DÖNEM
: 21 CİLT : 97 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 110 uncu Birleşim 6 . 6 . 2002 Perşembe İ
Ç İ N D E K İ L E R Sayfa 110 uncu Birleşim 6 . 6 . 2002 Perşembe İ
Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. -
YOKLAMALAR IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, Şanlıurfa İlindeki sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması 2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Gül'ün,
Çin Halk Cumhuriyetine yaptığı ziyaretteki izlenimlerine ilişkin gündemdışı
konuşması 3.- İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak'ın,
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği sürecindeki gelişmelere ilişkin gündemdışı
konuşması B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Yabancı Sermaye Kanunu Tasarısının
geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1102) V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saymanlığının Ocak, Şubat ve Mart 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/20) (S. Sayısı : 876) 2.- İzmir Milletvekili Rıfat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı
: 527) 3.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) 4.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı : 557) 5.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı : 827) 6.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) 7.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) 8.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) 9.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/754,
1/692) (S. Sayısı : 675) 10.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı
: 676) 11.- Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685) 12.- Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gümrük
Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Hükümlerinin Değiştirilmesine Dair 541 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/209, 1/228) (S. Sayısı: 861) 13.- Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın,
Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Mehmet Özcan'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Salih Erbeyin'in,
1136 Sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 2.5.2001 Tarih ve
4667 Sayılı Kanunun 97 nci Maddesine Bir Cümle İlave Edilmesine Dair Kanun
Teklifi, Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Bülent Arınç'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/950, 2/877,
2/921, 2/928, 2/944) (S. Sayısı : 864) 14.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu'nun, 4734
Sayılı Kamu İhale Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının Değiştirilmesi ile
İlgili Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/990, 2/902) (S. Sayısı: 877) VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in: Genel Başkanlarına sataşması nedeniyle Van
Milletvekili Hüseyin Çelik'in, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan'ın, Partisine sataşması nedeniyle Hatay
Milletvekili Mehmet Şandır'ın, Şahsına sataşması nedeniyle de Gümüşhane
Milletvekili Bedri Yaşar'ın konuşmaları VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, TMSF'na devredilen bankaların sahipleri ve yöneticileri hakkında
BDDK'nın ceza kovuşturması talebi olup olmadığına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6771) 2.- Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, TBMM kapalı otoparkının kullanımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/6894) 3.- Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya'nın; 2001 yılında alınan dış kaynaklı kredilere ve dövizle
borçlanmaya, - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli
Seyda'nın; Şırnak-Güçlükonak ve Mardin-Dargeçit ilçelerinde Ziraat Bankası
şubesi açılıp açılmayacağına, - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın; Fona
devredilen batık bankalarda gizli hesapların tespit edildiği iddiasına, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kemal
Derviş'in cevabı (7/6969, 6977, 6983) 4.- Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın,
yurtdışından emekli olanların maaşlarının ödeme dönemlerine ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/7132) 5.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Samsun'daki bazı köy yollarının yapımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/7146) 6.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Dünya Bankası tarafından kesintisiz eğitimin desteklenmesi amacıyla verilen
krediye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı
(7/7155) 7.- Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in; Susuz Köy içmesuyu yapımı projesine, Köy içmesuyu (Sivas) yapımı projesine, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz'ın cevabı (7/7189, 7190) 8.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, BAĞ-KUR emeklilerinin maaşlarında yapılan kesintiye ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/7201) 9.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun; Ağrı İlinde yürütülen projelere, Sinop'ta yürütülen projelere, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Ramazan
Mirzaoğlu'nun cevabı (7/7246, 7299) 10.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün;
Misyonerlik faaliyetlerine ve Mevlana aleyhindeki iddialara, - İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın;
İstanbul-Beyoğlu-Hacı Ahmet Mahallesindeki bir alana, - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın;
Kültür Merkezi Projelerine ve yapılan atamalara, İlişkin soruları ve Kültür Bakanı
M.İstemihan Talay'ın cevabı (7/7313, 7323, 7331) 11.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un,
özürlülerin sayısı ve zorunlu özürlü istihdamına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/7339) 12.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, Şanlıurfa-Birecik Halkbankası Şubesinin kapatılmasının durdurulup
durdurulmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı
(7/7370) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
iki oturum yaptı. İstanbul Milletvekili Yücel Erdener,
İstanbul Milletvekili Ediz Hun, Dünya Çevre Gününe; Ankara Milletvekili Mehmet Arslan da,
Ergene Havzası ve pirinç üretimine, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Bursa Milletvekili Teoman Özalp'ın
(6/1827) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu;
sözlü sorunun geri verildiği açıklandı. Avrupa Birliği Komisyonu Genişleme Genel
Müdürlüğü bünyesinde kurulmuş olan TAIEX Ofisi tarafından 18-20 Temmuz 2002
tarihlerinde Avusturya-Alpbach'da düzenlenecek olan "Kırsal Kalkınma"
konulu seminere vaki resmî davete, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetiyle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi kabul edildi. Genel Kurulu ziyaret eden Belarus-Türkiye
Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Nikolai Cherginets ve beraberindeki
Parlamento heyetine, Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri (1/744) (S.Sayısı: 786), Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair (1/777) (S.Sayısı: 557), Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/886)
(S.Sayısı: 827), Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi. Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının
(1/988) (S.Sayısı: 870) görüşmelerine devam edilerek, 13 üncü maddesinin
oylanması sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar
sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 6 Haziran 2002 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.47'de son verildi.
II. – GELEN KÂĞITLAR 6.6.2002 PERŞEMBE Sözlü Soru Önergeleri 1.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın ERT adındaki yabancı bir örgütün İstanbul'da yaptığı
toplantıya ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1905)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2002) 2.- Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, Bursa'daki Karayolları 14. Bölge Müdürlüğünün kapatılacağı
iddiasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1906)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2002) 3.- İstanbul Milletvekili
Osman Yumakoğulları'nın, İstanbul boğaz köprülerinden elde edilen gelire
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1907)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2002) Yazılı Soru Önergesi 1.- İstanbul Milletvekili
Murat Sökmenoğlu'nun, Suudi Arabistan'da öldüğü bildirilen bir Türk vatandaşına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7648) (Başkanlığa geliş
tarihi : 3.6.2002) Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru
Önergeleri 1.- Sakarya Milletvekili
Nevzat Ercan'ın, deprem yardımlarının harcanmasına ve kullanımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7109) 2.- Bursa Milletvekili
Oğuz Tezmen'in, SSK'nın iyileştirici sarf malzemeleri alımına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7110) 3.- Hatay Milletvekili
Mustafa Geçer'in, bazı yayın kuruluşlarının promosyon olarak verdikleri
ürünlerdeki KDV oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7118) 4.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından
(Ramazan Mirzaoğlu) yazılı soru önergesi (7/7123) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 14.00 6 Haziran 2002 Perşembe BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Kemal ALBAYRAK
(Kırıkkale) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayımız
vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz,
Şanlıurfa İlinin problemleriyle ilgili söz isteyen, Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz'a aittir. Buyurun Sayın Yanmaz. Süreniz 5 dakika. IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.-
Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa İlindeki sorunlara
ilişkin gündemdışı konuşması MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ
(Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa İlinin sorunları
hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bildiğiniz
gibi, dünyanın 7 büyük projesinden biri olan ve Türkiye'nin de en büyük projesi
olan GAP Projesi, 32 milyar dolarlık bir projedir. Bu Proje için, bugüne kadar
14 milyar dolar harcanmıştır. GAP Projesi entegre bir
projedir; turizm, tarım, sanayi ve enerjiyi de kapsamaktadır. Değerli arkadaşlar, bu
çerçeve içerisinde, bugüne kadar, enerjide yüzde 81 gerçekleşme olmuştur; ama,
bölge insanını, özellikle çiftçimizi ilgilendiren bölümü tarım bölümüdür,
sulama bölümüdür. Sulamada gerçekleşme yüzde 14 civarındadır. Değerli arkadaşlar,
bakın, Türkiye bir ekonomik krizden geçiyor. Bu ekonomik krizde, lokomotif
görevi görebilecek, Türkiye'yi ekonomide düzlüğe çıkarabilecek tek proje GAP
Projesidir. Bu proje için, 2001 yılında, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı
2,5 milyar dolar talep etmişken, maalesef, 57 nci hükümet, buraya, 500 000 000
dolar gibi bir ödenek ayırmıştır. Eğer, bu hızla giderse, GAP Projesi, 35 yılda
ancak biter. Bu da, Türkiye'nin büyük bir kaybıdır. Değerli arkadaşlar, bir
diğer konu da, 57 nci hükümetin GAP'tan sorumlu sayın bakanı, üç yıldır GAP
bölgesine uğramamıştır. Bunu da, özellikle belirtmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, bir
diğer konu, Şanlıurfa'da elektrik kesintileri konusudur; elektrik kesintileri
had safhadadır. 1996 yılında, Şanlıurfa'da, TEDAŞ Özelleştirmeye verildi,
ihalesi yapıldı; ancak, beş yıldır, bu devir işlemi bir türlü gerçekleşmediği
için, TEDAŞ yönetiminde bir rehavet var; Şanlıurfa'da, şebekeler miadını
doldurmuştur, sık sık, il merkezinde elektrik kesintileri yaşanmaktadır.
Değerli arkadaşlar, daha da acısı, daha da vahim olanı, şu anda, iddia
ediyorum, Şanlıurfa'da 30-40 köy üç dört aydır elektrik yokluğundan dolayı,
trafo yokluğundan dolayı karanlıktadır. Değerli arkadaşlar, bir
diğer konu da, tarımsal amaçlı sulamada elektrik fiyatı çok yüksektir.
Özellikle çiftçimiz bunun altından kalkamamaktadır. Değerli arkadaşlar, 1991
yılında Urfa'da 500 yataklı devlet hastanesinin temeli atılmıştır; ancak,
bugüne kadar, aradan oniki yıl geçmiş olmasına rağmen, bu inşaat
bitirilememiştir. Urfa'da, mevcut Devlet Hastanesi, çok ilkel şartlarda, fizikî
yetersizlikler içerisinde çalışmaktadır. Özellikle Sağlık Bakanımızın veya 57
nci hükümetin de bu konuya dikkatini çekmek istiyorum. Değerli arkadaşlar,
Şanlıurfa, Türkiye'nin 9 uncu büyük ilidir ve GAP Projesinin merkezidir.
Terörden dolayı Urfa'ya göç hızlanmıştır, serbest piyasa ekonomisinden dolayı
Urfa'ya göç hızlanmıştır ve değerli arkadaşlar, bu çerçeve içerisinde, Urfa'da
çok yoğun bir nüfus yaşamaktadır. Yapılan nüfus sayımlarında, Urfa, nüfusu en
fazla artan ilimizdir; ama, bu çerçevede, okullar yetersizdir, derslikler
yetersizdir, sınıflarda çok fazla sayıda öğrenci öğrenim görmektedir. Değerli
arkadaşlar, daha da üzücü olanı, şu anda Şanlıurfa'da bazı okullarda bit ve
uyuzla mücadele söz konusudur. Bu da, Türkiye'nin 9 uncu büyük bir şehri için,
21 inci Yüzyılda içler acısı bir durumdur. Ben inanıyorum ki, 57 nci hükümetin
Sayın Millî Eğitim Bakanı bu konuyla ilgilenecektir. Değerli arkadaşlar,
Urfa'yı, GAP Projesini batıya bağlayan, limanlara bağlayan tek yol olan
Gaziantep-Urfa karayolu, onbeş yıldır el atılmamış bir şekilde, çivi çakılmamış
bir şekilde beklemektedir; âdeta çile yolu olmuştur. Yine, Harran'ın
ürünlerini, zenginliklerini Şanlıurfa'ya taşıyacak olan Akçakale yolu dardır,
yetersizdir; bu yolun da bir an evvel genişletilmesi, rehabilite edilmesi ve
hayata geçirilmesi gerekmektedir. Değerli arkadaşlar, GAP
Projesinin ana amacı tarımsal olduğu için, kırsal bölgedeki insanların yaşam
düzeylerini modern bir şekle, medenî bir şekle çekmek gerekirken, maalesef, son
yıllarda, Köy Hizmetlerinin, fonksiyonlarını İcra edememesinden dolayı,
yetersizliklerinden dolayı Köy Hizmetleri, sadece kendi kendine yeten devasa
bir kuruluş olduğundan dolayı, şu anda, Urfa'da, sarnıç suyu içen, hem kendisi
içme suyu ihtiyacını hem de hayvanlarının su ihtiyacını sarnıç suyuyla temin
eden köylerimiz halen mevcuttur. Çok affedersiniz, hayvanlarla taşıyarak su
temin eden köylerimiz vardır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yanmaz, 1
dakika içerisinde toparlayın efendim. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ
(Devamla) - Köy yolları çok perişan haldedir ve özellikle çiftçimiz şehre göç
etmektedir, çok sıkıntıdadır. Değerli arkadaşlar, yine,
1 500 000 nüfuslu Şanlıurfa'da sadece 1 tane Halk Bankası şubesi kaldı.
İlçelerimizden sadece Siverek'te bir Halk Bankası şubesi var, diğer ilçelerin
hiçbirinde Halk Bankası şubesi yok. 1 500 000 nüfusa 2 Halk Bankası şubesi
yetmemektedir. Özellikle, esnaf kefalet kooperatifleri ve esnafımız çok büyük
bir sıkıntı içerisindedir. Değerli arkadaşlar, yine,
peygamberler şehri olan Şanlıurfa'da inanç turizmi çok büyük bir potansiyeldir,
yerli ve yabancı turistler çok büyük teveccüh göstermektedir. Ancak, Dergâh
Projesi dediğimiz Balıklıgöl İbrahim Halilullah Makamı Projesi yarım kalmıştır.
Bu projeye de sayın Turizm Bakanlığı el atarsa -özellikle, istirham ediyorum-
Urfa için çok iyi olacaktır. Suriye'yle olan sınır
ticareti... Urfa İli, Suriye'ye en fazla sınırı olan bir ilimizdir. Maalesef,
sınır ticareti gelişmemiştir. Akçakale Gümrük Kapısı, birtakım bürokratik
nedenlerden dolayı hâlâ açılmamıştır. Bunun, bir an evvel hayata geçirilmesi
gerekir. Değerli arkadaşları, her
şeyden önemlisi... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ
(Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Yanmaz. Gündemdışı ikinci söz,
Çin Halk Cumhuriyetine yaptığı geziyle ilgili olarak, orada yaşadıklarını,
gördüklerini ve izlenimlerini bize aktarmak üzere, İstanbul Milletvekili Sayın
Mehmet Gül'e aittir. Buyurun. (MHP
sıralarından alıkşlar) Süreniz 5 dakikadır. 2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Gül'ün, Çin Halk Cumhuriyetine yaptığı ziyaretteki
izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması MEHMET GÜL (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çin seyahatimizle ilgili sizlere bilgi
vermek amacıyla gündemdışı söz aldım. Tabiî, bu kadar kısa zamanda ne bilgi
verebilirsek... Öncelikle şunu ifade
etmek durumundayız: Çin'de en üst seviyede bir devlet protokolüyle karşılandık.
Genel Başkanımız, gerek Başbakanlarıyla gerek Başbakan Yardımcılarıyla gerekse
bütün Çinli yöneticilerle, en üst seviyede ve verimli görüşmeler yapmıştır;
Türk Devleti olarak da, en üst seviyede ilgiye, karşılanmaya muhatap
olunmuştur. Burada çeşitli temaslar
sağlanmış; bunlar arasında, Çin'in kültür etkinlikleri, Çin'in gezilebilecek
çeşitli alışveriş merkezleri, Çin'i tanıtabilecek bütün kültürel ve ekonomik
alanlar, görülebildiği ölçüde görülmüştür. Burada, Sayın Çin
Başbakanı Zhu Rongji, Genel Başkanımız ve Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet
Bahçeli'yi en üst seviyede ağırlamış ve çok verimli görüşmeler yapılmıştır. Burada üzerinde durulan
konular, daha önceden de devamı olan konulardır. En önemlisi, tabiî ki, Çin ile
Türkiye arasında gelişmeye başlayan ekonomik ilişkiler ve siyasî ilişkiler
olmuştur. Bu konuda da iki tarafı memnun edecek dostça görüşmeler devam
etmiştir. Burada üzerinde durulacak
olan konu, Türkiye'nin hem üst seviyede karşılanması hem de Türkiye ile Çin
münasebetlerinin, eskiden beri, 1971'den beri, karşılıklı, uluslararası
ölçülere uygun ilişkilerinin bir kere daha altının çizilmiş olmasıdır. Burada, Türkiye, açıkça,
Çin'in üniter devlet yapısını, içişlerine karışılmaması prensibini, toprak
bütünlüğünü ve hatta, teröre karşı tavrını netleştirmiştir, bir kere daha
değerlendirmiştir. Zaten, Türkiye ile Çin arasında, bu tür konularda şimdiye
kadar pek probleme rastlanmamıştır. Daha sonra, yine, ata
ocağı diyeceğimiz Sincan-Uygur Özerk Bölgesine geçilmiş; burada da, gerek
Urumçi'de gerek Turfan'da ve gerekse Kaşgar'da çok verimli çalışmalar ve
görüşmeler yapılmış ve bizi ilgilendiren, tarihî kaynaklarımızı teşkil eden pek
çok yer gezilmiştir. Bunlar arasında, Kaşgarlı Mahmut ve Yusuf Hashacib'in
türbeleri de yer almaktadır. Burada, Genel Başkanımız
ve Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli Bey şunu özellikle ifade etmiştir:
"Bizim, Sincan-Uygur Özerk Bölgesiyle kültürel, manevî bağlarımız vardır,
inanç bağlarımız vardır; dolayısıyla, buranın kalkınmasında ve buradaki bu
ilişkilerin gelişmesinde katkımızın olmasını arzu ederiz; bu amaçla da, Türk
işadamları, çeşitli ziyaretlerde bulunmak, heyetler teşkil etmek ve
Sincan-Uygur Özerk Bölgesine yatırım yapmak ve sizin Batı Çin Kalkındırma
Projenize katkı sağlamak amacındadır" demişlerdir. Çin Başbakanı ise, son
derece samimiyetle "sizin oradaki gezileriniz sonucunda, eğer, bizim bazı
eksikliklerimiz varsa, bazı aksaklıklarımız varsa, bunu gidermek konusunda
azamî dikkati ve gayreti sarf edeceğiz, çaba harcayacağız" diyerek bu
ilişkinin bamtelinin altını çizmiştir; yani, Türkiye, Çin ile dostane ilişkiler
geliştirmektedir, Çin ile en üst seviyede siyasî ve ekonomik ilişkiler
geliştirmek istemektedir. Çin'de bizim akrabalarımız vardır; bunlarla maddî ve
manevî bağlarımız vardır. Çin'in toprak bütünlüğüne halel getirmeden, Çin'in
kaygılarını giderecek şekilde ve onların iyi Çin vatandaş olmalarını
özendirerek, Çin Devletine bağlılıklarını devam ettirerek Türkiye ile bu manevî
köprü olabilecek ilişkileri devam ettirmesini arzuladıklarını ifade
etmişlerdir. Bunun, ayrıca, Çin-Türkiye dayanışmasına, işbirliğine de katkı
sağlayacağını, Türk-Çin ilişkilerinin gelişmesiyle birlikte oradaki
vatandaşlarımızın Çin Devletine bağlılıklarının da gelişebileceğinin altını
çizmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Gül, 1
dakika içinde toparlar mısınız... MEHMET GÜL (Devamla) -
Burada da, yine, açıklıkla ifade etmek gerekirse, bu konuda, Sayın Çin
Başbakanı da "bu konuda, eğer aksaklık ve eksiklik varsa, gidip görünüz,
ziyaret ediniz, temaslarda bulununuz; biz de, bu konuda, bu eksikleri ve
aksaklıkları giderici gayret sarf edelim" demiştir. Bütün bunların dışında,
Çin-Türkiye arasında, gerek ticarî alanda gerek siyasî alanda gerek diğer
alanlarda çok ciddî bir potansiyel olduğu anlaşılmıştır. Bu üst seviyede
yapılan verimli ziyaret sonucunda, umut ediyoruz ki, önümüzdeki günlerde orada
teşkil olunması kararlaştırılan heyetler gelip gidecek, Türkiye'den de gelip
gidecektir. Gerek Çin'de gerek Urumçi'de; yani, Sincan-Uygur Özerk Bölgesinde
yapılacak olan ticarî faaliyetlerle bu ilişki daha da geliştirilecektir. Bir dostluk köprüsünün
daha da geliştiğini ve dostane ilişkiler şeklinde devam ettiğini, Türkiye'nin
oradaki kaygılarının ve ilişkilerinin, altı çizilerek, Çin'in kaygı ve
tereddütlerinin de giderilmesine çalışılmıştır. Teşekkür ederim. (MHP,
DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Gül. Gündemdışı üçüncü söz,
Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyelik sürecindeki gelişmelerle ilgili olarak söz
isteminde bulunan İstanbul Milletvekili Sayın Rıdvan Budak'a aittir. Buyurun Sayın Budak. Süreniz 5 dakika. 3.-
İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak'ın, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği
sürecindeki gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması RIDVAN BUDAK (İstanbul) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Avrupa Birliği
tartışmalarının arttığı bugünlerde, Avrupa Birliği gerçeği ve bunun Türkiye
açısından önemi hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak üzere söz almış
bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri,
Avrupa Birliği, ortaçağ karanlığını aşarak, sanayi devrimiyle başlayan, sınıf
mücadeleleriyle süren, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında on milyonlarca
insanın hayatına mal olan, büyük badirelerden çıkarılan sentezin adıdır. Avrupa Birliğinin ilk
adımı, 1950 yılında kurulmuş olan Avrupa Kömür ve Çelik Birliğidir. Avrupa, tarihsel
gelenekleri, bugünkü siyasal ve sosyal gerçeğiyle, dünyanın geri kalan
bölümünden ayrılmaktadır. Avrupa sosyal modeli, sınıflar demokrasisine, yani
toplumsal kesimlerarası uzlaşı ve dengeye dayanmaktadır. Avrupa sosyal modeli,
insan hakları ve özgürlükler, demokratik katılım ve sosyal adalet ilkeleri
üzerinde yükselmektedir. Avrupa'nın bu düzeye gelmesinde, emeğin ve sendikal
mücadelenin ayrı bir yeri vardır. Emek örgütlerinin tarihsel olarak anavatanı,
hiç kuşkusuz, Avrupa'dır. Avrupa sosyal modeli, donmuş bir yapı değildir;
değişim geçirmektedir. Bu süreçte, Avrupa Birliği ülkelerindeki emek
örgütlerinin de etkisiyle ağırlıklı görüş, Avrupa sosyal modelinin korunması ve
güçlendirilmesi yönündedir; ama, unutmamak gerekir ki, Avrupa Birliğinin de
içinde karşıt eğilimler vardır ve Avrupa Birliği bir mücadele platformudur.
İnsan haklarının, sosyal adaletin, demokratik değerlerin ve özgürlüklerin
güvence altına alındığı ve dünyanın geri kalan bölümüne örnek oluşturan ideal
bir sosyal modeldir. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bu yana, Batı'nın çağdaş değerlerini
örnek almış; seçenek olarak da gelişmiş çağdaş toplumlarla buluşmayı
hedeflemiştir; ancak, bugüne kadar bu hedefe ulaşmak için atılan adımlar
yeterli değildir. Bu da, Türkiye'yi, çağdaşlaşma ve demokratikleşme sürecinde,
pek çok ülkenin gerisine düşürmüştür. Değerli arkadaşlar, bu
noktada, gereksiz üstünlük taslayarak, bizden daha büyük ve asil bir ulus
yoktur diyerek sorunların çözülemediğini artık görmeliyiz; tam tersine,
yaptığımız yanlışlarla, asil olmakla övdüğümüz halkımızın yaşamını daha da zora
soktuğumuzu anlamalıyız. Dünyayı Türkiye'den, Türkiye'yi kendi partilerimizden
ibaret sayma anlayışından artık vazgeçmeliyiz. Siyasal iddiamız, ister sağcılık
ister solculuk ister milliyetçilik ister liberallik veya muhafazakârlık
olsun, kişi başına geliri 2 000 dolarda gezinen ve bunu da çok adaletsiz
paylaştıran bir ülke olduğumuz gerçeğini unutmamalıyız. Bunca işsizin, bunca
yoksulun, bunca eğitimsiz insanın olduğu ülkemizde, kuru siyasal
söylemlerimizin insanların karnını doyurmadığı bir gerçektir. Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliğinin bize göre yanlışlarını, Avrupa Birliği yönetimine ortak
olarak doğruya çevirebiliriz. Bugün, Avrupa Birliği üyesi olan hiçbir ülke, ne
ulusal egemenliğini kaybetmiş ne de bölünmüştür; tam tersine, ekonomik ve
sosyal yönden gelişme kaydetmişlerdir. İşte İspanya, işte Portekiz, işte
Yunanistan... Unutmayalım ki, Türkiye'nin Ortaasya ve Ortadoğu'daki gücü de,
Batı'yla olan ilişkileri nedeniyle daha da önem kazanmaktadır. Değerli arkadaşlarım,
farklı düşünenlerimiz olabilir; ancak, benim inancım ve çağrım şudur: Bu
ülkenin işçisi, işadamı, memuru, esnafı, sanatkârı, köylüsü ve tüm yaşayanları,
yaşadığımız bütün olumsuzlukları aşmak için Avrupa Birliği sürecine destek
vermeli ve bu sürece kendi talepleriyle katılmalıdır. Nitekim dün 175 sivil
toplum örgütü, bütün siyasal ve sosyal farklılıklarına rağmen bir araya gelerek
"Avrupa Birliğiyle bütünleşme hedefini tam olarak destekliyoruz"
açıklamasını yapmışlardır. Parlamentomuz için yol gösterici olan da budur. Bu
girişimi gerçekleştirenleri kutluyorum. Söz konusu bildirinin sonunda
belirtildiği gibi, Türkiye'nin yeri Avrupa Birliğidir, kaybedecek zamanımız
yoktur. En iyisini hep beraber
yapacağımız inancıyla, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Budak. Gündemdışı konuşmalar
tamamlanmıştır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun bir raporu vardır; okutuyorum: V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ocak, Şubat
ve Mart 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonu Raporu (5/20) (S. Sayısı : 876) (1) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 2002 yılı Ocak ayı
başında mevcut para : 701 755 835 000 2002 yılı Ocak, Şubat,
Mart aylarında Ziraat Bankasının aldığı
para : 40
742 809 725 000 Toplam : 41 444 565 560
000 2002 yılı Ocak-Şubat-Mart
aylarında Ziraat Bankasının
harcadığı para : - 39 349 461 885 000 2002 yılı Nisan ayı
başında Bankada mevcut para : 2 095 103 675 000 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Saymanlığının 2002 yılı Ocak-Şubat- Mart aylarına ait hesapları
incelendi; 2002 yılı Ocak ayında
Ziraat Bankasındaki 701 755 835 000 TL mevcudu ile Ocak-Şubat-Mart 2002
aylarında Hazineden 40 742 809 725 000 TL alınarak Bankadaki hesaba yatırılan
meblağ 41 444 565 560 000 TL olduğu, mevcuttan sarf olunan 39 349 461 885 000
TL tenzil edildikten sonra Nisan 2002 başında kasa mevcudunun 2 095 103 675 000
TL'den ibaret olduğu; Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun
olduğu görülmüştür. Genel Kurulun bilgisine
arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Başbakanlığın, İçtüzüğün
75 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum: IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Yabancı
Sermaye Kanunu Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/1102) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi:6/11/2000 tarihli ve
B.02.0.KKG.0.10/101-1557/5310 sayılı yazımız. (1) 876 S. Sayılı Bazmayazı tutanağa eklidir. İlgide kayıtlı yazımız
ekinde Başkanlığınıza sunulan Yabancı Sermaye Kanunu Tasarısının Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz
ederiz. 5.6.2002 Bülent Ecevit Başbakan BAŞKAN - Plan ve Bütçe
Komisyonunda bulunan tasarı, Hükümete geri verilmiştir. Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına yarım
kalan işlerden devam ediyoruz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara
Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın;
Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden,
teklifin müzakeresini erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakeresine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. 3.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim
Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/744) (S. Sayısı : 786) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. 4.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 5.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı : 827) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. 870 sıra sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlıyoruz. 6. - Özel Tüketim Vergisi Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) (1) BAŞKAN - Komisyon?..
Hazır Hükümet? Hazır. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkan, yoklama talebimiz var. BAŞKAN - Hayhay, siz
istediğiniz zaman, İçtüzüğün gereği neyse yaparım Sayın Erbaş. Tasarının 13 üncü maddesi
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi, 13 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Yoklama talebimiz vardı Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, karar
yetersayısı istediniz. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Şimdi size sundum. BAŞKAN - Önce bir karar
yetersayısını bulalım; ikincisinde de onu işleme koyarız. Karar yetersayısını
arayacağım, oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım. HASAN GÜLAY (Manisa) -
Çalışacağız, çalışmamızı engelliyorlar. BAŞKAN - Efendim,
tartışmaya gerek yok. Genel Kurulun çalışma usulleri bellidir; sayın
milletvekilleri burada hazır olsaydı, dün bu tasarıyı bitirirdik. Karar
alındığında, bütün milletvekili arkadaşlarım sorumluluk içinde hareket
ederlerse, sorun biter. Tabiî, bu arada, eğer,
muhalefetteki sayın milletvekilleri de karşı oldukları bu tasarıya karşın Genel
Kurulda kendi gruplarının yekûnunu hazır etmiş olsalardı, reddedilirdi; o da
bizim için bir sonuç olacaktı. Onu da belirtelim. 13 üncü maddeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Elektronik cihazla oylama
yapacağım. Süresi içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik
personelden yardım istemelerini; buna rağmen de sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın, belirlenen süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza
göndermelerini; vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise -bugün teşrif
etmiş epeyce bakan arkadaşımız var- hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendi ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulalarını,
belirlenen süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - 13 üncü madde
kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır. 14 üncü maddeyi
okutuyorum: DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Verginin Beyanı, Tarhı ve
Ödenmesi, Verginin Belgelerde Gösterilmesi, Matrahta, Vergide ve Mükellefiyette
Değişiklikler Verginin beyanı, tarhı ve
ödenmesi MADDE 14. - 1. Özel
tüketim vergisi, mükelleflerin yazılı beyanları üzerine tarh olunur. Şu kadar
ki, adi ortaklıklarda verginin ödenmesinden ortakların tamamı müteselsilen
sorumlu olmak üzere ortaklardan herhangi birisi tarhiyata muhatap tutulur. Bu
vergi, beyannamenin verildiği günde, (1) 870 S. Sayılı Basmayazı 29.5.2002 tarihli 106 ncı
Birleşim tutanağına eklidir. beyanname posta ile
gönderilmişse vergiyi tarh edecek daireye girdiği tarihi takip eden 7 gün
içinde tarh edilir. Vergi, beyanname verme süresi içinde ödenir. Vergilendirme
dönemi; bu Kanuna ekli (I) sayılı listedeki mallar için her ayın ilk 15 günlük
birinci ve kalan günlerinden oluşan ikinci dönem, (III) ve (IV) sayılı
listelerdeki mallar ile (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tâbi
olmayanların tesliminde, faaliyette bulunulan takvim yılının birer aylık
dönemleridir. Beyanname, (I) sayılı listedeki mallar için vergilendirme
dönemini izleyen 10 uncu günü, diğer mallar için vergilendirme dönemini izleyen
ayın 15 inci günü akşamına kadar mükellefin katma değer vergisi yönünden bağlı
olduğu vergi dairesine verilir. 2. (II) sayılı listedeki
kayıt ve tescile tâbi mallara ait özel tüketim vergisi beyannamesi, ilk iktisap
ile ilgili işlemlerin tamamlanmasından önce bu işlemlerin yapıldığı yer vergi
dairesine verilir ve vergi aynı günde ödenir. 3. İthalatta alınan
vergi, ilgili gümrük idaresince hesaplanır ve gümrük mevzuatına göre kabul
edilen beyanname veya diğer belgeler üzerine imza alınmak suretiyle mükellefe,
kanunî temsilcisine veya gümrük müşavirine tebliğ edilir. Bu tebliğ üzerine
ortaya çıkacak ihtilaflar için ithalat vergilerinin tâbi olduğu usul ve esaslar
uygulanır. Bu vergi, ithalat vergileri ile aynı zamanda ödenir. İthalat
vergilerine tâbi olmayan mallara ait vergi, gümrük mevzuatına göre kabul edilen
beyannamenin veya diğer belgelerin tescili tarihinde, bu tarihteki oran veya tutarlar
üzerinden hesaplanarak tahsil edilir. 4. Bakanlar Kurulu, (I)
sayılı listedeki mallar için vergilendirme dönemini gün veya ay olarak
belirlemeye, beyanname verme ve vergi ödeme süresini kısaltmaya,
vergilendirmeyi ithal aşamasında gümrük idaresine yaptırmaya yetkilidir. 5. Maliye Bakanlığı; bu
Kanun gereğince verilmesi gereken beyannamelerin şekil ve muhtevasını
belirlemeye, faaliyetin gereğini göz önünde tutarak mükellefin müracaatı
üzerine veya resen tarh yerini tayin etmeye, işlemin mahiyetine göre verginin
işlemden önce ödenmesi şartını koymaya, müzayede yoluyla yapılan satışlarla
ilgili vergilerin beyanı ve ödeme zamanı ile tahsiline ilişkin usul ve esasları
belirlemeye, (III) sayılı listedeki mallara ait verginin bandrol usulü ile
tahsiline ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin usulleri tespit etmeye
yetkilidir. BAŞKAN - 14 üncü maddeyle
ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili
Sayın Şükrü Ünal; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 870 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. İlgili maddede, verginin
nasıl tahsil edileceği belirtilmiş, bunun yöntemleri sıralanmıştır; ancak, ne
var ki, vergi verecek insanların durumu nedir, bu gözetilmemiştir. Değerli arkadaşlar,
sizlere, Kutadgu Bilig'ten kısa bir bölüm okumak istiyorum ki, o zaman, vergi
veren insanların hangi psikolojide ve hangi durumda oldukları daha iyi
anlaşılmış olsun. Devlet adına, hakan ile yurttaş arasındaki sözleşmede, 3 şart
karşılıklı masaya getirilir. Hakan der ki: "1 - Yasalarıma uy. 2 - Vergini öde. 3 - Dostumu dost,
düşmanımı düşman bil." Sözleşmenin karşı tarafı,
olmazsa olmaz tarafı, yurttaş, karşı cevabını verir ki, sözleşme tekemmül
edebilsin. "1.- Yasalarına
uyarım; ama, adil olsun. 2.- Vergimi öderim; ama,
gümüşün ayarını bozma. (Yani, ikide bir zam yapma, ikide bir paramın değerini
düşürme.) 3.- Dostunu dost,
düşmanını düşman bilirim; ama, can ve mal güvenliğimi sağla." Bu prensipler çerçevesi
içerisinde mevcut hükümetin tutum ve davranışlarını şöyle bir eleştirecek,
irdeleyecek olursak, maalesef, son kırksekiz saatte; hatta, yirmidört saatte,
tüpgaza, benzine, mazota, velhâsıl akaryakıta, peş peşe iki defa zam
yapılmasını bu hükümet ve sayın bakanlar nasıl izah edecekler bunu bilemiyorum
ve en önemlisi de İstanbul Ticaret Gazetesindeki manşet "Kriz, Türkiye'yi
küme düşürdü" diyor. Yine, bunun içerisinde bir ilan var ki, aylardan beri
yayımlanıyor "Bulgaristan'da işyeri ve fabrika kurmak isteyen şirket,
şahıs ve holdinglerin dikkatine -ve sıralamış- uzman kadromuzla şirket kurma,
kiralık veya satılık fabrika ve işyerleri, kiralık tarım arazileri, Bulgaristan
hakkında geniş bilgi yelpazesi..." falan diye. Bahsettiğim gibi, aylardan
beri bu ilan İstanbul Ticaret Gazetesinde yayımlanıyor ve bizim işadamlarımız,
sermayemiz, paramız da sürekli dışarıya gidiyor; ama, hükümet ne yapıyor... Değerli arkadaşlarım,
1978'li yılların Başbakanı yine -kendisine Allah'tan acil şifalar diliyorum-
Değerli Başbakanımız Bülent Ecevit Bey idi. İzin verirseniz, o yıllarda
çalıştığım gazetede yayımladığım bir şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum; ama,
ne değişmiş?.. Geçenlerde "On yılda Türkiye'de neler değişti, neler
değişmedi" diye bir yazarımız bir kitap yazmıştı, hiçbir şeyin
değişmediğini söylüyor. Ben, 1978'de yazmışım bu şiiri, geçen yirmidört yılda
da Türkiye'de bir şey değişmemiş. Bakın, neler yazmışım: Baktım ki uçağa adım
atıyor Dedim, seyyah mısın? Dedi
ki "yok yok" Durmuyor, zamlara vergi
katıyor. Dedim "eyvah"
mısın? Dedi ki "yok yok" Dedim vergi nedir? Dedi
"ziyafet" Dedim bu yolculuk? Dedi
"ziyaret" Dedim ya gösteriş? Dedi
"ticaret" Dedim hizmet nerde? Dedi
ki "çok çok" Velhâsıl bu öyle; devamı
var ama... Bir de, o yıllarda, yine,
Maliye Bakanına bir nasihatim vardı "10 Derste Ekonomi Alfabesi"
başlıklı şiirim de; bugün aynen geçerli. Ceplerin delinip paran
bitince, Borç al da ye, borç yiğit
kamçısıdır. Gayri kazanmaktan ümit
kesince, Borç al da ye, borç yiğit
kamçısıdır Zamları unutma hemen
uygula, Vergiden hisse ver her
türlü kula, Bunları yapmazsan koyulup
yola; Borç al da ye, borç yiğit
kamçısıdır Bir gün Paris'e git, bir
gün Londra'ya, Oralardan kalkıp Beyaz
Saraya, Merkepten de düşüp
kalırsan yaya; Borç al da ye, borç yiğit
kamçısıdır. Şükrü Bey'den hesap dersi
alınca. Elin kolun bağlı darda
kalınca. Ümitsizlik deryasına
dalınca. Borç al da ye, borç yiğit
kamçısıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN- Sayın Ünal... ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla)-
Bitiriyorum efendim. Hâlâ borç alıp
yiyiyoruz... Ekonomi dersi bitti. Borç alıp yemeye devam
ediyoruz; demek ki, Türkiye'de -1978 ve 1979 yıllarına ait bu şiirler- yirmidört
yıl geçmiş, maalesef hiçbir şey değişmemiş. Allah milletimize yardım
eylesin diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Evet, Saadet
Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Batuk. Buyurun Sayın Batuk. (SP
sıralarından alkışlar) Şiirli konuşmadan
sonra... SP GRUBU ADINA MEHMET
BATUK (Kocaeli)- Evet, şiirli konuşmadan sonra konuşmak zor; ama, ben, şiirsiz
konuşmaya çalışacağım. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi kanunu tasarısının 14 üncü maddesi
hakkında Saadet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, kanun
tasarısının ayrıntılarına girmeden önce, ifade etmemiz gerekiyor ki,
Türkiye'de, gerçekten vergiler çok ağır. Dünyada uygulanan vergilere göre,
Türkiye'de, gerçekten, çok ağır vergiler talep edilmektedir. Bu yüzden, son
yıllarda özellikle sanayicilerimiz, yakın komşularımıza fabrikalarını
taşımaktadırlar. Gaziantep'ten, Denizli'den, Çorum'dan fabrikasını Romanya'ya,
Bulgaristan'a, Gürcistan'a taşıyan insanlarla karşılaşıyoruz. Yine, bu
insanlar, Türkiye'de çok ağır olan vergi yükünün, imalatta maliyetleri çok
artırdığını ve bu vergiler sonucu kârlı olamadıklarını ifade ediyorlar. Değerli arkadaşlarım,
sadece sanayi sektörü değil, tarım sektörü de yurtdışına gidiyor. Bu sebeple,
Türkiye'deki tarlaların, ekilmemesi gibi bir durumla karşı karşıya olduğumuzu
ve Türkiye'deki ziraî faaliyetlerin de büyük oranda azaldığını ifade etmek
durumundayım. Bulgaristan'dan arazi kiralayıp, tarımsal faaliyetlerine orada
devam etme isteğini dile getiren ve bu uğurda girişimde bulunan çok sayıda
vatandaşımız olduğunu da üzülerek ifade etmek durumundayım. Değerli arkadaşlar,
bugünkü gazetelerimizde Otomotiv Sanayicileri Derneği Başkanı Ali İhsan
İlkbahar'ın feryadı var. Sayın İlkbahar "otomotivde yüzde 50'ye varan
vergiler var. Bu, vergi olmaktan çıkmış, haraç durumuna dönüşmüştür. 2002
yılının ilk dört ayında yüzde 76'lık bir kapasite gerilemesi oldu. İçpiyasa
tüketimi durduğu için, yabancı markaların, Türkiye'de yeni modellerini üretmeme
gibi bir durumla karşı karşıyayız. Şu anda otomotiv sanayii 1976 yılındaki
kapasitesiyle çalışıyor" diyor. Bu durumda, gerçekten, sanayimiz için
felaket zilleri çalmaya başlamış demektir. Değerli arkadaşlar,
bundan iki ay kadar önce, Amerikan maliyesinin uzmanları, 11 Eylül sonrası
terörle mücadele konusundaki yaptıkları harcamaları bahane ederek, vergilerde 2
puanlık bir artırma talebiyle Amerika Devlet Başkanına gelmişler. Sayın George
Bush'un bunlara verdiği cevap, bizim yöneticilerimiz tarafından, gerçekten,
ibret alınması gereken bir cevaptır. Bush "benim cesedimi çiğnemeden, beni
yok edip, çiğneyip geçmeden vergileri artıramazsınız, çünkü, vergi artırılması,
üretimi etkileyecek ve istihdamı azaltacaktır, böyle bir yola kesinlikle
müsaade etmem" diye itiraz ediyor. Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de, gerçekten, bir vergi adaletsizliği var ve özellikle, bu Özel
Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının içinde aynı şekilde uygulanmak istenilen
vergiden tekrar vergi alma uygulamasının yanlışlığını ifade etmek istiyorum.
Özel Tüketim Vergisi, Akaryakıt Tüketim Vergisi, Özel İletişim Vergisi gibi
diğer vergilerin tamamının KDV matrahına dahil edilmesi büyük haksızlıktır.
