DÖNEM
: 21 CİLT : 94 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 98 inci Birleşim 9 . 5 . 2002 Perşembe İ
Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ II.- GELEN
KÂĞITLAR III.-
YOKLAMALAR IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Diyarbakır Milletvekili Sebgetullah
Seydaoğlu'nun, RTÜK Yasasına ilişkin gündemdışı konuşması 2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış, Türk
dili ve Dil Bayramı ile Yunus Emre'yi anma etkinliklerine ilişkin gündemdışı
konuşması 3.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet
Yalçınkaya'nın, Şanlıurfa ve Mardin İllerini kapsayan Köy Hizmetleri 19 uncu Bölge
Müdürlüğünün kaldırılmasına ilişkin gündemdışı konuşması B) Tezkereler ve Önergeler 1.- Dünya Bankası Parlamenter Ağı Başkanı
Bert Koenders'in daveti üzerine, Bern'de yapılacak olan "Açlıkla
Mücadelede Parlamenterlerin Rolü" konulu Dünya Bankası Parlamenter Ağı
Üçüncü Yıllık Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunu
temsilen Eskişehir Milletvekili Süleyman Servet Sazak'ın katılmasının uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/170) C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ 1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve
27 arkadaşının, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/282) D) Çeşİtlİ İşler 1.- (10/18, 23, 79, 212, 244, 257) esas
numaralı Meclis Araştırma Komisyonuna seçilmiş bulunan üyelerin başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacakları gün, saat
ve yere ilişkin Başkanlık duyurusu V.-
ÖNERİLER A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ 1.- Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve
ANAP Gruplarının müşterek önerisi VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) 2.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı: 786) 3.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557) 4.- Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı
Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/878) (S.
Sayısı: 850) 5.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) 6.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666) 7.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları
(1/754,1/692) (S. Sayısı: 675) 8.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Karar-name ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676) 9.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685) 10.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek
Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/842) (S. Sayısı: 690) 11.- Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek
Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyari Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/894) (S. Sayısı: 796) 12.- Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi
ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa
Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile
İlgili Müzakerelerin Nihai Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa
Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi
ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Çevre, Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları raporları
(1/805) (S. Sayısı: 715) 13.- Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/853) (S. Sayısı: 716) 14.- Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/973, 1/821) (S.Sayısı: 862) 15.- 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen
Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 25.4.2002 Tarihli ve 4754 Sayılı Kanun
ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları raporları
(1/975) (S. Sayısı: 858) 16.- Zorunlu Deprem Sigortası Kanunu
Tasarısı ile Zorunlu Deprem Sigortasına Dair 587 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/782, 1/609) (S. Sayısı: 824) 17.- Özürlüler Hakkında Kanun Tasarısı ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonları raporları (1/907) (S. Sayısı: 778) 18.- Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827) VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR A)YazIlI Sorular ve CevaplarI 1.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki mera vasıflı hazine arazilerine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/4179) 2.- Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un,
infaz koruma memurları ve diğer cezaevi personelinin çalışma şartlarına ve
özlük haklarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı
(7/6239) 3.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın,
kamu görevlilerinin özlük haklarını düzenleyen Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/6533) 4.- Gaziantep Milletvekili Nurettin
Aktaş'ın, yasal prosedüre uygun olarak nakledilen derilere el konulduğu
iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in
cevabı (7/6563) 5.- Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, sağlık hizmetlerindeki KDV oranlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/6658) 6.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın; Bankalara sağlanan finansal desteğe, Etibank’ın eski sahibinin bankacılık
faaliyetlerine, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kemal
Derviş'in cevabı (7/6664, 6666) 7.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in; Ankara İline bağlı bulunan; Yenimahalle,
Şereflikoçhisar, Sincan, Polatlı, Nallıhan, Mamak, Kızılcahamam, Keçiören,
Kazan, Kalecik, Haymana, Güdül, Gölbaşı, Evren, Etimesgut, Elmadağ, Çubuk,
Çankaya, Çamlıdere, Beypazarı, Bala, Ayaş, Altındağ, Akyurt, İlçelerindeki jandarma ve asayişe ilişkin
soruları ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/6703, 6704, 6705,
6706, 6707, 6708, 6709, 6710, 6711, 6712, 6713, 6714, 6715, 6716, 6717, 6718,
6719, 6720, 6721, 6722, 6723, 6724, 6725, 6726) 8.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri
Yıldırım'ın, seçim yasalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/6795) 9.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, İznik Müşküle Köyünün sulama suyu ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7009) 10.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın,
Erzurum Havaalanı inşaatın-da kullanılan dolgu malzemesinin ne kadarının
Gelinkaya Ocağından alındığına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7031) 11.- Sivas Milletvekili Abdüllatif
Şener'in; Ulaş-Karacalar Projesine, Divriği I. Merhale Projesine, Gazibey Projesine, İmranlı I.Merhale Projesine, Pusat-Özen Projesine, Suşehri Projesine, İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/7064, 7065, 7066, 7067, 7068, 7070) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
dört oturum yaptı. İstanbul Milletvekili Ahmet Tan, Trafik
Haftası ve geçen yıl Türkiye Büyük Millet Meclisinin kabul ettiği Trafik
Araştırma Komisyonu raporunun ve önerilerinin bakanlıklar dahil hiçbir kurumda
dikkate alınmadığına, Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik, ülke
yönetimi ve idarede şeffaflığın ve denetimin önemine, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Sağlam,
yurtlarından ayrı yaşayan ve bulundukları bölgeyi terk etmeleri yönünde baskı
altında olan Rusya Federasyonundaki Ahıska Türklerinin acil sorunlarına ve
alınması gereken tedbirlere, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Türkiye Cumhuriyeti ve Hollanda Krallığı
Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri istendiğine dair Başbakanlık tezkeresi
okundu; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonlarında
bulunan tasarının geri verildiği bildirildi. Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya'nın,
(9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Medyanın sorunlarının araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla kurulan (10/18, 23, 79,
212, 244 ve 257) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî
parti gruplarınca gösterilen adaylar seçildiler. Başkanlıkça, Meclis Araştırması
Komisyonuna seçilen üyelerin başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi
yapmaları için toplanacakları gün, yer ve saate ilişkin duyuruda bulunuldu. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının (1/744) (S. Sayısı: 786)
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından, Ertelendi. Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının (1/777) (S. Sayısı: 557) 2 nci maddesi üzerinde verilen
önergenin oylanmasından önce istem üzerine elektronik cihazla yapılan
yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı
anlaşıldığından; 9 Mayıs 2002 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime
16.51'de son verildi.
No.
: 137 II. – GELEN
KÂĞITLAR 9.5.2002
PERŞEMBE Tasarı 1.- Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/979) (Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2002) Teklifler 1.- İzmir Milletvekili Rıfat
Serdaroğlu'nun; 4.1.1961 Tarih ve 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapan Kanun Teklifi (2/966) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.5.2002) 2.- Aydın Milletvekili Sema Tutar
Pişkinsüt ve 2 Arkadaşının; 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller
Hakkındaki Kanunun 2 nci Maddesinin (A) Bendinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi (2/967) (İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.5.2002) 3.- Balıkesir Milletvekili Numan
Gültekin'in; Altınova Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/968)
(İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2002) 4.- Balıkesir Milletvekili Numan
Gültekin'in; Altınoluk Adıyla Bir İlçe
Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/969) (İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2002) 5.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın;
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi (2/970) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2002) Tezkereler 1.- "Gemilerin Denizleri ve Limanları
Kirletmesini Önleme ve Kirlilikle Mücadele Etme" Konusunda Yapılan
Performans Denetimi Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1067) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 2.- "İstanbul Depreme Ne Kadar İyi
Hazırlanıyor" Konulu Rapor ile "Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
Marmara ve Düzce Depremleri Sonrası Faaliyetleri" Konulu Performans
Denetimi Raporlarının Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
(3/1068) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 3.- "Yap-İşlet-Devret Modeli ile
Yapılan İzmit Şehri Kentsel ve Endüstriyel Su Temini Projesi Hakkında
Raporun" Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1069) (Plan
ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) Rapor 1.- Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/973, 1/821) (S. Sayısı: 862) (Dağıtma
tarihi: 9.5.2002) (GÜNDEME) Yazılı Soru
Önergeleri 1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde hayvancılığın geliştirilmesi çalışmalarına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7231) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.5.2002) 2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde afet bölgesi ilan edilen yer olup olmadığına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/7232) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.5.2002) 3.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, İller Bankasının Ağrı İlinde programa aldığı işlere ve verilen
ödeneklere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7233) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 4.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ve Gürbulak sınır kapısından yapılan
ticarete ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Keçeciler) yazılı soru önergesi
(7/7234) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 5.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ve Ağrı Dağı ile ilgili bir çalışma
olup olmadığına ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/7235)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 6.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlindeki yatırımlara ve sağlık personeli açığına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7236) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 7.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen köy hizmetleri projelerine ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/7237) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.5.2002) 8.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlindeki ürün araştırma ve yayın projelerine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7238) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.5.2002) 9.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7239) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 10.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlindeki su kanalı ve sulama projelerine ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/7240) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.5.2002) 11.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen tapu ve kadastro projelerine ilişkin Devlet
Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/7241) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.5.2002) 12.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı ve çevresindeki tarihi vakıf eserlerine ilişkin Devlet
Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/7242) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.5.2002) 13.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Edip
Safder Gaydalı) yazılı soru önergesi (7/7243) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.5.2002) 14.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Fikret
Ünlü) yazılı soru önergesi (7/7244) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 15.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Hasan
Gemici) yazılı soru önergesi (7/7245) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 16.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Ramazan
Mirzaoğlu) yazılı soru önergesi (7/7246) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 17.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Nejat
Arseven) yazılı soru önergesi (7/7247) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 18.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7248) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 19.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yapılan DSİ yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7249) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.5.2002) 20.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7250) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.5.2002) 21.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ve belediyelere gönderilen
ödeneklere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7251) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.5.2002) 22.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ve temel eğitime yapılan katkılara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7252) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.5.2002) 23.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlindeki taşımalı eğitime, okulların bilgisayar ve yabancı dil
öğretmeni ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7253) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 24.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinin öğretmen ihtiyacına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7254)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 25.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde uygulanan projelere ilişkin Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7255) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 26.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/7256)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 27.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlinde yürütülen projelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7257) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 28.- Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Ağrı İlindeki tarımsal projeler, doğrudan gelir desteği uygulaması,
yaşanan kuraklık ve TMO'nun buğday alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7258) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 29.- Ankara Milletvekili Cemil Çiçek'in,
motorlu araçların fenni muayene işlemlerinin devrine ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/7259) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.5.2002) 30.- Ankara Milletvekili Cemil Çiçek'in,
trafik tescil işlemlerinin devrine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7260) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 31.- Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Malatya'da komşusunu yaralayan bir şahsın evine düzenlenen
operasyonla öldürülmesi olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7261) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 32.- Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Trabzon'da bir lisede konferans izleyen öğrencilerin
protestoları sonrası çıkan olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7262) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 33.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, çiftçi destekleme projesi kapsamında verilen kredilerden yapılan
kesintilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7263)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 34.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, Kuzey Irak'a nakliyat yapan bazı Türk şoförlerin tutuklandığı
iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7264)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) 35.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın,
hidroelektrik santrallerindeki kapasite kullanım oranlarına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7265) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.5.2002) Meclis
Araştırması Önergesi 1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve
27 Arkadaşının, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/282) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2002) BİRİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 15.00 9 Mayıs
2002 Perşembe BAŞKAN:
Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP
ÜYELER: Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98 inci Birleşimini açıyorum. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Toplantı
yetersayısı yok Sayın Başkan. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Siz burada mısınız;
ekibin nerede?! BAŞKAN - İsterseniz, takdiri bana bırakın
canım... III. – Y O
K L A M A BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik
cihazla yoklama yapılacaktır. Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim;
bu süre içerisinde, sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda olduklarını
cihaza girmek suretiyle belirtmelerini, cihaza giremedikleri takdirde,
Divandaki teknik elemanlardan yardım istemelerini, bu halde de cihaza
giremedikleri takdirde, bir pusula imzalayıp Divana göndermelerini rica
ediyorum. Pusula gönderen arkadaşların, Genel Kurul
salonunu terk etmemelerini diliyorum. Yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) VEYSEL CANDAN (Konya) - Almayın Sayın
Başkan, hayır, almayın onu. BAŞKAN - Şimdi, toplantı yetersayısını tam
ucu ucuna yakaladık. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Toplantı
yetersayısı yok Sayın Başkan. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Ekibin nerede? SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Biz buradayız
efendim, toplantı yetersayısı yok, siz onu bulun... BAŞKAN - Niye?! Makine burada... 178
arkadaşımız burada hazır, 1 de ben toplam 179; 5 de burada 184. Sayalım arkadaşlarımızı isterseniz. VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır olmaz!.. BAŞKAN - Rica ediyorum... Yani, bu kadar
da... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
onlar sonradan geldiler. BAŞKAN - Sonradan gelmediler. Iğdır Milletvekili Sayın Ali Güner burada
mı efendim? Burada. Sayın Halit Dikmen?.. Burada. Sayın Murat Sökmenoğlu?.. Burada. NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Halit Dikmen
yok Sayın Başkan. BAŞKAN - Burada efendim. Halit Dikmen
arkadan el kaldırdı. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Yok Sayın
Başkan... BAŞKAN - Yok mu Halit Dikmen? (AK Parti ve
SP sıralarından "Yok" sesleri) VEYSEL CANDAN (Konya) - Yok Sayın
Başkan... Zaten, 1 kişi yok olunca tamam, iş bitiyor... BAŞKAN - Kâmran İnan?.. (AK Parti ve SP
sıralarından gürültüler) VEYSEL CANDAN (Konya) - Yok Sayın Başkan. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Yok Sayın
Başkan. BAŞKAN - Efendim, var. Zatıâliniz de
buradasınız ya... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, o
zaman yoklama yapmanın manası yok. BAŞKAN - Yani, siz de söylediniz işte...
Yani, efendim, ben Başkan olarak...(AK Parti ve SP sıralarından alkışlar ve
gürültüler) SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
zorlamanın manası yok. BAŞKAN - Rica ediyorum arkadaşım... Rica
ediyorum. Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın,
karşılıklı anlayış... Şimdi, Sayın Candan ve Sayın Kapusuz,
zatıâlilerinizin de burada olduğu tutanağa geçti. Tamam; bir arkadaşımız yok; böylece
çoğunluk var. Yani, rica ediyorum... VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, o
kürsüden inince burada itiraz etmeyeceksiniz, bir daha konuşmayacaksınız... BAŞKAN - Neyse... Halit Dikmen arkadaşımız da buradaymış
efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Süre bittikten
sonra geldi. BAŞKAN - Sayın Kapusuz, bakın... Efendim,
rica ediyorum... Gereksiz tartışmayalım. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
yanlış yapıyorsunuz; süre bittikten sonra gelmiş olmasının manası yok. BAŞKAN - Şimdi, Meclis Başkanvekili olan
arkadaşımızın... Yani, baktım, Halit Dikmen arkadaşımız da
geldi... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
neyi savunuyorsunuz siz?! Burada bir kural var... BAŞKAN - Kural var... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Siz, o kuralı
değiştiriyorsunuz. VEYSEL CANDAN (Konya) - Usulsüzlük
yapıyorsunuz! BAŞKAN - Siz şimdi Genel Kurul salonunda
değil misiniz?! SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Allah Allah... BAŞKAN - Değil misiniz canım?! Allah Allah
olur mu canım. (DSP sıralarından alkışlar) SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Usulsüzlük
yapıyorsunuz... Girmediğimizi nereden biliyorsun?.. BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın, doğru olan
şeyleri yapalım. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hayır Sayın
Başkan, yanlış yapıyorsunuz. BAŞKAN - Efendim, toplantı yetersayımız
vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşımıza
gündemdışı söz vereceğim. Birinci gündemdışı söz, RTÜK Yasası
hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Sebgetullah Seydaoğlu'na
verilmiştir. Buyurun Sayın Seydaoğlu. (ANAP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
hükümete kayıt oldunuz herhalde! BAŞKAN - Efendim?.. ASLAN POLAT (Erzurum) - İktidara
kaydoldunuz herhalde?! BAŞKAN - Yahu, iktidara olur mu; doğrusunu
yapıyoruz. Olur mu canım?!. VEYSEL CANDAN (Konya) - Usulsüzlük
yapıyorsunuz! BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum; doğrusunu
yapıyorum ben. Bir dakika Sayın Seydaoğlu... Arkadaşlar, bakın... VEYSEL CANDAN (Konya) - Usulsüzlük
yapıyorsunuz; tutanağa geçsin! BAŞKAN - Hayır efendim; şurada, en azından
50 arkadaşımız var... VEYSEL CANDAN (Konya) - Makineyle niye
yaptın o zaman? BAŞKAN - Efendim, makineyle yaptım... VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır, hayır...
Sayacaksın... BAŞKAN - Efendim, bakın, Sayın Kapusuz ile
Sayın Candan... VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır; usulsüzlük
yaptınız. BAŞKAN - Kaldı ki, arkadaşımız geldi. Ben
de Meclis Başkanvekili olarak buradayım; onunla 184 oluyor. VEYSEL CANDAN (Konya) - Süre dolduktan
sonra aldınız o kâğıtları; ben bekliyorum. BAŞKAN - Hayır efendim; dolmadı. VEYSEL VANDAN (Konya) - Evet; süre
dolduktan sonra aldınız; ben bakıyordum. BAŞKAN - Sayın Candan, bakın, bu kadar
kuralcı olmayalım. Benim de gözüm var, görüyorum. Yani, burada toplantı
yetersayısı olduğuna kanaat de getirdim; kanaat getirdikten sonra ben burayı
açarım; amacımız Meclisi çalıştırmak değil mi... VEYSEL CANDAN (Konya) - Bir daha buradan
itiraz etmeyeceksiniz... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Aşağıda
konuşmayacaksınız o zaman Sayın Başkan. BAŞKAN - Tamam; teşekkür ederim efendim. Gürültüyü keselim arkadaşlar... Lütfen,
gürültü yapmayalım. Buyurun Sayın Seydaoğlu. Süreniz 5 dakika. IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.-
Diyarbakır Milletvekili Sebgetullah Seydaoğlu'nun, RTÜK Yasasına ilişkin gündemdışı
konuşması SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; konuşmama başlamadan önce, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyor ve gündemdışı aldığım sözün muhtevasını arz etmek
üzere sözlerime başlıyorum. Sözlerime başlamadan bir saat önce, Ankara
4. Sulh Ceza Mahkemesinin verdiği bir kararı aldım, buraya geldim. Altı ay önce
bana yapılan bir hakaretten dolayı, Kanal D'den 5 milyar lirayı aldım, geldim;
makbuz burada, karar burada, para burada; faizini de kendilerine iade ettim. Diğer bir konu da, bu hafta içerisinde, 7.
Sulh Ceza Mahkemesinin, ATV'yi 5 milyar ödemeye mahkûm eden kararını aldım. Biraz evvel yine bana bir tebligat geldi
-Yargıtay da onaylamış- Hürriyet Gazetesinden 5 milyar daha tazminat alacağım. Bu ne biliyor musunuz, bu ne, bu paralar
ne adına verilmiş; Yüce Meclis adına, şahsım adına, Parlamentonun itibarını
zedeleyen, küfreden, her gün "yüzsüzler, hırsızlar, vurguncular,
soyguncular" diyen medyayı mahkemeye verdiğimden dolayı bu 6 kararı aldım
arkadaşlar. (Alkışlar) İşte, namuslu olmanın bedeli bu; 6
mahkemeden 6 karar; 15 milyar, 20 milyar da, Yargıtaydan sonra sırada bekliyor.
Türkiye'deki bağımsız yargı... Kanal-D'yi 2 gün kapattım, iki ay önce;
Show'u 1 gün kapattım... Tek başıma kalsam, insanlık adına, bu halkı, bu
Parlamentoyu kamuoyunun gözünde yıpratan, yok eden bu korkunç güce sahip
medyayla uğraşmak namuslu insanların borcudur; benim borcumdur arkadaşlar...
Benim borcumdur... (Alkışlar) Çoğu Yahudi, Ermeni lobilerine bağlı,
Anadolu insanını bölen, parçalayan; kültürünü, değerini, tarihini, imanını
televizyonlarda her gün tartışmaya açan; yok, İslam Dini hak mı değil mi; yok,
kadın, imam olur mu olmaz mı; yok, inancından dolayı okul kapılarında bekleyen,
atılmış zavallı 3 000 öğrencinin, türbanından dolayı, okul kapılarında bekleyen
insanların inancından dolayı gerici, yobaz olduğunu söyleyen medya... Bu
zihniyet, bu medya... (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar) Türkiye'ye yıllardır nifak tohumu sokan
bir bölücülük kimliğiyle, bir çağdaşlıkla, bir insan haklarıyla zaman zaman
Yunanistan'ı haklı gösteren, zaman zaman Ermenileri haklı gösteren bir medya
anlayışı!.. Sizin vicdanınıza havale ediyorum. Son iki yıl içerisinde
Sebgetullah Seydaoğlu'na yapılan infaz... Arkadaşlar, yedi yıldır bu çatının altında
milletvekiliyim. Özellikle son iki senede bana 5 tane infazda bulundular;
vurgun yok, soygun yok, çete yok, banka yok, kredi yok, ihale yok, Susurluk
yok... Efendim, dört gün önce Meclis
lojmanlarının kapısının hemen önünde bir trafik kazasına maruz kaldım,
Filistin'den bir gün sonra. Benim arabama çarpan Emire Jakson adında bir Yahudi
bayan; 3 tane hastanenin raporuna göre yüzde 35 alkollü. Devletin vermiş olduğu
trafik raporuna bakın efendim. Ankara Emniyet Müdürlüğü Trafik Bölge Müdürlüğü
ve İl Müdürlüğünün raporuna göre 8/8 kusurlu. Bu, Ermeni olduğu için, sarhoş
olduğu için bir milletvekiline suikast mı, canına kasteden bu hadiseyi, medya,
yüzde yüz saptırarak, ben üç gün beyin travmasından Güven Hastanesinde yoğun
bakımdayken Türkiye'ye başka türlü yansıttılar. Evet, bir milletvekilisiniz, hepinizin
başına böyle bir olay gelebilir, kaza yapabilirsiniz. Daha geçen hafta iki
milletvekili arkadaşımız vefat etti; takdiri ilahîdir. Bakınız, raporlar burada size tek tek
verebilirim. Devletin raporu... Sağlık Bakanlığının raporu, emniyetin raporu,
trafiğin raporu, savcılığın raporu; yüzde yüz sarhoş bir kişi ve arkadaşım
"bir medyaya, bir RTÜK'e gelin oy verin" diyor. 3 tane çapulcu 5
milyar dolar kredi almış ve bu kredinin bir kuruşunu iade etmemiş iken, medyaya
biraz daha yetki vermek, biraz daha holdingleştirmek için "gelin buna oy
verin" diyor. Hangi vicdan, hangi akıl... Hangi demokratik ülkede böyle
bir anlayış var? (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Seydaoğlu. SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Hangi
basın... Vicdanınıza emanet ediyorum. Bu ülkeyi bölen, parçalayan, sorgulayan
medya, 5 telefonu, Türkcell'i, Telsim'i almış; Petrol Ofisinin yüzde 51'i, 10
çimento fabrikası, 7 banka 5 televizyon kanalı, 7 tane ayrı gazete, tamamıyla 2
kişinin elinde; dünyanın hiçbir yerinde bu kadar sınırsız özgürlüğe sahip bir
medya anlayışı yoktur. Medya, yalnız haber anlamında özgürlük anlayışına
sahiptir, yalnız haber alanında şirket kurar, yalnız habercilik alanında iş
yapar. Bu duygularımla, bir iktidar milletvekili
olarak, ben, bu kanunun sırf Sayın Kamer Genç Başkan oldu diye bir hafta
ertelenmesini... Bu Meclisten geçirmeyeceğim. Allah'ın izniyle, bu Meclisten
geçirilse bile Anayasa Mahkemesine gideceğim. Bu karanlık güçlerle mücadele
etmek benim şerefimdir, namus borcumdur. Vurabildikleri kadar beni vursunlar;
ben de vuracağım; hukukla vuracağım, demokrasiyle vuracağım, insan haklarıyla
vuracağım, Meclisin özgür iradesiyle vuracağım. Arkadaşlar, ben, bu bağlamda size bir şey
diyeyim... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız,
lütfen; 1 dakika geçti. Buyurun. SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Sayın
Başkan, toparlıyorum. Arkadaşlar, bu, 2002'nin yatırım programı;
bütün hepinize gönderildi, Bayındırlık Bakanlığı tarafından, Başbakanlık
tarafından bize gönderildi. İlime 6,5 trilyon lira verilmiş Diyarbakır'a, 2 000
000 nüfusu, 11 milletvekili olan ile! Bu 6,5 trilyonun 4,5 trilyonu 400 kişilik
cezaevi ve jandarma karakoluna, 2 trilyonu ise bütün 2 000 000 nüfusa ayrılan
para; yani, kişi başına 1 000 000 lira! Evet, Diyarbakır'a, kişi başına 1 000
000 TL ödenek verilmiş. Buyurun, Türkiye'deki adalete bakın! ASLAN POLAT (Erzurum) - Erzurum'a ne
verilmiş; aynısı verilmiş! SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Onları
da siz anlatırsınız. Arkadaşlar... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seydaoğlu. İBRAHİM HALİL ORAL (Bitlis) - Bölgenize
devletimizin hizmet götürmediğini söyleyerek suiistimal yapmayınız! BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyelim
arkadaşlar. SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Seydaoğlu, süreniz bitti
efendim. SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) -
Toparlıyorum, son cümlem. BAŞKAN - Peki, son cümlenizi söyleyin. SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) -
Arkadaşlar, tabiî, siz niye tepki gösteriyorsunuz bilmiyorum, siz ne söylemek
istediğimi anlamadınız. İBRAHİM HALİL ORAL (Bitlis) - Sadece Tarım
Bakanlığı, çiftçimize, doğrudan gelir desteği olarak, geri ödemesiz 45 trilyon
lira dağıttı. BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyin... SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Bir
dakika müdahale etmeyin... Kardeşim, bir dakika otur!.. Ben ne diyorum, ben...
Benim ne dediğimi bilmiyorsun ondan sonra da müdahale ediyorsun! Ben sözlerimi
nereye getiriyorum kardeşim, ne diyorsun! Bir dakika... Ben burada kitap
okuyorum, Başbakanın bana verdiği kitabı okuyorum, yalansa gel yalan olduğunu
söyle. BAŞKAN - Sayın Seydaoğlu, lütfen, son
cümlenizi söyleyin ve inin. SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Son
cümlemi bağlıyorum. Arkadaşlar, kısacası, bu ülkede bir sene
önce bir bakan beynine kurşun sıktı, muammalı kaldı, gizli kaldı; neyin adına,
niçin vurulduğu bilinmiyor. Bir gecede Merkez Bankasının, Hazinenin 20 milyar
dolar parası kayboldu; el değiştirdi bir gecede. EROL AL (İstanbul)- Kime soruyorsun?.. SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla)-
Soruyorum; efendim, Meclise soruyorum... EROL AL (İstanbul) - Kendi grubuna söyle. SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla)- Yahu, bir
dakika... Sana baktım diye niye alınıyorsun kardeşim?!.. Yani, sen... BAŞKAN- Sayın Seydaoğlu, lütfen... Tamam,
süreniz bitti efendim... Tamam, teşekkür ederim. SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla)- Kamer
Bey, ne oldu efendim?.. BAŞKAN- Tamam, bitti Sayın Seydaoğlu...
