Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

 

DÖNEM : 21        CİLT : 94       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

98 inci Birleşim

9 . 5 . 2002 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Sebgetullah Seydaoğlu'nun, RTÜK Yasasına ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış, Türk dili ve Dil Bayramı ile Yunus Emre'yi anma etkinliklerine ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya'nın, Şanlıurfa ve Mardin İllerini kapsayan Köy Hizmetleri 19 uncu Bölge Müdürlüğünün kaldırılmasına ilişkin gündemdışı konuşması

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Dünya Bankası Parlamenter Ağı Başkanı Bert Koenders'in daveti üzerine, Bern'de yapılacak olan "Açlıkla Mücadelede Parlamenterlerin Rolü" konulu Dünya Bankası Parlamenter Ağı Üçüncü Yıllık Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunu temsilen Eskişehir Milletvekili Süleyman Servet Sazak'ın katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/170)

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 27 arkadaşının, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/282)

D) Çeşİtlİ İşler

1.- (10/18, 23, 79, 212, 244, 257) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonuna seçilmiş bulunan üyelerin başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin Başkanlık duyurusu

V.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ

1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

2.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557)

4.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/878) (S. Sayısı: 850)

5.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666)

7.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/754,1/692) (S. Sayısı: 675)

8.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Karar-name ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676)

9.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

10.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/842) (S. Sayısı: 690)

11.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/894) (S. Sayısı: 796)

12.- Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihai Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre, Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/805) (S. Sayısı: 715)

13.- Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/853) (S. Sayısı: 716)

14.- Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/973, 1/821) (S.Sayısı: 862)

15.- 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 25.4.2002 Tarihli ve 4754 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları raporları (1/975) (S. Sayısı: 858)

16.- Zorunlu Deprem Sigortası Kanunu Tasarısı ile Zorunlu Deprem Sigortasına Dair 587 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/782, 1/609) (S. Sayısı: 824)

17.- Özürlüler Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları raporları (1/907) (S. Sayısı: 778)

18.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827)

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A)YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki mera vasıflı hazine arazilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/4179)

2.- Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, infaz koruma memurları ve diğer cezaevi personelinin çalışma şartlarına ve özlük haklarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/6239)

3.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, kamu görevlilerinin özlük haklarını düzenleyen Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/6533)

4.- Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, yasal prosedüre uygun olarak nakledilen derilere el konulduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/6563)

5.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, sağlık hizmetlerindeki KDV oranlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/6658)

6.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın;

Bankalara sağlanan finansal desteğe,

Etibank’ın eski sahibinin bankacılık faaliyetlerine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6664, 6666)

7.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in;

Ankara İline bağlı bulunan; Yenimahalle, Şereflikoçhisar, Sincan, Polatlı, Nallıhan, Mamak, Kızılcahamam, Keçiören, Kazan, Kalecik, Haymana, Güdül, Gölbaşı, Evren, Etimesgut, Elmadağ, Çubuk, Çankaya, Çamlıdere, Beypazarı, Bala, Ayaş, Altındağ, Akyurt,

İlçelerindeki jandarma ve asayişe ilişkin soruları ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/6703, 6704, 6705, 6706, 6707, 6708, 6709, 6710, 6711, 6712, 6713, 6714, 6715, 6716, 6717, 6718, 6719, 6720, 6721, 6722, 6723, 6724, 6725, 6726)

8.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, seçim yasalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/6795)

9.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, İznik Müşküle Köyünün sulama suyu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7009)

10.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, Erzurum Havaalanı inşaatın-da kullanılan dolgu malzemesinin ne kadarının Gelinkaya Ocağından alındığına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7031)

11.- Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in;

Ulaş-Karacalar Projesine,

Divriği I. Merhale Projesine,

Gazibey Projesine,

İmranlı I.Merhale Projesine,

Pusat-Özen Projesine,

Suşehri Projesine,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7064, 7065, 7066, 7067, 7068, 7070)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Ahmet Tan, Trafik Haftası ve geçen yıl Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği Trafik Araştırma Komisyonu raporunun ve önerilerinin bakanlıklar dahil hiçbir kurumda dikkate alınmadığına,

Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik, ülke yönetimi ve idarede şeffaflığın ve denetimin önemine,

Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam, yurtlarından ayrı yaşayan ve bulundukları bölgeyi terk etmeleri yönünde baskı altında olan Rusya Federasyonundaki Ahıska Türklerinin acil sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri istendiğine dair Başbakanlık tezkeresi okundu; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonlarında bulunan tasarının geri verildiği bildirildi.

Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya'nın, (9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Medyanın sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla kurulan (10/18, 23, 79, 212, 244 ve 257) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar seçildiler.

Başkanlıkça, Meclis Araştırması Komisyonuna seçilen üyelerin başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmaları için toplanacakları gün, yer ve saate ilişkin duyuruda bulunuldu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından,

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının (1/744) (S. Sayısı: 786) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/777) (S. Sayısı: 557) 2 nci maddesi üzerinde verilen önergenin oylanmasından önce istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;

9 Mayıs 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime   16.51'de  son verildi.

 

 

Kamer Genç

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Cahit Savaş Yazıcı

 

Meyda Bayer

 

İstanbul

 

Ankara

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Şadan Şimşek

 

 

 

Edirne

 

 

 

Kâtip Üye

 

         No. : 137

II. – GELEN KÂĞITLAR

9.5.2002 PERŞEMBE

Tasarı

1.- Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/979) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2002)

Teklifler

1.- İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; 4.1.1961 Tarih ve 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapan Kanun Teklifi (2/966) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.5.2002)

2.- Aydın Milletvekili Sema Tutar Pişkinsüt ve 2 Arkadaşının; 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanunun 2 nci Maddesinin (A) Bendinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/967) (İçişleri  Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.5.2002)

3.- Balıkesir Milletvekili Numan Gültekin'in; Altınova Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/968) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2002)

4.- Balıkesir Milletvekili Numan Gültekin'in; Altınoluk  Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/969) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2002)

5.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/970) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2002)

Tezkereler

1.- "Gemilerin Denizleri ve Limanları Kirletmesini Önleme ve Kirlilikle Mücadele Etme" Konusunda Yapılan Performans Denetimi Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1067) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

2.- "İstanbul Depreme Ne Kadar İyi Hazırlanıyor" Konulu Rapor ile "Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Marmara ve Düzce Depremleri Sonrası Faaliyetleri" Konulu Performans Denetimi Raporlarının Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1068) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

3.- "Yap-İşlet-Devret Modeli ile Yapılan İzmit Şehri Kentsel ve Endüstriyel Su Temini Projesi Hakkında Raporun" Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1069) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

Rapor

1.- Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/973, 1/821) (S. Sayısı: 862) (Dağıtma tarihi: 9.5.2002) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde hayvancılığın geliştirilmesi çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7231) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde afet bölgesi ilan edilen yer olup olmadığına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/7232) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

3.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, İller Bankasının Ağrı İlinde programa aldığı işlere ve verilen ödeneklere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/7233) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

4.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ve Gürbulak sınır kapısından yapılan ticarete ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Keçeciler) yazılı soru önergesi (7/7234) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

5.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ve Ağrı Dağı ile ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/7235) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

6.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlindeki yatırımlara ve sağlık personeli açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7236) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

7.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen köy hizmetleri projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/7237) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

8.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlindeki ürün araştırma ve yayın projelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7238) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

9.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7239) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

10.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlindeki su kanalı ve sulama projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/7240) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

11.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen tapu ve kadastro projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/7241) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

12.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı ve çevresindeki tarihi vakıf eserlerine ilişkin Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/7242) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

13.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Edip Safder Gaydalı) yazılı soru önergesi (7/7243) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

14.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/7244) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

15.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/7245) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

16.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Ramazan Mirzaoğlu) yazılı soru önergesi (7/7246) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

17.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/7247) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

18.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7248) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

19.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yapılan DSİ yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7249) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

20.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin İçişleri Bakanından  yazılı soru önergesi (7/7250) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

21.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ve belediyelere gönderilen ödeneklere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7251) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

22.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ve temel eğitime yapılan katkılara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7252) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

23.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlindeki taşımalı eğitime, okulların bilgisayar ve yabancı dil öğretmeni ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7253) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

24.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinin öğretmen ihtiyacına  ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7254) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

25.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde uygulanan projelere ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/7255) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

26.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere  ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/7256) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

27.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7257) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

28.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Ağrı İlindeki tarımsal projeler, doğrudan gelir desteği uygulaması, yaşanan kuraklık ve TMO'nun buğday alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7258) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

29.- Ankara Milletvekili Cemil Çiçek'in, motorlu araçların fenni muayene işlemlerinin devrine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/7259) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

30.- Ankara Milletvekili Cemil Çiçek'in, trafik tescil işlemlerinin devrine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7260) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

31.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Malatya'da komşusunu yaralayan bir şahsın evine düzenlenen operasyonla öldürülmesi olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7261) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

32.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Trabzon'da bir lisede konferans izleyen öğrencilerin protestoları sonrası çıkan olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7262) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

33.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, çiftçi destekleme projesi kapsamında verilen kredilerden yapılan kesintilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7263) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

34.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Kuzey Irak'a nakliyat yapan bazı Türk şoförlerin tutuklandığı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7264) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

35.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, hidroelektrik santrallerindeki kapasite kullanım oranlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7265) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 27 Arkadaşının, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/282) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

9 Mayıs 2002 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşimini açıyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Toplantı yetersayısı yok Sayın Başkan.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Siz burada mısınız; ekibin nerede?!

BAŞKAN - İsterseniz, takdiri bana bırakın canım...

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapılacaktır.

Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim; bu süre içerisinde, sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda olduklarını cihaza girmek suretiyle belirtmelerini, cihaza giremedikleri takdirde, Divandaki teknik elemanlardan yardım istemelerini, bu halde de cihaza giremedikleri takdirde, bir pusula imzalayıp Divana göndermelerini rica ediyorum.

Pusula gönderen arkadaşların, Genel Kurul salonunu terk etmemelerini diliyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Almayın Sayın Başkan, hayır, almayın onu.

BAŞKAN - Şimdi, toplantı yetersayısını tam ucu ucuna yakaladık.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Toplantı yetersayısı yok Sayın Başkan.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Ekibin nerede?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Biz buradayız efendim, toplantı yetersayısı yok, siz onu bulun...

BAŞKAN - Niye?! Makine burada... 178 arkadaşımız burada hazır, 1 de ben toplam 179; 5 de burada 184.

Sayalım arkadaşlarımızı isterseniz.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır olmaz!..

BAŞKAN - Rica ediyorum... Yani, bu kadar da...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, onlar sonradan geldiler.

BAŞKAN - Sonradan gelmediler.

Iğdır Milletvekili Sayın Ali Güner burada mı efendim? Burada.

Sayın Halit Dikmen?.. Burada.

Sayın Murat Sökmenoğlu?.. Burada.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Halit Dikmen yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Burada efendim. Halit Dikmen arkadan el kaldırdı.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Yok Sayın Başkan...

BAŞKAN - Yok mu Halit Dikmen? (AK Parti ve SP sıralarından "Yok" sesleri)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yok Sayın Başkan... Zaten, 1 kişi yok olunca tamam, iş bitiyor...

BAŞKAN - Kâmran İnan?.. (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yok Sayın Başkan.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, var. Zatıâliniz de buradasınız ya...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, o zaman yoklama yapmanın manası yok.

BAŞKAN - Yani, siz de söylediniz işte... Yani, efendim, ben Başkan olarak...(AK Parti ve SP sıralarından alkışlar ve gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, zorlamanın manası yok.

BAŞKAN - Rica ediyorum arkadaşım... Rica ediyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, karşılıklı anlayış...

Şimdi, Sayın Candan ve Sayın Kapusuz, zatıâlilerinizin de burada olduğu tutanağa geçti.

Tamam; bir arkadaşımız yok; böylece çoğunluk var.

Yani, rica ediyorum...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, o kürsüden inince burada itiraz etmeyeceksiniz, bir daha konuşmayacaksınız...

BAŞKAN - Neyse...

Halit Dikmen arkadaşımız da buradaymış efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Süre bittikten sonra geldi.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, bakın... Efendim, rica ediyorum... Gereksiz tartışmayalım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz; süre bittikten sonra gelmiş olmasının manası yok.

BAŞKAN - Şimdi, Meclis Başkanvekili olan arkadaşımızın...

Yani, baktım, Halit Dikmen arkadaşımız da geldi...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, neyi savunuyorsunuz siz?! Burada bir kural var...

BAŞKAN - Kural var...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Siz, o kuralı değiştiriyorsunuz.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Usulsüzlük yapıyorsunuz!

BAŞKAN - Siz şimdi Genel Kurul salonunda değil misiniz?!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Allah Allah...

BAŞKAN - Değil misiniz canım?! Allah Allah olur mu canım. (DSP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Usulsüzlük yapıyorsunuz... Girmediğimizi nereden biliyorsun?..

BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın, doğru olan şeyleri yapalım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hayır Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Efendim, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim.

Birinci gündemdışı söz, RTÜK Yasası hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Sebgetullah Seydaoğlu'na verilmiştir.

Buyurun Sayın Seydaoğlu. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, hükümete kayıt oldunuz herhalde!

BAŞKAN - Efendim?..

ASLAN POLAT (Erzurum) - İktidara kaydoldunuz herhalde?!

BAŞKAN - Yahu, iktidara olur mu; doğrusunu yapıyoruz. Olur mu canım?!.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Usulsüzlük yapıyorsunuz!

BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum; doğrusunu yapıyorum ben.

Bir dakika Sayın Seydaoğlu...

Arkadaşlar, bakın...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Usulsüzlük yapıyorsunuz; tutanağa geçsin!

BAŞKAN - Hayır efendim; şurada, en azından 50 arkadaşımız var...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Makineyle niye yaptın o zaman?

BAŞKAN - Efendim, makineyle yaptım...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır, hayır... Sayacaksın...

BAŞKAN - Efendim, bakın, Sayın Kapusuz ile Sayın Candan...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır; usulsüzlük yaptınız.

BAŞKAN - Kaldı ki, arkadaşımız geldi. Ben de Meclis Başkanvekili olarak buradayım; onunla 184 oluyor.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Süre dolduktan sonra aldınız o kâğıtları; ben bekliyorum.

BAŞKAN - Hayır efendim; dolmadı.

VEYSEL VANDAN (Konya) - Evet; süre dolduktan sonra aldınız; ben bakıyordum.

BAŞKAN - Sayın Candan, bakın, bu kadar kuralcı olmayalım. Benim de gözüm var, görüyorum. Yani, burada toplantı yetersayısı olduğuna kanaat de getirdim; kanaat getirdikten sonra ben burayı açarım; amacımız Meclisi çalıştırmak değil mi...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Bir daha buradan itiraz etmeyeceksiniz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Aşağıda konuşmayacaksınız o zaman Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamam; teşekkür ederim efendim.

Gürültüyü keselim arkadaşlar... Lütfen, gürültü yapmayalım.

Buyurun Sayın Seydaoğlu.

Süreniz 5 dakika.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Sebgetullah Seydaoğlu'nun, RTÜK Yasasına ilişkin gündemdışı konuşması

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; konuşmama başlamadan önce, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyor ve gündemdışı aldığım sözün muhtevasını arz etmek üzere sözlerime başlıyorum.

Sözlerime başlamadan bir saat önce, Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesinin verdiği bir kararı aldım, buraya geldim. Altı ay önce bana yapılan bir hakaretten dolayı, Kanal D'den 5 milyar lirayı aldım, geldim; makbuz burada, karar burada, para burada; faizini de kendilerine iade ettim.

Diğer bir konu da, bu hafta içerisinde, 7. Sulh Ceza Mahkemesinin, ATV'yi 5 milyar ödemeye mahkûm eden kararını aldım.

Biraz evvel yine bana bir tebligat geldi -Yargıtay da onaylamış- Hürriyet Gazetesinden 5 milyar daha tazminat alacağım.

Bu ne biliyor musunuz, bu ne, bu paralar ne adına verilmiş; Yüce Meclis adına, şahsım adına, Parlamentonun itibarını zedeleyen, küfreden, her gün "yüzsüzler, hırsızlar, vurguncular, soyguncular" diyen medyayı mahkemeye verdiğimden dolayı bu 6 kararı aldım arkadaşlar. (Alkışlar)

İşte, namuslu olmanın bedeli bu; 6 mahkemeden 6 karar; 15 milyar, 20 milyar da, Yargıtaydan sonra sırada bekliyor. Türkiye'deki bağımsız yargı...

Kanal-D'yi 2 gün kapattım, iki ay önce; Show'u 1 gün kapattım... Tek başıma kalsam, insanlık adına, bu halkı, bu Parlamentoyu kamuoyunun gözünde yıpratan, yok eden bu korkunç güce sahip medyayla uğraşmak namuslu insanların borcudur; benim borcumdur arkadaşlar... Benim borcumdur... (Alkışlar)

Çoğu Yahudi, Ermeni lobilerine bağlı, Anadolu insanını bölen, parçalayan; kültürünü, değerini, tarihini, imanını televizyonlarda her gün tartışmaya açan; yok, İslam Dini hak mı değil mi; yok, kadın, imam olur mu olmaz mı; yok, inancından dolayı okul kapılarında bekleyen, atılmış zavallı 3 000 öğrencinin, türbanından dolayı, okul kapılarında bekleyen insanların inancından dolayı gerici, yobaz olduğunu söyleyen medya... Bu zihniyet, bu medya... (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

Türkiye'ye yıllardır nifak tohumu sokan bir bölücülük kimliğiyle, bir çağdaşlıkla, bir insan haklarıyla zaman zaman Yunanistan'ı haklı gösteren, zaman zaman Ermenileri haklı gösteren bir medya anlayışı!.. Sizin vicdanınıza havale ediyorum. Son iki yıl içerisinde Sebgetullah Seydaoğlu'na yapılan infaz...

Arkadaşlar, yedi yıldır bu çatının altında milletvekiliyim. Özellikle son iki senede bana 5 tane infazda bulundular; vurgun yok, soygun yok, çete yok, banka yok, kredi yok, ihale yok, Susurluk yok...

Efendim, dört gün önce Meclis lojmanlarının kapısının hemen önünde bir trafik kazasına maruz kaldım, Filistin'den bir gün sonra. Benim arabama çarpan Emire Jakson adında bir Yahudi bayan; 3 tane hastanenin raporuna göre yüzde 35 alkollü. Devletin vermiş olduğu trafik raporuna bakın efendim. Ankara Emniyet Müdürlüğü Trafik Bölge Müdürlüğü ve İl Müdürlüğünün raporuna göre 8/8 kusurlu. Bu, Ermeni olduğu için, sarhoş olduğu için bir milletvekiline suikast mı, canına kasteden bu hadiseyi, medya, yüzde yüz saptırarak, ben üç gün beyin travmasından Güven Hastanesinde yoğun bakımdayken Türkiye'ye başka türlü yansıttılar.

Evet, bir milletvekilisiniz, hepinizin başına böyle bir olay gelebilir, kaza yapabilirsiniz. Daha geçen hafta iki milletvekili arkadaşımız vefat etti; takdiri ilahîdir.

Bakınız, raporlar burada size tek tek verebilirim. Devletin raporu... Sağlık Bakanlığının raporu, emniyetin raporu, trafiğin raporu, savcılığın raporu; yüzde yüz sarhoş bir kişi ve arkadaşım "bir medyaya, bir RTÜK'e gelin oy verin" diyor. 3 tane çapulcu 5 milyar dolar kredi almış ve bu kredinin bir kuruşunu iade etmemiş iken, medyaya biraz daha yetki vermek, biraz daha holdingleştirmek için "gelin buna oy verin" diyor. Hangi vicdan, hangi akıl... Hangi demokratik ülkede böyle bir anlayış var? (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Seydaoğlu.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Hangi basın... Vicdanınıza emanet ediyorum. Bu ülkeyi bölen, parçalayan, sorgulayan medya, 5 telefonu, Türkcell'i, Telsim'i almış; Petrol Ofisinin yüzde 51'i, 10 çimento fabrikası, 7 banka 5 televizyon kanalı, 7 tane ayrı gazete, tamamıyla 2 kişinin elinde; dünyanın hiçbir yerinde bu kadar sınırsız özgürlüğe sahip bir medya anlayışı yoktur. Medya, yalnız haber anlamında özgürlük anlayışına sahiptir, yalnız haber alanında şirket kurar, yalnız habercilik alanında iş yapar.

Bu duygularımla, bir iktidar milletvekili olarak, ben, bu kanunun sırf Sayın Kamer Genç Başkan oldu diye bir hafta ertelenmesini... Bu Meclisten geçirmeyeceğim. Allah'ın izniyle, bu Meclisten geçirilse bile Anayasa Mahkemesine gideceğim. Bu karanlık güçlerle mücadele etmek benim şerefimdir, namus borcumdur. Vurabildikleri kadar beni vursunlar; ben de vuracağım; hukukla vuracağım, demokrasiyle vuracağım, insan haklarıyla vuracağım, Meclisin özgür iradesiyle vuracağım.

Arkadaşlar, ben, bu bağlamda size bir şey diyeyim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız, lütfen; 1 dakika geçti.

Buyurun.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.

Arkadaşlar, bu, 2002'nin yatırım programı; bütün hepinize gönderildi, Bayındırlık Bakanlığı tarafından, Başbakanlık tarafından bize gönderildi. İlime 6,5 trilyon lira verilmiş Diyarbakır'a, 2 000 000 nüfusu, 11 milletvekili olan ile! Bu 6,5 trilyonun 4,5 trilyonu 400 kişilik cezaevi ve jandarma karakoluna, 2 trilyonu ise bütün 2 000 000 nüfusa ayrılan para; yani, kişi başına 1 000 000 lira! Evet, Diyarbakır'a, kişi başına 1 000 000 TL ödenek verilmiş. Buyurun, Türkiye'deki adalete bakın!

ASLAN POLAT (Erzurum) - Erzurum'a ne verilmiş; aynısı verilmiş!

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Onları da siz anlatırsınız.

Arkadaşlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seydaoğlu.

İBRAHİM HALİL ORAL (Bitlis) - Bölgenize devletimizin hizmet götürmediğini söyleyerek suiistimal yapmayınız!

BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyelim arkadaşlar.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Seydaoğlu, süreniz bitti efendim.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum, son cümlem.

BAŞKAN - Peki, son cümlenizi söyleyin.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Arkadaşlar, tabiî, siz niye tepki gösteriyorsunuz bilmiyorum, siz ne söylemek istediğimi anlamadınız.

İBRAHİM HALİL ORAL (Bitlis) - Sadece Tarım Bakanlığı, çiftçimize, doğrudan gelir desteği olarak, geri ödemesiz 45 trilyon lira dağıttı.

BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyin...

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Bir dakika müdahale etmeyin... Kardeşim, bir dakika otur!.. Ben ne diyorum, ben... Benim ne dediğimi bilmiyorsun ondan sonra da müdahale ediyorsun! Ben sözlerimi nereye getiriyorum kardeşim, ne diyorsun! Bir dakika... Ben burada kitap okuyorum, Başbakanın bana verdiği kitabı okuyorum, yalansa gel yalan olduğunu söyle.

BAŞKAN - Sayın Seydaoğlu, lütfen, son cümlenizi söyleyin ve inin.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Son cümlemi bağlıyorum.

Arkadaşlar, kısacası, bu ülkede bir sene önce bir bakan beynine kurşun sıktı, muammalı kaldı, gizli kaldı; neyin adına, niçin vurulduğu bilinmiyor. Bir gecede Merkez Bankasının, Hazinenin 20 milyar dolar parası kayboldu; el değiştirdi bir gecede.

EROL AL (İstanbul)- Kime soruyorsun?..

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla)- Soruyorum; efendim, Meclise soruyorum...

EROL AL (İstanbul) - Kendi grubuna söyle.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla)- Yahu, bir dakika... Sana baktım diye niye alınıyorsun kardeşim?!.. Yani, sen...

BAŞKAN- Sayın Seydaoğlu, lütfen... Tamam, süreniz bitti efendim... Tamam, teşekkür ederim.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla)- Kamer Bey, ne oldu efendim?..

BAŞKAN- Tamam, bitti Sayın Seydaoğlu... Lüften... 3 dakika fazla konuşturdum... Efendim, lütfen... 3 dakika fazla konuştunuz.

Teşekkür ederim.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla)- Peki arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Kusura bakmayın, benim de yapacağım belirli bir tolerans var; ama, arkadaşlarımızın çok müdahale ettiklerinin de farkındayım.

Efendim, konuşmaya cevap verecek Sayın Bakan var mı?

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Nerede o cesaret?!.

BAŞKAN- Cevap verecek misiniz?..

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul)- Hayır.

BAŞKAN - Peki, sayın hükümet dikkate alacağını söylüyor ve gündemdışı konuşmaya cevap vermiyor.

Gündemdışı ikinci söz, Türk dili ve Türk Dil Bayramı konusunda söz isteyen Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış'a verilmiştir.

