Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 96       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

104 üncü Birleşim

23 . 5 . 2002 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İçel Milletvekili Ali Er'in, yaş meyve ve sebze üreticilerinin sorunları ve hormon kullanımı konusunda basında yer alan haberlerin üreticiler üzerindeki etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş'un, Güneydoğu Anadolu Projesinin dünü ve bugünü ile bölge insanı için önemine ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca'nın, Müzeler Haftası ve tarihî eserlerin korunmasında müzelerin önemine ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 20 arkadaşının, çocuk ve genç nüfusun ihtiyaç ve sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/286)

2. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 20 arkadaşının, ülkemizde ilaçların yan etkilerinin kontrolünün araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/287)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Makedonya Meclisi Dış Politika Komisyonu Başkanı Jordan Boskov'un resmî davetine TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan heyetin icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1086)

2. - OECD ve ABD Temsilciler Meclisi işbirliğiyle Washington'da yapılacak toplantıya davete TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinden oluşan heyetin icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1087)

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557)

4. - Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827)

5. - Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/981) (S. Sayısı: 868)

 

V. -  SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Merkez Bankasının dalgalı kur uygulaması öncesi döviz satışına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6587)

2. - İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın, bankalara yapılan Hazine yardımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6617)

3. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, kamu bankalarının döviz kredisi alacaklarını tahsilde uygulanacak kura ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/7037)

4. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/7071)

5. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın;

Kişiye ait telefonlara dışarıdan girilebildiği iddialarına,

Telekom'un bazı fatura hatalarına,

İlişkin soruları ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/7082, 7083)

6. - Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın, çiftçilerin kredi borçları ile Kars-Tiflis Demiryolu ve Bakü-Ceyhan Boru Hattı Projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/7088)

7. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Sarıveliler ve çevre köylerinin sulama suyu  sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7138)

8. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in;

Sivas-Divriği Arama-Sondaj Projesine,

Sivas-Divriği Ekinbaşı Yer altı İşletmesi Projesine

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (7/7167, 7168)

9. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, İstanbul Üniversitesi Rektörünün insan haklarıyla ilgili bir toplantıdaki tavrına,

- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait vakıfların kira bedellerine,

- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfının gelirleri ve harcamalarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nejat Arseven'in cevabı (7/7145, 7166, 7199)

 

10. - İstanbul Milletvekili Zafer Güler'in, AB'nin konut fonlarından deprem sonrası kredi kullanılıp kullanılmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/7217)

11. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, tekneler için istenen sağlık belgesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Turizm Bakanı Vekili Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/7224)

12. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, Hatay'a ayrılan ödeneklere ve mevcut  yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Turizm Bakanı Vekili Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/7225)

13. - Erzurum Milletvekili Fahrettin Kukaracı'nın TBMM'de ziyaretçiler için yayınlanan kılık kıyafetle ilgili genelgeye ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer  İzgi'nin cevabı (7/7228)

14. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin  sorusu ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (7/7243)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat l5.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Kayseri Milletvekili Sevgi Esen, Dünya Trafik Haftasına,

Trabzon Milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu, Mayıs Yedisi Şenliklerine,

Giresun Milletvekili Hasan Akgün, Uluslararası Giresun Aksu Festivaline,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak'ın (6/1696),

Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın (6/1819),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Hırvatistan Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasının uygun mütalaa edildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 330 uncu sırasında yer alan 864 sıra sayılı Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin bu kısmın 12 nci sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Sayıştay Birinci Başkanlığına, yapılan gizli oylama sonucunda, Mehmet Damar'ın seçildiği açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından,

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri (1/744) (S.Sayısı: 786),

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/777) (S.Sayısı: 557),

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/886) (S.Sayısı: 827),

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S.Sayısı: 433),

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/755, 1/689, 2/699) (S.Sayısı: 666),

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S.Sayısı: 675),

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676),

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu (1/753, 1/690) (S.Sayısı: 685),

Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesine Dair 541 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/209, 1/228) (S.Sayısı: 861),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi.

Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/981) (S. Sayısı: 868) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; 1 inci maddesinin oylanması sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısının bulunmadığı anlaşıldığından,

23 Mayıs 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.32'de son verildi.

 

Kamer Genç

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Sebahattin Karakelle

Melda Bayer

 

Erzincan

Ankara

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

 

Mehmet Ay

Mehmet Batuk

 

Gaziantep

Kocaeli

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 


No. : 147

 

II. - GELEN KÂĞITLAR

23 . 5 . 2002 PERŞEMBE

Tezkere

1. - Muş Milletvekili Mümtaz Yavuz'un; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1084) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, kurul, üst kurul ve bunlara bağlı kurumların denetimlerine ve yurt dışına gönderilen personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7520) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2002)

2. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, AB üyesi ülkeler, AB'ne aday ülkeler ve Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7521) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2002)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 20 Arkadaşının, çocuk ve genç nüfusun ihtiyaç ve sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/286) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2002)

2. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 20 Arkadaşının, ülkemizde ilaçların yan etkilerinin kontrolünün araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/287) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2002)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

23 Mayıs 2002 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Mehmet AY (Gaziantep)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104 üncü Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, nerede var?!..

BAŞKAN - Var; yoksa, sonra, yoklama istersiniz...

Arkadaşlarımız gündemdışı konuşmalarını yapsınlar. Bakın, gençlerimiz gelmiş; onlar da, Meclisin çalışmalarını izlesinler.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim.

İlk gündemdışı söz, yaş sebze ve meyve üreticilerinin sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz isteyen İçel Milletvekili Sayın Ali Er'e verilmiştir.

Buyurun Sayın Er. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İçel Milletvekili Ali Er’in, yaş meyve ve sebze üreticilerinin sorunları ve hormon kullanımı konusunda basında yer alan haberlerin üreticiler üzerindeki etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması

ALİ ER (İçel) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, Türkiye'nin genel gidişatında olduğu gibi, gerçekten, çiftçi de Türkiye'de zor günler yaşamaktadır. Bütün kesimlerde zorluklar çekilirken, bizim bölgemizdeki ve özellikle yaş meyve ve sebze üreten illerimizdeki çiftçilerimiz de, son günlerde daha da kötü duruma düşmüşlerdir.

Değerli arkadaşlar, dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olmakla övünen Türkiye ve Türk çiftçisi, her geçen gün kan kaybetmektedir ve eğer, durum böyle devam ederse, şahsen, ben, bırakın dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olmayı, bütün tarım ürünlerini ihraç eden bir ülke haline düşmesinden korkuyorum.

Muhterem milletvekilleri, çiftçi, üretip, malını satmazsa; esnaftan alışveriş yapmazsa; çiftçi, üretip, komisyoncuya göndermezse; taşıyıcı taşımazsa ve pazar esnafı bunu satmazsa; yani, çiftçi üretmediği sürece, ürettiği ürünü para etmediği sürece, Türkiye'de milyonların mağdur olacağını hep beraber biliyoruz.

Muhterem milletvekilleri, bu kürsüden, defalarca dile getirdim; çiftçilik dünyanın en zor, en meşakkatli işi dedim. Tarlada çapa sallamanın, üzerinde gübre çuvalı taşımanın acısını, o işi yapanlara sorun. Bu kürsüde, defalarca, çiftçiyi tarladan soğutursanız, çiftçi bir daha tarlaya dönmez dedim ve her geçen gün, çiftçi, tarlasından soğuyor ve bir daha tarlaya döndüremiyorsunuz. Türkiye'de de, çiftçinin ürettiği bütün mallar, üzülerek söyleyeyim ki, ithal edilmeye devam ediliyor.

Şimdi, bizim bölgemizde yaş sebze ve meyve üretiliyor. Gerçekten, yaş sebze ve meyve üreticileri çok zor durumda. Geçen yıl, bu mevsimde, bizim bölgemizde üretilen domatesin kilosu 200 000 liraya satılırken şu an 100 000 liraya, biber 400 000 liraya satılırken şu an 200 000 liraya, patlıcan 200 000 liraya satılırken şu an 150 000 liraya satılıyor; ama, girdi fiyatlarına bakarsanız yüzde 100, yüzde 150, yüzde 200 artmış. Muhterem arkadaşlar, eğer, bir insan, her geçen gün zarar ediyorsa, bir gün, mutlaka iflas edecek demektir. Türk çiftçisi, gerçekten iflas noktasına gelmiştir. Bugün, girdi fiyatları yüzde 100, yüzde 200 artarken, sattığı mahsulü para etmeyen Türk çiftçisi, artık, tarlaya bir daha giremeyecek duruma gelmiştir.

Muhterem arkadaşlarım, bu yıl narenciye piyasası da çok kötü gitti. Limon, ağacın başında çürüdü; şimdi, Ürgüp'te çürüyor. Yaş meyve ve sebze üreticileri -sebze de böyle gittiği için- bu sene borç batağı içindeler. Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatifleri haciz getiriyor. Şimdi, diyoruz ki "biz, bunları taksitlendirdik..." Değerli arkadaşlar, cebinde para olmayan adam taksit ödeyebilir mi?!. Çiftçiye "biz, taksitlendirdik, ödeyebiliyor musunuz" diye sorduk mu?! Muhterem arkadaşlar, ödeyemiyorlar; çünkü, adamın cebinde parası yok, sattığı ürün para etmiyor. Parası olmayan adam taksit ödeyebilir mi?!. Muhterem arkadaşlar, onun için, çiftçinin durumu, gerçekten çok kötü.

Şimdi, zamanımız fazla olsa da, burada, uzun uzun bunları anlatsak; ama, değerli arkadaşlarımız, zamanımız yok.

Şimdi, muhterem arkadaşlar, her geçen gün, gübre, mazot, ilaç fiyatlanırken, çiftçinin malının fiyatı düşüyor; sebebi, ihraç olmamasından dolayı. İhraç edilebilmesi için, mutlaka, Türk çiftçisinin, ihracata teşvik primi verilmesine ihtiyacı var. Her yıl, iyi kötü, belli ürünlerin ihracatında teşvik primi veriliyordu; maalesef, bu sene -işte domates ayak altına düştü- Para Kredi Kuruluna sevk edilen ihracatı teşvik kararı var; ama bir türlü imzadan çıkmadı.

Muhterem arkadaşlar, bu ülke, IMF'ye, dünyanın en borçlu ülkesi haline geldi. Bu IMF'den aldığımız paralardan hep başka kaynaklara aktaracağımıza, birazcık da...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Er, lütfen, 1 dakika içinde toparlayın efendim.

ALİ ER (Devamla) - Sayın Başkanım, 30 - 40 milyon çiftçinin sorunlarını anlatmaya tabiî ki 5 dakikalık bir zaman yetmez; ama, ben sizden, hoşgörünüze sığınarak bir süre daha istiyorum, kısa kısa anlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, IMF'ye en borçlu ülke haline geldik, başka yerlere bu kaynakları aktarırken, birazcık da Türk çiftçisine, esnafına, bu IMF'den aldığımız paralardan aktarsak da, diğer yerlere aktardığımız gibi, bu insanlar da bunlardan faydalansa olmaz mı?! Belli yerlere aktarıyoruz; ama, çiftçiye geldiği zaman hiçbir kaynak yok! Ama çiftçinin perişanlığını da hepimiz biliyoruz. Ne kadar burada gülsek, ne kadar tebessüm etsek... Arkadaşlar, gülmeyin! Çiftçi kan ağlıyor, kan. Orada yaşayan insanlara, rızkını temin eden insanlara gidin; görüşmüyor muyuz çiftçiyle, çiftçinin durumu perişan.

Şimdi, bir de hormon tacirleri çıktı. Çilekte hormon varmış!..

Değerli arkadaşlar, kimsenin, Türk çiftçisinin haysiyetiyle oynamaya hakkı yok, açık söylüyorum, hiç kimsenin hakkı yok. Türk çiftçisi hormonu bilmez bile, hayatında görmemiştir bile.

HASAN METİN (İzmir) - Olur mu yahu!

ALİ ER (Devamla) - Eğer hormondan bir şey olsaydı, benim bölgemde yetişen sebze meyveyi her gün bizim ailelerimiz yiyor... Öyle hormonlu yetiştirenleri bulun; bunu, Türk çiftçisinin üzerine yüklemeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Efendim, yok ilaç atığı varmış, yok hormon varmış!.. Yoksa, enflasyon, istediğiniz noktaya gelmeyecek de çiftçinin üzerinden mi düşürmeye kalkıyorsunuz enflasyonu! Yazık bu çiftçiye. Bu çiftçiye sahip çıkmamız lazım.

Muhterem arkadaşlar, bu çiftçilere sahip çıkmamız lazım.

Şimdi, bakın, bu Para Kredi Kuruluna...

BAŞKAN - Sayın Er, lütfen, son cümleni söyler misin? Son cümleyi...

ALİ ER (Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.

Para Kredi Kuruluna gönderilen bu ihracata teşvik primi, üç beş gün içinde çıkmazsa, samimî söylüyorum ki, yaş meyve ve sebze üreten insanları, gelecek sene tarlada bulamazsınız; ama,  benim bir korkum daha var, gelecek sene, hayatta bulamazsınız; insanlar perişan!  Bunun için, hep beraber el ele verelim, Para Kredi Kurulundan, bu ihracata teşvik primini çıkaralım.

BAŞKAN - Sayın Er, teşekkür ederim efendim. Zaten, 2,5 dakika konuştunuz...

ALİ ER (Devamla) - Türk çiftçisi adına, bütün milletvekili arkadaşlarımızın desteğini bekliyorum.

BAŞKAN - Lütfen... Teşekkür ediyorum efendim.

ALİ ER (Devamla) - Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Er.

Efendim, gerçekten, sıkıntı büyük de, bunları, 5 dakikada, 10 dakikada, yarım saatte anlatmak zor; doğru, hak veriyorum size.

Sayın hükümetten, gündemdışı konuşmaya cevap verecek bakanımız var mı? Sayın Orman Bakanımız burada; ama, kendi konusu değil herhalde...

Sayın hükümetimiz gündemdışı konuşmaya cevap vermiyor.

Sayın Ünal ve Sayın Kaya, benim böyle bir şeyim yok,  inanınız. Antalya'nın 11 milletvekili var galiba, şimdi 11 kişiye söz verirsem, olmaz. Sizin ve Sayın Kaya'nın söz istediğini anons ettim. Zaten, çiftçilerin sorunlarını, Sayın Er de, bu Meclis çatısı altında çalışan 550 milletvekili de, hepsi gayet iyi bilir. Bölgenizin de sorunu, biliyorum; ama, kusura bakmayın; ilkemi bozmayayım.

İkinci gündemdışı söz, Güneydoğu Anadolu Projesiyle ilgili olarak söz isteyen, Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş'a aittir; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

2. - Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş’un, Güneydoğu Anadolu Projesinin dünü ve bugünü ile bölge insanı için önemine ilişkin gündemdışı konuşması

ABDULBAKİ ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca GAP diye bilinen Güneydoğu Anadolu Projesiyle ilgili görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

30 yılı aşkın bir geçmişi olan ve başlangıçta enerji ve sulama projesi olarak düşünülen Güneydoğu Anadolu Projesi, 1989 yılında tamamlanan GAP master planıyla, kentsel ve kırsal altyapı, tarımsal altyapı, ulaştırma, sanayi, eğitim, sağlık, konut, turizm gibi birçok sektördeki yatırımları da içine alan entegre bir bölgesel kalkınma projesi olarak bugüne gelmiştir. Proje tamamlandığında, Türkiye'nin sulanabilir alanlarının yüzde 20'sinin; yani, 1 700 000 hektar arazinin sulanması ve 27 milyar kilovat/saat; yani, toplam potansiyelin yüzde 20'si kadar enerji üretilmesi planlanmıştır.

Enerji açısından bugün için ulaşılan rakam, hedeflenenin yaklaşık yüzde 50'si, sulama açısından ise sadece yüzde 10'u dolayındadır. Projenin 2010 yılında tamamlanması hedeflenerek, her yıl yaklaşık 2 milyar dolarlık bir yatırımla toplam bedeli 32 milyar dolar öngörülmüş; ancak, bugüne kadar 15 milyar dolar bir harcama gerçekleşmiştir.

Bugün içinde bulunduğumuz iktisadî koşullarla, projenin tamamlanması için gerekli yıllık yatırımın yapılabilmesinin mümkün olmadığını görüyoruz. Zaten kısıtlı olan bütçedeki yatırımların bu hedeflere uygun biçimde gerçekleştirileceğine dair bir işaret de maalesef görülmüyor.

GAP'tan sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Mustafa Yılmaz'ın iyiniyet ve gayretlerine rağmen, bu yapı içinde, bundan daha fazla yapabileceği bir şeyin olmadığına da inanıyorum; ancak, benim ifade etmeye çalıştığım husus, kaynak yetersizliğinden öte, siyasî irade yetersizliğinden dolayı, GAP'ın, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın gündeminden düşürülmüş olmasıdır.

Yine, amacım, tamamlanması durumunda, en az 3 500 000 işsize istihdam yaratacak olan bu devasa projenin, hem ekonomik hem de sosyal açıdan bir çöküntü halinde olan ve nüfusumuzun yüzde 10'unun yaşadığı bir bölge için, dolayısıyla, Türkiye'nin ayağa kalkması için ne anlama geldiğini hatırlatmaktır.

Sayın milletvekilleri, GAP'la ilgili her şeyi ekonomiye indirgemek, fevkalade yanlıştır. Yaşadığımız krizlerin, buna bağlı olarak işsizliğin, yoksulluğun, sefaletin, belirsizliğin, hatta, korkularımızın asıl nedenlerini aramak durumundayız; çünkü, bu, Türkiye için sadece iktisadî bir mesele değil siyasal ve sosyal sonuçları olan bir projedir. İnanıyorum ki, eğer, proje tamamlanmış olsaydı, ne içeriye ne de dışarıya ilişkin endişelerimiz bu kadar derin olmazdı. Mesela, Irak'a Amerikan müdahalesinin muhtemel sonuçları bizi bu kadar ilgilendirmeyecekti; şu anda iktisadî ilişkilerimizin yok denecek kadar az olduğu bu ülkenin geleceği bizi bu kadar etkilemeyecekti. Bu yüzden, projeye ciddiyetle eğilmemiz gerekiyor. Bilmeliyiz ki, güneydoğu sorunu sadece bölge insanının değil    65 000 000 vatandaşımızın ortak sorunudur. Bu sorun çözülmeden, Trakyalı, Egeli, Akdenizli vatandaşımız da rahat etmeyecektir.

Projenin tamamlanması için ihtiyaç duyulan 15 milyar dolar, belki çok görünüyor; ama, güneydoğuda terör döneminde harcanan 150 milyar dolar civarındaki paranın 5 tane GAP ettiğini hatırlarsak, bu projeyi bir an önce tamamlamamız gerektiğini de o zaman anlarız.

Sayın milletvekilleri, önemsediğim bir hususu da dikkatlerinize sunmak istiyorum. Hükümetin, gecikmiş de olsa, bölge müdürlüklerini tasfiye kararını olumlu karşılıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş, süreniz bitti efendim. Eksüre veriyorum; lütfen, 1 dakika içerisinde toparlayın.

ABDULBAKİ ERDOĞMUŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Ancak, bazı bölgelerimizde, öncelikle olağanüstü halin uygulandığı bölgemizde, bu tasfiyelerin zamanlamasını iyi yapmak durumundayız. Sanayii gelişmemiş bölgelerimizin devlet kurum ve kuruluşlarıyla ayakta durabildiklerini unutmamak gerekir. Bu çerçevede, kapatılması öngörülen Toprak Mahsulleri Ofisi ve Karayolları 9 uncu Bölge Müdürlüğünün, bölgenin tümüne hitap etmesi, statüsü itibariyle de büyük bir önemi haiz olması, kamuoyunun ve bölge milletvekillerinin duyarlılığını artırmaktadır. Hükümetimizin bu duyarlılığımızı paylaşacağına ve gereğini yapacağına inanıyorum.

Bu inançla, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Karayolları 9 uncu Bölge Müdürlüğünün kapatılma işleminin geciktirilip, sona bırakılması veya olağanüstü hal uygulaması devam ettiği sürece tasfiye işlemlerinin durdurulmasını hükümetimize öneriyor, partilerimizin de desteklerini bekliyoruz.

Bir bölgede olağanüstü hal uygulanıyorsa, orada sorun var, orada problem var demektir. Bu problemi, tek başına asayiş sorunu olarak geçiştirmek mümkün değildir.

Bu itibarla, bölge müdürlüklerinin kapatılmasını daha fazla sorun yaratmadan çözmek, akıllıca bir yol olacaktır.

Hepinize saygı sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (ANAP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erdoğmuş.

Sayın Erdoğmuş'un gündemdışı konuşmasına, herhalde, cevap verecek sayın bakan yok.

Sayın Ünal, tekrar söz isteminde bulunuyorsunuz; yerinizden çok kısa bir açıklama yapın.

Buyurun.

NESRİN ÜNAL (Antalya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

İçel Milletvekilleri Hidayet Kılınç, Yalçın Kaya ve Antalya Milletvekili olarak ben, 15 Mayıs-30 Haziran arası için domatese ihracat teşvikini DPT'den yazdırdık. Şu anda Hazine'de bekliyor ve en kısa sürede de çıkacak.

İkinci bir ricam var Meclisten ve grup başkanvekillerimizden. Geçen yıl, yaş sebze ve meyvenin üretiminden ihracatına kadar olan devrelerinin araştırılıp, problemlerinin çözümü için araştırma önergesi vermiştik. Zannederim, onlar da sıcak bakıyor, en kısa sürede de bu araştırma önergesi gündeme alınır, ilk Danışma Kurulundan geçerse, çiftçilerimiz de çok memnun kalacak.

Size de, bu fırsatı verdiğiniz için yeniden teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Aslında, sayın bakanlarınız gelse, bu konuda Meclise bilgi verse, Meclise mal olur.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Seven, zatıâliniz hangi konuda söz istiyorsunuz efendim?

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Güneydoğu Anadolu Projesiyle ilgili efendim.

BAŞKAN - Peki, 1 dakikalık süre de size veriyorum; buyurun.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Güneydoğu Anadolu Projesi, Türkiye için ve dünya için çok önemli bir projedir. Milletvekili arkadaşımıza, bu konuyu gündeme getirmesinden dolayı teşekkür ederim.

Yetkililerin, Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın ve bakanlarımızın, Güneydoğu Anadolu Projesine ciddiyetle eğilmeleri konusundaki düşüncelerimi belirtiyor ve destekliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seven.

Efendim, üçüncü gündemdışı sözü, Müzeler Haftası nedeniyle gündemdışı söz isteyen Sayın Melek Denli Karaca'ya veriyorum.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

3. - Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca’nın, Müzeler Haftası ve tarihî eserlerin korunmasında müzelerin önemine ilişkin gündemdışı konuşması

MELEK DENLİ KARACA (Çorum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 18 - 24 Mayıs güneleri arası Müzeler Haftası olarak kabul edilmiştir. Ben de, günün önemine binaen, Türk müzeciliğinin durumu hakkında, gündemdışı konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Müzelerimiz, kültür politikamızın önemli bir bölümünü teşkil etmektedir. Bulundukları yerin ekonomik ve sosyal hayatına küçümsenemeyecek katkıları olan müzeler, özellikle kıyı şeridinde bulunmayan küçük yerleşim yerlerimiz için, barındırdıkları tarihî, kültürel değerleriyle, o yerin nefes almasını sağlayacak gelir sağlayıcı faaliyetlere imkân sunmaktadır.

Orta Anadolu'da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da, iç Ege Bölgesindeki ilçelerimizden, beldelerimizden tarihî, kültürel varlıklara sahip olanların bu kıymetlerinin korunup değerlendirilmesinde, müzeler, önemli bir rol oynamaktadır.

Müzelerimiz, hem kurulu oldukları yere belli bir canlılık kazandırmakta hem de topraklarımızdaki mirasın sürdürülebilir korunmasını sağlamaktadırlar. Mesela, benim seçim bölgem olan Çorum'da, nüfusu 2 000'in az üzerindeki Boğazkale İlçesi Alacahöyük Beldesi Şapinova ören yeri dolayısıyla Ortaköy İlçemiz, Hitit uygarlığının bıraktığı izler sayesinde ayakta durmaktadır. Bu gibi yörelerimize daha fazla ziyaretçi çekecek, kazanç kapılarının açılmasını sağlayacak faaliyetlerin desteklenmesi ve dolayısıyla, daha fazla çekicilik kazandırılması gerekmektedir.

Yine, mesela, Boğazkale'de kendi kaderine terk edilmiş, 19 uncu Yüzyıldan kalma, tipik, geleneksel Orta Anadolu konağı olan Arslan Bey Konağının restorasyonu, ziyarete gelecekleri, bölgenin değer objelerini görme şansına kavuşturacaktır.

Yine, Hattusas ören yerine 100 metre mesafedeki Kayalı Boğazı denilen küçük vadi ve antik mağaralar, ziyarete gelenleri dinlendirecek bir mesire yeri olarak düzenlenebilir.

Esasen, Çorum İlimiz, binlerce yıldır çeşitli uygarlıkların yan yana ve üst üste oluşturduğu yerli Anadolu kültür geleneğini devam ettiren Orta Anadolu illerinin başında gelmektedir. Maddî kültür belgelerinin zenginliği açısından âdeta bir açık hava müzesi görünümünde olan Çorum yöresi, 1830'lu yıllardan itibaren, Avrupalı gezginlerin, birçok yerli ve yabancı bilim adamının ilgi odağı haline gelmiştir. İlimiz, 7000 yıl öncesine dayanan zengin tarihî mirası olan Hitit Başkenti Boğazkale (Hattusas), Alacahöyük, Eskiyapar, Yörüklü, Ortaköy-Şapinova ören yerleri, meşhur Yazılıkaya Açık Hava Mabedi ve üç tarihî müzesiyle, âdeta, kültür turizminin simgesi haline gelmiş bir kentimizdir.

Kültür Bakanlığımız ve Turizm Bakanlığımızın uzmanlığı ve malî katkıları, ilgili yörenin belediyesi ve il özel idaresinin yerel desteğiyle, Çorum gibi tarihî mekânları ve müzeleri bağrında muhafaza eden bölgelerimiz için yeni yeni projelerin hazırlanıp hayata geçirileceğini ümit ediyoruz.

Sayın Başkan, sayın üyeler; müze depolarında, insanların, yüzüne hasret kalmış çok sayıda eser kutularda bekletilmektedir. Sergilenemeyip depolarda bekletilen eserler konusunda, yeni müzeler inşaı veya mevcut müzelere yeni salonlar eklenmesi çözüm olacağı gibi, az önce sözünü ettiğim Boğazkale'deki konak örneğinde olduğu gibi, özellikle tarihî yapılar da restore edilmek suretiyle müze olarak kazandırılabilir. Yeni müze binalarının projelendirilmesinde, o yörenin ev sahipliğini yaptığı uygarlıkların yansımaları modern çizgilerle birleştirilebilir.

Bir diğer husus da, küçük yerlerin müzelerinde bulunan  eserlerin -Boğazkale ve Alacahöyük'te olduğu gibi- bulunduğu yerden alınıp büyük müzelere taşınmasıdır. Çorum'un çok sayıda eseri İstanbul Arkeoloji Müzesinde ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesindedir. Yine, Ankara-Polatlı'daki Gordion'da bulunan Kral Midas'ın eşyaları, orada müze bulunduğu halde, Ankara'ya getirilmiştir. Oysaki, bir eser, ait olduğu yerde görüldüğünde daha anlamlıdır. İlgi duymayan bir insan, ayağına da getirilse ilgilenmez. Yıllardır Ankara'da bulunduğumuz halde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesini gezmemiş onlarca arkadaşımız ortaya çıkacaktır. Buradan sesleniyorum; Müzeler Haftası dolayısıyla, hafta sonu da dahil, müze girişleri ücretsizdir. Kültür atmosferine girmek isteyenlere duyurulur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; müzemize konulan eserleri gün ışığına çıkaran kazı ekiplerini de anmak istiyorum. Yakında başlayacak kazı döneminde arkeologlarımıza, işçilerimize kolaylıklar diliyorum. Kazı çalışmalarının çoğunu yürüten ve sadece buluntuların bilimsel telif haklarını alan yabancı enstitülere gereken ilginin gösterilmesinin, ekonomik sorunlar nedeniyle kazı ödeneği çıkaramayan Kültür Bakanlığı ve üniversitelerimizin açığının kapatılması bakımından önem taşıdığını da vurgulamak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, buyurun, toparlar mısınız...

