DÖNEM
: 21 YASAMA
YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ CİLT : 97 108 inci Birleşim 4 . 6 . 2002 Salı İ
Ç İ N D E K İ L E R I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. –
YOKLAMALAR IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın,
devlet memurluğu sınavı ve sınavı kazandıkları halde işe yerleştirilmeyenlerin
içinde bulundukları sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması 2. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar
İzol'un, tarım sektörünün önemine ve çiftçilere devletçe uygulanan desteklerin
kaldırılmasının yarattığı sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması 3. – Tunceli Milletvekili Bekir
Gündoğan'ın, Hakkâri ve Tunceli İllerinden olağanüstü halin kaldırılmasından
sonra yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması B) Tezkereler ve Önergeler 1. – Makedonya Meclisi Dış Politika
Komisyonu Başkanı Jordan Boskov'un resmî davetine icabetle bu ülkeye gidecek
olan TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan Parlamento heyetinde yer
alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1097) 2. – Belarus-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemize davet
edilmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1098) 3. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Ömer İzgi'nin, Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi Daimî Komitesi Başkanı
Li Peng'in vaki davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Çin
Halk Cumhuriyetine resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1099) 4. – Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekili Ali Ilıksoy'un, Avrupa Parlamentosu Başkanı Pat Cox ile Fas
Temsilciler Meclisi Başkanı Abdelwahad Radi'nin İtalya'nın Bari kentinde
düzenlenecek olan Dördüncü Avrupa-Akdeniz Parlamenter Forumuna vaki resmî
davetlerine TBMM Başkanını temsilen katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1100) 5. – Muş Milletvekili Sabahattin
Yıldız'ın, Bir İlçe ve Bir İl Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/697)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/491)) 6. – Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün'ün, Devlet Memurları Kanunu ile Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/748) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/492)) 7. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un,
Askerlik Kanunu ile Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin (2/747) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/493) V. –
ÖNERİLER A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ 1. – Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve
ANAP Gruplarının müşterek önerisi VI. –
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) Öngörüşmeler 1. – Konya Milletvekili Veysel Candan ve
21 arkadaşının, belediyelerin kaynak sorunları ve denetimi konusunda Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/136) VII. –
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rıfat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı
: 527) 2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) 3. – Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı
: 557) 4. – Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı : 827) 5. – Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) VIII. –
SORULAR VE CEVAPLAR A)YazIlI Sorular ve CevaplarI 1. – İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Madde kötüye kullanımı ve bağımlılığı ile
mücadele kanunu tasarısına, Madde bağımlılığıyla mücadele konusunda
radyo ve televizyonda yapılacak zorunlu yayınlara, Madde bağımlılığıyla mücadelede televizyon
programları hazırlanmasına, İzmir'de kötü alışkanlıklar ve madde
bağımlılığı ile mücadeleye ve rehabilitasyon merkezinin faaliyete
başlamamasının nedenine, Satanizm gibi akımlarla mücadeleye, madde
bağımlılığı ile kötü alışkanlıklarla mücadele çalışmalarına, Madde bağımlılığı ve kötü alışkanlıklarla
mücadele çalışmalarına, Bakanlığın ve bağlı genel müdürlüklerin
faaliyetlerine, Uyuşturucu kullanımı ile mücadele takip ve
yönlendirme üst ve alt kurulunun çalışmalarına, Madde bağımlılığıyla mücadele konusundaki
eğitim çalışmalarına, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Hasan
Gemici'nin cevabı (7/7014, 7015, 7016, 7017, 7018, 7019, 7020, 7021, 7022) 2. – Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun; Batman Yolveren Köyünde bulunan patlayıcı
maddenin ölüme sebebiyet vermesine, Boşalan köylere geri dönüşte yaşanan
sorunlara, İlişkin soruları ve İçişlere Bakanı Rüştü
Kazım Yücelen'in cevabı (7/7034, 7039) 3. – Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız'ın, kapatılması düşünülen bölge müdürlüklerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan'ın cevabı (7/7043) 4. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın,
emekli bir orgeneral hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/7052) 5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere Meclise geri gönderilen RTÜK
Kanununa ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun
cevabı (7/7077) 6. – Adana Milletvekili Yakup Budak'ın,
Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı menşeli derneklere ve yurtdışında
faaliyette bulunan Türk derneklerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü
Kazım Yücelen'in cevabı (7/7114) 7. – Diyarbakır Milletvekili Sacit
Günbey'in, üniversitelerin fen-edebiyat ve ilahiyat fakültelerinden mezun
olanların öğretmenlik haklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/7115) 8. – Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Rize Emniyet Müdürlüğü tarafından Anadolu Ajansına yapıldığı
iddia edilen bir açıklamaya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım
Yücelen'in cevabı (7/7122) 9. – Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın,
özürlülerin futbol faaliyetlerinin durdurulmasının nedenine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/7137) 10. – Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, TRT'de yayımlanan programlarda dil konusunda aranan kriterlere
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/7153) 11. – Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, ADD Bafra Şubesince düzenlenen bir konferansa öğrencilerin zorla
götürüldüğü iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/7154) 12. – Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in, Sivas Lisesi Ek Bina İnşaatı Projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/7174) 13. – Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in, Alacahan Lisesi İkmal İnşaatı Projesine ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/7177) 14. – Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in, Sivas-Divriği Spor Salonu İnşaatı Projesine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/7188) 15. – Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in, Sivas-Gürün Devlet Hastanesi Projesine ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/7193) 16. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Kırıkkale'de yaptırılan trafik hastanesinin proje bedeline ve ödenek
miktarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/7195) 17. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in; Pamuk üretiminin desteklenmesine – Gaziantep Milletvekili Nurettin
Aktaş'ın; Tarımsal sanayiinin desteklenmesine ve
buğday ithaline, – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın; TİGEM'e bağlı işletmelere, Tarımsal girdilere ve sebze ve meyve
üretiminde hormon kullanımına, İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/7200, 7203, 7204, 7205) 18. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ve Gürbulak sınır kapısından yapılan
ticarete ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/7234) 19. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun; Ağrı İlinde yürütülen köyhizmetleri
projelerine, Ağrı İlindeki su kanalı ve sulama
projelerine, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz'ın cevabı (7/7237, 7240) 20. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen tapu ve kadastro projelerine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/7241) 21. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun; Ağrı ve çevresindeki tarihî vakıf
eserlerine, Ağrı İlinde yürütülen projelere, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nejat
Arseven'in cevabı (7/7242, 7247) 22. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Fikret Ünlü'nün cevabı (7/7244) 23. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/7250) 24. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun; Ağrı İlinde hayvancılığın geliştirilmesi
çabalarına, Ağrı İlinde ürün araştırma ve yayın
projelerine, Ağrı İlindeki tarımsal projeler, doğrudan
gelir desteği uygulaması, yaşanan kuraklık ve TMO'nun buğday alımına, - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın; Çiftçi destekleme projesi kapsamında
verilen kredilerden yapılan kesintilere, İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/7231, 7238, 7258, 7263) 25. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa
Niyazi Yanmaz'ın, Kuzey Irak'a nakliyat yapan bazı Türk şoförlerin tutuklandığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7264) 26. – İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, bir gazetede çıkan, Bosna-Hersek'deki BM görevlileri hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7268) 27. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, TBMM'nin çeşitli yasama çalışmalarına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/7286) 28. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Sinop'ta yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7297) 29. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun; Sinop'ta yürütülen projelere, Sinop ve çevresindeki tarihî vakıf
eserlerine, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nejat
Arseven'in cevabı (7/7298, 7304) 30. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Sinop'ta yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret
Ünlü'nün cevabı (7/7301) 31. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Sinop İlindeki tapu ve kadastro projelerine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/7305) 32. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Sinop'ta yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Keçeciler'in cevabı (7/7306) 33. – Şanlıurfa Milletvekili Yahya
Akman'ın, devlet memurluğu sınavına katılma ve sonuçlarına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/7310) 34. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Sinop'ta yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Mustafa
Taşar'ın cevabı (7/7325) 35. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, DSİ Bölge Müdürlüğünce Sinop İlinde yapılan işlere ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7338) 36. – İstanbul Milletvekili Mustafa
Baş'ın, TRT payı adıyla yapılan kesintilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7348) 37. – Yozgat Milletvekili İlyas Arslan'ın,
Yozgat-Merkez ve Sorgun İlçesindeki kapalı spor salonu projelerine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/7350) 38. – Yozgat Milletvekili İlyas Arslan'ın,
bazı baraj ve sulama projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7354) 39. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, son beş yıldaki, çeşitli ürünlerin fiyatlarına, memur aylıklarına ve
tarımsal üretime ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı
(7/7361) 40. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa
Niyazi Yanmaz'ın, tarımda kullanılan gübre, ilaç ve hormonun çevre ve insan
sağlığına etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı
(7/7368) 41. – Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in, doğalgaz alımı, tüketimi ve elektrik üretiminde kullanımına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7372) 42. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük'ün, elektrik enerjisi üretim şekillerine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7378) 43. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük'ün, Devlet Memurluğu Sınavına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep
Önal'ın cevabı (7/7379) 44. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde düzenlenen bir
konferansa başörtülü hastaların alınmamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Nejat Arseven'in cevabı (7/7383) 45. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in,
Çağdaş Eğitim Vakfına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nejat Arseven'in cevabı
(7/7389) 46. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
son beş yılda yapılan müşavir atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/7415) 47. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in; Son beş yılda yapılan müşavir atamalarına, Son beş yılda yapılan bürokrat
atamalarına, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Reşat
Doğru'nun cevabı (7/7445, 7460) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
beş oturum yaptı. Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız, Muş
İlinin sağlık sorunları ile alınması gerekli önlemlere, İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar
Öztürk, memur maaşına endeksli konut kredisi
alanların mağduriyetlerinin giderilmesi için alınması gerekli önlemlere, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar; Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
fen-edebiyat fakültesi mezunlarının öğretmenlik haklarına ilişkin gündemdışı
konuşmasına Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu cevap verdi. Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın,
Türkiye-Suriye Karma Ulaştırma Komisyonu Toplantısına katılmak üzere 28 Nisan-2
Mayıs 2002 tarihlerinde Suriye'ye yaptığı resmî ziyarete, Gaziantep
Milletvekili Mehmet Hanifi Tiryaki'nin de, 13-18 Mayıs 2002 tarihlerinde Cenevre'de
yapılan Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Örgütü 55 inci Asamblesine, Antalya
Milletvekili Nesrin Ünal'ın, İştirak etmelerinin uygun görüldüğüne
ilişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri (1/744) (S. Sayısı : 786), Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair (1/777) (S. Sayısı : 557), Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/886) (S.
Sayısı : 827), Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi; Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının
(1/988) (S.Sayısı: 870) görüşmelerine devam edildi; 2 nci maddesinin oylanması
sırasında, istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel
Kurulda toplantı yetersayısının bulunmadığı anlaşıldığından, 4 Haziran 2002 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 20.10'da son verildi.
II. – GELEN
KÂĞITLAR No. : 153 3.6.2002 PAZARTESİ Teklifler 1. – Konya Milletvekili
M.Emrehan Halıcı ve 5 Arkadaşının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi (2/983) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :
28.5.2002) 2. – Balıkesir
Milletvekili İsmail Özgün'ün; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/984) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.2002) Raporlar 1. – Çekle Ödemelerin
Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun ile İcra ve İflas
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu (1/970) (S. Sayısı : 872) (Dağıtma tarihi : 3.6.2002) (GÜNDEME) 2. – Türkiye Cumhuriyeti
ve Makedonya Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/985) (S. Sayısı: 873) (Dağıtma tarihi :
3.6.2002) (GÜNDEME) Yazılı Soru Önergeleri 1. – Hatay Milletvekili
Mustafa Geçer'in, KPSS ücretlerine ve DMS sınavını kazananlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7626) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002) 2. – Hatay Milletvekili
Mustafa Geçer'in, bazı Türk çiftçilerinin yurt dışında toprak kiralamalarına ve
tarım girdi fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7627) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002) 3. – Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Türkiye'nin tanıtımı ve turizme katkı amacıyla yurt dışındaki
gazetelere yapılan ödemelere ve Türkiye aleyhinde yayın yapan bir gazeteye
ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/7628) (Başkanlığa geliş
tarihi : 30.5.2002) 4. – Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, İsveç'te yayınlanan bir gazetede yer aldığı iddia edilen
haberlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7629)
(Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002) 5. – Rize Milletvekili
Ahmet Kabil'in, Kırıkkale Devlet Hastanesi inşaatına ve Sağlık Hizmetleri
Destekleme Fonuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7630)
(Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002) 6. – Rize Milletvekili
Ahmet Kabil'in, belediyelerin altyapı borçlarına mahsuben İller Bankası
tarafından yapılan kesintilere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7631) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002) 7. – İstanbul
Milletvekili Azmi Ateş'in, İstanbul Üniversitesinde çalışan personelin
başörtülü yakınlarına sağlık karnesi verilmediği iddialarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7632) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002) 8. – Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, meslek liselerinde Osmanlı Tarihinin okutulmadığı iddialarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7633) (Başkanlığa geliş
tarihi : 30.5.2002) 9. – Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavıyla
ilgili bazı iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7634) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002) 10. – Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, Jandarma tarafından çıkar amaçlı suç örgütlerine yönelik
operasyonlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7635)
(Başkanlığa geliş tari-hi : 30.5.2002) 11. – Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, Ankara İhtiyarlık Sigorta Müdürlüğü Kor.ve Hiz.Geliştirme
Derneğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7636) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002) 12. – Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, ihtiyarlık sigorta hizmetleri hakkındaki bazı iddialara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7637) (Başkanlığa
geliş tarihi : 30.5.2002) 13. – Batman Milletvekili
Alaattin Sever Aydın'ın, ABD'li subayların Batman'daki hastane ve otellerin
kapasitelerini araştırdığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7638) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002) 14. – Balıkesir
Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Orman Genel Müdürlüğü ve Orman Kadastro
Komisyon Başkanlıklarında görev yapan mevsimlik işçilere kadro verilmesine
ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/7639) (Başkanlığa geliş tarihi
: 30.5.2002) 15. – Balıkesir
Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Balıkesir ve bazı ilçelerindeki süne
mücadelesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7640) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.5.2002) 16. – Hatay Milletvekili
Mustafa Geçer'in, diş tedavisinde kullanılan ucuz malzemelerde kanser tehlikesi
olduğu iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7641)
(Başkanlığa geliş tarihi : 31.5.2002) 17. – Hatay Milletvekili
Mustafa Geçer'in, bazı meslek liselerinde Osmanlı Tarihi okutulmadığı
iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7642)
(Başkanlığa geliş tarihi : 31.5.2002) 18. – İstanbul Milletvekili
Mustafa Düz'ün, Sivas'a verilen kredilere ve Bakanlıkça yayımlanan kitaplara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7643) (Başkanlığa geliş tari-hi : 31.5.2002) Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru
Önergeleri 1. – Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, bazı gıda
maddelerinin açıkta satışıyla ilgili düzenlemeye ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6647) 2. – Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, bazı parlamenterlerin kararlarına müdahil olduğu
iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli)
yazılı soru önergesi (7/6992) 3. – İstanbul
Milletvekili Azmi Ateş'in, yurt dışında tedavi gören kamu personeline ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6993) 4. – Afyon Milletvekili
İsmet Attila'nın, Ekonomik ve Sosyal Konseyin toplantıya çağrılmamasının
sebeplerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6995) 5. – Kocaeli Milletvekili
Mehmet Batuk'un, bir fabrika arazisinin "afete maruz bölge" kapsamından
çıkarıldığı iddiasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6996) 6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, SSK'nın ihalesiz
ameliyat malzemesi satın alımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7003) 7. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, bir şahsın vatandaşlığa alınma talebine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7008) 8. – Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, enerji içeceği ithal eden bir firma hakkındaki iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7024) 9. – Diyarbakır
Milletvekili Sacit Günbey'in, Diyarbakır-Dicle ve Ergani ilçelerinde yapılan
istimlakın bedellerinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7032) 10. – Bursa Milletvekili
Orhan Şen'in, Bursa camilerindeki imam ve müezzin kadrolarına ilişkin Devlet
Bakanından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/7036) 11. – Konya Milletvekili
Veysel Candan'ın, SSK'daki bazı yolsuzluk iddialarına ve çeşitli ihalelere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7051) 12. – Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve bazı ilçelerindeki sağlık ünitesi
projelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7059) 13. – Karaman
Milletvekili Zeki Ünal'ın, hacı adaylarını mağdur eden bir turizm firması
hakkında vergi incelemesi yapılıp yapılmadığına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7060) 14. – Manisa Milletvekili
Bülent Arınç'ın, özel güvenlik görevlilerinin hizmet sınıflarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7062) 15. – Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna aykırı kampanya
düzenleyen kuruluşlara kesilen cezaların tahsil edilip edilmediğine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7084) 16. – Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, yurtdışında tedavi gören kamu görevlilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7099) 17. – Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın, deprem nedeniyle yapılan iç ve dış yardımlara ve bunların
kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7100) 18. – Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın, Afet Kararnamesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/7102) 19. – Hatay Milletvekili
Metin Kalkan'ın, Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı tampon bölgeye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7103) 20. – Bursa Milletvekili
Ahmet Sünnetçioğlu'nun, 2000-2002 yılları arasındaki afetlere ve belediyelerin
gördükleri zararlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7107)
4.6.2002 SALI No. :154 Raporlar 1. – Türkiye Büyük Millet
Meclisi Saymanlığının Ocak, Şubat ve Mart 2002 Ayları Hesabına Ait Türkiye
Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/20) (S. Sayısı :
876) (Dağıtma tarihi : 4.6.2002) (GÜNDEME) 2. – Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kocaeli Milletvekili Turhan
İmamoğlu'nun, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasının
Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/990, 2/902) (S. Sayısı : 877)
(Dağıtma tarihi : 4.6.2002) (GÜNDEME) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 4 Haziran 2002 Salı BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Kemal ALBAYRAK
(Kırıkkale) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108 inci Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayımız
vardır. Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz,
devlet memurluğu sınavı hakkında söz isteğinde bulunan İzmir Milletvekili Sayın
Suha Tanık'a aittir. Buyurun Sayın Tanık. (DYP
sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5
dakikadır. IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – İzmir
Milletvekili Suha Tanık'ın, devlet memurluğu sınavı ve sınavı kazandıkları
halde işe yerleştirilmeyenlerin içinde bulundukları sorunlara ilişkin
gündemdışı konuşması SUHA TANIK (İzmir) -
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri,
iyi çalışmalar diliyorum bu hafta. Devlet memurluğu sınavı,
biliyorsunuz, bu mayıs ayı içerisinde, devletimizin ilgili birimlerinin, devlet
memuru olmak isteyen vatandaşlarımıza açmış olduğu yeni bir sınav hakkı. Bu 8
Mayıs-31 Mayıs arasındaki tarih, meslek lisesi mezunlarıyla üniversite
mezunlarının müracaatı için konulan bir tarih ve temmuz ayı içerisinde, 6-7
Temmuzda da bunun imtihanı yapılacak. Şimdi, devlet memurluğu
sınavıyla ilgili, ben, kendi seçim bölgemde birçok vatandaşımızdan birtakım
bilgiler toplamaya başladım. Daha doğrusu, vatandaş kendisi yavaş yavaş bize
gelmeye başladı, dediler ki "bir devlet memurluğu sınavı açıldı..."
Erdal Polat isimli vatandaş "ben, 1999'da ilk defa devlet memurluğu
sınavına girdim" dedi ve tuttu, o sınavda 75 puan aldığına dair belgeyle
bana geldi. Bunun gibi, bende de, 10-15 civarında müracaat etmiş arkadaşımızın
belgesi var; ama, bu vatandaş bana geldi "bu yeni açtığınız devlet
memurluğu sınavıyla ilgili bazı sorularım olacak size Sayın Milletvekilim"
dedi. Ben de aynı soruları, şimdi, müsaade ederseniz, burada, Sayın Genel
Kurulda, siz milletvekillerine ve ilgili hükümete sormak istiyorum. Sınav, hepimizin, hayatı
boyunca birçok konuda başından geçmiş bir olay, bir heyecan. Neticede, sınavın
ana gayesi istediğiniz bir şeyi kazanmak, bir başarı elde etmek. Erdal Polat
dediğimiz bu vatandaş, evde iki çocuğu, eşi olan bir vatandaş ve kendisi,
devlet memuriyetine girme heyecanı içerisinde olduğu için müracaat etmiş ve
sınavı 75 puanla kazanmış bir arkadaşımız. Kendisine de belge gelmiş
"kazandınız" denilmiş. Evde bir sevinç "devlet memurluğu
sınavını kazandım ve bundan sonra inşallah ailemizin geliri olacak, devlet
babanın ekmeğini yiyerek çocuklarımı büyüteceğim" diye. Aradan üç sene
geçmiş, dört sene geçmiş; devlet memurluğu sınavını kazanan bu vatandaş ve bu
vatandaş gibi Caner Güneş isimli bayan bir vatandaş ve bunun gibi Arkeolog
Fatih Atan ve bunun gibi daha birçok arkadaş, devlet memurluğu sınavına girmiş
ve ellerinde kazandıklarına dair belge olan insanlarımız herhangi bir işe
yerleştirilememiş. Ben, bu konuda bir
araştırma yapayım dedim. Sayın milletvekilleri, devlet memurluğu sınavına 1 392
000 vatandaşımız, devlet kapısında iş buluruz diye müracaat etmiş, bunlardan
392 000'i kazanmış imtihanı. 392 000'inin elinde sınavı kazandığına dair belge
var ve devlet, bunlardan yalnız 72 000'ine iş vermiş. Şimdi, çok özür dileyerek
söylüyorum, kimse alınmasın, çuvaldızı kendimize, iğneyi başkasına batıralım
diyoruz; ama, şimdi, 1 500 000 insanımız devlet memurluğu sınavı için müracaat
ediyor, bunlardan yüzde 5'ini işe yerleştiriyoruz. Çok affedersiniz, yine, bir
arkadaşın tabiriyle, bir apartman katını 5 kişiye satan müteahhitten farksız
oluyor bu iş. Devlet, 70 000 kişiye iş kapısı açmış, 70 000 kişiyi
yerleştirmiş. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Yer yok, nereye alacaksınız? SUHA TANIK (Devamla) - Bu
konuda siyasî polemiğe lüzum yok; bana gelen vatandaş gibi, DSP'ye de geliyor,
MHP'ye de geliyor insanlar. Vatandaş bu konuda fevkalade sıkıntılı. Yahu, madem
bir işe yerleştiremeyeceksiniz, 390 000 kişi imtihanı kazanmış, bunun 70
000'ini işe yerleştirmişsiniz, 320 000 kişinin hakkı ne olacak; sınavı
kazandığına dair elinde belgesiyle dolaşan insanların hakkı ne olacak? Ha,
diyebilirsiniz ki; kardeşim, ben bu sınavı yaptım, puanı 70'in üzerinde olanlardan
ancak 70 000'ini işe yerleştirdim, geriye kalan 320 000 kişinin hakkı
yanmıştır, o yaptığım sınav iki sene için geçerlidir ya da diyebilirsiniz ki,
yerleştirme 95 puan, 90 puan diye en yüksek puanı alandan aşağı doğru geliyor;
yani, 71 425 -neyse- onun bir altında... Böyle bir şey de yok... İstenen,
istenildiği gibi yerleştirilmiş. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Olur mu öyle şey! SUHA TANIK (Devamla) -
Efendim, öyle olmuş... "Olur mu öyle şey" diyorsunuz; araştırın,
benim bir yanlışım varsa, bunu düzeltelim, özür dileyelim sizden; ama, öyle
değil. Uygulanan sistem, tamamen kadrolaşma içerisinde. Ondan sonra, geliyoruz;
diyoruz ki, devleti küçültelim, birtakım insanları resen emekli edelim. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Tanık, 1
dakika içerisinde toparlar mısınız efendim. Buyurun. SUHA TANIK (Devamla) -
Toparlayayım Sayın Başkanım; çok teşekkür ediyorum. Hatta ve hatta yine,
geçenlerde bu kürsüden dile getirdim, Ziraat Bankası ve Halk Bankasının
kapanmasıyla ilgili, birtakım memurların resen emekli edilmesini... Madem
böyle, devleti küçültüyoruz -bu konuda, sizinle aynı fikirdeyim; bunu, hep
beraber, elbirliğiyle yapmamız gerekiyor- ama, sen, gidip de, devleti
küçülteceğim diye, insanları resen emekli et, hatta, bir banka şubesinde
çalışan karı kocayı; yani, bir evin geçimini, iaşesini temin edecek iki kişiyi
dahi kapıya koy, işine son ver, ondan sonra, 72 000 kişi için iş kapısı aç! Şimdi, burada, tabiî,
ister istemez, kadrolaşma konusunda birtakım şüphelerimiz var. Artı, bu devlet
memurluğu sınavlarıyla ilgili vatandaşın beklentisi konusunda, maalesef, cevapsız
kalıyoruz. 57 nci koalisyon hükümeti ve biz, muhalefet partileri olarak, siyasî
partilerin dışında, bu konuda, tüm milletvekillerine gelen bu taleplerle
ilgili, lütfen, icap ediyorsa, bir araştırma ya da bir genel görüşme konusunu
gündeme getirelim; elbirliğiyle bunu yapalım. Neye yarayacak; bunun neye
yaradığını, günü gelince, vatandaş gösterecek. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Doğru söylüyorsunuz. SUHA TANIK (Devamla) -
Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Tanık. Gündemdışı ikinci söz,
çiftçi sorunları hakkında söz isteminde bulunan Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Zülfükar İzol'a aittir. Buyurun Sayın İzol. Süreniz 5 dakika. 2. –
Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, tarım sektörünün önemine ve çiftçilere
devletçe uygulanan desteklerin kaldırılmasının yarattığı sorunlara ilişkin
gündemdışı konuşması ZÜLFÜKAR İZOL (Şanlıurfa)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çiftçilerimizin sorunları hakkında gündemdışı söz
almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tarım ve hayvancılık,
ekonomik bir sektör olmanın ötesinde, her ülke için uzun vadede stratejik
hesapları yapılan, hayatî önemi haiz faaliyetlerdendir. Nitekim, bütün dünyada
ve bilhassa gelişmiş ülkelerde tarım ve hayvancılık sektörleri en fazla
desteklenen sektörlerdir. Türkiye'yle Avrupa
Birliği ülkelerini karşılaştırdığımızda, tarımın Türkiye'de gayri safî millî
hâsıla payı yüzde 14 iken, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 1,9'dur. Tarımın istihdam içindeki
payı Türkiye'de yüzde 45 iken, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 5'tir. Avrupa ülkelerinde
tarımın payları böylesine düşük olmasına rağmen, tarımsal üreticilerini
desteklemeyi her zaman öncelikli olarak ele almışlardır. Avrupa ülkeleri
çiftçilerinin mağdur olmamalarını sağlayacak bütün tedbirleri alırlarken,
maalesef, ülkemizde bunun tam tersini görmekteyiz. Gerek IMF gerekse Avrupa
Birliği ülkeleri Türkiye'nin tarımı çok fazla desteklememesini istemektedirler.
