Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 93       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

92 nci Birleşim

25 . 4 . 2002 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1. - Genel Kurulun 24.4.2002 tarihli 91 inci Birleşiminde açılması kabul edilen Türkiye Bilişim Stratejileri ve e-Türkiye konusundaki genel görüşmenin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve genel görüşmenin 30 Nisan 2002 Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

B) SıyasÎ Partı Grubu Önerılerı

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

V. - SEÇİMLER

A) Komısyonlara Üye Seçımı

1.- (9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu  (2/94,  2/232,  2/286,  2/307,  2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

3. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557)

4. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

5. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan  ve  Bütçe  Komisyonları  Raporları  (1/755,  1/689,  2/699) (S. Sayısı: 666)

6. - Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675)

7. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676)

8. - Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde  Değişiklik  Yapılması  Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

9. - Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî Savunma,   İçişleri  ve  Plan  ve  Bütçe  Komisyonları  Raporları  (1/847) (S. Sayısı: 835)

10. - 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/972) (S. Sayısı: 853)

11. - Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/878)  (S. Sayısı: 850)

12. - Zorunlu Deprem Sigortası Kanunu Tasarısı ile Zorunlu Deprem Sigortasına Dair 587 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/782, 1/609)  (S. Sayısı: 824)

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, dünyadaki büyük şirketlere ve ülkemizdeki faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/6263)

2. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, kaplıcaların tedavi birimi kapsamına alınmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/6503)

3. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, hazine arazileri ile lojman ve makam araçlarının satışlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/6592)

4. - Sakarya Milletvekili Osman Fevzi Zihnioğlu'nun, Sakarya Üniversitesine geçici işçi alımı ile ilgili yerel basındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/6753)

5. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Ceyhan Nehrinden termik santrale su alımının ekolojik denge üzerindeki etkilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6830)

6. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, DİE istatistiklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı (7/6838)

7. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Turna Çayırı Barajı ve Erinç Barajı projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6854)

8. - Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in, Bursa'nın ilçelerindeki kömür işletmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6869)

9. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Şanlıurfa-Ceylanpınar İlçesine bağlı bazı köylerin elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6913)

10. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa'daki turizm çalışmalarına ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Mustafa Taşar'ın cevabı (7/6914)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün, Erzurum'daki kamuya ait bölge müdürlüklerinin başka illere kaydırılmasına,

Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel, tarihî gerçekler ışığında Ermenilerin sözde soykırım iddialarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Ankara Milletvekili Esvet Özdoğu'nun, okulöncesi eğitimin önemi ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu cevap verdi.

Stockholm Uluslararası Forumunca Stockholm'de düzenlenecek olan "Gerçek Adalet ve Barışma" konulu konferansa, İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi,

Siirt Milletvekili Takiddin Yarayan'ın, Çevre Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Ölüm cezasına hükümlü Adem Kepeneklioğlu, Mehmet Hakan Canpolat ve Turhan Tarakçı haklarındaki dava dosyalarının geri verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Adalet Komisyonunda bulunan dosyanın hükümete geri verildiği açıklandı.

Mardin Milletvekili  Veysi Şahin'in (6/1695) numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu, önergenin  geri verildiği bildirildi.

Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt ve 25 arkadaşının, 19 Mayıs Üniversitesi ve rektörü hakkındaki bazı iddiaların araştırılması (10/276),

Elazığ Milletvekili Latif Öztek ve 20 arkadaşının, Türk tarımının ve çiftçisinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/277),

Amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı A. Mesut Yılmaz'ın, Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği Konvansiyonu Toplantısına katılmak üzere bir heyetle birlikte Belçika'ya,

Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın, temas ve görüşmelerde bulunmak üzere Çin Halk Cumhuriyetine,

Yaptıkları resmî ziyaretlere katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.

Çevre Komisyonunda açık bulunan ve Doğru Yol Partisine düşen 1 üyeliğe,  Grubunca aday gösterilen Manisa Milletvekili Rıza Akçalı seçildi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan (6/996),

2 nci sırasında bulunan (6/1000),

5 inci sırasında bulunan (6/1037),

6 ncı sırasında bulunan (6/1042),

7 nci sırasında bulunan (6/1043),

Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarıldıkları açıklandı; (6/1042, 6/1043) esas numaralı soru  sahibi de görüşlerini açıkladı.