MELEK DENLİ KARACA (Devamla) - Bu arada, Elmalı Sikkeleri, Karun Hazinesi gibi yurtdışına kaçırılmış eserlerimizi takip ederek uzun soluklu idarî ve hukukî mücadelelerin ardından, onları, yeniden, ait oldukları yere kazandıran Kültür Bakanımızı ve Bakanlığımızı tebrik ediyor ve azimli çalışmalarının devamıyla, Boğazkale, Hitit çivi yazılı tabletleri gibi, bu toprağa ait, bizim olan diğer eserlerin de bir an evvel eve dönüşünü bekliyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; müzecilikte çeşitlenmeye gidildiği günümüzde belli merkezlerde, belli konu ve özellikte müzeler oluşturulması düşünülebilir diyorum. Mesela, Başkentimizde bir cumhuriyet müzesi kurularak cumhuriyetimizin kuruluşu, ilkeleri ve kültürü anlatılabilir. Atatürk, cumhuriyetimizi, Türk'ün varoluşunun bir tezahürü olarak tanımlıyordu. İşte, bu benliğin, bu bilincin tarihini aktaran bir cumhuriyet kültür merkezi ve müzesi projesi hızla harekete geçirilmelidir. Aynı şekilde, bir Türk dünyası müze ve kültür merkezi kurularak Türk devlet ve topluluklarının özünü, ortak sosyal, kültürel değerlerini, Ergenekon'dan başlayan, altın harflerle yazılmış Türk tarihini anlatan bir kurum ortaya çıkarılabilir. Türk cumhuriyetleriyle ortak olarak hazırlanıp yürütülecek böyle bir proje, toplumsal iftiharlarımızın, şanlı geçmişimizin, neredeyse bilinçli denilecek bir ihmalle, gözardı edildiği bir zamanda, kurumsal yapısıyla bir özlemin, bir idealin abidesi olacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerimi bitirmeden evvel, bu vesileyle, sizleri bilgilendirmek için, iki mevzua daha temas etmek istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, süreniz bitiyor. Lütfen, son cümlenizi söyleyin. Bakın, sizi, 2 dakika fazla konuşturuyorum.

MELEK DENLİ KARACA (Devamla) - 1 dakikanızı rica edeceğim. Sayın Başkanım, çok önemlidir.

BAŞKAN - Peki, bir cümle söyleyin.

MELEK DENLİ KARACA (Devamla) - Bunlardan birincisi, Kültür Bakanımız Sayın İstemihan Talay ve Bakanlığın üstün gayretleriyle Bonn Sanat ve Sergi Sarayında 17 Ocak-9 Haziran 2002 günleri arasında gerçekleştirilen Bin Tanrılı Halk-Hititler Sergisidir.

Duyurmak istediğim ikinci mevzu ise, 2-5 Eylül 2002 günleri arasında Çorum İlimizde gerçekleştirilecek olan 5. Hititoloji Kongresidir. Bu kongre, Hitit uygarlığıyla ilgili yeni bilgi ve bulguların bilim dünyasına tanıtımının yanı sıra, bu uygarlığa başkentlik eden Çorum İlimizin dünyaya tanıtımı açısından da büyük önem arz etmektedir. İlgi duyan arkadaşlarımız, özel davetlim olarak teşrif edebilirler.

Sözlerime son verirken, geçmişini bilmeyen, kültürel değerlerini yaşatamayan milletler, geleceklerini de hazırlayamazlar düsturundan  hareketle, bir kültür mozaiği olan Anadolumuzun ve şanlı tarihimizin nesillere intikalinin göstergesi olan müzelerimize gereken ilginin gösterileceğine inanıyor, bir kere daha Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karaca.

Tabiî, hanımların sözünü kesmek mümkün olmadığı için, zatıâlinizin sözünü kesemedik.

Efendim, sayın hükümet temsilcisi var mı gündemdışı konuşmaya cevap verecek?

NUMAN GÜLTEKİN (Balıkesir) - Ayrı bir ilginiz var herhalde... Şimdiye kadar bakan olamadınız...

BAŞKAN - Zaten alıştık yok demeye de; yine de, formalite icabı soruyoruz.

Evet, sayın hükümet temsilcisi yok.

YAŞAR CANBAY (Malatya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Canbay, biliyorsunuz, benim usulümde böyle bir şey yok; ama, gündemdışı konuşmayla ilgili değil de, yerinizden kısa bir açıklama yapabilirsiniz. Onu da, zaten, çok fazla kişi isterse, vermem de..

Peki, yerinizden çok kısa bir açıklama...

YAŞAR CANBAY (Malatya) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Müzeler Haftasını kutluyorum. Bu vesileyle, Malatya Müzesine, Malatya İlimizde kültürel varlıkların korunmasına gösterdiği yakın ilgiden, destekten dolayı Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay'a, Malatyalılar adına şükranlarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Canbay.

Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır .

Efendim, diğer sunuşlarımız çok uzun olduğu için, Divan üyesi arkadaşımızın oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis araştırması önergeleri vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 20 arkadaşının, çocuk ve genç nüfusun ihtiyaç ve sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/286)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

27 milyon çocuğun yaşadığı ülkemizde her üç çocuktan birisi, sağlıklı beslenemediği için gelişme ve büyüme bozukluğu içindedir. Ülkemizde 7-13 yaş grubu arasındaki kız çocuklarının yüzde 31'i, erkek çocuklarının ise yüzde 21'i okuyamıyor. 1 100 000 özürlü çocuğun bulunduğu Türkiye'de, özel  eğitim  dahil, ilköğretimden   faydalanan  çocukların sayısı   sadece  28 000'dir. Türkiye, iş kazalarında, ILO verilerine göre Avrupa'da birinci ve bu iş kazaları neticesi zarar görenlerin yüzde 30'u, 15 yaşın altındaki çocuklardan oluşmaktadır.

Türkiye genelinde sokak çocuklarının sayısının da 600 000 olduğu tahmin edilmektedir. Sokakta kalan bu çocuklarımız, basında çıkan haberlerden de öğrendiğimize göre, pek çok cinayete karıştıkları veya alet edildikleri anlaşılmaktadır. Hiçbir yerde kayıtlı olmayan, nüfus kütüğünde olmayıp gerçekte var olan, sokakta kimliksiz dolaşan ve her bir suç işlediklerinde farklı bir anne baba ismi söyleyen kaç bin çocuk bulunmaktadır acaba? Bunlarla ciddî ilgilenilmesi gerekmektedir. Bu da, ancak devlet gücüyle mümkündür.

Türkiye nüfusu artmaya devam ediyor. 1994 yılında Türkiye'de kilometrekareye 74 kişi düşerken, 2001 yılında bu rakam 84'e yükselmiştir. Bugün, Türkiye'de yaşayan 68 610 000 kişinin
20 379 000'i 15 yaşın altındadır.

1991-1992 öğretim yılında Türkiye'nin ilkokullarında okullaşma oranı yüzde 92,63'tür. Yani, ilkokul çağında 100 çocuktan 92'si okula gitmiştir. Aynı rakamlar, 1998-1999 öğretim yılında yüzde 83,59'a düşmüştür. Okullaşma oranındaki düşmenin 8 yıllık kesintisiz eğitimle başlaması da üzerinde durulması gereken bir konudur. Nüfus artışı, Türkiye'yi ekonomik olarak büyümeye zorladığı gibi, genç nüfusa okul imkânını da hazırlamamız gerekmektedir.

Millî Eğitim Bakanlığının gelecek yıl uygulamaya koymayı düşündüğü projelerden biri de şudur: Meslekî, teknik, genel ve özel tüm liselerde öğrenim süresi, 2002-2003 öğretim yılından itibaren 4 yıla çıkarılacak, halen 3 yıla göre düzenlenmiş olan derslere ait müfredat programları, 4 yıla yayılacak şekilde yeniden düzenlenecektir.

16 Haziran 2002'de Öğrenci Seçme Sınavına girecek 1 540 244 adaydan ancak yüzde 11,4'ü lisans programlarına yerleşmeye hak kazanabilecektir. Üniversite hayali kuran 1 540 244 adayın yüzde 90'a yakını, lisans programlarına yerleşemeyecektir. Lisans programına yerleşip bir fakülteyi bitirenlerden önemli bir kısmı, bitirmiş olduğu bölümle ilgili iş bulamamaktadır. Yapılan araştırmalar da öğrencilerin ve gençlerin en büyük endişelerinin gelecek endişesi olduğunu ortaya koymaktadır.

2 200 denek üzerinde yapılan bir araştırmada, öğrencilerin, kendi ilgi ve isteklerinin gözönüne alınmadan eğitim ve öğretime tabi tutulmalarından yakındıkları ortaya çıkmıştır. Bu da gençlerin Türkiye'deki eğitim sistemini baskıcı bulduklarını ortaya koymaktadır.

Bir kız öğrenci TV ekranında şöyle sesleniyor: "Okula geliş ve gidişlerimizde güvende değilken, geleceğimize nasıl umutla bakabiliriz?"

Düşünce ve inanç özgürlüğü, eğitim hakkı ve adaletsiz gelir dağılımı kıskacında sıkışan Türkiye'nin genç nüfusu, bugün uygulanan eğitim sistemi hakkında acaba ne düşünmektedir.

Türk kamuoyu, gençliğin sorunları konusunda ne kadar duyarlı? Kuşaklar arasında bir diyalog eksikliği var mıdır? Türkiye şartlarında gelir düzeyi düşük aileler, çocukları üniversiteyi kazansalar bile okutabiliyorlar mı acaba?

Yukarıda zikredilen bilgiler çerçevesinde genç nüfusun ihtiyaç ve sorunlarının tespit edilmesi, okuyan ve okuyamayan bütün gençlerin gözönünde bulundurularak çözümler üretilmesi ve nelerin yapılabileceğinin araştırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

  1- Yahya Akman (Şanlıurfa)

  2- Mali Ejder Arvas (Van)

  3- Nurettin Aktaş (Gaziantep)

  4- Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

  5- Osman Pepe (Kocaeli)

  6- Hüseyin Kansu (İstanbul)

  7- Ali Sezal (Kahramanmaraş)

  8- Avni Doğan (Kahramanmaraş)

  9- Mehmet Özyol (Adıyaman)

10- İlyas Arslan (Yozgat)

11- Mustafa Baş (İstanbul)

12- İsmail Özgün (Balıkesir)

13- Mehmet Ali Şahin (İstanbul)

14- Osman Aslan (Diyarbakır)

15- Ali Er (İçel)

16- Abdullah Gül (Kayseri)

17- Tevhit Karakaya (Erzincan)

18- Hüseyin Çelik (Van)

19- Ali Coşkun (İstanbul)

20- Faruk Çelik (Bursa)

21- Akif Gülle (Amasya)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

İkinci önergeyi okutuyorum:

2. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 20 arkadaşının, ülkemizde ilaçların yan etkilerinin kontrolünün araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/287)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Finlandiya İlaç Ajansının "nimesulid"li ilaçlar için "öldürücü" uyarısıyla birlikte Türkiye'de yan etki değerlendirme sisteminin işlevselliği de tartışmaya başlandı.

İlaç üreticisi firma ve eczacı odaları, dört yıldan beri "nimesulid"li ilaçların kullanıldığını ve yılda on milyon kutu satıldığı ifade edilmektedir.

Şayet yurt dışından bir ikaz alınmasaydı, ilaç, üretilmeye ve tüketilmeye devam edilecekti.

Bu olay, Türkiye'de ilaç yan etkilerinin yeteri kadar araştırılmadığı, denetlenmediği gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.

"İlaç üretimi ve tüketiminde yan etkilerin araştırılması ve alınması gereken tedbirlerle" ilgili, Anayasanın ve İçtüzüğün ilgili maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

  1- Tevhit Karakaya (Erzincan)

  2- Eyüp Fatsa (Ordu)

  3- Ramazan Toprak (Aksaray)

  4- Musa Uzunkaya (Samsun)

  5- Hüseyin Çelik (Van)

  6- Mahmut Göksu (Adıyaman)

  7- Mehmet Çiçek (Yozgat)

  8- Hüseyin Kansu (İstanbul)

  9- Hüseyin Arı (Konya)

10- Ertuğrul Yalçınbayır (Bursa)

11- Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

12- İsmail Özgün (Balıkesir)

13- Mustafa Baş (İstanbul)

14- Mehmet Özyol (Adıyaman)

15- Salih Kapusuz (Kayseri)

16- İlyas Arslan (Yozgat)

17- Zülfükar İzol (Şanlıurfa)

18- Maliki Ejder Arvas (Van)

19- Osman Aslan (Diyarbakır)

20- Avni Doğan (Kahramanmaraş)

21- M. Zeki Çelik (Ankara)

Gerekçe :

İnsan hayatı, özellikle hasta için ilacın önemi izahtan varestedir. Ancak, ilaç yan etkisiyle düşünüldüğünde iki tarafı keskin bıçak gibidir. O nedenle, ilaç piyasaya sürülürken çok sıkı denetlenmesi ve kontrol edilmesi gerekmektedir.

Ülkemizde, yurt dışından gelen uyarıyla, Sağlık Bakanlığı, öldürücü yan etkileri olduğu tespit edilen nimesulid etken maddeli dokuz ilacı piyasadan toplatmıştır.

Şayet yurt dışından ciddî bir ikaz alınmasaydı yılda 10 000 000 kutu satışı olan nimesulid, hâlâ piyasada satılıyor olacaktı. Sağlık Bakanı her ne kadar "bu ilaca bağlı ülkemizde ölüm olayı olmamıştır" dese de, ilaçların yan etkisiyle ilgili olarak doktorların, özellikle son beş yıl içinde, Sağlık Bakanlığına hiçbir bilgi vermedikleri yetkililerin beyanlarından anlaşılmaktadır.

Bu olay da göstermiştir ki, ülkemizde uyarı yapılmadığı için etken maddesi öldürücü ve çeşitli hastalıklara sebep olan pek çok ilacın halen tedavide kullanıldığını tahmin etmek zor olmasa gerek.

İlaçların yan etkileri konusunda doktorlarımızın çalışmadığı gibi Sağlık Bakanlığı ve sağlık örgütlerinin de yeteri kadar çalışmadığı gerçeği ortaya çıkmıştır.

Konuyla ilgili bilim adamları, insanlarımızın kulaktan dolma bilgilerle hareket ettiğini ifade ediyorlar. Tıp fakültelerinde, ilaçların yan etkileri es geçildiği için, doktor, neyi nasıl yapacağını bilmiyor.

Bakanlığın bu konuda yeteri kadar duyarlılık göstermediği için son beş yılda hiçbir doktorun Bakanlığa başvuruda bulunarak herhangi bir ilacın yan etkisiyle ilgili bilgi vermediği ifade edilmektedir.

Avrupa Ülkelerinde ise, doktorların uyarısıyla ilaçlara karşı hemen tedbir alınmaktadır.

İlaçların yan etkilerine karşı önlem almak için, tamamen yurt dışındaki gelişmelere bağlı olarak yürütülen bir sağlık politikası, asla inandırıcı değildir. Halkın ve özellikle gelecek kuşakların sağlıklı yetişmesi, bilimsel araştırma ve verilere dayalı inandırıcı ve kalıcı sağlık politikalarıyla mümkündür. Sağlık söz konusu olduğunda gecikme asla su götürmez.

İlaçların yan etkileriyle ilgili çalışmalara hemen başlanması gerekmektedir. Asla ihmal edilmemesi gereken bu konuda öncelikli görev, Türkiye Büyük Millet Meclisine düşmektedir.

Cereyan eden bu olaydan hareket ederek, dışarıdan herhangi bir ilacın yan etkisi hususunda ikaz beklemeden araştırma yapmak ve alınacak tedbirleri belirlemek için, Anayasa ve İçtüzük gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım efendim:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Makedonya Meclisi Dış Politika Komisyonu Başkanı Jordan Boskov’un resmî davetine TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan heyetin icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1086)

22 Mayıs 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dışişleri Bakanlığının 19.3.2002 tarihli ve BAGY/97045 sayılı yazısında, Makedonya Meclisi Dış Politika Komisyonu Başkanı Jordan Boskov'un, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Heyetini Makedonya'ya davet ettiği bildirilmiştir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2. - OECD ve ABD TemsilcilerMeclisi İşbirliğiyle Washington’da yapılacak toplantıya davete TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinden oluşan heyetin icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1087)

22 Mayıs 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

OECD ve ABD Temsilciler Meclisi işbirliğiyle 6-7 Haziran 2002 tarihlerinde Washington'da yapılacak toplantıya TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamento heyeti davet edilmektedir.

Anılan davete icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4. - Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

5. - Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/981) (S. Sayısı: 868) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Ama, hükümet var mı?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Burada.

BAŞKAN - Keşke, her zaman gelseniz de, bizi de konuşturmasınız.

Efendim, tasarının 1 inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, 1 inci maddeyi oylarınıza sunacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun Ek 38 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Ek Madde 38.- Bu Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar ile geçici 76 ncı maddeye göre yapılan telafi edici ödemeler, her ay ödeme tarihlerinde bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllık kentsel yerler tüketici fiyatları indeksi artış oranı kadar artırılarak belirlenir."

BAŞKAN - Efendim, madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Sayın Yakup Budak söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Budak. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

SP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasaların çıkarılmasındaki temel amaç, toplumdaki huzur ve refahın sağlanması ve ülkede kazanılan değerlerin adaletli bir şekilde paylaşım ve bölüşümünün sağlanmasıdır. Bu yasa tasarısına bu açıdan baktığımız zaman, 2 nci maddede, her ayki TÜFE'yle ilgili artışların emekli maaşlarına yansıtılması öngörülmektedir; ki, bu, güzel bir gelişmedir; ama, maalesef, 2000 yılının başından itibaren uygulamaya konulmuştur. Maaşlar her ayın 19'unda, 20'sinde ödenmektedir; ama, TÜFE'yle hesaplanan bu rakamlar, bir önceki ayın 1'i ile 30'u arasındaki rakamlardır. Dolayısıyla, emeklilerimiz maaşlarını alırken, her ay, devlet, emeklilerimize 21 günlük borçlu kalmaktadır. Bu konuyla ilgili çok değişik mahkemelerde kararlar verilmiş, Danıştaydan karar çıkmıştır; ama, Bakanlıktaki bürokrat arkadaşlarımız, bunun ödenmemesi noktasında bir gayretin içerisindedirler. Dolayısıyla, bu haksızlığın ve hukuksuzluğun muhakkak surette ortadan kaldırılacağı açık seçik olarak yasada belirtilmelidir. Burada, Sayın Bakanımızın ve ilgili arkadaşlarımızın dikkatlerini özellikle çekmek istiyorum; çünkü, yasaya yazılmış olması önemli değil, aynı zamanda, mahkeme kararlarının, özellikle maaşlar konusunda uygulanması da büyük önem arz etmektedir.

Bunun yanında, yine, sosyal güvenlik sistemimizde yer alan Bağ-Kur, İş-Kur, SSK ve Emekli Sandığındaki memurların, eködenekleri noktasındaki adaletsizlikten dolayı da, maaşlarında çok ciddî surette farklılıklar vardır. Elbette, biz, bütün kurumlarımızdaki arkadaşlarımızın en üst düzeyde maaş almalarını, hayat standartları açısından insan onuruna yakışır bir hayat standardını yakalamalarını arzu ederiz; ama, aynı sosyal güvenlik kurumları içerisinde yer alan memurların sırf birtakım bürokratik uygulamalardan dolayı maaşlarında çok ciddî farklılıkların bulunması, devlete olan güveni sarsmakta, yasaların uygulanabilirliği ve yasalara uyma noktasında insanları sıkıntıya sokmaktadır, bunun da muhakkak surette düzeltilmesi gerekir.

Bütün bunlar yapılırken, maaşlar tespit edilirken, çarpık ekonomik düzenleme ortadan kaldırılmadıkça, transfer harcamalarına yapılan pay çalışanlara verilmedikçe, ne yaparsak yapalım çalışma hayatında sosyal adaleti sağlamamız mümkün değildir. İşte, hükümet, oldukça iyi niyetlerle ve yıllardan beri "biz, çalışanları enflasyona ezdirmeyeceğiz" diyor. Bu maddeyi getiriş gerekçelerinden birisi de, enflasyondan doğan farkların çalışanlara yansıtılmasıdır; ama, yıllar itibariyle görüyoruz -ki, enflasyona memur ve işçi ezdirilmeyecektir, muhakkak bunu telafi edeceğiz denilmiştir- her yıl işçinin durumu, emeklinin durumu, hele hele özellikle işsizlerimizin durumu iç açıcı değildir, yürek parçalayıcıdır. Bu rakamlara dikkat edecek olursak, bu hükümet, çalışanlara, emeklilerimize ne vermiştir, ne almıştır? 1997 yılında, emeklilerimizin dolar bazındaki en düşük maaşı 198 dolarken, 2002 yılında bu rakam 150 dolara düşmüştür; yani emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz ve dolayısıyla, TÜFE'yi her ay ekliyoruz denilmekle birlikte emeklilerin maaşında reel anlamda yüzde 25'lik bir düşüş vardır. En üstten, tavandan maaş alan emeklilerimiz de 304 dolar alırken, bu rakam bugün 180 dolara kadar düşmüştür.

Görüldüğü üzere, her ne kadar, sanki emeklilerin, çalışanların durumları iyileştiriliyormuş, maaşları yükseltiliyormuş gibi gözüküyorsa da, hükümet veriyormuş gibi gösteriyor; ama, bir taraftan da alıyor; yani, kepçeyle alıyor, kaşıkla veriyor; bu rakamlar, bunu ortaya koymaktadır. Bu, tabiî, sadece çalışan kesim içerisinde değil, bütün kesimlerde böyledir. Onun için, söylemek istediğim, yasaların çıkarılması kadar, adaletli şekilde çıkarılması de önemlidir.

İşte, bugün, asgarî ücret, maalesef, çok düşük olarak tespit edilmiştir. Bugünlerde, Asgarî Ücret Tespit Komisyonu toplanıyor, dağılıyor; toplanıyor dağlıyor, âdeta, çalışanlar ve onların temsilcileri ile bakanlık temcileri, ilgili taraflar, ufacık rakamlar konusunda bile çok büyük gürültüler ortaya koymak suretiyle...

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Budak, toparlar mısınız.

YAKUP BUDAK (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım; teşekkür ediyorum.

... çok küçük rakamları, sanki, ülkenin ekonomisinde çok büyük sıkıntılara yol açacakmış gibi takdim ederek, maalesef, asgarî ücretin, sosyal barışı düzenleyici, devlet ile millet arasındaki kaynaşmayı sağlayıcı, dengeleyici hususu gözardı edilmek suretiyle ne yapılmaktadır; sürekli olarak, çalışanlar ezilmektedir ve bugün, Sosyal Sigortalar Kurumuna prim ödeyen insanların çok büyük bir bölümünün, yüzde 60'ının, yüzde 70'inin asgarî ücretliler olduğunu düşünecek olursak; yine, özel sektörde çalışan insanların çok büyük bir bölümünün asgarî ücretle çalışan insanlar olduğunu düşünecek olursak, bu rakamlarda da sağlıklı veriler ortaya konulmak suretiyle, meselenin yetiştirilmesi gerekir.

Burada, TÜFE'den bahsediliyor; ama, ilan edilen TÜFE rakamları, ilgili tarafları, vatandaşımızı ve çalışanları da tatmin etmemektedir; niye; çünkü, Devlet İstatistik Enstitüsü rakamlarının çarşıdaki, pazardaki, mutfaktaki enflasyonu yansıtmadığı noktasında ortak bir fikir vardır. Onun için, aylık enflasyon rakamları ilan edilirken, vatandaşın tenceresindeki, mutfağındaki, evinin içindeki, çarşıdaki pazardaki rakamlar dikkate alınmak suretiyle belirlenmelidir; yoksa, belirlenen TÜFE rakamları ciddî rakamlar değildir.

Hepinize saygılar sunarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak.

AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Baş; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 868 sıra sayılı Kanunun 2 nci maddesi hakkında AK Parti Grubu ve şahsım adına görüşlerimizi arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, ek 38 inci madde değiştiriliyor ve emeklilerin enflasyondan etkilenmemeleri için, Devlet İstatistik Enstitüsünün açıklayacağı aylık enflasyon rakamlarının, her ay maaşlara ilave edilmesi düzenlemesi getiriliyor. Aslında, bu uygulama, uzun zamandan beri yapılıyor. Bu uygulama, ücretlilere, ilk defa 54 üncü hükümet döneminde başlatılmıştı, bir nevi eşelmobil sistemi gibi.

Şimdi, bu uygulamayla ne oluyor; emekli maaşlarına aylık ne kadar ilave oluyor bir örnek verecek olursak ve geçtiğimiz nisan ayını örnek alacak olursak, tüketici endeksleri yüzde 1,2 olarak açıklanmıştır. Bu rakamlara göre, 216 368 000 lira en düşük emekli maaşı alan bir emekliye, ayda -nisan ayı olarak- 2 540 000 lira ilave ediliyor ve maaşı 216 368 000 liradan 218 908 000 liraya çıkıyor.

Yine, ortalama 127 000 000 lira maaş alan bir Bağ-Kurlunun, yüzde 1,2 ilave ettiğimiz zaman -yaklaşık 1 300 000 lira- maaşı, 127 000 000 liradan 128 300 000 liraya çıkmış oluyor.

Değerli arkadaşlar, bu yeterli mi; bugünkü şartlarda asla yeterli değildir. Temenni edilirdi ki, hükümet -sigortalı işçilerin primleriyle ilgili- enflasyona büyüme hızını da ilave ederek veya en azından, aylık enflasyonun 2 katı kadar ilave ederek bu ücretleri tespit etsin, belki, o zaman, bir nebze, emeklilerin nefes alması mümkün olabilir.

Şimdi, burada hükümetin bir uygulamasına da işaret etmek istiyorum. Dün, Sayın Bakana soruldu; hem sorular faslında söyledi hem kürsüde konuşurken söyledi, sigortalıların primleri de, kanuna göre, Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı enflasyon rakamına büyüme hızı ilave edilerek her sene artırılacaktı; ama, hükümet, bu sene, kararnameyle bir yetki aldı buradan ve bu kararnameye göre, sigorta primlerine, ilk etapta yüzde 33, ikinci etapta yüzde 17, kümülatif olarak da yüzde 56 artış getirdi ve böylelikle, büyüme hızını, kanundaki büyüme hızını uygulamadı. Peki, niye uygulamadı; çünkü, Türkiye, bu sene büyümedi, küçüldü; yüzde 9 küçüldü.

Hükümetin uyanıklığına bakın; Türkiye büyüyeceği zaman, sigorta primlerini işverenden alacakken, işçiden kesecekken, büyüme hızını ilave ediyor; ama, bu hükümet, Türkiye'yi yüzde 9 küçülttü, dolayısıyla, bu küçültmenin sigorta primlerinden kesilmesi lazım; hemen bir uyanıklık yaparak, buradan bir kanun hükmünde çıkararak, bu işi, getirdi, kümülatif olarak yüzde 56'ya bağladı.

