Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 96       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

106 ncı Birleşim

29 . 5 . 2002 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin, hububat taban fiyatlarına ilişkin gündemdışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş'un, İstanbul'un fethinin 549 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan'ın, liselerdeki sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun (6/1348) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/490)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19 arkadaşının, tarımda ilaç ve hormon kullanımının kontrolünün araştırılarak gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/289)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

2.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557)

4.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı:827)

5.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666)

7.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675)

8.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676)

9.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

10.- Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesine Dair 541 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/209, 1/228) (S. Sayısı: 861)

11.- Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın, Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Mehmet Özcan'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Salih Erbeyin'in, 1136 Sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 2.5.2001 Tarih ve 4667 Sayılı Kanunun 97 nci Maddesine Bir Cümle İlave Edilmesine Dair Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/950, 2/877, 2/921, 2/928, 2/944) (S. Sayısı: 864)

12.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, KİT'lere ait sosyal tesislere ve sosyal tesislerin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/6994)

2.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, MKE'ye ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/7001)

3.- Konya Milletvekili Remzi Çetin'in, ülkemizde faaliyet gösteren yabancı bir firmaya ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/7006)

4.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Türkiye-İsral ilişkilerine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7013)

5.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Rusya Federasyonu ve Gürcistan'ın Ahıska Türklerine yönelik politikalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7046)

6.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Denizcilik Müsteşarlığında bir çalışma yürüten Fransız uzmanların kullandıkları haritaya ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7073)

7.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Irak'a uygulanan ambargonun ekonomiye etkilerine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7076)

8.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, okullardaki süt dağıtımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/7081)

9.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, ABD'de 11 Eylül saldırısı sonrasında gözetim altına alınan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7087)

10.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, Amasya Aydınca Pancar Bölge Şefliğinin kapatılma nedenine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/7101)

11.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Türk-Yunan ilişkilerine ve bu konuda hazırlanan bir rapora ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7112)

12.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı (7/7125)

13.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/7126)

14.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve bazı ilçelerindeki sanayi sitelerine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/7127)

15.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda yapılacak değişiklikte promosyonlarla ilgili düzenlemeye ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/7157)

16.- Ankara Milletvekili Birkan Erdal'ın, köylere yapılan araç yardımlarına,

- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale-Hacılar Kasabasında kurulan elektrik santralinin çevreye etkilerine,

- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun, Çevre Kirliliğini Önleme Fonundan Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli'ndeki belediyelere tahsis edilen araç ve makinelere,

- Sakarya Milletvekili Nezir Aydın'ın, belediyelere yapılan nakit ve araç yardımlarına,

İlişkin soruları ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı (7/7130, 7141, 7160, 7163)

17.- Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, Sivas Yurt İnşaatı Projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/7172)

18.- Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın, doğrudan gelir desteği uygulamasına ilişkin  sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/7222)

19.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, Hatay İline ayrılan yatırım ödenekleri ve projelere ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı (7/7227)

20.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı (7/7245)

21.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, Hatay İline ayrılan yatırım ödenekleri ile projelere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/7276)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yoğun olduğu iddia edilen kaçak elektrik kullanımına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan,

İçel Milletvekili Yalçın Kaya'nın, yaş sebze ve meyve üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına da, Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp,

Cevap verdi.

İstanbul Milletvekili Sulhiye Serbest, Sahil Güvenlik Komutanlığının çalışmalarına ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Adalet Komisyonu Başkanlığının, komisyonda bulunan idam dosyalarının, 21.12.2000 tarihli 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunun 1 inci maddesinin (1) numaralı bendi gereğince  Başbakanlığa iade edilmek üzere Meclis Başkanlığına sunulmasına ilişkin tezkeresi ve ekli liste okundu; dosyaların Başbakanlığa gönderileceği açıklandı.

Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu ve 20 arkadaşının, Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan Türklerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/288)  Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

(10/211, 245, 198, 204) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; daha önce verilen 3 aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105 inci maddesine göre, 28.5.2002 tarihinden itibaren 1 aylık kesin süre verildiği bildirildi.

Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın Japonya'ya yaptığı resmî ziyarete Kocaeli Milletvekili Meral Akşener'in,

Turizm Bakanı Mustafa Taşar'ın Ukrayna'ya yaptığı resmî ziyarete Ordu Milletvekili Sefer Koçak'ın;

İştirak etmelerinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkereleri,

27 Mayıs 2002 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 870 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer işler" kısmının 12 nci sırasına alınmasına; Genel Kurulun, 29 Mayıs 2002 Çarşamba ve 30 Mayıs 2002 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına; 29 Mayıs 2002 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine; 30 Mayıs 2002 Perşembe günü gündemin 13 üncü sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin saat 20.00'ye kadar tamamlanamaması halinde, görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi, yapılan görüşmelerden sonra,

Kabul edildi.

Plan ve Bütçe Komisyonu ile Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda 1'er üyelik için aday olmak isteyen bağımsız milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin Başkanlıkça duyuruda bulunuldu.

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan ve Doğru Yol Partisine düşen 1 üyeliğe, Grubunca aday gösterilen Adıyaman Milletvekili Mahmut Bozkurt  seçildi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan  (6/ 1059),

2 nci " " (6/1060),

3 üncü " " (6/1061),

4 üncü " " (6/1062),

6 ncı " " (6/1064),

7 nci " " (6/1065),

8 inci " " (6/1066),

9 uncu " " (6/1067),

10 uncu " " (6/1068),

11 inci " " (6/1069),

12 nci " " (6/1070),

13 üncü " " (6/1071),

15 inci " " (6/1076),

Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarıldıkları açıklandı.

16 ncı sırada bulunan (6/1078),

17 nci " " (6/1079),

18 inci " " (6/1080),

19 uncu " " (6/1081),

20 nci " " (6/1083),

21 inci " " (6/1084),

22 nci " " (6/1085),

23 üncü " " (6/1086),

25 inci " " (6/1092),

26 ncı " " (6/1093),

27 nci " " (6/1094),

28 inci " " (6/1095),

29 uncu " " (6/1097),

30 uncu " " (6/1098),

31 inci " " (6/1099),

32 nci " " (6/1103),

33 üncü " " (6/1104),

34 üncü " " (6/1105),

35 inci " " (6/1107),

36 ncı " " (6/1108),

37 nci " " (6/1110),

38 inci " " (6/1111),

39 uncu " " (6/1113),

41 inci " " (6/1116),

42 nci " " (6/1118),

43 üncü " " (6/1119),

44 üncü " " (6/1123),

45 inci " " (6/1124),

46 ncı " " (6/1125),

47 nci " " (6/1126),

48 inci " " (6/1127),

49 uncu " " (6/1128),

50 nci " " (6/1129),

51 inci " " (6/1131),

52 nci " " (6/1134),

53 üncü " " (6/1136),

54 üncü " " (6/1138),

56 ncı " " (6/1142),

57 nci " " (6/1143),

58 inci " " (6/1144),

59 uncu " " (6/1145),

60 ıncı " " (6/1146),

61 inci " " (6/1147),

62 nci " " (6/1149),

63 üncü " " (6/1151),

64 üncü " " (6/1152),

65 inci " " (6/1153),

66 ncı " " (6/1155),

67 nci " " (6/1157),

Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

5 inci sırada bulunan (6/1063) esas numaralı sözlü soruya, Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp,

14 üncü sırada bulunan (6/1072) esas numaralı sözlü soruya, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin,

24 üncü sırada bulunan (6/1087),

68 inci      "                         "                         (6/1159)

Esas numaralı sözlü sorulara, Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı,

40 ıncı sırada bulunan (6/1115),

55 inci      "     " (6/1139),

Esas numaralı sözlü sorulara, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk,

Cevap verdi.

Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının, belediyelerin kaynak sorunları ve denetimi konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/136) öngörüşmelerine  bir süre devam edildi.

29 Mayıs 2002 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.51'de son verildi.

Yüksel Yalova

Başkanvekili

 

Melda Bayer

Lütfi Yalman

 

Ankara

Konya

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                               

            II. - GELEN KÂĞITLAR                       No.: 151

29 . 5 . 2002 ÇARŞAMBA

 

Meclis Araştırması Önergesi

1. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19 Arkadaşının, tarımda ilaç ve hormon kullanımının kontrolünün araştırılarak gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/289) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.5.2002)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

29 Mayıs 2002 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Yüksel YALOVA

KÂTİP ÜYELER : Lütfi YALMAN (Konya), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşimini açıyorum.

Sayın Aslan Polat, Meclisi yöneten Başkan, biraz önce andığım cümleyi kullanmadan, talebinizin hiçbir hukukî niteliği yoktur. Önce "açıyorum" diyeceğim, açılacak; değilse, talebinizin hiçbir kıymeti olmayacaktır.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Peki Başkanım, toplantı yetersayısının aranılmasını şimdi istiyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak, salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 30 eksiğimiz var; sayın grup başkanvekillerinin bir önerisi varsa...Dün, iktidar gruplarının önerisiyle 14.00'e aldık. Yarım saat kaybediyoruz.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, 14.30...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - 15.00 yaparsak arkadaşlar belki gelirler.

BAŞKAN - Sizin bir öneriniz var mı Sayın Tümen?

AYDIN TÜMEN (Ankara) - 14.30 olsun.

BAŞKAN - Sayın Gökbulut, Sayın Aslan, sizin öneriniz?..

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - 14.30 olsun.

BAŞKAN - Sayın Güven, 14.30 uygun mudur?

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, belki yine toplantı yetersayısını bulamazlar; normal çalışma düzenine geçelim, belki bulabilirler 30 arkadaş daha.

BAŞKAN - Buradaki arkadaşlarımızı da saydığımızda, eksiğimiz 30'un altında.

14.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.09

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.30

BAŞKAN: Başkanvekili Yüksel YALOVA

KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, hububat taban fiyatları hakkında söz isteyen Sıvas Milletvekili Musa Demirci'ye aittir.

Buyurun Sayın Demirci.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Sivas Milletvekili Musa Demirci’nin, hububat taban fiyatlarına ilişkin gündemdışı konuşması

MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin ekmek meselesi en önemli meselesidir, bunun için söz aldım. Bu vesileyle, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde buğday üretimi, sekiz on yıldır, yeteri miktarda, 17 000 000, 18 000 000 veya 20 000 000 tona kadar çıkmıştır; yani açığımız yoktur, fazlamız var; lâkin, 57 nci hükümet döneminde ilk kez Türkiye'de ekmeklik buğday sıkıntısıyla karşı karşıya kalındı. Geçen yıl, hatırlarsınız, bunu ikaz etmek için, Güneydoğu Anadoluda 50 il ve ilçe ziraat odası, yine Trakya yöremizde, Tekirdağ İlimizde ziraat odası ve yüzlerce çiftçi, hep birden haykırdılar "ülke, ileride açlık sorunuyla karşı karşıya kalabilir, üreticiler olarak biz bundan mesul değiliz" dediler.

Gerçekten,  geçen yıl, bu ikaz nazarı itibara alınmadığı için, Türkiye, ekmeklik buğdayda sıkıntı yaşadı. Bunun nedeni, üç yıldır, enflasyon oranının yüzde 70, yüzde 80 olmasına rağmen, tabanfiyatların enflasyonun altında olmasıdır; yani, birinci yıl yüzde 27, ikinci yıl -enflasyonun altında- yüzde 20 olarak tabanfiyat belirlendi. Buna karşılık, girdi fiyatlarında -mazot, gübre, ilaç ve buna benzer girdilerde- artış yüzde 100 oldu. En önemlisi de, bazı bölgelerimizde süneyle mücadele yapılmadı; buğdaylar ekmeklik vasfını kaybetti ve bu buğdaylar yemlik olarak satıldı. Çiftçiler, üç sene içerisinde, bu yüzden çöktüler.

Değerli milletvekilleri, şu günlerde, Adana yöresinde ve Şanlıurfa civarında arpa ve buğday hasadı başladı. Yine bazı mahsullerde de hasat başladı, nohut ve mercimek gibi. Hiç kimse, fiyatın ne olacağını, piyasanın nasıl şekilleneceğini bilmiyor, şaşkın bir bekleyiş var. Adana yöresinden ve Şanlıurfa'dan telefon alıyoruz, faks alıyoruz; işte, Eskişehir'den hepinize gelen, Genel Başkanlarımıza gelen, fiyatların nasıl teşekkül edeceğiyle alakalı yazılar var.  Ziraat Odaları Birliğinin yayımlamış olduğu yayınlar var. Bunların, mutlaka, nazarı itibara alınmak suretiyle, bir tabanfiyatın belirlenmesi lazım.

Daha önce, piyasa, Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından düzenleniyordu ve dolayısıyla bir mesul kuruluş vardı; ancak, Toprak Mahsulleri Ofisi, verilen mektuplar çerçevesinde, bugün, mesuliyetinin dışındadır. Sayın Tarım Bakanına, buradan, bu belirsizliği gidermesi bakımından bazı sorularımız var; bu sorularımızın cevabını öğrenmek istiyoruz, çiftçiler öğrenmek istiyor.

Tabanfiyat açıklanacak mıdır? Açıklanacaksa, ne zaman açıklanacak? Bunun tarihinin de bir an evvel belirtilmesi lazım. Tabanfiyat, Bakanlar Kurulu tarafından mı açıklanacak, yoksa siyasî sorumluluktan kaçıp, bu iş, yine, bürokrasinin insafına mı terk edilecek? Üç senedir muhalefetin ve tarım kuruluşlarının önerisi dinlenmedi ve tabanfiyat hep maliyetin altında verildi. Geçen yıl buğday için 164 000 lira tabanfiyat açıklandı, bunu arkadaşlarımız biliyor; fakat, Türkiye'de Toprak Mahsullerinde ortalama fiyat 130 000 ile 135 000 Türk Lirası arasında oldu. Çiftçinin elinden mahsul çıktıktan sonra -ister 164 000 liradan olsun, ister 140 000 liradan olsun, ne olursa olsun- Toprak Mahsulleri Ofisi 235 000-240 000 liralardan bu buğdayları piyasaya satmaya başladı. Gördüğünüz gibi, çiftçiler üzerinden hesap yapılmış, kâr edilmiş; ama, çiftçi ezilmiştir.

Değerli milletvekilleri, şu anda dünya fiyatları belli. Şimdi, çıkıp, dünya fiyatları gibi bazı şeyleri bahane etmek suretiyle bir şeyler söylenebilir. Burada şunu söylemek istiyorum: Bizim çiftçilerimizle dünyanın diğer ülkelerinin çiftçilerinin şartları aynı değildir. O bakımdan, onların kullandığı girdiler, onların kullandığı her şey, üretim için kullanılan şeylerin tamamı, bizim çiftçilerimizin kullandığının en az yarı katından daha aşağı. Bu bakımdan, bu konuların nazarı itibara alınması lazım.

Bir örnek vermek istiyorum: 13 Mayıs 2002 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerinde bir tarım kanunu çıktı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Demirci.

MUSA DEMİRCİ (Devamla) - Amerika'da çıkan bu kanuna göre, çiftçiler, yüzde 70 oranında desteklenecek. Sayın Bush, bu kanunu imzalarken aynen şöyle diyor: "Sayın Amerikan çiftçileri, siz, yalnız Amerika'yı değil, dünyayı doyurmak zorundasınız. Bunun için sizi destekliyoruz."

Biz de diyoruz ki, kendi ülkemizde, kendi insanımızı binbir meşakkatle doyuran çiftçimizi destekleyelim, bundan imtina etmeyelim. Tütünde, şekerde olan yanlışlığı hububatta da yaparsak, inanın yarın ekmek sıkıntısı çekeriz.

Cumartesi ve pazar günleri, Trakya'yı üç milletvekiliyle beraber gezdik. Gördüğümüz manzara şudur: Çiftçiler çok sıkıntı içerisinde ve dertli. Yeterli gübre kullanamamışlar, yeterli ilaç kullanamamışlar. Gübrenin kullanılmaması, ilacın kullanılmaması demek, rekoltenin yüzde 50 düşeceği manasına geliyor.

Çok önemli bir şey daha söylüyorum; geçen yıl yapılmayan süne mücadelesinin bu sene uçakla yapılacağı konusunda söz verilmiş olmasına rağmen, o bölgede yine uçaktan vazgeçilmiş, ilaç köylere gönderilmiş; bu bakımdan da bir sıkıntı yaşanacak.

Yine, Edirne'nin Lalapaşa yöresinde dolu afeti olmuş. Türkiye'nin her tarafında olabilir. Bu Meclis, 2554 sayılı çiftçilere tohumluk yardımı yapılmasına ilişkin kanunu iptal etti, iptal edildi, 2090 sayılı Kanun iptal edildi. Böyle giderse, çiftçilerimiz hem tohumsuz kalacak hem de desteksiz kalacak.

Bütün bunların giderilmesi dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum, Sayın Başkanımıza da söz verdikleri için teşekkürlerimi arz ediyorum.

Sağ olun efendim. (SP, AK Parti ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demirci.

Gündemdışı konuşmaya hükümet adına cevap vermek isteyen Sayın Bakan?.. Yok.

Gündemdışı ikinci söz, İstanbul'un fethinin 549 uncu yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Nazif Okumuş'a aittir.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

2. - İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş’un, İstanbul’un fethinin 549 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

NAZİF OKUMUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fethinin yıldönümü münasebetiyle huzurlarınızda bulunduğum İstanbul'un, takvimlerin 29 Mayısı gösterdiği bu fetih yıldönümünde, özellikle Sevgili Peygamberimizin övgüsüne mazhar olmuş komutan ve askerlerini, pek tabiî ki, bir kere daha rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.

İstanbul'u fethettikten sonra "Fatih" unvanını ödül olarak milletinden alan II. Mehmet, hepimizin bildiği gibi, gaye adamı, devlet adamı ve savaş adamı olmayı başararak, her üçünü de insanlık âleminin hizmetine sunmuş bir dâhi sıfatıyla tarihte yerini aldı. İnsanı insan yapan Yüce İslâm'ın ulvî coşkusundan sapmadan, zamanın ilmine, ilim adamına, sanatına ve sanat adamına sahip çıkarak ortaçağ taassubunu yıktı, Rönesans hareketlerinin dahi doğmasına vesile oldu. Yüksek karakteri, üstün zekâsı ve kabına sığmayan hırs ve azmiyle, tüm zamanların devlet ve siyaset adamlarına örnek teşkil edecek muhteşem bir şahsiyet olarak, Türk Milletinin ve hatta insanlık âleminin medarı iftiharı haline geldi.

Değerli arkadaşlar, Yüce Türk Milletinin en büyük gurur günlerinden birini, 29 Mayısı, İstanbul'un Fethinin 549 uncu Yıldönümünü idrak ederken, mutluluk ve üzüntüyü de bir arada yaşıyoruz. Mutluyuz; çünkü, benzersiz bir Türk destanını, böyle büyük zaferlere alışık olmanın vakarı içerisinde, neredeyse sıradan bir yıldönümü gibi yâd edecek kadar alçakgönüllüyüz ve asla fetih fanatiği değiliz. Ama, bir yandan da üzüntülüyüz; çünkü, evrensel bir misyon olan evrensel İstanbul barışını tamamlayabilmiş değiliz.

Doğrusu, bu zıt duygular içerisinde, günü, sadece hamasi söylemlerle geçiştirmek, insanın yüreğine sinmiyor. Onun için, mutluluğumuzu bir an için unutup, üzüntü kaynağımız üzerinde tartışabilmeyi bir vecibe saydığımı ifade etmek istiyorum.

Bu itibarla, İstanbul'un Türkler tarafından 1453 yılında fethedilişinin birinci derecede önemli sonucu hususunda, en azından, biz Türklerin uzlaşabilmesini, coşkulu kutlamalara tercih ederiz. Sanırım, uzlaşmamız gereken nokta, bu fethin insanlık tarihinde açtığı çok özel bu barış sayfasıdır. Hiç  kuşku yok ki,  İstanbul'un Türkler tarafından fethiyle birlikte, ilk defa Doğu ve Batı uygarlıkları uzun ömürlü bir köprü üzerinde buluşabilmiş, böylece, ilk defa, çokkültürlü büyük kent hayatı, daha önce ve daha sonra ulaşılamamış bir hoşgörü ve anlayış ikliminde şekillenebilmiştir. Başka bir deyişle, Türklerin eline geçtikten sonraki İstanbul, hem kendisi bir barış merkezi olmuş hem de en belalı huzursuzluk alanlarına barış taşıyan kaynak özelliğini taşımıştır. İşte bugün, Filistin ve Balkanlar, bunun çok ibret verici prototip örnekleridir. Filistin ve Balkanlar, İstanbul'un fethiyle mayası çalınan evrensel Türk barışının muhteşem iki tarih laboratuvarı olarak, dünü ve bugünüyle önümüzde durmaktadır. Üzüntümüz, millet olarak bütün insanlık adına bu misyonu tamamlayamamış olmamızdır. Evrensel İstanbul barışının hâlâ  en mükemmel örnek olarak aşılamaz görünmesi, Türk Milletini dünyanın düzeninden sorumlu kılan ağır ve sarsıcı bir gerçektir. Böylesine muhteşem bir barış çağını örgütleyebilen Türk Milleti, 3 üncü Binyılın başında, bütün insanlığın umudu olmaya mahkûmdur. Bu gerçeği, dünyanın ve hatta bizim şimdilik ıskalıyor olmamız, sorumluluğumuzu değiştirmeyecektir. Bir kere başardığımızı bir daha başarmak boynumuzun borcudur; ancak, bu defa, beşyüz yıl öncesinin cihangir yöntemleriyle değil, bilimin, kültürün, sanatın, ahlakın, hoşgörünün sistematiğiyle, gerçekten küresel bir insancıllık fethi şeklinde bu büyük misyonun gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu ise en kestirme ifadesiyle, şahsî veya millî bencilliği dışlayan alternatif bir uygarlık yaratmak demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZİF OKUMUŞ (Devamla) - İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethiyle açılan, vahşî sömürgeciliğin saldırısıyla kesintiye uğrayan evrensel Türk barışının devamını getirebilmek için, bütün kültürlere saygılı, hakkaniyet ilkesini güç dayatmalarının yerine koyabilen yepyeni bir uygarlık getirebilmek, bu milletin çağdaş kızıl elmasıdır. Gerisi sadece hamaset.

Saygılarımla. (Alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Okumuş.

Gündemdışı konuşmaya hükümet adına yanıt talebi?.. Yok.

Gündemdışı üçüncü söz, liselerdeki sorunlar hakkında söz isteyen Amasya Milletvekili Gönül Saray'a aittir.

Buyurun Sayın Saray. (DSP sıralarından alkışlar)

3.- Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan’ın, liselerdeki sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; liseli gençler arasında sıkça görülen intiharlar nedeniyle, Üsküdar Amerikan Lisesi 1994 mezunu Pınar Gedik'in, ulusal bir gazetemizin pazar ilavesinde yer alan samimî ve dürüst mektubu, sadece gençlerin değil, başta anne ve babalar olmak üzere, bizlerin, Bakanlığımızın, toplumumuzdaki herkesin kendisine dersler çıkarması gereken nitelikte. Çok etkilendiğim bu çığlığı Yüce Meclisin huzurlarına taşımak üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hiç yorum katmadan aynen okuyacağım. Mektubunda bakın neler söylüyor Pınar Gedik: "İntiharlara bir suçlu bulma güdüsüyle çeşitli hedefler seçiliyor. Aile, okul, ruh hastası bir grup genç ya da kendilerine taktıkları isimlerle satanistler. Sorumluyu uzakta ararken, kimse, aslında, sorunun burnumuzun dibinde, yaşadığımız hayatlarda, içinde yoğrulduğumuz düzende olduğunun farkında değil. Biz, oyuncaklar yerine (a), (b), (c), (d) şıklarıyla süslenmiş pembe test kâğıtlarıyla geçirdik çocukluğumuzu. Yeşilliklerde koşmak yerine kurslarda tebeşir soluyup, dışarıda olmayı hayal ettik. Masal yerine Osmanlı tarihi okudu annelerimiz yataklarımızın baş ucunda; ailelerimizin kenardan tezahürat yaptığı kıran kırana bir yarıştaydık çünkü. Biz, yarışmayla büyüdük. Yarışmaktan, kazanınca bile vazgeçmedik. Akıllı çocuklar topluluğu olan ayrıcalıklı okullarımızda her şeyin en iyisini öğrenirken, diğerlerini aşağılamaya başladık. Parasız olana yer olmayan bu okullarda, ailelerin varlıklarına göre gruplaştık. Aynı üniformaları giymemize rağmen, etiketler farklıydı. Dışlama, hor görme sınırsızdı.

Biz, akıllı ya da çalışkan bir nesil, paranın ve hırsın içinde şekillendik. Öyle kanımıza işledi ki kazanma hırsı, kaybetmenin de bir ders olabileceğini unutup, dünyanın sonu olduğuna inandık. Sıradan hayatları, hastalıklı bir kedi gibi görüp, sevmekten kaçtık. Pırıltılı, bol paralı, son model arabalı hayatlara kavuşabilmek için, bir diğerini hep rakip gördük.

Biz, tüketim toplumu olarak yetiştik. Giyebileceğimizden fazla giysi aldık. Üç kuruşa yiyebileceğimiz yemekleri, yarıştan düştüğümüz sanılmasın diye, on kuruşa satan şaşaalı restoranlara koştuk.

Sevmeyi zayıflık bildik. Maddiyatın maneviyatı tuş ettiği düzen içinde, aşka inanmayan, romantizmden uzak bir nesil olduk.

Mektupların yerini e-mail'lerin, yüz yüze konuşmaların, karşısındakinin gözlerinin içine bakmanın ve dokunmanın yerini chat'lerin aldığı bu devirde, bilgisayar ekranlarımızı sihirli bir maske gibi geçirdik suratlarımıza. Külkedisinin, prensin balosu yerine Laila'ya gittiği, Pamuk Prensesin cücelerin boylarıyla dalga geçtiği bu zamanda sevgiyi bulamadık, sevgi dolu da olamıyoruz.

Bu hissizlikten rahatsız olan birkaç genç yürek de yok değil; ama, onlar da, ya çocuk yaşta mutsuzluğa yenik düşüp bir değişiklik yapamamanın acısıyla içlerine kapanıyor ya da  böyle gelmiş böyle gider deyip, sistemdeki yerlerini alıyorlar. İnanın bana, 15-16 yaşlarında, bu çarpık düzenin farkına varmak, o genç insanın kaldırabileceğinden çok daha ağır bir yük.

Genç ve gelecek nesilleri tüketen virüs, hepimizin içinde büyüyor.  Eğitim sistemimiz de, ona alet olan anne babalarımız da bunun içinde ve hatta, bu yarışta koşup hızını alamayan, insanlığını unutup, başkalarının düzenlediği Matrixvari hayatları yaşamakta olduğunu göremeyen bizler de bunun içindeyiz. İçimizde doymayan bir açlık var.

Biz, içimizde sürekli tınlayan boşluğu kuştüyü yastıkla boğar, suratımıza karakalemle gülücükler çizeriz. Biz, maalesef, küçük şeylerden mutlu olamayacak ve büyük şeylerden de çabucak sıkılacak kadar, dikkatsizce yetiştirilmiş, tüketilmiş bir nesiliz." Böyle yazmış Pınar.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bir düşünün bakalım, bu neslin hesabını kim ya da kimler verecek?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Devamla) - Kaç tane küçük omuz bu yükün altından kalkabilecek? Yolda yürürken ezdiği karıncaya üzülen insanlarımız yok mu oluyor?! Yüzyıllardır övünegeldiğimiz, tok iken acın halinden anlayabilen, paylaşımcı millet geleneğimize neler oluyor?!

