DÖNEM : 21 CİLT : 93 YASAMA
YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 92 nci
Birleşim 25 . 4 . 2002 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - ÖNERİLER A) Danişma
Kurulu Önerılerı 1. - Genel Kurulun 24.4.2002 tarihli 91 inci Birleşiminde açılması kabul
edilen Türkiye Bilişim Stratejileri ve e-Türkiye konusundaki genel görüşmenin,
gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve
genel görüşmenin 30 Nisan 2002 Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi B) SıyasÎ
Partı Grubu Önerılerı 1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın
yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi V. - SEÇİMLER A) Komısyonlara
Üye Seçımı 1.- (9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimi VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94,
2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786) 3. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557) 4. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) 5. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç
Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689,
2/699) (S. Sayısı: 666) 6. - Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675) 7. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı:
676) 8. - Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685) 9. - Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî
Savunma, İçişleri ve
Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/847) (S. Sayısı: 835) 10. - 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla
Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/972) (S.
Sayısı: 853) 11. - Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun,
Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu
Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme
Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/878)
(S. Sayısı: 850) 12. - Zorunlu Deprem Sigortası Kanunu Tasarısı ile Zorunlu Deprem
Sigortasına Dair 587 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/782, 1/609) (S. Sayısı: 824) VII. - SORULAR VE CEVAPLAR A) YazIlI
Sorular ve CevaplarI 1. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, dünyadaki büyük şirketlere
ve ülkemizdeki faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet
Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/6263) 2. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, kaplıcaların tedavi birimi
kapsamına alınmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı
(7/6503) 3. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, hazine arazileri ile lojman ve
makam araçlarının satışlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın
cevabı (7/6592) 4. - Sakarya Milletvekili Osman Fevzi Zihnioğlu'nun, Sakarya
Üniversitesine geçici işçi alımı ile ilgili yerel basındaki iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/6753) 5. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Ceyhan Nehrinden
termik santrale su alımının ekolojik denge üzerindeki etkilerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı
(7/6830) 6. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, DİE istatistiklerine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı (7/6838) 7. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Turna Çayırı Barajı ve
Erinç Barajı projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Zeki Çakan'ın cevabı (7/6854) 8. - Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in, Bursa'nın ilçelerindeki kömür
işletmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki
Çakan'ın cevabı (7/6869) 9. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Şanlıurfa-Ceylanpınar
İlçesine bağlı bazı köylerin elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6913) 10. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa'daki
turizm çalışmalarına ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Mustafa Taşar'ın cevabı
(7/6914) I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı. Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün, Erzurum'daki kamuya ait bölge
müdürlüklerinin başka illere kaydırılmasına, Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel, tarihî gerçekler ışığında Ermenilerin
sözde soykırım iddialarına, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Ankara Milletvekili Esvet Özdoğu'nun, okulöncesi eğitimin önemi ve bu
konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Millî Eğitim
Bakanı Metin Bostancıoğlu cevap verdi. Stockholm Uluslararası Forumunca Stockholm'de düzenlenecek olan
"Gerçek Adalet ve Barışma" konulu konferansa, İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi, Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan'ın, Çevre Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Ölüm cezasına hükümlü Adem Kepeneklioğlu, Mehmet Hakan Canpolat ve
Turhan Tarakçı haklarındaki dava dosyalarının geri verilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi okundu; Adalet Komisyonunda bulunan dosyanın hükümete
geri verildiği açıklandı. Mardin Milletvekili Veysi
Şahin'in (6/1695) numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
okundu, önergenin geri verildiği
bildirildi. Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt ve 25 arkadaşının, 19 Mayıs
Üniversitesi ve rektörü hakkındaki bazı iddiaların araştırılması (10/276), Elazığ Milletvekili Latif Öztek ve 20 arkadaşının, Türk tarımının ve
çiftçisinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/277), Amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerlerini alacakları ve
öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı A. Mesut Yılmaz'ın, Brüksel'de
düzenlenen Avrupa Birliği Konvansiyonu Toplantısına katılmak üzere bir heyetle
birlikte Belçika'ya, Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın, temas ve görüşmelerde bulunmak üzere
Çin Halk Cumhuriyetine, Yaptıkları resmî ziyaretlere katılan milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkereleri kabul edildi. Çevre Komisyonunda açık bulunan ve Doğru Yol Partisine düşen 1
üyeliğe, Grubunca aday gösterilen
Manisa Milletvekili Rıza Akçalı seçildi. Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının: 1 inci sırasında bulunan (6/996), 2 nci sırasında bulunan (6/1000), 5 inci sırasında bulunan (6/1037), 6 ncı sırasında bulunan (6/1042), 7 nci sırasında bulunan (6/1043), Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarıldıkları
açıklandı; (6/1042, 6/1043) esas numaralı soru
sahibi de görüşlerini açıkladı. 3 üncü sırasında bulunan (6/1024), 4 üncü sırasında bulunan (6/1031), 417 nci sırasında bulunan (6/1571), 572 nci sırasında bulunan (6/1734), 579 uncu sırasında bulunan (6/1742), 580 inci sırasında bulunan (6/1743), Esas numaralı sözlü sorulara Devlet Bakanı Recep Önal cevap verdi, 8 inci sırasında bulunan
(6/1046), 9 uncu sırasında bulunan
(6/1047), 10 uncu sırasında bulunan (6/1048), 11 inci sırasında bulunan (6/1049), 12 nci sırasında bulunan (6/1056), 13 üncü sırasında bulunan (6/1057), 14 üncü sırasında bulunan (6/1058), Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından ertelendi. Konya Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı ve 167 arkadaşının, Türkiye
bilişim stratejileri ve e-Türkiye konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesinin (8/28), yapılan öngörüşmesinden sonra kabul edildiği; genel görüşme
gününün Danışma Kurulu tarafından tespit edilerek Genel Kurulun onayına
sunulacağı açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu
Tasarısının (1/744) (S. Sayısı: 786) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi. Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/777)
(S. Sayısı: 557) 1 inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlandı; maddenin
oylanması sırasında istem üzerine yapılan yoklamalarda Genel Kurulda toplantı
yetersayısının bulunmadığı anlaşıldığından, 25 Nisan 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
17.38'de son verildi.
No. : 127 II. - GELEN KÂĞITLAR 25 . 4 . 2002 Perşembe Raporlar 1. - Türk Ceza Kanunu ile Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunda Yer
Alan İdam Cezalarının Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/971) (S. Sayısı: 852) (Dağıtma tarihi: 25.4.2002) (GÜNDEME) 2. - 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla
Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/972) (S.
Sayısı: 853) (Dağıtma tarihi: 25.4.2002) (GÜNDEME) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 25 Nisan 2002 Perşembe BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara),
Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, salonu hep beraber görüyoruz,
kameralar da görüyor... BAŞKAN - O takdir bana ait Sayın Başkan, bu hususu siz de biliyorsunuz.
Takdir bana aittir; yoklama istediğiniz zaman, yaparım yoklamayı. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hayır Sayın Başkan... BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92 nci Birleşimini açıyorum. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan... Sayın Başkan... BAŞKAN - Toplantı yetersayımız vardır, gündeme geçiyoruz. VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır efendim, bu kadar da olur mu?! BAŞKAN - Efendim, oturur musunuz... Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; önce okutacağım, sonra oylarınıza
sunacağım... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hiç doğru değil... Bu tutumunuz kimseye bir
şey kazandırmaz Sayın Başkan... Yani, bundan sonraki çalışmalara siz engel
oldunuz. Size saygım var. BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, bakınız, biraz sonra yasamayla ilgili
görüşmeler yapacağız... YASİN HATİPOĞLU (Çorum) - Efendim, yapamazsınız... Bakınız... HÜSEYİN ÇELİK (Van) - "Toplantı yetersayısı vardır" diyorsunuz
Sayın Başkan. BAŞKAN - Var diyorum efendim... HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Nerede var toplantı yetersayısı?! BAŞKAN - O takdir bana ait. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, İçtüzükteki hüküm gayet açık;
tereddüde düşerse... BAŞKAN - Düşmedim efendim... Siz düşmüş olabilirsiniz; ben düşmedim.
Biraz sonra oylama yapacağım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Düşmediniz!.. Peki, o zaman gruplarımız kusura
bakmasın. BAŞKAN - Efendim, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; önce okutacağım,
sonra oylarınıza sunacağım: IV. - ÖNERİLER A) Danişma
Kurulu Önerılerı 1. - Genel Kurulun 24.4.2002 tarihli 91
inci Birleşiminde açılması kabul edilen Türkiye Bilişim Stratejileri ve
e-Türkiye konusundaki genel görüşmenin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmında yer almasına ve genel görüşmenin 30 Nisan 2002 Salı günkü
birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi Danışma
Kurulu Önerisi No. : 110 Tarihi : 25.4.2002 Genel Kurulun 24.4.2002 tarihli 91 inci Birleşiminde açılması kabul
edilen Türkiye Bilişim Stratejileri ve e-Türkiye konusundaki genel görüşmenin
gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasının ve
genel görüşmenin 30 Nisan 2002 Salı günkü birleşimde yapılmasının Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
BAŞKAN - Evet, öneriyi oylarınıza sunacağım, Sayın
Çelik'in isteği üzerine de karar yetersayısını arayacağım. Elektronik oylama cihazıyla oylamayı yapacağım ve
oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu arada, sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın,
belirlenen süre içerisinde Başkanlığımıza oy pusulalarını göndermelerini, o
arada vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise -ki, var, hazırda üç bakan
gözüküyor- hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını
taşıyan oy pusulalarını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını
rica ediyorum. Evet, oylama işlemini başlatıyorum: (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir, karar
yetersayısı vardır. Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve
Anavatan Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş
müşterek bir önerisi vardır; önce okutacağım, sonra oylarınıza sunacağım: B) SıyasÎ
Partı Grubu Önerılerı 1. - Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve
ANAP Gruplarının müşterek önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 25 Nisan 2002 Perşembe günü yaptığı
toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
gruplarımızın ekteki müşterek önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Öneriler: 25 Nisan 2002 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 853
sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 10 uncu sırasına,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 323 üncü sırasında yer alan 850 sıra sayılı kanun
tasarısının, bu kısmın 11 inci sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 824 sıra
sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 11 inci sırasında yer alan 778 sıra
sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 307 nci sırasında yer alan 827 sıra
sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 316 ncı sırasında yer alan 842 sıra
sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 324 üncü sırasında yer alan 851 sıra
sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 22 nci sırasında yer alan 690 sıra
sayılı kanun tasarısının 17 nci sırasına, 284 üncü sırasında yer alan 796 sıra
sayılı kanun tasarısının 18 inci sırasına, 246 ncı sırasında yer alan 715 sıra
sayılı kanun tasarısının 19 uncu sırasına, 247 nci sırasında yer alan 716 sıra
sayılı kanun tasarısının 20 nci sırasına alınması, 25 Nisan 2002 Perşembe günü
gündemin 11 inci sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir. BAŞKAN - Grup önerisinin aleyhinde, Sayın Veysel
Candan... Buyurun Sayın Candan. (SP sıralarından alkışlar) VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; artık mutat hale geldi; hükümet, her hafta ülkenin
gündemini değiştirmekte, Genel Kurul müzakereleri de buna bağlı olarak
değişmekte. Yani, belki, bu sık sık yapılan değişiklikleri hükümet şaşırdı,
pusulayı şaşırdı, ne yapacağını bilmiyor... Halbuki, bugün, ülkenin içinde
bulunduğu ekonomik şartlar itibariyle, birçok ekonomik yasanın buraya getirilip
düzenleme yapılması gerekir. Ben, konuşmama başlamadan önce, bir uyarıda bulunmak
istiyorum. Oturumu yöneten Sayın Meclis Başkanvekilimizin, toplantı yetersayısı
olmadan Parlamentoyu açması, hakkın suiistimalidir, İçtüzük ihmalidir ve Genel
Kurul çalışmalarında milletvekili arkadaşlarımızın bulunmamasına sebep teşkil
etmektedir. O bakımdan, bunun tutanaklara geçmesi açısından, oturumu yöneten
Başkanın bu tutumunu kınadığımı bir kere daha ifade etmek istiyorum. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, sükûneti
lütfeder misiniz... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibi dinler
misiniz. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, aslında,
hükümet ne yapıyor; ona bir bakalım. Çalışma saatleri, görünüşte, sözde
uzatılıyor; ancak, milletvekili sayısı, toplantı yetersayısını bulacak rakama
bile gelmemektedir ve hükümeti oluşturan partilerin milletvekilleri Genel
Kurula devam etmemektedirler. Yani, bu, kamuoyunda, çok çalışılıyor havası
verilip; ama, bir yerde, milleti aldatma anlamına gelir. Yasalar, burada, alelacele ve tartışılmadan, müzakere
edilmeden, yani, muhalefetin de katkısını sağlamadan çıktığı için, ya
Cumhurbaşkanından ya da Anayasa Mahkemesinden dönmektedir. Biraz sonra
görüşeceğimiz Şartlı Salıverme Yasası da bunlardan bir tanesidir ve bugün
hükümet diyor ki: "Süresi doldu, işte yargı zor durumda, bir an önce bu
yasayı buradan çıkarmamız lazım." Bu, çok basit bir mantık anlayışıdır.
Yine, bu çalışma da, bana göre, Genel Kurula hakaret anlamı taşır; çünkü,
yasalar, aceleyle değil, daha sonra uygulanmak üzere çıkarılır. Burada da
fevkalade yanlış yapıldığı kanaatindeyim. Peki, bu yasa, acaba, neden değiştirildi, böyle bir
değişikliğe neden ihtiyaç hissedildi? Metni dikkatle okursak, bütün mesele,
RTÜK Yasasında toplanmaktadır; yani, şu yapılan değişiklikler, RTÜK Yasasını
gündeme getirmek ve Parlamentodan süratle çıkarmak üzere hazırlanmış bir
düzenlemedir. Değerli arkadaşlar, aslında, Türkiye'de şu anda yaşanan
ekonomik kriz itibariyle, Parlamentonun bütün gündemi ekonomi olmalıdır.
Esnafla, sanayiciyle, çalışanlarla, çiftçiyle, memurla, bütün bunlarla ilgili
düzenlemeler yapılması gerekirken, maalesef, hiç de acil olmayan ve demokratik
sistemi zedeleyen ve tekelleşen, kartelleşen bir medya oluşturmak üzere hangi
çevrelerin nasıl baskı yaptığını da, maalesef, anlamak mümkün değil. Bir hafta önce, Sayın Başbakan, Cumhurbaşkanıyla
görüşmesinde "RTÜK Yasasını geri çevirmenizden memnun oldum, benim de
içime sinmiyor" diyor, sonra, bir
bakıyorsunuz, üç gün sonra, RTÜK Yasası buraya geliyor ve burada da,
dayatmacı bir üslupla, toplantı yetersayısı bile olmadan, gündeme alınıyor ve
görüşme için hazırlık yapılıyor. RTÜK Yasasının bu Parlamentodan çıkmaması için, çalışma
saatleri dışında Genel Kurulda sabahlara kadar beklemek de dahil, demokratik
bütün haklarımızı kullanacağımızı, bu yasanın ülke menfaatlarına olmadığını,
bir kere daha buradan açık ve net ifade etmek istiyorum. Yani, şimdi siz ne yapmak istiyorsunuz: Kamu
ihalelerine radyo ve televizyon sahipleri, patronları girsinler; arkasından,
borsada spekülatif hareketler yapsınlar; arkadan, bir patronun birden fazla
televizyon kanalı olsun; arkadan, hükümet, Meclisten seçilecek RTÜK Yüksek
Kurulu üyelerini Meclisten değil, dışarıdan seçsin; yani, antidemokratik bir
yaklaşım... Dünyanın neresinde, hangi parlamentoda, parlamento, milletvekilleri
kendi yetkilerini, kendi oylarıyla başkalarına devrediyor!.. Kamuoyunda
Parlamentonun itibarından bahsediliyor; kendi yetkisine sahip olamayan, kendi
yetkisini başka yerlere, üst kurullara devreden bir parlamentonun itibarı,
tabiî ki, olmaz. Yine, siz, bu yasayla, Anadolu'da bulunan bütün
televizyonları ya kapatıyorsunuz ya tekellere teslim ediyorsunuz. Yine, denetimlerde Sayıştayı devredışı bırakıp, Yüksek
Denetleme Kuruluna götürüyorsunuz. Bütün bunlara baktığımız zaman, en dikkat çekici tarafı
da, Sayın Cumhurbaşkanının -hukuk zemini içerisinde- itirazlarının hiçbirini
itibara almadan, dikkate almadan, bu yasayı, aynıyla, tekrar buraya getiriyorsunuz.
Tabiî ki, bunları, bu haliyle kabul edenlere bir çift sözümüz olacak. Bakın,
bir hafta önce, bir ay önce ulusal programlar hazırlanıyor, Avrupa Birliğine
takdim ediliyor; orada RTÜK'le ilgili olarak denilen söz şu: "RTÜK'te,
mevcut aşamada kurumsal bir değişikliğe gerek yok." Ama, bazı çevrelerin
baskılarıyla, tabiî ki, gündem tamamen değiştiriliyor. Şimdi, değerli arkadaşlar, bütün bunları bir araya
getirip topladığımız zaman, acaba, hükümet, neden ekonomik konulardan kaçıyor
da, bu konular üzerine eğiliyor dediğimiz zaman karşımıza bir tablo çıkıyor.