Değerli arkadaşlar, bu rakamlar emekliye yetmez. Niye yetmez; bugün, bir insanın evindeki telefon parası, elektrik parası, su parası, yakıt parası, en az kullanılsa, ayda 200 000 000'u geçmektedir. Bu ücretlerle, emeklilerin, insanların sadece temel ihtiyaçları olan bu masraflarını karşılaması mümkün değildir. Bugün, hükümet, emeklinin sadece -eğer, kira vermiyorsa- telefon, elektrik ve su parasına yetebilecek kadar maaş vermektedir.

Emeklilerin torunları vardır. Dedeler, nineler, torunlarına hediye alırlar, harçlık verirler; ama, dört seneden beri işbaşında olan bu hükümet, dedeleri ve nineleri, torunlarına karış mahcup duruma düşürmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Baş, lütfen, bir dakikada toparlar mısınız efendim.

Buyurun.

MUSTAFA BAŞ (Devamla) - Dört yıldan beri iktidarda olan bu hükümet, dedeleri ve nineleri, torunlarına harçlık veremez, hediye alamaz duruma düşürmüştür; çünkü, emekli, aldığı emekli maaşıyla geçinememektedir.

Sadece emekli değil, bugün hangi esnafa rastlasanız, acaba hangi işi yapsam, nasıl değişik bir iş yapsam da rızkımı temin etsem diye uğraştığını görürsünüz. Çiftçilerin ürettikleri ürünlerin bedeli, maliyetlerini karşılayamıyor; sanayici, ağır vergilerden ve primlerden dolayı rekabet edemiyor; memur ise, perişan; yani, bu hükümetin tablosuna baktığımız zaman, arkada büyük bir perişanlık görüyoruz, toplumun bütün kesimleri perişan: ama, bu teklifle, hiç olmazsa, Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı aylık artış miktarları maaşlara ilave ediliyor, bu, hiçbir şeyi çözmez, hiçbir yaraya merhem olmaz; ama -ne yapalım ki, parmak sayıları hükümetin lehinedir- az da olsa, bu maddenin lehinde oy kullanacağız.

Bu duygularla hepinizi hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baş.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Oğuz Tezmen. (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

Sayın Tezmen, süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, sosyal güvenlik reformunu uzun süredir gündemde tutuyor. Her geçen gün Sosyal Sigortalar Kurumunun, Bağ-Kur'un konumuna ilişkin medyada çeşitli haberler yer alıyor.

Bu tasarıyı, ilk olarak, biliyorsunuz, 1999 yılında bir tarafta deprem felaketi yaşarken Türkiye, sosyal güvenlik açıklarımızı kapatıyoruz, sosyal güvenlik yarası, kara deliklerden bir tanesi daha kapanıyor düşüncesiyle gece gündüz çalışarak çıkardı. Biz, orada dedik ki: Aslında, buna, bir bütün olarak bakmak lazım, gerek iş güvencesi gerek kıdem tazminatı sorunlarını bir paket olarak ele alalım ve öylelikle, herkesin kabul edebileceği bir yaklaşım içinde bunu geçirelim. Dinlenmedi...

Ayrıca, bir şeyin daha altını çizerek, özellikle, bu kürsüden ben vurguladım, dedim ki, sistemi enflasyona endeksliyorsunuz; enflasyona endeksleme, aslında, hükümetin elini kolunu bağlayacak bir mekanizmadır. Niye bağlar; çünkü, giderleri kontrol edemezseniz, gelirlerde de fazla yüksek oranda prim artışlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz. Daha da ötesi, belli gelir transferleri yapmak istiyorsunuz birtakım kesimlere, bu da elinizi kolunuzu bağlar; çünkü, sistem otomatik bir endekslemeye tabi olduğu zaman, artık, emeklilerin gelirini artırmak ya da ekonomi politikası olarak talebi canlandırmak istediğiniz zaman elinizde fazla bir enstrüman kalmaz. O da, zamanında dinlenmedi.

Ama ne oldu; yaygın şikâyetler geldi, dendi ki, "SSK primleri had safhaya ulaştı, özel sektör bunu ödeyemiyor, işten çıkarmalar vardır" ve enflasyonun yarısına kadar indirildi prim artışları. Ama, sistemin dengesi öyle kurulmuştu ki, bir taraftan giderleriniz enflasyona endeksli olurken gelirleriniz de enflasyona endeksli olacak, öylelikle açık kapanacaktı ve bütün bu yaş hadlerini falan da bu sistemi oturtmak için yaptık. Sonra ne oldu?.. Şimdi, biz, gelirleri enflasyonun altında endeksledik; ama, giderler enflasyona endekli artıyor, SSK açığı büyüyor. İşte, ekonomi politikası, gerçekten, biraz da ileri görüş, öngörü ister. Bunu yapmadığınız zaman, o takdirde, bütün dengeler bozuluyor ve bakın, SSK'nın, sosyal güvenlik sisteminin açıkları her geçen gün artıyor. Bu demek değildir ki, prim yüklerini artıralım; ama, sistemi, böyle otomatik çalışan bir yapı yerine, hükümetlerin kendi imkânlarına göre değerlendirebileceği, zamanlamasını da kendilerinin yapacağı bir modele oturtalım dedik; keşke, o dinlenseydi, bugün, gerek özel sektörden gerekse diğer kesimlerden gelen yaygın şikâyetler gündemden kalkmış olacaktı.

Ekonominin şartlarına göre, ekonomide durgunluk varsa, belki prim artışları hiç yapılmayabilir; ama, ona karşı, gider artışları da makul seviyelerde tutulabilirdi. Bu dengeler elden bırakılınca ne oluyor; tabiî, sosyal güvenlik sisteminde -sosyal güvenlik reformunda büyük delikler yarattık- açıklar umulmadık ölçüde genişliyor. Bakın, göreceksiniz, çok kısa süre içerisinde, sosyal güvenlik sisteminin açıkları, yeniden, ciddî bir problem olarak karşımıza gelecek.

Bir taraftan, yaş haddini yukarı çekiyoruz dedik; ama, hükümet, IMF'ye söz veriyor, diyor ki: "Erken emekliliği teşvik edeceğim..." O zaman, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Yani, kavga dövüşle, bu kadar katı kalıpları, bu yaş hadlerini yukarı çektikten sonra, niçin yaş hadlerini indirip, emekliliği öne alıyorsunuz ya da emekliliği öne almak gibi bir enstrümana ihtiyaç varsa, o zaman, bundan niye vazgeçtiniz?! İşte, yönetim, gerçekten, öngörü ister, beceri ister. Buradaki ciddî handikaplar, yarın, çok ağır sorunlar olarak başımıza gelecek diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tezmen.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bir de, SSK ya da sosyal güvenlik kuruluşlarının elde ettiği gelirleri nasıl değerlendirdiği konusu var ki, bu, çok önemli bir konu. İleriki maddelerde de bu konuya değineceğim.

Olay, popülizm ya da her gün, arkası sıra, gerçekten inandırıcı olup olmadığı belli olmayan iddialarla kamuoyunu yanıltmak değil, çok ciddî bilgiyi gerektirir; yeni, görkemli idare binaları yapmak yerine, kaynakların rasyonel kullanımını gerektirir; ona da bundan sonraki konuşmamda değineceğim.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tezmen.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Maddeyle ilgili 3 adet önerge var; ancak, önerge vasfına sahip değil.

Maddede "en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksi artış oranı" diye geçiyor,  arkadaşımızın verdiği önergede ise "indeksi oranında" diye geçiyor; "artış"ın orada olması lazım, aksi takdirde maddeyi anlamsızlaştırıyor. Maddedeki "göre" kelimesi yerine "istinaden" diye yazmış.

Sayın Emre Kocaoğlu'nun bu üç önergesini de, önerge vasfında olmadığı için, işleme koymuyorum.

Maddeyi oylarınıza sunacağım.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Maddeyi oylayınız, ondan sonra konuşayım.

BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Hatiboğlu.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Sayın Başkanlık da çok isabetli biçimde tespit ettiler, dün de, bugün de.

Şimdi, üç önerge var elimizde, birisinde "bu kanuna istinaden..." diğerinde "76 ncı madde hükümleri gereğince..." diğerinde "76 ncı maddeye göre..." deniliyor. Yani, biraz, insan bu Parlamentoya saygılı davranır önerge verirken. Buradakilerin hiçbirisi önergenin farkında olmayan yapıda değildir.

Başkanlıktan istirhamım şudur: Ben tahmin ediyorum ki, bütün bundan sonraki madde önergeleri buna benzer önergelerdir. Önerge sahibi bunların tamamını geri çekmelidir, hiç madde gelmeden çekmelidir; eğer, bu müzakereler rahat yürüsün isteniyorsa, bu önergeleri geri çekmelidir efendim.

BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, zaten, zatıâliniz bunu bana ikaz etmeden, dün, aynı mahiyette verilen önergeleri de, sizin düşünceniz paralelinde bir düşünce ileri sürerek işleme koymadım efendim. Başka önergeler olsaydı, onları koyardım.

Öteki maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 506 sayılı Kanunun geçici 81 inci maddesinin birinci fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edilen (B) bendi ile (C) bendinin (b) alt bendi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"B) 23/5/2002 tarihinde;

a) (A) bendi kapsamında olanlar hariç sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 21 yıl 6 ay (dahil) dan fazla olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları ve en az 5000 gün,

b) Sigortalılık süresi 16 (dahil) yıldan fazla, 17 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 42 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 20 yıl (dahil) dan fazla 21 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 46 yaşını doldurmaları ve en az 5075 gün,

c) Sigortalılık süresi 15 (dahil) yıldan fazla, 16 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 43 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 18 yıl 6 ay (dahil) dan fazla 20 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını doldurmaları ve en az 5150 gün,

d) Sigortalılık süresi 14 (dahil) yıldan fazla, 15 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 17 yıl (dahil) dan fazla 18 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları ve en az 5225 gün,

e) Sigortalılık süresi 13 (dahil) yıldan fazla, 14 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 yıl 6 ay (dahil) dan fazla 17 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 49 yaşını doldurmaları ve en az 5300 gün,

f) Sigortalılık süresi 12 (dahil) yıldan fazla, 13 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 46 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 14 (dahil) yıldan fazla 15 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları ve en az 5375 gün,

g) Sigortalılık süresi 11 (dahil) yıldan fazla, 12 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 12 yıl 6 ay (dahil) dan fazla 14 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları ve en az 5450 gün,

h) Sigortalılık süresi 10 (dahil) yıldan fazla, 11 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 48 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 11 (dahil) yıldan fazla 12 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları ve en az 5525 gün,

ı) Sigortalılık süresi 9 (dahil) yıldan fazla, 10 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 49 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 9 yıl 6 ay (dahil) dan fazla 11 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 53 yaşını doldurmaları ve en az 5600 gün,

j) Sigortalılık süresi 8 (dahil) yıldan fazla, 9 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 8 (dahil) yıldan fazla 9 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 54 yaşını doldurmaları ve en az 5675 gün,

k) Sigortalılık süresi 7 (dahil) yıldan fazla, 8 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 6 yıl 6 ay (dahil) dan fazla 8 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 55 yaşını doldurmaları ve en az 5750 gün,

l) Sigortalılık süresi 6 (dahil) yıldan fazla, 7 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 5 (dahil) yıldan fazla 6 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları ve en az 5825 gün,

m) Sigortalılık süresi 5 (dahil) yıldan fazla, 6 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 53 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 3 yıl 6 ay (dahil) dan fazla 5 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 57 yaşını doldurmaları ve en az 5900 gün,

n) Sigortalılık süresi 4 (dahil) yıldan fazla, 5 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 54 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 2 yıl 8 ay 15 (dahil) günden fazla 3 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 58 yaşını doldurmaları ve en az 5975 gün,

o) Sigortalılık süresi 3 (dahil) yıldan fazla, 4 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 55 yaşını doldurmaları ve en az 5975 gün,

p) Sigortalılık süresi 2 yıl 8 ay 15 (dahil) günden fazla, 3 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları ve en az 6050 gün, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler."

"b) 23/5/2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremeyenlerden bu şartları;

ba) 24/5/2002 ile 23/5/2005 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş olmaları,

bb) 24/5/2005 ile 23/5/2008 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 54, erkek ise 57 yaşını doldurmuş olmaları,

bc) 24/5/2008 ile 23/5/2011 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 56, erkek ise 58 yaşını doldurmuş olmaları,

bd) 24/5/2011 tarihinden sonra yerine getiren kadınlar 58, 24/5/2011 ile 23/5/2014 tarihleri arasında yerine getiren erkekler 59 yaşını doldurmuş olmaları,

be) 24/5/2014 tarihinden sonra yerine getiren erkekler  60 yaşını doldurmuş olmaları,

Şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler."

BAŞKAN- Madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik?.. Yok.

AK Parti Grubu adına, Yozgat Milletvekili Sayın İlyas Arslan; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS ARSLAN (Yozgat)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 868 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik kurumlarının bir çıkmaz içinde olduğu doğrudur, sosyal güvenlik kurumlarının batma noktasına geldiği de doğrudur. Her şeyin, böyle gelmiş böyle gidecek mantığında gitmemesi, bazı şeylerin değişmesi gerektiği de doğrudur. Bu ülkede, sadece sosyal güvenlik kurumları ve bu kurumların geleceğinin değil, ülke ekonomisi ve ülke insanının geleceğinin bu hükümet tarafından tehlikeye atıldığı ve SOS seslerini duymazdan geldiği de doğrudur. Bu hükümetin, ülke insanının lehine olmayan o kadar çok, doğruları olarak sayılacak, uygulamaları var ki, zamanımı bunları saymakla harcamayı düşünmüyorum.

Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik kurumları, mezarda emeklilikle, emekli aylığı ödememe yollarına başvurmakla kurtarılamaz. Üretim olmazsa, ihracat olmazsa, yeni istihdam alanları açılmazsa, kurumlara her geçen yıl binlerce yeni iştirakçi katılmazsa, kurum, ileride tekrar darboğazlara muhakkak surette girecektir. Bu da, ileride sosyal güvenlik yasalarında yeni yeni değişiklik, emeklilikte daha ileri yaşlara kademeli geçiş demek olacaktır. O zaman, emeklilikte insanların yaş ortalamasının üzerine çıkılacağından, kimse emekli olamayacak, kimse emekli maaşı da alamayacaktır. Dolayısıyla, kurum kesinlikle bir daha darboğaza da girmemiş olacaktır.

Değerli milletvekilleri, primlerde artış yapmak, işverenlere ve çalışanlara yıl olarak fazla prim ödettirmek, kurumdan maaş alınacak süreyi azaltmak gayretleri çözüm değildir. Sosyal güvenlik kurumlarındaki hırsızlıklar, yolsuzluklar önlenmeli, prim tahsilatındaki oran artırılmalı, kurumların kasasına giren primler, hükümetlerin karadelik kapatma manevralarında kullanılmamalıdır. Kurumların iştah kabartan pasta olarak görülmesinin önüne muhakkak surette geçilmelidir. Kurumların dolandırılmasına fırsat veren bürokratlar, bu kurumların çatıları altından uzaklaştırılmalı, kurumları dolandıranlar deşifre edilerek, iştigal konularında ve kurumlarla ticarî yasaklar getirilmelidir.

Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinin özünü adil, makul ve ölçülü olmak, hukukun güvenilirliğini sağlamak, sigortalının yarınını güvenlik içinde planlaması ilkesi oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesinin "emeklilik adil olsun" yaklaşımına bu tasarıyla emekliliği daha da zorlaştıran düzenlemeler yerine, çalışan lehine daha yumuşak bir geçiş yapılmalıydı.

Bu yasa tasarısının kamuoyunda yeterince tartışılmadan, ilgili komisyonlarda enine boyuna incelenmeden, aceleyle hazırlanarak Meclis gündemine getirilmiş olmasıyla, hukukun en temel prensiplerinden olan kazanılmış hak kuralı ihlal edilmiştir. Eğer, bu tasarı üzerinde yeterince görüşülmüş olunsaydı, komisyonlarda altı aylık sürenin son günü değil de, daha önce değerlendirilmiş olsaydı, inanıyorum ki, şu anda 58-60 yaş uygulamasında 7 000 işgününü dolduran; ancak, 25 yılını doldurmuş olmasına rağmen 45 yaşına gelmemiş insanların, şu anda emekli olabilmelerinin önüne geçilmemiş olacaktı; ama, ne yazık ki, gerek yaş uygulamasında gerekse diğer maddelerdeki uygulamada bu gözetilmemiş, bilhassa kadınlar aleyhine de bir düzenleme getirilmiştir. Tasarının 3 üncü maddesine bakıyoruz; başta, 41- 45 yaş oranı devam ederken, bitimine bakıyoruz, 56 - 58 yaş uygulaması... Yani, başta, erkek ve kadın arasında 4 yaş varken, ne yazık ki, son fıkrada 2 yaşa kadar indiriliyor.

Ben, burada, şunu, gerçekten, merak ediyorum değerli milletvekilleri: Ülkemiz nüfusunun yüzde 52'si kadın ve Meclisimizde çok sevdiğimiz, çok değerli hanım üyeler var. Ben, bu tasarıda, kadınlar aleyhine çeşitli düzenlemeleri görünce, hep şunu merak ettim; dedim ki, gerek Meclisimizdeki kadın üyeler gerekse kamuoyundaki değerli kadın dernekleri kıyameti koparırlar; bu uygulamanın, muhakkak surette hanımlar lehine düzenlenmesi için çalışırlar; ama, ne yazık ki, bunu ben göremedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

İLYAS ARSLAN (Devamla) - Bu kısa zamanda bunun detayına girmek istemiyorum.

Her şeye rağmen, yasanın, Meclisimize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Saadet Partisi Grubu adına, Sayın Zeki Okudan; buyurun.(SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Okudan.

SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Değerli Başkanım, sayın arkadaşlar; yine, bir sosyal güvenlik yasasını görüşmek üzere huzurlarınızdayım. Grubum adına, 3 üncü madde hakkında söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı, yine, böyle çok aceleye getirilerek komisyonlardan geçirilmiş ve Genel Kurula indirilmiş bir tasarıdır. O yüzden, bazı ufak tefek kelimelerde anlaşmakta güçlük çekiyoruz.

3 üncü maddenin (a) fıkrasında deniliyor ki: "(A) bendi kapsamında olanlar hariç sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 21 yıl 6 ay (dahil) dan fazla olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini..."

Arkadaşlar, burada benim anladığım şey şu: Birinci anlamdaki sigortalılık süresi, sigorta priminin yatırıldığı günü kastediyor, ikinci sigortalılık süresi de, eğer yanlış bilmiyorsam, kaç sene önceden bu tarafa sigortalı olduğunu ifade ediyor öyle mi? Başka kelime yok muydu? İkisi de sigortalılık süresi, o da sigortalılık süresi... Bir kere, burasının aydınlatılması gerekiyordu.

Ayrıca, bu kanunu geriye doğru incelediğimiz zaman görüyoruz ki, sosyal devlet, sosyal güvenlik yasasını görüştüğümüz bir tasarıda, kadınlara karşı... Kadınların ve erkeklerin ileri yaşta, bakıma muhtaç olduğu zamanlarda faydalanacakları sigorta imkânları -daha önce sigortadan emekli olma imkânı varken- bu kanunla ellerinden alınıyormuş gibi geliyor. Çünkü, 3 üncü maddenin (r) fıkrası şöyle: "Sigortalılık süresi 2 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 57 yaşını doldurmaları ve en az 6050 gün," Ben bundan bir şey anlamadım; ama, teknik konu olabilir, bilemiyorum; fakat, bu tasarının bazı yerleri bana göre çok muğlak, anlaşılması çok zor. Ben anlayamıyorsam Anadolu'daki insanlarlar bunu nasıl anlayacak?

Değerli arkadaşlar, kanunu çıkarıyoruz; ama, kanunu çıkarırken bazı hakları da gözetmemiz gerekir. Bu insanlar, daha önce, bundan daha iyi şartlardaki bir kanunla yönetiliyorlardı; fakat, şimdi, biz, kanunu değiştiriyoruz, aynı insanlara "yok arkadaş, sen bu kanunla yönetilmeyeceksin, biz, sana daha ağır şartlarla bir kanun getiriyoruz" diyoruz ve bu vatandaşlar mağdur ediliyor. Tersine işleyebilir mi böyle bir şey? Düşünebiliyor musunuz, morgtan bile yüzde 18 KDV alan bir hükümet kendi vatandaşına bu tür bir kanun çıkarıyor. Köpek mamasından vergi almıyor; ama, bebek mamasından vergi alıyor böyle bir hükümet ve kanunu vatandaşın aleyhine düzenliyoruz. Siz, bir memur olarak, işçi olarak herhangi bir yerde işe giriyorsunuz ve arkasından kanun değişiyor, bakıyorsunuz ki, ben şu kadar sene emekliye ayrılacağım diye hesaplarken emekliye ayrılma şansınız kalmıyor; nedeni kanun değişiyor.

Şimdi, bir kere, buradaki sigortalılık kavramının, "sigortalılık süresi" laflarının açıklanması, net anlaşılır hale getirilmesi lazımdı buraya gelmeden önce.

Arkadaşlar, bakıyorsunuz Bağ-Kur primlerini artırıyorlar; ama, Bağ-Kur'dan emekli olan vatandaşlarımızın aylıklarında herhangi bir artış yok ve bir diğer uygulama daha; yine, Bağ-Kur primlerini, yedi sekiz aydan bu tarafa, hatta bir seneden bu tarafa yatırmış, ellerinde dekontu olan insanlara, 10 000 000 az yatırdı diye -ki, bu yatırılan Bağ-Kurun verdiği resmî rakamdır - yedi sekiz ay sonra sağlık imkânlarından faydalanacaksınız gibi bir uygulama söz konusu.

Bunların düzeltilmesi lazım; bunların düzeltilmesi de çok zor değil, çok kolay. Sayın Bakanım bunları düzeltecektir; umuyorum; ama, şu kanunun burada mutlaka görüşülüp, olumlu bir şekilde karara bağlanması lazım.

Şimdi, bizim, Parti olarak görüşümüz, her vatandaşın her gittiği yerde sağlık muayenesini yaptırabilmesi, her hastanede sağlık kontrolünden geçebilmesi. Düşünebiliyor musunuz, cumhurbaşkanından üst yöneticilere kadar, yargı organları üyeleri, vali ve kaymakam bile bu ülkede istediği yerde muayene olamıyor. Tabiî, böyle bir durumda da daha farklı bir şey beklememiz yanlış olurdu. Bu duygularla, hepinizi, saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Okudan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın İbrahim Konukoğlu; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika Sayın Konukoğlu.

DYP GRUBU ADINA İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 868 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 1999 yılı ağustos ayında, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 4447 sayılı Yasayı çıkarmıştı. Daha önce, 50-55 yaştaki emekliliğe karşı çıkanlar "mezarda emekliliğe hayır" diyenler, emeklilik yaşını 58-60 yaşa çıkardılar. 5 500 işgünü için "yaşasaydı emekli olacaktı" diye konuşanlar, emeklilik için 7 000 işgünü prim ödenmesini savundular; kabul ettirdiler. Bunun yanlış olduğunu söyleyen, Anayasa Mahkemesinden döneceğini söyleyen muhalefeti dinlemediler. 25 Ağustos 1999'da çıkan 4447 sayılı Kanunun bazı maddeleri Anayasa Mahkemesince iptal edildi.

Değerli milletvekilleri, onbeş ay önce iptal edilen, altı ay önce Resmî Gazetede yayımlanan bu maddeler, eğer, bugün yeniden yasalaşmazsa, emeklilik işlemleri yapılamayacak. 868 sıra sayılı tasarı, 13 Mayısta Sayın Başbakanın imzasıyla Meclise gönderildi; 14 Mayısta Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyelerine dağıtıldı, 16 Mayısta Komisyonda görüşüldü; aynı gün, bir saat sonra, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlandı. Hiçbir üye, bu tasarıyı tam olarak inceleyemedi. Hatta, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu daha raporunu yazmadan, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlandı. Tasarı, milletvekillerine 21 Mayıs Salı günü dağıtıldı, 22 Mayısta da görüşmeye başladık; hatta, o gün, tasarı bitinceye kadar görüşme kararı alındı; fakat, maalesef, çoğunluk sağlanamadığı için Meclis kapatıldı.

Peki, bu acele, bu kadar sıkışıklık niçin? Onbeş ay beklediniz, karar yayımlandı, altı ay beklediniz; şimdi sıkıştırıyorsunuz. Meclisi motor hızıyla çalıştırıyor, kanunun yeterince tartışılmasını, müzakere edilmesini engelliyorsunuz. Yine, yanlışlar yapıyorsunuz. Bu haliyle çıkacak bu kanun, muhtemelen yeniden Anayasa Mahkemesi tarafından bozulacak, sonra yeniden getireceksiniz.

Emeklilik yaşını 58-60'a yükseltirken, prim ödeme gün sayısını 7 000 güne yükseltirken Türkiye şartlarını gözardı ettiniz, Avrupa'yla kıyasladınız; Türkiye'de ortalama ömrü dikkate almadınız. Türkiye'de mevsimlik işçinin yılda kaç gün çalıştığını hesap etmeden, işsiz kalan bir kişinin ne kadar işsiz kaldığını düşünmeden, prim ödeme gün sayısını 7 000'e çıkardınız. Türkiye gibi genç ve işsiz nüfusa sahip bir ülkede, işsiz kalan 50-55 yaşındaki bir işçiyi kimsenin çalıştırmak istemediğine aldırmadınız. En önemlisi de, sosyal bir devlet olduğumuzu unutarak, sadece aktuaryel dengeleri dikkate aldınız. Avrupa ülkelerinde, devletin, sosyal kuruluşlarına bütçeden yüzde 20-30 oranındaki katkısını gözardı ettiniz. 57 nci hükümetin sayısal gücüyle, halkı dikkate almadan bu yasayı çıkardınız.

Değerli milletvekilleri, 1999'da çıkan yasayla, kadında emeklilik yaşı 38'den 58'e; erkekte ise, 43'ten 60'a çıkarıldı. Emeklilik yaşı, kadınlarda 20, erkeklerde 17 yaş yükseltildi. Prim ödeme şartı da, 5 000 işgününden 7 000 işgününe yükseltildi. Görüştüğümüz 3 üncü maddeyle, 506 sayılı Yasanın geçici 81 inci maddesinin birinci fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edilen (b) ve (c) bendi yeniden düzenlenmektedir. Yeni getirilen düzenlemelerle de iptal gerekçesi ortadan kalkmamıştır.

Şöyle ki; 23 Mayıs 2002 tarihinde 20 yılını dolduran kadınlar 38 yaşında emekli olabilecekken, bunu 1 günle kaybedenler, ancak 41 yaşında emekli olabilecektir; yani, 1 gün daha geç işe giren kadın işçi, ancak 3 yıl sonra emekli olabilecektir. Yine aynı tarihte 23 yılını dolduran bir erkek işçi, 43 yaşında emekli olabilecek iken, 1 gün sonra işe giren bir erkek işçi, ancak 45 yaşında; yani, 1 gün geç işe girdiği için ancak 2 yıl sonra emekli olabilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Konukoğlu, lütfen toparlar mısınız efendim.

Buyurun.

İBRAHİM KONUKOĞLU (Devamla)- Düzenleme, bu haliyle, Anayasa Mahkemesi kararındaki gerekçeleri karşılamaktan uzaktır.

Yaş aralığı da çok geniştir. Eski sigortalılarda bu aralık, erkeklerde 43 ile 59 arasında, kadınlarda 38 ile 57 yaş arasındadır. 23 sene önce işe giren bir erkek işçi, 43 yaşında emekli olabilecek iken, 6 sene önce işe giren bir işçi, ancak 58 yaşında, yani, öbürüne göre 15 sene daha fazla çalışarak emekli olabilir. Yani, yaş aralığı makul ve ölçülü değil. İlk kademede hiçbir düzeltme yok. İlk kademede 2 yaş artış öngörülürken, sonraki kademelerde 1 yaş artışı var.

