Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DÖNEM : 21        CİLT : 97       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

110 uncu Birleşim

6 . 6 . 2002 Perşembe

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

110 uncu Birleşim

6 . 6 . 2002 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa İlindeki sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Gül'ün, Çin Halk Cumhuriyetine yaptığı ziyaretteki izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak'ın, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği sürecindeki gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Yabancı Sermaye Kanunu Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1102)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ocak, Şubat ve Mart 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/20) (S. Sayısı : 876)

2.- İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527)

3.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı : 786)

4.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı : 557)

5.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı : 827)

6.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870)

 

 

7.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

8.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

9.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

10.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

11.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

12.- Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesine Dair 541 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/209, 1/228) (S. Sayısı: 861)

13.- Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın, Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Mehmet Özcan'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Salih Erbeyin'in, 1136 Sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 2.5.2001 Tarih ve 4667 Sayılı Kanunun 97 nci Maddesine Bir Cümle İlave Edilmesine Dair Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/950, 2/877, 2/921, 2/928, 2/944) (S. Sayısı : 864)

14.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/990, 2/902) (S. Sayısı: 877)

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in:

Genel Başkanlarına sataşması nedeniyle Van Milletvekili Hüseyin Çelik'in,

Denizli Milletvekili Beyhan Aslan'ın,

Partisine sataşması nedeniyle Hatay Milletvekili Mehmet Şandır'ın,

Şahsına sataşması nedeniyle de Gümüşhane Milletvekili Bedri Yaşar'ın konuşmaları

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, TMSF'na devredilen bankaların sahipleri ve yöneticileri hakkında BDDK'nın ceza kovuşturması talebi olup olmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6771)

2.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, TBMM kapalı otoparkının kullanımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/6894)

3.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın; 2001 yılında alınan dış kaynaklı kredilere ve dövizle borçlanmaya,

- Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın; Şırnak-Güçlükonak ve Mardin-Dargeçit ilçelerinde Ziraat Bankası şubesi açılıp açılmayacağına,

- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın; Fona devredilen batık bankalarda gizli hesapların tespit edildiği iddiasına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6969, 6977, 6983)

4.- Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın, yurtdışından emekli olanların maaşlarının ödeme dönemlerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/7132)

5.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun'daki bazı köy yollarının yapımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/7146)

6.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Dünya Bankası tarafından kesintisiz eğitimin desteklenmesi amacıyla verilen krediye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/7155)

7.- Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in;

Susuz Köy içmesuyu yapımı projesine,

Köy içmesuyu (Sivas) yapımı projesine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/7189, 7190)

8.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, BAĞ-KUR emeklilerinin maaşlarında yapılan kesintiye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/7201)

9.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun;

Ağrı İlinde yürütülen projelere,

Sinop'ta yürütülen projelere,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu'nun cevabı (7/7246, 7299)

10.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün; Misyonerlik faaliyetlerine ve Mevlana aleyhindeki iddialara,

- İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın; İstanbul-Beyoğlu-Hacı Ahmet Mahallesindeki bir alana,

- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın; Kültür Merkezi Projelerine ve yapılan atamalara,

İlişkin soruları ve Kültür Bakanı M.İstemihan Talay'ın cevabı (7/7313, 7323, 7331)

11.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, özürlülerin sayısı ve zorunlu özürlü istihdamına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/7339)

12.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa-Birecik Halkbankası Şubesinin kapatılmasının durdurulup durdurulmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/7370)


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak iki oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Yücel Erdener, İstanbul Milletvekili Ediz Hun,

Dünya Çevre Gününe;

Ankara Milletvekili Mehmet Arslan da, Ergene Havzası ve pirinç üretimine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Bursa Milletvekili Teoman Özalp'ın (6/1827) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği açıklandı.

Avrupa Birliği Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulmuş olan TAIEX Ofisi tarafından 18-20 Temmuz 2002 tarihlerinde Avusturya-Alpbach'da düzenlenecek olan "Kırsal Kalkınma" konulu seminere vaki resmî davete, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetiyle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

Genel Kurulu ziyaret eden Belarus-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Nikolai Cherginets ve beraberindeki Parlamento heyetine, Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından,

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri (1/744) (S.Sayısı: 786),

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/777) (S.Sayısı: 557),

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/886) (S.Sayısı: 827),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi.

Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının (1/988) (S.Sayısı: 870) görüşmelerine devam edilerek, 13 üncü maddesinin oylanması sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından,

6 Haziran 2002 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.47'de son verildi.

                                                       

Ali Ilıksoy

 

 

 

 

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Kemal Albayrak

 

Burhan Orhan

 

 

Kırıkkale

 

Bursa  

 

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

No. : 156

II. – GELEN KÂĞITLAR

6.6.2002 PERŞEMBE

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın ERT adındaki yabancı bir örgütün İstanbul'da yaptığı toplantıya ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1905) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2002)

2.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa'daki Karayolları 14. Bölge Müdürlüğünün kapatılacağı iddiasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1906) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2002)

3.- İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, İstanbul boğaz köprülerinden elde edilen gelire ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1907) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.6.2002)

Yazılı Soru Önergesi

1.- İstanbul Milletvekili Murat Sökmenoğlu'nun, Suudi Arabistan'da öldüğü bildirilen bir Türk vatandaşına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7648) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.6.2002)

Süresi  İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı  Soru Önergeleri

1.- Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan'ın, deprem yardımlarının harcanmasına ve kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7109)

2.- Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen'in, SSK'nın iyileştirici sarf malzemeleri alımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7110)

3.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, bazı yayın kuruluşlarının promosyon olarak verdikleri ürünlerdeki KDV oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7118)

4.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Ramazan Mirzaoğlu) yazılı soru önergesi (7/7123)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

6 Haziran 2002 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Şanlıurfa İlinin problemleriyle ilgili söz isteyen, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz'a aittir.

Buyurun Sayın Yanmaz.

Süreniz 5 dakika.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa İlindeki sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa İlinin sorunları hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, dünyanın 7 büyük projesinden biri olan ve Türkiye'nin de en büyük projesi olan GAP Projesi, 32 milyar dolarlık bir projedir. Bu Proje için, bugüne kadar 14 milyar dolar harcanmıştır.

GAP Projesi entegre bir projedir; turizm, tarım, sanayi ve enerjiyi de kapsamaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu çerçeve içerisinde, bugüne kadar, enerjide yüzde 81 gerçekleşme olmuştur; ama, bölge insanını, özellikle çiftçimizi ilgilendiren bölümü tarım bölümüdür, sulama bölümüdür. Sulamada gerçekleşme yüzde 14 civarındadır.

Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye bir ekonomik krizden geçiyor. Bu ekonomik krizde, lokomotif görevi görebilecek, Türkiye'yi ekonomide düzlüğe çıkarabilecek tek proje GAP Projesidir. Bu proje için, 2001 yılında, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2,5 milyar dolar talep etmişken, maalesef, 57 nci hükümet, buraya, 500 000 000 dolar gibi bir ödenek ayırmıştır. Eğer, bu hızla giderse, GAP Projesi, 35 yılda ancak biter. Bu da, Türkiye'nin büyük bir kaybıdır.

Değerli arkadaşlar, bir diğer konu da, 57 nci hükümetin GAP'tan sorumlu sayın bakanı, üç yıldır GAP bölgesine uğramamıştır. Bunu da, özellikle belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bir diğer konu, Şanlıurfa'da elektrik kesintileri konusudur; elektrik kesintileri had safhadadır. 1996 yılında, Şanlıurfa'da, TEDAŞ Özelleştirmeye verildi, ihalesi yapıldı; ancak, beş yıldır, bu devir işlemi bir türlü gerçekleşmediği için, TEDAŞ yönetiminde bir rehavet var; Şanlıurfa'da, şebekeler miadını doldurmuştur, sık sık, il merkezinde elektrik kesintileri yaşanmaktadır. Değerli arkadaşlar, daha da acısı, daha da vahim olanı, şu anda, iddia ediyorum, Şanlıurfa'da 30-40 köy üç dört aydır elektrik yokluğundan dolayı, trafo yokluğundan dolayı karanlıktadır.

Değerli arkadaşlar, bir diğer konu da, tarımsal amaçlı sulamada elektrik fiyatı çok yüksektir. Özellikle çiftçimiz bunun altından kalkamamaktadır.

Değerli arkadaşlar, 1991 yılında Urfa'da 500 yataklı devlet hastanesinin temeli atılmıştır; ancak, bugüne kadar, aradan oniki yıl geçmiş olmasına rağmen, bu inşaat bitirilememiştir. Urfa'da, mevcut Devlet Hastanesi, çok ilkel şartlarda, fizikî yetersizlikler içerisinde çalışmaktadır. Özellikle Sağlık Bakanımızın veya 57 nci hükümetin de bu konuya dikkatini çekmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Şanlıurfa, Türkiye'nin 9 uncu büyük ilidir ve GAP Projesinin merkezidir. Terörden dolayı Urfa'ya göç hızlanmıştır, serbest piyasa ekonomisinden dolayı Urfa'ya göç hızlanmıştır ve değerli arkadaşlar, bu çerçeve içerisinde, Urfa'da çok yoğun bir nüfus yaşamaktadır. Yapılan nüfus sayımlarında, Urfa, nüfusu en fazla artan ilimizdir; ama, bu çerçevede, okullar yetersizdir, derslikler yetersizdir, sınıflarda çok fazla sayıda öğrenci öğrenim görmektedir. Değerli arkadaşlar, daha da üzücü olanı, şu anda Şanlıurfa'da bazı okullarda bit ve uyuzla mücadele söz konusudur. Bu da, Türkiye'nin 9 uncu büyük bir şehri için, 21 inci Yüzyılda içler acısı bir durumdur. Ben inanıyorum ki, 57 nci hükümetin Sayın Millî Eğitim Bakanı bu konuyla ilgilenecektir.

Değerli arkadaşlar, Urfa'yı, GAP Projesini batıya bağlayan, limanlara bağlayan tek yol olan Gaziantep-Urfa karayolu, onbeş yıldır el atılmamış bir şekilde, çivi çakılmamış bir şekilde beklemektedir; âdeta çile yolu olmuştur. Yine, Harran'ın ürünlerini, zenginliklerini Şanlıurfa'ya taşıyacak olan Akçakale yolu dardır, yetersizdir; bu yolun da bir an evvel genişletilmesi, rehabilite edilmesi ve hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, GAP Projesinin ana amacı tarımsal olduğu için, kırsal bölgedeki insanların yaşam düzeylerini modern bir şekle, medenî bir şekle çekmek gerekirken, maalesef, son yıllarda, Köy Hizmetlerinin, fonksiyonlarını İcra edememesinden dolayı, yetersizliklerinden dolayı Köy Hizmetleri, sadece kendi kendine yeten devasa bir kuruluş olduğundan dolayı, şu anda, Urfa'da, sarnıç suyu içen, hem kendisi içme suyu ihtiyacını hem de hayvanlarının su ihtiyacını sarnıç suyuyla temin eden köylerimiz halen mevcuttur. Çok affedersiniz, hayvanlarla taşıyarak su temin eden köylerimiz vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yanmaz, 1 dakika içerisinde toparlayın efendim.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Köy yolları çok perişan haldedir ve özellikle çiftçimiz şehre göç etmektedir, çok sıkıntıdadır.

Değerli arkadaşlar, yine, 1 500 000 nüfuslu Şanlıurfa'da sadece 1 tane Halk Bankası şubesi kaldı. İlçelerimizden sadece Siverek'te bir Halk Bankası şubesi var, diğer ilçelerin hiçbirinde Halk Bankası şubesi yok. 1 500 000 nüfusa 2 Halk Bankası şubesi yetmemektedir. Özellikle, esnaf kefalet kooperatifleri ve esnafımız çok büyük bir sıkıntı içerisindedir.

Değerli arkadaşlar, yine, peygamberler şehri olan Şanlıurfa'da inanç turizmi çok büyük bir potansiyeldir, yerli ve yabancı turistler çok büyük teveccüh göstermektedir. Ancak, Dergâh Projesi dediğimiz Balıklıgöl İbrahim Halilullah Makamı Projesi yarım kalmıştır. Bu projeye de sayın Turizm Bakanlığı el atarsa -özellikle, istirham ediyorum- Urfa için çok iyi olacaktır.

Suriye'yle olan sınır ticareti... Urfa İli, Suriye'ye en fazla sınırı olan bir ilimizdir. Maalesef, sınır ticareti gelişmemiştir. Akçakale Gümrük Kapısı, birtakım bürokratik nedenlerden dolayı hâlâ açılmamıştır. Bunun, bir an evvel hayata geçirilmesi gerekir.

Değerli arkadaşları, her şeyden önemlisi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yanmaz.

Gündemdışı ikinci söz, Çin Halk Cumhuriyetine yaptığı geziyle ilgili olarak, orada yaşadıklarını, gördüklerini ve izlenimlerini bize aktarmak üzere, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Gül'e aittir.

Buyurun. (MHP sıralarından alıkşlar)

Süreniz 5 dakikadır.

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Gül'ün, Çin Halk Cumhuriyetine yaptığı ziyaretteki izlenimlerine ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET GÜL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çin seyahatimizle ilgili sizlere bilgi vermek amacıyla gündemdışı söz aldım. Tabiî, bu kadar kısa zamanda ne bilgi verebilirsek...

Öncelikle şunu ifade etmek durumundayız: Çin'de en üst seviyede bir devlet protokolüyle karşılandık. Genel Başkanımız, gerek Başbakanlarıyla gerek Başbakan Yardımcılarıyla gerekse bütün Çinli yöneticilerle, en üst seviyede ve verimli görüşmeler yapmıştır; Türk Devleti olarak da, en üst seviyede ilgiye, karşılanmaya muhatap olunmuştur.

Burada çeşitli temaslar sağlanmış; bunlar arasında, Çin'in kültür etkinlikleri, Çin'in gezilebilecek çeşitli alışveriş merkezleri, Çin'i tanıtabilecek bütün kültürel ve ekonomik alanlar, görülebildiği ölçüde görülmüştür.

Burada, Sayın Çin Başbakanı Zhu Rongji, Genel Başkanımız ve Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli'yi en üst seviyede ağırlamış ve çok verimli görüşmeler yapılmıştır.

Burada üzerinde durulan konular, daha önceden de devamı olan konulardır. En önemlisi, tabiî ki, Çin ile Türkiye arasında gelişmeye başlayan ekonomik ilişkiler ve siyasî ilişkiler olmuştur. Bu konuda da iki tarafı memnun edecek dostça görüşmeler devam etmiştir.

Burada üzerinde durulacak olan konu, Türkiye'nin hem üst seviyede karşılanması hem de Türkiye ile Çin münasebetlerinin, eskiden beri, 1971'den beri, karşılıklı, uluslararası ölçülere uygun ilişkilerinin bir kere daha altının çizilmiş olmasıdır.

Burada, Türkiye, açıkça, Çin'in üniter devlet yapısını, içişlerine karışılmaması prensibini, toprak bütünlüğünü ve hatta, teröre karşı tavrını netleştirmiştir, bir kere daha değerlendirmiştir. Zaten, Türkiye ile Çin arasında, bu tür konularda şimdiye kadar pek probleme rastlanmamıştır.

Daha sonra, yine, ata ocağı diyeceğimiz Sincan-Uygur Özerk Bölgesine geçilmiş; burada da, gerek Urumçi'de gerek Turfan'da ve gerekse Kaşgar'da çok verimli çalışmalar ve görüşmeler yapılmış ve bizi ilgilendiren, tarihî kaynaklarımızı teşkil eden pek çok yer gezilmiştir. Bunlar arasında, Kaşgarlı Mahmut ve Yusuf Hashacib'in türbeleri de yer almaktadır.

Burada, Genel Başkanımız ve Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli Bey şunu özellikle ifade etmiştir: "Bizim, Sincan-Uygur Özerk Bölgesiyle kültürel, manevî bağlarımız vardır, inanç bağlarımız vardır; dolayısıyla, buranın kalkınmasında ve buradaki bu ilişkilerin gelişmesinde katkımızın olmasını arzu ederiz; bu amaçla da, Türk işadamları, çeşitli ziyaretlerde bulunmak, heyetler teşkil etmek ve Sincan-Uygur Özerk Bölgesine yatırım yapmak ve sizin Batı Çin Kalkındırma Projenize katkı sağlamak amacındadır" demişlerdir. Çin Başbakanı ise, son derece samimiyetle "sizin oradaki gezileriniz sonucunda, eğer, bizim bazı eksikliklerimiz varsa, bazı aksaklıklarımız varsa, bunu gidermek konusunda azamî dikkati ve gayreti sarf edeceğiz, çaba harcayacağız" diyerek bu ilişkinin bamtelinin altını çizmiştir; yani, Türkiye, Çin ile dostane ilişkiler geliştirmektedir, Çin ile en üst seviyede siyasî ve ekonomik ilişkiler geliştirmek istemektedir. Çin'de bizim akrabalarımız vardır; bunlarla maddî ve manevî bağlarımız vardır. Çin'in toprak bütünlüğüne halel getirmeden, Çin'in kaygılarını giderecek şekilde ve onların iyi Çin vatandaş olmalarını özendirerek, Çin Devletine bağlılıklarını devam ettirerek Türkiye ile bu manevî köprü olabilecek ilişkileri devam ettirmesini arzuladıklarını ifade etmişlerdir. Bunun, ayrıca, Çin-Türkiye dayanışmasına, işbirliğine de katkı sağlayacağını, Türk-Çin ilişkilerinin gelişmesiyle birlikte oradaki vatandaşlarımızın Çin Devletine bağlılıklarının da gelişebileceğinin altını çizmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gül, 1 dakika içinde toparlar mısınız...

MEHMET GÜL (Devamla) - Burada da, yine, açıklıkla ifade etmek gerekirse, bu konuda, Sayın Çin Başbakanı da "bu konuda, eğer aksaklık ve eksiklik varsa, gidip görünüz, ziyaret ediniz, temaslarda bulununuz; biz de, bu konuda, bu eksikleri ve aksaklıkları giderici gayret sarf edelim" demiştir.

Bütün bunların dışında, Çin-Türkiye arasında, gerek ticarî alanda gerek siyasî alanda gerek diğer alanlarda çok ciddî bir potansiyel olduğu anlaşılmıştır. Bu üst seviyede yapılan verimli ziyaret sonucunda, umut ediyoruz ki, önümüzdeki günlerde orada teşkil olunması kararlaştırılan heyetler gelip gidecek, Türkiye'den de gelip gidecektir. Gerek Çin'de gerek Urumçi'de; yani, Sincan-Uygur Özerk Bölgesinde yapılacak olan ticarî faaliyetlerle bu ilişki daha da geliştirilecektir.

Bir dostluk köprüsünün daha da geliştiğini ve dostane ilişkiler şeklinde devam ettiğini, Türkiye'nin oradaki kaygılarının ve ilişkilerinin, altı çizilerek, Çin'in kaygı ve tereddütlerinin de giderilmesine çalışılmıştır.

Teşekkür ederim. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gül.

Gündemdışı üçüncü söz, Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyelik sürecindeki gelişmelerle ilgili olarak söz isteminde bulunan İstanbul Milletvekili Sayın Rıdvan Budak'a aittir.

Buyurun Sayın Budak.

Süreniz 5 dakika.

3.- İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak'ın, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği sürecindeki gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

RIDVAN BUDAK (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Avrupa Birliği tartışmalarının arttığı bugünlerde, Avrupa Birliği gerçeği ve bunun Türkiye açısından önemi hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliği, ortaçağ karanlığını aşarak, sanayi devrimiyle başlayan, sınıf mücadeleleriyle süren, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında on milyonlarca insanın hayatına mal olan, büyük badirelerden çıkarılan sentezin adıdır.

Avrupa Birliğinin ilk adımı, 1950 yılında kurulmuş olan Avrupa Kömür ve Çelik Birliğidir.

Avrupa, tarihsel gelenekleri, bugünkü siyasal ve sosyal gerçeğiyle, dünyanın geri kalan bölümünden ayrılmaktadır. Avrupa sosyal modeli, sınıflar demokrasisine, yani toplumsal kesimlerarası uzlaşı ve dengeye dayanmaktadır. Avrupa sosyal modeli, insan hakları ve özgürlükler, demokratik katılım ve sosyal adalet ilkeleri üzerinde yükselmektedir. Avrupa'nın bu düzeye gelmesinde, emeğin ve sendikal mücadelenin ayrı bir yeri vardır. Emek örgütlerinin tarihsel olarak anavatanı, hiç kuşkusuz, Avrupa'dır. Avrupa sosyal modeli, donmuş bir yapı değildir; değişim geçirmektedir. Bu süreçte, Avrupa Birliği ülkelerindeki emek örgütlerinin de etkisiyle ağırlıklı görüş, Avrupa sosyal modelinin korunması ve güçlendirilmesi yönündedir; ama, unutmamak gerekir ki, Avrupa Birliğinin de içinde karşıt eğilimler vardır ve Avrupa Birliği bir mücadele platformudur. İnsan haklarının, sosyal adaletin, demokratik değerlerin ve özgürlüklerin güvence altına alındığı ve dünyanın geri kalan bölümüne örnek oluşturan ideal bir sosyal modeldir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bu yana, Batı'nın çağdaş değerlerini örnek almış; seçenek olarak da gelişmiş çağdaş toplumlarla buluşmayı hedeflemiştir; ancak, bugüne kadar bu hedefe ulaşmak için atılan adımlar yeterli değildir. Bu da, Türkiye'yi, çağdaşlaşma ve demokratikleşme sürecinde, pek çok ülkenin gerisine düşürmüştür.

Değerli arkadaşlar, bu noktada, gereksiz üstünlük taslayarak, bizden daha büyük ve asil bir ulus yoktur diyerek sorunların çözülemediğini artık görmeliyiz; tam tersine, yaptığımız yanlışlarla, asil olmakla övdüğümüz halkımızın yaşamını daha da zora soktuğumuzu anlamalıyız. Dünyayı Türkiye'den, Türkiye'yi kendi partilerimizden ibaret sayma anlayışından artık vazgeçmeliyiz. Siyasal iddiamız, ister sağcılık ister solculuk ister milliyetçilik ister liberallik  veya muhafazakârlık  olsun, kişi başına geliri 2 000 dolarda gezinen ve bunu da çok adaletsiz paylaştıran bir ülke olduğumuz gerçeğini unutmamalıyız. Bunca işsizin, bunca yoksulun, bunca eğitimsiz insanın olduğu ülkemizde, kuru siyasal söylemlerimizin insanların karnını doyurmadığı bir gerçektir.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğinin bize göre yanlışlarını, Avrupa Birliği yönetimine ortak olarak doğruya çevirebiliriz. Bugün, Avrupa Birliği üyesi olan hiçbir ülke, ne ulusal egemenliğini kaybetmiş ne de bölünmüştür; tam tersine, ekonomik ve sosyal yönden gelişme kaydetmişlerdir. İşte İspanya, işte Portekiz, işte Yunanistan... Unutmayalım ki, Türkiye'nin Ortaasya ve Ortadoğu'daki gücü de, Batı'yla olan ilişkileri nedeniyle daha da önem kazanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, farklı düşünenlerimiz olabilir; ancak, benim inancım ve çağrım şudur: Bu ülkenin işçisi, işadamı, memuru, esnafı, sanatkârı, köylüsü ve tüm yaşayanları, yaşadığımız bütün olumsuzlukları aşmak için Avrupa Birliği sürecine destek vermeli ve bu sürece kendi talepleriyle katılmalıdır. Nitekim dün 175 sivil toplum örgütü, bütün siyasal ve sosyal farklılıklarına rağmen bir araya gelerek "Avrupa Birliğiyle bütünleşme hedefini tam olarak destekliyoruz" açıklamasını yapmışlardır. Parlamentomuz için yol gösterici olan da budur. Bu girişimi gerçekleştirenleri kutluyorum. Söz konusu bildirinin sonunda belirtildiği gibi, Türkiye'nin yeri Avrupa Birliğidir, kaybedecek zamanımız yoktur.

En iyisini hep beraber yapacağımız inancıyla, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Budak.

Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun bir raporu vardır; okutuyorum:

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ocak, Şubat ve Mart 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/20) (S. Sayısı : 876) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2002 yılı Ocak ayı başında mevcut para                                 :                               701 755 835 000

2002 yılı Ocak, Şubat, Mart aylarında

Ziraat Bankasının aldığı para                                     :                                 40 742 809 725 000

Toplam                                                                         :                                 41 444 565 560 000

2002 yılı Ocak-Şubat-Mart aylarında

Ziraat Bankasının harcadığı para        :      - 39 349 461 885 000

2002 yılı Nisan ayı başında Bankada

mevcut para                                      :          2 095 103 675 000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2002 yılı Ocak-Şubat- Mart aylarına ait hesapları incelendi;

2002 yılı Ocak ayında Ziraat Bankasındaki 701 755 835 000 TL mevcudu ile Ocak-Şubat-Mart 2002 aylarında Hazineden 40 742 809 725 000 TL alınarak Bankadaki hesaba yatırılan meblağ 41 444 565 560 000 TL olduğu, mevcuttan sarf olunan 39 349 461 885 000 TL tenzil edildikten sonra Nisan 2002 başında kasa mevcudunun 2 095 103 675 000 TL'den ibaret olduğu; Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

 

Başkan

Denetçi

Sözcü

 

Nazif Okumuş

Çetin Bilgir

Nural Karagöz

 

İstanbul

Kars

Kırklareli

 

Üye

Üye

Üye

 

İsmail Özgün

Fikret Tecer

Mehmet Arslan

 

Balıkesir

Kırşehir

Ankara

 

Üye

Üye

 

 

Alaattin Sever Aydın

 

Mehmet Ergün Dağcıoğlu

 

Batman

 

Tokat

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Yabancı Sermaye Kanunu Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1102)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi:6/11/2000 tarihli ve B.02.0.KKG.0.10/101-1557/5310 sayılı yazımız.

                                   

(1) 876 S. Sayılı Bazmayazı tutanağa eklidir.

İlgide kayıtlı yazımız ekinde Başkanlığınıza sunulan Yabancı Sermaye Kanunu Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederiz.

                                                                          5.6.2002

                                                                  Bülent Ecevit

                                                                         Başbakan

BAŞKAN - Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan tasarı, Hükümete geri verilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına yarım kalan işlerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin müzakeresini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

5.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı : 827)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

6. - Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır

Hükümet? Hazır.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN - Hayhay, siz istediğiniz zaman, İçtüzüğün gereği neyse yaparım Sayın Erbaş.

Tasarının 13 üncü maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, 13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Yoklama talebimiz vardı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, karar yetersayısı istediniz.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Şimdi size sundum.

BAŞKAN - Önce bir karar yetersayısını bulalım; ikincisinde de onu işleme koyarız.

Karar yetersayısını arayacağım, oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Çalışacağız, çalışmamızı engelliyorlar.

BAŞKAN - Efendim, tartışmaya gerek yok. Genel Kurulun çalışma usulleri bellidir; sayın milletvekilleri burada hazır olsaydı, dün bu tasarıyı bitirirdik. Karar alındığında, bütün milletvekili arkadaşlarım sorumluluk içinde hareket ederlerse, sorun biter.

Tabiî, bu arada, eğer, muhalefetteki sayın milletvekilleri de karşı oldukları bu tasarıya karşın Genel Kurulda kendi gruplarının yekûnunu hazır etmiş olsalardı, reddedilirdi; o da bizim için bir sonuç olacaktı. Onu da belirtelim.

13 üncü maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Elektronik cihazla oylama yapacağım. Süresi içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen de sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, belirlenen süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini; vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise -bugün teşrif etmiş epeyce bakan arkadaşımız var- hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendi ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulalarını, belirlenen süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

      (Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - 13 üncü madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Verginin Beyanı, Tarhı ve Ödenmesi, Verginin Belgelerde Gösterilmesi, Matrahta,

Vergide ve Mükellefiyette Değişiklikler

Verginin beyanı, tarhı ve ödenmesi

MADDE 14. - 1. Özel tüketim vergisi, mükelleflerin yazılı beyanları üzerine tarh olunur. Şu kadar ki, adi ortaklıklarda verginin ödenmesinden ortakların tamamı müteselsilen sorumlu olmak üzere ortaklardan herhangi birisi tarhiyata muhatap tutulur. Bu vergi, beyannamenin verildiği günde,

                                           

(1) 870 S. Sayılı Basmayazı 29.5.2002 tarihli 106 ncı Birleşim tutanağına eklidir.

beyanname posta ile gönderilmişse vergiyi tarh edecek daireye girdiği tarihi takip eden 7 gün içinde tarh edilir. Vergi, beyanname verme süresi içinde ödenir. Vergilendirme dönemi; bu Kanuna ekli (I) sayılı listedeki mallar için her ayın ilk 15 günlük birinci ve kalan günlerinden oluşan ikinci dönem, (III) ve (IV) sayılı listelerdeki mallar ile (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tâbi olmayanların tesliminde, faaliyette bulunulan takvim yılının birer aylık dönemleridir. Beyanname, (I) sayılı listedeki mallar için vergilendirme dönemini izleyen 10 uncu günü, diğer mallar için vergilendirme dönemini izleyen ayın 15 inci günü akşamına kadar mükellefin katma değer vergisi yönünden bağlı olduğu vergi dairesine verilir.

2. (II) sayılı listedeki kayıt ve tescile tâbi mallara ait özel tüketim vergisi beyannamesi, ilk iktisap ile ilgili işlemlerin tamamlanmasından önce bu işlemlerin yapıldığı yer vergi dairesine verilir ve vergi aynı günde ödenir.

3. İthalatta alınan vergi, ilgili gümrük idaresince hesaplanır ve gümrük mevzuatına göre kabul edilen beyanname veya diğer belgeler üzerine imza alınmak suretiyle mükellefe, kanunî temsilcisine veya gümrük müşavirine tebliğ edilir. Bu tebliğ üzerine ortaya çıkacak ihtilaflar için ithalat vergilerinin tâbi olduğu usul ve esaslar uygulanır. Bu vergi, ithalat vergileri ile aynı zamanda ödenir. İthalat vergilerine tâbi olmayan mallara ait vergi, gümrük mevzuatına göre kabul edilen beyannamenin veya diğer belgelerin tescili tarihinde, bu tarihteki oran veya tutarlar üzerinden hesaplanarak tahsil edilir.

4. Bakanlar Kurulu, (I) sayılı listedeki mallar için vergilendirme dönemini gün veya ay olarak belirlemeye, beyanname verme ve vergi ödeme süresini kısaltmaya, vergilendirmeyi ithal aşamasında gümrük idaresine yaptırmaya yetkilidir.

5. Maliye Bakanlığı; bu Kanun gereğince verilmesi gereken beyannamelerin şekil ve muhtevasını belirlemeye, faaliyetin gereğini göz önünde tutarak mükellefin müracaatı üzerine veya resen tarh yerini tayin etmeye, işlemin mahiyetine göre verginin işlemden önce ödenmesi şartını koymaya, müzayede yoluyla yapılan satışlarla ilgili vergilerin beyanı ve ödeme zamanı ile tahsiline ilişkin usul ve esasları belirlemeye, (III) sayılı listedeki mallara ait verginin bandrol usulü ile tahsiline ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin usulleri tespit etmeye yetkilidir.

BAŞKAN - 14 üncü maddeyle ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 870 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İlgili maddede, verginin nasıl tahsil edileceği belirtilmiş, bunun yöntemleri sıralanmıştır; ancak, ne var ki, vergi verecek insanların durumu nedir, bu gözetilmemiştir.

Değerli arkadaşlar, sizlere, Kutadgu Bilig'ten kısa bir bölüm okumak istiyorum ki, o zaman, vergi veren insanların hangi psikolojide ve hangi durumda oldukları daha iyi anlaşılmış olsun. Devlet adına, hakan ile yurttaş arasındaki sözleşmede, 3 şart karşılıklı masaya getirilir. Hakan der ki:

"1 - Yasalarıma uy.

2 - Vergini öde.

3 - Dostumu dost, düşmanımı düşman bil."

Sözleşmenin karşı tarafı, olmazsa olmaz tarafı, yurttaş, karşı cevabını verir ki, sözleşme tekemmül edebilsin.

"1.- Yasalarına uyarım; ama, adil olsun.

2.- Vergimi öderim; ama, gümüşün ayarını bozma. (Yani, ikide bir zam yapma, ikide bir paramın değerini düşürme.)

3.- Dostunu dost, düşmanını düşman bilirim; ama, can ve mal güvenliğimi sağla."

Bu prensipler çerçevesi içerisinde mevcut hükümetin tutum ve davranışlarını şöyle bir eleştirecek, irdeleyecek olursak, maalesef, son kırksekiz saatte; hatta, yirmidört saatte, tüpgaza, benzine, mazota, velhâsıl akaryakıta, peş peşe iki defa zam yapılmasını bu hükümet ve sayın bakanlar nasıl izah edecekler bunu bilemiyorum ve en önemlisi de İstanbul Ticaret Gazetesindeki manşet "Kriz, Türkiye'yi küme düşürdü" diyor. Yine, bunun içerisinde bir ilan var ki, aylardan beri yayımlanıyor "Bulgaristan'da işyeri ve fabrika kurmak isteyen şirket, şahıs ve holdinglerin dikkatine -ve sıralamış- uzman kadromuzla şirket kurma, kiralık veya satılık fabrika ve işyerleri, kiralık tarım arazileri, Bulgaristan hakkında geniş bilgi yelpazesi..." falan diye. Bahsettiğim gibi, aylardan beri bu ilan İstanbul Ticaret Gazetesinde yayımlanıyor ve bizim işadamlarımız, sermayemiz, paramız da sürekli dışarıya gidiyor; ama, hükümet ne yapıyor...

Değerli arkadaşlarım, 1978'li yılların Başbakanı yine -kendisine Allah'tan acil şifalar diliyorum- Değerli Başbakanımız Bülent Ecevit Bey idi. İzin verirseniz, o yıllarda çalıştığım gazetede yayımladığım bir şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum; ama, ne değişmiş?.. Geçenlerde "On yılda Türkiye'de neler değişti, neler değişmedi" diye bir yazarımız bir kitap yazmıştı, hiçbir şeyin değişmediğini söylüyor. Ben, 1978'de yazmışım bu şiiri, geçen yirmidört yılda da Türkiye'de bir şey değişmemiş.

Bakın, neler yazmışım:

Baktım ki uçağa adım atıyor

Dedim, seyyah mısın? Dedi ki "yok yok"

Durmuyor, zamlara vergi katıyor.

Dedim "eyvah" mısın? Dedi ki "yok yok"

Dedim vergi nedir? Dedi "ziyafet"

Dedim bu yolculuk? Dedi "ziyaret"

Dedim ya gösteriş? Dedi "ticaret"

Dedim hizmet nerde? Dedi ki "çok çok"

Velhâsıl bu öyle; devamı var ama...

Bir de, o yıllarda, yine, Maliye Bakanına bir nasihatim vardı "10 Derste Ekonomi Alfabesi" başlıklı şiirim de; bugün aynen geçerli.

Ceplerin delinip paran bitince,

Borç al da ye, borç yiğit kamçısıdır.

Gayri kazanmaktan ümit kesince,

Borç al da ye, borç yiğit kamçısıdır

Zamları unutma hemen uygula,

Vergiden hisse ver her türlü kula,

Bunları yapmazsan koyulup yola;

Borç al da ye, borç yiğit kamçısıdır

Bir gün Paris'e git, bir gün Londra'ya,

Oralardan kalkıp Beyaz Saraya,

Merkepten de düşüp kalırsan yaya;

Borç al da ye, borç yiğit kamçısıdır.

Şükrü Bey'den hesap dersi alınca.

Elin kolun bağlı darda kalınca.

Ümitsizlik deryasına dalınca.

Borç al da ye, borç yiğit kamçısıdır.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Ünal...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla)- Bitiriyorum efendim.

Hâlâ borç alıp yiyiyoruz... Ekonomi dersi bitti.

Borç alıp yemeye devam ediyoruz; demek ki, Türkiye'de -1978 ve 1979 yıllarına ait bu şiirler- yirmidört yıl geçmiş, maalesef hiçbir şey değişmemiş.

Allah milletimize yardım eylesin diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Evet, Saadet Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Batuk.

Buyurun Sayın Batuk. (SP sıralarından alkışlar)

Şiirli konuşmadan sonra...

SP GRUBU ADINA MEHMET BATUK (Kocaeli)- Evet, şiirli konuşmadan sonra konuşmak zor; ama, ben, şiirsiz konuşmaya çalışacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi kanunu tasarısının 14 üncü maddesi hakkında Saadet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kanun tasarısının ayrıntılarına girmeden önce, ifade etmemiz gerekiyor ki, Türkiye'de, gerçekten vergiler çok ağır. Dünyada uygulanan vergilere göre, Türkiye'de, gerçekten, çok ağır vergiler talep edilmektedir. Bu yüzden, son yıllarda özellikle sanayicilerimiz, yakın komşularımıza fabrikalarını taşımaktadırlar. Gaziantep'ten, Denizli'den, Çorum'dan fabrikasını Romanya'ya, Bulgaristan'a, Gürcistan'a taşıyan insanlarla karşılaşıyoruz. Yine, bu insanlar, Türkiye'de çok ağır olan vergi yükünün, imalatta maliyetleri çok artırdığını ve bu vergiler sonucu kârlı olamadıklarını ifade ediyorlar.

Değerli arkadaşlarım, sadece sanayi sektörü değil, tarım sektörü de yurtdışına gidiyor. Bu sebeple, Türkiye'deki tarlaların, ekilmemesi gibi bir durumla karşı karşıya olduğumuzu ve Türkiye'deki ziraî faaliyetlerin de büyük oranda azaldığını ifade etmek durumundayım. Bulgaristan'dan arazi kiralayıp, tarımsal faaliyetlerine orada devam etme isteğini dile getiren ve bu uğurda girişimde bulunan çok sayıda vatandaşımız olduğunu da üzülerek ifade etmek durumundayım.

Değerli arkadaşlar, bugünkü gazetelerimizde Otomotiv Sanayicileri Derneği Başkanı Ali İhsan İlkbahar'ın feryadı var. Sayın İlkbahar "otomotivde yüzde 50'ye varan vergiler var. Bu, vergi olmaktan çıkmış, haraç durumuna dönüşmüştür. 2002 yılının ilk dört ayında yüzde 76'lık bir kapasite gerilemesi oldu. İçpiyasa tüketimi durduğu için, yabancı markaların, Türkiye'de yeni modellerini üretmeme gibi bir durumla karşı karşıyayız. Şu anda otomotiv sanayii 1976 yılındaki kapasitesiyle çalışıyor" diyor. Bu durumda, gerçekten, sanayimiz için felaket zilleri çalmaya başlamış demektir.

Değerli arkadaşlar, bundan iki ay kadar önce, Amerikan maliyesinin uzmanları, 11 Eylül sonrası terörle mücadele konusundaki yaptıkları harcamaları bahane ederek, vergilerde 2 puanlık bir artırma talebiyle Amerika Devlet Başkanına gelmişler. Sayın George Bush'un bunlara verdiği cevap, bizim yöneticilerimiz tarafından, gerçekten, ibret alınması gereken bir cevaptır. Bush "benim cesedimi çiğnemeden, beni yok edip, çiğneyip geçmeden vergileri artıramazsınız, çünkü, vergi artırılması, üretimi etkileyecek ve istihdamı azaltacaktır, böyle bir yola kesinlikle müsaade etmem" diye itiraz ediyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, gerçekten, bir vergi adaletsizliği var ve özellikle, bu Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının içinde aynı şekilde uygulanmak istenilen vergiden tekrar vergi alma uygulamasının yanlışlığını ifade etmek istiyorum. Özel Tüketim Vergisi, Akaryakıt Tüketim Vergisi, Özel İletişim Vergisi gibi diğer vergilerin tamamının KDV matrahına dahil edilmesi büyük haksızlıktır. Siz, vatandaş olarak vergi ödüyorsunuz, bu ödediğiniz verginin bir daha tekrar KDV'sini, yani, vergisini ödüyorsunuz. Elinize gelen bütün telefon faturalarına bakın, Özel İletişim Vergisi, KDV matrahına dahil edilmiş durumdadır. Akaryakıt istasyonlarından aldığımız bütün benzinlerde, Akaryakıt Tüketim Vergileri, tamamen KDV matrahlarının içindedir. Bu tasarıyla getirilen Özel Tüketim Vergisinde de aynı uygulamanın sürdürülmek istendiğini görmekteyiz. Doğrusu, bu, gerçekten, büyük bir haksızlıktır; verginin vergisi kabul edilebilir değildir. Siz vergi ödüyorsunuz, öyleyse, bu verginin de vergisini ödeyeceksiniz mantığının doğru olmadığını buradan ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarının gerekçesiyle ilgili önümüzde bulunan metinde -gerçekten üzülerek okuduk- Avrupa Birliği direktifleriyle bu tasarının hazırlandığını ifade ediyorlar. Sayın Bakanımın gözünden kaçtığını düşünüyorum ben, bu Meclise ve bu devlete kimse direktif veremez; eğer, kanun çıkaracaksa, vergi toplayacaksa, bunu da kendi kararıyla yapar, kendi kararıyla yapması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayın Sayın Budak.