Halkbankın küçük esnafları adı altında, hangi medya kuruluşlarının, hükümetle,
nasıl ilişkisi var bir bakalım: BTV-Bayındır Holding 49 milyon dolar almış,
ATV-Sabah Grubu 40,1 trilyon almış, Çukurova-Show Grubu 20 milyon dolar almış,
Korkmaz Yiğit Grubu 15 milyon dolar almış... Bu liste daha uzuyor. Bu rakamlara
baktığımız zaman, devletle iç içe olanlara baktığımız zaman, bu yasanın burada
neden çıkarılmak istendiği gayet belli. Vatandaşın haber alma özgürlüğünü
kısıtlıyorsunuz, vatandaşın rekabet etme imkânını kısıtlıyorsunuz. Böyle bir
yasaya onay veren 21 inci Dönem Parlamentosu, bu ayıbı alnından silemez. Onun
için, bu yasa tasarısı, mutlaka geri çekilmelidir. Değerli arkadaşlar, aslında, bana göre, hükümet bir
bunalım içinde, ne yaptığını, ne türlü kararlar aldığını da bildiği yok; IMF ve
Dünya Bankasından bir rüzgâr eserse, o tarafa; ABD'den bir rüzgâr eserse, o
tarafa; Avrupa Birliğinden başka bir rüzgâr eserse, o tarafa... Değerli arkadaşlar, konuşmamı tamamlarken merak ettim,
acaba Türkiye'de sıkıntının kaynağı ne diye; Hazine Müsteşarlığına bağlı KİT
Genel Müdürü bir rapor hazırlamış ve açıklamış; özetle, kendi kaynaklarımızla
biz bu gemiyi yürütebiliriz; bir şartla diyor. Şart olarak da, kamu
harcamalarında 10 milyar dolar yolsuzluk var, durdurun; elektrik, petrol, gazda
3 milyar dolar yolsuzluk var, durdurun; sağlık harcamalarında -sık sık
bakanların da söylediği gibi- 3 milyar dolar yolsuzluk var, durdurun demekte ve
toplam 16 milyar dolarlık yolsuzluktan bahsetmektedir. Değerli arkadaşlar, elimdeki şu metin, 30 Ekim 1918
Mondros Mütarekesi metninin bazı maddelerini içeriyor; 12 nci maddesi Türk
Telekomu tarif ediyor, 14 üncü maddesi, itilaf devletleriyle ilgili olarak,
Petrol Yasasını tarif ediyor ve 20 nci maddesinde de "itilaf ülkelerinin
emirleri derhal yerine getirilir" deniliyor. Şimdi de yöneticilerimiz
IMF'nin isteklerini yerine getiriyor ve sermayenin taleplerini yerine
getiriyor. Konuşmamı tamamlarken söyleyeyim, bu tür değişikliklerin
ülkemize hiçbir faydası yoktur, milleti bununla aldatmanız da mümkün değildir;
ama, sandık milletin önüne geldiği zaman bunun hesabını çok acı olarak
ödeyeceğinizi bir kere daha hatırlatır, Muhterem Heyetinizi saygıyla
selamlarım. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan. İkinci söz, aleyhte, Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü
Esengün'e ait. Buyurun Sayın Esengün. (SP sıralarından alkışlar) Süre 10 dakika. LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, muhterem
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. İktidar partisi
gruplarının gündemle ilgili önerilerinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Aleyhinde söz almamın birçok sebebi var, birçok gerekçesi var. Şu 21 inci Dönemde ve özellikle şu yasama yılında, bu
tür nice öneriler geldi Meclisin önüne. İktidar partilerinin çoğunluğuna
dayanarak bu öneriler hep kabul gördü, gündem değişti, çalışma saatleri
değişti, iktidar partilerinin istekleri
kabul edildi netice itibariyle; ama, ona rağmen, Meclis, hiçbir zaman,
önemli bazı günler hariç, önemli bazı tasarılar hariç... Önemli derken, nedir
önemli olan; IMF'nin istediği, Avrupa Birliğine verilen takvime göre
çıkarılması lazım gelen tasarılar hariç, onun dışında, Meclis çoğunluğu, aldığı
karara uymadı. Defalarca, burada, saat 20.00'ye, 24.00'e kadar çalışma kararı
alınmış olmasına rağmen, Meclis, erken dağıldı; daha dün, geçen hafta, evvelki
hafta, alınmış fazla mesai kararlarına rağmen, Meclisi çalıştıramadınız. Bugün bir olağanüstülük var; bugün sayın bakanlar
teşrif etmişler, milletvekilleri çoğunlukta. Nedir bugünkü olağanüstü durum; Af
Kanunu görüşülecek, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği şartla salıverme,
erteleme yasası görüşülecek. Bir ifadeye göre, bundan, 5 000 civarında mahkûm
yeniden istifade edecek; zikredilen bazı isimler var, onlar istifade edecek.
Demek ki, iktidar partileri için, bugün, önemli bir gün ve dolayısıyla da,
bugün Meclis çalışacak, geçen hafta, evvelki hafta gibi olmayacak. Değerli arkadaşlar, biz, Meclisin çalışmasından
yanayız, tabiî ki çalışsın; ama, milletin yararına çalışsın. Bakınız, bugün,
Meclis gündeminde, gerçekten çıkarılması gereken, milletin beklediği,
emeklinin, işçinin, köylünün beklediği, geniş kitlelerin beklediği, illerin,
bölgelerin beklediği tasarılar var; büyükşehir önerileri var, üniversite
kurulmasına dair öneriler var, Doğu Anadolu Projesi teklifi var, KAP var, KOP
var ve onun da dışında, iktidar milletvekillerinin, muhalefet
milletvekillerinin verdiği, 37 nci maddeye göre gündeme alınmış, gerçekten
hayırlı kanun teklifleri var; ama, hiçbirisine, kimse dokunmuyor ve bu dönemin
bitimine kadar da dokunulacağına, yasalaşacağına dair, en ufak bir ihtimal, en
ufak bir beklenti yok. Ne oluyor; bu getirilen öneriyle, gelecek hafta için
yeni düzenleme yapılıyor. Ne görüşülecek; RTÜK Yasası görüşülecek. RTÜK
Yasasıyla ne halledilecek, milletin hangi derdi halledilecek; hiçbir derdi
halledilmeyecek. Bazı çevreler, baskı grupları, bu hükümetin kurulmasında emeği
geçmiş çevreler, kişiler, RTÜK Yasasını bu Meclisten geçirmek için dayatıyorlar;
ama, inanıyorum, bu RTÜK Yasası, bu Meclisten geçmeyecek; haftaya da alsanız,
öne de alsanız, Meclisin iradesi, RTÜK'ün önünde durmayı inşallah bilecek,
becerecek. Değerli arkadaşlar, bakınız, bizim verdiğimiz,
özellikle, muhalefet milletvekillerinin verdiği nice araştırma önergeleri var,
genel görüşme önergeleri var. Hepsinin içerisinde, muhtevasında, şu Mecliste
muhakkak görüşülmesi lazım gelen konular var. Geçenlerde, burada, çay
üreticilerinin sorunlarını görüşelim diye talepte bulunduk, kabul görmedi; ama,
söz verildi bir dahaki haftalarda görüşelim diye, çay üreticilerinin sorunları
unutuldu gitti. Gündemde de bizim önerilerimiz bekliyor. Daha ona benzer neler
var; Doğu Anadolu'nun sorunlarının görüşülmesi için üç yıl evvel verdiğimiz
genel görüşme önergesi var, hâlâ bekliyor. Daha önemlisi, bakınız, geçmişte önemli bir hata
yapıldı; Kıbrıs ile ilgili, Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili, Kuzey Irak
ile ilgili çeşitli partiler ve milletvekilleri tarafından verilmiş 7 adet
araştırma ve genel görüşme önergesi vardı. 7 önerge birleştirildi, burada bir
defada görüşüldü. Bu, maalesef, doğru değildir, laubaliliktir demeyeceğim; ama,
Meclise yakışmayan bir tavırdır. Sayın Dışişleri Bakanı geldi, dışişleriyle
ilgili 7 adet önerge üzerinde, burada 20 dakika konuştu; sonuçta da, sözde,
Meclis bu konuları ele almış oldu. Biz böyle yaparsak, Meclis olarak, Ermeni soykırımı
iddialarının, Kıbrıs meselesinin, Kuzey Irak meselesinin üzerinde yeteri kadar,
ciddî şekilde durmazsak, sonuçta da biz kaybederiz, o iddiaların sahipleri
güçlenir. Bir başka önemli konuyu daha her zaman bu kürsüden dile
getiriyoruz, getirmek mecburiyetindeyiz. Değerli arkadaşlar, bu Meclis,
Anayasaya aykırı İçtüzük ile yönetiliyor. İçtüzüğün değişen maddelerini Anayasa
Mahkemesi iptal etti; ama, kimsenin umurunda değil. İptal edilen tüzük, bu
Meclisin İçtüzüğü değilmiş gibi, millî egemenliğin 82 nci yıldönümünü kutladık,
millî egemenliğin öneminden bahsettik, millî egemenliğin, millî hâkimiyetin ne
büyük bir nimet olduğu üzerinde ittifakla, mutabakatla görüş birliğine vardık;
ama, millî iradenin tecelli ettiği Meclis, bugün Anayasaya aykırı İçtüzükle
yönetiliyor, kimseden de ses çıkmıyor. Sayın Meclis Başkanı, niye bu konunun
üzerinde en ufak bir çalışma yapmıyor; hiç olmazsa, parti gruplarını bir araya
getirip de bu konunun üzerinde durmuyor, anlaşılır gibi değil. Efendim, Anayasa Mahkemesi kararı yayımlanmamışmış...
Bunların hiçbirisi mazeret değil. Yayımlanmasa da, hangi maddelerin Anayasaya
aykırı olduğu bellidir, muhakkak düzeltilmelidir; ama, bırakın yeni İçtüzük
yapmayı -inşallah yanlıştır- Anayasa Mahkemesine hükümet tarafından haber
gönderiliyormuş ki, kararı bir sene geciktirin, biz bu Anayasaya aykırı
İçtüzükle bu dönemi bitirelim. Bir sene sonra karar yayımlanacak, üç ay da
Anayasa Mahkemesi süre vermiş; bir sene üç ay, zaten bu dönemin ömrü ona kâfi
gelmez. Değerli arkadaşlar, tabiî, ülkenin, milletin derdi
alabildiğine fazla. Bu hükümet bitti, bu hükümetten artık kimse bir şey
beklemiyor. Gidin Anadolu'ya, neresine giderseniz gidin, bir tek şey var
istenen; bu hükümetin işbaşından ayrılması; yeni hükümet kurulabilirse yeni
hükümet kurulur, yoksa, seçime gidilmesi. Bütün millet bunu bekliyor; çünkü, bu
hükümet üç yıldan beri ülkenin hiçbir derdini halletmedi, hiçbir sorununu
çözmedi, çözemedi. Her şey, aksine, daha da kötü oldu, daha da berbat oldu;
ekonomiyi batırdınız, ülkeyi borca batırdınız; emeklisiyle, işçisiyle,
köylüsüyle herkes çaresiz durumda bekliyor. Bakınız, geçen gün Erzurum'daydık. Neresine giderseniz
gidin, Erzurum'a hâlâ kar yağıyor değerli arkadaşlar. Kar yağınca da, tabiî,
peşinden heyelanlar var, köy yolları çamur... Gidin Tekman'daki insanların
derdine bir çare bulun. Çare bulamazsanız bile hiç olmazsa dertlerini dinleyin.
Köy yolları çamurdan çalışmıyor. Biz 54 üncü hükümetteyken Tekman'a yeni bir
yol başlattık. Şu anda 155 kilometredir o yol. Bizim yapacağımız, başlattığımız
yol, 50 kilometreyle, 60 kilometreyle o sorunu çözecek idi; ama, bizim
bıraktığımız yerde duruyor. Aradan neredeyse beş yıl geçti. Yazıktır, günahtır.
Tekmanıyla, Narmanıyla, Erzurumuyla, Doğu Anadolusuyla, bütün Türkiyesiyle bu
millet bizim milletimiz. Siz, sadece bir avuç rantiyeciye, bir avuç çıkar
çevresine hizmetle mükellef değilsiniz. Siz, hükümetsiniz; bütün milletimize,
doğulusuyla, batılısıyla herkese destek olmak, herkesin sorunlarını çözmek
mecburiyetindesiniz. Bakınız, Sayın Başbakan, onbeş gün önce, DSP Grubunda
Filistin'le ilgili konuşma yaptı ve orada, doğru bir söz söyledi, gerçeğe
parmak bastı, İsrail'in yaptığının soykırım olduğunu söyledi. Bizim de gönlümüz
ferahladı; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının ağzından bu sözün çıkması,
Filistin'deki mazlum halka önemli bir destektir diye düşündük; ama, maalesef,
peşinden özürler başladı; yedinci defa, onuncu defa, Sayın Başbakan, İsrail'den
özür diledi. Değerli arkadaşlar, bir başbakan, ya o sözü söylemez
veya söyledikten sonra arkasında durur, geri dönmez, geri adım atmaz, özür de
dilemez. (DSP sıralarından gürültüler) MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Geri adım atmadı. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Türkiye, İsrail'den özür
dileyecek bir ülke değildir. Türkiye, söylediği sözün arkasında duran
başbakanların yöneteceği bir ülke olmalıdır. Özürlü başbakanlarla bu iş
gitmiyor maalesef. (SP sıralarından alkışlar; DSP sıralarından gürültüler)
Söylediği sözden dolayı İsrail'den on defa özür dileyen bir başbakanın bir defa
daha yapması lazım gelen bir şey var, o da, milletten özür dileyip istifa
etmesidir. (SP sıralarından alkışlar; DSP sıralarından gürültüler) YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Kaddafi'nin önünde el pençe
biz durmadık, siz durdunuz! LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Ya o sözü söylemeyin ya da
söylediğiniz sözün arkasında durun. Burası, Türkiye Cumhuriyeti Devletidir;
burası, aşiret devleti değildir; burası, DSP'yi idare etmek de değildir. (DSP
sıralarından gürültüler) Ona göre... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Esengün, toparlar mısınız efendim. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Tamam Sayın Başkan. Bu hükümetten milletin beklediği hiçbir şey yoktur, millet
sizden ümidini kesmiştir. Bırakın RTÜK Kanununu şu kanunu bu kanunu çıkarmayı,
gelin, milleti seçime götürelim, milletin hakemliğine müracaat edelim, herkes
de boyunun ölçüsünü alsın diyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Grup önerisinin lehinde olmak üzere, Van
Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Danışma Kurulu toplantısına katılan değerli grup başkanvekili
arkadaşlarıma orada da ifade ettiğim gibi, bugün getirilen önerideki maddelerin
birçoğuna bir itirazımız yok. Bunlar, Meclisimizde evvelemirde görüşülmesi
gereken kanun tasarı veya teklifleridir; bunlara itiraz etmiyoruz. Tüketicinin
Korunması Kanunu, Çevre Kanunu; Çocuk Hakları, Avrupa Çevre Ajansı, Avrupa
Peyzaj Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalara bir itirazımız yok; burada
bunların görüşülmesi lazım; biz, bunlara destek de veririz. Ancak, RTÜK
Yasası getirilip, bu öneriye
monte edildiği için Danışma Kurulunda buna karşı çıktık. Değerli arkadaşlar, bugün, Türkiye'nin gündemi ile
hükümetin gündemi aynı değildir. Hükümet bu gündemi Türkiye Büyük Millet
Meclisine de dayattığı için, her geçen gün, millet nezdinde, halk nezdinde
biraz daha itibar kaybediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi ile
halkın gündemini örtüştürmek zorundayız. Onun için, biz, AK Parti Grubu olarak, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin çalıştırılmasından yanayız. Hükümet, bize makul bir teklif
getirdiği zaman, bugüne kadar, biz bu makul tekliflere hep makul karşılıklar
verdik. Sayın Adalet Bakanımız bu şartlı salıvermeyle ilgili olarak Grubumuzu
ziyaret etti; Anayasa Mahkemesinin bozduğu veya geri gönderdiği zamanlı bir
kanun tasarısı olduğu için, buna itirazımız olmadı; ama, tasarının bazı
maddeleriyle ilgili olarak çekincelerimiz var, yeni önerilerimiz var, bunları
da burada dile getireceğiz. RTÜK Yasasından dolayı, biz, Danışma Kurulunda bu
öneriye katılmadık; ama, bunun dışındaki diğer önerilere bir itirazımızın
olmadığını ifade etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, siyasetin, nezih bir ortamda
nezih bir dille yapılması lazım. Kim siyaseti çirkinleştirirse, kim siyaseti
kaba sözlerle çekilmez ve halka itici gelir bir hale getirirse, hepimiz,
birlikte onun karşısında olmalıyız. Bakınız, Başbakan Sayın Ecevit, bugün grup
toplantısında, bir tüzelkişilik olan, Türkiye siyasetinde geçmişi yedi sekiz ay
olan AK Partiyi nasıl nitelendiriyor: "Öte yandan, karanlık bir geçmişin
mirasçısı olan AK Parti, kendini baştan aşağıya aklanmış gibi göstererek
siyaset sahnesinde birinciliğe oynayabileceğini sanıyor." Değerli milletvekilleri, ben, Sayın Başbakana Nef'i'nin
sözüyle cevap vermek istiyorum. Nef'i der ki: "Müftü Efendi bize 'kâfir'
demiş. Ben varam ona diyem Müselman. Yarın rûzi mahşerde ben de çıkarım
yalancı, o da çıkar yalancı." Biz varalım Sayın Başbakana, diyelim ki: Ecevit'in
geçmişi aydınlıktır. YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Öyledir. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Yarın mahşer gününde değil,
bugün, biz de yalancı çıkarız, o da bu söylediği sözden dolayı yalancı çıkar
(AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın milletvekilleri, bakın, Sayın Başbakanın sadece
geçmişi değil, bugünü de karanlıktır. Sayın Başbakan, yönetimiyle, Türkiye'nin
bugününü de karartmıştır, geleceğini de karartmıştır. Sayın Başbakan Ecevit, 1978'de Başbakanken, ben bir
üniversite öğrencisiydim. O gün, sosyal sınıflar arasındaki çatışmayı
körükleyen insanların başında Sayın Başbakan geliyordu (DSP sıralarından
gürültüler) İHSAN ÇABUK (Ordu) - Yalan konuşma! HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Eğer bugün, hükümet
ortaklığından kaynaklanan nezaket olmasaydı, bunu size en iyi anlatabilecek
olan parti MHP ve partililer MHP'liler olurdu; bunu böyle bilmenizi istiyorum. Sayın Başbakan, bu ülkede ne zaman Başbakan olmuşsa,
ülkede yokluklar olmuştur, kıtlıklar olmuştur, karanlıklar olmuştur. Bakın,
bugün de Sayın Başbakan, Türkiye'yi yokluklara, kıtlıklara ve karanlıklara
mahkûm etmiştir ve etmeye devam ediyor ve dahasını söyleyeyim... (DSP
sıralarından gürültüler) Lütfen, dinler misiniz Sayın DSP'li arkadaşlarım...
(DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Çelik, lütfen, konuya gelin. Elbette ki,
siyaset yapacaksınız; ama, grupların müşterek önerisi üzerinde konuşuyorsunuz. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Grupların müşterek önerisinin
lehinde olmam Sayın Başbakanın aleyhinde olmamamı gerektirmez. (DSP
sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... İHSAN ÇABUK (Ordu) - Sayın Çelik, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde konuşuyorsunuz köy kahvesinde değil. BAŞKAN - Efendim, siz, grupların müşterek önerisi
üzerinde konuşun. Buyurun Sayın Çelik. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, bu kürsü siyasetin
yapıldığı bir kürsüdür. Ben, sokakta Sayın Başbakana cevap veremem. İHSAN ÇABUK (Ordu) - Kahvede konuşur gibi konuşuyorsun
ama! HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Başbakan, Cumhuriyet
Halk Partisini ve AK Partiyi kastederek "fakat, seçim vakti geldiğinde
böyle partiler sabun köpüğü gibi dağılıp gidecektir" diyor. (DSP
sıralarından "doğru" sesleri, alkışlar) NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Doğruysa seçime gidelim. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Siz alkışlamaya devam edin.
(DSP sıralarından gürültüler) Sayın Başkan, sükûneti temin eder misiniz!.. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... Sayın Çelik, siz de grupların müşterek önerisi üzerine
gelin efendim. Buyurun. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Halkın önüne seçim sandığı
geldiği zaman biz sabun köpüğü gibi uçup gidecek miyiz; yoksa, sabun olup sizi
temizleyecek miyiz, buna millet karar verecek. (AK Parti sıralarından alkışlar) MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Kendinizi temizleyin
önce. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sizin bu iktidarınız
döneminde yaptığınız bütün pislikler AK Partiyle temizlenecektir, bunu böyle
bilmelisiniz. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - AKP!.. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
bakınız, siz RTÜK Yasasıyla ne getiriyorsunuz: RTÜK Yasası, bildiğiniz gibi,
Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen bir yasadır, tekrar veto hakkı doğmasın
diye tek virgülüne dokundurmadınız. Bakınız, bu yasayla, sizin ilan ettiğiniz,
hükümetinizin ilan ettiği Ulusal Program kesinlikle birbiriyle çelişmektedir.
Avrupa Birliğine bu RTÜK Yasasıyla gidemezsiniz. Bakın, siz, şu anda, Avrupa kapılarında üç kuruş para
temin etmek için Türkiye'yi ona buna muhtaç hale getiriyorsunuz. Frekans
ihalesi yıllardan beri yapılamıyor. RTÜK bunun altyapı çalışmasını bitirdi -tam
bunu bitirdi, bitirmek üzereyken- bir yerlerden engellemeler çıktı. Türkiye'ye
getireceği kaynak 1 milyar dolardır. Bu kadar fakru zaruretin, fakirliğin,
sefaletin olduğu bir memlekette, sayenizde sefaletin olduğu bir memlekette,
siz, RTÜK'e frekans ihalesi yaptırmadınız. Bunu şimdi kimlere yaptırıyorsunuz
bir bakın bakalım yasaya? Siz, neredeyse, insanların rüyalarına sansür
koyacaksınız. Şu internette getirdiğiniz şeye bakın. Bir de çağdaşlıktan söz
edeceksiniz. Bakın, Sayın Emrehan Halıcı'nın getirdiği, bilişimle
ilgili Mecliste genel görüşme açılmasıyla ilgili teklife, biz, Grup olarak
katılma kararı verdik. Bugün, Danışma Kurulunda da biz bu öneriye katıldık; 30
Nisanda bunun görüşmeleri yapılacak. Elbette, doğru olan buydu. Ülkemiz, eğer,
bilgi toplumu olacaksa... Ki, sayenizde, biz, bugün, sanayi toplumundan tekrar
tarım toplumuna döndük; bırakın sanayi toplumu olmayı biz tarım toplumu
olduk... NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Tarım kaldı mı?!.. Tarım
da kalmadı!.. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bilgi toplumuna gitmek için,
sizinle... Türkiye, sizinle bilgi toplumu falan olmaz... Bugün, yontma taş
devri mantığıyla hareket eden, antidemokratik, jakoben, dayatmacı bir zihniyette
olan insanlar, Türkiye'yi bilgi toplumuna götüremezler. Onun için, bakın, biz, buna destek verdik. Siz,
internette sansür koyan bir anlayışa sahipsiniz. Siz, Anadolu'daki basının
sesinin susturulması, sesinin kısılması için getirilen bir yasa tasarısına
destek vererek, bakın, Anadolu halkını susturuyorsunuz, insanları
susturuyorsunuz. Değerli milletvekilleri, bakın, siyasette vize halktan alınır. Biz, kendimizi, birinci
parti falan ilan etmiş değiliz. Kamuoyu araştırmaları, bizi sevmeyen, bize karşı
olan partilerin yaptırdığı kamuoyu araştırmaları "AK Parti birinci
partidir" diyor. Peki, bu birinciliği halk mı ilan edecek, millet mi ilan
edecek; yoksa, Sayın Ecevit'in sırtını dayamaya çalıştığı güç odakları mı tayin
edecek?! Buna, hep birlikte karar vereceğiz. Bakınız, değerli milletvekilleri, demokrasi, herkes
için lazımdır. Bir zamanlar, Başbakan Sayın Ecevit yasaklıydı. Bir zamanlar,
Sayın Ecevit'in yazılarına tahammül edilemiyordu. Biz, hep birlikte, Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak, seçilmiş insanlar olarak, demokratik bir mücadele
vermek zorundayız. Onun için, bu demokratik mücadeleyi verirken de birbirimize
saygı duymak zorundayız. Tecrübeli bir siyasetçi olarak, Sayın Başbakan, bugün,
çok kötü bir örnek sergilemiştir; kötü örnek olmuştur; ama, biz, kendisini
mazur görüyoruz. "Biz, bölgemizde savaş istemiyoruz" diyeceği yerde
"biz, bölgemizde barış istiyoruz" diyeceği yerde "biz,
ülkemizde, bölgemizde savaş istiyoruz" diyecek kadar ne dediğini bilmeyen
bir başbakan bunları da söyler. Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar,
DSP sıralarından gürültüler) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Saygılı konuş!..
Terbiyeli ol!.. Terbiyeli ol!.. NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Heyecanlanma,
heyecanlanma!.. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Saygı göster!.. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Siz saygı gösteriyor
musunuz ki biz de gösterelim?! MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Onun seviyesine
gelemezsiniz!.. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - AK Partiye kara
diyecek kadar konuşan bir adama saygı gösterilmez!.. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN(Balıkesir) - Ne AK Partisi...
AKP!.. BAŞKAN - Öneriyi okutup, oylarınıza sunacağım efendim: Öneriler: 25 Nisan 2002 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 853
sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 10 uncu sırasına,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 323 üncü sırasında yer alan 850 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 11 inci sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 824 sıra
sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 11 inci sırasında yer alan 778 sıra
sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 307 nci sırasında yer alan 827 sıra
sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 316 ncı sırasında yer alan 842 sıra
sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 324 üncü sırasında yer alan 851 sıra
sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 22 nci sırasında yer alan 690 sıra
sayılı kanun tasarının 17 nci sırasına, 284 üncü sırasında yer alan 796 sıra
sayılı kanun tasarısının 18 inci sırasına, 246 ncı sırasında yer alan 715 sıra
sayılı kanun tasarısının 19 uncu sırasına, 247 nci sırasında yer alan 716 sıra
sayılı kanun tasarısının 20 nci sırasına alınması, 25 Nisan 2002 Perşembe günü
gündemin 11 inci sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir. III. -
YOKLAMA BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunacağım; ancak, ondan
önce bir yoklama isteği vardır. İstemde bulunan arkadaşların hazır bulunup
bulunmadığını arayacağım, ona göre gereğini yapacağım. Sayın Yasin Hatiboğlu?.. Burada. Sayın Canbay?.. Burada. Sayın Tunç?.. Burada. Sayın Esengün?.. Burada. Sayın Oğuz?.. Burada. Sayın Öztek?.. Burada. Sayın Kamalak?.. Burada. Sayın Nezir Aydın?.. Burada. Sayın Ulucak?.. Burada. Sayın Karagöz?.. Burada. Sayın Günbey?.. Burada. Sayın Sünnetçioğlu?.. Burada. Sayın Ayhan?.. Burada. Sayın Demircan?.. Burada. Sayın Takiddin Yarayan?.. TURHAN GÜVEN (İçel) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Turhan Güven tekabbül ediyor. Sayın Mehmet Gölhan?.. Burada. Sayın Mehmet Sadri Yıldırım?.. Burada. Sayın Teoman Özalp?.. Burada. Sayın Metin Kocabaş?.. Burada. Sayın Alaattin Sever Aydın?.. Burada. Elektronik cihazla yoklama yapacağım; ismini okuduğum
bu arkadaşlar sisteme girmesinler. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen giremeyen
arkadaşımız olursa, aynı süre içerisinde, yoklama pusulalarını Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır. IV. - ÖNERİLER (Devam) B) SıyasÎ
Partı Grubu Önerılerı (Devam) 1. - Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve
ANAP Gruplarının müşterek önerisi (Devam) BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir. Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz. V. - SEÇİMLER A) Komısyonlara
Üye Seçımı 1.- (9/5) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonuna üye seçimi BAŞKAN - Şimdi, (9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonuna üye seçimi yapacağız. Meclis soruşturmasını yürütecek komisyonun üyeleri,
Anayasanın 100 üncü maddesine göre, siyasî partilerin güçleri oranında
verecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterdikleri adaylar arasından,
adçekme suretiyle tespit edilecektir. Bu soruşturma komisyonunda, Demokratik Sol Parti ve
Milliyetçi Hareket Partisi 4'er, Doğru Yol Partisi, Anavatan Partisi ve Adalet
ve Kalkınma Partisi 2'şer, Saadet Partisi ise 1 üyelikle temsil edilecektir. Şimdi, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 55
arkadaşının, Türk millî eğitim politikasına aykırı, keyfî ve ideolojik
uygulamalarıyla eğitim ve öğretimde kargaşaya ve huzursuzluğa sebep olduğu,
toplumsal gerilime yol açtığı; eğitim sistemini, Avrupa Birliği ve uluslararası
standartlardan uzaklaştırdığı ve görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin,
Türk Ceza Kanununun 159, 228, 230, 240 ve 251 inci maddelerine uyduğu
iddiasıyla, Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu hakkında, Genel Kurulun
9.4.2002 tarihli 84 üncü Birleşiminde açılması kabul edilen (9/5) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimine başlıyoruz. Siyasî partilerin kendilerine düşen üyelikler için 3
katı olarak aday gösterdikleri isimleri okutuyorum: Demokratik Sol Parti:
BAŞKAN - Böylece komisyona üye seçimini tamamlamış
bulunuyoruz. Komisyona seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 25.4.2002
Perşembe günü saat 17.00'de Ana Bina Zemin Kat Üyeler Lokantası yanı Meclis
Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Meclis Soruşturması Komisyonuna seçilen üyelerin
listesiyle, toplantı gün ve saati ilan tahtalarına da asılacaktır. Bugün saat 17.00'de, sayın milletvekillerimizin bu
toplantılarını yapmalarını özellikle rica ediyorum. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler " kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. - İzmir
Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle
ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim
Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2. - Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok Ertelenmiştir. Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 3. - Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu
Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının
müzakerelerine başlayacağız. 4. - Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon?..Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 5. - Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı müzakerelerine başlayacağız. 6. - Türkiye
İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş
Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin
kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 7. - Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu,
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının
müzakerelerine başlayacağız. 8. - Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S.
Sayısı: 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî
Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz. 9. -
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî Savunma, İçişleri ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/847) (S. Sayısı: 835) (1) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır. Komisyon raporu 835 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Şu ana kadar
herhangi bir söz isteği yok. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: OLAĞANÜSTÜ
HAL BÖLGE VALİLİĞİ İHDASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI MADDE 1. -10.7.1987 tarihli ve 285 sayılı Olağanüstü
Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci
maddesinin onuncu fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Görev alanına giren illerde görevli kolluk
kuvvetleri personeli ile emre, harekât kontrolüne verilen birliklerin
mensuplarına, mahallinden lojman tahsis edilir ya da lojman karşılığı kira
bedeli ildeki kuruluşun merkez teşkilâtı bütçesinden karşılanır ve lojman
ihtiyacı bu usulle karşılanan personelin aylık ücretlerinden, kamu konutları
aylık kira birim bedelleri esas alınmak suretiyle tespit edilen kira bedeli
peşin olarak bordro üzerinden kesilmek suretiyle tahsil edilir ve Hazineye irat
kaydedilir. Bu şekilde konut ihtiyacının karşılanması yerine, görev mahallî
dışındaki illerden konut talep edenlere; bu bölgede bulunan garnizonlardaki
lojman sayısı, emniyet ve asayiş durumu ile kiralık konut olanakları dikkate
alınarak lojman tahsis edilebilir. Bu taleplere uygulanacak usul ve esaslar,
Genelkurmay Başkanlığının görüşü alınarak Millî Savunma Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığınca müştereken belirlenir." BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili olarak, AK Parti Grubu
adına, Bitlis Milletvekili Sayın Zeki Ergezen; buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar. Süreniz 5 dakikadır. (1) 835 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve
Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının geneli
üzerinde konuşmak yapacaktım; ama, bir aceleye geldi, onun için madde üzerinde
konuşuyorum. Madde üzerinde konuşurken, belki, geneli üzerinde ifadelerim olur;
şimdiden, Başkanımın bilgilerine sunmak istiyorum. Tabiî, Genel Kurulda bir uğultu var; bu uğultunun
kesilmesinde de yarar var, sohbetler kesilse iyi olur. BAŞKAN - Sayın Hatibi dinleyelim sayın milletvekilleri. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Raporda şu ifade yer alıyor:
"Olağanüstü hal bölgesi ve mücavir illere atanan personelin bir kısmı,
atandığı bölgede konut sorunu bulunmamasına karşın ailesini beraberinde
götürmemekte ve halen oturduğu konutta oturmaya devam etmektedir. Bu kapsamda,
sadece Kara Kuvvetleri Komutanlığında Ankara, İstanbul ve İzmir İllerinde 359
personele konut tahsis edilmiştir." Bunu okumamın sebebi; belki, tasarıyı okuma fırsatı
bulamamıştır arkadaşlar. En azından, hangi kanun tasarısı görüşülüyor ve
içeriği nedir bilmeleri bakımından bu cümleleri okumakta yarar görüyorum. Yine, genel gerekçenin ikinci sayfasındaki üçüncü
paragrafta "güvenlik açısından sorunlu bölgelerin durumunda büyük bir
azalma olmuştur. Bölgesel sorunların çoğu giderilmiş, günlük yaşam normale
dönmüş" deniliyor. Sayın Başkan, sayın arkadaşlar; güvenlik açısından
sorunlarda büyük azalma olmuştur; doğrudur. Hükümetin bu gerekçesine, biz,
aynen katılıyoruz -o bölgede yaşayan
bir milletvekili olarak- ve temenni ediyoruz ki, bu musibet, bir daha devam
etmesin; bu musibeti, bu talihsizliği bir daha yaşamayalım; ülkenin birlik ve
beraberliği tartışılmasın; insanların kanı akmasın, insanların huzuru
bozulmasın. Tabiî, bunlar, lafla, temenni etmekle olmaz; hükümetlere, Meclise,
partilere büyük görevler düşüyor; bu konuda, insanların, proje üretmesi lazım,
kafa yorması lazım. Bu sorunun çözülmesini de Avrupa'ya bırakmadan, Avrupa'ya
bile dudak ısırtacak kadar akıllı çözümlerimizi orta yere koymalıyız. Şimdi, olağanüstü hal bölgesinde şartların iyi olmasına
en çok halkımız sevinmiştir; çünkü, en büyük acıyı o bölgenin insanı
yaşamıştır, insanı çekmiştir; asker aileleri bundan dolayı çok sevinçlidirler,
kamu görevlileri çok sevinçlidirler. Bir ülkenin, bir bölgenin şartlarının iyi veya kötü
olmasının değerlendirilmesinin teröre endeksli olması bizleri üzüyor. İnşallah,
bu musibeti yaşamayız, böyle bir endekslemeye de ihtiyacımız kalmaz. O bölgeye
atanan subaylar, emniyet amirleri ve diğer kamu görevlileri, çoluk çocuklarını
götürmekten, onların hayatıyla ilgili endişeyi yaşayacak durumdan kurtulurlar
ve bir daha onu görmeyiz. Bu, bizim ülkemiz için hoş olmayan bir hadisedir.
