Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 95                                                  YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

100 üncü Birleşim

15 . 5 . 2002 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

 IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, yaş çay kampanyasının açılmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı

2.- Mardin Milletvekili Mustafa Kemal Tuğmaner'in, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ekonomik sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu'nun, kamu çalışanlarının örgütlenmeleriyle ilgili sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- İngiltere-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ile Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasından üyelerin heyetler halinde ülkemize davetlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1075)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Kırgız Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1076)

3.- (10/18,23,79,212,244,257) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1081)

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Tabiî afetler nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına uğrayan belediyelerin belirlenmesinde ve bunlara yapılan yardımlarda yanlı davranıldığı iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında verilen (11/28) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin 21.5.2002 Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

2.- Sayıştayda boş bulunan Birinci Başkanlığa, 832 sayılı Sayıştay Kanununun 5 ve ek 8 inci maddeleri hükümlerine göre yapılacak seçime dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Başkan ve Üyeleri Önseçim Geçici Komisyonunun 860 sıra sayılı Raporunun, gündemin "Seçim" kısmında yer almasına ve seçimin 21.5.2002 Salı günkü birleşimde yapılmasına; seçimin sonuçlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına; bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

2.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557)

4.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827)

5.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666)

7.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675)

8.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676)

9.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

10.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/894) (S. Sayısı: 796)

11.- Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihai Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre, Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/805) (S. Sayısı: 715)

12.- Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna  Dair  Kanun  Tasarısı  ve  Dışişleri  Komisyonu  Raporu (1/853) (S. Sayısı: 716)

13.- Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun  Tasarısı  ve  Plan  ve  Bütçe  Komisyonu  Raporu  (1/973, 1/821) (S. Sayısı: 862)

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, dış kredi borçlarına ve dış politikadaki bazı gelişmelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5478)

2.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, camilerden çalınan eşyalara ve camilerin korunmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/6180)

3.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in;

Ekonomi yönetimine,

Özel Bankaların yönetim ve denetimlerine,

BDDK'nın mali krizdeki rolüne,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6737, 6738, 6739)

4.- Ankara Milletvekil Eyyüp Sanay'ın, ekonomik kriz sonrasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6850)

5.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, bankaların almış olduğu hazine garantili dış kredilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6878)

6.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, TRT 1'de yayımlanan bir çizgi filmde Yahudilik propagandası yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/6937)

7.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Moon Tarikatının yaptığı bir toplantıya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/6942)

8.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, üst kurullara, üyelerine ve personeline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/6954)

9.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, TRT'de yayımlanan futbol karşılaşmalarının tespitine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/6980)

10.- Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın, TRT'de sabah haber programlarında okunan gazetelerin hangi kriterlere göre tespit edildiğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/6981)

11.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, tütün üretimine, tüketimine ve sigara ithaline ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/6986)

12.- Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu'nun, AB'den Türkiye'ye yapılan mali yardımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı A.Mesut Yılmaz'ın cevabı (7/6997)

13.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, akaryakıt fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7000)

14.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, doğalgaz ithaline ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7023)

15.- Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt'un, BOTAŞ Genel Müdürlüğünün bir proje için yeni personel aldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7025)

16.- Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt'un, gaz ithal edilen ülkelere, belli miktarda alım gerçekleşmediği takdirde ödenecek tazminata ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7026)

17.- Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, orman arazilerinin devir, tahsis ve satışına yönelik çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan'ın cevabı (7/7045)

18.- Ankara Milletvekili Cemil Çiçek'in, ticari ve özel araçların sigorta bedelleri arasındaki farka ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/7054)

19.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M.İstemihan Talay'ın cevabı (7/7056)

20.- Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, Sivas İçmesuyu Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7069)

21.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, BOTAŞ'ın açtığı bir ihale ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7078)

22.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, doğalgaz ithalindeki alım taahhütlerine ve doğalgazın sanayide kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7079)

23.- Bursa Milletvekili Orhan Şen'in;

1998'de başarı ödülü verilen bir romana,

Maddi yardım yapılan ve gösterimi yasaklanan bir filme,

İlişkin soruları ve Kültür Bakanı M.İstemihan Talay'ın cevabı (7/7096, 7097)

24.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, TÜGSAŞ Gemlik Amonyak Tesislerine BOTAŞ'ın doğalgaz vermediği iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7120)

 

 

 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

 

Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener, Türk musikisine,

Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Dil Bayramı ve Türkçenin sorunlarına,

Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım, Eskişehir'in sorunlarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

 

Finlandiya Parlamentosu Dışişleri Komitesi Başkanının, beraberinde bir parlamento heyetiyle Türkiye'ye davet edilmesine,

Yunanistan Parlamento Başkanının vaki davetine istinaden XIII. EUREKA Parlamentolararası Konferansına katılacak milletvekillerine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

7-9 Haziran 2002 tarihlerinde Madrid'te düzenlenecek Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansına, TBMM Başkanı Ömer İzgi'yi temsilen TBMM Başkanvekili Yüksel Yalova'nın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

 

Saadet Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu, Konya Milletvekili Veysel Candan ve Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, tabiî afetler nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına uğrayan belediyelerin belirlenmesinde ve bunlara yapılan yardımlarda yanlı davranarak partizanlık yaptığı ve afetler sonrasında gerekli tedbirleri zamanında almayıp yanlış uygulamalarla tahribatın artmasına neden olduğu iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/28) okundu; önergenin görüşme gününün Danışma Kurulu tarafından tespit edilip Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.

 

Genel Kurulu ziyaret eden Finlandiya Dışişleri Komitesi Başkanı Lizzsa Jaakonsaari başkanlığındaki Dışişleri Komitesi üyelerine Başkanlıkça "hoş geldiniz" denildi.

 

Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ve 20 arkadaşının, turizm sektörünün sorunlarının araştırılarak turizm potansiyelinin etkin değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/283) okundu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/458),

Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan'ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/767),

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri,

Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Türk Esnaf ve Sanatkârları ile Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ)'nin Desteklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/774),  İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin ise, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

Açıklandı.

 

(9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan ve Doğru Yol Partisine düşen 1 üyeliğe, Grubunca gösterilen 3 aday arasından, adçekme suretiyle, Erzurum Milletvekili Sevgi Esen'in seçildiği açıklandı.

 

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından,

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri (1/744) (S.Sayısı: 786),

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/777) (S.Sayısı: 557),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi;

 

Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun (1/878) (S. Sayısı: 850) görüşmeleri tamamlanarak, istem üzerine yapılan açık oylamadan sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

 

15 Mayıs 2002 Çarşamba  günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 03.50'de son verildi.

 

 

Yüksel Yalova

Başkanvekili

 

 

Levent Mıstıkoğlu

Kemal Albayrak

 

 

 

Hatay  

Kırıkkale

 

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

 

 

 

No. : 141

 II. – GELEN KÂĞITLAR  

15 . 5 . 2002 ÇARŞAMBA

 

Sözlü Soru Önergesi

 

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, kamuda göreve başlatılan personele ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) sözlü soru önergesi (6/1844) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

 

Yazılı Soru Önergeleri

 

1.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, fen lisesi öğrencilerinin  ortaöğretim başarı puanlarının ÖSS'ye etkisinin sonuçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7334) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

2.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın,  özürlü çocukların sayısı, eğitimleri ve yürütülen projelere  ilişkin  Devlet Bakanından (Hasan Gemici)  yazılı soru önergesi (7/7335) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın,  sokak çocuklarına ve mağduriyet içindeki diğer çocuklara yönelik çalışmalara  ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7336) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

4.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, meslek lisesi mezunlarının yükseköğrenime girişlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7337) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

5.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, DSİ Bölge Müdürlüğünce Sinop İlinde yapılan işlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7338) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

6.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, özürlülerin sayısı ve zorunlu özürlü istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7339) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

7.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan Tapu Sicil Müdürlüğünün eleman ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/7340) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

8.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Çayırlı İlçesinde görülen bazı hastalıkların ve ani ölümlerin nedenlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7341) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

9.- Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, eğitime katkı payı adıyla toplanan paranın kullanımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7342) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

10.- Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Nevşehir-Kozaklı İlçesinin arıtma tesisi ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7343) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

11.- Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın, Türk Hava  Kurumu personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7344) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

12.- Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın, Türk Hava  Kurumunun gelirlerine, borçlarına ve faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7345) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

13.- Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, İsrail ile yapılan ikili savunma ve askeri işbirliği anlaşmalarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7346) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

14.- Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, İsrail ile yapılan ikili anlaşmalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7347) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

15.- stanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın, TRT payı adıyla yapılan kesintilere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7348) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın, Galata, Boğaziçi ve Fatih köprülerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/7349) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

17.- Yozgat  Milletvekili İlyas Arslan'ın,  Yozgat-Merkez ve Sorgun İlçesindeki kapalı spor salonu projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/7350) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

18.- Yozgat  Milletvekili İlyas Arslan'ın, Balışeyh  Yozgat Yıldızeli demiryolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından  yazılı soru önergesi (7/7351) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

19.- Yozgat  Milletvekili İlyas Arslan'ın,  Yaşlılar ve Özürlüler Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi inşaatına  ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/7352) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

20.- Yozgat  Milletvekili İlyas Arslan'ın,  Yozgat bağlantılı bazı yol çalışmalarına   ilişkin  Bayındırlık ve İskân Bakanından  yazılı soru önergesi (7/7353) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

21.- Yozgat  Milletvekili İlyas Arslan'ın,   bazı baraj ve sulama projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar  Bakanından  yazılı soru önergesi (7/7354) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

22.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Trabzon'da İstanbul Üniversitesi Rektörünü protesto eden bazı öğrencilerin dövülmesi olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7355) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

23.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adana'da bir ilköğretim okulu ile ilgili basında çıkan haberlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7356) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

24.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, sebze ve meyve tohum ve fidelerinin teminine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7357) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

25.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman İlinde Ziraaat Bankasından alınan tarımsal kredilere ve çiftçi borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/7358) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

26.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, GAP bölgesindeki tarımsal sulamaya ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7359) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

27.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, İstanbul Üniversitesi Rektörünün katıldığı bazı toplantılardaki olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7360) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

28.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, son beş yıldaki, çeşitli ürünlerin fiyatlarına, memur aylıklarına ve tarımsal üretime ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi  (7/7361) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

29.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde düzenlenen bir  konferansa başörtülü  hastaların alınmamasına  ve Rektörün bazı açıklamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7362) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

30.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Ankara İlindeki köylerin mera alanlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7363) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

31.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Marmara ve Düzce deprem bölgesindeki prefabrik  konutların masraflarına ve kullanımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7364) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

32.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, İstanbul Üniversitesi Rektörünün  katıldığı bazı toplantılarda meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7365) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

33.- Şanlıurfa Milletvekili  Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, bir ilköğretim okulu ile ilgili medyada yer alan haberlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7366) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

34.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, sebze ve meyve  üretiminde hormon kullanımına ilişkin  Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7367) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

35.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın,  tarımda kullanılan hormonun çevre ve insan sağlığına etkilerine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/7368) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

36.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, orman yangınlarına karşı alınacak tedbirlere ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/7369) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

37.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa-Birecik Halk Bankası Şubesinin kapatılmasının durdurulup durdurulmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/7370) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.200)   

38.- Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan'ın, hormon kullanımına, tarım  laboratuvarlarına, buğdayın gümrük vergisi oranlarının düşürülmesine ve çiftçilerin durumunda bir iyileştirme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7371) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.202)

39.- Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, doğalgaz alımı, tüketimi ve elektrik üretiminde kullanımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7372) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

40.- Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın, SSK ve  BAĞ-KUR'da uygulanan ihale  sisteminin sakıncaları ve uğranılan zararlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7373) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

41.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Bingöl-Karlıova İlçesindeki bazı vatandaşlara yeşil kart verilmemesinin nedenlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7374) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

42.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, emekli bir generalin çeşitli faaliyetlerine katıldığı iddia edilen kamu personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7375) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

43.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Marmara ve Düzce deprem bölgesindeki prefabrik  konutlar için yapılan masraflara ve kullanımlarına ilişkin Bayındırlık  ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/7376) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

44.- Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, çay üreticilerine verilen  doğrudan gelir desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı  soru önergesi (7/7377) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002)

45.- Ankara Milletvekili  Saffet Arıkan Bedük'ün,  elektrik enerjisi üretim şekillerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7378) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2002)

46.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Devlet Memurluğu Sınavına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/7379) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2002)

47.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın,  Güneydoğu Anadolu Bölgesinde  pamuk ekiminde  kullanılan  elektriğin fiyatlandırmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7380) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2002)

48.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki çiftçilerin toprak kiralarındaki artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7381) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2002)

49.- Ankara Saffet Arıkan Bedük'ün, Danışma Kurulu toplantılarına ve TBMM'nin çeşitli yasama ve denetim faaliyetlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/7382) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2002)

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

15 Mayıs 2002 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Yüksel YALOVA

KÂTİP ÜYELER: Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale), Burhan ORHAN (Bursa)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100 üncü Birleşimini açıyorum.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, yoklamayı istirham ediyorum. Hiç olmazsa, gelemeyen arkadaşların da katılımını sağlayalım, onlar aleyhine bir haksızlık olmasın.

BAŞKAN - Sayın Başkanın bir talebi oldu; ama, ben, dün akşam da değerli grup başkanvekillerimize müştereken yaptığımız toplantıda arz etmiştim. "Tereddüde düşerse Başkan, İçtüzüğün 57 nci maddesi gereği yoklama yapar" hükmü elbette en başta beni bağladığı için, ben, bugüne kadar, ne zaman tereddüde düşsem, o yoklamayı, talep olmaksızın yerine getirdim.

 

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Şimdi, çoğunlukla ilgili tereddüdümüzün ortadan kalkması için, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlanıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu arada, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Meclisinde Kastamonu Gazipaşa İlköğretim Okulu öğrencilerimiz var. Gazi Paşanın Meclisine hoş geldiniz diyorum tüm sevgili öğrencilerimize, öğretmenlerimize. (Alkışlar)

Sevgili çocuklar, bilesiniz ki, bu Yüce Meclisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, büyük önderimiz, hem de millî mücadele döneminde, sizler, ileride, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin onurlu birer vatandaşı olabilesiniz diye, üstelik, arkadaşlarıyla birlikte yaşamlarını bu ülküye adayarak kurdular.

Her zaman bir şeyi bilin ki, bu Meclis sizin Meclisinizdir.

Tekrar hoş geldiniz diyorum; öğrenim yaşamınızda başarılar diliyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çok az bir eksiğimiz var.

Sayın grup başkanvekillerinden istirham ediyorum...

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Bir dakika efendim, arkadaşlar pusula gönderiyorlar.

BAŞKAN - Efendim, oylama bittikten sonra, pusulaları, sadece bir belge olarak işleme koyuyoruz.

10 dakika iyi midir sayın grup başkanvekilleri?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 15.30'a kadar Sayın Başkan...

BAŞKAN - 15.30 iyi midir Sayın Başkan?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Uygundur efendim.

BAŞKAN -15.30'da toplanmak üzere, toplantıya ara veriyorum.

  

Kapanma Saati: 15.10


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.30

BAŞKAN : Başkanvekili Yüksel YALOVA

 

KÂTİP ÜYELER : Kemal ALBAYRAK(Kırıkkale), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, yaş çay kampanyasının açılmasıyla ilgili söz isteyen Rize Milletvekili Sayın Ahmet Kabil'e aittir.

Buyurun Sayın Kabil. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

 

 IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, yaş çay kampanyasının açılmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı

AHMET KABİL (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 yaş çay kampanyasının açılması münasebetiyle, bütün dünyada kimyasal ilaç artığı ve renk için katkı maddesi olmayan tek çayı olan Rize çayı nasıl yetişiyor, bölge ekonomisine katkıları nedir, bölge insanının istihdamına yeterli midir, bu konularda Yüce Meclise bilgi sunmak için söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, çay, M.Ö. 2700'lü yıllarda Çin'de keşfedilmiş ve M.Ö. 500'lü yıllarda, ünlü filozof Kalikius, çayın insan sağlığına faydaları hakkında araştırma yaparak, o gün bile, halkı, birçok hastalığa karşı koruyucu olarak, çay içmeye teşvik etmiştir.

20 Mart 1940 tarihinde çıkarılan 3788 sayılı Çay Kanunuyla, çay tarımı devletçe desteklenerek, bölgedeki mısır tarlaları, fındık tarlaları bozulmuş, yerine çay tarımı yapılmış ve elde edilen gelirle, bölgede yaşanan yoğun ekonomik bunalım aşılmıştır; ancak, 1978'den sonra, her yıl artan enflasyona oranla, çok az taban fiyat verilmiş ve elde edilen gelir, yine, bölge halkını beslemez hale gelmiştir; dolayısıyla, Rize, Türkiye'de en çok göç veren üç ilden biri olmuştur.

İlk yıllarda yaş çayın kilogram fiyatı 55-75 sent arasında değişirken, son yıllarda 20-30 sentlere kadar düşmüştür. Bu, müstahsile, çayını almıyorum demektir.

1980'lerden sonra, bölge halkının hükümetlerden bütün talepleri, yaş çay taban fiyatı enflasyonun altında kalmasın, yaş çay bedelleri zamanında ödensin şeklindeydi; fakat, 1996'ya kadar, bölge halkının bu talepleri hükümetlerce dikkate alınmamış, üreticinin sesini duymamışlardır; ancak, 1996'da, 53 üncü Mesut Yılmaz Hükümeti döneminde, çaya, tarihinde ilk defa, enflasyonun yüzde 25 üzerinde fiyat verilmiştir.

1996-1997-1998 yıllarında yaş çay bedelleri zamanında ödenmiş, hatta 55 inci hükümet döneminde müstahsile avans bile verilmiştir.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - 54 üncü hükümeti de söyle; çünkü, onlar da çok para verdi.

AHMET KABİL (Devamla) - Daha sonraki yıllarda, yine, enflasyonun altında taban fiyat verilmiş ve yaş çay paralarının yedi sekiz ay geciktiği olmuştur.

Ancak, 2001 yılı yaş çay bedellerinin, her türlü ekonomik olumsuzluğa rağmen -yine eski yıllardaki gecikme ile- nisan ayı başında ödenmesini sağlayan Başbakan Yardımcımız Sayın Mesut Yılmaz'a, Devlet Bakanımız Sayın Edip Safder Gaydalı'ya ve hükümetimize teşekkürlerimi arz ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 2001 yılı yaş çay taban fiyatı ile bir ailenin çaydan elde ettiği gelir, yılda ortalama 900 000 000 liradır; bu da, ayda sadece 75 000 000 lira demektir.

Ayrıca, bu gelire ilaveten, çok iyimser bir kabulle, her aileden bir kişinin de yılda dört ay mevsimlik olarak çalıştığını ve aileye her ay 75 000 000 lira getirdiğini kabul etsek bile, yediden yetmişe herkesin yıl boyunca, budama, gübreleme, toplama, teslim etme gibi faaliyetlerde çalışması karşılığında eline geçen toplam para, ayda sadece 150 000 000 lira olur. Bölge halkının çaydan başka gelir kaynağı da yoktur.

Halbuki, ülkemizde, devletin istatistik bilgilerine göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 360 000 000 lira olup, bu, çay müstahsili bir ailenin gelirinin 2 katından daha fazla; yine, yoksulluk sınırı 930 000 000 lira olup, bir ailenin gelirinin 6 katından fazla; yani, çay müstahsili 2 defa aç, 6 defa yoksuldur.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Kimi, kime şikâyet ediyorsun?

AHMET KABİL (Devamla) - Bu nedenle, hükümetimiz ve Sayın Derviş, Hazine, herkes, yaş çay taban fiyatı verirken, sağlığa zararlı kaçak çayın piyasa fiyatını emsal kabul ederek, daha az nasıl fiyat veririz arayışı yerine, Türkiye'nin en güzel bölgesindeki bu insanları nasıl istihdam ederiz, bunlara nasıl iş, aş veririz, göçü nasıl önleriz, bölgeyi nasıl kurtarırız arayışı içerisinde olmalıdır. Bu, sosyal bir olaydır. Unutmayalım ki, bu hususlar Avrupa Birliği kriterlerindendir.

Bunun için de, yüzde 35 artışı öngören yatırım-finansman kararnamesindeki KİT ürünleriyle ilgili hükümler çerçevesinde ve her türlü zorluğa rağmen, 2002 yaş çay taban fiyatı, kilogramda en az 350 TL olmalıdır. Bu fiyatın altında verilecek her fiyat, bölgeye karşı yeni bir haksızlık olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET KABİL (Devamla)- Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN- Lütfen, bitirirseniz sevinirim.

AHMET KABİL (Devamla)- Ülkemizde yılda tüketilen çay miktarı bugün 150 000 ton, on yıl sonra belki 200 000 ton olacaktır.

Kesinlikle inanıyorum ki, en geç 10-15 yıl sonra, dünyada, ekvatora yakın sıcak çay bölgelerinde üretilen çaylarda kimyasal ilaç artığı ve renk için kullanılan sağlığa zararlı katkı maddeleri daha belirgin olarak deşifre edilecek, dünya pazarında, hiçbir katkısı bulunmayan Türk çayı ısrarla aranacaktır. Bu nedenle, bugün çay tarımını korumalıyız.

Müstahsillere ödenen doğrudan gelir desteği tespit uygulamasında, ruhsatlı çay cüzdanları kayıtları esas alınmalıdır; çünkü, Rize'de bütün araziler çok hisseli tapulara aittir. Müstahsilin en az yüzde 65'i bu uygulamadan istifade edememiştir; ancak yüzde 35'i istifade etmiştir.

Sayın milletvekilleri, insan sağlığı bakımından çay deyip geçmeyelim. 8 Mayıs 2002 tarihli gazetelerin birçoğundaki başlık "Amerika'daki Harvard Üniversitesinin 1 900 kalp hastası üzerinde yaptığı araştırmaya göre, kalp krizi geçiren kişilerin günde en az iki fincan, yani dört bardak çay içmeleri halinde, dört yıl içerisinde, içmeyenlere göre ölüm riski yüzde 44 azalıyor" şeklindeydi; yani, bir fincan içerseniz, yüzde 28'e düşüyor. Ama, unutmayalım ki, bu çay, katkısız Türk çayıdır, yani Rize çayıdır.

Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep)- Rize çayı mı, Seylan çayı mı?!

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Kabil.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize)- Sayın Başkan...

BAŞKAN- Biraz sonra söz hakkınız var Sayın Bekâroğlu.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize)- Çayla ilgili iki cümle...

BAŞKAN- Hükümet adına cevap verme isteği geldi.

Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Edip Safder Gaydalı.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rize Milletvekilimiz Sayın Ahmet Kabil'in gündemdışı yaptığı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyete, bu vesileyle saygılarımı sunuyorum.

Ülkemizde çay tarımı ilk olarak 1938 yılında başlamış ve 1950 yılından sonra yoğun olarak devam etmiştir. Bu yıllarda, bölgede çay tarımının gelişmesi, göçün önlenmesi ve ekonominin canlandırılması amacıyla çay tarımı desteklenmiş, yeterli ekonomik getirisi olmayan ve sınırlı alanlarda yetiştirilen diğer tarım ürünlerinin yerine, bölge şartlarına daha uygun olan çay tarımının yapılması teşvik edilmiştir.

Bu teşviklerle birlikte çay tarım alanları giderek genişlemiş ve üretim miktarı hızla yükselmiştir. Bu gelişmelerden önce çay ihtiyacını ithalat yoluyla karşılayan Türkiye, zaman içerisinde, kendi ihtiyacını karşılayacak miktarda çay üretmeye başlamıştır. Üretimin tüketimi karşılamaya başladığı tarihten itibaren yeni çay bahçesi yapılması yasalarla sınırlandırılmıştır. Ancak, yasalarla sınırlandırılmasına rağmen, iyi gelir getirmesi nedeniyle, çay tarım alanları, zaman içerisinde, ekonomik olmayan alanlara doğru giderek genişlemiştir. Bu konuyla ilgili, son olarak, 93/5096 sayılı Bakanlar Kurulu kararı yürürlüğe girmiştir.

Bugün Doğu Karadeniz Bölgesinde, Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilmiş 767 000 dekar alanda, 204 000 üretici tarafından çay tarımı yapılmaktadır.

Çay bahçeleri, miras hukuku nedeniyle giderek parçalanmış ve ekonomik olmaktan uzaklaşmaya başlamıştır. Çay bahçelerinin parçalanmasına paralel olarak, yıllar itibariyle, bölgede yaşayan nüfus miktarında da önemli artışlar olmuştur. Bu bölünmenin sonucunda, bugün çay tarımı yapan üreticilerin yüzde 80'i, 0 ile 5 dekar arasında çay bahçesine sahiptir.

Bu nedenle, yaş çaya yeterli taban fiyat verilmesine rağmen, bölünerek küçülmüş çay bahçelerinden daha fazla insanın geçinmesi zorunluluğu doğmuş ve dolayısıyla, çaydan elde edilen gelir eskiye oranla giderek azalmıştır.

Bununla birlikte, bölge halkı, çay tarımının yanında, çay sektöründe çeşitli şekillerde istihdam edilmektedir ve bu şekilde, bölgeye gerek yaş çay parası gerekse çalışanların ücretleri olarak önemli miktarda para girişi olmaktadır.