MEHMET BATUK (Devamla) - Elbette, devletin, faaliyetlerini yürütebilmesi için vergi toplamaya ihtiyacı vardır; ama, vergi toplayabilmek için de ticarî faaliyetlerin devam etmesi, insanların da yaşayabilmesi gerekir. Bunları, başka yerlerden, dışarılardan, talimatla yapmayacağımızın bilinmesini, tekrar, altını çizerek buradan ifade ediyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Batuk.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın.

Sayın Akın, buyurun.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı tasarının 14 üncü maddesi üzerinde, Grubum adına, söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 14 üncü madde, Özel Tüketim Vergisinin beyanı, tarhı ve ödenmesini hüküm altına almaktadır. Burada, beyanı yönünden bir ayrıcalık, adi şirketler için söz konusudur. Adi şirketlerde, bilhassa çok ortaklılarda, beyanname şirket adına verilse dahi, tarhı esnasında mutlaka ortaklardan birinin adına tarhiyatın yapılması, verginin ödenmesinden de, bütün ortakların müteselsil olarak sorumlu tutulması esası vardır.

Değerli milletvekilleri, burada, verginin beyanı, tarhı ve ödenmesinde, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda ve Gelir Vergisiyle Kurumlar Vergisi Kanunlarında yapılan düzenlemelere paralel olarak düzenleme yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin, aslında, en önemli meselesi, yeni vergi kanunları çıkarmak değil, kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınamaması; bu durumun alınamadığından dolayı- ekonomik dengeleri alt üst ettiğidir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, 55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümet dönemlerinde, kayıtdışı ekonomiye dayalı kalkınma modelinin uygulandığı, siyasetin finansmanının da giderek bu kanaldan sağlandığıdır... Belirli kesimler hariç, bilhassa, vergi ödemesi gereken kesimlerden vergi alma, o çevrelere şirin gözük anlayışı sonucunda kamunun finansman ihtiyaçlarını, devlet, borçlanarak gidermeye çalıştı. Üretimden beslenmeyen ekonominin kaçınılmaz bir şekilde, bugün olduğu gibi, tıkandığıdır...

Değerli milletvekilleri, kayıtdışı ekonomi, bir ülke için atom bombasından daha tehlikelidir. Bu kriz ortamından çıkışın ve uzun vadeli bir çözümün ekonomik denetim sisteminin kurulmasından geçtiği de esastır.

Kayıtdışı ekonominin, yalnızca, herkesin ve her kesimin vergilendirilmesiyle önleneceği de muhakkaktır.

Değerli milletvekilleri, Türk vergi sistemi topal. Hem alıcılar hem satıcılar için sanki devlet düşman gözükmektedir. Ekonomik vergi sistemi demek, herkesten vergi almak demek değil. Bu sistemde, her çeşit harcamayı matrahtan düşme imkânı tanınacak, böyle olunca, her şey kayıt altına girmiş olacaktır.

Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, nama yazılı ekonomiye geçilip ve banknot kullanımı azalırsa, kayıtdışı ekonomi de kendiliğinden ortadan kalkmış olacak.

Değerli milletvekilleri, aslında, hükümet, Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısını bu Yüce Meclise getirmeden önce, hükümet üyeleri, en önemli vergi kaynaklarından biri olan, stopaj... Ki, bu, müstahsilin teslim etmiş olduğu mallardan kesilen vergidir, gelir vergisi tevkifatıdır. Ne yazık ki, hükümet, en büyük gelir kaynağı olan müstahsilin hâsılatını, şu an alınacak olan buğdayın, arpanın ve diğer tahılların tabanfiyatını belirlememiştir. Toprak Mahsulleri Ofisi, ülkemizde 1932'den beri hububat alıyor, ilk defa bu yıl bir tabanfiyat tespit edilmemiş oluyor. Halbuki, Avrupa Birliğine entegre olacak bir ülke, eğer, Avrupa Birliği kriterlerini esas alacaksa, orada, mutlaka bir müdahale fiyatının açıklanması lazım. Hükümet, bir müdahale fiyatı da belirlemeden, tamamen nafakasını tarımdan temin eden -ülkemizin yüzde 40'ı çiftçi olan- 23 000 000, 24 000 000 çiftçinin hububatının tabanfiyatını tespit etmedi. Eğer, hükümet vergi almak istiyorsa, bilhassa zenginlerden, kazananlardan vergi almak istiyorsa, buğday fiyatlarını, çiftçinin emeğinin karşılığını, kiloda en az 350 000 lira olarak tespit etmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

MURAT AKIN (Devamla) - Ama, ne yazık ki, biraz önce de ifade ettiğim gibi, hükümet, vergi toplamak değil, kısmen kayıt altında olan ekonomiyi, tamamen kayıtdışına kaydıracak yöntemleri ve sistemleri uygulamakla meşguldür.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin esas meselesi, hükümette bir istikrarın olmamasıdır; bir başbakanın...

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Sana ne yahu?!

MURAT AKIN (Devamla) - Bana ne olur mu?! Ben, milletin vekiliyim; bu ülkede, Başbakanı, hükümeti söylemek... Bana ne... Olur mu öyle bir şey?! Yani, siz nasıl seçildiniz geldiniz buraya, "sana ne" diyorsunuz şimdi.

İşte, arkadaşların anlayışı bu diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 4 adet önerge vardır; önergelerden 3'ünü, önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "7 gün" ibaresinin "5 gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 14 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "izleyen ayın 15 inci" ibaresinin "izleyen ayın 5 inci" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - Üçüncü önerge, aynı zamanda en aykırı önergedir, okuttuktan sonra işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "bu işlemlerin yapıldığı yer" ibaresinin "mükellefin katma değer vergisi yönünden bağlı olduğu" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz...

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Önergelerimi geri çekiyorum. (SP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Şadan Şimşek, her zaman olduğu gibi, önergelerini çekiyor efendim.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Maddenin oylamasına geçeceğiz; ancak, oylamadan önce, bir toplantı yetersayısı istemi vardır.

Arkadaşların hazır olup olmadıklarını arayacağım.

Sayın Hüseyin Çelik?.. Hazır.

Sayın Osman Aslan?.. Hazır.

Sayın Zeki Ergezen?.. Hazır.

Sayın Maliki Ejder Arvas?.. Hazır.

Sayın Nevzat Yalçıntaş?.. Hazır.

Sayın Şükrü Ünal?.. Hazır.

Sayın Sabahattin Yıldız?.. Hazır.

Sayın Sait Açba?.. Hazır.

Sayın Fethullah Erbaş?.. Hazır.

Sayın Latif Öztek?.. Hazır.

Sayın Mehmet Batuk?.. Hazır.

Sayın Rıza Ulucak?.. Hazır.

Sayın Musa Demirci?..

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Yanmaz takabbül ediyor.

Sayın Sacit Günbey?.. Hazır.

Sayın Eyyüp Sanay?.. Hazır.

Sayın Hüseyin Karagöz?.. Hazır.

Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Hazır.

Sayın Mahmut Göksu?..

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Özyol takabbül ediyor.

Sayın İsmail Özgün?.. Hazır.

Sayın İbrahim Konukoğlu?.. Hazır.

Yoklamayı elektronik cihazla yapacağım.

Yoklama pusulası gönderen arkadaşlarımız, Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN- Sayın Şuayip Üşenmez?.. Burada.

Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6. - Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) (Devam)

BAŞKAN- 14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 14 üncü madde kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

Verginin belgelerde gösterilmesi, matrahta, vergide ve mükellefiyette değişiklikler

MADDE 15. - 1. Mükellefler özel tüketim vergisini satış belgelerinde ayrıca göstermeye mecburdurlar. Vergiye tâbi bir işlem söz konusu olmadığı veya bu Kanun kapsamına giren vergiyi fatura veya benzeri belgelerde göstermeye hakkı bulunmadığı halde, düzenlediği bu tür belgelerde bu vergiyi gösterenler, söz konusu vergiyi beyan ve ödemekle mükelleftirler. Bu hüküm Kanuna göre borçlu oldukları vergi tutarından daha yüksek bir tutarı gösteren mükellefler için de geçerlidir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, (II) sayılı listedeki kayıt ve tescile tâbi olan malların kayıt ve tescil edildikten sonra iade edilmesi hali hariç, malların iade edilmesi, işlemin gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi veya diğer nedenlerle matrahta değişiklik vuku bulduğu ya da yersiz veya fazla vergi hesaplandığı hallerde vergiye tâbi işlemleri yapmış olan mükellefler; bunlarla ilgili borçlandıkları ya da ödedikleri vergiler için değişikliğin mahiyetine uygun şekilde ve meydana geldiği dönem içinde düzeltme yapabilirler, bu vergiden mahsup edebilirler veya iade talebinde bulunabilirler. (II) sayılı listede yer alan kayıt ve tescile tâbi olan mallar için dönem şartı aranmaz. Şu kadar ki, iade olunan malların fiilen işletmeye girmiş olması yersiz veya fazla ödenen verginin alıcıya iade edilmesi ve bu işlemlerin defter kayıtları, belgeler ile beyannamede gösterilmesi şarttır.

2. a) (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tâbi olanların, veraset yoluyla intikaller hariç ilk iktisabında istisna uygulanan malların istisnadan yararlananlar dışındakilerce iktisabında, ilk iktisabındaki matrah esas alınarak adına kayıt ve tescil işlemi yapılandan, kayıt ve tescili tarihinde geçerli olan oran üzerinden, bu tarihte özel tüketim vergisi alınır.

b) (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tâbi olanların, beş yıl içinde 87.03 tarife pozisyonunda yer alan mala dönüştürülmesi halinde daha önce ödenen vergi mahsup edilmek suretiyle bu malların ilk iktisabındaki matrah esas alınarak değişiklik uyarınca adına kayıt ve tescil işlemi yapılandan, değişikliğin kayıt ve tescili tarihinde geçerli olan oran üzerinden, bu tarihte özel tüketim vergisi alınır.

3. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.

BAŞKAN - 15 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün.

Sayın Özgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 15 inci maddesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının buraya getirilmesinin en önemli gerekçelerinden birisi, biliyorsunuz, Avrupa Birliğine uyum konusudur.

Peki, Avrupa Birliğine uyum maksadıyla -en önemli argümanı bu olduğuna göre- bu kanun tasarısını hazırlayanlar, acaba, Avrupa Birliği ülkelerine bir baktılar mı? Avrupa Birliği ülkelerinde vergi sistemi nedir, nasıldır, nasıl çalışıyor, kimden nasıl vergi alınıyor; acaba, bunlara bakıldı mı?

Yabancı ülkeler ile ülkemizdeki vergi sistemine bir bakıldığı zaman, iki farklı hususun açıkça görüldüğü, yapılan incelemelerde, çalışmalarda, kongrelerde ifade ediliyor. En önemlisi, bir defa, en az geçim indirimi denilen ve insanın insanca yaşabileceği bir indirim uygulaması, Avrupa Birliği ülkelerinde ve diğer ülkelerde uygulanmaktadır; ama, ülkemizde böyle bir şeyin olmadığı görülmektedir.

İkinci önemli husus, diğer ülkelerde vergi oranlarının -özellikle, Gelir Vergisi mükelleflerinde- düşük bir orandan başlamasının görülmesidir. Bizde ise, çok büyük vergi oranlarıyla vergi mükellefleri eziliyor. Şimdi, bakın, Almanya'da 5 000 DM'ye kadar vergi oranı yüzde sıfır; 5 000 DM'den 10 000 DM'ye kadar, bekâr olanlarda yüzde 6,2, evli olanlarda yine yüzde sıfır. Türkiye'de geçim indirimi nedir diye, soruyorum Sayın Bakanımıza; geçim indirimi Türkiye'de sıfır, sadece ücretlerde uygulanan çok kısmî bir geçim indirimi var.

Yine, Almanya'da 2001 yılında, Kurumlar Vergisi, Gelir Vergisi, Katma Değer Vergisi, işçi sigortaları kesenekleri, işveren payı da dahil olmak üzere, yük yüzde 118, Türkiye'de yüzde 179! Bu kadar ağır bir yükün altından bu insanlar nasıl kalkacak!

Keza, İngiltere'deki duruma baktığımız zaman, en az geçim indirimi ortalaması 5 000 sterlin; en alt gelir diliminin -2 000 sterlinin altında- yüzde 10'luk bir oranla vergilendirildiği düşünülürse, alt ve orta gelir gruplarının vergi yükünün hafifletildiği, böylece ödeme gücü ilkesinin kavrandığı ve alt ve orta gelir vergi mükelleflerinin korunduğu açıkça ortadadır.

O zaman, siz, Avrupa Birliğine uyum sağlayacağız diye bu tasarıyı buraya getirdiğinize göre, bunlara da bakmış olmanız lazım gelir diye düşünüyorum. Türkiye'nin sıkıntısı zaten buradadır. Peki, Sayın Bakanım, Avrupa Birliği ülkelerine baktığınızda, Özel Tüketim Vergisinin de içinde olduğu, tüketim üzerinden alınan vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı nedir? Sayın Bakanım... Sayın Bakanım, bir şey arz ediyorum zatıâlinize...

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Efendim, dinliyorum sizi...

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bu tasarının en önemli gerekçelerinden birisi Avrupa Birliğine uyum olduğuna göre, acaba Avrupa Birliği ülkelerinde KDV, ATV, ÖTV gibi, yani, tüketim üzerinden alınan vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı nedir, Türkiye'de bu pay nedir; buna bir bakıldı mı?

OECD raporlarına baktığımız zaman, OECD ülkelerinde bu oranın yüzde 18,5, Türkiye'de ise yüzde 30 düzeylerinde olduğunu görüyoruz. Bu raporlardan ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün vergi istatistiklerinden de görüyoruz ki, Türkiye, tüketim vergisinde OECD ülkeleri arasında şampiyon durumundadır. Bununla ne söylemek istiyorum; getirdiğiniz bu Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısındaki vergi oranları yüksektir; yani, Türkiye'de tüketim üzerinden alınan vergi oranları gerçekten yüksektir. Eğer, biz, Avrupa Birliğine uyum sağlamak niyetindeysek, vergi oranlarımızı da oraya doğru yaklaştırmak ve o uyumu sağlamak durumundayız.

Bakın, tüketim üzerinden alınan vergilerin oranı..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurunuz.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - ... ABD'de yüzde 7,6, Avustralya'da yüzde 8, Japonya'da yüzde 9. Eğer, biz, Avrupa Birliğine uyum sağlayacaksak, bu gerekçeyle buraya geliyorsak, o zaman, bu vergi oranlarını da oraya uydurmamız lazım; çünkü, insanlarımız, gerçekten, vergi yükü altında bugün ezilmektedir. Sürekli vergi, vergi, vergi; insanlar eziliyor ve hakikaten, insanlar üzerinde vergi artık gına getirmiş durumda ve gerçekten, Türkiye'de, vergi noktasında, kantarın topuzu iyice kaçmış bulunmaktadır. Bunun mutlaka öncelikle düzeltilmesi lazım; yoksa, ATV'yi getirip adını ÖTV koymakla, burada, ciddî bir vergi düzenlemesi yapmış olmuyorsunuz. Vergi yükü bütün ağırlığıyla yine mükelleflerin üzerinde devam ediyor.

Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özgün.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı tasarının 15 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, maddede, Özel Tüketim Vergisinin belgeler üzerinde gösterilmesi hüküm altına alınmaktadır. Mutlaka, satış hâsılatından ayrı olarak, Özel Tüketim Vergisinin düzenlenen belgede gösterilmesi gerekiyor. Eğer, kanunî nispetten ya da miktardan fazla alınmışsa, alınan fazla miktarın da vergi idaresine yatırılması, bilahara belgede gözüken fazlalığın ret ve iadesinin sağlanması hüküm altına alınmaktadır.

Değerli milletvekilleri, maalesef, Katma Değer Vergisi, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisinde de bu hükümler düzenlenmiştir; ancak, yanlışlıkla da olsa, kasıtlı da olsa fazla alınan vergilerden dolayı, bilhassa Katma Değer Vergisi iadelerinde, ihracat iadelerinde, mükellefler, vergi daireleri kapısında alacakları üç beş kuruş iadeyi günlerce beklemekte, tabiri caizse bazen de sürünmektedirler. Yani, yazılı bir metnin burada yer alması o kadar önemli değil. Önemli; ama, bunun fiilî tatbiki neticesinin mutlaka sağlanması gerekir. Eğer, biz, Katma Değer Vergisi iadelerinde, Özel Tüketim Vergisi iadelerinde koymuş olduğumuz hükümler çerçevesinde, fazla ödenen vergileri ya da ihracat nedeniyle ret ve iadesi sağlanması gereken vergileri, mükellefin müracaatı durumunda iade etmiyorsak ya da mükellefleri zora koşuyorsak, bu vergi kanunundan beklenen tahsilatın da sağlanması mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye vergi kanunlarında devamlı değişiklik yaparken, Avrupa, para birliğinden sonra vergi kanunlarında da dev adımlar atarak, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin vergi politikalarında da tam uyumu sağlamak amacıyla, tek bir vergi idaresi kurma yolundadır. Vergiyle ilgili uzlaşmazlıklar, hakem heyetlerince çözülecek, vergide kaçak ve kayıplara karşı ortak mücadele edilecek; daha da önemlisi, bu konuda eksikleri bulunan ülkeler sakıncalı ülkeler ilan edilecek. Bakın, biz, Avrupa Birliğiyle entegre olmak istiyoruz; onların geldikleri nokta neresi; bizim ise... Allah vere de mükellefin vergi dairesinde, hatta, Emniyette bir işi olmasın; millette, bu şekilde bir intiba bırakılmış. Gaziantep'te çok meşhur bir söz var; arkadaşlarımızdan belki duyanlar vardır: "Emniyet ile Maliyede şapkanı unutursan, istemeye gitmeyeceksin. Mutlaka, senin yarım bir işin vardır; seni konuştururlar, suçlu sayarlar... Gidip şapkanın yenisini alacaksın" derler.

Ben de vergi dairesinde çalıştım. O arada, Sayın Bakanımız yine Bakanımızdı. Şimdi o şekli kalmadı; ama, bundan yirmibeş otuz sene önce bu intiba verilmiş; Emniyette de bu intiba verilmiş. Şimdi, bu vergi iadeleri için gelindiğinde, ufak bir zorlamaya gidildiğinde, mükelleflerin yine hatırına gelecek; üç beş kuruş alacağız diye olmayan bir şeyi noksan gösterilerek, tekrar vergi salınır mı diye, ceza kesilir mi diye, bizim insanlarımız ürkeklik içindedir.

Sayın Bakanımız, inşallah, bu ret ve iadelerdeki sıkıntıları takip ediyordur; ama, bizim kulağımıza, ihracatçının üç beş kuruş alacağını alamadığı ve naylon fatura düşüncesiyle, mütalaasıyla uzun uzun incelemelere tabi tutulduğu, aldığı paranın da zamanında alınmadığından hiçbir şeye yaramadığı duyumları gelmektedir. İnşallah böyle değildir. Sayın Bakanımız, denetim elemanlığından, müfettişlikten geldi; o hususlara çok hassas bir şekilde bakıyordur.

Sayın Bakanımızdan istirhamım -Başbakan Yardımcılarımız da var- pancar müstahsillerinin çapa avanslarının ödenmesidir. Ben, hafta sonu ilimde dolaştım. Bakın, güzel güzel vergi kanunları çıkarıyoruz; ama, esnafımızın, çiftçimizin de bizden bekledikleri var. Pancarın çapa zamanı geçiyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akın.

MURAT AKIN (Devamla) - Pancar avanslarının ödenmesi lazım. Eğer, ödenmezse çiftçi isyan noktasına gelmiştir. Çiftçimize, esnafımıza hükümet biraz kulak versin. Bu insanlar bize yine lazım olacak; biz, bu insanların hükümetiyiz; biz, bu insanların temsilcisiyiz; bu insanlarımız feryat ediyorsa, mutlaka bir sıkıntıdadırlar diyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akın.

Şapkayı unutmayalım efendim.

Saadet Partisi Grubu adına, Sayın Veysel Candan; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Yasası Tasarısının 15 inci maddesi üzerinde söz aldım; muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

15 inci madde, verginin belgelerde gösterilmesi, matrahta, vergide mükellefiyetle ilgili değişiklikleri öngörmektedir.

Şimdi, öncelikle bazı tespitler yapmak istiyorum. Bu konuşmalar esnasında, yasa tasarısını değerlendirirken söylediğimiz bazı ifadelere Sayın Bakan cevap verdiler ve buyurdular ki: "İlk dört aya göre değerlendirmeyin, ekonomi iyi gidiyor." Aynen cümle kendilerine ait. "Faizdışı bütçe fazlamız var. Sağlam kamu maliyesine gidiyoruz." Üç cümle ifade buyurdular.

Şimdi, öncelikle şunu söyleyelim: Saadet Partisi olarak, hükümetin ekonomik programına katılmıyoruz. Bu vergi yasa tasarısına da katılmadığımızı ifade ediyoruz ve hükümetle vergi konusunda aynı düşünmediğimizi ifade etmek istiyorum. Bir kere, Türkiye'de bütçeler hazırlanırken, faiz ödemelerine göre hazırlanıyor; yani, ne kadar faiz ödemesi var; o kadar vergi, o kadar zam.

Bakın, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, bu hükümet bir ilke daha imza attı. Dün, tüpgaza ve otogaza zam yaptı, bugün tekrar bir daha zam yaptı; yani, milletle alay eder gibi vergi ve zamlar arka arkaya sağanak gibi geliyor.

Kamu maliyesi sağlam gitmiyor bize göre, Sayın Bakanla aynı düşünmüyoruz; neden olduğunu ifade edeceğim şimdi. 2002'nin ilk dört ayında giderler toplamı 35,4 katrilyon, gelir toplamı 20,2 katrilyon; açık 15,2 katrilyon. Peki, sizin, buraya getirdiğiniz bütçede öngördüğünüz, yani, 2002 bütçesinde öngördüğünüz açık toplamı ne kadardı; 26,9 katrilyon. Şimdi, bu rakama bağladığımız zaman, siz, dört ayda yüzde 60 açık vermişsiniz. Yani, bundan sonraki sekiz ayda ancak yüzde 40 açık verilmesi gerekir ki, bu, ihtimal dahilinde değildir.

Değerli arkadaşlar, bir de, hükümetin, bu, aldığı vergilerdeki, 2002'nin ilk dört ayının değerlerine bakalım. Harcanan her 100 Türk Lirasının 56 lirası faize, 20 lirası personele, 10 lirası SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığına, 12 lirası KİT'lere, tarıma, vergi iadesine ve carî giderlere gidiyor. İlk dört ayda, bu hükümetçe, dakikada -altını çiziyorum- 113 milyar faize -dakikada diyorum; yani, biz, buraya çıktık, 5 dakika konuşacağız, 565 milyar ödüyor- 40 milyar personele, 21 milyar SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığına, 4 milyar yatırıma ayrılıyor; toplam, devletin dakikada ödemesi 178 milyar. Bunun karşılığında, dakikada devletin topladığı para 89 milyar. Neresi iyiye gidiyor?! Sizin, dakikada topladığınız vergi 89 milyar, dakikada harcadığınız 178 milyar; daha kötüye gidiyorsunuz. Bunu kim söylüyor; Maliye Bakanlığının açıkladığı rakamları okuyorum burada. O açıdan, kamu maliyesini iyiye götürüyoruz demek mümkün değil.

Bakın, daha önce, bu hükümetin ilgilileri, burada, çıktılar "çıpanın sabiti iyidir, doların sabiti iyidir, doların sabiti faziletlidir, ülke ekonomisi için iyidir, kamu maliyesi için çok iyidir" dediler. Arkasından, bir ay sonra, geldiniz, krizden sonra "sabit hiç iyi değildir, sabit dolar olmaz, bu çok yanlıştır" dediniz; iki tane, ardında çelişki. Biraz önce, Sayın Bakanın ifade ettiği "kamu maliyesi iyiye gidiyor" sözüne karşılık, bir hafta sonra, burada "bizim tahminlerimiz, bizim öngörülerimiz yanlış çıktı" denildiği zaman, her iş altüst olmuş olur. Onun için, hükümetin gittiği bu yol, yol değil; bunu, mutlaka düzeltmek mecburiyetindeyiz.

Şimdi, bizim bu iddialarımız, bu ifadelerimiz, başka bir ifadeyle, bir konuyu daha teyit ediyor. 2002 yılında, sosyal güvenliğe 7,9 katrilyon harcama öngörülüyor; ama, 2002 yılının ilk 4 ayında 3,7 katrilyon harcanmış; eğer, böyle giderse, yıl sonunda 11,1 katrilyon olacak -öngörülen 7,9 katrilyon- yani, hükümetin sadece sosyal güvenlikte öngördüğü rakamları 3 katrilyon aşacağız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Peki, şimdi, bütün bu rakamlar karşısında, hâlâ, Sayın Bakanın "ilk dört ayın neticelerine bakmayın, onlar yazılmış; ama, biz, bunları, 5 inci, 6 ncı, 7 nci, 8 inci aylarda, hele hele yıl sonuna doğru düzelterek gideceğiz" demesi yanlıştır. Bakın, tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum; böyle bir cevap verirlerse, bir gün, yıl sonuna doğru bir konuşmada, o tutanakları da getirir önünüze koyarız; çünkü, bu tür açıklamalar artık bitmiştir.

Bakın, çözümü tekrar söylüyorum; 115 milyar dolarla aldığınız borcumuzun toplamı, şu anda, 230 milyar dolardır. Siz, bu 230 milyar doları masaya yatırmadan, bunu bir çözüme bağlamadan, kısa ve uzun vadede, 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl içinde bir çözüm bulmadan hiçbir şey yapamazsınız, hiçbir şeyde başarılı olamazsınız. Dakikada 178 milyar dağıtılıp, 89 milyar toplandığı zaman, yüzde 100 açıkla karşı karşıyayız; yani, ekimde, kasımda, bu ülkeyi daha başka krizler beklemektedir.

Muhterem Heyetinize saygılar sunuyorum. (SP, DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Candan.

Madde üzerinde 4 adet önerge vardır; bunlardan 3 tanesini geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "işlemden vazgeçilmesi" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "kayıt ve tescil tarihinde" ibaresinin "ilk iktisap edildiği tarihte" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - Üçüncü önerge, aynı zamanda en aykırı önergedir, okuttuktan sonra işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "beş yıl" ibaresinin "on yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) Katılmıyoruz Sayın Başkan.

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Geri çekiyorsunuz, evet.

III. - Y O K L A M A

(SP, AK Parti ve DYP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN - Nerede efendim?..

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yoklama talebimiz var.

BAŞKAN - Yok efendim, ayağa kalkan yok. Efendim, sayınız yeterli değil.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır efendim, yetip yetmediğine siz mi karar vereceksiniz? Sayın...

BAŞKAN - Yok efendim, gelmedi buraya.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın, sayın, canım.

BAŞKAN - Kalksınlar önce, bir 20 kişi olsun da sayalım.

VEYSEL CANDAN (Konya) - 20 kişi ayaktayız; sayın.

BAŞKAN - Değil efendim, ben saydım 16 kişi var; sayın.

VEYSEL CANDAN (Konya) - DYP'den de var efendim.

BAŞKAN - Saydım efendim, 16 kişi var; kalkmıyorlar. Zorla mı kaldıracağım yani Sayın Candan?..

VEYSEL CANDAN (Konya) - 20 kişi var burada.

BAŞKAN - Efendim, sayıyorum, yok; 16 kişi var.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Var efendim, sayın tekrar. Niye ısrar ediyorsunuz yani?

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Ali Bey, yeniden sayın.

BAŞKAN - Dışarıdakiler gelsin, sayalım efendim, sayalım.

HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) - Öbür taraftan geleni saymıyor musunuz?!

ALİ GEBEŞ (Konya) - Sayın Başkan, geçti, devam edin.

BAŞKAN - Şimdi oldu.

Tabiî gelirlerse dışarıdakiler...

Sayın Candan, bakın, siz Grup Başkanvekilisiniz...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Evet.

BAŞKAN - Önce arkanıza bakarsınız ve eğer diğer gruplarla birlikte hareket ediyorsanız, bakacaksınız; ben saydım 16 kişi vardı.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Ben de saydım 20 kişi vardı. Yanlış saydınız, eksik saydınız, sayın tekrar. Oylamaya geçmediniz daha.

BAŞKAN - Bu size yakışmıyor, siz Grup Başkanvekilisiniz, o tavırlar size yakışmıyor, arkanızdaki sayıyı ben biliyorum, arkadaşlarım da biliyor.

HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) - Bir Başkana yakışıyor mu?

VEYSEL CANDAN (Konya) - 20'yi, 16 saymak size yakışıyor mu?!  Ben 20 saydım diyorum, ona göre ayağa kalktık diyorum...

BAŞKAN - Sana yakışıyor; ama, bana yakışmıyor. Ben, doğru saydım. Buna rağmen, yoklama isteğinizi yerine getireceğim; ama, bir daha, yazılı olarak başvurursanız daha iyi olur.

Talepte bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Şahin, Sayın Erbaş, Sayın Candan, Sayın Karagöz, Sayın Yumakoğulları, Sayın Geçer, Sayın Ulucak, Sayın Öksüz, Sayın Ergezen, Sayın Aslan, Sayın Arvas, Sayın İzol, Sayın Özyol, Sayın Aksu, Sayın Açba, Sayın Sanay, Sayın Günbey, Sayın Sever Aydın, Sayın Özalp, Sayın Tunç, Sayın Esengün, Sayın Demirci.

Evet, bu 22 arkadaşımız yoklamaya girmesinler.

Yoklama pusulası verecek arkadaşlarımızın Genel Kurul Salonundan ayrılmamalarını özellikle rica ediyorum; çünkü, isimlerini okuyup, burada bulunup bulunmadıklarını arayacağım.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlanıldı)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, 3 dakika daha verseydiniz, lojmandan gelecek arkadaşlar da yetişirdi!

BAŞKAN - Efendim, yoklamaya geçerken arkadaşımız bir yanlışlık yaptı, fazla bastı; ben onun gereğini yapacağım. Zaten, yoklama talebi sırasında da içeride yeterli sayı yoktu, sonradan intikal etti; onu da görün. Yani, iktidar çok devamlı da(!) muhalefet de öyle ahım şahım devamlı değil; onu da bilelim. Yok birbirinizden farkınız, ikiniz de Osmanlı Bankasısınız!..

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, 3 Başbakan Yardımcısı burada olduğu halde hükümet çoğunluğu sağlayamıyor; bizim başkanlar burada olsa biz full oluruz.

(Elektronik cihazla yoklayama devam edildi)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6. - Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı: 870) (Devam)

BAŞKAN - 15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 15 inci madde kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Gümrük İdarelerince Alınan Özel Tüketim Vergisine İlişkin Hükümler

Gümrük idarelerince alınan özel tüketim vergisine ilişkin hükümler

MADDE 16. - 1. İthalde alınan özel tüketim vergisi gümrük makbuzunda ayrıca gösterilir. İthalat vergilerinin maktu veya sabit oranlı alındığı hallerde tarife, malın ithalinde alınacak özel tüketim vergisi de dahil edilmek suretiyle tespit olunur.

2. 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile diğer kanunlar gereğince ithalat vergileri teminata bağlanarak işlem gören mallara ait özel tüketim vergisi de aynı usule tâbi tutulur.

3. Bu Kanuna göre gümrükte vergisi ödenmeden veya eksik ödenerek ithal edilen malların hiç alınmamış veya eksik alınmış özel tüketim vergisi ile vergiden müstesna olduğu halde, yanlışlıkla alınan veya fazla alındığı anlaşılan özel tüketim vergisi hakkında 4458 sayılı Gümrük Kanunundaki esaslara göre işlem yapılır. İthal edilecek mala ilişkin beyan üzerinden hesaplanan vergiler ile muayene ve denetleme sonucu hesaplanan vergiler arasındaki farklarda, 4458 sayılı Gümrük Kanunu uyarınca ithalat vergileri noksanlıklarında uygulanacak esaslara göre para cezası kesilir.

4. (I) sayılı listedeki malların ithalinde, ödenecek  özel tüketim vergisine karşılık olmak üzere türü, tutarı ve çözümüne ilişkin usul ve esasları Maliye Bakanlığınca belirlenmek suretiyle teminat alınır.

BAŞKAN - 16 ncı madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım.

Tasarının 16 ncı maddesinde, ithal edilen mallardan alınacak özel tüketim vergisi için, 4458 sayılı Gümrük Kanunuyla ilgili hükümlerin uygulanacağı öngörülmüş ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun ilgili hükümleriyle uyum sağlanmaya çalışılmıştır. Böylece, 4458 sayılı Gümrük Kanunuyla ilgili hükümler, ÖTV kapsamına alınmıştır.

Ayrıca, ekli (I) sayılı cetveldeki petrol ürünleri ve bazı kimyasal maddelerden alınan vergiler aynen korunarak ÖTV kapsamına alınmıştır. Bu cetvelde yer alan benzin türevlerinden litre başına ortalama 767 100 lira, motorinin litresinden ise 516 378 lira vergi alınmaktadır. Hükümet, toplayamadığı vergiler nedeniyle oluşacak bütçe açıklarını kapatmak için hem vergileri hem de akaryakıt gibi ürünlerden aldığı dolaylı vergileri artırmaktadır. Vergilerin artırılması, mal ve hizmetlere yapılan zamlar nedeniyle piyasadaki her kalem malın bedeli hızla artarken, vatandaşın gelir düzeyi yeteri kadar artmadığı için, alım gücü hızla azalmaktadır. Mayıs ayı içerisinde benzin fiyatlarına 3 kez zam yapılmış bulunmaktadır. Son yapılan zamlarla birlikte, Ankara'da kurşunsuz benzinin fiyatı 1 417 000 liradan 1 435 000 liraya yükseltilmiş bulunmaktadır. Âdeta, bu hükümet, otomobili olan vatandaşlarımızı cezalandırmaktadır. Artan vergiler nedeniyle, her geçen gün, verginin mal bedeli üzerindeki oranı da hızla artmaktadır. Örneğin, petrol ürünlerindeki verginin mal bedeline olan oranı yüzde 462'ye ulaşmıştır. Üyesi olmak için gayret gösterdiğimiz Avrupa Birliği ülkelerinin hiçbirinde vergi oranları bizimki kadar yüksek değildir. Avrupa Birliğine uyum için çıkardığımız ÖTV'nin yanında, vergi oranlarını da azaltmak zorundayız. Bunu yapmadığımız takdirde, kayıtdışı ekonomi hızla genişleyecektir.

Vergi oranlarının yüksek olması girdi maliyetlerini artırdığından, yerli sermayemiz hızla yurt dışına kaçmaktadır. Hükümet tarafından sık sık yapılan zamlar halkı bunaltmış ve canından bezdirmiştir. İş bulamayan, evine ekmek götüremeyen, çalışsa dahi asgarî geçim ücretine razı olmak zorunda kalan binlerce insanımız açlık sınırının altında yaşamaya çalışmaktadır. Gerçekten, vatandaşlarımızın hali perişandır. İslam inancı, insanlarımızın isyan etmesine engel teşkil etmektedir. Eğer, yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin onda 1'i başka bir ülkede olmuş olsaydı, Arjantin olmak işten bile değildi.

Hükümet, medya patronları için kanun çıkarmaktan, vatandaşlarını düşünemez hale gelmiştir. Vatandaşın dertlerine çare olmamaktadır. Gelir adaletsizliği en tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. İnsanlarımız, geleceğinden umutsuz olup, çalışacak iş bulamamaktadır. Bu nedenle, işsizlik oranı her geçen gün hızla artmaktadır. 2002 yılının ocak, şubat ve mart aylarını kapsayan birinci üç aylık dönemde Türkiye'deki işsiz sayısı 2 462 000'e ulaşmış bulunmaktadır. Her ne kadar, hükümet ortakları piyasalara doping yüklemeye çalışsalar da ekonomide yeterli bir canlanma görülmemektedir. Üretimin olmadığı, IMF'den gelen borçlarla ayakta durmaya çalışan ülkemizde gayri safî yurtiçi hâsıla her geçen gün azalmaktadır.

2000 yılında, 30 ülke içinde 199,9 milyar dolarlık gayri safî yurtiçi hâsılayla 16 ncı sırada yer alan Türkiye, 2001 yılında 144,4 milyar dolarlık gayri safî yurtiçi hâsılayla 20 nci sıraya gerilemiştir. 2000 yılında Türkiye'nin ardından sıralanan Avusturya, Polonya, Norveç, Danimarka, 2001 yılı sıralamasında Türkiye'nin önüne geçmiş bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, petrol ürünlerinden alınan vergilerin yüksek olması, tarımsal girdilerin fiyatlarını artırmaktadır. Düşük tutulan tabanfiyatlar nedeniyle almış oldukları kredileri ödeyemeyen ve bu nedenle cezaevlerine giren çiftçilerimiz, artan motorin, gübre ve tarımsal ilaç fiyatlarıyla daha da zor durumda kalmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Bu nedenle, çiftçilerimizin çoğu tarla ve bahçelerini ekememiştir; ekim alanları da her geçen gün azalmaktadır. Tarımsal ürünlerden desteği kaldıran hükümetten çiftçilerimizin en büyük talebi, ucuz motorin sağlanmasıdır. Bunu sağlamanın yolu da, motorinden alınan vergilerin azaltılmasıdır. Artan maliyetler karşısında çiftçilerin üretim koşulları her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Bu nedenle, ülkemizde kaçan sermaye ve yatırımlara şimdi bir de çiftçilerimiz eklenmiştir. Orta ve büyük arazi işletme ve sahipleri, Türkiye'den, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelere kaçmaktadır; çünkü, her iki ülkede de motorin fiyatları, Türkiye'ye göre dörtte 1, gübre fiyatları da yaklaşık altıda 1 oranında ucuzdur. Romanya'da, özellikle hububat tarımı yapılacak arazinin dönümü 50-60 dolar düzeyinde. İki ülkede arazi almak veya kiralamak isteyen üreticilerin şirket kurması gerekiyor. Bizde bu usandıran bürokratik engeller bulunmaktadır.

Bu engellerin bir an önce kaldırılmasını ve cazip hale getirilmesini diler, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Öksüz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı tasarının 16 ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

16 ncı madde, gümrük idarelerince alınan özel tüketim vergisine ilişkin hükümleri düzenlemektedir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla, aşağı yukarı 50 katrilyon lira düzeyinde olması gereken vergi gelirleri tahsilatının yüzde 22'lik bölümü düzenleniyor; yani, 16 adet vergi tek vergiye dönüştürülüyor, basitleştiriliyor. Bu, bir çağdaş yaklaşım ve Avrupa Birliği müktesebatına da uyumu ifade eden bir yaklaşımdır. Biz, bu yaklaşımı destekliyoruz. Aşağı yukarı 50 katrilyon düzeyinde beklenen vergi gelirleri tahsilatından 10-12 katrilyonluk kısmının, bu özel tüketim vergisiyle, bu kalkan 16 adet vergi yerine tahsil edilmesi, hem idarenin hem maliyenin yükünü hafifletiyor hem de vergi toplamada oluşan verginin maliyetini aşağılara çekiyor.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği, vergide tam uyum konusunu, geçtiğimiz günlerde Paris'te gerçekleştirilen bir toplantıda, hepinizce malum olduğu gibi, masaya yatırdı. OECD, Uluslararası Ticaret Örgütü ve AB üyesi ülkelerden 42 temsilcinin katıldığı toplantıda, vergi konusunu görüşmek üzere kurulan komisyonların yılda iki kez toplanması ve toplantıların sonuçlarının, tüm ülkelerde gerekli mercilere rapor olarak sunulması kararlaştırılmıştır. Konuyla ilgili rapor, herhalde, Türkiye'nin önüne de getirilecektir.

Değerli milletvekilleri, fiyatlandırma yoluyla vergi kaçakçılığı ve AB'nin tek vergi idaresi çalışmaları ile Katma Değer Vergisinde uyum çalışmalarının ele alındığı bu toplantıda, Avrupa Birliğinin yakın gelecekteki vergi politikasının da sınırları çizildi. Avrupa Birliği, vergide devrim niteliğindeki çalışmalarından tek vergi idaresinin, en geç iki yıl içerisinde hayata geçirilmesini istiyor.

Değerli milletvekilleri, uluslararası vergi anlaşmazlıklarının ulusal mahkemeler tarafından değil, uluslararası hakem tarafından, uluslararası hakem heyetleri eliyle çözülmesi de, bu toplantıda plana bağlanmış durumdadır. Ayrıca, ortak para birimi kullanılması nedeniyle, verginin bir rekabet avantajı olmasını önlemek için, vergi oranlarında eşitlemeye gidilecek, vergi kaçak ve kaybını önlemek için, Avrupa Birliği ve ABD işbirliği yaparak, üçüncü ülkelerin bu konudaki uygulamalarına bakılarak, bazı ülkeler, biraz önceki konuşmamda da ifade ettiğim gibi, sakıncalı ülke olarak ilan edilebilecektir.

