DÖNEM
: 21 CİLT : 93 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 94 üncü Birleşim 1 . 5 . 2002 Çarşamba İ
Ç İ N D E K İ L E R I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. –
YOKLAMA IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1. – Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili
Mustafa Murat Sökmenoğlu’nun, 1 Mayıs Uluslararası İşçi Bayramı nedeniyle
konuşması B)
GÜNDEMDIŞIKONUŞMALAR 1. – İstanbul Milletvekili Rıdvan
Budak'ın, 1 Mayıs’ın tarihî anlam ve önemine, Türk işçi ve emekçilerinin
sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı 2. – Hatay Milletvekili Mehmet Dönen'in 1
Mayıs’ın tarihî anlam ve önemine, Türk işçi ve emekçilerinin sorunlarına ve
çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı 3. – Aydın Milletvekili Sema Tutar
Pişkinsüt'ün 1 Mayıs’ın tarihî anlam ve önemine, Türk işçi ve emekçilerinin
sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı 4. – Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un,
sigarayı bırakma haftası ve sigarayı bırakma kampanyası münasebetiyle
gündemdışı açıklaması ve DYP Gaziantep Milletvekili İbrahim Konukoğlu, SP
Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan, MHP Kayseri Milletvekili Hasan Basri
Üstünbaş, ANAP Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy, DSP İzmir Milletvekili
B. Suat Çağlayan, AK Parti Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın grupları adına
konuşmaları C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI
Önergelerİ 1. – Saadet Partisi Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu ve Konya Milletvekili Veysel
Candan'ın, esnaf ve sanatkârların sorunlarıyla ilgilenmedikleri ve ticarî
yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli önlemleri almadıklarından
işyerlerini kapatmalarına neden oldukları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve
Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/27) D)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – (9/5) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1060) 2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın
(6/1733) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/481) V. –
SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'daki cami, imam ve müezzin sayısına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın
cevabı (6/1046) 2. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri
Yıldırım'ın, son ekonomik krizden sonra kamu çalışanları ve çiftçilerin
durumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1314) 3. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri
Yıldırım'ın, BAĞ-KUR ve SSK prim borçlarının ödenmesine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1315) 4. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri
Yıldırım'ın, turizm şirketlerine Y.P.K. tarafından kaynak aktarıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep
Önal'ın cevabı (6/1316) 5. – Nevşehir Milletvekili Mükremin
Taşkın'ın, basın-yayın organlarına verilen ilân, reklâm ve teşviklere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1394) 6. – Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, asgari ücrete ve hükümetin uyguladığı ekonomik politikaya ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1654) 7. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
imam ve müezzin ihtiyacına ve din görevlilerinin maaşlarının
iyileştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(H.Hüsamettin Özkan) sözlü soru
önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1732) 8. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1047) 9. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1048) 10. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1049) 11. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1056) 12. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman ve bazı ilçelerindeki sanayi sitelerine yönelik çalışmalara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1057) 13. – Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'ın öğretmen sorununa
ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1058)
B) Yazili Sorular ve Cevaplari 1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Eximbank Yönetim Kurulu Başkanının görevden alınmasına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı (7/6638) 2. – Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un,
THY'nın (A) tipi yer hizmet lisansının iadesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/6749) 3. – Şanlıurfa Milletvekili Yahya
Akman'ın; Şanlıurfa Halfeti İlçesi Bozyazı Köyünün
su şebekesi ihtiyacına, Şanlıurfa Halfeti İlçesi Bozyazı Köy
yolunun asfaltlanma çalışmalarına İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa
Yılmaz'ın cevabı (7/6758, 6759) 4. – İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz'ün, DPT'nin Hazine politikaları ve ekonomik programa ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/6783) 5. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in,
tüketiciyi koruma amaçlı kurulan bir derneğin hayali şubeler gösterdiği
iddialarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan
Tanrıkulu'nun cevabı (7/6793) 6. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in,
Bursa'nın dağ bölgesi ilçelerinin kalkınmada öncelikli bölgeler statüsüne
alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/6868) VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) 2. – Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri
Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S.
Sayısı : 786) 3. – Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı
: 557) 4. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) 5. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) 6. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754,
1/692) (S. Sayısı : 675) 7. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676) 8. – Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685) 9. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı
Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/878)
(S. Sayısı : 850) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı. Vefat eden İstanbul Milletvekili İsmail
Aydınlı ile Adana eski Milletvekili Cüneyt Canver için saygı duruşunda
bulunuldu. Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu,
Avrupa'da yaşayan Türklerin Bulgaristan'dan geçişlerinde yaşadıkları sorunlara
ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı; Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin,
Sivas'taki bazı kamu kurum ve kuruluşlarına ait bölge müdürlüklerinin
kapatılması sonucu doğabilecek sorunlara ilişkin gündemdışı konuşmasına Tarım
ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp, Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın,
Muş'un düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümü münasebetiyle, Muş
İlinin ekonomik ve sosyal sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin
gündemdışı konuşmasına da Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu, Cevap verdi. 4754 Sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar
İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine
Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun bir daha görüşülmesi için
geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi; 24-26 Nisan 2002 tarihlerinde
Filipinler'in Başkenti Manila'da yapılacak olan Birinci Asya Bölgesel Konseyi
Forumuna, 29 Nisan-3 Mayıs 2002 tarihlerinde
Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Merkezi Kenya'nın Başkenti Nairobi'de
yapılacak olan Dünya Kent Forumuna, Katılmak üzere gruplarınca bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkereleri, Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Bursa Milletvekilleri Hayati Korkmaz, Ali
Arabacı, Ali Rahmi Beyreli, Fahrettin Gülener ve Orhan Ocak'ın, Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tekliflerini (2/847) geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; Adalet
Komisyonunda bulunan teklifin geri verildiği bildirildi. Karabük Milletvekili Erol Karan ve 43
arkadaşının, KARDEMİR'in içinde bulunduğu malî krizin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/278) Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı. Başkanlıkça, (9/15) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonuna seçilen üyelerin başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda
bulunuldu. Konya Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı
ve 169 arkadaşının, Türkiye bilişim stratejileri ve e-Türkiye konusundaki
önergeleri üzerine açılması kabul edilen genel görüşme (8/28) tamamlandı. 1 Mayıs 2002 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.50'de son verildi. Mustafa Murat Sökmenoğlu Başkanvekili
II. – GELEN
KÂĞITLAR No. : 131 1.5.2002 ÇARŞAMBA Rapor 1.- Türkiye Cumhuriyeti
ve Karayip Devletleri Birliği Arasında İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/964) (S. Sayısı : 855) (Dağıtma tarihi : 1.5.2002) (GÜNDEME) Yazılı Soru Önergeleri 1. – Hatay Milletvekili
Mustafa Geçer'in, bazı yayın kuruluşlarının promosyon olarak verdikleri
ürünlerdeki KDV oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7118) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2002) 2. – Hatay Milletvekili
Mustafa Geçer'in, gübre fabrikalarının üretimde kullandığı doğalgaza ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/7119) (Başkanlığa geliş
tarihi : 30.4.2002) 3. – Hatay Milletvekili
Mustafa Geçer'in, TÜGSAŞ Gemlik Amonyak Tesislerine BOTAŞ'ın doğalgaz vermediği
iddialarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7120) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2002) 4. – Hatay Milletvekili
Mustafa Geçer'in, bazı yayın kuruluşlarının promosyon olarak verdikleri
ürünlere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/7121) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2002) 5. – Rize Milletvekili
Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize Emniyet Müdürlüğü tarafından Anadolu Ajansına
yapıldığı iddia edilen bir açıklamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7122) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2002) Gensoru Önergesi 1. – Saadet Partisi Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu ve Konya
Milletvekili Veysel Candan'ın, esnaf ve sanatkârların sorunlarıyla
ilgilenmedikleri ve ticari yaşamlarını
devam ettirebilmeleri için gerekli önlemleri almadıklarından işyerlerini
kapatmalarına neden oldukları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar
Kurulu üyeleri hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri
uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/27) (Başkanlığa geliş
tarihi : 30.4.2002) (Dağıtma tarihi : 1.5.2002) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saat : 15.00 1 Mayıs 2002 Çarşamba BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE
(Erzincan), BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 94 üncü Birleşimini açıyorum. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Yoklama talep ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Yoklama talebi
vardır... NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Başkan, geri aldı. BAŞKAN - Var efendim... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - 2
kişi... BAŞKAN - Efendim bilemem,
iki kişi, bir kişi; onların gölgesi yetiyor. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ad
okuyarak yapın bari. BAŞKAN - Kaç dakika süre
vereyim sayın grup başkanvekilleri? NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ad
okunarak yapılsın Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, ad okusam
da, okumasam da... (MHP sıralarından
"ad okuyarak yapın" sesleri) Peki, ad okuyarak
yapalım. İstirham ederim... Rica ederim... Sizin dezavantajınıza... Efendim, ben, her zaman
söylüyorum; muhalefet yoklama ister, Meclis Başkanı da Meclisi çalıştırmak için
çaba sarf eder; ama, böyle, çok önemli bir kanun var deyip de gelmeyen
arkadaşlarımıza kırıldığımı ifade etmek istiyorum. III. – YOKLAMA BAŞKAN - Efendim, ad
okunarak yoklama yapılacaktır. Yoklama uzun süreceği
için, kâtip üyenin oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Yoklamaya Adana İlinden
başlıyoruz. (Ad okunmak suretiyle
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayı vardır; görüşmelere başlıyoruz. IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1. – Oturum
Başkanı TBMM Başkanvekili Mustafa Murat Sökmenoğlu’nun, 1 Mayıs Uluslararası
İşçi Bayramı nedeniyle konuşması BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 1 Mayıs Uluslararası İşçi Bayramı münasebetiyle, alınteri ve
emeğin gerçek sahipleri olan bütün Türk işçilerini, emekçilerini yürekten
kutluyorum. 1 Mayıs İşçi Bayramı,
ülkemizde 80 senedir kutlanmaktadır; 1925 yılında çıkarılan bir yasayla, aynı
zamanda, Bahar Bayramı olarak da, bütün milletin katılımıyla, barış ve
dayanışmayı pekiştirici bir değer ve anlama sahiptir. Sayın milletvekilleri,
dolayısıyla, 1 Mayıs kutlamaları, işçilerimizle birlikte bütün milletimizin,
ortak duygular içinde, geleceğin güzelliklerine doğru, umutlarının yeşertilmesini
güçlendirici bir bayram özelliği taşımaktadır. Her alanda özveriyle
çalışarak ülke kalkınmasına üstün hizmetler veren bütün değerli işçilerimizin,
emekçilerimizin ve milletimizin İşçi ve Bahar Bayramlarını en iyi dileklerimle
tekrar kutluyor, başarılar diliyorum efendim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar) Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce, bu konuda üç sayın milletvekiline söz vereceğim. İlk söz, emekçilerin eski
genel başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Rıdvan Budak'ın. Buyurun efendim. (DSP ve
MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır Sayın
Başkan. B)
GÜNDEMDIŞIKONUŞMALAR 1. –
İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak'ın, 1 Mayısın tarihî anlam ve önemine, Türk
işçi ve emekçilerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı
konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı RIDVAN BUDAK (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bütün çalışanların ve emeğin
bayramı olan 1 Mayıs için söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 1 Mayıs. 1 Mayıs,
uzun yıllardan beri tüm dünyada ve ülkemizde çalışanlar tarafından işçi
sınıfının ve emeğin bayramı olarak kutlanmaktadır. Ülkemizde, 1 Mayıs, uzunca
bir süre, yalnız belli bir kesimin kutladığı ideolojik bir gün olarak
algılandı, daha da kötüsü, 1 Mayıslar, hep olayların yaşandığı, hatta, kan
dökülen bir gün olarak damgalandı. Bunun nedeni, 1 Mayısın tarihsel anlamının
yeterince bilinmemesidir. Sayın milletvekilleri, 1
Mayısın kökeninde, Amerikan işçilerinin, başta 8 saatlik işgünü olmak üzere,
diğer temel talepleri için yürüttükleri mücadele yatmaktadır. Amerikan işçi
sınıfı, 1886 1 Mayısında, günde 16 ile 20 saat çalıştırıldıkları ve bütün
haklardan yoksun oldukları bir dönemde, 8 saatlik işgünü talebiyle mücadele
başlattılar. Bu mücadelede çok sayıda arkadaşları hayatını yitirdi. Yıllar
içinde bu taleplerin büyük bir bölümü dünyada yaşama geçti. Yalnız Amerika'da
değil, tüm gelişmiş ülkelerde, işçiler, geçmişe göre, daha insanca ve hakça bir
çalışma düzenine kavuştular. O tarihlerden bu yana, 1 Mayıs, bütün ülkelerde
işçi sınıfının ve emeğin bayramı olarak kutlanmaktadır. Türkiye'de de, işçiler,
yüzyılın başlangıcından itibaren 1 Mayısı kutluyorlar. 1 Mayıs, işgal altındaki
İstanbul'da bile ulusal kurtuluş mücadelesinin bir parçası olarak kutlanmıştır. Değerli arkadaşlarım,
1977 yılında yapılan 1 Mayıs kutlamalarında provokasyon sonucu 37 yurttaşımızın
yaşamını yitirmesi, tarihimizdeki acı bir gün olarak hafızalardadır; bu
vesileyle, onları da saygıyla anıyoruz. Yakın geçmişte yaşanan
acıları ve inatlaşmaları bir yana bırakırsak, 1 Mayıs, 1990'ların başından
itibaren, farklı düşüncelere sahip konfederasyonlarımız ve sivil toplum
örgütlerimiz tarafından coşkuyla, ortak bir şekilde kutlanmaktadır; bugün de
öyle olmuştur. Bu gelişme, son derece de önemlidir. 1 Mayısın, artık, ülkemizde
de, hiçbir ayırım yapılmaksınız, bütün emekçilerin ortak dayanışma günü olduğu
daha iyi anlaşılmaktadır. Değerli arkadaşlarım, 1
Mayıs, solcuların ya da sağcıların bayramı değildir, Hıristiyanların ya da
Müslümanların, düşünce ve inanç farklılıklarının bayramı da değildir; 1 Mayıs,
emeğiyle, alınteriyle ve bilgisiyle çalışan ve üreten herkesin ortak
bayramıdır. 1 Mayıs vesilesiyle
konunun bir boyutunu daha vurgulamak istiyorum. Çalışanların yıllardır dile
getirdiği talepler, Meclis gündeminde bekletilmekte, ekonomik harcama
gerektirmeyen en küçük talepler bile çözülememektedir. Çalışma hayatını
düzenleyen kanunlarımız ILO sözleşmelerine uygun hale getirilmeli, örgütlenme
özgürlüğünün önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Sendikal hakların
kullanımında karşılaşılan barajlar, noter şartı ve yetki prosedürü gibi
uygulamalara, artık son verilmelidir. Yaklaşık iki yıldır
Mecliste bekleyen ve Sayın Başbakanın da çıkacağına dair söz verdiği iş
güvencesi yasa tasarısı, sosyal tarafların uzlaşması sağlanarak muhakkak
gerçekleştirilmelidir. Kamu çalışanlarının statüleri tekleşmeli ve bunların da,
çağdaş demokrasilerin sendikal hak ve özgürlüklerine kavuşturulması gereklidir.
Değerli arkadaşlarım, bir
kez daha vurgulamak istiyorum ki, Türkiye, dünyada, 1 Mayısın bayram olarak
kutlanmadığı birkaç ülkeden birisidir. Bu nedenle, Meclisimiz ve hükümet, 1
Mayısın, dünyada olduğu gibi, ülkemizde de emeğin bayramı olarak kutlanması
için gerekli adımı atmalıdır. 1 Mayıs, artık yasalaşmalıdır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Sayın Budak, bir
dakika efendim... Bir dakika... Mikrofonsuz konuşamıyorsunuz. Buyurun. RIDVAN BUDAK (Devamla) -
Teşekkür ederim. 1 Mayıs, ülkemizde ve
dünyada, bütün çalışanlara, yaşamını bilgisi, emeği ve alınteriyle kazananlara
kutlu olsun. Teşekkür ederim. (DSP,
MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Efendim, ikinci söz, aynı
konuda gündemdışı söz isteyen Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen'e aittir. Sayın Okuyan, üç sayın
milletvekiline de cevap verecek misiniz? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Evet. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Buyurun Sayın Dönen. (DYP
sıralarından alkışlar) 2. – Hatay
Milletvekili Mehmet Dönen'in 1 Mayısın tarihî anlam ve önemine, Türk işçi ve
emekçilerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı MEHMET DÖNEN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bugün, gerçekten, meydanlarda coşkuyla
kutlanan 1 Mayısı, Doğru Yol Partisi Grubu adına, ben de, buradan, bir kez daha
kutluyorum, emekçilere hayırlı olmasını diliyorum. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Eski arkadaşlarının mı?.. MEHMET DÖNEN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, az önceki hatip arkadaşımızın da söylediği gibi, 1 Mayıs
1886'da, Amerika'nın Chicago Şehrinde, işçilerin, günlük çalışma sürelerinin
12-16 saatten 8 saate düşürülmesi için düzenledikleri eylemde, o eylemi
protesto eden, sabote eden ve o eyleme silahlı saldırıda bulunan güçler, birçok
işçinin ölümüne neden olmuş, daha sonra, 3 Mayısta, aynı eylem bir daha
tekrarlanmış, yine birçok işçinin ölümüne neden olmuş. İşte, o günden itibaren
1 Mayıs, tüm Amerika Birleşik Devletleri işçi sendikaları tarafından anma günü
olarak ilan edilmiş ve her yıl 1 Mayısta, bugün, burada, bu anma günü olarak
düzenlenmeye başlamış; ama, sonuç olarak, bütün dünyada değişik adlar altında,
bazı ülkelerde "Hak ve Özgürlük Günü olarak, bazı ülkelerde "İşçi
Bayramı" olarak, bazı ülkelerde "Anma Günü" olarak günümüze
kadar kutlanagelmiş; ama, Türkiye'de, hâlâ 1 Mayıs bayram olarak kutlanmamış,
uzunca bir süre "Bahar Bayram" olarak kutlanmış; ama, bahar bayramı
olarak dünyanın hiçbir ülkesinde kutlanmamış. Değerli arkadaşlar, tabiî
ki, 1 Mayıs, işçi sınıfının, özellikle, sanayi devriminden sonra elde ettiği 8
saatlik çalışma süresi, en büyük kazanımlarından birisi; yani, sanayi
devriminden sonra en büyük kazanımlı 1 Mayısı elde ettiği için, bugünü bayram
olarak ilan etmiş. Geldiğimiz günde, artık, işçilerin yeni bir konsept içinde,
1 Mayısa yeni bir anlam yüklemek durumunda oldukları düşüncesindeyiz; yani,
artık, 1 Mayısı, sanayi toplumunun kavramları içerisinde, onun kurallarıyla
eski kavramlar doğrultusunda 1 Mayısı kutlamak çok büyük bir anlam taşımaz;
artık, sendikacılarımız da, işverenlerimiz de, özellikle küreselleşen dünyada 1
Mayısa yeni anlamlar yüklemek durumundadır. Tüm çalışanıyla, çalıştıranıyla
birlikte, dünyada rekabet etmeye yönelen insanlar, 1 Mayısları, yeni kurallar,
yeni kuramlarla, yeni anlamlar yükleyerek kutlamak durumundadırlar. Şimdi,
dünyada -düşünün- bilginin sınır tanımadığı ve özgürce dolaştığı, sermayenin
sınır tanımadığı ve özgürce dolaştığı, üç beş yıl sonra mal ve hizmetlerin,
özgürce, artık sınır tanımadığı bir dünyada emeğin böyle bir hakkının olmayışı,
önümüzdeki süreçte emek aleyhine büyük gelişmeler gündeme getirecek. İşte,
dünyada var olan işçi hareketlerinin, artık, emek-sermaye çelişkisinin
ötesinde, dünyadaki gelişmeleri yeniden yorumlayarak yeni bir konsepte girmesi,
1 Mayısları çağın gereklerine göre yeniden, yeni bir anlamla kutlamaları
gerekir. Yoksa, eski kuramlarla, eski kurallarla 1 Mayısları kutlamak, artık
çağdışı bir anlayış olarak görülmeye başlar ki, bu, 1 Mayısa da kötülük yapmak
olur diye düşünüyorum. Biz, Doğru Yol Partisi
olarak, emek-sermaye çelişkisi yerine, emek ve sermayenin uzlaştığı ve birlikte
dünyada rekabete yöneldiği bir anlayışı temsil ediyoruz. (DYP sıralarından
alkışlar) Bu anlayış doğrultusunda, artık, yeni konseptler doğrultusunda 1
Mayısı yeni bir anlayışla kutlamak gerektiği ve emek-sermaye çelişkisi yerine
uzlaşmasını koymak gerektiği bir sürecin, bir dönemin başladığını hepimiz
görmekteyiz. Eski kuram ve kavramların artık çağdışı kalmakta olduğunu da
hepimiz görmekteyiz. Hepinize saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
efendim. Efendim, gene aynı
konuda, söz alan Aydın Milletvekili Sayın Sema Pişkinsüt'e üçüncü konuşmacı
olarak söz veriyorum. Sayın Pişkinsüt, Buyurun.
3. – Aydın
Milletvekili Sema Tutar Pişkinsüt'ün 1 Mayısın tarihî anlam ve önemine, Türk
işçi ve emekçilerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı
konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı SEMA TUTAR PİŞKİNSÜT
(Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Toplumcu Demokratik Parti adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün 1 Mayıs. Amerika
Birleşik Devletlerinin Chicago kentinde 1886'da, 8 saatlik işgünü için
başlatılan mücadelenin yıldönümü. Bugün, en yüce değer
olan, tüm uygarlıkların yaratıcısı emeğin, emekçilerin uluslararası birlik ve
dayanışma günü. Aradan geçen 116 yılda, dünyada ve Türkiye'de, emekçilerin hak
arama mücadeleleri aralıksız sürdü. Bu uğurda pek çok bedel ödendi, görkemli
başarılar elde edildi, hüzünler, acılar yaşandı; ama, umut ve başarıya olan
inanç hiç eksik olmadı. Teknolojide ve iş
organizasyonlarında ortaya çıkan birçok değişikliklere karşın, emeğin ve
emekçinin sorunları hâlâ çözüm beklemekte. Bütün dünya ve Türkiye, 1970'lerin
ortalarından günümüze küreselleşme olgusunu yaşamakta. Küreselleşme sürecinde
teknolojide yaşanan gelişmeler, özellikle iletişim alanındaki atılımlar dünyayı
küçülttü, ülkeleri birbirlerine yaklaştırdı; ancak, bunların yanında yeni
sorunların da kaynağı oldu. Bu süreçte, zengin ülkeler ile yoksul ülkeler, her
ülkede de gelişmiş bölgeler ile geri kalmış bölgeler arasındaki farklar açıldı,
sosyal kesimler arasındaki farkların büyüklüğü, yoksulluk, açlık ve işsizlik
daha da arttı. "Sosyal adalet" ve "fırsat eşitliği" kavramları
erozyona uğradı. Küreselleşmenin olumsuz koşullarından emekçiler korunamadı. Bu
anlamda 1 Mayıslar, küreselleşme koşullarında yeni mücadele boyutları kazandı. Emeğin ve emekçinin
demokratik kurallar çerçevesinde ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını
koruyabilmesinin en önemli güvencesini, örgütlenmeyi, toplupazarlığı ve grevi
de sağlayan sendikal haklar sağlar. Oysa, bugün bu hakların geliştirilmesi bir
yana, önemli gerilemeler söz konusu. Gerçek sendikalı işçi sayısı 1980'lerden
çok daha az, 1 000 000'un dahi altında, âdeta sendikasızlaştırma süreci
yaşanmakta. Bu süreçte belki de tek sınırlı gelişme kamu çalışanlarının
örgütlenme haklarının güvence altına alınması oldu; ancak, toplupazarlık ve
grev hakkının tanınmamış olması büyük bir eksikliktir ve bu durum hâlâ
ulaşılması gereken bir hedefi oluşturmaktadır. Artık, 21 inci Yüzyılı
yaşıyoruz; ancak, ne yazık ki, Türkiye'de 8 saatlik işgünü mücadelesi emekçiler
için hâlâ anlamını korumakta. Bugün sigortasız ve kaçak işçilik son derece
yaygın. Üstelik bu işçiler olumsuz koşullar altında ve 8 saatten fazla
sürelerde çalıştırılmakta. Kadın emeğinin ucuz oluşu
onları emek-yoğun üretim dallarında çalışmaya zorlamaktadır. Düşük statülü bu
tür işler, düşük ücret, geçici çalışma, sosyal güvencesizlik kadınlara yönelik
ayırımcılığa neden olmakta. Çocuk işçiliğinin
yasalarımıza göre yasak olması, bu kapsamdaki uluslararası sözleşmeleri
onaylamış olmamıza karşın bu uygulamanın hâlâ önüne geçememiş durumdayız.