Ayrıca, çay bahçelerinin ıslahı ve kaliteli çay üretiminin temini amacıyla, çaylıkların her yıl beşte 1'inin budanması ve budamadan dolayı üreticilerin uğrayacağı gelir kaybının tazminine ilişkin çıkarılan 93/5096 sayılı Bakanlar Kurulu kararı gereği uygulamaya konulan budama projesiyle, üreticilerin budamadan doğan gelir kayıpları tazmin edilmektedir.

Bu uygulamayla üreticilere 1994 yılında 231 milyar Türk Lirası, 1995 yılında 667 milyar Türk Lirası, 1996 yılında 1,5 trilyon Türk Lirası, 1997 yılında 2,3 trilyon lira, 1998 yılında 2,2 trilyon lira, 1999 yılında 1,7 trilyon lira, 2000 yılında 12,1 trilyon lira ve 2001 yılında 21,7 trilyon lira gelir kaybı tazminatı ödenmiştir.

Dünyada çay tarımı, azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yapılmaktadır. Diğer üretici ülkelerdeki yaş çay fiyatları 10-15 sent iken, ülkemizde bunun son on yıl ortalaması 33 senttir.

Ekolojik şartlar nedeniyle, dünyada çay hasadı ve kuru çay üretimi 9-11 ay devam ederken, ülkemizde 5-6 ayda yapılmaktadır. Mayıs ayında başlayan yaş çay hasadı ve üretimi, ekim ayında son bulmaktadır. Üretimle ilgili harcamaların işçilik ve yaş çay bedeli ödemelerinin büyük bir bölümü bu zaman dilimi içinde gerçekleşmekte, buna mukabil, üretilen kuru çayın pazarlanması 1 yıla tekabül etmektedir.

Çay-Kurun üretimiyle ilgili tüm harcamalar, öncelikle, Çay-Kurun satış gelirleriyle ödenmekte olup, giderlerin 6 aya, gelirlerin 1 yıla yayılması, çay parasının ödenmesinde bir miktar gecikme yaratmakla birlikte, 2001 yılı yaş çay ödemeleri Mart 2002 tarihi itibariyle tamamlanmış olup, üreticilere 136 trilyon lira yaş çay bedeli ödemesi yapılmıştır.

Türk çayı tarımında ve üretiminde hiçbir kimyasal ilaç ve katkı maddesi kullanılmadan üretilmektedir. Türk çayının bu özelliği, yazılı ve görsel olarak işlenmekte ve çayımızın, gerek iç gerekse dışpazarlarda hak ettiği yere gelmesi için gerekli çalışmalar yapılmaktadır.

Bugün içpazarda yaşanılan sıkıntılardan biri olan kaçak çayların yurda girişi, Çay-Kurun girişimleri ve Bakanlığımın çalışmaları sonucu, büyük oranda önlenmiştir. Ancak, yurda kaçak çay girişi önlense bile, yürürlükteki ithalat rejimi gereği çay ithal edilmesi serbesttir ve ithal çaylar, gümrüklerden beyan üzerinden yüzde 145 vergisi ödenerek girmektedir. Bu şekilde, yurda düşük maliyetli çay girişi, maalesef, olmaktadır.

Öte yandan, bugün sektörde etkisi pek belli olmayan ikame içeceklerin, gelecek yıllarda etkisi daha da önemli şekilde kendini gösterecektir.

Bu yapı içerisinde, çay tarımının ve Türk çayının korunması, devamlılığının sağlanması ve ithal çaylarla ve diğer içeceklerle rekabet edebilmek için düşük maliyetli çay üretmek, kaçınılmaz bir zorunluluktur. Kaldı ki, yaş çay fiyatları, 1 dekar çay bahçesinin tesis ve üretim masraflarıyla birlikte enflasyon oranı da dikkate alınarak hesap edilmektedir.

Hükümetimizin enflasyon hedefiyle uyumlu ve bütçe imkânlarının elverdiği ölçüde çay üreticilerimizi mağdur etmeme çerçevesinde 2002 yılı yaş çay fiyatı tespiti yapılacaktır.

Ülkemizdeki çay bahçelerinin tamamına yakını tohumla tesis edilmiştir. Çay bitkisi melezleşmeye açık bir bitkidir ve tohumla üretilmesi nedeniyle, bir bahçede farklı zamanda hasat olgunluğuna gelen çay ocakları bulunmasının yanında, aynı çay ocağında da farklı zamanda gelişen çaylar bulunmaktadır.

Ayrıca, çay bahçelerinin büyük bir kısmı ekonomik verim yaşını tamamlamıştır. Bu nedenlerle, mevcut çay bahçelerinin bir plan dahilinde sökülerek, üstün verim ve kaliteli klonlarla yenilenmesi gerekmektedir. Ancak, bu proje için dışkaynaklı krediye de ihtiyaç bulunmaktadır.

Bize bu açıklama imkânını sağladığınız için teşekkür eder, Yüce Heyetinize saygılarımızı sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, 1 dakika izin verin efendim.

BAŞKAN - Demin, daha sonra siz konuşurken ilave ederiz, konuşursunuz dedim Sayın Bekâroğlu.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - 2 dakika Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bakın, iki arkadaşım ekranda işaret buyurmuşlar, onlara bile şu anda söz vermedim.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Rize milletvekiliyim, çay konuşuldu!..

BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, sizinle anlaşmakta ben niye güçlük çekiyorum, inanın üzülüyorum!..

Ben, demin de söyledim, şimdi de tekrarladım; gündemdışı 5 dakika konuşma hakkınıza biraz ilave ederiz, sizin de gönlünüz olur demiştim; ama, bilmiyorum!..

İlla şimdi mi istiyorsunuz?

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Çay konusu bitmeden Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki; ama, iki arkadaşım önce işaret buyurmuş.

Sayın Öztürk, aynı konuda mı?

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Evet.

BAŞKAN - Kısa bir açıklama yapmak üzere buyurunuz.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın Başkanım, öncelikle teşekkür ediyorum.

Çay, Rize'de gerçekten Rizelinin kaderi haline geldi. Aslında çay müstahsilinin kaderi çay olmamalıydı. Her şeyden evvel, bugüne kadar gecikmiş olan Rize'deki bazı yatırımların mutlaka zamanında yapılması gerekirdi. Bunların en başında gelen Rize organize sanayiidir. Bu konuda 57 nci hükümet ve onun Sanayi Bakanı gerekli çalışmaları yaptı, kamulaştırmalar başlamış, organize sanayi kuruluyor.

Yine, bu Meclise düşen en önemli görev, Rize'de, Rize üniversitesinin kurulmasıyla ilgili yasanın bir an önce Meclisimizden çıkmasıdır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yalnız, burada şunu söylemeden geçemeyeceğim: Sayın Derviş, devamlı yaptığı yanlışlardan birisini de Rizeli çay müstahsilleri için yapmak üzere. "Çaya zam verilmeyecek" deniyor. Niçin verilmeyeceğini önce mutlaka dile getirmesi gerekiyor. Çay, bir tarım ürünü olduğu halde, tarım ürünü olmadığı gibi bir söylem içinde. Bu, Rizeli müstahsile yapılan bir yanlıştır. Çay fiyatı belirlenirken mutlaka zamlı fiyatı ortaya konulmalıdır.

Ben, bu konuda sizlere teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Öztürk.

Sayın Çelebi, siz de, lütfen, kısa olmak üzere buyurun.

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Sayın Başkanım, teşekkürler ediyorum.

Değerli arkadaşımızın çay tarımıyla ilgili konuyu gündeme getirmiş olmasından dolayı kendisini tebrik ediyorum; ancak, bir konuya temas ederek birkaç şey ifade etmek istiyorum.

Çay tarımı, sadece Rize'de yapılmamaktadır; Doğu Karadeniz Bölgesinde, Artvin'den başlayan, Rize'den Trabzon ve Giresun'a kadar devam eden bir hinterlandda yapılmaktadır. O itibarla, olayı sadece bir bölgeye teksif ederek, sadece bir ili tanımlayarak eğer gündeme taşır isek, bölgeye haksızlık yaptığımız düşüncesindeyim.

O itibarla, Trabzon, Rize, Artvin ve Giresun'u topyekûn dikkate almak durumundayız ve şunu söylemek istiyorum: Bölgemizin kaderi, sadece Rize'de ve bahsettiğimiz bölgede çayla sınırlı değil. Fındık ve diğer alanlar da gündeme getirilmesi gerekirken, maalesef, Doğu Karadeniz Bölgesi, yatırımlar bakımından en az pay alan bir bölgemizdir. O itibarla, Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi, 0 ile 5 dekar arasında çay tarımı yapılabilen sınırlı alanlarda, hangi katmadeğeri sağlarsanız sağlayın, o bölge insanını göç etmekten alıkoymakta çok ciddî zorluklarımız var, müşkülatlarımız var. O bölgeye kamu yatırımlarının mutlaka yönlendirilmesi gerekiyor ve insanlarımızı -204 000 diye tarif edilen- sadece ve sadece çaya ve fındığa mahkûm etmenin haklı olmadığını ve başka alanlara istihdamın kaydırılması gerektiğini düşünüyorum. Bu manada, değerli bakanlarımdan ve Yüce Meclisten bize destek vermelerini istirham ediyorum. Aksi halde, Doğu Karadeniz Bölgesi yokluklara, sellere, seylaplara ve kadersizliğe mahkûm olan, kötü kadere mahkûm olan bir bölge olmaktan kendini kurtaramayacaktır. O bakımdan, sizlerden, Yüce Parlamentodan ve sayın bakanlarımdan destek istiyorum.

Çay tarımına bu sene için verilecek olan taban fiyatın yüzde 35'ler düzeyinde sınırlanarak verilmesini de doğru ve yerinde görmüyorum. Her ne kadar ekonomik çıkmaz içerisinde ise....

BAŞKAN - Sayın Çelebi, teşekkür ediyorum.

NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

...ekonomik zorluklar içerisinde ise de Türkiye, daha önce de uygulandığı gibi, enflasyon artı yüzde 10 refah payının dikkate alınarak fiyat belirlemesi yapılmasını istirham ediyorum.

Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelebi.

Sayın Bekâroğlu, siz de 2 dakikada konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Ahmet Kabil'e ve çayla ilgili Sayın Devlet Bakanına -Sayın Gaydalı'ya- teşekkür ediyorum. Ancak, her çay sezonu başlarken, değerli arkadaşım Ahmet Kabil Bey bu konuşmayı yapar; çayla ilgili bakanlar da, çoğu ansiklopedilerden alınmış bilgilerle bu cevabı verirler; ama, başta Rize olmak üzere, Artvin, Rize,Trabzon ve Giresun'daki çay üreticilerinin de perişanlığı devam eder.

Sayın Kabil çayla ilgili, özellikle genel başkanını öne çıkararak, o hükümet dönemlerini öne çıkararak teşekkür etti, iyi şeyler yapıldığını söyledi; haksızlık etti. Anavatan Partisi 1983'ten bu tarafa, çok kısa aralıklar hariç, hükümette olmuştur ve bu dönemde, çay da Doğu Karadeniz Bölgesinde bitmiştir; bölgeden 200 000'e yakın insan göç etmiştir.

Sayın Kabil'den, çaya en yüksek fiyatı veren 54 üncü hükümete ve Sayın Erbakan'a da teşekkür etmesini beklerdim. 54 üncü hükümet döneminde yaş çayın kilosu 38 sentti; bugün, bu sene yaş çayın kilosu 17 sent oldu; bu, unutulmamalı.

Bu sene verilecek zam, hedef enflasyona göre hesaplanıyor, yüzde 35; bu, son derece yanlıştır. Geçen yıl da hedef enflasyona göre verildi; ama, hedef enflasyon yüzde 80'leri geçti. Dolayısıyla, hedef enflasyon değil, gerçek enflasyon hesap edilerek, geçen seneki kayıplar da dikkate alınarak  yaş çaya zam verilmesi gerekir.

Sayın Bakanın söylediği bir konu var, katılmıyoruz; Türkiye'de çay fazlası yoktur, fazla da çay ekilmemiştir. Türkiye'de kuru çay tüketimi azalmıyor, artıyor. Dolayısıyla, bütün ülkelerde olduğu gibi, dışarıdan gelen çaylarla ilgili tedbir alınması gerekiyor.

Ayrı bir şey; bütün dünya tarımı desteklerken, Türkiye'nin tarımdan desteğini çekmesi kabul edilemez. Daha birkaç gün evvel, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı tarıma 180 milyar dolarlık desteği onaylamıştır. Türkiye, bunları görmeli ve tarımı desteklemeye devam etmelidir.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bekâroğlu, eşitliği bozmayalım.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Çok teşekkürler.

AHMET KABİL (Rize) - Sayın Başkan, sataşma var; Sayın Bekâroğlu yanlış beyanda bulunarak beni itham etmiştir.

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sorunları hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Mustafa Kemal Tuğmaner'e aittir.

Buyurun Sayın Tuğmaner.

Süreniz 5 dakika.

2.- Mardin Milletvekili Mustafa Kemal Tuğmaner'in, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ekonomik sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ekonomik sorunları ve sınır komşusu ülkelerle olan ilişkileri konusunda şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu münasebetle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde, dolayısıyla bölgemizde kalkınma projeleri, 5 yıllık kalkınma programlarıyla yürütülmektedir. Temel amacı da, bölgelerarası gelişmişlik farklarının azaltılması ve çarpık kentleşme önlenerek bölgelerin geliştirilmesi esasına dayanır. Bu da, bölgesel gelişme ve ekonomik politikaların uygulanmasında devamlılık, bölgeler hatta illerarası gelişmişlik farklarının azaltılması, sosyal ve ekonomik dengelerin sağlanması, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, fırsat eşitliği, kültürel gelişme ve katılımcılık ilkelerinin esas alınmasıyla mümkündür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buna, Mardin İlini baz alarak değinmek istiyorum. Mardin'de, kişi başına millî gelir, Türkiye ortalamasının hemen hemen yarısından daha düşük olan 1 458 dolardır. Mardin ekonomisi, büyük ölçüde tarıma dayalıdır. Ayrıca, 1990 Körfez Savaşı sonrası, ülkemizin, katmadeğeri yüksek, işsizliği azaltıcı durumundaki sınır ticareti ve petrol taşımacılığı gibi öncelikli ticarî faaliyetler, Irak'a uygulanan ambargo nedeniyle tükenme noktasına gelmiştir. Bu nedenle, Mardin'de ve bölgede, para ve insan göçünün hızlandığı, hayatın olumsuz yönde etkilendiği bir darboğaza girilmiştir. İşte, Irak gerginliği yüzünden, Türkiyemiz, aradan geçen 12 yılda 60 milyar dolar zarar görmüştür.

Mardin'den ve bölgeden Irak'a ticarî anlamda taşımacılık yapan binlerce kamyon, tanker ve TIR atıl durumda, çürümeye terk edilmiş, çalışanları ise işini kaybetmiş, çaresiz durumda beklerken, otomotiv sanayii de olumsuz yönde etkilenmiştir.

29 Nisan 2002 tarihinde Irak'a yaptığım seyahatin izlenimlerimi sizlere aktarmak istiyorum:

Değerli arkadaşlarım, tüm dünya şu anda Bağdat'ta cayır cayır mal satıp, ihracatlarını, ambargoya rağmen bir şekilde ticaretini devam ettirmekteler. Ürdün Akabe Limanı, Irak'a mal getiren gemilerle doludur. Ürdün, ambargonun 50 nci maddesi kapsamı dışında olduğu için ihya olmuş, ekonomisi en canlı bir ülke haline gelmiştir. Amman'dan, her gün, airbus uçaklar dolu bir şekilde Bağdat'a gidip gelmektedir; bunun yanında, her gün, Suriye Şam'dan Bağdat'a uçuşlar başlamıştır.

Sayın milletvekilleri, yanı başımızda duran komşumuz Irak ile ülkemizin ticaret hacmi 1 milyar dolar seviyesinde sürmektedir; bu rakam, ülkemiz için komik bir rakamdır. Ülkemizin de 50 nci madde kapsamından çıkarılıp, İskenderun ve Mersin Limanlarımızın 1990 öncesi hareketliliğini sağlamak için elimizden gelen çabayı göstermeliyiz. Türkiye'nin Irak'la olan ticaret hacminin 10 milyar doları bulması çok rahat ve mümkündür.

Yine, 780 kilometre gibi en uzun sınır komşumuz olan Suriye ile ticaretimizi, sınır ticareti kapsamımızı artırmak için büyük çaba sarf etmeliyiz. Nusaybin Sınır Kapımızı transit taşımaya çok süratli bir şekilde açmak zorundayız.

Diğer taraftan, Habur Sınır Kapımızda, nakliyecilerimize, Irak'a gidip gelen vatandaşlarımıza birçok zorluk çıkarılmakta, insanlarımız bezdirilmektedir. Habur Sınır Kapısı güneydoğunun can damarıdır. Buradan, tüm yetkililere sesleniyorum; can damarımızla oynamaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Uzun zamandan beri durdurulan fiber depolarla getirilen motorin ticareti, çok süratli bir şekilde başlatılmalıdır. Yöre halkı perişan durumdadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölge ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalıdır. "Verimli Hilal" veya "Yukarı Mezopotamya" olarak da adlandırılan bu bölge, insanlık tarihinde medeniyetin beşiği olarak bilinmektedir. Türkiye'nin iki önemli akarsuyu, Fırat ve Dicle Nehirleri, GAP Bölgesinden geçer.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tuğmaner, lütfen... Bitirirseniz sevinirim.

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - Tamamlandığında yılda 50 milyar metreküpten fazla su akıtan bu nehirler üzerinde kurulan tesislerle, Türkiye toplam su potansiyelinin yüzde 28'i kontrol altına alınacak; bu sayede de, 1 696 000 hektar arazinin sulanması ve 7 476 megavat/saatlik kapasiteyle yılda 27 milyar kilovat/saatlik elektrik üretilmesi sağlanacaktır. Böylesi devasa bir proje, maalesef, ağır aksak yol alarak, köylüyü bir anlamda köyden kente göçe zorlamaktadır. Halbuki, önemli olan, köylüyü olabildiğince yerinde kalkındırmak, yerinde kentleştirmektir.

Mardin, GAP programında olmasına karşın, aşağı Fırat ikinci aşama projesi kapsamında 67 106 hektar kapasiteli Mardin-Ceylanpınar cazibe sulaması 1, 2 ve 3 üncü kısım inşaatlarının fizibilite etütleri 1986 yılında tamamlanmış, Mardin Ovasına isabet edecek kısmın ise, kısmen kati projeleri hazırlanmış olmasına rağmen yatırım programında yer almakta, 2000 yılından bu yana da ikili anlaşmalar çerçevesinde, dış kredili olarak yapılacağı hükmüne rağmen, maalesef, aradan geçen süreçte bir arpa boyu mesafe kat edilmemiştir.

Dileğim ve temennim, Mardin Ovası iki proje kapsamında Mardin'e düşen dilimlerin proje entegrasyonu bağlamında hızlandırılarak iletim ve ana kanal inşaatlarına başlanmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tuğmaner...

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - Bağlıyorum.

BAŞKAN - Size teşekkür edebilir miyim...

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - 10 saniye rica edebilir miyim.

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - Bu arada, ilimizde, Mardinimizde, doğrudan gelir destekli ve pamuk primlerimiz hâlâ ödenmemiştir.

METİN MUSAOĞLU (Mardin) - Bravo... Bravo...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Allah söyletiyor...

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - Bugün, Türkiye'deki hemen hemen bütün illerde bunlar ödenmesine rağmen, Mardinimizde doğrudan gelir destekli ve pamuk prim alacakları ödenmemiştir. Bu konunun bir an önce çözümlenmesini ve çok zor durumda olan çiftçilerimizin sıkıntılarının giderilmesini temenni ediyorum.

METİN MUSAOĞLU (Mardin) - İşte, mesele bu.

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - Habur Kapısı ve GAP sorunlarının süratle çözüme kavuşturulacağı duygu ve temennilerimle, beni dinleme nezaketinde bulunan Yüce Meclisin değerli üyelerine, bu vesileyle, selam ve saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Hükümet olunca yapacağız inşallah...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tuğmaner.

Gündemdışı üçüncü söz, memur sendikalarının sorunları hakkında söz isteyen Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Bekâroğlu. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

3.- Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu'nun, kamu çalışanlarının örgütlenmeleriyle ilgili sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu çalışanlarının sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamu çalışanlarının çok sorunu var, geçimle ilgili sorunları var her şeyden evvel, IMF'nin kamu çalışanları üzerine baskısı var, hükümetin baskısı var; ama ben, bugün size, kamu çalışanlarının örgütlenmeleriyle ilgili sorunları anlatmaya çalışacağım.

Bildiğiniz gibi, memur sendikaları 13.8.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasasıyla meşrulaştırılmıştır. Bu yasanın eksiklikleri, nasıl bir yasa olduğu, gerçekten bu yasayla sendikacılık yapılabilir mi, yapılamaz mı bu ayrı bir tartışma konusu; bizim düşüncemiz bu yasayla gerçek anlamda sendikacılık yapılamaz; ancak, bugün yaşanan, bunun ötesinde, bildiğiniz gibi, bu yasaya göre 31 Mayısa kadar sendikalar yoğun bir çalışma içine girmişlerdir. Bu yasa gereği, önce kurum temsilcisi olan sendikalar tespit edilecek, sonra işkolunda barajı aşan sendikalar tespit edilecek, arkasından da barajı geçenler arasında en büyük olan sendikalar yetkili sendikalar olacak; yani, bunlar toplugörüşme yapacaklar, yine bilindiği gibi, bu sendikalar toplusözleşme yapamıyorlar, toplusözleşmesiz bir sendika.

Değerli arkadaşlarım, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasasına göre, kamu kurumu yöneticilerinin belli bir sendikanın korunmasına yönelik ya da başka sendikaların engellenmesine yönelik faaliyetler içinde, tutumlar içinde bulunmaları yasaktır, suçtur; ama bugün iş böyle değil. Sendikalaşma alanında, memur sendikalarıyla ilgili çok ciddî sorunlar var, büyük baskılar var. Bunu ortaya koyan, elimde çok sayıda tutanak mevcut, mahkeme kararı mevcut, rapor mevcut.

Değerli arkadaşlarım, özellikle Sağlık Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve Bayındırlık Bakanlığı Milliyetçi Hareket Partili bakanların bulunduğu bakanlıklardır ve bu bakanlıklarda yoğun bir baskı politikası, yıldırma politikası uygulanmaktadır.

Bir siyasî parti, herkesin bildiği bir konfederasyonu destekliyor. Bunun için, kamu yöneticileri kullanılıyor, alet ediliyor. Kullanılan en yaygın yöntemse, çağdışı bir baskı şekli olan sürgündür. Elimizde çok sayıda örnek var, özellikle OHAL Bölgesi başta olmak üzere, çok sayıda kamu çalışanı memur, sendikal faaliyetlerinden dolayı görevlerinden alınmışlardır.

Bakınız, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Van Şubesinin bütün yöneticileri sürgüne gönderilmiştir. Bu, sadece, sendikacıların sürgüne gönderilmesi değildir değerli arkadaşlarım, bir örgütlenme hakkına saldırı değildir, aynı zamanda aileler dağılmaktadır; saldırı, bütünüyle, temel insan haklarına yapılan bir saldırıdır.

Elimde, çok sayıda örnekler var. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü üst düzey yöneticileri, tam bir sindirme faaliyetlerine girmişlerdir, sadece sürgün değil, tehdit ve kaba kuvvet kullanılmaktadır. Bu konudaki tutanaklar, mahkeme dosyaları mevcuttur.

Devlet dairelerinde müthiş bir iftira ve jurnalleme kampanyası başlamıştır. İstenmeyen sendikacılar, bölücü, dinci, rejim düşmanı, hain şeklinde karalanarak, devredışı bırakılmaya çalışılıyor.

Elimde çok sayıda örnekler var. Bakınız, bunlardan bir tanesi Karayolları. Karayollarının bir bölge müdürlüğünde -ismi bende saklı- bir bölge müdür yardımcısı memurları dolaşıyor "eğer şu sendikaya girmezseniz, sizi, lojmanlarınızdan çıkarırız, geçici görevler veririz" şeklinde tehdit ediyor.

Bu tehditler ve baskılar sadece burada değil, özellikle Milliyetçi Hareket Partili bakanların bulunduğu bakanlıklara bağlı bütün kurumlarda ciddî bir şekilde devam ediyor. Sadece sürgün değil değerli arkadaşlarım,  darplar var, saldırılar var, tehditler var "başkanınızı topuğundan vuracağız" diyorlar; bu "topuktan vurma" kavramı bir mafya yöntemidir değerli arkadaşlarım.

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Bırakın dedikoduyu; böyle şey mi olur!..

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Ayıp!.. Ayıp!..

MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Şu anda, bir kamu sendikası örgütlensin diye, devlet dairelerinde terör estiriliyor.

VAHİT KAYRICI (Çorum) -  Var mı elinde bir tane belge?! Biraz daha edepli konuş!

MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, elimde çok daha fazla örnekler var. Bakınız, Sağlık-Sen'in Hatay Şube Başkanı Ahmet Tatar ve Konya Şube Başkanı Himmet Başar daha yakınlarda sürgüne gönderilmişlerdir. Memur-Sen ve KESK'e bağlı sendikaya üye olanlar kötü adam ilan ediliyor, üye olanların üzerinde, özellikle yöneticiler üzerinde çok ciddî baskılar mevcut. Bunlarla ilgili onlarca örnek verebilirim.

BASRİ COŞKUN (Malatya) - Savcılığa şikâyet etsinler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sonuçlandırınız.

MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, kamu yöneticilerinin böyle bir davranış içine girmeleri suçtur. Sayın Çalışma Bakanını, Sayın İçişleri Bakanını ve Sayın Adalet Bakanını bu konuda tedbir almaya çağırıyorum.

Memur sendikaları şahsında bu yapılanlar, aslında sivil toplum örgütlerine baskıdır. Sivil toplum örgütlerinin içe sindirilememesi, yok edilmesidir. Değerli arkadaşlarım, sivil toplum örgütünün olmadığı, örgütlenme hakkının üzerinde bu şekilde baskıların bulunduğu bir ülkede, demokrasinin gelişmesi, yeşermesi mümkün değildir.

Bu arada, DSP'ye, sosyal demokratlara da bir şey söylemek istiyorum.

NECDET SARUHAN (İstanbul) - Biz demokratik solcuyuz.

MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Demokratik solculara...

Bütün bunları görmüyor musunuz?! Sendikalara yapılan bu baskıları görmüyor musunuz?! Niçin Sayın Başbakan, niçin sizin bakanlarınız hiçbir şey yapmıyor?!

BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, size teşekkür edebilir miyim!

MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, eğer bu şekilde devam ederse, sadece örgütlenme hakkıyla ilgili değil, daha öteye sorunlar ortaya çıkacak, büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız.

Bu şekilde demokrasi olmaz, böyle hükümet edilmez. Hükümet, Anayasa ve yasalar çerçevesinde edilir; bakanların, Anayasa ve yasalar çerçevesinde idare etmeleri gerekir diyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bekâroğlu.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan, söz istemiştim...

BAŞKAN - Hükümet gündemdışı konuşmaya cevap vermek ister mi? Yok.

İçtüzük gereği önce Hükümete sormam gerekiyor Sayın Şandır.

Buyurunuz efendim.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Bütün temennilerimize rağmen, maalesef, anlaşılıyor ki, bu böyle devam edecek. Biz, Sayın Bekâroğlu'nun, mesleğinden kaynaklanan birtakım sıkıntılarının olduğu kanaatine ulaştık maalesef. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Ne diyor bu?! Saçmalıyor.

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Sen ne diyorsun sabahtan beri?!

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - "Mesleğinden kaynaklanan sıkıntı" ne demek?!

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Bir dakika dinle kardeşim.

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Biraz da dinlemeyi öğrenin. Hem diyorsunuz ki konuşun...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Değerli arkadaşlar...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Ben psikiyatri uzmanıyım. Kimin ne olduğunu çok iyi biliyorum. (MHP sıralarından gürültüler)

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Ayıptır!..

BAŞKAN - Bir saniye...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Değerli arkadaşlar, kendimize neyi yakıştırıyorsak, onu konuşalım, öyle davranalım. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin Meclisi. Kendimize saygımız yoksa, millete saygı gösterelim.

Ben, Sayın Bekâroğlu'nun seviyesine inmem.

Milliyetçi Hareket Partisini, iki defa, mesnetsiz suçlayarak...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Hangi seviye?!.

MEHMET ŞANDIR (Çorum) - Elinde belge ve bilgiler varsa -kendisi bir ilim adamıdır, bir parlamenterdir- götürüp ilgili yerlere vermek mecburiyetindedir. Milliyetçi Hareket Partisini, bu kürsüden, uluorta suçlayarak milletvekillerini tahrik etmesinin, burada nahoş olayların yaşanmasının, buna zemin hazırlamasının kendisine faydası olmadığını, partisine faydası olmadığını, politikalarına faydası olmadığını yeniden hatırlatıyorum.

Yine temenni ediyorum, yine istirham ediyorum; bu arkadaşımız, sayın partisi, bu tutumdan, bu davranıştan vazgeçsinler. Bu, güzel değil.

Elinde belgesi olabilir, dedikleri doğru da olabilir; bunları götürüp ilgili yerlere vermesi lazım. Bu kürsüden, kalkıp MHP'yi suçlamak hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir.

Bunu, Başkanlığınız aracılığıyla iletiyorum.

Saygılar sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir saniye...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, ağır hakarette bulunmuştur.

BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu "bir saniye" dediğim zaman, sizin de anlayışlı olmanız lazım.

Değerli arkadaşlarım, bir özeleştiri yapmak gerekirse, bakın, benim için en kolay yol, İçtüzüğün, formel hukukun kurallarını aynen uygulamaktır. Süre 5 dakikadır, elektronik sistem vardır, bağlanır, söz süresi bitince otomatik olarak kesilir. Meclis İçtüzüğü, gündemdışı sözlerde takdiri Başkana vermiş. Ben, açıkça söyleyeyim, milletvekillerimizin bu İçtüzük yapısı nedeniyle yeterince konuşma olanağı bulamamasının sıkıntısını bildiğim için, mümkün olduğunca arkadaşlarımı konuşturmak istiyorum; ama, kabul ediniz ki, diyelim, herhangi bir konu konuşulurken, burada, beş arkadaşım işaret buyurduğunda, konu başka yöne gidiyor.

Şimdi, ben, az önce, Sayın Bakanımıza sordum. İçtüzük gereği, 20 dakika -hangi bakan olursa olsun- hükümet adına cevap verme hakkına sahip -Sayın Bekâroğlu somut bir şeyler söylemiş olabilir, Sayın Şandır "bunlar doğru da olabilir" dediniz, büyük bir erdem gösterdiniz her zamanki gibi- keşke Sayın Bakan ya da bir başka bakanımız, 20 dakikalık süre içerisinde bunlara cevap verebilseydi.

Şimdi, ben, Sayın Hatipoğlu'na ve Sayın Bekâroğlu'na burada söz vermezsem, nasıl, biraz önce, siz işaret buyurduğunuzda, söz vermemekle taraf tutmuş gibi, adil olmayan bir tutumu izlemek mecburiyetinde kalacak idiysem, bu arkadaşlarıma da söz vereceğim.

Bakın, her iki taraftan da güzel bir dilek var, dün akşam da bu dilekler dile getirildi. Biz, bu Parlamentoda, usulü böylece müştereken tespit ettiğimiz zaman, ben, inanınız, mümkün olduğunca, hoşgörümü, İçtüzüğün amir hükümlerini çiğnememek şartıyla, sizlerden, siz, değerli milletvekillerimizden yana kullanmak taraftarıyım.

Yeni bir sataşma olmayacak şekilde, kısa birer açıklama yaparsanız çok sevinirim.

MEHMET NACAR (Kilis) - Sayın Başkanım, neye cevap verecek? Yapmayın lütfen!..

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Bekleyin!.. Bekleyin!..

NEZİR AYDIN (Sakarya) - Sana mı soracak neye cevap verip vermeyeceğini!

BAŞKAN - Bakın, ama...

MEHMET NACAR (Kilis) - Söz vererek neyi zorlamak istiyorsunuz?! Yapmayın allahaşkına Sayın Başkanım!..

BAŞKAN - Bakın, ama...

MEHMET NACAR (Kilis) - Öyle şey mi olur Başkanım!.. Yani, tahrikkâr konuşan kendisi, ondan sonra da tekrar söz hakkı veriyorsunuz! Böyle şey mi olur!

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisini kastederek, husumet duygusunu -zaten kafasının içerisinde husumet duygusu var, zaman zaman, burada dile getirmeye çalışıyor.

Şimdi, Sayın Grup Başkanvekili ona cevap verdi. Daha sonra, neden ona konuşma hakkı veriyorsunuz, onu anlayamadım.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Köse, dinlerseniz, anlarsınız ne konuşacağını.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Hakaret etti efendim, hakaret etti.

MEHMET NACAR (Kilis) - Ne hakareti?!.

BAŞKAN - Biraz önce, konuşma hakkını neden Sayın Şandır'a verdiysem, aynı gerekçeyle... Başka, hiç özel bir sebep aramayın lütfen.

MEHMET NACAR (Kilis) - Ama, sataşma vardı; söz verdiniz... O zaman, onun yaptığı sataşmaya da başkası cevap verir Başkanım.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Bu, devam eder gider Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilinden de bir ricam olacak; böyle, ayağa kalkarak, Başkanlık kürsüsüne karşı azarlayıcı bir tavrı... Lütfen...

Kısa birer açıklama yapalım ve kapatalım lütfen; gündeme geçeceğim.

Buyurun Sayın Hatipoğlu.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, öncelikle Sayın Şandır'ın temennilerine ben de katılıyorum. Elbette, burada, hepimiz görev yapıyoruz, bütün siyasî partiler, bütün milletvekili arkadaşlarımız.

Burada konuşan hatiplerin de onları izleyen değerli milletvekillerinin de belli bir düzeyde konuşma yapması ve o düzeyi takip ederek savunma yapılması çok doğaldır; ancak, gündemdışı konuşmanın bir anlamı vardır. Gündemdışı konuşma yapan sayın milletvekili, iddialarını, düşüncelerini 5 dakika içerisinde burada ortaya koyuyor. Eğer bu düşüncelerde bir yanlışlık varsa, bir hata varsa, hükümete de, en az 15 - 20 dakika, bunu yanıtlama hakkı veriliyor.

BAŞKAN - 20 dakika...

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Şimdi, hükümet, bu hakkını kullanmıyor, çıkıp Meclise cevap verme lütfunda bulunmuyor; grup başkanvekilleri, hükümetin bıraktığı bu boşluğu doldurmak gibi bir gayret içerisine girmiş bulunuyor. Bunu anlamadığımı ifade etmek istiyorum.

Sayın Bekâroğlu veya burada konuşan hiçbir arkadaşımın muhatabı veya suçladığı, asla bir partinin hükmî şahsiyeti değildir, olamaz da... (MHP sıralarından gürültüler)

MEHMET NACAR (Kilis)- İsmiyle söyledi "Milliyetçi Hareket Partisi..." dedi.

BAŞKAN - Sayın Hatipoğlu, burada noktalayalım; çok güzel bir nokta oldu.

Teşekkür ederim.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Bir dakika efendim...

Olmamalıdır, olamaz da diyorum. Buna, siz niye bağırıyorsunuz, niye buna tavır koyuyorsunuz?! Ben, doğru olması gerekeni söylüyorum. (MHP sıralarından gürültüler)  Olamaz, olmamalıdır; hükümet olmalıdır; muhatap sayın bakanlardır; bakanlar çıkıp cevap versin efendim.

BAŞKAN - Sayın Hatipoğlu, çok teşekkür ediyorum.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Ben teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, aynı üslubu, sizden de özellikle istirham ediyorum.

Buyurun.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, ben, üslubumu, hiçbir zaman, bu Meclisin, bu çatının saygınlığını bozacak şekilde kullanmadım.

 Bakınız, Sayın Şandır seviyeden bahsetti. Kimin seviyesinin ne olduğuna karar verecek olan, yüce millettir; bu konuda bir şey söylemeyeceğim.

Mesleğime gelince; evet, doğrudur, ben ruh hekimiyim, psikiyatri uzmanıyım. Kimin, hangi tavrı, niçin, nasıl ortaya koyabildiğinin psikodinamisini, bu kürsüyü bana verirseniz çıkar, yaparım; Sayın Şandır'ın da yapabilirim, dün gece kaba kuvvet kullanarak bana saldıranların da psikodinamilerini, bilinçaltlarını izah edebilirim.

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Senin her tarafın psikoloji şeyi olsa ne olur?! Ne konuşuyorsun sen?!

BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, teşekkür edebilir miyim size...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Ben, burada, asla ve asla, Milliyetçi Hareket Partisini hedef alarak bir konuşma yapmadım...

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sadece, bu sorunların yaşandığı kurumların MHP'li Bakanlara bağlı kurumlar olduğunu söyledim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bekâroğlu.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Bahsetmiş oldukları konuları elbette bakanlara ileteceğim; zaten, bunlardan çoğu, idarî ve adlî soruşturma olarak devam ediyor. Olay budur...

BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, teşekkür ediyorum. Lüften...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Bir milletvekilinin konuşmasını, bu şekilde, seviyeyle, bir grup başkanvekilinin anlatmaya çalışmasını da, yine, millete ve Yüce Meclise havale ediyorum.

Teşekkür ederim. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, bir iki cümle söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bıçakçıoğlu, gündeme geçelim... Bakın, başka arkadaşlarımızın da talepleri gelecek; burada noktalayalım, gündeme geçelim.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Tamam...

Sayın hatibin, Trabzon kamuoyunun da çok yakinen tanıdığı, bir yerel gazetede aylar boyunca Sayın Başbakana, Yüce Parlamentoya her gün küfür eden bir şahsı, bir KESK Sendikası üyesini, Meclis çatısı altında kendisine danışman yapmıştır; bunu da kamuoyu bilsin.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bıçakçıoğlu; sağ olun.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Zavallı!..

ASLAN POLAT (Erzurum) - Ne alakası var?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, arkadaşımızın bir ifadesi oldu; onu düzeltmek için, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Son olarak, size söz veriyorum; buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, Sayın Hatipoğlu, konuşmasında "hükümet gelip Meclise bilgi lütfetmiyor" dedi. Hükümet Meclise bilgi lütfetmez; bu, hükümetin görevidir. (SP sıralarından alkışlar) Yani, orada yanlış bir ifade kullandı; ama, nezaket değil, bu, hükümetin Meclise karşı görevidir.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Divan Üyesi arkadaşımızın sunuşları oturduğu yerden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- İngiltere-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ile Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasından üyelerin heyetler halinde ülkemize davetlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/ 1075)

   14.5.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanlık Divanının 24 Nisan 2002 tarih ve 100 sayılı Kararıyla İngiltere-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubunun Başkanı ile Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasından üyelerin heyetler halinde ülkemizi ziyaret etmesi kararlaştırılmıştır.

Söz konusu heyetlerin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

        Ömer İzgi

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

2.- Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Kırgız Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1076)

   14.5.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 9.4.2002 tarihli ve B.02.0.KKG.0.10/101-436/1876 sayılı yazımız.

İlgi yazımızla Bakanlığınıza sunulan Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Kırgız Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.

   Bülent Ecevit

         Başbakan

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Adalet ve Dışişleri Komisyonlarında bulunan tasarı hükümete geri verilmiştir.

Medyanın sorunlarının araştırılması amacıyla kurulan (10/18, 23, 79, 212, 244, 257) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

3.- (10/18,23,79,212,244,257) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1081)

14.5.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyelerini seçmek üzere 14.5.2002 Salı günü saat 11.00'de Ana Bina PTT karşısı Soruşturma Komisyonu Toplantı Salonunda 13 üyeyle toplanmış ve aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.

Erdoğan Sezgin

            Samsun

       Komisyon Geçici Başkanı

 

 

Adı ve Soyadı   

Seçim Bölgesi

    Aldığı Oy

Başkan

:  Aydın Ayaydın

İstanbul

  7

Başkanvekili

: İrfan Keleş

Çankırı

12

Sözcü

: Mustafa Vural

Antalya

10

Kâtip

: Avni Doğan

Kahramanmaraş

12

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Danışma Kurulunun iki ayrı önerisi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım:

 

 

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Tabiî afetler nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına uğrayan belediyelerin belirlenmesinde ve bunlara yapılan yardımlarda yanlı davranıldığı iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında verilen (11/28) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin 21.5.2002 Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

 No: 113                                                    15.5.2002

12.5.2002 tarihinde dağıtılan ve Genel Kurulun 14.5.2002 tarihli 99 uncu Birleşiminde okunmuş bulunan tabiî afetler nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına uğrayan belediyelerin belirlenmesinde ve bunlara yapılan yardımlarda yanlı davranıldığı iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında verilen (11/28) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasının ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin 21.5.2002 Salı günkü birleşimde yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Ömer İzgi

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

M. Emrehan Halıcı

Mehmet Şandır

 

DSP Grubu Başkanvekili

MHP Grubu Başkanvekili

 

Turhan Güven

Beyhan Aslan

 

DYP Grubu Başkanvekili

ANAP Grubu Başkanvekili

 

Hüseyin Çelik

Yasin Hatiboğlu

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

SP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer öneriyi okutup, oylarınıza sunacağım:

2.- Sayıştayda boş bulunan Birinci Başkanlığa, 832 sayılı Sayıştay Kanununun 5 ve ek 8 inci maddeleri hükümlerine göre yapılacak seçime dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Başkan ve Üyeleri Önseçim Geçici Komisyonunun 860 sıra sayılı Raporunun, gündemin "Seçim" kısmında yer almasına ve seçimin 21.5.2002 Salı günkü birleşimde yapılmasına; seçimin sonuçlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına; bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 114                                                    15.5.2002

Sayıştayda boş bulunan Birinci Başkanlığa 832 sayılı Sayıştay Kanununun 5 ve ek 8 inci maddeleri hükümlerine göre yapılacak seçime dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Başkan ve Üyeleri Önseçim Geçici Komisyonunun 860 sıra sayılı raporunun, gündemin "Seçim" kısmında yer almasının ve seçimin 21.5.2002 Salı günkü birleşimde yapılmasının, seçimin sonuçlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının, bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Ömer İzgi

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

Mehmet Emrehan Halıcı

Mehmet Şandır

 

DSP Grubu Başkanvekili

MHP Grubu Başkanvekili

 

Turhan Güven

Beyhan Aslan

 

DYP Grubu Başkanvekili

ANAP Grubu Başkanvekili

 

Hüseyin Çelik

Yasin Hatiboğlu

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

SP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

5.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 

6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 

7.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

8.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

9.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanunun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

10.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/894) (S. Sayısı: 796)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihaî Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

11.- Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihai Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre, Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/805) (S. Sayısı: 715)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

12.- Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/853) (S. Sayısı: 716)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

13.- Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/973, 1/821) (S. Sayısı: 862) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini aldı.

Komisyon raporu 862 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Kanun tasarısının tümü üzerinde ilk olarak söz isteyen, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Rıza Akçalı; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RIZA AKÇALI (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısını görüşüyoruz. Bilindiği gibi vakıflara ait gayrimenkullerin kira bedelleri, 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanununa 23.1.1998 tarih ve 4331 sayılı Kanunla eklenen geçici 6 ncı maddesi esaslarına göre toptan eşya fiyat endeksinden az olmamak üzere rayiç veya emsal değer dikkate alınarak tespit edilmektedir hükmü var. Tabiî bu hüküm var; ancak, 1999 sonunda hükümetin açıkladığı ekonomik program çerçevesinde kiralarla ilgili bir geçici dondurma söz konusu olmuştu ve bu dondurma çerçevesinde daha önce 2001 yılına ait kira bedelleri, 2000 yılı kira bedellerine yüzde 10 oranında zam yapılarak gerçekleştirilmişti. 2002 yılı için de, 2001 yılı enflasyonu, toptan eşya fiyatları endeksi dikkate alınarak bir tespit yapılması kanunun genel hükmü çerçevesinde söz konusuydu ki, bu da, yüzde 83 oranında bir artış getiriyor. 1999 sonu açıklanan ekonomik programın uğradığı 2000 yılı kasım krizi ve 2001 yılı şubat krizi bütün piyasaları olduğu gibi tabiî ki kira piyasasını da etkiledi ve pek çok yerdeki artışlar, yüzde 85 oranındaki artışlar kiracıların ödeyemeyeceği boyutlara geldi; hatta, normal piyasa fiyatlarını aşan, rayiç fiyatların üzerine çıkan kiralar söz konusu olmaya başladı, vakıflar ile kiracılar arısında anlaşmazlıklar mahkemelere gitme noktasına kadar geldi ve çok sayıda dava açıldı. Bunun önlenebilmesi açısından, zaten ekonomik kriz nedeniyle mağdur olan, gelirini büyük oranda kaybeden ve devalüasyon dolayısıyla ilk etapta yüzde 40 oranında bir fukaralaşmaya uğrayan ve hatta, gayri safî millî hâsılası 3 000 dolarlardan 2 100 dolarlara gerilemiş bir Türkiye'de, insanlarımızın, vakıflarda kiracı olarak oturanların nefes almasını sağlayacak bir yasal düzenleme, doğru bir düzenlemedir. Hiç olmazsa, bu seneki hedef enflasyon üzerinden bir artışı getiriyor tasarı; 2001 yılı fiyatları yüzde 35 oranında bir artışla, 2002 yılı kira bedelleri tespit ediliyor. Bu, kiracılar açısından, kiracıların mevcut ekonomik koşullar altındaki zorluklarının bir nebze olsun hafiflemesi açısından doğru bir yaklaşım; ancak, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde, çok çeşitli fiyatlar var; yani, bulunduğu yer itibariyle, mülkün kıymeti itibariyle, çok değişkenlik gösteren bir konu.

Bu genel uygulamaya paralel olarak, her yerde rayiç fiyatın yakalanmasını sağlayacak bir düzenlemenin, bir inisiyatifin kullanılması gerekir diye ifade etmek istiyorum ve mutlaka, kiraların rayiç bedeller seviyesine getirilmesi ve ondan sonra da toptan eşya fiyatları endeksiyle yıllık artışların sağlanması, hem ecdat yadigârı olan vakıf mallarımızın sürdürülebilirliği açısından önemli hem de bu vakıfları kullananların, bunu kiralayanların, normal fiyatlarla, rayiç fiyatlarla oturabilmesi ve bunda kamunun menfaatının sağlanması bakımından önemli; çünkü, pek çok yerde, zaman içerisinde, kullanılan bu vakıf binalarının, vakıf gayrimenkullerinin, giderek harap olduğunu, daha sonra, alınan kiralarla tamirinin dahi yapılmasının mümkün olmadığını bizzat yaşayarak görüyoruz. Bu bakımdan, bu artışı, genel olarak makul ve doğru kabul ediyoruz; ama, hemen ilave ediyoruz ki, çok ucuz olan kiralar var ise -ki, vardır- bunların, ayrı ayrı, bir selektif incelemeye tabi tutularak belirlenmesinin, civarın şartlarına uygun halde, gerekli yasal yollara da başvurulmak suretiyle, civara uygun hale getirilmesinin ve bu çerçeve içerisinde, fiyatların, haksız rekabete yol açmayacak şekilde, vakıf mallarının da bir anlamda işgaline mâni olacak şekilde düzenlenmesinin faydalı olacağını ifade etmek istiyorum. Bakanlığımızın, bu konular üzerine biraz daha dikkatlice eğilmesini ve bölge bölge, il il, bunun takibinin doğru olacağını ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bu vesileyle, vakıf gayrimenkullarının bakım ve onarımıyla ilgili de birkaç cümle söylemek istiyorum. Vakıflara ait, ecdat yadigârı olan çok eser var; Anadolu'nun her köşesinde var, büyük illerimizde var, payitaht olan illerimizde var, başşehir olanlar var, şehzade şehirleri var. Bir tanesi de benim ilim Manisa, orada da çok sayıda vakıf eseri var. Bunların bakımları, onarımları, maalesef, yeteri kadar yapılamıyor, yeteri ödenek ayrılamıyor. Yıllarca süren bakımlar, onarımlar var; ama, bir sene yaptığınız bakımı ertesi sene devam ettiremediğiniz zaman, tekrar da kullanıma açılmadığı için, âdeta, tekrar harap hale geliyor, yapılan bütün masraf da, bir anlamda boşa gitmiş oluyor. Sayın Bakan da ilgilendi, mesela, bir tane örnek vermek istiyorum; Manisa Çeşnigir Camii. Yıllardır devam eden bir bakım onarım var; şehrin ortasında, merkezinde bir cami. Sağ olsun, kendisiyle görüştüm bu konuda, ilgilendi, ilgili genel müdürlük nezdinde de bir yazıyla sordu, henüz bir cevap gelmedi ki, bize intikal ettirmedi; ama, burası bir mezbele haline geldi, yeteri ödenek olmadığı için toz toprak içerisinde, iskeleler içerisinde ve hatta, akşamları evsiz barksızların, birtakım tinercilerin uğrak yeri haline gelmiş vaziyette. Ecdat yadigârının böyle bir görüntüsü, tabiî, çarşı esnafı nezdinde, insanlar nezdinde, Manisalılar nezdinde bir hayli yürekleri sızlatan ve bir an önce tamamlanması arzusunu her vesileyle dile getirmelerine sebep olan bir görüntü, bir tablo. Bu ve benzeri pek çok yer var. Mademki bu ecdat yadigârından kira alıyoruz, bunların akarlarıyla bu vakıfların devamını sağlayacak bir düzenlemeyi yapmak mecburiyetimiz vardır; tarihe karşı, ecdadımıza karşı ve gelecek kuşaklara karşı bir vecibemiz olarak bunu görüyorum. Bu değerlendirmeyi Sayın Bakanın ve hükümetin takdirlerine sunmak istiyorum.

Bir hususu daha ifade etmek istiyorum. Bazen vatandaşlarımız, bu vakıf eserlerinin tamamlanması, tamiri, bakımı için kendileri talep ediyorlar "biz verelim parasını, biz verelim masrafını bunu yaptıralım" diyorlar, buna da muvaffak olamıyoruz. Yani, Vakıfların "ne yaparım ne de yaptırırım" gibi bir anlayışı terk etmesinin gereğini ifade etmek istiyorum. Vakıflar, kontrolünü yapsın; Vakıflar, onarımla ilgili gereken kriterleri koysun, gelsin Vakıfların elemanları bunun denetimini yapsın; hatta, bununla ilgili her türlü para ödemesini de Vakıflar yapsın; ama, vatandaşın, bu eserlerin barınması, korunması, geleceğe taşınmasıyla ilgili taleplerine duyarsız ve sessiz kalmayalım.

