DÖNEM : 21 CİLT :
95 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 100 üncü Birleşim 15 . 5 . 2002 Çarşamba İ
Ç İ N D E K İ L E R I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. -
YOKLAMALAR IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, yaş
çay kampanyasının açılmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Edip
Safder Gaydalı'nın cevabı 2.- Mardin Milletvekili Mustafa Kemal
Tuğmaner'in, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ekonomik sorunları ile alınması
gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması 3.- Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu'nun,
kamu çalışanlarının örgütlenmeleriyle ilgili sorunlara ilişkin gündemdışı
konuşması B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- İngiltere-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı ile Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasından üyelerin
heyetler halinde ülkemize davetlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1075) 2.- Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı
ile Kırgız Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1076) 3.- (10/18,23,79,212,244,257) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1081) V.-
ÖNERİLER A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ 1.- Tabiî afetler nedeniyle gelir kaybı ve
altyapı hasarına uğrayan belediyelerin belirlenmesinde ve bunlara yapılan
yardımlarda yanlı davranıldığı iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar
Kurulu üyeleri hakkında verilen (11/28) esas numaralı gensoru önergesinin,
gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve
Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki
görüşmelerin 21.5.2002 Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi 2.- Sayıştayda boş bulunan Birinci
Başkanlığa, 832 sayılı Sayıştay Kanununun 5 ve ek 8 inci maddeleri hükümlerine
göre yapılacak seçime dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Başkan ve
Üyeleri Önseçim Geçici Komisyonunun 860 sıra sayılı Raporunun, gündemin
"Seçim" kısmında yer almasına ve seçimin 21.5.2002 Salı günkü
birleşimde yapılmasına; seçimin sonuçlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasına; bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma
Kurulu Önerisi VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310,
2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) 2.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı: 786) 3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557) 4.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827) 5.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) 6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666) 7.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/754,
1/692) (S. Sayısı: 675) 8.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676) 9.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685) 10.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek
Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyari Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/894) (S. Sayısı: 796) 11.- Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi
ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa
Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile
İlgili Müzakerelerin Nihai Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa
Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi
ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Çevre, Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları raporları
(1/805) (S. Sayısı: 715) 12.- Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/853) (S. Sayısı: 716) 13.- Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu
(1/973, 1/821) (S. Sayısı: 862) VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, dış kredi borçlarına ve dış politikadaki bazı gelişmelere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5478) 2.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
camilerden çalınan eşyalara ve camilerin korunmasına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/6180) 3.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in; Ekonomi yönetimine, Özel Bankaların yönetim ve denetimlerine, BDDK'nın mali krizdeki rolüne, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kemal
Derviş'in cevabı (7/6737, 6738, 6739) 4.- Ankara Milletvekil Eyyüp Sanay'ın,
ekonomik kriz sonrasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı
(7/6850) 5.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın,
bankaların almış olduğu hazine garantili dış kredilere ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6878) 6.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
TRT 1'de yayımlanan bir çizgi filmde Yahudilik propagandası yapıldığı iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı
(7/6937) 7.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın,
Moon Tarikatının yaptığı bir toplantıya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü
Kazım Yücelen'in cevabı (7/6942) 8.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
üst kurullara, üyelerine ve personeline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/6954) 9.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün,
TRT'de yayımlanan futbol karşılaşmalarının tespitine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/6980) 10.- Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin
Aydın'ın, TRT'de sabah haber programlarında okunan gazetelerin hangi kriterlere
göre tespit edildiğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun
cevabı (7/6981) 11.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
tütün üretimine, tüketimine ve sigara ithaline ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/6986) 12.- Aksaray Milletvekili Sadi
Somuncuoğlu'nun, AB'den Türkiye'ye yapılan mali yardımlara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı A.Mesut Yılmaz'ın cevabı (7/6997) 13.- Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, akaryakıt fiyatlarındaki artışa ilişkin Başbakandan sorusu ve
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7000) 14.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
doğalgaz ithaline ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7023) 15.- Denizli Milletvekili Mustafa Kemal
Aykurt'un, BOTAŞ Genel Müdürlüğünün bir proje için yeni personel aldığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın
cevabı (7/7025) 16.- Denizli Milletvekili Mustafa Kemal
Aykurt'un, gaz ithal edilen ülkelere, belli miktarda alım gerçekleşmediği
takdirde ödenecek tazminata ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7026) 17.- Antalya Milletvekili Mehmet
Baysarı'nın, orman arazilerinin devir, tahsis ve satışına yönelik çalışma olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan'ın cevabı (7/7045) 18.- Ankara Milletvekili Cemil Çiçek'in,
ticari ve özel araçların sigorta bedelleri arasındaki farka ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/7054) 19.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
personel atamalarına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M.İstemihan Talay'ın
cevabı (7/7056) 20.- Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in, Sivas İçmesuyu Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7069) 21.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, BOTAŞ'ın açtığı bir
ihale ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Zeki Çakan'ın cevabı (7/7078) 22.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, doğalgaz ithalindeki
alım taahhütlerine ve doğalgazın sanayide kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7079) 23.- Bursa Milletvekili Orhan Şen'in; 1998'de başarı ödülü verilen bir romana, Maddi yardım yapılan ve gösterimi yasaklanan bir filme, İlişkin soruları ve Kültür Bakanı M.İstemihan Talay'ın
cevabı (7/7096, 7097) 24.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, TÜGSAŞ Gemlik
Amonyak Tesislerine BOTAŞ'ın doğalgaz vermediği iddialarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7120) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı. Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener, Türk musikisine, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Dil Bayramı ve Türkçenin
sorunlarına, Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım, Eskişehir'in
sorunlarına, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Finlandiya Parlamentosu Dışişleri Komitesi Başkanının,
beraberinde bir parlamento heyetiyle Türkiye'ye davet edilmesine, Yunanistan Parlamento Başkanının vaki davetine istinaden
XIII. EUREKA Parlamentolararası Konferansına katılacak milletvekillerine, İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu. 7-9 Haziran 2002 tarihlerinde Madrid'te düzenlenecek Avrupa
Birliği Parlamento Başkanları Konferansına, TBMM Başkanı Ömer İzgi'yi temsilen
TBMM Başkanvekili Yüksel Yalova'nın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
kabul edildi. Saadet Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekilleri Çorum
Milletvekili Yasin Hatiboğlu, Konya Milletvekili Veysel Candan ve Diyarbakır
Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, tabiî afetler nedeniyle gelir kaybı ve
altyapı hasarına uğrayan belediyelerin belirlenmesinde ve bunlara yapılan
yardımlarda yanlı davranarak partizanlık yaptığı ve afetler sonrasında gerekli
tedbirleri zamanında almayıp yanlış uygulamalarla tahribatın artmasına neden
olduğu iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/28) okundu; önergenin görüşme gününün
Danışma Kurulu tarafından tespit edilip Genel Kurulun onayına sunulacağı
açıklandı. Genel Kurulu ziyaret eden Finlandiya Dışişleri Komitesi
Başkanı Lizzsa Jaakonsaari başkanlığındaki Dışişleri Komitesi üyelerine
Başkanlıkça "hoş geldiniz" denildi. Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ve 20 arkadaşının, turizm
sektörünün sorunlarının araştırılarak turizm potansiyelinin etkin
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/283) okundu; önergenin gündemdeki
yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/458), Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan'ın, Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/767), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Türk Esnaf ve
Sanatkârları ile Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ)'nin Desteklenmesine Dair
Kanun Teklifinin (2/774), İçtüzüğün 37
nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin ise, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmediği, Açıklandı. (9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık
bulunan ve Doğru Yol Partisine düşen 1 üyeliğe, Grubunca gösterilen 3 aday
arasından, adçekme suretiyle, Erzurum Milletvekili Sevgi Esen'in seçildiği
açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310,
2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim
Merkezleri (1/744) (S.Sayısı: 786), Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/777)
(S.Sayısı: 557), Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi; Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen,
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu,
Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunun (1/878) (S. Sayısı: 850) görüşmeleri tamamlanarak, istem üzerine
yapılan açık oylamadan sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı. 15 Mayıs 2002 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 03.50'de son verildi. Yüksel Yalova Başkanvekili
No. : 141 II. – GELEN KÂĞITLAR 15 . 5 . 2002 ÇARŞAMBA Sözlü Soru Önergesi 1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, kamuda göreve
başlatılan personele ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) sözlü soru önergesi
(6/1844) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) Yazılı Soru
Önergeleri 1.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın,
fen lisesi öğrencilerinin ortaöğretim
başarı puanlarının ÖSS'ye etkisinin sonuçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7334) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 2.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya
Akman'ın, özürlü çocukların sayısı,
eğitimleri ve yürütülen projelere
ilişkin Devlet Bakanından (Hasan
Gemici) yazılı soru önergesi (7/7335)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 3.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, sokak çocuklarına ve mağduriyet içindeki
diğer çocuklara yönelik çalışmalara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7336) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9.5.2002) 4.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın,
meslek lisesi mezunlarının yükseköğrenime girişlerine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7337) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 5.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, DSİ Bölge Müdürlüğünce Sinop İlinde yapılan işlere ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7338) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.5.2002) 6.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un,
özürlülerin sayısı ve zorunlu özürlü istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7339) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 7.- Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya'nın, Erzincan Tapu Sicil Müdürlüğünün eleman ihtiyacına ilişkin Devlet
Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/7340) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.5.2002) 8.- Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya'nın, Erzincan-Çayırlı İlçesinde görülen bazı hastalıkların ve ani
ölümlerin nedenlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7341)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 9.- Gaziantep Milletvekili Nurettin
Aktaş'ın, eğitime katkı payı adıyla toplanan paranın kullanımına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7342) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.5.2002) 10.- Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış'ın, Nevşehir-Kozaklı İlçesinin arıtma tesisi ihtiyacına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7343) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 11.- Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın,
Türk Hava Kurumu personeline ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7344) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 12.- Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın,
Türk Hava Kurumunun gelirlerine,
borçlarına ve faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7345)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 13.- Gaziantep Milletvekili Nurettin
Aktaş'ın, İsrail ile yapılan ikili savunma ve askeri işbirliği anlaşmalarına
ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7346) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9.5.2002) 14.- Gaziantep Milletvekili Nurettin
Aktaş'ın, İsrail ile yapılan ikili anlaşmalara ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7347) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 15.- stanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın,
TRT payı adıyla yapılan kesintilere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7348) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Baş'ın,
Galata, Boğaziçi ve Fatih köprülerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7349) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 17.- Yozgat Milletvekili İlyas Arslan'ın,
Yozgat-Merkez ve Sorgun İlçesindeki kapalı spor salonu projelerine
ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/7350)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 18.- Yozgat Milletvekili İlyas Arslan'ın, Balışeyh Yozgat Yıldızeli demiryolu projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7351) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 19.- Yozgat Milletvekili İlyas Arslan'ın,
Yaşlılar ve Özürlüler Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi inşaatına ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici)
yazılı soru önergesi (7/7352) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 20.- Yozgat Milletvekili İlyas Arslan'ın,
Yozgat bağlantılı bazı yol çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7353) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 21.- Yozgat Milletvekili İlyas Arslan'ın,
bazı baraj ve sulama projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7354) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 22.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Trabzon'da İstanbul Üniversitesi Rektörünü protesto eden bazı
öğrencilerin dövülmesi olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7355) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 23.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adana'da bir ilköğretim okulu ile ilgili basında çıkan haberlere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7356) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.5.2002) 24.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, sebze ve meyve tohum ve fidelerinin teminine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7357) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.5.2002) 25.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman İlinde Ziraaat Bankasından alınan tarımsal kredilere ve
çiftçi borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi
(7/7358) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 26.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, GAP bölgesindeki tarımsal sulamaya ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7359) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 27.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, İstanbul Üniversitesi Rektörünün katıldığı bazı toplantılardaki
olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7360) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.5.2002) 28.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, son beş yıldaki, çeşitli ürünlerin fiyatlarına, memur aylıklarına ve
tarımsal üretime ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru
önergesi (7/7361) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.5.2002) 29.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde düzenlenen bir konferansa başörtülü hastaların alınmamasına ve Rektörün bazı açıklamalarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7362) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.5.2002) 30.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
Ankara İlindeki köylerin mera alanlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7363) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 31.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
Marmara ve Düzce deprem bölgesindeki prefabrik
konutların masraflarına ve kullanımlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7364) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 32.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
İstanbul Üniversitesi Rektörünün
katıldığı bazı toplantılarda meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7365) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 33.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, bir ilköğretim
okulu ile ilgili medyada yer alan haberlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7366) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 34.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, sebze ve meyve üretiminde
hormon kullanımına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7367) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.5.2002) 35.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, tarımda kullanılan hormonun
çevre ve insan sağlığına etkilerine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7368) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 36.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, orman yangınlarına karşı alınacak tedbirlere ilişkin Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7369) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 37.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, Şanlıurfa-Birecik Halk Bankası Şubesinin kapatılmasının durdurulup
durdurulmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru
önergesi (7/7370) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.200) 38.- Antalya Milletvekili Mehmet Zeki
Okudan'ın, hormon kullanımına, tarım
laboratuvarlarına, buğdayın gümrük vergisi oranlarının düşürülmesine ve
çiftçilerin durumunda bir iyileştirme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7371) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.5.202) 39.- Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in, doğalgaz alımı, tüketimi ve elektrik üretiminde kullanımına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7372) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9.5.2002) 40.- Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın,
SSK ve BAĞ-KUR'da uygulanan ihale sisteminin sakıncaları ve uğranılan
zararlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7373) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 41.- Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Bingöl-Karlıova İlçesindeki bazı vatandaşlara yeşil kart
verilmemesinin nedenlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7374) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 42.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
emekli bir generalin çeşitli faaliyetlerine katıldığı iddia edilen kamu
personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7375) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.5.2002) 43.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
Marmara ve Düzce deprem bölgesindeki prefabrik
konutlar için yapılan masraflara ve kullanımlarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7376) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.5.2002) 44.- Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, çay
üreticilerine verilen doğrudan gelir
desteğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7377) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.5.2002) 45.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, elektrik enerjisi üretim şekillerine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7378) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10.5.2002) 46.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük'ün, Devlet Memurluğu Sınavına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal)
yazılı soru önergesi (7/7379) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2002) 47.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde pamuk ekiminde kullanılan
elektriğin fiyatlandırmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7380) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2002) 48.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki çiftçilerin toprak kiralarındaki
artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7381)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2002) 49.- Ankara Saffet Arıkan Bedük'ün,
Danışma Kurulu toplantılarına ve TBMM'nin çeşitli yasama ve denetim
faaliyetlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/7382) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2002) BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati : 15.00 15 Mayıs
2002 Çarşamba BAŞKAN:
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP
ÜYELER: Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale), Burhan ORHAN (Bursa) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
100 üncü Birleşimini açıyorum. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
yoklamayı istirham ediyorum. Hiç olmazsa, gelemeyen arkadaşların da katılımını
sağlayalım, onlar aleyhine bir haksızlık olmasın. BAŞKAN - Sayın Başkanın bir talebi oldu;
ama, ben, dün akşam da değerli grup başkanvekillerimize müştereken yaptığımız
toplantıda arz etmiştim. "Tereddüde düşerse Başkan, İçtüzüğün 57 nci
maddesi gereği yoklama yapar" hükmü elbette en başta beni bağladığı için,
ben, bugüne kadar, ne zaman tereddüde düşsem, o yoklamayı, talep olmaksızın
yerine getirdim. III.- Y O K
L A M A BAŞKAN - Şimdi, çoğunlukla ilgili
tereddüdümüzün ortadan kalkması için, elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama
pusulalarını teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklamaya başlanıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu arada,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Meclisinde Kastamonu Gazipaşa İlköğretim Okulu
öğrencilerimiz var. Gazi Paşanın Meclisine hoş geldiniz diyorum tüm sevgili
öğrencilerimize, öğretmenlerimize. (Alkışlar) Sevgili çocuklar, bilesiniz ki, bu Yüce
Meclisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, büyük önderimiz, hem de millî mücadele
döneminde, sizler, ileride, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin onurlu birer vatandaşı
olabilesiniz diye, üstelik, arkadaşlarıyla birlikte yaşamlarını bu ülküye
adayarak kurdular. Her zaman bir şeyi bilin ki, bu Meclis
sizin Meclisinizdir. Tekrar hoş geldiniz diyorum; öğrenim
yaşamınızda başarılar diliyorum. (Elektronik cihazla yoklamaya devam
edildi) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çok az bir
eksiğimiz var. Sayın grup başkanvekillerinden istirham
ediyorum... MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Bir
dakika efendim, arkadaşlar pusula gönderiyorlar. BAŞKAN - Efendim, oylama bittikten sonra,
pusulaları, sadece bir belge olarak işleme koyuyoruz. 10 dakika iyi midir sayın grup
başkanvekilleri? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 15.30'a kadar
Sayın Başkan... BAŞKAN - 15.30 iyi midir Sayın Başkan? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Uygundur efendim. BAŞKAN -15.30'da toplanmak üzere,
toplantıya ara veriyorum. Kapanma
Saati: 15.10 İKİNCİ OTURUM Açılma
Saati : 15.30 BAŞKAN :
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP
ÜYELER : Kemal ALBAYRAK(Kırıkkale), Levent MISTIKOĞLU (Hatay) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
100 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III.- Y O K
L A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama
pusulalarını teknik personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır;
görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma
gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz, yaş çay kampanyasının
açılmasıyla ilgili söz isteyen Rize Milletvekili Sayın Ahmet Kabil'e aittir. Buyurun Sayın Kabil. (ANAP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Rize
Milletvekili Ahmet Kabil'in, yaş çay kampanyasının açılmasına ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı AHMET KABİL (Rize) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2002 yaş çay kampanyasının açılması münasebetiyle, bütün
dünyada kimyasal ilaç artığı ve renk için katkı maddesi olmayan tek çayı olan
Rize çayı nasıl yetişiyor, bölge ekonomisine katkıları nedir, bölge insanının
istihdamına yeterli midir, bu konularda Yüce Meclise bilgi sunmak için söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, çay, M.Ö. 2700'lü
yıllarda Çin'de keşfedilmiş ve M.Ö. 500'lü yıllarda, ünlü filozof Kalikius,
çayın insan sağlığına faydaları hakkında araştırma yaparak, o gün bile, halkı,
birçok hastalığa karşı koruyucu olarak, çay içmeye teşvik etmiştir. 20 Mart 1940 tarihinde çıkarılan 3788
sayılı Çay Kanunuyla, çay tarımı devletçe desteklenerek, bölgedeki mısır
tarlaları, fındık tarlaları bozulmuş, yerine çay tarımı yapılmış ve elde edilen
gelirle, bölgede yaşanan yoğun ekonomik bunalım aşılmıştır; ancak, 1978'den
sonra, her yıl artan enflasyona oranla, çok az taban fiyat verilmiş ve elde
edilen gelir, yine, bölge halkını beslemez hale gelmiştir; dolayısıyla, Rize,
Türkiye'de en çok göç veren üç ilden biri olmuştur. İlk yıllarda yaş çayın kilogram fiyatı
55-75 sent arasında değişirken, son yıllarda 20-30 sentlere kadar düşmüştür.
Bu, müstahsile, çayını almıyorum demektir. 1980'lerden sonra, bölge halkının
hükümetlerden bütün talepleri, yaş çay taban fiyatı enflasyonun altında
kalmasın, yaş çay bedelleri zamanında ödensin şeklindeydi; fakat, 1996'ya
kadar, bölge halkının bu talepleri hükümetlerce dikkate alınmamış, üreticinin
sesini duymamışlardır; ancak, 1996'da, 53 üncü Mesut Yılmaz Hükümeti döneminde,
çaya, tarihinde ilk defa, enflasyonun yüzde 25 üzerinde fiyat verilmiştir. 1996-1997-1998 yıllarında yaş çay
bedelleri zamanında ödenmiş, hatta 55 inci hükümet döneminde müstahsile avans
bile verilmiştir. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - 54 üncü hükümeti
de söyle; çünkü, onlar da çok para verdi. AHMET KABİL (Devamla) - Daha sonraki
yıllarda, yine, enflasyonun altında taban fiyat verilmiş ve yaş çay paralarının
yedi sekiz ay geciktiği olmuştur. Ancak, 2001 yılı yaş çay bedellerinin, her
türlü ekonomik olumsuzluğa rağmen -yine eski yıllardaki gecikme ile- nisan ayı
başında ödenmesini sağlayan Başbakan Yardımcımız Sayın Mesut Yılmaz'a, Devlet
Bakanımız Sayın Edip Safder Gaydalı'ya ve hükümetimize teşekkürlerimi arz
ediyorum. Sayın milletvekilleri, 2001 yılı yaş çay taban
fiyatı ile bir ailenin çaydan elde ettiği gelir, yılda ortalama 900 000 000
liradır; bu da, ayda sadece 75 000 000 lira demektir. Ayrıca, bu gelire ilaveten, çok iyimser
bir kabulle, her aileden bir kişinin de yılda dört ay mevsimlik olarak
çalıştığını ve aileye her ay 75 000 000 lira getirdiğini kabul etsek bile,
yediden yetmişe herkesin yıl boyunca, budama, gübreleme, toplama, teslim etme
gibi faaliyetlerde çalışması karşılığında eline geçen toplam para, ayda sadece
150 000 000 lira olur. Bölge halkının çaydan başka gelir kaynağı da yoktur. Halbuki, ülkemizde, devletin istatistik
bilgilerine göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 360 000 000 lira olup, bu,
çay müstahsili bir ailenin gelirinin 2 katından daha fazla; yine, yoksulluk
sınırı 930 000 000 lira olup, bir ailenin gelirinin 6 katından fazla; yani, çay
müstahsili 2 defa aç, 6 defa yoksuldur. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Kimi, kime şikâyet
ediyorsun? AHMET KABİL (Devamla) - Bu nedenle,
hükümetimiz ve Sayın Derviş, Hazine, herkes, yaş çay taban fiyatı verirken,
sağlığa zararlı kaçak çayın piyasa fiyatını emsal kabul ederek, daha az nasıl
fiyat veririz arayışı yerine, Türkiye'nin en güzel bölgesindeki bu insanları
nasıl istihdam ederiz, bunlara nasıl iş, aş veririz, göçü nasıl önleriz,
bölgeyi nasıl kurtarırız arayışı içerisinde olmalıdır. Bu, sosyal bir olaydır.
Unutmayalım ki, bu hususlar Avrupa Birliği kriterlerindendir. Bunun için de, yüzde 35 artışı öngören
yatırım-finansman kararnamesindeki KİT ürünleriyle ilgili hükümler çerçevesinde
ve her türlü zorluğa rağmen, 2002 yaş çay taban fiyatı, kilogramda en az 350 TL
olmalıdır. Bu fiyatın altında verilecek her fiyat, bölgeye karşı yeni bir
haksızlık olacaktır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) AHMET KABİL (Devamla)- Sayın Başkan,
bitiriyorum. BAŞKAN- Lütfen, bitirirseniz sevinirim. AHMET KABİL (Devamla)- Ülkemizde yılda
tüketilen çay miktarı bugün 150 000 ton, on yıl sonra belki 200 000 ton
olacaktır. Kesinlikle inanıyorum ki, en geç 10-15 yıl
sonra, dünyada, ekvatora yakın sıcak çay bölgelerinde üretilen çaylarda
kimyasal ilaç artığı ve renk için kullanılan sağlığa zararlı katkı maddeleri
daha belirgin olarak deşifre edilecek, dünya pazarında, hiçbir katkısı
bulunmayan Türk çayı ısrarla aranacaktır. Bu nedenle, bugün çay tarımını
korumalıyız. Müstahsillere ödenen doğrudan gelir
desteği tespit uygulamasında, ruhsatlı çay cüzdanları kayıtları esas
alınmalıdır; çünkü, Rize'de bütün araziler çok hisseli tapulara aittir.
