda kadın bu görevlerde olsaydı bu sıkıntıları yaşamazdık olurdu.

Erkekler, ekonomiyi örnek verirken, sanki, bu ülkeyi bugüne başkaları getirmiş gibi "kadınlar gibi, ekonomik problemler hep halı altına süpürüldü" diyorlar; bu örneğe, ben, politik hayatımda şiddetle karşı çıkıyorum; çünkü, bu ülkeyi, gerçek anlamda, Anadolu'daki Müslüman Türk kadını hiçbir zaman yönetmedi, bu ülkeyi erkekler yönetti ve erkek gibi, halının altına problemleri onlar süpürüp bugünlere getirdiler. Kadınlar da, sadece fedakârlıkla yoksulluğu, sosyal güvencenin yokluğunu, sırtındaki çocukla çay toplamayı, yani, zorlukları paylaştı.

Başka bir örnek daha vermek istiyorum. Dünya Bankası temsilcisi ve ekibiyle görüştüğümüzde, Türkiye temsilcisi Sayın Ajay Chibber'e, Dünya Bankasında kadınların durumu nasıl diye sordum; çünkü, onlar, Türkiye'de kadınlara ayırımcılık yapıldığını söylediler ve "Dünya Bankasında Türkiye'den bir fark yok; üst kademede erkekler görev yapıyor ve kadınlar, yine, daha çok alt görevlerde" dediler. O zaman, ben de, yıllardır Dünya Bankası ve IMF'nin neden başarısız olduğunu düşünüyordum; işte, işin sırrı bu diye düşündüm.

Yapılan bilimsel araştırmalarda, kadın ve erkeğin IQ'sunun eşit olsa bile, duygusal zekâda kadının daha üstün olduğu ve bunun ekip yönetmeye yatkınlığı olduğu söylenmekte. Zaten Allah'ın verdiği annelik gibi kutsal bir görevle, kadının doğasından, yaradılışından gelen, sevgi, şefkat, sabır, hoşgörü, uzlaşma ve idare edebilme sanatı, erkekten bariz olarak, daha fazladır. İşte, önemli olan, bu özellikleri, siyasete, karar verme mekanizmalarına, kamu kuruluşlarının yönetimine, YÖK'e, Anayasa Mahkemesine, Danıştaya, Yargıtaya, Türkiye Büyük Millet Meclisine, hükümete, sendikalara, TÜSİAD'a, TOBB'a, yani, bütün kesimlere yayabilmektir. İşte, o zaman, siyasetin ve ülkenin gündeminde yolsuzluklar azalır, eğitim, sağlık ve sosyal konuların ağırlığı artar; ama, kadınlarımızı buraya taşırken, onları değiştirmeden, Anadolu Türk kadını kimliğiyle, özüyle taşımak zorundayız. Amaç, toplumsal cinsiyet merkezli bakış açısını uygulamak olmalı; yani, yasalar çıkarken, istihdam yaratılırken ve eğitimde, her alanda yapılanmada, olaya, hem kadın ve hem erkek gözüyle birlikte bakılmalıdır.

Yaklaşık iki yıl önce, erkeklerin süt izni kullanması konusunda kanun teklifi verdim; ama, basınımız bundan hiç bahsetmedi; çünkü, kendi başımdan da geçtiği için, kariyeri nedeniyle, kariyerinin tehlikeye girmemesi için süt izni kullanamayan birçok bayan olduğunu biliyorum; ama, Avrupa Birliği istediğinde, basınımız, süt izninden bahsetmeye başladı.

Kadınların mağduriyetlerini, bir yerlere kadar tırnaklarıyla gelmiş sonra yolu kesilmiş kadınlarımız açısından konuşuyoruz hep. Tabiî, bu çok önemli; çünkü, kadınların problemlerini, bu problemleri birebir yaşayan kadınlar çözecektir ve o yüzden, karar verme mekanizmalarında, Meclis dahil, en az yüzde 30 oranında kadın olması gerekmektedir; ama, bir de bunu yoğun yaşayan, Toroslardaki ya da Konya'nın bozkırında ya da Karadenizin sarp yamaçlarında ya da güneydoğuda yüzde 40 oranla okuma yazma bilmeyen, nikâhı olmayan kadınlarımıza bir bakalım; iş çok, su yok, aş yok ya da küreselleşen dünyada kentlere göç edip de, sosyal güvencesiz çalışan kadınlarımız, çocuklarının geleceğini düşünen kadınlarımız...

Bizleri bu durumdan, yine bizler, kendimiz kurtaracağız. Onun için, kadınlara düşen en büyük görev, kız çocuklarını mutlaka okutmaları gerekmektedir. Bu ülke, sosyal ve ekonomik krizden, kadınlar el atarsa kurtulacak ve güzelleşecek.

Bu işler için, hepimiz, bulunduğumuz mevki, konum, ekonomik güç ve tahsilimizle, aktif olarak karar verme mekanizmalarına katılmalıyız; aza olmalıyız, muhtar olmalıyız, belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi, belediye başkanı, milletvekili... Bunu, bulunduğumuz makamdan ve güçten kaynaklanan zorluklarla yapmalıyız; başhekim olmak için zorlamalıyız, sağlık müdürü olmalıyız, esnaf odalarına başkan olmalıyız, sendikalarda yönetici olmalıyız. İşte o zaman, kadınlarla ilgili problemleri daha rahat çözebiliriz; çünkü, hak, sadece kâğıt üzerinde verilir, pratikte hak almak için çalışmak gerekir ve biz kadınlar, bu hakların altın tepsi içinde bir gün önümüze sunulacağını bekliyorsak -Atatürk'ün zamanındaki gibi- daha çok bekleriz diyorum.

Sonuç olarak şunları söylemek istiyorum: Amacımız ve stratejik hedeflerimiz şunlar olmalıdır: Kız çocuğunun statüsünü geliştirmede ailenin rolünü güçlendirmeliyiz. Kız çocuklarına yönelik olumsuz kültürel tutum ve uygulamaları ortadan kaldırmalıyız. Mesela, bir ailenin kız çocuğu dünyaya geldiğinde, erkek çocuklarına dönüp "kız kardeşine iyi bak, büyüyünce senin ütünü yapacak, kahveni pişirecek" dememeliyiz. Töre adıyla yapılan yanlış uygulamalar konusunda toplumu bilinçlendirmek zorundayız. En önemlisi, eğitimde, beceri geliştirmede ve öğrenimde kızlara karşı ayırımcılık yapmamalıyız. Sağlık ve beslenmede, kız çocuklarına yönelik ayrımcılığı kaldırmalıyız. Kız-erkek, bütün çocuk işçileri korumalıyız ve kız çocuklarına yönelik şiddeti yok etmeliyiz.

Bütün dillerde kadın ve erkek ayrı ayrı belirtilir. Hepimizin bildiği gibi, İngilizcede "she"deriz, "he" deriz; ama, Türk dilinde kadın ve erkek aynı kelimeyle konuşulur. Dilinde, kadın-erkek ayırımı olmayan millet sadece Türk Milletidir. O halde, bugün yok edilmeye çalışılan; ama, yok edilemeyecek ve sonsuza kadar yaşayacak güzel Türkçemizde, tarihimizde, kültürümüzde, inancımızda kadın-erkek ayırımı olmayan Türk Milletinin kadınlar için kazanımları inşallah sadece kâğıt üzerinde kalmaz.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: İnşallah, gelecekte, bizim kızlarımız bu kürsüden hâlâ kadın-erkek ayırımı konusunda konuşmak zorunda kalmazlar.

Yüce Heyetinizi yeniden saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Söz sırası, Saadet Partisinde.

Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 759 sıra sayılı Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Uygun Bulunduğuna Dair Tasarının tümü üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Birleşmiş Milletler bünyesinde kurulan ve Türkiye'nin de bir uzmanla temsil edildiği CEDAW Komitesinin amacı, bütün dünyada kadınlara karşı yürütülen ayırımcıl hareketlerin önüne geçmektir. 1996'da düzenlenen Dördüncü Dünya Kadınlar Konferansı, Sözleşmenin daha aktif olarak uygulanmasını sağlamak için Komitenin görev ve yetkilerini genişletmiştir.

Öncelikle, kadın nedir ona bakmak lazım. Kadın, annedir, bacıdır, kardeştir. Yeryüzünde en fazla zahmeti, eziyeti kadınlar çeker. Her insanın üzerinde annesinin inkâr edilmez derecede büyük emeği vardır.

Kadın, çocuk doğurur, doğurmakla kalmaz evlat yetiştirir, eşine hizmet eder, bürolarda, fabrikalarda, tarlalarda, bahçelerde çalışır, bağa, bostana ve evine bakar, bulaşık yıkar, çamaşır yıkar, yemek yapar. Modern hayatın, kadını, annelikten kurtarma, aile hayatından koparma, tarladan, bahçeden çekip alma düşüncesi daha büyük sorunlar doğurmuştur.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde çok büyük tehlikelerle karşı karşıya bulunduğumuzu ifade etmemiz lazım. Bir defa, çocuklarda sigara içme yaşının 11'e indiğini, içki kullanma yaşının 12'ye indiğini, uyuşturucu kullanma yaşının da 13'e indiğini değerlendirdiğimiz takdirde, görüyoruz ki, ülkemizin gençliği ve geleceği çok büyük bir risk ve tehlike altındadır. Ayrıca, çeşitli sapık cereyanlara kapılmanın, din değiştirme, satanizm ve benzeri sapık cereyanların önüne geçmek ancak sağlam aile yapısının kurulmasıyla olur. Bu da, millî, manevî ve ahlakî değerlere bağlı bir toplumun oluşturulmasıyla ancak mümkün olabilmektedir.

Değerli arkadaşlar, bugün, günlük hayatın her safhasında, çalışma hayatının her alanında kadınları görmekteyiz. Bu durum, ne kadınlarımıza ne de yetiştirdikleri çocuklara; yani, bütün bir topluma mutluluk getirmemektedir. Ekonomik şartlar kadınlarımızı çalışmaya mecbur kılmaktadır, evdeki geçimin sağlanması, kocaya ağır gelmektedir. Bütün sebepler haklı görülebilir; fakat, kadınlarımızın aslî görevi annelik yapmaktır, analıktır.

Bir toplumun sağlıklı olarak gelişmesi aile kurumunun sağlamlığına bağlıdır. Aile toplumun nüvesidir. Ailede ne kadar huzur, ne kadar geçim varsa, toplumda da o kadar mutluluk ve saadet olur. Bütün bunları bir kenara iterek, kadınlarımızı ucuz işgücü olarak görmek, onları çok ağır şartlarda, düşük maaşlarla çalıştırmak insafsızlıktır.

Kadınlarımız, elbette ki, toplumsal hayatın gerekli kıldığı alanlarda çalışmalıdır, üretmelidirler. Buna kimsenin itirazı olmaz. Bu millet, yıllar yılı yaşadığı felaketleri, acıları, kadınıyla erkeğiyle, genciyle ihtiyarıyla hep birlikte omuzlamıştır; yaşadığımız son deprem felaketlerinde ve beş yıldır iktidarda olanların yaşattığı ekonomik krizlerde de, kadınlarımızın yaşadıkları bunları göstermektedir. Ancak, gelin görün ki, tahsil görmüş kadınlar ile görmemişler arasında yaşanan bilinen ayırımcılık ve sıkıntılarla birlikte, hem eğitimde hem çalışma alanında, kadınlar arasında bile ayırımcılık yapılmaktadır; bu, öyle bir ayırımcılık olmuştur ki, sanki devlet politikası haline gelmiştir. Bugün, bazı kadınlarımız, eğitim haklarından mahrum edilerek eğitim hayatının dışına itilmektedir. Böylece, kendisi dışlanan bayanlar ve çevresi, büyük eza çekmektedir; maddî ve manevî kayıplara neden olunmakta, psikolojik sıkıntılara sebebiyet verilmektedir. Dünyanın, herhalde hiçbir ülkesinde, kadınları, özgürce seçtikleri hayat tarzlarından dolayı eğitimsiz bırakan Türkiye'den başka bir ülke yoktur.