Siz, vatandaş olarak vergi ödüyorsunuz, bu ödediğiniz verginin bir daha tekrar
KDV'sini, yani, vergisini ödüyorsunuz. Elinize gelen bütün telefon faturalarına
bakın, Özel İletişim Vergisi, KDV matrahına dahil edilmiş durumdadır. Akaryakıt
istasyonlarından aldığımız bütün benzinlerde, Akaryakıt Tüketim Vergileri,
tamamen KDV matrahlarının içindedir. Bu tasarıyla getirilen Özel Tüketim
Vergisinde de aynı uygulamanın sürdürülmek istendiğini görmekteyiz. Doğrusu,
bu, gerçekten, büyük bir haksızlıktır; verginin vergisi kabul edilebilir
değildir. Siz vergi ödüyorsunuz, öyleyse, bu verginin de vergisini
ödeyeceksiniz mantığının doğru olmadığını buradan ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, bu
tasarının gerekçesiyle ilgili önümüzde bulunan metinde -gerçekten üzülerek
okuduk- Avrupa Birliği direktifleriyle bu tasarının hazırlandığını ifade
ediyorlar. Sayın Bakanımın gözünden kaçtığını düşünüyorum ben, bu Meclise ve bu
devlete kimse direktif veremez; eğer, kanun çıkaracaksa, vergi toplayacaksa,
bunu da kendi kararıyla yapar, kendi kararıyla yapması gerekir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen
toparlayın Sayın Budak. MEHMET BATUK (Devamla) -
Elbette, devletin, faaliyetlerini yürütebilmesi için vergi toplamaya ihtiyacı
vardır; ama, vergi toplayabilmek için de ticarî faaliyetlerin devam etmesi,
insanların da yaşayabilmesi gerekir. Bunları, başka yerlerden, dışarılardan,
talimatla yapmayacağımızın bilinmesini, tekrar, altını çizerek buradan ifade
ediyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Batuk. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın. Sayın Akın, buyurun. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA MURAT
AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı
tasarının 14 üncü maddesi üzerinde, Grubum adına, söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
14 üncü madde, Özel Tüketim Vergisinin beyanı, tarhı ve ödenmesini hüküm altına
almaktadır. Burada, beyanı yönünden bir ayrıcalık, adi şirketler için söz
konusudur. Adi şirketlerde, bilhassa çok ortaklılarda, beyanname şirket adına
verilse dahi, tarhı esnasında mutlaka ortaklardan birinin adına tarhiyatın
yapılması, verginin ödenmesinden de, bütün ortakların müteselsil olarak sorumlu
tutulması esası vardır. Değerli milletvekilleri,
burada, verginin beyanı, tarhı ve ödenmesinde, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununda ve Gelir Vergisiyle Kurumlar Vergisi Kanunlarında yapılan
düzenlemelere paralel olarak düzenleme yapılmıştır. Değerli milletvekilleri,
Türkiye'nin, aslında, en önemli meselesi, yeni vergi kanunları çıkarmak değil,
kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınamaması; bu durumun alınamadığından
dolayı- ekonomik dengeleri alt üst ettiğidir. Değerli milletvekilleri,
ülkemizde, 55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümet dönemlerinde, kayıtdışı ekonomiye
dayalı kalkınma modelinin uygulandığı, siyasetin finansmanının da giderek bu
kanaldan sağlandığıdır... Belirli kesimler hariç, bilhassa, vergi ödemesi
gereken kesimlerden vergi alma, o çevrelere şirin gözük anlayışı sonucunda
kamunun finansman ihtiyaçlarını, devlet, borçlanarak gidermeye çalıştı.
Üretimden beslenmeyen ekonominin kaçınılmaz bir şekilde, bugün olduğu gibi,
tıkandığıdır... Değerli milletvekilleri,
kayıtdışı ekonomi, bir ülke için atom bombasından daha tehlikelidir. Bu kriz
ortamından çıkışın ve uzun vadeli bir çözümün ekonomik denetim sisteminin
kurulmasından geçtiği de esastır. Kayıtdışı ekonominin,
yalnızca, herkesin ve her kesimin vergilendirilmesiyle önleneceği de
muhakkaktır. Değerli milletvekilleri,
Türk vergi sistemi topal. Hem alıcılar hem satıcılar için sanki devlet düşman
gözükmektedir. Ekonomik vergi sistemi demek, herkesten vergi almak demek değil.
Bu sistemde, her çeşit harcamayı matrahtan düşme imkânı tanınacak, böyle
olunca, her şey kayıt altına girmiş olacaktır. Değerli milletvekilleri,
diğer taraftan, nama yazılı ekonomiye geçilip ve banknot kullanımı azalırsa,
kayıtdışı ekonomi de kendiliğinden ortadan kalkmış olacak. Değerli milletvekilleri,
aslında, hükümet, Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısını bu Yüce Meclise
getirmeden önce, hükümet üyeleri, en önemli vergi kaynaklarından biri olan,
stopaj... Ki, bu, müstahsilin teslim etmiş olduğu mallardan kesilen vergidir,
gelir vergisi tevkifatıdır. Ne yazık ki, hükümet, en büyük gelir kaynağı olan
müstahsilin hâsılatını, şu an alınacak olan buğdayın, arpanın ve diğer
tahılların tabanfiyatını belirlememiştir. Toprak Mahsulleri Ofisi, ülkemizde
1932'den beri hububat alıyor, ilk defa bu yıl bir tabanfiyat tespit edilmemiş
oluyor. Halbuki, Avrupa Birliğine entegre olacak bir ülke, eğer, Avrupa Birliği
kriterlerini esas alacaksa, orada, mutlaka bir müdahale fiyatının açıklanması
lazım. Hükümet, bir müdahale fiyatı da belirlemeden, tamamen nafakasını
tarımdan temin eden -ülkemizin yüzde 40'ı çiftçi olan- 23 000 000, 24 000 000
çiftçinin hububatının tabanfiyatını tespit etmedi. Eğer, hükümet vergi almak
istiyorsa, bilhassa zenginlerden, kazananlardan vergi almak istiyorsa, buğday
fiyatlarını, çiftçinin emeğinin karşılığını, kiloda en az 350 000 lira olarak
tespit etmesi lazım. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Tamamlayın
lütfen. MURAT AKIN (Devamla) -
Ama, ne yazık ki, biraz önce de ifade ettiğim gibi, hükümet, vergi toplamak
değil, kısmen kayıt altında olan ekonomiyi, tamamen kayıtdışına kaydıracak
yöntemleri ve sistemleri uygulamakla meşguldür. Değerli milletvekilleri,
ülkemizin esas meselesi, hükümette bir istikrarın olmamasıdır; bir
başbakanın... MAHMUT ERDİR (Eskişehir)
- Sana ne yahu?! MURAT AKIN (Devamla) -
Bana ne olur mu?! Ben, milletin vekiliyim; bu ülkede, Başbakanı, hükümeti
söylemek... Bana ne... Olur mu öyle bir şey?! Yani, siz nasıl seçildiniz
geldiniz buraya, "sana ne" diyorsunuz şimdi. İşte, arkadaşların
anlayışı bu diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Madde üzerinde 4 adet
önerge vardır; önergelerden 3'ünü, önce geliş sırasına göre okutup, sonra
aykırılık derecelerine göre işleme alacağım. Birinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 14 üncü maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "7 gün" ibaresinin "5 gün" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 14 üncü maddesinin birinci
fıkrasındaki "izleyen ayın 15 inci" ibaresinin "izleyen ayın 5
inci" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - Üçüncü önerge,
aynı zamanda en aykırı önergedir, okuttuktan sonra işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 14 üncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "bu işlemlerin yapıldığı yer" ibaresinin
"mükellefin katma değer vergisi yönünden bağlı olduğu" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - Sayın
Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz... ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) -
Önergelerimi geri çekiyorum. (SP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Şadan
Şimşek, her zaman olduğu gibi, önergelerini çekiyor efendim. III. – Y O K L A M A BAŞKAN - Maddenin
oylamasına geçeceğiz; ancak, oylamadan önce, bir toplantı yetersayısı istemi
vardır. Arkadaşların hazır olup
olmadıklarını arayacağım. Sayın Hüseyin Çelik?..
Hazır. Sayın Osman Aslan?..
Hazır. Sayın Zeki Ergezen?..
Hazır. Sayın Maliki Ejder
Arvas?.. Hazır. Sayın Nevzat Yalçıntaş?..
Hazır. Sayın Şükrü Ünal?..
Hazır. Sayın Sabahattin
Yıldız?.. Hazır. Sayın Sait Açba?.. Hazır.
Sayın Fethullah Erbaş?..
Hazır. Sayın Latif Öztek?..
Hazır. Sayın Mehmet Batuk?..
Hazır. Sayın Rıza Ulucak?..
Hazır. Sayın Musa Demirci?.. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ
(Şanlıurfa) - Takabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Yanmaz
takabbül ediyor. Sayın Sacit Günbey?..
Hazır. Sayın Eyyüp Sanay?..
Hazır. Sayın Hüseyin Karagöz?..
Hazır. Sayın Fahrettin
Kukaracı?.. Hazır. Sayın Mahmut Göksu?.. MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) -
Takabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Özyol
takabbül ediyor. Sayın İsmail Özgün?..
Hazır. Sayın İbrahim
Konukoğlu?.. Hazır. Yoklamayı elektronik
cihazla yapacağım. Yoklama pusulası gönderen
arkadaşlarımız, Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN- Sayın Şuayip
Üşenmez?.. Burada. Toplantı yetersayımız
vardır; görüşmelere devam ediyoruz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 6. - Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) (Devam) BAŞKAN- 14 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 14 üncü madde kabul
edilmiştir. 15 inci maddeyi
okutuyorum: Verginin belgelerde
gösterilmesi, matrahta, vergide ve mükellefiyette değişiklikler MADDE 15. - 1.
Mükellefler özel tüketim vergisini satış belgelerinde ayrıca göstermeye
mecburdurlar. Vergiye tâbi bir işlem söz konusu olmadığı veya bu Kanun
kapsamına giren vergiyi fatura veya benzeri belgelerde göstermeye hakkı
bulunmadığı halde, düzenlediği bu tür belgelerde bu vergiyi gösterenler, söz
konusu vergiyi beyan ve ödemekle mükelleftirler. Bu hüküm Kanuna göre borçlu
oldukları vergi tutarından daha yüksek bir tutarı gösteren mükellefler için de
geçerlidir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri saklı
kalmak üzere, (II) sayılı listedeki kayıt ve tescile tâbi olan malların kayıt
ve tescil edildikten sonra iade edilmesi hali hariç, malların iade edilmesi,
işlemin gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi veya diğer nedenlerle matrahta
değişiklik vuku bulduğu ya da yersiz veya fazla vergi hesaplandığı hallerde
vergiye tâbi işlemleri yapmış olan mükellefler; bunlarla ilgili borçlandıkları
ya da ödedikleri vergiler için değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve meydana
geldiği dönem içinde düzeltme yapabilirler, bu vergiden mahsup edebilirler veya
iade talebinde bulunabilirler. (II) sayılı listede yer alan kayıt ve tescile
tâbi olan mallar için dönem şartı aranmaz. Şu kadar ki, iade olunan malların
fiilen işletmeye girmiş olması yersiz veya fazla ödenen verginin alıcıya iade
edilmesi ve bu işlemlerin defter kayıtları, belgeler ile beyannamede
gösterilmesi şarttır. 2. a) (II) sayılı
listedeki mallardan kayıt ve tescile tâbi olanların, veraset yoluyla intikaller
hariç ilk iktisabında istisna uygulanan malların istisnadan yararlananlar
dışındakilerce iktisabında, ilk iktisabındaki matrah esas alınarak adına kayıt
ve tescil işlemi yapılandan, kayıt ve tescili tarihinde geçerli olan oran
üzerinden, bu tarihte özel tüketim vergisi alınır. b) (II) sayılı listedeki
mallardan kayıt ve tescile tâbi olanların, beş yıl içinde 87.03 tarife
pozisyonunda yer alan mala dönüştürülmesi halinde daha önce ödenen vergi mahsup
edilmek suretiyle bu malların ilk iktisabındaki matrah esas alınarak değişiklik
uyarınca adına kayıt ve tescil işlemi yapılandan, değişikliğin kayıt ve tescili
tarihinde geçerli olan oran üzerinden, bu tarihte özel tüketim vergisi alınır. 3. Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir. BAŞKAN - 15 inci madde
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın
İsmail Özgün. Sayın Özgün; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 15 inci maddesi üzerinde, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım,
Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının buraya getirilmesinin en önemli
gerekçelerinden birisi, biliyorsunuz, Avrupa Birliğine uyum konusudur. Peki, Avrupa Birliğine
uyum maksadıyla -en önemli argümanı bu olduğuna göre- bu kanun tasarısını
hazırlayanlar, acaba, Avrupa Birliği ülkelerine bir baktılar mı? Avrupa Birliği
ülkelerinde vergi sistemi nedir, nasıldır, nasıl çalışıyor, kimden nasıl vergi
alınıyor; acaba, bunlara bakıldı mı? Yabancı ülkeler ile
ülkemizdeki vergi sistemine bir bakıldığı zaman, iki farklı hususun açıkça
görüldüğü, yapılan incelemelerde, çalışmalarda, kongrelerde ifade ediliyor. En
önemlisi, bir defa, en az geçim indirimi denilen ve insanın insanca
yaşabileceği bir indirim uygulaması, Avrupa Birliği ülkelerinde ve diğer
ülkelerde uygulanmaktadır; ama, ülkemizde böyle bir şeyin olmadığı
görülmektedir. İkinci önemli husus,
diğer ülkelerde vergi oranlarının -özellikle, Gelir Vergisi mükelleflerinde-
düşük bir orandan başlamasının görülmesidir. Bizde ise, çok büyük vergi
oranlarıyla vergi mükellefleri eziliyor. Şimdi, bakın, Almanya'da 5 000 DM'ye
kadar vergi oranı yüzde sıfır; 5 000 DM'den 10 000 DM'ye kadar, bekâr olanlarda
yüzde 6,2, evli olanlarda yine yüzde sıfır. Türkiye'de geçim indirimi nedir
diye, soruyorum Sayın Bakanımıza; geçim indirimi Türkiye'de sıfır, sadece
ücretlerde uygulanan çok kısmî bir geçim indirimi var. Yine, Almanya'da 2001
yılında, Kurumlar Vergisi, Gelir Vergisi, Katma Değer Vergisi, işçi sigortaları
kesenekleri, işveren payı da dahil olmak üzere, yük yüzde 118, Türkiye'de yüzde
179! Bu kadar ağır bir yükün altından bu insanlar nasıl kalkacak! Keza, İngiltere'deki
duruma baktığımız zaman, en az geçim indirimi ortalaması 5 000 sterlin; en alt
gelir diliminin -2 000 sterlinin altında- yüzde 10'luk bir oranla
vergilendirildiği düşünülürse, alt ve orta gelir gruplarının vergi yükünün
hafifletildiği, böylece ödeme gücü ilkesinin kavrandığı ve alt ve orta gelir
vergi mükelleflerinin korunduğu açıkça ortadadır. O zaman, siz, Avrupa
Birliğine uyum sağlayacağız diye bu tasarıyı buraya getirdiğinize göre, bunlara
da bakmış olmanız lazım gelir diye düşünüyorum. Türkiye'nin sıkıntısı zaten
buradadır. Peki, Sayın Bakanım, Avrupa Birliği ülkelerine baktığınızda, Özel
Tüketim Vergisinin de içinde olduğu, tüketim üzerinden alınan vergilerin toplam
vergiler içerisindeki payı nedir? Sayın Bakanım... Sayın Bakanım, bir şey arz
ediyorum zatıâlinize... MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Efendim, dinliyorum sizi... İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
Bu tasarının en önemli gerekçelerinden birisi Avrupa Birliğine uyum olduğuna
göre, acaba Avrupa Birliği ülkelerinde KDV, ATV, ÖTV gibi, yani, tüketim
üzerinden alınan vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı nedir, Türkiye'de
bu pay nedir; buna bir bakıldı mı? OECD raporlarına
baktığımız zaman, OECD ülkelerinde bu oranın yüzde 18,5, Türkiye'de ise yüzde
30 düzeylerinde olduğunu görüyoruz. Bu raporlardan ve Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Örgütünün vergi istatistiklerinden de görüyoruz ki, Türkiye, tüketim
vergisinde OECD ülkeleri arasında şampiyon durumundadır. Bununla ne söylemek
istiyorum; getirdiğiniz bu Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısındaki vergi
oranları yüksektir; yani, Türkiye'de tüketim üzerinden alınan vergi oranları
gerçekten yüksektir. Eğer, biz, Avrupa Birliğine uyum sağlamak niyetindeysek,
vergi oranlarımızı da oraya doğru yaklaştırmak ve o uyumu sağlamak durumundayız.
Bakın, tüketim üzerinden
alınan vergilerin oranı.. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurunuz. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
... ABD'de yüzde 7,6, Avustralya'da yüzde 8, Japonya'da yüzde 9. Eğer, biz,
Avrupa Birliğine uyum sağlayacaksak, bu gerekçeyle buraya geliyorsak, o zaman,
bu vergi oranlarını da oraya uydurmamız lazım; çünkü, insanlarımız, gerçekten,
vergi yükü altında bugün ezilmektedir. Sürekli vergi, vergi, vergi; insanlar
eziliyor ve hakikaten, insanlar üzerinde vergi artık gına getirmiş durumda ve
gerçekten, Türkiye'de, vergi noktasında, kantarın topuzu iyice kaçmış
bulunmaktadır. Bunun mutlaka öncelikle düzeltilmesi lazım; yoksa, ATV'yi
getirip adını ÖTV koymakla, burada, ciddî bir vergi düzenlemesi yapmış
olmuyorsunuz. Vergi yükü bütün ağırlığıyla yine mükelleflerin üzerinde devam
ediyor. Hepinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Özgün. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun. DYP GRUBU ADINA MURAT
AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı
tasarının 15 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
maddede, Özel Tüketim Vergisinin belgeler üzerinde gösterilmesi hüküm altına
alınmaktadır. Mutlaka, satış hâsılatından ayrı olarak, Özel Tüketim Vergisinin
düzenlenen belgede gösterilmesi gerekiyor. Eğer, kanunî nispetten ya da
miktardan fazla alınmışsa, alınan fazla miktarın da vergi idaresine
yatırılması, bilahara belgede gözüken fazlalığın ret ve iadesinin sağlanması
hüküm altına alınmaktadır. Değerli milletvekilleri,
maalesef, Katma Değer Vergisi, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisinde de bu
hükümler düzenlenmiştir; ancak, yanlışlıkla da olsa, kasıtlı da olsa fazla
alınan vergilerden dolayı, bilhassa Katma Değer Vergisi iadelerinde, ihracat
iadelerinde, mükellefler, vergi daireleri kapısında alacakları üç beş kuruş
iadeyi günlerce beklemekte, tabiri caizse bazen de sürünmektedirler. Yani,
yazılı bir metnin burada yer alması o kadar önemli değil. Önemli; ama, bunun
fiilî tatbiki neticesinin mutlaka sağlanması gerekir. Eğer, biz, Katma Değer
Vergisi iadelerinde, Özel Tüketim Vergisi iadelerinde koymuş olduğumuz hükümler
çerçevesinde, fazla ödenen vergileri ya da ihracat nedeniyle ret ve iadesi
sağlanması gereken vergileri, mükellefin müracaatı durumunda iade etmiyorsak ya
da mükellefleri zora koşuyorsak, bu vergi kanunundan beklenen tahsilatın da
sağlanması mümkün değildir. Değerli milletvekilleri,
Türkiye vergi kanunlarında devamlı değişiklik yaparken, Avrupa, para
birliğinden sonra vergi kanunlarında da dev adımlar atarak, Avrupa Birliği
üyesi ülkelerin vergi politikalarında da tam uyumu sağlamak amacıyla, tek bir
vergi idaresi kurma yolundadır. Vergiyle ilgili uzlaşmazlıklar, hakem
heyetlerince çözülecek, vergide kaçak ve kayıplara karşı ortak mücadele
edilecek; daha da önemlisi, bu konuda eksikleri bulunan ülkeler sakıncalı
ülkeler ilan edilecek. Bakın, biz, Avrupa Birliğiyle entegre olmak istiyoruz;
onların geldikleri nokta neresi; bizim ise... Allah vere de mükellefin vergi
dairesinde, hatta, Emniyette bir işi olmasın; millette, bu şekilde bir intiba
bırakılmış. Gaziantep'te çok meşhur bir söz var; arkadaşlarımızdan belki
duyanlar vardır: "Emniyet ile Maliyede şapkanı unutursan, istemeye
gitmeyeceksin. Mutlaka, senin yarım bir işin vardır; seni konuştururlar, suçlu
sayarlar... Gidip şapkanın yenisini alacaksın" derler. Ben de vergi dairesinde
çalıştım. O arada, Sayın Bakanımız yine Bakanımızdı. Şimdi o şekli kalmadı;
ama, bundan yirmibeş otuz sene önce bu intiba verilmiş; Emniyette de bu intiba
verilmiş. Şimdi, bu vergi iadeleri için gelindiğinde, ufak bir zorlamaya
gidildiğinde, mükelleflerin yine hatırına gelecek; üç beş kuruş alacağız diye
olmayan bir şeyi noksan gösterilerek, tekrar vergi salınır mı diye, ceza
kesilir mi diye, bizim insanlarımız ürkeklik içindedir. Sayın Bakanımız,
inşallah, bu ret ve iadelerdeki sıkıntıları takip ediyordur; ama, bizim
kulağımıza, ihracatçının üç beş kuruş alacağını alamadığı ve naylon fatura
düşüncesiyle, mütalaasıyla uzun uzun incelemelere tabi tutulduğu, aldığı
paranın da zamanında alınmadığından hiçbir şeye yaramadığı duyumları
gelmektedir. İnşallah böyle değildir. Sayın Bakanımız, denetim elemanlığından,
müfettişlikten geldi; o hususlara çok hassas bir şekilde bakıyordur. Sayın Bakanımızdan
istirhamım -Başbakan Yardımcılarımız da var- pancar müstahsillerinin çapa avanslarının
ödenmesidir. Ben, hafta sonu ilimde dolaştım. Bakın, güzel güzel vergi
kanunları çıkarıyoruz; ama, esnafımızın, çiftçimizin de bizden bekledikleri
var. Pancarın çapa zamanı geçiyor... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın
Akın. MURAT AKIN (Devamla) -
Pancar avanslarının ödenmesi lazım. Eğer, ödenmezse çiftçi isyan noktasına
gelmiştir. Çiftçimize, esnafımıza hükümet biraz kulak versin. Bu insanlar bize
yine lazım olacak; biz, bu insanların hükümetiyiz; biz, bu insanların
temsilcisiyiz; bu insanlarımız feryat ediyorsa, mutlaka bir sıkıntıdadırlar
diyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Akın. Şapkayı unutmayalım
efendim. Saadet Partisi Grubu
adına, Sayın Veysel Candan; buyurun. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA VEYSEL
CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Yasası Tasarısının 15 inci maddesi
üzerinde söz aldım; muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 15 inci madde, verginin
belgelerde gösterilmesi, matrahta, vergide mükellefiyetle ilgili değişiklikleri
öngörmektedir. Şimdi, öncelikle bazı
tespitler yapmak istiyorum. Bu konuşmalar esnasında, yasa tasarısını değerlendirirken
söylediğimiz bazı ifadelere Sayın Bakan cevap verdiler ve buyurdular ki:
"İlk dört aya göre değerlendirmeyin, ekonomi iyi gidiyor." Aynen
cümle kendilerine ait. "Faizdışı bütçe fazlamız var. Sağlam kamu
maliyesine gidiyoruz." Üç cümle ifade buyurdular. Şimdi, öncelikle şunu
söyleyelim: Saadet Partisi olarak, hükümetin ekonomik programına katılmıyoruz.
Bu vergi yasa tasarısına da katılmadığımızı ifade ediyoruz ve hükümetle vergi
konusunda aynı düşünmediğimizi ifade etmek istiyorum. Bir kere, Türkiye'de
bütçeler hazırlanırken, faiz ödemelerine göre hazırlanıyor; yani, ne kadar faiz
ödemesi var; o kadar vergi, o kadar zam. Bakın, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde, bu hükümet bir ilke daha imza attı. Dün, tüpgaza ve
otogaza zam yaptı, bugün tekrar bir daha zam yaptı; yani, milletle alay eder
gibi vergi ve zamlar arka arkaya sağanak gibi geliyor. Kamu maliyesi sağlam
gitmiyor bize göre, Sayın Bakanla aynı düşünmüyoruz; neden olduğunu ifade
edeceğim şimdi. 2002'nin ilk dört ayında giderler toplamı 35,4 katrilyon, gelir
toplamı 20,2 katrilyon; açık 15,2 katrilyon. Peki, sizin, buraya getirdiğiniz
bütçede öngördüğünüz, yani, 2002 bütçesinde öngördüğünüz açık toplamı ne
kadardı; 26,9 katrilyon. Şimdi, bu rakama bağladığımız zaman, siz, dört ayda
yüzde 60 açık vermişsiniz. Yani, bundan sonraki sekiz ayda ancak yüzde 40 açık
verilmesi gerekir ki, bu, ihtimal dahilinde değildir. Değerli arkadaşlar, bir
de, hükümetin, bu, aldığı vergilerdeki, 2002'nin ilk dört ayının değerlerine
bakalım. Harcanan her 100 Türk Lirasının 56 lirası faize, 20 lirası personele,
10 lirası SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığına, 12 lirası KİT'lere, tarıma, vergi
iadesine ve carî giderlere gidiyor. İlk dört ayda, bu hükümetçe, dakikada
-altını çiziyorum- 113 milyar faize -dakikada diyorum; yani, biz, buraya
çıktık, 5 dakika konuşacağız, 565 milyar ödüyor- 40 milyar personele, 21 milyar
SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığına, 4 milyar yatırıma ayrılıyor; toplam, devletin
dakikada ödemesi 178 milyar. Bunun karşılığında, dakikada devletin topladığı para
89 milyar. Neresi iyiye gidiyor?! Sizin, dakikada topladığınız vergi 89 milyar,
dakikada harcadığınız 178 milyar; daha kötüye gidiyorsunuz. Bunu kim söylüyor;
Maliye Bakanlığının açıkladığı rakamları okuyorum burada. O açıdan, kamu
maliyesini iyiye götürüyoruz demek mümkün değil. Bakın, daha önce, bu
hükümetin ilgilileri, burada, çıktılar "çıpanın sabiti iyidir, doların
sabiti iyidir, doların sabiti faziletlidir, ülke ekonomisi için iyidir, kamu
maliyesi için çok iyidir" dediler. Arkasından, bir ay sonra, geldiniz,
krizden sonra "sabit hiç iyi değildir, sabit dolar olmaz, bu çok
yanlıştır" dediniz; iki tane, ardında çelişki. Biraz önce, Sayın Bakanın
ifade ettiği "kamu maliyesi iyiye gidiyor" sözüne karşılık, bir hafta
sonra, burada "bizim tahminlerimiz, bizim öngörülerimiz yanlış çıktı"
denildiği zaman, her iş altüst olmuş olur. Onun için, hükümetin gittiği bu yol,
yol değil; bunu, mutlaka düzeltmek mecburiyetindeyiz. Şimdi, bizim bu
iddialarımız, bu ifadelerimiz, başka bir ifadeyle, bir konuyu daha teyit
ediyor. 2002 yılında, sosyal güvenliğe 7,9 katrilyon harcama öngörülüyor; ama,
2002 yılının ilk 4 ayında 3,7 katrilyon harcanmış; eğer, böyle giderse, yıl
sonunda 11,1 katrilyon olacak -öngörülen 7,9 katrilyon- yani, hükümetin sadece
sosyal güvenlikte öngördüğü rakamları 3 katrilyon aşacağız... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN - Buyurun efendim. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Peki, şimdi, bütün bu rakamlar karşısında, hâlâ, Sayın Bakanın "ilk dört
ayın neticelerine bakmayın, onlar yazılmış; ama, biz, bunları, 5 inci, 6 ncı, 7
nci, 8 inci aylarda, hele hele yıl sonuna doğru düzelterek gideceğiz"
demesi yanlıştır. Bakın, tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum; böyle bir
cevap verirlerse, bir gün, yıl sonuna doğru bir konuşmada, o tutanakları da
getirir önünüze koyarız; çünkü, bu tür açıklamalar artık bitmiştir. Bakın, çözümü tekrar
söylüyorum; 115 milyar dolarla aldığınız borcumuzun toplamı, şu anda, 230
milyar dolardır. Siz, bu 230 milyar doları masaya yatırmadan, bunu bir çözüme
bağlamadan, kısa ve uzun vadede, 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl içinde bir çözüm
bulmadan hiçbir şey yapamazsınız, hiçbir şeyde başarılı olamazsınız. Dakikada
178 milyar dağıtılıp, 89 milyar toplandığı zaman, yüzde 100 açıkla karşı
karşıyayız; yani, ekimde, kasımda, bu ülkeyi daha başka krizler beklemektedir. Muhterem Heyetinize
saygılar sunuyorum. (SP, DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Candan. Madde üzerinde 4 adet
önerge vardır; bunlardan 3 tanesini geliş sırasına göre okutup, aykırılık
derecesine göre işleme alacağım. Birinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "işlemden vazgeçilmesi" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin ikinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan "kayıt ve tescil tarihinde"
ibaresinin "ilk iktisap edildiği tarihte" olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - Üçüncü önerge,
aynı zamanda en aykırı önergedir, okuttuktan sonra işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin ikinci
fıkrasının (b) bendinde yer alan "beş yıl" ibaresinin "on
yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - Sayın
Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan. ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) -
Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum. BAŞKAN - Geri
çekiyorsunuz, evet. III. - Y O K L A M A (SP, AK Parti ve DYP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, yoklama talebimiz var. BAŞKAN - Nerede
efendim?.. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Yoklama talebimiz var. BAŞKAN - Yok efendim,
ayağa kalkan yok. Efendim, sayınız yeterli değil. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Hayır efendim, yetip yetmediğine siz mi karar vereceksiniz? Sayın... BAŞKAN - Yok efendim,
gelmedi buraya. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın, sayın, canım. BAŞKAN - Kalksınlar önce,
bir 20 kişi olsun da sayalım. VEYSEL CANDAN (Konya) -
20 kişi ayaktayız; sayın. BAŞKAN - Değil efendim,
ben saydım 16 kişi var; sayın. VEYSEL CANDAN (Konya) -
DYP'den de var efendim. BAŞKAN - Saydım efendim,
16 kişi var; kalkmıyorlar. Zorla mı kaldıracağım yani Sayın Candan?.. VEYSEL CANDAN (Konya) -
20 kişi var burada. BAŞKAN - Efendim,
sayıyorum, yok; 16 kişi var. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Var efendim, sayın tekrar. Niye ısrar ediyorsunuz yani? ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) -
Ali Bey, yeniden sayın. BAŞKAN - Dışarıdakiler
gelsin, sayalım efendim, sayalım. HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı)
- Öbür taraftan geleni saymıyor musunuz?! ALİ GEBEŞ (Konya) - Sayın
Başkan, geçti, devam edin. BAŞKAN - Şimdi oldu. Tabiî gelirlerse
dışarıdakiler... Sayın Candan, bakın, siz
Grup Başkanvekilisiniz... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Evet. BAŞKAN - Önce arkanıza
bakarsınız ve eğer diğer gruplarla birlikte hareket ediyorsanız, bakacaksınız;
ben saydım 16 kişi vardı. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Ben de saydım 20 kişi vardı. Yanlış saydınız, eksik saydınız, sayın tekrar.
Oylamaya geçmediniz daha. BAŞKAN - Bu size
yakışmıyor, siz Grup Başkanvekilisiniz, o tavırlar size yakışmıyor, arkanızdaki
sayıyı ben biliyorum, arkadaşlarım da biliyor. HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı)
- Bir Başkana yakışıyor mu? VEYSEL CANDAN (Konya) -
20'yi, 16 saymak size yakışıyor mu?!
Ben 20 saydım diyorum, ona göre ayağa kalktık diyorum... BAŞKAN - Sana yakışıyor;
ama, bana yakışmıyor. Ben, doğru saydım. Buna rağmen, yoklama isteğinizi yerine
getireceğim; ama, bir daha, yazılı olarak başvurursanız daha iyi olur. Talepte bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Şahin, Sayın Erbaş, Sayın
Candan, Sayın Karagöz, Sayın Yumakoğulları, Sayın Geçer, Sayın Ulucak, Sayın
Öksüz, Sayın Ergezen, Sayın Aslan, Sayın Arvas, Sayın İzol, Sayın Özyol, Sayın
Aksu, Sayın Açba, Sayın Sanay, Sayın Günbey, Sayın Sever Aydın, Sayın Özalp,
Sayın Tunç, Sayın Esengün, Sayın Demirci. Evet, bu 22 arkadaşımız
yoklamaya girmesinler. Yoklama pusulası verecek
arkadaşlarımızın Genel Kurul Salonundan ayrılmamalarını özellikle rica
ediyorum; çünkü, isimlerini okuyup, burada bulunup bulunmadıklarını arayacağım. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklamaya başlanıldı) ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Sayın Başkan, 3 dakika daha verseydiniz, lojmandan gelecek arkadaşlar da
yetişirdi! BAŞKAN - Efendim,
yoklamaya geçerken arkadaşımız bir yanlışlık yaptı, fazla bastı; ben onun
gereğini yapacağım. Zaten, yoklama talebi sırasında da içeride yeterli sayı
yoktu, sonradan intikal etti; onu da görün. Yani, iktidar çok devamlı da(!)
muhalefet de öyle ahım şahım devamlı değil; onu da bilelim. Yok birbirinizden
farkınız, ikiniz de Osmanlı Bankasısınız!.. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın
Başkan, 3 Başbakan Yardımcısı burada olduğu halde hükümet çoğunluğu
sağlayamıyor; bizim başkanlar burada olsa biz full oluruz. (Elektronik cihazla
yoklayama devam edildi) BAŞKAN - Toplantı
yetersayısı vardır. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 6. - Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı: 870) (Devam) BAŞKAN - 15 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 15 inci madde kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum: BEŞİNCİ BÖLÜM Gümrük İdarelerince
Alınan Özel Tüketim Vergisine İlişkin Hükümler Gümrük idarelerince
alınan özel tüketim vergisine ilişkin hükümler MADDE 16. - 1. İthalde
alınan özel tüketim vergisi gümrük makbuzunda ayrıca gösterilir. İthalat
vergilerinin maktu veya sabit oranlı alındığı hallerde tarife, malın ithalinde
alınacak özel tüketim vergisi de dahil edilmek suretiyle tespit olunur. 2. 4458 sayılı Gümrük
Kanunu ile diğer kanunlar gereğince ithalat vergileri teminata bağlanarak işlem
gören mallara ait özel tüketim vergisi de aynı usule tâbi tutulur. 3. Bu Kanuna göre
gümrükte vergisi ödenmeden veya eksik ödenerek ithal edilen malların hiç
alınmamış veya eksik alınmış özel tüketim vergisi ile vergiden müstesna olduğu
halde, yanlışlıkla alınan veya fazla alındığı anlaşılan özel tüketim vergisi
hakkında 4458 sayılı Gümrük Kanunundaki esaslara göre işlem yapılır. İthal
edilecek mala ilişkin beyan üzerinden hesaplanan vergiler ile muayene ve
denetleme sonucu hesaplanan vergiler arasındaki farklarda, 4458 sayılı Gümrük
Kanunu uyarınca ithalat vergileri noksanlıklarında uygulanacak esaslara göre
para cezası kesilir. 4. (I) sayılı listedeki
malların ithalinde, ödenecek özel
tüketim vergisine karşılık olmak üzere türü, tutarı ve çözümüne ilişkin usul ve
esasları Maliye Bakanlığınca belirlenmek suretiyle teminat alınır. BAŞKAN - 16 ncı madde
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın
Özkan Öksüz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı
Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım; hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım. Tasarının 16 ncı
maddesinde, ithal edilen mallardan alınacak özel tüketim vergisi için, 4458
sayılı Gümrük Kanunuyla ilgili hükümlerin uygulanacağı öngörülmüş ve 4458
sayılı Gümrük Kanununun ilgili hükümleriyle uyum sağlanmaya çalışılmıştır.
Böylece, 4458 sayılı Gümrük Kanunuyla ilgili hükümler, ÖTV kapsamına
alınmıştır. Ayrıca, ekli (I) sayılı
cetveldeki petrol ürünleri ve bazı kimyasal maddelerden alınan vergiler aynen
korunarak ÖTV kapsamına alınmıştır. Bu cetvelde yer alan benzin türevlerinden
litre başına ortalama 767 100 lira, motorinin litresinden ise 516 378 lira
vergi alınmaktadır. Hükümet, toplayamadığı vergiler nedeniyle oluşacak bütçe
açıklarını kapatmak için hem vergileri hem de akaryakıt gibi ürünlerden aldığı
dolaylı vergileri artırmaktadır. Vergilerin artırılması, mal ve hizmetlere
yapılan zamlar nedeniyle piyasadaki her kalem malın bedeli hızla artarken,
vatandaşın gelir düzeyi yeteri kadar artmadığı için, alım gücü hızla
azalmaktadır. Mayıs ayı içerisinde benzin fiyatlarına 3 kez zam yapılmış
bulunmaktadır. Son yapılan zamlarla birlikte, Ankara'da kurşunsuz benzinin
fiyatı 1 417 000 liradan 1 435 000 liraya yükseltilmiş bulunmaktadır. Âdeta, bu
hükümet, otomobili olan vatandaşlarımızı cezalandırmaktadır. Artan vergiler
nedeniyle, her geçen gün, verginin mal bedeli üzerindeki oranı da hızla
artmaktadır. Örneğin, petrol ürünlerindeki verginin mal bedeline olan oranı
yüzde 462'ye ulaşmıştır. Üyesi olmak için gayret gösterdiğimiz Avrupa Birliği
ülkelerinin hiçbirinde vergi oranları bizimki kadar yüksek değildir. Avrupa Birliğine
uyum için çıkardığımız ÖTV'nin yanında, vergi oranlarını da azaltmak
zorundayız. Bunu yapmadığımız takdirde, kayıtdışı ekonomi hızla
genişleyecektir. Vergi oranlarının yüksek
olması girdi maliyetlerini artırdığından, yerli sermayemiz hızla yurt dışına
kaçmaktadır. Hükümet tarafından sık sık yapılan zamlar halkı bunaltmış ve
canından bezdirmiştir. İş bulamayan, evine ekmek götüremeyen, çalışsa dahi
asgarî geçim ücretine razı olmak zorunda kalan binlerce insanımız açlık
sınırının altında yaşamaya çalışmaktadır. Gerçekten, vatandaşlarımızın hali
perişandır. İslam inancı, insanlarımızın isyan etmesine engel teşkil
etmektedir. Eğer, yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin onda 1'i
başka bir ülkede olmuş olsaydı, Arjantin olmak işten bile değildi. Hükümet, medya patronları
için kanun çıkarmaktan, vatandaşlarını düşünemez hale gelmiştir. Vatandaşın
dertlerine çare olmamaktadır. Gelir adaletsizliği en tehlikeli boyutlara
ulaşmıştır. İnsanlarımız, geleceğinden umutsuz olup, çalışacak iş bulamamaktadır.
Bu nedenle, işsizlik oranı her geçen gün hızla artmaktadır. 2002 yılının ocak,
şubat ve mart aylarını kapsayan birinci üç aylık dönemde Türkiye'deki işsiz
sayısı 2 462 000'e ulaşmış bulunmaktadır. Her ne kadar, hükümet ortakları
piyasalara doping yüklemeye çalışsalar da ekonomide yeterli bir canlanma
görülmemektedir. Üretimin olmadığı, IMF'den gelen borçlarla ayakta durmaya
çalışan ülkemizde gayri safî yurtiçi hâsıla her geçen gün azalmaktadır. 2000 yılında, 30 ülke
içinde 199,9 milyar dolarlık gayri safî yurtiçi hâsılayla 16 ncı sırada yer
alan Türkiye, 2001 yılında 144,4 milyar dolarlık gayri safî yurtiçi hâsılayla
20 nci sıraya gerilemiştir. 2000 yılında Türkiye'nin ardından sıralanan
Avusturya, Polonya, Norveç, Danimarka, 2001 yılı sıralamasında Türkiye'nin
önüne geçmiş bulunmaktadır. Değerli milletvekilleri,
petrol ürünlerinden alınan vergilerin yüksek olması, tarımsal girdilerin
fiyatlarını artırmaktadır. Düşük tutulan tabanfiyatlar nedeniyle almış
oldukları kredileri ödeyemeyen ve bu nedenle cezaevlerine giren çiftçilerimiz,
artan motorin, gübre ve tarımsal ilaç fiyatlarıyla daha da zor durumda
kalmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN - Buyurun efendim. ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) -
Bu nedenle, çiftçilerimizin çoğu tarla ve bahçelerini ekememiştir; ekim
alanları da her geçen gün azalmaktadır. Tarımsal ürünlerden desteği kaldıran
hükümetten çiftçilerimizin en büyük talebi, ucuz motorin sağlanmasıdır. Bunu
sağlamanın yolu da, motorinden alınan vergilerin azaltılmasıdır. Artan
maliyetler karşısında çiftçilerin üretim koşulları her geçen gün daha da
zorlaşmaktadır. Bu nedenle, ülkemizde kaçan sermaye ve yatırımlara şimdi bir de
çiftçilerimiz eklenmiştir. Orta ve büyük arazi işletme ve sahipleri,
Türkiye'den, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelere kaçmaktadır; çünkü, her iki
ülkede de motorin fiyatları, Türkiye'ye göre dörtte 1, gübre fiyatları da
yaklaşık altıda 1 oranında ucuzdur. Romanya'da, özellikle hububat tarımı yapılacak
arazinin dönümü 50-60 dolar düzeyinde. İki ülkede arazi almak veya kiralamak
isteyen üreticilerin şirket kurması gerekiyor. Bizde bu usandıran bürokratik
engeller bulunmaktadır. Bu engellerin bir an önce
kaldırılmasını ve cazip hale getirilmesini diler, hepinize saygılar sunarım.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Öksüz. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MURAT
AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı
tasarının 16 ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. 16 ncı madde, gümrük
idarelerince alınan özel tüketim vergisine ilişkin hükümleri düzenlemektedir. Değerli milletvekilleri,
bu tasarıyla, aşağı yukarı 50 katrilyon lira düzeyinde olması gereken vergi
gelirleri tahsilatının yüzde 22'lik bölümü düzenleniyor; yani, 16 adet vergi
tek vergiye dönüştürülüyor, basitleştiriliyor. Bu, bir çağdaş yaklaşım ve
Avrupa Birliği müktesebatına da uyumu ifade eden bir yaklaşımdır. Biz, bu
yaklaşımı destekliyoruz. Aşağı yukarı 50 katrilyon düzeyinde beklenen vergi
gelirleri tahsilatından 10-12 katrilyonluk kısmının, bu özel tüketim
vergisiyle, bu kalkan 16 adet vergi yerine tahsil edilmesi, hem idarenin hem
maliyenin yükünü hafifletiyor hem de vergi toplamada oluşan verginin maliyetini
aşağılara çekiyor. Değerli milletvekilleri,
Avrupa Birliği, vergide tam uyum konusunu, geçtiğimiz günlerde Paris'te
gerçekleştirilen bir toplantıda, hepinizce malum olduğu gibi, masaya yatırdı.
OECD, Uluslararası Ticaret Örgütü ve AB üyesi ülkelerden 42 temsilcinin
katıldığı toplantıda, vergi konusunu görüşmek üzere kurulan komisyonların yılda
iki kez toplanması ve toplantıların sonuçlarının, tüm ülkelerde gerekli
mercilere rapor olarak sunulması kararlaştırılmıştır. Konuyla ilgili rapor,
herhalde, Türkiye'nin önüne de getirilecektir. Değerli milletvekilleri,
fiyatlandırma yoluyla vergi kaçakçılığı ve AB'nin tek vergi idaresi çalışmaları
ile Katma Değer Vergisinde uyum çalışmalarının ele alındığı bu toplantıda,
Avrupa Birliğinin yakın gelecekteki vergi politikasının da sınırları çizildi.