Lüften... 3 dakika fazla konuşturdum... Efendim, lütfen... 3 dakika fazla
konuştunuz. Teşekkür ederim. SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla)- Peki
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN- Kusura bakmayın, benim de
yapacağım belirli bir tolerans var; ama, arkadaşlarımızın çok müdahale
ettiklerinin de farkındayım. Efendim, konuşmaya cevap verecek Sayın
Bakan var mı? MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Nerede o
cesaret?!. BAŞKAN- Cevap verecek misiniz?.. DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU
(İstanbul)- Hayır. BAŞKAN - Peki, sayın hükümet dikkate
alacağını söylüyor ve gündemdışı konuşmaya cevap vermiyor. Gündemdışı ikinci söz, Türk dili ve Türk
Dil Bayramı konusunda söz isteyen Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış'a
verilmiştir. Buyurun Sayın Çalış. (MHP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. 2. –
Karaman Milletvekili Hasan Çalış, Türk dili ve Dil Bayramı ile Yunus Emre’yi
anma etkinliklerine ilişkin gündemdışı konuşması HASAN ÇALIŞ (Karaman)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 725 yıl önce Türk dilinin resmî devlet dili olması
nedeniyle, bu sene 1-13 Mayıs arasında, Karamanımızda, 42 ncisini kutlamakta
olduğumuz Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi anma etkinlikleri nedeniyle söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, tarihin her
döneminde milletimizle uğraşmak isteyenler, öncelikle, dilimizi hedef
seçmişlerdir. Dışarıdan uğraşmak isteyen düşmanları anlıyorum; fakat, her
dönemde yerli işbirlikçiler bulmuş olmalarını hiçbir zaman anlamadım,
anlayamayacağım. Çünkü, değişik coğrafyalara giden Türk boyları, ne zaman ki
dilini kaybetti, kendileri de asimile olmuşlardır, kaybolmuşlardır. Bu nedenle,
13 Mayıs 1277'de Karamanoğlu Mehmet Beyin yayımladığı ferman çok önemlidir. Yine, zamanımızda insanlarımızın ihtiyacı
olan hoşgörü ve sevginin her geçen gün artması, Yunus'un, insanlarımıza
kazandırdığı sevgiye, hoşgörü anlayışına ne kadar fazla ihtiyacımız olduğunu
her geçen gün biraz daha iyi göstermektedir. Değerli arkadaşlarım, günümüzde,
Anayasamızdan, "Türkçe resmî dildir" kavramını çıkarma yolundaki iç
ve dış mihrakların yaptığı çalışmaları gözönüne aldığımız zaman, Karamanoğlu
Mehmet Beyin çıkışının ne kadar önemli olduğunu çok daha iyi anlamak
durumundayız. Değerli arkadaşlarım, son yıllarda siyasî
coğrafyadaki değişmenin bize getirdiği yeni fırsatlar yanında, aziz
milletimizin evlatları, ayrı devletler ve topluluklar halinde yaşasalar da,
tercüman aracılığıyla anlaşmak zorunda kalmaktadırlar. Bu acı gerçek, hepimizin
onuruna dokunmaktadır. Bunun için, süratle alfabe birliğini gerçekleştirmemiz,
dilimizin lehçeleri arasındaki kopuklukları gidermemiz gerekmektedir. Bunun
yanında, her geçen gün, dilimizle ilgili, kültürümüzle ilgili, gazetelerde,
televizyonlarda, yayın organlarında güzel çalışmalar verilmektedir. Bu anlamda,
emeği geçen herkesi minnetle anıyorum. Ancak, bir ülke düşünün ki, ulusal
anlamda yayın yapan televizyonlarının çok önemli bir kısmının ismi dahi Türkçe
değildir. Televizyonlara çıkacak, gazetelere çıkacak, haber yapacak bir
yeterliliği olmayan pek çok kişi etkilidir, yetkilidir ve dilimize saldırmaya,
kültürümüzü tahrip etmeye devam etmektedir. Değerli arkadaşlar, bunlara karşı tedbir
almak zorundayız. Çocuklarımıza, yarının büyükleri olan gençlerimize Türkçeyi
en iyi şekilde öğretme mecburiyetimiz vardır. Öğretmenlerimizin, ilkokuldan
üniversiteye kadar, Türkçeyi eksiksiz öğretme mecburiyeti vardır. Gazetelerde,
televizyonlarda, bütün iletişim araçlarında görev alan, halkı yönlendiren
kişilere, Türkçeyle ilgili belirli kriterleri, belirli kıstasları koyma
mecburiyetimiz vardır. Bugün, bir turizm bölgesine gittiğiniz zaman,
tabelalara, turizmle ilgili broşür ve rehberlere baktığınız zaman, buralarda
görev alan kişilere baktığınız zaman, ne kadar fazla tahribat olduğunu
görürsünüz. Değerli arkadaşlarım, yurt dışında yaşayan
insanlarımızın ikinci nesillerinin, üçüncü nesillerinin durumu içler acısıdır.
Buna, devletimizin sağladığı imkânların yetersizliğini ekleyince, durumun
vahameti daha da artmaktadır. Değerli arkadaşlarım, bir diğer husus ise,
bu vesileyle, ülkemizdeki -siz değerli arkadaşlarım başta olmak üzere- bütün
görevlileri, kendini bu hususta görevli sayan herkesi göreve davet ediyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Çalış, lütfen, toparlar
mısınız efendim... HASAN ÇALIŞ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarımız tarafından Meclis Başkanlığımıza verilmiş olan Türk dilinin
geliştirilmesi ve korunmasıyla ilgili kanun teklifimize desteğinizi bekliyoruz
değerli arkadaşlarım. Bu vesileyle, sözlerimi bağlarken,
Karamanoğlu Mehmet Beyi, Yunus Emre'yi rahmet ve şükranla andığımız bugünde,
dilimizin sorunlarını tartıştığımız bir günde, Karaman'da, Yunus Emre
kampusunda, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesinin kurulması hepimiz için bir
görevdir değerli arkadaşlarım. Burada kuracağımız fakültelerde, akademi ve
enstitülerde, Anadolu Türkçemizin güzelliklerini, dünyanın muhtelif yerlerinden
gelecek gençlerimize öğretmek gibi bir mecburiyetimiz vardır. Hepinizi göreve
davet ediyor, saygılarımı arz ediyorum efendim. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Efendim, Sayın Ünal arkadaşımız da söz mü
istemiş? ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Evet. BAŞKAN - Yalnız, ben, bu gibi konularda,
iki üç kişi aynı konuda gündemdışı söz istemişse, belki, kendisine ek olarak... ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan,
hemen bir iki cümleyle ifade edeceğim. BAŞKAN - Efendim... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Arkadaşımız
yerinden bir katkı yapacakmış Başkanım. BAŞKAN - Ama, Türk Dili, hepimizin
müşterek dili, burada 550 milletvekili de bunu konuşur. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Gündemdışı değil
efendim, yerinden, milletvekili bir şey arz etmek istiyor. BAŞKAN - Anladım ama... Neyse, yani... Bu,
benim uygulamamda yok. Benden kendisi de söz isteseydi... Buyurun, siz de, iki dakika içinde bir
şeyler söyleyin. Buyurun efendim. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, önce
teşekkür ediyorum zatıâlinize. Değerli Milletvekilimiz Hasan Çalış'a da
teşekkür ediyorum, böyle güzel bir konuyu dile getirdiği için; ancak, bir
üzüntümü de belirtmek istiyorum: Maalesef, dilimizle o kadar oynandı ki, bugün,
Nutuk'u, çocuklarımız, gençlerimiz lügatle anlamaya başladılar; sanki, tercüme
edilecek... Hatta, son günlerde, sadeleştirilmesinin tartışılması başladı. Mehmet Âkif'i, Yahya Kemal'i, cumhuriyetin
ilk yıllarında yazan yazarlarımızı, yine, maalesef, gençlerimiz sözlükle
anlayabiliyorlar; bu da, bize üzüntü veriyor. Bu konuda Millî Eğitim Bakanını göreve
davet ediyoruz; nesillerin arasında kopukluk olmasın. Teşekkür ediyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünal. Sayın Bakan, konuşmaya cevap verecek
misiniz? Hükümet cevap vermiyor efendim!.. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Bakan konuşuyor
Sayın Başkan!.. BAŞKAN - Efendim, hükümetin Meclisle
ilgilendiği yok ki!.. VEYSEL CANDAN (Konya) - Hükümet yok ki
konuşsun Sayın Başkan! BAŞKAN - Efendim, gündemdışı üçüncü söz,
Şanlıurfa'daki Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğünün kapatılması hakkında söz isteyen
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Yalçınkaya'ya verilmiştir. Aynı konuda bir başka arkadaşımız da söz
istemişti, Konya Milletvekili Sayın Prof. Dr. Remzi Çetin de söz istemişti;
ama, gündemdışı sözü size verdim Sayın Yalçınkaya. Buyurun Sayın Yalçınkaya. (DYP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. 3. –
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Şanlıurfa ve Mardin İllerini
kapsayan Köy Hizmetleri 19 uncu Bölge Müdürlüğünün kaldırılmasına ilişkin
gündemdişi konuşması MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Urfa, Mardin İllerini kapsayan ve oraya
hizmet eden Köy Hizmetleri 19 uncu Bölge Müdürlüğünün kaldırılmasıyla ilgili
gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Köy Hizmetleri neden bu memlekete hizmet
için Tarım Bakanlığı bünyesinde yer aldı; geçmişte, Yol Su Elektrik olarak
başlayan bu teşkilat, daha sonra, Özal döneminde, Köy Hizmetleri adı altında
bir birimde toplandı. Şimdi, tabiî, Urfa, Güneydoğu Anadolu'nun
ve dünyanın sayılı merkezlerinden biridir; Asurlulardan, Babillilerden,
Emevilerden Osmanlılardan, Bizanslılardan Selçuklulara ve oradan da cumhuriyete
kadar çok önemli medeniyetlerin merkezi ve geçmişte başkentliğini yapmış bir
vilayetimizdir. Şimdi, burası, Mardin'le beraber 4 500 tane yerleşim alanı ve
bunun içerisinde toplam 28 000 kilometrekare toprak yüzölçümü olan, Türkiye'de,
ünite bakımından beşinci sırada büyüklüğü olan ve yol ağı bakımından da altıncı
sırada olan bir vilayetimizdir. Şimdi, hükümet, tasarruf tedbirleri adı
altında, bu bölge müdürlüğünün kaldırılmasına karar vermiştir. Tasarruf
tedbirleri dünden bugüne devam ediyor. Biz, Partim ve şahsım olarak da tasarruf
tedbirlerine karşı değiliz; ancak, tasarruf yapılacaksa, bu, en son Urfa'da
yapılmalıdır. Bunun sebebine gelince; GAP, dünyanın
sayılı projelerindendir ve bu proje bünyesinde sulanacak arazilerin yüzde 50'si
Şanlıurfa'dadır. Bu proje, Türkiye'nin hayatını kurtaracak, Türkiye'nin
istikbalini kurtaracak çok önemli bir projedir; dünyadaki yedi harikadan
biridir ve dünyadaki mevcut yatırımların dokuzuncusudur. Bu sebeple, eğer, Köy
Hizmetleri Bölge Müdürlüğü kapatılacaksa, bütün illerdekiler kapatıldıktan
sonra Urfa'daki kapatılmalıdır. Bugün, bu Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğünü
Urfa'da kapattığınız zaman, en büyük problem, Harran Ovasında bugün tabansuyu
yükselmiştir, burada tuzlanma, çoraklaşmayla ilgili drenaj çalışmasını kim
yapacaktır? Şimdi, burada, verdiğimiz bir araştırma
önergesi var Urfa'yla ilgili. Yine, söylüyorum: Su serptim ateş sönsün,
serptiğim su da yandı. Su yanar mı; su yanar; tuzu üste verirseniz, bunu
önleyecek teşkilatı bırakmazsanız. Bu kadar, 16 milyar dolar harcadığımız bir
projeyi yangın yerine çevirdiniz. Bu sebeple, Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü
Urfa'da kalmalıdır, hizmete devam etmelidir. Bu, projenin büyüklüğü ve
Türkiye'nin istikbali açısından çok önemlidir; biz, bunu, Derviş'e anlatamadık.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - IMF'ye anlat!.. MEHMET YALÇINKAYA (Devamla) - İşte,
Derviş, IMF'nin tetikçisidir, IMF'nin tahsildarıdır, dünyadaki küreselleşme
krallarının buradaki temsilcisidir; bunların borç paralarını tahsil etmek üzere
tasarruf tedbirleri yapmaktadır. Türkiye'nin ihtiyacı olduğu için, bölgenin
ihtiyacı olduğu için bu tasarruf tedbirleri yapılmamaktadır. Burada 3 000'e
yakın insan istihdam edilmektedir ve Urfa'ya 15 trilyona yakın girdi
sağlanmaktadır. Bütün bunların yanında, 3 000 000 insana hizmet edilmektedir.
Şimdi, 3 000 000 insan, sudan, yoldan ve altyapı çalışmalarından... Urfa'nın yüzde
95'i asfalttan mahrumdur. Urfa köylerinin kanalizasyonu -yüzde 100 yok denecek
kadar- hiç yapılamamıştır. Şimdi, bütün bunlar ortadayken, bu kadar
önemli bir projeyi bu İlde yaparken, bu teşkilatı oradan almanın ve bunu,
tasarruf tedbirleri adı altında izah etmenin hiçbir mantığı yoktur. Buna bağlı olarak, yine, Ceylanpınar'da
Halk Bankası var. Şimdi, Ceylanpınar, dünyanın en büyük çiftliklerinden biridir
ve dünyadaki mevcut 23 ülkeden daha büyük bir alana sahiptir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yalçınkaya, süreniz bitti;
lütfen, toparlar mısınız efendim. MEHMET YALÇINKAYA (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkanım. Burada, 6 000-6 500 kişiye hizmet veren
Halk Bankası, yılda 2 trilyon lira kâr etmesine rağmen kapatılmıştır. Eğer kâr
etmekse, eğer hizmet etmekse, Ceylanpınar'daki Halk Bankası kapatılmamalıdır.
İşte, bundan da anlıyoruz ki, buradaki mantık, tasarruf tedbirleri veya bu
ülkenin menfaatı değildir; dışarıdan, IMF'nin dayatmalarıyla ve para
babalarının geçmişte verdikleri borçlarının tahsili babında bu bölge
müdürlüğünün kapatılmasına çalışılmaktadır. Biz, hükümetin ve özellikle Mustafa
Yılmaz'ın sesimizi duymasını istiyoruz; GAP'tan sorumlu Bakanın, GAP'ı görmeyen
Bakanın, GAP'tan habersiz Bakanın bu bölgeye sahip çıkmasını istiyoruz. Kendisi
Niziplidir, Urfa da Nizip'tir. Nizip'i nasıl ihmal etmediyse, Gaziantep'i nasıl
ihmal etmediyse, Urfa'ya da sahip çıkmak zorundadır. Bu proje Türkiye'nin hayatıdır. Burada
oturan bütün arkadaşlarımızın bu şuur içerisinde olmasını temenni ediyorum,
saygılar sunuyorum. (SP, MHP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yalçınkaya. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan,
yerimden, bir cümleyle katkıda bulunmak istiyorum. BAŞKAN - Şimdi, değerli arkadaşlarım,
böyle bir usul yok. Gündemdışı konuşma usulleri bellidir. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan,
bir cümle... BAŞKAN - Yani, siz de aynı bölgenin
milletvekili olduğunuz için, 1 dakika süre veriyorum. Buyurun... ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ben de müracaat
etmiştim; Doğru Yol Partisine verdiniz yani!.. BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika... YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Ben, Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın
Mehmet Yalçınkaya'ya, böyle önemli bir konuyu gündeme getirdiği için teşekkür
ediyorum ve söylediklerinin tümüne istisnasız katıldığımı ifade etmek
istiyorum. Eğer, bir tasarruf tedbiri uygulanmak
isteniyorsa, GAP'ın başkentine ve Güneydoğu Anadolu'ya hitap eden bu bölge
müdürlüklerinin öncelikle kaldırılmasının çok yanlış olduğunu ifade etmek
istiyorum; çünkü, herkes şunu çok iyi biliyor ki, bölgemiz, Türkiye'nin diğer
bölgeleriyle kıyaslandığı zaman, yirmibeş yıl, bazen elli yıl geridedir. Bu
geride kalmışlığın telafi edilmesi için buraya bir öncelik tanınması gerekir.
Öncelikle bölge müdürlüklerinin, banka şubelerinin kapatılması yoluyla değil,
daha, bazı öncelikler verilmek suretiyle kalkınmasına yardımcı olunması ve
hakikaten, GAP'ın başkentiyse, buna yaraşır bir şekilde yatırımların teşvik
edilmesi gerekirken, bunun yapılmamış olmasının yanlış olduğunu ben de ifade
ediyorum. Hükümetin dikkatini, tekrar, bu konuya çekiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akman. Efendim, tabiî, Karayolları bölge
müdürlüklerinin ve Köy Hizmetleri bölge müdürlüklerinin kaldırılması konusunda
birçok arkadaşımız gündemdışı söz istedi; ama, bizim bir günde vereceğimiz 3
tanedir. Bana göre, bu bölge müdürlüklerini
kaldıracağımıza, bu hizmetlerin sağlıklı yapılması için, evvela, iktidar
milletvekillerinin yakınlarına ve kendilerine bu ihalelerin verilmemesi, hatta,
çok düşük nispetlerle verilmemesi lazım. Biz, görüyoruz, maalesef, bu konuda
ikaz da ediyoruz. Çok düşük ihale bedelleriyle, kırım bedelleriyle bazı
milletvekillerinin kendilerine, bazılarının da -iktidar partisinin- yakınlarına
veriliyor. Bunu, tekrar, burada belirtmek istiyorum. Sayın Ünal, efendim, siz, hangi konuda söz
istiyorsunuz? NESRİN ÜNAL (Antalya) - Ben, Antalya'da
üretilen sebze ve meyveler konusunda kısa bir konuşma yapmak istiyorum. BAŞKAN - 1 dakika da size söz vereyim;
ama, gerçekten... Buyurun. NESRİN ÜNAL (Antalya) - Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum. Konuşmak zorunda kaldığım için, sizi de
zor durumda bıraktım; kusura bakmayın. BAŞKAN - Estağfurullah... Rica ederim... NESRİN ÜNAL (Antalya) - Son günlerde,
bilen de bilmeyen de, tarım ürünlerindeki ilaçlardan ve hormonlardan konuşuyor.
Dinleyenler de, çiftçinin, başıboş ve bilinçsizce üretim yaptığını zannediyor.
Halbuki, Antalya Milletvekili olarak, Antalyalı üreticilerle gurur duyuyorum;
çünkü, onlar, kendi imkânlarıyla dünyadaki bütün fuarlara katılıp, dünyanın en
güzel, en teknik ve en modern seralarında üretim yapıyorlar ve o insanlar,
kendi çabalarıyla, ekolojik tarıma geçmek için de gayret gösteriyorlar, yüzde
30'la ekolojik ürün üretiyorlar. Ayrıca, bu ürünler üretilirken, gece, hava
soğuduğunda, 10 dakikada bir sıcaklığı ölçüp, odun atıyorlar; yani, o ürünler o
kadar hassas bakılıyor ve kendi bebekleri gibi bakıyorlar; çünkü, geçim
kaynakları o. Antalya'da, iki yıl önce, biz, rezudie
laboratuvarı ve bakteriyoloji laboratuvarı kurdurduk. Daha önce yoktu. Bu
laboratuvarlarda, hem ülke içinde üretilen hem de yurt dışından Türkiye'ye
gelen, çiçek dahil, gıdalar dahil, bütün ürünler üzerinde, hem mikrop
araştırması hem ilaç kalıntısı araştırması yapılıyor ve bunlarda, şimdiye
kadar, biz, olumsuz bir sonuç görmedik. Belki, arada istisnaî durumlar oldu;
ama, genelde böyle bir şey yok. Antalya'daki seralarla ilgili konuşan
insanlarımızı, Antalya'da, beraber, seraları, fide seralarını ve tohum
ürettiğimiz yerleri gezmeye davet ediyorum; ne kadar modern şartlarda üretim
yapıldığını görsünler. Biz, Antalyalı çiftçilere şunu da
söylüyoruz: Ne zaman kendi tohumumuzu tamamen üretirsek, ne zaman kendi genetik
çalışmalarımızı yaparsak, o zaman, biz, daha dik ve daha güçlü oluruz.
Çiftçimiz de bunun farkında. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünal. Zaten, bu konuda, Antalya Milletvekili
Sayın Mehmet Baysarı da söz istemişlerdi. İlk gün de, ben, yine bu konuda,
gündemdışı söz vermiştim. Hatta, dedim ki, Sayın Tarım Bakanı, gidip de,
dışarıda, böyle, bir sandık çilek, bir sandık salatalık, bir sandık domates
getirip millete teşhir edeceğine, gelsin, Meclise cevap versin. Hakikaten, Antalya üreticisinin çok
saygıdeğer bir emek sarf ederek elde ettiği ürünler, yurt dışındaki birtakım
insanların Türkiye'ye karşı besledikleri kin ve nefret duyguları nedeniyle, bu
ülkelere sokulmuyor. Bunun, bana göre, Tarım Bakanlığınca çok ciddî olarak ele
alınması lazım ve bu sıkıntıyı aşmamız lazım. Bunun aşılacak yeri de, tabiî,
Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Gündemdışı konuşmalar bitmiştir. Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları
vardır. Sunuşlar çok uzun olduğu için, Sayın Divan
Üyesi arkadaşımızın oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi vardır; okutuyorum: B) Tezkereler ve Önergeler 1.- Dünya
Bankası Parlamenter Ağı Başkanı Bert Koenders'in daveti üzerine, Bern'de
yapılacak olan "Açlıkla Mücadelede Parlamenterlerin Rolü" konulu
Dünya Bankası Parlamenter Ağı Üçüncü Yıllık Konferansına Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonunu temsilen Eskişehir Milletvekili Süleyman Servet
Sazak'ın katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/170) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Dünya Bankası Parlamenter Ağı Başkanı Bert
Koenders'in daveti üzerine, 9-11 Mayıs 2002 tarihlerinde Bern'de yapılacak olan
"Açlıkla Mücadelede Parlamenterlerin Rolü" konulu Dünya Bankası
Parlamenter Ağı Üçüncü Yıllık Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonunu temsilen bir üyesinin katılması Genel Kurulda kabul
edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun ikinci maddesi
uyarınca, söz konusu konferansa katılmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanlığı tarafından Eskişehir Milletvekili Süleyman Servet Sazak'ın ismi
bildirilmiştir. Genel Kurulun bilgilerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden
kurulu Karma Komisyonda bulunan Ağrı Milletvekili Musa Konyar'a ait (3/594)
esas nolu dosya, 4614 sayılı Kanun yönünde değerlendirmek amacıyla Başbakanlık
tarafından geri istenmiştir. Dosya, hükümete geri verilmiştir. Bilgilerinize sunulur. C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ 1.- Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya ve 27 arkadaşının, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılarak, alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/282) BAŞKAN - Bir Meclis araştırma önergesi
vardır; okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Vatandaşlarımızın, başta Almanya olmak
üzere, Batı Avrupa ülkelerine işçi olarak gidişlerinin 40 ıncı yılı
münasebetiyle, bulundukları ülkelerde ve ülkemizde karşılaştıkları problemlerin
tespiti ile bunların çözümlerinin ortaya konulabilmesi için, Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 1 - Musa Uzunkaya (Samsun) 2 - Sabahattin Yıldız (Muş) 3 - Ali Sezal (Kahramanmaraş) 4 - Mahmut Göksu (Adıyaman) 5 - Mahfuz Güler (Bingöl) 6 - Hüseyin Kansu (İstanbul) 7 - Maliki Ejder Arvas (Van) 8- Şükrü Ünal (Osmaniye) 9- Mehmet Ali Şahin (İstanbul) 10- Ahmet Nurettin Aydın (Siirt) 11- Zülfükar İzol (Şanlıurfa) 12- Özkan Öksüz (Konya) 13- İrfan Gündüz (İstanbul) 14- Tevhit Karakaya (Erzincan) 15- Abdülkadir Aksu (İstanbul) 16- İlyas Arslan (Yozgat) 17- İsmail Özgün (Balıkesir) 18- Eyüp Fatsa (Ordu) 19- Faruk Çelik (Bursa) 20- Osman Pepe (Kocaeli) 21- Akif Gülle (Amasya) 22- İsmail Alptekin (Bolu) 23- Mehmet Altan
Karapaşaoğlu (Bursa) 24- Zeki Ergezen (Bitlis) 25- Osman Aslan (Diyarbakır) 26- Abdullah Gül (Kayseri) 27- Dengir Mir Mehmet
Fırat (Adıyaman) 28- Salih Kapusuz (Kayseri) Gerekçe: Ülkemizden 1960'lı yıllarda Almanya ile
başlayan işçi göçü, zamanımıza kadar azalan bir ivme takibiyle; ancak,
Avrupa'nın tamamını içine alacak şekilde devam etmiştir. Bugün itibariyle 3 000 000'u aşkın
vatandaşımızın bulunduğu Avrupa ülkeleri, ülke insanımız için âdeta ikinci
vatan durumundadır. Bu durum, beklenileceği gibi,
vatandaşlarımızın bulunduğu ülkelerde, zamanla, birçok problemin de ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Ancak, bu problemlere karşı alınması gereken tedbir
ve bulunması gerekli çözümler noktasında devlet olarak yeterince aktif ve
üretken olunamamıştır. Bu problemlerin ağırlıklı olarak günümüze
kadar taşındığı ve hâlâ çözümler beklediği de bilinen bir gerçektir. 40 yıl kadar önce sadece işçi görüntüsü ve
kimliğinde başlayan bu olgu, bugün gelinen noktada, çocuk, öğrenci, işçi,
işveren, emekli ve işsiz gibi, birçok sosyal ve 100 milyar dolarlarla ifade
edilebilecek ekonomik boyutlara sahiptir. Yıllar boyu, sadece yurda döviz
göndermeleri gereken ve sırf bu gayeyle Avrupa'da bulundukları düşünülen bu
insanların en tabiî haklarının dahi yerine getirilmesi talepleri, ne yazık ki
dönemin hükümetleri tarafından ya hiç ya da yeterince yerine getirilememiştir. Bu insanların, bulundukları ülkelerde ya
da ülkemizde karşılaştıkları birçok problemler, aradan geçen bunca zamana
rağmen hâlâ güncelliğini ve gündemdeki yerini muhafaza etmektedir. 40 yıl önce yaşanan adaptasyon, eğitim,
güzergâh emniyeti, gümrüklerde yaşanılanlar ve benzeri birçok problemler, hâlâ,
güncelliğini koruyan ve çözüm bekleyen konulardır. Ülkemizde yapılan seçimlerde oy kullanabilmeleri
için gerekli çalışmalar hâlâ yapılamamış ve bulundukları yerlerde oy
kullanmaları temin edilememiştir. Yukarıda sayılan hususların yanında,
mevcut diğer tüm problemlerin, bugüne kadar yapıldığı gibi, görmezlikten
gelinmesi, üstünün örtülmeye çalışılması bu problemlerin ortadan kalkmasına
değil, zamanla daha da artmasına, kangren olmasına ve dolayısıyla çözümün
zorlaşmasına neden olmaktadır. İşbu nedenle, yukarıda sayılan birtakım
problemlerin yanında ve onlara ilaveten, çifte vatandaşlığın kazanımı,
vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde yapılan yerel ve genel seçimlere daha
aktif katılımların temini, yatırımlarının yönlendirilmesi, milletimize ait
millî ve manevî değerlerin korunarak vatandaşlık bağımızın devamının sağlanması
ve benzeri alanlarda Türkiye olarak devletin değişik organlarından, bu arada,
başta TRT olmak üzere, özel yayın kuruluşlarımızdan ne şekilde istifade
edilebileceğinin ortaya konulabilmesi için bir Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır. Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket
Partisi ve Anavatan Partisi gruplarının İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre
verilmiş müşterek önerileri vardır; önce, tümünü okutup işleme alacağım, sonra,
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım: V.-
ÖNERİLER A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ 1.- Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 9 Mayıs 2002 Perşembe
günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, gruplarımızın ekteki müşterek önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Öneriler: 1- Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri İle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 16 ncı sırasında yer alan 690 sıra
sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 17 nci sırasında yer alan
796 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 18 inci sırasında yer alan
715 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 19 uncu sırasında yer alan
716 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına alınması; 9 Mayıs 2002
tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan 862 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat
geçmeden, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmının 14 üncü sırasına; gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri İle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 328 inci sırasında yer alan 858 sıra
sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına alınması; diğer tasarı ve tekliflerin
sıralarının buna göre teselsül ettirilmesi; gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 319 uncu sırasında yer alan 844
sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci sırasına, 238 inci sırasında yer alan 686
sıra sayılı kanun tasarısının 28 inci sırasına, 267 nci sırasında yer alan 750
sıra sayılı kanun tasarısının 29 uncu sırasına, 196 ncı sırasında yer alan 595
sıra sayılı kanun tasarısının 30 uncu sırasına alınması önerilmiştir. 2- Genel Kurulun, 14 Mayıs 2002 Salı, 15
Mayıs 2002 Çarşamba ve 16 Mayıs 2002 Perşembe günleri 15.00-19.00, 20.00-23.00
saatleri arasında çalışması; 14 Mayıs
2002 Salı günü, sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesi ve
bugünde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi; 14 Mayıs 2002 Salı günü,
gündemin 10 uncu sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerinin saat 23.00'e kadar tamamlanamaması halinde, görüşmelerin
bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması; 15 Mayıs 2002 Çarşamba günü sözlü
soruların görüşülmemesi önerilmiştir. BAŞKAN - Grup önerisi üzerinde, lehte
Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut; aleyhte Konya Milletvekili Veysel
Candan; aleyhte Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan ve lehte Kayseri Milletvekili
Salih Kapusuz olmak üzere, söz istemişlerdir. Yalnız, şu önerilerle ilgili bir ricada
bulunmak istiyorum: Şimdi "şu sırada bulunan şu tasarı" derken,
bence, tasarıların isimlerini belirtmek lazım. Tasarının ismi belirtilirse,
burada, milletvekili arkadaşlarımız... Yani, hangi tasarının... NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Doğru. BAŞKAN - İsimle belirtilirse daha iyi
olur. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Evet, Sayın
Başkan. Liste yanınızda görevli bürokratlarımızda var efendim; oradaki
arkadaşımıza... BAŞKAN - Hayır yani, bundan sonra
yazılırsa, daha iyi olur. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Listede yazılı... BAŞKAN - Çünkü, Genel Kuruldaki
arkadaşlar, hangi tasarının hangi sıraya alındığını isim olarak bilirlerse,
konuya daha fazla ilgi duyarlar. Şimdi, lehte Sayın Nihat Gökbulut;
buyurun. Süreniz 10 dakika. NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; grup önerisi üzerinde lehte olmak üzere söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Az önce Divan Başkanlığının da arz ettiği
üzere, 2 lehte, 2 de aleyhte söz alındı. Lütfen, lehte olan arkadaşımın,
burada, çifte standart yapmaksızın, önerinin lehinde konuşmasını ya da lehte
konuşmak isteyen arkadaşlara fırsat vermesini rica ediyorum. Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan da arz
etti. Gerçekten, grup önerisinin detayına inmekte fayda var; çünkü,
arkadaşlarımızın ne üzerinde oy kullanacaklarını bilmesinde fayda var. Biz, Meclisin çalışmasını istiyoruz;
çünkü, Meclisin çalışması, yasa çıkarması aslî görevidir; aynen, şu anda
muhalefette olan arkadaşların iktidarda oldukları zaman Meclisin çalışması
konusunda tutanaklara geçen sözleri gibi. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - 300 küsur sayınız
var; al getir çalıştır canım! ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Getirin
milletvekillerini çalıştırın. Elinizden alan mı var?! BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyelim... NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bakınız,
28.1.1997 tarihli 51 inci Birleşim... Bir iktidar partisinin grup başkanvekili
çıkıyor, haklı olarak konuşuyor; aynen, bizim konuştuğumuz gibi: "Biz ne
istemişiz: Ülkenin problemlerinin hal noktasında, öncelikle bizim tarafımızdan
tespit edilen şu şu kanunlar görüşülsün ve problemler çözüme kavuşturulsun.
