DÖNEM
: 21 CİLT : 96 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 106 ncı Birleşim 29 . 5 . 2002 Çarşamba İ
Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II.- GELEN KÂĞITLAR III.-
YOKLAMALAR IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin,
hububat taban fiyatlarına ilişkin gündemdışı konuşması 2.- İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş'un,
İstanbul'un fethinin 549 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması 3.- Amasya Milletvekili Gönül Saray
Alphan'ın, liselerdeki sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun (6/1348) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi (4/490) C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya
ve 19 arkadaşının, tarımda ilaç ve hormon kullanımının kontrolünün
araştırılarak gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/289) V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) 2.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı: 786) 3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557) 4.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı:827) 5.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) 6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666) 7.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/754,
1/692) (S. Sayısı: 675) 8.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı:
676) 9.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685) 10.- Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gümrük
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Hükümlerinin Değiştirilmesine Dair 541 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/209, 1/228) (S. Sayısı: 861) 11.- Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın,
Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir
Milletvekili Mehmet Özcan'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Salih Erbeyin'in,
1136 Sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 2.5.2001 Tarih ve
4667 Sayılı Kanunun 97 nci Maddesine Bir Cümle İlave Edilmesine Dair Kanun
Teklifi, Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Avukatlık Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa
Milletvekili Bülent Arınç'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/950, 2/877,
2/921, 2/928, 2/944) (S. Sayısı: 864) 12.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR A)YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in,
KİT'lere ait sosyal tesislere ve sosyal tesislerin özelleştirilmesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/6994) 2.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
MKE'ye ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin
Çakmakoğlu'nun cevabı (7/7001) 3.- Konya Milletvekili Remzi Çetin'in,
ülkemizde faaliyet gösteren yabancı bir firmaya ilişkin sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/7006) 4.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Türkiye-İsral ilişkilerine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in
cevabı (7/7013) 5.- İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, Rusya Federasyonu ve Gürcistan'ın Ahıska Türklerine yönelik
politikalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7046) 6.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Denizcilik Müsteşarlığında bir çalışma yürüten Fransız uzmanların kullandıkları
haritaya ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7073) 7.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Irak'a uygulanan ambargonun ekonomiye etkilerine ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7076) 8.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
okullardaki süt dağıtımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/7081) 9.- Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, ABD'de 11 Eylül saldırısı sonrasında gözetim altına alınan
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail
Cem'in cevabı (7/7087) 10.- Amasya Milletvekili Ahmet
İyimaya'nın, Amasya Aydınca Pancar Bölge Şefliğinin kapatılma nedenine ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/7101) 11.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın,
Türk-Yunan ilişkilerine ve bu konuda hazırlanan bir rapora ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/7112) 12.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Hasan Gemici'nin cevabı (7/7125) 13.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/7126) 14.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman ve bazı ilçelerindeki sanayi sitelerine yönelik çalışmalara
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı
(7/7127) 15.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda yapılacak değişiklikte promosyonlarla
ilgili düzenlemeye ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan
Tanrıkulu'nun cevabı (7/7157) 16.- Ankara Milletvekili Birkan Erdal'ın,
köylere yapılan araç yardımlarına, - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak'ın, Kırıkkale-Hacılar Kasabasında kurulan elektrik santralinin çevreye
etkilerine, - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun,
Çevre Kirliliğini Önleme Fonundan Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli'ndeki
belediyelere tahsis edilen araç ve makinelere, - Sakarya Milletvekili Nezir Aydın'ın,
belediyelere yapılan nakit ve araç yardımlarına, İlişkin soruları ve Çevre Bakanı Fevzi
Aytekin'in cevabı (7/7130, 7141, 7160, 7163) 17.- Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in, Sivas Yurt İnşaatı Projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/7172) 18.- Van Milletvekili Maliki Ejder
Arvas'ın, doğrudan gelir desteği uygulamasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı
(7/7222) 19.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in,
Hatay İline ayrılan yatırım ödenekleri ve projelere ilişkin sorusu ve Çevre
Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı (7/7227) 20.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Hasan Gemici'nin cevabı (7/7245) 21.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in,
Hatay İline ayrılan yatırım ödenekleri ile projelere ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/7276) I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
iki oturum yaptı. Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yoğun olduğu iddia edilen kaçak elektrik
kullanımına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Zeki Çakan, İçel Milletvekili Yalçın Kaya'nın, yaş
sebze ve meyve üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşmasına da, Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf
Gökalp, Cevap verdi. İstanbul Milletvekili Sulhiye Serbest,
Sahil Güvenlik Komutanlığının çalışmalarına ilişkin gündemdışı bir konuşma
yaptı. Adalet Komisyonu Başkanlığının, komisyonda
bulunan idam dosyalarının, 21.12.2000 tarihli 4616 sayılı 23 Nisan 1999
Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların
Ertelenmesine Dair Kanunun 1 inci maddesinin (1) numaralı bendi gereğince Başbakanlığa iade edilmek üzere Meclis
Başkanlığına sunulmasına ilişkin tezkeresi ve ekli liste okundu; dosyaların
Başbakanlığa gönderileceği açıklandı. Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu
ve 20 arkadaşının, Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan Türklerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/288) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini
alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. (10/211, 245, 198, 204) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, süre uzatımına ilişkin tezkeresi
okundu; daha önce verilen 3 aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle,
İçtüzüğün 105 inci maddesine göre, 28.5.2002 tarihinden itibaren 1 aylık kesin
süre verildiği bildirildi. Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın Japonya'ya
yaptığı resmî ziyarete Kocaeli Milletvekili Meral Akşener'in, Turizm Bakanı Mustafa Taşar'ın Ukrayna'ya
yaptığı resmî ziyarete Ordu Milletvekili Sefer Koçak'ın; İştirak etmelerinin uygun görüldüğüne
ilişkin Başbakanlık tezkereleri, 27 Mayıs 2002 tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan 870 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer işler"
kısmının 12 nci sırasına alınmasına; Genel Kurulun, 29 Mayıs 2002 Çarşamba ve
30 Mayıs 2002 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına; 29
Mayıs 2002 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine; 30 Mayıs 2002
Perşembe günü gündemin 13 üncü sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin
görüşmelerinin saat 20.00'ye kadar tamamlanamaması halinde, görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP
Gruplarının müşterek önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, Kabul edildi. Plan ve Bütçe Komisyonu ile Kamu İktisadî
Teşebbüsleri Komisyonunda 1'er üyelik için aday olmak isteyen bağımsız
milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin Başkanlıkça
duyuruda bulunuldu. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan ve Doğru Yol Partisine düşen 1
üyeliğe, Grubunca aday gösterilen Adıyaman Milletvekili Mahmut Bozkurt seçildi. Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının: 1 inci sırasında bulunan
(6/ 1059), 2 nci " " (6/1060), 3 üncü " " (6/1061), 4 üncü " " (6/1062), 6 ncı " " (6/1064), 7 nci " " (6/1065), 8 inci " " (6/1066), 9 uncu " " (6/1067), 10 uncu " " (6/1068), 11 inci " " (6/1069), 12 nci " " (6/1070), 13 üncü " " (6/1071), 15 inci " " (6/1076), Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrilerek gündemden
çıkarıldıkları açıklandı. 16 ncı sırada bulunan (6/1078), 17 nci " " (6/1079), 18 inci " " (6/1080), 19 uncu " " (6/1081), 20 nci " " (6/1083), 21 inci " " (6/1084), 22 nci " " (6/1085), 23 üncü " " (6/1086), 25 inci " " (6/1092), 26 ncı " " (6/1093), 27 nci " " (6/1094), 28 inci " " (6/1095), 29 uncu " " (6/1097), 30 uncu " " (6/1098), 31 inci " " (6/1099), 32 nci " " (6/1103), 33 üncü " " (6/1104), 34 üncü " " (6/1105), 35 inci " " (6/1107), 36 ncı " " (6/1108), 37 nci " " (6/1110), 38 inci " " (6/1111), 39 uncu " " (6/1113), 41 inci " " (6/1116), 42 nci " " (6/1118), 43 üncü " " (6/1119), 44 üncü " " (6/1123), 45 inci " " (6/1124), 46 ncı " " (6/1125), 47 nci " " (6/1126), 48 inci " " (6/1127), 49 uncu " " (6/1128), 50 nci " " (6/1129), 51 inci " " (6/1131), 52 nci " " (6/1134), 53 üncü " " (6/1136), 54 üncü " " (6/1138), 56 ncı " " (6/1142), 57 nci " " (6/1143), 58 inci " " (6/1144), 59 uncu " " (6/1145), 60 ıncı " " (6/1146), 61 inci " " (6/1147), 62 nci " " (6/1149), 63 üncü " " (6/1151), 64 üncü " " (6/1152), 65 inci " " (6/1153), 66 ncı " " (6/1155), 67 nci " " (6/1157), Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda
hazır bulunmadıklarından ertelendi. 5 inci sırada bulunan (6/1063) esas numaralı sözlü soruya,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp, 14 üncü sırada bulunan (6/1072) esas numaralı sözlü soruya,
Çevre Bakanı Fevzi Aytekin, 24 üncü sırada bulunan (6/1087), 68 inci " " (6/1159) Esas numaralı sözlü sorulara, Devlet Bakanı Edip Safder
Gaydalı, 40 ıncı sırada bulunan (6/1115), 55 inci "
" (6/1139), Esas numaralı sözlü sorulara, Adalet Bakanı Hikmet Sami
Türk, Cevap verdi. Konya Milletvekili Veysel Candan ve 21 arkadaşının,
belediyelerin kaynak sorunları ve denetimi konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin (10/136) öngörüşmelerine bir süre devam edildi. 29 Mayıs 2002 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.51'de son verildi. Yüksel Yalova Başkanvekili
II. - GELEN
KÂĞITLAR No.: 151 29 . 5 . 2002 ÇARŞAMBA Meclis Araştırması Önergesi 1. - Erzincan
Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19 Arkadaşının, tarımda ilaç ve hormon
kullanımının kontrolünün araştırılarak gerekli tedbirlerin alınması amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/289) (Başkanlığa geliş tarihi :
28.5.2002) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 29 Mayıs 2002 Çarşamba BAŞKAN : Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER : Lütfi YALMAN (Konya), Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 106 ncı Birleşimini açıyorum. Sayın Aslan Polat,
Meclisi yöneten Başkan, biraz önce andığım cümleyi kullanmadan, talebinizin
hiçbir hukukî niteliği yoktur. Önce "açıyorum" diyeceğim, açılacak;
değilse, talebinizin hiçbir kıymeti olmayacaktır. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Peki Başkanım, toplantı yetersayısının aranılmasını şimdi istiyorum. III. - YOKLAMA BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak, salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 30 eksiğimiz var; sayın grup başkanvekillerinin bir önerisi
varsa...Dün, iktidar gruplarının önerisiyle 14.00'e aldık. Yarım saat
kaybediyoruz. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Sayın Başkan, 14.30... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
15.00 yaparsak arkadaşlar belki gelirler. BAŞKAN - Sizin bir
öneriniz var mı Sayın Tümen? AYDIN TÜMEN (Ankara) -
14.30 olsun. BAŞKAN - Sayın Gökbulut,
Sayın Aslan, sizin öneriniz?.. NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - 14.30 olsun. BAŞKAN - Sayın Güven,
14.30 uygun mudur? TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkan, belki yine toplantı yetersayısını bulamazlar; normal çalışma
düzenine geçelim, belki bulabilirler 30 arkadaş daha. BAŞKAN - Buradaki
arkadaşlarımızı da saydığımızda, eksiğimiz 30'un altında. 14.30'da toplanmak üzere,
birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 14.09 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.30 BAŞKAN: Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 106 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III. - Y O K L A M A BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı
yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz,
hububat taban fiyatları hakkında söz isteyen Sıvas Milletvekili Musa Demirci'ye
aittir. Buyurun Sayın Demirci. IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - Sivas Milletvekili Musa Demirci’nin, hububat taban
fiyatlarına ilişkin gündemdışı konuşması MUSA DEMİRCİ (Sıvas) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin ekmek meselesi en önemli
meselesidir, bunun için söz aldım. Bu vesileyle, Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
ülkemizde buğday üretimi, sekiz on yıldır, yeteri miktarda, 17 000 000, 18 000
000 veya 20 000 000 tona kadar çıkmıştır; yani açığımız yoktur, fazlamız var;
lâkin, 57 nci hükümet döneminde ilk kez Türkiye'de ekmeklik buğday sıkıntısıyla
karşı karşıya kalındı. Geçen yıl, hatırlarsınız, bunu ikaz etmek için,
Güneydoğu Anadoluda 50 il ve ilçe ziraat odası, yine Trakya yöremizde, Tekirdağ
İlimizde ziraat odası ve yüzlerce çiftçi, hep birden haykırdılar "ülke,
ileride açlık sorunuyla karşı karşıya kalabilir, üreticiler olarak biz bundan
mesul değiliz" dediler. Gerçekten, geçen yıl, bu ikaz nazarı itibara alınmadığı
için, Türkiye, ekmeklik buğdayda sıkıntı yaşadı. Bunun nedeni, üç yıldır,
enflasyon oranının yüzde 70, yüzde 80 olmasına rağmen, tabanfiyatların
enflasyonun altında olmasıdır; yani, birinci yıl yüzde 27, ikinci yıl
-enflasyonun altında- yüzde 20 olarak tabanfiyat belirlendi. Buna karşılık,
girdi fiyatlarında -mazot, gübre, ilaç ve buna benzer girdilerde- artış yüzde
100 oldu. En önemlisi de, bazı bölgelerimizde süneyle mücadele yapılmadı;
buğdaylar ekmeklik vasfını kaybetti ve bu buğdaylar yemlik olarak satıldı.
Çiftçiler, üç sene içerisinde, bu yüzden çöktüler. Değerli milletvekilleri,
şu günlerde, Adana yöresinde ve Şanlıurfa civarında arpa ve buğday hasadı
başladı. Yine bazı mahsullerde de hasat başladı, nohut ve mercimek gibi. Hiç
kimse, fiyatın ne olacağını, piyasanın nasıl şekilleneceğini bilmiyor, şaşkın
bir bekleyiş var. Adana yöresinden ve Şanlıurfa'dan telefon alıyoruz, faks
alıyoruz; işte, Eskişehir'den hepinize gelen, Genel Başkanlarımıza gelen,
fiyatların nasıl teşekkül edeceğiyle alakalı yazılar var. Ziraat Odaları Birliğinin yayımlamış olduğu
yayınlar var. Bunların, mutlaka, nazarı itibara alınmak suretiyle, bir
tabanfiyatın belirlenmesi lazım. Daha önce, piyasa, Toprak
Mahsulleri Ofisi tarafından düzenleniyordu ve dolayısıyla bir mesul kuruluş vardı;
ancak, Toprak Mahsulleri Ofisi, verilen mektuplar çerçevesinde, bugün,
mesuliyetinin dışındadır. Sayın Tarım Bakanına, buradan, bu belirsizliği
gidermesi bakımından bazı sorularımız var; bu sorularımızın cevabını öğrenmek
istiyoruz, çiftçiler öğrenmek istiyor. Tabanfiyat açıklanacak
mıdır? Açıklanacaksa, ne zaman açıklanacak? Bunun tarihinin de bir an evvel
belirtilmesi lazım. Tabanfiyat, Bakanlar Kurulu tarafından mı açıklanacak,
yoksa siyasî sorumluluktan kaçıp, bu iş, yine, bürokrasinin insafına mı terk
edilecek? Üç senedir muhalefetin ve tarım kuruluşlarının önerisi dinlenmedi ve
tabanfiyat hep maliyetin altında verildi. Geçen yıl buğday için 164 000 lira
tabanfiyat açıklandı, bunu arkadaşlarımız biliyor; fakat, Türkiye'de Toprak
Mahsullerinde ortalama fiyat 130 000 ile 135 000 Türk Lirası arasında oldu.
Çiftçinin elinden mahsul çıktıktan sonra -ister 164 000 liradan olsun, ister
140 000 liradan olsun, ne olursa olsun- Toprak Mahsulleri Ofisi 235 000-240 000
liralardan bu buğdayları piyasaya satmaya başladı. Gördüğünüz gibi, çiftçiler
üzerinden hesap yapılmış, kâr edilmiş; ama, çiftçi ezilmiştir. Değerli milletvekilleri,
şu anda dünya fiyatları belli. Şimdi, çıkıp, dünya fiyatları gibi bazı şeyleri
bahane etmek suretiyle bir şeyler söylenebilir. Burada şunu söylemek istiyorum:
Bizim çiftçilerimizle dünyanın diğer ülkelerinin çiftçilerinin şartları aynı
değildir. O bakımdan, onların kullandığı girdiler, onların kullandığı her şey,
üretim için kullanılan şeylerin tamamı, bizim çiftçilerimizin kullandığının en
az yarı katından daha aşağı. Bu bakımdan, bu konuların nazarı itibara alınması
lazım. Bir örnek vermek
istiyorum: 13 Mayıs 2002 tarihinde Amerika Birleşik Devletlerinde bir tarım
kanunu çıktı... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurunuz Sayın
Demirci. MUSA DEMİRCİ (Devamla) -
Amerika'da çıkan bu kanuna göre, çiftçiler, yüzde 70 oranında desteklenecek.
Sayın Bush, bu kanunu imzalarken aynen şöyle diyor: "Sayın Amerikan
çiftçileri, siz, yalnız Amerika'yı değil, dünyayı doyurmak zorundasınız. Bunun
için sizi destekliyoruz." Biz de diyoruz ki, kendi
ülkemizde, kendi insanımızı binbir meşakkatle doyuran çiftçimizi destekleyelim,
bundan imtina etmeyelim. Tütünde, şekerde olan yanlışlığı hububatta da
yaparsak, inanın yarın ekmek sıkıntısı çekeriz. Cumartesi ve pazar
günleri, Trakya'yı üç milletvekiliyle beraber gezdik. Gördüğümüz manzara şudur:
Çiftçiler çok sıkıntı içerisinde ve dertli. Yeterli gübre kullanamamışlar,
yeterli ilaç kullanamamışlar. Gübrenin kullanılmaması, ilacın kullanılmaması
demek, rekoltenin yüzde 50 düşeceği manasına geliyor. Çok önemli bir şey daha
söylüyorum; geçen yıl yapılmayan süne mücadelesinin bu sene uçakla yapılacağı
konusunda söz verilmiş olmasına rağmen, o bölgede yine uçaktan vazgeçilmiş,
ilaç köylere gönderilmiş; bu bakımdan da bir sıkıntı yaşanacak. Yine, Edirne'nin Lalapaşa
yöresinde dolu afeti olmuş. Türkiye'nin her tarafında olabilir. Bu Meclis, 2554
sayılı çiftçilere tohumluk yardımı yapılmasına ilişkin kanunu iptal etti, iptal
edildi, 2090 sayılı Kanun iptal edildi. Böyle giderse, çiftçilerimiz hem
tohumsuz kalacak hem de desteksiz kalacak. Bütün bunların
giderilmesi dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum, Sayın Başkanımıza da söz
verdikleri için teşekkürlerimi arz ediyorum. Sağ olun efendim. (SP, AK
Parti ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Demirci. Gündemdışı konuşmaya
hükümet adına cevap vermek isteyen Sayın Bakan?.. Yok. Gündemdışı ikinci söz,
İstanbul'un fethinin 549 uncu yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, İstanbul
Milletvekili Sayın Nazif Okumuş'a aittir. Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar) 2. - İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş’un, İstanbul’un
fethinin 549 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması NAZİF OKUMUŞ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fethinin yıldönümü münasebetiyle
huzurlarınızda bulunduğum İstanbul'un, takvimlerin 29 Mayısı gösterdiği bu
fetih yıldönümünde, özellikle Sevgili Peygamberimizin övgüsüne mazhar olmuş
komutan ve askerlerini, pek tabiî ki, bir kere daha rahmet, minnet ve şükranla
anıyoruz. İstanbul'u fethettikten
sonra "Fatih" unvanını ödül olarak milletinden alan II. Mehmet,
hepimizin bildiği gibi, gaye adamı, devlet adamı ve savaş adamı olmayı
başararak, her üçünü de insanlık âleminin hizmetine sunmuş bir dâhi sıfatıyla
tarihte yerini aldı. İnsanı insan yapan Yüce İslâm'ın ulvî coşkusundan
sapmadan, zamanın ilmine, ilim adamına, sanatına ve sanat adamına sahip çıkarak
ortaçağ taassubunu yıktı, Rönesans hareketlerinin dahi doğmasına vesile oldu.
Yüksek karakteri, üstün zekâsı ve kabına sığmayan hırs ve azmiyle, tüm
zamanların devlet ve siyaset adamlarına örnek teşkil edecek muhteşem bir
şahsiyet olarak, Türk Milletinin ve hatta insanlık âleminin medarı iftiharı
haline geldi. Değerli arkadaşlar, Yüce
Türk Milletinin en büyük gurur günlerinden birini, 29 Mayısı, İstanbul'un
Fethinin 549 uncu Yıldönümünü idrak ederken, mutluluk ve üzüntüyü de bir arada
yaşıyoruz. Mutluyuz; çünkü, benzersiz bir Türk destanını, böyle büyük zaferlere
alışık olmanın vakarı içerisinde, neredeyse sıradan bir yıldönümü gibi yâd
edecek kadar alçakgönüllüyüz ve asla fetih fanatiği değiliz. Ama, bir yandan da
üzüntülüyüz; çünkü, evrensel bir misyon olan evrensel İstanbul barışını
tamamlayabilmiş değiliz. Doğrusu, bu zıt duygular
içerisinde, günü, sadece hamasi söylemlerle geçiştirmek, insanın yüreğine
sinmiyor. Onun için, mutluluğumuzu bir an için unutup, üzüntü kaynağımız
üzerinde tartışabilmeyi bir vecibe saydığımı ifade etmek istiyorum. Bu itibarla, İstanbul'un
Türkler tarafından 1453 yılında fethedilişinin birinci derecede önemli sonucu
hususunda, en azından, biz Türklerin uzlaşabilmesini, coşkulu kutlamalara
tercih ederiz. Sanırım, uzlaşmamız gereken nokta, bu fethin insanlık tarihinde
açtığı çok özel bu barış sayfasıdır. Hiç
kuşku yok ki, İstanbul'un
Türkler tarafından fethiyle birlikte, ilk defa Doğu ve Batı uygarlıkları uzun
ömürlü bir köprü üzerinde buluşabilmiş, böylece, ilk defa, çokkültürlü büyük
kent hayatı, daha önce ve daha sonra ulaşılamamış bir hoşgörü ve anlayış
ikliminde şekillenebilmiştir. Başka bir deyişle, Türklerin eline geçtikten
sonraki İstanbul, hem kendisi bir barış merkezi olmuş hem de en belalı
huzursuzluk alanlarına barış taşıyan kaynak özelliğini taşımıştır. İşte bugün,
Filistin ve Balkanlar, bunun çok ibret verici prototip örnekleridir. Filistin
ve Balkanlar, İstanbul'un fethiyle mayası çalınan evrensel Türk barışının
muhteşem iki tarih laboratuvarı olarak, dünü ve bugünüyle önümüzde durmaktadır.
Üzüntümüz, millet olarak bütün insanlık adına bu misyonu tamamlayamamış
olmamızdır. Evrensel İstanbul barışının hâlâ
en mükemmel örnek olarak aşılamaz görünmesi, Türk Milletini dünyanın
düzeninden sorumlu kılan ağır ve sarsıcı bir gerçektir. Böylesine muhteşem bir
barış çağını örgütleyebilen Türk Milleti, 3 üncü Binyılın başında, bütün
insanlığın umudu olmaya mahkûmdur. Bu gerçeği, dünyanın ve hatta bizim şimdilik
ıskalıyor olmamız, sorumluluğumuzu değiştirmeyecektir. Bir kere başardığımızı
bir daha başarmak boynumuzun borcudur; ancak, bu defa, beşyüz yıl öncesinin
cihangir yöntemleriyle değil, bilimin, kültürün, sanatın, ahlakın, hoşgörünün
sistematiğiyle, gerçekten küresel bir insancıllık fethi şeklinde bu büyük
misyonun gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu ise en kestirme ifadesiyle, şahsî
veya millî bencilliği dışlayan alternatif bir uygarlık yaratmak demektir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) NAZİF OKUMUŞ (Devamla) -
İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethiyle açılan, vahşî
sömürgeciliğin saldırısıyla kesintiye uğrayan evrensel Türk barışının devamını
getirebilmek için, bütün kültürlere saygılı, hakkaniyet ilkesini güç
dayatmalarının yerine koyabilen yepyeni bir uygarlık getirebilmek, bu milletin
çağdaş kızıl elmasıdır. Gerisi sadece hamaset. Saygılarımla. (Alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Okumuş. Gündemdışı konuşmaya
hükümet adına yanıt talebi?.. Yok. Gündemdışı üçüncü söz,
liselerdeki sorunlar hakkında söz isteyen Amasya Milletvekili Gönül Saray'a
aittir. Buyurun Sayın Saray. (DSP
sıralarından alkışlar) 3.- Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan’ın, liselerdeki
sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması GÖNÜL SARAY ALPHAN
(Amasya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; liseli gençler
arasında sıkça görülen intiharlar nedeniyle, Üsküdar Amerikan Lisesi 1994
mezunu Pınar Gedik'in, ulusal bir gazetemizin pazar ilavesinde yer alan samimî
ve dürüst mektubu, sadece gençlerin değil, başta anne ve babalar olmak üzere,
bizlerin, Bakanlığımızın, toplumumuzdaki herkesin kendisine dersler çıkarması
gereken nitelikte. Çok etkilendiğim bu çığlığı Yüce Meclisin huzurlarına
taşımak üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hiç yorum katmadan aynen
okuyacağım. Mektubunda bakın neler söylüyor Pınar Gedik: "İntiharlara bir
suçlu bulma güdüsüyle çeşitli hedefler seçiliyor. Aile, okul, ruh hastası bir
grup genç ya da kendilerine taktıkları isimlerle satanistler. Sorumluyu uzakta
ararken, kimse, aslında, sorunun burnumuzun dibinde, yaşadığımız hayatlarda,
içinde yoğrulduğumuz düzende olduğunun farkında değil. Biz, oyuncaklar yerine
(a), (b), (c), (d) şıklarıyla süslenmiş pembe test kâğıtlarıyla geçirdik
çocukluğumuzu. Yeşilliklerde koşmak yerine kurslarda tebeşir soluyup, dışarıda
olmayı hayal ettik. Masal yerine Osmanlı tarihi okudu annelerimiz
yataklarımızın baş ucunda; ailelerimizin kenardan tezahürat yaptığı kıran
kırana bir yarıştaydık çünkü. Biz, yarışmayla büyüdük. Yarışmaktan, kazanınca
bile vazgeçmedik. Akıllı çocuklar topluluğu olan ayrıcalıklı okullarımızda her
şeyin en iyisini öğrenirken, diğerlerini aşağılamaya başladık. Parasız olana
yer olmayan bu okullarda, ailelerin varlıklarına göre gruplaştık. Aynı
üniformaları giymemize rağmen, etiketler farklıydı. Dışlama, hor görme
sınırsızdı. Biz, akıllı ya da
çalışkan bir nesil, paranın ve hırsın içinde şekillendik. Öyle kanımıza işledi
ki kazanma hırsı, kaybetmenin de bir ders olabileceğini unutup, dünyanın sonu
olduğuna inandık. Sıradan hayatları, hastalıklı bir kedi gibi görüp, sevmekten
kaçtık. Pırıltılı, bol paralı, son model arabalı hayatlara kavuşabilmek için,
bir diğerini hep rakip gördük. Biz, tüketim toplumu
olarak yetiştik. Giyebileceğimizden fazla giysi aldık. Üç kuruşa
yiyebileceğimiz yemekleri, yarıştan düştüğümüz sanılmasın diye, on kuruşa satan
şaşaalı restoranlara koştuk. Sevmeyi zayıflık bildik.
Maddiyatın maneviyatı tuş ettiği düzen içinde, aşka inanmayan, romantizmden
uzak bir nesil olduk. Mektupların yerini
e-mail'lerin, yüz yüze konuşmaların, karşısındakinin gözlerinin içine bakmanın
ve dokunmanın yerini chat'lerin aldığı bu devirde, bilgisayar ekranlarımızı
sihirli bir maske gibi geçirdik suratlarımıza. Külkedisinin, prensin balosu
yerine Laila'ya gittiği, Pamuk Prensesin cücelerin boylarıyla dalga geçtiği bu
zamanda sevgiyi bulamadık, sevgi dolu da olamıyoruz. Bu hissizlikten rahatsız
olan birkaç genç yürek de yok değil; ama, onlar da, ya çocuk yaşta mutsuzluğa
yenik düşüp bir değişiklik yapamamanın acısıyla içlerine kapanıyor ya da böyle gelmiş böyle gider deyip, sistemdeki
yerlerini alıyorlar. İnanın bana, 15-16 yaşlarında, bu çarpık düzenin farkına
varmak, o genç insanın kaldırabileceğinden çok daha ağır bir yük. Genç ve gelecek nesilleri
tüketen virüs, hepimizin içinde büyüyor.