Biz, bunu talihsizlik olarak kabul ediyoruz; ancak, geçmiş on yılı, onbir yılı
iyi değerlendirelim. Bu kürsülerden biz konuştuğumuz zaman, yerlerinde oturup,
bölgenin sorunlarından haberi olmayan, kırmızı koltuklarda, televizyon
ekranlarında bölge sorunlarını tahlil etmeye kalkışan insanlar, buradaki
konuşmaları çok eleştirmişlerdi; ama, keşke doğru çıkmasaydık; on yıl sonra,
söylediğimiz her doğrunun altını, o gün tenkit eden herkes tasdik etmek
mecburiyetinde kalmıştır; öylesine tasdik etmişlerdir ki, belki bizim
söylediklerimizden de çok ileri gitmişlerdir, çok daha büyük tavizler vermek
mecburiyetinde kalmışlardır. Bu duruma düşmemeliydiniz, bu âcizliği
yaşamamalıydınız, kendi ülkenizin sorunlarını en iyi şekilde tahlil ederek,
tespit ederek çözmeliydiniz. Bir ülkenin, bir bölgenin şartlarının iyi olmasını
güvenlik açısından değerlendirmek yeterli değildir. Güvenlik açısından yeterli
olabilir; ama, ekonomik yönden bölgemiz sıkıntı içindedir, psikolojik yönden
bölgemizde sıkıntı vardır, güven yönünden olumsuzluklar devam ediyor; bunların
giderilmesi lazım. Bölgenin eğitim sorunları vardır, sağlık sorunları vardır,
ulaşım sorunları vardır. Özellikle iktidar partilerine, iktidar partilerindeki
o bölge milletvekillerine, bakanlarına sesleniyorum; siz, Bitlis'e, Muş'a,
Van'a trenle giderseniz 40 saatte giderseniz, otobüsle giderseniz 19 saatte
gidersiniz, özel otomobilinizle gitmeye kalkarsanız 16 saatte gidersiniz.
Şimdi, hükümet kalkmış, Muş'taki havaalanında yolcu yok diye havaalanını
kapatmaya kalkışıyor, Van'daki uçak seferlerini asgariye çekti, Siirt'teki
havaalanını kapattınız, Batman'daki havaalanını kapatacağınızı da duyuyoruz. Bu
yanlıştan vazgeçin. 100 milyar, 200 milyar dolar harcadık. Terörden kurtulmak
için insanlarımızın... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ergezen, 1 dakika içerisinde toparlar
mısınız efendim. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Onun için, hükümetten istirham
ediyoruz, uçak bilet fiyatlarında düşüş yapın. İnsanlar, hastalarını, oradan,
20 saat, otobüsle buraya taşıma mecburiyetiyle karşı karşıya kalmasın; uçakla
alsın, gelsin. Siz, Türkiye'de, 200 milyar dolar para harcayacaksınız, 30 000
insan ölecek; bunların arkasından, kalkacaksınız "Van'a, Muş'a, Siirt'e,
Batman'a giden uçaklar zarar ediyor" diyeceksiniz, vatandaşı 120 000 000
lira uçak bileti parasıyla karşı karşıya bırakacaksınız. Tabiî ki, insanlar bu
parayı bulup uçaklara binemezler. İnsanlarımızı, 40 saat trende, 20 saat
otobüste, 16 saat de özel otosuyla Ankara'ya hastasını taşımak mecburiyetinde
bırakmayın, hükümet olarak buna çözüm bulun. Diğer maddede, geri kalanları konuşmak üzere
huzurunuzdan ayrılıyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ergezen. Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili ve
Grup Başkanvekili Sayın Turhan Güven; buyurun efendim. (DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. Bu tasarının tümü üzerinde görüşme yapılacağını
beklerken, belki biraz da bizim ağır davranmamızdan, maddelere geçildi. Belki söyleyecek
çok daha değişik şeylerimiz vardı. Arkadaşlarımıza hazırlık yapmaları
talimatını vermiştik; fakat, biliyorsunuz, bu tasarı, bir madde aslında. Onun
için, diğer maddelerde konuşma imkânımız da kalmadığından, kısa da olsa,
tasarının neler getirdiği hususunu, net, açık bir şekilde sizlere sunmak
istiyorum. Değerli milletvekilleri, binlerce şehit verdik. Onbeş
yılı aşkın bir süredir, Türkiye, terörle mücadelede başarı kazanmış bir
ülkedir. Teröre yeni muhatap olan ülkeler, daha terörün verdiği acıyı,
endişeyi, korkuyu yeni yeni tadıyorlar. 11 Eylül öncesinde terörün ne olduğunu
anlamayanlar, 11 Eylülden sonra terörle tanışınca, çok daha değişik tavırlar
içine girdiler. Biz, bunu, Türk Milleti olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerine
şükran borcu olarak burada ifade etmek istiyoruz; fakat, burada, siyasî
otoritenin de büyük varlığını, siyasî otoritenin buradaki doğru davranışlarını
da tekrar şükranla yâd etmek lazım. Bir sıkıntı var bu kanunda, 5 inci maddesinin onuncu
fıkrasında. Eskiden, bu görev alanı olan illerde görevli olan kişilere lojman
tahsisiyle birlikte, bunların aile fertlerini götürmedikleri, fakat, Ankara,
İstanbul veya İzmir gibi yerlerde kendilerine tahsis edilmiş konutları da terk
etmedikleri ve aile fertlerinin burada oturdukları gerçeğinden hareket edilmiş
ve bu büyük şehirlerimizde diğer personel, yani burada görev yapan diğer
personele de bir sıkıntı yaratılmıştır. İşte, bu, bunu giderecek bir madde. Bu
kanun tasarısı, kısaca bunu getiriyor, bu sıkıntıyı gözönüne almış; yani, orada
görev yapan arkadaşlara, artık, Ankara, İstanbul veya İzmir gibi büyük
şehirlerde, lojman sıkıntısı olduğu tespit edilen şehirlerde, eğer imkân varsa
lojman verilecek, yoksa lojman verilmeyecek. Bu kadar basit ve bir gerçekçi
yaklaşım vardır. Ben, bu arada, Sayın Millî Savunma Bakanına tekrar
teşekkür etmek isterim; çünkü, her kanun tasarısından evvel -şimdi, artık,
diğer bakanlarımız da başladı, ama- bizi nezaketle ziyaret ediyorlar; ne
istediklerini çok net biçimde gruplarımıza bildiriyorlar; biz de, Doğru Yol
Partisi ve anamuhalefet partisi olarak, kendilerine bu konuda her türlü yardıma
hazır olduğumuzu; gerçek yaklaşımlarımızın neler olduğunu kendilerine ifade
ediyoruz. Eğer, o kanun tasarısında bizim noksan gördüğümüz bir husus varsa
kendilerine iletiyoruz; onu da gidererek huzurunuza getirmeye çalışıyorlar. Bu
bakımdan, kendilerine teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Güven. Saadet Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Sayın
Cemil Tunç; buyurun. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; aslında, ben, tümü üzerinde
konuşmayı bekliyordum; maddelere geçildi. Kanun tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde Saadet Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım; bu
vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. Güvenlik güçlerinin OHAL bölgesindeki illere veya
mücavir illere atandıklarında ailelerini yanlarında götürmemelerinin sebebini,
sadece güvenliğe bağlamak doğru değildir, terör olaylarına bağlamak da doğru
değildir; yanlıştır. Şüphesiz, güvenlik, çok önemli bir hadisedir, personel
için de çok çok önemlidir; ancak, önemli daha başka sebepler de vardır.
Memurların oraya giderken beraberlerinde ailelerini götürmemelerinin daha
önemli sebepleri de var. Mesela, eğitim, bunlardan bir tanesidir. Bu bölgede görev yapan kişi veya kişiler, buraya
gittiklerinde çocuklarına kaliteli bir eğitim alma imkânını bulamıyorlar.
Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de, Anadolu'nun başka yerlerindeki imkânlar, ne
yazık ki, buralarda yok; anasınıfı yetersiz, öğretmen yetersiz, temel eğitim
yetersiz; çünkü, bu yörelerde, özellikle kırsalda eğitim, tamamen
birleştirilmiş sınıflarda yapılıyor; branş öğretmeni falan da yok. Bu durumun nasıl feci olduğunu gösterebilmek için
üniversite sınavlarında olağanüstü hal ve mücavir illerdeki öğrencilerin
başarısına baktığımızda, eğitimin kalitesini çok rahatlıkla anlayabiliriz.
Mesela "2000 ÖSS sınavı geçerli aday sayısına göre bir yükseköğretim
programına yerleşme yönünde illerin başarı durumu" deniliyor. Şimdi,
listeye bakıyoruz: En sonda Şırnak var; ondan önce, Hakkâri, Mardin, Siirt,
Ağrı, Diyarbakır, Muş, Batman, Adıyaman, Tunceli, Ardahan, Iğdır, Şanlıurfa,
Van, Bitlis, Bingöl, Elazığ, Kars. Böyle bir eğitim kalitesinin olduğu bu illere giden
devlet memurları, görevliler, ailelerini yanlarında götürebilirler mi,
götürürler mi? 2001 yılı sonuçlarına bakıyoruz; sonuç hiç değişmiyor, yine en
sonda Hakkâri, Şırnak, Mardin, Diyarbakır, Bitlis, Adıyaman, Ardahan, Muş,
Tunceli, Ağrı, Bingöl. Öğrenci eğitim alamıyor buralarda. Buraya giden
güvenlik güçleri mensupları olsun veya sivil memurlar olsun beraberlerinde
çocuklarını götürme imkânına bu açıdan da sahip değiller. Devlet memurları, bu
sorunlarını oraya atandıklarında ailelerini, çocuklarını beraberinde
götürmemekle bir yerde çözüyor; ama, bu bölgede oturan, bu şehirlerde,
kasabalarda veya köylerde oturan insanlar bu sorunu nasıl çözecek? Bu Meclisin
bunu düşünmesi lazım, ilgililerin bunu düşünmesi lazım. Bu, büyük, sosyal bir
problemdir ve terörün kaynağını da buralarda aramak gerekir. Bu
dengesizlikleri, bu adaletsizlikleri bir şekilde ortadan kaldırmak lazım.
Güvenlik güçlerinin dışındaki kamu görevlileri de bu problemleri yaşıyorlar.
Dolayısıyla, bir yerde, bunları da düşünmek durumundayız. Bunların daha üretken
olabilmeleri için de çözümler bulmak zorundayız. OHAL bölgesinde yaşanan olaylardan, yaşama imkânlarının
sınırlanmasından, hak ihlallerinden, hukuksuzluklardan, antidemokratik uygulamalardan
dolayı bölgede büyük göçler yaşanmış ve sadece 1985 ve 1995 yılları arasında
OHAL bölgesi ve mücavir illerden 470 000 kişi bölge içi göç yapmak, 1 100 000
kişi de bölge dışına göç etmek durumunda, mecburiyetinde kalmış. Tabiî, bunun
temelinde terör, güvenlik meselesi olduğu gibi, sosyal ve ekonomik meseleler de
vardır. Buraya kamu görevlileri gitsinler, ailelerini, çocuklarını da beraber
götürsünler demekle, ne yazık ki, biz, buraya kamu görevlilerini gönül
rahatlığı içinde gönderemiyoruz. Dolayısıyla, bu sorunu, bu şekildeki çok nispî
yaklaşımlarla çözmek mümkün değil. Burada yaşayan insanların sosyal ihtiyaçları
var, kültürel ihtiyaçları var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Tunç, 1 dakika içinde toparlar mısınız
efendim. Buyurun. AHMET CEMİL TUNÇ (Devamla) - Bu insanların yaşam
standartları, bir refah düzeyleri var; ama, gittikleri bölgelere bakıyoruz,
fert başına düşen millî hâsıla, olağanüstü hal ve mücavir illerde, Bingöl'de,
Şırnak'ta, Van'da, Ağrı'da, Bitlis'te, Muş'ta 1 000 doların altındadır. Diğer
illere, Elazığ'a, Tunceli'ye, Diyarbakır'a, Mardin'e, Batman'a, Siirt'e
baktığımızda fert başına düşen millî hâsıla 1 000 doların biraz üzerindedir.
Dolayısıyla, böyle ekonomik sıkıntının yaşandığı bir bölgede, bu sorunları,
lojman yaparak çözmek; lojmanları tahsis etmek suretiyle özendirerek buralara
memur göndermek, kamu görevlisi göndermek mümkün olmayacaktır. Toptan bir yaklaşımla bölgeye bakmak ve bu bölgenin
sorunlarını bir yerde, artık, vakit geçirmeden çözmek gerektiğini düşünüyor;
hepinize saygılar sunuyorum efendim. (SP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tunç. 1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. 1 inci maddenin oylamasına geçeceğim; ancak, oylamadan
önce bir yoklama isteği vardır. Önce, yoklama isteminde bulunan arkadaşların salonda
hazır bulunup bulunmadıklarını arayacağım, daha sonra isteği yerine
getireceğim. Sayın Hüseyin Çelik?.. Hazır. Sayın İsmail Alptekin?.. Hazır. Sayın Mehmet Özyol?.. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Takabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın İsmail Özgün takabbül ediyor. Sayın Altan Karapaşaoğlu?.. Hazır. Sayın Sait Açba?.. Hazır. Sayın Ramazan Toprak?.. Hazır. Sayın Veli Seyda?.. Hazır. Sayın Eyüp Fatsa?.. MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Takabbül ediyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Mustafa Kamalak takabbül ediyor. Sayın Zeki Ergezen?.. Hazır. Sayın Osman Aslan?.. Hazır. Sayın Özkan Öksüz?.. Hazır. Sayın Hüseyin Kansu?.. ALİ OĞUZ (İstanbul) - Takabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Ali Oğuz takabbül etti. Sayın Eyyüp Sanay?.. Hazır. Sayın Mehmet Çiçek?.. MALİKİ EJDER ARVAS (Van) - Takabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Arvas takabbül ediyor. Sayın Arvas takabbül etti. Sayın Nezir Aydın?.. Hazır. Sayın Mustafa Geçer?.. Hazır. Sayın Cemil Tunç?.. Hazır. Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Hazır. Sayın Mustafa Kamalak?.. MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Buradayım... BAŞKAN - Siz takabbül ettiniz efendim. ASLAN POLAT (Erzurum) - Takabbül ediyorum. BAŞKAN - Olmaz efendim; düşer... ASLAN POLAT (Erzurum) - Niye olmaz?!. BAŞKAN - Efendim olmaz böyle bir şey; yani, bir şey
yaparken, düzgün yapalım. Düzgün yapmamı istiyorsunuz, düzgün yapın diyorsunuz;
olmaz efendim, yoklama isteği düşmüştür. ASLAN POLAT (Erzurum) - Niye düşüyor?! BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (AK Parti ve SP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) MUSTAFA GEÇER (Hatay) - 21 kişi var... HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Çok keyfî davranıyorsunuz. BAŞKAN - Efendim, istekte bulunduğunuz şeyi bilin,
lütfen... 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Koltuğu işgal ediyorsunuz
Sayın Başkan. MUSTAFA GEÇER (Hatay) - 21 kişi var Sayın Başkan. BAŞKAN - O zaman, İçtüzüğü bilin, müracaatınızı ona
göre yapın. (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler) RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Hakkı suiistimal
ediyorsunuz. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Ne biçim yönetiyorsunuz! BAŞKAN - Sayın Çelik, bakın... Bir dakika dinler
misiniz... Eğer Grup Başkanvekiliyseniz İçtüzüğü iyi bilmeniz
lazım. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Çok iyi biliyorum. BAŞKAN - İçtüzüğü biliyorsanız, başvuran arkadaşların
da Genel Kurulda hazır olması lazım. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Evet... BAŞKAN - Buna rağmen, bir üyenin hem imzasının olması
hem takabbül etmesi ve 20 kişilik listede böyle bir durumun oluşması halinde ne
yaparsınız?! MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Listede 21 kişi var. BAŞKAN - Şimdi isteyebilirsiniz; kalkarsınız 20 kişi
ayağa, yoklama isteyebilirsiniz. III. - Y O K
L A M A (AK Parti ve SP sıralarındaN bir grup milletvekili
ayağa kalktı) HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - 2 nci maddenin oylanmasından önce yoklama
isteğinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğiz. ASLAN POLAT (Erzurum) - Ayakta 20 kişi var. MUSTAFA GEÇER (Hatay) - O listede 21 kişi var Sayın
Başkan. ASLAN POLAT (Erzurum) - Zaten burada işte, neyini
arıyorsunuz. BAŞKAN - Efendim, istekte bulunurken hem takabbül edip
hem aynı şekilde olur mu; yani, bunu siz kabul ediyor musunuz?! MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Ama, 21 kişi var orada. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, devam
edin. BAŞKAN - Efendim oturmayın, oturan arkadaşlarımızın
isimlerini saptayamıyoruz; oturmazsanız, saptayacağız. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Biraz acele saptayın... BAŞKAN - Hayır, oturmayın efendim; oturursanız
yazamıyorlar. İstemde bulunan arkadaşlarımız, lütfen, ayakta beklesinler;
tespit edeceğiz. FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Şimdi de fazlasını yazarsınız
tamam mı! BAŞKAN - Fazlasını da yazarız; istediğiniz kadar
yazarız efendim. Yoklama isteyen arkadaşların isimlerini okuyorum: Sayın Karapaşaoğlu, Sayın Polat, Sayın Göksu, Sayın
Çelik, Sayın Kukaracı, Sayın Seyda, Sayın Arvas, Sayın Toprak, Sayın Oğuz,
Sayın Tunç, Sayın Alptekin, Sayın Özgün, Sayın Ayhan, Sayın Pamukçu, Sayın
Ergezen, Sayın Aslan, Sayın Açba, Sayın Başeğmez, Sayın Ulucak, Sayın Geçer. Evet, bu 20 arkadaşımız sisteme girmesin. Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum ve işlemi
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklamaya başlanıldı) BAŞKAN - Efendim, yoklama pusulası gönderen
arkadaşlarımız Genel Kuruldan ayrılmasınlar; eğer, Genel Kuruldan ayrılırlarsa,
onları yok sayarız. Bunun bilinmesi isterim. (Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın Kâmran İnan?.. Burada Sayın Sökmenoğlu?.. Burada Sayın Ergün Bayrak?.. Burada Toplantı yetersayımız vardır. VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 9. -
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî Savunma, İçişleri ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/847) (S. Sayısı: 835) (Devam) BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 3 üncü maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü
madde kabul edilmiştir. Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir; böylece, tasarı yasalaşmıştır, hayırlı uğurlu
olsun. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Zatıâlinize okkalı teşekkür
etmeleri lazım. BAŞKAN - Niye?.. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Tasarının genelini müzakere
etmeden kanunu çıkardınız! BAŞKAN - Efendim, siz, iyiniyet gösterdiniz; yasaya
olan iyiniyetinizle, konuşma isteğinizi belirtmediniz; ben değil... Ben, Genel Kurula sordum. Ben, Genel Kurula sormakla
sorumluyum, gereğini yaptım; ama, yasanın bir an önce çıkmasında gerekli hassasiyeti
gösterdiğiniz için sizlere de teşekkür etsinler efendim. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Tamam, Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın Bakanım, tekrar, hayırlı olsun. Gündemin 10 uncu sırasına alınan, 23 Nisan 1999
Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların
Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının
müzakeresine başlıyoruz. 10. - 23 Nisan
1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve
Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/972) (S. Sayısı: 853) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu, 853 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde AK Parti Grubu adına, Aksaray
Milletvekili Sayın Ramazan Toprak, buyurun. ( AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın
Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 21 inci Dönem önümüze
getirilen ve kamuoyunda "af yasası" olarak bilinen düzenlemelerin
altıncısını veya yedincisini görüşmeye başlıyoruz. Getirilen yasanın adı
değişik de olsa, dava ve cezaların ertelenmesi, şartla salıverme şeklinde de
olsa, sonuçları itibariyle, af yasasının sonuçlarını doğurması nedeniyle,
kamuoyunda "Af Yasası" olarak bilinmektedir. Peki, af yasası "af" denildiği zaman akla ne
gelir? Bir kişi suç işler, yargı organları cezasını verir veya vermez; sanık
veya hükümlü sıfatı aşamasında, devreye, yasama organı girer. Anayasadan
kaynaklanan af yetkisini kullanan yasama organı veya bu tasarıda olduğu gibi,
anayasada hiç olmayan, tabiri caizse, anayasaya karşı hile yolu bulunmak
suretiyle, anayasayı dolanmak suretiyle af yasasının sonuçlarını doğuran bir
düzenlemeyle aynı sonuca gidilir; yani, suçlu, tabiri caizse af edilir;
yaptırım uygulanmaz. Peki, bu, ne getirir ne götürür? Değerli milletvekilleri, kişi, suç işler; suç
işlenmeden önce bir aşama vardır. Suçun hazırlanmasını, suç işlenişini hazırlayan
ortamlar vardır; buna rağmen, kişi, suç işler. Akabinde, devletin kolluk
kuvvetleri devreye girer, kişi, yargıya teslim edilir; yargı mensupları
-hazırlık aşamasında savcılar, yargılama aşamasında hâkimler- uzun emeklerle
ortaya bir sonuç çıkarırlar. Beraatsa sorun yok; ancak, mahkûmiyet kararı
verilmiş ise, bu aşamada; yani, yargının görevinin bittiği aşamada devreye
siyasiler giriyor. Peki, affı nitelemek gerekirse, işte, bu aşamada
değerlendirmek lazım. Uzun yıllardır, ülkemizde, herhalde elli altmış
civarında af yasası çıktı, şu an sayısını tam hatırlayamıyorum. Her af yasası
çıktıktan bir süre sonra, tekrar, cezaevleri dolar. Af yasasının çıktığı dönemlere bakın, hemen öncesi
dönemlere bakın, siyasîlerin af yasalarını şekillendirdiği dönemlere bakın...