Bunu yaparken de, eğer, süreler yetersiz olursa, biraz daha fazla çalışalım. Ne
olur sanki salı, çarşamba, perşembe günleri dört beş saat çalışırken, altı saat
ya da sekiz saat... Şartlarımız buna müsaittir -devamla- geceler uzundur; bunu
fırsat bilerek çalışalım istiyoruz" diyor. AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Aynen öyle. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Siz
gelmiyorsunuz... Siz gelmiyorsunuz... BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar...
Müdahale etmeyin... NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bir dakika
arkadaşlar. VEYSEL CANDAN (Konya) - Devam et Başkan...
Devam et; güzel... NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bakın, değerli
arkadaşlar, muhalefete bu kadar saygı gösteren, konuşma hakkını dahi muhalefete
veren bir iktidarı kolay kolay bulamazsınız. Bunu söyleyen sizsiniz. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Konuşacak bir
şeyiniz yok ki... BAŞKAN - Arkadaşlar, rica ediyorum... Rica
ediyorum... NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - 28.1.1997
tarihli 51 inci Birleşimde Sayın Salih Kapusuz Bey söylüyor. Yani, siz
iktidardayken doğru olanlar... (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler) NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bir dakika
arkadaşlar. Siz iktidardayken doğru olanlar, biz
iktidardayken neden doğru olmasın?!. Bakın, diyorsunuz ki: "350 üyeniz
var, niye getirmiyorsunuz?" O zaman siz çoğunluktasınız; baktım, bu öneri
-çok ilginç- karar yetersayısıyla falan düşmüyor; oylama yapılıyor,
reddediliyor. Muhalefet daha fazla milletvekili getiriyor. Yani, o zamanki
muhalefet bilinci şu andaki muhalefet bilincinden daha ileride. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Merak
etme, muhalefet şu anda sizden fazla. NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, demokrasilerde mantık şudur: Bir muhalefet vardır, bir de iktidar
vardır. İktidar, kendine özgü mantık içinde çalışır; icraat yapar, sorumluluğu
vardır; muhalefet de eleştirir; fikri varsa, eleştirinin karşılığında projesini
ileri sürer. Muhalefetteyken başka türlü, iktidardayken başka türlü!.. Bunun adı
çifte standarttır. (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler) Bakınız değerli arkadaşlar, bırakınız
perşembe, çarşamba, salıyı, cumartesi, pazar dahi saat 24.00'e kadar çalışma
önerisi getirmişsiniz 54 üncü hükümet döneminde; millet için çalışmak için.
Peki, bu iktidar millet için çalışmıyor da kimin için çalışıyor? (SP ve AK
Parti sıralarından gürültüler) MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Ne
yaptığınızı bilmiyorsunuz. Dün başka bir kanun getiriyorsunuz, yarım
bırakıyorsunuz, bugün başka bir kanun
getiriyorsunuz! BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen... Rica
ediyorum... Ne konuşuyorsunuz? NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Tabiî,
gerçekleri ortaya koyunca rahatsız oluyorsunuz. Niye rahatsız oluyorsunuz
değerli arkadaşlar? (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler) ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Rahatsız olan yok
da ANAP'ın tam kadro geldiği kaç gün var?! NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bakın, yine bir
grup başkanvekili arkadaşımız 2.4.1997 tarihli 76 ncı Birleşimde çıkıyor,
şunları söylüyor: "Ben şunu söylemek istiyorum: Bu Parlamento çok
kaliteli, çalışkan olmasına rağmen, bir yılda yaşlanan bir Parlamento haline
gelmiştir. -İktidar partisinden- Bunda bizlerin mutlaka suçu vardır demiyorum;
ama, şunu kabul etmek lazım ki, bu itibar zaafı Parlamentonun bünyesine
yakışmıyor. Bu itibarsızlığa düşmemizin sebeplerinden biri, yeterli sayıda
elzem olan kanun çıkaramamamızdır." O zaman, ters mantıkla, bu Meclis, üç
senedir, 360'a yakın kanun çıkarıyor, gece gündüz çalışıyor; demek ki, milletin
yanında itibarı vardır. Bu Meclisteki milletvekillerine şükranlarımı arz
ediyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sen inanarak mı
söylüyorsun?! Orada "elzem" kelimesi var. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Zulüm
kanunu olduktan sonra, 500 tane olsa ne yazar Sayın Milletvekili?!. NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bunu söyleyen
sizsiniz arkadaş; ben söylemiyorum... Yani, isim açıklatmayın... Siz
söylüyorsunuz... (SP sıralarından gürültüler) MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Şimdi,
sizin çıkardığınız kanunlar zulüm kanunlarıdır!.. BAŞKAN - Efendim, lütfen... NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Siz
söylüyorsunuz... Siz söylüyorsunuz... TURHAN GÜVEN (İçel) - Onlar doğruyu
söylemiş, gerçeği söylemiş... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Şimdi,
millet yalvarıyor ki, ne olur kanun çıkarmayın diye!.. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
konuşmayın efendim. Arkadaşınız çıkacak konuşacak şimdi. NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bakınız, yine,
şu anda, siz, aynen, muhalefet olarak eleştirdiğinizi, iktidarken diyorsunuz.
Siz, muhalefette diyorsunuz ya "hemen baskın halinde getiriyorsunuz,
hazırlıklı değiliz" diye... Bakın, o zaman, iktidardayken de siz ne
diyorsunuz: "'Efendim, biz, hazırlıklı değiliz' diyorsunuz. Bir defa, şu
anda öne almak için verdiğimiz öneriyle ilgili kanun tasarıları, siz de
biliyorsunuz ki, en az bir aydır, Büyük Millet Meclisinin gündeminde. Yeni
değil... Biz, bunları getireceğimizi defaatle arz ettik; ancak, bazen, oturumun
açılışında, herhangi bir şekilde..." diye devam ediyor. Değerli arkadaşlar, siz, bazen diyorsunuz
ki: "Biz, hazırlıklı değiliz; hemen bugün getirdiniz." Gündemde
aylardır yazılı, hazırlanacaksınız...
Bunu da söyleyen sizsiniz. Ne zaman; 15.1.1997... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Matkap!.. NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - ... 46 ncı
Birleşim... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Matkap!.. NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bir dakika
efendim... Çıkar söylersiniz... Bakın, yine, aynen sizin söylediğiniz
söyleyeceğim... BAŞKAN - Efendim, Matkap yok burada! YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Affedersiniz... NİHAT GÖKBULUT(Devamla) - Ben konuşayım,
çıkar söylersiniz!.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Yani, intikam mı
almak istiyorsunuz?!.. NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Hayır, intikam
almıyorum... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Gerekçe ne?!. NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Sayın Grup
Başkanvekilim, sadece şunu ifade etmek istiyorum: Ne zaman, muhalefet
iktidardayken, muhalefetteyken söylediğini uygularsa, ne zaman, iktidarda olan
partiler de muhalefete düştüklerinde söylediklerini muhalefetteyken
uygularlarsa, o zaman, bu millet feraha çıkar, bu ülke kurtulur. Bunu anlatmak
istiyorum. OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Senin kendi
fikrin yok mu; başkalarının söylediğini söylüyorsun?!.. Senin bir fikrin yok
mu?! NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Ben, kendi
fikrimi söylüyorum... OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Mütemadiyen
başkalarının söylediğini tekrar ediyorsun!.. BAŞKAN - Sayın Asiltürk... NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Ben, şunu
söylüyorum... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Ne dediğimizi
anlamadan... NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Değerli
milletvekilleri... OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Burada, zulüm
kanunları çıkarıyorsunuz! BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyin! NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, muhalefetin mantığı eleştirmektir; buna katılıyoruz. İktidarın
mantığı da, Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştırmaktır. Siz, karar
yetersayısı, yoklama... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Milletin lehine
olan her şeye hazırız. NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Efendim, niye
rahatsız oluyorsunuz, niye böyle rahatsız oluyorsunuz? Yani, siz, bizi, yerden
yere vururken, biz, gayet mutena bir şekilde beklerken, siz niye rahatsız
oluyorsunuz?! ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Millet sizden
rahatsız! NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Ben, sizin
söylediklerinizi söylüyorum, yorum bile yapmıyorum. Çıkın, burada yorumunuzu
yapın! Çıkın, yorumunuzu yapın! MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Hangi
kanunu çıkaracaksanız, onu millete söyleyin. NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Benim özetle
söylemek istediğim şudur: Muhalefet, muhalefet gibi davranacak; iktidar,
iktidar gibi davranacak. İktidar, sorumluluğunun bilinci içerisindedir,
muhalefet de eleştirdiklerinin yerine proje üretmek zorundadır. OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Siz, iktidar
gibi davranmıyorsunuz. IMF varken, hangi iktidardan bahsediyorsunuz! NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Grup önerimizin
desteklenmesini arz eder; hepinize saygılar sunarım. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gökbulut. Şimdi, tabiî, Sayın Gökbulut bir konuşma
yaptı da, dün, bakın, saat 23.00'e kadar çalışmamız vardı, 16.30'da kesildi. Yalnız, bir şey daha söylemek istiyorum:
Değerli milletvekilleri, biz, Meclis Başkanlık kürsüsüne çıkarken, o gün,
müzakere edilecek kanunları incelememiz gerekiyor; ama, hakikaten, böyle, sık
sık kanun değiştirilirse... Çünkü, o zaman, biz inceleyemiyoruz. Mesela, geçen hafta, bize denildi ki, RTÜK
Kanunu ile Af Kanunu görüşülecek; ben, ona göre kendimi hazırladım. Bir baktım
ki, boyuna, muhalefet ve iktidar partisi, demişler, Kamer Genç Başkanvekili,
biz çıkarmayız; ben, buna inanmak istemiyorum. Efendim, aleyhte Sayın Veysel Candan; buyurun. Süreniz 10 dakika. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; grup önerisi aleyhinde söz aldım; Muhterem
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz önce, hükümet adına söz alan değerli
arkadaşım, hem hâkim hem savcı gibi, hem sordu hem cevapladı, enteresan bir
savunma mantığı geliştirdi. Tutanakları kendi bildiği istikamette, biraz
başından biraz sonundan, Bektaşi gibi okudu, okudu, okudu... Şimdi, adama
"dünkü çalışma saatimiz 23.00'e kadar idi; bu salonda hükümetin milletvekilleri
bulunmadığı için, toplantı yetersayısı olmadığı için kapanmadı mı." diye
sormazlar mı? Demek ki, burada saatleri uzatmak işe
yaramıyor; o uzatılan saatlerde gelip burada çalışmak gerekiyor. Yani, burada, milleti aldattığınızı
zannetmeyin. Burada ayrı, orada ayrı olmaz! Onun için, konuşurken kimin çifte
standart yaptığına çok dikkat etmek lazım. Kaldı ki, bana göre, metinleri de siz
bildiğiniz lehçede okudunuz; sağlıklı okumadınız. Hatta, bir şey daha ilave edelim; bugünkü
toplantıyı Sayın Meclis Başkanvekilimiz usulsüz açtı... BAŞKAN - Yok... Yok... VEYSEL CANDAN (Devamla)- Hayır... Hayır...
Yetersayı bulunmadı, daha sonra verilen evraklarla tamamladı; o zaman, daha
tanınan süre bitmişti. Demek ki, suç, hükümetin. Efendim, şimdi Danışma Kurulu toplantıları
yapılıyor; usulî bir toplantı haline geldi. Hükümet geliyor, Danışma Kurulunda
6 arkadaş oturuyoruz; hükümet, aldığı kararı vicahiye çeviriyor "biz,
böyle aldık, bundan bir adım geri atmayız." Bakın, bugünkü Danışma Kurulunda.
"siz toplantı yetersayısını bulamıyorsunuz; gelin, bu saatleri, yetersayı
bulunacak şekilde, hepimizin iştirak edeceği bir saat düzenlemesi yapalım"
dedik; ilk itiraz eden, hükümet üyeleri oldu. Değerli arkadaşlar, şimdi, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde manzara ne, dışarıdan bu salona bakan ne görüyor; bu salona
bakan, boş sıraları görüyor; işte, hükümetin sıralarını görüyor!
Milletvekilleri yok, devamsız; yeteri sayı olmadığı için kapanan oturumlar;
denetim istemeyen bir hükümet. Denetim istemiyor; sözlü sorular yok, yazılı
sorular yok. Efendim, milletvekilleri soru sormayı niye
âdet ettiler; biz, İçtüzüğe böyle bir şey yazdıysak, her sefer soru sormak mı
mecburiyetinde?!. Milletvekillerinin ve milletin öğrenmek
istediği konuların hiçbirisinin konuşulmasını bu hükümet istemiyor. Arkasından, hükümet hem şaşkın hem
perişan; yani, şaşkınlığı ve perişanlığı bu toplantı sıralarından görülüyor.
IMF ve Dünya Bankası denetiminden dolayı bu hükümet yorgun ve bitkin; adamlar
eskiden 6 ayda geliyordu; olmadı, 3 ay; olmadı, 1 ay; olmadı, hafta!. Şimdi,
Ankara merkezinde büro!.. Hükümet her gün denetimde; onun için, hükümet de
yorgun. Hükümet, hayalci; milletin güven duymadığı
bir hükümet; gitti, gidecek; artık, son günlerini sayıyor. Şu Parlamentodaki
toplantı yetersayılarının bulunmayışı, hükümetin gidişinin ilk işaretleridir
arkadaşlar. Haftada iki defa, Genel Kurulla ilgili gündem değiştiriyor;
dünyanın neresinde görülmüş! Kendi getirdiğinizi kendiniz değiştiriyorsunuz!.. Ne kadar çok kanun çıkarıyoruz... Gülünç
bir iddia. Çıkarılan kanunların yarısı Cumhurbaşkanından, yarısı da Anayasa
Mahkemesinden dönüyor. Arkadaşlarıma bir tavsiyem var; sayıları verirken,
dönenleri düşün, millet de sizin ne yaptığınızı sağlıklı öğrensin. Düşün şu
rakamları, 30, 40, 50, dönen yasaları. (SP sıralarından alkışlar) Bu hükümet, Danıştay kararlarını
uygulamayan, hukuk dışı, zorba, dayatmacı bir hükümettir. (SP sıralarından
alkışlar) Verilen her gensoruyu, siyasî amaçlı diyerek, ülke sorunlarını
konuşturmayan, duymayan, görmeyen ve dinleme kabiliyeti olmayan bir hükümettir.
Belirsizlik ve güvensizlik devam ediyor. Güven duyulmayan bu hükümette, her şey
Başbakanın sağlığına bağlı. Başbakan sağlıklıysa, borsa yüksek, ekonomi iyi;
Başbakan rahatsızsa borsa düştü, ekonomide kriz... Değerli arkadaşlar, şimdi, yapılacak iki
tane iş var. Bir, Parlamento içinden yeni bir hükümetin çıkmasıdır; iki, Siyasî
Partiler ve Seçim Kanunlarını değiştirerek hemen seçime gitmek
mecburiyetindeyiz. Biliyorum, hükümetin, sandıktan çok korktuğunu; ama, korkunun
ecele hiç faydası yok ki. Şimdi, ümit ediyorsunuz ki, IMF ve Dünya
Bankası daha çok kredi verecek ve bu hükümeti kurtaracak; hayır, IMF ve Dünya
Bankası, bu ülkeyi bizden daha iyi düşünemez, bizden daha iyi tanıyamaz, bizden
daha iyi kurtaramaz. İşte, Maliye Teftiş Kurulundan, hükümete tokat gibi bir
rapor; "IMF raporu yanlış, eksik teşhis ve reçeteler üzerine kurulu"
diyor. Bunu söyleyen, bu hükümetin Maliye Bakanlığının Teftiş Kurulu. Bu kurul,
bu raporu hazırlıyor ve hükümetin önüne koyuyor. Değerli arkadaşlar, değerli hükümet
üyeleri, kimi aldatacaksınız; "çalışma süresini uzatıyoruz"
diyeceksiniz, yoklamada bulunmayıp Genel Kurulu kapatacaksınız... Bu, millete,
Parlamentoya saygısızlıktır! Millet, bu tutumunuzu dehşetle izlemektedir. Halkı
aldatıyor ve gerçekleri gizliyorsunuz. Ekonomi iyiye gidiyor deniliyor. İşte,
Maliye Bakanlığının iki gün önce açıkladığı rakamlar: 2002 yılı ilk üç ayında
faiz gideri 16,5 katrilyon, vergi gelirleri 11,6 katrilyon, devletin bütün
kaynaklarıyla topladığı para da 15 katrilyon. Gidişiniz kötü; bu, çıkmaz
sokak!.. Zaman, ülke aleyhine işliyor. Toplam borç, 230 milyar dolar; hâlâ
borçlanıyorsunuz! Bütün ekonomistler "bu borcun üzerine artık borç
alamazsınız" diyor; ama, siz, daha dün, 2,5 katrilyon borçlandınız, hem de
yüzde 50 faizle borçlandınız. ASLAN POLAT (Erzurum) - Yüzde 52!.. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Yani, dünkü
tarih itibariyle, devletin borcu, 1 günde 1 katrilyon daha arttı. Bunu yapmaya
hakkınız yok. Ülkeye deli gömleği giydirdiniz. Kriz, kriz, kriz!.. Aslında,
Ecevit Hükümetinin diğer bir adı da "kriz hükümeti"dir; bu hükümet,
krizkoliktir. Gerçekleri söyleyenler susturulmak ve konuşturulmamak
istenmektedir. Bu hükümet, medya ve bazı çevrelerle kirli
ve tehlikeli ilişkiler içindedir. Bakın, biraz önce, öneri üzerinde konuşan
değerli milletvekili arkadaşımız, yapılanları söylemiyor. Halbuki, RTÜK Yasası
da, haftaya çarşamba günü görüşülmek üzere, bu gündemin içine, böylece, bir
kere daha konulmuş oldu. Değerli arkadaşlar, bir türlü aklı
yatmayan ve gerçeği görmeyen... Resmî rakamlara göre krizin faturasına
baktığımız zaman, resmî rakam -her ne kadar, hükümet erkânı, biz, daha bunu
bilemedik, anlayamadık diyorsa da- tam 129 milyar dolar ve aile başına rakam 9
000 dolardır. Şimdi, çıkıp da, hangi yüzle "muhalefet bizi engelliyor,
çalıştırmıyor..." Daha çok kanun çıkaracaktınız... Yani, kanunları
çıkardıkça batıyorsunuz, batıyorsunuz!.. Getirin çiftçilerin, tarımın sorunlarını,
getirin esnafın, sanatkârların sorunlarını, getirin tüketicilerin sorunlarını,
getirin özürlülerin sorunlarını; medya patronlarının sorunlarının acelesi yok.
Acelesi yok... Şimdi, niye, hâlâ, iki yıldır borsa, faiz,
dövizle uğraşıyorsunuz; kaynakları, yatırıma, istihdama, üretime, ihracata
aktarmıyorsunuz? Açık ve net söyleyeyim; sizden hükümet olmaz; olursa da, size
"hükümet" denmez! (SP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, aslında, bu hükümetin becerikli olduğu
şeyler var: Bir tanesi, yüksek faizle borçlanma, IMF, Dünya Bankası, Kemal
Derviş ortaklığıyla borçlanma; ikincisi, vergi koyma, milleti aldatma; üçüncüsü
de, 1 litre benzine 1 000 000 lira vergi koyarak zam yapma. Değerli
arkadaşlarım, işte, bu hükümetin üç tane özelliği var. Şimdi, değerli arkadaşlar, mutlaka
söyleyeceksiniz; bu kürsüye çıkıp, bu Parlamentoda RTÜK Yasasında niye ısrar
ettiğinizi söyleyeceksiniz! Bir şey daha söyleyeceksiniz; bu tasarıyla
birlikte, hangi partili milletvekili, hangi televizyonun ortağıdır; bunu da,
çıkıp, bu kürsüde söyleyeceksiniz! (SP sıralarından alkışlar) BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sen söyle!.. Kim
ortakmış, söyle!.. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bir şey daha
söyleyeceksiniz; Bayındırlık, Enerji ve Çalışma ve Sosyal Güvenlikteki
usulsüzlükleri ve yolsuzlukları da, çıkıp, burada, bir bir sayacaksınız. 15 000 000 insan aç ve işsiz.
Sıkıntılarıyla ilgili ne yaptığınızı, ne yapacağınızı da, çıkıp, burada
söyleyeceksiniz; yoksa, Türkiye... Bu hükümetin bir rekoru daha var. Aldığımız
rakamlarda, fakirleşme rekoru, bu hükümet döneminde olmuştur. 1999'da 88 inci,
2001'de 100 üncü sıradayız. Ekonomik özgürlük endeksinde de Uganda, Zambiya ve
Moritanya'dan sonra dünyada sonuncuyuz. Değerli arkadaşlar, konuşmamı
tamamlarken... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Candan, lütfen, toparlar
mısınız. VEYSEL CANDAN (Devamla) - 2 dakika
verirseniz, toparlarım. BAŞKAN - 1 dakika... 1 dakika... Rica
ediyorum. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, konuşmamın içerisinde, zaman zaman "bu hükümet anlamıyor,
dinlemiyor, görmüyor" derken, bakın neyi kastetmiştik. Ankara Ticaret
Odası Başkanı hükümete bir mektup yazıyor, hükümeti uyarıyor. Tabiî, Sayın
Başkan, hükümetin kulakları açık zannederek uyarıyor. Bakın, değerli arkadaşlar, geldiğimiz
nokta, diyor ki, 30 Ekim 1918'de itilaf devletleriyle imzalanan Mondros
Antlaşmasının 12, 14, 20 nci maddelerini delil getiriyor; 12 nci maddede
"telsiz, telgraf, kabloların denetimini itilaf devletleri yapar; petrol
ürünlerinin denetimini itilaf devletleri yapar; itilaf devletlerinin emirlerini
de hükümet derhal yerine getirir" diyor. İşte, şimdi, bu fotoğraf
içerisinde, baktığımız zaman, bir hükümet var, IMF'nin emrinde. Bir hükümet
var, IMF'nin, Dünya Bankasının emrinde. Bir hükümet var, birilerinin, bazı
çevrelerin emrinde. Biz diyoruz ki, milletin emrinde olan bir hükümet, biraz
önce ifade ettiğim, milletle ilgili tasarıları getirsin, sonuna kadar destek...