3 üncü sırasında bulunan (6/1024),

4 üncü sırasında bulunan (6/1031),

417 nci sırasında bulunan (6/1571),

572 nci sırasında bulunan (6/1734),

579 uncu sırasında bulunan (6/1742),

580 inci sırasında bulunan (6/1743),

Esas numaralı sözlü sorulara Devlet Bakanı Recep Önal cevap verdi,

  8 inci sırasında bulunan (6/1046),

  9 uncu sırasında bulunan (6/1047),

10 uncu sırasında bulunan (6/1048),

11 inci sırasında bulunan (6/1049),

12 nci sırasında bulunan (6/1056),

13 üncü sırasında bulunan (6/1057),

14 üncü sırasında bulunan (6/1058),

Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

Konya Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı ve 167 arkadaşının, Türkiye bilişim stratejileri ve e-Türkiye konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesinin (8/28), yapılan öngörüşmesinden sonra kabul edildiği; genel görüşme gününün Danışma Kurulu tarafından tespit edilerek Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından,

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının (1/744) (S. Sayısı: 786) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/777) (S. Sayısı: 557) 1 inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlandı; maddenin oylanması sırasında istem üzerine yapılan yoklamalarda Genel Kurulda toplantı yetersayısının bulunmadığı anlaşıldığından,

25 Nisan 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 17.38'de son verildi.

Ali Ilıksoy

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Sebahattin Karakelle

Burhan Orhan

 

Erzincan

Bursa

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Melda Bayer

 

 

Ankara

 

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

No. : 127

II. - GELEN KÂĞITLAR

25 . 4 . 2002  Perşembe

Raporlar

1. - Türk Ceza Kanunu ile Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunda Yer Alan İdam Cezalarının Yeniden Düzenlenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/971) (S. Sayısı: 852) (Dağıtma tarihi: 25.4.2002) (GÜNDEME)

2. - 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/972) (S. Sayısı: 853) (Dağıtma tarihi: 25.4.2002) (GÜNDEME)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

25 Nisan 2002 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, salonu hep beraber görüyoruz, kameralar da görüyor...

BAŞKAN - O takdir bana ait Sayın Başkan, bu hususu siz de biliyorsunuz. Takdir bana aittir; yoklama istediğiniz zaman, yaparım yoklamayı.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hayır Sayın Başkan...

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92 nci Birleşimini açıyorum.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN - Toplantı yetersayımız vardır, gündeme geçiyoruz.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Hayır efendim, bu kadar da olur mu?!

BAŞKAN - Efendim, oturur musunuz...

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; önce okutacağım, sonra oylarınıza sunacağım...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hiç doğru değil... Bu tutumunuz kimseye bir şey kazandırmaz Sayın Başkan... Yani, bundan sonraki çalışmalara siz engel oldunuz. Size saygım var.

BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, bakınız, biraz sonra yasamayla ilgili görüşmeler yapacağız...

YASİN HATİPOĞLU (Çorum) - Efendim, yapamazsınız... Bakınız...

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - "Toplantı yetersayısı vardır" diyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Var diyorum efendim...

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Nerede var toplantı yetersayısı?!

BAŞKAN - O takdir bana ait.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, İçtüzükteki hüküm gayet açık; tereddüde düşerse...

BAŞKAN - Düşmedim efendim... Siz düşmüş olabilirsiniz; ben düşmedim. Biraz sonra oylama yapacağım.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Düşmediniz!.. Peki, o zaman gruplarımız kusura bakmasın.

BAŞKAN - Efendim, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; önce okutacağım, sonra oylarınıza sunacağım:

 

 

IV. - ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1. - Genel Kurulun 24.4.2002 tarihli 91 inci Birleşiminde açılması kabul edilen Türkiye Bilişim Stratejileri ve e-Türkiye konusundaki genel görüşmenin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve genel görüşmenin 30 Nisan 2002 Salı günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. : 110               Tarihi : 25.4.2002

Genel Kurulun 24.4.2002 tarihli 91 inci Birleşiminde açılması kabul edilen Türkiye Bilişim Stratejileri ve e-Türkiye konusundaki genel görüşmenin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasının ve genel görüşmenin 30 Nisan 2002 Salı günkü birleşimde yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                                       

M. Murat Sökmenoğlu

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı V.

 

M. Emrehan Halıcı

Mehmet Şandır

 

DSP Grubu Başkanvekili

MHP Grubu Başkanvekili

 

Turhan Güven

Beyhan Aslan

 

DYP Grubu Başkanvekili

ANAP Grubu Başkanvekili

 

Hüseyin Çelik

Veysel Candan

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

SP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Evet, öneriyi oylarınıza sunacağım, Sayın Çelik'in isteği üzerine de karar yetersayısını arayacağım.

