Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 97

 

108 inci Birleşim

4 . 6 . 2002 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın, devlet memurluğu sınavı ve sınavı kazandıkları halde işe yerleştirilmeyenlerin içinde bulundukları sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, tarım sektörünün önemine ve çiftçilere devletçe uygulanan desteklerin kaldırılmasının yarattığı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan'ın, Hakkâri ve Tunceli İllerinden olağanüstü halin kaldırılmasından sonra yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

B) Tezkereler ve Önergeler

1. – Makedonya Meclisi Dış Politika Komisyonu Başkanı Jordan Boskov'un resmî davetine icabetle bu ülkeye gidecek olan TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1097)

2. – Belarus-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemize davet edilmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1098)

3. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin, Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi Daimî Komitesi Başkanı Li Peng'in vaki davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Çin Halk Cumhuriyetine resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1099)

4. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Ali Ilıksoy'un, Avrupa Parlamentosu Başkanı Pat Cox ile Fas Temsilciler Meclisi Başkanı Abdelwahad Radi'nin İtalya'nın Bari kentinde düzenlenecek olan Dördüncü Avrupa-Akdeniz Parlamenter Forumuna vaki resmî davetlerine TBMM Başkanını temsilen katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1100)

5. – Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, Bir İlçe ve Bir İl Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/697) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/491))

6. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Devlet Memurları Kanunu ile Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/748) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/492))

7. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, Askerlik Kanunu ile Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/747) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/493)

V. – ÖNERİLER

A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ

1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

VI. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Öngörüşmeler

1. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının, belediyelerin kaynak sorunları ve denetimi konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/136)

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı : 786)

3. – Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı : 557)

4. – Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı : 827)

5. – Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870)

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A)YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. – İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın;

Madde kötüye kullanımı ve bağımlılığı ile mücadele kanunu tasarısına,

Madde bağımlılığıyla mücadele konusunda radyo ve televizyonda yapılacak zorunlu yayınlara,

Madde bağımlılığıyla mücadelede televizyon programları hazırlanmasına,

İzmir'de kötü alışkanlıklar ve madde bağımlılığı ile mücadeleye ve rehabilitasyon merkezinin faaliyete başlamamasının nedenine,

Satanizm gibi akımlarla mücadeleye, madde bağımlılığı ile kötü alışkanlıklarla mücadele çalışmalarına,

Madde bağımlılığı ve kötü alışkanlıklarla mücadele çalışmalarına,

Bakanlığın ve bağlı genel müdürlüklerin faaliyetlerine,

Uyuşturucu kullanımı ile mücadele takip ve yönlendirme üst ve alt kurulunun çalışmalarına,

Madde bağımlılığıyla mücadele konusundaki eğitim çalışmalarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı (7/7014, 7015, 7016, 7017, 7018, 7019, 7020, 7021, 7022)

2. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun;

Batman Yolveren Köyünde bulunan patlayıcı maddenin ölüme sebebiyet vermesine,

Boşalan köylere geri dönüşte yaşanan sorunlara,

İlişkin soruları ve İçişlere Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/7034, 7039)

3. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, kapatılması düşünülen bölge müdürlüklerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan'ın cevabı (7/7043)

4. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, emekli bir orgeneral hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/7052)

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere Meclise geri gönderilen RTÜK Kanununa ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/7077)

6. – Adana Milletvekili Yakup Budak'ın, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı menşeli derneklere ve yurtdışında faaliyette bulunan Türk derneklerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/7114)

7. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey'in, üniversitelerin fen-edebiyat ve ilahiyat fakültelerinden mezun olanların öğretmenlik haklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/7115)

8. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize Emniyet Müdürlüğü tarafından Anadolu Ajansına yapıldığı iddia edilen bir açıklamaya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/7122)

9. – Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın, özürlülerin futbol faaliyetlerinin durdurulmasının nedenine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/7137)

10. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, TRT'de yayımlanan programlarda dil konusunda aranan kriterlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/7153)

11. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, ADD Bafra Şubesince düzenlenen bir konferansa öğrencilerin zorla götürüldüğü iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/7154)

12. – Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, Sivas Lisesi Ek Bina İnşaatı Projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/7174)

13. – Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, Alacahan Lisesi İkmal İnşaatı Projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/7177)

14. – Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, Sivas-Divriği Spor Salonu İnşaatı Projesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/7188)

15. – Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, Sivas-Gürün Devlet Hastanesi Projesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/7193)

16. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Kırıkkale'de yaptırılan trafik hastanesinin proje bedeline ve ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/7195)

17. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in;

Pamuk üretiminin desteklenmesine

– Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın;

Tarımsal sanayiinin desteklenmesine ve buğday ithaline,

– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın;

TİGEM'e bağlı işletmelere,

Tarımsal girdilere ve sebze ve meyve üretiminde hormon kullanımına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/7200, 7203, 7204, 7205)

18. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ve Gürbulak sınır kapısından yapılan ticarete ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/7234)

19. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun;

Ağrı İlinde yürütülen köyhizmetleri projelerine,

Ağrı İlindeki su kanalı ve sulama projelerine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/7237, 7240)

20. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen tapu ve kadastro projelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/7241)

21. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun;

Ağrı ve çevresindeki tarihî vakıf eserlerine,

Ağrı İlinde yürütülen projelere,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nejat Arseven'in cevabı (7/7242, 7247)

22. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/7244)

23. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/7250)

24. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun;

Ağrı İlinde hayvancılığın geliştirilmesi çabalarına,

Ağrı İlinde ürün araştırma ve yayın projelerine,

Ağrı İlindeki tarımsal projeler, doğrudan gelir desteği uygulaması, yaşanan kuraklık ve TMO'nun buğday alımına,

- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın;

Çiftçi destekleme projesi kapsamında verilen kredilerden yapılan kesintilere,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/7231, 7238, 7258, 7263)

25. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Kuzey Irak'a nakliyat yapan bazı Türk şoförlerin tutuklandığı iddialarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7264)

26. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, bir gazetede çıkan, Bosna-Hersek'deki BM görevlileri hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7268)

27. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, TBMM'nin çeşitli yasama çalışmalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/7286)

28. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Sinop'ta yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7297)

29. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun;

Sinop'ta yürütülen projelere,

Sinop ve çevresindeki tarihî vakıf eserlerine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nejat Arseven'in cevabı (7/7298, 7304)

30. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Sinop'ta yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/7301)

31. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Sinop İlindeki tapu ve kadastro projelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/7305)

32. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Sinop'ta yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/7306)

33. – Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, devlet memurluğu sınavına katılma ve sonuçlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/7310)

34. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Sinop'ta yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Mustafa Taşar'ın cevabı (7/7325)

35. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, DSİ Bölge Müdürlüğünce Sinop İlinde yapılan işlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7338)

36. – İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın, TRT payı adıyla yapılan kesintilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7348)

37. – Yozgat Milletvekili İlyas Arslan'ın, Yozgat-Merkez ve Sorgun İlçesindeki kapalı spor salonu projelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/7350)

38. – Yozgat Milletvekili İlyas Arslan'ın, bazı baraj ve sulama projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7354)

39. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, son beş yıldaki, çeşitli ürünlerin fiyatlarına, memur aylıklarına ve tarımsal üretime ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı (7/7361)

40. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, tarımda kullanılan gübre, ilaç ve hormonun çevre ve insan sağlığına etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı (7/7368)

41. – Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, doğalgaz alımı, tüketimi ve elektrik üretiminde kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7372)

42. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, elektrik enerjisi üretim şekillerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7378)

43. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Devlet Memurluğu Sınavına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/7379)

44. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde düzenlenen bir konferansa başörtülü hastaların alınmamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nejat Arseven'in cevabı (7/7383)

45. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, Çağdaş Eğitim Vakfına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nejat Arseven'in cevabı (7/7389)

46. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, son beş yılda yapılan müşavir atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/7415)

47. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in;

Son beş yılda yapılan müşavir atamalarına,

Son beş yılda yapılan bürokrat atamalarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Reşat Doğru'nun cevabı (7/7445, 7460)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız, Muş İlinin sağlık sorunları ile alınması gerekli önlemlere,

İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk, memur maaşına endeksli konut kredisi  alanların mağduriyetlerinin giderilmesi için alınması gerekli önlemlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar;

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, fen-edebiyat fakültesi mezunlarının öğretmenlik haklarına ilişkin gündemdışı konuşmasına Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu cevap verdi.

Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın, Türkiye-Suriye Karma Ulaştırma Komisyonu Toplantısına katılmak üzere 28 Nisan-2 Mayıs 2002 tarihlerinde Suriye'ye yaptığı resmî ziyarete, Gaziantep Milletvekili Mehmet Hanifi Tiryaki'nin de,

13-18 Mayıs 2002 tarihlerinde Cenevre'de yapılan Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Örgütü 55 inci Asamblesine, Antalya Milletvekili Nesrin Ünal'ın,

İştirak etmelerinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri (1/744) (S. Sayısı : 786),

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/777) (S. Sayısı : 557),

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/886) (S. Sayısı : 827),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi;

Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının (1/988) (S.Sayısı: 870) görüşmelerine devam edildi; 2 nci maddesinin oylanması sırasında, istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısının bulunmadığı anlaşıldığından,

4 Haziran 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.10'da son verildi.

Kamer Genç

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Melda Bayer

Lütfi Yalman

 

Ankara

Konya

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

                                                     II. – GELEN KÂĞITLAR                                            No. : 153

3.6.2002 PAZARTESİ

Teklifler

1. – Konya Milletvekili M.Emrehan Halıcı ve 5 Arkadaşının;  Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi (2/983) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.5.2002)

2. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/984) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.2002)

Raporlar

1. – Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun ile İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/970) (S. Sayısı : 872) (Dağıtma tarihi : 3.6.2002) (GÜNDEME)

2. – Türkiye Cumhuriyeti ve Makedonya Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/985) (S. Sayısı: 873) (Dağıtma tarihi : 3.6.2002) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, KPSS ücretlerine ve DMS sınavını kazananlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7626) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

2. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, bazı Türk çiftçilerinin yurt dışında toprak kiralamalarına ve tarım girdi fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7627) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

3. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Türkiye'nin tanıtımı ve turizme katkı amacıyla yurt dışındaki gazetelere yapılan ödemelere ve Türkiye aleyhinde yayın yapan bir gazeteye ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/7628) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

4. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, İsveç'te yayınlanan bir gazetede yer aldığı iddia edilen haberlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7629) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

5. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Kırıkkale Devlet Hastanesi inşaatına ve Sağlık Hizmetleri Destekleme Fonuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7630) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

6. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, belediyelerin altyapı borçlarına mahsuben İller Bankası tarafından yapılan kesintilere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/7631) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

7. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, İstanbul Üniversitesinde çalışan personelin başörtülü yakınlarına sağlık karnesi verilmediği iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7632) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

8. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, meslek liselerinde Osmanlı Tarihinin okutulmadığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7633) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

9. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7634) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

10. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Jandarma tarafından çıkar amaçlı suç örgütlerine yönelik operasyonlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7635) (Başkanlığa geliş tari-hi : 30.5.2002)

11. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Ankara İhtiyarlık Sigorta Müdürlüğü Kor.ve Hiz.Geliştirme Derneğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7636) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

12. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, ihtiyarlık sigorta hizmetleri hakkındaki bazı iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7637) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

13. – Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın, ABD'li subayların Batman'daki hastane ve otellerin kapasitelerini araştırdığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7638) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

14. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Orman Genel Müdürlüğü ve Orman Kadastro Komisyon Başkanlıklarında görev yapan mevsimlik işçilere kadro verilmesine ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/7639) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

15. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Balıkesir ve bazı ilçelerindeki süne mücadelesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7640) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002)

16. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, diş tedavisinde kullanılan ucuz malzemelerde kanser tehlikesi olduğu iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7641) (Başkanlığa geliş tarihi : 31.5.2002)

17. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, bazı meslek liselerinde Osmanlı Tarihi okutulmadığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7642) (Başkanlığa geliş tarihi : 31.5.2002)

18. – İstanbul Milletvekili Mustafa Düz'ün, Sivas'a verilen kredilere ve Bakanlıkça yayımlanan kitaplara ilişkin Tarım ve Köyişleri  Bakanından yazılı soru önergesi (7/7643) (Başkanlığa geliş tari-hi : 31.5.2002)

Süresi  İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı  Soru Önergeleri

1. – Bursa  Milletvekili   Ertuğrul  Yalçınbayır'ın,  bazı gıda maddelerinin açıkta satışıyla ilgili düzenlemeye ilişkin  Sanayi ve Ticaret  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6647)

2. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, bazı parlamenterlerin kararlarına müdahil olduğu iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı soru önergesi (7/6992)

3. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, yurt dışında tedavi gören kamu personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6993)

4. – Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, Ekonomik ve Sosyal Konseyin toplantıya çağrılmamasının sebeplerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6995)

5. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, bir fabrika arazisinin "afete maruz bölge" kapsamından çıkarıldığı iddiasına  ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6996)

6. – Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, SSK'nın ihalesiz ameliyat malzemesi satın alımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7003)

7. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, bir şahsın vatandaşlığa alınma talebine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7008)

8. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, enerji içeceği ithal eden bir firma hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7024)

9. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey'in, Diyarbakır-Dicle ve Ergani ilçelerinde yapılan istimlakın bedellerinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/7032)

10. – Bursa Milletvekili Orhan Şen'in, Bursa camilerindeki imam ve müezzin kadrolarına ilişkin Devlet Bakanından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/7036)

11. – Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, SSK'daki bazı yolsuzluk iddialarına ve çeşitli ihalelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7051)

12. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve bazı ilçelerindeki sağlık ünitesi projelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7059)

13. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, hacı adaylarını mağdur eden bir turizm firması hakkında vergi incelemesi yapılıp yapılmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7060)

14. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, özel güvenlik görevlilerinin hizmet sınıflarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7062)

15. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna aykırı kampanya düzenleyen kuruluşlara kesilen cezaların tahsil edilip edilmediğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7084)

16. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, yurtdışında tedavi gören kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7099)

17. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, deprem nedeniyle yapılan iç ve dış yardımlara ve bunların kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7100)

18. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, Afet Kararnamesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/7102)

19. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı tampon bölgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7103)

20. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, 2000-2002 yılları arasındaki afetlere ve belediyelerin gördükleri zararlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7107)

 

                                                                4.6.2002 SALI  No. :154

Raporlar

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ocak, Şubat ve Mart 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/20) (S. Sayısı : 876) (Dağıtma tarihi : 4.6.2002) (GÜNDEME)

2. – Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/990, 2/902) (S. Sayısı : 877) (Dağıtma tarihi : 4.6.2002) (GÜNDEME)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

4 Haziran 2002 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, devlet memurluğu sınavı hakkında söz isteğinde bulunan İzmir Milletvekili Sayın Suha Tanık'a aittir.

Buyurun Sayın Tanık. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın, devlet memurluğu sınavı ve sınavı kazandıkları halde işe yerleştirilmeyenlerin içinde bulundukları sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

SUHA TANIK (İzmir) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, iyi çalışmalar diliyorum bu hafta.

Devlet memurluğu sınavı, biliyorsunuz, bu mayıs ayı içerisinde, devletimizin ilgili birimlerinin, devlet memuru olmak isteyen vatandaşlarımıza açmış olduğu yeni bir sınav hakkı. Bu 8 Mayıs-31 Mayıs arasındaki tarih, meslek lisesi mezunlarıyla üniversite mezunlarının müracaatı için konulan bir tarih ve temmuz ayı içerisinde, 6-7 Temmuzda da bunun imtihanı yapılacak.

Şimdi, devlet memurluğu sınavıyla ilgili, ben, kendi seçim bölgemde birçok vatandaşımızdan birtakım bilgiler toplamaya başladım. Daha doğrusu, vatandaş kendisi yavaş yavaş bize gelmeye başladı, dediler ki "bir devlet memurluğu sınavı açıldı..." Erdal Polat isimli vatandaş "ben, 1999'da ilk defa devlet memurluğu sınavına girdim" dedi ve tuttu, o sınavda 75 puan aldığına dair belgeyle bana geldi. Bunun gibi, bende de, 10-15 civarında müracaat etmiş arkadaşımızın belgesi var; ama, bu vatandaş bana geldi "bu yeni açtığınız devlet memurluğu sınavıyla ilgili bazı sorularım olacak size Sayın Milletvekilim" dedi. Ben de aynı soruları, şimdi, müsaade ederseniz, burada, Sayın Genel Kurulda, siz milletvekillerine ve ilgili hükümete sormak istiyorum.

Sınav, hepimizin, hayatı boyunca birçok konuda başından geçmiş bir olay, bir heyecan. Neticede, sınavın ana gayesi istediğiniz bir şeyi kazanmak, bir başarı elde etmek. Erdal Polat dediğimiz bu vatandaş, evde iki çocuğu, eşi olan bir vatandaş ve kendisi, devlet memuriyetine girme heyecanı içerisinde olduğu için müracaat etmiş ve sınavı 75 puanla kazanmış bir arkadaşımız. Kendisine de belge gelmiş "kazandınız" denilmiş. Evde bir sevinç "devlet memurluğu sınavını kazandım ve bundan sonra inşallah ailemizin geliri olacak, devlet babanın ekmeğini yiyerek çocuklarımı büyüteceğim" diye. Aradan üç sene geçmiş, dört sene geçmiş; devlet memurluğu sınavını kazanan bu vatandaş ve bu vatandaş gibi Caner Güneş isimli bayan bir vatandaş ve bunun gibi Arkeolog Fatih Atan ve bunun gibi daha birçok arkadaş, devlet memurluğu sınavına girmiş ve ellerinde kazandıklarına dair belge olan insanlarımız herhangi bir işe yerleştirilememiş.

Ben, bu konuda bir araştırma yapayım dedim. Sayın milletvekilleri, devlet memurluğu sınavına 1 392 000 vatandaşımız, devlet kapısında iş buluruz diye müracaat etmiş, bunlardan 392 000'i kazanmış imtihanı. 392 000'inin elinde sınavı kazandığına dair belge var ve devlet, bunlardan yalnız 72 000'ine iş vermiş. Şimdi, çok özür dileyerek söylüyorum, kimse alınmasın, çuvaldızı kendimize, iğneyi başkasına batıralım diyoruz; ama, şimdi, 1 500 000 insanımız devlet memurluğu sınavı için müracaat ediyor, bunlardan yüzde 5'ini işe yerleştiriyoruz. Çok affedersiniz, yine, bir arkadaşın tabiriyle, bir apartman katını 5 kişiye satan müteahhitten farksız oluyor bu iş. Devlet, 70 000 kişiye iş kapısı açmış, 70 000 kişiyi yerleştirmiş.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Yer yok, nereye alacaksınız?

SUHA TANIK (Devamla) - Bu konuda siyasî polemiğe lüzum yok; bana gelen vatandaş gibi, DSP'ye de geliyor, MHP'ye de geliyor insanlar. Vatandaş bu konuda fevkalade sıkıntılı. Yahu, madem bir işe yerleştiremeyeceksiniz, 390 000 kişi imtihanı kazanmış, bunun 70 000'ini işe yerleştirmişsiniz, 320 000 kişinin hakkı ne olacak; sınavı kazandığına dair elinde belgesiyle dolaşan insanların hakkı ne olacak? Ha, diyebilirsiniz ki; kardeşim, ben bu sınavı yaptım, puanı 70'in üzerinde olanlardan ancak 70 000'ini işe yerleştirdim, geriye kalan 320 000 kişinin hakkı yanmıştır, o yaptığım sınav iki sene için geçerlidir ya da diyebilirsiniz ki, yerleştirme 95 puan, 90 puan diye en yüksek puanı alandan aşağı doğru geliyor; yani, 71 425 -neyse- onun bir altında... Böyle bir şey de yok... İstenen, istenildiği gibi yerleştirilmiş.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Olur mu öyle şey!

SUHA TANIK (Devamla) - Efendim, öyle olmuş... "Olur mu öyle şey" diyorsunuz; araştırın, benim bir yanlışım varsa, bunu düzeltelim, özür dileyelim sizden; ama, öyle değil. Uygulanan sistem, tamamen kadrolaşma içerisinde. Ondan sonra, geliyoruz; diyoruz ki, devleti küçültelim, birtakım insanları resen emekli edelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tanık, 1 dakika içerisinde toparlar mısınız efendim.

Buyurun.

SUHA TANIK (Devamla) - Toparlayayım Sayın Başkanım; çok teşekkür ediyorum.

Hatta ve hatta yine, geçenlerde bu kürsüden dile getirdim, Ziraat Bankası ve Halk Bankasının kapanmasıyla ilgili, birtakım memurların resen emekli edilmesini... Madem böyle, devleti küçültüyoruz -bu konuda, sizinle aynı fikirdeyim; bunu, hep beraber, elbirliğiyle yapmamız gerekiyor- ama, sen, gidip de, devleti küçülteceğim diye, insanları resen emekli et, hatta, bir banka şubesinde çalışan karı kocayı; yani, bir evin geçimini, iaşesini temin edecek iki kişiyi dahi kapıya koy, işine son ver, ondan sonra, 72 000 kişi için iş kapısı aç!

Şimdi, burada, tabiî, ister istemez, kadrolaşma konusunda birtakım şüphelerimiz var. Artı, bu devlet memurluğu sınavlarıyla ilgili vatandaşın beklentisi konusunda, maalesef, cevapsız kalıyoruz. 57 nci koalisyon hükümeti ve biz, muhalefet partileri olarak, siyasî partilerin dışında, bu konuda, tüm milletvekillerine gelen bu taleplerle ilgili, lütfen, icap ediyorsa, bir araştırma ya da bir genel görüşme konusunu gündeme getirelim; elbirliğiyle bunu yapalım. Neye yarayacak; bunun neye yaradığını, günü gelince, vatandaş gösterecek.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Doğru söylüyorsunuz.

SUHA TANIK (Devamla) - Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tanık.

Gündemdışı ikinci söz, çiftçi sorunları hakkında söz isteminde bulunan Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfükar İzol'a aittir.

Buyurun Sayın İzol.

Süreniz 5 dakika.

2. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, tarım sektörünün önemine ve çiftçilere devletçe uygulanan desteklerin kaldırılmasının yarattığı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçilerimizin sorunları hakkında gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarım ve hayvancılık, ekonomik bir sektör olmanın ötesinde, her ülke için uzun vadede stratejik hesapları yapılan, hayatî önemi haiz faaliyetlerdendir. Nitekim, bütün dünyada ve bilhassa gelişmiş ülkelerde tarım ve hayvancılık sektörleri en fazla desteklenen sektörlerdir.

Türkiye'yle Avrupa Birliği ülkelerini karşılaştırdığımızda, tarımın Türkiye'de gayri safî millî hâsıla payı yüzde 14 iken, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 1,9'dur.

Tarımın istihdam içindeki payı Türkiye'de yüzde 45 iken, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 5'tir.

Avrupa ülkelerinde tarımın payları böylesine düşük olmasına rağmen, tarımsal üreticilerini desteklemeyi her zaman öncelikli olarak ele almışlardır. Avrupa ülkeleri çiftçilerinin mağdur olmamalarını sağlayacak bütün tedbirleri alırlarken, maalesef, ülkemizde bunun tam tersini görmekteyiz.