Öyle, 24.00'e kadar değil, ertesi sabahlara kadar, 24.00'lere kadar çalışalım
ve bu milletin ihtiyacı olan yasaları birlikte çıkaralım. Saygılarımı sunuyorum. (SP ve AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Candan. Sayın milletvekilleri, Sayın Candan'a,
Meclisin açılmasında ben usulsüz açmadığımı söylemiştim; ama yine de
söyleyeyim. Cihazda 178 kişi vardı, ben de Meclis
Başkanvekili olarak kendimi yok sayamam, 179 oldu. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Oy kullanma
kabiliyetiniz yok, nasıl var sayarsınız! Hukuken yoksunuz Sayın Başkan. BAŞKAN - Bir dakika efendim... Bir
dakika... 5 arkadaşımızın 4'ü zamanında kart
göndermişlerdi, 1'i de o sırada geldi; ama, Sayın Candan, siz ve Kapusuz, daha
ben Meclisi açtığım zaman yoklama istediniz. Şimdi, tutanağa isimleriniz de
geçti; ben, sizi yok da sayamam. Yani, baktığınız zaman, ayrıca, burada 50 - 60
arkadaşımız vardı. Yani, burada, vicdanımıza göre Meclisi yönetirsek... VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır,
kullanmadığımızı ne biliyorsunuz? BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum... Usulsüz
dediniz de, size onun için cevap veriyorum. VEYSEL CANDAN (Konya) - Peki, teşekkür
ederim. BAŞKAN - Ben, hiçbir zaman, özellikle bu
kürsüde bulunduğum zaman, hiç, isteyerek usulsüzlük yapmam. VEYSEL CANDAN (Konya) - İstemeyerek oldu
diyorsunuz. BAŞKAN - Mantığım neyi gerektiriyorsa onu
yapıyorum. Aleyhte olmak üzere, Sayın Nevzat Ercan;
buyurun efendim.(DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika efendim. NEVZAT ERCAN (Sakarya)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına
saygıyla selamlıyorum. İktidar gruplarının önerisi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Değerli arkadaşlarım, hemen hemen her
hafta, bir ya da iki defa, grup önerisi geliyor Genel Kurulun gündemine ve
tabiî, bu öneriler, iktidarın sayısal çoğunluğuyla kabul ediliyor; ancak,
Meclis çalışmıyor. Her 3 partinin Meclisteki sandalye sayısı,
bugün itibariyle, yanılmıyorsam 334. Sayısal çoğunluğu var; ama, iki aya
ilişkin bir tarama yaptım, bu iki ay içerisinde, 8 defa, iktidar gruplarının
önerisi gelmiş Genel Kurulun önüne. Bu 8 grup önerisiyle, 19 gün Meclisin
çalıştırılması önerilmiş; ancak, bu 19 günlük çalışma programına bakıyoruz, 10
gününde yeterli çoğunluk sağlanamamış. Yani, bu 8 grup önerisiyle, Meclis 19
gün çalışsın denilmiş; ama, 10 gün, Genel Kurul, yeterli çoğunluk sağlanamadığı
için, çalışma imkânını bulamamış. Değerli arkadaşlarım, siz iktidarsınız,
kendi öneriniz var, kendi önerinizle öncelikleri tayin ediyorsunuz, gündeme
alıyorsunuz, kabul ediyorsunuz ve sonra Genel Kurula gelmiyorsunuz,
çalışmıyorsunuz! Bu hafta da yeterli çoğunluğu sağlayamadı Genel Kurul ve
maalesef, çalışma yapamadı. Şimdi, anlamış değilim, hangi hakla, ANAP
Sözcüsü geliyor bu kürsüye, "biz Meclisi çalıştırmak istiyoruz"
diyorlar. Bakın, ben, bugün, Danışma Kurulu toplantısında arkadaşlarımıza
önerdim, dedim ki: Önümde böyle bir tablo var. Yani, siz, 19 günün 10 günü
çalıştıramamışsınız, Genel Kurul çalışamamış, kapanmış, ancak 8 gün
çalışabilmişsiniz. Eğer, inşallah, Genel Kurul bugün yeterli çoğunluğu sağlar
da bugün de çalışabilirse, 9 gün çalışmış olacak. Siz bunu 14.00-20.00 saatleri
arasına çekin; yani, çalışmayı 15.00'te başlatmayın, 14.00'e alın ve çalışma
19.00'da bitmesin, 20.00'de bitsin ve 14.00-20.00 saatleri arasında çalışalım.
Daha verimli, daha etkin bir çalışmayı birlikte yapabiliriz diye önerdik; bu,
kabul görmedi. Değerli arkadaşlarım, hangi gece
toplandınız?.. Birkaç gece istisna yalnız. Ben, 03.00 saatleri itibariyle
-gecenin yarısında- bu Bakanlar Kurulu sırasında, başta Başbakan olmak üzere,
iki Başbakan Yardımcısının, birileri için özel yasa yapmak ve bu Genel Kuruldan
çıkarmak için gecenin yarısına kadar burada oturduklarına biz de tanığız,
milletimiz de tanık. (DYP sıralarından alkışlar) SALİH ERBEYİN (Denizli) - Bu kanunları kim
çıkardı Sayın Ercan?! ASLAN POLAT (Erzurum) - Siz neredeydiniz
Sayın Ercan, siz de yoktunuz! HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Size diyor bak
Sayın Ercan! NEVZAT ERCAN (Devamla) - Şimdi, şunu
söyleyeyim ki, özel ekonomik iktidarlar için özel yasalar çıkarmaya siz bu
Meclisi mecbur ve mahkûm edemezsiniz. Eğer, millet adına devlet adına, birtakım
tasarıları ve teklifleri Genel Kuruldan çıkarmak istiyorsanız, burada hem
Bakanlar Kurulu sıralarını dolduracaksınız hem de bu sıraları dolduracaksınız.
Hem Genel Kurula gelmeyeceksiniz hem de büyük bir umursamazlık
sergileyeceksiniz ve sonra da muhalefetin sırtına bu sorumluluğunuzu havale
edeceksiniz... Buna hakkınız yok. Bakın, burada gündemdışı konuşma yapan üç
değerli milletvekili arkadaşıma, Bakanlar Kurulu sırasından, ne ilgili bir
bakan ne de hükümet adına bir sayın bakan cevap verme gereğini duymuyor.
Aslında, bugün Türkiye'de -şunun altını çizelim ki- çok büyük boyutlarda
siyasî, sosyal, ekonomik kriz yaşanıyor; ama, krizin kendisinden daha vahim
olan bir gerçek var, o gerçek şudur: İşte, bu Bakanlar Kurulu sıralarında
oturan sayın bakanların umursamazlığıdır! (DYP sıralarından alkışlar) Eğer,
arkadaşlarımız bugün üç önemli gündemdışı konuşmaya işaret etmişlerse, bir
ilgili bakan gelir ya da hükümet adına bir sayın bakan gelir, burada bu
arkadaşlarımıza cevap verir. Değerli arkadaşlarım, böyle bir
umursamazlıktır işte; bugün, milletin size olan güven kaybı ve itibar kaybı... SALİH ERBEYİN (Denizli) - Doğru Yol'dan
kaç kişi var?! TURHAN GÜVEN (İçel) - Kemiyet başka şey, keyfiyet başka şey. NEVZAT ERCAN (Devamla) - Lütfen efendim...
Sayın Başkan, ben bir şeyler söylüyorum. BAŞKAN - Müdahale etmeyin efendim, rica
ediyorum... SALİH ERBEYİN (Denizli) - Onlar
milletvekili değil mi?! NEVZAT ERCAN (Devamla) - Lütfen sükûneti
sağlayalım efendim. BAŞKAN - Müdahale etmeyin, rica ediyorum
arkadaşlar... BEKİR ONGUN (Aydın) - Kendileri kaç kişi
gelmiş, sorun bakalım... BAŞKAN - Canım, evvela iktidar olarak siz
gelin kardeşim.... Allah Allah!.. Millet herkesi görüyor zaten... NEVZAT ERCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım... BEKİR ONGUN (Aydın) - Toplam 6 kişiler! BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyin. NEVZAT ERCAN (Devamla) - Şimdi, bakın,
hükümet, birtakım yapay gündemlerle bir gündem oluşturuyor ve Meclis gündemini
devamlı işgal ediyor. Aslında, bakın, ne hükümetin gündemi ne de Meclisin
gündemi milletin gündemiyle örtüşmüyor. Sizin, halkın sorunlarıyla yakın uzak
bir ilginiz yok, hükümetin de yok. Değerli arkadaşlarım, halkın pek çok
sorunu var. Bugün, hepimiz biliyoruz, görüyoruz ve yaşıyoruz ki, açlık, sefalet
ve insanlardaki bunalım, yaşanan bunalım, yaşanan toplumsal deprem büyük
boyutlara varmış; kriz dayanılmaz noktada. Ülke sorunlarından kopmuş bu
hükümet... Gündeminde halk yok, vatandaş yok, insan yok, köylü yok, esnaf yok,
çiftçi yok, emekli yok, memur yok, sanayici yok, serbest meslek erbabı yok.
Peki, kim var sizin gündeminizde?! Yine, bugün, Danışma Kurulunda sizlere
ifade ettik; dedik ki: Salı günleri Meclis denetim görevini yapsın; denetim
görevini bu Meclis yapsın. Meclisin önemli görevlerinden biri de denetim
görevidir. Her Danışma Kuruluna gelen önerinizde
"sözlü sorular görüşülmesin, denetim konuları görüşülmesin"
diyorsunuz. Bizim verdiğimiz, diğer muhalefet
partilerine mensup değerli arkadaşlarımızın verdiği ve gündemde bekleyen 245
adet Meclis araştırması önergesi, genel görüşme önergesi var; geçtiğimiz yıl
verilmiş, önceki yıl verilmiş. Pek çok araştırma, genel görüşme önergesinin
konuları, güncel konular itibariyle, aslında, gününde görüşülmesi gereken
konular. Değerli arkadaşlarım, bu araştırma
önergeleri, toplumun bütün kesimleriyle ilgili; öğretmenlerle ilgili araştırma
önergeleri var, köylü sorunlarıyla ilgili araştırma önergeleri var, tarım
sektörüyle ilgili, hayvancılık sektörüyle ilgili araştırma önergeleri var.
Ayrıca, bilhassa, yine bizim tarafımızdan verilmiş, memurlarla ilgili, çalışan
kesimle ilgili araştırma önergelerimiz var, sermaye piyasasında, bankacılık
sektöründe yaşanan sorunlarla ilgili araştırma önergeleri var. Bunları
görüşmüyorsunuz, bunları gündeme almıyorsunuz. Bunları görüşmemiz lazım. Bu
sorunları birlikte görüşmemiz lazım ve alınacak tedbirleri birlikte
belirlememiz lazım. Halkın sorunları var. Halkın sorunlarını bu Mecliste
tartışıp, önlemlerini birlikte düşünmemiz lazım; ama, bunlara fırsat
vermiyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bakın, yine, bir
değerli arkadaşımız, Sayın Bedük tarafından verilen, kamuya personel alımında
uygulanan merkezi sınav sistemiyle ilgili çok ciddî sorunların yaşandığı
bugünlerde, daha önceki aylarda, haftalarda verilmiş bir araştırma önergesi
var. 1 350 000 insanı, 1999 yılında Devlet Memurları Sınavına aldınız,
çağırdınız ve bunlardan belli bir bedel tahsil ettiniz. Her bir adaydan 13 000
000 lira civarında para aldınız ve 390 000 adaya, siz bu sınavları kazandınız
belgesini gönderdiniz, onlara umut verdiniz. Bize gelen herkes, bak, ben bu
sınavı kazandım, işe girmeyi bekliyorum diyor. O umudu verdiniz bu insanlara.
70 000 insan işe girdi; ama, 320 000 insan, elinde "kazandı"
belgesiyle, gününü, sırasını bekliyor. Bu insanlar işe girmeyi bekliyor; ama,
hükümet, bir yeni karar almış; sınav açacak, yeniden insanlardan belli bir
miktar katkı sağlayacak, milyonlarca insana yeniden umut dağıtacak. Bu aldatmaca,
bu kandırmaca ne zamana kadar sürecek değerli arkadaşlarım?! Bu sorunları tartışalım. Gelin, işte, bu
verilmiş araştırma önergesi üzerinde muhalefeti dinleyin, görüşlerinizi
söyleyin; onları tartışalım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) NEVZAT ERCAN (Devamla) - Hemen
toparlıyorum. BAŞKAN - Tamam efendim, süre verdim;
buyurun. HASAN SUNA (Yalova) - Sizin gibi,
yandaşlarımızı mı alsaydık! NEVZAT ERCAN (Devamla) - Hayır, siz
"kazandı" belgesi göndermişsiniz; ne yandaşı, hangi yandaş?!. Sınav açmışsınız "kazandı" belgesi
göndermişsiniz bu insanlara. Yerleştirin bu insanları; yeniden niye sınav
açıyorsunuz ki!.. (DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyelim;
rica ediyorum. NEVZAT ERCAN (Devamla) - Niye onların
umutlarını söndürüyorsunuz? 1999 yılından bu yana, geçen üç yıldır, her gün işe
çağrılmayı bekliyor bu çocuklarımız, bu gençlerimiz. Niye aldattınız onları üç
yıldır; niye umut verdiniz?! Değerli arkadaşlarımız, milletimiz huzur
istiyor, istikrar istiyor, iş istiyor, aş istiyor; dolayısıyla, hükümetten,
kendi problemlerine çözüm üretmesini bekliyor. Esasen, çok fazla şey söylemeye gerek yok;
bu siyasî heyetin tabiî ömrü, hükümetteki tabiî ömrü dolmuştur. Tek şey
söylüyoruz -aslında, milletimiz de onu bekliyor- aslında, bu hükümetin
çekilmesi lazım ve süratle hükümetin seçime gitmesi lazım. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ercan. Efendim, lehte olmak üzere, Kayseri
Milletvekili Sayın Salih Kapusuz; buyurun. (Ak Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Lehte söz aldın,
lehte konuşacaksın... BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyelim. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Lehinde söz aldı
Sayın Başkan, olmaz öyle şey... BAŞKAN - Konuşmanın seyrine göre karar
vereceğiz efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Her şeyden önce, değerli milletvekili
arkadaşlarım rahat olsunlar, konuşmalarımı dinlesinler, ondan sonra da
vicdanlarına göre bir karara ve kanaate ulaşsınlar. Onun için, sabırlı olun. Değerli arkadaşlar, bir değerli grup
başkanvekili, ismimden de bahisle, geçmişe ait birtakım konuşmaları getirip,
burada konuşma yaptı. Ben, her şeyden önce şunu hatırlatmak istiyorum: Burada
yapılan konuşmalar, grup adına yapılan konuşma değildir, kişisel konuşmadır.
Söz alan arkadaşlarımız, müracaat ediyorlar, istediklerine göre, aleyhinde söz
sırası bulabilirlerse aleyhinde konuşuyorlar, lehinde talep edenler de yer
bulabiliyorlarsa -zamanla yarışarak- söz hakkını elde ediyorlar. Bendeniz de,
aleyhindeki konuşmalar bitmiştir, lehinde olan konuşmalardan bir tanesi boş
olduğu için, özellikle, Meclisin planlı, programlı, verimli çalışmasının
lehinde konuşmak istiyorum, Meclisin itibarının korunmasının lehinde konuşmak
istiyorum, milletimizin beklediği, halkımızın büyük sıkıntılar içerisinde
bulunduğu böyle bir dönemde, bunlara çare olabilecek yasaların, çalışmaların bu
Mecliste yapılmasının lehinde konuşmak istiyorum. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Önerge üzerinde
konuşuyorsunuz!.. SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet, önerge
üzerinde konuşuyorum Sayın Başkan; lütfen, siz biraz sabırlı olun. Şöyle göz gezdirdim, değerli
arkadaşlarımdan, geçmiş dönemde siyasette burada beraber olduğumuz, iktidar ve
muhalefette zaman zaman yer değiştirdiğimiz grup başkanvekillerinden hiçbirini
göremedim; ama, belki tutanakları okurlar, belki de televizyonlarından seyretme
imkânı bulurlar. İsim vererek söylemek istiyorum; sizin bahsettiğiniz 54 üncü
hükümet döneminde, o zamanın Grup Başkanvekillerinden, Sayın Bakanlarımızdan
Hüsamettin Özkan Bey, Cumhur Ersümer Bey, Murat Başesgioğlu Bey hatırlarlar;
biz, bu, gündem oluşmasında, gündemlerin tespit edilmesinde, hakikaten,
muhalefeti çok önemsedik; birçok konuda, bu konuların beraberce karara
ulaşmasını özellikle rica ve istirhamda bulunduk; ama, arkadaşlarım, çok açık
ve net "arkadaş, siz iktidarsınız, çoğunluğunuz varsa çıkarırsınız;
değilse, bizden, sizin için hiçbir destek söz konusu değildir" demişler ve
uygulamaları da baştan sona kadar böyle olmuştur. Şimdi, bu vurguyu yaptıktan sonra, değerli
Grup Başkanvekillerimize ve kıymetli milletvekili arkadaşlarıma da bir
hatırlatma yapmak istiyorum: Şimdi, en son görüşülen ve birlikte çıkardığımız
bir yasayı hatırlatayım size, 36 maddelik bir yasa, özellikle assubayların
meslek yüksekokullarıyla ilgili bir yasa. Sayın Başkan, bu Parlamentoda, bu
muhalefet, özellikle AK Parti olarak biz bu yasaya destek verdik mi?.. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Herkes
destek verdi ama... SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Lütfen dikkat
edin Sayın Başkan; yani, biraz önceki suçlamalarınızın kıvamını, ölçüsünü
hatırlatmak için söylüyorum bunu. Sadece bu değil... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Bütün
Meclisin desteğiyle geçti o yasa. SALİH KAPUSUZ (Devamla) -Bakın, sadece bu
değil... Hatırlayın; İhale Yasasının temel yasa
olması meselesi gündeme gelmişti. Benzeri birçok yasada -eğer arkadaşlarım
vicdanlarına göre kendilerini bir muhasebeye tabi tutarlarsa- bizim, hakikaten,
yararlı olan yasalarda destek verdiğimizi, yardımcı olduğumuzu çok iyi
bilirsiniz. O halde, önyargılı olmaya, bu konuda yanlış beyanlarda bulunmaya,
arkadaşlarımızın hakkının olmadığını hatırlatmak istiyorum. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Allah razı olsun.. SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bendeniz ve arkadaşlarım, sizlerden bir istirhamda bulunuyoruz;
diyoruz ki, Meclisin gündemi, milletin gündemi olsun. Eğer, milletin
gündemindeki sıkıntılar Meclisin gündemiyse, o zaman, bizden size destekten
başka hiçbir şey olmaz. Eğer, bunu tanzim etmek, bunu düzenlemek, bunda
mutabakat sağlamak isterseniz, buyurun, sadece mikrofonlarda, televizyonlarda,
kürsülerde değil, bunun dışında bir araya gelelim, beraber karar verelim; bu
konuda her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak
istiyorum. Değerli arkadaşlar, bakınız, bu
Parlamentonun itibarından bahsettim. Hakikaten, çalışmayan, çalıştırılmayan,
verimsiz gibi gösterilen bu Parlamentoya haksızlık yapılmaktadır. Bunda da en
büyük katkıyı, üzülerek ifade edelim ki, iktidar ve iktidara mensup siyasî
partilerimiz sağlamaktadır. Siyasî iktidarların başarıları, siyasetin
itibarıyla paralel yürür. Eğer, bir siyasî iktidar başarısızsa, siyaseti de
itibar olarak aşağı doğru çeker. Şu anda, Türkiye'de yaşanılan, haksız olarak
Parlamentonun suçlanmasının temel esprisi, bu hükümetin, başarısız, beceriksiz
ve basiretsiz olmasıdır. Değerli arkadaşlar, elbette, siyaset
müessesesi hepimizi ilgilendirir; iktidarı da ilgilendirir, muhalefeti de
ilgilendirir. Bunu kollamak, bu Parlamentonun itibarını yükseltmek, hepimize
ait ortak bir mesuliyettir. İşte, bunun için, biz diyoruz ki, şayet hükümetin
öncelikleri varsa, bu önceliklerini doğru dürüst bir tespit etsin. Biraz önce,
değerli grup başkanvekili arkadaşımız, alınan kararları ve yapılan
çalışmalardaki yetersizlikleri ifade etti; onları tekrar etmek istemiyorum,
bahsettiği için, tekrar vurgu yapmak da istemiyorum; ama, bir hatırlatma yapmak
istiyorum; bugünkü önerimize şöyle bir baktığımız takdirde, özellikle Salı
günü, neyi kaldırmışsınız; denetimi kaldırmışsınız, sözlü soruları
kaldırmışsınız. Bununla yetinmemişsiniz, Salı günü için, sadece ve sadece RTÜK
Yasasını bitirinceye kadar çalışmayı buraya getirip dayatmışsınız... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Aleyhinde
konuşuyorsunuz!.. SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bakınız, işte bunun lehinde olmak mümkün değil. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Bu sözünüzü
hatırlatırım size. SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bu, milletin
lehinde değil, siyasetin lehinde değil, hukukun lehinde değil, demokrasinin
lehinde değil. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Ama, siz lehinde
söz aldınız Başkanım! SALİH KAPUSUZ (Devamla) - İşte, benim söz
alıp da lehinde olduğum hususları, size, bir kez daha hatırlatayım sayın
arkadaşım. Bakınız, biraz önce değerli arkadaşımın
sırayla okuduğu şu uluslararası sözleşmeler... Ki, çocuk haklarına dair
sözleşmeler... Evet, bunları görüşelim; bu ölçü içerisinde getirebileceğiniz
birçok tasarıya da destek verelim; ancak, sizin, ille de, varsa da yoksa da,
bütün bu gayretlerinizin, gündem değişikliklerinizin ve gündem tanzimlerinizin
merkezinde var olan şey, RTÜK Yasasıdır. Bakın, geçen Perşembe günü Danışma
Kurulunu toplantıya çağırdınız; alın, elinizde, bakın, bütün arkadaşlarım
baksınlar, 2.5.2002 tarihinde yapılan buradaki müzakerelerde, bir grup önerisi
olarak neyi aldınız gündeminize; RTÜK'ü aldınız. Geçen haftayı, böylece, onunla
geçirdiniz. Bakın, bu hafta, RTÜK çıkmayacak diye gündemde değişiklik yapmak
istediniz, Meclisi çalıştıramadınız. Bu yetmedi, gelecek hafta da, sadece ve
sadece RTÜK çalışmalarını esas kabul ettiğiniz için, Salı günü gündeme aldınız,
bitinceye kadar çalışma kararı koyuyorsunuz; şayet Parlamento bunu kabul edecek
olursa. Gelecek haftanın da ağırlıklı ve öncelikli gündemi nedir; RTÜK
Yasasıdır. İşte, yanlışlık burada. Eğer, sizin, hakikaten, milletin derdine
derman olmak, işçiye, çiftçiye, köylüye, esnafa, topyekûn milletimize bir nefes
aldırmak, onların problemlerine katkı sağlamak gibi bir niyetiniz varsa, bunu
temin etmek mümkündür. Bu konuda anlaşmak, uzlaşmak, bizlerin de size destek
vermesi, elbette, bir görevdir, sorumluluktur. Bunların lehinde olmak da,
benim, elbette, aslî görevimdir; ancak, siz,
burada ne yapıyorsunuz; üzülerek ifade edelim ki, bunların dışında
hareket ediyorsunuz. NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Hükümetin
miadı doldu! SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, sonra, çıkardığımız yasalara şöyle bir bakacak olursak, bir kısmı
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş -ki, 66 adet müracaat olmuş; tam
yarısı, 33 tanesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş, 17 tanesi
reddedilmiş, 12 tanesi de görüşülmeyi bekliyor- 9 tanesi Cumhurbaşkanı
tarafından veto edilmiş. Veto edilen bir yasayı, Anayasaya aykırı olmasına
rağmen, hâlâ, ısrarla, inatla çıkarmak istiyorsunuz. Şimdi, bu noktada bir hatırlatma yapmak
istiyorum. Bakınız, sayın bakanlarımız, zaman zaman bizleri ziyarete geliyor,
muhalefet gruplarını ziyaret ediyorlar. Mesela, sosyal güvenlikle ilgili,
Çalışma Bakanımız Grubumuza geldi. Öncelikli olarak, siz, bu yasaları da
görüşmek için ön sıralara çektiniz. Bunlar, anayasal dayanağını kaybetti,
boşlukta olan yasalar. Şu anda, bu teşkilat yasaları, uygulanmakta olan,
SSK'lıyı, Bağ-Kurluyu ilgilendiren yasalar iptal edilmiş yasalardır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bitiyorum
Başkanım... BAŞKAN - Sayın Kapusuz, pek lehte
konuşmuyorsunuz; bari toparlayın o zaman... SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Başkan,
dikkat ederseniz, diyorum ki... BAŞKAN - Tamam, ben farkındayım da,
toparlayın... SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Sayın Başkanım,
hatırlarsanız... BAŞKAN - Ben görevimi yapayım da, siz,
yine devam edin... SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Hayır...
Hayır... Şimdi, şunu söylemek istiyorum: Bu gündem,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi. Bu gündemin, bakınız, sıralama olarak,
2 nci maddesi sosyal güvenlik kurumlarıyla ilgili, 3 üncü maddesi Türkiye İş
Kurumuyla ilgili, 4 üncüsü Bağ-Kurla ilgili, 5 incisi SSK'yla ilgili. Şimdi soruyorum size: Bu, gündemdeki sıra
değil mi; bunlardan başlayın; ama, siz, ille bunları, oturmayarak,
atlıyorsunuz; neden başlıyorsunuz; RTÜK'ten başlıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, Bağ-Kurlular kadar,
SSK'lılar kadar, sosyal güvenlik kurumları kadar medya mensuplarının ağırlığı,
kıymeti yok mu sizin nezdinizde?! Lütfen, dikkat edin... BAŞKAN - Tersini söylediniz Sayın
Kapusuz... SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Eğer, bunları,
gündemdeki sırayla, siz, görüşme lütfunda bulunsanız, bizler size katkı
sağlarız, müspet katkılarımızla bu yasaların çıkmasını temin etmeye çalışırız;
ancak, üzülerek söyleyeyim ki, sizler, bu konularda, aslî, çözülmesi gerekli
olan problemlerle ilgili değil, maalesef, ya IMF'nin ya Dünya Bankasının ya da
medya patronlarının meselelerini öncelikli olarak kabul ediyorsunuz. Ben, şahsım olarak, biraz önceki
düzenlemelerden katıldıklarımı size ifade ettim; onların lehindeyim, RTÜK gibi
bir yanlışlığın ise, o kanunun karşısında olduğumu ifade ediyor; hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kapusuz. Sayın Kapusuz, yalnız, bir cümleyi yanlış
konuştunuz; dediniz ki: "Medyanın ağırlığı yok mu yanınızda." Siz
aslında tersini kastediyordunuz... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hayır...