Eğitim sistemimiz de, ona alet olan anne babalarımız da bunun içinde ve
hatta, bu yarışta koşup hızını alamayan, insanlığını unutup, başkalarının düzenlediği
Matrixvari hayatları yaşamakta olduğunu göremeyen bizler de bunun içindeyiz.
İçimizde doymayan bir açlık var. Biz, içimizde sürekli
tınlayan boşluğu kuştüyü yastıkla boğar, suratımıza karakalemle gülücükler
çizeriz. Biz, maalesef, küçük şeylerden mutlu olamayacak ve büyük şeylerden de
çabucak sıkılacak kadar, dikkatsizce yetiştirilmiş, tüketilmiş bir
nesiliz." Böyle yazmış Pınar. Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bir düşünün bakalım, bu neslin hesabını kim ya da
kimler verecek? (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) GÖNÜL SARAY ALPHAN
(Devamla) - Kaç tane küçük omuz bu yükün altından kalkabilecek? Yolda yürürken
ezdiği karıncaya üzülen insanlarımız yok mu oluyor?! Yüzyıllardır
övünegeldiğimiz, tok iken acın halinden anlayabilen, paylaşımcı millet
geleneğimize neler oluyor?! Köy enstitülerini,
halkevlerini, partilerin kadın ve gençlik kollarını, yüksek meslek teknik
okullarını, öğretmen okullarını kapatan zihniyetlerin, oluşturduğu yeni eğitim
düzeni nedeniyle, bu gençlere ve bu toplumumuza en azından bir özür borçlu
olduklarını düşünüyorum. Evet, bu kişileri yargı önüne çıkarmakta güçlüklerimiz
var; ancak, sık sık demeç vermekten çok hoşlanan bu insanların, zamane
gençlerinin davranış kalıplarını sorgularlarken, aynayı bir de kendi yüzlerine
çevirerek birkaç soru da kendilerine sormaları dileklerimle, Yüce Meclisi
sevgiyle selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Saray. Takdir sizin Sayın
Bakanım... Sayın Ali Oğuz, ben, size
memnuniyetle demin söz vermek isterdim. Sayın Nazif Okumuş'un İstanbul'un fetih
yıldönümüne ilişkin görüşlerine katıldığınızı ifade ediyorsunuz. Ekranda herhangi bir
talebi göremediğim için, o nedenle geçiştirdim. Bunu da böylece duyurmuş oldum. ALİ OĞUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, size ulaşamadım; el kaldırdım görmediniz efendim. BAŞKAN - Efendim,
yerinden, kısa açıklama talebinin ekranda olması asıl olduğu için... Ben,
buraya baktım, hatta, grup başkanvekillerinden de böyle bir talep olsaydı,
böylesi önemli bir günde söz vermeyi görev sayardım. Neyse... Duyurmuş oldum.
Nazif Okumuş'un dileklerine siz de katılıyorsunuz. ALİ OĞUZ (İstanbul) -
Teşekkür ederim. AHMET ÇAKAR (İstanbul) -
İstanbul'un fethine bir gündemdışı konuşma yetmez Sayın Başkan. BAŞKAN - Gayet tabiî,
yetmez... AHMET ÇAKAR (İstanbul) -
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından kutlanması gerekir Sayın
Başkan; yani, bu kadar basit geçiştirilmemesi gerekir; bir gündemdışı
konuşmayla sınırlandırılması mümkün değil. BAŞKAN - Katılırım...
Teşekkür ediyorum. Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır. Sözlü soru önergesinin
geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutmadan önce, Divan Kâtibi arkadaşımın
sunuşları oturduğu yerden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Önergeyi okutuyorum: B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. - Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun (6/1348) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/490) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü sorular
kısmının 181 inci sırasında yer alan (6/1348) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. 23.5.2002 Ahmet
Sünnetçioğlu Bursa BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir. Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum: C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 19
arkadaşının, tarımda ilaç ve hormon kullanımının kontrolünün araştırılarak
gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/289) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Almanya'ya ihraç edilen
sebze ve meyve ürünlerinin laboratuvar analizleri sonunda insan sağlığına
zararlı maddeler taşıdığı gerekçesiyle iade edilmesiyle başlayan ve halen
kamuoyu gündeminde devam eden hormonlu meyve ve sebze tartışmaları, ülke
tarımına ve ihracatımıza büyük zarar vermektedir. Şubat 2001 kriziyle büyük
bir kayba uğrayan sebze ve meyve üreticilerimiz tam bir panik içindedir; çünkü,
ne içerde ne dışarıda pazarlayamadığı için ürettiği malı elinde kalmaktadır. Öte yandan, tüketiciler
de ülke içinde üretilen meyve ve sebzeye karşı şüphe ve endişeyle
bakmaktadırlar. İster üretici ister
tüketici açısından olsun, sonuçta, ülkemiz ekonomisi açıkça zarar görmektedir.
Bu iç veya dış rekabete dayalı bir spekülasyon ise, yine ülke ekonomisine darbe
vuran haksız rekabetin önlenmesi gerekmektedir. Sorumlu makamların
konuyla ilgili aydınlatıcı açıklama yapmadığından, kamuoyu büyük bir
tedirginlik içindedir. Konunun Yüce Meclis
tarafından araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınmasında mutlak bir zaruret
vardır. Anayasa ve İçtüzük gereğince,
hormonlu meyve ve sebzelerin üretimi, kontrolünün araştırılması ve gerekli
tedbirlerin alınması hususunda Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz. 14.5.2002 1- Tevhit Karakaya
(Erzincan) 2- Nurettin Aktaş
(Gaziantep) 3- Ali Sezal
(Kahramanmaraş) 4- Şükrü Ünal (Osmaniye) 5- Akif Gülle (Amasya) 6- Mustafa Baş (İstanbul) 7- Hüseyin Kansu
(İstanbul) 8- Avni Doğan
(Kahramanmaraş) 9- Zeki Ergezen (Bitlis) 10- Sait Açba (Afyon) 11- Azmi Ateş (İstanbul) 12- Osman Aslan
(Diyarbakır) 13- İlyas Arslan (Yozgat) 14- Sabahattin Yıldız
(Muş) 15- Salih Kapusuz
(Kayseri) 16- Ahmet Nurettin Aydın
(Siirt) 17- Özkan Öksüz (Konya) 18- Mahmut Göksu
(Adıyaman) 19- İsmail Alptekin
(Bolu) 20- Mehmet Çiçek (Yozgat) Gerekçe: Türkiye'nin Almanya'ya
ihraç ettiği yeşil biberlerde 4 Aralık 2001 tarihinde örnek alınarak yapılan
analizlerinde "meta midofos" adlı etken maddeyi içeren tarım ilacı
kalıntısına rastlandığına dair haber basında yer almıştır. Ayrıca, 15 Ocak 2002
tarihinde İngiltere Tarım İlaçları Güvenliği Direktörlüğünün uyarısında,
Türkiye'den ithal edilen biberlerde söz konusu etken madde kalıntısının
maksimum sınırının 11 kat üzerinde olduğunun tespit edildiği bildirilmektedir.
Direktörlük, Türkiye'den gelen bütün biberlere sıkı denetim istediği yazısında
ihracatçı firmaları uyarmış bulunmaktadır. Tarımsal ilaçlı veya
hormonlu üretilen sebze ve meyvelerin ihraç edilmesi halinde sıkı kontrol
edilerek, tüketilmesi önlenmektedir; ancak, iç piyasada tüketilen meyve ve
sebzelerde sağlık açısından yeteri kadar denetimi yapılmamaktadır. Bu
kontrolsüzlük ise kamuoyunda şüpheyle karşılanmakta ve çeşitli kuşkulara sebep
olmaktadır. Meyve ve sebze üretimindeki bu kuşkular, toplumumuzda, ekonomik,
sosyal sorunları da beraberinde getirmektedir. Hormon tartışmasının
faturası ise, halka, üreticiye ve esnafa çıkmaktadır. Hormon tartışması sonunda
üreticilerin elinde kalan milyarlarca liralık ürün çürümeye terk edilirken,
tüketici, meyve ve sebzenin yanına yaklaşmak istememektedir. Meyve ve sebze
satışları son günlerde yüzde 50'ye varan oranda düşmüştür. Bu ise, çok yönlü
ekonomik bir kayıptır. Meyve ve sebze üretiminin
çok önemli bir kısmının gerçekleştiği Akdeniz Bölgesindeki üreticiler perişan
durumdadırlar. Üreticiler, dertlerini anlatacakları bir makam, seslerini
duyuracakları bir sorumlu aramaktadırlar. Hormon kullanılmadığı ve
iriliğinin çeşit özelliğinden kaynaklandığı bilim adamları tarafından ifade
edilen çilekte ise durum daha da vahim. Milyarlarca liralık çilek tarlaya
çürümeye terk edilmiş durumdadır. Bu ise, millî ekonomiye büyük zarar
vermektedir. Öte yandan hormonla
beraber ülke ekonomisine zarar veren, sebze ve meyvede kullanılan tarım
ilaçlarının denetimsizliği sebebiyle tarımsal ilaç kullanımı ve satımı
gerçekten, halk sağlığı için tehlike arz etmektedir. Hormon ve tarım ilaçları
konusunda ortaya atılan iddiaların ne kadarı doğru ne kadarı yanlış ve
ekonomimize verdiği zararın araştırılıp açıklığa kavuşturulmasında zaruret
vardır. Hormon tartışmaları bir
ticarî komplo mudur? Yoksa kamuoyunun bilmediği gerçekler mi bulunmaktadır? Tarımda kullanılan
ilaçlar ve hormon tartışmaları sebze ve meyve ihracatımızı olumsuz
etkilemiştir. Bazı komşu ülkelerin ihracatını ise artırmıştır. Türk meyve ve
sebze ihracatının önünü tıkayan bu durumun çok kısa sürede giderilmesinde
zaruret vardır. O sebeple, tarım ilaçları ve hormon tartışmalarına bir son vermek ve kamuoyunda beliren şüphe ve
endişeleri gidermek için tarım ilaçları ve hormon konusunda Yüce Meclisin
araştırma açmasında zaruret vardır. BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır. Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan
işlerden başlayacağız. V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara
Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın;
Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara
Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S.Sayısı: 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden,
teklifin müzakeresini erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakeresine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim
Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/744) (S. Sayısı: 786) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. 3. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı : 557) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 4.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı:827) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız. 5.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında
189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S.
Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
müzakeresine başlayacağız. 6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve
Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu
Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 7.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunuyla ilgili tasarısının
müzakeresine başlayacağız. 8.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili
tasarısının müzakeresine başlayacağız. 9.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753,
1/690) (S. Sayısı: 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Gümrük Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili
tasarının müzakeresine başlayacağız. 10.- Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin
Değiştirilmesine Dair 541 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/209, 1/228) (S. Sayısı: 861) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Avukatlık Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin müzakeresine başlayacağız. 11.- Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın, Avukatlık Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Mehmet
Özcan'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi, Denizli Milletvekili Salih Erbeyin'in, 1136 Sayılı Avukatlık
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 2.5.2001 Tarih ve 4667 Sayılı Kanunun 97
nci Maddesine Bir Cümle İlave Edilmesine Dair Kanun Teklifi, Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Manisa Milletvekili Bülent
Arınç'ın, 4667 Sayılı Avukatlık Kanununa Ek Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/950, 2/877, 2/921, 2/928, 2/944)
(S. Sayısı: 864) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. 870 sıra sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
müzakerelerine başlıyoruz. 12.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı : 870) (1) BAŞKAN - Komisyon?..
Burada. Hükümet?.. Burada. Komisyon raporu 870 sıra
sayısıyla bastırıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde
söz isteyen arkadaşlarımın isimlerini kaydettim. İlk olarak, Anavatan
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın konuşacaklardır. Buyurun Sayın Ayaydın.
(ANAP sıralarından alkışlar) ANAP GRUBU ADINA AYDIN A.
AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim
Vergisi Kanunu Tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, şahsım ve Anavatan Partisi Grubu adına hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısıyla getirilen Özel Tüketim
Vergisi, esas itibariyle, belirli mal gruplarının vergilendirildiği, imalat ve
ithalat aşamasında alınan tek aşamalı, az sayıda yükümlüsü olan, yönetimi kolay
bir vergi biçimidir. Bu tasarı yasalaştığı takdirde, 1 Ağustos 2002 tarihinden
itibaren, Özel Tüketim Vergisi vergi sistemimizdeki yerini alacaktır.
Hükümetten gelen tasarıda 1 Temmuz olan yürürlük tarihî, Plan ve Bütçe Komisyonunda
1 Ağustos olarak değiştirilmiştir. (1) 870 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Ayrıca, bu tasarının
geçici 2 nci maddesi, kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girecek; böylece,
ikinci el binek otomobillerde Taşıt Alım Vergisi uygulamaları yürürlükten
kalkacaktır. Özel Tüketim Vergisi,
uzun vadeli strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planımızda yer alan
maliye politikası çerçevesinde, vergi sisteminin basite indirgenmesi, toplumun
her kesimince anlaşırlığının sağlanması, yeterli ve etkin belge düzeninin
sağlanması, sistemin otokontrol mekanizmalarının geliştirilerek vergi kayıp ve
kaçaklarının asgariye indirilmesi ile verginin tabana yayılmasında önemli vergi
araçlarından biri hüviyetini taşıyacaktır. Özel Tüketim Vergisiyle
vergi idaresinin hizmet ve denetim gücünün artırılması ve tam otomasyon
projesine entegrasyon daha da hız kazanacaktır. Özel Tüketim Vergisi
sayesinde, yeniden yapılanma sürecinde, malî disiplin için birden fazla fon ve
vergi çeşitlenmesinin ortadan kaldırılması ve dolayısıyla bütçedışı fonların
denetiminde etkinlik sağlanması, şeffaf, izlenilebilir vergi stratejilerinin
geliştirilmesi hız kazanmış olmaktadır. Özel Tüketim Vergisi,
Helsinki Zirvesi sonrasında Avrupa Birliğinin tüm aday ülkelere yönelik olarak
belirlediği Kopenhag siyasî kriterlerine uyum hedefi doğrultusunda, Avrupa
müktesebatıyla entegrasyon sürecinde, Birliğin vergi mevzuatıyla uyumda önemli
rol oynayacak vergi araçlarından biri sıfatını taşıyacaktır. Özel Tüketim Vergisi,
imalat ve ithalat aşamasında faaliyette bulunan tekel ve sigara fabrikaları,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına bağlı kuruluşlarla ilişkisi olan
işletmeler, otomotiv sektörü, dayanıklı tüketim malı imal ve ithal eden
işletmeler ve buna benzer işletmeleri doğrudan etkileyecektir. Bu verginin temel
amacını, dolaylı vergiler alanında sadeleştirme yapılarak, vergilemede
basitliğin sağlanması ve Avrupa Birliği dolaylı vergi sistemiyle uyumlaştırma
olarak ifade etmek mümkündür. Dolaylı vergilerde
sadeleştirme, KDV'den sonra ikinci bir aşamadır. Ülke-mizde, 1985 yılının
başında KDV uygulaması başladı; ikinci aşama olarak da, Özel Tüketim Vergisiyle
dolaylı vergilerdeki bu dağınıklık ortadan kaldırılıp, sağlıklı bir yapı
oluşturulması hedeflenmektedir. Özel Tüketim Vergisinin
yasalaşarak yürürlüğe girmesi, gerek dolaylı vergi sistemimizin Avrupa Birliği
dolaylı vergi sistemiyle uyumlaştırılması ve gerekse dolaylı vergi
sistemimizdeki dağınıklık ve karmaşıklığın giderilmesi yönlerinden faydalı
olacaktır. Ancak, ekonominin ve özellikle reel sektörün içerisinde bulunduğu
sıkıntılar göz önünde bulundurularak, ÖTV Tasarısının ilave bir vergi yükü
getirmemesine dikkat etmek gerekmektedir. Bu arada, en önemli nokta
da, günün şartlarına ve Avrupa Birliği vergi mevzuatına uyum sürecinde esas
olanın vergi yükünün dağılımı olduğu unutulmamalıdır. Yani, esas hedef, vergi
yükünün dağılımında Avrupa Birliği ülkeleri standardını yakalamak olmalıdır. Özel Tüketim Vergisi,
gerçekten, söylendiği gibi, ekvergi getirmiyor diye-biliriz. Örneğin, şu anda
yüzde 26 KDV'ye tabi tutulan bir beyaz eşya alan tüketici, Özel Tüketim Vergisi
yasalaştıktan sonra yüzde 18'i KDV, yüzde 6,7'si ÖTV olmak üzere, yüzde 25
civarında vergi ödeyecektir. Özel Tüketim Vergisi, KDV Kanununa göre KDV
matrahına dahil edilecek; yani, tüketici, ödemiş olduğu Özel Tüketim Vergisinin
ayrıca KDV'sini de ödemiş olacaktır. 100 liralık bir mal, yüzde 6,7 ÖTV'yle,
toplam 106,7 lira olacak, buna, yüzde 18 KDV uygulandığında 125,9 lira
olacaktır. ÖTV, eskisine göre bu aşamada önemli bir yük getirmeyecektir; ancak,
önümüzdeki yıllarda Özel Tüketim Vergisi oranlarına yapılması muhtemel küçük
artışlar daha yüksek katsayılarla tüketiciye yansıyabilecektir. Bu durumda
vergiden daha fazla vergi alınmış olacaktır. Bu nedenle, Özel Tüketim
Vergisinin KDV matrahına dahil edilmesini; yani, vergiden vergi alınmasını
önleyecek bir değişikliğin yapılması gerekmektedir. Tasarıya göre, Bakanlar
Kurulu, (I) sayılı listedeki mallar için belirlenen tutarları 2 katına kadar
artırmaya ya da sıfıra kadar indirmeye yetkili olacaktır. Bu malların tamamı
veya bir kısmı için oransal vergi uygulanabilecektir. (II) sayılı listedeki
tütün mamullerinin vergisini yüzde 50, diğer mamullerin vergisini ise 4 katına
kadar artırmaya ya da bu rakamları yarıya indirmeye Bakanlar Kurulu yetkili
kılınmaktadır. Aynı şekilde, (IV) sayılı listedeki mallar için belirlenen
oranlarda Bakanlar Kurulunca indirim yapılmasına imkân tanınmaktadır; ancak,
Bakanlar Kuruluna verilen oranları artırma ve indirme yetkisi geniş aralıklı
bir yetki olmuştur. Bu oranın bu şekilde geniş değil daha sınırlı tutulmasının
daha yerinde olacağını ifade etmek istiyorum. Bu tasarıya göre,
akaryakıt ürünleri, kolalı gazozlar, alkollü içecekler, tütün mamulleri ve
diğer mallarda Özel Tüketim Vergisinin mükellefi, bunları imal edenlerdir.
Tasarıda ekli (II) sayılı listede taşıt araçlarından kayıt ve tescile tabi
olmayanlarda verginin mükellefi, bu malları imal edenler olup, kayıt ve tescile
tabi taşıt araçlarında ise, bu malları ilk edinenler olacaktır. Özel Tüketim
Vergisi uygulamasıyla, imalatçılar, malın Türkiye'ye serbest girişini sağlayanlar
ya da bu malların müzayede yoluyla satışını gerçekleştirenler Özel Tüketim
Vergisi mükellefi olacaklardır. Tek aşamada alınan bir
vergi olması nedeniyle, mükellef sayısının oldukça az olması beklenmektedir.
Özel Tüketim Vergisi mükellefinin, tahminen 1 500 civarında olması
beklenmektedir. Özel Tüketim Vergisi
Yasasıyla, otomotivde, kayıt ve tescile tabi taşıtların ilk ediniminde alınan
Taşıt Alım ve Ek Taşıt Alım Vergisi, lüks olarak kabul edilmeyen ve silindir
hacmi düşük olan otomobillerin ikinci el satışında da uygulanmakta olan Taşıt
Alım Vergisi ile Çevre Fonu, yurtdışı çıkışlarında alınmakta olan Toplu Konut
Fonu yürürlükten kalkacaktır. Sigara ve alkollü içeceklerde, ek vergi, Tütün
Fonu, Malul, Şehit, Dul ve Yetimler Fonu, Eğitim, Gençlik ve Spor, Sağlık
Hizmetleri Vergisi ve Federasyonlar Fonu; akaryakıt ürünlerinde, Akaryakıt
Tüketim Vergisi, Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Akaryakıt İstikrar Fonu,
petrolün rafineri çıkışında vergilendirilmesiyle ilgili düzenlemeler
yürürlükten kaldırılmış olacaktır. Yeni düzenlemeyle
birlikte, Katma Değer Vergisinde yüzde 26 ve yüzde 40'lık tarife tamamen
yürürlükten kalkacak, bu gruba giren mallara uygulanan yüzde 18, yüzde 8 ve
yüzde 1'lik 3 ayrı KDV oranı yeni dönemde uygulamada kalacak ve bunlardan,
değişik oranlarda Özel Tüketim Vergisi alınacaktır; yani, KDV'de uygulanan 5
ayrı tarife 3 tarifeye inecektir. Halen yaş ve ağırlığına göre vergilendirmeye
tabi tutulan otomobillerde, motor silindir hacmine göre vergilemeye geçilirken,
bu alanda vergi kaybı olmaması için, mevcut, Taşıt Alım, Ek Taşıt Alım, Çevre
Fonu ve yüzde 7'nin üzerindeki KDV'ler aynen ÖTV'ye dönüşecektir. KDV oranı
yüzde 26'dan yüzde 18'e düşecek olan beyaz ve elektronik eşyada yüzde 6,7 Özel
Tüketim Vergisi uygulanacaktır. Benzin türevlerinden biri
olan tiner ve benzeri çözücüler ile boya ve kimya sanayiinin önemli bir
hammaddesi olan solventten çok düşük oranda vergi alınmaktadır. Bu yüzden de
solventin fiyatının benzine göre çok ucuz kalması, bu maddenin benzine
katılarak haksız kazanç sağlanmasına yol açmış, ayrıca, otomobillerde de
onarılması çok pahalı hasarlara neden olmuştur. Yeni düzenlemeyle, haksız
kazancın önüne geçebilmek amacıyla, bu benzin türevlerine Özel Tüketim Vergisi
getirilmiş ve böylece, vergili fiyatı yükseltilmiştir. Ancak, Özel Tüketim
Vergisinde, bir istisnayla, solventin boya ve kimya sanayiinde kullanılması
halinde, ödenen verginin mahsubu mümkün olabilecektir. Bu sayede, boya sanayiinde
faaliyette bulunanların vergiden olumsuz şekilde etkilenmesinin önüne
geçilerek, ihracata yönelik üretimde, maliyet girdilerinden dolayı uluslararası
rekabet şansını kaybetmesi engellenmiş olacaktır. Özel Tüketim Vergisi bazı
istisnaları da beraberinde getirmektedir. Bunlar, ihracat ve diplomatik
istisnaların yanı sıra, Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı,
Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Millî İstihbarat Teşkilatının ihtiyacı için bu
kuruluşlara yapılan akaryakıt ürün teslimleridir. Ayrıca, Türkiye'ye,
geçici ve belirli bir süre çalışmak, tetkik ve tahsilde bulunmak için gelen
-Türkiye gümrük bölgesi dışında yerleşik- kişilerce beraberinde getirilerek,
Türkiye'de serbest dolaşıma girişi sağlanan taşıtlar, Özel Tüke-tim Vergisinin
getirdiği istisnalardan kabul edilmektedir. Yine, tasarının (IV)
sayılı listesinde yer alan malların özel bütçeli dairelere, il özel
idarelerine, belediyelere, köylere ve bunların oluşturdukları birliklere
bedelsiz tesliminde, uçak ve helikopterlerin Türk Kuşu ve Türk Hava Kurumu tarafından
ilk ediniminde, yelkenli teknelerin ise, Türkiye Yelken Federasyonuna kayıt
edilmek ve yelken numarası alınmak kaydıyla, ilk edinimde Özel Tüketim Vergisi
istisnası getirilmektedir. Lüks olduğu halde Özel
Tüketim Vergisine tabi olmayan ürün yoktur; ama, lüks kabul edilmesine rağmen
yüzde 6,7 oranında Özel Tüketim Vergisine tabi olan ürünler vardır. Buzdolabı,
televizyon, çamaşır makinesi gibi ürünleri bu sınıftan mütalaa etmek mümkündür.
Bu tasarıyla, 16 dolaylı
vergi, Özel Tüketim Vergisi adı altında, yeniden düzenlenmektedir. 2002 yılı 57
katrilyonluk vergi hedefinin yaklaşık yüzde 22'sine eşdeğer bir vergi hâsılatını
ilgilendiren tasarıyla, bir yılda yaklaşık 14 katrilyonluk vergi tahsilatı
hedeflenmektedir. Özel Tüketim Vergisinin
hangi ürünlere, hangi oranlarla uygulanacağı konusunda da birkaç örnek vermek
istiyorum: Minibüs yüzde 9, midibüs yüzde 4, otobüs yüzde 1, motor hacmi 1600
cc'yi geçmeyen binek otomobiller yüzde 27, silindir hacmi 1600 cc'yi geçen;
fakat, 2000 cc'nin altında olan binek otomobiller yüzde 46, silindir hacmi 2000
cc'nin üzerinde olan binek otomobiller yüzde 50, kolalı gazozlar yüzde 25, biralar,
taze üzüm şarabı yüzde 48,7; diğer alkollü içkiler yüzde 212, purolar,
sigaralar ve tütün yüzde 49,5 oranında Özel Tüketim Vergisine tabi
tutulmaktadır. Özel Tüketim Vergisi,
mükelleflerinin yazılı beyanları üzerine hesaplanacaktır. Özel Tüketim
Vergisinin, birer aylık dönemler itibariyle izleyen 15 inci günü akşamına kadar
beyanname üzerine beyan edilip, aynı süre içerisinde ödenmesi gerekmektedir. Bu
uygulama, (II) sayılı listede kayıtlı ve tescile tabi olan taşıtların dışındaki
mallar için geçerlidir. Kayıt ve tescile tabi taşıtlara ait Özel Tüketim
Vergisi beyannamesi ise, biraz evvel söylediğim gibi, süreye bağlı olmaksızın,
ilk edinimle ilgili işlemlerin tamamlanmasından önce verilecektir. Gerek Avrupa Birliği ve
gerekse ülkemiz reel sektörü içerisinde önemli yapı taşlarından birini teşkil
eden küçük ve ortaboy işletmelerden, kısa adıyla KOBİ'lerden, ilgili listelere
bağlı mal gruplarını imal ve ithal eden işletmeler, bu verginin kaçınılmaz
mükellefleri olacaklardır. Ekonomide, yakın gelecekte, sermaye birikimlerinin
üretkenliğinin ve gelir dağılımının tabana yayılmasını sağlayacak olan
KOBİ'ler, vergi yükünün taşıyıcı unsurlarından biri haline gelecektir. Genel olarak, (I) sayılı
listedeki akaryakıt ve türevleri, (III) sayılı listedeki alkollü içecekler ve
tütün mamulleri ve (IV) sayılı listedeki lüks sayılabilecek mücevher, kürk,
sürat motorları ve silahların konu alınması uygun gözükse de, tüketicinin
olmazsa olmazı konumundaki buzdolabı ve bu gibi malların lüks mal sınıfında
olması, cep telefonlarının lüks mal sayılması ve Özel Tüketim Vergisi kapsamına
alınmasının gerçekçi bir yaklaşım olmadığı; ancak, malî kaygılarla olduğu
izlenimini vermektedir. Avrupa Birliği vergi
sisteminde olmayan Ek Taşıt Alım ve Taşıt Alım Vergilerinin tamamen
kaldırılması ise, son derece önemlidir. Görüşülmekte olan bu
tasarı ile getirilen Özel Tüketim Vergisi, Avrupa Birliği uyumu açısından son
derece yerinde, gelişmekte olan ve gelişmiş bütün ülkelerde uygulanan bir vergi
sistemidir. Bu yeni vergi sistemiyle, Özel Tüketim Vergisiyle hiçbir mükellefe
ek bir vergi yükü getirilmemektedir. Bu bakımdan, bu yasanın,
ülke ekonomisi açısından yararlı olduğunu düşünüyor, ülkemize ve ülke
ekonomisine hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Ayaydın. Saadet Partisi Grubu
adına, Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan. Buyurunuz Sayın Ayhan.
(SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA CEVAT
AYHAN (Sakarya)- Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 870 sıra sayılı, Özel
Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken, hepinizi hürmetle selamlarım. Muhterem arkadaşlar,
kanun tasarısı, 2'si geçici madde olmak üzere 22 maddedir. Bu kanun tasarısıyla
16 ayrı vergi, harç, fon ve pay; Akaryakıt Tüketim Vergisi, Akaryakıt Fiyat
İstikrar Payı, Taşıt Alım Vergisi, Ek Vergi dahil- taşıtlardan alınan Çevre
Kirliliği Fonu, Trafik Tescil Harcı, Eğitime Katkı Payı, Özel İşlem Vergisi,
Mera Payı, Savunma Sanayii Destekleme Fonu ve diğer birtakım fonlar ve paylar
kaldırılmaktadır. Özel Tüketim Vergisi, ithalatçıdan ve imalatçıdan
alınmaktadır, bazı mal grupları için alınmaktadır ve bir kereye mahsus
alınmaktadır. Yani, ifade etmek gerekirse, taşıtlar her el değiştirdiğinde
Taşıt Alım Vergisi ödenirken, sadece, taşıtın fabrikadan ilk satışında, ilk
tesliminde bu vergi alınmaktadır; yani, ikinci el taşıtların alım satımında
vergi kalkmış olmaktadır. Tasarıyla 4 ayrı liste
tanzim edilmektedir. Bunlardan (I) sayılı listede akaryakıt ve doğalgaz
bulunmakta; ayrıca, solvent türleri, yani, kimyevî sıvı maddeler dediğimiz,
kimya sanayiinde kullanılan solvent türleri bulunmaktadır. (II) nolu listede,
taşıtlar -otomobilden uçağa kadar, yata kadar- bulunmaktadır; (III) nolu listede,
alkollü içkiler, kolalı gazozlar, sigara ve tütün mamulleri bulunmaktadır. (IV) nolu listede ise,
havyar, silah, beyaz eşya -mutfak eşyası- elektrikli ev aletleri bulunmaktadır. Vergi miktarları ise her
liste için ayrı ayrı tanzim edilmiştir. Kabaca vergi miktarlarına da bakarsak;
(I) sayılı listede, süper benzinin litresinde 779 000 lira, kurşunsuzda ise
azalarak devam etmektedir ve madenî yağlarda da, kilogramında 1 000 lira vergi
vardır. (II) sayılı listedeki
vergiler ise, binek otomobillerde, silindir hacmi 1 600 santimetreküpün
altındakilerde yüzde 27, silindir hacmi 2 000 santimetreküpün üzerindekilerde
de yüzde 50 oranında olmaktadır; minibüslerde yüzde 9, otobüslerde yüzde 1 ve
yat, kotra, helikopter, uçakta da muhtelif oranlarda vergiler bulunmaktadır. (III) sayılı listede de,
alkollü içkilerin bazılarında yüzde 212'ye -alkol nispeti yüksek olanlarda-
kadar vergi vardır; diğerlerinde -kolalı gazozlarda- yüzde 25'e kadar
düşmektedir; sigarada yüzde 49,5 ve diğer tütün mamullerinde de aynı
mertebededir. (IV) sayılı listede ise,
kozmetiklerde yüzde 6,7, beyaz eşyada yüzde 6,7, hepsinde -silahlar dahil-
yüzde 6,7 mertebesinde vergi bulunmaktadır. Tabiî, bu vergiden sonra, Katma
Değer Vergisi ayrıca alınacaktır. İfade edilen, 5 çeşit Katma Değer Vergisinin
3'e indirileceği istikametindedir. Tabiî, bu tasarının
getirilişindeki birinci hedef, gerekçe, 16 çeşit vergi, harç, pay ve fonun,
Özel Tüketim Vergisi halinde tek vergi haline getirilmesi, pratik hale
getirilmesidir. İkinci ana hedef de, Avrupa Birliğine uyumdur, Avrupa Birliği
mevzuatına uyum çerçevesinde yapılmaktadır; yani, Avrupa Birliğine üye olunduğu
takdirde, vergi sistemi de uyumlu hale gelmiş olmaktadır. Tasarıda bu vergiden
istisna kılınan hususlar da var; bunlar: İhracat, istisnadır, bu
vergiden müstesna kılınmaktadır. Sakatların temin
edecekleri bazı taşıtlar, şahsî ve aileye ait eşyaların ithali ki, taşıt aracı
hariçtir bunun içinde. Buna ev eşyaları demek lazım. Petrol arama ve üretimi
için kullanılan yakıt ve yağlar; solventlerin sanayi girdisi olarak
kullanılması halinde, yani solvent üreten, solvent türevlerini üreten bir
tesisten, solventi, hammadde, imalat girdisi olarak kullanan bir tesisin alması
halinde, bu da istisna kapsamına girmektedir. Güvenlik güçlerinin silah
alımları, Silahlı Kuvvetlerin akaryakıt ve yağ alımları, verginin istisna
kapsamındadır. Geçici ithal, transit
ticaret, antrepo hizmetleri, aynı şekilde verginin istisna kapsamına
girmektedir. Kamu kurumlarına yapılan
bağışlar da istisna kapsamına girmektedir. Avrupa Birliğine uyum
çerçevesinde getirilen bu vergi için şunu da söylemek istiyorum: Vergi
politikası bakımından Avrupa Birliğinde bugün mevcut olan üyeler arasında vergi
vasıtasıyla haksız rekabeti önlemek için, bütün vergilerin, hem cins olarak hem
de yüzde ve miktar olarak eşitlenmesi istikametinde geniş bir çalışma var.
Türkiye, buna ne zaman uyar, nasıl uyar, uyabilir mi, Türkiye'nin böyle bir
vergi yapılanmasına uyması ne ölçüde doğrudur; bunlara bakmak lazım. Avrupa Birliğine uyum
çerçevesinde vergileri çıkarmak kolay; ama, Türkiye'deki insanların geliri,
Avrupa Birliğindeki insanların geliri seviyesinde değil. Avrupa Birliğinde
bugün fert başına ortalama millî gelir 20 - 25 000 dolar mertebesindeyken,
Türkiye'de 2 100 dolar mertebesine düşmüş bulunmaktadır; yani, arada 10
mislinden fazla büyük bir gelir farkı dikkate alındığında, Avrupa Birliğine
uyumda sosyal şartları, iktisadî şartları dikkate alıp değerlendirmekte fayda
var; bunu söylemek istiyorum. Tabiî, tasarıda mahzurlu
gördüğümüz bazı hususlar da var. Bunlar, mesela 8 inci maddede -bunu muhalefet
şerhine de derç ettik- imalatta, istisna kapsamında teslim edilen malların
oniki ay süre içerisinde kullanılmaması halinde bu istisnalar kaldırılmakta,
6183'e göre bunların tahsili yoluna gidilmektedir. Aynı şekilde de, ihracatta
üç aylık süre verilmektedir ihraç şartıyla. Bu sürelerin, tabiî, böyle, kanuna
konulması, ileride uygulamada birtakım sıkıntılara sebep olur. Kanaatime göre,
bunların süresinin Bakanlar Kuruluna bırakılması daha uygun olurdu. Tasarıda itiraz ettiğimiz
diğer birtakım hususlar var; bunları da tasarı metnine derç ettik. Tabiî, hükümet yeni bir
vergi tasarısını önümüze getirdi. Muhtemelen önümüzdeki hafta yeni bir vergi
tasarısı daha gelecek; komisyondadır, tahmin ederim önümüzdeki hafta alelacele
o da getirilecektir. Tabiî, yeni yeni
vergiler, istisnalar getirilmektedir. Vatandaş olarak vatandaş da bize
sormaktadır: "Bu vergileri bu kadar topluyorsunuz; bunlar ne oluyor?
Buzdolabını, çamaşır makinesini, ev aletlerini ve eşyalarını lüks tüketim
kategorisine sokup bunlardan vergi alıyorsunuz" diyor. Tabiî, vatandaşın
ıstırabı "benim bu verdiğim vergiler nereye gidiyor" sorusudur. Tabiî, vatandaşın da en
haklı sorusu veya sorması gerektiği husus, vergilerinin nereye gittiğini
denetleyebilmesidir. Vergi koyma hakkı, konulan vergiyi denetleme hakkı, millet
adına parlamentolara verilmiş olan temel görevlerden birisidir. Tabiî, seçmen
de verdiği verginin nereye gittiğini iyi denetlediği zaman, inanıyorum ki, hem
toplanan vergiler hizmete yönelecek hem de daha çok vergi toplanmasının önüne
geçilmiş olacaktır. Değerli arkadaşlar,
bugün, dört aylık uygulamalara bakın; 2002 yılının ocak-nisan döneminde
konsolide bütçenin dört aylık uygulamalarına baktığımız zaman ne görüyoruz: 15
katrilyon vergi toplamışız, 20 katrilyon faiz ödemişiz; yani, 100 lira vergi
toplamışız, takriben 130 lira faiz ödemişiz. Bütün vergiler faize yetmez hale
gelmiş. Vergidışı gelirleri dahi koyduğunuz zaman, ancak faize denk hale
gelmektedir; yani, 70 milyon insan çalışmakta; bu 70 milyon insanın -Bağ-Kurlunun,
işçinin, memurun, çiftçinin, sanayicinin- bir şey alan -ayağına ayakkabı alan,
evine peynir ekmek alan- herkesin ödediği bu vergilerin tamamı faize gitmekte
ve yetmemektedir. Bizim, bu Parlamentoda,
55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümetlerin önüne koyduğumuz en mühim mesele budur
değerli arkadaşlar. Bugün de milletin sıkıntısı budur. Bakın, Bağ-Kurlu,
Bağ-Kur emeklisi, 80, 90, 100 milyon -neyse- mertebesinde maaş alır; ondan
yüzde 10 keseriz; niye; başka yerde bir şey yapıyorsa diye; yani, en ufak
gelirlere kadar müdahale ederiz, bir yerlerden toplamaya çalışırız; ama,
topladığımız bu vergilerin de tamamı faize gitmektedir. Biz, 54 üncü hükümet
olarak geldiğimizde, hükümet olarak devletin gelir-giderlerine baktık -Refahyol
hükümetini kastediyorum- baktık ki, 100 lira vergi toplanıyor, 68 lira faize
gidiyor. Tabiî, o zaman, hükümet olarak denildi ki; bu bir felakettir; Türkiye
uçuruma gidiyor. Ne yapalım; kaynak paketleri ihdas ettik vergi koymadan; havuz
sistemine geçtik cumhuriyet tarihinde ilk defa. Nitekim, 1997 konsolide bütçe
uygulamaları neticelerine bakın -internetten Maliyenin web sitesinden-
göreceksiniz, 100 lira vergi toplanmış, 48 lira faize gitmiş; yani, 20 puan
düşürmüşüz vergiden faize giden payı. Ne yaptık bunu; bununla şunu yaptık
tabiî: Pancara yüzde 150 zam verdik; fındığa 2 doların üzerinde fiyat verdik; pamuğa
verdik, hayvancılığa verdik, tütüne verdik, mısıra verdik, bütün tarım
ürünlerine verdik; döndük, Bağ-Kur emeklisine verdik; 2-3 000 000 maaş alan
Bağ-Kur emeklisinin maaşını yüzde 500 artırıp -garip insanlar- 15 000 000'a
çıkardık; işçilere verdik, memura verdik, emekliye verdik, çalışan kesimlere
verdik. Para basmadık. O zaman, anamuhalefet lideri Sayın Yılmaz dedi ki:
"Nasıl, memura yüzde 50 verirsiniz, parayı nereden bulacaksınız" ve
biz "buluruz" dedik ve bulduk. Evet, bereketli hükümetti 54 üncü
hükümet. Nitekim, bizim hükümetten istifa ederek ayrılan, sonradan yine kendi
partisine, asıl partisine dönen bir eski bakan arkadaşımızın "beni ite
kaka, çeke çeke istifa ettirdiler; Refahyol hükümeti ne kadar iyi bir
hükümetmiş" diye kendi ifadeleri var. Bunları yaptık. Bizden sonra gelen
hükümet ne yaptı; 55 inci hükümet, Sayın Yılmaz'ın hükümeti gelir gelmez
rantiyenin hortumlarını büyüttü; 100 lira vergi topladı, 68 lira faiz ödedi. 56 ncı hükümet, Sayın
Ecevit'in hükümetidir; DSP, Anavatan ve MHP'nin hükümetidir; 100 lira vergi
topladı, 75 lira faiz ödedi. 57 nci hükümetin yine üç ortağı -bugünkü
hükümettir- 100 lira vergi topladı, 106 lira faiz ödedi ve bugün, şimdi nereye
geldik; 100 lira vergi toplanıyor -127 lira, yuvarlak hesapla söylüyorum- 130
lira faiz ödeniyor. Zannederim 2001 yılı
bütçesini konuşurken, yine ben burada bütçede grup adına konuşurken -Sayın Maliye
Bakanı, tabiî, bu işlerden en çok üzülen kişidir, biliyorum; çünkü, Maliye
Bakanlığı camiası, vergi toplamak için gayret eder, bu vergiyle de millete
hizmet için gayret eder- Sayın Maliye Bakanı burada ifade etmişti ve
"Sayın Ayhan haklıdır, ben de üzülüyorum; 100 liralık vergi topluyorum,
biri omzuma dokunuyor, ver bakalım 88 lirayı faiz olarak diyor; inşallah, bu
bütçede 52 lira faize gidecek" demişti; yani, 100 lira vergi, 52 lira faiz
olacak; biz de teşekkür ve tebrik etmiştik, başarı dilemiştik; ama, ne olduysa
oldu, tabiî, arkasından kasım krizi çıktı, şubat krizi çıktı derken, şimdi
geldiğimiz nokta; vergilerin tamamı faize gidiyor, diğer gelirler de faize
gidiyor, millete hizmet için bir imkân kalmıyor. Onun için, tabiî, tarım
camiası, çiftçi camiası çökmüş vaziyette. Geçenlerde ben bir ilçeme
gittim; Geyve İlçesinde -ziyaret ediyorum- bir benzinciye girdim; sahibi dedi
ki: "Vallahi ben kırk yıldır benzincilik yaparım, böyle bir durum
görmedim. Çiftçi tarlasını ekemiyor; gelip rica minnet, 10 litre mazot ver, 20
litre mazot ver; mahsul çıktığı zaman ben sana litre olarak öderim diyor."
Yani, fiyat da takdir edemiyor; gübre alamıyor. Bütün Türkiye'de sıkıntı bu.
Memur geçinemiyor, emekli geçinemiyor; esnaf dükkânını kapamış, geçinemiyor,
mümkün değil; kirasını, Bağ-Kur primini ödeyemiyor, elektriğini ödeyemiyor,
vergisini ödeyemiyor; yani, Türkiye'yi yangın haline getiren bir hükümetsiniz.
Bunun üzerinde dikkatle durmanız lazım. Sayın Başbakana şifalar
diliyorum; hastaneden çıktıktan sonra dün bir konuşma yaptı, Türkiye'nin
tablosunu ortaya koydu; ama, gerçeklerle hiç ilgisi olmayan bir tablo!
Herhalde, Sayın Başbakana, tabiî, belirli medya, belirli basın, pembe neşriyat
yapıyor. Rockefeller üzülmesin diye özel gazete çıkaran çevreler gibi, bizim
iri basın da, sağ olsun, Sayın Başbakan için, iktidar için pembe neşriyat
yapıyor; televizyonlar pembe program yapıyor; niye; halkın ıstırabını duyurmuyor.
Bu basın ve bu televizyonlar, bu medya, eğer dürüst neşriyat yapsa, halkın
gerçeklerini ekranlara, sayfalarına getirse, bu hükümet, değil bir hafta, bir
gün duramaz; ama, medyanın koltuk değnekleriyle ayakta duran bir hükümet var,
bir şey demiyorum... Tabiî, bu şekilde
politikalarla bir ülke ne olur; IMF'nin kucağına düşer. Yani, alacaklının esiri
haline gelmiş, tutsağı haline gelmiş bir hükümet halinde bugünkü hükümet. Nitekim, geçenlerde bir
Amerikan televizyonunda, biliyorsunuz Fox News'de hem de sayılı bir yorumcu,
haberci "Irak meselesinde Türkiye bizi dinlemeye mecbur, bize itaat etmeye
mecburdur" dedi. Niye; "IMF vasıtasıyla Türkiye'yi satın aldık"
diyor. Haydi bakayım, hükümet olarak çıkın açıklayın, buna cevap verin
bakayım!.. Demek ki, siz, Türkiye'yi
satılık bir ülke haline getirdiniz, politikalarınız bu neticeyi doğurdu. Onun
için, derhal istifa etmeniz, bu Meclisten yeni bir hükümetle seçime gitmek
gerekir. Tabiî, bu şekilde
politikalarınız neticesinde piyasalar çöktü. Geçenlerde ben bazı illere gittim;
Bolu'da, Çorum'da ticaret odalarını ziyaret ettim, baktım, o ilin en çok vergi
ödeyenleri hep rantiye geliri olanlar, faizden, tefecilikten para kazananlar.
Sanayi bu hale gelmiş! Şimdi Avrupa'nın
sanayicilerini İstanbul'da toplamışsınız; Sayın Derviş söylüyor: "Efendim,
önümüzdeki iki üç yıl içinde milyarlarca dolar gelecek..." Öf, öf, öf!..
55 inci hükümetin de Hazineden sorumlu bir Devlet Bakanı, burada ve komisyonda
"efendim, Güneydoğu Asya krizi çıktı; oradan bütün paralar bize gelecek,
40-50 milyar dolar gelecek, koyacak yer bulamayacağız" dedi; sonradan,
kasım ve şubat krizleriyle, ülke çökmüş vaziyette!.. Ben, hükümete şunu
soruyorum: Avrupa'dan işadamlarını topluyorsunuz -iyi, toplayın, gelsinler de-
ama, buradaki işadamları niye kaçıyor; onu soruyor musunuz? Buradaki adam,
fabrikasını söküyorsa, Bursa'dan, Gaziantep'ten, Adana'dan, İzmir'den,
İstanbul'dan, Kocaeli'nden alıp Bulgaristan'a, Romanya'ya, Macaristan'a
götürüyorsa, bunun herhalde bir karın ağrısı var; sorsanıza, niye götürüyor
bunu? Dışarıdan adam davet etmeden önce, bunlara sorun bakayım... Dışarıdan
gelen adamlar, İstanbul'u görürler, gezerler "iyi, çok güzel, teşekkür
ederiz" derler; ama, onlar, önce kaçanlara bakarlar, bunlar niye
kaçıyor... Elektriğin maliyeti nedir, diğer maliyetler nedir, rekabete müsait
bir zemin var mı, istikrarlı bir ekonomik düzen, siyasî düzen var mı; bunların
hiçbiri yok. Sayın Başbakan öksürse, borsa tepetaklak oluyor; Sayın Başbakan
aksırsa, döviz alıyor başını bir taraflara gidiyor; Sayın Başbakan "devlet
krizi var" dediği zaman, piyasalar alabora oluyor ve Türkiye'nin ekonomisi
çöküyor. Onun için, hükümet, tabiî, şaşırmış vaziyette, ne yapacağını da
bilmiyor, IMF'ye, Dünya Bankasına teslim olmuş. "Bölge
müdürlüklerini kapatacağız..." Neye göre kapatıyorsunuz? Karayollarının
bölge müdürlüklerini neye göre kapatıyorsunuz? DSİ'nin bölge müdürlüklerini
neye göre kapatıyorsunuz? Bunun hesap kitap tarafı var değerli arkadaşlar. Bu
bölge müdürlükleri, bu teşkilatlar, Türkiye'nin su meselelerini, drenaj
meselelerini, baraj ve enerji meselelerini, yol meselelerini halletmek için
kurulmuş. Türkiye'ye, 60 000 kilometre karayolları ağı yetiyor mu, mevcut yol
standartları yetiyor mu? Yolların hepsi, çok büyük bir kısmı projesizdir aşağı
yukarı. Bunların standartlarının yükseltilmesi lazım, yeni yol ağlarının
geliştirilmesi lazım; komşu iller, ilçeler arasında yolların açılması lazım.
Bunları kim yapacak; Karayolları teşkilatı... DSİ ne yapacak; DSİ'nin yapacağı,
bugün, daha, plandaki 8 milyar hektarı sulama hedefinden, biz, ancak 4 milyar
hektarı sulayabilmişiz; yarısı ortada. Kim yapacak bunları?.. IMF istedi diye,
15-20 tane bölge müdürlüğünden 8'ini kapattım; şurada şu kadarını kapattım...
"Kapattık" demenin, bir,
uygulama bakımından neticeleri var; bir de, halk yönünden neticeleri var. Ben, geçenlerde
Kastamonu'daydım. Kastamonu'da özel fabrika yok, 1-2 tane sunta fabrikası var,
onun dışında 7-8 tane bölge müdürlüğü
var ve bu bölge müdürlüklerinde 5 500 kişi çalışıyor. Siz "bu bölge
müdürlüklerini kapatacağız" dediğiniz zaman, 5 500 kişiyi, yani, 5'er
kişiden takriben 25 000 nüfusu Kastamonu'dan çekeceksiniz demektir. Kastamonu
esnafının da, onun arkasından, kepenkleri kapaması lazım. Bu, bütün Türkiye'de
böyledir. Onun için, aldığınız kararların iktisadî neticelerini, sosyal
neticelerini, maliyetlerini, enine boyunu düşünmeniz lazım. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen
tamamlayınız. CEVAT AYHAN (Devamla) -
Hiç kimse, pembe gözlükle meselelere bakmasın. Bakın, ihracat nisan
ayında geriledi; yüzde 1'in de altına düştü. Nisan ayında ihracattaki artış
yüzde 0,6, ithalattaki artış yüzde 6-7'dir. Geçen ay istisnaî bir durum vardı;
paraya sıkışan, stoklarını eritmek, nakit bulmak için, kim ne bulursa sattı;
ama, şimdi, kimsenin ihracat yapacak takatı kalmadı. Böyle, hastane
köşelerinden Türkiye'yi idare edemezsiniz. Onun için, hükümet çekilsin
-hepimize de, Sayın Başbakana da Allah şifa versin- yeni ve güçlü, kararlı bir
hükümetle, seçime gidecek bir hükümetle gelin. Türkiye'nin meseleleri, böyle,
şiir okumakla, şey yapmakla, hoşamedî çekmekle bir yere gitmez. Meselesine sahip,
ülkeyi yöneten bir hükümete her zamandan çok daha fazla ihtiyaç var diyorum,
hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Samsun Milletvekili Kemal Kabataş; buyurunuz. DYP GRUBU ADINA KEMAL
KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi
Kanunu Tasarısı hakkında Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım,
üzerinde konuşacağımız tasarı, bir şekliyle fevkalade teknik ve ayrıntıları
üzerinde teknik açıdan konuşulup konuşulmayacağı konusunda tereddütler yaratan
bir tasarı. Ben, tasarının detaylarını, ekindeki listeleri, oranları sizlerle
paylaşmak istemiyorum; ama, bu tasarı bu sistem içinde nasıl bir değişikliği
getiriyor, bu tasarının eksileri neler, bu tasarının sistem içindeki varlığı,
büyüklüğü ne anlama geliyor sonuçları itibariyle ve biz hangi açılardan bu
tasarıyı eleştiriyoruz; bunları sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye 1985 yılında, o yılların 7-8 adet vergisini, işte gider vergileri diye
bilinen sistemi, Katma Değer Vergisine, bir genel tüketim vergisi olarak
dönüştürmüş ve bu konuda da oldukça başarılı sayılabilecek bir sistem
yaratmıştır. Şimdi, bu sistemin, yani
Katma Değer Vergisi sisteminin, Avrupa Birliğiyle uyumu da gözetecek şekilde
Özel Tüketim Vergisiyle tamamlanması, doğru ve teknik açıdan yapılması gereken
bir düzenlemedir. Biz de, Doğru Yol
Partisinin iktidarda olduğu dönemde, 1995 yılında, bu tasarının aşağı yukarı
aynısını, benzer düzenlemeleri içeren bir tasarıyı hazırlayarak Parlamentoya
sevk etmiştik; dolayısıyla getirilen sisteme, Özel Tüketim Vergisi
düzenlemesine biz karşı değiliz; doğru, çağdaş ve mutlaka yapılması gereken bir
düzenlemedir. Peki, biz bu düzenlemeyi yaparken nelere dikkat ettik; şunu
gözettik: Özel Tüketim Vergisi, gerçekten, geniş kesimlerin tüketim tercihlerini
etkilemek açısından önemli bir vergi türüdür ve bu vergi türünün, daha doğrusu
Özel Tüketim Vergisinin düzenlenmesi ve tasarının geçirilmesi yönünde,
hükümetin açıkladığı Ulusal Program içinde de orta vadeli taahhütleri arasında
bu yer almıştır. Bu anlamda da, Avrupa Birliğine uyum, Avrupa müktesebatına
uyum, tüm Avrupa Birliği sistemi için geçerli olan bir vergi yapısının ortaya
konulması açısından da, bu düzenlemeler yerindedir, doğrudur. Değerli arkadaşlarım,
biz, bu düzenlemeyi, yani, Katma Değer Vergisi üzerine getirilecek özel tüketim
vergisi düzenlemesini, vergi yükünün bir şekilde düzeltilmesi açısından,
normalleştirilmesi açısından bir fırsat olarak görüyorduk; yani, IMF
programları uygulamasının sonucu olarak, Katma Değer Vergisindeki oranlar
olağanüstü düzeyde artmıştır, hükümet, yüzde 26'lık, yüzde 40'lık oranları
yürürlüğe koymuştur. Şimdi, ilk defa, yüzde
26'lık ve yüzde 40'lık oranlar kaldırılırken, bu oranların üzerine, daha
doğrusu bunları yüzde 26 ve 40'a tamamlayacak yasal oranlar getiriyoruz. Vergi
yükünde hiçbir iyileştirme yapmıyoruz. Şu anda, Türkiye'nin,
vergi politikaları açısından, vergi yükü açısından doğru ve rasyonel
değerlendirmeler yapmaya ihtiyacı vardır değerli arkadaşlarım. Türkiye'deki
ortalama vergi yükü yüzde 26 seviyesindedir; millî gelire oran olarak, her 100
liranın 26 lirası devletin kasasına vergi olarak dönmektedir. Buna, sosyal
güvenlik yüklerini de koyduğumuzda, yaklaşık, 100 liranın 34 lirasına devlet el
koymaktadır. Bugünkü ekonomik
konjonktürde, Türkiye'de ekonominin yüzde 9,4 oranında daraldığı, işsizliğin
-resmî kayıtlara göre bile- yüzde 11'e yükseldiği, kent merkezlerinde eğitimli
gençler arasında işsizlik oranının yüzde 35'lere yükseldiği ve 400 000'e yakın
küçük ve orta boy işletmenin faaliyetine son verdiği bir ortamda, Türkiye'nin,
bu yüksek vergi oranlarıyla ve bu yüksek vergi yüküyle yoluna devam etmesi
imkânı yoktur. Burada çok önemli bir yanlış yapılmaktadır, çok önemli bir
politik tercihle karşı karşıyadır Türkiye. Yani, önümüze konulan tasarı, vergi
açısından, tahsilat açısından, performans kriterleri, IMF programı, yüzde 6,5
düzeyindeki faiz dışı fazlaya endekslenmiştir. Bu nedenle, yüksek oranda vergi
almaya devam etmek ve bunda ısrar etmek; ama, ekonomideki küçülmeyi,
ekonomideki daralmayı ve milyonların işsizliğini görmemek, buna duyarlı
olmamak, kabul edilebilir bir durum değildir. Evet, Türkiye'de sadece
krizin yol açtığı iş kaybının 2 500 000 düzeyinde olduğunu ifade ediyor resmî
rakamlar değerli arkadaşlarım. O zaman, vergi mi; evet vergi; ama "ne
kadar vergi" sorusunu herkesin doğru algılaması lazım. Vergiye karşı olmak
mümkün değil; ama, verginin yükünü, verginin oranını, verginin üretim, verginin
istihdam, verginin ihracat, verginin büyüme üzerindeki etkilerini herkes doğru
ölçmek, doğru tanımlamak zorunda. Bu oranlar yanlış ve bu, Türkiye'deki
üretimi, Türkiye'deki yatırımı, Türkiye'deki işsizliği, Türkiye'deki moralleri
bozmaya, olumsuz etkilemeye devam ediyor. Sayın Bakan önemli bir
mesaj veriyor, diyor ki: "İlk defa, bu vergi ek bir yük getirmiyor."