Burada Anayasa Mahkemesinin bozma gerekçeleri devam etmektedir. Büyük ihtimalle Anayasa Mahkemesine gidilirse bu bozulacaktır. Böyle bir iptal de, genel hükümler geçerli olacağı için emeklilik yaşı kadınlarda 58, erkeklerde 60 olacaktır.

868 sıra sayılı bu kanun tasarısı, muhtemelen bugün kanunlaşacaktır; yoksa, yarından itibaren emeklilik işlemleri duracaktır. Bu nedenle, içimize sinmese bile destek olacağız; ancak, bu kanunu bu kadar aceleyle çıkarmanın sorumluluğu ve ilerideki aksamalar iktidar partilerine ait olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, bu kanunun hayırlı olması dileğiyle, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Konukoğlu.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Bir dakika...

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Ben söyleyeyim de...

BAŞKAN - Tamam, peki efendim.

Şimdi, efendim, yine, bu maddeyle ilgili 5 adet önerge var; ancak, bunların ikisi, önerge niteliğinde değil; çünkü, birinci önergede deniliyor ki "506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu..." Yani, ilave ettiği Sosyal Sigortalar Kanunu... Zaten, kanun tekniği bakımından, 1 inci maddede, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu dedikten sonra, diğer maddelerde kanunun isminin belirtilmesine gerek yok; bu, yasa tekniği bakımından öyle.

Yine, bir diğeri de, Sayın Emre Kocaoğlu "Anayasa Mahkemesi, ( c ), bu, tarafından" gibi, böyle, uydurma iki tane önerge göndermiş. Dün de demiştim, Türkiye Büyük Millet Meclisinde verilecek önergelerin, gerçekten, tasarıya bir katkıda bulunması lazım. Bu, tamamen dolgu önergesi olmakla beraber, dolgu malzemesi de taşımıyor. O bakımdan, bunları işleme koymuyorum.

Hükümetin bir önergesi var...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Biraz saygılı olun efendim!.. Dolgu önergesi de olur; ama, biraz saygılı olun!

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Hiç yakışmıyor!..

BAŞKAN - Hayır... Neyse yani, işte, söyledik efendim.

Önergeleri, geliş sıralarına göre okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (p) bendinde yer alan "6050 gün" ibaresinin "5975 gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                 Yaşar Okuyan

                        Çalışma ve Sosyal Güvenlik

                                             Bakanı

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 868 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesinin (B) bendine yeni (a) alt bendi ilave edilmesini, mevcut (a) alt bendinin (b) alt bendi olarak aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini, (B) bendinin alt bent harflerinin buna göre teselsül ettirilmesini ve (C) bendinin (a) alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilerek metne ilave edilmesini ve madde çerçevesinde "(C) bendinin (b) alt bendi" ibaresinin "(C) bendi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

Emrehan Halıcı

Emre Kocaoğlu

Koray Aydın

 

 

Konya

İstanbul

Ankara

 

Yücel Erdener

İbrahim Yaşar Dedelek

Erol Al

 

İstanbul

Eskişehir

İstanbul

"a) (A) bendi kapsamında olanlar hariç sigortalılık süresi 18 (dahil) yıldan fazla olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 40 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 23 yıldan (dahil) fazla olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,"

"b) sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla 18 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 21 yıl 6 ay (dahil) dan fazla 23 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,"

"C) (a) 23.5.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3 600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanunun 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 81 inci maddesine (D) bendinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

 

 

İbrahim Konukoğlu

Saffet Arıkan Bedük

Oğuz Tezmen

 

Gaziantep

Ankara

Bursa

 

Ali Şevki Erek

 

Hayri Kozakçıoğlu

 

Tokat

 

İstanbul

Madde 3.- 506 sayılı Kanunun geçici 81 inci maddesinin birinci fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edilen (B) bendi ile (C) bendinin (b) alt bendinin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesi ile aşağıdaki (D) bendinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

"D) 8.9.1999 tarihinde sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla 18 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 40 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 22 (dahil) yıldan fazla 23 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler."

BAŞKAN - Diğer önerge de aynı mahiyette; yalnız isimlerini okutacağım:

 

Hüseyin Çelik

Mahfuz Güler

 İlyas Arslan

 

Van

Bingöl

Yozgat

 

Osman Pepe

 

Maliki Ejder Arvas

 

Kocaeli

 

Van

BAŞKAN - Önce, hükümetin önergesini okutup, işleme koyacağım...

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Yanmaz, uygun görürseniz, önergeleri işleme koyalım, maddede karar yetersayısını arayalım; olur mu efendim?

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Peki efendim.

BAŞKAN - Biraz daha, madde temizlensin.

Hükümetin önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (p) bendinde yer alan "6 050 gün" ibaresinin "5 975 gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                 Yaşar Okuyan

                        Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Çoğunluğumuz olmadığı için, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz.

Hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 868 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesinin (B) bendine yeni (a) alt bendi ilave edilmesini, mevcut (a) alt bendinin (b) alt bendi olarak aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini, (B) bendinin alt bent harflerinin buna göre teselsül ettirilmesini ve (C) bendinin (a) alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilerek metne ilave edilmesini ve madde çerçevesinde "(C) bendinin (b) alt bendi" ibaresinin "(C) bendi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                Emrehan Halıcı

                                             Konya

                                  ve arkadaşları

"a) (A) bendi kapsamında olanlar hariç sigortalılık süresi 18 (dahil) yıldan fazla olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 40 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 23 yıldan (dahil) fazla olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün,"

"b) sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla 18 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresini 21 yıl 6 ay (dahil) dan fazla 23 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 45 yaşını doldurmaları ve an az 5 000 gün,"

"C) (a) 23.5.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresinin kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3 600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır."

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Komisyon, çoğunluğu olmadığından katılamayacağı için, önerge sahipleri söz istemiyorlarsa gerekçesini okutacağım.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Gerekçesini okutunuz efendim.

BAŞKAN - Peki.

Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

Bu maddenin uygulanmasına açıklık getirmek üzere bu düzenleme önerilmiştir. "

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Maddede karar yetersayısını arayalım.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkan, şimdi istiyorum.

BAŞKAN - Yani, önergeleri çıkaralım da, iki tane önerge. Ne olacak, daha iyi olur, arkadaşımızdan da rica ettik, bir defa öyle bir uygulama yaptık, maddede karar yetersayısını arayacağım.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkan, şimdi istiyorum.

BAŞKAN - Peki, önergeyi oyluyorum ve karar yetersayısını da arayacağım.

Hükümetin katıldığı, komisyonun çoğunluğu olmadığı için katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Efendim, karar yetersayısı yok. (DSP sıralarından gürültüler)

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Nasıl yok! Var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, arkadaşlarınız sayıyor, nasıl yok... Yani nasıl görüyorsunuz oturduğunuz yerden? Acaba arkanızda da gözleriniz mi var?

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Rica ederim... Olur mu... Kürsüden bakıyoruz...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Var tabiî.

BAŞKAN - Efendim, karar yetersayısı yok, 15 dakika, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati :16.40

 

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.55

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli), Mehmet AY (Gaziantep)

 

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5.- Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu İle Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/981) (S. Sayısı: 868)       (Devam)                

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde verilen bir önergede karar yetersayısı aranılması istenmişti; yapılan oylamada karar yetersayısı bulunamadığından, birleşime ara vermiştik.

Hükümet önergeye katılmıştı, Komisyon, çoğunluğu olmadığı için katılmamış ve takdire bırakmıştı.

Bu itibarla, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 2 dakikalık süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmiştir.

Ancak, bu kabul edilen önergede bent numaraları değiştiği için, Hükümetin önergesinde kabul edilen (p) bendi teselsülen (r) bendi olarak değişmiştir; böylece, onu da düzeltmiş olduk.

Diğer önergeyi işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanunun 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 81 inci maddesine (D) bendinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

                        İbrahim Konukoğlu

                                       Gaziantep

                                  ve arkadaşları

Madde 3- 506 sayılı Kanunun geçici 81 inci maddesinin birinci fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edilen (B) bendi ile (C) bendinin (b) alt bendinin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesi ile aşağıdaki (D) bendinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

D) "8.9.1999 tarihinde sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla 18 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 40 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 22 (dahil) yıldan fazla 23 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet önergeye katılmıyor.

Sayın Konukoğlu?..

İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Gerekçesini okutunuz.

BAŞKAN - Peki efendim.

İki önerge de aynı mahiyette olduğu için birleştirdik.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

506 sayılı Kanunun geçici 81 inci maddesinin (B) bendi ile (C) bendinin (b) alt bendi Anayasa Mahkemesi tarafından adil, makul ve ölçülü bulunmayarak iptal edilmiştir. Yapılan düzenlemede, Plan ve Bütçe Komisyonundaki değişiklikle her kademedeki emeklilik yaşını belirleyecek sigortalılık süresinin 23.5.2002 tarihine göre hesaplanması öngörülmüştür.

Plan ve Bütçe Komisyonundaki bu değişiklik sonucu (B) bendinin (a) alt bendi hariç, diğer alt bentlere tabi olan kadın ve erkek sigortalılar yararlanmış, kadınların 2 yıl erkeklerin ise 1 yıl daha önce yaşlılık aylığından yararlanma imkânı doğmuştur.

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, 3 üncü maddeyi kabul edilen önergeler doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde, kabul edilen önergeler doğrultusundaki değişik şekliyle kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 4.- 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 2 nci maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilen (B) bendi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"B) 23/5/2002 tarihinde;

a) (A) bendi kapsamında olanlar hariç sigortalılık süresi 12 yıl 3 (dahil) aydan fazla olanlar kadın ise 41, erkek ise 45 yaşını doldurmuş olmaları,

b) Sigortalılık süresi 11 yıl 6 (dahil) aydan fazla 12 yıl 3 aydan az olanlar kadın ise 42, erkek ise 46 yaşını doldurmuş olmaları,

c) Sigortalılık süresi 10 yıl 9 (dahil) aydan fazla 11 yıl 6 aydan az olanlar kadın ise 43, erkek ise 47 yaşını doldurmuş olmaları,

d) Sigortalılık süresi 10 (dahil) yıldan fazla 10 yıl 9 aydan az olanlar kadın ise 44, erkek ise 48 yaşını doldurmuş olmaları,

e) Sigortalılık süresi 9 yıl 3 (dahil) aydan fazla 10 yıldan az olanlar kadın ise 45, erkek ise 49 yaşını doldurmuş olmaları,

f) Sigortalılık süresi 8 yıl 6 (dahil) aydan fazla 9 yıl 3 aydan az olanlar kadın ise 46, erkek ise 50 yaşını doldurmuş olmaları,

g) Sigortalılık süresi 7 yıl 9 (dahil) aydan fazla 8 yıl 6 aydan az olanlar kadın ise 47, erkek ise 51 yaşını doldurmuş olmaları,

h) Sigortalılık süresi 7 (dahil)  yıldan fazla 7 yıl 9 aydan az olanlar kadın ise 48, erkek ise 52 yaşını doldurmuş olmaları,

ı) Sigortalılık süresi 6 yıl 3 (dahil)   aydan fazla 7 yıldan az olanlar kadın ise 49, erkek ise 53 yaşını doldurmuş olmaları,

j) Sigortalılık süresi 5 yıl 6 (dahil)  aydan fazla 6 yıl 3 aydan az olanlar kadın ise 50, erkek ise 54 yaşını doldurmuş olmaları

k) Sigortalılık süresi 4 yıl 9 (dahil) aydan fazla 5 yıl 6 aydan az olanlar kadın ise 51, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olmaları,

l) Sigortalılık süresi 4 (dahil)  yıldan fazla 4 yıl 9 aydan az olanlar kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş olmaları,

m) Sigortalılık süresi 3 yıl 3 (dahil) aydan fazla 4 yıldan az olanlar kadın ise 53, erkek ise 57 yaşını doldurmuş olmaları,

n) Sigortalılık süresi 2 yıl 8 ay 15 (dahil) günden fazla 3 yıl 3 aydan az olanlar kadın ise 54, erkek ise 58 yaşını doldurmuş olmaları,

ve en az 15 yıllık sigortalılık süresi ile 3600 gün prim ödeme şartlarını yerine getirmeleri halinde yaşlılık aylığından yararlanabilirler.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Sacit Günbey; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

SP GRUBU ADINA SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün, yine, 57 nci hükümetin klasik bir anlayışıyla karşı karşıyayız.

Bundan üç yıl kadar önce, 17 Ağustos depremini yaşadığımız günlerde, ülkemiz büyük bir üzüntü içerisindeyken, 57 nci hükümet, IMF'nin arzusu ve direktifi doğrultusunda, bu kanunu, Parlamentoyu gece gündüz çalıştırmak suretiyle çıkardı.

O zaman konuşan arkadaşlarımızın tamamı, bu kanunun haksız olduğunu, hukuka aykırı olduğunu, Anayasa Mahkemesinden döneceğini defaatle söylemelerine rağmen, hükümet ısrarlı oldu ve kanunu çıkardı. Zaten, kanun "mezarda emeklilik" diye isimlendirilen ve mezarda emeklilikle eşdeğer görülen bir kanundu.

Muhterem arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi, muhalefet milletvekillerinin de altını çizdiği gibi, o zamanki Fazilet Partisinin Anayasa Mahkemesine açmış olduğu dava sonucu, bu kanunu geri gönderdi.

Hükümetimiz, maalesef, bu kanunu son güne kadar bekletmiş -yarın, bu kanunun süresi doluyor- son günde getirip, Parlamentodan bu kanunu geçirmek istiyor; fakat, hükümetin arkasındaki milletvekili sayısı, bugün Parlamentoda yok; yani, bir karar yetersayısının, bir toplantı yetersayısının aranılmasını istediğiniz takdirde, bu kanunun Parlamentodan geçmesi mümkün değil. Hükümetin anlayışı bu!

Bu hafta başında, her zaman olduğu gibi, hükümet kanadı, yine, Parlamentoyu, kanunun görüşmeleri bitimine kadar çalışma süresini uzattı. Kendilerine söylenildi "bakın, Parlamentonun çalışma süresini uzatıyorsunuz; fakat, gelip, Parlamentoda oturmuyorsunuz" diye. Dün akşam aynı şeyi yaşadık; gelip, burada oturmadınız, kanunu çıkarmadınız. Bugün, bir yoklama istediğimiz takdirde, bu kanunun çıkması mümkün değil. 57 nci hükümetin bu anlayışını, buradan, bir kez daha tenkit ediyoruz ve kınıyoruz. Parlamentoyu çalıştıracaksanız, bunun metodu bu olmamalıdır.

Bu kanunun 4 üncü maddesi, Anayasa Mahkemesinin bozduğu maddelerden birisi. Buraya baktığınız zaman, yine bir haksızlıkla karşı karşıya olduğumuzu göreceğiz. Bir defa, 18 yaşında işe başlayan bir kişiyle, 30 yaşında işe başlayan bir kişinin aynı yaşta emekli olmaları ihtimaliyle karşı karşıyayız; yani, birisi 18 yaşında işe başlayacak, birisi 30 yaşında işe başlayacak, ikisinin de emeklilik yaşı aynı olacak! Bunun, adalet ve hukuk neresinde? Burada, yine bir haksızlıkla karşı karşıyayız; bu kanunun, Anayasa Mahkemesinden dönmesi mümkündür diye söylüyorum.

Hükümetimiz, maalesef, her şeyi maddî açıdan, para açısından değerlendiriyor; hiçbir konuda, hiçbir meselede, sosyal adalet konusuna anlayış göstermiyor, iyi bir yaklaşım göstermiyor. Bugün,  maalesef, Türkiye'nin nüfusunun yüzde 80'i fakirlik sınırının altında yaşarken, yarısı açlık sınırının altında yaşarken ve 15 000 000 işsizimiz varken, hükümet, sosyal güvenlikle ilgili tedbirleri almak yerine, maalesef, insanların 68 yaşında emekli olmasını bu Parlamentonun önüne getirmiş bulunmaktadır. Buradaki amaç, aktuaryel dengeyi korumaktır. Ben, hükümetimize tavsiye ediyorum; eğer bu dengeyi korumak istiyorlarsa, "kimse emekli olamaz" diye bir madde buraya ilave ederlerse bu denge korunmuş olur ve hükümetin de sosyal politikalar konusunda açığı olmaz. Nasıl ki, çalışanlara düşük ücret vermek suretiyle enflasyonu düşürmeye çalışıyorsa, çalışanlara maaş vermezse, zaten enflasyonu da düşürmüş olacaktır!

Bugün, Türkiye'de vergiler çok yüksektir. İşadamlarına soruyorsunuz, sigorta primleri çok yüksek; kimse, sigortalı işçi çalıştırmak istemiyor ve çok sayıda insan, maalesef, sigortasız çalışmak zorunda kalıyor. Öncelikle vergilerin düşürülmesi gerekiyor, sigorta primlerinin düşürülmesi gerekiyor.

Muhterem arkadaşlar, bir de, Bağ-Kurluların büyük bir sıkıntısı var. Bakın, Bağ-Kurlular primlerini ödeyemiyorlar; hatta, Bağ-Kurla ilişkisini kesen insanların maaşlarından veya gelirlerinden, daha önceki dönemlere ait Bağ-Kur primlerini kesmek için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Günbey, lütfen, 1 dakikada toparlar mısınız.

SACİT GÜNBEY (Devamla) - ...Bağ-Kurlular mahkeme kapılarında dolaşıyorlar.

Burada ifade etmek istediğimiz, bu kanunun yine haksızlıklarla dolu olduğu ve Anayasaya aykırı olduğu; hükümetin, maalesef, aynı metodu getirip Parlamentonun önüne dayattığıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Günbey.

AK Parti Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya; buyurun efendim.

AK PARTİ GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde en önemli husus, insanların gelecekteki güvencesidir. Sosyal güvencesi olmayan toplumların mensuplarının geleceğinin garanti altına alınması mümkün değildir. O sebepledir ki, bugün, Avrupa Birliğiyle devamlı olarak giriş çalışmaları içinde olan ve onun eşiğinde bulunan bir ülkenin sosyal mevzuatının, bir an önce, Batı normlarına uygun olarak geliştirilmesinde son derece önemli yararlar vardır.

Ben, özellikle, devamlı beyanatlarıyla büyük bir gayret içinde olduğunu ifade eden Sayın Bakana, palyatif tedbirlerle değil, köklü sosyal reformlara yönelik çalışmaların yapılmasında yarar olacağını özellikle belirtmek istiyorum; çünkü, eğer, işsizliğin kol gezdiği, dolayısıyla, üretimin durduğu, istihdamın gittikçe katlanarak bir çığ haline geldiği bir toplumda buna çare bulunmazsa, sosyal patlamalara, maazallah, sebebiyet verileceği bir ortam hazırlanmış olur. O sebeple, bunun önüne geçmenin yolu, topyekûn sosyal reform niteliği arz edecek mevzuat çalışmalarının bir an önce Parlamentonun önüne gelmesidir. Yoksa, efendim, her gün, filan maddeyi değiştirelim, yaş seviyesini şu hale getirelim ve işte, görüyoruz, bu şekilde, kenarından köşesinden mevzuatı değiştirmeye çalıştığımız zaman ve hele hele, böyle, iyi incelemeden, araştırmadan ve dolayısıyla, köklü bir değişikliğe matuf olan çalışmaları göstermediğimiz için, görüyoruz ki, Anayasa Mahkemesinde bu mevzuat çalışmalarımız iptal edilmiştir. Bu mevzuat çalışmalarımız, maalesef, Mecliste yeniden görüşülüyor.

O sebepledir ki, bugün, ister Avrupa kıtasına bakalım ister Amerika'ya bakalım, gittiğiniz zaman, kişilerin en önemli hak etmiş oldukları husus, sosyal güvencedir. Şimdi, sigortalı olma hakkı, maalesef, Türkiye'de henüz yerli yerine oturmamış bir durumda; gizli sigortalılık vardır. Hele hele, Bağ-Kurdan tutun, tarım kesiminde çalışan işçilerimizin, maalesef, bu güvenceyi yeteri derecede ele geçirmiş olduğunu söylememiz hâlâ mümkün olamamaktadır. İstihdamda bulunanların çoğunluğu, maalesef, Türkiye'de tarım sektörü olmakla birlikte, gelin, görün ki, onlar da, tarım sektöründe çalışanlar da yeteri derecede o sosyal güvenceye kavuşmamıştır.

Sayın Başkan, değerli meslektaşlarım; Türkiye'de işgücü fazlası ve işsizlik sorununu azaltmaya yönelik etkin bir istihdam politikamız olmadığı için, bununla ilgili olarak kapsamlı hedef politikalar, maalesef, yeteri derecede oluşturulamamıştır. İşsizliği azaltmada en etkin çözüm, şüphesiz, ekonominin büyümesi, yeni yatırımlarla birlikte, iş alanlarının yaratılmasıdır; bunu sağladığımız takdirde, iş güvencesini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, 1 dakikada toparlar mısınız.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

...o zaman, insanlarımızı, bu işsizlik belasından kurtarmış oluruz.

Bugün, nereye giderseniz gidin, özellikle 25 yaş ve altı insanlarımız, maalesef, açlık sınırıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Evet, çalışmak isteyen insanlarımıza iş imkânı bulmanın yolu, gayet tabiî ki, sağlıklı bir ekonomiye ülkeyi kavuşturmaktan geçer; ama, gelin görün ki, o sağlıklı ekonomiyi, hâlâ, bir türlü, Türkiye'de yakalayamadık. Bunun en önemli unsurlarından birisi, sistemin, temel sosyal güvenlik prensiplerine uygun çalıştırılmamasıdır. İkinci sorun, sosyal güvenlik kurumlarında yaşanan yönetim bozukluğudur. Üçüncü, temel sorun, kaynak yetersizliğidir. Gelişmekte olan ülkelerde, sosyal güvenlik için ayrılan pay, gayri safî millî hâsılanın yüzde 3 ile yüzde 8'i arasındayken, gelişmiş olan ülkelerde yüzde 20 ile yüzde 35 arasındadır. Bu rakamları gördüğünüz zaman, işte, Türkiye'deki sıkıntının esas sebebi, bu görülen rakamlarda kendisini göstermektedir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim, sağ olun.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Dilerim ki, önümüzdeki günlerde, Meclisin önüne, daha kapsamlı reform niteliğini teşkil edecek mevzuat gelir ve biz de bunu çıkarırız.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim; zaten 2 dakika fazla konuştunuz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika Sayın Kabataş. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 868 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 4 üncü madde, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bulunanların geçişleriyle, intibaklarıyla ilgili düzenlemeler içeriyor. Bu kesim, toplumun gelir yönünden en fakir ve en zayıf bölgesindeki insanlardan oluşuyor, mensuplardan oluşuyor, üyelerden oluşuyor. Bu gruptaki sigortalıların 41 ile 54 yaş arasında kadınlarda, 45 ile 58 yaş arasında erkeklerde intibakını sağlayacak ayrıntılı düzenlemeler var. Bu düzenlemelerin işlerlik kazanabilmesi için, bu büyük kesimde, yani, esnaf ve sanatkâr kesiminde, tarımda çalışanlar kesiminde birikmiş sigorta borçları sorununun çözülmesi lazım.

Değerli arkadaşlarım, bu intibak hükümleri işliyor olsa bile, bu kesim, öteden beri devam eden, 2000 yılı, 2001 yılı ve 2002 yılında yaşanan derin ekonomik kriz nedeniyle, bu mütevazı gelirlerle hayatını sürdürmeye çalışan insanlar, çok mütevazı prim borçlarını, Bağ-Kur prim borçlarını ödeyemez hale gelmişlerdir. Bu borçlar, astronomik tefeci faizleriyle, bu kesim için ödenemeyecek borç haline gelmiştir ve bu kesim, bu toplumun en zayıf, en dürüst kesimi, bu acımasız uygulamalarla mal bildiriminde bulunmama ya da İcra ve İflas Kanunu hükümleri uygulaması nedeniyle cezaeviyle tanışır hale gelmiştir. Bütün bunlardan da hükümetin ve bu sistemin sonuç alması mümkün değildir; çünkü, Bağ-Kurun şu anda birikmiş borçları, takip ettiği alacakları 4 katrilyon düzeyindedir. 4 katrilyonluk bir kaynağı, bu ekonomik kriz altında ezilen kesimin ödemesi mümkün değildir.

Sayın Bakan, âdet olduğu üzere, arada aflar ilan ediyor, basında, her yerde bunları duyuruyor. Bu affın af olabilmesi için, getirilen düzenlemelerle, Bağ-Kur sigorta primi borcunu ödeyemeyen insanların bunu ödeyebilecekleri düzeye çekilmesi lazımdır. Ödenemeyecek bir rakamı, yani,
200 000 000 liralık bir prim borcu 1,5 milyar liraya çıkmışsa, bunu, sizin, 36 ay vadeyle ödenebilir hale getirmeniz ve bunu af diye ilan etmeniz sorunu çözmez. Nitekim, hem bugünün primini hem 200 000 000 liradan 1,5 milyar liraya çıkmış mahalle berberinin sigorta prim borçlarını -ki, bunun tamamına yakını faizdir- taksitlendirdik, buyurun ödeyin diyeceksiniz... Böyle bir ödeme gücü ve kabiliyeti yoktur esnafın. Bu işi çözmek istiyorsak, gerçekten, bu birikmiş alacaklar sorununun ödenemeyecek kısmını sistemden bir afla çıkarmak ve herkesi mahkeme kapılarında, icra kapılarında sürünmekten kurtarmak zorundayız değerli arkadaşlarım.

Bu, çok ucuz bir olay değil. Buradaki zorlama, buradaki icra, buradaki hapis, buradaki jandarma, buradaki celp, bu geliri, bu tahsilatı sağlamaz. Durduk yerde, vatandaşımıza, bu insanlarımıza işkence etmeye devam etmeyelim. Bu, bir gün yapılacak. Bu, bir şekilde çözülecek. Devletle, Bağ-Kurla, bu çalışan kesim arasındaki bu derin ihtilaf mutlaka çözülecek; ama, bugünkü mantıkla, bugünkü kafayla, bugünkü yaklaşımla çözülemeyeceği açık. Çözülebiliyor olsaydı, bu kurumun
4 katrilyona yakın borcu birikmiş olmazdı. Milyonlarca Bağ-Kur üyesi, bu icra kıskacında, devlet karşısında ezilip büzülmezdi değerli arkadaşlarım.

Yapılması gereken, bu konuda sadece kanunla intibak hükümlerini getirmek, yaş skalasını yeniden oluşturmak değil, bu sistem içindeki insanların, Bağ-Kurla olan ihtilafını, Bağ-Kura karşı yükümlülüklerini yerine getirememekten ve ekonomik krizden doğan ihtilafını çözmekten geçiyor. Eğer işleyen bir sistem peşindeyseniz, eğer bu kesimde ve Bağ-Kurda bir rahatlama yaratmak istiyorsanız, bu olayı, gerçekten, sağlıklı, rasyonel ve doğru ölçülerde yeniden tanımlamanız gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kabataş, toparlayın efendim...

KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Bu tanımlamanın yeri burasıdır değerli arkadaşlarım. Bu kanunları, bu düzenlemeleri alt alta yazarak Bağ-Kurun 4 katrilyonluk alacak sorununu çözmek mümkün değil. Hapislere de atsanız, ekonomik krizin tahrip ettiği, yok ettiği insanlardan bu paraları tahsil etmeniz mümkün değil. Bu tahsilat kabiliyetini yaratmadan, bu borçları ödenebilir duruma getirmeden sisteme işlerlik kazandırmak mümkün değildir. İnanıyorum ki, bir gün, bu Parlamento, bu yüce kurum buradaki sorunun derinliğini, büyüklüğünü kavrayacak ve bu yöndeki düzenlemelerin de yolunu açacaktır; temennim budur.

