DÖNEM
: 21 CİLT : 96 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 104 üncü Birleşim 23 . 5 . 2002 Perşembe İ
Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - İçel Milletvekili Ali Er'in, yaş
meyve ve sebze üreticilerinin sorunları ve hormon kullanımı konusunda basında
yer alan haberlerin üreticiler üzerindeki etkilerine ilişkin gündemdışı
konuşması 2. - Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki
Erdoğmuş'un, Güneydoğu Anadolu Projesinin dünü ve bugünü ile bölge insanı için
önemine ilişkin gündemdışı konuşması 3. - Çorum Milletvekili Melek Denli
Karaca'nın, Müzeler Haftası ve tarihî eserlerin korunmasında müzelerin önemine
ilişkin gündemdışı konuşması B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve
20 arkadaşının, çocuk ve genç nüfusun ihtiyaç ve sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/286) 2. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya
ve 20 arkadaşının, ülkemizde ilaçların yan etkilerinin kontrolünün
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/287) C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. - Makedonya Meclisi Dış Politika
Komisyonu Başkanı Jordan Boskov'un resmî davetine TBMM Dışişleri Komisyonu
üyelerinden oluşan heyetin icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1086) 2. - OECD ve ABD Temsilciler Meclisi
işbirliğiyle Washington'da yapılacak toplantıya davete TBMM Plan ve Bütçe
Komisyonu üyelerinden oluşan heyetin icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1087) IV. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rıfat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310,
2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786) 3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557) 4. - Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827) 5. - Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım
İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu,
Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları
(1/981) (S. Sayısı: 868) V. - SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Merkez Bankasının dalgalı kur uygulaması öncesi döviz satışına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6587) 2. - İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın,
bankalara yapılan Hazine yardımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal
Derviş'in cevabı (7/6617) 3. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın,
kamu bankalarının döviz kredisi alacaklarını tahsilde uygulanacak kura ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/7037) 4. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin başbakandan sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/7071) 5. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın; Kişiye ait telefonlara dışarıdan
girilebildiği iddialarına, Telekom'un bazı fatura hatalarına, İlişkin soruları ve Ulaştırma Bakanı Oktay
Vural'ın cevabı (7/7082, 7083) 6. - Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın,
çiftçilerin kredi borçları ile Kars-Tiflis Demiryolu ve Bakü-Ceyhan Boru Hattı
Projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf
Gökalp'in cevabı (7/7088) 7. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Sarıveliler ve çevre köylerinin sulama suyu
sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki
Çakan'ın cevabı (7/7138) 8. - Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in; Sivas-Divriği Arama-Sondaj Projesine, Sivas-Divriği Ekinbaşı Yer altı İşletmesi
Projesine İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Edip
Safder Gaydalı'nın cevabı (7/7167, 7168) 9. - Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, İstanbul Üniversitesi Rektörünün insan haklarıyla ilgili bir
toplantıdaki tavrına, - İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın,
Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait vakıfların kira bedellerine, - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in,
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfının gelirleri ve harcamalarına, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nejat
Arseven'in cevabı (7/7145, 7166, 7199) 10. - İstanbul Milletvekili Zafer
Güler'in, AB'nin konut fonlarından deprem sonrası kredi kullanılıp
kullanılmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı
(7/7217) 11. - İstanbul Milletvekili Bülent
Akarcalı'nın, tekneler için istenen sağlık belgesine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Turizm Bakanı Vekili Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/7224) 12. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in,
Hatay'a ayrılan ödeneklere ve mevcut
yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Turizm Bakanı Vekili
Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/7225) 13. - Erzurum Milletvekili Fahrettin
Kukaracı'nın TBMM'de ziyaretçiler için yayınlanan kılık kıyafetle ilgili
genelgeye ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/7228) 14. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (7/7243) I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat l5.00'te açılarak
beş oturum yaptı. Kayseri Milletvekili Sevgi Esen, Dünya
Trafik Haftasına, Trabzon Milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu,
Mayıs Yedisi Şenliklerine, Giresun Milletvekili Hasan Akgün,
Uluslararası Giresun Aksu Festivaline, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak'ın
(6/1696), Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın
(6/1819), Esas numaralı sözlü sorularını geri
aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği
bildirildi. Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
Türkiye-Hırvatistan Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasının uygun
mütalaa edildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 330 uncu sırasında yer alan
864 sıra sayılı Avukatlık Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifinin bu kısmın 12 nci sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
kabul edildi. Sayıştay Birinci Başkanlığına, yapılan
gizli oylama sonucunda, Mehmet Damar'ın seçildiği açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri (1/744) (S.Sayısı: 786), Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair (1/777) (S.Sayısı: 557), Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/886)
(S.Sayısı: 827), Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53)
(S.Sayısı: 433), Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/755, 1/689, 2/699) (S.Sayısı: 666), Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S.Sayısı: 675), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676), Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu
(1/753, 1/690) (S.Sayısı: 685), Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında 485 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gümrük
Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı
Hükümlerinin Değiştirilmesine Dair 541 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
İlişkin (1/209, 1/228) (S.Sayısı: 861), Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi. Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri
Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/981) (S.
Sayısı: 868) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; 1 inci maddesinin oylanması
sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel
Kurulda toplantı yetersayısının bulunmadığı anlaşıldığından, 23 Mayıs 2002 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 21.32'de son verildi.
No. : 147 II. - GELEN KÂĞITLAR 23 . 5 . 2002 PERŞEMBE Tezkere 1. - Muş Milletvekili Mümtaz Yavuz'un; Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1084) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.5.2002) Yazılı Soru Önergeleri 1. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, kurul, üst kurul ve bunlara
bağlı kurumların denetimlerine ve yurt dışına gönderilen personeline ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7520) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2002) 2. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, AB üyesi ülkeler, AB'ne
aday ülkeler ve Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7521)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2002) Meclis Araştırması Önergeleri 1. - Şanlıurfa Milletvekili
Yahya Akman ve 20 Arkadaşının, çocuk ve genç nüfusun ihtiyaç ve sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/286) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2002) 2. - Erzincan
Milletvekili Tevhit Karakaya ve 20 Arkadaşının, ülkemizde ilaçların yan
etkilerinin kontrolünün araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/287)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2002) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 23 Mayıs 2002 Perşembe BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104 üncü Birleşimini açıyorum. Sayın milletvekilleri,
toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz. NURETTİN AKTAŞ
(Gaziantep) - Sayın Başkan, nerede var?!.. BAŞKAN - Var; yoksa,
sonra, yoklama istersiniz... Arkadaşlarımız gündemdışı
konuşmalarını yapsınlar. Bakın, gençlerimiz gelmiş; onlar da, Meclisin
çalışmalarını izlesinler. Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim. İlk gündemdışı söz, yaş
sebze ve meyve üreticilerinin sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz isteyen İçel
Milletvekili Sayın Ali Er'e verilmiştir. Buyurun Sayın Er. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - İçel Milletvekili Ali Er’in, yaş meyve ve sebze
üreticilerinin sorunları ve hormon kullanımı konusunda basında yer alan
haberlerin üreticiler üzerindeki etkilerine ilişkin gündemdışı konuşması ALİ ER (İçel) - Sayın
Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. Muhterem milletvekilleri,
Türkiye'nin genel gidişatında olduğu gibi, gerçekten, çiftçi de Türkiye'de zor
günler yaşamaktadır. Bütün kesimlerde zorluklar çekilirken, bizim bölgemizdeki
ve özellikle yaş meyve ve sebze üreten illerimizdeki çiftçilerimiz de, son
günlerde daha da kötü duruma düşmüşlerdir. Değerli arkadaşlar,
dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olmakla övünen Türkiye ve Türk
çiftçisi, her geçen gün kan kaybetmektedir ve eğer, durum böyle devam ederse,
şahsen, ben, bırakın dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olmayı, bütün
tarım ürünlerini ihraç eden bir ülke haline düşmesinden korkuyorum. Muhterem milletvekilleri,
çiftçi, üretip, malını satmazsa; esnaftan alışveriş yapmazsa; çiftçi, üretip,
komisyoncuya göndermezse; taşıyıcı taşımazsa ve pazar esnafı bunu satmazsa;
yani, çiftçi üretmediği sürece, ürettiği ürünü para etmediği sürece, Türkiye'de
milyonların mağdur olacağını hep beraber biliyoruz. Muhterem milletvekilleri,
bu kürsüden, defalarca dile getirdim; çiftçilik dünyanın en zor, en meşakkatli
işi dedim. Tarlada çapa sallamanın, üzerinde gübre çuvalı taşımanın acısını, o
işi yapanlara sorun. Bu kürsüde, defalarca, çiftçiyi tarladan soğutursanız,
çiftçi bir daha tarlaya dönmez dedim ve her geçen gün, çiftçi, tarlasından
soğuyor ve bir daha tarlaya döndüremiyorsunuz. Türkiye'de de, çiftçinin
ürettiği bütün mallar, üzülerek söyleyeyim ki, ithal edilmeye devam ediliyor. Şimdi, bizim bölgemizde
yaş sebze ve meyve üretiliyor. Gerçekten, yaş sebze ve meyve üreticileri çok
zor durumda. Geçen yıl, bu mevsimde, bizim bölgemizde üretilen domatesin kilosu
200 000 liraya satılırken şu an 100 000 liraya, biber 400 000 liraya satılırken
şu an 200 000 liraya, patlıcan 200 000 liraya satılırken şu an 150 000 liraya
satılıyor; ama, girdi fiyatlarına bakarsanız yüzde 100, yüzde 150, yüzde 200
artmış. Muhterem arkadaşlar, eğer, bir insan, her geçen gün zarar ediyorsa, bir
gün, mutlaka iflas edecek demektir. Türk çiftçisi, gerçekten iflas noktasına
gelmiştir. Bugün, girdi fiyatları yüzde 100, yüzde 200 artarken, sattığı
mahsulü para etmeyen Türk çiftçisi, artık, tarlaya bir daha giremeyecek duruma
gelmiştir. Muhterem arkadaşlarım, bu
yıl narenciye piyasası da çok kötü gitti. Limon, ağacın başında çürüdü; şimdi,
Ürgüp'te çürüyor. Yaş meyve ve sebze üreticileri -sebze de böyle gittiği için-
bu sene borç batağı içindeler. Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatifleri haciz
getiriyor. Şimdi, diyoruz ki "biz, bunları taksitlendirdik..."
Değerli arkadaşlar, cebinde para olmayan adam taksit ödeyebilir mi?!. Çiftçiye
"biz, taksitlendirdik, ödeyebiliyor musunuz" diye sorduk mu?!
Muhterem arkadaşlar, ödeyemiyorlar; çünkü, adamın cebinde parası yok, sattığı
ürün para etmiyor. Parası olmayan adam taksit ödeyebilir mi?!. Muhterem
arkadaşlar, onun için, çiftçinin durumu, gerçekten çok kötü. Şimdi, zamanımız fazla
olsa da, burada, uzun uzun bunları anlatsak; ama, değerli arkadaşlarımız,
zamanımız yok. Şimdi, muhterem
arkadaşlar, her geçen gün, gübre, mazot, ilaç fiyatlanırken, çiftçinin malının
fiyatı düşüyor; sebebi, ihraç olmamasından dolayı. İhraç edilebilmesi için,
mutlaka, Türk çiftçisinin, ihracata teşvik primi verilmesine ihtiyacı var. Her
yıl, iyi kötü, belli ürünlerin ihracatında teşvik primi veriliyordu; maalesef,
bu sene -işte domates ayak altına düştü- Para Kredi Kuruluna sevk edilen
ihracatı teşvik kararı var; ama bir türlü imzadan çıkmadı. Muhterem arkadaşlar, bu
ülke, IMF'ye, dünyanın en borçlu ülkesi haline geldi. Bu IMF'den aldığımız
paralardan hep başka kaynaklara aktaracağımıza, birazcık da... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Er,
lütfen, 1 dakika içinde toparlayın efendim. ALİ ER (Devamla) - Sayın
Başkanım, 30 - 40 milyon çiftçinin sorunlarını anlatmaya tabiî ki 5 dakikalık
bir zaman yetmez; ama, ben sizden, hoşgörünüze sığınarak bir süre daha
istiyorum, kısa kısa anlatmak istiyorum. Değerli arkadaşlarım,
IMF'ye en borçlu ülke haline geldik, başka yerlere bu kaynakları aktarırken,
birazcık da Türk çiftçisine, esnafına, bu IMF'den aldığımız paralardan aktarsak
da, diğer yerlere aktardığımız gibi, bu insanlar da bunlardan faydalansa olmaz
mı?! Belli yerlere aktarıyoruz; ama, çiftçiye geldiği zaman hiçbir kaynak yok!
Ama çiftçinin perişanlığını da hepimiz biliyoruz. Ne kadar burada gülsek, ne
kadar tebessüm etsek... Arkadaşlar, gülmeyin! Çiftçi kan ağlıyor, kan. Orada
yaşayan insanlara, rızkını temin eden insanlara gidin; görüşmüyor muyuz
çiftçiyle, çiftçinin durumu perişan. Şimdi, bir de hormon tacirleri
çıktı. Çilekte hormon varmış!.. Değerli arkadaşlar,
kimsenin, Türk çiftçisinin haysiyetiyle oynamaya hakkı yok, açık söylüyorum,
hiç kimsenin hakkı yok. Türk çiftçisi hormonu bilmez bile, hayatında
görmemiştir bile. HASAN METİN (İzmir) -
Olur mu yahu! ALİ ER (Devamla) - Eğer
hormondan bir şey olsaydı, benim bölgemde yetişen sebze meyveyi her gün bizim
ailelerimiz yiyor... Öyle hormonlu yetiştirenleri bulun; bunu, Türk çiftçisinin
üzerine yüklemeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Efendim, yok ilaç atığı varmış,
yok hormon varmış!.. Yoksa, enflasyon, istediğiniz noktaya gelmeyecek de
çiftçinin üzerinden mi düşürmeye kalkıyorsunuz enflasyonu! Yazık bu çiftçiye.
Bu çiftçiye sahip çıkmamız lazım. Muhterem arkadaşlar, bu
çiftçilere sahip çıkmamız lazım. Şimdi, bakın, bu Para
Kredi Kuruluna... BAŞKAN - Sayın Er,
lütfen, son cümleni söyler misin? Son cümleyi... ALİ ER (Devamla) - Sayın
Başkanım, bitiriyorum. Para Kredi Kuruluna
gönderilen bu ihracata teşvik primi, üç beş gün içinde çıkmazsa, samimî söylüyorum
ki, yaş meyve ve sebze üreten insanları, gelecek sene tarlada bulamazsınız;
ama, benim bir korkum daha var, gelecek
sene, hayatta bulamazsınız; insanlar perişan!
Bunun için, hep beraber el ele verelim, Para Kredi Kurulundan, bu
ihracata teşvik primini çıkaralım. BAŞKAN - Sayın Er,
teşekkür ederim efendim. Zaten, 2,5 dakika konuştunuz... ALİ ER (Devamla) - Türk
çiftçisi adına, bütün milletvekili arkadaşlarımızın desteğini bekliyorum. BAŞKAN - Lütfen...
Teşekkür ediyorum efendim. ALİ ER (Devamla) -
Teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Er. Efendim, gerçekten,
sıkıntı büyük de, bunları, 5 dakikada, 10 dakikada, yarım saatte anlatmak zor;
doğru, hak veriyorum size. Sayın hükümetten,
gündemdışı konuşmaya cevap verecek bakanımız var mı? Sayın Orman Bakanımız
burada; ama, kendi konusu değil herhalde... Sayın hükümetimiz
gündemdışı konuşmaya cevap vermiyor. Sayın Ünal ve Sayın Kaya,
benim böyle bir şeyim yok, inanınız.
Antalya'nın 11 milletvekili var galiba, şimdi 11 kişiye söz verirsem, olmaz.
Sizin ve Sayın Kaya'nın söz istediğini anons ettim. Zaten, çiftçilerin
sorunlarını, Sayın Er de, bu Meclis çatısı altında çalışan 550 milletvekili de,
hepsi gayet iyi bilir. Bölgenizin de sorunu, biliyorum; ama, kusura bakmayın;
ilkemi bozmayayım. İkinci gündemdışı söz,
Güneydoğu Anadolu Projesiyle ilgili olarak söz isteyen, Diyarbakır Milletvekili
Abdulbaki Erdoğmuş'a aittir; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. 2. - Diyarbakır Milletvekili Abdulbaki Erdoğmuş’un,
Güneydoğu Anadolu Projesinin dünü ve bugünü ile bölge insanı için önemine
ilişkin gündemdışı konuşması ABDULBAKİ ERDOĞMUŞ
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca GAP diye bilinen
Güneydoğu Anadolu Projesiyle ilgili görüşlerimi arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi hürmetle selamlıyorum. 30 yılı aşkın bir geçmişi
olan ve başlangıçta enerji ve sulama projesi olarak düşünülen Güneydoğu Anadolu
Projesi, 1989 yılında tamamlanan GAP master planıyla, kentsel ve kırsal
altyapı, tarımsal altyapı, ulaştırma, sanayi, eğitim, sağlık, konut, turizm
gibi birçok sektördeki yatırımları da içine alan entegre bir bölgesel kalkınma
projesi olarak bugüne gelmiştir. Proje tamamlandığında, Türkiye'nin sulanabilir
alanlarının yüzde 20'sinin; yani, 1 700 000 hektar arazinin sulanması ve 27
milyar kilovat/saat; yani, toplam potansiyelin yüzde 20'si kadar enerji
üretilmesi planlanmıştır. Enerji açısından bugün
için ulaşılan rakam, hedeflenenin yaklaşık yüzde 50'si, sulama açısından ise
sadece yüzde 10'u dolayındadır. Projenin 2010 yılında tamamlanması
hedeflenerek, her yıl yaklaşık 2 milyar dolarlık bir yatırımla toplam bedeli 32
milyar dolar öngörülmüş; ancak, bugüne kadar 15 milyar dolar bir harcama
gerçekleşmiştir. Bugün içinde bulunduğumuz
iktisadî koşullarla, projenin tamamlanması için gerekli yıllık yatırımın
yapılabilmesinin mümkün olmadığını görüyoruz. Zaten kısıtlı olan bütçedeki
yatırımların bu hedeflere uygun biçimde gerçekleştirileceğine dair bir işaret
de maalesef görülmüyor. GAP'tan sorumlu Devlet
Bakanımız Sayın Mustafa Yılmaz'ın iyiniyet ve gayretlerine rağmen, bu yapı
içinde, bundan daha fazla yapabileceği bir şeyin olmadığına da inanıyorum;
ancak, benim ifade etmeye çalıştığım husus, kaynak yetersizliğinden öte, siyasî
irade yetersizliğinden dolayı, GAP'ın, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın
gündeminden düşürülmüş olmasıdır. Yine, amacım,
tamamlanması durumunda, en az 3 500 000 işsize istihdam yaratacak olan bu
devasa projenin, hem ekonomik hem de sosyal açıdan bir çöküntü halinde olan ve
nüfusumuzun yüzde 10'unun yaşadığı bir bölge için, dolayısıyla, Türkiye'nin
ayağa kalkması için ne anlama geldiğini hatırlatmaktır. Sayın milletvekilleri,
GAP'la ilgili her şeyi ekonomiye indirgemek, fevkalade yanlıştır. Yaşadığımız
krizlerin, buna bağlı olarak işsizliğin, yoksulluğun, sefaletin, belirsizliğin,
hatta, korkularımızın asıl nedenlerini aramak durumundayız; çünkü, bu, Türkiye
için sadece iktisadî bir mesele değil siyasal ve sosyal sonuçları olan bir
projedir. İnanıyorum ki, eğer, proje tamamlanmış olsaydı, ne içeriye ne de
dışarıya ilişkin endişelerimiz bu kadar derin olmazdı. Mesela, Irak'a Amerikan
müdahalesinin muhtemel sonuçları bizi bu kadar ilgilendirmeyecekti; şu anda
iktisadî ilişkilerimizin yok denecek kadar az olduğu bu ülkenin geleceği bizi
bu kadar etkilemeyecekti. Bu yüzden, projeye ciddiyetle eğilmemiz gerekiyor.
Bilmeliyiz ki, güneydoğu sorunu sadece bölge insanının değil 65 000 000 vatandaşımızın ortak sorunudur.
Bu sorun çözülmeden, Trakyalı, Egeli, Akdenizli vatandaşımız da rahat
etmeyecektir. Projenin tamamlanması
için ihtiyaç duyulan 15 milyar dolar, belki çok görünüyor; ama, güneydoğuda
terör döneminde harcanan 150 milyar dolar civarındaki paranın 5 tane GAP
ettiğini hatırlarsak, bu projeyi bir an önce tamamlamamız gerektiğini de o
zaman anlarız. Sayın milletvekilleri,
önemsediğim bir hususu da dikkatlerinize sunmak istiyorum. Hükümetin, gecikmiş
de olsa, bölge müdürlüklerini tasfiye kararını olumlu karşılıyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Erdoğmuş,
süreniz bitti efendim. Eksüre veriyorum; lütfen, 1 dakika içerisinde
toparlayın. ABDULBAKİ ERDOĞMUŞ
(Devamla) - Teşekkür ediyorum. Ancak, bazı
bölgelerimizde, öncelikle olağanüstü halin uygulandığı bölgemizde, bu
tasfiyelerin zamanlamasını iyi yapmak durumundayız. Sanayii gelişmemiş
bölgelerimizin devlet kurum ve kuruluşlarıyla ayakta durabildiklerini unutmamak
gerekir. Bu çerçevede, kapatılması öngörülen Toprak Mahsulleri Ofisi ve
Karayolları 9 uncu Bölge Müdürlüğünün, bölgenin tümüne hitap etmesi, statüsü
itibariyle de büyük bir önemi haiz olması, kamuoyunun ve bölge
milletvekillerinin duyarlılığını artırmaktadır. Hükümetimizin bu
duyarlılığımızı paylaşacağına ve gereğini yapacağına inanıyorum. Bu inançla, Toprak
Mahsulleri Ofisi ve Karayolları 9 uncu Bölge Müdürlüğünün kapatılma işleminin
geciktirilip, sona bırakılması veya olağanüstü hal uygulaması devam ettiği
sürece tasfiye işlemlerinin durdurulmasını hükümetimize öneriyor,
partilerimizin de desteklerini bekliyoruz. Bir bölgede olağanüstü
hal uygulanıyorsa, orada sorun var, orada problem var demektir. Bu problemi,
tek başına asayiş sorunu olarak geçiştirmek mümkün değildir. Bu itibarla, bölge
müdürlüklerinin kapatılmasını daha fazla sorun yaratmadan çözmek, akıllıca bir
yol olacaktır. Hepinize saygı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (ANAP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Erdoğmuş. Sayın Erdoğmuş'un
gündemdışı konuşmasına, herhalde, cevap verecek sayın bakan yok. Sayın Ünal, tekrar söz
isteminde bulunuyorsunuz; yerinizden çok kısa bir açıklama yapın. Buyurun. NESRİN ÜNAL (Antalya) -
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. İçel Milletvekilleri
Hidayet Kılınç, Yalçın Kaya ve Antalya Milletvekili olarak ben, 15 Mayıs-30
Haziran arası için domatese ihracat teşvikini DPT'den yazdırdık. Şu anda
Hazine'de bekliyor ve en kısa sürede de çıkacak. İkinci bir ricam var
Meclisten ve grup başkanvekillerimizden. Geçen yıl, yaş sebze ve meyvenin
üretiminden ihracatına kadar olan devrelerinin araştırılıp, problemlerinin
çözümü için araştırma önergesi vermiştik. Zannederim, onlar da sıcak bakıyor,
en kısa sürede de bu araştırma önergesi gündeme alınır, ilk Danışma Kurulundan
geçerse, çiftçilerimiz de çok memnun kalacak. Size de, bu fırsatı
verdiğiniz için yeniden teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP ve ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ünal. Aslında, sayın
bakanlarınız gelse, bu konuda Meclise bilgi verse, Meclise mal olur. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın
Başkan... BAŞKAN - Sayın Seven,
zatıâliniz hangi konuda söz istiyorsunuz efendim? NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Güneydoğu Anadolu Projesiyle ilgili efendim. BAŞKAN - Peki, 1
dakikalık süre de size veriyorum; buyurun. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Güneydoğu Anadolu
Projesi, Türkiye için ve dünya için çok önemli bir projedir. Milletvekili
arkadaşımıza, bu konuyu gündeme getirmesinden dolayı teşekkür ederim. Yetkililerin,
Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın ve bakanlarımızın, Güneydoğu Anadolu
Projesine ciddiyetle eğilmeleri konusundaki düşüncelerimi belirtiyor ve
destekliyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seven. Efendim, üçüncü
gündemdışı sözü, Müzeler Haftası nedeniyle gündemdışı söz isteyen Sayın Melek
Denli Karaca'ya veriyorum. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. 3. - Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca’nın, Müzeler
Haftası ve tarihî eserlerin korunmasında müzelerin önemine ilişkin gündemdışı
konuşması MELEK DENLİ KARACA
(Çorum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 18 - 24 Mayıs güneleri arası
Müzeler Haftası olarak kabul edilmiştir. Ben de, günün önemine binaen, Türk
müzeciliğinin durumu hakkında, gündemdışı konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Müzelerimiz, kültür
politikamızın önemli bir bölümünü teşkil etmektedir. Bulundukları yerin
ekonomik ve sosyal hayatına küçümsenemeyecek katkıları olan müzeler, özellikle
kıyı şeridinde bulunmayan küçük yerleşim yerlerimiz için, barındırdıkları
tarihî, kültürel değerleriyle, o yerin nefes almasını sağlayacak gelir
sağlayıcı faaliyetlere imkân sunmaktadır. Orta Anadolu'da, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu'da, iç Ege Bölgesindeki ilçelerimizden, beldelerimizden
tarihî, kültürel varlıklara sahip olanların bu kıymetlerinin korunup
değerlendirilmesinde, müzeler, önemli bir rol oynamaktadır. Müzelerimiz, hem kurulu
oldukları yere belli bir canlılık kazandırmakta hem de topraklarımızdaki
mirasın sürdürülebilir korunmasını sağlamaktadırlar. Mesela, benim seçim bölgem
olan Çorum'da, nüfusu 2 000'in az üzerindeki Boğazkale İlçesi Alacahöyük
Beldesi Şapinova ören yeri dolayısıyla Ortaköy İlçemiz, Hitit uygarlığının
bıraktığı izler sayesinde ayakta durmaktadır. Bu gibi yörelerimize daha fazla
ziyaretçi çekecek, kazanç kapılarının açılmasını sağlayacak faaliyetlerin
desteklenmesi ve dolayısıyla, daha fazla çekicilik kazandırılması
gerekmektedir. Yine, mesela,
Boğazkale'de kendi kaderine terk edilmiş, 19 uncu Yüzyıldan kalma, tipik,
geleneksel Orta Anadolu konağı olan Arslan Bey Konağının restorasyonu, ziyarete
gelecekleri, bölgenin değer objelerini görme şansına kavuşturacaktır. Yine, Hattusas ören
yerine 100 metre mesafedeki Kayalı Boğazı denilen küçük vadi ve antik
mağaralar, ziyarete gelenleri dinlendirecek bir mesire yeri olarak
düzenlenebilir. Esasen, Çorum İlimiz,
binlerce yıldır çeşitli uygarlıkların yan yana ve üst üste oluşturduğu yerli
Anadolu kültür geleneğini devam ettiren Orta Anadolu illerinin başında
gelmektedir. Maddî kültür belgelerinin zenginliği açısından âdeta bir açık hava
müzesi görünümünde olan Çorum yöresi, 1830'lu yıllardan itibaren, Avrupalı
gezginlerin, birçok yerli ve yabancı bilim adamının ilgi odağı haline
gelmiştir. İlimiz, 7000 yıl öncesine dayanan zengin tarihî mirası olan Hitit
Başkenti Boğazkale (Hattusas), Alacahöyük, Eskiyapar, Yörüklü, Ortaköy-Şapinova
ören yerleri, meşhur Yazılıkaya Açık Hava Mabedi ve üç tarihî müzesiyle, âdeta,
kültür turizminin simgesi haline gelmiş bir kentimizdir. Kültür Bakanlığımız ve
Turizm Bakanlığımızın uzmanlığı ve malî katkıları, ilgili yörenin belediyesi ve
il özel idaresinin yerel desteğiyle, Çorum gibi tarihî mekânları ve müzeleri
bağrında muhafaza eden bölgelerimiz için yeni yeni projelerin hazırlanıp hayata
geçirileceğini ümit ediyoruz. Sayın Başkan, sayın üyeler;
müze depolarında, insanların, yüzüne hasret kalmış çok sayıda eser kutularda
bekletilmektedir. Sergilenemeyip depolarda bekletilen eserler konusunda, yeni
müzeler inşaı veya mevcut müzelere yeni salonlar eklenmesi çözüm olacağı gibi,
az önce sözünü ettiğim Boğazkale'deki konak örneğinde olduğu gibi, özellikle
tarihî yapılar da restore edilmek suretiyle müze olarak kazandırılabilir. Yeni
müze binalarının projelendirilmesinde, o yörenin ev sahipliğini yaptığı
uygarlıkların yansımaları modern çizgilerle birleştirilebilir. Bir diğer husus da, küçük
yerlerin müzelerinde bulunan eserlerin
-Boğazkale ve Alacahöyük'te olduğu gibi- bulunduğu yerden alınıp büyük müzelere
taşınmasıdır. Çorum'un çok sayıda eseri İstanbul Arkeoloji Müzesinde ve Ankara
Anadolu Medeniyetleri Müzesindedir. Yine, Ankara-Polatlı'daki Gordion'da
bulunan Kral Midas'ın eşyaları, orada müze bulunduğu halde, Ankara'ya
getirilmiştir. Oysaki, bir eser, ait olduğu yerde görüldüğünde daha anlamlıdır.