Çünkü, hepimiz, ayaküstü, gelişigüzel formüle edilmiş vergilerle sistemin ne
kadar yüklendiğini gördük, buna alıştık, Sayın Bakan bunu bir müjde olarak
ifade ediyor: "Evet, bu bir vergi; ama, bir indirim değil, bir iyileştirme
getirmiyor; yalnız, mevcut vergi düzenini, yükünü, oranını aynen muhafaza
ediyor; buna bile sevinebilirsiniz" diyor. Doğrusu, bunda sevinilecek bir
yön yok değerli arkadaşlarım. Bu tasarının
değerlendirilmesinde üzerinde durmak istediğim başka bir nokta var; o da şu:
Getirilen bu tasarıyla, 16 tane vergi kaldırılıyor, doğru, bir basitleştirme
yapılıyor, bu da doğru; ama, başka bir acımasız kural otomatik olarak gündeme
geliyor değerli arkadaşlarım. Bugün, akaryakıttan alınan 779 000 TL litre
başına vergi sabitlendi; ama, kanuna yazıyoruz, diyoruz ki: "Her ay, 779
000 lira litre başına alınan Özel Tüketim Vergisi, Devlet İstatistik
Enstitüsünün açıkladığı toptan eşya fiyatları oranında, kendiliğinden, otomatik
olarak artacaktır." Bunun anlamı şu: Bu zam, akaryakıttaki yük, hiç
eksiksiz ve her ay ve otomatik bir tanıma göre, kanundan gelen bir tanıma göre
artmaya devam edecektir. Aynı şekilde, büyük
şikâyetlere konu olan doğalgaz, artık herkesi, her aileyi, her kesimi
ilgilendiren doğalgaz da, her ay, hiç istisnasız, bu enflasyonist ortamda,
fiyat artışı olarak, zamlanarak tüketiciye intikal edecektir. Bu yetkinin, daha
doğrusu bu düzenlemenin herkes açısından ne anlama geldiğini, artık toplum
yaşayarak öğrenmiş durumda değerli arkadaşlarım. Tabiî, Bakanlar Kuruluna,
bu getirilen düzenlemeyle, vergilerin oranlarını artırma konusunda, bu otomatik
artışlar dışında da, Bakanlar Kurulunun takdirine ve değerlendirmesine göre
olağanüstü artışlar yapma yetkisi veriliyor; yani, Bakanlar Kurulu, getirilen
maktu oranları 4 katına kadar artırma yetkisi alıyor değerli arkadaşlarım. Bunları, bu artış
yetkisini, gerçekten ben fahiş olarak değerlendiriyorum. Yani, evet, vergi
uygulamasında zaman zaman ekonomik konjonktüre göre esneklikler yaratmak, bazı
düzenlemeleri Bakanlar Kurulunun yetkisine bırakmak doğrudur; ama, bunu, 1, 2,
3 değil, 4 kata kadar artırma yetkisi vermek, Parlamentonun vergi koyma ve
vergi salma yetkisinin, bir anlamda hükümete devri anlamına geliyor. Bu da,
herhalde, bizim mevzuatımızda, bu ATV'deki yüzde 500'e kadar artırma olayı
dışındaki ekstrem ve aşırı yetkilendirmelerden birisi. Bunun yanlış olduğunu
düşünüyorum değerli arkadaşlarım. Burada, başka bir konuya
da değinmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Bu vergide, bir iade ve düzeltme
sistemi var. Biraz önce bir değerli arkadaşım ifade etti; Türkiye, ödemeler
dengesinde sıkıntılı bir döneme girme riski taşıyor. İhracat tıkanma
noktasında, kur politikası yanlış, üretim politikası yanlış, yatırım politikası
yanlış, yabancı sermaye politikası yanlış. Tüm bu yanlışların ortak sonucu,
Türkiye, ihracat yapamaz hale gelmiş durumda. İhracatın önemli sorunlarından
birisi vergiden kaynaklanıyor, vergi uygulamasından kaynaklanıyor. Hepiniz biliyorsunuzdur,
yakınlarınızda vardır; ihracat yapan geniş bir kesimin vergi iadeleri
uygulamasında -biraz da, burada yolsuzluk yapılıyor, haksız iadeler alınıyor
abartısıyla- önemli bir zorlaştırma, işi yokuşa sürme anlayışı vardır. Burada
Türkiye'nin, hükümetin ve değerli Maliye Bakanlığı yönetiminin, bu işi
basitleştirme, bu işe işlerlik kazandırma ve ihracatçıyı, alacağı üç kuruş
vergi iadesi için yormama yükümlülüğü var değerli arkadaşlarım. Bakınız, ben şunu
görüyorum: Maliye Bakanlığının değerli denetim elemanlarının önemli bir bölümü,
denetim gücünün önemli bir bölümü, sadece bu iadeleri incelemek, bilmem kaç
kademede incelemek suretiyle çok büyük bir güç kaybı yaratıyor. Bir negatif
inceleme, negatif soruşturma modeli çıktı ortaya. Bence, bu gücü burada
kullanmamak ve ihracatçı için, olabilecek ufak tefek kayıpları da göze alıp, bu
sistemi engel yaratacak bir yapıda uygulamamak lazım. Diliyor ve temenni
ediyorum ki, ÖTV de -bu iade kapsamında, ihracatla beraber düşünülmesi gereken
bir sistem getiriyor- KDV'yle birlikte, bu iade sistemini çok daha
basitleştirecek ve ihracat için bir engel olmaktan çıkaracak bir yaklaşımla ele
alınır ve böyle uygulanır. Bunu temenni ediyorum ve ihracatçılar için de, bu
konu üzerinde duyarlı olmak açısından, bir mesaj olarak ifade ediyorum değerli
arkadaşlarım. Bu tasarıyla, aşağı
yukarı 50 katrilyon lira düzeyinde olması gereken vergi gelirleri tahsilatının
yüzde 22'lik bir bölümü düzenleniyor; yani, 16 adet vergi tek vergiye
dönüştürülüyor, basitleştiriliyor. Bu, çağdaş bir yaklaşım; bu, Avrupa Birliği
müktesebatına uyumu ifade eden bir yaklaşım; bizim de desteklediğimiz bir
yaklaşım. Yani, aşağı yukarı 50 katrilyon liranın 10-12 katrilyon liralık
kısmı, bu sistem içinde, doğrudan, idarenin ve maliyenin idarî yükünü, masrafını,
iş yükünü de azaltacak şekilde basitleştiriliyor; ancak, kanunla, bu 10-12
katrilyon liralık ÖTV tahsilatının kullanımında inanılmaz bir çağdışı yaklaşım
sergileniyor. Değerli arkadaşlarım, her türlü malî disiplin ilkesini, her türlü
malî disiplin uygulamasını, her türlü bütçe ilkesini -ademitahsis ilkesi de
buna dahil- dikkate almayan, kanunla getirilmiş yeni bir dağıtım sistemi
öngörüyor; yani, 64 küsur fon kaldırıldı, harcamalar yönünden şu kadar sistem
basitleştirildi. Bütçe birliği ilkesine çok önem veriyorduk; bütün bunları bu
tasarıyla yok sayıp, bütçe gelirlerinin yüzde 22'lik bir bölümünü dağıtıma tabi
tutuyoruz değerli arkadaşlarım. Bunun ne çağdaşlıkla ne malî disiplinle ne bütçe
bütünlüğüyle hiçbir ilgisi yoktur. Hükümeti, böylesine karmaşık, böylesine
pratik nedenlerden kaynaklanmış, sistemik hiçbir özelliği olmayan bir
düzenlemeyi, yasayla, kesin ve uygulanması kaçınılmaz hükümler olarak buraya taşıması
nedeniyle, doğrusu yadırgıyorum. Bu, yanlış bir sistemdir. Bakın, değerli
arkadaşlarım, şu anda, toplam vergi gelirlerinin yüzde 22'lik bölümünün çok
önemli bir kısmı -yani, (I) sayılı, (II) sayılı, (III) sayılı listedeki
mallardan alınacak verginin (I) sayılı listedekilerin yüzde 100'ü, (II) sayılı
listedekilerin yüzde 28'i, (III) sayılı listedekilerin yüzde 60'ı belediye
gelirlerinden pay verilmesi uygulamasında dikkate alınmıyor; belediye payları
tırpanlanıyor. Eğer, ilke, merkezde toplanan vergi gelirlerinden belediyelere
belli oranlarda pay vermekten ibaretse, bunu, neden, kanunla yasaklıyoruz?! Peşinden devam ediyor;
bakıyorum tasarıya, değerli arkadaşlarım. Bu (I) sayılı listedeki mallardan
alınacak verginin yüzde 28'lik kısmının bir kısmı Başbakanlığa gidiyor.
Başbakan oturup, kendi onayıyla bunların dağıtımını yapıyor. Sayın Başbakan
bütçe yapıyor; bir kısmını Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna veriyor,
bir kısmını Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne veriyor; bir kısmını mera fonuna veriyor,
mera hesabına aktarıyor. Doğrusu, dünyada, böylesine, çağın dışında kalmış
başka bir sistem var mı; benim bildiğim kadarıyla yok. Çok basit bir ilke bu.
Devletin tüm gelirinin yüzde 22'sini teşkil ediyor... Gelirleri toplayacaksınız
bütçenize; bütçenizden de, önceliklerine göre, bütçe ilkelerine göre dağıtım
yapacaksınız. Hayır, biz böyle yapmıyoruz; kanunla dağıtıyoruz. Topladığımız
vergiden şehit dul ve yetimlerine pay veriyoruz. Güzel... Bunu daha da
artıralım; ama, bunu niçin buraya yazıyoruz? Savunma Sanayi Destekleme Fonuna
pay veriyoruz. Başbakanlığın özel hesabına pay veriyoruz. Değerli arkadaşlarım,
Başbakanlık hizmetleri için, örtülü hizmetleri için nasıl ve ne şekilde pay
verileceğine dair genel düzenlemeler var. Biz, burada, bir tarafı
sadeleştirirken öbür tarafı, gerçekten, içinden çıkılmaz bir kargaşada ve
bütçeyle ilgili birimlerin bile zaman zaman zorlandığı bir yapıda daha karmaşık
hale getirmeye devam ediyoruz ve bunu, şeffaflık adına ve bunu, hesap
verilebilirlik adına nutuklar attığımız bir dönemde yapıyoruz değerli
arkadaşlarım. Türkiye IMF'ye başka bir taahhütte bulunmuştur. Kamu
harcamalarında etkinlik, kamu harcamalarında şeffaflık, kamu harcamalarında
hesap verilebilirlik. Bu tabloda hesap verilebilirlikle ilgili tek bir ipucu
yok değerli arkadaşlarım. Örtülü hesaplardan dağıtacaksınız. Hayır,
dağıtmayacaksınız. Yanlış olan dağıtılmasıdır, doğru olan dağıtılmamasıdır;
bütçede, her şeyin, açık ve net şekilde sergilenmesidir değerli arkadaşlarım. Sayın Bakan bu
eleştirilerimize karşı diyor ki: "Biz, bu dağıtım oranlarını sıfıra kadar
indirmeye yetkiliyiz. Muhtemelen, bu sıfır oranını uygulayarak bu sisteme
son vereceğiz." Doğrusu, bu da,
açık olmayan bir değerlendirme. Burada yasa yapılıyor. Bu
dağıtımdan pay alan kurumların bunları harcamak ve bunları yönetmek için
oluşmuş pek çok kuruluşu, organizasyonu, müdürlüğü, alt müdürlüğü, şefliği,
daireleri var. Eğer, devleti, gerçek anlamda küçültmek, şeffaflaştırmak ve
harcamalarda hesap verir duruma getirmek istiyorsanız, bunları burada
yapmamanız gerekirdi değerli arkadaşlarım. Eğer, siz, Türk millî eğitimine,
eğer, siz, sağlığına, eğer, siz, bu ülkenin savunmasına bütçenizden kaynak
aktarmakta ve bunu, açık ve net şekilde yapmakta zorlanıyorsanız, gerçekten, bu
noktada biraz düşünmeniz gerekir. Bütçe, öncelikle savunma, öncelikle millî
eğitim, öncelikle sağlık için, doğru, eksiksiz kaynak ayırmayı, tahsis etmeyi
gerektirir. Böylesine kapalı hesaplarla, böylesine kapalı yüzdelerle, onun
payını ona verecek, Başbakana dağıtım yaptıracak, ilkeleri eskimiş ve her
dönemde ağır eleştirilere hedef olmuş düzenlemeleri buraya aynen taşıyoruz ve bunu,
bugün yapıyoruz. Bunun yanlış olduğuna işaret etmek istiyorum değerli
arkadaşlarım; yani, iyileştirme, sadeleştirme, modernleştirme, bir tarafta
eksikliklerine rağmen tam, bir tarafta yüz üzerinden yüz eksik değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen,
bitiriniz... KEMAL KABATAŞ (Devamla) -
Bağlıyorum Sayın Başkan. Bunu savunabilmek,
gerçekten, fevkalade zor değerli arkadaşlarım. Türk vergi sisteminde, bu
tasarıyla, önemli bir adım atılıyor. Tasarıyla, toplanacak vergilerin
harcanmasında getirilen kargaşa ve yanlışlık ayıklanırsa, biz, önemli ölçüde
ekonomik boyutunun yaratacağı etkileri bir tarafa bırakırsak, sistematik
açıdan, yapı açısından, iyileştirme açısından, sadeleştirme, basitleştirme
açısından ve hedefimiz olan Avrupa Birliği üyeliğine hazırlık ve Avrupa Birliği
müktesebatına uyum açısından bu tasarının doğru olduğunu tekrar teyit ediyor;
her şeye rağmen, eksiklikleriyle birlikte, bu önemli düzenlemenin, Türk finans
sistemine ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, saygı sunuyorum. (DYP ve SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Kabataş. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba; buyurunuz. (AK Parti
sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA SAİT
AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi
Yasası Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Günümüzde, devletler,
kamu harcamalarının finansmanında, vergilere etkin bir şekilde
başvurmaktadırlar. Tabiî, vergilere başvururken, daha çok malî amaçla
başvurulduğu, ekonomik ve sosyal gerekçelerle de başvurulduğu açıktır; ama, bu
başvurmada malî amacın, malî işlemin her zaman önplanda tutulduğunu; bizdeki
vergi sisteminde de, vergi uygulamalarında da bunu açıkça görmemiz mümkündür. Tabiî, bugün, dünya
üzerinde yaygın olarak kabul edilen genel gider vergisi olarak, karşımızda,
Katma Değer Vergisi vardır; ancak, Katma Değer Vergisinden elde edilen
gelirlerin yeterli olmaması durumunda, Özel Tüketim Vergisi adı altında tüketim
vergilerine başvurulmaktadır. Dolayısıyla, seçilmiş bazı mal ve hizmetlerden
alınan özel tüketim vergisi yoluna, pek çok ülkeler gitmektedirler.
Dolayısıyla, çağdaş vergilemede, özel tüketim vergilerinin önemli bir yeri olduğunu
da, açıkça ifade etmemiz gerekir. Tabiî, özel tüketim
vergisi olarak ihdas edilen bu özel gider vergisinin konuluş nedenlerine
baktığımızda, ekonomik ve sosyal bazı gerekçeler öne sürülse de, bu nedenin,
temel amacın, malî olduğunu, yani, fiskal olduğunu açıkça ifade etmemiz
gerekir, bunun da altını çizmemiz gerekir. Bugün, şu anda, önümüzdeki tasarıda
da esas amaç, devlete gelir sağlamaktır. Tabiî, ülkeler, bunun
dışındaki diğer amaçlarla da özel tüketim vergilerine başvurmaktadırlar. Özel
tüketim vergisinin lüks sayılan malların üzerine konulmasına, toplumda gelir
dağılımının düzeltilmesine sınırlı da olsa katkıda bulunmak amacıyla
başvurulmaktadır; yani, bu, bir bakıma, verginin sosyal işlevi olarak karşımıza
çıkmaktadır. Diğer bir başvurma nedeni
de, belirli bazı kamu mal ve hizmetlerinden yararlanma bedeli olarak harç,
resim ve şerefiye gibi vergi benzeri malî yükümlülüklerin getirilmesinin güç
olduğu ya da herhangi bir nedenle konulamadığı bir durumda, özel tüketim
vergisine başvurulmaktadır. Tabiî, o mal ve hizmetin kullanımı için gerekli
olan bir başka mal ve hizmete vergi koymak suretiyle böyle bir yola başvurulmaktadır.
Örneğin, karayollarını paralı yapma düşüncesi olduğunu düşünün; ama, bunun
önünde birtakım engeller olduğu düşünüldüğünde ne yapılabilir; bu alanla yakın
ilişkili olarak Akaryakıt Tüketim Vergisi alanında yeni düzenlemelerle
birlikte, bir bakıma, bu alan, dolaylı da olsa, vergilendirilmiş olur. Fiyat mekanizmasının
tabiî işleyişi sonucu bazı mal ve hizmetler, devletin arzu ettiğinden fazla
tüketilebilir veya daha az tüketilebilir, daha fazla veya az ihraç edilebilir
veya ithal edilebilir. Bazı mal ve hizmetlerin toplumsal gerekçelerle
kısıtlanmasının gerekli olduğu ortamlarda, yine ekonomik gerekçelerle
kısıtlanmasının gerektiği ortamlarda özel tüketim vergisine başvurulacaktır.
Örneğin, toplumda sosyal zararları yoğun olan alkollü içkiler ve sigara gibi
birtakım mallar üzerine özel tüketim vergisi konulmak suretiyle, onların
tüketimini kısma yönünde bir uygulamaya geçilebilir. Özel tüketim vergisi,
lüks ve daha çok ithal mallar üzerine yönlendirilirken, tabiî, gelişmekte olan
ülkelerin temel özelliğine baktığımızda, lüks tüketim malları kalıplarının
oldukça yaygın olduğunu, ithal malların oldukça yaygın olduğunu görürüz.
Dolayısıyla, bu ülkelerdeki kaynak tahsisinin sağlıklı bir şekilde
gerçekleşmesi açısından, kaynak tahsisinin ülke ekonomisine fayda verecek
tarzda değişimi açısından özel tüketim vergisi kullanılabilir. Yine, özel tüketim
vergisi, çevre kirliliğiyle mücadele etmek amacıyla kullanılabilir. Üretim ve
tüketim alanlarında ortaya çıkan çevre kirliliği dolayısıyla meydana gelen
dışsal zararların iç maliyete dönüştürülmesi açısından da özel tüketim
vergisine başvurulduğu görülür. Özel tüketim vergisi,
bizde, gümrük birliği anlaşması yapıldıktan sonra, 1996 yılında ilk defa
gündeme gelmiş; hatta, bir tasarı hazırlanmış, Meclise getirilmiş; ama, o zaman
yasalaşmamıştır. Şimdi, 57 nci hükümetin IMF'ye sunmuş olduğu niyet mektubunda,
Nisan 2002'de özel tüketim vergisi yasasını çıkaracağı taahhüdü vardır. IMF'ye
verilen niyet mektubuna özel tüketim vergisinin yansıtılması, 57 nci hükümet
açısından gerçekten önemli bir talihsizliktir, ülkemiz açısından önemli bir
talihsizliktir. Türkiye'de bugüne kadar
yapılan yasal düzenlemelere bakıldığında, maalesef, bir bakıma, IMF'ye verilen
taahhütler çerçevesinde pek çok yasanın çıkarıldığını açıkça görüyoruz. Hatta,
bütçe yasaları yapılırken makro ekonomik dengelerin de, maalesef, IMF'ye
verilen taahhütler çerçevesinde tespit edildiğini, daha çok IMF uzmanlarınca
tespit edildiğini ve Türkiye'de, gerçekten, ülke yönetimine dışarıdan ciddî bir
müdahale olduğunu, dolayısıyla, egemenlik açısından bu gelişmelerin kaygı
verici olduğunu düşünüyoruz; yani, ortada, yöneten bir hükümet değil, maalesef,
yönetilen bir hükümetin varlığından söz edilebilir. Kamuoyuna bakıldığında,
bunun açık seçik bir şekilde sergilenmiş olduğunu görürüz. Hükümetin 3 ortağı
vardır; ama, aslında, hükümet 6 ortaklıdır; 4 üncü ortak ekonomiden sorumlu
Sayın Bakan, 5 inci ortak IMF, 6 ncı ortak da Dünya Bankasıdır. 57 nci
hükümetin temel fonksiyonlarda, bugüne kadar uyguladığı ekonomi politikasında
ve diğer politikalarda maalesef, havaleciliği, beleşçiliği ve ihaleciliği
önplanda tuttuğunu tüm toplumumuz açıkça görmüştür. Özel Tüketim Vergisi tüm
mal ve hizmetlerden alınan bir vergi değil, dar çerçeveli bir vergidir. Mevcut
tasarıda ÖTV'nin kapsamına bakıldığında, maalesef, bu kapsamın oldukça geniş
olduğunu görürüz; 210 mal çeşidi var. Halbuki, Avrupa Birliği uygulamalarına
bakıldığında, sadece 5 gruptaki malın söz konusu olduğunu görürüz; bira, şarap,
şarap dışı alkollü içkiler, işlenmiş tütün ürünleri, madeni yağlar şeklindedir;
dolayısıyla, Türkiye'deki ÖTV'nin kapsamı oldukça geniştir. Şu anda, Avrupa
Birliğine uyum çerçevesinde, bugün için, Türkiye'nin bir an için tam üye
olduğunu düşünecek olursak, bu ÖTV yasası, tam üyelik açısından önemli sakınca
teşkil etmektedir; dolayısıyla, kapsamının, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu
gibi daraltılmasına ihtiyaç vardır. Tabiî, tam üye olmadığımız için, kapsamın
daraltılması gibi bir kaygının şu anda olmadığını da bu arada ifade etmemiz gerekir. Avrupa Birliği
ülkelerinde ÖTV'ye konu olan malların 4 temel özelliği vardır; bunlardan
birisi, üretim ve satışlarında belli ölçüde devlet gözetimi söz konusudur;
ikincisi, bu malların fiyatlarının artış ve azalışlarında talepleri fazla
etkilenmez; üçüncü olarak, kullanımlarında olumsuz dışsallıklar vardır;
dördüncüsü de, gelir etkileri yüksektir, gelir arttıkça bunlara olan talep
artmaktadır; ama, şu anda önümüzdeki tasarıda, Türk ÖTV'sinde, maalesef, pek çok
bu özellikleri taşımayan harcıâlem malların olduğunu da açıkça görmemiz
mümkündür. ÖTV'nin amacı,
vergilemede basitliğin ve karmaşıklığın ortadan kaldırılmasıdır. Şüphesiz, bu,
şu andaki mevcut tasarıda da öngörülmektedir. Şu anda, 16 vergi, harç, fon ve
fon payları, ÖTV yasasının devreye girmesiyle birlikte ortadan kaldırılacak,
vergilemede, gerçekten, belirli mal ve hizmetlere ilişkin bir basitlik ortaya
çıkacak, vergi kayıpları da asgarî ölçüde azabilecek ve verginin idaresi de
kolay olabilecektir. Böyle olumlu bir gelişmenin, bu yasa tasarısı içinde
olduğunu da açıkça ifade etmemiz mümkün. Tabiî, burada, bu olumlu
gelişme varken, diğer taraftan, hükümetin, kaldırılan bu vergi, harç ve diğer
fonlara karşılık ÖTV olarak kurmuş olduğu tek çatıda topladığı kaynakların
dağıtımıyla ilgili bir problemin, burada ortaya konulduğunu, dolayısıyla,
dağıtım paylarıyla ilgili, gerçekten sağlıksız bir yapının ortaya konulduğunu
görüyoruz. Daha önce saydığım 16 vergi ve harç tarzındaki diğer gelir
kaynaklarından, çeşitli kamu kurumlarına yönlendirilen kaynaklar, bir bakıma
değişik bir biçimde ÖTV'den ilgili kurumlara, Millî Eğitim Bakanlığına, Sağlık
Bakanlığına, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna, Başbakanlığa bağlı diğer
bazı kurumlara ve Savunuma Sanayi Destekleme Fonuna aktarılma, belli paylar
verilme şeklinde bir uygulama vardır ki, bu, bütçede ademi tahsis ilkesine
aykırı bir düzenlemedir. Tabiî, bu payların
dağıtımıyla ilgili uygulamanın 2003 yılında terk edileceği konusunda Sayın
Maliye Bakanı, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir açıklama yapmışsa da, bu
açıklamanın çok ciddî olduğunu söylemek mümkün değildir; çünkü, böyle bir
uygulama yapılacaksa, zaten böyle bir uygulamanın 2003'te başlayacağı yasaya
derç edilmek suretiyle işin halledilmesi mümkündü; ama, bu yönde bir
düzenlemenin olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla, bu dağıtım mekanizmasının terk
edilmesi, ÖTV'nin de mevcut vergi havuzunda toplanması suretiyle, yeni malî yıl
bütçe düzenlemesinde bu kaynak tahsisinin yapılmasının en doğru yol olduğunu da
açıkça ifade etmemiz gerekir. Tasarıda, vergileri
artırıcı herhangi bir şey söz konusu değildir; yani, bu tasarıyla birlikte,
çeşitli vergileme alanlarında vergilerin artırılmasıyla ilgili herhangi bir
sonuç ortaya çıkmayacaktır şüphesiz; ama, şu var: Tasarıda, Bakanlar Kuruluna
verilen yetkiye bakıldığında, kesinlikle, vergilerin kanunî ilkesiyle
bağdaşmayan bir yetkinin verilmiş olduğunu, gerçekten, yasamaya ait olan
yetkilerin, haksız bir biçimde, mevcut konjonktür, ekonomik performans ve diğer
unsurlar da dikkate alınmak suretiyle, Bakanlar Kuruluna verilmiş olduğunu
görüyoruz. Dolayısıyla, yasamaya ait bir yetkinin yürütmede bulunmasının da,
bir bakıma, Meclis iradesinin by-pass edilmesi anlamını taşıyacağı açıktır.
Dolayısıyla, düzenlemenin bu şekilde yapılması, Bakanlar Kuruluna verilen
yetkilerin, 1 kata, 2 kata, 4 kata kadar artırılmış olması, gerçekten, bu
vergileme alanının istismarına açık bir konudur. Dolayısıyla, bu düzenlemenin,
yerinde olmayacağını düşünüyoruz. Tüketim vergilerinin
vergi gelirleri içindeki payına baktığımızda, bizim vergi sistemimizde hızlı
bir biçimde arttığını görürüz. İthalde alınan Katma Değer Vergisini de buna
dahil ettiğimiz takdirde, mal ve hizmetlerden alınan vergiler ile ithalden
alınan Katma Değer Vergisinin, örneğin, 2000 yılında toplam vergi gelirlerinin
yüzde 57,6'sı, 2001 yılında yüzde 59,5'i, 2002 yılında da yüzde 63'ü olması
öngörülmektedir; yani, hükümet, ne yapmaktadır; hükümetin, tüketim alanında
almış olduğu vergileri, hızlı bir biçimde, son üç yılda artırmış olduğunu
görüyoruz. Dolayısıyla, bunun sağlıklı bir gelişme olduğunu söylemek mümkün
değildir. KDV ve Akaryakıt Tüketim Vergisi gibi dolaylı vergilere sık sık
yüklenilmiştir. Ayrıca, geçici nitelikte olan bazı vergilerin de, 1999-2000
yıllarındaki vergilerin de, devamlılık kazandığını görüyoruz, sürelerinin
uzatıldığını görüyoruz. Tabiî, Türkiye'deki vergi
sisteminde, KDV oranlarına baktığımızda, gerçekten, çok yüksek oranlar vardır.
ÖTV ve KDV oranları birlikte düşünüldüğünde, mevcut oranlardan geriye dönüş
veya vergilerin düşürülmesi yönünde bir eğilimin sistem içinde, maalesef, ele
alınmadığını görüyoruz. İktisadî durgunluktan çıkmak açısından ve devletin
sosyal işlevini yerine getirmek açısından, vergileri düşürme yönünde 57 nci
hükümetin hiçbir gayret içinde olmadığını, maalesef, bu tasarıda da
görmekteyiz. Tabiî, Akaryakıt Tüketim
Vergisinin, gerçekten, vergileme alanında en çok istismar edilen bir vergileme
alanı olduğunu ve 57 nci hükümetin Akaryakıt Tüketim Vergisi alanını çok ciddî
anlamda istismar ettiğini, toplam vergi gelirleri içinde Akaryakıt Tüketim
Vergisi oranlarına bakıldığında açıkça görmek mümkündür. Örneğin, 57 nci
hükümet döneminde -1998'de Sayın Ecevit de hükümetteydi- Akaryakıt Tüketim
Vergisinin toplam vergi gelirlerine oranı yüzde 12'ydi, 2000 yılında yüzde
15-16'ya yükseldi, 2001 yılında da aynı oranlar muhafaza edildi; ancak, 2002
yılında, bu oranın 10,6 katrilyon lirayla yüzde 18'e çıktığını görüyoruz.