Elektronik oylama cihazıyla oylamayı yapacağım ve oylama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Bu arada, sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın, belirlenen süre içerisinde Başkanlığımıza oy pusulalarını göndermelerini, o arada vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise -ki, var, hazırda üç bakan gözüküyor- hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulalarını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Evet, oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir, karar yetersayısı vardır.

Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek bir önerisi vardır; önce okutacağım, sonra oylarınıza sunacağım:

 

 

B) SıyasÎ Partı Grubu Önerılerı

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 25 Nisan 2002 Perşembe günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, gruplarımızın ekteki müşterek önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                    

Emrehan Halıcı

Mehmet Şandır

Beyhan Aslan

 

 

DSP Grup Başkanvekili

MHP Grup Başkanvekili

ANAP Grup Başkanvekili

Öneriler:

25 Nisan 2002 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 853 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden  gündemin  "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle  Komisyonlardan  Gelen Diğer İşler"  kısmının 10 uncu sırasına, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 323 üncü sırasında yer alan 850 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 11 inci sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 824 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 11 inci sırasında yer alan 778 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 307 nci sırasında yer alan 827 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 316 ncı sırasında yer alan 842 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 324 üncü sırasında yer alan 851 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 22 nci sırasında yer alan 690 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci sırasına, 284 üncü sırasında yer alan 796 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci sırasına, 246 ncı sırasında yer alan 715 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu sırasına, 247 nci sırasında yer alan 716 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci sırasına alınması, 25 Nisan 2002 Perşembe günü gündemin 11 inci sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Grup önerisinin aleyhinde, Sayın Veysel Candan...

Buyurun Sayın Candan. (SP sıralarından alkışlar)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; artık mutat hale geldi; hükümet, her hafta ülkenin gündemini değiştirmekte, Genel Kurul müzakereleri de buna bağlı olarak değişmekte. Yani, belki, bu sık sık yapılan değişiklikleri hükümet şaşırdı, pusulayı şaşırdı, ne yapacağını bilmiyor... Halbuki, bugün, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik şartlar itibariyle, birçok ekonomik yasanın buraya getirilip düzenleme yapılması gerekir.

Ben, konuşmama başlamadan önce, bir uyarıda bulunmak istiyorum. Oturumu yöneten Sayın Meclis Başkanvekilimizin, toplantı yetersayısı olmadan Parlamentoyu açması, hakkın suiistimalidir, İçtüzük ihmalidir ve Genel Kurul çalışmalarında milletvekili arkadaşlarımızın bulunmamasına sebep teşkil etmektedir. O bakımdan, bunun tutanaklara geçmesi açısından, oturumu yöneten Başkanın bu tutumunu kınadığımı bir kere daha ifade etmek istiyorum.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, sükûneti lütfeder misiniz...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibi dinler misiniz.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, aslında, hükümet ne yapıyor; ona bir bakalım. Çalışma saatleri, görünüşte, sözde uzatılıyor; ancak, milletvekili sayısı, toplantı yetersayısını bulacak rakama bile gelmemektedir ve hükümeti oluşturan partilerin milletvekilleri Genel Kurula devam etmemektedirler. Yani, bu, kamuoyunda, çok çalışılıyor havası verilip; ama, bir yerde, milleti aldatma anlamına gelir.

Yasalar, burada, alelacele ve tartışılmadan, müzakere edilmeden, yani, muhalefetin de katkısını sağlamadan çıktığı için, ya Cumhurbaşkanından ya da Anayasa Mahkemesinden dönmektedir. Biraz sonra görüşeceğimiz Şartlı Salıverme Yasası da bunlardan bir tanesidir ve bugün hükümet diyor ki: "Süresi doldu, işte yargı zor durumda, bir an önce bu yasayı buradan çıkarmamız lazım." Bu, çok basit bir mantık anlayışıdır. Yine, bu çalışma da, bana göre, Genel Kurula hakaret anlamı taşır; çünkü, yasalar, aceleyle değil, daha sonra uygulanmak üzere çıkarılır. Burada da fevkalade yanlış yapıldığı kanaatindeyim.