Yine, bir örnek vermek istiyorum. Bu mesirin kutlandığı ve mesir macununun saçıldığı Manisa'daki Sultan Camiinin içinin boya badanası yıllardır yapılamamış. Camiin insanları, o camiin cemaati bunu yaptırmak istiyor ve biz parasını karşılayayım, Vakıfların kendi standartları çerçevesinde bunu yapalım istiyorlar. Müracaat etmişler, verilen cevap: "Biz, bunu kendi programlarımıza alacağız, ancak ödenek yeterli olduğu takdirde gelecek yıllar içerisinde bunu yapacağız..."Niye bu böyle olsun, niye vatandaşın bunu yapma arzusu reddedilsin. Parasını versin; ama, kontrolünü siz yapın, denetimini siz yapın ve daha fazla tahrip olmadan, daha fazla yıpranmadan sisteme kazandırılsın.

Bu düşünceler içerisinde, bu tasarıyı olumlu bulduğumuzu ve bu zor şartlar içerisinde, bu ekonomik sıkıntı içerisinde ticarî hayatlarını devam ettirmeyle boğuşan insanlarımıza bir nebze olsun ferahlık getireceğini düşünüyor, bu duygular içerisinde Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Akçalı.

Saadet Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç.

Buyurunuz Sayın Tunç. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz aldım; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bugün Vakıflar Genel Müdürlüğünün bünyesinde 19 675 işhanı ve bina var, 35 556 arsa ve tarla var; bunların, bu varlıkların 41 727 adeti akar, 13 511'i de hayrattır. Vakıflar Genel Müdürlüğünün 21 082 adet de kiracısı var. Böylece, Vakıflar Genel Müdürlüğü, emlak yönünden Türkiye'nin en zengin kuruluşlarının başında geliyor.

Ayrıca, tarihî ve mimarî değeri haiz 10 000 adet de eski vakıf eseri Vakıflar Genel Müdürlüğünün bünyesinde bulunuyor. Ecyad Kalesi münasebetiyle biz, Türkiye'de bulunan, gerek Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesindeki gerek Kültür Bakanlığının bünyesinde bulunan tarihî varlıklarımızı bir kere daha görme imkânına sahip olduk; ancak, bir kere daha üzüldük. Tarihimizle hep gurur duyarız, tarihî varlıklarımızla da hep iftihar ederiz, etmeye de devam edeceğiz; ancak, geçen hafta Edirne'deydim, Edirne'deki tarihî eserlerimizi bir kez daha gördüm, üzüldüm, duygulandım. Bu ülkenin, bu vatanın tapusu mesabesindeki tarihî eserlerimiz, sahipsiz, bakımsız, harabe halinde ve ne yazık ki, yok olmakla, kaybolmakla karşı karşıyadır. Sözle, lafla tarihî mirasa sahip çıkılamaz. Asıl sahiplenmek, onları yaşatmakla, onları gelecek nesillere aktarmakla mümkün olur.

Sadece Edirne'deki tarihî eserlerimiz değil, İstanbul'daki, Tokat'taki, Kastamonu'daki, Konya'daki, Malatya'daki, Kayseri'deki, Sıvas'taki, Erzurum'daki tarihî eserlerimiz sahibini arıyor, sahibini bekliyor, bakım bekliyor.

Şimdi, Vakıflar Genel Müdürlüğünün bütçesine bakıyoruz; bu bütçe, bu işlere yetmiyor. Geçmiş tecrübeler ve uygulamalar da göstermiştir ki, bu yapıyla, bu tarihî varlıklarımızı kısa sürede kurtarmak da mümkün olmayacaktır.

Yine, Kültür Bakanlığının bütçesine bakıyoruz; bununla ilgili ödeneğin de yetmeyeceğini, bununla, arzulanan ölçüde, tarihî varlıklarımıza bakmanın mümkün olmadığını da ayrıca görüyoruz.

Öyleyse, kısa zamanda bu tarihî varlıklarımızı kurtaracak, gelecek nesillere aktaracak bir yeni yapı oluşturmak zorundayız; aksi takdirde, İshak Paşa Sarayını her gördüğümüzde, onun yanındaki küçük camii her gördüğümüzde veya Harput Kalesini her gördüğümüzde üzülürüz, kahroluruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 21 000 kiracısı olan Genel Müdürlüğün hep kira problemi olmuş; bu problem, bazen kanun çıkarılarak, bazen de başka yollarla çözülmeye çalışılmıştır. Bunun birçok sebebi var; ancak, en büyük sebep, Türkiye'deki, Türk ekonomisindeki istikrarsızlıktır, ekonomide sık sık yaşanan ekonomik krizlerdir. Bu krizler neticesinde, bazen Genel Müdürlük mağdur duruma düşüyor, bazen de kiracılar mağdur duruma düşüyor. Genel Müdürlük mağdur duruma düşünce, kanun çıkararak bu mağduriyeti gidermeye çalışıyor. Bu yönde, 80'li yıllarda bir kanun çıkarılarak kiralar artırılmış. Daha sonra, 4331 sayılı Kanunla bütün sözleşmeler feshedildi, kiracılarla yeni sözleşmeler yapılarak güncelleşme sağlanmaya çalışıldı; ancak, bu kanun da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Ancak, mukaveleler de aşağı yukarı tamamlanmıştı.

Daha sonra, 18.2.2000 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4531 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanunla, kira paralarının yıllık yüzde 10 artırılabileceği hükme bağlanmıştı. Aynı gün yayımlanan 4532 sayılı Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ise, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile temsil ve idare ettiği vakıflara ait gayrimenkullerin 2000 yılına ait kira bedelleri için yüzde 25 artış yapılacağını hükme bağlamıştır. Böylece, vakıf kiracılarının, 2001 yılı kira paraları sözleşme hükümlerine göre tespit edilmiş, artış oranı, yüzde 35 olarak kiracılara tebliğ edilmiştir. Bu kanunla da, yaşanan ekonomik kriz, ticarî hayattaki durgunluk göz önüne alınarak, kira artışı yüzde 35 olarak düzenleniyor. Bu, doğru bir karardır diye düşünüyor ve bunu destekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Anayasanın 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti tanımlanırken "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı,  başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" deniliyor. Yani, devletin demokratiklik niteliği ne kadar önemliyse, devletin laiklik ilkesi ne kadar önemliyse, yine devletin hukuk niteliği ne kadar önemliyse, devletin sosyal olma niteliği çok daha önemlidir; belki, sade vatandaşlar için, bu sosyal olma niteliği çok daha fazla önemlidir; çünkü, bugün, ülkemizde büyük bir ekonomik sıkıntı yaşanıyor ve sosyal yardıma muhtaç olan insanların, ailelerin sayısı her geçen gün daha da artıyor.

İlgili bakanlık bir araştırma yapmış. Bu araştırmanın sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum; dolayısıyla, Türkiye'de yaşanan ekonomik çöküntünün, yoksulluğun, sefaletin boyutlarını daha kolay anlamamız, görmemiz bu sayede mümkün olacaktır.

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yararlanmak isteyenlerin sayısı, 1997 yılında 2 348 000 kişiyken, bu rakam, 2001 yılının ilk altı ayında 6 000 000 kişi olmuştur. Bu sayı, bugün 7 500 000 milyon civarındadır; yani, bugün, 7 500 000 milyon Türk vatandaşı yardıma muhtaç durumdadır. Bir başka deyişle, Türkiye'de yaşayan her 6 kişiden 1'i yardım almadan hayatını devam ettiremiyor.

1997 yılında, aşevlerinden karnını doyuran insan sayısı 4 250 iken, 2001 yılının ilk 10 ayında 43 169 kişiye yükselmiştir.

Bu rapor, yoksulluğun, aynı zamanda, bölgesel bir nitelik gösterdiğini de ortaya koymaktadır.

Yeşil karta bakıyoruz, 10 000 000'un üzerinde vatandaşımız yeşil kart sahibidir; yani, her 6 yurttaşımızdan 1'inin yeşil kartı var.

Bu araştırmaya bakıp, ülkemizde, demek ki, sadece 7 500 000 milyon yoksul insan var demek mümkün değil.

Araştırmalar yapılıyor; açlık sınırı 300 000 000 liranın altındadır deniliyor dört kişilik bir aile için. Yine, yoksulluk sınırı için de 700 000 000 lira tespit edilmiş. Türkiye nüfusunun yarısının köylerde yaşadığını varsayarsak ve köyde yaşayan nüfusun yüzde 50'sinin millî hâsıladan aldığı payın sadece yüzde 2 olduğunu varsayarsak ve bunun yanında, asgarî ücretle, 163 000 000 lirayla geçinmeye çalışan 6 000 000 insanı da bu sayıya eklersek ve yine, emekli ve memurların büyük bir kısmının 300 000 000 liranın altında bir ücretle ve maaşla yaşamaya çalıştığını varsayarsak, Türkiye'deki yoksulluğun, Türkiye'deki sefaletin, Türkiye'deki ekonomik çöküntünün hangi boyutlarda olduğunu, sanıyorum, çok daha kolay anlamak mümkündür.

Böyle bir yoksulluğun yaşandığı Türkiye'de, vakıfların, derneklerin, örgütlenmenin, dayanışmanın, yardımlaşmanın teşvik edilmesi gerekirken, bunun engellendiğini görüyoruz.

Devletin imkânları, her zaman, her şeye yetmeyebilir. Burada, sivil inisiyatif devreye girer, birkısım ihtiyaçları karşılar. Devletin sosyal ilkesinin ortaya çıkması işte burada gerekiyor; ancak, bırakın devletin bu niteliğinin öne çıkmasını, böyle zamanlarda, bunların baskıyla karşı karşıya kaldığını da görüyoruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı 60 civarında yurtta 15 000 dolayında öğrenci barınıyordu, iaşesi ve ibatesi yapılıyordu yoksul çocukların. Şimdi, bu yurtlar, Millî Eğitim Bakanlığına devredildi. Yapılan sözleşmede, ancak, bu yurtta kalanların yüzde 10'u yoksul öğrenci ve karşılıksız bu yurtlardan bilâbedel istifade edebilecek. Böyle bir ekonomik sıkıntının yaşandığı, böyle bir yoksulluğun yaşandığı Türkiye'de, acaba, buna gerek var mıydı? Neden bu imkân, bu yoksul ailelerden, bu yoksul öğrencilerden esirgendi? Bunun, hele hele böyle bir zamanda yapılması, yoksul, kimsesiz, sahipsiz insanların ortaya yerde bırakılmasına yol açtı.

Bu yurtların çoğaltılması, bu yurtların Türkiye'nin her tarafında yaygınlaştırılması gerekirken, bunların, âdeta, kapatılmasında, devletin hangi sosyal niteliğiyle ilişki kurdurulabilir diye de düşünüyorum. Yani, siz, Türkiye'de, bu yoksulluğu, işsizliği, fakirliği bitirirsiniz; ondan sonra, tabiî ki, devlet imkânlarıyla yurtlarda yetişen, okullarda okuyan öğrencilerin elinden bu imkânı alabilirsiniz; ama, biraz önce verdiğim rakamlarla, eğer, bu yoksulluk, bu fakirlik, bu işsizlik Türkiye'de yaşanıyorsa, böyle bir imkânı bu insanların elinden almak, insaf ölçülerine sığmaz diye düşünüyorum.

Yurtlar Millî Eğitim Bakanlığına devredildikten sonra, bir de yurt inşaatları vardı, bunlar orta yerde kaldı. 1997 yılında, Elazığ'da bir öğrenci yurdu yapılacaktı; ihalesi yapılmış, temeli atılmış -800 milyar lira keşif bedelli, 150 öğrenci kapasiteli- 30 milyar lira da para harcanmış... Şimdi, 4-5 senedir, ödenek olarak 1 milyar lira konuluyor ve temeli atılmış, orta yerde duran temel çürümeye terk edilmiş; bunu nasıl izah edersiniz?! Haydi, bunu yapmıyorum diyorsunuz, diyebilirsiniz, yapmazsınız; bu, bir politikadır, tespit etmişsiniz; ancak, onu, o haliyle orta yerde durdurmanın bir anlamı var mı?! Onu, bir kültür merkezine dönüştürün veya bir başka amaçla kullanın, yapın; ama, bunun bir ayıp olarak ortada kalmasına müsaade etmeyin.

Yine, Şanlıurfa-Birecik öğrenci yurdu... Bunun da temeli atılmış -bu 200 kişilik bir yurt, 800 milyar lira keşif bedelli- 34 milyar da harcama yapılmış, 4-5 yıldır olduğu yerde duruyor.

Yine, Malatya Darende yurdunun da, aynı şekilde, aynı amaçla ihalesi yapılmış, temeli atılmış; ancak, ondan sonra hiçbir şey yapılamamış. Yani, yapmıyorum diyebilirsiniz; ama, bu yurtları ne yapacağınıza karar vermeniz lazım; şimdiye kadar da karar vermeniz gerekirdi. Öyle, bunları orta yerde bırakmak çok büyük bir ayıp; ama, diliyorum, temenni ediyorum ki, bu politikadan vazgeçilsin ve bu yurtlar tamamlansın, yine, yoksul insanların hizmetine sunulsun, gençlerimiz, çocuklarımız, buralarda eğitimlerini devam ettirsinler.

Bir başka husus, Vakıf Gureba Hastanesi. Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: "Vakıflar Genel Müdürlüğü, sağlık hizmetlerini verebilecek bir Teşkilâtlanma yapısına sahip değil. Hizmet veremiyordu; onun için, SSK bünyesine aldık."

Bir defa, bu beyan doğru değildir. Genel Müdürlük bünyesinde, bu hastane hizmet veriyordu. Yeterli ödenek de ayrılıyordu, tam kapasiteyle de hizmet veriyordu bu hastane. Yoksullar da, muhtaçlar da, bu hastaneden, karşılıksız istifade edebiliyorlardı.

Daha önemlisi, bundan çok çok daha önemlisi, vakfiye şartlarına uygun olarak hizmet vermesidir. İşin vakıf ruhuna, manevî sorumluluğuna baktığınızda, uygulamanın yanlış olduğu zaten ortadadır. Kaldı ki, Danıştay da bu yanlışlığı görmüş olacak ki, kararı bozdu. Biz, hükümetten, şu anda, bu kararın uygulanmasını ve Vakıf Gureba Hastanesinin, tekrar, Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesine alınmasını istirham ediyoruz.

Fakir öğrencilerin eğitimlerine yardımcı olmak, katkıda bulunmak, Vakıflar Genel Müdürlüğünün hayrî hizmetlerinin başında geliyordu. Türkiye'de yaşanan yoksulluğa baktığınızda, adil olmayan gelir dağılımına baktığınızda, bu hizmet, şu anda, âdeta, bir zorunluluktur. Bu zorunlu hayrî hizmeti, hiçbir makul sebep göstermeden ortadan kaldıracaksınız; sırf, garip gurebaya hizmet vermesi için vakfedilen, Vakıf Gureba Hastanesini, Sosyal Sigortalar Kurumunun bünyesine alarak, bu hayrî hizmeti de vakıf gayesine aldırmadan ortadan kaldıracaksınız; vakıf kaynaklarıyla kurulmuş Vakıflar Bankasını da, vakıf gayrimenkullerinin tüketiminde kullanacaksınız, sonra da özelleştireceksiniz; fakire, fukaraya, yoksula yardım için kurulan vakıfları da, bunlar sempatizan kazanıyor diyerek, kapatmak için, her türlü hukukdışı yola başvurarak kapatmaya çalışacaksınız; ülkesinin kalkınması, halkının mutluluk ve refahına katkıda bulunmak için vakıf kurmaya kalkışanlara da kuşkuyla bakarak, müsaade etmemek için, âdeta, her türlü zorluğu orta yere koyacaksınız! Kısaca, eski vakıfları vakfiye şartına aldırmaksınız tasfiye etmeye kalkışırken, yeni kurulacak vakıfların kurulmaması için de her türlü engeli ortaya koyacaksınız...

Adam vakıf kurmuş, vakıf senedinde diyor ki "Ben, öğrenci yurdu yapacağım..."

BAŞKAN - Son 2 dakikanız Sayın Tunç,

AHMET CEMİL TUNÇ (Devamla) - Peki, Sayın Başkanım.

"...ve yurt işleteceğim" diyor; mahkeme kararıyla bunu tescil ettirmiş. İdare "yapamazsın, kapatırım; çünkü, sen, sempatizan kazanmak için bunları yapıyorsun" diyor. Öğrenciye burs vereceğinizi, kırtasiye, kitap yardımı yapacağınızı, yiyecek, giyecek yardımı yapacağınızı yazmışsınız vakıf senedine; ama, bunları yaparsanız, sempatizan kazanmaya çalışıyorsunuz, bunlar soruşturma konusu olabiliyor. Bunları, yaşandığı için söylüyorum, olduğu için söylüyorum; yoksa, bunları bu kürsüden ifade etmeyi en az sizin kadar, doğrusu ben de istemezdim. Neden, bu hizmetleri yapan insanları engellemeye çalışıyoruz da, neden, bunlara güvenmeyi aklımızdan geçirmiyoruz? Neden, sıkıntılarımızı paylaşmayı düşünmüyoruz? Neden, aksi ispat edilmedikçe, herkesin, bu ülkeyi de, bu milleti de en az bizim kadar sevdiğine inanmıyoruz?

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; eğer biz eski vakıfları tasfiye edeceksek, hayrî hizmetleri ortadan kaldıracaksak, kurulu yeni vakıflara kuşkuyla bakacaksak, yeni vakıfların kurulmasına destek vermeyeceksek, Vakıflar İdaresine gerek var mı? İmaret hizmetiyle üç beş bin yoksula, fakire, kimsesize maaş veriyor. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı bunu çok rahatlıkla yapabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET CEMİL TUNÇ (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Dernekten hiçbir farkı olmayan vakıfların denetimini de biz İçişleri Bakanlığına bırakabiliriz. Gayrimenkullerin kira işlemlerini de biz Millî Emlaka bıraktıktan sonra devlet de bu şekilde tasarruf yapmış olur.

Ama, bilinmeli ki, 21 inci Yüzyıla giriyoruz. Sivil örgütlenmenin âdeta sınır tanımadığı bir çağda, devlet imkânlarının ulaşamadığı yerlerde hizmet etmeyi bir yerde sivil inisiyatife bırakmak gerekirken, sıkmanın, daraltmanın, her şeyi devlet eliyle yapmanın da artık mümkün olmadığını ifade ediyor, Sayın Başkan, müsamahanıza teşekkür ediyor ve siz değerli arkadaşlarıma da saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Anavatan Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut.

Buyurunuz Sayın Gökbulut.

ANAP GRUBU ADINA NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale)- Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 862 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanunun özünü ve mahiyetini incelediğimiz takdirde, gerek iktidar partisine gerek muhalefet partisine mensup bütün milletveklillerinin üzerinde ortak olarak mutabakat hâsıl ettikleri ve müspet gördükleri bir kanun tasarısıyla karşı karşıyayız.

Değerli milletvekilleri, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Başbakanlığa bağlı katma bütçeli bir kuruluş olup, hem 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa hem de 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna bağlı bulunmaktadır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü ile temsil ve idare ettiği vakıflara ait gayrimenkullerde, 31.12.2001 tarihi itibariyle, binalı olanlarda 15 809, arsa ve arazi olanlarda 5 297 olmak üzere, toplam 21 088 kiracısı bulunmaktadır.

Kira geliri, taşınmaz mülkiyetin rantı olduğu için ve bu gelirle, katma bütçeli idare olan Vakıflar Genel Müdürlüğü, vakfiyelerde yer alan, hayrî, sosyal, kültürel ve ekonomik görevlerini aksatmadan yerine getirmek, vakıf yoluyla meydana gelen ecdat yadigârı mimarî eserleri korumak, onararak Türk kültürünün gelecek nesillere intikalini sağlamak için, vakıf mallarını ekonomik şekilde işletme görevini yürütmekte ve bu hizmetlerini yürüten personeline de maaş ve yolluk ödemektedir. Yapılan bu hizmetlerin giderlerinin tamamına yakını, elde edilen kira gelirlerinden karşılanmaktadır.

Gerek Vakıflar Genel Müdürlüğü ile kiracılar arasında yapılan kira sözleşmelerinde gerekse 14.10.1998 tarih ve 23493 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Vakıf Taşınmaz Mallarını Kiralama Usul ve Esasları Hakkındaki Tebliğde "kira süreleri dolan vakıf taşınmazlarının kira bedelleri, yıllık ortalama toptan eşya fiyatları endeksleri dikkate alınarak, emsal ve rayiç bedele uygun hale getirilir" hükmü bulunmaktadır. Bu cihetle, 2002 yılında vakıflara ait gayrimenkullerde uygulanması gereken kira artış bedeli yüzde 83 olarak tespit edilmektedir, tespit edilmesi gerekmektedir. Oysa, bilindiği üzere, gerek 2001 yılında vuku bulan ekonomik kriz neticesinde, özellikle, vakıf kiracılarını teşkil eden küçük esnaf ve tüccarların içinde bulunduğu ekonomik çıkmazı ve ekonomik sıkıntıyı göz önüne alarak Vakıflardan Sorumlu Devlet Bakanlığımız bu kanun tasarısını tanzim etmiş ve vakıf kiracılarını rahatlatmak amacıyla, 2002 yılında uygulanması gereken oranı yüzde 35 olarak tespit edip huzurlarınıza getirmiştir. Bu vesileyle, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ve Vakıflardan Sorumlu Devlet Bakanlığımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Türkiye'de istihdama büyük katkıda bulunan ve ekonominin temel taşlarını oluşturan esnaf ve sanatkârlardan oluşan vakıf kiracılarının bizzat yaptıkları başvurularda, muhtelif sivil toplum kuruluşları kanalıyla yapılan müracaatlarda, medya vasıtasıyla yapılan yayınlarda, bu ekonomik krizden çok fazla etkilenmeleri nedeniyle, yapılan kira artışının çok fazla olduğu ve kriz ortamında bunu karşılamalarının mümkün olmadığı, bu nedenle de kira artışının muhakkak surette düşürülmesi gerektiği yönünde vaki müracaatlar ve yayınlar olmuştur.

Bu itibarla, değerli milletvekilleri, memleketimizde büyük oranda istihdam sağlayan küçük ve orta ölçekli işletme sahibi esnaf ve sanatkâr kiracılarımıza bir destek sağlanması, varını yoğunu satarak değil, kazanıp kirasını ödeyebilen hale getirebilmek için, mevcut ağır ekonomik şartların bir nebze olsun hafifletilmesi gerektiği inancı içerisindeyiz. İşte bu nedenle, huzurlarınızda müzakeresini yaptığımız kanun tasarısıyla, yüzde 83 olan kira artışının yüzde 35'e düşürülmesi, çok uygun mütalaa edilen ve olumlu karşılanan bir hadisedir. Bu nedenle, kanun tasarısını olumlu mütalaa ediyor, söz konusu kanun tasarısının, başta vakıf kiracıları olmak üzere, hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Gökbulut.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat.

Buyurunuz Sayın Fırat.

AK PARTİ GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz vakıf mallarının kirasıyla ilgili yasa tasarısı, rutin bir yasa tasarısı gibi gözüküyor; ancak, tasarıyı irdelediğimiz zaman, hükümetin bugünkü şartlarda hukuka bakış açısını, hükümetin devlet anlayışını ve halihazırdaki ekonomik durumdan halkın etkilenişini, çok güzel bir şekilde izah eden bir yasa tasarısı olduğunu görüyoruz.

Bu yasa tasarısı, malumları olduğu üzere, kriz sonrasında kiraların 2000 yılı için yüzde 10 olarak artırılması hususundaki bir yasa tasarısına isnat ediyor. Aynı tarihte yayımlanan diğer bir yasa tasarısıyla ise, vakıf mallarının, yüzde 10'unun haricinde toplam yüzde 35 olarak artırılması konusu derpiş edilmişti; ancak, nedense, bu hükümetimiz ya yasa yapma tekniğini bilmiyor veya Anayasayı delmekten büyük bir zevk alıyor! Bugüne kadar gelmiş geçmiş hükümetlerin bu Parlamentodan geçirmiş olduğu yasaların Anayasa Mahkemesinden dönme miktarından 57 nci hükümetin Anayasa Mahkemesinden dönen yasaları daha fazla.

Bir zamanlar -biliyorsunuz bir anekdot vardır- rahmetli Sayın Özal'a atfedilen; ancak, söylenilip söylenilmediği halen tespit edilememiş olan "bir kere Anayasayı delmekle ne olur" lafı halen gündemdedir. Belki, rahmetli bunu bir yasa için bir defa söylemiştir; ancak, bu hükümet, bunu bir âdet haline getirdi. Yapmış olduğu her yasa ya Cumhurbaşkanından dönüyor veya Anayasa Mahkemesinden dönüyor, bir kez görüşülüyor, iki kez görüşülüyor, üç kez görüşülüyor. Dün de hatta, bugün, sabahın erken saatlerinde çıkarmış olduğumuz bir yasa vardı -bugün yasalaştı herhalde- o da, malumları olduğu üzere Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edildi, bir kez daha aynısını gönderdik; bir hukukçu olarak inanıyorum ki, Anayasa Mahkemesine gitmeden önce Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha iade edilecektir.

Anlayamıyorum; çünkü, bu Meclis, bugüne kadar içerisinde sayısal olarak hukukçu barındıran en yüksek sayıya sahip olan bir Meclis. Hatırladığım kadarıyla 80 civarında hukukçu var. Neden böyle bir ihtiyaç hisseder; neden, böylesine bir inatla hukukla inatlaşmanın içerisine girer anlayabilmek mümkün değildir. Ancak, diğer konulara baktığımız zaman, yani ekonomiye baktığımız zaman, siyasetine baktığımız zaman, belki, bir yerde, bunun, bünyesel yapıdan kaynaklanan bu üçlü koalisyonun bir değişmez yapısı olduğu gibi gözüküyor.