Köy enstitülerini, halkevlerini, partilerin kadın ve gençlik kollarını, yüksek meslek teknik okullarını, öğretmen okullarını kapatan zihniyetlerin, oluşturduğu yeni eğitim düzeni nedeniyle, bu gençlere ve bu toplumumuza en azından bir özür borçlu olduklarını düşünüyorum. Evet, bu kişileri yargı önüne çıkarmakta güçlüklerimiz var; ancak, sık sık demeç vermekten çok hoşlanan bu insanların, zamane gençlerinin davranış kalıplarını sorgularlarken, aynayı bir de kendi yüzlerine çevirerek birkaç soru da kendilerine sormaları dileklerimle, Yüce Meclisi sevgiyle selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Saray.

Takdir sizin Sayın Bakanım...

Sayın Ali Oğuz, ben, size memnuniyetle demin söz vermek isterdim. Sayın Nazif Okumuş'un İstanbul'un fetih yıldönümüne ilişkin görüşlerine katıldığınızı ifade ediyorsunuz.

Ekranda herhangi bir talebi göremediğim için, o nedenle geçiştirdim. Bunu da böylece duyurmuş oldum.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, size ulaşamadım; el kaldırdım görmediniz efendim.

BAŞKAN - Efendim, yerinden, kısa açıklama talebinin ekranda olması asıl olduğu için... Ben, buraya baktım, hatta, grup başkanvekillerinden de böyle bir talep olsaydı, böylesi önemli bir günde söz vermeyi görev sayardım. Neyse... Duyurmuş oldum. Nazif Okumuş'un dileklerine siz de katılıyorsunuz.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Teşekkür ederim.

AHMET ÇAKAR (İstanbul) - İstanbul'un fethine bir gündemdışı konuşma yetmez Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gayet tabiî, yetmez...

AHMET ÇAKAR (İstanbul) - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından kutlanması gerekir Sayın Başkan; yani, bu kadar basit geçiştirilmemesi gerekir; bir gündemdışı konuşmayla sınırlandırılması mümkün değil.

BAŞKAN - Katılırım... Teşekkür ediyorum.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutmadan önce, Divan Kâtibi arkadaşımın sunuşları oturduğu yerden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Önergeyi okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun (6/1348) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/490)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 181 inci sırasında yer alan (6/1348) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                        23.5.2002

                                             Ahmet Sünnetçioğlu

                                               Bursa

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

 

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19 arkadaşının, tarımda ilaç ve hormon kullanımının kontrolünün araştırılarak gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/289)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Almanya'ya ihraç edilen sebze ve meyve ürünlerinin laboratuvar analizleri sonunda insan sağlığına zararlı maddeler taşıdığı gerekçesiyle iade edilmesiyle başlayan ve halen kamuoyu gündeminde devam eden hormonlu meyve ve sebze tartışmaları, ülke tarımına ve ihracatımıza büyük zarar vermektedir.

Şubat 2001 kriziyle büyük bir kayba uğrayan sebze ve meyve üreticilerimiz tam bir panik içindedir; çünkü, ne içerde ne dışarıda pazarlayamadığı için ürettiği malı elinde kalmaktadır.

Öte yandan, tüketiciler de ülke içinde üretilen meyve ve sebzeye karşı şüphe ve endişeyle bakmaktadırlar.

İster üretici ister tüketici açısından olsun, sonuçta, ülkemiz ekonomisi açıkça zarar görmektedir. Bu iç veya dış rekabete dayalı bir spekülasyon ise, yine ülke ekonomisine darbe vuran haksız rekabetin önlenmesi gerekmektedir.

Sorumlu makamların konuyla ilgili aydınlatıcı açıklama yapmadığından, kamuoyu büyük bir tedirginlik içindedir.

Konunun Yüce Meclis tarafından araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınmasında mutlak bir zaruret vardır.

Anayasa ve İçtüzük gereğince, hormonlu meyve ve sebzelerin üretimi, kontrolünün araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması hususunda Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 14.5.2002

1- Tevhit Karakaya (Erzincan)

2- Nurettin Aktaş (Gaziantep)

3- Ali Sezal (Kahramanmaraş)

4- Şükrü Ünal (Osmaniye)

5- Akif Gülle (Amasya)

6- Mustafa Baş (İstanbul)

7- Hüseyin Kansu (İstanbul)

8- Avni Doğan (Kahramanmaraş)

9- Zeki Ergezen (Bitlis)

10- Sait Açba (Afyon)

11- Azmi Ateş (İstanbul)

12- Osman Aslan (Diyarbakır)

13- İlyas Arslan (Yozgat)

14- Sabahattin Yıldız (Muş)

15- Salih Kapusuz (Kayseri)

16- Ahmet Nurettin Aydın (Siirt)

17- Özkan Öksüz (Konya)

18- Mahmut Göksu (Adıyaman)

19- İsmail Alptekin (Bolu)

20- Mehmet Çiçek (Yozgat)

Gerekçe:

Türkiye'nin Almanya'ya ihraç ettiği yeşil biberlerde 4 Aralık 2001 tarihinde örnek alınarak yapılan analizlerinde "meta midofos" adlı etken maddeyi içeren tarım ilacı kalıntısına rastlandığına dair haber basında yer almıştır.

Ayrıca, 15 Ocak 2002 tarihinde İngiltere Tarım İlaçları Güvenliği Direktörlüğünün uyarısında, Türkiye'den ithal edilen biberlerde söz konusu etken madde kalıntısının maksimum sınırının 11 kat üzerinde olduğunun tespit edildiği bildirilmektedir. Direktörlük, Türkiye'den gelen bütün biberlere sıkı denetim istediği yazısında ihracatçı firmaları uyarmış bulunmaktadır.

Tarımsal ilaçlı veya hormonlu üretilen sebze ve meyvelerin ihraç edilmesi halinde sıkı kontrol edilerek, tüketilmesi önlenmektedir; ancak, iç piyasada tüketilen meyve ve sebzelerde sağlık açısından yeteri kadar denetimi yapılmamaktadır. Bu kontrolsüzlük ise kamuoyunda şüpheyle karşılanmakta ve çeşitli kuşkulara sebep olmaktadır. Meyve ve sebze üretimindeki bu kuşkular, toplumumuzda, ekonomik, sosyal sorunları da beraberinde getirmektedir.

Hormon tartışmasının faturası ise, halka, üreticiye ve esnafa çıkmaktadır. Hormon tartışması sonunda üreticilerin elinde kalan milyarlarca liralık ürün çürümeye terk edilirken, tüketici, meyve ve sebzenin yanına yaklaşmak istememektedir. Meyve ve sebze satışları son günlerde yüzde 50'ye varan oranda düşmüştür. Bu ise, çok yönlü ekonomik bir kayıptır.

Meyve ve sebze üretiminin çok önemli bir kısmının gerçekleştiği Akdeniz Bölgesindeki üreticiler perişan durumdadırlar. Üreticiler, dertlerini anlatacakları bir makam, seslerini duyuracakları bir sorumlu aramaktadırlar.

Hormon kullanılmadığı ve iriliğinin çeşit özelliğinden kaynaklandığı bilim adamları tarafından ifade edilen çilekte ise durum daha da vahim. Milyarlarca liralık çilek tarlaya çürümeye terk edilmiş durumdadır. Bu ise, millî ekonomiye büyük zarar vermektedir.

Öte yandan hormonla beraber ülke ekonomisine zarar veren, sebze ve meyvede kullanılan tarım ilaçlarının denetimsizliği sebebiyle tarımsal ilaç kullanımı ve satımı gerçekten, halk sağlığı için tehlike arz etmektedir. Hormon ve tarım ilaçları konusunda ortaya atılan iddiaların ne kadarı doğru ne kadarı yanlış ve ekonomimize verdiği zararın araştırılıp açıklığa kavuşturulmasında zaruret vardır.

Hormon tartışmaları bir ticarî komplo mudur? Yoksa kamuoyunun bilmediği gerçekler mi bulunmaktadır?

Tarımda kullanılan ilaçlar ve hormon tartışmaları sebze ve meyve ihracatımızı olumsuz etkilemiştir. Bazı komşu ülkelerin ihracatını ise artırmıştır. Türk meyve ve sebze ihracatının önünü tıkayan bu durumun çok kısa sürede giderilmesinde zaruret vardır. O sebeple, tarım ilaçları ve hormon tartışmalarına bir  son vermek ve kamuoyunda beliren şüphe ve endişeleri gidermek için tarım ilaçları ve hormon konusunda Yüce Meclisin araştırma açmasında zaruret vardır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin müzakeresini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı : 557)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı:827)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

5.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

7.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunuyla ilgili tasarısının müzakeresine başlayacağız.

8.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarısının müzakeresine başlayacağız.

9.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

10.- Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesine Dair 541 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/209, 1/228) (S. Sayısı: 861)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin müzakeresine başlayacağız.

11.- Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın, Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Mehmet Özcan'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Salih Erbeyin'in, 1136 Sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 2.5.2001 Tarih ve 4667 Sayılı Kanunun 97 nci Maddesine Bir Cümle İlave Edilmesine Dair Kanun Teklifi, Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/950, 2/877, 2/921, 2/928, 2/944) (S. Sayısı: 864)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

12.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 870 sıra sayısıyla bastırıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen arkadaşlarımın isimlerini kaydettim.

İlk olarak, Anavatan Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Ayaydın. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısıyla getirilen Özel Tüketim Vergisi, esas itibariyle, belirli mal gruplarının vergilendirildiği, imalat ve ithalat aşamasında alınan tek aşamalı, az sayıda yükümlüsü olan, yönetimi kolay bir vergi biçimidir. Bu tasarı yasalaştığı takdirde, 1 Ağustos 2002 tarihinden itibaren, Özel Tüketim Vergisi vergi sistemimizdeki yerini alacaktır. Hükümetten gelen tasarıda 1 Temmuz olan yürürlük tarihî, Plan ve Bütçe Komisyonunda 1 Ağustos olarak değiştirilmiştir.

                                      

(1) 870 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Ayrıca, bu tasarının geçici 2 nci maddesi, kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girecek; böylece, ikinci el binek otomobillerde Taşıt Alım Vergisi uygulamaları yürürlükten kalkacaktır.

Özel Tüketim Vergisi, uzun vadeli strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planımızda yer alan maliye politikası çerçevesinde, vergi sisteminin basite indirgenmesi, toplumun her kesimince anlaşırlığının sağlanması, yeterli ve etkin belge düzeninin sağlanması, sistemin otokontrol mekanizmalarının geliştirilerek vergi kayıp ve kaçaklarının asgariye indirilmesi ile verginin tabana yayılmasında önemli vergi araçlarından biri hüviyetini taşıyacaktır.

Özel Tüketim Vergisiyle vergi idaresinin hizmet ve denetim gücünün artırılması ve tam otomasyon projesine entegrasyon daha da hız kazanacaktır.

Özel Tüketim Vergisi sayesinde, yeniden yapılanma sürecinde, malî disiplin için birden fazla fon ve vergi çeşitlenmesinin ortadan kaldırılması ve dolayısıyla bütçedışı fonların denetiminde etkinlik sağlanması, şeffaf, izlenilebilir vergi stratejilerinin geliştirilmesi hız kazanmış olmaktadır.

Özel Tüketim Vergisi, Helsinki Zirvesi sonrasında Avrupa Birliğinin tüm aday ülkelere yönelik olarak belirlediği Kopenhag siyasî kriterlerine uyum hedefi doğrultusunda, Avrupa müktesebatıyla entegrasyon sürecinde, Birliğin vergi mevzuatıyla uyumda önemli rol oynayacak vergi araçlarından biri sıfatını taşıyacaktır.

Özel Tüketim Vergisi, imalat ve ithalat aşamasında faaliyette bulunan tekel ve sigara fabrikaları, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına bağlı kuruluşlarla ilişkisi olan işletmeler, otomotiv sektörü, dayanıklı tüketim malı imal ve ithal eden işletmeler ve buna benzer işletmeleri doğrudan etkileyecektir.

Bu verginin temel amacını, dolaylı vergiler alanında sadeleştirme yapılarak, vergilemede basitliğin sağlanması ve Avrupa Birliği dolaylı vergi sistemiyle uyumlaştırma olarak ifade etmek mümkündür.

Dolaylı vergilerde sadeleştirme, KDV'den sonra ikinci bir aşamadır. Ülke-mizde, 1985 yılının başında KDV uygulaması başladı; ikinci aşama olarak da, Özel Tüketim Vergisiyle dolaylı vergilerdeki bu dağınıklık ortadan kaldırılıp, sağlıklı bir yapı oluşturulması hedeflenmektedir.

Özel Tüketim Vergisinin yasalaşarak yürürlüğe girmesi, gerek dolaylı vergi sistemimizin Avrupa Birliği dolaylı vergi sistemiyle uyumlaştırılması ve gerekse dolaylı vergi sistemimizdeki dağınıklık ve karmaşıklığın giderilmesi yönlerinden faydalı olacaktır. Ancak, ekonominin ve özellikle reel sektörün içerisinde bulunduğu sıkıntılar göz önünde bulundurularak, ÖTV Tasarısının ilave bir vergi yükü getirmemesine dikkat etmek gerekmektedir.

Bu arada, en önemli nokta da, günün şartlarına ve Avrupa Birliği vergi mevzuatına uyum sürecinde esas olanın vergi yükünün dağılımı olduğu unutulmamalıdır. Yani, esas hedef, vergi yükünün dağılımında Avrupa Birliği ülkeleri standardını yakalamak olmalıdır.

Özel Tüketim Vergisi, gerçekten, söylendiği gibi, ekvergi getirmiyor diye-biliriz. Örneğin, şu anda yüzde 26 KDV'ye tabi tutulan bir beyaz eşya alan tüketici, Özel Tüketim Vergisi yasalaştıktan sonra yüzde 18'i KDV, yüzde 6,7'si ÖTV olmak üzere, yüzde 25 civarında vergi ödeyecektir. Özel Tüketim Vergisi, KDV Kanununa göre KDV matrahına dahil edilecek; yani, tüketici, ödemiş olduğu Özel Tüketim Vergisinin ayrıca KDV'sini de ödemiş olacaktır. 100 liralık bir mal, yüzde 6,7 ÖTV'yle, toplam 106,7 lira olacak, buna, yüzde 18 KDV uygulandığında 125,9 lira olacaktır. ÖTV, eskisine göre bu aşamada önemli bir yük getirmeyecektir; ancak, önümüzdeki yıllarda Özel Tüketim Vergisi oranlarına yapılması muhtemel küçük artışlar daha yüksek katsayılarla tüketiciye yansıyabilecektir. Bu durumda vergiden daha fazla vergi alınmış olacaktır. Bu nedenle, Özel Tüketim Vergisinin KDV matrahına dahil edilmesini; yani, vergiden vergi alınmasını önleyecek bir değişikliğin yapılması gerekmektedir.

Tasarıya göre, Bakanlar Kurulu, (I) sayılı listedeki mallar için belirlenen tutarları 2 katına kadar artırmaya ya da sıfıra kadar indirmeye yetkili olacaktır. Bu malların tamamı veya bir kısmı için oransal vergi uygulanabilecektir. (II) sayılı listedeki tütün mamullerinin vergisini yüzde 50, diğer mamullerin vergisini ise 4 katına kadar artırmaya ya da bu rakamları yarıya indirmeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır. Aynı şekilde, (IV) sayılı listedeki mallar için belirlenen oranlarda Bakanlar Kurulunca indirim yapılmasına imkân tanınmaktadır; ancak, Bakanlar Kuruluna verilen oranları artırma ve indirme yetkisi geniş aralıklı bir yetki olmuştur. Bu oranın bu şekilde geniş değil daha sınırlı tutulmasının daha yerinde olacağını ifade etmek istiyorum.

Bu tasarıya göre, akaryakıt ürünleri, kolalı gazozlar, alkollü içecekler, tütün mamulleri ve diğer mallarda Özel Tüketim Vergisinin mükellefi, bunları imal edenlerdir. Tasarıda ekli (II) sayılı listede taşıt araçlarından kayıt ve tescile tabi olmayanlarda verginin mükellefi, bu malları imal edenler olup, kayıt ve tescile tabi taşıt araçlarında ise, bu malları ilk edinenler olacaktır. Özel Tüketim Vergisi uygulamasıyla, imalatçılar, malın Türkiye'ye serbest girişini sağlayanlar ya da bu malların müzayede yoluyla satışını gerçekleştirenler Özel Tüketim Vergisi mükellefi olacaklardır.

Tek aşamada alınan bir vergi olması nedeniyle, mükellef sayısının oldukça az olması beklenmektedir. Özel Tüketim Vergisi mükellefinin, tahminen 1 500 civarında olması beklenmektedir.  Özel Tüketim Vergisi Yasasıyla, otomotivde, kayıt ve tescile tabi taşıtların ilk ediniminde alınan Taşıt Alım ve Ek Taşıt Alım Vergisi, lüks olarak kabul edilmeyen ve silindir hacmi düşük olan otomobillerin ikinci el satışında da uygulanmakta olan Taşıt Alım Vergisi ile Çevre Fonu, yurtdışı çıkışlarında alınmakta olan Toplu Konut Fonu yürürlükten kalkacaktır. Sigara ve alkollü içeceklerde, ek vergi, Tütün Fonu, Malul, Şehit, Dul ve Yetimler Fonu, Eğitim, Gençlik ve Spor, Sağlık Hizmetleri Vergisi ve Federasyonlar Fonu; akaryakıt ürünlerinde, Akaryakıt Tüketim Vergisi, Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Akaryakıt İstikrar Fonu, petrolün rafineri çıkışında vergilendirilmesiyle ilgili düzenlemeler yürürlükten kaldırılmış olacaktır.

Yeni düzenlemeyle birlikte, Katma Değer Vergisinde yüzde 26 ve yüzde 40'lık tarife tamamen yürürlükten kalkacak, bu gruba giren mallara uygulanan yüzde 18, yüzde 8 ve yüzde 1'lik 3 ayrı KDV oranı yeni dönemde uygulamada kalacak ve bunlardan, değişik oranlarda Özel Tüketim Vergisi alınacaktır; yani, KDV'de uygulanan 5 ayrı tarife 3 tarifeye inecektir. Halen yaş ve ağırlığına göre vergilendirmeye tabi tutulan otomobillerde, motor silindir hacmine göre vergilemeye geçilirken, bu alanda vergi kaybı olmaması için, mevcut, Taşıt Alım, Ek Taşıt Alım, Çevre Fonu ve yüzde 7'nin üzerindeki KDV'ler aynen ÖTV'ye dönüşecektir. KDV oranı yüzde 26'dan yüzde 18'e düşecek olan beyaz ve elektronik eşyada yüzde 6,7 Özel Tüketim Vergisi uygulanacaktır.

Benzin türevlerinden biri olan tiner ve benzeri çözücüler ile boya ve kimya sanayiinin önemli bir hammaddesi olan solventten çok düşük oranda vergi alınmaktadır. Bu yüzden de solventin fiyatının benzine göre çok ucuz kalması, bu maddenin benzine katılarak haksız kazanç sağlanmasına yol açmış, ayrıca, otomobillerde de onarılması çok pahalı hasarlara neden olmuştur. Yeni düzenlemeyle, haksız kazancın önüne geçebilmek amacıyla, bu benzin türevlerine Özel Tüketim Vergisi getirilmiş ve böylece, vergili fiyatı yükseltilmiştir. Ancak, Özel Tüketim Vergisinde, bir istisnayla, solventin boya ve kimya sanayiinde kullanılması halinde, ödenen verginin mahsubu mümkün olabilecektir. Bu sayede, boya sanayiinde faaliyette bulunanların vergiden olumsuz şekilde etkilenmesinin önüne geçilerek, ihracata yönelik üretimde, maliyet girdilerinden dolayı uluslararası rekabet şansını kaybetmesi engellenmiş olacaktır.

Özel Tüketim Vergisi bazı istisnaları da beraberinde getirmektedir. Bunlar, ihracat ve diplomatik istisnaların yanı sıra, Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Millî İstihbarat Teşkilatının ihtiyacı için bu kuruluşlara yapılan akaryakıt ürün teslimleridir.

Ayrıca, Türkiye'ye, geçici ve belirli bir süre çalışmak, tetkik ve tahsilde bulunmak için gelen -Türkiye gümrük bölgesi dışında yerleşik- kişilerce beraberinde getirilerek, Türkiye'de serbest dolaşıma girişi sağlanan taşıtlar, Özel Tüke-tim Vergisinin getirdiği istisnalardan kabul edilmektedir.

Yine, tasarının (IV) sayılı listesinde yer alan malların özel bütçeli dairelere, il özel idarelerine, belediyelere, köylere ve bunların oluşturdukları birliklere bedelsiz tesliminde, uçak ve helikopterlerin Türk Kuşu ve Türk Hava Kurumu tarafından ilk ediniminde, yelkenli teknelerin ise, Türkiye Yelken Federasyonuna kayıt edilmek ve yelken numarası alınmak kaydıyla, ilk edinimde Özel Tüketim Vergisi istisnası getirilmektedir.

Lüks olduğu halde Özel Tüketim Vergisine tabi olmayan ürün yoktur; ama, lüks kabul edilmesine rağmen yüzde 6,7 oranında Özel Tüketim Vergisine tabi olan ürünler vardır. Buzdolabı, televizyon, çamaşır makinesi gibi ürünleri bu sınıftan mütalaa etmek mümkündür.

Bu tasarıyla, 16 dolaylı vergi, Özel Tüketim Vergisi adı altında, yeniden düzenlenmektedir. 2002 yılı 57 katrilyonluk vergi hedefinin yaklaşık yüzde 22'sine eşdeğer bir vergi hâsılatını ilgilendiren tasarıyla, bir yılda yaklaşık 14 katrilyonluk vergi tahsilatı hedeflenmektedir.

Özel Tüketim Vergisinin hangi ürünlere, hangi oranlarla uygulanacağı konusunda da birkaç örnek vermek istiyorum: Minibüs yüzde 9, midibüs yüzde 4, otobüs yüzde 1, motor hacmi 1600 cc'yi geçmeyen binek otomobiller yüzde 27, silindir hacmi 1600 cc'yi geçen; fakat, 2000 cc'nin altında olan binek otomobiller yüzde 46, silindir hacmi 2000 cc'nin üzerinde olan binek otomobiller yüzde 50, kolalı gazozlar yüzde 25, biralar, taze üzüm şarabı yüzde 48,7; diğer alkollü içkiler yüzde 212, purolar, sigaralar ve tütün yüzde 49,5 oranında Özel Tüketim Vergisine tabi tutulmaktadır.

Özel Tüketim Vergisi, mükelleflerinin yazılı beyanları üzerine hesaplanacaktır. Özel Tüketim Vergisinin, birer aylık dönemler itibariyle izleyen 15 inci günü akşamına kadar beyanname üzerine beyan edilip, aynı süre içerisinde ödenmesi gerekmektedir. Bu uygulama, (II) sayılı listede kayıtlı ve tescile tabi olan taşıtların dışındaki mallar için geçerlidir. Kayıt ve tescile tabi taşıtlara ait Özel Tüketim Vergisi beyannamesi ise, biraz evvel söylediğim gibi, süreye bağlı olmaksızın, ilk edinimle ilgili işlemlerin tamamlanmasından önce verilecektir.

Gerek Avrupa Birliği ve gerekse ülkemiz reel sektörü içerisinde önemli yapı taşlarından birini teşkil eden küçük ve ortaboy işletmelerden, kısa adıyla KOBİ'lerden, ilgili listelere bağlı mal gruplarını imal ve ithal eden işletmeler, bu verginin kaçınılmaz mükellefleri olacaklardır. Ekonomide, yakın gelecekte, sermaye birikimlerinin üretkenliğinin ve gelir dağılımının tabana yayılmasını sağlayacak olan KOBİ'ler, vergi yükünün taşıyıcı unsurlarından biri haline gelecektir.

Genel olarak, (I) sayılı listedeki akaryakıt ve türevleri, (III) sayılı listedeki alkollü içecekler ve tütün mamulleri ve (IV) sayılı listedeki lüks sayılabilecek mücevher, kürk, sürat motorları ve silahların konu alınması uygun gözükse de, tüketicinin olmazsa olmazı konumundaki buzdolabı ve bu gibi malların lüks mal sınıfında olması, cep telefonlarının lüks mal sayılması ve Özel Tüketim Vergisi kapsamına alınmasının gerçekçi bir yaklaşım olmadığı; ancak, malî kaygılarla olduğu izlenimini vermektedir.

Avrupa Birliği vergi sisteminde olmayan Ek Taşıt Alım ve Taşıt Alım Vergilerinin tamamen kaldırılması ise, son derece önemlidir.

Görüşülmekte olan bu tasarı ile getirilen Özel Tüketim Vergisi, Avrupa Birliği uyumu açısından son derece yerinde, gelişmekte olan ve gelişmiş bütün ülkelerde uygulanan bir vergi sistemidir. Bu yeni vergi sistemiyle, Özel Tüketim Vergisiyle hiçbir mükellefe ek bir vergi yükü getirilmemektedir.

Bu bakımdan, bu yasanın, ülke ekonomisi açısından yararlı olduğunu düşünüyor, ülkemize ve ülke ekonomisine hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ayaydın.

Saadet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan.

Buyurunuz Sayın Ayhan. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya)- Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 870 sıra sayılı, Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, hepinizi hürmetle selamlarım.

Muhterem arkadaşlar, kanun tasarısı, 2'si geçici madde olmak üzere 22 maddedir. Bu kanun tasarısıyla 16 ayrı vergi, harç, fon ve pay; Akaryakıt Tüketim Vergisi, Akaryakıt Fiyat İstikrar Payı, Taşıt Alım Vergisi, Ek Vergi dahil- taşıtlardan alınan Çevre Kirliliği Fonu, Trafik Tescil Harcı, Eğitime Katkı Payı, Özel İşlem Vergisi, Mera Payı, Savunma Sanayii Destekleme Fonu ve diğer birtakım fonlar ve paylar kaldırılmaktadır. Özel Tüketim Vergisi, ithalatçıdan ve imalatçıdan alınmaktadır, bazı mal grupları için alınmaktadır ve bir kereye mahsus alınmaktadır. Yani, ifade etmek gerekirse, taşıtlar her el değiştirdiğinde Taşıt Alım Vergisi ödenirken, sadece, taşıtın fabrikadan ilk satışında, ilk tesliminde bu vergi alınmaktadır; yani, ikinci el taşıtların alım satımında vergi kalkmış olmaktadır.

Tasarıyla 4 ayrı liste tanzim edilmektedir. Bunlardan (I) sayılı listede akaryakıt ve doğalgaz bulunmakta; ayrıca, solvent türleri, yani, kimyevî sıvı maddeler dediğimiz, kimya sanayiinde kullanılan solvent türleri bulunmaktadır.

(II) nolu listede, taşıtlar -otomobilden uçağa kadar, yata kadar- bulunmaktadır;

(III) nolu listede, alkollü içkiler, kolalı gazozlar, sigara ve tütün mamulleri bulunmaktadır.