Dolayısıyla, bugün, benzinin fiyatına baktığımızda, bu fiyat içinde yüzde 73
civarında bir verginin olduğunu görüyoruz. Bu anormal verginin, ekonomide girdi
niteliğindeki bu mallara konulan vergilerin ekonomideki fiyatları, yine, yüksek
seviyelere tırmandırdığını, ekonominin pek çok kesiminde, örneğin, çiftçi
kesiminde çok ciddî anlamda sıkıntılar doğurduğunu hepimiz biliyoruz. Bugün,
mazot alamadığı için traktörüne binemeyen ve geliri çok fazla düştüğü için
haciz altında olan çiftçimizin olduğu hepinizin malumudur. Burada, Motorlu Taşıt
Vergileriyle ilgili düzenlemeye baktığımızda, Motorlu Taşıt Vergileriyle
ilgili, yeni ÖTV düzenlemesiyle birlikte daha önce vergileme oranı veya vergi
yüklerinde herhangi bir değişimin olmadığını da açıkça görüyoruz. Tabiî,
iktidar kanadından bazı üyeler "ikinci el vergileme alanı ortadan
kaldırıldı. Dolayısıyla, çok olumlu bir gelişme" diye ifade ediyorlar.
Tabiî, böyle bir gelişmenin olduğunu söylemekle avunmak mümkün değildir; önemli
olan, vergi yapısı içerisinde çok ağır vergileri düşürmenin yollarını ve
böylece ekonomik durgunluğu açmanın yollarını aramak en önemli yoldur diye
düşünüyoruz. Bugün için Motorlu Taşıt
Vergilerinde 1600 cc'ye kadar yüzde 27'lik bir ÖTV, 1601-2000 cc arasında yüzde
46 ÖTV, 2001'i aşanlarda yüzde 50 ÖTV alınmaktadır; ama, sadece ÖTV değil, bir
de, ÖTV'den sonra, ÖTV'nin de matrahı ilave edildiği bir ortamda yüzde 18'lik
Katma Değer Vergisi alınmaktadır. Zaten, sistem, yüzde
26-40 olan Katma Değer Vergilerini kaldırmıştır, genel orana dönmüştür; şu
anda, maalesef, motorlu taşıt alanında en düşük yüzde 54 oranında, en yüksek de
yüzde 73-75'lere varan bir vergi yükü söz konusudur. Gerçekten, diğer Avrupa
Birliği ülkelerindeki vergileme yapısına bakıldığında, bu tasarıdaki vergileme
yapısının, vergi yüklerinin, maalesef, çok yüksek olduğunu söylememiz
mümkündür. Dolayısıyla, önemli olan, Türk vergi sistemindeki bütün unsurların
yeniden gözden geçirilmek suretiyle, gerçekten, bu vergilerin ödeme gücüne
uygun hale getirilmesi yönünde çabaların artırılmasına ihtiyaç olduğunu
düşünüyoruz; ama, 57 nci hükümetin, bu yönde hiçbir çabasının olmadığını
üzülerek belirteyim. 1999 ve 2000 yıllarında alınan, bilhassa deprem nedeniyle
geçici olarak alınan vergilerin sürelerinin uzatıldığını, devamlı hale
getirildiğini de açıkça görebiliyoruz. Bugün, vergi sistemine
bakıldığında, adil vergi yükü dağılımına dayanmadığını da açıkça görüyoruz.
Hükümet, güçsüz olandan, yakaladığından vergi alıyor. Vergi gelirlerinin bütçe
gelirleri içindeki payına baktığımızda da, son on yılda, yüzde 75 ile yüzde
83,5 arasında değişmiş olduğunu görüyoruz. Yine, bir bakıma,
Türkiye'deki vergi sistemindeki çarpıklığı ifade etmek açısından şunu ifade
edelim: Örneğin, 2001 yılında şirketinden 200 milyar lira kâr payı elde eden
bir mükellefin, başka gelirlerinin de bulunmasına göre, vergi yükü yüzde
63'tür. 2001 yılı itibariyle ifade ediyorum; aynı tutarda hazine bonosu faizi
elde eden kişi, eğer, bu faizini, Temmuz 2001'den itibaren ihraç edilen devlet
tahvili veya hazine bonolarından elde etmişse ve bunlardan elde etmiş olduğu
100 milyar Türk Lirası ise, bu faiz gelirinin vergi yükü ise sıfırdır. Dolayısıyla,
bu örnek, bir bakıma, sermaye gelirleri arasında da ciddî bir adaletsizliğin
var olduğunu açıkça göstermektedir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) SAİT AÇBA (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Lütfen,
bitiriniz. SAİT AÇBA (Devamla) -
Tabiî, Türkiye'de, vergi sisteminin, yeniden, baştan aşağı gözden geçirilmesi
gerekmektedir. Verginin, sadece malî amaçla değil, malî amacı dışında da,
ekonomik amaçlara yönelik olarak, etkin bir şekilde kullanılmasına, yine,
sosyal amaçlara yönelik olarak, bilhassa gelir dağılımını düzenleyici
fonksiyonu icra etmek üzere, etkin bir şekilde kullanılmasına ihtiyaç vardır.
Biz, hükümetten, bu adımların atılmasını bekliyoruz. Ben, bu vesileyle,
tasarının hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Açba. Sayın milletvekilleri,
birleşime ara vereceğim; daha sonra, Demokratik Sol Parti ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grupları adına arkadaşlarımız konuşacaklar. 16.45'te toplanmak üzere,
birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.32 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.45 BAŞKAN: Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 106 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 870 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 12.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı: 870)
(Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerlerini aldılar. Tasarının tümü üzerinde
söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Hayati
Korkmaz'a aittir. Buyurun Sayın Korkmaz.
(DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA HAYATİ
KORKMAZ (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri,
sıra sayısı 870 olan Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının geneli üzerinde
Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum; sözlerime başlarken Divanı ve Genel Kurulu Grubum ve şahsım adına
selamlıyorum. 1985 yılında, 8 adet
dolaylı vergi yürürlükten kaldırılarak Katma Değer Vergisi uygulamaya
konulmuştur. Bu önemli çalışmadan sonra dolaylı vergiler alanında yapılan en
önemli mevzuat çalışması görüşmeye başladığımız kanun tasarısıdır. 6 Mart 1995
tarihinde Türkiye ile Avrupa Birliği arasında Ankara Anlaşması imzalanmış,
Katma Protokole dayanarak 1/95 sayılı karar alınmış ve 1 Ocak 1996 tarihinden
itibaren Avrupa Birliğiyle gümrük birliği gerçekleştirilmiştir. Bu anlaşmayla,
dolaylı vergiler alanında sadece ayırımcılık yapmama ilkesine uymamız
yeterliydi; ancak, 1999 yılında, Helsinki Zirvesinde, ülkemizin Avrupa
Birliğine aday adaylığının kabul edilmesiyle ilişkilerimiz yeni bir boyut
kazanmıştır. Bu bağlamda, çeşitli alanlardaki mevzuatımızı uyumlu hale getirme
yanında, vergi mevzuatımızı da uyumlu hale getirme zorunluluğu ortaya
çıkmıştır. 57 nci hükümet, Avrupa
Birliği mevzuatına uyum amacına yönelik taahhütlerimize, kısa ve orta vadeli
bir takvimle, hazırladığı Ulusal Programda yer vermiştir. Özel Tüketim Vergisi
bunlardan birisi olup, uygulanmasıyla, tam üyeliğe hazırlık sürecinde ilerleme
kaydedilmiş olacaktır. Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu hale gelerek, Özel
Tüketim Vergisiyle, imalat, ithalat veya ilk iktisap aşamasında sayısı sınırlı
tutulan bazı mallara ek bir dolaylı vergi uygulanarak daha yüksek oranda
vergilenen mallar kapsamı oluşturulmuştur.
Kanun tasarısıyla ihdas
edilen Özel Tüketim Vergisi, belirli ve az sayıda mal grubundan gelir toplama
ve tüketicilerin harcama alışkanlıklarını yönlendirmeye yönelik genel tüketim
vergileri dışında öngörülen bir vergi şeklidir. Bu vergiyle, dolaylı vergi
alanında çok büyük bir sadeleştirme sağlanacak ve 16 adet vergi, harç, fon ve
pay yürürlükten kaldırılacaktır. Özel Tüketim Vergisi
uygulamasına geçilirken, yürürlükten kaldırılan vergi, harç, fon ve payların
oluşturduğu vergi gelirinin mümkün mertebe korunarak, aynen elde edilmesi
amaçlanmış ve ek vergi doğurmayacak oranların tespitine özen gösterilmiştir.
Hükümetin uygulamakta olduğu program nedeniyle, vergi kayıplarını göze
almamasını doğal karşılayabiliriz; ancak, uygulanan Özel Tüketim Vergisi
oranlarının kendimize örnek aldığımız Avrupa Birliği ülkelerine göre yüksek
olduğu da bir gerçektir. Kapsama giren malların yaklaşık 220 çeşitle sınırlı
olması ve yaklaşık 1 500 mükellefi ilgilendirmesi nedeniyle, yönetimi ve
denetimi son derece kolay olan bu vergi türü, aslında, hasılat açısından önemli
bir paya sahiptir. 2002 rakamlarıyla, vergi gelirlerinin yüzde 22'sini
oluşturuyor olması, gelirler açısından ne denli önemli olduğunun da açık bir
göstergesidir. Ayrıca, özel vergi
kapsamına giren bazı ürünlerin, beyaz eşya örneği gibi, lüks sayılması da
yanlış bir yaklaşımdır. Bu nedenle, hükümetin uygulamakta olduğu program
hedefine ulaştığı oranda, toplumun günlük yaşamında vazgeçilmez olarak
kullanmakta olduğu ürünlerin Özel Tüketim Vergisi oranları tedricî olarak
indirilmeli ve zaman içerisinde sıfıra kadar düşürülmelidir. Diğer ürünlerin
oranları da, aynı şekilde, zaman içerisinde makul seviyeye düşürmek için gerekli
çalışmalar yapılmalıdır. Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla, hükümetlere bu
tür çalışmaları yapma esnekliği verilmektedir. Yine, bazı ürünlerin
vergi oranlarına baktığımızda, lüks olma özelliğine göre dengesizlikler göze
çarpmaktadır. Bu konuda, kamuoyunun eleştirilerine mahal vermeyecek şekilde,
zaman içerisinde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi uygulanan mallar dört ana listede
sınıflandırılmıştır. (I) sayılı listede petrol ürünleri yer almaktadır.
Tasarıyla, tecil-terkin uygulama olanağı sağlandığından, solvent türevlerini
kullanan sanayiciler için ek yük getirilmemiş olacaktır. Yine, tasarıyla,
solvent türevlerinin akaryakıt ürünleriyle karıştırılmasını önleyen tedbirler
getirilmektedir. (II) sayılı listede
motorlu araçlar yer almaktadır. Yasa tasarısıyla bazı yeni kolaylıklar ve
yenilikler getirilmektedir. Taşıt Alım Vergisi, Ek Taşıt Alım Vergisi, Çevre
Fonu, Trafik Tescil Harcı, Eğitime Katkı Payı ve Özel İşlem Vergisi
kaldırılarak, yerine tek bir vergi getirilmektedir. Bugün geçerli olan
mevzuata göre, net ağırlık, istiap haddi, yaş, motor gücü ve lüks kriterlerine
göre nispî ve maktu vergiler uygulanmaktadır. Yeni tasarıya göre, motor
silindir hacmi esas alınarak nispî vergi uygulanmaktadır. Vergileme, değer
esasına göre yapılacağından, rekabet eşitsizliğini sona erdirecektir. Yeni uygulamayla,
vergilerin her yılın başında artması gibi bir sorun olmayacağından, vergi
dairelerindeki yığılma ve yıl sonu ile yıl başı arasındaki arz-talep
farklılıkları ortadan kalkmış olacaktır. Yine, Özel Tüketim
Vergisinin araçların ilk iktisabında uygulanacak olması nedeniyle, ikinci elde
vergi olmayacaktır. Bu da, tescil kayıtlarının gerçek durumu yansıtmasını
kolaylaştıracaktır. Binek otomobillerde net
ağırlık yerine silindir hacminin referans olarak alınması olumlu bir aşamadır;
ancak, gelişmiş motorlarda, sıkıştırmalı hava kullanımı ve tork motorlarıyla,
daha yüksek güç üretilmesi olanaklı hale gelmiştir. Dizel motorlarda ise, birim
hacim başına elde edilen gücün benzinli motorlara göre daha düşük olduğu
bilinmektedir. Tasarıya göre, gelişmiş benzinli motor kullanan araçların lehine
ve dizel motorlu araçların aleyhine bir durum ortaya çıkması söz konusudur. (III) sayılı listede ise,
tütün mamulleri ve alkollü içkiler yer almaktadır. Bu ürünlerden de alınmakta
olan 7 ayrı vergi, fon ve pay, tasarıyla ortadan kaldırılmaktadır. Tek bir
vergiyle, vergi kaybına müsait yapı ve karmaşık muhasebe sistemi ortadan
kaldırılmaktadır. Bu listedeki ürünlere uygulanacak vergi oranlarını belirleme
yöntemiyle, Avrupa Birliği kriterlerine uyum sağlanmış olacağı gibi,
belirlenecek vergi oranlarıyla, toplumun sağlığı açısından önem taşıyan bu
ürünlerin tüketimi de belli oranda kontrol altına alınmış olacaktır. (IV) sayılı listede ise,
yüksek oranda KDV'ye tabi mallar bulunmaktadır. Halen yüzde 26 ve yüzde 40
oranlarında KDV'ye tabi olan bu mallar bu kapsamdadır. Yüksek oranda KDV oranı,
kayıtdışılığı körüklemektedir. Bunun yerine imalat veya ithalat aşamasında bir
defa alınacak Özel Tüketim Vergisiyle hem KDV oran sayısı 5'ten 3'e inmiş
olacak hem de kayıtdışılığın önüne geçilmiş olacaktır. Bu listede yer alan
ürünlerin çoğu, toplumun günlük yaşamına girmiştir. Bu nedenle, indirime
gidildiğinde bu listeden başlanmalıdır. Tasarı, bu listedeki
ürünlerin vergi oranlarını artırma hakkını, diğer mallardan farklı olarak,
Bakanlar Kuruluna vermemektedir; tasarı, bu mallar için, oranı sadece sıfıra
kadar düşürme hakkını vermektedir. Mevcut sistemde vergi,
fon ve paylardan, kurum ve kuruluşlara kaynak aktarılmaktadır. Mükelleflerce ve
vergi dairelerince çeşitli hesaplara ve kurumlara ayrı paylar ayrılmaktadır. Bu
paylar birbirinin matrahına girdiğinden dolayı, karmaşık bir hesaplama şekli
sonunda ortaya çıkan denetlenmesi zor durum sebebiyle, ciddî vergi kayıpları
söz konusudur. Yeni tasarı ile, hepsi bir havuzda toplanacak ve buradan ilgili
kurum ve kuruluşlara pay aktarılacaktır. Bu, sadelik ve şeffaflık açısından son
derece olumlu bir yaklaşımdır; ancak, devredilen bu harcamaların bütçedışı
kullanıma açık olması önemli bir sorundur. Tasarı ile bu harcamaların bütçe
dahilinde yapılmasını mümkün kılmak olasıdır. Dileğimiz, hükümetin, bu
gelirlerin harcamasını 2003 yılı bütçesi içine alması ve bütçe birliği ilkesine
uymasıdır. Bu duygu ve düşüncelerle,
görüşmekte olduğumuz bu önemli tasarının yasalaşmasına destek vereceğimizi
ifade etmek istiyorum. Bu yasamızın, ülkemize ve toplumumuza hayırlı olmasını
diliyorum. Sözlerime son verirken,
hepinize saygılarımı sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Korkmaz. Gruplar adına son olarak,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Hasan Çalış. Buyurunuz Sayın Çalış. MHP GRUBU ADINA HASAN
ÇALIŞ (Karaman)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özel Tüketim Vergisi
Kanunu Tasarısını görüşmemiz nedeniyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bildiğiniz gibi, 1995
yılında ülkemiz ile Avrupa Birliği arasında Gümrük Birliği Anlaşması
yapılmıştır. 1996 yılı başından itibaren de bu anlaşma yürürlüğe girmiştir. O
günden bugüne, Gümrük Birliği Anlaşmasıyla ilgili olarak olumlu ve olumsuz
muhtelif görüşler ileri sürülmüştür. Olumlu görüşler ileri sürenler,
sanayimizde, ticaretimizde, tarımımızda, hayvancılığımızda hızlı gelişmeler
olacağını, hızlı kalkınacağımızı; Avrupa bilim ve teknolojisinden daha hızlı
istifade edeceğimizi ve hızla Avrupa ailesine dahil olacağımızı düşünmüş ve bu
anlaşmanın gerçekten ciddî bir olay olduğunu, ciddî bir aşama olduğunu dile
getirmiştir. Aleyhinde düşünenler ise, bu anlaşmayla, ülkemizin tarımında,
sanayiinde, ticaretinde sıkıntılar olacağını dile getirmiş. Nitekim, aynı görüş
sahipleri, Avrupa Birliği ile ülkemiz arasında her geçen gün büyüyen, yapılan
bazı hesaplara göre 56 milyar doları bulan açığın -ticaret hacmindeki açığın- bu
anlaşmanın yapılışında gözden kaçan bazı hususlara bağlı olduğunu
düşünmektedirler. Ben, buradan, bütün
arkadaşlarıma şu çağrıda bulunmak istiyorum: Bu meseleyi, iktidar
meselesi-muhalefet meselesi, eski yönetim-yeni yönetim meselesi, eski
hükümet-yeni hükümet meselesi gibi görmeyip, millî bir mesele olarak görmemiz
gerektiğini düşünüyorum. Devletimizin kayıtları
ortadadır; bilim adamlarının bilim ölçülerine koyduğu kurallar da ortadadır.
Gerçekten, Avrupa Birliğiyle ilgili olarak ülkemizin millî çıkarları
doğrultusunda bir tedbir almamız gerekiyorsa, Avrupa Birliğinin bize karşı
yerine getirmediği taahhütler neler ise, bizim de yerine getiremediğimiz
taahhütler neler ise, bunları bir bir tartıp, bugün itibariyle, Avrupa Birliği
ile Gümrük Birliği Anlaşmamızın bazı maddelerini yeniden tartışmamız, yeniden
gözden geçirmemiz gerekir diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım,
bildiğiniz gibi, Avrupa Birliğiyle gerçekleştirdiğimiz Gümrük Birliği
Anlaşmamızın ayaklarından birisi de, Özel Tüketim Vergisinin hayata
geçirilmesiydi. Nitekim, günün hükümeti gerekli çalışmaları yaparak, bu kanun
tasarısını 1996 yılında hazırlıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderiyor,
Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışılıyor; geneli üzerindeki tartışmalardan bir
türlü maddelerine geçilemiyor ve görüşülmesine ara veriliyor. O günden bugüne
aradan altı yıl geçiyor. Nitekim, komisyon aşamasından Genel Kurul aşamasına
getirmiş bulunuyoruz. Gerçekten, Özel Tüketim
Vergisinin olumlu yönlerini göz önüne aldığımız zaman, altı yılı kaybetmiş
oluyoruz. Keşke, o günkü arkadaşlarımız, bu yasayı altı yıl önce çıkarmış
olsalardı, biz, altı yıldan bu yana, bu yasanın eksiklikleriyle, vergi
sistemimizin yıllardan beri devam eden eksiklikleriyle uğraşsaydık diye
düşünüyorum. Nitekim, son konuşmacı
olmam hasebiyle, partilerimiz adına çıkan bütün konuşmacılarımı da dinleme
imkânım oldu. Gördük ki, temelde, bu yasanın hayata geçirilmesine hiçbir
partimiz karşı değil; ama, arkadaşlarımızın haklı olarak serzenişte bulunduğu vergi
sistemimizin sakatlıkları, vergi sistemimizin kronik hastalığı, bu üç yılın
hastalığı değildir. Bu hastalık, üç yıl önce de vardı, beş yıl önce de vardı
-hepimiz beraber yaşadık- on yıl önce de vardı. Bu, ülkemizin ciddî bir
hastalığıdır. Bu hastalığı peyderpey tedavi etmek, ortadan kaldırmak -bunu
millî bir mesele olarak görerek, parti ayırımı gözetmeden- bütün vekillerin,
bütün yetkililerin, bütün hükümetlerin görevidir diye düşünüyorum. Nitekim, bu
düşünceyle, konuşmacı arkadaşlarımın tavrından da anladığım kadarıyla,
herhalde, Avrupa Birliği ile entegrasyonumuzu hızlandıracak olan ve vergi
sistemimizdeki uyumu biraz daha rahatlatarak Avrupa Birliği yönündeki adımımızı
hızlandıracak olan Özel Tüketim Vergisi Yasasının çıkarılmasında değerli
muhalefet yetkilisi arkadaşlarımız da olumlu muhalefet yapacaklardır. Bu,
gerçekten, 21 inci Dönem uzlaşma kültürü sonucu Meclisin yaptığı güzel ve yeni
icraatlardan biri olarak eski icraatlara ilave edilecektir diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım,
bildiğiniz gibi, 1999 yılında, Avrupa Birliğinin Helsinki'de yaptığı
toplantıda, ülkemiz, Birliğe aday adayı olarak kabul edildi. Daha sonra da
24.3.2001 tarih ve 24352 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu
kararıyla Avrupa Birliği Müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal
Programı ile 2002 yılı içerisinde Özel Tüketim Vergisi Yasasının hayata
geçirileceği taahhüdünde bulunulmuştu. Bu taahhüdümüzü; yani, 1995 yılında
imzaladığımız, 1996 yılında hayata geçen Gümrük Birliği Anlaşmasında da
bulunduğumuzu göz önüne alırsak, gerçekten, önemli bir eksiklik ortadan
kaldırılmış olacaktır. Nitekim, hükümetimizin, Türkiye Büyük Millet Meclisine
teklif ettiği kanun tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonumuzda görüşülmüş ve Genel
Kurul aşamasında da hızla ilerlemektedir. 21 inci Dönem Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve 57 nci cumhuriyet hükümetinin bu dönemde hayata
geçirdiği çok ciddî kanunlarımız ve Anayasamızda yaptığı çok ciddî
değişikliklerin içerisinde bu yasanın da yer alması, gerçekten, bu dönemin milletvekilleri
ve 57 nci cumhuriyet hükümeti için gurur vesilesi olacaktır. Bu Meclis, hepimizin
bildiği gibi, geçmiş yıllarla kıyasladığımız zaman çok hızlı çalışmış,
yıllardır çıkarılamayan yasaları çıkarmış, boşlukları doldurmuş, bu yönüyle
tarihe geçmiştir; ama, basın ve kamuoyu aracılığıyla ve muhtelif yollarla da,
sanki linç edilircisine, hak etmediği kadar -iktidarıyla, muhalefetiyle-
saldırıya uğramıştır. Gerçekten, hepimize bir görev düşmektedir: Bu Meclisin
itibarını yükseltmek, milletimizin itibarını yükseltmektir. Değerli arkadaşlarım,
meseleye bu açıdan bakmamızın gerekli olduğunu düşünüyorum. Çağdaş bir vergi sistemi,
devletin ihtiyacı olan geliri düzenli olarak sağlayan, gelir dağılımında
adaleti göz önünde tutan, tarafsızlık ilkesinden ayrılmayan, gelir dağılımının
iyileşmesini ve ekonomide büyümeyi sağlayan, teşvik eden, basit, anlaşılabilir,
ödeme gücü ilkesine dayalı, vergi toplama maliyetini ise mümkün olduğunca
asgarîye indiren bir sistem olmalıdır. Bu çerçeveden baktığımız zaman, değerli
arkadaşlarım, gerçekten, Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısıyla ve bunu hayata
geçirdiğimiz zaman, bu kanunla, Avrupa Birliği yolunda ciddî adımlardan birini
daha atmış olacağız. Yine, 210 adet ürün 4
grupta toplanarak, bunlardan tek aşamada bir defa vergi alınması yoluna
gidilmektedir ve bu verginin toplam hacmi -biraz önce konuşmacı
arkadaşlarımızın da belirttiği gibi- topladığımız bütün vergiler içerisinde yüzde
22'si civarındadır. Bunu göz önüne aldığımız zaman ve mükellefin de 1 500 kişi
gibi sınırlı sayıda olduğunu düşündüğümüz zaman, gerçekten, yapılan işin önemi
daha da iyi kavranacaktır. Yine, değişik aşamalarda
alınan 16 adet vergi, fon, harç gibi mükelleften çıkan paralar, tek aşamada,
bir defada alınmak suretiyle, vergiyi tekrar vergilendirmek gibi yanlış
uygulamaların yolu kesilmiş oluyor. Düşünün ki, bu uygulamayla, 16 defa kuyruğa
girmekten kurtulacaksınız, 16 defa kırtasiyeyle uğraşmaktan kurtulacaksınız,
zaman kaybınız onaltıda 1'e düşecek. Kısacası, gerçekten, bunu, Türkiye
genelindeki insanların o günkü vergi kuyruklarında geçirdiği zaman açısından
göz önüne aldığımız zaman, yapılan işlem doğru bir işlemdir. Yine, ikinci el
ürünlerden verginin kaldırılması -özellikle otomotivde- ekonomimize bir
canlılık getirecektir. Bir tek ürünü üretiyorsunuz -bir otomobili- her el
değiştirdikçe yeniden vergi veriliyor, yeniden vergi veriliyor; haliyle, bu,
maliyetin üzerinde yeni şişmelere sebep oluyor ve vergi üzerinden vergi almış
oluyorsunuz. Yine, bu yasayla getirilen önemli kolaylıklardan birisi de değerli
arkadaşlarım, vergi üzerinden, tekrar, KDV ile bir daha vergi alınmasının
yolunu da kapatmış oluyor; bu da güzel yönlerinden birisi. Gerçekten, bu yeni
sistemle, kayıplar ve kaçaklar ve kayıtdışılığın asgariye indirilmesi
amaçlanmıştır. Ayrıca, eski vergilerin dışında, mükellefe yeni bir vergi yükü
getirilmemiştir. Özellikle, solvent ürünleri dediğimiz ürünlere, sanayide,
yani, amacına uygun yerde kullanıldığı zaman yeni bir vergi getirilmemesi; ama,
özellikle araçlarımızda kullandığımız yakıtların içerisine karıştırılarak
kullanıldığı zaman haksız bir kazanca sebep olduğunu, haksız vergi kaçağına
sebep olduğunu göz önüne aldığımız zaman, bir haksızlığı da ortadan
kaldırmaktadır. Bu yolla da, hem ekonomi teşvik edilmekte hem de araçlarımızın
ekonomik ömrünün kısalmasında ve araçlarımızda tamiri zor hasarların meydana
gelmesinin önlenmesi açısından da önemli bir iş yapılmış oluyor. Değerli arkadaşlarım, bu
dört gruba ayrılan Özel Tüketim Vergisiyle ilgili listeleri incelediğimiz
zaman, gerçekten, bazı sektörlerin teşvik edildiğini görüyoruz. Nedir bu
sektörler; turizm teşvik ediliyor, KOBİ'ler bir nebze teşvik ediliyor. Neyle
teşvik ediliyor; işte, bu solvent ürünleri; efendim, burada kullanılacak
makineler, kullanılacak araçlar -bunlarla taşımacılık sistemi teşvik ediliyor-
bunun gibi, incelediğiniz zaman, pek çok alanda teşvik olduğunu, bu amacıyla da
iyi bir vergi sisteminin ruhuna uygun olduğunu görüyoruz. Tabiî, burada
gördüğümüz bir husus daha var ki, o da, şurada iktidarıyla, muhalefetiyle hepimizin
yüreğinde gerçekten bir sızı olan, dargelirlinin ağır vergi yüküdür; ancak, bu
vergi yükü, ne bugünün eseridir ne beş yıl öncesinin eseridir; bu, uzun
yıllardan beri devam eden, biraz önce de belirttiğim çok ciddî bir
hastalığımızdır. Bunun ortadan kaldırılabilmesi için, gerçekten, üreten bir
ekonomiyi ve 65 000 000 nüfusumuz içerisinde beyin kapasitesinin yüzde
50'sinden fazlasını kullanan insanları, mevcut gövdelerimizin içerisindeki
beyin kapasitemizi daha fazla kullanabilecek yeni sistemler geliştirmemiz
gerekir. Kısaca, gayri safî milî hâsılamızı, tablolarına baktığımız zaman
özendiğimiz Avrupa'nın, Uzakdoğu'nun, Amerikanın muhtelif ülkelerinin 15 000, 20 000, 25 000 dolarları seviyesine
yükselttiğimiz zaman hallolabilecek problemlerdir. Tabiî, bu problemleri hep
beraber halledeceğiz. Bu problemleri halletmek yerine, iktidar olunca
"ak" dediğimize, muhalefet olunca "kara" dersek; efendim,
muhalefet olunca iktidarken "ak"dediğimize "kara"dersek,
böyle bir anlayış belki sandıkta üç beş oy artırabilir, ama, ülkeye bir şey
kazandırmaz. Değerli arkadaşlarım, bu
ülke hepimizin; Türkiye hepimizin; gidecek bir yerimiz yok. Türkiye'nin dünyada
sözü sayılır bir ülke olmasında, Birleşmiş Milletlerde veto hakkı olan bir ülke
olmasında, gayri safî millî hâsılası 25 000 dolarda, 30 000 dolarda olmasında,
hepimizin faydası vardır. Elimizde imkânlarımız olmadığı sürece, sıkıntıların
bazısını gidermek zor olacaktır. Bütün bu duygularla şunu
diyorum: Değerli arkadaşlarım, çok çalışmamız lazım; iktidarıyla, muhalefetiyle,
milletvekiliyle, işçisiyle, köylüsüyle, mühendisiyle, fabrikatörüyle "ben
Türk'üm, Türkiyeliyim" diyen herkesin, bugün aldığı her nefesten, bugün
harcadığı her 25 kuruştan, yarın, öbür tarafta hesap vereceğini düşünerek,
sorumluluk anlayışıyla çalışması gerekiyor. Bu duygularla, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum ve bu yasanın hayırlara vesile olmasını diliyorum.
(MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Çalış. Sayın milletvekilleri,
27.5.2002 tarihinde, Şadan Şimşek, Aslan Polat ve Masum Türker arkadaşlarım,
aynı saatte, 15.20'de müracaat etmişler. Bu üç arkadaşımdan sadece ikisi
şahısları adına konuşma hakkına sahip. Her üçü de konuşma arzusunu
tekrarlıyorsa, kura usulüne başvurmak durumundayım. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)
- Sayın Başkan, benim yok mu?.. BAŞKAN - Sizin, başka bir
saatte, başka bir grupla var. Üç arkadaşım da konuşma
arzusunda ısrarlı mı? Sayın Şimşek, Sayın
Türker?.. Kura çekeceğim. ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) -
Evet, çekelim. NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale)
- Sayın Başkan, kura çekin. BAŞKAN - Peki. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
DSP'liler konuşmasın! BAŞKAN - Şadan Şimşek
arkadaşım, birinci olarak konuşacak. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
İktidar partileri niye konuşuyor?! SUAT PAMUKÇU (Bayburt) -
Sayın Başkan, biri iktidardan, biri muhalefetten... BAŞKAN - Aslan Polat... Evet, iki arkadaşım
konuşacak, birinci konuşmacı Sayın Şimşek'ti. Şahsı adına, Edirne
Milletvekili Şadan Şimşek; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı üzerinde
söz almış bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. Değerli milletvekilleri,
küreselleşen bir dünyada, ulusal ve uluslararası rekabet ortamının belirlediği,
kendine özgü ölçütler altında şekillenen piyasa ekonomisinin yerleşmeye
başladığı günümüz koşullarında, ticaretin oluşumu ve işleyişinin de rekabet
koşulları altında, saydam bir yapıda oluşmasının sağlanması kaçınılmaz bir
gerçek ve zorunluluk olarak kendini göstermektedir. Bir gerçek var ki, o da,
Türkiye ekonomisinin, yaklaşık çeyrek asırdan beri, kronik bir enflasyon, artan
kamu açıkları, dalgalı büyüme yapısı ve istikrarsız bir görünüm arz ettiğidir.
Bu güzel ülkemiz, çok büyük badireler atlatarak bugünlere gelmiştir; çünkü, iç
ve dış kaynaklar üretime yönlendirilmek yerine, rantiyecilere ve seçim
ekonomisine harcanmış, düz giden ekonomi tersine çevrilmiş, bazı yandaşlar
zengin edilerek, milletin parası heba olmuştur. Bu hebanın etkisi günümüzde
hâlâ devam etmektedir. Bütçemizin önemli bir kısmı, o zamandan başlanan ve
katlanarak bugünlere ulaşan faizlere gitmiş ve gitmektedir. Bakın, bugün kiminle
konuşursanız konuşun, şu sözleri işitirsiniz: "Bizler, geçmişte 'beyaz
sayfa açıyoruz' siyasetiyle çok uyutulduk. Biz, topyekûn kalkınma istiyoruz.
Biz, sadece muhalefet, sadece eleştiri istemiyoruz; çözüm önerilerini de
görmek, duymak istiyoruz" denilmektedir. Herkes böyle düşünür ve toplumun
her kesiminde destek var iken, iyiniyetli bir istikrar ve enflasyonla mücadele
programı uygulanmaya başlandı; ama, arzulandığı gibi yürümedi. Çünkü, bu ülkede
enflasyonist ortamda beslenen, gelişip, serpilen bir çıkar grubunun olduğu
aşikârdır. Nitekim, bu menfaatçılar, bugün gelinen ara dönemde amaçlarına
nispeten ulaşmışlardır; yani bazı güçler ülkemizin geleceğine çok büyük bir taş
koyarak engel olmaya çalışmaktadırlar. Bu enflasyonist çıkar grupları,
hükümetimizin, bu programa destek veren, ülkesini seven, geleceğine sahip
çıkan, başta halkımız olup, sivil demokratik kitle örgütlerinin, meslek
odalarının azmini yenmeyi başaramayacaklardır. Değerli milletvekilleri,
bugün görüşmesine başlayacağımız ve kısa adı ÖTV olan Özel Tüketim Vergisi,
Avrupa Birliğiyle 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşmasına göre, 1996
yılından beri çıkarılması gereken bir yasadır. Gümrük birliğinin bu
zamana kadar nimetlerinden faydalanamadık; ancak, külfetlerine katlandık.
Gümrük birliğinin ülkemize yaklaşık maliyetinin 80 milyar dolar olduğu, artık,
işadamları, meslek odaları ve sivil demokratik kitle örgütleri tarafından
söylenilmektedir. Her zaman olduğu gibi, bu yasa da 57 nci hükümetimize nasip
olmuştur. Çünkü, 57 nci hükümet hiçbir hükümetin çıkaramayacağı yasaları
çıkarma başarısını göstermekle, hızla, ülkemiz önünde ekonomik engel teşkil
eden unsurları aşmaya çalışmaktadır. Ülkemiz çok zor bir
dönemden geçmektedir. Bu dönemde, ülkemizin her ferdine büyük görev ve
sorumluluk düşmektedir. Ülkemiz ekonomisini zora sokmayan önlemlerle birlikte,
işçimize, esnafımıza ve memurumuza gerekli desteği sağlamak, köylümüze ve
çiftçimize hak ettiği tabanfiyatı verebilmek için çok akıllıca çalışmalıyız. İşletmelerin
karşılaştıkları sorunlardan birisinin finansman olduğu gerçektir. Özellikle
küçük işletmelerin kuruluş aşamasında başlayan finansal sorunu, kuruluş
sonrasında da kendini hissettirmekte, işletmelerin çalışmalarını olumsuz
etkilemektedir. Biliyorsunuz, bankacılık
sektörü sıfır risk ile çalışmakta ve elini taşın altına koymayı aklının ucundan
bile geçirmemektedir; yani, kredi verme konusunda isteksiz davranış
sergilemektedir, verdikleri kısıtlı sayıda kredi ise, projelere değil, karşılık
gösterilen ipoteklere verilmektedir. Ülkemizde, küçük
işletmelere sağlanan finansal desteklerin çoğu kamu kaynaklıdır.
Kredilendirmede bu kesimin yararlanabileceği en önemli kuruluş Halk Bankasıdır;
ancak, hizmet götürülen kesim geniş, kaynaklar kısıtlı olunca, kredilerin
limitleri oldukça düşük seviyede kalmaktadır. Küçük işletmelerin karşılaştıkları
güçlüklerden birisi de vergi sistemidir. Küçük işletmeler açısından ele
alındığında, vergi sistemi oldukça karmaşıktır; vergi, fon ve harçların sayısı
oldukça fazladır. Küçük işletmeler için vergi mevzuatları, içinden çıkılması
zor ve fevkalade karmaşık bir yapıdadır. Gelir idaresi, vergi idaresi olarak,
daha basit bir hale getirilmesi, vergilendirmenin belli bir gruba değil tabana
yayılması, vergi adedi çok fazla ve karmaşık olan malî sistemin
sadeleştirilmesi gereklidir. Şunu ifade etmek istiyorum
ki, küçük işletmeler, kendilerine yönelik olarak yapılan tüm karamsar tahminler
ve çektikleri güçlüklere rağmen, sayısal, ekonomik ve politik açıdan önem
kazanarak, sistemdeki varlıklarını kabul ettirmişlerdir; çünkü, küçük
işletmeler, büyük işletmelerin başaramayacakları işlevleri yerine
getirdiklerinden, mevcut sistem içerisinde varlıklarını sürdürmektedirler. Burada bir noktaya
dikkatinizi çekmek istiyorum: 21 inci Yüzyılın sosyoekonomik, hatta politik
sistemi olarak kabul edilen küreselleşme, yerel olmayan, üretim ve tüketimin
dünya düzeninin uluslarüstü kuruluşlar tarafından denetlendiği, kuralların
uluslaraüstü anlayışla çalıştığı bir sistemi ifade etmektedir. Değerli milletvekilleri,
görüşmeye başlanacak Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısıyla, dolaylı vergide
basitlik ilkesi sağlanacaktır; 16 vergi, harç, fon ve pay uygulamadan
kaldırılarak, tek bir vergi başlığı altında toplanacak; Maliye Bakanımız Sayın
Sümer Oral'ın her platformda söylediği gibi, ilave bir vergi yükü
doğmayacaktır. Katma Değer Vergisinin
yanı sıra, ithalat, imalat veya ilk iktisap aşamasında, kapsama giren her mala
bir kez uygulanmak üzere tek bir vergi oranı tespit edilecektir. Yasayla, Avrupa Birliği
vergi sisteminde olmayan Ek Vergi ile Ek Taşıt Alım Vergisi uygulamalarının
yürürlükten kaldırılması sağlanacaktır. Değerli milletvekilleri,
biz, ülke olarak, rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçişi sağlamalıyız;
yani, sadece parasıyla para kazanan değil, üreten, ürettiğini işleyerek
değerlendiren bir ekonomik ortama ihtiyacımız var. Ayrıca, bölgesel
ekonomik-sosyal konseyler oluşturularak, sorunların bölgesel bazda
değerlendirilmesi, çözülmesi gereklidir. Artık, toplumumuzun
sorunlarına çözüm önerileri getirmek yerine, belli başlı kalıplaşmış sözlerin
arkasına sığınarak bir yerlere varılamayacağı çok açık bir gerçektir. Bizler, yeni
huzursuzlukların yaşanmaması için, tarihî sorumluluğumuzun bilincinde olarak,
sorunları, demokrasinin, parlamenter rejimin ve piyasa ekonomisinin kuralları
içinde, iç ve dış kaynakları akıllıca kullanarak çözmek için mücadele
etmeliyiz. Bu duygu ve düşüncelerle,
Özel Tüketim Vergisi Kanununun ülkemize ve Maliye Bakanlığına hayırlı olmasını
diler, Yüce Meclise saygılarımı sunarım. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Şimşek. Efendim, şimdi de, Maliye
Bakanı Sayın Sümer Oral söz istemişlerdir. Buyurunuz Sayın Bakanım. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlerin tasvibiyle vergi
sistemimizin içerisine girecek olan Özel Tüketim Vergisinin geneli üzerinde
gruplar adına, grup sözcüsü değerli arkadaşlarım değerlendirmeler yaptılar;
hepsine teker teker teşekkür ediyorum. Esas itibariyle, Özel
Tüketim Vergisi, yeni bir vergi olarak ele alınmaması gerekir. Zaman zaman,
gerek Parlamentoda gerekse Parlamento dışında, âdeta yeni bir vergi, ilave bir
vergi yükü geliyor şeklinde algılanacak açıklamalara rastlanıyor. Bu, esas
itibariyle, kesinlikle yeni bir vergi değildir, mevcut 16 adet vergi paylarını
ve fonları bir çatı altında toplayan bir düzenlemedir. Esas itibariyle, sadece
belirli mal gruplarının vergilendirildiği, tek aşamalı, az sayıda yükümlüsü
olan -bu son derece önemli- yönetimi kolay bir vergi yapısına sahiptir. Dolaylı vergilerde bir
sadeleştirme meydana getirmektedir. Bilindiği gibi, 1985 yılında getirilen
Katma Değer Vergisi, bu alanda ilk reformdu, ciddî bir düzenlemeydi. Orada, 8
adet dolaylı vergi bir çatı altında toplanmıştı. Ondan sonra, bu, dolaylı
vergiler alanında yapılan ikinci düzenlemedir. Böylece, dolaylı vergilerde bir
sadeleşmeyi ve bürokrasiyi azaltan bir sistemdir; Ayrıca, Avrupa Birliğiyle
uyum sağlayan bir vergidir. Zaman zaman, değerli
arkadaşlarımız, bu vergiyle ilgili olarak "Avrupa Birliğinin bir
direktifidir" şeklinde ifadelerde bulundular. Bu direktifin, bir emir veya
bir talimat şeklinde kesinlikle algılanmaması gerekir. Avrupa Birliği, 15
ülkeden meydana gelmektedir. Onun birtakım ilkeleri, ülkeler bakımından, bir
yerde, direktif şeklinde ifade edilir; yoksa, bir talimat veya bir emir
anlamına gelmez. Şimdi, Avrupa Birliği bünyesinde 15 ülke var. O üye ülkeler
belli ilkelere uymak zorunda. Eğer uymazsa, Brüksel, Komisyon veya Avrupa
Birliği uyarıda bulunabilir. Bu, hiçbir zaman, bir direktif, talimat değil, bir
anlaşmanın sonucudur. Nitekim, para birimini oluşturan üyelerin bütçe açıkları,
eğer, gayri safî millî hâsılanın yüzde 3'ünü aşıyorsa, uyarıda da bulunuyor.
Nitekim, bugün, Avrupa Birliğinde de bu, bir iki ülke için söz konusudur; ama,
kesinlikle talimat olarak alınmaması lazım, onların terminolojisidir. Dolaylı vergilerde
sadeleştirme olduğunu ifade etmiştim. 16 vergi, harç, fon ve pay yerine tek bir
vergi çıkıyor. Dolaylı vergiler, karmaşık bir yapıdan sade bir yapıya
kavuşuyor. Ayrıca, saydam bir vergi yapısı söz konusudur. Tek aşamada
uygulanacak; yani, imalat veya ithalat aşamasında bir kez alınacak ve toplam
210 çeşit mal grubu, madde, bu verginin kapsamına girecektir. Biraz evvel,
yükümlüsü, sorumlusu, mükellefinin az olduğunu söylemiştim. Tüm Türkiye'de 1
500 civarında bir mükellefi olacak; böylece, yönetimi de daha kolay bir hal
alacaktır. Bu özel tüketim
vergisinin çatısı altında toplanacak vergilerin büyüklüğü, tüm vergilerin yüzde
20'si civarında, yüzde 22'sine tekabül etmektedir. Bunun içerisinde de en büyük
pay akaryakıt; yani, petrol ürünlerinden alınan vergiler olacaktır. Burada 4 tane liste var,
bu listelerde de çeşitli mallar var. (I) sayılı liste ayrıca iki tabloya
ayrılmış durumda; birisi petrol ürünleri, diğer solventler. (II) sayılı listede
motorlu taşıtlar, (III) sayılı listede alkollü içkiler, sigaralar ve (IV)
sayılı listede de yüksek oranlı, yükseltilmiş oranlı Katma Değer Vergisine tabi
mallar var. Sektör itibariyle ve
geneli itibariyle kesinlikle ilave bir vergi getirilmemektedir; ama, sistem
değişikliği nedeniyle -sektörde değişmemekle beraber- bazı mallarda biraz daha
az, bazı mallarda biraz daha fazla olabilir. Bu, sistem dolayısıyla, özellikle
(II) sayılı listedeki otomobillerde ve biraz, alkollü içkilerde olabilir; ama,
sektör itibariyle ve geneli itibariyle herhangi bir ilave vergi yoktur. Bunun altını
çizmek istiyorum. Her iki konuda da; yani, bu vergiyle ilgili bu tablolarda yer
alan mallarla ilgili olarak, ilgili sektörlerle uzun görüşmelerden sonra nihaî
tablolar meydana getirilmiştir. Bazı arkadaşlarımız
tarafından, Bakanlar Kuruluna yetkiler verildiğini ve bu yetkilerle bunun
artırılabileceği söyleniyor. Kesinlikle böyle bir düşünce yok. Halen yürürlükte
olan vergi yasalarıyla Bakanlar Kuruluna verilen yetkilerin en asgarileri
buradadır. Bir 4 kat vardır, o da sadece alkollü içkilerle ilgilidir. Onun da
amacı, mevcut vergi yükünü artırmak değil, sistemde bir değişiklik düşünüldüğü
zaman kullanmaktır; o amaçla getirilmiştir, kesinlikle artırma amacı
taşınmamaktadır. Tasarının en önemli
unsurlarından birisi, ikinci el motorlu taşıt iktisapları vergiden muaf
tutulmaktadır; yani, bir vergi ödemeyecektir ikinci el taşıt iktisap eden
kişiler. Mevcut mevzuata göre bunlar Taşıt Alım Vergisine tabi olduğu için, çok
kez tescil işlemleri yapılmıyor ve hukukî durumdan uzak fiilî durumlar oluyor.
Böylece, bunlar ortadan kaldırılacak; yani, ikinci el iktisaplarında herhangi
bir vergi yok. Ayrıca, bilindiği gibi,
mevcut uygulamada, traktörlerde, ilk iktisapta -ikinci değil, ilk iktisapta-
belli bir Taşıt Alım Vergisi ve birtakım fonlar alınıyordu. Özel tüketim
vergisiyle, traktörler üzerinden alınan bütün vergiler kaldırılmıştır; traktör
iktisaplarında, kesinlikle, herhangi bir vergi alınmayacaktır. Arkadaşlarımız,
konuşmaları sırasında kaldırılan vergileri saydılar. Ben de kısaca bunları
belirterek sözlerime son vermek istiyorum. Kaldırılacak olan vergiler:
Akaryakıt Tüketim Vergisi, Akaryakıt Fiyat İstikrar Payı, Taşıt Alım Vergisi,
Ek Taşıt Alım Vergisi, Çevre Kirliliğini Önleme Fonu, Trafik Tescil Harcı,
Eğitim Katkı Payı, Özel İşlem Vergisi, Mera Payı, Ek Vergi, Federasyonlar Payı,
Eğitim Gençlik Spor ve Sağlık Hizmetleri Vergisi, Malul, Şehit, Dul ve Yetimler
Payı, Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü
İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu Payı, Toplu Konut Payı gibi 16 çeşit vergi ve
bir de, arkadaşlarımız da söyledi, 26 ve 40'lık KDV oranları kaldırılmaktadır. Böylece,
Katma Değer Vergisi sistemimiz, beş oranlı bir sistemden üç oranlı bir sisteme
dönüşmektedir. Dolayısıyla, Katma Değer Vergisinde de esas, ideal modele doğru
bir adım atılmış olmaktadır. Değerli arkadaşlarımın
tasvibine mazhar olur, buradaki tasarı kabul görürse, vergi sistemimize yeni,
çağdaş bir model girmiş olacaktır. Dikkatlerinden ve
gayretlerinden dolayı, değerli milletvekili arkadaşlarıma saygılarımı
sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Bakan. Son olarak, Erzurum
Milletvekili Aslan Polat'a ait söz. Buyurun Sayın Polat. (SP
sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 870 sıra sayılı Özel Tüketim Vergisi
Kanunu Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlarım. Hükümet, getirilen bu
tasarıyı, Plan ve Bütçe Komisyonuna özetle şu şekilde takdim etmiştir: Dolaylı vergilerde
sadeleştirmeye gidilmektedir. Avrupa Birliğine uyum
esas alınmıştır. 16 adet vergi, harç, fon
ve pay yerine tek vergi getirilmektedir. Vergi, tek aşamada
uygulanacak; imalat ve ithalat safhasında bir kez alınacaktır. Toplam 210 mal çeşidi bu
vergi kapsamına girmektedir. Tahmini mükellef sayısı 1
500 civarındadır. 2002 yılı rakamlarıyla,
14 katrilyon 990 trilyon TL olarak beklenen vergi gelirlerinin yüzde 22'si bu
vergi kapsamına girmektedir. Bunlar, birinci liste
kapsamına giren petrol ürünleri ve doğalgazdan beklenen 10 katrilyon 645
trilyon TL (toplam hâsılat oranının yüzde 71'i), ikinci listede olan taşıt
araçlarından beklenen 541 trilyon TL (toplam hâsılat oranının yüzde 3,6'sı),
üçüncü listeye giren sigara, içki, kolalı gazozlardan beklenen 3 katrilyon 567
trilyon TL (toplam hâsılat oranının yüzde 23,8'i) ve dördüncü listeye giren
diğer tüketim mallarından 236 trilyon TL (toplam hâsılat oranının yüzde 1,6'sı)
olarak beklenmektedir. Buradan da görüldüğü üzere, Özel Tüketim Vergisinin
yüzde 95'i petrol ürünleri ile sigara ve içkiden alınmakta, diğer tüketim
malları olarak tarif edilen gruptaki mallardan alınacak ÖTV yüzde 1,6 oranında
olup, ihmal edilebilecek düzeyde kalmaktadır. ÖTV şöyle tarif
edilmektedir: Üretimden ya da üretimin belli bir aşamasında genel olarak
alınmayıp da tek tek belirlenen bazı ürün ve hizmetlerden alınan vergilere Özel
Tüketim Vergisi denilmektedir. ÖTV'nin genel uygulama
nedenleri olarak; yararlanma prensibi esas alınmakta, sosyal faydaları düşük
veya sosyal zararları olduğu kabul edilen maddelerin tüketimini kısmak için
konulmakta; alkollü içkiler, sigaralar bu sınıfa girmekte; çevre kirliliğine
karşı savaşmak, kaynakların rasyonel olmayan bir şekilde kullanılmasını
düzeltmek maksadıyla konulmakta ve esas olarak da Avrupa Birliği ülkelerinde
ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle beraber, esas olarak, lüks mallar ile
alışkanlık veren keyif maddeleri hedef alınmaktadır; fakat, bizde ise, esas
olarak, tüm ÖTV'nin yüzde 71'i petrol ürünleri ve doğalgazdan alınarak enerjiyi
pahalı hale getirmekte ve dışticarette rekabet imkânlarımız zorlaşmakta, lüks
mallardan alınan ÖTV ise yüzde 1,6 oranında ihmal edilebilecek düzeyde kalarak,
bu lüks malları kullanan özel alıcılar üzülmek istenilmemiştir. Örneğin, bugün,
yaygın olarak büyük şehirlerin kenar semtleri ile köy ve kasabalarda yoğun
olarak kullanılan minibüslerde ÖTV oranı yüzde 9 iken, özel uçak ve
helikopterlerde yüzde 0,5, yat ve kotralarda yüzde 6,7 ile 8 arasında
değişmektedir. Yani, bu hükümete göre, minibüs kullananlar, yat, kotra, uçak ve
helikopter kullananlardan oran olarak daha fazla ÖTV ödeyeceklerdir; sanki,
onlar, daha özel bir araç kullanıyorlar gibi. Aynı haksızlık sigarada da
vardır. Örneğin, sigara ve içmelik tütündeki yüzde 49,5 oran, purolarda da
aynen yüzde 49,5 olarak muhafaza edilerek, puro kullananlar ile köylerde
tabakada tütün sarıp içenler aynı kategoriye alınmışlardır. Bu çarpıcı
örnekler, bu tasarının, ne kadar, sosyal adalet ilkelerinden uzak hazırlandığını
göstermek için verilmektedir. Petrol ürünleri ile
doğalgazdaki yüksek vergiye bizim itirazımızın en önemli sebeplerinden birisi
de, bu ürünlerin, en önemli yakacak ve sanayi hammaddesi olarak
kullanılmalarıdır. Sanayi alanında kullanıldıklarında, bu mallar üzerindeki
vergi, tüketim vergisi olmaktan çıkarak, üretim vergisi durumuna dönüşmektedir.
Avrupa Birliği
ülkelerinde bu oranlar, bizden, oran olarak da, dolar bazında da ucuz
olduğundan, üretimin fiyatına etki etmekte, bu da, bizim, bu ülkelerle ve
bilhassa petrol bakımından bizden zengin Güneydoğu Asya ülkeleri ve Avrupa
Birliği ülkeleriyle olan rekabet eşitliğimizi bozmakta, ihracatta sürekli
tıkanıklıklarla karşılaşmaktayız. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ÖTV'yle ilgili taahhütler, IMF'ye, Hazine Müsteşarlığınca
verilen 3 Nisan 2002 tarihli niyet mektubunda yer almış ve ÖTV tasarısının IMF
ve Dünya Bankası yetkililerinin görüşlerine iletildiği ve nisan 2002 sonuna
kadar çıkarılacağı taahhüt edilmiştir. Zaten, IMF'ye taahhüt edildiği için ve
esas onay onlardan alınmak istendiğinden, Plan ve Bütçe Komisyonunu ile Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşmeler çok sınırlı ve aceleye getirilmektedir.
Örneğin, bu tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonuna 21.5.2002'de akşamüstü dağıtılmış
ve 23.5.2002'de alt komisyon kurulmasına ve yeterlice incelenmesine izin
verilmeden aynı gün çıkarılmış ve 27.5.2002 Pazartesi günü Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyelerine dağıtılıp, 29.5.2002, yani, bugün, Çarşamba günü de, tasarı
bitinceye kadar çalışma süreleri uzatılıp, takriben 15 katrilyonluk vergi
gelirini ilgilendiren bu tasarı, hemen, alelacele çıkarılmak istenmektedir. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şimdi, çok önem verdiğim bir konuyu söylemek istiyorum. 3
Nisan 2002 tarihinde, Hazine Müsteşarlığınca, IMF Başkanı Mr. Köhler'e verilen
niyet mektubunda bizi en çok üzen nokta, 15 inci maddede yer alan "hiçbir
yeni kanun ve düzenlemenin, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunuyla temin
edilmiş bulunan Merkez Bankası bağımsızlığına gölge düşürmesine izin verilmeyecektir"
bölümüdür. Buradan, bizim sayın
müsteşarlığa şunu söylemek istiyoruz: Duvarlarında "egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir" yazan bu Meclisin çıkaracağı veya çıkarmak isteyeceği
bir kanunu IMF'ye verdikleri taahhütle müsaade etmeyeceklerini beyan etme
cüretini nereden almaktadırlar?! Bizim bağımsızlığımız ve yasa yapma yetkimiz
elimizden mi alınmak istenmektedir?! Hükümetin, bu konuda, acele, Türkiye Büyük
Millet Meclisine hesap vermesi gerekmektir. Kamuoyunda da çok
tartışılacağı gibi, ÖTV'nin önce KDV matrahına dahil edilip, ardından ÖTV'den
KDV alınması gibi, dünyada belki de tek örnek olan bu uygulanmanın kaldırılması
isteği, Bakanlar Kuruluna verilen, vergi oranlarını 4-5 katına kadar artırma ve
yarısına kadar, sıfıra kadar indirme gibi önemli ölçüde geniş sınırlar içinde
düzenleme yaparak, sadece Meclisin alması gereken vergi koyma hakkını, bir
nevi, Bakanlar Kurulunun devralması, ayrıca, kamuoyu ve IMF'nin de önemli
itirazlarına konu olan ÖTV'nin, bütçe içerisine girmeden çeşitli bakanlık ve
kurumlara dağıtılması, pay verilmesi gibi, hem vergi adaletine ve hukukuna ve
hem de Avrupa Birliği normlarına aykırı olan bu uygulamaların düzeltilmesi,
Plan ve Bütçe Komisyonunda ısrarla istenmesine rağmen, hükümet, âdeta, ben,
tasarıyı, IMF ve Dünya Bankasıyla yeterince tartıştım ve taahhüdümde geç
kaldım, sizinle vakit kaybedemem dercesine, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirmiş;
burada da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda üyelerce verilebilecek
önergelerle, kamuoyunun ve tüm vergi uzmanlarının istediği değişiklik hakkını
kullanamasın diye, tasarının tüm maddelerini sanal önergelerle doldurmuştur.