Değerli arkadaşlar, aldığı eğitim itibariyle, Kur'an okumak ve O'nun ahkâmını uygulamak zorunda olan insanlara, bunu uyguladıkları için sınıf kaybettirilen, üzerlerine tanklar, panzerler sürülen, kafalarına coplar indirilen ülkenin adı, maalesef, Türkiye'dir. Peki, bu ayırımcılık değil de nedir; bir kadının, diğer kadınlara karşı geri bırakılması değil de nedir? Okumak isteyen kızlarını, kamu gücü kullanarak okutmayan, çalışmak isteyen hanımları çalıştırmayanlar, kadınlarımızın özel uzmanlıklarını kabul etmeyen, hatta akademik kariyerlerini yok sayanlar, gerici değil de nedir; soruyorum size? Milletin seçerek Parlamentoya gönderdiği kadını, sırf, insan haklarının gereği olarak kullandığı başörtüsünü taktığı için Parlamentodan uzaklaştırmak, ayrımcılık değil de nedir? Söyler misiniz, Parlamentodan "had bildirin" diyerek uzaklaştırdığınız kadın parlamenter bu Mecliste değilse, siz neyi çözdünüz? Ekonomiyi hangi noktaya getirdiniz; Avrupa Birliğinde neredesiniz; Kıbrıs sorununda hangi noktadasınız? Bunu yaptınız da, bu ülke insanının fert başına gelir seviyesi 3 000 dolardan 2 000 dolara indiğinden dolayı mı başarı elde ettiğinizi zannediyorsunuz veya fert başına borcumuzu 2 000 dolardan 3 000 dolara yükselttiğiniz için mi, bir başarı elde ettiğinize inanıyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, bakınız, Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan İnsanî Gelişim Endeksinde, 200 ayrı kıstasa göre, dünyadaki 173 ülkenin durumu ele alınmıştır. Burada, başta demokrasi standardı, hukukun üstünlüğü olmak üzere değerlendirmeye alınan ülkeler, sağlık, eğitim, ekonomik yapı, gelir dağılımı, ortalama ömür, ticarî hayat, bilim ve teknolojiye katkı, enerji, çevre, göç, suç ve suçun kurbanları, kadın hakları ve kadının statüsü, işsizlik, kamu harcamalarındaki öncelikler ve daha birçok kıstasa göre değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Bu değerlendirmelerin sonucunda, ne yazık ki, Türkiye, 173 ülke arasında 85 inci sırada bulunmaktadır. Sayın Ecevit'in Başbakan olduğu zaman Türkiye 67 nci sıradaydı. Yani, bu süre zarfında, başkalarını çağdışı, gerici, kendilerini ilerici ve çağdaş kabul eden 57 nci hükümetin Sayın Başbakanı ve ortakları sayesinde, ülkemiz, 18 basamak gerilemiştir.

Değerli arkadaşlar, yine, bu rapora göre, Avrupa Kıtasında, Arnavutluk ve Moldova dışında kalan bütün ülkeler Türkiye'den önde gelmektedirler. Bu ölçüler içerisinde, kendimizi, nerede olduğumuzu çok iyi değerlendirmemiz lazım.

Bakınız, yaptıklarımızın karşılığı olarak, her doğan çocuğun 2 000 ile 4 000 dolar arasında borçlu olduğu söylenmektedir. Başörtüsünü Meclisin önünde çözerek yapıştığınız iktidar koltuğunda, bırakın diğer meseleleri, kadınların sorunlarıyla ilgili hangi meseleyi çözdünüz?! Şimdi, birileri çıkmış, eski yerlerindekileri çağdışı olmakla suçlayarak, çağdaş oluşumlar içerisinde olduklarını söylüyorlar. Sahi, siz, bu ülkede, tam beş yıldır insanları okullardan zorla atan eğitim sistemini, başörtülü diyerek ölüme mahkûm eden sağlık politikasını, insanları açlığa mahkûm eden ekonomik programları birlikte uygulamadınız mı?! Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıysa, vay geldi bu memleketin başına. Peki, siz neyin yenisisiniz?! Bir elmanın yarısı gibi bölünmenin adı yenilik mi oluyor?! Sahi, sizin nereniz yeni?!

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, her alanda olduğu gibi, çalışma hayatında da kadınlarımız bir sömürü metaı olarak görülmektedir. Kadını tarladan, bahçeden, sıcak yuvasından kurtarayım derken, onu, sokakta pek çok zorlukla baş başa bırakmak akıl kârı mıdır?! Bir yazar şöyle ifade ediyor: "Kadını kafes arkasından kurtarmak isteyenler, aslında, onu sokakta çok rahat kafeslemek isteyenlerdir." Onların sokaklarda, âdeta, cinsel arzulara meta olarak kullanılması ayırımcılıktır. Cinsel arzuları tahrik ederek reklamlarda kullanılması, kadınların istismarı değil de nedir?! Başları örtülü 70-80'lik ninelere sağlık hizmeti verilmediği için ölüme terk edilen, dünyada bir başka ülke var mı?! Bunlara öncülük eden bilim kuruluşları olabilir mi; ama, oluyor. Sıkıntıları vatandaş çekiyor, birileri de yaptıkları zulümden dolayı zevk alıyor. Kendi insanını sırf başörtülü diye ölüme terk edenler, hâlâ, bu ülkede çağdaşlığı ağızlarına alabilmektedirler. Bunların çağdaşlık kavramlarıyla kendi geriliklerini kapatmaya çalışsalar da buna kimse inanmıyor, sadece kendilerini kandırıyorlar ve sadizmleriyle tatmin oluyorlar.

Değerli arkadaşlar, bugün, ülkemizde, kadın emeği, ucuz işgücü olarak istismar edilmektedir. Çalışan kadınlarımızın, genç kızlarımızın büyük bir çoğunluğu sigortalı değildir. Çalışma şartlarının ağırlığı, psikolojik baskılar ve tacizler, çalışan kadınlarımızı zor durumda bırakmaktadır. Öte yandan, kadınlarımızın çalışma hayatına çekilmesi, genç nüfus yoğunluğuna sahip Türkiye'de işsizlik oranını artırarak evli kadınları çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya getirmektedir.

Kadınlarımızın üretime, ekonomiye katkıda bulunabileceği alanlar genişletilmeli, evlerinde otururken üretim yapabilecekleri imkânlar artırılmalıdır. Elişi, dikiş, nakış ve konfeksiyon üzerine üretim yapan ev kadınlarının kooperatifleşmeleri teşvik edilmelidir. Sendikalarda kadın işçilerin haklarını savunacak kadın yöneticilerin sayıları artırılmalıdır. Ev kadınları sosyal güvenceye kavuşturulmalı, aile yardımları artırılmalıdır. Sözgelimi, evli ve 1 çocuklu bir memurun eşine verilen aile yardımı üç beş milyon lirayı geçmemektedir. Koca, karıcığım, devletin sana layık gördüğü annelik ücreti bu, istediğin gibi harca" diye alay etmektedir. Ev kadınlarının sadece boşanmaları halinde sosyal güvencelerinin sağlanması meseleyi kökünden çözmez. Mal varlıklarının paylaşılması ve işletilmesi konusunda kadınlarımıza tanınan haklar genişletilmelidir; ancak, bunu yaparken de ailedeki otoriteyi zedeleyici, kadını feminist düşüncelere itici kararlardan sakınılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, bir toplumun yarınlarına umutla bakabilmesi, aile kurumunun korunmasıyla mümkün olur. Aile kurumu, annelik müessesesi üzerinde durmaktadır. Bu nedenle, kadınlarımıza ilkokul yıllarından başlayarak annelik eğitimi verilmelidir. Çocuğun eğitimi anne kucağında başlıyorsa, sadece Cenabı Hakk'ın bahşettiği annelik duygusu yetmez; iyi bir nesil yetiştirmesi için bütün kadınlarımıza annelik eğitimi verilmelidir.

Türkiye, boşanma olaylarının az görüldüğü bir ülkedir. Son yıllarda boşanma oranlarında bir artış görülse de, dünya ölçülerinde en az boşanmanın yaşandığı ülke Türkiye'dir; bu da, insanımızın din ve ahlak duygusundan, gelenek ve göreneklere bağlılığından kaynaklanmaktadır. Dinimiz boşanmayı yasaklamamış; fakat, hoşa gitmeyen bir davranış olarak görmüştür. Hâlâ Anadolu'nun pek çok yerinde aile meclisinin kararına başvurmadan eşlerin boşanmasına izin verilmemektedir. Modern toplum boşanmalarla meydana gelen parçalanmış ailelerinin sayısını artırdıkça problemler de çoğalmaktadır. Türkiye'deki toplumsal dokunun zedelenmesini istemiyorsak, Türkiye Halkının inanç ve geleneklerini koruyarak modernleşmesini sağlamak istiyorsak hayat standardımızı yükseltmeliyiz, ekonomiyi iyileştirmeliyiz, insanlarımızın geçimini daha kolay sağlamalarını temin etmeliyiz; bunu yapamazsak, ne aileyi koruyabiliriz ne de kadınlarımıza sahip çıkabiliriz ve ne de gelecekten ümitli olabiliriz.

Önceki gün nikâh şahitliği için gittiğim evlendirme müdürlüğünden sorunca öğrendim ki, son zamanlarda nikâh için gün alan birçok çift evlenmekten vazgeçmektedirler. Bu sayının gün geçtikçe de arttığı söyleniyor. Ekonomik sıkıntılar gençlerin evlenmelerine bile mani olmaktadır. Bu da, geçimini kolayca sağlayan kadınlarla sağlayamayan kadınlar arasında ayırımcılığı teşvik etmektedir.

Bu millet, sizden çok lüks bir yaşantı talep etmiyor; ancak, insanca yaşayabileceği bir standardın teminini de istiyor. İnsanımızın, insanca yaşanacak standartlardan uzaklaşması, kadınlar arasında da uçurum ve ayırımı büyütmektedir.

Değerli milletvekilleri, zencilere uygulanan kısıtlamaların ortadan kalkarak insan haklarının gittikçe önem kazandığı bir dünyada ve Avrupa Birliği normlarının ülkemizde de uygulanmasını istediğimiz ortamda, umarız, bu protokolün kabulüyle kadınlara karşı her türlü ayırımcılık ortadan kalkar; ayırımcılık yapanlar, karşısında bir müeyyide bulur. Başta kadınlar olmak üzere, tüm insanların onur ve hakları bakımından eşit olduğu, imkânlardan eşit şekilde faydalanacağı ve ülke yönetiminde eşit söz haklarının olacağı kabul görür ya da bazı kafalar, artık, insanların her alanda eşitliğini, kendilerinin kurtarıcı değil, insanlarla eşit bireyler olduğunu kabul etmek zorunda kalır.

Bu protokolün hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çelik, teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubunda.

Kayseri Milletvekili Sayın Sevgi Esen, buyursunlar efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA SEVGİ ESEN (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili olarak Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Erken seçimin konuşulduğu şu günlerde, kadın-erkek eşitliğini sağlayacak bir protokolün onaylanmasını da memnuniyetle karşılıyorum.

Değerli milletvekilleri, tarih boyunca toplumların gereksinimleriyle fizikî dünyanın sınırlı kaynakları arasında denge arayışı, günümüze kadar devam edegelmiştir. İnsanlığın değişme konusunda gösterdiği dirence karşın, mevcut denge değişmekte ve fizikî güç konuları önemini yitirmektedir. Ancak, buna rağmen kadını ezen geleneksel sistemler büyük ölçüde varlığını sürdürmektedir. Bu sistemler, yüzyıllardır toplumu ve kadının konumunu tanımlayan baskıcı mekanizmalara bağlı oluşumlardır. Ancak, genel olarak insanların ve özel olarak da kadınların karşı karşıya bulunduğu sorunlar göz önüne alındığında, herkes, artık eski anlayışın uygulanabilirliğini yitirdiğini ve gelecek kuşaklara hesap vermekle yükümlü olduğunu unutmamak ve kabul etmek zorundadır.

Yeni dünya düzeni ve uygarlığı, yeni bir değerler sistemine bağlılık, ancak, haklar ve sorumluluklar arasında eşitlik çerçevesinde sürdürülebilecektir. Bir ülke vatandaşlarının her alanda eşit koşullar altında eşit muameleye tabi olmaları, çağdaş demokrasilerin olmazsa olmaz koşuludur ve bu sayede, tümüyle uygarlaşmış ve yaşamın tüm alanlarında eşitlikçi bir yapıya ulaşmış bir dünyanın yeniden kurulmasına tanıklık edilecektir.

Değerli milletvekilleri, bugün, en gelişmiş demokrasilerde dahi kadınları çeşitli sorunlarla karşı karşıya getiren son derece geniş kapsamlı bir konuyu ele almaktayız. Geride bıraktığımız yüzyılın son çeyreği, kadınları bir araya getirerek, görüş ve deneyimlerini paylaşmaları için önceden tahmin edilemeyen fırsatlar sağlamıştır. Kadınlar, kendi gelecekleri konusunda paylaştıkları kaygıların, ırk, millet, din, dil sınırlarını aşmalarına yardımcı olduğunu fark etmişlerdir. Ayrıca, bu dönem, geleneksel kadın kuruluşlarının yeniden canlanmasını ve kadınların sorunlarını dile getiren yeni sivil toplum kuruluşlarının oluşumunu hızlandırmıştır. Bu oluşumlar, kadınlar arasında yaygın bir iletişim ağı kurulmasını ve tüm düzeylerdeki karar alma sistemlerini etkilemelerini kolaylaştırmıştır. Bu çabaların bir sonucu olarak, ulusal ve uluslararası kuruluşlar, kadın sorunlarına, kadın gereksinim ve kaygılarına el atacak birimler oluşturmuşlardır.