Hayır... Bakın "onlar kadar ağırlığı yok mu" dedim Başkanım; siz
kaçırmışsınız... BAŞKAN - Tamam... Neyse, fark etmez...
Hatırlatayım, tutanağa bakarsanız... Öneriyi okutup, ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım: Öneriler: 1- Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 16 ncı sırasında
yer alan 690 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 17 nci
sırasında yer alan 796 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 18 inci
sırasında yer alan 715 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 19 uncu
sırasında yer alan 716 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına alınması;
9 Mayıs 2002 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 862 sıra sayılı kanun
tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 14 üncü sırasına; gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 328 inci sırasında yer alan 858 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci
sırasına alınması; diğer tasarı ve tekliflerin sıralarının buna göre teselsül
ettirilmesi; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 319 uncu sırasında yer alan 844 sıra sayılı kanun
tasarısının 27 nci sırasına, 238 inci sırasında yer alan 686 sıra sayılı kanun
tasarısının 28 inci sırasına, 267 nci sırasında yer alan 750 sıra sayılı kanun
tasarısının 29 uncu sırasına, 196 ncı sırasında yer alan 595 sıra sayılı kanun
tasarısının 30 uncu sırasına alınması önerilmiştir. III.- Y O K
L A M A BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerinin
oylanmasından önce, bir yoklama isteği vardır; önce, yoklama isteğinde bulunan
arkadaşların Genel Kurul salonunda olup olmadıklarını araştıracağım, ondan
sonra yoklama yapacağım efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Grup önerilerinin oylanmasına geçmeden
önce, toplantı yetersayısı yoktur, yoklama yapılmasını istiyoruz. Bilgi ve gereğini arz ederiz. BAŞKAN - Şimdi, yoklama isteğinde bulunan
sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda bulunduklarını tespit edeceğim: Mehmet Ali Şahin?.. Burada. Salih Kapusuz?.. Burada. Nurettin Aktaş?.. Burada. Özkan Öksüz?.. Burada. Yahya Akman?.. Burada. Maliki Ejder Arvas?.. Burada. Osman Aslan?.. Burada. Mehmet Özyol?.. Yok. TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Takabbül
ediyorum. BAŞKAN - Takabbül etti Sayın Tevhit
Karakaya. Ali Sezal?.. Burada. Şükrü Ünal?.. Burada. Zülfükar İzol?.. Burada. Dengir Fırat?.. Burada. Mahfuz Güler?.. Burada. Veli Seyda?.. Burada. Mehmet Çiçek?.. Burada. Necati Çetinkaya?.. Burada. İsmail Özgün?.. Burada. Nevzat Yalçıntaş?.. Burada. Ergün Dağcıoğlu?.. Yok. MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) - Takabbül
ediyorum. BAŞKAN - Tamam efendim. İlyas Arslan?.. Burada. Evet efendim, yoklama için 3 dakikalık
süre veriyorum. Bu süre içinde, sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda
bulunduklarını elektronik cihaza girmek suretiyle belirtmelerini; cihaza
giremedikleri takdirde teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen
sisteme giremeyen üyelerin yoklama pusulalarını bu süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum ve pusula gönderen arkadaşların Genel Kurul
salonundan ayrılmamasını diliyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır. V.-
ÖNERİLER (Devam) A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ (Devam) 1.- Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi (Devam) BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
ben de kabul ediyorum; lehinde olduğumuzu görsün arkadaşlar. BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 2 nci öneriyi okutuyorum: 2 - Genel Kurulun, 14 Mayıs 2002 Salı, 15
Mayıs 2002 Çarşamba ve 16 Mayıs 2002 Perşembe günleri 15.00-19.00, 20.00-23.00
saatleri arasında çalışması; 14 Mayıs 2002 Salı günü, sözlü sorular ile diğer
denetim konularının görüşülmemesi ve bugünde de kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesi; 14 Mayıs 2002 Salı günü, gündemin 10 uncu sırasına kadar olan
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin saat 23.00'e kadar tamamlanamaması
halinde, görüşmelerin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması; 15 Mayıs
2002 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesi önerilmiştir. BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) D) Çeşİtlİ İşler 1.- (10/18,
23, 79, 212, 244, 257) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonuna seçilmiş
bulunan üyelerin başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere
toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin Başkanlık duyurusu BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, medyanın
sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi
amacıyla kurulan (10/18, 23, 79, 212, 244, 257) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 14.5.2002 Salı günü
saat 11.00'de, ana bina zemin kat PTT karşısındaki Meclis araştırması
komisyonları toplantı salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum. Komisyon toplantı yer ve saati, ayrıca
ilan tahtasına asılacaktır. Sayın milletvekilleri, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. VI. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. – İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen
maddeleri ile komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. 2. – Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 3. – Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu
Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı
Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin müzakeresine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. 4. – Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/878) (S. Sayısı: 850) BAŞKAN - Komisyon var mı efendim?.. Sayın hükümet niye vazgeçti bu kanundan?!
Biz, geçen hafta gece saat 3'e kadar... Çok acele ettiniz... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Ama, önemli efendim yani...
Gerçekten, bu konuda çok büyük spekülasyonlar yapıldı; ama, Meclis olarak,
yani, bu kürsüye karşı duyulan, bana göre, güven gereği, bu kürsüde kim olursa
olsun... Hükümetin, efendim, biz, onu, taraflı hareket eden insanlara
çıkarttırırız gibi bir izlenim yaratmamaları lazım; ama, ben, bu işte, hakikaten
çok alındım. (SP sıralarından alkışlar) AYDIN TÜMEN (Ankara) - Üstünüze niye
alınıyorsunuz Sayın Başkan? BAŞKAN - Kuraldışı kuralları, yasadışı
kurallarla kabul etmeye zorlamamak lazım. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Bu hafta, Çocuk
Hakları Haftası... BAŞKAN - Neyse... Ama, yani, benim burada
bazı şeyleri söylemek de hakkımdır. M. HADİ DİLEKÇİ (Kastamonu) - Ayıp
ediyorsunuz Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, niye ayıp edelim; işte,
basında kaç gündür söyleniyor "Kamer Genç Meclis Başkanvekili olduğu için,
RTÜK Kanunu çıkmıyor..." BEYHAN ASLAN (Denizli) - Ne alakası var?! BAŞKAN - Neyse, yine, RTÜK patronlarına bu
kadar zararım oldu ya, yeter... (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar) Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının
müzakeresine başlayacağız 5. – Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon var mı? Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile aynı mahiyetteki
kanun teklifinin müzakeresine başlayacağız. 6. – Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689,
2/699) (S. Sayısı: 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanun Tasarısının müzakeresine
başlayacağız. 7. –
Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş
Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/754,1/692) (S. Sayısı: 675) BAŞKAN - Komisyon var mı? Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 8. – Esnaf
ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu,
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
hükümet esnafın sorunlarına karşı niye bu kadar duyarsız? BAŞKAN - Efendim, onu, hükümete, bir
soruyla sorarsınız. ASLAN POLAT (Erzurum) - Soruyorum işte...
Söylesinler... BAŞKAN - Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 9. – Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S.
Sayısı: 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk
Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
raporunun müzakeresine başlıyoruz. 10. – Çocuk
Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk
Pornografisi ile İlgili İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/842) (S. Sayısı: 690)
(1) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet burada. Komisyon raporu 690 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi
Grubu adına Sayın Mehmet Sağlam; şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın
Aslan Polat, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman, İstanbul Milletvekili Masum
Türker söz istemişlerdir. Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Mehmet
Sağlam; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 20 dakikadır. DYP GRUBU ADINA MEHMET SAĞLAM
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çocuk Haklarına Dair
Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili
İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun fikirlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım;
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, milletlerin büyük
ölçüde çocuklarını korumaları doğaldır; çünkü, çocukları, özellikle iyi
yetiştirildiği takdirde, iyi eğitildiği takdirde, sağlıklı olduğu takdirde
ülkenin geleceği özellikle bu çocuklara teslim edileceğine göre önem kazanıyor.
Şimdi, sağlıklı, eğitimli çocuklar ülkelerin geleceği olduğuna göre, bunların
her türlü korunması, sağlıklı bulunmaları, eğitilmeleri, esirgenmeleri ülkeler
için fevkalade önem arz ediyor. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti, 1990 yılında
kabul edilmiş olan Birleşmiş Milletler protokolüne 1995'te taraf olmuş; yani,
bu protokolü benimsemişiz. Burada, çocukların, özellikle çocuk satışı,
fahişeliği ve çocuk pornografisi gibi konularda korunması öngörülüyor. Türkiye
gibi Avrupa Birliğine aday olmuş bir ülke, çağdaş bir ülke, hele de,
çocuklarına, Büyük Atatürk'ün önderliğinde millî bir bayram hediye etmiş olan
bir ülke, çocuklarının korunması konusunda her türlü uluslararası faaliyette
önem ve öncelik almak durumunda olan bir ülkedir. Bakınız, bugün 9 Mayıs Avrupa Günü. Nedir
Avrupa; Büyük Atatürk'ün muasır medeniyet, çağdaş uygarlık dediği hedefe ulaşma
yolunda göstereceğimiz çabaların bütünü. Avrupa dediğiniz zaman, coğrafî bir
sınırın ötesinde, bir değerler sistemini anlamak lazım. Nedir bu değerler:
İnsan hakları; bütün insanların insan olmasından dolayı belli haklara sahip
olduğunun kabulü. Hukuk devleti; bütün insanların hukuk önünde eşit olması,
eşit muamele görmesi. Nedir Avrupa; tam demokrasi; yani, çağdaş dünyanın
demokratik değerlerinin benimsenmesi. Şimdi, bütün bunları birer değerler
manzumesi olarak düşünürseniz, Türk Milleti, haklı olarak, daha Atatürk'ten
itibaren Batı'nın değerlerini benimsemiş, çağdaş uygarlığı kendisine hedef
seçmişse, buna karar vermişse; Avrupa Birliğine de, 1958 yılında ilk anlaşma
imza edildiği zaman, hemen bir yıl sonra, rahmetli Menderes "biz de bu
anlaşmaya dahil olmak istiyoruz"diye müracaat ediyor; sonra, 1963'te Ankara
Antlaşması; sonra, rahmetli Özal'ın tam üyelik başvurusu ve nihayet,
Türkiye'nin, ilk defa, gümrük birliğini imza eden bir ülke olarak Avrupa
değerlerine doğru bir altyapı oluşturması Doğru Yol Partisi iktidarı döneminde.
Şimdi, bütün bunlar, en son, Türkiye'nin
tam üyeliğe adaylığı konusunun kabulüyle bir aşamaya geliyor; ama, bugüne
kadar, özellikle bu yılın sonuna kadarki dönemde, Türkiye'nin kendisinden
istenilen kriterleri yerine getirme konusunda, hâlâ, kendine düşen görevleri,
bir türlü tamamlayamadığını görüyoruz. Son günlerde, yine, Türkiye'nin, kendine
düşen kriterleri, özellikle kısa vadeli kriterleri yerine getirme konusunda,
bir an önce, görevini tamamlayacağına, orta vadedeki birtakım kriterlerin
tartışma konusu yapıldığını ve koalisyonumuzun da, bunlar üzerinde anlaşma
yaparak, bir kanun tasarısı halinde, bir türlü, Yüce Meclise getiremediğini
görüyoruz. Hep söyledik; Avrupa Birliği projesi bir
uygarlık projesi, bir medeniyet projesi, Türkiye'nin büyük ölçüde çok önemli
değişimlere uğrayacağı bir kritik aşama. Bu yılın sonuna kadar, eğer, bu
kriterler yerine getirilmediği ve müzakereler için bir tarih alamadığımız
takdirde, önümüzdeki yıllarda ne zaman bir tarih alacağımız konusu kuşkulu.
Bunu, bundan sorumlu olan arkadaşlarımız dile getiriyorlar; ama, hükümet
olarak, önümüze, bir türlü tasarı koyamıyorlar. Doğru Yol Partisi olarak hep söyledik;
bunu bir devlet politikası haline getiriniz, bunu bir millî politika haline
getiriniz. Nasıl olur bu; en azından, koalisyon liderlerinin istişaresi yerine,
Mecliste grubu bulunan bütün siyasî partilerin başkanları toplanabilir -bu,
Türkiye için çok önemli bir konu- bunlarla istişare edilebilir, aşamalar
hakkında bunlara bilgiler verilebilir, bunlar brifinglere tabi tutulabilir.
Kısaca, koalisyon, Mecliste grubu bulunan bütün siyasî parti liderlerine, bir
diyalog içerisinde yaklaşır ve bu, bir devlet politikasına dönüşür. O zaman da,
herkes, bir an evvel, Türkiye'nin kendisine düşenleri yapması konusunda katkıda
bulunur, yardımcı olur. Biz Doğru Yol Partisi olarak, hep yardımcı olmaktan
yana olduk, hep yol gösterdik, hep Avrupa Birliğinden yana olduk. Doğru Yol
Partisi misyonunda hep tam demokrasi oldu, Doğru Yol Partisi misyonunda hep
haklı rekabete dayalı piyasa ekonomisi savunuldu; elli yıldır bu böyle. Şimdi, siz, bir taraftan, Avrupa Birliğine,
bu yıl yerine getirmemiz gereken kriterlerin çok önemli olduğunu
söyleyegeleceksiniz, her yerde bunu dile getireceksiniz, diğer taraftan da,
bunun gereğini yapmak üzere, diğer siyasî partilerle bir diyaloga girip, bir an
önce kendi aranızda anlaşıp, Yüce Meclise, bunların yerine getirilmesi,
gerçekleştirilmesi için tasarılar getiremeyeceksiniz; böyle bir çelişki olamaz.
Yarın bir gün hiç kimse, hiçbir bahaneyle, eğer, Türkiye, bir müzakere tarihi
alamazsa, kabahati başkasında aramamalıdır. Koalisyon, bir an evvel görevini
yapmalıdır; bir an evvel bir diyalog içerisinde, bir millî politika olarak,
Avrupa Birliğine girişin esasları, hedefleri, koalisyon liderleri dışında,
Mecliste grubu bulunan partilerin siyasî liderleriyle de diyalog kurarak, bir
şekle, bir uzlaşmaya bağlanmalıdır. Bakınız, söyleyegeldik "Mecliste bir
Avrupa Birliği Komisyonu kurun"
diye teklif getirdik. Bu kürsüden, üçüncü, dördüncü defa söylüyorum.
Avrupa Birliğiyle ilgili konulara sahip çıkacak bir daimî komisyon süratle
kurulmalıydı ve bu komisyon, işte, yapılacak bu kriterleri, bir taraftan Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği hazırlık yaparken, yasama göreviyle ilgili
kısımlarını burada takip edebilmeliydi; tarihleriyle, sırasıyla ve bütün bir
uzlaşma zeminini yaratmak üzere, mutlaka bunun bir sahibi olmalıydı. Elbette
Dışişleri Komisyonumuz var, başka komisyonlarımız var; ama, Avrupa Birliğine,
bu yılın sonunda üyelik için aday olan ve belki müzakerelerin dışında kabul
edilmesi beklenen ülkelerin birçoğu, özel komisyonlar kurmuşlardır
parlamentolarında. Bunu dile getirmeye çalıştık "siz de yapın" dedik,
"biz de yapalım" dedik bugüne kadar kulak asan olmadı. Şimdi, bugün, bakıyorum, bir partimizin
genel merkezinde 9 Mayıs Avrupa Günü kutlama semineri yapılıyor. Seminerlerin
zamanı geçti, konuşmaların zamanı geçti; bu işin bir an evvel takvime bağlanıp
uygulanmasının zamanıdır. Hâlâ, önümüzde, işte, Af Kanunu gibi, RTÜK gibi hiç
de acelesi olmayan bir bakıma ve milletin gündeminde bulunmayan, milletin
istikbalini Avrupa Birliğine giriş kriterlerinin yerine getirilmesiyle ilgili
yasalarda olduğu kadar ciddî bir şekilde etkilemeyecek olan yasalarla
günlerimizi geçiriyoruz. Halbuki, Türkiye için çok önemli olduğu koalisyonun
bir kanadınca vurgulanagelen; ama, diğerlerinin bu vurgulamayı dikkate alıp da
bir an önce bir uzlaşmayla önümüze bir tasarı getirdikleri yok. Peki ne olacak;
günler geçiyor... Değerli arkadaşlarım, mutlaka, ülkemizin
yüksek menfaatları bir uzlaşmayı gerekli kılıyor, bir millî politikayı gerekli
kılıyor ve bir an önce bizim Avrupa Birliği üyeliği için yapmamız gerekenleri
yapmamızı zarurî kılıyor. Bütün dünya şunu biliyor ki, Avrupa, bir değerler
manzumesi olarak, bir taraftan, demokrasinin, insan haklarının savunulduğu bir
yer değil, diğer taraftan da, bir ekonomik güç, bu on üyenin de katılmasıyla,
yarın, bütün Kuzey Denizinden Akdenize kadar ekonomik ve siyasî bakımdan
fevkalade güçlü bir birlik. Şimdi, dünya ticaretindeki bu birliğin rolünü,
Türkiye'nin ticaretindeki, iktisadiyatındaki rolünü dikkate alırsanız, bizim
bunun dışında kalmamız, yarın büyük sorunlarla karşı karşıya kalmamız sonucunu
doğuracaktır. İşte, burada da, çocuk haklarıyla ilgili Birleşmiş Milletler
sözleşmesinde olan birçok şey Türk mevzuatında zaten var, 1995'te de buna taraf
olmuşuz. Şimdi bu çocuklarımızın, hiçbir şekilde, kendi kültürümüzde, zaten,
satışı diye bir şey söz konusu olamaz. Zaman zaman iktisadî hayatımızdaki
gerilikler, krizler, fakirleşmeler, bazı ailelerimizi, bazı konularda çocuk
satışına giden -gazetelerde okuduğunuz- uygulamalara götürüyor; ama, bunlar,
zaten, Türk mevzuatında yasak. İç hukukumuz buna imkân vermiyor. Çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisi,
bizim kültürümüzün kolay kolay kabul ettiği işler değil. Ama, burada,
özellikle, şunu da vurgulamak istiyorum: Bir RTÜK tasarısı getirdiniz. Burada,
Türkiye'de yayın yapan televizyonların sahipliğinin saydamlaşması konusunda
belki bir kanuna ihtiyaç var; ama, ortaya koyduğunuz kanunda, hiçbir maddede,
bugüne kadar radyo ve televizyon yayınlarının, bu milletin çocuklarına, bu
milletin gençliğine nasıl bir kültür, nasıl bir değer verdiği konusunda en ufak
bir şey yok. Bir sürü televizyon kanalı, istediği şekilde program yapıyor;
işte, İstanbul'da bir avuç insanın hiçbir kültürel değerimizle bağdaşmayan gece
hayatlarını, televole kültürüyle bu milletin çocuklarına, gençlerine her akşam
veriyor ve biz de seyrediyoruz. Hükümet seyrediyor, Türkiye Büyük Millet
Meclisi seyrediyor. Ben, bu yayınların şöyle veya böyle
sansüre uğratılması, kısıtlanmasını savunmuyorum. Benim söylediğim şu: Ey, A
televizyon kanalı, B televizyon kanalı, günde ne kadar müzik yayını yapıyorsun;
bunun ne kadarı arabesk, ne kadarı Türk müziği, ne kadarı bizim kültürümüzün
eseri? Haftada kaç tiyatro eseri yayınlıyorsun? Ankara Radyosunun tek yayın yaptığı
dönemlerdeki haftalık tiyatro yayınlarını hatırlayınız. Bugün, ciddî bir
biçimde, bir televizyon kanalının 24 saat yayınında bu çocuklarımıza, bu
gençlerimize neler veriliyor; bunu takip eden bir makam yok. Bunların nasıl bir
değerler sistemi aşıladığını, nasıl bir kültür değerleri ortaya çıkacağını;
daha doğrusu, ne ektiğimizi ve ne biçeceğimizi düşünen yok. Bu konudaki
düzenlemeler, işte, bir RTÜK işliyor. Şimdi, onu da hükümetin emrine vermeye
çalışan bir tasarıyla karşı karşıyayız. Yani, biz, çocuklarımızı koruma, onlara
hangi değerleri verdiğimiz konusunda hiç olmazsa belli kaliteleri tutturma
yerine, sanatta, müzikte, tiyatroda, güzel sanatlarda belli ölçütler koyma, hiç
olmazsa 24 saatlik yayın içerisinde şu kadar tiyatro, şu kadar güzel sanatlar,
şu kadar tarih, şu kadar millî değerler koyma gibi bir düzenleme yerine,
sadece, belirli ölçüler içerisinde karşımıza çıkan bazı büyük yayın kuruluşlarının
giderek belki daha da genişlemesini ifade edecek olan ve basın mesleğinde
olanların hemen tümünün ittifakla, ittifaka yakın bir çoğunlukla ifade ettiği
gibi, hele Anadolu basınının yok olmasına kadar gidecek olan bir kanun
tasarısıyla Meclisimizi oyalamaya çalışıyoruz. Halbuki, eğer, çocuklarımızı
koruyacaksak, ruh sağlığı içinde, beden sağlığı içinde çocuklar istiyorsak...
Elbette ki, bunların satışıydı, fahişeliğiydi, çocuk pornografisiydi, bu gibi
konularda, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaşlığına, Atatürk'ün çocuk bayramı hediye
ettiği bir ülkeye yakışmayacak konularda her türlü uluslararası sözleşmeyi,
uluslararası anlaşmayı, Türkiye Cumhuriyeti, kabul edecek bir uygarlık
düzeyindedir, yıllardır bu düzeydedir. Dolayısıyla, biz, Doğru Yol Partisi Grubu
olarak, bu anlaşmanın onaylanmasından yanayız; ama, burada, bu anlaşma
vesilesiyle, çocuklarımıza hangi değerleri verdiğimizi, çocuklarımızın nasıl
bir geleceğe doğru, hangi değerleri benimsemek üzere yetiştirildiğini ve okulda
sadece hayatının belli saatlerini geçirdiğini, sokakta ve televizyon başında,
radyo dinleme noktasında ne kadar bir kültür düzeyi içerisinde neleri vermeye
çalıştığımızı bir kere daha değerlendirmenin, yeniden gözden geçirmenin
vaktidir diye düşünüyoruz. Onun için, bu değerler sistemini benimsemiş çağdaş
Türkiye Cumhuriyeti, elbette, çocuklarını, uluslararası her türlü düzenleme
içinde korumak üzere, gerekli tedbirleri almalıdır. Dolayısıyla, biz, Doğru Yol Partisi Grubu
olarak, bu sözleşmenin onaylanmasından yanayız; ama, bu vesileyle de bu
konudaki yaptıklarımızı bir kere daha irdelemenin, gözden geçirmenin, kendi
kendimize bir otokritik yapmanın zamanı olduğu kanaatindeyiz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sağlam. MHP Grubu adına, Sayın Nesrin Ünal;
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Sayın Ünal, süreniz 20 dakika. MHP GRUBU ADINA NESRİN ÜNAL (Antalya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Heyetinizi, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk
Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu kanunla, küreselleşmenin en büyük
problemleri olan çocuk satışı, çocuk pornografisi, çocuk fahişeliği suç olarak
kabul edilmekte; protokolle, taraf devletlere, çocuk istismarını
cezalandırılabilir suçlar haline getirme yükümlülüğü getirilmektedir. Çocuk satışı, ücret ve başka menfaat
karşılığı çocuğun devredilmesine; çocuk fahişeliği, ücret ya da başka bir şey
karşılığında cinsel faaliyete; çocuk pornografisi, çocuğun gerçekte veya taklit
suretiyle bariz cinsel faaliyetlerde bulunur şekilde, herhangi bir yolla
ağırlıklı olarak cinsel amaç güder bir şekilde, herhangi bir yolla çocuğun
cinsel uzuvlarının gösterilmesi anlamına gelir. Ayrıca, çocuk organlarının kâr
amaçlı teklifi, teslimi, kabulü de suç olarak kabul edilmektedir. Bu
sözleşmede, ayrıca, bu suçları işleyenlerin cezalarının ertelenmemesi, suçlu
iadelerinde kolaylık ve işbirliği, çocukların korunması, ailelerin korunması,
deşifre edilmemesi, psikolojik yardımlar, sosyal boyutunun düzeltilmesi gibi
yaptırımlar getirilmektedir. Çocukların pornografili görüntülerinin
yayınlanması resmen yasaklanmış oluyor. Çocukları cinsel amaçla istismar
edenler için, Türk Ceza Kanununda acilen değişiklikler gerekmektedir. Bu konu
Meclisin önceliği olmalıdır. Küresel sapık operasyonunda, iğrenç ve
dehşet verici görüntüler vardı. Cinsel istismara uğrayan bebekler, 3-4
yaşındaki çocukların resimleri bulunuyordu. Sapıklar için kurbanlarının özürlü,
sağlam, sokak çocuğu ya da ailesi olup olmadığı hiç fark etmiyordu. Şimdi, asıl problem, bu suçla yakalanan
insan diyemeyeceğimiz canlılara ne ceza vereceğimizdir; çünkü, hâlâ, bilgisayar
üzerinden işlenen suçlar için yasal düzenlemelerimiz yok. En kısa sürede,
bilgisayar yoluyla işlenen suçlar için Türkiye'nin bir cennet olmasını
engellemeliyiz. İnsanların suçu işlemesini beklemek çözüm olmamalıdır. Bazı
ülkelerde, çocuk porno siteleri takip edilmekte ve birden fazla girenler,
potansiyel suçlu olarak izlenmektedir. Yapılan bir araştırmada, dünyadaki 36 000
276 000 sitenin yaklaşık 100 000 tanesinin çocuk pornosu içerikli olduğu
görülmüştür. Dünyada 3 milyar çocuktan birkaç milyon tanesi fuhuş batağına
batmış durumdadır. Fuhuş batağındaki dünya çocukları, 10 yaşında olgunlaşmakta,
20 yaşında yaşlanmakta ve 30 yaşında da ölmektedir. Türkiye'de, internet
kafelerinde internete giren müşterilerin yüzde 19'u pornografi ve erotizm
sitelerini seçmektedir ve bunların içinde, çok acı ki, 11 yaşındaki
çocuklarımız da vardır. Yapılan bir araştırmada, Türkiye'nin fuhuş
batağında tespit edilen 11 yaşındaki çocukların sayısı hızla artmaktadır. Bu
çocuklar, kendilerini, yaralayarak, zarar vererek cezalandırmaktadırlar. Bu
çocukların içinde, sosyoekonomik düzeyi iyi aile çocukları da bulunmaktadır.