(IV) nolu listede ise, havyar, silah, beyaz eşya -mutfak eşyası- elektrikli ev aletleri bulunmaktadır.

Vergi miktarları ise her liste için ayrı ayrı tanzim edilmiştir. Kabaca vergi miktarlarına da bakarsak; (I) sayılı listede, süper benzinin litresinde 779 000 lira, kurşunsuzda ise azalarak devam etmektedir ve madenî yağlarda da, kilogramında 1 000 lira vergi vardır.

(II) sayılı listedeki vergiler ise, binek otomobillerde, silindir hacmi 1 600 santimetreküpün altındakilerde yüzde 27, silindir hacmi 2 000 santimetreküpün üzerindekilerde de yüzde 50 oranında olmaktadır; minibüslerde yüzde 9, otobüslerde yüzde 1 ve yat, kotra, helikopter, uçakta da muhtelif oranlarda vergiler bulunmaktadır.

(III) sayılı listede de, alkollü içkilerin bazılarında yüzde 212'ye -alkol nispeti yüksek olanlarda- kadar vergi vardır; diğerlerinde -kolalı gazozlarda- yüzde 25'e kadar düşmektedir; sigarada yüzde 49,5 ve diğer tütün mamullerinde de aynı mertebededir.

(IV) sayılı listede ise, kozmetiklerde yüzde 6,7, beyaz eşyada yüzde 6,7, hepsinde -silahlar dahil- yüzde 6,7 mertebesinde vergi bulunmaktadır. Tabiî, bu vergiden sonra, Katma Değer Vergisi ayrıca alınacaktır. İfade edilen, 5 çeşit Katma Değer Vergisinin 3'e indirileceği istikametindedir.

Tabiî, bu tasarının getirilişindeki birinci hedef, gerekçe, 16 çeşit vergi, harç, pay ve fonun, Özel Tüketim Vergisi halinde tek vergi haline getirilmesi, pratik hale getirilmesidir. İkinci ana hedef de, Avrupa Birliğine uyumdur, Avrupa Birliği mevzuatına uyum çerçevesinde yapılmaktadır; yani, Avrupa Birliğine üye olunduğu takdirde, vergi sistemi de uyumlu hale gelmiş olmaktadır.

Tasarıda bu vergiden istisna kılınan hususlar da var; bunlar:

İhracat, istisnadır, bu vergiden müstesna kılınmaktadır.

Sakatların temin edecekleri bazı taşıtlar, şahsî ve aileye ait eşyaların ithali ki, taşıt aracı hariçtir bunun içinde. Buna ev eşyaları demek lazım.

Petrol arama ve üretimi için kullanılan yakıt ve yağlar; solventlerin sanayi girdisi olarak kullanılması halinde, yani solvent üreten, solvent türevlerini üreten bir tesisten, solventi, hammadde, imalat girdisi olarak kullanan bir tesisin alması halinde, bu da istisna kapsamına girmektedir.

Güvenlik güçlerinin silah alımları, Silahlı Kuvvetlerin akaryakıt ve yağ alımları, verginin istisna kapsamındadır.

Geçici ithal, transit ticaret, antrepo hizmetleri, aynı şekilde verginin istisna kapsamına girmektedir.

Kamu kurumlarına yapılan bağışlar da istisna kapsamına girmektedir.

Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde getirilen bu vergi için şunu da söylemek istiyorum: Vergi politikası bakımından Avrupa Birliğinde bugün mevcut olan üyeler arasında vergi vasıtasıyla haksız rekabeti önlemek için, bütün vergilerin, hem cins olarak hem de yüzde ve miktar olarak eşitlenmesi istikametinde geniş bir çalışma var. Türkiye, buna ne zaman uyar, nasıl uyar, uyabilir mi, Türkiye'nin böyle bir vergi yapılanmasına uyması ne ölçüde doğrudur; bunlara bakmak lazım.

Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde vergileri çıkarmak kolay; ama, Türkiye'deki insanların geliri, Avrupa Birliğindeki insanların geliri seviyesinde değil. Avrupa Birliğinde bugün fert başına ortalama millî gelir 20 - 25 000 dolar mertebesindeyken, Türkiye'de 2 100 dolar mertebesine düşmüş bulunmaktadır; yani, arada 10 mislinden fazla büyük bir gelir farkı dikkate alındığında, Avrupa Birliğine uyumda sosyal şartları, iktisadî şartları dikkate alıp değerlendirmekte fayda var; bunu söylemek istiyorum.

Tabiî, tasarıda mahzurlu gördüğümüz bazı hususlar da var. Bunlar, mesela 8 inci maddede -bunu muhalefet şerhine de derç ettik- imalatta, istisna kapsamında teslim edilen malların oniki ay süre içerisinde kullanılmaması halinde bu istisnalar kaldırılmakta, 6183'e göre bunların tahsili yoluna gidilmektedir. Aynı şekilde de, ihracatta üç aylık süre verilmektedir ihraç şartıyla. Bu sürelerin, tabiî, böyle, kanuna konulması, ileride uygulamada birtakım sıkıntılara sebep olur. Kanaatime göre, bunların süresinin Bakanlar Kuruluna bırakılması daha uygun olurdu.

Tasarıda itiraz ettiğimiz diğer birtakım hususlar var; bunları da tasarı metnine derç ettik.

Tabiî, hükümet yeni bir vergi tasarısını önümüze getirdi. Muhtemelen önümüzdeki hafta yeni bir vergi tasarısı daha gelecek; komisyondadır, tahmin ederim önümüzdeki hafta alelacele o da getirilecektir.

Tabiî, yeni yeni vergiler, istisnalar getirilmektedir. Vatandaş olarak vatandaş da bize sormaktadır: "Bu vergileri bu kadar topluyorsunuz; bunlar ne oluyor? Buzdolabını, çamaşır makinesini, ev aletlerini ve eşyalarını lüks tüketim kategorisine sokup bunlardan vergi alıyorsunuz" diyor. Tabiî, vatandaşın ıstırabı "benim bu verdiğim vergiler nereye gidiyor" sorusudur.

Tabiî, vatandaşın da en haklı sorusu veya sorması gerektiği husus, vergilerinin nereye gittiğini denetleyebilmesidir. Vergi koyma hakkı, konulan vergiyi denetleme hakkı, millet adına parlamentolara verilmiş olan temel görevlerden birisidir. Tabiî, seçmen de verdiği verginin nereye gittiğini iyi denetlediği zaman, inanıyorum ki, hem toplanan vergiler hizmete yönelecek hem de daha çok vergi toplanmasının önüne geçilmiş olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bugün, dört aylık uygulamalara bakın; 2002 yılının ocak-nisan döneminde konsolide bütçenin dört aylık uygulamalarına baktığımız zaman ne görüyoruz: 15 katrilyon vergi toplamışız, 20 katrilyon faiz ödemişiz; yani, 100 lira vergi toplamışız, takriben 130 lira faiz ödemişiz. Bütün vergiler faize yetmez hale gelmiş. Vergidışı gelirleri dahi koyduğunuz zaman, ancak faize denk hale gelmektedir; yani, 70 milyon insan çalışmakta; bu 70 milyon insanın -Bağ-Kurlunun, işçinin, memurun, çiftçinin, sanayicinin- bir şey alan -ayağına ayakkabı alan, evine peynir ekmek alan- herkesin ödediği bu vergilerin tamamı faize gitmekte ve yetmemektedir.

Bizim, bu Parlamentoda, 55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümetlerin önüne koyduğumuz en mühim mesele budur değerli arkadaşlar. Bugün de milletin sıkıntısı budur. Bakın, Bağ-Kurlu, Bağ-Kur emeklisi, 80, 90, 100 milyon -neyse- mertebesinde maaş alır; ondan yüzde 10 keseriz; niye; başka yerde bir şey yapıyorsa diye; yani, en ufak gelirlere kadar müdahale ederiz, bir yerlerden toplamaya çalışırız; ama, topladığımız bu vergilerin de tamamı faize gitmektedir.

Biz, 54 üncü hükümet olarak geldiğimizde, hükümet olarak devletin gelir-giderlerine baktık -Refahyol hükümetini kastediyorum- baktık ki, 100 lira vergi toplanıyor, 68 lira faize gidiyor. Tabiî, o zaman, hükümet olarak denildi ki; bu bir felakettir; Türkiye uçuruma gidiyor. Ne yapalım; kaynak paketleri ihdas ettik vergi koymadan; havuz sistemine geçtik cumhuriyet tarihinde ilk defa. Nitekim, 1997 konsolide bütçe uygulamaları neticelerine bakın -internetten Maliyenin web sitesinden- göreceksiniz, 100 lira vergi toplanmış, 48 lira faize gitmiş; yani, 20 puan düşürmüşüz vergiden faize giden payı. Ne yaptık bunu; bununla şunu yaptık tabiî: Pancara yüzde 150 zam verdik; fındığa 2 doların üzerinde fiyat verdik; pamuğa verdik, hayvancılığa verdik, tütüne verdik, mısıra verdik, bütün tarım ürünlerine verdik; döndük, Bağ-Kur emeklisine verdik; 2-3 000 000 maaş alan Bağ-Kur emeklisinin maaşını yüzde 500 artırıp -garip insanlar- 15 000 000'a çıkardık; işçilere verdik, memura verdik, emekliye verdik, çalışan kesimlere verdik. Para basmadık. O zaman, anamuhalefet lideri Sayın Yılmaz dedi ki: "Nasıl, memura yüzde 50 verirsiniz, parayı nereden bulacaksınız" ve biz "buluruz" dedik ve bulduk. Evet, bereketli hükümetti 54 üncü hükümet. Nitekim, bizim hükümetten istifa ederek ayrılan, sonradan yine kendi partisine, asıl partisine dönen bir eski bakan arkadaşımızın "beni ite kaka, çeke çeke istifa ettirdiler; Refahyol hükümeti ne kadar iyi bir hükümetmiş" diye kendi ifadeleri var. Bunları yaptık. Bizden sonra gelen hükümet ne yaptı; 55 inci hükümet, Sayın Yılmaz'ın hükümeti gelir gelmez rantiyenin hortumlarını büyüttü; 100 lira vergi topladı, 68 lira faiz ödedi.

56 ncı hükümet, Sayın Ecevit'in hükümetidir; DSP, Anavatan ve MHP'nin hükümetidir; 100 lira vergi topladı, 75 lira faiz ödedi. 57 nci hükümetin yine üç ortağı -bugünkü hükümettir- 100 lira vergi topladı, 106 lira faiz ödedi ve bugün, şimdi nereye geldik; 100 lira vergi toplanıyor -127 lira, yuvarlak hesapla söylüyorum- 130 lira faiz ödeniyor.

Zannederim 2001 yılı bütçesini konuşurken, yine ben burada bütçede grup adına konuşurken -Sayın Maliye Bakanı, tabiî, bu işlerden en çok üzülen kişidir, biliyorum; çünkü, Maliye Bakanlığı camiası, vergi toplamak için gayret eder, bu vergiyle de millete hizmet için gayret eder- Sayın Maliye Bakanı burada ifade etmişti ve "Sayın Ayhan haklıdır, ben de üzülüyorum; 100 liralık vergi topluyorum, biri omzuma dokunuyor, ver bakalım 88 lirayı faiz olarak diyor; inşallah, bu bütçede 52 lira faize gidecek" demişti; yani, 100 lira vergi, 52 lira faiz olacak; biz de teşekkür ve tebrik etmiştik, başarı dilemiştik; ama, ne olduysa oldu, tabiî, arkasından kasım krizi çıktı, şubat krizi çıktı derken, şimdi geldiğimiz nokta; vergilerin tamamı faize gidiyor, diğer gelirler de faize gidiyor, millete hizmet için bir imkân kalmıyor. Onun için, tabiî, tarım camiası, çiftçi camiası çökmüş vaziyette.

Geçenlerde ben bir ilçeme gittim; Geyve İlçesinde -ziyaret ediyorum- bir benzinciye girdim; sahibi dedi ki: "Vallahi ben kırk yıldır benzincilik yaparım, böyle bir durum görmedim. Çiftçi tarlasını ekemiyor; gelip rica minnet, 10 litre mazot ver, 20 litre mazot ver; mahsul çıktığı zaman ben sana litre olarak öderim diyor." Yani, fiyat da takdir edemiyor; gübre alamıyor. Bütün Türkiye'de sıkıntı bu. Memur geçinemiyor, emekli geçinemiyor; esnaf dükkânını kapamış, geçinemiyor, mümkün değil; kirasını, Bağ-Kur primini ödeyemiyor, elektriğini ödeyemiyor, vergisini ödeyemiyor; yani, Türkiye'yi yangın haline getiren bir hükümetsiniz. Bunun üzerinde dikkatle durmanız lazım.

Sayın Başbakana şifalar diliyorum; hastaneden çıktıktan sonra dün bir konuşma yaptı, Türkiye'nin tablosunu ortaya koydu; ama, gerçeklerle hiç ilgisi olmayan bir tablo! Herhalde, Sayın Başbakana, tabiî, belirli medya, belirli basın, pembe neşriyat yapıyor. Rockefeller üzülmesin diye özel gazete çıkaran çevreler gibi, bizim iri basın da, sağ olsun, Sayın Başbakan için, iktidar için pembe neşriyat yapıyor; televizyonlar pembe program yapıyor; niye; halkın ıstırabını duyurmuyor. Bu basın ve bu televizyonlar, bu medya, eğer dürüst neşriyat yapsa, halkın gerçeklerini ekranlara, sayfalarına getirse, bu hükümet, değil bir hafta, bir gün duramaz; ama, medyanın koltuk değnekleriyle ayakta duran bir hükümet var, bir şey demiyorum...

Tabiî, bu şekilde politikalarla bir ülke ne olur; IMF'nin kucağına düşer. Yani, alacaklının esiri haline gelmiş, tutsağı haline gelmiş bir hükümet halinde bugünkü hükümet.

Nitekim, geçenlerde bir Amerikan televizyonunda, biliyorsunuz Fox News'de hem de sayılı bir yorumcu, haberci "Irak meselesinde Türkiye bizi dinlemeye mecbur, bize itaat etmeye mecburdur" dedi. Niye; "IMF vasıtasıyla Türkiye'yi satın aldık" diyor. Haydi bakayım, hükümet olarak çıkın açıklayın, buna cevap verin bakayım!..

Demek ki, siz, Türkiye'yi satılık bir ülke haline getirdiniz, politikalarınız bu neticeyi doğurdu. Onun için, derhal istifa etmeniz, bu Meclisten yeni bir hükümetle seçime gitmek gerekir.

Tabiî, bu şekilde politikalarınız neticesinde piyasalar çöktü. Geçenlerde ben bazı illere gittim; Bolu'da, Çorum'da ticaret odalarını ziyaret ettim, baktım, o ilin en çok vergi ödeyenleri hep rantiye geliri olanlar, faizden, tefecilikten para kazananlar. Sanayi bu hale gelmiş!

Şimdi Avrupa'nın sanayicilerini İstanbul'da toplamışsınız; Sayın Derviş söylüyor: "Efendim, önümüzdeki iki üç yıl içinde milyarlarca dolar gelecek..." Öf, öf, öf!.. 55 inci hükümetin de Hazineden sorumlu bir Devlet Bakanı, burada ve komisyonda "efendim, Güneydoğu Asya krizi çıktı; oradan bütün paralar bize gelecek, 40-50 milyar dolar gelecek, koyacak yer bulamayacağız" dedi; sonradan, kasım ve şubat krizleriyle, ülke çökmüş vaziyette!..

Ben, hükümete şunu soruyorum: Avrupa'dan işadamlarını topluyorsunuz -iyi, toplayın, gelsinler de- ama, buradaki işadamları niye kaçıyor; onu soruyor musunuz? Buradaki adam, fabrikasını söküyorsa, Bursa'dan, Gaziantep'ten, Adana'dan, İzmir'den, İstanbul'dan, Kocaeli'nden alıp Bulgaristan'a, Romanya'ya, Macaristan'a götürüyorsa, bunun herhalde bir karın ağrısı var; sorsanıza, niye götürüyor bunu? Dışarıdan adam davet etmeden önce, bunlara sorun bakayım... Dışarıdan gelen adamlar, İstanbul'u görürler, gezerler "iyi, çok güzel, teşekkür ederiz" derler; ama, onlar, önce kaçanlara bakarlar, bunlar niye kaçıyor... Elektriğin maliyeti nedir, diğer maliyetler nedir, rekabete müsait bir zemin var mı, istikrarlı bir ekonomik düzen, siyasî düzen var mı; bunların hiçbiri yok. Sayın Başbakan öksürse, borsa tepetaklak oluyor; Sayın Başbakan aksırsa, döviz alıyor başını bir taraflara gidiyor; Sayın Başbakan "devlet krizi var" dediği zaman, piyasalar alabora oluyor ve Türkiye'nin ekonomisi çöküyor. Onun için, hükümet, tabiî, şaşırmış vaziyette, ne yapacağını da bilmiyor, IMF'ye, Dünya Bankasına teslim olmuş.

"Bölge müdürlüklerini kapatacağız..." Neye göre kapatıyorsunuz? Karayollarının bölge müdürlüklerini neye göre kapatıyorsunuz? DSİ'nin bölge müdürlüklerini neye göre kapatıyorsunuz? Bunun hesap kitap tarafı var değerli arkadaşlar. Bu bölge müdürlükleri, bu teşkilatlar, Türkiye'nin su meselelerini, drenaj meselelerini, baraj ve enerji meselelerini, yol meselelerini halletmek için kurulmuş. Türkiye'ye, 60 000 kilometre karayolları ağı yetiyor mu, mevcut yol standartları yetiyor mu? Yolların hepsi, çok büyük bir kısmı projesizdir aşağı yukarı. Bunların standartlarının yükseltilmesi lazım, yeni yol ağlarının geliştirilmesi lazım; komşu iller, ilçeler arasında yolların açılması lazım. Bunları kim yapacak; Karayolları teşkilatı... DSİ ne yapacak; DSİ'nin yapacağı, bugün, daha, plandaki 8 milyar hektarı sulama hedefinden, biz, ancak 4 milyar hektarı sulayabilmişiz; yarısı ortada. Kim yapacak bunları?.. IMF istedi diye, 15-20 tane bölge müdürlüğünden 8'ini kapattım; şurada şu kadarını kapattım... "Kapattık"  demenin, bir, uygulama bakımından neticeleri var; bir de, halk yönünden neticeleri var.

Ben, geçenlerde Kastamonu'daydım. Kastamonu'da özel fabrika yok, 1-2 tane sunta fabrikası var, onun dışında 7-8 tane bölge müdürlüğü  var ve bu bölge müdürlüklerinde 5 500 kişi çalışıyor. Siz "bu bölge müdürlüklerini kapatacağız" dediğiniz zaman, 5 500 kişiyi, yani, 5'er kişiden takriben 25 000 nüfusu Kastamonu'dan çekeceksiniz demektir. Kastamonu esnafının da, onun arkasından, kepenkleri kapaması lazım. Bu, bütün Türkiye'de böyledir. Onun için, aldığınız kararların iktisadî neticelerini, sosyal neticelerini, maliyetlerini, enine boyunu düşünmeniz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Hiç kimse, pembe gözlükle meselelere bakmasın.

Bakın, ihracat nisan ayında geriledi; yüzde 1'in de altına düştü. Nisan ayında ihracattaki artış yüzde 0,6, ithalattaki artış yüzde 6-7'dir. Geçen ay istisnaî bir durum vardı; paraya sıkışan, stoklarını eritmek, nakit bulmak için, kim ne bulursa sattı; ama, şimdi, kimsenin ihracat yapacak takatı kalmadı.

Böyle, hastane köşelerinden Türkiye'yi idare edemezsiniz. Onun için, hükümet çekilsin -hepimize de, Sayın Başbakana da Allah şifa versin- yeni ve güçlü, kararlı bir hükümetle, seçime gidecek bir hükümetle gelin. Türkiye'nin meseleleri, böyle, şiir okumakla, şey yapmakla, hoşamedî çekmekle bir yere gitmez. Meselesine sahip, ülkeyi yöneten bir hükümete her zamandan çok daha fazla ihtiyaç var diyorum, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Kemal Kabataş; buyurunuz.

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı hakkında Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, üzerinde konuşacağımız tasarı, bir şekliyle fevkalade teknik ve ayrıntıları üzerinde teknik açıdan konuşulup konuşulmayacağı konusunda tereddütler yaratan bir tasarı. Ben, tasarının detaylarını, ekindeki listeleri, oranları sizlerle paylaşmak istemiyorum; ama, bu tasarı bu sistem içinde nasıl bir değişikliği getiriyor, bu tasarının eksileri neler, bu tasarının sistem içindeki varlığı, büyüklüğü ne anlama geliyor sonuçları itibariyle ve biz hangi açılardan bu tasarıyı eleştiriyoruz; bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye 1985 yılında, o yılların 7-8 adet vergisini, işte gider vergileri diye bilinen sistemi, Katma Değer Vergisine, bir genel tüketim vergisi olarak dönüştürmüş ve bu konuda da oldukça başarılı sayılabilecek bir sistem yaratmıştır.

Şimdi, bu sistemin, yani Katma Değer Vergisi sisteminin, Avrupa Birliğiyle uyumu da gözetecek şekilde Özel Tüketim Vergisiyle tamamlanması, doğru ve teknik açıdan yapılması gereken bir düzenlemedir.

Biz de, Doğru Yol Partisinin iktidarda olduğu dönemde, 1995 yılında, bu tasarının aşağı yukarı aynısını, benzer düzenlemeleri içeren bir tasarıyı hazırlayarak Parlamentoya sevk etmiştik; dolayısıyla getirilen sisteme, Özel Tüketim Vergisi düzenlemesine biz karşı değiliz; doğru, çağdaş ve mutlaka yapılması gereken bir düzenlemedir. Peki, biz bu düzenlemeyi yaparken nelere dikkat ettik; şunu gözettik: Özel Tüketim Vergisi, gerçekten, geniş kesimlerin tüketim tercihlerini etkilemek açısından önemli bir vergi türüdür ve bu vergi türünün, daha doğrusu Özel Tüketim Vergisinin düzenlenmesi ve tasarının geçirilmesi yönünde, hükümetin açıkladığı Ulusal Program içinde de orta vadeli taahhütleri arasında bu yer almıştır. Bu anlamda da, Avrupa Birliğine uyum, Avrupa müktesebatına uyum, tüm Avrupa Birliği sistemi için geçerli olan bir vergi yapısının ortaya konulması açısından da, bu düzenlemeler yerindedir, doğrudur.

Değerli arkadaşlarım, biz, bu düzenlemeyi, yani, Katma Değer Vergisi üzerine getirilecek özel tüketim vergisi düzenlemesini, vergi yükünün bir şekilde düzeltilmesi açısından, normalleştirilmesi açısından bir fırsat olarak görüyorduk; yani, IMF programları uygulamasının sonucu olarak, Katma Değer Vergisindeki oranlar olağanüstü düzeyde artmıştır, hükümet, yüzde 26'lık, yüzde 40'lık oranları yürürlüğe koymuştur.

Şimdi, ilk defa, yüzde 26'lık ve yüzde 40'lık oranlar kaldırılırken, bu oranların üzerine, daha doğrusu bunları yüzde 26 ve 40'a tamamlayacak yasal oranlar getiriyoruz. Vergi yükünde hiçbir iyileştirme yapmıyoruz.

Şu anda, Türkiye'nin, vergi politikaları açısından, vergi yükü açısından doğru ve rasyonel değerlendirmeler yapmaya ihtiyacı vardır değerli arkadaşlarım. Türkiye'deki ortalama vergi yükü yüzde 26 seviyesindedir; millî gelire oran olarak, her 100 liranın 26 lirası devletin kasasına vergi olarak dönmektedir. Buna, sosyal güvenlik yüklerini de koyduğumuzda, yaklaşık, 100 liranın 34 lirasına devlet el koymaktadır.

Bugünkü ekonomik konjonktürde, Türkiye'de ekonominin yüzde 9,4 oranında daraldığı, işsizliğin -resmî kayıtlara göre bile- yüzde 11'e yükseldiği, kent merkezlerinde eğitimli gençler arasında işsizlik oranının yüzde 35'lere yükseldiği ve 400 000'e yakın küçük ve orta boy işletmenin faaliyetine son verdiği bir ortamda, Türkiye'nin, bu yüksek vergi oranlarıyla ve bu yüksek vergi yüküyle yoluna devam etmesi imkânı yoktur. Burada çok önemli bir yanlış yapılmaktadır, çok önemli bir politik tercihle karşı karşıyadır Türkiye. Yani, önümüze konulan tasarı, vergi açısından, tahsilat açısından, performans kriterleri, IMF programı, yüzde 6,5 düzeyindeki faiz dışı fazlaya endekslenmiştir. Bu nedenle, yüksek oranda vergi almaya devam etmek ve bunda ısrar etmek; ama, ekonomideki küçülmeyi, ekonomideki daralmayı ve milyonların işsizliğini görmemek, buna duyarlı olmamak, kabul edilebilir bir durum değildir.

Evet, Türkiye'de sadece krizin yol açtığı iş kaybının 2 500 000 düzeyinde olduğunu ifade ediyor resmî rakamlar değerli arkadaşlarım. O zaman, vergi mi; evet vergi; ama "ne kadar vergi" sorusunu herkesin doğru algılaması lazım. Vergiye karşı olmak mümkün değil; ama, verginin yükünü, verginin oranını, verginin üretim, verginin istihdam, verginin ihracat, verginin büyüme üzerindeki etkilerini herkes doğru ölçmek, doğru tanımlamak zorunda. Bu oranlar yanlış ve bu, Türkiye'deki üretimi, Türkiye'deki yatırımı, Türkiye'deki işsizliği, Türkiye'deki moralleri bozmaya, olumsuz etkilemeye devam ediyor.

Sayın Bakan önemli bir mesaj veriyor, diyor ki: "İlk defa, bu vergi ek bir yük getirmiyor." Çünkü, hepimiz, ayaküstü, gelişigüzel formüle edilmiş vergilerle sistemin ne kadar yüklendiğini gördük, buna alıştık, Sayın Bakan bunu bir müjde olarak ifade ediyor: "Evet, bu bir vergi; ama, bir indirim değil, bir iyileştirme getirmiyor; yalnız, mevcut vergi düzenini, yükünü, oranını aynen muhafaza ediyor; buna bile sevinebilirsiniz" diyor. Doğrusu, bunda sevinilecek bir yön yok değerli arkadaşlarım.

Bu tasarının değerlendirilmesinde üzerinde durmak istediğim başka bir nokta var; o da şu: Getirilen bu tasarıyla, 16 tane vergi kaldırılıyor, doğru, bir basitleştirme yapılıyor, bu da doğru; ama, başka bir acımasız kural otomatik olarak gündeme geliyor değerli arkadaşlarım. Bugün, akaryakıttan alınan 779 000 TL litre başına vergi sabitlendi; ama, kanuna yazıyoruz, diyoruz ki: "Her ay, 779 000 lira litre başına alınan Özel Tüketim Vergisi, Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı toptan eşya fiyatları oranında, kendiliğinden, otomatik olarak artacaktır." Bunun anlamı şu: Bu zam, akaryakıttaki yük, hiç eksiksiz ve her ay ve otomatik bir tanıma göre, kanundan gelen bir tanıma göre artmaya devam edecektir.