1980 yılında düzenlenen 2. Dünya Kadın Konferansında, toplumda etkin, sosyal ve ekonomik değişikliklerin olabilmesinin, kadınların önündeki engellerin ve devam eden yapısal dengesizliklerin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacağı kararlaştırılmıştır. Bu konferansı takiben kaleme alınan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi aynı yıl üye ülkelerin imzasına açılmıştır.

1985 yılında düzenlenen 3 üncü Dünya Kadın Konferansında "Kadının Gelişmesi İçin İleriye Yönelik Stratejiler" tespit edilmiştir. Alınan kararlar arasında, kadın konusunda ülke düzeyinde politikalar oluşturmak ve uygulamaya koymak üzere bir örgütlenmenin gerçekleştirilmesi hususu da bulunmaktadır.

1995 yılında düzenlenen 4 üncü Dünya Kadın Konferansı sonunda oluşturulan "Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı" kadın-erkek eşitliğini gerçekleştirmeye yönelik somut politikalar ortaya koymuştur. Bu konferans sonrasında; kadın-erkek eşitliğinin fiilen sağlanması, kadına yönelik ulusal mekanizmaların güçlendirilmesi, kadına yönelik şiddete karşı mücadele, eşitlik konusundaki duyarlılığın erkeklerde de geliştirilmesi, cinsler arası eşitlik anlayışının toplumsal cinsiyet ana yaklaşımı haline getirilmesi ve bu ana yaklaşımın tüm kamu plan, politika ve programlarına her düzeyde yerleştirilmesi, ülkemizce de belirlenen ana hedefler arasında yer almıştır.

1985 tarihli Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesine Katılımın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun, 19 Ocak 1986 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ancak, Türkiye'nin CEDAW'ı onay belgeleri, çeşitli maddelere konulan çekincelerle Birleşmiş Milletlere tevdi edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, sadece hukuksal düzenlemeler yapmak arzulananı yaşatmaya yetseydi eğer, tarih bugün önümüze bambaşka bir toplumsal yapı, bambaşka bir ilişkiler demeti koymuş olurdu. İlk kurumlaşmadan bugüne, ilk düzenlemeden bugüne, ilk sınırlamadan bugüne ve yine bugün, tarih boyunca oluşturulan kurumlar kadar, yapılan düzenlemelerle hedeflenen özgürlük ve eşitlik sağlansa idi eğer, biz, ne tek başına kadını ne tek başına erkeği ne eşitliği ne de eşitsizliği konuşurduk bugün. Dün de konuşuldu bunlar, bugün de konuşuluyor; dileğimiz, yarın konuşulmasın.

Bugün görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının amacı da, kadın hakları ve korunması; kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarının güçlendirilmesi, hak, fırsat ve olanaklardan eşit biçimde yararlanmalarının sağlanmasıdır.

Bu kadar çok şey, bir görüntü, bir imaj için ise, bugün karşı karşıya olduğumuz sorunları gidermek mümkün değildir. Önce, tüm bu hususları, biz, yasa yapıcılar olarak içimize sindirmemiz ve uygulanması için sadece teşkilat kurmanın yeterli olmadığı bilinciyle, toplumsal uzlaşının yerleşmesi için, kadını ve erkeğiyle hepimizin, uygulamaya öncelik ve öncülük bilinciyle davranması lazımdır.

Diğer bir deyişle, toplumda, çocuğunu eğiten kadın eğitilmedikçe, eğitim veren eğitmen eğitilmedikçe, bu eğitimin altyapısı oluşturulmadıkça, ne eşitlik var olur ne ayırımcılık kalkar ortadan. Sonuçta, demokrasi, sadece söylemden ibaret kalır.

Değerli milletvekilleri, her ne kadar, kadınlar, kapasitelerini geliştirmek ve dünya sorunlarının çözümünde etkin bir rol oynamak üzere öne çıkmak zorunda olsalar da, erkeklerle tam bir işbirliği olmadan, kadınların etkisi sınırlı olacaktır. Kadınlar, erkeklerle eşit ortaklar olarak bir araya gelmek zorundadır ve erkeğe karşı değil, erkekle yan yana olmalıdır.

Tarihsel olgular tarafından şekillendirilmiş hiçbir şey suçlanmamalıdır. Kadınları erkekleriyle eşit haklara sahip olmayan bir toplumun erkekleri de özgür olamaz. Ulu Önder, bir söylevinde "mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer yarısı semalara yükselsin" diyordu.

Değişim, zaman gerektiren evrensel bir süreçtir; ancak, erkekler, bir anlamda da toplumlar, bu sürece tam destek verdikleri, kadınları insanî çabanın her alanında destekledikleri, katkılarına gerekli değeri verdikleri ve katılımları teşvik ettikleri sürece, erkekler ve kadınlar sürdürülebilir bir uygarlığın altyapısını birlikte oluşturacaklardır ve yeni bin yıl, uygarlığın, erkek ve kadın niteliklerinin daha eşit bir denge içinde bulunduğu bir çağ olacaktır.

Değerli milletvekilleri, haklar yasal olarak tanınsa bile, hakların varlığı ile kullanımı arasında her zaman kadınlar aleyhine belirgin bir farklılık vardır. Bir ülkede var olan sorunlar, kadın erkek herkesi olumsuz etkiler, ancak, istatistikler, kadınların daha yüksek oranda etkilendiklerini göstermiştir. Oysa, demokratik hukuk devleti, insan haklarına gösterilen saygının temelinde eğitimde, sağlıkta, ekonomik ve sosyal yaşamda erkek ve kadın arasındaki eşitliği de hedeflemektedir.

"Eşitsin" demekle eşit olunmadığı, bugün, apaçık ortadadır. Bu, Meclisteki sayımızdan da bellidir.

Kâğıt üzerindeki eşitliği gerçek hayatta sağlamak için, diğer bir deyişle yaşam yarışına eşit noktadan başlanması için fırsat eşitliğinin sağlanması önemlidir. Fırsat eşitliği anlayışı, cinsler arası eşitliği sağlamak için gerekenleri yapma yükümlülüğünü de getirmektedir. Bu çerçevede, kadın ve erkeğin eşit olduğu hükmü, artık, Anayasamıza yerleştirilmelidir.

Anayasamızın "Genel Esaslar" bölümünde ve "Kanun önünde eşitlik" başlığı altında düzenlenmiş bulunan 10 uncu maddesi hükmünün, gerçekten, eşitliği sağlayıcı yönde değiştirilmesi doğrultusunda Doğru Yol Partisi olarak hazırladığımız tasarının yanı sıra, her zaman kamuoyunun gündeminde bulunan, bilhassa, kadınların kocaları, babaları ve erkek kardeşleri veya diğer yakın akrabaları tarafından namus sebebiyle öldürülmeleri sonucu ortaya çıkan töre cinayetleriyle ilgili düzenleme vardır. Türk Ceza Yasası, bu tür cinayetler ve şahsa yönelik diğer şiddet suçları için verilen genel cezalarda büyük boyutlarda indirime imkân tanımaktadır. Bu tür fiillerde namus kavramının zedelenmiş olması, genel hafifletici sebeplere ilaveten daha ağır bir tahrik unsuru olarak kabul edilerek, suça, normalde karşılığı olması gereken cezadan daha düşük bir cezanın verilebilmesi mümkün kılınmıştır. Hiçbir zaman insan onuruyla bağdaşmayan, hukuk devleti ve ceza adaleti sınırları içinde düşünülmesi mümkün olmayan bu düzenleme ve uygulamanın, Türk Ceza Yasasının kan davasını düzenleyen ilgili maddesi hükmü içinde yer almasını teminen yasal bir düzenlemenin yapılması zorunluluk haline gelmiştir.

Kanunlar ne kadar eşitlikçi olursa olsun, kadın-erkek eşitliği konusunda yerleşik anlayış değişmediği sürece uygulamaların eşitlikçi olmasını sağlayamayız. Bu nedenle ve özellikle Anayasa ve Medenî Kanunda yapılan değişikliklerin uygulamaya geçmesi açısından, kadın-erkek eşitliğini ailede ve okulda verilen eğitimle destekleyen bir toplumsal anlayış olarak sağlam temele oturtulmasını sağlayacak kurumsal altyapının oluşumu son derece önem taşımaktadır. Konu, sadece, entelektüel platformlarda yapılan tartışmaların konusu olmaktan derhal çıkarılmalıdır. Kadının toplumsal hayatta hak ettiği yeri alabilmesinin temel koşulu, eğitim düzeyinin yükseltilmesidir; çünkü, ülkemizde, kadınların büyük bir bölümü kendi haklarından habersiz ya da bunları kullanabilecek bir durumda değildir; bu nedenle de, ülkemizde, kadınların hakları ile kullanımları arasında büyük bir dengesizlik bulunmaktadır ve eşitlik düğümünü çözecek olan her seviyede yapılacak eğitim, eğitim, eğitimdir.

Bu düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının geneli üzerine söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi şahsım ve Ak Parti Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti, 1985 yılında Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini imzalamış ve 19 Ocak 1986 tarihinde onaylamıştır. Bu sözleşme doğrultusunda, kadın hakları konusunda, uluslararası düzeyde alınan kararlar, Türk kadınına eşitlik içinde ekonomik, kültürel ve siyasî alanlarda yürütülen çalışmaları hızlandırmış ve 1990 yılında Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü kurulmuştur. İhtiyarî protokol ile söz konusu sözleşmenin etkinliğinin artırılması amacıyla, hakların ihlali durumunda işletilecek yeni denetim mekanizmaları öngörülmüştür.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; üzerinde konuştuğumuz, toplumda kadının statüsünü düzenlemeyi ve haklarını vermeyi amaçlayan bu kanun tasarısı, bizi, bu konuda, Avrupa Birliği, hatta gelişmiş ülkeler standartlarına ve seviyesine ulaştırmayı amaçlamaktadır. Şunu burada açıkça itiraf etmek gerekir ki: Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bugüne kadınlarımıza birtakım haklar verilmiş gibi görünse de, bugün, Türk kadını olması gereken yerde, maalesef, değildir. Kadınlarımızın tüm insan haklarından, temel özgürlüklerden tam ve eşit olarak yararlanmaları sağlanmamıştır ve sağlanamamıştır.

Bugün biz, çoğunluğu kadın olan bir toplumuz. Kadın anamızdır; evinde kocasına hizmet eder, çocuklarını büyütür, yemek pişirir, çamaşır yıkar, evinin işlerini görür; hiçbir ekonomik ve sosyal güvencesi yoktur. Kadın, tarlada tarım işçisidir; çalışma saatinin sınırı yoktur, sosyal güvencesi yoktur. Karın tokluğuna, sabahın ilk saatlerinden akşama kadar, güneşin, yağmurun altında olumsuz tabiat şartlarında çalışır.

Sağlık güvencesi yoktur, ekonomik yeterliliği yoktur. Kadın, dağların başında, yaylalarda çoban, bir devlet dairesinde memur, okulda öğretmendir ve her birinin onlarca sorunu vardır. Kadın, ülkemiz üniversitelerinin, fakültelerinin, imam hatip liselerinin önünde, sadece inançlarının gereği başlarını örttükleri için, okullarına alınmayan, okuma hakları ellerinden alının kızlarımızdır.

"Cumhuriyetimizin kadrosunun, dünyadaki değişimi yakından izleyen ileri görüşlü tutumları neticesinde, Türkiye, birçok Batılı ülkeden çok önce, kadınlara, erkeklerle eşit yurttaş olma hakkının, eşit çalışma koşullarının ve siyasal hakların sağlandığı bir ülke olma özelliğini taşımaktadır. Dünyada kadınların fiilen milletvekili seçildiği ülke sayısının 17 olduğu 1935 yılında, Türkiye'de Parlamentoda kadın oranının yüzde 4 olmasına karşın, bugün bu oranı aşan bir gelişme olmadığı gibi, kabinede de hiç kadın temsilci bulunmamaktadır. Bu durumu düzeltmek ve kadınlarımızı Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarındaki olumlu konumdan daha ileriye götürmek üzere gayretlerimizi yoğunlaştırmalıyız." Bu sözler, şimdi ifade ettiğim metin, Sayın Yüksel Yalova'ya aittir.

SEBAHAT VARDAR (Bilecik) - 2 bayan bakan var.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - Bu satırları Sayın Yalova kaleme alırken, kabinede kadın bakan yoktu; şimdi var ve bununla da kadınlarımız adına iftihar ediyoruz.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Şükrü Bey, diyorlar ki, şu anda iki kadın bakanımız var. Siz eskiyi anlatıyorsunuz, onu bir daha anlatın.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - Şimdi, bu satırlar Sayın Yüksel Yalova'ya ait ve ben o satırları şu kitabından aldım. Sayın Yalova bu kitabı yazarken kadın bakanlarımız yoktu; ama, ben, bunu ekleyerek şu an iki kadın bakanımızın olduğunu ifade ediyorum ve kendilerine başarılar diliyorum. Bu olayın da kadınlarımız adına...