Avrupa Birliğinin, Birlik üyesi ülkelerle ticarî ilişkileri bulunanların, üye ülkeleri vergi kaçakçılığında üs olarak kullanmasını önlemek noktasından hareket ettiği, bu konuda, OECD ve Avrupa Birliğinin birlikte tavır belirlediği, Katma Değer Vergisi uygulamalarında uyumu öngördüğü ve Türkiye açısından da bu konunun çok önemli olduğu ifade edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği, vergi politikasında, gelir ve kazançlar üzerinden alınan verginin ağırlıkta olmasını savunuyor. Hizmetler ve mal ticareti üzerinden alınan vergide ise belli bir uyumun sağlanması ve fiyatlandırma yoluyla -çok önemli- vergi kaçakçılığının önlenmesi üzerinde hassasiyetle duruluyor.

Şimdi, Avrupa Birliği konusunda çalışma yapan Sayın Başbakan Yardımcımız burada. Mutlaka, bu konu -Maliye Bakanımız da aynı partiye mensup olduğuna göre- bu ifade ettiğim çalışmalar kendi arşivlerinde mevcuttur.

Değerli milletvekilleri, bilhassa talep yetersizliğinden dolayı, üretim, durma noktasına gelmiştir. Açıklanan mayıs ayı enflasyon oranları, fiyat artışı oranları binde olarak ifade edilmektedir. Bunun, hiçbir zaman gerçek bir enflasyon olduğunun, gerçek bir fiyatlandırma olduğunun kabullenilmemesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT AKIN (Devamla) - Milletin alım gücünün olmayışı nedeniyle, tüketicilerin satın alma gücü arzudan ileri gitmediği için... Bilindiği üzere, iktisatta bir tabir vardır; talep, arzu ile satın alma gücü birleştiği takdirde taleptir; yoksa, satın alma, arzuda, istekte kaldığı zaman bu talep değildir. Millet, halk, vatandaş, Sayın Başbakanımızın ifadesiyle "yurttaşlarımız" çok şey almak istiyor; ama, alım güçleri olmadığı için hiçbir şey alamıyor. Enflasyonun düşüş sebebi de veya düşük tespit edilmesi nedeni de budur.

Millet çok sıkıntıda; hakikaten, açlıktan isyan etme noktasındadır. Hükümetin, milletin bilhassa geçim standartlarını yükseltici tedbirler alması, bu vergi kanunlarından daha önemli diyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akın.

Saadet Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Sacit Günbey; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

SP GRUBU ADINA SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; çok şükür, ülkemizde demokrasi tıkır tıkır işliyor! Başbakan Yardımcılarımız da, sağ olsunlar, Parlamentoyu teşrif etmişler; Parlamentomuz açık! Gerçi, halkın istek ve talepleri burada değerlendirilmese bile, IMF memuru her ay geliyor Türkiye'ye, Sayın Derviş'e birtakım kanunlar dikte ettiriyor ve çıkacağı tarihleri de söylüyor; sayın bakanlarımız da, sağ olsunlar, bunları okumadan imzalıyorlar, Parlamentoya geliyor, muhalefet milletvekillerimiz kalkıp saatlerce konuşuyorlar; fakat, iktidar milletvekillerimize seslerini duyuramıyorlar. Bundan güzel demokrasi olur mu?!

Şimdi, IMF'ye bu milleti razı ettiler; yetmiyor, bir de bu çıkarılan kanuna "Avrupa Birliği direktifi doğrultusunda çıkarılacaktır" diye bir madde ilave edilmiş. Vatanseverlik tartışması, yarışması yapacağınıza... Bu nasıl solculuktur, bu nasıl milliyetçiliktir?! Sayın Başbakanın deyimiyle, nasıl içinize sindiriyorsunuz bu terimi; "Avrupa Birliğinin direktifiyle bu kanun çıkarılmıştır." Böyle hükümet olmaz, böyle Parlamento olmaz sayın milletvekilleri.

Şimdi, bu hükümet, maalesef, Parlamentodan 8 tane vergi kanunu çıkarmıştır ve zannediyorum, bu kanundan sonra 2 tane daha vergi kanunu çıkaracak. Bu hükümetin anılacağı veya takdim edileceği en önemli özelliği vergici bir hükümet olduğudur; sıkışınca, faizleri karşılayamayacak duruma gelince, faiz borcu kadar getirip vergi koymaktadır. Ülkenin insanlarının bu vergileri ödemeye gücü ve takatı kalmamıştır.

Bakın, bazı vergi oranları yüzde 70'lere, yüzde 80'lere kadar gelmiş ulaşmıştır. Millet vergisini ödeyemiyor. Bu alınan vergiler hizmete dönüşüyor mu; hayır, hizmete dönüşmüyor, okul yapılmıyor. Sekiz yıllık eğitim dediler, Diyarbakır'da, Diyarbakır'ın köylerinde halen daha bir dersliğin içerisinde sekiz yıllık eğitim yapılıyor. Halen daha köprü olmadığı için, derelerin üzerinden, çayların üzerinden sandallarla veya iplerle karşı tarafa geçiliyor. Hizmet yok. Alınan vergiler nereye gidiyor; rantiyeye gidiyor. Türkiye'de toplanan vergilerin tamamı faizlere gidiyor, kâfi gelmiyor, biraz daha üzerine koyuluyor.

Muhterem arkadaşlar, bu işler böyle gitmez. Maalesef, bu hükümetin hiçbir vizyonu yoktur, hiçbir projesi yoktur, IMF ne derse onu yapmaya kendisini amade kabul ediyor. Bu hükümetin bir an önce istifa etmesi gerekir; bu millete çektirdiği çile yeter arkadaşlar. Bu kadar çile yeter! Toplanan vergiler rantiyeye gidiyor. Peki, rantiyeciden vergi alınıyor mu; rantiyeciden 5 kuruş vergi alınmıyor.

Muhterem arkadaşlar, bu hükümet, halkın yanında değil. Bakın, halk, inim inim inliyor. Türkiye'nin fert başına düşen millî gelirini 3 200 dolardan 2 000 dolara düşürdünüz. Yıllık büyüme hızını yüzde 9'lardan, eksi 9'lara düşürdünüz. Gayri safî millî hâsılayı 200 milyar dolardan, 140 milyar dolara düşürdünüz. İthalat fazla, ihracat olmuyor, üretim olmuyor, üretim olmadan büyüme olmuyor, her gün işsizlik artıyor. Bu hükümetin, bir an önce istifa etmesi, bu halka bir iyilik yapması gerekiyor. Bu vergi kanunlarıyla, bu kafayla, bu anlayışla ülkenin kalkınması da büyümesi de gelişmesi de, maalesef, mümkün değildir. Bu kafaların, bu anlayışların değiştirilmesi gerekiyor.

Sayın Başbakan Yardımcılarımız buraya, keşke, vergi kanunu çıkarmak için değil de, halkın refahını, huzurunu, saadetini artıracak birtakım kanunları çıkarmak için gelip, ısrarlı olsalardı.

Hepinize saygılar sunuyorum. Bu kanunun hayırlı olmayacağını bildiğim için, hayırlı olsun diyemiyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Madde üzerinde 4 adet önerge vardır. Önergelerden 3'ünü geliş sırasını göre okutacağım, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

ASLAN POLAT (Erzurum) - İşleme alamayacaksınız; çünkü, geri çekecekler.

BAŞKAN - İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasındaki "ithalat vergileri" ibaresinin "Katma Değer Vergisi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesinin dördüncü fıkrasındaki "Maliye Bakanlığınca" ibaresinin "Bakanlar Kurulunca" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - Okutacağımız üçüncü önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesine beşinci fıkra olarak aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"5. İthalde alınmayan özel tüketim vergisi için zamanaşımı süresi on yıldır."

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Önergeleri geri çekiyorum.

BAŞKAN - Geri çekiyorsunuz...

Anlaşılan, siz, bugün Aslan Polat'ı konuşturmayacaksınız...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Tabiî, hay hay...

16 ncı maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Elektronik oylama cihazıyla oylamayı yapacağım.

Oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen de sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, belirlenen süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; bu arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendi ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

      (Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde kabul edilmiştir; toplantı yetersayısı da vardır, karar yetersayısı da vardır.

17 nci maddeyi okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Diğer Hükümler

Özel tüketim vergisi hâsılatının paylaşımı

MADDE 17. - 1. Bu Kanuna ekli (I) sayılı listede yer alan mallardan tahsil edilen özel tüketim vergisi hâsılatının tamamından, (II) sayılı listede yer alan mallardan tahsil edilen özel tüketim vergisi hâsılatının % 28'inden ve (III) sayılı listede yer alan mallardan tahsil edilen özel tüketim vergisi hâsılatının % 60'ından, 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun ile 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun hükümlerine göre mahallî idarelere pay verilmez.

2. Bu Kanuna ekli (III) sayılı listede yer alan mallar üzerinden tahsil edilen  özel tüketim vergisi hâsılatından;

a) 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonuna % 7,9 oranında pay verilir.

b) % 18 oranında hesaplanarak Maliye Bakanlığı merkez saymanlığına yatırılan paylar 15 gün içinde, Maliye Bakanlığınca bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan % 16'sı dağılımı Başbakan onayı ile belirlenmek suretiyle Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bütçelerinde, % 52'si Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinde, % 32'si ise Sağlık Bakanlığı bütçesinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydedilir ve parası merkez saymanlığınca aynı süre içinde bir kamu bankasında anılan kurumlar adına açılacak özel hesaplara yatırılır. Bu kaynaktan Millî Eğitim Bakanlığınca yapılacak harcamalar 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesindeki hükümlere tâbidir. Diğer kurumlarca yapılacak harcamalar 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa ve 832 sayılı Sayıştay Kanununun 30 ila 37 nci maddelerinde yer alan vize ve tescil hükümlerine tâbi değildir. Bu ödeneklerden yılı içerisinde harcanmayan miktarlar ertesi yıl bütçelerine devren gelir ve ödenek kaydolunur. Bu hükümlere göre yapılacak harcamalardan yatırım niteliğinde olanlar yıllık programla ilişkisi kurulmak üzere yılı içerisinde Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığına bildirilir.

c) 4342 sayılı Mera Kanununun 30 uncu maddesinde belirtilen harcamalarda kullanılmak üzere % 1 oranında pay ayrılır. Bu pay hakkında da anılan madde hükümleri uygulanır.

d) 13.10.1988 tarihli ve 3480 sayılı Kanun hükümlerine göre hak sahiplerine ödenmek üzere % 3,4 oranında pay ayrılır. Bu hükme göre ayrılacak pay, Maliye Bakanlığınca bir kamu bankası nezdinde "Malûller, Şehit Dul ve Yetimleri Hesabı" adıyla Maliye Bakanlığı adına açılacak hesaba, verginin tahsil edildiği ayı izleyen ay içinde merkezden aktarılır. Bu paralar, Maliye Bakanlığınca vadeli, vadesiz bir veya birden fazla hesapta bulundurulabilir ve cari faiz oranından az olmamak üzere yatırıldığı günden itibaren faize tâbi tutulur. Bankalara, bu hesapla ilgili hizmetler için masraf veya komisyon adı altında herhangi bir ödeme yapılmaz. Diğer kanunlarda, 13.10.1988 tarihli ve 3480 sayılı Kanunun 1 ve 2 nci maddelerine yapılan atıflar bu bende yapılmış sayılır. Bakanlar Kurulu bu bentte yer alan oranı bir katına kadar artırmaya yetkilidir.

e) 3.1.2002 tarihli ve 4733 sayılı Kanunun 5 inci maddesinde yer alan giderlerde kullanılmak üzere % 0,2 oranında pay ayrılır.

3. Bu Kanuna ekli (II) sayılı listede yer alan mallar üzerinden tahsil edilen özel tüketim vergisi hâsılatından % 28 oranında hesaplanarak Maliye Bakanlığı merkez saymanlığına yatırılan paylar 15 gün içinde, Maliye Bakanlığınca bir yandan bütçeye özel gelir, diğer yandan bu maddenin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde sayılan kurumların bütçelerinde açılacak özel tertiplere aynı hükümler çerçevesinde ödenek kaydedilir. Bu kaynağın paylaşımı ve yapılan harcamalar da anılan bent hükmüne tâbidir.

4. Bakanlar Kurulu, bu madde uyarınca özel tüketim vergisi hâsılatından verilecek paylara ilişkin oranları topluca veya ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye, (2) numaralı fıkranın (b) bendi ile (3) numaralı fıkrada belirtilen kurumların alacakları payları kendi içinde 20 puana kadar artırmaya veya indirmeye yetkilidir.

 BAŞKAN - 17 nci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Nevzat Yalçıntaş; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Yalçıntaş.

AK PARTİ GRUBU ADINA NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili meslektaşlarım, devlet, tabiî, vergi alacak hiç şüphesiz; yani, bütçeden takviye edilecek kaynaklar yetişmiyorsa, yeni vergilerle, onlar daha da verimli hale getirilecek. Tabiî, burada ilk bakışta öyle gözüküyor; yani, 16 tane özel tüketim vergisi konsolide edilip tek vergi haline getirilmiş. Yalnız bir detay var, bazı arkadaşlarımız yeni vergi getirilmediğini söylüyorlar, buyuruyorlar; ama, yük getiriliyor. Yani, artırma imkânları veriliyor, Parlamento bu yetkisini Bakanlar Kuruluna devrediyor. Bakanlar Kurulu bunu mutlaka kullanacak, ihtiyaçlar karşısında; yalnız, Maliye Bakanımızın, diğer geçmiş Maliye Bakanlarından daha fazla güçlüğü var. Geçmiş Maliye Bakanları -bizim bildiğimiz, yetiştiğimiz- taleplerin baskısı altında kalırdı; şimdi, bu talepleri, bazı bakanlıklar otomatiğe bağlama durumuna geçmişler ve sanki bağlamışlar.

17 nci maddenin başlığına bakın, deniyor ki: "Paylaşılması." Şimdi, burada, bütçeye, maliye politikalarına, teoriye, pratiğe, tamamına aykırı durum var; çünkü, Maliye Bakanlığı burada iki yönden şanssız durumda. Birincisi, tarihe karşı. Maliye, bilgilerin toplamından tesadüfen pratik sonuçlar çıkaran bir egzersiz değil, bir ilim dalı ve bu ilim dalı, geçmiş tecrübeler ve teorilerle tahsisi varidat yapılmamasını söylüyor. Bu madde, tahsisi varidat ve buradan ademi tahsise gelmiş. Yani, ben, Avrupa'yı örnek vermiyorum; Osmanlı defterdarları, Tarhuncu ve ondan bu yana, şimdi kemikleri sızlıyor demeyeyim; ama, Sayın Bakanımıza herhalde dua ediyorlardır; çünkü, sadece, mesele, bakanlık meselesi değil. Bürokrasi... Bürokrasinin en az belki yıprandığı bakanlıklardan birisi Maliye, birisi de, belki Dışişleri. Onların da çoğu, bunların okutulduğu okullardan mezun; Siyasal Bilgilerden, iktisat fakültelerinden, yüksek ticaretten ve hocalar bunun aksini öğretir; çünkü -teferruatına girmeyelim- böyle şey olmaz. Belli ki, Bakanlar Kurulunda bir otorite tam yok; yani, Bakanlar Kurulunda koordinasyon otoritesini kuracak bir kişinin Maliye Bakanının imdadına yetişmesi lazım. Bu gelirler, bu vergiler havuza girer, diyelim tek bir hazinede birikir, sonra tahsisi yapılır. Tahsisi tabiî zor, kolay iş değil; ama, bu, böyle değil; her musluğu bir yere bağlamışız. Her şeye aykırı; tatbikat, teori, her şey bunun yanlışlığını ispat etmiş de, sonun da ademitahsise gelmişiz.

Şimdi, bakıyorum, acaba, hangi bakanlıklar ve bu bakanlıklar hangi iktidar partilerimizde; isimlerini vermeme ve sizleri üzmeme sebep yok. Ama, işte, bir tanesi Savunma Bakanlığı; 7,9 oranında gidiyor. Peki, en son savunma projeleri sanayide ne zaman üretilmiş? Bunlar, herhalde maaşlara gidecek. Anavatan Partisi tek başına iktidar olduğu zaman, işte, meşhur savaş uçakları; yani, onlar yapıldı. Peki, şimdi, savunma sanayiinde hangi hamle yapıyor da, otomatikman 7,9'u alıyorlar? Maaş ödemekten başka bir şey yapılacağını zannetmiyorum; vakit yok teferruatına girmeye. Daha başka bakanlıklarda aynı durumlar. Bir kere bu yanlış.

Peki, burada, bakanların tazyik demeyeyim, arzuları istikametinde böyle tahsisler yapılıyor. Paylar, paylaşılması; nasıl paylaşılacak? Yeni bir kanun çıkıyor; bari, bu kanunda, yapılmış bir yanlışlığı tashih edelim. Daha önce bu yanlışlık fonlardaydı. Fonların çoğu ortadan kaldırıldı; yerinde ve isabetli yapıldı. Şimdi, biz yanlışlığa geri dönüyoruz.

Başka bir şey; arkadaşlar, çıkanlar, vergilerin ağırlığından bahsettiler; aksini söylemek pek mümkün değil; ama...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Yalçıntaş, 1 dakika içerisinde toparlar mısınız.

Buyurun.

NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) - Burada, Maliye Bakanlığı, ekonomi politikanın büyük yanlışlıklarının yükünü çekiyor. Maliye Bakanlığı ne yapsın; 133 milyar dolarlık borcunuz, üç dört sene içerisinde 200 küsur milyar dolara çıkmış; onu ödeme, onun için para bulma, onu yetiştirme... Netice şu: Davul, Maliye Bakanlığının omzunda, tokmaklar muhtelif yerlerde.

Malî disiplinin sağlanması gerekir. Malî disiplinin sağlanabilmesi için de, elindeki enstrümanların, yani, Hazinenin, yani Merkez Bankasının, artık, ayrılma vakti geçmiştir. Bu disiplinin sağlanabilmesi için, mutlaka, reformist bir hükümetin olması ve bu konuda konformist davranıp, olduğu gibi aldığı şeyleri devam ettirmemesi lazım. Başka türlü, bu iş, ağırlaşarak gidecek.

Hürmetlerimi arz ediyorum. (AK Parti ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yalçıntaş.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen; buyurun.(DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, Özel Tüketim Vergisi, Avrupa normlarında bir vergi. Bunun getirilmesiyle, ülkede, Avrupa normlarına, Avrupa direktiflerine yaklaştırılan bir uygulamaya geçiyoruz. İleri düzenlemeler; ama, 17 nci maddeye bakıyorsunuz, bu madde, tamamen yanlış bir düzenleme. Daha önceleri Türk malî sistemindeki ciddî sorunların, kaynak kontrolünün yok olmasına yol açan fon uygulamalarının ve bütçe birliği ilkesinin, ademitahsis ilkesinin ihlali uygulamaların sürdürüldüğünü görüyoruz. Bu tür bir düzenleme, Avrupa'nın hiçbir ülkesinde yok.

Arızî gelirlerin bazı yerlere tahsis edilmesi olabili; yani, belli bir faaliyettir, süreli gelirdir, onu tahsis edebilirsiniz belli bir amacı gerçekleşene kadar, o malî sistem açısından ciddî bir sorun teşkil etmez; ama, temel vergi gibi, Özel Tüketim Vergisi gibi aslî vergilerden birini, siz, birtakım kuruluşlara tahsis ediyorsanız, o zaman, malî disiplinden bahsetmek mümkün değil. Biz, bir taraftan fonları kaldırıyoruz; diyoruz ki, işte, şu kadar çok fon var, dönersermayeler büyük problem olmaya başladı ülkede, bütçe birliği ilkesini kaybediyoruz, ne kadar gelir topluyoruz, ne kadar harcıyoruz bundan haberimiz olmuyor, harcama kontrolünü sağlayamıyoruz, bunun sonucunda da enflasyon kontrol altına alınamıyor, onun için bunları kaldırıyoruz, sistemi rasyonalize ediyoruz derken, bir anlamda, reform yasalarından birisi olarak adlandırılan Özel Tüketim Vergisinde yine bu hastalıkları sürdürüyoruz.

İşte, şuraya bu kadar fon, buraya bu kadar... Bütçenin bunlar normal geliridir. Özel Tüketim Vergisi, vergi geliridir. Topladığınız vergileri koyarsınız, bütçenin gelir kısmına yazarsınız, bu kuruluşların ihtiyacı varsa, o zaman, bütçenin harcama kaleminde ihtiyaçların ödeneklerini verirsiniz, onlar da, o paraları harcarlar zaman içinde. Öylelikle, gelir durumunuza, gider durumunuza bağlı olarak bunları da kontrol edersiniz. Şimdi, bunu bırakıyoruz biz, gelirden o kadar pay oraya gidecek, orası nasıl harcarsa harcayacak... Böyle bir uygulamanın reform diye Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesini anlamak mümkün değil!..

Daha da öteye gidiyoruz, bakın, bir hüküm okuyacağım: "Yüzde 16'sı dağılımı Başbakan onayı ile belirlenmek suretiyle Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bütçelerinde..." Başbakan nasıl belirleyecek; nedir kriteri? Padişahlık dönemlerinde... Bunlar, aslında, 1980 İhtilalinden sonra getirilen, güçlü idare yönetiminin zamanında getirilmiş alışkanlıklar, bunları artık bırakmak zorundayız. Başbakan neye göre belirleyecek? Türkiye Büyük Millet Meclisinin tahsis ilkesi vardır; burada bütçeler görüşülüyor, buna bu kadar ödenek, buna bu kadar... Yok, aklına esecek, gençlik kulüplerine biraz destek var, gençlik sporu biraz destekleyelim, Çocuk Esirgeme Kurumundan kesip, oraya aktaracak. Ne vereceksiniz o zaman?.. Ya da buraya yazın; yani, yüzde 16 değil de, yüzde 8'i oraya, yüzde 8'i buraya deyin. Başbakan onayıyla belirlenecekmiş... Başbakan neye göre belirleyecek bunu? Hangi kriteri var? Türkiye Büyük Millet Meclisi... Hem diyoruz Avrupa Birliğine gireceğiz; hangi Avrupa Birliği ülkesinde Başbakan böyle bir keyfî düzenleme yetkisine sahiptir? Böyle bir şeyi, ben, anlamakta, gerçekten, uzak duruyorum.

NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Vakti mi var?..

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Her tarafa bakıyorsunuz, aynı şekilde... Bir başka düzenlemede de "Bakanlar Kurulu, özel tüketim vergisi hâsılatından verilecek paylara ilişkin oranları topluca veya ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye, (3) numaralı fıkrada belirtilen kurumların alacakları payları kendi içinde 20 puana kadar artırmaya veya indirmeye yetkilidir" deniliyor. O zaman bu yasada bu oranları niye getiriyoruz? Biz vergiyi toplarız, Bakanlar Kurulu da istediği gibi dağıtır diyelim. O zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinin burada iradesi ne oluyor? Bakanlar Kurulunun konjonktüre göre sınırlı artırma, eksiltme yetkisi olması doğaldır; çünkü, yüksek enflasyonun olduğu ekonomilerde bakanlar kurulunun böyle bir yetkiyle donatılması bir ihtiyaç olabilir; ama, burada, bu ihtiyacın ötesinde, kaynak tahsisini, tamamen bir idarî tasarrufla, yürütme organına, Türkiye Büyük Millet Meclisi devrediyor; bu, çok vahim bir düzenleme.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tezmen, toparlar mısınız.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Biz, işte, artık, sistemi rasyonalize edeceğiz, Avrupa Birliğine uyum sağlayacağız diyoruz; hem enflasyon inecek iddiasındayız, diğer taraftan da, 20 puana kadar... Yüzde 20 değil, 20 puan. Zaten 16 alana 20 puan eklediğiniz zaman, ne kadar artış olacağını da düşünün. Bu tür düzenlemelerin, artık, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi mümkün gözükmüyor, getirmeyin bu tür düzenlemeleri. Getirecekseniz, sistemi daha da rasyonalize edecek, Avrupa Birliği normlarını gerçekten karşılayacak düzenlemelerle gelin; ama, bakıyorsunuz ki, eski hastalıklarımızı, biz, yine taşıyoruz. Bütçe, en önemli yetkisidir parlamentoların ve bütçe yetkisindeki bu delikleri tıkamamız gerekirken, biz, bu deliklerin ve malî disiplini zedeleyecek uygulamaların sürdürülmesine yol açacak düzenlemeleri burada oyluyoruz, kabul ediyoruz; gerçekten, yazık oluyor. Belki, ileride bunlar tekrar düzeltilecek. İşte, altı ay önce çıkardığımız İhale Yasası nasıl değişiyorsa, bunlar da, ileride, yine değişecek; ama, boşuna zaman kaybıdır, isabetli bir düzenleme değildir.

Teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tezmen.

Saadet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Tasarının bu maddesi, biraz önce DYP adına konuşan arkadaşın da belirttiği gibi, Plan ve Bütçe Komisyonunda son derece büyük itirazlara sebep oldu; Maliye Bakanı da, bütün itirazlara başını salladı "haklısınız, haklısınız, ama, değiştiremeyeceğim" dercesine devam etti. Neden; çünkü, bir acelesi var, IMF'ye söz verilmiş, bu tasarı nisan ayında çıkacak denilmiş; nisan ayı bitmiş, mayıs ayı bitmiş, haziran ayı gelmiş, o halde çıkması lazım.

Halbuki, biraz önce DYP sözcüsünün de belirttiği gibi, hakikaten, buradan, yani, kalıcı bir vergiden toplanan paraların, bütçeye girmeden, şu kuruluşa şu kadar, bu kuruluşa bu kadar diye önceden dağıtılmasının hiçbir bütçe gerçeğiyle alakası olmadığı, bunun, Batı'da da, Doğu ülkelerinde de ciddî bir uygulamasının olmadığı, olan uygulamaların da sürekli değiştiği, herkesin kabul etmesi gereken bir şey.

Yani, şimdi, biz, burada, Millî Eğitim Bakanlığına yüzde 51 veriyoruz. Belki, bu sene Millî Eğitimin yüzde 51 değil de, yüzde 70 ihtiyacı varsa, bu, niçin yüzde 51'de kalsın?! Sağlık Bakanlığının ihtiyacı yüzde 32'lerde değil de, yüzde 40, yüzde 50'lerdeyse, yüzde 50 bir para ayırmamız gerekir; fakat, burada, biz, peşin peşin, birtakım fonları kaldırdık, bu fonlardan bu bakanlıkların bu kadar kaybı oldu, bunu karşılamak için bu vergileri baştan tahsis ediyoruz. Yani, Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) gibi bir vergi tayin edeceğiz ve bunları, bütçeye sokmadan, falan falan falan bakanlıkların arasında paylaştıracağız; böyle olmaz. Bu rakamlar bütçeye girer, bütçenin bütün geliri belli olur, bakanlıkların her biri ihtiyacını belirtir; bu ihtiyaçlarına göre, Maliye Bakanlığı nezdinde, hükümet, hangi bakanlığa ne kadar para lazımsa, hangi kuruluşa ne kadar para lazımsa onu bütçe içerisinden verir ve bunların denetimi doğru olur.

Şimdi, bizim fonları kaldırmamızdaki en büyük gayemiz neydi; bunlar bütçeye girsin, denetim yapılsın denilmişti. Siz, bu denetim yapılsın derken, bir taraftan da kaldırmak uygun olmuyor.

Şimdi, Maliye Bakanı buna şöyle itiraz etmişti Plan ve Bütçe Komisyonunda: "Siz haklısınız, doğrusunuz. Zaten, haklılığınızı kabul etmek için, son fıkrada -4 üncü fıkrada- bir hüküm koyduk; Bakanlar Kuruluna, Özel Tüketim Vergisi hâsılatından verilecek paylara ilişkin oranları topluca veya ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye yetki vererek, zaten, bunları, biz, bir yıl içerisinde filan sıfıra indireceğiz" dedi.

"Peki, indireceksek, şimdi indirelim; yani, gelin, bir gün duralım Plan ve Bütçe Komisyonunda, iki gün duralım, alt komisyon kuralım, bunu düşürelim" denildiği zaman, Maliye Bakanlığı "acelemiz var, çıkaracağız..." Zaten, aceleniz olduğu için, biraz sonra bir kanun getireceksiniz -Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı- aşure çorbası gibi, her kanundan birkaç maddeyi içine sokmuşsunuz. Onu bununla değiştiriyoruz, bunu değiştiriyoruz, bunu değiştiriyoruz, bir kanun tasarısı getiriyoruz.

Sayın milletvekilleri, buradaki konunun özelliği şu: Bu hükümet, bu iktidar, açık söylüyorum, iki üç yıldan beri, Meclise karşı gereken itinayı göstermiyor. Örnek veriyorum: Plan ve Bütçe Komisyonuna özel bir kanun getirmişse -işte, bu kanun gibi- alt komisyon kurmadan, bugün bu bitecek diye getiriyor, bir sürü hatalarla, kendilerinin de kabul etmediği hatalarla buraya getiriyorlar. Buraya geldiği zaman da, değişmesin, muhalefet partilerinin milletvekilleri veya iktidar partilerinin milletvekilleri istenmeyen bir önerge vermesin diye, kendileri tarafından hazırlanmış önergeleri anında doldurarak, bir hakkı suiistimal ediyorlar. Bugün, burada, 60 civarında önerge vermişti iktidar partisi, tek bir tanesini savunmadı. Hepsi hayalî önergelerdir, hepsi sanal önergelerdir.

Fakat, burada, iktidarın bu hatayı yapmasına, üzülerek söylüyorum, Anayasa Mahkemesi de cevaz verdi. Nasıl cevaz verdi; İçtüzük değişikliğini iptal ettiği halde, üç aydan beri iptal gerekçesini Resmî Gazetede yayımlamadığı için, bu İçtüzük tadilatı yürürlüğe giremedi ve dolayısıyla, hükümetin, muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin, hem söz haklarını hem önerge verme haklarını suiistimal etmesine imkân vermiş oldu. Anayasa Mahkemesinden de bütün isteğimiz; iptal ettiği halde, üç ay geçmesine rağmen Resmî Gazetede yayımlamadığı bu İçtüzük hükmünün iptal gerekçesini Resmî Gazetede yayımlayarak, artık, hükümetin yapacağı bu uygulamalara son vermesidir.

Sayın milletvekilleri, zaten, hükümet, bu tasarıyı Plan ve Bütçe Komisyonuna sunduğu zaman şöyle dedi: "ÖTV hâsılatından alınacak paylardan, mahallî idarelere pay verilmeyecek ve bir de -biraz önce belirttiğimiz gibi- bunları bazı kanunların yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca, bazı gelirlerinden mahrum kalan kamu kurum ve kuruluşlarının bu gelirler tutarında Özel Tüketim Vergisi hâsılatından pay almalarını sağlıyorum." Şimdi, buradan, yine soruyorum. Bu hükümet iki şeyi çok yapıyor. Birincisi, her an mahallî idarelerden bir fon kesmekten zevk alıyor. İkincisi de -burada, yine olduğu gibi- şu, şu uygulamaları Sayıştay denetiminden, yok Muhasebei Umumiye Kanunundan mahrumdur ve işte burada da belirtiyor ve diyor ki: "Diğer kurumlarca yapılacak harcamalar -Millî Eğitim Bakanlığı hariç- 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa ve 832 sayılı Satıştay Kanununun 30 ilâ 37 nci maddelerinde yer alan vize ve tescil hükümlerine tabi değildir."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Polat, toparlar mısınız.

ASLAN POLAT (Devamla) - Tamam.

Bu hükümetin en çok korktuğu şey Sayıştay denetimi ile İhale Kanununa tabi olmak; çünkü, burada Sayıştay denetimi dediğimiz zaman, bu iktidarın eli ayağı titriyor; çünkü, yaptıkları bütün işler, Sayıştaytan dönüyor. Neden; çünkü, haksız olduğu için dönüyor.

Şimdi, ben, burada bir şey söyleyeceğim: 14 katrilyon 990 trilyon 806 milyar liralık bir vergi getiriyorsunuz, muhalefet partilerinin tek bir önerge vermesine mani oluyorsunuz, tek bir önergesinden çekiniyorsunuz. Ben bunun sebebini anlayamıyorum.

Sayın Maliye Bakanımız, bakın, size bir şey söyleyeyim: Bakın, bugün, yine basında var. Sizin en büyük güvenceniz faiz dışı fazla yapmaktı; fakat, dört aylık uygulamalarda, faiz dışı fazlanız, bütçe sunuşunda, harcamaların yüzde 22'si olacaktı; dört ayda yüzde 12'ye düştünüz. Ayrıca, sizin, bu senenin sonunda, bono ve faizlerden kaldıracağınız vergi muafiyetleri de tekrardan geleceği için, bundan sonra faizler sürekli yükselmeye başlayacak. Biliyorsunuz, zaten yükselmeye başladı, yüzde 50'den yüzde 58'lere kadar bono faizleri çıktı. Bunlar da kötü sinyallerdir. Ben bunları size belirtiyorum ve bu arkadaşımın hiç olmazsa bir tane önergesini burada çıkıp savunmasını istiyorum. Çıksın burada savunsun, ben oy vereceğim.

Saygılar sunuyorum.(SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) -Sayın Başkan, değerli arkadaşlarımızın, bütçenin "genellik" prensibiyle ilgili görüşlerine gerçekten ben de teşekkür ediyorum. Zabıtlara geçmiş olması da fevkalade önemlidir.

Bu kanun yeni düzenlenmiş olsaydı ve bu düzenlenmiş olan yeni kanundan, belli kurumlara, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna, Millî Eğitim Bakanlığına, Sağlık Bakanlığına bir pay ayrılmış olsaydı, gerçekten uygun düşmezdi ve biz de onu zaten kesinlikle yapmazdık; ancak, bu kanun, halen yürürlükte olan ve 1.8.2002'ye kadar yürürlükte olmaya devam edecek çeşitli fon ve kanunları birleştiriyor bir çatı altında. Orada yer alan bu payları devam ettirmek için buraya bu hüküm konuldu; çünkü, o kuruluşlar 2002 bütçelerini yaptılar ve 2002 bütçelerini yaparken, buradan gelen payları da dikkate alarak bütçelerini yaptılar. Şimdi, gelecek yıl yeniden bütçeler yapılırken, bu payları ayırmayıp, bunları sıfıra indirip, bu Özel Tüketim Vergisinden elde edilen gelirlerin hepsini, diğer vergi gelirleri gibi, bütçeye dahil ettirip, bilahara ihtiyaçlar dikkate alınarak, öncelikler dikkate alınarak, bütçede ödenek olarak ayrılması ilkesine biz de katılıyoruz ve 2003'ten itibaren de bunu gerçekleştirme konusunda büyük gayret sarf edeceğiz. Burada değerli arkadaşlarımızın görüşleri de bize o konuda büyük güç verecek ve o amacımızı sağlamada bize büyük katkıda bulunacaktır.

Esasında, gerçekten, bütçemizde ademitahsis prensibi vardır, belli kaynaklar belli yere değil, hepsi bir yerde toplanır; bilahara önceliklerine göre ve bu Parlamentodan geçen ödenek büyüklüklerine göre dağıtılır. 2003 yılındaki temel hedefimiz budur. Bugün pay giden kurumların ihtiyaçlarını da dikkate alarak, o ihtiyaçlarını da göz önüne alarak, ödenek olarak ayrılması ve Parlamentoda hepsinin birleşmesi lazım.

Şunu da ifade edeyim: Bu bir yıl içerisinde de fonları, bildiğiniz gibi, tamamen bütçe içerisine aldık. Onun devamı şeklinde bunlarda da, burada ifade edilen görüşlere paralel bir uygulama içerisinde olmamız gerekir. Maliye Bakanlığı olarak, o konuda büyük bir gayret içerisinde olacağımızı değerli arkadaşlarımın bilgisine arz etmek istedim.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Madde üzerinde 5 adet önerge vardır...

OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, bu konuyla ilgili olarak Bakan beye bir katkıda bulunmak istiyorum.

BAŞKAN - Usulümüzde böyle bir şey yok ama Sayın Tezmen.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, son söz milletvekilinindir canım; işte verin...

BAŞKAN - "Son söz" diye bir şey yok Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bakan konuştu; son söz milletvekilinindir.

BAŞKAN - "Son söz" diye bir durum söz konusu değil efendim. "Son söz" diye bir durum yok Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, Sayın Bakan konuştu; son söz milletvekilinindir.

BAŞKAN - Bakan konuşmadı, bir konuya açıklık getirdi.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Bakan konuştuktan sonra son söz milletvekilindir. Söz vereceksiniz.

BAŞKAN - Efendim, öyle bir usul yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Var, var...

BAŞKAN - Yok efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - İçtüzükte var.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Şimdiye kadar konuşur, biterdi.

BAŞKAN - Sayın Tezmen, biraz sonra zaten görüşlerinizi ifade edeceksiniz.

Madde üzerinde 5 adet önerge vardır; 1'i hükümete ait, 4'ü milletvekillerine aittir. Milletvekillerine ait önergelerin ilk 3'ünü geliş sırasına göre okutacağım; Sayın Hükümetin önergesini de ayrıca okutacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin 1 inci fıkrası dışındaki hükümlerin madde metninden çıkarılarak, 1 inci fıkra hükmünün madde hükmü olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin  2 nci fıkrasının (b) bendinde yer alan "Bu ödeneklerden yılı içerisinde harcanmayan miktarlar ertesi yıl bütçelerine devren gelir ve ödenek kaydolunur" ibaresinin "Bu ödeneklerden yılı içerisinde harcanmayan miktarlar ertesi yıl bütçelerine devren gelir ve ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin 2 nci, 3 üncü ve 4 üncü fıkra hükümlerinin madde metninden çıkarılarak, söz konusu fıkraların geçici 3 üncü madde hükmü olarak yeniden düzenlenmesini ve maddenin başına "31.12.2010 tarihine kadar uygulanmak üzere" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - Son önerge hükümetindir; okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin 2 numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                      Sümer Oral

                                                                Maliye Bakanı

"a) 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonuna % 7,9 oranında pay ayrılır. Bu hükme göre ayrılacak pay, Maliye Bakanlığınca, tahsilatın yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar T.C. Merkez Bankasındaki Fon hesabına yatırılır."

"b) % 18 oranında hesaplanarak Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlığına yatırılan paylar 15 gün içinde, Maliye Bakanlığınca bir yandan bütçeye gelir, diğer yandan % 16'sı dağılımı Başbakan onayı ile belirlenmek suretiyle Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bütçelerinde, % 52'si Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinde, % 32'si ise Sağlık Bakanlığı bütçesinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydedilir ve parası Merkez Saymanlığınca aynı süre içinde bir kamu bankasında anılan kurumlar adına açılacak özel hesaplara yatırılır. Bu kaynaktan yapılacak harcamalar 1050 sayılı Muhesebei Umumiye Kanunu ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa ve 832 sayılı Sayıştay Kanununun 30 ila 37 nci maddelerinde yer alan vize ve tescil hükümleri ile 180 sayılı Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 32 nci maddesi hükümlerine tabi değildir. Bu ödeneklerden yılı içerisinde harcanmayan miktarlar ertesi yıl bütçelerine devren gelir ve ödenek kaydolunur. Bu hükümlere göre yapılacak harcamalardan yatırım niteliğinde olanlar yıllık programla ilişkisi kurulmak üzere yılı içerisinde Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına bildirilir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Bu önerge, kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum...

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Peki.

Maddeyi değişiklik önergesiyle birlikte oylarınıza sunuyorum...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından "Geçti, geçti" sesleri, gürültüler)

BAŞKAN - Arayacağım efendim.

Elektronik cihazla oylama yapacağım; karar yetersayısı arayacağım.

5 dakikalık süre vereceğim; bu süre içerisinde arkadaşlarımızın, sisteme girerek, oylarını kullanmalarını, sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşımız olur ise, belirlenen süre içerisinde oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulasını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Madde önergeyle birlikte kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

18 inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 18. - 1. 10.9.1960 tarihli ve 79 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin (c) bendi,

2. 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı trafik harçlarını düzenleyen (9) sayılı tarifenin "(I.) Tescil harçları" bölümü,

3. 1318 sayılı Finansman Kanunu,

4. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 60 ıncı maddesi,

5. 3074 sayılı Akaryakıt Tüketim Vergisi Kanunu,

6. 7.11.1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi,

7. 24.3.1988 tarihli ve 3418 sayılı Kanunun 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 39 uncu maddeleri,

8. 13.10.1988 tarihli ve 3480 sayılı Kanunun 1 ve 2 nci maddeleri,

9. 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının (2) numaralı bendi ile (B) fıkrası,

10. 4342 sayılı Mera Kanununun 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi,

11. 21.2.2001 tarihli ve 4629 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının (a) bendinin (3) numaralı alt bendi,

12. 20.6.2001 tarihli ve 4684 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinin (d) fıkrasının (1) ve (3) numaralı alt bentleri,

13. 3.1.2002 tarihli ve 4733 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile aynı maddenin ikinci fıkrası,

Yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - 18 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Hüseyin Çelik.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Yalnız, bu manzarada konuşamam ben.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibi dinler misiniz efendim.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Böyle olmaz!..