Hükümetimiz de, IMF dayatmalarıyla tarımsal destekleri adım adım kaldırmıştır.
Bu durum son derece yanlış ve tehlikeli olmuştur. IMF ve AB neden Türkiye
hükümetinden destek alımlarını yapmamasını, çiftçiye gübre ve kredi desteği
sağlamamasını istemekte hatta bunu bir kredi verme şartı olarak da ileri
sürmektedir. Amaçları, Batı ülkelerinin tarım üreticilerinin refah seviyesini
daha da artırmak ve ürün stoklarını satmak için Türkiye'de pazar yaratmaktır. Avrupa'da çiftçilere
verilen destekler haricinde, örneğin, ABD'de üreticilere yapılan doğrudan
ödemeler hariç "Pazarlama Kredi Programı" adı altında yardım
yapılmaktadır. Son olarak geçen mayıs ayında Amerika Birleşik Devletleri Kongresi,
ülkesindeki zor durumda olan çiftçilere yardım amacıyla 15,3 milyar dolarlık
bir sübvansiyon programını onaylamıştır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; buğdayın dünya fiyatlarını, Amerika ve Kanada belirlemektedir.
Bu ülkelerde çiftçilere verilen devlet desteği ve gelişmiş teknolojik
düzeyleri, ülkemiz buğday destekleme fiyatı için baz alınmamalıdır. Buğday
üretiminin ve buğdaydan sonraki diğer tarımsal faaliyetlerin sürdürülebilmesi
için maliyetin karşılanması gerekmektedir. Bugünkü kapasite ve
maliyetlerle Türkiye, Avrupa'yla yarışamaz; ancak, Türkiye de, Avrupa ülkeleri
gibi, tarımını yoğun olarak destekleyerek aynı süreçlerden geçip, Avrupa'yla
aynı hizaya gelirse, yarışa girebilir. Bu yapılmazsa, malların serbest
dolaşımından ötürü, Türkiye de, tarım ürününe ne içeride ne de dışarıda alıcı
bulabilir. Değerli milletvekilleri,
evvelce çiftçi olmam nedeniyle, çiftçinin sorunlarını çok iyi bilen ve takip
eden bir arkadaşınızım. Çiftçimizin büyük çoğunluğunun tam bir perişanlık
içinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Giderek yoksullaşan tarım kesiminin son
derece huzursuz ve geleceğinden kaygılı olduğunu anlatmama bilmem gerek var mı. Yıllardan beri, mazot,
gübre, ilaç ve yedekparça gibi girdi fiyatlarına yapılan ortalama yüzde 200'e
varan yüksek zamlara rağmen, son yıllarda hep düşük kalan tabanfiyatlar, tarım
üreticimizi büyük sıkıntılara sokmaktadır. Düşük olan ürün parasını da zamanında
alamayan çiftçimizin, kapısına haciz geldiğini, tarlasını, traktörünü,
hayvanını satıp, borç faizlerini ödeyerek, ayakta kalmaya çalıştığını
görüyoruz. Değerli milletvekilleri,
hükümet, çiftçiyi, açlığa, iflasa, toprağını terke zorlayarak, ülkeyi gıda
alanında da dışa bağımlı hale getirmek için, IMF'yle ortak formül geliştirmeye
çalışmaktadır. IMF kaynaklı bu politikaların, tarımımızı, neredeyse yok olma
noktasına yaklaştırdığını hükümet yetkilileri görmüyorlar mı? Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'yi iki kez krize sokan Aralık 1999 stand-by
anlaşmasının hemen öncesinde, 9 Aralıkta IMF'ye verilen niyet mektubunda,
hububat destekleme fiyatlarının, dünya fiyatlarına göre ayarlanacağı belirtiliyor
ve 2001'de bunun daha da azaltılacağı sözü veriliyordu. Mektupta, fiyatların
ton başına 150 dolardan az olmayacağı belirtiliyordu. 150 dolarlık alt sınır,
2000 yılında uygulandı, ekmeklik buğdaya 102 000 lira fiyat verildi, ancak,
hükümet, bu durumu 2001'de de sürdüremedi; çünkü, tabanfiyatların belirlendiği
temmuz ayında dolar kuru 680 000'lerden 1 500 000 lira düzeyine çıkmıştı.
Dolayısıyla, hükümet, IMF'ye verdiği sözün bile altında fiyat belirledi. Dahası,
üretici buğdayını, tefeciye, tüccara 150 000 liraya satarken, üç ay sonra
buğday fiyatı 250 000 lirayı geçti. Bütün bunlar, Avrupa'dan
tarım ürünü ithalinin önkoşulları ve hazırlıklarıydı. Türkiye üreticisinin beli
kırılınca, sıra tütün, şeker, pirinç, pamuk, pamukipliği, fasulye, nohut,
mercimek ithalinden sonra, buğday ithaline de geldi. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın İzol 1
dakika içinde toparlar mısınız. Buyurun. ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
Peki Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Peki, Avrupa'dan buğdayı
hangi dövizle alacağız? Onun da kolayı var; Avrupa'ya, bu kez, aç kalmamak için
yalvaracağız "bize yüksek faizli kredi verin de sizden buğday alalım"
diye. Peki, çiftçi ve köylü ne
yapacak? Buğday üretemeyecek, tütün üretemeyecek, pancar üretemeyecek, pamuk
üretemeyecek, besicilik yapamayacak; ne yapacak?! Şehirlere mi göç edecek?
Şehirlerde hangi işi bulacak da karnını doyuracak?! Sayın milletvekilleri,
ülkemizin en önemli tarım ürünü olan buğdayın, Adana ve Şanlıurfa yörelerinde
hasadının yaklaştığı şu günlerde, tabanfiyatın belirsizliği ve geçmiş
yıllardaki uygulamalarda tatmin edici fiyat verilemeyişi üreticilerde kaygı
uyandırmıştır. Sayın milletvekilleri,
Türkiye Ziraat Mühendisleri Odasının hazırladığı 2002 yılı buğday ürününe ait
maliyet fiyatını örnek olarak vermek istiyorum. Tarla kirası, tohum bedeli,
ekim ikileme, üçleme, ilaçlama işçiliği gibi diğer girdi fiyatlarını da
hesaplayarak çıkarmış oldukları... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın İzol,
üzgünüm; çünkü, uzatamıyorum. Seni çok sevdiğimi biliyorsun; ama, mümkün değil,
uzatma yapamıyorum, kusura bakmayın... ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
İstirham ediyorum... BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum. ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
Ama, ben, daha, asıl konulara giremedim. BAŞKAN - Biliyorum... HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) - Bu geleneği bir defa boz Sayın Başkan. BAŞKAN - Ama, bu geleneği
bozma şansım yok, kusura bakmayın... ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
Burada, bölgenin sıkıntılarını dile getirmek istedim ama... BAŞKAN - Haklısınız da,
bir şey yapamıyorum Sayın İzol. MUKADDER BAŞEĞMEZ
(İstanbul) - En önemli yerinde kaldı Sayın Başkan. ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
Çok önemli konular var, onları gündeme getirmek istiyordum Sayın Başkan... BAŞKAN - Hiçbir
arkadaşıma yapmadım bunu bugüne kadar; lütfen, benden onu... ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
Çok önemli yerinde kaldık efendim, ne olursunuz... Lütfen... BAŞKAN - Sayın İzol,
lütfen... ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
İstirham ediyorum... BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum size. ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
Sayın Başkan, çok önemli... BAŞKAN - İnanıyorum,
inanıyorum da... ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
Biliyorsunuz, bunlar, önemli konular; mutlaka gündeme getirmek lazım. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, şimdiye kadar bitirmişti. HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) - Sayın Başkan, izin ver, bitirsin... ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
Sayın Başkan, izin verin konuşayım, hükümetteki arkadaşlarımız da, bu konuları
dinlesin. BAŞKAN - Sayın İzol,
lütfen... Süreyi uzattım; ikinci kez uzatma yapmadım bugüne kadar, sayın
bakanlar da dahil buna. ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
Ama, Sayın Başkanım, sayın bakan buraya gelecek, saatlerce konuşacak... BAŞKAN - Efendim, bütün
arkadaşlarımız çok önemli konulara muhakkak parmak basıyorlar; ama, ne
yapayım!.. ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
Bakın, 25 000 000 - 30 000 000 insanımızın sorununu gündeme getireceğim; ama,
ne yazık ki, konuşmama izin vermediğiniz için bunları gündeme getiremiyorum. BAŞKAN - Efendim, lütfen,
bunu tartışmayalım; ben, bunu söz verirken, bütün arkadaşlara... ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
Bence, bu, büyük bir haksızlıktır Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın İzol,
lütfen... ZÜLFÜKAR İZOL (Devamla) -
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Konuşmaya yanıt verecek
sayın bakan?.. Yok. Gündemdışı konuşmaya
yanıt verilmediğine göre, gündemdışı üçüncü söz, olağanüstü halin Tunceli'de
kaldırılması hakkında söz isteyen Tunceli Milletvekili Sayın Bekir Gündoğan'a
aittir. Buyurun Sayın Gündoğan.
(DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika; lütfen,
süreye uymaktan imtina etmeyin efendim. 3. –
Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan'ın, Hakkâri ve Tunceli İllerinden
olağanüstü halin kaldırılmasından sonra yapılması gerekenlere ilişkin
gündemdışı konuşması BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Hakkâri ve ilim Tunceli'de olağanüstü halin kaldırılmasıyla
ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için gündemdışı söz almış
bulunmaktayım; hepinize saygılarımı sunuyorum. Öncelikle,
Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, Genelkurmay Başkanımıza, Millî Güvenlik
Kurulu üyelerimize, İl Valimize ve İl Güvenlik Komutanımıza teşekkür ederek
sözlerime başlamak istiyorum. Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, 1984 yılından beri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde,
terör nedeniyle çok ciddî problemler yaşanmaktadır; bu nedenle, olağanüstü hal
ilan edilmişti. Aslında, olağanüstü hal 1987 yılından itibaren uygulanıyor gibi
görünse de, haddizatında, 1978'den beri bu bölgelerimizde sıkıyönetim
uygulaması vardır; dolayısıyla, yaklaşık 24 yıldır doğu ve güneydoğuda bilfiil
olağanüstü hal yaşanmaktadır. Terörden ötürü bu
bölgelerimizde alınan antidemokratik önlemler bölge halkına büyük acılar
yaşatmıştır. Öyle zaman olmuş ki, insanlar, içgöç vermek zorunda kalmış,
köyünü, evini, tarlasını, işini terk etmek zorunda bırakılmış, tarım ve
hayvancılık sektörü tamamen çökmüş, yok olmuş, üretimden tamamen kopmuş ve
üretici olan bu insanların çoğu, tabiri caizse, tamamen dilenci durumuna
düşmüştür. Terör güçleri ile silahlı
güçlerimizin çatışmaları arasında sıkışıp kalan savunmasız sivil insanlar
ölmüş, sakat kalmış, göç vermiş, çocukları yetim kalmış ve terör örgütünün köy
baskınları, toplu katliamları birçok aileyi topluca yok etmiştir. Terörün
getirdiği bu acılar yıllarca bölge halkını derin matem ve yoksulluğa boğmuştur.
Yaşanan bunca acıların
yanı sıra, bölge âdeta bir sürgün yeri olarak görülmüş, gönderilen bazı
yetkililer, güvenlikten sorumlu güçler, bölgeyi tamamen potansiyel suçlu ve
OHAL yasalarını hafif görüp, daha ağırını uygulamışlardır. İşin, bir diğer
boyutu, kişisel çıkarlar ve rantlar sağlanmıştır. Yıllarca yaşanan bu acı
gerçekleri bölge halkının hak etmediğini, bu insanların can ve mal güvenliğinin
sağlanmadığı için teröriste ekmek verdiğini, bunu severek, isteyerek
yapmadığını bilen ve söyleyen ve bu nedenle de bölge halkını potansiyel
görmeyen, o insanlarla kaynaşabilen yönetici, komutan ve güvenlikçi insanlar da
olmuştur. Bu insanlara da huzurlarınızda teşekkür ederim. Sıkıyönetim de OHAL de
bitiyor, kaldırılıyor. Devlet güvenlik güçleri, silahlı mücadele görevlerini
yapmışlardır, terörü aşağıya çekmişlerdir, hâlâ da bu göreve devam ediyorlar. Bu gelinen noktadan
itibaren yeni bir süreç başlatmak gerekir; terörle birlikte, o bölgelerde
yapılması gereken ekonomik, sosyal, idarî pek çok önlem almak gerekir; o
bölgelerde iyi hal paketleri açmak gerekir, ekonomik hal paketleri açmak
gerekir ve özellikle tarım ve hayvancılık sektörünü tekrar yaşatmak gerekir. Bu
tür iyileştirme tedbirlerini almak, orada yapılması gerekenleri yapmak,
hükümetin görevi, vatandaşların dertlerini dinlemek, sorunlarını tespit etmek,
Parlamentoya, yetkili mercilere taşımak, bütün siyasî partilerin görevidir. Hükümetimizin bu
olayların üzerine hızla gitmesi ve ileride olacağı muhtemel tersliklere karşı
geç kalmaması gerekir. O halde, hükümet, demokrasi adına, üzerine düşen görevi,
bu bölgede gecikmeden yerine getirmelidir. Getirmelidir ki, kötü niyetlilere
fırsat verilmesin. Efendim, hizmetler yapılsaydı, terör olmazdı diyenlere
fırsat vermemek için, hükümetin, bu olayın üzerine çok ciddî şekilde gitmesi ve
yapılması gerekenleri ivedilikle yapması gerekir. Değerli arkadaşlar, 57
nci hükümetin, ulusun geleceği için attığı çok ciddî adımlar var, aştığı çok
büyük engeller var, çıkardığı çok ciddî yasalar var. Günümüzde bunlar pek iyi
anlaşılmasa da, gün geçtikçe önemi daha da anlaşılacaktır. Örneğin, çıkardığı
uluslararası yasalar olsun, uluslararası Tahkim Yasası olsun, Bankalar Kanunu
olsun, Merkez Bankası Kanunu olsun, uyum yasaları olsun, Anayasa değişikliği
olsun; 57 nci hükümet, bunlar gibi çok büyük engelleri aşmıştır. Kendi
hanesinden puan da götürmüş olsa, ulusun gelecekteki hanesine, gerçekten
artılar kaydeden, 57 nci hükümettir. O nedenle, 57 nci
hükümetin, ülkemizin her köşesinde sıkıyönetimi kaldıracağına ve bütün
bölgelerimizde aynı yasaların uygulanacağına inanıyorum. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Gündoğan,
1 dakika içerisinde toparlayın efendim. BEKİR GÜNDOĞAN (Devamla)
- Teşekkür ederim. Bu duygu ve düşüncelerle,
Tunceli ve Hakkâri'de sıkıyönetimin kalkmasında emeği geçen herkese
huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ederken, bu mutluluğun, yakın gelecekte
Diyarbakır ve Şırnak'ta da yaşanmasını temenni ediyorum. Tabiî, Hakkâri
Milletvekilim Sayın Evliya Parlak'ın da bu duygularıma katıldığına yürekten
inanıyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Gündoğan. Gündemdışı konuşmaya
cevap verecek Sayın Bakan?.. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, zabıtlara geçmesi açısından, arkadaşımızın konuşmasındaki bir
yanlışlığı Meclisin geneliyle ilgili olduğu için bir iki cümleyle düzeltmek
istiyorum; müsaade eder misiniz? Yani, tartışmaya yol açacak bir şey yapmayacağız. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Çelik. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkanım, Tunceli Milletvekilimiz Sayın Bekir Gündoğan'ın OHAL'in
kaldırılmasıyla ilgili yaptığı konuşmada öne sürdüğü fikirlerin birçoğuna biz
de katılıyoruz. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Meclis daha bu konuda karar vermedi. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Türkiye'de olağanüstü halin, elbette kalkması gerekiyor; ancak, değerli
arkadaşımız, sanki, konu Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmiş gibi bir
konuşma yaptı ve bürokratlara teşekkür etti. Malumunuz, Millî Güvenlik Kurulu,
Meclise sadece tavsiyede bulunabilir. Dolayısıyla, olağanüstü halin devamı veya
kaldırılması Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisindedir ve teşekkür edilmesi
gereken bir merci varsa, Türkiye Büyük Millet Meclisidir; ama, tabiî, bunu
tavsiye edenlere biz de teşekkür ediyoruz; fakat, henüz Meclise gelmemiştir.
Usul açısından bunu hatırlatmak istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Efendim, tabiî,
Sayın Milletvekilimiz, iyi niyetini ifade ediyor; ben öyle inanıyorum ki,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan bütün arkadaşlarımızın, bölgede
yıllardan beridir süregelen olağanüstü halin kaldırılması yönünde iyi niyetle
çaba harcayacaklarını ve o yönde oy kullanacaklarını ifade ediyor... HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Efendim, iyi niyetinden şüphem yok; ben, sadece zabıtlara geçmesi açısından
hatırlatıyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Bir cümle de ben söyleyeyim: Hükümetin yaptığı yanlıştır. Anayasanın 121 inci
maddesini okursa bu hükümet, olağanüstü halin uzatılmasına karar verme
konusunda Millî Güvenlik Kurulunun tavsiye kararına gerek yok... (DSP ve MHP
sıralarından gürültüler) İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Rahatsız mı oldun Kamer Genç?! MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Rahatsız mı oldun?! KAMER GENÇ (Tunceli) -
Bir dakika efendim!.. Bilmiyorsanız konuşmayın! İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Şimdiye kadar istismar ediyordun!.. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Anayasanın 119 ve 120 nci maddelerinde olağanüstü hal, ekonomik olağanüstü hal
ilan edilirken Milli Güvenlik Kurulunun görüşü alınır deniliyor; ama, uzatmada
Milli Güvenlik Kurulunun görüşü alınır diye bir hüküm yok; onu da bu hükümetin
ve ilgililerin okuması lazım. Anayasadan doğan bu yetki, bağlı yetkidir ve
hükümetin de bu anayasal yetkinin dışına çıkarak, ayrıca Millî Güvenlik
Kurulunun görüşünü almasına, bana göre, gerek yok; bu yetki Meclisindir... BAŞKAN - Ona hiç şüphe
yok efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Meclis de en kısa zamanda bunu kaldıracak; ama, daha 30 Temmuza kadar da zaman
var. BAŞKAN - İnşallah
kaldırılacak efendim. Buyurun Sayın Parlak. EVLİYA PARLAK (Hakkâri) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkanım,
gerçekten, yirmidört yıldır Tunceli, Hakkâri ve kalan diğer 2 ilde yaşanan sıkıntıların bitecek olmasının
verdiği sevinçten dolayı -Sayın Çelik'e o noktada katılıyorum, konuyla ilgili
kara henüz buradan geçmedi; ama- değerli arkadaşım Bekir Gündoğan, bu duyguları
o zevkle, o heyecanla buraya taşıdı. Ben haftasonu bölgemde
idim, dün akşam döndüm. Emin olun ki, tahmin ediyorum, Tunceli'de, Şırnak'ta,
Diyarbakır'da, bütün bölgede gerçek anlamda birinci sınıf vatandaş olma
noktasında atılan bu adım, sevinçle, zevkle karşılanıyor ve kararın Yüce Genel
Kuruldan geçmesi sabırsızlıkla bekleniyor. Ben de arkadaşımın da, o
bölgenin bir milletvekili olarak Yüce Meclise bu katkıyı göstereceğinden
eminiz. Bu sebeple de, bütün bölge halkının minnettarlığını burada dile
getirmek istiyorum. Size de teşekkür
ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Gündemdışı konuşmaya
yanıt verecek sayın bakan?.. Yok. Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır, okutup, bilgilerinize sunacağım. B) Tezkereler ve Önergeler 1. –
Makedonya Meclisi Dış Politika Komisyonu Başkanı Jordan Boskov'un resmî
davetine icabetle bu ülkeye gidecek olan TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden
oluşan Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1097) 30
Mayıs 2002 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Makedonya Meclisi Dış
Politika Komisyonu Başkanı Jordan Boskov'un vaki davetine istinaden, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento
Heyetinin 4 - 7 Haziran 2002 tarihleri arasında söz konusu davete icabet etmesi
hususu Genel Kurulun 23 Mayıs 2002 tarih ve 104 üncü Birleşiminde kabul
edilmiştir. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci
maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur. Ömer
İzgi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı B. Suat Çağlayan (İzmir) Saffet Arıkan Bedük
(Ankara) Mehmet Yaşar Ünal (Uşak) Şevket Bülend Yahnici
(Ankara) BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum : 2. –
Belarus-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki
Parlamento heyetinin ülkemize davet edilmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1098) 31
Mayıs 2002 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna TBMM Başkanlık Divanının
14 Mayıs 2002 tarih ve 102 sayılı Kararı ile, Belarus-Türkiye
Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin
ülkemize davet edilmesi kararlaştırılmıştır. Söz konusu heyetin
ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgisine sunulur. Ömer
İzgi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi daha vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım. İlk tezkereyi okutuyorum
: 3. –
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin, Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal
Halk Kongresi Daimî Komitesi Başkanı Li Peng'in vaki davetine icabetle,
beraberinde bir Parlamento heyetiyle Çin Halk Cumhuriyetine resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin Başkanlık tezekeresi (3/1099) 31 Mayıs 2002 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin, Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi Daimi
Komitesi Başkanı Li Peng'in davetine icabetle, beraberinde Parlamento heyetiyle
Çin Halk Cumhuriyeti'ne resmî ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Ömer
İzgi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi
okutuyorum : 4. –
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Ali Ilıksoy'un, Avrupa Parlamentosu
Başkanı Pat Cox ile Fas Temsilciler Meclisi Başkanı Abdelwahad Radi'nin
İtalya'nın Bari kentinde düzenlenecek olan Dördüncü Avrupa-Akdeniz Parlamenter
Forumuna vaki resmî davetlerine TBMM Başkanını temsilen katılmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1100) 3
Haziran 2002 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Avrupa Parlamentosu
Başkanı Pat Cox ile Fas Temsilciler Meclisi Başkanı Abdelwahad Radi'nin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'ye hitaben gönderdiği mektupta,
17-18 Haziran 2002 tarihlerinde İtalya'nın Bari kentinde düzenlenecek olan
"Dördüncü Avrupa-Akdeniz Parlamenter Forumu"na, TBMM Başkanını davet
ettiği bildirilmektedir. Söz konusu Foruma,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen TBMM Başkanvekili Ali
Ilıksoy'un katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur. Ali
Ilıksoy Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Vekili BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Demokratik Sol Parti,
Milliyetçi Hareket Partisi, Anavatan Partisi gruplarının İçtüzüğün 19 uncu
maddesine göre verilmiş müşterek önerileri vardır; önce tümünü okutup işleme
alacağım, sonra ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım. Öneriyi okutuyorum : V. –
ÖNERİLER A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ 1. – Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 4
Haziran 2002 Salı günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından gruplarımızın ekteki müşterek önerisinin Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Öneriler : 1.- 4.6.2002 tarihli
Gelen Kâğıtlarda yayımlanan 877 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 13 üncü
sırasına, gündemin 328 inci sırasında yer alan 856 sıra sayılı kanun
tasarısının 14 üncü sırasına, 237 nci sırasında yer alan 668 sıra sayılı kanun
tasarısının 15 inci sırasına, 335 inci sırada yer alan 869 sıra sayılı kanun
tasarısının 16 ncı sırasına alınması; Genel Kurulun 4 Haziran 2002 Salı günü
15.00-20.00; 5 Haziran 2002 Çarşamba, 6 Haziran 2002 Perşembe, 11 Haziran 2002
Salı, 12 Haziran 2002 Çarşamba ve 13 Haziran 2002 Perşembe günleri 14.00-20.00
saatleri arasında çalışması önerilmiştir. 2.- 4 Haziran 2002 Salı,
5 Haziran 2002 Çarşamba ve 12 Haziran 2002 Çarşamba günleri sözlü soruların
görüşülmemesi, 11 Haziran 2002 Salı günü de sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmeyerek, bu günde de kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesi, 4 Haziran 2002 Salı günü (10/136) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra saat 20.00'ye kadar kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 5 Haziran 2002 Çarşamba günü gündemin 12
nci sırasına, 6 Haziran 2002 Perşembe günü 14 üncü sırasına kadar olan kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin bitimine kadar çalışma süresinin
uzatılması önerilmiştir. BAŞKAN - Öneri aleyhinde,
Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun. Süreniz 10 dakika Sayın
Candan. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hükümeti oluşturan partilerin,
grup önerisi olarak getirdikleri teklifi bir analize tabi tuttuğumuz zaman,
hükümet, her zaman olduğu gibi "milletvekilleri lüzumsuz soru soruyorlar,
böyle sorulara cevap vermenin de bir anlamı yok, evvela bunları bir kaldıralım.