BAŞKAN - Hanım bakanımız var; Yüksel Bey onu cemaziyülevvelde yazmış, ondan.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Hayır efendim, bir iki ay önce, öyle cemaziyülevvel değil.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - ...övünç vesilesi olduğunu burada itiraf ediyorum.

BAŞKAN - O zaman hanım bakan var mıydı efendim; yeni oluşumdan dolayı bu.

Buyurun.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - Tekrar etmeme gerek yok herhalde efendim. Ben, bu satırları, az önce ifade ettiğim satırları Sayın Yalova'nın bu kitabından aldım. Onu özellikle kaynak göstererek belirtmek istiyorum; ama, o zaman yoktu, şimdi var. O zaman DSP bölünmemişti, şimdi bölündü.

BAŞKAN - Dün dündür, bugün bugündür.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - Evet, teşekkür ediyorum efendim.

Bir iftihar vesilemiz de, Sayın Yalova'nın belirttiği gibi, kadın milletvekili olan dünyadaki 17 ülkeden birisi olmamızdır; ama, ne yazık ki, milletvekili seçilen bir bayan arkadaşlarını, bizzat Başbakanlarının yönetiminde, hemcinsleri; yani, hanım milletvekilleri şuraya sıralanarak "dışarı, dışarı" diye protesto eden tek ve yegâne ülkeyiz; bu da üzüntü verici bir olay.

Yine, buradan "dışarı, dışarı" diye hemcinsi bir milletvekili arkadaşına bağıran bayan milletvekili arkadaşlarımızdan bir tanesi de bugün bir siyasî partinin genel başkanıdır.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Yerle yeksan oldular.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - Ben merak ediyorum, o sayın genel başkan, hanım milletvekili arkadaşımız, yarın seçim var, Anadolu'da kürsüye çıkacak ve acaba "başörtülü seçmenler, hanımlar, kızlar, kadınlar bu tarafa seçilsin ve çıksın, benim onların oylarına ihtiyacım yok" diyebilecek mi?!

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; nasıl ki, bireylerin kendi hayatlarını tanzim etme konusunda, yani fikir, düşünce, giyim-kuşam, yani yaşama tarzını belirleme ve benimseme noktasında hürriyetleri esas ise, kadınlarımızın da, bu noktada, serbest ve baskıdan uzak olmaları gerekir, hiçbir kimse, bir başkasını zorla ve dayatmayla kendisi gibi düşünmeye, inanmaya, giyinmeye ve yaşamaya zorlamamalıdır.

Avrupa Birliğine, bütün partiler, gönüllü kuruluşlar, sivil toplum örgütleri olarak, hep beraber girelim diyoruz. Avrupa Birliğine katılma noktasında hemfikir olanlar, neden o zaman birbirlerinden birkısım hürriyetleri esirgiyorlar, dayatmada bulunuyorlar, toplumu geriyorlar, ayırımcılık yapıyorlar, devletin okullarını bile "öz okul", "üvey okul" diye bölüyorlar, öğrencileri "şu şekilde giyiniyor, bu şekilde giyinmiyor" diye baskı altında tutarak, eğitim hakkını elinden alıp, zulmediyorlar?!

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önümüzdeki yıllar, kadınlarımızın, bütün dünyayla birlikte, kadının, toplum hayatında daha etkin olduğu yıllar olacaktır. Buraya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum; önümüzdeki yıllar -sadece ülkemizle alakalı değil- dünya kadınlarının kendi toplumlarında daha etkin olduğu yıllar olacaktır. Bunda, kadınlarımızın, gerek birey olarak gerekse örgütlenerek yapacakları çalışmaların katkısı çok büyük olacaktır. Gerçi, bizim tarihimiz, töremiz, inancımız ve geleneklerimiz kadına gereken önemin verildiği övünç sahneleriyle doludur; ama, günümüz Türkiyesinde, ev hanımından öğrencisine, öğretmeninden çalışan kadınlarımıza varıncaya kadar kadının olması gereken yerde olmadığını üzülerek itiraf etmeliyiz. Siyasî partilerimiz, gerek örgüt bünyesinde ve gerekse milletvekili kontenjanlarında kadınlarımıza gereken yeri vererek bu konuda topluma örnek olmalıdırlar. Bu uygulama, mağduriyete uğrayan kadınların, her yerde, bu mağduriyetlerinin ortadan kalkmasına vesile olacaktır. Yani, bununla şunu demek istiyorum ki, şu güzel Parlamentomuzda, Yüce Parlamentomuzda ne kadar çok hanım milletvekilimiz olursa, inşallah, onlar, dışarıdaki kadınlarımızın, kızlarımızın -ayırım gözetmeden, hiçbir fikir, düşünce, hayat tarzı ayırımı gözetmeden-  haklarını, daha iyi, daha güzel bir şekilde bu Mecliste savunacaklardır. Biz, onların, Meclisimizde çok olmasından gurur duyarız, iftihar ederiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu arada, çalışan kadınlarımızın problemlerine de kısaca değinmek istiyorum. Bugün, Türkiyemizde çalışan kadınlarımız, ağır iş kollarında çalışmaktadırlar veya çalıştıkları yerde ağır koşullar bulunmaktadır. Ayrıca, çalışan hamile kadınlarımızın problemleri vardır. Doğum öncesi ve doğum sonrası, gerek izin ve gerekse kendilerine gösterilecek kolaylıklar meselesi vardır; bu noktada da hassasiyet göstermenin gerekli olduğuna inanıyoruz.

Ayrıca, evlilik esnasında, genç erkeklerimiz ile genç kızlarımızın, gerek seçim noktasında gerek düğün öncesi, düğün sonrası ve evlilik sonrası evlilik hayatının başlamasıyla beraber, göğüslenecek hayat şartları noktasında da müşterek problemleri var. Bu noktada da, toplum, evlenecek gençlerden yeni evlenmiş olan gençleri erkek veya kadın noktasında da ayırmamalı ve her ikisine aynı gözle bakarak, aynı yardım, şefkat, merhamet duygularıyla yaklaşmalıdırlar.

Yine, kadının statüsünde ayırımcılık yapılmaması konusunda medyaya düşen görevler var, televizyonlarımıza düşen görevler var, gazetelerimize düşen görevler var. Gerek onların haklarının savunulması konusunda ve gerekse kadının istismar edilmemesi konusunda, medya, gereken hassasiyeti göstermelidir.

Kadın, hiçbir zaman reklam aracı olarak kullanılmamalıdır; ama, maalesef, ülkemizde, bunu en acımasız bir şekilde görüyoruz. Otomobil satacak olan bir firma, genç kızımızı hiç de uygun olmayan kıyafetlerle arabanın üzerine oturtturmuş; arabanın mı reklamını yapıyor; yoksa, o genç kızcağızın mı reklamını yapıyor; bu, belli değil. Mutlaka, kadının hakları konusunda bunların da gözönünde bulundurulması, kadınların bu noktada himaye edilmesi ve korunması gerektiğine inanıyoruz.

Buradan hanım sanatçılarımıza seslenmek istiyorum: Sizler, genç kızlarımızın örnek alması gereken kimselersiniz; giyim kuşamlarınızla, sözlerinizle, ifadelerinizle bu toplumun aynası olmak durumundasınız, sanatçı olarak iftihar vesilesi olmak durumundasınız; öyleyse, sizler, televizyonlarda ve gazete sayfalarında bir başka şekilde görünmek durumunda olamazsınız; kızlarımıza, gençlerimize ve bütün toplumumuza, icra ettiğiniz sanatınızla örnek olmak durumundasınız.

Burada, bir tehlikeyi deşifre etmek, ortaya koymak ve ilgililerin de bu noktaya dikkatini çekmek istiyorum. Gazetelerin sayfalarında sütun sütun ilanlar var: "Manken olmak, artist olmak isteyen genç kızların dikkatine, aşağıdaki adrese ve telefona müracaat ediniz" ve arkasından, o güzel yavrularımız, masum yavrularımız, karanlıklara, çamurlara, bataklıklara düşürülmektedir. Bunun da, kadınlarımızın hakları ve onun statüsünün korunması babında gözönünde bulundurulması gerektiğine inanıyor ve ilgililerin de bu noktaya dikkatlerini çekmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sözleşmenin, ülkemize hayırlı olacağına inanıyor, toplumumuza hayırlı hizmetlere vesile olmasını gönülden diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası Anavatan Partisi Grubunda.

İzmir Milletvekili Sayın Işılay Saygın, buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA IŞILAY SAYGIN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Uluslararası hukukun ve Birleşmiş Milletler sisteminin temelini, insan hakları ve temel özgürlüklere cinsiyet temelli ayırımcılık dahil hiçbir ayrımcılığa yer vermeksizin saygı gösterilmesi, temel haklar ve özgürlüklerin korunup güçlendirilmesi için uluslararası işbirliğinin sağlanması oluşturur.

Uluslararası insan hakları normlarının en önemlilerinden biri olan eşitlik ve ayırımcılığın yasaklanması ilkesi, pek tabiidir ki, ulusal yasalara da yansımıştır. Anayasamızın 10 uncu maddesi, eşitlik ve ayırımcılığa uğramama ilkesini düzenlemiştir. Anayasamızın 5 inci maddesinde de, devletin görevi, kişinin temel hakları ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak biçiminde tanımlanmıştır.

Kişi hak ve hürriyetleri üzerinde yükselen yukarıda sözünü ettiğim ulusal ve uluslararası düzenlemeler, nüfusun yarısını oluşturan kadınların insan hakları kavramını gündeme getirmiş ve güçlendirmiştir; ancak, tüm bu düzenlemelerin kadının insan haklarının tam olarak hayata geçirilmesine yetmediğini hep birlikte görmekteyiz. Nitekim, Birleşmiş Milletler bünyesinde 1946 yılında kurulan Kadının Statüsü Komisyonu, kuruluşundan bu yana bu konu üzerinde çalışmaktadır.

Kadının Statüsü Komisyonu, 1963 ve 1974 yılları arasında 11 seneyi, kadınlara karşı her türlü ayırımcılığı önleyecek yasal ve bağlayıcı bir dokümanın hazırlıklarına ayırmıştır. Bu çalışmalar 1976 yılında tamamlanmış ve 1979 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, Genel Kurul tarafından kabul edilmiştir. Sözleşme, 1980 yılında Birleşmiş Milletler tarafından imzaya açılmış ve 1981 yılında 20 ülkenin sözleşmeyi onaylamasını takiben, 3 Ekim 1981'de yürürlüğe girmiştir.

Kadın-erkek eşitliği alanında uluslararası planda tek yasal bağlayıcı doküman olan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine -Temmuz 2002 tarihi- 170 ülke taraf olmuştur. Sözleşme, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinden sonra en geniş katılımlı sözleşmedir. Türkiye, anılan sözleşmeye 1985 yılında taraf olmuş ve sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girmiştir.

Sözleşme, kadınlara karşı ayırımcılığı açık bir şekilde tanımlamakta, taraf devlete, kadınlara karşı ayırımcılığın, tüm uygun yollardan yararlanarak, gecikmeksizin ortadan kaldırılması görevini vermektedir. Uygun yollar, yasal düzenlemeleri ve gerçek hayatta eşitliği sağlamak üzere, geçici özel önlemleri kapsamaktadır.

Sözleşmeye göre, taraf devletler, eşitlikçi tutum ve davranışların geliştirilmesi, kadın ticareti ve fahişelikle mücadele, kadınların siyasî haklarının tanınması ve tam olarak kullanımını sağlayacak önlemler alma, uluslararası planda kadınların temsili konusunda önlem alma, uyruğun kazanılması ve yitirilmesinde eşit muamele, eğitim, çalışma yaşamı, aile planlaması ve sağlık, ekonomik ve sosyal yaşamın diğer alanlarındaki haklar, kırsal kesim kadınlarının özel sorunlarını giderici önlemler, medenî haklar ve bu hakların kullanımı, evlilik ve aile ilişkilerine eşitlik -ki, bu, miras hakkı- konularında önlem almakla görevli kılınmıştır.

Sözleşme, ayrıca, taraf devletlere, her dört yılda bir, ülkelerindeki gelişmeleri özetleyen bir raporu CEDAW Komitesine sunma görevini vermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadının insan hakları bildirgesi olarak anılan CEDAW Sözleşmesinin uygulanmasını güçlendirecek bir ihtiyarî protokolün hazırlanmasına ilişkin çalışmalar 1991 yılında başlatılmış, 1993 yılında Viyana'da gerçekleştirilen İnsan Hakları Konferansında ve 1995 yılında gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Dördüncü Dünya Kadınlar Konferansında bu doğrultuda bir tavsiye kararı alınması üzerine protokol üzerindeki çalışmalar hızlandırılmış, protokol, 1999 yılında gerçekleştirilen Komite toplantısında kabul edilmiş ve Birleşmiş Milletler resmî prosedürü başlatılmıştır. Prosedürün tamamlanmasını takiben, protokol, 10 Aralık 1999'da ülkelerin imzasına açılmış ve 23 ülke tarafından imzalanmıştır. Temmuz 2002 itibariyle 75 ülke protokolü imzalamış, 41 ülke protokolü onaylayarak taraf olmuş bulunmaktadır.