Gerek IMF gerekse Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye'nin tarımı çok fazla desteklememesini istemektedirler. Hükümetimiz de, IMF dayatmalarıyla tarımsal destekleri adım adım kaldırmıştır. Bu durum son derece yanlış ve tehlikeli olmuştur.

IMF ve AB neden Türkiye hükümetinden destek alımlarını yapmamasını, çiftçiye gübre ve kredi desteği sağlamamasını istemekte hatta bunu bir kredi verme şartı olarak da ileri sürmektedir. Amaçları, Batı ülkelerinin tarım üreticilerinin refah seviyesini daha da artırmak ve ürün stoklarını satmak için Türkiye'de pazar yaratmaktır.

Avrupa'da çiftçilere verilen destekler haricinde, örneğin, ABD'de üreticilere yapılan doğrudan ödemeler hariç "Pazarlama Kredi Programı" adı altında yardım yapılmaktadır. Son olarak geçen mayıs ayında Amerika Birleşik Devletleri Kongresi, ülkesindeki zor durumda olan çiftçilere yardım amacıyla 15,3 milyar dolarlık bir sübvansiyon programını onaylamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buğdayın dünya fiyatlarını, Amerika ve Kanada belirlemektedir. Bu ülkelerde çiftçilere verilen devlet desteği ve gelişmiş teknolojik düzeyleri, ülkemiz buğday destekleme fiyatı için baz alınmamalıdır. Buğday üretiminin ve buğdaydan sonraki diğer tarımsal faaliyetlerin sürdürülebilmesi için maliyetin karşılanması gerekmektedir.

Bugünkü kapasite ve maliyetlerle Türkiye, Avrupa'yla yarışamaz; ancak, Türkiye de, Avrupa ülkeleri gibi, tarımını yoğun olarak destekleyerek aynı süreçlerden geçip, Avrupa'yla aynı hizaya gelirse, yarışa girebilir. Bu yapılmazsa, malların serbest dolaşımından ötürü, Türkiye de, tarım ürününe ne içeride ne de dışarıda alıcı bulabilir.

Değerli milletvekilleri, evvelce çiftçi olmam nedeniyle, çiftçinin sorunlarını çok iyi bilen ve takip eden bir arkadaşınızım. Çiftçimizin büyük çoğunluğunun tam bir perişanlık içinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Giderek yoksullaşan tarım kesiminin son derece huzursuz ve geleceğinden kaygılı olduğunu anlatmama bilmem gerek var mı.

Yıllardan beri, mazot, gübre, ilaç ve yedekparça gibi girdi fiyatlarına yapılan ortalama yüzde 200'e varan yüksek zamlara rağmen, son yıllarda hep düşük kalan tabanfiyatlar, tarım üreticimizi büyük sıkıntılara sokmaktadır. Düşük olan ürün parasını da zamanında alamayan çiftçimizin, kapısına haciz geldiğini, tarlasını, traktörünü, hayvanını satıp, borç faizlerini ödeyerek, ayakta kalmaya çalıştığını görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, hükümet, çiftçiyi, açlığa, iflasa, toprağını terke zorlayarak, ülkeyi gıda alanında da dışa bağımlı hale getirmek için, IMF'yle ortak formül geliştirmeye çalışmaktadır. IMF kaynaklı bu politikaların, tarımımızı, neredeyse yok olma noktasına yaklaştırdığını hükümet yetkilileri görmüyorlar mı?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'yi iki kez krize sokan Aralık 1999 stand-by anlaşmasının hemen öncesinde, 9 Aralıkta IMF'ye verilen niyet mektubunda, hububat destekleme fiyatlarının, dünya fiyatlarına göre ayarlanacağı belirtiliyor ve 2001'de bunun daha da azaltılacağı sözü veriliyordu. Mektupta, fiyatların ton başına 150 dolardan az olmayacağı belirtiliyordu. 150 dolarlık alt sınır, 2000 yılında uygulandı, ekmeklik buğdaya 102 000 lira fiyat verildi, ancak, hükümet, bu durumu 2001'de de sürdüremedi; çünkü, tabanfiyatların belirlendiği temmuz ayında dolar kuru 680 000'lerden 1 500 000 lira düzeyine çıkmıştı. Dolayısıyla, hükümet, IMF'ye verdiği sözün bile altında fiyat belirledi. Dahası, üretici buğdayını, tefeciye, tüccara 150 000 liraya satarken, üç ay sonra buğday fiyatı 250 000 lirayı geçti.

Bütün bunlar, Avrupa'dan tarım ürünü ithalinin önkoşulları ve hazırlıklarıydı. Türkiye üreticisinin beli kırılınca, sıra tütün, şeker, pirinç, pamuk, pamukipliği, fasulye, nohut, mercimek ithalinden sonra, buğday ithaline de geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İzol 1 dakika içinde toparlar mısınız.

Buyurun.

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - Peki Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Peki, Avrupa'dan buğdayı hangi dövizle alacağız? Onun da kolayı var; Avrupa'ya, bu kez, aç kalmamak için yalvaracağız "bize yüksek faizli kredi verin de sizden buğday alalım" diye.

Peki, çiftçi ve köylü ne yapacak? Buğday üretemeyecek, tütün üretemeyecek, pancar üretemeyecek, pamuk üretemeyecek, besicilik yapamayacak; ne yapacak?! Şehirlere mi göç edecek? Şehirlerde hangi işi bulacak da karnını doyuracak?!

Sayın milletvekilleri, ülkemizin en önemli tarım ürünü olan buğdayın, Adana ve Şanlıurfa yörelerinde hasadının yaklaştığı şu günlerde, tabanfiyatın belirsizliği ve geçmiş yıllardaki uygulamalarda tatmin edici fiyat verilemeyişi üreticilerde kaygı uyandırmıştır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Ziraat Mühendisleri Odasının hazırladığı 2002 yılı buğday ürününe ait maliyet fiyatını örnek olarak vermek istiyorum. Tarla kirası, tohum bedeli, ekim ikileme, üçleme, ilaçlama işçiliği gibi diğer girdi fiyatlarını da hesaplayarak çıkarmış oldukları...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İzol, üzgünüm; çünkü, uzatamıyorum. Seni çok sevdiğimi biliyorsun; ama, mümkün değil, uzatma yapamıyorum, kusura bakmayın...

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - İstirham ediyorum...

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum.

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - Ama, ben, daha, asıl konulara giremedim.

BAŞKAN - Biliyorum...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Bu geleneği bir defa boz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ama, bu geleneği bozma şansım yok, kusura bakmayın...

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - Burada, bölgenin sıkıntılarını dile getirmek istedim ama...

BAŞKAN - Haklısınız da, bir şey yapamıyorum Sayın İzol.

MUKADDER BAŞEĞMEZ (İstanbul) - En önemli yerinde kaldı Sayın Başkan.

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - Çok önemli konular var, onları gündeme getirmek istiyordum Sayın Başkan...

BAŞKAN - Hiçbir arkadaşıma yapmadım bunu bugüne kadar; lütfen, benden onu...

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - Çok önemli yerinde kaldık efendim, ne olursunuz... Lütfen...

BAŞKAN - Sayın İzol, lütfen...

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - İstirham ediyorum...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum size.

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - Sayın Başkan, çok önemli...

BAŞKAN - İnanıyorum, inanıyorum da...

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - Biliyorsunuz, bunlar, önemli konular; mutlaka gündeme getirmek lazım.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, şimdiye kadar bitirmişti.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Sayın Başkan, izin ver, bitirsin...

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - Sayın Başkan, izin verin konuşayım, hükümetteki arkadaşlarımız da, bu konuları dinlesin.

BAŞKAN - Sayın İzol, lütfen... Süreyi uzattım; ikinci kez uzatma yapmadım bugüne kadar, sayın bakanlar da dahil buna.

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - Ama, Sayın Başkanım, sayın bakan buraya gelecek, saatlerce konuşacak...

BAŞKAN - Efendim, bütün arkadaşlarımız çok önemli konulara muhakkak parmak basıyorlar; ama, ne yapayım!..

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - Bakın, 25 000 000 - 30 000 000 insanımızın sorununu gündeme getireceğim; ama, ne yazık ki, konuşmama izin vermediğiniz için bunları gündeme getiremiyorum.

BAŞKAN - Efendim, lütfen, bunu tartışmayalım; ben, bunu söz verirken, bütün arkadaşlara...

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - Bence, bu, büyük bir haksızlıktır Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın İzol, lütfen...

ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Konuşmaya yanıt verecek sayın bakan?.. Yok.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verilmediğine göre, gündemdışı üçüncü söz, olağanüstü halin Tunceli'de kaldırılması hakkında söz isteyen Tunceli Milletvekili Sayın Bekir Gündoğan'a aittir.

Buyurun Sayın Gündoğan. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika; lütfen, süreye uymaktan imtina etmeyin efendim.

3. – Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan'ın, Hakkâri ve Tunceli İllerinden olağanüstü halin kaldırılmasından sonra yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hakkâri ve ilim Tunceli'de olağanüstü halin kaldırılmasıyla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Öncelikle, Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, Genelkurmay Başkanımıza, Millî Güvenlik Kurulu üyelerimize, İl Valimize ve İl Güvenlik Komutanımıza teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 1984 yılından beri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde, terör nedeniyle çok ciddî problemler yaşanmaktadır; bu nedenle, olağanüstü hal ilan edilmişti. Aslında, olağanüstü hal 1987 yılından itibaren uygulanıyor gibi görünse de, haddizatında, 1978'den beri bu bölgelerimizde sıkıyönetim uygulaması vardır; dolayısıyla, yaklaşık 24 yıldır doğu ve güneydoğuda bilfiil olağanüstü hal yaşanmaktadır.

Terörden ötürü bu bölgelerimizde alınan antidemokratik önlemler bölge halkına büyük acılar yaşatmıştır. Öyle zaman olmuş ki, insanlar, içgöç vermek zorunda kalmış, köyünü, evini, tarlasını, işini terk etmek zorunda bırakılmış, tarım ve hayvancılık sektörü tamamen çökmüş, yok olmuş, üretimden tamamen kopmuş ve üretici olan bu insanların çoğu, tabiri caizse, tamamen dilenci durumuna düşmüştür.

Terör güçleri ile silahlı güçlerimizin çatışmaları arasında sıkışıp kalan savunmasız sivil insanlar ölmüş, sakat kalmış, göç vermiş, çocukları yetim kalmış ve terör örgütünün köy baskınları, toplu katliamları birçok aileyi topluca yok etmiştir. Terörün getirdiği bu acılar yıllarca bölge halkını derin matem ve yoksulluğa boğmuştur.

Yaşanan bunca acıların yanı sıra, bölge âdeta bir sürgün yeri olarak görülmüş, gönderilen bazı yetkililer, güvenlikten sorumlu güçler, bölgeyi tamamen potansiyel suçlu ve OHAL yasalarını hafif görüp, daha ağırını uygulamışlardır. İşin, bir diğer boyutu, kişisel çıkarlar ve rantlar sağlanmıştır.

Yıllarca yaşanan bu acı gerçekleri bölge halkının hak etmediğini, bu insanların can ve mal güvenliğinin sağlanmadığı için teröriste ekmek verdiğini, bunu severek, isteyerek yapmadığını bilen ve söyleyen ve bu nedenle de bölge halkını potansiyel görmeyen, o insanlarla kaynaşabilen yönetici, komutan ve güvenlikçi insanlar da olmuştur. Bu insanlara da huzurlarınızda teşekkür ederim.

Sıkıyönetim de OHAL de bitiyor, kaldırılıyor. Devlet güvenlik güçleri, silahlı mücadele görevlerini yapmışlardır, terörü aşağıya çekmişlerdir, hâlâ da bu göreve devam ediyorlar.

Bu gelinen noktadan itibaren yeni bir süreç başlatmak gerekir; terörle birlikte, o bölgelerde yapılması gereken ekonomik, sosyal, idarî pek çok önlem almak gerekir; o bölgelerde iyi hal paketleri açmak gerekir, ekonomik hal paketleri açmak gerekir ve özellikle tarım ve hayvancılık sektörünü tekrar yaşatmak gerekir. Bu tür iyileştirme tedbirlerini almak, orada yapılması gerekenleri yapmak, hükümetin görevi, vatandaşların dertlerini dinlemek, sorunlarını tespit etmek, Parlamentoya, yetkili mercilere taşımak, bütün siyasî partilerin görevidir.

Hükümetimizin bu olayların üzerine hızla gitmesi ve ileride olacağı muhtemel tersliklere karşı geç kalmaması gerekir. O halde, hükümet, demokrasi adına, üzerine düşen görevi, bu bölgede gecikmeden yerine getirmelidir. Getirmelidir ki, kötü niyetlilere fırsat verilmesin. Efendim, hizmetler yapılsaydı, terör olmazdı diyenlere fırsat vermemek için, hükümetin, bu olayın üzerine çok ciddî şekilde gitmesi ve yapılması gerekenleri ivedilikle yapması gerekir.

Değerli arkadaşlar, 57 nci hükümetin, ulusun geleceği için attığı çok ciddî adımlar var, aştığı çok büyük engeller var, çıkardığı çok ciddî yasalar var. Günümüzde bunlar pek iyi anlaşılmasa da, gün geçtikçe önemi daha da anlaşılacaktır. Örneğin, çıkardığı uluslararası yasalar olsun, uluslararası Tahkim Yasası olsun, Bankalar Kanunu olsun, Merkez Bankası Kanunu olsun, uyum yasaları olsun, Anayasa değişikliği olsun; 57 nci hükümet, bunlar gibi çok büyük engelleri aşmıştır. Kendi hanesinden puan da götürmüş olsa, ulusun gelecekteki hanesine, gerçekten artılar kaydeden, 57 nci hükümettir.

O nedenle, 57 nci hükümetin, ülkemizin her köşesinde sıkıyönetimi kaldıracağına ve bütün bölgelerimizde aynı yasaların uygulanacağına inanıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gündoğan, 1 dakika içerisinde toparlayın efendim.

BEKİR GÜNDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bu duygu ve düşüncelerle, Tunceli ve Hakkâri'de sıkıyönetimin kalkmasında emeği geçen herkese huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ederken, bu mutluluğun, yakın gelecekte Diyarbakır ve Şırnak'ta da yaşanmasını temenni ediyorum. Tabiî, Hakkâri Milletvekilim Sayın Evliya Parlak'ın da bu duygularıma katıldığına yürekten inanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gündoğan.

Gündemdışı konuşmaya cevap verecek Sayın Bakan?..

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, zabıtlara geçmesi açısından, arkadaşımızın konuşmasındaki bir yanlışlığı Meclisin geneliyle ilgili olduğu için bir iki cümleyle düzeltmek istiyorum; müsaade eder misiniz? Yani, tartışmaya yol açacak bir şey yapmayacağız.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelik.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkanım, Tunceli Milletvekilimiz Sayın Bekir Gündoğan'ın OHAL'in kaldırılmasıyla ilgili yaptığı konuşmada öne sürdüğü fikirlerin birçoğuna biz de katılıyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Meclis daha bu konuda karar vermedi.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Türkiye'de olağanüstü halin, elbette kalkması gerekiyor; ancak, değerli arkadaşımız, sanki, konu Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmiş gibi bir konuşma yaptı ve bürokratlara teşekkür etti. Malumunuz, Millî Güvenlik Kurulu, Meclise sadece tavsiyede bulunabilir. Dolayısıyla, olağanüstü halin devamı veya kaldırılması Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisindedir ve teşekkür edilmesi gereken bir merci varsa, Türkiye Büyük Millet Meclisidir; ama, tabiî, bunu tavsiye edenlere biz de teşekkür ediyoruz; fakat, henüz Meclise gelmemiştir. Usul açısından bunu hatırlatmak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Efendim, tabiî, Sayın Milletvekilimiz, iyi niyetini ifade ediyor; ben öyle inanıyorum ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan bütün arkadaşlarımızın, bölgede yıllardan beridir süregelen olağanüstü halin kaldırılması yönünde iyi niyetle çaba harcayacaklarını ve o yönde oy kullanacaklarını ifade ediyor...

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim, iyi niyetinden şüphem yok; ben, sadece zabıtlara geçmesi açısından hatırlatıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir cümle de ben söyleyeyim: Hükümetin yaptığı yanlıştır. Anayasanın 121 inci maddesini okursa bu hükümet, olağanüstü halin uzatılmasına karar verme konusunda Millî Güvenlik Kurulunun tavsiye kararına gerek yok... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Rahatsız mı oldun Kamer Genç?!

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Rahatsız mı oldun?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika efendim!.. Bilmiyorsanız konuşmayın!

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Şimdiye kadar istismar ediyordun!..

KAMER GENÇ (Tunceli) - Anayasanın 119 ve 120 nci maddelerinde olağanüstü hal, ekonomik olağanüstü hal ilan edilirken Milli Güvenlik Kurulunun görüşü alınır deniliyor; ama, uzatmada Milli Güvenlik Kurulunun görüşü alınır diye bir hüküm yok; onu da bu hükümetin ve ilgililerin okuması lazım. Anayasadan doğan bu yetki, bağlı yetkidir ve hükümetin de bu anayasal yetkinin dışına çıkarak, ayrıca Millî Güvenlik Kurulunun görüşünü almasına, bana göre, gerek yok; bu yetki Meclisindir...

BAŞKAN - Ona hiç şüphe yok efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Meclis de en kısa zamanda bunu kaldıracak; ama, daha 30 Temmuza kadar da zaman var.

BAŞKAN - İnşallah kaldırılacak efendim.

Buyurun Sayın Parlak.

EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, gerçekten, yirmidört yıldır Tunceli, Hakkâri ve kalan diğer 2  ilde yaşanan sıkıntıların bitecek olmasının verdiği sevinçten dolayı -Sayın Çelik'e o noktada katılıyorum, konuyla ilgili kara henüz buradan geçmedi; ama- değerli arkadaşım Bekir Gündoğan, bu duyguları o zevkle, o heyecanla buraya taşıdı.

Ben haftasonu bölgemde idim, dün akşam döndüm. Emin olun ki, tahmin ediyorum, Tunceli'de, Şırnak'ta, Diyarbakır'da, bütün bölgede gerçek anlamda birinci sınıf vatandaş olma noktasında atılan bu adım, sevinçle, zevkle karşılanıyor ve kararın Yüce Genel Kuruldan geçmesi sabırsızlıkla bekleniyor.

Ben de arkadaşımın da, o bölgenin bir milletvekili olarak Yüce Meclise bu katkıyı göstereceğinden eminiz. Bu sebeple de, bütün bölge halkının minnettarlığını burada dile getirmek istiyorum.

Size de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek sayın bakan?.. Yok.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır, okutup, bilgilerinize sunacağım.

B) Tezkereler ve Önergeler

1. – Makedonya Meclisi Dış Politika Komisyonu Başkanı Jordan Boskov'un resmî davetine icabetle bu ülkeye gidecek olan TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1097)

                               30 Mayıs 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Makedonya Meclisi Dış Politika Komisyonu Başkanı Jordan Boskov'un vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento Heyetinin 4 - 7 Haziran 2002 tarihleri arasında söz konusu davete icabet etmesi hususu Genel Kurulun 23 Mayıs 2002 tarih ve 104 üncü Birleşiminde kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

B. Suat Çağlayan (İzmir)

Saffet Arıkan Bedük (Ankara)

Mehmet Yaşar Ünal (Uşak)

Şevket Bülend Yahnici (Ankara)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum :

2. – Belarus-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemize davet edilmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1098)

                               31 Mayıs 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanlık Divanının 14 Mayıs 2002 tarih ve 102 sayılı Kararı ile, Belarus-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemize davet edilmesi kararlaştırılmıştır.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi daha vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

İlk tezkereyi okutuyorum :

3. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin, Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi Daimî Komitesi Başkanı Li Peng'in vaki davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Çin Halk Cumhuriyetine resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezekeresi (3/1099)

                               31 Mayıs 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin, Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi Daimi Komitesi Başkanı Li Peng'in davetine icabetle, beraberinde Parlamento heyetiyle Çin Halk Cumhuriyeti'ne resmî ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum :

4. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Ali Ilıksoy'un, Avrupa Parlamentosu Başkanı Pat Cox ile Fas Temsilciler Meclisi Başkanı Abdelwahad Radi'nin İtalya'nın Bari kentinde düzenlenecek olan Dördüncü Avrupa-Akdeniz Parlamenter Forumuna vaki resmî davetlerine TBMM Başkanını temsilen katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1100)

                               3 Haziran 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Parlamentosu Başkanı Pat Cox ile Fas Temsilciler Meclisi Başkanı Abdelwahad Radi'nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'ye hitaben gönderdiği mektupta, 17-18 Haziran 2002 tarihlerinde İtalya'nın Bari kentinde düzenlenecek olan "Dördüncü Avrupa-Akdeniz Parlamenter Forumu"na, TBMM Başkanını davet ettiği bildirilmektedir.

Söz konusu Foruma, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen TBMM Başkanvekili Ali Ilıksoy'un katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                       Ali Ilıksoy

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                 Başkanı Vekili

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Anavatan Partisi gruplarının İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek önerileri vardır; önce tümünü okutup işleme alacağım, sonra ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Öneriyi okutuyorum :

V. – ÖNERİLER

A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ

1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 4 Haziran 2002 Salı günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından gruplarımızın ekteki müşterek önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Aydın Tümen

Mehmet Şandır

 

DSP Grup Başkanvekili

MHP Grup Başkanvekili

Beyhan Aslan

 

 

ANAP Grup Başkanvekili

 

 

Öneriler :

1.- 4.6.2002 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan 877 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 13 üncü sırasına, gündemin 328 inci sırasında yer alan 856 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 237 nci sırasında yer alan 668 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 335 inci sırada yer alan 869 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına alınması; Genel Kurulun 4 Haziran 2002 Salı günü 15.00-20.00; 5 Haziran 2002 Çarşamba, 6 Haziran 2002 Perşembe, 11 Haziran 2002 Salı, 12 Haziran 2002 Çarşamba ve 13 Haziran 2002 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması önerilmiştir.

2.- 4 Haziran 2002 Salı, 5 Haziran 2002 Çarşamba ve 12 Haziran 2002 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi, 11 Haziran 2002 Salı günü de sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu günde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 4 Haziran 2002 Salı günü (10/136) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra saat 20.00'ye kadar kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 5 Haziran 2002 Çarşamba günü gündemin 12 nci sırasına, 6 Haziran 2002 Perşembe günü 14 üncü sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneri aleyhinde, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun.

Süreniz 10 dakika Sayın Candan.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hükümeti oluşturan partilerin, grup önerisi olarak getirdikleri teklifi bir analize tabi tuttuğumuz zaman, hükümet, her zaman olduğu gibi "milletvekilleri lüzumsuz soru soruyorlar, böyle sorulara cevap vermenin de bir anlamı yok, evvela bunları bir kaldıralım. Zaten, çoğu zaman da Bakanlar Kurulu sıralarında bir veya birkaç bakan oluyor. Onun için, Danışma Kurulu kararıyla, sayısal çoğunluğa bağlı olarak, denetimi kaldıralım, soruları cevaplamayalım..." Tabiî, hükümetin verecek cevabı varsa, o da ayrı bir konu...