İlgi duymayan bir insan, ayağına da getirilse ilgilenmez. Yıllardır Ankara'da
bulunduğumuz halde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesini gezmemiş onlarca
arkadaşımız ortaya çıkacaktır. Buradan sesleniyorum; Müzeler Haftası
dolayısıyla, hafta sonu da dahil, müze girişleri ücretsizdir. Kültür atmosferine
girmek isteyenlere duyurulur. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; müzemize konulan eserleri gün ışığına çıkaran kazı ekiplerini
de anmak istiyorum. Yakında başlayacak kazı döneminde arkeologlarımıza,
işçilerimize kolaylıklar diliyorum. Kazı çalışmalarının çoğunu yürüten ve
sadece buluntuların bilimsel telif haklarını alan yabancı enstitülere gereken
ilginin gösterilmesinin, ekonomik sorunlar nedeniyle kazı ödeneği çıkaramayan
Kültür Bakanlığı ve üniversitelerimizin açığının kapatılması bakımından önem taşıdığını
da vurgulamak istiyorum. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
buyurun, toparlar mısınız... MELEK DENLİ KARACA
(Devamla) - Bu arada, Elmalı Sikkeleri, Karun Hazinesi gibi yurtdışına
kaçırılmış eserlerimizi takip ederek uzun soluklu idarî ve hukukî mücadelelerin
ardından, onları, yeniden, ait oldukları yere kazandıran Kültür Bakanımızı ve
Bakanlığımızı tebrik ediyor ve azimli çalışmalarının devamıyla, Boğazkale,
Hitit çivi yazılı tabletleri gibi, bu toprağa ait, bizim olan diğer eserlerin
de bir an evvel eve dönüşünü bekliyoruz. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; müzecilikte çeşitlenmeye gidildiği günümüzde belli
merkezlerde, belli konu ve özellikte müzeler oluşturulması düşünülebilir
diyorum. Mesela, Başkentimizde bir cumhuriyet müzesi kurularak cumhuriyetimizin
kuruluşu, ilkeleri ve kültürü anlatılabilir. Atatürk, cumhuriyetimizi, Türk'ün
varoluşunun bir tezahürü olarak tanımlıyordu. İşte, bu benliğin, bu bilincin
tarihini aktaran bir cumhuriyet kültür merkezi ve müzesi projesi hızla harekete
geçirilmelidir. Aynı şekilde, bir Türk dünyası müze ve kültür merkezi kurularak
Türk devlet ve topluluklarının özünü, ortak sosyal, kültürel değerlerini,
Ergenekon'dan başlayan, altın harflerle yazılmış Türk tarihini anlatan bir
kurum ortaya çıkarılabilir. Türk cumhuriyetleriyle ortak olarak hazırlanıp
yürütülecek böyle bir proje, toplumsal iftiharlarımızın, şanlı geçmişimizin,
neredeyse bilinçli denilecek bir ihmalle, gözardı edildiği bir zamanda,
kurumsal yapısıyla bir özlemin, bir idealin abidesi olacaktır. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sözlerimi bitirmeden evvel, bu vesileyle, sizleri
bilgilendirmek için, iki mevzua daha temas etmek istiyorum. BAŞKAN - Efendim, süreniz
bitiyor. Lütfen, son cümlenizi söyleyin. Bakın, sizi, 2 dakika fazla
konuşturuyorum. MELEK DENLİ KARACA
(Devamla) - 1 dakikanızı rica edeceğim. Sayın Başkanım, çok önemlidir. BAŞKAN - Peki, bir cümle
söyleyin. MELEK DENLİ KARACA
(Devamla) - Bunlardan birincisi, Kültür Bakanımız Sayın İstemihan Talay ve
Bakanlığın üstün gayretleriyle Bonn Sanat ve Sergi Sarayında 17 Ocak-9 Haziran
2002 günleri arasında gerçekleştirilen Bin Tanrılı Halk-Hititler Sergisidir. Duyurmak istediğim ikinci
mevzu ise, 2-5 Eylül 2002 günleri arasında Çorum İlimizde gerçekleştirilecek
olan 5. Hititoloji Kongresidir. Bu kongre, Hitit uygarlığıyla ilgili yeni bilgi
ve bulguların bilim dünyasına tanıtımının yanı sıra, bu uygarlığa başkentlik
eden Çorum İlimizin dünyaya tanıtımı açısından da büyük önem arz etmektedir.
İlgi duyan arkadaşlarımız, özel davetlim olarak teşrif edebilirler. Sözlerime son verirken,
geçmişini bilmeyen, kültürel değerlerini yaşatamayan milletler, geleceklerini
de hazırlayamazlar düsturundan
hareketle, bir kültür mozaiği olan Anadolumuzun ve şanlı tarihimizin
nesillere intikalinin göstergesi olan müzelerimize gereken ilginin
gösterileceğine inanıyor, bir kere daha Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Karaca. Tabiî, hanımların sözünü
kesmek mümkün olmadığı için, zatıâlinizin sözünü kesemedik. Efendim, sayın hükümet
temsilcisi var mı gündemdışı konuşmaya cevap verecek? NUMAN GÜLTEKİN
(Balıkesir) - Ayrı bir ilginiz var herhalde... Şimdiye kadar bakan
olamadınız... BAŞKAN - Zaten alıştık
yok demeye de; yine de, formalite icabı soruyoruz. Evet, sayın hükümet
temsilcisi yok. YAŞAR CANBAY (Malatya) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Canbay,
biliyorsunuz, benim usulümde böyle bir şey yok; ama, gündemdışı konuşmayla
ilgili değil de, yerinizden kısa bir açıklama yapabilirsiniz. Onu da, zaten,
çok fazla kişi isterse, vermem de.. Peki, yerinizden çok kısa
bir açıklama... YAŞAR CANBAY (Malatya) -
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım. Müzeler Haftasını
kutluyorum. Bu vesileyle, Malatya Müzesine, Malatya İlimizde kültürel varlıkların
korunmasına gösterdiği yakın ilgiden, destekten dolayı Kültür Bakanı Sayın
İstemihan Talay'a, Malatyalılar adına şükranlarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Canbay. Gündemdışı konuşmalar
tamamlanmıştır . Efendim, diğer
sunuşlarımız çok uzun olduğu için, Divan üyesi arkadaşımızın oturarak okumasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Meclis araştırması
önergeleri vardır; okutuyorum: B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 20 arkadaşının,
çocuk ve genç nüfusun ihtiyaç ve sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/286) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 27 milyon çocuğun
yaşadığı ülkemizde her üç çocuktan birisi, sağlıklı beslenemediği için gelişme
ve büyüme bozukluğu içindedir. Ülkemizde 7-13 yaş grubu arasındaki kız
çocuklarının yüzde 31'i, erkek çocuklarının ise yüzde 21'i okuyamıyor. 1 100
000 özürlü çocuğun bulunduğu Türkiye'de, özel
eğitim dahil, ilköğretimden faydalanan
çocukların sayısı sadece 28 000'dir. Türkiye, iş kazalarında, ILO
verilerine göre Avrupa'da birinci ve bu iş kazaları neticesi zarar görenlerin
yüzde 30'u, 15 yaşın altındaki çocuklardan oluşmaktadır. Türkiye genelinde sokak
çocuklarının sayısının da 600 000 olduğu tahmin edilmektedir. Sokakta kalan bu
çocuklarımız, basında çıkan haberlerden de öğrendiğimize göre, pek çok cinayete
karıştıkları veya alet edildikleri anlaşılmaktadır. Hiçbir yerde kayıtlı
olmayan, nüfus kütüğünde olmayıp gerçekte var olan, sokakta kimliksiz dolaşan
ve her bir suç işlediklerinde farklı bir anne baba ismi söyleyen kaç bin çocuk
bulunmaktadır acaba? Bunlarla ciddî ilgilenilmesi gerekmektedir. Bu da, ancak
devlet gücüyle mümkündür. Türkiye nüfusu artmaya
devam ediyor. 1994 yılında Türkiye'de kilometrekareye 74 kişi düşerken, 2001
yılında bu rakam 84'e yükselmiştir. Bugün, Türkiye'de yaşayan 68 610 000 kişinin 1991-1992 öğretim yılında
Türkiye'nin ilkokullarında okullaşma oranı yüzde 92,63'tür. Yani, ilkokul
çağında 100 çocuktan 92'si okula gitmiştir. Aynı rakamlar, 1998-1999 öğretim
yılında yüzde 83,59'a düşmüştür. Okullaşma oranındaki düşmenin 8 yıllık
kesintisiz eğitimle başlaması da üzerinde durulması gereken bir konudur. Nüfus
artışı, Türkiye'yi ekonomik olarak büyümeye zorladığı gibi, genç nüfusa okul
imkânını da hazırlamamız gerekmektedir. Millî Eğitim Bakanlığının
gelecek yıl uygulamaya koymayı düşündüğü projelerden biri de şudur: Meslekî,
teknik, genel ve özel tüm liselerde öğrenim süresi, 2002-2003 öğretim yılından
itibaren 4 yıla çıkarılacak, halen 3 yıla göre düzenlenmiş olan derslere ait
müfredat programları, 4 yıla yayılacak şekilde yeniden düzenlenecektir. 16 Haziran 2002'de
Öğrenci Seçme Sınavına girecek 1 540 244 adaydan ancak yüzde 11,4'ü lisans
programlarına yerleşmeye hak kazanabilecektir. Üniversite hayali kuran 1 540
244 adayın yüzde 90'a yakını, lisans programlarına yerleşemeyecektir. Lisans
programına yerleşip bir fakülteyi bitirenlerden önemli bir kısmı, bitirmiş
olduğu bölümle ilgili iş bulamamaktadır. Yapılan araştırmalar da öğrencilerin
ve gençlerin en büyük endişelerinin gelecek endişesi olduğunu ortaya
koymaktadır. 2 200 denek üzerinde
yapılan bir araştırmada, öğrencilerin, kendi ilgi ve isteklerinin gözönüne
alınmadan eğitim ve öğretime tabi tutulmalarından yakındıkları ortaya
çıkmıştır. Bu da gençlerin Türkiye'deki eğitim sistemini baskıcı bulduklarını
ortaya koymaktadır. Bir kız öğrenci TV
ekranında şöyle sesleniyor: "Okula geliş ve gidişlerimizde güvende
değilken, geleceğimize nasıl umutla bakabiliriz?" Düşünce ve inanç
özgürlüğü, eğitim hakkı ve adaletsiz gelir dağılımı kıskacında sıkışan
Türkiye'nin genç nüfusu, bugün uygulanan eğitim sistemi hakkında acaba ne
düşünmektedir. Türk kamuoyu, gençliğin
sorunları konusunda ne kadar duyarlı? Kuşaklar arasında bir diyalog eksikliği
var mıdır? Türkiye şartlarında gelir düzeyi düşük aileler, çocukları
üniversiteyi kazansalar bile okutabiliyorlar mı acaba? Yukarıda zikredilen
bilgiler çerçevesinde genç nüfusun ihtiyaç ve sorunlarının tespit edilmesi,
okuyan ve okuyamayan bütün gençlerin gözönünde bulundurularak çözümler
üretilmesi ve nelerin yapılabileceğinin araştırılması amacıyla, Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz. 1- Yahya Akman (Şanlıurfa) 2- Mali Ejder Arvas (Van) 3- Nurettin Aktaş (Gaziantep) 4- Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa) 5- Osman Pepe (Kocaeli) 6- Hüseyin Kansu (İstanbul) 7- Ali Sezal (Kahramanmaraş) 8- Avni Doğan (Kahramanmaraş) 9- Mehmet Özyol (Adıyaman) 10- İlyas Arslan (Yozgat)
11- Mustafa Baş
(İstanbul) 12- İsmail Özgün (Balıkesir) 13- Mehmet Ali Şahin
(İstanbul) 14- Osman Aslan
(Diyarbakır) 15- Ali Er (İçel) 16- Abdullah Gül
(Kayseri) 17- Tevhit Karakaya
(Erzincan) 18- Hüseyin Çelik (Van) 19- Ali Coşkun (İstanbul) 20- Faruk Çelik (Bursa) 21- Akif Gülle (Amasya) BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırasında
yapılacaktır. İkinci önergeyi
okutuyorum: 2. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya ve 20
arkadaşının, ülkemizde ilaçların yan etkilerinin kontrolünün araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/287) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Finlandiya İlaç Ajansının
"nimesulid"li ilaçlar için "öldürücü" uyarısıyla birlikte
Türkiye'de yan etki değerlendirme sisteminin işlevselliği de tartışmaya
başlandı. İlaç üreticisi firma ve
eczacı odaları, dört yıldan beri "nimesulid"li ilaçların
kullanıldığını ve yılda on milyon kutu satıldığı ifade edilmektedir. Şayet yurt dışından bir
ikaz alınmasaydı, ilaç, üretilmeye ve tüketilmeye devam edilecekti. Bu olay, Türkiye'de ilaç
yan etkilerinin yeteri kadar araştırılmadığı, denetlenmediği gerçeğini ortaya
çıkarmaktadır. "İlaç üretimi ve
tüketiminde yan etkilerin araştırılması ve alınması gereken tedbirlerle"
ilgili, Anayasanın ve İçtüzüğün ilgili maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz. 1- Tevhit Karakaya (Erzincan) 2- Eyüp Fatsa (Ordu) 3- Ramazan Toprak (Aksaray) 4- Musa Uzunkaya (Samsun) 5- Hüseyin Çelik (Van) 6- Mahmut Göksu (Adıyaman) 7- Mehmet Çiçek (Yozgat) 8- Hüseyin Kansu (İstanbul) 9- Hüseyin Arı (Konya) 10- Ertuğrul Yalçınbayır
(Bursa) 11- Mehmet Altan
Karapaşaoğlu (Bursa) 12- İsmail Özgün
(Balıkesir) 13- Mustafa Baş
(İstanbul) 14- Mehmet Özyol
(Adıyaman) 15- Salih Kapusuz
(Kayseri) 16- İlyas Arslan (Yozgat) 17- Zülfükar İzol
(Şanlıurfa) 18- Maliki Ejder Arvas
(Van) 19- Osman Aslan
(Diyarbakır) 20- Avni Doğan (Kahramanmaraş) 21- M. Zeki Çelik
(Ankara) Gerekçe : İnsan hayatı, özellikle
hasta için ilacın önemi izahtan varestedir. Ancak, ilaç yan etkisiyle
düşünüldüğünde iki tarafı keskin bıçak gibidir. O nedenle, ilaç piyasaya
sürülürken çok sıkı denetlenmesi ve kontrol edilmesi gerekmektedir. Ülkemizde, yurt dışından
gelen uyarıyla, Sağlık Bakanlığı, öldürücü yan etkileri olduğu tespit edilen
nimesulid etken maddeli dokuz ilacı piyasadan toplatmıştır. Şayet yurt dışından ciddî
bir ikaz alınmasaydı yılda 10 000 000 kutu satışı olan nimesulid, hâlâ piyasada
satılıyor olacaktı. Sağlık Bakanı her ne kadar "bu ilaca bağlı ülkemizde
ölüm olayı olmamıştır" dese de, ilaçların yan etkisiyle ilgili olarak
doktorların, özellikle son beş yıl içinde, Sağlık Bakanlığına hiçbir bilgi
vermedikleri yetkililerin beyanlarından anlaşılmaktadır. Bu olay da göstermiştir
ki, ülkemizde uyarı yapılmadığı için etken maddesi öldürücü ve çeşitli
hastalıklara sebep olan pek çok ilacın halen tedavide kullanıldığını tahmin
etmek zor olmasa gerek. İlaçların yan etkileri
konusunda doktorlarımızın çalışmadığı gibi Sağlık Bakanlığı ve sağlık
örgütlerinin de yeteri kadar çalışmadığı gerçeği ortaya çıkmıştır. Konuyla ilgili bilim
adamları, insanlarımızın kulaktan dolma bilgilerle hareket ettiğini ifade
ediyorlar. Tıp fakültelerinde, ilaçların yan etkileri es geçildiği için,
doktor, neyi nasıl yapacağını bilmiyor. Bakanlığın bu konuda
yeteri kadar duyarlılık göstermediği için son beş yılda hiçbir doktorun
Bakanlığa başvuruda bulunarak herhangi bir ilacın yan etkisiyle ilgili bilgi
vermediği ifade edilmektedir. Avrupa Ülkelerinde ise,
doktorların uyarısıyla ilaçlara karşı hemen tedbir alınmaktadır. İlaçların yan etkilerine
karşı önlem almak için, tamamen yurt dışındaki gelişmelere bağlı olarak yürütülen
bir sağlık politikası, asla inandırıcı değildir. Halkın ve özellikle gelecek
kuşakların sağlıklı yetişmesi, bilimsel araştırma ve verilere dayalı inandırıcı
ve kalıcı sağlık politikalarıyla mümkündür. Sağlık söz konusu olduğunda gecikme
asla su götürmez. İlaçların yan etkileriyle
ilgili çalışmalara hemen başlanması gerekmektedir. Asla ihmal edilmemesi
gereken bu konuda öncelikli görev, Türkiye Büyük Millet Meclisine düşmektedir. Cereyan eden bu olaydan
hareket ederek, dışarıdan herhangi bir ilacın yan etkisi hususunda ikaz
beklemeden araştırma yapmak ve alınacak tedbirleri belirlemek için, Anayasa ve
İçtüzük gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Önerge, gündemdeki yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşmeler,
sırasında yapılacaktır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza
sunacağım efendim: C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. - Makedonya Meclisi Dış Politika Komisyonu Başkanı Jordan
Boskov’un resmî davetine TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan heyetin
icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1086) 22
Mayıs 2002 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna Dışişleri Bakanlığının
19.3.2002 tarihli ve BAGY/97045 sayılı yazısında, Makedonya Meclisi Dış
Politika Komisyonu Başkanı Jordan Boskov'un, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu Heyetini Makedonya'ya davet ettiği bildirilmiştir. Söz konusu davete icabet
edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur. Ömer
İzgi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 2. - OECD ve ABD TemsilcilerMeclisi İşbirliğiyle
Washington’da yapılacak toplantıya davete TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu
üyelerinden oluşan heyetin icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1087) 22
Mayıs 2002 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna OECD ve ABD Temsilciler
Meclisi işbirliğiyle 6-7 Haziran 2002 tarihlerinde Washington'da yapılacak
toplantıya TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamento
heyeti davet edilmektedir. Anılan davete icabet
edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur. Ömer
İzgi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan
işlerden başlayacağız. IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara
Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın;
Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara
Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S. Sayısı: 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakeresine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim
Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/744) (S. Sayısı: 786) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. 3. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 4. - Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kanunu,
Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporlarının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz. 5. - Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal
Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/981) (S.
Sayısı: 868) (1) BAŞKAN - Komisyon?..
Burada. Ama, hükümet var mı?.. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Burada. BAŞKAN - Keşke, her zaman
gelseniz de, bizi de konuşturmasınız. Efendim, tasarının 1 inci
maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi, 1 inci maddeyi
oylarınıza sunacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanununun Ek 38 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "Ek Madde 38.- Bu
Kanuna göre bağlanan gelir ve aylıklar ile geçici 76 ncı maddeye göre yapılan
telafi edici ödemeler, her ay ödeme tarihlerinde bir önceki aya göre Devlet
İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllık kentsel yerler tüketici
fiyatları indeksi artış oranı kadar artırılarak belirlenir." BAŞKAN - Efendim, madde
üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Sayın Yakup Budak söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Budak. (SP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. SP GRUBU ADINA YAKUP
BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Yasaların
çıkarılmasındaki temel amaç, toplumdaki huzur ve refahın sağlanması ve ülkede
kazanılan değerlerin adaletli bir şekilde paylaşım ve bölüşümünün
sağlanmasıdır. Bu yasa tasarısına bu açıdan baktığımız zaman, 2 nci maddede,
her ayki TÜFE'yle ilgili artışların emekli maaşlarına yansıtılması
öngörülmektedir; ki, bu, güzel bir gelişmedir; ama, maalesef, 2000 yılının
başından itibaren uygulamaya konulmuştur. Maaşlar her ayın 19'unda, 20'sinde
ödenmektedir; ama, TÜFE'yle hesaplanan bu rakamlar, bir önceki ayın 1'i ile
30'u arasındaki rakamlardır. Dolayısıyla, emeklilerimiz maaşlarını alırken, her
ay, devlet, emeklilerimize 21 günlük borçlu kalmaktadır. Bu konuyla ilgili çok
değişik mahkemelerde kararlar verilmiş, Danıştaydan karar çıkmıştır; ama,
Bakanlıktaki bürokrat arkadaşlarımız, bunun ödenmemesi noktasında bir gayretin
içerisindedirler. Dolayısıyla, bu haksızlığın ve hukuksuzluğun muhakkak surette
ortadan kaldırılacağı açık seçik olarak yasada belirtilmelidir. Burada, Sayın
Bakanımızın ve ilgili arkadaşlarımızın dikkatlerini özellikle çekmek istiyorum;
çünkü, yasaya yazılmış olması önemli değil, aynı zamanda, mahkeme kararlarının,
özellikle maaşlar konusunda uygulanması da büyük önem arz etmektedir. Bunun yanında, yine,
sosyal güvenlik sistemimizde yer alan Bağ-Kur, İş-Kur, SSK ve Emekli
Sandığındaki memurların, eködenekleri noktasındaki adaletsizlikten dolayı da,
maaşlarında çok ciddî surette farklılıklar vardır. Elbette, biz, bütün
kurumlarımızdaki arkadaşlarımızın en üst düzeyde maaş almalarını, hayat
standartları açısından insan onuruna yakışır bir hayat standardını
yakalamalarını arzu ederiz; ama, aynı sosyal güvenlik kurumları içerisinde yer
alan memurların sırf birtakım bürokratik uygulamalardan dolayı maaşlarında çok
ciddî farklılıkların bulunması, devlete olan güveni sarsmakta, yasaların
uygulanabilirliği ve yasalara uyma noktasında insanları sıkıntıya sokmaktadır,
bunun da muhakkak surette düzeltilmesi gerekir. Bütün bunlar yapılırken,
maaşlar tespit edilirken, çarpık ekonomik düzenleme ortadan kaldırılmadıkça,
transfer harcamalarına yapılan pay çalışanlara verilmedikçe, ne yaparsak
yapalım çalışma hayatında sosyal adaleti sağlamamız mümkün değildir. İşte,
hükümet, oldukça iyi niyetlerle ve yıllardan beri "biz, çalışanları
enflasyona ezdirmeyeceğiz" diyor. Bu maddeyi getiriş gerekçelerinden
birisi de, enflasyondan doğan farkların çalışanlara yansıtılmasıdır; ama,
yıllar itibariyle görüyoruz -ki, enflasyona memur ve işçi ezdirilmeyecektir,
muhakkak bunu telafi edeceğiz denilmiştir- her yıl işçinin durumu, emeklinin
durumu, hele hele özellikle işsizlerimizin durumu iç açıcı değildir, yürek
parçalayıcıdır. Bu rakamlara dikkat edecek olursak, bu hükümet, çalışanlara,
emeklilerimize ne vermiştir, ne almıştır? 1997 yılında, emeklilerimizin dolar
bazındaki en düşük maaşı 198 dolarken, 2002 yılında bu rakam 150 dolara
düşmüştür; yani emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz ve dolayısıyla, TÜFE'yi her
ay ekliyoruz denilmekle birlikte emeklilerin maaşında reel anlamda yüzde 25'lik
bir düşüş vardır. En üstten, tavandan maaş alan emeklilerimiz de 304 dolar
alırken, bu rakam bugün 180 dolara kadar düşmüştür. Görüldüğü üzere, her ne
kadar, sanki emeklilerin, çalışanların durumları iyileştiriliyormuş, maaşları
yükseltiliyormuş gibi gözüküyorsa da, hükümet veriyormuş gibi gösteriyor; ama,
bir taraftan da alıyor; yani, kepçeyle alıyor, kaşıkla veriyor; bu rakamlar,
bunu ortaya koymaktadır. Bu, tabiî, sadece çalışan kesim içerisinde değil,
bütün kesimlerde böyledir. Onun için, söylemek istediğim, yasaların çıkarılması
kadar, adaletli şekilde çıkarılması de önemlidir. İşte, bugün, asgarî
ücret, maalesef, çok düşük olarak tespit edilmiştir. Bugünlerde, Asgarî Ücret
Tespit Komisyonu toplanıyor, dağılıyor; toplanıyor dağlıyor, âdeta, çalışanlar
ve onların temsilcileri ile bakanlık temcileri, ilgili taraflar, ufacık
rakamlar konusunda bile çok büyük gürültüler ortaya koymak suretiyle... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Budak,
toparlar mısınız. YAKUP BUDAK (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkanım; teşekkür ediyorum. ... çok küçük rakamları,
sanki, ülkenin ekonomisinde çok büyük sıkıntılara yol açacakmış gibi takdim
ederek, maalesef, asgarî ücretin, sosyal barışı düzenleyici, devlet ile millet
arasındaki kaynaşmayı sağlayıcı, dengeleyici hususu gözardı edilmek suretiyle
ne yapılmaktadır; sürekli olarak, çalışanlar ezilmektedir ve bugün, Sosyal
Sigortalar Kurumuna prim ödeyen insanların çok büyük bir bölümünün, yüzde
60'ının, yüzde 70'inin asgarî ücretliler olduğunu düşünecek olursak; yine, özel
sektörde çalışan insanların çok büyük bir bölümünün asgarî ücretle çalışan
insanlar olduğunu düşünecek olursak, bu rakamlarda da sağlıklı veriler ortaya
konulmak suretiyle, meselenin yetiştirilmesi gerekir. Burada, TÜFE'den
bahsediliyor; ama, ilan edilen TÜFE rakamları, ilgili tarafları, vatandaşımızı
ve çalışanları da tatmin etmemektedir; niye; çünkü, Devlet İstatistik Enstitüsü
rakamlarının çarşıdaki, pazardaki, mutfaktaki enflasyonu yansıtmadığı
noktasında ortak bir fikir vardır. Onun için, aylık enflasyon rakamları ilan
edilirken, vatandaşın tenceresindeki, mutfağındaki, evinin içindeki, çarşıdaki
pazardaki rakamlar dikkate alınmak suretiyle belirlenmelidir; yoksa, belirlenen
TÜFE rakamları ciddî rakamlar değildir. Hepinize saygılar
sunarım. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Budak. AK Parti Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Baş; buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
868 sıra sayılı Kanunun 2 nci maddesi hakkında AK Parti Grubu ve şahsım adına
görüşlerimizi arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu maddede, ek 38 inci
madde değiştiriliyor ve emeklilerin enflasyondan etkilenmemeleri için, Devlet
İstatistik Enstitüsünün açıklayacağı aylık enflasyon rakamlarının, her ay
maaşlara ilave edilmesi düzenlemesi getiriliyor. Aslında, bu uygulama, uzun
zamandan beri yapılıyor. Bu uygulama, ücretlilere, ilk defa 54 üncü hükümet
döneminde başlatılmıştı, bir nevi eşelmobil sistemi gibi. Şimdi, bu uygulamayla ne
oluyor; emekli maaşlarına aylık ne kadar ilave oluyor bir örnek verecek olursak
ve geçtiğimiz nisan ayını örnek alacak olursak, tüketici endeksleri yüzde 1,2
olarak açıklanmıştır. Bu rakamlara göre, 216 368 000 lira en düşük emekli maaşı
alan bir emekliye, ayda -nisan ayı olarak- 2 540 000 lira ilave ediliyor ve
maaşı 216 368 000 liradan 218 908 000 liraya çıkıyor. Yine, ortalama 127 000
000 lira maaş alan bir Bağ-Kurlunun, yüzde 1,2 ilave ettiğimiz zaman -yaklaşık
1 300 000 lira- maaşı, 127 000 000 liradan 128 300 000 liraya çıkmış oluyor. Değerli arkadaşlar, bu
yeterli mi; bugünkü şartlarda asla yeterli değildir. Temenni edilirdi ki,
hükümet -sigortalı işçilerin primleriyle ilgili- enflasyona büyüme hızını da
ilave ederek veya en azından, aylık enflasyonun 2 katı kadar ilave ederek bu
ücretleri tespit etsin, belki, o zaman, bir nebze, emeklilerin nefes alması
mümkün olabilir. Şimdi, burada hükümetin
bir uygulamasına da işaret etmek istiyorum. Dün, Sayın Bakana soruldu; hem
sorular faslında söyledi hem kürsüde konuşurken söyledi, sigortalıların primleri
de, kanuna göre, Devlet İstatistik Enstitüsünün açıkladığı enflasyon rakamına
büyüme hızı ilave edilerek her sene artırılacaktı; ama, hükümet, bu sene,
kararnameyle bir yetki aldı buradan ve bu kararnameye göre, sigorta primlerine,
ilk etapta yüzde 33, ikinci etapta yüzde 17, kümülatif olarak da yüzde 56 artış
getirdi ve böylelikle, büyüme hızını, kanundaki büyüme hızını uygulamadı. Peki,
niye uygulamadı; çünkü, Türkiye, bu sene büyümedi, küçüldü; yüzde 9 küçüldü. Hükümetin uyanıklığına
bakın; Türkiye büyüyeceği zaman, sigorta primlerini işverenden alacakken,
işçiden kesecekken, büyüme hızını ilave ediyor; ama, bu hükümet, Türkiye'yi
yüzde 9 küçülttü, dolayısıyla, bu küçültmenin sigorta primlerinden kesilmesi
lazım; hemen bir uyanıklık yaparak, buradan bir kanun hükmünde çıkararak, bu
işi, getirdi, kümülatif olarak yüzde 56'ya bağladı. Değerli arkadaşlar, bu
rakamlar emekliye yetmez. Niye yetmez; bugün, bir insanın evindeki telefon
parası, elektrik parası, su parası, yakıt parası, en az kullanılsa, ayda 200
000 000'u geçmektedir. Bu ücretlerle, emeklilerin, insanların sadece temel
ihtiyaçları olan bu masraflarını karşılaması mümkün değildir. Bugün, hükümet,
emeklinin sadece -eğer, kira vermiyorsa- telefon, elektrik ve su parasına
yetebilecek kadar maaş vermektedir. Emeklilerin torunları
vardır. Dedeler, nineler, torunlarına hediye alırlar, harçlık verirler; ama,
dört seneden beri işbaşında olan bu hükümet, dedeleri ve nineleri, torunlarına
karış mahcup duruma düşürmüştür. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Baş,
lütfen, bir dakikada toparlar mısınız efendim. Buyurun. MUSTAFA BAŞ (Devamla) -
Dört yıldan beri iktidarda olan bu hükümet, dedeleri ve nineleri, torunlarına
harçlık veremez, hediye alamaz duruma düşürmüştür; çünkü, emekli, aldığı emekli
maaşıyla geçinememektedir. Sadece emekli değil,
bugün hangi esnafa rastlasanız, acaba hangi işi yapsam, nasıl değişik bir iş
yapsam da rızkımı temin etsem diye uğraştığını görürsünüz. Çiftçilerin
ürettikleri ürünlerin bedeli, maliyetlerini karşılayamıyor; sanayici, ağır
vergilerden ve primlerden dolayı rekabet edemiyor; memur ise, perişan; yani, bu
hükümetin tablosuna baktığımız zaman, arkada büyük bir perişanlık görüyoruz,
toplumun bütün kesimleri perişan: ama, bu teklifle, hiç olmazsa, Devlet
İstatistik Enstitüsünün açıkladığı aylık artış miktarları maaşlara ilave
ediliyor, bu, hiçbir şeyi çözmez, hiçbir yaraya merhem olmaz; ama -ne yapalım
ki, parmak sayıları hükümetin lehinedir- az da olsa, bu maddenin lehinde oy
kullanacağız. Bu duygularla hepinizi
hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baş. Doğru Yol Partisi Grubu
adına Sayın Oğuz Tezmen. (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. Sayın Tezmen, süreniz 5
dakika efendim. DYP GRUBU ADINA OĞUZ
TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye, sosyal güvenlik
reformunu uzun süredir gündemde tutuyor. Her geçen gün Sosyal Sigortalar
Kurumunun, Bağ-Kur'un konumuna ilişkin medyada çeşitli haberler yer alıyor. Bu tasarıyı, ilk olarak,
biliyorsunuz, 1999 yılında bir tarafta deprem felaketi yaşarken Türkiye, sosyal
güvenlik açıklarımızı kapatıyoruz, sosyal güvenlik yarası, kara deliklerden bir
tanesi daha kapanıyor düşüncesiyle gece gündüz çalışarak çıkardı. Biz, orada dedik
ki: Aslında, buna, bir bütün olarak bakmak lazım, gerek iş güvencesi gerek
kıdem tazminatı sorunlarını bir paket olarak ele alalım ve öylelikle, herkesin
kabul edebileceği bir yaklaşım içinde bunu geçirelim. Dinlenmedi... Ayrıca, bir şeyin daha
altını çizerek, özellikle, bu kürsüden ben vurguladım, dedim ki, sistemi
enflasyona endeksliyorsunuz; enflasyona endeksleme, aslında, hükümetin elini
kolunu bağlayacak bir mekanizmadır. Niye bağlar; çünkü, giderleri kontrol
edemezseniz, gelirlerde de fazla yüksek oranda prim artışlarıyla karşı karşıya
kalabilirsiniz. Daha da ötesi, belli gelir transferleri yapmak istiyorsunuz
birtakım kesimlere, bu da elinizi kolunuzu bağlar; çünkü, sistem otomatik bir
endekslemeye tabi olduğu zaman, artık, emeklilerin gelirini artırmak ya da
ekonomi politikası olarak talebi canlandırmak istediğiniz zaman elinizde fazla
bir enstrüman kalmaz. O da, zamanında dinlenmedi. Ama ne oldu; yaygın
şikâyetler geldi, dendi ki, "SSK primleri had safhaya ulaştı, özel sektör
bunu ödeyemiyor, işten çıkarmalar vardır" ve enflasyonun yarısına kadar
indirildi prim artışları. Ama, sistemin dengesi öyle kurulmuştu ki, bir
taraftan giderleriniz enflasyona endeksli olurken gelirleriniz de enflasyona
endeksli olacak, öylelikle açık kapanacaktı ve bütün bu yaş hadlerini falan da
bu sistemi oturtmak için yaptık. Sonra ne oldu?.. Şimdi, biz, gelirleri
enflasyonun altında endeksledik; ama, giderler enflasyona endekli artıyor, SSK
açığı büyüyor. İşte, ekonomi politikası, gerçekten, biraz da ileri görüş, öngörü
ister. Bunu yapmadığınız zaman, o takdirde, bütün dengeler bozuluyor ve bakın,
SSK'nın, sosyal güvenlik sisteminin açıkları her geçen gün artıyor. Bu demek
değildir ki, prim yüklerini artıralım; ama, sistemi, böyle otomatik çalışan bir
yapı yerine, hükümetlerin kendi imkânlarına göre değerlendirebileceği,
zamanlamasını da kendilerinin yapacağı bir modele oturtalım dedik; keşke, o
dinlenseydi, bugün, gerek özel sektörden gerekse diğer kesimlerden gelen yaygın
şikâyetler gündemden kalkmış olacaktı. Ekonominin şartlarına
göre, ekonomide durgunluk varsa, belki prim artışları hiç yapılmayabilir; ama,
ona karşı, gider artışları da makul seviyelerde tutulabilirdi. Bu dengeler
elden bırakılınca ne oluyor; tabiî, sosyal güvenlik sisteminde -sosyal güvenlik
reformunda büyük delikler yarattık- açıklar umulmadık ölçüde genişliyor. Bakın,
göreceksiniz, çok kısa süre içerisinde, sosyal güvenlik sisteminin açıkları,
yeniden, ciddî bir problem olarak karşımıza gelecek. Bir taraftan, yaş haddini
yukarı çekiyoruz dedik; ama, hükümet, IMF'ye söz veriyor, diyor ki: "Erken
emekliliği teşvik edeceğim..." O zaman, bu ne perhiz, bu ne lahana
turşusu! Yani, kavga dövüşle, bu kadar katı kalıpları, bu yaş hadlerini yukarı
çektikten sonra, niçin yaş hadlerini indirip, emekliliği öne alıyorsunuz ya da
emekliliği öne almak gibi bir enstrümana ihtiyaç varsa, o zaman, bundan niye
vazgeçtiniz?! İşte, yönetim, gerçekten, öngörü ister, beceri ister. Buradaki
ciddî handikaplar, yarın, çok ağır sorunlar olarak başımıza gelecek diye
düşünüyorum. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tezmen. OĞUZ TEZMEN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. Bir de, SSK ya da sosyal
güvenlik kuruluşlarının elde ettiği gelirleri nasıl değerlendirdiği konusu var
ki, bu, çok önemli bir konu. İleriki maddelerde de bu konuya değineceğim. Olay, popülizm ya da her
gün, arkası sıra, gerçekten inandırıcı olup olmadığı belli olmayan iddialarla
kamuoyunu yanıltmak değil, çok ciddî bilgiyi gerektirir; yeni, görkemli idare
binaları yapmak yerine, kaynakların rasyonel kullanımını gerektirir; ona da
bundan sonraki konuşmamda değineceğim. Teşekkür eder, saygılar
sunarım. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tezmen. Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar bitmiştir. Maddeyle ilgili 3 adet
önerge var; ancak, önerge vasfına sahip değil. Maddede "en son
temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksi artış oranı" diye
geçiyor, arkadaşımızın verdiği önergede
ise "indeksi oranında" diye geçiyor; "artış"ın orada olması
lazım, aksi takdirde maddeyi anlamsızlaştırıyor. Maddedeki "göre"
kelimesi yerine "istinaden" diye yazmış. Sayın Emre Kocaoğlu'nun
bu üç önergesini de, önerge vasfında olmadığı için, işleme koymuyorum. Maddeyi oylarınıza
sunacağım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim.
YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Maddeyi oylayınız, ondan sonra konuşayım. BAŞKAN - Maddeyi kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Buyurun Sayın Hatiboğlu. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, Sayın Başkanlık da çok isabetli biçimde tespit ettiler, dün de,
bugün de. Şimdi, üç önerge var
elimizde, birisinde "bu kanuna istinaden..." diğerinde "76 ncı
madde hükümleri gereğince..." diğerinde "76 ncı maddeye göre..."
deniliyor. Yani, biraz, insan bu Parlamentoya saygılı davranır önerge verirken.
Buradakilerin hiçbirisi önergenin farkında olmayan yapıda değildir. Başkanlıktan istirhamım
şudur: Ben tahmin ediyorum ki, bütün bundan sonraki madde önergeleri buna
benzer önergelerdir. Önerge sahibi bunların tamamını geri çekmelidir, hiç madde
gelmeden çekmelidir; eğer, bu müzakereler rahat yürüsün isteniyorsa, bu
önergeleri geri çekmelidir efendim. BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu,
zaten, zatıâliniz bunu bana ikaz etmeden, dün, aynı mahiyette verilen
önergeleri de, sizin düşünceniz paralelinde bir düşünce ileri sürerek işleme
koymadım efendim. Başka önergeler olsaydı, onları koyardım. Öteki maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - 506 sayılı
Kanunun geçici 81 inci maddesinin birinci fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal
edilen (B) bendi ile (C) bendinin (b) alt bendi aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir. "B) 23/5/2002
tarihinde; a) (A) bendi kapsamında
olanlar hariç sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla olan kadınlar 20
yıllık sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 21
yıl 6 ay (dahil) dan fazla olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 45
yaşını doldurmaları ve en az 5000 gün, b) Sigortalılık süresi 16
(dahil) yıldan fazla, 17 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık
süresini ve 42 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 20 yıl (dahil) dan
fazla 21 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 46
yaşını doldurmaları ve en az 5075 gün, c) Sigortalılık süresi 15
(dahil) yıldan fazla, 16 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık
süresini ve 43 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 18 yıl 6 ay (dahil) dan
fazla 20 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 47 yaşını
doldurmaları ve en az 5150 gün, d) Sigortalılık süresi 14
(dahil) yıldan fazla, 15 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık
süresini ve 44 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 17 yıl (dahil) dan
fazla 18 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 48
yaşını doldurmaları ve en az 5225 gün, e) Sigortalılık süresi 13
(dahil) yıldan fazla, 14 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık
süresini ve 45 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 15 yıl 6 ay (dahil) dan
fazla 17 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 49 yaşını
doldurmaları ve en az 5300 gün, f) Sigortalılık süresi 12
(dahil) yıldan fazla, 13 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık
süresini ve 46 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 14 (dahil) yıldan fazla
15 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 50 yaşını
doldurmaları ve en az 5375 gün, g) Sigortalılık süresi 11
(dahil) yıldan fazla, 12 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık
süresini ve 47 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 12 yıl 6 ay (dahil) dan
fazla 14 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 51 yaşını
doldurmaları ve en az 5450 gün, h) Sigortalılık süresi 10
(dahil) yıldan fazla, 11 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık
süresini ve 48 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 11 (dahil) yıldan fazla
12 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 52 yaşını
doldurmaları ve en az 5525 gün, ı) Sigortalılık süresi 9
(dahil) yıldan fazla, 10 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini
ve 49 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 9 yıl 6 ay (dahil) dan fazla 11
yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 53 yaşını
doldurmaları ve en az 5600 gün, j) Sigortalılık süresi 8
(dahil) yıldan fazla, 9 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini
ve 50 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 8 (dahil) yıldan fazla 9 yıl 6
aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 54 yaşını
doldurmaları ve en az 5675 gün, k) Sigortalılık süresi 7
(dahil) yıldan fazla, 8 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini
ve 51 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 6 yıl 6 ay (dahil) dan fazla 8
yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 55 yaşını
doldurmaları ve en az 5750 gün, l) Sigortalılık süresi 6
(dahil) yıldan fazla, 7 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini
ve 52 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 5 (dahil) yıldan fazla 6 yıl 6
aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 56 yaşını
doldurmaları ve en az 5825 gün, m) Sigortalılık süresi 5
(dahil) yıldan fazla, 6 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini
ve 53 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 3 yıl 6 ay (dahil) dan fazla 5
yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 57 yaşını
doldurmaları ve en az 5900 gün, n) Sigortalılık süresi 4
(dahil) yıldan fazla, 5 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini
ve 54 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 2 yıl 8 ay 15 (dahil) günden
fazla 3 yıl 6 aydan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 58
yaşını doldurmaları ve en az 5975 gün, o) Sigortalılık süresi 3
(dahil) yıldan fazla, 4 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini
ve 55 yaşını doldurmaları ve en az 5975 gün, p) Sigortalılık süresi 2
yıl 8 ay 15 (dahil) günden fazla, 3 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık
sigortalılık süresini ve 56 yaşını doldurmaları ve en az 6050 gün, malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık
aylığından yararlanabilirler." "b) 23/5/2002
tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremeyenlerden bu şartları;
ba) 24/5/2002 ile
23/5/2005 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 52, erkek ise 56
yaşını doldurmuş olmaları, bb) 24/5/2005 ile
23/5/2008 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 54, erkek ise 57
yaşını doldurmuş olmaları, bc) 24/5/2008 ile
23/5/2011 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 56, erkek ise 58
yaşını doldurmuş olmaları, bd) 24/5/2011 tarihinden
sonra yerine getiren kadınlar 58, 24/5/2011 ile 23/5/2014 tarihleri arasında
yerine getiren erkekler 59 yaşını doldurmuş olmaları, be) 24/5/2014 tarihinden
sonra yerine getiren erkekler 60 yaşını
doldurmuş olmaları, Şartı ile yaşlılık
aylığından yararlanabilirler." BAŞKAN- Madde üzerinde,
Saadet Partisi Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik?.. Yok. AK Parti Grubu adına,
Yozgat Milletvekili Sayın İlyas Arslan; buyurun efendim. Süreniz 5 dakikadır. AK PARTİ GRUBU ADINA
İLYAS ARSLAN (Yozgat)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
868 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
sosyal güvenlik kurumlarının bir çıkmaz içinde olduğu doğrudur, sosyal güvenlik
kurumlarının batma noktasına geldiği de doğrudur. Her şeyin, böyle gelmiş böyle
gidecek mantığında gitmemesi, bazı şeylerin değişmesi gerektiği de doğrudur. Bu
ülkede, sadece sosyal güvenlik kurumları ve bu kurumların geleceğinin değil,
ülke ekonomisi ve ülke insanının geleceğinin bu hükümet tarafından tehlikeye
atıldığı ve SOS seslerini duymazdan geldiği de doğrudur. Bu hükümetin, ülke
insanının lehine olmayan o kadar çok, doğruları olarak sayılacak, uygulamaları
var ki, zamanımı bunları saymakla harcamayı düşünmüyorum. Değerli milletvekilleri,
sosyal güvenlik kurumları, mezarda emeklilikle, emekli aylığı ödememe yollarına
başvurmakla kurtarılamaz. Üretim olmazsa, ihracat olmazsa, yeni istihdam
alanları açılmazsa, kurumlara her geçen yıl binlerce yeni iştirakçi katılmazsa,
kurum, ileride tekrar darboğazlara muhakkak surette girecektir. Bu da, ileride
sosyal güvenlik yasalarında yeni yeni değişiklik, emeklilikte daha ileri
yaşlara kademeli geçiş demek olacaktır. O zaman, emeklilikte insanların yaş
ortalamasının üzerine çıkılacağından, kimse emekli olamayacak, kimse emekli
maaşı da alamayacaktır. Dolayısıyla, kurum kesinlikle bir daha darboğaza da
girmemiş olacaktır. Değerli milletvekilleri,
primlerde artış yapmak, işverenlere ve çalışanlara yıl olarak fazla prim
ödettirmek, kurumdan maaş alınacak süreyi azaltmak gayretleri çözüm değildir.
Sosyal güvenlik kurumlarındaki hırsızlıklar, yolsuzluklar önlenmeli, prim
tahsilatındaki oran artırılmalı, kurumların kasasına giren primler,
hükümetlerin karadelik kapatma manevralarında kullanılmamalıdır. Kurumların
iştah kabartan pasta olarak görülmesinin önüne muhakkak surette geçilmelidir.
Kurumların dolandırılmasına fırsat veren bürokratlar, bu kurumların çatıları
altından uzaklaştırılmalı, kurumları dolandıranlar deşifre edilerek, iştigal
konularında ve kurumlarla ticarî yasaklar getirilmelidir. Anayasa Mahkemesinin
iptal gerekçesinin özünü adil, makul ve ölçülü olmak, hukukun güvenilirliğini
sağlamak, sigortalının yarınını güvenlik içinde planlaması ilkesi
oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesinin "emeklilik adil olsun"
yaklaşımına bu tasarıyla emekliliği daha da zorlaştıran düzenlemeler yerine,
çalışan lehine daha yumuşak bir geçiş yapılmalıydı. Bu yasa tasarısının
kamuoyunda yeterince tartışılmadan, ilgili komisyonlarda enine boyuna
incelenmeden, aceleyle hazırlanarak Meclis gündemine getirilmiş olmasıyla,
hukukun en temel prensiplerinden olan kazanılmış hak kuralı ihlal edilmiştir.
Eğer, bu tasarı üzerinde yeterince görüşülmüş olunsaydı, komisyonlarda altı
aylık sürenin son günü değil de, daha önce değerlendirilmiş olsaydı, inanıyorum
ki, şu anda 58-60 yaş uygulamasında 7 000 işgününü dolduran; ancak, 25 yılını
doldurmuş olmasına rağmen 45 yaşına gelmemiş insanların, şu anda emekli olabilmelerinin
önüne geçilmemiş olacaktı; ama, ne yazık ki, gerek yaş uygulamasında gerekse
diğer maddelerdeki uygulamada bu gözetilmemiş, bilhassa kadınlar aleyhine de
bir düzenleme getirilmiştir. Tasarının 3 üncü maddesine bakıyoruz; başta, 41-
45 yaş oranı devam ederken, bitimine bakıyoruz, 56 - 58 yaş uygulaması... Yani,
başta, erkek ve kadın arasında 4 yaş varken, ne yazık ki, son fıkrada 2 yaşa
kadar indiriliyor. Ben, burada, şunu,
gerçekten, merak ediyorum değerli milletvekilleri: Ülkemiz nüfusunun yüzde
52'si kadın ve Meclisimizde çok sevdiğimiz, çok değerli hanım üyeler var. Ben,
bu tasarıda, kadınlar aleyhine çeşitli düzenlemeleri görünce, hep şunu merak
ettim; dedim ki, gerek Meclisimizdeki kadın üyeler gerekse kamuoyundaki değerli
kadın dernekleri kıyameti koparırlar; bu uygulamanın, muhakkak surette hanımlar
lehine düzenlenmesi için çalışırlar; ama, ne yazık ki, bunu ben göremedim. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim. İLYAS ARSLAN (Devamla) -
Bu kısa zamanda bunun detayına girmek istemiyorum. Her şeye rağmen, yasanın,
Meclisimize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arslan. Saadet Partisi Grubu
adına, Sayın Zeki Okudan; buyurun.(SP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın
Okudan. SP GRUBU ADINA MEHMET
ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Değerli Başkanım, sayın arkadaşlar; yine, bir sosyal
güvenlik yasasını görüşmek üzere huzurlarınızdayım. Grubum adına, 3 üncü madde
hakkında söz almış bulunuyorum. Değerli arkadaşlar, bu
tasarı, yine, böyle çok aceleye getirilerek komisyonlardan geçirilmiş ve Genel
Kurula indirilmiş bir tasarıdır. O yüzden, bazı ufak tefek kelimelerde
anlaşmakta güçlük çekiyoruz. 3 üncü maddenin (a)
fıkrasında deniliyor ki: "(A) bendi kapsamında olanlar hariç sigortalılık
süresi 17 (dahil) yıldan fazla olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve
41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 21 yıl 6 ay (dahil) dan fazla olan
erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini..." Arkadaşlar, burada benim
anladığım şey şu: Birinci anlamdaki sigortalılık süresi, sigorta priminin
yatırıldığı günü kastediyor, ikinci sigortalılık süresi de, eğer yanlış
bilmiyorsam, kaç sene önceden bu tarafa sigortalı olduğunu ifade ediyor öyle
mi? Başka kelime yok muydu? İkisi de sigortalılık süresi, o da sigortalılık
süresi... Bir kere, burasının aydınlatılması gerekiyordu. Ayrıca, bu kanunu geriye
doğru incelediğimiz zaman görüyoruz ki, sosyal devlet, sosyal güvenlik yasasını
görüştüğümüz bir tasarıda, kadınlara karşı... Kadınların ve erkeklerin ileri
yaşta, bakıma muhtaç olduğu zamanlarda faydalanacakları sigorta imkânları -daha
önce sigortadan emekli olma imkânı varken- bu kanunla ellerinden alınıyormuş
gibi geliyor. Çünkü, 3 üncü maddenin (r) fıkrası şöyle: "Sigortalılık
süresi 2 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 57 yaşını
doldurmaları ve en az 6050 gün," Ben bundan bir şey anlamadım; ama, teknik
konu olabilir, bilemiyorum; fakat, bu tasarının bazı yerleri bana göre çok
muğlak, anlaşılması çok zor. Ben anlayamıyorsam Anadolu'daki insanlarlar bunu
nasıl anlayacak? Değerli arkadaşlar,
kanunu çıkarıyoruz; ama, kanunu çıkarırken bazı hakları da gözetmemiz gerekir.
Bu insanlar, daha önce, bundan daha iyi şartlardaki bir kanunla yönetiliyorlardı;
fakat, şimdi, biz, kanunu değiştiriyoruz, aynı insanlara "yok arkadaş, sen
bu kanunla yönetilmeyeceksin, biz, sana daha ağır şartlarla bir kanun
getiriyoruz" diyoruz ve bu vatandaşlar mağdur ediliyor. Tersine
işleyebilir mi böyle bir şey? Düşünebiliyor musunuz, morgtan bile yüzde 18 KDV
alan bir hükümet kendi vatandaşına bu tür bir kanun çıkarıyor. Köpek mamasından
vergi almıyor; ama, bebek mamasından vergi alıyor böyle bir hükümet ve kanunu
vatandaşın aleyhine düzenliyoruz. Siz, bir memur olarak, işçi olarak herhangi
bir yerde işe giriyorsunuz ve arkasından kanun değişiyor, bakıyorsunuz ki, ben
şu kadar sene emekliye ayrılacağım diye hesaplarken emekliye ayrılma şansınız
kalmıyor; nedeni kanun değişiyor. Şimdi, bir kere, buradaki
sigortalılık kavramının, "sigortalılık süresi" laflarının
açıklanması, net anlaşılır hale getirilmesi lazımdı buraya gelmeden önce. Arkadaşlar, bakıyorsunuz
Bağ-Kur primlerini artırıyorlar; ama, Bağ-Kur'dan emekli olan vatandaşlarımızın
aylıklarında herhangi bir artış yok ve bir diğer uygulama daha; yine, Bağ-Kur
primlerini, yedi sekiz aydan bu tarafa, hatta bir seneden bu tarafa yatırmış,
ellerinde dekontu olan insanlara, 10 000 000 az yatırdı diye -ki, bu yatırılan
Bağ-Kurun verdiği resmî rakamdır - yedi sekiz ay sonra sağlık imkânlarından
faydalanacaksınız gibi bir uygulama söz konusu. Bunların düzeltilmesi
lazım; bunların düzeltilmesi de çok zor değil, çok kolay. Sayın Bakanım bunları
düzeltecektir; umuyorum; ama, şu kanunun burada mutlaka görüşülüp, olumlu bir
şekilde karara bağlanması lazım. Şimdi, bizim, Parti
olarak görüşümüz, her vatandaşın her gittiği yerde sağlık muayenesini
yaptırabilmesi, her hastanede sağlık kontrolünden geçebilmesi. Düşünebiliyor
musunuz, cumhurbaşkanından üst yöneticilere kadar, yargı organları üyeleri,
vali ve kaymakam bile bu ülkede istediği yerde muayene olamıyor. Tabiî, böyle
bir durumda da daha farklı bir şey beklememiz yanlış olurdu. Bu duygularla,
hepinizi, saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Okudan. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Gaziantep Milletvekili Sayın İbrahim Konukoğlu; buyurun efendim. Süreniz 5 dakika Sayın
Konukoğlu. DYP GRUBU ADINA İBRAHİM
KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 868 sıra sayılı
yasa tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
1999 yılı ağustos ayında, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 4447 sayılı Yasayı çıkarmıştı.
Daha önce, 50-55 yaştaki emekliliğe karşı çıkanlar "mezarda emekliliğe
hayır" diyenler, emeklilik yaşını 58-60 yaşa çıkardılar. 5 500 işgünü için
"yaşasaydı emekli olacaktı" diye konuşanlar, emeklilik için 7 000
işgünü prim ödenmesini savundular; kabul ettirdiler. Bunun yanlış olduğunu
söyleyen, Anayasa Mahkemesinden döneceğini söyleyen muhalefeti dinlemediler. 25
Ağustos 1999'da çıkan 4447 sayılı Kanunun bazı maddeleri Anayasa Mahkemesince
iptal edildi. Değerli milletvekilleri,
onbeş ay önce iptal edilen, altı ay önce Resmî Gazetede yayımlanan bu maddeler,
eğer, bugün yeniden yasalaşmazsa, emeklilik işlemleri yapılamayacak. 868 sıra
sayılı tasarı, 13 Mayısta Sayın Başbakanın imzasıyla Meclise gönderildi; 14
Mayısta Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyelerine dağıtıldı, 16
Mayısta Komisyonda görüşüldü; aynı gün, bir saat sonra, esas komisyon olarak
Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlandı. Hiçbir üye, bu tasarıyı tam
olarak inceleyemedi. Hatta, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
daha raporunu yazmadan, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlandı.
Tasarı, milletvekillerine 21 Mayıs Salı günü dağıtıldı, 22 Mayısta da görüşmeye
başladık; hatta, o gün, tasarı bitinceye kadar görüşme kararı alındı; fakat,
maalesef, çoğunluk sağlanamadığı için Meclis kapatıldı. Peki, bu acele, bu kadar
sıkışıklık niçin? Onbeş ay beklediniz, karar yayımlandı, altı ay beklediniz;
şimdi sıkıştırıyorsunuz. Meclisi motor hızıyla çalıştırıyor, kanunun yeterince
tartışılmasını, müzakere edilmesini engelliyorsunuz. Yine, yanlışlar
yapıyorsunuz. Bu haliyle çıkacak bu kanun, muhtemelen yeniden Anayasa Mahkemesi
tarafından bozulacak, sonra yeniden getireceksiniz. Emeklilik yaşını 58-60'a
yükseltirken, prim ödeme gün sayısını 7 000 güne yükseltirken Türkiye
şartlarını gözardı ettiniz, Avrupa'yla kıyasladınız; Türkiye'de ortalama ömrü
dikkate almadınız. Türkiye'de mevsimlik işçinin yılda kaç gün çalıştığını hesap
etmeden, işsiz kalan bir kişinin ne kadar işsiz kaldığını düşünmeden, prim ödeme
gün sayısını 7 000'e çıkardınız. Türkiye gibi genç ve işsiz nüfusa sahip bir
ülkede, işsiz kalan 50-55 yaşındaki bir işçiyi kimsenin çalıştırmak
istemediğine aldırmadınız. En önemlisi de, sosyal bir devlet olduğumuzu
unutarak, sadece aktuaryel dengeleri dikkate aldınız. Avrupa ülkelerinde,
devletin, sosyal kuruluşlarına bütçeden yüzde 20-30 oranındaki katkısını
gözardı ettiniz. 57 nci hükümetin sayısal gücüyle, halkı dikkate almadan bu
yasayı çıkardınız. Değerli milletvekilleri,
1999'da çıkan yasayla, kadında emeklilik yaşı 38'den 58'e; erkekte ise, 43'ten
60'a çıkarıldı. Emeklilik yaşı, kadınlarda 20, erkeklerde 17 yaş yükseltildi.