Müstahsilin en az yüzde 65'i bu uygulamadan istifade edememiştir; ancak yüzde
35'i istifade etmiştir. Sayın milletvekilleri, insan sağlığı
bakımından çay deyip geçmeyelim. 8 Mayıs 2002 tarihli gazetelerin birçoğundaki
başlık "Amerika'daki Harvard Üniversitesinin 1 900 kalp hastası üzerinde
yaptığı araştırmaya göre, kalp krizi geçiren kişilerin günde en az iki fincan,
yani dört bardak çay içmeleri halinde, dört yıl içerisinde, içmeyenlere göre
ölüm riski yüzde 44 azalıyor" şeklindeydi; yani, bir fincan içerseniz,
yüzde 28'e düşüyor. Ama, unutmayalım ki, bu çay, katkısız Türk çayıdır, yani
Rize çayıdır. Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar) NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep)- Rize çayı mı,
Seylan çayı mı?! BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Kabil. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize)- Sayın Başkan... BAŞKAN- Biraz sonra söz hakkınız var Sayın
Bekâroğlu. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize)- Çayla ilgili iki
cümle... BAŞKAN- Hükümet adına cevap verme isteği
geldi. Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Edip
Safder Gaydalı. Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rize Milletvekilimiz Sayın Ahmet
Kabil'in gündemdışı yaptığı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım;
Yüce Heyete, bu vesileyle saygılarımı sunuyorum. Ülkemizde çay tarımı ilk olarak 1938
yılında başlamış ve 1950 yılından sonra yoğun olarak devam etmiştir. Bu
yıllarda, bölgede çay tarımının gelişmesi, göçün önlenmesi ve ekonominin
canlandırılması amacıyla çay tarımı desteklenmiş, yeterli ekonomik getirisi
olmayan ve sınırlı alanlarda yetiştirilen diğer tarım ürünlerinin yerine, bölge
şartlarına daha uygun olan çay tarımının yapılması teşvik edilmiştir. Bu teşviklerle birlikte çay tarım alanları
giderek genişlemiş ve üretim miktarı hızla yükselmiştir. Bu gelişmelerden önce
çay ihtiyacını ithalat yoluyla karşılayan Türkiye, zaman içerisinde, kendi
ihtiyacını karşılayacak miktarda çay üretmeye başlamıştır. Üretimin tüketimi
karşılamaya başladığı tarihten itibaren yeni çay bahçesi yapılması yasalarla
sınırlandırılmıştır. Ancak, yasalarla sınırlandırılmasına rağmen, iyi gelir
getirmesi nedeniyle, çay tarım alanları, zaman içerisinde, ekonomik olmayan
alanlara doğru giderek genişlemiştir. Bu konuyla ilgili, son olarak, 93/5096
sayılı Bakanlar Kurulu kararı yürürlüğe girmiştir. Bugün Doğu Karadeniz Bölgesinde, Bakanlar
Kurulu kararıyla tespit edilmiş 767 000 dekar alanda, 204 000 üretici
tarafından çay tarımı yapılmaktadır. Çay bahçeleri, miras hukuku nedeniyle
giderek parçalanmış ve ekonomik olmaktan uzaklaşmaya başlamıştır. Çay
bahçelerinin parçalanmasına paralel olarak, yıllar itibariyle, bölgede yaşayan
nüfus miktarında da önemli artışlar olmuştur. Bu bölünmenin sonucunda, bugün
çay tarımı yapan üreticilerin yüzde 80'i, 0 ile 5 dekar arasında çay bahçesine
sahiptir. Bu nedenle, yaş çaya yeterli taban fiyat
verilmesine rağmen, bölünerek küçülmüş çay bahçelerinden daha fazla insanın
geçinmesi zorunluluğu doğmuş ve dolayısıyla, çaydan elde edilen gelir eskiye
oranla giderek azalmıştır. Bununla birlikte, bölge halkı, çay
tarımının yanında, çay sektöründe çeşitli şekillerde istihdam edilmektedir ve
bu şekilde, bölgeye gerek yaş çay parası gerekse çalışanların ücretleri olarak
önemli miktarda para girişi olmaktadır. Ayrıca, çay bahçelerinin ıslahı ve
kaliteli çay üretiminin temini amacıyla, çaylıkların her yıl beşte 1'inin
budanması ve budamadan dolayı üreticilerin uğrayacağı gelir kaybının tazminine
ilişkin çıkarılan 93/5096 sayılı Bakanlar Kurulu kararı gereği uygulamaya
konulan budama projesiyle, üreticilerin budamadan doğan gelir kayıpları tazmin
edilmektedir. Bu uygulamayla üreticilere 1994 yılında
231 milyar Türk Lirası, 1995 yılında 667 milyar Türk Lirası, 1996 yılında 1,5
trilyon Türk Lirası, 1997 yılında 2,3 trilyon lira, 1998 yılında 2,2 trilyon
lira, 1999 yılında 1,7 trilyon lira, 2000 yılında 12,1 trilyon lira ve 2001
yılında 21,7 trilyon lira gelir kaybı tazminatı ödenmiştir. Dünyada çay tarımı, azgelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerde yapılmaktadır. Diğer üretici ülkelerdeki yaş çay
fiyatları 10-15 sent iken, ülkemizde bunun son on yıl ortalaması 33 senttir. Ekolojik şartlar nedeniyle, dünyada çay
hasadı ve kuru çay üretimi 9-11 ay devam ederken, ülkemizde 5-6 ayda
yapılmaktadır. Mayıs ayında başlayan yaş çay hasadı ve üretimi, ekim ayında son
bulmaktadır. Üretimle ilgili harcamaların işçilik ve yaş çay bedeli
ödemelerinin büyük bir bölümü bu zaman dilimi içinde gerçekleşmekte, buna
mukabil, üretilen kuru çayın pazarlanması 1 yıla tekabül etmektedir. Çay-Kurun üretimiyle ilgili tüm
harcamalar, öncelikle, Çay-Kurun satış gelirleriyle ödenmekte olup, giderlerin
6 aya, gelirlerin 1 yıla yayılması, çay parasının ödenmesinde bir miktar
gecikme yaratmakla birlikte, 2001 yılı yaş çay ödemeleri Mart 2002 tarihi
itibariyle tamamlanmış olup, üreticilere 136 trilyon lira yaş çay bedeli
ödemesi yapılmıştır. Türk çayı tarımında ve üretiminde hiçbir
kimyasal ilaç ve katkı maddesi kullanılmadan üretilmektedir. Türk çayının bu
özelliği, yazılı ve görsel olarak işlenmekte ve çayımızın, gerek iç gerekse
dışpazarlarda hak ettiği yere gelmesi için gerekli çalışmalar yapılmaktadır. Bugün içpazarda yaşanılan sıkıntılardan
biri olan kaçak çayların yurda girişi, Çay-Kurun girişimleri ve Bakanlığımın
çalışmaları sonucu, büyük oranda önlenmiştir. Ancak, yurda kaçak çay girişi
önlense bile, yürürlükteki ithalat rejimi gereği çay ithal edilmesi serbesttir
ve ithal çaylar, gümrüklerden beyan üzerinden yüzde 145 vergisi ödenerek
girmektedir. Bu şekilde, yurda düşük maliyetli çay girişi, maalesef,
olmaktadır. Öte yandan, bugün sektörde etkisi pek
belli olmayan ikame içeceklerin, gelecek yıllarda etkisi daha da önemli şekilde
kendini gösterecektir. Bu yapı içerisinde, çay tarımının ve Türk
çayının korunması, devamlılığının sağlanması ve ithal çaylarla ve diğer
içeceklerle rekabet edebilmek için düşük maliyetli çay üretmek, kaçınılmaz bir
zorunluluktur. Kaldı ki, yaş çay fiyatları, 1 dekar çay bahçesinin tesis ve
üretim masraflarıyla birlikte enflasyon oranı da dikkate alınarak hesap
edilmektedir. Hükümetimizin enflasyon hedefiyle uyumlu
ve bütçe imkânlarının elverdiği ölçüde çay üreticilerimizi mağdur etmeme
çerçevesinde 2002 yılı yaş çay fiyatı tespiti yapılacaktır. Ülkemizdeki çay bahçelerinin tamamına
yakını tohumla tesis edilmiştir. Çay bitkisi melezleşmeye açık bir bitkidir ve
tohumla üretilmesi nedeniyle, bir bahçede farklı zamanda hasat olgunluğuna
gelen çay ocakları bulunmasının yanında, aynı çay ocağında da farklı zamanda
gelişen çaylar bulunmaktadır. Ayrıca, çay bahçelerinin büyük bir kısmı
ekonomik verim yaşını tamamlamıştır. Bu nedenlerle, mevcut çay bahçelerinin bir
plan dahilinde sökülerek, üstün verim ve kaliteli klonlarla yenilenmesi
gerekmektedir. Ancak, bu proje için dışkaynaklı krediye de ihtiyaç
bulunmaktadır. Bize bu açıklama imkânını sağladığınız
için teşekkür eder, Yüce Heyetinize saygılarımızı sunarım. (ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, 1
dakika izin verin efendim. BAŞKAN - Demin, daha sonra siz konuşurken
ilave ederiz, konuşursunuz dedim Sayın Bekâroğlu. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - 2 dakika Sayın
Başkan. BAŞKAN - Bakın, iki arkadaşım ekranda
işaret buyurmuşlar, onlara bile şu anda söz vermedim. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Rize
milletvekiliyim, çay konuşuldu!.. BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, sizinle
anlaşmakta ben niye güçlük çekiyorum, inanın üzülüyorum!.. Ben, demin de söyledim, şimdi de
tekrarladım; gündemdışı 5 dakika konuşma hakkınıza biraz ilave ederiz, sizin de
gönlünüz olur demiştim; ama, bilmiyorum!.. İlla şimdi mi istiyorsunuz? MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Çay konusu
bitmeden Sayın Başkan. BAŞKAN - Peki; ama, iki arkadaşım önce
işaret buyurmuş. Sayın Öztürk, aynı konuda mı? BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Evet. BAŞKAN - Kısa bir açıklama yapmak üzere
buyurunuz. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın
Başkanım, öncelikle teşekkür ediyorum. Çay, Rize'de gerçekten Rizelinin kaderi
haline geldi. Aslında çay müstahsilinin kaderi çay olmamalıydı. Her şeyden
evvel, bugüne kadar gecikmiş olan Rize'deki bazı yatırımların mutlaka zamanında
yapılması gerekirdi. Bunların en başında gelen Rize organize sanayiidir. Bu
konuda 57 nci hükümet ve onun Sanayi Bakanı gerekli çalışmaları yaptı,
kamulaştırmalar başlamış, organize sanayi kuruluyor. Yine, bu Meclise düşen en önemli görev,
Rize'de, Rize üniversitesinin kurulmasıyla ilgili yasanın bir an önce
Meclisimizden çıkmasıdır. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yalnız,
burada şunu söylemeden geçemeyeceğim: Sayın Derviş, devamlı yaptığı
yanlışlardan birisini de Rizeli çay müstahsilleri için yapmak üzere. "Çaya
zam verilmeyecek" deniyor. Niçin verilmeyeceğini önce mutlaka dile
getirmesi gerekiyor. Çay, bir tarım ürünü olduğu halde, tarım ürünü olmadığı
gibi bir söylem içinde. Bu, Rizeli müstahsile yapılan bir yanlıştır. Çay fiyatı
belirlenirken mutlaka zamlı fiyatı ortaya konulmalıdır. Ben, bu konuda sizlere teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Öztürk. Sayın Çelebi, siz de, lütfen, kısa olmak
üzere buyurun. NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Sayın Başkanım,
teşekkürler ediyorum. Değerli arkadaşımızın çay tarımıyla ilgili
konuyu gündeme getirmiş olmasından dolayı kendisini tebrik ediyorum; ancak, bir
konuya temas ederek birkaç şey ifade etmek istiyorum. Çay tarımı, sadece Rize'de
yapılmamaktadır; Doğu Karadeniz Bölgesinde, Artvin'den başlayan, Rize'den
Trabzon ve Giresun'a kadar devam eden bir hinterlandda yapılmaktadır. O
itibarla, olayı sadece bir bölgeye teksif ederek, sadece bir ili tanımlayarak
eğer gündeme taşır isek, bölgeye haksızlık yaptığımız düşüncesindeyim. O itibarla, Trabzon, Rize, Artvin ve
Giresun'u topyekûn dikkate almak durumundayız ve şunu söylemek istiyorum:
Bölgemizin kaderi, sadece Rize'de ve bahsettiğimiz bölgede çayla sınırlı değil.
Fındık ve diğer alanlar da gündeme getirilmesi gerekirken, maalesef, Doğu
Karadeniz Bölgesi, yatırımlar bakımından en az pay alan bir bölgemizdir. O
itibarla, Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi, 0 ile 5 dekar arasında çay
tarımı yapılabilen sınırlı alanlarda, hangi katmadeğeri sağlarsanız sağlayın, o
bölge insanını göç etmekten alıkoymakta çok ciddî zorluklarımız var, müşkülatlarımız
var. O bölgeye kamu yatırımlarının mutlaka yönlendirilmesi gerekiyor ve
insanlarımızı -204 000 diye tarif edilen- sadece ve sadece çaya ve fındığa
mahkûm etmenin haklı olmadığını ve başka alanlara istihdamın kaydırılması
gerektiğini düşünüyorum. Bu manada, değerli bakanlarımdan ve Yüce Meclisten
bize destek vermelerini istirham ediyorum. Aksi halde, Doğu Karadeniz Bölgesi
yokluklara, sellere, seylaplara ve kadersizliğe mahkûm olan, kötü kadere mahkûm
olan bir bölge olmaktan kendini kurtaramayacaktır. O bakımdan, sizlerden, Yüce
Parlamentodan ve sayın bakanlarımdan destek istiyorum. Çay tarımına bu sene için verilecek olan
taban fiyatın yüzde 35'ler düzeyinde sınırlanarak verilmesini de doğru ve
yerinde görmüyorum. Her ne kadar ekonomik çıkmaz içerisinde ise.... BAŞKAN - Sayın Çelebi, teşekkür ediyorum. NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Bitiriyorum Sayın
Başkanım. ...ekonomik zorluklar içerisinde ise de
Türkiye, daha önce de uygulandığı gibi, enflasyon artı yüzde 10 refah payının
dikkate alınarak fiyat belirlemesi yapılmasını istirham ediyorum. Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelebi. Sayın Bekâroğlu, siz de 2 dakikada
konuşmanızı tamamlayınız. Buyurunuz. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; Sayın Ahmet Kabil'e ve çayla ilgili Sayın Devlet Bakanına
-Sayın Gaydalı'ya- teşekkür ediyorum. Ancak, her çay sezonu başlarken, değerli
arkadaşım Ahmet Kabil Bey bu konuşmayı yapar; çayla ilgili bakanlar da, çoğu
ansiklopedilerden alınmış bilgilerle bu cevabı verirler; ama, başta Rize olmak
üzere, Artvin, Rize,Trabzon ve Giresun'daki çay üreticilerinin de perişanlığı
devam eder. Sayın Kabil çayla ilgili, özellikle genel
başkanını öne çıkararak, o hükümet dönemlerini öne çıkararak teşekkür etti, iyi
şeyler yapıldığını söyledi; haksızlık etti. Anavatan Partisi 1983'ten bu
tarafa, çok kısa aralıklar hariç, hükümette olmuştur ve bu dönemde, çay da Doğu
Karadeniz Bölgesinde bitmiştir; bölgeden 200 000'e yakın insan göç etmiştir. Sayın Kabil'den, çaya en yüksek fiyatı
veren 54 üncü hükümete ve Sayın Erbakan'a da teşekkür etmesini beklerdim. 54
üncü hükümet döneminde yaş çayın kilosu 38 sentti; bugün, bu sene yaş çayın
kilosu 17 sent oldu; bu, unutulmamalı. Bu sene verilecek zam, hedef enflasyona
göre hesaplanıyor, yüzde 35; bu, son derece yanlıştır. Geçen yıl da hedef
enflasyona göre verildi; ama, hedef enflasyon yüzde 80'leri geçti. Dolayısıyla,
hedef enflasyon değil, gerçek enflasyon hesap edilerek, geçen seneki kayıplar
da dikkate alınarak yaş çaya zam verilmesi
gerekir. Sayın Bakanın söylediği bir konu var,
katılmıyoruz; Türkiye'de çay fazlası yoktur, fazla da çay ekilmemiştir.
Türkiye'de kuru çay tüketimi azalmıyor, artıyor. Dolayısıyla, bütün ülkelerde
olduğu gibi, dışarıdan gelen çaylarla ilgili tedbir alınması gerekiyor. Ayrı bir şey; bütün dünya tarımı
desteklerken, Türkiye'nin tarımdan desteğini çekmesi kabul edilemez. Daha
birkaç gün evvel, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı tarıma 180 milyar
dolarlık desteği onaylamıştır. Türkiye, bunları görmeli ve tarımı desteklemeye
devam etmelidir. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bekâroğlu,
eşitliği bozmayalım. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Teşekkür ederim. BAŞKAN - Çok teşekkürler. AHMET KABİL (Rize) - Sayın Başkan, sataşma
var; Sayın Bekâroğlu yanlış beyanda bulunarak beni itham etmiştir. BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, Güneydoğu
Anadolu Bölgesinin sorunları hakkında söz isteyen Mardin Milletvekili Mustafa
Kemal Tuğmaner'e aittir. Buyurun Sayın Tuğmaner. Süreniz 5 dakika. 2.- Mardin
Milletvekili Mustafa Kemal Tuğmaner'in, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ekonomik
sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ekonomik
sorunları ve sınır komşusu ülkelerle olan ilişkileri konusunda şahsım adına söz
almış bulunmaktayım; bu münasebetle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, ülkemizde,
dolayısıyla bölgemizde kalkınma projeleri, 5 yıllık kalkınma programlarıyla
yürütülmektedir. Temel amacı da, bölgelerarası gelişmişlik farklarının
azaltılması ve çarpık kentleşme önlenerek bölgelerin geliştirilmesi esasına
dayanır. Bu da, bölgesel gelişme ve ekonomik politikaların uygulanmasında
devamlılık, bölgeler hatta illerarası gelişmişlik farklarının azaltılması,
sosyal ve ekonomik dengelerin sağlanması, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi,
fırsat eşitliği, kültürel gelişme ve katılımcılık ilkelerinin esas alınmasıyla
mümkündür. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
buna, Mardin İlini baz alarak değinmek istiyorum. Mardin'de, kişi başına millî
gelir, Türkiye ortalamasının hemen hemen yarısından daha düşük olan 1 458
dolardır. Mardin ekonomisi, büyük ölçüde tarıma dayalıdır. Ayrıca, 1990 Körfez
Savaşı sonrası, ülkemizin, katmadeğeri yüksek, işsizliği azaltıcı durumundaki
sınır ticareti ve petrol taşımacılığı gibi öncelikli ticarî faaliyetler, Irak'a
uygulanan ambargo nedeniyle tükenme noktasına gelmiştir. Bu nedenle, Mardin'de
ve bölgede, para ve insan göçünün hızlandığı, hayatın olumsuz yönde etkilendiği
bir darboğaza girilmiştir. İşte, Irak gerginliği yüzünden, Türkiyemiz, aradan
geçen 12 yılda 60 milyar dolar zarar görmüştür. Mardin'den ve bölgeden Irak'a ticarî
anlamda taşımacılık yapan binlerce kamyon, tanker ve TIR atıl durumda, çürümeye
terk edilmiş, çalışanları ise işini kaybetmiş, çaresiz durumda beklerken,
otomotiv sanayii de olumsuz yönde etkilenmiştir. 29 Nisan 2002 tarihinde Irak'a yaptığım
seyahatin izlenimlerimi sizlere aktarmak istiyorum: Değerli arkadaşlarım, tüm dünya şu anda
Bağdat'ta cayır cayır mal satıp, ihracatlarını, ambargoya rağmen bir şekilde
ticaretini devam ettirmekteler. Ürdün Akabe Limanı, Irak'a mal getiren
gemilerle doludur. Ürdün, ambargonun 50 nci maddesi kapsamı dışında olduğu için
ihya olmuş, ekonomisi en canlı bir ülke haline gelmiştir. Amman'dan, her gün,
airbus uçaklar dolu bir şekilde Bağdat'a gidip gelmektedir; bunun yanında, her
gün, Suriye Şam'dan Bağdat'a uçuşlar başlamıştır. Sayın milletvekilleri, yanı başımızda
duran komşumuz Irak ile ülkemizin ticaret hacmi 1 milyar dolar seviyesinde
sürmektedir; bu rakam, ülkemiz için komik bir rakamdır. Ülkemizin de 50 nci
madde kapsamından çıkarılıp, İskenderun ve Mersin Limanlarımızın 1990 öncesi
hareketliliğini sağlamak için elimizden gelen çabayı göstermeliyiz. Türkiye'nin
Irak'la olan ticaret hacminin 10 milyar doları bulması çok rahat ve mümkündür. Yine, 780 kilometre gibi en uzun sınır
komşumuz olan Suriye ile ticaretimizi, sınır ticareti kapsamımızı artırmak için
büyük çaba sarf etmeliyiz. Nusaybin Sınır Kapımızı transit taşımaya çok süratli
bir şekilde açmak zorundayız. Diğer taraftan, Habur Sınır Kapımızda,
nakliyecilerimize, Irak'a gidip gelen vatandaşlarımıza birçok zorluk
çıkarılmakta, insanlarımız bezdirilmektedir. Habur Sınır Kapısı güneydoğunun
can damarıdır. Buradan, tüm yetkililere sesleniyorum; can damarımızla oynamaya
hiç kimsenin hakkı yoktur. Uzun zamandan beri durdurulan fiber depolarla
getirilen motorin ticareti, çok süratli bir şekilde başlatılmalıdır. Yöre halkı
perişan durumdadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bölge ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalıdır. "Verimli Hilal" veya
"Yukarı Mezopotamya" olarak da adlandırılan bu bölge, insanlık
tarihinde medeniyetin beşiği olarak bilinmektedir. Türkiye'nin iki önemli
akarsuyu, Fırat ve Dicle Nehirleri, GAP Bölgesinden geçer. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Tuğmaner, lütfen...
Bitirirseniz sevinirim. MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) -
Tamamlandığında yılda 50 milyar metreküpten fazla su akıtan bu nehirler
üzerinde kurulan tesislerle, Türkiye toplam su potansiyelinin yüzde 28'i
kontrol altına alınacak; bu sayede de, 1 696 000 hektar arazinin sulanması ve 7
476 megavat/saatlik kapasiteyle yılda 27 milyar kilovat/saatlik elektrik
üretilmesi sağlanacaktır. Böylesi devasa bir proje, maalesef, ağır aksak yol
alarak, köylüyü bir anlamda köyden kente göçe zorlamaktadır. Halbuki, önemli
olan, köylüyü olabildiğince yerinde kalkındırmak, yerinde kentleştirmektir. Mardin, GAP programında olmasına karşın,
aşağı Fırat ikinci aşama projesi kapsamında 67 106 hektar kapasiteli
Mardin-Ceylanpınar cazibe sulaması 1, 2 ve 3 üncü kısım inşaatlarının
fizibilite etütleri 1986 yılında tamamlanmış, Mardin Ovasına isabet edecek
kısmın ise, kısmen kati projeleri hazırlanmış olmasına rağmen yatırım
programında yer almakta, 2000 yılından bu yana da ikili anlaşmalar
çerçevesinde, dış kredili olarak yapılacağı hükmüne rağmen, maalesef, aradan geçen
süreçte bir arpa boyu mesafe kat edilmemiştir. Dileğim ve temennim, Mardin Ovası iki
proje kapsamında Mardin'e düşen dilimlerin proje entegrasyonu bağlamında
hızlandırılarak iletim ve ana kanal inşaatlarına başlanmasıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Tuğmaner... MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) -
Bağlıyorum. BAŞKAN - Size teşekkür edebilir miyim... MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - 10
saniye rica edebilir miyim. BAŞKAN - Buyurun. MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - Bu
arada, ilimizde, Mardinimizde, doğrudan gelir destekli ve pamuk primlerimiz
hâlâ ödenmemiştir. METİN MUSAOĞLU (Mardin) - Bravo...
Bravo... TURHAN GÜVEN (İçel) - Allah söyletiyor... MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - Bugün,
Türkiye'deki hemen hemen bütün illerde bunlar ödenmesine rağmen, Mardinimizde
doğrudan gelir destekli ve pamuk prim alacakları ödenmemiştir. Bu konunun bir
an önce çözümlenmesini ve çok zor durumda olan çiftçilerimizin sıkıntılarının
giderilmesini temenni ediyorum. METİN MUSAOĞLU (Mardin) - İşte, mesele bu. MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - Habur Kapısı
ve GAP sorunlarının süratle çözüme kavuşturulacağı duygu ve temennilerimle,
beni dinleme nezaketinde bulunan Yüce Meclisin değerli üyelerine, bu vesileyle,
selam ve saygılarımı sunarım. (Alkışlar) MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Hükümet
olunca yapacağız inşallah... BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tuğmaner. Gündemdışı üçüncü söz, memur
sendikalarının sorunları hakkında söz isteyen Rize Milletvekili Mehmet
Bekâroğlu'na aittir. Buyurun Sayın Bekâroğlu. (SP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. 3.- Rize
Milletvekili Mehmet Bekâroğlu'nun, kamu çalışanlarının örgütlenmeleriyle ilgili
sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kamu çalışanlarının sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz
aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kamu çalışanlarının çok sorunu var,
geçimle ilgili sorunları var her şeyden evvel, IMF'nin kamu çalışanları üzerine
baskısı var, hükümetin baskısı var; ama ben, bugün size, kamu çalışanlarının
örgütlenmeleriyle ilgili sorunları anlatmaya çalışacağım. Bildiğiniz gibi, memur sendikaları
13.8.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları
Yasasıyla meşrulaştırılmıştır. Bu yasanın eksiklikleri, nasıl bir yasa olduğu,
gerçekten bu yasayla sendikacılık yapılabilir mi, yapılamaz mı bu ayrı bir
tartışma konusu; bizim düşüncemiz bu yasayla gerçek anlamda sendikacılık
yapılamaz; ancak, bugün yaşanan, bunun ötesinde, bildiğiniz gibi, bu yasaya
göre 31 Mayısa kadar sendikalar yoğun bir çalışma içine girmişlerdir. Bu yasa
gereği, önce kurum temsilcisi olan sendikalar tespit edilecek, sonra işkolunda
barajı aşan sendikalar tespit edilecek, arkasından da barajı geçenler arasında
en büyük olan sendikalar yetkili sendikalar olacak; yani, bunlar toplugörüşme
yapacaklar, yine bilindiği gibi, bu sendikalar toplusözleşme yapamıyorlar,
toplusözleşmesiz bir sendika. Değerli arkadaşlarım, 4688 sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Yasasına göre, kamu kurumu yöneticilerinin belli bir
sendikanın korunmasına yönelik ya da başka sendikaların engellenmesine yönelik
faaliyetler içinde, tutumlar içinde bulunmaları yasaktır, suçtur; ama bugün iş
böyle değil. Sendikalaşma alanında, memur sendikalarıyla ilgili çok ciddî
sorunlar var, büyük baskılar var. Bunu ortaya koyan, elimde çok sayıda tutanak
mevcut, mahkeme kararı mevcut, rapor mevcut. Değerli arkadaşlarım, özellikle Sağlık
Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve Bayındırlık Bakanlığı
Milliyetçi Hareket Partili bakanların bulunduğu bakanlıklardır ve bu
bakanlıklarda yoğun bir baskı politikası, yıldırma politikası uygulanmaktadır. Bir siyasî parti, herkesin bildiği bir
konfederasyonu destekliyor. Bunun için, kamu yöneticileri kullanılıyor, alet
ediliyor. Kullanılan en yaygın yöntemse, çağdışı bir baskı şekli olan
sürgündür. Elimizde çok sayıda örnek var, özellikle OHAL Bölgesi başta olmak
üzere, çok sayıda kamu çalışanı memur, sendikal faaliyetlerinden dolayı
görevlerinden alınmışlardır. Bakınız, Sağlık ve Sosyal Hizmet
Emekçileri Sendikası Van Şubesinin bütün yöneticileri sürgüne gönderilmiştir.
Bu, sadece, sendikacıların sürgüne gönderilmesi değildir değerli arkadaşlarım,
bir örgütlenme hakkına saldırı değildir, aynı zamanda aileler dağılmaktadır;
saldırı, bütünüyle, temel insan haklarına yapılan bir saldırıdır. Elimde, çok sayıda örnekler var. Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü üst düzey yöneticileri, tam bir sindirme
faaliyetlerine girmişlerdir, sadece sürgün değil, tehdit ve kaba kuvvet
kullanılmaktadır. Bu konudaki tutanaklar, mahkeme dosyaları mevcuttur. Devlet dairelerinde müthiş bir iftira ve
jurnalleme kampanyası başlamıştır. İstenmeyen sendikacılar, bölücü, dinci,
rejim düşmanı, hain şeklinde karalanarak, devredışı bırakılmaya çalışılıyor. Elimde çok sayıda örnekler var. Bakınız,
bunlardan bir tanesi Karayolları. Karayollarının bir bölge müdürlüğünde -ismi
bende saklı- bir bölge müdür yardımcısı memurları dolaşıyor "eğer şu
sendikaya girmezseniz, sizi, lojmanlarınızdan çıkarırız, geçici görevler
veririz" şeklinde tehdit ediyor. Bu tehditler ve baskılar sadece burada
değil, özellikle Milliyetçi Hareket Partili bakanların bulunduğu bakanlıklara
bağlı bütün kurumlarda ciddî bir şekilde devam ediyor. Sadece sürgün değil
değerli arkadaşlarım, darplar var, saldırılar
var, tehditler var "başkanınızı topuğundan vuracağız" diyorlar; bu
"topuktan vurma" kavramı bir mafya yöntemidir değerli arkadaşlarım. VAHİT KAYRICI (Çorum) - Bırakın
dedikoduyu; böyle şey mi olur!.. SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Ayıp!.. Ayıp!.. MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Şu anda, bir
kamu sendikası örgütlensin diye, devlet dairelerinde terör estiriliyor. VAHİT KAYRICI (Çorum) - Var mı elinde bir tane belge?! Biraz daha
edepli konuş! MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, elimde çok daha fazla örnekler var. Bakınız, Sağlık-Sen'in Hatay
Şube Başkanı Ahmet Tatar ve Konya Şube Başkanı Himmet Başar daha yakınlarda
sürgüne gönderilmişlerdir. Memur-Sen ve KESK'e bağlı sendikaya üye olanlar kötü
adam ilan ediliyor, üye olanların üzerinde, özellikle yöneticiler üzerinde çok
ciddî baskılar mevcut. Bunlarla ilgili onlarca örnek verebilirim. BASRİ COŞKUN (Malatya) - Savcılığa şikâyet
etsinler. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sonuçlandırınız. MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, kamu yöneticilerinin böyle bir davranış içine girmeleri suçtur.