Şimdi, hükümet, evvela, kendi milletvekillerini bu sıralara getiremediği için, her Danışma Kurulu kararının sonuna "bu kanun tasarısının bitimine kadar" denilmek suretiyle, güya, milletvekillerini buraya gelmeye davet ediyor. Ancak, geçen hafta gördük ki, benzeri bir kararda hükümet başarılı olamamıştır. Bütün ısrarlara, bütün dayatmalara rağmen, milletvekilleri salona gelmemişler ve fiyaskoyla sonuçlanmış; bitimine kadar çalışacak olan Meclis, saat 20.00'ye gelmeden kapanmış, bitmiştir. Yani, şunu söylemeye çalışıyorum; bu hükümet yanlışta ısrar ediyor.

Hükümet bu tasarıları değiştiriyor da ne yapıyor; yani, ne getirmeye çalışıyor: Baktığımız zaman, iki tane önemli kanun var; bir tanesi, vergi kanunu, tam bu hükümete yakışan bir kanun. Zaten, bu hükümet, bir zam kanunu, bir de vergi kanunu getiriyor. Baktım; bu hükümetin üç yıllık karnesi içerisinde bu gelen kanun 9 uncu vergi kanunu. Yani, çok çalışıyoruz, çok iş yapıyoruz filan dediğiniz, milleti aldatma kanunu, 9 uncu kanun. İkincisi, İhale Kanunu; o da, altı ay önce bu Meclisten çıktı. O zaman da o kadar çok anlattınız ki "bu kanunun hiç eksiği yoktur, mükemmeldir, ihtiyaca cevap verecektir" diye. Altı ay sonra aynı kanunu getiriyoruz ve diyoruz ki "yabancıların ihaleye girmeleri kolaylaşsın; yani, Türkiye'de dürüst birkaç müteahhit varsa, onlar da iflas etsin." İşte, getirilmek istenen tasarılar bunlar.

Şimdi, ben, baktım; acaba, hakikaten, hükümet, ÖTV'de, Özel Tüketim Vergisinde niye ısrar ediyor; yani, milletin cebinden çıkacak parada bir azalma veya artma var mı, ne oluyor diye. Karşılaştığımız manzara şu: 30 Mayıs 2002 tarihine kadar, stand-by anlaşması dediğimiz; yani, hükümetin IMF'ye verdiği sözün takvim programında, aslında bu yasa var. Hükümet, IMF'ye verdiği sözü tam tutmuş, tasarı gelmiş; ancak, çoğunluk olmadığı için müzakere edilememiş. Yani, bu tasarı görüşülse bile, 5 günlük gecikmeyle IMF'nin dediğine doğru gidiliyor.

Tabiî, biz, bunu, burada böyle anlatınca, vatandaş soruyor; bu hükümetin kendi aklı, kendi fikri, kendi zikri, kendi programı yok mu ki, hep IMF'nin dediklerine göre kanunların tarihi, tespiti yapılıyor ve çıkarılıyor?! Tabiî, bu hükümetin IMF'yle yaptığı, bize göre doğru olmayan, milletin aleyhine anlaşmalar...

Milletin aklına sık takılan bir soru daha var: Bu vergiler artırılıyor da ne oluyor, nereye gidiyor bu paralar? Her gün biraz daha vergi... Biliyor musunuz; bu sabah, akaryakıt ürünlerine yine zam geldi. Geçen ay üç defa, artı, bu ayın başında bir defa daha geldi, oldu dört. İşte, hükümet, biraz sonra müzakere edilecek yasa tasarısında, akaryakıt ürünlerine yüzde 50, yüzde 100, yüzde 400'e kadar zam yapma yetkisi istiyor. Bizim, muhalefet olarak, Saadet Partisi olarak, bu kanunun çıkmaması yönünde elimizden gelen gayreti göstereceğimizi ifade ediyorum.

Şimdi, evvela sorulacak sorulardan bir tanesi de şu: Hakikaten, bu milletin ekvergi ödeme imkânı var mı? Hiç, inip, bir kere de millete sordunuz mu? Biz yeni bir kanun daha çıkaracağız, bunda da, işte, akaryakıta yüzde 100 zam yapma yetkisi alacağız filan gibi bir soru sorulduğu zaman, acaba, millet, ekvergi ödeyebilecek mi; tabiî ki hayır.

Şimdi, bir soru daha var: Acaba, şu anda, Türkiye'de mevcut vergi mükelleflerinin kaç tanesi Maliye Bakanlığı tarafından icraya verilmiştir; 1 000 000'un üzerinde. Yani, rakamlar ürkütücü ve korkutucu. Hiçbir esnaf, hiçbir sanatkâr, ödeyebileceği halde ödemezlik yapmaz; ama, demek ki, imkânlar çok bozuk.

Şimdi, bir soru daha soracağız hükümet yetkililerine: Acaba, Türkiye'deki vergi mükellefleri, OECD ülkeleri ve dünya vergi mükellefleriyle mukayese edildiği zaman, bizdeki mükellefler mi az vergi ödüyor; hayır, OECD ülkeleri içerisinde en fazla vergi ödeyen mükellef Türkiye'dedir. O açıdan, sizin, aslında, vergi koyma hakkınız yok; zaten, siz, vergi koymuyorsunuz, haraç alıyorsunuz, haraç!

Bir soru daha var. Konuşmamı soru-cevap halinde götürüyorum ki, bizi dinleyen vatandaşlar da rahat anlasın. Acaba, topladığınız vergileri nereye götürüyorsunuz?! En son yapılan araştırmalarda, 65 000 000 insandan toplanan vergi, bu hükümetin IMF ve Dünya Bankasından aldığı paraların faizine yetmiyor; yani, açık kalıyor. Şimdi, tabiî, aslında detaya insek size söylenecek çok şey var. Ben, zaman zaman diyorum ki; bu heyetten hükümet olmaz, olursa buna hükümet denmez. Bakın, alınan vadelere bakın; iki yıl vadeli... Siz, iki yılda doları nerede kullandınız da faizini ödeyeceksiniz, anaparasını ödeyeceksiniz?! Milleti daha çok borca götürüyorsunuz. Siz hükümete geldiğiniz zaman, devletin borcu 115 milyar dolardı; bugün, 230 milyar dolar borcumuz var. Saniyede, saatte ödenen faizlerden haberiniz yok; koltuklar yumuşak geliyor, rehavet veriyor. Onun için, bu borçlanma olayını, mutlaka masaya yatırmak mecburiyetindeyiz.

Şimdi, ben, millet adına, size, bir de şunu sormak istiyorum: Acaba, bu milletin hangi gelirini artırdınız da vergi koyma hakkını kendinizde buluyorsunuz?! Yani, bu millet, siz geldiğinizden bu tarafa zenginleşti de ekvergi mi almak istiyorsunuz; o da, hayır. Şimdi, rakamlara bir bakalım, bu hükümetin marifetlerinden bir tanesine bakalım: Gayri safî yurtiçi hâsıla, 2000 yılında 199,9 milyar dolar; 2001 yılında, kriz sonrasında 55,5 milyar dolar azaltılmak suretiyle, 144,4 milyar dolar. Yani, siz, ülkeyi bir yılda, 55 milyar dolar fakirleştirdiniz; o zaman, sizin yapacağınız, vergi indirimine gitmek. Yanlış yönettiyseniz, ülkeyi batırdıysanız, bunun faturasını vatandaşa ödetmek kadar acayip bir şey var mı?!

Şimdi, bu konuşmalarımızın yasal dayanağı nedir; bir de mevcut Anayasaya bakalım; bakalım, mevcut Anayasada ne deniliyor siz ne yapıyorsunuz. Madde 73'te deniliyor ki: "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür." Malî gücüne göre... Madde devam ediyor "vergi yükünün adaletli -bakın, adaletten, adalet duygusundan bahsediyor- ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır." Siz, bu tasarıyı getirmekle, Anayasanın 73 üncü... Devam ediyoruz, Anayasanın diğer bir maddesine, 173 üncü maddeye bakıyoruz;  Maliye Bakanlığının icra ettiği, haczettiği, masasını, telefonunu alıp götürdüğü, evini haczettiği esnaf ve sanatkârlarla ilgili bir cümle var. Esnaf ve sanatkârların korunmasıyla ilgili 173 üncü maddede "devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" deniliyor. Değerli arkadaşlar; yani, ya siz bu Anayasayı tersinden okuyorsunuz ya da hiç açıp okuma zahmetine katlanmıyorsunuz.

Siz, hep şunu söylüyorsunuz: "Biz çok yasa çıkarıyoruz." Bir yasayı 10 defa getirirseniz, 10'u 10'la çarparsanız çok olur. Bir yasanın bir maddesini eksik yapar, belirsiz yapar, tekrar getirirseniz, bunu da sayıya katarsanız, tabiî ki çok yasa çıkmış olur. Biraz sonra, arkadaşlarımız buraya gelecek, hükümet lehinde, bu tasarıyı anlatırken "bunlar muhalefettir, bunu söyleyecek..." Ama, ben burada rakamlar verdim, 115'ten 230 milyar dolara çıkardınız; bunun hesabını, burada, çıkarıp vermek mecburiyetindesiniz.   65 000 000 insanın -çiftçinin, sanayicinin, esnafın- ödediği vergilerin nereye gittiğinin, buraya çıkıp, hesabını vermek mecburiyetindesiniz.

"Deprem bölgesinde toplanan vergiler faize gitti" dedik, Sayın Maliye Bakanı "öyle değil" dedi. Halbuki, ben, verdiği cevabı aldım, ne diyor biliyor musunuz: "Deprem bölgesinde toplanan paralar ile oraya yatırılan paralar arasında bir denge kurmaya çalışıyoruz; ama, arzu edilen sağlanamıyor." Yani, paranın bir bölümünü başka yere götürüyoruz demeye getiriyor; ama, burada, geldi, çıktı "ben, öyle bir cümle yazmadım" dedi; ama, siyaset demek, milletin anlamayacağı dilden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Candan, 1 dakikada toparlar mısınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Tamam, hayhay...

Birtakım yakıştırmalarla, milleti nereye kadar aldatacaksınız?!

Yani, elimizdeki rakamlara bakın; bütün rakamlar, hükümetin ekonomi politikalarının cehaletini, bilgisizliğini, beceriksizliğini ve maalesef de başarısızlığını gösteriyor.

Biz, hükümetin bu çalışma programını, çok çalışma olarak değil, sadece Özel Tüketim Vergisini, ÖTV'yi çıkarma noktasında bir gayret olarak görüyoruz. Hodri meydan diyorum, saat 20.00'den sonra bakacağız, yoklamalarda kaç milletvekili bu sıralarda oturacak, kim oy verecek? Sakın ola ki, milleti aldatmayın.

Anadoluda gezdiğimiz zaman şunu diyorlar: "Petrole zammı biz yapmadık, ÖTV'yi de biz çıkarmadık." Herkes çıkardığı kanunun arkasında durup, sahip çıkması lazım diyor, saygılar sunuyorum. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan.

Sayın Hüseyin Çelik, aleyhte olmak üzere; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Çelik.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün Danışma Kurulunda mutabakat sağlanamadığı için, oybirliği sağlanamadığı için, DSP, MHP ve Anavatan Partisi tarafından getirilen grup önerisinin aleyhinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biz Meclisin çalışmasından yanayız, Meclisin çok çalışması, ülkenin gündeminde bulunan, halkımızın ihtiyaç duyduğu kanunların buradan bir an önce geçirilmesi hepimizin ortak arzusudur. Bugüne kadar AK Parti olarak bize bu konuda düşen bütün iyiniyeti ortaya koyduk ve hükümetin, özellikle hükümet kanadının bize getirdiği bütün olumlu, halkın yararına olan tekliflere de destek verdik. Ancak, üzülerek ifade ediyorum ki, hükümet, bugün burada -bu kelimeyi belki kullanmak istemiyordum ama- sözünü tutmayan, yalancı durumuna düşmüştür. Bakınız niçin: Devlet İhale Yasasının temel kanun olarak görüşülmesi için bize bir teklif getirdiniz -malumunuz, hükümetin, her ne kadar, o zaman 330'u bulan sayısı vardı; ama, bu 330'u bir araya getiremediğiniz için- muhalefetten destek istediniz ve dediniz ki: "Bize destek verin, Devlet İhale Yasasını temel kanun olarak görüşelim" Biz de bu desteği verdik size; ancak, bizim bazı çekincelerimiz vardı, düzeltilmesi gereken bazı hususlar vardı. Biz dedik ki: "Şunları, şunları düzeltirseniz biz size destek veririz." Bunların birincisi, eşik değerler meselesiydi.

Şimdi, özellikle vatandaşlarımız, bu eşik değer meselesi nedir diye tereddüt edebilir; eşik değer dediğimiz şey şudur: Sizin getirdiğiniz Devlet İhale Yasasında, yabancı yatırımcılar, yabancı müteahhitler, 11 trilyonun üzerindeki -gerek satın almalarda gerekse diğer yapı ihalelerinde- ihalelere  girebiliyorlardı. Biz, bu 11 trilyonu çok düşük bulduk ve bunun 17,5 trilyona çıkarılmasını teklif ettik. Çok ilginçtir -aslında, onu da burada söylemek istemiyordum ama, söylemek zorundayım- aslında, bu yasanın sahibi, şimdi Bakanlar Kurulu sırasında oturan Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Abdülkadir Akcan Beydir; ancak, bu yasada bizim muhatabımız Sayın Kemal Derviş idi. Niye; çünkü, bu getirilen yasalar, IMF'yle yapılan pazarlıklar sonucu getiriliyordu da onun için. Sayın Derviş "uygundur, makuldür, biz bunu 17,5 trilyona çıkarırız" dedi. Nitekim, Japonya'ya, Almanya'ya, İngiltere'ye baktığınız zaman, bu eşik değer meselesi 20 milyon doların üzerindedir. Dünya Ticaret Örgütünün kabul ettiği maksimum ve minimum değerler var; biz, bu sınırlar içerisinde kalarak bu düzenlemeyi yapmanızı istedik ve birlikte yaptık, bu yasa çıktı.

Şimdi, o gün bunu kabul ettiniz, bugün ne oldu, aradan beş ay, altı ay geçtikten sonra ne oldu da bunu tekrar eski haline dönüştürüyorsunuz?! Eşik değerler meselesini neden yeniden gündeme getirdiniz; bunu anlamak mümkün değil.

Şimdi, siz böyle yaparsanız, en hayatî meselelerde getireceğiniz hiçbir yasayı, bundan sonra, temel kanun olarak görüşmenize müsaade etmeyeceğiz; çünkü, sizin iyiniyetli olmadığınıza inanacağız. Eğer, iyiniyetli iseniz, yaptığınız görüşmede verdiğiniz sözde durmanız lazım. Bakın, bu hükümet, bugüne kadar hiçbir sözünde durmamıştır, âdeta -kusura bakmayın ama- yalancı çobanı oynuyorsunuz. Anayasa değişikliğinde, 37 maddelik bir Anayasa mutabakat metni geldi, bunun 3 maddesini deldiniz; ama, biz, sonuna kadar yine buna destek verdik. İhale Yasasında, temel yasa olarak görüşülmesi için şunlar şunlar yapılmalı dedik, siz kabul ettiniz ve şu anda getirip bunu değiştiriyorsunuz.

Bakın, size daha ilgincini söyleyeyim değerli arkadaşlarım; burada, şu anda, yeni getirdiğiniz yasa tasarısında 16 ncı madde olarak geçen, Devlet İhale Yasasının 24 üncü maddesini değiştiren bir yeni düzenleme var. Nedir bu; sözleşme bedelinin yüzde 50'ye kadar artırılmasıyla ilgili talep, bizzat Bayındırlık Bakanı Sayın Abdülkadir Akcan ve Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından verilen bir önergeyle ortadan kaldırılmıştı. Şu anda mevcut yasa o şekilde çıktı. Bakın, Sayın Bakanların verdiği 4.1.2002 tarihli önergeyi huzurunuzda okumak istiyorum; orada deniliyor ki:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesindeki 'yüzde 50 oranının' ifadesi ile 'ilk sözleşme bedelinin' ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Sümer Oral

 

Bayındırlık ve İskân Bakanı

Maliye Bakanı"

Bu, Meclis tutanaklarındaki önergedir; bunu huzurunuzda okudum.

Peki, geçen beş aylık süre içerisinde ne oldu; şimdi, yeni getirilen tasarıda -grup önerisi olarak, tekrar bu hafta getirilmesi düşünülen bu tasarıda- bu, 16 ncı madde olarak düzenlenmiş ve yüzde 50'ye kadar artırım yeniden gündeme getirilmiştir.

Şimdi, soruyorum size: Allahaşkına, Sayın Bakanım söyler misiniz; hangi ihtiyaç hasıl oldu; hangi ihtiyaçtan dolayı siz bunu getirdiniz?

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Bakan dinlemiyor.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, getirdiğiniz bu dayatmalar...

Bugün, Sayın Bahçeli'nin Gruptaki konuşmasını baştan sona kadar dinledim. Sayın Bahçeli'nin konuşması ile, o sergilenen tutum ve duruş ile, dayatmalara karşı olma anlayışı ile şu yasama anlayışı arasında dağlar kadar fark vardır arkadaşlar. Hangi ihtiyaçtan kaynaklanıyor, söyler misiniz? Avrupa Birliğinin dayatmasını kabul etmeyen değerli arkadaşlarımız, IMF'nin dayatması mahiyetindeki düzenlemeleri niçin kabul ediyorlar? Soruyorum size; niçin kabul ediyorsunuz?

Öte yandan, arkadaşlar, bakın, sizin burada yaptığınız -kusura bakmayın- yasama falan değil; burada kanunculuk oynuyorsunuz. Burası yaz boz tahtası değil. Beş ay önce şöyle getirdim, yeniden düzelt... Bankalar Kanununu çevire çevire getirdiğiniz gibi, şimdi İhale Yasasını getiriyorsunuz. Yapmayın bunu!..

Bakınız, getirilen yeni bir uluslararası sözleşme var. Nedir bu uluslararası sözleşme: Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Topluluk Programlarına Katılmasının Genel İlkeleri Hakkında Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporu. Bakın, burada neler var biliyor musunuz: Avrupa müktesebatına uyum sağlamanın çok daha ötesinde -gençlik ve eğitim programlarıyla ilgili Avrupa Birliğinin programları var biliyorsunuz, Leonardo diye, Sokrates diye, Youth diye geçen programlar var- olan bazı hükümler için Türkiye imza koymuş. Siz, bunlara imza koyacaksınız, kâğıt üzerinde metinlere imza koyacaksınız, Helsinki'ye gidip zirvede imza atacaksınız, Kıbrıs'ı, âdeta, bizimle Rum kesimi, bizimle Yunanistan arasındaki bir problem olmaktan çıkarıp, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bir problem haline getireceksiniz, ondan sonra "efendim, biz şundan taviz vermeyiz, biz şu dayatmayı kabul etmeyiz, biz millî haysiyetimizi, hâkimiyetimizi koruruz" falan diyeceksiniz! Bu tavrınız, baştan sona kadar çelişkilerle doludur değerli arkadaşlarım. Meclis böyle çalıştırılmaz.

Denetimi ortadan kaldırdınız. Sözlü sorular kalksın, araştırmalar kalksın, soruşturmalar... Böyle Meclis mi olur?!

Sayın Bakanlar, buraya, çoğu zaman lütfen geliyorlar. Buraya geldikleri zaman da, hatipleri falan dinledikleri yok -kusura bakmasınlar- ya bir milletvekilinin talebini dinliyorlar ya telefonla konuşuyorlar. Yarım saat, 20 dakika konuşup, giden sayın bakanlarımız var.

Sayın Çağan yeni geldi, sabahtan beri Sayın Akcan tek başına oturuyordu.

Bu hükümet, bu Meclisi, bir denetim organı olarak görmüyor. Niye; çünkü, hükümet Meclis üzerinde denetim organı gibi görev görüyor da onun için. Bunu hepiniz görüyorsunuz, biliyorsunuz; hepimiz müşahede ediyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını bu şekilde temin edemeyiz değerli arkadaşlar.

Onun için, bakın, ben tekrar tekrar soruyorum; beş ay önce, sayın bakanlarınızın önergeyle ortadan kaldırdığı bir hükmü, şimdi, nereden, hangi rüzgâr esti, kimden ne türlü bir talimat aldınız da, yeniden bugün getiriyorsunuz Meclisin gündemine. Bu şekilde, kâğıt üzerindeki metinlere imza atarak, ondan sonra da, halk tabiriyle, sağa sola kaçma, topu taca atma, hiç kimseye fayda sağlamaz.

Bakın, ben, son olarak şunu söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, koalisyon hükümetleri orkestraya benzer. Bu hükümet üç farklı partiden oluşmuş bir hükümettir. DSP'nin, MHP'nin, ANAP'ın farklı ilkeleri, farklı bir programı vardır; buna saygı duyarız. Biliyorsunuz, orkestrada farklı enstrümanlar var, hepsi de farklı sesler çıkarır. Eğer, orkestra şefi çok mahir, çok becerikli, çok kabiliyetli olursa, o farklı sesler armonik olarak çıkar; ama, orkestra şefi mahir, maharetli, becerikli olmazsa, o orkestradan gürültü çıkar. Şimdi, sizin bu hükümetten bir armoni çıkmıyor, sadece ve sadece gürültü çıkıyor. Avrupa Birliğiyle ilgili, ANAP'ın tavrı farklı, MHP'nin tavrı çok çok daha farklı, DSP'nin durumu çok çok daha farklı. Siz, bu yapınızla, Türkiye'yi Avrupa Birliğine götüremezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çelik, 1 dakika içinde toparlayın efendim.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, arkadaşlarım da ifade ettiler; ne zaman bu Mecliste yoklama istense, siz, gerekli sayıyı bulamıyorsunuz. Bu Meclise üşengeçlik, bıkkınlık virüsü bulaşmıştır. Milleti de, kendinizi de, bizi de fazla yormanızın hiçbir anlamı yok.

Bakın, bu Meclis üç yılı aşkın bir süredir görev yapıyor; sonbaharda seçim yapıldığı zaman, 3 yıl 8 ay görev yapmış olacak. Bakın, bugün Sayın Bahçeli'nin konuşmasının satır aralarında da, aslında, erken seçime kapı aralanmış vaziyettedir. En kısa zamanda Türkiye'nin erken seçime gitmesi lazım. Bu Meclis de, bu hükümet de fonksiyonunu, misyonunu yitirmiştir.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şimdi, öneriyi okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Önerileri okutuyorum:

Öneriler :

1- 4.6.2002 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan 877 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 13 üncü sırasına, gündemin 328 inci sırasında yer alan 856 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 237 nci sırasında yer alan 668 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 335 inci sırasında yer alan 869 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına alınması; Genel Kurulun 4 Haziran 2002 Salı günü 15.00-20.00; 5 Haziran 2002 Çarşamba, 6 Haziran 2002 Perşembe, 11 Haziran 2002 Salı, 12 Haziran 2002 Çarşamba ve 13 Haziran 2002 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, saymadınız ki!..