Teknik anlamı itibariyle, yargı mensuplarının uzun yıllar, özveri ve fedakârlık
gösterdikleri önemli bir konunun, kamu mağdurunu, kamu vicdanını, devlet
otoritesini zayıflatan bir suçu akabinde, yasama organı, onu şekillendiren,
yönlendiren siyasîler devreye girer ve yargı mensuplarının uzun yıllar emeğinin
mahsulü olan hükmü veya cezayı ortadan kaldırmak suretiyle siyasî ranta tahvil
eder. Af yasalarının çıktığı dönemler, ağırlıkla, bu dönemlerdir. Getirilen bu tasarı, 1996-1997 yıllarında Bayrampaşa
Cezaevindeki malum olaylar nedeniyle bir kişinin merhamete gelmesi üzerine
başlamış bir tartışmadır. Bu düzenleme ise, 4616 sayılı Yasanın Anayasa
Mahkemesinden geri dönmesi üzerine doğan yasal boşluğu doldurma amacına
yöneliktir. Normal şartlarda af, mağduru yaralar, kamu vicdanını yaralar,
devlet otoritesini yaralar; ancak, hukuk sisteminin yerli yerine oturmadığı,
kurumsallaşmanın sağlanmadığı ülkelerde de af, âdeta toplumsal bir zorunluluk
haline gelmektedir; bu da yadsınamaz bir gerçek. Önümüzdeki tasarı bu amaçla
gündeme gelmiştir. (1) 853 S.
Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir. Değerli milletvekilleri, bu tasarı henüz dün görüşüldü,
bugün Genel Kurulda. Sorun değil yasalaşsın; fakat, bu 4616 sayılı Yasa Adalet
Komisyonunda görüşülürken, bizim dile getirdiğimiz hususlar vardı. Özellikle,
4616 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin 2 numaralı bendiyle ilgili dile
getirdiğimiz hususlar; keza, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği 9 numaralı
bendiyle ilgili, 4 numaralı bendiyle ilgili hususlar, bizim, Adalet Komisyonu
gündeminde dile getirdiğimiz çekinceleri içermektedir. Aynen şuydu: 4616 sayılı Yasanın 2 numaralı bendinde,
biz, tabiri caizse, adrese teslim düzenlemeler olduğunu ifade etmiştik. Bakın,
öyle bir düzenleme ki, infaz hukukuna ilişkin bir düzenleme getirilmiş. Bu 2
numaralı bendin birinci cümlesinde, belli siyasî gruba mensup insanlara ilişkin
bir özel düzenleme var; ikinci cümlesinde de, bu siyasî görüşe karşıt diğer
siyasî gruplar için getirilmiş özel bir düzenleme vardı. Aslında, isimlendirme
yapılmıyor; ama, o dönem, toplumun hassas olduğu belli kişiler için böyle
kategorik ayrımlar, birisi sağ, birisi sol adına, belli kesimlere yönelik özel
düzenlemeler getirilmişti. Biz, bunun yanlış olduğunu ifade ettik. İnfaz
hukukuna tabi hükümlü ve tutukluları aynı statüye koymak zorundasınız; sağcıya
başka, solcuya başka, şuna başka, buna başka diyemezsiniz. Hukukun sağı solu
yoktur; hukukun doğrusu vardır, eğrisi vardır. Eğer, bu toplumda, suçlu
kesimleri, birini sağ kategoriye, birini sol kategoriye ayırarak bir af yasası
getirilirse Anayasa Mahkemesinden döner dedik; nitekim, döndü. Bu kategorik
yaklaşımları hukukî dille ifade ederek, Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemeyi iptal
etti ve gönderdi. Şimdi, bu yanlıştan dönülüyor. Bir tarafta, Türk Ceza
Yasasının 450 nci maddesi belli kişiler için uygulandığında çok farklı ve ağır
sonuçlar doğuruyor, diğer siyasî kesimler için Türk Ceza Yasasının 125 inci
maddesini uyguladığınız zaman, bir tarafta 10 kişiyi öldüren, diğer tarafta da
10 kişiyi öldüren iki kesim; biri sağa mensup, içeride, diğeri sol kesime
mensup ve yıllar önce tahliye olmuş. Denilebilir ki, bu, herhangi bir yargı
organının siyasî önyargısından kaynaklanmıyor, doğrudur; ancak, yasama
organının bir görevi vardır; yargısal içtihatlarla çözümlenemeyen, yargının
yetersiz kaldığı konularda yasama organı devreye girer ve Anayasanın en temel
kuralları gereğince, yani, eşitlik ilkesi gereğince, hukukun gereğini, eşitliği
temin eder, buna uygun düzenleme yapar. Bu düzenleme getirilirken, eğer, bu
anlamda ilave düzenlemeler yapılabilmiş olsaydı, inanın, topluma daha çok yarar
sağlanmış olacaktı; bu, giderilebilmiş değil. Yapılan ise, sadece, belli
kesimlerin mağduriyetlerini biraz daha aza indirgeyebilme amacına dönük zorunlu
bir düzenlemedir. Dile getirdiğimiz hususlar, eğer, zamanında öngörülmüş
olsaydı, bugün, bu tasarı yerine, belki, önemli bir başka tasarı görüşülüyor
olacaktı. Af yasaları, tabiri caizse, sivrisinek mücadelesidir.
Sivrisinek mücadelesiyle sivrisinekleri ortadan kaldırmanız mümkün değildir;
bunun gereği, bataklığın kurutulmasıdır. Bataklığın kurutulabilmesi için de,
yargı reformunu gerçekleştireceksiniz, geçen yüzyıldan kalma yöntemlerle
cebelleşen yargınızı bu sıkıntılardan kurtaracaksınız. Bunun için, güzel
düzenlemeler, hazırlıklar, çalışmalar var. Sayın Bakan, Adalet Bakanlığı
bütçesini sunuş konuşmasında -bizim sıkça dile getirdiğimiz, ciddî bir adımdır-
Adlî Kolluk Kanun Tasarısının imzaya açıldığını söyledi. İsterdik ki, bu, hemen
dile gelsin. Adlî Kolluk Kanun Tasarısının önünde nasıl bir engel var, ben hâlâ
anlayabilmiş değilim. Sayın Bakanımız, bir konuşmasında, bir önceki İçişleri
Bakanının buna belli mülahazalarla engel olduğunu ifade etmişti, Sayın Bakan
değişti; ancak, zihniyet aynı, sonuç aynı, değişmedi. Hâlâ, bu adlî kolluk
gündeme gelmedi. Değerli milletvekilleri, adlî kolluk şudur: İşlenmiş
bir suç, anında olay yerine müdahale, yetkin insanlar eliyle... Gerçek suçluyu
bulursunuz, deliller sağlıklıdır, hızlı, doğru ve seri kararla konuyu
kapatırsınız; bu suretle, mağdurun vicdanını tatmin edersiniz, kamu vicdanını
tatmin edersiniz, devlet otoritesini sağlarsınız. Bunun en güzel
gerçekleştirilme yöntemi, adlî kolluğun oluşturulması suretiyledir. Bunun
oluşturulmaması, ister artniyetle olsun ister artniyetsiz olsun, iyi niyetle
veya art niyetle hiç ayırt etmiyorum, eğer, siz, işlenen bir suçu acilen, kamu
otoritesini sağlayacak şekilde yaptırıma bağlamaz iseniz, kamuya duyulan, kamu
otoritesine, devlete duyulan güveni sarsarsınız ve vatandaşlar, yargıya güven
duymadıkları ortamlarda, kendi haklarını kendileri temin etmeye kalkışırlar.
Meşru yollardan temin edilemeyen haklar, gayrimeşru yollara yönelinerek temin
edilmeye çalışılır ki, bu, devlet otoritesinin, hukukun ortadan kalkması
demektir; sonuç, hem sanık için hem mağdur için hem kamu vicdanı hem de devlet
otoritesi için gerçek bir hüsrandır, gerçek bir çöküştür. Bataklığı kurutma
amacına dönük her türlü düzenlemenin sonuna kadar yanında olduğumuzu ifade
ediyoruz. Af yasaları nispî bir iyileştirme getirmektedir. Af
yasasını getirirken, toplumsal barışı, toplumsal uzlaşmayı temine yönelik
amaçla getirirsiniz; ama, getirdiğiniz bir düzenleme, toplumsal uzlaşmayı değil
de, toplumsal ayrışmayı getiriyorsa, artık, bunun, vicdanî bir gerekliliği,
hukukî bir gerekliliği yoktur; bunu yapmanın da gereği yoktur, hukuku da
zedelemenin gereği yoktur; dolayısıyla, bunu çıkaran yasama organını da
zedelemenin hiç gereği yoktur. Sayın Bakan,
dün, Adalet Komisyonunda
birtakım rakamlar vermiş, bu
tasarıdan 3 000 ile 5 000 civarında
kişinin yararlanacağını ifade etmişti ve yine bir cümle sarf etmişti:
"Tasarıdan yararlandırılan suçlar, ağırlıklı olarak, mala karşı işlenen
suçlardır; bu da, kriz dönemi yaşayan ülkelerde fazlaca işlenen suçlar
olmasındandır." Değerli milletvekilleri, hukukta çok temel kavramlar
var. Birer cümleyle ifade etmek gerekirse "kanun devleti" dediğiniz
zaman, örneğin, Ortaçağda -Hammurabi, kanunu koymuştur, gereği yerine
getirilir- kralın kanunu vardır; bu kanunu koyma hakkıdır. Bunlar aranmaksızın
bu kanun uygulandı; devlet, kanun devletidir. Hukuk devleti, temel hakların yasayla düzenlendiği,
mevzuata dayandırıldığı ve arandığı anlayıştır; bugün gelinen noktadır; ancak,
bu da, yetersiz kalmıştır. Halen, hukukun üstünlüğü ilkesi, yeni ilke olarak
son birkaç yılda gündeme gelmiştir. Örneğin, bir hukukî düzenleme yaptığınız
zaman, eğer, bu, adalete, hakkaniyete fazlaca uygun değilse, hemen gereğini
yaparsınız, düzenlemeyi hızla değiştirirsiniz o üstünlüğü sağlamak suretiyle,
yani, mevzuatınıza derhal dahil etmek suretiyle, o ilkeyi yerine getirmiş
olursunuz; ancak, bu da yetmedi, henüz isimlendirme yapılmadı; ancak, ben,
buna, hukukun önceliği de diyebilirim, suçun önlenmesi de diyebilirim. Yani,
insanları suça iten etkenler vardır. Bu etkenleri ortadan kaldırırsanız,
kişiler suç işlemez. Aslında, sosyal devlet olmanın, hukuk devleti olmanın
birinci derecede sorumluluğu bunu gerektirir. Yani, koruyucu hekimlikte olduğu
gibi, 100 liraya olacağınız bir tedaviyi, koruyucu hekimlik kuralları uyarınca
1 liraya tedavi olursunuz; 99 lirayı kendinize ve topluma katarsınız. Hukukun
önceliği bunu, yani, suç işlenmeden önceki ortamı, suçu engelleyici şekilde
oluşturmak suretiyle, topluma, asıl büyük iyiliği yaparsınız. Kişi, ne suç
işler ne mağdur olur ne de kamu otoritesi zayıflar; bunları öngörmektir
yöneticinin işi. Değerli milletvekilleri, bu düzenlemenin getirilmesini
temin eden, mahkemelerdir. Yurdun muhtelif yörelerinden, bu 4616 sayılı Yasadan
yararlandırılmamasının Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla toplam 226 mahkeme
başvurmuş ve bunların pek çok talepleri, evet, Anayasaya uygun bulunmuş. Diğer
tabirle, 4616 sayılı Yasadaki pek çok düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğuna
karar verilmiş ve iptal edilmiş ve dolayısıyla, oradaki yasadan yararlanan kişi
adedinde ciddî bir artış oldu. Ne kadar artış olduğunu Sayın Bakanım açıklarsa,
bundan memnuniyet duyarız. Değerli milletvekilleri, hukuk, öç almak veya ceza
vermekten zevk almak amacını taşımaz. Hukuk, işlenen suç nedeniyle, gerek suçun
doğrudan mağduru ve gerekse diğer mağdurları olan kamu vicdanı ve devlet
otoritesi açısından bir mağdur kesimi taşır. Diğer tabirle, bu mağdur kabul
edilmez; ama, hukukun diğer kısmı ise, suçu işleyen kişidir; sanık veya cezası
kesinleşmişse, hükümlüdür. Suçu işleyen kişi, işledikten sonra, iki yol vardır;
birincisi, bu kişi, bu cezasını çekecektir. İkincisi, cezanın infazından sonra
yeniden topluma dönecektir. Bu anlamda, cezanın bir süjesi olan bu hükümlü
kişinin veya sanık kişinin, topluma tekrar kazandırılması amacıyla
rehabilitasyon programlarının çağdaşlaştırılması lazım. Hukukumuzda çok yaygın
olmayan; ancak, çağdaş ülke hukuklarında çok yaygın olan bazı anlayışlar
vardır, mantaliteler vardır, uygulamalar vardır. Örneğin, bizde hapis cezası
bir yaptırımdır ve çok yaygındır. Çağdaş ülkelerde hapis cezası dediğimiz
hürriyeti bağlayıcı cezalara alternatif cezalar daha yaygındır ve hürriyeti
bağlayıcı cezalara alternatif cezalar, hükümlüyü topluma kazandırmakta ciddî
anlamda katkılar sağlar. Herkes bir şekilde suç işleyebilir. Suç, bir anlık bir
olgudur; bir an her şey kararır ve suç işlenir. Bu, bir sonuçtur. Eğer, siz,
sonucu, bitiş şeklinde değerlendirirseniz, karşınızda insan yoktur, bir varlık
vardır; ama, karşınızda insan var ve sonuç da bitiş değil. Başlangıcı tekrar
temin için, bu anlamda ciddî düzenlemelere ihtiyaç vardır. Çağdaş değerler vardır. Bu, sadece bize has değil,
bunları biz keşfetmiyoruz; bunların hukukumuza kazandırılması lazım ve hem
yargı mensuplarının hem de siyasilerin, yargısız infazlardan kaçınması lazım. Kürsüler ve konulan mikrofonlar, kişinin kendi
iradesine, keyfîliğine terk edilmiş mikrofonlar değildir, kamu vicdanına
sesleneceği kürsülerdir. Bu mikrofonların, hem başbakan hem bakan hem
milletvekili hem sade vatandaş... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlayın efendim. RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan. Kürsülerde önüne mikrofon uzatılan, mikrofon konulan
herkesin yargısız infazdan kaçınması birinci görevidir; bu, başbakan da olsa,
milletvekili de olsa, sade vatandaş da olsa değişmez. Yargı, hâkimlerin işidir.