Bu çözüm içeren temenniyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kabataş.

Grupları adına başka söz isteği?.. Yok.

Madde üzerinde 3 adet önerge var; bunların 2 tanesi Sayın Emre Kocaoğlu tarafından verilmiştir. Metinde yer alan "Anayasa Mahkemesince" ibaresi, önergede "Anayasa Mahkemesi tarafından" şeklinde düzenlenmiştir; önerge vasfında değildir. Yine, metinde "aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir" diyor, önergede ise "düzenlenerek yeniden tanzim edilmiştir" denilmektedir -yine, aynı anlama geliyor- önerge vasfında olmadığı için bu iki önergeyi işleme koymuyorum.

Bir önerge var; onu işleme koyuyorum efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 868 sıra sayılı tasarının çerçeve 4 üncü maddesiyle değiştirilen geçici 2 nci maddenin Anayasa Mahkemesince iptal edilen (B) bendine, aşağıdaki (a) alt bendin eklenmesini, (B) bendinin mevcut (a) alt bendinin (b) alt bendi olarak aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, takip eden alt bent harflerinin yeniden teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Emrehan Halıcı

Koray Aydın

İbrahim Yaşar Dedelek

 

Konya

Ankara

Eskişehir

 

Oğuz Aygün

Erol Al

Yücel Erdener

 

Ankara

İstanbul

İstanbul

 

 

Emre Kocaoğlu

 

 

 

İstanbul

 

"a) (A) Bendi kapsamında olanlar hariç sigortalılık süresi 13 yıl (dahil) ve daha fazla olanlar kadın ise 40, erkek ise 44 yaşını doldurmuş olmaları,"

"b) Sigortalılık süresi 12 yıl 3 ay (dahil) den fazla 13 yıldan az olanlar kadın ise 41, erkek ise 45 yaşını doldurmuş olmaları,"

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun çoğunluğu olmadığı için takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe :

Bu maddenin uygulanmasına açıklık getirmek üzere bu düzenleme önerilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Müteakip maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Geçici 205 inci maddesinin birinci fıkrasının, "b" bendinden önce satırbaşı olmak üzere "23.5.2002 tarihinde;" ibaresi eklenmiş, Anayasa Mahkemesince iptal edilen (b), (c), (d), (e), (f), (g), (h), (i) ve (j) bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve birinci fıkraya (j) bendinden sonra gelmek üzere (k), (l), (m), (n), (o) ve (p) bentleri ile aynı fıkranın sonuna "Emeklilik hizmet sürelerini 23/5/2002 tarihinde doldurmuş olan kadın iştirakçiler 40, erkek iştirakçiler 44 yaşını doldurduklarında emekli aylığına hak kazanırlar." cümlesi eklenmiştir.

"b) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 3 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 41, 3 yıl 6 ay  veya daha az kalan erkek iştirakçiler 45 yaşını,

c) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 3 tam yıldan fazla, 4 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 42, 3 yıl 6 aydan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 46 yaşını,

d) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 4 tam yıldan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 43, 5 yıldan fazla, 6 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 47 yaşını,

e) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 5 tam yıldan fazla, 6 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 44, 6 yıl 6 aydan fazla, 8 tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 48 yaşını,

f) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 6 tam yıldan fazla, 7 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 45, 8 yıldan fazla, 9 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 49 yaşını,

g) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 7 tam yıldan fazla, 8 tam yıl  veya daha az kalan kadın iştirakçiler 46, 9 yıl 6 aydan fazla, 11 tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 50 yaşını,

h) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 8 tam yıldan fazla, 9 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 47, 11 yıldan fazla, 12 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 51 yaşını,

i) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 9 tam yıldan fazla, 10 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 48, 12 yıl 6 aydan fazla, 14 tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 52 yaşını,

j) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 10 tam yıldan fazla, 11 tam yıl  veya daha az kalan kadın iştirakçiler 49, 14 yıldan fazla, 15 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 53 yaşını,

k) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 11 tam yıldan fazla, 12 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 50, 15 yıl 6 aydan fazla, 17 tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 54 yaşını,

l) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 12 tam yıldan fazla, 13 tam  yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 51, 17 yıldan fazla, 18 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 55 yaşını,

m) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 13 tam yıldan fazla, 14 tam yıl  veya daha az kalan kadın iştirakçiler 52, 18 yıl 6 aydan fazla, 20 tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 56 yaşını,

n) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 14 tam yıldan fazla, 15 tam  yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 53, 20 yıldan fazla, 21 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 57 yaşını,

o) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 15 tam yıldan fazla, 16 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 54, 21 yıl 6 aydan fazla, 22 tam yıl kalan erkek iştirakçiler 58 yaşını,

p) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya; 16 tam yıldan fazla, 17 tam yıl kalan kadın iştirakçiler 55 yaşını,

doldurmaları ve kadın iştirakçinin 20, erkek iştirakçinin 25 fiili hizmet süresini tamamlamaları halinde istekleri üzerine emekli aylığı bağlanır.

39 uncu maddenin (e) ve (f) fıkraları kapsamına girenlere 25 fiili hizmet yılını ve yukarıdaki yaşları doldurmaları halinde emekli aylığı bağlanır.

32 inci madde gereğince fiili hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiili hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman?.. Yok.

AK Parti Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 868 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, üzerinde konuştuğumuz madde, Emekli Sandığına mensup, kamu kesiminde çalışan memur vatandaşlarımızın kademeli geçişlerini düzenleyen bir maddedir.

Emekli Sandığı, 1950 yılından bu yana, kamu kesiminde çalışan memurlarımıza ve askerî personelimizin emeklilerine, dullarına ve malul olanlarına hizmet vermektedir. Bu kanun, bildiğiniz gibi, önce, 1999 yılında çıkmıştı. O gün de, bugün de, muhalefet, bu kanun üzerindeki eleştirilerini çok net olarak söylemiş; ne var ki, hükümet kanadı, hep kulak tıkamıştı, bundan önce de birtakım yasalarda olduğu gibi.

Değerli arkadaşlar, önümüze gelen bu değişiklik tasarısında bazı iyileştirmeler olduğunu görmekteyiz; basamaklar çoğaltılmış, daha da daraltılmış, birtakım memur vatandaşlarımızın daha çabuk emekli olması, böylece sağlanmıştır. Bunu, memnuniyetle karşılıyoruz; ancak, geneline baktığımız zaman, emeklilik yaşı yüksek tutulmaktadır. Biliyorsunuz, bu yasayla, artık, kadınlar 58, erkekler 60 yaşında emekli edilecekler. Peki, baştan, bu yasayı getirenlerin gerekçesi nedir; sosyal güvenlik kurumlarının gelirleri ile giderleri birbirini karşılamamaktadır. Buna örnek olarak, daha çok Avrupa ülkelerini göstermekte, Avrupa'da da emeklilik yaşının yüksek olduğunu vurgulamaktadırlar.

Değerli arkadaşlar, oysaki, Türkiye'nin kendine özgü şartları da vardır. Nedir onlar; Türkiye'de, çalışma şartlarının zorluğu ve işsizliğin yoğun olduğu bir vakıadır. Sosyal hukuk devleti demek, vatandaşını aç ve açıkta bırakmayan devlet demektir. Bugün, örnek aldığımız Avrupa ülkelerinde, bir vatandaş, eğer iş bulamamışsa, sosyal devlet olmanın gereği olarak vatandaşa işsizlik parası verilmektedir; ama, maalesef, biz, bu parayı veremediğimiz gibi, sigortalı olan vatandaşlarımıza bile hakkınca bir pay verememekteyiz.

Değerli arkadaşlar, üzerinde konuştuğumuz madde, memurlar hakkındadır. Memurlarımız, son yıllarda, daima, reel olarak, hep enflasyonun altında kalmıştır. Gelen hükümetler, her zaman, her açıklamalarında "memuru enflasyona ezdirmeyeceğiz" dedikleri halde, son on yılın bilançosuna baktığımız zaman, hep ortalama enflasyonun altında kalmıştır. Sadece, son on yıl içerisinde, 1996 yılında enflasyon ortalaması yüzde 79,4; memura verilen zam ise yüzde 89,5 olmuştur. İçinde bulunduğumuz, daha doğrusu geride bıraktığımız yıl itibariyle yüzde 68,5 olan enflasyon ortalamasına rağmen, memura, ancak yüzde 51,9 zam olarak verilmiş, yine, memur, enflasyonun altında ezdirilmiştir. Ayrıca, memurların kendi aralarında ücret adaletsizliği vardır.

Değerli arkadaşlar, bu konuda çok farklı örnekler verilebilir; ama, Sayın Bakanın kendi kurumundan örnek vermek istiyorum. Mesela, Bağ-Kurda çalışan bir şef 390 000 000 alırken, bir başka sosyal güvenlik kurumunda çalışan bir şef 596 000 000 alıyor. Bağ-Kurdaki bir memur
285 000 000 alıyorken, bir başka sosyal güvenlik kurumunda çalışan memur 467 000 000 almaktadır. Dolayısıyla, bu, memurlar arasındaki ücret adaletsizliği çığ gibi büyümektedir. Özellikle, DSİ ve Köy Hizmetleri gibi kurumlarda bu tür adaletsizliği çok daha farklı şekilde görmekteyiz. Bunlar, mutlaka, bir an önce düzeltilmelidir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bütçe içindeki paylar itibariyle memurlar her zaman ezilmiştir. On yıllık bilançoya baktığımız zaman; 1975 yılında bütçeden yüzde 38,4, 1992'de yüzde 42,4 pay alan memurların aldığı pay, 2001 yılında yüzde 18.9'a düşmüştür. Yani, memur, fakirliğe, sefalete mahkûm olmuştur.

Değerli arkadaşlar, bunun gereği olarak, her memur ek bir iş yapma durumunda kalmıştır. Her gün, Kızılay Meydanında, memurlarımızın bir araya gelerek, seslerini Meclise duyurmak için yasal haklarını kullandıklarını görmekteyiz. Eskiden, memurlar kendi aralarında yasal eylemler yaparlardı; şimdi, işçiler ile memurlar bir araya gelerek birlikte eylem yapıyorlar "emek platformu" diye, emekçinin hakkını alabilmek için seslerini duyurmaya çalışıyorlar; ama, ne var ki, bu hükümet, duymamakta ısrar ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, çalışan bu kesimimizi asla mağdur etmemeliyiz diye düşünüyorum. Bunlar arasında, sigortalılar arasında Bağ-Kurlular oldukça mağdur durumdadır. Bakınız, bir arkadaşımız Sayın Bakana "Bağ-Kur emeklisi bir vatandaş ne kadar maaş alıyor" diye sorduğu zaman "127 000 000" dedi. Evet, yeni emekli olanlar alıyor; ama, eskiden emekli olanlar 80 000 000, 90 000 000 gibi gülünç bir maaş almaktadır. Eskiden emekli olanların maaşları da mutlaka düzeltilmelidir diye düşünüyor; bu yasanın milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Göksu.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Oğuz Tezmen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önemli bir tasarı olduğuna daha önce değinmiştim. Gerçekten, bu tasarıyla, geçiş hükümleri düzenleniyor ve çok sayıda insanın emekli olmasına ve geleceklerine yönelik düzenlemeler getiriliyor. Bu arada, Plan ve Bütçe Komisyonunda eklenen bir düzenlemeyle de, emekli olma konusunda, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı dikkate alınarak, ilave bir imkân sağlanmış durumda. Aslında, emeklilik yaşının toplumda hâlâ tartışılıyor olması, sistemin, bütünü içinde ele alınmadığından kaynaklanıyor; çünkü -bir önceki konuşmamda da dile getirdim- iş güvencesi, kıdem tazminatlarının konumu ve diğer sosyal güvenlik sisteminin reorganizasyonu ve belki, buna bağlı olarak bireysel emeklilikle bunların modifikasyonun yapılmasının bir paket olarak ele alınması lazım. Bazı şeyler yapılıyor; ama, bütünlüğü kaybetmiş durumda.

Sosyal güvenlik sisteminin açığı ciddî boyutlara doğru gidiyor. Yapılan projeksiyonlarda, 2020 yılında, bu kapanıp artıya geçmeye başlayacaktı; ama, primleri artırmadan diğer harcamalarda enflasyon endeksi olduğu için bu açık, gitgide büyüdü.

Şimdi, ben burada, kaynakların, toplanan primlerin ne ölçüde etkili kullanıldığının toplumda tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Çok kimse söylüyor; ama, bu toplanan kaynakların, sosyal güvenlik sisteminin topladığı kaynakların heba edildiğine ilişkin yaygın kanı var; insanlar, birazda bu sisteme güvenmedikleri için, prim ödemekten imtina ediyorlar ve dikkat edin, her iki senede bir, her sene, Bağ-Kur prim borçlarının affı, prim ödemeyenlere yeni bir opsiyon getiriliyor; ama, eski hamam, eski tas devam ediyor, primler ödenemiyor.

Bir de, "30 sene sonra sizi emekli edeceğiz" diye insanların bugünlerini karartıyoruz, hapishanelere gönderiyoruz. Niye; 30 sene sonra adamı emekli edeceğiz. Peki, bugün, adamın yaşaması için gerekli olan dükkânını haciz yoluyla satıyoruz, 30 sene sonra seni emekli edeceğiz diye. Bu yaklaşımlar, gerçekten insanlarda sıkıntı yaratıyor.

Sayın Bakan zaman zaman kamuoyuna çıkıyor "sosyal güvenlik kuruluşlarında çok büyük yolsuzluklar var, 1 katrilyon liralık yolsuzluk var" diyor. Bir örneği, 5 Eylül 2000 tarihli Milliyet Gazetesinde "Ağlatan Soygun" diye bir beyanı var Sayın Bakanın. Diyor ki; " 1 katrilyonluk yolsuzluk var. Sosyal güvenlik sisteminde SSK'ya, kalp kapakçığı, kalp pili ya da ortopedide kullanılan bazı iyileştirici malzemeler alınmış. Yılbaşında, oranı da kendim tesadüfen belirleyip, geçen yıla göre dolar bazında yüzde 30 indirim yapmayandan bu malzemeyi almayacağım diye duyuru yaptım. İki firma hariç, tamamı isteğime uydu. Görüyor musunuz ortaya çıkan zararı! 2000 yılının 5 Eylülü...

Bu arada, Sosyal Sigortalar Kurumunun, 31 Ekim 2000 tarihli, 24216 sayılı Resmî Gazetede, SSK Alım-Satım İşlemleri Yönetmeliği çıkıyor. Bu yönetmelikte, özellik arz eden ilaç ve iyileştirici nitelikte malzeme alımları konusunda ihale yapılmadan alım yapma yetkisi veriliyor ve o tarihte de, Sayın Bakan, bunun yayımlanması için, Resmî Gazeteye, kendi imzasıyla gönderiyor.

Bir ayrı olay: Daha sonra bir milletvekilimiz soru önergesi veriyor -tarih zikrediyorum, 22 Haziran 2001- yazılı soru önergesine verilen cevapta "özellikle kalp hastalarında kullanılan stentler konusunda yürütülmekte olan bir soruşturma mevcut değildir" diyor, Bakan Yaşar Okuyan.

Sonra -15 Nisan 2002'de- "SSK'da yüzyılın soygunu: Çalışma Bakanı Okuyan, iyileştirici sarf malzemelerinin alımları için ihale yapılmadığını belirterek, SSK'da cumhuriyet tarihin en büyük yolsuzluğuyla karşı karşıya olunduğunu söyledi" deniliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun Sayın Tezmen.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Yani, biz, aslında, SSK'da yolsuzluk yapılmasına engel mi oluyoruz, yoksa bunun şovunu mu yapıyoruz; bunun herkesçe bilinmesi lazım. Bu konuyla ilgili olarak iki soru önergesi verdim; iki ay geçmesine rağmen, henüz, Sayın Bakan bana cevap vermedi.

Bir diğer olay da şu; bakınız, ona da değineyim: SSK, 25.1.2000 tarihinde otomatik röntgen film banyo cihazı alımı için ihaleye çıkıyor. 25.1.2000 tarihli ihalede 12 125 Deutsche Mark fiyat veriyor firma; bu ihale iptal ediliyor. Sonra, bir süre sonra tekrar ihale yapılıyor, 4.12.2001'de ve bu, aynı firma, aynı cihaz için 17 687 mark fiyat veriyor ve ihale firmada kalıyor.

Şimdi, ben, bu uyarıları Sayın Bakana soru önergesi olarak verdim. Dedim ki "böyle bilgiler var, bunları lütfen bildirin." Bu tür olaylar somut olaylar, bunun nesini... Varsa var, yoksa yoktur. Bunu geciktirmek, aslında, bu soruya cevap vermemek, herkeste kuşku uyandırıyor; yani, sükut ikrardan mı gelir sorusu herkesin kafasında yer ediyor.

Bu işler ciddî işlerdir. Yolsuzluk varsa, hemen soruşturma başlatılması gerekirdi, herkesin yakasına yapışmamız gerekirdi. Meclisin de bunu bilmesi lazım. Yoksa, iki sene önce diyorsunuz ki, 1 katrilyonluk yolsuzluk var... Arada hiçbir soruşturma yapmıyorum diyorsunuz. Ondan sonra, iki sene geçiyor; tekrar, yine, 1 katrilyonluk yolsuzluk diyeceksiniz ve sosyal sigortalar sistemini de iyi yönetiyoruz, kaynakları iyi kullanıyoruz diyeceksiniz; buna kimsenin hakkı yok.

Gerçekten, bu iş ciddî bir iştir. Kamu yönetimi ciddî iştir, devlet yönetimi ciddî iştir. Gazetelere demeç vermekle değil, icraatla bu işlerin yapılması gerekir diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Tezmen.

Madde üzerinde başka söz isteyen?..

LÜTFİ YALMAN (Konya)- Sayın Başkan, ben söz istiyorum.

BAŞKAN- Sayın Yalman, hazırlandınız mı?

İSMAİL KÖSE (Erzurum)- Her zaman hazır.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir)- Her zaman hazır.

BAŞKAN- Peki.

Saadet Partisi Grubu adına, Sayın Lütfi Yalman; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

SP GRUBU ADINA LÜTFİ YALMAN (Konya)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 868 sıra sayılı tasarının 5 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepimizin bildiği gibi, elimizdeki bu yasa, gündeme çok büyük iddialarla getirilmişti, 1999 Ağustosunda. O günlerde de, Türkiye, büyük bir deprem olayı yaşamıştı. 1999 Ağustosunda görüşülen bu yasa tasarısı, bir reform tasarısıdır denilerek büyük iddialarla getirilmişti. Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelen bu yasa tasarısı müzakere edilirken, diğer yasa tasarılarında olduğu gibi, muhalefet olarak çok ciddî ikazlarda ve izahlarda bulunmuştuk. Nitekim, o dönemlerde, bu yasa tasarısıyla ilgili olarak, Sayın Bakan -hatırlıyorsa Sayın Bakan- ciddî iddialarda bulunmuş ve "kral çıplak diyebilen bir insanım" demişti.

Değerli arkadaşlar, şu, bir realite; Türkiye'de bir erken emeklilik var, bunu kimse inkâr etmez; çalışmalara, bu yönüyle katılmamak ya da doğru bulmamak mümkün değil; ancak, Türkiye şartlarında, acaba, tespit etmiş olduğumuz emeklilik yaşının biraz daha yüksek olduğu düşünülebilir mi? Çünkü, Türkiye'de emeklilik yaşını yükselttikçe, işsizlik oranında bir artış olacak; bunun da gözönüne alınması gerekirdi.

Değerli arkadaşlar, 1999 Ağustosunda, bu yasa tasarısı hazırlandığı zaman, tabiî ki, ikazlarımız ve izahlarımız dikkate alınmamıştı. Tasarıyla ilgili yanlışlıklar dile getirildi ve "Anayasaya aykırılıkları var, diğer bütün çıkardığınız yasa tasarılarında olduğu gibi, bu da, ya Cumhurbaşkanından ya da Anayasa Mahkemesinden geri döner, dönebilir" denildi, ama, bunlar dikkate alınmadı, her zaman olduğu gibi, bu da, Anayasa Mahkemesinden geri döndü. Fazilet Partisi Grubu olarak, bu aykırılıklarla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine müracaat edildi ve bu, geri döndü.

Değerli arkadaşlar, bir şey dikkatimizi çekiyor mu?.. Üç haftadır, üç yasa tasarısı görüşüyoruz. Önce, RTÜK Yasa Tasarısını görüştük. RTÜK Yasası, önce Anayasa Mahkemesinden geri geldi, Sayın Cumhurbaşkanından geri geldi, daha önceki dönemi de kastederek söylüyorum; onun arkasından, geçen hafta, yine, Şartla Salıverilme Yasa Tasarısını görüştük, bugün de emeklilikle ilgili yasa tasarısını görüşüyoruz. Bu üç yasa tasarısının hepsi de, ya Anayasa Mahkemesinden ya da Cumhurbaşkanından geri döndü. Türkiye Büyük Millet Meclisini, biz -zaman zaman, kürsüye çıktığımız zaman söylüyoruz, diyoruz ki- yaz boz tahtasına çevirdik.

Değerli arkadaşlar, hükümette, bu yasa tasarıları hazırlanırken, acaba, hiç mi hukukçu milletvekilleri ya da bakanlarımızın hukuk danışmanları dikkat etmiyor, dikkat kesilmiyor, incelemiyorlar da bu tasarı veya benzeri hazırlanan birçok yasa tasarısı hemen geriye dönüyor?!

Muhterem arkadaşlar, tabiî ki, Türkiye'de, işsizliğin, ne kadar büyük oranlarda olduğunu, gittikçe ne kadar artış trendi gösterdiğini hepimiz biliyoruz. Türkiye şartlarına göre bir emeklilik yaşının tespit edilmesine şiddetle ihtiyaç var. Tabiî ki, bu tasarıyla emeklilik yaşı yükseltiliyor; gerekçe olarak da, sosyal güvenlik kurumlarının geliriyle emeklilik giderlerinin karşılanamadığı ifade ediliyor; ama, bunun beraberinde gelen sosyal çalkantılar, sosyal bozukluklar, sosyal dengesizlikler gözardı ediliyor. Türkiye'de çalışma şartlarının ağırlığı hepimizin malumudur ve işsizliğin yaygın oluşu, ileri yaşlarda iş bulmayı da zorlaştırıyor değerli arkadaşlarım. Yani, emeklilik imkânı elde edemeyen, çalışma imkânı elde edemeyen, istihdam imkânı bulamayan insanlarımız, farklı alanlara müracaat ediyor ve kendisinin yaş olarak kapasitesini aşan noktalarda bile, zor şartlarda bile çalışma durumunda, noktasında kalıyor. Sosyal güvenlik kurumlarının...

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Siz, bu kanuna karşı mısınız?

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bir kanuna karşı olmak mühim değil; ama, bir kanun içerisinde aksaklıklar varsa, eksiklikler varsa, müsaade edin, bir kanunun bütününe karşı olmak bir başka olaydır, bir kanunun içinde eksiklik, yanlışlık varsa, onu izah etmek, ikaz etmek bir başka olaydır; bu, muhalefetin de görevidir. Bakın, bu yasa tasarısıyla ilgili 1999'daki tutanakları bir okuyun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yalman, lütfen, 1 dakika içerisinde toparlar mısınız...

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Denilmiş ki, arkadaşlar, şu konularla ilgili yanlışlıklar var, Anayasaya aykırıdır, bunu dikkate alın, yarın Anayasa Mahkemesinden döner; ama, hiç dikkat etmemişsiniz; bakın, bugün gündeme geldi. Demek ki, ikaz yapmak lazım. Bu yasa tasarısının bütününe karşı olmadığımızı ifade ediyoruz; ama, hep uyardığımız bir nokta var; yahu, şu muhalefetin dediğini de bir dikkate alın allahaşkına! Dikkate almazsanız, böyle, ya Cumhurbaşkanlığı duvarına ya Anayasa Mahkemesi duvarına çarpıyorsunuz. Onun için, bu izahları, bu ikazları dikkate almanızı istirham ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yalman.

Efendim, madde üzerinde, gruplarca başka söz istenmemiştir.

Madde üzerinde 3 tane önerge vardır; geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre işleme koyacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 868 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                Emre Kocaoğlu

                                           İstanbul

Madde 5.- 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun geçici 205 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olan b, c, d, e, f, g, h, i ve j bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye k, l, m, n, o ve p bentleri eklenmiştir.

BAŞKAN - Bu da, yine, yanlış bir önerge; çünkü, burada, aslında, maddeye ilave edilmemiş, fıkraya ilave edilmiştir. Yine, bu önergeyi de işleme koymuyorum.

Sayın Emre Kocaoğlu'nun ikinci önergesinde de fıkra değiştirilmiş. Fıkrayı değiştirmek başka, maddeyi değiştirmek başka. Onun için, bu önergeyi de işleme koymuyorum.

Sayın Emre Kocaoğlu, bu iki önergesinin gerekçesinde, maddeye anlam katmak için önergeleri verdiğini belirtiyor; ama, önergelerini, maddeyi anlamsızlaştırmak için vermiş.

Üçüncü ve son önergeyi okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 868 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, maddeye yeni (b) bendi eklenmesini ve mevcut (b) bendinin aşağıdaki şekilde (c) bendi olarak değiştirilmesini ve bent harflerinin yeniden teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Emrehan Halıcı

A. Emre Kocaoğlu

Koray Aydın

 

Konya

İstanbul

Ankara

 

İbrahim Yaşar Dedelek

Oğuz Aygün

Yücel Erdener

 

Eskişehir

Ankara

İstanbul

 

 

Erol Al

 

 

 

İstanbul

 

"Madde 5- 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun geçici 205 inci maddesinin birinci fıkrasına, (a) bendinden sonra satırbaşı olmak üzere "23.5.2002 tarihinde;" ibaresi ile aşağıdaki yeni (b) bendi eklenmiş, Anayasa Mahkemesince iptal edilen "(b), (c), (d), (e), (f), (g), (h), (i) ve (j)" bentleri "(c), (d), (e), (f), (g), (h), (i), (j), (k)" olarak yeniden düzenlenmiş, maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve birinci fıkraya (l), (m), (n), (o), (p) ve (r) bentleri eklenmiştir.

b) Emeklilik hizmet sürelerini dolduranlar ile doldurmaya 2 tam yıl veya daha az kalan iştirakçilerden kadın ise 40, erkek ise 44 yaşını,

c) Emeklilik hizmet sürelerini doldurmaya, 2 tam yıldan fazla, 3 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 41, 2 tam yıldan fazla, 3 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 45 yaşını,"

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu önergeye?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Komisyon takdire bırakıyor, Hükümet katılıyor.

Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Gerekçe okunsun efendim.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Bu maddenin uygulanmasına açıklık getirmek üzere bu düzenleme önerilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi...

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunacağım; ancak, karar yetersayısı istenildiği için, karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yok.

Aslında, çalışsak, bu kanun tasarısını bitirebiliriz.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Karar yetersayısı istiyorlar Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, gelsin iktidar; arkadaşımız isteyebilir.

Ne kadar ara verelim?

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - 5 dakika yeter Sayın Başkan.

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - 5 dakika.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 10 dakika verin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.57

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.05

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. - Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu İle Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/981) (S. Sayısı: 868) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 5 inci maddesinin oylanması sırasında karar yetersayısı istenilmişti; yapılan oylamada karar yetersayısı bulunamadığından, birleşime 10 dakika ara vermiştim.

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım: Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, kabul edilen önerge doğrultusunda ki değişik şekliyle kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.- 5434 sayılı Kanunun Anayasa Mahkemesince iptal edilen geçici 206 ncı maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Geçici Madde 206.- 8/9/1999 tarihinde Sandık iştirakçisi olanlardan 50 ve daha yukarı yaşlarda bulunanlar, yaş haddi nedeniyle istekleri üzerine veya re'sen emekliye ayrıldıklarında fiilî hizmet sürelerinin 10 yılı doldurmuş olması şartıyla emekli aylığına hak kazanırlar."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

SP GRUBU ADINA AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 868 sıra sayılı tasarının 6 ncı maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi selamlıyorum.