Sayın Çalışma Bakanını, Sayın İçişleri Bakanını ve Sayın Adalet Bakanını bu
konuda tedbir almaya çağırıyorum. Memur sendikaları şahsında bu yapılanlar,
aslında sivil toplum örgütlerine baskıdır. Sivil toplum örgütlerinin içe
sindirilememesi, yok edilmesidir. Değerli arkadaşlarım, sivil toplum örgütünün
olmadığı, örgütlenme hakkının üzerinde bu şekilde baskıların bulunduğu bir
ülkede, demokrasinin gelişmesi, yeşermesi mümkün değildir. Bu arada, DSP'ye, sosyal demokratlara da
bir şey söylemek istiyorum. NECDET SARUHAN (İstanbul) - Biz demokratik
solcuyuz. MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Demokratik
solculara... Bütün bunları görmüyor musunuz?!
Sendikalara yapılan bu baskıları görmüyor musunuz?! Niçin Sayın Başbakan, niçin
sizin bakanlarınız hiçbir şey yapmıyor?! BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, size teşekkür
edebilir miyim! MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, eğer bu şekilde devam ederse, sadece örgütlenme hakkıyla ilgili
değil, daha öteye sorunlar ortaya çıkacak, büyük sıkıntılarla karşı karşıya
kalacağız. Bu şekilde demokrasi olmaz, böyle hükümet
edilmez. Hükümet, Anayasa ve yasalar çerçevesinde edilir; bakanların, Anayasa
ve yasalar çerçevesinde idare etmeleri gerekir diyor, hepinize saygılarımı
sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Bekâroğlu. MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan, söz
istemiştim... BAŞKAN - Hükümet gündemdışı konuşmaya
cevap vermek ister mi? Yok. İçtüzük gereği önce Hükümete sormam
gerekiyor Sayın Şandır. Buyurunuz efendim. MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum. Bütün temennilerimize rağmen, maalesef,
anlaşılıyor ki, bu böyle devam edecek. Biz, Sayın Bekâroğlu'nun, mesleğinden
kaynaklanan birtakım sıkıntılarının olduğu kanaatine ulaştık maalesef. (MHP
sıralarından alkışlar) MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Ne diyor bu?!
Saçmalıyor. VAHİT KAYRICI (Çorum) - Sen ne diyorsun
sabahtan beri?! MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) -
"Mesleğinden kaynaklanan sıkıntı" ne demek?! MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Bir dakika dinle
kardeşim. VAHİT KAYRICI (Çorum) - Biraz da dinlemeyi
öğrenin. Hem diyorsunuz ki konuşun... MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Değerli
arkadaşlar... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Ben psikiyatri
uzmanıyım. Kimin ne olduğunu çok iyi biliyorum. (MHP sıralarından gürültüler) VAHİT KAYRICI (Çorum) - Ayıptır!.. BAŞKAN - Bir saniye... MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Değerli
arkadaşlar, kendimize neyi yakıştırıyorsak, onu konuşalım, öyle davranalım.
Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin Meclisi. Kendimize saygımız
yoksa, millete saygı gösterelim. Ben, Sayın Bekâroğlu'nun seviyesine inmem.
Milliyetçi Hareket Partisini, iki defa,
mesnetsiz suçlayarak... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Hangi seviye?!. MEHMET ŞANDIR (Çorum) - Elinde belge ve
bilgiler varsa -kendisi bir ilim adamıdır, bir parlamenterdir- götürüp ilgili
yerlere vermek mecburiyetindedir. Milliyetçi Hareket Partisini, bu kürsüden,
uluorta suçlayarak milletvekillerini tahrik etmesinin, burada nahoş olayların
yaşanmasının, buna zemin hazırlamasının kendisine faydası olmadığını, partisine
faydası olmadığını, politikalarına faydası olmadığını yeniden hatırlatıyorum. Yine temenni ediyorum, yine istirham
ediyorum; bu arkadaşımız, sayın partisi, bu tutumdan, bu davranıştan
vazgeçsinler. Bu, güzel değil. Elinde belgesi olabilir, dedikleri doğru
da olabilir; bunları götürüp ilgili yerlere vermesi lazım. Bu kürsüden, kalkıp
MHP'yi suçlamak hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir. Bunu, Başkanlığınız aracılığıyla
iletiyorum. Saygılar sunuyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Bir saniye... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan,
ağır hakarette bulunmuştur. BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu "bir
saniye" dediğim zaman, sizin de anlayışlı olmanız lazım. Değerli arkadaşlarım, bir özeleştiri
yapmak gerekirse, bakın, benim için en kolay yol, İçtüzüğün, formel hukukun
kurallarını aynen uygulamaktır. Süre 5 dakikadır, elektronik sistem vardır,
bağlanır, söz süresi bitince otomatik olarak kesilir. Meclis İçtüzüğü,
gündemdışı sözlerde takdiri Başkana vermiş. Ben, açıkça söyleyeyim,
milletvekillerimizin bu İçtüzük yapısı nedeniyle yeterince konuşma olanağı
bulamamasının sıkıntısını bildiğim için, mümkün olduğunca arkadaşlarımı konuşturmak
istiyorum; ama, kabul ediniz ki, diyelim, herhangi bir konu konuşulurken,
burada, beş arkadaşım işaret buyurduğunda, konu başka yöne gidiyor. Şimdi, ben, az önce, Sayın Bakanımıza
sordum. İçtüzük gereği, 20 dakika -hangi bakan olursa olsun- hükümet adına
cevap verme hakkına sahip -Sayın Bekâroğlu somut bir şeyler söylemiş olabilir,
Sayın Şandır "bunlar doğru da olabilir" dediniz, büyük bir erdem
gösterdiniz her zamanki gibi- keşke Sayın Bakan ya da bir başka bakanımız, 20
dakikalık süre içerisinde bunlara cevap verebilseydi. Şimdi, ben, Sayın Hatipoğlu'na ve Sayın
Bekâroğlu'na burada söz vermezsem, nasıl, biraz önce, siz işaret
buyurduğunuzda, söz vermemekle taraf tutmuş gibi, adil olmayan bir tutumu
izlemek mecburiyetinde kalacak idiysem, bu arkadaşlarıma da söz vereceğim. Bakın, her iki taraftan da güzel bir dilek
var, dün akşam da bu dilekler dile getirildi. Biz, bu Parlamentoda, usulü
böylece müştereken tespit ettiğimiz zaman, ben, inanınız, mümkün olduğunca,
hoşgörümü, İçtüzüğün amir hükümlerini çiğnememek şartıyla, sizlerden, siz,
değerli milletvekillerimizden yana kullanmak taraftarıyım. Yeni bir sataşma olmayacak şekilde, kısa
birer açıklama yaparsanız çok sevinirim. MEHMET NACAR (Kilis) - Sayın Başkanım,
neye cevap verecek? Yapmayın lütfen!.. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) -
Bekleyin!.. Bekleyin!.. NEZİR AYDIN (Sakarya) - Sana mı soracak
neye cevap verip vermeyeceğini! BAŞKAN - Bakın, ama... MEHMET NACAR (Kilis) - Söz vererek neyi
zorlamak istiyorsunuz?! Yapmayın allahaşkına Sayın Başkanım!.. BAŞKAN - Bakın, ama... MEHMET NACAR (Kilis) - Öyle şey mi olur
Başkanım!.. Yani, tahrikkâr konuşan kendisi, ondan sonra da tekrar söz hakkı
veriyorsunuz! Böyle şey mi olur! İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan,
konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisini kastederek, husumet duygusunu -zaten
kafasının içerisinde husumet duygusu var, zaman zaman, burada dile getirmeye
çalışıyor. Şimdi, Sayın Grup Başkanvekili ona cevap
verdi. Daha sonra, neden ona konuşma hakkı veriyorsunuz, onu anlayamadım. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Köse,
dinlerseniz, anlarsınız ne konuşacağını. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Hakaret etti
efendim, hakaret etti. MEHMET NACAR (Kilis) - Ne hakareti?!. BAŞKAN - Biraz önce, konuşma hakkını neden
Sayın Şandır'a verdiysem, aynı gerekçeyle... Başka, hiç özel bir sebep aramayın
lütfen. MEHMET NACAR (Kilis) - Ama, sataşma vardı;
söz verdiniz... O zaman, onun yaptığı sataşmaya da başkası cevap verir
Başkanım. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Bu, devam eder
gider Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın milletvekilinden de bir
ricam olacak; böyle, ayağa kalkarak, Başkanlık kürsüsüne karşı azarlayıcı bir
tavrı... Lütfen... Kısa birer açıklama yapalım ve kapatalım
lütfen; gündeme geçeceğim. Buyurun Sayın Hatipoğlu. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, öncelikle Sayın Şandır'ın temennilerine ben de katılıyorum. Elbette,
burada, hepimiz görev yapıyoruz, bütün siyasî partiler, bütün milletvekili
arkadaşlarımız. Burada konuşan hatiplerin de onları
izleyen değerli milletvekillerinin de belli bir düzeyde konuşma yapması ve o
düzeyi takip ederek savunma yapılması çok doğaldır; ancak, gündemdışı
konuşmanın bir anlamı vardır. Gündemdışı konuşma yapan sayın milletvekili,
iddialarını, düşüncelerini 5 dakika içerisinde burada ortaya koyuyor. Eğer bu
düşüncelerde bir yanlışlık varsa, bir hata varsa, hükümete de, en az 15 - 20
dakika, bunu yanıtlama hakkı veriliyor. BAŞKAN - 20 dakika... ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Şimdi,
hükümet, bu hakkını kullanmıyor, çıkıp Meclise cevap verme lütfunda bulunmuyor;
grup başkanvekilleri, hükümetin bıraktığı bu boşluğu doldurmak gibi bir gayret
içerisine girmiş bulunuyor. Bunu anlamadığımı ifade etmek istiyorum. Sayın Bekâroğlu veya burada konuşan hiçbir
arkadaşımın muhatabı veya suçladığı, asla bir partinin hükmî şahsiyeti
değildir, olamaz da... (MHP sıralarından gürültüler) MEHMET NACAR (Kilis)- İsmiyle söyledi
"Milliyetçi Hareket Partisi..." dedi. BAŞKAN - Sayın Hatipoğlu, burada
noktalayalım; çok güzel bir nokta oldu. Teşekkür ederim. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Bir
dakika efendim... Olmamalıdır, olamaz da diyorum. Buna, siz
niye bağırıyorsunuz, niye buna tavır koyuyorsunuz?! Ben, doğru olması gerekeni
söylüyorum. (MHP sıralarından gürültüler)
Olamaz, olmamalıdır; hükümet olmalıdır; muhatap sayın bakanlardır;
bakanlar çıkıp cevap versin efendim. BAŞKAN - Sayın Hatipoğlu, çok teşekkür
ediyorum. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Ben
teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, aynı üslubu,
sizden de özellikle istirham ediyorum. Buyurun. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Teşekkür
ediyorum. Sayın Başkan, ben, üslubumu, hiçbir zaman,
bu Meclisin, bu çatının saygınlığını bozacak şekilde kullanmadım. Bakınız, Sayın Şandır seviyeden bahsetti. Kimin seviyesinin ne
olduğuna karar verecek olan, yüce millettir; bu konuda bir şey söylemeyeceğim. Mesleğime gelince; evet, doğrudur, ben ruh
hekimiyim, psikiyatri uzmanıyım. Kimin, hangi tavrı, niçin, nasıl ortaya
koyabildiğinin psikodinamisini, bu kürsüyü bana verirseniz çıkar, yaparım;
Sayın Şandır'ın da yapabilirim, dün gece kaba kuvvet kullanarak bana
saldıranların da psikodinamilerini, bilinçaltlarını izah edebilirim. VAHİT KAYRICI (Çorum) - Senin her tarafın
psikoloji şeyi olsa ne olur?! Ne konuşuyorsun sen?! BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, teşekkür
edebilir miyim size... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Ben, burada,
asla ve asla, Milliyetçi Hareket Partisini hedef alarak bir konuşma yapmadım... BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sadece, bu
sorunların yaşandığı kurumların MHP'li Bakanlara bağlı kurumlar olduğunu
söyledim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Bekâroğlu. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Bahsetmiş
oldukları konuları elbette bakanlara ileteceğim; zaten, bunlardan çoğu, idarî
ve adlî soruşturma olarak devam ediyor. Olay budur... BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, teşekkür
ediyorum. Lüften... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Bir
milletvekilinin konuşmasını, bu şekilde, seviyeyle, bir grup başkanvekilinin
anlatmaya çalışmasını da, yine, millete ve Yüce Meclise havale ediyorum. Teşekkür ederim. (SP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın
Başkan, bir iki cümle söylemek istiyorum. BAŞKAN - Sayın Bıçakçıoğlu, gündeme
geçelim... Bakın, başka arkadaşlarımızın da talepleri gelecek; burada
noktalayalım, gündeme geçelim. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Tamam... Sayın hatibin, Trabzon kamuoyunun da çok
yakinen tanıdığı, bir yerel gazetede aylar boyunca Sayın Başbakana, Yüce
Parlamentoya her gün küfür eden bir şahsı, bir KESK Sendikası üyesini, Meclis
çatısı altında kendisine danışman yapmıştır; bunu da kamuoyu bilsin. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın
Bıçakçıoğlu; sağ olun. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Zavallı!.. ASLAN POLAT (Erzurum) - Ne alakası var?! KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
arkadaşımızın bir ifadesi oldu; onu düzeltmek için, müsaade eder misiniz... BAŞKAN - Son olarak, size söz veriyorum;
buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, Sayın
Hatipoğlu, konuşmasında "hükümet gelip Meclise bilgi lütfetmiyor"
dedi. Hükümet Meclise bilgi lütfetmez; bu, hükümetin görevidir. (SP
sıralarından alkışlar) Yani, orada yanlış bir ifade kullandı; ama, nezaket
değil, bu, hükümetin Meclise karşı görevidir. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları
vardır. Divan Üyesi arkadaşımızın sunuşları
oturduğu yerden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi vardır; okutuyorum: B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.-
İngiltere-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ile Avam Kamarası ve
Lordlar Kamarasından üyelerin heyetler halinde ülkemize davetlerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/ 1075) 14.5.2002 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna TBMM Başkanlık Divanının 24 Nisan 2002
tarih ve 100 sayılı Kararıyla İngiltere-Türkiye Parlamentolararası Dostluk
Grubunun Başkanı ile Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasından üyelerin heyetler
halinde ülkemizi ziyaret etmesi kararlaştırılmıştır. Söz konusu heyetlerin ülkemizi ziyareti,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki
Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Başbakanlığın, İçtüzüğün 75 inci maddesine
göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutuyorum: 2.- Türkiye
Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Kırgız Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Arasında
İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1076) 14.5.2002 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi: 9.4.2002 tarihli ve
B.02.0.KKG.0.10/101-436/1876 sayılı yazımız. İlgi yazımızla Bakanlığınıza sunulan
Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Kırgız Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı
Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz
ederim. Bülent Ecevit Başbakan BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Adalet ve Dışişleri Komisyonlarında
bulunan tasarı hükümete geri verilmiştir. Medyanın sorunlarının araştırılması
amacıyla kurulan (10/18, 23, 79, 212, 244, 257) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum: 3.-
(10/18,23,79,212,244,257) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine
ilişkin tezkeresi (3/1081) 14.5.2002 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Komisyonumuz, başkan, başkanvekili, sözcü
ve kâtip üyelerini seçmek üzere 14.5.2002 Salı günü saat 11.00'de Ana Bina PTT
karşısı Soruşturma Komisyonu Toplantı Salonunda 13 üyeyle toplanmış ve aşağıda
isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir. Erdoğan Sezgin Samsun Komisyon Geçici Başkanı
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Danışma Kurulunun iki ayrı önerisi vardır;
ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım: V.-
ÖNERİLER A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ 1.- Tabiî
afetler nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına uğrayan belediyelerin
belirlenmesinde ve bunlara yapılan yardımlarda yanlı davranıldığı iddiasıyla
Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında verilen (11/28) esas
numaralı gensoru önergesinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmında yer almasına ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin 21.5.2002 Salı günkü birleşimde
yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi Danışma Kurulu Önerisi No: 113
15.5.2002 12.5.2002 tarihinde dağıtılan ve Genel
Kurulun 14.5.2002 tarihli 99 uncu Birleşiminde okunmuş bulunan tabiî afetler
nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına uğrayan belediyelerin belirlenmesinde
ve bunlara yapılan yardımlarda yanlı davranıldığı iddiasıyla Başbakan Bülent
Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında verilen (11/28) esas numaralı
gensoru önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmında yer almasının ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince gündeme alınıp
alınmayacağı hususundaki görüşmelerin 21.5.2002 Salı günkü birleşimde
yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür.
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Diğer öneriyi okutup, oylarınıza
sunacağım: 2.-
Sayıştayda boş bulunan Birinci Başkanlığa, 832 sayılı Sayıştay Kanununun 5 ve
ek 8 inci maddeleri hükümlerine göre yapılacak seçime dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ve Sayıştay Başkan ve Üyeleri Önseçim Geçici Komisyonunun 860 sıra
sayılı Raporunun, gündemin "Seçim" kısmında yer almasına ve seçimin
21.5.2002 Salı günkü birleşimde yapılmasına; seçimin sonuçlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına; bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine
ilişkin Danışma Kurulu Önerisi Danışma Kurulu Önerisi No: 114 15.5.2002 Sayıştayda boş bulunan Birinci Başkanlığa
832 sayılı Sayıştay Kanununun 5 ve ek 8 inci maddeleri hükümlerine göre
yapılacak seçime dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Başkan ve
Üyeleri Önseçim Geçici Komisyonunun 860 sıra sayılı raporunun, gündemin
"Seçim" kısmında yer almasının ve seçimin 21.5.2002 Salı günkü
birleşimde yapılmasının, seçimin sonuçlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasının, bu birleşimde sözlü soruların görüşülmemesinin Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Alınan karar gereğince, sözlü soruları
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1.- İzmir Milletvekili
Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya
Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak
Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy,
Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310,
2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen
maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. 2.- Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı
ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı: 786) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 3.- Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu
Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 4.- Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S.
Sayısı: 827) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun
tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 5.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının
müzakerelerine başlayacağız. 6.- Sosyal Güvenlik
Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı;
Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik
Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı:
666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakerelerine
başlayacağız. 7.- Türkiye İş Kurumunun
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 8.- Esnaf ve Sanatkârlar
ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi
Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının
müzakerelerine başlayacağız. 9.- Sosyal Sigortalar
Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek
Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanunun Tasarısının müzakerelerine
başlayacağız. 10.- Çocuk Haklarına Dair
Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki
İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/894) (S. Sayısı: 796) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve
Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu
ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili
Müzakerelerin Nihaî Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu
Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem
Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 11.- Avrupa Çevre
Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile
İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan
Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihai Senedinin ve Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre
Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre, Plan ve Bütçe ve Dışişleri
Komisyonları raporları (1/805) (S. Sayısı: 715) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 12.- Avrupa
Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/853) (S. Sayısı: 716) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz. 13.- Vakıflar Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir
Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/973,
1/821) (S. Sayısı: 862) (1) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini aldı. Komisyon raporu 862 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır. Kanun tasarısının tümü üzerinde ilk olarak
söz isteyen, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Rıza
Akçalı; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA RIZA AKÇALI (Manisa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısını görüşüyoruz. Bilindiği gibi vakıflara ait gayrimenkullerin kira
bedelleri, 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanununa 23.1.1998 tarih
ve 4331 sayılı Kanunla eklenen geçici 6 ncı maddesi esaslarına göre toptan eşya
fiyat endeksinden az olmamak üzere rayiç veya emsal değer dikkate alınarak
tespit edilmektedir hükmü var. Tabiî bu hüküm var; ancak, 1999 sonunda
hükümetin açıkladığı ekonomik program çerçevesinde kiralarla ilgili bir geçici
dondurma söz konusu olmuştu ve bu dondurma çerçevesinde daha önce 2001 yılına
ait kira bedelleri, 2000 yılı kira bedellerine yüzde 10 oranında zam yapılarak
gerçekleştirilmişti. 2002 yılı için de, 2001 yılı enflasyonu, toptan eşya
fiyatları endeksi dikkate alınarak bir tespit yapılması kanunun genel hükmü
çerçevesinde söz konusuydu ki, bu da, yüzde 83 oranında bir artış getiriyor.
1999 sonu açıklanan ekonomik programın uğradığı 2000 yılı kasım krizi ve 2001
yılı şubat krizi bütün piyasaları olduğu gibi tabiî ki kira piyasasını da
etkiledi ve pek çok yerdeki artışlar, yüzde 85 oranındaki artışlar kiracıların
ödeyemeyeceği boyutlara geldi; hatta, normal piyasa fiyatlarını aşan, rayiç
fiyatların üzerine çıkan kiralar söz konusu olmaya başladı, vakıflar ile
kiracılar arısında anlaşmazlıklar mahkemelere gitme noktasına kadar geldi ve
çok sayıda dava açıldı. Bunun önlenebilmesi açısından, zaten ekonomik kriz
nedeniyle mağdur olan, gelirini büyük oranda kaybeden ve devalüasyon
dolayısıyla ilk etapta yüzde 40 oranında bir fukaralaşmaya uğrayan ve hatta,
gayri safî millî hâsılası 3 000 dolarlardan 2 100 dolarlara gerilemiş bir
Türkiye'de, insanlarımızın, vakıflarda kiracı olarak oturanların nefes almasını
sağlayacak bir yasal düzenleme, doğru bir düzenlemedir. Hiç olmazsa, bu seneki
hedef enflasyon üzerinden bir artışı getiriyor tasarı; 2001 yılı fiyatları
yüzde 35 oranında bir artışla, 2002 yılı kira bedelleri tespit ediliyor. Bu,
kiracılar açısından, kiracıların mevcut ekonomik koşullar altındaki
zorluklarının bir nebze olsun hafiflemesi açısından doğru bir yaklaşım; ancak,
Türkiye'nin çeşitli yerlerinde, çok çeşitli fiyatlar var; yani, bulunduğu yer
itibariyle, mülkün kıymeti itibariyle, çok değişkenlik gösteren bir konu. Bu genel uygulamaya paralel olarak, her
yerde rayiç fiyatın yakalanmasını sağlayacak bir düzenlemenin, bir inisiyatifin
kullanılması gerekir diye ifade etmek istiyorum ve mutlaka, kiraların rayiç
bedeller seviyesine getirilmesi ve ondan sonra da toptan eşya fiyatları
endeksiyle yıllık artışların sağlanması, hem ecdat yadigârı olan vakıf
mallarımızın sürdürülebilirliği açısından önemli hem de bu vakıfları
kullananların, bunu kiralayanların, normal fiyatlarla, rayiç fiyatlarla
oturabilmesi ve bunda kamunun menfaatının sağlanması bakımından önemli; çünkü,
pek çok yerde, zaman içerisinde, kullanılan bu vakıf binalarının, vakıf
gayrimenkullerinin, giderek harap olduğunu, daha sonra, alınan kiralarla tamirinin
dahi yapılmasının mümkün olmadığını bizzat yaşayarak görüyoruz. Bu bakımdan, bu
artışı, genel olarak makul ve doğru kabul ediyoruz; ama, hemen ilave ediyoruz
ki, çok ucuz olan kiralar var ise -ki, vardır- bunların, ayrı ayrı, bir selektif
incelemeye tabi tutularak belirlenmesinin, civarın şartlarına uygun halde,
gerekli yasal yollara da başvurulmak suretiyle, civara uygun hale
getirilmesinin ve bu çerçeve içerisinde, fiyatların, haksız rekabete yol
açmayacak şekilde, vakıf mallarının da bir anlamda işgaline mâni olacak şekilde
düzenlenmesinin faydalı olacağını ifade etmek istiyorum. Bakanlığımızın, bu
konular üzerine biraz daha dikkatlice eğilmesini ve bölge bölge, il il, bunun
takibinin doğru olacağını ifade etmek istiyorum. Şimdi, bu vesileyle, vakıf
gayrimenkullarının bakım ve onarımıyla ilgili de birkaç cümle söylemek
istiyorum. Vakıflara ait, ecdat yadigârı olan çok eser var; Anadolu'nun her
köşesinde var, büyük illerimizde var, payitaht olan illerimizde var, başşehir
olanlar var, şehzade şehirleri var. Bir tanesi de benim ilim Manisa, orada da
çok sayıda vakıf eseri var. Bunların bakımları, onarımları, maalesef, yeteri
kadar yapılamıyor, yeteri ödenek ayrılamıyor. Yıllarca süren bakımlar, onarımlar
var; ama, bir sene yaptığınız bakımı ertesi sene devam ettiremediğiniz zaman,
tekrar da kullanıma açılmadığı için, âdeta, tekrar harap hale geliyor, yapılan
bütün masraf da, bir anlamda boşa gitmiş oluyor. Sayın Bakan da ilgilendi,
mesela, bir tane örnek vermek istiyorum; Manisa Çeşnigir Camii. Yıllardır devam
eden bir bakım onarım var; şehrin ortasında, merkezinde bir cami. Sağ olsun,
kendisiyle görüştüm bu konuda, ilgilendi, ilgili genel müdürlük nezdinde de bir
yazıyla sordu, henüz bir cevap gelmedi ki, bize intikal ettirmedi; ama, burası
bir mezbele haline geldi, yeteri ödenek olmadığı için toz toprak içerisinde,
iskeleler içerisinde ve hatta, akşamları evsiz barksızların, birtakım tinercilerin
uğrak yeri haline gelmiş vaziyette. Ecdat yadigârının böyle bir görüntüsü,
tabiî, çarşı esnafı nezdinde, insanlar nezdinde, Manisalılar nezdinde bir hayli
yürekleri sızlatan ve bir an önce tamamlanması arzusunu her vesileyle dile
getirmelerine sebep olan bir görüntü, bir tablo. Bu ve benzeri pek çok yer var.
