Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 93       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

94 üncü Birleşim

1 . 5 . 2002 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. – Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Mustafa Murat Sökmenoğlu’nun, 1 Mayıs Uluslararası İşçi Bayramı nedeniyle konuşması

B) GÜNDEMDIŞIKONUŞMALAR

1. – İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak'ın, 1 Mayıs’ın tarihî anlam ve önemine, Türk işçi ve emekçilerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı

2. – Hatay Milletvekili Mehmet Dönen'in 1 Mayıs’ın tarihî anlam ve önemine, Türk işçi ve emekçilerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı

3. – Aydın Milletvekili Sema Tutar Pişkinsüt'ün 1 Mayıs’ın tarihî anlam ve önemine, Türk işçi ve emekçilerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı

4. – Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un, sigarayı bırakma haftası ve sigarayı bırakma kampanyası münasebetiyle gündemdışı açıklaması ve DYP Gaziantep Milletvekili İbrahim Konukoğlu, SP Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan, MHP Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş, ANAP Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy, DSP İzmir Milletvekili B. Suat Çağlayan, AK Parti Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın grupları adına konuşmaları

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1. – Saadet Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu ve Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, esnaf ve sanatkârların sorunlarıyla ilgilenmedikleri ve ticarî yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli önlemleri almadıklarından işyerlerini kapatmalarına neden oldukları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/27)

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – (9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1060)

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/1733) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/481)

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'daki cami, imam ve müezzin sayısına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1046)

2. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, son ekonomik krizden sonra kamu çalışanları ve çiftçilerin durumuna  ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1314)

3. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, BAĞ-KUR ve SSK prim borçlarının ödenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1315)

4. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, turizm şirketlerine Y.P.K. tarafından kaynak aktarıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1316)

5. – Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın'ın, basın-yayın organlarına verilen ilân, reklâm ve teşviklere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1394)

6. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, asgari ücrete ve hükümetin uyguladığı ekonomik politikaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1654)

7. – Samsun  Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,  imam ve müezzin ihtiyacına ve din görevlilerinin maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan)  sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1732)

8. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1047)

9. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1048)

10. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1049)

11. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Sanayi ve Ticaret  Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1056)

12. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve bazı ilçelerindeki sanayi sitelerine yönelik çalışmalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1057)

13. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'ın öğretmen sorununa  ilişkin  Millî Eğitim Bakanından  sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1058) 

B) Yazili Sorular ve Cevaplari

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Eximbank Yönetim Kurulu Başkanının görevden alınmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı (7/6638)

2. – Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un, THY'nın (A) tipi yer hizmet lisansının iadesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/6749)

3. – Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın;

Şanlıurfa Halfeti İlçesi Bozyazı Köyünün su şebekesi ihtiyacına,

Şanlıurfa Halfeti İlçesi Bozyazı Köy yolunun asfaltlanma çalışmalarına

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/6758, 6759)

4. – İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, DPT'nin Hazine politikaları ve ekonomik programa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/6783)

5. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, tüketiciyi koruma amaçlı kurulan bir derneğin hayali şubeler gösterdiği iddialarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/6793)

6. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in, Bursa'nın dağ bölgesi ilçelerinin kalkınmada öncelikli bölgeler statüsüne alınmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/6868)

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786)

3. – Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı : 557)

4. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

5. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

6. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

7. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

8. – Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

9. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/878) (S. Sayısı : 850)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Vefat eden İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı ile Adana eski Milletvekili Cüneyt Canver için saygı duruşunda bulunuldu.

Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu, Avrupa'da yaşayan Türklerin Bulgaristan'dan geçişlerinde yaşadıkları sorunlara ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı;

Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin, Sivas'taki bazı kamu kurum ve kuruluşlarına ait bölge müdürlüklerinin kapatılması sonucu doğabilecek sorunlara ilişkin gündemdışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp,

Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, Muş'un düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümü münasebetiyle, Muş İlinin ekonomik ve sosyal sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına da Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu,

Cevap verdi.

4754 Sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun bir daha görüşülmesi için geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi;

24-26 Nisan 2002 tarihlerinde Filipinler'in Başkenti Manila'da yapılacak olan Birinci Asya Bölgesel Konseyi Forumuna,

29 Nisan-3 Mayıs 2002 tarihlerinde Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Merkezi Kenya'nın Başkenti Nairobi'de yapılacak olan Dünya Kent Forumuna,

Katılmak üzere gruplarınca bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkereleri,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Bursa Milletvekilleri Hayati Korkmaz, Ali Arabacı, Ali Rahmi Beyreli, Fahrettin Gülener ve Orhan Ocak'ın, Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tekliflerini (2/847) geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; Adalet Komisyonunda bulunan teklifin geri verildiği bildirildi.

Karabük Milletvekili Erol Karan ve 43 arkadaşının, KARDEMİR'in içinde bulunduğu malî krizin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/278) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Başkanlıkça, (9/15) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna seçilen üyelerin başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.

Konya Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı ve 169 arkadaşının, Türkiye bilişim stratejileri ve e-Türkiye konusundaki önergeleri üzerine açılması kabul edilen genel görüşme (8/28) tamamlandı.

1 Mayıs 2002 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.50'de son verildi.

Mustafa Murat Sökmenoğlu

Başkanvekili

 

Sebahattin Karakelle

Burhan Orhan

 

Erzincan

Bursa

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

                                                   II. – GELEN KÂĞITLAR                                          No. : 131

1.5.2002 ÇARŞAMBA

Rapor

1.- Türkiye Cumhuriyeti ve Karayip Devletleri Birliği Arasında İşbirliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/964) (S. Sayısı : 855) (Dağıtma tarihi : 1.5.2002) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, bazı yayın kuruluşlarının promosyon olarak verdikleri ürünlerdeki KDV oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7118) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2002)

2. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, gübre fabrikalarının üretimde kullandığı doğalgaza ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/7119) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2002)

3. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, TÜGSAŞ Gemlik Amonyak Tesislerine BOTAŞ'ın doğalgaz vermediği iddialarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7120) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2002)

4. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, bazı yayın kuruluşlarının promosyon olarak verdikleri ürünlere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/7121) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2002)

5. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Rize Emniyet Müdürlüğü tarafından Anadolu Ajansına yapıldığı iddia edilen bir açıklamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7122) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2002)

Gensoru Önergesi

1. – Saadet Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu ve Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, esnaf ve sanatkârların sorunlarıyla ilgilenmedikleri ve ticari yaşamlarını  devam ettirebilmeleri için gerekli önlemleri almadıklarından işyerlerini kapatmalarına neden oldukları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/27) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.2002) (Dağıtma tarihi : 1.5.2002)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saat : 15.00

1 Mayıs 2002 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan),

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 94 üncü Birleşimini açıyorum.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Yoklama talep ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yoklama talebi vardır...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, geri aldı.

BAŞKAN - Var efendim...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - 2 kişi...

BAŞKAN - Efendim bilemem, iki kişi, bir kişi; onların gölgesi yetiyor.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ad okuyarak yapın bari.

BAŞKAN - Kaç dakika süre vereyim sayın grup başkanvekilleri?

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ad okunarak yapılsın Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, ad okusam da, okumasam da...

(MHP sıralarından "ad okuyarak yapın" sesleri)

Peki, ad okuyarak yapalım. İstirham ederim... Rica ederim... Sizin dezavantajınıza...

Efendim, ben, her zaman söylüyorum; muhalefet yoklama ister, Meclis Başkanı da Meclisi çalıştırmak için çaba sarf eder; ama, böyle, çok önemli bir kanun var deyip de gelmeyen arkadaşlarımıza kırıldığımı ifade etmek istiyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Efendim, ad okunarak yoklama yapılacaktır.

Yoklama uzun süreceği için, kâtip üyenin oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yoklamaya Adana İlinden başlıyoruz.

(Ad okunmak suretiyle yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. – Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Mustafa Murat Sökmenoğlu’nun, 1 Mayıs Uluslararası İşçi Bayramı nedeniyle konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 Mayıs Uluslararası İşçi Bayramı münasebetiyle, alınteri ve emeğin gerçek sahipleri olan bütün Türk işçilerini, emekçilerini yürekten kutluyorum.

1 Mayıs İşçi Bayramı, ülkemizde 80 senedir kutlanmaktadır; 1925 yılında çıkarılan bir yasayla, aynı zamanda, Bahar Bayramı olarak da, bütün milletin katılımıyla, barış ve dayanışmayı pekiştirici bir değer ve anlama sahiptir. Sayın milletvekilleri, dolayısıyla, 1 Mayıs kutlamaları, işçilerimizle birlikte bütün milletimizin, ortak duygular içinde, geleceğin güzelliklerine doğru, umutlarının yeşertilmesini güçlendirici bir bayram özelliği taşımaktadır.

Her alanda özveriyle çalışarak ülke kalkınmasına üstün hizmetler veren bütün değerli işçilerimizin, emekçilerimizin ve milletimizin İşçi ve Bahar Bayramlarını en iyi dileklerimle tekrar kutluyor, başarılar diliyorum efendim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, bu konuda üç sayın milletvekiline söz vereceğim.

İlk söz, emekçilerin eski genel başkanı İstanbul Milletvekili Sayın Rıdvan Budak'ın.

Buyurun efendim. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır Sayın Başkan.

B) GÜNDEMDIŞIKONUŞMALAR

1. – İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak'ın, 1 Mayısın tarihî anlam ve önemine, Türk işçi ve emekçilerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı

RIDVAN BUDAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bütün çalışanların ve emeğin bayramı olan 1 Mayıs için söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 1 Mayıs. 1 Mayıs, uzun yıllardan beri tüm dünyada ve ülkemizde çalışanlar tarafından işçi sınıfının ve emeğin bayramı olarak kutlanmaktadır. Ülkemizde, 1 Mayıs, uzunca bir süre, yalnız belli bir kesimin kutladığı ideolojik bir gün olarak algılandı, daha da kötüsü, 1 Mayıslar, hep olayların yaşandığı, hatta, kan dökülen bir gün olarak damgalandı. Bunun nedeni, 1 Mayısın tarihsel anlamının yeterince bilinmemesidir.

Sayın milletvekilleri, 1 Mayısın kökeninde, Amerikan işçilerinin, başta 8 saatlik işgünü olmak üzere, diğer temel talepleri için yürüttükleri mücadele yatmaktadır. Amerikan işçi sınıfı, 1886 1 Mayısında, günde 16 ile 20 saat çalıştırıldıkları ve bütün haklardan yoksun oldukları bir dönemde, 8 saatlik işgünü talebiyle mücadele başlattılar. Bu mücadelede çok sayıda arkadaşları hayatını yitirdi. Yıllar içinde bu taleplerin büyük bir bölümü dünyada yaşama geçti. Yalnız Amerika'da değil, tüm gelişmiş ülkelerde, işçiler, geçmişe göre, daha insanca ve hakça bir çalışma düzenine kavuştular. O tarihlerden bu yana, 1 Mayıs, bütün ülkelerde işçi sınıfının ve emeğin bayramı olarak kutlanmaktadır.

Türkiye'de de, işçiler, yüzyılın başlangıcından itibaren 1 Mayısı kutluyorlar. 1 Mayıs, işgal altındaki İstanbul'da bile ulusal kurtuluş mücadelesinin bir parçası olarak kutlanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, 1977 yılında yapılan 1 Mayıs kutlamalarında provokasyon sonucu 37 yurttaşımızın yaşamını yitirmesi, tarihimizdeki acı bir gün olarak hafızalardadır; bu vesileyle, onları da saygıyla anıyoruz.

Yakın geçmişte yaşanan acıları ve inatlaşmaları bir yana bırakırsak, 1 Mayıs, 1990'ların başından itibaren, farklı düşüncelere sahip konfederasyonlarımız ve sivil toplum örgütlerimiz tarafından coşkuyla, ortak bir şekilde kutlanmaktadır; bugün de öyle olmuştur. Bu gelişme, son derece de önemlidir. 1 Mayısın, artık, ülkemizde de, hiçbir ayırım yapılmaksınız, bütün emekçilerin ortak dayanışma günü olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, 1 Mayıs, solcuların ya da sağcıların bayramı değildir, Hıristiyanların ya da Müslümanların, düşünce ve inanç farklılıklarının bayramı da değildir; 1 Mayıs, emeğiyle, alınteriyle ve bilgisiyle çalışan ve üreten herkesin ortak bayramıdır.

1 Mayıs vesilesiyle konunun bir boyutunu daha vurgulamak istiyorum. Çalışanların yıllardır dile getirdiği talepler, Meclis gündeminde bekletilmekte, ekonomik harcama gerektirmeyen en küçük talepler bile çözülememektedir.

Çalışma hayatını düzenleyen kanunlarımız ILO sözleşmelerine uygun hale getirilmeli, örgütlenme özgürlüğünün önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Sendikal hakların kullanımında karşılaşılan barajlar, noter şartı ve yetki prosedürü gibi uygulamalara, artık son verilmelidir.

Yaklaşık iki yıldır Mecliste bekleyen ve Sayın Başbakanın da çıkacağına dair söz verdiği iş güvencesi yasa tasarısı, sosyal tarafların uzlaşması sağlanarak muhakkak gerçekleştirilmelidir. Kamu çalışanlarının statüleri tekleşmeli ve bunların da, çağdaş demokrasilerin sendikal hak ve özgürlüklerine kavuşturulması gereklidir.

Değerli arkadaşlarım, bir kez daha vurgulamak istiyorum ki, Türkiye, dünyada, 1 Mayısın bayram olarak kutlanmadığı birkaç ülkeden birisidir. Bu nedenle, Meclisimiz ve hükümet, 1 Mayısın, dünyada olduğu gibi, ülkemizde de emeğin bayramı olarak kutlanması için gerekli adımı atmalıdır. 1 Mayıs, artık yasalaşmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Budak, bir dakika efendim... Bir dakika... Mikrofonsuz konuşamıyorsunuz.

Buyurun.

RIDVAN BUDAK (Devamla) - Teşekkür ederim.

1 Mayıs, ülkemizde ve dünyada, bütün çalışanlara, yaşamını bilgisi, emeği ve alınteriyle kazananlara kutlu olsun.

Teşekkür ederim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, ikinci söz, aynı konuda gündemdışı söz isteyen Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen'e aittir.

Sayın Okuyan, üç sayın milletvekiline de cevap verecek misiniz?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Evet.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Dönen. (DYP sıralarından alkışlar)

2. – Hatay Milletvekili Mehmet Dönen'in 1 Mayısın tarihî anlam ve önemine, Türk işçi ve emekçilerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bugün, gerçekten, meydanlarda coşkuyla kutlanan 1 Mayısı, Doğru Yol Partisi Grubu adına, ben de, buradan, bir kez daha kutluyorum, emekçilere hayırlı olmasını diliyorum.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Eski arkadaşlarının mı?..

MEHMET DÖNEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, az önceki hatip arkadaşımızın da söylediği gibi, 1 Mayıs 1886'da, Amerika'nın Chicago Şehrinde, işçilerin, günlük çalışma sürelerinin 12-16 saatten 8 saate düşürülmesi için düzenledikleri eylemde, o eylemi protesto eden, sabote eden ve o eyleme silahlı saldırıda bulunan güçler, birçok işçinin ölümüne neden olmuş, daha sonra, 3 Mayısta, aynı eylem bir daha tekrarlanmış, yine birçok işçinin ölümüne neden olmuş. İşte, o günden itibaren 1 Mayıs, tüm Amerika Birleşik Devletleri işçi sendikaları tarafından anma günü olarak ilan edilmiş ve her yıl 1 Mayısta, bugün, burada, bu anma günü olarak düzenlenmeye başlamış; ama, sonuç olarak, bütün dünyada değişik adlar altında, bazı ülkelerde "Hak ve Özgürlük Günü olarak, bazı ülkelerde "İşçi Bayramı" olarak, bazı ülkelerde "Anma Günü" olarak günümüze kadar kutlanagelmiş; ama, Türkiye'de, hâlâ 1 Mayıs bayram olarak kutlanmamış, uzunca bir süre "Bahar Bayram" olarak kutlanmış; ama, bahar bayramı olarak dünyanın hiçbir ülkesinde kutlanmamış.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, 1 Mayıs, işçi sınıfının, özellikle, sanayi devriminden sonra elde ettiği 8 saatlik çalışma süresi, en büyük kazanımlarından birisi; yani, sanayi devriminden sonra en büyük kazanımlı 1 Mayısı elde ettiği için, bugünü bayram olarak ilan etmiş. Geldiğimiz günde, artık, işçilerin yeni bir konsept içinde, 1 Mayısa yeni bir anlam yüklemek durumunda oldukları düşüncesindeyiz; yani, artık, 1 Mayısı, sanayi toplumunun kavramları içerisinde, onun kurallarıyla eski kavramlar doğrultusunda 1 Mayısı kutlamak çok büyük bir anlam taşımaz; artık, sendikacılarımız da, işverenlerimiz de, özellikle küreselleşen dünyada 1 Mayısa yeni anlamlar yüklemek durumundadır. Tüm çalışanıyla, çalıştıranıyla birlikte, dünyada rekabet etmeye yönelen insanlar, 1 Mayısları, yeni kurallar, yeni kuramlarla, yeni anlamlar yükleyerek kutlamak durumundadırlar. Şimdi, dünyada -düşünün- bilginin sınır tanımadığı ve özgürce dolaştığı, sermayenin sınır tanımadığı ve özgürce dolaştığı, üç beş yıl sonra mal ve hizmetlerin, özgürce, artık sınır tanımadığı bir dünyada emeğin böyle bir hakkının olmayışı, önümüzdeki süreçte emek aleyhine büyük gelişmeler gündeme getirecek. İşte, dünyada var olan işçi hareketlerinin, artık, emek-sermaye çelişkisinin ötesinde, dünyadaki gelişmeleri yeniden yorumlayarak yeni bir konsepte girmesi, 1 Mayısları çağın gereklerine göre yeniden, yeni bir anlamla kutlamaları gerekir. Yoksa, eski kuramlarla, eski kurallarla 1 Mayısları kutlamak, artık çağdışı bir anlayış olarak görülmeye başlar ki, bu, 1 Mayısa da kötülük yapmak olur diye düşünüyorum.

Biz, Doğru Yol Partisi olarak, emek-sermaye çelişkisi yerine, emek ve sermayenin uzlaştığı ve birlikte dünyada rekabete yöneldiği bir anlayışı temsil ediyoruz. (DYP sıralarından alkışlar) Bu anlayış doğrultusunda, artık, yeni konseptler doğrultusunda 1 Mayısı yeni bir anlayışla kutlamak gerektiği ve emek-sermaye çelişkisi yerine uzlaşmasını koymak gerektiği bir sürecin, bir dönemin başladığını hepimiz görmekteyiz. Eski kuram ve kavramların artık çağdışı kalmakta olduğunu da hepimiz görmekteyiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, gene aynı konuda, söz alan Aydın Milletvekili Sayın Sema Pişkinsüt'e üçüncü konuşmacı olarak söz veriyorum.

Sayın Pişkinsüt, Buyurun.

3. – Aydın Milletvekili Sema Tutar Pişkinsüt'ün 1 Mayısın tarihî anlam ve önemine, Türk işçi ve emekçilerinin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı

SEMA TUTAR PİŞKİNSÜT (Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Toplumcu Demokratik Parti adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 1 Mayıs. Amerika Birleşik Devletlerinin Chicago kentinde 1886'da, 8 saatlik işgünü için başlatılan mücadelenin yıldönümü.

Bugün, en yüce değer olan, tüm uygarlıkların yaratıcısı emeğin, emekçilerin uluslararası birlik ve dayanışma günü. Aradan geçen 116 yılda, dünyada ve Türkiye'de, emekçilerin hak arama mücadeleleri aralıksız sürdü. Bu uğurda pek çok bedel ödendi, görkemli başarılar elde edildi, hüzünler, acılar yaşandı; ama, umut ve başarıya olan inanç hiç eksik olmadı.

Teknolojide ve iş organizasyonlarında ortaya çıkan birçok değişikliklere karşın, emeğin ve emekçinin sorunları hâlâ çözüm beklemekte. Bütün dünya ve Türkiye, 1970'lerin ortalarından günümüze küreselleşme olgusunu yaşamakta. Küreselleşme sürecinde teknolojide yaşanan gelişmeler, özellikle iletişim alanındaki atılımlar dünyayı küçülttü, ülkeleri birbirlerine yaklaştırdı; ancak, bunların yanında yeni sorunların da kaynağı oldu. Bu süreçte, zengin ülkeler ile yoksul ülkeler, her ülkede de gelişmiş bölgeler ile geri kalmış bölgeler arasındaki farklar açıldı, sosyal kesimler arasındaki farkların büyüklüğü, yoksulluk, açlık ve işsizlik daha da arttı. "Sosyal adalet" ve "fırsat eşitliği" kavramları erozyona uğradı. Küreselleşmenin olumsuz koşullarından emekçiler korunamadı. Bu anlamda 1 Mayıslar, küreselleşme koşullarında yeni mücadele boyutları kazandı.

Emeğin ve emekçinin demokratik kurallar çerçevesinde ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını koruyabilmesinin en önemli güvencesini, örgütlenmeyi, toplupazarlığı ve grevi de sağlayan sendikal haklar sağlar. Oysa, bugün bu hakların geliştirilmesi bir yana, önemli gerilemeler söz konusu. Gerçek sendikalı işçi sayısı 1980'lerden çok daha az, 1 000 000'un dahi altında, âdeta sendikasızlaştırma süreci yaşanmakta. Bu süreçte belki de tek sınırlı gelişme kamu çalışanlarının örgütlenme haklarının güvence altına alınması oldu; ancak, toplupazarlık ve grev hakkının tanınmamış olması büyük bir eksikliktir ve bu durum hâlâ ulaşılması gereken bir hedefi oluşturmaktadır.

Artık, 21 inci Yüzyılı yaşıyoruz; ancak, ne yazık ki, Türkiye'de 8 saatlik işgünü mücadelesi emekçiler için hâlâ anlamını korumakta. Bugün sigortasız ve kaçak işçilik son derece yaygın. Üstelik bu işçiler olumsuz koşullar altında ve 8 saatten fazla sürelerde çalıştırılmakta.

Kadın emeğinin ucuz oluşu onları emek-yoğun üretim dallarında çalışmaya zorlamaktadır. Düşük statülü bu tür işler, düşük ücret, geçici çalışma, sosyal güvencesizlik kadınlara yönelik ayırımcılığa neden olmakta.

Çocuk işçiliğinin yasalarımıza göre yasak olması, bu kapsamdaki uluslararası sözleşmeleri onaylamış olmamıza karşın bu uygulamanın hâlâ önüne geçememiş durumdayız. Üstelik bu durumdaki çocuklarımız son derece ilkel ve ağır koşullarda çalıştırılmakta.

Günümüzde ülkeler için çağdaşlık ölçütleri arasında yer alan iş güvencesinin Türkiye'de yasal güvenceye kavuşturulmasına karşı çıkanlar hâlâ bulunmakta. Diğer yandan, çalışma yaşamımızı düzenleyen yasaların Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütünün belirlediği ölçütlere göre yeniden düzenlenmesi Parlamentomuzun ertelenemez bir görevidir.

İki büyük krizi yaşamış, işyerleri büyük ölçüde kapanmış, işsizliği artmış bir ülkede, bugün, her zamankinden daha çok emeğe duyduğumuz saygıyı göstermek zorundayız.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1980 öncesi bahar bayramı olarak kutlanan 1 Mayısın tekrar bayram olması için 1989'da verilen yasa teklifi kabul edilmemiş, aynı yıl, sorun, İçişleri Bakanı hakkında gensoru verilmesine neden olacak kadar tartışılmış, 1993 yılında ise 1 Mayısın bayram olarak kutlanmasını öneren yeni yasa teklifi, hükümetin ve komisyonun olumlu görüş bildirmesine rağmen yasalaşamamıştı. Artık, soğuk savaş dönemi bitti. 1 Mayısa soğuk savaş anlayışıyla yaklaşmamalıyız. Soğuk savaş koşullarında yaşananları diri tutmaya çalışmamalıyız.

Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerin çok büyük çoğunluğunun üyesi olduğu, üyesi olmayı da hedeflediğimiz Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin tümünün bayram olarak kutladığı 1 Mayısı, emeğe duyduğumuz saygının bir ifadesi olarak çalışanlar bayramı olarak kabul edelim. Bu konuda vermiş olduğumuz yasa tasarısının, tahmin ediyorum ki, Parlamentomuz tarafından da uygun görüleceğine, destekleneceğine inanmaktayız.

Bu düşüncelerle, hepinizi, saygılarımla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Hükümete söz vereceğim de, ondan önce,  bu konuda,  İçtüzük 60'a göre söz verebilirim; konuşmayan gruplar adına yerinden söz almak isteyen var mı efendim?..

NESRİN ÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ünal.

Çok rica edeceğim; İçtüzük 60'a göre söz veriyorum; çok kısa... Grubunuzun hissiyatını...

NESRİN ÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Medeniyet, teknoloji, sanat dahil, insanlığın iyiliğine, güzelliğine olan her şeyin temelinde emek vardır. Bu emek, alınteri, beyin ya da sanata ait olabilir. İşte, insanlığın geleceği olan bu emeklerin sahibi bütün işçilerimizin bayramını, Milliyetçi Hareket Partisi adına kutlar, onlar ve aileleri için daha güzel günlere haberci olmasını temenni ederim.