Buyurun Sayın Çalış. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

2. – Karaman Milletvekili Hasan Çalış, Türk dili ve Dil Bayramı ile Yunus Emre’yi anma etkinliklerine ilişkin gündemdışı konuşması

HASAN ÇALIŞ (Karaman)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 725 yıl önce Türk dilinin resmî devlet dili olması nedeniyle, bu sene 1-13 Mayıs arasında, Karamanımızda, 42 ncisini kutlamakta olduğumuz Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi anma etkinlikleri nedeniyle söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tarihin her döneminde milletimizle uğraşmak isteyenler, öncelikle, dilimizi hedef seçmişlerdir. Dışarıdan uğraşmak isteyen düşmanları anlıyorum; fakat, her dönemde yerli işbirlikçiler bulmuş olmalarını hiçbir zaman anlamadım, anlayamayacağım. Çünkü, değişik coğrafyalara giden Türk boyları, ne zaman ki dilini kaybetti, kendileri de asimile olmuşlardır, kaybolmuşlardır. Bu nedenle, 13 Mayıs 1277'de Karamanoğlu Mehmet Beyin yayımladığı ferman çok önemlidir.

Yine, zamanımızda insanlarımızın ihtiyacı olan hoşgörü ve sevginin her geçen gün artması, Yunus'un, insanlarımıza kazandırdığı sevgiye, hoşgörü anlayışına ne kadar fazla ihtiyacımız olduğunu her geçen gün biraz daha iyi göstermektedir.

Değerli arkadaşlarım, günümüzde, Anayasamızdan, "Türkçe resmî dildir" kavramını çıkarma yolundaki iç ve dış mihrakların yaptığı çalışmaları gözönüne aldığımız zaman, Karamanoğlu Mehmet Beyin çıkışının ne kadar önemli olduğunu çok daha iyi anlamak durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, son yıllarda siyasî coğrafyadaki değişmenin bize getirdiği yeni fırsatlar yanında, aziz milletimizin evlatları, ayrı devletler ve topluluklar halinde yaşasalar da, tercüman aracılığıyla anlaşmak zorunda kalmaktadırlar. Bu acı gerçek, hepimizin onuruna dokunmaktadır. Bunun için, süratle alfabe birliğini gerçekleştirmemiz, dilimizin lehçeleri arasındaki kopuklukları gidermemiz gerekmektedir. Bunun yanında, her geçen gün, dilimizle ilgili, kültürümüzle ilgili, gazetelerde, televizyonlarda, yayın organlarında güzel çalışmalar verilmektedir. Bu anlamda, emeği geçen herkesi minnetle anıyorum. Ancak, bir ülke düşünün ki, ulusal anlamda yayın yapan televizyonlarının çok önemli bir kısmının ismi dahi Türkçe değildir. Televizyonlara çıkacak, gazetelere çıkacak, haber yapacak bir yeterliliği olmayan pek çok kişi etkilidir, yetkilidir ve dilimize saldırmaya, kültürümüzü tahrip etmeye devam etmektedir.

Değerli arkadaşlar, bunlara karşı tedbir almak zorundayız. Çocuklarımıza, yarının büyükleri olan gençlerimize Türkçeyi en iyi şekilde öğretme mecburiyetimiz vardır. Öğretmenlerimizin, ilkokuldan üniversiteye kadar, Türkçeyi eksiksiz öğretme mecburiyeti vardır. Gazetelerde, televizyonlarda, bütün iletişim araçlarında görev alan, halkı yönlendiren kişilere, Türkçeyle ilgili belirli kriterleri, belirli kıstasları koyma mecburiyetimiz vardır. Bugün, bir turizm bölgesine gittiğiniz zaman, tabelalara, turizmle ilgili broşür ve rehberlere baktığınız zaman, buralarda görev alan kişilere baktığınız zaman, ne kadar fazla tahribat olduğunu görürsünüz.

Değerli arkadaşlarım, yurt dışında yaşayan insanlarımızın ikinci nesillerinin, üçüncü nesillerinin durumu içler acısıdır. Buna, devletimizin sağladığı imkânların yetersizliğini ekleyince, durumun vahameti daha da artmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bir diğer husus ise, bu vesileyle, ülkemizdeki -siz değerli arkadaşlarım başta olmak üzere- bütün görevlileri, kendini bu hususta görevli sayan herkesi göreve davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çalış, lütfen, toparlar mısınız efendim...

HASAN ÇALIŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarımız tarafından Meclis Başkanlığımıza verilmiş olan Türk dilinin geliştirilmesi ve korunmasıyla ilgili kanun teklifimize desteğinizi bekliyoruz değerli arkadaşlarım.

Bu vesileyle, sözlerimi bağlarken, Karamanoğlu Mehmet Beyi, Yunus Emre'yi rahmet ve şükranla andığımız bugünde, dilimizin sorunlarını tartıştığımız bir günde, Karaman'da, Yunus Emre kampusunda, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesinin kurulması hepimiz için bir görevdir değerli arkadaşlarım. Burada kuracağımız fakültelerde, akademi ve enstitülerde, Anadolu Türkçemizin güzelliklerini, dünyanın muhtelif yerlerinden gelecek gençlerimize öğretmek gibi bir mecburiyetimiz vardır. Hepinizi göreve davet ediyor, saygılarımı arz ediyorum efendim. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Efendim, Sayın Ünal arkadaşımız da söz mü istemiş?

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Evet.

BAŞKAN - Yalnız, ben, bu gibi konularda, iki üç kişi aynı konuda gündemdışı söz istemişse, belki, kendisine ek olarak...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, hemen bir iki cümleyle ifade edeceğim.

BAŞKAN - Efendim...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Arkadaşımız yerinden bir katkı yapacakmış Başkanım.

BAŞKAN - Ama, Türk Dili, hepimizin müşterek dili, burada 550 milletvekili de bunu konuşur.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Gündemdışı değil efendim, yerinden, milletvekili bir şey arz etmek istiyor.

BAŞKAN - Anladım ama... Neyse, yani... Bu, benim uygulamamda yok. Benden kendisi de söz isteseydi...

Buyurun, siz de, iki dakika içinde bir şeyler söyleyin.

Buyurun efendim.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, önce teşekkür ediyorum zatıâlinize. Değerli Milletvekilimiz Hasan Çalış'a da teşekkür ediyorum, böyle güzel bir konuyu dile getirdiği için; ancak, bir üzüntümü de belirtmek istiyorum: Maalesef, dilimizle o kadar oynandı ki, bugün, Nutuk'u, çocuklarımız, gençlerimiz lügatle anlamaya başladılar; sanki, tercüme edilecek... Hatta, son günlerde, sadeleştirilmesinin tartışılması başladı.

Mehmet Âkif'i, Yahya Kemal'i, cumhuriyetin ilk yıllarında yazan yazarlarımızı, yine, maalesef, gençlerimiz sözlükle anlayabiliyorlar; bu da, bize üzüntü veriyor. Bu konuda Millî Eğitim Bakanını göreve davet ediyoruz; nesillerin arasında kopukluk olmasın.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Sayın Bakan, konuşmaya cevap verecek misiniz?

Hükümet cevap vermiyor efendim!..

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Bakan konuşuyor Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Efendim, hükümetin Meclisle ilgilendiği yok ki!..

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hükümet yok ki konuşsun Sayın Başkan!

BAŞKAN - Efendim, gündemdışı üçüncü söz, Şanlıurfa'daki Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğünün kapatılması hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Yalçınkaya'ya verilmiştir.

Aynı konuda bir başka arkadaşımız da söz istemişti, Konya Milletvekili Sayın Prof. Dr. Remzi Çetin de söz istemişti; ama, gündemdışı sözü size verdim Sayın Yalçınkaya.

Buyurun Sayın Yalçınkaya. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

3. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Şanlıurfa ve Mardin İllerini kapsayan Köy Hizmetleri 19 uncu Bölge Müdürlüğünün kaldırılmasına ilişkin gündemdişi konuşması

MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Urfa, Mardin İllerini kapsayan ve oraya hizmet eden Köy Hizmetleri 19 uncu Bölge Müdürlüğünün kaldırılmasıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Köy Hizmetleri neden bu memlekete hizmet için Tarım Bakanlığı bünyesinde yer aldı; geçmişte, Yol Su Elektrik olarak başlayan bu teşkilat, daha sonra, Özal döneminde, Köy Hizmetleri adı altında bir birimde toplandı.

Şimdi, tabiî, Urfa, Güneydoğu Anadolu'nun ve dünyanın sayılı merkezlerinden biridir; Asurlulardan, Babillilerden, Emevilerden Osmanlılardan, Bizanslılardan Selçuklulara ve oradan da cumhuriyete kadar çok önemli medeniyetlerin merkezi ve geçmişte başkentliğini yapmış bir vilayetimizdir. Şimdi, burası, Mardin'le beraber 4 500 tane yerleşim alanı ve bunun içerisinde toplam 28 000 kilometrekare toprak yüzölçümü olan, Türkiye'de, ünite bakımından beşinci sırada büyüklüğü olan ve yol ağı bakımından da altıncı sırada olan bir vilayetimizdir.

Şimdi, hükümet, tasarruf tedbirleri adı altında, bu bölge müdürlüğünün kaldırılmasına karar vermiştir. Tasarruf tedbirleri dünden bugüne devam ediyor. Biz, Partim ve şahsım olarak da tasarruf tedbirlerine karşı değiliz; ancak, tasarruf yapılacaksa, bu, en son Urfa'da yapılmalıdır.

Bunun sebebine gelince; GAP, dünyanın sayılı projelerindendir ve bu proje bünyesinde sulanacak arazilerin yüzde 50'si Şanlıurfa'dadır. Bu proje, Türkiye'nin hayatını kurtaracak, Türkiye'nin istikbalini kurtaracak çok önemli bir projedir; dünyadaki yedi harikadan biridir ve dünyadaki mevcut yatırımların dokuzuncusudur. Bu sebeple, eğer, Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü kapatılacaksa, bütün illerdekiler kapatıldıktan sonra Urfa'daki kapatılmalıdır. Bugün, bu Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğünü Urfa'da kapattığınız zaman, en büyük problem, Harran Ovasında bugün tabansuyu yükselmiştir, burada tuzlanma, çoraklaşmayla ilgili drenaj çalışmasını kim yapacaktır?

Şimdi, burada, verdiğimiz bir araştırma önergesi var Urfa'yla ilgili. Yine, söylüyorum: Su serptim ateş sönsün, serptiğim su da yandı. Su yanar mı; su yanar; tuzu üste verirseniz, bunu önleyecek teşkilatı bırakmazsanız. Bu kadar, 16 milyar dolar harcadığımız bir projeyi yangın yerine çevirdiniz. Bu sebeple, Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü Urfa'da kalmalıdır, hizmete devam etmelidir. Bu, projenin büyüklüğü ve Türkiye'nin istikbali açısından çok önemlidir; biz, bunu, Derviş'e anlatamadık.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - IMF'ye anlat!..

MEHMET YALÇINKAYA (Devamla) - İşte, Derviş, IMF'nin tetikçisidir, IMF'nin tahsildarıdır, dünyadaki küreselleşme krallarının buradaki temsilcisidir; bunların borç paralarını tahsil etmek üzere tasarruf tedbirleri yapmaktadır. Türkiye'nin ihtiyacı olduğu için, bölgenin ihtiyacı olduğu için bu tasarruf tedbirleri yapılmamaktadır. Burada 3 000'e yakın insan istihdam edilmektedir ve Urfa'ya 15 trilyona yakın girdi sağlanmaktadır. Bütün bunların yanında, 3 000 000 insana hizmet edilmektedir. Şimdi, 3 000 000 insan, sudan, yoldan ve altyapı çalışmalarından... Urfa'nın yüzde 95'i asfalttan mahrumdur. Urfa köylerinin kanalizasyonu -yüzde 100 yok denecek kadar- hiç yapılamamıştır.

Şimdi, bütün bunlar ortadayken, bu kadar önemli bir projeyi bu İlde yaparken, bu teşkilatı oradan almanın ve bunu, tasarruf tedbirleri adı altında izah etmenin hiçbir mantığı yoktur.

Buna bağlı olarak, yine, Ceylanpınar'da Halk Bankası var. Şimdi, Ceylanpınar, dünyanın en büyük çiftliklerinden biridir ve dünyadaki mevcut 23 ülkeden daha büyük bir alana sahiptir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yalçınkaya, süreniz bitti; lütfen, toparlar mısınız efendim.

MEHMET YALÇINKAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Burada, 6 000-6 500 kişiye hizmet veren Halk Bankası, yılda 2 trilyon lira kâr etmesine rağmen kapatılmıştır. Eğer kâr etmekse, eğer hizmet etmekse, Ceylanpınar'daki Halk Bankası kapatılmamalıdır. İşte, bundan da anlıyoruz ki, buradaki mantık, tasarruf tedbirleri veya bu ülkenin menfaatı değildir; dışarıdan, IMF'nin dayatmalarıyla ve para babalarının geçmişte verdikleri borçlarının tahsili babında bu bölge müdürlüğünün kapatılmasına çalışılmaktadır.

Biz, hükümetin ve özellikle Mustafa Yılmaz'ın sesimizi duymasını istiyoruz; GAP'tan sorumlu Bakanın, GAP'ı görmeyen Bakanın, GAP'tan habersiz Bakanın bu bölgeye sahip çıkmasını istiyoruz. Kendisi Niziplidir, Urfa da Nizip'tir. Nizip'i nasıl ihmal etmediyse, Gaziantep'i nasıl ihmal etmediyse, Urfa'ya da sahip çıkmak zorundadır.

Bu proje Türkiye'nin hayatıdır. Burada oturan bütün arkadaşlarımızın bu şuur içerisinde olmasını temenni ediyorum, saygılar sunuyorum. (SP, MHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yalçınkaya.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, yerimden, bir cümleyle katkıda bulunmak istiyorum.

BAŞKAN - Şimdi, değerli arkadaşlarım, böyle bir usul yok. Gündemdışı konuşma usulleri bellidir.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, bir cümle...

BAŞKAN - Yani, siz de aynı bölgenin milletvekili olduğunuz için, 1 dakika süre veriyorum.

Buyurun...

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ben de müracaat etmiştim; Doğru Yol Partisine verdiniz yani!..

BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika...

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben, Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Mehmet Yalçınkaya'ya, böyle önemli bir konuyu gündeme getirdiği için teşekkür ediyorum ve söylediklerinin tümüne istisnasız katıldığımı ifade etmek istiyorum.

Eğer, bir tasarruf tedbiri uygulanmak isteniyorsa, GAP'ın başkentine ve Güneydoğu Anadolu'ya hitap eden bu bölge müdürlüklerinin öncelikle kaldırılmasının çok yanlış olduğunu ifade etmek istiyorum; çünkü, herkes şunu çok iyi biliyor ki, bölgemiz, Türkiye'nin diğer bölgeleriyle kıyaslandığı zaman, yirmibeş yıl, bazen elli yıl geridedir. Bu geride kalmışlığın telafi edilmesi için buraya bir öncelik tanınması gerekir. Öncelikle bölge müdürlüklerinin, banka şubelerinin kapatılması yoluyla değil, daha, bazı öncelikler verilmek suretiyle kalkınmasına yardımcı olunması ve hakikaten, GAP'ın başkentiyse, buna yaraşır bir şekilde yatırımların teşvik edilmesi gerekirken, bunun yapılmamış olmasının yanlış olduğunu ben de ifade ediyorum. Hükümetin dikkatini, tekrar, bu konuya çekiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akman.

Efendim, tabiî, Karayolları bölge müdürlüklerinin ve Köy Hizmetleri bölge müdürlüklerinin kaldırılması konusunda birçok arkadaşımız gündemdışı söz istedi; ama, bizim bir günde vereceğimiz 3 tanedir.

Bana göre, bu bölge müdürlüklerini kaldıracağımıza, bu hizmetlerin sağlıklı yapılması için, evvela, iktidar milletvekillerinin yakınlarına ve kendilerine bu ihalelerin verilmemesi, hatta, çok düşük nispetlerle verilmemesi lazım. Biz, görüyoruz, maalesef, bu konuda ikaz da ediyoruz. Çok düşük ihale bedelleriyle, kırım bedelleriyle bazı milletvekillerinin kendilerine, bazılarının da -iktidar partisinin- yakınlarına veriliyor. Bunu, tekrar, burada belirtmek istiyorum.

Sayın Ünal, efendim, siz, hangi konuda söz istiyorsunuz?

NESRİN ÜNAL (Antalya) - Ben, Antalya'da üretilen sebze ve meyveler konusunda kısa bir konuşma yapmak istiyorum.

BAŞKAN - 1 dakika da size söz vereyim; ama, gerçekten...

Buyurun.

NESRİN ÜNAL (Antalya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Konuşmak zorunda kaldığım için, sizi de zor durumda bıraktım; kusura bakmayın.

BAŞKAN - Estağfurullah... Rica ederim...

NESRİN ÜNAL (Antalya) - Son günlerde, bilen de bilmeyen de, tarım ürünlerindeki ilaçlardan ve hormonlardan konuşuyor. Dinleyenler de, çiftçinin, başıboş ve bilinçsizce üretim yaptığını zannediyor. Halbuki, Antalya Milletvekili olarak, Antalyalı üreticilerle gurur duyuyorum; çünkü, onlar, kendi imkânlarıyla dünyadaki bütün fuarlara katılıp, dünyanın en güzel, en teknik ve en modern seralarında üretim yapıyorlar ve o insanlar, kendi çabalarıyla, ekolojik tarıma geçmek için de gayret gösteriyorlar, yüzde 30'la ekolojik ürün üretiyorlar.

Ayrıca, bu ürünler üretilirken, gece, hava soğuduğunda, 10 dakikada bir sıcaklığı ölçüp, odun atıyorlar; yani, o ürünler o kadar hassas bakılıyor ve kendi bebekleri gibi bakıyorlar; çünkü, geçim kaynakları o.

Antalya'da, iki yıl önce, biz, rezudie laboratuvarı ve bakteriyoloji laboratuvarı kurdurduk. Daha önce yoktu. Bu laboratuvarlarda, hem ülke içinde üretilen hem de yurt dışından Türkiye'ye gelen, çiçek dahil, gıdalar dahil, bütün ürünler üzerinde, hem mikrop araştırması hem ilaç kalıntısı araştırması yapılıyor ve bunlarda, şimdiye kadar, biz, olumsuz bir sonuç görmedik. Belki, arada istisnaî durumlar oldu; ama, genelde böyle bir şey yok.

Antalya'daki seralarla ilgili konuşan insanlarımızı, Antalya'da, beraber, seraları, fide seralarını ve tohum ürettiğimiz yerleri gezmeye davet ediyorum; ne kadar modern şartlarda üretim yapıldığını görsünler.

Biz, Antalyalı çiftçilere şunu da söylüyoruz: Ne zaman kendi tohumumuzu tamamen üretirsek, ne zaman kendi genetik çalışmalarımızı yaparsak, o zaman, biz, daha dik ve daha güçlü oluruz. Çiftçimiz de bunun farkında.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Zaten, bu konuda, Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Baysarı da söz istemişlerdi. İlk gün de, ben, yine bu konuda, gündemdışı söz vermiştim. Hatta, dedim ki, Sayın Tarım Bakanı, gidip de, dışarıda, böyle, bir sandık çilek, bir sandık salatalık, bir sandık domates getirip millete teşhir edeceğine, gelsin, Meclise cevap versin.

Hakikaten, Antalya üreticisinin çok saygıdeğer bir emek sarf ederek elde ettiği ürünler, yurt dışındaki birtakım insanların Türkiye'ye karşı besledikleri kin ve nefret duyguları nedeniyle, bu ülkelere sokulmuyor. Bunun, bana göre, Tarım Bakanlığınca çok ciddî olarak ele alınması lazım ve bu sıkıntıyı aşmamız lazım. Bunun aşılacak yeri de, tabiî, Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

Gündemdışı konuşmalar bitmiştir.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Sunuşlar çok uzun olduğu için, Sayın Divan Üyesi arkadaşımızın oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Dünya Bankası Parlamenter Ağı Başkanı Bert Koenders'in daveti üzerine, Bern'de yapılacak olan "Açlıkla Mücadelede Parlamenterlerin Rolü" konulu Dünya Bankası Parlamenter Ağı Üçüncü Yıllık Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunu temsilen Eskişehir Milletvekili Süleyman Servet Sazak'ın katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/170)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dünya Bankası Parlamenter Ağı Başkanı Bert Koenders'in daveti üzerine, 9-11 Mayıs 2002 tarihlerinde Bern'de yapılacak olan "Açlıkla Mücadelede Parlamenterlerin Rolü" konulu Dünya Bankası Parlamenter Ağı Üçüncü Yıllık Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunu temsilen bir üyesinin katılması Genel Kurulda kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun ikinci maddesi uyarınca, söz konusu konferansa katılmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanlığı tarafından Eskişehir Milletvekili Süleyman Servet Sazak'ın ismi bildirilmiştir. Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

        Ömer İzgi

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan Ağrı Milletvekili Musa Konyar'a ait (3/594) esas nolu dosya, 4614 sayılı Kanun yönünde değerlendirmek amacıyla Başbakanlık tarafından geri istenmiştir. Dosya, hükümete geri verilmiştir.

Bilgilerinize sunulur.

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 27 arkadaşının, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/282)

BAŞKAN - Bir Meclis araştırma önergesi vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vatandaşlarımızın, başta Almanya olmak üzere, Batı Avrupa ülkelerine işçi olarak gidişlerinin 40 ıncı yılı münasebetiyle, bulundukları ülkelerde ve ülkemizde karşılaştıkları problemlerin tespiti ile bunların çözümlerinin ortaya konulabilmesi için, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1 - Musa Uzunkaya                                 (Samsun)

2 - Sabahattin Yıldız                                (Muş)

3 - Ali Sezal                                (Kahramanmaraş)

4 - Mahmut Göksu                                 (Adıyaman)

5 - Mahfuz Güler                                 (Bingöl)

6 - Hüseyin Kansu                                 (İstanbul)

7 - Maliki Ejder Arvas                                 (Van)

8- Şükrü Ünal                                (Osmaniye)

9- Mehmet Ali Şahin                                (İstanbul)

10- Ahmet Nurettin Aydın                                (Siirt)

11- Zülfükar İzol                                (Şanlıurfa)

12- Özkan Öksüz                                (Konya)

13- İrfan Gündüz                                (İstanbul)

14- Tevhit Karakaya                                (Erzincan)

15- Abdülkadir Aksu                                (İstanbul)

16- İlyas Arslan                                (Yozgat)

17- İsmail Özgün                                (Balıkesir)

18- Eyüp Fatsa                                (Ordu)

19- Faruk Çelik                                (Bursa)

20- Osman Pepe                                (Kocaeli)

21- Akif Gülle                                (Amasya)

22- İsmail Alptekin                                (Bolu)

23- Mehmet Altan Karapaşaoğlu                                (Bursa)

24- Zeki Ergezen                                (Bitlis)

25- Osman Aslan                                (Diyarbakır)

26- Abdullah Gül                                (Kayseri)

27- Dengir Mir Mehmet Fırat                                (Adıyaman)

28- Salih Kapusuz                                (Kayseri)

Gerekçe:

Ülkemizden 1960'lı yıllarda Almanya ile başlayan işçi göçü, zamanımıza kadar azalan bir ivme takibiyle; ancak, Avrupa'nın tamamını içine alacak şekilde devam etmiştir.

Bugün itibariyle 3 000 000'u aşkın vatandaşımızın bulunduğu Avrupa ülkeleri, ülke insanımız için âdeta ikinci vatan durumundadır.

Bu durum, beklenileceği gibi, vatandaşlarımızın bulunduğu ülkelerde, zamanla, birçok problemin de ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ancak, bu problemlere karşı alınması gereken tedbir ve bulunması gerekli çözümler noktasında devlet olarak yeterince aktif ve üretken olunamamıştır.

Bu problemlerin ağırlıklı olarak günümüze kadar taşındığı ve hâlâ çözümler beklediği de bilinen bir gerçektir.

40 yıl kadar önce sadece işçi görüntüsü ve kimliğinde başlayan bu olgu, bugün gelinen noktada, çocuk, öğrenci, işçi, işveren, emekli ve işsiz gibi, birçok sosyal ve 100 milyar dolarlarla ifade edilebilecek ekonomik boyutlara sahiptir.

Yıllar boyu, sadece yurda döviz göndermeleri gereken ve sırf bu gayeyle Avrupa'da bulundukları düşünülen bu insanların en tabiî haklarının dahi yerine getirilmesi talepleri, ne yazık ki dönemin hükümetleri tarafından ya hiç ya da yeterince yerine getirilememiştir.

Bu insanların, bulundukları ülkelerde ya da ülkemizde karşılaştıkları birçok problemler, aradan geçen bunca zamana rağmen hâlâ güncelliğini ve gündemdeki yerini muhafaza etmektedir.

40 yıl önce yaşanan adaptasyon, eğitim, güzergâh emniyeti, gümrüklerde yaşanılanlar ve benzeri birçok problemler, hâlâ, güncelliğini koruyan ve çözüm bekleyen konulardır.

Ülkemizde yapılan seçimlerde oy kullanabilmeleri için gerekli çalışmalar hâlâ yapılamamış ve bulundukları yerlerde oy kullanmaları temin edilememiştir.

Yukarıda sayılan hususların yanında, mevcut diğer tüm problemlerin, bugüne kadar yapıldığı gibi, görmezlikten gelinmesi, üstünün örtülmeye çalışılması bu problemlerin ortadan kalkmasına değil, zamanla daha da artmasına, kangren olmasına ve dolayısıyla çözümün zorlaşmasına neden olmaktadır.