Yani, hiçbirimizin, çocuğumuzu -Allah korusun- bu tehlikeden yüzde yüz uzak
tutma şansımız yoktur. Yapılan başka bir araştırmada, fuhşa
bulaşan çocukların problemlerinin, ekonomiden çok, aile parçalanması, ailede
çözülme ve ilgi yoksunluğu olduğu gösterilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa,
çocukları için kara kara düşünmektedir; bir yandan porno, seks batağı, bir
yandan da sosyal refahı paylaşmak istemedikleri ülkelerden gelen uyuşturucu
tehlikesi... Günümüzde çocuk olmak zor, hem de çok zor.
Bunu bir anne olarak anlatmak istiyorum. Küçük, narin bacaklarıyla yoğun trafikte
okula gitmek için karşıdan karşıya geçmeye çalışan, modern yaşam dediğimiz
apartmanlarda yaşayan, bizim kadar şanslı, bizim kadar özgür olmayan
çocuklarımız. Saklambaç, ağaca tırmanma, meyve toplama, çelik-çomak, dut
çırpma, rahatça bisiklete binebilme özgürlüklerini kısıtladığımız; dört beton
duvar arasına, modern hücrelere hapsettiğimiz bizim çocuklarımız. Canım, işte,
bilmem ne marka playstationu var, oyun disketleri var, bilgisayarları var...
Görünüşte çok şanslı; ama, aslında çok şanssız çocuklarımız. Sonra da,
enerjilerini yanlış yönlere harcadıklarında hayıflandığımız, bazen kızdığımız;
sakın zıplama, komşu kızar; teybin sesini kıs, aşağıdakiler rahatsız olur;
asansöre dikkatli bin, gürültü yapma; sokakta top oynarken dikkat et, sakın
birinin arabasına zarar etme dediğimiz bizim çocuklarımız. Caddede futbol
oynarken, tam gol atacakken araba gelince maçın zevki yarım kalan çocuklarımız
ya da caddede masumca oynarken kazaya kurban giden canımız, gözbebeğimiz
çocuklarımız. Bakkala giderken dikkat et, akşam hava kararınca sakın evden
çıkma, kapıyı kimseye açma ve yüzlerce sınırlamayla yetiştirdiğimiz çocuklarımız.
Kim olursak olalım, ister doktor ister
milletvekili ister manav ister şoför, gelin, geleceğimiz, toplumun en mağdur,
savunmasız, çaresiz ve istismara açık çocuklarımıza sahip çıkalım, yoksa, bir
de bakmışız ki, elimizden uçup gitmişler. Son pişmanlık fayda vermeyecektir.
Geleceğimiz, övünç kaynağımız, gözbebeğimiz çocuklarımıza sahip çıkalım.
Amerika Birleşim Devletleri bunun farkına varmış ve ilkokulda, çocuklarına iyi
vatandaş olmayı, ülkesini sevmeyi, israftan kaçınmayı öğretiyor. Biz de,
çocuklarımızı millî ve manevî değerlerimizle donatalım; ilkokullarda, onları
bilgiyle yarıştırmayalım; onlara, Türkiye'yi sevmeyi, israfın kötülüğünü,
hoşgörüyü, uzlaşmayı, teknolojinin önemini anlatalım ve onları birer güzel Türk
vatandaşı yapalım. Bir yazarımız şöyle yazıyor:
"Kurtulan her çocuk, toplumun da mutluluğunu ve yarınını kazanmaktır.
Çocuk, Allah'ın verdiği bir ödüldür. Bunu takdir edemeyen toplumlar,
kendilerine tehlike dolu bir gelecek inşa ederler. " Sizlere, Yavuz Bülent Bakiler'in,
çocukların durumunu özetleyen bir şiirini sunmak istiyorum: "Sıvas'ta Yoksul Çocuklar Sıvas'ta Ulu Cami avlusunda çocuklar Yalvaran gözlerle etrafa baka baka Açıyorlar küçük esmer avuçlarını: -Emmilerim sadaka! Emmilerim sadaka! Hükümet Konağı'nın yanında biri Bir kemik kalmış bir deri... 'Boya-cila yimbeş, boya-cila yimbeş!' diye
ağlıyor Ve daha fırça bile tutamıyor elleri. Garipler Pazarı'nda körpe çocuklar Yorgunluktan güzelim yüzleri al al... Öldüren bir çığlık dudaklarında: -Boş hamal! Boş hamal! Boş hamal! Nane satan, su satan yetim çocuklar Şarkı söyleyemediler, güneşe, aya... Biliyorum ne masal dinlemeye doydular Ne oyun oynamaya... Bezircide, Yüceyurt'ta, Altıntabak'ta... Çocuklar var incecik yüzleri nurdan. Ama toz-toprak içinde elleri ayakları Oyuncakları çamurdan... Ve günahkâr çocuklar, suçlu çocuklar Mahkeme salonunda bakarım dizi dizi. Bu suç bizim suçumuz, bu günah bizim Affedin bizi. Gökteki yıldızlar kadar sayısız Ah yurdumun kimsesiz ve yoksul çocukları Anladım farkınız yok koparılmış başaktan! Alın bu gözleri benden, alın bu yüreği
artık Utanıyorum yaşamaktan." Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünal. AK Parti Grubu adına, Sayın Necati
Çetinkaya; buyurun. Süreniz 20 dakika. Anlaşılan, bunun üzerinde, hep şair
milletvekillerimiz konuşacak. AK PARTİ GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Manisa) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; konuşmama başlamadan
önce hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün dünyamızın geleceğini emanet
edeceğimiz sevgili yavrularımız, bize emanet edilen bütün varlıkların en
önemlisi, en kutsalı; çünkü, geleceğimiz, teminatımız ve dünyanın teminatı.
Biz, bugün emanetçileriz; ama, gelecek onların. Onlar, güçlü olarak yetiştireceğimiz,
ahlak ve faziletle dopdolu olarak yetiştireceğimiz, toplumu emanet edeceğimiz
en kıymetli varlık, en nadide varlık, çiçeklerin en güzeli, varlıkların en
sevimlisi ve en güzeli sevgili yavrularımız, çocuklarımız; ama, gelin görün ki,
bugün, her toplumda, bikes durumda; yani, kimsesiz durumda, kendi kaderine terk
edilmiş durumda. Özellikle, bize medeniyet dersi veren toplumları, haklarının
en fazla ihlal edildiği toplumlar olarak bugün karşımızda görüyoruz. Çocuk haklarına dair bu sözleşme, neden dolayı
önemli? Evet, çok önemli. Düşünün, çocuk ticareti yapanlar, çocuk kaçakçılığı
yapanlar, çocuk satışı yapanlar -çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisiyle
ilgili en fazla olayların vukuu- maalesef, Batı dünyasında ve yeni dünyada;
cereyan ediyor... Biliyorsunuz, son zamanlarda, gayriahlakî olarak, hiç
olmaması gereken yerlerde bile, bu yavrular tacize uğruyor, bu yavrular
tecavüze uğruyor. O grubun isimlerini, o meslek mensuplarının isimlerini bile
burada vermekten hayâ ediyorum, utanıyorum; ama, çok şükür ki, bunlar,
Türkiye'de, hemen hemen yok gibi; fakat, bu, öyle bir hastalık ki, bir gün
gelecek, bizim toplumumuza da sirayet edecek. İşte, uyuşturucu gibi. Evvelki gün, yani, bundan iki gün önce,
bir istatistik yayınlandı; çocukların en fazla zehirlendiği, çocukların
hayatının en fazla tehlikeye sokulduğu uyuşturucu müptelalığı. Bakınız, gördüm
ki, Türkiye'de de yaş oranı 12'ye inmiş. Ben hiç unutmuyorum; 1995 ve 1999
yıllarında, Amerika'da yaptığımız incelemelerde bize verilen FBI'daki rakamlar
şuydu: O zaman, 1995'te 16 yaştı, 1999'da 11 ilâ 12 yaşa inmişti uyuşturucu
müptelalığı. Bununla birlikte, bunlar yalnız uyuşturucu
kullanmakla kalmıyor. Amerika'da bize bir şey daha söylediler; çocuk anneler...
Çünkü, uyuşturucuya müptela edilen bu sevgili varlıklar, bu yavrular, bu mini
mini, kutsal değerler, bu sefer, sekse ve fuhuşa zorlanıyor ve dolayısıyla,
kendisine bakmaktan âciz olan bu varlıklar, öbür taraftan, genç yaşta çocuk
sahibi oluyor. Kendisi sokakta, meydana getirdiği çocuklar sokakta... O zaman,
bu rakamları, bu yaş ortalamasıyla çocuk yaştaki anneliği bize söylediklerinde,
bütün samimiyetimle söylüyorum, ürpermiştim; ama, gelin görün ki, iki gün önce
ülkemizde yayımlanan istatistikî bilgilerin neticesinde, üç ilimizde de
uyuşturucuya müptela olma yaşının 12'ye indiğini gördük. Çok şükür ki, hayat
standardının yüksek olduğu belli birkaç ilde var. O istatistikî bilgilerde,
İstanbul, İzmir, Antalya gibi iller sayılmıştır. Bu niye böyle: Değerli arkadaşlar,
yıllarca bununla mücadele eden bir meslek mensubu arkadaşınız olarak diyorum
ki, bence, insanlık suçu olarak tesmiye edilecek, vasıflandırılacak en önemli
suç, işte, bu suç. Onun için, gayet tabiî ki, biz, bu konuda, bu anlaşmaya
taraftarız ve şiddetle de destekliyoruz; ama, gelin görün ki, yalnız
desteklemek, anlaşmalar yapmak yetmiyor. Bütün mesele, bunu uygulamak. Nasıl
uygulayacaksınız; işte, mesele orada. Beni işkence ile suçlayanlar, benim
ülkemde işkenceyi her vesile ile dile getiren insan hakları savunucuları, peki,
sizlerde, uyuşturucuyla ilgili, çocuk satıcılığıyla ilgili, çocuk fahişeliği ve
çocuk pornografisiyle ilgili bu konu, insanlığa yönelik olarak yapılan en büyük
suç değil midir, en büyük işkence değil midir? (Alkışlar) Kendilerini idareden aciz -o kadar nadide
varlıklar ki bunlar- Allah'ın en kutsal, en şerefli varlık olarak bize verdiği
ve hamiyete muhtaç olan o mini mini, geleceğin ümidi olan, o güzel ümit
bahşeden varlıkların, tamamen ümidini mahvediyorsunuz, yok ediyorsunuz ve
dünyanın geleceğini de karartıyorsunuz. Bu ne büyük bir zulüm, ne büyük bir hazin
tablo! Gelin görün ki, bu nerede oluyor; çocuk pornografisinin ilk olduğu
yerler... Bütün samimiyetimle söylüyorum. Bildiğim halde, vallahi, ülkeleri
saymaktan haya ediyorum; ama, benim ülkem değil. Bana insanlık dersi vermeyi
her vesileyle kendisinde hak bulan bazı ülkeler ve 1999 yılında, bununla
mücadele etmek için bütçelerine ne kadar para koydular biliyor musunuz; Avrupa
Birliği bütçesine 1 000 000 Euro koydular. Ancak, öbür taraftan, adam gidiyor,
Uzakdoğu'da, aynı hareketi, aynı iğrenç hareketi yapıyor. Kim?.. Onlar! Bu neden dolayı oluyor? Şimdi, bununla
mücadele etmek için üç ana esas vardır. Birincisi, aile müessesesinin çok
muhkem olması lazım, çok sağlam olması lazım. Eğer, siz, aile müessesesini
sağlam temeller üzerine kurmazsanız, işte, o birinci terbiyeyi alacak o kutsal
müessesenin, kutsal ocağın içinde çocuğu, evleviyetle kendi başına terk etmiş
olursunuz. Çocukta bir bocalama başlayacaktır. Yani, denize ilk düşen bir
varlığın, yüzme bilmediği zamanki çırpınışlarının ilk çırpınışını
seyredeceksiniz. Çocuk, boğulmanın ilk adımını atmıştır. Çünkü, aileye bir şey
vermemişsiniz. Ailenin, anne babanın, ebeveynin yeteri derecede iyi yetişmesi
lazım ki, sonra siz demeyesiniz "Kendisi muhtacı himmet bir dede, nerede
kaldı gayre himmet ede." Bir milleti ayakta tutan en önemli
unsurlar, onun millî, manevî, ahlakî, kültürel değerleridir. Milletleri millet
yapan unsurlar, işte, bu, muazzam, kutsal değerler; bu bir kültürdür, milletin
millî ahlakıdır, dinidir, maneviyatıdır, inanışıdır, gelenekleridir,
görenekleridir. İşte bu topyekûn meydana gelen bir terbiyedir. Bu terbiyeyi
vermemişseniz, o zaman o aile de bir şey veremez. Evet, bir şair bunu görünce,
şöyle, âdeta serzeniş, feryat ediyordu: "Bir zamanlar biz de millet, hem
nasıl milletmişiz, Gelmişiz dünyaya, millet nedir, milliyet
nedir, öğretmişiz." Evet, böyle bir millet!.. Ama, bugün, siz,
annenin babanın kültür seviyesini yeteri seviyeye çıkarmamışsanız, o zaman, o
çocuğuna bir şey veremez. Birinci müessese, terbiye müessesesi,
eğitim müessesesi. Aile bundan yoksun. İkincisi, toplum; içtimaî hayat
dediğimiz sosyal müessese. O da yeteri derecede değerlere sahip değil. İşte,
Batı dünyasının bu hastalığı, bundan sirayet ediyor. Düşünün, 8 yaşındaki, 12
yaşındaki çocuğu alıyor, onunla iğrenç, behimî arzularını tatmin etmek için bir
de pornografi ticaretini yapıyor. Bundan daha büyük bir ahlaksızlık bahis
konusu olamaz ve bu, işte öyle bir hastalık ki, öyle bir sari hastalık ki, öyle
bir bulaşıcı hastalık ki, içtimaî hastalık dediğimiz, sosyal hastalık dediğimiz
hastalık bu. Aileyi dedik. İçtimaî hayatta, sosyal
hayatta, o toplumda alması gereken değer yargıları; onu da evlatlarımız
alamıyor. Alamayınca ne oluyor; işte, bu sefer, orada da çocuk, denize düşen o
varlık gibi, daha fazla dibe doğru gidiyor; elleri yukarıda çırpınıyor,
"kurtarın beni, ölüyorum, mahvoluyorum" diyor, feryadı figan ediyor
ve yine, hissiz, duygusuz o insanlar, onun boğulmasına seyirci kalıyor; son
çırpınışları... Ondan sonra, okul müessesi, eğitim
müessesesi geliyor; ona en büyük kol kanat gerici... Aile bir şey verememiş;
toplum, eğitilmediği için bir şey verememiş; geliyoruz okula... Okulda, millî,
ahlakî, manevî, kültürel değerler... Gelin görün ki, benim toplumumda, benim
Anayasamın dibacesinde (başlığında) bu verilmiş; deniliyor ki, yeni yetişen
nesillere, millî, ahlakî, manevî, kültürel değerlerini vereceksiniz. Niye
vereceksiniz; işte, çocuk satıcılığı, pornografi, çocuk fahişeliği gibi
konularda, yarın, böyle gayri ahlakî, gayri edebî, gayri insanî konularda onu
korumak, ona kol kanat germek, ona zırh giydirmek için... İşte, bu ahlak
seviyesine onu yükseltecek ana unsurlar bunlar. Bunu yapmadığınız takdirde, onu
korumanız, onu kollamanız mümkün değil. İşte, okulların, eğitim müesseselerinin
birinci derecede önem vereceği hususlardan birisi budur. Biraz önce Başkan dedi
ki, şiir... Şiiri bilmeyen nesiller, kültüründen mahrum olan, Yunus'u bilmeyen,
Hacı Bektaşı Veli'yi bilmeyen, Mevlana'yı bilmeyen... NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Âkif'i
bilmeyen... M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - ...Âkif'i
bilmeyen ve daha böyle büyük üstatları bilmeyen insanlar, işte, o
bilinçsizliğin girdabı içinde o ahlak seviyesine yükselemeyecekler ve o denizin
korkunç dalgaları arasına düşen varlıklar gibi, son çırpınışlarıyla -ailede bir
şey yok, okulda bir şey yok ve içtimaî hayatta bir şey yok- boğulmaya mahkûm
olan o varlıklarımız... Neyle toplumu ayakta tutacaksınız?! Millî
kimliğini kaybetmiş, millî değerlerini yitirmiş, manevî esaslarından yoksun,
aile terbiyesinden yoksun!.. İşte, uyuşturucu böylece, onu da kendi girdabına
alacak ve o çocuğu kemirecek, ruhunu kemirecek. Onun için, Yunus, öyle demiş:
"İlim, ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir/Sen kendini bilmezsen/Bu nice
okumaktır." Evet, işte, bu nice okumaktırın cevabı da şudur; diyor ki:
İlkin ona kendi kimliğini vereceksin, ahlakî ve kültürel değerlerini
vereceksin. Toplumun terbiyesi nedir, benim terbiyem nedir, benim toplumu
ayakta tutan... Asırlar boyu dimdik, bütün dünyaya örnek gösterilecek necip bir millet dediğimiz bu müstesna
milletin dejenerasyona uğramasını engelleyecek en önemli faktör, millî
ahlaktır, millî terbiyedir, manevî değerlerdir, kutsiyetlerine gereken önemi
göstermektir. Değerli arkadaşlar, bakınız, önümüzdeki
hafta, Sakatlar Haftası. Sakat yavrularımızın, toplumda aciz, kimsesiz, kendi
kaderlerine terk edilmiş bu varlıklarımızın, hele hele, benim ülkemde kendi
kaderlerine terk edilmiş, himayeye muhtaç olan bu varlıklarımızın, maalesef,
okuyacak, eğitilecek müesseseleri yok! Baktığınızda, korkunç, dramatik bir
tablo ve o yavrular!.. Maalesef... Eğitim müesseselerinde Millî Eğitim
Bakanlığımızın hassasiyetle, önemle üzerinde duracağı en önemli konu bu; ama,
bu önemi verebiliyor muyuz? Kaç tane okulumuz var? Bu çocuklarımızı eğitecek
kaç tane eğitim müessesemiz var? Ne yaptık şimdiye kadar? Cumhuriyet
Türkiyesinde, muasır medeniyet seviyesini yakalaması emrolunan bu cumhuriyet
Türkiyesinin cumhuriyet Meclisinde, eğer hepimiz bu değerlere karşı şahlanışla
kalkıp, "nerede bu çocukları eğitecek müesseseler" demiyorsak,
coşkuyla bunu desteklemiyorsak, o zaman görevimizi yapmamış oluruz. Değerli arkadaşlar, o sebeple, önümüzdeki
haftanın onlara vereceğimiz... Yani, bu konuya nutuklarla yaklaşırsanız, yaya
kalırsınız; bir şey yapmamış oluruz, kendi kendimizi avuturuz. Odaların içinde,
kapalı kapıların arkasında, "efendim, şunu yapalım, bunu yapalım..."
Yıllarca bunları çok dinledik; ama, gelin görün ki, millet, artık bizden icraat
bekliyor, faaliyet bekliyor ve "bu evlatlar yok oluyor, mahvoluyor,
kurtarın bunları" diyor. Kim kurtaracak, kim bu sese kulak verecek? Bu
sese birinci derecede kulak verecek olan, işte, bu Türkiye Büyük Millet
Meclisidir, hâkimiyeti kayıtsız şartsız elinde bulunduran bu milletin kendi hür
iradesini hiçbir şekilde tasalluta uğratmadan, toplumun bütün gaye ve isteklerine
en iyi bir şekilde cevap verebilecek bu büyük müessese, bu ulvî müessesedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevî şahsiyetine yönelik olan en küçük
hareket bile, beni, kalbimden vuracak kadar rahatsız eder; çünkü, bu müessese
ayakta durmalıdır ki, bu saydığımız konularla mücadele edebilelim. Bunlarla
mücadele edecek yegâne yer burasıdır ve burası, dimdik ayakta kalırsa; burası,
sağlığını, sıhhatini muhafaza ederse; burası, verimli çalışırsa; burası, bütün
toplumun saygınlığına ve değer yargılarının en üstünde değer yargısına
kavuşursa, problemler burada çözüme kavuşur. Onun için, medyasıyla, toplumuyla
herkes, bu müessesenin değer yargılarında en üst seviyede burayı korumak ve
kollamak duygusu ve düşüncesi içinde olmalıdır. BAŞKAN - 1 dakikanız kaldı Sayın
Çetinkaya. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Oldu Sayın
Başkanım. HASAN GÜLAY (Manisa) - Manisalı;
konuşsun!.. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Değil
mi!.. Çünkü, toplumun en önemli konusu, geleceğimiz; yani, bizim bu müesseseyi
devam ettirmemizin yegâne konularından, en önemli konularından birisi, insan
varlığının devam ettirilmesi ve insan varlığının en önemli meziyetlerle
donatılarak devam ettirilmesi. Yoksa, efendim, bir mana ifade etmeyecek
derecede, işte şimdi üzerinde durduğumuz, mücadele edeceğimiz bu menfi, iğrenç
konularla eğer çocuklarımızı mülevves kılarsak, nasıl toplumu devam ettiririz;
onun için bu konu çok önemli. Değerli arkadaşlarım, bakınız, Polis
Vazife ve Selahiyet Kanununda bir şey var, diyor ki: "18 yaşından aşağı
çocuklar belli yerlere giremezler." BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, 1 dakikada
toparlar mısınız. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Oldu Sayın
Başkanım. BAŞKAN - Peki, buyurun. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Çok
lütufkârsınız. Değerli arkadaşlarım, bakınız "18
yaşından aşağı çocuklar belli yerlere giremezler" deniliyor. Sayın Başkanım, gelin görün ki, televole
programlarında, siz, yani... Yıllarca biz bunun mücadelesini yaptık. Polis
geliyor "sayın valim, filan yerin kapatma kararını getirdim..." Niye
kapatıyoruz; 18 yaşından aşağı gençler kahvehaneye gitti, bara gitti, pavyona
gitti... Be kardeşim, artık onlar o kadar demode oldu ki, her gün gece senin
evinde... Samimî söylüyorum; çocuklarımızla o televole programını izlerken,
hayâ ediyoruz, utanıyoruz. (Alkışlar) İşte, bunun üzerinde hassasiyetle
durmamız gerekir. Sen, 18 yaşından aşağı çocuk kahveye gitti diye kahveyi
kapatıyorsun, o ticarî yeri; ama, gelin görün ki, bugün, televole
programlarıyla bütün televizyonlarımız, maalesef, bu toplumu ayakta tutacak o
değer yargılarından evlatlarımızı yoksun bırakıyor. Çocuğa "o televizyonu
kapat" diyorsunuz. "Baba, sen niye seyrediyorsun?" diyor. Yani, çocukla, büyük ile küçük arasında
mesafe kalmıyor. Ne diyor Âkif: "Hayâ sıyrılmış,
inmiş/ Öyle yüzsüzlük ki her yerde/ Ne iğrenç yüzler örtermiş meğer bir incecik
perde." Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetinkaya. Herhalde, siz de film seyretmiyorsunuz...
Çocuklar için zararlı şeyleri siz de
seyretmiyorsunuz değil mi? M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Nasıl
efendim?.. BAŞKAN - Biraz önce "sen niye
seyrediyorsun, çocuk da seyrediyor" gibi bir laf ettiniz de... M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Hayır
efendim... BAŞKAN - Neyse, tamam efendim. Efendim, Saadet Partisi Grubu adına, Sayın
Zeki Çelik; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika efendim. SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara)
- Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Çocuk Haklarına
Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile
İlgili İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı hakkında, Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, büyük bir ilim
adamı şöyle bir ifadede bulunuyor: "Toprağa sordum 'misk misin, amber
misin; beni kendimden geçiren bu güzel kokuyu nereden aldın' diye. Toprak cevap
veriyor 'aslında, ben, bir kil idim; ama, bir süre güle saksılık yaptım; onun
kokusu, güzelliği, ve olgunluğu bana işledi.'" Yani, o halde, tohum
önemli, toprak önemli neşvünema bulacağı zemin çok önemlidir; yani, ruh, beden
ve akıl ilişkisinin, birbiriyle çok iyi intisac ettirilmesi lazım. Tabiî,
burada, üç varlıkla karşı karşıyayız; birisi insanlar, birisi melekler, birisi
hayvanlar. Hayvanlar akılsız bir şehvetle yaratılmışlar, melekler şehvetsiz bir
akılla yaratılmış; ama, insan, hem akıl hem şehvet duygusuyla yaratıldığı için,
yolların ayırım noktasındadır; nasıl; eğer şehveti aklına galip gelirse, o
zaman farklı bir yola; aklı şehvetine, yani nefsine, dünyevî arzularına galip
gelirse, farklı bir noktaya gidecektir. O halde, bu ilişki içerisinde
hayatımızı düzenlememiz gerekmektedir. Onun için, tarih boyunca, çocuklar
geleceğin rüyası, ailenin neşesi, süsü ve milletlerin geleceği olarak görülmüş,
onlara mutlu, güvenli ve yaşanılır bir gelecek sunma çabası içerisinde
olunmuştur. Bu sebeple, çocukların fizik ve ruh sağlığı içinde büyümelerini
sağlamak, eğitim ve öğretimlerini en iyi şekilde yaptırmak, ailelerin ve
milletlerin tek gayesi olmuştur. Değerli arkadaşlarım, milletimiz, geçmişte
bu hususlara çok dikkat etmiş ve gerçekten, hak ettiği mevki ve mertebeyi elde
etmiştir. Bugün de kalkınmasını tamamlamış olan ülkeler, bu gerçeği çabucak
görerek gerekli tedbirleri almışlar ve almaya da devam etmektedirler. Fakat,
sömürü ve zulmü kalkınmanın temeli sayan ülkeler, sömürdüğü başka ülkelerin
insanlarını kendi çıkar ve ihtiyaçları için köle gibi kullanmışlar, o
insanların en ufak insan haklarına saygı göstermedikleri gibi, çocuk yaştaki
insanların emeklerini de istismar etmişlerdir. Batı dünyası, bu şekildeki bozuk siciline
rağmen, iki büyük cihan savaşında milyonlarca insanını kaybettikten sonra,
savaş yaşamamak için, 10 Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler aracılığıyla İnsan
Hakları Beyannamesini yayımlamış ve buna paralel olarak da çocuk haklarının ne
kadar önemli olduğunu kavramıştır. 20 Kasım 1959'da "Birleşmiş Milletler
Çocuk Hakları Bildirisi" kabul edilmiştir. 20 Kasım 1989 tarihinde,
Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe
giren çocuk haklarına dair sözleşmeyi, Türkiye, 14 Eylül 1990 tarihinde itirazî
kayıtla imzalamış ve 9 Aralık 1994 tarihinde ise onaylamıştır. İnsan hakları, insanla vardır. Eğer insan
hakları yoksa, insan sadece bir biyolojik robot olarak değerlendirilebilir. Bu
anlamda, çocuklar da insandır. Çocukların da, her türlü şiddet, baskı ve
istismardan uzak tutulması gerekir. Bu yönde, gerek uluslararası gerekse millî
bazda tedbirler alınması gerekir. Değerli milletvekilleri, tam bu sözleşmeyi
konuştuğumuz şu günlerde, toplumumuzu derinden sarsan çocukların istismarı,
onların birer seks metaı olarak kullanıldığına dair haberler basında yer almaktadır.