Emekli işçi ailesinin imkânlarıyla okuyup uzman hekim, demokrasinin nimeti sonucu milletvekili olmuş biri olarak konuşuyorum. Öncelikle, erkek işçilerin olduğu kadar kadın işçilerin de sosyal hakları her platformda dillendirilmelidir. Onlara, hem iyi bir eş hem iyi bir anne hem de iyi bir işçi olma imkânları sunulmalıdır; çünkü, ailenin temeli, toplumun geleceğini şekillendiren mimarlar, annelerdir.

Artık, Türk Milleti olarak, çok geç kaldığımız üretime geçmek zorundayız; eğer, kendimiz üretirsek, uluslarüstü Türk markalarını yaratırsak, o zaman, işçilerimiz, maddî manevî,  daha iyi şartlarda çalışır, daha rahat emeklilik yaşarlar. Bu yüzden, işvereninden işçisine, bürokratından seçilmişine daha çok çalışmak, daha çok üretmek zorundayız;ancak, bu yolla, dünyanın en güzel, sağlıklı genç nüfusuna istihdam yaratabiliriz.

İşverenlere şu hadisi hatırlatmak istiyorum: "Çalışanın emeğini, alınteri kurumadan ödeyiniz." İşçilerimize de son olarak şunu söylüyorum: Sofranızdan helal lokma, yüreğinizden Türkiye sevdası eksik olmasın!

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Güven, siz bu konuda değil herhalde?..

TURHAN GÜVEN (İçel)-Başka bir konuda...

BAŞKAN- Hayır, biliyorum efendim, onun için... Üç partiye söz  verdim; bir, bağımsız milletvekiline, bir parti başkanına, bir de Doğru Yol Partisine.

Sayın Bakan cevap vermeden evvel, konunun önemi, haftanın önemi münasebetiyle, evvela, Sayın Mahfuz Güler'e, sonra Sayın Candan'a, yerinden ifade etmek üzere 2 dakikalık söz veriyorum;  bu konuda hislerini öğreneceğiz.

Buyurun.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl)- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de bütün emekçilerin, işçilerimizin ve memurlarımızın bayramı olan 1 Mayıs gününün bütün çalışanlara hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum; tekrar teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Candan.

VEYSEL CANDAN (Konya)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; muayyen günlerde, Genel Kurulda, zaman zaman işçilerle ilgili, esnaflarla ilgili haftalar ve aylar kutlanmaktadır; belki, Genel Kurulda bunlar mutat hale geldi. Şu soruyu cevaplamamız lazım: Böyle temennilerle nereye gidebildiğimize, ne yapabildiğimize bakmak lazım. Mevcut hükümet uygulamalarına baktığımız zaman, bu bayram kutlamalarıyla, maalesef, tam tezat halinde olduğunu görüyoruz. Hükümet, genel anlamda, kamu açıklarını kapatmak için ya iç borçlanma ya dış borçlanma yoluna gitmekte veya vergi koymaktadır ve bugün toplanan vergilerle, borçların faizi ödenmektedir. Onun için de, işçilerimize, emekçilerimize verilen ücretler, daha verilme noktasında, kâğıt üzerinde geri alınmaktadır.

Böyle bir ortamda, yani işsizlik oranının yüzde 20'ye vardığı, toplumun 20 000 000'unun açlık sınırında olduğu bir ortamda, işte 1 Mayısı kutluyoruz ve birtakım temennilerde bulunuyoruz, böyle temennilerle işi savuşturuyoruz. Gündemdışı konuşmalarla bir yere varmak mümkün değildir. Daha sonra, bir yıl sonra geldiğimiz nokta itibariyle, bu çalışan insanlara somut, en azından mutfağında, en azından alabildiği ücretlerde bir iyileştirme yapmak mecburiyetindeyiz. Kaldı ki, hükümetin, bugüne kadar yaptığı bütün uygulamalarda, IMF ve Dünya Bankası, yani borç aldığımız kurumlar istikametinde baktığımız zaman, işçi ücretleri, memur ücretleri, çalışanların ücretleri, sağlık sorunları hemen hemen her gün bir adım daha geriye gitmektedir. Özellikle, bu kurumlarda da, Sayın Bakanların zaman zaman açıkladıkları gibi, yolsuzluklar had safhaya varmış, emekli insanlarımız ilaçlarını alamaz haldeler veya çok zor almaktalar, sağlık sorunları giderek artmaktadır.

Daha sonraki 1 Mayısta, bunların azalarak müzakere edildiği bir ortamda buluşmak dileğiyle, ben buradan, tekrar, çalışanlarımızın, işçilerimizin, emekçilerimizin ve emeklilerimizin bu günlerinin daha iyi günlere ulaşması dileğiyle saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana söz veriyorum; buyurun. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, bayramınız kutlu olsun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce konuşan çok değerli arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, bu gün 1 Mayıs; işçilerin, emekçilerin, çalışanların günü. Ben de öncelikle, şahsım ve hükümetimiz adına bütün çalışanlarımızın, işçilerimizin, emekçilerimizin 1 Mayıs Bayramını tebrik ediyorum ve kutluyorum.

Bu gün vesilesiyle bazı şeyleri Muhterem Heyetinizle de paylaşmak arzusundayım ve yine sözlerimin başında, bugün, çeşitli illerde, çeşitli meydanlarda, başta, Türk-İş, Hak-İş ve DİSK Konfederasyonları olmak üzere, birçok sivil toplum örgütünce düzenlenen toplantıların, şu ana kadar, fevkalade yasalar çerçevesinde geçtiği ve herhangi bir olumsuzluğa rastlanmadığı haberini de sizinle paylaşmak istiyorum ve başta, bu üç konfederasyon olmak üzere, bütün bu etkinliklere katılan kuruluşlarımıza da teşekkür ediyorum.

57 nci cumhuriyet hükümeti döneminde özellikle çalışma hayatımızla ilgili çok önemli düzenlemeler yapılmıştır ve ben, bu Dönem Parlamentomuzun, 21 inci Dönem Parlamentomuzun, iktidarıyla muhalefetiyle, bütün değerli milletvekili arkadaşlarımızın katkılarıyla çıkarılan birçok yasadan dolayı da bugün, bir önceki yıla veya daha önceki yıllara nazaran, 1 Mayısta, çalışanlar adına daha yeni kazanımların ortaya çıktığını huzurunuzda ifade etmek durumundayım.

Ekonomik ve Sosyal Konseyin kurulmasına İlişkin Kanun, yine, Yüce Heyetinizin oylarıyla çıkmıştır; aşağı yukarı otuz yıldan bu yana Türkiye'nin gündeminde olan, tartışılan, istenilen bir kanundur.

İşsizlik Sigortası Kanunu, yine, 4447 sayılı Yasayla hayata geçirilmiştir ve işsizlik sigortası, geçtiğimiz nisan ayı itibariyle uygulamaya konulmuş olan bir sigorta dalıdır.

İlk defa, 1911 yılında İngiltere'de uygulamaya geçen, 1924'te İtalya'da, 1927 yılında da Almanya'da uygulama alanı bulan işsizlik sigortası, maalesef, doksan yıl sonra Türkiyemizde hayata geçirilmiştir ve Türkiye'nin gündeminde, çalışanların gündeminde de elli yıldan bu yana tartışılan bir yasadır; bu da, 57 nci cumhuriyet hükümetimizin döneminde, 21 inci Dönem Parlamentomuzun oylarıyla kanunlaştırılmıştır.

Yine, ta 1961 yılından bu yana tartışılan, kırk yılı aşkın bir süredir talep edilen, kamuda çalışanların sendikal örgütlenmeleriyle ilgili kanun tasarısı da, Yüce Heyetinizin oylarıyla kanunlaşmıştır.

Bireysel emeklilik sistemiyle ilgili kanun, sosyal güvenlikle ilgili düzenlemeler, hepsi bu dönemde çıkarılmış olan düzenlemelerdir.

Bütün bu çıkarılan yasalar, çalışma hayatımızda, özellikle işçilerimizle ilgili önemli yeni kazanımları da beraberinde getirmiştir.

Şu anda Parlamentomuzun gündemine intikal ettirilmiş olan, biraz önce bazı arkadaşlarımız tarafından da dile getirilen İş Güvencesi Yasa Tasarısı da, sanıyorum önümüzdeki günlerde komisyonlarda ve daha sonra da Genel Kurulda, sizlerin huzuruna gelecektir.

Yabancıların Çalışma Usul ve Esaslarını Düzenleyen Kanun Tasarımız da, yine, Parlamentonun gündemindedir; 1 000 000 yabancı kaçak işçinin çalıştığından söz edilen bir Türkiye için, bu yasa tasarısının da kanunlaşması, çalışanlarımız açısından fevkalade önem arz etmektedir.

Yine, kötü biçimde çocuk işçilerin çalışmasını önleyici bir düzenlemeyi getiren kanun tasarımız da, en kısa sürede Yüce Heyetinizin huzuruna getirilecektir.

Bütün bu çıkarılmış olan yasalar ve Parlamentonun gündemine intikal ettirdiğimiz bu kanun tasarıları, çalışma hayatımızla ilgili mevcut boşlukların giderilmesi, mevcut eksikliklerin giderilmesi bakımından önemli bir gelişmedir; ancak, bugün, hâlâ, çalışanların, her yönüyle çok ciddî sorunlarının mevcut olduğunu da biliyoruz. Özellikle, 12 Eylül hukukundan kalma çalışma hayatıyla ilgili yasaların, kısa sürede değiştirilmesi de gerekiyor. Bununla ilgili olarak, 1475 sayılı İş Kanunu, 2821 sayılı Sendikalar ve 2822 sayılı Grev ve Lokavt Kanunları üzerinde -sosyal diyalogun en güzel örneği olarak, 3'ü işçi, 3'ü işveren ve 3'ü de hükümetin önerdiği 9 değerli öğretim üyesinden oluşan bir bilim kurulu tarafından- şu anda, çalışmalar devam etmektedir. 1475 sayılı İş Kanunu üzerindeki görüşmeler şu günlerde tamamlanmak üzeredir; bunu da, en kısa sürede Bakanlar Kuruluna ve daha sonra da Parlamentonun gündemine getireceğiz.

Bu yasalarda, bir taraftan çağdaş bir düzenlemeyi gerçekleştirirken, bir taraftan da Avrupa Birliğinin norm ve standartlarını ölçü alan ILO sözleşmelerini dikkate alan önemli düzenlemeleri amaçlıyoruz.

Hazırlanan bu yasa tasarılarının da kanunlaşmasıyla birlikte, özellikle çalışma hayatımızı yakından ilgilendiren hukuksal birçok sakıncaların veya hukuksal boşlukların giderilmesi de, sonuç olarak temin edilmiş olacaktır.

Bunlar, bugün, sizlerle, kısaca paylaşabileceğim hususlardır.

Bir hususu daha sizinle paylaşmak arzusundayım: Değerli arkadaşlarım, bugün, bütün dünyadaki değişime paralel olarak, Türkiye'de de, bu değişim, her alanda ve kesimde yaşanmaktadır. Daha düne kadar "sendika" denildiğinde, hemen karşısında "acaba bir kötü niyet mi" algılamasının var olduğu bir ülkedeydik; ama, görüyoruz ki, bugün, işçi sendikalarımız da, büyük ölçüde, kendi dünya gerçeklerini kabul ederek bir değişim sürecine katkı sağlar durumdadırlar. Son yıllarda, ekonomik kriz içerisindeki süreçte, birçok işçi sendikamızın işverenlerle beraber hükümete ortak öneriler getirmeleri, bu değişikliğin çok güzel ve çarpıcı örnekleridir; bundan dolayı da sendikalarımızın değerli yöneticilerini izninizle kutlamak istiyorum.

Tekrar, şahsım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve 57 nci cumhuriyet hükümeti adına tüm işçilerimizin, emekçilerimizin, çalışanlarımızın 1 Mayıs gününü kutluyorum; hepinize en derin saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Bu arada, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili olarak bir şey hatırlatmak isterim: Anayasa Mahkemesinin süresi bu ay içinde doluyor. Yine, Af Yasası gibi bir kargaşaya mahal vermeden, son güne kalmadan, inşallah, önümüzdeki hafta getirirseniz, bu kanunu da, biz, arkadaşlarımızla beraber çıkarırız.

Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Efendim, şimdi, Sağlık Bakanımız, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre sigara bırakma kampanyası ve sigara bırakma haftası münasebetiyle söz istemişlerdi; ancak, Sayın Sağlık Bakanımız Cumhurbaşkanına bir heyetle çıkma mecburiyetinde kalınca, bu talebini, bizden, Başkanlığımızdan geri almak istedi ve tahmin ediyorum, yarın tekrar isteyecek.

TURHAN GÜVEN (İçel)- Sayın Başkan...

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, izin verir misiniz?

BAŞKAN - Efendim, bendeniz izah edeyim... Tabiî, zatıâliniz de konuşacaksınız; size söz vereceğim. Karşınızda, bendeniz de, kırk senelik sigara tiryakisi olarak bu haftaya, kampanyaya katıldım. Sayın Bakanın söyleyeceğinden çok daha anlamlı, benim bu kürsüde hareketim, gibi geliyor...

Sayın Güven, buyurun.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, biraz evvel ifade buyurdunuz. Hükümet etmek ciddî bir iştir. İçtüzüğün 59 uncu maddesi çok net ve açık hüküm ihtiva etmektedir. "Hükümet, olağanüstü hallerde gündemdışı söz isteyebilir" diyor ve isterse de, Başkan, bu işi yerine getirir, bu görevi ifa eder. Şimdi, Sayın Bakan, olağanüstü bir acele hal görmüş ki, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre, Meclis Başkanlığından söz istemiş ve bu, yazıyla bütün gruplara bildirilmiştir. Yine, İçtüzüğün 59 uncu maddesinin birinci fıkrasına göre, gruplara söz hakkı doğmuştur. Doğru Yol Partisi olarak biz, bu işin ciddiyeti içinde, bir arkadaşımıza görev verdik; Sayın Bakan konuşacak, Grup olarak biz de buna gereken cevabı vereceğiz. Hazırlığımız yapmışız; fakat, şimdi, Sayın Bakan, konuşmaktan vazgeçme gibi bir lükse sahip değildir; çünkü, herhalde günlük programı bellidir; önceden nereye gideceğini biliyorsa....

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Geldi Sayın Bakan.

TURHAN GÜVEN (İçel) - ...-gerçi, Sayın Bakan şu anda burada- ona göre çıkar, ya hiç konuşma talep etmez veya bu talebi yerine getirmişse, gruplara söz hakkı doğar. Sayın Bakan, gelir, burada, Yüce Meclisin önünde gereği neyse ifade buyururlar ve biz de ona göre -arkadaşlarımızı hazırlık yaptırmışsak- konuşma yaparız. Sayın Bakan şimdi geldiklerine göre, belki konuşma talebinde bulunacaklar; yani, bir vazgeçme oldu, herhalde bir vazgeçme daha olacak bundan. O bakımdan, bizim de, kendisini zevkle dinlemeye hazır olduğumuzu ifade ediyorum. Ciddî olan işlerde, böyle, ben konuşmak istiyorum, sonra vazgeçiyorum demek, bir hükümete ve bir hükümet üyesine, pek, elde etmeyen bir tutum ifade ettiği için, pek yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Efendim teşekkür ediyorum.

Malumunuz, Başkanlık olarak bize bir talep geldi; ben de İçtüzüğe göre bunu yerine koydum. Sayın Bakan da burada yoktu; şimdi, sizin ikazınız sırasında da teşrif ettiler. Eğer, 59 uncu maddeye göre konuşacaklarsa, ben söz vereceğim efendim.

Buyurun Sayın Bakanım...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Teşekkür ederiz efendim.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Zevkle dinleyeceğiz Sayın Bakanı efendim.

BAŞKAN - Uzun konuşmasına lüzum yok; dedim ya, ben, şimdi reklam aracıyım onun.

Buyurun efendim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

4. – Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un, sigarayı bırakma haftası ve sigarayı bırakma kampanyası münasebetiyle gündemdışı açıklaması ve DYP Gaziantep Milletvekili İbrahim Konukoğlu, SP Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan, MHP Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş, ANAP Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy, DSP İzmir Milletvekili B. Suat Çağlayan, AK Parti Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın grupları adına konuşmaları

SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, sigara konusu önemli bir konu. Bu konuyu tüm topluma ve dünyaya mal etmeye çalışıyoruz; ancak, bu konuyla ilgili bir çabamız da, toplum liderlerini bu konunun arkasına almak ve desteğini sağlamaktı. Bu çerçevede, Sayın Cumhurbaşkanımızdan randevu istedik ve sağ olsunlar, randevumuza cevap verdiler. Bu vesileyle, bir heyetle, Sayın Cumhurbaşkanımızı ziyaret edebilme imkânı bulduk. Ana ve çocuk ölümleri konusu gündemde. O konuda da, Cumhurbaşkanımız, destek vereceklerini söylediler; ancak, daha evvel de sigara konusunda Sayın Başkanımızdan söz istemiştim. Bu ikisinin çakışması dolayısıyla, Sayın Başkanımızın bir başka gün bize söz vermesi kaydıyla bu hakkımı daha sonra kullanabileceğimi ifade etmek isterim. Bu konuda, Sayın Başkanım, bize destek verirlerse, bu hafta içinde bir başka gün konuşmamı tamamlamak isterim efendim.

Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun efendim...

SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Devamla) - Sayın Başkanım, bir başka gün söz verme hakkı veriyorsanız...

BAŞKAN - Evet...

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Pazarlık yok...

BAŞKAN - Efendim, pazarlık yapmıyor; hükümet, her istediği zaman böyle bir hakka sahip. İstirham ederim yani!.. Yüce hükümet bu; bu kadar da basit değil...

SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Devamla) - Mazeretimi ifade ettim. Zannediyorum, anlaşılmıştır.

Teşekkür ediyorum efendim. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakanın kibarlığından kaynaklanıyor. Ne zaman isterse, çıkar kürsüye konuşur; yeter ki siz, sigarayı bırakın!..

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, şimdi gündemdışı konuşma olduysa, gruplara da söz hakkı düşer.

BAŞKAN - Sayın Gönül, gündemdışı konuşmayacağını, bugün, işçi bayramı olması münasebetiyle bir sayın bakana söz verdiğim için, ifade ettiler burada gayet açık; konuşmaktan imtina ettiler; ama, bu konuda siz konuşmak istiyorsanız, size söz vereyim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Doğru Yol Partisi Grubu adına, İbrahim Konukoğlu konuşacaklar efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, şu anda, ilk sözü...

Bir dakika efendim... Söz vermedim ki; niye alkışlıyorsunuz?!.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Gruplara söz hakkı doğdu Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Efendim, gruplara söz hakkının doğduğunun farkındayım; ama, ilk sözü, Anavatan Partisi Afyon Milletvekili Sağlık eski Bakanı Sayın Halil İbrahim Özsoy istediler.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, olayın önemini belirten bir konuşmayı ileride yapacağını ifade ettiler.

BAŞKAN - Sayın Özsoy, usulen, söz hakkı doğdu. Siz konuşmayacaksanız, diğer gruplara söz vereceğim. İsteyen grup konuşur, istemeyen grup konuşmaz.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Ben, Anavatan Partisi Grubu adına,  Sayın Bakan sigara konusunda Meclise bilgi verdikten sonra konuşmak istiyorum; arz ederim.

BAŞKAN - Peki efendim, teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Konukoğlu. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sigarayı bırakma kampanyası ve sigara bırakma haftası nedeniyle Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sigara alışkanlığı maalesef hem içene hem de çevresine zarar vermesine rağmen yasak olmayan ve neredeyse, devlet ve sigara üreticileri tarafından desteklenen kötü bir alışkanlık. Devlet, aldığı vergiler, sigara üreticileri de büyük kazançlar nedeniyle bu alışkanlığın artarak sürmesini istiyor; bu nedenle, sigara bırakma kampanyası ve sigara bırakma haftaları etkili olmuyor, olamıyor.

Gelişmiş ve zengin ülkelerde sigara içenlerin sayısı azalırken, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde bu sayı giderek artıyor. Gelişmiş ülkelerdeki büyük sigara üreticileri düşen kârlar nedeniyle, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde sigara tüketimini artırmak ve insanlara büyük zararlar verme pahasına daha fazla kazanmak için büyük çaba gösteriyorlar. Amerika Birleşik Devletlerinde 4 büyük sigara firması, 8 ayrı eyalette açılan davalar nedeniyle savcılarla anlaşarak sigara yüzünden çeşitli hastalıklara yakalananların tedavisinde ve sigarayla mücadele fonlarına aktarılmak üzere 206 milyar dolar ödemeyi kabul etti. Yine, sigara üreticisi bir grup, sigara içmekle kanser arasında bağlantı olduğunu kabul ederek, 22 eyalet savcısıyla anlaştı. Sigaradan zarar görenler için, her eyalete 25 milyon dolar ödemeyi ve 25 yıl boyunca eyaletlerden elde edeceği kârın yüzde 25'ini, aynı amaçla bu eyaletlere vermeyi kabul etti. Yine, aynı ülkede, sigara üreticisi şirketler, 40 eyalet başsavcısıyla önce anlaştılar, 25 yıl içerisinde 386 milyar dolar vermeyi kabul ettiler; daha sonra bundan vazgeçtiler, ama, tazminat ödemekten kurtulamadılar. Bu firmalar, sigaranın zararlarını kabul ederek, kendi ülkelerinde sigaradan zarar görenlere ve sigarayla mücadele için bu kadar tazminat ödemeyi kabul ediyorlar, bir yandan da, bizim gibi ülkelerde sigara satışını artırmak için çabalıyorlar.

Değerli milletvekilleri, sigara, bünyesinde bulundurduğu nikotin, katran ve içilirken ortaya çıkan karbonmonoksitle insana zarar veriyor. Özellikle nikotin, uyuşturucular gibi bağımlılık yapıyor, tansiyon ve kalp hızını artırıyor. Katran ise, akciğerlerde, kanser, amfizem ve kronik bronşite sebep oluyor; bunu bilmeyen yok. Son 40 yılda, yüzde 250 oranında artış gösteren akciğer kanserine, sadece Amerika Birleşik Devletlerinde, yılda 160 000 kişi yakalanıyor. Ülkemizde, çok sağlıklı bilgiler olmamasına rağmen, her yıl, 30 000-40 000 kişi akciğer kanserine yakalanıyor. Araştırmalara göre, akciğer kanserinin yüzde 85'i, kronik bronşitin yüzde 75'i, kalp hastalıklarının yüzde 25'i sigaradan kaynaklanıyor. 100 000 kişilik nüfusta, hiç sigara içmeyenlerin akciğer kanserine yakalanma oranı çok az iken, günde bir paket içenlerde 44, bir iki paket içenlerde 58, günde iki paket veya daha fazla içenlerde 72'ye kadar yükseliyor. Sigaranın filtreli olup olmaması veya düşük katran ve nikotin ihtiva edip etmemesi de, maalesef, çok önemli değil ve sonucu değiştirmiyor.

Sigara içen kadınlar için durum daha da kötü; hem erken menopoz hem de çok fazla oranda kalp krizi söz konusu.

Değerli milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletlerinde, dört yıl önce, gençliği sigara alışkanlığından korumak için bir dizi yeni yasa yürürlüğe konuldu, tütünün esrar gibi bağımlılık yapan uyuşturucu bir madde olduğu karar altına alındı, yönetime bu konuda sert önlemler alma yetkisi verildi; bunlara uymayanlara, uzun süreli hapis, işyeri kapatma ve büyük para cezaları getirildi. Aynı ülkede, sigara üreten şirketler, sigaranın insan sağlığına zararlı olduğunu itiraf ettiler ve Amerika Birleşik Devletleri vatandaşlarının sağlığına verdikleri zarar nedeniyle tazminat ödemeyi kabul ettiler. Bu şirketler, Türkiye'de, hâlâ sigara üretmekte ve Tekelin fabrikalarını almak için çaba göstermektedirler. Sigara içen Amerikan vatandaşlarının sağlığına verdikleri zararın sorumlusu olduğunu kabul eden ve tazminat ödeyen bu şirketler için, Türkiye'de de aynı yola gidilmelidir.

Ülkemizde, 1996 yılında, 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Yasa çıkarılmıştır. Bu yasayla, sigara reklamı ve tanıtımı için sınırlamalar getirilmiştir. Yine, bu yasayla, kamu kurum ve kuruşlarında, 5 veya daha fazla kişinin çalıştığı yerlerde, nakil vasıtalarında ve bekleme salonlarında sigara yasaklanmıştır; doğrusu yapılmıştır, en azından, sigara içmeyenler korunmuştur. Her ne kadar buna tam uyulmasa da, büyük yararı olmuştur, getirilen para cezası da caydırıcı olmuştur.

Değerli milletvekilleri, dünyada, her yıl, sigaraya bağlı nedenlerle      3 000 000 kişi ölüyor. Kişi başına sigara tüketimi yönünden, Türkiyemiz, Avrupa'da ikinci. Bilinen bu zararı nedeniyle, eğitim, sigara içme oranını düşürür diye düşünülürken, bizim ülkemizde bunun tam tersi söz konusu. Ülkemizde, hiç okula gitmeyenlerde sigara içme oranı yüzde 26 iken, bu oran üniversite mezunlarında yüzde 59'a kadar yükseliyor. Sigaraya başlama yaşı da, maalesef, giderek düşüyor. Bir araştırmaya göre, sigara içen insanlarımızın yüzde 20'si 11-14 yaşlarında sigaraya başlarken, yüzde 39'u da 15-18 yaş arası sigaraya başlamaktadır. Yani, 11-18 yaş arası sigaraya başlayanların oranı, sigara içenler arasında yüzde 59'dur. Bu da, okullarımızda bu konuda yeterli çalışmanın olmadığını gösteriyor.