Prim ödeme şartı da, 5 000 işgününden 7 000 işgününe yükseltildi. Görüştüğümüz
3 üncü maddeyle, 506 sayılı Yasanın geçici 81 inci maddesinin birinci
fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edilen (b) ve (c) bendi yeniden
düzenlenmektedir. Yeni getirilen düzenlemelerle de iptal gerekçesi ortadan
kalkmamıştır. Şöyle ki; 23 Mayıs 2002
tarihinde 20 yılını dolduran kadınlar 38 yaşında emekli olabilecekken, bunu 1
günle kaybedenler, ancak 41 yaşında emekli olabilecektir; yani, 1 gün daha geç
işe giren kadın işçi, ancak 3 yıl sonra emekli olabilecektir. Yine aynı tarihte
23 yılını dolduran bir erkek işçi, 43 yaşında emekli olabilecek iken, 1 gün
sonra işe giren bir erkek işçi, ancak 45 yaşında; yani, 1 gün geç işe girdiği
için ancak 2 yıl sonra emekli olabilecektir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN -Sayın Konukoğlu,
lütfen toparlar mısınız efendim. Buyurun. İBRAHİM KONUKOĞLU
(Devamla)- Düzenleme, bu haliyle, Anayasa Mahkemesi kararındaki gerekçeleri
karşılamaktan uzaktır. Yaş aralığı da çok
geniştir. Eski sigortalılarda bu aralık, erkeklerde 43 ile 59 arasında,
kadınlarda 38 ile 57 yaş arasındadır. 23 sene önce işe giren bir erkek işçi, 43
yaşında emekli olabilecek iken, 6 sene önce işe giren bir işçi, ancak 58
yaşında, yani, öbürüne göre 15 sene daha fazla çalışarak emekli olabilir. Yani,
yaş aralığı makul ve ölçülü değil. İlk kademede hiçbir düzeltme yok. İlk kademede
2 yaş artış öngörülürken, sonraki kademelerde 1 yaş artışı var. Burada Anayasa
Mahkemesinin bozma gerekçeleri devam etmektedir. Büyük ihtimalle Anayasa
Mahkemesine gidilirse bu bozulacaktır. Böyle bir iptal de, genel hükümler
geçerli olacağı için emeklilik yaşı kadınlarda 58, erkeklerde 60 olacaktır. 868 sıra sayılı bu kanun
tasarısı, muhtemelen bugün kanunlaşacaktır; yoksa, yarından itibaren emeklilik
işlemleri duracaktır. Bu nedenle, içimize sinmese bile destek olacağız; ancak,
bu kanunu bu kadar aceleyle çıkarmanın sorumluluğu ve ilerideki aksamalar
iktidar partilerine ait olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle,
bu kanunun hayırlı olması dileğiyle, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Konukoğlu. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ
(Şanlıurfa) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Bir dakika... MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ
(Şanlıurfa) - Ben söyleyeyim de... BAŞKAN - Tamam, peki
efendim. Şimdi, efendim, yine, bu
maddeyle ilgili 5 adet önerge var; ancak, bunların ikisi, önerge niteliğinde
değil; çünkü, birinci önergede deniliyor ki "506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanunu..." Yani, ilave ettiği Sosyal Sigortalar Kanunu... Zaten, kanun
tekniği bakımından, 1 inci maddede, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu
dedikten sonra, diğer maddelerde kanunun isminin belirtilmesine gerek yok; bu,
yasa tekniği bakımından öyle. Yine, bir diğeri de,
Sayın Emre Kocaoğlu "Anayasa Mahkemesi, ( c ), bu, tarafından" gibi,
böyle, uydurma iki tane önerge göndermiş. Dün de demiştim, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde verilecek önergelerin, gerçekten, tasarıya bir katkıda bulunması
lazım. Bu, tamamen dolgu önergesi olmakla beraber, dolgu malzemesi de
taşımıyor. O bakımdan, bunları işleme koymuyorum. Hükümetin bir önergesi
var... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Biraz saygılı olun efendim!.. Dolgu önergesi de olur; ama, biraz saygılı olun! HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
Hiç yakışmıyor!.. BAŞKAN - Hayır... Neyse
yani, işte, söyledik efendim. Önergeleri, geliş
sıralarına göre okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 3 üncü maddesinin (p) bendinde yer alan "6050 gün"
ibaresinin "5975 gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Yaşar
Okuyan Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 868
sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesinin (B) bendine yeni (a) alt bendi ilave
edilmesini, mevcut (a) alt bendinin (b) alt bendi olarak aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmesini, (B) bendinin alt bent harflerinin buna göre teselsül
ettirilmesini ve (C) bendinin (a) alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilerek
metne ilave edilmesini ve madde çerçevesinde "(C) bendinin (b) alt bendi"
ibaresinin "(C) bendi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"a) (A) bendi
kapsamında olanlar hariç sigortalılık süresi 18 (dahil) yıldan fazla olan
kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 40 yaşını doldurmaları,
sigortalılık süresi 23 yıldan (dahil) fazla olan erkekler 25 yıllık
sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün," "b) sigortalılık
süresi 17 (dahil) yıldan fazla 18 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık
sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 21 yıl 6
ay (dahil) dan fazla 23 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini
ve 45 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün," "C) (a) 23.5.2002
tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını
doldurmuş ve 3 600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş
bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır." BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanunun
3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununun geçici 81 inci maddesine (D) bendinin eklenmesini arz ve talep
ederiz.
Madde 3.- 506 sayılı
Kanunun geçici 81 inci maddesinin birinci fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal
edilen (B) bendi ile (C) bendinin (b) alt bendinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesi ile aşağıdaki (D) bendinin eklenmesini arz ve talep ederiz. "D) 8.9.1999
tarihinde sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla 18 yıldan az olan
kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 40 yaşını doldurmaları,
sigortalılık süresi 22 (dahil) yıldan fazla 23 yıldan az olan erkekler 25
yıllık sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün
malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile
yaşlılık aylığından yararlanabilirler." BAŞKAN - Diğer önerge de
aynı mahiyette; yalnız isimlerini okutacağım:
BAŞKAN - Önce, hükümetin
önergesini okutup, işleme koyacağım... MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ
(Şanlıurfa) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Sayın Yanmaz,
uygun görürseniz, önergeleri işleme koyalım, maddede karar yetersayısını
arayalım; olur mu efendim? MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ
(Şanlıurfa) - Peki efendim. BAŞKAN - Biraz daha,
madde temizlensin. Hükümetin önergesini
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 3 üncü maddesinin (p) bendinde yer alan "6 050 gün" ibaresinin
"5 975 gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Yaşar
Okuyan Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Çoğunluğumuz olmadığı için, takdire bırakıyoruz. BAŞKAN - Takdire
bırakıyorsunuz. Hükümetin önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Diğer önergeyi işleme
koyuyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 868
sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesinin (B) bendine yeni (a) alt bendi ilave
edilmesini, mevcut (a) alt bendinin (b) alt bendi olarak aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmesini, (B) bendinin alt bent harflerinin buna göre teselsül
ettirilmesini ve (C) bendinin (a) alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilerek
metne ilave edilmesini ve madde çerçevesinde "(C) bendinin (b) alt
bendi" ibaresinin "(C) bendi" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Emrehan
Halıcı Konya ve arkadaşları "a) (A) bendi
kapsamında olanlar hariç sigortalılık süresi 18 (dahil) yıldan fazla olan
kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 40 yaşını doldurmaları,
sigortalılık süresi 23 yıldan (dahil) fazla olan erkekler 25 yıllık
sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün," "b) sigortalılık
süresi 17 (dahil) yıldan fazla 18 yıldan az olan kadınlar 20 yıllık
sigortalılık süresini ve 41 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresini 21 yıl 6
ay (dahil) dan fazla 23 yıldan az olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini
ve 45 yaşını doldurmaları ve an az 5 000 gün," "C) (a) 23.5.2002
tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresinin kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını
doldurmuş ve 3 600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş
bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır." BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz. BAŞKAN - Hükümet?.. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Komisyon,
çoğunluğu olmadığından katılamayacağı için, önerge sahipleri söz istemiyorlarsa
gerekçesini okutacağım. MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Gerekçesini okutunuz efendim. BAŞKAN - Peki. Gerekçeyi okutuyorum: "Gerekçe: Bu maddenin uygulanmasına
açıklık getirmek üzere bu düzenleme önerilmiştir. " ALAATTİN SEVER AYDIN
(Batman) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Maddede karar
yetersayısını arayalım. ALAATTİN SEVER AYDIN
(Batman) - Sayın Başkan, şimdi istiyorum. BAŞKAN - Yani, önergeleri
çıkaralım da, iki tane önerge. Ne olacak, daha iyi olur, arkadaşımızdan da rica
ettik, bir defa öyle bir uygulama yaptık, maddede karar yetersayısını
arayacağım. ALAATTİN SEVER AYDIN
(Batman) - Sayın Başkan, şimdi istiyorum. BAŞKAN - Peki, önergeyi
oyluyorum ve karar yetersayısını da arayacağım. Hükümetin katıldığı,
komisyonun çoğunluğu olmadığı için katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Efendim, karar yetersayısı yok. (DSP
sıralarından gürültüler) HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
Nasıl yok! Var Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim,
arkadaşlarınız sayıyor, nasıl yok... Yani nasıl görüyorsunuz oturduğunuz
yerden? Acaba arkanızda da gözleriniz mi var? HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
Var Sayın Başkan. BAŞKAN - Rica ederim...
Olur mu... Kürsüden bakıyoruz... HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
Var tabiî. BAŞKAN - Efendim, karar
yetersayısı yok, 15 dakika, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati :16.40 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.55 BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli), Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz. IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN 5.- Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal
Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve
Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu İle
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/981) (S.
Sayısı: 868) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerlerini aldılar. Sayın milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde verilen bir
önergede karar yetersayısı aranılması istenmişti; yapılan oylamada karar
yetersayısı bulunamadığından, birleşime ara vermiştik. Hükümet önergeye
katılmıştı, Komisyon, çoğunluğu olmadığı için katılmamış ve takdire bırakmıştı.
Bu itibarla, önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Oylamayı elektronik
cihazla yapacağım ve 2 dakikalık süre vereceğim. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Karar
yetersayısı vardır; önerge kabul edilmiştir. Ancak, bu kabul edilen
önergede bent numaraları değiştiği için, Hükümetin önergesinde kabul edilen (p)
bendi teselsülen (r) bendi olarak değişmiştir; böylece, onu da düzeltmiş olduk. Diğer önergeyi işleme
koyuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanunun
3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar
Kanununun geçici 81 inci maddesine (D) bendinin eklenmesini arz ve talep
ederiz. İbrahim
Konukoğlu Gaziantep ve
arkadaşları Madde 3- 506 sayılı
Kanunun geçici 81 inci maddesinin birinci fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal
edilen (B) bendi ile (C) bendinin (b) alt bendinin aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmesi ile aşağıdaki (D) bendinin eklenmesini arz ve talep ederiz. D) "8.9.1999
tarihinde sigortalılık süresi 17 (dahil) yıldan fazla 18 yıldan az olan
kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 40 yaşını doldurmaları, sigortalılık
süresi 22 (dahil) yıldan fazla 23 yıldan az olan erkekler 25 yıllık
sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları ve en az 5 000 gün malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartı ile yaşlılık
aylığından yararlanabilirler." BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet önergeye katılmıyor. Sayın Konukoğlu?.. İBRAHİM KONUKOĞLU
(Gaziantep) - Gerekçesini okutunuz. BAŞKAN - Peki efendim. İki önerge de aynı
mahiyette olduğu için birleştirdik. Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 506 sayılı Kanunun geçici
81 inci maddesinin (B) bendi ile (C) bendinin (b) alt bendi Anayasa Mahkemesi
tarafından adil, makul ve ölçülü bulunmayarak iptal edilmiştir. Yapılan
düzenlemede, Plan ve Bütçe Komisyonundaki değişiklikle her kademedeki emeklilik
yaşını belirleyecek sigortalılık süresinin 23.5.2002 tarihine göre hesaplanması
öngörülmüştür. Plan ve Bütçe
Komisyonundaki bu değişiklik sonucu (B) bendinin (a) alt bendi hariç, diğer alt
bentlere tabi olan kadın ve erkek sigortalılar yararlanmış, kadınların 2 yıl
erkeklerin ise 1 yıl daha önce yaşlılık aylığından yararlanma imkânı doğmuştur.
BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Şimdi, 3 üncü maddeyi
kabul edilen önergeler doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde, kabul edilen önergeler
doğrultusundaki değişik şekliyle kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 4.- 17/10/1983
tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 2 nci
maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilen (B) bendi aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmiştir. "B) 23/5/2002
tarihinde; a) (A) bendi kapsamında
olanlar hariç sigortalılık süresi 12 yıl 3 (dahil) aydan fazla olanlar kadın ise
41, erkek ise 45 yaşını doldurmuş olmaları, b) Sigortalılık süresi 11
yıl 6 (dahil) aydan fazla 12 yıl 3 aydan az olanlar kadın ise 42, erkek ise 46
yaşını doldurmuş olmaları, c) Sigortalılık süresi 10
yıl 9 (dahil) aydan fazla 11 yıl 6 aydan az olanlar kadın ise 43, erkek ise 47
yaşını doldurmuş olmaları, d) Sigortalılık süresi 10
(dahil) yıldan fazla 10 yıl 9 aydan az olanlar kadın ise 44, erkek ise 48
yaşını doldurmuş olmaları, e) Sigortalılık süresi 9
yıl 3 (dahil) aydan fazla 10 yıldan az olanlar kadın ise 45, erkek ise 49
yaşını doldurmuş olmaları, f) Sigortalılık süresi 8
yıl 6 (dahil) aydan fazla 9 yıl 3 aydan az olanlar kadın ise 46, erkek ise 50
yaşını doldurmuş olmaları, g) Sigortalılık süresi 7
yıl 9 (dahil) aydan fazla 8 yıl 6 aydan az olanlar kadın ise 47, erkek ise 51
yaşını doldurmuş olmaları, h) Sigortalılık süresi 7
(dahil) yıldan fazla 7 yıl 9 aydan az
olanlar kadın ise 48, erkek ise 52 yaşını doldurmuş olmaları, ı) Sigortalılık süresi 6
yıl 3 (dahil) aydan fazla 7 yıldan az olanlar
kadın ise 49, erkek ise 53 yaşını doldurmuş olmaları, j) Sigortalılık süresi 5
yıl 6 (dahil) aydan fazla 6 yıl 3 aydan
az olanlar kadın ise 50, erkek ise 54 yaşını doldurmuş olmaları k) Sigortalılık süresi 4
yıl 9 (dahil) aydan fazla 5 yıl 6 aydan az olanlar kadın ise 51, erkek ise 55
yaşını doldurmuş olmaları, l) Sigortalılık süresi 4
(dahil) yıldan fazla 4 yıl 9 aydan az
olanlar kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş olmaları, m) Sigortalılık süresi 3
yıl 3 (dahil) aydan fazla 4 yıldan az olanlar kadın ise 53, erkek ise 57 yaşını
doldurmuş olmaları, n) Sigortalılık süresi 2
yıl 8 ay 15 (dahil) günden fazla 3 yıl 3 aydan az olanlar kadın ise 54, erkek
ise 58 yaşını doldurmuş olmaları, ve en az 15 yıllık
sigortalılık süresi ile 3600 gün prim ödeme şartlarını yerine getirmeleri
halinde yaşlılık aylığından yararlanabilirler. BAŞKAN - Madde üzerinde,
Saadet Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Sacit Günbey; buyurun
efendim. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. SP GRUBU ADINA SACİT
GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün, yine, 57
nci hükümetin klasik bir anlayışıyla karşı karşıyayız. Bundan üç yıl kadar önce,
17 Ağustos depremini yaşadığımız günlerde, ülkemiz büyük bir üzüntü içerisindeyken,
57 nci hükümet, IMF'nin arzusu ve direktifi doğrultusunda, bu kanunu,
Parlamentoyu gece gündüz çalıştırmak suretiyle çıkardı. O zaman konuşan
arkadaşlarımızın tamamı, bu kanunun haksız olduğunu, hukuka aykırı olduğunu,
Anayasa Mahkemesinden döneceğini defaatle söylemelerine rağmen, hükümet ısrarlı
oldu ve kanunu çıkardı. Zaten, kanun "mezarda emeklilik" diye
isimlendirilen ve mezarda emeklilikle eşdeğer görülen bir kanundu. Muhterem arkadaşlar,
Anayasa Mahkemesi, muhalefet milletvekillerinin de altını çizdiği gibi, o
zamanki Fazilet Partisinin Anayasa Mahkemesine açmış olduğu dava sonucu, bu
kanunu geri gönderdi. Hükümetimiz, maalesef, bu
kanunu son güne kadar bekletmiş -yarın, bu kanunun süresi doluyor- son günde
getirip, Parlamentodan bu kanunu geçirmek istiyor; fakat, hükümetin arkasındaki
milletvekili sayısı, bugün Parlamentoda yok; yani, bir karar yetersayısının,
bir toplantı yetersayısının aranılmasını istediğiniz takdirde, bu kanunun
Parlamentodan geçmesi mümkün değil. Hükümetin anlayışı bu! Bu hafta başında, her
zaman olduğu gibi, hükümet kanadı, yine, Parlamentoyu, kanunun görüşmeleri
bitimine kadar çalışma süresini uzattı. Kendilerine söylenildi "bakın,
Parlamentonun çalışma süresini uzatıyorsunuz; fakat, gelip, Parlamentoda
oturmuyorsunuz" diye. Dün akşam aynı şeyi yaşadık; gelip, burada
oturmadınız, kanunu çıkarmadınız. Bugün, bir yoklama istediğimiz takdirde, bu
kanunun çıkması mümkün değil. 57 nci hükümetin bu anlayışını, buradan, bir kez
daha tenkit ediyoruz ve kınıyoruz. Parlamentoyu çalıştıracaksanız, bunun metodu
bu olmamalıdır. Bu kanunun 4 üncü
maddesi, Anayasa Mahkemesinin bozduğu maddelerden birisi. Buraya baktığınız
zaman, yine bir haksızlıkla karşı karşıya olduğumuzu göreceğiz. Bir defa, 18
yaşında işe başlayan bir kişiyle, 30 yaşında işe başlayan bir kişinin aynı
yaşta emekli olmaları ihtimaliyle karşı karşıyayız; yani, birisi 18 yaşında işe
başlayacak, birisi 30 yaşında işe başlayacak, ikisinin de emeklilik yaşı aynı
olacak! Bunun, adalet ve hukuk neresinde? Burada, yine bir haksızlıkla karşı
karşıyayız; bu kanunun, Anayasa Mahkemesinden dönmesi mümkündür diye
söylüyorum. Hükümetimiz, maalesef,
her şeyi maddî açıdan, para açısından değerlendiriyor; hiçbir konuda, hiçbir
meselede, sosyal adalet konusuna anlayış göstermiyor, iyi bir yaklaşım
göstermiyor. Bugün, maalesef,
Türkiye'nin nüfusunun yüzde 80'i fakirlik sınırının altında yaşarken, yarısı
açlık sınırının altında yaşarken ve 15 000 000 işsizimiz varken, hükümet,
sosyal güvenlikle ilgili tedbirleri almak yerine, maalesef, insanların 68
yaşında emekli olmasını bu Parlamentonun önüne getirmiş bulunmaktadır. Buradaki
amaç, aktuaryel dengeyi korumaktır. Ben, hükümetimize tavsiye ediyorum; eğer bu
dengeyi korumak istiyorlarsa, "kimse emekli olamaz" diye bir madde
buraya ilave ederlerse bu denge korunmuş olur ve hükümetin de sosyal
politikalar konusunda açığı olmaz. Nasıl ki, çalışanlara düşük ücret vermek
suretiyle enflasyonu düşürmeye çalışıyorsa, çalışanlara maaş vermezse, zaten
enflasyonu da düşürmüş olacaktır! Bugün, Türkiye'de
vergiler çok yüksektir. İşadamlarına soruyorsunuz, sigorta primleri çok yüksek;
kimse, sigortalı işçi çalıştırmak istemiyor ve çok sayıda insan, maalesef,
sigortasız çalışmak zorunda kalıyor. Öncelikle vergilerin düşürülmesi
gerekiyor, sigorta primlerinin düşürülmesi gerekiyor. Muhterem arkadaşlar, bir
de, Bağ-Kurluların büyük bir sıkıntısı var. Bakın, Bağ-Kurlular primlerini
ödeyemiyorlar; hatta, Bağ-Kurla ilişkisini kesen insanların maaşlarından veya
gelirlerinden, daha önceki dönemlere ait Bağ-Kur primlerini kesmek için... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Günbey,
lütfen, 1 dakikada toparlar mısınız. SACİT GÜNBEY (Devamla) -
...Bağ-Kurlular mahkeme kapılarında dolaşıyorlar. Burada ifade etmek
istediğimiz, bu kanunun yine haksızlıklarla dolu olduğu ve Anayasaya aykırı
olduğu; hükümetin, maalesef, aynı metodu getirip Parlamentonun önüne
dayattığıdır. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Günbey. AK Parti Grubu adına,
Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya; buyurun efendim. AK PARTİ GRUBU ADINA M.
NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri;
konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum. Dünyanın gelişmiş
ülkelerinde en önemli husus, insanların gelecekteki güvencesidir. Sosyal
güvencesi olmayan toplumların mensuplarının geleceğinin garanti altına alınması
mümkün değildir. O sebepledir ki, bugün, Avrupa Birliğiyle devamlı olarak giriş
çalışmaları içinde olan ve onun eşiğinde bulunan bir ülkenin sosyal
mevzuatının, bir an önce, Batı normlarına uygun olarak geliştirilmesinde son
derece önemli yararlar vardır. Ben, özellikle, devamlı
beyanatlarıyla büyük bir gayret içinde olduğunu ifade eden Sayın Bakana,
palyatif tedbirlerle değil, köklü sosyal reformlara yönelik çalışmaların
yapılmasında yarar olacağını özellikle belirtmek istiyorum; çünkü, eğer,
işsizliğin kol gezdiği, dolayısıyla, üretimin durduğu, istihdamın gittikçe
katlanarak bir çığ haline geldiği bir toplumda buna çare bulunmazsa, sosyal
patlamalara, maazallah, sebebiyet verileceği bir ortam hazırlanmış olur. O
sebeple, bunun önüne geçmenin yolu, topyekûn sosyal reform niteliği arz edecek
mevzuat çalışmalarının bir an önce Parlamentonun önüne gelmesidir. Yoksa,
efendim, her gün, filan maddeyi değiştirelim, yaş seviyesini şu hale getirelim
ve işte, görüyoruz, bu şekilde, kenarından köşesinden mevzuatı değiştirmeye
çalıştığımız zaman ve hele hele, böyle, iyi incelemeden, araştırmadan ve
dolayısıyla, köklü bir değişikliğe matuf olan çalışmaları göstermediğimiz için,
görüyoruz ki, Anayasa Mahkemesinde bu mevzuat çalışmalarımız iptal edilmiştir.
Bu mevzuat çalışmalarımız, maalesef, Mecliste yeniden görüşülüyor. O sebepledir ki, bugün,
ister Avrupa kıtasına bakalım ister Amerika'ya bakalım, gittiğiniz zaman,
kişilerin en önemli hak etmiş oldukları husus, sosyal güvencedir. Şimdi,
sigortalı olma hakkı, maalesef, Türkiye'de henüz yerli yerine oturmamış bir
durumda; gizli sigortalılık vardır. Hele hele, Bağ-Kurdan tutun, tarım
kesiminde çalışan işçilerimizin, maalesef, bu güvenceyi yeteri derecede ele
geçirmiş olduğunu söylememiz hâlâ mümkün olamamaktadır. İstihdamda bulunanların
çoğunluğu, maalesef, Türkiye'de tarım sektörü olmakla birlikte, gelin, görün
ki, onlar da, tarım sektöründe çalışanlar da yeteri derecede o sosyal güvenceye
kavuşmamıştır. Sayın Başkan, değerli
meslektaşlarım; Türkiye'de işgücü fazlası ve işsizlik sorununu azaltmaya
yönelik etkin bir istihdam politikamız olmadığı için, bununla ilgili olarak
kapsamlı hedef politikalar, maalesef, yeteri derecede oluşturulamamıştır.
İşsizliği azaltmada en etkin çözüm, şüphesiz, ekonominin büyümesi, yeni
yatırımlarla birlikte, iş alanlarının yaratılmasıdır; bunu sağladığımız takdirde,
iş güvencesini... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Çetinkaya,
1 dakikada toparlar mısınız. M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. ...o zaman,
insanlarımızı, bu işsizlik belasından kurtarmış oluruz. Bugün, nereye giderseniz
gidin, özellikle 25 yaş ve altı insanlarımız, maalesef, açlık sınırıyla karşı
karşıya bulunmaktadır. Evet, çalışmak isteyen insanlarımıza iş imkânı bulmanın
yolu, gayet tabiî ki, sağlıklı bir ekonomiye ülkeyi kavuşturmaktan geçer; ama,
gelin görün ki, o sağlıklı ekonomiyi, hâlâ, bir türlü, Türkiye'de
yakalayamadık. Bunun en önemli unsurlarından birisi, sistemin, temel sosyal
güvenlik prensiplerine uygun çalıştırılmamasıdır. İkinci sorun, sosyal güvenlik
kurumlarında yaşanan yönetim bozukluğudur. Üçüncü, temel sorun, kaynak
yetersizliğidir. Gelişmekte olan ülkelerde, sosyal güvenlik için ayrılan pay,
gayri safî millî hâsılanın yüzde 3 ile yüzde 8'i arasındayken, gelişmiş olan
ülkelerde yüzde 20 ile yüzde 35 arasındadır. Bu rakamları gördüğünüz zaman,
işte, Türkiye'deki sıkıntının esas sebebi, bu görülen rakamlarda kendisini
göstermektedir... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim, sağ olun. M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Devamla) - Dilerim ki, önümüzdeki günlerde, Meclisin önüne, daha kapsamlı
reform niteliğini teşkil edecek mevzuat gelir ve biz de bunu çıkarırız. Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim; zaten 2 dakika fazla konuştunuz. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş; buyurun efendim. Süreniz 5 dakika Sayın
Kabataş. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA KEMAL
KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 868 sıra sayılı
tasarının 4 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, 4
üncü madde, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bulunanların
geçişleriyle, intibaklarıyla ilgili düzenlemeler içeriyor. Bu kesim, toplumun
gelir yönünden en fakir ve en zayıf bölgesindeki insanlardan oluşuyor,
mensuplardan oluşuyor, üyelerden oluşuyor. Bu gruptaki sigortalıların 41 ile 54
yaş arasında kadınlarda, 45 ile 58 yaş arasında erkeklerde intibakını
sağlayacak ayrıntılı düzenlemeler var. Bu düzenlemelerin işlerlik kazanabilmesi
için, bu büyük kesimde, yani, esnaf ve sanatkâr kesiminde, tarımda çalışanlar
kesiminde birikmiş sigorta borçları sorununun çözülmesi lazım. Değerli arkadaşlarım, bu
intibak hükümleri işliyor olsa bile, bu kesim, öteden beri devam eden, 2000
yılı, 2001 yılı ve 2002 yılında yaşanan derin ekonomik kriz nedeniyle, bu
mütevazı gelirlerle hayatını sürdürmeye çalışan insanlar, çok mütevazı prim
borçlarını, Bağ-Kur prim borçlarını ödeyemez hale gelmişlerdir. Bu borçlar,
astronomik tefeci faizleriyle, bu kesim için ödenemeyecek borç haline gelmiştir
ve bu kesim, bu toplumun en zayıf, en dürüst kesimi, bu acımasız uygulamalarla
mal bildiriminde bulunmama ya da İcra ve İflas Kanunu hükümleri uygulaması
nedeniyle cezaeviyle tanışır hale gelmiştir. Bütün bunlardan da hükümetin ve bu
sistemin sonuç alması mümkün değildir; çünkü, Bağ-Kurun şu anda birikmiş
borçları, takip ettiği alacakları 4 katrilyon düzeyindedir. 4 katrilyonluk bir
kaynağı, bu ekonomik kriz altında ezilen kesimin ödemesi mümkün değildir. Sayın Bakan, âdet olduğu
üzere, arada aflar ilan ediyor, basında, her yerde bunları duyuruyor. Bu affın
af olabilmesi için, getirilen düzenlemelerle, Bağ-Kur sigorta primi borcunu
ödeyemeyen insanların bunu ödeyebilecekleri düzeye çekilmesi lazımdır.
Ödenemeyecek bir rakamı, yani, Bu, çok ucuz bir olay
değil. Buradaki zorlama, buradaki icra, buradaki hapis, buradaki jandarma,
buradaki celp, bu geliri, bu tahsilatı sağlamaz. Durduk yerde, vatandaşımıza,
bu insanlarımıza işkence etmeye devam etmeyelim. Bu, bir gün yapılacak. Bu, bir
şekilde çözülecek. Devletle, Bağ-Kurla, bu çalışan kesim arasındaki bu derin
ihtilaf mutlaka çözülecek; ama, bugünkü mantıkla, bugünkü kafayla, bugünkü
yaklaşımla çözülemeyeceği açık. Çözülebiliyor olsaydı, bu kurumun Yapılması gereken, bu
konuda sadece kanunla intibak hükümlerini getirmek, yaş skalasını yeniden
oluşturmak değil, bu sistem içindeki insanların, Bağ-Kurla olan ihtilafını,
Bağ-Kura karşı yükümlülüklerini yerine getirememekten ve ekonomik krizden doğan
ihtilafını çözmekten geçiyor. Eğer işleyen bir sistem peşindeyseniz, eğer bu
kesimde ve Bağ-Kurda bir rahatlama yaratmak istiyorsanız, bu olayı, gerçekten,
sağlıklı, rasyonel ve doğru ölçülerde yeniden tanımlamanız gerekiyor. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kabataş,
toparlayın efendim... KEMAL KABATAŞ (Devamla) -
Bu tanımlamanın yeri burasıdır değerli arkadaşlarım. Bu kanunları, bu
düzenlemeleri alt alta yazarak Bağ-Kurun 4 katrilyonluk alacak sorununu çözmek
mümkün değil. Hapislere de atsanız, ekonomik krizin tahrip ettiği, yok ettiği
insanlardan bu paraları tahsil etmeniz mümkün değil. Bu tahsilat kabiliyetini
yaratmadan, bu borçları ödenebilir duruma getirmeden sisteme işlerlik kazandırmak
mümkün değildir. İnanıyorum ki, bir gün, bu Parlamento, bu yüce kurum buradaki
sorunun derinliğini, büyüklüğünü kavrayacak ve bu yöndeki düzenlemelerin de
yolunu açacaktır; temennim budur. Bu çözüm içeren
temenniyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kabataş. Grupları adına başka söz
isteği?.. Yok. Madde üzerinde 3 adet
önerge var; bunların 2 tanesi Sayın Emre Kocaoğlu tarafından verilmiştir.