Aynı şekilde, büyük şikâyetlere konu olan doğalgaz, artık herkesi, her aileyi, her kesimi ilgilendiren doğalgaz da, her ay, hiç istisnasız, bu enflasyonist ortamda, fiyat artışı olarak, zamlanarak tüketiciye intikal edecektir. Bu yetkinin, daha doğrusu bu düzenlemenin herkes açısından ne anlama geldiğini, artık toplum yaşayarak öğrenmiş durumda değerli arkadaşlarım.

Tabiî, Bakanlar Kuruluna, bu getirilen düzenlemeyle, vergilerin oranlarını artırma konusunda, bu otomatik artışlar dışında da, Bakanlar Kurulunun takdirine ve değerlendirmesine göre olağanüstü artışlar yapma yetkisi veriliyor; yani, Bakanlar Kurulu, getirilen maktu oranları 4 katına kadar artırma yetkisi alıyor değerli arkadaşlarım.

Bunları, bu artış yetkisini, gerçekten ben fahiş olarak değerlendiriyorum. Yani, evet, vergi uygulamasında zaman zaman ekonomik konjonktüre göre esneklikler yaratmak, bazı düzenlemeleri Bakanlar Kurulunun yetkisine bırakmak doğrudur; ama, bunu, 1, 2, 3 değil, 4 kata kadar artırma yetkisi vermek, Parlamentonun vergi koyma ve vergi salma yetkisinin, bir anlamda hükümete devri anlamına geliyor. Bu da, herhalde, bizim mevzuatımızda, bu ATV'deki yüzde 500'e kadar artırma olayı dışındaki ekstrem ve aşırı yetkilendirmelerden birisi. Bunun yanlış olduğunu düşünüyorum değerli arkadaşlarım.

Burada, başka bir konuya da değinmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Bu vergide, bir iade ve düzeltme sistemi var. Biraz önce bir değerli arkadaşım ifade etti; Türkiye, ödemeler dengesinde sıkıntılı bir döneme girme riski taşıyor. İhracat tıkanma noktasında, kur politikası yanlış, üretim politikası yanlış, yatırım politikası yanlış, yabancı sermaye politikası yanlış. Tüm bu yanlışların ortak sonucu, Türkiye, ihracat yapamaz hale gelmiş durumda. İhracatın önemli sorunlarından birisi vergiden kaynaklanıyor, vergi uygulamasından kaynaklanıyor.

Hepiniz biliyorsunuzdur, yakınlarınızda vardır; ihracat yapan geniş bir kesimin vergi iadeleri uygulamasında -biraz da, burada yolsuzluk yapılıyor, haksız iadeler alınıyor abartısıyla- önemli bir zorlaştırma, işi yokuşa sürme anlayışı vardır. Burada Türkiye'nin, hükümetin ve değerli Maliye Bakanlığı yönetiminin, bu işi basitleştirme, bu işe işlerlik kazandırma ve ihracatçıyı, alacağı üç kuruş vergi iadesi için yormama yükümlülüğü var değerli arkadaşlarım.

Bakınız, ben şunu görüyorum: Maliye Bakanlığının değerli denetim elemanlarının önemli bir bölümü, denetim gücünün önemli bir bölümü, sadece bu iadeleri incelemek, bilmem kaç kademede incelemek suretiyle çok büyük bir güç kaybı yaratıyor. Bir negatif inceleme, negatif soruşturma modeli çıktı ortaya. Bence, bu gücü burada kullanmamak ve ihracatçı için, olabilecek ufak tefek kayıpları da göze alıp, bu sistemi engel yaratacak bir yapıda uygulamamak lazım.

Diliyor ve temenni ediyorum ki, ÖTV de -bu iade kapsamında, ihracatla beraber düşünülmesi gereken bir sistem getiriyor- KDV'yle birlikte, bu iade sistemini çok daha basitleştirecek ve ihracat için bir engel olmaktan çıkaracak bir yaklaşımla ele alınır ve böyle uygulanır. Bunu temenni ediyorum ve ihracatçılar için de, bu konu üzerinde duyarlı olmak açısından, bir mesaj olarak ifade ediyorum değerli arkadaşlarım.

Bu tasarıyla, aşağı yukarı 50 katrilyon lira düzeyinde olması gereken vergi gelirleri tahsilatının yüzde 22'lik bir bölümü düzenleniyor; yani, 16 adet vergi tek vergiye dönüştürülüyor, basitleştiriliyor. Bu, çağdaş bir yaklaşım; bu, Avrupa Birliği müktesebatına uyumu ifade eden bir yaklaşım; bizim de desteklediğimiz bir yaklaşım. Yani, aşağı yukarı 50 katrilyon liranın 10-12 katrilyon liralık kısmı, bu sistem içinde, doğrudan, idarenin ve maliyenin idarî yükünü, masrafını, iş yükünü de azaltacak şekilde basitleştiriliyor; ancak, kanunla, bu 10-12 katrilyon liralık ÖTV tahsilatının kullanımında inanılmaz bir çağdışı yaklaşım sergileniyor. Değerli arkadaşlarım, her türlü malî disiplin ilkesini, her türlü malî disiplin uygulamasını, her türlü bütçe ilkesini -ademitahsis ilkesi de buna dahil- dikkate almayan, kanunla getirilmiş yeni bir dağıtım sistemi öngörüyor; yani, 64 küsur fon kaldırıldı, harcamalar yönünden şu kadar sistem basitleştirildi. Bütçe birliği ilkesine çok önem veriyorduk; bütün bunları bu tasarıyla yok sayıp, bütçe gelirlerinin yüzde 22'lik bir bölümünü dağıtıma tabi tutuyoruz değerli arkadaşlarım. Bunun ne çağdaşlıkla ne malî disiplinle ne bütçe bütünlüğüyle hiçbir ilgisi yoktur. Hükümeti, böylesine karmaşık, böylesine pratik nedenlerden kaynaklanmış, sistemik hiçbir özelliği olmayan bir düzenlemeyi, yasayla, kesin ve uygulanması kaçınılmaz hükümler olarak buraya taşıması nedeniyle, doğrusu yadırgıyorum. Bu, yanlış bir sistemdir.

Bakın, değerli arkadaşlarım, şu anda, toplam vergi gelirlerinin yüzde 22'lik bölümünün çok önemli bir kısmı -yani, (I) sayılı, (II) sayılı, (III) sayılı listedeki mallardan alınacak verginin (I) sayılı listedekilerin yüzde 100'ü, (II) sayılı listedekilerin yüzde 28'i, (III) sayılı listedekilerin yüzde 60'ı belediye gelirlerinden pay verilmesi uygulamasında dikkate alınmıyor; belediye payları tırpanlanıyor. Eğer, ilke, merkezde toplanan vergi gelirlerinden belediyelere belli oranlarda pay vermekten ibaretse, bunu, neden, kanunla yasaklıyoruz?!

Peşinden devam ediyor; bakıyorum tasarıya, değerli arkadaşlarım. Bu (I) sayılı listedeki mallardan alınacak verginin yüzde 28'lik kısmının bir kısmı Başbakanlığa gidiyor. Başbakan oturup, kendi onayıyla bunların dağıtımını yapıyor. Sayın Başbakan bütçe yapıyor; bir kısmını Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna veriyor, bir kısmını Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne veriyor; bir kısmını mera fonuna veriyor, mera hesabına aktarıyor. Doğrusu, dünyada, böylesine, çağın dışında kalmış başka bir sistem var mı; benim bildiğim kadarıyla yok. Çok basit bir ilke bu. Devletin tüm gelirinin yüzde 22'sini teşkil ediyor... Gelirleri toplayacaksınız bütçenize; bütçenizden de, önceliklerine göre, bütçe ilkelerine göre dağıtım yapacaksınız. Hayır, biz böyle yapmıyoruz; kanunla dağıtıyoruz. Topladığımız vergiden şehit dul ve yetimlerine pay veriyoruz. Güzel... Bunu daha da artıralım; ama, bunu niçin buraya yazıyoruz? Savunma Sanayi Destekleme Fonuna pay veriyoruz. Başbakanlığın özel hesabına pay veriyoruz. Değerli arkadaşlarım, Başbakanlık hizmetleri için, örtülü hizmetleri için nasıl ve ne şekilde pay verileceğine dair genel düzenlemeler var. Biz, burada, bir tarafı sadeleştirirken öbür tarafı, gerçekten, içinden çıkılmaz bir kargaşada ve bütçeyle ilgili birimlerin bile zaman zaman zorlandığı bir yapıda daha karmaşık hale getirmeye devam ediyoruz ve bunu, şeffaflık adına ve bunu, hesap verilebilirlik adına nutuklar attığımız bir dönemde yapıyoruz değerli arkadaşlarım. Türkiye IMF'ye başka bir taahhütte bulunmuştur. Kamu harcamalarında etkinlik, kamu harcamalarında şeffaflık, kamu harcamalarında hesap verilebilirlik. Bu tabloda hesap verilebilirlikle ilgili tek bir ipucu yok değerli arkadaşlarım. Örtülü hesaplardan dağıtacaksınız. Hayır, dağıtmayacaksınız. Yanlış olan dağıtılmasıdır, doğru olan dağıtılmamasıdır; bütçede, her şeyin, açık ve net şekilde sergilenmesidir değerli arkadaşlarım.

Sayın Bakan bu eleştirilerimize karşı diyor ki: "Biz, bu dağıtım oranlarını sıfıra kadar indirmeye yetkiliyiz. Muhtemelen, bu sıfır oranını uygulayarak bu sisteme son  vereceğiz." Doğrusu, bu da, açık olmayan bir değerlendirme.

Burada yasa yapılıyor. Bu dağıtımdan pay alan kurumların bunları harcamak ve bunları yönetmek için oluşmuş pek çok kuruluşu, organizasyonu, müdürlüğü, alt müdürlüğü, şefliği, daireleri var. Eğer, devleti, gerçek anlamda küçültmek, şeffaflaştırmak ve harcamalarda hesap verir duruma getirmek istiyorsanız, bunları burada yapmamanız gerekirdi değerli arkadaşlarım. Eğer, siz, Türk millî eğitimine, eğer, siz, sağlığına, eğer, siz, bu ülkenin savunmasına bütçenizden kaynak aktarmakta ve bunu, açık ve net şekilde yapmakta zorlanıyorsanız, gerçekten, bu noktada biraz düşünmeniz gerekir. Bütçe, öncelikle savunma, öncelikle millî eğitim, öncelikle sağlık için, doğru, eksiksiz kaynak ayırmayı, tahsis etmeyi gerektirir. Böylesine kapalı hesaplarla, böylesine kapalı yüzdelerle, onun payını ona verecek, Başbakana dağıtım yaptıracak, ilkeleri eskimiş ve her dönemde ağır eleştirilere hedef olmuş düzenlemeleri buraya aynen taşıyoruz ve bunu, bugün yapıyoruz. Bunun yanlış olduğuna işaret etmek istiyorum değerli arkadaşlarım; yani, iyileştirme, sadeleştirme, modernleştirme, bir tarafta eksikliklerine rağmen tam, bir tarafta yüz üzerinden yüz eksik değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, bitiriniz...

KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.

Bunu savunabilmek, gerçekten, fevkalade zor değerli arkadaşlarım.

Türk vergi sisteminde, bu tasarıyla, önemli bir adım atılıyor. Tasarıyla, toplanacak vergilerin harcanmasında getirilen kargaşa ve yanlışlık ayıklanırsa, biz, önemli ölçüde ekonomik boyutunun yaratacağı etkileri bir tarafa bırakırsak, sistematik açıdan, yapı açısından, iyileştirme açısından, sadeleştirme, basitleştirme açısından ve hedefimiz olan Avrupa Birliği üyeliğine hazırlık ve Avrupa Birliği müktesebatına uyum açısından bu tasarının doğru olduğunu tekrar teyit ediyor; her şeye rağmen, eksiklikleriyle birlikte, bu önemli düzenlemenin, Türk finans sistemine ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, saygı sunuyorum. (DYP ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kabataş.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba; buyurunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi Yasası Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Günümüzde, devletler, kamu harcamalarının finansmanında, vergilere etkin bir şekilde başvurmaktadırlar. Tabiî, vergilere başvururken, daha çok malî amaçla başvurulduğu, ekonomik ve sosyal gerekçelerle de başvurulduğu açıktır; ama, bu başvurmada malî amacın, malî işlemin her zaman önplanda tutulduğunu; bizdeki vergi sisteminde de, vergi uygulamalarında da bunu açıkça görmemiz mümkündür.

Tabiî, bugün, dünya üzerinde yaygın olarak kabul edilen genel gider vergisi olarak, karşımızda, Katma Değer Vergisi vardır; ancak, Katma Değer Vergisinden elde edilen gelirlerin yeterli olmaması durumunda, Özel Tüketim Vergisi adı altında tüketim vergilerine başvurulmaktadır. Dolayısıyla, seçilmiş bazı mal ve hizmetlerden alınan özel tüketim vergisi yoluna, pek çok ülkeler gitmektedirler. Dolayısıyla, çağdaş vergilemede, özel tüketim vergilerinin önemli bir yeri olduğunu da, açıkça ifade etmemiz gerekir.

Tabiî, özel tüketim vergisi olarak ihdas edilen bu özel gider vergisinin konuluş nedenlerine baktığımızda, ekonomik ve sosyal bazı gerekçeler öne sürülse de, bu nedenin, temel amacın, malî olduğunu, yani, fiskal olduğunu açıkça ifade etmemiz gerekir, bunun da altını çizmemiz gerekir. Bugün, şu anda, önümüzdeki tasarıda da esas amaç, devlete gelir sağlamaktır.

Tabiî, ülkeler, bunun dışındaki diğer amaçlarla da özel tüketim vergilerine başvurmaktadırlar. Özel tüketim vergisinin lüks sayılan malların üzerine konulmasına, toplumda gelir dağılımının düzeltilmesine sınırlı da olsa katkıda bulunmak amacıyla başvurulmaktadır; yani, bu, bir bakıma, verginin sosyal işlevi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Diğer bir başvurma nedeni de, belirli bazı kamu mal ve hizmetlerinden yararlanma bedeli olarak harç, resim ve şerefiye gibi vergi benzeri malî yükümlülüklerin getirilmesinin güç olduğu ya da herhangi bir nedenle konulamadığı bir durumda, özel tüketim vergisine başvurulmaktadır. Tabiî, o mal ve hizmetin kullanımı için gerekli olan bir başka mal ve hizmete vergi koymak suretiyle böyle bir yola başvurulmaktadır. Örneğin, karayollarını paralı yapma düşüncesi olduğunu düşünün; ama, bunun önünde birtakım engeller olduğu düşünüldüğünde ne yapılabilir; bu alanla yakın ilişkili olarak Akaryakıt Tüketim Vergisi alanında yeni düzenlemelerle birlikte, bir bakıma, bu alan, dolaylı da olsa, vergilendirilmiş olur.

Fiyat mekanizmasının tabiî işleyişi sonucu bazı mal ve hizmetler, devletin arzu ettiğinden fazla tüketilebilir veya daha az tüketilebilir, daha fazla veya az ihraç edilebilir veya ithal edilebilir. Bazı mal ve hizmetlerin toplumsal gerekçelerle kısıtlanmasının gerekli olduğu ortamlarda, yine ekonomik gerekçelerle kısıtlanmasının gerektiği ortamlarda özel tüketim vergisine başvurulacaktır. Örneğin, toplumda sosyal zararları yoğun olan alkollü içkiler ve sigara gibi birtakım mallar üzerine özel tüketim vergisi konulmak suretiyle, onların tüketimini kısma yönünde bir uygulamaya geçilebilir.

Özel tüketim vergisi, lüks ve daha çok ithal mallar üzerine yönlendirilirken, tabiî, gelişmekte olan ülkelerin temel özelliğine baktığımızda, lüks tüketim malları kalıplarının oldukça yaygın olduğunu, ithal malların oldukça yaygın olduğunu görürüz. Dolayısıyla, bu ülkelerdeki kaynak tahsisinin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi açısından, kaynak tahsisinin ülke ekonomisine fayda verecek tarzda değişimi açısından özel tüketim vergisi kullanılabilir.

Yine, özel tüketim vergisi, çevre kirliliğiyle mücadele etmek amacıyla kullanılabilir. Üretim ve tüketim alanlarında ortaya çıkan çevre kirliliği dolayısıyla meydana gelen dışsal zararların iç maliyete dönüştürülmesi açısından da özel tüketim vergisine başvurulduğu görülür.

Özel tüketim vergisi, bizde, gümrük birliği anlaşması yapıldıktan sonra, 1996 yılında ilk defa gündeme gelmiş; hatta, bir tasarı hazırlanmış, Meclise getirilmiş; ama, o zaman yasalaşmamıştır. Şimdi, 57 nci hükümetin IMF'ye sunmuş olduğu niyet mektubunda, Nisan 2002'de özel tüketim vergisi yasasını çıkaracağı taahhüdü vardır. IMF'ye verilen niyet mektubuna özel tüketim vergisinin yansıtılması, 57 nci hükümet açısından gerçekten önemli bir talihsizliktir, ülkemiz açısından önemli bir talihsizliktir.

Türkiye'de bugüne kadar yapılan yasal düzenlemelere bakıldığında, maalesef, bir bakıma, IMF'ye verilen taahhütler çerçevesinde pek çok yasanın çıkarıldığını açıkça görüyoruz. Hatta, bütçe yasaları yapılırken makro ekonomik dengelerin de, maalesef, IMF'ye verilen taahhütler çerçevesinde tespit edildiğini, daha çok IMF uzmanlarınca tespit edildiğini ve Türkiye'de, gerçekten, ülke yönetimine dışarıdan ciddî bir müdahale olduğunu, dolayısıyla, egemenlik açısından bu gelişmelerin kaygı verici olduğunu düşünüyoruz; yani, ortada, yöneten bir hükümet değil, maalesef, yönetilen bir hükümetin varlığından söz edilebilir. Kamuoyuna bakıldığında, bunun açık seçik bir şekilde sergilenmiş olduğunu görürüz. Hükümetin 3 ortağı vardır; ama, aslında, hükümet 6 ortaklıdır; 4 üncü ortak ekonomiden sorumlu Sayın Bakan, 5 inci ortak IMF, 6 ncı ortak da Dünya Bankasıdır. 57 nci hükümetin temel fonksiyonlarda, bugüne kadar uyguladığı ekonomi politikasında ve diğer politikalarda maalesef, havaleciliği, beleşçiliği ve ihaleciliği önplanda tuttuğunu tüm toplumumuz açıkça görmüştür.

Özel Tüketim Vergisi tüm mal ve hizmetlerden alınan bir vergi değil, dar çerçeveli bir vergidir. Mevcut tasarıda ÖTV'nin kapsamına bakıldığında, maalesef, bu kapsamın oldukça geniş olduğunu görürüz; 210 mal çeşidi var. Halbuki, Avrupa Birliği uygulamalarına bakıldığında, sadece 5 gruptaki malın söz konusu olduğunu görürüz; bira, şarap, şarap dışı alkollü içkiler, işlenmiş tütün ürünleri, madeni yağlar şeklindedir; dolayısıyla, Türkiye'deki ÖTV'nin kapsamı oldukça geniştir. Şu anda, Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde, bugün için, Türkiye'nin bir an için tam üye olduğunu düşünecek olursak, bu ÖTV yasası, tam üyelik açısından önemli sakınca teşkil etmektedir; dolayısıyla, kapsamının, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi daraltılmasına ihtiyaç vardır. Tabiî, tam üye olmadığımız için, kapsamın daraltılması gibi bir kaygının şu anda olmadığını da bu arada ifade etmemiz gerekir.

Avrupa Birliği ülkelerinde ÖTV'ye konu olan malların 4 temel özelliği vardır; bunlardan birisi, üretim ve satışlarında belli ölçüde devlet gözetimi söz konusudur; ikincisi, bu malların fiyatlarının artış ve azalışlarında talepleri fazla etkilenmez; üçüncü olarak, kullanımlarında olumsuz dışsallıklar vardır; dördüncüsü de, gelir etkileri yüksektir, gelir arttıkça bunlara olan talep artmaktadır; ama, şu anda önümüzdeki tasarıda, Türk ÖTV'sinde, maalesef, pek çok bu özellikleri taşımayan harcıâlem malların olduğunu da açıkça görmemiz mümkündür.

ÖTV'nin amacı, vergilemede basitliğin ve karmaşıklığın ortadan kaldırılmasıdır. Şüphesiz, bu, şu andaki mevcut tasarıda da öngörülmektedir. Şu anda, 16 vergi, harç, fon ve fon payları, ÖTV yasasının devreye girmesiyle birlikte ortadan kaldırılacak, vergilemede, gerçekten, belirli mal ve hizmetlere ilişkin bir basitlik ortaya çıkacak, vergi kayıpları da asgarî ölçüde azabilecek ve verginin idaresi de kolay olabilecektir. Böyle olumlu bir gelişmenin, bu yasa tasarısı içinde olduğunu da açıkça ifade etmemiz mümkün.

Tabiî, burada, bu olumlu gelişme varken, diğer taraftan, hükümetin, kaldırılan bu vergi, harç ve diğer fonlara karşılık ÖTV olarak kurmuş olduğu tek çatıda topladığı kaynakların dağıtımıyla ilgili bir problemin, burada ortaya konulduğunu, dolayısıyla, dağıtım paylarıyla ilgili, gerçekten sağlıksız bir yapının ortaya konulduğunu görüyoruz. Daha önce saydığım 16 vergi ve harç tarzındaki diğer gelir kaynaklarından, çeşitli kamu kurumlarına yönlendirilen kaynaklar, bir bakıma değişik bir biçimde ÖTV'den ilgili kurumlara, Millî Eğitim Bakanlığına, Sağlık Bakanlığına, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna, Başbakanlığa bağlı diğer bazı kurumlara ve Savunuma Sanayi Destekleme Fonuna aktarılma, belli paylar verilme şeklinde bir uygulama vardır ki, bu, bütçede ademi tahsis ilkesine aykırı bir düzenlemedir.

Tabiî, bu payların dağıtımıyla ilgili uygulamanın 2003 yılında terk edileceği konusunda Sayın Maliye Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir açıklama yapmışsa da, bu açıklamanın çok ciddî olduğunu söylemek mümkün değildir; çünkü, böyle bir uygulama yapılacaksa, zaten böyle bir uygulamanın 2003'te başlayacağı yasaya derç edilmek suretiyle işin halledilmesi mümkündü; ama, bu yönde bir düzenlemenin olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla, bu dağıtım mekanizmasının terk edilmesi, ÖTV'nin de mevcut vergi havuzunda toplanması suretiyle, yeni malî yıl bütçe düzenlemesinde bu kaynak tahsisinin yapılmasının en doğru yol olduğunu da açıkça ifade etmemiz gerekir.

Tasarıda, vergileri artırıcı herhangi bir şey söz konusu değildir; yani, bu tasarıyla birlikte, çeşitli vergileme alanlarında vergilerin artırılmasıyla ilgili herhangi bir sonuç ortaya çıkmayacaktır şüphesiz; ama, şu var: Tasarıda, Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye bakıldığında, kesinlikle, vergilerin kanunî ilkesiyle bağdaşmayan bir yetkinin verilmiş olduğunu, gerçekten, yasamaya ait olan yetkilerin, haksız bir biçimde, mevcut konjonktür, ekonomik performans ve diğer unsurlar da dikkate alınmak suretiyle, Bakanlar Kuruluna verilmiş olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, yasamaya ait bir yetkinin yürütmede bulunmasının da, bir bakıma, Meclis iradesinin by-pass edilmesi anlamını taşıyacağı açıktır. Dolayısıyla, düzenlemenin bu şekilde yapılması, Bakanlar Kuruluna verilen yetkilerin, 1 kata, 2 kata, 4 kata kadar artırılmış olması, gerçekten, bu vergileme alanının istismarına açık bir konudur. Dolayısıyla, bu düzenlemenin, yerinde olmayacağını düşünüyoruz.

Tüketim vergilerinin vergi gelirleri içindeki payına baktığımızda, bizim vergi sistemimizde hızlı bir biçimde arttığını görürüz. İthalde alınan Katma Değer Vergisini de buna dahil ettiğimiz takdirde, mal ve hizmetlerden alınan vergiler ile ithalden alınan Katma Değer Vergisinin, örneğin, 2000 yılında toplam vergi gelirlerinin yüzde 57,6'sı, 2001 yılında yüzde 59,5'i, 2002 yılında da yüzde 63'ü olması öngörülmektedir; yani, hükümet, ne yapmaktadır; hükümetin, tüketim alanında almış olduğu vergileri, hızlı bir biçimde, son üç yılda artırmış olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, bunun sağlıklı bir gelişme olduğunu söylemek mümkün değildir. KDV ve Akaryakıt Tüketim Vergisi gibi dolaylı vergilere sık sık yüklenilmiştir. Ayrıca, geçici nitelikte olan bazı vergilerin de, 1999-2000 yıllarındaki vergilerin de, devamlılık kazandığını görüyoruz, sürelerinin uzatıldığını görüyoruz.

Tabiî, Türkiye'deki vergi sisteminde, KDV oranlarına baktığımızda, gerçekten, çok yüksek oranlar vardır. ÖTV ve KDV oranları birlikte düşünüldüğünde, mevcut oranlardan geriye dönüş veya vergilerin düşürülmesi yönünde bir eğilimin sistem içinde, maalesef, ele alınmadığını görüyoruz. İktisadî durgunluktan çıkmak açısından ve devletin sosyal işlevini yerine getirmek açısından, vergileri düşürme yönünde 57 nci hükümetin hiçbir gayret içinde olmadığını, maalesef, bu tasarıda da görmekteyiz.

Tabiî, Akaryakıt Tüketim Vergisinin, gerçekten, vergileme alanında en çok istismar edilen bir vergileme alanı olduğunu ve 57 nci hükümetin Akaryakıt Tüketim Vergisi alanını çok ciddî anlamda istismar ettiğini, toplam vergi gelirleri içinde Akaryakıt Tüketim Vergisi oranlarına bakıldığında açıkça görmek mümkündür. Örneğin, 57 nci hükümet döneminde -1998'de Sayın Ecevit de hükümetteydi- Akaryakıt Tüketim Vergisinin toplam vergi gelirlerine oranı yüzde 12'ydi, 2000 yılında yüzde 15-16'ya yükseldi, 2001 yılında da aynı oranlar muhafaza edildi; ancak, 2002 yılında, bu oranın 10,6 katrilyon lirayla yüzde 18'e çıktığını görüyoruz. Dolayısıyla, bugün, benzinin fiyatına baktığımızda, bu fiyat içinde yüzde 73 civarında bir verginin olduğunu görüyoruz. Bu anormal verginin, ekonomide girdi niteliğindeki bu mallara konulan vergilerin ekonomideki fiyatları, yine, yüksek seviyelere tırmandırdığını, ekonominin pek çok kesiminde, örneğin, çiftçi kesiminde çok ciddî anlamda sıkıntılar doğurduğunu hepimiz biliyoruz. Bugün, mazot alamadığı için traktörüne binemeyen ve geliri çok fazla düştüğü için haciz altında olan çiftçimizin olduğu hepinizin malumudur.