Mademki bu ecdat yadigârından kira alıyoruz, bunların akarlarıyla bu vakıfların
devamını sağlayacak bir düzenlemeyi yapmak mecburiyetimiz vardır; tarihe karşı,
ecdadımıza karşı ve gelecek kuşaklara karşı bir vecibemiz olarak bunu
görüyorum. Bu değerlendirmeyi Sayın Bakanın ve hükümetin takdirlerine sunmak
istiyorum. Bir hususu daha ifade etmek istiyorum.
Bazen vatandaşlarımız, bu vakıf eserlerinin tamamlanması, tamiri, bakımı için
kendileri talep ediyorlar "biz verelim parasını, biz verelim masrafını
bunu yaptıralım" diyorlar, buna da muvaffak olamıyoruz. Yani, Vakıfların
"ne yaparım ne de yaptırırım" gibi bir anlayışı terk etmesinin
gereğini ifade etmek istiyorum. Vakıflar, kontrolünü yapsın; Vakıflar, onarımla
ilgili gereken kriterleri koysun, gelsin Vakıfların elemanları bunun denetimini
yapsın; hatta, bununla ilgili her türlü para ödemesini de Vakıflar yapsın; ama,
vatandaşın, bu eserlerin barınması, korunması, geleceğe taşınmasıyla ilgili
taleplerine duyarsız ve sessiz kalmayalım. Yine, bir örnek vermek istiyorum. Bu
mesirin kutlandığı ve mesir macununun saçıldığı Manisa'daki Sultan Camiinin
içinin boya badanası yıllardır yapılamamış. Camiin insanları, o camiin cemaati
bunu yaptırmak istiyor ve biz parasını karşılayayım, Vakıfların kendi
standartları çerçevesinde bunu yapalım istiyorlar. Müracaat etmişler, verilen
cevap: "Biz, bunu kendi programlarımıza alacağız, ancak ödenek yeterli
olduğu takdirde gelecek yıllar içerisinde bunu yapacağız..."Niye bu böyle
olsun, niye vatandaşın bunu yapma arzusu reddedilsin. Parasını versin; ama,
kontrolünü siz yapın, denetimini siz yapın ve daha fazla tahrip olmadan, daha
fazla yıpranmadan sisteme kazandırılsın. Bu düşünceler içerisinde, bu tasarıyı
olumlu bulduğumuzu ve bu zor şartlar içerisinde, bu ekonomik sıkıntı içerisinde
ticarî hayatlarını devam ettirmeyle boğuşan insanlarımıza bir nebze olsun
ferahlık getireceğini düşünüyor, bu duygular içerisinde Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Akçalı. Saadet Partisi Grubu adına, Elazığ
Milletvekili Ahmet Cemil Tunç. Buyurunuz Sayın Tunç. (SP sıralarından
alkışlar) SP GRUBU ADINA AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ)-
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Vakıflar Genel Müdürlüğünün
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz
aldım; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Bugün Vakıflar Genel Müdürlüğünün
bünyesinde 19 675 işhanı ve bina var, 35 556 arsa ve tarla var; bunların, bu
varlıkların 41 727 adeti akar, 13 511'i de hayrattır. Vakıflar Genel
Müdürlüğünün 21 082 adet de kiracısı var. Böylece, Vakıflar Genel Müdürlüğü,
emlak yönünden Türkiye'nin en zengin kuruluşlarının başında geliyor. Ayrıca, tarihî ve mimarî değeri haiz 10
000 adet de eski vakıf eseri Vakıflar Genel Müdürlüğünün bünyesinde bulunuyor.
Ecyad Kalesi münasebetiyle biz, Türkiye'de bulunan, gerek Vakıflar Genel
Müdürlüğü bünyesindeki gerek Kültür Bakanlığının bünyesinde bulunan tarihî
varlıklarımızı bir kere daha görme imkânına sahip olduk; ancak, bir kere daha
üzüldük. Tarihimizle hep gurur duyarız, tarihî varlıklarımızla da hep iftihar
ederiz, etmeye de devam edeceğiz; ancak, geçen hafta Edirne'deydim, Edirne'deki
tarihî eserlerimizi bir kez daha gördüm, üzüldüm, duygulandım. Bu ülkenin, bu
vatanın tapusu mesabesindeki tarihî eserlerimiz, sahipsiz, bakımsız, harabe
halinde ve ne yazık ki, yok olmakla, kaybolmakla karşı karşıyadır. Sözle, lafla
tarihî mirasa sahip çıkılamaz. Asıl sahiplenmek, onları yaşatmakla, onları
gelecek nesillere aktarmakla mümkün olur. Sadece Edirne'deki tarihî eserlerimiz
değil, İstanbul'daki, Tokat'taki, Kastamonu'daki, Konya'daki, Malatya'daki,
Kayseri'deki, Sıvas'taki, Erzurum'daki tarihî eserlerimiz sahibini arıyor,
sahibini bekliyor, bakım bekliyor. Şimdi, Vakıflar Genel Müdürlüğünün
bütçesine bakıyoruz; bu bütçe, bu işlere yetmiyor. Geçmiş tecrübeler ve
uygulamalar da göstermiştir ki, bu yapıyla, bu tarihî varlıklarımızı kısa
sürede kurtarmak da mümkün olmayacaktır. Yine, Kültür Bakanlığının bütçesine
bakıyoruz; bununla ilgili ödeneğin de yetmeyeceğini, bununla, arzulanan ölçüde,
tarihî varlıklarımıza bakmanın mümkün olmadığını da ayrıca görüyoruz. Öyleyse, kısa zamanda bu tarihî
varlıklarımızı kurtaracak, gelecek nesillere aktaracak bir yeni yapı oluşturmak
zorundayız; aksi takdirde, İshak Paşa Sarayını her gördüğümüzde, onun yanındaki
küçük camii her gördüğümüzde veya Harput Kalesini her gördüğümüzde üzülürüz,
kahroluruz. Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 21 000
kiracısı olan Genel Müdürlüğün hep kira problemi olmuş; bu problem, bazen kanun
çıkarılarak, bazen de başka yollarla çözülmeye çalışılmıştır. Bunun birçok
sebebi var; ancak, en büyük sebep, Türkiye'deki, Türk ekonomisindeki
istikrarsızlıktır, ekonomide sık sık yaşanan ekonomik krizlerdir. Bu krizler
neticesinde, bazen Genel Müdürlük mağdur duruma düşüyor, bazen de kiracılar
mağdur duruma düşüyor. Genel Müdürlük mağdur duruma düşünce, kanun çıkararak bu
mağduriyeti gidermeye çalışıyor. Bu yönde, 80'li yıllarda bir kanun çıkarılarak
kiralar artırılmış. Daha sonra, 4331 sayılı Kanunla bütün sözleşmeler
feshedildi, kiracılarla yeni sözleşmeler yapılarak güncelleşme sağlanmaya
çalışıldı; ancak, bu kanun da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Ancak,
mukaveleler de aşağı yukarı tamamlanmıştı. Daha sonra, 18.2.2000 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4531 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında
Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanunla, kira paralarının yıllık
yüzde 10 artırılabileceği hükme bağlanmıştı. Aynı gün yayımlanan 4532 sayılı
Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ise, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile
temsil ve idare ettiği vakıflara ait gayrimenkullerin 2000 yılına ait kira
bedelleri için yüzde 25 artış yapılacağını hükme bağlamıştır. Böylece, vakıf
kiracılarının, 2001 yılı kira paraları sözleşme hükümlerine göre tespit
edilmiş, artış oranı, yüzde 35 olarak kiracılara tebliğ edilmiştir. Bu kanunla
da, yaşanan ekonomik kriz, ticarî hayattaki durgunluk göz önüne alınarak, kira
artışı yüzde 35 olarak düzenleniyor. Bu, doğru bir karardır diye düşünüyor ve
bunu destekliyoruz. Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Anayasanın 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti tanımlanırken
"Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı
içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere
dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" deniliyor. Yani,
devletin demokratiklik niteliği ne kadar önemliyse, devletin laiklik ilkesi ne
kadar önemliyse, yine devletin hukuk niteliği ne kadar önemliyse, devletin
sosyal olma niteliği çok daha önemlidir; belki, sade vatandaşlar için, bu
sosyal olma niteliği çok daha fazla önemlidir; çünkü, bugün, ülkemizde büyük
bir ekonomik sıkıntı yaşanıyor ve sosyal yardıma muhtaç olan insanların,
ailelerin sayısı her geçen gün daha da artıyor. İlgili bakanlık bir araştırma yapmış. Bu
araştırmanın sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum; dolayısıyla, Türkiye'de
yaşanan ekonomik çöküntünün, yoksulluğun, sefaletin boyutlarını daha kolay
anlamamız, görmemiz bu sayede mümkün olacaktır. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Fonundan yararlanmak isteyenlerin sayısı, 1997 yılında 2 348 000 kişiyken, bu
rakam, 2001 yılının ilk altı ayında 6 000 000 kişi olmuştur. Bu sayı, bugün 7
500 000 milyon civarındadır; yani, bugün, 7 500 000 milyon Türk vatandaşı
yardıma muhtaç durumdadır. Bir başka deyişle, Türkiye'de yaşayan her 6 kişiden
1'i yardım almadan hayatını devam ettiremiyor. 1997 yılında, aşevlerinden karnını doyuran
insan sayısı 4 250 iken, 2001 yılının ilk 10 ayında 43 169 kişiye yükselmiştir.
Bu rapor, yoksulluğun, aynı zamanda,
bölgesel bir nitelik gösterdiğini de ortaya koymaktadır. Yeşil karta bakıyoruz, 10 000 000'un
üzerinde vatandaşımız yeşil kart sahibidir; yani, her 6 yurttaşımızdan 1'inin
yeşil kartı var. Bu araştırmaya bakıp, ülkemizde, demek ki,
sadece 7 500 000 milyon yoksul insan var demek mümkün değil. Araştırmalar yapılıyor; açlık sınırı 300
000 000 liranın altındadır deniliyor dört kişilik bir aile için. Yine,
yoksulluk sınırı için de 700 000 000 lira tespit edilmiş. Türkiye nüfusunun
yarısının köylerde yaşadığını varsayarsak ve köyde yaşayan nüfusun yüzde
50'sinin millî hâsıladan aldığı payın sadece yüzde 2 olduğunu varsayarsak ve
bunun yanında, asgarî ücretle, 163 000 000 lirayla geçinmeye çalışan 6 000 000
insanı da bu sayıya eklersek ve yine, emekli ve memurların büyük bir kısmının
300 000 000 liranın altında bir ücretle ve maaşla yaşamaya çalıştığını
varsayarsak, Türkiye'deki yoksulluğun, Türkiye'deki sefaletin, Türkiye'deki
ekonomik çöküntünün hangi boyutlarda olduğunu, sanıyorum, çok daha kolay
anlamak mümkündür. Böyle bir yoksulluğun yaşandığı
Türkiye'de, vakıfların, derneklerin, örgütlenmenin, dayanışmanın,
yardımlaşmanın teşvik edilmesi gerekirken, bunun engellendiğini görüyoruz. Devletin imkânları, her zaman, her şeye
yetmeyebilir. Burada, sivil inisiyatif devreye girer, birkısım ihtiyaçları
karşılar. Devletin sosyal ilkesinin ortaya çıkması işte burada gerekiyor;
ancak, bırakın devletin bu niteliğinin öne çıkmasını, böyle zamanlarda, bunların
baskıyla karşı karşıya kaldığını da görüyoruz. Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı 60 civarında yurtta 15 000 dolayında öğrenci
barınıyordu, iaşesi ve ibatesi yapılıyordu yoksul çocukların. Şimdi, bu
yurtlar, Millî Eğitim Bakanlığına devredildi. Yapılan sözleşmede, ancak, bu
yurtta kalanların yüzde 10'u yoksul öğrenci ve karşılıksız bu yurtlardan
bilâbedel istifade edebilecek. Böyle bir ekonomik sıkıntının yaşandığı, böyle
bir yoksulluğun yaşandığı Türkiye'de, acaba, buna gerek var mıydı? Neden bu
imkân, bu yoksul ailelerden, bu yoksul öğrencilerden esirgendi? Bunun, hele
hele böyle bir zamanda yapılması, yoksul, kimsesiz, sahipsiz insanların ortaya
yerde bırakılmasına yol açtı. Bu yurtların çoğaltılması, bu yurtların
Türkiye'nin her tarafında yaygınlaştırılması gerekirken, bunların, âdeta,
kapatılmasında, devletin hangi sosyal niteliğiyle ilişki kurdurulabilir diye de
düşünüyorum. Yani, siz, Türkiye'de, bu yoksulluğu, işsizliği, fakirliği
bitirirsiniz; ondan sonra, tabiî ki, devlet imkânlarıyla yurtlarda yetişen,
okullarda okuyan öğrencilerin elinden bu imkânı alabilirsiniz; ama, biraz önce
verdiğim rakamlarla, eğer, bu yoksulluk, bu fakirlik, bu işsizlik Türkiye'de
yaşanıyorsa, böyle bir imkânı bu insanların elinden almak, insaf ölçülerine
sığmaz diye düşünüyorum. Yurtlar Millî Eğitim Bakanlığına
devredildikten sonra, bir de yurt inşaatları vardı, bunlar orta yerde kaldı.
1997 yılında, Elazığ'da bir öğrenci yurdu yapılacaktı; ihalesi yapılmış, temeli
atılmış -800 milyar lira keşif bedelli, 150 öğrenci kapasiteli- 30 milyar lira
da para harcanmış... Şimdi, 4-5 senedir, ödenek olarak 1 milyar lira konuluyor
ve temeli atılmış, orta yerde duran temel çürümeye terk edilmiş; bunu nasıl
izah edersiniz?! Haydi, bunu yapmıyorum diyorsunuz, diyebilirsiniz,
yapmazsınız; bu, bir politikadır, tespit etmişsiniz; ancak, onu, o haliyle orta
yerde durdurmanın bir anlamı var mı?! Onu, bir kültür merkezine dönüştürün veya
bir başka amaçla kullanın, yapın; ama, bunun bir ayıp olarak ortada kalmasına
müsaade etmeyin. Yine, Şanlıurfa-Birecik öğrenci yurdu...
Bunun da temeli atılmış -bu 200 kişilik bir yurt, 800 milyar lira keşif
bedelli- 34 milyar da harcama yapılmış, 4-5 yıldır olduğu yerde duruyor. Yine, Malatya Darende yurdunun da, aynı
şekilde, aynı amaçla ihalesi yapılmış, temeli atılmış; ancak, ondan sonra
hiçbir şey yapılamamış. Yani, yapmıyorum diyebilirsiniz; ama, bu yurtları ne
yapacağınıza karar vermeniz lazım; şimdiye kadar da karar vermeniz gerekirdi.
Öyle, bunları orta yerde bırakmak çok büyük bir ayıp; ama, diliyorum, temenni
ediyorum ki, bu politikadan vazgeçilsin ve bu yurtlar tamamlansın, yine, yoksul
insanların hizmetine sunulsun, gençlerimiz, çocuklarımız, buralarda
eğitimlerini devam ettirsinler. Bir başka husus, Vakıf Gureba Hastanesi.
Şimdi, Sayın Bakan diyor ki: "Vakıflar Genel Müdürlüğü, sağlık
hizmetlerini verebilecek bir Teşkilâtlanma yapısına sahip değil. Hizmet
veremiyordu; onun için, SSK bünyesine aldık." Bir defa, bu beyan doğru değildir. Genel
Müdürlük bünyesinde, bu hastane hizmet veriyordu. Yeterli ödenek de
ayrılıyordu, tam kapasiteyle de hizmet veriyordu bu hastane. Yoksullar da,
muhtaçlar da, bu hastaneden, karşılıksız istifade edebiliyorlardı. Daha önemlisi, bundan çok çok daha
önemlisi, vakfiye şartlarına uygun olarak hizmet vermesidir. İşin vakıf ruhuna,
manevî sorumluluğuna baktığınızda, uygulamanın yanlış olduğu zaten ortadadır.
Kaldı ki, Danıştay da bu yanlışlığı görmüş olacak ki, kararı bozdu. Biz,
hükümetten, şu anda, bu kararın uygulanmasını ve Vakıf Gureba Hastanesinin,
tekrar, Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesine alınmasını istirham ediyoruz. Fakir öğrencilerin eğitimlerine yardımcı
olmak, katkıda bulunmak, Vakıflar Genel Müdürlüğünün hayrî hizmetlerinin
başında geliyordu. Türkiye'de yaşanan yoksulluğa baktığınızda, adil olmayan
gelir dağılımına baktığınızda, bu hizmet, şu anda, âdeta, bir zorunluluktur. Bu
zorunlu hayrî hizmeti, hiçbir makul sebep göstermeden ortadan kaldıracaksınız;
sırf, garip gurebaya hizmet vermesi için vakfedilen, Vakıf Gureba Hastanesini,
Sosyal Sigortalar Kurumunun bünyesine alarak, bu hayrî hizmeti de vakıf
gayesine aldırmadan ortadan kaldıracaksınız; vakıf kaynaklarıyla kurulmuş
Vakıflar Bankasını da, vakıf gayrimenkullerinin tüketiminde kullanacaksınız,
sonra da özelleştireceksiniz; fakire, fukaraya, yoksula yardım için kurulan
vakıfları da, bunlar sempatizan kazanıyor diyerek, kapatmak için, her türlü
hukukdışı yola başvurarak kapatmaya çalışacaksınız; ülkesinin kalkınması,
halkının mutluluk ve refahına katkıda bulunmak için vakıf kurmaya kalkışanlara
da kuşkuyla bakarak, müsaade etmemek için, âdeta, her türlü zorluğu orta yere
koyacaksınız! Kısaca, eski vakıfları vakfiye şartına aldırmaksınız tasfiye
etmeye kalkışırken, yeni kurulacak vakıfların kurulmaması için de her türlü
engeli ortaya koyacaksınız... Adam vakıf kurmuş, vakıf senedinde diyor
ki "Ben, öğrenci yurdu yapacağım..." BAŞKAN - Son 2 dakikanız Sayın Tunç, AHMET CEMİL TUNÇ (Devamla) - Peki, Sayın
Başkanım. "...ve yurt işleteceğim" diyor;
mahkeme kararıyla bunu tescil ettirmiş. İdare "yapamazsın, kapatırım;
çünkü, sen, sempatizan kazanmak için bunları yapıyorsun" diyor. Öğrenciye
burs vereceğinizi, kırtasiye, kitap yardımı yapacağınızı, yiyecek, giyecek
yardımı yapacağınızı yazmışsınız vakıf senedine; ama, bunları yaparsanız,
sempatizan kazanmaya çalışıyorsunuz, bunlar soruşturma konusu olabiliyor.
Bunları, yaşandığı için söylüyorum, olduğu için söylüyorum; yoksa, bunları bu
kürsüden ifade etmeyi en az sizin kadar, doğrusu ben de istemezdim. Neden, bu hizmetleri
yapan insanları engellemeye çalışıyoruz da, neden, bunlara güvenmeyi aklımızdan
geçirmiyoruz? Neden, sıkıntılarımızı paylaşmayı düşünmüyoruz? Neden, aksi ispat
edilmedikçe, herkesin, bu ülkeyi de, bu milleti de en az bizim kadar sevdiğine
inanmıyoruz? Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; eğer biz eski vakıfları tasfiye edeceksek, hayrî hizmetleri
ortadan kaldıracaksak, kurulu yeni vakıflara kuşkuyla bakacaksak, yeni
vakıfların kurulmasına destek vermeyeceksek, Vakıflar İdaresine gerek var mı?
İmaret hizmetiyle üç beş bin yoksula, fakire, kimsesize maaş veriyor. Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı bunu çok rahatlıkla yapabilir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) AHMET CEMİL TUNÇ (Devamla)- Bitiriyorum
Sayın Başkanım. Dernekten hiçbir farkı olmayan vakıfların
denetimini de biz İçişleri Bakanlığına bırakabiliriz. Gayrimenkullerin kira
işlemlerini de biz Millî Emlaka bıraktıktan sonra devlet de bu şekilde tasarruf
yapmış olur. Ama, bilinmeli ki, 21 inci Yüzyıla giriyoruz.
Sivil örgütlenmenin âdeta sınır tanımadığı bir çağda, devlet imkânlarının
ulaşamadığı yerlerde hizmet etmeyi bir yerde sivil inisiyatife bırakmak
gerekirken, sıkmanın, daraltmanın, her şeyi devlet eliyle yapmanın da artık
mümkün olmadığını ifade ediyor, Sayın Başkan, müsamahanıza teşekkür ediyor ve
siz değerli arkadaşlarıma da saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Anavatan Partisi Grubu adına, Kırıkkale
Milletvekili Nihat Gökbulut. Buyurunuz Sayın Gökbulut. ANAP GRUBU ADINA NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale)- Sayın Başkan, teşekkür ederim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 862
sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini ifade
etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Kanunun özünü ve mahiyetini incelediğimiz
takdirde, gerek iktidar partisine gerek muhalefet partisine mensup bütün
milletveklillerinin üzerinde ortak olarak mutabakat hâsıl ettikleri ve müspet
gördükleri bir kanun tasarısıyla karşı karşıyayız. Değerli milletvekilleri, Vakıflar Genel
Müdürlüğü, Başbakanlığa bağlı katma bütçeli bir kuruluş olup, hem 2886 sayılı
Devlet İhale Kanununa hem de 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna
bağlı bulunmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü ile temsil ve
idare ettiği vakıflara ait gayrimenkullerde, 31.12.2001 tarihi itibariyle,
binalı olanlarda 15 809, arsa ve arazi olanlarda 5 297 olmak üzere, toplam 21
088 kiracısı bulunmaktadır. Kira geliri, taşınmaz mülkiyetin rantı
olduğu için ve bu gelirle, katma bütçeli idare olan Vakıflar Genel Müdürlüğü,
vakfiyelerde yer alan, hayrî, sosyal, kültürel ve ekonomik görevlerini
aksatmadan yerine getirmek, vakıf yoluyla meydana gelen ecdat yadigârı mimarî
eserleri korumak, onararak Türk kültürünün gelecek nesillere intikalini
sağlamak için, vakıf mallarını ekonomik şekilde işletme görevini yürütmekte ve
bu hizmetlerini yürüten personeline de maaş ve yolluk ödemektedir. Yapılan bu
hizmetlerin giderlerinin tamamına yakını, elde edilen kira gelirlerinden
karşılanmaktadır. Gerek Vakıflar Genel Müdürlüğü ile
kiracılar arasında yapılan kira sözleşmelerinde gerekse 14.10.1998 tarih ve
23493 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Vakıf Taşınmaz Mallarını Kiralama Usul
ve Esasları Hakkındaki Tebliğde "kira süreleri dolan vakıf taşınmazlarının
kira bedelleri, yıllık ortalama toptan eşya fiyatları endeksleri dikkate
alınarak, emsal ve rayiç bedele uygun hale getirilir" hükmü bulunmaktadır.
Bu cihetle, 2002 yılında vakıflara ait gayrimenkullerde uygulanması gereken
kira artış bedeli yüzde 83 olarak tespit edilmektedir, tespit edilmesi
gerekmektedir. Oysa, bilindiği üzere, gerek 2001 yılında vuku bulan ekonomik
kriz neticesinde, özellikle, vakıf kiracılarını teşkil eden küçük esnaf ve
tüccarların içinde bulunduğu ekonomik çıkmazı ve ekonomik sıkıntıyı göz önüne
alarak Vakıflardan Sorumlu Devlet Bakanlığımız bu kanun tasarısını tanzim etmiş
ve vakıf kiracılarını rahatlatmak amacıyla, 2002 yılında uygulanması gereken
oranı yüzde 35 olarak tespit edip huzurlarınıza getirmiştir. Bu vesileyle,
Vakıflar Genel Müdürlüğüne ve Vakıflardan Sorumlu Devlet Bakanlığımıza
huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Türkiye'de istihdama büyük katkıda bulunan
ve ekonominin temel taşlarını oluşturan esnaf ve sanatkârlardan oluşan vakıf
kiracılarının bizzat yaptıkları başvurularda, muhtelif sivil toplum kuruluşları
kanalıyla yapılan müracaatlarda, medya vasıtasıyla yapılan yayınlarda, bu
ekonomik krizden çok fazla etkilenmeleri nedeniyle, yapılan kira artışının çok
fazla olduğu ve kriz ortamında bunu karşılamalarının mümkün olmadığı, bu
nedenle de kira artışının muhakkak surette düşürülmesi gerektiği yönünde vaki
müracaatlar ve yayınlar olmuştur. Bu itibarla, değerli milletvekilleri,
memleketimizde büyük oranda istihdam sağlayan küçük ve orta ölçekli işletme
sahibi esnaf ve sanatkâr kiracılarımıza bir destek sağlanması, varını yoğunu
satarak değil, kazanıp kirasını ödeyebilen hale getirebilmek için, mevcut ağır
ekonomik şartların bir nebze olsun hafifletilmesi gerektiği inancı içerisindeyiz.
İşte bu nedenle, huzurlarınızda müzakeresini yaptığımız kanun tasarısıyla,
yüzde 83 olan kira artışının yüzde 35'e düşürülmesi, çok uygun mütalaa edilen
ve olumlu karşılanan bir hadisedir. Bu nedenle, kanun tasarısını olumlu mütalaa
ediyor, söz konusu kanun tasarısının, başta vakıf kiracıları olmak üzere,
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Gökbulut. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Adıyaman Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat. Buyurunuz Sayın Fırat. AK PARTİ GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET
FIRAT (Adıyaman) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz vakıf mallarının
kirasıyla ilgili yasa tasarısı, rutin bir yasa tasarısı gibi gözüküyor; ancak,
tasarıyı irdelediğimiz zaman, hükümetin bugünkü şartlarda hukuka bakış açısını,
hükümetin devlet anlayışını ve halihazırdaki ekonomik durumdan halkın
etkilenişini, çok güzel bir şekilde izah eden bir yasa tasarısı olduğunu
görüyoruz. Bu yasa tasarısı, malumları olduğu üzere,
kriz sonrasında kiraların 2000 yılı için yüzde 10 olarak artırılması
hususundaki bir yasa tasarısına isnat ediyor. Aynı tarihte yayımlanan diğer bir
yasa tasarısıyla ise, vakıf mallarının, yüzde 10'unun haricinde toplam yüzde 35
olarak artırılması konusu derpiş edilmişti; ancak, nedense, bu hükümetimiz ya
yasa yapma tekniğini bilmiyor veya Anayasayı delmekten büyük bir zevk alıyor!