Üstelik bu durumdaki çocuklarımız son derece ilkel ve ağır koşullarda çalıştırılmakta. Günümüzde ülkeler için
çağdaşlık ölçütleri arasında yer alan iş güvencesinin Türkiye'de yasal
güvenceye kavuşturulmasına karşı çıkanlar hâlâ bulunmakta. Diğer yandan, çalışma
yaşamımızı düzenleyen yasaların Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma
Örgütünün belirlediği ölçütlere göre yeniden düzenlenmesi Parlamentomuzun
ertelenemez bir görevidir. İki büyük krizi yaşamış,
işyerleri büyük ölçüde kapanmış, işsizliği artmış bir ülkede, bugün, her
zamankinden daha çok emeğe duyduğumuz saygıyı göstermek zorundayız. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 1980 öncesi bahar bayramı olarak kutlanan 1 Mayısın tekrar
bayram olması için 1989'da verilen yasa teklifi kabul edilmemiş, aynı yıl,
sorun, İçişleri Bakanı hakkında gensoru verilmesine neden olacak kadar
tartışılmış, 1993 yılında ise 1 Mayısın bayram olarak kutlanmasını öneren yeni
yasa teklifi, hükümetin ve komisyonun olumlu görüş bildirmesine rağmen
yasalaşamamıştı. Artık, soğuk savaş dönemi bitti. 1 Mayısa soğuk savaş
anlayışıyla yaklaşmamalıyız. Soğuk savaş koşullarında yaşananları diri tutmaya
çalışmamalıyız. Birleşmiş Milletler üyesi
ülkelerin çok büyük çoğunluğunun üyesi olduğu, üyesi olmayı da hedeflediğimiz
Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin tümünün bayram olarak kutladığı 1 Mayısı,
emeğe duyduğumuz saygının bir ifadesi olarak çalışanlar bayramı olarak kabul
edelim. Bu konuda vermiş olduğumuz yasa tasarısının, tahmin ediyorum ki,
Parlamentomuz tarafından da uygun görüleceğine, destekleneceğine inanmaktayız. Bu düşüncelerle,
hepinizi, saygılarımla selamlarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. Hükümete söz vereceğim
de, ondan önce, bu konuda, İçtüzük 60'a göre söz verebilirim;
konuşmayan gruplar adına yerinden söz almak isteyen var mı efendim?.. NESRİN ÜNAL (Antalya) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ünal. Çok rica edeceğim;
İçtüzük 60'a göre söz veriyorum; çok kısa... Grubunuzun hissiyatını... NESRİN ÜNAL (Antalya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Medeniyet, teknoloji,
sanat dahil, insanlığın iyiliğine, güzelliğine olan her şeyin temelinde emek
vardır. Bu emek, alınteri, beyin ya da sanata ait olabilir. İşte, insanlığın
geleceği olan bu emeklerin sahibi bütün işçilerimizin bayramını, Milliyetçi
Hareket Partisi adına kutlar, onlar ve aileleri için daha güzel günlere haberci
olmasını temenni ederim. Emekli işçi ailesinin
imkânlarıyla okuyup uzman hekim, demokrasinin nimeti sonucu milletvekili olmuş
biri olarak konuşuyorum. Öncelikle, erkek işçilerin olduğu kadar kadın
işçilerin de sosyal hakları her platformda dillendirilmelidir. Onlara, hem iyi
bir eş hem iyi bir anne hem de iyi bir işçi olma imkânları sunulmalıdır; çünkü,
ailenin temeli, toplumun geleceğini şekillendiren mimarlar, annelerdir. Artık, Türk Milleti
olarak, çok geç kaldığımız üretime geçmek zorundayız; eğer, kendimiz üretirsek,
uluslarüstü Türk markalarını yaratırsak, o zaman, işçilerimiz, maddî
manevî, daha iyi şartlarda çalışır,
daha rahat emeklilik yaşarlar. Bu yüzden, işvereninden işçisine, bürokratından
seçilmişine daha çok çalışmak, daha çok üretmek zorundayız;ancak, bu yolla,
dünyanın en güzel, sağlıklı genç nüfusuna istihdam yaratabiliriz. İşverenlere şu hadisi
hatırlatmak istiyorum: "Çalışanın emeğini, alınteri kurumadan
ödeyiniz." İşçilerimize de son olarak şunu söylüyorum: Sofranızdan helal
lokma, yüreğinizden Türkiye sevdası eksik olmasın! Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Güven, siz bu
konuda değil herhalde?.. TURHAN GÜVEN (İçel)-Başka
bir konuda... BAŞKAN- Hayır, biliyorum
efendim, onun için... Üç partiye söz
verdim; bir, bağımsız milletvekiline, bir parti başkanına, bir de Doğru
Yol Partisine. Sayın Bakan cevap
vermeden evvel, konunun önemi, haftanın önemi münasebetiyle, evvela, Sayın
Mahfuz Güler'e, sonra Sayın Candan'a, yerinden ifade etmek üzere 2 dakikalık
söz veriyorum; bu konuda hislerini
öğreneceğiz. Buyurun. MAHFUZ GÜLER (Bingöl)-
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Ben de bütün emekçilerin,
işçilerimizin ve memurlarımızın bayramı olan 1 Mayıs gününün bütün çalışanlara
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum; tekrar teşekkür ediyorum efendim. BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum. Buyurun Sayın Candan. VEYSEL CANDAN (Konya)-
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; muayyen günlerde, Genel
Kurulda, zaman zaman işçilerle ilgili, esnaflarla ilgili haftalar ve aylar
kutlanmaktadır; belki, Genel Kurulda bunlar mutat hale geldi. Şu soruyu
cevaplamamız lazım: Böyle temennilerle nereye gidebildiğimize, ne
yapabildiğimize bakmak lazım. Mevcut hükümet uygulamalarına baktığımız zaman,
bu bayram kutlamalarıyla, maalesef, tam tezat halinde olduğunu görüyoruz. Hükümet,
genel anlamda, kamu açıklarını kapatmak için ya iç borçlanma ya dış borçlanma
yoluna gitmekte veya vergi koymaktadır ve bugün toplanan vergilerle, borçların
faizi ödenmektedir. Onun için de, işçilerimize, emekçilerimize verilen
ücretler, daha verilme noktasında, kâğıt üzerinde geri alınmaktadır. Böyle bir ortamda, yani
işsizlik oranının yüzde 20'ye vardığı, toplumun 20 000 000'unun açlık sınırında
olduğu bir ortamda, işte 1 Mayısı kutluyoruz ve birtakım temennilerde
bulunuyoruz, böyle temennilerle işi savuşturuyoruz. Gündemdışı konuşmalarla bir
yere varmak mümkün değildir. Daha sonra, bir yıl sonra geldiğimiz nokta
itibariyle, bu çalışan insanlara somut, en azından mutfağında, en azından
alabildiği ücretlerde bir iyileştirme yapmak mecburiyetindeyiz. Kaldı ki,
hükümetin, bugüne kadar yaptığı bütün uygulamalarda, IMF ve Dünya Bankası, yani
borç aldığımız kurumlar istikametinde baktığımız zaman, işçi ücretleri, memur
ücretleri, çalışanların ücretleri, sağlık sorunları hemen hemen her gün bir
adım daha geriye gitmektedir. Özellikle, bu kurumlarda da, Sayın Bakanların
zaman zaman açıkladıkları gibi, yolsuzluklar had safhaya varmış, emekli
insanlarımız ilaçlarını alamaz haldeler veya çok zor almaktalar, sağlık
sorunları giderek artmaktadır. Daha sonraki 1 Mayısta,
bunların azalarak müzakere edildiği bir ortamda buluşmak dileğiyle, ben
buradan, tekrar, çalışanlarımızın, işçilerimizin, emekçilerimizin ve
emeklilerimizin bu günlerinin daha iyi günlere ulaşması dileğiyle saygılar
sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. Sayın Bakana söz
veriyorum; buyurun. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Sayın Bakan, bayramınız
kutlu olsun. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime
başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz önce konuşan çok
değerli arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, bu gün 1 Mayıs; işçilerin,
emekçilerin, çalışanların günü. Ben de öncelikle, şahsım ve hükümetimiz adına
bütün çalışanlarımızın, işçilerimizin, emekçilerimizin 1 Mayıs Bayramını tebrik
ediyorum ve kutluyorum. Bu gün vesilesiyle bazı
şeyleri Muhterem Heyetinizle de paylaşmak arzusundayım ve yine sözlerimin
başında, bugün, çeşitli illerde, çeşitli meydanlarda, başta, Türk-İş, Hak-İş ve
DİSK Konfederasyonları olmak üzere, birçok sivil toplum örgütünce düzenlenen
toplantıların, şu ana kadar, fevkalade yasalar çerçevesinde geçtiği ve herhangi
bir olumsuzluğa rastlanmadığı haberini de sizinle paylaşmak istiyorum ve başta,
bu üç konfederasyon olmak üzere, bütün bu etkinliklere katılan kuruluşlarımıza
da teşekkür ediyorum. 57 nci cumhuriyet
hükümeti döneminde özellikle çalışma hayatımızla ilgili çok önemli düzenlemeler
yapılmıştır ve ben, bu Dönem Parlamentomuzun, 21 inci Dönem Parlamentomuzun,
iktidarıyla muhalefetiyle, bütün değerli milletvekili arkadaşlarımızın
katkılarıyla çıkarılan birçok yasadan dolayı da bugün, bir önceki yıla veya
daha önceki yıllara nazaran, 1 Mayısta, çalışanlar adına daha yeni kazanımların
ortaya çıktığını huzurunuzda ifade etmek durumundayım. Ekonomik ve Sosyal
Konseyin kurulmasına İlişkin Kanun, yine, Yüce Heyetinizin oylarıyla çıkmıştır;
aşağı yukarı otuz yıldan bu yana Türkiye'nin gündeminde olan, tartışılan,
istenilen bir kanundur. İşsizlik Sigortası
Kanunu, yine, 4447 sayılı Yasayla hayata geçirilmiştir ve işsizlik sigortası,
geçtiğimiz nisan ayı itibariyle uygulamaya konulmuş olan bir sigorta dalıdır. İlk defa, 1911 yılında
İngiltere'de uygulamaya geçen, 1924'te İtalya'da, 1927 yılında da Almanya'da
uygulama alanı bulan işsizlik sigortası, maalesef, doksan yıl sonra
Türkiyemizde hayata geçirilmiştir ve Türkiye'nin gündeminde, çalışanların
gündeminde de elli yıldan bu yana tartışılan bir yasadır; bu da, 57 nci
cumhuriyet hükümetimizin döneminde, 21 inci Dönem Parlamentomuzun oylarıyla
kanunlaştırılmıştır. Yine, ta 1961 yılından bu
yana tartışılan, kırk yılı aşkın bir süredir talep edilen, kamuda çalışanların
sendikal örgütlenmeleriyle ilgili kanun tasarısı da, Yüce Heyetinizin oylarıyla
kanunlaşmıştır. Bireysel emeklilik
sistemiyle ilgili kanun, sosyal güvenlikle ilgili düzenlemeler, hepsi bu
dönemde çıkarılmış olan düzenlemelerdir. Bütün bu çıkarılan
yasalar, çalışma hayatımızda, özellikle işçilerimizle ilgili önemli yeni
kazanımları da beraberinde getirmiştir. Şu anda Parlamentomuzun
gündemine intikal ettirilmiş olan, biraz önce bazı arkadaşlarımız tarafından da
dile getirilen İş Güvencesi Yasa Tasarısı da, sanıyorum önümüzdeki günlerde
komisyonlarda ve daha sonra da Genel Kurulda, sizlerin huzuruna gelecektir. Yabancıların Çalışma Usul
ve Esaslarını Düzenleyen Kanun Tasarımız da, yine, Parlamentonun gündemindedir;
1 000 000 yabancı kaçak işçinin çalıştığından söz edilen bir Türkiye için, bu
yasa tasarısının da kanunlaşması, çalışanlarımız açısından fevkalade önem arz
etmektedir. Yine, kötü biçimde çocuk
işçilerin çalışmasını önleyici bir düzenlemeyi getiren kanun tasarımız da, en
kısa sürede Yüce Heyetinizin huzuruna getirilecektir. Bütün bu çıkarılmış olan
yasalar ve Parlamentonun gündemine intikal ettirdiğimiz bu kanun tasarıları,
çalışma hayatımızla ilgili mevcut boşlukların giderilmesi, mevcut eksikliklerin
giderilmesi bakımından önemli bir gelişmedir; ancak, bugün, hâlâ, çalışanların,
her yönüyle çok ciddî sorunlarının mevcut olduğunu da biliyoruz. Özellikle, 12
Eylül hukukundan kalma çalışma hayatıyla ilgili yasaların, kısa sürede
değiştirilmesi de gerekiyor. Bununla ilgili olarak, 1475 sayılı İş Kanunu, 2821
sayılı Sendikalar ve 2822 sayılı Grev ve Lokavt Kanunları üzerinde -sosyal
diyalogun en güzel örneği olarak, 3'ü işçi, 3'ü işveren ve 3'ü de hükümetin
önerdiği 9 değerli öğretim üyesinden oluşan bir bilim kurulu tarafından- şu
anda, çalışmalar devam etmektedir. 1475 sayılı İş Kanunu üzerindeki görüşmeler
şu günlerde tamamlanmak üzeredir; bunu da, en kısa sürede Bakanlar Kuruluna ve
daha sonra da Parlamentonun gündemine getireceğiz. Bu yasalarda, bir
taraftan çağdaş bir düzenlemeyi gerçekleştirirken, bir taraftan da Avrupa
Birliğinin norm ve standartlarını ölçü alan ILO sözleşmelerini dikkate alan
önemli düzenlemeleri amaçlıyoruz. Hazırlanan bu yasa
tasarılarının da kanunlaşmasıyla birlikte, özellikle çalışma hayatımızı
yakından ilgilendiren hukuksal birçok sakıncaların veya hukuksal boşlukların
giderilmesi de, sonuç olarak temin edilmiş olacaktır. Bunlar, bugün, sizlerle,
kısaca paylaşabileceğim hususlardır. Bir hususu daha sizinle
paylaşmak arzusundayım: Değerli arkadaşlarım, bugün, bütün dünyadaki değişime
paralel olarak, Türkiye'de de, bu değişim, her alanda ve kesimde yaşanmaktadır.
Daha düne kadar "sendika" denildiğinde, hemen karşısında "acaba
bir kötü niyet mi" algılamasının var olduğu bir ülkedeydik; ama, görüyoruz
ki, bugün, işçi sendikalarımız da, büyük ölçüde, kendi dünya gerçeklerini kabul
ederek bir değişim sürecine katkı sağlar durumdadırlar. Son yıllarda, ekonomik
kriz içerisindeki süreçte, birçok işçi sendikamızın işverenlerle beraber
hükümete ortak öneriler getirmeleri, bu değişikliğin çok güzel ve çarpıcı
örnekleridir; bundan dolayı da sendikalarımızın değerli yöneticilerini
izninizle kutlamak istiyorum. Tekrar, şahsım, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve 57 nci cumhuriyet hükümeti adına tüm
işçilerimizin, emekçilerimizin, çalışanlarımızın 1 Mayıs gününü kutluyorum;
hepinize en derin saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan. Bu arada, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanvekili olarak bir şey hatırlatmak isterim: Anayasa
Mahkemesinin süresi bu ay içinde doluyor. Yine, Af Yasası gibi bir kargaşaya
mahal vermeden, son güne kalmadan, inşallah, önümüzdeki hafta getirirseniz, bu
kanunu da, biz, arkadaşlarımızla beraber çıkarırız. Teşekkür ediyorum Sayın
Bakan. Efendim, şimdi, Sağlık
Bakanımız, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre sigara bırakma kampanyası ve sigara
bırakma haftası münasebetiyle söz istemişlerdi; ancak, Sayın Sağlık Bakanımız
Cumhurbaşkanına bir heyetle çıkma mecburiyetinde kalınca, bu talebini, bizden,
Başkanlığımızdan geri almak istedi ve tahmin ediyorum, yarın tekrar isteyecek. TURHAN GÜVEN (İçel)-
Sayın Başkan... ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, izin verir misiniz? BAŞKAN - Efendim,
bendeniz izah edeyim... Tabiî, zatıâliniz de konuşacaksınız; size söz
vereceğim. Karşınızda, bendeniz de, kırk senelik sigara tiryakisi olarak bu
haftaya, kampanyaya katıldım. Sayın Bakanın söyleyeceğinden çok daha anlamlı,
benim bu kürsüde hareketim, gibi geliyor... Sayın Güven, buyurun. TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkanım, biraz evvel ifade buyurdunuz. Hükümet etmek ciddî bir iştir.
İçtüzüğün 59 uncu maddesi çok net ve açık hüküm ihtiva etmektedir.
"Hükümet, olağanüstü hallerde gündemdışı söz isteyebilir" diyor ve isterse
de, Başkan, bu işi yerine getirir, bu görevi ifa eder. Şimdi, Sayın Bakan,
olağanüstü bir acele hal görmüş ki, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre, Meclis
Başkanlığından söz istemiş ve bu, yazıyla bütün gruplara bildirilmiştir. Yine,
İçtüzüğün 59 uncu maddesinin birinci fıkrasına göre, gruplara söz hakkı
doğmuştur. Doğru Yol Partisi olarak biz, bu işin ciddiyeti içinde, bir
arkadaşımıza görev verdik; Sayın Bakan konuşacak, Grup olarak biz de buna
gereken cevabı vereceğiz. Hazırlığımız yapmışız; fakat, şimdi, Sayın Bakan,
konuşmaktan vazgeçme gibi bir lükse sahip değildir; çünkü, herhalde günlük
programı bellidir; önceden nereye gideceğini biliyorsa.... MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Geldi Sayın Bakan. TURHAN GÜVEN (İçel) -
...-gerçi, Sayın Bakan şu anda burada- ona göre çıkar, ya hiç konuşma talep
etmez veya bu talebi yerine getirmişse, gruplara söz hakkı doğar. Sayın Bakan,
gelir, burada, Yüce Meclisin önünde gereği neyse ifade buyururlar ve biz de ona
göre -arkadaşlarımızı hazırlık yaptırmışsak- konuşma yaparız. Sayın Bakan şimdi
geldiklerine göre, belki konuşma talebinde bulunacaklar; yani, bir vazgeçme
oldu, herhalde bir vazgeçme daha olacak bundan. O bakımdan, bizim de, kendisini
zevkle dinlemeye hazır olduğumuzu ifade ediyorum. Ciddî olan işlerde, böyle,
ben konuşmak istiyorum, sonra vazgeçiyorum demek, bir hükümete ve bir hükümet
üyesine, pek, elde etmeyen bir tutum ifade ettiği için, pek yakıştıramadığımı
ifade etmek istiyorum. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Efendim teşekkür
ediyorum. Malumunuz, Başkanlık
olarak bize bir talep geldi; ben de İçtüzüğe göre bunu yerine koydum. Sayın
Bakan da burada yoktu; şimdi, sizin ikazınız sırasında da teşrif ettiler. Eğer,
59 uncu maddeye göre konuşacaklarsa, ben söz vereceğim efendim. Buyurun Sayın Bakanım... TURHAN GÜVEN (İçel) -
Teşekkür ederiz efendim. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Zevkle dinleyeceğiz Sayın Bakanı efendim. BAŞKAN - Uzun konuşmasına
lüzum yok; dedim ya, ben, şimdi reklam aracıyım onun. Buyurun efendim. (MHP ve
DSP sıralarından alkışlar) 4. – Sağlık
Bakanı Osman Durmuş'un, sigarayı bırakma haftası ve sigarayı bırakma kampanyası
münasebetiyle gündemdışı açıklaması ve DYP Gaziantep Milletvekili İbrahim
Konukoğlu, SP Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan, MHP Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş, ANAP Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy, DSP İzmir
Milletvekili B. Suat Çağlayan, AK Parti Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın
grupları adına konuşmaları SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, sigara konusu
önemli bir konu. Bu konuyu tüm topluma ve dünyaya mal etmeye çalışıyoruz;
ancak, bu konuyla ilgili bir çabamız da, toplum liderlerini bu konunun arkasına
almak ve desteğini sağlamaktı. Bu çerçevede, Sayın Cumhurbaşkanımızdan randevu
istedik ve sağ olsunlar, randevumuza cevap verdiler. Bu vesileyle, bir heyetle,
Sayın Cumhurbaşkanımızı ziyaret edebilme imkânı bulduk. Ana ve çocuk ölümleri
konusu gündemde. O konuda da, Cumhurbaşkanımız, destek vereceklerini
söylediler; ancak, daha evvel de sigara konusunda Sayın Başkanımızdan söz
istemiştim. Bu ikisinin çakışması dolayısıyla, Sayın Başkanımızın bir başka gün
bize söz vermesi kaydıyla bu hakkımı daha sonra kullanabileceğimi ifade etmek
isterim. Bu konuda, Sayın Başkanım, bize destek verirlerse, bu hafta içinde bir
başka gün konuşmamı tamamlamak isterim efendim. Sayın Başkanım... BAŞKAN - Buyurun
efendim... SAĞLIK BAKANI OSMAN
DURMUŞ (Devamla) - Sayın Başkanım, bir başka gün söz verme hakkı
veriyorsanız... BAŞKAN - Evet... MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Pazarlık yok... BAŞKAN - Efendim,
pazarlık yapmıyor; hükümet, her istediği zaman böyle bir hakka sahip. İstirham
ederim yani!.. Yüce hükümet bu; bu kadar da basit değil... SAĞLIK BAKANI OSMAN
DURMUŞ (Devamla) - Mazeretimi ifade ettim. Zannediyorum, anlaşılmıştır. Teşekkür ediyorum
efendim. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bakanın
kibarlığından kaynaklanıyor. Ne zaman isterse, çıkar kürsüye konuşur; yeter ki
siz, sigarayı bırakın!.. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkanım, şimdi gündemdışı konuşma olduysa, gruplara da söz hakkı düşer. BAŞKAN - Sayın Gönül,
gündemdışı konuşmayacağını, bugün, işçi bayramı olması münasebetiyle bir sayın
bakana söz verdiğim için, ifade ettiler burada gayet açık; konuşmaktan imtina
ettiler; ama, bu konuda siz konuşmak istiyorsanız, size söz vereyim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Doğru Yol Partisi Grubu adına, İbrahim Konukoğlu konuşacaklar efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, şu
anda, ilk sözü... Bir dakika efendim... Söz
vermedim ki; niye alkışlıyorsunuz?!. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Gruplara söz hakkı doğdu Sayın Başkanım. BAŞKAN - Efendim,
gruplara söz hakkının doğduğunun farkındayım; ama, ilk sözü, Anavatan Partisi
Afyon Milletvekili Sağlık eski Bakanı Sayın Halil İbrahim Özsoy istediler. HALİL İBRAHİM ÖZSOY
(Afyon) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, olayın önemini belirten bir konuşmayı
ileride yapacağını ifade ettiler. BAŞKAN - Sayın Özsoy,
usulen, söz hakkı doğdu. Siz konuşmayacaksanız, diğer gruplara söz vereceğim.
İsteyen grup konuşur, istemeyen grup konuşmaz. HALİL İBRAHİM ÖZSOY
(Afyon) - Ben, Anavatan Partisi Grubu adına,
Sayın Bakan sigara konusunda Meclise bilgi verdikten sonra konuşmak
istiyorum; arz ederim. BAŞKAN - Peki efendim,
teşekkür ediyorum. Buyurun Sayın Konukoğlu.
(DYP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 10
dakika. DYP GRUBU ADINA İBRAHİM
KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sigarayı bırakma
kampanyası ve sigara bırakma haftası nedeniyle Doğru Yol Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
sigara alışkanlığı maalesef hem içene hem de çevresine zarar vermesine rağmen
yasak olmayan ve neredeyse, devlet ve sigara üreticileri tarafından desteklenen
kötü bir alışkanlık. Devlet, aldığı vergiler, sigara üreticileri de büyük
kazançlar nedeniyle bu alışkanlığın artarak sürmesini istiyor; bu nedenle,
sigara bırakma kampanyası ve sigara bırakma haftaları etkili olmuyor, olamıyor.
Gelişmiş ve zengin
ülkelerde sigara içenlerin sayısı azalırken, geri kalmış ve gelişmekte olan
ülkelerde bu sayı giderek artıyor. Gelişmiş ülkelerdeki büyük sigara
üreticileri düşen kârlar nedeniyle, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde
sigara tüketimini artırmak ve insanlara büyük zararlar verme pahasına daha
fazla kazanmak için büyük çaba gösteriyorlar. Amerika Birleşik Devletlerinde 4
büyük sigara firması, 8 ayrı eyalette açılan davalar nedeniyle savcılarla anlaşarak
sigara yüzünden çeşitli hastalıklara yakalananların tedavisinde ve sigarayla
mücadele fonlarına aktarılmak üzere 206 milyar dolar ödemeyi kabul etti. Yine,
sigara üreticisi bir grup, sigara içmekle kanser arasında bağlantı olduğunu
kabul ederek, 22 eyalet savcısıyla anlaştı. Sigaradan zarar görenler için, her
eyalete 25 milyon dolar ödemeyi ve 25 yıl boyunca eyaletlerden elde edeceği
kârın yüzde 25'ini, aynı amaçla bu eyaletlere vermeyi kabul etti. Yine, aynı
ülkede, sigara üreticisi şirketler, 40 eyalet başsavcısıyla önce anlaştılar, 25
yıl içerisinde 386 milyar dolar vermeyi kabul ettiler; daha sonra bundan
vazgeçtiler, ama, tazminat ödemekten kurtulamadılar. Bu firmalar, sigaranın
zararlarını kabul ederek, kendi ülkelerinde sigaradan zarar görenlere ve
sigarayla mücadele için bu kadar tazminat ödemeyi kabul ediyorlar, bir yandan
da, bizim gibi ülkelerde sigara satışını artırmak için çabalıyorlar. Değerli milletvekilleri,
sigara, bünyesinde bulundurduğu nikotin, katran ve içilirken ortaya çıkan karbonmonoksitle
insana zarar veriyor. Özellikle nikotin, uyuşturucular gibi bağımlılık yapıyor,
tansiyon ve kalp hızını artırıyor. Katran ise, akciğerlerde, kanser, amfizem ve
kronik bronşite sebep oluyor; bunu bilmeyen yok. Son 40 yılda, yüzde 250
oranında artış gösteren akciğer kanserine, sadece Amerika Birleşik
Devletlerinde, yılda 160 000 kişi yakalanıyor. Ülkemizde, çok sağlıklı bilgiler
olmamasına rağmen, her yıl, 30 000-40 000 kişi akciğer kanserine yakalanıyor.
Araştırmalara göre, akciğer kanserinin yüzde 85'i, kronik bronşitin yüzde 75'i,
kalp hastalıklarının yüzde 25'i sigaradan kaynaklanıyor. 100 000 kişilik
nüfusta, hiç sigara içmeyenlerin akciğer kanserine yakalanma oranı çok az iken,
günde bir paket içenlerde 44, bir iki paket içenlerde 58, günde iki paket veya
daha fazla içenlerde 72'ye kadar yükseliyor. Sigaranın filtreli olup olmaması
veya düşük katran ve nikotin ihtiva edip etmemesi de, maalesef, çok önemli
değil ve sonucu değiştirmiyor. Sigara içen kadınlar için
durum daha da kötü; hem erken menopoz hem de çok fazla oranda kalp krizi söz
konusu. Değerli milletvekilleri,
Amerika Birleşik Devletlerinde, dört yıl önce, gençliği sigara alışkanlığından
korumak için bir dizi yeni yasa yürürlüğe konuldu, tütünün esrar gibi
bağımlılık yapan uyuşturucu bir madde olduğu karar altına alındı, yönetime bu
konuda sert önlemler alma yetkisi verildi; bunlara uymayanlara, uzun süreli
hapis, işyeri kapatma ve büyük para cezaları getirildi. Aynı ülkede, sigara
üreten şirketler, sigaranın insan sağlığına zararlı olduğunu itiraf ettiler ve
Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlarının sağlığına verdikleri zarar
nedeniyle tazminat ödemeyi kabul ettiler. Bu şirketler, Türkiye'de, hâlâ sigara
üretmekte ve Tekelin fabrikalarını almak için çaba göstermektedirler. Sigara
içen Amerikan vatandaşlarının sağlığına verdikleri zararın sorumlusu olduğunu
kabul eden ve tazminat ödeyen bu şirketler için, Türkiye'de de aynı yola
gidilmelidir. Ülkemizde, 1996 yılında,
4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Yasa
çıkarılmıştır. Bu yasayla, sigara reklamı ve tanıtımı için sınırlamalar
getirilmiştir. Yine, bu yasayla, kamu kurum ve kuruşlarında, 5 veya daha fazla
kişinin çalıştığı yerlerde, nakil vasıtalarında ve bekleme salonlarında sigara
yasaklanmıştır; doğrusu yapılmıştır, en azından, sigara içmeyenler korunmuştur.