Dün, yine, burada, şu söylenildi; denildi ki "bu yasa çıktığı takdirde, rejimin bekçisi olacaktır" veyahut birileri, kendilerini rejimin bekçisi gibi görmeye alışmış kişiler, burada, o beyanda bulundular. Şuna inanmak gerekir ki, demokrasilerde rejimlerin bekçisi hukuktur. Müesseseler, Teşkilâtlar veya şahıslar, olsa olsa rejimin hizmetkârı olabilirler. Rejimi koruyan hukuktur, hukuka saygıdır, insana saygıdır; eğer, bunun dışına çıkarsanız, yapmış olduğunuz yasaların neredeyse üçte1'i, yüzde 30'a yakını geri dönüyor ise, o zaman, ya rejime karşı bir inançsızlığın içerisindesiniz veya halka karşı bir inançsızlığın içerisinde olduğunuz neticesine varılır.

Bunu, diğer alanlara da kaydırmak mümkün. Kaldı ki, gerekçede bunu çok güzel ifade etmişler. Biliyorsunuz, iki tane ekonomik kriz yaşadık. Halkımız, tüm kesimleriyle, sanayicisinden işçisine kadar tüm kesimleriyle mağdur durumda; ama, devamlı bir iddianın içerisindeyiz; ekonomi her gün daha iyiye gidiyor, halkımız, hemen içinde olduğumuz günlerde almış olduğumuz tedbirlerle rahata kavuşacak. Ancak, bakın, gerekçede ne yazıyor; deniliyor ki: "Ekonomik göstergelerdeki artışın, aynı şekilde çalışanların gelirine yansıdığını da ileri sürmek mümkün bulunmamaktadır." Yani, almış olduğunuz ekonomik tedbirlerin netice vermediğinin, halkı rahatlatmadığının, halkı giderek rahatsız hale getirdiğinin, işte, hükümet gerekçesindeki çok veciz şekildeki bir ifadesidir.

Hükümetin devlet anlayışı, şu izah ettiğim hukuka bakış açısı ile ekonomiye bakış açısı ve toplamı içerisinde halka verebildiklerini alt alta yazdığımız zaman, bu hükümetin, şu arkamızda yazılan, hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu ilkesinden sapmış olduğu gözüküyor.

Bugünkü hükümet, hükümettir; ancak, bugünkü hükümet, muktedir değildir, bugünkü hükümet iktidar değildir; dolayısıyla da çözüm üretemiyor. Bunu, ben söylemiyorum; bunu, bir bakan, Sayın Derviş söylüyor. Diyor ki: "Artık, çözüm üretemiyoruz, seçime gitmemiz lazım" Çünkü, ekonomik tedbirlerin alınması sonucunda bir iyileşme meydana gelmiyor, giderek kötüleşiyor. Demek ki, o zaman, sorun, ekonomik olmanın ötesinde, bir siyasî krizin, bir iktidar krizinin olduğunu gösteriyor.

Doğrudur, üç partinin oluşturmuş olduğu bu iktidar, burada kesin bir çoğunluğa sahiptir; 333 tane parmağa sahiptir; buradan, istediği yasayı da, saat 04.00'lere kadar da olsa, çıkarma imkânına sahiptir; ancak, kamuoyu yoklamalarında, üç partinin toplamının arkasında yüzde 10 kamuoyunun olmadığını, seçmen kitlesinin olmadığını görüyoruz.

Ancak, dün, yine burada ifade edildi; denildi ki, işte, bir yerlerde bir seçim yapıldı. Her parti de, bu, Armutlu'da yapılan belediye meclisi seçimlerinden kendine bir pay çıkardı. Ne güzel; bir iktidarın bir partisi, birinci parti olarak çıktı; diğer bir parti, oradaki reyinin yüzde 100 arttığı iddiasında; diğer bir koalisyon ortağıysa, bunu, bir başarı olarak nitelendirdi. O zaman, seçim ortamı hazır.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hepsi başarılı!

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - O zaman, bir seçime gittiğimiz zaman, Sayın Derviş'in çözüm önerisini -ki, o, seçimde görüyor- yerine getirmek mümkün. O zaman, neden seçime gitmiyoruz? Neden bu vatandaşlara ıstırap veriyoruz?

Bakın, o gün, bu hafta sonu İstanbul'daydım; İstanbul'un bütün bilboardlarında, bir siyasî partimizin, kapalı bir alanda yapacağı toplantısı vardı ve hakikaten, Teşkilât çok iyi çalışıyordu, vızır vızırdı her taraf, İstanbul'un her yerinde, araçların arkasında o amblemler vardı. Bu, bir hazırlıktı; ancak, akşam televizyonları seyrettiğimde, 10 000 civarında kapasitesi olan bu alanda, ancak 2 000 kişi vardı. Acaba çok mu meşguldü halk, yoksa ilgi mi göstermiyordu?!

Değerli arkadaşlarım, her şeyin ötesinde, hükümet olarak öncelikle hukuka saygılı olmamız lazım. Hükümet etmek, inat etmek demek değildir; hükümet etmek, temsil etmiş olduğunuz halkın ve milletin iradesini, bu Meclise, bu hükümetin aksiyonlarına sirayet ettirmektir; onları, rahat ve huzur içerisinde yaşatmaktır; ancak, bunu söyleyebilmek, bu amaca yöneldiğini söyleyebilmek mümkün değil.

Bu sabahın 04.00'ünde, evime giderken, ben, şunu düşündüm; bugün halkıma ne verdim? 04.00'lere kadar çalıştık, iki hafta çalıştık. RTÜK Yasasıyla halkımız ne kazandı; halkımız, daha iyi bir hukuk devleti içerisinde üstün insan haklarını mı kazandı, ekonomik problemlerini mi halletti?! Bunların hiçbirisine "evet" diyemedim; inanıyorum ki, hiçbiriniz de "evet" diyemediniz.

Değerli arkadaşlarım, demokratik cumhuriyetlerde, bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün, mutlak surette seçime gitmek gerekir. Yani, seçim, bu rejimler için bir kaderdir; ama, o kaderin sonunda, mutlak surette de ecel vardır, ecelden kaçabilmek mümkün değildir. Bu eceli, kimse... Ki, dinimizce de intihar yasaklanmıştır; ancak, görebildiğim kadarıyla, bu siyasî iktidar bir ötenazi hakkını kullanmaktadır ve intihar etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bugün, ben, bir teklifte bulunuyorum; bu Meclisin yapabileceği tek bir şey kalmıştır. Erken seçim kararının, bu Meclisten kısa sürede çıkmayacağını iyi biliyorum; çünkü, gitmek mümkün değil; gidip dönmemek, bence, kesin gibi gözüküyor; ama, bir yol var: Anayasamızın 78 inci maddesi, yüzde 5'lik bir boşalma halinde, üç ay içerisinde ara seçim mecburiyetini getiriyor. Halka sormamız lazım; halkın önüne kısmî de olsa bir sandığı götürüp, kendimizi test etmemiz lazım. Bunun çok kolay bir yolu var; gerek istifaen olsun gerek ölümle olsun, Meclisimizden birçok arkadaşımızı kaybettik. Yüzde 5'e varabilmek için 14 milletvekili lazım. İktidar partilerine teklif ediyorum, diyorum ki; en güçlü olduğunuz bölgeler neresiyse, o bölgedeki milletvekili arkadaşlarınızdan, 1 incisi ben olmak üzere, 13 arkadaşı belirleyin, istifamızı sunalım, üç ay içerisinde ara seçime gidelim, kendimizi test edelim. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Yürekli 13 insan, bu halkı seven 13 insan vardır inancı içerisindeyim. İnanıyorum ki, bu teklifime, en kısa bir sürede cevap bulacağım ve inanıyorum ki, bizi seyreden halkımız da, bizi, bu hareketimizden dolayı, bu 14 arkadaşı takdirle karşılayıp, yeniden, bu Meclise gönderme imkânını sağlayacaktır. Gelin, benden başka bir 13 arkadaş daha, isterse, siyasî parti grupları, nerelerde, hangi seçim çevrelerinde kendilerini güçlü hissediyorlarsa, o bölgelerdeki milletvekillerini istifa ettirelim. Bu Meclisten de rica edelim, maalesef, Anayasamız bunu gerektiriyor, istifamızın bu Meclis tarafından kabulü gerekiyor; böyle bir ittifakın olacağı kanısındayım. Bütün gruplar, eğer, anlaşabilirse, üç ay sonra neticeyi almış oluruz. Halk bize, ya tümüyle buyurun gelin, sizin bir cemaziyülevvelinize bir bakalım, takdiri bana bırakın diyecektir veyahut da sizlere, sizlerin yaptıklarının çok doğrudur, haklısınız, yolunuza devam edin diyecektir; biz de buna saygı göstermek durumunda kalırız.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Türker hazır...

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bunları, ben söylemiyorum. Bunu, sizin gerekçeleriniz söylüyor; bunu, sizin bakanlarınız söylüyor; bunu, sizin milletvekilleriniz söylüyor; bunu, meydanlardaki halk söylüyor; bunu, dolduramadığınız salonlar söylüyor. O zaman yapacak bir şeyimiz yok. Burada oturmanın bize kazandıracağı bir şey de yok. İnanın ki, bir yıl sonra değil -2004'tür seçim yılımız- bir yıl daha uzatma hakkınız vardır, 2005 yılıdır- 2005 yılında dahi seçim yapılsa, sonucun değişmesi, mukadderatın değişmesi mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, Sayın Derviş, ekonomiyi düzeltmek üzere geldi, büyük çabalar gösterdi, 16 günde 16 yasa dediler, 24 yasa çıkardık; ama, o da ümidini kaybetti. Baktı ki, bütün tedbirlere rağmen ekonomik göstergeler, maalesef kötü. Onun için de, bir bakan olarak, ekonomiden sorumlu bir bakan olarak, bir seçimin ekonomiye getireceği zararın bilincinde olan bir bakan olarak, bir kez değil, iki kez değil, müteaddit defalar bir erken seçime gidilmesi mecburiyetinden bahseder hale geldi. Çünkü, benden paso diyor, ben yapacağımı yaptım, ekonomik tüm tedbirleri aldım; ama, güven yok diyor, bize halkın güveni yok diyor. Halkın güveni olmadığı süreç içerisinde, buradaki parmak çoğunluğu nerede olursa olsun, 333 değil, 533 de olsa, ekonomiyi ıslah edebilmek, vatandaşı rahata kavuşturabilmek mümkün olmayacaktır. O bakımdan, ilk kez, ben, Sayın Derviş'e iştirak ediyorum ve bu yasa tasarısı da, aslında bunun çok veciz bir ifadesidir. Ancak, buna rağmen, hakikaten, burada ifade edildiği gibi, ekonomik gelişmeler vatandaşın günlük hayatına sirayet etmediği için, vatandaşlar çok zor durumda olduğu için bu yasa tasarısına müspet oy vereceğimizi beyan ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Fırat.

Gruplar adına konuşmalar tamamlandı.

Şahısı adına, birinci sırada, İstanbul Milletvekili Masum Türker; buyurunuz. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MASUM TÜRKER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel, saygılarımı sunuyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, aslında, belki, bugünden sonra düşünülmesi gereken bir uygulamayla ilgilidir. Bilindiği gibi, 1999 yılı sonunda uygulanacak olan ekonomik programla ilgili olarak ve öngörülen veriler çerçevesinde, kiraların belirli miktarlarda artırılması öngörülmüş ve belirli bir ölçüde enflasyonun kontrol edilmesi amacı güdülmüştü.

Bu uygulama -kimi kesimler itiraz etmekle birlikte- yaşanan sosyal ve ekonomik krizlerde, ciddî bir gediğin, ciddî bir sosyal yapılanmanın kapatılmasında önemli  bir rol oynamıştır.

Şimdi, bugün, burada yapılmakta olan düzenleme, aslında, bizim Parlamentoya ilk geldiğimiz gün eleştirilen, tartışılan bir konunun tekrar gündeme gelmemesi için yapılmış bir düzenlemedir. Bir hatırlatma yapacak olursak, o tarihlerde, vakıflar, sahip oldukları gayrimenkullerin kira artırımı için başvurmuş, mahkemelerin tespit ettikleri kiralar önemli miktarlarda enflasyonun da üstünde olduğu için esnaf itiraz etmiş, hatta, zaman zaman, konu, Parlamentoya taşınmıştı.

Şimdi, ilk defa, böyle bir taşınma olmadan, böyle bir kışkırtma olmadan ve mahkemeler daha bu konudaki kararlarını vermeden, hükümet, öngörülen, hedeflenen enflasyon miktarındaki bir kira artışını gündeme getiriyor. Hedeflenen enflasyon yüzde 35 ve vakıfların sahip oldukları mülklerden alacakları kira miktarın artışının da yüzde 35 oranında olacağı öngörülmüş bulunuyor.

Bu düzenleme, aslında, belki de, bize, vizyon olarak, kiraların bundan sonra değerlendirilmesi konusunda bir kriter getirilmesi yönünde de ışık tutuyor; çünkü, kira artışı denildiği zaman... Bugün, yine gazetelerin birisinde, bir vakfımız yılbaşında başvurmuş ve kira artışının enflasyon miktarının üstünde bir değerde olmasına ilişkin düzenleme yapılmıştır. Oysa, bu konudaki düzenlemelerin ciddî şekilde yanlış olduğunu ve enflasyonun, birbirini tetikler şekilde daha fazla artmasına neden olduğu gibi, kira gelirlerinin fahiş fiyatlara ulaşmasına da neden olmaktadır. Bu, neden böyle olmaktadır; herhangi bir gayrimenkulü kiralamak istediğiniz zaman ve o gün bu gayrimenkule bir kira rayici biçildiğinde, kira, yalnız o günkü fiyat, alınması gereken değer değil, bir yıllık süre içindeki muhtemel artışlar dikkate alınarak değerlendiriliyor. Yıl sonuna gelindiğinde, yeniden bir kira anlaşması yapılacağı zaman, öngörülen enflasyon da kiranın içinde olduğu için, geçmiş dönemle o güne kadar gelen tarih arasındaki enflasyon miktarı kadar değil, gelecek dönemdeki enflasyonun dikkate alınarak yapılmasında fayda vardır.

İşte, vakıflara ilişkin olarak yapılan buradaki düzenleme bu yöndedir. Bundan sonra, bu, belki de üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. İlgili merci hangi bakanlıktır, bilmiyorum; Adalet Bakanlığı mıdır, başka bakanlıklar mıdır ya da biz, milletvekili inisiyatifi olarak, en azından, kira artışlarındaki miktarın saptanmasında enflasyon anlayışının, yargı önüne de gidildiği zaman, yeni kavramıyla hedeflenen enflasyon çerçevesinde ele alınmasını sağlayabiliriz.

Bu yasanın bu yönüyle hayırlı olacağını düşünüyorum; ama, vakıfları görüşürken de bir konuyu gündeme getirmekte ve bu konunun da altını çizmekte yarar vardır.

Vakıflar, bizim tarihimizde önemli bir rol oynamışlardır. Tarihimizdeki bu önemli rollerinin yanı sıra, günümüzde de artık önemli bir rol üstlenmiş bulunuyorlar. Böylesine bir yapılanmaya sahip olan vakıflarla ilgili olarak, bugüne kadar, idarî kararlarda ve özellikle son dönemlerde, işleyişte, ilgili kesimlerin, Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesindeki işlemlerin hızlı sona erdirilmesinden dolayı ciddî itirazları olmamakla birlikte, geleceğe yönelik, vakıfların, sosyal yapı dışında, Batı'da olduğu gibi, ticarî taraflarının da dikkate alınarak, bunların ticarî işletme nosyonlarına ilişkin yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Bu vesileyle, bu tasarının hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılarımla. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Türker.

Şahısı adına, ikinci konuşmacı, Erzurum Milletvekilimiz Sayın Aslan Polat; buyurunuz. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu tasarı, tabiî, kimsenin pek itirazı olmayan bir konu olarak Meclise geldi. Burada da, 2002 yılındaki kira artışlarının, 2001'e göre yüzde 35 miktarında artırılmasıyla özetlenebilecek bir tasarı. Bu tasarının, tabiî, öncelikleri de var, bunları arkadaşlar hep söylediler, bunları da söylemek isterim; ama, esas üzerinde durulacak konusu şu:

Hükümet, üç yıldan beri bir enflasyon hedeflemesi yapıyor. Kiraları da enflasyonun üzerinde... Önemli bir rakam, yüzde 23-25'lerde bir oranı hedef tuttuğu için, kiraları enflasyona endekslemek ve o enflasyonun altında tutmak vasıtasıyla enflasyonu indirmeye çalışıyor. Sadece kiraları değil, kendi ödediği ücretleri de, bu enflasyon baskısını yaparak, enflasyonun altında tutmaya çalışıyor. Böylece, enflasyonu indirmeye çalışıyor; ama, bu enflasyon oranları da tutmadı. Bundan önce gelen bir tasarıda da, 2001 yılındaki enflasyonun yüzde 10-12 olacağı, 2002 yılında da yüzde 10'un altına düşeceği öngörülmüştü; ama, tutmadı. 2001 yılında enflasyon yüzde 90'lara çıktı. Bu sene, yüzde 35'lik bir hedef getirdi. Bu hedefin de tutup tutmayacağını zaman gösterecektir.

Yalnız -Sayın Meclis Başkanımız olsun, vakıflardan sorumlu Sayın Bakanımız olsun, hukukçu oldukları için- bugün, bütün gazetelerde yayımlanan ve şu şekilde olan bir Yargıtay kararı da var; bu karar karşısında, bu tasarıda bir problem olur mu; onu da merak ettiğimi söylemek istiyorum.

Haber şöyle: "Yargıtay, kira artışını enflasyona endeksledi. Yargıtay 2002 yılı içerisinde yeni dönem kira bedelinin, Devlet İstatistik Enstitüsü tüketici fiyat endeksindeki artıştan az olmamak üzere, rayiç ve emsal değere göre artırılmak suretiyle tespitine karar verdi." Özetle böyle olmaktadır. Yani, bugün, biz, burada, her ne kadar yüzde 35 olarak, Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamını esas alıyorsak, Yargıtay, burada, emsal değerleri ve rayiç emsal değerleri... Bunu, SSK'nın bir itirazı üzerine yapıyor -o da bir kamu kuruluşu- SSK'nın itirazıyla bu kararı alıyor ve bu iki karar arasında bir fark var; çünkü, herkes de biliyor ki, eğer iş emsale dönerse ve rayiç bedele dönerse, bu, yüzde 35'lerde kalmayacaktır. O zaman, vakıfların kiraları diğer kiralardan düşük miktarda kalacaktır. İki kamu kuruluşunda     -SSK, buna itiraz edip, kendisininkini artırıyor- SSK kiracılarında durum başka, vakıf kiracılarında durum başka bir noktaya geliyor. Ben, bu konuda, hukukî yönden bir yanlışlık olduğu ve bunun beraberce düzeltilmesinin doğru olacağı kanaatindeyim; çünkü, burada, biraz önce, bütün konuşmacılar da bahsettiler; vakıflar çok önemli de bir hizmet görmektedir, vakıf gelirlerinin düşük olmaması da çok önemlidir, vakıf kiracılarının durumu da önemlidir -biraz sonra onlara da değineceğim- burada, dengeyi sağlamalıyız.

Bizim en çok ürktüğümüz, Türkiye'nin en büyük medarı iftiharı, İstanbul'daki vakıf yadigârı büyük camilerin, olası, beklenen, olmamasını istememize rağmen bütün jeoloji uzmanlarının beklendiğini belirttiği o İstanbul depreminde, o camilerin, şimdiden tedbir alınarak desteklenmesi, korunması, bizden sonra gelecek ecdatlarımıza miras bırakılabilmesi için, vakıfların da, bütçesi yetmeyen vakıfların da bu konuda önemli çalışmalar yapması gerekecektir diye düşünüyorum. Onun için, vakıfların gelirleri üzerinde de durmakta fayda var.

Tabiî, burada, biraz önce bir konuşmacı arkadaş da söyledi, hakikaten, çok ilginç rakamlar var. Şimdi, bana sorarsanız, hükümetin, kendi getirdiği gerekçesinde iki önemli yanlışı var. Bir tanesi, deniliyor ki "...idarî birçok etken, taşınmaz malın değerini, enflasyon hızının üzerinde ve diğer mallardan daha fazla oranda artırmaktadır. Bu artışın da gelir olarak nitelendirilmesi gereklidir." Fakat, son yıllarda, hükümetin uyguladığı politikalarla, herkes de bilmektedir ki, gayrimenkullerin artışları, bilhassa inşaat maliyetleri, enflasyon artışının altında kalmıştır; çünkü, talep azalmıştır.

Bakın, şimdi, ben, bu noktada da size devletin resmî rakamlarını vereyim: Devlet İstatistik Enstitüsünün 21 Mart 2002 tarihli raporuna göre, yapı ruhsatı alanında, 2000 yılına göre yüzde 3,8; yapı kullanma izin belgesi, yapı sayısında yüzde 7 azalış meydana geldi. Bu azalışların meydana gelmesinin en büyük sebeplerinden birisi de, binalara, yapılara olan talebin azalmasıdır.

Ayrıca, binalar hususunda bir konu daha var ki, o da çok önemli. Binalardaki fiyat artışları, geçen seneki enflasyon oranının altında, yüzde 40'larda kalmış bulunmaktadır.

Burada önemli olan bir şey daha var; çok önemli, bu konuda hükümetin itirafı var, diyor ki: "Ekonomik göstergelerdeki artışın, aynı şekilde, çalışanların gelirine yansıdığını da ileri sürmek mümkün bulunmamaktadır." Bu da çok doğru. Sizin sayenizde -bilhassa sosyal demokratlara söylüyorum- Merkez Bankası Başkanı da aynı kanaatte ve "bu sene çalışanların ücretlerindeki artışın enflasyonun altında seyretmesi, enflasyonu düşürmemize çok büyük katkı sağladı" diyor.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sosyal demokratlar Meclisin dışında.

ASLAN POLAT (Devamla) - Demokratik sol... Yani aynısınız, aynısınız; fark etmez. İkinizin de, sosyal demokratların özü, sizin öz fikriniz oradan geliyor; ne kadar kendinizi değiştirirseniz değiştirin. Sizin demokratlığınız, sosyalizmden daha aşağıda kaldı; yani, önde değil, daha aşağıdasınız, sizin demokratlığınız sosyalizmden daha aşağılarda...

HASAN GÜLAY (Manisa) - Onu halk biliyor.

ASLAN POLAT (Devamla) - Halk Armutlu'da gösterdi; doğru, onu söylüyorsan haklısın, ona bir şey diyemem, onda haklısın.

Burada bir şey daha söylemek istiyorum arkadaşlar. Son dönemlerde, süper mağazalara doğru bir geçiş var. Süper mağazalarda bir artış olmasından dolayı, vakıf kiracıları olsun, SSK kiracıları olsun, küçük esnafın durumunda ciddî bir çözülme var. Ekonomik yönden bunlar için ciddî tedbirler almadıktan sonra, bu kiralarla, bunların durumunu düzeltemezsiniz. Bakın, buradaki rakamları size okuyayım: Son araştırmalara göre "son iki yılda, süpermarketler yüzde 43,94 miktarında artarken ve sayıları 2 421'e yükselirken, bu sayının, 2003 yılında, yüzde 44,5 artışla 3 500'e ulaşması bekleniyor. Buna karşılık, 1997 yılında, 159 171 olan bakkal sayısı, yüzde 6,44 küçülerek, 1999 yılında 148 925'e geriledi. Bakkal sayısının, 2003'te, 131 000'e ineceği tahmin edilmektedir" deniliyor. Bu, neyi göstermektedir; küçük esnaf, sizin  döneminizde ve bu son dönemde son derece azalıyor; buna mukabil, büyük mağazalar, süpermarketler dünyaya da paralel olarak, artmaktadır. Bunlar da, zaten, vakıfların kiracılarının da azalmasına, vakıfların kiracılarının iş yapamadıkları için bu paraları ödeyememelerine, ödeyemedikleri için de, vakıfların toplayamadığı bu kiralarını, ister istemez kira gelirlerini azaltmaya yöneltiyor; fakat, burada önemli olan nokta şu: Yargıtayın bugün aldığı kararlarla, serbest piyasada olanlar yüzde 35'e ve artı rayiç bedele göre ayarlayacağı için, vakıf kiracıları ile, mesela SSK kiracıları arasında, piyasa kiracıları arasında bir farklılık meydana gelecektir; bu da arada tezat meydana getirecektir ve bunda bir hukukî boşluk olacağını veya hukukî bir çatışma olacağını zannetmekteyim.

Sayın milletvekilleri, burada bir önemli konu da faizlerle ilgilidir. Şimdi, siz, her ne kadar hükümet olarak "enflasyonu yüzde 35'e düşüreceğiz" deseniz bile, işte, bugün bütün gazetelerde var, sadece sekiz gün içerisinde, faizler, bono faizleri, yüzde 51,49'dan 57,19'a çıkarak 7 puan arttı. Sayın Başbakanın bir hafta evde istirahat etmesi, Türkiye'de faiz oranlarını 7 puan artırdı. Bu da neyi gösteriyor; Türkiye'de dengeler oturmadığı için, her an, faizler ve enflasyon çok kaygan bir zeminde artmaktadır; onun için, sizin bu getireceğiniz tasarının çok fazla tutacağı kanaatinde değilim.