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelik.

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18 inci madde, başta Akaryakıt Tüketim Vergisi olmak üzere, bazı vergileri, vergi kanunlarını yürürlükten kaldırıyor.

Değerli arkadaşlar, bir şeyin ismini değiştirmekle, onun mahiyetini, anlamını değiştiremezsiniz. Şu anda vefat etmiş olan bir sayın millî eğitim bakanımız, bir zamanlar, ilköğretimdeki not meselesini 1,2,3,4,5'ten A,B,C'ye dönüştürmüştü ve bunu reform olarak sunmuştu.

Şimdi, bunlar itibarî şeylerdir. Bunun ismini ÖTV'de koysanız, ATV'de koysanız, adına ne derseniz deyin, bu, vergidir ve Türkiye'deki bu Akaryakıt Tüketim Vergisi de -tekrar söylüyorum; isminin ne olduğu önemli değil-vatandaşın sırtında gerçekten çok büyük bir kamburdur.

Sayın Başkanım, lütfen uyarır mısınız; Meclis, panayır yerine dönmüş. Böyle şey olmaz efendim!.. Konuşmayalım o zaman...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen gürültü yapmayalım.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ayakta olan sayın vekillerimiz otururlarsa, Mecliste müzakere yapacağız. Böyle şey olmaz efendim!..

BAŞKAN - Siz buyurun Sayın Çelik.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi bakınız, elimde 1996'dan beri dünyadaki petrol fiyatlarının seyri var. 1996'dan bugüne kadar petrol fiyatlarının seyrine bakıyorsunuz -galon bazında ve dolar olarak- dünyada, şu anda Türkiye'yi istisna ederseniz, en pahalı petrolün bulunduğu ülke İngiltere'dir. İngiltere'de 1 litre kurşunsuz benzin 69 penidir. 69 peni, ortalama 1 450 000 Türk Lirası ediyor; aşağı yukarı bizimkiyle aynı fiyattır. Ancak, keşke Sayın Keçeciler burada olsaydı, petrol işlerinden iyi anlayan bir Değerli Bakanımız olarak -o geçmişte bu uygulamaları yapmıştı- çok iyi bilir. Şimdi, siz, dolar bazında döviz olarak hesapladığınız zaman, belki bugün, bizdeki fiyat ile İngiltere'deki fiyat birbirine çok yakın görünebilir. Ancak, hesabı bir de şöyle yapalım; paranın alım gücü olarak, oradaki hayat standardı olarak bu hesabı yapığınız zaman, İngiltere'de küçük bir memur 1 aylık maaşıyla 1 500-1 700 litre benzin satın alabiliyor; fakat, bizim ülkemizde, küçük bir memur, 1 aylık maaşıyla en fazla 200 litre benzin alabiliyor; yani, satın alma gücü açısından olaya baktığınız zaman, aşağı yukarı 10 kat arada fark var.

Biz, bundan önceki uygulamaları biliyoruz. Ne yapıyordunuz; litresi 200 küsur bin lira olan rafineri çıkış fiyatının üzerine önce ATV (Akaryakıt Tüketim Vergisi) geliyordu; sonra, efendim, bu AFİF denilen Akaryakıt Fiyat İstikrar Fonu geliyordu -bütün maddelerde, bütün mamullerde yoktu, ama, bazılarına AFİF geliyordu- sonra, taşıma dediğimiz navlun geliyor, sonra bunları topluyorsunuz, yüzde 5,5 bayi kârını da ilave ettikten sonra bir de yüzde 18 KDV; yani, vergiye vergi getiriyorsunuz. Önce ATV, sonra AFİF, sonra KDV; ha, bir de buna şunu ilave edin; bir de buna DSP, MHP, ANAP ilave edin; vatandaşın sırtındaki yükün böylelikle oranı ortaya çıkıyor!.. Buna aslında vatandaş başka bir şey diyor; ama, burada nezaketim müsaade etmediği için bunu söylemiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu, 15 katrilyonluk bir vergi paketidir. Bunun yüzde 73'ü ATV'dir, Akaryakıt Tüketim Vergisidir. Aslında, bu ÖTV... Yani, biz, ÖTV'ye falan karşı değiliz, birçok ayrı vergi kanununun, birçok çeşitli verginin ÖTV adı altında toplanmasına karşı değiliz; bu, olumlu bir gelişmedir. Ancak, özellikle akaryakıta uygulanan vergiler, gerçekten bizim vatandaşımızın altından kalkabileceği oranlarda değildir. Niçin bu kadar çok Akaryakıt Tüketim Vergisi alınıyor; çünkü, şu andaki hükümet, bütün sanayiciyi, esnafı bitirdiği için vergi alabilecek vergi mükellefi bulamıyor; doğrudan vergi alamadığı için, bu sefer dolaylı vergi alma yoluna gidiyor. Nedir bunun yolu; ATV idi, şimdi ismi oldu ÖTV... Biz, ATV'nin adını ÖTV olarak değiştirince, çok büyük bir reform yaptığımızı sanıyoruz!.. İsim değiştirmekle, gerçeği değiştiremezsiniz. Cüce olan bir hanımefendinin adını "Sevgi" falan koyarak, onu selvi boylu yapamazsınız. Aptal adamın adını elli kere "Zeki" koyun, o zeki olmaz. Siz isim değiştirmekle nereye varabileceğinizi düşünüyorsunuz allahaşkına ?!

Şimdi tekrar söylüyorum; bakın, Amerika'da bir galon benzin -4 litreye yakındır- 1 dolar 28 senttir. Dünyanın en pahalı ülkelerinde bile... İşte söyledim, örneğini verdim; İngiltere'dir. İngiltere'deki alım gücü itibariyle..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Başkan, bu duraklamaları vereceksiniz değil mi efendim ?

BAŞKAN -  Tamamlayın efendim.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)- Bakın, en pahalı olan İngiltere'de bile, bakıyorsunuz, alım gücü açısından, refah payı olarak, bizden 10 kat daha öndedirler.

Onun için, birbirimizi kandırmayalım. Bu dolaylı vergileri, böyle her gün vergi salarak, vergi oranlarını yükselterek "ATV yüzde 300'dü; 400 yapalım, 500 yapalım. Yakaladığından ver al" mantığıyla adaleti temin etmeniz mümkün değildir.

Türkiye'de çok vergi toplamanın yolu eğer aranıyorsa, vergiyi tabana yayalım, vergi mevzuatını basitleştirelim; sonra, vergi oranlarını düşürelim, insanlara teşvikler verelim, yatırımcıların yatırım yapmasını teşvik edelim -sanayici olsun esnaf olsun tüccar olsun- dolaylı vergi yerine doğrudan vergilendirme yoluna bakalım. Yoksa, bu vergilendirme mantığıyla, dargelirli insanlardan, bu şekilde, KDV adı altında, ÖTV adı altında vergi toplayarak, bir ülkeyi, bir devleti ayakta tutamazsınız.

Sayın Ecevit 1998'de Başbakan olduğu zaman, biliyorsunuz, ATV'nin toplam vergiler içindeki....

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim...

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla)- Efendim, gürültüyü bana mal edemezsiniz. Sükûneti temin etmediğiniz zaman ben nasıl konuşacağım?!

BAŞKAN - Efendim, öyle bir usulümüz yok.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arada geçen süreyi bana mal edemezsiniz.

BAŞKAN - Sayın Çelik, öyle bir şey yok; yani, siz kendiniz şey yaptınız; bırakın onu, şey yapmayın...

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, Sayın Ecevit Başbakandı o zaman; yüzde 12 idi ATV'nin genel vergiler içindeki payı; artıra artıra yüzde 18'e kadar getirdiniz vergici mantığıyla. Bununla bir yere varamazsınız...

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Başka maddede konuş.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Dershanede konuşursun!

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Halil Bey, niye rahatsız oluyorsun?!

Bakın, Sayın Ecevit başbakan olduğu zaman...

AHMET GÜZEL (İstanbul) - Yasadışı konuşuyorsunuz şu anda; oturun yerinize, süreniz bitti.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Yasadışı konuşmuyorum; siz, konuşmayarak, suskunluğunuzu muhafaza etmeye devam eden bir...

M. HADİ DİLEKÇİ (Kastamonu) - Otur yerine!

BAŞKAN - Lütfen... Sayın milletvekilleri, lütfen... Değerli arkadaşlar, lütfen...

Sayın Çelik, teşekkür ederiz.

M. HADİ DİLEKÇİ (Kastamonu) - Sizler değil misiniz yani?..

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Bağırma! Bağırmaya hakkın yok! Niye bağırıyorsun!

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ne diyorsun?!

BAŞKAN - Lütfen... Sayın milletvekilleri, tamam...

M. HADİ DİLEKÇİ (Kastamonu) - Sana ne oluyor!.. Sen kimsin!.. Otur yerine! Terbiyesizlik etme, otur yerine!

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Terbiyesiz sensin! Dağ başı mı burası; niye bağırıyorsun! Ne hakla hakaret ediyorsun!

M. HADİ DİLEKÇİ (Kastamonu) - Otur yerine! Terbiyesizlik etme! Otur yerine!

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, sizde konuşma yasağı varsa...

BAŞKAN - Sayın Çelik, siz yerinize buyurun efendim.

Saadet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun.

M. HADİ DİLEKÇİ (Kastamonu) - Otur yerine! Otur yerine! Terbiyesizlik etme! Otur yerine!

BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Ne hakla hakaret ediyorsun!

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Her şeyde sen kalkıyorsun; niye kalkıyorsun arkadaş!.. Hiç yakışmıyor. Ne oldu; adam mı döveceksin! Hep sen kalkıyorsun! Ayıp ama, hiç yakışmıyor!

BAŞKAN - Halil Bey, lütfen... Sayın Çalık, lütfen...

Sayın Candan, buyurun efendim.

SP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 870 sıra sayılı, hükümete göre özel tüketim vergisi, bize göre haraç vergisi tasarısının 18 inci maddesi üzerinde sözlerimi bağlayacağım; Saadet Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, bu kanun tasarısının bu maddesi, birçok kanun maddelerini kaldırıyor ve birleştiriyor. Hep şunu söyledik; kaldırdığınız maddelerdeki vergileri toplayın, yeni koyduğunuzu da bir tarafa koyun, vatandaşın cebinden fazla para çıkıyorsa, bunun adı vergi kanunudur; ayrıca isim koymaya da gerek yok.

Değerli arkadaşlar, şimdi, biz, bu tasarı gündeme geldiğinden beri hep şunu savunduk; yaptığınız iş yanlıştır, gittiğiniz yol çıkmaz sokaktır dedik. Bakın, bu görüşümüzü, biraz dürüst, biraz namuslu, biraz da aklıselim yabancılar da destekliyorlar ve Sayın Bakanın açıklamalarını da teyit etmiyorlar. ABD Başkanlarından Reagan'ın danışmanıyla bir mülakat yapılıyor ve "IMF, Türkiye için çözüm mü" diye soruluyor -hükümet "çözüm" diyor- ekonomi danışmanı "uzun vadede IMF'yle yaptığınız iş çözüm değil" diyor. Biraz önce arkadaşlarımız da "siz gelince IMF'yi kovacak mısınız" diyorlar; evet, gelen hükümet, mutlaka, IMF ve Dünya Bankasıyla ilişkilerini sıfır noktasında gözden geçirmek mecburiyetinde. İkinci soru: "Türkiye, IMF'den para istemek yerine ne yapabilir?" Cevap: "Yabancıların Türkiye'ye yatırım riskini azaltabilir." Bakın, bunu, yabancılar söylüyor. Soru: "Dışarıdan bakınca, Türkiye'yi, IMF mi yoksa Türkiye mi yönetiyor, nasıl görünüyor?" Cevap: "IMF ve çokuluslu kuruluşlar 'zıpla' diyor, hükümet 'nereye kadar' diye soruyor." Adamın söylediği bu, diyor ki: "Bu şekliyle giderseniz, bu ilişki sürdürülemez." Bu mülakattan da anlaşılacağı üzere, bizim, IMF'yle müzakerelerimizi daha ciddî boyuta getirmemiz lazım.

Hakikaten, hükümetin dediği gibi, bizim kamu maliyemiz doğru mu gidiyor, iyi mi gidiyor?

Değerli arkadaşlar, tarih 7 Mayıs 2002; Hazine, iki borçlanma ihalesi açıyor; yüzde 54,57'yle borçlanılıyor; borçlanılan para miktarı, 2,59 katrilyon. Hazine, mayıs ayında 9,8 katrilyon içborç geri ödemesi yapacak. Şimdi, sayın hükümet yetkililerine ve Bakana soruyorum: Bu aldığınız faizli borçları nerede kullanıp, hangi kaynağı oluşturup da geri ödeme yapacaksınız? Bu şartlarda enflasyon düşer mi; enflasyon düşmez; düşer diyenler, hayal görüyorlar, hikâye anlatıyorlar, masal anlatıyorlar.

Değerli arkadaşlar, aslında, bu hükümetin ekonomideki sabıka kaydı çok kötü; ağır vergiler, korkunç zamlar, kötü yönetim... Şimdi "sanayiciler Türkiye dışına terk ediliyor" deniliyor; halbuki, bakın kimler de gidiyor; Ege Ziraat Odaları Birliği Başkanı açıklıyor, diyor ki: "Çiftçimiz, Bulgaristan'a, Romanya'ya, Gürcistan'a, Azerbaycan'a ve Sudan'a gidiyor." Aynı oda başkanı, gerekçesinde diyor ki: "Gübre, mazot, işçilik ve enerji, Türkiye şartlarına göre çok ucuz." Bir tane de örnek veriyor -sizin dün zam yaptığınız mazotun fiyatını söylüyor- diyor ki: "Çiftçi, litresi 370 000 liradan mazot kullanıyor." Yani, bu şartlarda, siz, tarımı öldürüyorsunuz.

Peki, değerli arkadaşlar, hakikaten hükümetin dediği gibi iyiye mi gidiyoruz?!. Bakın, Hacettepe Üniversitesi Mamak'ta, hemen şu aşağımızda bir araştırma yapıyor. Bakın, Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, Ankara'nın gelir seviyesi en düşük ilçesini konuşuyoruz. Gecekonduda yaşayan ailelerin yüzde 76'sı, kriz sonrası, gıda tüketimini azalttı; gözünüz aydın... Yüzde 68'inde, işsizlik nedeniyle huzursuzluk hâkim; yüzde 50'si gıda tüketimini kıstı, yüzde 16'sı komşulardan yardım alıyor, yüzde 17'si borçla idare ediyor, yüzde 41,7'si çocuklarını okutamıyor; aylık gelirleri   100 000 000 ile 200 000 000 Türk Lirası arasında. Şimdi, böyle bir ülke tablosuna, böyle bir araştırma raporunun sonuç bölümünde çıkan neticelere bakıyoruz ve bir de Sayın Bakanın "artık kamu maliyesi iyiye gidiyor, vatandaşın geliri artıyor..." Tekrar soruyorum; siz, hangi geliri artırdınız da, yeni vergi koyma hakkına sahipsiniz?!.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız...

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Tamam, toparlıyorum.

Şimdi, aslında, hükümet çok enteresan uygulamalar yapıyor; yani, bir zeytin tanesinden bir varil yağ çıkarmaya çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, işsizlerle ilgili, hükümetin bir çalışması var. Cumhuriyet tarihinin en hızlı kadrolaşan bir hükümeti, DMS (Devlet Memurları Sınavı), Devlet İşçileri Sınavı, Kamu Memurları Sınavı, Devlet Memurları Sınavı; 4 tane ayrı sınav yapmışsınız ve bu insanlardan milyonlarca para almışsınız. Kamuda açık varsa -zorunlu emeklilik yaparak insanlara para ödüyorsunuz- bunlar dururken, bu insanlar işe alınmamışken, bir de 5 inci imtihanı açıyorsunuz ve böylece, her açtığınız imtihanda da, para ödemesi imkânsız olan işsiz insanlardan para topluyorsunuz ve böylece, netice itibariyle geldiğimiz zaman, bugün burada konuştuğumuz Özel Tüketim Vergisi, aslında bir yıl önce IMF ile varılan anlaşma sonunda, stand-by anlaşması adı altında ve 30 Mayısta çıkması öngörülen bir vergidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Aslında, hükümet bir hafta gecikmeyle görevini yapıyor; ama IMF'nin de milletin taleplerini dikkate almasının doğru olacağı kanaatindeyim.

Saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Candan.

Madde üzerinde 5 adet önerge vardır; 1'i hükümete ait, 4'ü milletvekillerine ait. Milletvekillerinden gelen ilk 3 önergeyi ve hükümetin önergesini okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu tasarısının 18 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan "1318 sayılı Finansman Kanunu" ibaresinin "29.7.1970 tarihli ve 1318 sayılı Finansman Kanunu" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 60 ıncı maddesi" ibaresinin "25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 60 ıncı maddesi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne                               

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 18 inci maddesinin 7 nci fıkrasında yer alan "24.3.1988 tarihli ve 3418 sayılı Kanunun 1,2,3,4,5,6,7,8 ve 39 uncu maddeleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "taşıt alım vergisi ek ve değişiklikleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - Okutacağım önerge, hükümete ait; en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanun Tasarısının 18 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan "1318 sayılı Finansman Kanunu" ibaresinin "1318 sayılı Finansman Kanununun 1 ilâ 10 uncu maddeleri ile Geçici 1, Geçici 2 ve Geçici 3 üncü maddeleri" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                      Sümer Oral

                                                                Maliye Bakanı

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -Çoğunluğumuz olmadığı için, Yüce Meclisin takdirine bırakıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Maliye Bakanının, hükümetin, önergesini oylarınıza sunacağım, karar yetersayısını...

MEHMET BATUK (Kocaeli) - Gerekçesini okutmadınız...

BAŞKAN - Katıldıkları için, gerekçesi okunmuyor...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Komisyon katılamaz... Gerekçeyi okutuyorduk bu gibi durumlarda Sayın Başkan; hep böyle keyfî yapıyorsunuz  bunları! Komisyon önergeye katılamaz; dolayısıyla, gerekçeyi okutmak zorundasınız. Doğrusunu yapalım arkadaşlar, millet gerekçeyi bilsin. Niye, hesabınıza geldiği şekilde, ille burada usulsüzlükler yapalım?!

BAŞKAN - Efendim, bizim uygulamamız böyle. Sayın Genç, aynı uygulamaları siz de yapıyorsunuz. Lütfen...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, ben hiç yapmadım efendim. Açın İçtüzüğü okuyun, hükümetin veya komisyonun  katılmadığı önergelerde ya önerge sahibi konuşur ya da gerekçesi okunur.

BAŞKAN - Getirin Sayın Genç'in uygulamalarını gösterelim efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu kadar keyfîlik olmaz...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, iki satır okunduğu zaman ne olur ki, ısrar ediyorsunuz...

BAŞKAN - Efendim, önergeyi dinlerseniz, zaten anlarsınız; gerekçesi de yok orada...

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Gerekçeyi okutmak zorundasınız...

BAŞKAN - Katılıyor efendim, siz bırakın...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Böyle Meclis yönetilmez... İçtüzüğe göre, komisyonun önergeye katılabilmesi için salt çoğunluğunun olması lazım. Komisyon, salt çoğunluğu olmadan önergeye katılamaz.

BAŞKAN - Sayın Genç, komisyon "takdire bırakıyorum" dedi...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Takdir meselesi olmaz, bu işin bir usulü var... Böyle, Meclis yönetilmez. O kürsü, kutsal bir kürsüdür. O kürsüde oturanın tarafsız olması lazım. Biraz önce, arkadaşımız son sözü istiyor, vermiyorsunuz... Böyle şey olur mu?! O zaman, kanunları da müzakere etmeye gerek yok, imzalayın gönderin...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hükümetin önergesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

Diğer önergeleri okutuyorum...

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan, önergelerimi çekiyorum.

BAŞKAN - Çekiyorsunuz; peki.

Önergeler geri çekilmiştir.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak, ondan önce, toplantı yetersayısının aranılması isteği vardır; istemde bulunan arkadaşlarımızın salonda bulunup bulunmadığını arayacağım.

Sayın Hüseyin Çelik?.. Burada.

Sayın Nevzat Yalçıntaş?.. Burada.

Sayın Eyyüp Sanay?.. Burada.

Sayın Şükrü Ünal?.. Burada.

Sayın Mahfuz Güler?.. Burada.

Sayın Karapaşaoğlu?.. Burada.

Sayın Sait Açba?.. Burada.

Sayın Mehmet Elkatmış?.. Burada.

Sayın Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Sayın Fethullah Erbaş?.. Burada.

Sayın Veysel Candan?.. Burada.

Sayın Rıza Ulucak?.. Burada.

Sayın Oğuz Tezmen?.. Burada.

Sayın Halit Dağlı?.. Burada.

Sayın Ahmet Sünetçioğlu?.. Burada.

Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Sayın Mehmet Batuk?.. Burada.

Sayın Sacit Günbey?.. Burada.

Sayın Nezir Aydın?.. Burada.

Bu arkadaşlarımız sisteme girmesinler.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) (Devam)

BAŞKAN - 18 inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce teslimi, iktisabı veya ithali gerçekleşen mallara ait vergi, harç, fon ve paylar, bu işlemlerin gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlere göre tahsil edilir. Maliye Bakanlığı, vergi mükerrerliğini önlemek amacıyla bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.

BAŞKAN - Geçici madde 1 üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bir önceki maddede Sayın Başkanın takındığı tavrı huzurunuzda kınıyorum. Sayın Başkandan, ben, Mecliste sükûneti temin etmesini rica ettim, istirhamda bulundum. Geçen bu süreyi benim konuşma süremden saydı. Bu rijit uygulama, doğru bir uygulama değil. Sayın Ilıksoy insan olarak sevdiğimiz bir arkadaşımızdır; ama, nedense, ne zaman Meclisi idare etse gerginliklere sebep oluyor. Buradan, kendisini, bir kez daha, bir grup başkanvekili olarak uyarıyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, biz hep şunu söylüyoruz: Bu kürsünün burada olması, aslında, başından itibaren yanlış. Bu kürsü, âdeta, DSP Grubunun kucağında. Biz, burada, ne zaman Sayın Başbakanı, ne zaman kendi politikalarını eleştirsek...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Saygılı konuş; Grup Başkanvekilisin.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Karahan, sizin tek göreviniz, oturduğunuz yerden deniz feneri gibi yanıp sönmektir. Siz, başka bir şey yapmıyorsunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Yok ya! Sizinki de hakaret etmek...

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Hakaret falan değil.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Nerede değil! DSP'nin kucağındaymış!.. Söylediği lafa bak.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakınız, burada, ne zaman politikalarınızı eleştirsek...

BAŞKAN - Sayın Çelik, Genel Kurula hitap edin lütfen.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Karahan, sizin laf atmadığınız, şu Mecliste bir tek Allah'ın kulu var mı acaba?!

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Var... Var...

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Çok ayıp oluyor ama!

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Çok iyi dinlerim ben. Siz hakaret ederseniz, biz altında kalmayız.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bugün, Türkiye'nin Başbakanı, Sayın Bülent Ecevit'tir. Biz, hükümeti eleştirirken, elbette, Sayın Başbakandan söz edeceğiz. Ben, 1998'de ATV'nin yüzde 12 olduğunu, bugüne kadar bunun artırıla artırıla bütün vergiler arasındaki oranının yüzde 18'e çıkarıldığını söylüyorum; 50 DSP'li arkadaşım birden, efendim, isyan ediyor. Buna gerek yok ki değerli arkadaşlar. Siz, burada, bizim yaptığımız tenkitlere tahammül etmek durumundasınız. Siz, bizim gibi yapıcı muhalefet bulamazsınız. Biz, elbette, maddeler üzerinde, kanun tasarıları, teklifleri üzerinde görüşlerimizi ifade etmek üzere bu kürsüye geliyoruz; ama, sürekli müdahaleleriniz, sürekli laf atmalarınız, doğrusu, bizim arkadaşlarımızın da sabrını taşırıyor; kusura bakmayın. Ben bir şey söyledim; arkadaşlarım alındılar. Dedim ki; eğer, partinizde -işte, çok değerli iki Grup Başkanvekilimiz burada- kürsüden konuşmak gibi bir yasak varsa, lütfen, bu yasağı kaldırsınlar değerli Grup Başkanvekillerimiz; böyle şey olmaz. Oturduğunuz yerden konuşmayın arkadaşlar.

Şimdi, arkadaşlar, bakınız, hükümet sürekli olarak halkı şöyle kandırıyor: "Efendim, bizim petrol fiyatlarımız dünya fiyatlarındadır." Sayın Keçeciler de geldiği için, daha önce adını zikretmiştim, bir kez daha zikredeyim. Arkadaşlar, döviz bazında bu hesabı yaparsanız, belki bu doğru olabilir.

Bakın, Amerika Birleşik Devletlerinde bir galon benzin -4 litreye yakındır; yani, 3,89'dur- 1,28 dolardır. Bütün dünya ülkelerini sıralayın. Bakınız, 1996'dan beri elimizde fiyatlar var. O ülkelerdeki hayat standardını hesaba katmak zorundasınız, paranın alım gücünü hesaba katmak zorundasınız. Hiçbir yerde, âdeta zulüm derecesinde, sabah-akşam benzine, mazota zam yapılan bir ülke yoktur.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Günde iki defa...

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Dünyada petrol fiyatları düşüyor; siz, yine zam yapıyorsunuz. Bakınız, petrolün varili 17-19 dolara düştüğü zaman da Türkiye'de zam yapılıyordu. Bir zaman dediler ki: "Efendim, bu, dolar fiyatına endekslidir; dolar çıkınca, biz de artırıyoruz; dolar düşünce de, düşürürüz." Dolar düştüğü zaman da petrol fiyatında bir tek sent düşme yapmadınız; petrol düştüğü zaman da zam yaptınız; sabah-akşam...

Şimdi, böylelikle, bu fiyatlarla bir yere varamazsınız arkadaşlar. Tekrar söylüyorum; adını ÖTV koyun, ATV koyun, BTV koyun, ne koyarsanız koyun, ismini değiştirerek bir yere varamazsınız arkadaşlar. Vergi salarak, vergi yükünü artırarak ayakta durabilen bir ekonomi yoktur. Ne yapıp yapıp, bizim, doğrudan vergilendirmenin oranını artırmamız lazım.

Dolaylı vergileri sürekli olarak artırıyorsunuz. Dolaylı vergileri tüketici vatandaş ödüyor. Ekmekten vergi alan, ilaçtan yüzde 18 KDV alan bir ülkeyiz biz. Niye; çünkü, başka türlü vergi toplayamıyoruz. Onun için, bu politikaları gözden geçirin lütfen. Bu manada yasa tasarısı getirin. Eğer, biz size destek vermezsek, bizi o zaman yapıcı bir muhalefet olmamakla suçlayın; ama, tekrar söylüyorum, ÖTV dünya standartlarında bir vergidir. ÖTV olmalıdır; ancak, getirilen oranlar, kesinlikle vatandaşın yükünü artırmıştır. Ben, arkadaşlarımın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Sürekli şunu söylüyoruz: Burada pozisyonlarımız sürekli değişebilir; Bakanlar Kurulu sırasında oturan arkadaşlarımız, yarın, karşı tarafta oturabilir.

Gerçi, tekrar dile gelmişken, burada iki başkanvekilimiz var, onlara da sesleniyorum: Şu kürsünün yerini bir an önce değiştirelim. Hani Anadolu'da, biliyorsunuz, kalaycı çırakları vardır, kalaycı çırakları bir sağa, bir sola döner. Komisyona döneceğiniz zaman bu tarafa döneceksiniz, hükümete döneceğiniz zaman bu tarafa döneceksiniz!.. Bu kürsü, kesinlikle hükümete hitap etmeye müsait bir kürsü değil. Meclisin hükümet üzerindeki denetimini istemeyen anlayış, bu kürsüyü buraya koymuş. Benim, hükümeti karşımda görmem lazım. Ben milletvekiliysem, biz Millet Meclisi olarak hükümet üzerinde bir denetim gücüysek, hükümeti arkaya alarak konuşamayız. Bu nezakete de aykırıdır aslında. Bir an önce bu kürsünün yerinin değiştirilmesini istiyoruz ve özellikle de DSP'li grup başkanvekillerinden istirham ediyoruz, bu laf atma meselesini halletmemiz lazım. Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Bu kürsünün yerinin değiştirilmesini, başından beri savunanlardan birisi de benim Sayın Çelik; ama, proje müellifinin izni olmadan bir değişiklik yapma şansımızın olmadığını da biliyorum.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Oylamaya sunalım; milletvekillerinin oyuyla olmaz mı?

BAŞKAN - Efendim, müracaat edildi, değiştirilse, biz de değiştireceğiz... Biz de uğraşıyoruz.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Kanun getirelim!

BAŞKAN - Kanun getirelim...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır efendim, binanın projesini hazırlayan proje müellifi müsaade ettiği zaman değiştirilir. Çağırın!..

BAŞKAN - Etmiyor efendim... Müellif müsaade etmiyor.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Edildi mi müracaat; yok!

BAŞKAN - Etmiyor... Müracaat ettik.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Müellifi ikna edelim.

BAŞKAN - Neyse, tartışmayalım. Müellif ikna olmuyor.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı tasarının geçici 1 inci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Özel Tüketim Vergisi yasalaştığı takdirde, takriben 10-12 katrilyon liralık Özel Tüketim Vergisi tahsilatı gerçekleştirilecektir; ancak, bunun kullanılmasında inanılmaz derecede çağdışı bir yaklaşım sergileniyor.

Kanunla, her türlü malî disiplin ilkesi uygulaması, bütçe ilkesi ve ademi tahsis ilkesi de buna dahil olmak üzere, tamamen bunlar bir tarafa itilerek, bu kanunla ayrı bir dağıtım ilkesi vazedilmektedir. Halbuki, daha önce 64 tane fon kaldırılmış, bütçe içerisine alınmış. Orada belirlenen bir dağıtım ilkesi var. O dağıtım ilkesi de bir kenara itilerek, bu yeni getirilen bir özel dağıtım ilkesiyle, tamamen belediyelerin alacağı paylar ortadan kaldırılmaktadır. Bu, doğru bir dağıtım ilkesi değildir. Bilhassa sayın milletvekillerimizin dikkatini çekiyoruz; seçim bölgelerinde belediyeler, belediye başkanları bu konularda şikâyetçi olurlarsa, bunu, burada -bilgileri dahilinde- ıttılalarına arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, tüketim vergileri, gerek Özel Tüketim Vergisi gerekse genel tüketim vergisi olan Katma Değer Vergisi, vergi içinde büyük bir yer tutacaktır. Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda, tüketime konulan efektif vergi oranları ortalama olarak, çoğu OECD ülkesinden daha yüksektir. Bu, sadece verginin gayri safî yurtiçi hâsılasındaki daha yüksek oranı değil, ağırlıklı olarak tüketim vergilerine dayanan bir vergi karışımını da yansıtmaktadır.

Gerçekten de, 1998 yılında Avrupa Birliği alanında tüketime dayalı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı, sırasıyla, yüzde 19, yüzde 16 olan Japonya ve Birleşik Devletlerle kıyaslandığında, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 30'dur.

Şimdi, biz, Avrupa Birliği ülkelerini esas aldığımıza göre, Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan insanların gayri safî millî hâsıladan elde ettikleri kişi başına gelirle, ülkemizdeki vatandaşlarımızın gayri safî millî hâsıladan elde ettikleri kişi başına gelir aynı değildir. Avrupa Birliğinde aylık 3 000 dolar, 5 000 dolar asgarî gelir elde etmektedirler, bizim ülkemizde yaşayan insanların yüzde 80'inin yıllık geliri belki 3 000 dolar değildir.

Şimdi, hükümet olarak bu kıyaslamayı getiriyoruz; ama, öbür taraftan, vatandaşlarımızın geçim standartlarını yükseltici bir gelire kavuşmasını sağlayıcı hiçbir tedbir almıyoruz. Üretim durmuş, yatırım durmuş, ihracat durmuş, millet feryat ediyor; milletin feryat ettiği bir zamanda Özel Tüketim Vergisi çıkarıyoruz, çıkardığımız Özel Tüketim Vergisindeki tüketilen emtiaya getirilen yükte, Avrupa Birliği ülkelerindeki oranları baz olarak kabul ediyoruz. Bu, hangi mantığa uygun oluyor; size soruyorum değerli milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanımıza da soruyorum.

Bakınız, ülkede kayıtdışı ekonomi denetim dışı diyoruz. Kayıtdışı ekonomiden alınan vergi veya menkul sermaye iradından alınan vergi -sermayeye dayalı, gayrimenkul demiyorum- bu yıl 4 ayda 23 trilyon. Ocak, şubat, mart, nisan ayı itibariyle menkul sermaye iradından, yani, faiz gelirlerinden alınan vergi 23 trilyon. Geçen sene zannederim 300-400 trilyon, bu yıl 4 aylık 23 trilyon.

Şimdi, parayla para kazanandan vergi alınmıyor veya onları istisna sayıcı uygulamalar getiriliyor; ama, öbür taraftan, bir fukaranın almış olduğu şekerden veya çiftçinin kullanmış olduğu bir litre mazottan 800 000 lira özel tüketim vergisi alıyoruz. Parasıyla para kazanandan -ki, bunlar kolay kazanan insanlar- yılın 4 ayı içinde aldığımız vergi 23-24 trilyon; bu, doğru bir uygulama değil diyor; bu yanlışlıkların, çarpıklıkların giderilmesi temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Akın.

Saadet Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Demircan; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısa adıyla ÖTV olan, 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesi hakkında Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Meclisimizde, iki haftadır, bir Anasol-M hükümeti klasiğini birlikte yaşıyoruz. Bu rantiyeci anlayış, zam, faiz, vergiden başka bir şey bilmiyor. Mecliste bu yasa görüşülürken, hükümet, öbür taraftan milletin mutfağına ateş düşürmeye devam ediyor. Şu hale bakın, siz milletimizin çekmiş olduğu ıstırabı görmüyor musunuz ki, 24 saat, hatta 22 saat geçmeden aynı ürüne yeniden ikinci bir defa zam yapıyorsunuz.

Bakın, bu hükümet, üç yıl içinde vergiyle ilgili olarak 14 tane yasa tasarısı getirdi; bu 14 üncü tasarı ve 15 inci tasarı da sırada bekliyor. Bazı kanunlarda düzenleme yapılarak yeni vergiler, millete yeni yükler getirilecek.

Şimdi, geriye dönüp bakıyoruz, benim Mecliste ikinci dönemim. 20 nci Dönemde 54 üncü hükümet zamanında hiç vergi yasası getirilmemiş; 55 ve 56 ncı hükümet zamanında 4 tane vergi yasası getirilmiş; 57 nci hükümet zamanında 14 üncüyü görüşüyoruz ve çıkarmak üzereyiz. Bu yasa tasarılarının hepsini bir araya koyduğumuzda bir durumla karşı karşıya geliyoruz ki, o da, Türkiye'deki vergi mevzuatı, artık içinden çıkılmaz hale gelmiş, bir gecekondu zihniyeti hâkim olmuş; bir yer tıkanıyor oraya bir kapı açılıyor, bir yerde su akıyor oraya bir çatı ilave ediliyor, oda lazım oluyor oraya bir oda ekleniyor; yani, artık, planı, projesi, mantığı, felsefesi kaybolmuş; Türkiye, bir vergi mevzuatı yığınıyla, kütlesiyle halkın üzerine çullanmış, vergide adalet, vergide olması gereken bütün ilkeler birer birer kaybolmuş.

Bu yasa tasarısıyla ÖTV kapsamına alınan mal sayısının sınırlı tutulduğu ve yürürlükten kaldırılan vergi, harç, fon ve payların miktar olarak korunduğu, yeni bir şey ilave edilmediği söyleniyorsa da, tasarının 12 nci maddesiyle bu iddia dayanaksız kalıyor ve Bakanlar Kurulu bu vergileri kat kat artırma yetkisi alıyor. Bu da, Meclisin kendi yetkisini Bakanlar Kuruluna devretmesidir ki, Anayasaya aykırıdır, vergilerin kanunla konulması ilkesine aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, yapılması gereken nedir? Vergi, elbette alınacaktır. Vergi, milletin ortak hizmetlerinin görülmesi için devlete gerekli kaynağın sağlanmasıdır.

Vergilemede esas alınması gereken kriterler şunlardır:

Önce, haklılık gereklidir, konulacak her vergi haklı bir gerekçeye dayanmalıdır. Calvin Coolidge'e atfedilen bir söz var "gerekli olduğundan fazla vergi tahsil etmek, yasal hırsızlıktır" deniyor. Hem gereğinden fazla olmamalı hem de rantiyeciler ve soyguncular tarafından içi boşaltılan bankaların ceremesini millete ödetmek için yeni vergiler ihdas edilmemeli, ek vergiler konulmamalı. Milletten alınan vergiler rant dağıtımına da konu edilmemeli.

İkinci özellik, vergi adil olmalı, herkesten gücü oranında vergi alınmalı. Bakın, uygulamamızda, yanlış hatırlamıyorsam 125 milyar liraya kadar olan faiz gelirlerinden vergi alınmazken, öbür taraftan asgarî ücret vergiye tabi. Bu, hiç vergi adalet ilkesiyle bağdaşıyor mu?!

Vergi çeşidi az olmalı, öyle her şeyden vergi almaya kalkışılmamalı. Vergi oranları mümkün olduğunca düşük olmalı. Yüzyıllar öncesinden, ünlü sosyolog İbni Haldun sesleniyor, diyor ki: "Vergi oranlarını yükseltmekle, topladığınız miktarı artıramazsınız; vergi oranlarını makul bir seviyeye düşürmek gerekir."

Asgarî ücretten vergi alınmamalı.

Vergi mevzuatı, basit, sade, anlaşılır olmalı.

Ayrıca, verginin hesaplanması yapılırken, mükelleflerin tüm yasal harcamaları gider kabul edilmeli; Gelir Vergisi ise net gelirden alınmalı ki, ekonomi kayıt altına alınabilsin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Demircan, toparlar mısınız.

AHMET DEMİRCAN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Vergiler, gerekli yerlere harcanmalı, israf edilmemeli, rantiyeciye, hortumcuya kaptırılmamalı; devlet, lüzumsuz borçlanma tuzağına düşürülüp yüksek faiz tuzağında, sarmalında vergiler eritilmemeli.

Vergi yasaları da, böyle, sık sık yönetmelik değiştirir gibi değiştirilmemeli, belirlilik olmalı. İnsanlar, önlerindeki dönemde ne tür vergiler ödeyebileceklerini, ödemeleri gerektiğini bilmeli ki, önlerini görmeli ki devam edebilsinler; ama, biz, öyle bir durumla karşı karşıyayız ki, mükellefler yarın hangi vergiyle karşılaşacaklarını bilemiyorlar.

İşte, bütün bunları üst üste koyduğumuzda, Türkiye'nin esas ekonomik çıkmazıyla karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye'nin ekonomideki çıkmazı, bu vergilerini adil ve yeterli tahsil edemeyişi, aynı zamanda, borçlanma düzenini de doğru düzenleyemeyişidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Demircan.

Madde üzerinde, 3 adet önerge vardır. Önce, geliş sırasına göre okutacağım; sonra, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının Geçici 1 inci maddesinde yer alan "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce teslimi" ibaresinin "Bu Kanunun 19 uncu maddesinin (c) bendinde belirtilen tarihten önce teslimi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinde yer alan "bu işlemlerin gerçekleştiği tarihte" ibaresinin "bu işlemlere başlanıldığı tarihte" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - Okutacağım üçüncü önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım.

ASLAN POLAT (Erzurum) - En aykırı değil, en sanal önerge!

BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinde yer alan "Maliye Bakanlığı" ibaresinin "Bakanlar Kurulu" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Çekiyorsunuz...

Çekme hakkınızı kullanabilirsiniz efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, bir de konuşma hakkını kullansınlar, ne yazmışlar!.. 60 tane önerge vermişler...

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, maddenin oylanmasından önce, toplantı yetersayısının aranılması istemi vardır; istemde bulunan arkadaşların burada olup olmadığını arayacağım.

Sayın Fethullah Erbaş?.. Burada.

Sayın Rıza Ulucak?.. Burada.

Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Sayın Mehmet Batuk?.. Burada.

Sayın Fahrettin Kukaracı?..

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Takabbül ediyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Sacit Günbey?.. Burada.

Sayın Nezir Aydın?.. Burada.

Sayın Cevat Ayhan?.. Burada.

Sayın Bahri Zengin?.. Burada.

Sayın Ahmet Demircan?.. Burada.

Sayın Ahmet Karavar?.. Burada.