İşbu nedenle, yukarıda sayılan birtakım problemlerin yanında ve onlara ilaveten, çifte vatandaşlığın kazanımı, vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde yapılan yerel ve genel seçimlere daha aktif katılımların temini, yatırımlarının yönlendirilmesi, milletimize ait millî ve manevî değerlerin korunarak vatandaşlık bağımızın devamının sağlanması ve benzeri alanlarda Türkiye olarak devletin değişik organlarından, bu arada, başta TRT olmak üzere, özel yayın kuruluşlarımızdan ne şekilde istifade edilebileceğinin ortaya konulabilmesi için bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi gruplarının İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek önerileri vardır; önce, tümünü okutup işleme alacağım, sonra, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

V.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ

1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 9 Mayıs 2002 Perşembe günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, gruplarımızın ekteki müşterek önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Aydın Tümen

İsmail Köse

Nihat Gökbulut

 

DSP Grubu Başkanvekili

MHP Grubu Başkanvekili

ANAP Grubu Başkanvekili

Öneriler:

1- Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 16 ncı sırasında yer alan 690 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 17 nci sırasında yer alan 796 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 18 inci sırasında yer alan 715 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 19 uncu sırasında yer alan 716 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına alınması; 9 Mayıs 2002 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan 862 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 14 üncü sırasına; gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 328 inci sırasında yer alan 858 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına alınması; diğer tasarı ve tekliflerin sıralarının buna göre teselsül ettirilmesi; gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 319 uncu sırasında yer alan 844 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci sırasına, 238 inci sırasında yer alan 686 sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci sırasına, 267 nci sırasında yer alan 750 sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu sırasına, 196 ncı sırasında yer alan 595 sıra sayılı kanun tasarısının 30 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

2- Genel Kurulun, 14 Mayıs 2002 Salı, 15 Mayıs 2002 Çarşamba ve 16 Mayıs 2002 Perşembe günleri 15.00-19.00, 20.00-23.00 saatleri arasında çalışması; 14  Mayıs 2002 Salı günü, sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesi ve bugünde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi; 14 Mayıs 2002 Salı günü, gündemin 10 uncu sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin saat 23.00'e kadar tamamlanamaması halinde, görüşmelerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması; 15 Mayıs 2002 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Grup önerisi üzerinde, lehte Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut; aleyhte Konya Milletvekili Veysel Candan; aleyhte Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan ve lehte Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz olmak üzere, söz istemişlerdir.

Yalnız, şu önerilerle ilgili bir ricada bulunmak istiyorum: Şimdi "şu sırada bulunan şu tasarı" derken, bence, tasarıların isimlerini belirtmek lazım. Tasarının ismi belirtilirse, burada, milletvekili arkadaşlarımız... Yani, hangi tasarının...

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Doğru.

BAŞKAN - İsimle belirtilirse daha iyi olur.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Evet, Sayın Başkan. Liste yanınızda görevli bürokratlarımızda var efendim; oradaki arkadaşımıza...

BAŞKAN - Hayır yani, bundan sonra yazılırsa, daha iyi olur.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Listede yazılı...

BAŞKAN - Çünkü, Genel Kuruldaki arkadaşlar, hangi tasarının hangi sıraya alındığını isim olarak bilirlerse, konuya daha fazla ilgi duyarlar.

Şimdi, lehte Sayın Nihat Gökbulut; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerisi üzerinde lehte olmak üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce Divan Başkanlığının da arz ettiği üzere, 2 lehte, 2 de aleyhte söz alındı. Lütfen, lehte olan arkadaşımın, burada, çifte standart yapmaksızın, önerinin lehinde konuşmasını ya da lehte konuşmak isteyen arkadaşlara fırsat vermesini rica ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan da arz etti. Gerçekten, grup önerisinin detayına inmekte fayda var; çünkü, arkadaşlarımızın ne üzerinde oy kullanacaklarını bilmesinde fayda var.

Biz, Meclisin çalışmasını istiyoruz; çünkü, Meclisin çalışması, yasa çıkarması aslî görevidir; aynen, şu anda muhalefette olan arkadaşların iktidarda oldukları zaman Meclisin çalışması konusunda tutanaklara geçen sözleri gibi.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - 300 küsur sayınız var; al getir çalıştır canım!

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Getirin milletvekillerini çalıştırın. Elinizden alan mı var?!

BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyelim...

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bakınız, 28.1.1997 tarihli 51 inci Birleşim... Bir iktidar partisinin grup başkanvekili çıkıyor, haklı olarak konuşuyor; aynen, bizim konuştuğumuz gibi: "Biz ne istemişiz: Ülkenin problemlerinin hal noktasında, öncelikle bizim tarafımızdan tespit edilen şu şu kanunlar görüşülsün ve problemler çözüme kavuşturulsun. Bunu yaparken de, eğer, süreler yetersiz olursa, biraz daha fazla çalışalım. Ne olur sanki salı, çarşamba, perşembe günleri dört beş saat çalışırken, altı saat ya da sekiz saat... Şartlarımız buna müsaittir -devamla- geceler uzundur; bunu fırsat bilerek çalışalım istiyoruz" diyor.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Aynen öyle.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Siz gelmiyorsunuz... Siz gelmiyorsunuz...

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar... Müdahale etmeyin...

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bir dakika arkadaşlar.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Devam et Başkan... Devam et; güzel...

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, muhalefete bu kadar saygı gösteren, konuşma hakkını dahi muhalefete veren bir iktidarı kolay kolay bulamazsınız. Bunu söyleyen sizsiniz.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Konuşacak bir şeyiniz yok ki...

BAŞKAN - Arkadaşlar, rica ediyorum... Rica ediyorum...

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - 28.1.1997 tarihli 51 inci Birleşimde Sayın Salih Kapusuz Bey söylüyor. Yani, siz iktidardayken doğru olanlar... (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler)

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bir dakika arkadaşlar.

Siz iktidardayken doğru olanlar, biz iktidardayken neden doğru olmasın?!.

Bakın, diyorsunuz ki: "350 üyeniz var, niye getirmiyorsunuz?" O zaman siz çoğunluktasınız; baktım, bu öneri -çok ilginç- karar yetersayısıyla falan düşmüyor; oylama yapılıyor, reddediliyor. Muhalefet daha fazla milletvekili getiriyor. Yani, o zamanki muhalefet bilinci şu andaki muhalefet bilincinden daha ileride.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Merak etme, muhalefet şu anda sizden fazla.

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Değerli arkadaşlar, demokrasilerde mantık şudur: Bir muhalefet vardır, bir de iktidar vardır. İktidar, kendine özgü mantık içinde çalışır; icraat yapar, sorumluluğu vardır; muhalefet de eleştirir; fikri varsa, eleştirinin karşılığında projesini ileri sürer. Muhalefetteyken başka türlü, iktidardayken başka türlü!.. Bunun adı çifte standarttır. (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler)

Bakınız değerli arkadaşlar, bırakınız perşembe, çarşamba, salıyı, cumartesi, pazar dahi saat 24.00'e kadar çalışma önerisi getirmişsiniz 54 üncü hükümet döneminde; millet için çalışmak için. Peki, bu iktidar millet için çalışmıyor da kimin için çalışıyor? (SP ve AK Parti sıralarından gürültüler)

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ne yaptığınızı bilmiyorsunuz. Dün başka bir kanun getiriyorsunuz, yarım bırakıyorsunuz,  bugün başka bir kanun getiriyorsunuz!

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen... Rica ediyorum... Ne konuşuyorsunuz?

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Tabiî, gerçekleri ortaya koyunca rahatsız oluyorsunuz. Niye rahatsız oluyorsunuz değerli arkadaşlar? (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler)

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Rahatsız olan yok da ANAP'ın tam kadro geldiği kaç gün var?!

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bakın, yine bir grup başkanvekili arkadaşımız 2.4.1997 tarihli 76 ncı Birleşimde çıkıyor, şunları söylüyor: "Ben şunu söylemek istiyorum: Bu Parlamento çok kaliteli, çalışkan olmasına rağmen, bir yılda yaşlanan bir Parlamento haline gelmiştir. -İktidar partisinden- Bunda bizlerin mutlaka suçu vardır demiyorum; ama, şunu kabul etmek lazım ki, bu itibar zaafı Parlamentonun bünyesine yakışmıyor. Bu itibarsızlığa düşmemizin sebeplerinden biri, yeterli sayıda elzem olan kanun çıkaramamamızdır." O zaman, ters mantıkla, bu Meclis, üç senedir, 360'a yakın kanun çıkarıyor, gece gündüz çalışıyor; demek ki, milletin yanında itibarı vardır. Bu Meclisteki milletvekillerine şükranlarımı arz ediyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sen inanarak mı söylüyorsun?! Orada "elzem" kelimesi var.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Zulüm kanunu olduktan sonra, 500 tane olsa ne yazar Sayın Milletvekili?!.

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bunu söyleyen sizsiniz arkadaş; ben söylemiyorum... Yani, isim açıklatmayın... Siz söylüyorsunuz... (SP sıralarından gürültüler)

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Şimdi, sizin çıkardığınız kanunlar zulüm kanunlarıdır!..

BAŞKAN - Efendim, lütfen... 

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Siz söylüyorsunuz... Siz söylüyorsunuz...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Onlar doğruyu söylemiş, gerçeği söylemiş...

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Şimdi, millet yalvarıyor ki, ne olur kanun çıkarmayın diye!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen konuşmayın efendim. Arkadaşınız çıkacak konuşacak şimdi.

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bakınız, yine, şu anda, siz, aynen, muhalefet olarak eleştirdiğinizi, iktidarken diyorsunuz. Siz, muhalefette diyorsunuz ya "hemen baskın halinde getiriyorsunuz, hazırlıklı değiliz" diye... Bakın, o zaman, iktidardayken de siz ne diyorsunuz: "'Efendim, biz, hazırlıklı değiliz' diyorsunuz. Bir defa, şu anda öne almak için verdiğimiz öneriyle ilgili kanun tasarıları, siz de biliyorsunuz ki, en az bir aydır, Büyük Millet Meclisinin gündeminde. Yeni değil... Biz, bunları getireceğimizi defaatle arz ettik; ancak, bazen, oturumun açılışında, herhangi bir şekilde..." diye devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, siz, bazen diyorsunuz ki: "Biz, hazırlıklı değiliz; hemen bugün getirdiniz." Gündemde aylardır yazılı, hazırlanacaksınız...  Bunu da söyleyen sizsiniz. Ne zaman; 15.1.1997...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Matkap!..

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - ... 46 ncı Birleşim...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Matkap!..

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bir dakika efendim... Çıkar söylersiniz... Bakın, yine, aynen sizin söylediğiniz söyleyeceğim...

BAŞKAN - Efendim, Matkap yok burada!

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Affedersiniz...

NİHAT GÖKBULUT(Devamla) - Ben konuşayım, çıkar söylersiniz!..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Yani, intikam mı almak istiyorsunuz?!..

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Hayır, intikam almıyorum...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Gerekçe ne?!.

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Sayın Grup Başkanvekilim, sadece şunu ifade etmek istiyorum: Ne zaman, muhalefet iktidardayken, muhalefetteyken söylediğini uygularsa, ne zaman, iktidarda olan partiler de muhalefete düştüklerinde söylediklerini muhalefetteyken uygularlarsa, o zaman, bu millet feraha çıkar, bu ülke kurtulur. Bunu anlatmak istiyorum.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Senin kendi fikrin yok mu; başkalarının söylediğini söylüyorsun?!.. Senin bir fikrin yok mu?!

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Ben, kendi fikrimi söylüyorum...

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Mütemadiyen başkalarının söylediğini tekrar ediyorsun!..

BAŞKAN - Sayın Asiltürk...

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Ben, şunu söylüyorum...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Ne dediğimizi anlamadan...

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Değerli milletvekilleri...

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Burada, zulüm kanunları çıkarıyorsunuz!

BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyin!

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Değerli milletvekilleri, muhalefetin mantığı eleştirmektir; buna katılıyoruz. İktidarın mantığı da, Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştırmaktır. Siz, karar yetersayısı, yoklama...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Milletin lehine olan her şeye hazırız.

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Efendim, niye rahatsız oluyorsunuz, niye böyle rahatsız oluyorsunuz? Yani, siz, bizi, yerden yere vururken, biz, gayet mutena bir şekilde beklerken, siz niye rahatsız oluyorsunuz?!

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Millet sizden rahatsız!

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Ben, sizin söylediklerinizi söylüyorum, yorum bile yapmıyorum. Çıkın, burada yorumunuzu yapın! Çıkın, yorumunuzu yapın!

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Hangi kanunu çıkaracaksanız, onu millete söyleyin.

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Benim özetle söylemek istediğim şudur: Muhalefet, muhalefet gibi davranacak; iktidar, iktidar gibi davranacak. İktidar, sorumluluğunun bilinci içerisindedir, muhalefet de eleştirdiklerinin yerine proje üretmek zorundadır.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Siz, iktidar gibi davranmıyorsunuz. IMF varken, hangi iktidardan bahsediyorsunuz!

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Grup önerimizin desteklenmesini arz eder; hepinize saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gökbulut.

Şimdi, tabiî, Sayın Gökbulut bir konuşma yaptı da, dün, bakın, saat 23.00'e kadar çalışmamız vardı, 16.30'da kesildi.

Yalnız, bir şey daha söylemek istiyorum: Değerli milletvekilleri, biz, Meclis Başkanlık kürsüsüne çıkarken, o gün, müzakere edilecek kanunları incelememiz gerekiyor; ama, hakikaten, böyle, sık sık kanun değiştirilirse... Çünkü, o zaman, biz inceleyemiyoruz.

Mesela, geçen hafta, bize denildi ki, RTÜK Kanunu ile Af Kanunu görüşülecek; ben, ona göre kendimi hazırladım. Bir baktım ki, boyuna, muhalefet ve iktidar partisi, demişler, Kamer Genç Başkanvekili, biz çıkarmayız; ben, buna inanmak istemiyorum.

Efendim, aleyhte Sayın Veysel Candan; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; grup önerisi aleyhinde söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, hükümet adına söz alan değerli arkadaşım, hem hâkim hem savcı gibi, hem sordu hem cevapladı, enteresan bir savunma mantığı geliştirdi. Tutanakları kendi bildiği istikamette, biraz başından biraz sonundan, Bektaşi gibi okudu, okudu, okudu... Şimdi, adama "dünkü çalışma saatimiz 23.00'e kadar idi; bu salonda hükümetin milletvekilleri bulunmadığı için, toplantı yetersayısı olmadığı için kapanmadı mı." diye sormazlar mı?

Demek ki, burada saatleri uzatmak işe yaramıyor; o uzatılan saatlerde gelip burada çalışmak gerekiyor.

Yani, burada, milleti aldattığınızı zannetmeyin. Burada ayrı, orada ayrı olmaz! Onun için, konuşurken kimin çifte standart yaptığına çok dikkat etmek lazım.

Kaldı ki, bana göre, metinleri de siz bildiğiniz lehçede okudunuz; sağlıklı okumadınız.

Hatta, bir şey daha ilave edelim; bugünkü toplantıyı Sayın Meclis Başkanvekilimiz usulsüz açtı...

BAŞKAN - Yok... Yok...

VEYSEL CANDAN (Devamla)- Hayır... Hayır... Yetersayı bulunmadı, daha sonra verilen evraklarla tamamladı; o zaman, daha tanınan süre bitmişti. Demek ki, suç, hükümetin.

Efendim, şimdi Danışma Kurulu toplantıları yapılıyor; usulî bir toplantı haline geldi. Hükümet geliyor, Danışma Kurulunda 6 arkadaş oturuyoruz; hükümet, aldığı kararı vicahiye çeviriyor "biz, böyle aldık, bundan bir adım geri atmayız."

Bakın, bugünkü Danışma Kurulunda. "siz toplantı yetersayısını bulamıyorsunuz; gelin, bu saatleri, yetersayı bulunacak şekilde, hepimizin iştirak edeceği bir saat düzenlemesi yapalım" dedik; ilk itiraz eden, hükümet üyeleri oldu.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde manzara ne, dışarıdan bu salona bakan ne görüyor; bu salona bakan, boş sıraları görüyor; işte, hükümetin sıralarını görüyor! Milletvekilleri yok, devamsız; yeteri sayı olmadığı için kapanan oturumlar; denetim istemeyen bir hükümet. Denetim istemiyor; sözlü sorular yok, yazılı sorular yok.

Efendim, milletvekilleri soru sormayı niye âdet ettiler; biz, İçtüzüğe böyle bir şey yazdıysak, her sefer soru sormak mı mecburiyetinde?!.

Milletvekillerinin ve milletin öğrenmek istediği konuların hiçbirisinin konuşulmasını bu hükümet istemiyor.

Arkasından, hükümet hem şaşkın hem perişan; yani, şaşkınlığı ve perişanlığı bu toplantı sıralarından görülüyor. IMF ve Dünya Bankası denetiminden dolayı bu hükümet yorgun ve bitkin; adamlar eskiden 6 ayda geliyordu; olmadı, 3 ay; olmadı, 1 ay; olmadı, hafta!. Şimdi, Ankara merkezinde büro!.. Hükümet her gün denetimde; onun için, hükümet de yorgun.

Hükümet, hayalci; milletin güven duymadığı bir hükümet; gitti, gidecek; artık, son günlerini sayıyor. Şu Parlamentodaki toplantı yetersayılarının bulunmayışı, hükümetin gidişinin ilk işaretleridir arkadaşlar. Haftada iki defa, Genel Kurulla ilgili gündem değiştiriyor; dünyanın neresinde görülmüş! Kendi getirdiğinizi kendiniz değiştiriyorsunuz!..

Ne kadar çok kanun çıkarıyoruz... Gülünç bir iddia. Çıkarılan kanunların yarısı Cumhurbaşkanından, yarısı da Anayasa Mahkemesinden dönüyor. Arkadaşlarıma bir tavsiyem var; sayıları verirken, dönenleri düşün, millet de sizin ne yaptığınızı sağlıklı öğrensin. Düşün şu rakamları, 30, 40, 50, dönen yasaları. (SP sıralarından alkışlar)

Bu hükümet, Danıştay kararlarını uygulamayan, hukuk dışı, zorba, dayatmacı bir hükümettir. (SP sıralarından alkışlar) Verilen her gensoruyu, siyasî amaçlı diyerek, ülke sorunlarını konuşturmayan, duymayan, görmeyen ve dinleme kabiliyeti olmayan bir hükümettir. Belirsizlik ve güvensizlik devam ediyor. Güven duyulmayan bu hükümette, her şey Başbakanın sağlığına bağlı. Başbakan sağlıklıysa, borsa yüksek, ekonomi iyi; Başbakan rahatsızsa borsa düştü, ekonomide kriz...

Değerli arkadaşlar, şimdi, yapılacak iki tane iş var. Bir, Parlamento içinden yeni bir hükümetin çıkmasıdır; iki, Siyasî Partiler ve Seçim Kanunlarını değiştirerek hemen seçime gitmek mecburiyetindeyiz. Biliyorum, hükümetin, sandıktan çok korktuğunu; ama, korkunun ecele hiç faydası yok ki.

Şimdi, ümit ediyorsunuz ki, IMF ve Dünya Bankası daha çok kredi verecek ve bu hükümeti kurtaracak; hayır, IMF ve Dünya Bankası, bu ülkeyi bizden daha iyi düşünemez, bizden daha iyi tanıyamaz, bizden daha iyi kurtaramaz. İşte, Maliye Teftiş Kurulundan, hükümete tokat gibi bir rapor; "IMF raporu yanlış, eksik teşhis ve reçeteler üzerine kurulu" diyor. Bunu söyleyen, bu hükümetin Maliye Bakanlığının Teftiş Kurulu. Bu kurul, bu raporu hazırlıyor ve hükümetin önüne koyuyor.

Değerli arkadaşlar, değerli hükümet üyeleri, kimi aldatacaksınız; "çalışma süresini uzatıyoruz" diyeceksiniz, yoklamada bulunmayıp Genel Kurulu kapatacaksınız... Bu, millete, Parlamentoya saygısızlıktır! Millet, bu tutumunuzu dehşetle izlemektedir. Halkı aldatıyor ve gerçekleri gizliyorsunuz.

Ekonomi iyiye gidiyor deniliyor. İşte, Maliye Bakanlığının iki gün önce açıkladığı rakamlar: 2002 yılı ilk üç ayında faiz gideri 16,5 katrilyon, vergi gelirleri 11,6 katrilyon, devletin bütün kaynaklarıyla topladığı para da 15 katrilyon. Gidişiniz kötü; bu, çıkmaz sokak!.. Zaman, ülke aleyhine işliyor. Toplam borç, 230 milyar dolar; hâlâ borçlanıyorsunuz! Bütün ekonomistler "bu borcun üzerine artık borç alamazsınız" diyor; ama, siz, daha dün, 2,5 katrilyon borçlandınız, hem de yüzde 50 faizle borçlandınız.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Yüzde 52!..

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Yani, dünkü tarih itibariyle, devletin borcu, 1 günde 1 katrilyon daha arttı. Bunu yapmaya hakkınız yok. Ülkeye deli gömleği giydirdiniz. Kriz, kriz, kriz!.. Aslında, Ecevit Hükümetinin diğer bir adı da "kriz hükümeti"dir; bu hükümet, krizkoliktir. Gerçekleri söyleyenler susturulmak ve konuşturulmamak istenmektedir.

Bu hükümet, medya ve bazı çevrelerle kirli ve tehlikeli ilişkiler içindedir. Bakın, biraz önce, öneri üzerinde konuşan değerli milletvekili arkadaşımız, yapılanları söylemiyor. Halbuki, RTÜK Yasası da, haftaya çarşamba günü görüşülmek üzere, bu gündemin içine, böylece, bir kere daha konulmuş oldu.

Değerli arkadaşlar, bir türlü aklı yatmayan ve gerçeği görmeyen... Resmî rakamlara göre krizin faturasına baktığımız zaman, resmî rakam -her ne kadar, hükümet erkânı, biz, daha bunu bilemedik, anlayamadık diyorsa da- tam 129 milyar dolar ve aile başına rakam 9 000 dolardır. Şimdi, çıkıp da, hangi yüzle "muhalefet bizi engelliyor, çalıştırmıyor..." Daha çok kanun çıkaracaktınız... Yani, kanunları çıkardıkça batıyorsunuz, batıyorsunuz!.. Getirin çiftçilerin, tarımın sorunlarını, getirin esnafın, sanatkârların sorunlarını, getirin tüketicilerin sorunlarını, getirin özürlülerin sorunlarını; medya patronlarının sorunlarının acelesi yok. Acelesi yok...

Şimdi, niye, hâlâ, iki yıldır borsa, faiz, dövizle uğraşıyorsunuz; kaynakları, yatırıma, istihdama, üretime, ihracata aktarmıyorsunuz? Açık ve net söyleyeyim; sizden hükümet olmaz; olursa da, size "hükümet" denmez! (SP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar,  aslında, bu hükümetin becerikli olduğu şeyler var: Bir tanesi, yüksek faizle borçlanma, IMF, Dünya Bankası, Kemal Derviş ortaklığıyla borçlanma; ikincisi, vergi koyma, milleti aldatma; üçüncüsü de, 1 litre benzine 1 000 000 lira vergi koyarak zam yapma. Değerli arkadaşlarım, işte, bu hükümetin üç tane özelliği var.

Şimdi, değerli arkadaşlar, mutlaka söyleyeceksiniz; bu kürsüye çıkıp, bu Parlamentoda RTÜK Yasasında niye ısrar ettiğinizi söyleyeceksiniz! Bir şey daha söyleyeceksiniz; bu tasarıyla birlikte, hangi partili milletvekili, hangi televizyonun ortağıdır; bunu da, çıkıp, bu kürsüde söyleyeceksiniz! (SP sıralarından alkışlar)

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sen söyle!.. Kim ortakmış, söyle!..

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bir şey daha söyleyeceksiniz; Bayındırlık, Enerji ve Çalışma ve Sosyal Güvenlikteki usulsüzlükleri ve yolsuzlukları da, çıkıp, burada, bir bir sayacaksınız.

15 000 000 insan aç ve işsiz. Sıkıntılarıyla ilgili ne yaptığınızı, ne yapacağınızı da, çıkıp, burada söyleyeceksiniz; yoksa, Türkiye... Bu hükümetin bir rekoru daha var. Aldığımız rakamlarda, fakirleşme rekoru, bu hükümet döneminde olmuştur. 1999'da 88 inci, 2001'de 100 üncü sıradayız. Ekonomik özgürlük endeksinde de Uganda, Zambiya ve Moritanya'dan sonra dünyada sonuncuyuz.

Değerli arkadaşlar, konuşmamı tamamlarken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Candan, lütfen, toparlar mısınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - 2 dakika verirseniz, toparlarım.

BAŞKAN - 1 dakika... 1 dakika... Rica ediyorum.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, konuşmamın içerisinde, zaman zaman "bu hükümet anlamıyor, dinlemiyor, görmüyor" derken, bakın neyi kastetmiştik. Ankara Ticaret Odası Başkanı hükümete bir mektup yazıyor, hükümeti uyarıyor. Tabiî, Sayın Başkan, hükümetin kulakları açık zannederek uyarıyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, geldiğimiz nokta, diyor ki, 30 Ekim 1918'de itilaf devletleriyle imzalanan Mondros Antlaşmasının 12, 14, 20 nci maddelerini delil getiriyor; 12 nci maddede "telsiz, telgraf, kabloların denetimini itilaf devletleri yapar; petrol ürünlerinin denetimini itilaf devletleri yapar; itilaf devletlerinin emirlerini de hükümet derhal yerine getirir" diyor. İşte, şimdi, bu fotoğraf içerisinde, baktığımız zaman, bir hükümet var, IMF'nin emrinde. Bir hükümet var, IMF'nin, Dünya Bankasının emrinde. Bir hükümet var, birilerinin, bazı çevrelerin emrinde. Biz diyoruz ki, milletin emrinde olan bir hükümet, biraz önce ifade ettiğim, milletle ilgili tasarıları getirsin, sonuna kadar destek... Öyle, 24.00'e kadar değil, ertesi sabahlara kadar, 24.00'lere kadar çalışalım ve bu milletin ihtiyacı olan yasaları birlikte çıkaralım.