Her ne kadar buna tam uyulmasa da, büyük yararı olmuştur, getirilen para cezası
da caydırıcı olmuştur. Değerli milletvekilleri,
dünyada, her yıl, sigaraya bağlı nedenlerle 3 000 000 kişi ölüyor. Kişi başına sigara tüketimi yönünden,
Türkiyemiz, Avrupa'da ikinci. Bilinen bu zararı nedeniyle, eğitim, sigara içme
oranını düşürür diye düşünülürken, bizim ülkemizde bunun tam tersi söz konusu.
Ülkemizde, hiç okula gitmeyenlerde sigara içme oranı yüzde 26 iken, bu oran
üniversite mezunlarında yüzde 59'a kadar yükseliyor. Sigaraya başlama yaşı da,
maalesef, giderek düşüyor. Bir araştırmaya göre, sigara içen insanlarımızın
yüzde 20'si 11-14 yaşlarında sigaraya başlarken, yüzde 39'u da 15-18 yaş arası
sigaraya başlamaktadır. Yani, 11-18 yaş arası sigaraya başlayanların oranı,
sigara içenler arasında yüzde 59'dur. Bu da, okullarımızda bu konuda yeterli
çalışmanın olmadığını gösteriyor. Sigara alışkanlığını
önleme ve sigarayla mücadelenin en etkili yolu, okullarda bu konudaki,
verilecek eğitimdir. Unutulmamalıdır ki, sigara üreticilerine ödenen paradan
çok daha fazlası, sebep olduğu hastalıklar nedeniyle kendi bütçemizden
gitmektedir. Sadece sigaraya bağlı akciğer kanseri tedavisi için, ülkemizde
yılda 120 trilyon harcanmaktadır. Kronik obstrüktif akciğer hastalığı, astım ve
kalp damar hastalıkları dikkate alındığında bu harcamanın 1 katrilyon lira
civarında olduğu tahmin edilmektedir. Değerli milletvekilleri,
sigarayı bırakma kampanyaları, elbette önemlidir. Fiziksel ve psikolojik
bağımlılık yapan sigarayı bırakmak gerçekten zordur. Her gün, çevremizde,
sigarayı bırakmak isteyen ve bıraktığını söyleyen dostlarımızı görürüz. Çoğunun
da yeniden başladığını görüyoruz. Sigarayı bırakmak istediğimizde nikotinin sebep
olduğu fiziksel bağımlılığı ve psikolojik bağımlılığı yenmek zorundayız; bunun
sebep olduğu pek çok sıkıntıya katlanmak zorundayız; depresyon, sinir
bozukluğu, uykusuzluk, konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısı, yorgunluk, iştah
artışı gibi pek çok sıkıntıyı aşmak zorundayız. Sigara içen pek çok kişi,
sigaranın sağlıkları için ne büyük bir tehlike oluşturduğunu, çocuklarına ve
çevresine kötü örnek olduğunu, sigara içmeyenleri ne kadar rahatsız ettiğini
çok iyi biliyor, ne kadar para kaybına neden olduğunu da iyi biliyor. Günde iki
paket sigara içen bir insan bir günde 4 000 000 lira, bir yılda 1,5 milyar
lira, 40 yılda da 60 milyar lira, sigaraya para harcıyor. Bir paket içerse
bunun yarısı kadar harcıyor. Sigaradan kurtulmak
gerçekten kolay değildir; ama, pek çok insan bunu başarmıştır, başarmaktadır;
iradeyle bunu başarmak mümkündür. Nitekim, Amerika Birleşik Devletlerinde
devlet desteğiyle sigara aleyhtarı kampanyalar yapılmış ve son yirmi yılda
sigara kullanma alışkanlığı yüzde 41'den yüzde 29'a kadar düşmüştür. Kişi
başına yılda tüketilen sigara sayısı da yüzde 25 azalmıştır. Aynı zaman
diliminde ülkemizde kişi başına tüketilen sigara sayısı ise, nüfus artışına
rağmen, maalesef, yüzde 13,5 oranında artmıştır. Sigarayla mücadelede
gelişmiş ülkelerde ne yapıldıysa biz de onu yapmalıyız. Bunlar, kamuoyunun
bilinçlendirilmesi, sigaranın vergilendirme ve fiyatında caydırıcılık, toplu
mekânlarda sigara içilmemesi, 18 yaşından küçüklere, bilhassa okul önlerinde
sigara satışının yasaklanması ve sigara reklamlarının önlenmesi olarak
sayılabilir. Sigara aleyhtarı kampanyalar, sadece sağlıkçılar tarafından değil,
medyanın, politikacıların ve sanatçıların aktif katılımıyla yürütülmelidir.
Sigarayı bırakmak isteyen kişilere herkes destek olmalı ve bırakanlar
kamuoyunda takdir edilmelidir. Sigarayı bırakmanın pek çok yolu vardır; ama, en
önemlisi, karar almak, inatla bu kararını sürdürmektir. Bu hafta nedeniyle sigara
alışkanlığının azalması umuduyla, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Saadet Partisi Grubu
adına, Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan; buyurun efendim. (SP
sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA MEHMET
ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Değerli Başkanım, kıymetli arkadaşlarım; bugün,
Mecliste yapabileceğim en kolay konuşmayı yapıyorum; çünkü, muhatabımız sigara.
Sigara, bütün insanlığın,
şu anda, çekmekte olduğu hastalıkların başında gelmekte. Sigaranın anayurdu
Amerika ve Amerika'dan çıkıp 1400'lü, 1500'lü yıllarda Avrupa'ya, oradan da tüm
dünyaya yayıldığı söyleniyor. Osmanlı
İmparatorluğunun yıkılma döneminde Düyunu Umumiyeye konu oluyor ve Reji İdaresi
kuruluyor. Yine, Anadolu'da, o zamanlar, sıhhatinin ne kadar zarar gördüğünün
farkında olmayan insanların, sigarayı kullanmayı teşvik edici söylemlerini
burada görüyoruz. Nüfusu az bir Anadolu; ama, sigaradan da ne kadar zarar görüp
görmediğini bilmiyor. Nüfusu çoğaltmak için "kadın çocuklu" sigarayı
bol tüketmek için "erkek çıbıklı" olur" demişler. Belki, şuur altında bazı
duygular kabarmış. O kabaran duygulardan bir tanesi de şu: "Sigara içenler
kokar ve erkekler kokar, o zaman sigara içmek erkeklik alametidir" gibi,
toplumda yanlış bir kanı yerleşmiş, sigarayı da teşvik edecekler. Seven insanlarımız,
sevdiklerine, istediklerini anlatamadıkları zaman "cigaramın dumanı,
yoktur yârin imanı" demişler. Yalnız kalacak; babasından ayrı, anasından
ayrı, evlatlarından ayrı kalacak ve diyecek ki "benim tek dostum içki ve
sigara..." Dertlenecek Anadolu insanı... Birinci Kurtuluş Savaşını
yaşayacak... 150-160 yıldır kafası karışık; bir tarafta inancı, bir tarafta
harcı, ihtiyacı, bir taraftan da işgaller... Yönetime yabancı ve türkülere
girecek "ah bir ateş ver, cigaramı yakayım..." Ama, her şey cigara
için... İlim öğrenecek, sigaranın
zararlarını bilecek; fakat, diyecek ki "sigara yak, bana bir şey olmaz,
ben doktorum..." "Yemek üstüne bir
tane sigara, kahve üstüne bir tane sigara, atın ölümü sigaradan olsun, boş ver,
bir şey olmaz, yak bir sigara" ve neticede insanlarımız, bu deyişlerle,
sigara tüketimine yönlendirilecek ve teşvik edilecek... Tarlada yetişen tütün,
fabrikada işlenen tütün... Her ikisi de insan sağlığına zararlı. Tüketimi ise
başlı başına ayrı bir dert. Şu anda, Türkiyemizde
erkek nüfusunun yüzde 60'ı, kadın nüfusunun yüzde 13-35'i, genel nüfusun da
yüzde 40-44'ü sigara kullanmaktadır. 1984'te yabancı
sigaraların ülkemize gelmesinden sonra, sigara tüketiminin yüzde 80 arttığını
görüyoruz. Amerika Birleşik Devletlerinde 1980 yılında nüfusun yüzde 32'si
sigara kullanırken, yapılan eğitim çalışmaları ve sigarayla ilgili aleyhte
söylemlerin geliştirilmesi neticesi 1999'da sigara içenlerin oranı yüzde 24'e,
2001 yılında yüzde 23'e düşmüş. Değerli arkadaşlar,
Almanya ve İspanya'da ölümlerin yüzde 30'unun sigaradan olduğunu biliyoruz.
Dünyada yılda 4 000 000 kişi sigaradan dolayı ölmekte. Netice olarak, gelişmiş
ülkeler, sigara tüketimini azaltıcı tedbirler almaya çalışırken, bizde ve
gelişmekte olan diğer ülkelerde "sigara tüketimini nasıl artırırız"
hesapları yapılmakta ve sigara tiryakiliği özendirilmektedir. Hani derler ya
"sigaranın parasını el, dumanını yel alır", Tütün Yasasından sonra,
parasının bizde kaldığını veya kalacağını da söylemek zor; tabiî ki, parası da
ele gidiyor. Dünyada 4 000 000 insanın
sigaradan öldüğünü düşünecek olursak, dünya için çok büyük sorun olarak halen
karşımızda durmaktadır. Ülkemizde yıllık tütün tüketim miktarı 100 000 tondur,
1 yılda Türkiye'de ölen 100 000 kişidir arkadaşlar. Bu, çok büyük bir hastalık,
toplumsal hastalık... Sigaranın keyfi ülkemizde
nelere mal oluyor... Sigaranın dumanının o cilvesine kapılmanın bedeli, tıkanan
beyin damarları neticesinde felç; tıkanan kalp damarları, o koroner damarları
neticesinde enfarktüs; tıkanan mezanter arter damarları neticesi ölüm; tıkanan
ayak ve kol damarları neticesinde de ayaksız, kolsuz kalan insanlar... "Olmaya devlet
cihanda bir nefes sıhhat gibi" cümlesi ve sigara... Nefes darlığı, kalp
yetmezliği ve ayakları şişmiş, burnu kızarmış insan manzarası... Nefes darlığı
ve kalp yetmezliği neticesinde ölenler, kendilerine işkence ettiklerinin
farkında mıdırlar acaba?! O yüzden "olmaz bana bir şey" deyip de
"yak bir sigara" mantığından ülkemizin çıkması, insanlarımızın
çıkması gerekmektedir. Değerli arkadaşlar,
sigara bağımlılığı daha çok psikolojiktir, fizyolojik de olabilir; ancak,
sigarayı bırakmaktan dolayı ölüm görülmez. Alkolü ve diğer uyuşturucuları
kullanan ve onları bırakanlarda ölümle neticelenen abstimens (yoksunluk)
görülmesine rağmen, sigaradaki bağımlılık tamamen psikolojiktir. Değerli arkadaşlar,
ülkemizde ve kültürümüzde bir "sadakai câriyye" tabiri vardır.
"Sadakai câriyye" tabiri içerisinde, hayırlı evlat yetiştirmek, kitap
yazarak ilme faydalı olmak, katkıda bulunmak ve a'mâl-i salihin işlemek yatar.
A'mal-i salihin üzerinde durmak gerekiyor. A'mâl-i salihin öyle bir iş
yapacaksınız ki, yaptığınız işten hem siz kazançlı çıkacaksınız hem de sizin
ürettiğinizden faydalanan insanlar kazançlı çıkacak. Sigaranın a'mâl-i salihin
ölçüsündeki değerini bir kere daha gözden geçirirsek, sigaranın karşıya verdiği
zararı gözden geçirirsek ne kadar salih a'mâl olup olmadığını değerlendirmemiz
gerekiyor. Gençlerimiz ve toplumumuz
üzerinde sigara ve zararları konusunda mutlaka bir millî politika geliştirmemiz
gerekir, devlet politikamız olması gerekir. Bu propagandaya, basınımızın,
yazarlarımızın, sanatçılarımızın, hükümetimizin ve adliyemizin çok keskin bir
şekilde üzerine gitmeleri gerekir. Bu konuda -geçtiğimiz yıllarda sigara
yasağıyla ilgili- Dr. Ahmet Feyzi İnceöz'ü anmadan geçmek haksızlık olur
kanaatindeyim. Değerli arkadaşlar
-özellikle sigara tiryakilerimiz için söylüyorum- sigarayı bırakıp
çocuklarımızın mürüvvetini görmek isteyen analar babalar, torunlarını
evlendirmek isteyen dedeler ve nineler olmak ümidiyle hepinizi saygıyla selamlıyor,
sigarasız günler temenni ediyorum. Saygılarımı sunuyorum
efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Efendim, kısa
konuşmanızdan ötürü teşekkür ediyorum. Şimdi, söz sırası
Milliyetçi Hareket Partisinde efendim. Kayseri Milletvekili
Sayın Hasan Basri Üstünbaş; buyurun. Hocam, siz de, uzun, uzun
herhalde, cemaziyelevvelini anlatmazsınız... Sayın Özsoy, niye
celallendiniz!.. Bendeniz, bu konuda, Sayın Bakan konuştuktan sonra, ilk sözü
size verdim... Sonra, döner, altıncı sözü veririm efendim. HALİL İBRAHİM ÖZSOY
(Afyon)- Sayın Başkan, hükümet bu konuda bilgi verecek; bilginin üzerine, biz
de, gruplar adına görüşlerimizi arz edeceğiz... BAŞKAN - Sayın Özsoy,
İçtüzüğü... HALİL İBRAHİM ÖZSOY
(Afyon)- Sayın Bakan bilgi arz etmediler; bizim de, bu bakımdan... BAŞKAN- Sayın Bakanım,
zatıâliniz de bakanlık yaptınız. Kürsüye gelip, böyle bir konuyu konuştuğunuz
anda, muhalefete söz düşer. Ben, onun için, ilk sözü size vermek istedim. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK
(Eskişehir)- Konuşma yapacak Sayın Özsoy... BAŞKAN- Efendim, söz
vereceğim... En son, kapanışı sizinle
yapacağım. Hakkınız mahfuz... İstirham ederim... Böyle bir şey yok... HALİL İBRAHİM ÖZSOY
(Afyon)- Peki... BAŞKAN- Buyurun Sayın
Üstünbaş. MHP GRUBU ADINA HASAN
BASRİ ÜSTÜNBAŞ (Kayseri)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sigaranın
insan sağlığındaki zararları ve bunun önlenmesiyle ilgili, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. Sigarayla Mücadele
Yasasıyla ilgili 7.11.1996 tarihinde kabul edilen 4207 sayılı Tütün
Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun 1 inci maddesinde "bu
kanunun amacı, kişileri tütün ve tütün mamullerinin zararlarından, bunların alışkanlıklarını
özendirici reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu tertip ve
tedbirleri almaktır" denilmektedir. Yine, aynı kanunun 2 nci
maddesinde, tütün ve tütün mamullerinin içilmesini yasaklayan yerler ise şu
şekilde belirtilmiştir: "Sağlık, eğitim- öğretim ve kültür hizmeti veren
yerler ile kapalı spor salonlarında ve toplu-taşımacılık yapılan her türlü
nakil vasıtaları ve bunların bekleme salonlarında, kamu hizmeti yapan kurum ve
kuruluşlardan 5 veya 5'ten fazla kişinin görev yaptığı kapalı mekânlarda sigara
içilmesi yasaktır." Bu gibi mahallerde tütün ve tütün mamullerinin
içilebilmesi için ayrı yerler tahsis edilmesi, tahsis edilen yerlerden sigara
içilmeyen mahallere duman gidişini engelleyecek havalandırma, tecrit etme gibi
tedbirler alınması da şart koşulmuştur. 4207 sayılı Kanun -bu
yasaklarla da sınırlı kalmayıp- 3 üncü maddesiyle, tütün ve tütün mamullerinin,
isim, marka veya alametleri kullanılarak, her ne surette olursa olsun, reklam
ve tanıtımının yapılmasını veya bunların kullanılmasını, teşvik ve özendirici
kampanyalar düzenlenmesini de yasaklamıştır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun gereğince, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ve özel
televizyon kurumları da, ayda en az 90 dakika, tütün ve tütün mamulleri
alışkanlığının zararları konusunda uyarıcı ve eğitici mahiyette yayınlar yapmak
zorundadır. Bu kanunun 5 inci maddesinde "tütün ve tütün mamullerinin
içilmesinin yasaklandığı ve yasağa ilişkin yazılı uyarıların bulunduğu
yerlerde, tütün ve tütün mamulleri içenlere, ilgili yerin yetkilisi veya amiri
durumundaki kişi tarafından, yazılı uyarı gösterilmek suretiyle, yasağa uyması,
aksi takdirde, o yeri terk etmesi gerektiği bildirilir. Bu bildirime rağmen,
tütün ve tütün mamulleri içenler, genel zabıta marifetiyle o yerden uzaklaştırılır.
Bu kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası ile 4 üncü maddesinin ikinci
fıkrası hükümlerine aykırı hareket edenlere 10 000 000 liradan 500 000 000
liraya kadar ağır para cezası verilir, tekerrürü halinde bu cezanın yukarı
haddi hükmolunur" denilmektedir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce konuşan arkadaşlarımın da izah ettiği gibi, artık,
herkes sigaranın ne kadar zararlı olduğunu biliyor. Özellikle ve öncelikle
solunum yollarında akciğer hastalıkları, kalp hastalıkları, beyinde ve diğer
organlarda ne tür hastalıklar meydana getirdiğini burada arkadaşlarım izah
etti. Tütünün kanserojen olduğunu duymayan, bilmeyen kalmadı, her türlü kalp ve
akciğer hastalığına yol açıyor. Sigara içtiğiniz anda
vücudunuz etkilenmeye başlıyor ve ilk önce nabız yükseliyor, daha hızlı nefes
alıp vermeye başlıyoruz, kan dolaşımımız yavaşlıyor. Sigara, içinde yaklaşık 4
000 zehirli maddeyi barındıran bir karışım olup, bunların büyük bir bölümü de
kanserojendir. En zararlıları da karbonmonoksit, hidrojensiyenit ve amonyaktır.
Bu zehirli kimyasal maddeler, bir nefes sigarayla kan dolaşımına karışır; bunun
sonucu da, öncelikle nefes darlığı, göğüs ağrıları, çarpıntı ve buna benzer
bulgular ortaya çıkar. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her 13 saniyede 1 kişi sigaraya bağlı bir hastalıktan hayatını
kaybetmektedir. Her yıl dünyada ikibuçuk milyon kişi sigara yüzünden hayatını
kaybetmektedir. Bu ölümlerin başlıca sebebi akciğer kanseridir; ikinci önemli
sebebi ise, kalp hastalıklarıdır. Sigaranın sağlık
üzerindeki kötü etkileri araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bu araştırmalara göre,
sigara tiryakisi erkeklerin yüzde 40'ı henüz emeklilik yaşına gelmeden hayatını
kaybetmektedir. Bu oran, sigara kullanmayanlarda yüzde 18'dir. Sigara kullanan
kadınlarda ise, rahim kanseri başta olmak üzere, birçok kansere risk
artmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) HASAN BASRİ ÜSTÜNBAŞ
(Devamla) - 10 dakika doldu mu Sayın Başkan? BAŞKAN - Efendim, ben 5
dakika vermiştim. HASAN BASRİ ÜSTÜNBAŞ
(Devamla) - 5 dakikam daha var değil mi efendim? BAŞKAN - Var efendim,
tabiî... Sigaradan çok bahsedince,
insanın iştahı kabarır sonra. Çok bahsetmemek lazım. Öyle mi hocam? HASAN BASRİ ÜSTÜNBAŞ
(Devamla) - Hamile kadınların sigara içmesi ise, sakat ve ölü doğumlarla
sonuçlanmaktadır. Tüm bunlara rağmen,
sigarayı bıraktığımız anda, vücut kendi kendini tamir etmeye başlar, on yıl
içinde vücut hiç sigara içmemiş gibi olur; ancak, sigarayı bırakmak için kanser
ya da kalp hastası olmayı beklemek de yersizdir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sigara tiryakileri, sigara içme isteklerini genellikle şöyle
açıklarlar: "Gergin olduğum zaman içiyorum. Dikkatimi toplamak için
içiyorum. Canım sıkkın olduğu zaman içiyorum. Üzgün olduğum zaman içiyorum.
Sinirli olduğum zaman, yatışmak için içiyorum." Yalnızca bir sigara bu
kadar çok şeyi sonlandırabilir mi? Bu sorunun cevabı, sigaranın barındırdığı
kimyasal maddelerin psikolojik etkilerinde yatıyor. Sigara bağımlılarını
kendine bağlayan en önemli madde, sigaranın içindeki 4 000 zehirli maddeden en
önemlisi, nikotindir. Nikotin, aynen, kokain ve amfetamin kadar güçlü ve onlara
benzer bir uyarıcıdır. Tiryakiye sürekli sigara içme isteğini veren şey de
nikotindir. Nikotin, sigara içen kişiyi uyarır, biraz evvel söylediğim birtakım
klinik bulguların ortaya çıkmasına sebep olur. MİHRALİ AKSU (Erzincan) -
Yeter artık; bizi öldüreceksin!.. HASAN BASRİ ÜSTÜNBAŞ
(Devamla) - O zaman, birkaç noktaya daha değindikten sonra, konuşmamı
sonlandıracağım. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4 katrilyon Türk Lirasından fazla bir hacme sahip olan tütün
endüstrisi, dünyanın en büyük endüstrilerinden biri olmayı sürdürüyor. Amerika
Birleşik Devletleri, Kanada ya da Avrupa Birliği ülkeleri bu dev endüstrinin
etkinliğini kırmış durumda ve her geçen gün sigarayı bırakanların sayısı
artmakta. Bu ülkelerde sigara reklamları yasaklanmış durumda ve aleyhlerine
açılan yüksek tazminat davaları nedeniyle de, sigara üreticileri çok zor duruma
düşmüş bulunmaktadır. Tüm bu sebepler, tütün
şirketlerini, gelişmekte olan ülkelere yöneltiyor; çünkü, bu ülkelerdeki
kanunlar yetersiz ve olan kanunlar da, gelişmiş ülkelerde uygulandığı gibi
uygulanmıyor. Ne yazık ki, bu ülkelerde, sigara reklamlarına karşı hiçbir kanun
yok; varsa bile, yeteri kadar zorlayıcı değil ve sigara firmaları yeni tiryaki
bulmakta hiç zorlanmıyor. Şimdi, firmalar, Asya'ya yöneliyor. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; insanları eğitmek için çok çaba harcamalıyız. Ne yazık ki,
insanları sigara konusunda uyarmak ya da onlara sigaranın zararlarını
anlatarak, sigara tüketimini engellemek için çalışan devletler ya da sivil
örgütler, çok çetin bir mücadeleyle karşı karşıyadırlar. Bu konuda yazılı
uyarılar yetersiz kalıyor. Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; sonuç olarak, sigarayı yakmadan önce şunları
düşünmemiz lazım: İçinde çok çeşitli zehirlerin de bulunduğu 4 000 katkı
maddesi barındıran sigarayı bırakmak için sayısız neden bulunuyor. İnsan
metabolizması, sigaranın bırakılmasından yarım saat sonra, içilmeyen dönemdeki
normal sağlık koşullarını yaratıyor. Sigarayı bırakmanın ilk olumlu etkisi,
sigara içildiğinde yükselen nabzın ve çeşitli klinik bulguların yarım saat içinde
normal değerlere dönmesiyle başlıyor. Sigara bırakıldıktan 8 saat sonra,
kandaki oksijen miktarı artıyor, karbondioksit miktarı düşüyor. 24 saat sonra,
kalp krizi geçirme riski, sigara içilen döneme göre azalıyor. 48 saat sonra,
sigara içilen dönemde körelen tat ve koku alma duyuları artarak, sağlıklı hale
geliyor, sinir uçları yeniden gelişiyor. 72 saat sonra, sigara içilen dönemde
yaşanan nefes alma zorluğu ortadan kalkıyor, akciğerlerin çalışması daha düzenli
hale geliyor. 2 hafta-3 ay sonra, akciğerlerin çalışma performansında yüzde
30'a varan artış meydana geliyor, dolaşım gelişiyor; yürürken, sigara içilen
dönemdeki yorgunluk kısa zamanda ortadan kalkıyor. 1-9 ay sonra, vücut enerjisi
artıyor, akciğerler enfeksiyonlara karşı daha dirençli hale geliyor, kendini
temizliyor. Sinüs tıkanıklığı, öksürme, yorgunluk ve bitkinlik, nefes darlığı
sorunları azalıyor. 5 yıl sonra, günde 1 paket sigara içen birisi için, 5 yıl
sonra akciğer kanserinden ölme riski sigara içilen döneme göre yüzde 50
oranında azalıyor. 10 yıl sonra, akciğer kanserinden ölüme yakalanma riski,
sigara içmeyen bir kişiyle aynı orana kadar düşüyor. Sigaraya bağlı diğer
kanserlere yakalanma riski de önemli ölçüde azalıyor. Yüce Heyetinize, MHP Grubu ve şahsım adına saygılarımı
sunuyorum efendim. Sağ olun. (Alkışlar) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. İnşallah, dedikleriniz
olur; benim temennim de o. Sayın Bakan, müsaade
ederseniz önce size söz vereyim... Efendim, Anavatan Partisi
Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Halil İbrahim Özsoy konuşacaklar. Buyurun Sayın Bakan.
(ANAP sıralarından alkışlar) İstirham ederim efendim;
bir yanlış anlaşılma oldu; size saygımız sonsuz biliyorsunuz, hem ilminize hem
irfanınıza... ANAP GRUBU ADINA HALİL
İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Sağ olun. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre söz almış bulunuyorum;
hepinizi, Anavatan Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum. Bugün, aslında, Yüce
Meclisimizin huzuruna getirilmek istenen konu, bir kesimi veya bir grubu değil;
insanlığı, insan sağlığını ve özellikle Türk toplumunu yakından ilgilendiren
çok önemli bir konudur. Hepinizin gündelik hayatında büyük bir yer tutan
tütünün, kullanımı ve tüketilme şekline göre çok çeşitli versiyonlar halinde
size takdim edildiği malumlarınızdır. Özellikle, en çok sigara ve daha sonra,
puro, nargile, pipo günlük hayatımıza girmiş ve pek çok insanın da ayrılmaz bir
parçası haline gelmiştir. Tütünün tarihsel
gelişimine bir göz atarsak, vatanının Amerika olduğunu, orada çeşitli
maksatlarla kullanıldığını görüyoruz. 1492'den sonra, sırayla, İspanya, Fransa
ve İngiltere olmak üzere tüm Avrupa ve Asya ülkelerine yayıldığını görüyoruz.