Dolayısıyla, hükümet istemezse -ki, öyle görünüyor- muhalefetin ve hatta
iktidara mensup milletvekillerinin dahi, önergeyle bu aksaklıkları düzeltme
imkânı kalmamıştır. Yine, Plan ve Bütçe
Komisyonunda çok itiraz edilen konulardan biri de, özel tüketim vergilerinin
bütçeye girmeden, özellikle Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Savunma
Sanayii Destekleme Fonuna paylaştırılması olmuştur. Burada, komisyon üyeleri,
ÖTV'nin bütçeye dahil olmasına, bu kuruluşların ve bakanlıkların belirlenen
ihtiyaçlarına göre dağıtımının esas alınmasını, bütçe gerçekleşmelerini izleme
bakımından bu uygulamanın mutlaka yapılması gerektiği istenirse, komisyonun
yoğun tempoyla bu düzenlemeyi bir gün içinde dahi tamamlayabileceği beyan
edilmesine rağmen, hükümet, tasarıyı, komisyondan, aceleyle, düzeltmeden
geçirmiştir. Yine, Millî Eğitim
Bakanlığı haricindeki kurumların harcamaları, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu,
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 832 sayılı Sayıştay Kanununun vize ve tescil
hükümlerine tabi olmamaları da eleştirilere sebep olmuş; fakat, komisyonda
olduğu gibi, burada da değiştirilmeden geçirileceği anlaşılmaktadır; çünkü, bu
hükümet, sürekli olarak denetimden, özellikle Sayıştay denetiminden
kaçmaktadır. Sayın milletvekilleri,
hükümet, eğer gelir-gider dengesini düzeltmek istiyorsa, öncelikle kayıtdışı
ekonomiyle ilgilenmelidir. Örneğin, 70 milyon nüfusu olan ülkemizde tüm vergi
mükelleflerimizin sayısı hâlâ 3,5 milyon civarında ise, siz isteseniz de vergi
açığını kapatamazsınız. Örneğin, OECD verilerine göre, Türkiye, tüm OECD
ülkeleri içerisinde 1985-2000 döneminde vergi oranını en çok artıran ülke
olmuştur. Bu dönemde verginin millî gelire oranı yüzde 15'ten yüzde 33'e
çıkmasına rağmen, bütçe açıkları ve faize giden para sürekli artmıştır. Yalnız,
vergi oranlarının sürekli artmasına rağmen, hem ekonomik kriz hem de
bölgelerarası gelişmişlik farklarının artması üzerine, vergide tahsilatın tahakkuka
oranı 2002 yılında önemli ölçüde düşmüştür. Örneğin, tahakkuk tahsilat oranı
2001 yılında yüzde 90,34 olmasına rağmen, bu oran, Ocak-Nisan 2002'de yüzde
68,22'ye düşmüştür. Dört ayda 22 katrilyon 435 trilyon tahakkuka rağmen, ancak
15 katrilyon 306 trilyon TL tahsilat yapılmış, dört ayda toplanamayan vergi
kaçağı 7 katrilyon 129 trilyon TL'ye ulaşmıştır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan... BAŞKAN - Lütfen... ASLAN POLAT (Devamla) -
Hükümet, vergi koyacağına, toplayamadığı bu vergileri tahsil etmeyi
düşünmelidir; fakat, malî alandaki dava sayısının 130 000 civarında olduğunu
düşünürsek, hükümetin geldiği çıkmazı daha iyi anlamış oluruz. Tabiî, bu arada, ihracatı
artıralım, bütçe açıklarını kapatalım diye, ihracatta sürekli fiyat
kırmaktayız. Örneğin, 1994'teki mal fiyatlarını 100 kabul edersek, 1997
yılında, Sayın Erbakan Hükümeti döneminde 102,7 olmuştur; yani, Türkiye'nin
ihraç ürünleri fiyatı, üç yılda 2,7 puan artmıştır; fakat, 2002 yılı ocak
ayında bu endeks 82,4'e düşmüştür; yani, ülkemiz aynı malları daha ucuza satmak
zorunda kaldı ve kendi emeği ve tasarrufu dışarıya ucuza gitmeye başladı. Yine, Türkiye, 1997... BAŞKAN - Sayın Polat,
teşekkür edebilir miyim... ASLAN POLAT (Devamla) -
Peki... Sayın Başkanım, netice
olarak, hiçbir sorunu çözemeyeceğine inandığımız bu hükümet, kamuoyunun ve
bizim değiştirilmesini istediğimiz ve biraz önce belirttiğim değişiklikleri
önergelerle getirirse, bu tasarıyı destekleyeceğimizi belirtir; hepinize
saygılar sunarım. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerideki görüşmeler, İçtüzüğün 81 inci ve 60 ıncı maddelerine
göre, 10 dakika süre içerisinde tamamlayacağımız soru cevap işlemiyle bitmiş
olacaktır; daha sonra, maddelere geçilmesi hususu gelecek. Şimdi, İçtüzüğe göre,
soru sormak isteyen arkadaşlarıma söz vereceğim. Geçen defa, maalesef,
arkadaşlarımıza fazla süre kalmamıştı; onun için, 5'er dakika bölüştüreceğim. 5
dakikada sayın milletvekillerinin sorularını alalım, Sayın Bakanımız da 5
dakika içinde cevap versin. Sayın Yıldırım, buyurun. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan, delaletinizle, aşağıdaki soruları, Sayın Bakandan,
cevaplandırmasını istiyorum. 1- Vergi oranlarının
yüksek olması nedeniyle, mükellefler, vergi borcunu ödemekte zorlanmaktadır.
Vatandaşların vergi borcunu ödeyebilmesi ve devletin vergi toplayabilmesi için,
genel olarak vergi oranlarında indirim yapmayı düşünüyor musunuz? 2- Yine, vergi oranlarının
yüksek olması nedeniyle, yurt dışına fabrikasını götürmek isteyen işadamlarını
engellemek ve ülkede bırakmak için bir çalışmanız veya herhangi bir tedbiriniz
var mıdır? 3- 2002 bütçe sunuş
konuşmanızda "kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almayı hedefliyoruz"
demiştiniz. Bu hususta bir çalışmanız ve gayretiniz var mıdır? Varsa, hangi
safhadadır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Yıldırım. Sayın Aydın, buyurun. ALAATTİN SEVER AYDIN
(Batman) - Teşekkür ederim. Sayın Başkan, delaletinizle,
şu soruları arz etmek istiyorum: 1- Avrupa Birliği
direktifiyle bu kanunu getirdiniz. Bizde 1 litre kurşunsuz benzinin fiyatı 1 417
000 TL'dir. Bunun yaklaşık 1 000 000'u da vergidir. Acaba, bu kanunu getirmekle
bu vergi oranı azalacak mı ve Avrupa Birliğinde bu kadar vergi alan bir ülke
var mıdır? 2- Özel Tüketim
Vergisiyle KDV oranları azaltılıyor deniliyor; ancak, Özel Tüketim Vergisi
alınacak, Özel Tüketim Vergisinden de KDV alınacak; dolayısıyla, vergide bir
artış olacak. Şimdi, zaman olmadığı için bunun detayına girmiyorum. 3- Rantiye grubu,
kazancının yüzde 90-95'inin, devlete vermiş olduğu paranın faizinden geldiğini
söylüyor. Acaba, bunlara, bu faiz paralarına bir vergi koymayı düşünüyor
musunuz? 4- Hükümetinizin
getirdiği vergilerle, vatandaş, ödemiş olduğu vergiler altında âdeta
ezilmektedir; kazanmadığı halde de vergi ödemek zorunda kalmaktadır. Acaba,
vatandaşın vergi yükünü bu kadar artıran ve ezen başka bir ülke var mıdır? 5- Köprü geçişlerinden
alınan vergiler ne kadardır? Bu oranlarda bir azalma olacak mı? 6- Memura ve emekliye
vergi iadesine devam edecek misiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Buyurunuz Sayın
Canbay. YAŞAR CANBAY (Malatya) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, sorularımı Sayın Bakana arz ediyorum: 1- Gelişmiş ülkelerde,
ekonomiyi canlandırmak, piyasaları rahatlatmak için tüm vergi oranlarında
indirimler yapılırken, 57 nci hükümet, neden yeni yeni vergiler koymaktadır? 2- Mevcut vergileri dahi
ödeyemeyen esnaf ve sanayici yeni vergileri nasıl ödeyecektir? 3- Millet hep şunu
soruyor; biz de soruyoruz: Verdiğimiz vergiler nereye gidiyor? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkürler. Sayın Pamukçu, buyurunuz. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) -
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma suallerim şöyle: 1- Çıkarılacak olan bu
tasarı yasalaştığı takdirde, vergi tahsilatında bir artış bekliyor musunuz?
Bekliyorsanız, vergi tahsilatındaki artışı ne kadar bekliyorsunuz? 2- Şu anda,
vatandaşımızın bilerek; yani, bu benim vergimdir diye götürüp yatırdığı
doğrudan vergi ile dolaylı olarak; yani, bilmeden, benzin alırken, herhangi bir
mal veya hizmet alırken ödediği dolaylı vergiler ne kadardır? Bu yasa çıktıktan
sonra ne kadar olacaktır? 3- Bu yasayla, özellikle,
solventle ilgili bir hüküm getirmişsiniz. Burada, vergi tecil ve terkini söz
konusu. Zaten, solvent katılmış olan bir benzini vatandaş yüksek fiyatla satın
aldığına göre, sonradan iade edilen vergiyi vatandaşa nasıl geri ödeyeceksiniz?
Böyle bir imkânınız olmadığına göre, vatandaşın, getirdiğiniz bu hükümden ne
gibi kârı olacaktır? Bu hususlarda açıklama rica ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Lütfi Yalman,
buyurunuz. LÜTFİ YALMAN (Konya) -
Sayın Başkanım, delaletinizle, aşağıdaki sorularımın, Sayın Bakanım tarafından
cevaplandırılmasını arz ederim. 1- Sayın Bakanım,
hepimizin bildiği gibi, Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde, bilerek sahte
ve yanıltıcı belge kullanılması suç sayılıyor. Ancak, 4369 sayılı Kanunla
"bilerek" kelimesi kaldırıldı. Şimdi, bilmeden ve hatta kendi inisiyatifi
dışında yanlış belge kullanan mükellefler son derece haksız ve zor durumlarda
kalmakta, hatta, 200 000 000-250 000 000 gibi çok düşük bir miktar için bile
mahkemelere düşmektedir. Bununla ilgili bir düzenleme düşünülüyor mu? 2- Her ne ad altında
olursa olsun, acaba, Türkiye'de kaç çeşit vergi vardır? 3- Sayın Bakanım,
2000-2001 yıllarında her türlü vergi tahsilatı ayrı ayrı, acaba ne kadardır?
2000, 2001 ve 2002 yıllarının ilk dört ayı vergi tahsilatı ne kadardır? 4- ÖTV, yani Özel Tüketim
Vergisi, vergi gelirlerinin, yaklaşık olarak da olsa, kaçta kaçıdır? 5- Belediyeler, bu vergi
kanunu çıktıktan sonra, acaba, belediye paylarından ne kadar kayba
uğrayacaktır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Bakan, 5
dakikalık sürenizi kullanmak mı istersiniz; yoksa, yazılı cevap verme usulünü
mü tercih edersiniz? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, tabiî, değerli arkadaşlarımızın sorularını tespit
etmeye çalıştık, genellikle de ettik; ama, eksik tespitlerimiz olabilir, onları
da tutanaklardan çıkardıktan sonra arkadaşlarımıza yazılı olarak cevap verme
imkânına sahip olacağım; ama, izniniz olursa, bana tanıdığınız süre içerisinde,
çok kısa olarak birkaç tanesini açıklamak isterim. Sayın Yıldırım
"vergi oranları yüksek, bunlar bir miktar indirilebilir mi veya böyle bir
düşünceniz var mı" diyor. Türkiye'de vergi oranlarının yüksek olduğu bir
gerçek; ancak, Türkiye'nin, kamu finansman yapısında birtakım dengeleri mutlaka
oluşturmak zorunda olduğu da bir gerçek. Bu dengeler oluşturulmadan vergi
indirimlerine gidildiği zaman, Türk ekonomisi, hiç kuşkusuz, daha büyük
sıkıntıya girer; ama, üç yıllık orta vadeli vergi stratejisiyle birlikte, önümüzdeki
yıldan itibaren, vergi oranlarında azalmalara gidilmesi düşünülmektedir. Kayıtdışıyla mücadele
konusunda, gelir idaresi olarak, son derece etkin bir uygulama içerisindeyiz.
Bilgisayar altyapılı vergi idareleriyle, vergi idarelerinin çeşitli
şekillerdeki teknik donanımlarıyla, denetim uygulamalarında yaptığımız yeni
değişikliklerle ve denetim organlarının sayısını da artırarak, kayıtdışıyla
ilgili mücadeleyi sürdürüyoruz. Burada en önemli araç, elektronik ortamı vergi
idarelerinde yaygın hale getirebilmek ve bilgi-işlem merkezlerine her türlü
bilgiyi toplayabilmek. Bir de, bildiğiniz gibi, vergi kimlik numarası
uygulaması da geçen seneden itibaren bankalar sisteminde uygulanmaya başlandı.
Bunlardan olumlu sonuçlar alıyoruz; tabiî, daha ileriye götürmemiz lazım. Avrupa Birliğinde bu
kadar vergi alan ülke var mı?.. Ben, Sayın Aydın'a, bunu, yazılı olarak, o
ülkelerdeki vergi nispetlerini de gösteren bir tablo şeklinde takdim edersem,
sanıyorum, daha sağlıklı bir cevap vermiş olacağız. ÖTV, yani, Özel Tüketim
Vergisi, Katma Değer Vergisinin matrahına dahil bir unsurdur; ancak, biz, bu
düzenlemeyi yaparken, Özel Tüketim Vergisinde, bu, mallardaki yüzde 26 ve 40
oranlı Katma Değer Vergisini, yüzde 18'e, genel orana çektik; ama, vergi
yükünde kesinlikle artış meydana getirmemeyi düşündüğümüz için, Özel Tüketim
Vergisi oranlarını, vergi yükünü değiştirmeyecek tarzda aşağıya çektik. ALAATTİN SEVER AYDIN
(Batman) - ÖTV, KDV'yi artırmayacak mı? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Yani, eğer, ÖTV, bilfarz yüzde 7 ise, onun üzerinden de KDV
alınacaksa, o 7'yi daha aşağıya çekerek dengeyi sağlamaya çalıştık. Tabiî, verginin faiz
ilişkisi üzerinde çok duruldu. Evet, bugün itibariyle, gerçekten, toplanan
vergilerin önemli bir miktarı faize gidiyor; ama, uygulanan programla, bunun,
yavaş yavaş aşağıya doğru çekildiği de bir gerçek. 2001 yılında faize giden
vergi miktarı belki fazla görünüyor; ama, bunun, bankalar sisteminin finansman
yapısını sağlıklı hale getirmek için ilave düzenlemelerden kaynaklandığını da
belirtmek isterim. Başka sualleriniz var;
ama, onları, tutanaktan alarak ayrıca cevaplandıracağım. Sayın Canbay'ın, vergi,
ekonomi... Gayet tabiî, vergi sisteminin, ekonomiye duyarlı olması lazım.
Birçok ülkede, bu yapılıyor; ama, onlar, kamu maliyesi sorunları büyük ölçüde
olmayan ülkeler ve malî dengeleri oturmuş ülkeler; ama, buna rağmen, biz de,
vergi idaresini, ekonomiye karşı duyarlı halde tutuyoruz ve vergi oranlarımızı
da, önümüzdeki yıllardan itibaren, gözden geçirerek, bütçe imkânları
içerisinde, peyderpey, daha makul seviyelere çekmeyi düşündüğümüzü ifade ettim.
Nitekim, orta vadeli vergi stratejisinde de, bu söz konusu. Vergi gelirlerinin nereye
gittiğini, Kamu Hesapları Bülteniyle her ay açıklıyoruz, Muhasebat Genel
Müdürlüğünün sitesinde de vardır. Gayet net bir şekilde, hepsi orada.
Vatandaşın da, bunu görmesi son derece önemlidir. Elektronik ortamı geliştirmeye
çalışıyoruz dedik. Muhasebat Genel Müdürlüğünün bir projesi sonuçlandı;
bununla, bu gelirleri ve harcamaları, günü gününe kamuoyuna iletme imkânımız da
olacaktır. Sayın Yalman'ın
"bilerek muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanılması..."
Vergi Usul Kanunumuzun 359 uncu maddesinde, bilerek kullanılması halinde vergi
suçu işlenmiş sayılacak ve rapor yazılacaktı; ancak, 4369 sayılı Kanunla, bu
"bilerek" kelimesi çıkarıldı. "Bilerek" kelimesi
çıkarılınca, vergi inceleme elemanları, kasıt olmasa da, miktar itibariyle çok
büyük olmasa da bunları rapora alıp, vergi suçu raporu yazarak savcılıklara suç
duyurusunda bulunuyordu. Bulunmayanlar da vardı; ama, mademki
"bilerek" kelimesi kalktı, bilsin veya bilmesin muhteviyatı
itibariyle yanıltıcı belge gördüğümüz zaman bununla ilgili bir rapor
yazabiliriz diye bir düşünce vergi inceleme elemanlarımızın bir kısmında vardı;
ancak, bunlar fazlalaşınca, şimdi, biz, Maliye Bakanlığı olarak, bir iç
genelgeyle, inceleme elemanlarımıza, kasıt unsuru olmayan, miktar itibariyle
küçük, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerde herhangi bir rapor, suç
duyurusunda bulunulmaması konusunda bir talimat, bir tamim gönderiyoruz;
bununla bu tür uygulamalar kalkacaktır. Şimdi, tabiî, geçmişe dönük bu bizim
genelgemizde herhangi bir şey yapma imkânımız yok; ama, bundan sonraki
uygulamaları büyük ölçüde düzeltecektir. Kasıt olmayan küçük ölçekteki
muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeden dolayı bir hileli vergi suçu veya
vergi suçu raporu yazarak suç duyurusunda bulunulmasının önüne geçmeyi düşünüyoruz. Sayın Başkan, diğer
soruların cevaplarını -başlangıçta da söylediğim gibi- bilahara arkadaşlarımıza
teker teker vereceğim. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... Bir soru sormuştum Sayın
Bakana... BAŞKAN - Tutanaklardan
alacak, cevaplamadığı bölümünü yazılı olarak cevaplayacak Sayın Yıldırım. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Önemli bir soru ama...Yurtdışına giden fabrikaları önlemek için
bir tedbiriniz var mı? BAŞKAN - Efendim...
Lütfen... Rica ediyorum... Sayın Bakan, tutanaklardan alacağını ifade ettiler. Şimdi, önce, Sayın
Bakanıma, ben, bir görüşümü söyleyeceğim. Sayın Lütfi Yalman'ın sorusuyla
ilgili benim bir kanun teklifim var ve tamim yoluyla da o işin
çözümlenebileceğine doğrusu inanmıyorum. Bugün, benim tespitime göre, 140 000'e
yakın, mahkemede davası sürmekte olan, hiçbir kusuru olmadığı halde, sırf
fatura nedeniyle yargılanan, hapis tehdidi altında olan vatandaşımız var. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - 187 000 efendim. BAŞKAN - Bir maddelik
kanun teklifidir. Eğer, Sayın Bakanımız ve Maliye bürokrasisi de uygun görürse,
sanırım, burada çıkarmak zor olmayacaktır. Soru sormak isteyen
arkadaşlarımın da, hiç değilse adlarını anmak istiyorum; zabıtlara geçsin:
Sayın Esengün, Sayın Günbey, Sayın Alçelik, Sayın Öztek, Sayın Polat, Sayın
Seven, Sayın Göksu, Sayın Ünal, Sayın Uzunkaya, Sayın Akman, Sayın Özgün; ama,
dediğim gibi, süre yetersizliği nedeniyle arkadaşlarımız sorularını
soramadılar. Değerli arkadaşlarım,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. III. - YOKLAMA BAŞKAN - Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunmadan önce, arkadaşlarımızın yoklama
talebi vardır. Önce, yoklama talebinde
bulunan arkadaşlarımızın Genel Kurul salonunda bulunup bulunmadıklarını
arayacağım: Sayın Alaattin Sever
Aydın?.. Burada. Sayın Sacit Günbey?..
Burada. Sayın Ali Oğuz?.. Burada. Sayın Rıza Ulucak?..
Burada. Sayın Oya Akgönenç?.. MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Ankara) - Takabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Yaşar
Canbay?.. Burada. Sayın Fahrettin
Kukaracı?.. Burada. Sayın Ahmet
Sünnetçioğlu?.. Burada. Sayın Aslan Polat?..
Burada. Sayın Suat Pamukçu?..
Burada. Sayın Fehim Adak?.. MEHMET BATUK (Kocaeli) -
Takabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Metin
Kalkan?.. LATİF ÖZTEK (Elazığ) -
Takabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Lütfü
Esengün?.. Burada. Sayın Bahri Zengin?..
Burada. Sayın Ahmet Demircan?..
Burada. Sayın Hüseyin Karagöz?..
Burada. Sayın Musa Demirci?..
Burada. Sayın Turhan Alçelik?..
Burada. Sayın Lütfi Doğan?.. NEZİR AYDIN (Sakarya) -
Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Yoklama için 5
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı
yetersayısı vardır. V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 12.- Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/988) (S. Sayısı: 870)
(Devam) BAŞKAN - Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi
okutuyorum: ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ KANUNU TASARISI BİRİNCİ BÖLÜM Konu, Tanımlar, Vergiyi
Doğuran Olay, Mükellef Verginin konusu MADDE 1. - 1. Bu Kanuna
ekli; a) (I) sayılı listedeki
malların ithalatçıları veya rafineriler dahil imal edenler tarafından teslimi, b) (II) sayılı listedeki
mallardan kayıt ve tescile tâbi olanların ilk iktisabı, c) (II) sayılı listedeki
mallardan kayıt ve tescile tâbi olmayanlar ile (III) ve (IV) sayılı
listelerdeki malların ithalatı veya imal ya da in-şa edenler tarafından
teslimi, d) (I), (III) ve (IV)
sayılı listelerdeki mallar ile (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile
tâbi olmayanların özel tüketim vergisi uygulanmadan önce müzayede yoluyla
satışı, Bir defaya mahsus olmak
üzere özel tüketim vergisine tâbidir. 2. Kanuna ekli listelerde
yer alan mallar, Türk Gümrük Tarife Cetvelinde tanımlanan eşyalardır. BAŞKAN- 1 inci madde
üzerinde, ilk olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Murat
Akın. Buyurunuz Sayın Akın.
(DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA MURAT
AKIN (Aksaray)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı
tasarının 1 inci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
1 inci madde, verginin kapsamına giren malları, kanuna ekli dört ayrı cetvelde,
listede belirlemiştir ki, bu listeler, mallar itibariyle, Türk Gümrük Tarife
Cetvelindeki tarife pozisyonu ve tarife alt açılımlarına göre belirlenmiştir. Bu mallar, (I) sayılı
listede, A Cetveli başlığıyla gösterilen akaryakıtlar, doğalgaz, madenî yağlar,
B Cetveli ise, solvent türevleri; (II) sayılı listede, otomobil ve diğer nakil
vasıtaları, motosiklet, uçak, helikopter, yat, kotra; (III) sayılı liste ise,
alkollü içkiler, sigaralar, diğer tütün mamulleri ve kolalı gazozlar; (IV)
sayılı liste, havyar, kürk ve diğer bazı tüketim malları, silahlar, beyaz eşya
ve diğer elektrikli ev aletleri, oyun makineleridir; yani, dört ayrı listeye
atıf yapmaktadır. Değerli milletvekilleri,
bilhassa, son bir yıl zarfında, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en derin ekonomik
krizini toplum olarak yaşamış vaziyetteyiz. Bu bıraktığımız bir yılda ekonomik
kriz maliyeti çok ağır olmuştur; ekonomi yüzde 9 dolayında küçülmüş, enflasyon
yüzde 90'ları bulmuş, işsizlere 2 000 000 yeni işsiz eklenmiş, birbiri ardına
fabrikalar, işyerleri kapanmış -belki de, en önemlisi- sanayicinin, işadamının,
yatırım ve üretim şevki kırılmıştır. Özel Tüketim Vergisi, bu atmosferde bu
Yüce Mecliste görüşülmeye başlanmıştır. Değerli milletvekilleri,
ekonomik kayıplarımızın toplamı hakkındaki tahminler, 50 ile 80 milyar dolar
arasında değişmektedir. Bu kayıpları telafi etmek ve kriz öncesi döneme geri
dönmek kolay olmayacaktır. Bunun için, ekonominin bir an önce canlanması ve
yeniden büyüme trendine girmesi gerekmektedir. Çünkü, Türkiye, yeniden büyüme
trendine girmezse, bugüne kadar, sadece, ekonomik alanda yaşanan krizin,
politik ve sosyal alana kayma tehlikesi olabilecektir. Ancak, şu anda, içinde
bulunduğumuz ortamda, ekonomik canlanmanın önemli şartlarının bulunmadığını,
yani, mevcut iklimin, ekonomik canlanma için uygun olmadığını, üzülerek ifade
etmek zorundayız. Değerli milletvekilleri,
dünya ekonomisinde küreselleşme eğiliminin hız kazandığı son yıllarda ülkeler,
sermayeyi sınırları içinde tutmak ve daha fazla yabancı sermayeyi kendilerine
çekmek için yoğun rekabet içine girmişlerdir. Bu rekabet, genel ifadesiyle,
uygun bir yatırım, üretim ikliminin oluşturulmasıyla, ülkelerin, kalkınma
yarışında önemli bir rekabet üstünlüğünü yakaladıkları anda bu iklim o
ülkelerin lehine daha da gelişmektedir. İşte, Türkiye'deki problem, bu yatırım
ve üretim ikliminin çoraklığı, hatta kuraklığı ve bataklığıdır. Türkiye, yıllar önce
sürüklendiği rant ekonomisinden çıkıp, yeniden üretim ekonomisine geçmek
istiyorsa, her şeyden önce, uygun yatırım ve üretim iklimini oluşturmak
zorundadır. Bu yatırım ve üretim ikliminin en önemli şartları, ekonomik ve
siyasal istikrardır. Son günlerde Avrupa üyeliği çerçevesinde sürdürülen bazı
tartışmaların, siyasî istikrarı tehdit eder bir maceraya kayması endişesi
vardır. Umarız, sağduyu bu tartışmalara egemen olur ve Türkiye, henüz kurtulmadığı
ekonomik krizden daha dip noktalara sürüklenmeden çıkar; ancak, bu hükümetin
uygulamış olduğu politika, getirmiş olduğu vergi kanunlarıyla, bu ülkede krizin
daha bir müddet devam edeceği açıktır. Değerli milletvekilleri,
çiftçinin, traktörüne mazotunu koyamadığı bir zamanda -soruyorum size- 1 litre
mazottan 700 000 lira vergi almanın doğru olup olmadığını sizin yüksek
vicdanlarınıza havale ediyorum. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Son cümlenizi
rica edeyim... MURAT AKIN (Devamla) -
Şimdi, şu Yüce Mecliste, siz yüce insanlar, bu milletin efendisi dediğimiz
köylülerin lehine bir kanun çıkarıyoruz. Konulacak 1 litre mazottan 500 000,
700 000, 800 000 lira vergi alacağız diyorsunuz. BAŞKAN - Sayın Akın,
lütfen, sonuçlandırınız. MURAT AKIN (Devamla) -
Daha sonra da diyoruz ki, eğer, fiyat artışları, Devlet İstatistik Enstitüsüne
göre, yılda yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 olursa, bu 700 000 lira, yeri gelecek
1 000 000 lira olacak, 1 500 000 lira olacak. BAŞKAN - Sayın Akın... MURAT AKIN (Devamla) -
Vatandaşımız aç ve açlıktan perişan; evine çay, şeker alamadığı bir dönemde, bu
Mecliste, bu verginin görüşülmemesi gerekir diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler. Lütfen, bu bölümde,
arkadaşlarımdan süreye riayet etmelerini istirham ediyorum; ayrı ayrı ikaz
durumunda kalmayayım... Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu. Buyurunuz Sayın
Karapaşaoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz Özel Tüketim Vergisiyle
ilgili düzenlemenin, aslında, dört beş yıldır gündemde olması ve tartışılması
nedeniyle, esas itibariyle, hızlı hazırlanan birçok tasarıya göre, hatalardan
oldukça daha arı hazırlanmış bir konumu var. Çok sayıda verginin
birleştirilerek tek vergi altında toplanması da, gerek Maliye açısından
toplanması, denetlenmesi daha kolay gerekse de vergiyi ödeme niyeti olanların,
vergiyi ödemekte daha az gayret sarf etmeleri mümkün. Yalnız, burada, Özel
Tüketim Vergisi adı altında vergilerin toplanmasıyla -sanayide çalışmış bir
insan olarak- sanayiciye bir finans yükünün getirilmesi bahis konusu olacak. Bu
finans yükünden dolayı da, sanayici birtakım sıkıntılara maruz kalabilir. Bunun dışında,
düzenlemede, 1 inci maddede sözü edilen (I) sayılı, (II) sayılı, (III) sayılı
listelerden özellikle dikkatimizi çeken konu şu: Burada, (I) sayılı listenin
(B) bölümünde solventler (çözücüler) var. Bu çözücüler, hatta diğer kimyevî
maddeler, özellikle, yalnızca yakıtın içine katılacak düşüncesiyle düzenlenmiş,
ona göre vergilendirilmiş. Halbuki, bu maddelerin büyük bir bölümü sanayide
kullanılıyor. Gerçi, ileriki maddelerde, bunun tahakkuku ve terkini düzenleniyor;
ama, bütün bu maddelerle ilgili olarak, bunun nasıl düzenleneceği, ne şekilde
kontrol altına alınacağı biraz şüpheleri davet ediyor. Bu konuda, 8 inci
maddede görüşlerimizi tekrar açıklayacağız. Özellikle, burada, yakıtlar bölümünde,
mesela, jet yakıtlarına bakıyoruz. Bu jet yakıtlarında, 1 litrede 1 000 lira
gibi Özel Tüketim Vergisi var; diğer yakıtlarda, 1 litrede 779 000 lira Özel
Tüketim Vergisi var. Değerli arkadaşlar, jet
yakıtını kullanan yalnız Türk Hava Yolları değil, birtakım özel firmalar, özel
şahıslar, kişiler de kullanıyorlar. Şimdi, burada, onların kullandıkları bu
yakıtlardan 1 000 lira Özel Tüketim Vergisi alınırken, biraz önce,
arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi, tarım sektöründe çalışan insanlardan 779
000 lira gibi bir Özel Tüketim Vergisi alınıyor. Bu Özel Tüketim
Vergisinin çok çeşitli kesimlerden çok çeşitli alınması da mümkün değil; çünkü,
o zaman, denetimi de sağlayamazsınız. Ancak, bu kesimlere yapılan
sübvansiyonlarda, yapılan ödemelerde bunlar dikkate alınarak, çiftçinin motorize
gücü dikkate alınarak, desteklerinin biraz daha artırılması lazım; en azından,
kendilerine "siz tarımla uğraştığınız için, mazot kullandığınız için size
böyle bir destekleme yapıyoruz" denilmesi lazım. Böyle bir düzenleme lazım;
ama, bunu Maliye mi yapar, başka bir bakanlık mı yapar, onu takdire
bırakıyoruz; herhalde, bu, Hazineyle ilgili bir konu. Ayrıca, bu solventler
fuel oillerin inceltilmesinde kullanılıyor. Mesela, 6 numaralı fueloili,
içerisine solvent katmak suretiyle 2 numara diye veya 4 numara diye veya kalorifer
yakıtı diye satıyorlar. Bu konuda nasıl bir düzenleme olacak veyahut da nasıl
bir takip olacak, onu da görmek lazım; zira, bu, sanayii yakından
ilgilendirdiği gibi, ayrıca, çevreyi de yakından ilgilendiriyor. Bir de, tabiî,
haksız kazançlara yol açabiliyor. Zira, 10 tonluk bir tanker içerisine 2 teneke
solvent attığınız zaman, bunu 4 numaraya indirgiyor. Burada koyduğunuz 779 000
lira, yani, yakıtın içine katılacakmış gibi düşündüğünüz rakam aslında çok
komik kalıyor sonunda. Yani, 2 tenekeyle bir tankı halledebiliyor. Bunu da,
bilmiyorum, nasıl düzenlemek lazım; ama, bunun denetimini yapmak lazım. Yani,
bir teknik sorundur bu, teknik sorunu da gidermek lazım diyor, zamanım
tükendiği için saygılar sunuyorum. Daha sonra, görüşlerimize devam ederiz. Hayırlı olsun diyorum
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın
Karapaşaoğlu'na teşekkür ederim. Üçüncü olarak, Saadet
Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik. Buyurun Sayın Çelik. SP GRUBU ADINA MEHMET
ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 870 sıra sayılı
Özel Tüketim Vergisi Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu kanun tasarısında,
hükümetin isteği ile milletimizin ihtiyaç ve arzuları yerine, Avrupa Birliğinin
isteğiyle zorunlu olarak yapılan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Tabiî, her
zaman söylediğimiz gibi, kanunlar, milletin ihtiyaç ve arzuları doğrultusunda
çıkarılır ve çıkarılması gerekir. Şimdi, tabiî, vergi
alacağız da, nasıl alacağız, nasıl almamız gerekir, ona baktığımız zaman...