Yargısız infaz siyasilerin işi olduğu zaman, karşılıklı infazlara dönüşür. Bu anlamda, birilerinin üzerine düşen sorumluluğu yerli
yerince kullanmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Toprak. Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın
Turhan Güven; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. Bu af yasası; yani, kendi deyimleriyle, Şartla
Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Yasa bir yılan hikâyesine
döndü. Bu Meclisten, zamanı olmayan, hiçbir şey getirmeyen ve sadece cezaevi
içerisinde bir ufak çocuğa tesadüf edilmesi sonucunda ortaya çıkan bir olaydan
kaynaklanan bir af yasası geçti. Af, toplumsal bir uzlaşma getirmelidir, af, bir
atıfettir; ama, o ilk af yasası ne getirdi? Adı Af Yasasıydı onun ve 9 uncu
Cumhurbaşkanı Sayın Demirel tarafından, bir kere daha görüşülmek üzere geri
çevrildi. Kaldı... Fakat, bu defa, biraz da kisve değiştirerek, belki
"af" kelimesinden ortaya çıkan büyük alerjiye karşı, Türk Milletinin
duyduğu tepkiye karşı adı değiştirildi ve başka unsurlar da katılarak yeniden
huzurunuza getirildi. O zaman da çıktık, zamanlaması yanlıştır dedik. Evet,
Türkiye'nin millî bir uzlaşmaya ihtiyacı vardır; ama, bu uzlaşma başka
sahalarda olmalıdır. Siz, ekonomik sıkıntı çeken insanlar için bir uzlaşma
çaresi arayın; siz, malî konularda sıkıntı çeken, dürüst, namuslu vergi
mükellefi için bir çıkış yolu arayın. Siz, bunları bırakmış, gerçekten suç
işlemiş, hatta, devamlı suç işleme eğilimi içinde olan insanlara birtakım iyileştirmeler
getirmek istiyorsunuz. Biliyorsunuz, bu konuda, toplumun büyük bir kesimi,
tepkisini ortaya koydu; fakat, toplumun tepkisi, burada kendini ispatlayamadı
ve parmak hesabıyla, bu, Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine
Dair Kanun geçti. Peki, sonra ne oldu; Cumhurbaşkanı değişti, 10 uncu
Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer, bu defa, bu kanunu, bir kere daha
görüşülmek üzere, geri gönderdi. Bunlardan bir ders çıkarmak lazımdı. Türkiye'nin iki
ayrı Cumhurbaşkanı, eğer, bu affı kabul etmiyor, zamanlamasının yanlış olduğunu
ifade ediyor, hukukî değerlendirmelerinde de çok isabetli görüşler serd ederek
yanlışlıkları vurguluyorsa, bunları alt alta sıralıyorsa, Yüce Meclisin
yapacağı bir şey vardı, bundan vazgeçmek; fakat, bir inattır gidiyor. Bu
inattan ne zaman kurtulacağız değerli arkadaşlarım? Milletin istemediği,
milletin hoşgörüyle karşılamadığı ve toplum içinde bir uzlaşma yaratma yerine,
büyük uçurumlar açabilen bir konuma gelen bu af yasası; yani, Şartla
Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun -adı ne olursa olsun-
kamu vicdanında tatmin yarattı mı, yoksa, devamlı suç işleme eğilimi içinde
olan, sabıkalı olan insanlara bir imkân mı yarattı? Kamu vicdanı bundan rahatsız olmuştur. Virgülüne dahi
dokunulmadan geçen af kanunu ne olacaktı; elbette, Anayasa gereği, Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından imzalanacaktı; Cumhurbaşkanı da bunu yapmıştır. Peki, sonra ne oldu; bugüne kadarki uygulamalarda
-Sayın Ecevit iyi bilir- 1973'ten, 1974'ten bu tarafa çıkarılan af kanunlarında
da görüldü ki, bu, Anayasa Mahkemesine gittiği zaman, Anayasanın eşitlik ilkesi
içinde, af kapsamı genişleyecektir. Bunu bilmeyen var mı? Bunun için hukukçu
olmaya da gerek yok. Bunu, düz, sade mantık içerisinde, Türkiye'de, köyünde,
kentinde, ilinde, ilçesinde olan her Türk vatandaşı bunu, böyle biliyor; yani,
Anayasa Mahkemesine gidildiği zaman, daha evvel olduğu gibi, bu af kanunu iptal
görecektir. İptale müncer olan bir kanunu niye çıkarıyorsunuz? Bu, bile bile
ladesten başka bir şey midir? Siz aslında bu af kanununu çıkarırken, demek ki,
başka bir düşünce içindeydiniz; daha geniş af kanununu, kendiniz, madde olarak
koymadınız; ama, bunu Anayasa Mahkemesiyle yaptırdınız. Siz, af kanununun
genişlemesinin müsebbibisiniz. Bu, böyle olacaktı; bunu biliyordunuz ve de
oldu; Anayasa Mahkemesi iptal etti ve Anayasa Mahkemesi, bir boşluk olmasın
diye de altı aylık süre verdi. Değerli milletvekilleri, bu bir sukutu hak falan filan
olayı değil; ama, altı ay içerisinde bu kanunun, bu iptal sonucunda ortaya çıkardığı
sonuçların izale edilmesi lazım. Peki, altı aydır neredesiniz? Şimdi, Sayın
Bakanın hüsnüniyetinden hiç şüphem yok; bilimadamı olarak kendisine sonsuz
saygım ve sevgim var; ama, bana, cezaevlerindeki personelin eğitilmesi için
kanun tasarısı getireceğinize -ki, halen Meclis gündemindedir ve bazı maddeleri
görüşüldü- şu kanunun iptalinden sonra ortaya çıkan durumu değiştirecek olan şu
tasarıyı dört ay evvel getirmeniz mümkün değil miydi? Getirmeniz lazımdı ve o
getirmeyi de iyice inceleyerek, irdeleyerek yapmanız lazımdı; yani, uygulamanın
ne getirdiğine bakmanız lazımdı. Görüş istediniz. Biliyorum. Peki, bu görüşlere hiç
sadık kaldınız mı? Sayfa sayfa size görüş bildirildi, uygulamadaki sıkıntıların
neler olduğu anlatıldı. 4616 sayılı Yasanın içeriğindeki bazı hükümler
"İnfaz kurumunda hükümlünün geçireceği süreyi de şarta bağlayarak, belli
düzeyde kısaltma sağlayan bir şartlı tahliye yasasıdır" denildi size,
gönderilen yazılarda. Ve denildi ki: "Siz, açıklık kazanmayan bir ibare
kullanıyorsunuz. 'Çekmeleri gereken toplam ceza' dediniz mi, siz, uygulamada
sıkıntı yaratacaksınız." Yargı söyledi bunları, bunları yargı size
söyledi. Bu kanunu hazırlarken başvurduğunuz uygulamacı yargı dedi ki size:
"Siz sakın yanlış yapmayın, kolay yolu sakın tercih etmeyin. 'Çekmeleri
gereken toplam ceza' deyimiyle, 'aynen çektirilecek ceza' deyimi arasındaki
benzerlikler, 'şartlı tahliye' sözü gibi belli bir statüye değil, ancak ve
mutlak içeride ve dışarıda infaza giren statülerin cemini ifade etmiş olacağı
sonucuna varmak gerekir" dedi size. Niye bunlara itibar etmediniz?! Siz daha da ileriye bir adım attınız, infaz hükümlerini
daha da yumuşak hale getirdiniz ve iki defa uygulanabilirlik gibi bir durum
ortaya çıkardınız. Bakın, değerli milletvekilleri, kanun yapma -her zaman
söylüyorum- bir tekniği, bilgiyi icap ettirir. Bu, kanun yapma içinde, eğer
düzenleme belli bir maksada matuf değilse... Yani, açıkça ifade edelim;
arkasında kötü bir niyet olmadığını varsayıyorum; ama, bu düzenleme, amacı aşan
bir düzenleme haline dönüşmemelidir. O zaman insanın aklına bir şey geliyor; bu
kanun düzenlenirken yine acaba birileri mi korunmak, kollanmak isteniyor?..
Yani, uygulamada sıkıntı yaratan, bazı kişiler için aynı kanun maddesinin sekiz
on defa uygulanması istenilirken, başka bir kesim için, bir kere ve başka bir
madde uygulamasıyla onların yararlanması sonucu, dışarı çıkmaları sonucu, hâlâ
içeride kalanlar için bazı iyilikler mi yapmak istiyorsunuz?.. Bu konuda bir
anlaşmanız mı var?.. Bu konuda bir anlaşmanız mı var diye sormak lazım. Bu bakımdan, değerli arkadaşlarım, Türkiye'de kanun
yapma düzeninde büyük bir sıkıntı olmuştur. Elbette, Adalet Bakanlığının
yapacak başka bir işlemi yoktu. Anayasa Mahkemesinin iptalinden sonra, bu
kanunu düzenleyip getirecekti; ama, getirirken dikkat edeceği bir önemli husus
vardı; o da, uygulamada aylarca çekilen sıkıntıyı ortadan kaldıracak bir
düzenleme yapmaktı. Burada, uygulayıcılar, sizden, sıkıntıyı ortadan kaldıracak
bir metin beklediler, uygulamada sıkıntı yaratacak bir metin beklemediler. Ceza hukukunun genel ilkeleri nedir; kanunsuz suç ve
ceza olmaz. Türk Ceza Kanununda suç var. Anayasayı değiştirdik, ölüm cezasını
"adi suçlar" dediğimiz suçlardan kaldırdık. O zaman da tartıştık
bunu, hatırlarsanız. Bakın, kaç ay geçti, daha yeni geldi. Uyum kanunu
dediğiniz zaman, o, çok önceden gelmeliydi. Niye; mahkemeler karar veremez hale
geldi, yüzlerce dosya mahkemelerde birikti kaldı. Esasına girdi; fakat,
sonucunu alamadı. Ne yaptı; bozdu gönderdi dosyaları; yüzlerce dosya ağır ceza
mahkemelerine iade edildi. Neyi bekledi; işte, ölüm cezası yerine ne ceza ikame
edileceğini bekledi. Halbuki, uygulamada, Sayın Bakanın ortaya çıkardığı,
gerçekten çok güzel çalışmalar sonucu olan bazı eserler var. Bunlardan biri
Medenî Kanundur; ama, Medenî Kanunu iyi tanıtabildik mi?! Bir büyük değişim
rüzgârının getirdiği o modern kanundan ortada kala kala ne kaldı; çok güzel
maddeler hiç akla hayale gelmiyor; ama, mal rejimi kaldı. Şimdi, yine, Sulhi Dönmezer Hocamızın başkanlığında
hazırlanan Türk Ceza Kanunu Tasarısı var. Orada ölüm cezası kaldırılmıştır;
ama, yerine bir başka şey ikame edilmiştir. Nedir o da; yoğunlaştırılmış
müebbet ağır hapis. Yani, ölüm cezası kaldırıldı, tamam; ama, yerine,
yoğunlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası getirilmektedir o tasarıda. Şimdi bu gelen tasarıda ise, bakıyorsunuz, düz müebbet
ağır hapis var. Peki, yarın bu tasarı geldiği zaman, yani, Türk Ceza Kanununun
tümünü değiştirecek bir tasarı önümüze geldiği zaman, bu değişecekse,
yoğunlaştırılmış müebbet ağır hapis haline gelecekse, arada geçen zaman içinde
düz müebbet ağır hapis cezasına çarptırılan kişiler ne olacaktır?.. Demek ki,
bir kanun hazırlanırken, efradını cami ağyarını mâni halde olmalı, âmiyane
deyimle, dört dörtlük olmalıdır; objektif, umumî, gayri şahsî nitelikte
olmalıdır. Onun için, af kanunu getirildiğinde, nasıl, bunun bazı özel
nitelikleri olduğunu iddia ederek, Doğru Yol Partisi olarak karşı çıkmışsak, bu
tasarının da yeniden bir af niteliği taşıması nedeniyle -kendi ifadelerine
dayanarak- 5 000 kişinin de yararlanacağını düşünerek, Doğru Yol Partisi olarak
buna da karşıyız. Getirilen tasarının içinde ne olursa olsun, bu bir af
niteliği taşımaktadır; arkasında bazı kişilere birtakım imkânlar verilme olayı
vardır. Değerli milletvekilleri, bunun neticelerini iyice
düşünmeniz lazım; çünkü, iptal edilmesi her zaman -muhtemel değil- kesin olan
bir olayı, bu Meclis, gündemine sokmamalıdır. Yarın, bu çıktıktan sonra,
yeniden bazı düzenlemelerle, yeni yeni iptaller de Türkiye'nin gündemine
gelebilir. Yani, o zaman, af kanunu niteliğine taşınarak, iptal edilmeyecek
madde dahi -Anayasadaki hükümler hariç- hemen hemen kalmaz. Onun için, değerli arkadaşlarım, 27 Nisanı beklemeye
hiç gerek yoktu; o altı aylık sürenin başlangıcından hemen sonra bu hazırlık
yapılmalı ve bu hazırlık yapılırken de, Sayın Bakanımızın dün lütfettiği gibi,
muhalefetle bir görüş teatisine varılmalıydı. Biraz evvel, Millî Savunma
Bakanına, biliyorsunuz, kanun tasarısı üzerinde konuşma yaparken teşekkür
ettim; ben, Adalet Bakanına da teşekkür ediyorum; hiç değilse, bu tasarı için
gelme nezaketini gösterdi. Özellikle, bakınız, iktidar-muhalefet ilişkileri
böyle olmalıdır. Yerine göre muhalefeti yok farz etmek, "dediğim
dedik" noktasına varmak, yanlıştır. Bu, size hiçbir şey getirmez; tersine,
götürüyor. Türkiye'de bir kanun yapılması noktasında, muhalefetin görüşünü,
eğer Adalet Bakanlığından gelirse, yargının, uygulayıcının görüşünü almadan
tasarıyı getiriyorsanız, bu, iptale mahkûmdur; öyle olacaktır, bugüne kadar
olduğu gibi. O zaman, niye bu kadar mesai içinde oluyorsunuz, mesai sebk
ediyorsunuz?.. Niye gayret içinde oluyorsunuz?.. Niye "bu tasarı bitinceye
kadar" diye süre istiyorsunuz?.. Sonuç, eğer bir başka şekilde tecelli
edecekse, yani kanun olma vasfını haiz olmadan geri dönecekse veya kanun
mecburen imza edildikten sonra Anayasa Mahkemesine gidip de iptal görecekse,
sizin değerli vakitlerinizi işgal etmeye, sizin değerli vakitlerinizi almaya bu
hükümetin hakkı da yoktur. Şimdi, zamanı geldiğinde, "efendim, Meclis
çözsün..." Niye; "biz aramızda anlaşamadık..." Ama, zamanı
geldiğinde de ne muhalefetine ne uygulayıcısına sorulup getiriliyor, virgülleri
değiştirilmeden buradan geçiriliyor. Sizler de -kusura bakmayın- buna hemen
"evet" diyorsunuz. O kadar süratle geçiyor ki... Bakın, bu kanun... Evet, son güne kadar beklenildi;
ama, dün öğleden sonra görüşüldü. Hep sorarım; sıra sayısı, sıra sayısı
-İçtüzük hükümleri çok açık- bakın bakalım basılmış mı? Sıra sayısını alıyor;
ama, bakalım orada basılı olarak var mı? Değerli arkadaşlar, işi hukukî çerçeveden dışarıya
çıkarmayalım. Belki biraz ağır olabilir, iş ağır gidebilir; ama, bunda milletin
yararı vardır. Milletin "hayır" dediği bir şeye, ısrarla, inatla
"evet" demenin, ileride göreceksiniz ki, bir cezası olacaktır. Bu
ceza, ceza hukukundaki ceza değildir; bu, bir siyasî ceza olacaktır. Her şeye
"evet" dediğiniz sürece, bir gün sandığa gidildiği zaman, o siyasî
cezanın ne olacağını göreceksiniz. Hepinize saygılar sunuyorum (DYP, SP ve AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Güven. Saadet Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mustafa Kamalak; buyurun efendim (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlarım; konuşmama başlarken hepinizi hürmetle
selamlıyorum. Önce, tasarının fiilî durumu üzerinde durmak istiyorum,
sonra da hukukî mahiyetini arz edeceğim. Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi bu tasarı, bu af
konusu, aşağı yukarı dört beş yıldan beri Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemini işgal etmektedir. Türkiye'nin en zengin olduğu alan, kanaatimce,
hukukî alandır. Bu alanda, yetişmiş, gerçekten çok değerli hukukçularımız
vardır; ama, buna rağmen, maalesef, mevcut hükümet, tüm alanlardaki
başarısızlığını burada da sergilemiştir. Hatırlayacaksınız, bu tasarı bundan üç
dört yıl önce dörde ayrılarak gelmişti: 1- Öğrenci affı, 2- Memur affı, 3- Basın affı, 4- Genel af. Görüldü ki, bu hükümetin, bir bütün halinde, kanun
sistematiği dahilinde bu konuları birlikte çıkarması mümkün değildi, bu
anlaşıldı. Bu münasebetle, öğrenci affı bunun dışına çıkarıldı, basın affı
ayrıca çıkarıldı, memur affı ayrıca çıkarıldı, bu genel af da tam iki defa, iki
Cumhurbaşkanı tarafından veto edildi. İkinci vetodan sonra, noktasına virgülüne
dokunulmadan komisyonlardan ve Genel Kuruldan geçti. O zaman feryat ettik;
"bu kanun, şu şu şu bakımlardan açıkça Anayasaya aykırıdır.
Cumhurbaşkanının ikinci defa geri çevirme yetkisi yoktur; ama, Anayasa
Mahkemesi var; oradan dönecektir" dedik ve birkısım hükümler, oradan
döndü. Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin Anayasaya
aykırı bulduğu hükümlerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi gereken
komisyon hangi komisyondur; herhalde, takdir edersiniz ki, tarihî süreç
içerisinde de olduğu gibi, bu komisyon Anayasa Komisyonu olmalıdır; fakat, bu
tasarı, Anayasa Komisyonuna, tali komisyon olarak dahi gönderilmemiştir. Dün,
öğleden sonra -tabiri caizse- günbatımı üzeri, Adalet Komisyonuna havale
edildi; orada apar topar görüşüldü ve günbatımından önce de, yine, noktasına
virgülüne dokunulmadan kabul edildi. Bugün de, grup önerisiyle Yüce Kurulumuza
gelmiş durumdadır. Değerli arkadaşlarım, bakın, Türkiye'nin, ekonomik
durumunu biliyorsunuz, malî durumunu biliyorsunuz, borç durumunu biliyorsunuz.