Önceleri dinî ayinlerin dumanlı atmosferini sağlamak için kullanılan tütünün,
daha sonra, büyücüler ve sihirbazlar tarafından şifa ve ilaç olarak
kullanılmaya başlandığını görüyoruz. Kıyılmış tütünlerin kâğıda sarılarak
sigara şeklinde ilk içilmesine, 18 inci Yüzyılda, Güney Amerika'da, özellikle
Brezilya'da yaygın bir şekilde başlandığını ifade etmek istiyorum. Avrupa'da
ise, 19 uncu Yüzyılda; yani, 1844'de, ilk sigara Fransa'da yapılmaya
başlanmıştır ve böylece, sigara sanayiinin temeli atılmış oluyor. Değerli milletvekilleri,
bugün dünyanın hemen hemen her yerinde, özellikle azgelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerde yaygın bir şekilde kullanılan, daha doğru bir ifadeyle, tüketilen
sigaranın, özellikle Çin'de, diğer istatistiklere nazaran, erkek ve kadınlarda
eşit miktarda sarf edildiği görülmektedir. Bu yaygınlığın ve
kullanımın teşvikinde, bu yüzden büyük paralar kazanan ve sigara içimini
çeşitli reklam ve diğer araçlarla destekleyen uluslararası firma ve tröstlerin
rol oynadığını unutmamak gerekir. Zaman içinde, fuzulî bir
harcama ve sağlığa zararlı olduğu öne sürülerek, bazı ülkelerde yasaklamalara
gidilmiş ve tatbik edilmiştir. İlk defa, 1575'te, İspanya ve Amerika
kiliseleri, bu gerekçelerle, tütün kullanımını yasaklamışlardır. Bu
yasaklamalar, çeşitli tarihlerde, çeşitli ülkelerde boy göstermiştir. Ne kadar tedbir alınırsa
alınsın, ne kadar yasak konulursa konulsun, tüm dünyada ve ülkemizde, sigara
içme yaşı, sigaraya başlama yaşı gittikçe aşağılara inmekte, kadın-erkek
arasındaki oran, daha doğru bir tabirle, makas daralmaktadır. Yapılan
istatistiklere göre, tüm dünyada gençlerin üçte 1'i sigara içmeyi denemekte ve
bunların da yarısı, sigara bağımlısı olarak hayatını devam ettirmeye
çalışmaktadır. İnsan sağlığı için
zararlı olduğu bilinen, kişiye büyük bir ekonomik yük getiren tütün niçin bu
kadar yaygın kullanılmaktadır? Değerli milletvekilleri,
içerisinde güçlü bir uyuşturucu bulunan sigaranın, nikotin dışında, gerek
yapısına gerekse de tütünün yanması neticesi ortaya çıkan artıklara bir
bakarsak, içerisinde 3 855 toksik maddenin olduğunu görürüz. Bunlar arasında,
kanserojen maddelerden radyoaktif maddelere kadar ve özellikle polanyum -210,
potasyum- 40 gibi, 76 farklı metalin bulunduğu, arsenik, kadmiyum ve nikel gibi
ağır madenleri, ayrıca, çeşitli asit ve türevlerini ihtiva eden, son derece
zehirli bir madde olduğu bilinmektedir. Gerek bu maddelerin
yaptığı gerekse içim sırasında ortaya çıkan karbonmonoksit gibi zehirli
gazların insan vücudunda meydana getirdiği tahribatın da, özellikle pek çok
hastalığın baş sorumlusu olduğunu ortaya koymak gerekir. Akciğer kanserlerinin
yüzde 85'i, kronik bronşitlerin yüzde 75'inin, kalp ve damar hastalıklarının
yüzde 25'inin sigaradan kaynaklandığını unutmamak gerekir. Bugün, dünyada yılda
4 000 000 insan, ülkemizde de yılda 100 000 vatandaşımız sigaradan hayatını
kaybetmektedir. Bunlar aslında çok önemli ve üzerinde durulması gereken
rakamlardır. Değerli milletvekilleri,
bu kadar zehirli madde taşıyan, bu kadar hastalığa sebep olan, çevreyi
kirleten, içmeyen insanlara bile zarar veren sigaraya niçin başlanıldığını da
kısaca irdelemekte fayda vardır. Bazılarına göre sigaraya başlama bir özentiden
ibarettir; bazılarına göre arkadaşlık ilişkilerinden veya kendini ispat etme
kaygılarından kaynaklanmaktadır; bazılarına göre de efkâr dağıtmak veya
stresten kurtulmanın bir sığınağı olarak ifade edilen sigara alışkanlığı, pek
çok psikoloğu ve psikiyatrı yakından ilgilendirmiştir. Özellikle
psikoanalitiklerin, emme refleksine bağlı olarak, sonradan çıkan bir
kompansasyon reaksiyonu olarak ortaya attıkları fantazilerin de, bu
alışkanlığın, bu psikolojik alışkanlığın, bu bağımlılığın izahını yapma
gayretinden kaynaklandığını ifade etmek isteriz. Nikotin, beyin
hücrelerinde ve özellikle adalelerde biyokimyasal olarak hücre içerisine giren,
neticede alınmadığında, nikotin açlığı olarak ifade edilen izahlar bir tarafa
bırakılırsa, aslında bu alışkanlığın en önemli sebebinin, irade ve eğitim
zafiyetinden kaynaklandığını ifade etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri,
sigara alışkanlığı ve sigara kullanımı, insan olarak, toplum olarak, kültür
olarak, örf ve âdet olarak, âdeta vazgeçemeyeceğimiz boyutlarda toplumumuzla,
insanımızla bütünleşmiştir. Günlük hayatımızda bu alışkanlığı teşvik eden,
özendiren ve gündemde tutan şarkılarımızda, türkülerimizde, hikâyelerimizde,
romanlarımızda, ekranlardaki filmlerimizde, davranışlarımızla, bunun, ayrılmaz
bir parçamız gibi görüntü vermeye çalıştığımızı gözönünde tutmak gerekir.
Topluma örnek olan devlet adamlarının, siyasetçilerin, sanatçıların, öğretim
üyelerinin sigara içişlerine özenen gençlerimizin olabileceğini asla hatırdan
çıkarmamamız gerekir. Özellikle, sigara tutuşundan, içişinden, ağzından dumanı
bırakışından başlayarak her türlü sigara içme tekniği taklit edilen yıldızların
bu konuya dikkat etmeleri gerektiği inancındayız. Bunların hepsini bir
arada düşünürsek, toplumun ve insanın ölümü için hepimizin bilinçli veya
bilinçsiz olarak katkıda bulunduğumuz da bir gerçektir. Anne-babaların,
çocuklara kötü örnek olarak yanlarında ve çocuk odalarında sigara içmeleri,
arkadaşlık ve dostluk gösterisi olarak sigara ikramları, sigara içim sayısını
ve yaygınlığını günbegün artırmaktadır. Öyleyse, aileden başlayarak, okul ve
sivil toplum örgütlerinin de katkılarıyla, bu yayılmaya, bu kanayan yaraya, bu
insanlık düşmanına dur demenin zamanı gelmiştir. İradelerin güçlendirilmesi,
tüm kötülüklerinin tek tek anlatılması, izah edilmesi, telkin edilmesi,
kişilerin ikna edilmesi için, her zaman, kampanyaların geçici olarak değil,
sürekli olarak yapılmasında büyük faydalar olduğu inancındayız. Bu konuda
1980'lerin sonunda bakanlık olarak büyük kampanyalar açarak halkın
bilinçlenmesini sağlayan eski Sağlık Bakanlarından Sayın Bülent Akarcalı'yı da
saygıyla anmadan geçemeyeceğiz. Değerli milletvekilleri,
bugün Meclisimizde bulunan değerli milletvekilleri ve televizyonları başında
bizleri izleyen muhterem halkımızın pek çoğu ya hâlâ sigara tiryakisidir ya da
bırakmış veya bırakma niyetindedir. Çoğumuz, sigaranın zararlarını geç de olsa
yaşadık, yakınlarımızın acı sonuçlarına katlanmak zorunda kaldık. Sigara
yüzünden bacakları kesilip sakat olarak âdeta yerde sürünen insanları gördük;
genç yaşta kalp krizinden en verimli çağında kaybettiğimiz pek çok yetişmiş
insanı gördük. Gördük de, fakat yine de akıllanmadık. Artık daha neyi
bekliyoruz, anlamak mümkün değil. Bir gün sigaranın paketinden çıkıp, dile
gelip "ey insanoğlu, ben senin en büyük düşmanınım; ben seni hasta etmek ve
öldürmek için keyif veriyorum" demesini mi bekliyoruz?! MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, başka şeylerle meşgulsünüz. HALİL İBRAHİM ÖZSOY
(Devamla) - Daha fazla zaman kaybetmeden hepimize düşen en önemli insanlık
görevi, sigarayı bırakmak, yakınlarımızın bırakmasını teşvik etmek. Toplumun,
sigarasız daha güzel bir toplum olduğunu, insanların daha sağlıklı bir yaşama
kavuştuklarını, bıkmadan, usanmadan, her yerde, kim olursa olsun anlatmamız,
insanlık borcudur, vicdan borcudur diye düşünüyorum. Artık, Yüce Meclisin de,
özellikle Sayın Meclis Başkanımızın da alacağı kararla, özellikle Meclis
içerisinde -günde 10 000 kişinin ziyaret ettiği Meclis içerisinde- sigara
içilmesiyle mücadele edilmeye hemen başlanılmalıdır ve bu, zaten yasa
gereğidir. MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, en önemli cümleleri kaçırdınız. HALİL İBRAHİM ÖZSOY
(Devamla) - Eski bir sigara tiryakisi ve bir hekim olarak size tekrar seslenmek
istiyorum: Kendinizden kaçmayınız, sigaraya sığınmayınız, sigarasız günleri
yaşamak için, hemen, şimdi sigarayı bırakmaya karar veriniz. Sigarasız günler
dileğiyle hepinize sevgiler, saygılar. (Alkışlar) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. Sayın Şahin, ben
zannediyorum ki, siz, haktan yanasınız, değil mi?! MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Özsoy'un son cümlelerini dinlemenizi isterdim;
büyük bir ihtimalle sigarayı bırakmaya karar verirdiniz. BAŞKAN - Ben mi? MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Evet. BAŞKAN - Azmetmeye
çalışıyorum; ama, bu kadar çok sigaradan bahsederlerse, insanın iştahı kabarır.
Bence, herkes bunun tehlikesini kendisi hissetmeli. MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Özsoy sigarayı konuşturdu efendim. NİHAT GÖKBULUT
(Kırklareli) - Sigara molası... BAŞKAN - Sigara molası
bile istiyorlar, doğru... Şimdi, söz sırası,
Demokratik Sol Partide. İzmir Milletvekili Sayın
Suat Çağlayan; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Efendim, biliyorsunuz,
Sayın Suat Çağlayan, bir de, bu muzır alışkanlık ve tütün mamulleriyle ilgili
bir Meclis araştırması önergesi vermişti. Tarihini anımsayamıyorum; (10/97)
esas numaralı, 65 inci sırada duruyor. Sayın Sağlık Bakanı da
böyle bir hafta yarattı ve Meclisimizden de böyle bir karar çıkıyor; hiç
olmazsa, bir denetim günü de bu konu üzerinde durulur, Meclis araştırması
açılması imkânı olur. İktidar ve muhalefet grup başkanvekillerinden buna
öncelik tanımalarını rica ediyorum. Muhalefet tanır da, iktidar ne düşünür
bilemem. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
Tabiî, onlar zalim... BAŞKAN - Tabiî, iktidar,
çünkü, bazen bize uymuyor. Buyurun. DSP GRUBU ADINA B. SUAT
ÇAĞLAYAN (İzmir) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim; gerçekten, bu Meclis
araştırması, eğer, bu vesileyle öne alınırsa, çok mutlu oluruz. Sanıyorum, bu
konuda girişimde bulunacaksınız. Sayın grup
başkanvekillerinin de, başta DSP -Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekilinden
söz aldım çünkü- olmak üzere, hepsi katılırsa, çok mutlu oluruz. Çünkü, burada
konuşulanlar, soyut birer durum olarak ortaya konuyor; ama, bunun somut
adımının da atılması gerek, bir şeyler yapılması gerek, uçup gitmemesi gerek;
çünkü, yapılacak, yapılabilecek çok şey var diye düşünüyorum. Sayın Başkan, değerli
üyelerimiz; değerli meslektaşlarım daha önce konuştular, bu konuda ayrıntılı
bilgiler verdiler, özellikle sağlık üzerindeki etkilerini belirttiler. Tabiî,
ben de çocuk doktoru olarak, sigaranın, çocuğa ne denli zararının olduğunu
bildiğim için, büyüklerin zaten bir kısmının iflah olmaz durumda olduklarını da
bildiğim için, ben şöyle giriş yapmak istiyorum: Bir bebek, yaşamına ilk
adımları anne karnında atıyor ve sigara içen annenin kanıyla karşılaşıyor ve
fazla dayanamıyor orada, büyüyemiyor, gelişemiyor, gelişmemiş olarak doğuyor.
Daha anne karnında sigaranın zararının ne olduğunu görüyorsunuz. Doğar doğmaz, sigara içen
bir anne-babanın çocuğu olarak evde yaşamaya başlıyor, ödü patlıyor tabiî,
sigara dumanıyla karşılaşıyor, annesinin nefesiyle karşılaşıyor, annesinin
sigara dumanıyla karşılaşmış sütüyle karşılaşıyor. Tabiî, çocuk, doğduğuna
pişman oluyor daha ilk dakikadan itibaren. Sonra solunum sistemi, tabiî, çok
duyarlı hale geliyor; ileride kronik akciğer hastalığının adayı oluyor, astım
adayı oluyor. Basit gripler çok uzun sürüyor ve o çocuk birazcık büyüyor, büyüyebiliyorsa,
sağlıkla gidebiliyorsa. Sonra ilkokul öncesine
geliyor, sigara firmalarının paketleriyle, içlerinde sakız olan sigara
paketleriyle karşılaşıyor; sigara içen baba, çocuğuna diyor ki: "Git
oğlum, bana şu firmanın sigarasını al, şu marka sigarayı al gel." Çocuk
bakkaldan bu sigarayı alırken bir de o sigara paketinin aynısını yaptıkları
sakızı alıyor geliyor. MEHMET TELEK (Afyon) -
Kanunen yasak. B. SUAT ÇAĞLAYAN (Devamla)
- Kaçak olarak var, bunlar kaçak olarak var efendim. Onu da alıp geliyor eve
ve çocuk sigara içmeye bir aday olarak gençlik dönemine varıyor, spor
müsabakalarına, yarışmalarına gidiyor bir bakıyor karşısında o spor takımının
teknik direktörünü sahanın kenarında fosur fosur sigara içerken görüyor ya da
televizyonda bunu izliyor. Tabiî, çocuğun gözünde çok büyük adam o teknik
direktör "o yaptığına göre doğrudur" diyor ya da daha düne kadar
formulalar izliyordu, bir bakıyordu sigara firmalarının sponsorluğunu yaptığı
formulalar... Şükür ki, bugün o kalkmış. Dünya Sağlık Örgütünün uyarılarını
dikkate alarak artık bundan sonra formulalarda sigara reklamı olmayacakmış
2005'ten sonra. Bu çocuk biraz daha büyüyor "ben artık büyüdüm, artık
etrafımı daha iyi zehirleyecek hale gelirim..." Kendisi fosur fosur sigara
içmeye başlıyor ve de biraz daha büyüyüp milletvekili oluyor bakıyorsunuz ve
sizler oluyorsunuz, geliyor buralara oturuyor ve sıkılıyor, ondan sonra dışarı
çıkıyor ve duman altı ediyor her tarafı, içmeyenlere haksızlık ediyor, onları
da zehirlemeye başlıyor ve sonra da burada 5 dakika oturup sıkılıyorlar
"hadi ara verelim" diyorlar, gidiyorlar dışarıda yine içmeye devam
ediyorlar. İşte, böylesine bir kısır döngü içinde, böylesine, sigara
firmalarının oyuncağı olarak ve de onların şartlandırmasıyla bir nesil gelip
geçiyor öbür nesiller bunu kalıtsal olarak alıyor. Ne yapıyor sigara
firmaları, ne yapmak istiyor?.. Yapmak istedikleri açık, para kazanmak istiyor,
bunun için her türlü reklamı yapıyor. Bunun için, daha düne kadar, daha onbeş
yirmi yıl öncesine kadar yalan yanlış araştırmalar yaptırıyordu. Yani, sigara
firmaları sigaranın zararının olmadığını gösteren araştırmalar yaptırıyordu o
anlı şanlı bilim adamlarına. Şükür ki, son onbeş yirmi yıldır bunu
yapamıyorlar; çünkü, yasaklandı artık, sigaranın zararı kanıtlandı hiç olmazsa.
Sigaranın zararı kanıtlanınca ne yapsınlar garibanlar, para kazanamıyorlar
"sigarayı hadi light yapalım, hadi süper light yapalım da böyle
kazıklayalım insanları" diyorlar ve çok da başarılı oluyorlar.
"İçiyorum; ama, light içiyorum." Zıkkım iç diyesi geliyor insanın.
Light'ı öbüründen farksız. Keşke, içeceksen doğru dürüst iç, daha iyi zehirlen
diyesi geliyor insanın. (Gülüşmeler) BAŞKAN - Sayın Özdemir...
MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - "Diyesi geliyor" dedi Başkan... B. SUAT ÇAĞLAYAN
(Devamla) - Evet, diyesi geliyor.. Şimdi, değerli üyeler,
benim, sigara konusundaki duyarlılığımı, bir çocuk doktoru olarak bilmenizi
rica ediyorum... İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)
- Demedi Başkan "diyesi geliyor" dedi; hakarete girmiyor... BAŞKAN - Demedi,
demedi... Demedi efendim; ben takip ediyorum. Hayrettin Özdemir'de vardı o; o,
işaret etti... B. SUAT ÇAĞLAYAN
(Devamla) - Sayın Başkanım, işte, böylesine bir kandırmaca içine giriyor sigara
firmaları; aldatıyorlar; para kazanmak istiyorlar. Batıda pazarlarını
kaybediyorlar; çünkü, biliyoruz -arkadaşlarımız söyledi; Sayın Konukoğlu
bahsetti "205 milyar dolar" dedi; ben, bir başka yerde 245 milyar
dolar okudum- mahkûm olmuşlar; daha da büyük mahkûmiyetleri geliyor. Neden
mahkûm olmuşlar; insanları kandırdıkları için mahkûm olmuşlar, yalan
söyledikleri için; çünkü yalan söylemişler düne kadar "sigaranın zararı
yoktur" diye. Niye; kandırmışlar, kandırarak insanları sigaraya başlatıp
akciğer kanseri yaptıkları için mahkûm olmuşlar; çünkü, kanser olanlar
mahkemeye vermişler. Keşke, bu akım, tüm dünyada hukuk sisteminin çok iyi
işlediği yerlerde eyleme geçse de çok daha büyük mahkûmiyetler alabilseler;
Türkiye de, keşke, bir uç alabilse, bir başlangıç olabilse, mahkûmiyetleri
artabilse. İşte, böylesine kandırmışlar, böylesine almışlar başlarını
gitmişler. Şimdi, tabiî, sigaranın
zararlarını anlatacak halim yok; arkadaşlarım anlattılar. Batı'da kaybettikleri
pazarı, tabiî, Doğu'da kazanmak zorundaydılar. Ne yaptılar onun için; en iyi
yol da gençlikti. Tabiî, gençlerin heyecan ruhuna hitap ederek, gençlerin isyan
ruhuna hitap ederek, gençleri büyük yarışmalı alanlara çekerek başarmaya
çalıştılar. Okullarda reklamlar yapmaya başladılar gizli gizli, yapmaktalar da.
Çok da başarılı oluyorlar. Çok büyük paralar kazanıyorlar. Türkiye'nin -sırf
Türkiye bazında söyleyelim- bir yıl içinde, sigaranın zararları nedeniyle
insanların sağlığının etkilenmesi sonucu harcadığı miktar 1,5 katrilyon.
Bununla ne demek istendiğini anlayabiliyorsunuz. Sigaranın zararları nedeniyle
sağlığa harcanan paralar nedeniyle, Türkiye bütçesinden, yılda 1,5 katrilyon
gidiyor. Şimdi, tabiî, bunları
önlemek mümkün mü? Tabiî, bunlarla dans etmek mümkün değil; Amerika Birleşik
Devletleri bile dans edemedi bunlarla, başa çıkamadı daha doğrusu. Clinton, yönetimi
devretmeden önce bunlara "mafya" demişti, bunlarla, o, anlı şanlı
sigara firmalarıyla büyük bir mücadeleye girişmişti.. Başardı mı; hayır.
Amerika Birleşik Devletleri bile başaramadı.Ancak, insandan yola çıkılırsa
başarma şansı var. Bire bir insanların bu konuda bilinçlenmesi gerek; bunun da
önderliğini Meclis yapmalı tabiî ki. Yasalar yetmiyor. 4207 sayılı Yasa,
elbette ki dünyanın en ideal yasası, en güzel yasası; uygulayıcı biz olmadıktan
sonra, Meclis başta uygulamadıktan sonra, yasa yapmışsınız kaç para eder?! Onun için, mutlaka bir
yerden başlamalı ve sağlığımızı önceden düşünmeliyiz; insanın sağlığını
düşünmeli. Bu bir "seçmene selam" konuşması değil; hiçbir
arkadaşımızın yaptığı konuşma da -bugün özellikle söylüyorum- seçmene selam
değil; insanımızın sağlığını nasıl ederiz de koruruz diye... BAŞKAN - Sağlığa selam. B.SUAT ÇAĞLAYAN
(Devamla)-...bu dertten nasıl kurtarırız diye
çalışmamızın konuşmasıdır bu ve Sayın Başkanımız da -tabiî çok teşekkür
ediyorum- eğer, Meclis araştırması için verdiğimiz, gündemde 65 inci sırada
olduğunu sandığımız bu araştırma önergesini öne alırlarsa ve bunun için
girişimde bulunurlarsa, grup başkanvekillerimizin de kesinlikle bunlara olumlu
destek vereceklerini ben biliyorum... BAŞKAN - Ben Sayın
Halıcı'dan sözünü aldım efendim. Sayın Şandır'ı bilemiyorum daha, telefonla
konuşuyor çünkü. B.SUAT ÇAĞLAYAN
(Devamla)- Sanıyorum herkes olumlu yanıt verecektir, gerçekten bu işte olumlu
bir adım atılmış olacaktır. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul)- Sayın Şandır adına söz veriyorum, hiç sigara içmeyen birisi olarak. B. SUAT ÇAĞLAYAN
(Devamla)- Bu konuda Sağlık Bakanımıza çok teşekkür ediyoruz. Kendileri yok;
gerçekten çok az yerde buluşuyoruz Sağlık Bakanımla; ama, burada aynı duyguları
paylaşıyoruz. Burada buluştuğumuz en önemli yerlerden biri bu oldu galiba.
Kendilerine çok teşekkür ediyoruz böylesine bir hareketi başlattıkları için. BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. B. SUAT ÇAĞLAYAN
(Devamla)- Sayın Başkanım sizlere de çok teşekkür ediyorum. Bu araştırma
önergesinin öne alınması için belki bir adım atarsınız diye, ben, 40 saniyemi
bırakarak, çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum efendim. Ayrıca Sayın Hüsamettin
Özkan da hükümet ile Parlamento arasında koordinasyonla görevli Başbakan
Yardımcımız olduğu için onun da sözünü alacağız; değil mi... Efendim, şimdi, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya; buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA MUSA
UZUNKAYA (Samsun) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Tabiî, bugün, altı grubun
sonuncusu olarak konuşmaların finalini ben yapıyorum. Şimdi, Yüce Parlamentoyu
izleyen aziz milletimiz zannediyor ki, bugün, sigarayla ilgili, bütün gruplar
adına konuşulduğuna göre, gruplar adına beyanlarda bulunuldu ve tüm gruplar da
sigaraya karşı. O halde, Yüce Parlamentodan bundan sonra duman çıkmayacak,
yani, sigara dumanı inşallah çıkmayacak, başka şeyler çıkacak ve muhtemelen... BAŞKAN - Vallahi,
efendim, biz kendi adımıza buna söz veriyoruz; biliyorsunuz, içenler için de
büyük işkence o. İnsan hakları her iki tarafa uygulanmalı. MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
...son konuşmacı da olduğum için, sigaranın cenaze namazını kılmaya geldi,
fatiha demeye geldi diye düşünebilirsiniz. BAŞKAN - Amin!.. MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Keşke, bu sigaranın ruhuna bir fatiha okuyabilseydik Türkiye'de; çünkü, az önce
değerli konuşmacı arkadaşlarım da çok güzel şekilde ifade ettiler; Türkiye'de,
sigaradan ölenlerin sayısı, sigara uğruna ekonomik olarak uğradığımız
kayıpların sayısı ve elimde bir yığın veriler var. BAŞKAN - Tütün ekicileri
ne olacak? MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Bu verilere göre Türkiye'de tüketilen... BAŞKAN - Tütün, Sayın
Keçeciler'e bağlı değil mi? MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, tütün
ekicileri dedim, Sayın Keçeciler de ondan rahatsız; "ekicilere ne
diyeceğiz" diyor. MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Şimdi, tabiî, Türkiye'deki yanlışlardan birisi şu: Biz, önce, insanları hasta
ediyoruz, hasta olmaya çeşitli sebepleri hazırlıyoruz, ardından da tedavi
olmanın çaresini arıyoruz. Halbuki, değerli hekim arkadaşlarımız, az önce Sayın
Hocam -çocuk doktoru, Profesör Hocamız- çok güzel şekilde izah etti; mesele,
batı ülkeleri, gerçi onlarda da hastalığı hazırlayan ön nedenler var; ama...