Yine, burada, vakıf kiracıları diyorlar ki, bizlerden, her şeyden kira alan, vergi alan hükümet, neden 120 milyar liraya kadar bono ve faiz geliri alanlardan vergi almıyor?.. Bunu, tabiî, Ağrı'da da izah edersiniz tahmin ediyorum sayın milletvekilim. Hakikaten, çok ilginç bir şey; çünkü, Ağrı'da bile, Patnos'ta bile, en ufak bir bakkal esnafımdan, az veya çok, ne kazanırsa bir vergi alan hükümetimizin -hükümetinizin daha doğrusu; siz oy verdiniz, ben oy vermedim; hepimizin hükümeti; ama, siz oy verdiniz- 120 milyar liralık bono faizi gelirlerinden hiç vergi almamasını, bakkal esnafı anlayamıyor, ben de anlayamadım; eğer iktidar anlıyorsa, bunu izah ederse, memnun olurum; bunu da söylemek istiyorum.

Yine, sizin hükümetinizin döneminde, dolaysız vergilerin yüzde 76 oranına yükselmesi, dolaylı vergilerin azalması, yani, şirketlerden, holdinglerden ve serbest gelir mensuplarından vergi alamamanıza mukabil, dolaysız vergileri artırmanız da adaletsizliğin bir belirtisi olmaktadır.

Son olarak şunu söylüyorum: Vakıf kiralarını ne kadar azaltırsak azaltalım, bir büyük problemle karşı karşıyayız. Bütün dünyada büyük mağazalara doğru bir gidiş var. Türkiyemizde en son 2001 yılı ocak ayında yapılan bir araştırmaya göre, 400 metrekarenin üzerinde; 2 500 metrekareden büyük hipermarketler piyasadan yüzde 12 pay alıyor, 1 000-2 500 metrekare arasında olanlar yüzde 8; 400-1 000 metrekare arasında olanlar yüzde 6,2; yani, 400 metrekarenin üzerindeki süpermarketlerin piyasadan aldığı pay yüzde 26. Bunun Avrupa ortalaması yüzde 80. Dolayısıyla, demek ki, bizim vakıfların kiracıları da başta olmak üzere, küçük esnafımızın, çok kısa bir dönemde, Avrupa standartlarına uyduğumuz zaman, çoğunun kapanacağı görülmektedir. Burada yaşayan milyonlarca insana nasıl iş bulacağını düşünmesi de hükümetin en önemli vazifesidir. Burada, her ne kadar, süpermarketlerde, mesela, Türkiye'de 2 000 000 metrekareye yaklaşan süpermarketlerde 40 000 kişi çalışıyor deniliyorsa da, bunlardan çok daha fazla olan küçük esnafın da işsiz kalacağı aşikârdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Devamla) - Vakıflardan sorumlu Sayın Bakanımız, Erzurum Ulu Camiinde başlamış olan bir tamirat var. Çok az da bir parayla 15-20 milyar lira civarında bir parayla bunun bitirilmesi mümkün. Eğer, Erzurum Ulu Camiine o parayı gönderir, çatısından su akmalarına tamamen mâni olur, o en büyük mabedimizde -şimdi ibadet ediliyor ama- su akmasını önler, kışın karlardan temizlerseniz, Erzurum halkı olarak sizden memnun olacağımızı bildirir, hepinize saygılar sunarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Devlet Bakanı Sayın Nejat Arseven; buyurunuz. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; önce, bütün gruplarımızın tasarımıza vermiş olduğu destek dolayısıyla, hem sayın grup başkanvekillerimize hem bütün sayın milletvekillerimize ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Vakıflar Genel Müdürlüğü, malumunuz olduğu üzere, Başbakanlığa bağlı katma bütçeli bir kuruluş olup, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna tabi bulunmaktadır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü ile temsil ve idare ettiği vakıflara ait gayrimenkullerde, 31.12.2001 tarihî itibariyle, binalı olanlarda 15 809, arsa ve arazi olanlarda 5 297 olmak üzere, toplam 21 088 kiracısı mevcuttur. Kira geliri, taşınmaz mülkiyetinin rantı olup, bu gelirle katma bütçeli idare olan Vakıflar Genel Müdürlüğü, vakfiyelerde yer alan, hayrî, sosyal, kültürel ve ekonomik görevlerini aksatmadan yerine getirmek, vakıf yoluyla meydana gelen ata yadigârı bütün eserlerimizi korumak ve onarılarak, Türk kültürünün gelecek nesillere intikalini sağlamak için vakıf mallarının ekonomik şekilde işletme görevini yürütmekte ve bu hizmetlerini yürüten personeline maaş ve yolluk ödemektedir. Yapılacak bu hizmetlerin giderlerinin tamamına yakını da, elde edilen kira gelirlerinden karşılanmaktadır.

Siz, çok değerli sayın milletvekillerime ifade etmek mecburiyetindeyim ki, 2002 yılı bütçesinden, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ayrılan ödenek miktarı, sadece 80 milyar Türk Lirasıdır. Bu ödeneğin, sadece 80 milyar lira olduğu düşünüldüğünde, vakıfların idamesi için, bu kira gelirlerinin fevkalade önemli olduğu meselesi de çok açık bir şekilde ortadadır.

Vakıflar Genel Müdürlüğü ile kiracılar arasında yapılan kira sözleşmelerinde, 14.10.1998 tarih ve 23493 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan vakıf taşınmaz mallarının kiralama usul ve esasları hakkındaki tebliğde "kira süreleri dolan vakıf taşınmazlarının kira bedelleri, yıllık ortalama toptan eşya fiyat endeksleri dikkate alınarak, emsal ve rayiç bedele uygun hale getirilir" hükmü bulunmaktadır.

2762 sayılı Vakıflar Kanunu uyarınca, Vakıflar Genel Müdürlüğünce idare ve temsil edilen mazbut vakıflara ait taşınmazlar ile emaneten ve niyabeten idare edilen mülhak vakıf taşınmazlara uygulanacak kira artışları, her yıl, Devlet İstatistik Enstitüsünce yayımlanan 12 aylık toptan eşya fiyat endeksi dikkate alınarak belirlenmektedir ve bu usullere göre tespit edilen 2002 yılı için taşınmaz kiralarına, bu yıl için, asgarî yüzde 83 oranında kira artışı tespit edilmek zorunluluğu vardır. Buna istinaden yürürlükte bulunan vakıf mevzuatı gereği, sözleşmeyle süresi biten vakıf taşınmazların kira artışı yapılması gerektiğinden, biraz önce ifade ettiğim gibi, bu yüzde 83 kira artış oranı belirlenmiş ve bu husus, bütün bölge müdürlerine, uygulanmak üzere de bildirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 4331 sayılı Kanunun uygulanması dolayısıyla 6 000 kiracıyla ihtilaflı duruma düşen Vakıflar Genel Müdürlüğünün, 1999 yılından itibaren, yasal düzenlemelerle, 2000 yılında yüzde 62 olması gereken artış oranı yüzde 25'e indirilmiş; ayrıca, sözleşme yapılmayarak işgalci durumunda olan kiracılara da, Bakanlar Kurulu kararıyla sözleşme yapma hakkı verilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu çalışmalar sonucunda, idareyle, yani Vakıflar Genel Müdürlüğüyle ihtilaflı kiracı sayısı 6 000'den, sadece 595'e düşürülmüştür; ancak, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşullar ve ekonomik kriz nedeniyle, Vakıflar Genel Müdürlüğüyle sözleşme yenileyen kiracıların sayısının çok az olduğu da müşahede edilmektedir.

Türkiye'de istihdama büyük katkıda bulunan ve ekonominin temel taşlarını oluşturan esnaf ve sanatkârlardan oluşan vakıf kiracılarının, bizzat, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ve şahsıma yapmış oldukları başvurularda, aynı zamanda muhtelif sivil toplum örgütleri kanalıyla yapılan müracaatlarda, yine, basın-yayın kuruluşları vasıtasıyla yapılan yayınlarda, bu ekonomik krizden çok fazla etkilenmeleri nedeniyle, yapılan kira artışının, yani yüzde 83'lük kira artışının çok fazla olduğu ve bu kriz ortamında bunu karşılamalarının da mümkün olmadığı; bu nedenlerle, kira artışının muhakkak surette düşürülmesi gerektiği yönünde müracaatlar ve yayınlar yapılmaktadır.

Bu itibarla, 1 Ocak 2002 tarihinden geçerli olmak üzere, kira artışının yüzde 35 oranına düşürülmesi için hazırlanan bu tasarı, huzurunuza getirilmiş bulunmaktadır.

Değerli Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; burada grupları ve şahısları adına görüşlerini ifade eden değerli milletvekili arkadaşlarımıza, kendi beyanlarıyla ilgili olarak birkaç şey de söylemek istiyorum, eğer Sayın Başkan izin verirse.

Şu anda görüşmekte olduğumuz, kira kanunlarıyla ilgili bilgileri size arz ettim. Vakıf öğrenci yurtlarının durumundan bahsedildi Sayın Tunç tarafından. Vakıf öğrenci yurtlarının kapasitelerinin artırılması, ehliyetli yönetim ve personel kadrosuyla hizmet veriminin yükseltilmesi amacıyla, kamu menfaatı açısından çok daha yararlı olacağı düşüncesiyle, 55 adet yurdun işletmesi, uzman bir kuruluş olan ve esas görevi de bu olan Millî Eğitim Bakanlığına, Bakanlar Kurulumuzun 1.2.2000 tarih ve 167 sayılı kararıyla devredilmiştir.

Yine, Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesinin daha verimli ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması, tam kapasiteyle çalışması ve halkımıza en iyi şekilde hizmet vermesi; bunun yanında, esas önemli görevi olan garip ve fakir hastalara ücretsiz teşhis ve tedavi hizmetlerinin daha etkin bir şekilde yerine getirilmesi amacıyla, Bakanlar Kurulunun 10.8.2000 gün ve 1331 sayılı kararı ve ekli protokol hükümleri doğrultusunda, Vakıf Gureba Hastanesi, on yıl süreyle, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne devredilmiş idi.

Vakıf Gureba Hastanesinin işletilmesinin Sosyal Sigortalar Kurumuna devri, Danıştay 10. Dairesi Başkanlığınca iptal edilmiştir ve bu iptal kararından hemen sonra, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve SSK Genel Müdürlüğü tarafından oluşturulan komisyonlarca, devir teslim işlemiyle ilgili çalışmalara başlanmış bulunmaktadır. Oluşturulan komisyonlarda, Vakıflar Genel Müdürlüğünden başmüfettiş, müfettiş, İstanbul Bölge Müdürlüğünden şube müdürleri, mühendisler, teknikerler, saymanlar görev yapmaktadır. Hastanenin bina ve tüm demirbaş muamelelerinin teslimiyle ilgili işlemler de, şu anda, İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğünce yürütülmektedir.

Aynı zamanda, bu hastanede çalışan 513 personelin muvafakatleri ve sicil özetleri de, devredilmiş oldukları SSK Genel Müdürlüğünden istenilmiştir; ancak, bir hususu dikkatinize getirmek istiyorum: Vakıflar Genel Müdürlüğünün sağlık kontrolünde deneyimli ve uzman bir kadroya sahip bir biriminin bulunmayışı ve yıllardan beri çözülemeyen sorunlar dolayısıyla, Bezmiâlem Valide Sultan Vakfından Vakıf Gureba Hastanesinin vakfiyesinde yer alan işlevini yapmadığı gibi, döner sermayesinin de etkin işlemeyişi nedeniyle, Vakıflar Genel Müdürlüğünce, 2000 yılı rakamlarıyla, değerli arkadaşlarım, çok kıymetli milletvekilleri, her ay 550 milyar TL civarında bir eködenek gönderilmesi noktasına gelinmişti. Ayrıca, bütçe yetersizliği nedeniyle, 2000 yılı birim fiyatlarıyla 3 trilyon olan eski Vakıf Gureba Hastanesinin onarımı da, maalesef, yapılamamaktaydı.

Bu nedenle, Bezmiâlem Valide Sultan Vakfından Vakıf Gureba Hastanesinin daha verimli ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması, Bezmiâlem Valide Sultan Vakfının vakfiyesindeki hayır amacının en yüksek seviyede yerine getirilebilmesi ve hastanenin 2000 yılı birim fiyatlarıyla 3 trilyon olan onarımının yapılabilmesi, yüzde yüz oranında tam kapasiteyle çalışması ve halkımıza en iyi şekilde hizmet vermesi, bunun yanında, en önemli görevi olan ve vakfiye şartlarından olan garip ve fakir hastalara ücretsiz teşhis ve tedavi hizmetinin daha etkin bir şekilde yerine getirilmesi amacıyla, Bakanlar Kurulumuzun biraz önce ifade etmiş olduğum tarih ve sayılı kararıyla Sosyal Sigortalar Kurumuna devredilmiştir.

Protokolün 6 ncı maddesinde, teşhis ve tedavisi yapılacak fakir ve garip hastaların sayısının, bir yıl içinde tüm hasta sayısının yüzde 10'u oranında ve bu hastalara verilecek hizmetin diğer hastalarla aynı kalitede olacağı, yine aynı maddede, hastane içerisinde bu hastaların tespit ve aynı zamanda sevk işlemleri ile teşhis ve tedavilerinin takibi amacıyla Vakıflar Genel Müdürlüğünce bir idarî birim kurulması hükme bağlanmış bulunduğundan, bu hüküm uyarınca hastane içinde idarî birim kurulmuş olup, Mayıs-Aralık 2001 tarihleri arasında 1 331, Ocak-Mart 2002 tarihleri arasında ise 1 252 olmak üzere, toplam 2 583 fakir ve garip hastanın tespit ve sevki yapılarak, ücretsiz teşhis ve tedavi hizmeti verilmesi sağlanmıştır. Bu hizmet, devir aşamasında olunmasına rağmen elan bugün de devam etmektedir.

Yine, hastane içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait kurulan idarî birimce sevki yapılan fakir hastaların tedavisi hastanede yapılmakta, bunlara kullanılacak, ortez, protez gibi tıbbî malzemeler ve ilaç paraları da Vakıflar Genel Müdürlüğümüz tarafından karşılanmaktadır. Böylece, eskisiyle kıyaslanamayacak bir sayıda -tabiî fazla bir sayıda- fakir hastaya hizmet sunularak vakfiye şartları çok daha iyi bir şekilde yerine getirilmiş bulunmaktadır.

Çok değerli arkadaşlarım, aynı zamanda restorasyon meselesine de biraz değinmek istiyorum; biliyorsunuz bu çok pahalı ve zahmetli bir hizmettir. Eski Gureba Hastanesinin onarımına Vakıflar Genel Müdürlüğünce başlanılmış ise de,  gerek bütçeye konulan ödeneklerin yetersizliği gerekse tasarruf tedbirleri nedeniyle maalesef bitirilememiştir. Hastanenin onarımı için 2000 yılı fiyatlarıyla 3 trilyona ihtiyaç bulunmakta iken, devir protokolü gereğince, gerek bu onarımın gerekse tüm binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi yükümlülüğü de, aynı zamanda, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne devredilmiş bulunmaktaydı. Bu işler, protokol gereği üç yıl içinde tamamlanacaktı; yine, protokol gereğince eski binalar Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla tasdikli projeler doğrultusunda ve Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün denetiminde onarılacaktı.

Çok değerli arkadaşlarım, yine burada ifade edilen bir konuya daha cevap vermek mecburiyetindeyim: Mayıs 1999 ve Mayıs 2002 yılları arasında yeni 15 adet imaret açılmıştır. Böylece imaret sayımız, Vakıflar Genel Müdürlüğünün, 35'ten, 50'ye çıkarılmış; kapasitesi de 9 425 kişiden, 14 000 kişiye ulaşmıştır. Yine, sosyal yardımlara ihtiyacın arttığı görülerek, mevcut imaret hizmetlerine ek olarak, Mayıs 1999 ve Mayıs 2002 tarihleri arasında 20 000 yurttaşımıza kuru gıda yardımında bulunulmuştur. Muhtaç Aylığı ve İmaret Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde Mayıs 1999 ve Mayıs 2002 tarihleri arasında 345 muhtaç vatandaşa aylık bağlanmış olup, böylece, aylık bağlanan muhtaç vatandaş sayısı, 730'dan 1 075'e ulaştırılmıştır. Ayrıca, 1999 yılında aylık 30 800 000 TL olan muhtaç aylığı, 2002 yılı itibariyle 80 000 000 Türk Lirasına yükseltilmiştir.

Yine, yurdumuzun her köşesinde yükselen ve sayıları 10 000'e yaklaşan, bütün dünyanın hayranlığını kazanmış bulunan ölümsüz vakıf eserlerimiz, Türk tarih ve medeniyetinin mührünü taşıyan mimarî şaheserlerimizdir. Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetinde, 4 949 cami, 1 234 türbe, 658 hamam, 341 han ve kervansaray ve çok sayıda medrese, bedesten bulunmaktadır. Yine, halen, 125 şantiyede, bu eserlerin onarımıyla ilgili faaliyetler devam ettirilmektedir.

Bakanlık görevine başlamış olduğum günlerin hemen ertesinde, özellikle İstanbulumuz ve Türkiyemiz için çok önemli olan Fatih Camimizde, Vakıflar Genel Müdürlüğü elemanlarınca bir inceleme yaptım. Bu camide devam etmekte olan onarımın, fevkalade iyi bir şekilde devam ettiğini tespit ettik; ancak, tabiî ki, bir diğer tespitimiz, bizi fevkalade üzdü; çünkü, son deprem dolayısıyla, camiin temellerinde çok büyük hasar meydana gelmişti. Bu konuyu, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün, Bölge Müdürlüğümüzün teknik elemanlarınca değerlendirdik; aynı zamanda, bu konuda, İstanbul Büyükşehir Belediyemizle müşterek bir organizasyon içine girerek, bu büyük eserin temellerinin onarılması konusunda, İstanbul Büyükşehir Belediyemizle bir çalışmayı müştereken başlattık. Allah'a şükürler olsun ki, bu çalışma, fevkalade iyi bir şekilde devam etmektedir. Bunu da, siz değerli milletvekili arkadaşlarımın bilgisine sunmuş olayım.

Yine, değerli arkadaşlarım, burada, vakıf eserlerinin onarılması konusunda, müracaat sahiplerine öncelik verilmesi ifade edildi. Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak, bu konuya çok büyük özen ve önem göstermekteyiz. Çok açık ifade ediyorum, hangi siyasî partiden veya görüşten olduğuna katiyen bakılmaksızın, yani, iktidar-muhalefet ilişkisi içerisinde değerlendirilmeden, talep halinde, bütün belediyelerimize, eğer, bir vakıf eserinin onarılması talep ediliyorsa ve o imkân o belediyemizde mevcutsa, derhal o belediyelerle protokol yapmak suretiyle, o vakıf eserlerimizin onarımını belediyelerimize bırakmaktayız. Yine, bunun yanında vakıflarımız, derneklerimiz veya şahsî müracaatlarda, bu konuları da çok iyi değerlendirmek suretiyle, sözleşme yapmak suretiyle vakıf eserlerimizin onarımına talip olan derneklerimize, vakıflarımıza ve kişilere bu onarım hizmetlerini -tabiî ki, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün kontrolü doğrultusunda- yaptırmak için elimizden gelen bütün gayreti gösteriyoruz.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, bir konuyu daha huzurunuza getirmek istiyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğümüzce ve Bakanlığımızca, şu anda Türkiye'de kamuoyunu son derece meşgul eden kamu vakıflarıyla ilgili de bir çalışma son, nihaî aşamasına gelmiştir. Özellikle, devlet olarak vermekle zorunlu olduğumuz hizmetlerin vakıflar aracılığıyla yapılmasının ve bu kamu hizmetinin yapılması sırasında vatandaşlarımızdan vakıflar marifetiyle haksız para toplanmasının önüne geçmek için, ayrıca bu konuya ciddî bir denetim getirmekle ilgili olarak bir kanun tasarısını çok yakında Bakanlar Kurulunun gündemine de getireceğiz.

Vakıflar Kanunumuza vermiş olduğunuz destek için bütün gruplarımıza ve siz sayın milletvekillerime çok teşekkür ediyorum. Sayın Başkan başta olmak üzere, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Son olarak, üçüncü sıradaki müracaat Edirne Milletvekilimiz Sayın Şadan Şimşek'e aittir. Son söz milletvekilinindir kuralı gereği kendisine soracağım. Konuşma...

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Şimşek. (DSP sıralarından alkışlar)

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 862 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisi ve televizyonları başında bizleri izlemekte olan yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Edirne İlimizde, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait taşınmazlarda kiracı olarak 700 civarında esnafımız bulunmaktadır. Ali Paşa, Arasta ve Bedesten Çarşıları ile Vakıf İşhanı ve Ayşe Kadın Kervansarayındaki vakıflara ait taşınmazlarda kiracı olan esnafımızla yaptığım görüşmelerde, kira bedellerinin çok yüksek tespit edildiğinden dolayı zorluk çektiklerini belirtmektedirler. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik zorlukların piyasayı olumsuz etkilediğini ifade eden esnaf temsilcilerimiz, böylesine bir ortamda istenilen kira bedellerini ödemelerinin mümkün olmadığını, işyerlerini kapatmama, eleman çıkarmama ve sadece karınlarını doyurma mücadelesi içindeyken, kira bedellerinin, içinde bulunulan günümüz koşullarına uygun olarak makul bir seviyede tespit edilmesinin gerekmekte olduğunu belirtmektedirler. Vakıflara ait gayrimenkullerin 2002 yılı kira bedellerinin, 2001 yılı sözleşmelerinde yer alan kira bedellerinin yüzde 35'i olarak tespit edilmesi ve artışın bu orana göre yapılması yerinde bir uygulama olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu arada, 1 Nisan-30 Haziran tarihleri arasında Bağ-Kur primlerine yapılan yüzde 33'lük artış ile esnaf ve sanatkârlarımızın içinde bulunduğu duruma da kısaca değinmek istiyorum. Bağ-Kurlu üyeler, ödemekte oldukları prime 1 Nisan-30 Haziran tarihleri arasında yapılmak istenilen yüzde 33'lük artış ve ileride yapılması düşünülen artışlar nedeniyle endişe ve belirsizlik içerisindedirler. Esnaf ve sanatkârlarımız, tüm bu olumsuzluklara rağmen, kriz ortamından çıkış yolu aramaktadırlar. Esnaf ve sanatkârlarımız, kira, vergi ve Bağ-Kur primlerini ödemekte zorlanmaktadır; yanlarında çalışmakta olan işçilerimizin paralarını dahi ödeyemediklerinden dolayı işçi çıkarmak zorunda kalmışlardır. Mükellef olarak çok büyük bir potansiyel olan esnaflarımız, sanatkârlarımız ve çiftçilerimiz, mevcut primlerini bile zar zor ödemekteyken "yüzde 33 artışla birlikte yeni primleri nasıl öderiz, ödeyemezsek ne olacak" demektedirler. Bu noktada, öncelikle ve ivedilikle yapılması gereken, esnaf, sanatkâr ve çiftçilerimizin ödemekte oldukları Bağ-Kur primlerinin, 2002 yılı için hedeflenen enflasyon oranında; yani, Vakıflardaki kira artışları gibi yüzde 35 oranında artırılmasının yerinde ve somut bir adım olacağı hiç şüphesizdir. Ayrıca, çiftçilerimizin satmış oldukları ürünlerden kesilen Bağ-Kur primlerinin kendi hesaplarına aktarılmasının, borçlarından düşürülmesinin ve Bağ-Kur’dan emekli olup işletme sahibi olanlardan kesilen keseneğin tekrar gözden geçirilmesinin yerinde ve uygun olacağı kanısındayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflarla ilgili kanun tasarısının Meclisimizden uzlaşı kültürüyle çıkması ayrıca bir önem arz etmektedir. Bu ekonomik sıkıntı ortamında kira oranlarının düşürülmesi, esnafımızın rahat bir nefes almasına sebep olacaktır.

Kanun tasarısını Meclisimize getiren 57 nci hükümetimize, Meclisteki uzlaşı kültürüyle çıkmasından dolayı, grup başkanlarımıza, oturumu yöneten Sayın Başkan ve Divana, emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarım.

Yasamızın esnaf ve sanatkârlarımıza hayırlı olması dileğiyle Yüce Meclise saygılarımı sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkürler Sayın Şimşek.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)- Sayın Başkan, soru soracaktık.

BAŞKAN- Pardon, özür dilerim...  Çok özür diliyorum...

Son söz milletvekilinin kuralını işlettik. İçtüzüğün 81 nci ve 60 ncı maddelerine göre, 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapmak durumundayız.

Nidai Seven, Mahmut Göksu ve Yaşar Öztürk arkadaşlarımızın burada işaretleri vardı... Kusura bakmayın...

Evet, biz, arkadaşlarımızın sorularını alalım.

Sayın Seven, buyurunuz.

NİDAİ SEVEN (Ağrı)- Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istediğim sorular aşağıdadır:

1- Ağrı İlinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait ne gibi yatırımlar vardır? Şu anda gerçekleştirmek istediğiniz ne gibi projeler mevcuttur?

2- Ağrı İli ve ilçelerinde 2002 yılı için, ile ve ilçelere camiler için ne kadar ödenek göndermeyi düşünmektesiniz?