Sözleşmenin uygulanmasının güçlendirilmesini ve bireylerin ve bireylerden oluşan gruplara ayırımcılığa uğradıkları takdirde şikâyet hakkını sağlayan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokol, Türkiye tarafından 2000 yılı eylül ayında imzalanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmak üzere, Dışişleri Bakanlığı tarafından Başbakanlığa sunulmuştur. Yüce Meclisimizin ilgili komisyonlarından geçen tasarının Genel Kurulumuz tarafından kabulü, kadın haklarının gerçekleştirilmesi doğrultusunda çok önemli bir adımı oluşturacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin, hazırlık çalışmalarında aktif bir rol aldığı protokol, Birleşmiş Milletler Anlaşması, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmelerinde yer alan eşitlik ve ayırımcılık yapmama ilkelerine atıfta bulunarak, protokole taraf devletlerin bu hedeflerin gerçekleştirilmesine ilişkin yükümlülüğünü teyit etmektedir.

Protokol, ayrıca, CEDAW Sözleşmesinin ihlal edildiği iddiasıyla yapılacak başvurulara ilişkin, CEDAW Komitesini, taraf devletler nezdinde yetkili kılmaktadır. Protokol, CEDAW Sözleşmesinin taraf devletlerce ihlali halinde, birey ve bireylerden oluşan gruplara başvuru hakkı tanımaktadır. Bu düzenleme, protokolün can alıcı bölümünü oluşturmaktadır ve kadınların insan haklarının korunması, geliştirilmesi ve güçlendirilmesi yönünde çok önemli bir adımı oluşturmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; eşitlik ve ayırımcılık karşıtlığı ilkeleri bağlamında, protokolün, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin uygulanmasını güçlendireceği, diğer bir deyişle, hakların hayata geçirilmesinde önemli bir işlevi olacağı düşünülmektedir.

Protokol, Türkiye açısından, temel insan hakları ve özgürlüklerini koruma, geliştirip güçlendirme gayretlerinin bir parçası olmanın yanında, çağdaş devlet kriterlerini yerine getirme bağlamında da değerlendirilmelidir.

Yüce Meclisimizin, Anayasamızın ilgili maddelerinde yapılan değişiklikler ve yeni Medenî Kanunun kabulünden sonra bu düzenlemeyi de yasalaştırarak, kadın-erkek eşitliği alanında en önemli düzenlemeleri yapan Parlamento olma onuruna erişeceğini düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Efendim, teşekkür ediyorum.

Şimdi söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubunda efendim.

İzmir Milletvekili Sayın Güler Aslan; buyursunlar. (Alkışlar)

DSP GRUBU ADINA GÜLER ASLAN (İzmir)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde konuşmak için Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; şahsım ve Partim adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kadınlar, tüm dünyada, 18 inci Yüzyıldan beri, gerek siyasal ve hukuksal alanda gerekse toplumsal iş bölümünde, eğitim ve üretim alanında cinsiyet farkına dayalı eşitsizliklerin kaldırılması için mücadele etmiştir. Dünyada kadın-erkek eşitliğinin sağlanması yolundaki mücadeleler Fransız Devriminin gerçekleştiği yıllara dayanmaktadır. Hareme kapatılmış, üretim ve yaratımın sadece erkeği tarafından yapılması sağlanmış, maddî olarak erkeğe bağımlı kılınan Türk kadını, cumhuriyetin ilanıyla ilk haklarını elde etmeye başlamıştır.

Türk kadını, geleneksel kalıplar içerisinden sıyrılarak, Ulu Önder Atatürk'ün vermiş olduğu haklara sahip çıkmak durumundadır. Eğitim, öğretim ve meslek sahibi olmak, başarıya ulaşmak isteyen kadının hedefi olmalıdır. Toplumsal yaşamın en küçük birimi olan aileye biçim veren kadın, yani, anne, "sadece evde" konumuyla kendini açığa çıkarmamalı, üretimde, yaratımda erkeğin yanında olmalıdır.

Evli her dört kadından birisinin şiddete maruz kaldığı ülkemizde, şiddeti sadece dayak olarak düşünmemek gerekir. Şiddet, aşağılamak, küçümsemek, sözlü saldırıda bulunmakla olabilir. Sadece yasalar önünde eşitlik yeterli değildir. Kadınlarımızın, eğitilerek haklarını aramaları sağlanmalı ve sivil toplum örgütleri gibi çeşitli kuruluşlar tarafından yol gösterilmelidir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 78 yıllık cumhuriyet tarihi süresince Türkiye, çağdaş dünyanın bir üyesi olarak kendi mevzuatlarında gerekli olan düzenlemeleri yaparken, kadın-erkek eşitliğini sağlayacak uluslararası çalışmalara taraf olmuştur. Bunların en önemlisi, 1985'te imzalanan ve 1986'da onaylanan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesidir.

Bu uluslararası kararlar, ülkemizde kadın politikalarını geliştirmek ve Türk kadınına eşitlik doğrultusunda, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasî alanlarda hak etmiş olduğu durumu hızlandırmıştır.

Ülkemizde kadınların sorunlarının çözümüne yönelik olarak 1990 yılında Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü kurulmuş ve 1991'de Başbakanlığa bağlanmıştır. Genel Müdürlük, kadınlarımızın sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaşamda daha etkin rol almalarına, kadınların durumunu iyileştirecek yeni yasaların hazırlanmasına, var olanların ise uluslararası taahhütlere uygun olarak güncel hale getirilmesine, kadınlarımızın eğitim, sağlık, istihdam ve sosyal güvenlik alanlarından yararlanmalarına ve her türlü şiddetten korunmalarına dair çalışmalar içerisindedir.

Adı geçen sözleşmenin etkinliğinin artırılması yolunda belirtilen hakların ihlali durumunda yürürlüğe girecek olan denetimleri belirleyen ve sözleşmeye ilaveten hazırlanan ihtiyarî protokol, ülkemiz açısından demokrasi ve insan hakları standartları yönünden değerlendirilmelidir.

Hakları ihlal edilen kadınlara bireysel olarak başvuruda bulunma hakkı getirildiği göz önünde tutulursa, protokole katılmamız yerinde olacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk kadını azim göstermeli, başarılarını sergilemelidir. Bizlere düşen görev de onlara destek olmaktır. Fiziksel özellikleri dışında kadın ve erkek arasında bir farkın bulunmadığı kabul edilmelidir.

Kadının emeğinin değerlendirilmesi, aile sağlığı ve eğitimi, toplumsal örgütlenme, kadın istihdamının geliştirilmesinde büyük önem taşımaktadır.

1997 yılında uygulanmaya başlanan sekiz yıllık zorunlu eğitim sonucu ülkemizde kız çocuklarının okullaşmasında yüzde 70'e yakın bir artış gözlenmiştir.

Aile hukuku alanında devrim denilebilecek düzenlemeler getiren kadın-erkek eşitliği anlayışıyla hazırlanmış, kadın emeğine saygı temeline dayanan, çağdaş, yeni Medenî Kanun, Türk insanına, Türk kadınına bir armağandır. Bunun sayesinde kadınlar aile yaşamında, toplum yaşamında tamamen erkeklerle eşit konuma gelmektedir. Kadın hakları konusunda uluslararası düzeydeki kararlar, Türk kadınına da hak ettiği statüyü kazandıracaktır. Türkiye Cumhuriyetinin, adı geçen ihtiyarî protokole katılımı, kadının insan haklarını güçlendirmek amacıyla takip edilen politikaya uygun bir adım oluşturacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kanun tasarısına vereceğiniz destek sayesinde kadın-erkek eşitliği Avrupa standartlarına çıkacak ve kadına karşı her türlü ayırımcılığın ortadan kalkması yolunda büyük yol kat edilecektir. Desteğinizi bekler, Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ederim.

Şimdi, söz sırası Yeni Türkiye Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili Sayın Gönül Saray Alphan'da. (YTP sıralarından alkışlar)

YTP GRUBU ADINA GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1985 yılında imzaladığımız ve 19 Ocak 1986 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilerek yürürlüğe giren Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Grubum Yeni Türkiye adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Birleşmiş Milletlerin ilk olarak 1991 yılında gündeme getirerek geliştirdiği ve 1999'da ülkelerin imzasına açtığı Ek Protokolü şimdiye dek 68'den fazla ülke imzalamış bulunmaktadır.

1985 yılında imzalanan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine rağmen, gerek ülkemizde gerekse sözleşmeye imza koyan diğer birçok ülkede, kadının insan hakları konusunda, istenilen ekonomik, kültürel ve siyasî gelişmişliği sağlanamamıştır. Bu nedenle, hazırlanan bu ek protokolle, Birleşmiş Milletler, kısaca CEDAW olarak bilinen bu çağdaş insanlık sözleşmesinin etkinliğinin artırılması amacıyla, kadının insan haklarının ihlali durumunda yeni denetim mekanizmalarını devreye almayı öngörmüştür.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyetinin gelmiş geçmiş tüm hükümetleri, Birleşmiş Milletlerin temel şartı olan insan haklarını, insanlık onurunu, insan değeri ile erkek ve kadınların eşit olduğunu kabul etmişlerdir; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine göre bütün insanların onur ve hakları açısından özgür ve eşit doğduklarına, din, dil, cins ayırımı olmadan tüm özgürlük ve haklara sahip olduğuna katılmışlardır; uluslararası insan hakları sözleşmelerine ve insan haklarına ilişkin diğer birçok uluslararası belgelerdeki cinsiyete dayalı ayırımcılığın yasaklanmasını tasvip etmişlerdir.

Hemen her siyasî parti, Türk kadınının erdem ve yüceliğini vurgulayarak, kendi iktidarları döneminde, kadının, eşitlik içinde, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal alanlarda hak ettiği yeri alması için çalışacakları söylemleriyle seçim bildirgelerini hazırlamışlardır. Hatta, bazı partilerimiz, parti programlarına, Sosyalist Enternasyonalin baskısıyla, milletvekilleri ve yerel yönetimler seçimleri için kadın kotaları koymuşlardır.

Tüm bunlara rağmen, Türkiye'de kadının adının ne kadar var olduğu hepimizin bilgileri dahilindedir. Ben, yaptırım gücü olan bu ek protokolü, Türkiye ve Türk kadınları açısından çok önemsiyorum; çünkü, imzaladığımız ve taraf olduğumuz yukarıdaki tüm sözleşme ve anlaşmalara rağmen, Türk kadınının, bugün, ekonomideki, siyasetteki ve sosyal yaşamdaki yeri malumlarınızdır. 550 milletvekilinden 20'si kadındır ve 3,6 oranıyla, tüm Avrupa ülkelerinin en altlarında yer almaktadır. Üniversitedeki akademisyenlerimizde yüzde 35 kadın oranıyla, hemen hemen tüm Avrupa ülkelerini geride bıraktığımızla gururlanırken, 76 üniversitemizin yalnızca 3'ünün rektörü kadındır. Kadın valimiz, kadın başkomiserimiz, kadın generalimiz yoktur. Yüzde 22 oranında kadınımız okuma-yazma bilmemektedir. Ülkemizdeki tüm mülkiyetin yalnızca yüzde 8,5'i kadına aittir. İçimizi acıtan bu ve buna benzer örnekleri, her alanda ve çok daha fazla örneklemek mümkündür.

Tüm kamu veya özel kuruluşların, sendikaların, siyasî partilerin, ticaret odalarının itici ve üretici gücü, lokomotifi olarak kullandığı kadın, iş, karar mekanizmalarında temsil aşamasına geldiğinde, kendisine ancak en arka vagonlarda yer bulabilmektedir.

Önemseyişimin ikinci nedeni ise, bu tür eşitlikçi ve çağdaş sözleşmeleri, onlarca yıl önce çekinceler koyarak imzalayan bizler, birçok çekincemizi onlarca yıldan sonra, 57 nci hükümetin ve Sayın Adalet Bakanının büyük bir gayretiyle kabul edilen yeni Medenî Yasayla kaldırabildik. Huzurlarınızda, Sayın Bakana, tüm kadınlar adına teşekkür etmek isterim.