Ünlü bir düşünürün güzel bir sözü var: "İnsanlar doğar, bazı kalıpların, kundakların, kutuların içine girer ve hayat boyu bu kalıpların, kutuların içinden çıkamaz; en sonunda başka bir kutuya, tabuta konulur ve gömülür. Hayattayken bu kalıpların, kutuların içinden çıkmayı başarın."

Bizler de sizlere ısrarla söylüyoruz, bu IMF kalıplarını bırakın, terk edin bu IMF programlarını; bu programlar hiçbir ülkeye yaramadı, bize de yaramıyor.

Bu programlarla, bugün geldiğimiz noktada, eğer, ev kadını, akşama tenceremde ne kaynatacağım diye düşünüyorsa, et mi, yoksa, dert mi kaynatacağım diye düşünüyorsa; evin erkeği, yarın çocuğumu okula gönderirken, acaba, eline bir simit parası verebilecek miyim diye düşünüyorsa, dükkânımı açarken siftah edebilecek miyim diye düşünüyorsa; küçük esnaf, inceldiği yerden kopsun, canımı alacak değiller ya diye düşünüyorsa; vatandaş, evindeki beyaz eşyayı satmış, halısını satmış, sıra alyansına gelmişse; insanlar, işini, aşını, eşini kaybetmiş, aklını kaybetme noktasına gelmişse; memur, ay sonunu nasıl getireceğim diye düşünüyorsa; sanayici, hem de en büyük sanayicilerden bir tanesi "bir elimde 200 milyar dolar var, acaba öbür elimde ne var" diye soruyorsa, bütün bu soruların bir tek cevabı vardır, o da, IMF politikalarıdır ve IMF kalıplarıdır.

Tekrar, muhalefet olarak sizlere sesleniyoruz: Çıkın bu kalıplardan ve vatandaşı, Allahaşkına rahatlatın. Bunları söylediğimizde bize kızıyorsunuz "Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir bakanı dışarıdan kumandalı olamaz" diyorsunuz. Sayın Bakan, Emeklilik Yasası geçen sefer görüşülürken bu soruya aynen bu şekilde cevap vermişti: "Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir bakanı dışarıdan kumandalı olamaz." Ama, aynı Bakanın partisi, 20.5.1995'te dağıttıkları broşürlerde "mezarda emeklilik" broşürlerinde "işçilerin, emeklilerin ve onların eş ve çocuklarının haklarına ve geleceklerine acımasız, bu tasarının sahibi hükümeti ve onun IMF'den kumandalı şaşkın Başbakanını siz işçilere havale ediyoruz" diyordu. Şimdi, bunların hangisi doğrudur açıklayın Sayın Bakanım; IMF kalıplarına girenler ile girmeye hazır olanlara hangi unvanla hitap edeceğiz, bunu buradan açıklayın.

Görüştüğümüz maddeyle, daha önce geçici 206 ncı maddeyle fiilî hizmet süreleri on yılı doldurmuş olan iştirakçilerin 61 yaşına çıkarılmış yaş sınırları 50 yaşa çekiliyor. Bu yaş konusu, kademeli geçiş, emeklilik tasarısının en önemli konusuydu. Daha önce de bu tasarı görüşülürken, eleştirilen, karşı çıkılan maddeler kademeli geçiş ve yaşla ilgili maddelerken ve bunları toplasanız 7-8 tane maddeyken ve müktesep haklar engelleniyorken, 1999 öncesine bunlar uygulanıyorken, o günlerde konuşan iktidar sözcüleri "tasarının yüzde 95'inde, ilgili kurullarla, kurumlarla anlaştık" diyordu. Halbuki, tasarının yüzde 95'i bu 7-8 maddedir ve onlar Anayasa Mahkemesinden döndü ve sizler, bir kere daha, en çok Anayasa Mahkemesinden dönen ve en çok veto yiyen kanun yapma şampiyonu olan hükümet oldunuz ve onu destekleyen iktidar partileri oldunuz; sizleri tebrik ediyorum.

Şimdi de, yine IMF'nin talimatlarıyla, 60 000 işçiyi haziran sonuna kadar resen emekli etmeye hazırlanıyorsunuz ve bu iş için de, yurt dışından, işten atma uzmanları getiriyorsunuz. Şimdi, birden de, aktüer (sigorta matematikçisi) kesildiniz Sayın Bakanım. 2005 yılının planlarını yapıyorsunuz, 2050 yılının planlarını yapıyorsunuz; ama, bugünü, bugünün insanını görmüyorsunuz.

Bakın, Bursa'da, Yıldırım'da, Arabayatağı'nda yapmış olduğum bir semt pazarı ziyaretinde, bir bayan ceza infaz memuresi, dertlerini, şöyle bir çırpıda bize anlattı. Kendisinden yazılı bilgi istedim ve altına imzasını da koyarak bize göndermiş. Diyor ki: "Ülkemizde 600'ün üzerinde cezaevi var ve 70 000 hükümlü, tutuklu bulunmaktadır. Bizler, dışarıda 65 000 000 içerisinde sorunlu olan insanlarla uğraşıyoruz. Bunların güvenliğinden, eğitiminden, yemeğinden, suyundan, temizliğinden sorumluyuz. Beton duvarlar arasında, tehdit edilerek, yaralanma, şişlenme tehlikesi altında, can güvenliği tehlikesindeyiz. Hijyenik koşullar tam değildir. Verem, hepatit-B gibi bulaşıcı hastalıklara, romatizma, belfıtığı gibi kalıcı hastalıklara maruz kalıyoruz. Bu şartlarda, 25 yılı doldurarak, yaş sınırını doldurarak nasıl emekli olacağız" diye soruyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, 1 dakikada toparlar mısınız.

Buyurun efendim.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Devamla) - Yine "ev kirası 100 000 000 iken, mutfak masrafı 400 000 000 iken, 350 000 000-400 000 000 almamızı takdirlerinize sunuyorum" diyor bu bayan memure, hem de altına imzasını koyarak.

Şimdi, biz bunları söylediğimiz zaman sizler diyorsunuz ki, var da mı vermiyoruz?! Evet, var... RTÜK Yasasında, bir frekans ihalesinin RTÜK'ten alınarak Telekomünikasyon Üst Kuruluna verilmesiyle, bu ihale yapılmayacak duruma getirilmiştir ve bu ülkenin 500 trilyon lirasının Hazineye girmesi engellenmiştir ve bu dört, beş tane medya patronu için yapılmıştır. Bir tarafta emeklilerin, işçilerin, memurların hakları bu şekilde gasp edilirken ve özellikle söylüyorum, burada 1999 yılı öncesi olan hakları gasp edilmektedir. Burada, bu yasayı, bugün, bu haliyle çıkarmak da iktidarın görevidir. İkide bir de burada, muhalefet sıralarına dönüp de "Efendim, karar yetersayısı istemeyin, toplantı yetersayısı istemeyin" demeye de hakkınız yoktur. Burada, bu kararı sizler vereceksiniz, sizler çıkaracaksınız, buna bizim katkımız yoktur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

AK Parti Grubu adına, Amasya Milletvekili Akif Gülle;buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AKİF GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 6 ncı maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, tüm kamuoyumuzun da yakından takip ettiği gibi, işbaşındaki 57 nci hükümet sadece yürütme erkini kullanırken değil, arkasındaki sayısal çoğunluğa dayanarak yürütme ve yönetimde sergilediği yanlış tutumu, yasama faaliyetine de taşımakta ve bu alanda Yüce Meclisin tarihinde görülmemiş derecede bir veto ve iptal rekorunun da kırılmasına sebebiyet vermektedir.

Takdir edersiniz ki, yasa faaliyetinde bulunmak, yasa çıkarmak ciddî bir iştir, elbette ciddîye almayı da gerektirir. Yasa tasarılarının da milletin sorunlarını hesaba katarak, toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaç ve beklentileri gözönünde bulundurularak hazırlanması icap eder. Hükümetin bu anlayıştan uzak tutumu sonucu, bugüne kadar veto ve iptal edilen yasaların sayısı, maalesef, 50'yi geçmiştir; bu da çok kötü bir rekordur. Görüşmekte olduğumuz tasarının, Anayasa Mahkemesince 23.11.2001 tarihinde verilen 6 aylık sürenin son gününde Yüce Meclisin gündemine yine bir oldubittiyle getirilmesini de, bu anlamda, takdirlerinize sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı, SSK'lıyı, Bağ-Kurluyu, Emekli Sandığına tabi olarak çalışan tüm memurları, kendi hesabına çalışanları, kısaca, çalışmakta olan herkesi çok yakından ilgilendirmektedir. Bu ülkede, çalışanlardan, çalışanların sorunlarından bahsederken, iş bulup çalışamayanların, yani, bu hükümetin politikaları sayesinde işini kaybetmiş, işsiz kalmış milyonların sorunlarını da elbette hatırlamamız gerekiyor. Sosyal güvenlik kuruluşlarıyla ilgili böyle bir tasarı hazırlanırken, kendi kusurları ve yetersizlikleri sebebiyle değil; fakat, hükümetin yanlış politikaları ve uygulamaları sonucu işini kaybetmiş insanların sorunlarına çare olacak düzenlemeleri de düşünmemiz gerekiyor. Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur, esnaf ve sanatkârlar, tarımda kendi hesabına çalışanlar ve diğer çalışanlarla ilgili yasa tasarısı görüşülürken, bu ülkede ücretle çalışan milyonlarca insanın içinde bulunduğu ekonomik şartları da düşünmemiz gerekiyor. Asgarî ücretin 160 000 000 TL olduğu bir çalışma ortamının sorunlarını da nasıl çözebileceğimizi tekrar hesaba katmamız gerekiyor. Görüştüğümüz tasarının kapsamındaki Emekli Sandığı, SSK ve benzeri sosyal güvenlik kurumlarından emekli aylığı alanların durumlarını da tekrar ve tekrar, bir kez daha, düşünmemiz gerekiyor. İşçi emeklilerinin ödenmeyen enflasyon farklarını -ki, mahkeme kararıyla tescil edilmiş olmasına rağmen- konuşmadan, bu yasaları çarçabuk geçirmememiz icap ediyor.

Değerli arkadaşlar, bugün, bu hükümet, yeni uygulamalarıyla gelir ve ücret dağılımındaki adaletsizliği daha da vahim hale getirmektedir. Örneğin, Emekli Sandığına tabi olarak emekliye ayrılan bir bakanlık daire başkanının aldığı emekli ücretinin 2 katını alabilecek kurullarda daire başkanlıklarının ihdas edilmesi, üzülerek belirtelim ki, bu hükümete ait bir yüzkarasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesince iptal edilen, sonra, hükümet tarafından özüne dokunulmadan tekrar Yüce Meclise getirilen tasarı, özü itibariyle de temel hukuk ilkelerine maalesef aykırıdır; çünkü, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olarak işe giren bir vatandaş, işe girdiği tarihte, çalışma süresini ve şartlarını kabul ederek işe başlamakta, başka bir deyişle, işverenle sözleşmektedir. Binaenaleyh, daha sonra bu şartlarla ilgili bir değişiklik söz konusu olacaksa, iki tarafın da rızasına dayanması icap etmektedir.

Bu nedenle, eğer, hükümet, önümüzdeki bir tarihi esas alıp, "bu tarih itibariyle işe girecekler şu kadar yıl hizmet veya şu yaşta emekli olabilecektir" deseydi, belki, daha anlamlı olurdu; ama, mevcut tasarıyla, hükümet, tek taraflı olarak çalışma süresini uzatmakta ve çalışanların kişisel hayatlarının sınırlarını daraltmakta, planlarını da altüst etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gülle, 1 dakikada toparlar mısınız efendim.

AKİF GÜLLE (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bütün bunlarla, ülkemizdeki sosyal güvenlik sisteminin ve bu sistemi oluşturan kuruluşların ihtiyaca cevap verdiğini elbette savunmuyoruz; aksine, ülkemizin, adil, mensuplarına çağdaş ve belirli bir refah düzeyi sağlayan, iyi işleyen bir sosyal güvenlik sistemine acilen ihtiyacı vardır. Bu da, bir sosyal güvenlik reformu demektir. Toplumumuzun ihtiyaç duyduğu sistem, tüm kesimleri bir çatı altında toplayan bir emeklilik, keza, tüm kesimleri bir arada mütalaa eden bir sağlık sigorta sistemidir. Yoksa, bazı yerlerden gelen talimatların gereği olarak, sadece çalışma süresini uzatmanın ve bazı basit düzenlemeleri yapmanın, sosyal güvenlik reformu olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bu durum, sadece, Yüce Meclisin gündemini fuzulî olarak meşgul etmekle kalacak ve yeni sorunlara yol açacaktır.

Sözlerime, bu milletin sorunlarını çözecek ciddî önerilerin, projelerin görüşülmesi ümidiyle son veriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gülle.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Rıza Akçalı; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Akçalı, süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA RIZA AKÇALI (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Doğru Yol Partisi Grubu adına, tasarının 6 ncı maddesiyle ilgili görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Danışma Kurulunda anlaşılamayıp Meclisin gündemine getirilen fazla mesai yapmak suretiyle yasanın çıkarılması isteği, dün gece bir türlü gerçekleştirilemedi. Önce karar yetersayısı, ardından toplantı yetersayısı arandı, bugüne gelindi. Bugün, yine, karar yetersayısında birkaç kere Meclisimiz inkıtaa uğradı. Bugün de, bu kanunun çıkarılmasıyla ilgili son gün; acaba, hükümet bu kanunda isteksiz mi, çıkarmak istemiyor mu diye bir soru benim aklıma takıldı. Yani, çıkarmamak suretiyle, bu intibak süreleri ortadan kalksın, tamamıyla bütün çalışanlar 58-60'a mahkûm olsunlar gibi bir istek mi vardır? Çünkü, kanunu çıkarması gereken, kanunun arkasında durması gereken, aldığı kararın arkasında durarak burada gerekli çoğunluğu sağlaması gereken hükümette bu gayreti, bu isteği göremiyoruz.

Tabiî, beri taraftan da, yine, Anayasa Mahkemesinden dönen bir kanunu görüşüyoruz. Bu dönem Anayasa Mahkemesi bu hükümet sayesinde fazla mesai yapıyor. Çünkü, kanunlar ya Anayasa Mahkemesinden geri dönüyor ya Cumhurbaşkanı tarafından veto ediliyor; her iki engele takılmayanlar ise, çoğu zaman, hatalı ve eksik olduğu için hükümet tarafından tekrar tekrar Meclise getiriliyor, bir kere daha müzakere ediliyor, bir kere daha müzakere ediliyor. Bu kanun da, yine, Anayasa Mahkemesi tarafından gönderilen yasalarımızdan.

Şimdi, bu maddeyle, Emekli Sandığına tabi olanların 10 hizmet yılını tamamlamaları halinde, 50 yaşını da geçmişlerse, istekleri halinde emekli olmalarına bir de resen emeklilik eklenmiş. Yani, bu kanunla devlete, hükümete bunları resen emekli etme hakkı veriliyor.

Şimdi, serbest piyasa ekonomisinin temel iki unsuru var; bunlardan bir tanesi mülkiyet hakkı, bir diğeri de sözleşme hürriyetidir. Bu iki hakkı da temelinden yok eden bir madde bu.

Mülkiyet hakkı, Anayasamızın 35 inci maddesinde yer alıyor ki, bu mülkiyet hakkının içerisinde emek vardır, sermaye vardır, bilgi vardır, para vardır, insanın kendi bütün çalışması, hayatı vardır.

Sözleşme hürriyeti ve çalışma hürriyeti ise, Anayasamızın 48 inci maddesinde, yine, koruma altına alınmış.

Çalışma hakkı ise, Anayasanın 49 uncu maddesinde; bu maddede, çalışma hayatının geliştirilmesi, çalışanların korunması, çalışmanın desteklenmesi devletin görevleri arasında sayılmış. Yani, çalışmak isteyene, "sen çalışamazsın" diyecek bir yasayı çıkarıyoruz; resen emekliliğin anlamı bu.

Peki, bu Anayasaya açıkça aykırı maddeyi bir kere daha çıkarırsak, bu yasa bir kere daha Anayasa Mahkemesinden dönerse, bu geçen sürede bunun faturasını kim ödeyecek, bunun muhatabı kim olacak?

"Resen emeklilik" diyorsunuz da, kimi emekli edeceksiniz, objektif kriterleriniz ne, neye göre emekli edeceksiniz? Keyfîliğe, kayırmaya nasıl mani olacağız? Tercihi kimden yana, nasıl yapacağız? Bu soruların cevabı yok.

Bir taraftan, resen emeklilikle, devletteki şişkinliği önlemeyi amaçlıyorsunuz -tamam- öbür taraftan da, yeni DMS sınavları açmak suretiyle, yeni memur alımının kapılarını açıyorsunuz!.. Yeni memur sınavı açıyorsak, yeni memur almaya ihtiyacımız varsa, resen emekliliğe niye gidiyoruz?! Eğer resen emekliliği gündeme getiriyor isek, o zaman yeni memur almak için niye imtihan açıyoruz?! Bu ikisi arasındaki çelişkiyi, bu ikisi arasındaki tenakuzu, hükümetin, burada izah etmesi lazım.

Bu kanun çerçevesinde söylemek istediğim bir iki konu daha var; bir tanesi SSK primlerinin yüksekliği, bunun getirdiği kayıtdışı çalışanların, SSK'lı olmadan çalışanların fazlalığı ve bu çerçevede, enflasyona endeksli prim ödemesinin bütün dünya ortalamalarının...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akçalı, buyurun efendim..

RIZA AKÇALI (Devamla) - Toparlıyorum.

... üzerine çıkması dolayısıyla Türkiye'de işsizliğe çare aramak durumunda olan, işsizliğin kaldırılması için tedbir aramak durumunda olan hükümetlerin, âdeta, Türkiye'den, işverenlerin Balkan ülkelerine gitmesine yol açan bir uygulamasını, maalesef, ertelemelerle önlemeye çalışıyoruz.

Yine, Bağ-Kur emeklilerinin çalışmaya devam etmeleri halinde, SSK emeklilerinde ve Emekli Sandığı emeklilerinde olmayan, emekli maaşlarından yüzde 10 kesmek gibi bir yanlışlığı da yapmaya devam ediyoruz.

Bu düzenlemeleri de bu kanun içerisinde getirmek, bunları gerçekleştirmek imkânı varken, sadece yanlışta ısrar ederek bu kanunun bir kere daha Anayasa Mahkemesinden dönmesine yol açacak uygulamayı tasvip etmemiz mümkün değildir.

Bu uygulamanın, sosyal tarafların müzakereler sürecinde oluşturacakları bir mutabakat ortamında gerçekleştirilmesi düşüncemizi ifade ediyorum, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP, SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akçalı.

Efendim, maddede bir redaksiyon yapılması gerekir; tabiî, hükümet ve komisyon katılırsa. "... yaşlarda bulunanlar... 10 yılını doldurmuş olmak şartıyla ..." şeklinde bir düzeltme olursa daha iyi oluyor madde. Aksi takdirde "... bulunanlar... 10 yılı doldurmuş olması şartıyla ..." olursa daha biraz şey olur; ama, isterseniz düzeltebiliriz bu şekilde.

Böyle bir redaksiyon yapmak koşuluyla...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Düzeltelim.

BAŞKAN - Sayın Bakan da kabul ediyor.

Efendim, maddeyle ilgili 3 adet önerge var. Yine, Sayın Emre Kocaoğlu'nun önergeleri.

Önergelerinin ikisinde "5434 sayılı" ifadesinin yanına "Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun" demiş; yani, yaptığı değişiklik. Halbuki, 5434 sayılı Kanunun, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu olduğu 5 inci maddede belirtilmiş. Kanun tekniğinde, daha baş maddelerde kanunun ismi belirtildikten sonra, müteakip maddelerde bu ismi belirtmeye gerek yok.

İkincisi de, madde içinde birinci satırda "sandık iştirakçisi olanlardan 50 ve daha yukarı yaşlarda bulunanlar" denilmiş; önerge metninde "bulunan iştirakçiler" denilmiş; halbuki, iştirakçi, zaten yukarıda var. Burada da "iştirakçi" deyince anlam da değişiyor. O bakımdan, önergelerin 3'ünü de işleme koymuyorum.

Madde üzerinde verilen başka da önerge yok.

Az önce belirttiğim redaksiyonla  maddeyi oylarınıza sunuyorum...

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. (MHP sıralarından "yeni istendi" sesleri)

BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım; arkadaşımız istiyor canım...

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Oylamaya geçilmişti; geç kaldı...

BAŞKAN - Efendim, daha "maddeyi oylarınıza sunacağım" dedim; arkadaşımız karar yetersayısının aranılmasını istedi.

Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır efendim.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.- 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun geçici 10 uncu maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilen ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"23/5/2002 tarihini takip eden aybaşı itibarıyla, kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl prim ödeme süresinin dolmasına;

a) 3 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 41, 3 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 45 yaşını,

b) 3 tam yıldan fazla, 4 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 42 yaşını, 3  yıl 6 aydan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 46 yaşını,

c) 4 tam yıldan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 43 yaşını, 5 tam yıldan fazla, 6 yıl 6 ay  veya daha az kalan erkeklere 47 yaşını,

d) 5 tam yıldan fazla, 6 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 44 yaşını, 6 yıl 6 aydan fazla, 8 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 48 yaşını,

e) 6 tam yıldan fazla,  7 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 45 yaşını, 8 tam yıldan fazla, 9 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 49 yaşını,

f) 7 tam yıldan fazla, 8 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 46 yaşını, 9 yıl 6 aydan fazla, 11 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 50 yaşını,

g) 8 tam yıldan fazla, 9 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 47 yaşını, 11 tam yıldan fazla, 12 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 51 yaşını,

h) 9 tam yıldan fazla, 10 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 48 yaşını, 12 yıl 6 aydan fazla, 14 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 52 yaşını,

ı) 10 tam yıldan fazla, 11 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 49 yaşını, 14 tam yıldan fazla, 15 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 53 yaşını,

j) 11 tam yıldan fazla, 12 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 50 yaşını, 15 yıl 6 aydan fazla, 17 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 54 yaşını,

k) 12 tam yıldan fazla, 13 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 51 yaşını, 17 tam yıldan fazla, 18 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 55 yaşını,

l) 13 tam yıldan fazla, 14 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 52 yaşını, 18 yıl 6 aydan fazla, 20 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 56 yaşını,

m) 14 tam yıldan fazla, 15 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 53 yaşını, 20 tam yıldan fazla, 21 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere  57 yaşını,

n) 15 tam yıldan fazla, 16 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 54  yaşını, 21 yıl 6 aydan fazla veya 22 tam yıl kalan erkeklere 58 yaşını,

o) 16 tam yıldan fazla veya 17 tam yıl kalan kadınlara 55 yaşını, doldurmaları, kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl prim ödemeleri şartıyla ve talepte bulunmaları halinde, yaşlılık aylığı bağlanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan; var mı efendim? Yok.

AK Parti adına, Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz; buyurun.

Süreniz 5 dakika efendim.

 

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 7 nci maddesi üzerinde AK Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinize saygılarımı sunarım.

Bilindiği gibi, Anayasamızın 60 ıncı maddesinde yer alan "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar" emredici hükmü gereğince kurulan sosyal güvenlik kurumlarından biri de, Bağ-Kur Genel Müdürlüğüdür. Bu kurum, esnaf ve sanatkârlar ile diğer bağımsız çalışanların sosyal güvenliklerini düzenlemektedir. Halen bu kurum, 3 051 000 sigortalı, 1 172 000 maaşlı olmak üzere, 4 221 000 kişiye hizmet vermektedir. Bu da, aileleriyle birlikte, aşağı yukarı, 20 000 000 milyon insan demektir.

Bu kuruma tabi esnaf ve sanatkârlar ile kendi hesabına çalışanların primlerini çeşitli nedenlerle ödememeleri ve toplanan primlerin yerinde kullanılmaması nedeniyle, bu kurum, ekonomik yönden ülkemizin en büyük karadeliklerinden biri olmuş ve olmaya devam etmektedir. Ayrıca, bu kurumdan maaş alan emekliler, verilen düşük ücretler nedeniyle açlığa mahkûm edilmişlerdir. Toplanamayan primler nedeniyle, kurum sürekli zarar etmekte, emeklilik sistemi tıkanma noktasına gelmiş bulunmaktadır. Zaman zaman çıkarılan prim afları, Emekli Sandığı hariç, diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi çalışanların primlerinin ödemelerinde aksamalara neden olmaktadır. Ağır vergiler altında ticarî faaliyetlerini devam ettirmeye çalışan esnaf ve sanatkârlar ile ürettiğiyle geçinemeyen, özellikle, tarımda kendi adına çalışanlar, Bağ-Kur primlerini ödeyememektedir. Biriken prim borçları her geçen gün artmakta ve hem sigortalılar hem de sosyal güvenlik kurumları zor durumda bulunmaktadır. Özellikle de yaşanan ekonomik kriz sonrasında çok sayıda esnaf ve sanatkârların, bir kısmı yoğun bakımda yaşamlarını devam ettirmeye çalışırken, bir kısmı da işyerlerini kapatmak zorunda kalmışlardır. Bu nedenle, sanayi ve ticaret sitelerinde, binlerce işyerinin kapılarında, kiralık veya satılık ilanları asılı bulunmaktadır.

Düzeltilmiş olmasına rağmen, bu emeklilik süreleri, Türkiye'nin gerçekleriyle bağdaşmamaktadır. Yaşanan ekonomik kriz sonrasında, 10 000 000'u geçen işsiz sayısı, geçinemediği için akşam karanlığında pazar yerlerinde yere dökülen sebze ve meyveleri toplamaya çalışan insanlar, açlık sınırının altında geçinmeye çalışan veya geçinemedikleri için boşanan aileleriyle yeterli beslenemediği için 65 yaşını göremeden vefat eden insanların yaşadığı Türkiye'nin gerçekleri, bu emeklilik süresiyle bağdaşamamaktadır.

İnsanlarımız, geleceğinden endişe duymaktadır; çünkü, Türkiye'de, işten çıkan insanların tekrar iş bulma şansı yoktur. Son yapılan araştırmalar da, Avrupa'nın en mutsuz insanlarının Türk halkı olduğunu ortaya koymaktadır. Hükümetlerin görevi, insanlardan zorla prim toplamak değildir, prim ödemeyi cazip hale getirmektir; insanların refah seviyesini yükseltmek, azalan millî geliri yükseltmek, gelir adaletsizliğini ortadan kaldırmak, insanlara iş ve aş sağlamaktır, üretimi artırmaktır. Ailesinin geçimini sağlayamadığı için intihar edecek kadar cinnet geçiren insanların prim ödemesini bekleyemezsiniz.

2002 yılı ocak ayında yapılan bir araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin, yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için yapması gereken asgarî gıda harcaması 307 000 000 TL'dir. Gıdanın yanı sıra, kira, ulaşım, yakacak, giyim, eğitim, kültür gibi temel gereksinimler için yapılan harcamalar dikkate alındığındaysa, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 935 000 000 lirayı bulmaktadır.