Ülkemizde çocuk pornosunun ne seviyeye geldiğini, polisimiz, teknolojiyi
kullanarak, internet üzerinden mailleşen bir vatandaşın IP numarasını tespit
ederek ortaya çıkarmıştır. Şimdi, burada bir noktaya gelmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, bakınız, bu suyun
hammaddesi aynıdır. Yılan, suyu içiyor zehir yapıyor; arı, suyu içiyor bal
yapıyor. O halde, biz de çocuklarımızı ve geleceğimizi teslim edeceğimiz,
emanet edeceğimiz gençliğimizi, bal yapan bir topluluk haline getirmek
mecburiyetindeyiz. Dikkat ederseniz, bu işlerin içinde
bulunanların, yani yanlış iş yapanların, eğitim öğretim açısından bir
eksikliklerinin olmadığı görülüyor. O halde, o zaman tek eksiklik nedir; bu
insanların, manen yeterli donanıma sahip olmadıklarıdır. Fakat, bir kısım medyanın ve düşünce
insanı olduğu ileri sürülen medya mensubunun, yeni yılın ilk gününde her şeyi
bir tarafa bırakıp, bu derece çocuk pornosunu savunarak bunlara vakit
ayırmalarını da anlamak mümkün değil. Gerçekten, evimizde seyrettiğimiz
televizyonlarda, hayâ kırıcı, yani terbiye hudutlarının çok dışındaki filmlerle
ve buna benzer programlarla karşı karşıyayız. Yani, insanlar bu programları
seyrettikten sonra, ruh, akıl ve beden çizgilerinde bir inisiyatif kullanmaları
bazen hudut dışına çıkmaktadır. Tabiî, belki bunlar, kendilerine izafe
edilen "tutucu" yaftasından kurtulmak için yapıyor olabilirler;
ancak, bu derecede de anlamsız yenilikçi olunmamalıdır diye ifade etmek
istiyorum. Bu tür çirkin işlerin, içinizdeki çocuğu göstermek adına yapıldığı
anlaşılabilir mi?! Değerli arkadaşlar, Mimar Sinan
Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Esin Küntay ve Doç. Güliz Erginsoy
tarafından yapılan sosyolojik bir araştırmaya göre, Türkiye'de, aynen
Tayland'da olduğu gibi çocuk yaştaki kızların fuhuş sektöründe seks işçisi
olarak kullanılmasının boyutları ortaya konulmuştur. 18 ve daha küçük yaştaki
30 kız arasında yapılan bu araştırma, fuhuş sektöründe çalışan 11 yaşında kız
çocuklarının bile olduğunu ortaya koymaktadır. Buna göre, yalnızca İstanbul'da
500 kız çocuğu seks işçisi olarak çalışıyor. Bu dehşet verici tabloya sırt
çevrilmesi ve yok sayılması düşünülemez. Türkiye'de ve dünyada milyonlarca çocuğun
haklarının ihlal edildiği bir çağda yaşıyoruz. Türkiye'de, yaklaşık dört milyon
çocuk işçi, sanayide, büro hizmetlerinde, tarım sektöründe ve sokaklarda
çalışmaktadır. Bu konuda da, maalesef, Türkiye, dünyada dördüncü sırayı
almaktadır. Değerli arkadaşlar, çalışan çocuklar,
sosyal haklarını koruyacak kurumlardan yoksundurlar. Onlar, ne çocuk ne de işçi
sayılıyorlar ve o nedenle de, yasal olarak, Türkiye'de çalışan çocukların
haklarını koruyacak bir mekanizma yeterince yoktur. Onun için, çocukların
istismarı ve pornoda kullanılmaları da, tabiî, çok kolay olmakta ve onun için
de söz konusu edilmektedir. "Ticarî cinsel sömürüye maruz kalan
çocuklar" başlığı altında yapılan bir araştırmaya göre, alt gelir grubunda
olduğu gibi, orta ve üst gelir gruplarında da çocuklar bu sektörde yer
almaktadır; çünkü, toplum olarak, yıllardır, bu çocukları görmezden gelip sırt
çevirdik, yok saydık. Her çocuk gibi onların da hakları var. Ayırımcılık
yapmayı, devlet olarak tarafı olduğumuz Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi de yasaklıyor. Bu çocuklar, cinsel açıdan sömürülüyor,
çalıştırılıyor; bu çocuklara, yardım elinin uzatılması gerekir. Bu konuya,
toplumun tüm katmanları ve başta devlet sahip çıkmalı ve ilgilenmelidir.
İlgilenmelidir; çünkü, bu, yeraltı etkinliğidir, organize suç işlenmektedir. Değerli arkadaşlar, organize suç
şebekelerinin ağına düşmüş bu çocuklara sevgiyle yaklaşılmalı; aksi
yaklaşımlar, onları daha da batağa iter, uyuşturucu batağına sürükler,
toplumdan soyutlar; kendilerini, ancak saldırganlıkla ifade edebilirler; ki, bu
da, bir başka sorunu ortaya koyar. Bakınız, son günlerde basında da çıkan ve
kamuoyuna yansıyan araştırmalar var; yani, sigara içme yaşının 11'e, uyuşturucu
kullanma yaşının da 13'e düştüğünü esefle müşahede etmekteyiz. Tabiî ki,
ayrıca, Müslüman bir ülke olarak, dünyada içki tüketiminde 3 üncü sırada yer
aldığımızı ve içki kullanma yaşının da 12'ye inmiş olduğunu görmekten de büyük
bir üzüntü duyuyoruz. Demek ki, mesele vahimdir; hakikaten, bir an evvel çözüm
bulunması ve bunların ortadan kaldırılması için gerekli ilginin gösterilmesi
gerekir. Değerli arkadaşlar, bu çocuklar, içinde
bulundukları durumu gizlemek ve kendilerinden kaçmak için uyuşturucu
kullanıyorlar; ellerini kollarını kesiyor, kendilerini jiletliyorlar; aldıkları
ilaçların etkisiyle de acı duymuyorlar. Bu çocuklara yapılacak ilk yardım,
onlara beceri kazandıracak bir iş vermektir; bunun yanı sıra, barınacakları,
giyinme ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanacağı ve kendilerinin çeşitli
sorunlarla yargılanmayacakları bir ortamın oluşturulması gerekir. Bunların
kendine güven duygusunun çok az olduğu dikkate alınarak, yeniden özgüven
kazanmaları ve yeni bir kimlik edinmeleri gerekmektedir. Çocuklara sevgiyle yaklaşarak onları
anlamamız gerekir; çünkü, onlar, en iyi sevgiden anlar. Tıpkı, bir şair çocuğun
şu duygularla "ben de bir çocuğum diğerleri gibi, şefkatle öpülmek,
sevilmek isterim/ Ellerimden tutsun büyüklerim, annesinin yanında bir çocuğum
diğerleri gibi/ Kederle dolan yaşlı gözlerim, ben de bir çocuğum diğerleri
gibi/ Neşeyle dolup gülmek isterim bir sevgi denizinde, açılmak sonsuza doğru;
ninnilerle, türkülerle büyümek, bayramların bayram olduğunu bilmek, her çocuk
gibi benim de hakkım/ Sıcak bir yuvadır bütün düşlerim; ne olur beni de görün;
beni de sevin büyüklerim" diye seslendiği gibi, çocuklara yaklaşmamız
gerek. Değerli arkadaşlar, dünyadaki diğer örneklere
de benzeyen yönleri olan bu konu, evrensel bir sorun olarak ortadadır.
Çocukların ailelerinin kendilerini savsaklaması, kötü ekonomik gidiş ve
gelecekten ümitsizlik, şiddet ve yakınlararası cinsel ilişki gibi etkenlere
maruz kalarak, geçirmiş oldukları duyarlı çocukluk dönemi ve parçalanmış
aileler, bu çocukların cinsel davranışlarıyla ilgili düzensizliği, sonuçta da
porno malzemesi olarak kullanımını ortaya çıkarmaktadır. Çocukların barlarda; barmaid, şarkıcı,
dansöz, konsomatris, masöz; masaj salonlarında, çalışma ve özel olarak masaj
yapmak üzere evlere gönderilmeleri; özel evlerde, müşteri çağrısı üzerine eve
gönderilme, açık alanlara götürülerek, otelde hizmet verme şeklinde
pazarlandıkları dikkate alınarak, buraların iyi denetlenmesi gerekmektedir. Çocukların porno malzemesi olarak
kullanılmasının çağdaşlıkla da ilgisi yoktur; çünkü, başta Kanada'da olmak
üzere birçok ülkede internet kanalıyla çocuk pornosu sitelerine girmek bile
suçtur. Değerli arkadaşlar, Amerikan Federal Soruşturma Bürosu FBI tarafından
yayımlanan en çok arananlar listesindeki bir çocuk pornocusu 48 yaşındaki Eric
Franklin Rosser'in yakalanması için yardım edene 50 000 dolar ödül verileceğini
ve Amerikan Adalet Bakanı Janet Reno'nun, çocukları seks pazarına sürükleyen
ülkelere tur yapan turizmcilerin de gözaltına alınacağını ve seks turu
yapanlara aman verilmeyeceğini söylemesi dikkate alındığında, pornoya karşı
duyarsızlığın çağdaşlıkla izah edilir tarafı yoktur. Evet, çocukların karşı karşıya olduğu
birçok riskler vardır. Değerli arkadaşlar, bu riskleri sıralarsak; istenmeyen
şekilde cinsel ilişkiye zorlanma, fiziksel zarar görme, dayak yeme, yaralanma,
saldırıya uğrama, zührevi hastalıklar, HIV pozitif bulgusu denilen AIDS,
uyuşturucu, alkol, sigara bağımlılığı, kendine zarar verme -yani, vücudunun
çeşitli yerlerini, özellikle kol ve bileklerini jilet, çakı, makas, teneke
içecek kutusu kapağı, kırık cam maddeleri gibi maddelerle kesme- şiddetli baş
ağrıları, toplumda etiketlenme ve aşağılanma, çok düşük benlik değerlendirmesi,
gelecekle ilgili bakış açılarında karamsarlık. Değerli arkadaşlar, kuşkusuz, bu inanılmaz
iletişim aracı olan internet, iyi niyetle, bilgilendirme amacıyla
kullanılabileceği gibi, tam tersine kötü niyetle de kullanılabilmektedir. Çocukların, gerek direkt internet kanalı
ya da kablosuz internet olarak tanımlanan wap'ın, en çok porno sitelere ulaşmak
için kullanıldığı dikkate alınarak, bu konuda acil çözümler üretilmelidir ve bu
konuda tehlike o kadar açıktır ki, Amerika'da en popüler 13 wap sitesinden
6'sının porno sitesi olması da bunun ispatıdır. Porno wap sitelerinin çocukların kolayca
ulaşabilmesi için bir tuzak olarak kullanılması gerçeği dikkate alınarak, wap
araçlarından bu tür sitelere ulaşmanın kontrol altına alınması gerekmektedir. Kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları,
gazeteler, televizyonlar bu konuyla ilgili çok duyarlı olmaları ve çocukların
cinsel istismarıyla ilgili mücadeleye katılmaları gerekir. Burada en büyük sorumlu, tüm kurum ve
kurallarıyla devlettir. Çünkü, Anayasa, vatandaşın maddî ve manevî varlığını
koruma görevini devlete vermiştir. Yine Anayasanın 41 inci maddesi "Aile,
Türk toplumunun temelidir. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın
ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar"
diyor. Gerçekten, toplumun temeli olan ailenin
korunması ve çocukların millî ve manevî değerlere bağlı olarak yetiştirilmesi
çok önemlidir. Değerli arkadaşlar, hep, aydın öğretmen,
aydın din adamı, mühendis, doktor ve buna benzer meslek grupları yetiştirelim
derler. Bakınız "aydın"ın Arapça karşılığı "münevver"dir,
münevverin kökü de "nur"dur, nurun karşılığı da "nar"dır,
nar ne demektir, "ateş" demektir. Eğer siz, ateşi faydalı olarak
kullanırsanız, ondan çok büyük imkânlar elde edebilirsiniz; ama, siz onu
zararına kullanırsanız, çok büyük zararlarla karşı karşıya kalırsınız. Şimdi,
ateşi ele aldığımızda, ilmin ve tekniğin temelinin ateş olduğunu, bütün
motorların bununla hareket ettiğini, uzay sistemlerinin fırlatılmasının bununla
mümkün olduğunu görmekteyiz. Eğer tersi olur da onu kötüye kullanırsak, bir
kibritle bile, elimizi yakmak, yatağımızı yakmak, evimizi yakmak, mahallemizi
ve hakikaten bir şehri yakmak mümkün olacaktır. İşte çocuk da, alacağı eğitim
öğretim ve terbiyeye göre şekillenir. Çocuğun hafızası, beyaz bir sahifeye
benzer; eğer, siz, ona güzel ve faydalı
bilgiler verirseniz, onu bir teyp gibi nakşeder, alır; ama, yok farklı şeyler
verirseniz, o zaman, gene onları o şekilde alır. Onun için, biz, biraz evvel
dediğimiz gibi, o çocukların zihinlerini ve beyinlerini faydalı bilgilerle doldurmak
mecburiyetindeyiz. Hep söylenir, akıl ve bilimin ışığı
altında meselelerimizi çözeceğiz; doğrudur ve hakikaten de öyle olmalıdır; ama,
akıl ve ilim tek başına bir işe yaramaz, onu, mutlaka bir inancın emrine vermek
mecburiyetindesiniz. Yoksa, eğer akıl ve ilimle işler çözülmüş olsaydı, bugün
karşılaştığımız hadiselerin birçoğuyla karşılaşmayacaktık; çünkü, o akıllı ve
ilim sahibi olan, üniversite bitirmiş olan insanlar, nasıl daha iyi banka
soyulur, nasıl daha iyi bomba yapılır, nasıl daha iyi terör estirilir diye,
bunları bilmektedirler. Akılsız, bilgisiz ve ilimsiz insanların yapabilecekleri
işler değildir bunlar. Değerli arkadaşlar, yaşanan ekonomik
sıkıntılar sebebiyle, aileler perişan olmuştur, boşanmalar artmıştır, aileler
parçalanmış, çocuklar sevgisiz, sahipsiz, korumasız ve hakikaten sokaklarda,
balici, tinerci olmuşlardır, satanist, Mooncu veya Hıristiyan misyonerlerin
avına düşmüşlerdir, hırsızlıklar artmış, saldırgan olan çocukların sayısı her
geçen gün artmaktadır ve fuhuş arttığı gibi, intiharlar da artmıştır,
yardımlaşma duygusu ortadan kalkmış, bencillik artmıştır. Bakınız, yine, büyük bilim adamlarından
bir zatın ifadesi şöyledir: "Toplumu ifsad eden iki şey vardır; bunlardan
bir tanesi sen çalış ben yiyeyim öbürü ise ben tok olduktan sonra, başkası
açlıktan ölürse bana ne mantığıdır." İşte, bizim, hem çocuklarımızı hem
gençliğimizi, ahlakî, eğitimli, manevî terbiye altında, hak ve hukuk anlayışı
içerisinde yetiştirmek mecburiyetinde olduğumuzu unutmamamız gerekir. Değerli arkadaşlar, Anayasamızın 58 inci
maddesinde "Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden,
suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için
gerekli tedbirleri alır" deniliyor. Anayasa ve yasalar uygulanmak için
vardır. Bunları uygulamayacaksak, niçin anayasalara ve yasalara ihtiyaç
duyuluyor ve onlara maddeler konuluyor?! Değerli arkadaşlar, bu konuda, Anayasa ve
yasaların verdiği direktifler doğrultusunda tedbirler alınmalı; eğer bunlar
uygulanmıyorsa, bunlardan vazgeçilmeli. Tabiî, bunlar da yetmez, çocuklarımızın
geleceğini karartan tehlikelerin önünün alınması için bütün milletlerin ortak
hareket etme gereği ortaya çıkıyor. Bunun için, görüştüğümüz sözleşmenin bir an
önce yürürlüğe girerek hayat bulması elzemdir. Sözleşmenin, çocuklarımızın tehlikelerden
uzak tutulmasının aracı olmasını diliyor, hayırlı olması temennisiyle hepinize
saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik. DSP Grubu adına, Sayın Ayşe Gürocak,
buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika efendim. DSP GRUBU ADINA AYŞE GÜROCAK (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk
Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyarî Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerine Grubum adına söz
almış bulunuyorum. "Satış", "fahişelik",
"pornografi" ve başında "çocuk". Koruyoruz; kimden? Çocuk
olmayan herkes bu sorunun cevabını bir kez daha düşünmeli diyorum. Ülkemiz, genç nüfus ağırlıklı bir
özelliktedir. Bu, ülkemizin bir avantajıdır. Çocukların korunmasında aile ve
devletin yükümlülükleri, Anayasamızla güvence altına alınmıştır. Sağlıklı
bakılan, yeterince beslenen, iyi eğitilen, iyi yetiştirilen bu nüfus, ülkemizin
gelecekte güçlü bir insan kaynağına sahip olacağının garantisidir. Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de
çocukların sorunları, ailelerin sorunlarından ayrı değildir. Otuz yıl devam
eden yüksek enflasyon, işsizliğin yaygınlığı, gelir dağılımının dengesizliği,
yoksulluk, gelir devamlılığı güvencesinin düşüklüğü, sosyal güvenlikten
yeterince yararlanamama gibi ekonomik sorunlar, kırdan kente göç, yeterli ve
kaliteli eğitim, yeterli sağlık hizmetleri, bireyin özelliklerini dikkate alan
ve herkese ihtiyaç duyduğu şekilde ayrımlı hizmet sunan kamu hizmetleri gibi
sosyal sorunlarımız çocuklarımızı derinden etkiliyor. Hükümetimizin düzeltmeye,
değiştirmeye çalıştığı bu koşullar, çocukları hem aileleri aracılığıyla hem de
ülke kaynaklarının yeterince gelişmemesi aracılığıyla etkiliyor; hatta, gelişme
çağında olmaları nedeniyle, onlar, bu sorunlardan, biz yetişkinlere oranla daha
da fazla etkileniyor. Uygulanmakta olan ekonomik programın
başarısı ve 8 yıllık eğitime geçişle birlikte, 1996-1997 yıllarında 174
YİBO'nun -yani,yatılı ilköğretim bölge okullarının- 2001-2002'de 524 YİBO'ya
ulaşması; bakıma muhtaç 14 000 çocuğumuzun Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu imkânlarından yararlanması; kız çocuklarımızın okula devamlılık
oranlarının yüzde 52 artışı, önemli gelişmelerdir. 57 nci hükümet, okulöncesi
eğitime de son derece ağırlık vermiştir. 1997-1998 yıllarında 182 533 olan
öğrenci sayısı, 2001-2002 yıllarında 289 118'e ulaşmıştır. Her şeyin temelinde
aradığımız eğitimin üç yıllık gelişmesi bu boyuttadır. Onaylanmasını tartıştığımız ihtiyarî
protokol de, çocukların aileleri tarafından da yeterince korunamadığı ve çok
özel şekilde sömürüldüğü koşulları değiştirmeyi amaçlamaktadır; çocukların
ticaret metaı yapılmamasını ve bir şekilde zarara uğramış olanların da
korunmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Her çocuğun, sağlıklı, zarara uğramadan,
hele de bu ihtiyarî protokolün konusunu oluşturan zararlara hiç uğramadan
yaşama hakkı bulunduğu kuşkusuzdur. Yüce Meclisimizin çatısı altındaki
hepimizin, istisnasız şekilde, bu hakları hayatın olağan bir parçası yapma
arzusu içerisinde olduğuna, bu amaçla elimizden gelen her şeyi yapacağımıza
inanıyorum. Bu protokolün onaylanmasının, başta sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar
ile korunmaya muhtaç diğer çocuklar olmak üzere, ihtiyarî protokolün
uygulanması açısından, yüksek risk altındaki çocuk grupları için yapılanlardan
daha fazla, daha ileri neler yapabileceğimizi düşünmek ve oluşturmak için
hepimizi teşvik etmesini diliyorum. Değerli arkadaşlar, bu duygu ve
düşüncelerimi vurgulamak istedim; çünkü, bugün, ülkemizde bu alanda yapılması
gerekenler, parasal kaynaklardan çok daha önde olarak, duyarlılık ve bilinç
gerektirmektedir. Bu duyarlılık ve bilinç ise mayamızda vardır; onu kullanma
becerimizi de elbirliğiyle geliştirecek güç ve inançtayız demek istiyorum. Çocuklarla ilgili hususlarda,
hükümetimizin, bakanlarımızın, kamu personelimizin ve sivil toplum
örgütlerimizin yoğun çaba ve ilgileri sürekli artmıştır, hırsla çalışıyorlar;
hepsine teşekkür borçluyuz. Bu alanda emeği geçmiş herkese minnettarız; çünkü,
çocuklar için yapılan her şey, ülkemizin güçlü bir geleceğe kavuşmasına,
insanımızın mutluluk ve refahına katkıda bulunmaktadır. Çocuklarımız için
hepimizin elbirliğiyle çalışmasına, katkısına ihtiyaç var; bunu yapacak güç,
inanç ve istek de hepimizde mevcut; bunun altını bir kez çizmek istedim. İhtiyarî protokolü onaylamakla, mevcut
ortak güç, inanç ve isteğimizi yansıtan güzel bir örnek daha oluşturacağımız
inancıyla, 12 Mayıs Pazar Anneler Günü dolayısıyla tüm kadınlarımızı bir kez
daha kutlar; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DSP ve MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gürocak. Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok. Şahısları adına, Erzurum Milletvekili
Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. Süreniz 10 dakikadır. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Çocuk Haklarına Dair
Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili
İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sayın milletvekilleri, burada, gerek
iktidar partileri mensubu arkadaşlar gerekse muhalefetteki arkadaşlar, herkes,
çocuk pornosunun, çocuk satışının, çocukların organlarının kâr sağlamak
amacıyla satılmasının kötü olduğunu; çocukların cinsel tacize uğramalarının iyi
bir şey olmadığını, bilhassa kız çocuklarının cinsel taciz bakımından çok
müsait durumda olduklarını belirttiler; fakat, bu konuda biraz daha detaylı
düşünmemiz lazım. Acaba, bir çocuk, mutlu bir evi varsa, sıcak bir yuvası varsa
-bilhassa büyük şehirlerde, sayıları yüzbinlere yaklaşan çocuk- tinerci olarak,
sokaklarda, evden uzak yaşamak ister mi? Acaba, bu sayıları yüzbinlere yaklaşan
çocuk -bilhassa büyük şehirlerde- evlerinden uzak, anne baba sevgisinden yoksun
olarak, tinerci olarak yaşıyorsa, bu çocukları, bırakın cinsel tacizi, suç
işlemekten, suça alet olmaktan korumamız mümkün mü? Bir de bunun üzerinde
düşünmek lazım. Şimdi, sayın milletvekilleri, esasında
şunu hükümete söylemek istiyorum: Bu hükümetin, bir sene içerisinde 900 000'den
fazla insanı işsiz bıraktığını Devlet İstatistik Enstitüsü rakamları
belirtiyorsa; son üç yılda, Türkiye'yi, 2 defa, yüzde 6,5 ve yüzde 9,5 oranında
küçültmüşse; yeni iş sahası açamıyorsa; bilhassa yüksekokul mezunları arasında
işsizlik oranı yüzde 27'lere varıyorsa; yüzde 27'si işsiz olan ve üniversite
mezunlarının dahi iş bulamadığı ülkemizde binlerce insan işsiz geziyorsa; bu işsiz gezen aileler çocuklarına
bakamıyorsa, bunları eğitemiyorsa, bunları okula gönderemiyorsa, bu çocukların
rahat bir hayat yaşayacağını nasıl düşünebileceğiz?! İşin ruhuna buradan bakmak
lazım. Anlaşmaları onaylamak güzel bir şeydir,
biz de onaylanmasından yanayız; çocukların tacize uğramamasından yanayız,
çocukların cinsel tacize uğramamasından yanayız; ama, bundan önce bir konuya
bakmak lazım. Bunların esas önemli sebepleri; bir, ekonomik sebeplerdir, bir
de, manevî sebeplerdir. Ekonomik sebebi şudur: Biz, çocuklarımıza ve
büyüklerine ciddî bir iş sahası bulamamışsak, ciddî bir ev ortamı
sağlayamamışsak, anneleri babaları kendilerine bakamadıkları için çocuklarına
da bakamamışlarsa, çocukları sokaklara salmışlarsa, biz istediğimiz kadar anlaşma
imzalayalım, bu anlaşmalarla, bunları, biz bu tacizlerden, bu hatalı yollardan
kurtaramayız. İkinci ve çok önemli bir konu da şudur:
Bakın, sayın milletvekilleri, çok açık olmak zorundayız; ülkemizde sadece son
üç aylık bütçe gerçekleşmelerine baktığımız zaman, eğer bu bütçede vergi artış
oranı yüzde 40'ta kalmış, fakat, buna mukabil, borç faizleri bir önceki yıla
göre yüzde 243 artmışsa, Türkiye'de üç ayda 16,5 katrilyon lira faiz ödemesi
yapılmışsa; faiz ödemesi yaptığımız bu insanların sayısı 100 000'i bile
geçmeyen bir mutlu azınlıksa, Türkiye'de 65 000 000 insanın kazancını ancak bu
100 000 kişiye kanalize ediyorsak; bu arada, muhteşem, çok büyük bir gelir
dengesizliği meydana gelmişse; bu çok para kazanan insanlar çılgınca zevkler
peşinde koştuğu, para kazanamayan 65 000 000 - 70 000 000 insan da sefil hayat
yaşadığı müddetçe, çoluk çocuğu da bunlara alet olmak zorundadır. Şimdi, bunları önlemenin birinci yolu yine
üretimden, yine yatırımdan, yine reel ekonomiden geçer. Şimdi, ülkemizde, geçen
sene eylül ayında, ekim ayında, insanlar, dolarını 1 650 000 liradan Türkiye'ye
getirip, bunu Türkiye'de bozdurup, hazine bonosuna yatırıp, altı ay sonra
Türkiye'de -bütün ekonomistlerin dediği gibi- doların da düşmesinden dolayı,
yüzde 40-50 arasında reel faizlerle parayı yurtdışına götürmüşlerse, kıt olan
kaynaklarımızı ülkemizden yurtdışına götürmüşlerse, ülkeye yatırım
yapamamışsak, bunu kabul etmek zorundayız ki, Türkiye'de çocuklarımızı da bu
tacizlerden kurtaramayız. Televizyonları ele alalım. Şimdi, burada
deniliyor ki -anlaşmanın maddesinde var- küçük yaştaki çocuklar cinsel tacizi
canlandıracak şekilde çalıştırılamaz, edilemez... Fakat, hepimiz görüyoruz;
birtakım televizyon kanallarında, gündüz yayınlanan programlarda, 12 yaşında, 8
yaşında, 6 yaşında, dansöz elbisesi giydirilmiş kız çocuklarının, oynatıldığını
görmedik mi?! Yani, bir taraftan işin içine reyting girdiği zaman, televizyon
kanalları hiçbir şey tanımıyorlar, ondan sonra da, iş lafa geldiği zaman,
efendim, bunu yapmayalım, onu yapmayalım diye konuşuyorlar. İşte, bunu önlemek
için, bu kanalların, bilhassa televole programlarının çok ciddî takip edilmesi
ve ciddî kontrol edilmesi gerekmektedir. Şimdi, şunu açıkça konuşalım: Türkiyemizde
milyonlarca insan açsa, çocuklar, tiner çekecek kadar sokaklarda bulunuyorlarsa
ve birtakım televole programlarında, 100 000'i geçmeyen mutlu azınlığın, 3
000-5 000'i geçmeyen mutlu azınlığın çılgınca eğlencesini görüyorsa, siz, o
çocukların, para kazanmak için, herhangi bir yolla suç işlemesini önleyemezsiniz;
bunu önlemenin yolu, bunların eğitiminden geçer. İkinci önemli bir konu daha vardır: Bakın,
yine, bu konuda, İstanbul Üniversitesi Adlî Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr.