Sigara alışkanlığını önleme ve sigarayla mücadelenin en etkili yolu, okullarda bu konudaki, verilecek eğitimdir. Unutulmamalıdır ki, sigara üreticilerine ödenen paradan çok daha fazlası, sebep olduğu hastalıklar nedeniyle kendi bütçemizden gitmektedir. Sadece sigaraya bağlı akciğer kanseri tedavisi için, ülkemizde yılda 120 trilyon harcanmaktadır. Kronik obstrüktif akciğer hastalığı, astım ve kalp damar hastalıkları dikkate alındığında bu harcamanın 1 katrilyon lira civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, sigarayı bırakma kampanyaları, elbette önemlidir. Fiziksel ve psikolojik bağımlılık yapan sigarayı bırakmak gerçekten zordur. Her gün, çevremizde, sigarayı bırakmak isteyen ve bıraktığını söyleyen dostlarımızı görürüz. Çoğunun da yeniden başladığını görüyoruz. Sigarayı bırakmak istediğimizde nikotinin sebep olduğu fiziksel bağımlılığı ve psikolojik bağımlılığı yenmek zorundayız; bunun sebep olduğu pek çok sıkıntıya katlanmak zorundayız; depresyon, sinir bozukluğu, uykusuzluk, konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısı, yorgunluk, iştah artışı gibi pek çok sıkıntıyı aşmak zorundayız.

Sigara içen pek çok kişi, sigaranın sağlıkları için ne büyük bir tehlike oluşturduğunu, çocuklarına ve çevresine kötü örnek olduğunu, sigara içmeyenleri ne kadar rahatsız ettiğini çok iyi biliyor, ne kadar para kaybına neden olduğunu da iyi biliyor. Günde iki paket sigara içen bir insan bir günde 4 000 000 lira, bir yılda 1,5 milyar lira, 40 yılda da 60 milyar lira, sigaraya para harcıyor. Bir paket içerse bunun yarısı kadar harcıyor.

Sigaradan kurtulmak gerçekten kolay değildir; ama, pek çok insan bunu başarmıştır, başarmaktadır; iradeyle bunu başarmak mümkündür. Nitekim, Amerika Birleşik Devletlerinde devlet desteğiyle sigara aleyhtarı kampanyalar yapılmış ve son yirmi yılda sigara kullanma alışkanlığı yüzde 41'den yüzde 29'a kadar düşmüştür. Kişi başına yılda tüketilen sigara sayısı da yüzde 25 azalmıştır. Aynı zaman diliminde ülkemizde kişi başına tüketilen sigara sayısı ise, nüfus artışına rağmen, maalesef, yüzde 13,5 oranında artmıştır.

Sigarayla mücadelede gelişmiş ülkelerde ne yapıldıysa biz de onu yapmalıyız. Bunlar, kamuoyunun bilinçlendirilmesi, sigaranın vergilendirme ve fiyatında caydırıcılık, toplu mekânlarda sigara içilmemesi, 18 yaşından küçüklere, bilhassa okul önlerinde sigara satışının yasaklanması ve sigara reklamlarının önlenmesi olarak sayılabilir. Sigara aleyhtarı kampanyalar, sadece sağlıkçılar tarafından değil, medyanın, politikacıların ve sanatçıların aktif katılımıyla yürütülmelidir. Sigarayı bırakmak isteyen kişilere herkes destek olmalı ve bırakanlar kamuoyunda takdir edilmelidir. Sigarayı bırakmanın pek çok yolu vardır; ama, en önemlisi, karar almak, inatla bu kararını sürdürmektir.

Bu hafta nedeniyle sigara alışkanlığının azalması umuduyla, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Saadet Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Değerli Başkanım, kıymetli arkadaşlarım; bugün, Mecliste yapabileceğim en kolay konuşmayı yapıyorum; çünkü, muhatabımız sigara.

Sigara, bütün insanlığın, şu anda, çekmekte olduğu hastalıkların başında gelmekte. Sigaranın anayurdu Amerika ve Amerika'dan çıkıp 1400'lü, 1500'lü yıllarda Avrupa'ya, oradan da tüm dünyaya  yayıldığı söyleniyor. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılma döneminde Düyunu Umumiyeye konu oluyor ve Reji İdaresi kuruluyor. Yine, Anadolu'da, o zamanlar, sıhhatinin ne kadar zarar gördüğünün farkında olmayan insanların, sigarayı kullanmayı teşvik edici söylemlerini burada görüyoruz. Nüfusu az bir Anadolu; ama, sigaradan da ne kadar zarar görüp görmediğini bilmiyor. Nüfusu çoğaltmak için "kadın çocuklu" sigarayı bol tüketmek için "erkek çıbıklı" olur" demişler.

Belki, şuur altında bazı duygular kabarmış. O kabaran duygulardan bir tanesi de şu: "Sigara içenler kokar ve erkekler kokar, o zaman sigara içmek erkeklik alametidir" gibi, toplumda yanlış bir kanı yerleşmiş, sigarayı da teşvik edecekler.

Seven insanlarımız, sevdiklerine, istediklerini anlatamadıkları zaman "cigaramın dumanı, yoktur yârin imanı" demişler. Yalnız kalacak; babasından ayrı, anasından ayrı, evlatlarından ayrı kalacak ve diyecek ki "benim tek dostum içki ve sigara..." Dertlenecek Anadolu insanı... Birinci Kurtuluş Savaşını yaşayacak... 150-160 yıldır kafası karışık; bir tarafta inancı, bir tarafta harcı, ihtiyacı, bir taraftan da işgaller... Yönetime yabancı ve türkülere girecek "ah bir ateş ver, cigaramı yakayım..." Ama, her şey cigara için...

İlim öğrenecek, sigaranın zararlarını bilecek; fakat, diyecek ki "sigara yak, bana bir şey olmaz, ben doktorum..."

"Yemek üstüne bir tane sigara, kahve üstüne bir tane sigara, atın ölümü sigaradan olsun, boş ver, bir şey olmaz, yak bir sigara" ve neticede insanlarımız, bu deyişlerle, sigara tüketimine yönlendirilecek ve teşvik edilecek...

Tarlada yetişen tütün, fabrikada işlenen tütün... Her ikisi de insan sağlığına zararlı. Tüketimi ise başlı başına ayrı bir dert.

Şu anda, Türkiyemizde erkek nüfusunun yüzde 60'ı, kadın nüfusunun yüzde 13-35'i, genel nüfusun da yüzde 40-44'ü sigara kullanmaktadır.

1984'te yabancı sigaraların ülkemize gelmesinden sonra, sigara tüketiminin yüzde 80 arttığını görüyoruz. Amerika Birleşik Devletlerinde 1980 yılında nüfusun yüzde 32'si sigara kullanırken, yapılan eğitim çalışmaları ve sigarayla ilgili aleyhte söylemlerin geliştirilmesi neticesi 1999'da sigara içenlerin oranı yüzde 24'e, 2001 yılında yüzde 23'e düşmüş.

Değerli arkadaşlar, Almanya ve İspanya'da ölümlerin yüzde 30'unun sigaradan olduğunu biliyoruz. Dünyada yılda 4 000 000 kişi sigaradan dolayı ölmekte. Netice olarak, gelişmiş ülkeler, sigara tüketimini azaltıcı tedbirler almaya çalışırken, bizde ve gelişmekte olan diğer ülkelerde "sigara tüketimini nasıl artırırız" hesapları yapılmakta ve sigara tiryakiliği özendirilmektedir. Hani derler ya "sigaranın parasını el, dumanını yel alır", Tütün Yasasından sonra, parasının bizde kaldığını veya kalacağını da söylemek zor; tabiî ki, parası da ele gidiyor.

Dünyada 4 000 000 insanın sigaradan öldüğünü düşünecek olursak, dünya için çok büyük sorun olarak halen karşımızda durmaktadır. Ülkemizde yıllık tütün tüketim miktarı 100 000 tondur, 1 yılda Türkiye'de ölen 100 000 kişidir arkadaşlar. Bu, çok büyük bir hastalık, toplumsal hastalık...

Sigaranın keyfi ülkemizde nelere mal oluyor... Sigaranın dumanının o cilvesine kapılmanın bedeli, tıkanan beyin damarları neticesinde felç; tıkanan kalp damarları, o koroner damarları neticesinde enfarktüs; tıkanan mezanter arter damarları neticesi ölüm; tıkanan ayak ve kol damarları neticesinde de ayaksız, kolsuz kalan insanlar...

"Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" cümlesi ve sigara... Nefes darlığı, kalp yetmezliği ve ayakları şişmiş, burnu kızarmış insan manzarası... Nefes darlığı ve kalp yetmezliği neticesinde ölenler, kendilerine işkence ettiklerinin farkında mıdırlar acaba?! O yüzden "olmaz bana bir şey" deyip de "yak bir sigara" mantığından ülkemizin çıkması, insanlarımızın çıkması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, sigara bağımlılığı daha çok psikolojiktir, fizyolojik de olabilir; ancak, sigarayı bırakmaktan dolayı ölüm görülmez. Alkolü ve diğer uyuşturucuları kullanan ve onları bırakanlarda ölümle neticelenen abstimens (yoksunluk) görülmesine rağmen, sigaradaki bağımlılık tamamen psikolojiktir.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde ve kültürümüzde bir "sadakai câriyye" tabiri vardır. "Sadakai câriyye" tabiri içerisinde, hayırlı evlat yetiştirmek, kitap yazarak ilme faydalı olmak, katkıda bulunmak ve a'mâl-i salihin işlemek yatar. A'mal-i salihin üzerinde durmak gerekiyor. A'mâl-i salihin öyle bir iş yapacaksınız ki, yaptığınız işten hem siz kazançlı çıkacaksınız hem de sizin ürettiğinizden faydalanan insanlar kazançlı çıkacak. Sigaranın a'mâl-i salihin ölçüsündeki değerini bir kere daha gözden geçirirsek, sigaranın karşıya verdiği zararı gözden geçirirsek ne kadar salih a'mâl olup olmadığını değerlendirmemiz gerekiyor.

Gençlerimiz ve toplumumuz üzerinde sigara ve zararları konusunda mutlaka bir millî politika geliştirmemiz gerekir, devlet politikamız olması gerekir. Bu propagandaya, basınımızın, yazarlarımızın, sanatçılarımızın, hükümetimizin ve adliyemizin çok keskin bir şekilde üzerine gitmeleri gerekir. Bu konuda -geçtiğimiz yıllarda sigara yasağıyla ilgili- Dr. Ahmet Feyzi İnceöz'ü anmadan geçmek haksızlık olur kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar -özellikle sigara tiryakilerimiz için söylüyorum- sigarayı bırakıp çocuklarımızın mürüvvetini görmek isteyen analar babalar, torunlarını evlendirmek isteyen dedeler ve nineler olmak ümidiyle hepinizi saygıyla selamlıyor, sigarasız günler temenni ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, kısa konuşmanızdan ötürü teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası Milliyetçi Hareket Partisinde efendim.

Kayseri Milletvekili Sayın Hasan Basri Üstünbaş; buyurun.

Hocam, siz de, uzun, uzun herhalde, cemaziyelevvelini anlatmazsınız...

Sayın Özsoy, niye celallendiniz!.. Bendeniz, bu konuda, Sayın Bakan konuştuktan sonra, ilk sözü size verdim... Sonra, döner, altıncı sözü veririm efendim.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon)- Sayın Başkan, hükümet bu konuda bilgi verecek; bilginin üzerine, biz de, gruplar adına görüşlerimizi arz edeceğiz...

BAŞKAN - Sayın Özsoy, İçtüzüğü...

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon)- Sayın Bakan bilgi arz etmediler; bizim de, bu bakımdan...

BAŞKAN- Sayın Bakanım, zatıâliniz de bakanlık yaptınız. Kürsüye gelip, böyle bir konuyu konuştuğunuz anda, muhalefete söz düşer. Ben, onun için, ilk sözü size vermek istedim.

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir)- Konuşma yapacak Sayın Özsoy...

BAŞKAN- Efendim, söz vereceğim...

En son, kapanışı sizinle yapacağım. Hakkınız mahfuz... İstirham ederim... Böyle bir şey yok...

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon)- Peki...

BAŞKAN- Buyurun Sayın Üstünbaş.

MHP GRUBU ADINA HASAN BASRİ ÜSTÜNBAŞ (Kayseri)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sigaranın insan sağlığındaki zararları ve bunun önlenmesiyle ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sigarayla Mücadele Yasasıyla ilgili 7.11.1996 tarihinde kabul edilen 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun 1 inci maddesinde "bu kanunun amacı, kişileri tütün ve tütün mamullerinin zararlarından, bunların alışkanlıklarını özendirici reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu tertip ve tedbirleri almaktır" denilmektedir.

Yine, aynı kanunun 2 nci maddesinde, tütün ve tütün mamullerinin içilmesini yasaklayan yerler ise şu şekilde belirtilmiştir: "Sağlık, eğitim- öğretim ve kültür hizmeti veren yerler ile kapalı spor salonlarında ve toplu-taşımacılık yapılan her türlü nakil vasıtaları ve bunların bekleme salonlarında, kamu hizmeti yapan kurum ve kuruluşlardan 5 veya 5'ten fazla kişinin görev yaptığı kapalı mekânlarda sigara içilmesi yasaktır." Bu gibi mahallerde tütün ve tütün mamullerinin içilebilmesi için ayrı yerler tahsis edilmesi, tahsis edilen yerlerden sigara içilmeyen mahallere duman gidişini engelleyecek havalandırma, tecrit etme gibi tedbirler alınması da şart koşulmuştur.

4207 sayılı Kanun -bu yasaklarla da sınırlı kalmayıp- 3 üncü maddesiyle, tütün ve tütün mamullerinin, isim, marka veya alametleri kullanılarak, her ne surette olursa olsun, reklam ve tanıtımının yapılmasını veya bunların kullanılmasını, teşvik ve özendirici kampanyalar düzenlenmesini de yasaklamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun gereğince, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ve özel televizyon kurumları da, ayda en az 90 dakika, tütün ve tütün mamulleri alışkanlığının zararları konusunda uyarıcı ve eğitici mahiyette yayınlar yapmak zorundadır. Bu kanunun 5 inci maddesinde "tütün ve tütün mamullerinin içilmesinin yasaklandığı ve yasağa ilişkin yazılı uyarıların bulunduğu yerlerde, tütün ve tütün mamulleri içenlere, ilgili yerin yetkilisi veya amiri durumundaki kişi tarafından, yazılı uyarı gösterilmek suretiyle, yasağa uyması, aksi takdirde, o yeri terk etmesi gerektiği bildirilir. Bu bildirime rağmen, tütün ve tütün mamulleri içenler, genel zabıta marifetiyle o yerden uzaklaştırılır. Bu kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası ile 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine aykırı hareket edenlere 10 000 000 liradan 500 000 000 liraya kadar ağır para cezası verilir, tekerrürü halinde bu cezanın yukarı haddi hükmolunur" denilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşan arkadaşlarımın da izah ettiği gibi, artık, herkes sigaranın ne kadar zararlı olduğunu biliyor. Özellikle ve öncelikle solunum yollarında akciğer hastalıkları, kalp hastalıkları, beyinde ve diğer organlarda ne tür hastalıklar meydana getirdiğini burada arkadaşlarım izah etti. Tütünün kanserojen olduğunu duymayan, bilmeyen kalmadı, her türlü kalp ve akciğer hastalığına yol açıyor.

Sigara içtiğiniz anda vücudunuz etkilenmeye başlıyor ve ilk önce nabız yükseliyor, daha hızlı nefes alıp vermeye başlıyoruz, kan dolaşımımız yavaşlıyor. Sigara, içinde yaklaşık 4 000 zehirli maddeyi barındıran bir karışım olup, bunların büyük bir bölümü de kanserojendir. En zararlıları da karbonmonoksit, hidrojensiyenit ve amonyaktır. Bu zehirli kimyasal maddeler, bir nefes sigarayla kan dolaşımına karışır; bunun sonucu da, öncelikle nefes darlığı, göğüs ağrıları, çarpıntı ve buna benzer bulgular ortaya çıkar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her 13 saniyede 1 kişi sigaraya bağlı bir hastalıktan hayatını kaybetmektedir. Her yıl dünyada ikibuçuk milyon kişi sigara yüzünden hayatını kaybetmektedir. Bu ölümlerin başlıca sebebi akciğer kanseridir; ikinci önemli sebebi ise, kalp hastalıklarıdır.

Sigaranın sağlık üzerindeki kötü etkileri araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bu araştırmalara göre, sigara tiryakisi erkeklerin yüzde 40'ı henüz emeklilik yaşına gelmeden hayatını kaybetmektedir. Bu oran, sigara kullanmayanlarda yüzde 18'dir. Sigara kullanan kadınlarda ise, rahim kanseri başta olmak üzere, birçok kansere risk artmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN BASRİ ÜSTÜNBAŞ (Devamla) - 10 dakika doldu mu Sayın Başkan?

BAŞKAN - Efendim, ben 5 dakika vermiştim.

HASAN BASRİ ÜSTÜNBAŞ (Devamla) - 5 dakikam daha var değil mi efendim?

BAŞKAN - Var efendim, tabiî...

Sigaradan çok bahsedince, insanın iştahı kabarır sonra. Çok bahsetmemek lazım.

Öyle mi hocam?

HASAN BASRİ ÜSTÜNBAŞ (Devamla) - Hamile kadınların sigara içmesi ise, sakat ve ölü doğumlarla sonuçlanmaktadır.

Tüm bunlara rağmen, sigarayı bıraktığımız anda, vücut kendi kendini tamir etmeye başlar, on yıl içinde vücut hiç sigara içmemiş gibi olur; ancak, sigarayı bırakmak için kanser ya da kalp hastası olmayı beklemek de yersizdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sigara tiryakileri, sigara içme isteklerini genellikle şöyle açıklarlar: "Gergin olduğum zaman içiyorum. Dikkatimi toplamak için içiyorum. Canım sıkkın olduğu zaman içiyorum. Üzgün olduğum zaman içiyorum. Sinirli olduğum zaman, yatışmak için içiyorum."

Yalnızca bir sigara bu kadar çok şeyi sonlandırabilir mi? Bu sorunun cevabı, sigaranın barındırdığı kimyasal maddelerin psikolojik etkilerinde yatıyor. Sigara bağımlılarını kendine bağlayan en önemli madde, sigaranın içindeki 4 000 zehirli maddeden en önemlisi, nikotindir. Nikotin, aynen, kokain ve amfetamin kadar güçlü ve onlara benzer bir uyarıcıdır. Tiryakiye sürekli sigara içme isteğini veren şey de nikotindir. Nikotin, sigara içen kişiyi uyarır, biraz evvel söylediğim birtakım klinik bulguların ortaya çıkmasına sebep olur.

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Yeter artık; bizi öldüreceksin!..

HASAN BASRİ ÜSTÜNBAŞ (Devamla) - O zaman, birkaç noktaya daha değindikten sonra, konuşmamı sonlandıracağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 katrilyon Türk Lirasından fazla bir hacme sahip olan tütün endüstrisi, dünyanın en büyük endüstrilerinden biri olmayı sürdürüyor. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ya da Avrupa Birliği ülkeleri bu dev endüstrinin etkinliğini kırmış durumda ve her geçen gün sigarayı bırakanların sayısı artmakta. Bu ülkelerde sigara reklamları yasaklanmış durumda ve aleyhlerine açılan yüksek tazminat davaları nedeniyle de, sigara üreticileri çok zor duruma düşmüş bulunmaktadır.

Tüm bu sebepler, tütün şirketlerini, gelişmekte olan ülkelere yöneltiyor; çünkü, bu ülkelerdeki kanunlar yetersiz ve olan kanunlar da, gelişmiş ülkelerde uygulandığı gibi uygulanmıyor. Ne yazık ki, bu ülkelerde, sigara reklamlarına karşı hiçbir kanun yok; varsa bile, yeteri kadar zorlayıcı değil ve sigara firmaları yeni tiryaki bulmakta hiç zorlanmıyor. Şimdi, firmalar, Asya'ya yöneliyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insanları eğitmek için çok çaba harcamalıyız. Ne yazık ki, insanları sigara konusunda uyarmak ya da onlara sigaranın zararlarını anlatarak, sigara tüketimini engellemek için çalışan devletler ya da sivil örgütler, çok çetin bir mücadeleyle karşı karşıyadırlar. Bu konuda yazılı uyarılar yetersiz kalıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sonuç olarak, sigarayı yakmadan önce şunları düşünmemiz lazım: İçinde çok çeşitli zehirlerin de bulunduğu 4 000 katkı maddesi barındıran sigarayı bırakmak için sayısız neden bulunuyor. İnsan metabolizması, sigaranın bırakılmasından yarım saat sonra, içilmeyen dönemdeki normal sağlık koşullarını yaratıyor. Sigarayı bırakmanın ilk olumlu etkisi, sigara içildiğinde yükselen nabzın ve çeşitli klinik bulguların yarım saat içinde normal değerlere dönmesiyle başlıyor. Sigara bırakıldıktan 8 saat sonra, kandaki oksijen miktarı artıyor, karbondioksit miktarı düşüyor. 24 saat sonra, kalp krizi geçirme riski, sigara içilen döneme göre azalıyor. 48 saat sonra, sigara içilen dönemde körelen tat ve koku alma duyuları artarak, sağlıklı hale geliyor, sinir uçları yeniden gelişiyor. 72 saat sonra, sigara içilen dönemde yaşanan nefes alma zorluğu ortadan kalkıyor, akciğerlerin çalışması daha düzenli hale geliyor. 2 hafta-3 ay sonra, akciğerlerin çalışma performansında yüzde 30'a varan artış meydana geliyor, dolaşım gelişiyor; yürürken, sigara içilen dönemdeki yorgunluk kısa zamanda ortadan kalkıyor. 1-9 ay sonra, vücut enerjisi artıyor, akciğerler enfeksiyonlara karşı daha dirençli hale geliyor, kendini temizliyor. Sinüs tıkanıklığı, öksürme, yorgunluk ve bitkinlik, nefes darlığı sorunları azalıyor. 5 yıl sonra, günde 1 paket sigara içen birisi için, 5 yıl sonra akciğer kanserinden ölme riski sigara içilen döneme göre yüzde 50 oranında azalıyor. 10 yıl sonra, akciğer kanserinden ölüme yakalanma riski, sigara içmeyen bir kişiyle aynı orana kadar düşüyor. Sigaraya bağlı diğer kanserlere yakalanma riski de önemli ölçüde azalıyor.

Yüce Heyetinize,  MHP Grubu ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum efendim. Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

İnşallah, dedikleriniz olur; benim temennim de o.

Sayın Bakan, müsaade ederseniz önce size söz vereyim...

Efendim, Anavatan Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Halil İbrahim Özsoy konuşacaklar. 

Buyurun Sayın Bakan. (ANAP sıralarından alkışlar)

İstirham ederim efendim; bir yanlış anlaşılma oldu; size saygımız sonsuz biliyorsunuz, hem ilminize hem irfanınıza...

ANAP GRUBU ADINA HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Sağ olun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre söz almış bulunuyorum; hepinizi, Anavatan Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Bugün, aslında, Yüce Meclisimizin huzuruna getirilmek istenen konu, bir kesimi veya bir grubu değil; insanlığı, insan sağlığını ve özellikle Türk toplumunu yakından ilgilendiren çok önemli bir konudur. Hepinizin gündelik hayatında büyük bir yer tutan tütünün, kullanımı ve tüketilme şekline göre çok çeşitli versiyonlar halinde size takdim edildiği malumlarınızdır. Özellikle, en çok sigara ve daha sonra, puro, nargile, pipo günlük hayatımıza girmiş ve pek çok insanın da ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

Tütünün tarihsel gelişimine bir göz atarsak, vatanının Amerika olduğunu, orada çeşitli maksatlarla kullanıldığını görüyoruz. 1492'den sonra, sırayla, İspanya, Fransa ve İngiltere olmak üzere tüm Avrupa ve Asya ülkelerine yayıldığını görüyoruz. Önceleri dinî ayinlerin dumanlı atmosferini sağlamak için kullanılan tütünün, daha sonra, büyücüler ve sihirbazlar tarafından şifa ve ilaç olarak kullanılmaya başlandığını görüyoruz. Kıyılmış tütünlerin kâğıda sarılarak sigara şeklinde ilk içilmesine, 18 inci Yüzyılda, Güney Amerika'da, özellikle Brezilya'da yaygın bir şekilde başlandığını ifade etmek istiyorum. Avrupa'da ise, 19 uncu Yüzyılda; yani, 1844'de, ilk sigara Fransa'da yapılmaya başlanmıştır ve böylece, sigara sanayiinin temeli atılmış oluyor.

Değerli milletvekilleri, bugün dünyanın hemen hemen her yerinde, özellikle azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaygın bir şekilde kullanılan, daha doğru bir ifadeyle, tüketilen sigaranın, özellikle Çin'de, diğer istatistiklere nazaran, erkek ve kadınlarda eşit miktarda sarf edildiği görülmektedir.