Metinde yer alan "Anayasa Mahkemesince" ibaresi, önergede
"Anayasa Mahkemesi tarafından" şeklinde düzenlenmiştir; önerge
vasfında değildir. Yine, metinde "aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir" diyor, önergede ise "düzenlenerek yeniden tanzim
edilmiştir" denilmektedir -yine, aynı anlama geliyor- önerge vasfında
olmadığı için bu iki önergeyi işleme koymuyorum. Bir önerge var; onu
işleme koyuyorum efendim. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 868
sıra sayılı tasarının çerçeve 4 üncü maddesiyle değiştirilen geçici 2 nci
maddenin Anayasa Mahkemesince iptal edilen (B) bendine, aşağıdaki (a) alt
bendin eklenmesini, (B) bendinin mevcut (a) alt bendinin (b) alt bendi olarak
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, takip eden alt bent harflerinin yeniden
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"a) (A) Bendi
kapsamında olanlar hariç sigortalılık süresi 13 yıl (dahil) ve daha fazla
olanlar kadın ise 40, erkek ise 44 yaşını doldurmuş olmaları," "b) Sigortalılık
süresi 12 yıl 3 ay (dahil) den fazla 13 yıldan az olanlar kadın ise 41, erkek
ise 45 yaşını doldurmuş olmaları," BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye katıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Komisyonun
çoğunluğu olmadığı için takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergenin
gerekçesini okutuyorum: Gerekçe : Bu maddenin uygulanmasına
açıklık getirmek üzere bu düzenleme önerilmiştir. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir. Maddeyi, kabul edilen
önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi
okutuyorum: MADDE 5.- 8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Geçici 205
inci maddesinin birinci fıkrasının, "b" bendinden önce satırbaşı
olmak üzere "23.5.2002 tarihinde;" ibaresi eklenmiş, Anayasa
Mahkemesince iptal edilen (b), (c), (d), (e), (f), (g), (h), (i) ve (j) bentleri
ile ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve birinci
fıkraya (j) bendinden sonra gelmek üzere (k), (l), (m), (n), (o) ve (p)
bentleri ile aynı fıkranın sonuna "Emeklilik hizmet sürelerini 23/5/2002
tarihinde doldurmuş olan kadın iştirakçiler 40, erkek iştirakçiler 44 yaşını
doldurduklarında emekli aylığına hak kazanırlar." cümlesi eklenmiştir. "b) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 3 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 41, 3
yıl 6 ay veya daha az kalan erkek
iştirakçiler 45 yaşını, c) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 3 tam yıldan fazla, 4 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 42, 3 yıl 6 aydan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan erkek
iştirakçiler 46 yaşını, d) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 4 tam yıldan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 43, 5 yıldan fazla, 6 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek
iştirakçiler 47 yaşını, e) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 5 tam yıldan fazla, 6 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 44, 6 yıl 6 aydan fazla, 8 tam yıl veya daha az kalan erkek
iştirakçiler 48 yaşını, f) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 6 tam yıldan fazla, 7 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 45, 8 yıldan fazla, 9 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek
iştirakçiler 49 yaşını, g) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 7 tam yıldan fazla, 8 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 46, 9 yıl 6 aydan fazla, 11
tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 50 yaşını, h) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 8 tam yıldan fazla, 9 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 47, 11 yıldan fazla, 12 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek
iştirakçiler 51 yaşını, i) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 9 tam yıldan fazla, 10 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 48, 12 yıl 6 aydan fazla, 14 tam yıl veya daha az kalan erkek
iştirakçiler 52 yaşını, j) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 10 tam yıldan fazla, 11 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 49, 14
yıldan fazla, 15 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 53 yaşını, k) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 11 tam yıldan fazla, 12 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 50, 15 yıl 6 aydan fazla, 17 tam yıl veya daha az kalan erkek
iştirakçiler 54 yaşını, l) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 12 tam yıldan fazla, 13 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 51, 17 yıldan fazla, 18
yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 55 yaşını, m) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 13 tam yıldan fazla, 14 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 52, 18
yıl 6 aydan fazla, 20 tam yıl veya daha az kalan erkek iştirakçiler 56 yaşını, n) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 14 tam yıldan fazla, 15 tam yıl veya daha az kalan kadın iştirakçiler 53, 20 yıldan fazla, 21
yıl 6 ay veya daha az kalan erkek iştirakçiler 57 yaşını, o) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 15 tam yıldan fazla, 16 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 54, 21 yıl 6 aydan fazla, 22 tam yıl kalan erkek iştirakçiler 58
yaşını, p) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya; 16 tam yıldan fazla, 17 tam yıl kalan kadın iştirakçiler
55 yaşını, doldurmaları ve kadın
iştirakçinin 20, erkek iştirakçinin 25 fiili hizmet süresini tamamlamaları
halinde istekleri üzerine emekli aylığı bağlanır. 39 uncu maddenin (e) ve
(f) fıkraları kapsamına girenlere 25 fiili hizmet yılını ve yukarıdaki yaşları
doldurmaları halinde emekli aylığı bağlanır. 32 inci madde gereğince
fiili hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden,
hizmetlerine eklenen fiili hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır." BAŞKAN - Madde üzerinde,
Saadet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman?.. Yok. AK Parti Grubu adına,
Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. AK PARTİ GRUBU ADINA
MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 868 sıra sayılı
Sosyal Güvenlik Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
üzerinde konuştuğumuz madde, Emekli Sandığına mensup, kamu kesiminde çalışan
memur vatandaşlarımızın kademeli geçişlerini düzenleyen bir maddedir. Emekli Sandığı, 1950
yılından bu yana, kamu kesiminde çalışan memurlarımıza ve askerî personelimizin
emeklilerine, dullarına ve malul olanlarına hizmet vermektedir. Bu kanun,
bildiğiniz gibi, önce, 1999 yılında çıkmıştı. O gün de, bugün de, muhalefet, bu
kanun üzerindeki eleştirilerini çok net olarak söylemiş; ne var ki, hükümet
kanadı, hep kulak tıkamıştı, bundan önce de birtakım yasalarda olduğu gibi. Değerli arkadaşlar,
önümüze gelen bu değişiklik tasarısında bazı iyileştirmeler olduğunu
görmekteyiz; basamaklar çoğaltılmış, daha da daraltılmış, birtakım memur
vatandaşlarımızın daha çabuk emekli olması, böylece sağlanmıştır. Bunu,
memnuniyetle karşılıyoruz; ancak, geneline baktığımız zaman, emeklilik yaşı
yüksek tutulmaktadır. Biliyorsunuz, bu yasayla, artık, kadınlar 58, erkekler 60
yaşında emekli edilecekler. Peki, baştan, bu yasayı getirenlerin gerekçesi
nedir; sosyal güvenlik kurumlarının gelirleri ile giderleri birbirini
karşılamamaktadır. Buna örnek olarak, daha çok Avrupa ülkelerini göstermekte,
Avrupa'da da emeklilik yaşının yüksek olduğunu vurgulamaktadırlar. Değerli arkadaşlar,
oysaki, Türkiye'nin kendine özgü şartları da vardır. Nedir onlar; Türkiye'de,
çalışma şartlarının zorluğu ve işsizliğin yoğun olduğu bir vakıadır. Sosyal
hukuk devleti demek, vatandaşını aç ve açıkta bırakmayan devlet demektir.
Bugün, örnek aldığımız Avrupa ülkelerinde, bir vatandaş, eğer iş bulamamışsa,
sosyal devlet olmanın gereği olarak vatandaşa işsizlik parası verilmektedir;
ama, maalesef, biz, bu parayı veremediğimiz gibi, sigortalı olan
vatandaşlarımıza bile hakkınca bir pay verememekteyiz. Değerli arkadaşlar,
üzerinde konuştuğumuz madde, memurlar hakkındadır. Memurlarımız, son yıllarda,
daima, reel olarak, hep enflasyonun altında kalmıştır. Gelen hükümetler, her
zaman, her açıklamalarında "memuru enflasyona ezdirmeyeceğiz"
dedikleri halde, son on yılın bilançosuna baktığımız zaman, hep ortalama
enflasyonun altında kalmıştır. Sadece, son on yıl içerisinde, 1996 yılında
enflasyon ortalaması yüzde 79,4; memura verilen zam ise yüzde 89,5 olmuştur.
İçinde bulunduğumuz, daha doğrusu geride bıraktığımız yıl itibariyle yüzde 68,5
olan enflasyon ortalamasına rağmen, memura, ancak yüzde 51,9 zam olarak
verilmiş, yine, memur, enflasyonun altında ezdirilmiştir. Ayrıca, memurların kendi
aralarında ücret adaletsizliği vardır. Değerli arkadaşlar, bu
konuda çok farklı örnekler verilebilir; ama, Sayın Bakanın kendi kurumundan
örnek vermek istiyorum. Mesela, Bağ-Kurda çalışan bir şef 390 000 000 alırken,
bir başka sosyal güvenlik kurumunda çalışan bir şef 596 000 000 alıyor.
Bağ-Kurdaki bir memur Değerli arkadaşlar, bütçe
içindeki paylar itibariyle memurlar her zaman ezilmiştir. On yıllık bilançoya baktığımız
zaman; 1975 yılında bütçeden yüzde 38,4, 1992'de yüzde 42,4 pay alan memurların
aldığı pay, 2001 yılında yüzde 18.9'a düşmüştür. Yani, memur, fakirliğe,
sefalete mahkûm olmuştur. Değerli arkadaşlar, bunun
gereği olarak, her memur ek bir iş yapma durumunda kalmıştır. Her gün, Kızılay
Meydanında, memurlarımızın bir araya gelerek, seslerini Meclise duyurmak için
yasal haklarını kullandıklarını görmekteyiz. Eskiden, memurlar kendi aralarında
yasal eylemler yaparlardı; şimdi, işçiler ile memurlar bir araya gelerek
birlikte eylem yapıyorlar "emek platformu" diye, emekçinin hakkını
alabilmek için seslerini duyurmaya çalışıyorlar; ama, ne var ki, bu hükümet,
duymamakta ısrar ediyor. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. MAHMUT GÖKSU (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım. Değerli arkadaşlar,
dolayısıyla, çalışan bu kesimimizi asla mağdur etmemeliyiz diye düşünüyorum.
Bunlar arasında, sigortalılar arasında Bağ-Kurlular oldukça mağdur durumdadır.
Bakınız, bir arkadaşımız Sayın Bakana "Bağ-Kur emeklisi bir vatandaş ne
kadar maaş alıyor" diye sorduğu zaman "127 000 000" dedi. Evet,
yeni emekli olanlar alıyor; ama, eskiden emekli olanlar 80 000 000, 90 000 000
gibi gülünç bir maaş almaktadır. Eskiden emekli olanların maaşları da mutlaka
düzeltilmelidir diye düşünüyor; bu yasanın milletimize hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Göksu. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Sayın Oğuz Tezmen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA OĞUZ
TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önemli bir tasarı
olduğuna daha önce değinmiştim. Gerçekten, bu tasarıyla, geçiş hükümleri
düzenleniyor ve çok sayıda insanın emekli olmasına ve geleceklerine yönelik
düzenlemeler getiriliyor. Bu arada, Plan ve Bütçe Komisyonunda eklenen bir
düzenlemeyle de, emekli olma konusunda, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı
dikkate alınarak, ilave bir imkân sağlanmış durumda. Aslında, emeklilik yaşının
toplumda hâlâ tartışılıyor olması, sistemin, bütünü içinde ele alınmadığından
kaynaklanıyor; çünkü -bir önceki konuşmamda da dile getirdim- iş güvencesi,
kıdem tazminatlarının konumu ve diğer sosyal güvenlik sisteminin
reorganizasyonu ve belki, buna bağlı olarak bireysel emeklilikle bunların
modifikasyonun yapılmasının bir paket olarak ele alınması lazım. Bazı şeyler
yapılıyor; ama, bütünlüğü kaybetmiş durumda. Sosyal güvenlik
sisteminin açığı ciddî boyutlara doğru gidiyor. Yapılan projeksiyonlarda, 2020
yılında, bu kapanıp artıya geçmeye başlayacaktı; ama, primleri artırmadan diğer
harcamalarda enflasyon endeksi olduğu için bu açık, gitgide büyüdü. Şimdi, ben burada,
kaynakların, toplanan primlerin ne ölçüde etkili kullanıldığının toplumda tartışılması
gerektiğini düşünüyorum. Çok kimse söylüyor; ama, bu toplanan kaynakların,
sosyal güvenlik sisteminin topladığı kaynakların heba edildiğine ilişkin yaygın
kanı var; insanlar, birazda bu sisteme güvenmedikleri için, prim ödemekten
imtina ediyorlar ve dikkat edin, her iki senede bir, her sene, Bağ-Kur prim
borçlarının affı, prim ödemeyenlere yeni bir opsiyon getiriliyor; ama, eski
hamam, eski tas devam ediyor, primler ödenemiyor. Bir de, "30 sene
sonra sizi emekli edeceğiz" diye insanların bugünlerini karartıyoruz,
hapishanelere gönderiyoruz. Niye; 30 sene sonra adamı emekli edeceğiz. Peki,
bugün, adamın yaşaması için gerekli olan dükkânını haciz yoluyla satıyoruz, 30
sene sonra seni emekli edeceğiz diye. Bu yaklaşımlar, gerçekten insanlarda
sıkıntı yaratıyor. Sayın Bakan zaman zaman
kamuoyuna çıkıyor "sosyal güvenlik kuruluşlarında çok büyük yolsuzluklar
var, 1 katrilyon liralık yolsuzluk var" diyor. Bir örneği, 5 Eylül 2000
tarihli Milliyet Gazetesinde "Ağlatan Soygun" diye bir beyanı var
Sayın Bakanın. Diyor ki; " 1 katrilyonluk yolsuzluk var. Sosyal güvenlik
sisteminde SSK'ya, kalp kapakçığı, kalp pili ya da ortopedide kullanılan bazı
iyileştirici malzemeler alınmış. Yılbaşında, oranı da kendim tesadüfen
belirleyip, geçen yıla göre dolar bazında yüzde 30 indirim yapmayandan bu
malzemeyi almayacağım diye duyuru yaptım. İki firma hariç, tamamı isteğime
uydu. Görüyor musunuz ortaya çıkan zararı! 2000 yılının 5 Eylülü... Bu arada, Sosyal
Sigortalar Kurumunun, 31 Ekim 2000 tarihli, 24216 sayılı Resmî Gazetede, SSK
Alım-Satım İşlemleri Yönetmeliği çıkıyor. Bu yönetmelikte, özellik arz eden
ilaç ve iyileştirici nitelikte malzeme alımları konusunda ihale yapılmadan alım
yapma yetkisi veriliyor ve o tarihte de, Sayın Bakan, bunun yayımlanması için,
Resmî Gazeteye, kendi imzasıyla gönderiyor. Bir ayrı olay: Daha sonra
bir milletvekilimiz soru önergesi veriyor -tarih zikrediyorum, 22 Haziran 2001-
yazılı soru önergesine verilen cevapta "özellikle kalp hastalarında
kullanılan stentler konusunda yürütülmekte olan bir soruşturma mevcut
değildir" diyor, Bakan Yaşar Okuyan. Sonra -15 Nisan 2002'de-
"SSK'da yüzyılın soygunu: Çalışma Bakanı Okuyan, iyileştirici sarf
malzemelerinin alımları için ihale yapılmadığını belirterek, SSK'da cumhuriyet
tarihin en büyük yolsuzluğuyla karşı karşıya olunduğunu söyledi"
deniliyor. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Buyurun Sayın
Tezmen. OĞUZ TEZMEN (Devamla) -
Yani, biz, aslında, SSK'da yolsuzluk yapılmasına engel mi oluyoruz, yoksa bunun
şovunu mu yapıyoruz; bunun herkesçe bilinmesi lazım. Bu konuyla ilgili olarak
iki soru önergesi verdim; iki ay geçmesine rağmen, henüz, Sayın Bakan bana
cevap vermedi. Bir diğer olay da şu;
bakınız, ona da değineyim: SSK, 25.1.2000 tarihinde otomatik röntgen film banyo
cihazı alımı için ihaleye çıkıyor. 25.1.2000 tarihli ihalede 12 125 Deutsche
Mark fiyat veriyor firma; bu ihale iptal ediliyor. Sonra, bir süre sonra tekrar
ihale yapılıyor, 4.12.2001'de ve bu, aynı firma, aynı cihaz için 17 687 mark
fiyat veriyor ve ihale firmada kalıyor. Şimdi, ben, bu uyarıları
Sayın Bakana soru önergesi olarak verdim. Dedim ki "böyle bilgiler var,
bunları lütfen bildirin." Bu tür olaylar somut olaylar, bunun nesini...
Varsa var, yoksa yoktur. Bunu geciktirmek, aslında, bu soruya cevap vermemek,
herkeste kuşku uyandırıyor; yani, sükut ikrardan mı gelir sorusu herkesin
kafasında yer ediyor. Bu işler ciddî işlerdir.
Yolsuzluk varsa, hemen soruşturma başlatılması gerekirdi, herkesin yakasına
yapışmamız gerekirdi. Meclisin de bunu bilmesi lazım. Yoksa, iki sene önce
diyorsunuz ki, 1 katrilyonluk yolsuzluk var... Arada hiçbir soruşturma
yapmıyorum diyorsunuz. Ondan sonra, iki sene geçiyor; tekrar, yine, 1
katrilyonluk yolsuzluk diyeceksiniz ve sosyal sigortalar sistemini de iyi
yönetiyoruz, kaynakları iyi kullanıyoruz diyeceksiniz; buna kimsenin hakkı yok.
Gerçekten, bu iş ciddî
bir iştir. Kamu yönetimi ciddî iştir, devlet yönetimi ciddî iştir. Gazetelere
demeç vermekle değil, icraatla bu işlerin yapılması gerekir diyor; hepinize
saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Tezmen. Madde üzerinde başka söz
isteyen?.. LÜTFİ YALMAN (Konya)-
Sayın Başkan, ben söz istiyorum. BAŞKAN- Sayın Yalman,
hazırlandınız mı? İSMAİL KÖSE (Erzurum)-
Her zaman hazır. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir)- Her zaman hazır. BAŞKAN- Peki. Saadet Partisi Grubu
adına, Sayın Lütfi Yalman; buyurun. Süreniz 5 dakika. SP GRUBU ADINA LÜTFİ
YALMAN (Konya)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 868 sıra sayılı
tasarının 5 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz aldım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
hepimizin bildiği gibi, elimizdeki bu yasa, gündeme çok büyük iddialarla
getirilmişti, 1999 Ağustosunda. O günlerde de, Türkiye, büyük bir deprem olayı
yaşamıştı. 1999 Ağustosunda görüşülen bu yasa tasarısı, bir reform tasarısıdır
denilerek büyük iddialarla getirilmişti. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine gelen bu yasa tasarısı müzakere edilirken, diğer yasa tasarılarında
olduğu gibi, muhalefet olarak çok ciddî ikazlarda ve izahlarda bulunmuştuk.
Nitekim, o dönemlerde, bu yasa tasarısıyla ilgili olarak, Sayın Bakan
-hatırlıyorsa Sayın Bakan- ciddî iddialarda bulunmuş ve "kral çıplak
diyebilen bir insanım" demişti. Değerli arkadaşlar, şu,
bir realite; Türkiye'de bir erken emeklilik var, bunu kimse inkâr etmez;
çalışmalara, bu yönüyle katılmamak ya da doğru bulmamak mümkün değil; ancak,
Türkiye şartlarında, acaba, tespit etmiş olduğumuz emeklilik yaşının biraz daha
yüksek olduğu düşünülebilir mi? Çünkü, Türkiye'de emeklilik yaşını
yükselttikçe, işsizlik oranında bir artış olacak; bunun da gözönüne alınması
gerekirdi. Değerli arkadaşlar, 1999
Ağustosunda, bu yasa tasarısı hazırlandığı zaman, tabiî ki, ikazlarımız ve
izahlarımız dikkate alınmamıştı. Tasarıyla ilgili yanlışlıklar dile getirildi
ve "Anayasaya aykırılıkları var, diğer bütün çıkardığınız yasa
tasarılarında olduğu gibi, bu da, ya Cumhurbaşkanından ya da Anayasa
Mahkemesinden geri döner, dönebilir" denildi, ama, bunlar dikkate alınmadı,
her zaman olduğu gibi, bu da, Anayasa Mahkemesinden geri döndü. Fazilet Partisi
Grubu olarak, bu aykırılıklarla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine müracaat
edildi ve bu, geri döndü. Değerli arkadaşlar, bir
şey dikkatimizi çekiyor mu?.. Üç haftadır, üç yasa tasarısı görüşüyoruz. Önce,
RTÜK Yasa Tasarısını görüştük. RTÜK Yasası, önce Anayasa Mahkemesinden geri
geldi, Sayın Cumhurbaşkanından geri geldi, daha önceki dönemi de kastederek
söylüyorum; onun arkasından, geçen hafta, yine, Şartla Salıverilme Yasa Tasarısını
görüştük, bugün de emeklilikle ilgili yasa tasarısını görüşüyoruz. Bu üç yasa
tasarısının hepsi de, ya Anayasa Mahkemesinden ya da Cumhurbaşkanından geri
döndü. Türkiye Büyük Millet Meclisini, biz -zaman zaman, kürsüye çıktığımız
zaman söylüyoruz, diyoruz ki- yaz boz tahtasına çevirdik. Değerli arkadaşlar,
hükümette, bu yasa tasarıları hazırlanırken, acaba, hiç mi hukukçu
milletvekilleri ya da bakanlarımızın hukuk danışmanları dikkat etmiyor, dikkat
kesilmiyor, incelemiyorlar da bu tasarı veya benzeri hazırlanan birçok yasa
tasarısı hemen geriye dönüyor?! Muhterem arkadaşlar,
tabiî ki, Türkiye'de, işsizliğin, ne kadar büyük oranlarda olduğunu, gittikçe
ne kadar artış trendi gösterdiğini hepimiz biliyoruz. Türkiye şartlarına göre
bir emeklilik yaşının tespit edilmesine şiddetle ihtiyaç var. Tabiî ki, bu
tasarıyla emeklilik yaşı yükseltiliyor; gerekçe olarak da, sosyal güvenlik
kurumlarının geliriyle emeklilik giderlerinin karşılanamadığı ifade ediliyor;
ama, bunun beraberinde gelen sosyal çalkantılar, sosyal bozukluklar, sosyal
dengesizlikler gözardı ediliyor. Türkiye'de çalışma şartlarının ağırlığı
hepimizin malumudur ve işsizliğin yaygın oluşu, ileri yaşlarda iş bulmayı da
zorlaştırıyor değerli arkadaşlarım. Yani, emeklilik imkânı elde edemeyen, çalışma
imkânı elde edemeyen, istihdam imkânı bulamayan insanlarımız, farklı alanlara
müracaat ediyor ve kendisinin yaş olarak kapasitesini aşan noktalarda bile, zor
şartlarda bile çalışma durumunda, noktasında kalıyor. Sosyal güvenlik
kurumlarının... İHSAN ÇABUK (Ordu) - Siz,
bu kanuna karşı mısınız? LÜTFİ YALMAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bir kanuna karşı olmak mühim değil; ama, bir kanun
içerisinde aksaklıklar varsa, eksiklikler varsa, müsaade edin, bir kanunun
bütününe karşı olmak bir başka olaydır, bir kanunun içinde eksiklik, yanlışlık
varsa, onu izah etmek, ikaz etmek bir başka olaydır; bu, muhalefetin de
görevidir. Bakın, bu yasa tasarısıyla ilgili 1999'daki tutanakları bir
okuyun... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yalman,
lütfen, 1 dakika içerisinde toparlar mısınız... LÜTFİ YALMAN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. Denilmiş ki, arkadaşlar,
şu konularla ilgili yanlışlıklar var, Anayasaya aykırıdır, bunu dikkate alın,
yarın Anayasa Mahkemesinden döner; ama, hiç dikkat etmemişsiniz; bakın, bugün
gündeme geldi. Demek ki, ikaz yapmak lazım. Bu yasa tasarısının bütününe karşı
olmadığımızı ifade ediyoruz; ama, hep uyardığımız bir nokta var; yahu, şu
muhalefetin dediğini de bir dikkate alın allahaşkına! Dikkate almazsanız,
böyle, ya Cumhurbaşkanlığı duvarına ya Anayasa Mahkemesi duvarına
çarpıyorsunuz. Onun için, bu izahları, bu ikazları dikkate almanızı istirham
ediyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yalman. Efendim, madde üzerinde,
gruplarca başka söz istenmemiştir. Madde üzerinde 3 tane
önerge vardır; geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre işleme
koyacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 868
sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Emre
Kocaoğlu İstanbul Madde 5.- 8.6.1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun geçici 205
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilmiş olan b, c, d, e, f, g, h, i ve j bentleri ile ikinci ve üçüncü
fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye k, l, m, n, o ve p bentleri
eklenmiştir. BAŞKAN - Bu da, yine,
yanlış bir önerge; çünkü, burada, aslında, maddeye ilave edilmemiş, fıkraya
ilave edilmiştir. Yine, bu önergeyi de işleme koymuyorum. Sayın Emre Kocaoğlu'nun
ikinci önergesinde de fıkra değiştirilmiş. Fıkrayı değiştirmek başka, maddeyi
değiştirmek başka. Onun için, bu önergeyi de işleme koymuyorum. Sayın Emre Kocaoğlu, bu
iki önergesinin gerekçesinde, maddeye anlam katmak için önergeleri verdiğini
belirtiyor; ama, önergelerini, maddeyi anlamsızlaştırmak için vermiş. Üçüncü ve son önergeyi
okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 868
sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin çerçevesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, maddeye yeni (b) bendi eklenmesini ve mevcut (b) bendinin
aşağıdaki şekilde (c) bendi olarak değiştirilmesini ve bent harflerinin yeniden
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 5- 8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun geçici 205
inci maddesinin birinci fıkrasına, (a) bendinden sonra satırbaşı olmak üzere
"23.5.2002 tarihinde;" ibaresi ile aşağıdaki yeni (b) bendi eklenmiş,
Anayasa Mahkemesince iptal edilen "(b), (c), (d), (e), (f), (g), (h), (i)
ve (j)" bentleri "(c), (d), (e), (f), (g), (h), (i), (j), (k)"
olarak yeniden düzenlenmiş, maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve birinci fıkraya (l), (m), (n), (o), (p) ve (r)
bentleri eklenmiştir. b) Emeklilik hizmet
sürelerini dolduranlar ile doldurmaya 2 tam yıl veya daha az kalan
iştirakçilerden kadın ise 40, erkek ise 44 yaşını, c) Emeklilik hizmet
sürelerini doldurmaya, 2 tam yıldan fazla, 3 tam yıl veya daha az kalan kadın
iştirakçiler 41, 2 tam yıldan fazla, 3 yıl 6 ay veya daha az kalan erkek
iştirakçiler 45 yaşını," BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu önergeye?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Katılıyoruz. BAŞKAN - Komisyon takdire
bırakıyor, Hükümet katılıyor. Önerge sahipleri, gerekçeyi
mi okutalım? İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Gerekçe okunsun efendim. MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Gerekçe okunsun efendim. BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Bu maddenin
uygulanmasına açıklık getirmek üzere bu düzenleme önerilmiştir. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Maddeyi... MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ
(Şanlıurfa) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Maddeyi, kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunacağım; ancak, karar yetersayısı
istenildiği için, karar yetersayısını arayacağım. Maddeyi, kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yetersayısı yok. Aslında, çalışsak, bu
kanun tasarısını bitirebiliriz. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Karar yetersayısı istiyorlar Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, gelsin
iktidar; arkadaşımız isteyebilir. Ne kadar ara verelim? HALİL İBRAHİM ÖZSOY
(Afyon) - 5 dakika yeter Sayın Başkan. NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale)
- 5 dakika. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
10 dakika verin Sayın Başkan. BAŞKAN - Birleşime 10
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.57 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.05 BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER: Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz. IV. - KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 5. - Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal
Sigortalar Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu İle
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/981) (S.