Sevil Atasoy'un internetle ilgili çok önemli bir yazısı var. Hoca, bu
yazısında, internette gezinen her 5 çocuktan 1'inin cinsel teklifle
karşılaştığını, bunun çok ciddî bir rakam olduğunu belirtiyor. Bu, çok korkunç
bir şey; yani, şimdi, biz çocuklarımız için internet alıyoruz evlerimize. Ne
için alıyoruz bunları; çocuklar eğitim alacak, gelişecek diye alıyoruz; fakat,
bunu kontrol etmediğimiz zaman, araştırmacı hocalar diyor ki: Bu internet
sitelerinde uzun müddet gezinen her 5 çocuktan 1'i cinsel teklifle karşılaşıyor
ve bu çok kötü bir uygulama. Yine, çok ilginç rakamlar var.
İnternetteki 900 000'in üzerindeki sitede çocuk pornografisi içeren yayınlar
bulunduğunu, bunların 100 000'inin sadece çocuk pornosu yayınladığını anlatan
Prof. Dr. Atasoy, bu işle ilgili 2 000 kadar da özel sitenin olduğuna işaret
ediyor. Sitelerde 2 000 000 çocuğun on milyonlarca fotoğrafının yer aldığını
belirten Prof. Dr. Atasoy şöyle konuşuyor: "Çocuk pornografisi, internet
üzerinde çok ciddî malî piyasaya sahip. İnternet ticaretinin yüzde 10'u çocuk
pornosu içeren siteler tarafından yapılıyor. Çocukların para karşılığı
satılması ya da cinsel bir istismara alet olması, dramatik ve mücadele edilmesi
gereken bir olaydır. Bütün aileler çocuklarıyla ilgilenmeli, çocuklarını bu
internet sitelerinde başıboş bırakmamalı, bunların ne biçim eğitim aldıklarına,
nelerle uğraştıklarına bakmalıdırlar." Şimdi, burada, çok ciddî bir konu da
meydana geliyor. Bir; çocuklarımızın, bahsettiğim gibi, ekonomik yönden mağdur
olan insanların sokaklarda bu tacizlerle karşılaşması. İkincisi; evi olan,
yani, evinde annesiyle, babasıyla oturan çocukların da, internet gibi, biraz da
parası olan, zengin olan veya orta gelirli, en az, orta üstü zengin olan
ailelerin evinde bulunan yayınlardan eğitim alacağı yerde, ters bir şekilde,
istismara açık kanallar vasıtasıyla yanlış bir yola düşmesi, kendisinin cezalı
duruma düşmesi; bu çocukların ahlakî yönden zayıf yetişmesi için açık birer
tuzak olduğu görülüyor. Onun için, burada, iki konuda eğitimli
olmak lazım. Birincisi, çocuklarımızı, maddî refah içerisinde; ama, aile huzuru
sağlam bir yuvada yetiştirmeli; ikincisi de, bunları, internet de dahil,
okullar da dahil her konuda iyi takip etmeli; çocuklarımızın bu hatalara, bu
yanlışlara düşmelerine mani olmalıyız. İşte, yine, gazetelerde okuduk;
öğretmenlerin, çocuklarımızı teslim ettiğimiz öğretmenlerin içerisinde, az da
olsa, bir iki tane dahi olsa, çocukları yanlış yola iten öğretmenlerin olduğunu
öğrendik. Hatta, yine, bazı okullarımızda, ilkokuldaki çocukların birtakım
hatalı yollara girdiklerini öğrendik. Çocukların birbirlerine karşı çok -burada
söylemek istemeyeceğim- hatalarda bulundukları, yanlışlıklara düştükleri
görülüyor. Burada sözümü şununla bağlamak istiyorum:
Bu anlaşmaların onaylanması güzel bir şeydir; fakat, bu anlaşmaların tatbikata
girebilmesi için, ülkemizdeki ekonomik yapının da düzeltilmesini, üreten bir
ekonomiye gidilmesini; bütün kaynaklarımızı IMF kanalıyla sadece yurtdışına
değil, ülkemiz halkına yönelten, ülkemizde yatırımları geliştiren bir ekonomiyi
sağlamalıyız ki, çocuklarımız iş bulabilsin; iş bulabilen çocuklarımız da
sokaklarda kalmasın, anne babalarının yanında, sıcak yuvalarında olsun ve bu
tacizlere de uğramasın. Ayrıca, bütün milletin gelirini, birtakım
ailelere, çok az, 3 000-5 000 aileye şırınga ederek onları anormal zengin
yaptığımız zaman, onlar da bu kazandıkları gelirleriyle, her türlü ahlakî
yapıdan, her türlü manevî yapıdan yoksun bir şekilde, çılgın eğlenceleriyle
önce çocukları istismar ediyorlar. Bunları da önlememiz için, bu gelir düzenini
de sağlamamız lazım diye düşünüyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat. Efendim, şahsı adına ikinci konuşma Sayın
Lütfi Yalman'a ait. Sayın Yalman?.. Yok. Sayın Masum Türker; buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. MASUM TÜRKER (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Çocuk, özellikle çağımızda, her geçen gün,
tüm ülkelerin ilgilendiği ve bir toplumun geleceğinde önemli bir yer tuttuğu
için, evrensel anlamda, uluslararası platforma taşınmış bir öğe olarak sürekli
karşımıza gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, 1990 yılında son
şeklini almış olan çocuklarla ilgili anlaşmaları, ilk kez 1995 yılında tanımış
ve bu sefer, 2000 yılında ele alınmış olan böylesine bir anlaşmayı, aradan
birbuçuk yıllık bir süre geçmesine rağmen, büyük bir hızla, 21 inci Dönem
milletvekilleri olarak, ele alıyor ve çocuklarımızın satışı, çocuk fahişeliği
ve çocuk pornografisinden korunması konusunda uluslararası kurallara uymayı
kabul ediyoruz. Değerli arkadaşlar, bu sözleşmeyi,
özellikle, şu anda yarım kalmış, tartışmakta olduğumuz RTÜK yasası açısından
ele alıp değerlendirmekte yarar vardır. Biraz evvel, değerli hatip Sayın Aslan
Polat, bizlere, Türkiye'de, internette çocuk pornografisi konusunda yapılmış
bir araştırmadan ilginç öğeler verdi. Bence, o verilen öğeleri dikkatle
incelediğimiz zaman, bazen meseleyi mikro açıdan değil, makro açıdan alıp da,
global olarak yaptığımız suçlamaların içinde, aslında, bugün çözüm aradığımız
konuların çözümlendiğini görmüş olacağız. Değerli arkadaşlar, Sayın Aslan Polat
kardeşimiz dedi ki: "Bir araştırmaya göre, internetteki her 5 girişten 1
tanesi çocuklarımız için pornografik açıdan tehdit oluşturmaktadır."
Nitekim, elimizde bulunan bu sözleşmenin, 1 inci maddesi dikkatle
incelendiğinde, özellikle protokole girişte, internetteki çocuk pornografisi
açısından gerekli önlemlerin alınması konusunda çalışmalar yapılması
gerektiğini ve bu konuda da bir platform oluşturulduğunu görmüş olacağız. Bu
konuda, özellikle çocuk satışına, çocuk fahişeliğine ve çocuk pornografisine
olan tüketici talebinden dem vurulmakta ve bu sözleşmeye imza atmakla, bu üç
öğeye olan tüketici talebinin azaltılması yönünde, toplumsal bilincin geliştirilmesi
konusunda, hükümet olarak, üzerimize düşenleri yerine getireceğimizi taahhüt
etmiş bulunuyoruz. Değerli arkadaşlar, bu sözleşmeyi tek
taraflı olarak imzalamak yeterli değildir. Her ne kadar, milletlerarası
anlaşmalar bizim hukukumuzun bir parçası olmakla birlikte, çok yakın bir
tarihte, hükümetimizin, gerekiyorsa biz milletvekillerinin, inisiyatif
kullanarak, çocuk satışı, çocukların istismarı, fahişelik ve pornografik açıdan
yasal düzenlemeleri yapması gerekir. Burada, özellikle, çocukların korunması ve
satışı açısından koruma ve evlat edinme öğesinden yola çıkarak, çocuk satışının
ciddî bir sektör haline getirildiğini, bu konuda, şimdilik Uzakdoğu ülkelerinin
kullanıldığını; ama, nüfusu hızla artan, ekonomik yapıda dünyadaki
katmadeğerden yeterince pay almamış bizim ülkemiz gibi benzer ülkeler için de
tehdit oluşturduğunu gündeme getirmek istiyorum. Bu konuda, Parlamentoda ve partiler
arasında ortak bir politika oluşturulması gereklidir. Önümüzdeki günlerde bu
konuları, özellikle siyasal farklılaşmada, siyasal düşünce ayrılıklarında
gündeme getirip ortaya koyduğumuz zaman, bu anlaşmada yer alan tüketici
talebini azaltmak yolunda sosyal bilinci geliştirme konusunda ortak hareket
etmediğimizi çeşitli kesimlere sergileme noktasında bulunuruz. Bu nedenle,
değerli arkadaşlar, bu sözleşmeyle birlikte, beklemeksizin, bu konuda gereken
yasal önlemlerin alınmasını sağlama noktasında bulunmak zorundayız. Soruna, yalnız bu konuda istismarda
bulunanları nasıl cezalandırırız, cezanın büyüklüğü konusunda yaklaşmakla
olmaz. Özellikle çağdaş dediğimiz tekniklerin kullanılmasında, yalnız
çocukların bu konuda yönlendirilmesi açısından engellemeler getirmek değil, bu
konuda da ciddî bir şekilde tüketici konumundaki kişileri engellemek için
tedbirler almak gerekir. Nitekim, biraz önce konuşan Antalya Milletvekili Sayın
Nesrin Ünal'ın dile getirdiği pornografik yayınlardaki, özellikle çocuk
pornografisinde, kim olursa olsun, internete girenlerin, birinci tıklamadan
sonra muhakkak kontrol altına alınması öğesini yasal bir düzenleme olmaksızın,
bu konuda özellikle internet işlemi yapan, bu konuda internette arz konumunda
olan işletmelerin, bu sorumluluğu kendi kendine yüklenmeleri, internetle ilgili
sivil demokratik kitle örgütlerinin kendi meslekî etiklerinin bir kuralı olarak
ele almaları gerekmektedir. Değerli arkadaşlar, çocukla ilgili olarak
biz ne yaparsak azdır; çünkü, bizlerin burada tartıştığımız, kabul ettiğimiz
her kanunun ve her kararın sonuçları, geleceğimiz olan çocuklarımızla,
torunlarımızla ve hatta çocuklarımızın torunlarıyla ilgilidir. Bu nedenle,
çocuğa ilişkin alınacak her önlem, aslında, geleceği bugüne taşımak, bugünden
geleceği şekillendirmektir. Bu vesileyle, hükümetimiz tarafından,
geçmişlerde yapılanın aksine, bir milletlerarası sözleşmeyi iki yıllık bir
sürede Parlamentoda kabul etme noktasına getirilmesini kutluyor ve bu yasanın,
bu sözleşmenin, gelecekteki yasalara özellikle taban oluşturması ümidiyle en
iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türker. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki müzakereler bitmiştir. Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: ÇOCUK
HAKLARINA DAİR SÖZLEŞMEYE EK ÇOCUK SATIŞI, ÇOCUK FAHİŞELİĞİ VE ÇOCUK
PORNOGRAFİSİ İLE İLGİLİ İHTİYARİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN
TASARISI MADDE 1. - 8 Eylül 2000 tarihinde New
York'ta imzalanan "Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk
Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokol"ün ekli
beyan yapılmak suretiyle onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Son söz, Sayın Masum Türker'in. MASUM TÜRKER (İstanbul) - Vazgeçtim. BAŞKAN - Peki. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık
oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekilleri, bu süre içerisinde cihaza girmek suretiyle, tasarıya kabul,
ret veya çekimser oyu verebilirler. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
arkadaşlar oy pusulalarını Başkanlığa yollayabilirler. Pusula gönderen
arkadaşların salonda bulunup bulunmadığını kontrol edeceğim, onun için dışarı
çıkmasınlar efendim. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Çocuk
Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk
Pornografisi ile İlgili İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısının yapılan oylamasına 198 sayın milletvekili katılmış
ve 198 kabul oyu verilmek suretiyle, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır;
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum efendim. (Alkışlar) Sayın milletvekilleri, bugün, kabul edilen
müşterek grup önerisi doğrultusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek
Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyarî Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine
başlayacağız. 11. – Çocuk
Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları
Konusundaki İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/894) (S. Sayısı: 796) BAŞKAN - Komisyon?.. Var. Hükümet?.. Yok. Bir defaya mahsus olmak üzere,
ertelenmiştir. Aslında, tabiî, komisyon sözcüsünün de
komisyonu temsil edip etmeyeceği konusu İçtüzüğe göre biraz ihtilaflı da...
Neyse... Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve
Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu
ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili
Müzakerelerin Nihai Senedinin ve Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu
Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem
Ağına Katılımı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 12. –
Avrupa Çevre Ajansına ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Türkiye Cumhuriyetinin
Katılımı ile İlgili Olarak Avrupa Topluluğu ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında
Yapılan Anlaşmanın Kabul Edilmesi ile İlgili Müzakerelerin Nihai Senedinin ve
Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Topluluğu Arasında Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa
Çevre Ajansı ve Avrupa Bilgi ve Gözlem Ağına Katılımı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Çevre, Plan ve Bütçe ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/805) (S. Sayısı: 715) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. İsterseniz, bir ara vereyim de... HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Bitti... BAŞKAN - İyi de yani... Anladım... O zaman... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Grupların
mutabakatı var!.. BAŞKAN - Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının müzakeresine
başlayacağız. 13. –
Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/853) (S. Sayısı: 716) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 14. –
Vakıflar Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Vakıflar
Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/973, 1/821) (S. Sayısı: 862) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen
Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 25.4.2002 Tarihli ve 4754 Sayılı Kanun
ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek
Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin müzakeresine başlayacağız. 15. – 23
Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava
ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
25.4.2002 Tarihli ve 4754 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Raporları (1/975) (S. Sayısı: 858) BAŞKAN - Komisyon var mı? SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
ara verelim. BAŞKAN - Benim yapacağım bir şey yok.
Bugün, alınan karar gereğince saat 23.00'e kadar çalışmak zorundayız. Geriye
dönüş de yapamam. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - 10 dakika ara
verin Sayın Başkan. BAŞKAN - Peki, birleşime 10 dakika ara
veriyorum. Kapanma
Saati: 18.26 Açılma
Saati: 18.37 BAŞKAN:
Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP
ÜYELER: Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz. Zorunlu Deprem Sigortası Kanunu Tasarısı
ile Zorunlu Deprem Sigortasına Dair 587 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız. VI. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 16. –
Zorunlu Deprem Sigortası Kanunu Tasarısı ile Zorunlu Deprem Sigortasına Dair
587 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/782,
1/609) (S. Sayısı: 824) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Özürlüler Hakkında Kanun Tasarısının
müzakeresine başlayacağız. 17. –
Özürlüler Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/907) (S.
Sayısı: 778) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Şimdi, iktidara mensup partilerin grup
başkanvekilleri, biliyorsunuz, daha önce aldığınız karar gereğince saat 23.00'e
kadar çalışmamız lazım. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Tamam, çalışıyoruz...
Çalışalım... BAŞKAN - Çalışalım da, nasıl çalışacağız?! Evet, şimdi, burada ne hükümetiniz
bulunuyor ne komisyonunuz bulunuyor. O zaman, isterseniz, gündemi sonuna kadar
okuyayım. (MHP sıralarından "Oku, oku" sesleri) SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
mutabakat var... BAŞKAN - Efendim, mutabakat varsa, grup
başkanvekilleri çıksın "var desin. Ne yapacağız?.. METİN ŞAHİN (Antalya) - Efendim, komisyon
burada. Muhalefetle iktidar anlaştığı için oturmuyoruz, yanlış anlaşılma
olmasın. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Siz görevinizi yapın
Sayın Başkan. BAŞKAN - İsterseniz oturun Sayın Şahin. Efendim, bakın, arkadaşlar, ben Meclis
Başkanvekili olarak, bugün... METİN ŞAHİN (Antalya) - Komisyon
"yok" demeyin. BAŞKAN - Sayın Şahin, ben sizi anlıyorum;
ama, benim... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan...
Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim?.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
siz, birkaç defa hükümeti ve komisyonu aradınız, Genel Kuruldaki durum da
belli. Zaten bu mutabakat olmasa, bundan önceki uluslararası sözleşmenin
geçmesi de mümkün değildi; bu görüldüğü için arkadaşlarımız mutabakat
sağladılar "önümüzdeki hafta devam edelim" dediler. Mutabakatımız bu
şekilde var. BAŞKAN - Efendim, ben onu anlıyorum; ama,
karşı taraftan bana böyle bir istek gelmiyor ki. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Bir sorun Sayın
Başkan. BAŞKAN - Yani, ben, kendi kendime, tutup
da, Meclisi bu saatte tatil edemem ki. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Yolu ben açtım
işte efendim. BAŞKAN - Efendim, açtınızsa, iktidara
mensup partilerin grup başkanvekilleri desinler ki, biz bugün çalışmak
istemiyoruz... METİN ŞAHİN (Antalya) - Böyle şey olur
mu?!. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Keyfî
yönetiyorsunuz! BAŞKAN - Ne diyeceğim canım!.. Allah
Allah... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Niye bağırıyorsunuz?.. Buyurun; eğer
çalışmak istiyorsanız, komisyon buyursun... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın
Başkan, gündemde olan kanun tasarılarını siz okumaya devam edin, milletimiz de
bilgilenmiş olur bu vesileyle. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Mutabakat
ile çalışmama arasında çok fark var Sayın Başkan. BAŞKAN - Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz. 18. –
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Burada. Hükümet?.. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
"var, var" sesleri) Efendim, hükümet buradaysa gelsin,
otursun. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın
Başkan, buna siz sebep oluyorsunuz. BAŞKAN - Ben nasıl sebep oluyorum canım?! MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Grup
Başkanvekili çok kibar bir şekilde açıklamaya çalıştı, hiçbirimiz de itiraz
etmedik. Buna, siz de, aynı şekilde, bu yolu açabilirdiniz; ama, yapmıyorsunuz.
Buyurun, devam edin. BAŞKAN - Efendim, ben, niye sebep
oluyorum?!. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Devam
ediniz. BAŞKAN - Siz, İçtüzüğü biliyorsunuz
herhalde... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Biliyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN - Ben niye devam edeyim canım?!.
Sorun, sizin iktidarınızın, bu olayı karmakarışık hale getirmesi... (DSP, MHP
ve ANAP sıralarından gürültüler) Efendim, gündemin 18 inci sırasına kadar
kişi bulundurmuyorsunuz. NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan, mutabakat var... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın
Başkan, çoğunluğumuz var, devam edin. BAŞKAN - Efendim, benim yapacağım bir şey
yok. Ben Meclis Başkanvekiliyim.
Meclisi siz... Özellikle iktidarın grup başkanvekilleri bana diyecek ki,
ben de ona göre hareket edeyim. 18 inci sıradaki tasarının görüşülmesi
için komisyon ve hükümet geldi, oturdu. Şimdi Kanunlardaki arkadaşlarımızın
elinde dosyası yok; hadi, bakalım!.. ("Sayın Başkan, 5 dakika ara
verin" sesleri) Peki, 5 dakika ara verelim de,
arkadaşlarımız dosyayı getirsinler. Kapanma
Saati: 18.42 ÜÇÜNCÜ
OTURUM Açılma
Saati: 18.49 BAŞKAN:
Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP
ÜYELER: Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
98 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Sayın milletvekilleri, Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu üzerindeki
müzakerelere başlıyoruz. VI. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 18. –
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerini
aldılar. Komisyon raporu 827 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştı; bu nedenle, raporu okutmuyorum. Tümü üzerinde gruplar adına söz isteyen?..
Yok. Şahısları adına, Sayın Masum Türker ve
Sayın Aslan Polat söz istemişlerdir. MASUM TÜRKER (İstanbul) - Ben vazgeçtim
efendim. ASLAN POLAT (Erzurum) - Vazgeçiyorum. BAŞKAN - Vazgeçmişlerdir. O zaman, tümü üzerindeki müzakereler
bitmiştir. Maddelere geçilmesini... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Bir dakika efendim... (SP
sıralarından "karar yetersayısı" sesleri) PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN
ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkan, geçildi... BAŞKAN - Daha geçilmedi beyefendi...
Ağzımdan ne çıktı ki, geçildi yahu?!. Allah Allah!.. Biraz önce orada
oturuyordunuz da, hemen çıkıp gittiniz. Efendim, maddelere geçilmesi sırasında
karar yetersayısının aranılması istendi; maddelere geçilmesini oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Elektronik cihazla oylama yapacağım ve
oylama için 2 dakikalık süre vereceğim. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Elektronik
cihazla olmasını oylamadınız ki! BAŞKAN - Efendim, açık oylama değil ki
öyle olsun, karar yetersayısını arıyorum; yani, açık oylama değil ki, açık
oylamanın çok çeşitli türleri vardır. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Karar yetersayısı yoktur;
birleşime 5 dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 18.53 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.58 BAŞKAN: Başkanvekili
Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER: Cahit Savaş
YAZICI (İstanbul), Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN
- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum. Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz. VI. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 18. –
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/886) (S. Sayısı: 827) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının
maddelerine geçilmesi sırasında karar yetersayısının aranılması istenmişti;
yapılan oylamada karar yetersayısı bulunamadığından birleşime ara vermiştim. Şimdi, maddelere geçilmesini yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 2
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde cihaza giremeyen milletvekilleri
olursa, Divandan yardım istemelerini, buna rağmen de sisteme giremeyen
milletvekillerinin, bir pusulaya ad ve soyadlarını, oyunun rengini yazarak
Divana göndermelerini ve salondan
ayrılmamalarını rica ediyorum. Oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yapılan
ikinci oylamada da karar yetersayısı bulunmamıştır; bulunacağı da mümkün değil;
çünkü, daha önce gruplar arasında -bu konuda bize bildirdiler ama, biz
istiyorduk ki- böyle bir mutabakat olduğu konusunda hep birlikte Divana bir
bildirimde bulunmaları lazım. Zaten, bu kanuna geçmemiz de biraz usulsüz
oldu. Şöyle oldu: 18 inci sırada, milletvekilleri ve gruplar, zaten kanun
üzerinde herhangi bir hazırlıkları da yoktu. O itibarla, anlaşılıyor ki,
gruplar bugünkü çalışmanın sürdürülmesine taraftar değiller. O bakımdan... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Benim adıma niye
konuşuyorsun?! BAŞKAN - Efendim, lütfen... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Benim adıma niye
konuşuyorsun; benim hazırlığım var. BAŞKAN - Anlamadım!.. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Benim hazırlığım var
kanun tasarısı üzerinde; benim adıma niye konuşuyorsun!.. BAŞKAN - Efendim, gelin, çalışın... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Milletvekillerinin
hazırlığı yok diyorsunuz. BAŞKAN - Tabiî ki, 18 inci sıra... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Yanlış
konuşuyorsunuz... Milletin önünde yanlış konuşuyorsunuz. BAŞKAN - Ben, yanlış veya doğru konuşmayı
senden öğrenecek değilim. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, böyle,
doğru değil!.. BAŞKAN - Lütfen... Şimdi, siz müdahale
etmeyin... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Yanlış
konuşuyorsunuz, yanlış... BAŞKAN - Bana yanlış konuşuyorsun diyen,
bari, kendisi doğru konuşsa! NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sen, benim adıma
konuşamazsın! BAŞKAN - O itibarla, sayın
milletvekilleri... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ben, milletvekili
olarak, kanun tasarısına hazırlıklıyım; sen benim adıma konuşamazsın. Şov
yapıyorsun! BAŞKAN - Canım, kimsiniz siz?! Siz
kimsiniz ki?! NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Nasıl kimsiniz!.. Ben
milletin vekiliyim. BAŞKAN - Yani, grubunuzun başkanı var,
başkanvekilleri var... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bana
"kimsiniz" diyemezsin!.. BAŞKAN - Efendim?.. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bana
"kimsiniz" diyemezsin; ben milletin vekiliyim. BAŞKAN - Tamam canım; yani, grubunuz var
burada... Peşin hükümle hareket etmenin bir anlamı yok. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Peşin hüküm değil...
Orada görevinizi doğru dürüst yapın; eğer, yapmıyorsanız, istifa edin. BAŞKAN - Öyle mi?!. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Evet. BAŞKAN - Neyi yanlış yaptım ben burada?! NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Benim adıma, millete
diyorsunuz ki "hazırlıklı değil..." Ben, kanun tasarısı üzerinde
hazırlıklıyım; siz, benim adıma niçin konuşuyorsunuz?! BAŞKAN - Efendim, ben, zatıâlinize
hazırlıksızsınız demedim; isminizi... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ama
"milletvekilleri olarak" diyorsunuz Sayın Başkan. BAŞKAN - Bakın, ben, burada, Meclisi
yıllardır yönetiyorum. Bugün 10 tane tasarı atladık, 18 inci tasarıya geldik... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ama, milletvekilleri
adına konuşmayın. BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum; ama,
orada grubunuzun başkanvekili var... Şimdi, sayın milletvekilleri... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın
Başkan, yetersayı var mı? BAŞKAN - Yok efendim. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - İyi o
zaman, kapatın, ne konuşuyorsunuz?! BAŞKAN - Efendim, karar yetersayısı
bulunmadığı zaman kapatmıyorduk da... Yani, usulüne göre hareket edelim. Anlaşılan, bu itibarla, bugün çalışma
imkânımız kalmamıştır. Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 14 Mayıs 2002 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma
Saati : 19.04 |
|