Koruyucu hekimlik, bizim inancımızın da gereği olan şeylerdendir ki, insan,
hasta olmadan önce gerekli tedbirleri almalıdır. Nitekim, Sevgili Peygamberimiz
"beş şey gelmeden, beş şeyin kıymetini biliniz" buyuruyor; bunlardan
birisi de, hastalık gelmeden sıhhatin kıymetini bilmektir. Nitekim, büyük
Osmanlı Sultanı Kanunî Sultan Süleyman "halk içinde muteber bir nesne yok
devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" diyor; ama, bu
nefes sıhhati bulabilmek için, elbette ki, sigarasız bir hayatı tercih etmek
lazım. Değerli arkadaşlar,
bakınız, Türkiye'yle ilgili birkısım istatistiklerden ve uluslararası bazı zeminlerle
ilgili de ilgi vereceğim. Mesela, yapılan bir araştırma, Türkiye'yi, israfta
birinci, kumarda ikinci, alkolde üçüncü ve sigarada da dördüncü olarak tarif
ediyor. Mesela, 1992 yılında ABD'de sigaradan ölenlerin sayısı 440 000; yine,
Amerika Birleşik Devletlerinde, pasif içici olan 53 000 insan ölmüş. Ülkemizde,
halen, toplam 22 000 000 sigara içen insan belirleniyor; ancak, pasif
içicilerin, yani dumanaltı olmak suretiyle sigara içicilerinin sayısı da 22 000
000'u geçiyor. Demek ki, 68 000 000'luk ülkemizde -bu, birbuçuk sene önce
yapılan bir istatistik çalışması- kişi başına, yine 2 kilogram sigara
düşmektedir. Değerli arkadaşlar, dünya
ölçeğine bakıldığı zaman, dünya genelinde sigara tüketiminin ölçek olarak 1
kilogram olduğu düşünülürse, Türkiye'de 2 kilogramın tüketilmiş olması,
Brezilya, Güney Kore ve Hindistan'dan sonra, Türkiye'nin, dünyada en çok sigara
tüketilen dördüncü ülke olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu konudaki nedenleri,
yani insanları sigaraya teşvik eden nedenleri, az önce değerli arkadaşlarım
ifade ettiler; ben, kısaca bazı hususlara işaret edeceğim. Bu konuda, zannediyorum
en çok önlem alması gereken kişi ve kuruluşlar... Millî Eğitim Bakanlığımızın,
eğitimle ilgili kurumların, toplumu bire bir eğitimle karşı karşıya alan, daha
açığı her gün toplumun karşısında oturduğu eğitim araçlarından birisi olan
televizyonlarımızın, bu konuda çok etkin rol üstlenmesi gerekmektedir; ama, ne
garip tecellidir ki, demin de birçok arkadaşımın atıfta bulunduğu 4207 sayılı
Yasa çıktığı günden beri... Ben geçenlerde, ilgili bir sayın bakanımıza sordum,
dedim ki: Bu yasa, bugüne kadar nasıl uygulanmıştır ve bu yasanın ihlali
halinde, yıllık bütçe artışlarına muvazi olarak vergileri de artacaktı. Yani,
sigara içilmesi yasak olan bölgelerde, kapalı mekânlarda, toplutaşım
araçlarında veya toplumun bulunduğu, 5 kişiden fazla insanın bulunduğu yerlerde
sigara içilmesi halinde kesilen ceza miktarı nedir? Arkadaşlar, yasanın
uygulamasına bakınız, bugüne kadar, sigara yasasını ihlalden dolayı kesilen ceza
miktarı sıfırdır; yani, Maliye hazinesine, bu hususta, ceza olarak 1 kuruş para
dahi tahakkuk etmemiştir. Demek ki, biz, yasaları Parlamentoda çıkarıyoruz;
ama, maalesef, uygulamaya koymuyor, ilgili bakanlıklarımız da, bunu, nedense
gerektiği şekilde takip etmiyor. Bana bu cevabı veren ilgili sayın bakandır. Değerli arkadaşlar,
tabiî, yakın tarihlerde, önümüzdeki günlerde, ben... Sayın Millî Eğitim Bakanı
burada yok, keşke kendileri de olsaydı... Zannediyorum -yine, demin bazı
arkadaşlarımız işaret ettiler- Türkiye'de sigaraya ve uyuşturucuya başlama yaşı
11'lere çekilmiştir; yani, 10 yaşından itibaren, Türkiye'de, sigara içme
alışkanlığı korkunç bir şekilde geliştirilmeye başlanmıştır. Bunun nedenleri
içerisinde -yine, demin bir arkadaşımız
işaret etti- kötü arkadaş, alışkanlık, görece usulü ve özellikle okullarda,
arkadaşlarından karşılıklı sigara alışverişiyle kişilik kazandığını zannetme
olayı vardır. Değerli Millî Eğitim
Bakanımız ve Bakanlık personeli, Türkiye'de eğitimle alakalı ciddî konularla
daha fazla ilgilenmesi gerekirken... Mesela, şu haber çok enteresan bir haber
-önümüzdeki günlerde, yine, muhtemelen, okullarımızın birkısım- Türkiye'de çok
vasıflı, dürüst olarak tanınan bir derginin haberidir bu, liseli öğrencilerin
bir bölgeye yaptığı seyahatte, öğrenciye şarap testi... Ankara'daki bir
lisenin, Nevşehir yöresine gittiğinde, oradaki şarapların testi liselilere
yaptırılmaktadır. Üniversite mezuniyet merasimlerinde, birkısım gün ve
gecelerde, okulların gecelerinde, kokteyllerde, ilköğretimlere varana kadar,
aileleriyle beraber, içki, sigara ve benzeri alışkanlıkların görülmesi, Millî
Eğitimin -tam aksine önlemesi gerekirken- ya vurdumduymazlığı ya ilgisizliği ya
ilgili idarecilerin gerekli hassasiyeti göstermemesi sonucu, sadece sigara
değil, uyuşturucunun her çeşidinin okulların kapılarına kadar getirilmiş olması,
karşılıklı sigara ikramlarının okullarda servis edilir hale gelmiş olması, açık
olarak söylüyorum, Millî Eğitimimizin ciddî bir gafletinin sonucudur. Başka bir
şeyle de bunu izah etmek mümkün değildir. Bu konuda ciddî bir katkı
aranıyorsa, Türkiye'de 42 milyon aktif ve pasif sigara içicisinin sayısının
azaltılması, yılda onbinlerce insanın ölümüne sebep olan, tabir yerindeyse
milyarlarca dolar maliyet; çünkü, biliyorsunuz, Türkiye'nin, yıllık 7 katrilyon
civarında... Geçtiğimiz aylarda Tekel Yasası buradan geçerken, üzerinde detaylı
bir şekilde durduk, Batılı ülkeler, Türkiye'yi, 7 katrilyonluk bir pazar olarak
görüyor. Özellikle ciddî bağımlılık kazandıran Virginia tipi tütünlerin Türkiye'de
çokça kullanılıyor olması; yani, Amerika menşeli tütünlerin kullanılıyor ve
tüketiliyor olması, aynı zamanda, sigaraya karşı ciddî bir bağımlılığa da
vesile olmaktadır. Tabiatıyla, hem
bakanlıklarımızın hem değerli parlamenterlerimizin hem de üst düzey
bürokratlarımızın, özellikle, Sağlık Bakanlığının son günlerde bu konuda
başlattığı kampanyayı ciddî anlamda desteklemeleri lazım. Yalnız, şu bir
gerçektir: Eğer, biz, kampanyayı başlatır, ama, topluma güzel örnek olamazsak;
yani, Anadolu'ya çıktığımız zaman, sanatçıların, tiyatrocuların, bakanların,
toplumun gözü önünde bulunan ve örnek alınma durumundaki kişilerin ve bahusus
sporcuların, bu konuda dikkatsizliği söz konusu olursa, endişe ederim ki,
burada -demin bir iki arkadaşımın da telaffuz ettiği gibi- sadece, işi
tartışmış olmak için tartışmış oluruz; ama, ciddî bir kampanya başlatılacaksa,
temenni ediyorum ki, Yüce Parlamentonun çatısı altında bulunan arkadaşlarımızın
mümkünse tamamına yakını, şu anda Meclisimizi yöneten Değerli Başkanvekilimiz
başta olmak üzere, sigarayı bıraktığını açıkça topluma ilan etmelidir ve bu
konuda da, gönüllü -artık, dua desteği midir, temenni desteği midir- bunu da
talep etmelidir diye düşünüyorum. Dolayısıyla sigara
alışkanlığının, bilgisizlikten, grup baskılarından, meraktan, modadan, bozuk
çevre ve hasta gençlikten, genetik yapının bozukluğundan -ki, değerli hocalarım
bundan bahsetti- birkısım dış baskılardan... AYŞE GÜROCAK (Ankara) -
Aileler, aileler. MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Tabiî, ailelerin bu konuda çok ciddî fonksiyonları var. Özellikle, demin
söylediğim özentilere vesile olan grup beraberlikleri, arkadaşlarla olan
beraberliklerin çok kötü ve kurtuluşu mümkün olmayan alışkanlıklara sebep
olduğu bilinmektedir. Sigara, belki bu işin birinci basamağıdır, ardından
uyuşturucu ve diğer kötü alışkanlıklar da gelmektedir. Bunu önleyici ciddî bir
örnek çalışmanın Yüce Parlamento tarafından yapılmasını umuyor, toplumumuza,
sigarasız, sağlık dolu bir hayat geçirmeyi temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Ahmet Tan, bu
konuda, yerinizden çok kısa, ne buyuracaksanız buyurun efendim. AHMET TAN (İstanbul) -
Teşekkür ederim efendim. Efendim, konuşan
arkadaşlarımız, işin, hıfzıssıhha boyutuna, tababet boyutuna ve biraz da
iktisadî boyutuna değindiler. Ben, sigara meselesinin, sağlıktan önce, kanun
meselesi ve özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir meselesi olduğunu
söyleyeceğim izninizle; çünkü, bundan beş yıl evvel çıkardığımız 4207 sayılı
Kanuna göre, umuma açık yerlerde, 5 kişiden fazla insanın bulunduğu yerlerde
sigara içilmesi katiyen yasaktır. 2 nci maddenin ikinci fıkrasında, "böyle
yerlerde, en kısa zamanda, havalandırmalı ayrı bölümler yapılır" hükmü
var. Kendi çıkardığımız kanunun ilgili maddesine, gerek kulislerde gerekse
Meclisimizin diğer bölümlerinde zinhar uyum sağlanmadığını hepimiz görüyoruz.
Mevcut personelin ve milletvekillerimizin içmesine paralel olarak, günde 5 000
ilâ 12 000 yurttaşımız da geliyorlar buraya, sigara dumanlarını bırakıp gidiyorlar. Şimdi, sağlıktan önce,
Meclisin kendi çıkardığı kanuna sahip çıkması ve böylece, Türkiye'ye örnek olma
mükellefiyetini yerine getirmesi, herhalde buradaki birinci görevimiz olması
lazım. Bu görevi yerine getirmek üzere de aralarında sayın genel başkanlar
olmak üzere, 148 sayın milletvekilimizin imzasını topladık ve... BAŞKAN - Sigara içmeyen
sayın genel başkanlar... AHMET TAN (İstanbul) -
İçenler de... Kanuna saygısı olduğunu
düşündüğümüz herkes, sigara içenler de imza verdi; çünkü, mevcut Kanun bunu
öngörüyor. Kanunun egemenliğini sağlamamız lazım. Bunu yapmadık maalesef. Onun
yerine, cam ve çerçevecileri ve afişçileri zengin etmek üzere, Meclisin
birtakım yerlerine "sigara içmek yasaktır, 189 000 000 lira ..." Şimdi değiştiriliyor, sanıyorum 256 000 000
lira. Bugüne kadar, Türkiye'de, bir kişiye bile bu ceza kesilmemiş. Teftiş
fırçasına benzer teftiş çerçeveleriyle karşı karşıyayız; ama, bu, tüm topluma
hakim. Önlenebilir iki ölüm
nedeni var; birincisi trafik, ikincisi sigara. Trafik... BAŞKAN - İkisi de
canavar. AHMET TAN (İstanbul)-
Canavar... İki konuda da yürek
burkucu bir manzara sergiliyoruz. BAŞKAN - Ama, biz, bu
canavarı ruhumuzda taşıyoruz maalesef. AHMET TAN (İstanbul) -
Trafik konusunda Büyük Millet Meclisinin ilgili komisyonunun sarf ettiği
gayretleri biliyorsunuz. Moralim bozulmasın diye gündemin kaçıncı sırasında olduğuna -kısacık bir kanun
değişikliği- bakmak istemiyorum. Sigara konusunda da 148
arkadaşımın yüzüne bakmayı erteledim... BAŞKAN - Mesele
anlaşıldı. Zapta geçirdim ve Sayın Meclis Başkanına da arz edeceğim efendim. AHMET TAN (İstanbul)
- Onun için, sade vatandaşların, en
azından Meclise girerken... İzninizle, iki şey
önermek istiyorum. Birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi "sigara sağlığa
zararlıdır" diye bir kanun çıkardı; ama, aynı Büyük Millet Meclisi, kendi
adıyla sigara imal etmeye devam ediyor. Bundan vazgeçmek gerekiyor. Yeryüzünde
bunu yapan başka parlamento yok. Bu, büyük bir çelişki. İkincisi de, gerçekten,
halkla ilişkiler binasında -bu, idare amirliğinin verdiği resmî rakam-
ziyaretçi sayısı, günde 12 000-13 000'e çıkıyor. Bu 13 000 vatandaşımız sıkıntı içerisinde tabiî; hepsi
sıkıntılarını sigara dumanına tahvil ediyorlar ve her taraf sigara dumanına
boğulup gidiyor. Bu yurttaşlarımızın, içeri girerken, sigara paketlerini
bırakmalarını öneriyorum; çıkarken alsınlar; çünkü, sigara, tabanca kadar
zararlı... Nasıl, girerken silahlar bırakılıyor... Bunu arz etmek istedim. Saygılar sunuyorum. (DSP,
ANAP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Önerinizi Sayın Meclis
Başkanımıza arz edeceğim. Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır. Şimdi, gensoru açılmasına
ilişkin 1 adet önerge vardır; okuyorum : C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI
Önergelerİ 1. – Saadet
Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu ve
Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, esnaf ve sanatkârların sorunlarıyla
ilgilenmedikleri ve ticarî yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli
önlemleri almadıklarından işyerlerini kapatmalarına neden oldukları iddiasıyla
Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/27) "Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Esnaf ve sanatkârlarımız,
ülke genelinde 4 000 000 işyeri ve 15 000 000 insanıyla en büyük işveren
durumundadır. 57 nci hükümet, esnaf ve
sanatkârlarımızın sorunlarıyla ilgilenmeyerek, iflasına sebep olmuştur. Bugüne
kadar bu kesimle ilgili hiçbir iyileştirme çalışmasında da bulunulmamıştır. 57 nci hükümet tarafından
kendi haline terk edilen esnaf ve sanatkârlarımızın birçoğu batmış ve işyerleri
kapanmıştır. Bu sebeplerden dolayı,
Anayasanın 99 ve İçtüzüğün 106 ncı maddesine göre, Başbakan Bülent Ecevit ve 57
nci hükümet hakkında gensoru açılmasını arz ve talep ederiz. 30.4.2002
Gerekçe : Esnaf ve sanatkârların
emeği, alınteri, işgücü, çalıştırdığı işçi sayısı ve ödedikleri vergiler göz
önüne alındığında, ülke ekonomisine katkıları itibariyle büyük bir potansiyel
olduğu açıktır. Böyle olmasına rağmen, esnaf ve sanatkârlarımızın kendi
hallerine terk edildiği, birçoklarının iflas ettiği ve işyerlerinin kapandığı,
yapılan istatistiklerde ortaya çıkmaktadır. Hükümetçe, çıraklık ve
meslekî eğitim merkezleriyle ilgilenilmediği, esnaf ve sanatkârlar adına Asgarî
Ücret Komisyonuna temsilci alınmadığı bilinmektedir. Hükümetin, özellikle elektrik
ve doğalgaza yaptığı aşırı zam ve koyduğu ağır vergiler, esnafımızı zor durumda
bırakmıştır. Ayrıca, bazı sektörlerin ithal girdilerine konan fonlar çok ağır
olup, üretimi durma noktasına getirmiştir. Orta ve büyük işletmeler
devlet tarafından desteklenirken, küçük sanayici ve esnafımız vergi yükü
altında ezilmektedir. Ayrıca, bu kesim yatırım indiriminden de
faydalanamamaktadır. Yine, bu hükümet
döneminde, çıraklık ve meslekî eğitime gerekli ilginin gösterilmediği, meslekî
eğitim merkezlerinin teçhizat ve bina yönlerinden modernize edilmediği
görülmektedir. Esnaf ve sanatkârlarımız,
ağır ekonomik şartlardan dolayı üretim projesi ve üretim teknolojisindeki
yenilikleri izleyemedikleri gibi, bu konuda hükümet tarafından da
desteklenmedikleri ve bu sebeple de üretimin düştüğü bilinmektedir. Esnaf ve sanatkârların
küçük işletmelerine istihdama yönelik vergi indirimleri uygulanmadığı için
sıkıntıları artmaktadır. İlköğretim okullarının
kesintisiz sekiz yıla çıkarılmış olması nedeniyle, öğrencilerin kabiliyetlerine
göre meslek seçimlerini yapabilecekleri bir düzenlemeye gidilmediği için, esnaf
ve sanatkârların yanında çalışacak ve meslek öğrenecek çocuk bulunmamaktadır. Esnaf ve
sanatkârlarımızın bağlı olduğu sosyal güvenlik kuruluşu Bağ-Kur'un içinde
bulunduğu sıkıntılar gerekçe gösterilerek, bu kesimin sağlık harcamalarına ve
emekliliklerine gereken ilgi gösterilmemektedir. Bu sebeple de çoğu zaman esnaf
ve sanatkârın tedavisinde ve kullanılan ilaçların temininde sıkıntılar
yaşanmaktadır. Son yıllarda hiper ve
gross marketler şehir merkezlerinde açıldığı için, bakkal, kırtasiye, kasap
gibi küçük esnaf için haksız rekabet oluşturmaktadır. Hükümetin yaptığı
düzenlemelerle ağır vergiler getirilirken, diğer taraftan, işyeri kapama
cezaları verilerek, âdeta küçük esnaf imha edilmektedir. Taksici ve minibüsçü
esnafının belge düzenleme mecburiyeti sıkıntı vermektedir. Bu konuda yeni bir
düzenleme yapılmasına ihtiyaç vardır. Netice olarak, hükümet,
küçük esnaf ve sanatkârları sadece vergi tahsilatında hatırlamaktadır. Ancak,
onların ticarî yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli yasal
düzenlemeleri yapmayarak onları ölüme terk etmektedir. Bütün bunların sorumlusu
beceriksiz iktidar olup, muktedir olamayan 57 nci Ecevit Hükümetidir. Bu
sebeplerden dolayı, Başbakan Bülent Ecevit ve 57 nci hükümet hakkında gensoru
açılması zorunlu hale gelmiştir. BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Gensoru önergesinin
görüşme günü Danışma Kurulunca tespit edilip, oylarınıza sunulacaktır. (9/5) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyon Geçici Başkanlığının, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip seçimine ilişkin tezkeresi vardır; okutuyorum: D)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – (9/5)
esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1060) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Komisyonumuz, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üyelerini seçmek üzere, 30.4.2002 Salı günü saat
17.00'de, ana bina, üyeler lokantası yanı, soruşturma komisyonu toplantı
salonunda 12 üyeyle toplanmış ve aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler,
belirtilen görevlere seçilmişlerdir.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Sözlü soru önergesinin
geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum : 2. – Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/1733) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/481) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 562 nci sırasında yer alan (6/1733) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Musa
Uzunkaya Samsun BAŞKAN - Efendim, sözlü
soru önergesi geri verilmiştir. Sayın milletvekilleri,
gündemin 1, 194, 195, 196, 260, 491 ve 561 inci sırasında yer alan (6/1046), (6/1314),
(6/1315), (6/1316), (6/1394), (6/1654) (6/1732) esas numaralı 7 adet sözlü soru
önergesinin, İçtüzüğün 98 inci maddesi uyarınca, birlikte, peş peşe
cevaplandırılmak isteğine dair Devlet Bakanı Sayın Recep Önal'ın bir tezkeresi
var; dün okuttum. Bilgilerinize arz olunur. Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmına geçiyoruz. V. –
SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI 1. –
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'daki cami, imam ve müezzin
sayısına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi
ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1046) 2. –
Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, son ekonomik krizden sonra
kamu çalışanları ve çiftçilerin durumuna
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın
cevabı (6/1314) 3. –
Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, BAĞ-KUR ve SSK prim
borçlarının ödenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı
Recep Önal'ın cevabı (6/1315) 4. –
Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, turizm şirketlerine Y.P.K.
tarafından kaynak aktarıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1316) 5. –
Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın'ın, basın-yayın organlarına verilen ilan,
reklam ve teşviklere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı
Recep Önal'ın cevabı (6/1394) 6. – Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, asgari ücrete ve hükümetin uyguladığı ekonomik
politikaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep
Önal'ın cevabı (6/1654) 7. –
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
imam ve müezzin ihtiyacına ve din görevlilerinin maaşlarının iyileştirilmesine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) sözlü
soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1732) BAŞKAN - Soruları
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada. Az önce esas numaralarını
okuduğum soruların hepsine birden Devlet Bakanı Sayın Recep Önal cevap
verecekler. Soruları okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Hüsamettin Özkan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. Mahmut
Göksu Adıyaman 1- Adıyaman'da toplam
cami sayısı kaçtır? Bunlardan kaçı tarihî (vakıf) eserdir? 2- Adıyaman'da camii
olmayan köy sayısı kaçtır? 3- Adıyaman'daki imam ve
müezzinlerin toplam sayısı nedir? 4- Adıyaman genelinde ne
kadar imam ve müezzin açığı vardır? 5- Eğer varsa Adıyaman'da
ihtiyaç duyulan imam ve müezzinleri ne zaman atamayı planlıyorsunuz? Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Mehmet
Sadri Yıldırım Eskişehir 57 nci hükümetin
uyguladığı yanlış program sonucunda ülkede fiilî bir devalüasyon anlamına gelen
"dalgalı kur" uygulamasına geçilmiş, hem döviz ve hem de TL
piyasalarını tam bir çıkmaza sokmuştur. Türk Lirası 1 günde yüzde 40'a yakın
fiilî devalüasyona uğramıştır. Buna göre; 1- Alım gücü yok olan, ay
sonunu getiremeyen memur, işçi, emekli, dul ve yetimlerin uğramış olduğu maddî
kayıplarını ne şekilde düzeltmeyi düşünüyorsunuz? 2- Gübre alamayan ve
Ziraat Bankası ile tarım kredi kooperatiflerine olan borcunu ödeyemeyen
çiftçimizin içinde bulundukları zor şartlardan çıkarılması yönünde
hükümetinizin herhangi bir çalışması var mıdır? Varsa bu önlemleriniz nelerdir? Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Mehmet
Sadri Yıldırım Eskişehir Türkiye son 3 yılda
tarihinde görülmemiş bir gelir dağılımı bozukluğu ve adaletsizliği
yaşamaktadır. Tüm sektörlerde panik, belirsizlik ve moral çöküntüsü hâkim
olmuştur. 1- Siftah dahi yapamayan,
Bağ-Kur ve SSK primlerini ödeyemeyen ve mükerrer vergiler altında ezilen esnaf
ve sanatkârlarımızı içine düşürdüğünüz kriz bunalımından ne şekilde kurtarmayı
düşünüyorsunuz? 2- Kredi alamayan,
ihracat yapamayan, yatırım imkânı bulamayan ve ülke ekonomimizin temelini
oluşturan KOBİ'lerimizi ve ihracatçılarımızı içinde bulundukları kaostan
çıkaracak bir proje bugüne kadar niçin ve hangi sebeple uygulamaya konulmamıştır? 3- Yaşanan kriz sonucunda
zarara uğratılan vatandaşlarımızın uğramış oldukları bu zararlarını ne şekilde
telafi etmeyi düşünüyorsunuz? Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Mehmet
Sadri Yıldırım Eskişehir 1- Geçtiğimiz 2000 yılı
içerisinde, hükümetinizce, aralarında yurt dışından tarifesiz uçak seferleriyle
yurdumuza turist getiren ve bir önceki yıl yurda getirdikleri döviz tutarı en
az 5 000 000 ABD doları olan seyahat acentelerine, iki yıl süresi, TL cinsinden
hesaplanan, yıllık yüzde 30 faizli kaynak aktarılmış mıdır? 2- Bu kaynağın
aktarılmasına ilişkin olarak, 25 Şubat 2000 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu
tarafından açık veya gizli bir karar var mıdır? 3- Kaynak aktarımı için
herhangi bir kamu veya sermayesinin yarıdan fazlası kamuya ait banka veya
bankalar görevlendirilmişler midir? 4- Kullandırılan kaynağın
Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Destekleme Fonuyla ilişkisi var mıdır? 5- Bu kaynağın
aktarıldığı çok az sayıdaki seyahat acentelerinin sahipleri arasında, iktidar
ortağı partilerden birisinin 1999 yerel seçimlerinde Antalya Büyükşehir
Belediye Başkan adayı da yer almakta mıdır? 6. Eğer yapıldıysa, bu
tür gizli uygulamaların Rekabet Yasasına aykırı biçimde ve açık toplum
kurallarına aykırı olduğunu düşünüyor musunuz? Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 12.2.2001 Mükremin
Taşkın Nevşehir Sorular : 1- Son beş yılda devlet
kuruluşları tarafından -KİT'ler dahil- basın yayın organlarına, resmî ilanlar
dışında, reklam ve teşvik parası olarak ne kadar para ödenmiştir? 2- Bu ödenen paralar,
hangi basın yayın organlarına, ne kadar ve ne zamanlarda ödenmiştir? 3- Devletten ihale
kazanan şirketlerin basın yayın kuruluşları ve bankalarla ilişkilerinin ortaya
çıkarılan yolsuzluklarda rolü var mıdır? 4- Mahallî basın ve orada
çalışan gazeteciler için 57 nci hükümet tarafından bir destek ve teşvik
düşünülmekte midir? Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularıma
Başbakan Sayın Bülent Ecevit'in sözlü olarak cevap vermesini delaletlerinize
arz ederim. 12.12.2001 Musa
Uzunkaya Samsun 1- Yaşanan ekonomik kriz
ve pahalılık göz önünde bulundurulunca, kamu ve özel sektörün işçilerine
ödemekle zorunlu tutulduğu 122 000 000'luk asgarî ücreti yeterli buluyor
musunuz? 2- Dört nüfuslu bir
ailenin zarurî harcamaları için 122 000 000'un yetersiz olduğu bilinmekte olup
vatandaşın aradaki farkı nasıl karşıladığını tespit konusunda bir araştırma
yaptırdınız mı? 3- Toplunun giderek
intihar, gasp, kapkaççılık ve gayri ahlakî yollara düşmesinde uygulanan
ekonomik model ve hükümet etmede yanlış yöntemlerin tesiri varsa, 2002 yılı
için yeni çıkış yol ve metodunuz olacak mıdır? 4- İnsanları canından
bezdiren, hükümetine ve parlamentoya küstüren yanlış ekonomik ve sosyal
uygulamaların giderilmesi için somut adımlar nelerdir? Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularıma
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Hüsamettin Özkan'ın sözlü olarak
cevap vermesini delaletlerinize arz ederim. 7.3.2002 Musa
Uzunkaya Samsun 1- Türkiye genelinde had
safhada olan imam ve müezzin ihtiyacını karşılamak için acil bir uygulamanız
var mı? 2- Mahalle ve köy
sakinlerinin günde beş defa, özellikle de cenazeleri için her an ihtiyaç
duydukları din görevlisi temini ülke insanı için zarurî bir ihtiyaç değilse,
acil ve zarurî olma ne anlama gelmektedir? 3- Halen vekil imam
hatiplik için hazırlanan 1 960 adet kadronun serbest bırakılıp atamalarının
hızlandırılması mümkün değil mi? 4- İlgili bakan olarak,
Devlet Personelde sadece ilanı beklenen 1 249 adet DMS'yi kazanmış imam hatibin
atanması işlemi ne zaman gerçekleşecek? 5- Devlet personeli
içerisinde en düşük maaşı alan din görevlilerinin (imam hatip, müezzin, vaiz,
müftü vs) maaş adaletsizliğinin acilen giderilmesi ve durumlarının
iyileştirilmesi için yapılmakta olan bir çalışma var mıdır? BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Efendim, sözlü sorulardan
sonra kanunlara geçeceğiz, biliyorsunuz. Sayın Bakan, 7 soruyu
birden cevaplayacaksınız; buyurun efendim. DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL
(Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gündemin, 1, 194, 195, 196, 260,
491 ve 561 inci sıralarında yer alan (6/1046), (6/1314), (6/1315), (6/1316),
(6/1394), (6/1654) ve (6/1732) sayılı 7 adet sözlü soru önergesini İçtüzüğün 98
inci maddesi uyarınca birlikte cevaplandırmak üzere huzurlarınıza gelmiş
bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şimdi, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu tarafından
Adıyaman İlindeki cami, imam ve müezzin sayısına ilişkin olarak Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Sayın Hüsamettin Özkan'a yöneltilen (6/1046) sayılı
sözlü soru önergesinin cevaplarını sunuyorum. 26.3.2002 tarihi
itibariyle Adıyaman İli genelinde 623 adet cami bulunmaktadır. Bunlardan 17
adedi vakıf eseridir. Adıyaman İli genelinde, 457'si mezra olmak üzere 490
köyde cami bulunmamaktadır. Adıyaman İli ve ilçelerinde toplam 516 adet imam
hatip ve müezzin kayyım kadrosu bulunmaktadır. Adıyaman İlinde 163 adedi
kadrosuz olmak üzere, 197 adet camide imam hatip ve müezzin kayyım bulunmamaktadır.