BAŞKAN - Efendim, karar yetersayısı bir saat önce istenmez, oylamaya geçilirken istenir; şimdi arayacağım.

2 nci öneriyi okutuyorum:

2.- 4 Haziran 2002 Salı, 5 Haziran 2002 Çarşamba ve 12 Haziran 2002 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi, 11 Haziran 2002 Salı günü de sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu günde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 4 Haziran 2002 Salı günü (10/136) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra saat 20.00'ye kadar kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 5 Haziran 2002 Çarşamba günü gündemin 12 nci sırasına, 6 Haziran 2002 Perşembe günü 14 üncü sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

lll. – YOKLAMA

(SP ve AK Parti sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz; toplantı yetersayısı yoktur.

BAŞKAN - Evet, önerinin oylanmasından önce, toplantı yetersayısının aranılması istenmiştir.

Yoklama isteminde bulunan milletvekillerinin isimlerini alıyorum.

Sayın Fethullah Erbaş, Sayın Candan, Sayın Bekâroğlu, Sayın Malkoç, Sayın Korkutata, Sayın Aydın, Sayın Ulucak, Sayın Öztek, Sayın Demirci, Sayın Güneri, Sayın Batuk, Sayın Zengin, Sayın Kukaracı, Sayın Esengün, Sayın Tunç, Sayın Alçelik, Sayın Fırat, Sayın Çelik, Sayın Baş, Sayın Sanay, Sayın Yalçıntaş.

Elektronik cihazla yoklama yapacağız; bu arkadaşlarımız sisteme girmesinler.

Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde, sayın milletvekillerinin, elektronik cihazın düğmelerine basmak suretiyle Genel Kurulda olduklarını belirtmelerini; cihaza giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen giremeyen arkadaşımız olursa, belirlenen süre içerisinde, yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama pusulası gönderen arkadaşlarımızın, Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını rica ediyorum; çünkü, isim okuyarak burada bulunup bulunmadıklarını arayacağım.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın Cahit Savaş Yazıcı?.. Yok.

Sayın Necmettin Cevheri?.. Burada.

Sayın Akif Serin?.. Burada.

Sayın Kâmran İnan?.. Burada.

Sayın Cumhur Ersümer?.. Burada.

Sayın Ergün Bayrak?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 15 dakika Sayın Başkan...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - 15 dakika ara verelim.

BAŞKAN - Bu nedenle, saat 16.25'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.05

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.25

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

lll. – YOKLAMA

BAŞKAN - Bir önceki oturumda, toplantı yetersayısının aranılması istenmişti.

Şimdi, yeniden, elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşlarımızın ise, yoklama pusulalarını, belirtilen süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

Sayın milletvekilleri, yoklama pusulası gönderen arkadaşlarımızın Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını özellikle rica ediyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.

V. – ÖNERİLER (Devam)

A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ (Devam)

1. – Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi (Devam)

BAŞKAN - Önerinin ikinci şıkkının oylamasını yapıyorum: Öneriyi kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum :

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

5. – Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, Bir İlçe ve Bir İl Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/697) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/491)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/697) numaralı kanun teklifim komisyonlara havale tarihinden itibaren 45 gün geçtiği halde görüşülmemiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca, doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için gereğini arz ederim. 19.9.2001

                             Sabahattin Yıldız

                                                Muş

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yıldız.

Süreniz 5 dakikadır.

SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Muş İli Malazgirt İlçesinin il olması için vermiş olduğum kanun teklifimin gerekçesini izah etmek ve desteklerinizi almak için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Malazgirt, Anadolu'nun en eski yerleşim alanlarından biridir; bilinen tarihi Urartularla başlar, günümüze kadar birçok uygarlığa beşiklik yapmıştır ve bunun göstergesi de birsürü tarihî eserdir.

Malazgirt, bizim için ayrı bir yere ve öneme sahiptir. Anadolu'nun kapısını Türklere açan, Anadolu'nun Türk olmasını sağlayan Malazgirt Zaferi bu ilçemizin ovasında kazanılmış, büyük komutan Alparslan, bu savaşta gösterdiği başarıyla tarihe altın harflerle geçmiştir. Tarihimizin altın sayfalarında yer alan bu zafer ve onun büyük komutanı, zaferin kazanıldığı ilçemize, maalesef, hüzünlü gözlerle bakmaktadır. Bugüne kadar ihmal edilmiş, gelişmesi için gerekli yatırımlar yapılmamış Malazgirt'in kötü kaderini, inşallah, bu Parlamento, il olma onayı vererek değiştirecektir. Böylelikle, Malazgirt Zaferine ve onun büyük komutanı Sultan Alparslan'a da vefa borcumuzu ödemiş olacağız.

Değerli arkadaşlar, Malazgirt, 1 534 kilometrekare yüzölçümüyle, ilimizin en büyük ilçesidir. Muş'a uzaklığı 138 kilometredir. Doğusunda Patnos, batısında Bulanık, güneyinde Ahlat, kuzeyinde Murat Nehriyle çevrilidir. İl olmasından sonra, ilçeleriyle birlikte, nüfusu 300 000 civarında olacaktır.

Düz bir alana kurulmuş olan Malazgirt, kentsel yapılaşma için son derece uygun bir arazi yapısına sahiptir. İlçenin fizikî yapısı, il olması halinde, ihtiyaçları karşılayabilecek niteliktedir. Zengin su kaynaklarına ve verimli ovalara sahip bu ilçemizin kaynaklarının değerlendirilebilmesi, il teşkilatlanması yoluyla mümkün olacaktır. İlçenin il yapılması halinde, yeni altyapı yatırımlarına ihtiyaç duyulmayacağından, devlet maliyesine ek bir yük de getirmeyecektir.

İlçenin Muş'a uzaklığının 138 kilometre olduğunu söyledim. İklim koşulları ve aradaki mesafenin çok engebeli bir arazi yapısına sahip olduğu göz önüne alındığında, kamu hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yerine getirilemediği anlaşılacaktır. Özellikle kış mevsiminin altı ay sürdüğü ve kar kalınlığının yer yer 2 metreye ulaştığı ilimizde, sağlık, eğitim ve ulaşım alanında ciddî sıkıntılar yaşandığı bir gerçektir. İlçe idaresinin imkânları elvermediğinden, hizmet etmekte yetersiz kalınmaktadır. Malazgirt'in il olması durumunda, bu hizmetlerin daha iyi yapılacağı inancını taşımaktayım.

Bir de, dışarıya sürekli göç vermekteyiz. Biz, insanların, doğdukları ve doydukları yerde yaşadıklarında mutlu olacaklarına inanıyoruz. İnsanımızın dışarıya göç etmesinin temel sebeplerine baktığımızda, en başta işsizlik, sağlık, eğitim ve ulaşım sorunları olduğunu görürüz. İnsanın insanca yaşayabilmesi için, bu hizmetlerin en iyi şekilde yapılması, bunların eksiğini ciddî manada hissetmemesiyle mümkün olur. Gelin, bu hizmetleri en iyi şekilde yapabilecek idarî teşkilatlanmaya onay verelim, Malazgirt'in il olmasını hep birlikte sağlayalım.

Malazgirt İlçesinin il olması, bölge insanımızın ihtiyaçlarının giderilmesi açısından da önemli bir katkı sağlayacaktır.

Kısaca, ekonomik, sosyal, coğrafî ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre il olmasında büyük yarar bulunan Muş İli Malazgirt İlçesinin il olması gerekli görüldüğü için, bu kanun teklifi hazırlanmıştır. Kanun teklifi hazırlanırken, aynı yönlü gelişme gösteren Aktuzla Bucağı da ilçe yapılmış ve kurulması öngörülen Malazgirt iline bağlanmıştır.

Bugüne kadar il olmasında geç bile kalınmış olan Malazgirt İlçemizle ilgili bu kanun teklifine vereceğiniz destek için bütün Malazgirtliler adına şimdiden teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederiz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum :

6. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Devlet Memurları Kanunu ile Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/748) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/492)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

20.4.2001 tarih ve 3382 sayıyla vermiş olduğum Devlet Memurları Kanunu ile Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim, ilgili komisyonda 45 gün içinde görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre işlem yapılmasını saygılarımla  arz ederim. 29.10.2001

                                   İsmail Özgün

                                          Balıkesir

BAŞKAN- Buyurun Sayın Özgün.

Süreniz 5 dakika.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetlerimle selamlıyorum.

Verdiğim kanun teklifi, vergi denetmenlerinin özlük haklarıyla ilgili hususu içermektedir. Bilindiği gibi, devletin, yüklendiği fonksiyonlarını yerine getirebilmesi ve kamu giderlerini karşılayabilmesinde en önemli finansman kaynağı vergidir. Genellikle, kamu gelirlerinin artırılması gündeme geldiğinde, sadece, vergi yasalarında yapılacak değişiklikler akla gelmektedir; ancak, sağlam finansman kaynakları yaratmak ve gelirlerini artırmak, sadece, vergi yasalarında değişiklik yapılması ve yeni vergilerin ihdas edilmesiyle sağlanacak bir husus olsaydı, bugün, Türkiye'nin, vergi ve finansman probleminin hallolmuş olması gerekirdi. Ne yazık ki, bu, böyle olmamıştır. Bugün, hâlâ, vergiyle ilgili sorunlar ortadadır ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde de, son günlerde, vergi konusu, yerini almış bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bir defa, vergiyle ilgili iki önemli hususun altını çizmek gerekir; çünkü, sistemde iki önemli sorun vardır. Birincisi, vergiler, bir defa, yerli yerince harcanmamaktadır; bu, en önemli sorundur. İkincisi de, denetim sorunudur.

Vergi mevzuatını uygulayacak olan idarenin iyi örgütlenmesi, sağlıklı çalışması ve etkin bir vergi denetiminin kullanılması halinde amaçlara ulaşmak mümkün olacaktır. Oysa, Maliye Bakanlığının denetim gücünün en büyük bölümünü oluşturan vergi denetmenlerinin, bugün, önemli sorunları bulunmaktadır. Vergi denetimi yaparak kamu gelirlerini artırmayı amaçlayan vergi idaresinin vergi denetmenlerinin statülerine ilişkin temel sorunlarına da, öncelikle, çözüm getirilmesi gerekmektedir.

Ülkemizin tüm illerinde, hangi şartlar altında olursa olsun, devletine ve milletine hizmet veren vergi denetmenleri, mesleğe, özel yarışma sınavına tabi tutularak alınmakta ve yeterlilik sınavından geçmektedirler. Buna rağmen, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinde, gelir uzmanları ve istihbarat uzmanları sayıldığı halde, aynı şartlarda mesleğe giren vergi denetmenleri sayılmamaktadır. Bu durumun düzeltilmesi gerekir.

Ülkemizin en ücra köşelerinde bile, vergi incelemesi yoluyla, vatandaşa vergi bilincinin yerleştirilmesini, beyanların daha sağlıklı ve doğru verilmesini ve eğitim seminerleri vermek suretiyle, tahkikatta yetkilerini kullanmak suretiyle gelir idaresinin daha etkin ve daha güvenli çalışmasını sağlamakta olan vergi denetmenlerinin özel hizmet tazminatı bakımından ve makam tazminatı bakımından uğradıkları kayıpların giderilmesi gerekir.

Üstlenilen sorumluluk ve yerine getirilen fonksiyonlar itibariyle, vergi denetmenleri, devletin vergilendirme yetkisinin doğal uzantısı olan vergi denetiminin en güçlü ve en etkin grubudurlar. Bu bakımdan, özlük hakları, çalışma koşulları mutlaka düzeltilmeli ve daha etkin hale getirilmelidir. Vergi denetmenlerinin malî ve özlük haklarının iyileştirilmesi, iyi bir maliyeye sahip olmak ve eşitlik ilkesine katkıda bulunmak anlamına gelecektir.

Son günlerde, biliyorsunuz, bölge müdürlüklerinin kapatılması gündemdedir. Daha, bundan üç yıl öncesi, 1998 yılında, bölge müdürlükleri kuruldu. Halbuki, aradan çok kısa bir zaman geçti, şimdi bu bölge müdürlükleri kapatılmak isteniyor. Bölge müdürlükleri kurulurken "vergi denetmenleri, defterdarlıklar bünyesinde faydalı hizmet yapamıyor, defterdarlıklar bünyesinde etkin hizmet yapamıyor; o bakımdan, bölge müdürlükleri kurulacak" denilmişti. Oysa, şimdi, kısa bir süre sonra, bölge müdürlükleri kapatılıyor. Doğrusu, o zaman mı doğru yapıyordunuz, şimdi mi doğru yapıyorsunuz, anlamak mümkün değil. Çok kısa süreler içerisinde, çok değişik, aksine kararlar alınabiliyor. Bu bakımdan, bu konunun da yeniden düşünülmesi gerekir diye düşünüyorum; çünkü, vergi denetmenleri, gerçekten, devletin denetim mekanizması içerisinde çok önemli bir yere sahiptirler; kesinlikle, sorunlarının çözülmesi için hükümetin olumlu katkı yapması gerekir.

Benim verdiğim ve doğrudan gündeme alınmasını istediğim husus da, vergi denetmenlerinin bugün içinde bulundukları sıkıntılarının giderilmesi ve özlük haklarıyla ilgili, çalışma şartlarıyla ilgili hususların düzeltilmesiyle ilgilidir. Desteğinizi bekliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özgün.

Sayın Özgün'den gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Efendim, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Peki.

Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen giremeyen arkadaşımız olursa, aynı süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; vekâleten oy kullanacak sayın bakanların, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulularını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın Hüsamettin Özkan'a vekâleten Sayın Talay, ret; Sayın Mustafa Taşar'a vekâleten Sayın Mehmet Keçeciler, ret; Sayın Ergün Bayrak, ret; Sayın İsmail Cem, ret; Sayın Oktay Vural'a vekâleten Sayın Akcan, ret; Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp'e vekâleten Sayın Osman Durmuş, ret oyu kullanmışlardır.

Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum :

7. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk’un, Askerlik Kanunu ile Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/747) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/493)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/747) esas numaralı kanun teklifim ilgili komisyonlarda süresi içerisinde görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını arz ederim. 21.11.2001

                                Mehmet Batuk

                                            Kocaeli

BAŞKAN - Sayın Batuk, önergenizin gerekçesini arz ve izah etmek üzere; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MEHMET BATUK (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; vermiş olduğum Askerlik Kanunu ile Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifimi 20.4.2001 tarihinde Meclis Başkanlığına takdim etmiştim; süresi içinde ilgili komisyonlarda görüşülemediği için, doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili talebim hakkında söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepiniz de takdir edersiniz ki, özellikle teknolojinin ilerlemesiyle birlikte belli eğitim ve teçhizatı  beraberinde gerekli kılan askerlik mesleğinin etkinliği, askerlerin sayısından çok, sahip oldukları üstün eğitim ve ileri teknoloji ürünü silahlarla ölçülmektedir. Elbette, ordumuzun çok daha güçlü ve çok daha caydırıcı olmasını, bölge barışı ve ülkemiz güvenliği için hep beraber talep etmekteyiz; bu hususta gerekli olan bütün desteği ve çabayı hep beraber vermeye hazırız.

Değerli arkadaşlar, Meclisimizde, zaman zaman, bedelli askerlikle ilgili kanunlar çıkmaktadır. Bu kanunlar, belli yaş grubu içindekilerin, belli bir süre içinde müracaat etmeleri ve belli miktarda para ödemeleri halinde, askerlik hizmetlerini belli sürelerle yaparak, bu kanunlardan yararlanmalarını düzenlemektedir. Bunların gündeme çok sık gelmesi, doğrusu, bende ve kamuoyunda, bu işin belli bir usule bağlanması ve her gün gündemde olmaması gerektiği kanaatini doğurdu. Vermiş olduğum kanun teklifinin özü, bu uygulamanın sürekli hale getirilmesini ve bu uygulamanın tabi olması gereken prensipleri içermektedir.

Teklifimin ikinci önemli ayrıcalıklı yönüyle de Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda değişiklik teklif etmekteyim. 257 sayılı Er ve Erbaş Harçlıkları Kanunundaki memur maaş katsayısıyla hesap edilip bulunan miktarın yaklaşık 10 kat artırılmasını ve askere giden gençlerimizin, ailelerinin maddî katkısına ihtiyaç duymadan, bu dönem içerisindeki ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini önermekteyim.

Şu anda askerlik hizmetinde bulunan erlerimiz 9 300 000 lira, onbaşılar 10 800 000 lira, çavuşlar 12 400 000 lira kadar bir harçlık almaktadırlar.

Eğer, yüksek tensiplerinize nail olursa, teklifim, erler için 108 000 000, onbaşılar için 116 000 000, çavuşlar için 124 000 000 liralık bir harçlık ödenmesinin -aynı kanun içerisinde- düzenlenmesi yönündedir. Bu sayede, erbaş ve erlerin, askerlik dönemi içerisindeki bireysel ihtiyaçlarının, ailelere yük olunmadan karşılanması hedeflenmektedir.

Değerli arkadaşlar, elbette, askere gitme çağında olan pek çok vatandaşımız, bana olduğu gibi, sizlere de müracaat etmekte ve sizlerden de bu hususta bir kanun çıkarılıp çıkarılamayacağını sorarak ve kendi gelecekleriyle ilgili düzenlemenin yapılabilmesi hususundaki taleplerini ifade ederek cevap beklemektedirler. Bu konuda çok sayıda e-mail, çok sayıda telefon almaktayız. Bu konu, sürekli, toplumun gündeminde bulunmaktadır. Bunu kalıcı şekilde düzenlemek, hem bütün vatandaşlarımızın hayatlarına yön vermek noktasında daha isabetli kararlar vermesini ve hem de konunun, her gün tartışma gündeminde bulunmamasını sağlayacaktır.

Meclisimizin, doğrudan gündeme alınmayla ilgili talebimi uygun göreceğini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (SP, AK Parti ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Batuk.

Gerekçesini Sayın Batuk'tan...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum, 81 kişi var içeride.

BAŞKAN - İsteyebilirsiniz efendim.

Sayın Batuk'un önergesini oylarınıza sunacağım; ancak, karar yetersayısı istendiğinden, önergeyi elektronik oylama cihazıyla oylayacağım ve oylama için 5 dakika süre vereceğim.

Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, belirtilen süre içerisinde oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulasını, yine belirtilen süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor, oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yok.

Bu arada, eğer, hakikaten, çalışmak istiyorsak, sayın milletvekillerinin, en azından kulis bölümünde bulunmalarını özellikle rica ediyorum; aksi halde, aldığımız kararın bir faydası yok.

17.15'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.00

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.15

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN(Bursa), Kemal ALBAYRAK(Kırıkkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

7. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, Askerlik Kanunu ile Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/747) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/493) (Devam)

BAŞKAN - Sayın Mehmet Batuk'un önergesinin oylanması sırasında karar yetersayısı istenilmişti.

Şimdi, Sayın Batuk'a ait önergeyi oylarınıza sunacağım, oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Bu arada, sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın oy pusulalarını, belirlenen süre içerisinde, Başkanlığımıza göndermelerini; vekâleten oy kullanacak Sayın Bakan varsa -ki, epeyce Sayın Bakan arkadaşımız hazır- hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulalarını, belirlenen süre içerisinde, Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sayın Batuk'un önergesini oylarınıza sunuyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlanıldı)

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, ret oyu verirlerse var.

BAŞKAN - Ret verirler, kabul verirler; o, milletvekillerinin takdiri Sayın Erbaş; ben, buradaki cihaza bakacağım.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan, Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının, belediyelerin kaynak sorunları ve denetimi konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Öngörüşmeler

1. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının, belediyelerin kaynak sorunları ve denetimi konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/136) (1)

BAŞKAN - Hükümet?.. Sayın Hükümet hazır.

Meclis araştırma önergesi üzerinde, Saadet Partisi ve Doğru Yol Partisi Grupları adına görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın İbrahim Yaşar Dedelek'e aittir.

Buyurun Sayın Dedelek. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Sayın Başkan ve Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının, belediyelerle ilgili vermiş oldukları (10/136) sıra sayılı Meclis araştırması önergesiyle ilgili, Anavatan Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu hizmetleri halkın ortak ihtiyaçlarını karşılayan ve süreklilik arz eden hizmetlerdir. Verimli, ihtiyaçlara uygun ve kolay ulaşılabilir hizmet üretimi, her şeyden önce, idarenin, buna uygun olarak yapılanmasına ve akıllı bir görev bölüşümü yapmasına bağlıdır.

Ülkemizde yönetim, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına göre faaliyet göstermektedir. Merkezî yönetim ve yerel yönetim, Türk idarî sisteminin birbirini tamamlayan iki önemli unsurudur. Merkezî yönetim, esas itibariyle, bakanlıklar ve genel müdürlüklerden oluşmaktadır. Bu kuruluşlar, genel olarak, il ve ilçe esasına göre, merkez ise, ana hizmet birimleri, yardımcı hizmet birimleri, danışma ve denetim birimleri kurulmak suretiyle teşkilatlandırılmıştır.

Yerel yönetimler ise, Anayasada, mahallî müşterek nitelikli hizmetleri gören ve karar organları halk tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileri olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsama, il özel idareleri, belediyeler ve köyler girmektedir. Bunlardan il özel idareleri, ilin genelinde, belediyeler, kendi sınırları ve mücavir alanları içinde, köyler ise sınırları içerisinde görevli ve yetkili olarak hizmet yürütürler.

Ülkemizde yerel yönetimlerin yüzelli yıla yaklaşan bir geçmişi bulunmaktadır. Bununla birlikte, çağdaş anlamda yerel yönetimler, ancak cumhuriyet döneminde oluşabilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkartılan gerek bu kanunlar ve gerekse diğer kanunlarla yerel nitelikli hizmetler, ağırlıklı olarak yerel yönetimlerin sorumluluğuna verilmiş ve bu idarelere önemli kaynaklar tahsis edilmiştir. Bu yolla, halkın yönetime katılması ve cumhuriyetin, demokratik bir karakter kazanması amaçlanmıştır.

Cumhuriyetimizin kurulduğu ilk yıllarda, ülke nüfusu 13,6 milyon olup bunun yüzde 25'i belediyelerde yaşamaktaydı. Aynı dönemlerde yerel yönetim gelirlerinin genel bütçe gelirlerine oranı yüzde 25 düzeyinde idi. Ülkemiz, cumhuriyet dönemi boyunca hemen her alanda önemli bir değişim yaşamıştır.

Ülke nüfusu, bugün, 68 000 000'a çıkmış ve belediyelerde yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 70'leri aşmış bulunmaktadır. Ancak, bu hızlı köyden kente göçün yerel yönetimler alanındaki gelişmesi maalesef olumlu bir çizgide olmamıştır. Yerel yönetim gelirlerinin genel bütçe gelirlerine oranı cumhuriyetin ilk yıllarındaki oranından zaman içerisinde düşerek gerilemiş, 1970'lerde yüzde 10'un altına düşmüş, 1985'ten sonra yüzde 15'in üzerine çıkabilmiştir; halen bu oran, yüzde 15 ile yüzde 18 arasındadır.