Bu yaygınlığın ve kullanımın teşvikinde, bu yüzden büyük paralar kazanan ve sigara içimini çeşitli reklam ve diğer araçlarla destekleyen uluslararası firma ve tröstlerin rol oynadığını unutmamak gerekir.

Zaman içinde, fuzulî bir harcama ve sağlığa zararlı olduğu öne sürülerek, bazı ülkelerde yasaklamalara gidilmiş ve tatbik edilmiştir. İlk defa, 1575'te, İspanya ve Amerika kiliseleri, bu gerekçelerle, tütün kullanımını yasaklamışlardır. Bu yasaklamalar, çeşitli tarihlerde, çeşitli ülkelerde boy göstermiştir.

Ne kadar tedbir alınırsa alınsın, ne kadar yasak konulursa konulsun, tüm dünyada ve ülkemizde, sigara içme yaşı, sigaraya başlama yaşı gittikçe aşağılara inmekte, kadın-erkek arasındaki oran, daha doğru bir tabirle, makas daralmaktadır. Yapılan istatistiklere göre, tüm dünyada gençlerin üçte 1'i sigara içmeyi denemekte ve bunların da yarısı, sigara bağımlısı olarak hayatını devam ettirmeye çalışmaktadır.

İnsan sağlığı için zararlı olduğu bilinen, kişiye büyük bir ekonomik yük getiren tütün niçin bu kadar yaygın kullanılmaktadır?

Değerli milletvekilleri, içerisinde güçlü bir uyuşturucu bulunan sigaranın, nikotin dışında, gerek yapısına gerekse de tütünün yanması neticesi ortaya çıkan artıklara bir bakarsak, içerisinde 3 855 toksik maddenin olduğunu görürüz. Bunlar arasında, kanserojen maddelerden radyoaktif maddelere kadar ve özellikle polanyum -210, potasyum- 40 gibi, 76 farklı metalin bulunduğu, arsenik, kadmiyum ve nikel gibi ağır madenleri, ayrıca, çeşitli asit ve türevlerini ihtiva eden, son derece zehirli bir madde olduğu bilinmektedir.

Gerek bu maddelerin yaptığı gerekse içim sırasında ortaya çıkan karbonmonoksit gibi zehirli gazların insan vücudunda meydana getirdiği tahribatın da, özellikle pek çok hastalığın baş sorumlusu olduğunu ortaya koymak gerekir. Akciğer kanserlerinin yüzde 85'i, kronik bronşitlerin yüzde 75'inin, kalp ve damar hastalıklarının yüzde 25'inin sigaradan kaynaklandığını unutmamak gerekir. Bugün, dünyada yılda 4 000 000 insan, ülkemizde de yılda 100 000 vatandaşımız sigaradan hayatını kaybetmektedir. Bunlar aslında çok önemli ve üzerinde durulması gereken rakamlardır.

Değerli milletvekilleri, bu kadar zehirli madde taşıyan, bu kadar hastalığa sebep olan, çevreyi kirleten, içmeyen insanlara bile zarar veren sigaraya niçin başlanıldığını da kısaca irdelemekte fayda vardır. Bazılarına göre sigaraya başlama bir özentiden ibarettir; bazılarına göre arkadaşlık ilişkilerinden veya kendini ispat etme kaygılarından kaynaklanmaktadır; bazılarına göre de efkâr dağıtmak veya stresten kurtulmanın bir sığınağı olarak ifade edilen sigara alışkanlığı, pek çok psikoloğu ve psikiyatrı yakından ilgilendirmiştir. Özellikle psikoanalitiklerin, emme refleksine bağlı olarak, sonradan çıkan bir kompansasyon reaksiyonu olarak ortaya attıkları fantazilerin de, bu alışkanlığın, bu psikolojik alışkanlığın, bu bağımlılığın izahını yapma gayretinden kaynaklandığını ifade etmek isteriz.

Nikotin, beyin hücrelerinde ve özellikle adalelerde biyokimyasal olarak hücre içerisine giren, neticede alınmadığında, nikotin açlığı olarak ifade edilen izahlar bir tarafa bırakılırsa, aslında bu alışkanlığın en önemli sebebinin, irade ve eğitim zafiyetinden kaynaklandığını ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, sigara alışkanlığı ve sigara kullanımı, insan olarak, toplum olarak, kültür olarak, örf ve âdet olarak, âdeta vazgeçemeyeceğimiz boyutlarda toplumumuzla, insanımızla bütünleşmiştir. Günlük hayatımızda bu alışkanlığı teşvik eden, özendiren ve gündemde tutan şarkılarımızda, türkülerimizde, hikâyelerimizde, romanlarımızda, ekranlardaki filmlerimizde, davranışlarımızla, bunun, ayrılmaz bir parçamız gibi görüntü vermeye çalıştığımızı gözönünde tutmak gerekir. Topluma örnek olan devlet adamlarının, siyasetçilerin, sanatçıların, öğretim üyelerinin sigara içişlerine özenen gençlerimizin olabileceğini asla hatırdan çıkarmamamız gerekir. Özellikle, sigara tutuşundan, içişinden, ağzından dumanı bırakışından başlayarak her türlü sigara içme tekniği taklit edilen yıldızların bu konuya dikkat etmeleri gerektiği inancındayız.

Bunların hepsini bir arada düşünürsek, toplumun ve insanın ölümü için hepimizin bilinçli veya bilinçsiz olarak katkıda bulunduğumuz da bir gerçektir. Anne-babaların, çocuklara kötü örnek olarak yanlarında ve çocuk odalarında sigara içmeleri, arkadaşlık ve dostluk gösterisi olarak sigara ikramları, sigara içim sayısını ve yaygınlığını günbegün artırmaktadır. Öyleyse, aileden başlayarak, okul ve sivil toplum örgütlerinin de katkılarıyla, bu yayılmaya, bu kanayan yaraya, bu insanlık düşmanına dur demenin zamanı gelmiştir. İradelerin güçlendirilmesi, tüm kötülüklerinin tek tek anlatılması, izah edilmesi, telkin edilmesi, kişilerin ikna edilmesi için, her zaman, kampanyaların geçici olarak değil, sürekli olarak yapılmasında büyük faydalar olduğu inancındayız. Bu konuda 1980'lerin sonunda bakanlık olarak büyük kampanyalar açarak halkın bilinçlenmesini sağlayan eski Sağlık Bakanlarından Sayın Bülent Akarcalı'yı da saygıyla anmadan geçemeyeceğiz.

Değerli milletvekilleri, bugün Meclisimizde bulunan değerli milletvekilleri ve televizyonları başında bizleri izleyen muhterem halkımızın pek çoğu ya hâlâ sigara tiryakisidir ya da bırakmış veya bırakma niyetindedir. Çoğumuz, sigaranın zararlarını geç de olsa yaşadık, yakınlarımızın acı sonuçlarına katlanmak zorunda kaldık. Sigara yüzünden bacakları kesilip sakat olarak âdeta yerde sürünen insanları gördük; genç yaşta kalp krizinden en verimli çağında kaybettiğimiz pek çok yetişmiş insanı gördük. Gördük de, fakat yine de akıllanmadık. Artık daha neyi bekliyoruz, anlamak mümkün değil. Bir gün sigaranın paketinden çıkıp, dile gelip "ey insanoğlu, ben senin en büyük düşmanınım; ben seni hasta etmek ve öldürmek için keyif veriyorum" demesini mi bekliyoruz?!

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, başka şeylerle meşgulsünüz.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Devamla) - Daha fazla zaman kaybetmeden hepimize düşen en önemli insanlık görevi, sigarayı bırakmak, yakınlarımızın bırakmasını teşvik etmek. Toplumun, sigarasız daha güzel bir toplum olduğunu, insanların daha sağlıklı bir yaşama kavuştuklarını, bıkmadan, usanmadan, her yerde, kim olursa olsun anlatmamız, insanlık borcudur, vicdan borcudur diye düşünüyorum.

Artık, Yüce Meclisin de, özellikle Sayın Meclis Başkanımızın da alacağı kararla, özellikle Meclis içerisinde -günde 10 000 kişinin ziyaret ettiği Meclis içerisinde- sigara içilmesiyle mücadele edilmeye hemen başlanılmalıdır ve bu, zaten yasa gereğidir.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, en önemli cümleleri kaçırdınız.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Devamla) - Eski bir sigara tiryakisi ve bir hekim olarak size tekrar seslenmek istiyorum: Kendinizden kaçmayınız, sigaraya sığınmayınız, sigarasız günleri yaşamak için, hemen, şimdi sigarayı bırakmaya karar veriniz.

Sigarasız günler dileğiyle hepinize sevgiler, saygılar. (Alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Sayın Şahin, ben zannediyorum ki, siz, haktan yanasınız, değil mi?!

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Özsoy'un son cümlelerini dinlemenizi isterdim; büyük bir ihtimalle sigarayı bırakmaya karar verirdiniz.

BAŞKAN - Ben mi?

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Evet.

BAŞKAN - Azmetmeye çalışıyorum; ama, bu kadar çok sigaradan bahsederlerse, insanın iştahı kabarır. Bence, herkes bunun tehlikesini kendisi hissetmeli.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Özsoy sigarayı konuşturdu efendim.

NİHAT GÖKBULUT (Kırklareli) - Sigara molası...

BAŞKAN - Sigara molası bile istiyorlar, doğru...

Şimdi, söz sırası, Demokratik Sol Partide.

İzmir Milletvekili Sayın Suat Çağlayan; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Efendim, biliyorsunuz, Sayın Suat Çağlayan, bir de, bu muzır alışkanlık ve tütün mamulleriyle ilgili bir Meclis araştırması önergesi vermişti. Tarihini anımsayamıyorum; (10/97) esas numaralı, 65 inci sırada duruyor.

Sayın Sağlık Bakanı da böyle bir hafta yarattı ve Meclisimizden de böyle bir karar çıkıyor; hiç olmazsa, bir denetim günü de bu konu üzerinde durulur, Meclis araştırması açılması imkânı olur. İktidar ve muhalefet grup başkanvekillerinden buna öncelik tanımalarını rica ediyorum. Muhalefet tanır da, iktidar ne düşünür bilemem.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Tabiî, onlar zalim...

BAŞKAN - Tabiî, iktidar, çünkü, bazen bize uymuyor.

Buyurun.

DSP GRUBU ADINA B. SUAT ÇAĞLAYAN (İzmir) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim; gerçekten, bu Meclis araştırması, eğer, bu vesileyle öne alınırsa, çok mutlu oluruz. Sanıyorum, bu konuda girişimde bulunacaksınız.

Sayın grup başkanvekillerinin de, başta DSP -Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekilinden söz aldım çünkü- olmak üzere, hepsi katılırsa, çok mutlu oluruz. Çünkü, burada konuşulanlar, soyut birer durum olarak ortaya konuyor; ama, bunun somut adımının da atılması gerek, bir şeyler yapılması gerek, uçup gitmemesi gerek; çünkü, yapılacak, yapılabilecek çok şey var diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli üyelerimiz; değerli meslektaşlarım daha önce konuştular, bu konuda ayrıntılı bilgiler verdiler, özellikle sağlık üzerindeki etkilerini belirttiler. Tabiî, ben de çocuk doktoru olarak, sigaranın, çocuğa ne denli zararının olduğunu bildiğim için, büyüklerin zaten bir kısmının iflah olmaz durumda olduklarını da bildiğim için, ben şöyle giriş yapmak istiyorum: Bir bebek, yaşamına ilk adımları anne karnında atıyor ve sigara içen annenin kanıyla karşılaşıyor ve fazla dayanamıyor orada, büyüyemiyor, gelişemiyor, gelişmemiş olarak doğuyor. Daha anne karnında sigaranın zararının ne olduğunu görüyorsunuz.

Doğar doğmaz, sigara içen bir anne-babanın çocuğu olarak evde yaşamaya başlıyor, ödü patlıyor tabiî, sigara dumanıyla karşılaşıyor, annesinin nefesiyle karşılaşıyor, annesinin sigara dumanıyla karşılaşmış sütüyle karşılaşıyor. Tabiî, çocuk, doğduğuna pişman oluyor daha ilk dakikadan itibaren. Sonra solunum sistemi, tabiî, çok duyarlı hale geliyor; ileride kronik akciğer hastalığının adayı oluyor, astım adayı oluyor. Basit gripler çok uzun sürüyor ve o çocuk birazcık büyüyor, büyüyebiliyorsa, sağlıkla gidebiliyorsa.

Sonra ilkokul öncesine geliyor, sigara firmalarının paketleriyle, içlerinde sakız olan sigara paketleriyle karşılaşıyor; sigara içen baba, çocuğuna diyor ki: "Git oğlum, bana şu firmanın sigarasını al, şu marka sigarayı al gel." Çocuk bakkaldan bu sigarayı alırken bir de o sigara paketinin aynısını yaptıkları sakızı alıyor geliyor.

MEHMET TELEK (Afyon) - Kanunen yasak.

B. SUAT ÇAĞLAYAN (Devamla) - Kaçak olarak var, bunlar kaçak olarak var efendim.

Onu da alıp geliyor eve ve çocuk sigara içmeye bir aday olarak gençlik dönemine varıyor, spor müsabakalarına, yarışmalarına gidiyor bir bakıyor karşısında o spor takımının teknik direktörünü sahanın kenarında fosur fosur sigara içerken görüyor ya da televizyonda bunu izliyor. Tabiî, çocuğun gözünde çok büyük adam o teknik direktör "o yaptığına göre doğrudur" diyor ya da daha düne kadar formulalar izliyordu, bir bakıyordu sigara firmalarının sponsorluğunu yaptığı formulalar... Şükür ki, bugün o kalkmış. Dünya Sağlık Örgütünün uyarılarını dikkate alarak artık bundan sonra formulalarda sigara reklamı olmayacakmış 2005'ten sonra. Bu çocuk biraz daha büyüyor "ben artık büyüdüm, artık etrafımı daha iyi zehirleyecek hale gelirim..." Kendisi fosur fosur sigara içmeye başlıyor ve de biraz daha büyüyüp milletvekili oluyor bakıyorsunuz ve sizler oluyorsunuz, geliyor buralara oturuyor ve sıkılıyor, ondan sonra dışarı çıkıyor ve duman altı ediyor her tarafı, içmeyenlere haksızlık ediyor, onları da zehirlemeye başlıyor ve sonra da burada 5 dakika oturup sıkılıyorlar "hadi ara verelim" diyorlar, gidiyorlar dışarıda yine içmeye devam ediyorlar. İşte, böylesine bir kısır döngü içinde, böylesine, sigara firmalarının oyuncağı olarak ve de onların şartlandırmasıyla bir nesil gelip geçiyor öbür nesiller bunu kalıtsal olarak alıyor.

Ne yapıyor sigara firmaları, ne yapmak istiyor?.. Yapmak istedikleri açık, para kazanmak istiyor, bunun için her türlü reklamı yapıyor. Bunun için, daha düne kadar, daha onbeş yirmi yıl öncesine kadar yalan yanlış araştırmalar yaptırıyordu. Yani, sigara firmaları sigaranın zararının olmadığını gösteren araştırmalar yaptırıyordu o anlı şanlı bilim adamlarına. Şükür ki, son onbeş yirmi yıldır bunu yapamıyorlar; çünkü, yasaklandı artık, sigaranın zararı kanıtlandı hiç olmazsa. Sigaranın zararı kanıtlanınca ne yapsınlar garibanlar, para kazanamıyorlar "sigarayı hadi light yapalım, hadi süper light yapalım da böyle kazıklayalım insanları" diyorlar ve çok da başarılı oluyorlar. "İçiyorum; ama, light içiyorum." Zıkkım iç diyesi geliyor insanın. Light'ı öbüründen farksız. Keşke, içeceksen doğru dürüst iç, daha iyi zehirlen diyesi geliyor insanın. (Gülüşmeler)

BAŞKAN - Sayın Özdemir...

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - "Diyesi geliyor" dedi Başkan...

B. SUAT ÇAĞLAYAN (Devamla) - Evet, diyesi geliyor..

Şimdi, değerli üyeler, benim, sigara konusundaki duyarlılığımı, bir çocuk doktoru olarak bilmenizi rica ediyorum...

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Demedi Başkan "diyesi geliyor" dedi; hakarete girmiyor...

BAŞKAN - Demedi, demedi... Demedi efendim; ben takip ediyorum. Hayrettin Özdemir'de vardı o; o, işaret etti... 

B. SUAT ÇAĞLAYAN (Devamla) - Sayın Başkanım, işte, böylesine bir kandırmaca içine giriyor sigara firmaları; aldatıyorlar; para kazanmak istiyorlar. Batıda pazarlarını kaybediyorlar; çünkü, biliyoruz -arkadaşlarımız söyledi; Sayın Konukoğlu bahsetti "205 milyar dolar" dedi; ben, bir başka yerde 245 milyar dolar okudum- mahkûm olmuşlar; daha da büyük mahkûmiyetleri geliyor. Neden mahkûm olmuşlar; insanları kandırdıkları için mahkûm olmuşlar, yalan söyledikleri için; çünkü yalan söylemişler düne kadar "sigaranın zararı yoktur" diye. Niye; kandırmışlar, kandırarak insanları sigaraya başlatıp akciğer kanseri yaptıkları için mahkûm olmuşlar; çünkü, kanser olanlar mahkemeye vermişler. Keşke, bu akım, tüm dünyada hukuk sisteminin çok iyi işlediği yerlerde eyleme geçse de çok daha büyük mahkûmiyetler alabilseler; Türkiye de, keşke, bir uç alabilse, bir başlangıç olabilse, mahkûmiyetleri artabilse. İşte, böylesine kandırmışlar, böylesine almışlar başlarını gitmişler.

Şimdi, tabiî, sigaranın zararlarını anlatacak halim yok; arkadaşlarım anlattılar. Batı'da kaybettikleri pazarı, tabiî, Doğu'da kazanmak zorundaydılar. Ne yaptılar onun için; en iyi yol da gençlikti. Tabiî, gençlerin heyecan ruhuna hitap ederek, gençlerin isyan ruhuna hitap ederek, gençleri büyük yarışmalı alanlara çekerek başarmaya çalıştılar. Okullarda reklamlar yapmaya başladılar gizli gizli, yapmaktalar da. Çok da başarılı oluyorlar. Çok büyük paralar kazanıyorlar. Türkiye'nin -sırf Türkiye bazında söyleyelim- bir yıl içinde, sigaranın zararları nedeniyle insanların sağlığının etkilenmesi sonucu harcadığı miktar 1,5 katrilyon. Bununla ne demek istendiğini anlayabiliyorsunuz. Sigaranın zararları nedeniyle sağlığa harcanan paralar nedeniyle, Türkiye bütçesinden, yılda 1,5 katrilyon gidiyor.

Şimdi, tabiî, bunları önlemek mümkün mü? Tabiî, bunlarla dans etmek mümkün değil; Amerika Birleşik Devletleri bile dans edemedi bunlarla, başa çıkamadı daha doğrusu.

Clinton, yönetimi devretmeden önce bunlara "mafya" demişti, bunlarla, o, anlı şanlı sigara firmalarıyla büyük bir mücadeleye girişmişti.. Başardı mı; hayır. Amerika Birleşik Devletleri bile başaramadı.Ancak, insandan yola çıkılırsa başarma şansı var. Bire bir insanların bu konuda bilinçlenmesi gerek; bunun da önderliğini Meclis yapmalı tabiî ki. Yasalar yetmiyor. 4207 sayılı Yasa, elbette ki dünyanın en ideal yasası, en güzel yasası; uygulayıcı biz olmadıktan sonra, Meclis başta uygulamadıktan sonra, yasa yapmışsınız kaç para eder?!

Onun için, mutlaka bir yerden başlamalı ve sağlığımızı önceden düşünmeliyiz; insanın sağlığını düşünmeli. Bu bir "seçmene selam" konuşması değil; hiçbir arkadaşımızın yaptığı konuşma da -bugün özellikle söylüyorum- seçmene selam değil; insanımızın sağlığını nasıl ederiz de koruruz diye...

BAŞKAN - Sağlığa selam.

B.SUAT ÇAĞLAYAN (Devamla)-...bu dertten nasıl kurtarırız diye  çalışmamızın konuşmasıdır bu ve Sayın Başkanımız da -tabiî çok teşekkür ediyorum- eğer, Meclis araştırması için verdiğimiz, gündemde 65 inci sırada olduğunu sandığımız bu araştırma önergesini öne alırlarsa ve bunun için girişimde bulunurlarsa, grup başkanvekillerimizin de kesinlikle bunlara olumlu destek vereceklerini ben biliyorum...

BAŞKAN - Ben Sayın Halıcı'dan sözünü aldım efendim. Sayın Şandır'ı bilemiyorum daha, telefonla konuşuyor çünkü.

B.SUAT ÇAĞLAYAN (Devamla)- Sanıyorum herkes olumlu yanıt verecektir, gerçekten bu işte olumlu bir adım atılmış olacaktır.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul)- Sayın Şandır adına söz veriyorum, hiç sigara içmeyen birisi olarak.

B. SUAT ÇAĞLAYAN (Devamla)- Bu konuda Sağlık Bakanımıza çok teşekkür ediyoruz. Kendileri yok; gerçekten çok az yerde buluşuyoruz Sağlık Bakanımla; ama, burada aynı duyguları paylaşıyoruz. Burada buluştuğumuz en önemli yerlerden biri bu oldu galiba. Kendilerine çok teşekkür ediyoruz böylesine bir hareketi başlattıkları için.

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

B. SUAT ÇAĞLAYAN (Devamla)- Sayın Başkanım sizlere de çok teşekkür ediyorum. Bu araştırma önergesinin öne alınması için belki bir adım atarsınız diye, ben, 40 saniyemi bırakarak, çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

Ayrıca Sayın Hüsamettin Özkan da hükümet ile Parlamento arasında koordinasyonla görevli Başbakan Yardımcımız olduğu için onun da sözünü alacağız; değil mi...

Efendim, şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, bugün, altı grubun sonuncusu olarak konuşmaların finalini ben yapıyorum. Şimdi, Yüce Parlamentoyu izleyen aziz milletimiz zannediyor ki, bugün, sigarayla ilgili, bütün gruplar adına konuşulduğuna göre, gruplar adına beyanlarda bulunuldu ve tüm gruplar da sigaraya karşı. O halde, Yüce Parlamentodan bundan sonra duman çıkmayacak, yani, sigara dumanı inşallah çıkmayacak, başka şeyler çıkacak ve muhtemelen...

BAŞKAN - Vallahi, efendim, biz kendi adımıza buna söz veriyoruz; biliyorsunuz, içenler için de büyük işkence o. İnsan hakları her iki tarafa uygulanmalı.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - ...son konuşmacı da olduğum için, sigaranın cenaze namazını kılmaya geldi, fatiha demeye geldi diye düşünebilirsiniz.

BAŞKAN - Amin!..

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Keşke, bu sigaranın ruhuna bir fatiha okuyabilseydik Türkiye'de; çünkü, az önce değerli konuşmacı arkadaşlarım da çok güzel şekilde ifade ettiler; Türkiye'de, sigaradan ölenlerin sayısı, sigara uğruna ekonomik olarak uğradığımız kayıpların sayısı ve elimde bir yığın veriler var.

BAŞKAN - Tütün ekicileri ne olacak?

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bu verilere göre Türkiye'de tüketilen...

BAŞKAN - Tütün, Sayın Keçeciler'e bağlı değil mi?

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, tütün ekicileri dedim, Sayın Keçeciler de ondan rahatsız; "ekicilere ne diyeceğiz" diyor.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Şimdi, tabiî, Türkiye'deki yanlışlardan birisi şu: Biz, önce, insanları hasta ediyoruz, hasta olmaya çeşitli sebepleri hazırlıyoruz, ardından da tedavi olmanın çaresini arıyoruz. Halbuki, değerli hekim arkadaşlarımız, az önce Sayın Hocam -çocuk doktoru, Profesör Hocamız- çok güzel şekilde izah etti; mesele, batı ülkeleri, gerçi onlarda da hastalığı hazırlayan ön nedenler var; ama... Koruyucu hekimlik, bizim inancımızın da gereği olan şeylerdendir ki, insan, hasta olmadan önce gerekli tedbirleri almalıdır. Nitekim, Sevgili Peygamberimiz "beş şey gelmeden, beş şeyin kıymetini biliniz" buyuruyor; bunlardan birisi de, hastalık gelmeden sıhhatin kıymetini bilmektir. Nitekim, büyük Osmanlı Sultanı Kanunî Sultan Süleyman "halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" diyor; ama, bu nefes sıhhati bulabilmek için, elbette ki, sigarasız bir hayatı tercih etmek lazım.

Değerli arkadaşlar, bakınız, Türkiye'yle ilgili birkısım istatistiklerden ve uluslararası bazı zeminlerle ilgili de ilgi vereceğim. Mesela, yapılan bir araştırma, Türkiye'yi, israfta birinci, kumarda ikinci, alkolde üçüncü ve sigarada da dördüncü olarak tarif ediyor. Mesela, 1992 yılında ABD'de sigaradan ölenlerin sayısı 440 000; yine, Amerika Birleşik Devletlerinde, pasif içici olan 53 000 insan ölmüş. Ülkemizde, halen, toplam 22 000 000 sigara içen insan belirleniyor; ancak, pasif içicilerin, yani dumanaltı olmak suretiyle sigara içicilerinin sayısı da 22 000 000'u geçiyor. Demek ki, 68 000 000'luk ülkemizde -bu, birbuçuk sene önce yapılan bir istatistik çalışması- kişi başına, yine 2 kilogram sigara düşmektedir.