Avrupa Birliği, vergide devrim niteliğindeki çalışmalarından tek vergi
idaresinin, en geç iki yıl içerisinde hayata geçirilmesini istiyor. Değerli milletvekilleri,
uluslararası vergi anlaşmazlıklarının ulusal mahkemeler tarafından değil,
uluslararası hakem tarafından, uluslararası hakem heyetleri eliyle çözülmesi
de, bu toplantıda plana bağlanmış durumdadır. Ayrıca, ortak para birimi
kullanılması nedeniyle, verginin bir rekabet avantajı olmasını önlemek için,
vergi oranlarında eşitlemeye gidilecek, vergi kaçak ve kaybını önlemek için,
Avrupa Birliği ve ABD işbirliği yaparak, üçüncü ülkelerin bu konudaki
uygulamalarına bakılarak, bazı ülkeler, biraz önceki konuşmamda da ifade
ettiğim gibi, sakıncalı ülke olarak ilan edilebilecektir. Avrupa Birliğinin, Birlik
üyesi ülkelerle ticarî ilişkileri bulunanların, üye ülkeleri vergi
kaçakçılığında üs olarak kullanmasını önlemek noktasından hareket ettiği, bu
konuda, OECD ve Avrupa Birliğinin birlikte tavır belirlediği, Katma Değer
Vergisi uygulamalarında uyumu öngördüğü ve Türkiye açısından da bu konunun çok
önemli olduğu ifade edilmiştir. Değerli milletvekilleri,
Avrupa Birliği, vergi politikasında, gelir ve kazançlar üzerinden alınan
verginin ağırlıkta olmasını savunuyor. Hizmetler ve mal ticareti üzerinden
alınan vergide ise belli bir uyumun sağlanması ve fiyatlandırma yoluyla -çok
önemli- vergi kaçakçılığının önlenmesi üzerinde hassasiyetle duruluyor. Şimdi, Avrupa Birliği
konusunda çalışma yapan Sayın Başbakan Yardımcımız burada. Mutlaka, bu konu
-Maliye Bakanımız da aynı partiye mensup olduğuna göre- bu ifade ettiğim
çalışmalar kendi arşivlerinde mevcuttur. Değerli milletvekilleri,
bilhassa talep yetersizliğinden dolayı, üretim, durma noktasına gelmiştir.
Açıklanan mayıs ayı enflasyon oranları, fiyat artışı oranları binde olarak
ifade edilmektedir. Bunun, hiçbir zaman gerçek bir enflasyon olduğunun, gerçek
bir fiyatlandırma olduğunun kabullenilmemesi lazım. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MURAT AKIN (Devamla) -
Milletin alım gücünün olmayışı nedeniyle, tüketicilerin satın alma gücü arzudan
ileri gitmediği için... Bilindiği üzere, iktisatta bir tabir vardır; talep,
arzu ile satın alma gücü birleştiği takdirde taleptir; yoksa, satın alma,
arzuda, istekte kaldığı zaman bu talep değildir. Millet, halk, vatandaş, Sayın
Başbakanımızın ifadesiyle "yurttaşlarımız" çok şey almak istiyor;
ama, alım güçleri olmadığı için hiçbir şey alamıyor. Enflasyonun düşüş sebebi
de veya düşük tespit edilmesi nedeni de budur. Millet çok sıkıntıda;
hakikaten, açlıktan isyan etme noktasındadır. Hükümetin, milletin bilhassa
geçim standartlarını yükseltici tedbirler alması, bu vergi kanunlarından daha
önemli diyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Akın. Saadet Partisi Grubu
adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Sacit Günbey; buyurun efendim. (SP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. SP GRUBU ADINA SACİT
GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; çok şükür,
ülkemizde demokrasi tıkır tıkır işliyor! Başbakan Yardımcılarımız da, sağ
olsunlar, Parlamentoyu teşrif etmişler; Parlamentomuz açık! Gerçi, halkın istek
ve talepleri burada değerlendirilmese bile, IMF memuru her ay geliyor
Türkiye'ye, Sayın Derviş'e birtakım kanunlar dikte ettiriyor ve çıkacağı
tarihleri de söylüyor; sayın bakanlarımız da, sağ olsunlar, bunları okumadan
imzalıyorlar, Parlamentoya geliyor, muhalefet milletvekillerimiz kalkıp
saatlerce konuşuyorlar; fakat, iktidar milletvekillerimize seslerini
duyuramıyorlar. Bundan güzel demokrasi olur mu?! Şimdi, IMF'ye bu milleti
razı ettiler; yetmiyor, bir de bu çıkarılan kanuna "Avrupa Birliği
direktifi doğrultusunda çıkarılacaktır" diye bir madde ilave edilmiş.
Vatanseverlik tartışması, yarışması yapacağınıza... Bu nasıl solculuktur, bu
nasıl milliyetçiliktir?! Sayın Başbakanın deyimiyle, nasıl içinize
sindiriyorsunuz bu terimi; "Avrupa Birliğinin direktifiyle bu kanun
çıkarılmıştır." Böyle hükümet olmaz, böyle Parlamento olmaz sayın
milletvekilleri. Şimdi, bu hükümet,
maalesef, Parlamentodan 8 tane vergi kanunu çıkarmıştır ve zannediyorum, bu
kanundan sonra 2 tane daha vergi kanunu çıkaracak. Bu hükümetin anılacağı veya
takdim edileceği en önemli özelliği vergici bir hükümet olduğudur; sıkışınca,
faizleri karşılayamayacak duruma gelince, faiz borcu kadar getirip vergi
koymaktadır. Ülkenin insanlarının bu vergileri ödemeye gücü ve takatı
kalmamıştır. Bakın, bazı vergi
oranları yüzde 70'lere, yüzde 80'lere kadar gelmiş ulaşmıştır. Millet vergisini
ödeyemiyor. Bu alınan vergiler hizmete dönüşüyor mu; hayır, hizmete dönüşmüyor,
okul yapılmıyor. Sekiz yıllık eğitim dediler, Diyarbakır'da, Diyarbakır'ın
köylerinde halen daha bir dersliğin içerisinde sekiz yıllık eğitim yapılıyor.
Halen daha köprü olmadığı için, derelerin üzerinden, çayların üzerinden
sandallarla veya iplerle karşı tarafa geçiliyor. Hizmet yok. Alınan vergiler
nereye gidiyor; rantiyeye gidiyor. Türkiye'de toplanan vergilerin tamamı
faizlere gidiyor, kâfi gelmiyor, biraz daha üzerine koyuluyor. Muhterem arkadaşlar, bu
işler böyle gitmez. Maalesef, bu hükümetin hiçbir vizyonu yoktur, hiçbir
projesi yoktur, IMF ne derse onu yapmaya kendisini amade kabul ediyor. Bu
hükümetin bir an önce istifa etmesi gerekir; bu millete çektirdiği çile yeter
arkadaşlar. Bu kadar çile yeter! Toplanan vergiler rantiyeye gidiyor. Peki,
rantiyeciden vergi alınıyor mu; rantiyeciden 5 kuruş vergi alınmıyor. Muhterem arkadaşlar, bu
hükümet, halkın yanında değil. Bakın, halk, inim inim inliyor. Türkiye'nin fert
başına düşen millî gelirini 3 200 dolardan 2 000 dolara düşürdünüz. Yıllık
büyüme hızını yüzde 9'lardan, eksi 9'lara düşürdünüz. Gayri safî millî hâsılayı
200 milyar dolardan, 140 milyar dolara düşürdünüz. İthalat fazla, ihracat
olmuyor, üretim olmuyor, üretim olmadan büyüme olmuyor, her gün işsizlik
artıyor. Bu hükümetin, bir an önce istifa etmesi, bu halka bir iyilik yapması
gerekiyor. Bu vergi kanunlarıyla, bu kafayla, bu anlayışla ülkenin kalkınması
da büyümesi de gelişmesi de, maalesef, mümkün değildir. Bu kafaların, bu
anlayışların değiştirilmesi gerekiyor. Sayın Başbakan
Yardımcılarımız buraya, keşke, vergi kanunu çıkarmak için değil de, halkın
refahını, huzurunu, saadetini artıracak birtakım kanunları çıkarmak için gelip,
ısrarlı olsalardı. Hepinize saygılar
sunuyorum. Bu kanunun hayırlı olmayacağını bildiğim için, hayırlı olsun
diyemiyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Madde üzerinde 4 adet
önerge vardır. Önergelerden 3'ünü geliş sırasını göre okutacağım, aykırılık
derecesine göre işleme alacağım. ASLAN POLAT (Erzurum) -
İşleme alamayacaksınız; çünkü, geri çekecekler. BAŞKAN - İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesinin ikinci
fıkrasındaki "ithalat vergileri" ibaresinin "Katma Değer
Vergisi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesinin dördüncü
fıkrasındaki "Maliye Bakanlığınca" ibaresinin "Bakanlar
Kurulunca" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - Okutacağımız
üçüncü önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme
alacağız. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesine beşinci
fıkra olarak aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz. "5. İthalde
alınmayan özel tüketim vergisi için zamanaşımı süresi on yıldır." Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - Sayın
Komisyon?.. ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) -
Önergeleri geri çekiyorum. BAŞKAN - Geri
çekiyorsunuz... Anlaşılan, siz, bugün
Aslan Polat'ı konuşturmayacaksınız... FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Tabiî, hay
hay... 16 ncı maddeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Elektronik oylama
cihazıyla oylamayı yapacağım. Oylama için 5 dakikalık
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik
personelden yardım istemelerini; buna rağmen de sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın, belirlenen süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza
ulaştırmalarını; bu arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendi ad ve soyadı
ile imzasını taşıyan oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica
ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde kabul edilmiştir; toplantı yetersayısı da vardır, karar
yetersayısı da vardır. 17 nci maddeyi
okutuyorum: ALTINCI BÖLÜM Diğer Hükümler Özel tüketim vergisi
hâsılatının paylaşımı MADDE 17. - 1. Bu Kanuna
ekli (I) sayılı listede yer alan mallardan tahsil edilen özel tüketim vergisi
hâsılatının tamamından, (II) sayılı listede yer alan mallardan tahsil edilen
özel tüketim vergisi hâsılatının % 28'inden ve (III) sayılı listede yer alan
mallardan tahsil edilen özel tüketim vergisi hâsılatının % 60'ından, 2380
sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay
Verilmesi Hakkında Kanun ile 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre mahallî idarelere pay verilmez. 2. Bu Kanuna ekli (III)
sayılı listede yer alan mallar üzerinden tahsil edilen özel tüketim vergisi hâsılatından; a) 3238 sayılı Kanunla
kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonuna % 7,9 oranında pay verilir. b) % 18 oranında
hesaplanarak Maliye Bakanlığı merkez saymanlığına yatırılan paylar 15 gün
içinde, Maliye Bakanlığınca bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan % 16'sı
dağılımı Başbakan onayı ile belirlenmek suretiyle Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü
bütçelerinde, % 52'si Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinde, % 32'si ise Sağlık
Bakanlığı bütçesinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydedilir ve parası
merkez saymanlığınca aynı süre içinde bir kamu bankasında anılan kurumlar adına
açılacak özel hesaplara yatırılır. Bu kaynaktan Millî Eğitim Bakanlığınca
yapılacak harcamalar 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesindeki hükümlere
tâbidir. Diğer kurumlarca yapılacak harcamalar 1050 sayılı Muhasebei Umumiye
Kanunu ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa ve 832 sayılı Sayıştay Kanununun
30 ila 37 nci maddelerinde yer alan vize ve tescil hükümlerine tâbi değildir.
Bu ödeneklerden yılı içerisinde harcanmayan miktarlar ertesi yıl bütçelerine
devren gelir ve ödenek kaydolunur. Bu hükümlere göre yapılacak harcamalardan
yatırım niteliğinde olanlar yıllık programla ilişkisi kurulmak üzere yılı
içerisinde Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığına bildirilir. c) 4342 sayılı Mera
Kanununun 30 uncu maddesinde belirtilen harcamalarda kullanılmak üzere % 1
oranında pay ayrılır. Bu pay hakkında da anılan madde hükümleri uygulanır. d) 13.10.1988 tarihli ve
3480 sayılı Kanun hükümlerine göre hak sahiplerine ödenmek üzere % 3,4 oranında
pay ayrılır. Bu hükme göre ayrılacak pay, Maliye Bakanlığınca bir kamu bankası
nezdinde "Malûller, Şehit Dul ve Yetimleri Hesabı" adıyla Maliye
Bakanlığı adına açılacak hesaba, verginin tahsil edildiği ayı izleyen ay içinde
merkezden aktarılır. Bu paralar, Maliye Bakanlığınca vadeli, vadesiz bir veya
birden fazla hesapta bulundurulabilir ve cari faiz oranından az olmamak üzere
yatırıldığı günden itibaren faize tâbi tutulur. Bankalara, bu hesapla ilgili
hizmetler için masraf veya komisyon adı altında herhangi bir ödeme yapılmaz.
Diğer kanunlarda, 13.10.1988 tarihli ve 3480 sayılı Kanunun 1 ve 2 nci
maddelerine yapılan atıflar bu bende yapılmış sayılır. Bakanlar Kurulu bu
bentte yer alan oranı bir katına kadar artırmaya yetkilidir. e) 3.1.2002 tarihli ve
4733 sayılı Kanunun 5 inci maddesinde yer alan giderlerde kullanılmak üzere %
0,2 oranında pay ayrılır. 3. Bu Kanuna ekli (II)
sayılı listede yer alan mallar üzerinden tahsil edilen özel tüketim vergisi
hâsılatından % 28 oranında hesaplanarak Maliye Bakanlığı merkez saymanlığına
yatırılan paylar 15 gün içinde, Maliye Bakanlığınca bir yandan bütçeye özel
gelir, diğer yandan bu maddenin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde sayılan
kurumların bütçelerinde açılacak özel tertiplere aynı hükümler çerçevesinde
ödenek kaydedilir. Bu kaynağın paylaşımı ve yapılan harcamalar da anılan bent
hükmüne tâbidir. 4. Bakanlar Kurulu, bu
madde uyarınca özel tüketim vergisi hâsılatından verilecek paylara ilişkin
oranları topluca veya ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye, (2) numaralı fıkranın
(b) bendi ile (3) numaralı fıkrada belirtilen kurumların alacakları payları
kendi içinde 20 puana kadar artırmaya veya indirmeye yetkilidir. BAŞKAN - 17 nci madde üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Nevzat Yalçıntaş;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın
Yalçıntaş. AK PARTİ GRUBU ADINA
NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekili meslektaşlarım, devlet, tabiî, vergi alacak hiç şüphesiz; yani,
bütçeden takviye edilecek kaynaklar yetişmiyorsa, yeni vergilerle, onlar daha
da verimli hale getirilecek. Tabiî, burada ilk bakışta öyle gözüküyor; yani, 16
tane özel tüketim vergisi konsolide edilip tek vergi haline getirilmiş. Yalnız
bir detay var, bazı arkadaşlarımız yeni vergi getirilmediğini söylüyorlar,
buyuruyorlar; ama, yük getiriliyor. Yani, artırma imkânları veriliyor,
Parlamento bu yetkisini Bakanlar Kuruluna devrediyor. Bakanlar Kurulu bunu
mutlaka kullanacak, ihtiyaçlar karşısında; yalnız, Maliye Bakanımızın, diğer
geçmiş Maliye Bakanlarından daha fazla güçlüğü var. Geçmiş Maliye Bakanları
-bizim bildiğimiz, yetiştiğimiz- taleplerin baskısı altında kalırdı; şimdi, bu
talepleri, bazı bakanlıklar otomatiğe bağlama durumuna geçmişler ve sanki
bağlamışlar. 17 nci maddenin başlığına
bakın, deniyor ki: "Paylaşılması." Şimdi, burada, bütçeye, maliye
politikalarına, teoriye, pratiğe, tamamına aykırı durum var; çünkü, Maliye
Bakanlığı burada iki yönden şanssız durumda. Birincisi, tarihe karşı. Maliye,
bilgilerin toplamından tesadüfen pratik sonuçlar çıkaran bir egzersiz değil,
bir ilim dalı ve bu ilim dalı, geçmiş tecrübeler ve teorilerle tahsisi varidat
yapılmamasını söylüyor. Bu madde, tahsisi varidat ve buradan ademi tahsise
gelmiş. Yani, ben, Avrupa'yı örnek vermiyorum; Osmanlı defterdarları, Tarhuncu
ve ondan bu yana, şimdi kemikleri sızlıyor demeyeyim; ama, Sayın Bakanımıza
herhalde dua ediyorlardır; çünkü, sadece, mesele, bakanlık meselesi değil.
Bürokrasi... Bürokrasinin en az belki yıprandığı bakanlıklardan birisi Maliye,
birisi de, belki Dışişleri. Onların da çoğu, bunların okutulduğu okullardan
mezun; Siyasal Bilgilerden, iktisat fakültelerinden, yüksek ticaretten ve
hocalar bunun aksini öğretir; çünkü -teferruatına girmeyelim- böyle şey olmaz.
Belli ki, Bakanlar Kurulunda bir otorite tam yok; yani, Bakanlar Kurulunda
koordinasyon otoritesini kuracak bir kişinin Maliye Bakanının imdadına
yetişmesi lazım. Bu gelirler, bu vergiler havuza girer, diyelim tek bir
hazinede birikir, sonra tahsisi yapılır. Tahsisi tabiî zor, kolay iş değil;
ama, bu, böyle değil; her musluğu bir yere bağlamışız. Her şeye aykırı;
tatbikat, teori, her şey bunun yanlışlığını ispat etmiş de, sonun da
ademitahsise gelmişiz. Şimdi, bakıyorum, acaba,
hangi bakanlıklar ve bu bakanlıklar hangi iktidar partilerimizde; isimlerini
vermeme ve sizleri üzmeme sebep yok. Ama, işte, bir tanesi Savunma Bakanlığı;
7,9 oranında gidiyor. Peki, en son savunma projeleri sanayide ne zaman
üretilmiş? Bunlar, herhalde maaşlara gidecek. Anavatan Partisi tek başına
iktidar olduğu zaman, işte, meşhur savaş uçakları; yani, onlar yapıldı. Peki,
şimdi, savunma sanayiinde hangi hamle yapıyor da, otomatikman 7,9'u alıyorlar?
Maaş ödemekten başka bir şey yapılacağını zannetmiyorum; vakit yok teferruatına
girmeye. Daha başka bakanlıklarda aynı durumlar. Bir kere bu yanlış. Peki, burada, bakanların
tazyik demeyeyim, arzuları istikametinde böyle tahsisler yapılıyor. Paylar,
paylaşılması; nasıl paylaşılacak? Yeni bir kanun çıkıyor; bari, bu kanunda,
yapılmış bir yanlışlığı tashih edelim. Daha önce bu yanlışlık fonlardaydı.
Fonların çoğu ortadan kaldırıldı; yerinde ve isabetli yapıldı. Şimdi, biz
yanlışlığa geri dönüyoruz. Başka bir şey;
arkadaşlar, çıkanlar, vergilerin ağırlığından bahsettiler; aksini söylemek pek
mümkün değil; ama... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Sayın Yalçıntaş,
1 dakika içerisinde toparlar mısınız. Buyurun. NEVZAT YALÇINTAŞ
(Devamla) - Burada, Maliye Bakanlığı, ekonomi politikanın büyük
yanlışlıklarının yükünü çekiyor. Maliye Bakanlığı ne yapsın; 133 milyar
dolarlık borcunuz, üç dört sene içerisinde 200 küsur milyar dolara çıkmış; onu
ödeme, onun için para bulma, onu yetiştirme... Netice şu: Davul, Maliye
Bakanlığının omzunda, tokmaklar muhtelif yerlerde. Malî disiplinin
sağlanması gerekir. Malî disiplinin sağlanabilmesi için de, elindeki enstrümanların,
yani, Hazinenin, yani Merkez Bankasının, artık, ayrılma vakti geçmiştir. Bu
disiplinin sağlanabilmesi için, mutlaka, reformist bir hükümetin olması ve bu
konuda konformist davranıp, olduğu gibi aldığı şeyleri devam ettirmemesi lazım.
Başka türlü, bu iş, ağırlaşarak gidecek. Hürmetlerimi arz
ediyorum. (AK Parti ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Yalçıntaş. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen; buyurun.(DYP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA OĞUZ
TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, Özel Tüketim
Vergisi, Avrupa normlarında bir vergi. Bunun getirilmesiyle, ülkede, Avrupa
normlarına, Avrupa direktiflerine yaklaştırılan bir uygulamaya geçiyoruz. İleri
düzenlemeler; ama, 17 nci maddeye bakıyorsunuz, bu madde, tamamen yanlış bir
düzenleme. Daha önceleri Türk malî sistemindeki ciddî sorunların, kaynak
kontrolünün yok olmasına yol açan fon uygulamalarının ve bütçe birliği
ilkesinin, ademitahsis ilkesinin ihlali uygulamaların sürdürüldüğünü görüyoruz.
Bu tür bir düzenleme, Avrupa'nın hiçbir ülkesinde yok. Arızî gelirlerin bazı
yerlere tahsis edilmesi olabili; yani, belli bir faaliyettir, süreli gelirdir,
onu tahsis edebilirsiniz belli bir amacı gerçekleşene kadar, o malî sistem
açısından ciddî bir sorun teşkil etmez; ama, temel vergi gibi, Özel Tüketim
Vergisi gibi aslî vergilerden birini, siz, birtakım kuruluşlara tahsis
ediyorsanız, o zaman, malî disiplinden bahsetmek mümkün değil. Biz, bir
taraftan fonları kaldırıyoruz; diyoruz ki, işte, şu kadar çok fon var,
dönersermayeler büyük problem olmaya başladı ülkede, bütçe birliği ilkesini
kaybediyoruz, ne kadar gelir topluyoruz, ne kadar harcıyoruz bundan haberimiz
olmuyor, harcama kontrolünü sağlayamıyoruz, bunun sonucunda da enflasyon
kontrol altına alınamıyor, onun için bunları kaldırıyoruz, sistemi rasyonalize
ediyoruz derken, bir anlamda, reform yasalarından birisi olarak adlandırılan
Özel Tüketim Vergisinde yine bu hastalıkları sürdürüyoruz. İşte, şuraya bu kadar
fon, buraya bu kadar... Bütçenin bunlar normal geliridir. Özel Tüketim Vergisi,
vergi geliridir. Topladığınız vergileri koyarsınız, bütçenin gelir kısmına
yazarsınız, bu kuruluşların ihtiyacı varsa, o zaman, bütçenin harcama kaleminde
ihtiyaçların ödeneklerini verirsiniz, onlar da, o paraları harcarlar zaman
içinde. Öylelikle, gelir durumunuza, gider durumunuza bağlı olarak bunları da
kontrol edersiniz. Şimdi, bunu bırakıyoruz biz, gelirden o kadar pay oraya
gidecek, orası nasıl harcarsa harcayacak... Böyle bir uygulamanın reform diye
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesini anlamak mümkün değil!.. Daha da öteye gidiyoruz,
bakın, bir hüküm okuyacağım: "Yüzde 16'sı dağılımı Başbakan onayı ile
belirlenmek suretiyle Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bütçelerinde..." Başbakan nasıl
belirleyecek; nedir kriteri? Padişahlık dönemlerinde... Bunlar, aslında, 1980
İhtilalinden sonra getirilen, güçlü idare yönetiminin zamanında getirilmiş alışkanlıklar,
bunları artık bırakmak zorundayız. Başbakan neye göre belirleyecek? Türkiye
Büyük Millet Meclisinin tahsis ilkesi vardır; burada bütçeler görüşülüyor, buna
bu kadar ödenek, buna bu kadar... Yok, aklına esecek, gençlik kulüplerine biraz
destek var, gençlik sporu biraz destekleyelim, Çocuk Esirgeme Kurumundan kesip,
oraya aktaracak. Ne vereceksiniz o zaman?.. Ya da buraya yazın; yani, yüzde 16
değil de, yüzde 8'i oraya, yüzde 8'i buraya deyin. Başbakan onayıyla
belirlenecekmiş... Başbakan neye göre belirleyecek bunu? Hangi kriteri var?
Türkiye Büyük Millet Meclisi... Hem diyoruz Avrupa Birliğine gireceğiz; hangi
Avrupa Birliği ülkesinde Başbakan böyle bir keyfî düzenleme yetkisine sahiptir?
Böyle bir şeyi, ben, anlamakta, gerçekten, uzak duruyorum. NEVZAT YALÇINTAŞ
(İstanbul) - Vakti mi var?.. OĞUZ TEZMEN (Devamla) -
Her tarafa bakıyorsunuz, aynı şekilde... Bir başka düzenlemede de
"Bakanlar Kurulu, özel tüketim vergisi hâsılatından verilecek paylara
ilişkin oranları topluca veya ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye, (3) numaralı
fıkrada belirtilen kurumların alacakları payları kendi içinde 20 puana kadar
artırmaya veya indirmeye yetkilidir" deniliyor. O zaman bu yasada bu
oranları niye getiriyoruz? Biz vergiyi toplarız, Bakanlar Kurulu da istediği gibi
dağıtır diyelim. O zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinin burada iradesi ne
oluyor? Bakanlar Kurulunun konjonktüre göre sınırlı artırma, eksiltme yetkisi
olması doğaldır; çünkü, yüksek enflasyonun olduğu ekonomilerde bakanlar
kurulunun böyle bir yetkiyle donatılması bir ihtiyaç olabilir; ama, burada, bu
ihtiyacın ötesinde, kaynak tahsisini, tamamen bir idarî tasarrufla, yürütme
organına, Türkiye Büyük Millet Meclisi devrediyor; bu, çok vahim bir düzenleme.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Tezmen,
toparlar mısınız. OĞUZ TEZMEN (Devamla) -
Biz, işte, artık, sistemi rasyonalize edeceğiz, Avrupa Birliğine uyum
sağlayacağız diyoruz; hem enflasyon inecek iddiasındayız, diğer taraftan da, 20
puana kadar... Yüzde 20 değil, 20 puan. Zaten 16 alana 20 puan eklediğiniz
zaman, ne kadar artış olacağını da düşünün. Bu tür düzenlemelerin, artık,
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi mümkün gözükmüyor, getirmeyin bu tür
düzenlemeleri. Getirecekseniz, sistemi daha da rasyonalize edecek, Avrupa
Birliği normlarını gerçekten karşılayacak düzenlemelerle gelin; ama,
bakıyorsunuz ki, eski hastalıklarımızı, biz, yine taşıyoruz. Bütçe, en önemli
yetkisidir parlamentoların ve bütçe yetkisindeki bu delikleri tıkamamız
gerekirken, biz, bu deliklerin ve malî disiplini zedeleyecek uygulamaların
sürdürülmesine yol açacak düzenlemeleri burada oyluyoruz, kabul ediyoruz;
gerçekten, yazık oluyor. Belki, ileride bunlar tekrar düzeltilecek. İşte, altı
ay önce çıkardığımız İhale Yasası nasıl değişiyorsa, bunlar da, ileride, yine
değişecek; ama, boşuna zaman kaybıdır, isabetli bir düzenleme değildir. Teşekkür ediyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Tezmen. Saadet Partisi Grubu
adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun. (SP sıralarından
alkışlar) SP GRUBU ADINA ASLAN
POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım. Tasarının bu maddesi,
biraz önce DYP adına konuşan arkadaşın da belirttiği gibi, Plan ve Bütçe
Komisyonunda son derece büyük itirazlara sebep oldu; Maliye Bakanı da, bütün
itirazlara başını salladı "haklısınız, haklısınız, ama,
değiştiremeyeceğim" dercesine devam etti. Neden; çünkü, bir acelesi var,
IMF'ye söz verilmiş, bu tasarı nisan ayında çıkacak denilmiş; nisan ayı bitmiş,
mayıs ayı bitmiş, haziran ayı gelmiş, o halde çıkması lazım. Halbuki, biraz önce DYP
sözcüsünün de belirttiği gibi, hakikaten, buradan, yani, kalıcı bir vergiden
toplanan paraların, bütçeye girmeden, şu kuruluşa şu kadar, bu kuruluşa bu
kadar diye önceden dağıtılmasının hiçbir bütçe gerçeğiyle alakası olmadığı,
bunun, Batı'da da, Doğu ülkelerinde de ciddî bir uygulamasının olmadığı, olan
uygulamaların da sürekli değiştiği, herkesin kabul etmesi gereken bir şey. Yani, şimdi, biz, burada,
Millî Eğitim Bakanlığına yüzde 51 veriyoruz. Belki, bu sene Millî Eğitimin
yüzde 51 değil de, yüzde 70 ihtiyacı varsa, bu, niçin yüzde 51'de kalsın?!
Sağlık Bakanlığının ihtiyacı yüzde 32'lerde değil de, yüzde 40, yüzde
50'lerdeyse, yüzde 50 bir para ayırmamız gerekir; fakat, burada, biz, peşin
peşin, birtakım fonları kaldırdık, bu fonlardan bu bakanlıkların bu kadar kaybı
oldu, bunu karşılamak için bu vergileri baştan tahsis ediyoruz. Yani, Özel
Tüketim Vergisi (ÖTV) gibi bir vergi tayin edeceğiz ve bunları, bütçeye sokmadan,
falan falan falan bakanlıkların arasında paylaştıracağız; böyle olmaz. Bu
rakamlar bütçeye girer, bütçenin bütün geliri belli olur, bakanlıkların her
biri ihtiyacını belirtir; bu ihtiyaçlarına göre, Maliye Bakanlığı nezdinde,
hükümet, hangi bakanlığa ne kadar para lazımsa, hangi kuruluşa ne kadar para
lazımsa onu bütçe içerisinden verir ve bunların denetimi doğru olur. Şimdi, bizim fonları
kaldırmamızdaki en büyük gayemiz neydi; bunlar bütçeye girsin, denetim yapılsın
denilmişti. Siz, bu denetim yapılsın derken, bir taraftan da kaldırmak uygun
olmuyor. Şimdi, Maliye Bakanı buna
şöyle itiraz etmişti Plan ve Bütçe Komisyonunda: "Siz haklısınız,
doğrusunuz. Zaten, haklılığınızı kabul etmek için, son fıkrada -4 üncü fıkrada-
bir hüküm koyduk; Bakanlar Kuruluna, Özel Tüketim Vergisi hâsılatından
verilecek paylara ilişkin oranları topluca veya ayrı ayrı sıfıra kadar
indirmeye yetki vererek, zaten, bunları, biz, bir yıl içerisinde filan sıfıra
indireceğiz" dedi. "Peki, indireceksek,
şimdi indirelim; yani, gelin, bir gün duralım Plan ve Bütçe Komisyonunda, iki
gün duralım, alt komisyon kuralım, bunu düşürelim" denildiği zaman, Maliye
Bakanlığı "acelemiz var, çıkaracağız..." Zaten, aceleniz olduğu için,
biraz sonra bir kanun getireceksiniz -Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı- aşure çorbası gibi, her kanundan birkaç maddeyi içine
sokmuşsunuz. Onu bununla değiştiriyoruz, bunu değiştiriyoruz, bunu
değiştiriyoruz, bir kanun tasarısı getiriyoruz. Sayın milletvekilleri,
buradaki konunun özelliği şu: Bu hükümet, bu iktidar, açık söylüyorum, iki üç
yıldan beri, Meclise karşı gereken itinayı göstermiyor. Örnek veriyorum: Plan
ve Bütçe Komisyonuna özel bir kanun getirmişse -işte, bu kanun gibi- alt
komisyon kurmadan, bugün bu bitecek diye getiriyor, bir sürü hatalarla,
kendilerinin de kabul etmediği hatalarla buraya getiriyorlar. Buraya geldiği
zaman da, değişmesin, muhalefet partilerinin milletvekilleri veya iktidar
partilerinin milletvekilleri istenmeyen bir önerge vermesin diye, kendileri tarafından
hazırlanmış önergeleri anında doldurarak, bir hakkı suiistimal ediyorlar.
Bugün, burada, 60 civarında önerge vermişti iktidar partisi, tek bir tanesini
savunmadı. Hepsi hayalî önergelerdir, hepsi sanal önergelerdir. Fakat, burada, iktidarın
bu hatayı yapmasına, üzülerek söylüyorum, Anayasa Mahkemesi de cevaz verdi.
Nasıl cevaz verdi; İçtüzük değişikliğini iptal ettiği halde, üç aydan beri
iptal gerekçesini Resmî Gazetede yayımlamadığı için, bu İçtüzük tadilatı
yürürlüğe giremedi ve dolayısıyla, hükümetin, muhalefet partilerine mensup
milletvekillerinin, hem söz haklarını hem önerge verme haklarını suiistimal
etmesine imkân vermiş oldu. Anayasa Mahkemesinden de bütün isteğimiz; iptal
ettiği halde, üç ay geçmesine rağmen Resmî Gazetede yayımlamadığı bu İçtüzük
hükmünün iptal gerekçesini Resmî Gazetede yayımlayarak, artık, hükümetin
yapacağı bu uygulamalara son vermesidir. Sayın milletvekilleri,
zaten, hükümet, bu tasarıyı Plan ve Bütçe Komisyonuna sunduğu zaman şöyle dedi:
"ÖTV hâsılatından alınacak paylardan, mahallî idarelere pay verilmeyecek
ve bir de -biraz önce belirttiğimiz gibi- bunları bazı kanunların yürürlükten
kaldırılan hükümleri uyarınca, bazı gelirlerinden mahrum kalan kamu kurum ve
kuruluşlarının bu gelirler tutarında Özel Tüketim Vergisi hâsılatından pay
almalarını sağlıyorum." Şimdi, buradan, yine soruyorum. Bu hükümet iki
şeyi çok yapıyor. Birincisi, her an mahallî idarelerden bir fon kesmekten zevk
alıyor. İkincisi de -burada, yine olduğu gibi- şu, şu uygulamaları Sayıştay denetiminden,
yok Muhasebei Umumiye Kanunundan mahrumdur ve işte burada da belirtiyor ve
diyor ki: "Diğer kurumlarca yapılacak harcamalar -Millî Eğitim Bakanlığı
hariç- 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ile 2886 sayılı Devlet İhale
Kanununa ve 832 sayılı Satıştay Kanununun 30 ilâ 37 nci maddelerinde yer alan
vize ve tescil hükümlerine tabi değildir." (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Polat,
toparlar mısınız. ASLAN POLAT (Devamla) -
Tamam. Bu hükümetin en çok
korktuğu şey Sayıştay denetimi ile İhale Kanununa tabi olmak; çünkü, burada
Sayıştay denetimi dediğimiz zaman, bu iktidarın eli ayağı titriyor; çünkü,
yaptıkları bütün işler, Sayıştaytan dönüyor. Neden; çünkü, haksız olduğu için
dönüyor. Şimdi, ben, burada bir
şey söyleyeceğim: 14 katrilyon 990 trilyon 806 milyar liralık bir vergi
getiriyorsunuz, muhalefet partilerinin tek bir önerge vermesine mani
oluyorsunuz, tek bir önergesinden çekiniyorsunuz. Ben bunun sebebini
anlayamıyorum. Sayın Maliye Bakanımız,
bakın, size bir şey söyleyeyim: Bakın, bugün, yine basında var. Sizin en büyük
güvenceniz faiz dışı fazla yapmaktı; fakat, dört aylık uygulamalarda, faiz dışı
fazlanız, bütçe sunuşunda, harcamaların yüzde 22'si olacaktı; dört ayda yüzde
12'ye düştünüz. Ayrıca, sizin, bu senenin sonunda, bono ve faizlerden
kaldıracağınız vergi muafiyetleri de tekrardan geleceği için, bundan sonra
faizler sürekli yükselmeye başlayacak. Biliyorsunuz, zaten yükselmeye başladı,
yüzde 50'den yüzde 58'lere kadar bono faizleri çıktı. Bunlar da kötü sinyallerdir.
Ben bunları size belirtiyorum ve bu arkadaşımın hiç olmazsa bir tane önergesini
burada çıkıp savunmasını istiyorum. Çıksın burada savunsun, ben oy vereceğim. Saygılar sunuyorum.(SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakanım. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) -Sayın Başkan, değerli arkadaşlarımızın, bütçenin "genellik"
prensibiyle ilgili görüşlerine gerçekten ben de teşekkür ediyorum. Zabıtlara
geçmiş olması da fevkalade önemlidir. Bu kanun yeni düzenlenmiş
olsaydı ve bu düzenlenmiş olan yeni kanundan, belli kurumlara, Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğüne, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna, Millî Eğitim
Bakanlığına, Sağlık Bakanlığına bir pay ayrılmış olsaydı, gerçekten uygun
düşmezdi ve biz de onu zaten kesinlikle yapmazdık; ancak, bu kanun, halen
yürürlükte olan ve 1.8.2002'ye kadar yürürlükte olmaya devam edecek çeşitli fon
ve kanunları birleştiriyor bir çatı altında. Orada yer alan bu payları devam
ettirmek için buraya bu hüküm konuldu; çünkü, o kuruluşlar 2002 bütçelerini yaptılar
ve 2002 bütçelerini yaparken, buradan gelen payları da dikkate alarak
bütçelerini yaptılar. Şimdi, gelecek yıl yeniden bütçeler yapılırken, bu
payları ayırmayıp, bunları sıfıra indirip, bu Özel Tüketim Vergisinden elde
edilen gelirlerin hepsini, diğer vergi gelirleri gibi, bütçeye dahil ettirip,
bilahara ihtiyaçlar dikkate alınarak, öncelikler dikkate alınarak, bütçede
ödenek olarak ayrılması ilkesine biz de katılıyoruz ve 2003'ten itibaren de
bunu gerçekleştirme konusunda büyük gayret sarf edeceğiz. Burada değerli
arkadaşlarımızın görüşleri de bize o konuda büyük güç verecek ve o amacımızı
sağlamada bize büyük katkıda bulunacaktır. Esasında, gerçekten,
bütçemizde ademitahsis prensibi vardır, belli kaynaklar belli yere değil, hepsi
bir yerde toplanır; bilahara önceliklerine göre ve bu Parlamentodan geçen
ödenek büyüklüklerine göre dağıtılır. 2003 yılındaki temel hedefimiz budur.
Bugün pay giden kurumların ihtiyaçlarını da dikkate alarak, o ihtiyaçlarını da
göz önüne alarak, ödenek olarak ayrılması ve Parlamentoda hepsinin birleşmesi
lazım. Şunu da ifade edeyim: Bu
bir yıl içerisinde de fonları, bildiğiniz gibi, tamamen bütçe içerisine aldık.
Onun devamı şeklinde bunlarda da, burada ifade edilen görüşlere paralel bir
uygulama içerisinde olmamız gerekir. Maliye Bakanlığı olarak, o konuda büyük
bir gayret içerisinde olacağımızı değerli arkadaşlarımın bilgisine arz etmek
istedim. Teşekkür ederim Sayın
Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakan. Madde üzerinde 5 adet
önerge vardır... OĞUZ TEZMEN (Bursa) -
Sayın Başkan, bu konuyla ilgili olarak Bakan beye bir katkıda bulunmak
istiyorum. BAŞKAN - Usulümüzde böyle
bir şey yok ama Sayın Tezmen. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Hayır, son söz milletvekilinindir canım; işte verin... BAŞKAN - "Son
söz" diye bir şey yok Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Bakan konuştu; son söz milletvekilinindir. BAŞKAN - "Son
söz" diye bir durum söz konusu değil efendim. "Son söz" diye bir
durum yok Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Efendim, Sayın Bakan konuştu; son söz milletvekilinindir. BAŞKAN - Bakan konuşmadı,
bir konuya açıklık getirdi. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Bakan konuştuktan sonra son söz milletvekilindir. Söz vereceksiniz. BAŞKAN - Efendim, öyle
bir usul yok. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Var, var... BAŞKAN - Yok efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) -
İçtüzükte var. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Şimdiye kadar konuşur, biterdi. BAŞKAN - Sayın Tezmen,
biraz sonra zaten görüşlerinizi ifade edeceksiniz. Madde üzerinde 5 adet
önerge vardır; 1'i hükümete ait, 4'ü milletvekillerine aittir.
Milletvekillerine ait önergelerin ilk 3'ünü geliş sırasına göre okutacağım;
Sayın Hükümetin önergesini de ayrıca okutacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin 1 inci
fıkrası dışındaki hükümlerin madde metninden çıkarılarak, 1 inci fıkra hükmünün
madde hükmü olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin 2 nci fıkrasının (b) bendinde yer alan
"Bu ödeneklerden yılı içerisinde harcanmayan miktarlar ertesi yıl
bütçelerine devren gelir ve ödenek kaydolunur" ibaresinin "Bu
ödeneklerden yılı içerisinde harcanmayan miktarlar ertesi yıl bütçelerine
devren gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin 2 nci, 3
üncü ve 4 üncü fıkra hükümlerinin madde metninden çıkarılarak, söz konusu
fıkraların geçici 3 üncü madde hükmü olarak yeniden düzenlenmesini ve maddenin
başına "31.12.2010 tarihine kadar uygulanmak üzere" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - Son önerge
hükümetindir; okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin 2
numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Sümer Oral Maliye Bakanı "a) 3238 sayılı
Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonuna % 7,9 oranında pay ayrılır.
Bu hükme göre ayrılacak pay, Maliye Bakanlığınca, tahsilatın yapıldığı ayı
takip eden ayın sonuna kadar T.C. Merkez Bankasındaki Fon hesabına
yatırılır." "b) % 18 oranında
hesaplanarak Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlığına yatırılan paylar 15 gün
içinde, Maliye Bakanlığınca bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan % 16'sı
dağılımı Başbakan onayı ile belirlenmek suretiyle Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü
bütçelerinde, % 52'si Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinde, % 32'si ise Sağlık
Bakanlığı bütçesinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydedilir ve parası
Merkez Saymanlığınca aynı süre içinde bir kamu bankasında anılan kurumlar adına
açılacak özel hesaplara yatırılır. Bu kaynaktan yapılacak harcamalar 1050
sayılı Muhesebei Umumiye Kanunu ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa ve 832
sayılı Sayıştay Kanununun 30 ila 37 nci maddelerinde yer alan vize ve tescil
hükümleri ile 180 sayılı Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 32 nci maddesi hükümlerine tabi
değildir. Bu ödeneklerden yılı içerisinde harcanmayan miktarlar ertesi yıl
bütçelerine devren gelir ve ödenek kaydolunur. Bu hükümlere göre yapılacak
harcamalardan yatırım niteliğinde olanlar yıllık programla ilişkisi kurulmak
üzere yılı içerisinde Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına
bildirilir." BAŞKAN - Sayın
Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılıyoruz. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Bu önerge, kabul
edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum... ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) -
Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum. BAŞKAN - Peki. Maddeyi değişiklik
önergesiyle birlikte oylarınıza sunuyorum... ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. (DSP, MHP ve ANAP
sıralarından "Geçti, geçti" sesleri, gürültüler) BAŞKAN - Arayacağım
efendim. Elektronik cihazla oylama
yapacağım; karar yetersayısı arayacağım. 5 dakikalık süre
vereceğim; bu süre içerisinde arkadaşlarımızın, sisteme girerek, oylarını
kullanmalarını, sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız olur ise, belirlenen
süre içerisinde oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; vekâleten oy
kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve imzasını taşıyan oy pusulasını Başkanlığımıza göndermelerini rica
ediyorum ve oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Madde önergeyle
birlikte kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır. 18 inci maddeyi
okutuyorum: Yürürlükten kaldırılan
hükümler MADDE 18. - 1. 10.9.1960
tarihli ve 79 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin (c) bendi, 2. 492 sayılı Harçlar
Kanununa bağlı trafik harçlarını düzenleyen (9) sayılı tarifenin "(I.)