Adıyaman İlinde münhal bulunan imam hatip kadroları için merkezi sınav sonucuna
göre Başbakanlığın 5.7.2000 tarih ve 11652 sayılı izne istinaden 2000 malî yılı
içerisinde 12 adet imam hatibin ataması yapılmış; ayrıca, 2002 yılında da 6
adet açıktan vekil imam hatip ataması gerçekleştirilmiştir. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak,
önergenin güncelliğini kaybetmeden cevaplandırılabilmesi amacıyla, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 98 inci maddesinin "üç birleşim içinde
cevaplandırılmayan sözlü sorular yazılı soruya çevrilir" hükmü de göz
önünde bulundurularak, burada arz ettiğim cevapların yazılı olarak 17.1.2001
tarih ve 77 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş
olduğunu da ayrıca bilgilerinize arz ederim. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şimdi, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya tarafından imam
ve müezzin ihtiyacına ve din görevlilerinin maaşlarının iyileştirilmesine
ilişkin olarak Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Hüsamettin Özkan'a
yöneltilen (6/1732) sayılı sözlü soru önergesinin cevaplarını sunuyorum. Bilindiği üzere, Türkiye
genelinde münhal bulunan imam hatip ve müezzin kayyım kadrolarına, ÖSYM'ye
yaptırılan merkezî sınav sonucuna göre Devlet Personel Başkanlığınca yapılan
yerleştirme işlemiyle, Diyanet İşleri Başkanlığınca atama yapılmaktadır. DMS
sınavında başarılı olanlardan imam ve imam hatip kadrolarına yerleştirilenlerin
sayısı, 2000 yılından bu yana 2 587'dir. Diyanet İşleri Başkanlığının taşra
teşkilatında, 1.1.2002 tarihi itibariyle, 8 695 adet imam hatip kadrosu açık
bulunmaktadır. Bu kadrolardan 1 250 adedine, Başbakanlık Devlet Personel
Başkanlığınca ve 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu gereğince Maliye Bakanlığı
tarafından açıktan vekâleten atama izni verilmiş ve söz konusu kadrolara 2001
yılı ramazan ayı öncesinde atama yapılarak, din hizmetlerinde kısmen rahatlama
sağlanmıştır. Bunun yanında, son dönemde imam hatip kadrolarından 1 950 adedine
açıktan vekâleten atama yapılmak üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86
ncı maddesine göre Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığınca izin verilmiş
olup, bu kadrolara atama yapılabilmesi için 4726 sayılı 2002 Malî Yılı Bütçe
Kanununun 42/a maddesi uyarınca izin verilmesi amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığının
8.3.2002 tarih ve 3455 sayılı yazısıyla Maliye Bakanlığından talepte
bulunulmuştur. Ayrıca, taşra teşkilatında münhal bulunan imam hatip
kadrolarından 1 249 adedine ise, açıktan atama yapılabilmesi için, Diyanet
İşleri Başkanlığının 7.6.2001 tarih ve 8714 sayılı yazısıyla, Devlet Personel
Başkanlığından, yerleştirme amacıyla bu kadroların ilan edilmesi için talepte
bulunulmuştur. Diğer kamu kurum ve
kuruluşlarının personel ihtiyaçları da göz önünde bulundurularak, kamu kurum ve
kuruluşlarına yeni personel alınması gündeme geldiğinde bu kadrolar da ilan
edilecek ve ilanı takiben Devlet Personel Başkanlığınca yapılacak yerleştirme
sonucu söz konusu kadrolara açıktan atama yapılabilecektir. Devlet memurlarının
maaşlarında yapılacak genel düzenlemeler çerçevesinde, din görevlilerinin
maaşlarında da gerekli düzenlemelerin gerçekleştirileceğinden kuşku duyulmaması
gerekmektedir. Yüce Meclisin bilgilerine
sunuyorum. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şimdi, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım
tarafından, son ekonomik krizden sonra kamu çalışanları ve çiftçilerin durumuna
ilişkin olarak Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yöneltilen (6/1314) sayılı
sözlü soru önergesinin cevaplarını sunuyorum. Bilindiği üzere, 4611
sayılı 2001 Malî Yılı Bütçe Kanununun "Kamu Personeline İlişkin
Hükümler" başlıklı Üçüncü Kısmının "Özlük Hakları" başlıklı
birinci bölümünde yer alan 45 inci madde çerçevesinde, 2001 yılında, memur
maaşlarında, enflasyon hedefiyle paralel artışlar sağlanmış ve enflasyon
nedeniyle memur maaşlarındaki kayıplar önlenmiştir. Diğer yandan, 4447 sayılı
Sosyal Güvenlik Reform Yasasıyla, SSK ve Bağ-Kur emekli aylıklarının da, her
ay, bir önceki ayın TÜFE değişim oranı kadar artırılması öngörülmüştür. Bilindiği üzere,
12.4.2001 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, 2001 Malî
Yılı Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kabul edilmiştir. Bu
kanunun 4 üncü maddesinin (h) fıkrasında yer alan "Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası Anonim Şirketince, ekonomik faaliyetleri münhasıran küçük ve
orta boy tarımsal işletmelerin işletilmesinden ibaret olan üreticilere doğrudan
ve/veya tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla ve Türkiye Halk Bankası Anonim
Şirketince, esnaf ve sanatkâr ile genç ve kadın girişimcilere açılmış olan
kredilerin faiz oranlarının, 2001 yılı sonuna kadar olmak koşuluyla, Bakanlar
Kurulunca belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde düşürülmesi sonucunda oluşacak
gelir kayıpları, her iki banka için toplam 400 trilyon lirayı geçmemek
kaydıyla, bütçeden avans olarak ödenir" hükmü çerçevesinde, çiftçilerimize
ve esnafımıza gerekli kolaylıklar sağlanmıştır. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak,
önergenin güncelliğini yitirmeden cevaplandırılabilmesi amacıyla, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 98 inci maddesi hükmü de göz önünde bulundurularak,
burada arz ettiğim cevapların, yazılı olarak, 30.4.2001 tarih ve 35554 sayılı
yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca
bilgilerinize arz ederim. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şimdi, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım
tarafından, Bağ-Kur ve SSK prim borçlarının ödenmesine ilişkin olarak
Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yöneltilen (6/1315) sayılı sözlü soru
önergesinin cevaplarını sunuyorum. 1- 6183 sayılı Yasa
çerçevesinde, birikmiş prim borçlarının ödenmesi amacıyla, SSK ve Bağ-Kura
başvurulması halinde, borçların taksitlendirilmesi olanağı sağlanabilmektedir.
Ayrıca, 9.4.2001 tarihinde yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında, SSK ve
Bağ-Kur birikmiş prim borçlarına -vergi borçlarında uygulandığı gibi- yüzde 3
gecikme faizi ve 18 ay taksitle ödeme kolaylığı sağlanması kararlaştırılmıştır.
2- Bir önceki önerge
nedeniyle belirttiğim gibi, 2001 Malî Yılı Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin (h) fıkrasıyla sağlanan olanakla, ekonomik
faaliyetleri münhasıran küçük ve orta boy tarımsal işletmelerin işletilmesinden
ibaret olan üreticilere, esnaf ve sanatkârlar ile genç ve kadın girişimciler
kesimlerinin kullandıkları kredilerle ilgili mağduriyetlerinin giderilmesine
ilişkin esas ve usulleri belirleyen düzenlemeler yürürlüğe konulmuştur. 3- Ekonomideki tüm
kesimlerin kayıplarını telafi edecek ek önlemlerin alınması için gerekli
çalışmalar sürdürülmektedir. Bir yandan yüksek ve dalgalı enflasyon, öte yandan
yüksek faizler, reel sektörün yatırım ve üretim planlarını olumsuz yönde
etkilemiştir. Esasen, reel sektörün temel sorunu istikrarsızlıktır. Bu
doğrultuda reel sektörün rahatlatılmasına ve ihracatın artırılmasına yönelik
bazı tedbirler düşünülmüştür. Bu bağlamda, bütçeden ve diğer kaynaklardan
sağlanacak finansman çerçevesinde Eximbankın kredi imkânları artırılmaktadır.
İhracatta KDV ödemeleri hızlandırılmaktadır. Bugüne kadar hız verilen
çalışmalar sonucunda, bütçe ödenekleri öne çekilerek, Eximbanka, 138 trilyon
575 milyar lirası 2001 yılı bütçesinden ve 30 trilyon lirası 2000 yılı
emanetlerinden olmak üzere 2001 yılında toplam 168 trilyon 575 milyar lira
aktarılmıştır. Teşvik uygulamalarına
ilişkin bürokratik işlemler azaltılmaktadır. Esnaf, sanatkâr, KOBİ'ler ve tarım
kesimine, Ziraat ve Halk Bankalarından almış oldukları kredilerin faizlerinin
maliyetlerine yansıtılmasını sınırlamak amacıyla, bütçeye 400 trilyon lira
tutarında ödenek konulmuştur. Ekonomik ve sosyal
politikaların oluşturulmasında, toplum kesimleri arasında uzlaşma ve
işbirliğinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Kamu kesimi, işçi, işveren ve
diğer sivil toplum örgütlerini bir araya getiren Ekonomik ve Sosyal Konseyle
ilgili yasa çıkarılmıştır. Bunun yanı sıra, doğrudan yatırımın önündeki idarî
ve bürokratik engelleri ortadan kaldıracak bir eylem planı çalışması
başlatılmıştır ve bu, kısa sürede amacına ulaşacaktır. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; programın başarıyla uygulanması sonucunda ekonomide istikrar
gerçekleştirilecek, uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme ortamı
hazırlanacaktır. Enflasyonsuz bir Türkiye'de toplumun tüm kesimlerinin refah
düzeyleri daha sağlıklı bir biçimde yükselecek, istihdam ve verimlilik artacak
ve gelir dağılımı daha adil hale gelecektir; ancak, enflasyonla mücadele,
sadece toplumun belli kesimlerinin mücadelesi olarak sınırlı kalmamalıdır.
Ekonomik sorunlara karşı toplumsal uzlaşma çerçevesinde sağlanacak toplu
hareket biçimi, ulus olarak içinde bulunulan bu zor dönemin en az sıkıntıyla
atlatılmasını sağlayacaktır. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak,
burada arz ettiğim cevapların yazılı olarak 15.5.2001 tarih ve 40236 sayılı
yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca
bilgilerinize arz ederim. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şimdi, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya tarafından, asgarî
ücrete ve hükümetin uyguladığı ekonomik politikaya ilişkin olarak Başbakanımız
Sayın Bülent Ecevit'e yöneltilen (6/1654) sayılı sözlü soru önergesinin
cevaplarını sunuyorum: Bilindiği üzere,
ekonomide bugün yaşadığımız sıkıntılar, on yıllarca geçmişten günümüze kadar
birikerek gelen ve 1999 yılından itibaren artık içinden çıkılmaz hale dönüşen
kökleşmiş sorunların bir sonucudur. Uygulanmakta olan ekonomik program, hem
güncel sorunları çözmeyi hem de bir daha bu tür sorunlarla karşılaşılmaması
için ekonomide gerekli yapısal değişim ve dönüşümün sağlanmasını
amaçlamaktadır. Türkiye'nin uygulamakta
olduğu program, gerçekten zorlu bir programdır. Program, vatandaş, devlet ve
toplumdaki diğer tüm kesimlerin özverisini gerektirmektedir. Hükümetimiz, toplumun
bugün yaşadığı sıkıntıları çok iyi bilmektedir. Bu nedenledir ki, bu
sıkıntıların bir daha yaşanmaması için, bu programı büyük bir kararlılıkla ve
ödünsüz olarak uygulamaya çalışmaktadır. Günümüze kadar birikerek
gelen sorunlar ve yaşanan son krizlerin ardından, özellikle 2001 yılında
meydana gelen ekonomik küçülme, toplumun her kesimi üzerinde olumsuz etkiler
yaratmıştır. Sadece dargelirli vatandaşlarımız, işçilerimiz, memurlarımız,
küçük esnafımız ve sanatkârımız değil, bankacısından üreticisine, toptancı ve
perakendecisinden ihracatçısına kadar her kesim, çeşitli boyutlarda sorunlarla
uğraşmaktadır. Programın uygulama
sürecinde, özellikle yoksul kesimlerin çektiği sıkıntılara karşı bazı tedbirler
devreye sokulmaya çalışılmaktadır. Toplumun yoksul kesimlerinin yaşadığı
zorlukları hafifletmek amacıyla, Sosyal Riskin Azaltılması Projesi kapsamında,
güçsüz kesimlere destek sağlanmaya başlanmıştır. 2002 yılında, özellikle
toplumun yoksul kesimlerine ve çiftçilerimize yönelik destekler artarak devam
edecektir. Üretici ve bankacılık
kesiminin yaşadığı sıkıntılara, kendi aralarında çözüm üretmelerini sağlamak
amacıyla, bir program ortaya konulmuştur. Küçük ölçekli işletmelere de, Halk
Bankası destekleri sürmektedir. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şüphesiz ki, bugün uygulanan asgarî ücret seviyesi, yeterli
bir yaşam standardını karşılayabilecek düzeyde değildir. Ayrıca, hem özel
sektörde hem de kamu sektöründe ücret düşüklükleri ciddî bir sorundur.
Ülkemizde üretim ve hizmet sektörlerinin yanı sıra eğitim, sanat, bilim gibi
pek çok alanda ücretlerin ne denli yeterli olabildiği sorgulanabilir. Ayrıca,
ülkemizde ücret mekanizmaları içinde verimlilik prensibinin yerleştirilmesinde
de büyük yarar olacaktır. Ancak, tüm bu sorunların
çözümü, genel ekonomik iyileşmeye bağlıdır. Genel ekonomik iyileşme de ekonomik
üretim ve dış satımla önemli ölçüde ilişkilidir, yani, verimliliği önplanda
tutarak yatırım yapan, üretim yapan, istihdam sağlayan ve yüksek katmadeğer
yaratarak üretimini yurtdışına satan bir toplum haline dönüşmemiz
gerekmektedir. Türkiye'nin uygulamakta
olduğu programın para, maliye ve yapısal reformlardan oluşan üç sacayağı da bu
sürece dönük olarak tasarlanmıştır. Serbest kur rejimi, ihracatta rekabet
avantajı sağlamakta; güçlü maliye politikaları, ülkenin borçlarının zaman
içinde azaltılmasına hizmet etmekte; yapısal reformlar da, hem geçmişte yaşanan
sıkıntıların bir daha yaşanmaması için gerekli altyapının oluşturulması hem de
gelecekte sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyüme sürecine geçilebilmesini
sağlamaya yönelik olarak hayata geçirilmektedir. Türkiye, uyguladığı ekonomik
program kapsamında önemli bir aşama kaydetmiştir. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yapısal reformlardaki kararlılığın ve maliye politikalarındaki
disiplinin sürmesi halinde, Türkiye, daha fazla yabancı sermaye çekebilen,
yatırım yapabilen, üretim gerçekleştirebilen, istihdam sağlayabilen ve
üretimini dışarıya satabilen bir ülke haline dönüşebilecektir. Bu durum, Türk
insanına, hem daha çok kazanma hem de daha çok tasarruf edebilme imkânı
sağlayacaktır. Böylece, sürdürülebilir büyüme ve kalkınma sürecinde artık olumlu
bir döngüye girilmiş olacaktır. Bu olumlu döngü de Türk insanının refah
düzeyini artıracaktır. 2002 yılında başlamak üzere önümüzdeki yıllarda Türk
insanının çağdaş uygarlık düzeyinde bir yaşam standardına kavuşturulmasında önemli
bir mesafe kaydedilmesi öngörülmektedir. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak,
önergenin güncelliğini yitirmeden cevaplandırılabilmesi amacıyla, burada arz
ettiğim cevapların 24.1.2002 tarih ve 4218 sayılı yazıyla ayrıca bildirildiğini
bilgilerinize arz ederim. Sayın Başkan sayın
milletvekilleri; şimdi, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım
tarafından, turizm şirketlerine kaynak aktarıldığı iddialarına ilişkin olarak,
Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yöneltilen (6/1316) sayılı sözlü soru
önergesinin cevaplarını sunuyorum: Seyahat acentelerinin,
içerisinde bulunduğumuz ekonomik koşullardan olumsuz şekilde etkilenerek,
işletme sermayesi ve finansman zorluğu içine düşmesi nedeniyle, seyahat
acentelerinin desteklenmesi, sektördeki istihdamın artırılması ve ayrıca, ülke
turizminin tanıtımı ve pazarlamasına katkıda bulunulması amacıyla, Bakanlar
Kurulumuzca, 25.2.2000 tarihli ve 266 sayılı, seyahat acentelerinin
desteklenmesi amacıyla, Yatırımları Teşvik Fonundan İşletme Kredisi Tahsisi
Hakkında Karar uygulamaya konulmuştur. Bu karar kapsamında, bir önceki yılda en
az 10 ile 25 milyon Amerikan Doları arasında döviz girdisi sağladığını
belgeleyen seyahat acentelerine döviz girdilerinin en çok yüzde 8'ine, 25 ile
50 milyon Amerikan Doları arasında döviz girdisi sağladığını belgeleyen seyahat
acentelerine döviz girdilerinin en çok yüzde 10'una, 50 milyon Amerikan Doları
üzerinde döviz girdisi sağladığını belgeleyen seyahat acentelerine döviz
girdilerinin en çok yüzde 15'ine kadar olmak kaydıyla, seyahat acentelerinin
tümüne bir defaya mahsus olmak üzere, Yatırımları Teşvik Fonu kaynaklarından
toplam 5 trilyon Türk Lirasına kadar işletme kredisi tahsis edilebileceği hükme
bağlanmıştır. Söz konusu işletme
kredisinin tahsisi, Turizm Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve aracı banka olarak
da Türkiye Kalkınma Bankası arasında düzenlenen bir protokol çerçevesinde yapılmıştır.
Anılan protokol çerçevesinde, karardan yararlanabilecek seyahat acentelerinin
isimleri ve kullanabilecekleri kredi tutarı Turizm Bakanlığınca belirlenmiştir.
Belirlenen seyahat acenteleri ve kredi tutarları, Türkiye Kalkınma Bankasına bu
Bakanlıkça bildirilmiştir. Türkiye Kalkınma Bankası ise, işletme kredisi
kullanacak seyahat acentelerinin isimlerini Hazine Müsteşarlığına bir defada
bildirmiştir. Söz konusu krediler, Hazine Müsteşarlığınca, Yatırımları Teşvik
Fonu kaynaklarından, Türkiye Kalkınma Bankası aracılığıyla iki dilim halinde
kullandırılmıştır. Kullandırılan kredinin faiz oranı yüzde 30'dur. Bu kapsamda
kullandırılan krediler 1 yılı ödemesiz, 2 yıl vadelidir. Söz konusu kredi,
bugüne kadar, yukarıda belirtilen karar çerçevesinde, Ayvalık Seyahat Acentesi
Paşatur Turizm Hizmetleri Anonim Şirketi, Kayı Tur Turizm Seyahat Sanayi ve
Ticaret Anonim Şirketi ve Great Jolly Tur Turizm Anonim Şirketine
kullandırılmıştır. Krediden yararlanacak firmaların tespiti Turizm Bakanlığınca
yapıldığından, söz konusu firmaların ortaklık yapısıyla ilgili Hazine
Müsteşarlığında bilgi bulunmamaktadır. Kararın amacı ve kapsamı yukarıda
belirtilmiş olup, uygulama bu karar çerçevesinde yürütülmüştür. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak,
burada arz ettiğim cevapların yazılı olarak 27.4.2001 tarih ve 35234 sayılı
yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca
bilgilerinize sunarım. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; şimdi, Nevşehir Milletvekili Sayın Mükremin Taşkın tarafından,
basın yayın organlarına verilen ilan, reklam ve teşviklere ilişkin olarak,
Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yöneltilen (6/1394) sayılı sözlü soru
önergesinin cevaplarını sunuyorum: Bilindiği üzere,
yatırımlar, "Yatırımlarda Devlet Yardımları ve Yatırımları Teşvik Fonu
Esasları Hakkında Karar" ve kararın uygulanmasına ilişkin tebliğ hükümleri
çerçevesinde desteklenmektedir. Bu kararla, genel olarak yatırımların
desteklenmesinde destek unsurları olarak, yatırım indirimi, gümrük vergisi ve
Toplu Konut Fonu istisnası ve vergi, resim, harç istisnası uygulanmaktadır. Ayrıca, yatırımların daha
hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için, belirlenen yörelerde veya
belirlenen yatırım konularında yapılacak yatırımlar için, Yatırımları Teşvik
Fonu kaynaklarından yatırım kredisi de öngörülebilmektedir. Son beş yılda basın yayın
organları tarafından Hazine Müsteşarlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğüne
yapılan teşvik belgesi başvuruları, teşvik mevzuatı gereği, fon kaynaklı kredi
öngörülmeksiniz değerlendirilmiş ve uygun görülenler teşvik belgesine
bağlanmıştır. Son on yılda basın yayın
organları için düzenlenen yatırım teşvik belgelerinde öngörülen fon kaynaklı
krediye ilişkin bilgiler şöyledir: Hürriyet Gazetecilik ve
Matbaacılık Anonim Şirketine, 10.12.1992 tarihinde 32552 belge numarasıyla, 28
trilyon 660 milyar TL fon kaynaklı kredi, Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık
Anonim Şirketine, 6.5.1992 tarihinde 31603 sayılı belge numarasıyla, 13 trilyon
40 milyar TL; Hürriyet Ofset Matbaacılık ve Gazetecilik Anonim Şirketine,
7.5.1993 tarihinde 31629-A sayılı belge numarasıyla, 22 trilyon 880 milyar TL;
Milliyet Gazetecilik A.Ş'ye, 7.9.1992 tarihinde 32118, 32118-A ve 32118-B
sayılı belgelerle, 103 trilyon 430 milyar TL, 36 trilyon 530 milyar TL, 33
trilyon 280 milyar TL; toplam 173 trilyon 240 milyar TL; Sabah Yayıncılık
Anonim Şirketine, 13.10.1992 tarihinde 32254 sayılı belgeyle... KAMER GENÇ (Tunceli)-
Sayın Bakan, lütfen, rakamları tekrarlar mısınız; rakamlar yuvarlanıyor... BAŞKAN- Bir dakika, Sayın
Bakanım... Ne dediniz efendim? KAMER GENÇ (Tunceli)-
Sayın Bakan o rakamları tekrar söylesin. O rakamlar orada; Hürriyet Gazetecilik
Anonim Şirketine verilen net rakamı söylesin. BAŞKAN- Söyledi efendim
Sayın Bakan. KAMER GENÇ (Tunceli)-
Anlamadık; bir daha söylesin, anlayalım; ne var yani bunda!.. Toplamı ne kadar;
yuvarlamasın... DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL
(Devamla)- Bunlar tutanağa geçiyor. BAŞKAN- Efendim, Sayın
Bakan yuvarlamadı, rakamları söyledi. Sayın Bakan, biraz gür
sesle söyler misiniz... KAMER GENÇ (Tunceli)- Kaç
rakam söyledi; kaç rakam söyledi Sayın Bakan?.. Açık söylesin efendim... DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL
(Devamla)- Rakamları söyledim, bir daha söyleyeyim. KAMER GENÇ (Tunceli)-
Açık söyleyin de herkes duysun; böyle yuvarlamaya gerek yok. DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL
(Devamla) - Bir daha söyleyeyim : 1- Hürriyet Gazetecilik
ve Matbaacılık A. : 28 trilyon 660 milyar TL. 2- Hürriyet Gazetecilik
ve Matbaacılık A.Ş : 13 trilyon 40 milyar TL. 3- Hürriyet Gazetecilik
ve Matbaacılık A.Ş : 22 trilyon 880 milyar TL. 4- Milliyet Gazetecilik
A.Ş : 103
trilyon 430 milyar TL. : 36
trilyon 530 milyar TL. : 33
trilyon 280 milyar TL. Bunların toplamı, 173
trilyon 240 milyar TL'dir. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Tebrik ederiz hükümeti, gayet güzel!.. DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL
(Devamla) - İkinci grubu söylüyorum: 5- Sabah Yayıncılık
Anonim Şirketi, 13.10.1992 tarih ve 32254 sayılı belge, 21 trilyon 810 milyar
TL. 6- Medya Holding Anonim
Şirketi, 15.10.1992 tarih ve 32267 sayılı belge, 13 trilyon 650 milyar TL. 7- Gazete ve Matbaacılık
Anonim Şirketi, 13.10.1992 tarih ve 32253 sayılı belge, 10 trilyon 220 milyar
TL. 8- Dünya Süper Veb Ofset
Anonim Şirketi, 15.12.1992 tarih ve 32587 ve 32587-A sayılı belgelerle, 10
trilyon 650 milyar TL ve 4 trilyon 400
milyar TL. Şimdi de, üçüncü grubu
söylüyorum : 9- Özer Yayımcılık
Limited Şirketi, 26.5.1993 tarih ve 33460 sayılı belge, 7 trilyon 670 milyar
TL. 10- İhlas Holding Anonim
Şirketi, 30.1.1990 tarih ve 28993-A sayılı belge, 32 trilyon 750 milyar TL. Birinci grupta
söylediklerimin toplamı, 173 trilyon 240 milyar TL, ikinci grupta verdiklerimin
toplamı 15 trilyon 50 milyar TL olup, üç grubun genel toplamı ise, 338 trilyon
970 milyar TL'dir. Dikkat edildiği gibi,
tamamı 1993 yılı ve öncesi belgelere dayanmaktadır. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sizin zamanınızda ne kadar ödenmiş? DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL
(Devamla) - Bizim zamanımızda hiç yok böyle bir... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Hiç yok mu?! DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL
(Devamla) - Basın yayın organlarına, bunların dışında yapılmış herhangi bir
ödeme bulunmamaktadır. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak,
önergenin güncelliğini yitirmeden cevaplandırılabilmesi amacıyla, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 98 inci maddesinin "üç birleşim içinde
cevaplandırılmayan sözlü sorular yazılı soruya çevrilir" hükmü de göz
önünde bulundurularak, burada arz ettiğim cevapların yazılı olarak 17.5.2001
tarih ve 41201 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş
olduğunu da ayrıca bilgilerinize arz eder, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum efendim. 8.– Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da
yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1047) BAŞKAN - Cevaplayacak
Sayın Bakan?.. Yok. Yazılıya çevrilmiştir
efendim. 9.– Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da
yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1048) BAŞKAN - Cevaplayacak
Sayın Bakan?.. Yok. Yazılıya çevrilmiştir. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) -
Sayın Bakan buradaydı Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim?.. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) -
Sayın Mirzaoğlu da buradaydı; nereye gitti bilmiyorum. BAŞKAN - Efendim,
cevaplayacak Sayın Bakan yok. Yani, bakan var tabiî, hükümet var. İstirham
ederim!.. 37 tane de bakan yok değil; ama, cevaplayacak bakan yok. Yazılıya çevrilmiştir. Siz, söz istiyor musunuz? MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) -
Evet efendim. BAŞKAN - Kaçıncı sual
için?.. 3 üncü mü? MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) -
3 üncü oluyor. Bir tanesine Sayın Bakan cevap verdi, diğerinde Bakan yoktu, 3
üncü soru. 10. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da
yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1049) BAŞKAN - Cevap verecek
Sayın Bakan?.. Yok. Yazılıya çevrilmiştir. 4'ü de okudum da, onun
için efendim. İkisi de aynı... Sayın Göksu, 3 üncü soru
"Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi" 4 üncü soru "Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi." Devlet bakanları ayrı
ayrı; ama, sualiniz aynı. Onun için, ikisine birden söz vermiş olayım. Buyurun efendim. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2000 yılının kasım, aralık aylarında sormuş
olduğum sorulara daha yeni sıra geldiğinden dolayı, bugün bakanlarımızın cevap
vermesini beklerdik; ama, bakanımız burada olmasına rağmen -herhalde bilgi
verilmedi kendisine- cevap vermediğini görüyoruz. Orada, Devlet Bakanlarına
ayrı ayrı sorulmuş; ama, soruların içerikleri farklıdır. Çünkü, her Devlet
Bakanının ilgi alanı, bağlı olduğu kurumlar farklı olduğundan dolayı, sorular
farklı farklı Sayın Başkanım. Dolayısıyla, her bakanımız, ilgili bakan, eğer
burada olsaydı, kendi alanıyla ilgili konulara cevap vermesi söz konusu
olacaktı. Şimdi, üzerinde
konuştuğumuz soru önergemiz, MTA'dan sorumlu Sayın Devlet Bakanıyla ilgili.