Sayısı: 868) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerlerini aldılar. Sayın milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 5 inci maddesinin oylanması sırasında
karar yetersayısı istenilmişti; yapılan oylamada karar yetersayısı
bulunamadığından, birleşime 10 dakika ara vermiştim. Maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını
arayacağım: Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde, kabul edilen önerge doğrultusunda ki değişik şekliyle
kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: MADDE 6.- 5434 sayılı
Kanunun Anayasa Mahkemesince iptal edilen geçici 206 ncı maddesi aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir. "Geçici Madde 206.-
8/9/1999 tarihinde Sandık iştirakçisi olanlardan 50 ve daha yukarı yaşlarda
bulunanlar, yaş haddi nedeniyle istekleri üzerine veya re'sen emekliye
ayrıldıklarında fiilî hizmet sürelerinin 10 yılı doldurmuş olması şartıyla
emekli aylığına hak kazanırlar." BAŞKAN - Madde üzerinde,
Saadet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu;
buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. SP GRUBU ADINA AHMET
SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 868 sıra sayılı
tasarının 6 ncı maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi selamlıyorum. Ünlü bir düşünürün güzel
bir sözü var: "İnsanlar doğar, bazı kalıpların, kundakların, kutuların
içine girer ve hayat boyu bu kalıpların, kutuların içinden çıkamaz; en sonunda
başka bir kutuya, tabuta konulur ve gömülür. Hayattayken bu kalıpların, kutuların
içinden çıkmayı başarın." Bizler de sizlere ısrarla
söylüyoruz, bu IMF kalıplarını bırakın, terk edin bu IMF programlarını; bu
programlar hiçbir ülkeye yaramadı, bize de yaramıyor. Bu programlarla, bugün
geldiğimiz noktada, eğer, ev kadını, akşama tenceremde ne kaynatacağım diye
düşünüyorsa, et mi, yoksa, dert mi kaynatacağım diye düşünüyorsa; evin erkeği,
yarın çocuğumu okula gönderirken, acaba, eline bir simit parası verebilecek
miyim diye düşünüyorsa, dükkânımı açarken siftah edebilecek miyim diye düşünüyorsa;
küçük esnaf, inceldiği yerden kopsun, canımı alacak değiller ya diye
düşünüyorsa; vatandaş, evindeki beyaz eşyayı satmış, halısını satmış, sıra
alyansına gelmişse; insanlar, işini, aşını, eşini kaybetmiş, aklını kaybetme
noktasına gelmişse; memur, ay sonunu nasıl getireceğim diye düşünüyorsa;
sanayici, hem de en büyük sanayicilerden bir tanesi "bir elimde 200 milyar
dolar var, acaba öbür elimde ne var" diye soruyorsa, bütün bu soruların
bir tek cevabı vardır, o da, IMF politikalarıdır ve IMF kalıplarıdır. Tekrar, muhalefet olarak
sizlere sesleniyoruz: Çıkın bu kalıplardan ve vatandaşı, Allahaşkına
rahatlatın. Bunları söylediğimizde bize kızıyorsunuz "Türkiye
Cumhuriyetinin hiçbir bakanı dışarıdan kumandalı olamaz" diyorsunuz. Sayın
Bakan, Emeklilik Yasası geçen sefer görüşülürken bu soruya aynen bu şekilde
cevap vermişti: "Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir bakanı dışarıdan kumandalı
olamaz." Ama, aynı Bakanın partisi, 20.5.1995'te dağıttıkları broşürlerde
"mezarda emeklilik" broşürlerinde "işçilerin, emeklilerin ve
onların eş ve çocuklarının haklarına ve geleceklerine acımasız, bu tasarının
sahibi hükümeti ve onun IMF'den kumandalı şaşkın Başbakanını siz işçilere
havale ediyoruz" diyordu. Şimdi, bunların hangisi doğrudur açıklayın Sayın
Bakanım; IMF kalıplarına girenler ile girmeye hazır olanlara hangi unvanla
hitap edeceğiz, bunu buradan açıklayın. Görüştüğümüz maddeyle,
daha önce geçici 206 ncı maddeyle fiilî hizmet süreleri on yılı doldurmuş olan
iştirakçilerin 61 yaşına çıkarılmış yaş sınırları 50 yaşa çekiliyor. Bu yaş
konusu, kademeli geçiş, emeklilik tasarısının en önemli konusuydu. Daha önce de
bu tasarı görüşülürken, eleştirilen, karşı çıkılan maddeler kademeli geçiş ve
yaşla ilgili maddelerken ve bunları toplasanız 7-8 tane maddeyken ve müktesep haklar
engelleniyorken, 1999 öncesine bunlar uygulanıyorken, o günlerde konuşan
iktidar sözcüleri "tasarının yüzde 95'inde, ilgili kurullarla, kurumlarla
anlaştık" diyordu. Halbuki, tasarının yüzde 95'i bu 7-8 maddedir ve onlar
Anayasa Mahkemesinden döndü ve sizler, bir kere daha, en çok Anayasa
Mahkemesinden dönen ve en çok veto yiyen kanun yapma şampiyonu olan hükümet
oldunuz ve onu destekleyen iktidar partileri oldunuz; sizleri tebrik ediyorum. Şimdi de, yine IMF'nin
talimatlarıyla, 60 000 işçiyi haziran sonuna kadar resen emekli etmeye
hazırlanıyorsunuz ve bu iş için de, yurt dışından, işten atma uzmanları
getiriyorsunuz. Şimdi, birden de, aktüer (sigorta matematikçisi) kesildiniz
Sayın Bakanım. 2005 yılının planlarını yapıyorsunuz, 2050 yılının planlarını
yapıyorsunuz; ama, bugünü, bugünün insanını görmüyorsunuz. Bakın, Bursa'da,
Yıldırım'da, Arabayatağı'nda yapmış olduğum bir semt pazarı ziyaretinde, bir
bayan ceza infaz memuresi, dertlerini, şöyle bir çırpıda bize anlattı.
Kendisinden yazılı bilgi istedim ve altına imzasını da koyarak bize göndermiş.
Diyor ki: "Ülkemizde 600'ün üzerinde cezaevi var ve 70 000 hükümlü,
tutuklu bulunmaktadır. Bizler, dışarıda 65 000 000 içerisinde sorunlu olan
insanlarla uğraşıyoruz. Bunların güvenliğinden, eğitiminden, yemeğinden,
suyundan, temizliğinden sorumluyuz. Beton duvarlar arasında, tehdit edilerek,
yaralanma, şişlenme tehlikesi altında, can güvenliği tehlikesindeyiz. Hijyenik
koşullar tam değildir. Verem, hepatit-B gibi bulaşıcı hastalıklara, romatizma,
belfıtığı gibi kalıcı hastalıklara maruz kalıyoruz. Bu şartlarda, 25 yılı
doldurarak, yaş sınırını doldurarak nasıl emekli olacağız" diye soruyor. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, 1
dakikada toparlar mısınız. Buyurun efendim. AHMET SÜNNETÇİOĞLU
(Devamla) - Yine "ev kirası 100 000 000 iken, mutfak masrafı 400 000 000
iken, 350 000 000-400 000 000 almamızı takdirlerinize sunuyorum" diyor bu
bayan memure, hem de altına imzasını koyarak. Şimdi, biz bunları
söylediğimiz zaman sizler diyorsunuz ki, var da mı vermiyoruz?! Evet, var...
RTÜK Yasasında, bir frekans ihalesinin RTÜK'ten alınarak Telekomünikasyon Üst
Kuruluna verilmesiyle, bu ihale yapılmayacak duruma getirilmiştir ve bu ülkenin
500 trilyon lirasının Hazineye girmesi engellenmiştir ve bu dört, beş tane
medya patronu için yapılmıştır. Bir tarafta emeklilerin, işçilerin, memurların
hakları bu şekilde gasp edilirken ve özellikle söylüyorum, burada 1999 yılı
öncesi olan hakları gasp edilmektedir. Burada, bu yasayı, bugün, bu haliyle
çıkarmak da iktidarın görevidir. İkide bir de burada, muhalefet sıralarına
dönüp de "Efendim, karar yetersayısı istemeyin, toplantı yetersayısı
istemeyin" demeye de hakkınız yoktur. Burada, bu kararı sizler
vereceksiniz, sizler çıkaracaksınız, buna bizim katkımız yoktur. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. AK Parti Grubu adına,
Amasya Milletvekili Akif Gülle;buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. (AK
Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA AKİF
GÜLLE (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının 6 ncı maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlarım. Değerli arkadaşlar, tüm
kamuoyumuzun da yakından takip ettiği gibi, işbaşındaki 57 nci hükümet sadece
yürütme erkini kullanırken değil, arkasındaki sayısal çoğunluğa dayanarak
yürütme ve yönetimde sergilediği yanlış tutumu, yasama faaliyetine de taşımakta
ve bu alanda Yüce Meclisin tarihinde görülmemiş derecede bir veto ve iptal
rekorunun da kırılmasına sebebiyet vermektedir. Takdir edersiniz ki, yasa
faaliyetinde bulunmak, yasa çıkarmak ciddî bir iştir, elbette ciddîye almayı da
gerektirir. Yasa tasarılarının da milletin sorunlarını hesaba katarak, toplumun
tüm kesimlerinin ihtiyaç ve beklentileri gözönünde bulundurularak hazırlanması
icap eder. Hükümetin bu anlayıştan uzak tutumu sonucu, bugüne kadar veto ve
iptal edilen yasaların sayısı, maalesef, 50'yi geçmiştir; bu da çok kötü bir
rekordur. Görüşmekte olduğumuz tasarının, Anayasa Mahkemesince 23.11.2001
tarihinde verilen 6 aylık sürenin son gününde Yüce Meclisin gündemine yine bir
oldubittiyle getirilmesini de, bu anlamda, takdirlerinize sunmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, bu
tasarı, SSK'lıyı, Bağ-Kurluyu, Emekli Sandığına tabi olarak çalışan tüm
memurları, kendi hesabına çalışanları, kısaca, çalışmakta olan herkesi çok
yakından ilgilendirmektedir. Bu ülkede, çalışanlardan, çalışanların
sorunlarından bahsederken, iş bulup çalışamayanların, yani, bu hükümetin politikaları
sayesinde işini kaybetmiş, işsiz kalmış milyonların sorunlarını da elbette
hatırlamamız gerekiyor. Sosyal güvenlik kuruluşlarıyla ilgili böyle bir tasarı
hazırlanırken, kendi kusurları ve yetersizlikleri sebebiyle değil; fakat,
hükümetin yanlış politikaları ve uygulamaları sonucu işini kaybetmiş insanların
sorunlarına çare olacak düzenlemeleri de düşünmemiz gerekiyor. Emekli Sandığı,
SSK, Bağ-Kur, esnaf ve sanatkârlar, tarımda kendi hesabına çalışanlar ve diğer
çalışanlarla ilgili yasa tasarısı görüşülürken, bu ülkede ücretle çalışan
milyonlarca insanın içinde bulunduğu ekonomik şartları da düşünmemiz gerekiyor.
Asgarî ücretin 160 000 000 TL olduğu bir çalışma ortamının sorunlarını da nasıl
çözebileceğimizi tekrar hesaba katmamız gerekiyor. Görüştüğümüz tasarının
kapsamındaki Emekli Sandığı, SSK ve benzeri sosyal güvenlik kurumlarından
emekli aylığı alanların durumlarını da tekrar ve tekrar, bir kez daha,
düşünmemiz gerekiyor. İşçi emeklilerinin ödenmeyen enflasyon farklarını -ki,
mahkeme kararıyla tescil edilmiş olmasına rağmen- konuşmadan, bu yasaları
çarçabuk geçirmememiz icap ediyor. Değerli arkadaşlar,
bugün, bu hükümet, yeni uygulamalarıyla gelir ve ücret dağılımındaki
adaletsizliği daha da vahim hale getirmektedir. Örneğin, Emekli Sandığına tabi
olarak emekliye ayrılan bir bakanlık daire başkanının aldığı emekli ücretinin 2
katını alabilecek kurullarda daire başkanlıklarının ihdas edilmesi, üzülerek
belirtelim ki, bu hükümete ait bir yüzkarasıdır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa Mahkemesince iptal edilen, sonra, hükümet tarafından
özüne dokunulmadan tekrar Yüce Meclise getirilen tasarı, özü itibariyle de
temel hukuk ilkelerine maalesef aykırıdır; çünkü, herhangi bir sosyal güvenlik
kuruluşuna tabi olarak işe giren bir vatandaş, işe girdiği tarihte, çalışma
süresini ve şartlarını kabul ederek işe başlamakta, başka bir deyişle,
işverenle sözleşmektedir. Binaenaleyh, daha sonra bu şartlarla ilgili bir
değişiklik söz konusu olacaksa, iki tarafın da rızasına dayanması icap etmektedir.
Bu nedenle, eğer,
hükümet, önümüzdeki bir tarihi esas alıp, "bu tarih itibariyle işe
girecekler şu kadar yıl hizmet veya şu yaşta emekli olabilecektir"
deseydi, belki, daha anlamlı olurdu; ama, mevcut tasarıyla, hükümet, tek
taraflı olarak çalışma süresini uzatmakta ve çalışanların kişisel hayatlarının
sınırlarını daraltmakta, planlarını da altüst etmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Gülle, 1
dakikada toparlar mısınız efendim. AKİF GÜLLE (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bütün bunlarla, ülkemizdeki sosyal güvenlik sisteminin ve
bu sistemi oluşturan kuruluşların ihtiyaca cevap verdiğini elbette
savunmuyoruz; aksine, ülkemizin, adil, mensuplarına çağdaş ve belirli bir refah
düzeyi sağlayan, iyi işleyen bir sosyal güvenlik sistemine acilen ihtiyacı
vardır. Bu da, bir sosyal güvenlik reformu demektir. Toplumumuzun ihtiyaç
duyduğu sistem, tüm kesimleri bir çatı altında toplayan bir emeklilik, keza,
tüm kesimleri bir arada mütalaa eden bir sağlık sigorta sistemidir. Yoksa, bazı
yerlerden gelen talimatların gereği olarak, sadece çalışma süresini uzatmanın
ve bazı basit düzenlemeleri yapmanın, sosyal güvenlik reformu olarak kabul
edilmesi mümkün değildir. Bu durum, sadece, Yüce Meclisin gündemini fuzulî
olarak meşgul etmekle kalacak ve yeni sorunlara yol açacaktır. Sözlerime, bu milletin
sorunlarını çözecek ciddî önerilerin, projelerin görüşülmesi ümidiyle son
veriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gülle. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Manisa Milletvekili Sayın Rıza Akçalı; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) Sayın Akçalı, süreniz 5
dakika. DYP GRUBU ADINA RIZA
AKÇALI (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Doğru Yol Partisi Grubu adına, tasarının 6 ncı maddesiyle ilgili
görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Danışma Kurulunda
anlaşılamayıp Meclisin gündemine getirilen fazla mesai yapmak suretiyle yasanın
çıkarılması isteği, dün gece bir türlü gerçekleştirilemedi. Önce karar
yetersayısı, ardından toplantı yetersayısı arandı, bugüne gelindi. Bugün, yine,
karar yetersayısında birkaç kere Meclisimiz inkıtaa uğradı. Bugün de, bu
kanunun çıkarılmasıyla ilgili son gün; acaba, hükümet bu kanunda isteksiz mi,
çıkarmak istemiyor mu diye bir soru benim aklıma takıldı. Yani, çıkarmamak
suretiyle, bu intibak süreleri ortadan kalksın, tamamıyla bütün çalışanlar
58-60'a mahkûm olsunlar gibi bir istek mi vardır? Çünkü, kanunu çıkarması
gereken, kanunun arkasında durması gereken, aldığı kararın arkasında durarak
burada gerekli çoğunluğu sağlaması gereken hükümette bu gayreti, bu isteği
göremiyoruz. Tabiî, beri taraftan da,
yine, Anayasa Mahkemesinden dönen bir kanunu görüşüyoruz. Bu dönem Anayasa
Mahkemesi bu hükümet sayesinde fazla mesai yapıyor. Çünkü, kanunlar ya Anayasa
Mahkemesinden geri dönüyor ya Cumhurbaşkanı tarafından veto ediliyor; her iki
engele takılmayanlar ise, çoğu zaman, hatalı ve eksik olduğu için hükümet
tarafından tekrar tekrar Meclise getiriliyor, bir kere daha müzakere ediliyor,
bir kere daha müzakere ediliyor. Bu kanun da, yine, Anayasa Mahkemesi
tarafından gönderilen yasalarımızdan. Şimdi, bu maddeyle,
Emekli Sandığına tabi olanların 10 hizmet yılını tamamlamaları halinde, 50
yaşını da geçmişlerse, istekleri halinde emekli olmalarına bir de resen
emeklilik eklenmiş. Yani, bu kanunla devlete, hükümete bunları resen emekli
etme hakkı veriliyor. Şimdi, serbest piyasa
ekonomisinin temel iki unsuru var; bunlardan bir tanesi mülkiyet hakkı, bir
diğeri de sözleşme hürriyetidir. Bu iki hakkı da temelinden yok eden bir madde
bu. Mülkiyet hakkı,
Anayasamızın 35 inci maddesinde yer alıyor ki, bu mülkiyet hakkının içerisinde
emek vardır, sermaye vardır, bilgi vardır, para vardır, insanın kendi bütün
çalışması, hayatı vardır. Sözleşme hürriyeti ve
çalışma hürriyeti ise, Anayasamızın 48 inci maddesinde, yine, koruma altına
alınmış. Çalışma hakkı ise,
Anayasanın 49 uncu maddesinde; bu maddede, çalışma hayatının geliştirilmesi,
çalışanların korunması, çalışmanın desteklenmesi devletin görevleri arasında
sayılmış. Yani, çalışmak isteyene, "sen çalışamazsın" diyecek bir
yasayı çıkarıyoruz; resen emekliliğin anlamı bu. Peki, bu Anayasaya açıkça
aykırı maddeyi bir kere daha çıkarırsak, bu yasa bir kere daha Anayasa Mahkemesinden
dönerse, bu geçen sürede bunun faturasını kim ödeyecek, bunun muhatabı kim
olacak? "Resen
emeklilik" diyorsunuz da, kimi emekli edeceksiniz, objektif kriterleriniz
ne, neye göre emekli edeceksiniz? Keyfîliğe, kayırmaya nasıl mani olacağız? Tercihi
kimden yana, nasıl yapacağız? Bu soruların cevabı yok. Bir taraftan, resen
emeklilikle, devletteki şişkinliği önlemeyi amaçlıyorsunuz -tamam- öbür
taraftan da, yeni DMS sınavları açmak suretiyle, yeni memur alımının kapılarını
açıyorsunuz!.. Yeni memur sınavı açıyorsak, yeni memur almaya ihtiyacımız
varsa, resen emekliliğe niye gidiyoruz?! Eğer resen emekliliği gündeme
getiriyor isek, o zaman yeni memur almak için niye imtihan açıyoruz?! Bu ikisi
arasındaki çelişkiyi, bu ikisi arasındaki tenakuzu, hükümetin, burada izah
etmesi lazım. Bu kanun çerçevesinde
söylemek istediğim bir iki konu daha var; bir tanesi SSK primlerinin
yüksekliği, bunun getirdiği kayıtdışı çalışanların, SSK'lı olmadan çalışanların
fazlalığı ve bu çerçevede, enflasyona endeksli prim ödemesinin bütün dünya
ortalamalarının... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Akçalı,
buyurun efendim.. RIZA AKÇALI (Devamla) -
Toparlıyorum. ... üzerine çıkması
dolayısıyla Türkiye'de işsizliğe çare aramak durumunda olan, işsizliğin
kaldırılması için tedbir aramak durumunda olan hükümetlerin, âdeta,
Türkiye'den, işverenlerin Balkan ülkelerine gitmesine yol açan bir
uygulamasını, maalesef, ertelemelerle önlemeye çalışıyoruz. Yine, Bağ-Kur
emeklilerinin çalışmaya devam etmeleri halinde, SSK emeklilerinde ve Emekli
Sandığı emeklilerinde olmayan, emekli maaşlarından yüzde 10 kesmek gibi bir
yanlışlığı da yapmaya devam ediyoruz. Bu düzenlemeleri de bu
kanun içerisinde getirmek, bunları gerçekleştirmek imkânı varken, sadece yanlışta
ısrar ederek bu kanunun bir kere daha Anayasa Mahkemesinden dönmesine yol
açacak uygulamayı tasvip etmemiz mümkün değildir. Bu uygulamanın, sosyal
tarafların müzakereler sürecinde oluşturacakları bir mutabakat ortamında
gerçekleştirilmesi düşüncemizi ifade ediyorum, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP, SP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akçalı. Efendim, maddede bir
redaksiyon yapılması gerekir; tabiî, hükümet ve komisyon katılırsa. "...
yaşlarda bulunanlar... 10 yılını doldurmuş olmak şartıyla ..." şeklinde
bir düzeltme olursa daha iyi oluyor madde. Aksi takdirde "...
bulunanlar... 10 yılı doldurmuş olması şartıyla ..." olursa daha biraz şey
olur; ama, isterseniz düzeltebiliriz bu şekilde. Böyle bir redaksiyon
yapmak koşuluyla... ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Düzeltelim. BAŞKAN - Sayın Bakan da
kabul ediyor. Efendim, maddeyle ilgili
3 adet önerge var. Yine, Sayın Emre Kocaoğlu'nun önergeleri. Önergelerinin ikisinde
"5434 sayılı" ifadesinin yanına "Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununun" demiş; yani, yaptığı değişiklik. Halbuki, 5434 sayılı
Kanunun, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu olduğu 5 inci maddede
belirtilmiş. Kanun tekniğinde, daha baş maddelerde kanunun ismi belirtildikten
sonra, müteakip maddelerde bu ismi belirtmeye gerek yok. İkincisi de, madde içinde
birinci satırda "sandık iştirakçisi olanlardan 50 ve daha yukarı yaşlarda
bulunanlar" denilmiş; önerge metninde "bulunan iştirakçiler"
denilmiş; halbuki, iştirakçi, zaten yukarıda var. Burada da
"iştirakçi" deyince anlam da değişiyor. O bakımdan, önergelerin 3'ünü
de işleme koymuyorum. Madde üzerinde verilen
başka da önerge yok. Az önce belirttiğim
redaksiyonla maddeyi oylarınıza
sunuyorum... AHMET SÜNNETÇİOĞLU
(Bursa) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. (MHP sıralarından
"yeni istendi" sesleri) BAŞKAN - Karar
yetersayısını arayacağım; arkadaşımız istiyor canım... SEDAT ÇEVİK (Ankara) -
Oylamaya geçilmişti; geç kaldı... BAŞKAN - Efendim, daha
"maddeyi oylarınıza sunacağım" dedim; arkadaşımız karar
yetersayısının aranılmasını istedi. Maddeyi kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır efendim. 7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- 2/9/1971 tarihli
ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanununun geçici 10 uncu maddesinin Anayasa Mahkemesince
iptal edilen ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir. "23/5/2002 tarihini
takip eden aybaşı itibarıyla, kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl prim ödeme
süresinin dolmasına; a) 3 tam yıl veya daha az
kalan kadınlara 41, 3 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 45 yaşını, b) 3 tam yıldan fazla, 4
tam yıl veya daha az kalan kadınlara 42 yaşını, 3 yıl 6 aydan fazla, 5 tam yıl veya daha az kalan erkeklere 46
yaşını, c) 4 tam yıldan fazla, 5
tam yıl veya daha az kalan kadınlara 43 yaşını, 5 tam yıldan fazla, 6 yıl 6
ay veya daha az kalan erkeklere 47
yaşını, d) 5 tam yıldan fazla, 6
tam yıl veya daha az kalan kadınlara 44 yaşını, 6 yıl 6 aydan fazla, 8 tam yıl
veya daha az kalan erkeklere 48 yaşını, e) 6 tam yıldan
fazla, 7 tam yıl veya daha az kalan
kadınlara 45 yaşını, 8 tam yıldan fazla, 9 yıl 6 ay veya daha az kalan
erkeklere 49 yaşını, f) 7 tam yıldan fazla, 8
tam yıl veya daha az kalan kadınlara 46 yaşını, 9 yıl 6 aydan fazla, 11 tam yıl
veya daha az kalan erkeklere 50 yaşını, g) 8 tam yıldan fazla, 9
tam yıl veya daha az kalan kadınlara 47 yaşını, 11 tam yıldan fazla, 12 yıl 6
ay veya daha az kalan erkeklere 51 yaşını, h) 9 tam yıldan fazla, 10
tam yıl veya daha az kalan kadınlara 48 yaşını, 12 yıl 6 aydan fazla, 14 tam
yıl veya daha az kalan erkeklere 52 yaşını, ı) 10 tam yıldan fazla,
11 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 49 yaşını, 14 tam yıldan fazla, 15 yıl
6 ay veya daha az kalan erkeklere 53 yaşını, j) 11 tam yıldan fazla,
12 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 50 yaşını, 15 yıl 6 aydan fazla, 17 tam
yıl veya daha az kalan erkeklere 54 yaşını, k) 12 tam yıldan fazla,
13 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 51 yaşını, 17 tam yıldan fazla, 18 yıl
6 ay veya daha az kalan erkeklere 55 yaşını, l) 13 tam yıldan fazla,
14 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 52 yaşını, 18 yıl 6 aydan fazla, 20 tam
yıl veya daha az kalan erkeklere 56 yaşını, m) 14 tam yıldan fazla,
15 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 53 yaşını, 20 tam yıldan fazla, 21 yıl
6 ay veya daha az kalan erkeklere 57
yaşını, n) 15 tam yıldan fazla,
16 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 54
yaşını, 21 yıl 6 aydan fazla veya 22 tam yıl kalan erkeklere 58 yaşını, o) 16 tam yıldan fazla
veya 17 tam yıl kalan kadınlara 55 yaşını, doldurmaları, kadın ise 20, erkek
ise 25 tam yıl prim ödemeleri şartıyla ve talepte bulunmaları halinde, yaşlılık
aylığı bağlanır." BAŞKAN - Madde üzerinde,
Saadet Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan; var mı
efendim? Yok. AK Parti adına, Konya
Milletvekili Sayın Özkan Öksüz; buyurun. Süreniz 5 dakika efendim. AK PARTİ GRUBU ADINA
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının
7 nci maddesi üzerinde AK Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinize
saygılarımı sunarım. Bilindiği gibi,
Anayasamızın 60 ıncı maddesinde yer alan "Herkes, sosyal güvenlik hakkına
sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı
kurar" emredici hükmü gereğince kurulan sosyal güvenlik kurumlarından biri
de, Bağ-Kur Genel Müdürlüğüdür. Bu kurum, esnaf ve sanatkârlar ile diğer
bağımsız çalışanların sosyal güvenliklerini düzenlemektedir. Halen bu kurum, 3
051 000 sigortalı, 1 172 000 maaşlı olmak üzere, 4 221 000 kişiye hizmet
vermektedir. Bu da, aileleriyle birlikte, aşağı yukarı, 20 000 000 milyon insan
demektir. Bu kuruma tabi esnaf ve
sanatkârlar ile kendi hesabına çalışanların primlerini çeşitli nedenlerle
ödememeleri ve toplanan primlerin yerinde kullanılmaması nedeniyle, bu kurum,
ekonomik yönden ülkemizin en büyük karadeliklerinden biri olmuş ve olmaya devam
etmektedir. Ayrıca, bu kurumdan maaş alan emekliler, verilen düşük ücretler
nedeniyle açlığa mahkûm edilmişlerdir. Toplanamayan primler nedeniyle, kurum
sürekli zarar etmekte, emeklilik sistemi tıkanma noktasına gelmiş
bulunmaktadır. Zaman zaman çıkarılan prim afları, Emekli Sandığı hariç, diğer
sosyal güvenlik kurumlarına tabi çalışanların primlerinin ödemelerinde
aksamalara neden olmaktadır. Ağır vergiler altında ticarî faaliyetlerini devam
ettirmeye çalışan esnaf ve sanatkârlar ile ürettiğiyle geçinemeyen, özellikle,
tarımda kendi adına çalışanlar, Bağ-Kur primlerini ödeyememektedir. Biriken
prim borçları her geçen gün artmakta ve hem sigortalılar hem de sosyal güvenlik
kurumları zor durumda bulunmaktadır. Özellikle de yaşanan ekonomik kriz
sonrasında çok sayıda esnaf ve sanatkârların, bir kısmı yoğun bakımda yaşamlarını
devam ettirmeye çalışırken, bir kısmı da işyerlerini kapatmak zorunda
kalmışlardır. Bu nedenle, sanayi ve ticaret sitelerinde, binlerce işyerinin
kapılarında, kiralık veya satılık ilanları asılı bulunmaktadır. Düzeltilmiş olmasına
rağmen, bu emeklilik süreleri, Türkiye'nin gerçekleriyle bağdaşmamaktadır.
Yaşanan ekonomik kriz sonrasında, 10 000 000'u geçen işsiz sayısı, geçinemediği
için akşam karanlığında pazar yerlerinde yere dökülen sebze ve meyveleri
toplamaya çalışan insanlar, açlık sınırının altında geçinmeye çalışan veya
geçinemedikleri için boşanan aileleriyle yeterli beslenemediği için 65 yaşını
göremeden vefat eden insanların yaşadığı Türkiye'nin gerçekleri, bu emeklilik
süresiyle bağdaşamamaktadır. İnsanlarımız,
geleceğinden endişe duymaktadır; çünkü, Türkiye'de, işten çıkan insanların
tekrar iş bulma şansı yoktur. Son yapılan araştırmalar da, Avrupa'nın en mutsuz
insanlarının Türk halkı olduğunu ortaya koymaktadır. Hükümetlerin görevi,
insanlardan zorla prim toplamak değildir, prim ödemeyi cazip hale getirmektir;
insanların refah seviyesini yükseltmek, azalan millî geliri yükseltmek, gelir
adaletsizliğini ortadan kaldırmak, insanlara iş ve aş sağlamaktır, üretimi
artırmaktır. Ailesinin geçimini sağlayamadığı için intihar edecek kadar cinnet
geçiren insanların prim ödemesini bekleyemezsiniz. 2002 yılı ocak ayında
yapılan bir araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin, yeterli, dengeli ve
sağlıklı beslenebilmesi için yapması gereken asgarî gıda harcaması 307 000 000
TL'dir. Gıdanın yanı sıra, kira, ulaşım, yakacak, giyim, eğitim, kültür gibi
temel gereksinimler için yapılan harcamalar dikkate alındığındaysa, dört
kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 935 000 000 lirayı bulmaktadır. Bağ-Kur emeklilerinin ne
kadar maaş aldığını, bu maaşla, insanların, bırakın yeterli beslenmeyi, evinin
kirasını dahi ödeyemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Böyle bir durumda, emeklilik
yaşının ve prim ödeme gün sayısının artırılması, çalışanlarımızın şevkini
kıracağı gibi, esnaf ve sanatkârları kayıtsızlığa itecektir. Bu da, prim
ödemelerini azaltacak, isteğe bağlı emekli işlemlerinin de azalmasına neden
olacaktır. İnsanlarımızın, emekli olduğunda insanca yaşayacağı bir gelir
düzeyine sahip olacağı... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) -
Biraz da, sosyal güvenlik kuruluşlarında çalışanlar arasındaki ücret
adaletsizliğinden söz etmek istiyorum. Bilindiği gibi, Emekli Sandığı, Maliye
Bakanlığına; SSK, Bağ-Kur ve İş Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına
bağlıdır. Bu kurumlarda çalışan memurların aldığı ücretlerde büyük bir
adaletsizlik göze çarpmaktadır. Hatta, aynı Bakanlık bünyesinde bulunan Bağ-Kur
ve İş-Kur ile SSK çalışanları arasında ücret adaletsizliği bulunmaktadır.