Bağ-Kur emeklilerinin ne kadar maaş aldığını, bu maaşla, insanların, bırakın yeterli beslenmeyi, evinin kirasını dahi ödeyemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Böyle bir durumda, emeklilik yaşının ve prim ödeme gün sayısının artırılması, çalışanlarımızın şevkini kıracağı gibi, esnaf ve sanatkârları kayıtsızlığa itecektir. Bu da, prim ödemelerini azaltacak, isteğe bağlı emekli işlemlerinin de azalmasına neden olacaktır. İnsanlarımızın, emekli olduğunda insanca yaşayacağı bir gelir düzeyine sahip olacağı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Biraz da, sosyal güvenlik kuruluşlarında çalışanlar arasındaki ücret adaletsizliğinden söz etmek istiyorum. Bilindiği gibi, Emekli Sandığı, Maliye Bakanlığına; SSK, Bağ-Kur ve İş Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlıdır. Bu kurumlarda çalışan memurların aldığı ücretlerde büyük bir adaletsizlik göze çarpmaktadır. Hatta, aynı Bakanlık bünyesinde bulunan Bağ-Kur ve İş-Kur ile SSK çalışanları arasında ücret adaletsizliği bulunmaktadır. Bağ-Kur ve İş-Kur çalışanlarının verdiği bilgilere göre, bu kurumlarda çalışan bir memur aylık 302 400 000 TL alırken, aynı bakanlık bünyesinde yer alan SSK çalışanı 523 400 000 TL maaş almaktadır. Maliye Bakanlığına bağlı Emekli Sandığındaki memur ise, 447 000 000 TL almaktadır. Aynı işi gören ve aynı şartlarda yaşayan insanlar arasındaki ücret adaletsizliği giderilmelidir. Bağ-Kur ve İş-Kur çalışanları üvey evlat olmaktan kurtarılmalı; çalışanların ücretlerinin, SSK ve Emekli Sandığı çalışanlarının seviyesine yükseltilmesi sağlanmalıdır.

Hepinize saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öksüz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın İbrahim Konukoğlu; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 868 sıra sayılı yasa tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa Mahkemesi tarafından bazı maddeleri iptal edilen 4447 sayılı Yasanın esnaf ve sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlarla ilgili olan ve iptal edilen maddesini görüşüyoruz. Bu madde de, maalesef, muhalefetin önerisinin dikkate alınmaması sonucu iptal edilmiştir. Hükümetin uyguladığı yanlış politikalar sonucu perişan olan, kepenk kapatmak zorunda kalan esnafımız, bugün perişan haldedir; en önemlisi de, umudunu kaybetmiş haldedir, bunalımdadır. Bırakın Bağ-Kur primini ödemeyi, evine ekmek götürmek için mücadele etmektedir. Bırakın emekliliği, bugün nasıl ayakta kalacağının hesabını yapmaktadır.

Görüşmekte olduğumuz bu maddeyle yapılan düzenlemeler, Anayasa Mahkemesinin bozma gerekçelerini ortadan kaldırmamaktadır. Bu maddeyle, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun geçici 10 uncu maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilen ikinci fıkrası yeniden düzenlenmeye çalışılmaktadır. Bu maddeye baktığımız zaman, Anayasa Mahkemesinin iptal kararına rağmen, adil, makul ve ölçülü bir düzenleme yapılmamıştır; bunu göremiyoruz. 23 Mayıs 2002 tarihi itibariyle sigortalılık süresi dolanlardan kadınlar 20, erkekler ise 25 yılda prim ödeme süresini doldurarak emekliliğe hak kazanırken, bunlardan bir gün geç sigortalı olanlar da bu süre, erkeklerde 2 yıl, kadınlarda 3 yıl artırılmaktadır; yani, daha önce, 23.5.2002'ye kadar 20 yıl sigortalı olan kadınlar 38, erkekler 43 yaşında emekli olabilecekken, bundan bir gün geç sigortalı olan kadınlar ancak 41 yaşında, erkekler ise 45 yaşında emekli olabilecektir.

Bundan sonraki fıkralarda, sigortalılığa giriş süresi kadınlarda 1 yıl geciktikçe emeklilik yaşı 1 yıl artmaktadır; yani, daha sonraki maddeler 1 yıl artarken, (a) bendinde bu artış kademesi 3 yıldır. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin bozma gerekçesi düzeltilmemiştir. Erkeklerde de 23.5.2002 tarihi itibariyle 25 yıl prim ödeyenler emekli olabilecekken, bundan bir gün sonra sigortalı olanlar ancak 45 yaşını doldurmak şartıyla emekli olabilecektir. Bundan sonra, her 1,5 yıl için emekli olma yaşı 1 yıl daha geç olmaktadır.

Sigortalı olma süresi 5 yıldan az olan kadınlar, ancak 20 yıl prim ödeme şartıyla 55 yaşında emekli olabilecektir. 3 yıldan az prim ödeyen erkekler ise, 25 yıl prim ödemek şartıyla, ancak 58 yaşında emekli olabilecektir. Prim ödeme gün sayısı dikkate alınmamaktadır. Son (o) bendinde ise, emekliliğine 16 yıldan fazla veya 17 tam yıl kalan kadınların, 20 yıl prim ödeme şartıyla 55 yaşını doldurma durumunda emekli olabileceği belirtilmektedir; emekliliğine 17 yıldan fazla olanlar ise ancak 58 yaşında emekli olabilecektir. Bu (o) bendinde, erkekler için "25 tam yıl prim ödemeleri şartıyla ve talepte bulunmaları halinde, yaşlılık aylığı bağlanır" denilmektedir; erkek bu şartı taşıyorsa hangi yaşta emekli olacağı belli değildir. Sanıyorum atlanmıştır. Bu yaşın belirtilmesi gerek diye düşünüyorum.

Bu kanunun ülkemiz ve esnafımız için hayırlı olması dilekleriyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, hayırlı olmasını diliyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Konukoğlu.

Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Saadet Partisi Grubu adına, Sayın Turhan Alçelik konuşacaklar.

BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına Sayın Alçelik; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Alçelik.

SP GRUBU ADINA TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Saadet Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

868 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci maddesi üzerinde söz aldım. Kanun tasarısının 7 nci maddesindeki hususlar, esnaf ve sanatkârlarımızı, bağımsız çalışanlarımızı, onların emeklilikle ilgili hükümlerini ihtiva ediyor. Bir kademeli geçiş ifadesi var ki, ben teknik detaya girmek istemiyorum; çünkü, arkadaşlarım değindiler.

Dün, burada, kanun görüşmeleri başladığı zaman, Sayın Bakandan bir soru sorarak cevabını vermesini arzu ettim. En düşük basamakta olan Bağ-Kur çalışanımız emekli olduğu zaman ne alıyor? Sayın Bakanın bize verdiği cevap: 127 milyon. Peki, bir SSK emeklisi ne alıyor; 223 milyon.

Çok değerli arkadaşlarım, bu, bir yetkilinin, Sayın Bakanın verdiği rakamlardır, Meclis kürsüsünde verilen rakamlardır.

Şimdi, size şunu sormak istiyorum; tabiî, Sayın Bakanın ifade ettiği birkaç hususa daha değineceğim: Bugün, 127 000 000 lira alan bir insan, devletin açıkladığı resmî rakamlarla nasıl geçinebilecek? Yani, aç bu insan. Siz açıklıyorsunuz, diyorsunuz ki, ancak 330 000 000 lira alan insan aç değil; ama, 127 000 000 lira veriyorsunuz!

Sayın Bakan, dün, burada, çıktılar, açıklamalarında dediler ki: "Sosyal güvenlik açığımız 7,9 katrilyon." Doğru mu Sayın Bakan?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Doğru.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Yani, 5,5 milyar dolar.

Bir başka açıklama daha yaptılar: "Son 2 yılda, Hazineden verilmesi gereken 3,9 milyar dolar bize aktarılmadı." Bu da doğru, değil mi Sayın Bakan?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Böyle bir usul yok Sayın Başkan. Ben öyle bir şey söylemedim.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Şimdi, bunun manası şu: Siz, sosyal güvenlikten sorumlusunuz. Eğer, Hazine, sosyal güvenlik için milyonlarca insanın hakkını size vermiyorsa, bunu alacaksınız. Buna mecburuz. Eğer bunu almıyorsanız, o zaman, bir büyük kitlenin hakkını savunmuyorsunuz demektir. Göreviniz bu.

Bir başka açıklama daha yaptınız, dediniz ki: "Bağ-Kurlularımızın ancak yüzde 15 prim ödüyor, gerisi ödemiyor." Bu ifade doğru değil Sayın Bakan, Bağ-Kurluların yüzde 85'i primini ödeyemiyor; çünkü, işi yok ki ödesin. Bugün, esnafımız, siftahsız dükkânını kapatıyor, primini ödeyemeyecek halde.

Değerli arkadaşlarım, son 1,5 yıl içerisinde, yani, sizin hükümetiniz döneminde, sizin krizlerinizle, 1 500 000 insan işini kaybetti. Bu insanlar nasıl prim ödeyecek?! Siz, bu insanların hakkını korumakla, işini kaybeden insanlara iş vermekle mükellefsiniz, onun için bu koltuklarda oturuyorsunuz. Daha doğrusu, oturmuyorsunuz! Bakın, bir RTÜK Yasası geçti bu Meclisten; sabahlara kadar şu koltuklarda genel başkanlar oturdu, Başbakan yardımcıları oturdu ve bakanlar oturdu; ama, size soruyorum: Sayın Bakan, görevi olduğu için, şu anda burada, hükümet sırasında oturuyor. Milyonlarca insanı ilgilendiren bir konuda, sorumlular, yetkililer nerede, hani?! Bu koltuklar niye boş?!

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Bakan burada.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, orada oturmasın, şuraya geçsin. Benim arkadaşım Sayın Bakan.

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Buradan dinliyor.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Bir dakika... Sayın Bakan benim arkadaşım; ama, ben burada diğer bakanları soruyorum, hükümeti soruyorum. Nerede hükümetin tamamı?!.

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Hükümet burada.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Tamamı burada olacak.

Eğer, siz, Sayın Bakanı, hükümetin tamamı görüyorsanız... (ANAP ve MHP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, bütün bakanlar bir RTÜK Yasası görüşülürken burada oturuyor da, niye bu kadar önemli bir meselede burada değiller?!

Değerli kardeşlerim, değerli arkadaşlar; RTÜK Yasası, belki sizler için, bu hükümet için çok önemliydi, tamamınız buradaydınız; ama, ben, bütün hükümetin, milyonlarca insanımızı ilgilendiren, müktesep hakları ilgilendiren...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Alçelik, lütfen 1 dakikada toparlar mısınız efendim.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Yani, siz, milyonlarca insanla bir sözleşme yaptınız, sizin şu kadar süre içerisinde emekli olmanızı onaylıyorum dediniz; ama, bugün bu sözleşmenizi bozuyorsunuz. Bu bozduğunuz sözleşme, bütün bakanları ilgilendiriyor, bütün bakanlıkların çalışanlarını ilgilendiriyor; ama, siz, bana, birkaç arkadaşımın burada olduğunu ifade ediyorsunuz. Hayır, RTÜK Yasasına ne kadar kıymet verdiyseniz, milyonlarca insanımızı, aç insanlarımızı ilgilendiren bu konuda da burada olmalıydınız; ama, değilsiniz, yani, yoksunuz!

Sayın Bakan, ben, bu yanlışınızı düzeltmenizi istirham ediyorum. İnsanlarımızla yaptığınız sözleşmeye sadık kalmanızı size hatırlatıyorum ve sizleri, milyonlarca aç insanımızın hakkını korumaya davet ediyor ve Saadet Partisi Grubu adına hepinize saygılar sunuyorum, hürmetlerimi arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Alçelik.

Sayın milletvekilleri, bu madde üzerinde de 3 tane önerge var; 2'si Sayın Emre Kocaoğlu'nun. Birincisinde "metinde düzenlenmiştir" kelimesinin yerine "yeniden tanzim edilmiştir" denilmiş. Bu redaksiyona bile girmez; işleme koymuyorum.

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Olmaz öyle şey!

BAŞKAN - Ayrıca, ikinci önergede de "Anayasa Mahkemesince iptal edilen" yerine "Anayasa Mahkemesi tarafından" denilmiş. Bu iki önergeyi işleme koymuyorum. Öteki önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 868 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 7 nci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun geçici 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "23.5.2002 tarihini takip eden aybaşı itibariyle, kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl prim ödeme süresinin dolmasına" ibaresinin "23.5.2002 tarihini takip eden aybaşı itibariyle, kadın ise 20 tam yıl, erkek ise 25 tam yıl prim ödemiş olanlar ile prim ödeme sürelerinin dolmasına" şeklinde değiştirilmesini, fıkraya aşağıdaki (a) bendinin eklenmesini ve takip eden bentlerin buna göre yeniden teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

"a) 2 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 40 yaşını, erkeklere 44 yaşını,"

 

Emrehan Halıcı

Emre Kocaoğlu

Koray Aydın

 

Konya

İstanbul

Ankara

 

Yaşar Dedelek

Oğuz Aygün

Yücel Erdener

 

Eskişehir

Ankara

İstanbul

 

 

Erol Al

 

 

 

İstanbul

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -     Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyorum Sayın Başkan.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, komisyona sordunuz.    İşlem yapmadan önce bir hususu arz etmek istiyorum.

BAŞKAN - Evet efendim...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Komisyon, İçtüzüğün 87 nci     maddesine göre, sorulan önergeye ya katılır ya karşı çıkar; takdire bırakamaz.

BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, zaten, İçtüzükte deniyor ki, komisyon, çoğunluğu olmadığı zaman, komisyon raporu aleyhindeki önergelerin reddini ister veya komisyona verilmesini ister.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Katılamaz, reddini ister.

BAŞKAN - Yani, o takdiri kabul ediyorum, kendilerine de hatırlattım; ama, ne yapalım, insanların ağzından çıkan cümleleri değiştirme gücümüz olmadığına göre...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, hepimiz bir aradayız, on defa konuşuyoruz, böyle ifade etsin.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Sayın Başkan, kendisinin Başkanvekili olduğu dönemde de aynı uygulama vardı, ilk defa bu döneme mahsus bir husus değil.

BAŞKAN - Efendim, ya katılacaksınız ya katılmayacaksınız; yani, takdire bırakmak diye bir şey yok.

Evet, Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Takdire mi bırakıyorsunuz?!.

Efendim, şimdi, Karadenizlinin inadı tutmuş, ben ne yapayım.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Efendim, bu, ilk defa olan bir uygulama değildir, bu sene yapılan bir uygulama değildir, yıllardır bu uygulama devam ediyor.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Evet, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Yalnız, 5 dakikalık bir çalışma süremiz kaldı. Eğer, gruplar istiyorlarsa uzatalım, istemiyorlarsa...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Devam edelim.

BAŞKAN - Efendim, arkadaşlara soruyorum. Arkadaşlarımızdan muhalefet edenler varsa, uzatmayayım. (ANAP sıralarından "yok, yok" sesleri)

Efendim, bir dakika!.. Başkasının yerine konuşmayın.

Sayın Hatiboğlu?..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, 55 inci madde, sizin de bildiğiniz gibi, gayet açık; zorunlu hallerde, bitmek üzere olan iş için Genel Kurulun uzatma yetkisi vardır. Halbuki, daha maddeler müzakere edilecek. Ben, İçtüzük hükmünü arz ediyorum, takdiri size bırakıyorum.

 

BAŞKAN - Tabii, Sayın Hatiboğlu'nun dediğine göre, 8 inci madde var, geçici madde var, bir de oyunun rengini belirtmek üzere arkadaşlarımızın söz hakkı var; ama... (ANAP sıralarından "takdire bıraktı" sesleri)

Efendim, benim takdir yetkime bıraktı; ama, ben de, yine, gruplar itiraz etmezse süreyi uzatırım.

Sayın Gönül, zatıâliniz efendim?..

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, tabiî ki, İçtüzük hükmü gayet sarihtir; ama, bu yasanın çıkmasına da iki madde kalmıştır. Takdire, Başkanlığınıza bırakıyoruz.

BAŞKAN - Ben, sabaha kadar çalışmak istiyorum efendim. (MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Neyse efendim, alkışlamanıza gerek yok.

Efendim, bu kanunun tümünün oylaması bitinceye kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kusura bakmayın; bana bırakırsanız, ben, Meclisin çalışmasından yanayım.

8 inci maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 8.- 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 7 nci maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilen ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"23/5/2002 tarihini takip eden aybaşı itibarıyla, kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl prim ödeme süresinin dolmasına;

a) 3 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 41, 3 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 45 yaşını,

b) 3 tam yıldan fazla, 4 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 42 yaşını, 3 yıl 6 aydan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 46 yaşını,

c) 4 tam yıldan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 43 yaşını, 5 tam yıldan fazla, 6 yıl 6 ay  veya daha az kalan erkeklere 47 yaşını,

d) 5 tam yıldan fazla, 6 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 44 yaşını, 6 yıl 6 aydan fazla, 8 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 48 yaşını,

e) 6 tam yıldan fazla,  7 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 45 yaşını, 8 tam yıldan fazla, 9 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 49 yaşını,

f) 7 tam yıldan fazla, 8 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 46 yaşını, 9 yıl 6 aydan fazla, 11 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 50 yaşını,

g) 8 tam yıldan fazla, 9 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 47 yaşını, 11 tam yıldan fazla, 12 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 51 yaşını,

h) 9 tam yıldan fazla, 10 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 48 yaşını, 12 yıl 6 aydan fazla, 14 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 52 yaşını,

ı) 10 tam yıldan fazla, 11 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 49 yaşını, 14 tam yıldan fazla, 15 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 53 yaşını,

j) 11 tam yıldan fazla, 12 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 50 yaşını, 15 yıl 6 aydan fazla, 17 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 54 yaşını,

k) 12 tam yıldan fazla, 13 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 51 yaşını, 17 tam yıldan fazla, 18 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 55 yaşını,

l) 13 tam yıldan fazla, 14 tam yıl veya daha az kalan kadınlara  52 yaşını, 18 yıl 6 aydan fazla, 20 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 56 yaşını,

m) 14 tam yıldan fazla, 15 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 53 yaşını, 20 tam yıldan fazla, 21 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 57 yaşını,

n) 15 tam yıldan fazla, 16 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 54 yaşını, 21 yıl 6 aydan fazla veya 22 tam yıl kalan  erkeklere 58 yaşını,

o) 16 tam yıldan fazla veya 17 tam yıl  kalan kadınlara 55 yaşını, doldurmaları, kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl prim ödemeleri şartıyla ve talepte bulunmaları halinde, yaşlılık aylığı bağlanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Geçer.

SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 868 sıra sayılı tasarının 8 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik, sosyal devletin en önemli görevidir. Batı ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde, kapitalist yapılanmanın, liberal yapılanmanın getirdiği, devletin sosyal boyutunu ikinci plana itme uygulamaları vardı. Türkiye'de de, aslında, buna benzer uygulamalar yapılageldi; ancak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2 nci maddesinde de, devletin yapısının sosyal devlet olduğu, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olduğundan bahsedilmekte ve devletin bu boyutunun değiştirilmesi, Anayasadan kaldırılması, teklif edilemez ve değiştirilemez maddeler içinde yer almaktadır; ama, ne yazık ki, Türkiye'de, gerçekten, devletin sosyal boyutu, diğer boyutlarında olduğu gibi, çok geri planlarda bırakılmıştır. Bunun temelinde de, Batı'dan ithal edilen düşünce ve zihniyetin, Türkiye'de kapitalist ve liberal bir düşünceyi, yapılanmayı özlemesinden kaynaklanmaktadır. Esas işin sorunu, işin kökü ve mesele buradan kaynaklanmaktadır; yani, sosyal devlet olacak mıyız, olmayacak mıyız? Tabiî, Türkiye'nin sosyal devlet olmasını özlemek demek, Türkiye'de, gerçekten, çok geniş halk yığınlarına, çalışanlara ve devletin müşfik eline muhtaç insanlara devletin el uzatmasını istemek demektir; ama, Türkiye'de, maalesef, Batı zihniyeti ve liberal zihniyet daha çok hâkim olduğundan, Türkiye'de sosyal devlet boyutu -ülkemizin, devletimizin- geri planlarda kalmıştır; yani, sosyal devlet olunamamıştır. Esas sorun da buradan kaynaklanıyor. Şu andaki 57 nci hükümetin aslında yapısı da terkibi de bu şekildedir; yani sosyal bir devlet, yani liberal düşünceli bir devlet yapısına karşı bir devlet şeklidir; çünkü, sosyal kesimlerin devlet tarafından beslenmesi veya elinden tutulması, liberal düşüncede "bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler" yani, halk deyimiyle "altta kalanın canı çıksın" felsefesiyle uyuşmaz.

Şu anda 57 nci hükümetin terkibinde de sosyal devlet ikinci plana atıldığından, geri planlara atıldığından, Türkiye'de, çalışanların, emeklilerin, işçilerin ve esnafın sorunları devlet kademelerinde gündeme getirilse bile onlara çözüm bulunamamış, bilakis, sosyal güvenlik kurumlarının kara delikleri, sosyal güvenlikten faydalanan kesimlere yükletilmeye, fatura onlara çıkarılmaya çalışılmıştır.

Bu sebeple, 57 nci hükümetin 25 Ağustos 1999'da çıkarmış olduğu yeni emeklilik yasasında, aslında beklenen, sosyal kesimlere rahatlık getirme değildi. Sosyal güvenlik kurumlarının fonları bugüne kadar çok değişik yerlerde çarçur edildiğinden, değişik verimsiz alanlara yatırıldığından, orada oluşmuş finansman sorunları, yani sosyal güvenlik kurumlarının emeklilerin maaşlarını ödeyemez hale gelmeleri ve finansman dengelerinin bozulması sonucunda, acaba, bu çalışanların beş yıl daha emekliliklerini erteleyerek bu sosyal güvenlik kurumlarının finansal açıklarını kapatabilir miyiz düşüncesiyle çıkarılmış Ağustos 1999'daki 4447 sayılı Yasa.

Bu yasanın, tabiî, o zamanki Fazilet Partisi, sosyal devlet ilkelerine aykırı olduğu hasebiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu ve bu yasa iptal edildi. Yasa, 23.11.2001'de iptal edildi. Resmî Gazetede yayımlandı. Anayasa Mahkemesi, sosyal güvenlik kurumlarının aktuaryel dengelerinin sağlanması, kadın-erkek çalışanların asgarî emeklilik yaşının tespiti noktasında bir süre tanınması için ve hukukî bir kargaşalık çıkmasın diye altı aylık bir süre verdi; ama, bakıyoruz, hükümet, ne yazık ki, bu yasayı altı aydan bu yana getirmiyor, bugün tam altı ay geçtikten sonra, yani 23.5.2002'de Meclisin gündemine taşımış durumda.

Tabiî, burada, getirilen maddelerde çok iyileştirme var mı yok mu; bu, tartışılabilir. Çok iyileştirme yok aslında; çünkü, bazı alanlarda, sayın hükümet "Türkiye'nin özel şartları var; bunlar olmaz" diye uluslararası boyuttaki iki taraflı anlaşmalardan doğan birtakım yükümlülüklerimizden dolayı itirazlar koyarken, bu alanda Türkiye'nin gerçekliğini ve Türkiye'nin sosyal yapısını dikkate almadan, yine bu aktuaryel dengenin bozukluğunu çalışanlara yüklemeye çalışmıştır.

Aslında bu düzenlemede de çok fazla bir iyileştirme yok; aşağı yukarı yine ona paralel bir düzenleme; alelacele, işte hukuksal boşluk, yasal boşluk olmasın diye Meclisin gündemine taşınmıştır. Oysaki burada, Batı'da çalışanların sosyal güvenceleri, sosyal güvenlikleri, almış oldukları ücretler, emekli olan işçilerin emekli maaşlarının seviyeleri ve Türkiye'de çalışanların gerçekten Batı'daki sosyal şartlara ulaştırılması bir yana bırakılarak oradaki emeklilik yaşının Türkiye'ye taşınmasının...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Lütfen, 1 dakikada tamamlayın.

Buyurun efendim.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

...ne kadar adil olduğunu düşündüğümüzde, aslında, hiçbir adalet yoktur; çünkü, Batı'da 80-85'lere çıkmış bir ortalama yaş var. Oralarda 60-65 yaşında emeklilik getirilmişse, Türkiye'de son kötü uygulamalardan sonra belki de 50'ye inmiş ortalama yaş hadleri içerisinde, siz, Batı'daki emeklilik yaşıyla ilgili sosyal düzenlemeyi Türkiye'ye taşıdığınız zaman, sosyal devleti katletmiş olursunuz. Burada yapılan da zaten budur; ama, alelacele bir yasa getirilmiştir.

Yine, ben, bunun hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Geçer.

AK Parti Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Eyyüp Sanay; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA EYYÜP SANAY (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 868 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci maddesi üzerinde, Ak Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum adına, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, bu kadar ince hesaplı, büyük bir denklem yapmak için günlerini harcayan, bu kanunun hazırlanmasında emeği geçen bürokratları tebrik ediyorum. Hakikaten, bir matematik problemi hazırlayın diye görevlendirilselerdi, bundan daha ciddî bir matematik problemi hazırlanamazdı.

Önce ben şunu soruyorum: Niçin 23.5 tarihi; 22 olamaz mıydı bu, 20 olamaz mıydı veya 24 olamaz mıydı; 24'ünde dolduranların şansızlığı veya kaderi nedir veya niye iki gün önceye alınmadı da 23 oldu?! Biliyorsunuz, bu kanun, biraz önceki konuşmacının da ifade ettiği gibi, sosyal güvenlik kurumlarının açıklarını kapatmak amacıyla çıkarılan bir kanun; Anayasa Mahkemesinden döndü. Bir ikinci sebebi de, Avrupa Birliğine giriyoruz, Avrupa Birliğine entegrasyonu sağlamak için, Avrupa Birliğine üye ülkelerde emeklilik yaşı 60'tır ve 58'dir, bunlarla entegrasyonu sağlayalım denildi ve üçüncü bir gerekçe olarak da şu ileri sürülebilir: Artık ülkemizde ölüm yaş ortalaması çok ilerilerdedir, 65-70 yaşlarındadır; insanlar 60 yaşında emekli olsun ki, biz kendilerine uzun süre, 10 sene 15 sene bu sosyal güvenlik kurumlarından maaş ödemeyelim ve onların güvenliklerini temin etmeyelim. Bu mantık, son derece yanlış ve terstir; çünkü, öncelikli olarak şunun için terstir: Mademki bir kanunî düzenlemeye ihtiyaç vardır -nitekim, Anayasa Mahkemesi de yeni işe girenlerle ilgili olarak herhangi bir ret cevabı vermemiş, aksine kabul etmiştir- öyleyse, o zaman, daha önce, bu kanun çıkmadan önce girmiş olan insanların hepsine birden eşit şekilde, biz bunu, beş yıl, üç ay, iki ay, bilmem ne diye uzun bir denklemle değil, çok basit bir şeyle ifade edip, kazanılacak olan bu müktesep hakları çok rahatlıkla garanti altına alabilir ve insanlarımızı çok rahatlatabilirdik; ama, maalesef bunu yapmadık.

Ayrıca, böyle bir düzenleme -şunu çok açık ve net söylüyorum- suiistimallere sebebiyet verecektir, birtakım kayırmalar, el altından dosya içerisinde birtakım işlemler yapılacaktır. Sayın Bakanımızın daha önce basına intikal ettirdiği gibi "SSK'da prim ödemeden emekli olan insanlar var; bunları çıkaramıyoruz" denildi. Yarın da, bu şekilde, gününü doldurmadan, bir ay doldurmadı, beş ay doldurmadı, beş yıl doldurdu gibi, birtakım bilinmeyen hesaplarla, oradaki bir memurun kalemiyle, bu insanlar emekli edilebilecek veya emeklilikleri hesaplanırken zorlanılacaktır.