Burada, Adıyaman'da yürütülen projelerle, mevcut projelerin durumuyla, yani,
bunlarla ilgili sorular sormuştum, tabiî, madencilikten sorumlu Devlet
Bakanlığı olduğundan dolayı. Adıyaman'da, maden
deyince, önce petrol akla gelir; çünkü, bir zamanlar, Türkiye'de üretilen
petrolün yüzde 60'ından fazlası Adıyaman'da üretilmekteydi; ama, ne hikmetse,
Adıyaman, ekonomik olarak, ürettiği bu petrolün karşılığını alamamaktadır;
yani, petrolün katkısı, üretim oranına göre çok azdır. Madencilerin sorunlarıyla
ilgili burada bir araştırma önergesi görüşülürken, Sayın Bakan, bir maden yasa
tasarısının hazırlandığını söylemişti. Madencilerimizin en çok çektiği
sıkıntılar, bürokratik engellerdi; onlarca kurumdan, değişik bakanlıklardan
izin almak durumunda kalıyorlardı. Sayın Bakanımız, bunun tek elden yürütülmesi
noktasında bir hazırlık yaptığını, buralardan çıkan madenlerden il özel
idarelerine pay ayrılacağını söylemişti; biz de, kendisine, o zaman, bunun çok
olumlu bir yaklaşım olduğunu ifade etmiştik. Burada, Adıyaman deyince, maden
bazında özellikle petrolün akla geldiğini başta söylemiştim. O zaman da
kendisinden bu konuda rica etmiştim; burada da bir şeyi hatırlatıp, sözlerime
bu konuda son vermek istiyorum. Değerli arkadaşlar, maden
çıkarılan yerlerdeki mücavir belediyelere yüzde 2 nispetinde pay verilmektedir;
ama, petrol çıkarılan sahaların il sınırlarındaki belediyelere, maalesef, böyle
bir imkân tanınmamaktadır. Belediye Gelirleri Kanunu
ile İl Özel İdaresi Kanununda değişiklik yapılması hakkında bir kanun
teklifimiz vardı. Sayın Bakanımızın madencilikten sorumlu, MTA'dan sorumlu
bakan olması hasebiyle, burada, kendisinden tekrar istirham ediyoruz, bu kanun
teklifimize destek olsunlar. Burada diyoruz ki, petrol çıkarılan sahaların il
sınırları içindeki tüm belediyelere, faaliyet gösteren işletmecilerce yüzde 2
oranında belediye payı verilir; yani, buradan, yüzde 2 oranında belediyelere,
yüzde 1 oranında da il özel idarelerine pay verilmesi noktasında bir teklifimiz
var. Kendi partisinden bir arkadaşımız da bu teklifi imzaladı, Sayın Bakanın da
-ki, Enerji Bakanlığıyla belki biraz daha ilgili, aynı partiden olması
hasebiyle- destek vermesini bekliyoruz. Değerli arkadaşlar,
petrol çıkarılan sahalarla ilgili olarak, yol, su, kanalizasyon ve arıtma gibi
altyapı hizmetleri, tamamen, o il sınırları içerisindeki belediyeler tarafından
sağlanmaktadır. Bu amaçla, zaten, maden işletmelerine belediyelerin daha iyi
hizmet götürmesi amacıyla, Maden Yasasının 14 üncü maddesinde belediyelere
yüzde 2 pay verilmiş. Biz, aynı şekilde, bu paydan, petrol üreten illerin,
petrol çıkarılan sahalar içerisindeki illerin de istifade etmesini istiyoruz.
Bu anlamda, Sayın Bakanın, madenden, MTA'dan sorumlu Bakan olarak desteğini
beklemekteyiz. İnşallah, çıkarsa, o zaman Adıyamanımız gibi, Batman gibi,
Kırklareli gibi, belki, bundan sonra petrol çıkarılan illerimiz de bundan istifade
edecek. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum efendim. 11. –
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1056) BAŞKAN - Soruyu
cevaplayacak Sayın Bakan?.. Yok. Yazılı soruya
çevrilmiştir. 12. –
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve bazı ilçelerindeki sanayi
sitelerine yönelik çalışmalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru
önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1057) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Yazılı soruya
çevrilmiştir. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Bir dakika
efendim. Sayın Göksu, müsaade eder
misiniz, 7 nci soruyu da okuyayım; süre bitiyor çünkü; Sayın Bakan olmadığı
için, onu da yazılıya çevireceğim. Süreniz de 10 dakika kalıyor; onun için, 10 dakikada toparlarsınız, biz de
bitiririz bu işi. 13. –
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'ın öğretmen sorununa ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1058) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Yazılı soruya
çevrilmiştir. Sayın Göksu, buyurun. Efendim, 9 dakika süreniz
var. İstirham ediyorum... Ondan sonra kanuna geçeceğim. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Devlet Bakanımız Sayın Hasan Gemici Beyden,
yine, Adıyaman'da yürütülen projeler hakkında sorularım vardı, bu sorularıma,
Sayın Bakanımız olmadığı için cevap verilemiyor herhalde. Şimdi, daha önce, değişik
şekillerde yazılı soru önergeleri de vermiştik, kendisinin vermiş olduğu
cevaplar da var. Şu an, Adıyaman Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı olarak
erkek yetiştirme yurdu ve bir de proje aşamasında olan toplum merkezi; yani,
özellikle Adıyaman il merkezindeki kenar mahallelerde bulunan insanlarımızın
tekrar sosyal hayata kazanımları için toplum merkezleri kurulacağını, bir de
çocuk ve gençlik merkezleriyle ilgili çalışmalar olduğunu biliyoruz. Mevcut olan erkek
yetiştirme yurdu, 48 kişi kapasiteli olmasına rağmen 55 kişiye hizmet
vermektedir. Bu bina, Sağlık İl Müdürlüğüne bağlı olduğundan dolayı herhangi
bir genişletme faaliyeti de yapılamamaktadır. Buradan, ilgililerden şunu rica
ediyorum: Özellikle erkek yetiştirme yurdunun kapasitesinin genişletilebilmesi
için, Sağlık İl Müdürlüğünden bu devir işlemlerinin bir an önce tamamlanması
lazım. Değerli arkadaşlar, daha
önceki yazılı sorularımda, Adıyaman'da acilen bir çocuk yuvasına ihtiyaç
olduğunu ve bunun hakkında Bakanlığın görüşünü sorduğumda, Sayın Bakan cevap
olarak şöyle bir yazı göndermiş: "Adıyaman İline komşu olan Şanlıurfa,
Gaziantep, Kahramanmaraş, Malatya, Elazığ ve Diyarbakır İllerinde toplam 8
çocuk yuvamız bulunmakta olup, bölge geneli baz alındığında bu sayı çok daha
yüksektir." Yani, burada, Adıyaman'da olmayan çocuk yuvasını, çevre illerde
olmakla yeterli saymaktadır. Tabiî ki, bu, yanlış bir yaklaşımdır. Zaten,
Adıyaman'ın derdi ve sıkıntısı da budur. Mesela, bir GAP
denilince, en çok fedakârlığı Adıyaman yapmasına rağmen, Şanlıurfa ve Gaziantep
akla geliyor. Adıyamanlının bir hastası
olduğu zaman ya Gaziantep'e götürür ya da Malatya'ya götürür; çünkü, tam
donanımlı bir hastane yapın desek, maalesef, Adıyaman'a sıra gelmiyor. Havaalanımız var, uçak
seferleri durdu; diyorlar ki, Gaziantep'te var, Malatya'da var, Şanlıurfa'da
var. Bölge müdürlükleri var...
Sadece bir tek TPAO'nun bölge müdürlüğü var Adıyaman'da, diğer bütün bölge
müdürlükleri çevre illerde; yani, Adıyaman, hep çevre illere muhtaç durumda
kalmış. Burada, sosyal hizmetler
açısından da Sayın Bakan diyor ki "çevre illerde var; çevre iller baz
alındığında bu sayı fazla bile." Ama, Adıyaman'da yoktur! Biz, özellikle
bu noktada, Adıyaman'da olmasını -çevre illerimiz de elbet bizim illerimizdir,
onların gelişmesi de bize mutluluk verir, ne var ki- bu hizmetlerin özellikle
geri kalmış Adıyaman İlimizde yapılamasını arzu etmekteyiz ki, değerli
arkadaşlar, bu manada, eğitilebilir zihinsel engelliler iş merkezi inşaatı var
-bir derneğimizle ilgili olarak, birlikte yapılıyor- bununla ilgili daha fazla
katkı sağlanmasını arzu etmekteyiz. Bir de, biliyorsunuz,
yine "Sosyal Riski Azaltma Projesi" adı altında, Dünya Bankasından
kredi sağlanmış, değişik illerimize bu paralar gönderilmekte. Adıyaman'a da
gönderiliyor; ama, sosyal riski azaltmak istiyorsak, Adıyaman'da bu risk çok
daha fazla. Biliyorsunuz, Meclisin önünde bir simitçi kendini astı, ulusal
medya bunu her tarafa duyurdu; ama, Adıyaman'da intihar edenleri duyurma şansı
yoktur. Bakınız, elimde
"Besni Ekspres" diye, mahallî bir -bu, bir ilçe gazetesidir- gazete
var; bu gazete, haftada iki sefer çıkıyor. Bir sayısında "Kahta'da 19
yaşında genç kız intihar etti, liseli öğrenci intihar etti" deniliyor. Değerli arkadaşlar,
tabiî, sesi soluğu çıkmayan bu insanların intiharları da sessiz oluyor.
Dolayısıyla, Sayın Bakanlıktan, bu "Sosyal Riski Azaltma Projesi" adı
altında verilen paralardan, Adıyaman'a daha fazla verilmesini talep etmekteyiz.
Diğer bir Sayın
Bakanımıza sorduğum sorulara ilişkin konuşmama geliyorum; Sayın Sanayi ve
Ticaret Bakanına sormuştum. Değerli arkadaşlar, şu an
Adıyaman'da bir organize sanayi bölgemiz var, tamamlanmış durumda. Bu organize
sanayi bölgesine tahsis edilmiş tam 86 tane parsel var. Yine, Adıyaman'da,
darboğazda bulunan 14 ve kapanan 5 sanayi tesisimiz var. Küçük sanayi sitesi
bazında, Besni İlçemizde devam etmekte, Gölbaşı'nda temel atıldı, Kahta'da ise,
henüz, yer tespiti aşamasında. Bu hafta, ben, yine,
Adıyaman'daydım; Gölbaşı Sanayi Sitesi Başkanıyla görüştüğümde, diyor ki:
"Devlet -yani, Sanayi Bakanlığı- vermiş olduğu kredinin yüzde 30'unu
katılımcılardan, yani, esnaftan toplamamı istiyor; yani, 100 milyar vermişse,
hakediş 100 milyarsa, 70 milyarını Bakanlık veriyor, 30 milyarını da esnaftan
topla diyor. Ben, bu parayı toplayamıyorum. Eğer, Bakanlık, bunu, yüzde 30
yerine, yüzde 10-15 gibi bir orana çekerse, Gölbaşı'ndaki küçük sanayi esnafımız
bu noktada daha da rahatlamış olacak, o zaman, bu arkadaşlardan parayı toplama
imkânı daha kolay." Değerli arkadaşlar,
tabiî, Adıyaman İli, sanayi olarak, çevre illere göre, gerekli ilgiyi
görememiş, hak ettiği yere gelememiştir. Maalesef, deminde söylediğim gibi,
GAP'a en büyük fedakârlığı yapan Adıyaman olmasına rağmen, tarımsal üretim
dediğimiz zaman Şanlıurfa akla geliyor, sanayi ve ticaret dediğimiz zaman da
Gaziantep akla geliyor. Elbette, bu illerimizin önemli bir yeri vardır, olması
da gerekir; ama, GAP'a bu kadar fedakârlık yapan, külfetine katlanan ilimizin
ticaret ve sanayiden de gerekli desteği alması, gerekli yatırımların buraya
teşvik edilmesi gerekmektedir. Değerli arkadaşlar,
kalkınmada öncelikli iller arasında olmasına rağmen, maalesef, demin de
söylediğim gibi, yeterli katkı, ne devlet tarafından ne de özel sektör
tarafından sağlanamamaktadır. Bazı arkadaşlarımızın veya sanayi ve ticaret
odamızın özel girişimleriyle, birtakım özel sektör oraya gelmekte, teşvik
edilmekte; bunların da birtakım sıkıntıları var. Biliyorsunuz, ihracat
yapan şirketler KDV'yi peşin ödüyorlar. Tabiî, bu da, hayalî ihracatı önlemek
için devletin herhalde ortaya koymuş olduğu bir işlem. Değerli arkadaşlar, bu
işlemi yapabilmek için, yani, ihracat yapan bir firma -şu anda Adıyaman'da bu
şekilde olan firmalar var- kırtasiyeden son derece şikâyetçi, piyasadan temin
etmeye çalıştığı hammaddenin faturalarını rapor haline getiriyor ve rapor
haline getirirken, firmalarla onlarca yazışmalar oluyor, sonra vergi daireleri
bunları inceliyor. Tabiî, müthiş bir kırtasiye masrafı ve zaman kaybı oluyor.
Bunun önlenmesini bizden rica ettiler. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Göksu,
daha uzayacak mı? MAHMUT GÖKSU (Devamla) -
Bitiriyorum efendim. Tabiî, bu firmalar
arasında bir tanesi, devlete olan sorumluluğunu yapmamışsa, KDV'yi de alamama
gibi bir sıkıntısı var. Özellikle, bu bölgede, yani kalkınmada öncelikli
illerimizde, dışarıdan gelen özel sektörün -özellikle de ihracat yapıyorsa-
kırtasiyeyi azaltması ve onları teşvik açısından, ilgili kurumların daha yakın,
daha sıcak davranmasını temenni ediyoruz ki, bölgemiz kalkınabilsin. Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
efendim. Efendim, sözlü soruların
görüşülmesi için ayrılan 1 saatlik süre dolmuştur. Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz. Önce, yarım kalan
işlerden başlıyoruz. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)
BAŞKAN- Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz efendim. Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakerelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı
ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) BAŞKAN- Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. 3. – Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı : 557) BAŞKAN- Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmündeki
Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 4. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN- Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 5. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve
Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) BAŞKAN- Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu
Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 6. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675) BAŞKAN- Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına
ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 7. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı
Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676) BAŞKAN- Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon)-
Sayın Başkan, okuduklarınız anlaşılmıyor. BAŞKAN- Efendim, ezbere
biliyorsunuz bunu; anlaşılmaya lüzum yok. SALİH KAPUSUZ (Kayseri)-
Sayın Başkan, biraz daha yavaş olsa, olabilir. BAŞKAN- Sosyal Sigortalar
Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 8. – Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S.
Sayısı : 685) BAŞKAN- Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sayın milletvekilleri,
şimdi, anlamanız gerekeni okuyorum: Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile
Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676
Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu raporunun
müzakerelerine başlıyoruz. 9. – Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/878) (S. Sayısı : 850) (1) BAŞKAN- Komisyon?.. Burada. Hükümet?.. VEYSEL CANDAN (Konya)-
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz. BAŞKAN- Efendim, bir... VEYSEL CANDAN (Konya)-
Söz verir misiniz. BAŞKAN- Efendim, müsaade
eder misiniz, bir... SALİH KAPUSUZ (Kayseri)-
Sayın Başkan, Komisyon ve Hükümet yerini almadan, bir konunun kendi aramızda
bir neticeye ulaşması lazım. Onun için, Komisyonu ve Hükümeti davet etmeden
önce, grupları yerinden bir dinleme lütfunda bulunursanız, galiba bundan
sonrası için bir fırsat doğacak gibi geliyor. BAŞKAN - Buyurun efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, her şeyden önce, bu yapılan uygulama başından beri yanlış
yapılmıştır. Şu anda, bu tasarının mutlaka komisyona geri gönderilmesi lazım.
(SP sıralarından "Duymuyoruz" sesleri) BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
mikrofonu açtım; buyurun. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkanım, her şeyden önce, bu görüşmelere başlamadan önce bu tasarının
komisyona geri gönderilmesi lazım; çünkü, tasarının tamamı görüşülmemiştir. Bu
yasa daha önce geri gönderildiğinden, o zaman Anayasada birtakım değişiklikler
yapılmamıştı. Buna bağlı olarak, komisyon, görevini yapmadığı için, eksik
yaptığı için, bu tasarıyı mutlaka komisyon geri çekmeli ve bu tasarıyla ilgili
eksik yapmış olduğu görevi tamamlamalı; tasarı, tamamı komisyonda görüşüldükten
sonra aşağıya gelmeli; ondan sonra da Genel Kurul bu konuyu görüşmelidir. Aksi
takdirde, yapılan bütün işlemler Anayasaya ve İçtüzüğe aykırı olacaktır.
Dolayısıyla, bunu, bir usul tartışmasıyla geçiştiremeyiz Sayın Başkanım. Çok açık ve net söylemek
istiyorum ki, bugün böyle bir şeyi yapmış olmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi
için bir eksiklik olacaktır. Bugüne kadar yapılan birtakım yanlışlıkların bir
kısmının veto olarak, bir kısmının Anayasa Mahkemesinden iptal olarak döndüğünü
hatırlayacak olursanız, şu anda en son gündemde bulunan af kaosu, af krizi, af
boşluğu gibi konular Türkiye Büyük Millet Meclisini hiç ilgilendirmediği halde,
hükümetin eksikliklerinden dolayı çekmiş olduğumuz bugünkü sıkıntıları bir kez
daha yaşatmamak için bu tasarıyı bugün burada görüşemeyiz, görüşmemeliyiz;
mutlaka, komisyon geri çekmeli. Bu tasarı, komisyonda ikmal edildikten sonra,
eksikliklerinin giderilmesinden sonra, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülmeye başlanabilir. Usul tartışması dahil, bugün hiçbir şey yapamayız,
yapmamalıyız Sayın Başkanım. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Efendim teşekkür
ediyorum. Ben de fikrimi
söyleyeceğim. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Hatipoğlu,
buyurun efendim; zatı âliniz de söz istediniz. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, ben de, daha önce konuşan arkadaşın ifade ettiği
gibi, bu yasa tasarısının bugün burada görüşülemeyeceğini düşünüyorum; çünkü,
biz, burada İçtüzüğe uygun hareket etmek durumundayız. İçtüzük, Meclisin dahilî
anayasasıdır. Anayasada yapılan değişiklik, İçtüzüğe yansımamıştır. Şimdi,
komisyonun hangi usule göre seçme yapacağı belli değildir. Bu nedenle, bu
yasanın mutlaka... BAŞKAN - Efendim, siz
benim ne yapacağımı, görüşümü bilmeden, niye peşin konuşuyorsunuz; onu
anlamıyorum!.. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Peşin değil... ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Peşin değil... Efendim, ben şunu arz ediyorum... BAŞKAN - Bendeniz, daha
başlamadım; fikrimi beyan edeyim, ondan sonra size söz vereyim müsaade
ederseniz. Sayın Kapusuz'un söylediği başka bir şey; Sayın Kapusuz, başka bir
şey ifade ettiler; ona da cevap vereceğim. Müsaade eder misiniz
Sayın Hatipoğlu... ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Peki. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Gönül, siz
de mi bu konuda söz istiyorsunuz? SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sizin görüşünüzü alalım Başkanım. BAŞKAN - Ben görüşümü
daha sonra ifade edeceğim Sayın Gönül, buyurun. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konuşmacı arkadaşların
ifade ettiği gibi, gerçekten, komisyonlarda usulüne uygun, Anayasanın amir
hükmüne, İçtüzük hükümlerine uygun olarak yapılmış bir görüşme cereyan
etmemiştir. O nedenle, bu kanunun öncelikli olarak komisyona gönderilmesi
gerekir diye düşünüyoruz. Saygıyla arz ederim. BAŞKAN - Efendim teşekkür
ediyorum. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz. BAŞKAN - Sayın Candan,
size de söz vereyim, sonra, müsaade ederseniz, ben kanaatimi ifade ederek, bu
işe bir başlayalım. Buyurun. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım şimdi ifade ettiler ki, Anayasa Komisyonunun
bu metni müzakere ediş şekli, Cumhurbaşkanından dönüş şekliyle birlikte
Cumhurbaşkanının veto etme usul ve esaslarında Anayasada değişiklik yapıldı.
Tarihe baktığımız zaman, bu yasanın o geçen tarih itibariyle, tümünün
komisyonda müzakere edilerek gelmesi gerekirdi. Şimdi, siz, biraz sonra
usul tartışması açsanız bile, iktidarın burada sayısal çoğunluğu vardır, yani
usul tartışmasıyla komisyondaki müzakereleri burada olumlu hale getirmek mümkün
değildir. Bu yasanın mutlaka komisyona gitmesi ve bazı maddelerinin değil,
tümünün müzakere edilerek Genel Kurula inmesi gerekir diye düşünüyoruz. BAŞKAN - Müsaade eder
misiniz, fikrimi söyleyeyim evvela: Türkiye Büyük Millet Meclisinde her şey bir
usule bağlanmıştır. Ben daha sunuşumu yapmadım. Ayrıca, 87 nci madde çok
açıktır. Müsaadenizle okuyayım efendim: "...kanun tasarısı veya teklifinde
bir maddenin reddi, tümümün veya bir maddenin komisyona iadesi..." Bir
maddenin iadesinin nasıl yapılacağı İçtüzüğün 87 nci maddesinde vardır. Eğer,
biz, tümünü görüştükten sonra aynı fikirde ısrar ederseniz önerge vereceksiniz
o önergeyi tartışmaya açacağız, icabında, eğer, sizin önergeniz kabul edilirse
komisyona geri verme 88'e göre mümkün olacaktır; ama, daha müzakere açmadan,
onu, bizim, komisyona gönderme imkânımız yok, sizin de önerge verme imkânınız
yok. Onun için, müsaade ederseniz bir başlayalım, ondan sonra... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, müsaade
eder misiniz... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Sizi dinledim.
Ben konuyu bir sunayım... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, bir yanlışlığa gitmeyelim. BAŞKAN - Yanlış
yapmıyorum, doğru yapıyorum. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Müsaade eder misiniz... BAŞKAN - Buyurun efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkanım, biz, geçmişte de muhalefet olarak birçok tasarının Meclis
görüşmeleri sırasında, komisyon görüşmeleri sırasında ikazlarımızı yaptık;
bunlar dikkate alınmadı; ama, daha sonra hep biz haklı çıktık. Şimdi, biz,
Başkanlığın bir yanlışa müdahil olmasını, bunu engellemesini istiyoruz. Her
şeyden önce, sizin de önünüzde bulunan tasarı eksik görüşülmüştür. Sadece,
komisyon kendisine göre bir değerlendirme yapmıştır. Anayasa değişikliğinden
sonra İçtüzükte bir değişiklik yapılmamıştır. Dolayısıyla, uygulamaların bundan
sonra nasıl cereyan edeceği konusunda bir sonuç orta yere çıkmamıştır, bir
uygulama da söz konusu değildir. Dolayısıyla, böyle ihtilaflı bir yasada,
hükümet üyelerinin, milletvekillerinin, siyasî partilerin ve kamuoyunun duyarlı
olduğu bir yasada, eğer, biz, eksik başlayarak, yanlış yola girerek bu işi
sonuçlandırmaya doğru gidecek olursak, fevkalade yanlış olur. Biz, Başkanlıktan şu
noktada istirham ediyoruz, diyoruz ki biz, sizlerin de katkılarıyla, değerli
arkadaşlarımızın da ifade ettikleri gibi, bunu mutlaka komisyona iade etmeniz
gerekir. Görüşemeyiz efendim. BAŞKAN - İyi de efendim,
bendeniz de aynı şeyi ifade etmeye çalışıyorum. Komisyona göndermenin bir
kaidesi, usulü var. İçtüzüğün 87 nci maddesi gayet sarih; lütfen, açın bakın.