Yerel yönetimler alanındaki bu duruma karşılık, merkezî yönetim, gerek görev gerekse teşkilat ve malî kaynak kullanımı bakımından aşırı büyümüş ve hemen her çeşit malî hizmeti görür hale gelmiştir. Halen merkezî yönetimin kaynak payı, ülkemizde yüzde, 80 - 85 arasındadır.

Bu iki yönlü gelişme, idare sistemimizi bir bütün olarak dinamizmden yoksun, hızlı karar alamayan, verimli kaynak kullanamayan, kolay ulaşılabilir hizmet üretemeyen ve demokratik katılımı sağlayamayan bir yapıya dönüştürmüştür. Bu tablo, aşırı merkeziyetçi bir idarî yapıyı ortaya koymaktadır ve ülke ihtiyaçlarına uygun değildir. Çünkü, halen merkezî yönetim tarafından yürütülen birçok yerel hizmet, yerel yönetimler tarafından daha çok verimli bir şekilde yürütülebilecek niteliktedir.

Bu tablo, dünya gerçeklerine de uymamaktadır. Gelişmiş ülkelerde, yerel yönetimler, kamu gelirlerinin yüzde 40 ila 60'ını kullanmaktadır. Ülke ve dünya gerçeklerine uymayan, etkin, ucuz ve kolay ulaşılabilir hizmet üretemeyen, verimli kaynak kullanamayan ve demokratik katılıma imkân vermeyen bu idare sistemimizin değişmesi zorunluluk haline gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde, bu zorunluluk, uzun zamandır dile getirilmesine, siyasî partilerimizin programlarında yer almasına, sivil toplum örgütlerince çeşitli zeminlerde tartışılmasına rağmen, bu konuda, 1985 yılından itibaren, artırılan belediye ve il özel idare gelirleri ve 1987 yılında İl Özel İdare Yasasında yapılan değişiklikler dışında, hiçbir önemli adım atılamamıştır.

Ülkemizde, merkezî yönetim ve yerel yönetimlerin görev ve teşkilatlandırma esasları, kaynak kullanma payları ve vergi yükü dikkate alındığında, gerçek bir reformun zorunluluğu ortaya çıkmaktadır; çünkü, bu sorun, sanıldığı gibi, ağırlıklı olarak yerel yönetimlerden değil, merkezî yönetimin şu andaki konumundan kaynaklanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çağımızda, çağdaş ve katılımcı demokrasi taleplerinin güç kazanmasıyla birlikte yerel yönetimlerin önemi artmıştır. Yerel sorunların çözümünün sadece merkezî idareden beklenilmesi, nüfus hızla arttıkça, şehirleşme gelişigüzel ve sağlıksız göçlerle yığılmalar meydana getirdikçe, bu sorunun çözümü imkânsız hale gelmiştir. Her işin merkezî yönetimden yapılması zaman kaybına ve her işin merkezî yönetimden uygulanması kaynak israfına neden olmakta ve verimliliği, maalesef, düşürmektedir. Halkın katılımının artması oranında, sorunların çözümü güçlü ve hakça olmaktadır. Diğer taraftan, demokrasi şuurunun yerleşmesinin en önemli unsuru, yerel yönetimlerdir.

Tarih boyunca birçok devletler kuran ve Osmanlı İmparatorluğuyla devlet idaresinde mükemmelliği yakalayan Türk Milletinin, bugün, idarî anlamda, içinden çıkılmaz çeşitli sorunlarla karşı karşıya bulunması ve bu sorunların çözümü yönünde en ufak bir adımın atılamaması, son derece üzüntü verici ve düşündürücüdür.

Bugün, kapısından girmek için büyük özverilerde bulunduğumuz Avrupa Birliği için, sadece, düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda birtakım ileri adımlar atmanın yeterli olmayacağını ve önümüzde duran daha pek çok eksikliklerimizin de bulunduğunu kabul etmemiz gerekir.

Katı merkezî bir yönetim anlayışıyla idare edilen Türkiye ile vatandaşını, yönetiminin her kademe ve seviyesine dahil eden, büyük oranda yerelleşmeyi sağlamış Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında büyük farklılıklar vardır.

Avrupa Konseyinde üye devletler tarafından kabul edilen ve 1988 yılında Türkiye'nin de imzaladığı Avrupa Yerel Yönetimler Anlaşmasına göre, yurttaşların kamusal işlere katılma hakkı vardır ve bu hakkın yerel düzeyde en doğru biçimde yurttaşa yakın bir yönetim tarafından kullanılabileceği kabul edilmiştir. Oysa, aradan ondört yıl geçtiği halde, hâlâ bu konuda ileri bir adım atılamamıştır.

Bugün, artık, merkezî yönetimin tıkandığı, çözümün, yerel yönetim reformunu öngören yeniden yapılanmayla olacağı, toplumumuzun geniş kesimlerince kabul edilmektedir.

Hantal, gelenekçi, katı merkeziyetçi, halkı yönetime dahil etmeyen, bu yapısıyla her işe ve her yere yetişme çabasında olan devlet, günümüzün çağdaş ve modern devlet anlayışına uymamaktadır.

Yaşadığımız çağda, dünyada, devletler hızla küçülüp, yetkilerinin önemli bir bölümünü yerel yönetimlere devrederken, yıllardır siyasî iktidarlar devleti küçültmek yerine, ona el koymak ve merkeziyetçi yapıyı biraz daha kuvvetlendirmek için her türlü çabayı sarf etmişlerdir.

Dünyanın gelişme ve kalkınmayı sağlamış tüm ülkelerinde ve özellikle girmeyi hedeflediğimiz Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan sistem, yerel yönetimlerin etkinliğinin ve gücünün artırılması şeklindedir.

Merkezî yönetimin yapısı, Parlamentomuzu da etkilemektedir. Milletvekillerimiz, aslında kendi görevi olmayan ve mahallinde yerel yönetimler tarafından çözülmesi gereken işlere mesaisinin büyük bir bölümünü ayırmak zorunda kalmakta ve aslî görevlerini yerine getirememektedirler.

Dünyanın en güçlü merkezî yapılarına sahip komünist devletlerin çöktüğü, Rusya ve Çin'in tüm güçleriyle özelleştirme ve yerelleştirmeyi sağlayıp dünyayla entegre olduğu bu dönemde, Türkiye'nin, hâlâ, kısır bir döngü içerisinde kalması ve kabuğunu yırtamaması, ülkemiz adına son derece endişe vericidir.

Sayın Başkan ve Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; yerel yönetimler yasa tasarısı, 20 nci Dönemde, Anavatan Partisinin bu konuda yetkili organlarınca, geniş kapsamlı ve reform nitelikli bir yasa tasarısı olarak hazırlanmıştır; ancak, bu yasa tasarısı yasalaşamadan erken seçime gidilmesi sonucu bu döneme bırakılmıştır.

Yerel yönetimler yasa tasarısı, 21 inci Dönemde Meclis iradesinin değişmesi nedeniyle, koalisyon ortaklarımızın tasarının yeniden ele alınmasını istemeleri sonucu, yeni bir çalışma süreci başlamıştır. Bugün, bu tasarı, İçişleri Komisyonundan geçmiş, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye hazır hale gelmiştir.

Yerel yönetimler yasa tasarısı, her ne kadar geçen dönem hazırlanan yasa tasarısı kadar reform nitelikli bir yapıya sahip olmasa da, belediyelerimiz başta olmak üzere, diğer yerel yönetim birimlerinin içerisinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulabilmesi için bir an önce Genel Kuruluna indirilip yasalaşmasında büyük faydalar vardır. Zira, belediyelerimizin mevcut kaynakları, her gün artan sorunları, sıkıntıları, problemleri ve yapmak istedikleri hizmetleri asla karşılayamamaktadır.

Veysel Candan ve arkadaşlarının vermiş oldukları Meclis araştırması önergesi, Türkiye için çok önem taşıyan yerel yönetimler konusunda, bu konunun önemini bir sefer daha tartışma imkânı bulduğumuz bir zemine imkân vermesinden dolayı fevkalade faydalıdır. Bu konuda, kendilerine teşekkür ediyoruz; ancak, Meclis Genel Kuruluna inmek üzere olan, alt komisyon ve İçişleri Komisyonunda çalışmaları tamamlanan bu yasa tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmelerinin acilen tamamlanmasını temenni ediyor, yeni bir araştırma komisyonunun kurulmasını, bu anlamda, gereksiz görüyor, oyumuzun renginin kırmızı olacağını belirtiyor, Yüce Meclisimize en derin saygılarımı sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Dedelek.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Pak; buyurun efendim.

MHP GRUBU ADINA MEHMET PAK (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan ve 21 arkadaşının, belediyelerin kaynak sorunları ve afet konusunda, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergede sözü edilen usulsüz olarak afet kararnamesi kapsamına alınma işleminin hukuksal dayanağı ve afet bölgesi kapsamına alınma usulüyle ilgili olarak sizlere bazı bilgiler vermek istiyorum; böylece, önergede söz edilen usulsüzlüğün bulunup bulunmadığı konusu da aydınlanmış olacaktır.

Afet kapsamına alınmayla ilgili hukuksal dayanak, hepinizin bildiği gibi, 25.7.1995 tarihli ve 22254 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tabiî Afet Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair 4123 sayılı Kanundur. Söz konusu kanunun 6 ncı maddesine göre, tabiî afete maruz kalan yörelerdeki belediyeler ve il özel idarelerine, 2380 sayılı Kanuna ve ilgili yıllar bütçe kanunundaki hükümlere göre tahakkuk eden paylar, Bakanlar Kurulu tarafından, azami 5 katına kadar artırılabilmektedir. Bu uygulamanın süresi, Bakanlar Kurulunca belirlenmektedir.

Bu kanun doğrultusunda, bir belediyenin herhangi bir afet kararnamesi kapsamına alınması için şu adımların takip edilmesi gerekmektedir:

1. Afet geçiren belediyenin, bu durumu valiliğe bildirmesi gerekmekte.

2. Valiliğin, konuyu merkezî hükümete aktarması gerekmekte; bu amaçla, konu, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğüne bildirilmektedir.

3. Konu, Afet İşlerinde değişik boyutlarıyla ele alınmakta, İller Bankası Genel Müdürlüğü ve Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı bölge müdürlükleri vasıtasıyla, ilgili belediye sınırları içindeki net yapı kayıpları ve hasarlar tespit edilmektedir.

4. Tespit sonucunda ortaya çıkan hasarın yapısal boyutu belirlenmekte ve zararın telafisi için, ilgili belediyenin nüfusu da göz önünde bulundurularak katsayı belirlenmektedir.

Bakanlar Kurulu, Afet Kararnamesi kapsamına alınmaya karar vermektedir.

Bakanlar Kurulu, 1995 yılında çıkan bu kanun gereğince 13 adet kararname çıkarmıştır. Yıllar itibariyle bu kararnamelerin sayısı şöyledir: 1995 yılında 1; 1997 yılında 1; 1998 yılında 3; 1999 yılında 4; 2000 yılında 2; 2001 yılında 1; 2002 yılında 1.

2001 yılında ve 2002 yılında, çok sayıda yerleşim birimini etkileyen deprem, sel baskını gibi afet olayları meydana gelmiştir. Basında da geniş yer tutan bu afetlerin başlıcaları şunlardır:

  1. İçel su baskını

  2. Antalya sel baskını

  3. Yalova sel baskını

  4. Tekirdağ sel baskını

  5. Rize sel baskını

  6.Osmaniye sel baskını

  7. Şanlıurfa sel baskını

  8. Artvin sel baskını

  9. Osmaniye depremi

10. Afyon depremi

11. Afyon sel baskını

12. Kocaeli depremi

13. İzmir sel baskını

14. Hatay sel baskını.

Görsel ve yazılı basında yer almayan birçok yerleşim biriminde sel baskınları olmuş, ayrıca, Marmara depreminden dolayı hasarının tamamı karşılanamayan Sakarya, Düzce, Yalova, Kocaeli ve Bolu İllerindeki bazı belediyeler kararname kapsamına alınmış, bu kararlarda ise siyasî bir tercih yapılmamıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi sizlere, önergede...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sakarya'dan üç tane var... Olmaz böyle bir şey!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu kadar keyfî bir kararname var mı?!

MEHMET PAK (Devamla) - Sayın Ercan, biraz sonra rakamları vereceğim. Biraz sabırlı olursanız, onları da birlikte mütalaa etme imkânı bulacağız.

Şimdi sizlere, önergede iddia edilen afet kapsamına alınmada partizanca tercihlerin yapıldığı şeklindeki ifadenin gerçekdışı olduğuna dair bazı rakamlar vermek istiyorum. Afet kapsamına alınmak için müracaat eden belediye sayısı 1 138'dir. En son çıkan kararnameye müracaat edenlerden 267 belediye alınmıştır. Sizlere önce, müracaat eden belediye sayıları ile oranlarını, sonra da kapsama alınan belediye sayıları ve oranlarını vermek istiyorum.

Afet gerekçesiyle müracaat eden belediyelerin partilere göre dağılımı şöyledir: Anavatan Partisi 241, bağımsız 26, Büyük Birlik Partisi 3, Cumhuriyet Halk Partisi 112, Demokrat Parti 3, Demokratik Sol Parti 92, Doğru Yol Partisi 187, HADEP 11, Milliyetçi Hareket Partisi 318. Anavatan Partisi yüzde 21,17; bağımsız yüzde 2,28; Büyük Birlik Partisi yüzde 0,26; Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 9,84; Demokrat Parti yüzde 0,26; Demokratik Sol Parti yüzde 8,08; Doğru Yol Partisi yüzde 16,43; Fazilet Partisi yüzde 12,47; HADEP yüzde 0,96; Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 28.

Bu belediyelerden afet kararnamesi kapsamına alınan belediyelerin partileri ve oranları da şöyledir: Anavatan Partisi 51 adet, yüzde 19; bağımsız 4 adet, yüzde 1,50; Büyük Birlik Partisi 1 adet, yüzde 0,37; Cumhuriyet Halk Partisi 27 adet, yüzde 10,11; Demokrat Parti 2 adet, yüzde 0,75; Demokratik Sol Parti 26 adet, yüzde 9,74; Doğru Yol Partisi 42 adet, yüzde 15,73; HADEP 2 adet, yüzde 0,75; Fazilet Partisi 29 adet, Milliyetçi Hareket Partisi 83 adet, yüzde 31,09; toplam 267 adet...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Hani, Fazilet yok ki Mecliste...

MEHMET PAK (Devamla) - Görüldüğü gibi, başvuran belediyelerin yaklaşık yüzde 23'ü kararname kapsamına alınmış. Başvuru yapan ANAP'lı belediyelerin yüzde 21'i, DSP'li belediyelerin yüzde 21'i, MHP'li belediyelerin yüzde 26'sı kararname kapsamına alınmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi için bu oran yüzde 31, DYP için yüzde 22, Fazilet Partisi için yüzde 20'dir; dolayısıyla, kararname kapsamına alınan belediyeler, partileri bakımından oransal olarak birbirine yakındır.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yalnız "Fazilet Partisi" diye bir parti yok ki!..

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Fazilet Partisi kapatılalı birbuçuk sene oldu; ne alakası var bu kararnameyle?!.

MEHMET PAK (Devamla) - Diğer taraftan, afet bölgelerindeki belediyelerin partilerine bakıldığında, bunların çoğunun iktidar partisine mensup olduğu görülmektedir. Bu durumda da, iktidar partilerine mensup daha çok belediyenin kararname kapsamına alınması gerekirken, bu bile yapılmamıştır.

Örnek olması bakımından, bu kararnameye alınan İçel ve Afyon İllerindeki belediyelerin sayılarından bahsetmek istiyorum. İçel İlinde toplam 70 belediye bulunmaktadır. İktidar partilerine mensup belediye sayısı 41 olup, yüzde 59'dur. Kararnameye giren iktidar partili belediyelerin sayısı 41, yüzde 59'dur. Muhalefet partili belediyelerin sayısı 29 olup, yüzde 41'dir. Kararnameye giren muhalefet partilerine mensup belediye sayısı 20 olup, yüzde 29'dur.

Bu rakamlardan anlaşılacağı üzere, İçel İlinde sel baskını nedeniyle zarar gören belediyeler kararnameye girerken iktidar-muhalefet şeklinde ayrılmamış, zarar gören belediyeler girmiştir.

Afyon İlinde toplam 108 belediye bulunmaktadır. İktidar partilerine mensup belediye sayısı 57, yüzde 53'tür. Kararnameye giren iktidar partili belediyelerin sayısı 22 olup, yüzde 21'dir. Muhalefet partili belediyelerin sayısı 51 olup, yüzde 47'dir. Kararnameye giren muhalefet partilerine mensup belediye sayısı 17 olup, yüzde 16'dır. Afyon İlindeki deprem nedeniyle de kararnameye giren belediyelerde iktidar-muhalefet ayırımı yapılmamıştır; çünkü, verdiğim rakamlar ve yüzdeler bunu ispat etmektedir.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Katsayılarda da değişiklik var.

MEHMET PAK (Devamla) - Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere, afet olan illerde herhangi bir partinin belediyesi çok ise, o partiye mensup belediyeler diğer partilere göre daha çok sayıda kararnameye girmiştir.

267 belediyenin kararnameye girmesi nedeniyle, bu belediyelere yapılacak yardım, 118 küsur trilyon liradır. Kararnameye giremeyen belediyeler de kararnameye girselerdi, 273 trilyon lira gibi yardım yapılması gerekecekti. Bu durumda, kararnameye giremeyen ve başvuru yapmayan diğer belediyeler çok daha zor durumda kalacaklardı.

Hükümetimiz, bu kararnameyle, afet olaylarında zarar gören ve kararnameye giremeyen belediyelerin zararlarını asgarî ölçüde karşılamış ve diğer belediyelerin gelirlerinin düşürülmemesine özen göstermiştir. Hatta, bazı belediyelerin afet katsayısı 3'ten çok büyük olmasına rağmen, bu belediyelerin gelir paylarının artırılmasında katsayı 3'le sınırlı tutulmuştur. Buradaki hedefimiz, kararnameye giremeyen belediyelerin gelirlerinin çok miktarda azalmamasıdır. Bu nedenle, 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun gereği, genel bütçe vergi gelir tahsilat toplamının yüzde 6'sı belediyelere, özel idarelere yüzde 1,12 nispetinde pay verilmesiyle gelirleri temin edilmektedir. Doğal afetten zarar gören belediyelerin ve il özel idarelerinin aynı havuzdan zararının karşılanması nedeniyle, diğer belediyelerin mağdur olmaması için, bu konuda yeterince hassas bir denge gözetilmeye çalışılmıştır.

Sizlere, geçmiş hükümetler zamanında çıkarılan kararnamelerden bahsetmek istiyorum. Aşağıdaki tabloda, Refah Partisinin Genel Başkanı Sayın Necmettin Erbakan'ın Başbakanlık yaptığı zamanda çıkarılan, 97/9415 sayılı kararnamede belediyelerin partilere dağılımı ve yüzdesini vermek istiyorum:

Afetler nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına uğrayan belediyelerden, 4123 sayılı Kanun gereği 10.6.1997 gün ve 23015 sayılı Resmî Gazetede Yayımlanan 97/9415 sayılı Kararnameye giren belediyelerin partilere göre dağılımı: Anavatan Partisi belediye sayısı 16, yüzdesi yüzde 21; bağımsız 1, yüzdesi yüzde 1,3; Cumhuriyet Halk Partisi 4, yüzdesi yüzde 5,3; Demokratik Sol Parti 2, yüzdesi yüzde 2,6; Doğru Yol Partisi 23, yüzdesi yüzde 36; Refah Partisi 27, yüzdesi yüzde 36; Milliyetçi Hareket Partisi 2, yüzdesi yüzde 2,6. Buna göre, 97/9415 sayılı Kararnameye giren belediye sayısı 75'tir. Refah Partili belediye sayısı 27 olup, yüzdesi yüzde 36'dır; Doğru Yol Partili belediye sayısı 23 olup, yüzdesi yüzde 30'dur. Buradan da görüleceği üzere, Refah Partili ve Doğru Yol Partili belediye sayısı ve yüzdesi, diğer partilere göre çok fazla. Şimdi, 97/9415 sayılı Kararname çıkarılırken Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi mi siyasî davranmıştır?

En son kararnamede MHP'li belediye sayısı 83, yüzdesi yüzde 31; Anavatan Partili belediye sayısı 51, yüzdesi yüzde 19; Demokratik Sol Partili belediye sayısı 26, yüzdesi yüzde 9,4'tür.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Bu, afete göre dağıtılır.

MEHMET PAK (Devamla) - Bir de, bu orandaki İçel, Antalya, Erzurum, Hatay gibi illerde zaten MHP'li belediyelerin sayısının çok olduğu dikkate alınırsa, bu kararnamede iktidar partili belediyelerin sayısının kabarık olması olağandır.

Başka bir ifadeyle "aman ha, muhalefet bizi partizanlıkla suçlar" diye, afet gören belediyeler içindeki payı çok yüksek olan iktidar partilerine mensup belediyeleri kararname kapsamına almayarak bir ikinci afet geçirmelerine sebep mi olunmalıydı?! Doğrusu muhalefetin bu anlayışını anlamak pek mümkün değil.

Sayın milletvekilleri, Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi iktidarında kararnameye giren belediyelerden Refah Partili ve Doğru Yol Partili belediye sayısı çok olursa gayet normal; ancak, 57 nci hükümet döneminde kararnameye giren belediyelerden hükümetimiz partili belediyelerin çok olması siyasî bir kararname anlamına mı gelir; sizlere soruyorum. Kararnameye giren tüm belediyeler afet görmüştür. Hasar keşifleri afet katsayısı titiz bir şekilde ilgili kurumlarca takip edilip hesaplanmıştır.

Diğer taraftan, çeşitli fonlardan belediyelere yapılan yardımlar konusunda muhalefet partili belediyelere ikinci sınıf muamele yapıldığı şeklindeki iddia da doğru değildir; çünkü, bilindiği gibi, fonların tasfiyesiyle, sadece muhalefet partili belediyelerin değil, bütün belediyelerin fonlardan yararlanma imkânı kaldırılmıştır.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Bakın, bunlar, Danıştay kararları...

MEHMET PAK (Devamla) - Son olarak, denetim konusunda ileri sürülen iddianın yerinde olmadığını ifade etmek istiyorum. Bilindiği gibi, mahallî idareler, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Sayıştay Kanunu gereğince İçişleri Bakanlığı ve Sayıştay tarafından denetlenmektedir. Denetim görevini yapanlar, devlet memuru olup, partilerin değişimine göre farklı denetim yapmamaktadırlar. Eskiden olduğu gibi, yargıya intikal eden bazı şikâyetlerin takipsizlikle sonuçlanması gayet doğaldır. Bu iddia, usulsüzlük bir yana, sürecin normal işlediğinin iyi bir göstergesidir.

Bu nedenlerle, verilmiş olan (10/136) esas numaralı Meclis araştırması önergesine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak ret oyu vereceğimizi belirtir, hepinize saygılar sunarım. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Pak.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Baş.