3- Eleşkirt'e bağlı Toprakkale Köyünde bulunan, tarihî eser olan Toprakkale Camii sahipsiz; buranın koruma altına alınması gerektiğini ve onarımının yapılması gerektiğini milletvekili olduğum günden beri defalarca söylememe rağmen, bütçe görüşmelerinde söylememe rağmen, hep telefonlarım alınmıştır, bir neticeye varılmamıştır. Sadece, Erzurum Bölge Müdürlüğünden şahıslar gönderilmiş; fakat bir sonuç alınamamıştır. Sayın Bakanımız, acaba, bu konuda yeni bir talimat verecekler midir, bir netice alabilecek miyiz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Seven.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) - Efendim, sayın milletvekilime, soruları için, çok teşekkür ediyorum.

Ağrı İlimizde, şu anda, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün hangi tür yatırımları olduğu ve bu yatırımlara ne kadar ödenek ayrıldığı konusuna yazılı olarak cevap vereceğim.

Yine "2002 yılı için camilere ne kadar yardım göndereceksiniz" diye sordular. Bunun miktarının Vakıflar Genel Müdürlüğünce şu anda bilinmesi mümkün değildir; çünkü, hangi camilerden ne gibi talepler geldiği, bu taleplerin usulüne uygun olarak intikal edip etmediği değerlendirildikten sonra, ancak, bu miktar belli olabilecektir.

Yine, Toprakkale Camiinin onarımıyla ilgili olarak da, Vakıflar Genel Müdürlüğümüze talimat vereceğim, bir inceleme yaptıracağım; ama, konuşmam sırasında da ifade ettim ki, Vakıflar Genel Müdürlüğü, çok kıt imkânlarla, birer kültür ve tarih hazinemiz olan, sizin de ifade etmiş olduğunuz cami gibi binlerce eserin bakımını bir şekilde yerine getirmek zorundadır. Tabiî, bu eserler arasında, mutlaka, öne alınması gerekenler veya biraz sonra yapılması gerekenler değerlendirmesi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Bu konuyu da tekrar incelettireceğim, eğer, çok öncelikli görürsek, bu camie de, mutlaka, en kısa zamanda yardım yapmanın gayreti içinde olacağız.

BAŞKAN -Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın Göksu, buyurunuz.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanıma şu soruları sormak istiyorum:

Şimdi, bugün, kira bedellerinin 2001 yılı oranına göre yüzde 35 oranında artırılmasıyla ilgili bir kanun çıkarıyoruz; fakat bugüne kadar Vakıflar idaresiyle mahkemelik olmuş kiracılar vardır. Ben, haftasonu İstanbul'daydım, orada Mısır Çarşısı esnafıyla görüştüm. Şimdi, burada, daha önceki yüzde 83'lük artış, tabiî ki, çok fahiş bir fiyattı, bunu kimse veremedi; ama, ne var ki, bu insanlarımız mahkemeye verilmiş, bazılarına tahliye kararı çıkartılmış. Şimdi, bu insanların durumu ne olacak?

Bu arkadaşlarımız, Mısır Çarşısı esnafı ve diğer kiracılar diyorlar ki: "Vakıflar idaresi, bizim borçların faizini silsin ve tahliye kararlarını kaldırsın yeter." Eğer, faizlerini ister, tahliye kararları kalkmazsa, bu yüzde 35 oranına indirimin de çok fazla bir faydası olmayacağını söylüyorlar. Dolayısıyla, bu noktada, yani, kiracıların olan borçlarının faizlerini kaldırmak ve tahliye kararlarını kaldırmak gibi bir niyetiniz var mı Sayın Bakanım?

İkincisi, yine, büyük kentlerimizde, Bursa, İstanbul gibi tarihî ve kültürel eserlerimizin çok olduğu yerlerde, özellikle cami meşrutalarında oturan din görevlilerimizin sorunları. Bunlar, işgalci gözüyle Vakıflar İdaresince mütalaa ediliyor. Takip edebildiğim kadarıyla, en son, Diyanet Vakfıyla bir sözleşme yapılmış, bu para ödenmediği zaman, bu arkadaşlarımızın, o zaman, meşrutalardan çıkması mı söz konusu olacak? Vakıf eserlerimizin, özellikle camilerimizin hayata geçirilmesinde, onların inşaı ve tamiri noktasında din görevlilerimizin üstün gayretlerini herkes görmekte. Bu arkadaşlarımızı sıradan bir kiracı gibi değil de, o eserin bir mütemmimi, tamamlayıcısı olarak görüp, bunlar için özel bir statü düşünüyor musunuz? Yoksa, faraza, Beşiktaş'ta, bir din görevlisine 70-80 milyar kira bedeli gelmiş! Olacak şey değil bu!.. Dolayısıyla, bu arkadaşlara, Vakıflar İdaresinin daha farklı bakış açısı getirmesi söz konusu mu; bu konuda ne diyorsunuz?

Yine, kişi ve kurumlar, vakıf eserlerinin tamiri ve bakımı noktasında müracaat ettiklerinde gerekli yardımı gösteriyoruz dediniz, ben de teşekkür ederim; ancak, ne var ki, birtakım bürokratik engeller bir türlü aşılmıyor. Mesela, yine, Eminönü'nde, (İTO) İstanbul Ticaret Odasının yanı başında "Ahi Çelebi" diye bir cami var. Yıllardır çürümeye ve yıkılmaya terk edilmiş. Mükerrer defa da sordum. Onu, özel teşebbüs... Sanıyorum Ticaret Odası da bu noktada talip oldu; ama, ne hikmetse, ne yapılıyor ne de yaptırılıyor!.. Ne olacak yani?! Göz göre göre yıkılıyor!.. Etrafı park. Sanıyorum, Vakıflar İdaresi orayı kiraya vermiş, milyarlarca lira kira alıyor; ama, bakılmıyor!

Buradan, yine bir soru soracağım, Nuruosmaniye Camiinin 93 tane vakfiyesi var. Vakıflar İdaresi, o Tahtakale dediğimiz kira gelirlerinin en yoğun olduğu yerde bu eserlerin akarlarını, yani kira gelirlerini alıyor; ama, camii yıkıma terk etmiş. Yani, vakıf eserlerinden alınan kira bedelleri, vakıf eserlerinin tekrar ihyası için, vâkıfın, vakfeden kişinin iradesi doğrultusunda kullanmayı düşünüyor musunuz?

Yine bir soru: Yurtları Millî Eğitim Bakanlığına, hastaneleri SSK'ya devrettiğinizi söylüyorsunuz; bu, vakıfların işlevini azaltmıyor mu? Bir hayır kurumunu hayata geçirmek için kurulan bu eserleri oralara devrettiğiniz takdirde, o zaman, Vakıflar ne iş yapacak?

Yine, Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf...

BAŞKAN - Sayın Göksu, diğer arkadaşlarınıza da hak tanıma düşüncesinde misiniz?!

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Bitiyorum efendim.

Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesinde bütün hastaların yüzde 10'u oranında fakir ve yoksul hastalara bakıldığını söylüyorsunuz. Peki, bu hastaneyi açan Valide Sultan da, yüzde 10 gibi bir kayıt koymuş mu; yoksa, bu kaydı siz mi getiriyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurunuz.

DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) - Efendim, sorularınız için çok teşekkür ediyorum.

Alabildiğim kadarıyla, soruların bir kısmına hemen cevap vereceğim.

İfade etmiş olduğunuz bu fuzulî şâgil durumuna düşmüş bulunan vakıf kiracılarının sorunlarıyla ilgili şimdi bir önerge vereceğiz. Eğer bu önergemize destek verirseniz, bu meseleyi büyük bir ölçüde çözmüş olacağız.

Yine, bunun yanında, bu, din görevlilerinin bazılarının camilerde oturmasıyla ilgili meseleyi, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet Vakfıyla da görüşmek suretiyle, belli bir çözüme kavuşturduk. Bu konuda daha iyi bir çözüm bulmak için de çalışmalarımız devam ediyor. Bu konunun ne kadar önemli olduğunun biz de bilincindeyiz.

Yine, İstanbul Ticaret Odamızın talip olduğu camii biliyorum, ben de yerinde gördüm. Çok açık ifade ediyorum, hiçbir kompleksimiz yok, bu cami gibi, aslında, onarım bekleyen çok önemli yüzlerce camimiz bulunmaktadır; ancak, bütün bunların belli imkânlar ölçüsünde yapıldığını da, zannediyorum, siz başta olmak üzere, bütün milletvekili arkadaşlarım takdir edeceklerdir. Önemli olan, bu konuda gösterilmekte olan gayrettir. Sizi temin ederim, bu konuda çok ciddî bir gayretin içindeyiz; çünkü, bunlar, hiçbirimizin değil, tarihimizden, ecdadımızdan gelen ata yadigârı eserlerimizdir. Geleceğimize devretmemiz ve mutlaka çaba göstermemiz gereken bu konuda, kısıtlı imkânlarla, en iyi ve azamî değeri yaratmak için bir gayret içinde olduğumuzu ifade edebilirim.

Bezmi Âlem Vakfına gelince, konuşmam sırasında da ifade ettim, maalesef, Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, Bezmi Âlem Vakfı Hastanesinin yürütülmesi için her ay 550 milyar lira parayı bu hastaneye aktarmak durumunda kalmıştı. Şu anda, yargı, kararı vermiştir, devir işlemleri devam etmektedir, temyiz safhasındadır; ama, biz, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve SSK Genel Müdürlüğü olarak devir işlemlerini hızlı bir şekilde tamamlamaktayız. Dolayısıyla, bir hukuk devleti olan Türkiyemizde, verilmiş olan yargı kararının yerine getirilmesi, tarafların her ikisi için de mutlak bir zorunluluktur. En kısa zamanda hastaneyi tekrar devralacağız ve bir daha, böyle, Vakıflar Genel Müdürlüğünün de çok büyük şekilde katkıda bulunacağı bir işletme olmaktan çıkarıp, daha rantabl ve vakıf şartnamesindeki amacına uygun olarak işletmek kararındayız.

Cevap veremediğim soruları yazılı olarak takdim edeceğim.

Teşekkür ederim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Vakit var mı efendim, bir soru da ben sormak istiyorum?

BAŞKAN - 1 dakika var Sayın Şahin.

Sıra Sayın Canbay'da.

Buyurun.

YAŞAR CANBAY (Malatya) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanımıza aşağıdaki sorumu arz ediyorum.

Malatya Ulucamii Anadolumuzdaki Selçuklu eserlerinin en önemlilerindendir. Bu şaheser camiin bakım ve onarıma önemli ihtiyacı vardır. Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün, Malatya Ulucamiinin onarımı için bir programı var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) - Efendim, bu konuyu incelettireyim; müsaade ederseniz, yazılı olarak cevap vereyim.

BAŞKAN - Hayhay.

Sayın Demirci, buyurunuz.

MUSA DEMİRCİ (Sivas) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakandan sorumu arz etmek istiyorum.

Sivas'taki vakıf kiracılarının büyük sıkıntıları var. Kira artışı daha önce Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılmıştı, ancak, Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Sayın Başkanım, konu, üç dört yıldır sizin de malumunuzdur, siz de defaatle konuyu çözmeye çalışmıştınız; ancak, o günden bugüne bazı vakıf kiracılarının sorunları çözüldü; ancak, bazıları çözülemedi. Bu konuda, Sayın Bakanımız, zor durumda olan kiracıların bu problemlerini çözecekler mi?

Arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demirci.

Sayın Bakanım, süre bitti, buyurunuz.

DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) - Efendim, eğer müsaade buyurursanız, Sayın Demirci'ye çok kısa olarak cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Hayır, buyurunuz, size söz veriyorum zaten; arkadaşlarıma söylüyorum.

DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) - Biraz önce de ifade ettim, vereceğimiz önerge, aynı zamanda Sivas'taki fuzulî şâgil durumuna düşmüş olan kiracılarımızın meselesine de çözüm getirecek bir önergedir; biraz sonra okunacak, destek verirseniz, maddeye ilave edeceğiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler.

Süremiz bitti değerli arkadaşlarım.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Efendim, önemli bir sorum vardı; soramadım.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Bakan, destek veriyoruz, yoklama istemiyoruz; farkındasınızdır.

BAŞKAN - Sayın Polat, desteğiniz için teşekkür ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, soru-cevap işlemini de süresi içerisinde tamamladık.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlamış bulunmaktayız.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

 

VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN TEŞKİLÂT VE GÖREVLERİ HAKKINDA

KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEYE BİR GEÇİCİ MADDE EKLENMESİ

HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 8.6.1984 tarihli ve 227 sayılı Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 7. - Vakıflar Genel Müdürlüğünün temsil ve idare ettiği vakıflar ile mülhak vakıflara ait gayrimenkullerin 2002 yılı kira bedelleri, 2001 yılı kira bedellerinin % 35 oranında artırılması ile bulunan miktardır."

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Anadolu başta olmak üzere, Balkanlara, ta Hicaz'a, Kuzey Afrika'ya ve Kafkaslara, nereye gidersek gidelim, attığımız her adımda, atalarımızın, burası senin toprağındır diyerek, vakıflar vasıtasıyla yaptırdığı müstesna eserler vardır. Buralar, adeta, insanlık için bezenmiştir; fakat, bugün, o katılımcı ruha henüz ulaşamayışımızın neticesinde gerilemeye doğru giden bu insanî ve ulvî duygular, yapılan bu hizmetlerin devamını, maalesef, akamete uğratmıştır.

Sayın Bakan, görevim itibariyle, genelde, bu vakıf hizmetlerinin mihrak noktası olan illerde bulundum; mesela, Konya'da, Bursa'da, Manisa'da valilik yaptım ve dolayısıyla, buralarda gördüğümüz olay, hakikaten, işte, bu insanî duygularla yaptırılan hanlar, hamamlar, kervansaraylar, darüşşifalar, darüşşafakalar, yani, şefkat yuvaları, yurtlar, köprüler... Bunların hepsi, işte, bu katılımcı ruhla yapılmış; yani, bugün demokrat ruh dediğimiz bu ruh o gün teşekkül etmiş ve hamiyetperver insanların, o gün varlık sahibi olanların, yok olanlarla kendi varlıklarını bölüşmesi, kendi imkânlarını onlarla paylaşması, olanların olmayanlara vermesi neticesinde; yani, veren elin alan elden üstün olduğu o inanışla, atalarımız, devamlı olarak, insanların ihtiyaç duyduğu, son derece zarurî olan hizmetleri yerine getirmek için, bu muazzam, insanlığa ibret ve hakikaten örnek olacak, müstesna müesseseleri, vakıf müesseselerini icat etmişlerdir. İlk olarak benim atalarıma aittir. Bunun her şeyi, imzasıyla, her şeyiyle benim atalarıma aittir ve atalarım bunu insanlığa vedia etmiştir, emanet etmiştir ve hibe etmiştir.

Gelin görün ki, biraz önce, konuşmalarınızdan aldığım cesaretle diyorum ki, Sayın Bakanım, bu güzel eserleri...

Efendim, lütfen Sayın Bakanı meşgul etmezseniz; çünkü...

Evet, bu müstesna eserler -Bursa'ya gidin, Manisa'ya gidin, Konya'ya gidin, İstanbul'a gidin, Edirne'ye gidin, Amasya'ya gidin, Kütahya'ya gidin ve Türkiye'nin her tarafına gidin- gördüğümüz bu güzel eserler... Atalarımız diyor ki: "Buralar senin, tapu senetlerinin imzalarıdır; ama, bu senetleri, senin varlığının, mevcudiyetinin ispatı olan bu imzaları, canın, gözün gibi, gözünün bebeği gibi muhafaza et." Zaten vakıf senedinin altında -eğer incelediyseniz- aynen şöyle der: "Bu vakıf senedinin hilafına kim ki hareket ede Allah'ın felaketi onun üzerine ola." Yani, o kadar hassasiyetle gayesinin dışına çıkmaması için, vakıf senedine bunu derç etmiş; fakat, bunları, yıllardan beri, kendi kaderine terk etmişiz. Sayın Bakan, tabiî, beş dakikada bunları zikretmek çok zor; ama, şunu öneriyorum: Biraz önce "yerel yönetimlere, belediyelere bunları devredelim" dediniz. Yani, devredelim derken...

Efendim lütfen...

BAŞKAN - Sayın Hatip, siz, lütfen Genel Kurula hitap ediniz.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Ama, çok önemli bir konu...

BAŞKAN - Arkadaşlarımız da vakıflarla ilgili önemli bir önerge üzerinde çalışmaktalar.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, yerel yönetimlere, yani bu yerel yönetimler, il özel idareleri olabilir, belediyeler olabilir. Samimiyetimle söylüyorum, eğer il özel idarelerine ve belediyelere bunların tamiri için yetki vermiş olsaydınız... Gelin röleveleri siz hazırlayın; ama, deyin ki, bu rölevelere uygun olarak, bu eserlerin aslına uygun bir şekilde restorasyonunu yapın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Lütfen, sonuçlandırır mısınız sözlerinizi.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla)- Mahmut Bey, bir dakika...

BAŞKAN- Efendim, siz Genel Kurula...

Sayın Göksu, Sayın Çetinkaya, sizden...

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla)- Bunların aslına uygun olarak tamirini yapın deyin, samimî söylüyorum, kısa zamanda, bu ata yadigârı olan eserlerin aslına uygun bir şekilde restorasyonu yapılır ve tamiri gerçekleştirilir.

BAŞKAN- Sayın Çetinkaya, teşekkür ediyorum.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla)- Sayın Başkan, bir hususu ifade edeyim. Çünkü, geçenlerde, aralık ayında Bulgaristan'a gittiğimizde, Filibe Şehrinde, özellikle oradaki Türklerin, soydaşlarımızın bana söylediği bir şey var. Orada "Bayram Camii" veyahut da diğer bir ismiyle "Muradiye Camii" denilen bir cami var, vakfiyesi var; ama, gelin görün ki, yıllarca yad ellerde kalan bizim bu eserlerimiz, maalesef, orada kendi kaderine terk edilmiş. Yani, son depremde duvarlar tamamen açılmış. Orada cuma namazını kıldık onlarla beraber; ama, duvarlar tamamen açılmış, dışarısı görünüyor; fakat, ona rağmen bu camide namaz kılınıyor, son derece tehlikeli bir durum arz ediyor. Efendim, yurt dışındaki bu eserlere de birazcık bakarsak... Çünkü, bunlar, benim atalarımın yapmış olduğu eserler.

Bir de, Filibe'de yapılmış bir eser var. O eser, şu anda İtalyanlara kiralanmış, içkili lokanta olarak kullanılan bir cami. Maalesef, ibadet gayesiyle yapılmış olan bu cami, içkili lokanta olarak kullanılıyor.

BAŞKAN- Sayın Çetinkaya, çok teşekkür ediyorum efendim.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla)- Bitiriyorum efendim.

Oradaki Başkonsolos bize aynen şunu söyledi: "Bu kira sözleşmesini aşağıya çekmek için bunun karşılığındaki parayı verdiğimiz takdirde, İtalyanlar buna razı oluyor." Onun için, bu konuda da bu Bulgar yetkilileriyle temas kurar ve oradaki soydaşlarımızla da -orada Türk Ticaret Odaları Birliği diye çok iyi bir birlik kurulmuş- temas kurarsak, onlar da imkânlarını seferber edeceklerini bize söz verdiler.

Bu konuda gereken hassasiyeti göstereceğinize inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çetinkaya.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Murat Akın.

Buyurunuz Sayın Akın. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 862 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarıyla, 227 sayılı Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye, geçici madde 7 eklenmek istenilmektedir. Maddeye göre, Vakıflar Genel Müdürlüğünün temsil ve idare ettiği vakıflar ile mülhak vakıflara ait gayrimenkullerin 2002 yılı kira gelirleri, 2000 yılı kira bedellerinin yüzde 35 oranında artırılmasıyla bulunan miktardır; bu, 2002 yılı kirası olacaktır.

Değerli milletvekilleri, vakıf, bilindiği üzere, hükmî şahsiyete sahip olmak üzere bir mal topluluğunun belli bir gayeye tahsis edilmesidir. Tahsis edilecek bir mal topluluğu, bir mamelek olabileceği gibi, belli bir mal veya alacak dahi vakfın konusunu teşkil edebilir.

Yine bilindiği üzere, Vakıflar Genel Müdürlüğünün temsil ve idare ettiği vakıflar mazbut vakıflar olup, tek tüzelkişiliği haiz ve idaresi, kamu adına Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.

Mülhak vakıflar ise, çok sayıda vakıflar olup, vakfedenlerin vakıf senedinde belirttiği şahıslar tarafından ya da vârisleri tarafından idare edilmekte olup, her bir vakıf ayrı tüzelkişiliğe sahiptir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı kanunlaştığı takdirde, vakıf gayrimenkullerinin kira artışları yüzde 83'ten -2002 yılı için- yüzde 35'lere çekilecektir; ancak, burada bir haksızlık söz konusudur. Ticarî amaçlı kiraya verilen gayrimenkuller ile eğitim, öğretim ve barınma amaçlı kiraya verilen gayrimenkullerde...

Sayın Başkan...

BAŞKAN - Siz, Genel Kurula hitap ederseniz...

MURAT AKIN (Devamla) - Ben, bir noksanlığa dikkat çekiyorum; ama, Bakan dinlemiyor ki.

BAŞKAN - Sayın Akın, Sayın Bakanın...

MURAT AKIN (Devamla) - Arkadaşlar gitmezse konuşmam Sayın Başkanım; tam onunla ilgili bir konuyu konuşuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Hepsi senin partinden!..

BAŞKAN - ...bürokratları sizi dinliyor. Siz, lütfen, devam ederseniz...

Arkadaşlarımız, elbirliğiyle, vakıfların lehinde iş yapmak için önerge çalışması üzerinde konuşuyorlar. Değilse, ben müdahale edeceğim; ama, sonuçta vakıfların hayrına bir iş olacak.

Lütfen, siz Genel Kurula hitap eder misiniz.

MURAT AKIN (Devamla) - Ama, Sayın Başkanım, ben, burada Bakanın dikkatini çekici bir hususu konuşuyorum...

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Hepsi muhalefet milletvekili...

BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan, daha sonra sizin konuşmanızı alır, bürokratları da izliyorlar; lütfen, buyurunuz, sürenizden vakit geçmesin.

MURAT AKIN (Devamla) - Devam ediyorum.

Değerli milletvekilleri, burada bir haksızlık söz konusu. Bu haksızlık, ticarî amaçlarla kiraya verilen gayrimenkuller ile eğitim, öğretim ve barınma amaçlı kiraya verilen gayrimenkullerin kira bedellerinin aynı emsalde tutulmasıdır. Bu, doğru değildir; çünkü, barınma, eğitim, öğretim amaçlı kiraya verilen gayrimenkullerde verilen hizmetlerin vakfın gayesiyle örtüşmesi nedeniyle, bunların kira bedellerinin, ticarî faaliyetlerle kiraya verilen diğer gayrimenkullerden daha düşük olması gerekir.

Değerli milletvekilleri, vakıflara ait gayrimenkulleri işleten ya da işyeri olarak kullanan şahıslar, umumiyetle, ülkemizde yaşanmakta olan ekonomik krizin en fazla tesirinde kalan kişilerdir. Denilebilir ki, bu insanlar, üç yıldır ödemekte oldukları kira bedellerini, yapmış oldukları satış hasılatlarıyla zor karşılamaktadırlar. Bu insanlar, çarşı esnafı diye isimlendireceğimiz, ortadireğe hitap etmeye çalışan işadamlarımızdır. Bu işadamlarımız, esnaf ziyaretlerimizde, çarşı ziyaretlerimizde kira bedellerini karşılamakta zorluk çektiklerini, çoluk çocuklarının geçimlerini sağlayamadıklarını, çoğu kez, yüz yüze konuşmalarımızda belirtmişlerdir.

Bu düzenleme, yerinde bir düzenlemedir; ama, geç kalınmış bir düzenlemedir. Bu hükümet, uygulamış olduğu ekonomik programlarla milleti sırtından hançerlemiştir; millet perişan olmuştur. İnsanlarımız, günlük bir lokma, bir ekmek götürmenin yollarını aramaktadır. 55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümetler, malî milat olarak bilinen vergi yasasında gelirin tanımına ilişkin değişiklikleri içeren 4369 sayılı Yasanın uygulamaya girmesiyle birlikte, esnafımızın ekmek kapısını kapatmış, çiftçimizi ve köylümüzü perişan etmiş; milletimiz, iki büyük harp hariç, böyle bir darlığa ve yokluğa düşmemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, bitirir misiniz?

MURAT AKIN (Devamla) - Üst üste başarısızlıkla sonuçlanan istikrar programının başladığı günden beri hükümet tarafından ısrarla yaratılmaya çalışılan bu iklimin, istikrardan çok istikrarsızlık getirdiğinin, güvenden çok güvensizlik getirdiğinin, artık, herkes tarafından kavranmış olması gerekir.

BAŞKAN - Sayın Akın, teşekkür ediyorum size.

MURAT AKIN (Devamla) - Türkler, 20 nci Yüzyıla, bir cihan imparatorluğunun geri dönüşü olmayan çöküşüne tanıklık ederek girmiştir. Bu duruma tanık olan birinci kuşak dedelerimizin büyük bir kısmı savaş alanlarında ya da yollarda vefat etmiştir, şehit olmuştur.

BAŞKAN - Sayın Akın, teşekkür ederim.