Tescil harçları" bölümü, 3. 1318 sayılı Finansman
Kanunu, 4. 3065 sayılı Katma
Değer Vergisi Kanununun 60 ıncı maddesi, 5. 3074 sayılı Akaryakıt
Tüketim Vergisi Kanunu, 6. 7.11.1985 tarihli ve
3238 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi, 7. 24.3.1988 tarihli ve
3418 sayılı Kanunun 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 39 uncu maddeleri, 8. 13.10.1988 tarihli ve
3480 sayılı Kanunun 1 ve 2 nci maddeleri, 9. 16.8.1997 tarihli ve
4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının (2) numaralı bendi
ile (B) fıkrası, 10. 4342 sayılı Mera
Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 11. 21.2.2001 tarihli ve
4629 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının (a) bendinin (3)
numaralı alt bendi, 12. 20.6.2001 tarihli ve
4684 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinin (d) fıkrasının (1) ve (3) numaralı
alt bentleri, 13. 3.1.2002 tarihli ve
4733 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile aynı
maddenin ikinci fıkrası, Yürürlükten
kaldırılmıştır. BAŞKAN - 18 inci madde
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Hüseyin Çelik. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Yalnız, bu manzarada konuşamam ben. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen, hatibi dinler misiniz efendim. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Böyle olmaz!.. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çelik. AK PARTİ GRUBU ADINA
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 inci madde,
başta Akaryakıt Tüketim Vergisi olmak üzere, bazı vergileri, vergi kanunlarını
yürürlükten kaldırıyor. Değerli arkadaşlar, bir
şeyin ismini değiştirmekle, onun mahiyetini, anlamını değiştiremezsiniz. Şu
anda vefat etmiş olan bir sayın millî eğitim bakanımız, bir zamanlar,
ilköğretimdeki not meselesini 1,2,3,4,5'ten A,B,C'ye dönüştürmüştü ve bunu
reform olarak sunmuştu. Şimdi, bunlar itibarî
şeylerdir. Bunun ismini ÖTV'de koysanız, ATV'de koysanız, adına ne derseniz
deyin, bu, vergidir ve Türkiye'deki bu Akaryakıt Tüketim Vergisi de -tekrar
söylüyorum; isminin ne olduğu önemli değil-vatandaşın sırtında gerçekten çok
büyük bir kamburdur. Sayın Başkanım, lütfen
uyarır mısınız; Meclis, panayır yerine dönmüş. Böyle şey olmaz efendim!..
Konuşmayalım o zaman... BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen gürültü yapmayalım. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Ayakta olan sayın vekillerimiz otururlarsa, Mecliste müzakere yapacağız. Böyle
şey olmaz efendim!.. BAŞKAN - Siz buyurun
Sayın Çelik. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, şimdi bakınız, elimde 1996'dan beri dünyadaki petrol
fiyatlarının seyri var. 1996'dan bugüne kadar petrol fiyatlarının seyrine
bakıyorsunuz -galon bazında ve dolar olarak- dünyada, şu anda Türkiye'yi
istisna ederseniz, en pahalı petrolün bulunduğu ülke İngiltere'dir.
İngiltere'de 1 litre kurşunsuz benzin 69 penidir. 69 peni, ortalama 1 450 000
Türk Lirası ediyor; aşağı yukarı bizimkiyle aynı fiyattır. Ancak, keşke Sayın
Keçeciler burada olsaydı, petrol işlerinden iyi anlayan bir Değerli Bakanımız
olarak -o geçmişte bu uygulamaları yapmıştı- çok iyi bilir. Şimdi, siz, dolar
bazında döviz olarak hesapladığınız zaman, belki bugün, bizdeki fiyat ile
İngiltere'deki fiyat birbirine çok yakın görünebilir. Ancak, hesabı bir de
şöyle yapalım; paranın alım gücü olarak, oradaki hayat standardı olarak bu
hesabı yapığınız zaman, İngiltere'de küçük bir memur 1 aylık maaşıyla 1 500-1
700 litre benzin satın alabiliyor; fakat, bizim ülkemizde, küçük bir memur, 1
aylık maaşıyla en fazla 200 litre benzin alabiliyor; yani, satın alma gücü
açısından olaya baktığınız zaman, aşağı yukarı 10 kat arada fark var. Biz, bundan önceki
uygulamaları biliyoruz. Ne yapıyordunuz; litresi 200 küsur bin lira olan
rafineri çıkış fiyatının üzerine önce ATV (Akaryakıt Tüketim Vergisi)
geliyordu; sonra, efendim, bu AFİF denilen Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonu
geliyordu -bütün maddelerde, bütün mamullerde yoktu, ama, bazılarına AFİF
geliyordu- sonra, taşıma dediğimiz navlun geliyor, sonra bunları topluyorsunuz,
yüzde 5,5 bayi kârını da ilave ettikten sonra bir de yüzde 18 KDV; yani,
vergiye vergi getiriyorsunuz. Önce ATV, sonra AFİF, sonra KDV; ha, bir de buna
şunu ilave edin; bir de buna DSP, MHP, ANAP ilave edin; vatandaşın sırtındaki
yükün böylelikle oranı ortaya çıkıyor!.. Buna aslında vatandaş başka bir şey
diyor; ama, burada nezaketim müsaade etmediği için bunu söylemiyorum. Değerli arkadaşlarım, bu,
15 katrilyonluk bir vergi paketidir. Bunun yüzde 73'ü ATV'dir, Akaryakıt
Tüketim Vergisidir. Aslında, bu ÖTV... Yani, biz, ÖTV'ye falan karşı değiliz,
birçok ayrı vergi kanununun, birçok çeşitli verginin ÖTV adı altında
toplanmasına karşı değiliz; bu, olumlu bir gelişmedir. Ancak, özellikle
akaryakıta uygulanan vergiler, gerçekten bizim vatandaşımızın altından
kalkabileceği oranlarda değildir. Niçin bu kadar çok Akaryakıt Tüketim Vergisi
alınıyor; çünkü, şu andaki hükümet, bütün sanayiciyi, esnafı bitirdiği için
vergi alabilecek vergi mükellefi bulamıyor; doğrudan vergi alamadığı için, bu
sefer dolaylı vergi alma yoluna gidiyor. Nedir bunun yolu; ATV idi, şimdi ismi
oldu ÖTV... Biz, ATV'nin adını ÖTV olarak değiştirince, çok büyük bir reform
yaptığımızı sanıyoruz!.. İsim değiştirmekle, gerçeği değiştiremezsiniz. Cüce
olan bir hanımefendinin adını "Sevgi" falan koyarak, onu selvi boylu
yapamazsınız. Aptal adamın adını elli kere "Zeki" koyun, o zeki olmaz.
Siz isim değiştirmekle nereye varabileceğinizi düşünüyorsunuz allahaşkına ?! Şimdi tekrar söylüyorum;
bakın, Amerika'da bir galon benzin -4 litreye yakındır- 1 dolar 28 senttir.
Dünyanın en pahalı ülkelerinde bile... İşte söyledim, örneğini verdim; İngiltere'dir.
İngiltere'deki alım gücü itibariyle.. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Sayın Başkan, bu duraklamaları vereceksiniz değil mi efendim ? BAŞKAN - Tamamlayın efendim. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)-
Bakın, en pahalı olan İngiltere'de bile, bakıyorsunuz, alım gücü açısından,
refah payı olarak, bizden 10 kat daha öndedirler. Onun için, birbirimizi
kandırmayalım. Bu dolaylı vergileri, böyle her gün vergi salarak, vergi
oranlarını yükselterek "ATV yüzde 300'dü; 400 yapalım, 500 yapalım.
Yakaladığından ver al" mantığıyla adaleti temin etmeniz mümkün değildir. Türkiye'de çok vergi
toplamanın yolu eğer aranıyorsa, vergiyi tabana yayalım, vergi mevzuatını
basitleştirelim; sonra, vergi oranlarını düşürelim, insanlara teşvikler
verelim, yatırımcıların yatırım yapmasını teşvik edelim -sanayici olsun esnaf
olsun tüccar olsun- dolaylı vergi yerine doğrudan vergilendirme yoluna bakalım.
Yoksa, bu vergilendirme mantığıyla, dargelirli insanlardan, bu şekilde, KDV adı
altında, ÖTV adı altında vergi toplayarak, bir ülkeyi, bir devleti ayakta
tutamazsınız. Sayın Ecevit 1998'de
Başbakan olduğu zaman, biliyorsunuz, ATV'nin toplam vergiler içindeki.... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür
ederim... HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)-
Efendim, gürültüyü bana mal edemezsiniz. Sükûneti temin etmediğiniz zaman ben
nasıl konuşacağım?! BAŞKAN - Efendim, öyle
bir usulümüz yok. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Arada geçen süreyi bana mal edemezsiniz. BAŞKAN - Sayın Çelik, öyle
bir şey yok; yani, siz kendiniz şey yaptınız; bırakın onu, şey yapmayın... HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Bakın, Sayın Ecevit Başbakandı o zaman; yüzde 12 idi ATV'nin genel vergiler
içindeki payı; artıra artıra yüzde 18'e kadar getirdiniz vergici mantığıyla.
Bununla bir yere varamazsınız... İHSAN ÇABUK (Ordu) -
Başka maddede konuş. HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
Dershanede konuşursun! HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Halil Bey, niye rahatsız oluyorsun?! Bakın, Sayın Ecevit
başbakan olduğu zaman... AHMET GÜZEL (İstanbul) -
Yasadışı konuşuyorsunuz şu anda; oturun yerinize, süreniz bitti. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Yasadışı konuşmuyorum; siz, konuşmayarak, suskunluğunuzu muhafaza etmeye devam
eden bir... M. HADİ DİLEKÇİ
(Kastamonu) - Otur yerine! BAŞKAN - Lütfen... Sayın
milletvekilleri, lütfen... Değerli arkadaşlar, lütfen... Sayın Çelik, teşekkür
ederiz. M. HADİ DİLEKÇİ
(Kastamonu) - Sizler değil misiniz yani?.. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Bağırma! Bağırmaya hakkın yok! Niye bağırıyorsun! HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Ne diyorsun?! BAŞKAN - Lütfen... Sayın
milletvekilleri, tamam... M. HADİ DİLEKÇİ
(Kastamonu) - Sana ne oluyor!.. Sen kimsin!.. Otur yerine! Terbiyesizlik etme,
otur yerine! MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Terbiyesiz sensin! Dağ başı mı burası; niye bağırıyorsun! Ne hakla hakaret
ediyorsun! M. HADİ DİLEKÇİ
(Kastamonu) - Otur yerine! Terbiyesizlik etme! Otur yerine! HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Bakın, sizde konuşma yasağı varsa... BAŞKAN - Sayın Çelik, siz
yerinize buyurun efendim. Saadet Partisi Grubu
adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun. M. HADİ DİLEKÇİ
(Kastamonu) - Otur yerine! Otur yerine! Terbiyesizlik etme! Otur yerine! BAŞKAN - Lütfen...
Lütfen... MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Ne hakla hakaret ediyorsun! HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
Her şeyde sen kalkıyorsun; niye kalkıyorsun arkadaş!.. Hiç yakışmıyor. Ne oldu;
adam mı döveceksin! Hep sen kalkıyorsun! Ayıp ama, hiç yakışmıyor! BAŞKAN - Halil Bey,
lütfen... Sayın Çalık, lütfen... Sayın Candan, buyurun
efendim. SP GRUBU ADINA VEYSEL
CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 870 sıra sayılı, hükümete göre özel tüketim vergisi, bize göre haraç
vergisi tasarısının 18 inci maddesi üzerinde sözlerimi bağlayacağım; Saadet
Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Efendim, bu kanun
tasarısının bu maddesi, birçok kanun maddelerini kaldırıyor ve birleştiriyor.
Hep şunu söyledik; kaldırdığınız maddelerdeki vergileri toplayın, yeni
koyduğunuzu da bir tarafa koyun, vatandaşın cebinden fazla para çıkıyorsa,
bunun adı vergi kanunudur; ayrıca isim koymaya da gerek yok. Değerli arkadaşlar,
şimdi, biz, bu tasarı gündeme geldiğinden beri hep şunu savunduk; yaptığınız iş
yanlıştır, gittiğiniz yol çıkmaz sokaktır dedik. Bakın, bu görüşümüzü, biraz
dürüst, biraz namuslu, biraz da aklıselim yabancılar da destekliyorlar ve Sayın
Bakanın açıklamalarını da teyit etmiyorlar. ABD Başkanlarından Reagan'ın
danışmanıyla bir mülakat yapılıyor ve "IMF, Türkiye için çözüm mü"
diye soruluyor -hükümet "çözüm" diyor- ekonomi danışmanı "uzun
vadede IMF'yle yaptığınız iş çözüm değil" diyor. Biraz önce arkadaşlarımız
da "siz gelince IMF'yi kovacak mısınız" diyorlar; evet, gelen
hükümet, mutlaka, IMF ve Dünya Bankasıyla ilişkilerini sıfır noktasında gözden
geçirmek mecburiyetinde. İkinci soru: "Türkiye, IMF'den para istemek
yerine ne yapabilir?" Cevap: "Yabancıların Türkiye'ye yatırım riskini
azaltabilir." Bakın, bunu, yabancılar söylüyor. Soru: "Dışarıdan
bakınca, Türkiye'yi, IMF mi yoksa Türkiye mi yönetiyor, nasıl görünüyor?"
Cevap: "IMF ve çokuluslu kuruluşlar 'zıpla' diyor, hükümet 'nereye kadar'
diye soruyor." Adamın söylediği bu, diyor ki: "Bu şekliyle
giderseniz, bu ilişki sürdürülemez." Bu mülakattan da anlaşılacağı üzere,
bizim, IMF'yle müzakerelerimizi daha ciddî boyuta getirmemiz lazım. Hakikaten, hükümetin
dediği gibi, bizim kamu maliyemiz doğru mu gidiyor, iyi mi gidiyor? Değerli arkadaşlar, tarih
7 Mayıs 2002; Hazine, iki borçlanma ihalesi açıyor; yüzde 54,57'yle
borçlanılıyor; borçlanılan para miktarı, 2,59 katrilyon. Hazine, mayıs ayında
9,8 katrilyon içborç geri ödemesi yapacak. Şimdi, sayın hükümet yetkililerine
ve Bakana soruyorum: Bu aldığınız faizli borçları nerede kullanıp, hangi
kaynağı oluşturup da geri ödeme yapacaksınız? Bu şartlarda enflasyon düşer mi;
enflasyon düşmez; düşer diyenler, hayal görüyorlar, hikâye anlatıyorlar, masal
anlatıyorlar. Değerli arkadaşlar,
aslında, bu hükümetin ekonomideki sabıka kaydı çok kötü; ağır vergiler, korkunç
zamlar, kötü yönetim... Şimdi "sanayiciler Türkiye dışına terk ediliyor"
deniliyor; halbuki, bakın kimler de gidiyor; Ege Ziraat Odaları Birliği Başkanı
açıklıyor, diyor ki: "Çiftçimiz, Bulgaristan'a, Romanya'ya, Gürcistan'a,
Azerbaycan'a ve Sudan'a gidiyor." Aynı oda başkanı, gerekçesinde diyor ki:
"Gübre, mazot, işçilik ve enerji, Türkiye şartlarına göre çok ucuz."
Bir tane de örnek veriyor -sizin dün zam yaptığınız mazotun fiyatını söylüyor-
diyor ki: "Çiftçi, litresi 370 000 liradan mazot kullanıyor." Yani,
bu şartlarda, siz, tarımı öldürüyorsunuz. Peki, değerli arkadaşlar,
hakikaten hükümetin dediği gibi iyiye mi gidiyoruz?!. Bakın, Hacettepe
Üniversitesi Mamak'ta, hemen şu aşağımızda bir araştırma yapıyor. Bakın, Devlet
İstatistik Enstitüsü verilerine göre, Ankara'nın gelir seviyesi en düşük
ilçesini konuşuyoruz. Gecekonduda yaşayan ailelerin yüzde 76'sı, kriz sonrası,
gıda tüketimini azalttı; gözünüz aydın... Yüzde 68'inde, işsizlik nedeniyle
huzursuzluk hâkim; yüzde 50'si gıda tüketimini kıstı, yüzde 16'sı komşulardan
yardım alıyor, yüzde 17'si borçla idare ediyor, yüzde 41,7'si çocuklarını
okutamıyor; aylık gelirleri 100 000
000 ile 200 000 000 Türk Lirası arasında. Şimdi, böyle bir ülke tablosuna,
böyle bir araştırma raporunun sonuç bölümünde çıkan neticelere bakıyoruz ve bir
de Sayın Bakanın "artık kamu maliyesi iyiye gidiyor, vatandaşın geliri
artıyor..." Tekrar soruyorum; siz, hangi geliri artırdınız da, yeni vergi
koyma hakkına sahipsiniz?!. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar
mısınız... VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Tamam, toparlıyorum. Şimdi, aslında, hükümet
çok enteresan uygulamalar yapıyor; yani, bir zeytin tanesinden bir varil yağ
çıkarmaya çalışıyor. Değerli arkadaşlar,
bakın, işsizlerle ilgili, hükümetin bir çalışması var. Cumhuriyet tarihinin en
hızlı kadrolaşan bir hükümeti, DMS (Devlet Memurları Sınavı), Devlet İşçileri
Sınavı, Kamu Memurları Sınavı, Devlet Memurları Sınavı; 4 tane ayrı sınav
yapmışsınız ve bu insanlardan milyonlarca para almışsınız. Kamuda açık varsa
-zorunlu emeklilik yaparak insanlara para ödüyorsunuz- bunlar dururken, bu
insanlar işe alınmamışken, bir de 5 inci imtihanı açıyorsunuz ve böylece, her
açtığınız imtihanda da, para ödemesi imkânsız olan işsiz insanlardan para
topluyorsunuz ve böylece, netice itibariyle geldiğimiz zaman, bugün burada konuştuğumuz
Özel Tüketim Vergisi, aslında bir yıl önce IMF ile varılan anlaşma sonunda,
stand-by anlaşması adı altında ve 30 Mayısta çıkması öngörülen bir vergidir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Aslında, hükümet bir hafta gecikmeyle görevini yapıyor; ama IMF'nin de milletin
taleplerini dikkate almasının doğru olacağı kanaatindeyim. Saygılar sunuyorum. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Candan. Madde üzerinde 5 adet
önerge vardır; 1'i hükümete ait, 4'ü milletvekillerine ait. Milletvekillerinden
gelen ilk 3 önergeyi ve hükümetin önergesini okutuyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu tasarısının 18 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında
yer alan "1318 sayılı Finansman Kanunu" ibaresinin "29.7.1970
tarihli ve 1318 sayılı Finansman Kanunu" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin dördüncü
fıkrasında yer alan "3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 60 ıncı
maddesi" ibaresinin "25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer
Vergisi Kanununun 60 ıncı maddesi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin 7 nci
fıkrasında yer alan "24.3.1988 tarihli ve 3418 sayılı Kanunun
1,2,3,4,5,6,7,8 ve 39 uncu maddeleri" ibaresinden sonra gelmek üzere
"taşıt alım vergisi ek ve değişiklikleri" ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - Okutacağım
önerge, hükümete ait; en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanun Tasarısının 18 inci maddesinin 3 üncü
fıkrasında yer alan "1318 sayılı Finansman Kanunu" ibaresinin
"1318 sayılı Finansman Kanununun 1 ilâ 10 uncu maddeleri ile Geçici 1,
Geçici 2 ve Geçici 3 üncü maddeleri" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Sümer Oral Maliye Bakanı BAŞKAN - Sayın
Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -Çoğunluğumuz olmadığı için, Yüce Meclisin takdirine
bırakıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılıyoruz Sayın Başkan. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Sayın Maliye
Bakanının, hükümetin, önergesini oylarınıza sunacağım, karar yetersayısını... MEHMET BATUK (Kocaeli) -
Gerekçesini okutmadınız... BAŞKAN - Katıldıkları
için, gerekçesi okunmuyor... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Komisyon katılamaz... Gerekçeyi okutuyorduk bu gibi durumlarda Sayın Başkan;
hep böyle keyfî yapıyorsunuz bunları!
Komisyon önergeye katılamaz; dolayısıyla, gerekçeyi okutmak zorundasınız. Doğrusunu
yapalım arkadaşlar, millet gerekçeyi bilsin. Niye, hesabınıza geldiği şekilde,
ille burada usulsüzlükler yapalım?! BAŞKAN - Efendim, bizim
uygulamamız böyle. Sayın Genç, aynı uygulamaları siz de yapıyorsunuz. Lütfen... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Hayır, ben hiç yapmadım efendim. Açın İçtüzüğü okuyun, hükümetin veya
komisyonun katılmadığı önergelerde ya
önerge sahibi konuşur ya da gerekçesi okunur. BAŞKAN - Getirin Sayın
Genç'in uygulamalarını gösterelim efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu
kadar keyfîlik olmaz... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, iki satır okunduğu zaman ne olur ki, ısrar ediyorsunuz... BAŞKAN - Efendim,
önergeyi dinlerseniz, zaten anlarsınız; gerekçesi de yok orada... MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Gerekçeyi okutmak zorundasınız... BAŞKAN - Katılıyor efendim,
siz bırakın... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Böyle Meclis yönetilmez... İçtüzüğe göre, komisyonun önergeye katılabilmesi
için salt çoğunluğunun olması lazım. Komisyon, salt çoğunluğu olmadan önergeye
katılamaz. BAŞKAN - Sayın Genç,
komisyon "takdire bırakıyorum" dedi... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Takdir meselesi olmaz, bu işin bir usulü var... Böyle, Meclis yönetilmez. O
kürsü, kutsal bir kürsüdür. O kürsüde oturanın tarafsız olması lazım. Biraz
önce, arkadaşımız son sözü istiyor, vermiyorsunuz... Böyle şey olur mu?! O
zaman, kanunları da müzakere etmeye gerek yok, imzalayın gönderin... BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, hükümetin önergesini oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önerge kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır. Diğer önergeleri
okutuyorum... ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) -
Sayın Başkan, önergelerimi çekiyorum. BAŞKAN - Çekiyorsunuz;
peki. Önergeler geri
çekilmiştir. III. – YOKLAMA BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunacağım; ancak, ondan önce, toplantı yetersayısının aranılması
isteği vardır; istemde bulunan arkadaşlarımızın salonda bulunup bulunmadığını
arayacağım. Sayın Hüseyin Çelik?..
Burada. Sayın Nevzat Yalçıntaş?..
Burada. Sayın Eyyüp Sanay?..
Burada. Sayın Şükrü Ünal?..
Burada. Sayın Mahfuz Güler?..
Burada. Sayın Karapaşaoğlu?..
Burada. Sayın Sait Açba?..
Burada. Sayın Mehmet Elkatmış?..
Burada. Sayın Maliki Ejder
Arvas?.. Burada. Sayın Fethullah Erbaş?..
Burada. Sayın Veysel Candan?..
Burada. Sayın Rıza Ulucak?..
Burada. Sayın Oğuz Tezmen?..
Burada. Sayın Halit Dağlı?..
Burada. Sayın Ahmet
Sünetçioğlu?.. Burada. Sayın Fahrettin
Kukaracı?.. Burada. Sayın Mehmet Batuk?..
Burada. Sayın Sacit Günbey?..
Burada. Sayın Nezir Aydın?..
Burada. Bu arkadaşlarımız sisteme
girmesinler. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 6.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) (Devam) BAŞKAN - 18 inci maddeyi,
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Geçici madde 1'i
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1. - Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce teslimi, iktisabı veya ithali
gerçekleşen mallara ait vergi, harç, fon ve paylar, bu işlemlerin gerçekleştiği
tarihte yürürlükte bulunan hükümlere göre tahsil edilir. Maliye Bakanlığı,
vergi mükerrerliğini önlemek amacıyla bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve
esasları belirlemeye yetkilidir. BAŞKAN - Geçici madde 1
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın
Hüseyin Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bir
önceki maddede Sayın Başkanın takındığı tavrı huzurunuzda kınıyorum. Sayın
Başkandan, ben, Mecliste sükûneti temin etmesini rica ettim, istirhamda
bulundum. Geçen bu süreyi benim konuşma süremden saydı. Bu rijit uygulama,
doğru bir uygulama değil. Sayın Ilıksoy insan olarak sevdiğimiz bir
arkadaşımızdır; ama, nedense, ne zaman Meclisi idare etse gerginliklere sebep
oluyor. Buradan, kendisini, bir kez daha, bir grup başkanvekili olarak
uyarıyorum. Şimdi, değerli
milletvekilleri, biz hep şunu söylüyoruz: Bu kürsünün burada olması, aslında,
başından itibaren yanlış. Bu kürsü, âdeta, DSP Grubunun kucağında. Biz, burada,
ne zaman Sayın Başbakanı, ne zaman kendi politikalarını eleştirsek... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Saygılı konuş; Grup Başkanvekilisin. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Sayın Karahan, sizin tek göreviniz, oturduğunuz yerden deniz feneri gibi yanıp
sönmektir. Siz, başka bir şey yapmıyorsunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Yok ya! Sizinki de hakaret etmek... HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Hakaret falan değil. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Nerede değil! DSP'nin kucağındaymış!.. Söylediği lafa bak. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Bakınız, burada, ne zaman politikalarınızı eleştirsek... BAŞKAN - Sayın Çelik,
Genel Kurula hitap edin lütfen. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Sayın Karahan, sizin laf atmadığınız, şu Mecliste bir tek Allah'ın kulu var mı
acaba?! MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Var... Var... HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Çok ayıp oluyor ama! MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Çok iyi dinlerim ben. Siz hakaret ederseniz, biz altında
kalmayız. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, bugün, Türkiye'nin Başbakanı, Sayın Bülent Ecevit'tir. Biz, hükümeti
eleştirirken, elbette, Sayın Başbakandan söz edeceğiz. Ben, 1998'de ATV'nin
yüzde 12 olduğunu, bugüne kadar bunun artırıla artırıla bütün vergiler
arasındaki oranının yüzde 18'e çıkarıldığını söylüyorum; 50 DSP'li arkadaşım
birden, efendim, isyan ediyor. Buna gerek yok ki değerli arkadaşlar. Siz,
burada, bizim yaptığımız tenkitlere tahammül etmek durumundasınız. Siz, bizim
gibi yapıcı muhalefet bulamazsınız. Biz, elbette, maddeler üzerinde, kanun
tasarıları, teklifleri üzerinde görüşlerimizi ifade etmek üzere bu kürsüye
geliyoruz; ama, sürekli müdahaleleriniz, sürekli laf atmalarınız, doğrusu,
bizim arkadaşlarımızın da sabrını taşırıyor; kusura bakmayın. Ben bir şey
söyledim; arkadaşlarım alındılar. Dedim ki; eğer, partinizde -işte, çok değerli
iki Grup Başkanvekilimiz burada- kürsüden konuşmak gibi bir yasak varsa,
lütfen, bu yasağı kaldırsınlar değerli Grup Başkanvekillerimiz; böyle şey
olmaz. Oturduğunuz yerden konuşmayın arkadaşlar. Şimdi, arkadaşlar,
bakınız, hükümet sürekli olarak halkı şöyle kandırıyor: "Efendim, bizim
petrol fiyatlarımız dünya fiyatlarındadır." Sayın Keçeciler de geldiği
için, daha önce adını zikretmiştim, bir kez daha zikredeyim. Arkadaşlar, döviz
bazında bu hesabı yaparsanız, belki bu doğru olabilir. Bakın, Amerika Birleşik
Devletlerinde bir galon benzin -4 litreye yakındır; yani, 3,89'dur- 1,28
dolardır. Bütün dünya ülkelerini sıralayın. Bakınız, 1996'dan beri elimizde
fiyatlar var. O ülkelerdeki hayat standardını hesaba katmak zorundasınız,
paranın alım gücünü hesaba katmak zorundasınız. Hiçbir yerde, âdeta zulüm
derecesinde, sabah-akşam benzine, mazota zam yapılan bir ülke yoktur. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır)
- Günde iki defa... HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Dünyada petrol fiyatları düşüyor; siz, yine zam yapıyorsunuz. Bakınız, petrolün
varili 17-19 dolara düştüğü zaman da Türkiye'de zam yapılıyordu. Bir zaman
dediler ki: "Efendim, bu, dolar fiyatına endekslidir; dolar çıkınca, biz
de artırıyoruz; dolar düşünce de, düşürürüz." Dolar düştüğü zaman da
petrol fiyatında bir tek sent düşme yapmadınız; petrol düştüğü zaman da zam
yaptınız; sabah-akşam... Şimdi, böylelikle, bu
fiyatlarla bir yere varamazsınız arkadaşlar. Tekrar söylüyorum; adını ÖTV
koyun, ATV koyun, BTV koyun, ne koyarsanız koyun, ismini değiştirerek bir yere
varamazsınız arkadaşlar. Vergi salarak, vergi yükünü artırarak ayakta durabilen
bir ekonomi yoktur. Ne yapıp yapıp, bizim, doğrudan vergilendirmenin oranını
artırmamız lazım. Dolaylı vergileri sürekli
olarak artırıyorsunuz. Dolaylı vergileri tüketici vatandaş ödüyor. Ekmekten
vergi alan, ilaçtan yüzde 18 KDV alan bir ülkeyiz biz. Niye; çünkü, başka türlü
vergi toplayamıyoruz. Onun için, bu politikaları gözden geçirin lütfen. Bu
manada yasa tasarısı getirin. Eğer, biz size destek vermezsek, bizi o zaman
yapıcı bir muhalefet olmamakla suçlayın; ama, tekrar söylüyorum, ÖTV dünya
standartlarında bir vergidir. ÖTV olmalıdır; ancak, getirilen oranlar,
kesinlikle vatandaşın yükünü artırmıştır. Ben, arkadaşlarımın... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı.) HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. Sürekli şunu söylüyoruz:
Burada pozisyonlarımız sürekli değişebilir; Bakanlar Kurulu sırasında oturan
arkadaşlarımız, yarın, karşı tarafta oturabilir. Gerçi, tekrar dile
gelmişken, burada iki başkanvekilimiz var, onlara da sesleniyorum: Şu kürsünün
yerini bir an önce değiştirelim. Hani Anadolu'da, biliyorsunuz, kalaycı
çırakları vardır, kalaycı çırakları bir sağa, bir sola döner. Komisyona
döneceğiniz zaman bu tarafa döneceksiniz, hükümete döneceğiniz zaman bu tarafa
döneceksiniz!.. Bu kürsü, kesinlikle hükümete hitap etmeye müsait bir kürsü
değil. Meclisin hükümet üzerindeki denetimini istemeyen anlayış, bu kürsüyü
buraya koymuş. Benim, hükümeti karşımda görmem lazım. Ben milletvekiliysem, biz
Millet Meclisi olarak hükümet üzerinde bir denetim gücüysek, hükümeti arkaya
alarak konuşamayız. Bu nezakete de aykırıdır aslında. Bir an önce bu kürsünün
yerinin değiştirilmesini istiyoruz ve özellikle de DSP'li grup
başkanvekillerinden istirham ediyoruz, bu laf atma meselesini halletmemiz
lazım. Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Bu kürsünün
yerinin değiştirilmesini, başından beri savunanlardan birisi de benim Sayın
Çelik; ama, proje müellifinin izni olmadan bir değişiklik yapma şansımızın
olmadığını da biliyorum. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Oylamaya sunalım; milletvekillerinin oyuyla olmaz mı? BAŞKAN - Efendim,
müracaat edildi, değiştirilse, biz de değiştireceğiz... Biz de uğraşıyoruz. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Kanun getirelim! BAŞKAN - Kanun
getirelim... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Hayır efendim, binanın projesini hazırlayan proje müellifi müsaade ettiği zaman
değiştirilir. Çağırın!.. BAŞKAN - Etmiyor
efendim... Müellif müsaade etmiyor. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Edildi mi müracaat; yok! BAŞKAN - Etmiyor...
Müracaat ettik. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Müellifi ikna edelim. BAŞKAN - Neyse,
tartışmayalım. Müellif ikna olmuyor. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun. DYP GRUBU ADINA MURAT
AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı
tasarının geçici 1 inci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunmaktayım;
bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
Özel Tüketim Vergisi yasalaştığı takdirde, takriben 10-12 katrilyon liralık
Özel Tüketim Vergisi tahsilatı gerçekleştirilecektir; ancak, bunun
kullanılmasında inanılmaz derecede çağdışı bir yaklaşım sergileniyor. Kanunla, her türlü malî
disiplin ilkesi uygulaması, bütçe ilkesi ve ademi tahsis ilkesi de buna dahil
olmak üzere, tamamen bunlar bir tarafa itilerek, bu kanunla ayrı bir dağıtım
ilkesi vazedilmektedir. Halbuki, daha önce 64 tane fon kaldırılmış, bütçe
içerisine alınmış. Orada belirlenen bir dağıtım ilkesi var. O dağıtım ilkesi de
bir kenara itilerek, bu yeni getirilen bir özel dağıtım ilkesiyle, tamamen
belediyelerin alacağı paylar ortadan kaldırılmaktadır. Bu, doğru bir dağıtım
ilkesi değildir. Bilhassa sayın milletvekillerimizin dikkatini çekiyoruz; seçim
bölgelerinde belediyeler, belediye başkanları bu konularda şikâyetçi olurlarsa,
bunu, burada -bilgileri dahilinde- ıttılalarına arz ediyorum. Değerli milletvekilleri,
tüketim vergileri, gerek Özel Tüketim Vergisi gerekse genel tüketim vergisi
olan Katma Değer Vergisi, vergi içinde büyük bir yer tutacaktır. Avrupa Birliği
ülkelerine baktığımızda, tüketime konulan efektif vergi oranları ortalama
olarak, çoğu OECD ülkesinden daha yüksektir. Bu, sadece verginin gayri safî
yurtiçi hâsılasındaki daha yüksek oranı değil, ağırlıklı olarak tüketim
vergilerine dayanan bir vergi karışımını da yansıtmaktadır. Gerçekten de, 1998
yılında Avrupa Birliği alanında tüketime dayalı vergilerin toplam vergi
gelirleri içindeki payı, sırasıyla, yüzde 19, yüzde 16 olan Japonya ve Birleşik
Devletlerle kıyaslandığında, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 30'dur. Şimdi, biz, Avrupa
Birliği ülkelerini esas aldığımıza göre, Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan
insanların gayri safî millî hâsıladan elde ettikleri kişi başına gelirle,
ülkemizdeki vatandaşlarımızın gayri safî millî hâsıladan elde ettikleri kişi
başına gelir aynı değildir. Avrupa Birliğinde aylık 3 000 dolar, 5 000 dolar
asgarî gelir elde etmektedirler, bizim ülkemizde yaşayan insanların yüzde
80'inin yıllık geliri belki 3 000 dolar değildir. Şimdi, hükümet olarak bu
kıyaslamayı getiriyoruz; ama, öbür taraftan, vatandaşlarımızın geçim
standartlarını yükseltici bir gelire kavuşmasını sağlayıcı hiçbir tedbir
almıyoruz. Üretim durmuş, yatırım durmuş, ihracat durmuş, millet feryat ediyor;
milletin feryat ettiği bir zamanda Özel Tüketim Vergisi çıkarıyoruz,
çıkardığımız Özel Tüketim Vergisindeki tüketilen emtiaya getirilen yükte, Avrupa
Birliği ülkelerindeki oranları baz olarak kabul ediyoruz. Bu, hangi mantığa
uygun oluyor; size soruyorum değerli milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanımıza
da soruyorum. Bakınız, ülkede kayıtdışı
ekonomi denetim dışı diyoruz. Kayıtdışı ekonomiden alınan vergi veya menkul
sermaye iradından alınan vergi -sermayeye dayalı, gayrimenkul demiyorum- bu yıl
4 ayda 23 trilyon. Ocak, şubat, mart, nisan ayı itibariyle menkul sermaye
iradından, yani, faiz gelirlerinden alınan vergi 23 trilyon. Geçen sene
zannederim 300-400 trilyon, bu yıl 4 aylık 23 trilyon. Şimdi, parayla para
kazanandan vergi alınmıyor veya onları istisna sayıcı uygulamalar getiriliyor;
ama, öbür taraftan, bir fukaranın almış olduğu şekerden veya çiftçinin
kullanmış olduğu bir litre mazottan 800 000 lira özel tüketim vergisi alıyoruz.
Parasıyla para kazanandan -ki, bunlar kolay kazanan insanlar- yılın 4 ayı
içinde aldığımız vergi 23-24 trilyon; bu, doğru bir uygulama değil diyor; bu
yanlışlıkların, çarpıklıkların giderilmesi temennisiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Akın. Saadet Partisi Grubu
adına, Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Demircan; buyurun. (SP sıralarından
alkışlar) SP GRUBU ADINA AHMET
DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısa adıyla ÖTV
olan, 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geçici 1 inci
maddesi hakkında Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi,
şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
Meclisimizde, iki haftadır, bir Anasol-M hükümeti klasiğini birlikte yaşıyoruz.
Bu rantiyeci anlayış, zam, faiz, vergiden başka bir şey bilmiyor. Mecliste bu
yasa görüşülürken, hükümet, öbür taraftan milletin mutfağına ateş düşürmeye
devam ediyor. Şu hale bakın, siz milletimizin çekmiş olduğu ıstırabı görmüyor
musunuz ki, 24 saat, hatta 22 saat geçmeden aynı ürüne yeniden ikinci bir defa
zam yapıyorsunuz. Bakın, bu hükümet, üç yıl
içinde vergiyle ilgili olarak 14 tane yasa tasarısı getirdi; bu 14 üncü tasarı
ve 15 inci tasarı da sırada bekliyor. Bazı kanunlarda düzenleme yapılarak yeni
vergiler, millete yeni yükler getirilecek. Şimdi, geriye dönüp
bakıyoruz, benim Mecliste ikinci dönemim. 20 nci Dönemde 54 üncü hükümet
zamanında hiç vergi yasası getirilmemiş; 55 ve 56 ncı hükümet zamanında 4 tane
vergi yasası getirilmiş; 57 nci hükümet zamanında 14 üncüyü görüşüyoruz ve
çıkarmak üzereyiz. Bu yasa tasarılarının hepsini bir araya koyduğumuzda bir
durumla karşı karşıya geliyoruz ki, o da, Türkiye'deki vergi mevzuatı, artık
içinden çıkılmaz hale gelmiş, bir gecekondu zihniyeti hâkim olmuş; bir yer
tıkanıyor oraya bir kapı açılıyor, bir yerde su akıyor oraya bir çatı ilave
ediliyor, oda lazım oluyor oraya bir oda ekleniyor; yani, artık, planı,
projesi, mantığı, felsefesi kaybolmuş; Türkiye, bir vergi mevzuatı yığınıyla,
kütlesiyle halkın üzerine çullanmış, vergide adalet, vergide olması gereken
bütün ilkeler birer birer kaybolmuş. Bu yasa tasarısıyla ÖTV
kapsamına alınan mal sayısının sınırlı tutulduğu ve yürürlükten kaldırılan vergi,
harç, fon ve payların miktar olarak korunduğu, yeni bir şey ilave edilmediği
söyleniyorsa da, tasarının 12 nci maddesiyle bu iddia dayanaksız kalıyor ve
Bakanlar Kurulu bu vergileri kat kat artırma yetkisi alıyor. Bu da, Meclisin
kendi yetkisini Bakanlar Kuruluna devretmesidir ki, Anayasaya aykırıdır,
vergilerin kanunla konulması ilkesine aykırıdır. Değerli milletvekilleri,
yapılması gereken nedir? Vergi, elbette alınacaktır. Vergi, milletin ortak
hizmetlerinin görülmesi için devlete gerekli kaynağın sağlanmasıdır. Vergilemede esas alınması
gereken kriterler şunlardır: Önce, haklılık
gereklidir, konulacak her vergi haklı bir gerekçeye dayanmalıdır. Calvin
Coolidge'e atfedilen bir söz var "gerekli olduğundan fazla vergi tahsil
etmek, yasal hırsızlıktır" deniyor. Hem gereğinden fazla olmamalı hem de
rantiyeciler ve soyguncular tarafından içi boşaltılan bankaların ceremesini
millete ödetmek için yeni vergiler ihdas edilmemeli, ek vergiler konulmamalı.
Milletten alınan vergiler rant dağıtımına da konu edilmemeli. İkinci özellik, vergi
adil olmalı, herkesten gücü oranında vergi alınmalı. Bakın, uygulamamızda,
yanlış hatırlamıyorsam 125 milyar liraya kadar olan faiz gelirlerinden vergi
alınmazken, öbür taraftan asgarî ücret vergiye tabi. Bu, hiç vergi adalet
ilkesiyle bağdaşıyor mu?! Vergi çeşidi az olmalı,
öyle her şeyden vergi almaya kalkışılmamalı. Vergi oranları mümkün olduğunca
düşük olmalı. Yüzyıllar öncesinden, ünlü sosyolog İbni Haldun sesleniyor, diyor
ki: "Vergi oranlarını yükseltmekle, topladığınız miktarı artıramazsınız;
vergi oranlarını makul bir seviyeye düşürmek gerekir." Asgarî ücretten vergi
alınmamalı. Vergi mevzuatı, basit,
sade, anlaşılır olmalı. Ayrıca, verginin
hesaplanması yapılırken, mükelleflerin tüm yasal harcamaları gider kabul
edilmeli; Gelir Vergisi ise net gelirden alınmalı ki, ekonomi kayıt altına
alınabilsin. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Demircan,
toparlar mısınız. AHMET DEMİRCAN (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Vergiler, gerekli yerlere
harcanmalı, israf edilmemeli, rantiyeciye, hortumcuya kaptırılmamalı; devlet,
lüzumsuz borçlanma tuzağına düşürülüp yüksek faiz tuzağında, sarmalında
vergiler eritilmemeli. Vergi yasaları da, böyle,
sık sık yönetmelik değiştirir gibi değiştirilmemeli, belirlilik olmalı.
İnsanlar, önlerindeki dönemde ne tür vergiler ödeyebileceklerini, ödemeleri
gerektiğini bilmeli ki, önlerini görmeli ki devam edebilsinler; ama, biz, öyle
bir durumla karşı karşıyayız ki, mükellefler yarın hangi vergiyle karşılaşacaklarını
bilemiyorlar. İşte, bütün bunları üst
üste koyduğumuzda, Türkiye'nin esas ekonomik çıkmazıyla karşı karşıya
kalıyoruz. Türkiye'nin ekonomideki çıkmazı, bu vergilerini adil ve yeterli
tahsil edemeyişi, aynı zamanda, borçlanma düzenini de doğru düzenleyemeyişidir. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Demircan. Madde üzerinde, 3 adet
önerge vardır. Önce, geliş sırasına göre okutacağım; sonra, aykırılık
derecelerine göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının Geçici 1 inci maddesinde
yer alan "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce teslimi"
ibaresinin "Bu Kanunun 19 uncu maddesinin (c) bendinde belirtilen tarihten
önce teslimi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinde
yer alan "bu işlemlerin gerçekleştiği tarihte" ibaresinin "bu
işlemlere başlanıldığı tarihte" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - Okutacağım üçüncü
önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım. ASLAN POLAT (Erzurum) -
En aykırı değil, en sanal önerge! BAŞKAN - Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinde
yer alan "Maliye Bakanlığı" ibaresinin "Bakanlar Kurulu"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) -
Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum. BAŞKAN - Çekiyorsunuz... Çekme hakkınızı
kullanabilirsiniz efendim. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, bir de konuşma hakkını kullansınlar, ne yazmışlar!.. 60 tane
önerge vermişler... III. – Y O K L A M A BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, maddenin oylanmasından önce, toplantı yetersayısının
aranılması istemi vardır; istemde bulunan arkadaşların burada olup olmadığını
arayacağım. Sayın Fethullah Erbaş?..
Burada. Sayın Rıza Ulucak?..
Burada. Sayın Ahmet
Sünnetçioğlu?.. Burada. Sayın Mehmet Batuk?..
Burada. Sayın Fahrettin
Kukaracı?.. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ
(Şanlıurfa) - Takabbül ediyorum efendim. BAŞKAN - Sayın Sacit
Günbey?.. Burada. Sayın Nezir Aydın?..
Burada. Sayın Cevat Ayhan?..
Burada. Sayın Bahri Zengin?..
Burada. Sayın Ahmet Demircan?..