Saygılarımı sunuyorum. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Candan.

Sayın milletvekilleri, Sayın Candan'a, Meclisin açılmasında ben usulsüz açmadığımı söylemiştim; ama yine de söyleyeyim.

Cihazda 178 kişi vardı, ben de Meclis Başkanvekili olarak kendimi yok sayamam, 179 oldu.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Oy kullanma kabiliyetiniz yok, nasıl var sayarsınız! Hukuken yoksunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Bir dakika...

5 arkadaşımızın 4'ü zamanında kart göndermişlerdi, 1'i de o sırada geldi; ama, Sayın Candan, siz ve Kapusuz, daha ben Meclisi açtığım zaman yoklama istediniz. Şimdi, tutanağa isimleriniz de geçti; ben, sizi yok da sayamam. Yani, baktığınız zaman, ayrıca, burada 50 - 60 arkadaşımız vardı. Yani, burada, vicdanımıza göre Meclisi yönetirsek...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır, kullanmadığımızı ne biliyorsunuz?

BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum... Usulsüz dediniz de, size onun için cevap veriyorum.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Peki, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben, hiçbir zaman, özellikle bu kürsüde bulunduğum zaman, hiç, isteyerek usulsüzlük yapmam.

VEYSEL CANDAN (Konya) - İstemeyerek oldu diyorsunuz.

BAŞKAN - Mantığım neyi gerektiriyorsa onu yapıyorum.

Aleyhte olmak üzere, Sayın Nevzat Ercan; buyurun efendim.(DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

NEVZAT ERCAN (Sakarya)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum. İktidar gruplarının önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, hemen hemen her hafta, bir ya da iki defa, grup önerisi geliyor Genel Kurulun gündemine ve tabiî, bu öneriler, iktidarın sayısal çoğunluğuyla kabul ediliyor; ancak, Meclis çalışmıyor.

Her 3 partinin Meclisteki sandalye sayısı, bugün itibariyle, yanılmıyorsam 334. Sayısal çoğunluğu var; ama, iki aya ilişkin bir tarama yaptım, bu iki ay içerisinde, 8 defa, iktidar gruplarının önerisi gelmiş Genel Kurulun önüne. Bu 8 grup önerisiyle, 19 gün Meclisin çalıştırılması önerilmiş; ancak, bu 19 günlük çalışma programına bakıyoruz, 10 gününde yeterli çoğunluk sağlanamamış. Yani, bu 8 grup önerisiyle, Meclis 19 gün çalışsın denilmiş; ama, 10 gün, Genel Kurul, yeterli çoğunluk sağlanamadığı için, çalışma imkânını bulamamış.

Değerli arkadaşlarım, siz iktidarsınız, kendi öneriniz var, kendi önerinizle öncelikleri tayin ediyorsunuz, gündeme alıyorsunuz, kabul ediyorsunuz ve sonra Genel Kurula gelmiyorsunuz, çalışmıyorsunuz! Bu hafta da yeterli çoğunluğu sağlayamadı Genel Kurul ve maalesef, çalışma yapamadı.

Şimdi, anlamış değilim, hangi hakla, ANAP Sözcüsü geliyor bu kürsüye, "biz Meclisi çalıştırmak istiyoruz" diyorlar. Bakın, ben, bugün, Danışma Kurulu toplantısında arkadaşlarımıza önerdim, dedim ki: Önümde böyle bir tablo var. Yani, siz, 19 günün 10 günü çalıştıramamışsınız, Genel Kurul çalışamamış, kapanmış, ancak 8 gün çalışabilmişsiniz. Eğer, inşallah, Genel Kurul bugün yeterli çoğunluğu sağlar da bugün de çalışabilirse, 9 gün çalışmış olacak. Siz bunu 14.00-20.00 saatleri arasına çekin; yani, çalışmayı 15.00'te başlatmayın, 14.00'e alın ve çalışma 19.00'da bitmesin, 20.00'de bitsin ve 14.00-20.00 saatleri arasında çalışalım. Daha verimli, daha etkin bir çalışmayı birlikte yapabiliriz diye önerdik; bu, kabul görmedi.

Değerli arkadaşlarım, hangi gece toplandınız?.. Birkaç gece istisna yalnız. Ben, 03.00 saatleri itibariyle -gecenin yarısında- bu Bakanlar Kurulu sırasında, başta Başbakan olmak üzere, iki Başbakan Yardımcısının, birileri için özel yasa yapmak ve bu Genel Kuruldan çıkarmak için gecenin yarısına kadar burada oturduklarına biz de tanığız, milletimiz de tanık. (DYP sıralarından alkışlar)

SALİH ERBEYİN (Denizli) - Bu kanunları kim çıkardı Sayın Ercan?!

ASLAN POLAT (Erzurum) - Siz neredeydiniz Sayın Ercan, siz de yoktunuz!

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Size diyor bak Sayın Ercan!

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Şimdi, şunu söyleyeyim ki, özel ekonomik iktidarlar için özel yasalar çıkarmaya siz bu Meclisi mecbur ve mahkûm edemezsiniz. Eğer, millet adına devlet adına, birtakım tasarıları ve teklifleri Genel Kuruldan çıkarmak istiyorsanız, burada hem Bakanlar Kurulu sıralarını dolduracaksınız hem de bu sıraları dolduracaksınız. Hem Genel Kurula gelmeyeceksiniz hem de büyük bir umursamazlık sergileyeceksiniz ve sonra da muhalefetin sırtına bu sorumluluğunuzu havale edeceksiniz... Buna hakkınız yok.

Bakın, burada gündemdışı konuşma yapan üç değerli milletvekili arkadaşıma, Bakanlar Kurulu sırasından, ne ilgili bir bakan ne de hükümet adına bir sayın bakan cevap verme gereğini duymuyor. Aslında, bugün Türkiye'de -şunun altını çizelim ki- çok büyük boyutlarda siyasî, sosyal, ekonomik kriz yaşanıyor; ama, krizin kendisinden daha vahim olan bir gerçek var, o gerçek şudur: İşte, bu Bakanlar Kurulu sıralarında oturan sayın bakanların umursamazlığıdır! (DYP sıralarından alkışlar) Eğer, arkadaşlarımız bugün üç önemli gündemdışı konuşmaya işaret etmişlerse, bir ilgili bakan gelir ya da hükümet adına bir sayın bakan gelir, burada bu arkadaşlarımıza cevap verir.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir umursamazlıktır işte; bugün, milletin size olan güven kaybı ve itibar kaybı...

SALİH ERBEYİN (Denizli) - Doğru Yol'dan kaç kişi var?!

TURHAN GÜVEN (İçel) -  Kemiyet başka şey, keyfiyet başka şey.

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Lütfen efendim...

Sayın Başkan, ben bir şeyler söylüyorum.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin efendim, rica ediyorum...

SALİH ERBEYİN (Denizli) - Onlar milletvekili değil mi?!

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Lütfen sükûneti sağlayalım efendim.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin, rica ediyorum arkadaşlar...

BEKİR ONGUN (Aydın) - Kendileri kaç kişi gelmiş, sorun bakalım...

BAŞKAN - Canım, evvela iktidar olarak siz gelin kardeşim.... Allah Allah!.. Millet herkesi görüyor zaten...

NEVZAT ERCAN (Devamla) -  Değerli arkadaşlarım...

BEKİR ONGUN (Aydın) - Toplam 6 kişiler!

BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyin.

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Şimdi, bakın, hükümet, birtakım yapay gündemlerle bir gündem oluşturuyor ve Meclis gündemini devamlı işgal ediyor. Aslında, bakın, ne hükümetin gündemi ne de Meclisin gündemi milletin gündemiyle örtüşmüyor. Sizin, halkın sorunlarıyla yakın uzak bir ilginiz yok, hükümetin de yok.

Değerli arkadaşlarım, halkın pek çok sorunu var. Bugün, hepimiz biliyoruz, görüyoruz ve yaşıyoruz ki, açlık, sefalet ve insanlardaki bunalım, yaşanan bunalım, yaşanan toplumsal deprem büyük boyutlara varmış; kriz dayanılmaz noktada. Ülke sorunlarından kopmuş bu hükümet... Gündeminde halk yok, vatandaş yok, insan yok, köylü yok, esnaf yok, çiftçi yok, emekli yok, memur yok, sanayici yok, serbest meslek erbabı yok. Peki, kim var sizin gündeminizde?!

Yine, bugün, Danışma Kurulunda sizlere ifade ettik; dedik ki: Salı günleri Meclis denetim görevini yapsın; denetim görevini bu Meclis yapsın. Meclisin önemli görevlerinden biri de denetim görevidir.

Her Danışma Kuruluna gelen önerinizde "sözlü sorular görüşülmesin, denetim konuları görüşülmesin" diyorsunuz.

Bizim verdiğimiz, diğer muhalefet partilerine mensup değerli arkadaşlarımızın verdiği ve gündemde bekleyen 245 adet Meclis araştırması önergesi, genel görüşme önergesi var; geçtiğimiz yıl verilmiş, önceki yıl verilmiş. Pek çok araştırma, genel görüşme önergesinin konuları, güncel konular itibariyle, aslında, gününde görüşülmesi gereken konular.

Değerli arkadaşlarım, bu araştırma önergeleri, toplumun bütün kesimleriyle ilgili; öğretmenlerle ilgili araştırma önergeleri var, köylü sorunlarıyla ilgili araştırma önergeleri var, tarım sektörüyle ilgili, hayvancılık sektörüyle ilgili araştırma önergeleri var. Ayrıca, bilhassa, yine bizim tarafımızdan verilmiş, memurlarla ilgili, çalışan kesimle ilgili araştırma önergelerimiz var, sermaye piyasasında, bankacılık sektöründe yaşanan sorunlarla ilgili araştırma önergeleri var. Bunları görüşmüyorsunuz, bunları gündeme almıyorsunuz. Bunları görüşmemiz lazım. Bu sorunları birlikte görüşmemiz lazım ve alınacak tedbirleri birlikte belirlememiz lazım. Halkın sorunları var. Halkın sorunlarını bu Mecliste tartışıp, önlemlerini birlikte düşünmemiz lazım; ama, bunlara fırsat vermiyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, yine, bir değerli arkadaşımız, Sayın Bedük tarafından verilen, kamuya personel alımında uygulanan merkezi sınav sistemiyle ilgili çok ciddî sorunların yaşandığı bugünlerde, daha önceki aylarda, haftalarda verilmiş bir araştırma önergesi var. 1 350 000 insanı, 1999 yılında Devlet Memurları Sınavına aldınız, çağırdınız ve bunlardan belli bir bedel tahsil ettiniz. Her bir adaydan 13 000 000 lira civarında para aldınız ve 390 000 adaya, siz bu sınavları kazandınız belgesini gönderdiniz, onlara umut verdiniz. Bize gelen herkes, bak, ben bu sınavı kazandım, işe girmeyi bekliyorum diyor. O umudu verdiniz bu insanlara. 70 000 insan işe girdi; ama, 320 000 insan, elinde "kazandı" belgesiyle, gününü, sırasını bekliyor. Bu insanlar işe girmeyi bekliyor; ama, hükümet, bir yeni karar almış; sınav açacak, yeniden insanlardan belli bir miktar katkı sağlayacak, milyonlarca insana yeniden umut dağıtacak. Bu aldatmaca, bu kandırmaca ne zamana kadar sürecek değerli arkadaşlarım?!

Bu sorunları tartışalım. Gelin, işte, bu verilmiş araştırma önergesi üzerinde muhalefeti dinleyin, görüşlerinizi söyleyin; onları tartışalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Hemen toparlıyorum.

BAŞKAN - Tamam efendim, süre verdim; buyurun.

HASAN SUNA (Yalova) - Sizin gibi, yandaşlarımızı mı alsaydık!

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Hayır, siz "kazandı" belgesi göndermişsiniz; ne yandaşı, hangi yandaş?!.  Sınav açmışsınız "kazandı" belgesi göndermişsiniz bu insanlara. Yerleştirin bu insanları; yeniden niye sınav açıyorsunuz ki!.. (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyelim; rica ediyorum.

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Niye onların umutlarını söndürüyorsunuz? 1999 yılından bu yana, geçen üç yıldır, her gün işe çağrılmayı bekliyor bu çocuklarımız, bu gençlerimiz. Niye aldattınız onları üç yıldır; niye umut verdiniz?!

Değerli arkadaşlarımız, milletimiz huzur istiyor, istikrar istiyor, iş istiyor, aş istiyor; dolayısıyla, hükümetten, kendi problemlerine çözüm üretmesini bekliyor.

Esasen, çok fazla şey söylemeye gerek yok; bu siyasî heyetin tabiî ömrü, hükümetteki tabiî ömrü dolmuştur. Tek şey söylüyoruz -aslında, milletimiz de onu bekliyor- aslında, bu hükümetin çekilmesi lazım ve süratle hükümetin seçime gitmesi lazım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ercan.

Efendim, lehte olmak üzere, Kayseri Milletvekili Sayın Salih Kapusuz; buyurun. (Ak Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Lehte söz aldın, lehte konuşacaksın...

BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyelim.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Lehinde söz aldı Sayın Başkan, olmaz öyle şey...

BAŞKAN - Konuşmanın seyrine göre karar vereceğiz efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Her şeyden önce, değerli milletvekili arkadaşlarım rahat olsunlar, konuşmalarımı dinlesinler, ondan sonra da vicdanlarına göre bir karara ve kanaate ulaşsınlar. Onun için, sabırlı olun.

Değerli arkadaşlar, bir değerli grup başkanvekili, ismimden de bahisle, geçmişe ait birtakım konuşmaları getirip, burada konuşma yaptı. Ben, her şeyden önce şunu hatırlatmak istiyorum: Burada yapılan konuşmalar, grup adına yapılan konuşma değildir, kişisel konuşmadır. Söz alan arkadaşlarımız, müracaat ediyorlar, istediklerine göre, aleyhinde söz sırası bulabilirlerse aleyhinde konuşuyorlar, lehinde talep edenler de yer bulabiliyorlarsa -zamanla yarışarak- söz hakkını elde ediyorlar. Bendeniz de, aleyhindeki konuşmalar bitmiştir, lehinde olan konuşmalardan bir tanesi boş olduğu için, özellikle, Meclisin planlı, programlı, verimli çalışmasının lehinde konuşmak istiyorum, Meclisin itibarının korunmasının lehinde konuşmak istiyorum, milletimizin beklediği, halkımızın büyük sıkıntılar içerisinde bulunduğu böyle bir dönemde, bunlara çare olabilecek yasaların, çalışmaların bu Mecliste yapılmasının lehinde konuşmak istiyorum.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Önerge üzerinde konuşuyorsunuz!..

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet, önerge üzerinde konuşuyorum Sayın Başkan; lütfen, siz biraz sabırlı olun.

Şöyle göz gezdirdim, değerli arkadaşlarımdan, geçmiş dönemde siyasette burada beraber olduğumuz, iktidar ve muhalefette zaman zaman yer değiştirdiğimiz grup başkanvekillerinden hiçbirini göremedim; ama, belki tutanakları okurlar, belki de televizyonlarından seyretme imkânı bulurlar. İsim vererek söylemek istiyorum; sizin bahsettiğiniz 54 üncü hükümet döneminde, o zamanın Grup Başkanvekillerinden, Sayın Bakanlarımızdan Hüsamettin Özkan Bey, Cumhur Ersümer Bey, Murat Başesgioğlu Bey hatırlarlar; biz, bu, gündem oluşmasında, gündemlerin tespit edilmesinde, hakikaten, muhalefeti çok önemsedik; birçok konuda, bu konuların beraberce karara ulaşmasını özellikle rica ve istirhamda bulunduk; ama, arkadaşlarım, çok açık ve net "arkadaş, siz iktidarsınız, çoğunluğunuz varsa çıkarırsınız; değilse, bizden, sizin için hiçbir destek söz konusu değildir" demişler ve uygulamaları da baştan sona kadar böyle olmuştur.

Şimdi, bu vurguyu yaptıktan sonra, değerli Grup Başkanvekillerimize ve kıymetli milletvekili arkadaşlarıma da bir hatırlatma yapmak istiyorum: Şimdi, en son görüşülen ve birlikte çıkardığımız bir yasayı hatırlatayım size, 36 maddelik bir yasa, özellikle assubayların meslek yüksekokullarıyla ilgili bir yasa. Sayın Başkan, bu Parlamentoda, bu muhalefet, özellikle AK Parti olarak biz bu yasaya destek verdik mi?..

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Herkes destek verdi ama...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Lütfen dikkat edin Sayın Başkan; yani, biraz önceki suçlamalarınızın kıvamını, ölçüsünü hatırlatmak için söylüyorum bunu. Sadece bu değil...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Bütün Meclisin desteğiyle geçti o yasa.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) -Bakın, sadece bu değil...

Hatırlayın; İhale Yasasının temel yasa olması meselesi gündeme gelmişti. Benzeri birçok yasada -eğer arkadaşlarım vicdanlarına göre kendilerini bir muhasebeye tabi tutarlarsa- bizim, hakikaten, yararlı olan yasalarda destek verdiğimizi, yardımcı olduğumuzu çok iyi bilirsiniz. O halde, önyargılı olmaya, bu konuda yanlış beyanlarda bulunmaya, arkadaşlarımızın hakkının olmadığını hatırlatmak istiyorum.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Allah razı olsun..

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bendeniz ve arkadaşlarım, sizlerden bir istirhamda bulunuyoruz; diyoruz ki, Meclisin gündemi, milletin gündemi olsun. Eğer, milletin gündemindeki sıkıntılar Meclisin gündemiyse, o zaman, bizden size destekten başka hiçbir şey olmaz. Eğer, bunu tanzim etmek, bunu düzenlemek, bunda mutabakat sağlamak isterseniz, buyurun, sadece mikrofonlarda, televizyonlarda, kürsülerde değil, bunun dışında bir araya gelelim, beraber karar verelim; bu konuda her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bu Parlamentonun itibarından bahsettim. Hakikaten, çalışmayan, çalıştırılmayan, verimsiz gibi gösterilen bu Parlamentoya haksızlık yapılmaktadır. Bunda da en büyük katkıyı, üzülerek ifade edelim ki, iktidar ve iktidara mensup siyasî partilerimiz sağlamaktadır. Siyasî iktidarların başarıları, siyasetin itibarıyla paralel yürür. Eğer, bir siyasî iktidar başarısızsa, siyaseti de itibar olarak aşağı doğru çeker. Şu anda, Türkiye'de yaşanılan, haksız olarak Parlamentonun suçlanmasının temel esprisi, bu hükümetin, başarısız, beceriksiz ve basiretsiz olmasıdır.

Değerli arkadaşlar, elbette, siyaset müessesesi hepimizi ilgilendirir; iktidarı da ilgilendirir, muhalefeti de ilgilendirir. Bunu kollamak, bu Parlamentonun itibarını yükseltmek, hepimize ait ortak bir mesuliyettir. İşte, bunun için, biz diyoruz ki, şayet hükümetin öncelikleri varsa, bu önceliklerini doğru dürüst bir tespit etsin. Biraz önce, değerli grup başkanvekili arkadaşımız, alınan kararları ve yapılan çalışmalardaki yetersizlikleri ifade etti; onları tekrar etmek istemiyorum, bahsettiği için, tekrar vurgu yapmak da istemiyorum; ama, bir hatırlatma yapmak istiyorum; bugünkü önerimize şöyle bir baktığımız takdirde, özellikle Salı günü, neyi kaldırmışsınız; denetimi kaldırmışsınız, sözlü soruları kaldırmışsınız. Bununla yetinmemişsiniz, Salı günü için, sadece ve sadece RTÜK Yasasını bitirinceye kadar çalışmayı buraya getirip dayatmışsınız...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Aleyhinde konuşuyorsunuz!..

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, işte bunun lehinde olmak mümkün değil.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Bu sözünüzü hatırlatırım size.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu, milletin lehinde değil, siyasetin lehinde değil, hukukun lehinde değil, demokrasinin lehinde değil.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Ama, siz lehinde söz aldınız Başkanım!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - İşte, benim söz alıp da lehinde olduğum hususları, size, bir kez daha hatırlatayım sayın arkadaşım.

Bakınız, biraz önce değerli arkadaşımın sırayla okuduğu şu uluslararası sözleşmeler... Ki, çocuk haklarına dair sözleşmeler... Evet, bunları görüşelim; bu ölçü içerisinde getirebileceğiniz birçok tasarıya da destek verelim; ancak, sizin, ille de, varsa da yoksa da, bütün bu gayretlerinizin, gündem değişikliklerinizin ve gündem tanzimlerinizin merkezinde var olan şey, RTÜK Yasasıdır.

Bakın, geçen Perşembe günü Danışma Kurulunu toplantıya çağırdınız; alın, elinizde, bakın, bütün arkadaşlarım baksınlar, 2.5.2002 tarihinde yapılan buradaki müzakerelerde, bir grup önerisi olarak neyi aldınız gündeminize; RTÜK'ü aldınız. Geçen haftayı, böylece, onunla geçirdiniz. Bakın, bu hafta, RTÜK çıkmayacak diye gündemde değişiklik yapmak istediniz, Meclisi çalıştıramadınız. Bu yetmedi, gelecek hafta da, sadece ve sadece RTÜK çalışmalarını esas kabul ettiğiniz için, Salı günü gündeme aldınız, bitinceye kadar çalışma kararı koyuyorsunuz; şayet Parlamento bunu kabul edecek olursa. Gelecek haftanın da ağırlıklı ve öncelikli gündemi nedir; RTÜK Yasasıdır. İşte, yanlışlık burada. Eğer, sizin, hakikaten, milletin derdine derman olmak, işçiye, çiftçiye, köylüye, esnafa, topyekûn milletimize bir nefes aldırmak, onların problemlerine katkı sağlamak gibi bir niyetiniz varsa, bunu temin etmek mümkündür. Bu konuda anlaşmak, uzlaşmak, bizlerin de size destek vermesi, elbette, bir görevdir, sorumluluktur. Bunların lehinde olmak da, benim, elbette, aslî görevimdir; ancak, siz,  burada ne yapıyorsunuz; üzülerek ifade edelim ki, bunların dışında hareket ediyorsunuz.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Hükümetin miadı doldu!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sonra, çıkardığımız yasalara şöyle bir bakacak olursak, bir kısmı Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş -ki, 66 adet müracaat olmuş; tam yarısı, 33 tanesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş, 17 tanesi reddedilmiş, 12 tanesi de görüşülmeyi bekliyor- 9 tanesi Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmiş. Veto edilen bir yasayı, Anayasaya aykırı olmasına rağmen, hâlâ, ısrarla, inatla çıkarmak istiyorsunuz.

Şimdi, bu noktada bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bakınız, sayın bakanlarımız, zaman zaman bizleri ziyarete geliyor, muhalefet gruplarını ziyaret ediyorlar. Mesela, sosyal güvenlikle ilgili, Çalışma Bakanımız Grubumuza geldi. Öncelikli olarak, siz, bu yasaları da görüşmek için ön sıralara çektiniz. Bunlar, anayasal dayanağını kaybetti, boşlukta olan yasalar. Şu anda, bu teşkilat yasaları, uygulanmakta olan, SSK'lıyı, Bağ-Kurluyu ilgilendiren yasalar iptal edilmiş yasalardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bitiyorum Başkanım...

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, pek lehte konuşmuyorsunuz; bari toparlayın o zaman...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Başkan, dikkat ederseniz, diyorum ki...

BAŞKAN - Tamam, ben farkındayım da, toparlayın...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Başkanım, hatırlarsanız...

BAŞKAN - Ben görevimi yapayım da, siz, yine devam edin...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Hayır... Hayır...

Şimdi, şunu söylemek istiyorum: Bu gündem, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi. Bu gündemin, bakınız, sıralama olarak, 2 nci maddesi sosyal güvenlik kurumlarıyla ilgili, 3 üncü maddesi Türkiye İş Kurumuyla ilgili, 4 üncüsü Bağ-Kurla ilgili, 5 incisi SSK'yla ilgili.

Şimdi soruyorum size: Bu, gündemdeki sıra değil mi; bunlardan başlayın; ama, siz, ille bunları, oturmayarak, atlıyorsunuz; neden başlıyorsunuz; RTÜK'ten başlıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, Bağ-Kurlular kadar, SSK'lılar kadar, sosyal güvenlik kurumları kadar medya mensuplarının ağırlığı, kıymeti yok mu sizin nezdinizde?! Lütfen, dikkat edin...

BAŞKAN - Tersini söylediniz Sayın Kapusuz...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Eğer, bunları, gündemdeki sırayla, siz, görüşme lütfunda bulunsanız, bizler size katkı sağlarız, müspet katkılarımızla bu yasaların çıkmasını temin etmeye çalışırız; ancak, üzülerek söyleyeyim ki, sizler, bu konularda, aslî, çözülmesi gerekli olan problemlerle ilgili değil, maalesef, ya IMF'nin ya Dünya Bankasının ya da medya patronlarının meselelerini öncelikli olarak kabul ediyorsunuz.