Sayın Hüseyin Çelik?.. Burada.

Sayın Mahmut Göksu?.. Burada.

Sayın Karapaşaoğlu?.. Burada.

Sayın Elkatmış?.. Burada.

Sayın Mehmet Çiçek?..

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Takabbül ediyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Eyyüp Sanay?..

SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takabbül ediyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Maliki Ejder Arvas?..

ASLAN POLAT (Erzurum) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Zeki Ergezen?.. Burada.

Sayın Mahfuz Güler?.. Burada.

Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 12 dakika süre verin Sayın Başkan!

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - 15 dakika süre verin!

BAŞKAN - 15 dakika mı vereyim efendim?!

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yok artık, 25 dakika, yarım saat süre verin!

BAŞKAN - Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlanıldı)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, biraz önce, burada, düğmeye basınca -arkadaşımız bastı- ikiye katladığı için öyle oldu; tabiî, 5 dakikada kestim ben; fakat, muhakkak itiraz etmek gereği duyuyorsunuz. Bakın, biraz önce Sayın Genç, buradaydı, gitti. İçtüzüğü okuyun, kendisinin uygulamasıyla bizimki tıpatıp aynı; ama, ne hikmetse, burada başka, oraya inince başka yapıyoruz, anlaşılır gibi değil. Ondan sonra, İçtüzüğe uymadığım iddiasıyla beni karşı karşıya bırakıyorsunuz. Var mı böyle bir haksızlık! İnsan nerede olursa olsun aynı olmalı. Ben, bugüne kadar, burada, iktidar milletvekillerine veya muhalefet milletvekillerine 1 dakika fazla ayrıcalık tanımadım.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Yoklama prensibinizden vazgeçtiniz, başlangıçta hep yoklama yapıyordunuz, ondan vazgeçtiniz.

BAŞKAN - Ona da itiraz ediyorlar efendim, yoklama yapınca da itiraz ediyorlar.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Ondan vazgeçtiniz ama... Demek ki, prensipten bazen vazgeçilebiliyor.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Takdir hakkınızı kötüye kullandınız; toplantı yetersayısı olmadan açtınız Genel Kurulu. Takdir size göre olmaz, herkese göre aynı olur.

BAŞKAN - İçtüzükte var efendim, 57 nci maddeyi okursanız...

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri toplantı yetersayımız vardır.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S.Sayısı : 870) (Devam)

BAŞKAN - Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici madde 1 kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, geçici madde 2'yi okutacağım; ancak, tasarının tümünün açık oylamaya tabi olduğunu bilgilerinize sunmak istiyorum; çünkü, sonunda açık oylama yapılacaktır. O nedenle, arkadaşlarımızın Genel Kurul Salonundan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Geçici madde 2'yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2. - Bu Kanuna ekli (II) sayılı listedeki mallardan ilgili mevzuatı gereğince Türkiye'de kayıt ve tescil edilmiş olanların, bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren iktisabında veya vekaletname ile tasarruf hakkının devralınmasında 1318 sayılı Finansman Kanununun taşıt alım vergisine ilişkin hükümleri, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı trafik harçlarını düzenleyen (9) sayılı tarifenin "(I.) Tescil harçları" bölümü, 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının (2) numaralı bendi uygulanmaz.

BAŞKAN - Geçici madde 2 üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 870 sıra sayılı tasarının geçici 2 nci maddesi üzerinde, Partim adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Özel Tüketim Vergisi Yasa Tasarısı iki haftadan beri Meclisimizde görüşülmektedir. Geçen hafta bitmesi gereken, yani, hükümet partilerinin almış olduğu karar gereği geçen hafta bitmesi gereken bu tasarı, bu haftaya sarkmıştır. Bunu niçin söylüyorum; çünkü, sık sık, hükümet partileri, bu Meclisin iyi çalıştığını ifade etmekte; ama, maalesef, 20 maddelik bir tasarının iki haftada ancak çıktığını görürsek, Meclisin de çok verimli çalışmadığı ortadadır. Tabiî, burada, Meclisi çalıştıracak olan, hiç şüphesiz, hükümet partileridir öncelikle.

Değerli arkadaşlar, üzerinde konuştuğumuz madde, taşıtlardan alınmakta olan birtakım vergileri; Taşıt Alım Vergisi, Ek Taşıt Alım Vergisi, Çevre Kirliliği Vergisi, trafik tescil harcı gibi birtakım harçları ve vergileri kaldırıyor, tek bir kalemde, ÖTV olarak topluyor.

Değerli arkadaşlar, otomotiv sektörü Türkiye'nin lokomotif sektörüdür. Otomotivde, Türkiye'nin rekabet gücü olan önemli bir yan sanayii vardır, yetişmiş insangücü vardır. Son zamanlardaki, krizler her sektörü vurduğu gibi,  otomotiv sektörünü de vurmuştur; ama, buna rağmen, birtakım teknolojik yatırımlar da devam etmektedir.

Değerli arkadaşlar, birçok konuda olduğu gibi, dünkü konuşmamda da beyan ettim. Avrupa ve Türkiye'deki KDV oranlarına baktığımız zaman, kişi başına düşen millî geliri 30 000 dolar olan Avrupa'da KDV oranının yüzde 14, Türkiye'de yüzde 20 olduğunu söylemiştim. Oysaki, Türkiye'de kişi başına düşen millî gelir 2 000 dolardır. 

Aynı şekilde, otomotiv sektöründe de çok ağır vergiler vardır. Değerli arkadaşlar, bakınız, bir Opel Vectra otomobilin fabrika çıkış fiyatı 21 milyar lira, vergi yükü 16 milyar lira, satışı 37-38 milyar lira; yani, yüzde 72 vergi alınıyor.

Bir başka örnek verirsek; Opel Omeganın fabrika çıkış fiyatı 32 milyar lira; ama, bu aracı vatandaş almak istediği zaman 56 milyar lira ödüyor; yani, 24 milyar lira vergi ödüyor. Vatandaşın fabrika çıkış fiyatıyla 32  milyar liraya alabileceği bir aracı 56 milyar liraya satmak, bir başka ifadeyle yüzde 76 vergi uygulamak dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur değerli arkadaşlar. Bu anlamda, bu hükümet, bu millete, medenî olma yollarını da tıkıyor; yani, vatandaşın özel araca binme hakkı yok mudur?!. Hükümet, bir anlamda, bu vergilerle, bu hakkı vatandaşın elinden alıyor.

Diğer ülkelerle kıyasladığımız zaman, verginin ne kadar çok olduğunu anlamak daha da kolay olacaktır. Otomotiv sektöründe Japonya'da vergiler yüzde 5, Almanya'da yüzde 15, İtalya'da yüzde 19, Hollanda'da yüzde 45, Türkiye'de ise bu ortalama yüzde 45 ile 82 arasında değişmektedir; yani, bir başka ifadeyle, bir otomobil alan vatandaş, aldığı fiyatın yarısı kadar, hatta bazen dörtte 3'ü kadar vergi vermektedir. Bu da, vatandaşımızın alım gücünü kırmakta, otomobil alamamakta, medeniyetin gereği olan bu araçlardan istifade edememektedir.

Değerli arkadaşlar, sadece araçlardan bu vergi alınmıyor, vatandaş, araç aldıktan sonra almış olduğu 1 litre benzinde de yüzde 73 vergi vardır; yani, 1 400 000 liraya almış olduğu 1 litre benzinin 1 000 000 lirasını vergi olarak vermektedir; dolayısıyla, hem araç alırken hem de araç aldıktan sonra kullanmış olduğu benzinde azamî derecede vergi vermekte, vatandaş soyulmaktadır.

Düşünebiliyor musunuz, artık, bu hükümet akaryakıta günde iki sefer zam yapıyor. İnsanımız, bunu, cebine yansıdığı için daha iyi kavrıyor. Bu anlatımı, 1976 yılında, Sayın Ecevit bir Meclis konuşmasında şöyle dile getiriyor, ithaf ediyorum arkadaşlarımıza. Sayın Ecevit o gün şöyle diyor: "Ekonominin katı gerçekleri artık vatandaştan saklanamaz. Vatandaş, bunu cebinde duyar, midesinde duyar, yüreğinde duyar. 'Zam yok, fiyatlar yükselmiyor' sözleri masaldır. Bu masala inanacak kalsa kalsa bir tek hükümet üyeleri kalmıştır." Âdeta, bu hükümeti tarif ediyor Sayın Ecevit.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - "İşadamı, Türk parasının değerinin dünyada nasıl düştüğünü görüyor. Ülkeyi de rejimi de Başbakanı da kurtarmanın tek yolu var bu hükümetten kurtulmaktır. Millet, kendi Meclisinden bunu bekliyor."

Evet, 1976 yılında Sayın Ecevit böyle söylemiş, biz de bugün katılıyoruz; millet kendi Meclisinden bunu bekliyor. Bu hükümetten kurtulmak Türkiye'nin önünü açacaktır diyor, hepinize teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Göksu.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesi yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1318 sayılı Finansman Kanununa göre Taşıt Alım Vergisi ve 492 sayılı Harçlar Kanununa göre de tescil harçları alınmayacak; çünkü, Özel Tüketim Vergisi alınacak.

Değerli milletvekilleri, geçici madde 2'nin de kabulüyle birlikte,  kanun, Meclisten, Yüce Meclisten geçmiş oluyor. Ancak, muhalefet olarak yaptığımız tenkitlerin hiçbirini dikkate almadınız, verilecek önergeleri de, hükümet olarak vermiş olduğunuz sanal önergelerle tıkadınız; ama, diğer kanunlarda olduğu gibi, er geç bu kanun, üç beş ay sonra, yine, değişikliğe tabi tutulmak üzere Yüce Mecliste, huzurunuzda müzakereye açılacaktır. Çünkü, hükümet 1999'dan itibaren hangi kanunu çıkarmışsa, mutlaka, ya çift dikiş -biz beş altı dikiş duymamıştık- ya da beş altı kez o kanun bu Yüce Mecliste müzakere edilmek suretiyle, tekrar tekrar görüşüldü. Bu nedenle, koalisyonu oluşturan partiler ve hükümet bu yönde acele ediyor, milletin gerçeklerini gözardı ediyor, milletin gerçeklerine ters düşen hususları burada yasalaştırmak suretiyle, âdeta, milletin Yüce Meclise ve hükümete doğru bir bakış açısından bakmasına engel oluyor.

Değerli milletvekilleri, Doğru Yol Partisi 1994, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında, hükümette olduğu dönemlerde, buna benzer ekonomik tedbirleri 1994 yılının ilk aylarında uygulamaya başladı; ancak, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında, OECD ülkeleri arasında üst üste üç yıl büyümeyi sağlayarak, yüzde 8'le, yüzde 10 büyümeyi sağlayarak, kalkınmakta olan ülkeler arasında birinci sırada yer aldı.

Şimdi siz "ekonomik program" dediniz, olmadı "güçlendirilmiş ekonomik program" dediniz, olmadı; kaç çeşit program getirdiyseniz, hepsi fiyaskoyla neticelendi. Peki, siz, yarın milletin huzuruna çıktığınızda ne diyeceksiniz? Acaba, bize dört yıl, beş yıl yetmedi mi diyeceksiniz, ki, millet buna inanmaz.

YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Sana mı inanacak?!

MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, sizin -sizden maksat, bu Meclisin- bu millete yapacağı en güzel iyilik, bir seçim hükümeti kurulmasına, bir an evvel seçime gidilmesine ve bu milletin derdine çare olacak Meclisin tekrar teşekkül etmesine imkân sağlamak olacaktır. Ancak, bu Meclisle seçime gidildiğinde, sizler de pekâlâ biliyorsunuz, birçoğunuz, birçoğumuz buraya gelemeyeceğiz. Neden; milletin menfaatına, milletin hayrına hiçbir şey yapmadınız ki!.. Yaptığınız tek iş, vergi, zam, zulüm, vergi, vergi, vergi, vergi... Başka hiçbir şey yok; sabah kalkıyorsunuz, vergi; akşam yatıyorsunuz, vergi.

Değerli milletvekilleri, arkadaşlarımız da söyledi, iki gün içerisinde     -bir kere zam yapın- iki kere mi zam yapılır akaryakıta?! Bir gün yapıyorsunuz, ertesi günü bir daha zam yapıyorsunuz! Alım gücünü yitirmiş, fukaralaştırdığınız bu insanlarımız, Sayın Ecevit'in tabiriyle, bu yurttaşlarımız, zam yaptığınız bu malları nasıl satın alacak da, bu mallardan aldığınız vergi devletin hazinesine akar olarak gelecek; bu, mümkün değil. Sayın Başbakanımız, bu ülkeyi, 1980 öncesinde olduğu gibi, 1990 sonrasında da, iki ortağını yardımcı almak suretiyle, aynı küçülme noktasına getirdi.

Bu, ülke için kaybedilen bir zamandır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akın.

Saadet Partisi Grubu adına, Çankırı Milletvekili Sayın Hüseyin Karagöz. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının Geçici 2 nci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz sonra, 14 üncüsü veya 15 incisi olmak üzere, yeni bir vergi kanunu çıkaracağız. Bu vergi kanunu, Maliye Bakanlığının bürokratları -kendi ifadeleriyle- Avrupa Birliği direktifleri doğrultusunda hazırladılar. Bir gün önce Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi; Plan ve Bütçe Komisyonunda okundu, kabul edildi; Genel Kurula geldi; muhalefet sözcüleri konuşuyor; fakat, iktidardan bir tek arkadaşımız çıkıp da bu kanun üzerinde tek kelime söylemedi. Bakın, kanunu hazırlayanlar, hiç olmazsa, milletvekillerine verilmek üzere şöyle bir doküman hazırlamışlar. Biz de, baktık, gördük ne var ne yok burada. İşte, kanunun neler getirdiğini, neler götürdüğünü yazmışlar; ama, KDV'yi de ÖTV'ye dahil ederek onu da vergilendirdiklerini yazmamışlar buraya; ayrıca, Bakanlar Kuruluna bunu birkaç kat artırma yetkisi verdiklerini de yine buraya yazmamışlar. Biz, tabiî, bu yetkinin Bakanlar Kuruluna verilmesine bir yerde -sevinilecek bir durum değil ama- seviniyoruz. Olabilirdi ki, Maliye Bakanlığında yeni bir kurul kurulur, bu vergiyi artırma yetkisi de bu kurula  -bundan önce yapıldığı gibi- verilebilirdi. Neyse ki bu yapılmamış, Bakanlar Kuruluna bu yetki verilmiş.

Değerli milletvekilleri, kanun üzerinde muhalefet sözcüleri yeteri kadar konuştular. Biz, arzu ederdik ki, demin ifade ettiğim gibi, iktidar milletvekili arkadaşlarımız da hazırlansınlar, çıksınlar, burada konuşsunlar, hakikaten, bilmediğimiz bir konu varsa, yanlış anladığımız bir konu varsa veya her meseleye muhalefet penceresinden bakmış olmanın getirdiği bir durum varsa, biz de bilgilenelim; ama, bu, bundan önceki kanunlarda olduğu gibi, bunda da, maalesef, olmadı. Bu, milletimize karşı da iyi bir görüntü değil; Meclis olarak iyi bir görüntü değil, sadece iktidar olarak... Zaten, iktidarın görüntüsü mörüntüsü kalmadı da, Meclis olarak iyi bir görüntü değil.

Muhterem milletvekilleri, mademki vergi kanunu çıkarıyoruz, vergi niçin alınır, ona bir bakalım. Vergi, vatandaşa hizmet için alınır. Peki, bu hükümet 14-15 tane vergi kanunu çıkardı. Az önce, kâtip arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, akşam yat, vergi; sabah kalk, vergi... Hizmet nerede? Bu hükümet, millete zulmetmekten başka, hangi sahada hangi hizmeti yapıyor?! Maalesef, onu göremiyoruz.

Vergi, hizmetin kalitesini artırmak ve devletin cari giderlerini karşılamak için alınır; yani, memuruna, işçisine, insanca yaşayabilecek bir maaş ödemesi için alınır. Peki, biz, bu manada, memura, işçiye, gerçekten yaşayabileceği bir ücret verebiliyor muyuz; hayır. Bugün yeni açıklandı, açlık sınırı 370 000 000 lira, yoksulluk sınırı ise 1 100 000 000 liraya dayanmış! Memur ve işçi maaşlarını bu çerçevede ele alırsak, işçimiz, memurumuz açlık sınırında yaşıyor.

Peki, topladığımız bu vergiler nereye gidiyor, nereye veriyoruz? Kısa vadeli, yüksek faizli borçlanmanın faizine bu vergiler yetmiyor; 10 lira da fazladan borçlanarak, bu faizleri ödüyoruz. Yani, görüldüğü gibi, bu gidiş, gidiş değil!

Sayın Maliye Bakanımızın -hatırlayacaklar- iki sene önce Plan ve Bütçe Komisyonunda söylediği bir söz hakikaten benim çok hoşuma gitmişti "bütçeyi, borç-faiz sarmalından kurtarmadıktan sonra hiçbir meseleyi çözmemiz mümkün değildir" demişlerdi.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Doğru... Doğru...

HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla) - Buna aynen katılıyoruz, Sayın Bakanım da "doğru" diyorlar.

Ben şimdi soruyorum Sayın Bakanım: Aradan geçen üç yıl içerisinde, bütçeyi, borç-faiz sarmalından ne kadar kurtardık; daha mı çok bu sarmala sardık? Herhalde, kanun çıktıktan sonra burada bir teşekkür konuşması yaparsınız, bunun rakamlarını bize verirsiniz, biz de, inşallah, verilecek olan bu olumlu rakamlardan memnuniyet duyarız.

Ben, şahsen, samimi olarak söyleyeyim, iyi şeyler duymak istiyorum; yani, bu ülke adına, bu millet adına, içinden çıktığımız bu fakir fukara toplum adına iyi şeyler duymak istiyoruz. Ha, o zaman, biz, neyi tartışırız; arkadaş, bu iyinin de daha iyisi olur, onu tartışırız; ama, bugün, böyle bir şey ortalıkta yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karagöz, toparlar mısınız.

HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla) - Yani, biz, o zaman, muhalefet olarak görevimizi... Bu, daha iyi olabilir. Bu standardın daha çok yükseltilmesi noktasında, çıkar, burada konuşuruz; ama, üzülerek ifade edeyim ki, şimdi, bugün, zam konuşuyoruz, zulüm konuşuyoruz, vergi konuşuyoruz, vatandaş öldü bitti konuşuyoruz... Az önce komisyonda bir toplantı vardı; OSTİM Sanayicileri Derneği Başkanı arkadaşımız dedi ki: "Bir yılda elektrik fiyatları yüzde 140 arttı." Siz, enflasyonu düşürüyoruz diyorsunuz, ne mana ifade eder, bu fiyatlarla sanayici nasıl üretim yapar,  işsizliğe nasıl çare bulunur? İnşallah, en kısa zamanda, bu millet, bu yanlış gidişini terk etmeyen hükümetten de bu sıkıntılarından da kurtulur ümidiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Madde üzerinde 4 adet önerge vardır. Önergelerden 3'ünü geliş sırasına göre okutup, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesinde yer alan "tasarruf hakkının devralınmasında" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve noterlerce yapılacak satış işlemlerinde" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesinde yer alan "veya tasarruf hakkının devralınmasında" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - Okutacağım üçüncü önerge en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesinde yer alan "bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren" ibaresinin "bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Şadan Şimşek

                                                                              Edirne

BAŞKAN - Sayın Komisyon?...

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan, önergelerimin hepsini geri çekiyorum.

BAŞKAN - Çekiyorsunuz. Peki.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, önergelerde, biraz önce, benim ismimi zikretmek suretiyle yanlış bir bilgi verdiniz; müsaade ederseniz, sataşmadan...

BAŞKAN - Neyi efendim?..

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, biraz önce, benim bir uygulamamdan söz ederek, yanlış bir bilgi verdiniz Meclise.

BAŞKAN - Tutanağı göndereyim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika... Müsaade ederseniz, ben buna cevap vereyim kürsüden.

BAŞKAN - Sayın Genç, bakınız, siz...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, savunma hakkımı kullanıyorum; yani, bu kadar zorbayla bu Meclis yönetilmez ki!..

BAŞKAN - Bakın, Sayın Genç, siz...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, söylediğiniz yanlış; kürsüden 2 dakika konuşayım efendim.

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, müsaade...

BAŞKAN - Bir dakika... Acele etmenize gerek yok.

Söz istediniz; ben, size, sizin de bu yöndeki uygulamalarınızı hatırlattım...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, o uygulama öyle değil, açıklayayım kürsüden.

BAŞKAN - Sizin açıklamanıza gerek yok, burada tutanaklar açık efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben, kürsüden açıklayayım.

BAŞKAN - Eğer, tutanaklar...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yanlış bilgi veriyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Genç, tutanağa bir itirazınız varsa...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, ben Başkanvekiliyim; ben, savunma hakkını kullanmak durumundayım.

BAŞKAN - Bir dakika... Savunma hakkı diye bir şey yok; size bir sataşma yok; buradaki uygulamanız bu.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır efendim... Ben, o uygulamanın öyle olmadığını izah edeyim.

BAŞKAN - Ne demek "hayır efendim..." Tutanakları inkâr mı ediyoruz efendim?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, ben, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN - Bakın Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, ben, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN - Sataşma söz konusu değil. Bakın, Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, benim yanlış hareket ettiğimi söylüyorsunuz, ondan sonra da "sataşma yok" diyorsunuz; bu nasıl oluyor?!

BAŞKAN - Bakın, Sayın Genç, siz, bir Meclis Başkanvekilisiniz...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Başkanvekiliyim de, yani, bizim aramızda böyle tartışma olmasın diyorum size...

BAŞKAN - Efendim, bakın, ben size diyorum ki Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - ...ve onun için söz istiyorum diyorum.

BAŞKAN - Bir dakika dinler misiniz...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Evet, dinleyeyim... Peki...

BAŞKAN - Bakınız, Birleşim 104, tarih 23.5.2002, sayfa 39-40; buradaki takdir olayını bir okuyun, uygulamanızı görün, ondan sonra...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, onu yanlış izah ediyorsunuz; ben, izah edeyim onu: Bakın, geçen hafta...

BAŞKAN - Efendim, yanlış mı yaptığınızı söylüyorsunuz?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan "takdire bırakıyorum" kelimesi İçtüzükte yok. Rica ediyorum... 2 dakika... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Konuşsun, ne var yani!

BAŞKAN - Hayır efendim, sataşma yok ki konuşsun; neyini sataşmışız?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Benimle ilgili yanlış açıklama yaptınız.

BAŞKAN - Hayır, yanlış açıklamadım; bakın, tutanak böyle diyorum. Bu tutanağı alın, itiraz edin.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, tutanağı yanlış yorumluyorsunuz.

BAŞKAN - Efendim, ben, tutanağı okuyorum size...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, tutanak öyle değil ki! Yanlış yorumluyorsunuz; orada açıklayayım.

BAŞKAN - Efendim, niye yanlış?.. Ben, okuduğumu anlayacak kadar...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hem beni itham ediyorsunuz...

BAŞKAN - İtham etmiyorum, uygulamanızı söylüyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - ...hem de oradan açıklama hakkını vermiyorsunuz.

Bakın, oylamaları bile yanlış yapıyorsunuz... Bakın, oylamaları bile yanlış yapıyorsunuz...

BAŞKAN - Efendim, bu konuya millet karar versin.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bakın, şimdiye kadar çok hatalı oylama yapıyordunuz; işarî oylamalarda tayin ettiğiniz süre bitmediği takdirde... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, allahaşkına, Mecliste sadece bu mu var?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Arkadaşlar, ciddî bir şey söylüyorum.

Tayin ettiğiniz o süre bitmediği...

BAŞKAN - Efendim... Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika... Beni dinler misiniz...

İşarî oylamalarda tayin ettiğiniz...

BAŞKAN - Sizi dinlemiyorum.

Sayın Genç, lütfen oturun efendim.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 19. - Bu Kanunun;

a) Geçici 2 nci maddesi yayımı tarihinde,

b) 15 inci maddesinin 2 numaralı fıkrasının (b) bendi 1.8.2003 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

c) Diğer hükümleri 1.8.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

Yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 20. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - İsteyebilirsiniz.

Evet, 20 nci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim efendim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını, vekâleten oy kullanacak sayın bakanların da, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulalarını, aynı süre içerisinde, Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bundan önce hep yanlış yapıyordunuz, süre bitmeden kesiyordunuz. Halbuki, orada, kabul-ret göstermiyor, sadece katılanları gösteriyor. Ben müdahale ettim, ondan sonra doğrusunu yaptınız. (DSP ve MHP sıralarından "Otur yerine" sesleri, gürültüler)

Yahu, doğrusunu öğretiyoruz arkadaşlar; durun yahu! Allah Allah!.. Baştaki oylamaların hepsini yanlış yapıyordunuz.

BAŞKAN - Ben, süre bitmeden kesmedim ki... Ne zaman kestim?!.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Orada, kabul-ret var. Sonuç belli olmadan "kabul edilmiştir" diyor, geçiyordunuz yahu!

BAŞKAN - 3 dakika süre verdim...

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylamadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesi uyarınca söz vereceğim.

Lehte, Sayın Masum Türker?.. Yok.

Lehte, Sayın Şadan Şimşek; buyurun. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

4 dakika süre veriyorum.

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı üzerinde, lehte söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu yasa, bildiğiniz gibi, dolaylı vergide basitlik ilkesi sağlayacaktır. 16 vergi, harç, fon ve pay uygulamadan kaldırılarak, tek bir vergi başlığı altında toplanacak, Maliye Bakanımız Sayın Sümer Oral'ın Meclisteki konuşmalarında ve diğer konuşmalarında söylediği gibi ilave bir vergi yükü doğurmayacaktır.

Yasa tasarısı üzerindeki konuşmalarda, bazı arkadaşlarımız, yine, her zaman olduğu gibi, seçmene selam, yola devam mantığı ile hareket ettiler.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Niye önergeler verdin o zaman?

ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) - Böyle konuşmalar yaparak toplumumuzun sorunlarına çözüm önerileri getirmek yerine, belli başlı kalıplaşmış sözlerin arkasına sığınarak bir yere varılamayacağını bilmeleri gereklidir.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Önergelerle kapattın hep...

ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) - Vermiş olduğum önergelere eleştiriler getirdiler. Benim de onlar gibi İçtüzük hakkım mevcuttur...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Niye önergelerini savunamadın o zaman? Niye önerge verdin?

BAŞKAN - Sayın Polat, lütfen...

ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) - Amacım, yasanın bir an önce çıkması ve ülkemiz için gereken yasal düzenlemelere imkân sağlanmasıdır.

Hiçbir hükümetin çıkarmaya cesaret edemediği yasaları 57 nci hükümet başarmıştır. Burada çıkarılan yasalar, hükümetin değil, ülkemizin yasalarıdır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin biriktirilegelmiş sorunlarının çözümü için kararlı ve sabırlı hareket etmek kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu kürsü, milletin hür iradesinin temsil edildiği yerdir; sırf konuşmak için buraya geliniyorsa, işte o zaman halkımız nezdinde, siyaset ve siyasetçiye de güven kalmaz...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Niye önerge verdin? Peki, sırf önümüzü tıkamak için mi verdin?

BAŞKAN - Sayın Polat, lütfen oturur musunuz. Lütfen... (Gürültüler)

ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) - Onun için, bizler, halkımızın sorunlarına çözüm önerileri getirerek, gelecek nesillerimizi ve güzel yarınlarımızı güvence altına almak için, sorunları, hukukun, demokrasinin üstünlüğüne inanarak, demokratik parlamenter sistemle; yani, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle çözmek zorundayız.

Burada ülkesini ve bölgesini temsil eden milletvekillerimiz, hiçbir zaman, gücünü aldığı insanların içerisine gitmezlik yapamaz. Halkımız arasına gider, sorunları yerinde görür ve imkânlar dahilinde çözmeye çalışır.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Gelin, hep beraber gezelim o zaman, kim gelirse gelsin!

ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) - O yüzden, altını çizerek bir kez daha söylüyorum: Genel Kurulda yapılan maksadını aşan konuşmalar kişiye hiçbir şey kazandırmaz; ancak, Yüce Parlamentomuzun halkımız nezdinde yıpratılmasına sebep olur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, bazı konuşmacılar, kendi dönemlerini çok çabuk unutup, seçim istemeye başladılar. Ülkemizin bu duruma gelmesine neden olan, çarpık ekonomiyi yaratan, finans çevrelerine peşkeş çeken, rant ekonomisi yaratıp, insanları üretime değil, faize yöneltenler kimler acaba? (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bugün uygulanan vergilerin bazıları 1994 yılında konulmadı mı? Çiftçi adına, esnaf adına, KOBİ adına ahkâm kesenler, geçmişte ne yaptıklarını, salma vergi getirdiklerini, kamu bankalarına görev zararı yazdırdıklarını ne çabuk unuttular. 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması çerçevesinde yurt dışından buğday, ayçiçeği, şeker gibi tarımsal ürünleri getirip ithalatı artıran, çiftçimizin bugünlere gelmesine yol açan nedenlere iyi bakmaları da ayrıca gereklidir.

Biz, Demokratik Sol Partililer, gücünü halktan ve haktan alan ve siyaseti kişisel hırslar için değil, halkının ve ulusunun aydınlık yarınlara ulaşması için yapan bir partinin üyeleri olarak hak bildiğimiz yoldan hiçbir zaman ayrılmayacağız. (DSP sıralarından alkışlar)

Bu duygu ve düşüncelerle, Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının lehinde oy kullanacağımı beyan eder, yasanın, ülkemize, Maliye Bakanlığına hayırlı olmasını diler, ilave bir vergi yükü getirmemesi temennisiyle Yüce Meclise saygılarımı sunarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Aleyhte, Sayın Lütfi Yalman?.. Yok.

Aleyhte, Sayın Veysel Candan.

Buyurun Sayın Candan.

Süreniz 4 dakikadır.

VEYSEL CANDAN (Konya)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının aleyhinde söz aldım.

Hukukî olmayan, haraç niteliği taşıyan, fakiri iyice ezen, yoksulluğu artıran bu yasayı reddettiğimi ifade etmek istiyorum.

Sanal, uydurma, gerçekdışı önergelerle, millete duyurmadan, muhalefet milletvekillerinin itirazına bile mahal bırakmadan konuşma imkânı vermeyen bir müzakere, hukukdışı, İçtüzük ihlalleriyle dolu bir müzakere sonucunda, sayısal çoğunluğunuza dayanarak 15 inci vergi kanununu çıkardınız, hayırlı olmasın.

"Hak bildiğimiz yoldan ayrılmayacağız" diyorsunuz. Millete kazık atmanın hak yolu olduğunu ilk defa DSP'lilerden duyuyoruz! (SP sıralarından alkışlar)

Sayısal çoğunluk her zaman işe yaramaz. Milletin gözyaşı, milletin ahı, aranızdaki beton gibi bu tesanütü mutlaka yıkacaktır. Bunu bekleyin, yakın zamanda göreceğiz.

Zulmeden hiçbir idare, zulmeden hiçbir meclis böylece devam edemez. Bakın, söylüyorum: İlk seçimlerde -yazın, altını çiziyorum- bu Parlamentonun yüzde 80'i değişecektir.

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Siz de dahil!

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Biz de dahil, yüzde 80'i değişecektir; çünkü, bunu hak ettiniz.

Milletin verdiği vekâleti kötüye kullanıyorsunuz, istismar ediyorsunuz. Hükümet diyor ki, bazı vergileri tek ad altında toplayarak daha çok vergi alacağız. Biz diyoruz ki, aldığınız vergi çok. Millet bunu ödeyemez; ödeme gücü yok. Hükümet diyor ki, daha çok vergi alıp, faizleri, borçları ödeyeceğiz. Biz diyoruz ki, gittiğiniz yol, yol değil, değiştirin bu yolu; yatırım, üretim ve ihracat olmadan hiçbir şey olmaz. Hükümet diyor ki, biz, IMF'siz ve Dünya Bankası olmadan yaşayamayız. Biz diyoruz ki, bu Yüce Millet, bu büyük devlet, IMF'siz ve Dünya Bankası olmadan da yaşar. Onlar daha dün; ama, bu milletin bin yıllık tarihi var; ama, sizin gibi beceriksiz, sizin gibi yeteneksiz hükümet olursa, olacağımız bu! (SP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Hükümet diyor ki, enflasyonu indiriyoruz -milleti aldatıyorsunuz- iyiye gidiyoruz, zenginleşiyoruz... İkinci defa yalan söylüyorsunuz. Biz diyoruz ki, bunlar doğru değil; insanlar fakirleşiyor, aç insanların sayısı artıyor. Hükümet diyor ki, biz, faizden vergi almayız; bizim için onlar çok önemli. 110 milyar lira faiz geliri olandan vergi almama noktasında kanunu siz çıkardınız. Siz çıkardınız; ama, utanmadan, sıkılmadan, buraya çıkıp millete yalan söylüyorsunuz.

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Nezaketle konuş!

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Biz diyoruz ki, bu yaptığınız yanlıştır. Para faize giderse, sonucu, çıkmaz sokak. Para, üretime gitmeli; üretime... Üretime!.. Hükümet diyor ki, borç açığımız çoğaldıkça vergi kanunu çıkarırız. Önce nasıl 14 tane çıkardıksa, şimdi de 15 inciyi çıkarıyoruz; var mı diyeceğiniz?! Biz de diyoruz ki, bu millete zulmediyorsunuz, Anayasayı ihlal ediyorsunuz, Anayasanın 73 ve 173 üncü maddelerine aykırı hareket ediyorsunuz. Zaten, bu Meclis, Meclis olmaktan çıkmış, esas başbakan, Sayın Derviş; bir teknokrat hükümeti var, onun bu Meclise gönderdiğini siz yasalaştırıyorsunuz.

YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Sen ne arıyorsun burada öyleyse!

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Başka hiçbir göreviniz yok! Bu kanunu çıkarmaktan başka çareniz de yok zaten!..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Meclise saygı göstermiyorsunuz, bırakın Sayın Candan ya!

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakan gelecekler, diyecekler ki "bu kanun hayırlı olsun..."

BAŞKAN - Sayın Candan, 1 dakika içinde toparlar mısınız.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Bitiriyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

O kadar suç işlediniz ki, bunları hep hak ettiniz. Üzülerek söylüyorum; ama, doğru... Millet adına söylüyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, hukukî olmayan, haraç niteliği taşıyan, millete daha çok vergi, daha çok vergi koyan bu tasarının içinde milletin gözyaşı vardır, milletin ahı vardır; onun için, biz bu tasarının hayırlı olmayacağı kanaatini taşıyoruz.

Saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan.

Sayın milletvekilleri, tasarı üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarı açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda genel Kurulun kararını alacağım: Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarıyı ekli cetvelleriyle, listeleriyle birlikte oylarınıza sunacağım, 3 dakika süre vereceğim.

Bu arada, sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, oy pusulalarını bu süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını, vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandıklarını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulalarını, yine, bu süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını ayrıca rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, daha görüşeceğimiz tasarı var, çalışma süremizin bitimine de epey var; onu hatırlatmak istiyorum. (DYP ve SP sıralarından "Ara verin" sesleri)

Efendim, alınan kararı, ben, uygulamak ve hatırlatmakla sorumluyum. İster çalışırsınız ister gidersiniz; ben de kapatırım.

OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Ara verin.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Kaça kadar çalışacağız?

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım, hükümet çalıştırsın; bizi çalıştırmayın, hükümet de konuşsun, önergelerini savunsunlar.

BAŞKAN - Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının yapılan açık oylamasının sonucunu açıklıyorum: (1)

                                     

(1) Açık oylama tablosu tutanağa eklidir.

Katılan: 244

Kabul : 203

Ret   :    41

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı olsun diyoruz.

Bu arada, Sayın Maliye Bakanımızın bir teşekkür konuşması isteği vardır.

Buyurun Sayın Bakanım. (ANAP, MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Yüce Genel Kurulun oylarıyla kanunlaşan yeni düzenlemeyle, yeniden bir vergi veya bir gelir ihtiyacıyla çıkarılmış bir düzenlemeyle karşı karşıya değiliz. Bu, halen, ödenmekte olan 16 adet vergi, fon ve payları bir isim altında toplayan, böylece, daha çağdaş ve gider vergileri sistemindeki yapıyı daha basit hale getiren bir düzenlemedir. Katma Değer Vergisi oranımız, bu kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, 5 orandan 3'e çekilecek ve böylece 3 oranlı bir Katma Değer Vergisiyle karşı karşıya olacağız. Ayrıca, ikinci el taşıtların Taşıt Alım Vergisi de kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte kalkmaktadır.

Tabiî, esas temennimiz, vergi sistemimizi daha basit, daha etkin hale getirmek ve vergi oranlarını daha aşağıya çekebilmektir. Üç yıllık orta vadeli vergi stratejisiyle bu konuda da üç yıl içerisinde önemli adımlar atılacaktır. Şüphesiz ki, Türkiye'nin gündemindeki en önemli mesele kamu maliyesini sağlıklı hale getirmek. Kamu maliyesini sağlıklı hale getirmediğimiz sürece, ekonomide istediğimiz sağlıklı yapıya kavuşmamız mümkün değildir. Üç yıllık vergi stratejisi içerisinde, hem bunu gerçekleştirme imkânına sahip olacağız hem de kamu maliyesini çok daha iyi şartlara götüreceğiz.

Ben, bu tasarının kanunlaşmasında büyük katkısı olan bütün parlamenter arkadaşlarımın -gerek iktidar kanadından gerek muhalefet kanadından- hepsine teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

7.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

8.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

9.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunuyla ilgili tasarının müzakerelerine başlayacağız.

10.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

11.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin tasarının müzakerelerine başlayacağız.

12.- Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesine Dair 541 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/209, 1/228) (S. Sayısı : 861)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın, Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin müzakerelerine başlayacağız.

13.- Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın, Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Mehmet Özcan'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Salih Erbeyin'in, 1136 Sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 2.5.2001 Tarih ve 4667 Sayılı Kanunun 97 nci Maddesine Bir Cümle İlave Edilmesine Dair Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/950, 2/877, 2/921, 2/928, 2/944) (S. Sayısı : 864)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 2 nci maddesinin (d) Fıkrasının Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.

14.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/990, 2/902) (S. Sayısı: 877) (1)

BAŞKAN- Komisyon?..Hazır.

Hükümet ?..Hazır.

Komisyon raporu 877 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen sayın üyeleri okuyorum:

ANAP Grubu adına Sayın Nesrin Nas...  Şu ana kadar...

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Konuşmuyoruz.

BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz...

Başka söz isteği?..

OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, var...

VEYSEL CANDAN (Konya) -Sayın Başkan...

BAŞKAN - Grup başkanvekilleri yazılı olarak bildirmediği zaman grup adına konuşturma şansım yok Sayın Tezmen.

OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Verdik efendim.

BAŞKAN - Verildi mi; tamam efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen; buyurun.(DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz yasa tasarısıyla bazı kanunlarda, özellikle birkısım vergi yasalarında değişiklik yapılırken, gelir idaresine, Gelirler Genel Müdürlüğüne yeni kadrolar verilmekte; ama, daha da önemlisi, yaklaşık altı ay önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği Kamu İhale Yasasında, yasa tümüyle daha uygulamaya girmeden tekrar değişiklik yapıyoruz.

Aslında, yaptığımız bu değişikliği artık kanıksadık; çünkü, her gelen yasa, mürekkebi kurumadan tekrar değişiyor, bir daha değişiyor, bir daha değişiyor; ama, Meclis şu kadar kanun çıkardı diye de övünüyoruz. Aslında, belki, bu, Meclis için, bu kadar çok yasa çıkarmak övünç vesilesi değil, bir uyarı olması lazım.

                                   

(1) 877 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Yasalar, bir fabrikasyon üretimi niteliğini taşımaz; toplumun her kesimini ciddî biçimde ilgilendiren düzenlemeler, toplumun bugününü ve geleceğini şekillendiren hukukî düzenlemeler. Bu yasaları sık sık değiştirirsek, ülke, güvenilirlik açısından da zedelenmekte, dışarıdan bakan insanlar, bugün bunu getirdiler; ama, yarın bu düzenlemeleri tekrar değiştirip, başka tür düzenlemeleri de getirebilirler endişesi içine düşüyorlar ve ülke, güvenilir ve yatırım yapılabilir bir ülke görüntüsünden uzaklaşıyor; bunu çok iyi tespit etmek lazım.

Dikkat edin, yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmemesinin nedenleri çok tartışılıyor; ama, bence en önemli unsurlarından birisi, Türkiye'nin, öngörülebilir bir ülke olmamasıdır. Bugün beyaz dediğimize yarın siyah diyebiliyoruz; siyah dediğimize beyaz diyebiliyoruz; bugün böyle bir düzenleme yapıyoruz, yarın değiştirebiliyoruz süratle. Bu yaklaşım, gerçekten, ülkeye yatırım yapmayı, ülkede iş yapmayı düşünen insanlar için çok ciddî biçimde caydırıcı bir faktör, bunu gözardı etmemek durumundayız.