Bağ-Kur ve İş-Kur çalışanlarının verdiği bilgilere göre, bu kurumlarda çalışan
bir memur aylık 302 400 000 TL alırken, aynı bakanlık bünyesinde yer alan SSK
çalışanı 523 400 000 TL maaş almaktadır. Maliye Bakanlığına bağlı Emekli
Sandığındaki memur ise, 447 000 000 TL almaktadır. Aynı işi gören ve aynı
şartlarda yaşayan insanlar arasındaki ücret adaletsizliği giderilmelidir.
Bağ-Kur ve İş-Kur çalışanları üvey evlat olmaktan kurtarılmalı; çalışanların
ücretlerinin, SSK ve Emekli Sandığı çalışanlarının seviyesine yükseltilmesi
sağlanmalıdır. Hepinize saygılar
sunarım. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Öksüz. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Gaziantep Milletvekili Sayın İbrahim Konukoğlu; buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA İBRAHİM
KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
868 sıra sayılı yasa tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi
Grubu adına, söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Anayasa Mahkemesi
tarafından bazı maddeleri iptal edilen 4447 sayılı Yasanın esnaf ve sanatkârlar
ve diğer bağımsız çalışanlarla ilgili olan ve iptal edilen maddesini
görüşüyoruz. Bu madde de, maalesef, muhalefetin önerisinin dikkate alınmaması
sonucu iptal edilmiştir. Hükümetin uyguladığı yanlış politikalar sonucu perişan
olan, kepenk kapatmak zorunda kalan esnafımız, bugün perişan haldedir; en
önemlisi de, umudunu kaybetmiş haldedir, bunalımdadır. Bırakın Bağ-Kur primini
ödemeyi, evine ekmek götürmek için mücadele etmektedir. Bırakın emekliliği,
bugün nasıl ayakta kalacağının hesabını yapmaktadır. Görüşmekte olduğumuz bu
maddeyle yapılan düzenlemeler, Anayasa Mahkemesinin bozma gerekçelerini ortadan
kaldırmamaktadır. Bu maddeyle, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun geçici 10 uncu maddesinin Anayasa
Mahkemesince iptal edilen ikinci fıkrası yeniden düzenlenmeye çalışılmaktadır.
Bu maddeye baktığımız zaman, Anayasa Mahkemesinin iptal kararına rağmen, adil,
makul ve ölçülü bir düzenleme yapılmamıştır; bunu göremiyoruz. 23 Mayıs 2002
tarihi itibariyle sigortalılık süresi dolanlardan kadınlar 20, erkekler ise 25
yılda prim ödeme süresini doldurarak emekliliğe hak kazanırken, bunlardan bir
gün geç sigortalı olanlar da bu süre, erkeklerde 2 yıl, kadınlarda 3 yıl
artırılmaktadır; yani, daha önce, 23.5.2002'ye kadar 20 yıl sigortalı olan
kadınlar 38, erkekler 43 yaşında emekli olabilecekken, bundan bir gün geç
sigortalı olan kadınlar ancak 41 yaşında, erkekler ise 45 yaşında emekli
olabilecektir. Bundan sonraki
fıkralarda, sigortalılığa giriş süresi kadınlarda 1 yıl geciktikçe emeklilik
yaşı 1 yıl artmaktadır; yani, daha sonraki maddeler 1 yıl artarken, (a)
bendinde bu artış kademesi 3 yıldır. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin bozma
gerekçesi düzeltilmemiştir. Erkeklerde de 23.5.2002 tarihi itibariyle 25 yıl
prim ödeyenler emekli olabilecekken, bundan bir gün sonra sigortalı olanlar
ancak 45 yaşını doldurmak şartıyla emekli olabilecektir. Bundan sonra, her 1,5
yıl için emekli olma yaşı 1 yıl daha geç olmaktadır. Sigortalı olma süresi 5
yıldan az olan kadınlar, ancak 20 yıl prim ödeme şartıyla 55 yaşında emekli
olabilecektir. 3 yıldan az prim ödeyen erkekler ise, 25 yıl prim ödemek
şartıyla, ancak 58 yaşında emekli olabilecektir. Prim ödeme gün sayısı dikkate
alınmamaktadır. Son (o) bendinde ise, emekliliğine 16 yıldan fazla veya 17 tam
yıl kalan kadınların, 20 yıl prim ödeme şartıyla 55 yaşını doldurma durumunda
emekli olabileceği belirtilmektedir; emekliliğine 17 yıldan fazla olanlar ise
ancak 58 yaşında emekli olabilecektir. Bu (o) bendinde, erkekler için "25
tam yıl prim ödemeleri şartıyla ve talepte bulunmaları halinde, yaşlılık aylığı
bağlanır" denilmektedir; erkek bu şartı taşıyorsa hangi yaşta emekli
olacağı belli değildir. Sanıyorum atlanmıştır. Bu yaşın belirtilmesi gerek diye
düşünüyorum. Bu kanunun ülkemiz ve
esnafımız için hayırlı olması dilekleriyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyor,
hayırlı olmasını diliyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Konukoğlu. Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, Saadet Partisi Grubu adına, Sayın Turhan Alçelik konuşacaklar. BAŞKAN - Saadet Partisi
Grubu adına Sayın Alçelik; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın
Alçelik. SP GRUBU ADINA TURHAN
ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Saadet Partisi Grubu
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. 868 sıra sayılı kanun
tasarısının 7 nci maddesi üzerinde söz aldım. Kanun tasarısının 7 nci
maddesindeki hususlar, esnaf ve sanatkârlarımızı, bağımsız çalışanlarımızı,
onların emeklilikle ilgili hükümlerini ihtiva ediyor. Bir kademeli geçiş
ifadesi var ki, ben teknik detaya girmek istemiyorum; çünkü, arkadaşlarım
değindiler. Dün, burada, kanun
görüşmeleri başladığı zaman, Sayın Bakandan bir soru sorarak cevabını vermesini
arzu ettim. En düşük basamakta olan Bağ-Kur çalışanımız emekli olduğu zaman ne
alıyor? Sayın Bakanın bize verdiği cevap: 127 milyon. Peki, bir SSK emeklisi ne
alıyor; 223 milyon. Çok değerli arkadaşlarım,
bu, bir yetkilinin, Sayın Bakanın verdiği rakamlardır, Meclis kürsüsünde
verilen rakamlardır. Şimdi, size şunu sormak
istiyorum; tabiî, Sayın Bakanın ifade ettiği birkaç hususa daha değineceğim:
Bugün, 127 000 000 lira alan bir insan, devletin açıkladığı resmî rakamlarla
nasıl geçinebilecek? Yani, aç bu insan. Siz açıklıyorsunuz, diyorsunuz ki,
ancak 330 000 000 lira alan insan aç değil; ama, 127 000 000 lira veriyorsunuz! Sayın Bakan, dün, burada,
çıktılar, açıklamalarında dediler ki: "Sosyal güvenlik açığımız 7,9
katrilyon." Doğru mu Sayın Bakan? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Doğru. TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Yani, 5,5 milyar dolar. Bir başka açıklama daha
yaptılar: "Son 2 yılda, Hazineden verilmesi gereken 3,9 milyar dolar bize
aktarılmadı." Bu da doğru, değil mi Sayın Bakan? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Böyle bir usul yok Sayın Başkan. Ben
öyle bir şey söylemedim. TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Şimdi, bunun manası şu: Siz, sosyal güvenlikten sorumlusunuz. Eğer, Hazine,
sosyal güvenlik için milyonlarca insanın hakkını size vermiyorsa, bunu
alacaksınız. Buna mecburuz. Eğer bunu almıyorsanız, o zaman, bir büyük kitlenin
hakkını savunmuyorsunuz demektir. Göreviniz bu. Bir başka açıklama daha
yaptınız, dediniz ki: "Bağ-Kurlularımızın ancak yüzde 15 prim ödüyor,
gerisi ödemiyor." Bu ifade doğru değil Sayın Bakan, Bağ-Kurluların yüzde
85'i primini ödeyemiyor; çünkü, işi yok ki ödesin. Bugün, esnafımız, siftahsız
dükkânını kapatıyor, primini ödeyemeyecek halde. Değerli arkadaşlarım, son
1,5 yıl içerisinde, yani, sizin hükümetiniz döneminde, sizin krizlerinizle, 1
500 000 insan işini kaybetti. Bu insanlar nasıl prim ödeyecek?! Siz, bu
insanların hakkını korumakla, işini kaybeden insanlara iş vermekle mükellefsiniz,
onun için bu koltuklarda oturuyorsunuz. Daha doğrusu, oturmuyorsunuz! Bakın,
bir RTÜK Yasası geçti bu Meclisten; sabahlara kadar şu koltuklarda genel
başkanlar oturdu, Başbakan yardımcıları oturdu ve bakanlar oturdu; ama, size
soruyorum: Sayın Bakan, görevi olduğu için, şu anda burada, hükümet sırasında
oturuyor. Milyonlarca insanı ilgilendiren bir konuda, sorumlular, yetkililer
nerede, hani?! Bu koltuklar niye boş?! SEDAT ÇEVİK (Ankara) -
Bakan burada. TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, orada oturmasın, şuraya geçsin. Benim arkadaşım Sayın
Bakan. SEDAT ÇEVİK (Ankara) -
Buradan dinliyor. TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Bir dakika... Sayın Bakan benim arkadaşım; ama, ben burada diğer bakanları
soruyorum, hükümeti soruyorum. Nerede hükümetin tamamı?!. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK
(Eskişehir) - Hükümet burada. TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Tamamı burada olacak. Eğer, siz, Sayın Bakanı,
hükümetin tamamı görüyorsanız... (ANAP ve MHP sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlar, bütün
bakanlar bir RTÜK Yasası görüşülürken burada oturuyor da, niye bu kadar önemli
bir meselede burada değiller?! Değerli kardeşlerim,
değerli arkadaşlar; RTÜK Yasası, belki sizler için, bu hükümet için çok
önemliydi, tamamınız buradaydınız; ama, ben, bütün hükümetin, milyonlarca insanımızı
ilgilendiren, müktesep hakları ilgilendiren... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Alçelik,
lütfen 1 dakikada toparlar mısınız efendim. TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Bitiriyorum efendim. Yani, siz, milyonlarca
insanla bir sözleşme yaptınız, sizin şu kadar süre içerisinde emekli olmanızı
onaylıyorum dediniz; ama, bugün bu sözleşmenizi bozuyorsunuz. Bu bozduğunuz
sözleşme, bütün bakanları ilgilendiriyor, bütün bakanlıkların çalışanlarını
ilgilendiriyor; ama, siz, bana, birkaç arkadaşımın burada olduğunu ifade
ediyorsunuz. Hayır, RTÜK Yasasına ne kadar kıymet verdiyseniz, milyonlarca
insanımızı, aç insanlarımızı ilgilendiren bu konuda da burada olmalıydınız;
ama, değilsiniz, yani, yoksunuz! Sayın Bakan, ben, bu
yanlışınızı düzeltmenizi istirham ediyorum. İnsanlarımızla yaptığınız
sözleşmeye sadık kalmanızı size hatırlatıyorum ve sizleri, milyonlarca aç
insanımızın hakkını korumaya davet ediyor ve Saadet Partisi Grubu adına
hepinize saygılar sunuyorum, hürmetlerimi arz ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Alçelik. Sayın milletvekilleri, bu
madde üzerinde de 3 tane önerge var; 2'si Sayın Emre Kocaoğlu'nun. Birincisinde
"metinde düzenlenmiştir" kelimesinin yerine "yeniden tanzim
edilmiştir" denilmiş. Bu redaksiyona bile girmez; işleme koymuyorum. SEDAT ÇEVİK (Ankara) -
Olmaz öyle şey! BAŞKAN - Ayrıca, ikinci
önergede de "Anayasa Mahkemesince iptal edilen" yerine "Anayasa
Mahkemesi tarafından" denilmiş. Bu iki önergeyi işleme koymuyorum. Öteki
önergeyi okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 868
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 7 nci maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanununun geçici 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan "23.5.2002 tarihini takip eden aybaşı itibariyle, kadın ise 20, erkek
ise 25 tam yıl prim ödeme süresinin dolmasına" ibaresinin "23.5.2002
tarihini takip eden aybaşı itibariyle, kadın ise 20 tam yıl, erkek ise 25 tam
yıl prim ödemiş olanlar ile prim ödeme sürelerinin dolmasına" şeklinde
değiştirilmesini, fıkraya aşağıdaki (a) bendinin eklenmesini ve takip eden
bentlerin buna göre yeniden teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz. "a) 2 tam yıl veya
daha az kalan kadınlara 40 yaşını, erkeklere 44 yaşını,"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyorum Sayın Başkan. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, komisyona sordunuz.
İşlem yapmadan önce bir hususu arz etmek istiyorum. BAŞKAN - Evet efendim... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Komisyon, İçtüzüğün 87 nci
maddesine göre, sorulan önergeye ya katılır ya karşı çıkar; takdire
bırakamaz. BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu,
zaten, İçtüzükte deniyor ki, komisyon, çoğunluğu olmadığı zaman, komisyon raporu
aleyhindeki önergelerin reddini ister veya komisyona verilmesini ister. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Katılamaz, reddini ister. BAŞKAN - Yani, o takdiri
kabul ediyorum, kendilerine de hatırlattım; ama, ne yapalım, insanların
ağzından çıkan cümleleri değiştirme gücümüz olmadığına göre... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Efendim, hepimiz bir aradayız, on defa konuşuyoruz, böyle ifade etsin. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Sayın Başkan, kendisinin Başkanvekili olduğu
dönemde de aynı uygulama vardı, ilk defa bu döneme mahsus bir husus değil. BAŞKAN - Efendim, ya
katılacaksınız ya katılmayacaksınız; yani, takdire bırakmak diye bir şey yok. Evet, Komisyon önergeye
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN - Takdire mi
bırakıyorsunuz?!. Efendim, şimdi,
Karadenizlinin inadı tutmuş, ben ne yapayım. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Efendim, bu, ilk defa olan bir uygulama değildir,
bu sene yapılan bir uygulama değildir, yıllardır bu uygulama devam ediyor. BAŞKAN - Hükümet?.. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Evet, Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Maddeyi, kabul edilen
önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Yalnız, 5 dakikalık bir
çalışma süremiz kaldı. Eğer, gruplar istiyorlarsa uzatalım, istemiyorlarsa... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK
(Eskişehir) - Devam edelim. BAŞKAN - Efendim,
arkadaşlara soruyorum. Arkadaşlarımızdan muhalefet edenler varsa, uzatmayayım.
(ANAP sıralarından "yok, yok" sesleri) Efendim, bir dakika!..
Başkasının yerine konuşmayın. Sayın Hatiboğlu?.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, 55 inci madde, sizin de bildiğiniz gibi, gayet açık; zorunlu
hallerde, bitmek üzere olan iş için Genel Kurulun uzatma yetkisi vardır.
Halbuki, daha maddeler müzakere edilecek. Ben, İçtüzük hükmünü arz ediyorum,
takdiri size bırakıyorum. BAŞKAN - Tabii, Sayın
Hatiboğlu'nun dediğine göre, 8 inci madde var, geçici madde var, bir de oyunun
rengini belirtmek üzere arkadaşlarımızın söz hakkı var; ama... (ANAP sıralarından
"takdire bıraktı" sesleri) Efendim, benim takdir
yetkime bıraktı; ama, ben de, yine, gruplar itiraz etmezse süreyi uzatırım. Sayın Gönül, zatıâliniz
efendim?.. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkan, tabiî ki, İçtüzük hükmü gayet sarihtir; ama, bu yasanın çıkmasına
da iki madde kalmıştır. Takdire, Başkanlığınıza bırakıyoruz. BAŞKAN - Ben, sabaha
kadar çalışmak istiyorum efendim. (MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) Neyse efendim,
alkışlamanıza gerek yok. Efendim, bu kanunun
tümünün oylaması bitinceye kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Kusura bakmayın; bana
bırakırsanız, ben, Meclisin çalışmasından yanayım. 8 inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 8.- 17/10/1983
tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanununun geçici 7 nci maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilen
ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir. "23/5/2002 tarihini
takip eden aybaşı itibarıyla, kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl prim ödeme
süresinin dolmasına; a) 3 tam yıl veya daha az
kalan kadınlara 41, 3 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 45 yaşını, b) 3 tam yıldan fazla, 4
tam yıl veya daha az kalan kadınlara 42 yaşını, 3 yıl 6 aydan fazla, 5 tam yıl
veya daha az kalan erkeklere 46 yaşını, c) 4 tam yıldan fazla, 5
tam yıl veya daha az kalan kadınlara 43 yaşını, 5 tam yıldan fazla, 6 yıl 6
ay veya daha az kalan erkeklere 47
yaşını, d) 5 tam yıldan fazla, 6
tam yıl veya daha az kalan kadınlara 44 yaşını, 6 yıl 6 aydan fazla, 8 tam yıl
veya daha az kalan erkeklere 48 yaşını, e) 6 tam yıldan
fazla, 7 tam yıl veya daha az kalan
kadınlara 45 yaşını, 8 tam yıldan fazla, 9 yıl 6 ay veya daha az kalan
erkeklere 49 yaşını, f) 7 tam yıldan fazla, 8
tam yıl veya daha az kalan kadınlara 46 yaşını, 9 yıl 6 aydan fazla, 11 tam yıl
veya daha az kalan erkeklere 50 yaşını, g) 8 tam yıldan fazla, 9
tam yıl veya daha az kalan kadınlara 47 yaşını, 11 tam yıldan fazla, 12 yıl 6
ay veya daha az kalan erkeklere 51 yaşını, h) 9 tam yıldan fazla, 10
tam yıl veya daha az kalan kadınlara 48 yaşını, 12 yıl 6 aydan fazla, 14 tam
yıl veya daha az kalan erkeklere 52 yaşını, ı) 10 tam yıldan fazla,
11 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 49 yaşını, 14 tam yıldan fazla, 15 yıl
6 ay veya daha az kalan erkeklere 53 yaşını, j) 11 tam yıldan fazla,
12 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 50 yaşını, 15 yıl 6 aydan fazla, 17 tam
yıl veya daha az kalan erkeklere 54 yaşını, k) 12 tam yıldan fazla,
13 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 51 yaşını, 17 tam yıldan fazla, 18 yıl
6 ay veya daha az kalan erkeklere 55 yaşını, l) 13 tam yıldan fazla,
14 tam yıl veya daha az kalan kadınlara
52 yaşını, 18 yıl 6 aydan fazla, 20 tam yıl veya daha az kalan erkeklere
56 yaşını, m) 14 tam yıldan fazla,
15 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 53 yaşını, 20 tam yıldan fazla, 21 yıl
6 ay veya daha az kalan erkeklere 57 yaşını, n) 15 tam yıldan fazla,
16 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 54 yaşını, 21 yıl 6 aydan fazla veya 22
tam yıl kalan erkeklere 58 yaşını, o) 16 tam yıldan fazla
veya 17 tam yıl kalan kadınlara 55
yaşını, doldurmaları, kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl prim ödemeleri
şartıyla ve talepte bulunmaları halinde, yaşlılık aylığı bağlanır." BAŞKAN - Madde üzerinde,
Saadet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer; buyurun
efendim. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın
Geçer. SP GRUBU ADINA MUSTAFA
GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 868
sıra sayılı tasarının 8 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sosyal güvenlik, sosyal devletin en önemli görevidir. Batı
ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde, kapitalist yapılanmanın, liberal
yapılanmanın getirdiği, devletin sosyal boyutunu ikinci plana itme uygulamaları
vardı. Türkiye'de de, aslında, buna benzer uygulamalar yapılageldi; ancak,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2 nci maddesinde de, devletin yapısının sosyal
devlet olduğu, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olduğundan bahsedilmekte
ve devletin bu boyutunun değiştirilmesi, Anayasadan kaldırılması, teklif
edilemez ve değiştirilemez maddeler içinde yer almaktadır; ama, ne yazık ki,
Türkiye'de, gerçekten, devletin sosyal boyutu, diğer boyutlarında olduğu gibi,
çok geri planlarda bırakılmıştır. Bunun temelinde de, Batı'dan ithal edilen
düşünce ve zihniyetin, Türkiye'de kapitalist ve liberal bir düşünceyi,
yapılanmayı özlemesinden kaynaklanmaktadır. Esas işin sorunu, işin kökü ve
mesele buradan kaynaklanmaktadır; yani, sosyal devlet olacak mıyız, olmayacak
mıyız? Tabiî, Türkiye'nin sosyal devlet olmasını özlemek demek, Türkiye'de,
gerçekten, çok geniş halk yığınlarına, çalışanlara ve devletin müşfik eline
muhtaç insanlara devletin el uzatmasını istemek demektir; ama, Türkiye'de,
maalesef, Batı zihniyeti ve liberal zihniyet daha çok hâkim olduğundan,
Türkiye'de sosyal devlet boyutu -ülkemizin, devletimizin- geri planlarda kalmıştır;
yani, sosyal devlet olunamamıştır. Esas sorun da buradan kaynaklanıyor. Şu
andaki 57 nci hükümetin aslında yapısı da terkibi de bu şekildedir; yani sosyal
bir devlet, yani liberal düşünceli bir devlet yapısına karşı bir devlet
şeklidir; çünkü, sosyal kesimlerin devlet tarafından beslenmesi veya elinden
tutulması, liberal düşüncede "bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler"
yani, halk deyimiyle "altta kalanın canı çıksın" felsefesiyle
uyuşmaz. Şu anda 57 nci hükümetin
terkibinde de sosyal devlet ikinci plana atıldığından, geri planlara
atıldığından, Türkiye'de, çalışanların, emeklilerin, işçilerin ve esnafın
sorunları devlet kademelerinde gündeme getirilse bile onlara çözüm bulunamamış,
bilakis, sosyal güvenlik kurumlarının kara delikleri, sosyal güvenlikten
faydalanan kesimlere yükletilmeye, fatura onlara çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu sebeple, 57 nci
hükümetin 25 Ağustos 1999'da çıkarmış olduğu yeni emeklilik yasasında, aslında
beklenen, sosyal kesimlere rahatlık getirme değildi. Sosyal güvenlik
kurumlarının fonları bugüne kadar çok değişik yerlerde çarçur edildiğinden,
değişik verimsiz alanlara yatırıldığından, orada oluşmuş finansman sorunları,
yani sosyal güvenlik kurumlarının emeklilerin maaşlarını ödeyemez hale
gelmeleri ve finansman dengelerinin bozulması sonucunda, acaba, bu çalışanların
beş yıl daha emekliliklerini erteleyerek bu sosyal güvenlik kurumlarının
finansal açıklarını kapatabilir miyiz düşüncesiyle çıkarılmış Ağustos 1999'daki
4447 sayılı Yasa. Bu yasanın, tabiî, o
zamanki Fazilet Partisi, sosyal devlet ilkelerine aykırı olduğu hasebiyle
Anayasa Mahkemesine başvurdu ve bu yasa iptal edildi. Yasa, 23.11.2001'de iptal
edildi. Resmî Gazetede yayımlandı. Anayasa Mahkemesi, sosyal güvenlik
kurumlarının aktuaryel dengelerinin sağlanması, kadın-erkek çalışanların asgarî
emeklilik yaşının tespiti noktasında bir süre tanınması için ve hukukî bir
kargaşalık çıkmasın diye altı aylık bir süre verdi; ama, bakıyoruz, hükümet, ne
yazık ki, bu yasayı altı aydan bu yana getirmiyor, bugün tam altı ay geçtikten
sonra, yani 23.5.2002'de Meclisin gündemine taşımış durumda. Tabiî, burada, getirilen
maddelerde çok iyileştirme var mı yok mu; bu, tartışılabilir. Çok iyileştirme
yok aslında; çünkü, bazı alanlarda, sayın hükümet "Türkiye'nin özel
şartları var; bunlar olmaz" diye uluslararası boyuttaki iki taraflı
anlaşmalardan doğan birtakım yükümlülüklerimizden dolayı itirazlar koyarken, bu
alanda Türkiye'nin gerçekliğini ve Türkiye'nin sosyal yapısını dikkate almadan,
yine bu aktuaryel dengenin bozukluğunu çalışanlara yüklemeye çalışmıştır. Aslında bu düzenlemede de
çok fazla bir iyileştirme yok; aşağı yukarı yine ona paralel bir düzenleme;
alelacele, işte hukuksal boşluk, yasal boşluk olmasın diye Meclisin gündemine
taşınmıştır. Oysaki burada, Batı'da çalışanların sosyal güvenceleri, sosyal
güvenlikleri, almış oldukları ücretler, emekli olan işçilerin emekli
maaşlarının seviyeleri ve Türkiye'de çalışanların gerçekten Batı'daki sosyal
şartlara ulaştırılması bir yana bırakılarak oradaki emeklilik yaşının
Türkiye'ye taşınmasının... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN -Lütfen, 1
dakikada tamamlayın. Buyurun efendim. MUSTAFA GEÇER (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan. ...ne kadar adil olduğunu
düşündüğümüzde, aslında, hiçbir adalet yoktur; çünkü, Batı'da 80-85'lere çıkmış
bir ortalama yaş var. Oralarda 60-65 yaşında emeklilik getirilmişse, Türkiye'de
son kötü uygulamalardan sonra belki de 50'ye inmiş ortalama yaş hadleri
içerisinde, siz, Batı'daki emeklilik yaşıyla ilgili sosyal düzenlemeyi Türkiye'ye
taşıdığınız zaman, sosyal devleti katletmiş olursunuz. Burada yapılan da zaten
budur; ama, alelacele bir yasa getirilmiştir. Yine, ben, bunun hayırlı
olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Geçer. AK Parti Grubu adına,
Ankara Milletvekili Sayın Eyyüp Sanay; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
EYYÜP SANAY (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 868 sıra sayılı
kanun tasarısının 8 inci maddesi üzerinde, Ak Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Grubum adına, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, bu kadar ince
hesaplı, büyük bir denklem yapmak için günlerini harcayan, bu kanunun
hazırlanmasında emeği geçen bürokratları tebrik ediyorum. Hakikaten, bir
matematik problemi hazırlayın diye görevlendirilselerdi, bundan daha ciddî bir
matematik problemi hazırlanamazdı. Önce ben şunu soruyorum:
Niçin 23.5 tarihi; 22 olamaz mıydı bu, 20 olamaz mıydı veya 24 olamaz mıydı;
24'ünde dolduranların şansızlığı veya kaderi nedir veya niye iki gün önceye
alınmadı da 23 oldu?! Biliyorsunuz, bu kanun, biraz önceki konuşmacının da
ifade ettiği gibi, sosyal güvenlik kurumlarının açıklarını kapatmak amacıyla
çıkarılan bir kanun; Anayasa Mahkemesinden döndü. Bir ikinci sebebi de, Avrupa
Birliğine giriyoruz, Avrupa Birliğine entegrasyonu sağlamak için, Avrupa
Birliğine üye ülkelerde emeklilik yaşı 60'tır ve 58'dir, bunlarla entegrasyonu
sağlayalım denildi ve üçüncü bir gerekçe olarak da şu ileri sürülebilir: Artık
ülkemizde ölüm yaş ortalaması çok ilerilerdedir, 65-70 yaşlarındadır; insanlar
60 yaşında emekli olsun ki, biz kendilerine uzun süre, 10 sene 15 sene bu
sosyal güvenlik kurumlarından maaş ödemeyelim ve onların güvenliklerini temin
etmeyelim. Bu mantık, son derece yanlış ve terstir; çünkü, öncelikli olarak
şunun için terstir: Mademki bir kanunî düzenlemeye ihtiyaç vardır -nitekim,
Anayasa Mahkemesi de yeni işe girenlerle ilgili olarak herhangi bir ret cevabı
vermemiş, aksine kabul etmiştir- öyleyse, o zaman, daha önce, bu kanun çıkmadan
önce girmiş olan insanların hepsine birden eşit şekilde, biz bunu, beş yıl, üç
ay, iki ay, bilmem ne diye uzun bir denklemle değil, çok basit bir şeyle ifade
edip, kazanılacak olan bu müktesep hakları çok rahatlıkla garanti altına
alabilir ve insanlarımızı çok rahatlatabilirdik; ama, maalesef bunu yapmadık. Ayrıca, böyle bir
düzenleme -şunu çok açık ve net söylüyorum- suiistimallere sebebiyet
verecektir, birtakım kayırmalar, el altından dosya içerisinde birtakım işlemler
yapılacaktır. Sayın Bakanımızın daha önce basına intikal ettirdiği gibi
"SSK'da prim ödemeden emekli olan insanlar var; bunları
çıkaramıyoruz" denildi. Yarın da, bu şekilde, gününü doldurmadan, bir ay
doldurmadı, beş ay doldurmadı, beş yıl doldurdu gibi, birtakım bilinmeyen
hesaplarla, oradaki bir memurun kalemiyle, bu insanlar emekli edilebilecek veya
emeklilikleri hesaplanırken zorlanılacaktır. Bu kadar çetrefile ne
gerek vardı?! Halbuki, öncelikli olarak, bu insanlarımız hakikaten karınlarını
doyurabiliyorlar mı, çocuklarına, evlerine lokmalarını, aşlarını
götürebiliyorlar mı; bizim, önce bunları düşünmemiz gerekirdi; yoksa, efendim,
bu insanlardan prim kestik kestik, öyleyse ödemeyelim gibi bir mantık yanlış
olur. Nitekim, özel birtakım sigortalar var, emeklilik sigortası yapan bazı
bankaların, bazı kuruluşların sandıkları var; baktığınız zaman, onlar da prim
alıyor ve Emekli Sandığından da, SSK'dan da, Bağ-Kurdan da daha fazla emekli
maaşı ödüyor; çok daha iyi değerlendirmiş. Ben isterdim ki, SSK
olsun, Bağ-Kur olsun, Emekli Sandığı olsun, toplanan bu primleri zamanında
toplamalı, çok iyi değerlendirmeli, bunun tedbirini almalıydı ve bunları çok
iyi değerlendirmek suretiyle, yatırıma yönlendirmek suretiyle, o kurumların
yatırımına ayırmalı ve devlet, hükümet, bütçedeki birtakım açıklara, fonlardaki
açıklara yatırma yerine, ihtiyacı olan bu insanlara gelir temin edebilecek,
iştirakçilere gelir temin edebilecek yollarda yatırım yapmalı ve bu insanlara
çok daha iyi bir hayat şartı temin etmeliydi; ama, maalesef, baktığınız zaman,
bunu, bu kanunun hiçbir yerinde göremiyoruz. Bu kanun, hakikaten,
vatandaşlarımız arasında, özellikle bu kanun çıkmadan önce işe girmiş olanlar
arasında bir eşitlik meydana getirmemektedir, pek çok sürtüşmeye sebebiyet
olacaktır ve göreceksiniz bundan sonra iktidara gelenlerden, göreceğiz hayatta
olursak, yine Sayın Bakanımızın dediği gibi "efendim, bu kanun sebebiyle
hak etmeden emekli olmuştur" diye basında birtakım beyanatlar göreceğiz;
buna şaşırmayacağız... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, lütfen
tamamlar mısınız... EYYÜP SANAY (Devamla) -
Bir kenara bunu not edelim, nitekim ediliyor da; yarın bizden sonra gelenler
bunu göreceklerdir; çünkü, bu kadar karmaşık bir şey hazırlanırsa, bu, her
zaman suiistimale müsaittir; suiistimale müsait olmaması için, son derece basit
olması gerekir, anlaşılır olması lazım. Bu kanun metni son derece karmaşıktır.