Bugüne kadar gelmiş geçmiş hükümetlerin bu Parlamentodan geçirmiş olduğu
yasaların Anayasa Mahkemesinden dönme miktarından 57 nci hükümetin Anayasa
Mahkemesinden dönen yasaları daha fazla. Bir zamanlar -biliyorsunuz bir anekdot
vardır- rahmetli Sayın Özal'a atfedilen; ancak, söylenilip söylenilmediği halen
tespit edilememiş olan "bir kere Anayasayı delmekle ne olur" lafı
halen gündemdedir. Belki, rahmetli bunu bir yasa için bir defa söylemiştir;
ancak, bu hükümet, bunu bir âdet haline getirdi. Yapmış olduğu her yasa ya
Cumhurbaşkanından dönüyor veya Anayasa Mahkemesinden dönüyor, bir kez
görüşülüyor, iki kez görüşülüyor, üç kez görüşülüyor. Dün de hatta, bugün,
sabahın erken saatlerinde çıkarmış olduğumuz bir yasa vardı -bugün yasalaştı
herhalde- o da, malumları olduğu üzere Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto
edildi, bir kez daha aynısını gönderdik; bir hukukçu olarak inanıyorum ki, Anayasa
Mahkemesine gitmeden önce Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha iade
edilecektir. Anlayamıyorum; çünkü, bu Meclis, bugüne
kadar içerisinde sayısal olarak hukukçu barındıran en yüksek sayıya sahip olan
bir Meclis. Hatırladığım kadarıyla 80 civarında hukukçu var. Neden böyle bir
ihtiyaç hisseder; neden, böylesine bir inatla hukukla inatlaşmanın içerisine
girer anlayabilmek mümkün değildir. Ancak, diğer konulara baktığımız zaman,
yani ekonomiye baktığımız zaman, siyasetine baktığımız zaman, belki, bir yerde,
bunun, bünyesel yapıdan kaynaklanan bu üçlü koalisyonun bir değişmez yapısı
olduğu gibi gözüküyor. Dün, yine, burada, şu söylenildi; denildi
ki "bu yasa çıktığı takdirde, rejimin bekçisi olacaktır" veyahut
birileri, kendilerini rejimin bekçisi gibi görmeye alışmış kişiler, burada, o
beyanda bulundular. Şuna inanmak gerekir ki, demokrasilerde rejimlerin bekçisi
hukuktur. Müesseseler, Teşkilâtlar veya şahıslar, olsa olsa rejimin hizmetkârı
olabilirler. Rejimi koruyan hukuktur, hukuka saygıdır, insana saygıdır; eğer,
bunun dışına çıkarsanız, yapmış olduğunuz yasaların neredeyse üçte1'i, yüzde
30'a yakını geri dönüyor ise, o zaman, ya rejime karşı bir inançsızlığın içerisindesiniz
veya halka karşı bir inançsızlığın içerisinde olduğunuz neticesine varılır. Bunu, diğer alanlara da kaydırmak mümkün.
Kaldı ki, gerekçede bunu çok güzel ifade etmişler. Biliyorsunuz, iki tane
ekonomik kriz yaşadık. Halkımız, tüm kesimleriyle, sanayicisinden işçisine
kadar tüm kesimleriyle mağdur durumda; ama, devamlı bir iddianın içerisindeyiz;
ekonomi her gün daha iyiye gidiyor, halkımız, hemen içinde olduğumuz günlerde
almış olduğumuz tedbirlerle rahata kavuşacak. Ancak, bakın, gerekçede ne
yazıyor; deniliyor ki: "Ekonomik göstergelerdeki artışın, aynı şekilde
çalışanların gelirine yansıdığını da ileri sürmek mümkün bulunmamaktadır."
Yani, almış olduğunuz ekonomik tedbirlerin netice vermediğinin, halkı
rahatlatmadığının, halkı giderek rahatsız hale getirdiğinin, işte, hükümet
gerekçesindeki çok veciz şekildeki bir ifadesidir. Hükümetin devlet anlayışı, şu izah ettiğim
hukuka bakış açısı ile ekonomiye bakış açısı ve toplamı içerisinde halka
verebildiklerini alt alta yazdığımız zaman, bu hükümetin, şu arkamızda yazılan,
hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu ilkesinden sapmış olduğu
gözüküyor. Bugünkü hükümet, hükümettir; ancak,
bugünkü hükümet, muktedir değildir, bugünkü hükümet iktidar değildir;
dolayısıyla da çözüm üretemiyor. Bunu, ben söylemiyorum; bunu, bir bakan, Sayın
Derviş söylüyor. Diyor ki: "Artık, çözüm üretemiyoruz, seçime gitmemiz
lazım" Çünkü, ekonomik tedbirlerin alınması sonucunda bir iyileşme meydana
gelmiyor, giderek kötüleşiyor. Demek ki, o zaman, sorun, ekonomik olmanın
ötesinde, bir siyasî krizin, bir iktidar krizinin olduğunu gösteriyor. Doğrudur, üç partinin oluşturmuş olduğu bu
iktidar, burada kesin bir çoğunluğa sahiptir; 333 tane parmağa sahiptir;
buradan, istediği yasayı da, saat 04.00'lere kadar da olsa, çıkarma imkânına
sahiptir; ancak, kamuoyu yoklamalarında, üç partinin toplamının arkasında yüzde
10 kamuoyunun olmadığını, seçmen kitlesinin olmadığını görüyoruz. Ancak, dün, yine burada ifade edildi;
denildi ki, işte, bir yerlerde bir seçim yapıldı. Her parti de, bu, Armutlu'da
yapılan belediye meclisi seçimlerinden kendine bir pay çıkardı. Ne güzel; bir
iktidarın bir partisi, birinci parti olarak çıktı; diğer bir parti, oradaki
reyinin yüzde 100 arttığı iddiasında; diğer bir koalisyon ortağıysa, bunu, bir
başarı olarak nitelendirdi. O zaman, seçim ortamı hazır. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Hepsi başarılı! DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - O
zaman, bir seçime gittiğimiz zaman, Sayın Derviş'in çözüm önerisini -ki, o,
seçimde görüyor- yerine getirmek mümkün. O zaman, neden seçime gitmiyoruz?
Neden bu vatandaşlara ıstırap veriyoruz? Bakın, o gün, bu hafta sonu
İstanbul'daydım; İstanbul'un bütün bilboardlarında, bir siyasî partimizin,
kapalı bir alanda yapacağı toplantısı vardı ve hakikaten, Teşkilât çok iyi
çalışıyordu, vızır vızırdı her taraf, İstanbul'un her yerinde, araçların
arkasında o amblemler vardı. Bu, bir hazırlıktı; ancak, akşam televizyonları
seyrettiğimde, 10 000 civarında kapasitesi olan bu alanda, ancak 2 000 kişi
vardı. Acaba çok mu meşguldü halk, yoksa ilgi mi göstermiyordu?! Değerli arkadaşlarım, her şeyin ötesinde,
hükümet olarak öncelikle hukuka saygılı olmamız lazım. Hükümet etmek, inat
etmek demek değildir; hükümet etmek, temsil etmiş olduğunuz halkın ve milletin
iradesini, bu Meclise, bu hükümetin aksiyonlarına sirayet ettirmektir; onları,
rahat ve huzur içerisinde yaşatmaktır; ancak, bunu söyleyebilmek, bu amaca
yöneldiğini söyleyebilmek mümkün değil. Bu sabahın 04.00'ünde, evime giderken,
ben, şunu düşündüm; bugün halkıma ne verdim? 04.00'lere kadar çalıştık, iki
hafta çalıştık. RTÜK Yasasıyla halkımız ne kazandı; halkımız, daha iyi bir
hukuk devleti içerisinde üstün insan haklarını mı kazandı, ekonomik
problemlerini mi halletti?! Bunların hiçbirisine "evet" diyemedim;
inanıyorum ki, hiçbiriniz de "evet" diyemediniz. Değerli arkadaşlarım, demokratik
cumhuriyetlerde, bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün, mutlak surette
seçime gitmek gerekir. Yani, seçim, bu rejimler için bir kaderdir; ama, o
kaderin sonunda, mutlak surette de ecel vardır, ecelden kaçabilmek mümkün
değildir. Bu eceli, kimse... Ki, dinimizce de intihar yasaklanmıştır; ancak,
görebildiğim kadarıyla, bu siyasî iktidar bir ötenazi hakkını kullanmaktadır ve
intihar etmektedir. Değerli arkadaşlarım, bugün, ben, bir
teklifte bulunuyorum; bu Meclisin yapabileceği tek bir şey kalmıştır. Erken
seçim kararının, bu Meclisten kısa sürede çıkmayacağını iyi biliyorum; çünkü,
gitmek mümkün değil; gidip dönmemek, bence, kesin gibi gözüküyor; ama, bir yol
var: Anayasamızın 78 inci maddesi, yüzde 5'lik bir boşalma halinde, üç ay
içerisinde ara seçim mecburiyetini getiriyor. Halka sormamız lazım; halkın
önüne kısmî de olsa bir sandığı götürüp, kendimizi test etmemiz lazım. Bunun
çok kolay bir yolu var; gerek istifaen olsun gerek ölümle olsun, Meclisimizden
birçok arkadaşımızı kaybettik. Yüzde 5'e varabilmek için 14 milletvekili lazım.
İktidar partilerine teklif ediyorum, diyorum ki; en güçlü olduğunuz bölgeler
neresiyse, o bölgedeki milletvekili arkadaşlarınızdan, 1 incisi ben olmak üzere,
13 arkadaşı belirleyin, istifamızı sunalım, üç ay içerisinde ara seçime
gidelim, kendimizi test edelim. (AK Parti sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Yürekli 13 insan, bu halkı seven 13 insan vardır inancı
içerisindeyim. İnanıyorum ki, bu teklifime, en kısa bir sürede cevap bulacağım
ve inanıyorum ki, bizi seyreden halkımız da, bizi, bu hareketimizden dolayı, bu
14 arkadaşı takdirle karşılayıp, yeniden, bu Meclise gönderme imkânını
sağlayacaktır. Gelin, benden başka bir 13 arkadaş daha, isterse, siyasî parti
grupları, nerelerde, hangi seçim çevrelerinde kendilerini güçlü
hissediyorlarsa, o bölgelerdeki milletvekillerini istifa ettirelim. Bu
Meclisten de rica edelim, maalesef, Anayasamız bunu gerektiriyor, istifamızın
bu Meclis tarafından kabulü gerekiyor; böyle bir ittifakın olacağı
kanısındayım. Bütün gruplar, eğer, anlaşabilirse, üç ay sonra neticeyi almış
oluruz. Halk bize, ya tümüyle buyurun gelin, sizin bir cemaziyülevvelinize bir
bakalım, takdiri bana bırakın diyecektir veyahut da sizlere, sizlerin
yaptıklarının çok doğrudur, haklısınız, yolunuza devam edin diyecektir; biz de
buna saygı göstermek durumunda kalırız. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Türker
hazır... DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bunları, ben söylemiyorum. Bunu, sizin gerekçeleriniz
söylüyor; bunu, sizin bakanlarınız söylüyor; bunu, sizin milletvekilleriniz
söylüyor; bunu, meydanlardaki halk söylüyor; bunu, dolduramadığınız salonlar
söylüyor. O zaman yapacak bir şeyimiz yok. Burada oturmanın bize kazandıracağı
bir şey de yok. İnanın ki, bir yıl sonra değil -2004'tür seçim yılımız- bir yıl
daha uzatma hakkınız vardır, 2005 yılıdır- 2005 yılında dahi seçim yapılsa,
sonucun değişmesi, mukadderatın değişmesi mümkün değildir. Değerli arkadaşlar, Sayın Derviş,
ekonomiyi düzeltmek üzere geldi, büyük çabalar gösterdi, 16 günde 16 yasa
dediler, 24 yasa çıkardık; ama, o da ümidini kaybetti. Baktı ki, bütün
tedbirlere rağmen ekonomik göstergeler, maalesef kötü. Onun için de, bir bakan
olarak, ekonomiden sorumlu bir bakan olarak, bir seçimin ekonomiye getireceği
zararın bilincinde olan bir bakan olarak, bir kez değil, iki kez değil,
müteaddit defalar bir erken seçime gidilmesi mecburiyetinden bahseder hale
geldi. Çünkü, benden paso diyor, ben yapacağımı yaptım, ekonomik tüm tedbirleri
aldım; ama, güven yok diyor, bize halkın güveni yok diyor. Halkın güveni
olmadığı süreç içerisinde, buradaki parmak çoğunluğu nerede olursa olsun, 333
değil, 533 de olsa, ekonomiyi ıslah edebilmek, vatandaşı rahata kavuşturabilmek
mümkün olmayacaktır. O bakımdan, ilk kez, ben, Sayın Derviş'e iştirak ediyorum
ve bu yasa tasarısı da, aslında bunun çok veciz bir ifadesidir. Ancak, buna
rağmen, hakikaten, burada ifade edildiği gibi, ekonomik gelişmeler vatandaşın
günlük hayatına sirayet etmediği için, vatandaşlar çok zor durumda olduğu için
bu yasa tasarısına müspet oy vereceğimizi beyan ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Fırat. Gruplar adına konuşmalar tamamlandı. Şahısı adına, birinci sırada, İstanbul
Milletvekili Masum Türker; buyurunuz. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. MASUM TÜRKER (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel, saygılarımı sunuyorum. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı,
aslında, belki, bugünden sonra düşünülmesi gereken bir uygulamayla ilgilidir.
Bilindiği gibi, 1999 yılı sonunda uygulanacak olan ekonomik programla ilgili
olarak ve öngörülen veriler çerçevesinde, kiraların belirli miktarlarda artırılması
öngörülmüş ve belirli bir ölçüde enflasyonun kontrol edilmesi amacı güdülmüştü. Bu uygulama -kimi kesimler itiraz etmekle
birlikte- yaşanan sosyal ve ekonomik krizlerde, ciddî bir gediğin, ciddî bir
sosyal yapılanmanın kapatılmasında önemli
bir rol oynamıştır. Şimdi, bugün, burada yapılmakta olan
düzenleme, aslında, bizim Parlamentoya ilk geldiğimiz gün eleştirilen,
tartışılan bir konunun tekrar gündeme gelmemesi için yapılmış bir düzenlemedir.
Bir hatırlatma yapacak olursak, o tarihlerde, vakıflar, sahip oldukları
gayrimenkullerin kira artırımı için başvurmuş, mahkemelerin tespit ettikleri
kiralar önemli miktarlarda enflasyonun da üstünde olduğu için esnaf itiraz
etmiş, hatta, zaman zaman, konu, Parlamentoya taşınmıştı. Şimdi, ilk defa, böyle bir taşınma
olmadan, böyle bir kışkırtma olmadan ve mahkemeler daha bu konudaki kararlarını
vermeden, hükümet, öngörülen, hedeflenen enflasyon miktarındaki bir kira
artışını gündeme getiriyor. Hedeflenen enflasyon yüzde 35 ve vakıfların sahip
oldukları mülklerden alacakları kira miktarın artışının da yüzde 35 oranında
olacağı öngörülmüş bulunuyor. Bu düzenleme, aslında, belki de, bize,
vizyon olarak, kiraların bundan sonra değerlendirilmesi konusunda bir kriter
getirilmesi yönünde de ışık tutuyor; çünkü, kira artışı denildiği zaman...
Bugün, yine gazetelerin birisinde, bir vakfımız yılbaşında başvurmuş ve kira
artışının enflasyon miktarının üstünde bir değerde olmasına ilişkin düzenleme
yapılmıştır. Oysa, bu konudaki düzenlemelerin ciddî şekilde yanlış olduğunu ve
enflasyonun, birbirini tetikler şekilde daha fazla artmasına neden olduğu gibi,
kira gelirlerinin fahiş fiyatlara ulaşmasına da neden olmaktadır. Bu, neden
böyle olmaktadır; herhangi bir gayrimenkulü kiralamak istediğiniz zaman ve o
gün bu gayrimenkule bir kira rayici biçildiğinde, kira, yalnız o günkü fiyat,
alınması gereken değer değil, bir yıllık süre içindeki muhtemel artışlar
dikkate alınarak değerlendiriliyor. Yıl sonuna gelindiğinde, yeniden bir kira
anlaşması yapılacağı zaman, öngörülen enflasyon da kiranın içinde olduğu için,
geçmiş dönemle o güne kadar gelen tarih arasındaki enflasyon miktarı kadar
değil, gelecek dönemdeki enflasyonun dikkate alınarak yapılmasında fayda
vardır. İşte, vakıflara ilişkin olarak yapılan
buradaki düzenleme bu yöndedir. Bundan sonra, bu, belki de üzerinde düşünülmesi
gereken bir konudur. İlgili merci hangi bakanlıktır, bilmiyorum; Adalet
Bakanlığı mıdır, başka bakanlıklar mıdır ya da biz, milletvekili inisiyatifi
olarak, en azından, kira artışlarındaki miktarın saptanmasında enflasyon
anlayışının, yargı önüne de gidildiği zaman, yeni kavramıyla hedeflenen
enflasyon çerçevesinde ele alınmasını sağlayabiliriz. Bu yasanın bu yönüyle hayırlı olacağını
düşünüyorum; ama, vakıfları görüşürken de bir konuyu gündeme getirmekte ve bu
konunun da altını çizmekte yarar vardır. Vakıflar, bizim tarihimizde önemli bir rol
oynamışlardır. Tarihimizdeki bu önemli rollerinin yanı sıra, günümüzde de artık
önemli bir rol üstlenmiş bulunuyorlar. Böylesine bir yapılanmaya sahip olan
vakıflarla ilgili olarak, bugüne kadar, idarî kararlarda ve özellikle son
dönemlerde, işleyişte, ilgili kesimlerin, Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesindeki
işlemlerin hızlı sona erdirilmesinden dolayı ciddî itirazları olmamakla
birlikte, geleceğe yönelik, vakıfların, sosyal yapı dışında, Batı'da olduğu
gibi, ticarî taraflarının da dikkate alınarak, bunların ticarî işletme
nosyonlarına ilişkin yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu vesileyle, bu tasarının hayırlı
olmasını diliyorum. Saygılarımla. (DSP, MHP ve ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın
Türker. Şahısı adına, ikinci konuşmacı, Erzurum
Milletvekilimiz Sayın Aslan Polat; buyurunuz. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Bu tasarı, tabiî, kimsenin pek itirazı
olmayan bir konu olarak Meclise geldi. Burada da, 2002 yılındaki kira
artışlarının, 2001'e göre yüzde 35 miktarında artırılmasıyla özetlenebilecek
bir tasarı. Bu tasarının, tabiî, öncelikleri de var, bunları arkadaşlar hep
söylediler, bunları da söylemek isterim; ama, esas üzerinde durulacak konusu
şu: Hükümet, üç yıldan beri bir enflasyon
hedeflemesi yapıyor. Kiraları da enflasyonun üzerinde... Önemli bir rakam,
yüzde 23-25'lerde bir oranı hedef tuttuğu için, kiraları enflasyona endekslemek
ve o enflasyonun altında tutmak vasıtasıyla enflasyonu indirmeye çalışıyor.
Sadece kiraları değil, kendi ödediği ücretleri de, bu enflasyon baskısını yaparak,
enflasyonun altında tutmaya çalışıyor. Böylece, enflasyonu indirmeye çalışıyor;
ama, bu enflasyon oranları da tutmadı. Bundan önce gelen bir tasarıda da, 2001
yılındaki enflasyonun yüzde 10-12 olacağı, 2002 yılında da yüzde 10'un altına
düşeceği öngörülmüştü; ama, tutmadı. 2001 yılında enflasyon yüzde 90'lara
çıktı. Bu sene, yüzde 35'lik bir hedef getirdi. Bu hedefin de tutup
tutmayacağını zaman gösterecektir. Yalnız -Sayın Meclis Başkanımız olsun,
vakıflardan sorumlu Sayın Bakanımız olsun, hukukçu oldukları için- bugün, bütün
gazetelerde yayımlanan ve şu şekilde olan bir Yargıtay kararı da var; bu karar
karşısında, bu tasarıda bir problem olur mu; onu da merak ettiğimi söylemek
istiyorum. Haber şöyle: "Yargıtay, kira artışını
enflasyona endeksledi. Yargıtay 2002 yılı içerisinde yeni dönem kira bedelinin,
Devlet İstatistik Enstitüsü tüketici fiyat endeksindeki artıştan az olmamak
üzere, rayiç ve emsal değere göre artırılmak suretiyle tespitine karar
verdi." Özetle böyle olmaktadır. Yani, bugün, biz, burada, her ne kadar
yüzde 35 olarak, Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamını esas alıyorsak,
Yargıtay, burada, emsal değerleri ve rayiç emsal değerleri... Bunu, SSK'nın bir
itirazı üzerine yapıyor -o da bir kamu kuruluşu- SSK'nın itirazıyla bu kararı
alıyor ve bu iki karar arasında bir fark var; çünkü, herkes de biliyor ki, eğer
iş emsale dönerse ve rayiç bedele dönerse, bu, yüzde 35'lerde kalmayacaktır. O
zaman, vakıfların kiraları diğer kiralardan düşük miktarda kalacaktır. İki kamu
kuruluşunda -SSK, buna itiraz edip,
kendisininkini artırıyor- SSK kiracılarında durum başka, vakıf kiracılarında
durum başka bir noktaya geliyor. Ben, bu konuda, hukukî yönden bir yanlışlık
olduğu ve bunun beraberce düzeltilmesinin doğru olacağı kanaatindeyim; çünkü,
burada, biraz önce, bütün konuşmacılar da bahsettiler; vakıflar çok önemli de
bir hizmet görmektedir, vakıf gelirlerinin düşük olmaması da çok önemlidir,
vakıf kiracılarının durumu da önemlidir -biraz sonra onlara da değineceğim-
burada, dengeyi sağlamalıyız. Bizim en çok ürktüğümüz, Türkiye'nin en
büyük medarı iftiharı, İstanbul'daki vakıf yadigârı büyük camilerin, olası,
beklenen, olmamasını istememize rağmen bütün jeoloji uzmanlarının beklendiğini
belirttiği o İstanbul depreminde, o camilerin, şimdiden tedbir alınarak
desteklenmesi, korunması, bizden sonra gelecek ecdatlarımıza miras
bırakılabilmesi için, vakıfların da, bütçesi yetmeyen vakıfların da bu konuda
önemli çalışmalar yapması gerekecektir diye düşünüyorum. Onun için, vakıfların
gelirleri üzerinde de durmakta fayda var. Tabiî, burada, biraz önce bir konuşmacı
arkadaş da söyledi, hakikaten, çok ilginç rakamlar var. Şimdi, bana sorarsanız,
hükümetin, kendi getirdiği gerekçesinde iki önemli yanlışı var. Bir tanesi,
deniliyor ki "...idarî birçok etken, taşınmaz malın değerini, enflasyon
hızının üzerinde ve diğer mallardan daha fazla oranda artırmaktadır. Bu artışın
da gelir olarak nitelendirilmesi gereklidir." Fakat, son yıllarda,
hükümetin uyguladığı politikalarla, herkes de bilmektedir ki, gayrimenkullerin
artışları, bilhassa inşaat maliyetleri, enflasyon artışının altında kalmıştır;
çünkü, talep azalmıştır. Bakın, şimdi, ben, bu noktada da size
devletin resmî rakamlarını vereyim: Devlet İstatistik Enstitüsünün 21 Mart 2002
tarihli raporuna göre, yapı ruhsatı alanında, 2000 yılına göre yüzde 3,8; yapı
kullanma izin belgesi, yapı sayısında yüzde 7 azalış meydana geldi. Bu
azalışların meydana gelmesinin en büyük sebeplerinden birisi de, binalara,
yapılara olan talebin azalmasıdır. Ayrıca, binalar hususunda bir konu daha
var ki, o da çok önemli. Binalardaki fiyat artışları, geçen seneki enflasyon
oranının altında, yüzde 40'larda kalmış bulunmaktadır. Burada önemli olan bir şey daha var; çok
önemli, bu konuda hükümetin itirafı var, diyor ki: "Ekonomik
göstergelerdeki artışın, aynı şekilde, çalışanların gelirine yansıdığını da
ileri sürmek mümkün bulunmamaktadır." Bu da çok doğru. Sizin sayenizde
-bilhassa sosyal demokratlara söylüyorum- Merkez Bankası Başkanı da aynı
kanaatte ve "bu sene çalışanların ücretlerindeki artışın enflasyonun
altında seyretmesi, enflasyonu düşürmemize çok büyük katkı sağladı" diyor.
HASAN GÜLAY (Manisa) - Sosyal demokratlar
Meclisin dışında. ASLAN POLAT (Devamla) - Demokratik sol...
Yani aynısınız, aynısınız; fark etmez. İkinizin de, sosyal demokratların özü,
sizin öz fikriniz oradan geliyor; ne kadar kendinizi değiştirirseniz
değiştirin. Sizin demokratlığınız, sosyalizmden daha aşağıda kaldı; yani, önde
değil, daha aşağıdasınız, sizin demokratlığınız sosyalizmden daha aşağılarda... HASAN GÜLAY (Manisa) - Onu halk biliyor. ASLAN POLAT (Devamla) - Halk Armutlu'da
gösterdi; doğru, onu söylüyorsan haklısın, ona bir şey diyemem, onda haklısın. Burada bir şey daha söylemek istiyorum
arkadaşlar. Son dönemlerde, süper mağazalara doğru bir geçiş var. Süper
mağazalarda bir artış olmasından dolayı, vakıf kiracıları olsun, SSK kiracıları
olsun, küçük esnafın durumunda ciddî bir çözülme var. Ekonomik yönden bunlar
için ciddî tedbirler almadıktan sonra, bu kiralarla, bunların durumunu düzeltemezsiniz.