Burada, Motorlu Taşıt Vergileriyle ilgili düzenlemeye baktığımızda, Motorlu Taşıt Vergileriyle ilgili, yeni ÖTV düzenlemesiyle birlikte daha önce vergileme oranı veya vergi yüklerinde herhangi bir değişimin olmadığını da açıkça görüyoruz. Tabiî, iktidar kanadından bazı üyeler "ikinci el vergileme alanı ortadan kaldırıldı. Dolayısıyla, çok olumlu bir gelişme" diye ifade ediyorlar. Tabiî, böyle bir gelişmenin olduğunu söylemekle avunmak mümkün değildir; önemli olan, vergi yapısı içerisinde çok ağır vergileri düşürmenin yollarını ve böylece ekonomik durgunluğu açmanın yollarını aramak en önemli yoldur diye düşünüyoruz.

Bugün için Motorlu Taşıt Vergilerinde 1600 cc'ye kadar yüzde 27'lik bir ÖTV, 1601-2000 cc arasında yüzde 46 ÖTV, 2001'i aşanlarda yüzde 50 ÖTV alınmaktadır; ama, sadece ÖTV değil, bir de, ÖTV'den sonra, ÖTV'nin de matrahı ilave edildiği bir ortamda yüzde 18'lik Katma Değer Vergisi alınmaktadır.

Zaten, sistem, yüzde 26-40 olan Katma Değer Vergilerini kaldırmıştır, genel orana dönmüştür; şu anda, maalesef, motorlu taşıt alanında en düşük yüzde 54 oranında, en yüksek de yüzde 73-75'lere varan bir vergi yükü söz konusudur.

Gerçekten, diğer Avrupa Birliği ülkelerindeki vergileme yapısına bakıldığında, bu tasarıdaki vergileme yapısının, vergi yüklerinin, maalesef, çok yüksek olduğunu söylememiz mümkündür. Dolayısıyla, önemli olan, Türk vergi sistemindeki bütün unsurların yeniden gözden geçirilmek suretiyle, gerçekten, bu vergilerin ödeme gücüne uygun hale getirilmesi yönünde çabaların artırılmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz; ama, 57 nci hükümetin, bu yönde hiçbir çabasının olmadığını üzülerek belirteyim. 1999 ve 2000 yıllarında alınan, bilhassa deprem nedeniyle geçici olarak alınan vergilerin sürelerinin uzatıldığını, devamlı hale getirildiğini de açıkça görebiliyoruz.

Bugün, vergi sistemine bakıldığında, adil vergi yükü dağılımına dayanmadığını da açıkça görüyoruz. Hükümet, güçsüz olandan, yakaladığından vergi alıyor. Vergi gelirlerinin bütçe gelirleri içindeki payına baktığımızda da, son on yılda, yüzde 75 ile yüzde 83,5 arasında değişmiş olduğunu görüyoruz.

Yine, bir bakıma, Türkiye'deki vergi sistemindeki çarpıklığı ifade etmek açısından şunu ifade edelim: Örneğin, 2001 yılında şirketinden 200 milyar lira kâr payı elde eden bir mükellefin, başka gelirlerinin de bulunmasına göre, vergi yükü yüzde 63'tür. 2001 yılı itibariyle ifade ediyorum; aynı tutarda hazine bonosu faizi elde eden kişi, eğer, bu faizini, Temmuz 2001'den itibaren ihraç edilen devlet tahvili veya hazine bonolarından elde etmişse ve bunlardan elde etmiş olduğu 100 milyar Türk Lirası ise, bu faiz gelirinin vergi yükü ise sıfırdır. Dolayısıyla, bu örnek, bir bakıma, sermaye gelirleri arasında da ciddî bir adaletsizliğin var olduğunu açıkça göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAİT AÇBA (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen, bitiriniz.

SAİT AÇBA (Devamla) - Tabiî, Türkiye'de, vergi sisteminin, yeniden, baştan aşağı gözden geçirilmesi gerekmektedir. Verginin, sadece malî amaçla değil, malî amacı dışında da, ekonomik amaçlara yönelik olarak, etkin bir şekilde kullanılmasına, yine, sosyal amaçlara yönelik olarak, bilhassa gelir dağılımını düzenleyici fonksiyonu icra etmek üzere, etkin bir şekilde kullanılmasına ihtiyaç vardır. Biz, hükümetten, bu adımların atılmasını bekliyoruz.

Ben, bu vesileyle, tasarının hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Açba.

Sayın milletvekilleri, birleşime ara vereceğim; daha sonra, Demokratik Sol Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi Grupları adına arkadaşlarımız konuşacaklar.

16.45'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.32

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.45

BAŞKAN: Başkanvekili Yüksel YALOVA

KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

870 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

12.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı: 870)  (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Tasarının tümü üzerinde söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Hayati Korkmaz'a aittir.

Buyurun Sayın Korkmaz. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA HAYATİ KORKMAZ (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sıra sayısı 870 olan Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geneli üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken Divanı ve Genel Kurulu Grubum ve şahsım adına selamlıyorum.

1985 yılında, 8 adet dolaylı vergi yürürlükten kaldırılarak Katma Değer Vergisi uygulamaya konulmuştur. Bu önemli çalışmadan sonra dolaylı vergiler alanında yapılan en önemli mevzuat çalışması görüşmeye başladığımız kanun tasarısıdır. 6 Mart 1995 tarihinde Türkiye ile Avrupa Birliği arasında Ankara Anlaşması imzalanmış, Katma Protokole dayanarak 1/95 sayılı karar alınmış ve 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren Avrupa Birliğiyle gümrük birliği gerçekleştirilmiştir. Bu anlaşmayla, dolaylı vergiler alanında sadece ayırımcılık yapmama ilkesine uymamız yeterliydi; ancak, 1999 yılında, Helsinki Zirvesinde, ülkemizin Avrupa Birliğine aday adaylığının kabul edilmesiyle ilişkilerimiz yeni bir boyut kazanmıştır. Bu bağlamda, çeşitli alanlardaki mevzuatımızı uyumlu hale getirme yanında, vergi mevzuatımızı da uyumlu hale getirme zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

57 nci hükümet, Avrupa Birliği mevzuatına uyum amacına yönelik taahhütlerimize, kısa ve orta vadeli bir takvimle, hazırladığı Ulusal Programda yer vermiştir. Özel Tüketim Vergisi bunlardan birisi olup, uygulanmasıyla, tam üyeliğe hazırlık sürecinde ilerleme kaydedilmiş olacaktır. Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu hale gelerek, Özel Tüketim Vergisiyle, imalat, ithalat veya ilk iktisap aşamasında sayısı sınırlı tutulan bazı mallara ek bir dolaylı vergi uygulanarak daha yüksek oranda vergilenen mallar  kapsamı oluşturulmuştur.

Kanun tasarısıyla ihdas edilen Özel Tüketim Vergisi, belirli ve az sayıda mal grubundan gelir toplama ve tüketicilerin harcama alışkanlıklarını yönlendirmeye yönelik genel tüketim vergileri dışında öngörülen bir vergi şeklidir. Bu vergiyle, dolaylı vergi alanında çok büyük bir sadeleştirme sağlanacak ve 16 adet vergi, harç, fon ve pay yürürlükten kaldırılacaktır.

Özel Tüketim Vergisi uygulamasına geçilirken, yürürlükten kaldırılan vergi, harç, fon ve payların oluşturduğu vergi gelirinin mümkün mertebe korunarak, aynen elde edilmesi amaçlanmış ve ek vergi doğurmayacak oranların tespitine özen gösterilmiştir. Hükümetin uygulamakta olduğu program nedeniyle, vergi kayıplarını göze almamasını doğal karşılayabiliriz; ancak, uygulanan Özel Tüketim Vergisi oranlarının kendimize örnek aldığımız Avrupa Birliği ülkelerine göre yüksek olduğu da bir gerçektir. Kapsama giren malların yaklaşık 220 çeşitle sınırlı olması ve yaklaşık 1 500 mükellefi ilgilendirmesi nedeniyle, yönetimi ve denetimi son derece kolay olan bu vergi türü, aslında, hasılat açısından önemli bir paya sahiptir. 2002 rakamlarıyla, vergi gelirlerinin yüzde 22'sini oluşturuyor olması, gelirler açısından ne denli önemli olduğunun da açık bir göstergesidir.

Ayrıca, özel vergi kapsamına giren bazı ürünlerin, beyaz eşya örneği gibi, lüks sayılması da yanlış bir yaklaşımdır. Bu nedenle, hükümetin uygulamakta olduğu program hedefine ulaştığı oranda, toplumun günlük yaşamında vazgeçilmez olarak kullanmakta olduğu ürünlerin Özel Tüketim Vergisi oranları tedricî olarak indirilmeli ve zaman içerisinde sıfıra kadar düşürülmelidir. Diğer ürünlerin oranları da, aynı şekilde, zaman içerisinde makul seviyeye düşürmek için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla, hükümetlere bu tür çalışmaları yapma esnekliği verilmektedir.

Yine, bazı ürünlerin vergi oranlarına baktığımızda, lüks olma özelliğine göre dengesizlikler göze çarpmaktadır. Bu konuda, kamuoyunun eleştirilerine mahal vermeyecek şekilde, zaman içerisinde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi uygulanan mallar dört ana listede sınıflandırılmıştır. (I) sayılı listede petrol ürünleri yer almaktadır. Tasarıyla, tecil-terkin uygulama olanağı sağlandığından, solvent türevlerini kullanan sanayiciler için ek yük getirilmemiş olacaktır. Yine, tasarıyla, solvent türevlerinin akaryakıt ürünleriyle karıştırılmasını önleyen tedbirler getirilmektedir.

(II) sayılı listede motorlu araçlar yer almaktadır. Yasa tasarısıyla bazı yeni kolaylıklar ve yenilikler getirilmektedir. Taşıt Alım Vergisi, Ek Taşıt Alım Vergisi, Çevre Fonu, Trafik Tescil Harcı, Eğitime Katkı Payı ve Özel İşlem Vergisi kaldırılarak, yerine tek bir vergi getirilmektedir.

Bugün geçerli olan mevzuata göre, net ağırlık, istiap haddi, yaş, motor gücü ve lüks kriterlerine göre nispî ve maktu vergiler uygulanmaktadır. Yeni tasarıya göre, motor silindir hacmi esas alınarak nispî vergi uygulanmaktadır. Vergileme, değer esasına göre yapılacağından, rekabet eşitsizliğini sona erdirecektir.

Yeni uygulamayla, vergilerin her yılın başında artması gibi bir sorun olmayacağından, vergi dairelerindeki yığılma ve yıl sonu ile yıl başı arasındaki arz-talep farklılıkları ortadan kalkmış olacaktır.

Yine, Özel Tüketim Vergisinin araçların ilk iktisabında uygulanacak olması nedeniyle, ikinci elde vergi olmayacaktır. Bu da, tescil kayıtlarının gerçek durumu yansıtmasını kolaylaştıracaktır.

Binek otomobillerde net ağırlık yerine silindir hacminin referans olarak alınması olumlu bir aşamadır; ancak, gelişmiş motorlarda, sıkıştırmalı hava kullanımı ve tork motorlarıyla, daha yüksek güç üretilmesi olanaklı hale gelmiştir. Dizel motorlarda ise, birim hacim başına elde edilen gücün benzinli motorlara göre daha düşük olduğu bilinmektedir. Tasarıya göre, gelişmiş benzinli motor kullanan araçların lehine ve dizel motorlu araçların aleyhine bir durum ortaya çıkması söz konusudur.

(III) sayılı listede ise, tütün mamulleri ve alkollü içkiler yer almaktadır. Bu ürünlerden de alınmakta olan 7 ayrı vergi, fon ve pay, tasarıyla ortadan kaldırılmaktadır. Tek bir vergiyle, vergi kaybına müsait yapı ve karmaşık muhasebe sistemi ortadan kaldırılmaktadır. Bu listedeki ürünlere uygulanacak vergi oranlarını belirleme yöntemiyle, Avrupa Birliği kriterlerine uyum sağlanmış olacağı gibi, belirlenecek vergi oranlarıyla, toplumun sağlığı açısından önem taşıyan bu ürünlerin tüketimi de belli oranda kontrol altına alınmış olacaktır.

(IV) sayılı listede ise, yüksek oranda KDV'ye tabi mallar bulunmaktadır. Halen yüzde 26 ve yüzde 40 oranlarında KDV'ye tabi olan bu mallar bu kapsamdadır. Yüksek oranda KDV oranı, kayıtdışılığı körüklemektedir. Bunun yerine imalat veya ithalat aşamasında bir defa alınacak Özel Tüketim Vergisiyle hem KDV oran sayısı 5'ten 3'e inmiş olacak hem de kayıtdışılığın önüne geçilmiş olacaktır. Bu listede yer alan ürünlerin çoğu, toplumun günlük yaşamına girmiştir. Bu nedenle, indirime gidildiğinde bu listeden başlanmalıdır.

Tasarı, bu listedeki ürünlerin vergi oranlarını artırma hakkını, diğer mallardan farklı olarak, Bakanlar Kuruluna vermemektedir; tasarı, bu mallar için, oranı sadece sıfıra kadar düşürme hakkını vermektedir.

Mevcut sistemde vergi, fon ve paylardan, kurum ve kuruluşlara kaynak aktarılmaktadır. Mükelleflerce ve vergi dairelerince çeşitli hesaplara ve kurumlara ayrı paylar ayrılmaktadır. Bu paylar birbirinin matrahına girdiğinden dolayı, karmaşık bir hesaplama şekli sonunda ortaya çıkan denetlenmesi zor durum sebebiyle, ciddî vergi kayıpları söz konusudur. Yeni tasarı ile, hepsi bir havuzda toplanacak ve buradan ilgili kurum ve kuruluşlara pay aktarılacaktır. Bu, sadelik ve şeffaflık açısından son derece olumlu bir yaklaşımdır; ancak, devredilen bu harcamaların bütçedışı kullanıma açık olması önemli bir sorundur. Tasarı ile bu harcamaların bütçe dahilinde yapılmasını mümkün kılmak olasıdır. Dileğimiz, hükümetin, bu gelirlerin harcamasını 2003 yılı bütçesi içine alması ve bütçe birliği ilkesine uymasıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, görüşmekte olduğumuz bu önemli tasarının yasalaşmasına destek vereceğimizi ifade etmek istiyorum. Bu yasamızın, ülkemize ve toplumumuza hayırlı olmasını diliyorum.

Sözlerime son verirken, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Gruplar adına son olarak, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Hasan Çalış.

Buyurunuz Sayın Çalış.

MHP GRUBU ADINA HASAN ÇALIŞ (Karaman)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısını görüşmemiz nedeniyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, 1995 yılında ülkemiz ile Avrupa Birliği arasında Gümrük Birliği Anlaşması yapılmıştır. 1996 yılı başından itibaren de bu anlaşma yürürlüğe girmiştir. O günden bugüne, Gümrük Birliği Anlaşmasıyla ilgili olarak olumlu ve olumsuz muhtelif görüşler ileri sürülmüştür. Olumlu görüşler ileri sürenler, sanayimizde, ticaretimizde, tarımımızda, hayvancılığımızda hızlı gelişmeler olacağını, hızlı kalkınacağımızı; Avrupa bilim ve teknolojisinden daha hızlı istifade edeceğimizi ve hızla Avrupa ailesine dahil olacağımızı düşünmüş ve bu anlaşmanın gerçekten ciddî bir olay olduğunu, ciddî bir aşama olduğunu dile getirmiştir. Aleyhinde düşünenler ise, bu anlaşmayla, ülkemizin tarımında, sanayiinde, ticaretinde sıkıntılar olacağını dile getirmiş. Nitekim, aynı görüş sahipleri, Avrupa Birliği ile ülkemiz arasında her geçen gün büyüyen, yapılan bazı hesaplara göre 56 milyar doları bulan açığın -ticaret hacmindeki açığın- bu anlaşmanın yapılışında gözden kaçan bazı hususlara bağlı olduğunu düşünmektedirler.

Ben, buradan, bütün arkadaşlarıma şu çağrıda bulunmak istiyorum: Bu meseleyi, iktidar meselesi-muhalefet meselesi, eski yönetim-yeni yönetim meselesi, eski hükümet-yeni hükümet meselesi gibi görmeyip, millî bir mesele olarak görmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Devletimizin kayıtları ortadadır; bilim adamlarının bilim ölçülerine koyduğu kurallar da ortadadır. Gerçekten, Avrupa Birliğiyle ilgili olarak ülkemizin millî çıkarları doğrultusunda bir tedbir almamız gerekiyorsa, Avrupa Birliğinin bize karşı yerine getirmediği taahhütler neler ise, bizim de yerine getiremediğimiz taahhütler neler ise, bunları bir bir tartıp, bugün itibariyle, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşmamızın bazı maddelerini yeniden tartışmamız, yeniden gözden geçirmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, Avrupa Birliğiyle gerçekleştirdiğimiz Gümrük Birliği Anlaşmamızın ayaklarından birisi de, Özel Tüketim Vergisinin hayata geçirilmesiydi. Nitekim, günün hükümeti gerekli çalışmaları yaparak, bu kanun tasarısını 1996 yılında hazırlıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderiyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışılıyor; geneli üzerindeki tartışmalardan bir türlü maddelerine geçilemiyor ve görüşülmesine ara veriliyor. O günden bugüne aradan altı yıl geçiyor. Nitekim, komisyon aşamasından Genel Kurul aşamasına getirmiş bulunuyoruz.

Gerçekten, Özel Tüketim Vergisinin olumlu yönlerini göz önüne aldığımız zaman, altı yılı kaybetmiş oluyoruz. Keşke, o günkü arkadaşlarımız, bu yasayı altı yıl önce çıkarmış olsalardı, biz, altı yıldan bu yana, bu yasanın eksiklikleriyle, vergi sistemimizin yıllardan beri devam eden eksiklikleriyle uğraşsaydık diye düşünüyorum.

Nitekim, son konuşmacı olmam hasebiyle, partilerimiz adına çıkan bütün konuşmacılarımı da dinleme imkânım oldu. Gördük ki, temelde, bu yasanın hayata geçirilmesine hiçbir partimiz karşı değil; ama, arkadaşlarımızın haklı olarak serzenişte bulunduğu vergi sistemimizin sakatlıkları, vergi sistemimizin kronik hastalığı, bu üç yılın hastalığı değildir. Bu hastalık, üç yıl önce de vardı, beş yıl önce de vardı -hepimiz beraber yaşadık- on yıl önce de vardı. Bu, ülkemizin ciddî bir hastalığıdır. Bu hastalığı peyderpey tedavi etmek, ortadan kaldırmak -bunu millî bir mesele olarak görerek, parti ayırımı gözetmeden- bütün vekillerin, bütün yetkililerin, bütün hükümetlerin görevidir diye düşünüyorum. Nitekim, bu düşünceyle, konuşmacı arkadaşlarımın tavrından da anladığım kadarıyla, herhalde, Avrupa Birliği ile entegrasyonumuzu hızlandıracak olan ve vergi sistemimizdeki uyumu biraz daha rahatlatarak Avrupa Birliği yönündeki adımımızı hızlandıracak olan Özel Tüketim Vergisi Yasasının çıkarılmasında değerli muhalefet yetkilisi arkadaşlarımız da olumlu muhalefet yapacaklardır. Bu, gerçekten, 21 inci Dönem uzlaşma kültürü sonucu Meclisin yaptığı güzel ve yeni icraatlardan biri olarak eski icraatlara ilave edilecektir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, 1999 yılında, Avrupa Birliğinin Helsinki'de yaptığı toplantıda, ülkemiz, Birliğe aday adayı olarak kabul edildi. Daha sonra da 24.3.2001 tarih ve 24352 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla Avrupa Birliği Müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programı ile 2002 yılı içerisinde Özel Tüketim Vergisi Yasasının hayata geçirileceği taahhüdünde bulunulmuştu. Bu taahhüdümüzü; yani, 1995 yılında imzaladığımız, 1996 yılında hayata geçen Gümrük Birliği Anlaşmasında da bulunduğumuzu göz önüne alırsak, gerçekten, önemli bir eksiklik ortadan kaldırılmış olacaktır. Nitekim, hükümetimizin, Türkiye Büyük Millet Meclisine teklif ettiği kanun tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonumuzda görüşülmüş ve Genel Kurul aşamasında da hızla ilerlemektedir.

21 inci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi ve 57 nci cumhuriyet hükümetinin bu dönemde hayata geçirdiği çok ciddî kanunlarımız ve Anayasamızda yaptığı çok ciddî değişikliklerin içerisinde bu yasanın da yer alması, gerçekten, bu dönemin milletvekilleri ve 57 nci cumhuriyet hükümeti için gurur vesilesi olacaktır.

Bu Meclis, hepimizin bildiği gibi, geçmiş yıllarla kıyasladığımız zaman çok hızlı çalışmış, yıllardır çıkarılamayan yasaları çıkarmış, boşlukları doldurmuş, bu yönüyle tarihe geçmiştir; ama, basın ve kamuoyu aracılığıyla ve muhtelif yollarla da, sanki linç edilircisine, hak etmediği kadar -iktidarıyla, muhalefetiyle- saldırıya uğramıştır. Gerçekten, hepimize bir görev düşmektedir: Bu Meclisin itibarını yükseltmek, milletimizin itibarını yükseltmektir.

Değerli arkadaşlarım, meseleye bu açıdan bakmamızın gerekli olduğunu düşünüyorum.

Çağdaş bir vergi sistemi, devletin ihtiyacı olan geliri düzenli olarak sağlayan, gelir dağılımında adaleti göz önünde tutan, tarafsızlık ilkesinden ayrılmayan, gelir dağılımının iyileşmesini ve ekonomide büyümeyi sağlayan, teşvik eden, basit, anlaşılabilir, ödeme gücü ilkesine dayalı, vergi toplama maliyetini ise mümkün olduğunca asgarîye indiren bir sistem olmalıdır. Bu çerçeveden baktığımız zaman, değerli arkadaşlarım, gerçekten, Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısıyla ve bunu hayata geçirdiğimiz zaman, bu kanunla, Avrupa Birliği yolunda ciddî adımlardan birini daha atmış olacağız.

Yine, 210 adet ürün 4 grupta toplanarak, bunlardan tek aşamada bir defa vergi alınması yoluna gidilmektedir ve bu verginin toplam hacmi -biraz önce konuşmacı arkadaşlarımızın da belirttiği gibi- topladığımız bütün vergiler içerisinde yüzde 22'si civarındadır. Bunu göz önüne aldığımız zaman ve mükellefin de 1 500 kişi gibi sınırlı sayıda olduğunu düşündüğümüz zaman, gerçekten, yapılan işin önemi daha da iyi kavranacaktır.

Yine, değişik aşamalarda alınan 16 adet vergi, fon, harç gibi mükelleften çıkan paralar, tek aşamada, bir defada alınmak suretiyle, vergiyi tekrar vergilendirmek gibi yanlış uygulamaların yolu kesilmiş oluyor. Düşünün ki, bu uygulamayla, 16 defa kuyruğa girmekten kurtulacaksınız, 16 defa kırtasiyeyle uğraşmaktan kurtulacaksınız, zaman kaybınız onaltıda 1'e düşecek. Kısacası, gerçekten, bunu, Türkiye genelindeki insanların o günkü vergi kuyruklarında geçirdiği zaman açısından göz önüne aldığımız zaman, yapılan işlem doğru bir işlemdir.

Yine, ikinci el ürünlerden verginin kaldırılması -özellikle otomotivde- ekonomimize bir canlılık getirecektir. Bir tek ürünü üretiyorsunuz -bir otomobili- her el değiştirdikçe yeniden vergi veriliyor, yeniden vergi veriliyor; haliyle, bu, maliyetin üzerinde yeni şişmelere sebep oluyor ve vergi üzerinden vergi almış oluyorsunuz. Yine, bu yasayla getirilen önemli kolaylıklardan birisi de değerli arkadaşlarım, vergi üzerinden, tekrar, KDV ile bir daha vergi alınmasının yolunu da kapatmış oluyor; bu da güzel yönlerinden birisi.

Gerçekten, bu yeni sistemle, kayıplar ve kaçaklar ve kayıtdışılığın asgariye indirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, eski vergilerin dışında, mükellefe yeni bir vergi yükü getirilmemiştir. Özellikle, solvent ürünleri dediğimiz ürünlere, sanayide, yani, amacına uygun yerde kullanıldığı zaman yeni bir vergi getirilmemesi; ama, özellikle araçlarımızda kullandığımız yakıtların içerisine karıştırılarak kullanıldığı zaman haksız bir kazanca sebep olduğunu, haksız vergi kaçağına sebep olduğunu göz önüne aldığımız zaman, bir haksızlığı da ortadan kaldırmaktadır. Bu yolla da, hem ekonomi teşvik edilmekte hem de araçlarımızın ekonomik ömrünün kısalmasında ve araçlarımızda tamiri zor hasarların meydana gelmesinin önlenmesi açısından da önemli bir iş yapılmış oluyor.

Değerli arkadaşlarım, bu dört gruba ayrılan Özel Tüketim Vergisiyle ilgili listeleri incelediğimiz zaman, gerçekten, bazı sektörlerin teşvik edildiğini görüyoruz. Nedir bu sektörler; turizm teşvik ediliyor, KOBİ'ler bir nebze teşvik ediliyor. Neyle teşvik ediliyor; işte, bu solvent ürünleri; efendim, burada kullanılacak makineler, kullanılacak araçlar -bunlarla taşımacılık sistemi teşvik ediliyor- bunun gibi, incelediğiniz zaman, pek çok alanda teşvik olduğunu, bu amacıyla da iyi bir vergi sisteminin ruhuna uygun olduğunu görüyoruz. Tabiî, burada gördüğümüz bir husus daha var ki, o da, şurada iktidarıyla, muhalefetiyle hepimizin yüreğinde gerçekten bir sızı olan, dargelirlinin ağır vergi yüküdür; ancak, bu vergi yükü, ne bugünün eseridir ne beş yıl öncesinin eseridir; bu, uzun yıllardan beri devam eden, biraz önce de belirttiğim çok ciddî bir hastalığımızdır. Bunun ortadan kaldırılabilmesi için, gerçekten, üreten bir ekonomiyi ve 65 000 000 nüfusumuz içerisinde beyin kapasitesinin yüzde 50'sinden fazlasını kullanan insanları, mevcut gövdelerimizin içerisindeki beyin kapasitemizi daha fazla kullanabilecek yeni sistemler geliştirmemiz gerekir. Kısaca, gayri safî milî hâsılamızı, tablolarına baktığımız zaman özendiğimiz Avrupa'nın, Uzakdoğu'nun, Amerikanın  muhtelif ülkelerinin 15 000, 20 000, 25 000 dolarları seviyesine yükselttiğimiz zaman hallolabilecek problemlerdir.

Tabiî, bu problemleri hep beraber halledeceğiz. Bu problemleri halletmek yerine, iktidar olunca "ak" dediğimize, muhalefet olunca "kara" dersek; efendim, muhalefet olunca iktidarken "ak"dediğimize "kara"dersek, böyle bir anlayış belki sandıkta üç beş oy artırabilir, ama, ülkeye bir şey kazandırmaz.

Değerli arkadaşlarım, bu ülke hepimizin; Türkiye hepimizin; gidecek bir yerimiz yok. Türkiye'nin dünyada sözü sayılır bir ülke olmasında, Birleşmiş Milletlerde veto hakkı olan bir ülke olmasında, gayri safî millî hâsılası 25 000 dolarda, 30 000 dolarda olmasında, hepimizin faydası vardır. Elimizde imkânlarımız olmadığı sürece, sıkıntıların bazısını gidermek zor olacaktır.