Demin okudum size, İçtüzüğün 87 nci maddesinde gayet açık yazılmış. Önergeyi
verdikten sonra, sizin tasarıyı geri çektirme imkânınız var, oylamaya gidilir;
ama, müsaade edin, evvela, bir kere, bu tasarıya başlayalım; siz, usulümüzü,
şeklimizi şemalimizi, ne yapacağımızı bir bilin, ondan sonra itiraz edin. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Bakınız, yine bir yanlışlık yapıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Efendim, yanlış
yapmamaya çalışıyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu
tasarının Cumhurbaşkanı tarafından veto edildiği tarihte Anayasada
Cumhurbaşkanına kısmen veto etme yetkisi tanınmış mıydı; tanınmamıştı; yani, bu
tasarı... BAŞKAN - Efendim, müsaade
ederseniz ben bir açıklama yapayım... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Ama, öyle ilkeler var ki, tartışmaya açılmaz Sayın Başkan!.. BAŞKAN - Sayın Başkanım,
zatı âlileriniz de, bugün burada riyaset etmiş olsaydı, siz de aynı uygulamayı
yapmak mecburiyetindeydiniz. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Hayır, öyle bir mecburiyet yok!.. BAŞKAN - Nasıl yok
efendim?!. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Efendim, bakın... BAŞKAN - Bu Meclis
tüzükle idare ediliyor... KAMER GENÇ (Tunceli) -
Efendim, tüzük meselesi değil. Bu yasanın Cumhurbaşkanı tarafından veto
edildiği tarihte, Cumhurbaşkanının yasayı kısmen veto etme yetkisi yok
Anayasaya göre. Dolayısıyla, tümüyle veto edilmiş bir yasadır. Tümüyle veto
edilen bir yasa, nasıl bir usule tabiyse, öyle görüşülecek efendim. Olur mu
öyle?!.. BAŞKAN - Gereği yapılacak
efendim. Müsaade edin... Komisyon ve Hükümet
yerlerini aldı. Komisyon raporunun...
(AKP ve SP sıralarından gürültüler) VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkanım, usul hatası yapıyorsunuz, başlatamazsınız!.. BAŞKAN - Efendim istirham
ederim... Bendeniz... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Usul hatası yapıyorsunuz... BAŞKAN - Usul hatası
yapmıyorum efendim. 87 nci maddeye göre komisyona geri verilmesi önergeniz
var... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Hayır efendim, hayır!.. BAŞKAN - Nasıl hayır!.. SALİH KAPUSUZ (Kayseri)
-Sayın Başkanım, siz, bir defa, işe yanlış yerden başlıyorsunuz; biz meramımızı
anlatamıyoruz!... BAŞKAN - Yanlış yerden
başlamıyorum efendim; Meclis Başkanlığının -yanlış veya doğru- komisyon
raporunu geri gönderme diye bir yetkisi var mı? Nerede yazıyor?.. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Rapor yok; görüşemezsiniz... BAŞKAN - Efendim,
istirham ederim... Görüşmeye başlayayım... (AKP ve SP sıralarından gürültüler) VEYSEL CANDAN (Konya) -
Hayır efendim, görüşmeyi başlatamazsınız!.. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) -
Başlatamazsınız!.. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Görüşemezsiniz; yanlışlık burada zaten!.. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, komisyon raporu 850 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. (AKP ve SP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz!.. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Yanlış yapıyorsunuz!.. BAŞKAN - Radyo ve
Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi
Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair... (AKP ve SP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) VEYSEL CANDAN (Konya) -
Yanlış yapıyorsunuz... Hayır, yanlış yapıyorsunuz!.. BAŞKAN - Bir dakika
efendim... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Yanlış yapıyorsunuz Sayın Başkan!.. Geri göndereceksiniz... Yanlış
yapıyorsunuz!.. BAŞKAN - Efendim bir
dakika... Sıra kapaklarına vurmayın. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, süre olarak şurada 15 dakika var... BAŞKAN - Efendim, 1980
öncesi alışkanlıktan vazgeçin; (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler; MHP
sıralarından alkışlar) çünkü, elektronik sistem bozuluyor; daha geçen gün 150 tanesini değiştirdik efendim! Sıra
kapaklarına vurmadan, konuşa konuşa anlaşırız efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
buyurun efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, dikkat ederseniz, çalışma süresi olarak şurada 15 dakikamız
kaldı. Usul tartışması başlatsanız bile tamamlama imkânı söz konusu değil. Biz
sizden istirham ediyoruz, değerli arkadaşlarımız, hükümetimiz, komisyonumuz bir
araya gelsin... BAŞKAN - Efendim, affedersiniz, benim sizden bir
istirhamım var. Ben usul tartışmasına geleyim, ondan sonra... (AK Parti ve SP
sıralarından gürültüler) Tartışmaya açmam efendim.. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkanım, bu yanlışla başlamayalım. Arkadaşlarla birlikte bu konuyu yarın
konuşalım, hükümetimiz burada, komisyonumuz burada; değerlendirelim; siz de zor
durumda kalmayın. BAŞKAN - Efendim,
istirham ederim... Değerlendireceğiz. İstirham edeyim, beni bir dakika
dinlerseniz, meseleyi kapatacağım. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Ama, siz başlatıyorsunuz... BAŞKAN- Başlatmıyorum
efendim; başlamak için sizin iradenize ihtiyacım var benim. Şunu okuyayım bir
dakika, ne söyleyeceğim bakalım. İstirham ederim... Sizin iradeniz olmazsa ben
nasıl başlarım?!. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Peki Sayın Başkanım, buyurun. BAŞKAN - Radyo Televizyon
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile...
(AK Parti ve SP sıralarından gürültüler) Efendim, istirham edeyim,
bir dakikacık... Bir saniye bana tahammül edin, bir saniye! ...Kurumlar Vergisi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarih ve 4676 Sayılı Kanun
Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere bu hususta
gösterilen gerekçeyle birlikte Başkanlığımıza geri gönderilmiştir. Tespit yapıyoruz. Kanun, Başkanlığımızca
Anayasa Komisyonuna havale edilmiştir. Anayasa Komisyonumuz, kanunun,
Cumhurbaşkanlığının geri gönderme tezkeresinde yer alan maddelerini Anayasanın
89 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamında "kısmen uygun bulmama"
şeklinde değerlendirmiş ve aldığı karar gereğince, sadece Cumhurbaşkanının geri
gönderme tezkeresinde yer alan maddeleri görüşmüş ve diğer maddeleri görüşmemiştir. MAHFUZ GÜLER (Bingöl)-
İşte yanlışlık orada. BAŞKAN - Müsaade edin
efendim, bitirelim. İstirham ederim... Sabredin. Başkanlık olarak,
İçtüzüğümüze göre, kanunu, esas komisyon olarak görüşen Anayasa Komisyonu
raporu ve kabul ettiği metin üzerinde görüşmeye açacağım. Bu nedenle, söz
konusu kanunun, İçtüzüğün 81 inci maddesine göre, ancak, sadece, Cumhurbaşkanlığınca
geri gönderme tezkeresinde yer alan ve Anayasa Komisyonunca görüşülen 2, 3, 5,
7, 12, 13, 14, 16, 17, 19, 20, 21, 22, 23, 25, 26, 29 ve geçici 4 üncü
maddelerinin görüşülmesini Genel Kurulun oyuna sunacağım efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Müsaade eder misiniz... Tutumunuz hakkında... BAŞKAN - Efendim, tamam;
tabiî müsaade edeceğim. Bir dakika... Tabiî... Şimdi anlaştık, ben derdimi
anlattım. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Hayır, anlaşmadık. Müsaade eder misiniz... Bir söz talebimiz oldu. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Tutumunuzla ilgili!.. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Nasıl anlaşıyoruz!.. Sizin dediğiniz oluyor! BAŞKAN - Sayın Candan,
söz vereceğim; ama, usul tartışması istiyorsanız... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Hayır, hayır; usul tartışması değil. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Usul tartışması değil. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Müsaade eder misiniz... BAŞKAN - Efendim, zaten,
önümde, iki sayın grubun, Ali Rıza Gönül'ün ve zatı âlilerinizin, usul
tartışması açılmasını otomatikman isteme talebiniz var. Buyurun efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkanım, zaten, siz, Anayasa Komisyonunun usulsüz müzakere ederek, eksik
müzakere ederek Genel Kurula gönderdiği şekli yapan siyasî iradenin, zaten,
Parlamentoda, Genel Kurulda çoğunlukta olduğunu biliyorsunuz. Yani, biraz sonra
usul tartışmaları yapılsa ve ondan sonra oylama yapılsa, netice, neyi
değiştirecek!.. Hükümetin dediği olacak. Dolayısıyla, şurada usul tartışmasına
girmeden... Bizim asıl itirazımız, Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen bu
yasanın Anayasa Komisyonunda yasalara uygun olarak görüşülmediği noktasındadır
ve hükümetin, zaten, kasıtlı olarak bu yolu tercih etmesinin nedeni de budur.
Yani, nasıl olsa bir usul tartışması olacaktır ve onun sonucunda da oylama
yapılacağından, buradaki Genel Kurulun iradesi zaten bellidir. O açıdan, bu
usul tartışmasına gitmeden, bu tasarının, olduğu gibi komisyona geri gitmesi ve
gerekçesine uygun olarak tüm maddelerinin müzakere edilerek Genel Kurula
inmesinin doğru olacağı kanaatindeyiz. BAŞKAN - Sayın Candan,
teşekkür ediyorum. Benim böyle bir yetkim
var mı? MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) -
Vardır efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Var efendim. BAŞKAN - Bir dakika efendim...
Efendim, böyle bir yetkim olsa sormam zaten. İstirham ederim... Şimdi, komisyon raporunu
görüşmek için Genel Kurula neyi sunacağım; eğer, 87 nci maddeyi bir kere daha
okursanız, Genel Kurulda, tasarının tümünün müzakeresi bittikten sonra önerge
vereceksiniz, o önergeyi verdiğiniz takdirde ve oylamada sizin önergeniz
geçerli sayıldığı takdirde komisyonun geri çekme imkânı var... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, arz
edeyim... ...veya hükümetin -benim
değil- ve komisyonun geri çekme hakkı var; ama, siz, hükümetle görüşmek
istiyorsanız, ben, ara vereyim 5 dakika. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Tamam; 10 dakika ara verin, görüşelim. DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI H. HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - İrade sizsiniz Sayın Başkan. (AK
Parti ve SP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Efendim, benim
iradem ama... Genel Kurulun oyuna sunacağım zaten. DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI H. HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Sayın Başkan, usul... BAŞKAN - Efendim, usul
görüşmesi açmaktan başka çare yok. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Müsaade eder misiniz; 10 dakika ara verin; görüşelim. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Sayın Başkanım, 3 grup ara verilmesini talep ediyor, devam
etmekte niçin ısrar ediyorsunuz?! BAŞKAN - Efendim, usul
tartışması açabilirim; ancak... (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler)
İstirham ederim... Yapmayın bunu bana... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Ara verin Sayın Başkan. BAŞKAN - Ara versek ne
faydası var efendim?! SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, bir kanun düzenlemesi yapacağız; böyle bir düzenlemeye, böyle
başlamak fevkalade yanlış. Arkadaşlarımızla konuşalım. Bu konuda bir başlangıç
yapmak, bundan sonraki süreçte sizi mecbur kılacaktır. Biz, onun önünü kesmek
istiyoruz. Arkadaşlarla bir 10 dakika konuşulsun efendim. DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI H. HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Böyle usul olur mu; hepsi yerinden
konuşuyor! BAŞKAN - Efendim, ben,
çok net bir şekilde... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Bir bakanımızın veyahut da bir komisyon üyesi arkadaşımızın, gruplar adına bir
talepleri var burada... BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
ben, açık ve net şekilde Tüzüğü okudum size; Başkanlığımızın takip edeceği
usulü ifade ettim. Benim yapabileceğim bir tek husus var; mademki usul
tartışması açılması için bir önerge vermişsiniz, ben, sizin bu teklifinize uyarım. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkanım, o zaman, sizin tutumunuzla ilgili usul tartışması talep
ediyoruz. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Tutumunuzla ilgili... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Tutumunuzla ilgili usul tartışması açalım o zaman. Sayın Başkanım, siz, yanlış
yapıyorsunuz; biz bunu anlatmaya çalışıyoruz. BAŞKAN - Neyi yanlış
yapıyorum efendim?! SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Efendim, hukuken muallel olan bir yasa buraya getirilmiştir; görüşülmesi
gerekli olan yasa; ama, maalesef, tam görüşülmeden, eksik görüşülerek
getirilmiştir; bu, bilinerek yapılmaktadır. Biz, bunu engellemek, bu yanlışın
önünü kesmek istiyoruz. İstirham ederiz efendim... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sizin tutumunuz yanlış, önce buradan başlayalım; ondan sonra da, usul
tartışmasına geçeriz. BAŞKAN - Benim tutumum
nasıl yanlış efendim?! SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Efendim, izah etmeye çalıştım. BAŞKAN - Hangi tutumum
yanlış? ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) -
Başından beri tutumunuz yanlış! SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Efendim, yanlış başlangıç yapıyorsunuz; olmaması gerekli olan... BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
Meclis Başkanlığının, komisyon raporunu görüştürmekten başka bir imkânı var mı
efendim?! VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Sayın Başkan, bakın efendim... DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI H. HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Ne yapayım peki
kardeşim; dinlemeyeyim mi yani? Bana söyleyin, dinlemeyin deyin, dinlememeyim o
zaman. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, bir yanlışlık var; siz nasıl başlayabilirsiniz?.. Burada bir
yanlışlık var; görüşemezsiniz efendim... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkanım, bu tasarıyı burada görüşemezsiniz. Yanlış gelmiştir bu
tasarı... İstirham ediyoruz... BAŞKAN - Efendim, benim yapabileceğim, İçtüzüğün 63 üncü
maddesinin bana verdiği... Sayın Ali Rıza Gönül, Sayın Veysel Candan, sizler de
İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre talepte bulunmuşsunuz. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Hayır... Müsaade eder misiniz... BAŞKAN - Usul tartışması
açılmasını istiyorsunuz; ben de, usul tartışması açacağım efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkanım, biz, tutumunuzla ilgili tartışma açılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Benim tutumumda
ne var efendim?.. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Evet, sizin tutumunuz... Yanlış bir uygulama başlatıyorsunuz. BAŞKAN - İstirham
ediyorum efendim, benim tutumum... ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Evet Sayın Başkanım... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, ısrar ediyorsunuz. BAŞKAN - İçtüzüğün 87 nci
maddesine göre hareket ediyorum. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkanım, 10 dakika ara vermeye bile razı değilsiniz; 10 dakika ara
verin. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... BAŞKAN - Efendim, ara
versem ne faydası olacak? SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Efendim, konuşalım... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Müsaade eder misiniz... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkanım, istirham ediyoruz... İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, Danışma
Kurulunda, naçizane ben başkanlık yaptım; orada, iktidar ve muhalefet grup
başkanvekilleri anlaşamadılar efendim; bu çok açık. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Bir dakika
efendim... Biraz da Sayın Köse'ye söz vereyim. Buyurun. DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI H. HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Sayın Başkan... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) -
Sayın Başkan, Başkanlığınıza müdahale yapılıyor; hükümetin böyle bir müdahale
yapma hakkı yoktur. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Sayın Başkan... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) -
Başkanlığa baskı yapıyor hükümet; böyle bir hakkı yoktur. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Nasıl, Bostancıoğlu, bir ara "oku, oylat!..", "Oku, oylat,
geç!.." dedi. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) -
Evet, efendim, hükümetin müdahalesiyle... Bir arkadaşımız vefat etmişti... BAŞKAN - Hükümet,
Başkanlığa baskı yapmayacak kadar muktedir efendim; hiç alakası yok. Buyurun Sayın Köse. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
"Oku, oylat, geç!.." MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) -
"Oku, oylat"ı unutmadık Sayın Başkanım. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
"Oku, oylat, geç!.." BAŞKAN - Lütfen efendim... Buyurun Sayın Köse. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Sayın Başkan, yapmış olduğumuz anayasa değişikliğinde, 89 uncu maddenin ikinci
fıkrasının son cümlesi meseleye açıklık getirmiştir; bunun üzerinde tartışmaya
lüzum yoktur. Daha önce çıkarmış olduğumuz kanunlarda da, birkaç tane örneğini,
aynı şekilde yaptık; yani, Anayasanın 89 uncu maddesinde yaptığımız değişiklik
istikametinde yaptık. O da şudur: Yalnız, Sayın Cumhurbaşkanının iade etmiş
olduğu maddeler üzerinde görüşme yapılmıştır. Burada da herhangi bir
değişikliğe lüzum yoktur. Anayasa Komisyonunda da isabetli görüşülmüştür. Şu anda, kanaatimce,
sizin, usul tartışması açmanıza dahi mahal vermeyecek şekliyle, Anayasa
açıktır. (MHP sıralarından alkışlar) Sayın Başkanım, ama, buna
rağmen, zamanı öldürmemek için, eğer, yapılacak bir iş varsa, lütfen,
kararınızı verin ve bir an önce Meclisin çalışmasına müsaade edin. (DYP, AK
Parti ve SP sıralarından gürültüler) VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) -
Acelen ne acelen, bir şey mi kaçıyor?! BAŞKAN - Sayın Köse,
Başkanlığın sunuşlarını yaparken 2 tane önerge verdiler 63 üncü maddeye göre.
Benim keyfî kararım değil usul tartışması açıp açmamam, usul tartışması açmak
mecburiyetindeyim. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Açın o zaman efendim... BAŞKAN - Açacağım zaten
efendim. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Açın o zaman kardeşim... Oyalanıp duruyorsun ya... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın
Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, bakın, bir şey söyleyeceğim... BAŞKAN - Buyurun efendim,
ne söyleyeceksiniz? VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan... BAŞKAN -Usul tartışması
açıyorum efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Hayır... Müsaade eder misiniz... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Efendim, Meclisin zaten çalışma süresi doldu. Gelecek birleşime bu konuda karar
vermeniz gerekiyor. BAŞKAN - Anlamadım
efendim... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Efendim, çalışma süresi zaten doldu, saat 19.00... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... BAŞKAN - Efendim, müsaade
edin, söyleyeceklerimi söyleyeyim, 19.00'a kadar bitirelim. (Gürültüler) İstirham ederim, yapmayın
yani. Siz, Başkanlığı çalıştırmıyorsunuz!.. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, istirham ederiz... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Bu doğru yapılsın diyoruz Sayın Başkan... BAŞKAN - Ben müsaade
ettim. Usul tartışmasından başka çarem yok... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Efendim, bir şey söyleyeceğim, müsaade eder misiniz... BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri... (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler) Efendim, lütfen
dinler misiniz... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Hayır, ondan önce bir şey söyleyeceğim... BAŞKAN - Söyleyin
efendim, buyurun. DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI H. HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Gel kardeşim
idare et o zaman; inanmadığım şeyi bana yaptırıyorsunuz ya!.. Buyurun Sayın Candan. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu Parlamentoda, geçen haftalar içerisinde,
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Kanun Tasarısı görüşülürken, muhalefetin, bazı
maddelerde itirazı üzerine, oturumu yöneten Meclis Başkanvekilimiz ara verdiler
ve muhalefet, hükümetle bazı maddeler üzerinde müzakere yaptı ve olumlu sonuca bağlandı. Zaten çalışma süresi
tamamlanmış durumda. Zatı âliniz oturumu kapatıp, hiç olmazsa, bir gün daha, muhalefetle
hükümetin bazı meseleleri daha geniş tartışmasında fayda vardır. Geçen haftaki
o oturumu size örnek gösteriyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Sayın milletvekilleri,
Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun, Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir kere daha
görüşülmek üzere Meclisimize 18.6.2001 tarihinde geri gönderilmiştir. Bu geri gönderme
tezkeresinden sonra, 31.12.2001 tarihli 4709 sayılı Yasa ile Anayasanın 89 uncu
maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, Cumhurbaşkanının,
yayımlanmasını kısmen uygun bulmadığı kanunları bir daha görüşmek üzere geri
gönderdiği takdirde, Türkiye Büyük Millet Meclisince, sadece uygun bulunmayan
maddelerin görüşüleceği hükme bağlanmıştır. KAMER GENÇ (Tunceli) -
Bağlanmamıştır Sayın Başkan. BAŞKAN - Anayasanın, sözü
edilen 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasının yürürlüğe girmesinden sonra,
Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun bulunmayan kanunlar, uygun bulunmayan
maddeleri belirtmek suretiyle bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisine geri gönderilmiştir. Bu durumda, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilmektedir. Görüşmekte
olduğumuz kanunun önemli görülen kimi maddelerine ilişkin Cumhurbaşkanlığı
tezkeresinde açıklanan gerekçeyle, Anayasanın 89 ve 104 üncü maddeleri
uyarınca, yayımlanması uygun görülmeyerek, Türkiye Büyük Millet Meclisince bir
kere daha görüşülmek üzere geri gönderilmiştir. Anayasa Komisyonu,
görüşmekte olduğumuz kanunun tümü üzerindeki görüşmelerden ve maddelere
geçilmesinin kabulünden sonra aldığı karar gereğince, sadece Cumhurbaşkanının
geri gönderme tezkeresinde yer alan maddeleri görüşmüş ve diğer maddeleri
görüşmemiştir. Anayasa Komisyonumuz,
Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresinde yer alan maddeleri Anayasanın 89
uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamında, kısmen uygun bulmama şeklinde
değerlendirmiş ve sadece bu maddeleri tezkerede açıklanan gerekçeler
doğrultusunda görüşmüştür. Başkanlık olarak,
İçtüzüğümüze göre, kanunu, esas komisyon olarak görüşen Anayasa Komisyonu
raporu ve kabul ettiği metin üzerinde görüşme açacağım. Bu nedenle, söz konusu
kanun, İçtüzüğün 81 inci maddesine göre, ancak sadece Sayın Cumhurbaşkanının
geri gönderme tezkeresinde yer alan ve Anayasa Komisyonunda görüşülmüş olan 2,
3, 5, 7, 12, 13, 14, 16, 17, 19, 20, 21, 22, 23, 25, 26, 29 ve geçici 4 üncü
maddelerin görüşülmesini Genel Kurulun oyuna sunmadan önce usul görüşmesi açılması
istenilmiştir. Bu durumda, Anayasa
Komisyonunda görüşülmeyen maddeler üzerinde Genel Kurulda görüşme açılıp
açılmayacağı hususunda tereddütlerin bulunması nedeniyle, bu konuda usul
tartışması açacağım ve Genel Kurulda alınacak karara göre de işlem yapacağım. Bu konuda, lehte ve
aleyhte en çok 2'şer kişiye söz vereceğim. Bu görüşme sonucunda oya başvurmak
gerekirse, oylama yapacağım efendim. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Çalışma süremiz dolmuştur Sayın Başkan, böyle bir tartışma
açamazsınız efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, bir defa, Sayın Cumhurbaşkanı bu yasanın tamamını mı gönderdi, 9
maddesini mi?! Tamamını iade etti efendim!
Nasıl oluyor da Anayasa Komisyonu 9 maddesini görüşüyor da Genel Kurul
olarak buna uyacağız efendim?! Bu,
olmaz Sayın Başkan. BAŞKAN - Başkanlığımız,
sizden gelen itirazlara böyle bir gerekçe hazırladı ve 63 üncü maddeye göre
usul tartışması açacağım efendim. (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler) SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkanım, yanlış başlıyoruz. BAŞKAN - Efendim, yanlış
doğru.. Bizim anlayışımız bu. (AK Parti sıralarından "süre doldu"
sesleri) Efendim, sürenin
dolmasına 5 dakika var. (AK Parti ve SP sıralarından "Hayır Sayın
Başkan" sesleri) TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Sayın Başkan, süre bitti. Saat kaç?! BAŞKAN - 19.00'a 5 dakika
var efendim. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Hayır efendim, yanlış!.. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkanım, nasıl yapacaksınız?! 40 dakika sürer. BAŞKAN - Bu işi, bugün,
usul tartışmasıyla bitirmek istiyorsanız... (AK Parti ve SP sıralarından
"Hayır efendim" sesleri) Bir dakika efendim...
Teklif ediyorum. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Sayın Başkan, çalışma süresi bitti!.. SALİH KAPUSUZ (Kayseri)
- Hayır efendim!.. Mümkün değil!.. Süre
bitmiştir. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Sayın Başkan, çalışma
süresi dolmuştur... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, olmaz!.. Lütfen... Böyle şey mi olur?!. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Hükümet yetkilileriyle muhalefetin görüşme imkânını yok ediyorsunuz. MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurul devam kararı aldı da mı bunu devam
ettirmek istiyorsunuz?! VEYSEL CANDAN (Konya) -
Neden görüşme imkânını yok ediyorsunuz?! SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, Genel Kurulun böyle bir kararı var da onu mu uygulayacaksınız?! BAŞKAN - Böyle bir şey
söylemedim efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Ama "görüştüreceğim" diyorsunuz Sayın Başkanım. BAŞKAN - "Usul
tartışması açacağım" dedim efendim. ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU
(Diyarbakır) - Hayır, açamazsınız!.. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) -
Süre doldu, süre... İçtüzük, İçtüzük!.. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Süre bitti, hiçbir şey yapamazsınız. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, bakın, hükümet yetkililerinden de açıklamalar, menfi açıklamalar
var. Neden muhalefetle hükümetin bir gün daha görüşme imkânını
reddediyorsunuz?! BAŞKAN - Ben
reddetmiyorum efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Siz reddediyorsunuz Sayın Başkan! BAŞKAN - Hayır efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Birleşimin kapanma saati gelmiş, kapatmayıp bu imkânı yok ediyorsunuz efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, İçtüzük gereği usul tartışmasını şimdi yapamazsınız. BAŞKAN - Açtım efendim...
Buyurun efendim... (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler) TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Sayın Başkan, süre dolmuştur!.. BAŞKAN - Efendim, 5
dakika var!.. İstirham ederim, yapmayın!.. TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Saat 19.00 Sayın Başkan, 1 dakika da geçiyor. BAŞKAN - Efendim... (AK
Parti ve SP sıralarından gürültüler) SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, başlatamazsınız!.. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bu gerginliğe lüzum yok. Kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 2 Mayıs 2002 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 19.01 |
|