Bakın, buradaki rakamları size okuyayım: Son araştırmalara göre "son iki
yılda, süpermarketler yüzde 43,94 miktarında artarken ve sayıları 2 421'e
yükselirken, bu sayının, 2003 yılında, yüzde 44,5 artışla 3 500'e ulaşması
bekleniyor. Buna karşılık, 1997 yılında, 159 171 olan bakkal sayısı, yüzde 6,44
küçülerek, 1999 yılında 148 925'e geriledi. Bakkal sayısının, 2003'te, 131
000'e ineceği tahmin edilmektedir" deniliyor. Bu, neyi göstermektedir;
küçük esnaf, sizin döneminizde ve bu
son dönemde son derece azalıyor; buna mukabil, büyük mağazalar, süpermarketler
dünyaya da paralel olarak, artmaktadır. Bunlar da, zaten, vakıfların
kiracılarının da azalmasına, vakıfların kiracılarının iş yapamadıkları için bu
paraları ödeyememelerine, ödeyemedikleri için de, vakıfların toplayamadığı bu
kiralarını, ister istemez kira gelirlerini azaltmaya yöneltiyor; fakat, burada
önemli olan nokta şu: Yargıtayın bugün aldığı kararlarla, serbest piyasada
olanlar yüzde 35'e ve artı rayiç bedele göre ayarlayacağı için, vakıf
kiracıları ile, mesela SSK kiracıları arasında, piyasa kiracıları arasında bir
farklılık meydana gelecektir; bu da arada tezat meydana getirecektir ve bunda
bir hukukî boşluk olacağını veya hukukî bir çatışma olacağını zannetmekteyim. Sayın milletvekilleri, burada bir önemli
konu da faizlerle ilgilidir. Şimdi, siz, her ne kadar hükümet olarak
"enflasyonu yüzde 35'e düşüreceğiz" deseniz bile, işte, bugün bütün
gazetelerde var, sadece sekiz gün içerisinde, faizler, bono faizleri, yüzde
51,49'dan 57,19'a çıkarak 7 puan arttı. Sayın Başbakanın bir hafta evde
istirahat etmesi, Türkiye'de faiz oranlarını 7 puan artırdı. Bu da neyi
gösteriyor; Türkiye'de dengeler oturmadığı için, her an, faizler ve enflasyon
çok kaygan bir zeminde artmaktadır; onun için, sizin bu getireceğiniz tasarının
çok fazla tutacağı kanaatinde değilim. Yine, burada, vakıf kiracıları diyorlar
ki, bizlerden, her şeyden kira alan, vergi alan hükümet, neden 120 milyar
liraya kadar bono ve faiz geliri alanlardan vergi almıyor?.. Bunu, tabiî,
Ağrı'da da izah edersiniz tahmin ediyorum sayın milletvekilim. Hakikaten, çok
ilginç bir şey; çünkü, Ağrı'da bile, Patnos'ta bile, en ufak bir bakkal
esnafımdan, az veya çok, ne kazanırsa bir vergi alan hükümetimizin
-hükümetinizin daha doğrusu; siz oy verdiniz, ben oy vermedim; hepimizin hükümeti;
ama, siz oy verdiniz- 120 milyar liralık bono faizi gelirlerinden hiç vergi
almamasını, bakkal esnafı anlayamıyor, ben de anlayamadım; eğer iktidar
anlıyorsa, bunu izah ederse, memnun olurum; bunu da söylemek istiyorum. Yine, sizin hükümetinizin döneminde,
dolaysız vergilerin yüzde 76 oranına yükselmesi, dolaylı vergilerin azalması,
yani, şirketlerden, holdinglerden ve serbest gelir mensuplarından vergi
alamamanıza mukabil, dolaysız vergileri artırmanız da adaletsizliğin bir
belirtisi olmaktadır. Son olarak şunu söylüyorum: Vakıf
kiralarını ne kadar azaltırsak azaltalım, bir büyük problemle karşı karşıyayız.
Bütün dünyada büyük mağazalara doğru bir gidiş var. Türkiyemizde en son 2001
yılı ocak ayında yapılan bir araştırmaya göre, 400 metrekarenin üzerinde; 2 500
metrekareden büyük hipermarketler piyasadan yüzde 12 pay alıyor, 1 000-2 500
metrekare arasında olanlar yüzde 8; 400-1 000 metrekare arasında olanlar yüzde
6,2; yani, 400 metrekarenin üzerindeki süpermarketlerin piyasadan aldığı pay
yüzde 26. Bunun Avrupa ortalaması yüzde 80. Dolayısıyla, demek ki, bizim
vakıfların kiracıları da başta olmak üzere, küçük esnafımızın, çok kısa bir
dönemde, Avrupa standartlarına uyduğumuz zaman, çoğunun kapanacağı görülmektedir.
Burada yaşayan milyonlarca insana nasıl iş bulacağını düşünmesi de hükümetin en
önemli vazifesidir. Burada, her ne kadar, süpermarketlerde, mesela, Türkiye'de
2 000 000 metrekareye yaklaşan süpermarketlerde 40 000 kişi çalışıyor
deniliyorsa da, bunlardan çok daha fazla olan küçük esnafın da işsiz kalacağı
aşikârdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız Sayın Polat. ASLAN POLAT (Devamla) - Vakıflardan
sorumlu Sayın Bakanımız, Erzurum Ulu Camiinde başlamış olan bir tamirat var.
Çok az da bir parayla 15-20 milyar lira civarında bir parayla bunun bitirilmesi
mümkün. Eğer, Erzurum Ulu Camiine o parayı gönderir, çatısından su akmalarına
tamamen mâni olur, o en büyük mabedimizde -şimdi ibadet ediliyor ama- su
akmasını önler, kışın karlardan temizlerseniz, Erzurum halkı olarak sizden
memnun olacağımızı bildirir, hepinize saygılar sunarım. (SP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Devlet Bakanı Sayın Nejat
Arseven; buyurunuz. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; önce, bütün gruplarımızın
tasarımıza vermiş olduğu destek dolayısıyla, hem sayın grup başkanvekillerimize
hem bütün sayın milletvekillerimize ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum. Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Vakıflar Genel Müdürlüğü, malumunuz olduğu üzere, Başbakanlığa bağlı katma
bütçeli bir kuruluş olup, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 6570 sayılı
Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanuna tabi bulunmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü ile temsil ve
idare ettiği vakıflara ait gayrimenkullerde, 31.12.2001 tarihî itibariyle,
binalı olanlarda 15 809, arsa ve arazi olanlarda 5 297 olmak üzere, toplam 21
088 kiracısı mevcuttur. Kira geliri, taşınmaz mülkiyetinin rantı olup, bu
gelirle katma bütçeli idare olan Vakıflar Genel Müdürlüğü, vakfiyelerde yer
alan, hayrî, sosyal, kültürel ve ekonomik görevlerini aksatmadan yerine
getirmek, vakıf yoluyla meydana gelen ata yadigârı bütün eserlerimizi korumak
ve onarılarak, Türk kültürünün gelecek nesillere intikalini sağlamak için vakıf
mallarının ekonomik şekilde işletme görevini yürütmekte ve bu hizmetlerini
yürüten personeline maaş ve yolluk ödemektedir. Yapılacak bu hizmetlerin
giderlerinin tamamına yakını da, elde edilen kira gelirlerinden
karşılanmaktadır. Siz, çok değerli sayın milletvekillerime
ifade etmek mecburiyetindeyim ki, 2002 yılı bütçesinden, Vakıflar Genel
Müdürlüğüne ayrılan ödenek miktarı, sadece 80 milyar Türk Lirasıdır. Bu
ödeneğin, sadece 80 milyar lira olduğu düşünüldüğünde, vakıfların idamesi için,
bu kira gelirlerinin fevkalade önemli olduğu meselesi de çok açık bir şekilde
ortadadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü ile kiracılar
arasında yapılan kira sözleşmelerinde, 14.10.1998 tarih ve 23493 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanan vakıf taşınmaz mallarının kiralama usul ve esasları
hakkındaki tebliğde "kira süreleri dolan vakıf taşınmazlarının kira
bedelleri, yıllık ortalama toptan eşya fiyat endeksleri dikkate alınarak, emsal
ve rayiç bedele uygun hale getirilir" hükmü bulunmaktadır. 2762 sayılı Vakıflar Kanunu uyarınca,
Vakıflar Genel Müdürlüğünce idare ve temsil edilen mazbut vakıflara ait
taşınmazlar ile emaneten ve niyabeten idare edilen mülhak vakıf taşınmazlara
uygulanacak kira artışları, her yıl, Devlet İstatistik Enstitüsünce yayımlanan
12 aylık toptan eşya fiyat endeksi dikkate alınarak belirlenmektedir ve bu
usullere göre tespit edilen 2002 yılı için taşınmaz kiralarına, bu yıl için,
asgarî yüzde 83 oranında kira artışı tespit edilmek zorunluluğu vardır. Buna
istinaden yürürlükte bulunan vakıf mevzuatı gereği, sözleşmeyle süresi biten
vakıf taşınmazların kira artışı yapılması gerektiğinden, biraz önce ifade
ettiğim gibi, bu yüzde 83 kira artış oranı belirlenmiş ve bu husus, bütün bölge
müdürlerine, uygulanmak üzere de bildirilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen
4331 sayılı Kanunun uygulanması dolayısıyla 6 000 kiracıyla ihtilaflı duruma
düşen Vakıflar Genel Müdürlüğünün, 1999 yılından itibaren, yasal
düzenlemelerle, 2000 yılında yüzde 62 olması gereken artış oranı yüzde 25'e
indirilmiş; ayrıca, sözleşme yapılmayarak işgalci durumunda olan kiracılara da,
Bakanlar Kurulu kararıyla sözleşme yapma hakkı verilmiştir. Değerli arkadaşlarım, bu çalışmalar
sonucunda, idareyle, yani Vakıflar Genel Müdürlüğüyle ihtilaflı kiracı sayısı 6
000'den, sadece 595'e düşürülmüştür; ancak, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik
koşullar ve ekonomik kriz nedeniyle, Vakıflar Genel Müdürlüğüyle sözleşme
yenileyen kiracıların sayısının çok az olduğu da müşahede edilmektedir. Türkiye'de istihdama büyük katkıda bulunan
ve ekonominin temel taşlarını oluşturan esnaf ve sanatkârlardan oluşan vakıf
kiracılarının, bizzat, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ve şahsıma yapmış oldukları
başvurularda, aynı zamanda muhtelif sivil toplum örgütleri kanalıyla yapılan
müracaatlarda, yine, basın-yayın kuruluşları vasıtasıyla yapılan yayınlarda, bu
ekonomik krizden çok fazla etkilenmeleri nedeniyle, yapılan kira artışının,
yani yüzde 83'lük kira artışının çok fazla olduğu ve bu kriz ortamında bunu
karşılamalarının da mümkün olmadığı; bu nedenlerle, kira artışının muhakkak
surette düşürülmesi gerektiği yönünde müracaatlar ve yayınlar yapılmaktadır. Bu itibarla, 1 Ocak 2002 tarihinden
geçerli olmak üzere, kira artışının yüzde 35 oranına düşürülmesi için
hazırlanan bu tasarı, huzurunuza getirilmiş bulunmaktadır. Değerli Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; burada grupları ve şahısları adına görüşlerini ifade eden değerli
milletvekili arkadaşlarımıza, kendi beyanlarıyla ilgili olarak birkaç şey de
söylemek istiyorum, eğer Sayın Başkan izin verirse. Şu anda görüşmekte olduğumuz, kira
kanunlarıyla ilgili bilgileri size arz ettim. Vakıf öğrenci yurtlarının
durumundan bahsedildi Sayın Tunç tarafından. Vakıf öğrenci yurtlarının
kapasitelerinin artırılması, ehliyetli yönetim ve personel kadrosuyla hizmet
veriminin yükseltilmesi amacıyla, kamu menfaatı açısından çok daha yararlı
olacağı düşüncesiyle, 55 adet yurdun işletmesi, uzman bir kuruluş olan ve esas
görevi de bu olan Millî Eğitim Bakanlığına, Bakanlar Kurulumuzun 1.2.2000 tarih
ve 167 sayılı kararıyla devredilmiştir. Yine, Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba
Hastanesinin daha verimli ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması, tam kapasiteyle
çalışması ve halkımıza en iyi şekilde hizmet vermesi; bunun yanında, esas
önemli görevi olan garip ve fakir hastalara ücretsiz teşhis ve tedavi
hizmetlerinin daha etkin bir şekilde yerine getirilmesi amacıyla, Bakanlar
Kurulunun 10.8.2000 gün ve 1331 sayılı kararı ve ekli protokol hükümleri
doğrultusunda, Vakıf Gureba Hastanesi, on yıl süreyle, Sosyal Sigortalar Kurumu
Genel Müdürlüğüne devredilmiş idi. Vakıf Gureba Hastanesinin işletilmesinin
Sosyal Sigortalar Kurumuna devri, Danıştay 10. Dairesi Başkanlığınca iptal
edilmiştir ve bu iptal kararından hemen sonra, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve SSK
Genel Müdürlüğü tarafından oluşturulan komisyonlarca, devir teslim işlemiyle
ilgili çalışmalara başlanmış bulunmaktadır. Oluşturulan komisyonlarda, Vakıflar
Genel Müdürlüğünden başmüfettiş, müfettiş, İstanbul Bölge Müdürlüğünden şube
müdürleri, mühendisler, teknikerler, saymanlar görev yapmaktadır. Hastanenin
bina ve tüm demirbaş muamelelerinin teslimiyle ilgili işlemler de, şu anda,
İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğünce yürütülmektedir. Aynı zamanda, bu hastanede çalışan 513
personelin muvafakatleri ve sicil özetleri de, devredilmiş oldukları SSK Genel
Müdürlüğünden istenilmiştir; ancak, bir hususu dikkatinize getirmek istiyorum:
Vakıflar Genel Müdürlüğünün sağlık kontrolünde deneyimli ve uzman bir kadroya
sahip bir biriminin bulunmayışı ve yıllardan beri çözülemeyen sorunlar
dolayısıyla, Bezmiâlem Valide Sultan Vakfından Vakıf Gureba Hastanesinin
vakfiyesinde yer alan işlevini yapmadığı gibi, döner sermayesinin de etkin
işlemeyişi nedeniyle, Vakıflar Genel Müdürlüğünce, 2000 yılı rakamlarıyla,
değerli arkadaşlarım, çok kıymetli milletvekilleri, her ay 550 milyar TL
civarında bir eködenek gönderilmesi noktasına gelinmişti. Ayrıca, bütçe
yetersizliği nedeniyle, 2000 yılı birim fiyatlarıyla 3 trilyon olan eski Vakıf
Gureba Hastanesinin onarımı da, maalesef, yapılamamaktaydı. Bu nedenle, Bezmiâlem Valide Sultan
Vakfından Vakıf Gureba Hastanesinin daha verimli ve çağdaş bir yapıya
kavuşturulması, Bezmiâlem Valide Sultan Vakfının vakfiyesindeki hayır amacının
en yüksek seviyede yerine getirilebilmesi ve hastanenin 2000 yılı birim
fiyatlarıyla 3 trilyon olan onarımının yapılabilmesi, yüzde yüz oranında tam
kapasiteyle çalışması ve halkımıza en iyi şekilde hizmet vermesi, bunun
yanında, en önemli görevi olan ve vakfiye şartlarından olan garip ve fakir
hastalara ücretsiz teşhis ve tedavi hizmetinin daha etkin bir şekilde yerine
getirilmesi amacıyla, Bakanlar Kurulumuzun biraz önce ifade etmiş olduğum tarih
ve sayılı kararıyla Sosyal Sigortalar Kurumuna devredilmiştir. Protokolün 6 ncı maddesinde, teşhis ve
tedavisi yapılacak fakir ve garip hastaların sayısının, bir yıl içinde tüm
hasta sayısının yüzde 10'u oranında ve bu hastalara verilecek hizmetin diğer
hastalarla aynı kalitede olacağı, yine aynı maddede, hastane içerisinde bu hastaların
tespit ve aynı zamanda sevk işlemleri ile teşhis ve tedavilerinin takibi
amacıyla Vakıflar Genel Müdürlüğünce bir idarî birim kurulması hükme bağlanmış
bulunduğundan, bu hüküm uyarınca hastane içinde idarî birim kurulmuş olup,
Mayıs-Aralık 2001 tarihleri arasında 1 331, Ocak-Mart 2002 tarihleri arasında
ise 1 252 olmak üzere, toplam 2 583 fakir ve garip hastanın tespit ve sevki
yapılarak, ücretsiz teşhis ve tedavi hizmeti verilmesi sağlanmıştır. Bu hizmet,
devir aşamasında olunmasına rağmen elan bugün de devam etmektedir. Yine, hastane içerisinde Vakıflar Genel
Müdürlüğüne ait kurulan idarî birimce sevki yapılan fakir hastaların tedavisi
hastanede yapılmakta, bunlara kullanılacak, ortez, protez gibi tıbbî malzemeler
ve ilaç paraları da Vakıflar Genel Müdürlüğümüz tarafından karşılanmaktadır.
Böylece, eskisiyle kıyaslanamayacak bir sayıda -tabiî fazla bir sayıda- fakir
hastaya hizmet sunularak vakfiye şartları çok daha iyi bir şekilde yerine
getirilmiş bulunmaktadır. Çok değerli arkadaşlarım, aynı zamanda
restorasyon meselesine de biraz değinmek istiyorum; biliyorsunuz bu çok pahalı
ve zahmetli bir hizmettir. Eski Gureba Hastanesinin onarımına Vakıflar Genel
Müdürlüğünce başlanılmış ise de, gerek
bütçeye konulan ödeneklerin yetersizliği gerekse tasarruf tedbirleri nedeniyle
maalesef bitirilememiştir. Hastanenin onarımı için 2000 yılı fiyatlarıyla 3
trilyona ihtiyaç bulunmakta iken, devir protokolü gereğince, gerek bu onarımın gerekse
tüm binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi yükümlülüğü de, aynı zamanda,
Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğüne devredilmiş bulunmaktaydı. Bu işler,
protokol gereği üç yıl içinde tamamlanacaktı; yine, protokol gereğince eski
binalar Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla tasdikli projeler
doğrultusunda ve Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün denetiminde onarılacaktı. Çok değerli arkadaşlarım, yine burada
ifade edilen bir konuya daha cevap vermek mecburiyetindeyim: Mayıs 1999 ve
Mayıs 2002 yılları arasında yeni 15 adet imaret açılmıştır. Böylece imaret sayımız,
Vakıflar Genel Müdürlüğünün, 35'ten, 50'ye çıkarılmış; kapasitesi de 9 425
kişiden, 14 000 kişiye ulaşmıştır. Yine, sosyal yardımlara ihtiyacın arttığı
görülerek, mevcut imaret hizmetlerine ek olarak, Mayıs 1999 ve Mayıs 2002
tarihleri arasında 20 000 yurttaşımıza kuru gıda yardımında bulunulmuştur.
Muhtaç Aylığı ve İmaret Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde Mayıs 1999 ve Mayıs
2002 tarihleri arasında 345 muhtaç vatandaşa aylık bağlanmış olup, böylece,
aylık bağlanan muhtaç vatandaş sayısı, 730'dan 1 075'e ulaştırılmıştır. Ayrıca,
1999 yılında aylık 30 800 000 TL olan muhtaç aylığı, 2002 yılı itibariyle 80
000 000 Türk Lirasına yükseltilmiştir. Yine, yurdumuzun her köşesinde yükselen ve
sayıları 10 000'e yaklaşan, bütün dünyanın hayranlığını kazanmış bulunan
ölümsüz vakıf eserlerimiz, Türk tarih ve medeniyetinin mührünü taşıyan mimarî
şaheserlerimizdir. Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetinde, 4 949 cami, 1 234
türbe, 658 hamam, 341 han ve kervansaray ve çok sayıda medrese, bedesten
bulunmaktadır. Yine, halen, 125 şantiyede, bu eserlerin onarımıyla ilgili
faaliyetler devam ettirilmektedir. Bakanlık görevine başlamış olduğum
günlerin hemen ertesinde, özellikle İstanbulumuz ve Türkiyemiz için çok önemli
olan Fatih Camimizde, Vakıflar Genel Müdürlüğü elemanlarınca bir inceleme
yaptım. Bu camide devam etmekte olan onarımın, fevkalade iyi bir şekilde devam
ettiğini tespit ettik; ancak, tabiî ki, bir diğer tespitimiz, bizi fevkalade
üzdü; çünkü, son deprem dolayısıyla, camiin temellerinde çok büyük hasar meydana
gelmişti. Bu konuyu, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün, Bölge Müdürlüğümüzün teknik
elemanlarınca değerlendirdik; aynı zamanda, bu konuda, İstanbul Büyükşehir
Belediyemizle müşterek bir organizasyon içine girerek, bu büyük eserin
temellerinin onarılması konusunda, İstanbul Büyükşehir Belediyemizle bir
çalışmayı müştereken başlattık. Allah'a şükürler olsun ki, bu çalışma,
fevkalade iyi bir şekilde devam etmektedir. Bunu da, siz değerli milletvekili
arkadaşlarımın bilgisine sunmuş olayım. Yine, değerli arkadaşlarım, burada, vakıf
eserlerinin onarılması konusunda, müracaat sahiplerine öncelik verilmesi ifade
edildi. Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak, bu konuya çok büyük özen ve önem
göstermekteyiz. Çok açık ifade ediyorum, hangi siyasî partiden veya görüşten
olduğuna katiyen bakılmaksızın, yani, iktidar-muhalefet ilişkisi içerisinde
değerlendirilmeden, talep halinde, bütün belediyelerimize, eğer, bir vakıf
eserinin onarılması talep ediliyorsa ve o imkân o belediyemizde mevcutsa,
derhal o belediyelerle protokol yapmak suretiyle, o vakıf eserlerimizin
onarımını belediyelerimize bırakmaktayız. Yine, bunun yanında vakıflarımız,
derneklerimiz veya şahsî müracaatlarda, bu konuları da çok iyi değerlendirmek
suretiyle, sözleşme yapmak suretiyle vakıf eserlerimizin onarımına talip olan
derneklerimize, vakıflarımıza ve kişilere bu onarım hizmetlerini -tabiî ki,
Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün kontrolü doğrultusunda- yaptırmak için elimizden
gelen bütün gayreti gösteriyoruz. Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, bir
konuyu daha huzurunuza getirmek istiyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğümüzce ve
Bakanlığımızca, şu anda Türkiye'de kamuoyunu son derece meşgul eden kamu
vakıflarıyla ilgili de bir çalışma son, nihaî aşamasına gelmiştir. Özellikle,
devlet olarak vermekle zorunlu olduğumuz hizmetlerin vakıflar aracılığıyla
yapılmasının ve bu kamu hizmetinin yapılması sırasında vatandaşlarımızdan
vakıflar marifetiyle haksız para toplanmasının önüne geçmek için, ayrıca bu
konuya ciddî bir denetim getirmekle ilgili olarak bir kanun tasarısını çok
yakında Bakanlar Kurulunun gündemine de getireceğiz. Vakıflar Kanunumuza vermiş olduğunuz
destek için bütün gruplarımıza ve siz sayın milletvekillerime çok teşekkür
ediyorum. Sayın Başkan başta olmak üzere, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Son olarak, üçüncü sıradaki müracaat
Edirne Milletvekilimiz Sayın Şadan Şimşek'e aittir. Son söz milletvekilinindir
kuralı gereği kendisine soracağım. Konuşma... ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Konuşacağım Sayın
Başkan. BAŞKAN - Buyurun Sayın Şimşek. (DSP
sıralarından alkışlar) ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 862 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimi
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisi ve
televizyonları başında bizleri izlemekte olan yurttaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum. Edirne İlimizde, mülkiyeti Vakıflar Genel
Müdürlüğüne ait taşınmazlarda kiracı olarak 700 civarında esnafımız
bulunmaktadır. Ali Paşa, Arasta ve Bedesten Çarşıları ile Vakıf İşhanı ve Ayşe
Kadın Kervansarayındaki vakıflara ait taşınmazlarda kiracı olan esnafımızla
yaptığım görüşmelerde, kira bedellerinin çok yüksek tespit edildiğinden dolayı
zorluk çektiklerini belirtmektedirler. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik
zorlukların piyasayı olumsuz etkilediğini ifade eden esnaf temsilcilerimiz,
böylesine bir ortamda istenilen kira bedellerini ödemelerinin mümkün
olmadığını, işyerlerini kapatmama, eleman çıkarmama ve sadece karınlarını
doyurma mücadelesi içindeyken, kira bedellerinin, içinde bulunulan günümüz
koşullarına uygun olarak makul bir seviyede tespit edilmesinin gerekmekte
olduğunu belirtmektedirler. Vakıflara ait gayrimenkullerin 2002 yılı kira
bedellerinin, 2001 yılı sözleşmelerinde yer alan kira bedellerinin yüzde 35'i
olarak tespit edilmesi ve artışın bu orana göre yapılması yerinde bir uygulama
olacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
arada, 1 Nisan-30 Haziran tarihleri arasında Bağ-Kur primlerine yapılan yüzde
33'lük artış ile esnaf ve sanatkârlarımızın içinde bulunduğu duruma da kısaca
değinmek istiyorum. Bağ-Kurlu üyeler, ödemekte oldukları prime 1 Nisan-30
Haziran tarihleri arasında yapılmak istenilen yüzde 33'lük artış ve ileride
yapılması düşünülen artışlar nedeniyle endişe ve belirsizlik içerisindedirler.
Esnaf ve sanatkârlarımız, tüm bu olumsuzluklara rağmen, kriz ortamından çıkış
yolu aramaktadırlar. Esnaf ve sanatkârlarımız, kira, vergi ve Bağ-Kur
primlerini ödemekte zorlanmaktadır; yanlarında çalışmakta olan işçilerimizin
paralarını dahi ödeyemediklerinden dolayı işçi çıkarmak zorunda kalmışlardır.
Mükellef olarak çok büyük bir potansiyel olan esnaflarımız, sanatkârlarımız ve
çiftçilerimiz, mevcut primlerini bile zar zor ödemekteyken "yüzde 33
artışla birlikte yeni primleri nasıl öderiz, ödeyemezsek ne olacak"
demektedirler. Bu noktada, öncelikle ve ivedilikle yapılması gereken, esnaf,
sanatkâr ve çiftçilerimizin ödemekte oldukları Bağ-Kur primlerinin, 2002 yılı
için hedeflenen enflasyon oranında; yani, Vakıflardaki kira artışları gibi
yüzde 35 oranında artırılmasının yerinde ve somut bir adım olacağı hiç
şüphesizdir. Ayrıca, çiftçilerimizin satmış oldukları ürünlerden kesilen
Bağ-Kur primlerinin kendi hesaplarına aktarılmasının, borçlarından düşürülmesinin
ve Bağ-Kur’dan emekli olup işletme sahibi olanlardan kesilen keseneğin tekrar
gözden geçirilmesinin yerinde ve uygun olacağı kanısındayım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Vakıflarla ilgili kanun tasarısının Meclisimizden uzlaşı kültürüyle çıkması
ayrıca bir önem arz etmektedir. Bu ekonomik sıkıntı ortamında kira oranlarının
düşürülmesi, esnafımızın rahat bir nefes almasına sebep olacaktır. Kanun tasarısını Meclisimize getiren 57
nci hükümetimize, Meclisteki uzlaşı kültürüyle çıkmasından dolayı, grup
başkanlarımıza, oturumu yöneten Sayın Başkan ve Divana, emeği geçen herkese
teşekkürlerimi sunarım. Yasamızın esnaf ve sanatkârlarımıza
hayırlı olması dileğiyle Yüce Meclise saygılarımı sunarım. (DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN- Teşekkürler Sayın Şimşek. Sayın milletvekilleri, kanun tasarısının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)- Sayın Başkan,
soru soracaktık. BAŞKAN- Pardon, özür dilerim... Çok özür diliyorum... Son söz milletvekilinin kuralını işlettik.