Değerli arkadaşlar, dünya ölçeğine bakıldığı zaman, dünya genelinde sigara tüketiminin ölçek olarak 1 kilogram olduğu düşünülürse, Türkiye'de 2 kilogramın tüketilmiş olması, Brezilya, Güney Kore ve Hindistan'dan sonra, Türkiye'nin, dünyada en çok sigara tüketilen dördüncü ülke olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu konudaki nedenleri, yani insanları sigaraya teşvik eden nedenleri, az önce değerli arkadaşlarım ifade ettiler; ben, kısaca bazı hususlara işaret edeceğim.

Bu konuda, zannediyorum en çok önlem alması gereken kişi ve kuruluşlar... Millî Eğitim Bakanlığımızın, eğitimle ilgili kurumların, toplumu bire bir eğitimle karşı karşıya alan, daha açığı her gün toplumun karşısında oturduğu eğitim araçlarından birisi olan televizyonlarımızın, bu konuda çok etkin rol üstlenmesi gerekmektedir; ama, ne garip tecellidir ki, demin de birçok arkadaşımın atıfta bulunduğu 4207 sayılı Yasa çıktığı günden beri... Ben geçenlerde, ilgili bir sayın bakanımıza sordum, dedim ki: Bu yasa, bugüne kadar nasıl uygulanmıştır ve bu yasanın ihlali halinde, yıllık bütçe artışlarına muvazi olarak vergileri de artacaktı. Yani, sigara içilmesi yasak olan bölgelerde, kapalı mekânlarda, toplutaşım araçlarında veya toplumun bulunduğu, 5 kişiden fazla insanın bulunduğu yerlerde sigara içilmesi halinde kesilen ceza miktarı nedir? Arkadaşlar, yasanın uygulamasına bakınız, bugüne kadar, sigara yasasını ihlalden dolayı kesilen ceza miktarı sıfırdır; yani, Maliye hazinesine, bu hususta, ceza olarak 1 kuruş para dahi tahakkuk etmemiştir. Demek ki, biz, yasaları Parlamentoda çıkarıyoruz; ama, maalesef, uygulamaya koymuyor, ilgili bakanlıklarımız da, bunu, nedense gerektiği şekilde takip etmiyor. Bana bu cevabı veren ilgili sayın bakandır.

Değerli arkadaşlar, tabiî, yakın tarihlerde, önümüzdeki günlerde, ben... Sayın Millî Eğitim Bakanı burada yok, keşke kendileri de olsaydı... Zannediyorum -yine, demin bazı arkadaşlarımız işaret ettiler- Türkiye'de sigaraya ve uyuşturucuya başlama yaşı 11'lere çekilmiştir; yani, 10 yaşından itibaren, Türkiye'de, sigara içme alışkanlığı korkunç bir şekilde geliştirilmeye başlanmıştır. Bunun nedenleri içerisinde -yine,  demin bir arkadaşımız işaret etti- kötü arkadaş, alışkanlık, görece usulü ve özellikle okullarda, arkadaşlarından karşılıklı sigara alışverişiyle kişilik kazandığını zannetme olayı vardır.

Değerli Millî Eğitim Bakanımız ve Bakanlık personeli, Türkiye'de eğitimle alakalı ciddî konularla daha fazla ilgilenmesi gerekirken... Mesela, şu haber çok enteresan bir haber -önümüzdeki günlerde, yine, muhtemelen, okullarımızın birkısım- Türkiye'de çok vasıflı, dürüst olarak tanınan bir derginin haberidir bu, liseli öğrencilerin bir bölgeye yaptığı seyahatte, öğrenciye şarap testi... Ankara'daki bir lisenin, Nevşehir yöresine gittiğinde, oradaki şarapların testi liselilere yaptırılmaktadır. Üniversite mezuniyet merasimlerinde, birkısım gün ve gecelerde, okulların gecelerinde, kokteyllerde, ilköğretimlere varana kadar, aileleriyle beraber, içki, sigara ve benzeri alışkanlıkların görülmesi, Millî Eğitimin -tam aksine önlemesi gerekirken- ya vurdumduymazlığı ya ilgisizliği ya ilgili idarecilerin gerekli hassasiyeti göstermemesi sonucu, sadece sigara değil, uyuşturucunun her çeşidinin okulların kapılarına kadar getirilmiş olması, karşılıklı sigara ikramlarının okullarda servis edilir hale gelmiş olması, açık olarak söylüyorum, Millî Eğitimimizin ciddî bir gafletinin sonucudur. Başka bir şeyle de bunu izah etmek mümkün değildir.

Bu konuda ciddî bir katkı aranıyorsa, Türkiye'de 42 milyon aktif ve pasif sigara içicisinin sayısının azaltılması, yılda onbinlerce insanın ölümüne sebep olan, tabir yerindeyse milyarlarca dolar maliyet; çünkü, biliyorsunuz, Türkiye'nin, yıllık 7 katrilyon civarında... Geçtiğimiz aylarda Tekel Yasası buradan geçerken, üzerinde detaylı bir şekilde durduk, Batılı ülkeler, Türkiye'yi, 7 katrilyonluk bir pazar olarak görüyor. Özellikle ciddî bağımlılık kazandıran Virginia tipi tütünlerin Türkiye'de çokça kullanılıyor olması; yani, Amerika menşeli tütünlerin kullanılıyor ve tüketiliyor olması, aynı zamanda, sigaraya karşı ciddî bir bağımlılığa da vesile olmaktadır.

Tabiatıyla, hem bakanlıklarımızın hem değerli parlamenterlerimizin hem de üst düzey bürokratlarımızın, özellikle, Sağlık Bakanlığının son günlerde bu konuda başlattığı kampanyayı ciddî anlamda desteklemeleri lazım. Yalnız, şu bir gerçektir: Eğer, biz, kampanyayı başlatır, ama, topluma güzel örnek olamazsak; yani, Anadolu'ya çıktığımız zaman, sanatçıların, tiyatrocuların, bakanların, toplumun gözü önünde bulunan ve örnek alınma durumundaki kişilerin ve bahusus sporcuların, bu konuda dikkatsizliği söz konusu olursa, endişe ederim ki, burada -demin bir iki arkadaşımın da telaffuz ettiği gibi- sadece, işi tartışmış olmak için tartışmış oluruz; ama, ciddî bir kampanya başlatılacaksa, temenni ediyorum ki, Yüce Parlamentonun çatısı altında bulunan arkadaşlarımızın mümkünse tamamına yakını, şu anda Meclisimizi yöneten Değerli Başkanvekilimiz başta olmak üzere, sigarayı bıraktığını açıkça topluma ilan etmelidir ve bu konuda da, gönüllü -artık, dua desteği midir, temenni desteği midir- bunu da talep etmelidir diye düşünüyorum.

Dolayısıyla sigara alışkanlığının, bilgisizlikten, grup baskılarından, meraktan, modadan, bozuk çevre ve hasta gençlikten, genetik yapının bozukluğundan -ki, değerli hocalarım bundan bahsetti- birkısım dış baskılardan...

AYŞE GÜROCAK (Ankara) - Aileler, aileler.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Tabiî, ailelerin bu konuda çok ciddî fonksiyonları var. Özellikle, demin söylediğim özentilere vesile olan grup beraberlikleri, arkadaşlarla olan beraberliklerin çok kötü ve kurtuluşu mümkün olmayan alışkanlıklara sebep olduğu bilinmektedir. Sigara, belki bu işin birinci basamağıdır, ardından uyuşturucu ve diğer kötü alışkanlıklar da gelmektedir.

Bunu önleyici ciddî bir örnek çalışmanın Yüce Parlamento tarafından yapılmasını umuyor, toplumumuza, sigarasız, sağlık dolu bir hayat geçirmeyi temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Ahmet Tan, bu konuda, yerinizden çok kısa, ne buyuracaksanız buyurun efendim.

AHMET TAN (İstanbul) - Teşekkür ederim efendim.

Efendim, konuşan arkadaşlarımız, işin, hıfzıssıhha boyutuna, tababet boyutuna ve biraz da iktisadî boyutuna değindiler. Ben, sigara meselesinin, sağlıktan önce, kanun meselesi ve özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir meselesi olduğunu söyleyeceğim izninizle; çünkü, bundan beş yıl evvel çıkardığımız 4207 sayılı Kanuna göre, umuma açık yerlerde, 5 kişiden fazla insanın bulunduğu yerlerde sigara içilmesi katiyen yasaktır. 2 nci maddenin ikinci fıkrasında, "böyle yerlerde, en kısa zamanda, havalandırmalı ayrı bölümler yapılır" hükmü var. Kendi çıkardığımız kanunun ilgili maddesine, gerek kulislerde gerekse Meclisimizin diğer bölümlerinde zinhar uyum sağlanmadığını hepimiz görüyoruz. Mevcut personelin ve milletvekillerimizin içmesine paralel olarak, günde 5 000 ilâ 12 000 yurttaşımız da geliyorlar buraya, sigara dumanlarını bırakıp gidiyorlar.

Şimdi, sağlıktan önce, Meclisin kendi çıkardığı kanuna sahip çıkması ve böylece, Türkiye'ye örnek olma mükellefiyetini yerine getirmesi, herhalde buradaki birinci görevimiz olması lazım. Bu görevi yerine getirmek üzere de aralarında sayın genel başkanlar olmak üzere, 148 sayın milletvekilimizin imzasını topladık ve...

BAŞKAN - Sigara içmeyen sayın genel başkanlar...

AHMET TAN (İstanbul) - İçenler de...

Kanuna saygısı olduğunu düşündüğümüz herkes, sigara içenler de imza verdi; çünkü, mevcut Kanun bunu öngörüyor. Kanunun egemenliğini sağlamamız lazım. Bunu yapmadık maalesef. Onun yerine, cam ve çerçevecileri ve afişçileri zengin etmek üzere, Meclisin birtakım yerlerine "sigara içmek yasaktır, 189 000 000 lira ..."  Şimdi değiştiriliyor, sanıyorum 256 000 000 lira. Bugüne kadar, Türkiye'de, bir kişiye bile bu ceza kesilmemiş. Teftiş fırçasına benzer teftiş çerçeveleriyle karşı karşıyayız; ama, bu, tüm topluma hakim.

Önlenebilir iki ölüm nedeni var; birincisi trafik, ikincisi sigara. Trafik...

BAŞKAN - İkisi de canavar.

AHMET TAN (İstanbul)- Canavar...

İki konuda da yürek burkucu bir manzara sergiliyoruz.

BAŞKAN - Ama, biz, bu canavarı ruhumuzda taşıyoruz maalesef.

AHMET TAN (İstanbul) - Trafik konusunda Büyük Millet Meclisinin ilgili komisyonunun sarf ettiği gayretleri biliyorsunuz. Moralim bozulmasın diye  gündemin kaçıncı sırasında olduğuna -kısacık bir kanun değişikliği- bakmak istemiyorum.

Sigara konusunda da 148 arkadaşımın yüzüne bakmayı erteledim...

BAŞKAN - Mesele anlaşıldı. Zapta geçirdim ve Sayın Meclis Başkanına da arz edeceğim efendim.

AHMET TAN (İstanbul) -  Onun için, sade vatandaşların, en azından Meclise girerken...

İzninizle, iki şey önermek istiyorum. Birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi "sigara sağlığa zararlıdır" diye bir kanun çıkardı; ama, aynı Büyük Millet Meclisi, kendi adıyla sigara imal etmeye devam ediyor. Bundan vazgeçmek gerekiyor. Yeryüzünde bunu yapan başka parlamento yok. Bu, büyük bir çelişki.

İkincisi de, gerçekten, halkla ilişkiler binasında -bu, idare amirliğinin verdiği resmî rakam- ziyaretçi sayısı, günde 12 000-13 000'e çıkıyor. Bu   13 000 vatandaşımız sıkıntı içerisinde tabiî; hepsi sıkıntılarını sigara dumanına tahvil ediyorlar ve her taraf sigara dumanına boğulup gidiyor. Bu yurttaşlarımızın, içeri girerken, sigara paketlerini bırakmalarını öneriyorum; çıkarken alsınlar; çünkü, sigara, tabanca kadar zararlı... Nasıl, girerken silahlar bırakılıyor...

Bunu arz etmek istedim.

Saygılar sunuyorum. (DSP, ANAP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Önerinizi Sayın Meclis Başkanımıza arz edeceğim.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Şimdi, gensoru açılmasına ilişkin 1 adet önerge vardır; okuyorum :

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1. – Saadet Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu ve Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, esnaf ve sanatkârların sorunlarıyla ilgilenmedikleri ve ticarî yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli önlemleri almadıklarından işyerlerini kapatmalarına neden oldukları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/27)

"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Esnaf ve sanatkârlarımız, ülke genelinde 4 000 000 işyeri ve 15 000 000 insanıyla en büyük işveren durumundadır.

57 nci hükümet, esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarıyla ilgilenmeyerek, iflasına sebep olmuştur. Bugüne kadar bu kesimle ilgili hiçbir iyileştirme çalışmasında da bulunulmamıştır.

57 nci hükümet tarafından kendi haline terk edilen esnaf ve sanatkârlarımızın birçoğu batmış ve işyerleri kapanmıştır.

Bu sebeplerden dolayı, Anayasanın 99 ve İçtüzüğün 106 ncı maddesine göre, Başbakan Bülent Ecevit ve 57 nci hükümet hakkında gensoru açılmasını arz ve talep ederiz. 30.4.2002

 

Yasin Hatiboğlu

Veysel Candan

 

Çorum

Konya

 

Saadet Partisi Grup Başkanvekili

Saadet Partisi Grup Başkanvekili

Gerekçe :

Esnaf ve sanatkârların emeği, alınteri, işgücü, çalıştırdığı işçi sayısı ve ödedikleri vergiler göz önüne alındığında, ülke ekonomisine katkıları itibariyle büyük bir potansiyel olduğu açıktır. Böyle olmasına rağmen, esnaf ve sanatkârlarımızın kendi hallerine terk edildiği, birçoklarının iflas ettiği ve işyerlerinin kapandığı, yapılan istatistiklerde ortaya çıkmaktadır.

Hükümetçe, çıraklık ve meslekî eğitim merkezleriyle ilgilenilmediği, esnaf ve sanatkârlar adına Asgarî Ücret Komisyonuna temsilci alınmadığı bilinmektedir.

Hükümetin, özellikle elektrik ve doğalgaza yaptığı aşırı zam ve koyduğu ağır vergiler, esnafımızı zor durumda bırakmıştır. Ayrıca, bazı sektörlerin ithal girdilerine konan fonlar çok ağır olup, üretimi durma noktasına getirmiştir.

Orta ve büyük işletmeler devlet tarafından desteklenirken, küçük sanayici ve esnafımız vergi yükü altında ezilmektedir. Ayrıca, bu kesim yatırım indiriminden de faydalanamamaktadır.

Yine, bu hükümet döneminde, çıraklık ve meslekî eğitime gerekli ilginin gösterilmediği, meslekî eğitim merkezlerinin teçhizat ve bina yönlerinden modernize edilmediği görülmektedir.

Esnaf ve sanatkârlarımız, ağır ekonomik şartlardan dolayı üretim projesi ve üretim teknolojisindeki yenilikleri izleyemedikleri gibi, bu konuda hükümet tarafından da desteklenmedikleri ve bu sebeple de üretimin düştüğü bilinmektedir.

Esnaf ve sanatkârların küçük işletmelerine istihdama yönelik vergi indirimleri uygulanmadığı için sıkıntıları artmaktadır.

İlköğretim okullarının kesintisiz sekiz yıla çıkarılmış olması nedeniyle, öğrencilerin kabiliyetlerine göre meslek seçimlerini yapabilecekleri bir düzenlemeye gidilmediği için, esnaf ve sanatkârların yanında çalışacak ve meslek öğrenecek çocuk bulunmamaktadır.

Esnaf ve sanatkârlarımızın bağlı olduğu sosyal güvenlik kuruluşu Bağ-Kur'un içinde bulunduğu sıkıntılar gerekçe gösterilerek, bu kesimin sağlık harcamalarına ve emekliliklerine gereken ilgi gösterilmemektedir. Bu sebeple de çoğu zaman esnaf ve sanatkârın tedavisinde ve kullanılan ilaçların temininde sıkıntılar yaşanmaktadır.

Son yıllarda hiper ve gross marketler şehir merkezlerinde açıldığı için, bakkal, kırtasiye, kasap gibi küçük esnaf için haksız rekabet oluşturmaktadır.

Hükümetin yaptığı düzenlemelerle ağır vergiler getirilirken, diğer taraftan, işyeri kapama cezaları verilerek, âdeta küçük esnaf imha edilmektedir.

Taksici ve minibüsçü esnafının belge düzenleme mecburiyeti sıkıntı vermektedir. Bu konuda yeni bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç vardır.

Netice olarak, hükümet, küçük esnaf ve sanatkârları sadece vergi tahsilatında hatırlamaktadır. Ancak, onların ticarî yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli yasal düzenlemeleri yapmayarak onları ölüme terk etmektedir. Bütün bunların sorumlusu beceriksiz iktidar olup, muktedir olamayan 57 nci Ecevit Hükümetidir. Bu sebeplerden dolayı, Başbakan Bülent Ecevit ve 57 nci hükümet hakkında gensoru açılması zorunlu hale gelmiştir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Gensoru önergesinin görüşme günü Danışma Kurulunca tespit edilip, oylarınıza sunulacaktır.

(9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyon Geçici Başkanlığının, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin tezkeresi vardır; okutuyorum:

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – (9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1060)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyelerini seçmek üzere, 30.4.2002 Salı günü saat 17.00'de, ana bina, üyeler lokantası yanı, soruşturma komisyonu toplantı salonunda 12 üyeyle toplanmış ve aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler, belirtilen görevlere seçilmişlerdir.

 

 

Komisyon Geçici Başkanı

 

 

 

 

Mehmet Gözlükaya

 

 

 

 

Denizli

 

 

 

 

Adı Soyadı

Seçim Bölgesi

Aldığı Oy

 

Başkan :

Cavit Kavak

(İstanbul)

11 oy

 

Başkanvekili :

Hasan Macit

(Burdur)

10 oy

 

Sözcü :

Mihrali Aksu 

(Erzincan)

10 oy

 

Kâtip :

Burhan Bıçakçıoğlu

(İzmir)

10 oy

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum :

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/1733) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/481)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 562 nci sırasında yer alan (6/1733) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                             Musa Uzunkaya

                                            Samsun

BAŞKAN - Efendim, sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin 1, 194, 195, 196, 260, 491 ve 561 inci sırasında yer alan (6/1046), (6/1314), (6/1315), (6/1316), (6/1394), (6/1654) (6/1732) esas numaralı 7 adet sözlü soru önergesinin, İçtüzüğün 98 inci maddesi uyarınca, birlikte, peş peşe cevaplandırılmak isteğine dair Devlet Bakanı Sayın Recep Önal'ın bir tezkeresi var; dün okuttum.

Bilgilerinize arz olunur.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'daki cami, imam ve müezzin sayısına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1046)

2. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, son ekonomik krizden sonra kamu çalışanları ve çiftçilerin durumuna  ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1314)

3. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, BAĞ-KUR ve SSK prim borçlarının ödenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1315)

4. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, turizm şirketlerine Y.P.K. tarafından kaynak aktarıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1316)

5. – Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın'ın, basın-yayın organlarına verilen ilan, reklam ve teşviklere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1394)

6. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, asgari ücrete ve hükümetin uyguladığı ekonomik politikaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1654)

7. – Samsun  Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, imam ve müezzin ihtiyacına ve din görevlilerinin maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/1732)

BAŞKAN - Soruları cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Az önce esas numaralarını okuduğum soruların hepsine birden Devlet Bakanı Sayın Recep Önal cevap verecekler.

Soruları okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Hüsamettin Özkan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

                              Mahmut Göksu

                                       Adıyaman

1- Adıyaman'da toplam cami sayısı kaçtır? Bunlardan kaçı tarihî (vakıf) eserdir?

2- Adıyaman'da camii olmayan köy sayısı kaçtır?

3- Adıyaman'daki imam ve müezzinlerin toplam sayısı nedir?

4- Adıyaman genelinde ne kadar imam ve müezzin açığı vardır?

5- Eğer varsa Adıyaman'da ihtiyaç duyulan imam ve müezzinleri ne zaman atamayı planlıyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                        Mehmet Sadri Yıldırım

                                         Eskişehir

57 nci hükümetin uyguladığı yanlış program sonucunda ülkede fiilî bir devalüasyon anlamına gelen "dalgalı kur" uygulamasına geçilmiş, hem döviz ve hem de TL piyasalarını tam bir çıkmaza sokmuştur. Türk Lirası 1 günde yüzde 40'a yakın fiilî devalüasyona uğramıştır.

Buna göre;

1- Alım gücü yok olan, ay sonunu getiremeyen memur, işçi, emekli, dul ve yetimlerin uğramış olduğu maddî kayıplarını ne şekilde düzeltmeyi düşünüyorsunuz?

2- Gübre alamayan ve Ziraat Bankası ile tarım kredi kooperatiflerine olan borcunu ödeyemeyen çiftçimizin içinde bulundukları zor şartlardan çıkarılması yönünde hükümetinizin herhangi bir çalışması var mıdır? Varsa bu önlemleriniz nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                        Mehmet Sadri Yıldırım

                                         Eskişehir

Türkiye son 3 yılda tarihinde görülmemiş bir gelir dağılımı bozukluğu ve adaletsizliği yaşamaktadır. Tüm sektörlerde panik, belirsizlik ve moral çöküntüsü hâkim olmuştur.

1- Siftah dahi yapamayan, Bağ-Kur ve SSK primlerini ödeyemeyen ve mükerrer vergiler altında ezilen esnaf ve sanatkârlarımızı içine düşürdüğünüz kriz bunalımından ne şekilde kurtarmayı düşünüyorsunuz?

2- Kredi alamayan, ihracat yapamayan, yatırım imkânı bulamayan ve ülke ekonomimizin temelini oluşturan KOBİ'lerimizi ve ihracatçılarımızı içinde bulundukları kaostan çıkaracak bir proje bugüne kadar niçin ve hangi sebeple uygulamaya konulmamıştır?

3- Yaşanan kriz sonucunda zarara uğratılan vatandaşlarımızın uğramış oldukları bu zararlarını ne şekilde telafi etmeyi düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                        Mehmet Sadri Yıldırım

                                         Eskişehir

 

1- Geçtiğimiz 2000 yılı içerisinde, hükümetinizce, aralarında yurt dışından tarifesiz uçak seferleriyle yurdumuza turist getiren ve bir önceki yıl yurda getirdikleri döviz tutarı en az 5 000 000 ABD doları olan seyahat acentelerine, iki yıl süresi, TL cinsinden hesaplanan, yıllık yüzde 30 faizli kaynak aktarılmış mıdır?

2- Bu kaynağın aktarılmasına ilişkin olarak, 25 Şubat 2000 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu tarafından açık veya gizli bir karar var mıdır?

3- Kaynak aktarımı için herhangi bir kamu veya sermayesinin yarıdan fazlası kamuya ait banka veya bankalar görevlendirilmişler midir?

4- Kullandırılan kaynağın Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Destekleme Fonuyla ilişkisi var mıdır?

5- Bu kaynağın aktarıldığı çok az sayıdaki seyahat acentelerinin sahipleri arasında, iktidar ortağı partilerden birisinin 1999 yerel seçimlerinde Antalya Büyükşehir Belediye Başkan adayı da yer almakta mıdır?

6. Eğer yapıldıysa, bu tür gizli uygulamaların Rekabet Yasasına aykırı biçimde ve açık toplum kurallarına aykırı olduğunu düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.                              12.2.2001

                           Mükremin Taşkın

                                          Nevşehir

Sorular :

1- Son beş yılda devlet kuruluşları tarafından -KİT'ler dahil- basın yayın organlarına, resmî ilanlar dışında, reklam ve teşvik parası olarak ne kadar para ödenmiştir?

2- Bu ödenen paralar, hangi basın yayın organlarına, ne kadar ve ne zamanlarda ödenmiştir?

3- Devletten ihale kazanan şirketlerin basın yayın kuruluşları ve bankalarla ilişkilerinin ortaya çıkarılan yolsuzluklarda rolü var mıdır?

4- Mahallî basın ve orada çalışan gazeteciler için 57 nci hükümet tarafından bir destek ve teşvik düşünülmekte midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Başbakan Sayın Bülent Ecevit'in sözlü olarak cevap vermesini delaletlerinize arz ederim.                                  12.12.2001

                             Musa Uzunkaya

                                            Samsun

1- Yaşanan ekonomik kriz ve pahalılık göz önünde bulundurulunca, kamu ve özel sektörün işçilerine ödemekle zorunlu tutulduğu 122 000 000'luk asgarî ücreti yeterli buluyor musunuz?

2- Dört nüfuslu bir ailenin zarurî harcamaları için 122 000 000'un yetersiz olduğu bilinmekte olup vatandaşın aradaki farkı nasıl karşıladığını tespit konusunda bir araştırma yaptırdınız mı?