Zaten, çoğu zaman da Bakanlar Kurulu sıralarında bir veya birkaç bakan oluyor.
Onun için, Danışma Kurulu kararıyla, sayısal çoğunluğa bağlı olarak, denetimi
kaldıralım, soruları cevaplamayalım..." Tabiî, hükümetin verecek cevabı
varsa, o da ayrı bir konu... Şimdi, hükümet, evvela,
kendi milletvekillerini bu sıralara getiremediği için, her Danışma Kurulu
kararının sonuna "bu kanun tasarısının bitimine kadar" denilmek
suretiyle, güya, milletvekillerini buraya gelmeye davet ediyor. Ancak, geçen hafta
gördük ki, benzeri bir kararda hükümet başarılı olamamıştır. Bütün ısrarlara,
bütün dayatmalara rağmen, milletvekilleri salona gelmemişler ve fiyaskoyla
sonuçlanmış; bitimine kadar çalışacak olan Meclis, saat 20.00'ye gelmeden kapanmış,
bitmiştir. Yani, şunu söylemeye çalışıyorum; bu hükümet yanlışta ısrar ediyor. Hükümet bu tasarıları
değiştiriyor da ne yapıyor; yani, ne getirmeye çalışıyor: Baktığımız zaman, iki
tane önemli kanun var; bir tanesi, vergi kanunu, tam bu hükümete yakışan bir
kanun. Zaten, bu hükümet, bir zam kanunu, bir de vergi kanunu getiriyor.
Baktım; bu hükümetin üç yıllık karnesi içerisinde bu gelen kanun 9 uncu vergi
kanunu. Yani, çok çalışıyoruz, çok iş yapıyoruz filan dediğiniz, milleti
aldatma kanunu, 9 uncu kanun. İkincisi, İhale Kanunu; o da, altı ay önce bu
Meclisten çıktı. O zaman da o kadar çok anlattınız ki "bu kanunun hiç
eksiği yoktur, mükemmeldir, ihtiyaca cevap verecektir" diye. Altı ay sonra
aynı kanunu getiriyoruz ve diyoruz ki "yabancıların ihaleye girmeleri
kolaylaşsın; yani, Türkiye'de dürüst birkaç müteahhit varsa, onlar da iflas
etsin." İşte, getirilmek istenen tasarılar bunlar. Şimdi, ben, baktım;
acaba, hakikaten, hükümet, ÖTV'de, Özel Tüketim Vergisinde niye ısrar ediyor;
yani, milletin cebinden çıkacak parada bir azalma veya artma var mı, ne oluyor
diye. Karşılaştığımız manzara şu: 30 Mayıs 2002 tarihine kadar, stand-by
anlaşması dediğimiz; yani, hükümetin IMF'ye verdiği sözün takvim programında,
aslında bu yasa var. Hükümet, IMF'ye verdiği sözü tam tutmuş, tasarı gelmiş;
ancak, çoğunluk olmadığı için müzakere edilememiş. Yani, bu tasarı görüşülse
bile, 5 günlük gecikmeyle IMF'nin dediğine doğru gidiliyor. Tabiî, biz, bunu, burada
böyle anlatınca, vatandaş soruyor; bu hükümetin kendi aklı, kendi fikri, kendi
zikri, kendi programı yok mu ki, hep IMF'nin dediklerine göre kanunların tarihi,
tespiti yapılıyor ve çıkarılıyor?! Tabiî, bu hükümetin IMF'yle yaptığı, bize
göre doğru olmayan, milletin aleyhine anlaşmalar... Milletin aklına sık
takılan bir soru daha var: Bu vergiler artırılıyor da ne oluyor, nereye gidiyor
bu paralar? Her gün biraz daha vergi... Biliyor musunuz; bu sabah, akaryakıt
ürünlerine yine zam geldi. Geçen ay üç defa, artı, bu ayın başında bir defa
daha geldi, oldu dört. İşte, hükümet, biraz sonra müzakere edilecek yasa
tasarısında, akaryakıt ürünlerine yüzde 50, yüzde 100, yüzde 400'e kadar zam
yapma yetkisi istiyor. Bizim, muhalefet olarak, Saadet Partisi olarak, bu
kanunun çıkmaması yönünde elimizden gelen gayreti göstereceğimizi ifade
ediyorum. Şimdi, evvela sorulacak
sorulardan bir tanesi de şu: Hakikaten, bu milletin ekvergi ödeme imkânı var
mı? Hiç, inip, bir kere de millete sordunuz mu? Biz yeni bir kanun daha
çıkaracağız, bunda da, işte, akaryakıta yüzde 100 zam yapma yetkisi alacağız
filan gibi bir soru sorulduğu zaman, acaba, millet, ekvergi ödeyebilecek mi;
tabiî ki hayır. Şimdi, bir soru daha var:
Acaba, şu anda, Türkiye'de mevcut vergi mükelleflerinin kaç tanesi Maliye
Bakanlığı tarafından icraya verilmiştir; 1 000 000'un üzerinde. Yani, rakamlar
ürkütücü ve korkutucu. Hiçbir esnaf, hiçbir sanatkâr, ödeyebileceği halde
ödemezlik yapmaz; ama, demek ki, imkânlar çok bozuk. Şimdi, bir soru daha
soracağız hükümet yetkililerine: Acaba, Türkiye'deki vergi mükellefleri, OECD
ülkeleri ve dünya vergi mükellefleriyle mukayese edildiği zaman, bizdeki
mükellefler mi az vergi ödüyor; hayır, OECD ülkeleri içerisinde en fazla vergi
ödeyen mükellef Türkiye'dedir. O açıdan, sizin, aslında, vergi koyma hakkınız
yok; zaten, siz, vergi koymuyorsunuz, haraç alıyorsunuz, haraç! Bir soru daha var.
Konuşmamı soru-cevap halinde götürüyorum ki, bizi dinleyen vatandaşlar da rahat
anlasın. Acaba, topladığınız vergileri nereye götürüyorsunuz?! En son yapılan
araştırmalarda, 65 000 000 insandan toplanan vergi, bu hükümetin IMF ve Dünya
Bankasından aldığı paraların faizine yetmiyor; yani, açık kalıyor. Şimdi,
tabiî, aslında detaya insek size söylenecek çok şey var. Ben, zaman zaman
diyorum ki; bu heyetten hükümet olmaz, olursa buna hükümet denmez. Bakın,
alınan vadelere bakın; iki yıl vadeli... Siz, iki yılda doları nerede
kullandınız da faizini ödeyeceksiniz, anaparasını ödeyeceksiniz?! Milleti daha
çok borca götürüyorsunuz. Siz hükümete geldiğiniz zaman, devletin borcu 115
milyar dolardı; bugün, 230 milyar dolar borcumuz var. Saniyede, saatte ödenen
faizlerden haberiniz yok; koltuklar yumuşak geliyor, rehavet veriyor. Onun
için, bu borçlanma olayını, mutlaka masaya yatırmak mecburiyetindeyiz. Şimdi, ben, millet adına,
size, bir de şunu sormak istiyorum: Acaba, bu milletin hangi gelirini
artırdınız da vergi koyma hakkını kendinizde buluyorsunuz?! Yani, bu millet,
siz geldiğinizden bu tarafa zenginleşti de ekvergi mi almak istiyorsunuz; o da,
hayır. Şimdi, rakamlara bir bakalım, bu hükümetin marifetlerinden bir tanesine
bakalım: Gayri safî yurtiçi hâsıla, 2000 yılında 199,9 milyar dolar; 2001
yılında, kriz sonrasında 55,5 milyar dolar azaltılmak suretiyle, 144,4 milyar
dolar. Yani, siz, ülkeyi bir yılda, 55 milyar dolar fakirleştirdiniz; o zaman,
sizin yapacağınız, vergi indirimine gitmek. Yanlış yönettiyseniz, ülkeyi
batırdıysanız, bunun faturasını vatandaşa ödetmek kadar acayip bir şey var mı?!
Şimdi, bu
konuşmalarımızın yasal dayanağı nedir; bir de mevcut Anayasaya bakalım;
bakalım, mevcut Anayasada ne deniliyor siz ne yapıyorsunuz. Madde 73'te
deniliyor ki: "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne
göre, vergi ödemekle yükümlüdür." Malî gücüne göre... Madde devam ediyor
"vergi yükünün adaletli -bakın, adaletten, adalet duygusundan bahsediyor-
ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır." Siz, bu
tasarıyı getirmekle, Anayasanın 73 üncü... Devam ediyoruz, Anayasanın diğer bir
maddesine, 173 üncü maddeye bakıyoruz;
Maliye Bakanlığının icra ettiği, haczettiği, masasını, telefonunu alıp
götürdüğü, evini haczettiği esnaf ve sanatkârlarla ilgili bir cümle var. Esnaf
ve sanatkârların korunmasıyla ilgili 173 üncü maddede "devlet, esnaf ve
sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" deniliyor. Değerli
arkadaşlar; yani, ya siz bu Anayasayı tersinden okuyorsunuz ya da hiç açıp
okuma zahmetine katlanmıyorsunuz. Siz, hep şunu
söylüyorsunuz: "Biz çok yasa çıkarıyoruz." Bir yasayı 10 defa
getirirseniz, 10'u 10'la çarparsanız çok olur. Bir yasanın bir maddesini eksik
yapar, belirsiz yapar, tekrar getirirseniz, bunu da sayıya katarsanız, tabiî ki
çok yasa çıkmış olur. Biraz sonra, arkadaşlarımız buraya gelecek, hükümet
lehinde, bu tasarıyı anlatırken "bunlar muhalefettir, bunu
söyleyecek..." Ama, ben burada rakamlar verdim, 115'ten 230 milyar dolara
çıkardınız; bunun hesabını, burada, çıkarıp vermek mecburiyetindesiniz. 65 000 000 insanın -çiftçinin, sanayicinin,
esnafın- ödediği vergilerin nereye gittiğinin, buraya çıkıp, hesabını vermek
mecburiyetindesiniz. "Deprem bölgesinde
toplanan vergiler faize gitti" dedik, Sayın Maliye Bakanı "öyle
değil" dedi. Halbuki, ben, verdiği cevabı aldım, ne diyor biliyor musunuz:
"Deprem bölgesinde toplanan paralar ile oraya yatırılan paralar arasında
bir denge kurmaya çalışıyoruz; ama, arzu edilen sağlanamıyor." Yani,
paranın bir bölümünü başka yere götürüyoruz demeye getiriyor; ama, burada,
geldi, çıktı "ben, öyle bir cümle yazmadım" dedi; ama, siyaset demek,
milletin anlamayacağı dilden... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Candan, 1
dakikada toparlar mısınız. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Tamam, hayhay... Birtakım yakıştırmalarla,
milleti nereye kadar aldatacaksınız?! Yani, elimizdeki
rakamlara bakın; bütün rakamlar, hükümetin ekonomi politikalarının cehaletini,
bilgisizliğini, beceriksizliğini ve maalesef de başarısızlığını gösteriyor. Biz, hükümetin bu çalışma
programını, çok çalışma olarak değil, sadece Özel Tüketim Vergisini, ÖTV'yi
çıkarma noktasında bir gayret olarak görüyoruz. Hodri meydan diyorum, saat
20.00'den sonra bakacağız, yoklamalarda kaç milletvekili bu sıralarda oturacak,
kim oy verecek? Sakın ola ki, milleti aldatmayın. Anadoluda gezdiğimiz
zaman şunu diyorlar: "Petrole zammı biz yapmadık, ÖTV'yi de biz
çıkarmadık." Herkes çıkardığı kanunun arkasında durup, sahip çıkması lazım
diyor, saygılar sunuyorum. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Candan. Sayın Hüseyin Çelik,
aleyhte olmak üzere; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika Sayın
Çelik. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün Danışma Kurulunda
mutabakat sağlanamadığı için, oybirliği sağlanamadığı için, DSP, MHP ve
Anavatan Partisi tarafından getirilen grup önerisinin aleyhinde konuşmak üzere
söz almış bulunuyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, biz
Meclisin çalışmasından yanayız, Meclisin çok çalışması, ülkenin gündeminde
bulunan, halkımızın ihtiyaç duyduğu kanunların buradan bir an önce geçirilmesi
hepimizin ortak arzusudur. Bugüne kadar AK Parti olarak bize bu konuda düşen
bütün iyiniyeti ortaya koyduk ve hükümetin, özellikle hükümet kanadının bize
getirdiği bütün olumlu, halkın yararına olan tekliflere de destek verdik.
Ancak, üzülerek ifade ediyorum ki, hükümet, bugün burada -bu kelimeyi belki
kullanmak istemiyordum ama- sözünü tutmayan, yalancı durumuna düşmüştür.
Bakınız niçin: Devlet İhale Yasasının temel kanun olarak görüşülmesi için bize
bir teklif getirdiniz -malumunuz, hükümetin, her ne kadar, o zaman 330'u bulan
sayısı vardı; ama, bu 330'u bir araya getiremediğiniz için- muhalefetten destek
istediniz ve dediniz ki: "Bize destek verin, Devlet İhale Yasasını temel
kanun olarak görüşelim" Biz de bu desteği verdik size; ancak, bizim bazı
çekincelerimiz vardı, düzeltilmesi gereken bazı hususlar vardı. Biz dedik ki:
"Şunları, şunları düzeltirseniz biz size destek veririz." Bunların
birincisi, eşik değerler meselesiydi. Şimdi, özellikle
vatandaşlarımız, bu eşik değer meselesi nedir diye tereddüt edebilir; eşik
değer dediğimiz şey şudur: Sizin getirdiğiniz Devlet İhale Yasasında, yabancı
yatırımcılar, yabancı müteahhitler, 11 trilyonun üzerindeki -gerek satın
almalarda gerekse diğer yapı ihalelerinde- ihalelere girebiliyorlardı. Biz, bu 11 trilyonu çok düşük bulduk ve bunun
17,5 trilyona çıkarılmasını teklif ettik. Çok ilginçtir -aslında, onu da burada
söylemek istemiyordum ama, söylemek zorundayım- aslında, bu yasanın sahibi,
şimdi Bakanlar Kurulu sırasında oturan Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın
Abdülkadir Akcan Beydir; ancak, bu yasada bizim muhatabımız Sayın Kemal Derviş
idi. Niye; çünkü, bu getirilen yasalar, IMF'yle yapılan pazarlıklar sonucu
getiriliyordu da onun için. Sayın Derviş "uygundur, makuldür, biz bunu
17,5 trilyona çıkarırız" dedi. Nitekim, Japonya'ya, Almanya'ya,
İngiltere'ye baktığınız zaman, bu eşik değer meselesi 20 milyon doların
üzerindedir. Dünya Ticaret Örgütünün kabul ettiği maksimum ve minimum değerler
var; biz, bu sınırlar içerisinde kalarak bu düzenlemeyi yapmanızı istedik ve
birlikte yaptık, bu yasa çıktı. Şimdi, o gün bunu kabul
ettiniz, bugün ne oldu, aradan beş ay, altı ay geçtikten sonra ne oldu da bunu
tekrar eski haline dönüştürüyorsunuz?! Eşik değerler meselesini neden yeniden
gündeme getirdiniz; bunu anlamak mümkün değil. Şimdi, siz böyle
yaparsanız, en hayatî meselelerde getireceğiniz hiçbir yasayı, bundan sonra,
temel kanun olarak görüşmenize müsaade etmeyeceğiz; çünkü, sizin iyiniyetli
olmadığınıza inanacağız. Eğer, iyiniyetli iseniz, yaptığınız görüşmede
verdiğiniz sözde durmanız lazım. Bakın, bu hükümet, bugüne kadar hiçbir sözünde
durmamıştır, âdeta -kusura bakmayın ama- yalancı çobanı oynuyorsunuz. Anayasa
değişikliğinde, 37 maddelik bir Anayasa mutabakat metni geldi, bunun 3 maddesini
deldiniz; ama, biz, sonuna kadar yine buna destek verdik. İhale Yasasında,
temel yasa olarak görüşülmesi için şunlar şunlar yapılmalı dedik, siz kabul
ettiniz ve şu anda getirip bunu değiştiriyorsunuz. Bakın, size daha
ilgincini söyleyeyim değerli arkadaşlarım; burada, şu anda, yeni getirdiğiniz
yasa tasarısında 16 ncı madde olarak geçen, Devlet İhale Yasasının 24 üncü
maddesini değiştiren bir yeni düzenleme var. Nedir bu; sözleşme bedelinin yüzde
50'ye kadar artırılmasıyla ilgili talep, bizzat Bayındırlık Bakanı Sayın
Abdülkadir Akcan ve Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından verilen bir
önergeyle ortadan kaldırılmıştı. Şu anda mevcut yasa o şekilde çıktı. Bakın,
Sayın Bakanların verdiği 4.1.2002 tarihli önergeyi huzurunuzda okumak
istiyorum; orada deniliyor ki: "Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kamu
İhale Sözleşmeleri Kanunu Tasarısının 24 üncü maddesindeki 'yüzde 50 oranının'
ifadesi ile 'ilk sözleşme bedelinin' ifadesinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Bu, Meclis
tutanaklarındaki önergedir; bunu huzurunuzda okudum. Peki, geçen beş aylık
süre içerisinde ne oldu; şimdi, yeni getirilen tasarıda -grup önerisi olarak,
tekrar bu hafta getirilmesi düşünülen bu tasarıda- bu, 16 ncı madde olarak
düzenlenmiş ve yüzde 50'ye kadar artırım yeniden gündeme getirilmiştir. Şimdi, soruyorum size:
Allahaşkına, Sayın Bakanım söyler misiniz; hangi ihtiyaç hasıl oldu; hangi
ihtiyaçtan dolayı siz bunu getirdiniz? ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Bakan dinlemiyor. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Bakın, getirdiğiniz bu dayatmalar... Bugün, Sayın Bahçeli'nin
Gruptaki konuşmasını baştan sona kadar dinledim. Sayın Bahçeli'nin konuşması
ile, o sergilenen tutum ve duruş ile, dayatmalara karşı olma anlayışı ile şu
yasama anlayışı arasında dağlar kadar fark vardır arkadaşlar. Hangi ihtiyaçtan
kaynaklanıyor, söyler misiniz? Avrupa Birliğinin dayatmasını kabul etmeyen
değerli arkadaşlarımız, IMF'nin dayatması mahiyetindeki düzenlemeleri niçin
kabul ediyorlar? Soruyorum size; niçin kabul ediyorsunuz? Öte yandan, arkadaşlar,
bakın, sizin burada yaptığınız -kusura bakmayın- yasama falan değil; burada
kanunculuk oynuyorsunuz. Burası yaz boz tahtası değil. Beş ay önce şöyle
getirdim, yeniden düzelt... Bankalar Kanununu çevire çevire getirdiğiniz gibi,
şimdi İhale Yasasını getiriyorsunuz. Yapmayın bunu!.. Bakınız, getirilen yeni
bir uluslararası sözleşme var. Nedir bu uluslararası sözleşme: Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Topluluk
Programlarına Katılmasının Genel İlkeleri Hakkında Çerçeve Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
raporu. Bakın, burada neler var biliyor musunuz: Avrupa müktesebatına uyum
sağlamanın çok daha ötesinde -gençlik ve eğitim programlarıyla ilgili Avrupa Birliğinin
programları var biliyorsunuz, Leonardo diye, Sokrates diye, Youth diye geçen
programlar var- olan bazı hükümler için Türkiye imza koymuş. Siz, bunlara imza
koyacaksınız, kâğıt üzerinde metinlere imza koyacaksınız, Helsinki'ye gidip
zirvede imza atacaksınız, Kıbrıs'ı, âdeta, bizimle Rum kesimi, bizimle
Yunanistan arasındaki bir problem olmaktan çıkarıp, Türkiye ile Avrupa Birliği
arasında bir problem haline getireceksiniz, ondan sonra "efendim, biz
şundan taviz vermeyiz, biz şu dayatmayı kabul etmeyiz, biz millî haysiyetimizi,
hâkimiyetimizi koruruz" falan diyeceksiniz! Bu tavrınız, baştan sona kadar
çelişkilerle doludur değerli arkadaşlarım. Meclis böyle çalıştırılmaz. Denetimi ortadan
kaldırdınız. Sözlü sorular kalksın, araştırmalar kalksın, soruşturmalar...