İçtüzüğün 81 nci ve 60 ncı maddelerine göre, 10 dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapmak durumundayız. Nidai Seven, Mahmut Göksu ve Yaşar Öztürk
arkadaşlarımızın burada işaretleri vardı... Kusura bakmayın... Evet, biz, arkadaşlarımızın sorularını
alalım. Sayın Seven, buyurunuz. NİDAİ SEVEN (Ağrı)- Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istediğim sorular aşağıdadır: 1- Ağrı İlinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne
ait ne gibi yatırımlar vardır? Şu anda gerçekleştirmek istediğiniz ne gibi
projeler mevcuttur? 2- Ağrı İli ve ilçelerinde 2002 yılı için,
ile ve ilçelere camiler için ne kadar ödenek göndermeyi düşünmektesiniz? 3- Eleşkirt'e bağlı Toprakkale Köyünde
bulunan, tarihî eser olan Toprakkale Camii sahipsiz; buranın koruma altına
alınması gerektiğini ve onarımının yapılması gerektiğini milletvekili olduğum
günden beri defalarca söylememe rağmen, bütçe görüşmelerinde söylememe rağmen,
hep telefonlarım alınmıştır, bir neticeye varılmamıştır. Sadece, Erzurum Bölge
Müdürlüğünden şahıslar gönderilmiş; fakat bir sonuç alınamamıştır. Sayın
Bakanımız, acaba, bu konuda yeni bir talimat verecekler midir, bir netice
alabilecek miyiz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Seven. Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) -
Efendim, sayın milletvekilime, soruları için, çok teşekkür ediyorum. Ağrı İlimizde, şu anda, Vakıflar Genel
Müdürlüğümüzün hangi tür yatırımları olduğu ve bu yatırımlara ne kadar ödenek
ayrıldığı konusuna yazılı olarak cevap vereceğim. Yine "2002 yılı için camilere ne
kadar yardım göndereceksiniz" diye sordular. Bunun miktarının Vakıflar
Genel Müdürlüğünce şu anda bilinmesi mümkün değildir; çünkü, hangi camilerden
ne gibi talepler geldiği, bu taleplerin usulüne uygun olarak intikal edip
etmediği değerlendirildikten sonra, ancak, bu miktar belli olabilecektir. Yine, Toprakkale Camiinin onarımıyla
ilgili olarak da, Vakıflar Genel Müdürlüğümüze talimat vereceğim, bir inceleme
yaptıracağım; ama, konuşmam sırasında da ifade ettim ki, Vakıflar Genel
Müdürlüğü, çok kıt imkânlarla, birer kültür ve tarih hazinemiz olan, sizin de
ifade etmiş olduğunuz cami gibi binlerce eserin bakımını bir şekilde yerine
getirmek zorundadır. Tabiî, bu eserler arasında, mutlaka, öne alınması
gerekenler veya biraz sonra yapılması gerekenler değerlendirmesi Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Bu konuyu da tekrar incelettireceğim, eğer,
çok öncelikli görürsek, bu camie de, mutlaka, en kısa zamanda yardım yapmanın
gayreti içinde olacağız. BAŞKAN -Teşekkürler Sayın Bakan. Sayın Göksu, buyurunuz. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkanım,
delaletinizle Sayın Bakanıma şu soruları sormak istiyorum: Şimdi, bugün, kira bedellerinin 2001 yılı
oranına göre yüzde 35 oranında artırılmasıyla ilgili bir kanun çıkarıyoruz;
fakat bugüne kadar Vakıflar idaresiyle mahkemelik olmuş kiracılar vardır. Ben,
haftasonu İstanbul'daydım, orada Mısır Çarşısı esnafıyla görüştüm. Şimdi,
burada, daha önceki yüzde 83'lük artış, tabiî ki, çok fahiş bir fiyattı, bunu
kimse veremedi; ama, ne var ki, bu insanlarımız mahkemeye verilmiş, bazılarına
tahliye kararı çıkartılmış. Şimdi, bu insanların durumu ne olacak? Bu arkadaşlarımız, Mısır Çarşısı esnafı ve
diğer kiracılar diyorlar ki: "Vakıflar idaresi, bizim borçların faizini
silsin ve tahliye kararlarını kaldırsın yeter." Eğer, faizlerini ister,
tahliye kararları kalkmazsa, bu yüzde 35 oranına indirimin de çok fazla bir
faydası olmayacağını söylüyorlar. Dolayısıyla, bu noktada, yani, kiracıların
olan borçlarının faizlerini kaldırmak ve tahliye kararlarını kaldırmak gibi bir
niyetiniz var mı Sayın Bakanım? İkincisi, yine, büyük kentlerimizde,
Bursa, İstanbul gibi tarihî ve kültürel eserlerimizin çok olduğu yerlerde,
özellikle cami meşrutalarında oturan din görevlilerimizin sorunları. Bunlar,
işgalci gözüyle Vakıflar İdaresince mütalaa ediliyor. Takip edebildiğim
kadarıyla, en son, Diyanet Vakfıyla bir sözleşme yapılmış, bu para ödenmediği
zaman, bu arkadaşlarımızın, o zaman, meşrutalardan çıkması mı söz konusu
olacak? Vakıf eserlerimizin, özellikle camilerimizin hayata geçirilmesinde,
onların inşaı ve tamiri noktasında din görevlilerimizin üstün gayretlerini
herkes görmekte. Bu arkadaşlarımızı sıradan bir kiracı gibi değil de, o eserin
bir mütemmimi, tamamlayıcısı olarak görüp, bunlar için özel bir statü düşünüyor
musunuz? Yoksa, faraza, Beşiktaş'ta, bir din görevlisine 70-80 milyar kira
bedeli gelmiş! Olacak şey değil bu!.. Dolayısıyla, bu arkadaşlara, Vakıflar
İdaresinin daha farklı bakış açısı getirmesi söz konusu mu; bu konuda ne diyorsunuz?
Yine, kişi ve kurumlar, vakıf eserlerinin
tamiri ve bakımı noktasında müracaat ettiklerinde gerekli yardımı gösteriyoruz
dediniz, ben de teşekkür ederim; ancak, ne var ki, birtakım bürokratik engeller
bir türlü aşılmıyor. Mesela, yine, Eminönü'nde, (İTO) İstanbul Ticaret Odasının
yanı başında "Ahi Çelebi" diye bir cami var. Yıllardır çürümeye ve
yıkılmaya terk edilmiş. Mükerrer defa da sordum. Onu, özel teşebbüs...
Sanıyorum Ticaret Odası da bu noktada talip oldu; ama, ne hikmetse, ne
yapılıyor ne de yaptırılıyor!.. Ne olacak yani?! Göz göre göre yıkılıyor!..
Etrafı park. Sanıyorum, Vakıflar İdaresi orayı kiraya vermiş, milyarlarca lira
kira alıyor; ama, bakılmıyor! Buradan, yine bir soru soracağım,
Nuruosmaniye Camiinin 93 tane vakfiyesi var. Vakıflar İdaresi, o Tahtakale
dediğimiz kira gelirlerinin en yoğun olduğu yerde bu eserlerin akarlarını, yani
kira gelirlerini alıyor; ama, camii yıkıma terk etmiş. Yani, vakıf eserlerinden
alınan kira bedelleri, vakıf eserlerinin tekrar ihyası için, vâkıfın, vakfeden
kişinin iradesi doğrultusunda kullanmayı düşünüyor musunuz? Yine bir soru: Yurtları Millî Eğitim
Bakanlığına, hastaneleri SSK'ya devrettiğinizi söylüyorsunuz; bu, vakıfların
işlevini azaltmıyor mu? Bir hayır kurumunu hayata geçirmek için kurulan bu
eserleri oralara devrettiğiniz takdirde, o zaman, Vakıflar ne iş yapacak? Yine, Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf... BAŞKAN - Sayın Göksu, diğer
arkadaşlarınıza da hak tanıma düşüncesinde misiniz?! MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Bitiyorum
efendim. Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba
Hastanesinde bütün hastaların yüzde 10'u oranında fakir ve yoksul hastalara
bakıldığını söylüyorsunuz. Peki, bu hastaneyi açan Valide Sultan da, yüzde 10
gibi bir kayıt koymuş mu; yoksa, bu kaydı siz mi getiriyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurunuz. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) -
Efendim, sorularınız için çok teşekkür ediyorum. Alabildiğim kadarıyla, soruların bir
kısmına hemen cevap vereceğim. İfade etmiş olduğunuz bu fuzulî şâgil
durumuna düşmüş bulunan vakıf kiracılarının sorunlarıyla ilgili şimdi bir
önerge vereceğiz. Eğer bu önergemize destek verirseniz, bu meseleyi büyük bir
ölçüde çözmüş olacağız. Yine, bunun yanında, bu, din
görevlilerinin bazılarının camilerde oturmasıyla ilgili meseleyi, Diyanet
İşleri Başkanlığı ve Diyanet Vakfıyla da görüşmek suretiyle, belli bir çözüme
kavuşturduk. Bu konuda daha iyi bir çözüm bulmak için de çalışmalarımız devam
ediyor. Bu konunun ne kadar önemli olduğunun biz de bilincindeyiz. Yine, İstanbul Ticaret Odamızın talip
olduğu camii biliyorum, ben de yerinde gördüm. Çok açık ifade ediyorum, hiçbir
kompleksimiz yok, bu cami gibi, aslında, onarım bekleyen çok önemli yüzlerce
camimiz bulunmaktadır; ancak, bütün bunların belli imkânlar ölçüsünde
yapıldığını da, zannediyorum, siz başta olmak üzere, bütün milletvekili
arkadaşlarım takdir edeceklerdir. Önemli olan, bu konuda gösterilmekte olan
gayrettir. Sizi temin ederim, bu konuda çok ciddî bir gayretin içindeyiz;
çünkü, bunlar, hiçbirimizin değil, tarihimizden, ecdadımızdan gelen ata
yadigârı eserlerimizdir. Geleceğimize devretmemiz ve mutlaka çaba göstermemiz
gereken bu konuda, kısıtlı imkânlarla, en iyi ve azamî değeri yaratmak için bir
gayret içinde olduğumuzu ifade edebilirim. Bezmi Âlem Vakfına gelince, konuşmam
sırasında da ifade ettim, maalesef, Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, Bezmi Âlem
Vakfı Hastanesinin yürütülmesi için her ay 550 milyar lira parayı bu hastaneye
aktarmak durumunda kalmıştı. Şu anda, yargı, kararı vermiştir, devir işlemleri
devam etmektedir, temyiz safhasındadır; ama, biz, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve
SSK Genel Müdürlüğü olarak devir işlemlerini hızlı bir şekilde tamamlamaktayız.
Dolayısıyla, bir hukuk devleti olan Türkiyemizde, verilmiş olan yargı kararının
yerine getirilmesi, tarafların her ikisi için de mutlak bir zorunluluktur. En
kısa zamanda hastaneyi tekrar devralacağız ve bir daha, böyle, Vakıflar Genel
Müdürlüğünün de çok büyük şekilde katkıda bulunacağı bir işletme olmaktan
çıkarıp, daha rantabl ve vakıf şartnamesindeki amacına uygun olarak işletmek
kararındayız. Cevap veremediğim soruları yazılı olarak
takdim edeceğim. Teşekkür ederim. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Vakit var mı
efendim, bir soru da ben sormak istiyorum? BAŞKAN - 1 dakika var Sayın Şahin. Sıra Sayın Canbay'da. Buyurun. YAŞAR CANBAY (Malatya) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla, Sayın Bakanımıza aşağıdaki sorumu arz ediyorum. Malatya Ulucamii Anadolumuzdaki Selçuklu
eserlerinin en önemlilerindendir. Bu şaheser camiin bakım ve onarıma önemli
ihtiyacı vardır. Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün, Malatya Ulucamiinin onarımı
için bir programı var mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) -
Efendim, bu konuyu incelettireyim; müsaade ederseniz, yazılı olarak cevap vereyim.
BAŞKAN - Hayhay. Sayın Demirci, buyurunuz. MUSA DEMİRCİ (Sivas) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakandan sorumu arz etmek istiyorum. Sivas'taki vakıf kiracılarının büyük
sıkıntıları var. Kira artışı daha önce Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
yapılmıştı, ancak, Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Sayın Başkanım, konu, üç
dört yıldır sizin de malumunuzdur, siz de defaatle konuyu çözmeye
çalışmıştınız; ancak, o günden bugüne bazı vakıf kiracılarının sorunları
çözüldü; ancak, bazıları çözülemedi. Bu konuda, Sayın Bakanımız, zor durumda
olan kiracıların bu problemlerini çözecekler mi? Arz ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demirci. Sayın Bakanım, süre bitti, buyurunuz. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) -
Efendim, eğer müsaade buyurursanız, Sayın Demirci'ye çok kısa olarak cevap
vermek istiyorum. BAŞKAN - Hayır, buyurunuz, size söz
veriyorum zaten; arkadaşlarıma söylüyorum. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) -
Biraz önce de ifade ettim, vereceğimiz önerge, aynı zamanda Sivas'taki fuzulî
şâgil durumuna düşmüş olan kiracılarımızın meselesine de çözüm getirecek bir
önergedir; biraz sonra okunacak, destek verirseniz, maddeye ilave edeceğiz. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkürler. Süremiz bitti değerli arkadaşlarım. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Efendim,
önemli bir sorum vardı; soramadım. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Bakan,
destek veriyoruz, yoklama istemiyoruz; farkındasınızdır. BAŞKAN - Sayın Polat, desteğiniz için
teşekkür ediyoruz. Değerli arkadaşlarım, soru-cevap işlemini
de süresi içerisinde tamamladık. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeleri
tamamlamış bulunmaktayız. Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: VAKIFLAR
GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN TEŞKİLÂT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN
HÜKMÜNDE KARARNAMEYE BİR GEÇİCİ MADDE EKLENMESİ HAKKINDA
KANUN TASARISI MADDE 1. - 8.6.1984 tarihli ve 227 sayılı
Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. "GEÇİCİ MADDE 7. - Vakıflar Genel
Müdürlüğünün temsil ve idare ettiği vakıflar ile mülhak vakıflara ait
gayrimenkullerin 2002 yılı kira bedelleri, 2001 yılı kira bedellerinin % 35
oranında artırılması ile bulunan miktardır." BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. AK PARTİ GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Manisa) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, Anadolu başta olmak üzere,
Balkanlara, ta Hicaz'a, Kuzey Afrika'ya ve Kafkaslara, nereye gidersek gidelim,
attığımız her adımda, atalarımızın, burası senin toprağındır diyerek, vakıflar
vasıtasıyla yaptırdığı müstesna eserler vardır. Buralar, adeta, insanlık için
bezenmiştir; fakat, bugün, o katılımcı ruha henüz ulaşamayışımızın neticesinde
gerilemeye doğru giden bu insanî ve ulvî duygular, yapılan bu hizmetlerin
devamını, maalesef, akamete uğratmıştır. Sayın Bakan, görevim itibariyle, genelde,
bu vakıf hizmetlerinin mihrak noktası olan illerde bulundum; mesela, Konya'da,
Bursa'da, Manisa'da valilik yaptım ve dolayısıyla, buralarda gördüğümüz olay,
hakikaten, işte, bu insanî duygularla yaptırılan hanlar, hamamlar,
kervansaraylar, darüşşifalar, darüşşafakalar, yani, şefkat yuvaları, yurtlar,
köprüler... Bunların hepsi, işte, bu katılımcı ruhla yapılmış; yani, bugün
demokrat ruh dediğimiz bu ruh o gün teşekkül etmiş ve hamiyetperver insanların,
o gün varlık sahibi olanların, yok olanlarla kendi varlıklarını bölüşmesi,
kendi imkânlarını onlarla paylaşması, olanların olmayanlara vermesi
neticesinde; yani, veren elin alan elden üstün olduğu o inanışla, atalarımız,
devamlı olarak, insanların ihtiyaç duyduğu, son derece zarurî olan hizmetleri
yerine getirmek için, bu muazzam, insanlığa ibret ve hakikaten örnek olacak,
müstesna müesseseleri, vakıf müesseselerini icat etmişlerdir. İlk olarak benim
atalarıma aittir. Bunun her şeyi, imzasıyla, her şeyiyle benim atalarıma aittir
ve atalarım bunu insanlığa vedia etmiştir, emanet etmiştir ve hibe etmiştir. Gelin görün ki, biraz önce,
konuşmalarınızdan aldığım cesaretle diyorum ki, Sayın Bakanım, bu güzel
eserleri... Efendim, lütfen Sayın Bakanı meşgul
etmezseniz; çünkü... Evet, bu müstesna eserler -Bursa'ya gidin,
Manisa'ya gidin, Konya'ya gidin, İstanbul'a gidin, Edirne'ye gidin, Amasya'ya
gidin, Kütahya'ya gidin ve Türkiye'nin her tarafına gidin- gördüğümüz bu güzel
eserler... Atalarımız diyor ki: "Buralar senin, tapu senetlerinin
imzalarıdır; ama, bu senetleri, senin varlığının, mevcudiyetinin ispatı olan bu
imzaları, canın, gözün gibi, gözünün bebeği gibi muhafaza et." Zaten vakıf
senedinin altında -eğer incelediyseniz- aynen şöyle der: "Bu vakıf
senedinin hilafına kim ki hareket ede Allah'ın felaketi onun üzerine ola."
Yani, o kadar hassasiyetle gayesinin dışına çıkmaması için, vakıf senedine bunu
derç etmiş; fakat, bunları, yıllardan beri, kendi kaderine terk etmişiz. Sayın
Bakan, tabiî, beş dakikada bunları zikretmek çok zor; ama, şunu öneriyorum:
Biraz önce "yerel yönetimlere, belediyelere bunları devredelim"
dediniz. Yani, devredelim derken... Efendim lütfen... BAŞKAN - Sayın Hatip, siz, lütfen Genel
Kurula hitap ediniz. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Ama, çok
önemli bir konu... BAŞKAN - Arkadaşlarımız da vakıflarla
ilgili önemli bir önerge üzerinde çalışmaktalar. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bakınız, yerel yönetimlere, yani bu yerel yönetimler, il özel
idareleri olabilir, belediyeler olabilir. Samimiyetimle söylüyorum, eğer il
özel idarelerine ve belediyelere bunların tamiri için yetki vermiş
olsaydınız... Gelin röleveleri siz hazırlayın; ama, deyin ki, bu rölevelere
uygun olarak, bu eserlerin aslına uygun bir şekilde restorasyonunu yapın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN- Lütfen, sonuçlandırır mısınız
sözlerinizi. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla)- Mahmut Bey,
bir dakika... BAŞKAN- Efendim, siz Genel Kurula... Sayın Göksu, Sayın Çetinkaya, sizden... M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla)- Bunların
aslına uygun olarak tamirini yapın deyin, samimî söylüyorum, kısa zamanda, bu
ata yadigârı olan eserlerin aslına uygun bir şekilde restorasyonu yapılır ve
tamiri gerçekleştirilir. BAŞKAN- Sayın Çetinkaya, teşekkür
ediyorum. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla)- Sayın
Başkan, bir hususu ifade edeyim. Çünkü, geçenlerde, aralık ayında Bulgaristan'a
gittiğimizde, Filibe Şehrinde, özellikle oradaki Türklerin, soydaşlarımızın
bana söylediği bir şey var. Orada "Bayram Camii" veyahut da diğer bir
ismiyle "Muradiye Camii" denilen bir cami var, vakfiyesi var; ama,
gelin görün ki, yıllarca yad ellerde kalan bizim bu eserlerimiz, maalesef,
orada kendi kaderine terk edilmiş. Yani, son depremde duvarlar tamamen açılmış.
Orada cuma namazını kıldık onlarla beraber; ama, duvarlar tamamen açılmış,
dışarısı görünüyor; fakat, ona rağmen bu camide namaz kılınıyor, son derece
tehlikeli bir durum arz ediyor. Efendim, yurt dışındaki bu eserlere de birazcık
bakarsak... Çünkü, bunlar, benim atalarımın yapmış olduğu eserler. Bir de, Filibe'de yapılmış bir eser var. O
eser, şu anda İtalyanlara kiralanmış, içkili lokanta olarak kullanılan bir
cami. Maalesef, ibadet gayesiyle yapılmış olan bu cami, içkili lokanta olarak
kullanılıyor. BAŞKAN- Sayın Çetinkaya, çok teşekkür
ediyorum efendim. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla)- Bitiriyorum
efendim. Oradaki Başkonsolos bize aynen şunu
söyledi: "Bu kira sözleşmesini aşağıya çekmek için bunun karşılığındaki
parayı verdiğimiz takdirde, İtalyanlar buna razı oluyor." Onun için, bu
konuda da bu Bulgar yetkilileriyle temas kurar ve oradaki soydaşlarımızla da
-orada Türk Ticaret Odaları Birliği diye çok iyi bir birlik kurulmuş- temas
kurarsak, onlar da imkânlarını seferber edeceklerini bize söz verdiler. Bu konuda gereken hassasiyeti
göstereceğinize inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çetinkaya. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray
Milletvekili Murat Akın. Buyurunuz Sayın Akın. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 862 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu tasarıyla, 227 sayılı Vakıflar Genel
Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye, geçici
madde 7 eklenmek istenilmektedir. Maddeye göre, Vakıflar Genel Müdürlüğünün
temsil ve idare ettiği vakıflar ile mülhak vakıflara ait gayrimenkullerin 2002
yılı kira gelirleri, 2000 yılı kira bedellerinin yüzde 35 oranında
artırılmasıyla bulunan miktardır; bu, 2002 yılı kirası olacaktır. Değerli milletvekilleri, vakıf, bilindiği
üzere, hükmî şahsiyete sahip olmak üzere bir mal topluluğunun belli bir gayeye
tahsis edilmesidir. Tahsis edilecek bir mal topluluğu, bir mamelek olabileceği
gibi, belli bir mal veya alacak dahi vakfın konusunu teşkil edebilir. Yine bilindiği üzere, Vakıflar Genel
Müdürlüğünün temsil ve idare ettiği vakıflar mazbut vakıflar olup, tek tüzelkişiliği
haiz ve idaresi, kamu adına Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
yürütülmektedir. Mülhak vakıflar ise, çok sayıda vakıflar
olup, vakfedenlerin vakıf senedinde belirttiği şahıslar tarafından ya da
vârisleri tarafından idare edilmekte olup, her bir vakıf ayrı tüzelkişiliğe
sahiptir. Değerli milletvekilleri, bu tasarı
kanunlaştığı takdirde, vakıf gayrimenkullerinin kira artışları yüzde 83'ten
-2002 yılı için- yüzde 35'lere çekilecektir; ancak, burada bir haksızlık söz
konusudur. Ticarî amaçlı kiraya verilen gayrimenkuller ile eğitim, öğretim ve
barınma amaçlı kiraya verilen gayrimenkullerde... Sayın Başkan... BAŞKAN - Siz, Genel Kurula hitap
ederseniz... MURAT AKIN (Devamla) - Ben, bir noksanlığa
dikkat çekiyorum; ama, Bakan dinlemiyor ki. BAŞKAN - Sayın Akın, Sayın Bakanın... MURAT AKIN (Devamla) - Arkadaşlar gitmezse
konuşmam Sayın Başkanım; tam onunla ilgili bir konuyu konuşuyorum. (DSP, MHP ve
ANAP sıralarından gürültüler) NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Hepsi senin
partinden!.. BAŞKAN - ...bürokratları sizi dinliyor.
Siz, lütfen, devam ederseniz... Arkadaşlarımız, elbirliğiyle, vakıfların
lehinde iş yapmak için önerge çalışması üzerinde konuşuyorlar. Değilse, ben
müdahale edeceğim; ama, sonuçta vakıfların hayrına bir iş olacak. Lütfen, siz Genel Kurula hitap eder
misiniz. MURAT AKIN (Devamla) - Ama, Sayın
Başkanım, ben, burada Bakanın dikkatini çekici bir hususu konuşuyorum... NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Hepsi
muhalefet milletvekili... BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan, daha sonra
sizin konuşmanızı alır, bürokratları da izliyorlar; lütfen, buyurunuz,
sürenizden vakit geçmesin. MURAT AKIN (Devamla) - Devam ediyorum. Değerli milletvekilleri, burada bir
haksızlık söz konusu. Bu haksızlık, ticarî amaçlarla kiraya verilen
gayrimenkuller ile eğitim, öğretim ve barınma amaçlı kiraya verilen
gayrimenkullerin kira bedellerinin aynı emsalde tutulmasıdır. Bu, doğru
değildir; çünkü, barınma, eğitim, öğretim amaçlı kiraya verilen
gayrimenkullerde verilen hizmetlerin vakfın gayesiyle örtüşmesi nedeniyle,
bunların kira bedellerinin, ticarî faaliyetlerle kiraya verilen diğer gayrimenkullerden
daha düşük olması gerekir. Değerli milletvekilleri, vakıflara ait
gayrimenkulleri işleten ya da işyeri olarak kullanan şahıslar, umumiyetle,
ülkemizde yaşanmakta olan ekonomik krizin en fazla tesirinde kalan kişilerdir.
Denilebilir ki, bu insanlar, üç yıldır ödemekte oldukları kira bedellerini,
yapmış oldukları satış hasılatlarıyla zor karşılamaktadırlar. Bu insanlar,
çarşı esnafı diye isimlendireceğimiz, ortadireğe hitap etmeye çalışan
işadamlarımızdır. Bu işadamlarımız, esnaf ziyaretlerimizde, çarşı
ziyaretlerimizde kira bedellerini karşılamakta zorluk çektiklerini, çoluk
çocuklarının geçimlerini sağlayamadıklarını, çoğu kez, yüz yüze
konuşmalarımızda belirtmişlerdir. Bu düzenleme, yerinde bir düzenlemedir;
ama, geç kalınmış bir düzenlemedir. Bu hükümet, uygulamış olduğu ekonomik
programlarla milleti sırtından hançerlemiştir; millet perişan olmuştur.
İnsanlarımız, günlük bir lokma, bir ekmek götürmenin yollarını aramaktadır. 55
inci, 56 ncı ve 57 nci hükümetler, malî milat olarak bilinen vergi yasasında
gelirin tanımına ilişkin değişiklikleri içeren 4369 sayılı Yasanın uygulamaya
girmesiyle birlikte, esnafımızın ekmek kapısını kapatmış, çiftçimizi ve
köylümüzü perişan etmiş; milletimiz, iki büyük harp hariç, böyle bir darlığa ve
yokluğa düşmemiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, bitirir misiniz? MURAT AKIN (Devamla) - Üst üste
başarısızlıkla sonuçlanan istikrar programının başladığı günden beri hükümet
tarafından ısrarla yaratılmaya çalışılan bu iklimin, istikrardan çok
istikrarsızlık getirdiğinin, güvenden çok güvensizlik getirdiğinin, artık,
herkes tarafından kavranmış olması gerekir. BAŞKAN - Sayın Akın, teşekkür ediyorum
size. MURAT AKIN (Devamla) - Türkler, 20 nci
Yüzyıla, bir cihan imparatorluğunun geri dönüşü olmayan çöküşüne tanıklık
ederek girmiştir. Bu duruma tanık olan birinci kuşak dedelerimizin büyük bir
kısmı savaş alanlarında ya da yollarda vefat etmiştir, şehit olmuştur. BAŞKAN - Sayın Akın, teşekkür ederim. MURAT AKIN (Devamla) - Dileğimiz, 21 inci
Yüzyıla, çağı yakalayan onurlu ve zengin bir devlet olarak girmektir. Değerli milletvekilleri, bu milletin satın
alma gücünü yok ettiniz. BAŞKAN - Sayın Akın, size teşekkür
ediyorum. Beni, konuşmanızı kesme mecburiyetine itmeyiniz. MURAT AKIN (Devamla) - İnsanlarımız,
şaşkın halde, hükümetin ne yapacağını beklemekte; ancak, hükümet, sözde
vaatlerden başka bu ülkenin ve yaşayanların durumunu düzeltecek kayda değer bir
icraat göstermemektedir. BAŞKAN - Sayın Akın... MURAT AKIN (Devamla) - Vakıf
gayrimenkullerinin sıfır artışla kiraya verilmesi dahi piyasayı canlandırmaya,
esnafımızın yüzünü güldürmeye, sönen ocakların yanmasına yetmeyecektir. Milletin beklentisi, bu hükümetin bir an
evvel milletin yakasından düşmesidir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(DYP sıralarından alkışlar) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
anlaşılmıştır efendim, devam edelim. BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına, Adana
Milletvekili Yakup Budak. Buyurun Sayın Budak. (SP sıralarından
alkışlar) SP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın
Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gerçekten, vakıflar, tarihimizin,
kültürümüzün en önemli kurumlarından birisidir ve gerçekten, bizim
medeniyetimiz, bir vakıf medeniyetidir. Eğer Osmanlı Devleti 600 yıl boyunca
dimdik ayakta durabilmişse, vakıfların sosyal dayanışması, yardımlaşması ve
toplumsal yapıya yapmış olduğu tutkaldan dolayı 600 yıl ayakta kalabilmiştir.