Niye değişiklikler oluyor, şunun için değişiklikler oluyor: Aman ekonomik sıkıntı var ya da ivedi olarak bir şeyleri çözmemiz lazım diye talimatlar veriliyor bakanlıklara. Bürokratlar, apar topar bir şeyler hazırlıyor. Hazırlayan bürokratlar, kendi emekleri olduğu için, burada, noktasını virgülünü değiştirmemek için özel çaba sarf ediyorlar; çünkü, bir eleştiri gelir, değiştirilirse; yahu kardeşim, sen bunu niye uyarmadın, niye bu yanlışı yaptın eleştirisiyle karşılaşmaktan çekiniyorlar. Tabiî, bakanlar, hükümet aşamasında, tetkik etmeden, ivedilik endişesiyle süratle imzalıyorlar, elden ele dolaştırılıyor. Hatta, bu işin, en ciddî biçimde kontrolünü yapması gereken Maliye Bakanlığının bile, birçok tasarıyı, malî sisteme aykırı olmasına rağmen imzaladığını görüyoruz. 

Sonradan, bu yasa tasarıları, ilgili komisyonlara geliyor; ilgili komisyonlarda, aman Genel Kurulda üç gün içinde görüşelim, bir an önce çıkaralım endişesi içinde, muhalefetin eleştirileri dikkate alınmadan, getirilen malî yükler dikkate alınmadan, ne getiriyor ne getirmiyor tartışması yapılmadan, süratle geçiriliyor. Genel Kurula getiriliyor; burada da, apar topar, 5'er dakika konuşuluyor konuşulmuyor "aman ne güzel, işimizi bitirdik, kanun çıkardık" diyoruz; ama, çıkardığımız kanunlar, daha mürekkebi kurumadan, değiştirme ihtiyacıyla karşı karşıya kalınıyor; çünkü, gerçekten içinde bazı aksaklıklar var. Bu aksaklıkları çeşitli yerlerde dile getirdiğimiz halde, muhalefet bunları eleştiriyor, aman şimdi karıştırmayalım düşüncesiyle de yapılan eleştiriler kale alınmıyor, dikkate alınmıyor ve yasalar birbiri ardı sıra çıkarılıyor; sonra, tekrar düzeltiyoruz.

İşte, Kamu İhale Yasasında yapılan düzenleme de, aslında, farklı bir şey değil. Bir kurum kuruyorsunuz; bu kurumun ne kadar fon ihtiyacı olduğu, bu kurumun çalışması için ne kadar kaynağa ihtiyacı olduğu bir yerde ifade edilmeden yasalar hazırlanıyor; ne yük getiriyor, bu kurumun ihtiyaçları nelerdir, kadroları nelerdir, çalışması için tahsis ettiğiniz gelir yetecek mi yetmeyecek mi; bu tartışmalar yapılmadan yasalar çıkarılıyor. Sonra, kurulu teşkil ediyorsunuz; oturup bakıyorsunuz ki, bu yanlış, bu uygulama yeterli değildir endişesi başlıyor; sonra, haydi bakalım, bunu getiriyoruz...

Bu yasa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülürken, kamu ihalelerinde 17,5 trilyon liralık bir limit konuluyor; sonradan bakıyorsunuz ki, yurtdışında şöyleymiş böyleymiş; bunu aşağı indirmek için yeniden teklif getiriliyor. Şimdi, bu ülkeye ya da bu Parlamentoya dışarıdan bakan insanlar, yabancı demiyorum, kendi vatandaşlarımız "bunu daha dün çıkardınız, bugün niye değiştiriyorsunuz; o zaman yaptığınız yanlışsa niye yaptınız, şimdi niye bunu değiştiriyorsunuz" diye sormadan edemiyorlar. Onun için, aslında, komisyon çalışmasını, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok ciddîye alması lazım.

Bu yasa tasarısıyla getirilen bir diğer değişiklik de, sermaye şirketlerine kaynak konulması halinde, sermaye artışı yapılması halinde, sermaye sahiplerinin, bu artışa ilişkin olarak herhangi bir sorgulamaya, vergi incelemesine konu olmayacağına ilişkin bir düzenleme. Bu düzenlemeye bakıyorsunuz, sermaye şirketleri sahiplerinden, şirketlerinin sermayelerini artırmaları halinde, bu koyduğu paraları nereden bulduğunu sormayacağız, vergi incelemesi yapmayacağız deniliyor. Peki, bu, bir anlamda malî milat sorgulaması...

Daha önce tartışılan ve 2003 tarihine ertelenen, halk deyimiyle "malî milat", teknik anlamında "gelirin tanımı" maddesinde erteleme var. Şimdi, bu ertelendiğine göre, biz, gelir tanımını 2003'e ertelediğimize göre, kaynağı belli olmayan geliri, kaynağı belli olmayan kaynakları gelir olarak sayacak  düzenleme 2003'e kadar ertelendi.

Şimdi soruyorum: Bugün, herhangi bir kimse, bir gayrimenkul adıyla sermaye tezyidine gittiği zaman, malî milat sorgulaması yapıyor musunuz; yani, kaynağını soruşturabiliyor musunuz? Soruşturuyorsanız, o zaman, ertelemenin bir hükmü yok demektir. Yok, sorgulayamıyorsanız, o zaman, biz, bu düzenlemeyle ne getiriyoruz? Zaten, vergi idaresi sorgulayamıyor bu kaynağı, nereden bulduğunun sorusunu soramıyor adama. Soramıyorsa, o zaman, biz bu düzenlemeyle neyi çözüyoruz?!. Şunu çözüyoruz: Çeşitli yerlerde dile getirilen endişelere ya da söylemlere karşı, işte, bakın, biz de düşündük sizi, bir imkân sağladık deniyor; aslında, hiçbir şey sağlanmamış durumda.

Ülke, bir malî affı düşünebilir; çünkü, geçtiğimiz dönemlerde, 1998'den beri yaşanan çeşitli krizler dolayısıyla, hatta malî milat uygulamasının başlaması nedeniyle, gerçekten, ülkeden yurtdışına çok ciddî kaynaklar çıkmıştır ve kaynak çıkışı nedeniyle ekonomi gitgide küçülmüş ve her geçen yıl, ekonomik küçülme sonucunda, ekonomi, kriz içinden çıkamaz hale gelmiştir. Şimdi, böyle bir konjonktürde, ülke, zaten borçlanmasını yapamıyor, yapsa da, çok büyük maliyetlerle, çok yüksek reel faizlerle borçlanma yapabiliyorsa, o zaman, bu ülkenin içinde yaşayan insanlara, bu ülkenin fertlerine ait olup da, çeşitli endişelerle dışarıya kaçmış kaynakların ülkeye getirilmesi, ekonomik olarak -belki başka açılardan eleştirilebilir ama- bir tutarlılığı olabilir. Şimdi, siz bu kanunu çıkaracaksınız, bu maddeyi çıkaracaksınız; ama, bu maddeyi çıkardıktan sonra, vergi incelemesi zaten yapılmıyor; ama, ceza yasaları açısından ya da karapara uygulaması açısından sorgulamaya muhatap olacaklar bunu getiren insanlar, bunu kendileri de biliyor, bunu getirecek insanlar bilmiyor mu. Türk parası kıymetini koruma mevzuatı açısından sorgulamaya muhatap olacaklar; çünkü, bu kaynağı çıkarırken gerekli izinleri aldın mı, bu kaynağı nerede tuttun, daha önce neması nerede idi; bunların sorgulaması da olabilir ya da yurtdışına belli bir miktarın üzerinde kaynak transferi rakamlarına göre Bakanlar Kurulunun iznine bile tabi.

Şimdi, böyle bir konjonktürde, adam, yarın, cumhuriyet savcısı tarafından böyle bir soruya muhatap olacağını düşündüğü zaman bunu getirir mi; getirmez. O zaman ne yapmak lazım; o zaman, daha kapsamlı bir düzenleme yapmak lazım. Bu kaynakları getirmeyi gerçekten istiyorsanız, çok daha kapsamlı bir düzenleme yapın, bunun çerçevesini yeniden belirleyin; belli bir süreyle kesmek lazım bu uygulamayı; yani, yıl sonuna kadar diyemezsiniz. Ben bir örnek vereyim. 1 000 000 doları adam koydu sermayesine, ekledi sermaye şirketine, sonra çıkardı başka firmasına aynı kaynağı koydu, öbür kaynağı koydu; yıl sonuna kadar devamlı dolaştırdı, ortaklarının işletmesine koydu, kendisinin başka işletmelerine koydu ya da ileride ihtiyaç olur diye,  rezerv oluşturmak için, 1 000 000 dolarlık kaynağı, 10 tane, 20 tane şirkete,  devamlı sokup çıkarıp, sermayesine ekleyebilir; çünkü, çektiğini de soramıyorsunuz; yani, koyduğunu sorgulayamıyorsanız, o zaman, bunun kalacağına ilişkin düzenlemeleri de getirmek lazım, ne kadar süreyle kalacağına ilişkin düzenlemeleri getirmek lazım; o düzenlemeler de yok.

Dolayısıyla, aslında, bir ekonomik çare gibi görünen, yurtdışındaki paraların gelmesine önayak olunması şeklindeki bir düzenlemenin de işe yaramayacağı anlaşılıyor.

Dediğim gibi, belki, bu yasa böyle çıkacak, sonra, ileride, tekrar bir yasa daha getireceğiz; çünkü, bu olmadı, yeni baştan bir düzenleme daha yapacağız, daha genişletilmiş bir düzenleme olacak. Böyle yaptıkça da kredibilite kaybına uğruyoruz, ülke kredibilite kaybına uğruyor, Meclis kredibilite kaybına uğruyor ve güven krizi nedeniyle de, alınan tedbirler, öngörüldüğü şekilde işlemiyor, zaman zaman sunî olarak iyileşmeler gözükse bile, uzun dönemde ya da orta dönemde, tekrar kriz ortamından çıkamıyoruz. Bu da, önemle altını çizmemiz gereken bir unsur.

Bir diğer önemli düzenleme de, gelir idaresine, Gelirler Genel Müdürlüğüne 3 genel müdür yardımcılığı kadrosu veriliyor, yeni daire başkanlıkları veriliyor, yeni gelir uzmanlıkları veriliyor; yani, bir kadro takviyesi yapılıyor. Ülkede, vergi almak için, etkili bir gelir idaresi olması doğrudur; ama,  bugün, bakalım, Türkiye'de, ekonomide oyuncu olan bürokratik birimler, aktif olarak oyuncu konumunda olan bürokratik birimler, müsteşarlık örgütlenmesi adı altında düzenlenmiş; yani, bakıyorsunuz bugün, Hazine, müsteşarlık olarak örgütlenmiş, dışticaret müsteşarlık olarak örgütlenmiş, Gümrükler Genel Müdürlüğü -eski gümrük idaresi- Gümrük Müsteşarlığı olarak örgütlenmiş, Denizcilik bir müsteşarlık olarak örgütlenmiş; yani, ekonomiyle ilgili birçok birim bir müsteşarlık örgütlenmesi adı altında yapılmış. Dolayısıyla, Gelirler Genel Müdürlüğünün de, belki, o seviyede bir örgütlenme ihtiyacı var. Ya bunların müsteşarlık olarak düzenlenmesi yanlışsa, onların da konumlarını yeni baştan değerlendirmek lazım ya da onlar müsteşarlık olarak kalacaksa, yine, Maliye Bakanına bağlı olarak bir gelirler müsteşarlığı örgütlenmesini belki düşünmemiz lazım. Çünkü, gelir idaresinin başındaki kişi genel müdür unvanını taşıyor; ama, gümrük idaresinin başındaki kişi, Hazinenin başındaki kişi, Dış Ticaret Müsteşarlığının başındaki kişi müsteşar sıfatını taşıyor. Müsteşar yardımcılıkları var ve genel müdürler var.

Şimdi, bürokratik yapılanmanın fonksiyonlarına göre fonksiyonel düzenlemesini yapacaksak, o zaman, bunların da aynı çerçeveye oturtulması lazım.

Şimdi, genel müdür yardımcılıkları sayısını artırarak, biz, aslında, etkinlik sağlayamayız. Ben, orada Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulundum, sayıyı artırarak bulamazsınız, etkinlik sağlayamazsınız. Niye sağlayamazsınız; çünkü, vergiler arasında da uyum lazım. Aslında, bir genel müdür yardımcısının, benzer fonksiyonlardaki vergilerin, mesela, dolaylı vergilerin, belki, bir genel müdürlüğe, dolaysız vergilerin bir genel müdür yardımcısına bağlı olması lazım. Öylelikle, birbiri arasındaki uygulama sorunlarını, bir koordinasyonu sağlama imkânı olabilir. Bunları böldüğünüz anda, bu sefer, koordinasyon sorunu ortaya çıkacak ve belki, artık, bu genel müdür yardımcılıklarının üzerine, bir de genel müdür başyardımcılıklarını getirmek ihtiyacı ortaya çıkacak. Onun için, bu tür düzenlemeler, güçlendirmekten çok zaafa uğratacaktır. Yapacaksak, güçlü bir gelir idaresi istiyorsak, teknik kadrolarla donatılmış, konumu itibariyle de daha üst bir düzeye taşınmış bir gelir idaresine ihtiyaç var. Türkiye, bunu başarmak zorunda.

Taşra teşkilatlarını güçlendirmek zorundayız. Taşrada çalışan insanları iyi donanıma sahip tutmak durumundayız; bu, hem eğitim açısından hem de bilgisayar olsun diğer ihtiyaçlar açısından olsun önemlidir.

Bir de, Türkiye'nin, gerçekten, denetim elemanı sayısını da büyüyen ekonomik durumu dikkate alarak ciddî ölçüde artırması lazım. Türkiye'de üst düzeyde denetim yapan elemanların sayısı yıllardır değişmemiştir. Ben, Hesap Uzmanları Kuruluna 1969 yılında girdiğim zaman 312 kişiydi, bugün de sayısı aşağı yukarı aynı. O zamanın Türkiyesi ile bugünün Türkiyesini kıyaslamak mümkün değil. Gelirler Genel Müdürlüğünün önemli fonksiyonunu gören gelirler kontrolörlerinin sayısına bakıyorsunuz, onların sayısı da otuz senedir hemen hemen aynı. Denetim elemanı, vergi denetmeni sayısı fevkalade yetersiz; ki, onların taşrada önemli fonksiyonları vardır, o da yetersiz. Ondan sonra, biz, kanun çıkararak bu işleri çözeceğimizi zannediyoruz.

Vergi, denetlenerek, peşinde koşarak toplanır. Vergiyi almak zor iştir. Vergiyi almak için çok ciddî çaba sarf etmek lazım. Yeteri kadar elemanınız olacak. Vergi denetim elemanı, yanlış yapanın, anında tepesinde bitecek. Ancak, o şartlarla etkili vergi toplayabilirsiniz; ama, yapanın yanına kâr kalıyorsa, kimse arayıp sormuyorsa, niye, adam, getirsin, gelirinin yüzde 30'unu, 40'ını, 50'sini devlete aktarsın?! Zaten, sıkıntı içerisinde olan kesimler; niçin aktarsın?!

Bugün, bakın, lüks eğlence yerlerine gidin, ne fiş var ne fatura; hiçbir  şey yok. Kim ödüyor; yine, gariban, yakalanan ya da devletten korkan insanlar götürüp ödüyorlar. Birtakım ilişkiler içerisinde olan ve trilyonların döndüğü yerlerde, fiş isteseniz bile, neredeyse dayak yemediğiniz kalıyor. Böyle bir ortam içerisinde, biz diyoruz ki, aman vergiyi toplayacağız. Kanun çıkararak vergi alacağımızı zannediyoruz. Vergi, kanun çıkararak değil, denetleyerek alınır. Türkiye, vergi reformunu, hukukî bakımdan büyük ölçüde tamamlamıştır hukukî bakımdan. Türkiye, artık, idarî yapılanmasını güçlendirerek vergi toplayabilirse toplayacaktır. Vergiyi adil yapmadıkça, kayıtdışı çalışanların peşinde koşmadıkça, biz, vergi konusunda önemli aşama sağlayamayız; bunu unutmamak durumundayız.

Gerçekten, gelir idaresini güçlendirmemiz lazım. Eleman kaybını önlemek için, onlara belki, özlük hakları açısından da birtakım iyileştirmeler yapmamız lazım; ama, her şeyin başı, öncelikle, etkin çalışacak bir idarî örgütlenme ve buna paralel olarak da, güçlü elemanlarla takviye edilmiş, mühendis istihdam eden, teknik eleman istihdam eden bir gelir idaresine ciddî biçimde ihtiyaç vardır.

Bunlar önemli konulardır. Gerçekten, gönül arzu ederdi ki, sayın milletvekilleri bunu daha fazla izleyebilsinler; çünkü, bu yasa önemli bir yasa. Bu düzenlemeler etkili bir şekilde hayata geçirilebilirse, gerçekten, Türkiye'de çok şey yapılabilir; ama, bu ilgi yetersizliği, zaten çok bir şey yapılamayacağını da ortaya koyuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tezmen, toparlar mısınız.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Bir diğer konu da şu: Aslında, özellikle takasbank bünyesinde faaliyet gösterilmesine ilişkin, orada işlem gören para piyasası işlemlerinin vergiye tabi tutulmasına olanak sağlanıyor bu yasayla. Aslında, piyasaları vergilendirmek yerine, nihaî olarak bu geliri elde edenleri vergilendirmek önemlidir. Piyasalara müdahale edip yeni vergiler getirmek, aslında, kaynağı kurutmaya yönelir, kaynağı kurutmakla sonuçlanabilir. Onun için, bu vergi olayında çok titiz olmak durumundayız hepimiz.

Özetle, gerçekten, sistemi çok ciddî biçimde ele alalım. Vergi işi çok ciddî, önemli bir iş. Dünyada demokrasinin temelini de vergi çekişmesi, vergi ödemedeki tartışmalar oluşturmuştur, parlamenter sistemin temelini vergi oluşturmuştur. Onun için, vergi işini hep beraber ele alalım. Gerçekten, gelir idaresini güçlendirmek, daha etkili vergi sistemine kavuşmak, haksızlıkları önleyen bir vergi modeline geçmek ve masum insanların haksız yere hapislerde sürünmesine yol açacak düzenlemeleri de bertaraf etmek durumundayız. Bu Meclisten, bu millet, bunları bekliyor.

Vergi sisteminin sağlıklı çalışması demek, sağlıklı ekonomik faaliyet demektir, toplumsal huzur demektir, daha müreffeh bir ülke demektir; ama, etkili çalışmazsa da, vergi, gaspa dönüşür -ki, bunu önlemek de hepimizin boynunun borcudur- diyor, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tezmen.

Saat 18.40'ta toplanmak üzere, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.35

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 18.42

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Kemal ALBAYRAK(Kırıkkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

14. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/990, 2/902) (S. Sayısı: 877) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

Tasarı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Tezmen konuşmuştu.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bitlis Milletvekili Sayın Zeki Ergezen; buyurun efendim. (Alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de, Grubum adına, bazı kanunlarda değişikliği öngören yasa tasarısı hakkında görüşlerimi sunmak üzere huzurunuzdayım; sözlerime başlarken, başta Sayın Başkan olmak üzere, hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, belirsiz bir başlık altındaki -yani adı olmayan- bir yasayı görüşüyoruz; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Teklifi, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonlarının raporlarını görüşüyoruz.

Şimdi, tabiî, Sayın Maliye Bakanımız burada, hükümeti oluşturan partiler burada, sayın milletvekillerimiz ve Meclis Başkanını temsilen Başkanvekilimiz burada. Belirsiz bir yasa olur mu; bu yasanın adını koymak mümkün değil mi?! Siz, buraya, Meclisin huzuruna geliyorsunuz, komisyonlara geliyorsunuz, adını koymadığınız yasayla geliyorsunuz!

Yasanın içinde iki husus var, iki başlık altında toplayabiliriz. Birisi, vergiyle ilgili yeniden düzenleme, diğeri ise beş ay önce çıkardığımız İhale Yasasındaki değişiklikler. Şimdi, buraya, bu yasaların birinin adını, "4734, 4735 sayılı Yasalarda değişiklik yapan kanun teklifi" olarak koyup gelirdiniz, diğerini de "vergi yasasındaki düzenlemeler" diye koyup gelirdiniz; bunun gerekçelerini ayrı ayrı yazardınız ve bu Meclis de, hangi kanunları görüştüğünü bilirdi. Adı belli olmayan bir kanunu burada görüşüyoruz.

Dolayısıyla, bu kanunları, biz, sık sık değiştirerek, sık sık görüşerek Meclisin de huzurunu boşuna işgal etmiş oluyoruz. Türkiye'nin gerçekleri, ihtiyaçları, halkın sıkıntıları, halkın refahı dikkate alınmadan kanunlar yapıyoruz, düzenlemeler yapıyoruz, kanunları değiştiriyoruz. Sebebine gelince, bazı taassupları kıramıyoruz, bazı benlikleri aşamadığımız için, sık sık kanun yapıyor, sık sık kanunları değiştiriyoruz. Kanunlarımızı da sağlam zeminlere oturtamıyoruz. Bu Meclisten kaç defa vergiyle ilgili yasa geçti, kaç defa vergiyle ilgili düzenleme yapıldı; ama, beş ay önce yaptığımız yasayı da, beş ay sonra, burada, tekrar değiştirme ihtiyacıyla karşı karşıya kalıyoruz, Meclisin zamanını boşa harcıyoruz, bürokratları boşuna çalıştırıyoruz, enerjimiz tükeniyor, zamanımız tükeniyor, ekonomik kayıplarımız oluyor. Niye; işte, biraz önce söylediğim gibi, bir ülkenin gerçek ihtiyaçları, sıkıntıları, problemleri, halkın sorunları dikkate alınmadan, alelacele, bazı zatların, zevatın taassuplarının, benliklerinin, arzularının istikametinde yasal düzenleme alışkanlığını terk edemediğimizden, böyle sıkıntılarla karşı karşıya kalıyoruz. Allahaşkına, bugün, dün, öbür gün ve yarın, biz, hep çıkardığımız kanunları değiştirmekle, düzeltmekle meşgulmü olacağız; bizim başka işimiz yok mu, hükümetin başka işi yok mu, bu hükümetin başka sorunlarla uğraşmaya zamanı mı yok; aynı şeyleri temcit pilavı gibi pişirip pişirip bu Meclisin önüne getiriyor. Aynı şeyleri tartışıyoruz biz burada, aynı şeyleri konuşuyoruz; bizim oğlan bina okur, döner döner yine bina okur. Türkiye'de, onun için, kişi başına millî gelir 2 500 dolarlara düştü, daha aşağılara düşecek.

Şimdi, bu yasayı iki bölümde inceliyoruz. Sayın Maliye Bakanı da Plan ve Bütçe Komisyonunda kendi ifadeleriyle -ki, doğru ifade- bu yasanın, bir, vergiyle ilgili düzenlemeyi; diğeriyle de İhale Yasasındaki değişikliği içermekte olduğunu söylemiştir. Bu yasanın gerekçesini okuduğumuz zaman, hükümetimiz bir itirafta bulunmuştur; ki, biraz sonra sunacağım gazete başlıklarıyla da, bu kanun değişikliğindeki gerekçelerin birbirlerini tasdik ettiklerini de görmüş olacağız.

Bakınız, Sayın Hükümet -ikinci paragraftan okumak istiyorum- ne diyor: "Öte yandan, ülkemizde geçmişte yaşanan ve etkileri hâlâ devam eden ekonomik krizler, başta bankalar olmak üzere şirketlerin malî bünyelerinin zayıflamasına, özkaynaklarının erimesine ve yabancı kaynak temininde zorluklarla karşılaşmalarına yol açmıştır.

Yukarıdaki gerekçelerle hazırlanan tasarı ile, bir yandan malî bünyesi zayıflayan ve finansman temininde zorlanan şirketlerin malî bünyelerinin, bunların ortaklarının sahip oldukları varlıklar kullanılmak suretiyle güçlendirilmesi, bu arada yeni gelişen piyasalara yönelik vergi düzenleme ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanmıştır."

Bu, bir itiraftır... Şirketlerin çöktüğünü, kapandığını, zayıfladığını, sermayenin yurtdışına kaçtığını, yastık altına girdiğini, bundan dolayı yeni bir vergi düzenlemesi yapılması gerektiğini söyleyerek, gerekçede itiraf ediyorsunuz. Bu, inşallah, iyi bir başlangıç olur, iyi bir adım olur.

Sizin bu gerekçenize, dün, bu hükümeti işbaşına getiren gazeteler, ekonominizin fotoğrafını çekerek sayın hükümetin bugün getirdiği kanun tasarısındaki gerekçeyi tasdik eden, onunla örtüşen başlıklarında şöyle diyorlar: "İşte dövizler böyle kaçıyor." 3.2.2002, Sabah Gazetesi; "İtalya işadamı kamu ihalelerine abone oldu" 7.2.2002, Milliyet; "Kaçan sermayenin gelmesi bekleniyor" 7.2.2002, Hürriyet; "Ecevit'i kim yanlış yönlendiriyor?" 29.3.2002, Yeni Şafak; "Evet, yabancılar gelecek ve alacaklar." -İçeriklerini okumaya vaktimiz yok- "Tasarruflar yurtdışına kaçıyor" 6.2.2002, Yeni Şafak; "Sermaye kaçışı hızlandı" 27.4.2002, Yeni Şafak; "Tütünde son perde", "İşte dövizler böyle kaçıyor" 3.2.2002; "Kriz bitti mi?" Murat Sökmenoğlu Meclis Başkanvekili, 28.3.2002.

Türkiye'nin ekonomik fotoğrafı, sizi iktidar yapan gazetelerin manşetlerinde görülüyor ve siz, yine, hükümetin fotoğrafını, bugün değiştirmek istediğiniz vergi düzenlemesiyle ilgili gerekçenizin birinci, ikinci ve üçüncü paragraflarında resmen, kendi ifadelerinizle, itiraf ediyorsunuz. Başarısız olduk, başarısız olduk, ülkeyi yönetemedik, sermaye yurtdışına kaçtı, yastığın altına girdi; onun için, hesap sormayacağız, paranızı yastığın altından çıkarın, yurt dışından getirin, bankalara yatırın, yatırıma dönüştürün; çünkü, ülkede her gün işyerleri kapanıyor, Türkiye küçülüyor, insanlar fakirleşiyor; artık, Türkiye'de, kadınlar, insanlar çanta ellerinde büyük şehirlerde gezemez hale geldi. Geçen gün gazetenin birinde Sayın Adalet Bakanının bir açıklaması var "soygunculardan kendinizi koruyun, soyguncuların, talancıların sayısı gün geçtikçe artıyor, insanların psikolojisi bozuldu, huzuru bozuldu, saadeti bozuldu, mutluluğu bozuldu" diyor. Bu yanlışlardan vazgeçmenizi temenni ediyoruz. Ülkeyi düzeltemez misiniz; elbette ki, bu ülkeyi düzeltirsiniz. Ne zaman; yandaşlarınızın millî gelirini artırmayı terk eder, bu milletin çocuklarının millî gelirini artırmayı kafanıza ve kalbinize koyar, bu doğrultuda projeler üretirseniz; o zaman bu ülkenin problemlerini, sıkıntılarını gidermek çok kolaydır; yeter ki bunda samimi olalım, yeter ki duyarlı olalım.

Bakınız, hükümet ahlakî olmayan bir davranışla Meclisi ve muhalefeti karşı karşıya bırakmıştır. Bana göre ahlakîliği tartışılır. Beş ay önce; yani, 2002'nin 1 inci ayının 4'ünde, buradan, 4734 ve 4735 sayılı Yasaları geçirdik; temel yasaydı. Bu yasanın, Türkiye'deki yolsuzlukların artık herkesin kafasını bulandırdığı, suçlunun yasa olduğu, değişen ve gelişen günün şartlarına cevap vermediği, karşılaşılan problemleri çözmediği, Avrupa ve uluslararası standartlara paralellik sağlamadığı için mutlaka yeniden ele alınması gerektiği ve bu yasanın mutlaka değişmesi gerektiği varsayımıyla milletin temsilcilerinin huzuruna geldiniz; bizler de sizlerle beraber kamunun yararına uygun olmak şartıyla, bazı maddelerinde muhalefetin arzusuna uygun şekilde "evet" dedik, bir mutabakat sağlandı ve o şekilde yasa geçti.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Biz mutabık değildik.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Şimdi ne yaptınız; beş ay sonra, herhalde, muhalefet bizimle beraber yaptığı anlaşmayı veya mutabakatı veya değiştirdiği maddeleri unuttu -bizim hafızamız zayıf olduğuna göre- seçim meydanlarında millete verdiğimiz sözleri nasıl unutuyorsak, bu milletin vekilleriyle yaptığımız anlaşmaları da çabuk unuturlar herhalde diyerek, yasayı buraya getirdiniz. Bundan dolayı bence, insanın şöyle başını kaldıramayacak kadar sıkılması lazım. Siz bizimle anlaşacaksınız; biz de, peki gelin, bu yasayı beraber çıkaralım; ama, eşik değer 11 trilyon değil 17,5 trilyon olsun; 24 üncü maddedeki yüzde 50 kalksın diyeceğiz, bazı hususları değiştireceğiz... Beş ay sonra buraya gelip, eşik değer 11 trilyondu; ama, sizin arzunuza uygun -sivil örgütlerin arzusu, teknik elemanların ve işadamlarımızın mutabakatıyla- Meclisteki muhalefet partilerinin de görüşü alınarak, 17,5 trilyon liraya çıkardık; ama, biz, daha önce 11 trilyon demiştik, IMF'ye böyle bir sözümüz vardı; biz, şimdi, Avrupa Birliğine tabi kuruluşların müteahhitlerine, yabancı sermayenin ülkemizdeki temsilcilerine, onun sözcülüğünü yapan IMF'ye ne cevap vereceğiz; dolayısıyla, biz, sizi aldattık, bu yasayı geçirdik, şimdi size ihtiyacımız kalmadı, çoğunluğumuza dayanarak sizinle beraber değiştirdiğimiz yasa maddelerini ilk getirdiğimiz şekilde yeniden düzenliyoruz demek gibi bir tavrı sergilemenizi, şu Meclisin mehabetine yakıştıramıyorum, hükümete yakıştıramıyorum.

Aslında, bu tasarı, bugün bile buradan çekilmelidir; çünkü, yakışmadı, yakışmıyor. Geleceksiniz, bize diyeceksiniz ki, biz bu maddeleri şöyle, şöyle, sizin arzularınıza göre değiştirdik, değiştiriyoruz... Sayın Maliye Bakanı Sümer Oral ile Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanımız burada oturacaklar, 24 üncü maddeyle ilgili önerge verecekler, önerge kabul edilecek ve 24 üncü maddedeki yüzde 50 kaldırılacak. Beş ay sonra aynı bakanlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda, 24 üncü maddedeki yüzde 50 artışı ihtiva eden maddeyi tekrar karşımıza getirecekler.

Plan ve Bütçe Komisyonundaki direnmelerimiz ve mücadelelerimiz ve kamuoyunun baskısı sonucu, dün burada Danışma Kurulu önerisi üzerine yapılan konuşmalarda duyuyoruz ki, bu yüzde 50 artışı sıfırlıyorsunuz. Biz, bundan dolayı size teşekkür ediyoruz; ancak, inanmıyoruz, bir beş ay sonra, tekrar 1,1 milyar dolarlık bir krediyi vermek isteyen IMF'nin "bu maddeyi değiştirmezseniz, biz bu krediyi vermeyiz" demekle sizi karşı karşıya bırakacağından endişe ediyoruz.

Ne derece güvenelim; yarın, Sayın Keçeçiler, burada, gümrüklerle ilgili temel yasayı getirecek; verdikleri sözlere ne derece güveneceğiz acaba?! Biz, hükümeti bir bütün olarak kabul ediyoruz; hükümetin ANAP'ı, MHP'si, DSP'si olmaz ki; bu memlekette, bir Başbakan var, birkaç tane Başbakan Yardımcısı ve bakanlar vardır; partiler de, bunların yardımcıları, destekçileridirler. Yani, burada, ANAP'ı ayrı, DSP'si ayrı, MHP'si ayrı olamaz; biz, hükümeti bir bütün olarak düşünüyoruz. Dolayısıyla, Sayın Mehmet Keçeciler'in çok iyi bir senet vermesi lazım; beş ay sonra temel yasasını değiştirmemek kaydı şartıyla ancak kendisini destekleyebileceğimizi de ifade etmek istiyorum.

Bakınız:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesindeki "yüzde 50 oranının" ifadesi ile "ilk sözleşme bedelinin" ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Abdülkadir Akcan                                   Sümer Oral

Bayındırlık ve İskân Bakanı                   Maliye Bakanı

Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge değişikliği kabul edilmiştir."

Kim kabul etmiş; şu Yüce Meclis kabul etmiş. Sayın Yüce Meclise ne oluyor; beş ay önce beyan ettiği iradeyi bugün tersine çeviriyor. Sayın hükümete, kendi partileri kadar Meclise de saygılı olmaları gerektiğini, güveni sarsmamaları gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Güven olayı çok önemli bir olaydır.

Bakınız, bunlar yetmiyormuş gibi, yani, herhalde, şöyle düşündüler: Canım, bu yasayı geçirelim, nasıl olsa, bir müddet sonra, biz tekrar başka başlıklar altında getirir geçiririz; hem IMF'yi memnun etmiş oluruz hem de bu kanunu geçirmiş oluruz ve muhalefeti incitmemiş oluruz. Bu alışkanlıkları terk edin; kimse unutmuyor, hafızalarımız yenidir. Biz buraya gelirken, bu tutanakları didik didik ediyor, okuyor, ne söylediniz, ne konuştunuz, bunları inceliyor, altını çiziyor, öyle geliyoruz. Ben, bunu okurken de, Doğru Yol Partisi Milletvekili Kemal Kabataş'tan ve Burdur Milletvekilinin -herhalde, Mustafa Bey olacak- konuşmalarından çok yararlandığımı da ifade etmek ve böyle bir hakkı teslim etmenin de yararlı olduğunu söylemek istiyorum.

Hükümet, ayrıca, bir çifte standardı daha uyguluyor. Sayın Meclis Başkanına, lütfen, bu konuyu iletsinler. Çoğunluklarına dayanarak, istedikleri zaman tali komisyon, istedikleri zaman esas komisyon gibi bir alışkanlıktan, lütfen, İçtüzüğü ihlal etmekten vazgeçsinler; lütfen diyoruz. Biz, birbirimize güvenmeliyiz, itimat telkin etmeliyiz. Biz burada birbirimize güvenmezsek, halk bize nasıl güvenecek diye, endişe ediyorum. Dün, 4734 sayılı, 4735 sayılı ihaleyle ilgili kanunlarda esas komisyon Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu olacak -o gün öyle icap ediyordu- bugün, aynı kanunla ilgili değişiklik yapılacağı zaman, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu tali komisyon olacak, Plan ve Bütçe Komisyonu da esas komisyon olacak. Bir konuyla ilgili komisyon ya esastır ya talidir, keyfiliklere bırakılmaz. Meclis Başkanlığının kanunları havale ederken, Kanunlar ve Kararlar Dairesinde, İçtüzüğü dikkate alarak ayırmaları lazım, onu baştan söyledik. Vergi Yasasını, buraya, ayrı getirmeniz lazım, öbürünü ayrı getirmeniz lazım dedik, önce bunun altını çizdik. Kanunlar, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planına uygun mu, değil mi; İçtüzüğe göre, komisyonlara göre, kanunun içeriğine göre, hangi komisyona havale edilmesi gerektiği hususunda, Meclis Başkanlığını titiz davranmaya davet ediyoruz. İktidarın çoğunluğuna dayanarak, yanlışlıkları haklılık olarak ifade edemezsiniz. Komisyon başkanlarını da, Meclise saygılı olmaya davet ediyorum. Üç yıldır, dört yıldır, biz, maalesef, bu çifte uygulamalarla karşı karşıyayız, bunun yanlışlığını görüyorum. Ben, kendi komisyonlarıma, kendi Meclisime güvenmek istiyorum. Ben, hükümeti tenkit edebilirim, eleştiririm, fikir beyan edebilirim; ancak, güvenimi sarsacak hareketlerine gönlüm asla razı değil, müsaade edemem; sonuçta, Türkiye'nin hükümetidir, Türkiye Cumhuriyetinin hükümetidir, Türkiye'nin Başbakanıdır, bakanlarıdır; ama, geleceksin, komisyonlarda, çoğunluğuna dayanarak, istediğin gibi evireceksin çevireceksin!.. Bir ev ödevi gibi, kanun yapacaksınız! Nasıl oluyor da, siz, bu kanunun başlığını koyamıyorsunuz?! Nasıl oluyor da, dün tali komisyon dediğinize, bugün esas komisyon diyorsunuz?! Bu kanunu geçirelim de, nasıl olursa olsun; yeter ki, ona uygun bir başlık bulalım; yeter ki, ona uygun bir komisyon bulalım; yeter ki, ona uygun bir gerekçe hazırlayalım... Bakınız, gerekçelerinizle, çıkardığınız kanunların tutarlılığı var mı?! Bu kanunda ne diyorsunuz; bu kanun, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsamadığı için değiştiriyoruz diyorsunuz; ama, geliyorsunuz, özelleştirme yok, yap-işlet-devret yok, yabancı sermayeyle yapılan ve Türkiye Devletinin taahhüdünde olan ihaleler bu kanun kapsamında yok; yok, yok... Bu yetmiyormuş gibi, 2 nci maddenin (d) fıkrasında, sermayesinin yüzde 50'si ve onun altında olan yan kuruluşları da bu İhale Yasasının dışına çıkararak, yasayı şimdiden delmeye çalışıyorsunuz. Nasıl olur bu?! Hem gerekçede böyle diyeceksiniz, milletin ve Meclisin huzuruna böyle geleceksiniz; ondan sonra da, kendi yaptığınız yasaları, burada, bize deldireceksiniz, deldirme cesaretini göstereceksiniz. Gerekçeler çifte standart.

Bir arkadaşımızın dediği gibi, aslında, suç, yasalarda değil. Yolsuzlukları önlemek değil; Avrupa Birliği üyesi ülkelerin kuruluşlarının ülkemizdeki müteahhitlerinin, uluslararası sermayenin temsilcilerinin sözcülüğünü yapan IMF'nin Türkiye pazarlarındaki gerekli pastayı ihale yoluyla alabilmesinin yasasıdır bu yasa; ama, siz, yasaya böyle yazamıyorsunuz.

Eğer, böyle değilse, niçin, dün, 17,5 trilyon dediğiniz eşik değeri, bugün, 11 trilyon yapıyorsunuz? Niçin, nereden kaynaklandı, bunda kimin yararı var? Dün, kamu yararı var diye 11 trilyonu 17,5 trilyona çıkaracaksınız; bugün, 17,5 trilyonu da 11 trilyona, tekrar, düşüreceksiniz. Dün, kamunun yararı vardı, 17,5 trilyona çıkardınız; bugün, kimin yararı var, 11 trilyona düşürüyorsunuz? Dün kamunun yararı vardı, yüzde 50'yi kaldırdınız; bugün kimin yararı var yüzde 50'yi tekrar koyuyorsunuz? Dün, buralarda, yüzde 30'dan dolayı Türkiye'de yolsuzluklar alabildiğine ayyuka çıkmışken, geçmiş hükümetleri sarsmışken, bürokratların başını yemişken, müteahhitleri bile cezaevlerine sokmuşken, yüzde 30'a dayanarak Türkiye'de yolsuzluk üzerine siyaset yapılırken, ne hakla, yüzde 30 yetmiyormuş gibi, yüzde 50'ye cesaret ediyorsunuz? Yani, bu ülkede, 20 katrilyonluk ihale yapacaksınız, 4 katrilyonunu, 8 katrilyonunu ihalesiz, müteahhitlere vermiş olacaksınız; bunun anlamı bu demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 2 dakika içerisinde toparlar mısınız Sayın Ergezen.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım. Söyleyecek çok söz var.

Dün kamunun yararı, bugün kimin yararı? Eğer, 1,1 milyar doları vermek isteyen IMF bunu size şart koştuysa, sizin, oturup, bu konuda düşünmeniz lazım.

Bir konunun daha altını çizmek istiyorum -vaktinizi de almak istemiyorum; Sayın Başkan, özür diliyorum vaktimi aştımsa- şimdi, mademki böyle bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldınız, 1,1 milyar doları almanın gerekliliğine inandınız. Türkiye'nin çıkarları da buradaysa, siyasî nezaket şunu gerektirirdi: Dün, muhalefetle görüştük, bugün de muhalefet partilerinin grup başkanlarını ziyaret edelim, durumu anlatalım; onlar da, olayın inceliğini herhalde bizimle beraber idrak ederler, bize yardımcı olurlar. En azından, siyasî nezaket gereği bunlar ziyaret edilmeliydi, anlatılmalıydı. O zaman, belki de, burada bu kadar konuşma hakkını da kendimizde görmemiş olurduk.