Burada. Sayın Ahmet Karavar?..
Burada. Sayın Hüseyin Çelik?..
Burada. Sayın Mahmut Göksu?..
Burada. Sayın Karapaşaoğlu?..
Burada. Sayın Elkatmış?.. Burada. Sayın Mehmet Çiçek?.. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)
- Takabbül ediyorum efendim. BAŞKAN - Sayın Eyyüp
Sanay?.. SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -
Takabbül ediyorum efendim. BAŞKAN - Sayın Maliki
Ejder Arvas?.. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Takabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Zeki
Ergezen?.. Burada. Sayın Mahfuz Güler?..
Burada. Elektronik cihazla
yoklama yapacağım. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
12 dakika süre verin Sayın Başkan! SACİT GÜNBEY (Diyarbakır)
- 15 dakika süre verin! BAŞKAN - 15 dakika mı
vereyim efendim?! VEYSEL CANDAN (Konya) -
Yok artık, 25 dakika, yarım saat süre verin! BAŞKAN - Yoklama için 5
dakikalık süre veriyorum. (Elektronik cihazla
yoklamaya başlanıldı) BAŞKAN - Değerli
arkadaşlar, biraz önce, burada, düğmeye basınca -arkadaşımız bastı- ikiye
katladığı için öyle oldu; tabiî, 5 dakikada kestim ben; fakat, muhakkak itiraz
etmek gereği duyuyorsunuz. Bakın, biraz önce Sayın Genç, buradaydı, gitti.
İçtüzüğü okuyun, kendisinin uygulamasıyla bizimki tıpatıp aynı; ama, ne
hikmetse, burada başka, oraya inince başka yapıyoruz, anlaşılır gibi değil.
Ondan sonra, İçtüzüğe uymadığım iddiasıyla beni karşı karşıya bırakıyorsunuz.
Var mı böyle bir haksızlık! İnsan nerede olursa olsun aynı olmalı. Ben, bugüne
kadar, burada, iktidar milletvekillerine veya muhalefet milletvekillerine 1
dakika fazla ayrıcalık tanımadım. AHMET SÜNNETÇİOĞLU
(Bursa) - Yoklama prensibinizden vazgeçtiniz, başlangıçta hep yoklama
yapıyordunuz, ondan vazgeçtiniz. BAŞKAN - Ona da itiraz
ediyorlar efendim, yoklama yapınca da itiraz ediyorlar. AHMET SÜNNETÇİOĞLU
(Bursa) - Ondan vazgeçtiniz ama... Demek ki, prensipten bazen vazgeçilebiliyor. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Takdir hakkınızı kötüye kullandınız; toplantı yetersayısı olmadan açtınız Genel
Kurulu. Takdir size göre olmaz, herkese göre aynı olur. BAŞKAN - İçtüzükte var
efendim, 57 nci maddeyi okursanız... (Elektronik cihazla yoklamaya
devam edildi) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri toplantı yetersayımız vardır. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 6.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/988) (S.Sayısı : 870) (Devam) BAŞKAN - Geçici madde 1'i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici madde 1 kabul
edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
geçici madde 2'yi okutacağım; ancak, tasarının tümünün açık oylamaya tabi
olduğunu bilgilerinize sunmak istiyorum; çünkü, sonunda açık oylama
yapılacaktır. O nedenle, arkadaşlarımızın Genel Kurul Salonundan
ayrılmamalarını rica ediyorum. Geçici madde 2'yi
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 2. - Bu
Kanuna ekli (II) sayılı listedeki mallardan ilgili mevzuatı gereğince
Türkiye'de kayıt ve tescil edilmiş olanların, bu Kanunun yayımlandığı tarihten
itibaren iktisabında veya vekaletname ile tasarruf hakkının devralınmasında
1318 sayılı Finansman Kanununun taşıt alım vergisine ilişkin hükümleri, 492
sayılı Harçlar Kanununa bağlı trafik harçlarını düzenleyen (9) sayılı tarifenin
"(I.) Tescil harçları" bölümü, 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci
maddesinin (A) fıkrasının (2) numaralı bendi uygulanmaz. BAŞKAN - Geçici madde 2
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın
Mahmut Göksu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 870 sıra sayılı
tasarının geçici 2 nci maddesi üzerinde, Partim adına söz almış bulunmaktayım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, Özel
Tüketim Vergisi Yasa Tasarısı iki haftadan beri Meclisimizde görüşülmektedir.
Geçen hafta bitmesi gereken, yani, hükümet partilerinin almış olduğu karar
gereği geçen hafta bitmesi gereken bu tasarı, bu haftaya sarkmıştır. Bunu niçin
söylüyorum; çünkü, sık sık, hükümet partileri, bu Meclisin iyi çalıştığını
ifade etmekte; ama, maalesef, 20 maddelik bir tasarının iki haftada ancak
çıktığını görürsek, Meclisin de çok verimli çalışmadığı ortadadır. Tabiî,
burada, Meclisi çalıştıracak olan, hiç şüphesiz, hükümet partileridir
öncelikle. Değerli arkadaşlar,
üzerinde konuştuğumuz madde, taşıtlardan alınmakta olan birtakım vergileri;
Taşıt Alım Vergisi, Ek Taşıt Alım Vergisi, Çevre Kirliliği Vergisi, trafik
tescil harcı gibi birtakım harçları ve vergileri kaldırıyor, tek bir kalemde,
ÖTV olarak topluyor. Değerli arkadaşlar,
otomotiv sektörü Türkiye'nin lokomotif sektörüdür. Otomotivde, Türkiye'nin
rekabet gücü olan önemli bir yan sanayii vardır, yetişmiş insangücü vardır. Son
zamanlardaki, krizler her sektörü vurduğu gibi, otomotiv sektörünü de vurmuştur; ama, buna rağmen, birtakım
teknolojik yatırımlar da devam etmektedir. Değerli arkadaşlar,
birçok konuda olduğu gibi, dünkü konuşmamda da beyan ettim. Avrupa ve
Türkiye'deki KDV oranlarına baktığımız zaman, kişi başına düşen millî geliri 30
000 dolar olan Avrupa'da KDV oranının yüzde 14, Türkiye'de yüzde 20 olduğunu
söylemiştim. Oysaki, Türkiye'de kişi başına düşen millî gelir 2 000 dolardır. Aynı şekilde, otomotiv
sektöründe de çok ağır vergiler vardır. Değerli arkadaşlar, bakınız, bir Opel
Vectra otomobilin fabrika çıkış fiyatı 21 milyar lira, vergi yükü 16 milyar
lira, satışı 37-38 milyar lira; yani, yüzde 72 vergi alınıyor. Bir başka örnek verirsek;
Opel Omeganın fabrika çıkış fiyatı 32 milyar lira; ama, bu aracı vatandaş almak
istediği zaman 56 milyar lira ödüyor; yani, 24 milyar lira vergi ödüyor.
Vatandaşın fabrika çıkış fiyatıyla 32
milyar liraya alabileceği bir aracı 56 milyar liraya satmak, bir başka
ifadeyle yüzde 76 vergi uygulamak dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur değerli
arkadaşlar. Bu anlamda, bu hükümet, bu millete, medenî olma yollarını da
tıkıyor; yani, vatandaşın özel araca binme hakkı yok mudur?!. Hükümet, bir
anlamda, bu vergilerle, bu hakkı vatandaşın elinden alıyor. Diğer ülkelerle
kıyasladığımız zaman, verginin ne kadar çok olduğunu anlamak daha da kolay
olacaktır. Otomotiv sektöründe Japonya'da vergiler yüzde 5, Almanya'da yüzde
15, İtalya'da yüzde 19, Hollanda'da yüzde 45, Türkiye'de ise bu ortalama yüzde
45 ile 82 arasında değişmektedir; yani, bir başka ifadeyle, bir otomobil alan
vatandaş, aldığı fiyatın yarısı kadar, hatta bazen dörtte 3'ü kadar vergi
vermektedir. Bu da, vatandaşımızın alım gücünü kırmakta, otomobil alamamakta,
medeniyetin gereği olan bu araçlardan istifade edememektedir. Değerli arkadaşlar,
sadece araçlardan bu vergi alınmıyor, vatandaş, araç aldıktan sonra almış
olduğu 1 litre benzinde de yüzde 73 vergi vardır; yani, 1 400 000 liraya almış
olduğu 1 litre benzinin 1 000 000 lirasını vergi olarak vermektedir;
dolayısıyla, hem araç alırken hem de araç aldıktan sonra kullanmış olduğu
benzinde azamî derecede vergi vermekte, vatandaş soyulmaktadır. Düşünebiliyor musunuz,
artık, bu hükümet akaryakıta günde iki sefer zam yapıyor. İnsanımız, bunu,
cebine yansıdığı için daha iyi kavrıyor. Bu anlatımı, 1976 yılında, Sayın
Ecevit bir Meclis konuşmasında şöyle dile getiriyor, ithaf ediyorum
arkadaşlarımıza. Sayın Ecevit o gün şöyle diyor: "Ekonominin katı gerçekleri
artık vatandaştan saklanamaz. Vatandaş, bunu cebinde duyar, midesinde duyar,
yüreğinde duyar. 'Zam yok, fiyatlar yükselmiyor' sözleri masaldır. Bu masala
inanacak kalsa kalsa bir tek hükümet üyeleri kalmıştır." Âdeta, bu
hükümeti tarif ediyor Sayın Ecevit. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MAHMUT GÖKSU (Devamla) -
Sayın Başkanım, bitiriyorum. BAŞKAN - Buyurun,
tamamlayın. MAHMUT GÖKSU (Devamla) -
"İşadamı, Türk parasının değerinin dünyada nasıl düştüğünü görüyor. Ülkeyi
de rejimi de Başbakanı da kurtarmanın tek yolu var bu hükümetten kurtulmaktır.
Millet, kendi Meclisinden bunu bekliyor." Evet, 1976 yılında Sayın
Ecevit böyle söylemiş, biz de bugün katılıyoruz; millet kendi Meclisinden bunu
bekliyor. Bu hükümetten kurtulmak Türkiye'nin önünü açacaktır diyor, hepinize
teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Göksu. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun. (DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA MURAT
AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi
Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesi yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
1318 sayılı Finansman Kanununa göre Taşıt Alım Vergisi ve 492 sayılı Harçlar
Kanununa göre de tescil harçları alınmayacak; çünkü, Özel Tüketim Vergisi
alınacak. Değerli milletvekilleri,
geçici madde 2'nin de kabulüyle birlikte,
kanun, Meclisten, Yüce Meclisten geçmiş oluyor. Ancak, muhalefet olarak
yaptığımız tenkitlerin hiçbirini dikkate almadınız, verilecek önergeleri de,
hükümet olarak vermiş olduğunuz sanal önergelerle tıkadınız; ama, diğer
kanunlarda olduğu gibi, er geç bu kanun, üç beş ay sonra, yine, değişikliğe
tabi tutulmak üzere Yüce Mecliste, huzurunuzda müzakereye açılacaktır. Çünkü,
hükümet 1999'dan itibaren hangi kanunu çıkarmışsa, mutlaka, ya çift dikiş -biz
beş altı dikiş duymamıştık- ya da beş altı kez o kanun bu Yüce Mecliste
müzakere edilmek suretiyle, tekrar tekrar görüşüldü. Bu nedenle, koalisyonu
oluşturan partiler ve hükümet bu yönde acele ediyor, milletin gerçeklerini
gözardı ediyor, milletin gerçeklerine ters düşen hususları burada yasalaştırmak
suretiyle, âdeta, milletin Yüce Meclise ve hükümete doğru bir bakış açısından
bakmasına engel oluyor. Değerli milletvekilleri,
Doğru Yol Partisi 1994, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında, hükümette olduğu
dönemlerde, buna benzer ekonomik tedbirleri 1994 yılının ilk aylarında
uygulamaya başladı; ancak, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında, OECD ülkeleri
arasında üst üste üç yıl büyümeyi sağlayarak, yüzde 8'le, yüzde 10 büyümeyi
sağlayarak, kalkınmakta olan ülkeler arasında birinci sırada yer aldı. Şimdi siz "ekonomik
program" dediniz, olmadı "güçlendirilmiş ekonomik program"
dediniz, olmadı; kaç çeşit program getirdiyseniz, hepsi fiyaskoyla neticelendi.
Peki, siz, yarın milletin huzuruna çıktığınızda ne diyeceksiniz? Acaba, bize
dört yıl, beş yıl yetmedi mi diyeceksiniz, ki, millet buna inanmaz. YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) -
Sana mı inanacak?! MURAT AKIN (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, sizin -sizden maksat, bu Meclisin- bu millete yapacağı
en güzel iyilik, bir seçim hükümeti kurulmasına, bir an evvel seçime
gidilmesine ve bu milletin derdine çare olacak Meclisin tekrar teşekkül
etmesine imkân sağlamak olacaktır. Ancak, bu Meclisle seçime gidildiğinde,
sizler de pekâlâ biliyorsunuz, birçoğunuz, birçoğumuz buraya gelemeyeceğiz.
Neden; milletin menfaatına, milletin hayrına hiçbir şey yapmadınız ki!..
Yaptığınız tek iş, vergi, zam, zulüm, vergi, vergi, vergi, vergi... Başka
hiçbir şey yok; sabah kalkıyorsunuz, vergi; akşam yatıyorsunuz, vergi. Değerli milletvekilleri,
arkadaşlarımız da söyledi, iki gün içerisinde -bir kere zam yapın- iki kere mi zam yapılır akaryakıta?! Bir
gün yapıyorsunuz, ertesi günü bir daha zam yapıyorsunuz! Alım gücünü yitirmiş,
fukaralaştırdığınız bu insanlarımız, Sayın Ecevit'in tabiriyle, bu
yurttaşlarımız, zam yaptığınız bu malları nasıl satın alacak da, bu mallardan
aldığınız vergi devletin hazinesine akar olarak gelecek; bu, mümkün değil.
Sayın Başbakanımız, bu ülkeyi, 1980 öncesinde olduğu gibi, 1990 sonrasında da,
iki ortağını yardımcı almak suretiyle, aynı küçülme noktasına getirdi. Bu, ülke için kaybedilen
bir zamandır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Akın. Saadet Partisi Grubu
adına, Çankırı Milletvekili Sayın Hüseyin Karagöz. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA HÜSEYİN
KARAGÖZ (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının Geçici 2 nci maddesi üzerinde Saadet Partisi
Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz sonra, 14 üncüsü veya 15 incisi olmak üzere, yeni bir
vergi kanunu çıkaracağız. Bu vergi kanunu, Maliye Bakanlığının bürokratları
-kendi ifadeleriyle- Avrupa Birliği direktifleri doğrultusunda hazırladılar.
Bir gün önce Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi; Plan ve Bütçe Komisyonunda
okundu, kabul edildi; Genel Kurula geldi; muhalefet sözcüleri konuşuyor; fakat,
iktidardan bir tek arkadaşımız çıkıp da bu kanun üzerinde tek kelime söylemedi.
Bakın, kanunu hazırlayanlar, hiç olmazsa, milletvekillerine verilmek üzere
şöyle bir doküman hazırlamışlar. Biz de, baktık, gördük ne var ne yok burada.
İşte, kanunun neler getirdiğini, neler götürdüğünü yazmışlar; ama, KDV'yi de
ÖTV'ye dahil ederek onu da vergilendirdiklerini yazmamışlar buraya; ayrıca,
Bakanlar Kuruluna bunu birkaç kat artırma yetkisi verdiklerini de yine buraya
yazmamışlar. Biz, tabiî, bu yetkinin Bakanlar Kuruluna verilmesine bir yerde
-sevinilecek bir durum değil ama- seviniyoruz. Olabilirdi ki, Maliye
Bakanlığında yeni bir kurul kurulur, bu vergiyi artırma yetkisi de bu
kurula -bundan önce yapıldığı gibi-
verilebilirdi. Neyse ki bu yapılmamış, Bakanlar Kuruluna bu yetki verilmiş. Değerli milletvekilleri,
kanun üzerinde muhalefet sözcüleri yeteri kadar konuştular. Biz, arzu ederdik
ki, demin ifade ettiğim gibi, iktidar milletvekili arkadaşlarımız da
hazırlansınlar, çıksınlar, burada konuşsunlar, hakikaten, bilmediğimiz bir konu
varsa, yanlış anladığımız bir konu varsa veya her meseleye muhalefet
penceresinden bakmış olmanın getirdiği bir durum varsa, biz de bilgilenelim;
ama, bu, bundan önceki kanunlarda olduğu gibi, bunda da, maalesef, olmadı. Bu,
milletimize karşı da iyi bir görüntü değil; Meclis olarak iyi bir görüntü
değil, sadece iktidar olarak... Zaten, iktidarın görüntüsü mörüntüsü kalmadı
da, Meclis olarak iyi bir görüntü değil. Muhterem milletvekilleri,
mademki vergi kanunu çıkarıyoruz, vergi niçin alınır, ona bir bakalım. Vergi, vatandaşa
hizmet için alınır. Peki, bu hükümet 14-15 tane vergi kanunu çıkardı. Az önce,
kâtip arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, akşam yat, vergi; sabah kalk,
vergi... Hizmet nerede? Bu hükümet, millete zulmetmekten başka, hangi sahada
hangi hizmeti yapıyor?! Maalesef, onu göremiyoruz. Vergi, hizmetin
kalitesini artırmak ve devletin cari giderlerini karşılamak için alınır; yani,
memuruna, işçisine, insanca yaşayabilecek bir maaş ödemesi için alınır. Peki,
biz, bu manada, memura, işçiye, gerçekten yaşayabileceği bir ücret verebiliyor
muyuz; hayır. Bugün yeni açıklandı, açlık sınırı 370 000 000 lira, yoksulluk
sınırı ise 1 100 000 000 liraya dayanmış! Memur ve işçi maaşlarını bu çerçevede
ele alırsak, işçimiz, memurumuz açlık sınırında yaşıyor. Peki, topladığımız bu
vergiler nereye gidiyor, nereye veriyoruz? Kısa vadeli, yüksek faizli
borçlanmanın faizine bu vergiler yetmiyor; 10 lira da fazladan borçlanarak, bu
faizleri ödüyoruz. Yani, görüldüğü gibi, bu gidiş, gidiş değil! Sayın Maliye Bakanımızın
-hatırlayacaklar- iki sene önce Plan ve Bütçe Komisyonunda söylediği bir söz
hakikaten benim çok hoşuma gitmişti "bütçeyi, borç-faiz sarmalından
kurtarmadıktan sonra hiçbir meseleyi çözmemiz mümkün değildir" demişlerdi.
MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Doğru... Doğru... HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla)
- Buna aynen katılıyoruz, Sayın Bakanım da "doğru" diyorlar. Ben şimdi soruyorum Sayın
Bakanım: Aradan geçen üç yıl içerisinde, bütçeyi, borç-faiz sarmalından ne
kadar kurtardık; daha mı çok bu sarmala sardık? Herhalde, kanun çıktıktan sonra
burada bir teşekkür konuşması yaparsınız, bunun rakamlarını bize verirsiniz,
biz de, inşallah, verilecek olan bu olumlu rakamlardan memnuniyet duyarız. Ben, şahsen, samimi
olarak söyleyeyim, iyi şeyler duymak istiyorum; yani, bu ülke adına, bu millet
adına, içinden çıktığımız bu fakir fukara toplum adına iyi şeyler duymak
istiyoruz. Ha, o zaman, biz, neyi tartışırız; arkadaş, bu iyinin de daha iyisi
olur, onu tartışırız; ama, bugün, böyle bir şey ortalıkta yok. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Karagöz,
toparlar mısınız. HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla)
- Yani, biz, o zaman, muhalefet olarak görevimizi... Bu, daha iyi olabilir. Bu
standardın daha çok yükseltilmesi noktasında, çıkar, burada konuşuruz; ama, üzülerek
ifade edeyim ki, şimdi, bugün, zam konuşuyoruz, zulüm konuşuyoruz, vergi
konuşuyoruz, vatandaş öldü bitti konuşuyoruz... Az önce komisyonda bir toplantı
vardı; OSTİM Sanayicileri Derneği Başkanı arkadaşımız dedi ki: "Bir yılda
elektrik fiyatları yüzde 140 arttı." Siz, enflasyonu düşürüyoruz
diyorsunuz, ne mana ifade eder, bu fiyatlarla sanayici nasıl üretim yapar, işsizliğe nasıl çare bulunur? İnşallah, en
kısa zamanda, bu millet, bu yanlış gidişini terk etmeyen hükümetten de bu
sıkıntılarından da kurtulur ümidiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
Madde üzerinde 4 adet
önerge vardır. Önergelerden 3'ünü geliş sırasına göre okutup, aykırılık
sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesinde yer
alan "tasarruf hakkının devralınmasında" ibaresinden sonra gelmek
üzere "ve noterlerce yapılacak satış işlemlerinde" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesinde yer
alan "veya tasarruf hakkının devralınmasında" ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - Okutacağım
üçüncü önerge en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesinde yer
alan "bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren" ibaresinin "bu
Kanunun yürürlük tarihinden itibaren" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Şadan Şimşek Edirne BAŞKAN - Sayın
Komisyon?... ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) -
Sayın Başkan, önergelerimin hepsini geri çekiyorum. BAŞKAN - Çekiyorsunuz.
Peki. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, önergelerde, biraz önce, benim ismimi zikretmek suretiyle yanlış
bir bilgi verdiniz; müsaade ederseniz, sataşmadan... BAŞKAN - Neyi efendim?.. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Efendim, biraz önce, benim bir uygulamamdan söz ederek, yanlış bir bilgi
verdiniz Meclise. BAŞKAN - Tutanağı göndereyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Bir dakika... Müsaade ederseniz, ben buna cevap vereyim kürsüden. BAŞKAN - Sayın Genç,
bakınız, siz... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Efendim, savunma hakkımı kullanıyorum; yani, bu kadar zorbayla bu Meclis
yönetilmez ki!.. BAŞKAN - Bakın, Sayın
Genç, siz... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Hayır, söylediğiniz yanlış; kürsüden 2 dakika konuşayım efendim. BAŞKAN - Şimdi, Sayın
Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Efendim, müsaade... BAŞKAN - Bir dakika...
Acele etmenize gerek yok. Söz istediniz; ben, size,
sizin de bu yöndeki uygulamalarınızı hatırlattım... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Hayır, o uygulama öyle değil, açıklayayım kürsüden. BAŞKAN - Sizin
açıklamanıza gerek yok, burada tutanaklar açık efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Ben, kürsüden açıklayayım. BAŞKAN - Eğer,
tutanaklar... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Yanlış bilgi veriyorsunuz. BAŞKAN - Sayın Genç,
tutanağa bir itirazınız varsa... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Efendim, ben Başkanvekiliyim; ben, savunma hakkını kullanmak durumundayım. BAŞKAN - Bir dakika...
Savunma hakkı diye bir şey yok; size bir sataşma yok; buradaki uygulamanız bu. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Hayır efendim... Ben, o uygulamanın öyle olmadığını izah edeyim. BAŞKAN - Ne demek
"hayır efendim..." Tutanakları inkâr mı ediyoruz efendim?! KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, ben, sataşmadan söz istiyorum. BAŞKAN - Bakın Sayın
Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Efendim, ben, sataşmadan söz istiyorum. BAŞKAN - Sataşma söz
konusu değil. Bakın, Sayın Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Yani, benim yanlış hareket ettiğimi söylüyorsunuz, ondan sonra da "sataşma
yok" diyorsunuz; bu nasıl oluyor?! BAŞKAN - Bakın, Sayın
Genç, siz, bir Meclis Başkanvekilisiniz... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Başkanvekiliyim de, yani, bizim aramızda böyle tartışma olmasın diyorum size... BAŞKAN - Efendim, bakın,
ben size diyorum ki Sayın Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) -
...ve onun için söz istiyorum diyorum. BAŞKAN - Bir dakika
dinler misiniz... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Evet, dinleyeyim... Peki... BAŞKAN - Bakınız,
Birleşim 104, tarih 23.5.2002, sayfa 39-40; buradaki takdir olayını bir okuyun,
uygulamanızı görün, ondan sonra... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Efendim, onu yanlış izah ediyorsunuz; ben, izah edeyim onu: Bakın, geçen
hafta... BAŞKAN - Efendim, yanlış
mı yaptığınızı söylüyorsunuz? KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan "takdire bırakıyorum" kelimesi İçtüzükte yok. Rica
ediyorum... 2 dakika... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) VEYSEL CANDAN (Konya) -
Konuşsun, ne var yani! BAŞKAN - Hayır efendim,
sataşma yok ki konuşsun; neyini sataşmışız?! KAMER GENÇ (Tunceli) -
Benimle ilgili yanlış açıklama yaptınız. BAŞKAN - Hayır, yanlış
açıklamadım; bakın, tutanak böyle diyorum. Bu tutanağı alın, itiraz edin. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Efendim, tutanağı yanlış yorumluyorsunuz. BAŞKAN - Efendim, ben,
tutanağı okuyorum size... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Hayır, tutanak öyle değil ki! Yanlış yorumluyorsunuz; orada açıklayayım. BAŞKAN - Efendim, niye
yanlış?.. Ben, okuduğumu anlayacak kadar... KAMER GENÇ (Tunceli) - Hem
beni itham ediyorsunuz... BAŞKAN - İtham etmiyorum,
uygulamanızı söylüyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) -
...hem de oradan açıklama hakkını vermiyorsunuz. Bakın, oylamaları bile
yanlış yapıyorsunuz... Bakın, oylamaları bile yanlış yapıyorsunuz... BAŞKAN - Efendim, bu
konuya millet karar versin. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, bakın, şimdiye kadar çok hatalı oylama yapıyordunuz; işarî
oylamalarda tayin ettiğiniz süre bitmediği takdirde... (DSP ve MHP sıralarından
gürültüler) YUSUF KIRKPINAR (İzmir) -
Sayın Başkan, allahaşkına, Mecliste sadece bu mu var?! KAMER GENÇ (Tunceli) -
Arkadaşlar, ciddî bir şey söylüyorum. Tayin ettiğiniz o süre
bitmediği... BAŞKAN - Efendim... Sayın
Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Bir dakika... Beni dinler misiniz... İşarî oylamalarda tayin
ettiğiniz... BAŞKAN - Sizi
dinlemiyorum. Sayın Genç, lütfen oturun
efendim. 2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 19 uncu maddeyi
okutuyorum: Yürürlük MADDE 19. - Bu Kanunun; a) Geçici 2 nci maddesi
yayımı tarihinde, b) 15 inci maddesinin 2
numaralı fıkrasının (b) bendi 1.8.2003 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde, c) Diğer hükümleri
1.8.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde, Yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 20 nci maddeyi
okutuyorum: Yürütme MADDE 20. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN -
İsteyebilirsiniz. Evet, 20 nci maddeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Oylama için 3 dakikalık
süre vereceğim efendim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın
oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını, vekâleten oy kullanacak sayın
bakanların da, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
imzasını taşıyan oy pusulalarını, aynı süre içerisinde, Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama
yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, bundan önce hep yanlış yapıyordunuz, süre bitmeden kesiyordunuz.
Halbuki, orada, kabul-ret göstermiyor, sadece katılanları gösteriyor. Ben
müdahale ettim, ondan sonra doğrusunu yaptınız. (DSP ve MHP sıralarından
"Otur yerine" sesleri, gürültüler) Yahu, doğrusunu
öğretiyoruz arkadaşlar; durun yahu! Allah Allah!.. Baştaki oylamaların hepsini
yanlış yapıyordunuz. BAŞKAN - Ben, süre
bitmeden kesmedim ki... Ne zaman kestim?!. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Orada, kabul-ret var. Sonuç belli olmadan "kabul edilmiştir" diyor,
geçiyordunuz yahu! BAŞKAN - 3 dakika süre
verdim... Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünü oylamadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesi uyarınca söz
vereceğim. Lehte, Sayın Masum
Türker?.. Yok. Lehte, Sayın Şadan
Şimşek; buyurun. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) 4 dakika süre veriyorum. ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı
üzerinde, lehte söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
üzerinde görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu
yasa, bildiğiniz gibi, dolaylı vergide basitlik ilkesi sağlayacaktır. 16 vergi,
harç, fon ve pay uygulamadan kaldırılarak, tek bir vergi başlığı altında
toplanacak, Maliye Bakanımız Sayın Sümer Oral'ın Meclisteki konuşmalarında ve
diğer konuşmalarında söylediği gibi ilave bir vergi yükü doğurmayacaktır. Yasa tasarısı üzerindeki
konuşmalarda, bazı arkadaşlarımız, yine, her zaman olduğu gibi, seçmene selam,
yola devam mantığı ile hareket ettiler. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Niye önergeler verdin o zaman? ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Böyle konuşmalar yaparak toplumumuzun sorunlarına çözüm önerileri getirmek
yerine, belli başlı kalıplaşmış sözlerin arkasına sığınarak bir yere
varılamayacağını bilmeleri gereklidir. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Önergelerle kapattın hep... ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Vermiş olduğum önergelere eleştiriler getirdiler. Benim de onlar gibi İçtüzük
hakkım mevcuttur... ASLAN POLAT (Erzurum) -
Niye önergelerini savunamadın o zaman? Niye önerge verdin? BAŞKAN - Sayın Polat,
lütfen... ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Amacım, yasanın bir an önce çıkması ve ülkemiz için gereken yasal düzenlemelere
imkân sağlanmasıdır. Hiçbir hükümetin
çıkarmaya cesaret edemediği yasaları 57 nci hükümet başarmıştır. Burada
çıkarılan yasalar, hükümetin değil, ülkemizin yasalarıdır. Değerli milletvekilleri,
ülkemizin biriktirilegelmiş sorunlarının çözümü için kararlı ve sabırlı hareket
etmek kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu kürsü, milletin hür iradesinin temsil
edildiği yerdir; sırf konuşmak için buraya geliniyorsa, işte o zaman halkımız
nezdinde, siyaset ve siyasetçiye de güven kalmaz... ASLAN POLAT (Erzurum) -
Niye önerge verdin? Peki, sırf önümüzü tıkamak için mi verdin? BAŞKAN - Sayın Polat,
lütfen oturur musunuz. Lütfen... (Gürültüler) ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Onun için, bizler, halkımızın sorunlarına çözüm önerileri getirerek, gelecek
nesillerimizi ve güzel yarınlarımızı güvence altına almak için, sorunları,
hukukun, demokrasinin üstünlüğüne inanarak, demokratik parlamenter sistemle;
yani, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle çözmek zorundayız. Burada ülkesini ve bölgesini
temsil eden milletvekillerimiz, hiçbir zaman, gücünü aldığı insanların
içerisine gitmezlik yapamaz. Halkımız arasına gider, sorunları yerinde görür ve
imkânlar dahilinde çözmeye çalışır. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Gelin, hep beraber gezelim o zaman, kim gelirse gelsin! ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) -
O yüzden, altını çizerek bir kez daha söylüyorum: Genel Kurulda yapılan
maksadını aşan konuşmalar kişiye hiçbir şey kazandırmaz; ancak, Yüce
Parlamentomuzun halkımız nezdinde yıpratılmasına sebep olur. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada, bazı konuşmacılar, kendi dönemlerini çok çabuk unutup,
seçim istemeye başladılar. Ülkemizin bu duruma gelmesine neden olan, çarpık
ekonomiyi yaratan, finans çevrelerine peşkeş çeken, rant ekonomisi yaratıp,
insanları üretime değil, faize yöneltenler kimler acaba? (DSP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Bugün uygulanan vergilerin bazıları 1994
yılında konulmadı mı? Çiftçi adına, esnaf adına, KOBİ adına ahkâm kesenler,
geçmişte ne yaptıklarını, salma vergi getirdiklerini, kamu bankalarına görev
zararı yazdırdıklarını ne çabuk unuttular. 1995 yılında imzalanan Gümrük
Birliği Anlaşması çerçevesinde yurt dışından buğday, ayçiçeği, şeker gibi
tarımsal ürünleri getirip ithalatı artıran, çiftçimizin bugünlere gelmesine yol
açan nedenlere iyi bakmaları da ayrıca gereklidir. Biz, Demokratik Sol
Partililer, gücünü halktan ve haktan alan ve siyaseti kişisel hırslar için
değil, halkının ve ulusunun aydınlık yarınlara ulaşması için yapan bir partinin
üyeleri olarak hak bildiğimiz yoldan hiçbir zaman ayrılmayacağız. (DSP
sıralarından alkışlar) Bu duygu ve düşüncelerle,
Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının lehinde oy kullanacağımı beyan eder,
yasanın, ülkemize, Maliye Bakanlığına hayırlı olmasını diler, ilave bir vergi
yükü getirmemesi temennisiyle Yüce Meclise saygılarımı sunarım. (DSP, MHP ve
ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Aleyhte, Sayın
Lütfi Yalman?.. Yok. Aleyhte, Sayın Veysel
Candan. Buyurun Sayın Candan. Süreniz 4 dakikadır. VEYSEL CANDAN (Konya)-
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 870 sıra sayılı Özel Tüketim
Vergisi Kanunu Tasarısının aleyhinde söz aldım. Hukukî olmayan, haraç
niteliği taşıyan, fakiri iyice ezen, yoksulluğu artıran bu yasayı reddettiğimi
ifade etmek istiyorum. Sanal, uydurma,
gerçekdışı önergelerle, millete duyurmadan, muhalefet milletvekillerinin
itirazına bile mahal bırakmadan konuşma imkânı vermeyen bir müzakere,
hukukdışı, İçtüzük ihlalleriyle dolu bir müzakere sonucunda, sayısal
çoğunluğunuza dayanarak 15 inci vergi kanununu çıkardınız, hayırlı olmasın. "Hak bildiğimiz
yoldan ayrılmayacağız" diyorsunuz. Millete kazık atmanın hak yolu olduğunu
ilk defa DSP'lilerden duyuyoruz! (SP sıralarından alkışlar) Sayısal çoğunluk her
zaman işe yaramaz. Milletin gözyaşı, milletin ahı, aranızdaki beton gibi bu
tesanütü mutlaka yıkacaktır. Bunu bekleyin, yakın zamanda göreceğiz. Zulmeden hiçbir idare,
zulmeden hiçbir meclis böylece devam edemez. Bakın, söylüyorum: İlk seçimlerde
-yazın, altını çiziyorum- bu Parlamentonun yüzde 80'i değişecektir. A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul)
- Siz de dahil! VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Biz de dahil, yüzde 80'i değişecektir; çünkü, bunu hak ettiniz. Milletin verdiği vekâleti
kötüye kullanıyorsunuz, istismar ediyorsunuz. Hükümet diyor ki, bazı vergileri
tek ad altında toplayarak daha çok vergi alacağız. Biz diyoruz ki, aldığınız
vergi çok. Millet bunu ödeyemez; ödeme gücü yok. Hükümet diyor ki, daha çok
vergi alıp, faizleri, borçları ödeyeceğiz. Biz diyoruz ki, gittiğiniz yol, yol
değil, değiştirin bu yolu; yatırım, üretim ve ihracat olmadan hiçbir şey olmaz.
Hükümet diyor ki, biz, IMF'siz ve Dünya Bankası olmadan yaşayamayız. Biz
diyoruz ki, bu Yüce Millet, bu büyük devlet, IMF'siz ve Dünya Bankası olmadan
da yaşar. Onlar daha dün; ama, bu milletin bin yıllık tarihi var; ama, sizin
gibi beceriksiz, sizin gibi yeteneksiz hükümet olursa, olacağımız bu! (SP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Hükümet diyor ki,
enflasyonu indiriyoruz -milleti aldatıyorsunuz- iyiye gidiyoruz,
zenginleşiyoruz... İkinci defa yalan söylüyorsunuz. Biz diyoruz ki, bunlar
doğru değil; insanlar fakirleşiyor, aç insanların sayısı artıyor. Hükümet diyor
ki, biz, faizden vergi almayız; bizim için onlar çok önemli. 110 milyar lira
faiz geliri olandan vergi almama noktasında kanunu siz çıkardınız. Siz
çıkardınız; ama, utanmadan, sıkılmadan, buraya çıkıp millete yalan
söylüyorsunuz. BEYHAN ASLAN (Denizli) -
Nezaketle konuş! VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Biz diyoruz ki, bu yaptığınız yanlıştır. Para faize giderse, sonucu, çıkmaz
sokak. Para, üretime gitmeli; üretime... Üretime!.. Hükümet diyor ki, borç
açığımız çoğaldıkça vergi kanunu çıkarırız. Önce nasıl 14 tane çıkardıksa,
şimdi de 15 inciyi çıkarıyoruz; var mı diyeceğiniz?! Biz de diyoruz ki, bu
millete zulmediyorsunuz, Anayasayı ihlal ediyorsunuz, Anayasanın 73 ve 173 üncü
maddelerine aykırı hareket ediyorsunuz. Zaten, bu Meclis, Meclis olmaktan
çıkmış, esas başbakan, Sayın Derviş; bir teknokrat hükümeti var, onun bu
Meclise gönderdiğini siz yasalaştırıyorsunuz. YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) -
Sen ne arıyorsun burada öyleyse! VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Başka hiçbir göreviniz yok! Bu kanunu çıkarmaktan başka çareniz de yok zaten!..
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Meclise saygı göstermiyorsunuz, bırakın Sayın
Candan ya! VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Bakan gelecekler, diyecekler ki "bu kanun hayırlı
olsun..." BAŞKAN - Sayın Candan, 1
dakika içinde toparlar mısınız. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Bitiriyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler) O kadar suç işlediniz ki,
bunları hep hak ettiniz. Üzülerek söylüyorum; ama, doğru... Millet adına
söylüyorum. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, hukukî olmayan, haraç niteliği taşıyan, millete daha çok vergi,
daha çok vergi koyan bu tasarının içinde milletin gözyaşı vardır, milletin ahı
vardır; onun için, biz bu tasarının hayırlı olmayacağı kanaatini taşıyoruz. Saygılar sunuyorum. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Candan. Sayın milletvekilleri, tasarı
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarı açık oylamaya
tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda genel Kurulun kararını alacağım: Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
tasarıyı ekli cetvelleriyle, listeleriyle birlikte oylarınıza sunacağım, 3
dakika süre vereceğim. Bu arada, sisteme
giremeyen arkadaşlarımızın, oy pusulalarını bu süre içerisinde Başkanlığımıza
ulaştırmalarını, vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandıklarını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy
pusulalarını, yine, bu süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını ayrıca
rica ediyorum. Sayın milletvekilleri,
daha görüşeceğimiz tasarı var, çalışma süremizin bitimine de epey var; onu
hatırlatmak istiyorum. (DYP ve SP sıralarından "Ara verin" sesleri) Efendim, alınan kararı,
ben, uygulamak ve hatırlatmakla sorumluyum. İster çalışırsınız ister
gidersiniz; ben de kapatırım. OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Ara
verin. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Kaça kadar çalışacağız? ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkanım, hükümet çalıştırsın; bizi çalıştırmayın, hükümet de konuşsun,
önergelerini savunsunlar. BAŞKAN - Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının yapılan açık
oylamasının sonucunu açıklıyorum: (1) (1) Açık oylama tablosu tutanağa eklidir. Katılan: 244 Kabul : 203 Ret :
41 Böylece, tasarı kabul
edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun diyoruz. Bu arada, Sayın Maliye
Bakanımızın bir teşekkür konuşması isteği vardır. Buyurun Sayın Bakanım.
(ANAP, MHP ve DSP sıralarından alkışlar) MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Yüce Genel Kurulun
oylarıyla kanunlaşan yeni düzenlemeyle, yeniden bir vergi veya bir gelir
ihtiyacıyla çıkarılmış bir düzenlemeyle karşı karşıya değiliz. Bu, halen,
ödenmekte olan 16 adet vergi, fon ve payları bir isim altında toplayan,
böylece, daha çağdaş ve gider vergileri sistemindeki yapıyı daha basit hale
getiren bir düzenlemedir. Katma Değer Vergisi oranımız, bu kanunun yürürlüğe
girmesiyle birlikte, 5 orandan 3'e çekilecek ve böylece 3 oranlı bir Katma
Değer Vergisiyle karşı karşıya olacağız. Ayrıca, ikinci el taşıtların Taşıt
Alım Vergisi de kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte kalkmaktadır. Tabiî, esas temennimiz,
vergi sistemimizi daha basit, daha etkin hale getirmek ve vergi oranlarını daha
aşağıya çekebilmektir. Üç yıllık orta vadeli vergi stratejisiyle bu konuda da
üç yıl içerisinde önemli adımlar atılacaktır. Şüphesiz ki, Türkiye'nin
gündemindeki en önemli mesele kamu maliyesini sağlıklı hale getirmek. Kamu
maliyesini sağlıklı hale getirmediğimiz sürece, ekonomide istediğimiz sağlıklı
yapıya kavuşmamız mümkün değildir. Üç yıllık vergi stratejisi içerisinde, hem
bunu gerçekleştirme imkânına sahip olacağız hem de kamu maliyesini çok daha iyi
şartlara götüreceğiz. Ben, bu tasarının
kanunlaşmasında büyük katkısı olan bütün parlamenter arkadaşlarımın -gerek
iktidar kanadından gerek muhalefet kanadından- hepsine teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakanım. Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 7.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında
189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S.
Sayısı : 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 8.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve
Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye İş Kurumu Kanunu
Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 9.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunuyla ilgili tasarının
müzakerelerine başlayacağız. 10.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı
Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 11.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Gümrük Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin
tasarının müzakerelerine başlayacağız. 12.- Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında
485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin
Değiştirilmesine Dair 541 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/209, 1/228) (S. Sayısı : 861) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Kütahya Milletvekili Emin
Karaa'nın, Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifinin müzakerelerine başlayacağız. 13.- Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın, Avukatlık Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Mehmet
Özcan'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Salih Erbeyin'in, 1136 Sayılı Avukatlık
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 2.5.2001 Tarih ve 4667 Sayılı Kanunun 97
nci Maddesine Bir Cümle İlave Edilmesine Dair Kanun Teklifi, Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Bülent
Arınç'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/950, 2/877, 2/921, 2/928, 2/944)
(S. Sayısı : 864) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan
İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 2 nci maddesinin (d) Fıkrasının
Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının müzakerelerine başlıyoruz. 14.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale
Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının Değiştirilmesi ile İlgili Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/990, 2/902) (S. Sayısı: 877) (1) BAŞKAN- Komisyon?..Hazır. Hükümet ?..Hazır. Komisyon raporu 877 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde
söz isteyen sayın üyeleri okuyorum: ANAP Grubu adına Sayın
Nesrin Nas... Şu ana kadar... BEYHAN ASLAN (Denizli) -
Konuşmuyoruz. BAŞKAN -
Konuşmuyorsunuz... Başka söz isteği?.. OĞUZ TEZMEN (Bursa) -
Sayın Başkan, var... VEYSEL CANDAN (Konya)
-Sayın Başkan... BAŞKAN - Grup başkanvekilleri
yazılı olarak bildirmediği zaman grup adına konuşturma şansım yok Sayın Tezmen. OĞUZ TEZMEN (Bursa) -
Verdik efendim. BAŞKAN - Verildi mi;
tamam efendim. Doğru Yol Partisi Grubu
adına Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen; buyurun.(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA OĞUZ
TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz yasa
tasarısıyla bazı kanunlarda, özellikle birkısım vergi yasalarında değişiklik
yapılırken, gelir idaresine, Gelirler Genel Müdürlüğüne yeni kadrolar verilmekte;
ama, daha da önemlisi, yaklaşık altı ay önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kabul ettiği Kamu İhale Yasasında, yasa tümüyle daha uygulamaya girmeden tekrar
değişiklik yapıyoruz. Aslında, yaptığımız bu
değişikliği artık kanıksadık; çünkü, her gelen yasa, mürekkebi kurumadan tekrar
değişiyor, bir daha değişiyor, bir daha değişiyor; ama, Meclis şu kadar kanun
çıkardı diye de övünüyoruz. Aslında, belki, bu, Meclis için, bu kadar çok yasa
çıkarmak övünç vesilesi değil, bir uyarı olması lazım. (1) 877 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Yasalar, bir fabrikasyon
üretimi niteliğini taşımaz; toplumun her kesimini ciddî biçimde ilgilendiren
düzenlemeler, toplumun bugününü ve geleceğini şekillendiren hukukî düzenlemeler.