Bütün bu duygularla şunu diyorum: Değerli arkadaşlarım, çok çalışmamız lazım; iktidarıyla, muhalefetiyle, milletvekiliyle, işçisiyle, köylüsüyle, mühendisiyle, fabrikatörüyle "ben Türk'üm, Türkiyeliyim" diyen herkesin, bugün aldığı her nefesten, bugün harcadığı her 25 kuruştan, yarın, öbür tarafta hesap vereceğini düşünerek, sorumluluk anlayışıyla çalışması gerekiyor.

Bu duygularla, hepinizi saygılarımla selamlıyorum ve bu yasanın hayırlara vesile olmasını diliyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Çalış.

Sayın milletvekilleri, 27.5.2002 tarihinde, Şadan Şimşek, Aslan Polat ve Masum Türker arkadaşlarım, aynı saatte, 15.20'de müracaat etmişler. Bu üç arkadaşımdan sadece ikisi şahısları adına konuşma hakkına sahip. Her üçü de konuşma arzusunu tekrarlıyorsa, kura usulüne başvurmak durumundayım.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, benim yok mu?..

BAŞKAN - Sizin, başka bir saatte, başka bir grupla var.

Üç arkadaşım da konuşma arzusunda ısrarlı mı?

Sayın Şimşek, Sayın Türker?.. Kura çekeceğim.

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Evet, çekelim.

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan, kura çekin.

BAŞKAN - Peki.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - DSP'liler konuşmasın!

BAŞKAN - Şadan Şimşek arkadaşım, birinci olarak konuşacak.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - İktidar partileri niye konuşuyor?!

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, biri iktidardan, biri muhalefetten...

BAŞKAN - Aslan Polat...

Evet, iki arkadaşım konuşacak, birinci konuşmacı Sayın Şimşek'ti.

Şahsı adına, Edirne Milletvekili Şadan Şimşek; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, küreselleşen bir dünyada, ulusal ve uluslararası rekabet ortamının belirlediği, kendine özgü ölçütler altında şekillenen piyasa ekonomisinin yerleşmeye başladığı günümüz koşullarında, ticaretin oluşumu ve işleyişinin de rekabet koşulları altında, saydam bir yapıda oluşmasının sağlanması kaçınılmaz bir gerçek ve zorunluluk olarak kendini göstermektedir.

Bir gerçek var ki, o da, Türkiye ekonomisinin, yaklaşık çeyrek asırdan beri, kronik bir enflasyon, artan kamu açıkları, dalgalı büyüme yapısı ve istikrarsız bir görünüm arz ettiğidir. Bu güzel ülkemiz, çok büyük badireler atlatarak bugünlere gelmiştir; çünkü, iç ve dış kaynaklar üretime yönlendirilmek yerine, rantiyecilere ve seçim ekonomisine harcanmış, düz giden ekonomi tersine çevrilmiş, bazı yandaşlar zengin edilerek, milletin parası heba olmuştur. Bu hebanın etkisi günümüzde hâlâ devam etmektedir. Bütçemizin önemli bir kısmı, o zamandan başlanan ve katlanarak bugünlere ulaşan faizlere gitmiş ve gitmektedir.

Bakın, bugün kiminle konuşursanız konuşun, şu sözleri işitirsiniz: "Bizler, geçmişte 'beyaz sayfa açıyoruz' siyasetiyle çok uyutulduk. Biz, topyekûn kalkınma istiyoruz. Biz, sadece muhalefet, sadece eleştiri istemiyoruz; çözüm önerilerini de görmek, duymak istiyoruz" denilmektedir. Herkes böyle düşünür ve toplumun her kesiminde destek var iken, iyiniyetli bir istikrar ve enflasyonla mücadele programı uygulanmaya başlandı; ama, arzulandığı gibi yürümedi. Çünkü, bu ülkede enflasyonist ortamda beslenen, gelişip, serpilen bir çıkar grubunun olduğu aşikârdır. Nitekim, bu menfaatçılar, bugün gelinen ara dönemde amaçlarına nispeten ulaşmışlardır; yani bazı güçler ülkemizin geleceğine çok büyük bir taş koyarak engel olmaya çalışmaktadırlar. Bu enflasyonist çıkar grupları, hükümetimizin, bu programa destek veren, ülkesini seven, geleceğine sahip çıkan, başta halkımız olup, sivil demokratik kitle örgütlerinin, meslek odalarının azmini yenmeyi başaramayacaklardır.

Değerli milletvekilleri, bugün görüşmesine başlayacağımız ve kısa adı ÖTV olan Özel Tüketim Vergisi, Avrupa Birliğiyle 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşmasına göre, 1996 yılından beri çıkarılması gereken bir yasadır.

Gümrük birliğinin bu zamana kadar nimetlerinden faydalanamadık; ancak, külfetlerine katlandık. Gümrük birliğinin ülkemize yaklaşık maliyetinin 80 milyar dolar olduğu, artık, işadamları, meslek odaları ve sivil demokratik kitle örgütleri tarafından söylenilmektedir. Her zaman olduğu gibi, bu yasa da 57 nci hükümetimize nasip olmuştur. Çünkü, 57 nci hükümet hiçbir hükümetin çıkaramayacağı yasaları çıkarma başarısını göstermekle, hızla, ülkemiz önünde ekonomik engel teşkil eden unsurları aşmaya çalışmaktadır.

Ülkemiz çok zor bir dönemden geçmektedir. Bu dönemde, ülkemizin her ferdine büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Ülkemiz ekonomisini zora sokmayan önlemlerle birlikte, işçimize, esnafımıza ve memurumuza gerekli desteği sağlamak, köylümüze ve çiftçimize hak ettiği tabanfiyatı verebilmek için çok akıllıca çalışmalıyız.

İşletmelerin karşılaştıkları sorunlardan birisinin finansman olduğu gerçektir. Özellikle küçük işletmelerin kuruluş aşamasında başlayan finansal sorunu, kuruluş sonrasında da kendini hissettirmekte, işletmelerin çalışmalarını olumsuz etkilemektedir.

Biliyorsunuz, bankacılık sektörü sıfır risk ile çalışmakta ve elini taşın altına koymayı aklının ucundan bile geçirmemektedir; yani, kredi verme konusunda isteksiz davranış sergilemektedir, verdikleri kısıtlı sayıda kredi ise, projelere değil, karşılık gösterilen ipoteklere verilmektedir.

Ülkemizde, küçük işletmelere sağlanan finansal desteklerin çoğu kamu kaynaklıdır. Kredilendirmede bu kesimin yararlanabileceği en önemli kuruluş Halk Bankasıdır; ancak, hizmet götürülen kesim geniş, kaynaklar kısıtlı olunca, kredilerin limitleri oldukça düşük seviyede kalmaktadır.

Küçük işletmelerin karşılaştıkları güçlüklerden birisi de vergi sistemidir. Küçük işletmeler açısından ele alındığında, vergi sistemi oldukça karmaşıktır; vergi, fon ve harçların sayısı oldukça fazladır. Küçük işletmeler için vergi mevzuatları, içinden çıkılması zor ve fevkalade karmaşık bir yapıdadır. Gelir idaresi, vergi idaresi olarak, daha basit bir hale getirilmesi, vergilendirmenin belli bir gruba değil tabana yayılması, vergi adedi çok fazla ve karmaşık olan malî sistemin sadeleştirilmesi gereklidir.

Şunu ifade etmek istiyorum ki, küçük işletmeler, kendilerine yönelik olarak yapılan tüm karamsar tahminler ve çektikleri güçlüklere rağmen, sayısal, ekonomik ve politik açıdan önem kazanarak, sistemdeki varlıklarını kabul ettirmişlerdir; çünkü, küçük işletmeler, büyük işletmelerin başaramayacakları işlevleri yerine getirdiklerinden, mevcut sistem içerisinde varlıklarını sürdürmektedirler.

Burada bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum: 21 inci Yüzyılın sosyoekonomik, hatta politik sistemi olarak kabul edilen küreselleşme, yerel olmayan, üretim ve tüketimin dünya düzeninin uluslarüstü kuruluşlar tarafından denetlendiği, kuralların uluslaraüstü anlayışla çalıştığı bir sistemi ifade etmektedir.

Değerli milletvekilleri, görüşmeye başlanacak Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısıyla, dolaylı vergide basitlik ilkesi sağlanacaktır; 16 vergi, harç, fon ve pay uygulamadan kaldırılarak, tek bir vergi başlığı altında toplanacak; Maliye Bakanımız Sayın Sümer Oral'ın her platformda söylediği gibi, ilave bir vergi yükü doğmayacaktır.

Katma Değer Vergisinin yanı sıra, ithalat, imalat veya ilk iktisap aşamasında, kapsama giren her mala bir kez uygulanmak üzere tek bir vergi oranı tespit edilecektir.

Yasayla, Avrupa Birliği vergi sisteminde olmayan Ek Vergi ile Ek Taşıt Alım Vergisi uygulamalarının yürürlükten kaldırılması sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, biz, ülke olarak, rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçişi sağlamalıyız; yani, sadece parasıyla para kazanan değil, üreten, ürettiğini işleyerek değerlendiren bir ekonomik ortama ihtiyacımız var.

Ayrıca, bölgesel ekonomik-sosyal konseyler oluşturularak, sorunların bölgesel bazda değerlendirilmesi, çözülmesi gereklidir.

Artık, toplumumuzun sorunlarına çözüm önerileri getirmek yerine, belli başlı kalıplaşmış sözlerin arkasına sığınarak bir yerlere varılamayacağı çok açık bir gerçektir.

Bizler, yeni huzursuzlukların yaşanmaması için, tarihî sorumluluğumuzun bilincinde olarak, sorunları, demokrasinin, parlamenter rejimin ve piyasa ekonomisinin kuralları içinde, iç ve dış kaynakları akıllıca kullanarak çözmek için mücadele etmeliyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Özel Tüketim Vergisi Kanununun ülkemize ve Maliye Bakanlığına hayırlı olmasını diler, Yüce Meclise saygılarımı sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Şimşek.

Efendim, şimdi de, Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral söz istemişlerdir.

Buyurunuz Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlerin tasvibiyle vergi sistemimizin içerisine girecek olan Özel Tüketim Vergisinin geneli üzerinde gruplar adına, grup sözcüsü değerli arkadaşlarım değerlendirmeler yaptılar; hepsine teker teker teşekkür ediyorum.

Esas itibariyle, Özel Tüketim Vergisi, yeni bir vergi olarak ele alınmaması gerekir. Zaman zaman, gerek Parlamentoda gerekse Parlamento dışında, âdeta yeni bir vergi, ilave bir vergi yükü geliyor şeklinde algılanacak açıklamalara rastlanıyor. Bu, esas itibariyle, kesinlikle yeni bir vergi değildir, mevcut 16 adet vergi paylarını ve fonları bir çatı altında toplayan bir düzenlemedir. Esas itibariyle, sadece belirli mal gruplarının vergilendirildiği, tek aşamalı, az sayıda yükümlüsü olan -bu son derece önemli- yönetimi kolay bir vergi yapısına sahiptir.

Dolaylı vergilerde bir sadeleştirme meydana getirmektedir. Bilindiği gibi, 1985 yılında getirilen Katma Değer Vergisi, bu alanda ilk reformdu, ciddî bir düzenlemeydi. Orada, 8 adet dolaylı vergi bir çatı altında toplanmıştı. Ondan sonra, bu, dolaylı vergiler alanında yapılan ikinci düzenlemedir. Böylece, dolaylı vergilerde bir sadeleşmeyi ve bürokrasiyi azaltan bir sistemdir; Ayrıca, Avrupa Birliğiyle uyum sağlayan bir vergidir.

Zaman zaman, değerli arkadaşlarımız, bu vergiyle ilgili olarak "Avrupa Birliğinin bir direktifidir" şeklinde ifadelerde bulundular. Bu direktifin, bir emir veya bir talimat şeklinde kesinlikle algılanmaması gerekir. Avrupa Birliği, 15 ülkeden meydana gelmektedir. Onun birtakım ilkeleri, ülkeler bakımından, bir yerde, direktif şeklinde ifade edilir; yoksa, bir talimat veya bir emir anlamına gelmez. Şimdi, Avrupa Birliği bünyesinde 15 ülke var. O üye ülkeler belli ilkelere uymak zorunda. Eğer uymazsa, Brüksel, Komisyon veya Avrupa Birliği uyarıda bulunabilir. Bu, hiçbir zaman, bir direktif, talimat değil, bir anlaşmanın sonucudur. Nitekim, para birimini oluşturan üyelerin bütçe açıkları, eğer, gayri safî millî hâsılanın yüzde 3'ünü aşıyorsa, uyarıda da bulunuyor. Nitekim, bugün, Avrupa Birliğinde de bu, bir iki ülke için söz konusudur; ama, kesinlikle talimat olarak alınmaması lazım, onların terminolojisidir.

Dolaylı vergilerde sadeleştirme olduğunu ifade etmiştim. 16 vergi, harç, fon ve pay yerine tek bir vergi çıkıyor. Dolaylı vergiler, karmaşık bir yapıdan sade bir yapıya kavuşuyor. Ayrıca, saydam bir vergi yapısı söz konusudur. Tek aşamada uygulanacak; yani, imalat veya ithalat aşamasında bir kez alınacak ve toplam 210 çeşit mal grubu, madde, bu verginin kapsamına girecektir. Biraz evvel, yükümlüsü, sorumlusu, mükellefinin az olduğunu söylemiştim. Tüm Türkiye'de 1 500 civarında bir mükellefi olacak; böylece, yönetimi de daha kolay bir hal alacaktır.

Bu özel tüketim vergisinin çatısı altında toplanacak vergilerin büyüklüğü, tüm vergilerin yüzde 20'si civarında, yüzde 22'sine tekabül etmektedir. Bunun içerisinde de en büyük pay akaryakıt; yani, petrol ürünlerinden alınan vergiler olacaktır.

Burada 4 tane liste var, bu listelerde de çeşitli mallar var. (I) sayılı liste ayrıca iki tabloya ayrılmış durumda; birisi petrol ürünleri, diğer solventler. (II) sayılı listede motorlu taşıtlar, (III) sayılı listede alkollü içkiler, sigaralar ve (IV) sayılı listede de yüksek oranlı, yükseltilmiş oranlı Katma Değer Vergisine tabi mallar var.

Sektör itibariyle ve geneli itibariyle kesinlikle ilave bir vergi getirilmemektedir; ama, sistem değişikliği nedeniyle -sektörde değişmemekle beraber- bazı mallarda biraz daha az, bazı mallarda biraz daha fazla olabilir. Bu, sistem dolayısıyla, özellikle (II) sayılı listedeki otomobillerde ve biraz, alkollü içkilerde olabilir; ama, sektör itibariyle ve geneli itibariyle herhangi bir ilave vergi yoktur. Bunun altını çizmek istiyorum. Her iki konuda da; yani, bu vergiyle ilgili bu tablolarda yer alan mallarla ilgili olarak, ilgili sektörlerle uzun görüşmelerden sonra nihaî tablolar meydana getirilmiştir.

Bazı arkadaşlarımız tarafından, Bakanlar Kuruluna yetkiler verildiğini ve bu yetkilerle bunun artırılabileceği söyleniyor. Kesinlikle böyle bir düşünce yok. Halen yürürlükte olan vergi yasalarıyla Bakanlar Kuruluna verilen yetkilerin en asgarileri buradadır. Bir 4 kat vardır, o da sadece alkollü içkilerle ilgilidir. Onun da amacı, mevcut vergi yükünü artırmak değil, sistemde bir değişiklik düşünüldüğü zaman kullanmaktır; o amaçla getirilmiştir, kesinlikle artırma amacı taşınmamaktadır.

Tasarının en önemli unsurlarından birisi, ikinci el motorlu taşıt iktisapları vergiden muaf tutulmaktadır; yani, bir vergi ödemeyecektir ikinci el taşıt iktisap eden kişiler. Mevcut mevzuata göre bunlar Taşıt Alım Vergisine tabi olduğu için, çok kez tescil işlemleri yapılmıyor ve hukukî durumdan uzak fiilî durumlar oluyor. Böylece, bunlar ortadan kaldırılacak; yani, ikinci el iktisaplarında herhangi bir vergi yok.

Ayrıca, bilindiği gibi, mevcut uygulamada, traktörlerde, ilk iktisapta -ikinci değil, ilk iktisapta- belli bir Taşıt Alım Vergisi ve birtakım fonlar alınıyordu. Özel tüketim vergisiyle, traktörler üzerinden alınan bütün vergiler kaldırılmıştır; traktör iktisaplarında, kesinlikle, herhangi bir vergi alınmayacaktır.

Arkadaşlarımız, konuşmaları sırasında kaldırılan vergileri saydılar. Ben de kısaca bunları belirterek sözlerime son vermek istiyorum. Kaldırılacak olan vergiler: Akaryakıt Tüketim Vergisi, Akaryakıt Fiyat İstikrar Payı, Taşıt Alım Vergisi, Ek Taşıt Alım Vergisi, Çevre Kirliliğini Önleme Fonu, Trafik Tescil Harcı, Eğitim Katkı Payı, Özel İşlem Vergisi, Mera Payı, Ek Vergi, Federasyonlar Payı, Eğitim Gençlik Spor ve Sağlık Hizmetleri Vergisi, Malul, Şehit, Dul ve Yetimler Payı, Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu Payı, Toplu Konut Payı gibi 16 çeşit vergi ve bir de, arkadaşlarımız da söyledi, 26 ve 40'lık KDV oranları kaldırılmaktadır. Böylece, Katma Değer Vergisi sistemimiz, beş oranlı bir sistemden üç oranlı bir sisteme dönüşmektedir. Dolayısıyla, Katma Değer Vergisinde de esas, ideal modele doğru bir adım atılmış olmaktadır.

Değerli arkadaşlarımın tasvibine mazhar olur, buradaki tasarı kabul görürse, vergi sistemimize yeni, çağdaş bir model girmiş olacaktır.

Dikkatlerinden ve gayretlerinden dolayı, değerli milletvekili arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.

Son olarak, Erzurum Milletvekili Aslan Polat'a ait söz.

Buyurun Sayın Polat. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Hükümet, getirilen bu tasarıyı, Plan ve Bütçe Komisyonuna özetle şu şekilde takdim etmiştir:

Dolaylı vergilerde sadeleştirmeye gidilmektedir.

Avrupa Birliğine uyum esas alınmıştır.

16 adet vergi, harç, fon ve pay yerine tek vergi getirilmektedir.

Vergi, tek aşamada uygulanacak; imalat ve ithalat safhasında bir kez alınacaktır.

Toplam 210 mal çeşidi bu vergi kapsamına girmektedir.

Tahmini mükellef sayısı 1 500 civarındadır.

2002 yılı rakamlarıyla, 14 katrilyon 990 trilyon TL olarak beklenen vergi gelirlerinin yüzde 22'si bu vergi kapsamına girmektedir.

Bunlar, birinci liste kapsamına giren petrol ürünleri ve doğalgazdan beklenen 10 katrilyon 645 trilyon TL (toplam hâsılat oranının yüzde 71'i), ikinci listede olan taşıt araçlarından beklenen 541 trilyon TL (toplam hâsılat oranının yüzde 3,6'sı), üçüncü listeye giren sigara, içki, kolalı gazozlardan beklenen 3 katrilyon 567 trilyon TL (toplam hâsılat oranının yüzde 23,8'i) ve dördüncü listeye giren diğer tüketim mallarından 236 trilyon TL (toplam hâsılat oranının yüzde 1,6'sı) olarak beklenmektedir. Buradan da görüldüğü üzere, Özel Tüketim Vergisinin yüzde 95'i petrol ürünleri ile sigara ve içkiden alınmakta, diğer tüketim malları olarak tarif edilen gruptaki mallardan alınacak ÖTV yüzde 1,6 oranında olup, ihmal edilebilecek düzeyde kalmaktadır.

ÖTV şöyle tarif edilmektedir: Üretimden ya da üretimin belli bir aşamasında genel olarak alınmayıp da tek tek belirlenen bazı ürün ve hizmetlerden alınan vergilere Özel Tüketim Vergisi denilmektedir.

ÖTV'nin genel uygulama nedenleri olarak; yararlanma prensibi esas alınmakta, sosyal faydaları düşük veya sosyal zararları olduğu kabul edilen maddelerin tüketimini kısmak için konulmakta; alkollü içkiler, sigaralar bu sınıfa girmekte; çevre kirliliğine karşı savaşmak, kaynakların rasyonel olmayan bir şekilde kullanılmasını düzeltmek maksadıyla konulmakta ve esas olarak da Avrupa Birliği ülkelerinde ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle beraber, esas olarak, lüks mallar ile alışkanlık veren keyif maddeleri hedef alınmaktadır; fakat, bizde ise, esas olarak, tüm ÖTV'nin yüzde 71'i petrol ürünleri ve doğalgazdan alınarak enerjiyi pahalı hale getirmekte ve dışticarette rekabet imkânlarımız zorlaşmakta, lüks mallardan alınan ÖTV ise yüzde 1,6 oranında ihmal edilebilecek düzeyde kalarak, bu lüks malları kullanan özel alıcılar üzülmek istenilmemiştir. Örneğin, bugün, yaygın olarak büyük şehirlerin kenar semtleri ile köy ve kasabalarda yoğun olarak kullanılan minibüslerde ÖTV oranı yüzde 9 iken, özel uçak ve helikopterlerde yüzde 0,5, yat ve kotralarda yüzde 6,7 ile 8 arasında değişmektedir. Yani, bu hükümete göre, minibüs kullananlar, yat, kotra, uçak ve helikopter kullananlardan oran olarak daha fazla ÖTV ödeyeceklerdir; sanki, onlar, daha özel bir araç kullanıyorlar gibi. Aynı haksızlık sigarada da vardır. Örneğin, sigara ve içmelik tütündeki yüzde 49,5 oran, purolarda da aynen yüzde 49,5 olarak muhafaza edilerek, puro kullananlar ile köylerde tabakada tütün sarıp içenler aynı kategoriye alınmışlardır. Bu çarpıcı örnekler, bu tasarının, ne kadar, sosyal adalet ilkelerinden uzak hazırlandığını göstermek için verilmektedir.

Petrol ürünleri ile doğalgazdaki yüksek vergiye bizim itirazımızın en önemli sebeplerinden birisi de, bu ürünlerin, en önemli yakacak ve sanayi hammaddesi olarak kullanılmalarıdır. Sanayi alanında kullanıldıklarında, bu mallar üzerindeki vergi, tüketim vergisi olmaktan çıkarak, üretim vergisi durumuna dönüşmektedir.

Avrupa Birliği ülkelerinde bu oranlar, bizden, oran olarak da, dolar bazında da ucuz olduğundan, üretimin fiyatına etki etmekte, bu da, bizim, bu ülkelerle ve bilhassa petrol bakımından bizden zengin Güneydoğu Asya ülkeleri ve Avrupa Birliği ülkeleriyle olan rekabet eşitliğimizi bozmakta, ihracatta sürekli tıkanıklıklarla karşılaşmaktayız.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ÖTV'yle ilgili taahhütler, IMF'ye, Hazine Müsteşarlığınca verilen 3 Nisan 2002 tarihli niyet mektubunda yer almış ve ÖTV tasarısının IMF ve Dünya Bankası yetkililerinin görüşlerine iletildiği ve nisan 2002 sonuna kadar çıkarılacağı taahhüt edilmiştir. Zaten, IMF'ye taahhüt edildiği için ve esas onay onlardan alınmak istendiğinden, Plan ve Bütçe Komisyonunu ile Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşmeler çok sınırlı ve aceleye getirilmektedir. Örneğin, bu tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonuna 21.5.2002'de akşamüstü dağıtılmış ve 23.5.2002'de alt komisyon kurulmasına ve yeterlice incelenmesine izin verilmeden aynı gün çıkarılmış ve 27.5.2002 Pazartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine dağıtılıp, 29.5.2002, yani, bugün, Çarşamba günü de, tasarı bitinceye kadar çalışma süreleri uzatılıp, takriben 15 katrilyonluk vergi gelirini ilgilendiren bu tasarı, hemen, alelacele çıkarılmak istenmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, çok önem verdiğim bir konuyu söylemek istiyorum. 3 Nisan 2002 tarihinde, Hazine Müsteşarlığınca, IMF Başkanı Mr. Köhler'e verilen niyet mektubunda bizi en çok üzen nokta, 15 inci maddede yer alan "hiçbir yeni kanun ve düzenlemenin, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunuyla temin edilmiş bulunan Merkez Bankası bağımsızlığına gölge düşürmesine izin verilmeyecektir" bölümüdür.

Buradan, bizim sayın müsteşarlığa şunu söylemek istiyoruz: Duvarlarında "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" yazan bu Meclisin çıkaracağı veya çıkarmak isteyeceği bir kanunu IMF'ye verdikleri taahhütle müsaade etmeyeceklerini beyan etme cüretini nereden almaktadırlar?! Bizim bağımsızlığımız ve yasa yapma yetkimiz elimizden mi alınmak istenmektedir?! Hükümetin, bu konuda, acele, Türkiye Büyük Millet Meclisine hesap vermesi gerekmektir.

Kamuoyunda da çok tartışılacağı gibi, ÖTV'nin önce KDV matrahına dahil edilip, ardından ÖTV'den KDV alınması gibi, dünyada belki de tek örnek olan bu uygulanmanın kaldırılması isteği, Bakanlar Kuruluna verilen, vergi oranlarını 4-5 katına kadar artırma ve yarısına kadar, sıfıra kadar indirme gibi önemli ölçüde geniş sınırlar içinde düzenleme yaparak, sadece Meclisin alması gereken vergi koyma hakkını, bir nevi, Bakanlar Kurulunun devralması, ayrıca, kamuoyu ve IMF'nin de önemli itirazlarına konu olan ÖTV'nin, bütçe içerisine girmeden çeşitli bakanlık ve kurumlara dağıtılması, pay verilmesi gibi, hem vergi adaletine ve hukukuna ve hem de Avrupa Birliği normlarına aykırı olan bu uygulamaların düzeltilmesi, Plan ve Bütçe Komisyonunda ısrarla istenmesine rağmen, hükümet, âdeta, ben, tasarıyı, IMF ve Dünya Bankasıyla yeterince tartıştım ve taahhüdümde geç kaldım, sizinle vakit kaybedemem dercesine, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirmiş; burada da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda üyelerce verilebilecek önergelerle, kamuoyunun ve tüm vergi uzmanlarının istediği değişiklik hakkını kullanamasın diye, tasarının tüm maddelerini sanal önergelerle doldurmuştur. Dolayısıyla, hükümet istemezse -ki, öyle görünüyor- muhalefetin ve hatta iktidara mensup milletvekillerinin dahi, önergeyle bu aksaklıkları düzeltme imkânı kalmamıştır.