Oradaki bozgun, oradaki hezimet, oradaki çöküntü ne kadar vahimse, emin olun,
hukukî alandaki durum da ondan farklı değildir. Değerli arkadaşlarım, maalesef ve maalesef, bu hükümet,
hem komisyonları hem de Yüce Kurulumuzu, Türkiye Büyük Millet Meclisini âdeta bir
noter gibi kullanma eğilimine girmiştir. Vicdanınıza sorunuz; bu tasarıyı
içinizden kaç milletvekili okudu?.. Kanaatimce, büyük çoğunluğu okumamıştır,
okumaya vakit bulamamıştır; çünkü, hükümet, tasarısının buradan geçeceğinden
emindir. Değerli arkadaşlarım, bu hükümet, sadece Anayasa
Komisyonunu, diğer komisyonları ve Türkiye Büyük Millet Meclisini bir tasdik
makamı yahut bir noter gibi kullanma düşüncesiyle kalmadı; aynı düşünceyi
Çankaya'ya taşımak istedi, Cumhurbaşkanını da noter gibi kullanmak istedi. O
zaman, Sayın Cumhurbaşkanı "hayır" dedi. Anayasa kitapçığı havada
boşuna uçuşmadı orada. Dedi ki, "ben, hukuk devleti olan Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanıyım!" Değerli arkadaşlarım, bu Meclis de Atatürk'ün en büyük
eseridir. Böyle, yıldırım hızıyla, noktasına virgülüne dokunulmadan kanunlar
buralardan geçmemelidir. Değerli arkadaşlarım, günbatımı, komisyonlardan
alelacele geçirilerek ve hemen ertesi gün -Danışma Kurulu kararıydı, grup
kararıydı, şuydu buydu- bir formül bulunarak buraya getirilip, buradan
geçirilen kanunlar, emin olun, ne milletvekillerine ne Türkiye Büyük Millet
Meclisine ne de bir bütün halinde siyasî
kurumlara itibar kazandırır. Bakın, kamuoyuna yöneldiğiniz zaman, milletvekillerinin
itibarının aşındığını görüyorsunuz, siyaset kurumlarına güvenin sürekli olarak
azaldığını görüyorsunuz. Neden; sebepsiz mi bunlar arkadaşlar, sebepsiz mi?!
Noter makamı gibi görülen bir kuruma, siyaset kurumuna, halkın itibar etmesini
nasıl bekleyebiliriz ?! Değerli arkadaşlarım, sadece bundan ibaret değil;
kanun, muhteva olarak da hukukun temel ilkelerine, Anayasaya aykırıdır. Niye?.. Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk
devletidir. Hukuk devletinde her vatandaş hür doğar, masum ve masundur. Masum,
masun ve hür olma, hukukî bakımdan bir statüdür. Eğer, bu statüde bulunan bir
vatandaş, kanunun yasak saydığı, suç kabul ettiği bir fiili işlerse, yeni bir
statüye, sanık durumuna, sanık statüsüne geçer. Sanık statüsünde vatandaşlar,
farklı muameleye tabi tutulabilir; kanunun suç saydığı fiilin ağırlığına göre,
farklı muameleye tabi olabilir; ama, o statüyü geçtikten sonra, yani, sanık
statüsünden çıkıp, mahkûm yahut hükümlü statüsüne girdiği zaman, yeni bir
statüye, hükümlü statüsüne girmiş olur. Artık, bu statüde, bütün vatandaşlar,
ilk statüde, yani, masum ve masun olma statüsünde olduğu gibi, eşit kurallara
tabi tutulurlar. Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararları da hep bu yöndedir.
Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Suçlu, topluma uyum zorlukları gösteren ve
uyumsuzluğunu suç işlemekle açığa vuran kimsedir. Toplumun suça verdiği önem ve
suçun ağırlığı cezanın farklılaştırılmasına ya da ağırlaştırılmasına esas
olur." Karar tarihi 19.7.1991; esas 91/15; karar 91/22. Bu statüden
hükümlü statüsüne geçtikten sonra, artık, eşit kurallara tabi olmak durumu vardır.
Devlet, o statüdeki bütün vatandaşlarına, hükümlülere aynı kuralları uygulamak
durumundadır. Bu kural, infaz kuralları olabilir, af kanunu olabilir, erteleme
kanunu olabilir, şartlı tahliye kanunu olabilir. O statüdeki bütün vatandaşlara,
aynı kuralları, eşitlik ilkesi dahilinde uygulamak zorundadır. Anayasa
Mahkemesi diyor ki: "Böylece, infaz yönünden eşit ve aynı durumda bulunan
mahkûmlar arasında şartlı salıverme bakımından ayrı uygulama, Anayasanın 10
uncu maddesinde öngörülen, yasa önünde eşitlik ilkesine uygun
düşmemektedir." Karar tarihi 19.7.1991. Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakıyoruz buraya; bu
tasarıyla, üç beş kişiyi öldürenler, toplu katliamda bulunanlar, adına ister af
deyin, ister şartlı tahliye deyin, bu tasarıdan istifade ediyor mu etmiyor mu;
diyor; yani, bu aftan istifade edecektir. Peki, bir köylü vatandaş, ocağını
ısıtmak için ormandan 30-40 kilogram odun toplasa, evine götürürken yakalansa,
o istifade ediyor mu; hayır, o istifade edemiyor. Değerli arkadaşlarım, şu söyleniyor: "Efendim, bu
bir koalisyon paketidir." Sayın milletvekili, sana söylüyorum; vicdanın
elveriyor mu gerçekten; üç beş kişiyi öldüren kimse affedilirken, ormandan bir
yük, 30-40 kilogram, bilemedin 100 kilogram odunu izinsiz olarak götürdüğü için
yakalanan kimsenin affedilmemesine vicdanının elveriyor mu?! Takdir, elbette,
her bir milletvekilimizin vicdanına kalmıştır. Değerli arkadaşlarım, daha önce de belirttik; şimdi,
durum, daha vahim bir hale getiriliyor. O zaman, bu hükümete demiştik ki
"arkadaş, eline aldığın işi doğru dürüst yap." O münasebetle, tehdidi
kapsam dışı tutuyorum; ama, öldüreni affediyorum!.. Değerli arkadaşlarım, böyle mantık olmaz, böyle hukuk
olmaz! Ve bunu, kanun diye çıkaran kurumlar da, kanaatimce, itibar kazanamaz. Sonra, değerli arkadaşlarım, burada deniliyor ki:
"1999 yılının 23 Nisanına kadar, şu şu fiilleri işlemiş olan kimseler bu
kanundan istifade edecektir." Burada da, kanaatimce, eğer, gerçekten bir
düzeltilme yapılıyorsa -o tarihten bu yana iki üç yıl geçmiştir- bu tarihin
biraz daha beri çekilmesi lazım; ama, bu tasarının düzeltilerek çekilmesi
lazım. Bakın, bu tasarının düzeltilerek çekilmesi lazım. İstisna hükümlerinin
kaldırılması lazım. Biz, burada, sadece bir muhalefet edasıyla
konuşmuyoruz. Buradan çıkacak olan her bir kanun, iktidarıyla muhalefetiyle
-sürekli belirttiğimiz gibi- Yüce Meclisin eseri olacaktır, Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin kanunu olacaktır. O münasebetle, biz, Saadet Partisi olarak, yapıcı
alanda, müspet yönde, her türlü desteği vermeye varız; ama, istirhamımız şu: Ne
olur, süreyi uzatalım; yarım saatliğine çekin şu kanun tasarısını, üzerinde
tartışalım. Böyle, gecekondu baskını gibi, kanun geçmesin. Yarım saat, fazla
değil; alın, şöyle, istisna hükümlerini gözden geçirelim. Bakın, o zaman, 4616
sayılı Kanun buradan geçerken dedik ki, gelin, şu kanunu düzgün çıkaralım.
Birtakım insanlar yolsuzlukla falan suçlanıyor -iddianamede öngörülen- millet
parasını iade etmesi kaydıyla onları da alalım. Toplum, kendi hakkının
korunmasını istiyor; falanın filanın cezalandırılması, linç edilmesi vesaire
toplumun problemini çözmüyor. Eğer, toplumun birkısım değerleri çalınmış ise,
yağmalanmış ise, evet, onun iadesinin yollarını araştıralım. İstirhamımız şu: Ne olur, çekin şu kanun tasarısını, 1
saatliğine, yarım saatliğine çekin. Biz, her türlü desteği vermeye varız; ama,
şu kanun, adalete, Anayasaya, hukuk devleti ilkesine, eşitlik ilkesine uygun
çıksın. Değerli arkadaşlarım, bu zamana kadar, sanıyorum, 55
civarında af kanunu çıkmıştır; ama, toplumun derdine derman olamamıştır. Şunu da belirtiyoruz: Bu kanun tasarısı, içeriği
itibariyle, eşitlik ilkesine, Anayasanın 10 uncu maddesine açıkça aykırıdır.
Kanaatimce, biraz sonra oylayacaksınız; bu bir şartlı tahliye kanunudur diye,
normal kanunlardaki yeterli oyla iktifa edeceksiniz; ama, bu kanun tasarısının
özü, her bir milletvekilimizin de yakinen ve samimî kanaatine göre ifade ettiği
gibi, bir af kanunudur. Anayasaya göre, bir af kanunun Meclisten geçmesi için,
en az 330 oya ihtiyaç vardır; yani, bir şeyin ismini değiştirmekle, özünü
değiştiremezsiniz. Şunu demek istiyorum: Muhalefetin desteğini almadan, bu oyu
temin edemezsiniz. Ayrıca, bu oyu temin etmeden çıkaracağınız kanun da,
Anayasanın 87 nci maddesine aykırı düşer. Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı, bu haliyle, bu
Kuruldan geçmemeli. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu hükümete karşı gösterdiği
direnci Yüce Kurulumuz da göstermek durumundadır; çünkü, Sayın Cumhurbaşkanını
bu Kurul, bu Heyet seçmiştir ve Cumhurbaşkanının da üzerindedir bu Heyet. Kısacası, Yüce Heyetimiz, bu tür uygulamalara, hele
hele Anayasaya, hukukun temel ilkelerine açıkça aykırı olan tasarılara evet
dememelidir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kamalak. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım. Oylama için 5 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum efendim. (Elektronik cihazla oylamaya başlanıldı) AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan, işaret oylaması
mı, açık oylama mı?.. BAŞKAN - İşaret oylaması. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Açık oylama efendim... Anayasa Mahkemesi bu yasayı tavsif ederken af
niteliğini öne almıştı ve Yargıtay daireleri de "aftır" diyor.
Anayasanın 87 nci maddesinin sonraki değişikliğinde beşte 3 çoğunluğu arıyor.
Anayasal nisapların arandığı hallerde açık oylamanın varlığı zorunludur. BAŞKAN - Efendim, Şartla Salıverilme Yasası... TURHAN GÜVEN (İçel) - Adı o... BAŞKAN - Af, bütün sonuçları itibariyle cezayı ortadan
kaldırır. Oysa, bu ceza ortadan kalkmıyor, cezanın durumu ileri bir tarihe
erteleniyor. O nedenle, af olarak mütalaa etmiyorum. İtiraz hakkınız var, kayıtlara geçti efendim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Zabıtlara geçmesi için bir
cümle arz edeyim Sayın Başkan. BAŞKAN - Zapta geçsin efendim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Tabiî, tabiî... Zapta geçsin. Af, yasama organının, yargının kurduğu veya kuracağı
hükümlere... BAŞKAN - Ortadan kaldırmaktır efendim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - ... önceden veya sonradan,
değiştirme, azaltma, dönüştürme veya ortadan kaldırma yollu müdahalesidir.
Sadece ortadan kaldırma değil, diğer kısmî müdahaleler de, anayasa hukuku
anlamında, aftır. Teşekkür ederim. BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın İyimaya. Görüşleriniz zapta geçti efendim. MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, ayrıca,
"suçu bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıran aftır" diyemeyiz; o genel
affa girer. BAŞKAN - Genel af efendim... MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Bir de kısmî af
vardır. Kısmî af, genel aftan farklıdır; cezanın miktarını indirebilir, türünü
değiştirir, şu olur, bu olur. Yani, kısmî af, cezayı bütünüyle ortadan
kaldırmaz; ama, bir aftır. Bu da, özü itibariyle bir kısmî aftır. Teşekkür ederim Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Görüşleriniz zapta geçti; gerektiğinde, ilgili yerler
değerlendireceklerdir. MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim, konu ne? MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan, söz
istemiştim. Oylamaya geçildi. Oylamaya geçildikten sonra mikrofonun ışığını
söndürdünüz. Söz hakkımı tekrar istiyorum. BAŞKAN - Buyurun efendim. MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Sayın Bakanıma soru
soracaktım. TURHAN GÜVEN (İçel) - Geçti, geçti... BAŞKAN - Oylamaya geçtik efendim, oylama yapılıyor. (Elektronik cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN - Efendim, vekâleten oy kullanacak sayın bakan
varsa, tabiî ki bu arada oylarını kullanabilirler; oyunun rengini ve imzasını
taşıyan o muhterem oy pusulalarını Başkanlığımıza gönderebilirler. (Elektronik cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
bulunamamıştır; bu nedenle, 17.50'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati
: 17.36 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:
17.50 BAŞKAN :
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER:
Melda BAYER (Ankara), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 92 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. VI. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 10. - 23 Nisan
1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve
Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/972) (S. Sayısı : 853) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. 853 sıra sayılı tasarının geneli üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı. Tasarının maddelerine geçilmesinin oylanması aşamasında karar
yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, yeniden, tasarının maddelerine geçilmesini
elektronik cihazla oylayacağım ve karar yetersayısı arayacağım. Bunun için 3
dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın
teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın,
aynı süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; vekâleten
oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulalarını Başkanlığımıza bu süre
içerisinde ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine
geçilmesi kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır. 1 inci maddeyi okutuyorum: 23 NİSAN 1999
TARİHİNE KADAR İŞLENEN SUÇLARDAN DOLAYI ŞARTLA SALIVERİLMEYE, DAVA VE CEZALARIN
ERTELENMESİNE DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI MADDE 1. - 21.12.2000 tarihli ve 4616 sayılı 23 Nisan
1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve
Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunun Anayasa Mahkemesince bir bölümü iptal
edilen 1 inci maddesinin (2), (4) ve (9) numaralı bentleri aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmiştir. "2. Müebbet ağır hapis cezasına hükümlü olanların
veya şahsî hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm edilenlerin ya da aldıkları ceza
herhangi bir nedenle şahsî hürriyeti bağlayıcı cezaya dönüştürülenlerin tâbi
oldukları infaz hükümlerine göre çekmeleri gereken toplam cezalarından on yıl
indirilir. İndirim, verilen her bir ceza için ayrı ayrı değil, toplam ceza
üzerinden bir defaya mahsus yapılır. Ancak bir kişinin muhtelif suçlarından
dolayı cezaları ayrı ayrı tarihlerde verilmiş olsa bile, bu cezaların toplamı
üzerinden yapılacak indirim on yılı geçemez. Birinci paragraf hükümlerine göre çekmeleri gereken
toplam cezalarından on yıllık indirim yapıldıktan sonra ceza süresi dolmuş
olanlar, iyi halli olup olmadıklarına bakılmaksızın ve istemleri olmaksızın
derhal; toplam cezaları on yıldan fazla olanlar kalan cezalarını çektikten
sonra şartla salıverilirler." "4. 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş ve ilgili
kanun maddesinde öngörülen şahsî hürriyeti bağlayıcı cezanın üst sınırı on yılı
geçmeyen suçlardan dolayı haklarında henüz takibata geçilmemiş veya hazırlık
soruşturmasına girişilmiş olmakla beraber dava açılmamış veya son soruşturma
aşamasına geçilmiş olmakla beraber henüz hüküm verilmemiş veya verilen hüküm
kesinleşmemiş ise, davanın açılması veya kesin hükme bağlanması ertelenir;
varsa tutukluluk halinin kaldırılmasına karar verilir. Bu suçlarla ilgili dosya
ve deliller, her bir suçun dava zamanaşımı süresinin sonuna kadar muhafaza
edilir. Erteleme konusu suçun dava zamanaşımı süresi içinde bu
suç ile aynı cins veya daha ağır şahsî hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren
bir suç işlendiğinde, erteleme konusu suçtan dolayı da dava açılır veya daha
önce açılmış bulunan davaya devam edilerek hüküm verilir. Bu süre, erteleme
konusu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsî hürriyeti bağlayıcı cezayı
gerektiren bir suç işlenmeksizin geçirildiğinde, ertelemeden yararlanan
hakkında kamu davası açılmaz; açılmış olan davanın ortadan kaldırılmasına karar
verilir. Bu bentle ilgili olarak bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren üç ay içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine başvurmak
suretiyle soruşturmaya veya davaya devam edilmesini istediklerini bildirenler
hakkında soruşturma ve davaya devam olunur. Mahkûmiyet halinde verilen ceza,
dava zamanaşımı süresince ertelenir. Bu süre içinde erteleme konusu suç ile
aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç
işlendiğinde ertelenen ceza da infaz edilir. Aynı süre, erteleme konusu suç ile
aynı cins veya daha ağır şahsî hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç
işlenmeksizin geçirildiğinde, mahkûmiyet vaki olmamış sayılır." "9. Haklarında yakalama, tutuklama veya mahkûmiyet
kararı bulunup da firar halinde olanlar bu Kanunun yürürlüğe girmesinden
itibaren üç ay içinde resmî mercilere başvurup teslim olmadıkları takdirde bu
madde hükümlerinden yararlanamazlar." BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili olarak, Saadet Partisi
Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün; buyurun. (SP
sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; madde üzerinde, Saadet Partisi Grubumuzun görüşlerini
açıklamak üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Üç yıldan beri, Türkiye kamuoyu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi, af kanunuyla meşgul oluyor. Sayın Rahşan Ecevit'in bir çocuğu görüp de
merhamet hislerinin depreşmesi sonucu gündeme gelen af, hem Meclisimizi hem
kamuoyumuzu uzun zaman meşgul etti. Çıkarılan kanun, Anayasa Mahkemesince iptal
edildi; yeni yasanın çıkarılması için altı aylık bir süre verildi. Şimdi, altı
aylık sürenin son iki gününde -yani, bugün ayın 25'i, 27'sinde dolacak
mahkemenin verdiği süre- yeni bir tasarıyı Genel Kuruldan, Meclisten çıkarmak
için gayret gösteriliyor. Af kanunları, niye, daha fazla Türkiye'de veya Türkiye
gibi geri kalmış ülkelerde çıkarılıyor? Değerli arkadaşlar, normal bir adalet düzeninin, hukuk
düzeninin olduğu, hüküm sürdüğü, gerçekten, bütün milletin adalete güvendiği
bir ülkede af kanunu hiçbir zaman gündeme gelmez, af kanunu diye bir müessese
olmaz, yasa çıkmaz; ama, burası Türkiye; adalete güven yok maalesef, suç ile
cezalar arasında denge yok; bazı suçların cezası fevkalade ağır, bazı suçların
cezası olması lazım gelenden çok daha hafif veya gelişen olaylara göre cezalar
artırılıyor, zaman geçiyor, yine durum değişince, o artırılan cezalar, bu defa,
ağır olarak nitelendirilmek zorunda kalınıyor. Netice itibariyle de, meydana
çıkan adaletsizlikleri ortadan kaldırmak için, izale etmek için, kamuoyunu
tatmin etmek için ve bir yönüyle de devletin kendi kusurunu izale etmesi,
ortadan kaldırması için, af kanunları gündeme geliyor. Özellikle de, Türkiye'de
af kanunları, ara dönemlerden, müdahalelerden, ihtilallerden sonra ister
istemez gündeme geliyor; çünkü, her müdahale, her ihtilal, her darbe,
beraberinde hukuksuzluğu, adaletsizliği getiriyor. Gerek sıkıyönetim
mahkemelerinde olsun gerek olağanüstü hal mahkemelerinde olsun, gerçekten,
adalet adına çok yanlış kararlar veriliyor. Netice itibariyle de, işte, 27
Mayıstan sonra çıkarılan Af Kanunu, 1974 yılında çıkarılan Af Kanunu, 12
Eylülden sonra çıkarılan kanunlar... Sonuçta, Türkiye'de adalet yerine
oturmadığı için, maalesef, bu tür kanunlara ihtiyaç hissediliyor. Önemli olan
af kanunu çıkarmak değil; affetmek, bir yönüyle, marifet değil; affa ihtiyaç
bırakmayacak bir adalet sistemini, bir hukuk düzenini tesis ettirmek, etmek
mümkün. Şimdi getirilen tasarıda, 23 Nisan 1999 tarihine kadar
işlenmiş suçların affı söz konusu. Hemen sorulur bu sual ki, niye 23 Nisan 1999
da, 23 Nisan 2002 değil; yani, o güne kadar suç işleyenler affediliyor da, şu
aradan geçen zaman içerisinde, üç yıl içerisinde suç işleyenler niye bu affın
kapsamına alınmıyorlar? Bunun haklı, meşru, mazur, hiçbir şekilde cevabını
vermek mümkün değil. Bilmiyorum, Sayın Bakanımız bu konuda ne düşünüyor. Eğer
affedilecekse, bazı suçlar affediliyor ise, 23 Nisan 1999'a kadar olanlar
affediliyorsa -bugün, 23 Nisan 2002'deyiz- herhalde 23 Nisan 2002'ye kadar olan
suçları affetmek de adaletin gereğidir, eşitliğin gereğidir. Niye?.. Niye?..