Böyle Meclis mi olur?! Sayın Bakanlar, buraya,
çoğu zaman lütfen geliyorlar. Buraya geldikleri zaman da, hatipleri falan
dinledikleri yok -kusura bakmasınlar- ya bir milletvekilinin talebini
dinliyorlar ya telefonla konuşuyorlar. Yarım saat, 20 dakika konuşup, giden
sayın bakanlarımız var. Sayın Çağan yeni geldi,
sabahtan beri Sayın Akcan tek başına oturuyordu. Bu hükümet, bu Meclisi,
bir denetim organı olarak görmüyor. Niye; çünkü, hükümet Meclis üzerinde
denetim organı gibi görev görüyor da onun için. Bunu hepiniz görüyorsunuz,
biliyorsunuz; hepimiz müşahede ediyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin saygınlığını bu şekilde temin edemeyiz değerli arkadaşlar. Onun için, bakın, ben
tekrar tekrar soruyorum; beş ay önce, sayın bakanlarınızın önergeyle ortadan
kaldırdığı bir hükmü, şimdi, nereden, hangi rüzgâr esti, kimden ne türlü bir
talimat aldınız da, yeniden bugün getiriyorsunuz Meclisin gündemine. Bu
şekilde, kâğıt üzerindeki metinlere imza atarak, ondan sonra da, halk
tabiriyle, sağa sola kaçma, topu taca atma, hiç kimseye fayda sağlamaz. Bakın, ben, son olarak
şunu söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, koalisyon
hükümetleri orkestraya benzer. Bu hükümet üç farklı partiden oluşmuş bir
hükümettir. DSP'nin, MHP'nin, ANAP'ın farklı ilkeleri, farklı bir programı vardır;
buna saygı duyarız. Biliyorsunuz, orkestrada farklı enstrümanlar var, hepsi de
farklı sesler çıkarır. Eğer, orkestra şefi çok mahir, çok becerikli, çok
kabiliyetli olursa, o farklı sesler armonik olarak çıkar; ama, orkestra şefi
mahir, maharetli, becerikli olmazsa, o orkestradan gürültü çıkar. Şimdi, sizin
bu hükümetten bir armoni çıkmıyor, sadece ve sadece gürültü çıkıyor. Avrupa
Birliğiyle ilgili, ANAP'ın tavrı farklı, MHP'nin tavrı çok çok daha farklı,
DSP'nin durumu çok çok daha farklı. Siz, bu yapınızla, Türkiye'yi Avrupa
Birliğine götüremezsiniz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Çelik, 1
dakika içinde toparlayın efendim. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Bakın, arkadaşlarım da ifade ettiler; ne zaman bu Mecliste yoklama istense,
siz, gerekli sayıyı bulamıyorsunuz. Bu Meclise üşengeçlik, bıkkınlık virüsü
bulaşmıştır. Milleti de, kendinizi de, bizi de fazla yormanızın hiçbir anlamı
yok. Bakın, bu Meclis üç yılı
aşkın bir süredir görev yapıyor; sonbaharda seçim yapıldığı zaman, 3 yıl 8 ay
görev yapmış olacak. Bakın, bugün Sayın Bahçeli'nin konuşmasının satır
aralarında da, aslında, erken seçime kapı aralanmış vaziyettedir. En kısa
zamanda Türkiye'nin erken seçime gitmesi lazım. Bu Meclis de, bu hükümet de
fonksiyonunu, misyonunu yitirmiştir. Saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Şimdi, öneriyi okutup,
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Önerileri
okutuyorum: Öneriler : 1- 4.6.2002 tarihli Gelen
Kâğıtlarda yayımlanan 877 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 13 üncü sırasına,
gündemin 328 inci sırasında yer alan 856 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü
sırasına, 237 nci sırasında yer alan 668 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci
sırasına, 335 inci sırasında yer alan 869 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı
sırasına alınması; Genel Kurulun 4 Haziran 2002 Salı günü 15.00-20.00; 5
Haziran 2002 Çarşamba, 6 Haziran 2002 Perşembe, 11 Haziran 2002 Salı, 12
Haziran 2002 Çarşamba ve 13 Haziran 2002 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri
arasında çalışması önerilmiştir. BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, saymadınız ki!.. BAŞKAN - Efendim, karar
yetersayısı bir saat önce istenmez, oylamaya geçilirken istenir; şimdi
arayacağım. 2 nci öneriyi okutuyorum: 2.- 4 Haziran 2002 Salı,
5 Haziran 2002 Çarşamba ve 12 Haziran 2002 Çarşamba günleri sözlü soruların
görüşülmemesi, 11 Haziran 2002 Salı günü de sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmeyerek, bu günde de kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesi, 4 Haziran 2002 Salı günü (10/136) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra saat 20.00'ye kadar kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 5 Haziran 2002 Çarşamba günü gündemin 12 nci
sırasına, 6 Haziran 2002 Perşembe günü 14 üncü sırasına kadar olan kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşmelerinin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması
önerilmiştir. lll. – YOKLAMA (SP ve AK Parti
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz; toplantı yetersayısı yoktur. BAŞKAN - Evet, önerinin
oylanmasından önce, toplantı yetersayısının aranılması istenmiştir. Yoklama isteminde bulunan
milletvekillerinin isimlerini alıyorum. Sayın Fethullah Erbaş,
Sayın Candan, Sayın Bekâroğlu, Sayın Malkoç, Sayın Korkutata, Sayın Aydın,
Sayın Ulucak, Sayın Öztek, Sayın Demirci, Sayın Güneri, Sayın Batuk, Sayın
Zengin, Sayın Kukaracı, Sayın Esengün, Sayın Tunç, Sayın Alçelik, Sayın Fırat,
Sayın Çelik, Sayın Baş, Sayın Sanay, Sayın Yalçıntaş. Elektronik cihazla
yoklama yapacağız; bu arkadaşlarımız sisteme girmesinler. Yoklama için 5 dakikalık
süre vereceğim. Bu süre içerisinde, sayın milletvekillerinin, elektronik
cihazın düğmelerine basmak suretiyle Genel Kurulda olduklarını belirtmelerini;
cihaza giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini; buna
rağmen giremeyen arkadaşımız olursa, belirlenen süre içerisinde, yoklama
pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama pusulası gönderen
arkadaşlarımızın, Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını rica ediyorum; çünkü,
isim okuyarak burada bulunup bulunmadıklarını arayacağım. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın Cahit
Savaş Yazıcı?.. Yok. Sayın Necmettin
Cevheri?.. Burada. Sayın Akif Serin?..
Burada. Sayın Kâmran İnan?..
Burada. Sayın Cumhur Ersümer?..
Burada. Sayın Ergün Bayrak?..
Burada. Sayın milletvekilleri,
toplantı yetersayımız yoktur. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
15 dakika Sayın Başkan... AYDIN TÜMEN (Ankara) - 15
dakika ara verelim. BAŞKAN - Bu nedenle, saat
16.25'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 16.05 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.25 BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Kemal ALBAYRAK
(Kırıkkale) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108 inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. lll. – YOKLAMA BAŞKAN - Bir önceki
oturumda, toplantı yetersayısının aranılması istenmişti. Şimdi, yeniden,
elektronik cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme
giremeyen arkadaşlarımızın ise, yoklama pusulalarını, belirtilen süre
içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. Sayın milletvekilleri,
yoklama pusulası gönderen arkadaşlarımızın Genel Kurul salonundan
ayrılmamalarını özellikle rica ediyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır. V. –
ÖNERİLER (Devam) A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ (Devam) 1. – Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi (Devam) BAŞKAN - Önerinin ikinci
şıkkının oylamasını yapıyorum: Öneriyi kabul edenler... Etmeyenler... Öneri
kabul edilmiştir. İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş, doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır; ayrı ayrı
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım. İlk önergeyi okutuyorum : IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 5. – Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, Bir İlçe ve Bir
İl Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/697) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/491) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (2/697) numaralı kanun
teklifim komisyonlara havale tarihinden itibaren 45 gün geçtiği halde
görüşülmemiştir. İçtüzüğün 37 nci maddesi
uyarınca, doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için gereğini arz ederim.
19.9.2001 Sabahattin
Yıldız Muş BAŞKAN - Buyurun Sayın Yıldız. Süreniz 5 dakikadır. SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Muş İli Malazgirt İlçesinin il olması için
vermiş olduğum kanun teklifimin gerekçesini izah etmek ve desteklerinizi almak
için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Malazgirt, Anadolu'nun en
eski yerleşim alanlarından biridir; bilinen tarihi Urartularla başlar, günümüze
kadar birçok uygarlığa beşiklik yapmıştır ve bunun göstergesi de birsürü tarihî
eserdir. Malazgirt, bizim için ayrı
bir yere ve öneme sahiptir. Anadolu'nun kapısını Türklere açan, Anadolu'nun
Türk olmasını sağlayan Malazgirt Zaferi bu ilçemizin ovasında kazanılmış, büyük
komutan Alparslan, bu savaşta gösterdiği başarıyla tarihe altın harflerle
geçmiştir. Tarihimizin altın sayfalarında yer alan bu zafer ve onun büyük
komutanı, zaferin kazanıldığı ilçemize, maalesef, hüzünlü gözlerle bakmaktadır.
Bugüne kadar ihmal edilmiş, gelişmesi için gerekli yatırımlar yapılmamış
Malazgirt'in kötü kaderini, inşallah, bu Parlamento, il olma onayı vererek
değiştirecektir. Böylelikle, Malazgirt Zaferine ve onun büyük komutanı Sultan
Alparslan'a da vefa borcumuzu ödemiş olacağız. Değerli arkadaşlar,
Malazgirt, 1 534 kilometrekare yüzölçümüyle, ilimizin en büyük ilçesidir. Muş'a
uzaklığı 138 kilometredir. Doğusunda Patnos, batısında Bulanık, güneyinde
Ahlat, kuzeyinde Murat Nehriyle çevrilidir. İl olmasından sonra, ilçeleriyle
birlikte, nüfusu 300 000 civarında olacaktır. Düz bir alana kurulmuş
olan Malazgirt, kentsel yapılaşma için son derece uygun bir arazi yapısına
sahiptir. İlçenin fizikî yapısı, il olması halinde, ihtiyaçları
karşılayabilecek niteliktedir. Zengin su kaynaklarına ve verimli ovalara sahip
bu ilçemizin kaynaklarının değerlendirilebilmesi, il teşkilatlanması yoluyla
mümkün olacaktır. İlçenin il yapılması halinde, yeni altyapı yatırımlarına
ihtiyaç duyulmayacağından, devlet maliyesine ek bir yük de getirmeyecektir. İlçenin Muş'a uzaklığının
138 kilometre olduğunu söyledim. İklim koşulları ve aradaki mesafenin çok engebeli
bir arazi yapısına sahip olduğu göz önüne alındığında, kamu hizmetlerinin etkin
ve verimli bir şekilde yerine getirilemediği anlaşılacaktır. Özellikle kış
mevsiminin altı ay sürdüğü ve kar kalınlığının yer yer 2 metreye ulaştığı
ilimizde, sağlık, eğitim ve ulaşım alanında ciddî sıkıntılar yaşandığı bir
gerçektir. İlçe idaresinin imkânları elvermediğinden, hizmet etmekte yetersiz
kalınmaktadır. Malazgirt'in il olması durumunda, bu hizmetlerin daha iyi
yapılacağı inancını taşımaktayım. Bir de, dışarıya sürekli
göç vermekteyiz. Biz, insanların, doğdukları ve doydukları yerde yaşadıklarında
mutlu olacaklarına inanıyoruz. İnsanımızın dışarıya göç etmesinin temel
sebeplerine baktığımızda, en başta işsizlik, sağlık, eğitim ve ulaşım sorunları
olduğunu görürüz. İnsanın insanca yaşayabilmesi için, bu hizmetlerin en iyi
şekilde yapılması, bunların eksiğini ciddî manada hissetmemesiyle mümkün olur.
Gelin, bu hizmetleri en iyi şekilde yapabilecek idarî teşkilatlanmaya onay
verelim, Malazgirt'in il olmasını hep birlikte sağlayalım. Malazgirt İlçesinin il
olması, bölge insanımızın ihtiyaçlarının giderilmesi açısından da önemli bir
katkı sağlayacaktır. Kısaca, ekonomik, sosyal,
coğrafî ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre il olmasında büyük yarar bulunan
Muş İli Malazgirt İlçesinin il olması gerekli görüldüğü için, bu kanun teklifi
hazırlanmıştır. Kanun teklifi hazırlanırken, aynı yönlü gelişme gösteren
Aktuzla Bucağı da ilçe yapılmış ve kurulması öngörülen Malazgirt iline
bağlanmıştır. Bugüne kadar il olmasında
geç bile kalınmış olan Malazgirt İlçemizle ilgili bu kanun teklifine
vereceğiniz destek için bütün Malazgirtliler adına şimdiden teşekkür eder,
saygılar sunarım. (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederiz. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. İkinci önergeyi
okutuyorum : 6. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Devlet
Memurları Kanunu ile Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/748) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/492) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 20.4.2001 tarih ve 3382
sayıyla vermiş olduğum Devlet Memurları Kanunu ile Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifim, ilgili komisyonda 45 gün içinde
görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre işlem yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 29.10.2001 İsmail
Özgün Balıkesir BAŞKAN- Buyurun Sayın
Özgün. Süreniz 5 dakika. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetlerimle selamlıyorum. Verdiğim kanun teklifi,
vergi denetmenlerinin özlük haklarıyla ilgili hususu içermektedir. Bilindiği
gibi, devletin, yüklendiği fonksiyonlarını yerine getirebilmesi ve kamu
giderlerini karşılayabilmesinde en önemli finansman kaynağı vergidir.
Genellikle, kamu gelirlerinin artırılması gündeme geldiğinde, sadece, vergi
yasalarında yapılacak değişiklikler akla gelmektedir; ancak, sağlam finansman
kaynakları yaratmak ve gelirlerini artırmak, sadece, vergi yasalarında
değişiklik yapılması ve yeni vergilerin ihdas edilmesiyle sağlanacak bir husus
olsaydı, bugün, Türkiye'nin, vergi ve finansman probleminin hallolmuş olması
gerekirdi. Ne yazık ki, bu, böyle olmamıştır. Bugün, hâlâ, vergiyle ilgili
sorunlar ortadadır ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde de, son
günlerde, vergi konusu, yerini almış bulunmaktadır. Değerli arkadaşlar, bir
defa, vergiyle ilgili iki önemli hususun altını çizmek gerekir; çünkü, sistemde
iki önemli sorun vardır. Birincisi, vergiler, bir defa, yerli yerince harcanmamaktadır;
bu, en önemli sorundur. İkincisi de, denetim sorunudur. Vergi mevzuatını
uygulayacak olan idarenin iyi örgütlenmesi, sağlıklı çalışması ve etkin bir
vergi denetiminin kullanılması halinde amaçlara ulaşmak mümkün olacaktır. Oysa,
Maliye Bakanlığının denetim gücünün en büyük bölümünü oluşturan vergi
denetmenlerinin, bugün, önemli sorunları bulunmaktadır. Vergi denetimi yaparak
kamu gelirlerini artırmayı amaçlayan vergi idaresinin vergi denetmenlerinin
statülerine ilişkin temel sorunlarına da, öncelikle, çözüm getirilmesi
gerekmektedir. Ülkemizin tüm illerinde,
hangi şartlar altında olursa olsun, devletine ve milletine hizmet veren vergi
denetmenleri, mesleğe, özel yarışma sınavına tabi tutularak alınmakta ve
yeterlilik sınavından geçmektedirler. Buna rağmen, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 36 ncı maddesinde, gelir uzmanları ve istihbarat uzmanları sayıldığı
halde, aynı şartlarda mesleğe giren vergi denetmenleri sayılmamaktadır. Bu
durumun düzeltilmesi gerekir. Ülkemizin en ücra köşelerinde
bile, vergi incelemesi yoluyla, vatandaşa vergi bilincinin yerleştirilmesini,
beyanların daha sağlıklı ve doğru verilmesini ve eğitim seminerleri vermek
suretiyle, tahkikatta yetkilerini kullanmak suretiyle gelir idaresinin daha
etkin ve daha güvenli çalışmasını sağlamakta olan vergi denetmenlerinin özel
hizmet tazminatı bakımından ve makam tazminatı bakımından uğradıkları
kayıpların giderilmesi gerekir. Üstlenilen sorumluluk ve
yerine getirilen fonksiyonlar itibariyle, vergi denetmenleri, devletin vergilendirme
yetkisinin doğal uzantısı olan vergi denetiminin en güçlü ve en etkin
grubudurlar. Bu bakımdan, özlük hakları, çalışma koşulları mutlaka düzeltilmeli
ve daha etkin hale getirilmelidir. Vergi denetmenlerinin malî ve özlük
haklarının iyileştirilmesi, iyi bir maliyeye sahip olmak ve eşitlik ilkesine
katkıda bulunmak anlamına gelecektir. Son günlerde,
biliyorsunuz, bölge müdürlüklerinin kapatılması gündemdedir. Daha, bundan üç
yıl öncesi, 1998 yılında, bölge müdürlükleri kuruldu. Halbuki, aradan çok kısa
bir zaman geçti, şimdi bu bölge müdürlükleri kapatılmak isteniyor. Bölge
müdürlükleri kurulurken "vergi denetmenleri, defterdarlıklar bünyesinde
faydalı hizmet yapamıyor, defterdarlıklar bünyesinde etkin hizmet yapamıyor; o
bakımdan, bölge müdürlükleri kurulacak" denilmişti. Oysa, şimdi, kısa bir
süre sonra, bölge müdürlükleri kapatılıyor. Doğrusu, o zaman mı doğru
yapıyordunuz, şimdi mi doğru yapıyorsunuz, anlamak mümkün değil. Çok kısa
süreler içerisinde, çok değişik, aksine kararlar alınabiliyor. Bu bakımdan, bu konunun
da yeniden düşünülmesi gerekir diye düşünüyorum; çünkü, vergi denetmenleri,
gerçekten, devletin denetim mekanizması içerisinde çok önemli bir yere
sahiptirler; kesinlikle, sorunlarının çözülmesi için hükümetin olumlu katkı yapması
gerekir. Benim verdiğim ve
doğrudan gündeme alınmasını istediğim husus da, vergi denetmenlerinin bugün
içinde bulundukları sıkıntılarının giderilmesi ve özlük haklarıyla ilgili,
çalışma şartlarıyla ilgili hususların düzeltilmesiyle ilgilidir. Desteğinizi
bekliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Özgün. Sayın Özgün'den
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza... FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Efendim, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Peki. Önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Oylamayı elektronik
cihazla yapacağım. Oylama için 5 dakika süre
vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik
personelden yardım istemelerini; buna rağmen giremeyen arkadaşımız olursa, aynı
süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; vekâleten oy
kullanacak sayın bakanların, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve imzasını taşıyan oy pusulularını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın Hüsamettin
Özkan'a vekâleten Sayın Talay, ret; Sayın Mustafa Taşar'a vekâleten Sayın
Mehmet Keçeciler, ret; Sayın Ergün Bayrak, ret; Sayın İsmail Cem, ret; Sayın
Oktay Vural'a vekâleten Sayın Akcan, ret; Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp'e vekâleten
Sayın Osman Durmuş, ret oyu kullanmışlardır. Karar yetersayısı vardır;
önerge kabul edilmemiştir. Üçüncü önergeyi
okutuyorum : 7. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk’un, Askerlik Kanunu
ile Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/747) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/493) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (2/747) esas numaralı
kanun teklifim ilgili komisyonlarda süresi içerisinde görüşülmediğinden,
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını arz ederim.
21.11.2001 Mehmet
Batuk Kocaeli BAŞKAN - Sayın Batuk,
önergenizin gerekçesini arz ve izah etmek üzere; buyurun. (SP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. MEHMET BATUK (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; vermiş olduğum Askerlik Kanunu
ile Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifimi 20.4.2001 tarihinde Meclis Başkanlığına takdim etmiştim; süresi
içinde ilgili komisyonlarda görüşülemediği için, doğrudan gündeme alınmasıyla
ilgili talebim hakkında söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
hepiniz de takdir edersiniz ki, özellikle teknolojinin ilerlemesiyle birlikte
belli eğitim ve teçhizatı beraberinde
gerekli kılan askerlik mesleğinin etkinliği, askerlerin sayısından çok, sahip oldukları
üstün eğitim ve ileri teknoloji ürünü silahlarla ölçülmektedir. Elbette,
ordumuzun çok daha güçlü ve çok daha caydırıcı olmasını, bölge barışı ve
ülkemiz güvenliği için hep beraber talep etmekteyiz; bu hususta gerekli olan
bütün desteği ve çabayı hep beraber vermeye hazırız. Değerli arkadaşlar,
Meclisimizde, zaman zaman, bedelli askerlikle ilgili kanunlar çıkmaktadır. Bu
kanunlar, belli yaş grubu içindekilerin, belli bir süre içinde müracaat
etmeleri ve belli miktarda para ödemeleri halinde, askerlik hizmetlerini belli
sürelerle yaparak, bu kanunlardan yararlanmalarını düzenlemektedir. Bunların
gündeme çok sık gelmesi, doğrusu, bende ve kamuoyunda, bu işin belli bir usule
bağlanması ve her gün gündemde olmaması gerektiği kanaatini doğurdu. Vermiş
olduğum kanun teklifinin özü, bu uygulamanın sürekli hale getirilmesini ve bu
uygulamanın tabi olması gereken prensipleri içermektedir. Teklifimin ikinci önemli
ayrıcalıklı yönüyle de Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda değişiklik teklif
etmekteyim. 257 sayılı Er ve Erbaş Harçlıkları Kanunundaki memur maaş katsayısıyla
hesap edilip bulunan miktarın yaklaşık 10 kat artırılmasını ve askere giden
gençlerimizin, ailelerinin maddî katkısına ihtiyaç duymadan, bu dönem
içerisindeki ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini önermekteyim. Şu anda askerlik
hizmetinde bulunan erlerimiz 9 300 000 lira, onbaşılar 10 800 000 lira,
çavuşlar 12 400 000 lira kadar bir harçlık almaktadırlar. Eğer, yüksek
tensiplerinize nail olursa, teklifim, erler için 108 000 000, onbaşılar için
116 000 000, çavuşlar için 124 000 000 liralık bir harçlık ödenmesinin -aynı
kanun içerisinde- düzenlenmesi yönündedir. Bu sayede, erbaş ve erlerin,
askerlik dönemi içerisindeki bireysel ihtiyaçlarının, ailelere yük olunmadan
karşılanması hedeflenmektedir. Değerli arkadaşlar,
elbette, askere gitme çağında olan pek çok vatandaşımız, bana olduğu gibi,
sizlere de müracaat etmekte ve sizlerden de bu hususta bir kanun çıkarılıp
çıkarılamayacağını sorarak ve kendi gelecekleriyle ilgili düzenlemenin
yapılabilmesi hususundaki taleplerini ifade ederek cevap beklemektedirler. Bu
konuda çok sayıda e-mail, çok sayıda telefon almaktayız. Bu konu, sürekli,
toplumun gündeminde bulunmaktadır. Bunu kalıcı şekilde düzenlemek, hem bütün vatandaşlarımızın
hayatlarına yön vermek noktasında daha isabetli kararlar vermesini ve hem de
konunun, her gün tartışma gündeminde bulunmamasını sağlayacaktır. Meclisimizin, doğrudan
gündeme alınmayla ilgili talebimi uygun göreceğini umuyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (SP, AK Parti ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Batuk. Gerekçesini Sayın
Batuk'tan... FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum, 81 kişi var içeride. BAŞKAN - İsteyebilirsiniz
efendim. Sayın Batuk'un önergesini
oylarınıza sunacağım; ancak, karar yetersayısı istendiğinden, önergeyi
elektronik oylama cihazıyla oylayacağım ve oylama için 5 dakika süre vereceğim.
Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini; buna
rağmen sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, belirtilen süre içerisinde oy
pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; vekâleten oy kullanacak sayın
bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
imzasını havi oy pusulasını, yine belirtilen süre içerisinde Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyor, oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı yok. Bu arada, eğer,
hakikaten, çalışmak istiyorsak, sayın milletvekillerinin, en azından kulis
bölümünde bulunmalarını özellikle rica ediyorum; aksi halde, aldığımız kararın
bir faydası yok. 17.15'te toplanmak üzere,
birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 17.00 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati : 17.15 BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN(Bursa), Kemal
ALBAYRAK(Kırıkkale) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108 inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz. IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 7. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, Askerlik Kanunu
ile Er ve Erbaş Harçlıkları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/747) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/493) (Devam) BAŞKAN - Sayın Mehmet
Batuk'un önergesinin oylanması sırasında karar yetersayısı istenilmişti. Şimdi, Sayın Batuk'a ait
önergeyi oylarınıza sunacağım, oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım
ve karar yetersayısını arayacağım. Bu arada, sisteme
giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen
giremeyen arkadaşlarımızın oy pusulalarını, belirlenen süre içerisinde,
Başkanlığımıza göndermelerini; vekâleten oy kullanacak Sayın Bakan varsa -ki,
epeyce Sayın Bakan arkadaşımız hazır- hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulalarını, belirlenen süre içerisinde,
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Sayın Batuk'un önergesini
oylarınıza sunuyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylamaya başlanıldı) FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkan, ret oyu verirlerse var. BAŞKAN - Ret verirler,
kabul verirler; o, milletvekillerinin takdiri Sayın Erbaş; ben, buradaki cihaza
bakacağım. (Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir. Alınan karar gereğince,
sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz. Bu kısmın 1 inci
sırasında yer alan, Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının,
belediyelerin kaynak sorunları ve denetimi konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin öngörüşmesine kaldığımız yerden devam ediyoruz. VI. –
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI A) Öngörüşmeler 1. – Konya
Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının, belediyelerin kaynak sorunları ve
denetimi konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/136) (1) BAŞKAN - Hükümet?.. Sayın
Hükümet hazır. Meclis araştırma önergesi
üzerinde, Saadet Partisi ve Doğru Yol Partisi Grupları adına görüşmeler
tamamlanmıştı. Şimdi, söz sırası,
Anavatan Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın İbrahim Yaşar
Dedelek'e aittir. Buyurun Sayın Dedelek.
(ANAP sıralarından alkışlar) ANAP GRUBU ADINA İBRAHİM
YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Sayın Başkan ve Yüce Meclisimizin değerli üyeleri;
Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının, belediyelerle ilgili vermiş
oldukları (10/136) sıra sayılı Meclis araştırması önergesiyle ilgili, Anavatan
Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum;
sözlerime başlamadan önce, Yüce Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu hizmetleri halkın ortak ihtiyaçlarını karşılayan ve
süreklilik arz eden hizmetlerdir. Verimli, ihtiyaçlara uygun ve kolay
ulaşılabilir hizmet üretimi, her şeyden önce, idarenin, buna uygun olarak
yapılanmasına ve akıllı bir görev bölüşümü yapmasına bağlıdır. Ülkemizde yönetim,
merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına göre faaliyet göstermektedir.