Bu yasaları sık sık değiştirirsek, ülke, güvenilirlik açısından da
zedelenmekte, dışarıdan bakan insanlar, bugün bunu getirdiler; ama, yarın bu
düzenlemeleri tekrar değiştirip, başka tür düzenlemeleri de getirebilirler
endişesi içine düşüyorlar ve ülke, güvenilir ve yatırım yapılabilir bir ülke
görüntüsünden uzaklaşıyor; bunu çok iyi tespit etmek lazım. Dikkat edin, yabancı
sermayenin Türkiye'ye gelmemesinin nedenleri çok tartışılıyor; ama, bence en
önemli unsurlarından birisi, Türkiye'nin, öngörülebilir bir ülke olmamasıdır.
Bugün beyaz dediğimize yarın siyah diyebiliyoruz; siyah dediğimize beyaz
diyebiliyoruz; bugün böyle bir düzenleme yapıyoruz, yarın değiştirebiliyoruz
süratle. Bu yaklaşım, gerçekten, ülkeye yatırım yapmayı, ülkede iş yapmayı düşünen
insanlar için çok ciddî biçimde caydırıcı bir faktör, bunu gözardı etmemek
durumundayız. Niye değişiklikler
oluyor, şunun için değişiklikler oluyor: Aman ekonomik sıkıntı var ya da ivedi
olarak bir şeyleri çözmemiz lazım diye talimatlar veriliyor bakanlıklara.
Bürokratlar, apar topar bir şeyler hazırlıyor. Hazırlayan bürokratlar, kendi
emekleri olduğu için, burada, noktasını virgülünü değiştirmemek için özel çaba
sarf ediyorlar; çünkü, bir eleştiri gelir, değiştirilirse; yahu kardeşim, sen
bunu niye uyarmadın, niye bu yanlışı yaptın eleştirisiyle karşılaşmaktan
çekiniyorlar. Tabiî, bakanlar, hükümet aşamasında, tetkik etmeden, ivedilik
endişesiyle süratle imzalıyorlar, elden ele dolaştırılıyor. Hatta, bu işin, en
ciddî biçimde kontrolünü yapması gereken Maliye Bakanlığının bile, birçok
tasarıyı, malî sisteme aykırı olmasına rağmen imzaladığını görüyoruz. Sonradan, bu yasa
tasarıları, ilgili komisyonlara geliyor; ilgili komisyonlarda, aman Genel
Kurulda üç gün içinde görüşelim, bir an önce çıkaralım endişesi içinde,
muhalefetin eleştirileri dikkate alınmadan, getirilen malî yükler dikkate
alınmadan, ne getiriyor ne getirmiyor tartışması yapılmadan, süratle
geçiriliyor. Genel Kurula getiriliyor; burada da, apar topar, 5'er dakika
konuşuluyor konuşulmuyor "aman ne güzel, işimizi bitirdik, kanun
çıkardık" diyoruz; ama, çıkardığımız kanunlar, daha mürekkebi kurumadan,
değiştirme ihtiyacıyla karşı karşıya kalınıyor; çünkü, gerçekten içinde bazı
aksaklıklar var. Bu aksaklıkları çeşitli yerlerde dile getirdiğimiz halde,
muhalefet bunları eleştiriyor, aman şimdi karıştırmayalım düşüncesiyle de
yapılan eleştiriler kale alınmıyor, dikkate alınmıyor ve yasalar birbiri ardı
sıra çıkarılıyor; sonra, tekrar düzeltiyoruz. İşte, Kamu İhale
Yasasında yapılan düzenleme de, aslında, farklı bir şey değil. Bir kurum
kuruyorsunuz; bu kurumun ne kadar fon ihtiyacı olduğu, bu kurumun çalışması
için ne kadar kaynağa ihtiyacı olduğu bir yerde ifade edilmeden yasalar
hazırlanıyor; ne yük getiriyor, bu kurumun ihtiyaçları nelerdir, kadroları
nelerdir, çalışması için tahsis ettiğiniz gelir yetecek mi yetmeyecek mi; bu
tartışmalar yapılmadan yasalar çıkarılıyor. Sonra, kurulu teşkil ediyorsunuz;
oturup bakıyorsunuz ki, bu yanlış, bu uygulama yeterli değildir endişesi
başlıyor; sonra, haydi bakalım, bunu getiriyoruz... Bu yasa, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde görüşülürken, kamu ihalelerinde 17,5 trilyon liralık bir
limit konuluyor; sonradan bakıyorsunuz ki, yurtdışında şöyleymiş böyleymiş;
bunu aşağı indirmek için yeniden teklif getiriliyor. Şimdi, bu ülkeye ya da bu
Parlamentoya dışarıdan bakan insanlar, yabancı demiyorum, kendi vatandaşlarımız
"bunu daha dün çıkardınız, bugün niye değiştiriyorsunuz; o zaman
yaptığınız yanlışsa niye yaptınız, şimdi niye bunu değiştiriyorsunuz" diye
sormadan edemiyorlar. Onun için, aslında, komisyon çalışmasını, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çok ciddîye alması lazım. Bu yasa tasarısıyla
getirilen bir diğer değişiklik de, sermaye şirketlerine kaynak konulması
halinde, sermaye artışı yapılması halinde, sermaye sahiplerinin, bu artışa
ilişkin olarak herhangi bir sorgulamaya, vergi incelemesine konu olmayacağına
ilişkin bir düzenleme. Bu düzenlemeye bakıyorsunuz, sermaye şirketleri
sahiplerinden, şirketlerinin sermayelerini artırmaları halinde, bu koyduğu
paraları nereden bulduğunu sormayacağız, vergi incelemesi yapmayacağız
deniliyor. Peki, bu, bir anlamda malî milat sorgulaması... Daha önce tartışılan ve
2003 tarihine ertelenen, halk deyimiyle "malî milat", teknik
anlamında "gelirin tanımı" maddesinde erteleme var. Şimdi, bu
ertelendiğine göre, biz, gelir tanımını 2003'e ertelediğimize göre, kaynağı
belli olmayan geliri, kaynağı belli olmayan kaynakları gelir olarak
sayacak düzenleme 2003'e kadar
ertelendi. Şimdi soruyorum: Bugün,
herhangi bir kimse, bir gayrimenkul adıyla sermaye tezyidine gittiği zaman,
malî milat sorgulaması yapıyor musunuz; yani, kaynağını soruşturabiliyor
musunuz? Soruşturuyorsanız, o zaman, ertelemenin bir hükmü yok demektir. Yok,
sorgulayamıyorsanız, o zaman, biz, bu düzenlemeyle ne getiriyoruz? Zaten, vergi
idaresi sorgulayamıyor bu kaynağı, nereden bulduğunun sorusunu soramıyor adama.
Soramıyorsa, o zaman, biz bu düzenlemeyle neyi çözüyoruz?!. Şunu çözüyoruz:
Çeşitli yerlerde dile getirilen endişelere ya da söylemlere karşı, işte, bakın,
biz de düşündük sizi, bir imkân sağladık deniyor; aslında, hiçbir şey
sağlanmamış durumda. Ülke, bir malî affı
düşünebilir; çünkü, geçtiğimiz dönemlerde, 1998'den beri yaşanan çeşitli
krizler dolayısıyla, hatta malî milat uygulamasının başlaması nedeniyle,
gerçekten, ülkeden yurtdışına çok ciddî kaynaklar çıkmıştır ve kaynak çıkışı
nedeniyle ekonomi gitgide küçülmüş ve her geçen yıl, ekonomik küçülme
sonucunda, ekonomi, kriz içinden çıkamaz hale gelmiştir. Şimdi, böyle bir
konjonktürde, ülke, zaten borçlanmasını yapamıyor, yapsa da, çok büyük
maliyetlerle, çok yüksek reel faizlerle borçlanma yapabiliyorsa, o zaman, bu
ülkenin içinde yaşayan insanlara, bu ülkenin fertlerine ait olup da, çeşitli
endişelerle dışarıya kaçmış kaynakların ülkeye getirilmesi, ekonomik olarak
-belki başka açılardan eleştirilebilir ama- bir tutarlılığı olabilir. Şimdi,
siz bu kanunu çıkaracaksınız, bu maddeyi çıkaracaksınız; ama, bu maddeyi
çıkardıktan sonra, vergi incelemesi zaten yapılmıyor; ama, ceza yasaları açısından
ya da karapara uygulaması açısından sorgulamaya muhatap olacaklar bunu getiren
insanlar, bunu kendileri de biliyor, bunu getirecek insanlar bilmiyor mu. Türk
parası kıymetini koruma mevzuatı açısından sorgulamaya muhatap olacaklar;
çünkü, bu kaynağı çıkarırken gerekli izinleri aldın mı, bu kaynağı nerede
tuttun, daha önce neması nerede idi; bunların sorgulaması da olabilir ya da
yurtdışına belli bir miktarın üzerinde kaynak transferi rakamlarına göre
Bakanlar Kurulunun iznine bile tabi. Şimdi, böyle bir
konjonktürde, adam, yarın, cumhuriyet savcısı tarafından böyle bir soruya
muhatap olacağını düşündüğü zaman bunu getirir mi; getirmez. O zaman ne yapmak
lazım; o zaman, daha kapsamlı bir düzenleme yapmak lazım. Bu kaynakları
getirmeyi gerçekten istiyorsanız, çok daha kapsamlı bir düzenleme yapın, bunun
çerçevesini yeniden belirleyin; belli bir süreyle kesmek lazım bu uygulamayı;
yani, yıl sonuna kadar diyemezsiniz. Ben bir örnek vereyim. 1 000 000 doları
adam koydu sermayesine, ekledi sermaye şirketine, sonra çıkardı başka firmasına
aynı kaynağı koydu, öbür kaynağı koydu; yıl sonuna kadar devamlı dolaştırdı,
ortaklarının işletmesine koydu, kendisinin başka işletmelerine koydu ya da
ileride ihtiyaç olur diye, rezerv
oluşturmak için, 1 000 000 dolarlık kaynağı, 10 tane, 20 tane şirkete, devamlı sokup çıkarıp, sermayesine
ekleyebilir; çünkü, çektiğini de soramıyorsunuz; yani, koyduğunu
sorgulayamıyorsanız, o zaman, bunun kalacağına ilişkin düzenlemeleri de
getirmek lazım, ne kadar süreyle kalacağına ilişkin düzenlemeleri getirmek
lazım; o düzenlemeler de yok. Dolayısıyla, aslında, bir
ekonomik çare gibi görünen, yurtdışındaki paraların gelmesine önayak olunması
şeklindeki bir düzenlemenin de işe yaramayacağı anlaşılıyor. Dediğim gibi, belki, bu
yasa böyle çıkacak, sonra, ileride, tekrar bir yasa daha getireceğiz; çünkü, bu
olmadı, yeni baştan bir düzenleme daha yapacağız, daha genişletilmiş bir
düzenleme olacak. Böyle yaptıkça da kredibilite kaybına uğruyoruz, ülke
kredibilite kaybına uğruyor, Meclis kredibilite kaybına uğruyor ve güven krizi
nedeniyle de, alınan tedbirler, öngörüldüğü şekilde işlemiyor, zaman zaman sunî
olarak iyileşmeler gözükse bile, uzun dönemde ya da orta dönemde, tekrar kriz
ortamından çıkamıyoruz. Bu da, önemle altını çizmemiz gereken bir unsur. Bir diğer önemli
düzenleme de, gelir idaresine, Gelirler Genel Müdürlüğüne 3 genel müdür
yardımcılığı kadrosu veriliyor, yeni daire başkanlıkları veriliyor, yeni gelir
uzmanlıkları veriliyor; yani, bir kadro takviyesi yapılıyor. Ülkede, vergi
almak için, etkili bir gelir idaresi olması doğrudur; ama, bugün, bakalım, Türkiye'de, ekonomide oyuncu
olan bürokratik birimler, aktif olarak oyuncu konumunda olan bürokratik
birimler, müsteşarlık örgütlenmesi adı altında düzenlenmiş; yani, bakıyorsunuz
bugün, Hazine, müsteşarlık olarak örgütlenmiş, dışticaret müsteşarlık olarak
örgütlenmiş, Gümrükler Genel Müdürlüğü -eski gümrük idaresi- Gümrük
Müsteşarlığı olarak örgütlenmiş, Denizcilik bir müsteşarlık olarak örgütlenmiş;
yani, ekonomiyle ilgili birçok birim bir müsteşarlık örgütlenmesi adı altında
yapılmış. Dolayısıyla, Gelirler Genel Müdürlüğünün de, belki, o seviyede bir
örgütlenme ihtiyacı var. Ya bunların müsteşarlık olarak düzenlenmesi yanlışsa,
onların da konumlarını yeni baştan değerlendirmek lazım ya da onlar müsteşarlık
olarak kalacaksa, yine, Maliye Bakanına bağlı olarak bir gelirler müsteşarlığı
örgütlenmesini belki düşünmemiz lazım. Çünkü, gelir idaresinin başındaki kişi
genel müdür unvanını taşıyor; ama, gümrük idaresinin başındaki kişi, Hazinenin
başındaki kişi, Dış Ticaret Müsteşarlığının başındaki kişi müsteşar sıfatını
taşıyor. Müsteşar yardımcılıkları var ve genel müdürler var. Şimdi, bürokratik
yapılanmanın fonksiyonlarına göre fonksiyonel düzenlemesini yapacaksak, o
zaman, bunların da aynı çerçeveye oturtulması lazım. Şimdi, genel müdür
yardımcılıkları sayısını artırarak, biz, aslında, etkinlik sağlayamayız. Ben,
orada Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulundum, sayıyı artırarak
bulamazsınız, etkinlik sağlayamazsınız. Niye sağlayamazsınız; çünkü, vergiler
arasında da uyum lazım. Aslında, bir genel müdür yardımcısının, benzer
fonksiyonlardaki vergilerin, mesela, dolaylı vergilerin, belki, bir genel
müdürlüğe, dolaysız vergilerin bir genel müdür yardımcısına bağlı olması lazım.
Öylelikle, birbiri arasındaki uygulama sorunlarını, bir koordinasyonu sağlama
imkânı olabilir. Bunları böldüğünüz anda, bu sefer, koordinasyon sorunu ortaya
çıkacak ve belki, artık, bu genel müdür yardımcılıklarının üzerine, bir de
genel müdür başyardımcılıklarını getirmek ihtiyacı ortaya çıkacak. Onun için,
bu tür düzenlemeler, güçlendirmekten çok zaafa uğratacaktır. Yapacaksak, güçlü
bir gelir idaresi istiyorsak, teknik kadrolarla donatılmış, konumu itibariyle
de daha üst bir düzeye taşınmış bir gelir idaresine ihtiyaç var. Türkiye, bunu
başarmak zorunda. Taşra teşkilatlarını
güçlendirmek zorundayız. Taşrada çalışan insanları iyi donanıma sahip tutmak
durumundayız; bu, hem eğitim açısından hem de bilgisayar olsun diğer ihtiyaçlar
açısından olsun önemlidir. Bir de, Türkiye'nin,
gerçekten, denetim elemanı sayısını da büyüyen ekonomik durumu dikkate alarak
ciddî ölçüde artırması lazım. Türkiye'de üst düzeyde denetim yapan elemanların
sayısı yıllardır değişmemiştir. Ben, Hesap Uzmanları Kuruluna 1969 yılında girdiğim
zaman 312 kişiydi, bugün de sayısı aşağı yukarı aynı. O zamanın Türkiyesi ile
bugünün Türkiyesini kıyaslamak mümkün değil. Gelirler Genel Müdürlüğünün önemli
fonksiyonunu gören gelirler kontrolörlerinin sayısına bakıyorsunuz, onların
sayısı da otuz senedir hemen hemen aynı. Denetim elemanı, vergi denetmeni
sayısı fevkalade yetersiz; ki, onların taşrada önemli fonksiyonları vardır, o
da yetersiz. Ondan sonra, biz, kanun çıkararak bu işleri çözeceğimizi
zannediyoruz. Vergi, denetlenerek,
peşinde koşarak toplanır. Vergiyi almak zor iştir. Vergiyi almak için çok ciddî
çaba sarf etmek lazım. Yeteri kadar elemanınız olacak. Vergi denetim elemanı,
yanlış yapanın, anında tepesinde bitecek. Ancak, o şartlarla etkili vergi
toplayabilirsiniz; ama, yapanın yanına kâr kalıyorsa, kimse arayıp sormuyorsa,
niye, adam, getirsin, gelirinin yüzde 30'unu, 40'ını, 50'sini devlete
aktarsın?! Zaten, sıkıntı içerisinde olan kesimler; niçin aktarsın?! Bugün, bakın, lüks
eğlence yerlerine gidin, ne fiş var ne fatura; hiçbir şey yok. Kim ödüyor; yine, gariban, yakalanan ya da devletten
korkan insanlar götürüp ödüyorlar. Birtakım ilişkiler içerisinde olan ve
trilyonların döndüğü yerlerde, fiş isteseniz bile, neredeyse dayak yemediğiniz
kalıyor. Böyle bir ortam içerisinde, biz diyoruz ki, aman vergiyi toplayacağız.
Kanun çıkararak vergi alacağımızı zannediyoruz. Vergi, kanun çıkararak değil,
denetleyerek alınır. Türkiye, vergi reformunu, hukukî bakımdan büyük ölçüde
tamamlamıştır hukukî bakımdan. Türkiye, artık, idarî yapılanmasını
güçlendirerek vergi toplayabilirse toplayacaktır. Vergiyi adil yapmadıkça,
kayıtdışı çalışanların peşinde koşmadıkça, biz, vergi konusunda önemli aşama
sağlayamayız; bunu unutmamak durumundayız. Gerçekten, gelir
idaresini güçlendirmemiz lazım. Eleman kaybını önlemek için, onlara belki,
özlük hakları açısından da birtakım iyileştirmeler yapmamız lazım; ama, her
şeyin başı, öncelikle, etkin çalışacak bir idarî örgütlenme ve buna paralel
olarak da, güçlü elemanlarla takviye edilmiş, mühendis istihdam eden, teknik
eleman istihdam eden bir gelir idaresine ciddî biçimde ihtiyaç vardır. Bunlar önemli konulardır.
Gerçekten, gönül arzu ederdi ki, sayın milletvekilleri bunu daha fazla
izleyebilsinler; çünkü, bu yasa önemli bir yasa. Bu düzenlemeler etkili bir
şekilde hayata geçirilebilirse, gerçekten, Türkiye'de çok şey yapılabilir; ama,
bu ilgi yetersizliği, zaten çok bir şey yapılamayacağını da ortaya koyuyor. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Tezmen,
toparlar mısınız. OĞUZ TEZMEN (Devamla) -
Bir diğer konu da şu: Aslında, özellikle takasbank bünyesinde faaliyet
gösterilmesine ilişkin, orada işlem gören para piyasası işlemlerinin vergiye
tabi tutulmasına olanak sağlanıyor bu yasayla. Aslında, piyasaları
vergilendirmek yerine, nihaî olarak bu geliri elde edenleri vergilendirmek
önemlidir. Piyasalara müdahale edip yeni vergiler getirmek, aslında, kaynağı
kurutmaya yönelir, kaynağı kurutmakla sonuçlanabilir. Onun için, bu vergi
olayında çok titiz olmak durumundayız hepimiz. Özetle, gerçekten,
sistemi çok ciddî biçimde ele alalım. Vergi işi çok ciddî, önemli bir iş.
Dünyada demokrasinin temelini de vergi çekişmesi, vergi ödemedeki tartışmalar
oluşturmuştur, parlamenter sistemin temelini vergi oluşturmuştur. Onun için,
vergi işini hep beraber ele alalım. Gerçekten, gelir idaresini güçlendirmek,
daha etkili vergi sistemine kavuşmak, haksızlıkları önleyen bir vergi modeline
geçmek ve masum insanların haksız yere hapislerde sürünmesine yol açacak
düzenlemeleri de bertaraf etmek durumundayız. Bu Meclisten, bu millet, bunları
bekliyor. Vergi sisteminin sağlıklı
çalışması demek, sağlıklı ekonomik faaliyet demektir, toplumsal huzur demektir,
daha müreffeh bir ülke demektir; ama, etkili çalışmazsa da, vergi, gaspa
dönüşür -ki, bunu önlemek de hepimizin boynunun borcudur- diyor, teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Tezmen. Saat 18.40'ta toplanmak
üzere, birleşime 5 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 18.35 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati : 18.42 BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Kemal
ALBAYRAK(Kırıkkale) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 14. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale
Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının Değiştirilmesi ile İlgili Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/990, 2/902) (S. Sayısı: 877) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet hazır. Tasarı üzerinde, Doğru
Yol Partisi Grubu adına Sayın Tezmen konuşmuştu. Şimdi, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Bitlis Milletvekili Sayın Zeki Ergezen; buyurun efendim.
(Alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ
ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de, Grubum adına,
bazı kanunlarda değişikliği öngören yasa tasarısı hakkında görüşlerimi sunmak
üzere huzurunuzdayım; sözlerime başlarken, başta Sayın Başkan olmak üzere,
hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, belirsiz bir
başlık altındaki -yani adı olmayan- bir yasayı görüşüyoruz; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan
İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının
Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Teklifi, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
ve Plan ve Bütçe Komisyonlarının raporlarını görüşüyoruz. Şimdi, tabiî, Sayın
Maliye Bakanımız burada, hükümeti oluşturan partiler burada, sayın
milletvekillerimiz ve Meclis Başkanını temsilen Başkanvekilimiz burada.
Belirsiz bir yasa olur mu; bu yasanın adını koymak mümkün değil mi?! Siz,
buraya, Meclisin huzuruna geliyorsunuz, komisyonlara geliyorsunuz, adını
koymadığınız yasayla geliyorsunuz! Yasanın içinde iki husus
var, iki başlık altında toplayabiliriz. Birisi, vergiyle ilgili yeniden düzenleme,
diğeri ise beş ay önce çıkardığımız İhale Yasasındaki değişiklikler. Şimdi,
buraya, bu yasaların birinin adını, "4734, 4735 sayılı Yasalarda
değişiklik yapan kanun teklifi" olarak koyup gelirdiniz, diğerini de
"vergi yasasındaki düzenlemeler" diye koyup gelirdiniz; bunun
gerekçelerini ayrı ayrı yazardınız ve bu Meclis de, hangi kanunları görüştüğünü
bilirdi. Adı belli olmayan bir kanunu burada görüşüyoruz. Dolayısıyla, bu
kanunları, biz, sık sık değiştirerek, sık sık görüşerek Meclisin de huzurunu boşuna
işgal etmiş oluyoruz. Türkiye'nin gerçekleri, ihtiyaçları, halkın sıkıntıları,
halkın refahı dikkate alınmadan kanunlar yapıyoruz, düzenlemeler yapıyoruz,
kanunları değiştiriyoruz. Sebebine gelince, bazı taassupları kıramıyoruz, bazı
benlikleri aşamadığımız için, sık sık kanun yapıyor, sık sık kanunları
değiştiriyoruz. Kanunlarımızı da sağlam zeminlere oturtamıyoruz. Bu Meclisten
kaç defa vergiyle ilgili yasa geçti, kaç defa vergiyle ilgili düzenleme
yapıldı; ama, beş ay önce yaptığımız yasayı da, beş ay sonra, burada, tekrar
değiştirme ihtiyacıyla karşı karşıya kalıyoruz, Meclisin zamanını boşa
harcıyoruz, bürokratları boşuna çalıştırıyoruz, enerjimiz tükeniyor, zamanımız
tükeniyor, ekonomik kayıplarımız oluyor. Niye; işte, biraz önce söylediğim gibi,
bir ülkenin gerçek ihtiyaçları, sıkıntıları, problemleri, halkın sorunları
dikkate alınmadan, alelacele, bazı zatların, zevatın taassuplarının,
benliklerinin, arzularının istikametinde yasal düzenleme alışkanlığını terk
edemediğimizden, böyle sıkıntılarla karşı karşıya kalıyoruz. Allahaşkına,
bugün, dün, öbür gün ve yarın, biz, hep çıkardığımız kanunları değiştirmekle,
düzeltmekle meşgulmü olacağız; bizim başka işimiz yok mu, hükümetin başka işi
yok mu, bu hükümetin başka sorunlarla uğraşmaya zamanı mı yok; aynı şeyleri
temcit pilavı gibi pişirip pişirip bu Meclisin önüne getiriyor. Aynı şeyleri
tartışıyoruz biz burada, aynı şeyleri konuşuyoruz; bizim oğlan bina okur, döner
döner yine bina okur. Türkiye'de, onun için, kişi başına millî gelir 2 500
dolarlara düştü, daha aşağılara düşecek. Şimdi, bu yasayı iki
bölümde inceliyoruz. Sayın Maliye Bakanı da Plan ve Bütçe Komisyonunda kendi
ifadeleriyle -ki, doğru ifade- bu yasanın, bir, vergiyle ilgili düzenlemeyi;
diğeriyle de İhale Yasasındaki değişikliği içermekte olduğunu söylemiştir. Bu
yasanın gerekçesini okuduğumuz zaman, hükümetimiz bir itirafta bulunmuştur; ki,
biraz sonra sunacağım gazete başlıklarıyla da, bu kanun değişikliğindeki
gerekçelerin birbirlerini tasdik ettiklerini de görmüş olacağız. Bakınız, Sayın Hükümet
-ikinci paragraftan okumak istiyorum- ne diyor: "Öte yandan, ülkemizde
geçmişte yaşanan ve etkileri hâlâ devam eden ekonomik krizler, başta bankalar
olmak üzere şirketlerin malî bünyelerinin zayıflamasına, özkaynaklarının
erimesine ve yabancı kaynak temininde zorluklarla karşılaşmalarına yol
açmıştır. Yukarıdaki gerekçelerle
hazırlanan tasarı ile, bir yandan malî bünyesi zayıflayan ve finansman
temininde zorlanan şirketlerin malî bünyelerinin, bunların ortaklarının sahip
oldukları varlıklar kullanılmak suretiyle güçlendirilmesi, bu arada yeni
gelişen piyasalara yönelik vergi düzenleme ihtiyaçlarının karşılanması
amaçlanmıştır." Bu, bir itiraftır...
Şirketlerin çöktüğünü, kapandığını, zayıfladığını, sermayenin yurtdışına
kaçtığını, yastık altına girdiğini, bundan dolayı yeni bir vergi düzenlemesi
yapılması gerektiğini söyleyerek, gerekçede itiraf ediyorsunuz. Bu, inşallah,
iyi bir başlangıç olur, iyi bir adım olur. Sizin bu gerekçenize,
dün, bu hükümeti işbaşına getiren gazeteler, ekonominizin fotoğrafını çekerek
sayın hükümetin bugün getirdiği kanun tasarısındaki gerekçeyi tasdik eden,
onunla örtüşen başlıklarında şöyle diyorlar: "İşte dövizler böyle
kaçıyor." 3.2.2002, Sabah Gazetesi; "İtalya işadamı kamu ihalelerine
abone oldu" 7.2.2002, Milliyet; "Kaçan sermayenin gelmesi
bekleniyor" 7.2.2002, Hürriyet; "Ecevit'i kim yanlış
yönlendiriyor?" 29.3.2002, Yeni Şafak; "Evet, yabancılar gelecek ve
alacaklar." -İçeriklerini okumaya vaktimiz yok- "Tasarruflar
yurtdışına kaçıyor" 6.2.2002, Yeni Şafak; "Sermaye kaçışı
hızlandı" 27.4.2002, Yeni Şafak; "Tütünde son perde", "İşte
dövizler böyle kaçıyor" 3.2.2002; "Kriz bitti mi?" Murat
Sökmenoğlu Meclis Başkanvekili, 28.3.2002. Türkiye'nin ekonomik
fotoğrafı, sizi iktidar yapan gazetelerin manşetlerinde görülüyor ve siz, yine,
hükümetin fotoğrafını, bugün değiştirmek istediğiniz vergi düzenlemesiyle
ilgili gerekçenizin birinci, ikinci ve üçüncü paragraflarında resmen, kendi
ifadelerinizle, itiraf ediyorsunuz. Başarısız olduk, başarısız olduk, ülkeyi yönetemedik,
sermaye yurtdışına kaçtı, yastığın altına girdi; onun için, hesap sormayacağız,
paranızı yastığın altından çıkarın, yurt dışından getirin, bankalara yatırın,
yatırıma dönüştürün; çünkü, ülkede her gün işyerleri kapanıyor, Türkiye
küçülüyor, insanlar fakirleşiyor; artık, Türkiye'de, kadınlar, insanlar çanta
ellerinde büyük şehirlerde gezemez hale geldi. Geçen gün gazetenin birinde
Sayın Adalet Bakanının bir açıklaması var "soygunculardan kendinizi
koruyun, soyguncuların, talancıların sayısı gün geçtikçe artıyor, insanların
psikolojisi bozuldu, huzuru bozuldu, saadeti bozuldu, mutluluğu bozuldu"
diyor. Bu yanlışlardan vazgeçmenizi temenni ediyoruz. Ülkeyi düzeltemez
misiniz; elbette ki, bu ülkeyi düzeltirsiniz. Ne zaman; yandaşlarınızın millî
gelirini artırmayı terk eder, bu milletin çocuklarının millî gelirini artırmayı
kafanıza ve kalbinize koyar, bu doğrultuda projeler üretirseniz; o zaman bu
ülkenin problemlerini, sıkıntılarını gidermek çok kolaydır; yeter ki bunda
samimi olalım, yeter ki duyarlı olalım. Bakınız, hükümet ahlakî
olmayan bir davranışla Meclisi ve muhalefeti karşı karşıya bırakmıştır. Bana
göre ahlakîliği tartışılır. Beş ay önce; yani, 2002'nin 1 inci ayının 4'ünde,
buradan, 4734 ve 4735 sayılı Yasaları geçirdik; temel yasaydı. Bu yasanın,
Türkiye'deki yolsuzlukların artık herkesin kafasını bulandırdığı, suçlunun yasa
olduğu, değişen ve gelişen günün şartlarına cevap vermediği, karşılaşılan
problemleri çözmediği, Avrupa ve uluslararası standartlara paralellik
sağlamadığı için mutlaka yeniden ele alınması gerektiği ve bu yasanın mutlaka
değişmesi gerektiği varsayımıyla milletin temsilcilerinin huzuruna geldiniz;
bizler de sizlerle beraber kamunun yararına uygun olmak şartıyla, bazı
maddelerinde muhalefetin arzusuna uygun şekilde "evet" dedik, bir
mutabakat sağlandı ve o şekilde yasa geçti. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır)
- Biz mutabık değildik. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Şimdi ne yaptınız; beş ay sonra, herhalde, muhalefet bizimle beraber yaptığı
anlaşmayı veya mutabakatı veya değiştirdiği maddeleri unuttu -bizim hafızamız
zayıf olduğuna göre- seçim meydanlarında millete verdiğimiz sözleri nasıl
unutuyorsak, bu milletin vekilleriyle yaptığımız anlaşmaları da çabuk unuturlar
herhalde diyerek, yasayı buraya getirdiniz. Bundan dolayı bence, insanın şöyle
başını kaldıramayacak kadar sıkılması lazım. Siz bizimle anlaşacaksınız; biz
de, peki gelin, bu yasayı beraber çıkaralım; ama, eşik değer 11 trilyon değil
17,5 trilyon olsun; 24 üncü maddedeki yüzde 50 kalksın diyeceğiz, bazı
hususları değiştireceğiz... Beş ay sonra buraya gelip, eşik değer 11 trilyondu;
ama, sizin arzunuza uygun -sivil örgütlerin arzusu, teknik elemanların ve
işadamlarımızın mutabakatıyla- Meclisteki muhalefet partilerinin de görüşü
alınarak, 17,5 trilyon liraya çıkardık; ama, biz, daha önce 11 trilyon
demiştik, IMF'ye böyle bir sözümüz vardı; biz, şimdi, Avrupa Birliğine tabi
kuruluşların müteahhitlerine, yabancı sermayenin ülkemizdeki temsilcilerine,
onun sözcülüğünü yapan IMF'ye ne cevap vereceğiz; dolayısıyla, biz, sizi aldattık,
bu yasayı geçirdik, şimdi size ihtiyacımız kalmadı, çoğunluğumuza dayanarak
sizinle beraber değiştirdiğimiz yasa maddelerini ilk getirdiğimiz şekilde
yeniden düzenliyoruz demek gibi bir tavrı sergilemenizi, şu Meclisin mehabetine
yakıştıramıyorum, hükümete yakıştıramıyorum. Aslında, bu tasarı, bugün
bile buradan çekilmelidir; çünkü, yakışmadı, yakışmıyor. Geleceksiniz, bize
diyeceksiniz ki, biz bu maddeleri şöyle, şöyle, sizin arzularınıza göre
değiştirdik, değiştiriyoruz... Sayın Maliye Bakanı Sümer Oral ile Sayın
Bayındırlık ve İskân Bakanımız burada oturacaklar, 24 üncü maddeyle ilgili
önerge verecekler, önerge kabul edilecek ve 24 üncü maddedeki yüzde 50
kaldırılacak. Beş ay sonra aynı bakanlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda, 24 üncü maddedeki yüzde 50
artışı ihtiva eden maddeyi tekrar karşımıza getirecekler. Plan ve Bütçe
Komisyonundaki direnmelerimiz ve mücadelelerimiz ve kamuoyunun baskısı sonucu,
dün burada Danışma Kurulu önerisi üzerine yapılan konuşmalarda duyuyoruz ki, bu
yüzde 50 artışı sıfırlıyorsunuz. Biz, bundan dolayı size teşekkür ediyoruz;
ancak, inanmıyoruz, bir beş ay sonra, tekrar 1,1 milyar dolarlık bir krediyi
vermek isteyen IMF'nin "bu maddeyi değiştirmezseniz, biz bu krediyi vermeyiz"
demekle sizi karşı karşıya bırakacağından endişe ediyoruz. Ne derece güvenelim;
yarın, Sayın Keçeçiler, burada, gümrüklerle ilgili temel yasayı getirecek;
verdikleri sözlere ne derece güveneceğiz acaba?! Biz, hükümeti bir bütün olarak
kabul ediyoruz; hükümetin ANAP'ı, MHP'si, DSP'si olmaz ki; bu memlekette, bir
Başbakan var, birkaç tane Başbakan Yardımcısı ve bakanlar vardır; partiler de,
bunların yardımcıları, destekçileridirler. Yani, burada, ANAP'ı ayrı, DSP'si
ayrı, MHP'si ayrı olamaz; biz, hükümeti bir bütün olarak düşünüyoruz.
Dolayısıyla, Sayın Mehmet Keçeciler'in çok iyi bir senet vermesi lazım; beş ay
sonra temel yasasını değiştirmemek kaydı şartıyla ancak kendisini
destekleyebileceğimizi de ifade etmek istiyorum. Bakınız: "Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kamu
İhale Sözleşmeleri Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesindeki "yüzde 50
oranının" ifadesi ile "ilk sözleşme bedelinin" ifadesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Abdülkadir Akcan Sümer Oral Bayındırlık ve İskân Bakanı Maliye Bakanı Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge değişikliği kabul edilmiştir." Kim kabul etmiş; şu Yüce
Meclis kabul etmiş. Sayın Yüce Meclise ne oluyor; beş ay önce beyan ettiği
iradeyi bugün tersine çeviriyor. Sayın hükümete, kendi partileri kadar Meclise
de saygılı olmaları gerektiğini, güveni sarsmamaları gerektiğini hatırlatmak
istiyorum. Güven olayı çok önemli bir olaydır. Bakınız, bunlar
yetmiyormuş gibi, yani, herhalde, şöyle düşündüler: Canım, bu yasayı geçirelim,
nasıl olsa, bir müddet sonra, biz tekrar başka başlıklar altında getirir
geçiririz; hem IMF'yi memnun etmiş oluruz hem de bu kanunu geçirmiş oluruz ve
muhalefeti incitmemiş oluruz. Bu alışkanlıkları terk edin; kimse unutmuyor,
hafızalarımız yenidir. Biz buraya gelirken, bu tutanakları didik didik ediyor,
okuyor, ne söylediniz, ne konuştunuz, bunları inceliyor, altını çiziyor, öyle
geliyoruz. Ben, bunu okurken de, Doğru Yol Partisi Milletvekili Kemal
Kabataş'tan ve Burdur Milletvekilinin -herhalde, Mustafa Bey olacak-
konuşmalarından çok yararlandığımı da ifade etmek ve böyle bir hakkı teslim
etmenin de yararlı olduğunu söylemek istiyorum. Hükümet, ayrıca, bir
çifte standardı daha uyguluyor. Sayın Meclis Başkanına, lütfen, bu konuyu
iletsinler. Çoğunluklarına dayanarak, istedikleri zaman tali komisyon,
istedikleri zaman esas komisyon gibi bir alışkanlıktan, lütfen, İçtüzüğü ihlal
etmekten vazgeçsinler; lütfen diyoruz. Biz, birbirimize güvenmeliyiz, itimat
telkin etmeliyiz. Biz burada birbirimize güvenmezsek, halk bize nasıl güvenecek
diye, endişe ediyorum. Dün, 4734 sayılı, 4735 sayılı ihaleyle ilgili kanunlarda
esas komisyon Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu olacak -o gün
öyle icap ediyordu- bugün, aynı kanunla ilgili değişiklik yapılacağı zaman,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu tali komisyon olacak, Plan ve
Bütçe Komisyonu da esas komisyon olacak. Bir konuyla ilgili komisyon ya esastır
ya talidir, keyfiliklere bırakılmaz. Meclis Başkanlığının kanunları havale ederken,
Kanunlar ve Kararlar Dairesinde, İçtüzüğü dikkate alarak ayırmaları lazım, onu
baştan söyledik. Vergi Yasasını, buraya, ayrı getirmeniz lazım, öbürünü ayrı
getirmeniz lazım dedik, önce bunun altını çizdik. Kanunlar, Yedinci Beş Yıllık
Kalkınma Planına uygun mu, değil mi; İçtüzüğe göre, komisyonlara göre, kanunun
içeriğine göre, hangi komisyona havale edilmesi gerektiği hususunda, Meclis
Başkanlığını titiz davranmaya davet ediyoruz. İktidarın çoğunluğuna dayanarak,
yanlışlıkları haklılık olarak ifade edemezsiniz. Komisyon başkanlarını da,
Meclise saygılı olmaya davet ediyorum. Üç yıldır, dört yıldır, biz, maalesef,
bu çifte uygulamalarla karşı karşıyayız, bunun yanlışlığını görüyorum. Ben,
kendi komisyonlarıma, kendi Meclisime güvenmek istiyorum. Ben, hükümeti tenkit
edebilirim, eleştiririm, fikir beyan edebilirim; ancak, güvenimi sarsacak
hareketlerine gönlüm asla razı değil, müsaade edemem; sonuçta, Türkiye'nin
hükümetidir, Türkiye Cumhuriyetinin hükümetidir, Türkiye'nin Başbakanıdır,
bakanlarıdır; ama, geleceksin, komisyonlarda, çoğunluğuna dayanarak, istediğin
gibi evireceksin çevireceksin!.. Bir ev ödevi gibi, kanun yapacaksınız! Nasıl
oluyor da, siz, bu kanunun başlığını koyamıyorsunuz?! Nasıl oluyor da, dün tali
komisyon dediğinize, bugün esas komisyon diyorsunuz?! Bu kanunu geçirelim de,
nasıl olursa olsun; yeter ki, ona uygun bir başlık bulalım; yeter ki, ona uygun
bir komisyon bulalım; yeter ki, ona uygun bir gerekçe hazırlayalım... Bakınız,
gerekçelerinizle, çıkardığınız kanunların tutarlılığı var mı?! Bu kanunda ne
diyorsunuz; bu kanun, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsamadığı için
değiştiriyoruz diyorsunuz; ama, geliyorsunuz, özelleştirme yok,
yap-işlet-devret yok, yabancı sermayeyle yapılan ve Türkiye Devletinin
taahhüdünde olan ihaleler bu kanun kapsamında yok; yok, yok... Bu yetmiyormuş
gibi, 2 nci maddenin (d) fıkrasında, sermayesinin yüzde 50'si ve onun altında
olan yan kuruluşları da bu İhale Yasasının dışına çıkararak, yasayı şimdiden
delmeye çalışıyorsunuz. Nasıl olur bu?! Hem gerekçede böyle diyeceksiniz,
milletin ve Meclisin huzuruna böyle geleceksiniz; ondan sonra da, kendi
yaptığınız yasaları, burada, bize deldireceksiniz, deldirme cesaretini
göstereceksiniz. Gerekçeler çifte standart. Bir arkadaşımızın dediği
gibi, aslında, suç, yasalarda değil. Yolsuzlukları önlemek değil; Avrupa
Birliği üyesi ülkelerin kuruluşlarının ülkemizdeki müteahhitlerinin,
uluslararası sermayenin temsilcilerinin sözcülüğünü yapan IMF'nin Türkiye
pazarlarındaki gerekli pastayı ihale yoluyla alabilmesinin yasasıdır bu yasa;
ama, siz, yasaya böyle yazamıyorsunuz. Eğer, böyle değilse,
niçin, dün, 17,5 trilyon dediğiniz eşik değeri, bugün, 11 trilyon yapıyorsunuz?