Onun cevabını vermek fevkalade zor. Bakınız, bugün, Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanı
"Anayasa Mahkemesinin saygınlığına gölge düşürülmemeli" diye, gayet
güzel, doğru bir söz söylemiş Anayasa Mahkemesinin kuruluş yıldönümünde; ama,
biz de Sayın Başkana söylüyoruz ki, saygınlığın temini, kararların adil
olmasıyla olur, doğru olmasıyla olur, kamuoyunu tatmin etmesiyle olur. Siz
kalkacaksınız, Türkiye'nin en büyük siyasal partisini kapatacaksınız. O
yetmemiş, sonra bir başka parti kurulmuş, onun da kapısına kilit vurulacak,
bunun adı da mahkeme kararı olacak... Şu Fazilet Partisinin kapatılmasını
savunabilecek Türkiye'de kim var? Hangi hukukçu bu kararın adil olduğunu, doğru
olduğunu savunabilir? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. Böyle kararlar verilince de, ister istemez, Anayasa
Mahkemesi de tartışmaya açılıyor, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar da
tartışmaya açılıyor ve sonuçta da, Mahkemenin saygınlığı zedeleniyor. Biz istiyoruz ki, Türkiye'de, gerçekten, adalet, adil
bir düzen tesis edilsin, herkes adalete güvensin, adaletten kimse korkmasın,
devletin adaletine herkesin güveni tam olsun ve sonuçta, verilen kararlar adil
olduğu ve kamuoyunu tatmin ettiği için de af kanunlarına falan lüzum kalmasın;
herkes işlediği suçun cezasını görsün, cezasını çeksin, sonuçta da toplumda
huzur ve sükûn tesis edilsin. Bu düşüncelerle, bu yasanın hayırlı olmasını diliyorum;
inşallah, bundan sonra af kanunlarına ihtiyaç olmaz diye ifade ediyorum;
hepinize saygılarımı sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Esengün. Başka söz isteği?.. Yok. Madde üzerinde bir önerge vardır; okutup, işleme
alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesinin
-çerçevesinin- aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aynı maddenin beşinci
bendinin (c) alt bendine aşağıdaki ibarelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
25.4.2002 Mustafa Kamalak Kahramanmaraş Madde 1.- 21.12.1999 tarihli ve 4616 sayılı 23 Nisan
1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve
Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunun Anayasa Mahkemesince bir bölümü iptal
edilen 1 inci maddesinin (2), (4) ve (9) numaralı bentleri aşağıdaki şekilde
yeniden düzenlenmiş ve aynı maddenin (5) numaralı bendinin (c) alt bendine
aşağıdaki parantez içindeki ibareler eklenmiştir. (...Bakanlar Kurulunun, bu konudaki, en son kararı
nazara alınmak kaydıyla 27 nci maddenin dördüncü fıkrası hükmü hariç...) BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) -
Katılmıyoruz. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bilindiği gibi 4616 sayılı Kanun, 1918 sayılı Kanunun
27 nci maddesini kapsam dışında bırakmıştır. Aynı kanunun yaptırımı para cezası
olan maddelerdeki suçları işleyen suç failleri bu kanunun sağladığı
olanaklardan yararlanmışlardır. Gerçekte, 1918 sayılı Kanunun 27/4 üncü maddesi de
Bakanlar Kurulunun tespit edeceği limitler dahilinde sadece para cezası
verilmesini öngören yaptırımları içermektedir. 27 nci maddenin değişik dördüncü
fıkrasına göre yakalanan malın gümrüklenmiş piyasa değeri 31 316 000 000 TL'yi
geçmediği takdirde suç faillerine şahsî hürriyeti bağlayıcı ağır hapis cezası
uygulanmamakta, bunun yerine para cezası verilmektedir. Hal böyle olunca,
yakalanan malın gümrüklenmiş piyasa değeri uygulamada büyük önem taşımaktadır.
Malın değeri Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilen değerin üzerinde olduğu
takdirde, faile sekiz seneden oniki seneye kadar ağır hapis ve ayrıca da
öngörülen miktarda ağır para cezası verilmektedir. 4616 sayılı Kanun, 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen
suçlar için şartla salıverme, dava ve cezaların ertelenmesi yönünden, suç
failleri için böylesine yeni olanaklar getirmiş, 1918 sayılı Kanunun 27/4 üncü
maddesinde yapılan değişikliği gözardı etmiştir. Bu yüzden fıkradaki miktarı
"Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan
toptan eşya fiyatları yıllık endeksindeki artışlar oranında artırmaya Bakanlar
Kurulu yetkilidir. Bu kararlar, Resmî Gazetede yayımlanır" biçimindeki
hüküm yok sayılmış ve bu suretle, belli limitler dahilinde kalan failler için
"sadece üçüncü fıkraya göre ağır para cezasına karar verilir"
hükmünün hiçbir faydası kalmamıştır. Bu suretle, birkısım suç failleri yönünden
eşitlik ilkesi açıkça zedelenmiştir. Uygulamanın adalet ve nasafet ölçüleri
içinde sağlanması için 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş 1918 sayılı Kanuna
aykırı fiillerden dolayı suç faillerine o tarihteki yakalanan malların
değerlerine göre kanunun 27/4 üncü maddesi hükmünün uygulanması gerektiğinden
ve bu yaptırım da para cezası olduğundan dolayı, bu faillerin 4616 sayılı Kanun
kapsamına alınması gerekmektedir. Önergemizin amacı bu eşitsizliğin
giderilmesini sağlamaktır. BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Geçici madde 1'i okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1. - 21.12.2000 tarihli ve 4616 sayılı
Kanunun 1 inci maddesinden yararlananlar ikinci defa bu Kanundan
yararlanamazlar. Türk Ceza Kanununun 2 nci maddesi hükmü saklıdır. BAŞKAN - Geçici madde 1 üzerinde, Saadet Partisi Grubu
adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer; buyurun. (SP sıralarından
alkışlar) SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 853 sıra sayılı, 4616 sayılı Yasada
değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısının geçici 1 inci maddesi üzerinde
Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize
saygılar sunuyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, 57 nci
hükümetin aceleye getirdiği işlerden biriydi bu da; Şartlı Salıverme ve
Erteleme Yasası. Burada tartışılması gereken, aslında, zaman içerisinde
tartışıldı; yani, af gerekli miydi ve erteleme gerekli miydi konusu.
Türkiye'de, cumhuriyet döneminde, seksen yılda, 53'e yakın af çıkarıldı veya af
sayılan ertelemeler ve şartlı salıvermeler uygulandı. Türkiye'de af gereklidir.
Yani, Türkiye'deki yargı sisteminin ağır işleyişi yargı sisteminin vermiş
olduğu kararların infazı noktasında, toplum nazarında oluşan adaletin tecelli
edip etmediği şüphesi, belki, Türkiye'de, kanun koyucuyu da af çıkarmaya
zorlamış diye düşünüyorum. Bu sebeple, Türkiye'de, seksen yılda, 53 defa, 55
defa belki -ortalama birbuçuk yılda bir- af çıkarılmış. Dolayısıyla, tartışılan bu değil aslında burada. Bu af
yasasından kimlerin, ne miktarda yararlanacağı noktasında tartışma vardı. Bu
noktada değişik görüşler ortaya atıldı. Aslında, daha çok, hangi cezaların
affedileceği konusu, toplum nezdinde, kamuoyunda tartışılan bir konuydu.
Burada, devlet bir af çıkarıyor veya yasama bir af çıkarıyor. Burada, aslında,
suçlar ve verilen cezalar -hangi suçlara verildiği, ağırlığı, cürüm müdür,
kabahat midir- önemlidir; ancak, suçların şahıslara karşı işlenmesi var, bir de
devlete karşı işlenmesi var. Yani, bir suçlu, bir mücrim, bana karşı suç
işlemiş ve bu suçtan dolayı ben mutazarrır olmuşsam, ben zarar görmüşsem,
aslında, suçlu ile benim aramda üçüncü bir şahıs konumunda olan devletin bu
affı çıkarması, yani, şahıslara karşı işlenen suçlardan dolayı affın
çıkarılması, adalet duygusunu zedeleme açısından önemli bir konudur, adalet
duygusunu zedeler. Yani, benim kardeşimi öldürmüştür, belki de beni
öldürmüştür... Burada, devlet, üçüncü şahıs olarak çıkacak "evet, bu faili
affettim ben" diyecek. Bu, aslında, adalet noktasında düşünülemeyecek bir
konu; ancak, Türkiye'deki yargı sisteminin nasıl çalıştığı ve suçlara verilen
cezalar çekildiği zaman, infaz edildiği zaman, gerçekten, adaletin yerine gelip
gelmeyeceği noktasındaki şüphelerden dolayı, şahıslara karşı işlenmiş suçlardan
dolayı da af çıkarılabilir. Zira, bir sempozyumda, bir oturumda, Türkiye
Cumhuriyeti yargı sisteminin tepesindeki bir şahıs şunu söylemişti:
"Cumhuriyet döneminde verilen, özellikle ceza gerektiren, Türk Ceza
Yasasını ihlalden dolayı verilen suçlar ve kararların, aslında, yüzde 99'u
mutlak butlanla batıl." Aynen böyle söyledi; çünkü, Fransız yargı
sisteminde, diğer Batılı ülkelerde... Yargılamanın bütünlüğü esası, Türkiye'de
bozulmaktadır. Herhangi bir yargılamaya birden çok hâkim girmekte, birden çok
heyet girmektedir. Oysaki, somut olaylar karşısında yasal normlar genel
hükümlerdir; yani, genel bir ifadedir. Mesela, Türk Ceza Yasasının 448 inci
maddesi ele alınırsa, kasten adam öldürme suçunu düzenliyor. Bu, genel bir
normdur; ama, hiçbir adam öldürme suçu birbiriyle aynı değildir. Dolayısıyla,
burada, yargılama merciinde bulunan, yargı makamında bulunan hâkimlerin bir
takdir yetkisi vardır. Yani, oradaki motamo cezayı verme değil; çünkü, somut
olaylar farklı olduğu için, hâkim, dinleyecektir tarafları, iddiayı
dinleyecektir, savunmayı dinleyecektir ve burada kendi kanaati oluşacaktır, ona
göre bir cezaî müeyyide uygulayacaktır. Oysaki, belli bir noktaya gelmiş
yargılamada, hâkim ve yargılama heyeti değiştiği zaman, orada, o kanaatin
oluşma bütünlüğü bozulduğundan, Fransız Yargıtayı, böyle, yargılamanın
bütünlüğüne uymayan tüm kararları iptal etmiştir. Türkiye'de, kırk yıl süren
davalar vardır, daha uzun süren davalar vardır. Bu noktada, şahıslara karşı
işlenmiş suçlarda da affın çıkarılması gereklidir diye düşünüyorum. Diğer taraftan, devlete karşı işlenen suçlar vardır.
Bunlar, genelde fikir suçlarıdır; ama, şiddete bulaşmadan, terör yapmadan,
üçüncü şahıslara ve devletin kurumlarına zarar vermeden işlenen suçlar
noktasında, devlet, isterse bu şahısları affedebilir, isterse etmez. Yani,
devletin iradesine kalmış bir şeydir bu; ama, daha çok, ağırlıklı olarak,
burada, hem şahıslara karşı hem de devlete karşı işlenen suçlarda bir erteleme
getirilmiştir. Bu getirme aceleye getirilmiştir. Halen, şu anda, Anayasa
Mahkemesi 1 inci maddenin bazı fıkralarını iptal etti; ama, belki ileride diğer
maddelerle ilgili iptaller de gelebilecektir. Ancak, altı ay doldurulduğu için,
alelacele, bu tasarı, 1 inci maddeyle ilgili, Anayasa Mahkemesi iptal... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Geçer, toparlar mısınız efendim. MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Şu anda getirildi. Görüşmekte
olduğumuz tasarının geçici 1 inci maddesi üzerinde konuştuğum... 1 inci madde,
tabiî ki, 4616 sayılı Yasanın 1 inci maddesinden, iptalden önce iptal edilmeyen
fıkralarından faydalananların bundan bir daha yararlanmaması; yani, Anayasa
Mahkemesinin bozma gerekçesi doğrultusunda düzenlenen bu maddelerden bir daha
yararlanmamasını düzenliyor ki, doğrudur; çünkü, mükerrer faydalanma olacaktır.
Diğer taraftan da, tabiî, Türk Ceza Kanununun 2 nci maddesinin ikinci
fıkrasındaki; yani, suçun veya cürümün işlendiği sıralarda yürürlükte olan yasa
ve daha sonra çıkarılan yasa arasında farklılıklar varsa, failin lehte
olanından faydalanması konusunu düzenliyor ki, bu geçici madde de, burada,
tabiî, gerekli diye düşünüyorum. Hayırlı olmasını diliyor; saygılar sunuyorum. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Başka söz talebi?.. Yok. Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- Bu Kanun 27.4.2002 tarihinden geçerli olmak
üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun. 11. - Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/878) (S. Sayısı:
850) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 850 sıra sayılı Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
7.6.2001 Tarihli ve 4676 sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince
Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız. Komisyon?.. Anayasa Komisyonu üyeleri yok mu efendim?.. Yok. LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, yok. BAŞKAN - Sayın Esengün, sormak bizim hakkımız. Meclisin
çalışma süresi var. Yoksa, yok derim,
giderim. LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, RTÜK Yasası gelecek diye karar yetersayısı
istemedik. BAŞKAN - Komisyon yok. Ertelenmiştir. Zorunlu Deprem Sigortası Kanunu Tasarısı ile Zorunlu
Deprem Sigortasına Dair 587 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporunun müzakeresine başlayacağız. 12. - Zorunlu
Deprem Sigortası Kanunu Tasarısı ile Zorunlu Deprem Sigortasına Dair 587 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/782, 1/609) (S.
Sayısı: 824) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Bu duruma göre, komisyon ve hükümet hazır
bulunmadığından... Bugünkü çalışmalarımızın da sonuna yaklaştık. Bu nedenle, Türkiye bilişim stratejileri konusundaki
genel görüşmeyi yapmak, sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için, 30 Nisan 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum. Kapanma Saati
: 18.20 |
|