Buna rağmen, ben, hayırlı olmasını diliyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sanay. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) Sayın Çelen, süreniz 5
dakika. DYP GRUBU ADINA SALİH
ÇELEN (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 868 sıra sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve diğer kanunlarda
değişiklik öngören kanun tasarısı hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz
aldım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
üzerinde söz aldığım 8 inci madde, 23.5.2002 tarihini takip eden aybaşı
itibariyle kadınlarda ve erkeklerde yaşlılık aylığı bağlanması için çeşitli
tarihler öngören bir düzenleme getirmiştir. Değerli milletvekilleri,
bugün burada, bu Heyetin, yani 57 nci hükümet dönemi Parlamentosunun yaklaşık
bir yıl kadar önce çıkardığı bir yasada değişiklik yapmak üzere toplanmış
bulunuyoruz; yani, daha önce Yüce Türk Milletine reform diye sunulan bir
değişikliği, bugün yeniden değiştiriyoruz, tıpkı Vergi Kanununda olduğu gibi,
tıpkı Bankalar Kanununda olduğu gibi, tıpkı Af Kanununda, yani Bazı Suçlardan
Dolayı Şartla Salıverilmeye İlişkin Kanunda olduğu gibi, tıpkı RTÜK Kanununda
olduğu gibi, tıpkı Avukatlık Kanununda olduğu gibi... Değerli milletvekilleri,
neden bu hükümet döneminde Genel Kurula indirilen ve yasa haline getirilen
düzenlemeler bu kadar çok yeniden değiştirilmek zorunda kalınıyor? Neden bu
hükümet döneminde çıkarılan yasalar, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, bu kadar
çok, yeniden görüşülmek üzere iade ediliyor? Neden bu hükümet döneminde
çıkarılan yasalar, fevkalade yüksek oranda ve sayıda, Anayasa Mahkemesi
tarafından Anayasaya aykırı bulunarak iptal ediliyor? Neden Meclisin çalışma
düzenini oluşturduğu, kendi oyununun kurallarını belirlediği İçtüzük bile,
Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırı bulunuyor ve neden bu Meclis
hâlâ, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş bulunan bu İçtüzükle
yönetiliyor? Değerli milletvekilleri,
bunun birinci nedeni, bu hükümet döneminde, önce yasayı çıkaralım sonra
eksiklikleri ve yanlışlıkları düzeltiriz şeklinde bir düşünce maalesef
alışkanlık halini almıştır. Yasalar yeteri kadar komisyonlarda tartışılsa veya
Genel Kurulda görüşülürken önergeler kale alınsa, çıkan yasaları düzelteceğiz
diye Yüce Meclisin zamanını bu kadar boşuna harcamazdık. İkinci nedeni ise, daha
önce de ifade ettiğimiz üzere, 57 nci hükümet uyguladığı yanlış tarım
politikasıyla çiftçimize verdiği zararın üstünü örtmek, yine uyguladığı yanlış
ekonomik istikrar politikasıyla esnafa kepenk kapattırmış olduğunu gizlemek,
yine uyguladığı yanlış politikalarla emeklilere, sigortalılara, işçilere,
memurlara verdiği zararların üzerini örtmek için, kamuoyunun dikkatini başka
yönlere çekmek için, böylesine yanlışı bulunan kanunlar çıkarılıp, sonra da
değiştirilmektedir. Değerli milletvekilleri,
bugün, kamuoyunda ve haberlerde rastladığımız birinci bir haber var ve bugün,
bir doğrulamaya daha şahit oluyoruz bu haberler nedeniyle. Gerçekten, Doğru Yol
Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Sayın Tansu Çiller, bir yıldan daha uzun bir
süre önce, şubat krizinden hemen sonra ülkenin derhal seçime gitmesi
gerektiğini, olası bir seçimin maliyetinin, seçime gidilmemesi nedeniyle doğan
maliyetten çok daha az olduğunu; o nedenle, birazcık dahi olsa milletini
sevenlerin, ülkeyi derhal seçime götürmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. İşte
bugün bu doğrulanmıştır. Bugün bunu kim söylemiştir; bugün bunu, ekonomiden
sorumlu Devlet Bakanı Sayın Kemal Derviş söylüyor. Kimdir Kemal Derviş; 350
sandalyeli 57 nci hükümetin kendi içinden ekonomisini yönetecek bir kişi
bulamaması nedeniyle dışarıdan, yani Parlamento dışından atayıp, Türkiye
ekonomisini teslim ettiği, ekonomiyi bildiği düşünülen, ekonomiden sorumlu
Devlet Bakanıdır. Sayın Bakan bugün
diyorlar ki: "Ülke derhal seçime gitmelidir. Eğer seçim derhal yapılmaz
ise, her yıl 6 milyar dolar olmak üzere beş yılda toplam 30 milyar dolar zarar
doğacak ve bu zararı, tabiî ki, Türk işçisi, Türk çiftçisi, Türk esnafı ve
emeklisi ödeyecektir." Değerli milletvekilleri,
bu millete yazık değil mi?! Günah değil mi, evine 1 kilo et götürmekte zorlanan
aile reisine?! Yazık değil mi çocuğuna okul harçlığı veremeyen babaya; yazık
değil mi?! Bunu hangi vicdan kabul eder; bunu hangi Türkiye sevdalısı ister?! Evet, değerli
milletvekilleri, seçimin derhal yapılmasını isteyen bir eski başbakanımızın
tabiriyle, seçimin derhal yapılmasını isteyen, zurnanın son deliği değil, sütçü
beygiri hiç değildir; Türkiye ekonomisinin zirvesinde oturan devlet bakanıdır
ve sonu bakanla biten kabine üyelerinin en güçlü ismidir. Bunu da çok kısa bir
şekilde açıklıyor: "Şayet seçim olursa, istikrar gelir ve reel faizler
düşer." Yani, Türkiye, şu an, dünyanın en borçlu ülkesidir, Dünya
Bankasından en fazla borç almış ülkedir ve aldığı borca en yüksek oranda faiz
ödeyen ülkedir. Reel faizlerin düşmesinin yegâne yolu, seçim yapılarak yeni bir
hükümetin gelmesidir. Bir başka deyişle, Sayın Derviş bile, yüksek oranda reel
faiz ödenmesinin tek sorumlusunun bu hükümet olduğunu söylemektedir. O halde,
daha ne bekliyoruz! Evet, değerli milletvekilleri,
bugün görüştüğümüz kanun tasarısı, Doğru Yol Partisinin de desteğiyle bu
saatlere kadar kaldı; çıkacaktır. Milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çelen. MHP Grubu adına, Ağrı
Milletvekili Sayın Nidai Seven; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. MHP GRUBU ADINA NİDAİ
SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisinizi,
Partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
bugün görüşmekte olduğumuz 868 sıra sayılı kanun tasarısı, gerçekten işçimizi,
esnafımızı, memurumuzu, Türk Milletinin bütün katmanlarını ilgilendirmektedir
ve çok önemli bir kanundur. Bu tasarı üzerinde çok fazla görüş bildirmek,
konuşmak istemiyorum; ancak, çok önemli bir konuya değinmek istiyorum. Türkiye'nin içinde
bulunduğu şartları da göz önüne alırsak, bugün Bağ-Kur Genel Müdürlüğünde
çalışan personelin çok ciddî manada sıkıntılar içerisinde olduğu hepimizin
malumudur. Bu kurumda çalışan insanlarımız 302 400 000 lira maaş alırken, aynı
derecedeki bir vatandaş SSK'da 523 000 000 civarında, Emekli Sandığında 447 000
000 lira civarında maaş almaktadır. Bu da, Anayasanın ilgili hükümleri
gereğince "eşit işe, eşit ücret" prensibine de aykırılık gösteriyor.
Bu manada olayı ele aldığınız zaman, Bağ-Kurda çalışan personelin performans ve
verimliliğinin artırılması, nitelikli personel istihdamının sağlanması ve
muhafazası, kurumlar arasında aynı statüdeki personel arasında ücret
farklılığının giderilmesi ve bu prensibin emsal kabul edilerek, aynı
bakanlıklarda çalışan kişiler arasında eşitliğin sağlanması gerekmektedir. Ben,
bu madde üzerinde bir önerge vermiştim, Bağ-Kurda çalışan personelin özlük
haklarının iyileştirilmesi konusunda. Ben, bu konuda, öncelikle, Yüce
Meclisimizin himmetine ve Sayın Başkanımızın da delaletlerine sığınarak, bu
önergemin işleme alınması konusunda sizlere bilgi arz etmek istedim. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seven. Efendim, bizim
yapacağımız, tabiî, İçtüzük neyse, onu uygularız. Aynı zamanda, tabiî ki,
kamuda çalışan personelin hepsi çok düşük maaş alıyor. Bugün polislerin aldığı
maaş da çok düşük. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sizin takdirlerinize bırakıyorum Sayın Başkan. Çok önemli ve Türkiye'nin
gündemindeki bir konu. BAŞKAN - Tamam efendim. ALİ IŞIKLAR (Ankara) -
Başkanım, katsayıya bakın... LÜTFİ YALMAN (Konya) -
Değiştirin önergeyle işte; niye değiştirmiyorsunuz?! BAŞKAN - DSP Grubu adına,
Sayın Masum Türker... Böyle, son anda da
çıkmayın yani; baştan beri söz istemediniz. ALİ GEBEŞ (Konya) -
Rahatsız mı oldunuz Sayın Başkan?! BAŞKAN - Gerçekten, ama,
yani, iktidar söz istiyor idiyse, niye bu kadar uzattırdınız?!. Buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. MASUM TÜRKER (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan... MEHMET TELEK (Afyon) -
İktidarın söz istemesinden rahatsız mı oldunuz?! BAŞKAN - Hayır efendim,
iktidar grubu; niye rahatsız olayım ki yani... (DSP ve MHP sıralarından
gürültüler) NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Başkan, takdirlerinize bırakıyorum. BAŞKAN - Arkadaşlar, ben
bir şey demiyorum; lütfen... Arkadaşımız kürsüde, konuşsun... DSP GRUBU ADINA MASUM
TÜRKER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce, Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. Bugün burada görüştüğümüz
tasarı, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olan bazı maddelerin
değiştirilmesiyle ilgilidir. Yine bu tasarı, gündemimizin ilk 10 maddesi
içerisinde yer alan, İş Kurumu, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kurla ilgili
olarak, teşkilat kanunları burada görüşülüp kabul edilene kadar, ortaya çıkan
boşluğu gidermek üzere, mevcut yönetmeliklerle işlerini yürütebilmelerine
ilişkindir. Söz konusu üç kanun görüşülürken, bir önemli eksikliğin olduğuna
tüm partiler dikkat etmiş ve bu konuda görüş belirtmişler. Bunlardan biri, aynı
bakanlığa bağlı olmasına rağmen, İş-Kurda çalışanlar ile Bağ-Kurda çalışanların
aldıkları ücretler, Sosyal Sigortalar Kurumunda çalışanların altındadır; ama,
diğer taraftan, Sosyal Sigortalar Kurumunda, diğer kurumlarda, örneğin Emekli
Sandığına tabi kurumlarda ve benzeri kurumlarda alınan ücretlerden düşük ücret
alınmaktadır. Bu konuda ciddî bir düzenleme yapılması gerekiyor ve yapılması
gereken bu düzenlemenin de, yalnız, böylesine bir geçiştirme şeklinde ve
ilgisiz olan, her an tartışılabilir, eleştirilebilir bir kanunun içerisinde
değil, bütün haklarıyla ve unutulmadan yapılması gerekir; çünkü, bu düzeltme
yapıldığı zaman, ileride, yalnız burada yapılan herhangi bir düzenleme şeklinde
değil, önümüzdeki yıl içerisinde, yine Parlamentomuzun çıkardığı ve kamu
çalışanlarının sendikalı olarak toplugörüşme yapma hakkıyla ilgili kanunun
uygulanma anında ortaya çıkarılacak bazı problemlerin giderilmesinde de
önemlidir. Biz, Demokratik Sol Parti
olarak, burada, yalnız Bağ-Kura değil, işsizlik sigortasıyla uğraşan ve işleri
yüklü olan İş-Kura bağlı olanların ve Sosyal Sigortalar Kurumunda çalışanların
da aldıkları ücretler düzeltilerek; aynı zamanda da, daima bu ücret
düzenlemeleriyle belirli kesimlere artış verilirken, asıl hizmeti sağlayan,
kurmay görünümünde çalışan Bakanlık personelinin de dikkate alınarak yapılması
gerektiğini düşünüyoruz. Esasen, Türkiye'de devlet
memurlarıyla ilgili ciddî bir düzenleme yapılmak üzere yetki verildiğini
biliyoruz; ancak, bu üç kurum için gerekli düzenlemenin, çıkarılan yetki kanunu
çerçevesinde değil, özel bir kanun çerçevesinde yapılması gerekiyor. Bu konuda,
bizler, itirazlarımızı yaptık. Bugün, sanıyorum, Sayın Bakan ve ilgili
heyetler, bu konuda nasıl bir düzenleme yapabiliriz diye, birlikte bir iş
görüşmesi yaptılar. Çalışma Bakanlığının bu konuda hazırlayacağı bir kanun
tasarısının hızla buraya getirilmesi ya da mutabık kalınacak bir kanun
tasarısını, birlikte, bizim, parlamenterler olarak, teklif halinde getirip
sunmamızda yarar olduğunu belirtiyorum. Demokratik Sol Parti
olarak, kabul ettiğimiz bu kanunların uygulanmasında görev alacak olan İş
Kurumu, Çalışma Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur çalışanları ile
Emekli Sandığı çalışanlarına teşekkür ederek, onların haklarının verilmesi
gerektiğini diliyor; saygılar sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Türker. Madde üzerinde verilmiş 3
adet önerge vardır; önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılık
derecelerine göre işleme koyacağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 868
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 8 inci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Emre
Kocaoğlu İstanbul "a) 3 tam yıl veya
daha az kalan kadınlara 40, 3 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 44
yaşını" BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 868
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 8 inci maddesinin (b) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Emre
Kocaoğlu İstanbul "b) 3 tam yıldan
fazla, 4 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 41 yaşını, 3 yıl 6 aydan fazla, 5
tam yıl veya daha az kalan erkeklere 45 yaşını" BAŞKAN - Okutacağım
önerge en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 868
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 8 inci maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 7 nci maddesinin "23.5.2002
tarihini takip eden aybaşı itibariyle, kadın ise 20, erkek ise 25 tam yıl prim
ödeme süresinin dolmasına" ibaresinin "23.5.2002 tarihini takip eden
aybaşı itibariyle, kadın ise 20 tam yıl, erkek ise 25 tam yıl prim ödemiş
olanlar ile prim ödeme sürelerinin dolmasına" şeklinde değiştirilmesini,
fıkraya aşağıdaki (a) bendinin eklenmesini ve takip eden bentlerin buna göre
yeniden teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"a) 2 tam yıl veya
daha az kalan kadınlara 40 yaşını, erkeklere 44 yaşını" BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Konya) - Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet
katılıyor, komisyon takdire bırakıyor. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir
efendim. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 868
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 8 inci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Emre
Kocaoğlu İstanbul "a) 3 tam yıl veya daha az kalan
kadınlara 40, 3 yıl 6 ay veya daha az kalan erkeklere 44 yaşını," BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Öteki önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 868
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 8 inci maddesinin (b) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Emre
Kocaoğlu İstanbul "b) 3 tam yıldan
fazla, 4 tam yıl veya daha az kalan kadınlara 41 yaşını, 3 yıl 6 aydan fazla, 5
tam yıl veya daha az kalan erkeklere 45 yaşını," BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza... NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Başkan, benim bir önergem vardı... BAŞKAN - Efendim, sizin
önergeniz dördüncü önerge. Sayın Seven, keşke İçtüzüğü değiştirmeseydiniz.
İçtüzüğe göre, bir madde üzerinde milletvekillerinin verecekleri önerge 3
tanedir. Benim yapacağım bir şey yok. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Başkan, o zaman, müsaade ederseniz bir iki cümle söyleyeyim. BAŞKAN - Hayır efendim...
Siz konuştunuz... Rica ediyorum... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Çok
önemli... BAŞKAN - Sayın Seven,
bakın, benim yapacağım bir şey yok. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Bağ-Kurlular için çok önemli. Bağ-Kurlular... BAŞKAN - Aslında,
Türkiye'de düşük maaşla çalışan o kadar çok memur var ki, Bağ-Kurlular da bunun
içinde, polisi de bunun içinde, öğretmeni de bunun içinde, cezaevlerindeki
infaz ve koruma memurları da bunun içinde... ASLAN POLAT (Erzurum) -
Mühendisleri de bunun içinde... BAŞKAN - Hepsi içinde...
Keşke imkân olsa, oraya koysaydınız; bana ne... Yani, iktidar sizsiniz;
getirin, oylayalım, ben bir şey demiyorum ki. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Sayın Başkanım, öğretmenleri saymadınız. BAŞKAN - Öğretmenleri saydım
canım; herhalde dinlemedin!.. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Şimdi, geçici 1 inci
maddeyi okutacağım; ama, inanız ki, böyle bir yasal düzenleme olmaz.
Milletvekillerinin ve grupların bu maddeyi iyi dinlemelerini rica ediyorum. Geçici madde 1'i
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1.- Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünün kendi özel
kanunları yürürlüğe girinceye kadar, her türlü faaliyet ve işlemleri ile
personeli hakkında bu Kurumların mevcut yönetmelikleri ve genel hükümler
uygulanır. BAŞKAN - Evet; yani, çok
anlaşılmaz bir şey. Yani, her türlü... Bakın sayın
milletvekilleri "...her türlü faaliyet ve işlemleri ile personeli hakkında
bu Kurumların mevcut yönetmenlikleri ve genel hükümler uygulanır"
deniliyor. Nedir bu; yani, bunu hükümet bir açıklasın. Orada birtakım
suiistimaller varsa, bunlara yasayla meşruiyet getirmeyelim; rica ediyorum...
Ve bu haliyle giderse, Cumhurbaşkanı tarafından da geri çevrilebilir. MELDA BAYER (Ankara) -
Siz Meclis Başkanvekilisiniz, oturumu yönetmekle yükümlüsünüz. BAŞKAN - Efendim, ben,
Meclis Başkanvekiliyim ve burada Meclisi yönetirken, kanunlara bir muhteva
kazandırmaya çalışıyorum. MELDA BAYER (Ankara) -
Başkanvekilisiniz, Meclisi yönetmekle sorumlusunuz, yorum yapmak zorunda
değilsiniz. BAŞKAN - Komisyon veya
Hükümet bir açıklasın efendim... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Bu maddeyi geri çekiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Çekemezsiniz
efendim, çekemezsiniz... O zaman, kanun çıkmaz. Önergeyle, metinden
çıkarabilirsiniz. DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Konya) - Tamam; önerge hazırlıyoruz. BAŞKAN - Tamam mı
efendim?.. Öyle olabilir... Şimdi, arkadaşlar, çok
kötü bir madde... Yani, o kadar kötü bir madde ki... Kusura bakmayın. Eğer, uygun görürseniz,
gruplar da konuşmasın bunun üzerinde, Hükümet bir önerge versin... (SP ve AK
Parti sıralarından "5 dakika ara verin Sayın Başkan" sesleri) AHMET SÜNNETÇİOĞLU
(Bursa) - Başkan ne oldu?!. Hanımefendi itiraz ediyordu, şimdi kabul ediyor. BAŞKAN - Ne yapalım
arkadaşlar; biz de yıllarca hukukta çalıştık; onun için... ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sayın Başkanın tecrübesi var, söylemesi lazım; oradan hemen itiraz ediyorsunuz.
O Başkanvekili, siz Kâtip Üyesiniz; olur mu?!. MELDA BAYER (Ankara) -
Ben şu anda milletvekiliyim... BAŞKAN - Efendim, önemli
olan, mükemmel şeyler çıkarmak. Yani, takıldığımız şeyleri söylüyoruz... ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Tecrübe galip geldi. BAŞKAN - Madde üzerinde
gruplar adına söz isteyen?.. Yok. Hükümetin bir önergesi
vardır; gelince okutacağım. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) -
Başkanın iyi söylediklerine itiraz eden yok, kötü söylediklerine itiraz eden
var. Şimdi iyi söyledi, doğru söyledi; tamam!.. BAŞKAN - Siz tasvip
ettikten sonra, mesele bitmiştir!.. Efendim, hükümetin bir
önergesi var; okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Tasarının geçici 1 inci
maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Mehmet
Keçeciler Devlet
Bakanı BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümetin
önergesi... Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici 1 inci madde tasarı
metninden çıkarılmıştır. Efendim, bir geçici madde
ilavesine ilişkin önerge var; okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 868
sıra sayılı Yasaya geçici 1 inci madde olarak düzenlenmek üzere aşağıdaki
metnin eklenmesini talep ederiz.
GEÇİCİ MADDE 1.- Bu
Kanunun yayımı tarihinde erkeklerde 25, kadınlarda 20 fiilî hizmet yılını
tamamlayan memurlardan, 30 gün içinde emeklilik talebinde bulunanlar yaş
haddine bakılmaksızın bir sefere mah-sus olmak üzere emekliye sevk edilir. BAŞKAN - Efendim,
Komisyon katılıyor mu?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN- Gerekçeyi mi
okuyalım? İBRAHİM KONUKOĞLU
(Gaziantep) - Gerekçe okunsun efendim. BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Sosyal adaletin ve
Anayasadaki sosyal güvenlik teminatının gereği olarak ve müktesep hakların
korunması adına bu düzenlemenin uygun olduğu görüşündeyiz. BAŞKAN - Efendim,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir. 9 uncu maddeyi
okutuyorum: Yürürlük MADDE 9.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi
okutuyorum: Yürütme MADDE 10.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Efendim, tasarının tümü
üzerinde oyunun rengini belirtmek üzere, lehte, Cafer Tufan Yazıcı... CAFER TUFAN YAZICI
(Bartın) - Vazgeçtim Sayın Başkan. BAŞKAN - Aleyhte, Lütfi
Yalman... (DSP sıralarından "Yok, yok..." sesleri) Efendim, arkadaşımız
burada. Rica ediyorum... (DSP sıralarından "Yok, yok..." sesleri) Değerli milletvekilleri,
bu kadar acele etmeyin... Arkadaşımız, 3 dakika konuşarak oyunun rengini
belirtsin; ne olacak?!. Buyurun Sayın Yalman. (SP
sıralarından alkışlar) 3 dakikalık bir süre
içinde Sayın Yalman... LÜTFİ YALMAN (Konya)-
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 868 sıra sayılı tasarının
aleyhinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bu
kanun 23.2.2001 tarihinde iptal edildi. Arkadaşlarımız dikkatle dinlerse bir
hassasiyetin üzerinde durmak istiyorum. Tam dokuz ay sonra Resmî Gazetede
yayımlandı ve Anayasa Mahkemesi de, Resmi Gazetede yayımlanmasından sonra altı
aylık bir süre tanıdı -biliyorsunuz- bu kanunun yeniden çıkarılması ve Anayasa
Mahkemesinin belirlediği şartlar doğrultusunda düzeltilmesi konusuyla ilgili.
Bugün, 23.5.2002 tarihi itibariyle de bu süre doluyor; bugün son gün. Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu tasarı buradan çıkacak, oylayacağız birazdan; yazılacak,
imzalanacak ve Sayın Cumhurbaşkanına gönderilecek. Sayın Cumhurbaşkanı, kanunu
inceledikten sonra, onayladığını düşünelim; Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra
yürürlüğe girecek. Bu arada hukukî bir
boşluk doğuyor; çünkü, hepimizin bildiği gibi, eski kanunu biz
değiştirdik. Yeni çıkardığımız -eskisinin yerine çıkarmış olduğumuz- kanun da
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi, bize gönderildi. Peki, bu aradaki
hukukî boşluğu nasıl dolduracağız? Bunun mesuliyeti kime aittir? Şimdi, bazı
arkadaşlarımız konuşmalarımızla ilgili itirazlarda bulunuyorlar. Değerli arkadaşlar,
bakınız, bu kanun konusunda bir arkadaşımız, ne iktidar milletvekillerinin ne
de hükümetin samimî olmadığını burada ifade etti. Tabiî, böyle bir iddiada
bulunur; niçin, bu, son güne bırakıldı? Bu sorunun cevabını vermeniz lazım.
İster iktidar milletvekilleri açısından, isterse hükümet açısından -iki sayın
bakanımız var burada- Meclise devamlı olunmadığı; karar yetersayısı istenildiği
zaman bunun bulunamadığını görüyoruz. Halbuki, bu, milyonlarca kişiyi alakadar
ediyor, milyonlarca kişiyi ilgilendiriyor. İki kartel patronunu ilgilendiren
RTÜK Yasasında bile Başbakan yardımcıları sabaha kadar burada oturdu,
bakanların tümü sabaha kadar burada oturdu, iktidar milletvekillerinin tümü
sabahlara kadar burada bekledi. Peki, milyonlarca kişiyi ilgilendiren bu yasa
tasarısı, niçin son güne kaldı ve niçin aynı duyarlılığı bu tasarı için de
göstermiyoruz? Bunu sorgulamamız lazım değerli arkadaşlar. Ayrıca, bazı milletvekili
arkadaşlarımız da konuşmalarında çok haklı bir konuyu burada dile getirdiler.
Yani, SSK'da çalışan, Bağ-Kur'da çalışan -ki, her ikisi de sosyal güvenlik
kurumudur- ve aynı işi yapan insanların aldıkları ücretler arasında büyük
farklar var, ciddî farklar var. Arkadaşlarımız, bu konudaki aykırılıkları
burada dile getirdiler. Daha önce değişik yasa tasarıları gündeme geldiğinde,
konuyla hiç alakası olmayan maddeler ilave ederek, burada kanunlar çıkardık.
Bugün de bununla ilgili bir önerge hazırlığımız vardı; ama, maalesef, Değerli
Emre Kocaoğlu arkadaşımız, bütün maddeleri önergelerle doldurduğundan dolayı,
bu önergeyi verme imkânımız kalmadı. BAŞKAN - Sayın Yalman,
sürenizi geçirdiniz, rica ediyorum... LÜTFİ YALMAN (Devamla) -
Sayın Başkan, çok kısa... Hemen bitiriyorum. İktidar partisine mensup
grup başkanvekili arkadaşlarımız bu önerimize samimiyetle yaklaştı ve hatta
ortak bir önerge de hazırlandı; ama, maalesef, çıkmadı. Halbuki, bu
eşitsizliğin, bu adaletsizliğin bugün giderilmesi lazımdı. Hiç değilse bir
konsensüs de sağlanmıştı ve bu bir vesileydi. Şimdi, burada gördüğüm kadarıyla,
hem iktidar grup başkanvekillerimizden hem de Sayın Bakanımızdan bir taahhüt
alıyoruz... BAŞKAN - Efendim,
oyunuzun rengini belirtin. Rica ediyorum... LÜTFİ YALMAN (Devamla) -
Bağ-Kur ile SSK'da çalışan insanlar arasındaki ücret eşitsizliğini giderecek
bir düzenleme, inşallah, en kısa zamanda gelecektir ve yapılacaktır. Bu duygularla, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.(SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Oyunuzun rengini
belirtmediniz, ama, o söylediğiniz düzenlemeyi para bulurlarsa yaparlar, hiç
merak etmeyin. Tasarının tümü üzerindeki
müzakereler bitmiştir. Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Hayırlı, uğurlu olsun
efendim. Efendim, sözlü sorular
ile belediyelerin kaynak sorunları ve denetimi konusundaki Meclis araştırması
önergesini ve diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 28 Mayıs 2002
Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 19.38 |
|