Ben, şahsım olarak, biraz önceki düzenlemelerden katıldıklarımı size ifade ettim; onların lehindeyim, RTÜK gibi bir yanlışlığın ise, o kanunun karşısında olduğumu ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kapusuz.

Sayın Kapusuz, yalnız, bir cümleyi yanlış konuştunuz; dediniz ki: "Medyanın ağırlığı yok mu yanınızda." Siz aslında tersini kastediyordunuz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hayır... Hayır... Bakın "onlar kadar ağırlığı yok mu" dedim Başkanım; siz kaçırmışsınız...

BAŞKAN - Tamam... Neyse, fark etmez... Hatırlatayım, tutanağa bakarsanız...

Öneriyi okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

Öneriler:

1- Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 16 ncı sırasında yer alan 690 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 17 nci sırasında yer alan 796 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 18 inci sırasında yer alan 715 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 19 uncu sırasında yer alan 716 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına alınması; 9 Mayıs 2002 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 862 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 14 üncü sırasına; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 328 inci sırasında yer alan 858 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına alınması; diğer tasarı ve tekliflerin sıralarının buna göre teselsül ettirilmesi; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 319 uncu sırasında yer alan 844 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci sırasına, 238 inci sırasında yer alan 686 sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci sırasına, 267 nci sırasında yer alan 750 sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu sırasına, 196 ncı sırasında yer alan 595 sıra sayılı kanun tasarısının 30 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerinin oylanmasından önce, bir yoklama isteği vardır; önce, yoklama isteğinde bulunan arkadaşların Genel Kurul salonunda olup olmadıklarını araştıracağım, ondan sonra yoklama yapacağım efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Grup önerilerinin oylanmasına geçmeden önce, toplantı yetersayısı yoktur, yoklama yapılmasını istiyoruz.

Bilgi ve gereğini arz ederiz.

BAŞKAN - Şimdi, yoklama isteğinde bulunan sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda bulunduklarını tespit edeceğim:

Mehmet Ali Şahin?.. Burada.

Salih Kapusuz?.. Burada.

Nurettin Aktaş?.. Burada.

Özkan Öksüz?.. Burada.

Yahya Akman?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Osman Aslan?.. Burada.

Mehmet Özyol?.. Yok.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Takabbül etti Sayın Tevhit Karakaya.

Ali Sezal?.. Burada.

Şükrü Ünal?.. Burada.

Zülfükar İzol?.. Burada.

Dengir Fırat?.. Burada.

Mahfuz Güler?.. Burada.

Veli Seyda?.. Burada.

Mehmet Çiçek?.. Burada.

Necati Çetinkaya?.. Burada.

İsmail Özgün?.. Burada.

Nevzat Yalçıntaş?.. Burada.

Ergün Dağcıoğlu?.. Yok.

MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Tamam efendim.

İlyas Arslan?.. Burada.

Evet efendim, yoklama için 3 dakikalık süre veriyorum. Bu süre içinde, sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda bulunduklarını elektronik cihaza girmek suretiyle belirtmelerini; cihaza giremedikleri takdirde teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin yoklama pusulalarını bu süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve pusula gönderen arkadaşların Genel Kurul salonundan ayrılmamasını diliyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ (Devam)

1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, ben de kabul ediyorum; lehinde olduğumuzu görsün arkadaşlar.

BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci öneriyi okutuyorum:

2 - Genel Kurulun, 14 Mayıs 2002 Salı, 15 Mayıs 2002 Çarşamba ve 16 Mayıs 2002 Perşembe günleri 15.00-19.00, 20.00-23.00 saatleri arasında çalışması; 14 Mayıs 2002 Salı günü, sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesi ve bugünde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi; 14 Mayıs 2002 Salı günü, gündemin 10 uncu sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin saat 23.00'e kadar tamamlanamaması halinde, görüşmelerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması; 15 Mayıs 2002 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) Çeşİtlİ İşler

1.- (10/18, 23, 79, 212, 244, 257) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonuna seçilmiş bulunan üyelerin başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin Başkanlık duyurusu

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, medyanın sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla kurulan (10/18, 23, 79, 212, 244, 257) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 14.5.2002 Salı günü saat 11.00'de, ana bina zemin kat PTT karşısındaki Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum. Komisyon toplantı yer ve saati, ayrıca ilan tahtasına asılacaktır.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleri ile komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3. – Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/878) (S. Sayısı: 850)

BAŞKAN - Komisyon var mı efendim?..

Sayın hükümet niye vazgeçti bu kanundan?! Biz, geçen hafta gece saat 3'e kadar... Çok acele ettiniz...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Ama, önemli efendim yani... Gerçekten, bu konuda çok büyük spekülasyonlar yapıldı; ama, Meclis olarak, yani, bu kürsüye karşı duyulan, bana göre, güven gereği, bu kürsüde kim olursa olsun... Hükümetin, efendim, biz, onu, taraflı hareket eden insanlara çıkarttırırız gibi bir izlenim yaratmamaları lazım; ama, ben, bu işte, hakikaten çok alındım. (SP sıralarından alkışlar)

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Üstünüze niye alınıyorsunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN - Kuraldışı kuralları, yasadışı kurallarla kabul etmeye zorlamamak lazım.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Bu hafta, Çocuk Hakları Haftası...

BAŞKAN - Neyse... Ama, yani, benim burada bazı şeyleri söylemek de hakkımdır.

M. HADİ DİLEKÇİ (Kastamonu) - Ayıp ediyorsunuz Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, niye ayıp edelim; işte, basında kaç gündür söyleniyor "Kamer Genç Meclis Başkanvekili olduğu için, RTÜK Kanunu çıkmıyor..."

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Ne alakası var?!

BAŞKAN - Neyse, yine, RTÜK patronlarına bu kadar zararım oldu ya, yeter... (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız

5. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN - Komisyon var mı? Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile aynı mahiyetteki kanun teklifinin müzakeresine başlayacağız.

6. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

7. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754,1/692) (S. Sayısı: 675)

BAŞKAN - Komisyon var mı? Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

8. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, hükümet esnafın sorunlarına karşı niye bu kadar duyarsız?

BAŞKAN - Efendim, onu, hükümete, bir soruyla sorarsınız.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Soruyorum işte... Söylesinler...

BAŞKAN - Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

9. – Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

10. – Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/842) (S. Sayısı: 690) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet burada.

Komisyon raporu 690 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Sağlam; şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman, İstanbul Milletvekili Masum Türker söz istemişlerdir.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Sağlam; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun fikirlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, milletlerin büyük ölçüde çocuklarını korumaları doğaldır; çünkü, çocukları, özellikle iyi yetiştirildiği takdirde, iyi eğitildiği takdirde, sağlıklı olduğu takdirde ülkenin geleceği özellikle bu çocuklara teslim edileceğine göre önem kazanıyor. Şimdi, sağlıklı, eğitimli çocuklar ülkelerin geleceği olduğuna göre, bunların her türlü korunması, sağlıklı bulunmaları, eğitilmeleri, esirgenmeleri ülkeler için fevkalade önem arz ediyor.

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti, 1990 yılında kabul edilmiş olan Birleşmiş Milletler protokolüne 1995'te taraf olmuş; yani, bu protokolü benimsemişiz. Burada, çocukların, özellikle çocuk satışı, fahişeliği ve çocuk pornografisi gibi konularda korunması öngörülüyor. Türkiye gibi Avrupa Birliğine aday olmuş bir ülke, çağdaş bir ülke, hele de, çocuklarına, Büyük Atatürk'ün önderliğinde millî bir bayram hediye etmiş olan bir ülke, çocuklarının korunması konusunda her türlü uluslararası faaliyette önem ve öncelik almak durumunda olan bir ülkedir.

Bakınız, bugün 9 Mayıs Avrupa Günü. Nedir Avrupa; Büyük Atatürk'ün muasır medeniyet, çağdaş uygarlık dediği hedefe ulaşma yolunda göstereceğimiz çabaların bütünü. Avrupa dediğiniz zaman, coğrafî bir sınırın ötesinde, bir değerler sistemini anlamak lazım. Nedir bu değerler: İnsan hakları; bütün insanların insan olmasından dolayı belli haklara sahip olduğunun kabulü. Hukuk devleti; bütün insanların hukuk önünde eşit olması, eşit muamele görmesi. Nedir Avrupa; tam demokrasi; yani, çağdaş dünyanın demokratik değerlerinin benimsenmesi. Şimdi, bütün bunları birer değerler manzumesi olarak düşünürseniz, Türk Milleti, haklı olarak, daha Atatürk'ten itibaren Batı'nın değerlerini benimsemiş, çağdaş uygarlığı kendisine hedef seçmişse, buna karar vermişse; Avrupa Birliğine de, 1958 yılında ilk anlaşma imza edildiği zaman, hemen bir yıl sonra, rahmetli Menderes "biz de bu anlaşmaya dahil olmak istiyoruz"diye müracaat ediyor; sonra, 1963'te Ankara Antlaşması; sonra, rahmetli Özal'ın tam üyelik başvurusu ve nihayet, Türkiye'nin, ilk defa, gümrük birliğini imza eden bir ülke olarak Avrupa değerlerine doğru bir altyapı oluşturması Doğru Yol Partisi iktidarı döneminde.

Şimdi, bütün bunlar, en son, Türkiye'nin tam üyeliğe adaylığı konusunun kabulüyle bir aşamaya geliyor; ama, bugüne kadar, özellikle bu yılın sonuna kadarki dönemde, Türkiye'nin kendisinden istenilen kriterleri yerine getirme konusunda, hâlâ, kendine düşen görevleri, bir türlü tamamlayamadığını görüyoruz.

Son günlerde, yine, Türkiye'nin, kendine düşen kriterleri, özellikle kısa vadeli kriterleri yerine getirme konusunda, bir an önce, görevini tamamlayacağına, orta vadedeki birtakım kriterlerin tartışma konusu yapıldığını ve koalisyonumuzun da, bunlar üzerinde anlaşma yaparak, bir kanun tasarısı halinde, bir türlü, Yüce Meclise getiremediğini görüyoruz.

Hep söyledik; Avrupa Birliği projesi bir uygarlık projesi, bir medeniyet projesi, Türkiye'nin büyük ölçüde çok önemli değişimlere uğrayacağı bir kritik aşama. Bu yılın sonuna kadar, eğer, bu kriterler yerine getirilmediği ve müzakereler için bir tarih alamadığımız takdirde, önümüzdeki yıllarda ne zaman bir tarih alacağımız konusu kuşkulu. Bunu, bundan sorumlu olan arkadaşlarımız dile getiriyorlar; ama, hükümet olarak, önümüze, bir türlü tasarı koyamıyorlar.

Doğru Yol Partisi olarak hep söyledik; bunu bir devlet politikası haline getiriniz, bunu bir millî politika haline getiriniz. Nasıl olur bu; en azından, koalisyon liderlerinin istişaresi yerine, Mecliste grubu bulunan bütün siyasî partilerin başkanları toplanabilir -bu, Türkiye için çok önemli bir konu- bunlarla istişare edilebilir, aşamalar hakkında bunlara bilgiler verilebilir, bunlar brifinglere tabi tutulabilir. Kısaca, koalisyon, Mecliste grubu bulunan bütün siyasî parti liderlerine, bir diyalog içerisinde yaklaşır ve bu, bir devlet politikasına dönüşür. O zaman da, herkes, bir an evvel, Türkiye'nin kendisine düşenleri yapması konusunda katkıda bulunur, yardımcı olur. Biz Doğru Yol Partisi olarak, hep yardımcı olmaktan yana olduk, hep yol gösterdik, hep Avrupa Birliğinden yana olduk. Doğru Yol Partisi misyonunda hep tam demokrasi oldu, Doğru Yol Partisi misyonunda hep haklı rekabete dayalı piyasa ekonomisi savunuldu; elli yıldır bu böyle.

Şimdi, siz, bir taraftan, Avrupa Birliğine, bu yıl yerine getirmemiz gereken kriterlerin çok önemli olduğunu söyleyegeleceksiniz, her yerde bunu dile getireceksiniz, diğer taraftan da, bunun gereğini yapmak üzere, diğer siyasî partilerle bir diyaloga girip, bir an önce kendi aranızda anlaşıp, Yüce Meclise, bunların yerine getirilmesi, gerçekleştirilmesi için tasarılar getiremeyeceksiniz; böyle bir çelişki olamaz. Yarın bir gün hiç kimse, hiçbir bahaneyle, eğer, Türkiye, bir müzakere tarihi alamazsa, kabahati başkasında aramamalıdır. Koalisyon, bir an evvel görevini yapmalıdır; bir an evvel bir diyalog içerisinde, bir millî politika olarak, Avrupa Birliğine girişin esasları, hedefleri, koalisyon liderleri dışında, Mecliste grubu bulunan partilerin siyasî liderleriyle de diyalog kurarak, bir şekle, bir uzlaşmaya bağlanmalıdır.

Bakınız, söyleyegeldik "Mecliste bir Avrupa Birliği Komisyonu kurun"  diye teklif getirdik. Bu kürsüden, üçüncü, dördüncü defa söylüyorum. Avrupa Birliğiyle ilgili konulara sahip çıkacak bir daimî komisyon süratle kurulmalıydı ve bu komisyon, işte, yapılacak bu kriterleri, bir taraftan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği hazırlık yaparken, yasama göreviyle ilgili kısımlarını burada takip edebilmeliydi; tarihleriyle, sırasıyla ve bütün bir uzlaşma zeminini yaratmak üzere, mutlaka bunun bir sahibi olmalıydı. Elbette Dışişleri Komisyonumuz var, başka komisyonlarımız var; ama, Avrupa Birliğine, bu yılın sonunda üyelik için aday olan ve belki müzakerelerin dışında kabul edilmesi beklenen ülkelerin birçoğu, özel komisyonlar kurmuşlardır parlamentolarında. Bunu dile getirmeye çalıştık "siz de yapın" dedik, "biz de yapalım" dedik bugüne kadar kulak asan olmadı.

Şimdi, bugün, bakıyorum, bir partimizin genel merkezinde 9 Mayıs Avrupa Günü kutlama semineri yapılıyor. Seminerlerin zamanı geçti, konuşmaların zamanı geçti; bu işin bir an evvel takvime bağlanıp uygulanmasının zamanıdır. Hâlâ, önümüzde, işte, Af Kanunu gibi, RTÜK gibi hiç de acelesi olmayan bir bakıma ve milletin gündeminde bulunmayan, milletin istikbalini Avrupa Birliğine giriş kriterlerinin yerine getirilmesiyle ilgili yasalarda olduğu kadar ciddî bir şekilde etkilemeyecek olan yasalarla günlerimizi geçiriyoruz. Halbuki, Türkiye için çok önemli olduğu koalisyonun bir kanadınca vurgulanagelen; ama, diğerlerinin bu vurgulamayı dikkate alıp da bir an önce bir uzlaşmayla önümüze bir tasarı getirdikleri yok. Peki ne olacak; günler geçiyor...

Değerli arkadaşlarım, mutlaka, ülkemizin yüksek menfaatları bir uzlaşmayı gerekli kılıyor, bir millî politikayı gerekli kılıyor ve bir an önce bizim Avrupa Birliği üyeliği için yapmamız gerekenleri yapmamızı zarurî kılıyor. Bütün dünya şunu biliyor ki, Avrupa, bir değerler manzumesi olarak, bir taraftan, demokrasinin, insan haklarının savunulduğu bir yer değil, diğer taraftan da, bir ekonomik güç, bu on üyenin de katılmasıyla, yarın, bütün Kuzey Denizinden Akdenize kadar ekonomik ve siyasî bakımdan fevkalade güçlü bir birlik. Şimdi, dünya ticaretindeki bu birliğin rolünü, Türkiye'nin ticaretindeki, iktisadiyatındaki rolünü dikkate alırsanız, bizim bunun dışında kalmamız, yarın büyük sorunlarla karşı karşıya kalmamız sonucunu doğuracaktır. İşte, burada da, çocuk haklarıyla ilgili Birleşmiş Milletler sözleşmesinde olan birçok şey Türk mevzuatında zaten var, 1995'te de buna taraf olmuşuz. Şimdi bu çocuklarımızın, hiçbir şekilde, kendi kültürümüzde, zaten, satışı diye bir şey söz konusu olamaz. Zaman zaman iktisadî hayatımızdaki gerilikler, krizler, fakirleşmeler, bazı ailelerimizi, bazı konularda çocuk satışına giden -gazetelerde okuduğunuz- uygulamalara götürüyor; ama, bunlar, zaten, Türk mevzuatında yasak. İç hukukumuz buna imkân vermiyor.

Çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisi, bizim kültürümüzün kolay kolay kabul ettiği işler değil. Ama, burada, özellikle, şunu da vurgulamak istiyorum: Bir RTÜK tasarısı getirdiniz. Burada, Türkiye'de yayın yapan televizyonların sahipliğinin saydamlaşması konusunda belki bir kanuna ihtiyaç var; ama, ortaya koyduğunuz kanunda, hiçbir maddede, bugüne kadar radyo ve televizyon yayınlarının, bu milletin çocuklarına, bu milletin gençliğine nasıl bir kültür, nasıl bir değer verdiği konusunda en ufak bir şey yok. Bir sürü televizyon kanalı, istediği şekilde program yapıyor; işte, İstanbul'da bir avuç insanın hiçbir kültürel değerimizle bağdaşmayan gece hayatlarını, televole kültürüyle bu milletin çocuklarına, gençlerine her akşam veriyor ve biz de seyrediyoruz. Hükümet seyrediyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi seyrediyor.

Ben, bu yayınların şöyle veya böyle sansüre uğratılması, kısıtlanmasını savunmuyorum. Benim söylediğim şu: Ey, A televizyon kanalı, B televizyon kanalı, günde ne kadar müzik yayını yapıyorsun; bunun ne kadarı arabesk, ne kadarı Türk müziği, ne kadarı bizim kültürümüzün eseri? Haftada kaç tiyatro eseri yayınlıyorsun?

Ankara Radyosunun tek yayın yaptığı dönemlerdeki haftalık tiyatro yayınlarını hatırlayınız. Bugün, ciddî bir biçimde, bir televizyon kanalının 24 saat yayınında bu çocuklarımıza, bu gençlerimize neler veriliyor; bunu takip eden bir makam yok. Bunların nasıl bir değerler sistemi aşıladığını, nasıl bir kültür değerleri ortaya çıkacağını; daha doğrusu, ne ektiğimizi ve ne biçeceğimizi düşünen yok. Bu konudaki düzenlemeler, işte, bir RTÜK işliyor. Şimdi, onu da hükümetin emrine vermeye çalışan bir tasarıyla karşı karşıyayız. Yani, biz, çocuklarımızı koruma, onlara hangi değerleri verdiğimiz konusunda hiç olmazsa belli kaliteleri tutturma yerine, sanatta, müzikte, tiyatroda, güzel sanatlarda belli ölçütler koyma, hiç olmazsa 24 saatlik yayın içerisinde şu kadar tiyatro, şu kadar güzel sanatlar, şu kadar tarih, şu kadar millî değerler koyma gibi bir düzenleme yerine, sadece, belirli ölçüler içerisinde karşımıza çıkan bazı büyük yayın kuruluşlarının giderek belki daha da genişlemesini ifade edecek olan ve basın mesleğinde olanların hemen tümünün ittifakla, ittifaka yakın bir çoğunlukla ifade ettiği gibi, hele Anadolu basınının yok olmasına kadar gidecek olan bir kanun tasarısıyla Meclisimizi oyalamaya çalışıyoruz. Halbuki, eğer, çocuklarımızı koruyacaksak, ruh sağlığı içinde, beden sağlığı içinde çocuklar istiyorsak... Elbette ki, bunların satışıydı, fahişeliğiydi, çocuk pornografisiydi, bu gibi konularda, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaşlığına, Atatürk'ün çocuk bayramı hediye ettiği bir ülkeye yakışmayacak konularda her türlü uluslararası sözleşmeyi, uluslararası anlaşmayı, Türkiye Cumhuriyeti, kabul edecek bir uygarlık düzeyindedir, yıllardır bu düzeydedir.

Dolayısıyla, biz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu anlaşmanın onaylanmasından yanayız; ama, burada, bu anlaşma vesilesiyle, çocuklarımıza hangi değerleri verdiğimizi, çocuklarımızın nasıl bir geleceğe doğru, hangi değerleri benimsemek üzere yetiştirildiğini ve okulda sadece hayatının belli saatlerini geçirdiğini, sokakta ve televizyon başında, radyo dinleme noktasında ne kadar bir kültür düzeyi içerisinde neleri vermeye çalıştığımızı bir kere daha değerlendirmenin, yeniden gözden geçirmenin vaktidir diye düşünüyoruz. Onun için, bu değerler sistemini benimsemiş çağdaş Türkiye Cumhuriyeti, elbette, çocuklarını, uluslararası her türlü düzenleme içinde korumak üzere, gerekli tedbirleri almalıdır.

Dolayısıyla, biz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu sözleşmenin onaylanmasından yanayız; ama, bu vesileyle de bu konudaki yaptıklarımızı bir kere daha irdelemenin, gözden geçirmenin, kendi kendimize bir otokritik yapmanın zamanı olduğu kanaatindeyiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sağlam.

MHP Grubu adına, Sayın Nesrin Ünal; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ünal, süreniz 20 dakika.

MHP GRUBU ADINA NESRİN ÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Heyetinizi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.

Bu kanunla, küreselleşmenin en büyük problemleri olan çocuk satışı, çocuk pornografisi, çocuk fahişeliği suç olarak kabul edilmekte; protokolle, taraf devletlere, çocuk istismarını cezalandırılabilir suçlar haline getirme yükümlülüğü getirilmektedir.

Çocuk satışı, ücret ve başka menfaat karşılığı çocuğun devredilmesine; çocuk fahişeliği, ücret ya da başka bir şey karşılığında cinsel faaliyete; çocuk pornografisi, çocuğun gerçekte veya taklit suretiyle bariz cinsel faaliyetlerde bulunur şekilde, herhangi bir yolla ağırlıklı olarak cinsel amaç güder bir şekilde, herhangi bir yolla çocuğun cinsel uzuvlarının gösterilmesi anlamına gelir. Ayrıca, çocuk organlarının kâr amaçlı teklifi, teslimi, kabulü de suç olarak kabul edilmektedir. Bu sözleşmede, ayrıca, bu suçları işleyenlerin cezalarının ertelenmemesi, suçlu iadelerinde kolaylık ve işbirliği, çocukların korunması, ailelerin korunması, deşifre edilmemesi, psikolojik yardımlar, sosyal boyutunun düzeltilmesi gibi yaptırımlar getirilmektedir. Çocukların pornografili görüntülerinin yayınlanması resmen yasaklanmış oluyor. Çocukları cinsel amaçla istismar edenler için, Türk Ceza Kanununda acilen değişiklikler gerekmektedir. Bu konu Meclisin önceliği olmalıdır.

Küresel sapık operasyonunda, iğrenç ve dehşet verici görüntüler vardı. Cinsel istismara uğrayan bebekler, 3-4 yaşındaki çocukların resimleri bulunuyordu. Sapıklar için kurbanlarının özürlü, sağlam, sokak çocuğu ya da ailesi olup olmadığı hiç fark etmiyordu.

Şimdi, asıl problem, bu suçla yakalanan insan diyemeyeceğimiz canlılara ne ceza vereceğimizdir; çünkü, hâlâ, bilgisayar üzerinden işlenen suçlar için yasal düzenlemelerimiz yok. En kısa sürede, bilgisayar yoluyla işlenen suçlar için Türkiye'nin bir cennet olmasını engellemeliyiz. İnsanların suçu işlemesini beklemek çözüm olmamalıdır. Bazı ülkelerde, çocuk porno siteleri takip edilmekte ve birden fazla girenler, potansiyel suçlu olarak izlenmektedir.

Yapılan bir araştırmada, dünyadaki 36 000 276 000 sitenin yaklaşık 100 000 tanesinin çocuk pornosu içerikli olduğu görülmüştür. Dünyada 3 milyar çocuktan birkaç milyon tanesi fuhuş batağına batmış durumdadır. Fuhuş batağındaki dünya çocukları, 10 yaşında olgunlaşmakta, 20 yaşında yaşlanmakta ve 30 yaşında da ölmektedir. Türkiye'de, internet kafelerinde internete giren müşterilerin yüzde 19'u pornografi ve erotizm sitelerini seçmektedir ve bunların içinde, çok acı ki, 11 yaşındaki çocuklarımız da vardır.

Yapılan bir araştırmada, Türkiye'nin fuhuş batağında tespit edilen 11 yaşındaki çocukların sayısı hızla artmaktadır. Bu çocuklar, kendilerini, yaralayarak, zarar vererek cezalandırmaktadırlar. Bu çocukların içinde, sosyoekonomik düzeyi iyi aile çocukları da bulunmaktadır. Yani, hiçbirimizin, çocuğumuzu -Allah korusun- bu tehlikeden yüzde yüz uzak tutma şansımız yoktur.

Yapılan başka bir araştırmada, fuhşa bulaşan çocukların problemlerinin, ekonomiden çok, aile parçalanması, ailede çözülme ve ilgi yoksunluğu olduğu gösterilmiştir.

Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa, çocukları için kara kara düşünmektedir; bir yandan porno, seks batağı, bir yandan da sosyal refahı paylaşmak istemedikleri ülkelerden gelen uyuşturucu tehlikesi...

Günümüzde çocuk olmak zor, hem de çok zor. Bunu bir anne olarak anlatmak istiyorum.

Küçük, narin bacaklarıyla yoğun trafikte okula gitmek için karşıdan karşıya geçmeye çalışan, modern yaşam dediğimiz apartmanlarda yaşayan, bizim kadar şanslı, bizim kadar özgür olmayan çocuklarımız. Saklambaç, ağaca tırmanma, meyve toplama, çelik-çomak, dut çırpma, rahatça bisiklete binebilme özgürlüklerini kısıtladığımız; dört beton duvar arasına, modern hücrelere hapsettiğimiz bizim çocuklarımız. Canım, işte, bilmem ne marka playstationu var, oyun disketleri var, bilgisayarları var... Görünüşte çok şanslı; ama, aslında çok şanssız çocuklarımız. Sonra da, enerjilerini yanlış yönlere harcadıklarında hayıflandığımız, bazen kızdığımız; sakın zıplama, komşu kızar; teybin sesini kıs, aşağıdakiler rahatsız olur; asansöre dikkatli bin, gürültü yapma; sokakta top oynarken dikkat et, sakın birinin arabasına zarar etme dediğimiz bizim çocuklarımız. Caddede futbol oynarken, tam gol atacakken araba gelince maçın zevki yarım kalan çocuklarımız ya da caddede masumca oynarken kazaya kurban giden canımız, gözbebeğimiz çocuklarımız. Bakkala giderken dikkat et, akşam hava kararınca sakın evden çıkma, kapıyı kimseye açma ve yüzlerce sınırlamayla yetiştirdiğimiz çocuklarımız.

Kim olursak olalım, ister doktor ister milletvekili ister manav ister şoför, gelin, geleceğimiz, toplumun en mağdur, savunmasız, çaresiz ve istismara açık çocuklarımıza sahip çıkalım, yoksa, bir de bakmışız ki, elimizden uçup gitmişler. Son pişmanlık fayda vermeyecektir. Geleceğimiz, övünç kaynağımız, gözbebeğimiz çocuklarımıza sahip çıkalım. Amerika Birleşim Devletleri bunun farkına varmış ve ilkokulda, çocuklarına iyi vatandaş olmayı, ülkesini sevmeyi, israftan kaçınmayı öğretiyor. Biz de, çocuklarımızı millî ve manevî değerlerimizle donatalım; ilkokullarda, onları bilgiyle yarıştırmayalım; onlara, Türkiye'yi sevmeyi, israfın kötülüğünü, hoşgörüyü, uzlaşmayı, teknolojinin önemini anlatalım ve onları birer güzel Türk vatandaşı yapalım.

Bir yazarımız şöyle yazıyor: "Kurtulan her çocuk, toplumun da mutluluğunu ve yarınını kazanmaktır. Çocuk, Allah'ın verdiği bir ödüldür. Bunu takdir edemeyen toplumlar, kendilerine tehlike dolu bir gelecek inşa ederler. "

Sizlere, Yavuz Bülent Bakiler'in, çocukların durumunu özetleyen bir şiirini sunmak istiyorum:

"Sıvas'ta Yoksul Çocuklar

 

Sıvas'ta Ulu Cami avlusunda çocuklar

Yalvaran gözlerle etrafa baka baka

Açıyorlar küçük esmer avuçlarını:

-Emmilerim sadaka! Emmilerim sadaka!

 

Hükümet Konağı'nın yanında biri

Bir kemik kalmış bir deri...

'Boya-cila yimbeş, boya-cila yimbeş!' diye ağlıyor

Ve daha fırça bile tutamıyor elleri.

 

Garipler Pazarı'nda körpe çocuklar

Yorgunluktan güzelim yüzleri al al...

Öldüren bir çığlık dudaklarında:

-Boş hamal! Boş hamal! Boş hamal!

 

Nane satan, su satan yetim çocuklar

Şarkı söyleyemediler, güneşe, aya...

Biliyorum ne masal dinlemeye doydular

Ne oyun oynamaya...

Bezircide, Yüceyurt'ta, Altıntabak'ta...

Çocuklar var incecik yüzleri nurdan.

Ama toz-toprak içinde elleri ayakları

Oyuncakları çamurdan...

 

Ve günahkâr çocuklar, suçlu çocuklar

Mahkeme salonunda bakarım dizi dizi.

Bu suç bizim suçumuz, bu günah bizim

Affedin bizi.

 

Gökteki yıldızlar kadar sayısız

Ah yurdumun kimsesiz ve yoksul çocukları

Anladım farkınız yok koparılmış başaktan!

Alın bu gözleri benden, alın bu yüreği artık

Utanıyorum yaşamaktan."

 

Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünal.

AK Parti Grubu adına, Sayın Necati Çetinkaya; buyurun.

Süreniz 20 dakika.

Anlaşılan, bunun üzerinde, hep şair milletvekillerimiz konuşacak.

AK PARTİ GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün dünyamızın geleceğini emanet edeceğimiz sevgili yavrularımız, bize emanet edilen bütün varlıkların en önemlisi, en kutsalı; çünkü, geleceğimiz, teminatımız ve dünyanın teminatı. Biz, bugün emanetçileriz; ama, gelecek onların. Onlar, güçlü olarak yetiştireceğimiz, ahlak ve faziletle dopdolu olarak yetiştireceğimiz, toplumu emanet edeceğimiz en kıymetli varlık, en nadide varlık, çiçeklerin en güzeli, varlıkların en sevimlisi ve en güzeli sevgili yavrularımız, çocuklarımız; ama, gelin görün ki, bugün, her toplumda, bikes durumda; yani, kimsesiz durumda, kendi kaderine terk edilmiş durumda. Özellikle, bize medeniyet dersi veren toplumları, haklarının en fazla ihlal edildiği toplumlar olarak bugün karşımızda görüyoruz.

Çocuk haklarına dair bu sözleşme, neden dolayı önemli? Evet, çok önemli. Düşünün, çocuk ticareti yapanlar, çocuk kaçakçılığı yapanlar, çocuk satışı yapanlar -çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisiyle ilgili en fazla olayların vukuu- maalesef, Batı dünyasında ve yeni dünyada; cereyan ediyor... Biliyorsunuz, son zamanlarda, gayriahlakî olarak, hiç olmaması gereken yerlerde bile, bu yavrular tacize uğruyor, bu yavrular tecavüze uğruyor. O grubun isimlerini, o meslek mensuplarının isimlerini bile burada vermekten hayâ ediyorum, utanıyorum; ama, çok şükür ki, bunlar, Türkiye'de, hemen hemen yok gibi; fakat, bu, öyle bir hastalık ki, bir gün gelecek, bizim toplumumuza da sirayet edecek. İşte, uyuşturucu gibi.

Evvelki gün, yani, bundan iki gün önce, bir istatistik yayınlandı; çocukların en fazla zehirlendiği, çocukların hayatının en fazla tehlikeye sokulduğu uyuşturucu müptelalığı. Bakınız, gördüm ki, Türkiye'de de yaş oranı 12'ye inmiş.

Ben hiç unutmuyorum; 1995 ve 1999 yıllarında, Amerika'da yaptığımız incelemelerde bize verilen FBI'daki rakamlar şuydu: O zaman, 1995'te 16 yaştı, 1999'da 11 ilâ 12 yaşa inmişti uyuşturucu müptelalığı.

Bununla birlikte, bunlar yalnız uyuşturucu kullanmakla kalmıyor. Amerika'da bize bir şey daha söylediler; çocuk anneler... Çünkü, uyuşturucuya müptela edilen bu sevgili varlıklar, bu yavrular, bu mini mini, kutsal değerler, bu sefer, sekse ve fuhuşa zorlanıyor ve dolayısıyla, kendisine bakmaktan âciz olan bu varlıklar, öbür taraftan, genç yaşta çocuk sahibi oluyor. Kendisi sokakta, meydana getirdiği çocuklar sokakta... O zaman, bu rakamları, bu yaş ortalamasıyla çocuk yaştaki anneliği bize söylediklerinde, bütün samimiyetimle söylüyorum, ürpermiştim; ama, gelin görün ki, iki gün önce ülkemizde yayımlanan istatistikî bilgilerin neticesinde, üç ilimizde de uyuşturucuya müptela olma yaşının 12'ye indiğini gördük. Çok şükür ki, hayat standardının yüksek olduğu belli birkaç ilde var. O istatistikî bilgilerde, İstanbul, İzmir, Antalya gibi iller sayılmıştır.

Bu niye böyle: Değerli arkadaşlar, yıllarca bununla mücadele eden bir meslek mensubu arkadaşınız olarak diyorum ki, bence, insanlık suçu olarak tesmiye edilecek, vasıflandırılacak en önemli suç, işte, bu suç. Onun için, gayet tabiî ki, biz, bu konuda, bu anlaşmaya taraftarız ve şiddetle de destekliyoruz; ama, gelin görün ki, yalnız desteklemek, anlaşmalar yapmak yetmiyor. Bütün mesele, bunu uygulamak. Nasıl uygulayacaksınız; işte, mesele orada.

Beni işkence ile suçlayanlar, benim ülkemde işkenceyi her vesile ile dile getiren insan hakları savunucuları, peki, sizlerde, uyuşturucuyla ilgili, çocuk satıcılığıyla ilgili, çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisiyle ilgili bu konu, insanlığa yönelik olarak yapılan en büyük suç değil midir, en büyük işkence değil midir? (Alkışlar)

Kendilerini idareden aciz -o kadar nadide varlıklar ki bunlar- Allah'ın en kutsal, en şerefli varlık olarak bize verdiği ve hamiyete muhtaç olan o mini mini, geleceğin ümidi olan, o güzel ümit bahşeden varlıkların, tamamen ümidini mahvediyorsunuz, yok ediyorsunuz ve dünyanın geleceğini de karartıyorsunuz.

Bu ne büyük bir zulüm, ne büyük bir hazin tablo! Gelin görün ki, bu nerede oluyor; çocuk pornografisinin ilk olduğu yerler... Bütün samimiyetimle söylüyorum. Bildiğim halde, vallahi, ülkeleri saymaktan haya ediyorum; ama, benim ülkem değil. Bana insanlık dersi vermeyi her vesileyle kendisinde hak bulan bazı ülkeler ve 1999 yılında, bununla mücadele etmek için bütçelerine ne kadar para koydular biliyor musunuz; Avrupa Birliği bütçesine 1 000 000 Euro koydular. Ancak, öbür taraftan, adam gidiyor, Uzakdoğu'da, aynı hareketi, aynı iğrenç hareketi yapıyor. Kim?.. Onlar!

Bu neden dolayı oluyor? Şimdi, bununla mücadele etmek için üç ana esas vardır. Birincisi, aile müessesesinin çok muhkem olması lazım, çok sağlam olması lazım. Eğer, siz, aile müessesesini sağlam temeller üzerine kurmazsanız, işte, o birinci terbiyeyi alacak o kutsal müessesenin, kutsal ocağın içinde çocuğu, evleviyetle kendi başına terk etmiş olursunuz. Çocukta bir bocalama başlayacaktır. Yani, denize ilk düşen bir varlığın, yüzme bilmediği zamanki çırpınışlarının ilk çırpınışını seyredeceksiniz. Çocuk, boğulmanın ilk adımını atmıştır. Çünkü, aileye bir şey vermemişsiniz. Ailenin, anne babanın, ebeveynin yeteri derecede iyi yetişmesi lazım ki, sonra siz demeyesiniz "Kendisi muhtacı himmet bir dede, nerede kaldı gayre himmet ede."

Bir milleti ayakta tutan en önemli unsurlar, onun millî, manevî, ahlakî, kültürel değerleridir. Milletleri millet yapan unsurlar, işte, bu, muazzam, kutsal değerler; bu bir kültürdür, milletin millî ahlakıdır, dinidir, maneviyatıdır, inanışıdır, gelenekleridir, görenekleridir. İşte bu topyekûn meydana gelen bir terbiyedir. Bu terbiyeyi vermemişseniz, o zaman o aile de bir şey veremez. Evet, bir şair bunu görünce, şöyle, âdeta serzeniş, feryat ediyordu:

"Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz,

Gelmişiz dünyaya, millet nedir, milliyet nedir, öğretmişiz."

Evet, böyle bir millet!.. Ama, bugün, siz, annenin babanın kültür seviyesini yeteri seviyeye çıkarmamışsanız, o zaman, o çocuğuna bir şey veremez.

Birinci müessese, terbiye müessesesi, eğitim müessesesi. Aile bundan yoksun. İkincisi, toplum; içtimaî hayat dediğimiz sosyal müessese. O da yeteri derecede değerlere sahip değil. İşte, Batı dünyasının bu hastalığı, bundan sirayet ediyor. Düşünün, 8 yaşındaki, 12 yaşındaki çocuğu alıyor, onunla iğrenç, behimî arzularını tatmin etmek için bir de pornografi ticaretini yapıyor. Bundan daha büyük bir ahlaksızlık bahis konusu olamaz ve bu, işte öyle bir hastalık ki, öyle bir sari hastalık ki, öyle bir bulaşıcı hastalık ki, içtimaî hastalık dediğimiz, sosyal hastalık dediğimiz hastalık bu.

Aileyi dedik. İçtimaî hayatta, sosyal hayatta, o toplumda alması gereken değer yargıları; onu da evlatlarımız alamıyor. Alamayınca ne oluyor; işte, bu sefer, orada da çocuk, denize düşen o varlık gibi, daha fazla dibe doğru gidiyor; elleri yukarıda çırpınıyor, "kurtarın beni, ölüyorum, mahvoluyorum" diyor, feryadı figan ediyor ve yine, hissiz, duygusuz o insanlar, onun boğulmasına seyirci kalıyor; son çırpınışları...

Ondan sonra, okul müessesi, eğitim müessesesi geliyor; ona en büyük kol kanat gerici... Aile bir şey verememiş; toplum, eğitilmediği için bir şey verememiş; geliyoruz okula... Okulda, millî, ahlakî, manevî, kültürel değerler... Gelin görün ki, benim toplumumda, benim Anayasamın dibacesinde (başlığında) bu verilmiş; deniliyor ki, yeni yetişen nesillere, millî, ahlakî, manevî, kültürel değerlerini vereceksiniz. Niye vereceksiniz; işte, çocuk satıcılığı, pornografi, çocuk fahişeliği gibi konularda, yarın, böyle gayri ahlakî, gayri edebî, gayri insanî konularda onu korumak, ona kol kanat germek, ona zırh giydirmek için... İşte, bu ahlak seviyesine onu yükseltecek ana unsurlar bunlar. Bunu yapmadığınız takdirde, onu korumanız, onu kollamanız mümkün değil.

İşte, okulların, eğitim müesseselerinin birinci derecede önem vereceği hususlardan birisi budur. Biraz önce Başkan dedi ki, şiir... Şiiri bilmeyen nesiller, kültüründen mahrum olan, Yunus'u bilmeyen, Hacı Bektaşı Veli'yi bilmeyen, Mevlana'yı bilmeyen...

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Âkif'i bilmeyen...

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - ...Âkif'i bilmeyen ve daha böyle büyük üstatları bilmeyen insanlar, işte, o bilinçsizliğin girdabı içinde o ahlak seviyesine yükselemeyecekler ve o denizin korkunç dalgaları arasına düşen varlıklar gibi, son çırpınışlarıyla -ailede bir şey yok, okulda bir şey yok ve içtimaî hayatta bir şey yok- boğulmaya mahkûm olan o varlıklarımız...

Neyle toplumu ayakta tutacaksınız?! Millî kimliğini kaybetmiş, millî değerlerini yitirmiş, manevî esaslarından yoksun, aile terbiyesinden yoksun!.. İşte, uyuşturucu böylece, onu da kendi girdabına alacak ve o çocuğu kemirecek, ruhunu kemirecek. Onun için, Yunus, öyle demiş: "İlim, ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir/Sen kendini bilmezsen/Bu nice okumaktır." Evet, işte, bu nice okumaktırın cevabı da şudur; diyor ki: İlkin ona kendi kimliğini vereceksin, ahlakî ve kültürel değerlerini vereceksin. Toplumun terbiyesi nedir, benim terbiyem nedir, benim toplumu ayakta tutan... Asırlar boyu dimdik, bütün dünyaya  örnek gösterilecek necip bir millet dediğimiz bu müstesna milletin dejenerasyona uğramasını engelleyecek en önemli faktör, millî ahlaktır, millî terbiyedir, manevî değerlerdir, kutsiyetlerine gereken önemi göstermektir.

Değerli arkadaşlar, bakınız, önümüzdeki hafta, Sakatlar Haftası. Sakat yavrularımızın, toplumda aciz, kimsesiz, kendi kaderlerine terk edilmiş bu varlıklarımızın, hele hele, benim ülkemde kendi kaderlerine terk edilmiş, himayeye muhtaç olan bu varlıklarımızın, maalesef, okuyacak, eğitilecek müesseseleri yok! Baktığınızda, korkunç, dramatik bir tablo ve o yavrular!.. Maalesef... Eğitim müesseselerinde Millî Eğitim Bakanlığımızın hassasiyetle, önemle üzerinde duracağı en önemli konu bu; ama, bu önemi verebiliyor muyuz? Kaç tane okulumuz var? Bu çocuklarımızı eğitecek kaç tane eğitim müessesemiz var? Ne yaptık şimdiye kadar? Cumhuriyet Türkiyesinde, muasır medeniyet seviyesini yakalaması emrolunan bu cumhuriyet Türkiyesinin cumhuriyet Meclisinde, eğer hepimiz bu değerlere karşı şahlanışla kalkıp, "nerede bu çocukları eğitecek müesseseler" demiyorsak, coşkuyla bunu desteklemiyorsak, o zaman görevimizi yapmamış oluruz.

Değerli arkadaşlar, o sebeple, önümüzdeki haftanın onlara vereceğimiz... Yani, bu konuya nutuklarla yaklaşırsanız, yaya kalırsınız; bir şey yapmamış oluruz, kendi kendimizi avuturuz. Odaların içinde, kapalı kapıların arkasında, "efendim, şunu yapalım, bunu yapalım..." Yıllarca bunları çok dinledik; ama, gelin görün ki, millet, artık bizden icraat bekliyor, faaliyet bekliyor ve "bu evlatlar yok oluyor, mahvoluyor, kurtarın bunları" diyor. Kim kurtaracak, kim bu sese kulak verecek? Bu sese birinci derecede kulak verecek olan, işte, bu Türkiye Büyük Millet Meclisidir, hâkimiyeti kayıtsız şartsız elinde bulunduran bu milletin kendi hür iradesini hiçbir şekilde tasalluta uğratmadan, toplumun bütün gaye ve isteklerine en iyi bir şekilde cevap verebilecek bu büyük müessese, bu ulvî müessesedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî şahsiyetine yönelik olan en küçük hareket bile, beni, kalbimden vuracak kadar rahatsız eder; çünkü, bu müessese ayakta durmalıdır ki, bu saydığımız konularla mücadele edebilelim. Bunlarla mücadele edecek yegâne yer burasıdır ve burası, dimdik ayakta kalırsa; burası, sağlığını, sıhhatini muhafaza ederse; burası, verimli çalışırsa; burası, bütün toplumun saygınlığına ve değer yargılarının en üstünde değer yargısına kavuşursa, problemler burada çözüme kavuşur. Onun için, medyasıyla, toplumuyla herkes, bu müessesenin değer yargılarında en üst seviyede burayı korumak ve kollamak duygusu ve düşüncesi içinde olmalıdır.

BAŞKAN - 1 dakikanız kaldı Sayın Çetinkaya.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Oldu Sayın Başkanım.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Manisalı; konuşsun!..

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Değil mi!.. Çünkü, toplumun en önemli konusu, geleceğimiz; yani, bizim bu müesseseyi devam ettirmemizin yegâne konularından, en önemli konularından birisi, insan varlığının devam ettirilmesi ve insan varlığının en önemli meziyetlerle donatılarak devam ettirilmesi. Yoksa, efendim, bir mana ifade etmeyecek derecede, işte şimdi üzerinde durduğumuz, mücadele edeceğimiz bu menfi, iğrenç konularla eğer çocuklarımızı mülevves kılarsak, nasıl toplumu devam ettiririz; onun için bu konu çok önemli.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda bir şey var, diyor ki: "18 yaşından aşağı çocuklar belli yerlere giremezler."

BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, 1 dakikada toparlar mısınız.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Oldu Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Peki, buyurun.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Çok lütufkârsınız.

Değerli arkadaşlarım, bakınız "18 yaşından aşağı çocuklar belli yerlere giremezler" deniliyor.

Sayın Başkanım, gelin görün ki, televole programlarında, siz, yani... Yıllarca biz bunun mücadelesini yaptık. Polis geliyor "sayın valim, filan yerin kapatma kararını getirdim..." Niye kapatıyoruz; 18 yaşından aşağı gençler kahvehaneye gitti, bara gitti, pavyona gitti... Be kardeşim, artık onlar o kadar demode oldu ki, her gün gece senin evinde... Samimî söylüyorum; çocuklarımızla o televole programını izlerken, hayâ ediyoruz, utanıyoruz. (Alkışlar) İşte, bunun üzerinde hassasiyetle durmamız gerekir. Sen, 18 yaşından aşağı çocuk kahveye gitti diye kahveyi kapatıyorsun, o ticarî yeri; ama, gelin görün ki, bugün, televole programlarıyla bütün televizyonlarımız, maalesef, bu toplumu ayakta tutacak o değer yargılarından evlatlarımızı yoksun bırakıyor. Çocuğa "o televizyonu kapat" diyorsunuz. "Baba, sen niye seyrediyorsun?" diyor.  Yani, çocukla, büyük ile küçük arasında mesafe kalmıyor.

Ne diyor Âkif: "Hayâ sıyrılmış, inmiş/ Öyle yüzsüzlük ki her yerde/ Ne iğrenç yüzler örtermiş meğer bir incecik perde."

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.  (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetinkaya.

Herhalde, siz de film seyretmiyorsunuz... Çocuklar için  zararlı şeyleri siz de seyretmiyorsunuz değil mi?

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Nasıl efendim?..

BAŞKAN - Biraz önce "sen niye seyrediyorsun, çocuk da seyrediyor" gibi bir laf ettiniz de...

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Hayır efendim...

BAŞKAN - Neyse, tamam efendim.

Efendim, Saadet Partisi Grubu adına, Sayın Zeki Çelik; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika efendim.

SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı hakkında, Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, büyük bir ilim adamı şöyle bir ifadede bulunuyor: "Toprağa sordum 'misk misin, amber misin; beni kendimden geçiren bu güzel kokuyu nereden aldın' diye. Toprak cevap veriyor 'aslında, ben, bir kil idim; ama, bir süre güle saksılık yaptım; onun kokusu, güzelliği, ve olgunluğu bana işledi.'" Yani, o halde, tohum önemli, toprak önemli neşvünema bulacağı zemin çok önemlidir; yani, ruh, beden ve akıl ilişkisinin, birbiriyle çok iyi intisac ettirilmesi lazım. Tabiî, burada, üç varlıkla karşı karşıyayız; birisi insanlar, birisi melekler, birisi hayvanlar. Hayvanlar akılsız bir şehvetle yaratılmışlar, melekler şehvetsiz bir akılla yaratılmış; ama, insan, hem akıl hem şehvet duygusuyla yaratıldığı için, yolların ayırım noktasındadır; nasıl; eğer şehveti aklına galip gelirse, o zaman farklı bir yola; aklı şehvetine, yani nefsine, dünyevî arzularına galip gelirse, farklı bir noktaya gidecektir. O halde, bu ilişki içerisinde hayatımızı düzenlememiz gerekmektedir.

Onun için, tarih boyunca, çocuklar geleceğin rüyası, ailenin neşesi, süsü ve milletlerin geleceği olarak görülmüş, onlara mutlu, güvenli ve yaşanılır bir gelecek sunma çabası içerisinde olunmuştur. Bu sebeple, çocukların fizik ve ruh sağlığı içinde büyümelerini sağlamak, eğitim ve öğretimlerini en iyi şekilde yaptırmak, ailelerin ve milletlerin tek gayesi olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, milletimiz, geçmişte bu hususlara çok dikkat etmiş ve gerçekten, hak ettiği mevki ve mertebeyi elde etmiştir. Bugün de kalkınmasını tamamlamış olan ülkeler, bu gerçeği çabucak görerek gerekli tedbirleri almışlar ve almaya da devam etmektedirler. Fakat, sömürü ve zulmü kalkınmanın temeli sayan ülkeler, sömürdüğü başka ülkelerin insanlarını kendi çıkar ve ihtiyaçları için köle gibi kullanmışlar, o insanların en ufak insan haklarına saygı göstermedikleri gibi, çocuk yaştaki insanların emeklerini de istismar etmişlerdir.

Batı dünyası, bu şekildeki bozuk siciline rağmen, iki büyük cihan savaşında milyonlarca insanını kaybettikten sonra, savaş yaşamamak için, 10 Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler aracılığıyla İnsan Hakları Beyannamesini yayımlamış ve buna paralel olarak da çocuk haklarının ne kadar önemli olduğunu kavramıştır.