Buyurun Sayın Baş.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Veysel Candan ve arkadaşlarının vermiş olduğu, belediyelerin içinde bulunduğu sorunlar ve gelirleriyle ilgili Meclis araştırması önergesi hakkında, AK Parti Grubunun görüşlerini ve şahsî görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye uzun zamandan beri, yerelleşmeyi, yerel yönetimleri kuvvetlendirmeyi, yetkilerin devrini, yeniden yapılanmayı konuşmaktadır. Bu konu, özellikle Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilgili süreci içerisinde daha bir önem arz etmektedir. Mahallî yönetimleri kuvvetlendirmek, yetkileri devretmek, yeniden yapılanma, bütün siyasî partilerin programlarında yer almaktadır, seçim beyannamelerinde yer almaktadır ve hemen her fırsatta, siyasî partilerin sözcüleri, bu kürsüye veya başka platformlara çıktıklarında, Mahallî İdareler Yasa Tasarısından bahsetmektedir, yetkilerin devrinden bahsetmektedir, yeniden yapılanmadan bahsetmektedir; ama, ne hikmetse, bunlar, programlarda yazılı olarak kalıyor, seçim beyannamelerinde yazılı olarak kalıyor ve partilerin sözcülerinin ağızlarında, sözlerinde, laflarında kalıyor. Bu Parlamentoda herkes, aman çıksın, aman yapalım, aman öne alalım demesine rağmen, bunu bir türlü çıkaramıyoruz ve bir türlü yapamıyoruz.

Bugün, yerinden yönetim, gelişen dünyanın, çağdaş dünyanın yönetim anlayışıdır. Belediyeler, halka en yakın yönetimlerdir. Halk, sabahleyin kalktığı zaman, penceresini açtığında teneffüs etmiş olduğu hava, musluğu açıp elini yüzünü yıkayacağı zaman akan su, kapıdan dışarı çıkarken ayağını bastığı trotuar, bindiği otomobil ve işine kadar giderken karşılaştığı ulaşım göstermektedir ki, halka en yakın yönetimler, mahallî yönetimlerdir, belediyelerdir. Halkın yönetime en çok katıldığı yerler, yine belediyelerdir. Hemen herkesin, ya mahallesinden veya komşu mahallesinden, ya köyünden veya komşu köyünden, bir belediye meclisi üyesi tanıdığı, bir il genel meclisi üyesi tanıdığı vardır. Vatandaş, kimi seçtiğini bilmektedir, dertlerini bu insanlara anlatmaktadır ve verdiği oyun hesabını da, en rahat, en kolay, aracısız olarak, bu insanlara sorabilmektedir. Yani, demokrasinin de gereği, mahallî yönetimleri kuvvetlendirmek, yetkilerin mahalline devredilmesini sağlamaktır.

Bugün, Türkiye'de en çok şikâyet edilen konulardan bir tanesi bürokrasidir. Parlamentonun en çok şikâyet ettiği konu, Anadolu'nun her yerinden insanların aslında parlamenterleri ilgilendirmeyen meselelerde Parlamentoya müracaat etmesidir. Bunlar, yetkilerin devriyle rahatlıkla çözebileceğimiz hususlardır. Yerinden yönetim demek, daha az bürokrasi demektir. Yerinden yönetim demek, daha hızlı hizmet demektir. Yerinden yönetim demek, daha kapsayıcı ve kuşatıcı hizmet demektir. Yerinden yönetim demek, daha ucuz hizmet demektir. Yerinden yönetim demek, halkın vermiş olduğu verginin, halk tarafından daha yakından takip edilmesi demektir; fakat, bir problem var. Özellikle, bu hükümetler dönemindeki problem şudur: Hükümet, mahallî idareleri, özellikle belediyeleri, hizmet alanında kendisine rakip görüyor ve âdeta, belediyelerin elini kolunu bağlıyor. Hangi yönden bağlıyor; zaman zaman yapmış olduğu ve Parlamentodan çıkarmış olduğu kanunlarla ve bir kısım kararnamelerle, belediyelerin gelirlerini tenkis ediyor, genel bütçeye aktarıyor, daraltıyor, azaltıyor. Başka ne yapıyor; belediyelere, rutin teftişlerin yanında, müfettiş üzerine müfettiş gönderiyor. Bir belediye başkanı arkadaşımızın ifadesiyle "âdeta, müfettişler bizim kadrolu personelimiz olmuş. Artık, her belediyede, her an üç beş müfettiş görmek mümkün." Yani, bir taraftan da bu baskıları uyguluyor.

Ey hükümet, yerel yönetimler sizin rakipleriniz değildir, yerel yönetimleri kıskanmanıza gerek yok. Bugün, gerçekte, sizin yerel yönetimlere teşekkür etmeniz lazımdır. Bu kadar yokluk içerisinde, sizin yapmanız gereken hizmetlerin birçoğunu yerel yönetimler yapmaktadır; hükümetin yapması gereken hizmetlerin birçoğunu yerel yönetim yapmaktadır. İstanbul belediyelerine, ilçe belediye başkanlarına, buyurun gidin, onları ziyaret edin; insanlar, bizim yolumuzu yapın diye gelmiyorlar, insanlar, bize trotuvar yapın, kaldırımlarımızı yapın, yani, rutin belediye hizmetlerini yapın diye gelmiyorlar. Belediyeye gelen 10 insandan 9'u iş istemektedir. Belediyeye gelen insanların birçoğu aş istemektedir. Siz, bu uygulamış olduğunuz ekonomik politikalarla insanları aç bırakıyorsunuz; ama, İstanbul'da Gaziosmanpaşa Belediyesi günde 4 000 kişiye aş evinden yemek veriyor, Bayrampaşa Belediyesi günde 3 000 kişiye aş evinden yemek veriyor. Bakın, Bayrampaşa Belediyesi, şu anda, kaymakamın yazışmalarıyla, kamu kurumlarında 9 elemanını istihdam etmiş. Sizin, halkın, milletin işini görmek için memur bulmanız gerekirken memur atamanız gerekirken yeterli memur atamamışsınız, hizmetleriniz eksik, 9 elemanının maaşını, her şeyini Bayrampaşa Belediyesi ödüyor, sizin kamu kurumlarının hizmetlerini görüyor; Gaziosmanpaşa Belediyesi keza öyle. Bakın, hükümet olarak görevlerinizden bir tanesi, emniyet binalarını yapmaktır; ama, siz yapamıyorsunuz; işte Bayrampaşa Belediyesi, 1 800 metrekare kapalı alanı, bir binayı kırk yıllığına emniyete tahsis etmiştir; aman gelsin, şurada görev yapsın, emniyet hizmetleri aksamasın diye. Sizin görevlerinizi mahallî yönetimler yapmaktadır.

Değerli arkadaşlar, yine, hasta olan birçok insan, ilaç alamayan insan, bu belediyelerin kapısına gitmekte, belediyelere müracaat etmektedir ve belediyeler, bu insanların ilaçlarını almaktadır, bunları tedavi ettirmektedir.

Bakın -Sayın Millî Eğitim Bakanı burada yok- şu anda, Eyüp'te, Bayrampaşa'da, Gaziosmanpaşa'da, İstanbul'un her yerinde, sizin okullarınızın badanasını belediyeler yaptırıyor, boyasını belediyeler yaptırıyor, bahçe düzenlemesini belediyeler yaptırıyor.

SALİH DAYIOĞLU (İzmir) - Ne demek sizin okulunuz yahu?!

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Yani, Millî Eğitim Bakanlığının...

SALİH DAYIOĞLU (İzmir) - Sizin okullarınız ayrı mı?!.

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Beyefendi, saptırmayalım... Millî Eğitim Bakanlığının, sizin Bakanınızın yapmak zorunda olduğu hizmetleri söylüyorum; bunu anlamıyorsanız...

YÜCEL ERDENER (İstanbul) - O Bakan, senin de bakanın...

MEHMET KOCABATMAZ (Denizli) - Kim okuyor o okullarda?

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Evet, bunlarda bizim çocuklarımız okuyor; ama, bu hizmetleri yapmak sizin hükümetinizin görevidir. Siz iflas ettiğinizden, bütçeniz iflas ettiğinden, ödenek koyamadığınızdan, kuruşunuz olmadığından, bu hizmetleri şu anda belediyeler yapıyor.

SALİH DAYIOĞLU (İzmir) - Sizin bütçelerinizden...

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Niye gocunuyorsunuz; gocunmayacaksınız, teşekkür edeceksiniz.

SALİH DAYIOĞLU (İzmir) - Neye teşekkür edeceğiz?!.

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Sizin teşekkür etmeniz lazım.

Evet, bu okulların duvarlarını belediyeler yaptırıyor. Bu okulların demir parmaklıklarını belediyeler yaptırıyor. Yani, bugün, sizin yapmanız gereken hizmetleri, hükümetin yapması gereken hizmetleri belediyeler yapıyor. Peki, siz ne yapıyorsunuz; bu belediyelere destek olmanız gerekirken, her gün yeni bir kanunla, yeni bir kararnameyle gelirlerini kısıyorsunuz. İşte bunun son örneğini bu Parlamentoda yaşamadık mı?! Burada, birkısım kanunlarla ilgili bir paketin içerisine, belediye gelirleriyle ilgili bir madde koydunuz ve iktidar partilerinin grup başkanvekilleri -ANAP, DSP ve MHP- gece yarısı önerge verdiniz, büyükşehir belediyelerinden İstanbul Büyükşehir Belediyesinin -ki, İstanbul bir deprem bölgesidir- yılda yaklaşık 600 trilyonunu aldınız, başka yere aktardınız; Ankara Büyükşehir Belediyesinin yılda 200 trilyonunu aldınız, başka yere aktardınız.

Bununla da yetinmediniz, burada kanunu çıkarırken, genel bütçeden ayrılan payın yüzde 6'ya çıkarılması ve yüzde 3'e indirilmesiyle ilgili bir madde getirdiniz, bu madde burada görüşülürken "siz, bu oranları aşağı mı çekeceksiniz, belediyelerin gelirlerini indirecek misiniz" diye muhalefet sıralarından hükümete sordular -zabıtlardan okuyorum- hükümet adına burada sayın bakan dedi ki "Sayın Başkan, tasarının bu maddesi değerli arkadaşlarımız tarafından değerlendirilirken, bu maddeyle büyükşehir belediyelerinin paylarının aşağıya çekileceği intibaı verildi, konuşmalardan bu çıktı; esasen, bu maddeyle, kesinlikle, büyükşehir belediyelerinin paylarının aşağı çekilmesi gibi bir niyet söz konusu değildir. Şimdi, yüzde 6'ya kadar çekilebilir deniliyor; Bakanlar Kuruluna bu tür yukarıya çekme hakkı verilirken, bunun aşağıya da çekilme gereği hemen hemen bu tür bütün maddelerde yer almıştır." Hükümet söz veriyor; hükümet, bu sözü vererek bu Parlamentodan kararname yetkisi alıyor. Ne zaman; 8 Ocak 2002'de. Peki, arkadan ne yapıyorsunuz; tam 20 gün sonra, 29 Ocakta -işte bütün bakanlarınızın imzası- yüzde 5 olarak uygulanmakta olan bu payları yüzde 4,1'e indiriyorsunuz. Her işiniz böyle; her işiniz bu Parlamentoyu aldatmakla geçiyor, her işiniz milleti aldatmakla geçiyor!.. İşte buyurun, burada hükümet adına sayın bakan söz veriyor "kesinlikle böyle bir niyetimiz yoktur; kanun tekniği gereği biz bunu yüzde 6, yüzde 3 yazıyoruz" diyor; 20 gün sonra, hükümet kararname çıkarıyor, yüzde 5'ten yüzde 4,1'e indiriyor. Bu millet size nasıl güvenecek?!.

Ey, hükümet partilerinin parlamenterleri, siz bu Bakanlar Kuruluna güveniyor musunuz? Size burada, bu şekilde söz vererek bu kararname yetkisini aldılar ve tam tersini yaptılar. Ey, İstanbul milletvekilleri, Ankara milletvekilleri, siz halkın karşısına çıktığınız zaman, bir yılda 600-700 trilyon lira, İstanbul'un hakkının gasp edilmesinin hesabını nasıl vereceksiniz?

NECDET SARUHAN (Kocaeli) - İstanbul'da Ankara Feribotunda verdim ben o hesabı.

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, bu da yetmiyor, arkasından bir afet kararnamesi çıkardınız; biraz önce, burada, sayın hükümet partilerinin sözcüleri, çok adil olmuş gibi anlattılar. Siz, bu afet kararnamesini çıkararak tam 12 tane suç işlediniz, bir kararnameyle 12 tane suç işlediniz. Ne yaptınız; önce, adaletsiz davranıyorsunuz, afet olmayan yerleri kararnameye alıyorsunuz, afet olan yerleri de kararname dışı bırakıyorsunuz. Aksaray, Amasya, Erzincan, Erzurum, Isparta, Iğdır, Karaman, Osmaniye, Kırşehir, Uşak, Kars, Kırklareli; bu illerde afet oldu mu?..

MURAT AKIN (Aksaray) - Aksaray'da oldu.

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Yakutiye, Kâzım Karabekir, Yenişehir, Dadaşkent, Edremit, Beypazarı...

EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - Rize'yi unuttunuz.

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Bakın, arkadaşlar, siz, İstanbul'da Avcılar Belediyesi ve Şişli Belediyesi... Avcılarda afetten dolayı insanlar öldü, binalar yıkıldı, Şişli'de de kimsenin burnu kanamadı; ama, siz öyle adaletsiz bir hükümetsiniz ki, ikisini de afet kararnamesine koyuyorsunuz, ikisinin de katsayısını 1,25 yapıyorsunuz. Eğer, Şişli'nin katsayısı 1,25 ise, Avcılar'ın en az 3 olması lazım. Ne kadar adaletsiz olduğunuz, kendi kendinize bile, kendi belediyelerinize bile ne kadar adaletsiz bir uygulama yaptığınız işte buradan gözükmektedir.

İkincisi, siz bu afet kararnamesiyle bölücülük yapıyorsunuz...

SALİH DAYIOĞLU (İzmir)- Sen yaptın bu ana kadar bölücülüğü, ayrımcılığı.

MUSTAFA BAŞ (Devamla)- Evet, ayırımcılık ve bölücülük yapıyorsunuz. Nasıl yapıyorsunuz; kuş uçuşuyla arada 5 kilometre olan yerlerin birini kararnameye alıyorsunuz, birini almıyorsunuz; birine öz evlat muamelesi yapıyorsunuz, birine üvey evlat muamelesi yapıyorsunuz. Bundan daha büyük bölücülük ve ayırımcılık olur mu? (AK Parti sıralarından alkışlar) Siz, bu yapmış olduğunuz işle, iki yörenin halkını birbirine, âdeta, düşman ediyorsunuz. Birisi üvey evlat muamelesi, birisi öz evlat muamelesi görüyor. Başka... Zulüm yapıyorsunuz; afet olan yerleri afet kararnamesine almıyorsunuz...

M. HADİ DİLEKÇİ (Kastamonu)- Onlara konuş!..

MUSTAFA BAŞ (Devamla)- Onlara mı konuşayım?.. Onlar mı yapmış diyorsunuz. Beraber yaptınız, kurtulamazsınız!.. Evet "onlara konuş" diyorsun ama, siz beraber yaptınız.

Siz, afet olan bir yeri kararnameye alıyorsunuz, onun katsayısını 1,25 koyuyorsunuz, afet olmayan Osmaniye'ye 3 koyuyorsunuz. Bu, zulümdür. Bu, bir yörenin hakkını alıp, başka bir yere vermektir. Osmaniye'ye veriyorsanız 3, en azından, diğerlerine de adil davranmak zorundasınız.

BEYHAN ASLAN (Denizli)- Sizin iktidarınızı ne çabuk unuttunuz; bir kuruş vermediniz muhalefete.

MUSTAFA BAŞ (Devamla)- Demokrasiyi baltalıyorsunuz; yani, vatandaşın oyuna göre devletin gelirlerini taksim ediyorsunuz. "Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa" diyor Necip Fazıl. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa... Nasıl olur da, siz, halkın parasını, halkın oyuna göre, sizin partilerinize verilen oylara göre taksim edebilirsiniz ve siz, maalesef ve maalesef, partizanlık yapıyorsunuz, kendi partilerinizin belediyelerini kayırıyorsunuz, halka çalışmıyorsunuz. Yurtdışından para alıyorsunuz, bu paraları milletin hesabına yazıyorsunuz; paraları gidip, batık bankalara veriyorsunuz. Gece sabaha kadar çalışıyorsunuz RTÜK Kanununu çıkarıyorsunuz; bir kısım medya patronlarını korumak için bu kanunu çıkarıyorsunuz; halka hizmet dediğimizde ortada yoksunuz. Maalesef, sizi halka hizmette göremiyoruz; ama, bir kısım çevreleri korurken görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, Trabzon'un Beşköy'ünde afet oldu; köprüler, okullar, değirmenler, bütün her şey yıkıldı, bugüne kadar Maliye'den aldığı para 16,5 milyardır. Beşköylüler, sizi kınamak için, sizi ikaz etmek için, işte, gördüğünüz bu afişleri yaptılar. Beşköy halkı -verilen sözleri yerine getirmediğinizden dolayı- yaralarına ne zaman merhem olacaksınız diye, hâlâ, size bakıyor.

Başka ne yapıyorsunuz; fırsatçılık yapıyorsunuz. Deprem bölgelerinde deprem olduğu zaman bazı kötü niyetliler vardı, fırsatçılık yapıyorlardı, hatırlıyor musunuz?!. Bu hükümet en büyük fırsatçılığı yapıyor; bekliyor, bir yerde deprem olsun, o depremi vesile biliyor, başkalarına para aktarıyor. Siz, fırsatçılık yapan, kötü fırsatçılık yapan bir hükümetsiniz.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Vay anasına!..

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Siz "vay anasına" diyorsunuz; ama, benim bu söylediklerimi teyit edercesine, Demokratik Sol Parti Sakarya Milletvekili Ramis Savaş "bu, ulufe dağıtma kararnamesidir" diyor. Ne doğru söylemiş. Sizin partinizden -artık, dayanamamış- insaflı bir adam. Sadece bununla kalmıyor, şu yargı kararlarına bakın... Benim bu söylediklerimin hepsi yargı kararlarıyla tespit edilmiş. Bir değil, onlarca yargı kararı var hakkınızda.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Mercümek...

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Demin, MHP sözcüsü arkadaşımız burada konuşurken, kararnamenin çok adil çıktığını, böyle birtakım rakamlarla anlatmaya çalıştı. Şu yargı kararlarını görmediniz mi? Bu yargı kararları ne diyor biliyor musunuz; bu yargı kararları diyor ki "bu hükümet, bu kararnamelerde takdir yetkisini keyfî kullanmıştır." Siz, keyfî kullandınız. Yine, karardan okuyorum "bu hükümet, hukuka uygun iş yapmamıştır, kamu yararını gözetmemiştir."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 2 dakika içerisinde toparlayın efendim.

Buyurun.

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Hükümetin, bu kararnameler üzerine, çok komik ve çok ilginç bir cevabı var. Danıştay, hükümete "şu konularda haklı olduğunu ve bu kararnameyle ilgili eşit ve objektif davrandığının kriterlerini gönder" diyor. Hükümet ne diyor biliyor musunuz:"Ben, belge gönderemem." Kime söylüyor; yargıya söylüyor. Gönderemem; çünkü, belgeler çok, bundan dolayı gönderemem; bir. İkincisi "işlerim çok yoğun" diyor. Bak, bak, bak... Hükümete bak!.. Suçüstü yakalandılar. Yargı kendilerinden belge istiyor, yargıya "işim çok, sana belge gönderemem" diyor. Siz, ne hukuk tanımaz hükümetsiniz!.. Ne hukuk tanımaz hükümetsiniz siz!.. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Başka ne diyor? "Tasarruf genelgesi var, fotokopi çekemem" diyor. Yahu, sizin bu mazeretlerinize değil insanlar, kargalar güler yahu!.. Kargalar güler, kargalar... (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Tasarruf genelgesi...

Siz, bu memleketi, bu devleti fotokopi çekemeyecek duruma düşürdünüz. Bir zamanlar 70 sente muhtaç etmişlerdi, siz de, bir fotokopi çekemeyecek duruma, bir fotokopi kâğıdına muhtaç duruma düşürdünüz. İşte, siz, kendiniz bunu söylüyorsunuz. Kendiniz söylüyorsunuz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

M. HADİ DİLEKÇİ (Kastamonu) - Kasetler çıkar diye korkuyoruz; mahcup olursunuz diye korkuyoruz!..

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Arkasından, yargı "madem bu kadar şeyler var, o zaman, örneklemeyle şu 9 belediyenin belgelerini gönder" diyor; onu da gönderemiyorsunuz. Evet, siz, yargı kararlarıyla da, adaletsiz olduğunuz, hukuku çiğnediğiniz, keyfî davrandığınız ve Bakanlar Kurulu olarak kendi yetkilerini objektif kullanmadığınız tescil edilmiş bir hükümetsiniz; onun için, hemen istifa etmeniz lazım. Hemen erken seçim kararı almak lazım.

Türkiye'de mahallî idareler yasasını çıkaramazsınız. Bak, Çevre Kanununu çıkardınız; burada konuşuyorsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Baş.

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hayır... 2 dakika süre verdim. Uzatma yok. Biraz önce, diğer bir arkadaşım için de geçerli oldu...

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - O zaman, selamlama için müsaade edin.

BAŞKAN - Efendim, açmıyorum mikrofonu, kusura bakmayın.

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Sizin günahlarınıza 20 dakika yetmiyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Demokratik Sol Parti Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Cihan Yazar; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA M. CİHAN YAZAR (Manisa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan ve 21 arkadaşının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş oldukları araştırma önergesi hakkında Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi, şahsım ve Partim adına saygıyla selamlıyorum.

Önerge, üç ana konuyu kapsamaktadır. Bunlar, sırasıyla:

1. Belediye başkanlarının, usulsüz takibatlar neticesinde görevden uzaklaştırılması,

2. Deprem ve afet nedeniyle, bazı belediyelerin, haksız ve usulsüz olarak, afet kapsamına alınması,

3. Maliye Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı gibi bakanlıkların, yardım konusunda, muhalefet partili belediyelere ikinci sınıf belediye muamelesi yapmaları.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belediyelerin denetim ve soruşturmaları, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna göre yapılmaktadır. Belediyelerin malî yönden denetimleri ise, 832 sayılı Sayıştay Kanununa göre yapılmaktadır.

Belediyelerin belli zaman aralıklarında yapılan rutin teftişleri olduğu gibi, İçişleri Bakanının bizzat görevlendirmesiyle de teftiş edilebilmeleri mümkündür. Arzu edilen husus, belediyelerin rutin teftişlerle denetlenmeleridir.