Hükümetin, Türkiye'nin çıkarları için, her zaman, Türkiye'nin sorunlarını muhalefetle beraber masaya yatırma, beraber görüşme ve sorunları bütün olarak çözme alışkanlığını kendisinde görmesi lazım. Biz, artık, taassupları kırmalıyız; biz, enaniyyetleri yıkmalıyız; benim dediğim olacak anlayışının Türkiye'ye yarar getirmediğini artık görmeliyiz. Bu milletin çıkarları neyi gerektiriyorsa onun arzusuyla, yüreğimizdeki duygularla bu projelerin peşinde koşmalıyız. İhale yasası değişmez mi, değişir; vergi yasası değişmez mi, değişir; ama, nasıl değişir; getirirsiniz, geniş bir zamana yayarsınız, tartışırsınız, tartıştırırsınız, artılar eksiler görülür. Sık sık, burada bir daha değiştirme gereği duyulmadan, sağlam bir zemine oturan yasalarla ülkeyi yönetmiş oluruz. O zaman, başımız dik, Kızılay'da da dimdik gezeriz.

Seçim bölgelerimizden sağlam geldik; bizi, elimiz kolumuz kırık olarak halkımızın huzuruna göndermeye hiçbir hükümetin hakkı yoktur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür Ederiz Sayın Ergezen.

Burada Meclis Başkanımızın özel bir kastı yok. Gelen bir havale var, bir arkadaşımız -o an için bakan bir arkadaşımız- havale etmiş. Bunu da Kanunlar getiriyor, düzenleme öyle; ama, gelen tasarının içerisinde vergi ağırlığı fazla. Bu nedenle, tali komisyon olarak Bayındırlık Komisyonunda zaten görüşülmüş. Burada Meclis Başkanlığımızın bir kastının olmadığını sizin bilgilerinize sunuyorum.

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Yanlışlık orada, tasarıyı ikiye bölmeleri lazımdı.

BAŞKAN - O ayrı bir olay; Başkanlığın bir kastının olmadığını ifade etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

                       

Kapanma Saati : 19.06


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

LATİF ÖZTEK (Elazığ) - Çoğunluk yok Sayın Başkan...

BAŞKAN - Maddelere geçerken isteyeceğiniz bir yoklamayla gereğini yaparız; meraklanmayın.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Gereğini şimdi yap Sayın Başkan; toplantı yetersayısı var mı?!

BAŞKAN - Sayın Candan, bakınız, birleşim devam ediyor, konuşmalar yapıyoruz. Toplantı yetersayısının olup olmadığına ilişkin sorulacak zamanı siz çok iyi biliyorsunuz. Görüşmeleri tamamladıktan sonra isteme hakkınız doğuyor zaten. Şu anda biz devam ediyoruz, onu yapma şansımız yok. Yani, İçtüzüğün gereğini, Grup Başkanvekili olarak siz benden iyi bilmeniz lazım.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yorumlar gayet güzel!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

14. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/990, 2/902) (S. Sayısı: 877) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının tümü üzerinde Doğru Yol ve Adalet ve Kalkınma Partilerinin grup sözcüleri konuşmalarını tamamlamıştı.

Saadet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

SP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 877 sıra sayılı muhtelif kanunlarda değişiklik yapan kanun tasarısının geneli üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi hürmetle selamlarım.

Muhterem arkadaşlar, kanun tasarısı 10 kanunda değişiklik yapmaktadır. Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Gider Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu, Kamu İhale Kanunu, Kamu İhale Sözleşmesi Kanunu, Memurlar ve Kamu Görevlileri Hakkında 631 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 190 Sayılı Kadrolarla İlgili Kanun Hükmünde Kararname olmak üzere 10 kanunda değişiklik yapmaktadır.

Tasarının ilk 2 maddesinde, Gelir Vergisi Kanununun 75 inci ve 94 üncü maddelerinde değişiklik yapılmakta. Sermaye piyasasıyla ilgili kanuna göre kurulmuş aracı kurumların, kendi aralarında, borsa, para piyasasında elde ettikleri faiz gelirlerini tevkifata tabi tutan değişiklik yapılmaktadır. Tevkifat miktarı, genel olarak yüzde 25'tir; ancak, bu, kanundaki hükümdür; Bakanlar Kurulu kararlarıyla, bu, muhtelif tevkifata tabi olan gelir kaynaklarıyla ilgili, menkul sermaye iratlarıyla ilgili değişik tarifeler uygulanmaktadır.

Yine, tasarının 3 üncü maddesiyle ise, ekonomiye kaynak teminiyle ilgili düzenlemeler getirilmektedir. Tabiî, bu, Sermaye Piyasası Kanununa göre, aracı kurumların aralarındaki borsa; ki, bu, takasbank demektir esas itibariyle. 1990'lı yıllarda bu aracı kurumların, krize girmeleri üzerine, nakit yönetimi bakımından, kısa vadeli para ihtiyaçları bakımından takasbank kurulmuştu. Bu kurumlar, takasbankta, günlük nakit fazlalarını orada değerlendirmekte veya günlük nakit eksikliklerini de oradan karşılamakta idiler; karşılamaktadırlar halen. Tabiî, buraya vergi getirilmesi komisyonumuzda da uzun süre müzakerelere sebep olmuştur. Merkez Bankası, takasbank, Sermaye Piyasası Kurulu ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) yetkilileri dinlenmiş, onların, aralarında, özel bir komisyonla, bu değişiklikte mutabakat sağlanmasına çalışılmış; ama, bu mutabakat, maalesef, sağlanamamıştır. Tabiî, burada endişe şudur: Bu, takasbank dediğimiz, sermaye piyasası aracı kurumlarının, günlük olarak aralarında nakit hareketlerini dengelemek için çalışan kuruma, bunlara vergi getirilmesi, stopaj getirilmesi, yani tevkifat getirilmesi, tasarrufların yatırıma yönelmesini engelleyecek, zorlaştıracak şeklinde endişemiz vardı; halen o endişemiz bulunmaktadır. Nitekim, SPK'nın ve diğer ilgili kurumların yetkilileri de bunu beyan etmişlerdir; ama, maalesef, görülüyor ki, bu husus -ilgili iki madde görüşülürken önergelerle değişiklik yapılmazsa- bu şekilde geçecektir.

Bize, komisyonda ifade edildiğine göre, tek faiz piyasası olması IMF tarafından istenmiş ve bunun da mayıs ayı sonuna kadar çıkarılmasıyla ilgili söz verilmiş. Biz itirazlarımızı dermeyan ettik, iktidar kanadından arkadaşlarımız da itirazlarını dermeyan ettiler, ortaya koydular. İtirazımız, genellikle, bu çeşit kanunların, IMF'ye verilen sözler sebebiyle alelacele getirilmiş, olgunlaştırılması için alt komisyona da havale edilemeden, bu şekilde Genel Kurula intikal etmiş olmasınadır.

Tasarının 3 üncü maddesinde, mevcut veya kurulacak olan şirketlere aynî veya nakdî sermaye vazında, sermaye konulmasında, bu konulan sermayelerle sınırlı olmak üzere, vergi tahkikatı ve tarhiyatında bulunulmayacağına dair bir hüküm getirilmektedir. Bununla ilgili endişelerimiz de, bu düzenlemenin, kayıtdışı sermayeyi ve karaparayı davet etmesi, onlara yol hazırlamasıdır. Ayrıca, ahlakî bakımdan da bunun üzerinde durulmuştur ve hakikaten, bunun ne kadar ahlakî olacağı, ne kadar doğru olacağı, bugün tartışılmaktadır, yarın da tartışılacaktır. Bu maddenin de, daha çok, bankaların sermaye yeterliliklerini takviye için, banka ortaklarının veya bankaların diyelim, dışarıya kaçırdıkları varlıklarını veya içeride gizledikleri varlıklarını getirmeleri için bu düzenlemenin getirildiği ifade edilmektedir. Daha önce de, Bankalar Kanunu düzenlenirken, bankaların ortaklarının veya kendilerinin, gayrimenkullerini, varlıklarını, iştiraklerini satıp sermaye olarak vazetmeleri durumunda kendilerine vergi muafiyeti tanınmış idi, şimdi, kayıtdışı kaynakların da bu şekilde getirilmesinin hedef alındığı ifade edilmekte; ancak, şirket diye genelleştirilerek, sermaye şirketlerinin de bu yolu kullanmasına zemin hazırlanmış olunmaktadır.

Tabiî, bunda eksik gördüğümüz şey, eğer, böyle bir düzenleme yapılacaksa, kaynak ihtiyacı varsa, önce, bu sermaye niye dışarıya gitti, niye gitmeye devam ediyor; bunların üzerinde durmak lazım. Tabiî, bugün, biliyoruz ki, komşu ülkelere, bilhassa Doğu Avrupa ülkelerine, çok sayıda, Türkiye'den, sermaye, müteşebbis ve tesis gitmektedir; Türkiye ise, sermaye gelmesi için çırpınırken, birçok yeni düzenlemeler yapıp, birçok muafiyetler ve imkânlar getirirken, bir taraftan, sermayenin kaçışı devam etmektedir.

Burada, ifademiz şudur ki, tespitimiz şudur ki, teklifimiz şudur ki, hükümetin, dışarıya kaçan sermayenin kaçma sebeplerini izale etmeden, bunları ortadan kaldırmadan başka şekilde ortaya koyacağı davetlerin, davetkâr üslup ve düzenlemelerin, Türkiye'ye, dışarıdan sermaye gelmesine imkân hazırlamayacağı istikametindedir.

Tabiî, Türkiye'de, sermayenin kaçışının sebeplerinden biri enflasyon muhasebesidir. Yirmi yıldır, yirmiiki yıldır, yirmidört yıldır yüksek enflasyon altında seyreden bir ülkede, tabiî -esnaf diliyle söylüyorum- beşe al, altıya sat, yediye yerine koy üslubuyla kimse düzgün vergi ödeyemez ve vergidışı birtakım kaynaklarını kaçırmaya mecburdur. Aksi takdirde, birkaç sene düzgün vergi ödese, kazanmadığı gelirden, kazanç olmayan fiktif kazançtan, sırf enflasyon sebebiyle doğan fiktif kazançtan vergi ödeyeceği için, sonunda da iflas eder. Tabiî, iş hayatı da kendini korumak için, maalesef, bu yollara tevessül etmektedir; ama, bunun asıl sorumlusu, hükümetlerdir; onu ifade ediyorum.

Hükümetin yapacağı şey, süratle, bir taraftan, enflasyon muhasebesini getirmek; bir taraftan da, mecburî veya başka sebeplerle kayıtdışına kaçmış olan kaynaklarla, stok affıyla, nakdî veya aynî mallarla, stoklardaki mallarla ilgili yeni bir düzenleme getirmesi ve sıfırlamasıdır; ama, ondan sonra da, enflasyon muhasebesini uygulaması gerekir. Tabiî, diğer taraftan da, Türkiye'de, üretime tesir eden, maliyet girdilerini teşkil eden ana unsurları (enerji ve diğerlerini) dikkatle değerlendirip, bu sahada da düzenlemeler yapması gerekir.

Sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ortamda, eğer, rekabet şartlarını hazırlayamıyorsanız, para, en iyi kazancı nerede sağlıyorsa, en düşük maliyeti nerede sağlıyorsa, oraya hareket eder; dakikalar içerisinde, sermaye, bir ülkeden bir ülkeye elektronik ortamda gidiverir tabiî.

Tabiî, sermaye artışıyla veyahut da ekonomiye kaynak şarj edilmesiyle, atıl kıymetlerin ekonomiye kazandırılmasıyla ilgili yapılacak başka düzenlemeler de var. Vakit olursa, onlardan da birkaç kelime bahsedeceğim veya şimdi arz edeyim izninizle.

Tabiî, enflasyon muhasebesi başta dedik. Onun yanında, sermaye artışlarına, belli bir disiplin içerisinde, yatırım indirimi uygulaması getirilebilir. Bunu, komisyonda da uzun uzadıya arz ettik, görüştük; Maliye Bakanlığından değerli arkadaşlarımız not da ettiler. Zannederim, bu istikamette bir çalışma olacaktır.

Sabit yatırımlarda olduğu gibi, bu kriz döneminde, kaynakların mobilize edilmesi için, şarj edilmesi için ekonomiye, iktisadî hayata; sermaye artışlarına da yatırım indirimi uygulamasının getirilmesi lazım. Burada, Maliyenin mevcut gelirlerinden bir kaybı olmaz; gelir arttıkça, kazanç ortaya çıktıkça, bir süre bunlardan vergi alınmamış olunur; ama, yatırımı büyütürsünüz, istihdam artar, üretim artar, ihracat artar, iş hacmi büyür, piyasa büyür; bir süre sonra da, siz, oradan, daha çok, gürül gürül vergi almaya başlarsınız.

Yine, burada not etmekte fayda görüyorum: Gelir Vergisi Kanununun ek 1, 2, 3, 4, 5 inci maddelerinde, bu yatırım indirimini düzenleyen hükümlerde, 1998 yılında getirilmiş bir düzenleme vardı. Kurumların, belirli büyüklükteki kurumların gelirlerinden, kârlarından, brüt kârlarından, müteakip yıllarda da, yatırımlara yöneltmek üzere fon ayırma düzenlemesi getirilmişti; ama, KOBİ'ler bundan mahrum bırakılmıştı. 1998 yılında kanun çıkarken çok itiraz etmiştik. Temenni ederim, Maliye Bakanlığı bunu da dikkate alır; KOBİ'lere de, bu gelecek yılki yatırımlara, bu yılki kârından müteakip yıla fon ayırmayı mümkün kılacak olan bu uygulamayı getirirler.

Tabiî, tasarıda, diğer birtakım düzenlemeler de var; Gelir Vergisiyle ilgili, Kurumlar Vergisiyle ilgili. Türkiye Petrolleriyle ilgili özel bir düzenleme var. Yurtdışı faaliyetlerinde doğacak olan finansmanında kur farklarının muhasebeleştirilmesiyle ilgili bir düzenlemedir. Gider Vergileri Kanununda değişiklik var. Banka ve sigorta muameleleri vergilerini -yüzde 15'tir bu- yüzde 1'e veya bazı sahalarda sıfıra kadar indirmeye veya yükseltmeye Bakanlar Kuruluna yetki veriliyor. Damga Vergisinde değişiklikler var. Bu da, daha çok, vadeli işlemleri düzenleyen bir yeni düzenlemedir. Vadeli işlemler de, tabiî, piyasaların büyümesi bakımından, gelişmesini arzu ettiğimiz bir sahadır. Factoring şirketlerinin sözleşmeleriyle ilgili birtakım vergi istisnasını, harç istisnasını, Damga Vergisi istisnasını getiren düzenlemeler var. Harçlar Kanunuyla ilgili düzenlemeler var. 4731 sayılı Kanunla, deprem bölgesiyle ilgili, Marmara deprem bölgesiyle ilgili, 1999 ve 2000 yılı için getirilen istisnaların, muafiyetlerin, terkinin, Emlak, Çevre Temizlik ve Motorlu Taşıt Vergilerine de teşmili ve ayrıca, Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahına bağlı olarak alınan birtakım vergi, diğer vergi, fon ve payların da terkiniyle ilgili bir düzenleme var. 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili -ki, Maliye Bakanlığı teşkilatını düzenlemektedir- bir düzenleme var. Kamu İhale Kanunuyla ilgili düzenlemeler var.

Kamu İhale Kanununda getirilen yeni düzenlemeler şunlardır: İhale kapsamıyla ilgili tarifler getirmektedir; hangi kurumlar, ne şekilde buna tabi olacaklar veya olmayacaklar... Yine, Kamu İhale Kanunundaki uluslararası firmaların katılabilmesiyle ilgili eşik değerler yeniden düzenlenmiş ve düşürülmüş bulunmaktadır.

Burada bir endişem, tabiî, bizim müteahhitlik kurumlarının uluslararası rekabete hazır olmadığı istikametindedir. Bunlar, karşılıklılık esasına göre düzenlenmektedir; ama, bizim kurumlarımız, gerek finansman gücü bakımından gerekse birtakım sigorta kurumları bakımından, uluslararası piyasada, yabancı firmaların Türkiye'deki avantajları nispetinde avantaja sahip değiller. Kendi pazarımızı da kaybetme endişesi vardır; çünkü, her türlü kamu satın almalarına kadar, 300 milyarlık satın almalara kadar, 300 milyar ve üstüyle ilgili satın almalarda, yabancıların iştiraki mümkün kılınmaktadır.

Tabiî, Kamu İhale Yasasında, yine, ihale edilmiş işin hacminin, keşfinin artırılmasıyla ilgili düzenlemeler var. Bu, yüzde 20 ve yüzde 50 olarak gelmişti, tatbikat projesi olan-olmayan, uygulama projesi olan-olmayan diye tarifle; komisyonumuz da, bunu, yüzde 10 ve yüzde 20 olarak değiştirdi.

Müteahhitler Birliğinden birçok arkadaşımız mektup almıştır herhalde, ben de aldım. Bunun, tekrar, eskiden olduğu gibi, yüzde 20 ve yüzde 50 olarak değiştirilmesi talep edilmektedir. Hakikaten, biz, ne kadar, kesin, kanuna da koysak, pratik hayatta, uygulamada, bu, kanunun içine sığmayacak olan, maddeye sığmayacak olan şartlara karşı, ihaleyi iptal etmeden, yeniden ihaleye çıkma zarureti doğmadan, onu yönetebilecek bir düzenlemenin getirilmesi lazım.

Muhterem arkadaşlar, tabiî, vergi kanunları, bir taraftan devlete gelir temin ederken, öbür taraftan da, iktisadî kalkınmada kullanılan aletlerdir; yani, vergi sahalarını, kalkınmayı mümkün kılacak, üretimi mümkün kılacak, istihdamı mümkün kılacak veya tasarrufu mümkün kılacak, ihracatı mümkün kılacak hedeflere göre düzenlemeniz lazım.

Biz, tabiî, dümenini kaybetmiş bir ülke haline geldik; dışarıdan ne talimat gelirse, alelacele bunu yapıyoruz. Hükümet, tabiî, bunları yaparak bir sahili selamete ulaşacağını umut ediyor; ama, görüyoruz ki, üç yıllık uygulamaların hepsinin de sonu hüsran olmuştur.

Şimdi, şunu söylemek istiyorum: Tabiî, hükümetin, Sayın Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyelerinin kendi sahalarındaki gelişmeleri çok yakın takip etmesi lazım. Bunu niçin söylüyorum; bakın, elimde, Eylül 2000'de yayımlanmış, Dünya Bankasının bir raporu var: "Countr Economic Memorandum Structuval Reforms For Sustainable Grouth." Yani, sürdürülebilir kalkınmayla ilgili yapısal reformlar, ülke ekonomik memorandumu, yani raporu diyor. Türkiye'yi hedef almış. Tabiî, bu, 2000 yılının eylül ayında yayımlanmış. Şimdi, burada, açıyorsunuz ve sayfalarına bakıyorsunuz; işte, kamu sektörü borçlanma gereği ve faiz nispetlerini buraya koymuş. 1996-1997 Refahyol Hükümeti döneminde fevkalade -grafikte görüyorsunuz- istikrarlı bir durum var. 1998-1999'da füze gibi artmış ve tabiî, burada, bu rapor yayımlanınca, bütün uluslararası değerlendirme kurumlarının önüne bu gidince, Türkiye için bunlar alarma geçiyorlar.

İşte, burada, yine, kamu bankalarının görev zararlarıyla ilgili, aynı şekilde grafikler var. Bunları niye söylüyorum; tabiî, bu raporları hükümetlerin bilmesi ve tedbir alması lazım. Eylül 2000'de neşredilmiş olan bu rapor, aslında, bizim Sayıştayımızın, 1998 yılında, yine Plan ve Bütçe Komisyonunda, Mecliste, Türkiye borç araştırmasıyla ilgili bir komisyonun çalışmaları neticesinde -emek verenlere teşekkür ederim- 1998'in sonunda hazırlanmıştı ve o rapor, maalesef, neşredilmedi.

İşte, Dünya Bankası, bu rapordan aldığı bilgileri, bizim önümüze tekrar koymuş. Bu rapor şunu söylüyor, bu rapordaki grafikler şunu söylüyor: Türkiye krize doğru gidiyor. Nitekim, ağustos ve eylülde krizin işaretleri çıktı, 2000 yılının kasım ayında faiz patlamasıyla piyasalar altüst oldu ve 2001 yılı şubatında da kur patlamasıyla piyasalar altüst oldu. Yani, şunu söylemek istiyorum: Hükümet üyesi bakanlarımızın ve onların değerli bürokratlarının, bu ölçmeleri, bu değerlendirmeleri çok yakın takip etmeleri, kendileri ölçmeleri, ölçtükleri neticeleri değerlendirmeleri ve politikalarını ona göre ayarlamaları gerekir. Bunu yapmadığınız zaman, tabiî, dışarıdan bir derviş, beş derviş de getirseniz, meseleleri düzene sokamıyorsunuz. Onun için, hükümeti bu istikamette ikaz etmekte fayda görüyorum.

Tabiî, kimse üzülmesin, biz herkese sıhhat, afiyet diliyoruz; ama, bu şartlarda bu hükümetin Türkiye'yi yönetmesi mümkün değil. Birini kırmayalım, incitmeyelim diye bunu böyle devam ettirirseniz daha büyük krizlerin içine girilir. Türkiye'nin, çok dinamik bir hükümete, gören, kavrayan, anlayan, karar veren ve yöneten bir hükümete ihtiyacı var.

Şimdi, bakın, bir şey daha söyleyeceğim. Zamanım da bitiyor; ama, muhterem Başkanımın belki bir iki dakika müsamahasıyla tamamlamak istiyorum. Tekstil sektörü feryat ediyor, başka sektörlerde de bu feryat var. Açın, konuşun, dinleyin; Tekstil İmalatçıları Birliğiyle görüşün, kurumlar var bu konuda. Nedir feryatları; tabiî, Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşması sebebiyle, üçüncü dünya ülkelerine, Avrupa Birliğinin uyguladığı gümrükleri uygulamaktadır. Avrupa'yla olan gümrükler değil, üçüncü dünya ülkelerine aynı gümrüğü uyguluyor; ama, Avrupa Birliği, üçüncü dünya ülkeleriyle ikili anlaşmalar yapmış, indirimli tarifeler koymuş. Daha açık ifade edeyim; geçenlerde bir vesileyle ortaya çıkmıştı; bizim bugün Amerika'ya ihraç ettiğimiz şu mala Amerika yüzde 20 gümrük uyguluyorsa, biz bunu Amerika'dan ithal ederken yüzde 3 veya yüzde 5 gümrük uygulamaya mecbur kalıyoruz. Niye; Avrupa Birliğinin üçüncü dünya ülkelerine uyguladığı ortak gümrük tarifesi itibariyle bu böyle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Ayhan, 2 dakika içerisinde toparlar mısınız.

CEVAT AYHAN (Devamla)- Teşekkür ederim.

Tabiî, bu böyle olunca ne oluyor; Gümrük Birliğinden sonra, 1 Ocak 1996'dan sonra, Türkiye'nin, bir taraftan Avrupa Birliğiyle ticaret açıkları büyürken, üçüncü dünya ülkeleriyle açıkları daha da artıyor.

Tabiî, üçüncü dünya ülkeleri (Çin'i, diğerleri, vesairesi) özellikle Güneydoğu Asya ülkeleri, tekstil mallarını, Avrupa ülkeleri üzerinden Türkiye'ye gümrüksüz ihraç ediyorlar. Birtakım sahtekârlıklar da yapıyorlar; renkli fotokopilerle, menşe şahadetnamesi yerine geçecek olan birtakım belgeler düzenliyorlar; ama, sektör bağırıyor, feryat ediyor; hükümet de dikkatle bakıp, bu işleri değerlendirmiyor.

Bakın, 3,5 milyar dolarlık tekstil malı ihracatında, aşağı yukarı, 2,5 milyar dolar, bu şekilde, Yunanistan üzerinden, Hollanda üzerinden, İspanya üzerinden, sanki o ülkelerde üretiliyor gibi, Türkiye'ye... Halbuki, o ülkelerin bazılarında, ne iplik ne de dokuma tesisleri var. Yani, onların, ihracat yapacak bir üretim kapasiteleri yok; ama, onlar üzerinden, birtakım hileli yollarla Türkiye pazarı istila ediliyor; her gelen gemi bir tekstil fabrikasını kapatıyor. Tabiî, bu şartlarda işsizlik artıyor, fakirlik artıyor, üretim geriliyor. Türkiye'nin yaşadığı bugünkü sosyal şartlar, tabiî bir gelişme değil. Yani, hükümetin ihmalinin, dikkatsizliğinin -maalesef, üzülerek ifade edeyim- beceriksizliğinin, bunda büyük ağırlığı vardır.

Değerli arkadaşlar, tabiî, kanun çıkarmak kolay. Sayın Derviş geldiği zaman "15 günde 15 kanun; Türkiye kurtulacak..." dedi. 15 kanun değil, 115 kanun çıkardık; ama, Türkiye'nin bir yere gittiği yok. Türkiye, daha da kötüleşiyor, şartlar daha da ağırlaşıyor değerli arkadaşlar.

Biz, tabiî, Meclis olarak, Türkiye gündemine hâkim olmaya mecburuz. Aksi takdirde, Meclis, itibarını kaybeder, siyaset, itibarını kaybeder.

Ben, değerli milletvekillerinin, hükümet emridir diye kanunlara bakmak yerine, meseleyi anlayıp, kavrayıp, hükümetin de ilerisine geçecek bir anlayışla yaklaşmalarını diliyorum ve hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker?.. Yok.

Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

877 sıra sayılı bu tasarı üzerinde görüşüyoruz. Bu tasarı, adından belli olduğu üzere, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı. Yani, hükümet "birçok kanunda aceleye getirdim, yanlışlık yaptım, hata ettim" diyerek onları toptan düzeltmek için getiriyor ve bu kanunların bir kısmı çok yeni kanunlar, bir kısmı kısa bir süre önce yapılan kanunlar. Bu kanunlar da çok çeşitli maddelerden oluşuyor. Bunlardan birincisi, borsa para piyasasına yatırılan paralara ödenen faizlere, gerekçede de belirtildiği gibi, stopaj yoluyla vergilendirme imkânı getiriliyor.

Şimdi, bu konu üzerinde biraz konuşmak istiyorum. Bu konu Plan ve Bütçe Komisyonunda çok tartışıldı. Bunun üzerinde konuşan iktidar partilerine mensup milletvekili arkadaşlar da itiraz ettiler, çeşitli uygulamalar olacağını belirttiler. Bunun üzerine, hatta SPK, Merkez Bankası ve takasbank yetkilileri de Plan ve Bütçe Komisyonunda konuştular; ama, aralarında bir ittifak sağlanamadı. Takasbank ve Sermaye Piyasası Kurulu yetkilileri bu verginin alınmaması, Merkez Bankası yetkilileri ise alınması gerektiğini izah ettiler; fakat, hepsi, kendi açılarından bu konuya baktılar. Neticede, Merkez Bankası Başkanı, Türkiye'de bütün meselenin özünü enflasyonun indirilmesine bağladıkları için, enflasyonu kontrol altında tutabilmeleri için, takasbanka yatırılacak bu sermaye piyasası paralarının da vergilendirilmesinin iyi olacağını ve ancak öyle izlenebileceğini belirtti ve bu görüş kabul gördü. Fakat, buna bilhassa Sermaye Piyasası Kurulundan çok itirazlar geldi ve bunlar  "SPK'nın 1999 yılında çıkarılan kararıyla yatırım ortaklıkları nakitlerini, net portföy değerlerinin yüzde 20'sini geçmemek üzere takasbank borsa para piyasasında değerlendirebilirler. Bu takasbank borsa para piyasası işlem hacminin yüzde 62'si, yatırım fonu ve ortaklıkları tarafından gerçekleştirilmektedir. Yatırım fonu ve ortaklıkları işlem hacminin de yüzde 97'si, banka ve banka aracı kurumları tarafından yapılmaktadır. Yatırım fonu ve ortaklıklarının net portföy değerleri 5 katrilyon TL olduğuna göre, ancak 1 katrilyon TL takasbank borsa para piyasasında değerlendirilebilecektir; bunun yan etkileri olacaktır" diye önemli itirazlarda bulundular. Bu konu üzerinde konuşan iktidar partilerinden DSP'ye mensup bir milletvekili -ki, bu konunun en büyük uzmanıdır- o arkadaş bile, Plan ve Bütçe Komisyonunda "tasarının 1 inci maddesi, ekonomik denge açısından dikkate alınmamış bir maddedir" dedi; fakat, gerek DSP'li arkadaşların, gerek ANAP'lı arkadaşların, gerek SPK'nın ve gerekse takasbank yöneticilerinin bütün itirazlarına rağmen, hükümet, Merkez Bankasının görüşleri doğrultusunda bunun vergilendirilmesinin doğru olacağını söyledi. Biz, sadece, burada şunu belirtmek istiyoruz: Bu madde, hükümet üyelerinin bile üzerinde anlaşamadığı bir maddedir. Bu madde, bir müddet sonra tekrar değiştirilmek üzere Meclis huzuruna gelirse, şaşmayacağımı belirtmek isterim.

Tasarının 4 üncü maddesinde, Türk Petrol Anonim Ortaklığına, yurt dışındaki aramalarından dolayı bir vergi muafiyeti getiriliyor. Bu konuda da yine Plan ve Bütçe Komisyonunda önemli itirazlar oldu, hatta iktidar partilerine mensup milletvekilleri bile, "Petrol Kanununda yabancı petrol şirketlerine tanıdığımız uygulamayı, Türk Petrol Anonim Ortaklığına da tanımak istiyoruz" dediler.

Burada önemli olan şuydu: "Türk Petrol Anonim Ortaklığının, bu madde, ileride, özellikle Ortaasya'daki petrol yatırımlarına işlerlik kazandıracak bir maddedir. Bunun bu anlamda dikkate alınması gerekir. Çok hamdır; üzerinde tartışılması gerekir." Bunu kim diyor; bunu, yine, bir DSP milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyonunda ısrarla söylüyor; ama, tabiî, biraz sonra belirteceğim gibi, bu tasarı, 3 Nisan 2002 tarihinde Başbakanlık  Hazine Müsteşarlığınca Mr. Köhler'e verilen taahhütnamenin içerisinde, niyet mektubunun 40 ıncı maddesinde Kamu İhale Kanunu ve bu maddelerin değiştirileceği sözü verildiği için, bunların üzerinde pek durulmadan, hemen, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti ve Genel Kurulun huzuruna geldi.

Burada, Türk Petrol Anonim Ortaklığının yurt dışındaki işleriyle ilgili olarak konuşurken şunu da söylemekte yarar görüyorum: Bilhassa, mesela 6.5.2002 tarihinde yine bir gazetede çıktı: "Türk Petrol Anonim Ortaklığındaki batağın dibi görünmüyor!" Kazakistan'da petrol arayan bir petrol şirketi; ki, Kazak Oil'le yaptığı çalışmalardan dolayı, alacakları, bizim dediklerimizle Kazak'ların dedikleri birbirini tutmadığı için, Türkiye Petrol Anonim Ortaklığının parasını alamadığından bahsediliyor.

Yine, 2001 yılında, "Türk Petrol Anonim Ortaklığı dünyanın çeşitli ülkelerinde arama yapıyor; fakat, bunda da birtakım usulsüzlükler olduğu dile getiriliyor" diye basına yansıyan birçok olay oldu. Şimdi bunları dikkate almadan, sadece, böyle bir madde düzeltmesiyle, Türk Petrol Anonim Ortaklığının zararlarının giderileceğine inanmıyorum. Hatta, çok daha ilginç bir şey var. Yine, 250 geçici işçiyi Türk Petrol Anonim Ortaklığı işten çıkardığı için, 600 milyar lirayı bu 250 işçiye vermediği için, dış petrol şirketlerine yapacağı hizmetin karşılığı 2 milyon doları alamadığı, yani 600 milyarı işçiye vermemek için 2 milyon dolarlık bir devlet gelirinden vazgeçildiği yine basına sızan haberler arasında yer almış bulunmaktadır.

Burada önemli maddelerden birisi de 3 üncü maddedir. Bu 3 üncü maddeye -ki, üzerinde en çok tartışılacak maddedir- mevcut veya yeni kurulacak olan sermaye şirketlerine aynî veya nakdî sermaye olarak konulan değerlerden hareketle herhangi bir vergi incelemesi ve tarhiyat yapılmayacağına dair bir hüküm kondu. Buradaki maddede hükümet açıkça diyor ki: "Yeni bir şirket kuracaksanız, bu, reel şirket de olabilir, finans şirketi de olabilir, ne getirirsen getir, ben, inceleme yanmayacağım." Yani, misal olarak söylüyorum: Dışarıda 3 milyon doları olan herhangi bir vatandaş, o parayı getirdiği zaman incelemeyeceksiniz. İncelemeyeceğinize göre, o parayla burada şirket kurdu, o parayı onbeş gün sonra aldı "başka bir şirket kurdum" dedi, onu da incelemeyeceksiniz, o parayı da alacak "başka şirket kurdum" diyecek onu da incelemeyeceksiniz ve dolayısıyla aynı para Türkiye'de çeşitli şirketlere geçtiği halde, sırf vergi incelemesi yapılmayacağı taahhüdü verildiği için, Türkiye'de birtakım vergi kaçakçılıklarının önü açılacak; ama, bütün bunlara rağmen, Anadolu'daki halktan, gidip, yine bizim Erzurum'daki, Trabzon'daki bir berberin tepesine binip ondan vergiyi alacaksınız; ama "dışarıdan para getiriyor" diye bu şirketlere inceleme bile yapmayacaksınız. Hatta bunun bile, komisyonda, bazı milletvekillerince az olduğundan bahsedildi, çok olduğundan bahsedildi ve malî milat uygulaması dolayısıyla yurtdışına kaçan paraların buraya gelmesi için bunun getirilmesi gerektiğinden bahsedildi. Ben sadece şunu söylemek istiyorum: Türkiye bir nakit sıkıntısındadır, doğrudur, bu nakit sıkıntısını çözmek için de şirketlerin varlıklarını yükseltmesi de doğrudur; yalnız, burada biraz dikkatli olmak lazım. Türkiye'de sürekli olarak kamuoyunda hortumlamalardan bahsedildiği bir düzende, sadece bankaların içini 21 katrilyondan fazla, sırf bu bir yıl içerisinde Merkez Bankasınca onlara kâğıt verildiği bir düzende "getirin, ne getirirseniz getirin yurt dışından, ben size inceleme yapmayacağım" demeniz... Burada kamuoyunun tepkilerini de dikkate almanız gerektiğini belirtmek istiyorum.

Şimdi, burada, şahsen benim en çok üzerinde durmak istediğim konu, İhale Kanunu. İhale Kanununun özü şu: Bu İhale Kanunu 102 maddelik bir kanun tasarısıydı. Bu kanunun bu Genel Kuruldan normal usulle geçmesi hemen hemen imkânsızdı ve Danışma Kurulunda da anlaşmaya varılamamıştı; fakat, hükümet 330 üyeyi bulabilmek için muhalefete mensup bir parti grubuyla -Adalet ve Kalkınma Partisiyle- anlaşma yaptı ve eşik değerini artıracakları sözünü verdiler bu gaye dolayısıyla bu madde buradan o eşik değerin düzeltileceği gerekçesiyle temel kanun olarak 5 maddede görüşüldü. Bunun da sebebi neydi; Sayın Bülent Ecevit Amerika'ya gidiyordu; Amerika'ya giderken bu kanunu götürmesi gerekiyordu. Onun için, hükümet burada Adalet ve Kalkınma Partisine bu tavizi vermiş göründü; ama, peşinden, 3 Nisanda Mr. Köhler'e vermiş olduğu beyannamede, kamu ihalesindeki bu eşik değeri azaltacağını taahhüt etti ve taahhüt ettiği için de bugün buraya geldi ve bu taahhüdüyle, tekrar, eşik değeri 17 trilyondan 11 trilyona düşürüyor. Bu ne demektir; şu demektir: Yani, Türkiye'deki 11 trilyonun üzerindeki bütün ihalelerin yabancılara açılacağı ve yabancıların geleceği demektir. Zaten Türkiye'de iş bulamayan Türk müteahhitlerinin ve Türk mühendislerinin işsiz kalacağının en büyük gerekçesidir. Zaten, sırf bu olmasın diye bu Meclisin hemen hemen ittifakına yakın bir bölümü bu eşik değerini yükseltmişti. Ama, Dünya Bankası, hükümete açıkça "sen benim isteğimin dışında bunu nasıl artırırsın" dedi ve hükümet de hemen "emredersiniz hemen geri alıyoruz" dercesine bu tasarıyı tekrar eski haline getirdi.

İşte, MHP'lilere burada tekrar soruyorum: Bu mu sizin delikanlılığınız, bu mu sizin yiğitliğiniz, erkekçe konuşun... (MHP sıralarından gürültüler) Bu Mecliste verdiği sözü 3 partinin de geri almasının sebebi bu mu ya? Bu mu?.. Bunun, gelin, bana gerekçesini konuşun...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Tane tane konuş... Allahaşkına tane tane konuş!..

ASLAN POLAT (Devamla) - Dik durmak, sözünde dik durmaktır; dik durmak delikanlılık budur işte; bu Meclisten 3 Nisan günü çıkardığınız kanunla ilgili Mr. Köhler'e "evet efendim biz hata etmişiz, bizim haddimize mi düşmüş eşik değeri artırmak" deyip de, azaltmak değildir...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Tane tane konuş...

ASLAN POLAT (Devamla) - Bunu yanlış yapmayın... Bunun için...

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sen duydun mu?

ASLAN POLAT (Devamla) - İşte, taahhüdünüz burada; alın okuyun... Al oku taahhüdü, al oku... Oku gel. Okumadan gelme benim karşıma.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ne yazıyor?.. Tane tane konuş, anlaşılmıyor...

ASLAN POLAT (Erzurum) - İşte, onun için ben size söylüyorum ki, yanlış yapmayın... (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN -Sayın milletvekilleri...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Bir dakika, bir dakika oturun da dinleyin beni...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri lütfen...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Tane tane konuş!

ASLAN POLAT (Devamla) - Al bunu oku, oku ondan sonra gel; okur yazarlığın var elbet. (MHP sıralarından gürültüler)

Şimdi, ikinci olarak burada itirazımız da şu: Siz ihale kanununu getirirken şeyi çok konuştunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Erzurum'a gidebiliyor musun Erzurum'a...

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika verebilir misiniz.

BAŞKAN - Sayın Polat, buyurun efendim, bir dakika içinde toparlayın.

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Milletvekili, seni bırak; senin büyükşehir belediye başkanın bile Erzurum'da benimle gezemedi; bir haftadır bütün basın yazıyor; sen, kim oluyorsun?! Sen, Erzurum'da kim oluyorsun?!

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon)- Geç geç onları; ben, geçen hafta Erzurum'daydım.

ASLAN POLAT (Devamla) - Dinle, dinle beni; bırak, bırak o lafları...

Şimdi, burada ikinci bir hata da şu. Bu yeni ihale kanununuzda demiştiniz ki, biz kesin projeyle ihaleye çıkacağız ve kati projeyle ihaleye çıkacağız, projesiz işe çıkmayacağız.

Şimdi, bir tarafta getirdiğiniz bir madde; efendim, kati projeyle bir ihaleye çıksam, müteahhit keşfin yüzde 50'si kadar artırabilsin. Yahu peki, bu nasıl kati proje ki, keşfin yüzde 50'si kadar artıyor?! Mühendis Odalarının en büyük itirazı da buydu. Allah'tan ki, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu düzeltildi ve bu yüzde 50 artış, yüzde 20'ye; tatbikat proje yüzde 20 artış da yüzde 10'a düşürüldü ve bu doğru bir uygulamadır ve Mühendis Odaları ile Müteahhitler Birliği bu konuda ikiye ayrıldılar; ben şahsen Mühendis Odalarının dediğinin doğru olduğu kanaatindeyim...

(Mikrofon  otomatik cihaz tarafından kapatıldı).

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Daha geçen hafta Erzurumlu seni kahveden kovmadı mı?

ASLAN POLAT (Devamla) -...Bu miktarın azaltılması doğru olmuştur.

Sayın milletvekilleri, şimdi vakit de kalmadı...

BAŞKAN - Efendim, Sayın Aslan Polat devamlı konuşmacı...

ASLAN POLAT (Devamla) - Bu tasarılar her gün gelecek önümüze; çünkü, bir an evvel çıkarıyorsunuz kanunu, sonra değiştiriyorsunuz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Polat.

Şahsı adına, Sayın Kamer Genç; Tunceli Milletvekili. (DYP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis Başkanvekili seçildikten sonra uzun zaman bu kürsüye çıkmadım; ama, Türkiye'nin içinde bulunduğu ağır koşullar, Türkiye'nin geleceğinin içine düştüğü büyük tehlikeyi hissedince, çok büyük bir vicdan azabı çekiyorum.