Bu kadar çetrefile ne gerek vardı?! Halbuki, öncelikli olarak, bu insanlarımız hakikaten karınlarını doyurabiliyorlar mı, çocuklarına, evlerine lokmalarını, aşlarını götürebiliyorlar mı; bizim, önce bunları düşünmemiz gerekirdi; yoksa, efendim, bu insanlardan prim kestik kestik, öyleyse ödemeyelim gibi bir mantık yanlış olur. Nitekim, özel birtakım sigortalar var, emeklilik sigortası yapan bazı bankaların, bazı kuruluşların sandıkları var; baktığınız zaman, onlar da prim alıyor ve Emekli Sandığından da, SSK'dan da, Bağ-Kurdan da daha fazla emekli maaşı ödüyor; çok daha iyi değerlendirmiş.

Ben isterdim ki, SSK olsun, Bağ-Kur olsun, Emekli Sandığı olsun, toplanan bu primleri zamanında toplamalı, çok iyi değerlendirmeli, bunun tedbirini almalıydı ve bunları çok iyi değerlendirmek suretiyle, yatırıma yönlendirmek suretiyle, o kurumların yatırımına ayırmalı ve devlet, hükümet, bütçedeki birtakım açıklara, fonlardaki açıklara yatırma yerine, ihtiyacı olan bu insanlara gelir temin edebilecek, iştirakçilere gelir temin edebilecek yollarda yatırım yapmalı ve bu insanlara çok daha iyi bir hayat şartı temin etmeliydi; ama, maalesef, baktığınız zaman, bunu, bu kanunun hiçbir yerinde göremiyoruz.

Bu kanun, hakikaten, vatandaşlarımız arasında, özellikle bu kanun çıkmadan önce işe girmiş olanlar arasında bir eşitlik meydana getirmemektedir, pek çok sürtüşmeye sebebiyet olacaktır ve göreceksiniz bundan sonra iktidara gelenlerden, göreceğiz hayatta olursak, yine Sayın Bakanımızın dediği gibi "efendim, bu kanun sebebiyle hak etmeden emekli olmuştur" diye basında birtakım beyanatlar göreceğiz; buna şaşırmayacağız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, lütfen tamamlar mısınız...

EYYÜP SANAY (Devamla) - Bir kenara bunu not edelim, nitekim ediliyor da; yarın bizden sonra gelenler bunu göreceklerdir; çünkü, bu kadar karmaşık bir şey hazırlanırsa, bu, her zaman suiistimale müsaittir; suiistimale müsait olmaması için, son derece basit olması gerekir, anlaşılır olması lazım. Bu kanun metni son derece karmaşıktır. Buna rağmen, ben, hayırlı olmasını diliyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sanay.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Çelen, süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 868 sıra sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve diğer kanunlarda değişiklik öngören kanun tasarısı hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde söz aldığım 8 inci madde, 23.5.2002 tarihini takip eden aybaşı itibariyle kadınlarda ve erkeklerde yaşlılık aylığı bağlanması için çeşitli tarihler öngören bir düzenleme getirmiştir.

Değerli milletvekilleri, bugün burada, bu Heyetin, yani 57 nci hükümet dönemi Parlamentosunun yaklaşık bir yıl kadar önce çıkardığı bir yasada değişiklik yapmak üzere toplanmış bulunuyoruz; yani, daha önce Yüce Türk Milletine reform diye sunulan bir değişikliği, bugün yeniden değiştiriyoruz, tıpkı Vergi Kanununda olduğu gibi, tıpkı Bankalar Kanununda olduğu gibi, tıpkı Af Kanununda, yani Bazı Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye İlişkin Kanunda olduğu gibi, tıpkı RTÜK Kanununda olduğu gibi, tıpkı Avukatlık Kanununda olduğu gibi...

Değerli milletvekilleri, neden bu hükümet döneminde Genel Kurula indirilen ve yasa haline getirilen düzenlemeler bu kadar çok yeniden değiştirilmek zorunda kalınıyor? Neden bu hükümet döneminde çıkarılan yasalar, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, bu kadar çok, yeniden görüşülmek üzere iade ediliyor? Neden bu hükümet döneminde çıkarılan yasalar, fevkalade yüksek oranda ve sayıda, Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırı bulunarak iptal ediliyor? Neden Meclisin çalışma düzenini oluşturduğu, kendi oyununun kurallarını belirlediği İçtüzük bile, Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırı bulunuyor ve neden bu Meclis hâlâ, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş bulunan bu İçtüzükle yönetiliyor?

Değerli milletvekilleri, bunun birinci nedeni, bu hükümet döneminde, önce yasayı çıkaralım sonra eksiklikleri ve yanlışlıkları düzeltiriz şeklinde bir düşünce maalesef alışkanlık halini almıştır. Yasalar yeteri kadar komisyonlarda tartışılsa veya Genel Kurulda görüşülürken önergeler kale alınsa, çıkan yasaları düzelteceğiz diye Yüce Meclisin zamanını bu kadar boşuna harcamazdık.

İkinci nedeni ise, daha önce de ifade ettiğimiz üzere, 57 nci hükümet uyguladığı yanlış tarım politikasıyla çiftçimize verdiği zararın üstünü örtmek, yine uyguladığı yanlış ekonomik istikrar politikasıyla esnafa kepenk kapattırmış olduğunu gizlemek, yine uyguladığı yanlış politikalarla emeklilere, sigortalılara, işçilere, memurlara verdiği zararların üzerini örtmek için, kamuoyunun dikkatini başka yönlere çekmek için, böylesine yanlışı bulunan kanunlar çıkarılıp, sonra da değiştirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bugün, kamuoyunda ve haberlerde rastladığımız birinci bir haber var ve bugün, bir doğrulamaya daha şahit oluyoruz bu haberler nedeniyle. Gerçekten, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Sayın Tansu Çiller, bir yıldan daha uzun bir süre önce, şubat krizinden hemen sonra ülkenin derhal seçime gitmesi gerektiğini, olası bir seçimin maliyetinin, seçime gidilmemesi nedeniyle doğan maliyetten çok daha az olduğunu; o nedenle, birazcık dahi olsa milletini sevenlerin, ülkeyi derhal seçime götürmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. İşte bugün bu doğrulanmıştır. Bugün bunu kim söylemiştir; bugün bunu, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Kemal Derviş söylüyor. Kimdir Kemal Derviş; 350 sandalyeli 57 nci hükümetin kendi içinden ekonomisini yönetecek bir kişi bulamaması nedeniyle dışarıdan, yani Parlamento dışından atayıp, Türkiye ekonomisini teslim ettiği, ekonomiyi bildiği düşünülen, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanıdır.

Sayın Bakan bugün diyorlar ki: "Ülke derhal seçime gitmelidir. Eğer seçim derhal yapılmaz ise, her yıl 6 milyar dolar olmak üzere beş yılda toplam 30 milyar dolar zarar doğacak ve bu zararı, tabiî ki, Türk işçisi, Türk çiftçisi, Türk esnafı ve emeklisi ödeyecektir."

Değerli milletvekilleri, bu millete yazık değil mi?! Günah değil mi, evine 1 kilo et götürmekte zorlanan aile reisine?! Yazık değil mi çocuğuna okul harçlığı veremeyen babaya; yazık değil mi?! Bunu hangi vicdan kabul eder; bunu hangi Türkiye sevdalısı ister?!

Evet, değerli milletvekilleri, seçimin derhal yapılmasını isteyen bir eski başbakanımızın tabiriyle, seçimin derhal yapılmasını isteyen, zurnanın son deliği değil, sütçü beygiri hiç değildir; Türkiye ekonomisinin zirvesinde oturan devlet bakanıdır ve sonu bakanla biten kabine üyelerinin en güçlü ismidir. Bunu da çok kısa bir şekilde açıklıyor: "Şayet seçim olursa, istikrar gelir ve reel faizler düşer." Yani, Türkiye, şu an, dünyanın en borçlu ülkesidir, Dünya Bankasından en fazla borç almış ülkedir ve aldığı borca en yüksek oranda faiz ödeyen ülkedir. Reel faizlerin düşmesinin yegâne yolu, seçim yapılarak yeni bir hükümetin gelmesidir. Bir başka deyişle, Sayın Derviş bile, yüksek oranda reel faiz ödenmesinin tek sorumlusunun bu hükümet olduğunu söylemektedir. O halde, daha ne bekliyoruz!

Evet, değerli milletvekilleri, bugün görüştüğümüz kanun tasarısı, Doğru Yol Partisinin de desteğiyle bu saatlere kadar kaldı; çıkacaktır. Milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelen.

MHP Grubu adına, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MHP GRUBU ADINA NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisinizi, Partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz 868 sıra sayılı kanun tasarısı, gerçekten işçimizi, esnafımızı, memurumuzu, Türk Milletinin bütün katmanlarını ilgilendirmektedir ve çok önemli bir kanundur. Bu tasarı üzerinde çok fazla görüş bildirmek, konuşmak istemiyorum; ancak, çok önemli bir konuya değinmek istiyorum.

Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları da göz önüne alırsak, bugün Bağ-Kur Genel Müdürlüğünde çalışan personelin çok ciddî manada sıkıntılar içerisinde olduğu hepimizin malumudur. Bu kurumda çalışan insanlarımız 302 400 000 lira maaş alırken, aynı derecedeki bir vatandaş SSK'da 523 000 000 civarında, Emekli Sandığında 447 000 000 lira civarında maaş almaktadır. Bu da, Anayasanın ilgili hükümleri gereğince "eşit işe, eşit ücret" prensibine de aykırılık gösteriyor. Bu manada olayı ele aldığınız zaman, Bağ-Kurda çalışan personelin performans ve verimliliğinin artırılması, nitelikli personel istihdamının sağlanması ve muhafazası, kurumlar arasında aynı statüdeki personel arasında ücret farklılığının giderilmesi ve bu prensibin emsal kabul edilerek, aynı bakanlıklarda çalışan kişiler arasında eşitliğin sağlanması gerekmektedir. Ben, bu madde üzerinde bir önerge vermiştim, Bağ-Kurda çalışan personelin özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda. Ben, bu konuda, öncelikle, Yüce Meclisimizin himmetine ve Sayın Başkanımızın da delaletlerine sığınarak, bu önergemin işleme alınması konusunda sizlere bilgi arz etmek istedim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seven.

Efendim, bizim yapacağımız, tabiî, İçtüzük neyse, onu uygularız. Aynı zamanda, tabiî ki, kamuda çalışan personelin hepsi çok düşük maaş alıyor. Bugün polislerin aldığı maaş da çok düşük.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sizin takdirlerinize bırakıyorum Sayın Başkan. Çok önemli ve Türkiye'nin gündemindeki bir konu.

BAŞKAN - Tamam efendim.

ALİ IŞIKLAR (Ankara) - Başkanım, katsayıya bakın...

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Değiştirin önergeyle işte; niye değiştirmiyorsunuz?!

BAŞKAN - DSP Grubu adına, Sayın Masum Türker...

Böyle, son anda da çıkmayın yani; baştan beri söz istemediniz.

ALİ GEBEŞ (Konya) - Rahatsız mı oldunuz Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Gerçekten, ama, yani, iktidar söz istiyor idiyse, niye bu kadar uzattırdınız?!.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MASUM TÜRKER (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan...

MEHMET TELEK (Afyon) - İktidarın söz istemesinden rahatsız mı oldunuz?!

BAŞKAN - Hayır efendim, iktidar grubu; niye rahatsız olayım ki yani... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, takdirlerinize bırakıyorum.

BAŞKAN - Arkadaşlar, ben bir şey demiyorum; lütfen... Arkadaşımız kürsüde, konuşsun...

DSP GRUBU ADINA MASUM TÜRKER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum.

Bugün burada görüştüğümüz tasarı, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olan bazı maddelerin değiştirilmesiyle ilgilidir. Yine bu tasarı, gündemimizin ilk 10 maddesi içerisinde yer alan, İş Kurumu, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kurla ilgili olarak, teşkilat kanunları burada görüşülüp kabul edilene kadar, ortaya çıkan boşluğu gidermek üzere, mevcut yönetmeliklerle işlerini yürütebilmelerine ilişkindir. Söz konusu üç kanun görüşülürken, bir önemli eksikliğin olduğuna tüm partiler dikkat etmiş ve bu konuda görüş belirtmişler. Bunlardan biri, aynı bakanlığa bağlı olmasına rağmen, İş-Kurda çalışanlar ile Bağ-Kurda çalışanların aldıkları ücretler, Sosyal Sigortalar Kurumunda çalışanların altındadır; ama, diğer taraftan, Sosyal Sigortalar Kurumunda, diğer kurumlarda, örneğin Emekli Sandığına tabi kurumlarda ve benzeri kurumlarda alınan ücretlerden düşük ücret alınmaktadır. Bu konuda ciddî bir düzenleme yapılması gerekiyor ve yapılması gereken bu düzenlemenin de, yalnız, böylesine bir geçiştirme şeklinde ve ilgisiz olan, her an tartışılabilir, eleştirilebilir bir kanunun içerisinde değil, bütün haklarıyla ve unutulmadan yapılması gerekir; çünkü, bu düzeltme yapıldığı zaman, ileride, yalnız burada yapılan herhangi bir düzenleme şeklinde değil, önümüzdeki yıl içerisinde, yine Parlamentomuzun çıkardığı ve kamu çalışanlarının sendikalı olarak toplugörüşme yapma hakkıyla ilgili kanunun uygulanma anında ortaya çıkarılacak bazı problemlerin giderilmesinde de önemlidir.

Biz, Demokratik Sol Parti olarak, burada, yalnız Bağ-Kura değil, işsizlik sigortasıyla uğraşan ve işleri yüklü olan İş-Kura bağlı olanların ve Sosyal Sigortalar Kurumunda çalışanların da aldıkları ücretler düzeltilerek; aynı zamanda da, daima bu ücret düzenlemeleriyle belirli kesimlere artış verilirken, asıl hizmeti sağlayan, kurmay görünümünde çalışan Bakanlık personelinin de dikkate alınarak yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

Esasen, Türkiye'de devlet memurlarıyla ilgili ciddî bir düzenleme yapılmak üzere yetki verildiğini biliyoruz; ancak, bu üç kurum için gerekli düzenlemenin, çıkarılan yetki kanunu çerçevesinde değil, özel bir kanun çerçevesinde yapılması gerekiyor. Bu konuda, bizler, itirazlarımızı yaptık. Bugün, sanıyorum, Sayın Bakan ve ilgili heyetler, bu konuda nasıl bir düzenleme yapabiliriz diye, birlikte bir iş görüşmesi yaptılar. Çalışma Bakanlığının bu konuda hazırlayacağı bir kanun tasarısının hızla buraya getirilmesi ya da mutabık kalınacak bir kanun tasarısını, birlikte, bizim, parlamenterler olarak, teklif halinde getirip sunmamızda yarar olduğunu belirtiyorum.

Demokratik Sol Parti olarak, kabul ettiğimiz bu kanunların uygulanmasında görev alacak olan İş Kurumu, Çalışma Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur çalışanları ile Emekli Sandığı çalışanlarına teşekkür ederek, onların haklarının verilmesi gerektiğini diliyor; saygılar sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türker.

Madde üzerinde verilmiş 3 adet önerge vardır; önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılık derecelerine göre işleme koyacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 868 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 8 inci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                Emre Kocaoğlu

                                           İstanbul

"a) 3 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 40, 3 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 44 yaşını"

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 868 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 8 inci maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                Emre Kocaoğlu

                                           İstanbul

"b) 3 tam yıldan fazla, 4 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 41 yaşını, 3 yıl 6 aydan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 45 yaşını"

BAŞKAN - Okutacağım önerge en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 868 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 8 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 7 nci maddesinin "23.5.2002 tarihini takip eden aybaşı itibariyle, kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl prim ödeme süresinin dolmasına" ibaresinin "23.5.2002 tarihini takip eden aybaşı itibariyle, kadın ise 20 tam yıl, erkek ise 25 tam yıl prim ödemiş olanlar ile prim ödeme sürelerinin dolmasına" şeklinde değiştirilmesini, fıkraya aşağıdaki (a) bendinin eklenmesini ve takip eden bentlerin buna göre yeniden teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Emrehan Halıcı

Emre Kocaoğlu

Koray Aydın

 

Konya

İstanbul

Ankara

 

İ. Yaşar Dedelek

Erol Al

Oğuz Aygün

 

Eskişehir

İstanbul

Ankara

 

 

Yücel Erdener

 

 

 

İstanbul

 

"a) 2 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 40 yaşını, erkeklere 44 yaşını"

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor, komisyon takdire bırakıyor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir efendim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 868 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 8 inci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                Emre Kocaoğlu

                                           İstanbul

 "a) 3 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 40, 3 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 44 yaşını,"

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Öteki önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 868 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 8 inci maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                Emre Kocaoğlu

                                           İstanbul

"b) 3 tam yıldan fazla, 4 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 41 yaşını, 3 yıl 6 aydan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 45 yaşını,"

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, benim bir önergem vardı...

BAŞKAN - Efendim, sizin önergeniz dördüncü önerge. Sayın Seven, keşke İçtüzüğü değiştirmeseydiniz. İçtüzüğe göre, bir madde üzerinde milletvekillerinin verecekleri önerge 3 tanedir. Benim yapacağım bir şey yok.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, o zaman, müsaade ederseniz bir iki cümle söyleyeyim.

BAŞKAN - Hayır efendim... Siz konuştunuz... Rica ediyorum...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Çok önemli...

BAŞKAN - Sayın Seven, bakın, benim yapacağım bir şey yok.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bağ-Kurlular için çok önemli. Bağ-Kurlular...

BAŞKAN - Aslında, Türkiye'de düşük maaşla çalışan o kadar çok memur var ki, Bağ-Kurlular da bunun içinde, polisi de bunun içinde, öğretmeni de bunun içinde, cezaevlerindeki infaz ve koruma memurları da bunun içinde...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Mühendisleri de bunun içinde...

BAŞKAN - Hepsi içinde... Keşke imkân olsa, oraya koysaydınız; bana ne... Yani, iktidar sizsiniz; getirin, oylayalım, ben bir şey demiyorum ki.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkanım, öğretmenleri saymadınız.

BAŞKAN - Öğretmenleri saydım canım; herhalde dinlemedin!..

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, geçici 1 inci maddeyi okutacağım; ama, inanız ki, böyle bir yasal düzenleme olmaz. Milletvekillerinin ve grupların bu maddeyi iyi dinlemelerini rica ediyorum.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünün kendi özel kanunları yürürlüğe girinceye kadar, her türlü faaliyet ve işlemleri ile personeli hakkında bu Kurumların mevcut yönetmelikleri ve genel hükümler uygulanır.

BAŞKAN - Evet; yani, çok anlaşılmaz bir şey. Yani, her türlü...

Bakın sayın milletvekilleri "...her türlü faaliyet ve işlemleri ile personeli hakkında bu Kurumların mevcut yönetmenlikleri ve genel hükümler uygulanır" deniliyor. Nedir bu; yani, bunu hükümet bir açıklasın. Orada birtakım suiistimaller varsa, bunlara yasayla meşruiyet getirmeyelim; rica ediyorum... Ve bu haliyle giderse, Cumhurbaşkanı tarafından da geri çevrilebilir.

MELDA BAYER (Ankara) - Siz Meclis Başkanvekilisiniz, oturumu yönetmekle yükümlüsünüz.

BAŞKAN - Efendim, ben, Meclis Başkanvekiliyim ve burada Meclisi yönetirken, kanunlara bir muhteva kazandırmaya çalışıyorum.

MELDA BAYER (Ankara) - Başkanvekilisiniz, Meclisi yönetmekle sorumlusunuz, yorum yapmak zorunda değilsiniz.

BAŞKAN - Komisyon veya Hükümet bir açıklasın efendim...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Bu maddeyi geri çekiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Çekemezsiniz efendim, çekemezsiniz... O zaman, kanun çıkmaz. Önergeyle, metinden çıkarabilirsiniz.

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Tamam; önerge hazırlıyoruz.

BAŞKAN - Tamam mı efendim?.. Öyle olabilir...

Şimdi, arkadaşlar, çok kötü bir madde... Yani, o kadar kötü bir madde ki... Kusura bakmayın.

Eğer, uygun görürseniz, gruplar da konuşmasın bunun üzerinde, Hükümet bir önerge versin... (SP ve AK Parti sıralarından "5 dakika ara verin Sayın Başkan" sesleri)

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Başkan ne oldu?!. Hanımefendi itiraz ediyordu, şimdi kabul ediyor.

BAŞKAN - Ne yapalım arkadaşlar; biz de yıllarca hukukta çalıştık; onun için...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkanın tecrübesi var, söylemesi lazım; oradan hemen itiraz ediyorsunuz. O Başkanvekili, siz Kâtip Üyesiniz; olur mu?!.

MELDA BAYER (Ankara) - Ben şu anda milletvekiliyim...

BAŞKAN - Efendim, önemli olan, mükemmel şeyler çıkarmak. Yani, takıldığımız şeyleri söylüyoruz...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Tecrübe galip geldi.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Hükümetin bir önergesi vardır; gelince okutacağım. 

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Başkanın iyi söylediklerine itiraz eden yok, kötü söylediklerine itiraz eden var. Şimdi iyi söyledi, doğru söyledi; tamam!..

BAŞKAN - Siz tasvip ettikten sonra, mesele bitmiştir!..

Efendim, hükümetin bir önergesi var;  okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tasarının geçici 1 inci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                           Mehmet Keçeciler

                                 Devlet Bakanı

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümetin önergesi...

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici 1 inci madde tasarı metninden çıkarılmıştır.

Efendim, bir geçici madde ilavesine ilişkin önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 868 sıra sayılı Yasaya geçici 1 inci madde olarak düzenlenmek üzere aşağıdaki metnin eklenmesini talep ederiz.

 

Rıza Akçalı

Mustafa Eren

Hakkı Töre

 

Manisa

Karabük

Hakkâri

 

Sevgi Esen

 

İbrahim Konukoğlu

 

Kayseri

 

Gaziantep

GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunun yayımı tarihinde erkeklerde 25, kadınlarda 20 fiilî hizmet yılını tamamlayan memurlardan, 30 gün içinde emeklilik talebinde bulunanlar yaş haddine bakılmaksızın bir sefere mah-sus olmak üzere emekliye sevk edilir.

BAŞKAN - Efendim, Komisyon katılıyor mu?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Gerekçeyi mi okuyalım?

İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sosyal adaletin ve Anayasadaki sosyal güvenlik teminatının gereği olarak ve müktesep hakların korunması adına bu düzenlemenin uygun olduğu görüşündeyiz.

BAŞKAN - Efendim, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 9.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 10.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Efendim, tasarının tümü üzerinde oyunun rengini belirtmek üzere, lehte, Cafer Tufan Yazıcı...

CAFER TUFAN YAZICI (Bartın) - Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Aleyhte, Lütfi Yalman... (DSP sıralarından "Yok, yok..." sesleri)

Efendim, arkadaşımız burada. Rica ediyorum... (DSP sıralarından "Yok, yok..." sesleri)

Değerli milletvekilleri, bu kadar acele etmeyin... Arkadaşımız, 3 dakika konuşarak oyunun rengini belirtsin; ne olacak?!.

Buyurun Sayın Yalman. (SP sıralarından alkışlar)

3 dakikalık bir süre içinde Sayın Yalman...

LÜTFİ YALMAN (Konya)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 868 sıra sayılı tasarının aleyhinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun 23.2.2001 tarihinde iptal edildi. Arkadaşlarımız dikkatle dinlerse bir hassasiyetin üzerinde durmak istiyorum. Tam dokuz ay sonra Resmî Gazetede yayımlandı ve Anayasa Mahkemesi de, Resmi Gazetede yayımlanmasından sonra altı aylık bir süre tanıdı -biliyorsunuz- bu kanunun yeniden çıkarılması ve Anayasa Mahkemesinin belirlediği şartlar doğrultusunda düzeltilmesi konusuyla ilgili. Bugün, 23.5.2002 tarihi itibariyle de bu süre doluyor; bugün son gün.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu tasarı buradan çıkacak, oylayacağız birazdan; yazılacak, imzalanacak ve Sayın Cumhurbaşkanına gönderilecek. Sayın Cumhurbaşkanı, kanunu inceledikten sonra, onayladığını düşünelim; Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girecek. Bu arada hukukî bir  boşluk doğuyor; çünkü, hepimizin bildiği gibi, eski kanunu biz değiştirdik. Yeni çıkardığımız -eskisinin yerine çıkarmış olduğumuz- kanun da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi, bize gönderildi. Peki, bu aradaki hukukî boşluğu nasıl dolduracağız? Bunun mesuliyeti kime aittir?

Şimdi, bazı arkadaşlarımız konuşmalarımızla ilgili itirazlarda bulunuyorlar.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bu kanun konusunda bir arkadaşımız, ne iktidar milletvekillerinin ne de hükümetin samimî olmadığını burada ifade etti. Tabiî, böyle bir iddiada bulunur; niçin, bu, son güne bırakıldı? Bu sorunun cevabını vermeniz lazım. İster iktidar milletvekilleri açısından, isterse hükümet açısından -iki sayın bakanımız var burada- Meclise devamlı olunmadığı; karar yetersayısı istenildiği zaman bunun bulunamadığını görüyoruz. Halbuki, bu, milyonlarca kişiyi alakadar ediyor, milyonlarca kişiyi ilgilendiriyor. İki kartel patronunu ilgilendiren RTÜK Yasasında bile Başbakan yardımcıları sabaha kadar burada oturdu, bakanların tümü sabaha kadar burada oturdu, iktidar milletvekillerinin tümü sabahlara kadar burada bekledi. Peki, milyonlarca kişiyi ilgilendiren bu yasa tasarısı, niçin son güne kaldı ve niçin aynı duyarlılığı bu tasarı için de göstermiyoruz? Bunu sorgulamamız lazım değerli arkadaşlar.

Ayrıca, bazı milletvekili arkadaşlarımız da konuşmalarında çok haklı bir konuyu burada dile getirdiler. Yani, SSK'da çalışan, Bağ-Kur'da çalışan -ki, her ikisi de sosyal güvenlik kurumudur- ve aynı işi yapan insanların aldıkları ücretler arasında büyük farklar var, ciddî farklar var. Arkadaşlarımız, bu konudaki aykırılıkları burada dile getirdiler. Daha önce değişik yasa tasarıları gündeme geldiğinde, konuyla hiç alakası olmayan maddeler ilave ederek, burada kanunlar çıkardık. Bugün de bununla ilgili bir önerge hazırlığımız vardı; ama, maalesef, Değerli Emre Kocaoğlu arkadaşımız, bütün maddeleri önergelerle doldurduğundan dolayı, bu önergeyi verme imkânımız kalmadı.

BAŞKAN - Sayın Yalman, sürenizi geçirdiniz, rica ediyorum...

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Sayın Başkan, çok kısa... Hemen bitiriyorum.

İktidar partisine mensup grup başkanvekili arkadaşlarımız bu önerimize samimiyetle yaklaştı ve hatta ortak bir önerge de hazırlandı; ama, maalesef, çıkmadı. Halbuki, bu eşitsizliğin, bu adaletsizliğin bugün giderilmesi lazımdı. Hiç değilse bir konsensüs de sağlanmıştı ve bu bir vesileydi. Şimdi, burada gördüğüm kadarıyla, hem iktidar grup başkanvekillerimizden hem de Sayın Bakanımızdan bir taahhüt alıyoruz...

BAŞKAN - Efendim, oyunuzun rengini belirtin. Rica ediyorum...

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Bağ-Kur ile SSK'da çalışan insanlar arasındaki ücret eşitsizliğini giderecek bir düzenleme, inşallah, en kısa zamanda gelecektir ve yapılacaktır.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum.(SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Oyunuzun rengini belirtmediniz, ama, o söylediğiniz düzenlemeyi para bulurlarsa yaparlar, hiç merak etmeyin.

Tasarının tümü üzerindeki müzakereler bitmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı, uğurlu olsun efendim.

Efendim, sözlü sorular ile belediyelerin kaynak sorunları ve denetimi konusundaki Meclis araştırması önergesini ve diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 28 Mayıs 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.38

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.