20 Kasım 1959'da "Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi" kabul edilmiştir. 20 Kasım 1989 tarihinde, Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren çocuk haklarına dair sözleşmeyi, Türkiye, 14 Eylül 1990 tarihinde itirazî kayıtla imzalamış ve 9 Aralık 1994 tarihinde ise onaylamıştır.

İnsan hakları, insanla vardır. Eğer insan hakları yoksa, insan sadece bir biyolojik robot olarak değerlendirilebilir. Bu anlamda, çocuklar da insandır. Çocukların da, her türlü şiddet, baskı ve istismardan uzak tutulması gerekir. Bu yönde, gerek uluslararası gerekse millî bazda tedbirler alınması gerekir.

Değerli milletvekilleri, tam bu sözleşmeyi konuştuğumuz şu günlerde, toplumumuzu derinden sarsan çocukların istismarı, onların birer seks metaı olarak kullanıldığına dair haberler basında yer almaktadır. Ülkemizde çocuk pornosunun ne seviyeye geldiğini, polisimiz, teknolojiyi kullanarak, internet üzerinden mailleşen bir vatandaşın IP numarasını tespit ederek ortaya çıkarmıştır. Şimdi, burada bir noktaya gelmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bu suyun hammaddesi aynıdır. Yılan, suyu içiyor zehir yapıyor; arı, suyu içiyor bal yapıyor. O halde, biz de çocuklarımızı ve geleceğimizi teslim edeceğimiz, emanet edeceğimiz gençliğimizi, bal yapan bir topluluk haline getirmek mecburiyetindeyiz.

Dikkat ederseniz, bu işlerin içinde bulunanların, yani yanlış iş yapanların, eğitim öğretim açısından bir eksikliklerinin olmadığı görülüyor. O halde, o zaman tek eksiklik nedir; bu insanların, manen yeterli donanıma sahip olmadıklarıdır.

Fakat, bir kısım medyanın ve düşünce insanı olduğu ileri sürülen medya mensubunun, yeni yılın ilk gününde her şeyi bir tarafa bırakıp, bu derece çocuk pornosunu savunarak bunlara vakit ayırmalarını da anlamak mümkün değil. Gerçekten, evimizde seyrettiğimiz televizyonlarda, hayâ kırıcı, yani terbiye hudutlarının çok dışındaki filmlerle ve buna benzer programlarla karşı karşıyayız. Yani, insanlar bu programları seyrettikten sonra, ruh, akıl ve beden çizgilerinde bir inisiyatif kullanmaları bazen hudut dışına çıkmaktadır.

Tabiî, belki bunlar, kendilerine izafe edilen "tutucu" yaftasından kurtulmak için yapıyor olabilirler; ancak, bu derecede de anlamsız yenilikçi olunmamalıdır diye ifade etmek istiyorum. Bu tür çirkin işlerin, içinizdeki çocuğu göstermek adına yapıldığı anlaşılabilir mi?!

Değerli arkadaşlar, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Esin Küntay ve Doç. Güliz Erginsoy tarafından yapılan sosyolojik bir araştırmaya göre, Türkiye'de, aynen Tayland'da olduğu gibi çocuk yaştaki kızların fuhuş sektöründe seks işçisi olarak kullanılmasının boyutları ortaya konulmuştur. 18 ve daha küçük yaştaki 30 kız arasında yapılan bu araştırma, fuhuş sektöründe çalışan 11 yaşında kız çocuklarının bile olduğunu ortaya koymaktadır. Buna göre, yalnızca İstanbul'da 500 kız çocuğu seks işçisi olarak çalışıyor. Bu dehşet verici tabloya sırt çevrilmesi ve yok sayılması düşünülemez.

Türkiye'de ve dünyada milyonlarca çocuğun haklarının ihlal edildiği bir çağda yaşıyoruz. Türkiye'de, yaklaşık dört milyon çocuk işçi, sanayide, büro hizmetlerinde, tarım sektöründe ve sokaklarda çalışmaktadır. Bu konuda da, maalesef, Türkiye, dünyada dördüncü sırayı almaktadır.

Değerli arkadaşlar, çalışan çocuklar, sosyal haklarını koruyacak kurumlardan yoksundurlar. Onlar, ne çocuk ne de işçi sayılıyorlar ve o nedenle de, yasal olarak, Türkiye'de çalışan çocukların haklarını koruyacak bir mekanizma yeterince yoktur. Onun için, çocukların istismarı ve pornoda kullanılmaları da, tabiî, çok kolay olmakta ve onun için de söz konusu edilmektedir.

"Ticarî cinsel sömürüye maruz kalan çocuklar" başlığı altında yapılan bir araştırmaya göre, alt gelir grubunda olduğu gibi, orta ve üst gelir gruplarında da çocuklar bu sektörde yer almaktadır; çünkü, toplum olarak, yıllardır, bu çocukları görmezden gelip sırt çevirdik, yok saydık. Her çocuk gibi onların da hakları var. Ayırımcılık yapmayı, devlet olarak tarafı olduğumuz Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi de yasaklıyor. Bu çocuklar, cinsel açıdan sömürülüyor, çalıştırılıyor; bu çocuklara, yardım elinin uzatılması gerekir. Bu konuya, toplumun tüm katmanları ve başta devlet sahip çıkmalı ve ilgilenmelidir. İlgilenmelidir; çünkü, bu, yeraltı etkinliğidir, organize suç işlenmektedir.

Değerli arkadaşlar, organize suç şebekelerinin ağına düşmüş bu çocuklara sevgiyle yaklaşılmalı; aksi yaklaşımlar, onları daha da batağa iter, uyuşturucu batağına sürükler, toplumdan soyutlar; kendilerini, ancak saldırganlıkla ifade edebilirler; ki, bu da, bir başka sorunu ortaya koyar.

Bakınız, son günlerde basında da çıkan ve kamuoyuna yansıyan araştırmalar var; yani, sigara içme yaşının 11'e, uyuşturucu kullanma yaşının da 13'e düştüğünü esefle müşahede etmekteyiz. Tabiî ki, ayrıca, Müslüman bir ülke olarak, dünyada içki tüketiminde 3 üncü sırada yer aldığımızı ve içki kullanma yaşının da 12'ye inmiş olduğunu görmekten de büyük bir üzüntü duyuyoruz. Demek ki, mesele vahimdir; hakikaten, bir an evvel çözüm bulunması ve bunların ortadan kaldırılması için gerekli ilginin gösterilmesi gerekir.

Değerli arkadaşlar, bu çocuklar, içinde bulundukları durumu gizlemek ve kendilerinden kaçmak için uyuşturucu kullanıyorlar; ellerini kollarını kesiyor, kendilerini jiletliyorlar; aldıkları ilaçların etkisiyle de acı duymuyorlar. Bu çocuklara yapılacak ilk yardım, onlara beceri kazandıracak bir iş vermektir; bunun yanı sıra, barınacakları, giyinme ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanacağı ve kendilerinin çeşitli sorunlarla yargılanmayacakları bir ortamın oluşturulması gerekir. Bunların kendine güven duygusunun çok az olduğu dikkate alınarak, yeniden özgüven kazanmaları ve yeni bir kimlik edinmeleri gerekmektedir.

Çocuklara sevgiyle yaklaşarak onları anlamamız gerekir; çünkü, onlar, en iyi sevgiden anlar. Tıpkı, bir şair çocuğun şu duygularla "ben de bir çocuğum diğerleri gibi, şefkatle öpülmek, sevilmek isterim/ Ellerimden tutsun büyüklerim, annesinin yanında bir çocuğum diğerleri gibi/ Kederle dolan yaşlı gözlerim, ben de bir çocuğum diğerleri gibi/ Neşeyle dolup gülmek isterim bir sevgi denizinde, açılmak sonsuza doğru; ninnilerle, türkülerle büyümek, bayramların bayram olduğunu bilmek, her çocuk gibi benim de hakkım/ Sıcak bir yuvadır bütün düşlerim; ne olur beni de görün; beni de sevin büyüklerim" diye seslendiği gibi, çocuklara yaklaşmamız gerek.

Değerli arkadaşlar, dünyadaki diğer örneklere de benzeyen yönleri olan bu konu, evrensel bir sorun olarak ortadadır. Çocukların ailelerinin kendilerini savsaklaması, kötü ekonomik gidiş ve gelecekten ümitsizlik, şiddet ve yakınlararası cinsel ilişki gibi etkenlere maruz kalarak, geçirmiş oldukları duyarlı çocukluk dönemi ve parçalanmış aileler, bu çocukların cinsel davranışlarıyla ilgili düzensizliği, sonuçta da porno malzemesi olarak kullanımını ortaya çıkarmaktadır.

Çocukların barlarda; barmaid, şarkıcı, dansöz, konsomatris, masöz; masaj salonlarında, çalışma ve özel olarak masaj yapmak üzere evlere gönderilmeleri; özel evlerde, müşteri çağrısı üzerine eve gönderilme, açık alanlara götürülerek, otelde hizmet verme şeklinde pazarlandıkları dikkate alınarak, buraların iyi denetlenmesi gerekmektedir.

Çocukların porno malzemesi olarak kullanılmasının çağdaşlıkla da ilgisi yoktur; çünkü, başta Kanada'da olmak üzere birçok ülkede internet kanalıyla çocuk pornosu sitelerine girmek bile suçtur. Değerli arkadaşlar, Amerikan Federal Soruşturma Bürosu FBI tarafından yayımlanan en çok arananlar listesindeki bir çocuk pornocusu 48 yaşındaki Eric Franklin Rosser'in yakalanması için yardım edene 50 000 dolar ödül verileceğini ve Amerikan Adalet Bakanı Janet Reno'nun, çocukları seks pazarına sürükleyen ülkelere tur yapan turizmcilerin de gözaltına alınacağını ve seks turu yapanlara aman verilmeyeceğini söylemesi dikkate alındığında, pornoya karşı duyarsızlığın çağdaşlıkla izah edilir tarafı yoktur.

Evet, çocukların karşı karşıya olduğu birçok riskler vardır. Değerli arkadaşlar, bu riskleri sıralarsak; istenmeyen şekilde cinsel ilişkiye zorlanma, fiziksel zarar görme, dayak yeme, yaralanma, saldırıya uğrama, zührevi hastalıklar, HIV pozitif bulgusu denilen AIDS, uyuşturucu, alkol, sigara bağımlılığı, kendine zarar verme -yani, vücudunun çeşitli yerlerini, özellikle kol ve bileklerini jilet, çakı, makas, teneke içecek kutusu kapağı, kırık cam maddeleri gibi maddelerle kesme- şiddetli baş ağrıları, toplumda etiketlenme ve aşağılanma, çok düşük benlik değerlendirmesi, gelecekle ilgili bakış açılarında karamsarlık.

Değerli arkadaşlar, kuşkusuz, bu inanılmaz iletişim aracı olan internet, iyi niyetle, bilgilendirme amacıyla kullanılabileceği gibi, tam tersine kötü niyetle de kullanılabilmektedir.

Çocukların, gerek direkt internet kanalı ya da kablosuz internet olarak tanımlanan wap'ın, en çok porno sitelere ulaşmak için kullanıldığı dikkate alınarak, bu konuda acil çözümler üretilmelidir ve bu konuda tehlike o kadar açıktır ki, Amerika'da en popüler 13 wap sitesinden 6'sının porno sitesi olması da bunun ispatıdır.

Porno wap sitelerinin çocukların kolayca ulaşabilmesi için bir tuzak olarak kullanılması gerçeği dikkate alınarak, wap araçlarından bu tür sitelere ulaşmanın kontrol altına alınması gerekmektedir.

Kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, gazeteler, televizyonlar bu konuyla ilgili çok duyarlı olmaları ve çocukların cinsel istismarıyla ilgili mücadeleye katılmaları gerekir.

Burada en büyük sorumlu, tüm kurum ve kurallarıyla devlettir. Çünkü, Anayasa, vatandaşın maddî ve manevî varlığını koruma görevini devlete vermiştir. Yine Anayasanın 41 inci maddesi "Aile, Türk toplumunun temelidir. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar" diyor.

Gerçekten, toplumun temeli olan ailenin korunması ve çocukların millî ve manevî değerlere bağlı olarak yetiştirilmesi çok önemlidir.

Değerli arkadaşlar, hep, aydın öğretmen, aydın din adamı, mühendis, doktor ve buna benzer meslek grupları yetiştirelim derler. Bakınız "aydın"ın Arapça karşılığı "münevver"dir, münevverin kökü de "nur"dur, nurun karşılığı da "nar"dır, nar ne demektir, "ateş" demektir. Eğer siz, ateşi faydalı olarak kullanırsanız, ondan çok büyük imkânlar elde edebilirsiniz; ama, siz onu zararına kullanırsanız, çok büyük zararlarla karşı karşıya kalırsınız. Şimdi, ateşi ele aldığımızda, ilmin ve tekniğin temelinin ateş olduğunu, bütün motorların bununla hareket ettiğini, uzay sistemlerinin fırlatılmasının bununla mümkün olduğunu görmekteyiz. Eğer tersi olur da onu kötüye kullanırsak, bir kibritle bile, elimizi yakmak, yatağımızı yakmak, evimizi yakmak, mahallemizi ve hakikaten bir şehri yakmak mümkün olacaktır. İşte çocuk da, alacağı eğitim öğretim ve terbiyeye göre şekillenir. Çocuğun hafızası, beyaz bir sahifeye benzer; eğer, siz, ona  güzel ve faydalı bilgiler verirseniz, onu bir teyp gibi nakşeder, alır; ama, yok farklı şeyler verirseniz, o zaman, gene onları o şekilde alır. Onun için, biz, biraz evvel dediğimiz gibi, o çocukların zihinlerini ve beyinlerini faydalı bilgilerle doldurmak mecburiyetindeyiz.

Hep söylenir, akıl ve bilimin ışığı altında meselelerimizi çözeceğiz; doğrudur ve hakikaten de öyle olmalıdır; ama, akıl ve ilim tek başına bir işe yaramaz, onu, mutlaka bir inancın emrine vermek mecburiyetindesiniz. Yoksa, eğer akıl ve ilimle işler çözülmüş olsaydı, bugün karşılaştığımız hadiselerin birçoğuyla karşılaşmayacaktık; çünkü, o akıllı ve ilim sahibi olan, üniversite bitirmiş olan insanlar, nasıl daha iyi banka soyulur, nasıl daha iyi bomba yapılır, nasıl daha iyi terör estirilir diye, bunları bilmektedirler. Akılsız, bilgisiz ve ilimsiz insanların yapabilecekleri işler değildir bunlar.

Değerli arkadaşlar, yaşanan ekonomik sıkıntılar sebebiyle, aileler perişan olmuştur, boşanmalar artmıştır, aileler parçalanmış, çocuklar sevgisiz, sahipsiz, korumasız ve hakikaten sokaklarda, balici, tinerci olmuşlardır, satanist, Mooncu veya Hıristiyan misyonerlerin avına düşmüşlerdir, hırsızlıklar artmış, saldırgan olan çocukların sayısı her geçen gün artmaktadır ve fuhuş arttığı gibi, intiharlar da artmıştır, yardımlaşma duygusu ortadan kalkmış, bencillik artmıştır.

Bakınız, yine, büyük bilim adamlarından bir zatın ifadesi şöyledir: "Toplumu ifsad eden iki şey vardır; bunlardan bir tanesi sen çalış ben yiyeyim öbürü ise ben tok olduktan sonra, başkası açlıktan ölürse bana ne mantığıdır."

İşte, bizim, hem çocuklarımızı hem gençliğimizi, ahlakî, eğitimli, manevî terbiye altında, hak ve hukuk anlayışı içerisinde yetiştirmek mecburiyetinde olduğumuzu unutmamamız gerekir.

Değerli arkadaşlar, Anayasamızın 58 inci maddesinde "Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır" deniliyor. Anayasa ve yasalar uygulanmak için vardır. Bunları uygulamayacaksak, niçin anayasalara ve yasalara ihtiyaç duyuluyor ve onlara maddeler konuluyor?!

Değerli arkadaşlar, bu konuda, Anayasa ve yasaların verdiği direktifler doğrultusunda tedbirler alınmalı; eğer bunlar uygulanmıyorsa, bunlardan vazgeçilmeli.

Tabiî, bunlar da yetmez, çocuklarımızın geleceğini karartan tehlikelerin önünün alınması için bütün milletlerin ortak hareket etme gereği ortaya çıkıyor. Bunun için, görüştüğümüz sözleşmenin bir an önce yürürlüğe girerek hayat bulması elzemdir.

Sözleşmenin, çocuklarımızın tehlikelerden uzak tutulmasının aracı olmasını diliyor, hayırlı olması temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.

DSP Grubu adına, Sayın Ayşe Gürocak, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika efendim.

DSP GRUBU ADINA AYŞE GÜROCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerine Grubum adına söz almış bulunuyorum.

"Satış", "fahişelik", "pornografi" ve başında "çocuk". Koruyoruz; kimden? Çocuk olmayan herkes bu sorunun cevabını bir kez daha düşünmeli diyorum.

Ülkemiz, genç nüfus ağırlıklı bir özelliktedir. Bu, ülkemizin bir avantajıdır. Çocukların korunmasında aile ve devletin yükümlülükleri, Anayasamızla güvence altına alınmıştır. Sağlıklı bakılan, yeterince beslenen, iyi eğitilen, iyi yetiştirilen bu nüfus, ülkemizin gelecekte güçlü bir insan kaynağına sahip olacağının garantisidir.

Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de çocukların sorunları, ailelerin sorunlarından ayrı değildir. Otuz yıl devam eden yüksek enflasyon, işsizliğin yaygınlığı, gelir dağılımının dengesizliği, yoksulluk, gelir devamlılığı güvencesinin düşüklüğü, sosyal güvenlikten yeterince yararlanamama gibi ekonomik sorunlar, kırdan kente göç, yeterli ve kaliteli eğitim, yeterli sağlık hizmetleri, bireyin özelliklerini dikkate alan ve herkese ihtiyaç duyduğu şekilde ayrımlı hizmet sunan kamu hizmetleri gibi sosyal sorunlarımız çocuklarımızı derinden etkiliyor. Hükümetimizin düzeltmeye, değiştirmeye çalıştığı bu koşullar, çocukları hem aileleri aracılığıyla hem de ülke kaynaklarının yeterince gelişmemesi aracılığıyla etkiliyor; hatta, gelişme çağında olmaları nedeniyle, onlar, bu sorunlardan, biz yetişkinlere oranla daha da fazla etkileniyor.

Uygulanmakta olan ekonomik programın başarısı ve 8 yıllık eğitime geçişle birlikte, 1996-1997 yıllarında 174 YİBO'nun -yani,yatılı ilköğretim bölge okullarının- 2001-2002'de 524 YİBO'ya ulaşması; bakıma muhtaç 14 000 çocuğumuzun Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu imkânlarından yararlanması; kız çocuklarımızın okula devamlılık oranlarının yüzde 52 artışı, önemli gelişmelerdir. 57 nci hükümet, okulöncesi eğitime de son derece ağırlık vermiştir. 1997-1998 yıllarında 182 533 olan öğrenci sayısı, 2001-2002 yıllarında 289 118'e ulaşmıştır. Her şeyin temelinde aradığımız eğitimin üç yıllık gelişmesi bu boyuttadır.

Onaylanmasını tartıştığımız ihtiyarî protokol de, çocukların aileleri tarafından da yeterince korunamadığı ve çok özel şekilde sömürüldüğü koşulları değiştirmeyi amaçlamaktadır; çocukların ticaret metaı yapılmamasını ve bir şekilde zarara uğramış olanların da korunmasını sağlamayı amaçlamaktadır.

Her çocuğun, sağlıklı, zarara uğramadan, hele de bu ihtiyarî protokolün konusunu oluşturan zararlara hiç uğramadan yaşama hakkı bulunduğu kuşkusuzdur. Yüce Meclisimizin çatısı altındaki hepimizin, istisnasız şekilde, bu hakları hayatın olağan bir parçası yapma arzusu içerisinde olduğuna, bu amaçla elimizden gelen her şeyi yapacağımıza inanıyorum. Bu protokolün onaylanmasının, başta sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar ile korunmaya muhtaç diğer çocuklar olmak üzere, ihtiyarî protokolün uygulanması açısından, yüksek risk altındaki çocuk grupları için yapılanlardan daha fazla, daha ileri neler yapabileceğimizi düşünmek ve oluşturmak için hepimizi teşvik etmesini diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerimi vurgulamak istedim; çünkü, bugün, ülkemizde bu alanda yapılması gerekenler, parasal kaynaklardan çok daha önde olarak, duyarlılık ve bilinç gerektirmektedir. Bu duyarlılık ve bilinç ise mayamızda vardır; onu kullanma becerimizi de elbirliğiyle geliştirecek güç ve inançtayız demek istiyorum.

Çocuklarla ilgili hususlarda, hükümetimizin, bakanlarımızın, kamu personelimizin ve sivil toplum örgütlerimizin yoğun çaba ve ilgileri sürekli artmıştır, hırsla çalışıyorlar; hepsine teşekkür borçluyuz. Bu alanda emeği geçmiş herkese minnettarız; çünkü, çocuklar için yapılan her şey, ülkemizin güçlü bir geleceğe kavuşmasına, insanımızın mutluluk ve refahına katkıda bulunmaktadır. Çocuklarımız için hepimizin elbirliğiyle çalışmasına, katkısına ihtiyaç var; bunu yapacak güç, inanç ve istek de hepimizde mevcut; bunun altını bir kez çizmek istedim.

İhtiyarî protokolü onaylamakla, mevcut ortak güç, inanç ve isteğimizi yansıtan güzel bir örnek daha oluşturacağımız inancıyla, 12 Mayıs Pazar Anneler Günü dolayısıyla tüm kadınlarımızı bir kez daha kutlar; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gürocak.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim.

Süreniz 10 dakikadır.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Sayın milletvekilleri, burada, gerek iktidar partileri mensubu arkadaşlar gerekse muhalefetteki arkadaşlar, herkes, çocuk pornosunun, çocuk satışının, çocukların organlarının kâr sağlamak amacıyla satılmasının kötü olduğunu; çocukların cinsel tacize uğramalarının iyi bir şey olmadığını, bilhassa kız çocuklarının cinsel taciz bakımından çok müsait durumda olduklarını belirttiler; fakat, bu konuda biraz daha detaylı düşünmemiz lazım. Acaba, bir çocuk, mutlu bir evi varsa, sıcak bir yuvası varsa -bilhassa büyük şehirlerde, sayıları yüzbinlere yaklaşan çocuk- tinerci olarak, sokaklarda, evden uzak yaşamak ister mi? Acaba, bu sayıları yüzbinlere yaklaşan çocuk -bilhassa büyük şehirlerde- evlerinden uzak, anne baba sevgisinden yoksun olarak, tinerci olarak yaşıyorsa, bu çocukları, bırakın cinsel tacizi, suç işlemekten, suça alet olmaktan korumamız mümkün mü? Bir de bunun üzerinde düşünmek lazım.

Şimdi, sayın milletvekilleri, esasında şunu hükümete söylemek istiyorum: Bu hükümetin, bir sene içerisinde 900 000'den fazla insanı işsiz bıraktığını Devlet İstatistik Enstitüsü rakamları belirtiyorsa; son üç yılda, Türkiye'yi, 2 defa, yüzde 6,5 ve yüzde 9,5 oranında küçültmüşse; yeni iş sahası açamıyorsa; bilhassa yüksekokul mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 27'lere varıyorsa; yüzde 27'si işsiz olan ve üniversite mezunlarının dahi iş bulamadığı ülkemizde  binlerce insan işsiz geziyorsa; bu işsiz gezen aileler çocuklarına bakamıyorsa, bunları eğitemiyorsa, bunları okula gönderemiyorsa, bu çocukların rahat bir hayat yaşayacağını nasıl düşünebileceğiz?! İşin ruhuna buradan bakmak lazım.

Anlaşmaları onaylamak güzel bir şeydir, biz de onaylanmasından yanayız; çocukların tacize uğramamasından yanayız, çocukların cinsel tacize uğramamasından yanayız; ama, bundan önce bir konuya bakmak lazım. Bunların esas önemli sebepleri; bir, ekonomik sebeplerdir, bir de, manevî sebeplerdir. Ekonomik sebebi şudur: Biz, çocuklarımıza ve büyüklerine ciddî bir iş sahası bulamamışsak, ciddî bir ev ortamı sağlayamamışsak, anneleri babaları kendilerine bakamadıkları için çocuklarına da bakamamışlarsa, çocukları sokaklara salmışlarsa, biz istediğimiz kadar anlaşma imzalayalım, bu anlaşmalarla, bunları, biz bu tacizlerden, bu hatalı yollardan kurtaramayız.

İkinci ve çok önemli bir konu da şudur: Bakın, sayın milletvekilleri, çok açık olmak zorundayız; ülkemizde sadece son üç aylık bütçe gerçekleşmelerine baktığımız zaman, eğer bu bütçede vergi artış oranı yüzde 40'ta kalmış, fakat, buna mukabil, borç faizleri bir önceki yıla göre yüzde 243 artmışsa, Türkiye'de üç ayda 16,5 katrilyon lira faiz ödemesi yapılmışsa; faiz ödemesi yaptığımız bu insanların sayısı 100 000'i bile geçmeyen bir mutlu azınlıksa, Türkiye'de 65 000 000 insanın kazancını ancak bu 100 000 kişiye kanalize ediyorsak; bu arada, muhteşem, çok büyük bir gelir dengesizliği meydana gelmişse; bu çok para kazanan insanlar çılgınca zevkler peşinde koştuğu, para kazanamayan 65 000 000 - 70 000 000 insan da sefil hayat yaşadığı müddetçe, çoluk çocuğu da bunlara alet olmak zorundadır.