3- Toplunun giderek intihar, gasp, kapkaççılık ve gayri ahlakî yollara düşmesinde uygulanan ekonomik model ve hükümet etmede yanlış yöntemlerin tesiri varsa, 2002 yılı için yeni çıkış yol ve metodunuz olacak mıdır?

4- İnsanları canından bezdiren, hükümetine ve parlamentoya küstüren yanlış ekonomik ve sosyal uygulamaların giderilmesi için somut adımlar nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Hüsamettin Özkan'ın sözlü olarak cevap vermesini delaletlerinize arz ederim.      7.3.2002

                             Musa Uzunkaya

                                            Samsun

1- Türkiye genelinde had safhada olan imam ve müezzin ihtiyacını karşılamak için acil bir uygulamanız var mı?

2- Mahalle ve köy sakinlerinin günde beş defa, özellikle de cenazeleri için her an ihtiyaç duydukları din görevlisi temini ülke insanı için zarurî bir ihtiyaç değilse, acil ve zarurî olma ne anlama gelmektedir?

3- Halen vekil imam hatiplik için hazırlanan 1 960 adet kadronun serbest bırakılıp atamalarının hızlandırılması mümkün değil mi?

4- İlgili bakan olarak, Devlet Personelde sadece ilanı beklenen 1 249 adet DMS'yi kazanmış imam hatibin atanması işlemi ne zaman gerçekleşecek?

5- Devlet personeli içerisinde en düşük maaşı alan din görevlilerinin (imam hatip, müezzin, vaiz, müftü vs) maaş adaletsizliğinin acilen giderilmesi ve durumlarının iyileştirilmesi için yapılmakta olan bir çalışma var mıdır?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Efendim, sözlü sorulardan sonra kanunlara geçeceğiz, biliyorsunuz.

Sayın Bakan, 7 soruyu birden cevaplayacaksınız; buyurun efendim.

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gündemin, 1, 194, 195, 196, 260, 491 ve 561 inci sıralarında yer alan (6/1046), (6/1314), (6/1315), (6/1316), (6/1394), (6/1654) ve (6/1732) sayılı 7 adet sözlü soru önergesini İçtüzüğün 98 inci maddesi uyarınca birlikte cevaplandırmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu tarafından Adıyaman İlindeki cami, imam ve müezzin sayısına ilişkin olarak Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Hüsamettin Özkan'a yöneltilen (6/1046) sayılı sözlü soru önergesinin cevaplarını sunuyorum.

26.3.2002 tarihi itibariyle Adıyaman İli genelinde 623 adet cami bulunmaktadır. Bunlardan 17 adedi vakıf eseridir. Adıyaman İli genelinde, 457'si mezra olmak üzere 490 köyde cami bulunmamaktadır. Adıyaman İli ve ilçelerinde toplam 516 adet imam hatip ve müezzin kayyım kadrosu bulunmaktadır. Adıyaman İlinde 163 adedi kadrosuz olmak üzere, 197 adet camide imam hatip ve müezzin kayyım bulunmamaktadır. Adıyaman İlinde münhal bulunan imam hatip kadroları için merkezi sınav sonucuna göre Başbakanlığın 5.7.2000 tarih ve 11652 sayılı izne istinaden 2000 malî yılı içerisinde 12 adet imam hatibin ataması yapılmış; ayrıca, 2002 yılında da 6 adet açıktan vekil imam hatip ataması gerçekleştirilmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak, önergenin güncelliğini kaybetmeden cevaplandırılabilmesi amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 98 inci maddesinin "üç birleşim içinde cevaplandırılmayan sözlü sorular yazılı soruya çevrilir" hükmü de göz önünde bulundurularak, burada arz ettiğim cevapların yazılı olarak 17.1.2001 tarih ve 77 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca bilgilerinize arz ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya tarafından imam ve müezzin ihtiyacına ve din görevlilerinin maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin olarak Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Hüsamettin Özkan'a yöneltilen (6/1732) sayılı sözlü soru önergesinin cevaplarını sunuyorum.

Bilindiği üzere, Türkiye genelinde münhal bulunan imam hatip ve müezzin kayyım kadrolarına, ÖSYM'ye yaptırılan merkezî sınav sonucuna göre Devlet Personel Başkanlığınca yapılan yerleştirme işlemiyle, Diyanet İşleri Başkanlığınca atama yapılmaktadır. DMS sınavında başarılı olanlardan imam ve imam hatip kadrolarına yerleştirilenlerin sayısı, 2000 yılından bu yana 2 587'dir. Diyanet İşleri Başkanlığının taşra teşkilatında, 1.1.2002 tarihi itibariyle, 8 695 adet imam hatip kadrosu açık bulunmaktadır. Bu kadrolardan 1 250 adedine, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığınca ve 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu gereğince Maliye Bakanlığı tarafından açıktan vekâleten atama izni verilmiş ve söz konusu kadrolara 2001 yılı ramazan ayı öncesinde atama yapılarak, din hizmetlerinde kısmen rahatlama sağlanmıştır. Bunun yanında, son dönemde imam hatip kadrolarından 1 950 adedine açıktan vekâleten atama yapılmak üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesine göre Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığınca izin verilmiş olup, bu kadrolara atama yapılabilmesi için 4726 sayılı 2002 Malî Yılı Bütçe Kanununun 42/a maddesi uyarınca izin verilmesi amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığının 8.3.2002 tarih ve 3455 sayılı yazısıyla Maliye Bakanlığından talepte bulunulmuştur. Ayrıca, taşra teşkilatında münhal bulunan imam hatip kadrolarından 1 249 adedine ise, açıktan atama yapılabilmesi için, Diyanet İşleri Başkanlığının 7.6.2001 tarih ve 8714 sayılı yazısıyla, Devlet Personel Başkanlığından, yerleştirme amacıyla bu kadroların ilan edilmesi için talepte bulunulmuştur.

Diğer kamu kurum ve kuruluşlarının personel ihtiyaçları da göz önünde bulundurularak, kamu kurum ve kuruluşlarına yeni personel alınması gündeme geldiğinde bu kadrolar da ilan edilecek ve ilanı takiben Devlet Personel Başkanlığınca yapılacak yerleştirme sonucu söz konusu kadrolara açıktan atama yapılabilecektir.

Devlet memurlarının maaşlarında yapılacak genel düzenlemeler çerçevesinde, din görevlilerinin maaşlarında da gerekli düzenlemelerin gerçekleştirileceğinden kuşku duyulmaması gerekmektedir.

Yüce Meclisin bilgilerine sunuyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım tarafından, son ekonomik krizden sonra kamu çalışanları ve çiftçilerin durumuna ilişkin olarak Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yöneltilen (6/1314) sayılı sözlü soru önergesinin cevaplarını sunuyorum.

Bilindiği üzere, 4611 sayılı 2001 Malî Yılı Bütçe Kanununun "Kamu Personeline İlişkin Hükümler" başlıklı Üçüncü Kısmının "Özlük Hakları" başlıklı birinci bölümünde yer alan 45 inci madde çerçevesinde, 2001 yılında, memur maaşlarında, enflasyon hedefiyle paralel artışlar sağlanmış ve enflasyon nedeniyle memur maaşlarındaki kayıplar önlenmiştir. Diğer yandan, 4447 sayılı Sosyal Güvenlik Reform Yasasıyla, SSK ve Bağ-Kur emekli aylıklarının da, her ay, bir önceki ayın TÜFE değişim oranı kadar artırılması öngörülmüştür.

Bilindiği üzere, 12.4.2001 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, 2001 Malî Yılı Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kabul edilmiştir. Bu kanunun 4 üncü maddesinin (h) fıkrasında yer alan "Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketince, ekonomik faaliyetleri münhasıran küçük ve orta boy tarımsal işletmelerin işletilmesinden ibaret olan üreticilere doğrudan ve/veya tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla ve Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketince, esnaf ve sanatkâr ile genç ve kadın girişimcilere açılmış olan kredilerin faiz oranlarının, 2001 yılı sonuna kadar olmak koşuluyla, Bakanlar Kurulunca belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde düşürülmesi sonucunda oluşacak gelir kayıpları, her iki banka için toplam 400 trilyon lirayı geçmemek kaydıyla, bütçeden avans olarak ödenir" hükmü çerçevesinde, çiftçilerimize ve esnafımıza gerekli kolaylıklar sağlanmıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak, önergenin güncelliğini yitirmeden cevaplandırılabilmesi amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 98 inci maddesi hükmü de göz önünde bulundurularak, burada arz ettiğim cevapların, yazılı olarak, 30.4.2001 tarih ve 35554 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca bilgilerinize arz ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım tarafından, Bağ-Kur ve SSK prim borçlarının ödenmesine ilişkin olarak Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yöneltilen (6/1315) sayılı sözlü soru önergesinin cevaplarını sunuyorum.

1- 6183 sayılı Yasa çerçevesinde, birikmiş prim borçlarının ödenmesi amacıyla, SSK ve Bağ-Kura başvurulması halinde, borçların taksitlendirilmesi olanağı sağlanabilmektedir. Ayrıca, 9.4.2001 tarihinde yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında, SSK ve Bağ-Kur birikmiş prim borçlarına -vergi borçlarında uygulandığı gibi- yüzde 3 gecikme faizi ve 18 ay taksitle ödeme kolaylığı sağlanması kararlaştırılmıştır.

2- Bir önceki önerge nedeniyle belirttiğim gibi, 2001 Malî Yılı Bütçe Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin (h) fıkrasıyla sağlanan olanakla, ekonomik faaliyetleri münhasıran küçük ve orta boy tarımsal işletmelerin işletilmesinden ibaret olan üreticilere, esnaf ve sanatkârlar ile genç ve kadın girişimciler kesimlerinin kullandıkları kredilerle ilgili mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin esas ve usulleri belirleyen düzenlemeler yürürlüğe konulmuştur.

3- Ekonomideki tüm kesimlerin kayıplarını telafi edecek ek önlemlerin alınması için gerekli çalışmalar sürdürülmektedir. Bir yandan yüksek ve dalgalı enflasyon, öte yandan yüksek faizler, reel sektörün yatırım ve üretim planlarını olumsuz yönde etkilemiştir. Esasen, reel sektörün temel sorunu istikrarsızlıktır. Bu doğrultuda reel sektörün rahatlatılmasına ve ihracatın artırılmasına yönelik bazı tedbirler düşünülmüştür. Bu bağlamda, bütçeden ve diğer kaynaklardan sağlanacak finansman çerçevesinde Eximbankın kredi imkânları artırılmaktadır. İhracatta KDV ödemeleri hızlandırılmaktadır. Bugüne kadar hız verilen çalışmalar sonucunda, bütçe ödenekleri öne çekilerek, Eximbanka, 138 trilyon 575 milyar lirası 2001 yılı bütçesinden ve 30 trilyon lirası 2000 yılı emanetlerinden olmak üzere 2001 yılında toplam 168 trilyon 575 milyar lira aktarılmıştır.

Teşvik uygulamalarına ilişkin bürokratik işlemler azaltılmaktadır. Esnaf, sanatkâr, KOBİ'ler ve tarım kesimine, Ziraat ve Halk Bankalarından almış oldukları kredilerin faizlerinin maliyetlerine yansıtılmasını sınırlamak amacıyla, bütçeye 400 trilyon lira tutarında ödenek konulmuştur.

Ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında, toplum kesimleri arasında uzlaşma ve işbirliğinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Kamu kesimi, işçi, işveren ve diğer sivil toplum örgütlerini bir araya getiren Ekonomik ve Sosyal Konseyle ilgili yasa çıkarılmıştır. Bunun yanı sıra, doğrudan yatırımın önündeki idarî ve bürokratik engelleri ortadan kaldıracak bir eylem planı çalışması başlatılmıştır ve bu, kısa sürede amacına ulaşacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; programın başarıyla uygulanması sonucunda ekonomide istikrar gerçekleştirilecek, uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme ortamı hazırlanacaktır. Enflasyonsuz bir Türkiye'de toplumun tüm kesimlerinin refah düzeyleri daha sağlıklı bir biçimde yükselecek, istihdam ve verimlilik artacak ve gelir dağılımı daha adil hale gelecektir; ancak, enflasyonla mücadele, sadece toplumun belli kesimlerinin mücadelesi olarak sınırlı kalmamalıdır. Ekonomik sorunlara karşı toplumsal uzlaşma çerçevesinde sağlanacak toplu hareket biçimi, ulus olarak içinde bulunulan bu zor dönemin en az sıkıntıyla atlatılmasını sağlayacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak, burada arz ettiğim cevapların yazılı olarak 15.5.2001 tarih ve 40236 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca bilgilerinize arz ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya tarafından, asgarî ücrete ve hükümetin uyguladığı ekonomik politikaya ilişkin olarak Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yöneltilen (6/1654) sayılı sözlü soru önergesinin cevaplarını sunuyorum:

Bilindiği üzere, ekonomide bugün yaşadığımız sıkıntılar, on yıllarca geçmişten günümüze kadar birikerek gelen ve 1999 yılından itibaren artık içinden çıkılmaz hale dönüşen kökleşmiş sorunların bir sonucudur. Uygulanmakta olan ekonomik program, hem güncel sorunları çözmeyi hem de bir daha bu tür sorunlarla karşılaşılmaması için ekonomide gerekli yapısal değişim ve dönüşümün sağlanmasını amaçlamaktadır.

Türkiye'nin uygulamakta olduğu program, gerçekten zorlu bir programdır. Program, vatandaş, devlet ve toplumdaki diğer tüm kesimlerin özverisini gerektirmektedir.

Hükümetimiz, toplumun bugün yaşadığı sıkıntıları çok iyi bilmektedir. Bu nedenledir ki, bu sıkıntıların bir daha yaşanmaması için, bu programı büyük bir kararlılıkla ve ödünsüz olarak uygulamaya çalışmaktadır.

Günümüze kadar birikerek gelen sorunlar ve yaşanan son krizlerin ardından, özellikle 2001 yılında meydana gelen ekonomik küçülme, toplumun her kesimi üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır. Sadece dargelirli vatandaşlarımız, işçilerimiz, memurlarımız, küçük esnafımız ve sanatkârımız değil, bankacısından üreticisine, toptancı ve perakendecisinden ihracatçısına kadar her kesim, çeşitli boyutlarda sorunlarla uğraşmaktadır.

Programın uygulama sürecinde, özellikle yoksul kesimlerin çektiği sıkıntılara karşı bazı tedbirler devreye sokulmaya çalışılmaktadır. Toplumun yoksul kesimlerinin yaşadığı zorlukları hafifletmek amacıyla, Sosyal Riskin Azaltılması Projesi kapsamında, güçsüz kesimlere destek sağlanmaya başlanmıştır. 2002 yılında, özellikle toplumun yoksul kesimlerine ve çiftçilerimize yönelik destekler artarak devam edecektir.

Üretici ve bankacılık kesiminin yaşadığı sıkıntılara, kendi aralarında çözüm üretmelerini sağlamak amacıyla, bir program ortaya konulmuştur. Küçük ölçekli işletmelere de, Halk Bankası destekleri sürmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şüphesiz ki, bugün uygulanan asgarî ücret seviyesi, yeterli bir yaşam standardını karşılayabilecek düzeyde değildir. Ayrıca, hem özel sektörde hem de kamu sektöründe ücret düşüklükleri ciddî bir sorundur. Ülkemizde üretim ve hizmet sektörlerinin yanı sıra eğitim, sanat, bilim gibi pek çok alanda ücretlerin ne denli yeterli olabildiği sorgulanabilir. Ayrıca, ülkemizde ücret mekanizmaları içinde verimlilik prensibinin yerleştirilmesinde de büyük yarar olacaktır.

Ancak, tüm bu sorunların çözümü, genel ekonomik iyileşmeye bağlıdır. Genel ekonomik iyileşme de ekonomik üretim ve dış satımla önemli ölçüde ilişkilidir, yani, verimliliği önplanda tutarak yatırım yapan, üretim yapan, istihdam sağlayan ve yüksek katmadeğer yaratarak üretimini yurtdışına satan bir toplum haline dönüşmemiz gerekmektedir.

Türkiye'nin uygulamakta olduğu programın para, maliye ve yapısal reformlardan oluşan üç sacayağı da bu sürece dönük olarak tasarlanmıştır. Serbest kur rejimi, ihracatta rekabet avantajı sağlamakta; güçlü maliye politikaları, ülkenin borçlarının zaman içinde azaltılmasına hizmet etmekte; yapısal reformlar da, hem geçmişte yaşanan sıkıntıların bir daha yaşanmaması için gerekli altyapının oluşturulması hem de gelecekte sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyüme sürecine geçilebilmesini sağlamaya yönelik olarak hayata geçirilmektedir. Türkiye, uyguladığı ekonomik program kapsamında önemli bir aşama kaydetmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yapısal reformlardaki kararlılığın ve maliye politikalarındaki disiplinin sürmesi halinde, Türkiye, daha fazla yabancı sermaye çekebilen, yatırım yapabilen, üretim gerçekleştirebilen, istihdam sağlayabilen ve üretimini dışarıya satabilen bir ülke haline dönüşebilecektir. Bu durum, Türk insanına, hem daha çok kazanma hem de daha çok tasarruf edebilme imkânı sağlayacaktır. Böylece, sürdürülebilir büyüme ve kalkınma sürecinde artık olumlu bir döngüye girilmiş olacaktır. Bu olumlu döngü de Türk insanının refah düzeyini artıracaktır. 2002 yılında başlamak üzere önümüzdeki yıllarda Türk insanının çağdaş uygarlık düzeyinde bir yaşam standardına kavuşturulmasında önemli bir mesafe kaydedilmesi öngörülmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak, önergenin güncelliğini yitirmeden cevaplandırılabilmesi amacıyla, burada arz ettiğim cevapların 24.1.2002 tarih ve 4218 sayılı yazıyla ayrıca bildirildiğini bilgilerinize arz ederim.

Sayın Başkan sayın milletvekilleri; şimdi, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım tarafından, turizm şirketlerine kaynak aktarıldığı iddialarına ilişkin olarak, Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yöneltilen (6/1316) sayılı sözlü soru önergesinin cevaplarını sunuyorum:

Seyahat acentelerinin, içerisinde bulunduğumuz ekonomik koşullardan olumsuz şekilde etkilenerek, işletme sermayesi ve finansman zorluğu içine düşmesi nedeniyle, seyahat acentelerinin desteklenmesi, sektördeki istihdamın artırılması ve ayrıca, ülke turizminin tanıtımı ve pazarlamasına katkıda bulunulması amacıyla, Bakanlar Kurulumuzca, 25.2.2000 tarihli ve 266 sayılı, seyahat acentelerinin desteklenmesi amacıyla, Yatırımları Teşvik Fonundan İşletme Kredisi Tahsisi Hakkında Karar uygulamaya konulmuştur. Bu karar kapsamında, bir önceki yılda en az 10 ile 25 milyon Amerikan Doları arasında döviz girdisi sağladığını belgeleyen seyahat acentelerine döviz girdilerinin en çok yüzde 8'ine, 25 ile 50 milyon Amerikan Doları arasında döviz girdisi sağladığını belgeleyen seyahat acentelerine döviz girdilerinin en çok yüzde 10'una, 50 milyon Amerikan Doları üzerinde döviz girdisi sağladığını belgeleyen seyahat acentelerine döviz girdilerinin en çok yüzde 15'ine kadar olmak kaydıyla, seyahat acentelerinin tümüne bir defaya mahsus olmak üzere, Yatırımları Teşvik Fonu kaynaklarından toplam 5 trilyon Türk Lirasına kadar işletme kredisi tahsis edilebileceği hükme bağlanmıştır.

Söz konusu işletme kredisinin tahsisi, Turizm Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve aracı banka olarak da Türkiye Kalkınma Bankası arasında düzenlenen bir protokol çerçevesinde yapılmıştır. Anılan protokol çerçevesinde, karardan yararlanabilecek seyahat acentelerinin isimleri ve kullanabilecekleri kredi tutarı Turizm Bakanlığınca belirlenmiştir. Belirlenen seyahat acenteleri ve kredi tutarları, Türkiye Kalkınma Bankasına bu Bakanlıkça bildirilmiştir. Türkiye Kalkınma Bankası ise, işletme kredisi kullanacak seyahat acentelerinin isimlerini Hazine Müsteşarlığına bir defada bildirmiştir. Söz konusu krediler, Hazine Müsteşarlığınca, Yatırımları Teşvik Fonu kaynaklarından, Türkiye Kalkınma Bankası aracılığıyla iki dilim halinde kullandırılmıştır. Kullandırılan kredinin faiz oranı yüzde 30'dur. Bu kapsamda kullandırılan krediler 1 yılı ödemesiz, 2 yıl vadelidir. Söz konusu kredi, bugüne kadar, yukarıda belirtilen karar çerçevesinde, Ayvalık Seyahat Acentesi Paşatur Turizm Hizmetleri Anonim Şirketi, Kayı Tur Turizm Seyahat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ve Great Jolly Tur Turizm Anonim Şirketine kullandırılmıştır. Krediden yararlanacak firmaların tespiti Turizm Bakanlığınca yapıldığından, söz konusu firmaların ortaklık yapısıyla ilgili Hazine Müsteşarlığında bilgi bulunmamaktadır. Kararın amacı ve kapsamı yukarıda belirtilmiş olup, uygulama bu karar çerçevesinde yürütülmüştür.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak, burada arz ettiğim cevapların yazılı olarak 27.4.2001 tarih ve 35234 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca bilgilerinize sunarım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, Nevşehir Milletvekili Sayın Mükremin Taşkın tarafından, basın yayın organlarına verilen ilan, reklam ve teşviklere ilişkin olarak, Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yöneltilen (6/1394) sayılı sözlü soru önergesinin cevaplarını sunuyorum:

Bilindiği üzere, yatırımlar, "Yatırımlarda Devlet Yardımları ve Yatırımları Teşvik Fonu Esasları Hakkında Karar" ve kararın uygulanmasına ilişkin tebliğ hükümleri çerçevesinde desteklenmektedir. Bu kararla, genel olarak yatırımların desteklenmesinde destek unsurları olarak, yatırım indirimi, gümrük vergisi ve Toplu Konut Fonu istisnası ve vergi, resim, harç istisnası uygulanmaktadır.

Ayrıca, yatırımların daha hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için, belirlenen yörelerde veya belirlenen yatırım konularında yapılacak yatırımlar için, Yatırımları Teşvik Fonu kaynaklarından yatırım kredisi de öngörülebilmektedir.

Son beş yılda basın yayın organları tarafından Hazine Müsteşarlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğüne yapılan teşvik belgesi başvuruları, teşvik mevzuatı gereği, fon kaynaklı kredi öngörülmeksiniz değerlendirilmiş ve uygun görülenler teşvik belgesine bağlanmıştır.

Son on yılda basın yayın organları için düzenlenen yatırım teşvik belgelerinde öngörülen fon kaynaklı krediye ilişkin bilgiler şöyledir:

Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık Anonim Şirketine, 10.12.1992 tarihinde 32552 belge numarasıyla, 28 trilyon 660 milyar TL fon kaynaklı kredi, Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık Anonim Şirketine, 6.5.1992 tarihinde 31603 sayılı belge numarasıyla, 13 trilyon 40 milyar TL; Hürriyet Ofset Matbaacılık ve Gazetecilik Anonim Şirketine, 7.5.1993 tarihinde 31629-A sayılı belge numarasıyla, 22 trilyon 880 milyar TL; Milliyet Gazetecilik A.Ş'ye, 7.9.1992 tarihinde 32118, 32118-A ve 32118-B sayılı belgelerle, 103 trilyon 430 milyar TL, 36 trilyon 530 milyar TL, 33 trilyon 280 milyar TL; toplam 173 trilyon 240 milyar TL; Sabah Yayıncılık Anonim Şirketine, 13.10.1992 tarihinde 32254 sayılı belgeyle...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Bakan, lütfen, rakamları tekrarlar mısınız; rakamlar yuvarlanıyor...

BAŞKAN- Bir dakika, Sayın Bakanım...

Ne dediniz efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Bakan o rakamları tekrar söylesin. O rakamlar orada; Hürriyet Gazetecilik Anonim Şirketine verilen net rakamı söylesin.

BAŞKAN- Söyledi efendim Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Anlamadık; bir daha söylesin, anlayalım; ne var yani bunda!.. Toplamı ne kadar; yuvarlamasın...

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Devamla)- Bunlar tutanağa geçiyor.

BAŞKAN- Efendim, Sayın Bakan yuvarlamadı, rakamları söyledi.

Sayın Bakan, biraz gür sesle söyler misiniz...

KAMER GENÇ (Tunceli)- Kaç rakam söyledi; kaç rakam söyledi Sayın Bakan?.. Açık söylesin efendim...

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Devamla)- Rakamları söyledim, bir daha söyleyeyim.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Açık söyleyin de herkes duysun; böyle yuvarlamaya gerek yok.

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Devamla) - Bir daha söyleyeyim :

1- Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.       : 28 trilyon 660 milyar TL.

2- Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş     : 13 trilyon 40 milyar TL.

3- Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş     : 22 trilyon 880 milyar TL.

4- Milliyet Gazetecilik A.Ş      : 103 trilyon 430 milyar TL.

                       : 36 trilyon 530 milyar TL.

                       : 33 trilyon 280 milyar TL.

Bunların toplamı, 173 trilyon 240 milyar TL'dir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Tebrik ederiz hükümeti, gayet güzel!..

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Devamla) - İkinci grubu söylüyorum:

5- Sabah Yayıncılık Anonim Şirketi, 13.10.1992 tarih ve 32254 sayılı belge, 21 trilyon 810 milyar TL.