Bir lanetli af kanunu çıkardınız. Bu lanetli af kanunuyla birçok hırsızlıkları yargılanamaz duruma getirdiniz.

Bunu herkes biliyor. İşte, AK Partinin Genel Başkanı bile çıktı "ben, af kanundan yararlanıyorum" dedi. Bir siyasetçi... (DSP, MHP, ANAP sıralarından gülüşmeler; AK Parti sıralarından gürültüler)

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Saçmalama!.. Ne alakası var?!

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Ne saçmalıyorsun Başkan, sana yakışıyor mu?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Her şeyi anlatacağım. Bir dakika... Bir dakika...

Efendim, sizin de hoşunuza gitmeyecek şeyler söylüyorum.

Siyasetçi adam... (AK Parti sıralarından gürültüler)

Bir dakika... Benim sözümü kesmeyin.

Siyasetçi adam, halkın karşısına çıkacak, hesabını verecek.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, seni, buradan, alkol muayenesine göndermek lazım!

KAMER GENÇ (Devamla) - Hüseyin Çelik, senin, cemaziyelevvelini biliyorum; lütfen, konuşma!..

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Biz de senin cemaziyelevvelini biliyoruz!

KAMER GENÇ (Devamla) - Konuşma sen! Ben, şimdi, herkese hakkını vereceğim bugün burada.

Genel Başkanın affa sığınmasın, gelsin, yargılansın.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Siz, gelmeden, içtiniz mi?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, bu siyasî parti... Meydanlarda harcadığınız paraların hesabını verin kardeşim.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Kürsüye çıkmadan içtiniz mi Sayın Başkan?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, biz, Türkiye'de, şimdi, en az 20 000 000 insanı, hiçbir şeyi kalmamış bir duruma düşürdük; yani, kaybedilecek bir şeyi olmayan insan durumuna getirdik. Adamın bir malı, işi yok, gücü yok, ekonomik gücü yok... Türkiye'yi, dünya devletleri içerisinde çok itibarsız bir ülke haline getirdik.

Arkadaşlar, bu memleket bizim, ister inanın ister inanmayın; ama, bakın, şu kanunu, aslında, sonra da şey edeceğim de, daha... Şimdi, bu kanunun esas nedenini biliyor musunuz; malî af. Bu memleketin bankasının içini boşaltan, hırsızlık yapan, hayalî ihracat yapan herkese, bu kanunla, bir malî af getiriyorsunuz. Şimdi, siz, ülkeyi, 70 sente değil, 5 sente muhtaç ettiniz; sizden sonra gelecek iktidarın da önünü tıkıyorsunuz. Bir lanetli affı getirdiniz; bütün hırsızları, namussuzları affettiniz. Şimdi, bununla da, bu kanunla da, gayrimeşru servetlere af getiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakın, ben, 16 sene Danıştayda çalıştım, 20 senedir de politikadayım; inanmanızı istiyorum, bu memlekette kimin ne olduğunu iyi bilen bir insanım ve hangi kanunla kime ne getirildiğini bilen bir insanım. Bakın, biraz önce bir kanun çıktı. O kanunda öyle maddeler var ki, yüzde 212 vergi alıyorsunuz; ama, holdinglerin sahip olduğu sigara fabrikalarının ürettiği sigaradan yüzde 49 vergi alıyorsunuz. Amerikan şirketlerinin Türkiye'de ürettikleri kola cinsinden yüzde 25 vergi alıyorsunuz. Bakanlar Kuruluna bu kanunun sevkindeki vergi nispeti yüzde yarı düşüktü. Niye; ANAP Genel Başkanının oğlunun, İstanbul'un Anadolu bölgesinin Coca Cola başbayii olduğu söyleniyor...

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Lokalleştirme işi, mevzileştirme!

KAMER GENÇ (Devamla) - Ya, bir dakika... Bir dinleyin kardeşim, bir dinleyin.

Ondan sonra da, ona özel getirdiniz...

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Yanlış, yanlış!

KAMER GENÇ (Devamla) - Böyle şey olur mu; bir kişiye paralar kazandırmak için, devletin 20 000 000, 30 000 000 dolarını heba edebilir mi insanlar?!

Değerli milletvekilleri, şimdi, bakın, Türkiye, çok ciddî sıkıntılar içindedir; inanmanızı istiyorum. Hepiniz muhasebeden anlarsınız; sizin vergi geliriniz, daha doğrusu bütçe geliriniz 50 milyar dolar, iç ve dışborcunuz 220 milyar dolar; peki, bunu neyle karşılayacaksınız?! Yarın, bu devlet, devlet memurunun maaşını ödeyemez duruma geldiği zaman, kime müracaat edecek?! Şimdi, hırsızlık yapan adamların servetini affediyorsunuz; niye?! Efendim, öyle bir şey getiriyorsunuz ki... Bakın, Türkiye'de, 1985 yılında, hayalî ihracatçılara imkân sağlayan, Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün yayımladığı bir tebliğ vardır; diyor ki: "Vergi incelemesini yapmayacaksınız." Vergi incelemesi yapmayınca, bütün hayalî ihracatçılar meşru oldu. Şimdi, bununla da diyorsunuz ki: "Kurulmuş ve kurulan anonim şirketlere 31.12.2002 tarihine kadar konulan sermaye araştırılmayacak." Bir vatandaş, getirecek 1 000 000 doları (A) şirketinin aktifine koyacak, incelenmeyecek; oradan çekecek, ertesi gün (B) şirketinin aktifine koyacak, orada da incelenmeyecek; ondan sonra, çekecek öteki şirketin aktifine koyacak... Yani, bunları...

Milletvekili arkadaşlarım, bakın, sizler hakikaten iyi niyetli insanlarsınız; ama, bu işi yönlendiren şeytan oğlu şeytanlar var, bu memleketi sömüren namussuzlar var ve bunların, menfaat çetelerinin uzantısı burada var. Arkadaşlar, bu memleket... Ben de memlekette milletvekiliyim; ben de isterim, her gün hükümete yağ çekmek, iktidar partisine yağ çekmek, bürokratlara yağ çekmek suretiyle, ben de burada huzur içinde yaşamak istiyorum. Benim hakkımda 15-16 tane tazminat davası var; ben, niye bunları yapıyorum; bu ülke bizimdir, geleceğimiz bu ülkede, Türk Halkının yaşayacağı başka bir ülke yok. Bu ülkeyi,  bizim dürüstlüğümüz, bizim onurlu mücadelemiz, bu halkın menfaatını koruyacak davranışlarımız korur.

Şimdi, kanunları getiriyorlar. Bu kanunlarda, kim, ne yapmak istiyor, kime ne vermek istiyorlar; bunları keşfetmek lazım; bunları, iyi anlamak lazım. Şimdi, ben, biliyorum, bakın, büyük şeyler biliyorum; ama, tabiî ki, konuşurken de çok dikkat ediyorum; çünkü, konuştuğum zaman, hemen koşuyorlar mahkemelere, tazminat davası açıyorlar.  (DSP ve MHP sıralarından gülüşmeler) Ben, şimdi, sizden soruyorum... Arkadaşlar, bakın, ben, gülünecek bir şey söylemiyorum!

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Devam et...

KAMER GENÇ (Devamla) - Ben gülünecek şey söylemiyorum; ben, sizden rica ediyorum; bakın, sizden rica ediyorum. 21 Şubat günü, kriz doğduğu zaman, Merkez Bankasından 5 200 000 000...

ORHAN BIÇAKÇIOĞULU (Trabzon) - O doları kim aldı?..

KAMER GENÇ (Devamla) - Bir dakika kardeşim... Bir dakika...

Bak, ben sana bir laf söylersem altından kalkamazsın.

Şimdi, onun için, 21 Şubat günü, Merkez Bankasından 5 200 000 000 dolar, karşılığını yatırmadan, para çeken kimler?..

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Doğru diyorsun. Ben biliyorum...

KAMER GENÇ (Devamla) - Bana intikal eden olaylardan birisi, Mesut Yılmaz'ın kardeşinin ortak olduğu Tekstilbankın 1 750 000 000 dolar aldığı söyleniyor. Ben söylüyorum size arkadaşlar... Bu doğru mu, yanlış mı bir söyleyin ya? Ben parlamenterim...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sen söylüyorsun ya!..

KAMER GENÇ (Devamla) - 1 750 000 000 dolar çekilince ve insanlar parayı yatırmayınca, bir anda, katrilyon seviyesinde, devletin kesesinden para alınıyor. Kimdir bunun şeyi?

Şimdi, Sabancı diyor ki: "Yahu, elimizde üçte 1'i kaldı." Hangi üçte 1'i?... Sabancı'ya sormak istiyorum: Acaba, o 21 Şubat günü Sabancı da para çekti mi, çekmedi mi? (DSP ve MHP sıralarından alkışlar [!])

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Çekti...

KAMER GENÇ (Devamla) - Çektiyse kalk söyle... Kalk söyle... Kan mı tutmuş seni?!

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Alkışlıyoruz...

KAMER GENÇ (Devamla) - Söyle işte; sen, iktidar partisi milletvekilisin... Şimdi, değerli arkadaşlarım...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ben alkışlıyorum, sen söylüyorsun...

KAMER GENÇ (Devamla) - İşte, söyle... Ben bilmiyorum, iktidar olarak bana bilgi verin diyorum. Bana bilgi verin ki, ben bunların boğazını sıkayım; vermiyorlar, verin işte, ben ondan sonra...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Seni destekliyoruz...

KAMER GENÇ (Devamla) - Destek... Yahu, sen bir konuşma, sen bir konuşma da...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Seni desteklediğim için söylüyorum...

KAMER GENÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, bu memlekette, çok ciddî boyutlarda hayalî ihracat var. Bu hayalî ihracatların üzerini örtüyorsunuz; savcıları ürküttünüz. Devlet Güvenlik Mahkemesindeki yargılamaları aldınız başka yerlere verdiniz, birçok davaları zamanaşımını uğratıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, Türkiye ortada. Türkiye'yi kurtaracak Türk halkının kendisidir; ne IMF'dir, ne Amerika'dır, ne Rusya'dır, ne Avrupa'dır. Şimdi, biz mecburen bu borcu ödemek zorundayız. Bu borcu ödedikten sonra öyle bir sistem... İşsiz insanımıza iş bulacağız. Şimdi, üniversitelerden yüzbinlerce, milyonlarca gencimiz mezun oluyor, bu insanlar aç, işsiz, geleceği karanlık ve umutsuz insanlar; biz Meclis olarak buna bir çare bulmak zorundayız.

Bana göre seçime gitmeden önce, böyle fasa fiso kanunlarla, bilmem çalan, hırsızlık yapan, bankaların içini boşaltan, ihalelerde yolsuzluk yapan insanları rahata kavuşturacağımıza, gelin 24 saat çalışalım, ne yapabiliriz bu memleket için?

Arkadaşlar, gerekirse, biz milletvekili olarak maaşlarımızdan fedakârlık yapalım. Bakın, gerekirse bir olağanüstü hal ilan edelim, bu ülkeyi sıkıntıdan kurtaralım.

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Tunceli'de olağanüstü halden çektiğin yetmedi mi?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Ekonomik olağanüstü hal benim dediğim.

Hırsızların üzerine gidelim. Yoksa, bunlarda, kimler çalmışsa...

Şimdi, İller Bankası niye battı, niye battı arkadaşlar, İller Bankası battı, niye battı? Bana niye gösteriyorsun, başkasına göster. (Gülüşmeler)

Şimdi, bakın, ihalelerde büyük suiistimaller var, otoyollarda büyük suiistimaller var, enerji ihalelerinde büyük suiistimaller var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Genç, 1 dakika içerisinde toparlar mısınız.

KAMER GENÇ (Devamla) - 1998 yılında Enerji Bakanlığında, olmayan gaz ve olmayan elektrik dağıtım şebekeleri için ihale yapıldı, 165 000 000 dolar avans verildi, bu biliniyor, bu kürsülerde var. Bu avansların büyük bir kesimi hâlâ mahsup edilmedi, işte MHP'li bir arkadaşın da herhalde 5 000 000 doları var hâlâ, o da şey edilmemiş.

Değerli arkadaşlarım, bakın, gelin...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Ne olmuş?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, söylendi, gazeteler de yazdı.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sen kendini gazetelere çok kaptırmışsın.

KAMER GENÇ (Devamla) - Neyse, neyse; sen konuşma yahu; bir dakika.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ne demek susacağım, ben milletvekiliyim. Açıkla... Açıkla...

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, ben, burada, milletin... Gelin, biz, Meclis olarak -bana göre- bu kanunların hepsini bir tarafa bırakalım, Türkiye'yi nasıl selamete çıkaracağız, onun hesabını yapalım.

İnanmanızı istiyorum, bu kanunu çıkardığınız zaman, kaçakçılar, hayalî ihracatçılar, bankaların içini boşaltanlar ve bütün ihale hırsızları, bu kanunla, sizin getirdiğiniz bu kanun sayesinde affa uğrayacaklar, ondan sonra gelecek iktidar da, maalesef, bunlardan hesap soramayacak. Takdir sizin. Sizi tebrik ederim, eğer anlamıyorsanız!

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Şimdi soru işlemine başlıyoruz.

Buyurun Sayın Esengün.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Delaletinizle, Sayın Bakana sormak istediğim sualleri arz ediyorum:

Tasarının 3 üncü maddesinde "mevcut veya yeni kurulacak olan sermaye şirketlerine, aynî veya nakdî sermaye olarak konulan değerlerden hareketle; herhangi bir vergi incelemesi ve tarhiyat yapılmayacaktır" hükmü vazedilmekte. Bu maddeyle getirilen düzenleme, karapara aklama yolunu açan, karaparaları şirket sermayesi olarak meşrulaştıran bir uygulama olmayacak mıdır?

Karapaların aklanması için böyle bir düzenleme yapan Sayın Bakanlığın, önümüzdeki temmuz ayında, devlet memurlarına ve emeklilere, özellikle 5 inci ve 15 inci dereceden maaş alan devlet memurlarının aylıklarına ne gibi bir zam yapmayı düşündüğünü de öğrenmek istiyoruz. Nasıl bir iyileştirme yapılacaktır? Özellikle 5 ve 15 inci dereceden maaş alan, bugün mağdur durumda olan memurlara, temmuz ayında yapılacak bir zam var mıdır, varsa miktarı nedir?

Son olarak arz ediyorum: Çalışan Bağ-Kur emeklilerinden kesilmekte olan yüzde 10 sosyal destek primini kaldırmayı düşünüyor musunuz? Bağ-Kura, kesilen bu miktar karşılığı transfer yapmak suretiyle, Bağ-Kurluları bu mağduriyetten kurtarmak hakkaniyet icabı değil midir?

Bu suallerimin cevabını Sayın Bakanımızdan rica ediyorum.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere; buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Esengün, 1 inci sualinde, sermaye artımıyla ilgili olarak, sermaye olarak konulan miktarın karapara yönünden incelemeye tabi olup olmayacağını sordular. O maddeyle ilgili olarak, sadece vergisel yönden bir inceleme konusu olmayacağı, onun dışında, gayet tabiî ki karaparayla ilgili olarak her türlü incelemelerin yapılacağı çok açıktır; orada herhangi bir sınırlama getirilmemektedir.

Temmuz 2002'de memurların ücret artışlarıyla ilgili düzenlemeye gelince: Bilindiği gibi, yılın ilk yarısında memurlara ücret artışı Bütçe Kanunuyla gerçekleştirilmekte, yılın ikinci yarısında, temmuzdan itibaren, memurların maaşlarındaki artış ise Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilmektedir. Tabiî, temmuz ayı yaklaştığı zaman, Bakanlar Kurulu, mevcut durumu tezekkür ederek, değerlendirme yaparak, o kararını verecektir; ama, mutlaka, temmuz başında da belli bir miktarda, enflasyon gelişmesi de dikkate alınarak, Bakanlar Kurulu o kararı verecektir. Şu anda bir şey söylemem doğru olmaz; çünkü, Bakanlar Kurulunun vereceği bir karardır. Ama, bugüne dek, her temmuz ayında mutlaka bir zam yapılmıştır ve Bütçe Kanununda da yer alan bir hükme göre, memur maaşları, kesinlikle enflasyonun altında tutulmamaktadır. Bugüne dek, enflasyon artışını geçen, hatta 2 puan da bir refah payıyla birlikte verilmiştir. O espri içerisinde, temmuz ayında verilecek zam, Bakanlar Kurulunun gündemine gelecek ve karar verilecektir.

Sayın Esengün'ün Bağ-Kurla ilgili sualine, eğer kendilerinin de izni olursa, yazılı olarak cevap vereyim; çünkü, eksik bilgim olabilir. O konuda yazılı olarak kendilerine cevap vereceğim.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - 5 ile 15 inci derecedeki memurların maaşlarıyla ilgili sorum da vardı Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Şimdi, memurların ücret yelpazesindeki dengesizliği gidermek için, bilindiği gibi, beş yıl süreyle hükümete kararname çıkarma yetkisi verilmiştir; ancak, bu yetki kullanılırken, daha evvel de ifade edildi ve kanun gücünde kararnamede de var, bütçe imkânları muvacehesinde bir düzenleme yapılacağı ifade edilmişti. Bunun ilk kararnamesi dört ay önce çıkarılmıştı. Şimdi, onunla ilgili olarak, o bağlamda, yeni bir kararname çıkıp çıkmayacağı meselesini, yine, Bakanlar Kurulu temmuz ayı öncesi tezekkür edecektir; ama, 5 ile 15 inci derece arasındaki memurlara herhangi bir şey yapılmamıştı. Esasen, kanun gücünde kararnamede de o hüküm var. O kesim için ne yapılabilir, şu anda bir kararlılık yoktur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Daha kurtulmadınız Sayın Bakanım, Sayın Aslan Polat var.

Sayın Polat, buyurun.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum: Bu kapatılan bölge müdürlükleri babında, Erzurum'daki TASİŞ, yani, gümrüğe bırakılan araçların tasfiye edildiği müdürlük de, bu ayın sonu itibariyle Erzurum'dan Diyarbakır'a alındı. Bunu -size defalarca sözlü olarak da söylemiştim- gözden geçirip... Çünkü, Erzurum'da, gümrükte oldukça malzeme var, bunların Diyarbakır'a nakledilmesi de problem olacak. Erzurum'daki bütün vatandaşların bu konularla ilgili olarak Diyarbakır'a gitmeleri de problem olacak. Bunu tekrar Erzurum'da tutmanız ve bu kararı gözden geçirmeniz, IMF'ye rağmen, mümkün müdür?

Saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Polat.

Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, bilindiği gibi, devlette verimliliği sağlamak maksadıyla, bazı bölge müdürlükleri; yani, fonksiyonel olarak kapatılmasında büyük bir mahzur olmayan ve rasyonel çalışmayan bölge müdürlüklerinin kapatılması konusunda hükümetin bir kararı vardır; o kararla ilgili olarak, bazı bölge müdürlükleri kapatılmaktadır. Haliyle, orada bulunan bazı araçlar da mutlaka oradan alınacaktır; ama, Erzurum'la ilgili uygulama ne aşamadadır, onu bilemiyorum. Sayın Polat'a da o konuda yazılı olarak bilgi sunacağım. Kendileri de eğer uygun bulurlarsa, cevabı bu şekilde tamamlayalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın Erbaş, buyurun efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Van Çalışma Bölge Müdürlüğü, şu anda Diyarbakır veya Erzurum'a naklediliyor. 16 personeli var ve 30 000 işçiye hizmet veriyor. Bu 16 personel zaten diğer kurumlara dağıtılacak ve devlette verimlilikten ziyade verimsizlik ortaya çıkacaktır. Bu konuda nasıl bir uygulama yapılabilir? Yani 700 kilometre Van-Diyarbakır; Van-Erzurum... Araçlar 7 saatten aşağı gitmiyor efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erbaş.

Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, tabiî, Van Çalışma Bölge Müdürlüğünün kapatılmasıyla ilgili prosedür konusunda ve kapatılmasının yaratacağı sonuçlar hakkında bir bilgi sahibi değilim. Yani, takdir edecekler; ama, bölge müdürlüklerinin kapatılmasındaki genel espri, gerçekten, fonksiyonel olmayan ve memur yönüyle, diğer araçları yönüyle devlete bir yük olan bölge müdürlüklerinin kapatılması, devletteki tasarruf ilkesiyle yapılan harekete uygun bir davranıştır. Esasen, bölge müdürlüklerinin kapatılmasındaki espri de budur; ama, değerli arkadaşımızın söylediği bölge müdürlüğüyle ilgili durumu bilemiyorum; ancak, onun da kapatılış amacının, bu temel amaca paralel olması gerekir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın Göksu, buyurun.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Delaletinizle Sayın Bakanıma soruyorum:

ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) Yasası görüşülürken, yine, vergiyle ilgili bu yasayı da görüşürken, genelde, arkadaşlarımız, oranların hep yüksek olduğunu söylüyorlar; oran artınca da vergi gelirlerinin artmayacağı kesin. Şimdi, burada, mesela, simit... Fakirliğin sembolü olan bir simit almaya parası bile yoktur dediğimiz vatandaşın alacağı simidin yüzde 18 KDV'si var; ama, bir tost, sandviç, hamburger biraz daha lüks yiyecek olduğu halde yüzde 8; bir orantısızlık var. Mesela, cep telefonunda KDV yüzde 17, ama, sade vatandaşın evinde kullandığı ev telefonunda yüzde 25; yani, KDV oranlarının birçoğunda orantısızlık var; bu oranları Türkiye gerçeklerine göre yeniden düzenlemeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Göksu.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, Özel Tüketim Vergisinde, mevcut mal veya maddelerin üzerindeki vergi yükünü değiştirmeme ilkesiyle hareket edildi ve sektör itibariyle ve genelliği itibariyle de ilave bir yük getirilmemiştir; sektör itibariyle ve geneli itibariyle. Şimdi, bu vergiyi huzurlarınıza getirirken, malların üzerindeki mevcut vergi yükünü değiştirmeme, ilave bir vergi getirmeme, ama, mevcut vergi oranını da azaltmama ilkesi üzerinden gittik. Katma Değer Vergisine tabi mallar içerisinde, oran bakımından, belki, bazı çelişkili durumlar olabilir; ama, bu, devam edegelen bir uygulamadır. Onlar üzerinde, mutlaka, yeni bir değerlendirme ve yüksek oranları aşağıya çekmeye yönelik bizim de bir hedefimiz var; ancak, gelir yönünden belli rakamlara ulaşmak gerektiği için, şu aşamada farklı bir değişikliğe gidemedik; ama, burada yaptığım konuşmalarda da ifade ettim; orta vadeli vergi stratejimiz içerisinde, vergi oranlarının makul düzeylerde düzeltilmesi ilkesi de vardır. Onlar içerisinde bunu da yapma amacında olduğumuzu ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Sayın Çelik, buyurun.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN - Hangi konuda Sayın Çelik?

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Kamer Genç'in, Sayın Genel Başkanımızla ilgili olarak söylediklerine cevap vermek istiyorum efendim.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

2 dakika içinde tamamlayın lütfen.

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in:

Genel Başkanlarına sataşması nedeniyle Van Milletvekili Hüseyin Çelik'in,

Denizli Milletvekili Beyhan Aslan'ın,

Partisine sataşması nedeniyle Hatay Milletvekili Mehmet Şandır'ın,

Şahsına sataşması nedeniyle de Gümüşhane Milletvekili Bedri Yaşar'ın konuşmaları

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkanım, biraz önce, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç, Meclis kürsüsünde, aşina olduğumuz ve kendisine yakışan bir konuşma yaptı.

Şimdi, af yasa tasarısından söz etti ve affedilen hırsızlardan, yankesicilerden söz etti; hemen ardından da "AK Parti Genel Başkanı da 'ben aftan yararlandım' dedi" şeklinde bir cümle kullandı. AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın neden mahkûm olduğunu bütün kamuoyu biliyor. Ziya Gökalp'e ait bir şiir okuduğu için mahkûm olmuştur, cezasını çekmiştir ve hiçbir zaman da affa sığınarak "ben aftan yararlandım" diye toplumun önüne çıkmamıştır. Beş yıl önceki hadiseyi, eğer Sayın Kamer Genç bugüne kadar dile getirmediyse, bugün Partimizin yükselişi karşısında kendisi ve kendi etrafındaki insanlar paniğe kapılmışsa ve bu paniğini ifade ediyorsa, bu, Sayın Kamer Genç'i ilgilendirir; kendisini biraz daha nezaketli bir üsluba davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, ben de...

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkanım, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Aslan, yalnız, yeni bir sataşmaya sebebiyet vermeyelim lütfen.

Buyurun.

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, ben, çok kısa, kürsüden hitap etmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

İki üç dakika içinde toparlayın efendim.

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu kürsü, milletin kürsüsüdür. Bu kürsüde milletin dertlerine çözüm aranır ve dertlerine çözüm aranırken de, milletin dertlerini çözecek yasalar çıkarılır, yasalar görüşülür. Görüşülen yasaları kabul edersiniz etmezsiniz, beğenirsiniz beğenmezsiniz; beğenmezseniz "ret oyu" verirsiniz, beğenirseniz "evet" dersiniz. Bu kürsü, iftira kürsüsü, hakaret kürsüsü değildir; bu kürsü "çamur at, izi kalsın" yeri değildir. Bu Meclisin itibarını korumak hepimizin görevidir. Bu Mecliste hiçbir arkadaşımın, hiçbir kimsenin, hırsız korumak gibi, soyguncu korumak gibi, hortumcu korumak gibi bir görevi olamaz. Lütfen, bu kürsülerden, bu Meclisi itham altında tutacak, bu Meclisi töhmet altında tutacak beyanlarda kimse bulunmasın. Atatürk'ün bu Yüce Meclisini kimse bu noktalara düşürmesin. Bizi dinleyen Yüce Milletimizin olduğunu hiç kimse unutmasın. Eğer bir hesabınız varsa, bu memlekette Türkiye Cumhuriyetinin savcıları var, mahkemeleri var; bildiğin bir şey varsa, savcıya gidersin; dava açacaksan, hâkime gidersin; Türkiye Cumhuriyetinde adliyeler var. Burada hakaret edilmez, çamur atılmaz "çamur at, izi kalsın" felsefesiyle bu kürsülerden hitap edilmez. Bu millet bizi seyrediyor.

Değerli arkadaşlar, burası şantaj yeri de değildir. "Sen konuşma, seni biliyorum... Sen konuşma, seni biliyorum..." Bu tür konuşma olmaz arkadaş! Bir arkadaşımız hakkında ne biliyorsa, gider o bilen, savcıya şikâyet eder, ihbar eder, Meclis Başkanlığına ihbar eder. Bu Meclisin onurunu, şerefini, haysiyetini korumak, bu Mecliste oturan her milletvekilinin görevidir. Bu Meclis, Kâbe'dir, demokrasinin Kâbesidir. Burada itibarlı olmak zorundayız, seviyeyi yükseltmek zorundayız. Burada çamur politikası yapamayız.

Değerli arkadaşlar, biraz önce, Sayın Genel Başkanımızın kardeşinin, Tekstilbankı... Bir kere, Genel Başkanımızın kardeşinin bankası yoktur. Bu, Tekstil İhracatçıları Birliğinin bankasıdır. Tekstil İhracatçıları Birliğinin Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Bey olduğu için, o, bugün onun temsilcisi görünüyor; yarın bir genel kurul yaparlar Tekstil İhracatçıları Birliğinde, o zaman Turgut Bey olmaz, Ahmet Bey olur; yani, bu iftiralarla hiçbir yere varamazsınız.

Bir kere, kriz döneminde doların yükselişi esnasında para çektiğini iddia etmek, bir hakaret etmektir. Bu konuda da hukukî süreci derhal başlatacağız. Evet, bizim Sayın Kamer Genç'ten aldığımız tazminat parası hayli çok...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Haddi hesabı yok!

BEYHAN ASLAN (Devamla) - Hesabı yok ve yine alacağız, dava açacağız.

MUSA ÖZTÜRK (Adana) - Sen canını sıkma; bilgisi, belgesi olanlar ortaya koymazsa namerttir! (ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BEYHAN ASLAN (Devamla) - Sonra, Coca Cola'nın 10 000 bayii var...

MUSA ÖZTÜRK (Adana) - Meclis, kimsenin babasının çiftliği değil.

BAŞKAN - Sayın Aslan, 1 dakika içinde lütfen toparlayınız efendim.

BEYHAN ASLAN (Devamla) - Sayın Başkan, hemen toparlıyorum.

Coca Cola'nın Türkiye'de 10 000 bayii var; Genel Başkanımızın oğlu, Bakırköy'de 10 000'de 1 bayii. Yani, 9 999 bayii yok sayıyorsunuz; siz, sadece Genel Başkanımızın oğlunu alıyorsunuz. Bu nedenle, bu tür iftiralarla, hakaretlerle hiçbir yere varılmaz. Meclisin seviyesini, seciyesini düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Lütfen, daha ciddî, daha aklı başında sözlerle bu kürsüyü, arkadaşlarımızı meşgul edelim, milletimizi meşgul edelim.

Bu nedenle, herkesi seviyeli dil kullanmaya, nezaketli dil kullanmaya davet ediyorum ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Aslan.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Genç, sataşmadan dolayı o kadar çok arkadaş söz istedik ki, ben de şaşırdım.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Benim cevap verme hakkım var.

BAŞKAN - Onları bir toparlayalım da, zatıâlinize de bir söz verelim.

Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Gerçekten, maalesef çok talihsiz bir konuşmaya yine şahit olduk Sayın Genç sayesinde. Bunu kınamamak mümkün değil. Bu, bizim Partimizin şahsına söylenmiş bir söz olmasa bile, Sayın Genç'in bu üslubunu ve bu tavrını, Sayın Aslan'ın da ifade ettiği gibi, Meclisimiz adına, demokrasimiz adına, hatta şahıslarımız adına kınamak gerekiyor. Böyle bir üslupla burada hiçbir sonuç alınmaz.

Sayın Genç hukuk adamıdır; elinde bir belgesi varsa, bilgisi varsa, savcıya gider, yargıya gider, ispat eder. Böyle karanlığa kurşun sıkmakla bir netice alınmaz. "Milliyetçi Hareket Partili bir milletvekili" diyerek, belirsiz bir mevhum ortaya koyarak, Milliyetçi Hareket Partisini suçlamak, hak değil, had değil, yakışmaz. Bunu biz reddediyoruz.

İller Bankasıyla ilgili söylediğini de bizi kastederek söylemeye kalkıyorsa, 1991-1995 yılları arasında kendi hükümetleri dönemindeki belediyelerle yaptıklarını incelemesini, kendisine, bu hassasiyetleri doğrultusunda, tavsiye ederim.

Sayın milletvekilinin kendisine gönderdiği basın açıklamasını da okumuş olmasına rağmen, onu hiç dikkate almadan burada rakamlar telaffuz ederek, milletvekilini ve milletvekilinin şahsında Partimi ilzam edecek laflar etmiş olmasını gerçekten kınıyorum; kendisine yakıştıramıyorum, Meclisimize yakıştıramıyorum.

Bilgilerinize ve milletimizin bilgilerine arz ederim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Genç, bir sataşmaya...

KAMER GENÇ (Tunceli) - İsterseniz kürsüden konuşayım efendim.

BAŞKAN - Efendim, yerinizden lütfen... 2 dakika içinde cevaplayın.

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Söz verme Başkan!

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Söyleyeceğini söyledi!..

KAMER GENÇ (Tunceli) - Peki Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, AK Parti adına bana cevap veren Hüseyin Çelik, bir defa, benim konuşmalarımı saptırarak veriyor.

Şimdi, Akbil ve İGDAŞ suiistimalleri nedeniyle cumhuriyet savcılarının iddianameleri var; mahkemeye çağrılıyor. Bütün politikacılar, hatta anakent belediye başkanlığı yapan ve anakent statüsünde olan yerlerde belediye başkanlığı yapan bütün arkadaşlarımız, nedense hep parti kurup da Türkiye'yi yönetmeye kalkıyorlar. Bunlarla ilgili çok büyük, böyle zengin olma durumları da var; bunları inceleyelim diyorum. Ben, burada kimseyi itham etmiyorum. Dürüst insanlar var.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - "İddia var" diyorsun; iddia başka bir şey Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Devamla) - Bir dakika efendim... Bir dakika...

BAŞKAN - Efendim, etmediğini söylüyor; neyse, sözünü geri aldı yani bir anlamda.

Devam edin...

KAMER GENÇ (Devamla) - Danıştay 2. Dairesinin Sayın Tayyip Erdoğan'a verdiği şey; af kanunundan yararlandığı için hakkında soruşturma açılmıyor. Cumhuriyet başsavcısı buna rağmen, yani, kurallara aykırı olmasına rağmen, Danıştay 2. Dairesi... Tabiî, o son Memurin Muhakemat Kanununu kaldırdık, yeni bir kanun getirdik; orada, maalesef, ciddî bir düzenleme yapmadık. O düzenleme yapılsaydı, Danıştay 2. Dairesi kararına karşı idarî dava daireleri kuruluna gidilseydi, Tayyip Erdoğan'la ilgili o karar bozulacaktı.

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Senin genel başkanın mahkemede mi aklandı?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika efendim...

BAŞKAN - Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, beni itham ediyor...

BAŞKAN - Neyini itham etti Sayın Genç?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Benim şey ettiğim şu: Hiçbir politikacı, af kanununa sığınarak kendi geçmişini inkâr edemez. Benim dediğim bu.

BAŞKAN - Tamam efendim...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, Sayın Tayyip Erdoğan dürüst olabilir olmayabilir; beni ilgilendirmez; ama, buna karar verecek mahkemedir; yani, af kanununa sığınma değildir; siyasetin geleneği budur; ben, bunu vurgulamak istedim. Sayın Çelik bazı şeyleri anlamakta biraz güçlük çekebilir; ama, benim konuşmamı tutanaklardan alırsa odur.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Ben size ders veririm Sayın Genç!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Senin gibi hocaları ben cebimden çıkarır, böyle kâğıt gibi açarım. (DSP sıralarından gülüşmeler) Neyse... Neyse...

Efendim, ikincisi, ANAP'la ilgili olarak söylediğim söz...

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, bir dakika efendim...

ANAP'la ilgili söylediğim şey şu: Söyleniliyor ki, 21 Şubat günü, 21 Şubat krizi sırasında, biliyorsunuz, Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında o olay olduktan sonra...

BAŞKAN - Sayın Genç, bunlar mütemadiyen konuşulan...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika...

...4 saat bu olay gizlendi. Deniliyor ki, o gün, Merkez Bankasından 5 200 000 000 dolar çekilmiş. Arkadaşlarımız iktidarda, soru önergesini verdim; bu soru önergesinde, Sayın Mesut Yılmaz'ın kardeşinin sahip olduğu...

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sahip değil dedik; hâlâ "sahip" diyorsun.

BAŞKAN - "Olmadı" diyor efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika efendim... (ANAP sıralarından gürültüler) Bir dakika yahu... Neyse, yönetim kurulu başkanı olsun. Eğer, yani...

BAŞKAN - Sayın Genç lütfen... Bir sataşma olmadı...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, bir dakika efendim... Sayın Başkan...

BAŞKAN - Neyine efendim... Senin...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, beni itham ettiler. (ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Ne alakası var efendim?!.

AHMET ÇAKAR (İstanbul) - Sayın Genç, sen itham ettin be; Allah'tan kork!

KAMER GENÇ (Tunceli) - 1 750 000 000 dolar almışlar mı?.. Ben bunu, milletvekili olarak soruyorum.

BAŞKAN - Efendim, ne bilelim; Bankalar Kanunu müsaade etmiyormuş.

Sayın Yaşar, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bir dakika... MHP'li arkadaşımıza cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, sabaha kadar burada söz mü vereceğim! Lütfen, Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bana saldırıyorlar, onlara müsaade ediyorsunuz...

BAŞKAN - 4 dakika konuştunuz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, arkadaşlarımıza...

BAŞKAN - Sayın Genç, bakın, bir kere siz Meclis Başkanvekilisiniz...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Savunma hakkım saklıdır ama...

BAŞKAN - Dinleyin beni... Lütfen dinler misiniz efendim!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Benim sözümü niye kesiyorsunuz?!.

BAŞKAN - Önce bir dinlemeyi öğrenin Sayın Genç. Eğer Meclis Başkanvekiliyseniz... Sizin konuşmanız üzerine, sayın grup başkanvekillerinin şahsınıza yönelik herhangi bir ithamı ve hakareti oldu mu; hayır. O zaman, konuşmanızın açık olmadığını kabul ediyorsunuz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bakın Sayın Başkan, yani, siz orada fiilî durum yaratıyorsunuz.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Genç...

Sayın Yaşar, buyurun.

BEDRİ YAŞAR (Gümüşhane) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, Sayın Genç'in, biraz önce kürsüden adımı zikretmese bile, büyük bir gazetede yayımlandığı için beni kastettiğini düşünüyorum; bu, BOTAŞ'tan 5 000 000 dolar ihale alınmış, 3,5 milyon doları iade edilmiş, 1,5 milyon doları gasp edilmiş gibi... Bu, 1998 yılında, uluslararası yapılan bir ihaledir. İş, 2000 yılında bitti; BOTAŞ'ın da böyle bir avans alacağı yok. Ben, basın toplantısı metnini, buradaki bütün arkadaşlarıma gönderdim. Herhalde, çiçek sulamaktan metni okumaya fırsatı olmadı diye düşünüyorum!..

Teşekkür ediyorum. (MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, benim çiçek sulamam kimi ilgilendiriyor. Yani, çiçeklerini sulatmak isteyenler gönderebilirler, önemli değil.

BAŞKAN - Efendim, isteyen istediği kadar çiçek sulayabilir, çiçek dikebilir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - KİT Komisyonu raporunda, arkadaşımızın 1,5 milyon doları iade etmediği yazıyor.

BAŞKAN - Efendim, çiçek sulamada bir engel mi var?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, sizi kınıyorum. Bana bu kadar saldırı oluyor; ama, Meclis Başkanvekili olarak, bana savunma hakkını vermiyorsunuz.

BAŞKAN - 5 dakika konuştunuz Sayın Genç, lütfen...

KAMER GENÇ (Tunceli) - KİT Komisyonu raporu var ortada; getirelim konuşalım burada... Sizin göreviniz suiistimalleri örtmek mi yani?!

BAŞKAN - Sayın Genç, lütfen...

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

14. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/990, 2/902) (S. Sayısı: 877) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesi aşamasında, sayın milletvekillerinin yoklama isteği vardır; istemde bulunan arkadaşların salonunda bulunup bulunmadığını arayacağım.

Sayın Veysel Candan?.. Burada.

Sayın Latif Öztek?.. Burada.

Sayın Sacit Günbey?.. Burada.

Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Sayın Mustafa Geçer?.. Burada.

Sayın Aslan Polat?.. Burada.

Sayın Cevat Ayhan?..

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Erbaş takabbül ediyor.

Sayın Zeki Ergezen?.. Burada.

Sayın Sabahattin Yıldız?.. Burada.

Sayın İlyas Arslan?.. Burada.

Sayın Hüseyin Çelik?.. Burada.

Sayın Tevhit Karakaya?.. Burada.

Sayın Eyyüp Sanay?.. Burada.

Sayın Hüseyin Karagöz?.. Burada.

Sayın Oğuz Tezmen?.. Burada.

Sayın Necati Yöndar?.. Burada.

Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Sayın Lütfü Esengün?.. Burada.

Sayın Osman Yumakoğulları?.. Burada.

Sayın Sadri Yıldırım?.. Burada.

Yoklamayı elektronik cihazla yapacağız.

Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Sayın grup başkanvekilleri, sayı çok fazla; bundan sonra o sayıya ulaşma şansımız yok. Eğer sayın grup başkanvekilleri de evet derse...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, kapatabilirsiniz de...

BAŞKAN - Ara vermeden kapatalım...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - 5 dakika ara verin Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - 5 dakika yeter Sayın Başkan.

BAŞKAN - İnşallah efendim, toplanırsanız, biz de çalışırız sabaha kadar.

Efendim, birleşime, 21.25'te toplanmak üzere, 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 21.20

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 21.25

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Kemal ALBAYRAK(Kırıkkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Biraz önce toplantı yetersayısının aranılması istenilmişti ve bulunamamıştı.

Şimdi yeniden, elektronik cihazla, toplantı yetersayısının bulunup bulunmadığını arayacağım.

3 dakikalık süre vereceğim.

Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremezlerse, aynı süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Sayın Başkan, çoğunluk var; hiç gerek yok yoklama yapmaya.

BAŞKAN - Evet, çok kahir bir çoğunluk var Sayın Çalık, saymakta müşkülatımız var; ama, elektronik cihaz sizin o görüşünüzün tersini söylüyor, ben ne yapayım!..

Yoklama işlemini başlatıyorum

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır.

Bu nedenle, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 11 Haziran 2002 Salı günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

İyi akşamlar.

 

Kapanma Saati : 21.30

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.