Merkezî yönetim ve yerel yönetim, Türk idarî sisteminin birbirini tamamlayan
iki önemli unsurudur. Merkezî yönetim, esas itibariyle, bakanlıklar ve genel
müdürlüklerden oluşmaktadır. Bu kuruluşlar, genel olarak, il ve ilçe esasına
göre, merkez ise, ana hizmet birimleri, yardımcı hizmet birimleri, danışma ve
denetim birimleri kurulmak suretiyle teşkilatlandırılmıştır. Yerel yönetimler ise,
Anayasada, mahallî müşterek nitelikli hizmetleri gören ve karar organları halk
tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileri olarak tanımlanmaktadır. Bu
kapsama, il özel idareleri, belediyeler ve köyler girmektedir. Bunlardan il
özel idareleri, ilin genelinde, belediyeler, kendi sınırları ve mücavir
alanları içinde, köyler ise sınırları içerisinde görevli ve yetkili olarak
hizmet yürütürler. Ülkemizde yerel
yönetimlerin yüzelli yıla yaklaşan bir geçmişi bulunmaktadır. Bununla birlikte,
çağdaş anlamda yerel yönetimler, ancak cumhuriyet döneminde oluşabilmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkartılan gerek bu kanunlar ve gerekse diğer
kanunlarla yerel nitelikli hizmetler, ağırlıklı olarak yerel yönetimlerin
sorumluluğuna verilmiş ve bu idarelere önemli kaynaklar tahsis edilmiştir. Bu
yolla, halkın yönetime katılması ve cumhuriyetin, demokratik bir karakter
kazanması amaçlanmıştır. Cumhuriyetimizin
kurulduğu ilk yıllarda, ülke nüfusu 13,6 milyon olup bunun yüzde 25'i
belediyelerde yaşamaktaydı. Aynı dönemlerde yerel yönetim gelirlerinin genel
bütçe gelirlerine oranı yüzde 25 düzeyinde idi. Ülkemiz, cumhuriyet dönemi
boyunca hemen her alanda önemli bir değişim yaşamıştır. Ülke nüfusu, bugün, 68
000 000'a çıkmış ve belediyelerde yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde
70'leri aşmış bulunmaktadır. Ancak, bu hızlı köyden kente göçün yerel
yönetimler alanındaki gelişmesi maalesef olumlu bir çizgide olmamıştır. Yerel
yönetim gelirlerinin genel bütçe gelirlerine oranı cumhuriyetin ilk
yıllarındaki oranından zaman içerisinde düşerek gerilemiş, 1970'lerde yüzde
10'un altına düşmüş, 1985'ten sonra yüzde 15'in üzerine çıkabilmiştir; halen bu
oran, yüzde 15 ile yüzde 18 arasındadır. Yerel yönetimler
alanındaki bu duruma karşılık, merkezî yönetim, gerek görev gerekse teşkilat ve
malî kaynak kullanımı bakımından aşırı büyümüş ve hemen her çeşit malî hizmeti
görür hale gelmiştir. Halen merkezî yönetimin kaynak payı, ülkemizde yüzde, 80
- 85 arasındadır. Bu iki yönlü gelişme,
idare sistemimizi bir bütün olarak dinamizmden yoksun, hızlı karar alamayan,
verimli kaynak kullanamayan, kolay ulaşılabilir hizmet üretemeyen ve demokratik
katılımı sağlayamayan bir yapıya dönüştürmüştür. Bu tablo, aşırı merkeziyetçi
bir idarî yapıyı ortaya koymaktadır ve ülke ihtiyaçlarına uygun değildir.
Çünkü, halen merkezî yönetim tarafından yürütülen birçok yerel hizmet, yerel
yönetimler tarafından daha çok verimli bir şekilde yürütülebilecek
niteliktedir. Bu tablo, dünya
gerçeklerine de uymamaktadır. Gelişmiş ülkelerde, yerel yönetimler, kamu
gelirlerinin yüzde 40 ila 60'ını kullanmaktadır. Ülke ve dünya gerçeklerine
uymayan, etkin, ucuz ve kolay ulaşılabilir hizmet üretemeyen, verimli kaynak
kullanamayan ve demokratik katılıma imkân vermeyen bu idare sistemimizin
değişmesi zorunluluk haline gelmiştir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde, bu zorunluluk, uzun zamandır dile getirilmesine,
siyasî partilerimizin programlarında yer almasına, sivil toplum örgütlerince
çeşitli zeminlerde tartışılmasına rağmen, bu konuda, 1985 yılından itibaren,
artırılan belediye ve il özel idare gelirleri ve 1987 yılında İl Özel İdare
Yasasında yapılan değişiklikler dışında, hiçbir önemli adım atılamamıştır. Ülkemizde, merkezî
yönetim ve yerel yönetimlerin görev ve teşkilatlandırma esasları, kaynak
kullanma payları ve vergi yükü dikkate alındığında, gerçek bir reformun
zorunluluğu ortaya çıkmaktadır; çünkü, bu sorun, sanıldığı gibi, ağırlıklı
olarak yerel yönetimlerden değil, merkezî yönetimin şu andaki konumundan
kaynaklanmaktadır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çağımızda, çağdaş ve katılımcı demokrasi taleplerinin güç
kazanmasıyla birlikte yerel yönetimlerin önemi artmıştır. Yerel sorunların
çözümünün sadece merkezî idareden beklenilmesi, nüfus hızla arttıkça,
şehirleşme gelişigüzel ve sağlıksız göçlerle yığılmalar meydana getirdikçe, bu
sorunun çözümü imkânsız hale gelmiştir. Her işin merkezî yönetimden yapılması
zaman kaybına ve her işin merkezî yönetimden uygulanması kaynak israfına neden
olmakta ve verimliliği, maalesef, düşürmektedir. Halkın katılımının artması
oranında, sorunların çözümü güçlü ve hakça olmaktadır. Diğer taraftan,
demokrasi şuurunun yerleşmesinin en önemli unsuru, yerel yönetimlerdir. Tarih boyunca birçok
devletler kuran ve Osmanlı İmparatorluğuyla devlet idaresinde mükemmelliği
yakalayan Türk Milletinin, bugün, idarî anlamda, içinden çıkılmaz çeşitli
sorunlarla karşı karşıya bulunması ve bu sorunların çözümü yönünde en ufak bir
adımın atılamaması, son derece üzüntü verici ve düşündürücüdür. Bugün, kapısından girmek
için büyük özverilerde bulunduğumuz Avrupa Birliği için, sadece, düşünce ve
ifade özgürlüğü konusunda birtakım ileri adımlar atmanın yeterli olmayacağını
ve önümüzde duran daha pek çok eksikliklerimizin de bulunduğunu kabul etmemiz
gerekir. Katı merkezî bir yönetim
anlayışıyla idare edilen Türkiye ile vatandaşını, yönetiminin her kademe ve
seviyesine dahil eden, büyük oranda yerelleşmeyi sağlamış Avrupa Birliği üyesi
ülkeler arasında büyük farklılıklar vardır. Avrupa Konseyinde üye
devletler tarafından kabul edilen ve 1988 yılında Türkiye'nin de imzaladığı
Avrupa Yerel Yönetimler Anlaşmasına göre, yurttaşların kamusal işlere katılma
hakkı vardır ve bu hakkın yerel düzeyde en doğru biçimde yurttaşa yakın bir
yönetim tarafından kullanılabileceği kabul edilmiştir. Oysa, aradan ondört yıl
geçtiği halde, hâlâ bu konuda ileri bir adım atılamamıştır. Bugün, artık, merkezî
yönetimin tıkandığı, çözümün, yerel yönetim reformunu öngören yeniden
yapılanmayla olacağı, toplumumuzun geniş kesimlerince kabul edilmektedir. Hantal, gelenekçi, katı
merkeziyetçi, halkı yönetime dahil etmeyen, bu yapısıyla her işe ve her yere
yetişme çabasında olan devlet, günümüzün çağdaş ve modern devlet anlayışına
uymamaktadır. Yaşadığımız çağda,
dünyada, devletler hızla küçülüp, yetkilerinin önemli bir bölümünü yerel
yönetimlere devrederken, yıllardır siyasî iktidarlar devleti küçültmek yerine,
ona el koymak ve merkeziyetçi yapıyı biraz daha kuvvetlendirmek için her türlü
çabayı sarf etmişlerdir. Dünyanın gelişme ve
kalkınmayı sağlamış tüm ülkelerinde ve özellikle girmeyi hedeflediğimiz Avrupa
Birliği ülkelerinde uygulanan sistem, yerel yönetimlerin etkinliğinin ve
gücünün artırılması şeklindedir. Merkezî yönetimin yapısı,
Parlamentomuzu da etkilemektedir. Milletvekillerimiz, aslında kendi görevi
olmayan ve mahallinde yerel yönetimler tarafından çözülmesi gereken işlere
mesaisinin büyük bir bölümünü ayırmak zorunda kalmakta ve aslî görevlerini
yerine getirememektedirler. Dünyanın en güçlü merkezî
yapılarına sahip komünist devletlerin çöktüğü, Rusya ve Çin'in tüm güçleriyle
özelleştirme ve yerelleştirmeyi sağlayıp dünyayla entegre olduğu bu dönemde,
Türkiye'nin, hâlâ, kısır bir döngü içerisinde kalması ve kabuğunu yırtamaması,
ülkemiz adına son derece endişe vericidir. Sayın Başkan ve Yüce
Meclisimizin değerli üyeleri; yerel yönetimler yasa tasarısı, 20 nci Dönemde,
Anavatan Partisinin bu konuda yetkili organlarınca, geniş kapsamlı ve reform
nitelikli bir yasa tasarısı olarak hazırlanmıştır; ancak, bu yasa tasarısı
yasalaşamadan erken seçime gidilmesi sonucu bu döneme bırakılmıştır. Yerel yönetimler yasa
tasarısı, 21 inci Dönemde Meclis iradesinin değişmesi nedeniyle, koalisyon
ortaklarımızın tasarının yeniden ele alınmasını istemeleri sonucu, yeni bir
çalışma süreci başlamıştır. Bugün, bu tasarı, İçişleri Komisyonundan geçmiş,
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye hazır hale gelmiştir. Yerel yönetimler yasa
tasarısı, her ne kadar geçen dönem hazırlanan yasa tasarısı kadar reform
nitelikli bir yapıya sahip olmasa da, belediyelerimiz başta olmak üzere, diğer
yerel yönetim birimlerinin içerisinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulabilmesi
için bir an önce Genel Kuruluna indirilip yasalaşmasında büyük faydalar vardır.
Zira, belediyelerimizin mevcut kaynakları, her gün artan sorunları,
sıkıntıları, problemleri ve yapmak istedikleri hizmetleri asla karşılayamamaktadır.
Veysel Candan ve
arkadaşlarının vermiş oldukları Meclis araştırması önergesi, Türkiye için çok
önem taşıyan yerel yönetimler konusunda, bu konunun önemini bir sefer daha
tartışma imkânı bulduğumuz bir zemine imkân vermesinden dolayı fevkalade
faydalıdır. Bu konuda, kendilerine teşekkür ediyoruz; ancak, Meclis Genel
Kuruluna inmek üzere olan, alt komisyon ve İçişleri Komisyonunda çalışmaları
tamamlanan bu yasa tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmelerinin acilen
tamamlanmasını temenni ediyor, yeni bir araştırma komisyonunun kurulmasını, bu
anlamda, gereksiz görüyor, oyumuzun renginin kırmızı olacağını belirtiyor, Yüce
Meclisimize en derin saygılarımı sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Dedelek. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Pak; buyurun efendim. MHP GRUBU ADINA MEHMET
PAK (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Konya Milletvekili
Sayın Veysel Candan ve 21 arkadaşının, belediyelerin kaynak sorunları ve afet
konusunda, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerinde, Milliyetçi Hareket
Partisinin görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergede sözü edilen usulsüz olarak afet kararnamesi kapsamına
alınma işleminin hukuksal dayanağı ve afet bölgesi kapsamına alınma usulüyle
ilgili olarak sizlere bazı bilgiler vermek istiyorum; böylece, önergede söz
edilen usulsüzlüğün bulunup bulunmadığı konusu da aydınlanmış olacaktır. Afet kapsamına alınmayla
ilgili hukuksal dayanak, hepinizin bildiği gibi, 25.7.1995 tarihli ve 22254
sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tabiî Afet Nedeniyle Meydana
Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair 4123 sayılı
Kanundur. Söz konusu kanunun 6 ncı maddesine göre, tabiî afete maruz kalan
yörelerdeki belediyeler ve il özel idarelerine, 2380 sayılı Kanuna ve ilgili
yıllar bütçe kanunundaki hükümlere göre tahakkuk eden paylar, Bakanlar Kurulu
tarafından, azami 5 katına kadar artırılabilmektedir. Bu uygulamanın süresi,
Bakanlar Kurulunca belirlenmektedir. Bu kanun doğrultusunda,
bir belediyenin herhangi bir afet kararnamesi kapsamına alınması için şu
adımların takip edilmesi gerekmektedir: 1. Afet geçiren
belediyenin, bu durumu valiliğe bildirmesi gerekmekte. 2. Valiliğin, konuyu
merkezî hükümete aktarması gerekmekte; bu amaçla, konu, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğüne bildirilmektedir. 3. Konu, Afet İşlerinde
değişik boyutlarıyla ele alınmakta, İller Bankası Genel Müdürlüğü ve
Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı bölge müdürlükleri vasıtasıyla, ilgili
belediye sınırları içindeki net yapı kayıpları ve hasarlar tespit edilmektedir. 4. Tespit sonucunda
ortaya çıkan hasarın yapısal boyutu belirlenmekte ve zararın telafisi için,
ilgili belediyenin nüfusu da göz önünde bulundurularak katsayı
belirlenmektedir. Bakanlar Kurulu, Afet
Kararnamesi kapsamına alınmaya karar vermektedir. Bakanlar Kurulu, 1995
yılında çıkan bu kanun gereğince 13 adet kararname çıkarmıştır. Yıllar
itibariyle bu kararnamelerin sayısı şöyledir: 1995 yılında 1; 1997 yılında 1;
1998 yılında 3; 1999 yılında 4; 2000 yılında 2; 2001 yılında 1; 2002 yılında 1. 2001 yılında ve 2002
yılında, çok sayıda yerleşim birimini etkileyen deprem, sel baskını gibi afet
olayları meydana gelmiştir. Basında da geniş yer tutan bu afetlerin başlıcaları
şunlardır: 1. İçel su baskını 2. Antalya sel baskını 3. Yalova sel baskını 4. Tekirdağ sel baskını 5. Rize sel baskını 6.Osmaniye sel baskını 7. Şanlıurfa sel baskını 8. Artvin sel baskını 9. Osmaniye depremi 10. Afyon depremi 11. Afyon sel baskını 12. Kocaeli depremi 13. İzmir sel baskını 14. Hatay sel baskını. Görsel ve yazılı basında
yer almayan birçok yerleşim biriminde sel baskınları olmuş, ayrıca, Marmara
depreminden dolayı hasarının tamamı karşılanamayan Sakarya, Düzce, Yalova,
Kocaeli ve Bolu İllerindeki bazı belediyeler kararname kapsamına alınmış, bu
kararlarda ise siyasî bir tercih yapılmamıştır. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şimdi sizlere, önergede... NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Sakarya'dan üç tane var... Olmaz böyle bir şey! KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu
kadar keyfî bir kararname var mı?! MEHMET PAK (Devamla) -
Sayın Ercan, biraz sonra rakamları vereceğim. Biraz sabırlı olursanız, onları
da birlikte mütalaa etme imkânı bulacağız. Şimdi sizlere, önergede
iddia edilen afet kapsamına alınmada partizanca tercihlerin yapıldığı
şeklindeki ifadenin gerçekdışı olduğuna dair bazı rakamlar vermek istiyorum. Afet
kapsamına alınmak için müracaat eden belediye sayısı 1 138'dir. En son çıkan
kararnameye müracaat edenlerden 267 belediye alınmıştır. Sizlere önce, müracaat
eden belediye sayıları ile oranlarını, sonra da kapsama alınan belediye
sayıları ve oranlarını vermek istiyorum. Afet gerekçesiyle
müracaat eden belediyelerin partilere göre dağılımı şöyledir: Anavatan Partisi
241, bağımsız 26, Büyük Birlik Partisi 3, Cumhuriyet Halk Partisi 112, Demokrat
Parti 3, Demokratik Sol Parti 92, Doğru Yol Partisi 187, HADEP 11, Milliyetçi
Hareket Partisi 318. Anavatan Partisi yüzde 21,17; bağımsız yüzde 2,28; Büyük
Birlik Partisi yüzde 0,26; Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 9,84; Demokrat Parti
yüzde 0,26; Demokratik Sol Parti yüzde 8,08; Doğru Yol Partisi yüzde 16,43;
Fazilet Partisi yüzde 12,47; HADEP yüzde 0,96; Milliyetçi Hareket Partisi yüzde
28. Bu belediyelerden afet
kararnamesi kapsamına alınan belediyelerin partileri ve oranları da şöyledir:
Anavatan Partisi 51 adet, yüzde 19; bağımsız 4 adet, yüzde 1,50; Büyük Birlik
Partisi 1 adet, yüzde 0,37; Cumhuriyet Halk Partisi 27 adet, yüzde 10,11;
Demokrat Parti 2 adet, yüzde 0,75; Demokratik Sol Parti 26 adet, yüzde 9,74;
Doğru Yol Partisi 42 adet, yüzde 15,73; HADEP 2 adet, yüzde 0,75; Fazilet
Partisi 29 adet, Milliyetçi Hareket Partisi 83 adet, yüzde 31,09; toplam 267
adet... FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Hani, Fazilet yok ki Mecliste... MEHMET PAK (Devamla) -
Görüldüğü gibi, başvuran belediyelerin yaklaşık yüzde 23'ü kararname kapsamına
alınmış. Başvuru yapan ANAP'lı belediyelerin yüzde 21'i, DSP'li belediyelerin
yüzde 21'i, MHP'li belediyelerin yüzde 26'sı kararname kapsamına alınmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi için bu oran yüzde 31, DYP için yüzde 22, Fazilet
Partisi için yüzde 20'dir; dolayısıyla, kararname kapsamına alınan belediyeler,
partileri bakımından oransal olarak birbirine yakındır. MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Yalnız "Fazilet Partisi" diye bir parti yok ki!.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Fazilet Partisi kapatılalı birbuçuk sene oldu; ne alakası var bu kararnameyle?!. MEHMET PAK (Devamla) -
Diğer taraftan, afet bölgelerindeki belediyelerin partilerine bakıldığında,
bunların çoğunun iktidar partisine mensup olduğu görülmektedir. Bu durumda da,
iktidar partilerine mensup daha çok belediyenin kararname kapsamına alınması
gerekirken, bu bile yapılmamıştır. Örnek olması bakımından,
bu kararnameye alınan İçel ve Afyon İllerindeki belediyelerin sayılarından
bahsetmek istiyorum. İçel İlinde toplam 70 belediye bulunmaktadır. İktidar
partilerine mensup belediye sayısı 41 olup, yüzde 59'dur. Kararnameye giren
iktidar partili belediyelerin sayısı 41, yüzde 59'dur. Muhalefet partili
belediyelerin sayısı 29 olup, yüzde 41'dir. Kararnameye giren muhalefet
partilerine mensup belediye sayısı 20 olup, yüzde 29'dur. Bu rakamlardan
anlaşılacağı üzere, İçel İlinde sel baskını nedeniyle zarar gören belediyeler
kararnameye girerken iktidar-muhalefet şeklinde ayrılmamış, zarar gören
belediyeler girmiştir. Afyon İlinde toplam 108
belediye bulunmaktadır. İktidar partilerine mensup belediye sayısı 57, yüzde
53'tür. Kararnameye giren iktidar partili belediyelerin sayısı 22 olup, yüzde
21'dir. Muhalefet partili belediyelerin sayısı 51 olup, yüzde 47'dir.
Kararnameye giren muhalefet partilerine mensup belediye sayısı 17 olup, yüzde
16'dır. Afyon İlindeki deprem nedeniyle de kararnameye giren belediyelerde
iktidar-muhalefet ayırımı yapılmamıştır; çünkü, verdiğim rakamlar ve yüzdeler
bunu ispat etmektedir. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Katsayılarda da değişiklik var. MEHMET PAK (Devamla) - Bu
rakamlardan da anlaşılacağı üzere, afet olan illerde herhangi bir partinin
belediyesi çok ise, o partiye mensup belediyeler diğer partilere göre daha çok
sayıda kararnameye girmiştir. 267 belediyenin
kararnameye girmesi nedeniyle, bu belediyelere yapılacak yardım, 118 küsur
trilyon liradır. Kararnameye giremeyen belediyeler de kararnameye girselerdi,
273 trilyon lira gibi yardım yapılması gerekecekti. Bu durumda, kararnameye
giremeyen ve başvuru yapmayan diğer belediyeler çok daha zor durumda
kalacaklardı. Hükümetimiz, bu
kararnameyle, afet olaylarında zarar gören ve kararnameye giremeyen
belediyelerin zararlarını asgarî ölçüde karşılamış ve diğer belediyelerin
gelirlerinin düşürülmemesine özen göstermiştir. Hatta, bazı belediyelerin afet
katsayısı 3'ten çok büyük olmasına rağmen, bu belediyelerin gelir paylarının
artırılmasında katsayı 3'le sınırlı tutulmuştur. Buradaki hedefimiz,
kararnameye giremeyen belediyelerin gelirlerinin çok miktarda azalmamasıdır. Bu
nedenle, 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun gereği, genel bütçe vergi gelir
tahsilat toplamının yüzde 6'sı belediyelere, özel idarelere yüzde 1,12
nispetinde pay verilmesiyle gelirleri temin edilmektedir. Doğal afetten zarar
gören belediyelerin ve il özel idarelerinin aynı havuzdan zararının
karşılanması nedeniyle, diğer belediyelerin mağdur olmaması için, bu konuda
yeterince hassas bir denge gözetilmeye çalışılmıştır. Sizlere, geçmiş
hükümetler zamanında çıkarılan kararnamelerden bahsetmek istiyorum. Aşağıdaki
tabloda, Refah Partisinin Genel Başkanı Sayın Necmettin Erbakan'ın Başbakanlık
yaptığı zamanda çıkarılan, 97/9415 sayılı kararnamede belediyelerin partilere
dağılımı ve yüzdesini vermek istiyorum: Afetler nedeniyle gelir
kaybı ve altyapı hasarına uğrayan belediyelerden, 4123 sayılı Kanun gereği
10.6.1997 gün ve 23015 sayılı Resmî Gazetede Yayımlanan 97/9415 sayılı
Kararnameye giren belediyelerin partilere göre dağılımı: Anavatan Partisi
belediye sayısı 16, yüzdesi yüzde 21; bağımsız 1, yüzdesi yüzde 1,3; Cumhuriyet
Halk Partisi 4, yüzdesi yüzde 5,3; Demokratik Sol Parti 2, yüzdesi yüzde 2,6;
Doğru Yol Partisi 23, yüzdesi yüzde 36; Refah Partisi 27, yüzdesi yüzde 36;
Milliyetçi Hareket Partisi 2, yüzdesi yüzde 2,6. Buna göre, 97/9415 sayılı
Kararnameye giren belediye sayısı 75'tir. Refah Partili belediye sayısı 27
olup, yüzdesi yüzde 36'dır; Doğru Yol Partili belediye sayısı 23 olup, yüzdesi
yüzde 30'dur. Buradan da görüleceği üzere, Refah Partili ve Doğru Yol Partili
belediye sayısı ve yüzdesi, diğer partilere göre çok fazla. Şimdi, 97/9415
sayılı Kararname çıkarılırken Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi mi siyasî
davranmıştır? En son kararnamede MHP'li
belediye sayısı 83, yüzdesi yüzde 31; Anavatan Partili belediye sayısı 51,
yüzdesi yüzde 19; Demokratik Sol Partili belediye sayısı 26, yüzdesi yüzde
9,4'tür. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır)
- Bu, afete göre dağıtılır. MEHMET PAK (Devamla) -
Bir de, bu orandaki İçel, Antalya, Erzurum, Hatay gibi illerde zaten MHP'li
belediyelerin sayısının çok olduğu dikkate alınırsa, bu kararnamede iktidar
partili belediyelerin sayısının kabarık olması olağandır. Başka bir ifadeyle
"aman ha, muhalefet bizi partizanlıkla suçlar" diye, afet gören
belediyeler içindeki payı çok yüksek olan iktidar partilerine mensup
belediyeleri kararname kapsamına almayarak bir ikinci afet geçirmelerine sebep
mi olunmalıydı?! Doğrusu muhalefetin bu anlayışını anlamak pek mümkün değil. Sayın milletvekilleri,
Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi iktidarında kararnameye giren belediyelerden
Refah Partili ve Doğru Yol Partili belediye sayısı çok olursa gayet normal;
ancak, 57 nci hükümet döneminde kararnameye giren belediyelerden hükümetimiz
partili belediyelerin çok olması siyasî bir kararname anlamına mı gelir;
sizlere soruyorum. Kararnameye giren tüm belediyeler afet görmüştür. Hasar
keşifleri afet katsayısı titiz bir şekilde ilgili kurumlarca takip edilip
hesaplanmıştır. Diğer taraftan, çeşitli
fonlardan belediyelere yapılan yardımlar konusunda muhalefet partili belediyelere
ikinci sınıf muamele yapıldığı şeklindeki iddia da doğru değildir; çünkü,
bilindiği gibi, fonların tasfiyesiyle, sadece muhalefet partili belediyelerin
değil, bütün belediyelerin fonlardan yararlanma imkânı kaldırılmıştır. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Bakın, bunlar, Danıştay kararları... MEHMET PAK (Devamla) -
Son olarak, denetim konusunda ileri sürülen iddianın yerinde olmadığını ifade
etmek istiyorum. Bilindiği gibi, mahallî idareler, 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Sayıştay Kanunu gereğince
İçişleri Bakanlığı ve Sayıştay tarafından denetlenmektedir. Denetim görevini
yapanlar, devlet memuru olup, partilerin değişimine göre farklı denetim
yapmamaktadırlar. Eskiden olduğu gibi, yargıya intikal eden bazı şikâyetlerin
takipsizlikle sonuçlanması gayet doğaldır. Bu iddia, usulsüzlük bir yana,
sürecin normal işlediğinin iyi bir göstergesidir. Bu nedenlerle, verilmiş
olan (10/136) esas numaralı Meclis araştırması önergesine, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak ret oyu vereceğimizi belirtir, hepinize saygılar sunarım.
(MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Pak. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Baş. Buyurun Sayın Baş. AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Veysel Candan ve
arkadaşlarının vermiş olduğu, belediyelerin içinde bulunduğu sorunlar ve
gelirleriyle ilgili Meclis araştırması önergesi hakkında, AK Parti Grubunun
görüşlerini ve şahsî görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi
hürmetle selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
Türkiye uzun zamandan beri, yerelleşmeyi, yerel yönetimleri kuvvetlendirmeyi,
yetkilerin devrini, yeniden yapılanmayı konuşmaktadır. Bu konu, özellikle
Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilgili süreci içerisinde daha bir önem arz
etmektedir. Mahallî yönetimleri kuvvetlendirmek, yetkileri devretmek, yeniden
yapılanma, bütün siyasî partilerin programlarında yer almaktadır, seçim
beyannamelerinde yer almaktadır ve hemen her fırsatta, siyasî partilerin
sözcüleri, bu kürsüye veya başka platformlara çıktıklarında, Mahallî İdareler
Yasa Tasarısından bahsetmektedir, yetkilerin devrinden bahsetmektedir, yeniden
yapılanmadan bahsetmektedir; ama, ne hikmetse, bunlar, programlarda yazılı
olarak kalıyor, seçim beyannamelerinde yazılı olarak kalıyor ve partilerin
sözcülerinin ağızlarında, sözlerinde, laflarında kalıyor. Bu Parlamentoda
herkes, aman çıksın, aman yapalım, aman öne alalım demesine rağmen, bunu bir
türlü çıkaramıyoruz ve bir türlü yapamıyoruz. Bugün, yerinden yönetim,
gelişen dünyanın, çağdaş dünyanın yönetim anlayışıdır. Belediyeler, halka en
yakın yönetimlerdir. Halk, sabahleyin kalktığı zaman, penceresini açtığında
teneffüs etmiş olduğu hava, musluğu açıp elini yüzünü yıkayacağı zaman akan su,
kapıdan dışarı çıkarken ayağını bastığı trotuar, bindiği otomobil ve işine
kadar giderken karşılaştığı ulaşım göstermektedir ki, halka en yakın
yönetimler, mahallî yönetimlerdir, belediyelerdir. Halkın yönetime en çok
katıldığı yerler, yine belediyelerdir. Hemen herkesin, ya mahallesinden veya
komşu mahallesinden, ya köyünden veya komşu köyünden, bir belediye meclisi
üyesi tanıdığı, bir il genel meclisi üyesi tanıdığı vardır. Vatandaş, kimi
seçtiğini bilmektedir, dertlerini bu insanlara anlatmaktadır ve verdiği oyun
hesabını da, en rahat, en kolay, aracısız olarak, bu insanlara sorabilmektedir.
Yani, demokrasinin de gereği, mahallî yönetimleri kuvvetlendirmek, yetkilerin
mahalline devredilmesini sağlamaktır. Bugün, Türkiye'de en çok
şikâyet edilen konulardan bir tanesi bürokrasidir. Parlamentonun en çok şikâyet
ettiği konu, Anadolu'nun her yerinden insanların aslında parlamenterleri
ilgilendirmeyen meselelerde Parlamentoya müracaat etmesidir. Bunlar, yetkilerin
devriyle rahatlıkla çözebileceğimiz hususlardır. Yerinden yönetim demek, daha
az bürokrasi demektir. Yerinden yönetim demek, daha hızlı hizmet demektir.
Yerinden yönetim demek, daha kapsayıcı ve kuşatıcı hizmet demektir. Yerinden
yönetim demek, daha ucuz hizmet demektir. Yerinden yönetim demek, halkın vermiş
olduğu verginin, halk tarafından daha yakından takip edilmesi demektir; fakat,
bir problem var. Özellikle, bu hükümetler dönemindeki problem şudur: Hükümet,
mahallî idareleri, özellikle belediyeleri, hizmet alanında kendisine rakip
görüyor ve âdeta, belediyelerin elini kolunu bağlıyor. Hangi yönden bağlıyor;
zaman zaman yapmış olduğu ve Parlamentodan çıkarmış olduğu kanunlarla ve bir
kısım kararnamelerle, belediyelerin gelirlerini tenkis ediyor, genel bütçeye
aktarıyor, daraltıyor, azaltıyor. Başka ne yapıyor; belediyelere, rutin
teftişlerin yanında, müfettiş üzerine müfettiş gönderiyor. Bir belediye başkanı
arkadaşımızın ifadesiyle "âdeta, müfettişler bizim kadrolu personelimiz
olmuş. Artık, her belediyede, her an üç beş müfettiş görmek mümkün." Yani,
bir taraftan da bu baskıları uyguluyor. Ey hükümet, yerel
yönetimler sizin rakipleriniz değildir, yerel yönetimleri kıskanmanıza gerek
yok. Bugün, gerçekte, sizin yerel yönetimlere teşekkür etmeniz lazımdır. Bu
kadar yokluk içerisinde, sizin yapmanız gereken hizmetlerin birçoğunu yerel
yönetimler yapmaktadır; hükümetin yapması gereken hizmetlerin birçoğunu yerel
yönetim yapmaktadır. İstanbul belediyelerine, ilçe belediye başkanlarına,
buyurun gidin, onları ziyaret edin; insanlar, bizim yolumuzu yapın diye gelmiyorlar,
insanlar, bize trotuvar yapın, kaldırımlarımızı yapın, yani, rutin belediye
hizmetlerini yapın diye gelmiyorlar. Belediyeye gelen 10 insandan 9'u iş
istemektedir. Belediyeye gelen insanların birçoğu aş istemektedir. Siz, bu uygulamış
olduğunuz ekonomik politikalarla insanları aç bırakıyorsunuz; ama, İstanbul'da
Gaziosmanpaşa Belediyesi günde 4 000 kişiye aş evinden yemek veriyor,
Bayrampaşa Belediyesi günde 3 000 kişiye aş evinden yemek veriyor. Bakın, Bayrampaşa
Belediyesi, şu anda, kaymakamın yazışmalarıyla, kamu kurumlarında 9 elemanını
istihdam etmiş. Sizin, halkın, milletin işini görmek için memur bulmanız
gerekirken memur atamanız gerekirken yeterli memur atamamışsınız, hizmetleriniz
eksik, 9 elemanının maaşını, her şeyini Bayrampaşa Belediyesi ödüyor, sizin
kamu kurumlarının hizmetlerini görüyor; Gaziosmanpaşa Belediyesi keza öyle.
Bakın, hükümet olarak görevlerinizden bir tanesi, emniyet binalarını yapmaktır;
ama, siz yapamıyorsunuz; işte Bayrampaşa Belediyesi, 1 800 metrekare kapalı
alanı, bir binayı kırk yıllığına emniyete tahsis etmiştir; aman gelsin, şurada
görev yapsın, emniyet hizmetleri aksamasın diye. Sizin görevlerinizi mahallî
yönetimler yapmaktadır. Değerli arkadaşlar, yine,
hasta olan birçok insan, ilaç alamayan insan, bu belediyelerin kapısına
gitmekte, belediyelere müracaat etmektedir ve belediyeler, bu insanların
ilaçlarını almaktadır, bunları tedavi ettirmektedir. Bakın -Sayın Millî Eğitim
Bakanı burada yok- şu anda, Eyüp'te, Bayrampaşa'da, Gaziosmanpaşa'da,
İstanbul'un her yerinde, sizin okullarınızın badanasını belediyeler yaptırıyor,
boyasını belediyeler yaptırıyor, bahçe düzenlemesini belediyeler yaptırıyor. SALİH DAYIOĞLU (İzmir) -
Ne demek sizin okulunuz yahu?! MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Yani, Millî Eğitim Bakanlığının... SALİH DAYIOĞLU (İzmir) -
Sizin okullarınız ayrı mı?!. MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Beyefendi, saptırmayalım... Millî Eğitim Bakanlığının, sizin Bakanınızın yapmak
zorunda olduğu hizmetleri söylüyorum; bunu anlamıyorsanız... YÜCEL ERDENER (İstanbul)
- O Bakan, senin de bakanın... MEHMET KOCABATMAZ
(Denizli) - Kim okuyor o okullarda? MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Evet, bunlarda bizim çocuklarımız okuyor; ama, bu hizmetleri yapmak sizin
hükümetinizin görevidir. Siz iflas ettiğinizden, bütçeniz iflas ettiğinden,
ödenek koyamadığınızdan, kuruşunuz olmadığından, bu hizmetleri şu anda
belediyeler yapıyor. SALİH DAYIOĞLU (İzmir) -
Sizin bütçelerinizden... MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Niye gocunuyorsunuz; gocunmayacaksınız, teşekkür edeceksiniz. SALİH DAYIOĞLU (İzmir) -
Neye teşekkür edeceğiz?!. MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Sizin teşekkür etmeniz lazım. Evet, bu okulların
duvarlarını belediyeler yaptırıyor. Bu okulların demir parmaklıklarını
belediyeler yaptırıyor. Yani, bugün, sizin yapmanız gereken hizmetleri,
hükümetin yapması gereken hizmetleri belediyeler yapıyor. Peki, siz ne yapıyorsunuz;
bu belediyelere destek olmanız gerekirken, her gün yeni bir kanunla, yeni bir
kararnameyle gelirlerini kısıyorsunuz. İşte bunun son örneğini bu Parlamentoda
yaşamadık mı?! Burada, birkısım kanunlarla ilgili bir paketin içerisine, belediye
gelirleriyle ilgili bir madde koydunuz ve iktidar partilerinin grup
başkanvekilleri -ANAP, DSP ve MHP- gece yarısı önerge verdiniz, büyükşehir
belediyelerinden İstanbul Büyükşehir Belediyesinin -ki, İstanbul bir deprem
bölgesidir- yılda yaklaşık 600 trilyonunu aldınız, başka yere aktardınız;
Ankara Büyükşehir Belediyesinin yılda 200 trilyonunu aldınız, başka yere
aktardınız. Bununla da yetinmediniz,
burada kanunu çıkarırken, genel bütçeden ayrılan payın yüzde 6'ya çıkarılması
ve yüzde 3'e indirilmesiyle ilgili bir madde getirdiniz, bu madde burada
görüşülürken "siz, bu oranları aşağı mı çekeceksiniz, belediyelerin
gelirlerini indirecek misiniz" diye muhalefet sıralarından hükümete
sordular -zabıtlardan okuyorum- hükümet adına burada sayın bakan dedi ki
"Sayın Başkan, tasarının bu maddesi değerli arkadaşlarımız tarafından
değerlendirilirken, bu maddeyle büyükşehir belediyelerinin paylarının aşağıya
çekileceği intibaı verildi, konuşmalardan bu çıktı; esasen, bu maddeyle,
kesinlikle, büyükşehir belediyelerinin paylarının aşağı çekilmesi gibi bir
niyet söz konusu değildir. Şimdi, yüzde 6'ya kadar çekilebilir deniliyor;
Bakanlar Kuruluna bu tür yukarıya çekme hakkı verilirken, bunun aşağıya da
çekilme gereği hemen hemen bu tür bütün maddelerde yer almıştır." Hükümet
söz veriyor; hükümet, bu sözü vererek bu Parlamentodan kararname yetkisi
alıyor. Ne zaman; 8 Ocak 2002'de. Peki, arkadan ne yapıyorsunuz; tam 20 gün
sonra, 29 Ocakta -işte bütün bakanlarınızın imzası- yüzde 5 olarak uygulanmakta
olan bu payları yüzde 4,1'e indiriyorsunuz. Her işiniz böyle; her işiniz bu
Parlamentoyu aldatmakla geçiyor, her işiniz milleti aldatmakla geçiyor!.. İşte
buyurun, burada hükümet adına sayın bakan söz veriyor "kesinlikle böyle
bir niyetimiz yoktur; kanun tekniği gereği biz bunu yüzde 6, yüzde 3
yazıyoruz" diyor; 20 gün sonra, hükümet kararname çıkarıyor, yüzde 5'ten
yüzde 4,1'e indiriyor. Bu millet size nasıl güvenecek?!. Ey, hükümet partilerinin
parlamenterleri, siz bu Bakanlar Kuruluna güveniyor musunuz? Size burada, bu
şekilde söz vererek bu kararname yetkisini aldılar ve tam tersini yaptılar. Ey,
İstanbul milletvekilleri, Ankara milletvekilleri, siz halkın karşısına
çıktığınız zaman, bir yılda 600-700 trilyon lira, İstanbul'un hakkının gasp
edilmesinin hesabını nasıl vereceksiniz? NECDET SARUHAN (Kocaeli)
- İstanbul'da Ankara Feribotunda verdim ben o hesabı. MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, bu da yetmiyor, arkasından bir afet
kararnamesi çıkardınız; biraz önce, burada, sayın hükümet partilerinin
sözcüleri, çok adil olmuş gibi anlattılar. Siz, bu afet kararnamesini çıkararak
tam 12 tane suç işlediniz, bir kararnameyle 12 tane suç işlediniz. Ne yaptınız;
önce, adaletsiz davranıyorsunuz, afet olmayan yerleri kararnameye alıyorsunuz,
afet olan yerleri de kararname dışı bırakıyorsunuz. Aksaray, Amasya, Erzincan,
Erzurum, Isparta, Iğdır, Karaman, Osmaniye, Kırşehir, Uşak, Kars, Kırklareli;
bu illerde afet oldu mu?.. MURAT AKIN (Aksaray) -
Aksaray'da oldu. MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Yakutiye, Kâzım Karabekir, Yenişehir, Dadaşkent, Edremit, Beypazarı... EVLİYA PARLAK (Hakkâri) -
Rize'yi unuttunuz. MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Bakın, arkadaşlar, siz, İstanbul'da Avcılar Belediyesi ve Şişli Belediyesi...
Avcılarda afetten dolayı insanlar öldü, binalar yıkıldı, Şişli'de de kimsenin
burnu kanamadı; ama, siz öyle adaletsiz bir hükümetsiniz ki, ikisini de afet
kararnamesine koyuyorsunuz, ikisinin de katsayısını 1,25 yapıyorsunuz. Eğer,
Şişli'nin katsayısı 1,25 ise, Avcılar'ın en az 3 olması lazım. Ne kadar
adaletsiz olduğunuz, kendi kendinize bile, kendi belediyelerinize bile ne kadar
adaletsiz bir uygulama yaptığınız işte buradan gözükmektedir. İkincisi, siz bu afet
kararnamesiyle bölücülük yapıyorsunuz... SALİH DAYIOĞLU (İzmir)-
Sen yaptın bu ana kadar bölücülüğü, ayrımcılığı. MUSTAFA BAŞ (Devamla)-
Evet, ayırımcılık ve bölücülük yapıyorsunuz. Nasıl yapıyorsunuz; kuş uçuşuyla
arada 5 kilometre olan yerlerin birini kararnameye alıyorsunuz, birini
almıyorsunuz; birine öz evlat muamelesi yapıyorsunuz, birine üvey evlat
muamelesi yapıyorsunuz. Bundan daha büyük bölücülük ve ayırımcılık olur mu? (AK
Parti sıralarından alkışlar) Siz, bu yapmış olduğunuz işle, iki yörenin halkını
birbirine, âdeta, düşman ediyorsunuz. Birisi üvey evlat muamelesi, birisi öz
evlat muamelesi görüyor. Başka... Zulüm yapıyorsunuz; afet olan yerleri afet
kararnamesine almıyorsunuz... M. HADİ DİLEKÇİ
(Kastamonu)- Onlara konuş!.. MUSTAFA BAŞ (Devamla)-
Onlara mı konuşayım?.. Onlar mı yapmış diyorsunuz. Beraber yaptınız,
kurtulamazsınız!.. Evet "onlara konuş" diyorsun ama, siz beraber
yaptınız. Siz, afet olan bir yeri
kararnameye alıyorsunuz, onun katsayısını 1,25 koyuyorsunuz, afet olmayan
Osmaniye'ye 3 koyuyorsunuz. Bu, zulümdür. Bu, bir yörenin hakkını alıp, başka
bir yere vermektir. Osmaniye'ye veriyorsanız 3, en azından, diğerlerine de adil
davranmak zorundasınız. BEYHAN ASLAN (Denizli)-
Sizin iktidarınızı ne çabuk unuttunuz; bir kuruş vermediniz muhalefete. MUSTAFA BAŞ (Devamla)-
Demokrasiyi baltalıyorsunuz; yani, vatandaşın oyuna göre devletin gelirlerini
taksim ediyorsunuz. "Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa" diyor
Necip Fazıl. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara
şah olsa... Nasıl olur da, siz, halkın parasını, halkın oyuna göre, sizin
partilerinize verilen oylara göre taksim edebilirsiniz ve siz, maalesef ve
maalesef, partizanlık yapıyorsunuz, kendi partilerinizin belediyelerini
kayırıyorsunuz, halka çalışmıyorsunuz. Yurtdışından para alıyorsunuz, bu
paraları milletin hesabına yazıyorsunuz; paraları gidip, batık bankalara
veriyorsunuz. Gece sabaha kadar çalışıyorsunuz RTÜK Kanununu çıkarıyorsunuz;
bir kısım medya patronlarını korumak için bu kanunu çıkarıyorsunuz; halka
hizmet dediğimizde ortada yoksunuz. Maalesef, sizi halka hizmette göremiyoruz;
ama, bir kısım çevreleri korurken görüyoruz. Değerli arkadaşlar,
Trabzon'un Beşköy'ünde afet oldu; köprüler, okullar, değirmenler, bütün her şey
yıkıldı, bugüne kadar Maliye'den aldığı para 16,5 milyardır. Beşköylüler, sizi
kınamak için, sizi ikaz etmek için, işte, gördüğünüz bu afişleri yaptılar.
Beşköy halkı -verilen sözleri yerine getirmediğinizden dolayı- yaralarına ne
zaman merhem olacaksınız diye, hâlâ, size bakıyor. Başka ne yapıyorsunuz;
fırsatçılık yapıyorsunuz. Deprem bölgelerinde deprem olduğu zaman bazı kötü
niyetliler vardı, fırsatçılık yapıyorlardı, hatırlıyor musunuz?!. Bu hükümet en
büyük fırsatçılığı yapıyor; bekliyor, bir yerde deprem olsun, o depremi vesile
biliyor, başkalarına para aktarıyor. Siz, fırsatçılık yapan, kötü fırsatçılık
yapan bir hükümetsiniz. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Vay anasına!.. MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Siz "vay anasına" diyorsunuz; ama, benim bu söylediklerimi teyit
edercesine, Demokratik Sol Parti Sakarya Milletvekili Ramis Savaş "bu,
ulufe dağıtma kararnamesidir" diyor. Ne doğru söylemiş. Sizin partinizden
-artık, dayanamamış- insaflı bir adam. Sadece bununla kalmıyor, şu yargı
kararlarına bakın... Benim bu söylediklerimin hepsi yargı kararlarıyla tespit
edilmiş. Bir değil, onlarca yargı kararı var hakkınızda. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Mercümek... MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Demin, MHP sözcüsü arkadaşımız burada konuşurken, kararnamenin çok adil
çıktığını, böyle birtakım rakamlarla anlatmaya çalıştı. Şu yargı kararlarını
görmediniz mi? Bu yargı kararları ne diyor biliyor musunuz; bu yargı kararları
diyor ki "bu hükümet, bu kararnamelerde takdir yetkisini keyfî
kullanmıştır." Siz, keyfî kullandınız. Yine, karardan okuyorum "bu
hükümet, hukuka uygun iş yapmamıştır, kamu yararını gözetmemiştir." (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 2 dakika
içerisinde toparlayın efendim. Buyurun. MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Hükümetin, bu kararnameler üzerine, çok komik ve çok ilginç bir cevabı var.
Danıştay, hükümete "şu konularda haklı olduğunu ve bu kararnameyle ilgili
eşit ve objektif davrandığının kriterlerini gönder" diyor. Hükümet ne
diyor biliyor musunuz:"Ben, belge gönderemem." Kime söylüyor; yargıya
söylüyor. Gönderemem; çünkü, belgeler çok, bundan dolayı gönderemem; bir.
İkincisi "işlerim çok yoğun" diyor. Bak, bak, bak... Hükümete bak!..
Suçüstü yakalandılar. Yargı kendilerinden belge istiyor, yargıya "işim
çok, sana belge gönderemem" diyor. Siz, ne hukuk tanımaz hükümetsiniz!..
Ne hukuk tanımaz hükümetsiniz siz!.. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Başka ne diyor? "Tasarruf genelgesi var, fotokopi
çekemem" diyor. Yahu, sizin bu mazeretlerinize değil insanlar, kargalar
güler yahu!.. Kargalar güler, kargalar... (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Tasarruf genelgesi... Siz, bu memleketi, bu
devleti fotokopi çekemeyecek duruma düşürdünüz. Bir zamanlar 70 sente muhtaç
etmişlerdi, siz de, bir fotokopi çekemeyecek duruma, bir fotokopi kâğıdına
muhtaç duruma düşürdünüz. İşte, siz, kendiniz bunu söylüyorsunuz. Kendiniz
söylüyorsunuz. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) M. HADİ DİLEKÇİ
(Kastamonu) - Kasetler çıkar diye korkuyoruz; mahcup olursunuz diye
korkuyoruz!.. MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Arkasından, yargı "madem bu kadar şeyler var, o zaman, örneklemeyle şu 9
belediyenin belgelerini gönder" diyor; onu da gönderemiyorsunuz. Evet,
siz, yargı kararlarıyla da, adaletsiz olduğunuz, hukuku çiğnediğiniz, keyfî
davrandığınız ve Bakanlar Kurulu olarak kendi yetkilerini objektif
kullanmadığınız tescil edilmiş bir hükümetsiniz; onun için, hemen istifa
etmeniz lazım. Hemen erken seçim kararı almak lazım. Türkiye'de mahallî
idareler yasasını çıkaramazsınız. Bak, Çevre Kanununu çıkardınız; burada
konuşuyorsunuz... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Baş. MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Hayır... 2
dakika süre verdim. Uzatma yok. Biraz önce, diğer bir arkadaşım için de geçerli
oldu... MUSTAFA BAŞ (Devamla) - O
zaman, selamlama için müsaade edin. BAŞKAN - Efendim,
açmıyorum mikrofonu, kusura bakmayın. MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Sizin günahlarınıza 20 dakika yetmiyor. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Demokratik Sol
Parti Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Cihan Yazar; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA M. CİHAN
YAZAR (Manisa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Konya Milletvekili Sayın
Veysel Candan ve 21 arkadaşının Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
vermiş oldukları araştırma önergesi hakkında Demokratik Sol Parti Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi, şahsım ve
Partim adına saygıyla selamlıyorum. Önerge, üç ana konuyu
kapsamaktadır. Bunlar, sırasıyla: 1. Belediye
başkanlarının, usulsüz takibatlar neticesinde görevden uzaklaştırılması, 2. Deprem ve afet
nedeniyle, bazı belediyelerin, haksız ve usulsüz olarak, afet kapsamına
alınması, 3. Maliye Bakanlığı,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı gibi bakanlıkların, yardım
konusunda, muhalefet partili belediyelere ikinci sınıf belediye muamelesi
yapmaları. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; belediyelerin denetim ve soruşturmaları, 3152 sayılı İçişleri
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna göre yapılmaktadır.