6- Medya Holding Anonim Şirketi, 15.10.1992 tarih ve 32267 sayılı belge, 13 trilyon 650 milyar TL.

7- Gazete ve Matbaacılık Anonim Şirketi, 13.10.1992 tarih ve 32253 sayılı belge, 10 trilyon 220 milyar TL.

8- Dünya Süper Veb Ofset Anonim Şirketi, 15.12.1992 tarih ve 32587 ve 32587-A sayılı belgelerle, 10 trilyon 650 milyar TL ve 4  trilyon 400 milyar TL.

Şimdi de, üçüncü grubu söylüyorum :

9- Özer Yayımcılık Limited Şirketi, 26.5.1993 tarih ve 33460 sayılı belge, 7 trilyon 670 milyar TL.

10- İhlas Holding Anonim Şirketi, 30.1.1990 tarih ve 28993-A sayılı belge, 32 trilyon 750 milyar TL.

Birinci grupta söylediklerimin toplamı, 173 trilyon 240 milyar TL, ikinci grupta verdiklerimin toplamı 15 trilyon 50 milyar TL olup, üç grubun genel toplamı ise, 338 trilyon 970 milyar TL'dir.

Dikkat edildiği gibi, tamamı 1993 yılı ve öncesi belgelere dayanmaktadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sizin zamanınızda ne kadar ödenmiş?

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Devamla) - Bizim zamanımızda hiç yok böyle bir...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hiç yok mu?!

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Devamla) - Basın yayın organlarına, bunların dışında yapılmış herhangi bir ödeme bulunmamaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak, önergenin güncelliğini yitirmeden cevaplandırılabilmesi amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 98 inci maddesinin "üç birleşim içinde cevaplandırılmayan sözlü sorular yazılı soruya çevrilir" hükmü de göz önünde bulundurularak, burada arz ettiğim cevapların yazılı olarak 17.5.2001 tarih ve 41201 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca bilgilerinize arz eder, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum efendim.

8.– Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1047)

BAŞKAN - Cevaplayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Yazılıya çevrilmiştir efendim.

9.– Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1048)

BAŞKAN - Cevaplayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Yazılıya çevrilmiştir.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Bakan buradaydı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim?..

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Mirzaoğlu da buradaydı; nereye gitti bilmiyorum.

BAŞKAN - Efendim, cevaplayacak Sayın Bakan yok. Yani, bakan var tabiî, hükümet var. İstirham ederim!.. 37 tane de bakan yok değil; ama, cevaplayacak bakan yok.

Yazılıya çevrilmiştir.

Siz, söz istiyor musunuz?

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Evet efendim.

BAŞKAN - Kaçıncı sual için?.. 3 üncü mü?

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - 3 üncü oluyor. Bir tanesine Sayın Bakan cevap verdi, diğerinde Bakan yoktu, 3 üncü soru.

10. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1049)

BAŞKAN - Cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Yazılıya çevrilmiştir.

4'ü de okudum da, onun için efendim. İkisi de aynı...

Sayın Göksu, 3 üncü soru "Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi" 4 üncü soru "Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi."

Devlet bakanları ayrı ayrı; ama, sualiniz aynı. Onun için, ikisine birden söz vermiş olayım.

Buyurun efendim.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2000 yılının kasım, aralık aylarında sormuş olduğum sorulara daha yeni sıra geldiğinden dolayı, bugün bakanlarımızın cevap vermesini beklerdik; ama, bakanımız burada olmasına rağmen -herhalde bilgi verilmedi kendisine- cevap vermediğini görüyoruz.

Orada, Devlet Bakanlarına ayrı ayrı sorulmuş; ama, soruların içerikleri farklıdır. Çünkü, her Devlet Bakanının ilgi alanı, bağlı olduğu kurumlar farklı olduğundan dolayı, sorular farklı farklı Sayın Başkanım. Dolayısıyla, her bakanımız, ilgili bakan, eğer burada olsaydı, kendi alanıyla ilgili konulara cevap vermesi söz konusu olacaktı.

Şimdi, üzerinde konuştuğumuz soru önergemiz, MTA'dan sorumlu Sayın Devlet Bakanıyla ilgili. Burada, Adıyaman'da yürütülen projelerle, mevcut projelerin durumuyla, yani, bunlarla ilgili sorular sormuştum, tabiî, madencilikten sorumlu Devlet Bakanlığı olduğundan dolayı.

Adıyaman'da, maden deyince, önce petrol akla gelir; çünkü, bir zamanlar, Türkiye'de üretilen petrolün yüzde 60'ından fazlası Adıyaman'da üretilmekteydi; ama, ne hikmetse, Adıyaman, ekonomik olarak, ürettiği bu petrolün karşılığını alamamaktadır; yani, petrolün katkısı, üretim oranına göre çok azdır.

Madencilerin sorunlarıyla ilgili burada bir araştırma önergesi görüşülürken, Sayın Bakan, bir maden yasa tasarısının hazırlandığını söylemişti. Madencilerimizin en çok çektiği sıkıntılar, bürokratik engellerdi; onlarca kurumdan, değişik bakanlıklardan izin almak durumunda kalıyorlardı. Sayın Bakanımız, bunun tek elden yürütülmesi noktasında bir hazırlık yaptığını, buralardan çıkan madenlerden il özel idarelerine pay ayrılacağını söylemişti; biz de, kendisine, o zaman, bunun çok olumlu bir yaklaşım olduğunu ifade etmiştik. Burada, Adıyaman deyince, maden bazında özellikle petrolün akla geldiğini başta söylemiştim. O zaman da kendisinden bu konuda rica etmiştim; burada da bir şeyi hatırlatıp, sözlerime bu konuda son vermek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, maden çıkarılan yerlerdeki mücavir belediyelere yüzde 2 nispetinde pay verilmektedir; ama, petrol çıkarılan sahaların il sınırlarındaki belediyelere, maalesef, böyle bir imkân tanınmamaktadır.

Belediye Gelirleri Kanunu ile İl Özel İdaresi Kanununda değişiklik yapılması hakkında bir kanun teklifimiz vardı. Sayın Bakanımızın madencilikten sorumlu, MTA'dan sorumlu bakan olması hasebiyle, burada, kendisinden tekrar istirham ediyoruz, bu kanun teklifimize destek olsunlar. Burada diyoruz ki, petrol çıkarılan sahaların il sınırları içindeki tüm belediyelere, faaliyet gösteren işletmecilerce yüzde 2 oranında belediye payı verilir; yani, buradan, yüzde 2 oranında belediyelere, yüzde 1 oranında da il özel idarelerine pay verilmesi noktasında bir teklifimiz var. Kendi partisinden bir arkadaşımız da bu teklifi imzaladı, Sayın Bakanın da -ki, Enerji Bakanlığıyla belki biraz daha ilgili, aynı partiden olması hasebiyle- destek vermesini bekliyoruz.

Değerli arkadaşlar, petrol çıkarılan sahalarla ilgili olarak, yol, su, kanalizasyon ve arıtma gibi altyapı hizmetleri, tamamen, o il sınırları içerisindeki belediyeler tarafından sağlanmaktadır. Bu amaçla, zaten, maden işletmelerine belediyelerin daha iyi hizmet götürmesi amacıyla, Maden Yasasının 14 üncü maddesinde belediyelere yüzde 2 pay verilmiş. Biz, aynı şekilde, bu paydan, petrol üreten illerin, petrol çıkarılan sahalar içerisindeki illerin de istifade etmesini istiyoruz. Bu anlamda, Sayın Bakanın, madenden, MTA'dan sorumlu Bakan olarak desteğini beklemekteyiz. İnşallah, çıkarsa, o zaman Adıyamanımız gibi, Batman gibi, Kırklareli gibi, belki, bundan sonra petrol çıkarılan illerimiz de bundan istifade edecek.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

11. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Sanayi ve Ticaret  Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1056)

BAŞKAN - Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Yazılı soruya çevrilmiştir.

12. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve bazı ilçelerindeki sanayi sitelerine yönelik çalışmalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1057)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Yazılı soruya çevrilmiştir.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir dakika efendim.

Sayın Göksu, müsaade eder misiniz, 7 nci soruyu da okuyayım; süre bitiyor çünkü; Sayın Bakan olmadığı için, onu da yazılıya çevireceğim. Süreniz de 10 dakika kalıyor;  onun için, 10 dakikada toparlarsınız, biz de bitiririz bu işi.

13. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'ın öğretmen sorununa  ilişkin  Millî Eğitim Bakanından  sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/1058) 

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Yazılı soruya çevrilmiştir.

Sayın Göksu, buyurun.

Efendim, 9 dakika süreniz var. İstirham ediyorum... Ondan sonra kanuna geçeceğim.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Devlet Bakanımız Sayın Hasan Gemici Beyden, yine, Adıyaman'da yürütülen projeler hakkında sorularım vardı, bu sorularıma, Sayın Bakanımız olmadığı için cevap verilemiyor herhalde.

Şimdi, daha önce, değişik şekillerde yazılı soru önergeleri de vermiştik, kendisinin vermiş olduğu cevaplar da var. Şu an, Adıyaman Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı olarak erkek yetiştirme yurdu ve bir de proje aşamasında olan toplum merkezi; yani, özellikle Adıyaman il merkezindeki kenar mahallelerde bulunan insanlarımızın tekrar sosyal hayata kazanımları için toplum merkezleri kurulacağını, bir de çocuk ve gençlik merkezleriyle ilgili çalışmalar olduğunu biliyoruz.

Mevcut olan erkek yetiştirme yurdu, 48 kişi kapasiteli olmasına rağmen 55 kişiye hizmet vermektedir. Bu bina, Sağlık İl Müdürlüğüne bağlı olduğundan dolayı herhangi bir genişletme faaliyeti de yapılamamaktadır. Buradan, ilgililerden şunu rica ediyorum: Özellikle erkek yetiştirme yurdunun kapasitesinin genişletilebilmesi için, Sağlık İl Müdürlüğünden bu devir işlemlerinin bir an önce tamamlanması lazım.

Değerli arkadaşlar, daha önceki yazılı sorularımda, Adıyaman'da acilen bir çocuk yuvasına ihtiyaç olduğunu ve bunun hakkında Bakanlığın görüşünü sorduğumda, Sayın Bakan cevap olarak şöyle bir yazı göndermiş: "Adıyaman İline komşu olan Şanlıurfa, Gaziantep, Kahramanmaraş, Malatya, Elazığ ve Diyarbakır İllerinde toplam 8 çocuk yuvamız bulunmakta olup, bölge geneli baz alındığında bu sayı çok daha yüksektir." Yani, burada, Adıyaman'da olmayan çocuk yuvasını, çevre illerde olmakla yeterli saymaktadır. Tabiî ki, bu, yanlış bir yaklaşımdır. Zaten, Adıyaman'ın derdi ve sıkıntısı da budur.

Mesela, bir GAP denilince, en çok fedakârlığı Adıyaman yapmasına rağmen, Şanlıurfa ve Gaziantep akla geliyor.

Adıyamanlının bir hastası olduğu zaman ya Gaziantep'e götürür ya da Malatya'ya götürür; çünkü, tam donanımlı bir hastane yapın desek, maalesef, Adıyaman'a sıra gelmiyor.

Havaalanımız var, uçak seferleri durdu; diyorlar ki, Gaziantep'te var, Malatya'da var, Şanlıurfa'da var.

Bölge müdürlükleri var... Sadece bir tek TPAO'nun bölge müdürlüğü var Adıyaman'da, diğer bütün bölge müdürlükleri çevre illerde; yani, Adıyaman, hep çevre illere muhtaç durumda kalmış.

Burada, sosyal hizmetler açısından da Sayın Bakan diyor ki "çevre illerde var; çevre iller baz alındığında bu sayı fazla bile." Ama, Adıyaman'da yoktur! Biz, özellikle bu noktada, Adıyaman'da olmasını -çevre illerimiz de elbet bizim illerimizdir, onların gelişmesi de bize mutluluk verir, ne var ki- bu hizmetlerin özellikle geri kalmış Adıyaman İlimizde yapılamasını arzu etmekteyiz ki, değerli arkadaşlar, bu manada, eğitilebilir zihinsel engelliler iş merkezi inşaatı var -bir derneğimizle ilgili olarak, birlikte yapılıyor- bununla ilgili daha fazla katkı sağlanmasını arzu etmekteyiz.

Bir de, biliyorsunuz, yine "Sosyal Riski Azaltma Projesi" adı altında, Dünya Bankasından kredi sağlanmış, değişik illerimize bu paralar gönderilmekte. Adıyaman'a da gönderiliyor; ama, sosyal riski azaltmak istiyorsak, Adıyaman'da bu risk çok daha fazla. Biliyorsunuz, Meclisin önünde bir simitçi kendini astı, ulusal medya bunu her tarafa duyurdu; ama, Adıyaman'da intihar edenleri duyurma şansı yoktur.

Bakınız, elimde "Besni Ekspres" diye, mahallî bir -bu, bir ilçe gazetesidir- gazete var; bu gazete, haftada iki sefer çıkıyor. Bir sayısında "Kahta'da 19 yaşında genç kız intihar etti, liseli öğrenci intihar etti" deniliyor.

Değerli arkadaşlar, tabiî, sesi soluğu çıkmayan bu insanların intiharları da sessiz oluyor. Dolayısıyla, Sayın Bakanlıktan, bu "Sosyal Riski Azaltma Projesi" adı altında verilen paralardan, Adıyaman'a daha fazla verilmesini talep etmekteyiz.

Diğer bir Sayın Bakanımıza sorduğum sorulara ilişkin konuşmama geliyorum; Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanına sormuştum.

Değerli arkadaşlar, şu an Adıyaman'da bir organize sanayi bölgemiz var, tamamlanmış durumda. Bu organize sanayi bölgesine tahsis edilmiş tam 86 tane parsel var.

Yine, Adıyaman'da, darboğazda bulunan 14 ve kapanan 5 sanayi tesisimiz var. Küçük sanayi sitesi bazında, Besni İlçemizde devam etmekte, Gölbaşı'nda temel atıldı, Kahta'da ise, henüz, yer tespiti aşamasında.

Bu hafta, ben, yine, Adıyaman'daydım; Gölbaşı Sanayi Sitesi Başkanıyla görüştüğümde, diyor ki: "Devlet -yani, Sanayi Bakanlığı- vermiş olduğu kredinin yüzde 30'unu katılımcılardan, yani, esnaftan toplamamı istiyor; yani, 100 milyar vermişse, hakediş 100 milyarsa, 70 milyarını Bakanlık veriyor, 30 milyarını da esnaftan topla diyor. Ben, bu parayı toplayamıyorum. Eğer, Bakanlık, bunu, yüzde 30 yerine, yüzde 10-15 gibi bir orana çekerse, Gölbaşı'ndaki küçük sanayi esnafımız bu noktada daha da rahatlamış olacak, o zaman, bu arkadaşlardan parayı toplama imkânı daha kolay."

Değerli arkadaşlar, tabiî, Adıyaman İli, sanayi olarak, çevre illere göre, gerekli ilgiyi görememiş, hak ettiği yere gelememiştir. Maalesef, deminde söylediğim gibi, GAP'a en büyük fedakârlığı yapan Adıyaman olmasına rağmen, tarımsal üretim dediğimiz zaman Şanlıurfa akla geliyor, sanayi ve ticaret dediğimiz zaman da Gaziantep akla geliyor. Elbette, bu illerimizin önemli bir yeri vardır, olması da gerekir; ama, GAP'a bu kadar fedakârlık yapan, külfetine katlanan ilimizin ticaret ve sanayiden de gerekli desteği alması, gerekli yatırımların buraya teşvik edilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, kalkınmada öncelikli iller arasında olmasına rağmen, maalesef, demin de söylediğim gibi, yeterli katkı, ne devlet tarafından ne de özel sektör tarafından sağlanamamaktadır. Bazı arkadaşlarımızın veya sanayi ve ticaret odamızın özel girişimleriyle, birtakım özel sektör oraya gelmekte, teşvik edilmekte; bunların da birtakım sıkıntıları var.

Biliyorsunuz, ihracat yapan şirketler KDV'yi peşin ödüyorlar. Tabiî, bu da, hayalî ihracatı önlemek için devletin herhalde ortaya koymuş olduğu bir işlem. Değerli arkadaşlar, bu işlemi yapabilmek için, yani, ihracat yapan bir firma -şu anda Adıyaman'da bu şekilde olan firmalar var- kırtasiyeden son derece şikâyetçi, piyasadan temin etmeye çalıştığı hammaddenin faturalarını rapor haline getiriyor ve rapor haline getirirken, firmalarla onlarca yazışmalar oluyor, sonra vergi daireleri bunları inceliyor. Tabiî, müthiş bir kırtasiye masrafı ve zaman kaybı oluyor. Bunun önlenmesini bizden rica ettiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Göksu, daha uzayacak mı?

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Tabiî, bu firmalar arasında bir tanesi, devlete olan sorumluluğunu yapmamışsa, KDV'yi de alamama gibi bir sıkıntısı var. Özellikle, bu bölgede, yani kalkınmada öncelikli illerimizde, dışarıdan gelen özel sektörün -özellikle de ihracat yapıyorsa- kırtasiyeyi azaltması ve onları teşvik açısından, ilgili kurumların daha yakın, daha sıcak davranmasını temenni ediyoruz ki, bölgemiz kalkınabilsin.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, sözlü soruların görüşülmesi için ayrılan 1 saatlik süre dolmuştur. 

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

BAŞKAN- Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz efendim.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3. – Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı : 557)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

4. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

5. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

6. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

7. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon)- Sayın Başkan, okuduklarınız anlaşılmıyor.

BAŞKAN- Efendim, ezbere biliyorsunuz bunu; anlaşılmaya lüzum yok.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri)- Sayın Başkan, biraz daha yavaş olsa, olabilir.

BAŞKAN- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

8. – Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, anlamanız gerekeni okuyorum:

Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

9. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/878) (S. Sayısı : 850) (1)

BAŞKAN- Komisyon?.. Burada.

Hükümet?..

VEYSEL CANDAN (Konya)- Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.

BAŞKAN- Efendim, bir...

VEYSEL CANDAN (Konya)- Söz verir misiniz.

BAŞKAN- Efendim, müsaade eder misiniz, bir...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri)- Sayın Başkan, Komisyon ve Hükümet yerini almadan, bir konunun kendi aramızda bir neticeye ulaşması lazım. Onun için, Komisyonu ve Hükümeti davet etmeden önce, grupları yerinden bir dinleme lütfunda bulunursanız, galiba bundan sonrası için bir fırsat doğacak gibi geliyor.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, her şeyden önce, bu yapılan uygulama başından beri yanlış yapılmıştır. Şu anda, bu tasarının mutlaka komisyona geri gönderilmesi lazım. (SP sıralarından "Duymuyoruz" sesleri)

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, mikrofonu açtım; buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkanım, her şeyden önce, bu görüşmelere başlamadan önce bu tasarının komisyona geri gönderilmesi lazım; çünkü, tasarının tamamı görüşülmemiştir. Bu yasa daha önce geri gönderildiğinden, o zaman Anayasada birtakım değişiklikler yapılmamıştı. Buna bağlı olarak, komisyon, görevini yapmadığı için, eksik yaptığı için, bu tasarıyı mutlaka komisyon geri çekmeli ve bu tasarıyla ilgili eksik yapmış olduğu görevi tamamlamalı; tasarı, tamamı komisyonda görüşüldükten sonra aşağıya gelmeli; ondan sonra da Genel Kurul bu konuyu görüşmelidir. Aksi takdirde, yapılan bütün işlemler Anayasaya ve İçtüzüğe aykırı olacaktır. Dolayısıyla, bunu, bir usul tartışmasıyla geçiştiremeyiz Sayın Başkanım.

Çok açık ve net söylemek istiyorum ki, bugün böyle bir şeyi yapmış olmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi için bir eksiklik olacaktır. Bugüne kadar yapılan birtakım yanlışlıkların bir kısmının veto olarak, bir kısmının Anayasa Mahkemesinden iptal olarak döndüğünü hatırlayacak olursanız, şu anda en son gündemde bulunan af kaosu, af krizi, af boşluğu gibi konular Türkiye Büyük Millet Meclisini hiç ilgilendirmediği halde, hükümetin eksikliklerinden dolayı çekmiş olduğumuz bugünkü sıkıntıları bir kez daha yaşatmamak için bu tasarıyı bugün burada görüşemeyiz, görüşmemeliyiz; mutlaka, komisyon geri çekmeli. Bu tasarı, komisyonda ikmal edildikten sonra, eksikliklerinin giderilmesinden sonra, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmeye başlanabilir. Usul tartışması dahil, bugün hiçbir şey yapamayız, yapmamalıyız Sayın Başkanım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Efendim teşekkür ediyorum.

Ben de fikrimi söyleyeceğim.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Hatipoğlu, buyurun efendim; zatı âliniz de söz istediniz.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, ben de, daha önce konuşan arkadaşın ifade ettiği gibi, bu yasa tasarısının bugün burada görüşülemeyeceğini düşünüyorum; çünkü, biz, burada İçtüzüğe uygun hareket etmek durumundayız. İçtüzük, Meclisin dahilî anayasasıdır. Anayasada yapılan değişiklik, İçtüzüğe yansımamıştır. Şimdi, komisyonun hangi usule göre seçme yapacağı belli değildir. Bu nedenle, bu yasanın mutlaka...

BAŞKAN - Efendim, siz benim ne yapacağımı, görüşümü bilmeden, niye peşin konuşuyorsunuz; onu anlamıyorum!..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Peşin değil...

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Peşin değil... Efendim, ben şunu arz ediyorum...

BAŞKAN - Bendeniz, daha başlamadım; fikrimi beyan edeyim, ondan sonra size söz vereyim müsaade ederseniz. Sayın Kapusuz'un söylediği başka bir şey; Sayın Kapusuz, başka bir şey ifade ettiler; ona da cevap vereceğim.

Müsaade eder misiniz Sayın Hatipoğlu...

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Peki.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Gönül, siz de mi bu konuda söz istiyorsunuz?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sizin görüşünüzü alalım Başkanım.

BAŞKAN - Ben görüşümü daha sonra ifade edeceğim

Sayın Gönül, buyurun.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmacı arkadaşların ifade ettiği gibi, gerçekten, komisyonlarda usulüne uygun, Anayasanın amir hükmüne, İçtüzük hükümlerine uygun olarak yapılmış bir görüşme cereyan etmemiştir. O nedenle, bu kanunun öncelikli olarak komisyona gönderilmesi gerekir diye düşünüyoruz.

Saygıyla arz ederim.

BAŞKAN - Efendim teşekkür ediyorum.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz.

BAŞKAN - Sayın Candan, size de söz vereyim, sonra, müsaade ederseniz, ben kanaatimi ifade ederek, bu işe bir başlayalım.

Buyurun.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım şimdi ifade ettiler ki, Anayasa Komisyonunun bu metni müzakere ediş şekli, Cumhurbaşkanından dönüş şekliyle birlikte Cumhurbaşkanının veto etme usul ve esaslarında Anayasada değişiklik yapıldı. Tarihe baktığımız zaman, bu yasanın o geçen tarih itibariyle, tümünün komisyonda müzakere edilerek gelmesi gerekirdi.

Şimdi, siz, biraz sonra usul tartışması açsanız bile, iktidarın burada sayısal çoğunluğu vardır, yani usul tartışmasıyla komisyondaki müzakereleri burada olumlu hale getirmek mümkün değildir. Bu yasanın mutlaka komisyona gitmesi ve bazı maddelerinin değil, tümünün müzakere edilerek Genel Kurula inmesi gerekir diye düşünüyoruz.

BAŞKAN - Müsaade eder misiniz, fikrimi söyleyeyim evvela: Türkiye Büyük Millet Meclisinde her şey bir usule bağlanmıştır. Ben daha sunuşumu yapmadım. Ayrıca, 87 nci madde çok açıktır. Müsaadenizle okuyayım efendim: "...kanun tasarısı veya teklifinde bir maddenin reddi, tümümün veya bir maddenin komisyona iadesi..." Bir maddenin iadesinin nasıl yapılacağı İçtüzüğün 87 nci maddesinde vardır. Eğer, biz, tümünü görüştükten sonra aynı fikirde ısrar ederseniz önerge vereceksiniz o önergeyi tartışmaya açacağız, icabında, eğer, sizin önergeniz kabul edilirse komisyona geri verme 88'e göre mümkün olacaktır; ama, daha müzakere açmadan, onu, bizim, komisyona gönderme imkânımız yok, sizin de önerge verme imkânınız yok. Onun için, müsaade ederseniz bir başlayalım, ondan sonra...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, müsaade eder misiniz...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sizi dinledim. Ben konuyu bir sunayım...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, bir yanlışlığa gitmeyelim.