Bakınız, Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsünün rakamlarına göre,
ekonomik başarıda, 49 ülke içerisinde sonuncu sıradayız, en kötü yönetilen
ülkeler arasında sondan dördüncü, yani, 46 ncı sıradayız. Tabiî, 2001 yılında,
imalat sanayiinde, üretimde çalışanların sayısı, bir önceki yıla göre yüzde
11,5 azalmış; yani, imalat sanayiinde çalışan her 100 kişiden 12'si işsiz
kalmıştır. Sadece 2001 yılında, kırsal kesim dışında 1,5 milyon kişi işini
kaybetmiş. Yine, ülkelere göre
işsizlik oranları sıralamasında, maalesef, yüzde 11,9'la Türkiye birinci
sırada. Yani, bu konularda şampiyonluğu kimseye bırakmıyoruz. Resmî rakamlar
yüzde 11,9 diyor; ama, pek çok kurumun iddiası, Türkiye'de işsizlik oranının
yüzde 20 sınırını çoktan geçtiği noktasında. Bu arada, ekonominin
yarısı kayıtdışı; yani, bu kesimden vergi alınamıyor; ancak, kayıtiçi olan
kesim de, genelde, matrahını düşük gösteriyor ve gerçek kazancının vergisini
ödemiyor. Bütçe açıklarını kapatabilmek için yüzde 25-30 oranlarında reel
faizle içborçlanmaya gitmek zorunda kalan Hazinenin kaybı, vergi kayıplarıyla
katlanarak artmaktadır. TÜRMOB'un, Maliye
Bakanlığı denetim elemanları tarafından yapılan denetimleri temel alarak,
yapmış olduğu değerlendirmeye göre, vergi mükelleflerinin önemli bir bölümü
doğru beyanda bulunmamakta, vermeleri gereken gerçek vergileri de
ödememektedirler. Bu incelemelere göre, özellikle 2001 yılında beyan edilmeyen
tutarın beyan edilen tutara oranı yüzde 206,4 gibi bir rakama tırmanmış olup,
vergi ödeme duyarlılığı ve bilincinin son derece erozyona uğramış olduğu görülmektedir.
Peki, bunun sebebi nedir; işte, güvensizlik olgusudur... BAŞKAN - Sayın Çelik,
size 2,5 dakika fazla süre verdik; lütfen, bitirir misiniz. 2 dakika... MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Devamla) - Daha konuşmadım Sayın Başkan! Siz tersten başlamıştınız Sayın
Başkanım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Yanlış yazma oldu Sayın Başkan. MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Devamla) - Siz tersten başladınız efendim, onun için... BAŞKAN - Pardon, 2
dakikanız varmış, ben fark edemedim; pardon. Buyurunuz. MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Devamla) - Benim sizden 3,5 dakika alacağım var Sayın Başkan. Teşekkür ederim. Şimdi, demek ki, vergi
mükellefleri vergilerini ödemiyorlar. Neden; çünkü, bu toplanan vergilerin
nereye harcandığından dolayı şüpheleri var. Gerçekten, bunun kayıp olarak
ortaya çıkması, bu vergi oranını düşürüyor ve vergiyi sadece ücretliler ödüyor,
halk ödüyor. Dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı da giderek
tırmanıyor, taşınmaz hale geliyor ve tabiî, dolaylı vergiler -ki, işte, bu ÖTV
de bunun gibidir- eşitsizlikleri artırıyor, yoksullaşmayı da derinleştiriyor. Tabiî, burada, hükümetin
dikkat etmesi gereken bir şey var: Gelir dağılımı son derece bozuk olan Türkiye
gibi ülkelerde, dolaylı vergilerin artması eşitsizlikleri daha da artırmakta,
yoksullaşmayı da daha fazla derinleştirmektedir. Şimdi, burada gördüğümüz
manzara şudur: Zaten, vatandaş canından bezmiş, vergi dairelerinin kapısında,
hangi vergiyi, ne zaman, nasıl ödeyeceğini bilememekte, bunun için, tek vergi
sistemine geçilmesinin bir an evvel gerçekleşmesini beklemekte. Bakınız, KDV'lerde de
-tabiî, ÖTV'yi getiriyorsunuz ama- çok çarpıklıklar var; yani, halk arasında
çarşı ekmeği diye tabir edilen fırındaki ekmeğe yüzde 1 KDV uyguluyorsunuz, köy
ekmeğine yüzde 8 KDV. Vatandaşın en temel ve gerekli sağlık ihtiyaçlarından
olan kan, serum gibi hayatî maddeler için uygulanan, hastane yatağında, hatta,
ölürse kefen bezinden alınan yüzde 18 KDV ile beş yıldızlı bir otel odasında
yatak ücretine, otelin barında içilen viskiye uygulanan yüzde 18 KDV komedisi
devam etmemeli. Biri can çekişiyor, biri keyif sürüyor, devlet de ikisinden
aynı vergiyi alıyor; böyle bir haksızlık... İşte, onun için, vatandaş, vergi
ödemekten kaçınıyor. Siz, ekmekten, vatandaşın yemek pişirdiği tüpten ve kefen
bezinden aldığınız vergileri, bankalardan hortumlanan açıkların yerine
koyuyorsunuz. Biz, KİT Komisyonundayız.
Bugün BDDK Başkanı da açıkladı. "Bize, bu bankalardan götürülen paraların
hesabını ve açıklamasını yapın" diyoruz, "bunlar gizlidir ve biz, bu
bilgileri vermeyiz" diyorlar. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Devamla) - Tamamlayayım efendim. BAŞKAN - Buyurunuz. MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Devamla) - Teşekkür ediyorum. Peki, nasıl olacak bu?!
"Biz size bilgi vermeyiz" diyerek, Meclise meydan okuyorlar. İşte,
bürokratların durumu da budur. Bunu, takdirlerinize ve değerlendirmenize
sunuyorum. Peki, krizle ilgili
sorduğumuz soruya cevap veren bakan diyor ki: "Kriz aşıldı." Nasıl
aşılacakmış... "Bütçe dışı fazla, özelleştirme gelirlerindeki artışlar,
faizlerin düşmesi ve sağlanacak güven ortamıyla borcu sürdürebileceğiz" diyorlar.
Doğrudur, bütçe dışı fazla, gerçekten, eğer yatırıma yönlendirilmiyorsa, bir
mana ifade etmez. "Peki, özelleştirme gelirleri?.." Sayın Bakan diyor
ki: "Onbeş yıllık özelleştirme fiyasko olmuştur ve toplanan gelirlerin hiçbirisi
yerini bulamamış, devletleştirme yapılmıştır." Faizler, eğer iş yoksa,
zaten düşecektir. "Sağlanacak güven" diyorsunuz. Bu insanlar, nasıl,
güvenip, yatırım yapacaktır; bunu takdirlerinize sunuyorum. Vatandaşın vergilerinin
üzerine yeni yeni vergiler katlamak suretiyle kamburları artırıyor, halkı, daha
kötü bir vaziyette, eziyorsunuz. Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Çelik. Madde üzerinde 4 adet
önerge vardır. Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra
aykırılıklarına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin ilk fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Şadan
Şimşek Edirne A) (I) sayılı listedeki
malların ithalatçıları ile rafineriler dahil olmak üzere imal edenler
tarafından teslimi, YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, bir talebim var. BAŞKAN - 2 nci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Şadan
Şimsek Edirne B) (II) sayılı listedeki
mallardan kayıt ve tescile tabi olan malların ilk iktisabı, BAŞKAN - 3 üncü önergeyi
okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin ( c ) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Şadan
Şimşek Edirne C) (II) sayılı listedeki
mallardan kayıt ve tescile tabi olmayan mallar ile (III) ve (IV) sayılı
listelerdeki malların ithalatı veya imal ya da inşa edenler tarafından teslimi, BAŞKAN - Son okunan, en
aykırı önergeyi... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, önergelerle ilgili efendim... BAŞKAN - Buyurunuz. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkanım, bir süredir, İçtüzüğe düzenleme yapan hukukun ruhuna aykırı
biçimde, Türkçe'ye aykırı biçimde, bir kanunda bulunması lazım gelen siyak
sibak ölçülerine aykırı biçimde, önergeler düzenleniyor. Lütfeder, tasarının
ilgili maddesini takip edebilirseniz... Mesela, birinci önergede "b) (II)
sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olan malların ilk
iktisabı" deniliyor. Halbuki, tasarıda "tescile tabi
olanların..." Önerge, güya değişiklik getiriyor, "Olanların"
diyeceğine "olan malların" diyor. Halbuki, o cümlede zaten
"malların" tabiri kullanılıyor. Bir kere Türkçeye aykırı. Burada belli ki, bir
değişiklik yapılsın, daha iyiye götürülsün hesabı yok. Burada bir hesap var;
İçtüzüğü değiştirmek suretiyle zaten yeterince kesilen milletvekili sözü
kesilsin, önerge imkânı engellensin diye bir çaba var. Bu, bir hakkın
suiistimalidir. Siz bir hukukçu olarak, özellikle Anayasaya ter dökmüş bir
insan olarak, bir hakkın sırf gayrı ızrar eden suiistimalini kanunun himaye
etmeyeceğini bilirsiniz. Bundan dolayı istirham ediyoruz. Önergenin üçü de
önerge usulüne aykırıdır; bir değişiklik getirmiyor, değişiklik önergesi telakki
edilemez ve işleme konulamaz. Gereğini arz ediyorum.
(SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Sayın Hatiboğlu,
teşekkür ediyorum. Maalesef, yasama
teknolojimizde ihmal ettiğimiz bazı hususlar var. Birini hemen arz edeyim Genel
Kurulun takdirine. Burada oturumu yöneten Başkan olarak ben, oturum öncesinde
verilen önergeleri tahkik, tetkik imkânından mahrumum. Biraz önce
arkadaşlarımız bu konuya ilişkin hazırlıklarını yaptıklarında, Zeki Çelik Beye
de onun için haksızlık yaptım; yanlışlıkla 2 dakika süre verdim deyişim
ondandı. Bu konunun üzerinde arkadaşlarımla bakıyordum; ama, doğru bir karara
varmam için de vakte ihtiyacım var. Şimdi "veya"
yerine "ile" kelimesi konulması aynı mıdır, değil midir, onu görevli
arkadaşlarımla tartışıyordum. Ayrı bir anlam çıkıyor; ama, sizin işaret
buyurduğunuz yerde ben de aynı fikirdeyim. "Veya" dediğiniz zaman ya
o ya bu; ama "veya" kelimesinin yerine "ile" dediğiniz
zaman, hem o hem bu anlamı çıkar, gramer... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Biri bağlaç; biri alternatif imkânı sunar. BAŞKAN - İşte, o zaman,
bir değişiklik olduğu anlamı çıkar; önerge sahibi haklı olur; ama, eğer
böylesine bir değişiklik getirmiyorsa, sizin az önce işaret ettiğiniz gibiyse,
o zaman da, sadece bir önerge olarak takdim edilmiş; ama, içeriği ve gerekçesi
önerge olmaktan uzak şeklinde yorumlamamız lazım diye tek tek onun üzerine
bakıyorum; ama, "veya" kelimesi ile "ile" kelimesinin yer
değiştirmesini de aynı kategoriye koyamıyoruz. Şimdi, sırasına göre
bakacağım ve aynı ölçü içerisinde değerlendireceğim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Tabiî efendim. BAŞKAN - Burada,
"tabi olmayan mallar ile..." deniliyor. Siz, herhalde onu okudunuz?..
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Efendim, tasarının 1 inci maddesinin (b) bendi... BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu,
en aykırısı olarak (c) bendine ilişkin önergeye bakalım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Tamam, (c) bendine ilişkin önergeyi alalım. BAŞKAN - Tasarı metninde
"(II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olmayan mallar
ile..." Sayın Şadan Şimşek, geri
alıyor musunuz bu önergenizi? Değilse, ben bunu işleme koymam. ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) -
Geri alıyorum Başkanım. BAŞKAN - Peki. O zaman, anayasaya
aykırılık önergesi olduğu için, en aykırı önerge Sayın Fethullah Erbaş'ın
önergesidir; okutup işleme alacağım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkanım, önergeyle ilgili bir imza eksiğimiz var; onu, arkadaşımız... AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Burada imza olur mu?! O nasıl şey?!. hem önergeye itiraz ediyorsunuz hem de
imza... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Önerge işleme konuncaya kadar... BAŞKAN - Hayır, hayır...
Orada bir yanlışlık yok değerli arkadaşlarım. AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Yani, hem bazı şeylere itiraz ediyorsunuz hem de bazı şeyleri kendiniz
yapıyorsunuz. BAŞKAN - Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 870 sıra sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanun Tasarısının 1 inci maddesi Anayasaya aykırı olduğundan,
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş Van
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, bu tasarının hiçbir maddesi
Anayasaya aykırı hükümler taşımıyor. O nedenle, katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet önergeye
katılıyor mu? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Erbaş,
gerekçeyi okutayım mı, yoksa, söz alacak mısınız? YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Veysel Candan konuşacak Sayın Başkan. BAŞKAN - Burada Fethullah
Erbaş arkadaşımın imzası var; önerge sahibi... VEYSEL CANDAN
(Konya) - Sayın Başkan, ben konuşacağım,
imzam var. BAŞKAN - Veysel Bey, siz
mi konuşmak istiyorsunuz? VEYSEL CANDAN (Konya) -
Evet. BAŞKAN - Aranızda öyle
mutabık kaldıysanız, Sayın Veysel Candan, buyurun. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır;
lütfen, riayet ediniz. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tabiî, biraz önce... Üzücü bir tabloyla
karşı karşıyayız. Bu da şudur: Maalesef, milletvekili arkadaşımız, kanun
tasarısının basılıp daireye geldiği saatte, aynı anda, önergelerle birlikte
geliyor. Yani, bir yerde, basılan tasarının gelmesi bekletiliyor, önergeler
beraber konuluyor, bir hile yapılıyor. Yani, bürokratları da kötü
kullanıyorsunuz; bu bir. İkincisi... SEDAT ÇEVİK (Ankara) -
Hiçbir milletvekili hile yapmaz Sayın Candan! NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - Hayır, hayır... AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Onu da siz başlattınız! VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Müsaade edin, müsaade edin şimdi... İkincisi; bizim burada
konuşmamızı engellemeniz size hiçbir fayda getirmez. Bir kere, şunu ifade
edeyim: Aynı şekilde, biz de önerge vermek için oraya gittiğimiz zaman,
önergeler daha önceden verildiği için, bizim önergelerimiz kabul edilmedi. Siz
ne yapmak istiyorsunuz; bizi konuşturmayacaksınız... Peki, şimdi, ben
konuşacağım size o zaman. Değerli arkadaşlar, bir
kere, bu tasarı metninde, vergilerin yapımını belirleyen Avrupa Birliği
direktifleri dikkate alınmıştır. Bu Parlamento, Avrupa Birliğinden direktif
almaz. Bu, suiistimaldir, suiistimaldir! (SP sıralarından alkışlar) Böyle bir
direktif almaz. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Geçen gün de söyledin! VEYSEL CANDAN (Konya) -
Geçen gün de söyledim de, değiştirdiniz mi?! MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Neyi değiştireceğiz? VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Bunu değiştireceksiniz, bu metni değiştireceksiniz! MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Sen istiyorsun diye değiştirilmez yahu! VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Evet, ben istedim diye değiştireceksiniz... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Yok yahu! VEYSEL CANDAN (Devamla) -
...Avrupa Birliği istedi diye değil. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Sen istedin diye bir şey değişmez. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Böyle şey olmaz! Bu saygısızlıktır! OĞUZ AYGÜN (Ankara) -
Maalesef, bunda haklısınız; maalesef, bunda haklısınız. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Bakın... Bakın... BAŞKAN - Sayın Candan,
siz Genel Kurula hitap edin. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Bu, sıralarda oturan milletvekillerine saygısızlık!.. Öyle şey olmaz!.. Burada
yazacaksınız. Bu milletin vekilleri istediği için böyle olacak. AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Lütfen, önergeniz üzerinde konuşur musunuz Sayın Candan? VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bu hükümetin sabıka kaydı o kadar çok ki, neresinden
baksanız hepsi bozuk. Bakın şimdi, neden
Anayasaya aykırı... Anayasanın çeşitli maddelerine bakın, "Vergi, toplumun
ödeyebileceği ve devletin hizmetleri karşılığı alınır" diye yazıyor. Siz,
açın bakın, OECD ülkeleri içerisinde en fazla vergi ödeyen ülke Türkiye. IMF
yetkilileri bile sizden insaflı. Onlar bile, hükümete öneride bulunuyor ve
"bunları biraz indirin, milletin ödeyebileceği şekilde tabana yayın"
diyor. O açıdan, bir kere, bu getirdiğiniz tasarı fevkalade yanlış ve
tehlikeli. Şimdi şunu konuşmamız
lazım: Evvela bu tasarı, vatandaşın ödediği vergiler itibariyle cebinden çıkan
parayı artırıyor mu, artırmıyor mu? Sayın Bakan bu kürsüye çıkıp bunun cevabını
verecek; diyecek ki: Bu Özel Tüketim Vergisi sadeleştirmedir, basitleştirmedir;
biz, ek bir vergi getirmiyoruz. Bunu demesi gerekir. Sayın Bakan, bunu
diyebiliyor mu; diyemiyor. AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Bakan bunu söylerken, siz burada yoktunuz. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Peki, gerekçede ne deniliyor; bakın arkadaşlar: "İlave bir vergi yükü
konmaması için dikkat ve özen gösterildi." Yani, koyduk; ama, dikkat de
ettik. Bunun anlamı bu işte. Yani, ya siz okuduğunuzu anlamıyorsunuz ya
yazdığınızı başka türlü anlatıyorsunuz. O açıdan bunu kabul etmek mümkün değil. Peki, şimdi, bir soru
daha sormamız lazım: Bu vatandaşın acaba ekvergi ödeme imkânı var mı? Yani, siz
burada yazıyorsunuz, çiziyorsunuz da, vatandaş bunları ödeyecek mi? Bakın değerli arkadaşlar,
1997'de kişi başına borç 1 840 dolardı. Bugün geldiğimiz noktada, kişi başına 2
915 dolar borç var. Vatandaş daha borçlu. Peki, 1997'de millî gelire bakıyoruz;
1997'de 3 190 dolar, 2001'de 2 160!.. Yani, siz, hem vatandaşı
fakirleştiriyorsunuz, arkasından da "daha çok vergi alacağız"
diyorsunuz. Şimdi, hükümet 3 tane
argüman kullanıyor. Bir tanesi, iç borç alıyor; bir tanesi, dış borç alıyor;
bunlar yetmediği zaman, oradan bulamadığı zaman dönüyor, milletten alıyor. Şu
anda devletin 230 milyar dolar borcu var. Tabiî, dışarıda borçlanma imkânımız
azaldıkça, hemen hükümet dönüyor, millete vergi koyuyor. Aldığınız vergileri ne
yapıyorsunuz; rakamlara bir bakalım. Aynı oyunu depremde yapmadınız mı?
"Deprem için geçici vergi" dediniz; hâlâ devam etmiyor mu?
"Deprem vergisi" diye aldınız paraları, faize ödediniz. İşte, Sayın
Bakanın bir cevabı var: "1999'dan bu tarafa 4,7 katrilyon vergi
topladık." Sayın Bakanın imzası olan bir yazıdan bahsediyorum. Diyor ki:
"2 katrilyonu depreme, 2,7 katrilyonu maaş ve faize ödedik." Sayın
Bakanın soru önergesine verdiği cevap; diyor ki: "Başka alana gitmiş
sayılmaz. Önünde sonunda aktarırız." Dediğiniz bu, anlattığınız bu. Böyle
vergi yasası olmaz. Milleti aldatmayın. Çıkın buraya, gerçekleri... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Candan,
son cümleniz olacak; değilse... VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Son cümleyi söylüyorum. Peki, değerli arkadaşlar,
neden?.. Yani, bu ülke hepimizin değil mi? Biz de, burada, gelsek fikirlerimizi
söylesek, içinden beğendiklerinizi alsanız... Yani, bu Parlamentonun bu
tarafında oturan milletvekilleri IMF kadar mı sorumlu, bu memleketi sevecek?!
IMF mi düşünecek, biz mi düşüneceğiz?! Onun için, ben, muhterem
heyetinizi saygıyla selamlarken, bu müzakerelerin daha sağlıklı yapılmasının
faydalı olacağı kanaatindeyim. Teşekkür ediyorum. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Sayın Candan... MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Bir saniye. Sayın Candan, bir kez
olsun Anayasanın herhangi bir maddesini anmanız lazımdı Anayasaya aykırılıkla
ilgili. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Söyledim; bir tek madde numarası söylemek lazım değil. BAŞKAN - Lütfen... Buyurun Sayın Bakan. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Sayın Başkan, sayın sözcü, depremle ilgili vergilerin maaşa ve faize
gittiğini benim söylediğime dair ifadede bulundu. Benim, bu vergilerin maaşa ve
faize gittiğine dair hiçbir ifadem yoktur, zaten de olamaz, olması da mümkün
değildir. Verilmiş olan cevap öyle değildir. Tahsil edilen vergiler ve yapılan
harcamalar gösterilmektedir. "Maaş ve faiz" diye içerisinde hiçbir
şey yoktur. Sayın Sözcü nereden almış; onu anlayamadım. Teşekkür ederim. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Ben onu size getirir takdim ederim Sayın Bakan. BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Bakan. Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir. İkinci önerge, (b)
bendiyle ilgili. Demin "tabi olmayan malların" şeklinde bir ifade
vardı; bu defa da "tabi olan malların" cümlesinin bir anlam
değişikliği yaratmadığı görüşünde olduğumuz için bunu işleme almıyoruz. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 870
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin ilk fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Şadan
Şimşek Edirne a) (I) sayılı listedeki malların
ithalatçıları ile rafineriler dahil olmak üzere imal edenler tarafından
teslimi, VEYSEL CANDAN (Konya) -
Yoklama talebimiz var. BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) -
Önergemizi geri çekiyoruz. BAŞKAN - Geri
çekiyorsunuz... O zaman, karar
yetersayısı mı? VEYSEL CANDAN (Konya) -
Yoklama talebimiz var. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Efendim, önergeyi çektiklerine göre yapacak bir şey yok; maddeyle ilgili... BAŞKAN - Efendim,
önergeyi geri çektiklerine göre maddeyi oylarınıza sunacağım. III. - YOKLAMA (SP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı) VEYSEL CANDAN (Konya) -
Maddenin oylamasından önce yoklama talebimiz var. BAŞKAN - Ben de
talebinizin ne olduğunu sordum Sayın Candan. Eğer, bizi, Sayın Hatiboğlu'yla
baş başa bırakırsanız, daha iyi anlaşacağız; çünkü, ben, sormak zorunda
kalıyorum, hayır diyorsunuz ikisine de. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Haklısınız efendim, haklısınız... BAŞKAN - Buyurun Sayın
Hatiboğlu. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Efendim... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Müsaade eder misiniz... Sayın Başkan, birisi, 30
uncu saniyede önergesini çekiyor. Bizim, bu önergeyi çekme talebinden önce
yoklama istediğimizi siz de biliyorsunuz. Dolayısıyla, yani, baş başa bırakma
olayı... BAŞKAN - Onu söylemiyorum
Sayın Candan. Ne istediğinizi sordum? VEYSEL CANDAN (Konya) -
Ayağa kalkınca ne istediğimiz ortada. BAŞKAN - Ama, talebinizi
siz beyan edeceksiniz ki, ben işleme koyacağım. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Madde üzerinde var... BAŞKAN - Arkadaşlarımızın
yoklama talebi vardır. Talepte bulunan
arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Hatiboğlu, Sayın Candan,
Sayın Çelik, Sayın Erbaş, Sayın Ulucak, Sayın Geçer, Sayın Polat, Sayın Öztek,
Sayın Budak, Sayın Aydın, Sayın Oğuz, Sayın Yanmaz, Sayın Fatsa, Sayın Kalkan,
Sayın Karagöz, Sayın Gören, Sayın Okudan, Sayın Demirci, Sayın Alçelik. Yoklama işlemini
başlatıyorum. 5 dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla yoklama
yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur. Sayın Köse, Sayın
Aydın?.. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
10 dakika ara verin Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın grup
başkanvekillerinin, Başkanlığa bir önerisi olursa... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
10 dakika efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Saadet Partisi olarak, zatıâlinizin takdirine bırakıyoruz; çünkü, Genel Kurulu
en iyi siz takip ediyorsunuz efendim. BAŞKAN - 19.10'da
toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.57 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 19.10 BAŞKAN: Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 106 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. 870 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinin oylanmasına geçmeden önce yoklama istenilmiş,
toplantı yetersayısı bulunamamıştı. III. - Y O K L A M A BAŞKAN - Şimdi, yoklamayı
tekrarlıyor ve 5 dakika süre veriyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayımız, maalesef, yoktur. Kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30 Mayıs 2002 Perşembe günü, alınan karar
gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 19.18 |
|