Belediyelerin malî yönden denetimleri ise, 832 sayılı Sayıştay Kanununa göre
yapılmaktadır. Belediyelerin belli zaman
aralıklarında yapılan rutin teftişleri olduğu gibi, İçişleri Bakanının bizzat
görevlendirmesiyle de teftiş edilebilmeleri mümkündür. Arzu edilen husus,
belediyelerin rutin teftişlerle denetlenmeleridir. Müfettiş ve kontrolörler,
suç unsuru tespitinde, durumu yargıya intikal ettirirler. İçişleri Bakanlığının
bugünkü uygulaması, yargının tutuklama kararı verdiği hallerde, belediye
başkanının görevden uzaklaştırılmasıdır ki, doğru olanı da budur; fakat,
nadiren de, tutuksuzluk hallerinde, görevden uzaklaştırma, yargının selameti
açısından mümkün olabilmektedir. 3228 belediyenin mevcut olduğu ülkemizde,
görevden uzaklaştırılan belediye başkanı sayısı sadece 13'tür. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 14 Nisan 2002 tarihli Afet Kararnamesiyle ilgili görüşlerimi
açıklarken, Danıştay 11 inci Dairesinin, daha evvel uygulanan 11.1.2001 tarihli
afet kararnamesinin iptaliyle ilgili Halıdere Belediyesinin açmış olduğu
davanın kararını siz sayın üyelere okumak istiyorum: Kararname eki listede,
tabiî afete maruz kalmayan birkısım belediyeler yer aldığı gibi, hasar durumu
ve normal gelirleri dikkate alınarak belirlenmesi gereken katsayıların da
objektif hiçbir kritere dayanmadan saptandığı anlaşıldığından, dava konusu
Bakanlar Kurulu kararında şekil-sebep ve maksat unsurları yönünden hukuka
uyarlılık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verildiği beyan edilmektedir.
14 Nisan 2002 tarihli
Resmî Gazetede yayımlanan Afet Kararnamesiyle ilgili bilgileri, sizlere,
Sakarya Milletvekili Sayın Ramis Savaş'ın çalışmalarından aktarmaya
çalışacağım. Bu titiz ve ciddî çalışmalarından dolayı, Sayın Ramis Savaş'a,
huzurlarınızda, teşekkürü bir borç biliyorum. Afet Kararnamesinde yer
alan belediyelerin partilere göre dağılımı : Milliyetçi Hareket
Partisi; toplam belediye sayısı 501, kararnamedeki belediye sayısı 83,
kararnamedeki oranı yüzde 31,1. Anavatan Partisi; toplam
belediye sayısı 792, kararnamedeki belediye sayısı 55, kararnamedeki yüzde
oranı 20,6. Demokratik Sol Parti;
toplam belediye sayısı 190, kararnamedeki belediye sayısı 26, kararnamedeki
yüzdesi 9,7. Doğru Yol Partisi; toplam
belediye sayısı 736, kararnamedeki belediye sayısı 42, kararnamedeki yüzde
oranı 15,7. Fazilet Partisi; toplam
belediye sayısı 484, kararnamedeki belediye sayısı 29, kararnamedeki yüzde
oranı 10,9. Cumhuriyet Halk Partisi;
toplam belediye sayısı 370, kararnamedeki belediye sayısı 26, kararnamedeki
oranı 9,7. Değerli milletvekilleri,
bir de, kararnamede, bir ilden sadece bir veya iki belediyenin yer aldığı
durumlar hakkında sizleri aydınlatmak istiyorum. Bu çalışma 17 ilde
yapılmış ve 20 belediyeyi kapsamaktadır. 20 ilde yapılan bu çalışma
neticesinde, afet kapsamına alınan belediyeler, isimlerinden görülmüştür ki,
aynı siyasî partiye mensuptur, sadece bir tek siyasî partiye mensuptur. Bu konuda, kendi ilim
olan Manisa'dan bir örnek vermek istiyorum: Manisa'da sadece Gördes İlçesi afet
kapsamı içerisine alınmıştır. Bu konuda, ben, özel bir çalışma yaparak, Grupta,
Sayın Başbakanıma da bilgi vermiştim. Gördes İlçesinin komşu ilçeleri Demirci,
Köprübaşı, Borlu, Salihli afet geçirmelerine rağmen, bu kapsam içine
alınmamıştır. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Gördes hangi partiden Sayın Yazar? M. CİHAN YAZAR (Devamla)
- Peki, bu belediyelerde gerçekten afet olmamış mıdır; afet olmuş ise, en
yakındaki belediyeler bu afetten hiç etkilenmemiş midir; kararname, bu haliyle
4123 sayılı Kanunun ruhuna aykırı değil midir? Sevgili milletvekilimin
il düzeyinde yapmış olduğu bir araştırmayı daha sizlere sunmak istiyorum. Sayın
Ramis Savaş'ın 5 ilde yaptığı bir araştırmayı, huzurlarınızda sizlere açıklamak
istiyorum: İli Afyon; toplam belediye sayısı 108, afet kararnamesinde yer alan
belediye sayısı 39. İli İçel; toplam belediye sayısı 70, afet kararnamesinde
yer alan belediye sayısı 62. İli Rize; toplam belediye sayısı 21, afet
kararnamesinde yer alan belediye sayısı 18. İli Osmaniye; toplam belediye
sayısı 16, afet kararnamesinde yer alan belediye sayısı 7. İli Yalova; toplam
belediye sayısı 15, afet kararnamesinde yer alan belediye sayısı 6. Burada yapılan çalışma
neticesinde görülmüştür ki, bu afet kapsamına giren 132 belediyeden 76 adedi
sadece iki siyasî partiye mensuptur. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Hangileri, hangi partiler? M. CİHAN YAZAR (Devamla)
- Bunu, siz, çok iyi biliyorsunuz, benim siyasî terbiyem buna müsaade etmiyor;
ama, burada, Demokratik Sol Partinin oranı sadece yüzde 6'dır. (DSP
sıralarından alkışlar) Şimdi, değerli
milletvekilleri, afet kapsamındaki bu 267 belediyeye ödenen paralardan, burada
konuşan değerli arkadaşlarım hep bahsettiler; ama, bu paraların nereden
geldiğine dair de hiçbir bilgi vermediler. Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de 3 228 tane belediye mevcuttur. Afet kapsamına 267 belediye
alınmıştır. Gerçek veya değil, dürüst davranılmıştır veya davranılmamıştır;
ama, afet kapsamındaki bu 267 belediyeye ödenen paralar 3 228 belediyenin hakkı
olan paralardan kesilmektedir. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar) MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Doğrudur. Bravo! M. CİHAN YAZAR (Devamla)
- Bir kısmını, 267 tane belediyeyi afet kapsamında güldürdüğünüz anda, 3 228
belediyenin 3 000 belediyesini de afet kapsamının içine itmektesiniz. İller Bankası hissesi
bugün yüzde 6'dır; ama, afet kapsamındaki belediyelere ödenen bu paralar,
deprem bölgesindeki belediyelere ödenen paralar sonucunda Türkiye'deki 3 000
belediyenin aldığı pay yüzde 4-4,5 oranına düşmüştür. Belediyeler hizmet
üretememektedirler. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar) MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Doğru. Bravo! M. CİHAN YAZAR (Devamla)
- Hükümetimizin, bu konuda acil bir tedbir alarak, ayrı bir fondan afet ve
deprem paralarını ödemesi çok uygun olacak diye düşünmekteyim. (DYP, AK Parti
ve SP sıralarından alkışlar) MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Bravo! M. CİHAN YAZAR (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere sunduğum bütün bu bilgiler,
titiz bir çalışma sonucu elde edilmiş gerçek istatistikî bilgilerdir.
Demokratik Sol Partinin özelliği, sadece sorunları tespit etmek değil, aynı
zamanda, tespit edilen sorunların çözüm yollarını da açıklamaktır. Bugün, dünyada, gelişmiş
mahallî idareler sistemine sahip bütün ülkelerde mahallî idarelerin genel bütçe
gelirlerinden almakta oldukları pay yüzde 35 ile yüzde 65 arasında
değişmektedir. Ülkemizde bu oran, en iyi tahminle, yüzde 10-12 civarındadır.
Ancak, bazı fonların tasfiyesiyle ilgili 4629 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle
2380 sayılı Kanun, genel bütçe vergi gelirlerindeki payları şöyle
düzenlemiştir: Belediye payları yüzde
9,25'ten yüzde 6'ya; il özel idare payları yüzde 1,70'ten yüzde 1,12'ye; köy
payı hiç yok... Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, mahallî idareler, belediyeler, il özel idareleri ve köyler
olarak ifade edilmektedir. Sonuç olarak, bu son uygulamayla, mahallî idarelerin
payı yüzde 10'ların altına düşmüştür. Ülke nüfusumuzun yüzde
77,6'sı, bugün, mevcut 3 228 yerleşim birimi olan belediyelerimizde ikamet
etmektedir. İçel Milletvekilimiz Sayın Akif Serin'in yapmış olduğu istatistikî
çalışmaların neticesi de göstermektedir ki, 2005 yılında şehirleşme oranı yüzde
85,1'e ulaşacak ve bu oranın yüzde 40,1'i büyük şehirlerde yaşamaya devam
edecektir. Bu durum, bizim, bazı tedbirleri almamızı gerektirmektedir. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu tedbirler, yeni hazırlanan Mahallî İdareler Yasa
Tasarısında mevcuttur. Mahallî İdareler Yasa Tasarısının hazırlanmasında, alt
komisyonda, altı ay gibi uzun bir zaman, titiz bir çalışmada emeği geçen tüm
değerli komisyon üyesi milletvekillerine huzurlarınızda teşekkür etmek
istiyorum. Çalışmalarımızda bizden manevî desteğini esirgemeyen İçişleri
Bakanımız Sayın Rüştü Kâzım Yücelen Beyefendiye de şükranlarımı arz ediyorum. Bu süre zarfında,
binlerce belediye başkanını, il genel meclisi üyesini, belediye meclisi
üyelerini, muhtarlarımızı ve sivil toplum örgütlerini sabırla dinleyen
komisyonumuz, mükemmel olarak değerlendirilebilecek bir tasarı hazırlamıştır.
Bu tasarının hazırlanmasında, hiçbir siyasî parti temsilcisi şahsî fikirlerini
savunmamış, sadece ülke çıkarlarını düşünerek, ortak bir yol bulmaya gayret
göstermişlerdir. Bu vesileyle, değerli komisyon üyelerine, huzurlarınızda
tekrar saygılarımı arz ediyorum. Bu tasarı, araştırma
önergesiyle ilgili olarak, mahallî idarelere çok büyük maddî destek
sağlamaktadır. Şöyle ki: Yeni tasarı sayesinde, belediye payları, genel bütçe
vergi gelirleri tahsilatının yüzde 8'ini, il özel idare payları yüzde 3,5'ini,
köy payları ise yüzde 1'ini oluşturmaktadır. Ayrıca, tasarı, bütün
belediyelere, kendi illerinde toplanan vergi gelirleri tahsilatından yüzde
5'lik payı, Maliye Bakanlığı tarafından, İller Bankasındaki belediye hesaplarına
aktarmaktadır. Bu sayede, ülkemizde, mahallî idareler payı yüzde 15'lere
ulaşmaktadır ki, bu da son derece sevindirici bir husustur. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının ikinci önemli reform konusu ise, köylerimize ve
köylümüze verilen önemdir; çünkü, şu an, Anayasamızdaki kıstaslara bakarak,
köylerimizi bir yerel yönetim organı olarak tanımlamak olanaksızdır. Komisyonumuz, köylerde
yaşayan vatandaşlarımızın bütün medenî ihtiyaçlarını karşılayabilmek için
ilçelerde köy birliklerinin kurulmasını, yani köylere hizmet götürme
birliklerinin kurulmasını hükme bağlamıştır. Köylerimize gerekli maddî
desteğin sağlanması için de, ülke genelinde yapılan genel bütçe vergi
tahsilatının yüzde 1'lik payının Maliye Bakanlığı tarafından İller Bankasındaki
köy birlikleri hesabına yatırılması hükme bağlanmıştır. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; tasarının en can alıcı maddelerinden biri de, nüfusu 2000'in
altında bulunan belediyelerin, köy tüzelkişiliğine dönüştürülmesi hükmünü
ihtiva eden maddesidir. Yeni hazırlanan tasarımızda, bir yerleşim biriminin,
belediye olabilmesi için 7 500 nüfus kriteriyle birlikte, nüfusun yüzde 20'si
oranında konut ve yüzde 1'i oranında da işyeri bulunması şartı getirilmektedir.
Bu durumda, ülkemizde, en
az 20 yıl yeni belediye kurulması mümkün olmayacaktır. Buna rağmen, nüfus
sayımlarında yapılan usulsüz insan taşıma ve hayali nüfus ilaveleriyle
belediyeler haksız paylar almaktadırlar. İçişleri Bakanlığının
teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararıyla nüfusu 2 000'in altına düşmüş 398
yerleşim biriminin kararlılıkla köy tüzelkişiliğine dönüştürülmesi
gerçekleştirilmelidir. Bu sayede diğer belediyelerin paylarından elde edilen
haksız gelirin önü kesilmiş olacaktır. Konuşmamın başından beri
açıklamaya çalıştığım gerçekler, bugün, belediyelerimizin yasal hakkı olan
yüzde 6'lık payı -üzülerek belirtmem gerekirse- yüzde 4'lere düşürmüştür.
Belediyelerimizin çok zor günler yaşamakta olduğu ve hizmet üretemediği bu
günleri aşabilmemiz için mahallî idareler yasa tasarısının bir an evvel Yüce
Meclisin huzuruna gelmesini ve yasallaşmasını arzu ediyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle,
Yüce Heyetinize en derin saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederiz
Sayın Yazar. Önerge sahibi sıfatıyla,
Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan; buyurun. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. VEYSEL CANDAN (Konya)-
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; mahallî idarelerle ilgili
olarak belediyelerimizin sorunlarını dile getiren bu araştırma önergesi,
tarafımdan, 30.5.2000 tarihinde, yani, iki yıl önce verilmiş ve bu konuların
dile getirilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasını arzu etmiştik. Ancak,
hükümet, denetimi devredışı bıraktığından, soruları ve araştırmaları
görüştürmeye gerek görmediğinden, iki yıl sonra bu konuyu görüşme imkânımız
oluyor ki, Meclisin ne kadar süratli çalıştığını ortaya koyması açısından da
fevkalade önemli bir konu. Biz bu araştırma
önergemizde, belediyelerin sıkıntılarını ve darboğazlarını, yapılan yanlış
uygulamaları, İller Bankasının durumunu, israfı dile getirip, alınması gereken
tedbirleri müzakere edelim demiş idik; ancak, görünen o ki, o gün tedbirler
alınmış olsa, müdahale edilmiş olsaydı, bugün tartıştığımız birçok konuyu;
israfı, usulsüzlüğü, İller Bankasının batmasını belki önlemiş olabilir idik. Biraz önce konuşan
değerli DSP milletvekili arkadaşımı tebrik ediyorum. Eski bir belediye başkanı
olarak, konuşmalarının tamamına katıldığımı ifade ediyorum. Sayın Cihan
Yazar'ın tespitleri doğrudur. Ayrıca, DSP milletvekili Ramis Savaş'ın da afet
kararnamesiyle ilgili yaptığı araştırmalar da olumludur ve benim yaptığım
araştırmalarda tespitlerin aynısıdır, katılıyoruz. Demek oluyor ki, bizim
konuşmamız sonunda, taleplerime DSP Grubunun en azından olumlu cevap vermesi
gerekmektedir. Değerli arkadaşlar, bu
hükümet, evvela, üç yıldır mahallî idareler yasa tasarısını halen Genel Kurula
getiremedi. AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Getireceğiz. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Ama, getirildiği zaman ne olacak; dağ, fare doğuracak. Bu anki mevcut mahallî
idareler yasa tasarısı, 5 katrilyonluk vergi içeren, ek bir vergi paketidir.
Halbuki buradaki asıl amaç, mahallî idarelerde yetkilendirilme, yani, yerinden
yönetim idi; ama, yasa tasarısına baktığımız zaman, yetkiler, tamamen
keyfiliğe, yani, bakanların uhdesine bırakılıyor. O açıdan, mahallî idareler
yasa tasarısı gelse de, hiçbir şeyi çözme şansı yoktur. Şimdi, ben, aslında
burada iki konu üzerinde durmak istiyorum. Birincisi, afet kararnamesidir.
İkinci olarak da, hazine ile belediye ilişkilerinde, geçen gün Grubum adına
tümü üzerinde konuşurken ifade ettiğim konuyu bir kere daha kısaca dile
getirmek istiyorum. Belediyelerin sorunları, denetim, yetki kısıtlaması,
personel durumu, hazineye ait taşınmazların belediyelere devri, kanunî hakların
dağıtımında oynanan oyunlar ve esas olan da, bugün de konuşacak olduğumuz afet
kararnamesi. Değerli arkadaşlar,
şimdi, afet kararnamesi dediğimiz zaman, akla, aslında... Biraz önce, değerli
konuşmacı DSP'li milletvekili arkadaşım kibarca dedi ki: "Siz bu
kararnamede, benim yaptığım araştırmaya göre usulsüzlük yaptınız." Doğru
tespittir; çünkü, yargı da aynı şeyi söylüyor, elimdeki Danıştay kararı da aynı
şeyi ifade ediyor. Tarih 14 Nisan 2002. Afet
kararnamesini Sayın Bakan hazırlıyor ve hükümete takdim ediyor; ama,
imzalanmıyor. Neden imzalanmıyor; çünkü, Sayın Bakanın partisi MHP'dir ve orada
da MHP'li belediyeler kayrılmıştır. Daha sonra, oturuluyor, müzakere
ediliyor... Sayın Bakanın basın açıklamaları var: "Geri çekebilirim,
çekeceğim" diyor ve bunun üzerine, oturuluyor, biraz da ANAP'a verilmek
suretiyle, böylece, bir pasta paylaşımıyla çözülmeye çalışılıyor ve nihayet,
kararname çıkıyor. Şimdi Bayındırlık
Bakanlığı kararname hazırlıyor, Bakanlar Kurulu onaylıyor. 40 ilde 267
belediye; 164'ü hükümet partilerinin belediyesi, 17 ilin hepsi MHP'li.
Arkadaşlarımız onun için itiraz ediyorlar. Şimdi, burada, asıl olan
yanlış nedir: Bir : Afet olmayan yerler
kapsama alınıyor. Yani, yağmur yağmamış, sel götürmemiş; ama, sel götürmüş gibi
kapsama alınıyor. İki : Afet olduğu halde
kapsama alınmıyor. Üç : Her ikisi de kapsama
alındığı halde, katsayılarla oynanmak suretiyle partizanlık yapılıyor. Yani,
işin bir yerde -amiyane tabiriyle- suyu çıkarılıyor. Şimdi, belediye
başkanları ne yapıyor bu durumda; yargıya gidiyorlar. Bir belediye başkanı
yargıya giderek, Bayındırlık Bakanlığını dava ediyor. İşte, bu elimdeki -biraz
önce arkadaşımız da ifade etti- Danıştay kararı; bakın bu kararda ne diyor
Bakanlık: "Listeyi biz hazırladık; Bakanlar Kurulu onayladı. Davalı taraf
olmamalıydık." Yani, insan imza attığının arkasında durur bir kere!..
"Taraf olmamalıydık, eğer, dava edecekseniz, evvela Bakanlar Kurulunu dava
edin" deniliyor! O zaman, Danıştay 11. Dairesi, Bakanlığa, tekrar, bir
yazı yazıyor, diyor ki Bakanlığa: "Bunu nasıl yaptınız, usul ve esasları
nedir; bütün belge ve bilgileri bize gönderin." Bakanlığın cevabı siyasî
tarihimize geçecek derecede komik, oldukça gayrı ciddî, hukuk sistemimizde de
anlatılabilecek komik anektotlar arasına girebilecek nitelikte; deniliyor ki:
"Çok belge istiyorsunuz, işlerimiz de çok yoğundur, tasarruf genelgesi
var, fotokopi çekip evrakları mahkemenize gönderemeyiz." Cevap bu!..
Arkasından yargı, ulaşabildiği belge ve bilgilerle sonuçta şöyle diyor -birçok
neden sayıyor, ben onları geçiyorum- en önemli tarafı da şudur... Yargı kararı
burada, elimde, zannediyorum itiraz edilecek bir tarafı yok; ama, insanlar
gerekçe bulursa, buna da birtakım... Biraz sonra belki, Bakan cevap verirken,
ciddî olmayan, kendine göre gerekçeler getirecektir. Birçok maddede nedenler
sayıldıktan sonra, bakın ne deniliyor değerli arkadaşlarım: "Afete maruz
kalmayan birkısım belediyelerin, listede yer aldığı görüldüğünden..." Bunu
Türkçeleştirdiğiniz zaman, yani, sahte liste hazırlandığından!.. Bakın, sahte
liste hazırlandığından!.. "...parasal kayıpları hesaplanarak, davacı
belediyeye ödenmesine..." Şimdi, Sayın Bakana soruyorum: Bu kürsüye
geldiği zaman, bu yargı kararında "bu belediyeye parasını ödeyin"
denilmesine karşı ne yaptığının cevabını verecek mi? Yani, başka, uzun uzun
konuşmaya falan gerek yok. Sorumu, aynen bir kere daha tekrar ediyorum: Sayın
Bakan, belediye başkanının müracaatı, yargının kararı üzerine, bu paraları hâlâ
neden ödemediğinin gerekçesini veya hukuka olan saygısını burada açıkça ifade
etmek durumundadır. Aksi halde, demagoji yaparak başka sonuca varmanın mümkün
olmadığını ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar,
konuşmamın sonunda, bu araştırma önergesine olumlu oy vermenizi isteyeceğim ve
o zaman da diyeceğim ki, mesela bununla ilgili olarak da elimdeki... İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
DSP ile birlikte olumlu oy vereceğiz Allah nasip ederse! VEYSEL CANDAN (Devamla) -
İşinize geldiği zaman!.. Mesele, öyle olmuyor, öyle çözülmüyor Bence, bu söylenildikten
sonra, bunun karşısında insanların başlarını önlerine eğmeleri lazım; ama,
siyaset kirlenmiş, siyaset sulanmış... Zeytinyağı gibi üste çıkmak da her zaman
kolay. Yook, öyle yağma yok!
Gülerek işi geçiştiremezsiniz, öyle iş yok... Öyle yok... Öyle yağma yok! YUSUF KIRKPINAR (İzmir) -
Belediyelere sor; sor onlara! VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Yok... Endişe etmeyin, sizin lehinize oy verirler. Ben tahammül ederim, hiç
merak etmeyin siz. YUSUF KIRKPINAR (İzmir) -
Belediyelere verilen paralar nerelere, hangi şirketlere gidiyor; onları bir sor
bakalım! Nerelere gidiyor bu paralar? VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Onu da söylersek utanırsınız. Sayın Bakan buraya çıktı "deprem paralarını
faize ödedik" dedi; "yok ödemedim" dedi. Belge getirdik, Bakan
yok; aslında, hükümet yok! Değerli arkadaşlarım,
vaktim dar. Bakın, çok önemli... Lütfen... Milletvekili arkadaşlarımın dikkatle
takip etmesinin millî menfaatlarımız açısından önemi var. Değerli arkadaşlar,
Hazine ve belediye ilişkilerinde yanlış uygulamalar sonunda devletin ne kadar
zarara uğratılabildiğinin bir canlı örneğini vereceğim ve bu araştırma
önergesiyle, aslında, bu konuların araştırılması lazım. İzmit Büyükşehir
Belediyesi "İçmesuyu Projesi" adı altında bir proje başlatır; hem
belediyenin içmesuyu ihtiyacını hem de 11 ile su temin etmek üzere bir proje
başlatılır. Bu proje için DSİ ile bir protokol yapılır, işe DSİ başlar. Daha
sonra yap işlet devret modeline döner; iş, konsorsiyuma devredilir.
Konsorsiyuma, belediye, yüzde 15 oranında ortaktır. Bütün bunlar Hazine
garantilidir ve belediye, Hazine garantili 19,5 milyon dolar parayı alır ve
ödemez; ödemediği zaman da Hazine, bunu 20,2 milyon dolar olarak öder; devlet
zarara sokulur. Su elde edilir, su elde edilir; ancak, alıcı yoktur, fiyatlar
çok pahalıdır. Elde edilen su miktarı 142 000 000 metreküp; bu su boşa
akmaktadır; Hazinenin iki yılda ödediği para 380 000 000 dolardır ve bundan
sonra onüç yıl daha ödeyecektir; yani, 2,5 milyar dolar... 2,5 milyar dolar
daha ödenecektir. Dava, Avusturya Tahkim Mahkemesine intikal etmiştir. Şimdi, bu elimdeki rapor
Meclis Başkanlığına gönderilmiştir. Deniliyor ki: "Sizin adınıza
Hazineyi..." (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Hemen bitiriyorum; 2 dakika verirseniz... BAŞKAN - Sayın Candan, 1
dakika içinde toparlayın efendim. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
2 dakika verin; 2 dakikada bitireceğim... BAŞKAN - Efendim, 1
dakika dedim ben; 2 dakika demedim. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Biraz önceki konuşmacıya 2 dakika, biraz sonra 1 dakika!.. BAŞKAN - Efendim, o, grup
adına 20 dakika konuştu. Lütfen... VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi, soru şu; bakın, raporun bir bölümünü okuyorum ve
oylarınızı ona göre verin: "DSİ onaylı katî proje raporu olmasına rağmen,
10 katı oran fahiş fiyat farkıyla, iş, DSİ'den alınır, ihaleye çıkılmadan,
konsorsiyumun teklif ettiği fiyatlara verilir." Bu rapor, bu da Hazine
adına inceleme yapan Sayıştay raporudur. Dolayısıyla, biraz sonra sizin
vereceğiniz oylar -buradaki yolsuzluğu- fakir fukara milletin hak ve hukukunun
savunulması açısından çok önemlidir. Her milletvekili, oyunu verirken,
vicdanına göre verecektir. Kaldı ki, nihayet, bir araştırma komisyonu kurulacak
ve bu konuları inceleyecektir; ama, sizler diyorsanız ki, böyle bir incelemeye
gerek yoktur; o zaman, ona da saygı duyarız; ama, ülke de soyulmaya devam eder.