MURAT AKIN (Devamla) - Dileğimiz, 21 inci Yüzyıla, çağı yakalayan onurlu ve zengin bir devlet olarak girmektir.

Değerli milletvekilleri, bu milletin satın alma gücünü yok ettiniz.

BAŞKAN - Sayın Akın, size teşekkür ediyorum. Beni, konuşmanızı kesme mecburiyetine itmeyiniz.

MURAT AKIN (Devamla) - İnsanlarımız, şaşkın halde, hükümetin ne yapacağını beklemekte; ancak, hükümet, sözde vaatlerden başka bu ülkenin ve yaşayanların durumunu düzeltecek kayda değer bir icraat göstermemektedir.

BAŞKAN - Sayın Akın...

MURAT AKIN (Devamla) - Vakıf gayrimenkullerinin sıfır artışla kiraya verilmesi dahi piyasayı canlandırmaya, esnafımızın yüzünü güldürmeye, sönen ocakların yanmasına yetmeyecektir.

Milletin beklentisi, bu hükümetin bir an evvel milletin yakasından düşmesidir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, anlaşılmıştır efendim, devam edelim.

BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Yakup Budak.

Buyurun Sayın Budak. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, vakıflar, tarihimizin, kültürümüzün en önemli kurumlarından birisidir ve gerçekten, bizim medeniyetimiz, bir vakıf medeniyetidir. Eğer Osmanlı Devleti 600 yıl boyunca dimdik ayakta durabilmişse, vakıfların sosyal dayanışması, yardımlaşması ve toplumsal yapıya yapmış olduğu tutkaldan dolayı 600 yıl ayakta kalabilmiştir. Son dönemlerde ise, maalesef, vakıflara gerekli olan değeri verememişiz, koruyamamışız, vakıfları anlayamamışızdır.

Sivil toplum kuruluşları diye ortaya çıkan, son dönemde sık sık sözünü ettiğimiz kurumlar, aslında, bizim binlerce yıllık tarihimizdeki vakıflardan başka kurumlar değildir. Şu altmış yetmiş yıllık dönem içerisinde çektiğimiz sıkıntıların temelinde, belki de vakıf anlayışından uzaklaşmamız yatmaktadır. Böylesine güzel bir medeniyeti, böylesine güzel bir tarihi bize yaşatan bu kurumları bugün yaşatamamanın, sahip çıkamamanın sıkıntısını yaşıyoruz. Yer yer vakıflar kurumuyla, vakıflar Teşkilâtımızla vatandaşımız kavgalı, mahkemelik durumlara düşmektedir. Bu da, ciddî anlamda, devlet ile vatandaşı karşı karşıya getirmek durumundadır. Onun için, vakıf ruhuna sadık kalarak, vakıflarda yeni bir yapılanmayı, yeni bir oluşumu gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz. Bugünkü yaklaşımla, bugünkü anlayışla vakıfların sorunlarını, vakıflarda kiracı durumunda olan insanların problemlerini, belirli rakamlarla oynamak suretiyle çözmek de mümkün değildir. Onun için, muhakkak surette vakıflarımızı tekrar ele almak, devleti ayakta tutacak olan bu kurumları tekrar büyütmek, geliştirmek ve toplumun mekanizması haline dönüştürmek mecburiyetindeyiz.

Özellikle, yaşadığımız günlerde, cumhuriyet döneminde, vatandaşımıza A-4 büyüklüğünde bir kâğıdı yetmiş seksen senedir veremediğimiz için, vakıf arazileri ile devlet kavgalı duruma gelmiştir.

Özellikle, burada belirtmek istediğim husus, Adanamızda, Karaisalı İlçemizde, Pozantı İlçemizde onbeş köyü kapsayan, binlerce çiftçiyi, köylüyü kapsayan davalar vardır, köylüler tarafından binlerce dava açılmıştır; vakıflarla, karşılıklı, yıllardır süren bir nizalaşma vardır, bir mahkemeleşme vardır. Bu, o bölgedeki insanımızı mağdur etmektedir. Tespitler yapılmakta, tekrar tekrar bilirkişiler tayin edilmekte, fiyatlar yükseltilmekte, aşağıya indirilmekte; fakat, vatandaşımızın sorunları da bir türlü çözümlenmemektedir, çözümlenememektedir.

Bu ilçelerimizde bulunan köylerimizin... Kızıldağ Yaylası var ki, yazın 50 000, 60 000, 70 000 nüfusa hizmet veriyor, tamamen vakıf arazisi olduğu ifade ediliyor. Onun yanında, Çevlik, Gildirli, Çukur, Karakılıç, Gülüşlü, Aşağı Belemedik, Nergizlik gibi köylerde, Maraşlı gibi köylerde binlerce çiftçimiz mağdur durumdadır; Kamışlı, Fındıklı, Hamidiye, Kilisecik ve Alpu Köylerinde de ciddî sıkıntılar yaşanmaktadır. Sayın Bakanımızın da bu konuya vâkıf olduğu kanaatini taşıyoruz.

Bu bir örnektir. Türkiye'nin her tarafında bu vardır. Bu problemlerin çıkmasındaki temel sorun, Osmanlı arşivlerinin açılmaması ve cumhuriyet dönemine geçildiğinde, yüzlerce yıllık tapulama mekanizmasının harekete geçirilememesidir. Seksen yıl geçmiş, hâlâ, kadastroyu buralara sokamamışız, devletle vatandaşı karşı karşıya getirmişiz. Muhakkak surette, tapu ve kadastronun, gerekli işlemleri yapmak suretiyle, bu problemleri çözmeye katkıda bulunması gerekir. Bu yapılmadıkça da bu sorunların çözümlenmesi mümkün değildir.

Bunun yanında, Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, gerçekten, biraz önce ifade edildiği gibi, kıt kaynaklarla yönetimini sürdürmektedir. Halbuki, birçok sosyal faaliyetleri vardır; yurtları vardır, aşevleri vardır. Genel bütçeden Vakıflar Genel Müdürlüğüne kaynak aktarılmak suretiyle, özellikle, son dönemde yaşadığımız ekonomik krizin, sosyal problemlerin ve aileleri içeriden çökerten birtakım sıkıntıların giderilebilmesi için, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün bütçesinin güçlendirilmesi, bu ailelere, yurtlarda kalanlara yardım yapılmak suretiyle, toplumun sosyal yarasına merhem olabilecek çalışmaların -vakıfların bu konuda gelişmiş olan kaynakları, imkânları ve yolları da vardır- muhakkak surette gerçekleştirilmesi gerekir; çünkü, vakıfların kuruluş amacı da budur.

Bunun yanında, biraz önce Sayın Bakanımız kamu vakıflarından bahsettiler. Fakir fukara fonu olarak bilinen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun kaynakları da, geldiğimiz gün itibariyle, yıllık olarak 1 katrilyon mesabesine yaklaşmıştır; ama, bu 1 katrilyon fakire fukaraya harcanacağı yerde, geçmiş dönemlerde yüzde 80'i, yüzde 90'ı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı )

YAKUP BUDAK (Devamla) - Sayın Başkan, izin verirseniz, 1 dakikada tamamlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

YAKUP BUDAK (Devamla) - Geçmiş dönemlerde fak fuk fon olarak bilinen  bu kurumun kaynaklarının yüzde 70'i, yüzde 80'i, yüzde 40'ı -neyse- hep bütçeye aktarılmıştır. Böyle bir şeyin aktarılmaması gerekmektedir; çünkü, bu Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun imkânları ve kaynakları temin edilirken, ülkemizin ciddî anlamda sosyal problemlere yol açacak kesimlerine hizmet götürmek amacıyla bu paralar toplanmaktadır, insanlar bu noktadan yardım yapmaktadırlar. Dolayısıyla, kesinlikle, fakir fukara fonunda toplanan paranın genel bütçeye aktarılması geleneğinden, teamülünden vazgeçilmesi, bundan tamamen vazgeçilmesi, bu kaynakların tamamen ihtiyaç içerisinde bulunan insanlara aktarılması gerekir.

Devlet, hem böyle bir kurum kuracak, ondan sonra da bu kurumun topladığı kaynakları genel bütçeye aktaracak... Bu, sosyal açıdan da, ahlâki açıdan da, aynı zamanda da sosyal devlet olma ilkesi açısından da oldukça yanlış bir tutumdur. Bu kurumun kaynakları tamamen fakir ve fukaraya tahsis edilmelidir diyor, kanunun hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Budak.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk.

Buyurunuz Sayın Öztürk. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; vakıflar, Türk kültürünün ebedî olarak yaşaması için, kültürümüzün bir parçasıdır. Eğer, vakıfların yaşaması için gerekli kıymeti gerekli değeri verirsek, doğrudan doğruya Türk  kültürüne hizmet etmiş oluruz.

Anadolu'da, Anadolu Selçuklu Devletiyle birlikte, devamı olan Osmanlı Türk Devleti, Türk kültürüne hizmet noktasında, gerçekten, vakıflarıyla damgasını vurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra, var olan bu vakıf eserlerinin korunması için Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Vakıflar Genel Müdürlüğü, esasta, Türk kültürünün yaşaması için, bu eserlerin korunması konusunda gerekli olan işleri yapmakla yükümlüdür; ama, atalarımız, Anadolu'da kurmuş oldukları vakıfların, ihdas ettikleri eserlerin yanlarında, o eserlerin korunması için, mutlaka, gelir getirici birtakım değişik eserler de oluşturmuşlardır.

Şimdi, bizim istediğimiz, Vakıflar Genel Müdürlüğünün, bir koordinasyon kurulu gibi çalışarak, vakıf eserlerinin yanı başlarında gelir getirici olan diğer yan eserlerin elde ettikleri gelirleri, o vakıflara mutlaka harcaması gerekir. Güzel İstanbulumuzda bunun örnekleri vardır. Tarihî bir camiin yanında, mutlaka, o camiin korunması için ya dükkanlar vardır ya da daha basit anlamda, tuvalet gibi, gelir getirici birtakım eserler vardır. Vakıflar Genel Müdürlüğünün, gelir getirici eserlerden elde ettiği bu paraları, başka yerlere harcamadan, bir koordinasyon kurulu oluşturarak, bu eserlerin korunması için harcaması gerekir.

Güzel İstanbul'da, tarihî camilerin çevrelerinde otoparklar vardır. Bu otoparklar, bugün işgal altındadır. Aslında, Vakıflar Genel Müdürlüğünün, bu otoparklara el koyarak, tarihî eserlerin gerçekten korunabilmesi için gelirlerini kendi müesseselerine bağışlaması gerekiyor.

Bunun dışında, yine, tarihî eserler, turistik seyahatlere açık durumdadır, turizme açık durumdadır. Dolayısıyla, tarihî eserlerin korunması için, mutlaka turizmden de pay ayrılmalıdır. Vakıflar Genel Müdürlüğü, hem kendi genel müdürlüğünün yaşaması hem de kendine bağlı olan tarihî eserleri yaşatabilmesi için, mutlaka, bu iki kaynağa dikkat etmelidir. Turizmden gelir alması, vakıf eserlerinin çevresinde bulunan gelir getirici eserlere şimdiden el koyması gerekmektedir. İnşallah, bu konuda, Vakıflar Genel Müdürlüğünde gerekli düzenlemeler yapılarak, gerekirse Meclisimizden de kanunlar çıkarılarak, gerçekten Türk kültürünün parçası olan bu eserleri koruma altına almış oluruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; son yıllarda, bazı sivil toplum kuruluşları, "vakıf" adı altında, vakıf olmanın ötesinde, vakfetmenin ötesinde, birer para toplama mekanizmaları oluşturmuşlardır. Bunlar da, bazen, doğrudan doğruya, ülkemizde, vergi kaçırmak için, aracı olarak kullanılır hale gelmişlerdir. Vakıflar Genel Müdürlüğü, bunları da kontrol etmelidir. O zaman, Vakıflar Genel Müdürlüğü güçlendirilerek, bu üç esas göz önünde bulundurulmalıdır.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, hükümet tarafından verilmiş 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesine bağlı geçici 7 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederim.

Nejat Arseven

  Devlet Bakanı

"23.1.1998 tarihli ve 4331 sayılı Kanunun uygulanması dolayısıyla idare ile ihtilafa düşerek işgalci durumuna düşen ve haklarında kesinleşmiş yargı ilamı bulunmayan vakıf eski kiracıları talep ettikleri takdirde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde her türlü borçlarını faizleri ile birlikte defaten ödemeleri koşulu ile Vakıflar Genel Müdürlüğü ile kira sözleşmesi yapabilirler.”

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Daha o aşamaya gelmedik Sayın Günbey.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, geldiği zaman...

BAŞKAN - Sayın Bakan, önergenizin gerekçesini izninizle okutuyorum.

DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) - Buyurun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

4331 sayılı Kanunun uygulanması ile Anayasa Mahkemesince iptali nedeniyle şagil durumuna düşen eski vakıf kiracılarına yeniden sözleşme yapma imkânı tanınarak, idare ile olan ihtilaflarına son verilmesi ve mağduriyetlerinin giderilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun 1.1.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Hatiboğlu'nun tümü üzerinde bir konuşma talebi vardır.

Sayın Günbey, siz işaret buyurdunuz; ama, daha sonrasında, Sayın Bakanla görüştüğünüzde yeni bir talep almadık; özür dilerim.

Çorum Milletvekili Sayın Sayın Hatiboğlu, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, lehte konuşmak üzere, buyurun.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, süremiz.

BAŞKAN - Sadece sizin konuşmanız var. O konuda Genel Kurulun onayını, iznini alacağım; çünkü, çalışma saatleri 15.00-19.00, 20.00-23.00 olarak belirlenmiş Sayın Hatiboğlu.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Hatiboğlu'nun konuşması sonrasında, kanun tasarısının tümünün oylamasının bitimine kadar çalışma saatimizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teşekkür ediyorum.

Sayın Hatiboğlu, lütfen buyurunuz.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vakıf yerleriyle ilgili kira bedellerinin tespitinde, gerçekten, esnafımızın bugün içerisinde bulunduğu sıkıntıları birazcık olsun hafifletecek bir düzenleme yapıldı. Sayın Bakana, tabiî, teşekkür ediyoruz. Bu teşekkürümüzü dinleme imkânı bulamadığına göre, umuyorum, zabıtlardan alıp okuma imkânı bulur.

Değerli milletvekilleri, vakıflar, gerçekten, bizim milletimizin, bir anlamda, simgesi haline gelmiştir. Vakıf, hayrî amaçlı dünyevî varlıkların belli bir maksada tahsisinden ibarettir. Bunun için, ecdadın dünyaya örnek tavırları ve uygulamaları var. Bizim, maalesef, son yıllarda vakıflara karşı tavrımız, ecdadın vakıflara gösterdiği tavırla hiç mukayese edilemeyecek kadar üzücü ve acı verici niteliktedir.

Vakıfların kiralarını topluyoruz; iyi. Tabiî toplayacağız, kimse bedelsiz kullanma hakkına sahip değildir; ama, o vakıfların, tahsis edildiği maksada uygun gelişmelerini, bakımını, iyileştirilmesini, imarını ve tamirini yapma çabamız var mı; hayır. Vakıfları fevkalade hor kullandığımızı ifade etmeye mecburum. Mesela, benim bölgemde, Çorum'da, çok güzel, tipik bir cami var, kubbeli cami; tamir için kapatıldı ve aylardır ibadete kapalı.

Sayın Bakanım, zannediyorum, size not alıyorlar.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, Sayın Hatiboğlu'nun, size bir ricası oldu.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Çorum Kubbeli Camimiz, aylardır, hatta, yılı aşan süredir kapalı; tamir için boşaltıldı, kapalı duruyor. Vakıflarımızın himmetine bağlı. Tamam, kiraları alalım, kiraları artırıyorsunuz, bunları toplayalım... Gerçi, bu defa, sağ olsun, tasarı sahibi Sayın Bakan, sayın hükümet, vakıf kiracılarının bu yılki kira yükselimlerini yüzde 35'lere çekti. Tabiî, bu bir katkıdır; isabetli oldu.

Bir başka şey daha var; İstanbul'daki arkadaşlarımızın ısrarla ve zaman zaman, bize ve diğer milletvekili arkadaşlarımıza ilettiği bir husus var: Sayın Bakan, Vakıf Gureba Hastanesi SSK'ya devredildi. İlgililer gittiler dava ettiler, yargı bir karar verdi; dedi ki, hayır, SSK'ya devredemezsiniz bunu, sahibi aslîsine iadesi gerekir. Peki, aylar geçti, devir için heyetler oluşturuldu, ne netice aldık; hiçbir netice almadık. Sayın Bakan, yani, kiraların aşağı çekilmesinden çok daha önemlidir. Elbette o önemlidir; ama, bu çok daha önemlidir. Buna, lütfen, bir el atınız. Bir kere, vâkıfın kastı ve muradı istikametinde hareket etmezseniz, başımıza bu sıkıntılar gelir. Yani, ekmek darlığı, rızk darlığı, iş yokluğu, aş yokluğunun çok çeşitli sebeplerinden birisi de, herhalde, vâkıf olan ecdadımızın vakıflarına saygılı davranma yeteneğini yitirmiş olmamızdan ileri geliyor; çünkü, merhum cennet mekân Sultan Mehmet Han: "Benim vakıflarımı kastımın dışında kullananlar olursa, onlara iyi duam olmaz" diyor. Ben açığını söylemiyorum. Onun için, lütfen bu vakıflara karşı daha hassas davranalım.

Biz bu tasarıya, Saadet Partisi Grubu olarak destek verdik, olumlu yaklaştık; ancak, keşke, ne olur -hâlâ vakit de geçmiş değil Sayın Bakan, İçtüzüğün 89 uncu maddesi vesilesiyle bir tekriri müzakere de yapılabilir- şu biriken borçların ödenmesi açısından kiracılara tanıdığınız altı aylık süreyi, bir yıla genişletseniz, uzatsanız faydalı olur ve kiracılarımız daha rahat nefes alır diye düşünüyorum.

Tasarıya olumlu oy vereceğimizi ifade ediyorum, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum efendim.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Hatiboğlu.

Buyurunuz Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Hatiboğlu'nun ifade etmiş olduğu Çorum Kubbeli Camii ile ilgili kararlar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından alınmıştır; Müftülükle bir protokol de gerçekleştirilmiştir. Bu protokol çerçevesinde bu camiin onarımıyla ilgili faaliyet en yakın zamanda başlayacaktır.

Yine, Vakıf Gureba Hastanesinin devriyle ilgili çalışmaların başladığını kürsüde biraz önce ifade etmiştim. Tekraren ifade ediyorum; bu hastanenin Vakıflar Genel Müdürlüğünden Sosyal Sigortalar Kurumuna devri için yapılan devir teslim işlemi altı ay sürmüştür; ancak, bizim devir teslim etmemizden sonra, orada birtakım faaliyetlerin gerçekleştirilmiş olduğu da dikkate alınınca, şu andaki sürenin çok uzun olmadığı, zannediyorum takdir edilecektir; ama, bir hukuk devleti olan Türkiye'de bu yargı kararının gereği mutlaka yerine getirilecektir.

Arz ettim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Tasarının tümünü oylarınıza sunacağım...

 

III. - Y O K L A M A

(SP ve AK Parti sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yoklama yapılmasını istiyoruz. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Bakan, size ve kanuna karşı değil bu; bunu kesin biliniz. Bunu, kesin bitireceğiz.

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Hani destekliyordunuz?!

HASAN AKGÜN (Giresun) - Hayır işi bu, yapmayın!

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, çalışma süresi doldu.

BAŞKAN - Çalışma süresini uzattığımızı söylemiştik Sayın Köse, "bitimine kadar" demiştik.

20 arkadaşımızın isimlerini tespit edelim...

Sayın Hatiboğlu, Sayın Çelik, Sayın Şahin, Sayın Toprak, Sayın Akman, Sayın Yalman, Sayın Canbay, Sayın Budak, Sayın Ulucak, Sayın Esengün, Sayın Kamalak, Sayın Geçer, Sayın Sacit Günbey, Sayın Erbaş, Sayın Oğuz, Sayın Emre, Sayın Arvas, Sayın Göksu, Sayın Polat, Sayın Gündüz, Sayın Korkutata.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çok az bir eksikle yeterli çoğunluğu bulamadık.

Saat 20.00'ye kadar toplantıya ara vereceğim; tekrar yoklama yaparak başlayacağız.

Saat 20.00'de toplanmak üzere, Birleşime ara veriyorum.

  

Kapanma Saati : 19.10

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.00

BAŞKAN: Başkanvekili Yüksel YALOVA

KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

862 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz; ancak, tasarının tümünün oylanmasından önce yoklama istenilmiş ve toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Şimdi, yoklamayı tekrar edeceğim.

Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.

İçtüzüğün 57 nci maddesi "Yoklama" başlığını taşır. Hep söyledim; birkaç gündür de, zaman zaman farklı yorumlara sebebiyet verdi maalesef. "Başkan birleşimi açtıktan sonra tereddüde düşerse yoklama yapar" der 57'nin birinci cümlesi. Burada, yoklama yapabilmesinin önşartı, olmazsa olmaz koşulu, Başkanın tereddüde düşmesidir. Başkan, tereddüde düştüğünde de yoklamayı yapacaktır.

"Görüşmeler sırasında işaretle oylamaya geçilirken, YİRMİ milletvekili ayağa kalkmak veya önerge vermek suretiyle yoklama yapılmasını isteyebilir" der ikinci cümle. Buna da, bir fırsat oldu diye değiniyorum. "İsteyebilir" dediğine göre, yasa koyucu, YİRMİ milletvekiline bir seçimlik hak tanımıştır; ama, isteyebilmesinin önkoşulu da, Başkanın tereddüde düştüğü durumda yoklama yapmasındaki gibi bir durumun hâsıl olmasıdır; yani, Genel Kurul salonunda yeterli çoğunluğun bulunduğuna dair kesin bir kanaat edinememesi, aksine, tereddüdün hâsıl olması şartıyla, bunu, yirmi sayın milletvekili, ayağa kalkmak suretiyle ya da Başkanlığa önerge vermek suretiyle kullanabilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, 57 nci maddenin son cümlesi "yoklama sonucunda, üye tamsayısının en az üçte birinin mevcut olmadığı anlaşılırsa, oturum en geç bir saat sonrasına ertelenebilir. Bu oturumda da toplantı yetersayısı yoksa, birleşim kapatılır" diyor.

Bugüne kadarki uygulamalarımızda, maalesef, hem bir saat sonrasında ikinci kez toplantı yetersayısına ulaşılamadığında, oturumun kapatılması uygulamasına yer verilmiş; ama, birçok Başkanvekilinin uygulamasında da sıkça görüldüğü gibi, aynı oturum içerisinde -yani, şu anki durumu düşünürseniz- Başkan, diyelim, bir 10 dakika, 15 dakika, 20 dakika tekrar ara verebilmiş.

Ben, yasa koyucunun iradesini ve yasanın konulmasıyla güdülen amacı, hep bir hukukçu olarak, bir anayasacı olarak gözönünde bulundurduğum için, zaman zaman Başkanvekillerinin yaptığı -bana göre yanlış olan- uygulamayı yapamam. Bir anlamda da, Mecliste, bu İçtüzük olsun başka maddelerin yorumu olsun, doğru yorumla, bugüne kadarki yanlış uygulamaların da belki önüne geçebiliriz inancıyla, neyi doğru biliyorsam, bir anayasa hukukçusu sıfatıyla, onu yapmaya çalışıyorum.

Biz, 19.05'ta, arkadaşlarım toplantı yetersayısı talebinde bulunduklarında, yaptığımız yoklamada toplantı yetersayısını bulamamış, saat 20.00'de toplanmak üzere ara verdiğimizi ifade etmiştik. Doğal olarak, 20.00'de toplandığımızda, zarurî bir şekilde yoklama yapmamız gerekmekteydi ve şimdi de 184'e ulaşmamız gerekiyordu çalışmalarımıza devam edebilmemiz için. Maalesef, 184 sayısı yok. Dolayısıyla, arada sırada, sayın başkanvekillerinin yaptığı uygulamayı, ben, belki de bundan sonra bir işaret olur düşüncesiyle, uygulamalarımızdan kaldırtabilme ümidiyle, doğru olanı yapacağım ve bu oturumda da toplantı yetersayısı olmadığı için birleşimi kapatacağım; ama, izin verirseniz, hakkım olduğu inancıyla, bir vefa borcumu, bir teşekkür borcumu yerine getireceğim.

Önce, bu yasa tasarısını getirdiği için Sayın Bakana, Sayın Hükümetimize teşekkür ediyorum. Vakıflar Genel Müdürüne, bürokratlarına hazırlıklar sırasındaki katkıları nedeniyle teşekkür ediyorum. Tüm değerli grup başkanvekillerimize ve tüm değerli siz milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Ayrıca, Siirt Veysel Karani Hazretleri Türbesi gibi, Silsilename gibi -her birinize takdim etmiştim- birçok eseri, Vakıflar Genel Müdürlüğünün bütçesi, maalesef, son derece komik bir rakam olduğu için -Sayın Bakanımız da açıkladılar, 80 milyar filan dediler- o dönemde, ben, Vakıfbanktan aldığım yardımlarla yapabilmiştim; Vakıfbankın Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Altan Koçer'e ve arkadaşlarına şükran borcumu ifade ediyorum.

Eyüp Sultan Camii başta olmak üzere, birçok kutsal mekânımızın ışıklandırılmasını da Tekfen grubu yapmıştı; onlara da teşekkür ediyorum.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 16 Mayıs 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 20.15

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.