Yine, Plan ve Bütçe Komisyonunda çok itiraz edilen konulardan biri de, özel tüketim vergilerinin bütçeye girmeden, özellikle Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Savunma Sanayii Destekleme Fonuna paylaştırılması olmuştur. Burada, komisyon üyeleri, ÖTV'nin bütçeye dahil olmasına, bu kuruluşların ve bakanlıkların belirlenen ihtiyaçlarına göre dağıtımının esas alınmasını, bütçe gerçekleşmelerini izleme bakımından bu uygulamanın mutlaka yapılması gerektiği istenirse, komisyonun yoğun tempoyla bu düzenlemeyi bir gün içinde dahi tamamlayabileceği beyan edilmesine rağmen, hükümet, tasarıyı, komisyondan, aceleyle, düzeltmeden geçirmiştir.

Yine, Millî Eğitim Bakanlığı haricindeki kurumların harcamaları, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 832 sayılı Sayıştay Kanununun vize ve tescil hükümlerine tabi olmamaları da eleştirilere sebep olmuş; fakat, komisyonda olduğu gibi, burada da değiştirilmeden geçirileceği anlaşılmaktadır; çünkü, bu hükümet, sürekli olarak denetimden, özellikle Sayıştay denetiminden kaçmaktadır.

Sayın milletvekilleri, hükümet, eğer gelir-gider dengesini düzeltmek istiyorsa, öncelikle kayıtdışı ekonomiyle ilgilenmelidir. Örneğin, 70 milyon nüfusu olan ülkemizde tüm vergi mükelleflerimizin sayısı hâlâ 3,5 milyon civarında ise, siz isteseniz de vergi açığını kapatamazsınız. Örneğin, OECD verilerine göre, Türkiye, tüm OECD ülkeleri içerisinde 1985-2000 döneminde vergi oranını en çok artıran ülke olmuştur. Bu dönemde verginin millî gelire oranı yüzde 15'ten yüzde 33'e çıkmasına rağmen, bütçe açıkları ve faize giden para sürekli artmıştır. Yalnız, vergi oranlarının sürekli artmasına rağmen, hem ekonomik kriz hem de bölgelerarası gelişmişlik farklarının artması üzerine, vergide tahsilatın tahakkuka oranı 2002 yılında önemli ölçüde düşmüştür. Örneğin, tahakkuk tahsilat oranı 2001 yılında yüzde 90,34 olmasına rağmen, bu oran, Ocak-Nisan 2002'de yüzde 68,22'ye düşmüştür. Dört ayda 22 katrilyon 435 trilyon tahakkuka rağmen, ancak 15 katrilyon 306 trilyon TL tahsilat yapılmış, dört ayda toplanamayan vergi kaçağı 7 katrilyon 129 trilyon TL'ye ulaşmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan...

BAŞKAN - Lütfen...

ASLAN POLAT (Devamla) - Hükümet, vergi koyacağına, toplayamadığı bu vergileri tahsil etmeyi düşünmelidir; fakat, malî alandaki dava sayısının 130 000 civarında olduğunu düşünürsek, hükümetin geldiği çıkmazı daha iyi anlamış oluruz.

Tabiî, bu arada, ihracatı artıralım, bütçe açıklarını kapatalım diye, ihracatta sürekli fiyat kırmaktayız. Örneğin, 1994'teki mal fiyatlarını 100 kabul edersek, 1997 yılında, Sayın Erbakan Hükümeti döneminde 102,7 olmuştur; yani, Türkiye'nin ihraç ürünleri fiyatı, üç yılda 2,7 puan artmıştır; fakat, 2002 yılı ocak ayında bu endeks 82,4'e düşmüştür; yani, ülkemiz aynı malları daha ucuza satmak zorunda kaldı ve kendi emeği ve tasarrufu dışarıya ucuza gitmeye başladı.

Yine, Türkiye, 1997...

BAŞKAN - Sayın Polat, teşekkür edebilir miyim...

ASLAN POLAT (Devamla) - Peki...

Sayın Başkanım, netice olarak, hiçbir sorunu çözemeyeceğine inandığımız bu hükümet, kamuoyunun ve bizim değiştirilmesini istediğimiz ve biraz önce belirttiğim değişiklikleri önergelerle getirirse, bu tasarıyı destekleyeceğimizi belirtir; hepinize saygılar sunarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerideki görüşmeler, İçtüzüğün 81 inci ve 60 ıncı maddelerine göre, 10 dakika süre içerisinde tamamlayacağımız soru cevap işlemiyle bitmiş olacaktır; daha sonra, maddelere geçilmesi hususu gelecek.

Şimdi, İçtüzüğe göre, soru sormak isteyen arkadaşlarıma söz vereceğim. Geçen defa, maalesef, arkadaşlarımıza fazla süre kalmamıştı; onun için, 5'er dakika bölüştüreceğim. 5 dakikada sayın milletvekillerinin sorularını alalım, Sayın Bakanımız da 5 dakika içinde cevap versin.

Sayın Yıldırım, buyurun.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, delaletinizle, aşağıdaki soruları, Sayın Bakandan, cevaplandırmasını istiyorum.

1- Vergi oranlarının yüksek olması nedeniyle, mükellefler, vergi borcunu ödemekte zorlanmaktadır. Vatandaşların vergi borcunu ödeyebilmesi ve devletin vergi toplayabilmesi için, genel olarak vergi oranlarında indirim yapmayı düşünüyor musunuz?

2- Yine, vergi oranlarının yüksek olması nedeniyle, yurt dışına fabrikasını götürmek isteyen işadamlarını engellemek ve ülkede bırakmak için bir çalışmanız veya herhangi bir tedbiriniz var mıdır?

3- 2002 bütçe sunuş konuşmanızda "kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almayı hedefliyoruz" demiştiniz. Bu hususta bir çalışmanız ve gayretiniz var mıdır? Varsa, hangi safhadadır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yıldırım.

Sayın Aydın, buyurun.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, delaletinizle, şu soruları arz etmek istiyorum:

1- Avrupa Birliği direktifiyle bu kanunu getirdiniz. Bizde 1 litre kurşunsuz benzinin fiyatı 1 417 000 TL'dir. Bunun yaklaşık 1 000 000'u da vergidir. Acaba, bu kanunu getirmekle bu vergi oranı azalacak mı ve Avrupa Birliğinde bu kadar vergi alan bir ülke var mıdır?

2- Özel Tüketim Vergisiyle KDV oranları azaltılıyor deniliyor; ancak, Özel Tüketim Vergisi alınacak, Özel Tüketim Vergisinden de KDV alınacak; dolayısıyla, vergide bir artış olacak. Şimdi, zaman olmadığı için bunun detayına girmiyorum.

3- Rantiye grubu, kazancının yüzde 90-95'inin, devlete vermiş olduğu paranın faizinden geldiğini söylüyor. Acaba, bunlara, bu faiz paralarına bir vergi koymayı düşünüyor musunuz?

4- Hükümetinizin getirdiği vergilerle, vatandaş, ödemiş olduğu vergiler altında âdeta ezilmektedir; kazanmadığı halde de vergi ödemek zorunda kalmaktadır. Acaba, vatandaşın vergi yükünü bu kadar artıran ve ezen başka bir ülke var mıdır?

5- Köprü geçişlerinden alınan vergiler ne kadardır? Bu oranlarda bir azalma olacak mı?

6- Memura ve emekliye vergi iadesine devam edecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Canbay.

YAŞAR CANBAY (Malatya) - Sayın Başkan, aracılığınızla, sorularımı Sayın Bakana arz ediyorum:

1- Gelişmiş ülkelerde, ekonomiyi canlandırmak, piyasaları rahatlatmak için tüm vergi oranlarında indirimler yapılırken, 57 nci hükümet, neden yeni yeni vergiler koymaktadır?

2- Mevcut vergileri dahi ödeyemeyen esnaf ve sanayici yeni vergileri nasıl ödeyecektir?

3- Millet hep şunu soruyor; biz de soruyoruz: Verdiğimiz vergiler nereye gidiyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler.

Sayın Pamukçu, buyurunuz.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma suallerim şöyle:

1- Çıkarılacak olan bu tasarı yasalaştığı takdirde, vergi tahsilatında bir artış bekliyor musunuz? Bekliyorsanız, vergi tahsilatındaki artışı ne kadar bekliyorsunuz?

2- Şu anda, vatandaşımızın bilerek; yani, bu benim vergimdir diye götürüp yatırdığı doğrudan vergi ile dolaylı olarak; yani, bilmeden, benzin alırken, herhangi bir mal veya hizmet alırken ödediği dolaylı vergiler ne kadardır? Bu yasa çıktıktan sonra ne kadar olacaktır?

3- Bu yasayla, özellikle, solventle ilgili bir hüküm getirmişsiniz. Burada, vergi tecil ve terkini söz konusu. Zaten, solvent katılmış olan bir benzini vatandaş yüksek fiyatla satın aldığına göre, sonradan iade edilen vergiyi vatandaşa nasıl geri ödeyeceksiniz? Böyle bir imkânınız olmadığına göre, vatandaşın, getirdiğiniz bu hükümden ne gibi kârı olacaktır? Bu hususlarda açıklama rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Lütfi Yalman, buyurunuz.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkanım, delaletinizle, aşağıdaki sorularımın, Sayın Bakanım tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

1- Sayın Bakanım, hepimizin bildiği gibi, Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde, bilerek sahte ve yanıltıcı belge kullanılması suç sayılıyor. Ancak, 4369 sayılı Kanunla "bilerek" kelimesi kaldırıldı. Şimdi, bilmeden ve hatta kendi inisiyatifi dışında yanlış belge kullanan mükellefler son derece haksız ve zor durumlarda kalmakta, hatta, 200 000 000-250 000 000 gibi çok düşük bir miktar için bile mahkemelere düşmektedir. Bununla ilgili bir düzenleme düşünülüyor mu?

2- Her ne ad altında olursa olsun, acaba, Türkiye'de kaç çeşit vergi vardır?

3- Sayın Bakanım, 2000-2001 yıllarında her türlü vergi tahsilatı ayrı ayrı, acaba ne kadardır? 2000, 2001 ve 2002 yıllarının ilk dört ayı vergi tahsilatı ne kadardır?

4- ÖTV, yani Özel Tüketim Vergisi, vergi gelirlerinin, yaklaşık olarak da olsa, kaçta kaçıdır?

5- Belediyeler, bu vergi kanunu çıktıktan sonra, acaba, belediye paylarından ne kadar kayba uğrayacaktır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, 5 dakikalık sürenizi kullanmak mı istersiniz; yoksa, yazılı cevap verme usulünü mü tercih edersiniz?

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, tabiî, değerli arkadaşlarımızın sorularını tespit etmeye çalıştık, genellikle de ettik; ama, eksik tespitlerimiz olabilir, onları da tutanaklardan çıkardıktan sonra arkadaşlarımıza yazılı olarak cevap verme imkânına sahip olacağım; ama, izniniz olursa, bana tanıdığınız süre içerisinde, çok kısa olarak birkaç tanesini açıklamak isterim.

Sayın Yıldırım "vergi oranları yüksek, bunlar bir miktar indirilebilir mi veya böyle bir düşünceniz var mı" diyor. Türkiye'de vergi oranlarının yüksek olduğu bir gerçek; ancak, Türkiye'nin, kamu finansman yapısında birtakım dengeleri mutlaka oluşturmak zorunda olduğu da bir gerçek. Bu dengeler oluşturulmadan vergi indirimlerine gidildiği zaman, Türk ekonomisi, hiç kuşkusuz, daha büyük sıkıntıya girer; ama, üç yıllık orta vadeli vergi stratejisiyle birlikte, önümüzdeki yıldan itibaren, vergi oranlarında azalmalara gidilmesi düşünülmektedir.

Kayıtdışıyla mücadele konusunda, gelir idaresi olarak, son derece etkin bir uygulama içerisindeyiz. Bilgisayar altyapılı vergi idareleriyle, vergi idarelerinin çeşitli şekillerdeki teknik donanımlarıyla, denetim uygulamalarında yaptığımız yeni değişikliklerle ve denetim organlarının sayısını da artırarak, kayıtdışıyla ilgili mücadeleyi sürdürüyoruz. Burada en önemli araç, elektronik ortamı vergi idarelerinde yaygın hale getirebilmek ve bilgi-işlem merkezlerine her türlü bilgiyi toplayabilmek. Bir de, bildiğiniz gibi, vergi kimlik numarası uygulaması da geçen seneden itibaren bankalar sisteminde uygulanmaya başlandı. Bunlardan olumlu sonuçlar alıyoruz; tabiî, daha ileriye götürmemiz lazım.

Avrupa Birliğinde bu kadar vergi alan ülke var mı?.. Ben, Sayın Aydın'a, bunu, yazılı olarak, o ülkelerdeki vergi nispetlerini de gösteren bir tablo şeklinde takdim edersem, sanıyorum, daha sağlıklı bir cevap vermiş olacağız.

ÖTV, yani, Özel Tüketim Vergisi, Katma Değer Vergisinin matrahına dahil bir unsurdur; ancak, biz, bu düzenlemeyi yaparken, Özel Tüketim Vergisinde, bu, mallardaki yüzde 26 ve 40 oranlı Katma Değer Vergisini, yüzde 18'e, genel orana çektik; ama, vergi yükünde kesinlikle artış meydana getirmemeyi düşündüğümüz için, Özel Tüketim Vergisi oranlarını, vergi yükünü değiştirmeyecek tarzda aşağıya çektik.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - ÖTV, KDV'yi artırmayacak mı?

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Yani, eğer, ÖTV, bilfarz yüzde 7 ise, onun üzerinden de KDV alınacaksa, o 7'yi daha aşağıya çekerek dengeyi sağlamaya çalıştık.

Tabiî, verginin faiz ilişkisi üzerinde çok duruldu. Evet, bugün itibariyle, gerçekten, toplanan vergilerin önemli bir miktarı faize gidiyor; ama, uygulanan programla, bunun, yavaş yavaş aşağıya doğru çekildiği de bir gerçek. 2001 yılında faize giden vergi miktarı belki fazla görünüyor; ama, bunun, bankalar sisteminin finansman yapısını sağlıklı hale getirmek için ilave düzenlemelerden kaynaklandığını da belirtmek isterim.

Başka sualleriniz var; ama, onları, tutanaktan alarak ayrıca cevaplandıracağım.

Sayın Canbay'ın, vergi, ekonomi... Gayet tabiî, vergi sisteminin, ekonomiye duyarlı olması lazım. Birçok ülkede, bu yapılıyor; ama, onlar, kamu maliyesi sorunları büyük ölçüde olmayan ülkeler ve malî dengeleri oturmuş ülkeler; ama, buna rağmen, biz de, vergi idaresini, ekonomiye karşı duyarlı halde tutuyoruz ve vergi oranlarımızı da, önümüzdeki yıllardan itibaren, gözden geçirerek, bütçe imkânları içerisinde, peyderpey, daha makul seviyelere çekmeyi düşündüğümüzü ifade ettim. Nitekim, orta vadeli vergi stratejisinde de, bu söz konusu.

Vergi gelirlerinin nereye gittiğini, Kamu Hesapları Bülteniyle her ay açıklıyoruz, Muhasebat Genel Müdürlüğünün sitesinde de vardır. Gayet net bir şekilde, hepsi orada. Vatandaşın da, bunu görmesi son derece önemlidir. Elektronik ortamı geliştirmeye çalışıyoruz dedik. Muhasebat Genel Müdürlüğünün bir projesi sonuçlandı; bununla, bu gelirleri ve harcamaları, günü gününe kamuoyuna iletme imkânımız da olacaktır.

Sayın Yalman'ın "bilerek muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanılması..." Vergi Usul Kanunumuzun 359 uncu maddesinde, bilerek kullanılması halinde vergi suçu işlenmiş sayılacak ve rapor yazılacaktı; ancak, 4369 sayılı Kanunla, bu "bilerek" kelimesi çıkarıldı. "Bilerek" kelimesi çıkarılınca, vergi inceleme elemanları, kasıt olmasa da, miktar itibariyle çok büyük olmasa da bunları rapora alıp, vergi suçu raporu yazarak savcılıklara suç duyurusunda bulunuyordu. Bulunmayanlar da vardı; ama, mademki "bilerek" kelimesi kalktı, bilsin veya bilmesin muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge gördüğümüz zaman bununla ilgili bir rapor yazabiliriz diye bir düşünce vergi inceleme elemanlarımızın bir kısmında vardı; ancak, bunlar fazlalaşınca, şimdi, biz, Maliye Bakanlığı olarak, bir iç genelgeyle, inceleme elemanlarımıza, kasıt unsuru olmayan, miktar itibariyle küçük, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerde herhangi bir rapor, suç duyurusunda bulunulmaması konusunda bir talimat, bir tamim gönderiyoruz; bununla bu tür uygulamalar kalkacaktır. Şimdi, tabiî, geçmişe dönük bu bizim genelgemizde herhangi bir şey yapma imkânımız yok; ama, bundan sonraki uygulamaları büyük ölçüde düzeltecektir. Kasıt olmayan küçük ölçekteki muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeden dolayı bir hileli vergi suçu veya vergi suçu raporu yazarak suç duyurusunda bulunulmasının önüne geçmeyi düşünüyoruz.

Sayın Başkan, diğer soruların cevaplarını -başlangıçta da söylediğim gibi- bilahara arkadaşlarımıza teker teker vereceğim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... Bir soru sormuştum Sayın Bakana...

BAŞKAN - Tutanaklardan alacak, cevaplamadığı bölümünü yazılı olarak cevaplayacak Sayın Yıldırım.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Önemli bir soru ama...Yurtdışına giden fabrikaları önlemek için bir tedbiriniz var mı?

BAŞKAN - Efendim... Lütfen... Rica ediyorum... Sayın Bakan, tutanaklardan alacağını ifade ettiler.

Şimdi, önce, Sayın Bakanıma, ben, bir görüşümü söyleyeceğim. Sayın Lütfi Yalman'ın sorusuyla ilgili benim bir kanun teklifim var ve tamim yoluyla da o işin çözümlenebileceğine doğrusu inanmıyorum. Bugün, benim tespitime göre, 140 000'e yakın, mahkemede davası sürmekte olan, hiçbir kusuru olmadığı halde, sırf fatura nedeniyle yargılanan, hapis tehdidi altında olan vatandaşımız var.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - 187 000 efendim.

BAŞKAN - Bir maddelik kanun teklifidir. Eğer, Sayın Bakanımız ve Maliye bürokrasisi de uygun görürse, sanırım, burada çıkarmak zor olmayacaktır.

Soru sormak isteyen arkadaşlarımın da, hiç değilse adlarını anmak istiyorum; zabıtlara geçsin: Sayın Esengün, Sayın Günbey, Sayın Alçelik, Sayın Öztek, Sayın Polat, Sayın Seven, Sayın Göksu, Sayın Ünal, Sayın Uzunkaya, Sayın Akman, Sayın Özgün; ama, dediğim gibi, süre yetersizliği nedeniyle arkadaşlarımız sorularını soramadılar.

Değerli arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

 

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunmadan önce, arkadaşlarımızın yoklama talebi vardır.

Önce, yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın Genel Kurul salonunda bulunup bulunmadıklarını arayacağım:

Sayın Alaattin Sever Aydın?.. Burada.

Sayın Sacit Günbey?.. Burada.

Sayın Ali Oğuz?.. Burada.

Sayın Rıza Ulucak?.. Burada.

Sayın Oya Akgönenç?..

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Yaşar Canbay?.. Burada.

Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Sayın Aslan Polat?.. Burada.

Sayın Suat Pamukçu?.. Burada.

Sayın Fehim Adak?..

MEHMET BATUK (Kocaeli) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Metin Kalkan?..

LATİF ÖZTEK (Elazığ) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Lütfü Esengün?.. Burada.

Sayın Bahri Zengin?.. Burada.

Sayın Ahmet Demircan?.. Burada.

Sayın Hüseyin Karagöz?.. Burada.

Sayın Musa Demirci?.. Burada.

Sayın Turhan Alçelik?.. Burada.

Sayın Lütfi Doğan?..

NEZİR AYDIN (Sakarya) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Yoklama için 5 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

12.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı: 870)  (Devam)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ KANUNU TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Konu, Tanımlar, Vergiyi Doğuran Olay, Mükellef

Verginin konusu

MADDE 1. - 1. Bu Kanuna ekli;

a) (I) sayılı listedeki malların ithalatçıları veya rafineriler dahil imal edenler tarafından teslimi,

b) (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tâbi olanların ilk iktisabı,

c) (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tâbi olmayanlar ile (III) ve (IV) sayılı listelerdeki malların ithalatı veya imal ya da in-şa edenler tarafından teslimi,

d) (I), (III) ve (IV) sayılı listelerdeki mallar ile (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tâbi olmayanların özel tüketim vergisi uygulanmadan önce müzayede yoluyla satışı,

Bir defaya mahsus olmak üzere özel tüketim vergisine tâbidir.

2. Kanuna ekli listelerde yer alan mallar, Türk Gümrük Tarife Cetvelinde tanımlanan eşyalardır.

BAŞKAN- 1 inci madde üzerinde, ilk olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Murat Akın.

Buyurunuz Sayın Akın. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 1 inci madde, verginin kapsamına giren malları, kanuna ekli dört ayrı cetvelde, listede belirlemiştir ki, bu listeler, mallar itibariyle, Türk Gümrük Tarife Cetvelindeki tarife pozisyonu ve tarife alt açılımlarına göre belirlenmiştir.

Bu mallar, (I) sayılı listede, A Cetveli başlığıyla gösterilen akaryakıtlar, doğalgaz, madenî yağlar, B Cetveli ise, solvent türevleri; (II) sayılı listede, otomobil ve diğer nakil vasıtaları, motosiklet, uçak, helikopter, yat, kotra; (III) sayılı liste ise, alkollü içkiler, sigaralar, diğer tütün mamulleri ve kolalı gazozlar; (IV) sayılı liste, havyar, kürk ve diğer bazı tüketim malları, silahlar, beyaz eşya ve diğer elektrikli ev aletleri, oyun makineleridir; yani, dört ayrı listeye atıf yapmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bilhassa, son bir yıl zarfında, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en derin ekonomik krizini toplum olarak yaşamış vaziyetteyiz. Bu bıraktığımız bir yılda ekonomik kriz maliyeti çok ağır olmuştur; ekonomi yüzde 9 dolayında küçülmüş, enflasyon yüzde 90'ları bulmuş, işsizlere 2 000 000 yeni işsiz eklenmiş, birbiri ardına fabrikalar, işyerleri kapanmış -belki de, en önemlisi- sanayicinin, işadamının, yatırım ve üretim şevki kırılmıştır. Özel Tüketim Vergisi, bu atmosferde bu Yüce Mecliste görüşülmeye başlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, ekonomik kayıplarımızın toplamı hakkındaki tahminler, 50 ile 80 milyar dolar arasında değişmektedir. Bu kayıpları telafi etmek ve kriz öncesi döneme geri dönmek kolay olmayacaktır. Bunun için, ekonominin bir an önce canlanması ve yeniden büyüme trendine girmesi gerekmektedir. Çünkü, Türkiye, yeniden büyüme trendine girmezse, bugüne kadar, sadece, ekonomik alanda yaşanan krizin, politik ve sosyal alana kayma tehlikesi olabilecektir. Ancak, şu anda, içinde bulunduğumuz ortamda, ekonomik canlanmanın önemli şartlarının bulunmadığını, yani, mevcut iklimin, ekonomik canlanma için uygun olmadığını, üzülerek ifade etmek zorundayız.

Değerli milletvekilleri, dünya ekonomisinde küreselleşme eğiliminin hız kazandığı son yıllarda ülkeler, sermayeyi sınırları içinde tutmak ve daha fazla yabancı sermayeyi kendilerine çekmek için yoğun rekabet içine girmişlerdir. Bu rekabet, genel ifadesiyle, uygun bir yatırım, üretim ikliminin oluşturulmasıyla, ülkelerin, kalkınma yarışında önemli bir rekabet üstünlüğünü yakaladıkları anda bu iklim o ülkelerin lehine daha da gelişmektedir. İşte, Türkiye'deki problem, bu yatırım ve üretim ikliminin çoraklığı, hatta kuraklığı ve bataklığıdır.

Türkiye, yıllar önce sürüklendiği rant ekonomisinden çıkıp, yeniden üretim ekonomisine geçmek istiyorsa, her şeyden önce, uygun yatırım ve üretim iklimini oluşturmak zorundadır. Bu yatırım ve üretim ikliminin en önemli şartları, ekonomik ve siyasal istikrardır. Son günlerde Avrupa üyeliği çerçevesinde sürdürülen bazı tartışmaların, siyasî istikrarı tehdit eder bir maceraya kayması endişesi vardır. Umarız, sağduyu bu tartışmalara egemen olur ve Türkiye, henüz kurtulmadığı ekonomik krizden daha dip noktalara sürüklenmeden çıkar; ancak, bu hükümetin uygulamış olduğu politika, getirmiş olduğu vergi kanunlarıyla, bu ülkede krizin daha bir müddet devam edeceği açıktır.

Değerli milletvekilleri, çiftçinin, traktörüne mazotunu koyamadığı bir zamanda -soruyorum size- 1 litre mazottan 700 000 lira vergi almanın doğru olup olmadığını sizin yüksek vicdanlarınıza havale ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümlenizi rica edeyim...

MURAT AKIN (Devamla) - Şimdi, şu Yüce Mecliste, siz yüce insanlar, bu milletin efendisi dediğimiz köylülerin lehine bir kanun çıkarıyoruz. Konulacak 1 litre mazottan 500 000, 700 000, 800 000 lira vergi alacağız diyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Akın, lütfen, sonuçlandırınız.

MURAT AKIN (Devamla) - Daha sonra da diyoruz ki, eğer, fiyat artışları, Devlet İstatistik Enstitüsüne göre, yılda yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 olursa, bu 700 000 lira, yeri gelecek 1 000 000 lira olacak, 1 500 000 lira olacak.

BAŞKAN - Sayın Akın...

MURAT AKIN (Devamla) - Vatandaşımız aç ve açlıktan perişan; evine çay, şeker alamadığı bir dönemde, bu Mecliste, bu verginin görüşülmemesi gerekir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler.

Lütfen, bu bölümde, arkadaşlarımdan süreye riayet etmelerini istirham ediyorum; ayrı ayrı ikaz durumunda kalmayayım...

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu.

Buyurunuz Sayın Karapaşaoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz Özel Tüketim Vergisiyle ilgili düzenlemenin, aslında, dört beş yıldır gündemde olması ve tartışılması nedeniyle, esas itibariyle, hızlı hazırlanan birçok tasarıya göre, hatalardan oldukça daha arı hazırlanmış bir konumu var.

Çok sayıda verginin birleştirilerek tek vergi altında toplanması da, gerek Maliye açısından toplanması, denetlenmesi daha kolay gerekse de vergiyi ödeme niyeti olanların, vergiyi ödemekte daha az gayret sarf etmeleri mümkün.

Yalnız, burada, Özel Tüketim Vergisi adı altında vergilerin toplanmasıyla -sanayide çalışmış bir insan olarak- sanayiciye bir finans yükünün getirilmesi bahis konusu olacak. Bu finans yükünden dolayı da, sanayici birtakım sıkıntılara maruz kalabilir.