Müfettiş ve kontrolörler, suç unsuru tespitinde, durumu yargıya intikal ettirirler. İçişleri Bakanlığının bugünkü uygulaması, yargının tutuklama kararı verdiği hallerde, belediye başkanının görevden uzaklaştırılmasıdır ki, doğru olanı da budur; fakat, nadiren de, tutuksuzluk hallerinde, görevden uzaklaştırma, yargının selameti açısından mümkün olabilmektedir. 3228 belediyenin mevcut olduğu ülkemizde, görevden uzaklaştırılan belediye başkanı sayısı sadece 13'tür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Nisan 2002 tarihli Afet Kararnamesiyle ilgili görüşlerimi açıklarken, Danıştay 11 inci Dairesinin, daha evvel uygulanan 11.1.2001 tarihli afet kararnamesinin iptaliyle ilgili Halıdere Belediyesinin açmış olduğu davanın kararını siz sayın üyelere okumak istiyorum:

Kararname eki listede, tabiî afete maruz kalmayan birkısım belediyeler yer aldığı gibi, hasar durumu ve normal gelirleri dikkate alınarak belirlenmesi gereken katsayıların da objektif hiçbir kritere dayanmadan saptandığı anlaşıldığından, dava konusu Bakanlar Kurulu kararında şekil-sebep ve maksat unsurları yönünden hukuka uyarlılık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verildiği beyan edilmektedir.

14 Nisan 2002 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Afet Kararnamesiyle ilgili bilgileri, sizlere, Sakarya Milletvekili Sayın Ramis Savaş'ın çalışmalarından aktarmaya çalışacağım. Bu titiz ve ciddî çalışmalarından dolayı, Sayın Ramis Savaş'a, huzurlarınızda, teşekkürü bir borç biliyorum.

Afet Kararnamesinde yer alan belediyelerin partilere göre dağılımı :

Milliyetçi Hareket Partisi; toplam belediye sayısı 501, kararnamedeki belediye sayısı 83, kararnamedeki oranı yüzde 31,1.

Anavatan Partisi; toplam belediye sayısı 792, kararnamedeki belediye sayısı 55, kararnamedeki yüzde oranı 20,6.

Demokratik Sol Parti; toplam belediye sayısı 190, kararnamedeki belediye sayısı 26, kararnamedeki yüzdesi 9,7.

Doğru Yol Partisi; toplam belediye sayısı 736, kararnamedeki belediye sayısı 42, kararnamedeki yüzde oranı 15,7.

Fazilet Partisi; toplam belediye sayısı 484, kararnamedeki belediye sayısı 29, kararnamedeki yüzde oranı 10,9.

Cumhuriyet Halk Partisi; toplam belediye sayısı 370, kararnamedeki belediye sayısı 26, kararnamedeki oranı 9,7.

Değerli milletvekilleri, bir de, kararnamede, bir ilden sadece bir veya iki belediyenin yer aldığı durumlar hakkında sizleri aydınlatmak istiyorum.

Bu çalışma 17 ilde yapılmış ve 20 belediyeyi kapsamaktadır. 20 ilde yapılan bu çalışma neticesinde, afet kapsamına alınan belediyeler, isimlerinden görülmüştür ki, aynı siyasî partiye mensuptur, sadece bir tek siyasî partiye mensuptur.

Bu konuda, kendi ilim olan Manisa'dan bir örnek vermek istiyorum: Manisa'da sadece Gördes İlçesi afet kapsamı içerisine alınmıştır. Bu konuda, ben, özel bir çalışma yaparak, Grupta, Sayın Başbakanıma da bilgi vermiştim. Gördes İlçesinin komşu ilçeleri Demirci, Köprübaşı, Borlu, Salihli afet geçirmelerine rağmen, bu kapsam içine alınmamıştır.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Gördes hangi partiden Sayın Yazar?

M. CİHAN YAZAR (Devamla) - Peki, bu belediyelerde gerçekten afet olmamış mıdır; afet olmuş ise, en yakındaki belediyeler bu afetten hiç etkilenmemiş midir; kararname, bu haliyle 4123 sayılı Kanunun ruhuna aykırı değil midir?

Sevgili milletvekilimin il düzeyinde yapmış olduğu bir araştırmayı daha sizlere sunmak istiyorum. Sayın Ramis Savaş'ın 5 ilde yaptığı bir araştırmayı, huzurlarınızda sizlere açıklamak istiyorum: İli Afyon; toplam belediye sayısı 108, afet kararnamesinde yer alan belediye sayısı 39. İli İçel; toplam belediye sayısı 70, afet kararnamesinde yer alan belediye sayısı 62. İli Rize; toplam belediye sayısı 21, afet kararnamesinde yer alan belediye sayısı 18. İli Osmaniye; toplam belediye sayısı 16, afet kararnamesinde yer alan belediye sayısı 7. İli Yalova; toplam belediye sayısı 15, afet kararnamesinde yer alan belediye sayısı 6.

Burada yapılan çalışma neticesinde görülmüştür ki, bu afet kapsamına giren 132 belediyeden 76 adedi sadece iki siyasî partiye mensuptur.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Hangileri, hangi partiler?

M. CİHAN YAZAR (Devamla) - Bunu, siz, çok iyi biliyorsunuz, benim siyasî terbiyem buna müsaade etmiyor; ama, burada, Demokratik Sol Partinin oranı sadece yüzde 6'dır. (DSP sıralarından alkışlar)

Şimdi, değerli milletvekilleri, afet kapsamındaki bu 267 belediyeye ödenen paralardan, burada konuşan değerli arkadaşlarım hep bahsettiler; ama, bu paraların nereden geldiğine dair de hiçbir bilgi vermediler.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de 3 228 tane belediye mevcuttur. Afet kapsamına 267 belediye alınmıştır. Gerçek veya değil, dürüst davranılmıştır veya davranılmamıştır; ama, afet kapsamındaki bu 267 belediyeye ödenen paralar 3 228 belediyenin hakkı olan paralardan kesilmektedir. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Doğrudur. Bravo!

M. CİHAN YAZAR (Devamla) - Bir kısmını, 267 tane belediyeyi afet kapsamında güldürdüğünüz anda, 3 228 belediyenin 3 000 belediyesini de afet kapsamının içine itmektesiniz.

İller Bankası hissesi bugün yüzde 6'dır; ama, afet kapsamındaki belediyelere ödenen bu paralar, deprem bölgesindeki belediyelere ödenen paralar sonucunda Türkiye'deki 3 000 belediyenin aldığı pay yüzde 4-4,5 oranına düşmüştür. Belediyeler hizmet üretememektedirler. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Doğru. Bravo!

M. CİHAN YAZAR (Devamla) - Hükümetimizin, bu konuda acil bir tedbir alarak, ayrı bir fondan afet ve deprem paralarını ödemesi çok uygun olacak diye düşünmekteyim. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Bravo!

M. CİHAN YAZAR (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere sunduğum bütün bu bilgiler, titiz bir çalışma sonucu elde edilmiş gerçek istatistikî bilgilerdir. Demokratik Sol Partinin özelliği, sadece sorunları tespit etmek değil, aynı zamanda, tespit edilen sorunların çözüm yollarını da açıklamaktır.

Bugün, dünyada, gelişmiş mahallî idareler sistemine sahip bütün ülkelerde mahallî idarelerin genel bütçe gelirlerinden almakta oldukları pay yüzde 35 ile yüzde 65 arasında değişmektedir. Ülkemizde bu oran, en iyi tahminle, yüzde 10-12 civarındadır. Ancak, bazı fonların tasfiyesiyle ilgili 4629 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle 2380 sayılı Kanun, genel bütçe vergi gelirlerindeki payları şöyle düzenlemiştir:

Belediye payları yüzde 9,25'ten yüzde 6'ya; il özel idare payları yüzde 1,70'ten yüzde 1,12'ye; köy payı hiç yok...

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, mahallî idareler, belediyeler, il özel idareleri ve köyler olarak ifade edilmektedir. Sonuç olarak, bu son uygulamayla, mahallî idarelerin payı yüzde 10'ların altına düşmüştür.

Ülke nüfusumuzun yüzde 77,6'sı, bugün, mevcut 3 228 yerleşim birimi olan belediyelerimizde ikamet etmektedir. İçel Milletvekilimiz Sayın Akif Serin'in yapmış olduğu istatistikî çalışmaların neticesi de göstermektedir ki, 2005 yılında şehirleşme oranı yüzde 85,1'e ulaşacak ve bu oranın yüzde 40,1'i büyük şehirlerde yaşamaya devam edecektir. Bu durum, bizim, bazı tedbirleri almamızı gerektirmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu tedbirler, yeni hazırlanan Mahallî İdareler Yasa Tasarısında mevcuttur. Mahallî İdareler Yasa Tasarısının hazırlanmasında, alt komisyonda, altı ay gibi uzun bir zaman, titiz bir çalışmada emeği geçen tüm değerli komisyon üyesi milletvekillerine huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum. Çalışmalarımızda bizden manevî desteğini esirgemeyen İçişleri Bakanımız Sayın Rüştü Kâzım Yücelen Beyefendiye de şükranlarımı arz ediyorum.

Bu süre zarfında, binlerce belediye başkanını, il genel meclisi üyesini, belediye meclisi üyelerini, muhtarlarımızı ve sivil toplum örgütlerini sabırla dinleyen komisyonumuz, mükemmel olarak değerlendirilebilecek bir tasarı hazırlamıştır. Bu tasarının hazırlanmasında, hiçbir siyasî parti temsilcisi şahsî fikirlerini savunmamış, sadece ülke çıkarlarını düşünerek, ortak bir yol bulmaya gayret göstermişlerdir. Bu vesileyle, değerli komisyon üyelerine, huzurlarınızda tekrar saygılarımı arz ediyorum.

Bu tasarı, araştırma önergesiyle ilgili olarak, mahallî idarelere çok büyük maddî destek sağlamaktadır. Şöyle ki: Yeni tasarı sayesinde, belediye payları, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatının yüzde 8'ini, il özel idare payları yüzde 3,5'ini, köy payları ise yüzde 1'ini oluşturmaktadır. Ayrıca, tasarı, bütün belediyelere, kendi illerinde toplanan vergi gelirleri tahsilatından yüzde 5'lik payı, Maliye Bakanlığı tarafından, İller Bankasındaki belediye hesaplarına aktarmaktadır. Bu sayede, ülkemizde, mahallî idareler payı yüzde 15'lere ulaşmaktadır ki, bu da son derece sevindirici bir husustur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının ikinci önemli reform konusu ise, köylerimize ve köylümüze verilen önemdir; çünkü, şu an, Anayasamızdaki kıstaslara bakarak, köylerimizi bir yerel yönetim organı olarak tanımlamak olanaksızdır.

Komisyonumuz, köylerde yaşayan vatandaşlarımızın bütün medenî ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ilçelerde köy birliklerinin kurulmasını, yani köylere hizmet götürme birliklerinin kurulmasını hükme bağlamıştır.

Köylerimize gerekli maddî desteğin sağlanması için de, ülke genelinde yapılan genel bütçe vergi tahsilatının yüzde 1'lik payının Maliye Bakanlığı tarafından İller Bankasındaki köy birlikleri hesabına yatırılması hükme bağlanmıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının en can alıcı maddelerinden biri de, nüfusu 2000'in altında bulunan belediyelerin, köy tüzelkişiliğine dönüştürülmesi hükmünü ihtiva eden maddesidir. Yeni hazırlanan tasarımızda, bir yerleşim biriminin, belediye olabilmesi için 7 500 nüfus kriteriyle birlikte, nüfusun yüzde 20'si oranında konut ve yüzde 1'i oranında da işyeri bulunması şartı getirilmektedir.

Bu durumda, ülkemizde, en az 20 yıl yeni belediye kurulması mümkün olmayacaktır. Buna rağmen, nüfus sayımlarında yapılan usulsüz insan taşıma ve hayali nüfus ilaveleriyle belediyeler haksız paylar almaktadırlar.

İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararıyla nüfusu 2 000'in altına düşmüş 398 yerleşim biriminin kararlılıkla köy tüzelkişiliğine dönüştürülmesi gerçekleştirilmelidir. Bu sayede diğer belediyelerin paylarından elde edilen haksız gelirin önü kesilmiş olacaktır.

Konuşmamın başından beri açıklamaya çalıştığım gerçekler, bugün, belediyelerimizin yasal hakkı olan yüzde 6'lık payı -üzülerek belirtmem gerekirse- yüzde 4'lere düşürmüştür. Belediyelerimizin çok zor günler yaşamakta olduğu ve hizmet üretemediği bu günleri aşabilmemiz için mahallî idareler yasa tasarısının bir an evvel Yüce Meclisin huzuruna gelmesini ve yasallaşmasını arzu ediyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinize en derin saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Yazar.

Önerge sahibi sıfatıyla, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

VEYSEL CANDAN (Konya)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; mahallî idarelerle ilgili olarak belediyelerimizin sorunlarını dile getiren bu araştırma önergesi, tarafımdan, 30.5.2000 tarihinde, yani, iki yıl önce verilmiş ve bu konuların dile getirilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasını arzu etmiştik. Ancak, hükümet, denetimi devredışı bıraktığından, soruları ve araştırmaları görüştürmeye gerek görmediğinden, iki yıl sonra bu konuyu görüşme imkânımız oluyor ki, Meclisin ne kadar süratli çalıştığını ortaya koyması açısından da fevkalade önemli bir konu.

Biz bu araştırma önergemizde, belediyelerin sıkıntılarını ve darboğazlarını, yapılan yanlış uygulamaları, İller Bankasının durumunu, israfı dile getirip, alınması gereken tedbirleri müzakere edelim demiş idik; ancak, görünen o ki, o gün tedbirler alınmış olsa, müdahale edilmiş olsaydı, bugün tartıştığımız birçok konuyu; israfı, usulsüzlüğü, İller Bankasının batmasını belki önlemiş olabilir idik.

Biraz önce konuşan değerli DSP milletvekili arkadaşımı tebrik ediyorum. Eski bir belediye başkanı olarak, konuşmalarının tamamına katıldığımı ifade ediyorum. Sayın Cihan Yazar'ın tespitleri doğrudur. Ayrıca, DSP milletvekili Ramis Savaş'ın da afet kararnamesiyle ilgili yaptığı araştırmalar da olumludur ve benim yaptığım araştırmalarda tespitlerin aynısıdır, katılıyoruz. Demek oluyor ki, bizim konuşmamız sonunda, taleplerime DSP Grubunun en azından olumlu cevap vermesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu hükümet, evvela, üç yıldır mahallî idareler yasa tasarısını halen Genel Kurula getiremedi.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Getireceğiz.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Ama, getirildiği zaman ne olacak; dağ, fare doğuracak. Bu anki mevcut mahallî idareler yasa tasarısı, 5 katrilyonluk vergi içeren, ek bir vergi paketidir. Halbuki buradaki asıl amaç, mahallî idarelerde yetkilendirilme, yani, yerinden yönetim idi; ama, yasa tasarısına baktığımız zaman, yetkiler, tamamen keyfiliğe, yani, bakanların uhdesine bırakılıyor. O açıdan, mahallî idareler yasa tasarısı gelse de, hiçbir şeyi çözme şansı yoktur.

Şimdi, ben, aslında burada iki konu üzerinde durmak istiyorum. Birincisi, afet kararnamesidir. İkinci olarak da, hazine ile belediye ilişkilerinde, geçen gün Grubum adına tümü üzerinde konuşurken ifade ettiğim konuyu bir kere daha kısaca dile getirmek istiyorum. Belediyelerin sorunları, denetim, yetki kısıtlaması, personel durumu, hazineye ait taşınmazların belediyelere devri, kanunî hakların dağıtımında oynanan oyunlar ve esas olan da, bugün de konuşacak olduğumuz afet kararnamesi.

Değerli arkadaşlar, şimdi, afet kararnamesi dediğimiz zaman, akla, aslında... Biraz önce, değerli konuşmacı DSP'li milletvekili arkadaşım kibarca dedi ki: "Siz bu kararnamede, benim yaptığım araştırmaya göre usulsüzlük yaptınız." Doğru tespittir; çünkü, yargı da aynı şeyi söylüyor, elimdeki Danıştay kararı da aynı şeyi ifade ediyor.

Tarih 14 Nisan 2002. Afet kararnamesini Sayın Bakan hazırlıyor ve hükümete takdim ediyor; ama, imzalanmıyor. Neden imzalanmıyor; çünkü, Sayın Bakanın partisi MHP'dir ve orada da MHP'li belediyeler kayrılmıştır. Daha sonra, oturuluyor, müzakere ediliyor... Sayın Bakanın basın açıklamaları var: "Geri çekebilirim, çekeceğim" diyor ve bunun üzerine, oturuluyor, biraz da ANAP'a verilmek suretiyle, böylece, bir pasta paylaşımıyla çözülmeye çalışılıyor ve nihayet, kararname çıkıyor.

Şimdi Bayındırlık Bakanlığı kararname hazırlıyor, Bakanlar Kurulu onaylıyor. 40 ilde 267 belediye; 164'ü hükümet partilerinin belediyesi, 17 ilin hepsi MHP'li. Arkadaşlarımız onun için itiraz ediyorlar.

Şimdi, burada, asıl olan yanlış nedir:

Bir : Afet olmayan yerler kapsama alınıyor. Yani, yağmur yağmamış, sel götürmemiş; ama, sel götürmüş gibi kapsama alınıyor.

İki : Afet olduğu halde kapsama alınmıyor.

Üç : Her ikisi de kapsama alındığı halde, katsayılarla oynanmak suretiyle partizanlık yapılıyor. Yani, işin bir yerde -amiyane tabiriyle- suyu çıkarılıyor.

Şimdi, belediye başkanları ne yapıyor bu durumda; yargıya gidiyorlar. Bir belediye başkanı yargıya giderek, Bayındırlık Bakanlığını dava ediyor. İşte, bu elimdeki -biraz önce arkadaşımız da ifade etti- Danıştay kararı; bakın bu kararda ne diyor Bakanlık: "Listeyi biz hazırladık; Bakanlar Kurulu onayladı. Davalı taraf olmamalıydık." Yani, insan imza attığının arkasında durur bir kere!.. "Taraf olmamalıydık, eğer, dava edecekseniz, evvela Bakanlar Kurulunu dava edin" deniliyor! O zaman, Danıştay 11. Dairesi, Bakanlığa, tekrar, bir yazı yazıyor, diyor ki Bakanlığa: "Bunu nasıl yaptınız, usul ve esasları nedir; bütün belge ve bilgileri bize gönderin." Bakanlığın cevabı siyasî tarihimize geçecek derecede komik, oldukça gayrı ciddî, hukuk sistemimizde de anlatılabilecek komik anektotlar arasına girebilecek nitelikte; deniliyor ki: "Çok belge istiyorsunuz, işlerimiz de çok yoğundur, tasarruf genelgesi var, fotokopi çekip evrakları mahkemenize gönderemeyiz." Cevap bu!.. Arkasından yargı, ulaşabildiği belge ve bilgilerle sonuçta şöyle diyor -birçok neden sayıyor, ben onları geçiyorum- en önemli tarafı da şudur... Yargı kararı burada, elimde, zannediyorum itiraz edilecek bir tarafı yok; ama, insanlar gerekçe bulursa, buna da birtakım... Biraz sonra belki, Bakan cevap verirken, ciddî olmayan, kendine göre gerekçeler getirecektir. Birçok maddede nedenler sayıldıktan sonra, bakın ne deniliyor değerli arkadaşlarım: "Afete maruz kalmayan birkısım belediyelerin, listede yer aldığı görüldüğünden..." Bunu Türkçeleştirdiğiniz zaman, yani, sahte liste hazırlandığından!.. Bakın, sahte liste hazırlandığından!.. "...parasal kayıpları hesaplanarak, davacı belediyeye ödenmesine..." Şimdi, Sayın Bakana soruyorum: Bu kürsüye geldiği zaman, bu yargı kararında "bu belediyeye parasını ödeyin" denilmesine karşı ne yaptığının cevabını verecek mi? Yani, başka, uzun uzun konuşmaya falan gerek yok. Sorumu, aynen bir kere daha tekrar ediyorum: Sayın Bakan, belediye başkanının müracaatı, yargının kararı üzerine, bu paraları hâlâ neden ödemediğinin gerekçesini veya hukuka olan saygısını burada açıkça ifade etmek durumundadır. Aksi halde, demagoji yaparak başka sonuca varmanın mümkün olmadığını ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, konuşmamın sonunda, bu araştırma önergesine olumlu oy vermenizi isteyeceğim ve o zaman da diyeceğim ki, mesela bununla ilgili olarak da elimdeki...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - DSP ile birlikte olumlu oy vereceğiz Allah nasip ederse!

VEYSEL CANDAN (Devamla) - İşinize geldiği zaman!.. Mesele, öyle olmuyor, öyle çözülmüyor

Bence, bu söylenildikten sonra, bunun karşısında insanların başlarını önlerine eğmeleri lazım; ama, siyaset kirlenmiş, siyaset sulanmış... Zeytinyağı gibi üste çıkmak da her zaman kolay.

Yook, öyle yağma yok! Gülerek işi geçiştiremezsiniz, öyle iş yok... Öyle yok... Öyle yağma yok!

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Belediyelere sor; sor onlara!

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Yok... Endişe etmeyin, sizin lehinize oy verirler. Ben tahammül ederim, hiç merak etmeyin siz.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Belediyelere verilen paralar nerelere, hangi şirketlere gidiyor; onları bir sor bakalım! Nerelere gidiyor bu paralar?

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Onu da söylersek utanırsınız. Sayın Bakan buraya çıktı "deprem paralarını faize ödedik" dedi; "yok ödemedim" dedi. Belge getirdik, Bakan yok; aslında, hükümet yok!

Değerli arkadaşlarım, vaktim dar. Bakın, çok önemli... Lütfen... Milletvekili arkadaşlarımın dikkatle takip etmesinin millî menfaatlarımız açısından önemi var.

Değerli arkadaşlar, Hazine ve belediye ilişkilerinde yanlış uygulamalar sonunda devletin ne kadar zarara uğratılabildiğinin bir canlı örneğini vereceğim ve bu araştırma önergesiyle, aslında, bu konuların araştırılması lazım. İzmit Büyükşehir Belediyesi "İçmesuyu Projesi" adı altında bir proje başlatır; hem belediyenin içmesuyu ihtiyacını hem de 11 ile su temin etmek üzere bir proje başlatılır. Bu proje için DSİ ile bir protokol yapılır, işe DSİ başlar. Daha sonra yap işlet devret modeline döner; iş, konsorsiyuma devredilir. Konsorsiyuma, belediye, yüzde 15 oranında ortaktır. Bütün bunlar Hazine garantilidir ve belediye, Hazine garantili 19,5 milyon dolar parayı alır ve ödemez; ödemediği zaman da Hazine, bunu 20,2 milyon dolar olarak öder; devlet zarara sokulur. Su elde edilir, su elde edilir; ancak, alıcı yoktur, fiyatlar çok pahalıdır. Elde edilen su miktarı 142 000 000 metreküp; bu su boşa akmaktadır; Hazinenin iki yılda ödediği para 380 000 000 dolardır ve bundan sonra onüç yıl daha ödeyecektir; yani, 2,5 milyar dolar... 2,5 milyar dolar daha ödenecektir. Dava, Avusturya Tahkim Mahkemesine intikal etmiştir.