Saygılarımla. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Candan. Meclis araştırması
önergesi üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunuyorum... FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkan karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Geri çektiler Sayın Başkan. BAŞKAN - Meclis araştırmasının açılmasını kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Meclis araştırmasının açılması kabul edilmemiştir
efendim. Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz. Önce, yarım kalan
işlerden başlayacağız. VII. –
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. – İzmir
Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S. Sayısı : 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2. – Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. 3. – Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu
Raporu (1/777) (S. Sayısı : 557) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 4. – Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/886) (S. Sayısı : 827) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Özel Tüketim Vergisi
Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz. 5. – Özel
Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S.
Sayısı : 870) (1) BAŞKAN - Komisyon?..
Hazır. Hükümet?.. Hazır. Tasarının 2 nci maddesi
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. III. – YOKLAMA BAŞKAN - Şimdi, 2 nci
maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak, oylama işlemine geçmeden önce bir yoklama
isteği var. İstemde bulunan
arkadaşların, Genel Kurul salonunda hazır bulunup bulunmadıklarını arayacağım. Sayın Çelik?.. Hazır. Sayın Sezal?.. Hazır. Sayın Alptekin?.. Hazır. Sayın Baş?.. Hazır. Sayın Özgün?.. Hazır. Sayın Günbey?.. Hazır. Sayın İyimaya?.. Hazır. Sayın Ercan?.. Hazır. Sayın Yakup Budak?..
Hazır. Sayın Rıza Ulucak?..
Hazır. Sayın Fahrettin
Kukaracı?.. Hazır. Sayın Niyazi Yanmaz?..
Hazır. Sayın Mustafa Geçer?..
Hazır. Sayın Musa Demirci?..
Hazır. Sayın Alaattin Sever Aydın?..
Hazır. Sayın Mehmet Bekâroğlu?..
Hazır. Sayın Latif Öztek?..
Hazır. Sayın Ahmet Cemil Tunç?..
Hazır. Sayın Ahmet Karavar?..
Hazır. Elektronik cihazla
yoklama yapacağım. İsmini okuduğum
arkadaşlarımız sisteme girmesinler. Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın, aynı
süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica
ediyorum. Bu arada, yoklama
pusulası gönderen arkadaşlarımızın Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını;
çünkü, gönderilecek yoklama pusulasını okuyup, o arkadaşımın hazır bulunup
bulunmadığını arayacağım. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır. VII. –
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 5. – Özel
Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S.
Sayısı : 870) (Devam) BAŞKAN - 2 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul
edilmiştir. 3 üncü maddeyi
okutuyorum: Vergiyi doğuran olay MADDE 3. - Vergiyi
doğuran olay; a) Mal teslimi veya ilk
iktisap hallerinde malın teslimi veya ilk iktisabı, b) Malın tesliminden önce
fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen
miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi, c) Kısım kısım mal teslim
edilmesi mutat olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde, her bir kısmın
teslimi, d) Komisyoncular
vasıtasıyla veya konsinyasyon suretiyle yapılan satışlarda malların alıcıya
teslimi, e) İthalatta, 4458 sayılı
Gümrük Kanununa göre gümrük yükümlülüğünün doğması, ithalat vergilerine tâbi
olmayan işlemlerde ise gümrük beyannamesinin tescilidir. BAŞKAN - 3 üncü madde
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın
İsmail Özgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL
ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Muhterem Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, 3
üncü madde, teknik bir düzenlemeyi ifade ediyor. Bu maddeyle, Özel Tüketim
Vergisinde vergiyi doğuran olay düzenlenmektedir. Maddenin (a) bendiyle mal
teslimi ve ilk iktisap hallerinde vergiyi doğuran olay, malın teslimi veya ilk
iktisabına bağlanmıştır. Maddenin (b) bendiyle
teslimden önce fatura veya benzeri belge düzenlemesi halinde vergiyi doğuran
olay, belgenin düzenlendiği tarih olarak belirlenmektedir. Maddenin (d) bendinde ise
komisyoncu vasıtasıyla veya konsinye satışlarda vergiyi doğuran olayın, malın
tesliminde meydana geleceği hükme bağlanmıştır. Maddenin (e) bendinde de
ithal edilen mallarda vergiyi doğuran olayın, 4458 sayılı Gümrük Kanununun
ilgili maddelerinde gümrükte ödeme mükellefiyetinin başlaması anında meydana
geldiği belirtilmiştir. İthalat vergisine tabi olmayan işlemlerde vergiyi
doğuran olay gümrük beyannamesinin tescili anında meydana gelecektir. Bu
şekilde, Özel Tüketim Vergisinin hangi hallerde doğacağı ifade edilmektedir. Değerli arkadaşlar, tabiî
bunlar teknik düzenlemeler, bunlara bir söyleyeceğimiz yok; ancak, vergi
sistemi konusunda, gerçekten, sistem çok altüst oldu; yani, sık sık yapılan
değişiklikler, sık sık getirilen vergi tasarıları, sistemi, artık, deneme
tahtası haline getirmiş bulunmaktadır ve bir türlü de vergi sistemi yerine
oturamamaktadır ve gitgide çökmektedir. Şimdi, şöyle bir
bakarsak, vatandaşlarımız, vergiyle ilgili kimselerin, kişilerin, vergi
mükelleflerinin kanaatlerine şöyle bir baktığımız zaman, Türkiye'de dürüst
davranıp, yasalara uygun bir şekilde hareket eden esnaf, tüccar ve şirketler
için âdeta bir vergi cehenneminin olduğu, vergi kaçıranlar içinse bir vergi
cennetinin olduğu söylenilmektedir. Yine, yeterince vergi
toplanamayışının ve kayıtdışı ekonominin en önemli nedeni yüksek vergi
oranlarıdır, vergi oranlarının çok yüksek olduğu herkes tarafından, vergiyle
ilgili olan herkes tarafından ifade edilmektedir. Yine, mevcut vergi
sistemi, işletmelerin küçülmesine neden olmakta ve bunların devamlılıklarını
zorlaştırmaktadır. Enflasyon muhasebesi uygulanmadığı için de, enflasyonun
vergisi mükelleflerden alınmakta, satılan mal, aynı fiyattan yerine
konulamamakta ve işletme sermayeleri giderek erimektedir. Yine, önemli bir husus,
sürekli olarak kayıtlı mükelleflerin üzerine gidilmekte ve kayıtlı olmayanlar
her zaman kârlı çıkmaktadır; mevzuat sık sık değiştirilmekte ve ekvergiler
giderek kalıcı vergiler haline gelmektedir. Nitekim, bu getirilen Özel Tüketim
Vergisi Tasarısıyla da, geçmişte "geçici" olarak adlandırılan birçok
vergi, artık, vergi yükü olarak, kalıcı olarak mükelleflerin sırtına binmiş
bulunmaktadır. Asgarî ücret alan bir
işçinin vergi ve sigorta primleri, neredeyse ücreti kadardır ve işçi
çalıştırmak giderek zorlaşmaktadır. Yine, toplanılan vergiler
gerekli yerlere sarf edilmemektedir. Yolsuzluklar, faiz ve kamudaki
savurganlıklar, vergi ödeme şevkini kırmaktadır. Burada, daha önceki
görüşmelerde de söz konusu edildi, gerçi, Sayın Bakan buna itiraz etti; ama, bu
konuda basına yansımış olan haberler var. Sayın Bakanın "deprem
vergileriyle maaş ve faiz ödendi" şeklindeki ifadesi -burada bir açıklık
getirmesi lazım- gerçekten, deprem için toplanılmış olan vergilerin yerine
harcanmadığı imajını topluma vermiştir ve vergi ödeyenler açısından, fevkalade
caydırıcı bir unsur haline gelmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içinde
toparlar mısınız. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar, bu
belirttiğim hususlar, toplumda, vergiyle ilgili olan kesimlerin vergiye
bakışını çok negatif yönde etkilemiştir ve vergi sistemi baştan aşağı,
gerçekten, yeniden ele alınmak durumuyla karşı karşıyadır. Bundan sonraki maddede,
vergi sistemi konusunda acilen neler yapılması gerektiği hususlarının altını
çizmek dileğiyle hepinize saygılarımı, hürmetlerimi sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Özgün. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül... NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Sayın Murat Akın konuşacaklar Sayın Başkan. BAŞKAN - Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. Süreniz 5 dakika Sayın
Akın. DYP GRUBU ADINA MURAT
AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı yasa
tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
3 üncü madde, vergiyi doğuran olayı tarif etmektedir. Vergiyi doğuran olay, 213
sayılı Vergi Usul Kanununun 19 uncu maddesinde tarif edilmektedir, ki mükellef
bakımından vergi borcunu, devlet bakımından da vergi alacağını ifade
etmektedir. Değerli milletvekilleri,
vergiyi doğuran olay, bazı hallerde malın iktisabında, bazı hallerde fatura ve
benzeri vesikaların düzenlenmesi safhasında, bazı hallerde kısım kısım malların
tesliminde, kısma tekabül eden verginin hesaplanması şekliyle, bazı hallerde
komisyoncular vasıtasıyla olan teslimlerde nihaî alıcıya intikalinde, ithalatta
ise, Gümrük Kanununa göre tespit edilmektedir. Değerli milletvekilleri,
esas olan, vergiyi doğuran olay, tüketim cephesinde oluşmaktadır. Vergiyi
doğuran olay, eğer, emtia, tüketiciler tarafından alınabiliyorsa, tüketimi
sağlanabiliyorsa, o safhada doğmaktadır; ama, tüketici cephesine baktığımız
zaman, ülkemizde, maalesef, tüketiciler çok perişandır. Bilhassa, bu vergi
konusuna giren akaryakıt... Akaryakıt olarak mazotun tüketicileri çiftçilerdir
ve traktörlerinin deposunu bir defa olsun doldurmaktan mahrumdurlar. Bugün,
mazotun litresi 1 042 000 lira. Bu vergi kanununun çıkmasıyla birlikte, 780 000
lira, yani 800 000 liraya yakın vergi, Özel Tüketim Vergisi olarak kanunla
tespit edilmiş oluyor. Soruyorum size: Çiftçi ne
kadar zor durumda? Çiftçi, traktörünü satmakta, satmak üzere, hatta, satmış! Bu
durumda olan bir çiftçi için mazot, en fazla elzem olan bir girdidir. Bugün,
ülkemizde, çiftçiler, haftada değil ayda bir defaya mahsus traktörlerinin
depolarını dolduramamaktadırlar ve tarlalarını ekememişlerdir, tarlalar nadasa
bırakılmıştır. Bugün, bu sene itibariyle baktığımızda, bazı yerlerde -yöremi
de, Aksaray'ı da ifade ediyorum- çiftçilerimizin belki üçte 1'i, üçte 2'si
topraklarını sürememiştir, ekim yapamamıştır. Şimdi, bu hükümet, sayın hükümet,
bu çiftçileri en çok etkileyecek girdi olan mazottan 800 000 liralık vergi
alınmasını özel tüketim vergisi kanunuyla karara bağlamış oluyor ve hüküm
altına almış oluyor. Değerli milletvekilleri,
çiftçiye ne verdik ki ne istiyoruz?! Şu anda, ilimde pancar eken, Eskil İlçesi,
Ortaköy İlçesi ve merkezde, çiftçiler, çapa avanslarını beklemektedir.
Çiftçinin hükümetten çapa avanslarının verilmesini beklediği bir zamanda,
hükümet, çiftçiye daha önce kararla salmış olduğu vergileri, şimdi, kanunla
hüküm altına alıyor. Bu, doğru bir tespit değil, doğru bir yönlendirme değil ve
bizim milletimizi doğru yolda etkileyici bir mevzuat değildir. Değerli milletvekilleri,
alışverişin olmadığı piyasalarda enflasyonun yapay olarak gerilemesi, hükümet
ile IMF'den başka hiçbir kesimi sevindirmeye yetmemektedir. 2002 yılının ilk
dört ayına ilişkin bütçe gerçekleşmeleri, ekonominin büyümeye başlamasını
bekleyen sanayicilere yeniden üretim, istihdam ve ihracat heyecanını verecek
düzeyde değildir. 2002 yılında toplam 57
katrilyon 911 trilyon lira vergi toplamayı hedefleyen devletin, ilk dört aylık
vergi gelirleri 15 katrilyon 306 trilyon 86 milyon TL'de kalmıştır ki, hedefin
tutturulması için bu rakamın 17 katrilyon lira olması gerekirdi. İlk dört aylık
vergi hedefinde yüzde 20 eksi sapma gerçekleşmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MURAT AKIN (Devamla) -
Aynı dönemde 3,6 katrilyon lira olarak hedeflenen Kurumlar Vergisi tahsilatı
ise, 989 trilyon 57 milyar TL'de kalmıştır. Üretim ve tüketimin gerilediği bir
ekonomide, vergi gelirlerinin artırılması beklenemez. Değerli milletvekilleri,
bu Özel Tüketim Vergisi, zamanında çıkarılan bir vergi değildir; bilhassa
üretici kesimi, müstahsil kesimi, bu verginin çıkmasıyla birlikte, belki de
ilave bir yük altında kalacaktır. Bizim hükümetten
istirhamımız, müstahsilin beklediği avansların, pancar avanslarının, çapa
avanslarının, çıkacak olan bu kanunla birlikte, hatta bundan önce karara
bağlanmasıdır. Bu dileklerle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Akın. Saadet Partisi Grubu
adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun efendim. (SP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. SP GRUBU ADINA YAKUP
BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Özel Tüketim Vergisiyle
ilgili kanun tasarısının 3 üncü maddesinde vergiyi doğuran olay
anlatılmaktadır. Bunda, malın teslimi, kısmen teslimi hallerinde de kısmen
teslim edildiği alan, gümrüğe tabi olmayan konularda da, ithalatta ise,
beyannamenin verildiği an, vergiyi doğuran olay olarak tespit edilmektedir; teknik
bir düzenlemedir. Tabiî, elbette vergiler
düzenlenecektir; fakat, vergilerin, adalet ve eşitlik ilkesi, vergilemede çok
önemli bir olaydır. Adalet ve eşitlik ilkesi vergilemede dikkate alınarak bir
düzenleme yapılmazsa, o zaman, adaletsizliğin ve eşitsizliğin olduğu yerde, hukuksuzluk ve kanunsuzluk
başlar. Onun için, Anayasamızın 73 üncü maddesinde "herkes gelirine göre
vergi verir" denilmektedir. Yine, ağır vergi yükü,
ülkemizde, maalesef, kayıtdışına geçişe neden olmaktadır. Bu kayıtdışı önlenmeden
verginin artırılması, vergi matrahının artırılması, vergi oranlarının da
yaygınlaştırılması, istenilen neticeyi vermeyecektir. Onun için, Ankara
Dördüncü İdare Mahkemesi, vermiş olduğu bir kararda "kamu hizmetleri gelir
artırma aracı olarak kullanılamaz" demektedir; fakat, bu hükümetin
uygulamalarında ve getirmiş olduğu vergilerde, ne kadar çok vergi koyarsak, ne
kadar çeşitli vergi koyarsak, vergi oranlarını ne kadar yükseltirsek, vergiyi o
kadar fazla alabiliriz gibi bir mantık yatmaktadır. Öylesine bir mantık ki,
verginin vergisi de alınmaktadır. Örneğin, cep telefonlarında, hizmetin
karşılığı ücret alınıyor, ücretin üzerine yüzde 25 Özel Tüketim Vergisi
konuluyor, bu ikisinin toplamı üzerinden de KDV alınıyor. Bir bakıma, verginin
vergisi de alınmaktadır; ki, bu, adaletsizlik, vergide eşitsizliktir,
dolayısıyla vatandaşı vergiyle ezme yoluna gitmektir. Bu, sadece cep
telefonlarına has değil, akaryakıtta da bu böyledir, diğer birçok üründe de bu
böyledir. Bu adaletsizlik giderilmediği sürece, kayıtdışılığın önlenmesi de mümkün değildir. Gelir dağılımına göre
kamu hizmetlerinin en pahalı olduğu ülke Türkiye'dir. Gelir dağılımına göre
dediğimiz zaman, çok değişik ülkelerde... Özellikle, bu yasanın
çıkarılmasındaki hedeflerden birisi de, Avrupa'ya uyumun sağlanması, verginin
eşit, basit usullerle gerçekleştirilmesidir; ama, bu hedef gerçekleştirilirken,
yine, vergi, maalesef artırılmakta, ağırlaştırılmaktadır. Halbuki, Avrupa
Birliğine girerken vergi yükünün hafifletilmesinin de, hedeflerin içerisinde
olunması gerekir. Uyum yasasında bu da taahhütlerin içerisinde bulunmasına
rağmen, nedense, hükümet, vergi çeşitliliğini azaltıyorum derken, vergi
oranlarını da yükseltmektedir. Muhakkak surette, vergilerin düşürülmesi, vergi
adaletinin sağlanması AB'ye uyum noktasında da önemli bir noktadır. Kamu
mallarına ve hizmetlerine maliyet unsuru dışında zam yapılması, esnafı ve bu
malları kullanan insanlarımızı da ezmektedir. Verginin dağılımına göre en fazla
ezilen, Türkiye'deki mükelleftir, Türkiye'deki insanımızdır. Vergi yükü, sosyal
güvenlik primleri dahil, Yunanistan'da yüzde 34; İspanya, Portekiz gibi
ülkelerde yüzde 33; Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 30, Japonya'da yüzde
29; Türkiye'de, kayıtdışı da dikkate alınarak yapılan hesaplamalarda yüzde 48
mesabesindedir. Eğer bu yüzde 48'lik oran düşürülmezse, bu oranın altına
indirilmezse, kayıtdışına gidilmesinin önlenmesi de mümkün değildir. Elbette, vergilerin
düşürülmesi hedef olmakla birlikte, verginin devlet gelirleri içerisinde önemli
bir payı vardır; ama, hükümet edenlerin, vergiyi en sağlıklı gelir kaynağı
olarak düşünecekleri yerde, ülkenin diğer kaynaklarını harekete geçirmeyi de
kendilerine hedef olarak seçmeleri gerekir. Şayet bu gerçekleştirilmezse ne
olur; alınan toplam vergiler azalır, kayıtdışı gelişir. Bunun yanında da,
bugünkü vergi mevzuatı, maalesef, mükellefin ahlâkını bozduğu gibi, vergi
idaresinin de -dilim varmıyor söylemeye ama- ahlâkını bozmaktadır. Ağır vergi
yükü, ağır vergi oranları hem vergi mükelleflerinin hem de vergiyle iştigal
eden insanların ahlâkını bozmaktadır; bu ahlâkın bir bozulduğu zaman da dikiş
tutması mümkün değildir. Hükümetin, bu noktalara dikkat etmesi gerekir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Budak, 1
dakika içinde toparlayın efendim. YAKUP BUDAK (Devamla) -
Sayın Başkan, sık sık esnafımızı ziyaret ediyoruz, köylümüzü ziyaret ediyoruz.
Geçen gün, bir köy ziyaretinde, Tekirdağ'daydık. Orada, Yılanlı Köyünden Şaban
Kahramanoğulları diye bir amca, yaşlı bir amca bana dedi ki: "Evladım,
buraları dolaşıyorsunuz; ama, bu hükümete iki çift sözüm var; bunlara söyle
bakalım; okula gittikleri zaman, vergiden başka, zamdan başka bir ders
okumamışlar mı; bu okullarda vergiden, zamdan başka bir şey öğrenmemişler mi
diye sor." (SP sıralarından alkışlar) Ben de sayın hükümete ve bu vergi
yasaları için parmak kaldıran milletvekillerimize Şaban Amcamızın sorusunu
tekrarlıyorum; siz, vergiden ve zamdan başka, 57 nci hükümet mensupları olarak,
başka bir ders görmediniz mi diyorum. Saygılar sunuyorum. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Madde üzerinde
dört önerge vardır; ancak, bu önergelerden üçünü işleme alacağım. Geliş
sıralarına göre okutup, aykırılık sıralarına göre oylarınıza sunacağım: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (a) bendindeki "mal
teslimi" ibaresinin "mal satışı", "malın teslimi"
ibaresinin "malın satışı" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Şadan
Şimşek Edirne BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum : Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin (b)
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Şadan
Şimşek Edirne b) Malın tesliminden önce
fatura veya benzeri belgeler verilmesi veya bedelin kısmen veya tamamen
ödenmesi hallerinde bu belgelerde gösterilen veya önceden ödenen miktarla
sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi veya ödemede
bulunulması. BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum : Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (d) bendinin madde metninden
çıkarılarak (e) bendi hükmünün (d) bendi olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Şadan
Şimşek Edirne ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) -
Sayın Başkan, önergelerimi geri çekiyorum. BAŞKAN - Önergelerinizi
geri alıyorsunuz. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Bizim önergelerimiz var Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim,
okunduktan sonra işleme alamıyoruz. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum... III. – YOKLAMA (SP ve DYP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı) FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Genel Kurul salonunda toplantı yetersayısı yoktur; yoklama istiyoruz. BAŞKAN - Maalesef,
sonradan kalktılar... FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Hayır... Hayır... Daha oylamaya geçmemiştik Sayın Başkan. Şu anda, biz, yoklama
istiyoruz. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sonradan kalksa ne yazar; öyle bir âdet çıkarmışsınız. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Orada 20 kişi yok! FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Var, var efendim, 22 kişi var. BAŞKAN - Efendim, yoklama
isteyen arkadaşları tespit ediyorum: Sayın Veysel Candan... Yoklama isteyen
arkadaşlar oturmasınlar efendim, otururlarsa, saymam... İsmini okuduklarım
Genel Kuruldan ayrılmasınlar; çünkü, yoklama yapacağım. Sayın Aslan Polat, Sayın
Veysel Candan, Sayın Fethullah Erbaş, Sayın Hüseyin Çelik, Sayın Ali Sezal,
Sayın Hüsamettin Korkutata, Sayın Yakup Budak, Sayın İsmail Özgün, Sayın Latif
Öztek, Sayın Rıza Ulucak, Sayın Fahrettin Kukaracı, Sayın Mustafa Geçer, Sayın
Lütfü Esengün, Sayın Mustafa Niyazi Yanmaz, Sayın Alaattin Sever Aydın, Sayın
Musa Demirci, Sayın Ahmet Sünnetçioğlu, Sayın Sacit Günbey, Sayın Osman
Yumakoğulları, Sayın Hüseyin Karagöz, Sayın Ahmet Karavar, Sayın Mehmet Sadri
Yıldırım ve Sayın Ahmet İyimaya. Evet, bu 22 arkadaşımız
sisteme girmesin efendim. Yoklama için 5 dakikalık
süre vereceğim. MAHMUT ERDİR (Eskişehir)
- Sayın Başkan, çoğunluğumuz var. BAŞKAN - Efendim,
çoğunluğun olup olmadığını elektronik cihaz gösterecektir. Bu arada, sisteme
giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen
giremeyen arkadaşlarımızın belirlenen süre içerisinde yoklama pusulalarını
Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama pusulası gönderen
arkadaşlarımızın Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını tekrar hatırlatmak
istiyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır; saat 19.25'te toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 19.15 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati : 19.25 BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN(Bursa), Kemal
ALBAYRAK(Kırıkkale) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108 inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz. III. – YOKLAMA BAŞKAN - Toplantı
yetersayısının bulunup bulunmadığına ilişkin bir istem vardı; o istemi, yeniden
yerine getireceğim ve toplantı yetersayısının bulunup bulunmadığını arayacağım. Toplantı yetersayısının
tespitini elektronik oylama cihazıyla yapacağım. 5 dakikalık süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın belirlenen süre içerisinde
yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır. Çalışma süremizin
tamamlanmasına da az bir zaman kalmıştır. Bu nedenle, alınan karar uyarınca,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Haziran 2002 Çarşamba
günü, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Hepinize iyi akşamlar
diliyorum. Kapanma Saati : 19.30 |
|