Niçin, nereden kaynaklandı, bunda kimin yararı var? Dün, kamu yararı var diye
11 trilyonu 17,5 trilyona çıkaracaksınız; bugün, 17,5 trilyonu da 11 trilyona,
tekrar, düşüreceksiniz. Dün, kamunun yararı vardı, 17,5 trilyona çıkardınız;
bugün, kimin yararı var, 11 trilyona düşürüyorsunuz? Dün kamunun yararı vardı,
yüzde 50'yi kaldırdınız; bugün kimin yararı var yüzde 50'yi tekrar
koyuyorsunuz? Dün, buralarda, yüzde 30'dan dolayı Türkiye'de yolsuzluklar
alabildiğine ayyuka çıkmışken, geçmiş hükümetleri sarsmışken, bürokratların
başını yemişken, müteahhitleri bile cezaevlerine sokmuşken, yüzde 30'a dayanarak
Türkiye'de yolsuzluk üzerine siyaset yapılırken, ne hakla, yüzde 30 yetmiyormuş
gibi, yüzde 50'ye cesaret ediyorsunuz? Yani, bu ülkede, 20 katrilyonluk ihale
yapacaksınız, 4 katrilyonunu, 8 katrilyonunu ihalesiz, müteahhitlere vermiş
olacaksınız; bunun anlamı bu demektir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 2 dakika
içerisinde toparlar mısınız Sayın Ergezen. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım. Söyleyecek çok söz var. Dün kamunun yararı, bugün
kimin yararı? Eğer, 1,1 milyar doları vermek isteyen IMF bunu size şart
koştuysa, sizin, oturup, bu konuda düşünmeniz lazım. Bir konunun daha altını
çizmek istiyorum -vaktinizi de almak istemiyorum; Sayın Başkan, özür diliyorum
vaktimi aştımsa- şimdi, mademki böyle bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldınız,
1,1 milyar doları almanın gerekliliğine inandınız. Türkiye'nin çıkarları da
buradaysa, siyasî nezaket şunu gerektirirdi: Dün, muhalefetle görüştük, bugün
de muhalefet partilerinin grup başkanlarını ziyaret edelim, durumu anlatalım;
onlar da, olayın inceliğini herhalde bizimle beraber idrak ederler, bize
yardımcı olurlar. En azından, siyasî nezaket gereği bunlar ziyaret edilmeliydi,
anlatılmalıydı. O zaman, belki de, burada bu kadar konuşma hakkını da
kendimizde görmemiş olurduk. Hükümetin, Türkiye'nin
çıkarları için, her zaman, Türkiye'nin sorunlarını muhalefetle beraber masaya
yatırma, beraber görüşme ve sorunları bütün olarak çözme alışkanlığını
kendisinde görmesi lazım. Biz, artık, taassupları kırmalıyız; biz,
enaniyyetleri yıkmalıyız; benim dediğim olacak anlayışının Türkiye'ye yarar
getirmediğini artık görmeliyiz. Bu milletin çıkarları neyi gerektiriyorsa onun
arzusuyla, yüreğimizdeki duygularla bu projelerin peşinde koşmalıyız. İhale
yasası değişmez mi, değişir; vergi yasası değişmez mi, değişir; ama, nasıl
değişir; getirirsiniz, geniş bir zamana yayarsınız, tartışırsınız,
tartıştırırsınız, artılar eksiler görülür. Sık sık, burada bir daha değiştirme
gereği duyulmadan, sağlam bir zemine oturan yasalarla ülkeyi yönetmiş oluruz. O
zaman, başımız dik, Kızılay'da da dimdik gezeriz. Seçim bölgelerimizden
sağlam geldik; bizi, elimiz kolumuz kırık olarak halkımızın huzuruna göndermeye
hiçbir hükümetin hakkı yoktur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür Ederiz
Sayın Ergezen. Burada Meclis
Başkanımızın özel bir kastı yok. Gelen bir havale var, bir arkadaşımız -o an
için bakan bir arkadaşımız- havale etmiş. Bunu da Kanunlar getiriyor, düzenleme
öyle; ama, gelen tasarının içerisinde vergi ağırlığı fazla. Bu nedenle, tali
komisyon olarak Bayındırlık Komisyonunda zaten görüşülmüş. Burada Meclis
Başkanlığımızın bir kastının olmadığını sizin bilgilerinize sunuyorum. ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) -
Yanlışlık orada, tasarıyı ikiye bölmeleri lazımdı. BAŞKAN - O ayrı bir olay;
Başkanlığın bir kastının olmadığını ifade etmek istiyorum. Sayın milletvekilleri,
saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 19.06 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati : 20.00 BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Kemal ALBAYRAK
(Kırıkkale) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. LATİF ÖZTEK (Elazığ) -
Çoğunluk yok Sayın Başkan... BAŞKAN - Maddelere geçerken
isteyeceğiniz bir yoklamayla gereğini yaparız; meraklanmayın. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Gereğini şimdi yap Sayın Başkan; toplantı yetersayısı var mı?! BAŞKAN - Sayın Candan,
bakınız, birleşim devam ediyor, konuşmalar yapıyoruz. Toplantı yetersayısının olup
olmadığına ilişkin sorulacak zamanı siz çok iyi biliyorsunuz. Görüşmeleri
tamamladıktan sonra isteme hakkınız doğuyor zaten. Şu anda biz devam ediyoruz,
onu yapma şansımız yok. Yani, İçtüzüğün gereğini, Grup Başkanvekili olarak siz
benden iyi bilmeniz lazım. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Yorumlar gayet güzel! BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 14. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale
Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının Değiştirilmesi ile İlgili Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/990, 2/902) (S. Sayısı: 877) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde. Tasarının tümü üzerinde
Doğru Yol ve Adalet ve Kalkınma Partilerinin grup sözcüleri konuşmalarını
tamamlamıştı. Saadet Partisi Grubu
adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun. (SP sıralarından
alkışlar) Süreniz 20 dakika. SP GRUBU ADINA CEVAT
AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 877 sıra sayılı muhtelif
kanunlarda değişiklik yapan kanun tasarısının geneli üzerinde Saadet Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi hürmetle selamlarım. Muhterem arkadaşlar,
kanun tasarısı 10 kanunda değişiklik yapmaktadır. Gelir Vergisi Kanunu, Vergi
Usul Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Gider Vergisi Kanunu, Damga Vergisi
Kanunu, Harçlar Kanunu, Kamu İhale Kanunu, Kamu İhale Sözleşmesi Kanunu,
Memurlar ve Kamu Görevlileri Hakkında 631 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
190 Sayılı Kadrolarla İlgili Kanun Hükmünde Kararname olmak üzere 10 kanunda
değişiklik yapmaktadır. Tasarının ilk 2
maddesinde, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci ve 94 üncü maddelerinde değişiklik
yapılmakta. Sermaye piyasasıyla ilgili kanuna göre kurulmuş aracı kurumların,
kendi aralarında, borsa, para piyasasında elde ettikleri faiz gelirlerini
tevkifata tabi tutan değişiklik yapılmaktadır. Tevkifat miktarı, genel olarak
yüzde 25'tir; ancak, bu, kanundaki hükümdür; Bakanlar Kurulu kararlarıyla, bu,
muhtelif tevkifata tabi olan gelir kaynaklarıyla ilgili, menkul sermaye
iratlarıyla ilgili değişik tarifeler uygulanmaktadır. Yine, tasarının 3 üncü
maddesiyle ise, ekonomiye kaynak teminiyle ilgili düzenlemeler getirilmektedir.
Tabiî, bu, Sermaye Piyasası Kanununa göre, aracı kurumların aralarındaki borsa;
ki, bu, takasbank demektir esas itibariyle. 1990'lı yıllarda bu aracı
kurumların, krize girmeleri üzerine, nakit yönetimi bakımından, kısa vadeli
para ihtiyaçları bakımından takasbank kurulmuştu. Bu kurumlar, takasbankta,
günlük nakit fazlalarını orada değerlendirmekte veya günlük nakit
eksikliklerini de oradan karşılamakta idiler; karşılamaktadırlar halen. Tabiî,
buraya vergi getirilmesi komisyonumuzda da uzun süre müzakerelere sebep
olmuştur. Merkez Bankası, takasbank, Sermaye Piyasası Kurulu ve İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası (İMKB) yetkilileri dinlenmiş, onların, aralarında, özel bir
komisyonla, bu değişiklikte mutabakat sağlanmasına çalışılmış; ama, bu
mutabakat, maalesef, sağlanamamıştır. Tabiî, burada endişe şudur: Bu, takasbank
dediğimiz, sermaye piyasası aracı kurumlarının, günlük olarak aralarında nakit
hareketlerini dengelemek için çalışan kuruma, bunlara vergi getirilmesi, stopaj
getirilmesi, yani tevkifat getirilmesi, tasarrufların yatırıma yönelmesini
engelleyecek, zorlaştıracak şeklinde endişemiz vardı; halen o endişemiz
bulunmaktadır. Nitekim, SPK'nın ve diğer ilgili kurumların yetkilileri de bunu
beyan etmişlerdir; ama, maalesef, görülüyor ki, bu husus -ilgili iki madde
görüşülürken önergelerle değişiklik yapılmazsa- bu şekilde geçecektir. Bize, komisyonda ifade
edildiğine göre, tek faiz piyasası olması IMF tarafından istenmiş ve bunun da
mayıs ayı sonuna kadar çıkarılmasıyla ilgili söz verilmiş. Biz itirazlarımızı
dermeyan ettik, iktidar kanadından arkadaşlarımız da itirazlarını dermeyan
ettiler, ortaya koydular. İtirazımız, genellikle, bu çeşit kanunların, IMF'ye
verilen sözler sebebiyle alelacele getirilmiş, olgunlaştırılması için alt
komisyona da havale edilemeden, bu şekilde Genel Kurula intikal etmiş
olmasınadır. Tasarının 3 üncü
maddesinde, mevcut veya kurulacak olan şirketlere aynî veya nakdî sermaye
vazında, sermaye konulmasında, bu konulan sermayelerle sınırlı olmak üzere,
vergi tahkikatı ve tarhiyatında bulunulmayacağına dair bir hüküm
getirilmektedir. Bununla ilgili endişelerimiz de, bu düzenlemenin, kayıtdışı
sermayeyi ve karaparayı davet etmesi, onlara yol hazırlamasıdır. Ayrıca, ahlakî
bakımdan da bunun üzerinde durulmuştur ve hakikaten, bunun ne kadar ahlakî
olacağı, ne kadar doğru olacağı, bugün tartışılmaktadır, yarın da
tartışılacaktır. Bu maddenin de, daha çok, bankaların sermaye yeterliliklerini
takviye için, banka ortaklarının veya bankaların diyelim, dışarıya kaçırdıkları
varlıklarını veya içeride gizledikleri varlıklarını getirmeleri için bu
düzenlemenin getirildiği ifade edilmektedir. Daha önce de, Bankalar Kanunu
düzenlenirken, bankaların ortaklarının veya kendilerinin, gayrimenkullerini,
varlıklarını, iştiraklerini satıp sermaye olarak vazetmeleri durumunda
kendilerine vergi muafiyeti tanınmış idi, şimdi, kayıtdışı kaynakların da bu
şekilde getirilmesinin hedef alındığı ifade edilmekte; ancak, şirket diye genelleştirilerek,
sermaye şirketlerinin de bu yolu kullanmasına zemin hazırlanmış olunmaktadır. Tabiî, bunda eksik
gördüğümüz şey, eğer, böyle bir düzenleme yapılacaksa, kaynak ihtiyacı varsa,
önce, bu sermaye niye dışarıya gitti, niye gitmeye devam ediyor; bunların
üzerinde durmak lazım. Tabiî, bugün, biliyoruz ki, komşu ülkelere, bilhassa
Doğu Avrupa ülkelerine, çok sayıda, Türkiye'den, sermaye, müteşebbis ve tesis
gitmektedir; Türkiye ise, sermaye gelmesi için çırpınırken, birçok yeni
düzenlemeler yapıp, birçok muafiyetler ve imkânlar getirirken, bir taraftan,
sermayenin kaçışı devam etmektedir. Burada, ifademiz şudur
ki, tespitimiz şudur ki, teklifimiz şudur ki, hükümetin, dışarıya kaçan
sermayenin kaçma sebeplerini izale etmeden, bunları ortadan kaldırmadan başka
şekilde ortaya koyacağı davetlerin, davetkâr üslup ve düzenlemelerin,
Türkiye'ye, dışarıdan sermaye gelmesine imkân hazırlamayacağı istikametindedir.
Tabiî, Türkiye'de,
sermayenin kaçışının sebeplerinden biri enflasyon muhasebesidir. Yirmi yıldır,
yirmiiki yıldır, yirmidört yıldır yüksek enflasyon altında seyreden bir ülkede,
tabiî -esnaf diliyle söylüyorum- beşe al, altıya sat, yediye yerine koy
üslubuyla kimse düzgün vergi ödeyemez ve vergidışı birtakım kaynaklarını
kaçırmaya mecburdur. Aksi takdirde, birkaç sene düzgün vergi ödese, kazanmadığı
gelirden, kazanç olmayan fiktif kazançtan, sırf enflasyon sebebiyle doğan
fiktif kazançtan vergi ödeyeceği için, sonunda da iflas eder. Tabiî, iş hayatı
da kendini korumak için, maalesef, bu yollara tevessül etmektedir; ama, bunun
asıl sorumlusu, hükümetlerdir; onu ifade ediyorum. Hükümetin yapacağı şey,
süratle, bir taraftan, enflasyon muhasebesini getirmek; bir taraftan da,
mecburî veya başka sebeplerle kayıtdışına kaçmış olan kaynaklarla, stok affıyla,
nakdî veya aynî mallarla, stoklardaki mallarla ilgili yeni bir düzenleme
getirmesi ve sıfırlamasıdır; ama, ondan sonra da, enflasyon muhasebesini
uygulaması gerekir. Tabiî, diğer taraftan da, Türkiye'de, üretime tesir eden,
maliyet girdilerini teşkil eden ana unsurları (enerji ve diğerlerini) dikkatle
değerlendirip, bu sahada da düzenlemeler yapması gerekir. Sermaye hareketlerinin
serbest olduğu bir ortamda, eğer, rekabet şartlarını hazırlayamıyorsanız, para,
en iyi kazancı nerede sağlıyorsa, en düşük maliyeti nerede sağlıyorsa, oraya
hareket eder; dakikalar içerisinde, sermaye, bir ülkeden bir ülkeye elektronik
ortamda gidiverir tabiî. Tabiî, sermaye artışıyla
veyahut da ekonomiye kaynak şarj edilmesiyle, atıl kıymetlerin ekonomiye
kazandırılmasıyla ilgili yapılacak başka düzenlemeler de var. Vakit olursa,
onlardan da birkaç kelime bahsedeceğim veya şimdi arz edeyim izninizle. Tabiî, enflasyon
muhasebesi başta dedik. Onun yanında, sermaye artışlarına, belli bir disiplin
içerisinde, yatırım indirimi uygulaması getirilebilir. Bunu, komisyonda da uzun
uzadıya arz ettik, görüştük; Maliye Bakanlığından değerli arkadaşlarımız not da
ettiler. Zannederim, bu istikamette bir çalışma olacaktır. Sabit yatırımlarda olduğu
gibi, bu kriz döneminde, kaynakların mobilize edilmesi için, şarj edilmesi için
ekonomiye, iktisadî hayata; sermaye artışlarına da yatırım indirimi
uygulamasının getirilmesi lazım. Burada, Maliyenin mevcut gelirlerinden bir
kaybı olmaz; gelir arttıkça, kazanç ortaya çıktıkça, bir süre bunlardan vergi
alınmamış olunur; ama, yatırımı büyütürsünüz, istihdam artar, üretim artar,
ihracat artar, iş hacmi büyür, piyasa büyür; bir süre sonra da, siz, oradan,
daha çok, gürül gürül vergi almaya başlarsınız. Yine, burada not etmekte
fayda görüyorum: Gelir Vergisi Kanununun ek 1, 2, 3, 4, 5 inci maddelerinde, bu
yatırım indirimini düzenleyen hükümlerde, 1998 yılında getirilmiş bir düzenleme
vardı. Kurumların, belirli büyüklükteki kurumların gelirlerinden, kârlarından,
brüt kârlarından, müteakip yıllarda da, yatırımlara yöneltmek üzere fon ayırma
düzenlemesi getirilmişti; ama, KOBİ'ler bundan mahrum bırakılmıştı. 1998
yılında kanun çıkarken çok itiraz etmiştik. Temenni ederim, Maliye Bakanlığı
bunu da dikkate alır; KOBİ'lere de, bu gelecek yılki yatırımlara, bu yılki
kârından müteakip yıla fon ayırmayı mümkün kılacak olan bu uygulamayı
getirirler. Tabiî, tasarıda, diğer
birtakım düzenlemeler de var; Gelir Vergisiyle ilgili, Kurumlar Vergisiyle
ilgili. Türkiye Petrolleriyle ilgili özel bir düzenleme var. Yurtdışı
faaliyetlerinde doğacak olan finansmanında kur farklarının
muhasebeleştirilmesiyle ilgili bir düzenlemedir. Gider Vergileri Kanununda
değişiklik var. Banka ve sigorta muameleleri vergilerini -yüzde 15'tir bu-
yüzde 1'e veya bazı sahalarda sıfıra kadar indirmeye veya yükseltmeye Bakanlar
Kuruluna yetki veriliyor. Damga Vergisinde değişiklikler var. Bu da, daha çok,
vadeli işlemleri düzenleyen bir yeni düzenlemedir. Vadeli işlemler de, tabiî,
piyasaların büyümesi bakımından, gelişmesini arzu ettiğimiz bir sahadır.
Factoring şirketlerinin sözleşmeleriyle ilgili birtakım vergi istisnasını, harç
istisnasını, Damga Vergisi istisnasını getiren düzenlemeler var. Harçlar
Kanunuyla ilgili düzenlemeler var. 4731 sayılı Kanunla, deprem bölgesiyle
ilgili, Marmara deprem bölgesiyle ilgili, 1999 ve 2000 yılı için getirilen
istisnaların, muafiyetlerin, terkinin, Emlak, Çevre Temizlik ve Motorlu Taşıt
Vergilerine de teşmili ve ayrıca, Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahına bağlı
olarak alınan birtakım vergi, diğer vergi, fon ve payların da terkiniyle ilgili
bir düzenleme var. 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili -ki, Maliye
Bakanlığı teşkilatını düzenlemektedir- bir düzenleme var. Kamu İhale Kanunuyla
ilgili düzenlemeler var. Kamu İhale Kanununda
getirilen yeni düzenlemeler şunlardır: İhale kapsamıyla ilgili tarifler
getirmektedir; hangi kurumlar, ne şekilde buna tabi olacaklar veya
olmayacaklar... Yine, Kamu İhale Kanunundaki uluslararası firmaların
katılabilmesiyle ilgili eşik değerler yeniden düzenlenmiş ve düşürülmüş
bulunmaktadır. Burada bir endişem,
tabiî, bizim müteahhitlik kurumlarının uluslararası rekabete hazır olmadığı
istikametindedir. Bunlar, karşılıklılık esasına göre düzenlenmektedir; ama,
bizim kurumlarımız, gerek finansman gücü bakımından gerekse birtakım sigorta
kurumları bakımından, uluslararası piyasada, yabancı firmaların Türkiye'deki
avantajları nispetinde avantaja sahip değiller. Kendi pazarımızı da kaybetme
endişesi vardır; çünkü, her türlü kamu satın almalarına kadar, 300 milyarlık satın
almalara kadar, 300 milyar ve üstüyle ilgili satın almalarda, yabancıların
iştiraki mümkün kılınmaktadır. Tabiî, Kamu İhale
Yasasında, yine, ihale edilmiş işin hacminin, keşfinin artırılmasıyla ilgili
düzenlemeler var. Bu, yüzde 20 ve yüzde 50 olarak gelmişti, tatbikat projesi
olan-olmayan, uygulama projesi olan-olmayan diye tarifle; komisyonumuz da,
bunu, yüzde 10 ve yüzde 20 olarak değiştirdi. Müteahhitler Birliğinden
birçok arkadaşımız mektup almıştır herhalde, ben de aldım. Bunun, tekrar,
eskiden olduğu gibi, yüzde 20 ve yüzde 50 olarak değiştirilmesi talep
edilmektedir. Hakikaten, biz, ne kadar, kesin, kanuna da koysak, pratik
hayatta, uygulamada, bu, kanunun içine sığmayacak olan, maddeye sığmayacak olan
şartlara karşı, ihaleyi iptal etmeden, yeniden ihaleye çıkma zarureti doğmadan,
onu yönetebilecek bir düzenlemenin getirilmesi lazım. Muhterem arkadaşlar,
tabiî, vergi kanunları, bir taraftan devlete gelir temin ederken, öbür taraftan
da, iktisadî kalkınmada kullanılan aletlerdir; yani, vergi sahalarını,
kalkınmayı mümkün kılacak, üretimi mümkün kılacak, istihdamı mümkün kılacak
veya tasarrufu mümkün kılacak, ihracatı mümkün kılacak hedeflere göre
düzenlemeniz lazım. Biz, tabiî, dümenini
kaybetmiş bir ülke haline geldik; dışarıdan ne talimat gelirse, alelacele bunu
yapıyoruz. Hükümet, tabiî, bunları yaparak bir sahili selamete ulaşacağını umut
ediyor; ama, görüyoruz ki, üç yıllık uygulamaların hepsinin de sonu hüsran
olmuştur. Şimdi, şunu söylemek
istiyorum: Tabiî, hükümetin, Sayın Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyelerinin kendi
sahalarındaki gelişmeleri çok yakın takip etmesi lazım. Bunu niçin söylüyorum;
bakın, elimde, Eylül 2000'de yayımlanmış, Dünya Bankasının bir raporu var:
"Countr Economic Memorandum Structuval Reforms For Sustainable Grouth."
Yani, sürdürülebilir kalkınmayla ilgili yapısal reformlar, ülke ekonomik
memorandumu, yani raporu diyor. Türkiye'yi hedef almış. Tabiî, bu, 2000 yılının
eylül ayında yayımlanmış. Şimdi, burada, açıyorsunuz ve sayfalarına
bakıyorsunuz; işte, kamu sektörü borçlanma gereği ve faiz nispetlerini buraya
koymuş. 1996-1997 Refahyol Hükümeti döneminde fevkalade -grafikte görüyorsunuz-
istikrarlı bir durum var. 1998-1999'da füze gibi artmış ve tabiî, burada, bu
rapor yayımlanınca, bütün uluslararası değerlendirme kurumlarının önüne bu
gidince, Türkiye için bunlar alarma geçiyorlar. İşte, burada, yine, kamu
bankalarının görev zararlarıyla ilgili, aynı şekilde grafikler var. Bunları
niye söylüyorum; tabiî, bu raporları hükümetlerin bilmesi ve tedbir alması
lazım. Eylül 2000'de neşredilmiş olan bu rapor, aslında, bizim Sayıştayımızın,
1998 yılında, yine Plan ve Bütçe Komisyonunda, Mecliste, Türkiye borç
araştırmasıyla ilgili bir komisyonun çalışmaları neticesinde -emek verenlere
teşekkür ederim- 1998'in sonunda hazırlanmıştı ve o rapor, maalesef,
neşredilmedi. İşte, Dünya Bankası, bu
rapordan aldığı bilgileri, bizim önümüze tekrar koymuş. Bu rapor şunu söylüyor,
bu rapordaki grafikler şunu söylüyor: Türkiye krize doğru gidiyor. Nitekim,
ağustos ve eylülde krizin işaretleri çıktı, 2000 yılının kasım ayında faiz
patlamasıyla piyasalar altüst oldu ve 2001 yılı şubatında da kur patlamasıyla
piyasalar altüst oldu. Yani, şunu söylemek istiyorum: Hükümet üyesi
bakanlarımızın ve onların değerli bürokratlarının, bu ölçmeleri, bu
değerlendirmeleri çok yakın takip etmeleri, kendileri ölçmeleri, ölçtükleri
neticeleri değerlendirmeleri ve politikalarını ona göre ayarlamaları gerekir.
Bunu yapmadığınız zaman, tabiî, dışarıdan bir derviş, beş derviş de getirseniz,
meseleleri düzene sokamıyorsunuz. Onun için, hükümeti bu istikamette ikaz
etmekte fayda görüyorum. Tabiî, kimse üzülmesin,
biz herkese sıhhat, afiyet diliyoruz; ama, bu şartlarda bu hükümetin Türkiye'yi
yönetmesi mümkün değil. Birini kırmayalım, incitmeyelim diye bunu böyle devam
ettirirseniz daha büyük krizlerin içine girilir. Türkiye'nin, çok dinamik bir
hükümete, gören, kavrayan, anlayan, karar veren ve yöneten bir hükümete
ihtiyacı var. Şimdi, bakın, bir şey
daha söyleyeceğim. Zamanım da bitiyor; ama, muhterem Başkanımın belki bir iki
dakika müsamahasıyla tamamlamak istiyorum. Tekstil sektörü feryat ediyor, başka
sektörlerde de bu feryat var. Açın, konuşun, dinleyin; Tekstil İmalatçıları
Birliğiyle görüşün, kurumlar var bu konuda. Nedir feryatları; tabiî, Türkiye, Gümrük
Birliği Anlaşması sebebiyle, üçüncü dünya ülkelerine, Avrupa Birliğinin
uyguladığı gümrükleri uygulamaktadır. Avrupa'yla olan gümrükler değil, üçüncü
dünya ülkelerine aynı gümrüğü uyguluyor; ama, Avrupa Birliği, üçüncü dünya
ülkeleriyle ikili anlaşmalar yapmış, indirimli tarifeler koymuş. Daha açık
ifade edeyim; geçenlerde bir vesileyle ortaya çıkmıştı; bizim bugün Amerika'ya
ihraç ettiğimiz şu mala Amerika yüzde 20 gümrük uyguluyorsa, biz bunu
Amerika'dan ithal ederken yüzde 3 veya yüzde 5 gümrük uygulamaya mecbur
kalıyoruz. Niye; Avrupa Birliğinin üçüncü dünya ülkelerine uyguladığı ortak
gümrük tarifesi itibariyle bu böyle. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Sayın Ayhan, 2
dakika içerisinde toparlar mısınız. CEVAT AYHAN (Devamla)-
Teşekkür ederim. Tabiî, bu böyle olunca ne
oluyor; Gümrük Birliğinden sonra, 1 Ocak 1996'dan sonra, Türkiye'nin, bir
taraftan Avrupa Birliğiyle ticaret açıkları büyürken, üçüncü dünya ülkeleriyle
açıkları daha da artıyor. Tabiî, üçüncü dünya
ülkeleri (Çin'i, diğerleri, vesairesi) özellikle Güneydoğu Asya ülkeleri,
tekstil mallarını, Avrupa ülkeleri üzerinden Türkiye'ye gümrüksüz ihraç
ediyorlar. Birtakım sahtekârlıklar da yapıyorlar; renkli fotokopilerle, menşe
şahadetnamesi yerine geçecek olan birtakım belgeler düzenliyorlar; ama, sektör
bağırıyor, feryat ediyor; hükümet de dikkatle bakıp, bu işleri
değerlendirmiyor. Bakın, 3,5 milyar
dolarlık tekstil malı ihracatında, aşağı yukarı, 2,5 milyar dolar, bu şekilde,
Yunanistan üzerinden, Hollanda üzerinden, İspanya üzerinden, sanki o ülkelerde
üretiliyor gibi, Türkiye'ye... Halbuki, o ülkelerin bazılarında, ne iplik ne de
dokuma tesisleri var. Yani, onların, ihracat yapacak bir üretim kapasiteleri
yok; ama, onlar üzerinden, birtakım hileli yollarla Türkiye pazarı istila
ediliyor; her gelen gemi bir tekstil fabrikasını kapatıyor. Tabiî, bu şartlarda
işsizlik artıyor, fakirlik artıyor, üretim geriliyor. Türkiye'nin yaşadığı
bugünkü sosyal şartlar, tabiî bir gelişme değil. Yani, hükümetin ihmalinin,
dikkatsizliğinin -maalesef, üzülerek ifade edeyim- beceriksizliğinin, bunda
büyük ağırlığı vardır. Değerli arkadaşlar,
tabiî, kanun çıkarmak kolay. Sayın Derviş geldiği zaman "15 günde 15
kanun; Türkiye kurtulacak..." dedi. 15 kanun değil, 115 kanun çıkardık; ama,
Türkiye'nin bir yere gittiği yok. Türkiye, daha da kötüleşiyor, şartlar daha da
ağırlaşıyor değerli arkadaşlar. Biz, tabiî, Meclis
olarak, Türkiye gündemine hâkim olmaya mecburuz. Aksi takdirde, Meclis,
itibarını kaybeder, siyaset, itibarını kaybeder. Ben, değerli
milletvekillerinin, hükümet emridir diye kanunlara bakmak yerine, meseleyi
anlayıp, kavrayıp, hükümetin de ilerisine geçecek bir anlayışla yaklaşmalarını
diliyorum ve hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Ayhan. Gruplar adına başka söz
isteği?.. Yok. Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Masum Türker?.. Yok. Erzurum Milletvekili
Sayın Aslan Polat; buyurun. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. 877 sıra sayılı bu tasarı
üzerinde görüşüyoruz. Bu tasarı, adından belli olduğu üzere, Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı. Yani, hükümet "birçok
kanunda aceleye getirdim, yanlışlık yaptım, hata ettim" diyerek onları
toptan düzeltmek için getiriyor ve bu kanunların bir kısmı çok yeni kanunlar,
bir kısmı kısa bir süre önce yapılan kanunlar. Bu kanunlar da çok çeşitli
maddelerden oluşuyor. Bunlardan birincisi, borsa para piyasasına yatırılan
paralara ödenen faizlere, gerekçede de belirtildiği gibi, stopaj yoluyla
vergilendirme imkânı getiriliyor. Şimdi, bu konu üzerinde
biraz konuşmak istiyorum. Bu konu Plan ve Bütçe Komisyonunda çok tartışıldı.
Bunun üzerinde konuşan iktidar partilerine mensup milletvekili arkadaşlar da
itiraz ettiler, çeşitli uygulamalar olacağını belirttiler. Bunun üzerine, hatta
SPK, Merkez Bankası ve takasbank yetkilileri de Plan ve Bütçe Komisyonunda
konuştular; ama, aralarında bir ittifak sağlanamadı. Takasbank ve Sermaye
Piyasası Kurulu yetkilileri bu verginin alınmaması, Merkez Bankası yetkilileri
ise alınması gerektiğini izah ettiler; fakat, hepsi, kendi açılarından bu
konuya baktılar. Neticede, Merkez Bankası Başkanı, Türkiye'de bütün meselenin özünü
enflasyonun indirilmesine bağladıkları için, enflasyonu kontrol altında
tutabilmeleri için, takasbanka yatırılacak bu sermaye piyasası paralarının da
vergilendirilmesinin iyi olacağını ve ancak öyle izlenebileceğini belirtti ve
bu görüş kabul gördü. Fakat, buna bilhassa Sermaye Piyasası Kurulundan çok
itirazlar geldi ve bunlar "SPK'nın
1999 yılında çıkarılan kararıyla yatırım ortaklıkları nakitlerini, net portföy
değerlerinin yüzde 20'sini geçmemek üzere takasbank borsa para piyasasında
değerlendirebilirler. Bu takasbank borsa para piyasası işlem hacminin yüzde
62'si, yatırım fonu ve ortaklıkları tarafından gerçekleştirilmektedir. Yatırım
fonu ve ortaklıkları işlem hacminin de yüzde 97'si, banka ve banka aracı
kurumları tarafından yapılmaktadır. Yatırım fonu ve ortaklıklarının net portföy
değerleri 5 katrilyon TL olduğuna göre, ancak 1 katrilyon TL takasbank borsa
para piyasasında değerlendirilebilecektir; bunun yan etkileri olacaktır"
diye önemli itirazlarda bulundular. Bu konu üzerinde konuşan iktidar partilerinden
DSP'ye mensup bir milletvekili -ki, bu konunun en büyük uzmanıdır- o arkadaş
bile, Plan ve Bütçe Komisyonunda "tasarının 1 inci maddesi, ekonomik denge
açısından dikkate alınmamış bir maddedir" dedi; fakat, gerek DSP'li
arkadaşların, gerek ANAP'lı arkadaşların, gerek SPK'nın ve gerekse takasbank
yöneticilerinin bütün itirazlarına rağmen, hükümet, Merkez Bankasının görüşleri
doğrultusunda bunun vergilendirilmesinin doğru olacağını söyledi. Biz, sadece,
burada şunu belirtmek istiyoruz: Bu madde, hükümet üyelerinin bile üzerinde
anlaşamadığı bir maddedir. Bu madde, bir müddet sonra tekrar değiştirilmek
üzere Meclis huzuruna gelirse, şaşmayacağımı belirtmek isterim. Tasarının 4 üncü
maddesinde, Türk Petrol Anonim Ortaklığına, yurt dışındaki aramalarından dolayı
bir vergi muafiyeti getiriliyor. Bu konuda da yine Plan ve Bütçe Komisyonunda
önemli itirazlar oldu, hatta iktidar partilerine mensup milletvekilleri bile,
"Petrol Kanununda yabancı petrol şirketlerine tanıdığımız uygulamayı, Türk
Petrol Anonim Ortaklığına da tanımak istiyoruz" dediler. Burada önemli olan şuydu:
"Türk Petrol Anonim Ortaklığının, bu madde, ileride, özellikle
Ortaasya'daki petrol yatırımlarına işlerlik kazandıracak bir maddedir. Bunun bu
anlamda dikkate alınması gerekir. Çok hamdır; üzerinde tartışılması
gerekir." Bunu kim diyor; bunu, yine, bir DSP milletvekili, Plan ve Bütçe
Komisyonunda ısrarla söylüyor; ama, tabiî, biraz sonra belirteceğim gibi, bu
tasarı, 3 Nisan 2002 tarihinde Başbakanlık
Hazine Müsteşarlığınca Mr. Köhler'e verilen taahhütnamenin içerisinde,
niyet mektubunun 40 ıncı maddesinde Kamu İhale Kanunu ve bu maddelerin
değiştirileceği sözü verildiği için, bunların üzerinde pek durulmadan, hemen,
Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti ve Genel Kurulun huzuruna geldi. Burada, Türk Petrol
Anonim Ortaklığının yurt dışındaki işleriyle ilgili olarak konuşurken şunu da
söylemekte yarar görüyorum: Bilhassa, mesela 6.5.2002 tarihinde yine bir
gazetede çıktı: "Türk Petrol Anonim Ortaklığındaki batağın dibi
görünmüyor!" Kazakistan'da petrol arayan bir petrol şirketi; ki, Kazak
Oil'le yaptığı çalışmalardan dolayı, alacakları, bizim dediklerimizle
Kazak'ların dedikleri birbirini tutmadığı için, Türkiye Petrol Anonim
Ortaklığının parasını alamadığından bahsediliyor. Yine, 2001 yılında,
"Türk Petrol Anonim Ortaklığı dünyanın çeşitli ülkelerinde arama yapıyor;
fakat, bunda da birtakım usulsüzlükler olduğu dile getiriliyor" diye
basına yansıyan birçok olay oldu. Şimdi bunları dikkate almadan, sadece, böyle
bir madde düzeltmesiyle, Türk Petrol Anonim Ortaklığının zararlarının
giderileceğine inanmıyorum. Hatta, çok daha ilginç bir şey var. Yine, 250
geçici işçiyi Türk Petrol Anonim Ortaklığı işten çıkardığı için, 600 milyar
lirayı bu 250 işçiye vermediği için, dış petrol şirketlerine yapacağı hizmetin
karşılığı 2 milyon doları alamadığı, yani 600 milyarı işçiye vermemek için 2
milyon dolarlık bir devlet gelirinden vazgeçildiği yine basına sızan haberler
arasında yer almış bulunmaktadır. Burada önemli maddelerden
birisi de 3 üncü maddedir. Bu 3 üncü maddeye -ki, üzerinde en çok tartışılacak
maddedir- mevcut veya yeni kurulacak olan sermaye şirketlerine aynî veya nakdî
sermaye olarak konulan değerlerden hareketle herhangi bir vergi incelemesi ve
tarhiyat yapılmayacağına dair bir hüküm kondu. Buradaki maddede hükümet açıkça
diyor ki: "Yeni bir şirket kuracaksanız, bu, reel şirket de olabilir,
finans şirketi de olabilir, ne getirirsen getir, ben, inceleme
yanmayacağım." Yani, misal olarak söylüyorum: Dışarıda 3 milyon doları
olan herhangi bir vatandaş, o parayı getirdiği zaman incelemeyeceksiniz.
İncelemeyeceğinize göre, o parayla burada şirket kurdu, o parayı onbeş gün
sonra aldı "başka bir şirket kurdum" dedi, onu da incelemeyeceksiniz,
o parayı da alacak "başka şirket kurdum" diyecek onu da
incelemeyeceksiniz ve dolayısıyla aynı para Türkiye'de çeşitli şirketlere
geçtiği halde, sırf vergi incelemesi yapılmayacağı taahhüdü verildiği için,
Türkiye'de birtakım vergi kaçakçılıklarının önü açılacak; ama, bütün bunlara
rağmen, Anadolu'daki halktan, gidip, yine bizim Erzurum'daki, Trabzon'daki bir
berberin tepesine binip ondan vergiyi alacaksınız; ama "dışarıdan para
getiriyor" diye bu şirketlere inceleme bile yapmayacaksınız. Hatta bunun
bile, komisyonda, bazı milletvekillerince az olduğundan bahsedildi, çok
olduğundan bahsedildi ve malî milat uygulaması dolayısıyla yurtdışına kaçan
paraların buraya gelmesi için bunun getirilmesi gerektiğinden bahsedildi. Ben
sadece şunu söylemek istiyorum: Türkiye bir nakit sıkıntısındadır, doğrudur, bu
nakit sıkıntısını çözmek için de şirketlerin varlıklarını yükseltmesi de
doğrudur; yalnız, burada biraz dikkatli olmak lazım. Türkiye'de sürekli olarak
kamuoyunda hortumlamalardan bahsedildiği bir düzende, sadece bankaların içini
21 katrilyondan fazla, sırf bu bir yıl içerisinde Merkez Bankasınca onlara
kâğıt verildiği bir düzende "getirin, ne getirirseniz getirin yurt
dışından, ben size inceleme yapmayacağım" demeniz... Burada kamuoyunun
tepkilerini de dikkate almanız gerektiğini belirtmek istiyorum. Şimdi, burada, şahsen
benim en çok üzerinde durmak istediğim konu, İhale Kanunu. İhale Kanununun özü
şu: Bu İhale Kanunu 102 maddelik bir kanun tasarısıydı. Bu kanunun bu Genel
Kuruldan normal usulle geçmesi hemen hemen imkânsızdı ve Danışma Kurulunda da
anlaşmaya varılamamıştı; fakat, hükümet 330 üyeyi bulabilmek için muhalefete
mensup bir parti grubuyla -Adalet ve Kalkınma Partisiyle- anlaşma yaptı ve eşik
değerini artıracakları sözünü verdiler bu gaye dolayısıyla bu madde buradan o
eşik değerin düzeltileceği gerekçesiyle temel kanun olarak 5 maddede görüşüldü.
Bunun da sebebi neydi; Sayın Bülent Ecevit Amerika'ya gidiyordu; Amerika'ya
giderken bu kanunu götürmesi gerekiyordu. Onun için, hükümet burada Adalet ve
Kalkınma Partisine bu tavizi vermiş göründü; ama, peşinden, 3 Nisanda Mr.
Köhler'e vermiş olduğu beyannamede, kamu ihalesindeki bu eşik değeri
azaltacağını taahhüt etti ve taahhüt ettiği için de bugün buraya geldi ve bu
taahhüdüyle, tekrar, eşik değeri 17 trilyondan 11 trilyona düşürüyor. Bu ne
demektir; şu demektir: Yani, Türkiye'deki 11 trilyonun üzerindeki bütün
ihalelerin yabancılara açılacağı ve yabancıların geleceği demektir. Zaten
Türkiye'de iş bulamayan Türk müteahhitlerinin ve Türk mühendislerinin işsiz
kalacağının en büyük gerekçesidir. Zaten, sırf bu olmasın diye bu Meclisin
hemen hemen ittifakına yakın bir bölümü bu eşik değerini yükseltmişti. Ama,
Dünya Bankası, hükümete açıkça "sen benim isteğimin dışında bunu nasıl
artırırsın" dedi ve hükümet de hemen "emredersiniz hemen geri alıyoruz"
dercesine bu tasarıyı tekrar eski haline getirdi. İşte, MHP'lilere burada
tekrar soruyorum: Bu mu sizin delikanlılığınız, bu mu sizin yiğitliğiniz,
erkekçe konuşun... (MHP sıralarından gürültüler) Bu Mecliste verdiği sözü 3
partinin de geri almasının sebebi bu mu ya? Bu mu?.. Bunun, gelin, bana
gerekçesini konuşun... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Tane tane konuş... Allahaşkına tane tane konuş!.. ASLAN POLAT (Devamla) -
Dik durmak, sözünde dik durmaktır; dik durmak delikanlılık budur işte; bu
Meclisten 3 Nisan günü çıkardığınız kanunla ilgili Mr. Köhler'e "evet
efendim biz hata etmişiz, bizim haddimize mi düşmüş eşik değeri artırmak"
deyip de, azaltmak değildir... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Tane tane konuş... ASLAN POLAT (Devamla) -
Bunu yanlış yapmayın... Bunun için... HASAN GÜLAY (Manisa) -
Sen duydun mu? ASLAN POLAT (Devamla) -
İşte, taahhüdünüz burada; alın okuyun... Al oku taahhüdü, al oku... Oku gel.
Okumadan gelme benim karşıma. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Ne yazıyor?.. Tane tane konuş, anlaşılmıyor... ASLAN POLAT (Erzurum) -
İşte, onun için ben size söylüyorum ki, yanlış yapmayın... (MHP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN -Sayın
milletvekilleri... ASLAN POLAT (Erzurum) -
Bir dakika, bir dakika oturun da dinleyin beni... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
lütfen... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Tane tane konuş! ASLAN POLAT (Devamla) -
Al bunu oku, oku ondan sonra gel; okur yazarlığın var elbet. (MHP sıralarından
gürültüler) Şimdi, ikinci olarak
burada itirazımız da şu: Siz ihale kanununu getirirken şeyi çok konuştunuz... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Erzurum'a gidebiliyor musun Erzurum'a... ASLAN POLAT (Devamla) -
Sayın Başkan, 1 dakika verebilir misiniz. BAŞKAN - Sayın Polat,
buyurun efendim, bir dakika içinde toparlayın. ASLAN POLAT (Devamla) -
Sayın Milletvekili, seni bırak; senin büyükşehir belediye başkanın bile
Erzurum'da benimle gezemedi; bir haftadır bütün basın yazıyor; sen, kim
oluyorsun?! Sen, Erzurum'da kim oluyorsun?! ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon)- Geç geç onları; ben, geçen hafta Erzurum'daydım. ASLAN POLAT (Devamla) -
Dinle, dinle beni; bırak, bırak o lafları... Şimdi, burada ikinci bir
hata da şu. Bu yeni ihale kanununuzda demiştiniz ki, biz kesin projeyle ihaleye
çıkacağız ve kati projeyle ihaleye çıkacağız, projesiz işe çıkmayacağız. Şimdi, bir tarafta
getirdiğiniz bir madde; efendim, kati projeyle bir ihaleye çıksam, müteahhit
keşfin yüzde 50'si kadar artırabilsin. Yahu peki, bu nasıl kati proje ki,
keşfin yüzde 50'si kadar artıyor?! Mühendis Odalarının en büyük itirazı da
buydu. Allah'tan ki, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu düzeltildi ve bu yüzde 50
artış, yüzde 20'ye; tatbikat proje yüzde 20 artış da yüzde 10'a düşürüldü ve bu
doğru bir uygulamadır ve Mühendis Odaları ile Müteahhitler Birliği bu konuda
ikiye ayrıldılar; ben şahsen Mühendis Odalarının dediğinin doğru olduğu
kanaatindeyim... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı). ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Daha geçen hafta Erzurumlu seni kahveden kovmadı mı? ASLAN POLAT (Devamla)
-...Bu miktarın azaltılması doğru olmuştur. Sayın milletvekilleri,
şimdi vakit de kalmadı... BAŞKAN - Efendim, Sayın
Aslan Polat devamlı konuşmacı... ASLAN POLAT (Devamla) -
Bu tasarılar her gün gelecek önümüze; çünkü, bir an evvel çıkarıyorsunuz
kanunu, sonra değiştiriyorsunuz. Hepinize saygılar
sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Polat. Şahsı adına, Sayın Kamer
Genç; Tunceli Milletvekili. (DYP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis Başkanvekili seçildikten sonra uzun
zaman bu kürsüye çıkmadım; ama, Türkiye'nin içinde bulunduğu ağır koşullar,
Türkiye'nin geleceğinin içine düştüğü büyük tehlikeyi hissedince, çok büyük bir
vicdan azabı çekiyorum. Bir lanetli af kanunu
çıkardınız. Bu lanetli af kanunuyla birçok hırsızlıkları yargılanamaz duruma
getirdiniz. Bunu herkes biliyor.