Şimdi, bu elimdeki rapor Meclis Başkanlığına gönderilmiştir. Deniliyor ki: "Sizin adınıza Hazineyi..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Hemen bitiriyorum; 2 dakika verirseniz...

BAŞKAN - Sayın Candan, 1 dakika içinde toparlayın efendim.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - 2 dakika verin; 2 dakikada bitireceğim...

BAŞKAN - Efendim, 1 dakika dedim ben; 2 dakika demedim.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Biraz önceki konuşmacıya 2 dakika, biraz sonra 1 dakika!..

BAŞKAN - Efendim, o, grup adına 20 dakika konuştu. Lütfen...

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, soru şu; bakın, raporun bir bölümünü okuyorum ve oylarınızı ona göre verin: "DSİ onaylı katî proje raporu olmasına rağmen, 10 katı oran fahiş fiyat farkıyla, iş, DSİ'den alınır, ihaleye çıkılmadan, konsorsiyumun teklif ettiği fiyatlara verilir." Bu rapor, bu da Hazine adına inceleme yapan Sayıştay raporudur. Dolayısıyla, biraz sonra sizin vereceğiniz oylar -buradaki yolsuzluğu- fakir fukara milletin hak ve hukukunun savunulması açısından çok önemlidir. Her milletvekili, oyunu verirken, vicdanına göre verecektir. Kaldı ki, nihayet, bir araştırma komisyonu kurulacak ve bu konuları inceleyecektir; ama, sizler diyorsanız ki, böyle bir incelemeye gerek yoktur; o zaman, ona da saygı duyarız; ama, ülke de soyulmaya devam eder.

Saygılarımla. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan.

Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunuyorum...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Geri çektiler Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Meclis araştırmasının açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Meclis araştırmasının açılması kabul edilmemiştir efendim.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı : 786)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3. – Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı : 557)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4. – Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı : 827)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

5. – Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Tasarının 2 nci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Şimdi, 2 nci maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak, oylama işlemine geçmeden önce bir yoklama isteği var.

İstemde bulunan arkadaşların, Genel Kurul salonunda hazır bulunup bulunmadıklarını arayacağım.

Sayın Çelik?.. Hazır.

Sayın Sezal?.. Hazır.

Sayın Alptekin?.. Hazır.

Sayın Baş?.. Hazır.

Sayın Özgün?.. Hazır.

Sayın Günbey?.. Hazır.

Sayın İyimaya?.. Hazır.

Sayın Ercan?.. Hazır.

Sayın Yakup Budak?.. Hazır.

Sayın Rıza Ulucak?.. Hazır.

Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Hazır.

Sayın Niyazi Yanmaz?.. Hazır.

Sayın Mustafa Geçer?.. Hazır.

Sayın Musa Demirci?.. Hazır.

Sayın Alaattin Sever Aydın?.. Hazır.

Sayın Mehmet Bekâroğlu?.. Hazır.

Sayın Latif Öztek?.. Hazır.

Sayın Ahmet Cemil Tunç?.. Hazır.

Sayın Ahmet Karavar?.. Hazır.

Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

İsmini okuduğum arkadaşlarımız sisteme girmesinler.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın, aynı süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Bu arada, yoklama pusulası gönderen arkadaşlarımızın Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını; çünkü, gönderilecek yoklama pusulasını okuyup, o arkadaşımın hazır bulunup bulunmadığını arayacağım.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. – Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) (Devam)

BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Vergiyi doğuran olay

MADDE 3. - Vergiyi doğuran olay;

a) Mal teslimi veya ilk iktisap hallerinde malın teslimi veya ilk iktisabı,

b) Malın tesliminden önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi,

c) Kısım kısım mal teslim edilmesi mutat olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde, her bir kısmın teslimi,

d) Komisyoncular vasıtasıyla veya konsinyasyon suretiyle yapılan satışlarda malların alıcıya teslimi,

e) İthalatta, 4458 sayılı Gümrük Kanununa göre gümrük yükümlülüğünün doğması, ithalat vergilerine tâbi olmayan işlemlerde ise gümrük beyannamesinin tescilidir.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 3 üncü madde, teknik bir düzenlemeyi ifade ediyor. Bu maddeyle, Özel Tüketim Vergisinde vergiyi doğuran olay düzenlenmektedir.

Maddenin (a) bendiyle mal teslimi ve ilk iktisap hallerinde vergiyi doğuran olay, malın teslimi veya ilk iktisabına bağlanmıştır.

Maddenin (b) bendiyle teslimden önce fatura veya benzeri belge düzenlemesi halinde vergiyi doğuran olay, belgenin düzenlendiği tarih olarak belirlenmektedir.

Maddenin (d) bendinde ise komisyoncu vasıtasıyla veya konsinye satışlarda vergiyi doğuran olayın, malın tesliminde meydana geleceği hükme bağlanmıştır.

Maddenin (e) bendinde de ithal edilen mallarda vergiyi doğuran olayın, 4458 sayılı Gümrük Kanununun ilgili maddelerinde gümrükte ödeme mükellefiyetinin başlaması anında meydana geldiği belirtilmiştir. İthalat vergisine tabi olmayan işlemlerde vergiyi doğuran olay gümrük beyannamesinin tescili anında meydana gelecektir. Bu şekilde, Özel Tüketim Vergisinin hangi hallerde doğacağı ifade edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, tabiî bunlar teknik düzenlemeler, bunlara bir söyleyeceğimiz yok; ancak, vergi sistemi konusunda, gerçekten, sistem çok altüst oldu; yani, sık sık yapılan değişiklikler, sık sık getirilen vergi tasarıları, sistemi, artık, deneme tahtası haline getirmiş bulunmaktadır ve bir türlü de vergi sistemi yerine oturamamaktadır ve gitgide çökmektedir.

Şimdi, şöyle bir bakarsak, vatandaşlarımız, vergiyle ilgili kimselerin, kişilerin, vergi mükelleflerinin kanaatlerine şöyle bir baktığımız zaman, Türkiye'de dürüst davranıp, yasalara uygun bir şekilde hareket eden esnaf, tüccar ve şirketler için âdeta bir vergi cehenneminin olduğu, vergi kaçıranlar içinse bir vergi cennetinin olduğu söylenilmektedir.

Yine, yeterince vergi toplanamayışının ve kayıtdışı ekonominin en önemli nedeni yüksek vergi oranlarıdır, vergi oranlarının çok yüksek olduğu herkes tarafından, vergiyle ilgili olan herkes tarafından ifade edilmektedir.

Yine, mevcut vergi sistemi, işletmelerin küçülmesine neden olmakta ve bunların devamlılıklarını zorlaştırmaktadır. Enflasyon muhasebesi uygulanmadığı için de, enflasyonun vergisi mükelleflerden alınmakta, satılan mal, aynı fiyattan yerine konulamamakta ve işletme sermayeleri giderek erimektedir.

Yine, önemli bir husus, sürekli olarak kayıtlı mükelleflerin üzerine gidilmekte ve kayıtlı olmayanlar her zaman kârlı çıkmaktadır; mevzuat sık sık değiştirilmekte ve ekvergiler giderek kalıcı vergiler haline gelmektedir. Nitekim, bu getirilen Özel Tüketim Vergisi Tasarısıyla da, geçmişte "geçici" olarak adlandırılan birçok vergi, artık, vergi yükü olarak, kalıcı olarak mükelleflerin sırtına binmiş bulunmaktadır.

Asgarî ücret alan bir işçinin vergi ve sigorta primleri, neredeyse ücreti kadardır ve işçi çalıştırmak giderek zorlaşmaktadır.

Yine, toplanılan vergiler gerekli yerlere sarf edilmemektedir. Yolsuzluklar, faiz ve kamudaki savurganlıklar, vergi ödeme şevkini kırmaktadır. Burada, daha önceki görüşmelerde de söz konusu edildi, gerçi, Sayın Bakan buna itiraz etti; ama, bu konuda basına yansımış olan haberler var. Sayın Bakanın "deprem vergileriyle maaş ve faiz ödendi" şeklindeki ifadesi -burada bir açıklık getirmesi lazım- gerçekten, deprem için toplanılmış olan vergilerin yerine harcanmadığı imajını topluma vermiştir ve vergi ödeyenler açısından, fevkalade caydırıcı bir unsur haline gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlar mısınız.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bu belirttiğim hususlar, toplumda, vergiyle ilgili olan kesimlerin vergiye bakışını çok negatif yönde etkilemiştir ve vergi sistemi baştan aşağı, gerçekten, yeniden ele alınmak durumuyla karşı karşıyadır.

Bundan sonraki maddede, vergi sistemi konusunda acilen neler yapılması gerektiği hususlarının altını çizmek dileğiyle hepinize saygılarımı, hürmetlerimi sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Özgün.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Murat Akın konuşacaklar Sayın Başkan.

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika Sayın Akın.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 3 üncü madde, vergiyi doğuran olayı tarif etmektedir. Vergiyi doğuran olay, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 19 uncu maddesinde tarif edilmektedir, ki mükellef bakımından vergi borcunu, devlet bakımından da vergi alacağını ifade etmektedir.

Değerli milletvekilleri, vergiyi doğuran olay, bazı hallerde malın iktisabında, bazı hallerde fatura ve benzeri vesikaların düzenlenmesi safhasında, bazı hallerde kısım kısım malların tesliminde, kısma tekabül eden verginin hesaplanması şekliyle, bazı hallerde komisyoncular vasıtasıyla olan teslimlerde nihaî alıcıya intikalinde, ithalatta ise, Gümrük Kanununa göre tespit edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, esas olan, vergiyi doğuran olay, tüketim cephesinde oluşmaktadır. Vergiyi doğuran olay, eğer, emtia, tüketiciler tarafından alınabiliyorsa, tüketimi sağlanabiliyorsa, o safhada doğmaktadır; ama, tüketici cephesine baktığımız zaman, ülkemizde, maalesef, tüketiciler çok perişandır. Bilhassa, bu vergi konusuna giren akaryakıt... Akaryakıt olarak mazotun tüketicileri çiftçilerdir ve traktörlerinin deposunu bir defa olsun doldurmaktan mahrumdurlar. Bugün, mazotun litresi 1 042 000 lira. Bu vergi kanununun çıkmasıyla birlikte, 780 000 lira, yani 800 000 liraya yakın vergi, Özel Tüketim Vergisi olarak kanunla tespit edilmiş oluyor.

Soruyorum size: Çiftçi ne kadar zor durumda? Çiftçi, traktörünü satmakta, satmak üzere, hatta, satmış! Bu durumda olan bir çiftçi için mazot, en fazla elzem olan bir girdidir. Bugün, ülkemizde, çiftçiler, haftada değil ayda bir defaya mahsus traktörlerinin depolarını dolduramamaktadırlar ve tarlalarını ekememişlerdir, tarlalar nadasa bırakılmıştır. Bugün, bu sene itibariyle baktığımızda, bazı yerlerde -yöremi de, Aksaray'ı da ifade ediyorum- çiftçilerimizin belki üçte 1'i, üçte 2'si topraklarını sürememiştir, ekim yapamamıştır. Şimdi, bu hükümet, sayın hükümet, bu çiftçileri en çok etkileyecek girdi olan mazottan 800 000 liralık vergi alınmasını özel tüketim vergisi kanunuyla karara bağlamış oluyor ve hüküm altına almış oluyor.

Değerli milletvekilleri, çiftçiye ne verdik ki ne istiyoruz?! Şu anda, ilimde pancar eken, Eskil İlçesi, Ortaköy İlçesi ve merkezde, çiftçiler, çapa avanslarını beklemektedir. Çiftçinin hükümetten çapa avanslarının verilmesini beklediği bir zamanda, hükümet, çiftçiye daha önce kararla salmış olduğu vergileri, şimdi, kanunla hüküm altına alıyor. Bu, doğru bir tespit değil, doğru bir yönlendirme değil ve bizim milletimizi doğru yolda etkileyici bir mevzuat değildir.

Değerli milletvekilleri, alışverişin olmadığı piyasalarda enflasyonun yapay olarak gerilemesi, hükümet ile IMF'den başka hiçbir kesimi sevindirmeye yetmemektedir. 2002 yılının ilk dört ayına ilişkin bütçe gerçekleşmeleri, ekonominin büyümeye başlamasını bekleyen sanayicilere yeniden üretim, istihdam ve ihracat heyecanını verecek düzeyde değildir.

2002 yılında toplam 57 katrilyon 911 trilyon lira vergi toplamayı hedefleyen devletin, ilk dört aylık vergi gelirleri 15 katrilyon 306 trilyon 86 milyon TL'de kalmıştır ki, hedefin tutturulması için bu rakamın 17 katrilyon lira olması gerekirdi. İlk dört aylık vergi hedefinde yüzde 20 eksi sapma gerçekleşmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT AKIN (Devamla) - Aynı dönemde 3,6 katrilyon lira olarak hedeflenen Kurumlar Vergisi tahsilatı ise, 989 trilyon 57 milyar TL'de kalmıştır. Üretim ve tüketimin gerilediği bir ekonomide, vergi gelirlerinin artırılması beklenemez.

Değerli milletvekilleri, bu Özel Tüketim Vergisi, zamanında çıkarılan bir vergi değildir; bilhassa üretici kesimi, müstahsil kesimi, bu verginin çıkmasıyla birlikte, belki de ilave bir yük altında kalacaktır.

Bizim hükümetten istirhamımız, müstahsilin beklediği avansların, pancar avanslarının, çapa avanslarının, çıkacak olan bu kanunla birlikte, hatta bundan önce karara bağlanmasıdır.

Bu dileklerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akın.

Saadet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

SP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özel Tüketim Vergisiyle ilgili kanun tasarısının 3 üncü maddesinde vergiyi doğuran olay anlatılmaktadır. Bunda, malın teslimi, kısmen teslimi hallerinde de kısmen teslim edildiği alan, gümrüğe tabi olmayan konularda da, ithalatta ise, beyannamenin verildiği an, vergiyi doğuran olay olarak tespit edilmektedir; teknik bir düzenlemedir.

Tabiî, elbette vergiler düzenlenecektir; fakat, vergilerin, adalet ve eşitlik ilkesi, vergilemede çok önemli bir olaydır. Adalet ve eşitlik ilkesi vergilemede dikkate alınarak bir düzenleme yapılmazsa, o zaman, adaletsizliğin ve eşitsizliğin  olduğu yerde, hukuksuzluk ve kanunsuzluk başlar. Onun için, Anayasamızın 73 üncü maddesinde "herkes gelirine göre vergi verir" denilmektedir.

Yine, ağır vergi yükü, ülkemizde, maalesef, kayıtdışına geçişe neden olmaktadır. Bu kayıtdışı önlenmeden verginin artırılması, vergi matrahının artırılması, vergi oranlarının da yaygınlaştırılması, istenilen neticeyi vermeyecektir.

Onun için, Ankara Dördüncü İdare Mahkemesi, vermiş olduğu bir kararda "kamu hizmetleri gelir artırma aracı olarak kullanılamaz" demektedir; fakat, bu hükümetin uygulamalarında ve getirmiş olduğu vergilerde, ne kadar çok vergi koyarsak, ne kadar çeşitli vergi koyarsak, vergi oranlarını ne kadar yükseltirsek, vergiyi o kadar fazla alabiliriz gibi bir mantık yatmaktadır. Öylesine bir mantık ki, verginin vergisi de alınmaktadır. Örneğin, cep telefonlarında, hizmetin karşılığı ücret alınıyor, ücretin üzerine yüzde 25 Özel Tüketim Vergisi konuluyor, bu ikisinin toplamı üzerinden de KDV alınıyor. Bir bakıma, verginin vergisi de alınmaktadır; ki, bu, adaletsizlik, vergide eşitsizliktir, dolayısıyla vatandaşı vergiyle ezme yoluna gitmektir. Bu, sadece cep telefonlarına has değil, akaryakıtta da bu böyledir, diğer birçok üründe de bu böyledir. Bu adaletsizlik giderilmediği sürece, kayıtdışılığın  önlenmesi de mümkün değildir. 

Gelir dağılımına göre kamu hizmetlerinin en pahalı olduğu ülke Türkiye'dir. Gelir dağılımına göre dediğimiz zaman, çok değişik ülkelerde... Özellikle, bu yasanın çıkarılmasındaki hedeflerden birisi de, Avrupa'ya uyumun sağlanması, verginin eşit, basit usullerle gerçekleştirilmesidir; ama, bu hedef gerçekleştirilirken, yine, vergi, maalesef artırılmakta, ağırlaştırılmaktadır. Halbuki, Avrupa Birliğine girerken vergi yükünün hafifletilmesinin de, hedeflerin içerisinde olunması gerekir. Uyum yasasında bu da taahhütlerin içerisinde bulunmasına rağmen, nedense, hükümet, vergi çeşitliliğini azaltıyorum derken, vergi oranlarını da yükseltmektedir. Muhakkak surette, vergilerin düşürülmesi, vergi adaletinin sağlanması AB'ye uyum noktasında da önemli bir noktadır. Kamu mallarına ve hizmetlerine maliyet unsuru dışında zam yapılması, esnafı ve bu malları kullanan insanlarımızı da ezmektedir. Verginin dağılımına göre en fazla ezilen, Türkiye'deki mükelleftir, Türkiye'deki insanımızdır.

Vergi yükü, sosyal güvenlik primleri dahil, Yunanistan'da yüzde 34; İspanya, Portekiz gibi ülkelerde yüzde 33; Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 30, Japonya'da yüzde 29; Türkiye'de, kayıtdışı da dikkate alınarak yapılan hesaplamalarda yüzde 48 mesabesindedir. Eğer bu yüzde 48'lik oran düşürülmezse, bu oranın altına indirilmezse, kayıtdışına gidilmesinin önlenmesi de mümkün değildir.

Elbette, vergilerin düşürülmesi hedef olmakla birlikte, verginin devlet gelirleri içerisinde önemli bir payı vardır; ama, hükümet edenlerin, vergiyi en sağlıklı gelir kaynağı olarak düşünecekleri yerde, ülkenin diğer kaynaklarını harekete geçirmeyi de kendilerine hedef olarak seçmeleri gerekir. Şayet bu gerçekleştirilmezse ne olur; alınan toplam vergiler azalır, kayıtdışı gelişir. Bunun yanında da, bugünkü vergi mevzuatı, maalesef, mükellefin ahlâkını bozduğu gibi, vergi idaresinin de -dilim varmıyor söylemeye ama- ahlâkını bozmaktadır. Ağır vergi yükü, ağır vergi oranları hem vergi mükelleflerinin hem de vergiyle iştigal eden insanların ahlâkını bozmaktadır; bu ahlâkın bir bozulduğu zaman da dikiş tutması mümkün değildir. Hükümetin, bu noktalara dikkat etmesi gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Budak, 1 dakika içinde toparlayın efendim.

YAKUP BUDAK (Devamla) - Sayın Başkan, sık sık esnafımızı ziyaret ediyoruz, köylümüzü ziyaret ediyoruz. Geçen gün, bir köy ziyaretinde, Tekirdağ'daydık. Orada, Yılanlı Köyünden Şaban Kahramanoğulları diye bir amca, yaşlı bir amca bana dedi ki: "Evladım, buraları dolaşıyorsunuz; ama, bu hükümete iki çift sözüm var; bunlara söyle bakalım; okula gittikleri zaman, vergiden başka, zamdan başka bir ders okumamışlar mı; bu okullarda vergiden, zamdan başka bir şey öğrenmemişler mi diye sor." (SP sıralarından alkışlar) Ben de sayın hükümete ve bu vergi yasaları için parmak kaldıran milletvekillerimize Şaban Amcamızın sorusunu tekrarlıyorum; siz, vergiden ve zamdan başka, 57 nci hükümet mensupları olarak, başka bir ders görmediniz mi diyorum.

Saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde dört önerge vardır; ancak, bu önergelerden üçünü işleme alacağım. Geliş sıralarına göre okutup, aykırılık sıralarına göre oylarınıza sunacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (a) bendindeki "mal teslimi" ibaresinin "mal satışı", "malın teslimi" ibaresinin "malın satışı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                  Şadan Şimşek

                                              Edirne

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin (b) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                  Şadan Şimşek

                                              Edirne

b) Malın tesliminden önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi veya bedelin kısmen veya tamamen ödenmesi hallerinde bu belgelerde gösterilen veya önceden ödenen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi veya ödemede bulunulması.

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (d) bendinin madde metninden çıkarılarak (e) bendi hükmünün (d) bendi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                  Şadan Şimşek

                                              Edirne

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Önergelerinizi geri alıyorsunuz.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Bizim önergelerimiz var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, okunduktan sonra işleme alamıyoruz.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum...

III. – YOKLAMA

(SP ve DYP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Genel Kurul salonunda toplantı yetersayısı yoktur; yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Maalesef, sonradan kalktılar...

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Hayır... Hayır... Daha oylamaya geçmemiştik Sayın Başkan. Şu anda, biz, yoklama istiyoruz.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sonradan kalksa ne yazar; öyle bir âdet çıkarmışsınız.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Orada 20 kişi yok!

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Var, var efendim, 22 kişi var.

BAŞKAN - Efendim, yoklama isteyen arkadaşları tespit ediyorum: Sayın Veysel Candan...

Yoklama isteyen arkadaşlar oturmasınlar efendim, otururlarsa, saymam... İsmini okuduklarım Genel Kuruldan ayrılmasınlar; çünkü, yoklama yapacağım.

Sayın Aslan Polat, Sayın Veysel Candan, Sayın Fethullah Erbaş, Sayın Hüseyin Çelik, Sayın Ali Sezal, Sayın Hüsamettin Korkutata, Sayın Yakup Budak, Sayın İsmail Özgün, Sayın Latif Öztek, Sayın Rıza Ulucak, Sayın Fahrettin Kukaracı, Sayın Mustafa Geçer, Sayın Lütfü Esengün, Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz, Sayın Alaattin Sever Aydın, Sayın Musa Demirci, Sayın Ahmet Sünnetçioğlu, Sayın Sacit Günbey, Sayın Osman Yumakoğulları, Sayın Hüseyin Karagöz, Sayın Ahmet Karavar, Sayın Mehmet Sadri Yıldırım ve Sayın Ahmet İyimaya.

Evet, bu 22 arkadaşımız sisteme girmesin efendim.

Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim.

MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Sayın Başkan, çoğunluğumuz var.

BAŞKAN - Efendim, çoğunluğun olup olmadığını elektronik cihaz gösterecektir.

Bu arada, sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın belirlenen süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama pusulası gönderen arkadaşlarımızın Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını tekrar hatırlatmak istiyorum.

 (Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır; saat 19.25'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.15

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 19.25

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN(Bursa), Kemal ALBAYRAK(Kırıkkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Toplantı yetersayısının bulunup bulunmadığına ilişkin bir istem vardı; o istemi, yeniden yerine getireceğim ve toplantı yetersayısının bulunup bulunmadığını arayacağım.

Toplantı yetersayısının tespitini elektronik oylama cihazıyla yapacağım. 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın belirlenen süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır.

Çalışma süremizin tamamlanmasına da az bir zaman kalmıştır. Bu nedenle, alınan karar uyarınca, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Haziran 2002 Çarşamba günü, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati : 19.30

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.