Medenî Yasa örneğinde de görülebileceği gibi, uluslararası eşitlikçi yasaları gecikmeli kabul anlayışımıza rağmen, Birleşmiş Milletlerin görüşmekte olduğumuz bu ek protokolü 1999 yılında kabul ederek imzaya açtığı ve ülkemizin ise 8 Haziran 2000'de imzaladığı düşünülecek olursa, Türkiyemiz, olayın başında çağdaş dünyadan yana tavrını koyabilmiş ve eşitlikçi dünya ülkelerine yandaş olmuştur. Çağdaş bir medeniyet sözleşmesi olan Avrupa Birliği üyeliğimizi isteyen, arayan Türk kadınına, hakları ihlal edildiğinde ve içhukuk yolları tükendiğinde, bu protokolce, uluslararası komiteye başvuru hakkı tanınmaktadır. Protokol, ayrıca, Avrupa Birliğinin bir parçası olmamız durumunda, her türlü hak ve özgürlüklerin ihlalini önlemek için çağdaş ülkelerin kararlılığını anlatan çok güzel örneklerden tekidir.

Gönül arzu ederdi ki, Avrupa Parlamentosunun en önemli ve en kalabalık komisyonlarından teki olan Kadın Erkek Eşitliği ve İnsan Hakları Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kendisine denk bir komisyon, bir muhatap bulabilsin ve kadının statüsünü yükseltmek amacıyla ayrılan Avrupa Birliği Fonlarından Türkiyemiz de büyük ölçüde yararlanabilsin. Bu konunun, gelecek döneme kalacağı anlaşılan İçtüzük görüşmelerinde dikkate alınacağı umudumu korumak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, kadın-erkek eşitliği konusu, birçok kesimce dile getirildiği gibi, bir fantezi, büyük sorunları olan ülkemiz için bir lüks değildir. Gelişmiş tüm ülkeler için bu konu, bir demokrasi ölçümetresidir. Toplumun yarısını oluşturan kadınların, eğitilerek ekonomiye katılımları, daha çok üretim, daha çok istihdam, daha çok satış ve daha çok refah kazanımı sorunudur. Kadının karar mekanizmalarında daha yüksek oranda yer alması,  daha çok barış, daha çok hümanizm, daha çok insancıl ve sosyal bakış açılarının devlet politikalarına yansıtılması demektir. Kadının üst yönetimlerde maksimum yer alması, "nereniz yeni" diyen bir sayın hatiple, kadına başörtüsü endeksli, klasik siyasetçinin oy deposu yaklaşımını sergileyen bir başka hatibin kadına bakışını çağdaşlaştırmaya davet etmek demektir; onlara "beynimiz yeni", "dünyaya bakışımız, kucaklayışımız yeni"...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Amma kucaklama ha!

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Devamla) - ..."düzenle sürekli kavga yerine, uzlaşma arayışımız yeni", "kadın olarak sizlere rağmen idarede en üst görevleri alma isteğimiz ve savaşımız yeni" cevabını yüksek sesle vermektir. (YTP sıralarından alkışlar, SP sıralarından alkışlar[!]) Bizleri, insan olarak, sizlerle eşit görün ve kararlarımızı, bizim yerimize sizler almayın. Eğitim tercihlerimiz, giysilerimiz, yaşam ve inanç biçimimizden siyasî ilginizi çekin. Hatta, o çok övündüğünüz "kadını korumalıyız" söylemlerinize son verin; çünkü, bizler, kendimizi, sizlere rağmen koruruz diye bağırabilmektir.

Ek protokolün, çağdaş Türkiye'ye layık olduğunu düşünüyor, hayırlı olmasını diliyor ve bu duygularla, Yüce Meclise, selamlarımı ve hürmetlerimi sunuyorum. (YTP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Bakan konuşacak mısınız?

DEVLET BAKANI MELDA BAYER (Ankara) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI MELDA BAYER (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çağdaş demokrasi anlayışının temel ilkelerinden biri olan kadın-erkek eşitliğine, özellikle kadınların etkin ve uzun süren mücadeleleri sonucunda ulaşılmış ve bu anlayış, günümüzde, hemen tüm demokratik ülkelerde yasalarla güvence altına alınmıştır.

Kadınlarla erkekler arasındaki eşitlik, bir insan hakları sorunu, sosyal adaletin önemli bir koşulu ve aynı zamanda eşitlik, kalkınma ve barışın vazgeçilmez bir temel önkoşuludur.

Bilindiği üzere, ülkemizde kadın-erkek eşitliğinin gerçekleştirilmesinin zeminini cumhuriyet devrimleri oluşturmaktadır. Cumhuriyetin kuruluşunu takip eden ilk on yılda, Ulu Önder Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen devrimlerle, bir yandan modern bir devlet örgütü kurulurken, öte yandan da Türk toplumunun yeniden yapılandırılması sağlanarak büyük bir toplumsal değişim gerçekleştirilmiştir. Değişimi sağlayan devrimlerin başında Tevhidi Tedrisat Kanunu, Medenî Kanunun kabulü, kılık kıyafet kanunu ile seçme ve seçilme hakkının elde edilişi gelmektedir. Cumhuriyetin ilanıyla başlayan modernleşme projesi çerçevesinde Türkiye'de kadınların elde ettikleri kazanımlar, evrensel ölçütlerle değerlendirildiğinde, asla küçümsenmeyecek, bugün dahi pek az toplumda gerçekleştirilmiş fevkalade önemli ve örnek nitelikli dönüşümlerdir. Bu reformların temelinde, kadınların kamusal alana çıkmaları ve erkeklerle birlikte kalkınma sürecine katılmaları yer almıştır. Ulusçuluk, akılcılık, bilimcilik, laiklik ve modernleşme amaçlarına hizmet etmeyi öncelikle savunan cumhuriyet zihniyeti, kadınların, siyasal, toplumsal ve yasal eşitliğine de gönülden inanmıştır.

Kadın-erkek eşitliği açısından dünyada yaşanan gelişmeler yeni bir eşitlik anlayışını gündeme getirmiş ve bu durum, ülkemizde de yansımasını bulmuştur. Giderek ivme kazanan kadın hareketi öncülüğünde, söz konusu anlayış, hem dünyada hem de ülkemizde toplumsal talebe dönüşmüştür. Bu gelişmelerin ülkemizdeki somut örneği, yeni Türk Medenî Kanununun yasalaşması sürecinde yaşanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadın-erkek eşitliği sorunu, dünyanın hemen tüm ülkelerinde farklı biçim ve düzeylerde yaşanmaktadır. Bu konunun bir sorun olarak ele alınışı, Birleşmiş Milletlerin girişimiyle uluslararası platforma taşınmıştır. Bilindiği üzere, Birleşmiş Milletler sisteminin özünü, insan hakları ve temel özgürlüklere, cinsiyet temelli ayırımcılıklar dahil, hiçbir ayırımcılığa yer verilmeksizin saygı gösterilmesi, temel haklar ve özgürlüklerin korunup güçlendirilmesi için uluslararası işbirliğinin sağlanması oluşturur. Birleşmiş Milletler bünyesinde 1946 yılında kurulan Kadının Statüsü Komisyonu, kuruluşundan hemen sonra Birleşmiş Milletler belgelerindeki genel ayırımcılık yapmama ve ayırımcılığa uğramama ilkelerini yeniden tanımlama ve geliştirmeyi temel görevlerden biri olarak belirlemiş ve kadının insan haklarının korunması ve geliştirilmesi doğrultusunda pek çok çalışma yapmıştır.

Komisyonun hazırladığı, 1976 yılında tamamladığı, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, 1979 yılında Genel Kurul tarafından kabul edilmiş, 1980 yılında imzaya açılmıştır. 20 ülkenin imzasından sonra, sözleşme, 3 Eylül 1981'de yürürlüğe girmiştir. Türkiye de, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini 1985 yılında imzalayarak taraf olmuş ve sözleşme, 1986 yılında yürürlüğe girmiştir. "Kadın Hakları Bildirgesi" olarak da tanımlanan bu sözleşmenin yürürlüğe girmesi, ülkemiz açısından önemli bir dönüm noktasını oluşturur.

Sözleşme, esas itibariyle, taraf devletler tarafından, yaşamın her alanında, kadın-erkek eşitliğinin temini amacıyla, kadın ve erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı önyargıların, geleneksel ve diğer bütün uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamak için, sosyal ve kültürel davranış kalıplarını değiştirmek üzere, tüm geçici ve özel önlemlerin alınmasını hükme bağlamaktadır.

Öte yandan, son yirmibeş yılda, Birleşmiş Milletler tarafından gerçekleştirilen dört dünya kadın konferansının, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunu küresel gündeme yerleştirmek gibi önemli bir işlev üstlendiğini de belirtmek isterim. Birleşmiş Milletler Konferansları, sırasıyla, 1975 yılında Meksiko City'de, 1980'de Kopenhag'ta, 1985'te Nairobi'de ve 1995 yılında Pekin'de toplanmıştır. Bu konferanslar, uluslararası bir düzlemde, dünya ülkelerini toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve barış ortak hedefleri etrafında birleştirmiş, bu hedeflere ulaşabilmek yönünde siyasî iradenin oluşturulması ve uygulamaya geçilmesi için, pek çok ülkede, devlet bünyesinde, ulusal mekanizmalar kurulmuştur.

Gerek imzaladığımız Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin verdiği yükümlülükler ve yüklediği görevler gerekse uluslararası platformlarda alınan kararlar, ulusal düzeyde, özellikle kadın konusunda yeni bakış açıları ve yeni örgütlenme biçimlerinin geliştirilmesi zorunluluğunu ortaya koymuştur. Ülkemizde kadından sorumlu bir resmî örgütlenme ilk defa Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planında yer almıştır.

Öte yandan, ülkemizde cumhuriyetin ilanından günümüze kadar kadınlar açısından en önemli kazanımlar elde edilmesine rağmen, kadınların eğitim, sağlık, istihdam, karar alma mekanizmalarına katılım gibi çok temel göstergeler açısından istenilen düzeyde olmadıkları görülmektedir.

Bu çerçevede, Türkiye'de yıllardır uygulanan sosyal devlet politikalarının sonucu olarak desteklenmesi gereken gruplardan olan kadınların sorunlarını çözümlemek üzere, 1990 yılında Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü kurulmuş, 1991 yılında Başbakanlığa bağlanmıştır. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü 1993 ve 1994 yıllarında Aile Araştırma Kurumuyla birlikte ilk kez kanun hükmünde kararnameyle Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı olarak yapılandırılmışsa da, Anayasa Mahkemesince bu kararnamelerin çıkarılmasına dayanak teşkil eden yetki kanunlarının iptal edilmesiyle, anılan kuruluşlar, teşkilat yasası olmaksızın, o tarihten bugüne kadar çalışmalarını sürdürmektedir. Bu vesileyle, her iki kuruluşun teşkilat yasalarının Yüce Meclisimiz tarafından kısa sürede görüşülerek kabul edilmesinin çok önemli ve ivedi olduğunu belirtmek isterim.

Ülkemizde kadın haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak, kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek, hak, fırsat ve olanaklardan eşit biçimde yararlanmalarını sağlamak üzere kurulan Genel Müdürlük, bir politika oluşturma ve koordinasyon kuruluşu olup, ilgili kamu kurum, kuruluşlarının yanı sıra, üniversiteler, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde çalışmalar yürütmektedir.

Genel Müdürlük, ayrıca, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin öngördüğü taraf devletlerin, her dört yılda bir, ülkelerindeki kadın-erkek eşitliği açısından kaydedilen gelişmeleri özetleyen bir raporu sunma görevini de yerine getirmektedir. Türkiye, şu anda, 4 üncü ve 5 inci birleştirilmiş ülke raporunun hazırlıkları içindedir.

Vaktim doluyor herhalde, biraz daha izin verecek misiniz?

BAŞKAN - Efendim, toparlarsanız minnettar kalırım.

DEVLET BAKANI MELDA BAYER (Devamla) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin uygulanmasının güçlendirilmesi amacıyla, bir ihtiyarî protokolün hazırlanması, ilk defa, 1991 yılında "Kadınlara Karşı Şiddet" konulu toplantıda uzmanlar tarafından önerilmiştir.

Aslında, bu yasa için söyleyeceğim çok şey vardı; ama, toparlamak gerekirse, kadın-erkek eşitliğinin hayatın her alanında yaşama geçirilmesini sağlayacak nitelikte bir belge olan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin uygulanmasını güçlendirecek ihtiyarî protokolün kabul edilmesinin, ülkemiz açısından önemli bir gelişme olduğunu düşünüyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

Şimdi söz sırası, Erzurum Milletvekili Sayın Polat'ta.

Sayın Hatiboğlu, iki hakkınızı da kullanacaksınız mısınız madde 86'ya göre de?..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bir bakalım, ayineyi devran ne gösterecek!..

BAŞKAN - Bakalım ne gösterir; tabiî, doğru söylüyorsunuz efendim.