Şimdi, bunları önlemenin birinci yolu yine üretimden, yine yatırımdan, yine reel ekonomiden geçer. Şimdi, ülkemizde, geçen sene eylül ayında, ekim ayında, insanlar, dolarını 1 650 000 liradan Türkiye'ye getirip, bunu Türkiye'de bozdurup, hazine bonosuna yatırıp, altı ay sonra Türkiye'de -bütün ekonomistlerin dediği gibi- doların da düşmesinden dolayı, yüzde 40-50 arasında reel faizlerle parayı yurtdışına götürmüşlerse, kıt olan kaynaklarımızı ülkemizden yurtdışına götürmüşlerse, ülkeye yatırım yapamamışsak, bunu kabul etmek zorundayız ki, Türkiye'de çocuklarımızı da bu tacizlerden kurtaramayız.

Televizyonları ele alalım. Şimdi, burada deniliyor ki -anlaşmanın maddesinde var- küçük yaştaki çocuklar cinsel tacizi canlandıracak şekilde çalıştırılamaz, edilemez... Fakat, hepimiz görüyoruz; birtakım televizyon kanallarında, gündüz yayınlanan programlarda, 12 yaşında, 8 yaşında, 6 yaşında, dansöz elbisesi giydirilmiş kız çocuklarının, oynatıldığını görmedik mi?! Yani, bir taraftan işin içine reyting girdiği zaman, televizyon kanalları hiçbir şey tanımıyorlar, ondan sonra da, iş lafa geldiği zaman, efendim, bunu yapmayalım, onu yapmayalım diye konuşuyorlar. İşte, bunu önlemek için, bu kanalların, bilhassa televole programlarının çok ciddî takip edilmesi ve ciddî kontrol edilmesi gerekmektedir.

Şimdi, şunu açıkça konuşalım: Türkiyemizde milyonlarca insan açsa, çocuklar, tiner çekecek kadar sokaklarda bulunuyorlarsa ve birtakım televole programlarında, 100 000'i geçmeyen mutlu azınlığın, 3 000-5 000'i geçmeyen mutlu azınlığın çılgınca eğlencesini görüyorsa, siz, o çocukların, para kazanmak için, herhangi bir yolla suç işlemesini önleyemezsiniz; bunu önlemenin yolu, bunların eğitiminden geçer.

İkinci önemli bir konu daha vardır: Bakın, yine, bu konuda, İstanbul Üniversitesi Adlî Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy'un internetle ilgili çok önemli bir yazısı var. Hoca, bu yazısında, internette gezinen her 5 çocuktan 1'inin cinsel teklifle karşılaştığını, bunun çok ciddî bir rakam olduğunu belirtiyor. Bu, çok korkunç bir şey; yani, şimdi, biz çocuklarımız için internet alıyoruz evlerimize. Ne için alıyoruz bunları; çocuklar eğitim alacak, gelişecek diye alıyoruz; fakat, bunu kontrol etmediğimiz zaman, araştırmacı hocalar diyor ki: Bu internet sitelerinde uzun müddet gezinen her 5 çocuktan 1'i cinsel teklifle karşılaşıyor ve bu çok kötü bir uygulama.

Yine, çok ilginç rakamlar var. İnternetteki 900 000'in üzerindeki sitede çocuk pornografisi içeren yayınlar bulunduğunu, bunların 100 000'inin sadece çocuk pornosu yayınladığını anlatan Prof. Dr. Atasoy, bu işle ilgili 2 000 kadar da özel sitenin olduğuna işaret ediyor. Sitelerde 2 000 000 çocuğun on milyonlarca fotoğrafının yer aldığını belirten Prof. Dr. Atasoy şöyle konuşuyor: "Çocuk pornografisi, internet üzerinde çok ciddî malî piyasaya sahip. İnternet ticaretinin yüzde 10'u çocuk pornosu içeren siteler tarafından yapılıyor. Çocukların para karşılığı satılması ya da cinsel bir istismara alet olması, dramatik ve mücadele edilmesi gereken bir olaydır. Bütün aileler çocuklarıyla ilgilenmeli, çocuklarını bu internet sitelerinde başıboş bırakmamalı, bunların ne biçim eğitim aldıklarına, nelerle uğraştıklarına bakmalıdırlar."

Şimdi, burada, çok ciddî bir konu da meydana geliyor. Bir; çocuklarımızın, bahsettiğim gibi, ekonomik yönden mağdur olan insanların sokaklarda bu tacizlerle karşılaşması. İkincisi; evi olan, yani, evinde annesiyle, babasıyla oturan çocukların da, internet gibi, biraz da parası olan, zengin olan veya orta gelirli, en az, orta üstü zengin olan ailelerin evinde bulunan yayınlardan eğitim alacağı yerde, ters bir şekilde, istismara açık kanallar vasıtasıyla yanlış bir yola düşmesi, kendisinin cezalı duruma düşmesi; bu çocukların ahlakî yönden zayıf yetişmesi için açık birer tuzak olduğu görülüyor.

Onun için, burada, iki konuda eğitimli olmak lazım. Birincisi, çocuklarımızı, maddî refah içerisinde; ama, aile huzuru sağlam bir yuvada yetiştirmeli; ikincisi de, bunları, internet de dahil, okullar da dahil her konuda iyi takip etmeli; çocuklarımızın bu hatalara, bu yanlışlara düşmelerine mani olmalıyız.

İşte, yine, gazetelerde okuduk; öğretmenlerin, çocuklarımızı teslim ettiğimiz öğretmenlerin içerisinde, az da olsa, bir iki tane dahi olsa, çocukları yanlış yola iten öğretmenlerin olduğunu öğrendik. Hatta, yine, bazı okullarımızda, ilkokuldaki çocukların birtakım hatalı yollara girdiklerini öğrendik. Çocukların birbirlerine karşı çok -burada söylemek istemeyeceğim- hatalarda bulundukları, yanlışlıklara düştükleri görülüyor.

Burada sözümü şununla bağlamak istiyorum: Bu anlaşmaların onaylanması güzel bir şeydir; fakat, bu anlaşmaların tatbikata girebilmesi için, ülkemizdeki ekonomik yapının da düzeltilmesini, üreten bir ekonomiye gidilmesini; bütün kaynaklarımızı IMF kanalıyla sadece yurtdışına değil, ülkemiz halkına yönelten, ülkemizde yatırımları geliştiren bir ekonomiyi sağlamalıyız ki, çocuklarımız iş bulabilsin; iş bulabilen çocuklarımız da sokaklarda kalmasın, anne babalarının yanında, sıcak yuvalarında olsun ve bu tacizlere de uğramasın.

Ayrıca, bütün milletin gelirini, birtakım ailelere, çok az, 3 000-5 000 aileye şırınga ederek onları anormal zengin yaptığımız zaman, onlar da bu kazandıkları gelirleriyle, her türlü ahlakî yapıdan, her türlü manevî yapıdan yoksun bir şekilde, çılgın eğlenceleriyle önce çocukları istismar ediyorlar. Bunları da önlememiz için, bu gelir düzenini de sağlamamız lazım diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat.

Efendim, şahsı adına ikinci konuşma Sayın Lütfi Yalman'a ait.

Sayın Yalman?.. Yok.

Sayın Masum Türker; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MASUM TÜRKER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Çocuk, özellikle çağımızda, her geçen gün, tüm ülkelerin ilgilendiği ve bir toplumun geleceğinde önemli bir yer tuttuğu için, evrensel anlamda, uluslararası platforma taşınmış bir öğe olarak sürekli karşımıza gelmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti, 1990 yılında son şeklini almış olan çocuklarla ilgili anlaşmaları, ilk kez 1995 yılında tanımış ve bu sefer, 2000 yılında ele alınmış olan böylesine bir anlaşmayı, aradan birbuçuk yıllık bir süre geçmesine rağmen, büyük bir hızla, 21 inci Dönem milletvekilleri olarak, ele alıyor ve çocuklarımızın satışı, çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisinden korunması konusunda uluslararası kurallara uymayı kabul ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu sözleşmeyi, özellikle, şu anda yarım kalmış, tartışmakta olduğumuz RTÜK yasası açısından ele alıp değerlendirmekte yarar vardır. Biraz evvel, değerli hatip Sayın Aslan Polat, bizlere, Türkiye'de, internette çocuk pornografisi konusunda yapılmış bir araştırmadan ilginç öğeler verdi. Bence, o verilen öğeleri dikkatle incelediğimiz zaman, bazen meseleyi mikro açıdan değil, makro açıdan alıp da, global olarak yaptığımız suçlamaların içinde, aslında, bugün çözüm aradığımız konuların çözümlendiğini görmüş olacağız.

Değerli arkadaşlar, Sayın Aslan Polat kardeşimiz dedi ki: "Bir araştırmaya göre, internetteki her 5 girişten 1 tanesi çocuklarımız için pornografik açıdan tehdit oluşturmaktadır." Nitekim, elimizde bulunan bu sözleşmenin, 1 inci maddesi dikkatle incelendiğinde, özellikle protokole girişte, internetteki çocuk pornografisi açısından gerekli önlemlerin alınması konusunda çalışmalar yapılması gerektiğini ve bu konuda da bir platform oluşturulduğunu görmüş olacağız. Bu konuda, özellikle çocuk satışına, çocuk fahişeliğine ve çocuk pornografisine olan tüketici talebinden dem vurulmakta ve bu sözleşmeye imza atmakla, bu üç öğeye olan tüketici talebinin azaltılması yönünde, toplumsal bilincin geliştirilmesi konusunda, hükümet olarak, üzerimize düşenleri yerine getireceğimizi taahhüt etmiş bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu sözleşmeyi tek taraflı olarak imzalamak yeterli değildir. Her ne kadar, milletlerarası anlaşmalar bizim hukukumuzun bir parçası olmakla birlikte, çok yakın bir tarihte, hükümetimizin, gerekiyorsa biz milletvekillerinin, inisiyatif kullanarak, çocuk satışı, çocukların istismarı, fahişelik ve pornografik açıdan yasal düzenlemeleri yapması gerekir.

Burada, özellikle, çocukların korunması ve satışı açısından koruma ve evlat edinme öğesinden yola çıkarak, çocuk satışının ciddî bir sektör haline getirildiğini, bu konuda, şimdilik Uzakdoğu ülkelerinin kullanıldığını; ama, nüfusu hızla artan, ekonomik yapıda dünyadaki katmadeğerden yeterince pay almamış bizim ülkemiz gibi benzer ülkeler için de tehdit oluşturduğunu gündeme getirmek istiyorum.

Bu konuda, Parlamentoda ve partiler arasında ortak bir politika oluşturulması gereklidir. Önümüzdeki günlerde bu konuları, özellikle siyasal farklılaşmada, siyasal düşünce ayrılıklarında gündeme getirip ortaya koyduğumuz zaman, bu anlaşmada yer alan tüketici talebini azaltmak yolunda sosyal bilinci geliştirme konusunda ortak hareket etmediğimizi çeşitli kesimlere sergileme noktasında bulunuruz. Bu nedenle, değerli arkadaşlar, bu sözleşmeyle birlikte, beklemeksizin, bu konuda gereken yasal önlemlerin alınmasını sağlama noktasında bulunmak zorundayız.

Soruna, yalnız bu konuda istismarda bulunanları nasıl cezalandırırız, cezanın büyüklüğü konusunda yaklaşmakla olmaz. Özellikle çağdaş dediğimiz tekniklerin kullanılmasında, yalnız çocukların bu konuda yönlendirilmesi açısından engellemeler getirmek değil, bu konuda da ciddî bir şekilde tüketici konumundaki kişileri engellemek için tedbirler almak gerekir. Nitekim, biraz önce konuşan Antalya Milletvekili Sayın Nesrin Ünal'ın dile getirdiği pornografik yayınlardaki, özellikle çocuk pornografisinde, kim olursa olsun, internete girenlerin, birinci tıklamadan sonra muhakkak kontrol altına alınması öğesini yasal bir düzenleme olmaksızın, bu konuda özellikle internet işlemi yapan, bu konuda internette arz konumunda olan işletmelerin, bu sorumluluğu kendi kendine yüklenmeleri, internetle ilgili sivil demokratik kitle örgütlerinin kendi meslekî etiklerinin bir kuralı olarak ele almaları gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, çocukla ilgili olarak biz ne yaparsak azdır; çünkü, bizlerin burada tartıştığımız, kabul ettiğimiz her kanunun ve her kararın sonuçları, geleceğimiz olan çocuklarımızla, torunlarımızla ve hatta çocuklarımızın torunlarıyla ilgilidir. Bu nedenle, çocuğa ilişkin alınacak her önlem, aslında, geleceği bugüne taşımak, bugünden geleceği şekillendirmektir.

Bu vesileyle, hükümetimiz tarafından, geçmişlerde yapılanın aksine, bir milletlerarası sözleşmeyi iki yıllık bir sürede Parlamentoda kabul etme noktasına getirilmesini kutluyor ve bu yasanın, bu sözleşmenin, gelecekteki yasalara özellikle taban oluşturması ümidiyle en iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türker.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki müzakereler bitmiştir.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞMEYE EK ÇOCUK SATIŞI, ÇOCUK FAHİŞELİĞİ VE ÇOCUK PORNOGRAFİSİ İLE İLGİLİ İHTİYARİ PROTOKOLÜN

 ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 8 Eylül 2000 tarihinde New York'ta imzalanan "Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokol"ün ekli beyan yapılmak suretiyle onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Son söz, Sayın Masum Türker'in.

MASUM TÜRKER (İstanbul) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Peki.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekilleri, bu süre içerisinde cihaza girmek suretiyle, tasarıya kabul, ret veya çekimser oyu verebilirler. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlar oy pusulalarını Başkanlığa yollayabilirler. Pusula gönderen arkadaşların salonda bulunup bulunmadığını kontrol edeceğim, onun için dışarı çıkmasınlar efendim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının yapılan oylamasına 198 sayın milletvekili katılmış ve 198 kabul oyu verilmek suretiyle, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum efendim. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, bugün, kabul edilen müşterek grup önerisi doğrultusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

11. – Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/894) (S. Sayısı: 796)

BAŞKAN - Komisyon?.. Var.

Hükümet?.. Yok.

Bir defaya mahsus olmak üzere, ertelenmiştir.

Aslında, tabiî, komisyon sözcüsünün de komisyonu temsil edip etmeyeceği konusu İçtüzüğe göre biraz ihtilaflı da... Neyse...

Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihai Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

12. – Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihai Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre, Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/805) (S. Sayısı: 715)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

İsterseniz, bir ara vereyim de...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Bitti...

BAŞKAN - İyi de yani...

Anladım... O zaman...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Grupların mutabakatı var!..

BAŞKAN - Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

13. – Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/853) (S. Sayısı: 716)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

14. – Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/973, 1/821) (S. Sayısı: 862)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 25.4.2002 Tarihli ve 4754 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin müzakeresine başlayacağız.

15. – 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 25.4.2002 Tarihli ve 4754 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Raporları (1/975) (S. Sayısı: 858)

BAŞKAN - Komisyon var mı?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, ara verelim.

BAŞKAN - Benim yapacağım bir şey yok. Bugün, alınan karar gereğince saat 23.00'e kadar çalışmak zorundayız. Geriye dönüş de yapamam.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - 10 dakika ara verin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.26


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.37

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Zorunlu Deprem Sigortası Kanunu Tasarısı ile Zorunlu Deprem Sigortasına Dair 587 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

16. – Zorunlu Deprem Sigortası Kanunu Tasarısı ile Zorunlu Deprem Sigortasına Dair 587 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/782, 1/609) (S. Sayısı: 824)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Özürlüler Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

17. – Özürlüler Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/907) (S. Sayısı: 778)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Şimdi, iktidara mensup partilerin grup başkanvekilleri, biliyorsunuz, daha önce aldığınız karar gereğince saat 23.00'e kadar çalışmamız lazım.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Tamam, çalışıyoruz... Çalışalım...

BAŞKAN - Çalışalım da, nasıl çalışacağız?!

Evet, şimdi, burada ne hükümetiniz bulunuyor ne komisyonunuz bulunuyor. O zaman, isterseniz, gündemi sonuna kadar okuyayım. (MHP sıralarından "Oku, oku" sesleri)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, mutabakat var...

BAŞKAN - Efendim, mutabakat varsa, grup başkanvekilleri çıksın "var desin. Ne yapacağız?..

METİN ŞAHİN (Antalya) - Efendim, komisyon burada. Muhalefetle iktidar anlaştığı için oturmuyoruz, yanlış anlaşılma olmasın.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Siz görevinizi yapın Sayın Başkan.

BAŞKAN - İsterseniz oturun Sayın Şahin.

Efendim, bakın, arkadaşlar, ben Meclis Başkanvekili olarak, bugün...

METİN ŞAHİN (Antalya) - Komisyon "yok" demeyin.

BAŞKAN - Sayın Şahin, ben sizi anlıyorum; ama, benim...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim?..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, siz, birkaç defa hükümeti ve komisyonu aradınız, Genel Kuruldaki durum da belli. Zaten bu mutabakat olmasa, bundan önceki uluslararası sözleşmenin geçmesi de mümkün değildi; bu görüldüğü için arkadaşlarımız mutabakat sağladılar "önümüzdeki hafta devam edelim" dediler. Mutabakatımız bu şekilde var.

BAŞKAN - Efendim, ben onu anlıyorum; ama, karşı taraftan bana böyle bir istek gelmiyor ki.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Bir sorun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yani, ben, kendi kendime, tutup da, Meclisi bu saatte tatil edemem ki.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Yolu ben açtım işte efendim.

BAŞKAN - Efendim, açtınızsa, iktidara mensup partilerin grup başkanvekilleri desinler ki, biz bugün çalışmak istemiyoruz...

METİN ŞAHİN (Antalya) - Böyle şey olur mu?!.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Keyfî yönetiyorsunuz!

BAŞKAN - Ne diyeceğim canım!.. Allah Allah... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

Niye bağırıyorsunuz?.. Buyurun; eğer çalışmak istiyorsanız, komisyon buyursun...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, gündemde olan kanun tasarılarını siz okumaya devam edin, milletimiz de bilgilenmiş olur bu vesileyle.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Mutabakat ile çalışmama arasında çok fark var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

18. – Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından "var, var" sesleri)

Efendim, hükümet buradaysa gelsin, otursun.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Başkan, buna siz sebep oluyorsunuz.

BAŞKAN - Ben nasıl sebep oluyorum canım?!

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Grup Başkanvekili çok kibar bir şekilde açıklamaya çalıştı, hiçbirimiz de itiraz etmedik. Buna, siz de, aynı şekilde, bu yolu açabilirdiniz; ama, yapmıyorsunuz.

Buyurun, devam edin.

BAŞKAN - Efendim, ben, niye sebep oluyorum?!.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Devam ediniz.

BAŞKAN - Siz, İçtüzüğü biliyorsunuz herhalde...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Biliyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ben niye devam edeyim canım?!. Sorun, sizin iktidarınızın, bu olayı karmakarışık hale getirmesi... (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

Efendim, gündemin 18 inci sırasına kadar kişi bulundurmuyorsunuz.

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) -  Sayın Başkan, mutabakat var...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, çoğunluğumuz var, devam edin.

BAŞKAN - Efendim, benim yapacağım bir şey yok. Ben Meclis Başkanvekiliyim.  Meclisi siz... Özellikle iktidarın grup başkanvekilleri bana diyecek ki, ben de ona göre hareket edeyim.

18 inci sıradaki tasarının görüşülmesi için komisyon ve hükümet geldi, oturdu. Şimdi Kanunlardaki arkadaşlarımızın elinde dosyası yok; hadi, bakalım!.. ("Sayın Başkan, 5 dakika ara verin" sesleri)

Peki, 5 dakika ara verelim de, arkadaşlarımız dosyayı getirsinler.

Kapanma Saati: 18.42


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.49

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu üzerindeki müzakerelere başlıyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

18. – Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Komisyon raporu 827 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştı; bu nedenle, raporu okutmuyorum.

Tümü üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Sayın Masum Türker ve Sayın Aslan Polat söz istemişlerdir.

MASUM TÜRKER (İstanbul) - Ben vazgeçtim efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Vazgeçiyorum.

BAŞKAN - Vazgeçmişlerdir.

O zaman, tümü üzerindeki müzakereler bitmiştir.

Maddelere geçilmesini...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Bir dakika efendim... (SP sıralarından "karar yetersayısı" sesleri)

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkan, geçildi...

BAŞKAN - Daha geçilmedi beyefendi... Ağzımdan ne çıktı ki, geçildi yahu?!. Allah Allah!.. Biraz önce orada oturuyordunuz da, hemen çıkıp gittiniz.

Efendim, maddelere geçilmesi sırasında karar yetersayısının aranılması istendi; maddelere geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Elektronik cihazla oylama yapacağım ve oylama için 2 dakikalık süre vereceğim.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Elektronik cihazla olmasını oylamadınız ki!

BAŞKAN - Efendim, açık oylama değil ki öyle olsun, karar yetersayısını arıyorum; yani, açık oylama değil ki, açık oylamanın çok çeşitli türleri vardır.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.53

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.58

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

18. – Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının maddelerine geçilmesi sırasında karar yetersayısının aranılması istenmişti; yapılan oylamada karar yetersayısı bulunamadığından birleşime ara vermiştim.

Şimdi, maddelere geçilmesini yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 2 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde cihaza giremeyen milletvekilleri olursa, Divandan yardım istemelerini, buna rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin, bir pusulaya ad ve soyadlarını, oyunun rengini yazarak Divana göndermelerini  ve salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yapılan ikinci oylamada da karar yetersayısı bulunmamıştır; bulunacağı da mümkün değil; çünkü, daha önce gruplar arasında -bu konuda bize bildirdiler ama, biz istiyorduk ki- böyle bir mutabakat olduğu konusunda hep birlikte Divana bir bildirimde bulunmaları lazım.

Zaten, bu kanuna geçmemiz de biraz usulsüz oldu. Şöyle oldu: 18 inci sırada, milletvekilleri ve gruplar, zaten kanun üzerinde herhangi bir hazırlıkları da yoktu. O itibarla, anlaşılıyor ki, gruplar bugünkü çalışmanın sürdürülmesine taraftar değiller. O bakımdan...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Benim adıma niye konuşuyorsun?!

BAŞKAN - Efendim, lütfen...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Benim adıma niye konuşuyorsun; benim hazırlığım var.

BAŞKAN - Anlamadım!..

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Benim hazırlığım var kanun tasarısı üzerinde; benim adıma niye konuşuyorsun!..

BAŞKAN - Efendim, gelin, çalışın...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Milletvekillerinin hazırlığı yok diyorsunuz.

BAŞKAN - Tabiî ki, 18 inci sıra...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Yanlış konuşuyorsunuz... Milletin önünde yanlış konuşuyorsunuz.

BAŞKAN - Ben, yanlış veya doğru konuşmayı senden öğrenecek değilim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, böyle, doğru değil!..

BAŞKAN - Lütfen... Şimdi, siz müdahale etmeyin...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Yanlış konuşuyorsunuz, yanlış...

BAŞKAN - Bana yanlış konuşuyorsun diyen, bari, kendisi doğru konuşsa!

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sen, benim adıma konuşamazsın!

BAŞKAN - O itibarla, sayın milletvekilleri...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ben, milletvekili olarak, kanun tasarısına hazırlıklıyım; sen benim adıma konuşamazsın. Şov yapıyorsun!

BAŞKAN - Canım, kimsiniz siz?! Siz kimsiniz ki?!

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Nasıl kimsiniz!.. Ben milletin vekiliyim.

BAŞKAN - Yani, grubunuzun başkanı var, başkanvekilleri var...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bana "kimsiniz" diyemezsin!..

BAŞKAN - Efendim?..

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bana "kimsiniz" diyemezsin; ben milletin vekiliyim.

BAŞKAN - Tamam canım; yani, grubunuz var burada... Peşin hükümle hareket etmenin bir anlamı yok.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Peşin hüküm değil... Orada görevinizi doğru dürüst yapın; eğer, yapmıyorsanız, istifa edin.

BAŞKAN - Öyle mi?!.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Evet.

BAŞKAN - Neyi yanlış yaptım ben burada?!

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Benim adıma, millete diyorsunuz ki "hazırlıklı değil..." Ben, kanun tasarısı üzerinde hazırlıklıyım; siz, benim adıma niçin konuşuyorsunuz?!

BAŞKAN - Efendim, ben, zatıâlinize hazırlıksızsınız demedim; isminizi...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ama "milletvekilleri olarak" diyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bakın, ben, burada, Meclisi yıllardır yönetiyorum. Bugün 10 tane tasarı atladık, 18 inci tasarıya geldik...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ama, milletvekilleri adına konuşmayın.

BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum; ama, orada grubunuzun başkanvekili var...

Şimdi, sayın milletvekilleri...

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, yetersayı var mı?

BAŞKAN - Yok efendim.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - İyi o zaman, kapatın, ne konuşuyorsunuz?!

BAŞKAN - Efendim, karar yetersayısı bulunmadığı zaman kapatmıyorduk da... Yani, usulüne göre hareket edelim.

Anlaşılan, bu itibarla, bugün çalışma imkânımız kalmamıştır.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 14 Mayıs 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 19.04

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.