BAŞKAN - Yanlış yapmıyorum, doğru yapıyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkanım, biz, geçmişte de muhalefet olarak birçok tasarının Meclis görüşmeleri sırasında, komisyon görüşmeleri sırasında ikazlarımızı yaptık; bunlar dikkate alınmadı; ama, daha sonra hep biz haklı çıktık. Şimdi, biz, Başkanlığın bir yanlışa müdahil olmasını, bunu engellemesini istiyoruz. Her şeyden önce, sizin de önünüzde bulunan tasarı eksik görüşülmüştür. Sadece, komisyon kendisine göre bir değerlendirme yapmıştır. Anayasa değişikliğinden sonra İçtüzükte bir değişiklik yapılmamıştır. Dolayısıyla, uygulamaların bundan sonra nasıl cereyan edeceği konusunda bir sonuç orta yere çıkmamıştır, bir uygulama da söz konusu değildir. Dolayısıyla, böyle ihtilaflı bir yasada, hükümet üyelerinin, milletvekillerinin, siyasî partilerin ve kamuoyunun duyarlı olduğu bir yasada, eğer, biz, eksik başlayarak, yanlış yola girerek bu işi sonuçlandırmaya doğru gidecek olursak, fevkalade yanlış olur.

Biz, Başkanlıktan şu noktada istirham ediyoruz, diyoruz ki biz, sizlerin de katkılarıyla, değerli arkadaşlarımızın da ifade ettikleri gibi, bunu mutlaka komisyona iade etmeniz gerekir. Görüşemeyiz efendim.

BAŞKAN - İyi de efendim, bendeniz de aynı şeyi ifade etmeye çalışıyorum.

Komisyona göndermenin bir kaidesi, usulü var. İçtüzüğün 87 nci maddesi gayet sarih; lütfen, açın bakın. Demin okudum size, İçtüzüğün 87 nci maddesinde gayet açık yazılmış. Önergeyi verdikten sonra, sizin tasarıyı geri çektirme imkânınız var, oylamaya gidilir; ama, müsaade edin, evvela, bir kere, bu tasarıya başlayalım; siz, usulümüzü, şeklimizi şemalimizi, ne yapacağımızı bir bilin, ondan sonra itiraz edin.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Bakınız, yine bir yanlışlık yapıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Efendim, yanlış yapmamaya çalışıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu tasarının Cumhurbaşkanı tarafından veto edildiği tarihte Anayasada Cumhurbaşkanına kısmen veto etme yetkisi tanınmış mıydı; tanınmamıştı; yani, bu tasarı...

BAŞKAN - Efendim, müsaade ederseniz ben bir açıklama yapayım...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, öyle ilkeler var ki, tartışmaya açılmaz Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Sayın Başkanım, zatı âlileriniz de, bugün burada riyaset etmiş olsaydı, siz de aynı uygulamayı yapmak mecburiyetindeydiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, öyle bir mecburiyet yok!..

BAŞKAN - Nasıl yok efendim?!.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, bakın...

BAŞKAN - Bu Meclis tüzükle idare ediliyor...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, tüzük meselesi değil. Bu yasanın Cumhurbaşkanı tarafından veto edildiği tarihte, Cumhurbaşkanının yasayı kısmen veto etme yetkisi yok Anayasaya göre. Dolayısıyla, tümüyle veto edilmiş bir yasadır. Tümüyle veto edilen bir yasa, nasıl bir usule tabiyse, öyle görüşülecek efendim. Olur mu öyle?!..

BAŞKAN - Gereği yapılacak efendim. Müsaade edin...

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldı.

Komisyon raporunun... (AKP ve SP sıralarından gürültüler)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkanım, usul hatası yapıyorsunuz, başlatamazsınız!..

BAŞKAN - Efendim istirham ederim... Bendeniz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Usul hatası yapıyorsunuz...

BAŞKAN - Usul hatası yapmıyorum efendim. 87 nci maddeye göre komisyona geri verilmesi önergeniz var...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır efendim, hayır!..

BAŞKAN - Nasıl hayır!..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -Sayın Başkanım, siz, bir defa, işe yanlış yerden başlıyorsunuz; biz meramımızı anlatamıyoruz!...

BAŞKAN - Yanlış yerden başlamıyorum efendim; Meclis Başkanlığının -yanlış veya doğru- komisyon raporunu geri gönderme diye bir yetkisi var mı? Nerede yazıyor?..

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Rapor yok; görüşemezsiniz...

BAŞKAN - Efendim, istirham ederim... Görüşmeye başlayayım... (AKP ve SP sıralarından gürültüler)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır efendim, görüşmeyi başlatamazsınız!..

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Başlatamazsınız!..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Görüşemezsiniz; yanlışlık burada zaten!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, komisyon raporu 850 sıra sayısıyla bastırılıp  dağıtılmıştır. (AKP  ve SP  sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz!..

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yanlış yapıyorsunuz!..

BAŞKAN - Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair... (AKP  ve SP  sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yanlış yapıyorsunuz... Hayır, yanlış yapıyorsunuz!..

BAŞKAN - Bir dakika efendim...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yanlış yapıyorsunuz Sayın Başkan!.. Geri göndereceksiniz... Yanlış yapıyorsunuz!..

BAŞKAN - Efendim bir dakika... Sıra kapaklarına vurmayın.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, süre olarak şurada 15 dakika var...

BAŞKAN - Efendim, 1980 öncesi alışkanlıktan vazgeçin; (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler; MHP sıralarından alkışlar) çünkü, elektronik sistem bozuluyor; daha geçen  gün 150 tanesini değiştirdik efendim! Sıra kapaklarına vurmadan, konuşa konuşa anlaşırız efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, buyurun efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, dikkat ederseniz, çalışma süresi olarak şurada 15 dakikamız kaldı. Usul tartışması başlatsanız bile tamamlama imkânı söz konusu değil. Biz sizden istirham ediyoruz, değerli arkadaşlarımız, hükümetimiz, komisyonumuz bir araya gelsin...

BAŞKAN -  Efendim, affedersiniz, benim sizden bir istirhamım var. Ben usul tartışmasına geleyim, ondan sonra... (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler) Tartışmaya açmam efendim..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkanım, bu yanlışla başlamayalım. Arkadaşlarla birlikte bu konuyu yarın konuşalım, hükümetimiz burada, komisyonumuz burada; değerlendirelim; siz de zor durumda kalmayın.

BAŞKAN - Efendim, istirham ederim... Değerlendireceğiz. İstirham edeyim, beni bir dakika dinlerseniz, meseleyi kapatacağım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Ama, siz başlatıyorsunuz...

BAŞKAN- Başlatmıyorum efendim; başlamak için sizin iradenize ihtiyacım var benim. Şunu okuyayım bir dakika, ne söyleyeceğim bakalım. İstirham ederim... Sizin iradeniz olmazsa ben nasıl başlarım?!.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Peki Sayın Başkanım, buyurun.

BAŞKAN - Radyo Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile... (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler)

Efendim, istirham edeyim, bir dakikacık... Bir saniye bana tahammül edin, bir saniye!

...Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarih ve 4676 Sayılı Kanun Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere bu hususta gösterilen gerekçeyle birlikte Başkanlığımıza geri gönderilmiştir.

Tespit yapıyoruz.

Kanun, Başkanlığımızca Anayasa Komisyonuna havale edilmiştir. Anayasa Komisyonumuz, kanunun, Cumhurbaşkanlığının geri gönderme tezkeresinde yer alan maddelerini Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamında "kısmen uygun bulmama" şeklinde değerlendirmiş ve aldığı karar gereğince, sadece Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresinde yer alan maddeleri görüşmüş ve diğer maddeleri  görüşmemiştir.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl)- İşte yanlışlık orada.

BAŞKAN - Müsaade edin efendim, bitirelim. İstirham ederim... Sabredin.

Başkanlık olarak, İçtüzüğümüze göre, kanunu, esas komisyon olarak görüşen Anayasa Komisyonu raporu ve kabul ettiği metin üzerinde görüşmeye açacağım. Bu nedenle, söz konusu kanunun, İçtüzüğün 81 inci maddesine göre, ancak, sadece, Cumhurbaşkanlığınca geri gönderme tezkeresinde yer alan ve Anayasa Komisyonunca görüşülen 2, 3, 5, 7, 12, 13, 14, 16, 17, 19, 20, 21, 22, 23, 25, 26, 29 ve geçici 4 üncü maddelerinin görüşülmesini Genel Kurulun oyuna sunacağım efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Müsaade eder misiniz... Tutumunuz hakkında...

BAŞKAN - Efendim, tamam; tabiî müsaade edeceğim. Bir dakika... Tabiî... Şimdi anlaştık, ben derdimi anlattım.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır, anlaşmadık. Müsaade eder misiniz... Bir söz talebimiz oldu.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Tutumunuzla ilgili!..

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Nasıl anlaşıyoruz!.. Sizin dediğiniz oluyor!

BAŞKAN - Sayın Candan, söz vereceğim; ama, usul tartışması istiyorsanız...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır, hayır; usul tartışması değil.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Usul tartışması değil.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Efendim, zaten, önümde, iki sayın grubun, Ali Rıza Gönül'ün ve zatı âlilerinizin, usul tartışması açılmasını otomatikman isteme talebiniz var.

Buyurun efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkanım, zaten, siz, Anayasa Komisyonunun usulsüz müzakere ederek, eksik müzakere ederek Genel Kurula gönderdiği şekli yapan siyasî iradenin, zaten, Parlamentoda, Genel Kurulda çoğunlukta olduğunu biliyorsunuz. Yani, biraz sonra usul tartışmaları yapılsa ve ondan sonra oylama yapılsa, netice, neyi değiştirecek!.. Hükümetin dediği olacak. Dolayısıyla, şurada usul tartışmasına girmeden... Bizim asıl itirazımız, Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen bu yasanın Anayasa Komisyonunda yasalara uygun olarak görüşülmediği noktasındadır ve hükümetin, zaten, kasıtlı olarak bu yolu tercih etmesinin nedeni de budur. Yani, nasıl olsa bir usul tartışması olacaktır ve onun sonucunda da oylama yapılacağından, buradaki Genel Kurulun iradesi zaten bellidir. O açıdan, bu usul tartışmasına gitmeden, bu tasarının, olduğu gibi komisyona geri gitmesi ve gerekçesine uygun olarak tüm maddelerinin müzakere edilerek Genel Kurula inmesinin doğru olacağı kanaatindeyiz.

BAŞKAN - Sayın Candan, teşekkür ediyorum.

Benim böyle bir yetkim var mı?

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Vardır efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Var efendim.

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Efendim, böyle bir yetkim olsa sormam zaten. İstirham ederim...

Şimdi, komisyon raporunu görüşmek için Genel Kurula neyi sunacağım; eğer, 87 nci maddeyi bir kere daha okursanız, Genel Kurulda, tasarının tümünün müzakeresi bittikten sonra önerge vereceksiniz, o önergeyi verdiğiniz takdirde ve oylamada sizin önergeniz geçerli sayıldığı takdirde komisyonun geri çekme imkânı var...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, arz edeyim...

...veya hükümetin -benim değil- ve komisyonun geri çekme hakkı var; ama, siz, hükümetle görüşmek istiyorsanız, ben, ara vereyim 5 dakika.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Tamam; 10 dakika ara verin, görüşelim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI H. HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - İrade sizsiniz Sayın Başkan. (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, benim iradem ama... Genel Kurulun oyuna sunacağım zaten.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI H. HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Sayın Başkan, usul...

BAŞKAN - Efendim, usul görüşmesi açmaktan başka çare yok.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Müsaade eder misiniz; 10 dakika ara verin; görüşelim.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, 3 grup ara verilmesini talep ediyor, devam etmekte niçin ısrar ediyorsunuz?!

BAŞKAN - Efendim, usul tartışması açabilirim; ancak... (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler) İstirham ederim... Yapmayın bunu bana...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Ara verin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ara versek ne faydası var efendim?!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, bir kanun düzenlemesi yapacağız; böyle bir düzenlemeye, böyle başlamak fevkalade yanlış. Arkadaşlarımızla konuşalım. Bu konuda bir başlangıç yapmak, bundan sonraki süreçte sizi mecbur kılacaktır. Biz, onun önünü kesmek istiyoruz. Arkadaşlarla bir 10 dakika konuşulsun efendim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI H. HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Böyle usul olur mu; hepsi yerinden konuşuyor!

BAŞKAN - Efendim, ben, çok net bir şekilde...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Bir bakanımızın veyahut da bir komisyon üyesi arkadaşımızın, gruplar adına bir talepleri var burada...

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, ben, açık ve net şekilde Tüzüğü okudum size; Başkanlığımızın takip edeceği usulü ifade ettim. Benim yapabileceğim bir tek husus var; mademki usul tartışması açılması için bir önerge vermişsiniz,  ben, sizin bu teklifinize uyarım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkanım, o zaman, sizin tutumunuzla ilgili usul tartışması talep ediyoruz.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Tutumunuzla ilgili...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Tutumunuzla ilgili usul tartışması açalım o zaman. Sayın Başkanım, siz, yanlış yapıyorsunuz; biz bunu anlatmaya çalışıyoruz.

BAŞKAN - Neyi yanlış yapıyorum efendim?!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Efendim, hukuken muallel olan bir yasa buraya getirilmiştir; görüşülmesi gerekli olan yasa; ama, maalesef, tam görüşülmeden, eksik görüşülerek getirilmiştir; bu, bilinerek yapılmaktadır. Biz, bunu engellemek, bu yanlışın önünü kesmek istiyoruz. İstirham ederiz efendim...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sizin tutumunuz yanlış, önce buradan başlayalım; ondan sonra da, usul tartışmasına geçeriz.

BAŞKAN - Benim tutumum nasıl yanlış efendim?!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Efendim, izah etmeye çalıştım.

BAŞKAN - Hangi tutumum yanlış?

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Başından beri tutumunuz yanlış!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Efendim, yanlış başlangıç yapıyorsunuz; olmaması gerekli olan...

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, Meclis Başkanlığının, komisyon raporunu görüştürmekten başka bir imkânı var mı efendim?!

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bakın efendim...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI H. HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Ne yapayım peki kardeşim; dinlemeyeyim mi yani? Bana söyleyin, dinlemeyin deyin, dinlememeyim o zaman.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, bir yanlışlık var; siz nasıl başlayabilirsiniz?.. Burada bir yanlışlık var; görüşemezsiniz efendim...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkanım, bu tasarıyı burada görüşemezsiniz. Yanlış gelmiştir bu tasarı... İstirham ediyoruz...

BAŞKAN - Efendim,  benim yapabileceğim, İçtüzüğün 63 üncü maddesinin bana verdiği... Sayın Ali Rıza Gönül, Sayın Veysel Candan, sizler de İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre talepte bulunmuşsunuz.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır... Müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Usul tartışması açılmasını istiyorsunuz; ben de, usul tartışması açacağım efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkanım, biz, tutumunuzla ilgili tartışma açılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Benim tutumumda ne var efendim?..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Evet, sizin tutumunuz... Yanlış bir uygulama başlatıyorsunuz.

BAŞKAN - İstirham ediyorum efendim, benim tutumum...

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Evet Sayın Başkanım...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, ısrar ediyorsunuz.

BAŞKAN - İçtüzüğün 87 nci maddesine göre hareket ediyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkanım, 10 dakika ara vermeye bile razı değilsiniz; 10 dakika ara verin.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Efendim, ara versem ne faydası olacak?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Efendim, konuşalım...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Müsaade eder misiniz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkanım, istirham ediyoruz...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, Danışma Kurulunda, naçizane ben başkanlık yaptım; orada, iktidar ve muhalefet grup başkanvekilleri anlaşamadılar efendim; bu çok açık.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Biraz da Sayın Köse'ye söz vereyim.

Buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI H. HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Sayın Başkan...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, Başkanlığınıza müdahale yapılıyor; hükümetin böyle bir müdahale yapma hakkı yoktur.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Başkanlığa baskı yapıyor hükümet; böyle bir hakkı yoktur.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Nasıl, Bostancıoğlu, bir ara "oku, oylat!..", "Oku, oylat, geç!.." dedi.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Evet, efendim, hükümetin müdahalesiyle... Bir arkadaşımız vefat etmişti...

BAŞKAN - Hükümet, Başkanlığa baskı yapmayacak kadar muktedir efendim; hiç alakası yok.

Buyurun Sayın Köse.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - "Oku, oylat, geç!.."

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - "Oku, oylat"ı unutmadık Sayın Başkanım.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - "Oku, oylat, geç!.."

BAŞKAN - Lütfen efendim...

Buyurun Sayın Köse.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, yapmış olduğumuz anayasa değişikliğinde, 89 uncu maddenin ikinci fıkrasının son cümlesi meseleye açıklık getirmiştir; bunun üzerinde tartışmaya lüzum yoktur. Daha önce çıkarmış olduğumuz kanunlarda da, birkaç tane örneğini, aynı şekilde yaptık; yani, Anayasanın 89 uncu maddesinde yaptığımız değişiklik istikametinde yaptık. O da şudur: Yalnız, Sayın Cumhurbaşkanının iade etmiş olduğu maddeler üzerinde görüşme yapılmıştır. Burada da herhangi bir değişikliğe lüzum yoktur. Anayasa Komisyonunda da isabetli görüşülmüştür.

Şu anda, kanaatimce, sizin, usul tartışması açmanıza dahi mahal vermeyecek şekliyle, Anayasa açıktır. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkanım, ama, buna rağmen, zamanı öldürmemek için, eğer, yapılacak bir iş varsa, lütfen, kararınızı verin ve bir an önce Meclisin çalışmasına müsaade edin. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından gürültüler)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Acelen ne acelen, bir şey mi kaçıyor?!

BAŞKAN - Sayın Köse, Başkanlığın sunuşlarını yaparken 2 tane önerge verdiler 63 üncü maddeye göre. Benim keyfî kararım değil usul tartışması açıp açmamam, usul tartışması açmak mecburiyetindeyim.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Açın o zaman efendim...

BAŞKAN - Açacağım zaten efendim.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Açın o zaman kardeşim... Oyalanıp duruyorsun ya...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, bakın, bir şey söyleyeceğim...

BAŞKAN - Buyurun efendim, ne söyleyeceksiniz?

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN -Usul tartışması açıyorum efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır... Müsaade eder misiniz...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Efendim, Meclisin zaten çalışma süresi doldu. Gelecek birleşime bu konuda karar vermeniz gerekiyor.

BAŞKAN - Anlamadım efendim...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Efendim, çalışma süresi zaten doldu, saat 19.00...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Efendim, müsaade edin, söyleyeceklerimi söyleyeyim, 19.00'a kadar bitirelim. (Gürültüler)

İstirham ederim, yapmayın yani. Siz, Başkanlığı çalıştırmıyorsunuz!..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, istirham ederiz...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Bu doğru yapılsın diyoruz Sayın Başkan...

BAŞKAN - Ben müsaade ettim. Usul tartışmasından başka çarem yok...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Efendim, bir şey söyleyeceğim, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler) Efendim, lütfen dinler misiniz...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır, ondan önce bir şey söyleyeceğim...

BAŞKAN - Söyleyin efendim, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI H. HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Gel kardeşim idare et o zaman; inanmadığım şeyi bana yaptırıyorsunuz ya!..

Buyurun Sayın Candan.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu Parlamentoda, geçen haftalar içerisinde, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Kanun Tasarısı görüşülürken, muhalefetin, bazı maddelerde itirazı üzerine, oturumu yöneten Meclis Başkanvekilimiz ara verdiler ve muhalefet, hükümetle bazı maddeler üzerinde müzakere yaptı ve  olumlu sonuca bağlandı. Zaten çalışma süresi tamamlanmış durumda. Zatı âliniz oturumu kapatıp, hiç olmazsa, bir gün daha, muhalefetle hükümetin bazı meseleleri daha geniş tartışmasında fayda vardır. Geçen haftaki o oturumu size örnek gösteriyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın milletvekilleri, Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir kere daha görüşülmek üzere Meclisimize 18.6.2001 tarihinde geri gönderilmiştir.

Bu geri gönderme tezkeresinden sonra, 31.12.2001 tarihli 4709 sayılı Yasa ile Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, Cumhurbaşkanının, yayımlanmasını kısmen uygun bulmadığı kanunları bir daha görüşmek üzere geri gönderdiği takdirde, Türkiye Büyük Millet Meclisince, sadece uygun bulunmayan maddelerin görüşüleceği hükme bağlanmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bağlanmamıştır Sayın Başkan.

BAŞKAN - Anayasanın, sözü edilen 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasının yürürlüğe girmesinden sonra, Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun bulunmayan kanunlar, uygun bulunmayan maddeleri belirtmek suretiyle bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilmiştir.

Bu durumda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilmektedir. Görüşmekte olduğumuz kanunun önemli görülen kimi maddelerine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde açıklanan gerekçeyle, Anayasanın 89 ve 104 üncü maddeleri uyarınca, yayımlanması uygun görülmeyerek, Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kere daha görüşülmek üzere geri gönderilmiştir.

Anayasa Komisyonu, görüşmekte olduğumuz kanunun tümü üzerindeki görüşmelerden ve maddelere geçilmesinin kabulünden sonra aldığı karar gereğince, sadece Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresinde yer alan maddeleri görüşmüş ve diğer maddeleri görüşmemiştir.

Anayasa Komisyonumuz, Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresinde yer alan maddeleri Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamında, kısmen uygun bulmama şeklinde değerlendirmiş ve sadece bu maddeleri tezkerede açıklanan gerekçeler doğrultusunda görüşmüştür.

Başkanlık olarak, İçtüzüğümüze göre, kanunu, esas komisyon olarak görüşen Anayasa Komisyonu raporu ve kabul ettiği metin üzerinde görüşme açacağım. Bu nedenle, söz konusu kanun, İçtüzüğün 81 inci maddesine göre, ancak sadece Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresinde yer alan ve Anayasa Komisyonunda görüşülmüş olan 2, 3, 5, 7, 12, 13, 14, 16, 17, 19, 20, 21, 22, 23, 25, 26, 29 ve geçici 4 üncü maddelerin görüşülmesini Genel Kurulun oyuna sunmadan önce usul görüşmesi açılması istenilmiştir.

Bu durumda, Anayasa Komisyonunda görüşülmeyen maddeler üzerinde Genel Kurulda görüşme açılıp açılmayacağı hususunda tereddütlerin bulunması nedeniyle, bu konuda usul tartışması açacağım ve Genel Kurulda alınacak karara göre de işlem yapacağım.

Bu konuda, lehte ve aleyhte en çok 2'şer kişiye söz vereceğim. Bu görüşme sonucunda oya başvurmak gerekirse, oylama yapacağım efendim.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Çalışma süremiz dolmuştur Sayın Başkan, böyle bir tartışma açamazsınız efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, bir defa, Sayın Cumhurbaşkanı bu yasanın tamamını mı gönderdi, 9 maddesini mi?! Tamamını iade etti efendim!  Nasıl oluyor da Anayasa Komisyonu 9 maddesini görüşüyor da Genel Kurul olarak buna uyacağız  efendim?! Bu, olmaz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Başkanlığımız, sizden gelen itirazlara böyle bir gerekçe hazırladı ve 63 üncü maddeye göre usul tartışması açacağım efendim. (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkanım, yanlış başlıyoruz.

BAŞKAN - Efendim, yanlış doğru.. Bizim anlayışımız bu. (AK Parti sıralarından "süre doldu" sesleri)

Efendim, sürenin dolmasına 5 dakika var. (AK Parti ve SP sıralarından "Hayır Sayın Başkan" sesleri)

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Sayın Başkan, süre bitti. Saat kaç?!

BAŞKAN - 19.00'a 5 dakika var efendim.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Hayır efendim, yanlış!..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkanım, nasıl yapacaksınız?! 40 dakika sürer.

BAŞKAN - Bu işi, bugün, usul tartışmasıyla bitirmek istiyorsanız... (AK Parti ve SP sıralarından "Hayır efendim" sesleri)

Bir dakika efendim... Teklif ediyorum.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Sayın Başkan, çalışma süresi bitti!..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -  Hayır efendim!.. Mümkün değil!.. Süre bitmiştir.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) -  Sayın Başkan, çalışma süresi dolmuştur...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, olmaz!.. Lütfen... Böyle şey mi olur?!.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hükümet yetkilileriyle muhalefetin görüşme imkânını yok ediyorsunuz.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurul devam kararı aldı da mı bunu devam ettirmek istiyorsunuz?!

VEYSEL CANDAN (Konya) - Neden görüşme imkânını yok ediyorsunuz?!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, Genel Kurulun böyle bir kararı var da onu mu uygulayacaksınız?!

BAŞKAN - Böyle bir şey söylemedim efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Ama "görüştüreceğim" diyorsunuz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - "Usul tartışması açacağım" dedim efendim.

ÖMER VEHBİ HATİPOĞLU (Diyarbakır) - Hayır, açamazsınız!..

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Süre doldu, süre... İçtüzük, İçtüzük!..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Süre bitti, hiçbir şey yapamazsınız.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, bakın, hükümet yetkililerinden de açıklamalar, menfi açıklamalar var. Neden muhalefetle hükümetin bir gün daha görüşme imkânını reddediyorsunuz?!

BAŞKAN - Ben reddetmiyorum efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Siz reddediyorsunuz Sayın Başkan!

BAŞKAN - Hayır efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Birleşimin kapanma saati gelmiş, kapatmayıp bu imkânı yok ediyorsunuz efendim.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, İçtüzük gereği usul tartışmasını şimdi yapamazsınız.

BAŞKAN - Açtım efendim... Buyurun efendim... (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler)

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Sayın Başkan, süre dolmuştur!..

BAŞKAN - Efendim, 5 dakika var!.. İstirham ederim, yapmayın!..

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Saat 19.00 Sayın Başkan, 1 dakika da geçiyor.

BAŞKAN - Efendim... (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, başlatamazsınız!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu gerginliğe lüzum yok.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 2 Mayıs 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 19.01

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.