Buyurun Sayın Polat. (SP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 759 sıra sayılı Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Türkiye Cumhuriyeti, 1985 yılında imzaladığı ve 19 Ocak 1986 tarihinde onayladığı Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinden sonra, bu tasarıyla, sözleşmede öngörülen hakların ihlali durumunda işletilecek yeni denetim mekanizmalarını belirleyen ve sözleşmeye ek olarak hazırlanan ihtiyarî protokolü de şimdi onaylamaktadır. Böylece, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinde tanınan hakları ihlal edilen kadınlara, sözleşmenin denetim organı olan komiteye bireysel başvuruda bulunma hakkı getirilmektedir. Bu da, kadın hakları açısından önemli bir gelişmedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde ve dünyada kadının siyasî, ekonomik ve sosyal bakımdan ne durumda olduğunu incelersek, durumun hiç de iç açıcı olmadığını görürüz. Bu ayrıcalık, ülkemiz ile gelişmiş ülkeler arasında fark olduğu gibi, ülkemizin doğu ile batı illeri arasında da oldukça önemli farklılıklar gösterir. Örneğin, 1998 İnsanî Gelişme Raporuna göre, gerek (İGE) insanî gelişme endeksine göre gerekse cinsiyete bağlı gelişme endeksinde (CGE), 1 inci sırada bulunan Bursa İlimizde 1996 yılında doğumda yaşam beklentisi, kadınlarda 78,2, erkeklerde 72,7 yıl iken, insanî gelişme endeksinde 52, cinsiyete bağlı gelişme endeksinde 51 inci sırada olan Erzurum İlimizde bu yaşlar kadınlarda 63,5, erkeklerde 61,3 yıl, 78 inci sırada olan Şırnak İlimizde ise kadınlarda 59,9, erkeklerde ise 55,9 yıldır.

Okuryazar oranı, 1996 yılında, 1 inci sıradaki Bursa İlimizde kadınlarda yüzde 80,1, erkeklerde yüzde 93,3 iken, 51 inci sıradaki Erzurum İlimizde kadınlarda yüzde 61,8, erkeklerde yüzde 88,3, 78 inci sıradaki Şırnak İlimizde bu oranlar, kadınlarda yüzde 20,1, erkeklerde ise yüzde 63,7'dir.

Görüldüğü üzere, okuryazar oranı, batı illerimizden doğu illerimize gidildikçe, genel olarak düştüğü gibi, kadınlar ile erkekler arasındaki fark da gittikçe açılmaktadır.

Kazanılan gelir payları ise, 1 inci sıradaki Bursa İlimizde 1996 yılında kadınlarda yüzde 39,7, erkeklerde yüzde 60,3 iken, 51 inci sıradaki Erzurum İlimizde bu oranlar kadınlarda yüzde 43,9, erkeklerde yüzde 56,1, 78 inci sıradaki Şırnak İlimizde ise kadınlarda yüzde 47,7, erkeklerde yüzde 52,3'tür.

Buradan görüldüğü üzere, doğu illerimizde, kadınların, bilhassa ücretsiz tarım işçiliğinde yoğun çalışmalarından dolayı kazanılan gelir içindeki payları, batı illerimizden daha fazla olmaktadır.

Bu illerimizin, cinsiyete bağlı gelişme (CBG) endeksleri değerleri ise, 1996 yılı itibariyle 1 inci sıradaki Bursa İlimizde 0,847 iken, 51 inci sıradaki Erzurum İlimizde 0,629; 78 inci sıradaki Şırnak İlimizdeyse ancak 0,402'dir.

Cinsiyet yetkinlik ölçümünde (CYÖ) ise, 1 inci sırada Ankara İlimiz gelmekte; fakat, bu ilimizde dahi yerel meclislerdeki kadınların sandalye sayısı ancak yüzde 4,1 olurken, cinsiyet yetkinlik ölçümü sıralamasında 48 inci sıradaki Erzurum İlimizde bu oran yüzde 0; 73 üncü sıradaki Şırnak İlimizde de yine yüzde 0'dır. Bu da, kadınlarımızın yerel yönetimlerde, bilhassa, doğu bölgelerinde yok olduğunun kanıtıdır.

Yönetici ve işletmeci bakımından kadınlarımızın durumu, 1 inci sıradaki Ankara İlimizde yüzde 36,7 gibi önemli bir değere ulaşırken, bu oran, yine, doğuya gidildikçe azalmakta ve 48 inci sıradaki Erzurum İlimizde yüzde 26,8; 73 üncü sıradaki Şırnak İlimizde ise yüzde 14,6'ya düşmektedir. Profesyonel ve teknik işlerdeyse, 1 inci sıradaki Ankara'da bu oran, yüzde 13,9; 48 inci sıradaki Erzurum İlimizde yüzde 3 ve 73 üncü sıradaki Şırnak İlimizde ise bu oran yüzde 1,2 gibi son derece düşük rakamlara erişmektedir. Neticede, cinsiyet yetkinlik ölçümü (CYÖ) değeri bakımından 1 inci sıradaki Ankara İlimizde bu oran 0,350 olurken, 48 inci sıradaki Erzurum İlimizde 0,182 ve 73 üncü sıradaki Şırnak İlimizde ise bu oran 0,113'tür.

Buradan da görüldüğü üzere, gerek cinsiyete bağlı gelişme endeksleri (CGE) ve gerekse cinsiyet yetkinlik ölçümü (CYÖ) bakımından, kadınlarımız, bilhassa doğu illerinde son derece geri kalmış durumdadırlar. Bunların gerek eğitim gerekse siyasete etkili katılımını arzu ediyorsak, bu yönde eğitime öncelik vermek yanında, kadınların inançları gereğinin bir uzantısı olan yaşam tarzlarına da saygılı olmak durumundayız. Bu konuda birkaç gün önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince üniversiteden kılık-kıyafet yönünden uzaklaştırılan kızlarımızın başvurularının esastan incelenmek üzere kabulü, ülkemiz açısından ümit ışığı olmuştur.

Sosyal güvenlik ve gelir açısından toplumsal cinsiyet farklılıkları ve eşit fırsatlar bakımından kadın ile erkek arasında önemli farklar vardır. Türkiye'de 1955 yılında çalışma yaşındaki kadın nüfusunun yüzde 77'si işgücüne dahilken, 1996 yılında bu oran yüzde 30,1'e düşmüştür. Bu düşüşün sebebi, köyden kente göç olup, köylerde tarlada çalışan kadının, şehirde aynı oranda çalışma hayatına katılmayıp, ev kadını olarak kalmayı tercih etmesi ve genel işsizlikle ilgilidir. 1996 yılında işgücüne katılım oranı, kadınlarda, Türkiye genelinde yüzde 30,1'ken, bu oran, kırsal kesimde yüzde 48,6; kentlerdeyse yüzde 14,6'dır. Bu da, kentlerdeki kadınların ne kadar düşük seviyede çalışma hayatına katıldıklarının en önemli göstergesidir.

İşsizlik oranı ise, kadınların açıkça aleyhinedir. Örneğin, 1996 yılında, Türkiye genelinde kadın işsizlik oranı yüzde 4,9'ken, kırsal kesimde kadın işsizlik oranı yüzde 1,7'e düşmekte, kentlerde ise, bu oran yüzde 13,9'a çıkmaktadır.

Ücret açısından bakıldığında ise, kadınların, 1996 yılı itibariyle yüzde 22,3'ü ücretli ve yevmiyelidir; ücretsiz aile işçisi ve kendi hesabına çalışanlar ise yüzde 77,7'dir. Sektör itibariyle ise, kadınların, yüzde 74,7'si tarımda, yüzde 9,5'i sanayide ve yüzde 15,8'i hizmetler sınıfında çalışmaktadır. Buradan görüldüğü gibi, kadın çalışanların önemli bir bölümü, tarım kesiminde ve ücretsiz aile işçisi konumundadır.

Sosyal güvenlik açısından, kadınların, toplam sigortalılar içerisindeki oranı sadece yüzde 15,8'dir. 1996 yılında 7 411 000 erkek sigortalıya mukabil, sadece 1 387 000 kadın sigortalı bulunmaktadır. Buradan da, kadınlar ile erkekler arasındaki bu büyük çalışma hayatına katılma ve sosyal güvenlik farkı dikkate alınmadan kadınlarda emeklilik yaşının erkekler düzeyine, 58 yaşa çıkarılması, hiç de olumlu olmamıştır.

Kadınların ayrıcalıklı durumu, sendikalaşma açısından da ortadadır. Örneğin, toplam 2 000 000 sendikalı işçi içerisinde sendikalı kadın üye sayısının 200 000 ile 300 000 arasında olduğu tahmin edilmektedir.

Aynı durum, kadınların siyasal durumu açısından da önemlidir. Örneğin, Türkiye'de, 1935 yılında, Parlamentodaki kadın milletvekili oranı yüzde 4,56 iken, 1995'te bu oran sadece yüzde 2,3'tür. Aynı oran, batı ülkelerinde, İskandinav ülkelerinde yüzde 40 ile 50 arasındadır; İsveç'te yüzde 50, Norveç'te yüzde 42'dir. Yerel yönetimlerde durum daha da vahimdir. Örneğin, 1994 yerel seçimleri sonucu il genel meclisindeki kadın üye oranı yüzde 0,08, kadın belediye meclis üyesi yüzde 1 ve kadın belediye başkanları ise yüzde 0,4'tür; neredeyse ihmal edilebilecek düzeydedir. Ayrıca, il genel meclisi ve belediye meclislerinde yer alan kadın üyelerimizin önemli bir bölümü üç büyük kentin meclislerinde yer almışlardır; dolayısıyla, doğu ve güneydoğu bölgelerinde hemen hemen hiç kadın yerel yönetici yok gibidir.

Aile içi şiddet bakımından kadının durumu bütün dünyada büyük bir sorun teşkil etmektedir. Örneğin, Fransa'da şiddet kurbanlarının yüzde 95'i kadındır. Bunların yüzde 5'i kocaları tarafından şiddete maruz bırakılmışlardır.

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız...

ASLAN POLAT (Devamla) - Tamam Sayın Başkanım.

İngiltere'de öldürülen kadınların yüzde 50'si, Kanada'da yüzde 62'si kocaları tarafından öldürülmüşlerdir. Danimarka'da dahi tüm boşanmaların yüzde 25'i aile içi şiddet nedeniyle olmaktadır. Türkiye'de ise Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü verilerine göre, evli kadınların yüzde 59'u fiziksel, yüzde 63'ü fiziksel olmayan şiddet görmüştür. Yalnız tüm dünyada şiddetten yakınan kadınların ise maalesef yüzde 67,2'si kendi çocuklarını dövmektedir ve yine 1990 yılında yapılan bir ankete göre kadınların yüzde 20'si erkeklerin kadınları dövmesini onaylamaktadır. Yine, 1992 yılında yapılan ankette, boşanmış yoksul kadınların yüzde 53,42'si kocalarının dövmesi sonucu boşandıklarını belirtmektedir.

Sayın Başkan, 1 dakika verin de bitireyim şunu.

BAŞKAN - Efendim, bayan milletvekilleri grupları adına 6'şar dakika konuştu; sizin bilginiz daha fazla!

Buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) - Ben, latife olarak, onların hakkını daha iyi korumak istiyorum da onun için.

Son olarak, tüm dünyada kadın hakları bakımından en ileri durumda bulunan Avrupa Birliği ülkelerinde de kadın-erkek eşitliği tam olarak sağlanamamıştır. Örneğin, Avrupa Birliği ülkelerinde de kadınlar arasında işsizlik oranı erkeklerden daha yüksektir ve çalışan kadınların çoğu yarım günlük işlerde çalışmaktadır. Avrupa Birliğinde dahi tam gün çalışan kadınların saatlik ücreti erkeklerinkinden ortalama olarak yüzde 27,5 daha düşüktür. Ayrıca, Avrupa Eşitlik Kanunu çerçevesinde cinsiyete dayalı ayırımcılık nedeniyle açılan davalarda kanıt mecburiyetinin davalının sorumluluğunda olduğu belirtilmektedir. Eşit muamele ilkesinin ihlal edildiğini kanıtlamak davalının görevidir. Her Avrupa Birliği vatandaşı eşit ücret, eşit muamele görme, eşit sosyal güvenlik yardımı haklarının işveren tarafından ihlal edildiğini iddia edebilir; bu durumda, meslek birliklerinden veya sendikalardan yardım ve hukukî görüş alınabilir.