Bunun dışında, düzenlemede, 1 inci maddede sözü edilen (I) sayılı, (II) sayılı, (III) sayılı listelerden özellikle dikkatimizi çeken konu şu: Burada, (I) sayılı listenin (B) bölümünde solventler (çözücüler) var. Bu çözücüler, hatta diğer kimyevî maddeler, özellikle, yalnızca yakıtın içine katılacak düşüncesiyle düzenlenmiş, ona göre vergilendirilmiş. Halbuki, bu maddelerin büyük bir bölümü sanayide kullanılıyor. Gerçi, ileriki maddelerde, bunun tahakkuku ve terkini düzenleniyor; ama, bütün bu maddelerle ilgili olarak, bunun nasıl düzenleneceği, ne şekilde kontrol altına alınacağı biraz şüpheleri davet ediyor. Bu konuda, 8 inci maddede görüşlerimizi tekrar açıklayacağız. Özellikle, burada, yakıtlar bölümünde, mesela, jet yakıtlarına bakıyoruz. Bu jet yakıtlarında, 1 litrede 1 000 lira gibi Özel Tüketim Vergisi var; diğer yakıtlarda, 1 litrede 779 000 lira Özel Tüketim Vergisi var.

Değerli arkadaşlar, jet yakıtını kullanan yalnız Türk Hava Yolları değil, birtakım özel firmalar, özel şahıslar, kişiler de kullanıyorlar. Şimdi, burada, onların kullandıkları bu yakıtlardan 1 000 lira Özel Tüketim Vergisi alınırken, biraz önce, arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi, tarım sektöründe çalışan insanlardan 779 000 lira gibi bir Özel Tüketim Vergisi alınıyor.

Bu Özel Tüketim Vergisinin çok çeşitli kesimlerden çok çeşitli alınması da mümkün değil; çünkü, o zaman, denetimi de sağlayamazsınız. Ancak, bu kesimlere yapılan sübvansiyonlarda, yapılan ödemelerde bunlar dikkate alınarak, çiftçinin motorize gücü dikkate alınarak, desteklerinin biraz daha artırılması lazım; en azından, kendilerine "siz tarımla uğraştığınız için, mazot kullandığınız için size böyle bir destekleme yapıyoruz" denilmesi lazım. Böyle bir düzenleme lazım; ama, bunu Maliye mi yapar, başka bir bakanlık mı yapar, onu takdire bırakıyoruz; herhalde, bu, Hazineyle ilgili bir konu.

Ayrıca, bu solventler fuel oillerin inceltilmesinde kullanılıyor. Mesela, 6 numaralı fueloili, içerisine solvent katmak suretiyle 2 numara diye veya 4 numara diye veya kalorifer yakıtı diye satıyorlar. Bu konuda nasıl bir düzenleme olacak veyahut da nasıl bir takip olacak, onu da görmek lazım; zira, bu, sanayii yakından ilgilendirdiği gibi, ayrıca, çevreyi de yakından ilgilendiriyor. Bir de, tabiî, haksız kazançlara yol açabiliyor. Zira, 10 tonluk bir tanker içerisine 2 teneke solvent attığınız zaman, bunu 4 numaraya indirgiyor. Burada koyduğunuz 779 000 lira, yani, yakıtın içine katılacakmış gibi düşündüğünüz rakam aslında çok komik kalıyor sonunda. Yani, 2 tenekeyle bir tankı halledebiliyor. Bunu da, bilmiyorum, nasıl düzenlemek lazım; ama, bunun denetimini yapmak lazım. Yani, bir teknik sorundur bu, teknik sorunu da gidermek lazım diyor, zamanım tükendiği için saygılar sunuyorum. Daha sonra, görüşlerimize devam ederiz.

Hayırlı olsun diyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Karapaşaoğlu'na teşekkür ederim.

Üçüncü olarak, Saadet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik.

Buyurun Sayın Çelik.

SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısında, hükümetin isteği ile milletimizin ihtiyaç ve arzuları yerine, Avrupa Birliğinin isteğiyle zorunlu olarak yapılan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Tabiî, her zaman söylediğimiz gibi, kanunlar, milletin ihtiyaç ve arzuları doğrultusunda çıkarılır ve çıkarılması gerekir.

Şimdi, tabiî, vergi alacağız da, nasıl alacağız, nasıl almamız gerekir, ona baktığımız zaman... Bakınız, Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsünün rakamlarına göre, ekonomik başarıda, 49 ülke içerisinde sonuncu sıradayız, en kötü yönetilen ülkeler arasında sondan dördüncü, yani, 46 ncı sıradayız.

Tabiî, 2001 yılında, imalat sanayiinde, üretimde çalışanların sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 11,5 azalmış; yani, imalat sanayiinde çalışan her 100 kişiden 12'si işsiz kalmıştır. Sadece 2001 yılında, kırsal kesim dışında 1,5 milyon kişi işini kaybetmiş.

Yine, ülkelere göre işsizlik oranları sıralamasında, maalesef, yüzde 11,9'la Türkiye birinci sırada. Yani, bu konularda şampiyonluğu kimseye bırakmıyoruz. Resmî rakamlar yüzde 11,9 diyor; ama, pek çok kurumun iddiası, Türkiye'de işsizlik oranının yüzde 20 sınırını çoktan geçtiği noktasında.

Bu arada, ekonominin yarısı kayıtdışı; yani, bu kesimden vergi alınamıyor; ancak, kayıtiçi olan kesim de, genelde, matrahını düşük gösteriyor ve gerçek kazancının vergisini ödemiyor. Bütçe açıklarını kapatabilmek için yüzde 25-30 oranlarında reel faizle içborçlanmaya gitmek zorunda kalan Hazinenin kaybı, vergi kayıplarıyla katlanarak artmaktadır.

TÜRMOB'un, Maliye Bakanlığı denetim elemanları tarafından yapılan denetimleri temel alarak, yapmış olduğu değerlendirmeye göre, vergi mükelleflerinin önemli bir bölümü doğru beyanda bulunmamakta, vermeleri gereken gerçek vergileri de ödememektedirler. Bu incelemelere göre, özellikle 2001 yılında beyan edilmeyen tutarın beyan edilen tutara oranı yüzde 206,4 gibi bir rakama tırmanmış olup, vergi ödeme duyarlılığı ve bilincinin son derece erozyona uğramış olduğu görülmektedir. Peki, bunun sebebi nedir; işte, güvensizlik olgusudur...

BAŞKAN - Sayın Çelik, size 2,5 dakika fazla süre verdik; lütfen, bitirir misiniz. 2 dakika...

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Daha konuşmadım Sayın Başkan! Siz tersten başlamıştınız Sayın Başkanım.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Yanlış yazma oldu Sayın Başkan.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Siz tersten başladınız efendim, onun için...

BAŞKAN - Pardon, 2 dakikanız varmış, ben fark edemedim; pardon.

Buyurunuz.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Benim sizden 3,5 dakika alacağım var Sayın Başkan.

Teşekkür ederim.

Şimdi, demek ki, vergi mükellefleri vergilerini ödemiyorlar. Neden; çünkü, bu toplanan vergilerin nereye harcandığından dolayı şüpheleri var. Gerçekten, bunun kayıp olarak ortaya çıkması, bu vergi oranını düşürüyor ve vergiyi sadece ücretliler ödüyor, halk ödüyor. Dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı da giderek tırmanıyor, taşınmaz hale geliyor ve tabiî, dolaylı vergiler -ki, işte, bu ÖTV de bunun gibidir- eşitsizlikleri artırıyor, yoksullaşmayı da derinleştiriyor.

Tabiî, burada, hükümetin dikkat etmesi gereken bir şey var: Gelir dağılımı son derece bozuk olan Türkiye gibi ülkelerde, dolaylı vergilerin artması eşitsizlikleri daha da artırmakta, yoksullaşmayı da daha fazla derinleştirmektedir.

Şimdi, burada gördüğümüz manzara şudur: Zaten, vatandaş canından bezmiş, vergi dairelerinin kapısında, hangi vergiyi, ne zaman, nasıl ödeyeceğini bilememekte, bunun için, tek vergi sistemine geçilmesinin bir an evvel gerçekleşmesini beklemekte.

Bakınız, KDV'lerde de -tabiî, ÖTV'yi getiriyorsunuz ama- çok çarpıklıklar var; yani, halk arasında çarşı ekmeği diye tabir edilen fırındaki ekmeğe yüzde 1 KDV uyguluyorsunuz, köy ekmeğine yüzde 8 KDV. Vatandaşın en temel ve gerekli sağlık ihtiyaçlarından olan kan, serum gibi hayatî maddeler için uygulanan, hastane yatağında, hatta, ölürse kefen bezinden alınan yüzde 18 KDV ile beş yıldızlı bir otel odasında yatak ücretine, otelin barında içilen viskiye uygulanan yüzde 18 KDV komedisi devam etmemeli. Biri can çekişiyor, biri keyif sürüyor, devlet de ikisinden aynı vergiyi alıyor; böyle bir haksızlık... İşte, onun için, vatandaş, vergi ödemekten kaçınıyor. Siz, ekmekten, vatandaşın yemek pişirdiği tüpten ve kefen bezinden aldığınız vergileri, bankalardan hortumlanan açıkların yerine koyuyorsunuz.

Biz, KİT Komisyonundayız. Bugün BDDK Başkanı da açıkladı. "Bize, bu bankalardan götürülen paraların hesabını ve açıklamasını yapın" diyoruz, "bunlar gizlidir ve biz, bu bilgileri vermeyiz" diyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Tamamlayayım efendim.

BAŞKAN - Buyurunuz.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Peki, nasıl olacak bu?! "Biz size bilgi vermeyiz" diyerek, Meclise meydan okuyorlar. İşte, bürokratların durumu da budur. Bunu, takdirlerinize ve değerlendirmenize sunuyorum.

Peki, krizle ilgili sorduğumuz soruya cevap veren bakan diyor ki: "Kriz aşıldı." Nasıl aşılacakmış... "Bütçe dışı fazla, özelleştirme gelirlerindeki artışlar, faizlerin düşmesi ve sağlanacak güven ortamıyla borcu sürdürebileceğiz" diyorlar. Doğrudur, bütçe dışı fazla, gerçekten, eğer yatırıma yönlendirilmiyorsa, bir mana ifade etmez. "Peki, özelleştirme gelirleri?.." Sayın Bakan diyor ki: "Onbeş yıllık özelleştirme fiyasko olmuştur ve toplanan gelirlerin hiçbirisi yerini bulamamış, devletleştirme yapılmıştır." Faizler, eğer iş yoksa, zaten düşecektir. "Sağlanacak güven" diyorsunuz. Bu insanlar, nasıl, güvenip, yatırım yapacaktır; bunu takdirlerinize sunuyorum.

Vatandaşın vergilerinin üzerine yeni yeni vergiler katlamak suretiyle kamburları artırıyor, halkı, daha kötü bir vaziyette, eziyorsunuz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çelik.

Madde üzerinde 4 adet önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin ilk fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Şadan Şimşek

                                              Edirne

A) (I) sayılı listedeki malların ithalatçıları ile rafineriler dahil olmak üzere imal edenler tarafından teslimi,

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, bir talebim var.

BAŞKAN - 2 nci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Şadan Şimsek

                                              Edirne

B) (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olan malların ilk iktisabı,

BAŞKAN - 3 üncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin ( c ) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Şadan Şimşek

                                              Edirne

C) (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olmayan mallar ile (III) ve (IV) sayılı listelerdeki malların ithalatı veya imal ya da inşa edenler tarafından teslimi,

BAŞKAN - Son okunan, en aykırı önergeyi...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, önergelerle ilgili efendim...

BAŞKAN - Buyurunuz.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, bir süredir, İçtüzüğe düzenleme yapan hukukun ruhuna aykırı biçimde, Türkçe'ye aykırı biçimde, bir kanunda bulunması lazım gelen siyak sibak ölçülerine aykırı biçimde, önergeler düzenleniyor. Lütfeder, tasarının ilgili maddesini takip edebilirseniz... Mesela, birinci önergede "b) (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olan malların ilk iktisabı" deniliyor. Halbuki, tasarıda "tescile tabi olanların..." Önerge, güya değişiklik getiriyor, "Olanların" diyeceğine "olan malların" diyor. Halbuki, o cümlede zaten "malların" tabiri kullanılıyor. Bir kere Türkçeye aykırı.

Burada belli ki, bir değişiklik yapılsın, daha iyiye götürülsün hesabı yok. Burada bir hesap var; İçtüzüğü değiştirmek suretiyle zaten yeterince kesilen milletvekili sözü kesilsin, önerge imkânı engellensin diye bir çaba var. Bu, bir hakkın suiistimalidir. Siz bir hukukçu olarak, özellikle Anayasaya ter dökmüş bir insan olarak, bir hakkın sırf gayrı ızrar eden suiistimalini kanunun himaye etmeyeceğini bilirsiniz. Bundan dolayı istirham ediyoruz. Önergenin üçü de önerge usulüne aykırıdır; bir değişiklik getirmiyor, değişiklik önergesi telakki edilemez ve işleme konulamaz.

Gereğini arz ediyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Hatiboğlu, teşekkür ediyorum.

Maalesef, yasama teknolojimizde ihmal ettiğimiz bazı hususlar var. Birini hemen arz edeyim Genel Kurulun takdirine. Burada oturumu yöneten Başkan olarak ben, oturum öncesinde verilen önergeleri tahkik, tetkik imkânından mahrumum. Biraz önce arkadaşlarımız bu konuya ilişkin hazırlıklarını yaptıklarında, Zeki Çelik Beye de onun için haksızlık yaptım; yanlışlıkla 2 dakika süre verdim deyişim ondandı. Bu konunun üzerinde arkadaşlarımla bakıyordum; ama, doğru bir karara varmam için de vakte ihtiyacım var.

Şimdi "veya" yerine "ile" kelimesi konulması aynı mıdır, değil midir, onu görevli arkadaşlarımla tartışıyordum. Ayrı bir anlam çıkıyor; ama, sizin işaret buyurduğunuz yerde ben de aynı fikirdeyim. "Veya" dediğiniz zaman ya o ya bu; ama "veya" kelimesinin yerine "ile" dediğiniz zaman, hem o hem bu anlamı çıkar, gramer...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Biri bağlaç; biri alternatif imkânı sunar.

BAŞKAN - İşte, o zaman, bir değişiklik olduğu anlamı çıkar; önerge sahibi haklı olur; ama, eğer böylesine bir değişiklik getirmiyorsa, sizin az önce işaret ettiğiniz gibiyse, o zaman da, sadece bir önerge olarak takdim edilmiş; ama, içeriği ve gerekçesi önerge olmaktan uzak şeklinde yorumlamamız lazım diye tek tek onun üzerine bakıyorum; ama, "veya" kelimesi ile "ile" kelimesinin yer değiştirmesini de aynı kategoriye koyamıyoruz.

Şimdi, sırasına göre bakacağım ve aynı ölçü içerisinde değerlendireceğim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Tabiî efendim.

BAŞKAN - Burada, "tabi olmayan mallar ile..." deniliyor. Siz, herhalde onu okudunuz?..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, tasarının 1 inci maddesinin (b) bendi...

BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, en aykırısı olarak (c) bendine ilişkin önergeye bakalım.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Tamam, (c) bendine ilişkin önergeyi alalım.

BAŞKAN - Tasarı metninde "(II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olmayan mallar ile..."

Sayın Şadan Şimşek, geri alıyor musunuz bu önergenizi? Değilse, ben bunu işleme koymam.

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Geri alıyorum Başkanım.

BAŞKAN - Peki.

O zaman, anayasaya aykırılık önergesi olduğu için, en aykırı önerge Sayın Fethullah Erbaş'ın önergesidir; okutup işleme alacağım.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, önergeyle ilgili bir imza eksiğimiz var; onu, arkadaşımız...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Burada imza olur mu?! O nasıl şey?!. hem önergeye itiraz ediyorsunuz hem de imza...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Önerge işleme konuncaya kadar...

BAŞKAN - Hayır, hayır... Orada bir yanlışlık yok değerli arkadaşlarım.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Yani, hem bazı şeylere itiraz ediyorsunuz hem de bazı şeyleri kendiniz yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanun Tasarısının 1 inci maddesi Anayasaya aykırı olduğundan, tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                               Fethullah Erbaş

                                                  Van

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?                        

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, bu tasarının hiçbir maddesi Anayasaya aykırı hükümler taşımıyor. O nedenle, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Erbaş, gerekçeyi okutayım mı, yoksa, söz alacak mısınız?

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Veysel Candan konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Burada Fethullah Erbaş arkadaşımın imzası var; önerge sahibi...

VEYSEL CANDAN (Konya)  - Sayın Başkan, ben konuşacağım, imzam var.

BAŞKAN - Veysel Bey, siz mi konuşmak istiyorsunuz?

VEYSEL CANDAN (Konya) - Evet.

BAŞKAN - Aranızda öyle mutabık kaldıysanız, Sayın Veysel Candan, buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır; lütfen, riayet ediniz.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tabiî, biraz önce... Üzücü bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu da şudur: Maalesef, milletvekili arkadaşımız, kanun tasarısının basılıp daireye geldiği saatte, aynı anda, önergelerle birlikte geliyor. Yani, bir yerde, basılan tasarının gelmesi bekletiliyor, önergeler beraber konuluyor, bir hile yapılıyor. Yani, bürokratları da kötü kullanıyorsunuz; bu bir.

İkincisi...

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Hiçbir milletvekili hile yapmaz Sayın Candan!

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Hayır, hayır...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Onu da siz başlattınız!

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Müsaade edin, müsaade edin şimdi...

İkincisi; bizim burada konuşmamızı engellemeniz size hiçbir fayda getirmez. Bir kere, şunu ifade edeyim: Aynı şekilde, biz de önerge vermek için oraya gittiğimiz zaman, önergeler daha önceden verildiği için, bizim önergelerimiz kabul edilmedi. Siz ne yapmak istiyorsunuz; bizi konuşturmayacaksınız... Peki, şimdi, ben konuşacağım size o  zaman.

Değerli arkadaşlar, bir kere, bu tasarı metninde, vergilerin yapımını belirleyen Avrupa Birliği direktifleri dikkate alınmıştır. Bu Parlamento, Avrupa Birliğinden direktif almaz. Bu, suiistimaldir, suiistimaldir! (SP sıralarından alkışlar) Böyle bir direktif almaz.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Geçen gün de söyledin!

VEYSEL CANDAN (Konya) - Geçen gün de söyledim de, değiştirdiniz mi?!

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Neyi değiştireceğiz?

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bunu değiştireceksiniz, bu metni değiştireceksiniz!

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sen istiyorsun diye değiştirilmez yahu!

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Evet, ben istedim diye değiştireceksiniz...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Yok yahu!

VEYSEL CANDAN (Devamla) - ...Avrupa Birliği istedi diye değil.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sen istedin diye bir şey değişmez.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Böyle şey olmaz! Bu saygısızlıktır!

OĞUZ AYGÜN (Ankara) - Maalesef, bunda haklısınız; maalesef, bunda haklısınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bakın... Bakın...

BAŞKAN - Sayın Candan, siz Genel Kurula hitap edin.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bu, sıralarda oturan milletvekillerine saygısızlık!.. Öyle şey olmaz!.. Burada yazacaksınız. Bu milletin vekilleri istediği için böyle olacak.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Lütfen, önergeniz üzerinde konuşur musunuz Sayın Candan?

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu hükümetin sabıka kaydı o kadar çok ki, neresinden baksanız hepsi bozuk.

Bakın şimdi, neden Anayasaya aykırı... Anayasanın çeşitli maddelerine bakın, "Vergi, toplumun ödeyebileceği ve devletin hizmetleri karşılığı alınır" diye yazıyor. Siz, açın bakın, OECD ülkeleri içerisinde en fazla vergi ödeyen ülke Türkiye. IMF yetkilileri bile sizden insaflı. Onlar bile, hükümete öneride bulunuyor ve "bunları biraz indirin, milletin ödeyebileceği şekilde tabana yayın" diyor. O açıdan, bir kere, bu getirdiğiniz tasarı fevkalade yanlış ve tehlikeli.

Şimdi şunu konuşmamız lazım: Evvela bu tasarı, vatandaşın ödediği vergiler itibariyle cebinden çıkan parayı artırıyor mu, artırmıyor mu? Sayın Bakan bu kürsüye çıkıp bunun cevabını verecek; diyecek ki: Bu Özel Tüketim Vergisi sadeleştirmedir, basitleştirmedir; biz, ek bir vergi getirmiyoruz. Bunu demesi gerekir. Sayın Bakan, bunu diyebiliyor mu; diyemiyor.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Bakan bunu söylerken, siz burada yoktunuz.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Peki, gerekçede ne deniliyor; bakın arkadaşlar: "İlave bir vergi yükü konmaması için dikkat ve özen gösterildi." Yani, koyduk; ama, dikkat de ettik. Bunun anlamı bu işte. Yani, ya siz okuduğunuzu anlamıyorsunuz ya yazdığınızı başka türlü anlatıyorsunuz. O açıdan bunu kabul etmek mümkün değil.

Peki, şimdi, bir soru daha sormamız lazım: Bu vatandaşın acaba ekvergi ödeme imkânı var mı? Yani, siz burada yazıyorsunuz, çiziyorsunuz da, vatandaş bunları ödeyecek mi?

Bakın değerli arkadaşlar, 1997'de kişi başına borç 1 840 dolardı. Bugün geldiğimiz noktada, kişi başına 2 915 dolar borç var. Vatandaş daha borçlu. Peki, 1997'de millî gelire bakıyoruz; 1997'de 3 190 dolar, 2001'de 2 160!.. Yani, siz, hem vatandaşı fakirleştiriyorsunuz, arkasından da "daha çok vergi alacağız" diyorsunuz.

Şimdi, hükümet 3 tane argüman kullanıyor. Bir tanesi, iç borç alıyor; bir tanesi, dış borç alıyor; bunlar yetmediği zaman, oradan bulamadığı zaman dönüyor, milletten alıyor. Şu anda devletin 230 milyar dolar borcu var. Tabiî, dışarıda borçlanma imkânımız azaldıkça, hemen hükümet dönüyor, millete vergi koyuyor.

Aldığınız vergileri ne yapıyorsunuz; rakamlara bir bakalım. Aynı oyunu depremde yapmadınız mı? "Deprem için geçici vergi" dediniz; hâlâ devam etmiyor mu? "Deprem vergisi" diye aldınız paraları, faize ödediniz. İşte, Sayın Bakanın bir cevabı var: "1999'dan bu tarafa 4,7 katrilyon vergi topladık." Sayın Bakanın imzası olan bir yazıdan bahsediyorum. Diyor ki: "2 katrilyonu depreme, 2,7 katrilyonu maaş ve faize ödedik." Sayın Bakanın soru önergesine verdiği cevap; diyor ki: "Başka alana gitmiş sayılmaz. Önünde sonunda aktarırız." Dediğiniz bu, anlattığınız bu. Böyle vergi yasası olmaz. Milleti aldatmayın. Çıkın buraya, gerçekleri...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Candan, son cümleniz olacak; değilse...

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Son cümleyi söylüyorum.

Peki, değerli arkadaşlar, neden?.. Yani, bu ülke hepimizin değil mi? Biz de, burada, gelsek fikirlerimizi söylesek, içinden beğendiklerinizi alsanız... Yani, bu Parlamentonun bu tarafında oturan milletvekilleri IMF kadar mı sorumlu, bu memleketi sevecek?! IMF mi düşünecek, biz mi düşüneceğiz?!

Onun için, ben, muhterem heyetinizi saygıyla selamlarken, bu müzakerelerin daha sağlıklı yapılmasının faydalı olacağı kanaatindeyim.

Teşekkür ediyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Candan...

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir saniye.

Sayın Candan, bir kez olsun Anayasanın herhangi bir maddesini anmanız lazımdı Anayasaya aykırılıkla ilgili.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Söyledim; bir tek madde numarası söylemek lazım değil.

BAŞKAN - Lütfen...

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, sayın sözcü, depremle ilgili vergilerin maaşa ve faize gittiğini benim söylediğime dair ifadede bulundu. Benim, bu vergilerin maaşa ve faize gittiğine dair hiçbir ifadem yoktur, zaten de olamaz, olması da mümkün değildir. Verilmiş olan cevap öyle değildir. Tahsil edilen vergiler ve yapılan harcamalar gösterilmektedir. "Maaş ve faiz" diye içerisinde hiçbir şey yoktur. Sayın Sözcü nereden almış; onu anlayamadım.

Teşekkür ederim.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Ben onu size getirir takdim ederim Sayın Bakan.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önerge, (b) bendiyle ilgili. Demin "tabi olmayan malların" şeklinde bir ifade vardı; bu defa da "tabi olan malların" cümlesinin bir anlam değişikliği yaratmadığı görüşünde olduğumuz için bunu işleme almıyoruz.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 870 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin ilk fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  Şadan Şimşek

                                              Edirne

a) (I) sayılı listedeki malların ithalatçıları ile rafineriler dahil olmak üzere imal edenler tarafından teslimi,

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yoklama talebimiz var.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Önergemizi geri çekiyoruz.

BAŞKAN - Geri çekiyorsunuz...

O zaman, karar yetersayısı mı?

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yoklama talebimiz var.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, önergeyi çektiklerine göre yapacak bir şey yok; maddeyle ilgili...

BAŞKAN - Efendim, önergeyi geri çektiklerine göre maddeyi oylarınıza sunacağım.

III. - YOKLAMA

(SP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Maddenin oylamasından önce yoklama talebimiz var.

BAŞKAN - Ben de talebinizin ne olduğunu sordum Sayın Candan. Eğer, bizi, Sayın Hatiboğlu'yla baş başa bırakırsanız, daha iyi anlaşacağız; çünkü, ben, sormak zorunda kalıyorum, hayır diyorsunuz ikisine de.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Haklısınız efendim, haklısınız...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Hatiboğlu.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Müsaade eder misiniz...

Sayın Başkan, birisi, 30 uncu saniyede önergesini çekiyor. Bizim, bu önergeyi çekme talebinden önce yoklama istediğimizi siz de biliyorsunuz. Dolayısıyla, yani, baş başa bırakma olayı...

BAŞKAN - Onu söylemiyorum Sayın Candan. Ne istediğinizi sordum?

VEYSEL CANDAN (Konya) - Ayağa kalkınca ne istediğimiz ortada.

BAŞKAN - Ama, talebinizi siz beyan edeceksiniz ki, ben işleme koyacağım.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Madde üzerinde var...

BAŞKAN - Arkadaşlarımızın yoklama talebi vardır.

Talepte bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Hatiboğlu, Sayın Candan, Sayın Çelik, Sayın Erbaş, Sayın Ulucak, Sayın Geçer, Sayın Polat, Sayın Öztek, Sayın Budak, Sayın Aydın, Sayın Oğuz, Sayın Yanmaz, Sayın Fatsa, Sayın Kalkan, Sayın Karagöz, Sayın Gören, Sayın Okudan, Sayın Demirci, Sayın Alçelik.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

5 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Sayın Köse, Sayın Aydın?..

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 10 dakika ara verin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın grup başkanvekillerinin, Başkanlığa bir önerisi olursa...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - 10 dakika efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Saadet Partisi olarak, zatıâlinizin takdirine bırakıyoruz; çünkü, Genel Kurulu en iyi siz takip ediyorsunuz efendim.

BAŞKAN - 19.10'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.57

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.10

BAŞKAN: Başkanvekili Yüksel YALOVA

KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Melda BAYER (Ankara)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

870 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin oylanmasına geçmeden önce yoklama istenilmiş, toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Şimdi, yoklamayı tekrarlıyor ve 5 dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız, maalesef, yoktur.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30 Mayıs 2002 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.18

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.