Son dönemlerde ise, maalesef, vakıflara gerekli olan değeri verememişiz,
koruyamamışız, vakıfları anlayamamışızdır. Sivil toplum kuruluşları diye ortaya
çıkan, son dönemde sık sık sözünü ettiğimiz kurumlar, aslında, bizim binlerce
yıllık tarihimizdeki vakıflardan başka kurumlar değildir. Şu altmış yetmiş
yıllık dönem içerisinde çektiğimiz sıkıntıların temelinde, belki de vakıf
anlayışından uzaklaşmamız yatmaktadır. Böylesine güzel bir medeniyeti,
böylesine güzel bir tarihi bize yaşatan bu kurumları bugün yaşatamamanın, sahip
çıkamamanın sıkıntısını yaşıyoruz. Yer yer vakıflar kurumuyla, vakıflar
Teşkilâtımızla vatandaşımız kavgalı, mahkemelik durumlara düşmektedir. Bu da,
ciddî anlamda, devlet ile vatandaşı karşı karşıya getirmek durumundadır. Onun
için, vakıf ruhuna sadık kalarak, vakıflarda yeni bir yapılanmayı, yeni bir
oluşumu gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz. Bugünkü yaklaşımla, bugünkü
anlayışla vakıfların sorunlarını, vakıflarda kiracı durumunda olan insanların
problemlerini, belirli rakamlarla oynamak suretiyle çözmek de mümkün değildir.
Onun için, muhakkak surette vakıflarımızı tekrar ele almak, devleti ayakta
tutacak olan bu kurumları tekrar büyütmek, geliştirmek ve toplumun mekanizması
haline dönüştürmek mecburiyetindeyiz. Özellikle, yaşadığımız günlerde,
cumhuriyet döneminde, vatandaşımıza A-4 büyüklüğünde bir kâğıdı yetmiş seksen
senedir veremediğimiz için, vakıf arazileri ile devlet kavgalı duruma
gelmiştir. Özellikle, burada belirtmek istediğim
husus, Adanamızda, Karaisalı İlçemizde, Pozantı İlçemizde onbeş köyü kapsayan,
binlerce çiftçiyi, köylüyü kapsayan davalar vardır, köylüler tarafından
binlerce dava açılmıştır; vakıflarla, karşılıklı, yıllardır süren bir nizalaşma
vardır, bir mahkemeleşme vardır. Bu, o bölgedeki insanımızı mağdur etmektedir.
Tespitler yapılmakta, tekrar tekrar bilirkişiler tayin edilmekte, fiyatlar
yükseltilmekte, aşağıya indirilmekte; fakat, vatandaşımızın sorunları da bir
türlü çözümlenmemektedir, çözümlenememektedir. Bu ilçelerimizde bulunan köylerimizin...
Kızıldağ Yaylası var ki, yazın 50 000, 60 000, 70 000 nüfusa hizmet veriyor,
tamamen vakıf arazisi olduğu ifade ediliyor. Onun yanında, Çevlik, Gildirli,
Çukur, Karakılıç, Gülüşlü, Aşağı Belemedik, Nergizlik gibi köylerde, Maraşlı
gibi köylerde binlerce çiftçimiz mağdur durumdadır; Kamışlı, Fındıklı,
Hamidiye, Kilisecik ve Alpu Köylerinde de ciddî sıkıntılar yaşanmaktadır. Sayın
Bakanımızın da bu konuya vâkıf olduğu kanaatini taşıyoruz. Bu bir örnektir. Türkiye'nin her tarafında
bu vardır. Bu problemlerin çıkmasındaki temel sorun, Osmanlı arşivlerinin
açılmaması ve cumhuriyet dönemine geçildiğinde, yüzlerce yıllık tapulama
mekanizmasının harekete geçirilememesidir. Seksen yıl geçmiş, hâlâ, kadastroyu
buralara sokamamışız, devletle vatandaşı karşı karşıya getirmişiz. Muhakkak
surette, tapu ve kadastronun, gerekli işlemleri yapmak suretiyle, bu
problemleri çözmeye katkıda bulunması gerekir. Bu yapılmadıkça da bu sorunların
çözümlenmesi mümkün değildir. Bunun yanında, Vakıflar Genel
Müdürlüğümüz, gerçekten, biraz önce ifade edildiği gibi, kıt kaynaklarla
yönetimini sürdürmektedir. Halbuki, birçok sosyal faaliyetleri vardır; yurtları
vardır, aşevleri vardır. Genel bütçeden Vakıflar Genel Müdürlüğüne kaynak
aktarılmak suretiyle, özellikle, son dönemde yaşadığımız ekonomik krizin,
sosyal problemlerin ve aileleri içeriden çökerten birtakım sıkıntıların
giderilebilmesi için, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün bütçesinin güçlendirilmesi,
bu ailelere, yurtlarda kalanlara yardım yapılmak suretiyle, toplumun sosyal
yarasına merhem olabilecek çalışmaların -vakıfların bu konuda gelişmiş olan
kaynakları, imkânları ve yolları da vardır- muhakkak surette gerçekleştirilmesi
gerekir; çünkü, vakıfların kuruluş amacı da budur. Bunun yanında, biraz önce Sayın Bakanımız
kamu vakıflarından bahsettiler. Fakir fukara fonu olarak bilinen Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun kaynakları da, geldiğimiz gün itibariyle,
yıllık olarak 1 katrilyon mesabesine yaklaşmıştır; ama, bu 1 katrilyon fakire
fukaraya harcanacağı yerde, geçmiş dönemlerde yüzde 80'i, yüzde 90'ı... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı ) YAKUP BUDAK (Devamla) - Sayın Başkan, izin
verirseniz, 1 dakikada tamamlıyorum. BAŞKAN - Buyurun. YAKUP BUDAK (Devamla) - Geçmiş dönemlerde
fak fuk fon olarak bilinen bu kurumun
kaynaklarının yüzde 70'i, yüzde 80'i, yüzde 40'ı -neyse- hep bütçeye
aktarılmıştır. Böyle bir şeyin aktarılmaması gerekmektedir; çünkü, bu Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Fonunun imkânları ve kaynakları temin edilirken,
ülkemizin ciddî anlamda sosyal problemlere yol açacak kesimlerine hizmet
götürmek amacıyla bu paralar toplanmaktadır, insanlar bu noktadan yardım
yapmaktadırlar. Dolayısıyla, kesinlikle, fakir fukara fonunda toplanan paranın
genel bütçeye aktarılması geleneğinden, teamülünden vazgeçilmesi, bundan
tamamen vazgeçilmesi, bu kaynakların tamamen ihtiyaç içerisinde bulunan
insanlara aktarılması gerekir. Devlet, hem böyle bir kurum kuracak, ondan
sonra da bu kurumun topladığı kaynakları genel bütçeye aktaracak... Bu, sosyal
açıdan da, ahlâki açıdan da, aynı zamanda da sosyal devlet olma ilkesi
açısından da oldukça yanlış bir tutumdur. Bu kurumun kaynakları tamamen fakir
ve fukaraya tahsis edilmelidir diyor, kanunun hayırlı olmasını diliyorum. Saygılar sunuyorum. (SP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Budak. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk. Buyurunuz Sayın Öztürk. (MHP sıralarından
alkışlar) MHP GRUBU ADINA BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; vakıflar, Türk kültürünün ebedî
olarak yaşaması için, kültürümüzün bir parçasıdır. Eğer, vakıfların yaşaması
için gerekli kıymeti gerekli değeri verirsek, doğrudan doğruya Türk kültürüne hizmet etmiş oluruz. Anadolu'da, Anadolu Selçuklu Devletiyle
birlikte, devamı olan Osmanlı Türk Devleti, Türk kültürüne hizmet noktasında,
gerçekten, vakıflarıyla damgasını vurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti
kurulduktan sonra, var olan bu vakıf eserlerinin korunması için Vakıflar Genel
Müdürlüğü kurulmuştur. Vakıflar Genel Müdürlüğü, esasta, Türk kültürünün
yaşaması için, bu eserlerin korunması konusunda gerekli olan işleri yapmakla
yükümlüdür; ama, atalarımız, Anadolu'da kurmuş oldukları vakıfların, ihdas
ettikleri eserlerin yanlarında, o eserlerin korunması için, mutlaka, gelir
getirici birtakım değişik eserler de oluşturmuşlardır. Şimdi, bizim istediğimiz, Vakıflar Genel
Müdürlüğünün, bir koordinasyon kurulu gibi çalışarak, vakıf eserlerinin yanı
başlarında gelir getirici olan diğer yan eserlerin elde ettikleri gelirleri, o
vakıflara mutlaka harcaması gerekir. Güzel İstanbulumuzda bunun örnekleri
vardır. Tarihî bir camiin yanında, mutlaka, o camiin korunması için ya
dükkanlar vardır ya da daha basit anlamda, tuvalet gibi, gelir getirici
birtakım eserler vardır. Vakıflar Genel Müdürlüğünün, gelir getirici eserlerden
elde ettiği bu paraları, başka yerlere harcamadan, bir koordinasyon kurulu
oluşturarak, bu eserlerin korunması için harcaması gerekir. Güzel İstanbul'da, tarihî camilerin
çevrelerinde otoparklar vardır. Bu otoparklar, bugün işgal altındadır. Aslında,
Vakıflar Genel Müdürlüğünün, bu otoparklara el koyarak, tarihî eserlerin
gerçekten korunabilmesi için gelirlerini kendi müesseselerine bağışlaması
gerekiyor. Bunun dışında, yine, tarihî eserler,
turistik seyahatlere açık durumdadır, turizme açık durumdadır. Dolayısıyla,
tarihî eserlerin korunması için, mutlaka turizmden de pay ayrılmalıdır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, hem kendi genel müdürlüğünün yaşaması hem de kendine
bağlı olan tarihî eserleri yaşatabilmesi için, mutlaka, bu iki kaynağa dikkat
etmelidir. Turizmden gelir alması, vakıf eserlerinin çevresinde bulunan gelir
getirici eserlere şimdiden el koyması gerekmektedir. İnşallah, bu konuda,
Vakıflar Genel Müdürlüğünde gerekli düzenlemeler yapılarak, gerekirse
Meclisimizden de kanunlar çıkarılarak, gerçekten Türk kültürünün parçası olan
bu eserleri koruma altına almış oluruz. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; son
yıllarda, bazı sivil toplum kuruluşları, "vakıf" adı altında, vakıf
olmanın ötesinde, vakfetmenin ötesinde, birer para toplama mekanizmaları
oluşturmuşlardır. Bunlar da, bazen, doğrudan doğruya, ülkemizde, vergi kaçırmak
için, aracı olarak kullanılır hale gelmişlerdir. Vakıflar Genel Müdürlüğü,
bunları da kontrol etmelidir. O zaman, Vakıflar Genel Müdürlüğü
güçlendirilerek, bu üç esas göz önünde bulundurulmalıdır. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde,
hükümet tarafından verilmiş 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup, işleme
alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun tasarısının
çerçeve 1 inci maddesine bağlı geçici 7 nci maddesine aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederim. Nejat Arseven Devlet Bakanı "23.1.1998 tarihli ve 4331 sayılı
Kanunun uygulanması dolayısıyla idare ile ihtilafa düşerek işgalci durumuna
düşen ve haklarında kesinleşmiş yargı ilamı bulunmayan vakıf eski kiracıları
talep ettikleri takdirde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay
içinde her türlü borçlarını faizleri ile birlikte defaten ödemeleri koşulu ile
Vakıflar Genel Müdürlüğü ile kira sözleşmesi yapabilirler.” BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan,
karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Daha o aşamaya gelmedik Sayın
Günbey. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, geldiği
zaman... BAŞKAN - Sayın Bakan, önergenizin
gerekçesini izninizle okutuyorum. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) -
Buyurun efendim. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 4331 sayılı Kanunun uygulanması ile
Anayasa Mahkemesince iptali nedeniyle şagil durumuna düşen eski vakıf
kiracılarına yeniden sözleşme yapma imkânı tanınarak, idare ile olan
ihtilaflarına son verilmesi ve mağduriyetlerinin giderilmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN - Önergeyi kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun 1.1.2002 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür. BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın Hatiboğlu'nun tümü üzerinde bir
konuşma talebi vardır. Sayın Günbey, siz işaret buyurdunuz; ama,
daha sonrasında, Sayın Bakanla görüştüğünüzde yeni bir talep almadık; özür
dilerim. Çorum Milletvekili Sayın Sayın Hatiboğlu,
İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, lehte konuşmak üzere, buyurun. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim,
süremiz. BAŞKAN - Sadece sizin konuşmanız var. O
konuda Genel Kurulun onayını, iznini alacağım; çünkü, çalışma saatleri
15.00-19.00, 20.00-23.00 olarak belirlenmiş Sayın Hatiboğlu. Değerli arkadaşlarım, Sayın Hatiboğlu'nun
konuşması sonrasında, kanun tasarısının tümünün oylamasının bitimine kadar
çalışma saatimizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ediyorum. Sayın Hatiboğlu, lütfen buyurunuz. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; vakıf yerleriyle ilgili kira bedellerinin tespitinde,
gerçekten, esnafımızın bugün içerisinde bulunduğu sıkıntıları birazcık olsun
hafifletecek bir düzenleme yapıldı. Sayın Bakana, tabiî, teşekkür ediyoruz. Bu
teşekkürümüzü dinleme imkânı bulamadığına göre, umuyorum, zabıtlardan alıp
okuma imkânı bulur. Değerli milletvekilleri, vakıflar,
gerçekten, bizim milletimizin, bir anlamda, simgesi haline gelmiştir. Vakıf,
hayrî amaçlı dünyevî varlıkların belli bir maksada tahsisinden ibarettir. Bunun
için, ecdadın dünyaya örnek tavırları ve uygulamaları var. Bizim, maalesef, son
yıllarda vakıflara karşı tavrımız, ecdadın vakıflara gösterdiği tavırla hiç
mukayese edilemeyecek kadar üzücü ve acı verici niteliktedir. Vakıfların kiralarını topluyoruz; iyi.
Tabiî toplayacağız, kimse bedelsiz kullanma hakkına sahip değildir; ama, o
vakıfların, tahsis edildiği maksada uygun gelişmelerini, bakımını,
iyileştirilmesini, imarını ve tamirini yapma çabamız var mı; hayır. Vakıfları
fevkalade hor kullandığımızı ifade etmeye mecburum. Mesela, benim bölgemde,
Çorum'da, çok güzel, tipik bir cami var, kubbeli cami; tamir için kapatıldı ve
aylardır ibadete kapalı. Sayın Bakanım, zannediyorum, size not
alıyorlar. BAŞKAN - Sayın Bakanım, Sayın
Hatiboğlu'nun, size bir ricası oldu. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Çorum Kubbeli
Camimiz, aylardır, hatta, yılı aşan süredir kapalı; tamir için boşaltıldı,
kapalı duruyor. Vakıflarımızın himmetine bağlı. Tamam, kiraları alalım,
kiraları artırıyorsunuz, bunları toplayalım... Gerçi, bu defa, sağ olsun,
tasarı sahibi Sayın Bakan, sayın hükümet, vakıf kiracılarının bu yılki kira
yükselimlerini yüzde 35'lere çekti. Tabiî, bu bir katkıdır; isabetli oldu. Bir başka şey daha var; İstanbul'daki
arkadaşlarımızın ısrarla ve zaman zaman, bize ve diğer milletvekili
arkadaşlarımıza ilettiği bir husus var: Sayın Bakan, Vakıf Gureba Hastanesi
SSK'ya devredildi. İlgililer gittiler dava ettiler, yargı bir karar verdi; dedi
ki, hayır, SSK'ya devredemezsiniz bunu, sahibi aslîsine iadesi gerekir. Peki,
aylar geçti, devir için heyetler oluşturuldu, ne netice aldık; hiçbir netice
almadık. Sayın Bakan, yani, kiraların aşağı çekilmesinden çok daha önemlidir.
Elbette o önemlidir; ama, bu çok daha önemlidir. Buna, lütfen, bir el atınız.
Bir kere, vâkıfın kastı ve muradı istikametinde hareket etmezseniz, başımıza bu
sıkıntılar gelir. Yani, ekmek darlığı, rızk darlığı, iş yokluğu, aş yokluğunun
çok çeşitli sebeplerinden birisi de, herhalde, vâkıf olan ecdadımızın
vakıflarına saygılı davranma yeteneğini yitirmiş olmamızdan ileri geliyor;
çünkü, merhum cennet mekân Sultan Mehmet Han: "Benim vakıflarımı kastımın
dışında kullananlar olursa, onlara iyi duam olmaz" diyor. Ben açığını
söylemiyorum. Onun için, lütfen bu vakıflara karşı daha hassas davranalım. Biz bu tasarıya, Saadet Partisi Grubu
olarak destek verdik, olumlu yaklaştık; ancak, keşke, ne olur -hâlâ vakit de
geçmiş değil Sayın Bakan, İçtüzüğün 89 uncu maddesi vesilesiyle bir tekriri
müzakere de yapılabilir- şu biriken borçların ödenmesi açısından kiracılara
tanıdığınız altı aylık süreyi, bir yıla genişletseniz, uzatsanız faydalı olur
ve kiracılarımız daha rahat nefes alır diye düşünüyorum. Tasarıya olumlu oy vereceğimizi ifade
ediyorum, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum efendim. Sayın Başkan, teşekkür ediyorum efendim.
(Alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın
Hatiboğlu. Buyurunuz Sayın Bakan. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Hatiboğlu'nun ifade
etmiş olduğu Çorum Kubbeli Camii ile ilgili kararlar Vakıflar Genel Müdürlüğü
tarafından alınmıştır; Müftülükle bir protokol de gerçekleştirilmiştir. Bu
protokol çerçevesinde bu camiin onarımıyla ilgili faaliyet en yakın zamanda
başlayacaktır. Yine, Vakıf Gureba Hastanesinin devriyle
ilgili çalışmaların başladığını kürsüde biraz önce ifade etmiştim. Tekraren
ifade ediyorum; bu hastanenin Vakıflar Genel Müdürlüğünden Sosyal Sigortalar
Kurumuna devri için yapılan devir teslim işlemi altı ay sürmüştür; ancak, bizim
devir teslim etmemizden sonra, orada birtakım faaliyetlerin gerçekleştirilmiş
olduğu da dikkate alınınca, şu andaki sürenin çok uzun olmadığı, zannediyorum
takdir edilecektir; ama, bir hukuk devleti olan Türkiye'de bu yargı kararının
gereği mutlaka yerine getirilecektir. Arz ettim Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım. Tasarının tümünü oylarınıza sunacağım... III. - Y O
K L A M A (SP ve AK Parti sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı) MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Yoklama
yapılmasını istiyoruz. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Bakan,
size ve kanuna karşı değil bu; bunu kesin biliniz. Bunu, kesin bitireceğiz. SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Hani
destekliyordunuz?! HASAN AKGÜN (Giresun) - Hayır işi bu,
yapmayın! İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan,
çalışma süresi doldu. BAŞKAN - Çalışma süresini uzattığımızı
söylemiştik Sayın Köse, "bitimine kadar" demiştik. 20 arkadaşımızın isimlerini tespit
edelim... Sayın Hatiboğlu, Sayın Çelik, Sayın Şahin,
Sayın Toprak, Sayın Akman, Sayın Yalman, Sayın Canbay, Sayın Budak, Sayın
Ulucak, Sayın Esengün, Sayın Kamalak, Sayın Geçer, Sayın Sacit Günbey, Sayın
Erbaş, Sayın Oğuz, Sayın Emre, Sayın Arvas, Sayın Göksu, Sayın Polat, Sayın
Gündüz, Sayın Korkutata. Yoklama için 3 dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çok az bir
eksikle yeterli çoğunluğu bulamadık. Saat 20.00'ye kadar toplantıya ara
vereceğim; tekrar yoklama yaparak başlayacağız. Saat 20.00'de toplanmak üzere, Birleşime
ara veriyorum. Kapanma Saati : 19.10 ÜÇÜNCÜ
OTURUM Açılma
Saati: 20.00 BAŞKAN:
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP
ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Levent MISTIKOĞLU (Hatay) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
100 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 862 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz; ancak, tasarının tümünün
oylanmasından önce yoklama istenilmiş ve toplantı yetersayısı bulunamamıştı. III. - Y O
K L A M A BAŞKAN - Şimdi, yoklamayı tekrar edeceğim.
Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı yoktur. İçtüzüğün 57 nci maddesi
"Yoklama" başlığını taşır. Hep söyledim; birkaç gündür de, zaman
zaman farklı yorumlara sebebiyet verdi maalesef. "Başkan birleşimi
açtıktan sonra tereddüde düşerse yoklama yapar" der 57'nin birinci
cümlesi. Burada, yoklama yapabilmesinin önşartı, olmazsa olmaz koşulu, Başkanın
tereddüde düşmesidir. Başkan, tereddüde düştüğünde de yoklamayı yapacaktır. "Görüşmeler sırasında işaretle
oylamaya geçilirken, YİRMİ milletvekili ayağa kalkmak veya önerge vermek
suretiyle yoklama yapılmasını isteyebilir" der ikinci cümle. Buna da, bir
fırsat oldu diye değiniyorum. "İsteyebilir" dediğine göre, yasa
koyucu, YİRMİ milletvekiline bir seçimlik hak tanımıştır; ama, isteyebilmesinin
önkoşulu da, Başkanın tereddüde düştüğü durumda yoklama yapmasındaki gibi bir
durumun hâsıl olmasıdır; yani, Genel Kurul salonunda yeterli çoğunluğun
bulunduğuna dair kesin bir kanaat edinememesi, aksine, tereddüdün hâsıl olması
şartıyla, bunu, yirmi sayın milletvekili, ayağa kalkmak suretiyle ya da
Başkanlığa önerge vermek suretiyle kullanabilmelidir. Değerli arkadaşlarım, 57 nci maddenin son
cümlesi "yoklama sonucunda, üye tamsayısının en az üçte birinin mevcut
olmadığı anlaşılırsa, oturum en geç bir saat sonrasına ertelenebilir. Bu
oturumda da toplantı yetersayısı yoksa, birleşim kapatılır" diyor. Bugüne kadarki uygulamalarımızda,
maalesef, hem bir saat sonrasında ikinci kez toplantı yetersayısına
ulaşılamadığında, oturumun kapatılması uygulamasına yer verilmiş; ama, birçok
Başkanvekilinin uygulamasında da sıkça görüldüğü gibi, aynı oturum içerisinde
-yani, şu anki durumu düşünürseniz- Başkan, diyelim, bir 10 dakika, 15 dakika,
20 dakika tekrar ara verebilmiş. Ben, yasa koyucunun iradesini ve yasanın
konulmasıyla güdülen amacı, hep bir hukukçu olarak, bir anayasacı olarak
gözönünde bulundurduğum için, zaman zaman Başkanvekillerinin yaptığı -bana göre
yanlış olan- uygulamayı yapamam. Bir anlamda da, Mecliste, bu İçtüzük olsun
başka maddelerin yorumu olsun, doğru yorumla, bugüne kadarki yanlış
uygulamaların da belki önüne geçebiliriz inancıyla, neyi doğru biliyorsam, bir
anayasa hukukçusu sıfatıyla, onu yapmaya çalışıyorum. Biz, 19.05'ta, arkadaşlarım toplantı
yetersayısı talebinde bulunduklarında, yaptığımız yoklamada toplantı
yetersayısını bulamamış, saat 20.00'de toplanmak üzere ara verdiğimizi ifade
etmiştik. Doğal olarak, 20.00'de toplandığımızda, zarurî bir şekilde yoklama
yapmamız gerekmekteydi ve şimdi de 184'e ulaşmamız gerekiyordu çalışmalarımıza
devam edebilmemiz için. Maalesef, 184 sayısı yok. Dolayısıyla, arada sırada,
sayın başkanvekillerinin yaptığı uygulamayı, ben, belki de bundan sonra bir
işaret olur düşüncesiyle, uygulamalarımızdan kaldırtabilme ümidiyle, doğru
olanı yapacağım ve bu oturumda da toplantı yetersayısı olmadığı için birleşimi
kapatacağım; ama, izin verirseniz, hakkım olduğu inancıyla, bir vefa borcumu,
bir teşekkür borcumu yerine getireceğim. Önce, bu yasa tasarısını getirdiği için
Sayın Bakana, Sayın Hükümetimize teşekkür ediyorum. Vakıflar Genel Müdürüne,
bürokratlarına hazırlıklar sırasındaki katkıları nedeniyle teşekkür ediyorum.
Tüm değerli grup başkanvekillerimize ve tüm değerli siz milletvekillerimize
teşekkür ediyorum. Ayrıca, Siirt Veysel Karani Hazretleri Türbesi gibi,
Silsilename gibi -her birinize takdim etmiştim- birçok eseri, Vakıflar Genel
Müdürlüğünün bütçesi, maalesef, son derece komik bir rakam olduğu için -Sayın
Bakanımız da açıkladılar, 80 milyar filan dediler- o dönemde, ben, Vakıfbanktan
aldığım yardımlarla yapabilmiştim; Vakıfbankın Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel
Müdürü Altan Koçer'e ve arkadaşlarına şükran borcumu ifade ediyorum. Eyüp Sultan Camii başta olmak üzere,
birçok kutsal mekânımızın ışıklandırılmasını da Tekfen grubu yapmıştı; onlara
da teşekkür ediyorum. Hepinize iyi akşamlar diliyorum. Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 16 Mayıs 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum. Kapanma
Saati : 20.15 |
|