Kadın-erkek eşitliği ise, Avrupa Birliğine giriş için bir şarttır. Avrupa Birliğine üyeliğin ilk koşulu da üye ülkelerin topluluk müktesebatını kabul etmeleri, kendi mevzuatlarını buna uyarlamaları ve daha sonra da benimsenmiş olan yasaları uygulamalarıdır. Türkiye de öteki aday ülkeler gibi, her alandaki mevzuatını Avrupa Birliğine uyumlu hale getirmek için üyelik öncesi stratejiden yararlanacaktır. 13 Avrupa Birliği adayı ülkeler arasında bulunan Türkiye'nin de Avrupa Birliğine girmek için bir koşul olarak eşit fırsatlar alanındaki müktesebatını benimsemeleri gerekmektedir. Bu amaçla, ekim ayına kadar Avrupa Birliğinin kendi müktesebatını açıkladığı ve Türkiye'nin kanunlarını incelediği bir değerlendirme süreci gerçekleştirecektir. Ülkemiz, hiç olmazsa bundan sonra en çok ezilen kadın ve çocuklarımızın daha fazla ezilmemeleri için, öncelikle Avrupa Birliğinin eşit fırsatlar alanındaki müktesebatını gecikmeden ekim ayına kadar çıkarıp, bu erken seçim telaşı arasında tüm ülkemizin, özellikle kadınlar ve çocuklarımızın yarınlarını heba etmeyelim der, hepinize saygılar sunarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

İkinci söz, Çorum Milletvekili Sayın Yasin Hatiboğlu'nda. (SP sıralarından alkışlar)

Hatiboğlu'nu dinlemek bir zevk.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Efendim, bugün Yavuz Donat sizden bahsetmiş de, Beyhan Aslan eksik anlatmış. O Avni Akyol'u da söylerseniz, memnun olurum efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, süreyi de belirtin de; silmemişsiniz...

BAŞKAN - Efendim, şimdi sileceğim; Sayın Başkanın özelliği var.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, kimsenin hakkı kimseye geçmesin.

BAŞKAN - Yok.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Sayın Genç, yazgı... Hayır, bir şey demiyorum; sizi teyiden ifade ediyorum. Eğer bu yazı yazgıysa, kimse silemez...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Adaletten daha kıymetli bir şey yok.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Evet.

Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; bir, iki, üç, dört derken yasama yıllarını tamamladık. Bir erken seçim kararıyla, muhtemelen, bu dönem tamamlanmış olacak gibi görünüyor. Sayın Başkanım uyardığı için arz ve ifade etmeyi emir telakki ediyorum; çünkü, bizim inancımıza göre, el emrü fevkaledep; yani, emir, edebin üzerindedir.

BAŞKAN - Estağfurullah.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Eğer bir talimat varsa, ona uyarsınız. Ben, ona uyuyorum.

Bir arkadaşımı, bir müteveffayı hayırla huzurunuzda anmak istiyorum.

BAŞKAN - Tabiî efendim; Allah rahmet eylesin.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Avni Akyol arkadaşımızı, iki gün önce toprağa verdiğimiz Ahmet Derin arkadaşımı -isimlerini saymakta zorlanacağım, ama- bu çatının altında ömür tüketmiş, mesai vermiş bütün arkadaşlarımı, Allah'ın rahmetine tevdiyle, hayırla anıyorum.

Başkanlık Danışma Kurulunda kısa bir konuşma yaparak, helalleşmemizin uygun olacağını ifade ettim. Bizim örfümüzde, âdetimizde, sabah pazara giderken, çarşıya giderken, tarlaya giderken helalleşilir; çünkü, insan ömrünün ne kadar olduğunu insanın kendisi bilmez. Keşke bilse, tedbirlerini ona göre alır. Bunu bilmeyeceği için, herkes, kapıdan çıkarken helalleşir. Ben, o niyetle söyledim; ama, bu örften, bu âdetten, bu teamülden, bu güzel âdetten bibehre insanlar bunu farklı yorumlamış olabilirler. Benim hiç umurumda değildir kim gelir, kim bir daha gelmez. Biz, ayinei devranın saltanatını da gördük, zilletini de tattık. Ben, mebus oldum, ama, bu ülkede mahpus da oldum; hiç keder etmedim, hiç fütur etmedim. Bu millete ömrümüz fedadır, hayatımız fedadır; çünkü, böyle asil ve böyle kadirşinas milleti, dünyanın hiçbir bölümünde, hiçbir devrinde, hiçbir tarihinde bulamazsınız. (MHP sıralarından alkışlar) Onun içindir ki, ben, bu millet için gelmeyi de şeref sayarım, gitmeyi de şeref sayarım. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar) Onun için, helalleşme talebi, tavsiyesi, telkini başka yerlere yorumlanmamalıdır. Şimdi, böyle yorumlayan insanlar, arkadaşlar aranızda elbette yoktur; ama, varsa, bilmelidir ki, kimin nereye, ne kadar gideceği; kimin nerede, ne kadar kalacağı; sonra, kimin nasıl, hangi şartlarda döneceği hiç bilinen şey değildir; o, Allah'ın takdiridir. İnancımız, el mukadder, lâ yugayyer. Takdir olunan neyse, o değişmez, herkes o çizgide yürümek mecburiyetindedir.

Ben, şimdi, Sayın Başkanımın da uyarısıyla, bu kısa helalleşme tavsiyesinde bulunduktan sonra... Avni Akyol kardeşimle bir diyalog oluşmuştu, hatırlayacaksınız. Yine, böyle bir dönemin ya da yasama yılının son konuşmasını yapıyordum; hemen şurada oturuyordu; bana "Sayın Başkan, bir şiirle bitirsen olur mu" dedi, olur Sayın Bakanım dedim. O zaman bir şiirle bitirmiştim. Sonra, kalktı "ne olur, bunu yaz bana, el yazınla ver, bir hatıra olarak kalsın" dedi ve ben, oturdum, yazdım, kendisine verdim; çok mutlu oldu, sevindi, gitti. Sarıldık, helalleştik, ayrılmamasına sarıldık; ama, kader öyle tecelli etmedi ki, 1 Ekimde bir daha sarılmamak üzere ayırdı bizi. Bu, insan hayatıdır. Helalleşmemiş olsak ne geçecekti elimize? Ben üzüldüm kaybettiğimizden dolayı; ama, mutluyum helalleştiğimiz için. Onun için, diyorum ki arkadaşlarımıza, helalleşin; döneriz dönmeyiz. Dönersek günahımız, ayıbımız, kusurumuz, eksiğimiz, kaybımız ne; bu herkes için mukadderdir.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Avrupa Birliğiyle ilgili yasaları çıkarıp öyle vedalaşalım.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Kendisi için dönme garantisi görenleri 3 Kasımdan sonra burada hep beraber izleyeceğiz.

Evet, gelelim ma nahnü fihimize.

BAŞKAN - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, bu tarihî konuşmanızın zapta geçmesi önemliydi; çünkü, Yavuz Donat Beye Sayın Beyhan Aslan Bey eksik anlatmış, şimdi tamamladınız.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Değerli Başkanım, kadının statüsüyle ilgili yahut kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın önlenmesiyle ilgili bir uluslararası sözleşmeyi tartışıyoruz.

Gıpta ettim diğer gruplara. Baktım, her birinden bir hanımefendi geldi, hanımlarla ilgili konuyu o tartıştı burada. Gıpta ettim, kıskanmadım; ama, bir şeyi de esefle hatırladım. Eğer, bu yasama döneminin başında yanlış bir mantık hâkim olmasaydı, bizim de bir hanımefendi üyemiz olacaktı ve bugün, kadınlara karşı ayırımcılıkla ilgili düzenlemeyi o tartışacaktı.

ASLAN POLAT (Erzurum) - O, şimdi, Harvard'da siyaset bilimi dersi veriyor.

ALİ GEBEŞ (Konya) - Oya Hanım var ya.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Oya Hanım görevde efendim, yurtdışında.

Eğer, böyle bir eksiklik varsa, bilesiniz ki, onun utancı bize ait değildir.

Bir başka şeyi daha arz edeyim: Değerli milletvekilleri, ömürler gibi kurumlar da bitip gidiyor; ama, bizim Parlamentomuz ilelebet baki kalacaktır. Buna inancımız tamdır.

Biz biteriz, biz gideriz, yenileri gelir; ama, hayırla anılmak hepimizin hakkı değil midir? Yani, Birinci Parlamentoyu, daha doğrusu Birinci Meclisi unutmaya kimin gücü yeter? Eserleriyle, ürünleriyle, tavrıyla, celadet ve cesaretiyle Birinci Meclisi kim unutabilir? Tarihin hangi inkârcısı inkâr edebilir? Öyleyse, biz, eserlerimizle yâd edilmeliydik; bir şeyler koymalıydık ortaya.

Bakınız, kadınlara karşı ayırımcılık elbette olmamalıdır. İnsanlararası ayırımcılık olmamalıdır. Kadınlar, bizim en nadide kardeşlerimizdir, insanlarımızdır. Kadınlar, analarımız bizim, şehitlerin, gazilerin anaları, yurdun bekçilerinin anaları. Kadınlarımız için ne söyleseniz, hangi methüsenayı böyle serenat biçiminde kendilerine arz ve takdim etseniz azdır; ama, bunların en güzelini bizim Peygamberimiz ifade etmiş: "Cennet, anaların ayağının altındadır." Her kadın, ya anadır ya ana namzetidir; yani, mutlak anadır. Öyleyse, bu insanlara bu kadar güzellikle yaklaşan örfümüz, âdetimiz, milletimiz, bizden başka bir şey bekleyemez, beklememelidir, bekletme hakkımız da yoktur esasen.

Şimdi, Nesrin Hanımefendi kardeşim üzüntülerini ifade ettiler ve "biz çektik, çocuklarımız bari bu ayırımcılıktan kurtulsun" dediler. Katılıyorum, yerden göğe kadar katılıyorum; ama, onun bir şansı var. O, çocuklarını, kendisini kurtardı, çocuklarını da kurtarma ihtimali var. Ben, çocuklarımı kurtaramadım, bu ayırımcılıktan kurtaramadım. Bekliyorum, torunlarım acaba kurtulur mu diye.

Eğer, bir hanımefendi kardeşimiz, evladımız üniversiteye gidiyorsa, istediği kıyafeti seçme hakkı yoktur; ama, pancar çapalıyorsa, yani aynı batında ikiz dünyaya gelmiş Zeynep ile Ayşe'den birisi üniversite öğrencisiyse, istediği kıyafeti kullanamaz; diğer ikizi pancar çapalıyorsa, o, istediği kıyafeti kullanabilir. Bu, ayırımcılık değildir de nedir?! (SP sıralarından alkışlar) İşte, biz, bunların önüne geçmeliyiz. Ben, bunu söylüyorum ve bir eser bırakmalıydık.

Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; sözümü toparlıyorum. Ömer Hayyam'ı çoğumuz meyhane muhabbetiyle hatırlar; yani, meyzede telakki eder; hayır... Meyle ilgisi, ilişkisi olabilir; ama, feylesof bir insandır. Çok güzel bir sözü var; izin verir misiniz, hem orijinaliyle arz edeyim hem de tercümesini ifade edeyim; zabıtlara geçmesi açısından faydalı olur diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Tarihe ışık tutar.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Ömer Hayyam denilince, sadece, sarhoş, ayyaş bir insan tasavvur edilir; hayır; Rubayiat-i Hayyam'ı bir okuyun tercümeleriyle birlikte.

Diyor ki Ömer Hayyam:

"İn esrâr-ı ezelî râ ne tû daniyyû ne men

İn harf-i muammâ râ, ne tû haniyyû ne men

Çün hest pes perde güfte-gûyî men-u tû

İn perde der üftend, ne tû mâniyyû ne men"

Diyor ki: Şu ezel sırlarını ne sen bilirsin ne de ben bilirim. Bu ezel sırlarını; yani onu bir düşünmemiz lazım. Ezel sırlarını ne sen bilirsin ne ben bilirim.

Şu muamma harfleri var ya -birçok yazı okuyorsunuz, her birinde binlerce muamma var- ne sen çözebilirsin ne ben çözebilirim.

"Çün hest pes perde güfte-gûyî men-u tû." Şu perde var ya, gördüğün perde, hayat perdesi; onun arkasında sadece senin ile benim dedikodumuz var, başka bir şeyimiz yok.

O perde düştüğü zaman, ne sen kalırsın ne ben kalırım. (Alkışlar)

Hepinize saygı sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Rica ederim...

Çok teşekkür ederim; tarihe yeni bir ışık tuttunuz.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarı açık oylamaya tabidir, arkadaşlarımızı ikaz ediyorum.

1 inci maddeyi okutuyorum:

KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİNE

İLİŞKİN İHTİYARÎ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU

HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 8 Eylül 2000 tarihinde New York'ta imzalanan "Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Hatiboğlu, herhalde, sürenizi kullandınız, 86'ya göre lütfediyorsunuz değil mi?

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, size ve Yüce Heyete teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Efendim, zatıâlilerine ben teşekkür ediyorum.

Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Oylama işlemi için 5 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 759 sıra sayılı Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine İlişkin İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının oylamasına 189 sayın milletvekili katılmış, 189 kabulle tasarı kanunlaşmıştır. Hayırlı, uğurlu olsun. Bir Avrupa yasası daha çıkarmış oluyorsunuz. (1)

Sayın milletvekilleri, gündemdeki konuları görüşmek ve 31 Temmuz 2002 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

                       

Kapanma Saati : 18.08

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.