İşte, AK Partinin Genel Başkanı bile çıktı "ben, af kanundan
yararlanıyorum" dedi. Bir siyasetçi... (DSP, MHP, ANAP sıralarından
gülüşmeler; AK Parti sıralarından gürültüler) HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Saçmalama!.. Ne alakası var?! TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Ne saçmalıyorsun Başkan, sana yakışıyor mu?! KAMER GENÇ (Devamla) -
Her şeyi anlatacağım. Bir dakika... Bir dakika... Efendim, sizin de
hoşunuza gitmeyecek şeyler söylüyorum. Siyasetçi adam... (AK
Parti sıralarından gürültüler) Bir dakika... Benim
sözümü kesmeyin. Siyasetçi adam, halkın
karşısına çıkacak, hesabını verecek. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, seni, buradan, alkol muayenesine göndermek lazım! KAMER GENÇ (Devamla) -
Hüseyin Çelik, senin, cemaziyelevvelini biliyorum; lütfen, konuşma!.. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Biz
de senin cemaziyelevvelini biliyoruz! KAMER GENÇ (Devamla) -
Konuşma sen! Ben, şimdi, herkese hakkını vereceğim bugün burada. Genel Başkanın affa
sığınmasın, gelsin, yargılansın. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Siz, gelmeden, içtiniz mi?! KAMER GENÇ (Devamla) -
Yani, bu siyasî parti... Meydanlarda harcadığınız paraların hesabını verin
kardeşim. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Kürsüye çıkmadan içtiniz mi Sayın Başkan?! KAMER GENÇ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, biz, Türkiye'de, şimdi, en az 20 000 000 insanı,
hiçbir şeyi kalmamış bir duruma düşürdük; yani, kaybedilecek bir şeyi olmayan
insan durumuna getirdik. Adamın bir malı, işi yok, gücü yok, ekonomik gücü
yok... Türkiye'yi, dünya devletleri içerisinde çok itibarsız bir ülke haline
getirdik. Arkadaşlar, bu memleket
bizim, ister inanın ister inanmayın; ama, bakın, şu kanunu, aslında, sonra da şey
edeceğim de, daha... Şimdi, bu kanunun esas nedenini biliyor musunuz; malî af.
Bu memleketin bankasının içini boşaltan, hırsızlık yapan, hayalî ihracat yapan
herkese, bu kanunla, bir malî af getiriyorsunuz. Şimdi, siz, ülkeyi, 70 sente
değil, 5 sente muhtaç ettiniz; sizden sonra gelecek iktidarın da önünü
tıkıyorsunuz. Bir lanetli affı getirdiniz; bütün hırsızları, namussuzları
affettiniz. Şimdi, bununla da, bu kanunla da, gayrimeşru servetlere af
getiriyorsunuz. Değerli arkadaşlar,
bakın, ben, 16 sene Danıştayda çalıştım, 20 senedir de politikadayım;
inanmanızı istiyorum, bu memlekette kimin ne olduğunu iyi bilen bir insanım ve
hangi kanunla kime ne getirildiğini bilen bir insanım. Bakın, biraz önce bir
kanun çıktı. O kanunda öyle maddeler var ki, yüzde 212 vergi alıyorsunuz; ama,
holdinglerin sahip olduğu sigara fabrikalarının ürettiği sigaradan yüzde 49
vergi alıyorsunuz. Amerikan şirketlerinin Türkiye'de ürettikleri kola cinsinden
yüzde 25 vergi alıyorsunuz. Bakanlar Kuruluna bu kanunun sevkindeki vergi
nispeti yüzde yarı düşüktü. Niye; ANAP Genel Başkanının oğlunun, İstanbul'un
Anadolu bölgesinin Coca Cola başbayii olduğu söyleniyor... HALİL İBRAHİM ÖZSOY
(Afyon) - Lokalleştirme işi, mevzileştirme! KAMER GENÇ (Devamla) -
Ya, bir dakika... Bir dinleyin kardeşim, bir dinleyin. Ondan sonra da, ona özel
getirdiniz... HALİL İBRAHİM ÖZSOY
(Afyon) - Yanlış, yanlış! KAMER GENÇ (Devamla) -
Böyle şey olur mu; bir kişiye paralar kazandırmak için, devletin 20 000 000, 30
000 000 dolarını heba edebilir mi insanlar?! Değerli milletvekilleri,
şimdi, bakın, Türkiye, çok ciddî sıkıntılar içindedir; inanmanızı istiyorum.
Hepiniz muhasebeden anlarsınız; sizin vergi geliriniz, daha doğrusu bütçe
geliriniz 50 milyar dolar, iç ve dışborcunuz 220 milyar dolar; peki, bunu neyle
karşılayacaksınız?! Yarın, bu devlet, devlet memurunun maaşını ödeyemez duruma
geldiği zaman, kime müracaat edecek?! Şimdi, hırsızlık yapan adamların
servetini affediyorsunuz; niye?! Efendim, öyle bir şey getiriyorsunuz ki...
Bakın, Türkiye'de, 1985 yılında, hayalî ihracatçılara imkân sağlayan, Maliye
Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün yayımladığı bir tebliğ vardır; diyor ki:
"Vergi incelemesini yapmayacaksınız." Vergi incelemesi yapmayınca,
bütün hayalî ihracatçılar meşru oldu. Şimdi, bununla da diyorsunuz ki:
"Kurulmuş ve kurulan anonim şirketlere 31.12.2002 tarihine kadar konulan
sermaye araştırılmayacak." Bir vatandaş, getirecek 1 000 000 doları (A)
şirketinin aktifine koyacak, incelenmeyecek; oradan çekecek, ertesi gün (B) şirketinin
aktifine koyacak, orada da incelenmeyecek; ondan sonra, çekecek öteki şirketin
aktifine koyacak... Yani, bunları... Milletvekili
arkadaşlarım, bakın, sizler hakikaten iyi niyetli insanlarsınız; ama, bu işi
yönlendiren şeytan oğlu şeytanlar var, bu memleketi sömüren namussuzlar var ve
bunların, menfaat çetelerinin uzantısı burada var. Arkadaşlar, bu memleket...
Ben de memlekette milletvekiliyim; ben de isterim, her gün hükümete yağ çekmek,
iktidar partisine yağ çekmek, bürokratlara yağ çekmek suretiyle, ben de burada
huzur içinde yaşamak istiyorum. Benim hakkımda 15-16 tane tazminat davası var;
ben, niye bunları yapıyorum; bu ülke bizimdir, geleceğimiz bu ülkede, Türk
Halkının yaşayacağı başka bir ülke yok. Bu ülkeyi, bizim dürüstlüğümüz, bizim onurlu mücadelemiz, bu halkın
menfaatını koruyacak davranışlarımız korur. Şimdi, kanunları
getiriyorlar. Bu kanunlarda, kim, ne yapmak istiyor, kime ne vermek istiyorlar;
bunları keşfetmek lazım; bunları, iyi anlamak lazım. Şimdi, ben, biliyorum,
bakın, büyük şeyler biliyorum; ama, tabiî ki, konuşurken de çok dikkat
ediyorum; çünkü, konuştuğum zaman, hemen koşuyorlar mahkemelere, tazminat
davası açıyorlar. (DSP ve MHP
sıralarından gülüşmeler) Ben, şimdi, sizden soruyorum... Arkadaşlar, bakın,
ben, gülünecek bir şey söylemiyorum! MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Devam et... KAMER GENÇ (Devamla) -
Ben gülünecek şey söylemiyorum; ben, sizden rica ediyorum; bakın, sizden rica
ediyorum. 21 Şubat günü, kriz doğduğu zaman, Merkez Bankasından 5 200 000
000... ORHAN BIÇAKÇIOĞULU
(Trabzon) - O doları kim aldı?.. KAMER GENÇ (Devamla) -
Bir dakika kardeşim... Bir dakika... Bak, ben sana bir laf
söylersem altından kalkamazsın. Şimdi, onun için, 21
Şubat günü, Merkez Bankasından 5 200 000 000 dolar, karşılığını yatırmadan,
para çeken kimler?.. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Doğru diyorsun. Ben biliyorum... KAMER GENÇ (Devamla) -
Bana intikal eden olaylardan birisi, Mesut Yılmaz'ın kardeşinin ortak olduğu
Tekstilbankın 1 750 000 000 dolar aldığı söyleniyor. Ben söylüyorum size arkadaşlar...
Bu doğru mu, yanlış mı bir söyleyin ya? Ben parlamenterim... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Sen söylüyorsun ya!.. KAMER GENÇ (Devamla) - 1
750 000 000 dolar çekilince ve insanlar parayı yatırmayınca, bir anda,
katrilyon seviyesinde, devletin kesesinden para alınıyor. Kimdir bunun şeyi? Şimdi, Sabancı diyor ki:
"Yahu, elimizde üçte 1'i kaldı." Hangi üçte 1'i?... Sabancı'ya sormak
istiyorum: Acaba, o 21 Şubat günü Sabancı da para çekti mi, çekmedi mi? (DSP ve
MHP sıralarından alkışlar [!]) ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Çekti... KAMER GENÇ (Devamla) -
Çektiyse kalk söyle... Kalk söyle... Kan mı tutmuş seni?! YUSUF KIRKPINAR (İzmir) -
Alkışlıyoruz... KAMER GENÇ (Devamla) -
Söyle işte; sen, iktidar partisi milletvekilisin... Şimdi, değerli arkadaşlarım... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Ben alkışlıyorum, sen söylüyorsun... KAMER GENÇ (Devamla) -
İşte, söyle... Ben bilmiyorum, iktidar olarak bana bilgi verin diyorum. Bana
bilgi verin ki, ben bunların boğazını sıkayım; vermiyorlar, verin işte, ben
ondan sonra... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Seni destekliyoruz... KAMER GENÇ (Devamla) -
Destek... Yahu, sen bir konuşma, sen bir konuşma da... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Seni desteklediğim için söylüyorum... KAMER GENÇ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, bakın, bu memlekette, çok ciddî boyutlarda hayalî
ihracat var. Bu hayalî ihracatların üzerini örtüyorsunuz; savcıları ürküttünüz.
Devlet Güvenlik Mahkemesindeki yargılamaları aldınız başka yerlere verdiniz,
birçok davaları zamanaşımını uğratıyorsunuz. Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakın, Türkiye ortada. Türkiye'yi kurtaracak Türk halkının kendisidir;
ne IMF'dir, ne Amerika'dır, ne Rusya'dır, ne Avrupa'dır. Şimdi, biz mecburen bu
borcu ödemek zorundayız. Bu borcu ödedikten sonra öyle bir sistem... İşsiz
insanımıza iş bulacağız. Şimdi, üniversitelerden yüzbinlerce, milyonlarca
gencimiz mezun oluyor, bu insanlar aç, işsiz, geleceği karanlık ve umutsuz
insanlar; biz Meclis olarak buna bir çare bulmak zorundayız. Bana göre seçime gitmeden
önce, böyle fasa fiso kanunlarla, bilmem çalan, hırsızlık yapan, bankaların
içini boşaltan, ihalelerde yolsuzluk yapan insanları rahata kavuşturacağımıza,
gelin 24 saat çalışalım, ne yapabiliriz bu memleket için? Arkadaşlar, gerekirse,
biz milletvekili olarak maaşlarımızdan fedakârlık yapalım. Bakın, gerekirse bir
olağanüstü hal ilan edelim, bu ülkeyi sıkıntıdan kurtaralım. ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) -
Tunceli'de olağanüstü halden çektiğin yetmedi mi?! KAMER GENÇ (Devamla) -
Ekonomik olağanüstü hal benim dediğim. Hırsızların üzerine
gidelim. Yoksa, bunlarda, kimler çalmışsa... Şimdi, İller Bankası niye
battı, niye battı arkadaşlar, İller Bankası battı, niye battı? Bana niye
gösteriyorsun, başkasına göster. (Gülüşmeler) Şimdi, bakın, ihalelerde
büyük suiistimaller var, otoyollarda büyük suiistimaller var, enerji
ihalelerinde büyük suiistimaller var. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Genç, 1
dakika içerisinde toparlar mısınız. KAMER GENÇ (Devamla) -
1998 yılında Enerji Bakanlığında, olmayan gaz ve olmayan elektrik dağıtım
şebekeleri için ihale yapıldı, 165 000 000 dolar avans verildi, bu biliniyor,
bu kürsülerde var. Bu avansların büyük bir kesimi hâlâ mahsup edilmedi, işte
MHP'li bir arkadaşın da herhalde 5 000 000 doları var hâlâ, o da şey edilmemiş. Değerli arkadaşlarım,
bakın, gelin... İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Ne olmuş?! KAMER GENÇ (Devamla) -
Efendim, söylendi, gazeteler de yazdı. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Sen kendini gazetelere çok kaptırmışsın. KAMER GENÇ (Devamla) -
Neyse, neyse; sen konuşma yahu; bir dakika. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Ne demek susacağım, ben milletvekiliyim. Açıkla... Açıkla... KAMER GENÇ (Devamla) -
Şimdi, arkadaşlar, ben, burada, milletin... Gelin, biz, Meclis olarak -bana
göre- bu kanunların hepsini bir tarafa bırakalım, Türkiye'yi nasıl selamete
çıkaracağız, onun hesabını yapalım. İnanmanızı istiyorum, bu
kanunu çıkardığınız zaman, kaçakçılar, hayalî ihracatçılar, bankaların içini
boşaltanlar ve bütün ihale hırsızları, bu kanunla, sizin getirdiğiniz bu kanun
sayesinde affa uğrayacaklar, ondan sonra gelecek iktidar da, maalesef,
bunlardan hesap soramayacak. Takdir sizin. Sizi tebrik ederim, eğer
anlamıyorsanız! Saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Genç. Şimdi soru işlemine
başlıyoruz. Buyurun Sayın Esengün. LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Delaletinizle, Sayın
Bakana sormak istediğim sualleri arz ediyorum: Tasarının 3 üncü
maddesinde "mevcut veya yeni kurulacak olan sermaye şirketlerine, aynî
veya nakdî sermaye olarak konulan değerlerden hareketle; herhangi bir vergi
incelemesi ve tarhiyat yapılmayacaktır" hükmü vazedilmekte. Bu maddeyle
getirilen düzenleme, karapara aklama yolunu açan, karaparaları şirket sermayesi
olarak meşrulaştıran bir uygulama olmayacak mıdır? Karapaların aklanması
için böyle bir düzenleme yapan Sayın Bakanlığın, önümüzdeki temmuz ayında,
devlet memurlarına ve emeklilere, özellikle 5 inci ve 15 inci dereceden maaş
alan devlet memurlarının aylıklarına ne gibi bir zam yapmayı düşündüğünü de
öğrenmek istiyoruz. Nasıl bir iyileştirme yapılacaktır? Özellikle 5 ve 15 inci
dereceden maaş alan, bugün mağdur durumda olan memurlara, temmuz ayında
yapılacak bir zam var mıdır, varsa miktarı nedir? Son olarak arz ediyorum:
Çalışan Bağ-Kur emeklilerinden kesilmekte olan yüzde 10 sosyal destek primini
kaldırmayı düşünüyor musunuz? Bağ-Kura, kesilen bu miktar karşılığı transfer
yapmak suretiyle, Bağ-Kurluları bu mağduriyetten kurtarmak hakkaniyet icabı
değil midir? Bu suallerimin cevabını
Sayın Bakanımızdan rica ediyorum. Saygılar sunarım. BAŞKAN - Soruları
cevaplandırmak üzere; buyurun Sayın Bakanım. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Esengün, 1 inci sualinde, sermaye artımıyla
ilgili olarak, sermaye olarak konulan miktarın karapara yönünden incelemeye
tabi olup olmayacağını sordular. O maddeyle ilgili olarak, sadece vergisel
yönden bir inceleme konusu olmayacağı, onun dışında, gayet tabiî ki karaparayla
ilgili olarak her türlü incelemelerin yapılacağı çok açıktır; orada herhangi
bir sınırlama getirilmemektedir. Temmuz 2002'de memurların
ücret artışlarıyla ilgili düzenlemeye gelince: Bilindiği gibi, yılın ilk
yarısında memurlara ücret artışı Bütçe Kanunuyla gerçekleştirilmekte, yılın
ikinci yarısında, temmuzdan itibaren, memurların maaşlarındaki artış ise
Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilmektedir. Tabiî, temmuz ayı yaklaştığı
zaman, Bakanlar Kurulu, mevcut durumu tezekkür ederek, değerlendirme yaparak, o
kararını verecektir; ama, mutlaka, temmuz başında da belli bir miktarda,
enflasyon gelişmesi de dikkate alınarak, Bakanlar Kurulu o kararı verecektir.
Şu anda bir şey söylemem doğru olmaz; çünkü, Bakanlar Kurulunun vereceği bir
karardır. Ama, bugüne dek, her temmuz ayında mutlaka bir zam yapılmıştır ve
Bütçe Kanununda da yer alan bir hükme göre, memur maaşları, kesinlikle
enflasyonun altında tutulmamaktadır. Bugüne dek, enflasyon artışını geçen,
hatta 2 puan da bir refah payıyla birlikte verilmiştir. O espri içerisinde,
temmuz ayında verilecek zam, Bakanlar Kurulunun gündemine gelecek ve karar
verilecektir. Sayın Esengün'ün
Bağ-Kurla ilgili sualine, eğer kendilerinin de izni olursa, yazılı olarak cevap
vereyim; çünkü, eksik bilgim olabilir. O konuda yazılı olarak kendilerine cevap
vereceğim. LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) -
5 ile 15 inci derecedeki memurların maaşlarıyla ilgili sorum da vardı Sayın
Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Şimdi, memurların ücret yelpazesindeki dengesizliği gidermek için,
bilindiği gibi, beş yıl süreyle hükümete kararname çıkarma yetkisi verilmiştir;
ancak, bu yetki kullanılırken, daha evvel de ifade edildi ve kanun gücünde
kararnamede de var, bütçe imkânları muvacehesinde bir düzenleme yapılacağı
ifade edilmişti. Bunun ilk kararnamesi dört ay önce çıkarılmıştı. Şimdi, onunla
ilgili olarak, o bağlamda, yeni bir kararname çıkıp çıkmayacağı meselesini,
yine, Bakanlar Kurulu temmuz ayı öncesi tezekkür edecektir; ama, 5 ile 15 inci
derece arasındaki memurlara herhangi bir şey yapılmamıştı. Esasen, kanun
gücünde kararnamede de o hüküm var. O kesim için ne yapılabilir, şu anda bir
kararlılık yoktur. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Daha
kurtulmadınız Sayın Bakanım, Sayın Aslan Polat var. Sayın Polat, buyurun. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum: Bu
kapatılan bölge müdürlükleri babında, Erzurum'daki TASİŞ, yani, gümrüğe
bırakılan araçların tasfiye edildiği müdürlük de, bu ayın sonu itibariyle
Erzurum'dan Diyarbakır'a alındı. Bunu -size defalarca sözlü olarak da söylemiştim-
gözden geçirip... Çünkü, Erzurum'da, gümrükte oldukça malzeme var, bunların
Diyarbakır'a nakledilmesi de problem olacak. Erzurum'daki bütün vatandaşların
bu konularla ilgili olarak Diyarbakır'a gitmeleri de problem olacak. Bunu
tekrar Erzurum'da tutmanız ve bu kararı gözden geçirmeniz, IMF'ye rağmen,
mümkün müdür? Saygılar sunarım. BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Polat. Buyurun Sayın Bakanım. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, bilindiği gibi, devlette verimliliği sağlamak
maksadıyla, bazı bölge müdürlükleri; yani, fonksiyonel olarak kapatılmasında
büyük bir mahzur olmayan ve rasyonel çalışmayan bölge müdürlüklerinin
kapatılması konusunda hükümetin bir kararı vardır; o kararla ilgili olarak,
bazı bölge müdürlükleri kapatılmaktadır. Haliyle, orada bulunan bazı araçlar da
mutlaka oradan alınacaktır; ama, Erzurum'la ilgili uygulama ne aşamadadır, onu
bilemiyorum. Sayın Polat'a da o konuda yazılı olarak bilgi sunacağım. Kendileri
de eğer uygun bulurlarsa, cevabı bu şekilde tamamlayalım. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Sayın Erbaş, buyurun
efendim. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Van Çalışma
Bölge Müdürlüğü, şu anda Diyarbakır veya Erzurum'a naklediliyor. 16 personeli
var ve 30 000 işçiye hizmet veriyor. Bu 16 personel zaten diğer kurumlara
dağıtılacak ve devlette verimlilikten ziyade verimsizlik ortaya çıkacaktır. Bu
konuda nasıl bir uygulama yapılabilir? Yani 700 kilometre Van-Diyarbakır;
Van-Erzurum... Araçlar 7 saatten aşağı gitmiyor efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Erbaş. Buyurun Sayın Bakanım. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, tabiî, Van Çalışma Bölge Müdürlüğünün kapatılmasıyla
ilgili prosedür konusunda ve kapatılmasının yaratacağı sonuçlar hakkında bir
bilgi sahibi değilim. Yani, takdir edecekler; ama, bölge müdürlüklerinin
kapatılmasındaki genel espri, gerçekten, fonksiyonel olmayan ve memur yönüyle,
diğer araçları yönüyle devlete bir yük olan bölge müdürlüklerinin kapatılması,
devletteki tasarruf ilkesiyle yapılan harekete uygun bir davranıştır. Esasen,
bölge müdürlüklerinin kapatılmasındaki espri de budur; ama, değerli
arkadaşımızın söylediği bölge müdürlüğüyle ilgili durumu bilemiyorum; ancak,
onun da kapatılış amacının, bu temel amaca paralel olması gerekir. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Sayın Göksu, buyurun. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) -
Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Delaletinizle Sayın
Bakanıma soruyorum: ÖTV (Özel Tüketim
Vergisi) Yasası görüşülürken, yine, vergiyle ilgili bu yasayı da görüşürken,
genelde, arkadaşlarımız, oranların hep yüksek olduğunu söylüyorlar; oran
artınca da vergi gelirlerinin artmayacağı kesin. Şimdi, burada, mesela,
simit... Fakirliğin sembolü olan bir simit almaya parası bile yoktur dediğimiz
vatandaşın alacağı simidin yüzde 18 KDV'si var; ama, bir tost, sandviç,
hamburger biraz daha lüks yiyecek olduğu halde yüzde 8; bir orantısızlık var.
Mesela, cep telefonunda KDV yüzde 17, ama, sade vatandaşın evinde kullandığı ev
telefonunda yüzde 25; yani, KDV oranlarının birçoğunda orantısızlık var; bu
oranları Türkiye gerçeklerine göre yeniden düzenlemeyi düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Göksu. Buyurun Sayın Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, Özel Tüketim Vergisinde, mevcut mal veya maddelerin
üzerindeki vergi yükünü değiştirmeme ilkesiyle hareket edildi ve sektör
itibariyle ve genelliği itibariyle de ilave bir yük getirilmemiştir; sektör
itibariyle ve geneli itibariyle. Şimdi, bu vergiyi huzurlarınıza getirirken,
malların üzerindeki mevcut vergi yükünü değiştirmeme, ilave bir vergi
getirmeme, ama, mevcut vergi oranını da azaltmama ilkesi üzerinden gittik.
Katma Değer Vergisine tabi mallar içerisinde, oran bakımından, belki, bazı
çelişkili durumlar olabilir; ama, bu, devam edegelen bir uygulamadır. Onlar
üzerinde, mutlaka, yeni bir değerlendirme ve yüksek oranları aşağıya çekmeye
yönelik bizim de bir hedefimiz var; ancak, gelir yönünden belli rakamlara
ulaşmak gerektiği için, şu aşamada farklı bir değişikliğe gidemedik; ama,
burada yaptığım konuşmalarda da ifade ettim; orta vadeli vergi stratejimiz
içerisinde, vergi oranlarının makul düzeylerde düzeltilmesi ilkesi de vardır.
Onlar içerisinde bunu da yapma amacında olduğumuzu ifade etmek isterim. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakanım. Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkanım... BAŞKAN - Sayın Çelik,
buyurun. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum. BAŞKAN - Hangi konuda Sayın
Çelik? HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Kamer Genç'in, Sayın Genel Başkanımızla ilgili olarak söylediklerine
cevap vermek istiyorum efendim. BAŞKAN - Buyurun efendim.
2 dakika içinde
tamamlayın lütfen. VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç'in: Genel
Başkanlarına sataşması nedeniyle Van Milletvekili Hüseyin Çelik'in, Denizli
Milletvekili Beyhan Aslan'ın, Partisine
sataşması nedeniyle Hatay Milletvekili Mehmet Şandır'ın, Şahsına
sataşması nedeniyle de Gümüşhane Milletvekili Bedri Yaşar'ın konuşmaları HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkanım, biraz önce, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç, Meclis
kürsüsünde, aşina olduğumuz ve kendisine yakışan bir konuşma yaptı. Şimdi, af yasa
tasarısından söz etti ve affedilen hırsızlardan, yankesicilerden söz etti;
hemen ardından da "AK Parti Genel Başkanı da 'ben aftan yararlandım'
dedi" şeklinde bir cümle kullandı. AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğan'ın neden mahkûm olduğunu bütün kamuoyu biliyor. Ziya Gökalp'e
ait bir şiir okuduğu için mahkûm olmuştur, cezasını çekmiştir ve hiçbir zaman
da affa sığınarak "ben aftan yararlandım" diye toplumun önüne
çıkmamıştır. Beş yıl önceki hadiseyi, eğer Sayın Kamer Genç bugüne kadar dile
getirmediyse, bugün Partimizin yükselişi karşısında kendisi ve kendi
etrafındaki insanlar paniğe kapılmışsa ve bu paniğini ifade ediyorsa, bu, Sayın
Kamer Genç'i ilgilendirir; kendisini biraz daha nezaketli bir üsluba davet
ediyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, ben de... BEYHAN ASLAN (Denizli) -
Sayın Başkanım, sataşmadan dolayı söz istiyorum. BAŞKAN - Sayın Aslan,
yalnız, yeni bir sataşmaya sebebiyet vermeyelim lütfen. Buyurun. BEYHAN ASLAN (Denizli) -
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, ben, çok kısa, kürsüden hitap etmek
istiyorum. BAŞKAN - Buyurun efendim.
(ANAP sıralarından alkışlar) İki üç dakika içinde
toparlayın efendim. BEYHAN ASLAN (Denizli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bu kürsü, milletin
kürsüsüdür. Bu kürsüde milletin dertlerine çözüm aranır ve dertlerine çözüm
aranırken de, milletin dertlerini çözecek yasalar çıkarılır, yasalar görüşülür.
Görüşülen yasaları kabul edersiniz etmezsiniz, beğenirsiniz beğenmezsiniz;
beğenmezseniz "ret oyu" verirsiniz, beğenirseniz "evet"
dersiniz. Bu kürsü, iftira kürsüsü, hakaret kürsüsü değildir; bu kürsü
"çamur at, izi kalsın" yeri değildir. Bu Meclisin itibarını korumak
hepimizin görevidir. Bu Mecliste hiçbir arkadaşımın, hiçbir kimsenin, hırsız
korumak gibi, soyguncu korumak gibi, hortumcu korumak gibi bir görevi olamaz.
Lütfen, bu kürsülerden, bu Meclisi itham altında tutacak, bu Meclisi töhmet
altında tutacak beyanlarda kimse bulunmasın. Atatürk'ün bu Yüce Meclisini kimse
bu noktalara düşürmesin. Bizi dinleyen Yüce Milletimizin olduğunu hiç kimse
unutmasın. Eğer bir hesabınız varsa, bu memlekette Türkiye Cumhuriyetinin
savcıları var, mahkemeleri var; bildiğin bir şey varsa, savcıya gidersin; dava
açacaksan, hâkime gidersin; Türkiye Cumhuriyetinde adliyeler var. Burada
hakaret edilmez, çamur atılmaz "çamur at, izi kalsın" felsefesiyle bu
kürsülerden hitap edilmez. Bu millet bizi seyrediyor. Değerli arkadaşlar,
burası şantaj yeri de değildir. "Sen konuşma, seni biliyorum... Sen
konuşma, seni biliyorum..." Bu tür konuşma olmaz arkadaş! Bir arkadaşımız
hakkında ne biliyorsa, gider o bilen, savcıya şikâyet eder, ihbar eder, Meclis
Başkanlığına ihbar eder. Bu Meclisin onurunu, şerefini, haysiyetini korumak, bu
Mecliste oturan her milletvekilinin görevidir. Bu Meclis, Kâbe'dir,
demokrasinin Kâbesidir. Burada itibarlı olmak zorundayız, seviyeyi yükseltmek
zorundayız. Burada çamur politikası yapamayız. Değerli arkadaşlar, biraz
önce, Sayın Genel Başkanımızın kardeşinin, Tekstilbankı... Bir kere, Genel
Başkanımızın kardeşinin bankası yoktur. Bu, Tekstil İhracatçıları Birliğinin
bankasıdır. Tekstil İhracatçıları Birliğinin Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Bey
olduğu için, o, bugün onun temsilcisi görünüyor; yarın bir genel kurul yaparlar
Tekstil İhracatçıları Birliğinde, o zaman Turgut Bey olmaz, Ahmet Bey olur;
yani, bu iftiralarla hiçbir yere varamazsınız. Bir kere, kriz döneminde
doların yükselişi esnasında para çektiğini iddia etmek, bir hakaret etmektir.
Bu konuda da hukukî süreci derhal başlatacağız. Evet, bizim Sayın Kamer
Genç'ten aldığımız tazminat parası hayli çok... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK
(Eskişehir) - Haddi hesabı yok! BEYHAN ASLAN (Devamla) -
Hesabı yok ve yine alacağız, dava açacağız. MUSA ÖZTÜRK (Adana) - Sen
canını sıkma; bilgisi, belgesi olanlar ortaya koymazsa namerttir! (ANAP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) BEYHAN ASLAN (Devamla) -
Sonra, Coca Cola'nın 10 000 bayii var... MUSA ÖZTÜRK (Adana) -
Meclis, kimsenin babasının çiftliği değil. BAŞKAN - Sayın Aslan, 1
dakika içinde lütfen toparlayınız efendim. BEYHAN ASLAN (Devamla) -
Sayın Başkan, hemen toparlıyorum. Coca Cola'nın Türkiye'de
10 000 bayii var; Genel Başkanımızın oğlu, Bakırköy'de 10 000'de 1 bayii. Yani,
9 999 bayii yok sayıyorsunuz; siz, sadece Genel Başkanımızın oğlunu
alıyorsunuz. Bu nedenle, bu tür iftiralarla, hakaretlerle hiçbir yere varılmaz.
Meclisin seviyesini, seciyesini düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Lütfen, daha
ciddî, daha aklı başında sözlerle bu kürsüyü, arkadaşlarımızı meşgul edelim,
milletimizi meşgul edelim. Bu nedenle, herkesi
seviyeli dil kullanmaya, nezaketli dil kullanmaya davet ediyorum ve Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Aslan. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan... Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Genç,
sataşmadan dolayı o kadar çok arkadaş söz istedik ki, ben de şaşırdım. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Benim cevap verme hakkım var. BAŞKAN - Onları bir
toparlayalım da, zatıâlinize de bir söz verelim. Buyurun Sayın Şandır. MEHMET ŞANDIR (Hatay) -
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Gerçekten, maalesef çok
talihsiz bir konuşmaya yine şahit olduk Sayın Genç sayesinde. Bunu kınamamak
mümkün değil. Bu, bizim Partimizin şahsına söylenmiş bir söz olmasa bile, Sayın
Genç'in bu üslubunu ve bu tavrını, Sayın Aslan'ın da ifade ettiği gibi,
Meclisimiz adına, demokrasimiz adına, hatta şahıslarımız adına kınamak
gerekiyor. Böyle bir üslupla burada hiçbir sonuç alınmaz. Sayın Genç hukuk
adamıdır; elinde bir belgesi varsa, bilgisi varsa, savcıya gider, yargıya
gider, ispat eder. Böyle karanlığa kurşun sıkmakla bir netice alınmaz.
"Milliyetçi Hareket Partili bir milletvekili" diyerek, belirsiz bir
mevhum ortaya koyarak, Milliyetçi Hareket Partisini suçlamak, hak değil, had
değil, yakışmaz. Bunu biz reddediyoruz. İller Bankasıyla ilgili
söylediğini de bizi kastederek söylemeye kalkıyorsa, 1991-1995 yılları arasında
kendi hükümetleri dönemindeki belediyelerle yaptıklarını incelemesini,
kendisine, bu hassasiyetleri doğrultusunda, tavsiye ederim. Sayın milletvekilinin
kendisine gönderdiği basın açıklamasını da okumuş olmasına rağmen, onu hiç
dikkate almadan burada rakamlar telaffuz ederek, milletvekilini ve
milletvekilinin şahsında Partimi ilzam edecek laflar etmiş olmasını gerçekten
kınıyorum; kendisine yakıştıramıyorum, Meclisimize yakıştıramıyorum. Bilgilerinize ve
milletimizin bilgilerine arz ederim. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Sayın Genç, bir
sataşmaya... KAMER GENÇ (Tunceli) -
İsterseniz kürsüden konuşayım efendim. BAŞKAN - Efendim,
yerinizden lütfen... 2 dakika içinde cevaplayın. BEYHAN ASLAN (Denizli) -
Söz verme Başkan! HALİL İBRAHİM ÖZSOY
(Afyon) - Söyleyeceğini söyledi!.. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Peki Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, AK Parti adına bana cevap veren Hüseyin Çelik, bir defa, benim
konuşmalarımı saptırarak veriyor. Şimdi, Akbil ve İGDAŞ
suiistimalleri nedeniyle cumhuriyet savcılarının iddianameleri var; mahkemeye
çağrılıyor. Bütün politikacılar, hatta anakent belediye başkanlığı yapan ve
anakent statüsünde olan yerlerde belediye başkanlığı yapan bütün
arkadaşlarımız, nedense hep parti kurup da Türkiye'yi yönetmeye kalkıyorlar.
Bunlarla ilgili çok büyük, böyle zengin olma durumları da var; bunları
inceleyelim diyorum. Ben, burada kimseyi itham etmiyorum. Dürüst insanlar var. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
"İddia var" diyorsun; iddia başka bir şey Sayın Genç... KAMER GENÇ (Devamla) -
Bir dakika efendim... Bir dakika... BAŞKAN - Efendim,
etmediğini söylüyor; neyse, sözünü geri aldı yani bir anlamda. Devam edin... KAMER GENÇ (Devamla) -
Danıştay 2. Dairesinin Sayın Tayyip Erdoğan'a verdiği şey; af kanunundan
yararlandığı için hakkında soruşturma açılmıyor. Cumhuriyet başsavcısı buna
rağmen, yani, kurallara aykırı olmasına rağmen, Danıştay 2. Dairesi... Tabiî, o
son Memurin Muhakemat Kanununu kaldırdık, yeni bir kanun getirdik; orada,
maalesef, ciddî bir düzenleme yapmadık. O düzenleme yapılsaydı, Danıştay 2.
Dairesi kararına karşı idarî dava daireleri kuruluna gidilseydi, Tayyip
Erdoğan'la ilgili o karar bozulacaktı. İLYAS ARSLAN (Yozgat) -
Senin genel başkanın mahkemede mi aklandı?! KAMER GENÇ (Tunceli) -
Bir dakika efendim... BAŞKAN - Sayın Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Ama, beni itham ediyor... BAŞKAN - Neyini itham
etti Sayın Genç?! KAMER GENÇ (Tunceli) -
Benim şey ettiğim şu: Hiçbir politikacı, af kanununa sığınarak kendi geçmişini
inkâr edemez. Benim dediğim bu. BAŞKAN - Tamam efendim... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Yani, Sayın Tayyip Erdoğan dürüst olabilir olmayabilir; beni ilgilendirmez;
ama, buna karar verecek mahkemedir; yani, af kanununa sığınma değildir;
siyasetin geleneği budur; ben, bunu vurgulamak istedim. Sayın Çelik bazı
şeyleri anlamakta biraz güçlük çekebilir; ama, benim konuşmamı tutanaklardan
alırsa odur. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Ben
size ders veririm Sayın Genç! KAMER GENÇ (Tunceli) -
Senin gibi hocaları ben cebimden çıkarır, böyle kâğıt gibi açarım. (DSP
sıralarından gülüşmeler) Neyse... Neyse... Efendim, ikincisi,
ANAP'la ilgili olarak söylediğim söz... BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Ama, bir dakika efendim... ANAP'la ilgili söylediğim
şey şu: Söyleniliyor ki, 21 Şubat günü, 21 Şubat krizi sırasında, biliyorsunuz,
Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında o olay olduktan sonra... BAŞKAN - Sayın Genç,
bunlar mütemadiyen konuşulan... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Bir dakika... ...4 saat bu olay
gizlendi. Deniliyor ki, o gün, Merkez Bankasından 5 200 000 000 dolar çekilmiş.
Arkadaşlarımız iktidarda, soru önergesini verdim; bu soru önergesinde, Sayın
Mesut Yılmaz'ın kardeşinin sahip olduğu... BEYHAN ASLAN (Denizli) -
Sahip değil dedik; hâlâ "sahip" diyorsun. BAŞKAN -
"Olmadı" diyor efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Bir dakika efendim... (ANAP sıralarından gürültüler) Bir dakika yahu... Neyse,
yönetim kurulu başkanı olsun. Eğer, yani... BAŞKAN - Sayın Genç
lütfen... Bir sataşma olmadı... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Ama, bir dakika efendim... Sayın Başkan... BAŞKAN - Neyine
efendim... Senin... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Efendim, beni itham ettiler. (ANAP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Ne alakası var
efendim?!. AHMET ÇAKAR (İstanbul) -
Sayın Genç, sen itham ettin be; Allah'tan kork! KAMER GENÇ (Tunceli) - 1
750 000 000 dolar almışlar mı?.. Ben bunu, milletvekili olarak soruyorum. BAŞKAN - Efendim, ne
bilelim; Bankalar Kanunu müsaade etmiyormuş. Sayın Yaşar, buyurun
efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, bir dakika... MHP'li arkadaşımıza cevap vermek istiyorum. BAŞKAN - Efendim, sabaha
kadar burada söz mü vereceğim! Lütfen, Sayın Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, bana saldırıyorlar, onlara müsaade ediyorsunuz... BAŞKAN - 4 dakika
konuştunuz efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Ama, arkadaşlarımıza... BAŞKAN - Sayın Genç,
bakın, bir kere siz Meclis Başkanvekilisiniz... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Savunma hakkım saklıdır ama... BAŞKAN - Dinleyin beni...
Lütfen dinler misiniz efendim! KAMER GENÇ (Tunceli) -
Benim sözümü niye kesiyorsunuz?!. BAŞKAN - Önce bir
dinlemeyi öğrenin Sayın Genç. Eğer Meclis Başkanvekiliyseniz... Sizin
konuşmanız üzerine, sayın grup başkanvekillerinin şahsınıza yönelik herhangi
bir ithamı ve hakareti oldu mu; hayır. O zaman, konuşmanızın açık olmadığını
kabul ediyorsunuz efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Bakın Sayın Başkan, yani, siz orada fiilî durum yaratıyorsunuz. BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Genç... Sayın Yaşar, buyurun. BEDRİ YAŞAR (Gümüşhane) -
Teşekkür ederim. Sayın Başkanım, Sayın
Genç'in, biraz önce kürsüden adımı zikretmese bile, büyük bir gazetede yayımlandığı
için beni kastettiğini düşünüyorum; bu, BOTAŞ'tan 5 000 000 dolar ihale
alınmış, 3,5 milyon doları iade edilmiş, 1,5 milyon doları gasp edilmiş gibi...
Bu, 1998 yılında, uluslararası yapılan bir ihaledir. İş, 2000 yılında bitti;
BOTAŞ'ın da böyle bir avans alacağı yok. Ben, basın toplantısı metnini,
buradaki bütün arkadaşlarıma gönderdim. Herhalde, çiçek sulamaktan metni
okumaya fırsatı olmadı diye düşünüyorum!.. Teşekkür ediyorum. (MHP
ve ANAP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, benim çiçek sulamam kimi ilgilendiriyor. Yani, çiçeklerini
sulatmak isteyenler gönderebilirler, önemli değil. BAŞKAN - Efendim, isteyen
istediği kadar çiçek sulayabilir, çiçek dikebilir. KAMER GENÇ (Tunceli) -
KİT Komisyonu raporunda, arkadaşımızın 1,5 milyon doları iade etmediği yazıyor. BAŞKAN - Efendim, çiçek
sulamada bir engel mi var?! KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan, sizi kınıyorum. Bana bu kadar saldırı oluyor; ama, Meclis
Başkanvekili olarak, bana savunma hakkını vermiyorsunuz. BAŞKAN - 5 dakika
konuştunuz Sayın Genç, lütfen... KAMER GENÇ (Tunceli) -
KİT Komisyonu raporu var ortada; getirelim konuşalım burada... Sizin göreviniz
suiistimalleri örtmek mi yani?! BAŞKAN - Sayın Genç,
lütfen... V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 14. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale
Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının Değiştirilmesi ile İlgili Kanun
Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/990, 2/902) (S. Sayısı: 877) (Devam) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. III. - Y O K L A M A BAŞKAN - Tasarının
maddelerine geçilmesi aşamasında, sayın milletvekillerinin yoklama isteği
vardır; istemde bulunan arkadaşların salonunda bulunup bulunmadığını
arayacağım. Sayın Veysel Candan?..
Burada. Sayın Latif Öztek?..
Burada. Sayın Sacit Günbey?..
Burada. Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?..
Burada. Sayın Mustafa Geçer?..
Burada. Sayın Aslan Polat?..
Burada. Sayın Cevat Ayhan?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Takabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Erbaş
takabbül ediyor. Sayın Zeki Ergezen?..
Burada. Sayın Sabahattin
Yıldız?.. Burada. Sayın İlyas Arslan?..
Burada. Sayın Hüseyin Çelik?..
Burada. Sayın Tevhit Karakaya?..
Burada. Sayın Eyyüp Sanay?..
Burada. Sayın Hüseyin Karagöz?..
Burada. Sayın Oğuz Tezmen?..
Burada. Sayın Necati Yöndar?..
Burada. Sayın Fahrettin
Kukaracı?.. Burada. Sayın Lütfü Esengün?..
Burada. Sayın Osman
Yumakoğulları?.. Burada. Sayın Sadri Yıldırım?..
Burada. Yoklamayı elektronik
cihazla yapacağız. Yoklama için 5 dakikalık
süre vereceğim. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur. Sayın grup
başkanvekilleri, sayı çok fazla; bundan sonra o sayıya ulaşma şansımız yok.
Eğer sayın grup başkanvekilleri de evet derse... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, kapatabilirsiniz de... BAŞKAN - Ara vermeden
kapatalım... AYDIN TÜMEN (Ankara) - 5
dakika ara verin Sayın Başkan. MEHMET ŞANDIR (Hatay) - 5
dakika yeter Sayın Başkan. BAŞKAN - İnşallah
efendim, toplanırsanız, biz de çalışırız sabaha kadar. Efendim, birleşime, 21.25'te
toplanmak üzere, 5 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 21.20 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati : 21.25 BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Kemal
ALBAYRAK(Kırıkkale) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. III. - Y O K L A M A BAŞKAN - Biraz önce
toplantı yetersayısının aranılması istenilmişti ve bulunamamıştı. Şimdi yeniden, elektronik
cihazla, toplantı yetersayısının bulunup bulunmadığını arayacağım. 3 dakikalık süre
vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremezlerse, aynı süre içerisinde yoklama pusulalarını
Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum. HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
Sayın Başkan, çoğunluk var; hiç gerek yok yoklama yapmaya. BAŞKAN - Evet, çok kahir
bir çoğunluk var Sayın Çalık, saymakta müşkülatımız var; ama, elektronik cihaz
sizin o görüşünüzün tersini söylüyor, ben ne yapayım!.. Yoklama işlemini
başlatıyorum (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır. Bu nedenle, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 11 Haziran
2002 Salı günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. İyi akşamlar. Kapanma Saati : 21.30 |
|