Peki, bu yasa, acaba, neden değiştirildi, böyle bir değişikliğe neden ihtiyaç hissedildi? Metni dikkatle okursak, bütün mesele, RTÜK Yasasında toplanmaktadır; yani, şu yapılan değişiklikler, RTÜK Yasasını gündeme getirmek ve Parlamentodan süratle çıkarmak üzere hazırlanmış bir düzenlemedir.

Değerli arkadaşlar, aslında, Türkiye'de şu anda yaşanan ekonomik kriz itibariyle, Parlamentonun bütün gündemi ekonomi olmalıdır. Esnafla, sanayiciyle, çalışanlarla, çiftçiyle, memurla, bütün bunlarla ilgili düzenlemeler yapılması gerekirken, maalesef, hiç de acil olmayan ve demokratik sistemi zedeleyen ve tekelleşen, kartelleşen bir medya oluşturmak üzere hangi çevrelerin nasıl baskı yaptığını da, maalesef, anlamak mümkün değil.

Bir hafta önce, Sayın Başbakan, Cumhurbaşkanıyla görüşmesinde "RTÜK Yasasını geri çevirmenizden memnun oldum, benim de içime sinmiyor" diyor, sonra, bir  bakıyorsunuz, üç gün sonra, RTÜK Yasası buraya geliyor ve burada da, dayatmacı bir üslupla, toplantı yetersayısı bile olmadan, gündeme alınıyor ve görüşme için hazırlık yapılıyor.

RTÜK Yasasının bu Parlamentodan çıkmaması için, çalışma saatleri dışında Genel Kurulda sabahlara kadar beklemek de dahil, demokratik bütün haklarımızı kullanacağımızı, bu yasanın ülke menfaatlarına olmadığını, bir kere daha buradan açık ve net ifade etmek istiyorum.

Yani, şimdi siz ne yapmak istiyorsunuz: Kamu ihalelerine radyo ve televizyon sahipleri, patronları girsinler; arkasından, borsada spekülatif hareketler yapsınlar; arkadan, bir patronun birden fazla televizyon kanalı olsun; arkadan, hükümet, Meclisten seçilecek RTÜK Yüksek Kurulu üyelerini Meclisten değil, dışarıdan seçsin; yani, antidemokratik bir yaklaşım... Dünyanın neresinde, hangi parlamentoda, parlamento, milletvekilleri kendi yetkilerini, kendi oylarıyla başkalarına devrediyor!.. Kamuoyunda Parlamentonun itibarından bahsediliyor; kendi yetkisine sahip olamayan, kendi yetkisini başka yerlere, üst kurullara devreden bir parlamentonun itibarı, tabiî ki, olmaz.

Yine, siz, bu yasayla, Anadolu'da bulunan bütün televizyonları ya kapatıyorsunuz ya tekellere teslim ediyorsunuz.

Yine, denetimlerde Sayıştayı devredışı bırakıp, Yüksek Denetleme Kuruluna götürüyorsunuz.

Bütün bunlara baktığımız zaman, en dikkat çekici tarafı da, Sayın Cumhurbaşkanının -hukuk zemini içerisinde- itirazlarının hiçbirini itibara almadan, dikkate almadan, bu yasayı, aynıyla, tekrar buraya getiriyorsunuz. Tabiî ki, bunları, bu haliyle kabul edenlere bir çift sözümüz olacak. Bakın, bir hafta önce, bir ay önce ulusal programlar hazırlanıyor, Avrupa Birliğine takdim ediliyor; orada RTÜK'le ilgili olarak denilen söz şu: "RTÜK'te, mevcut aşamada kurumsal bir değişikliğe gerek yok." Ama, bazı çevrelerin baskılarıyla, tabiî ki, gündem tamamen değiştiriliyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bütün bunları bir araya getirip topladığımız zaman, acaba, hükümet, neden ekonomik konulardan kaçıyor da, bu konular üzerine eğiliyor dediğimiz zaman karşımıza bir tablo çıkıyor. Halkbankın küçük esnafları adı altında, hangi medya kuruluşlarının, hükümetle, nasıl ilişkisi var bir bakalım: BTV-Bayındır Holding 49 milyon dolar almış, ATV-Sabah Grubu 40,1 trilyon almış, Çukurova-Show Grubu 20 milyon dolar almış, Korkmaz Yiğit Grubu 15 milyon dolar almış... Bu liste daha uzuyor. Bu rakamlara baktığımız zaman, devletle iç içe olanlara baktığımız zaman, bu yasanın burada neden çıkarılmak istendiği gayet belli. Vatandaşın haber alma özgürlüğünü kısıtlıyorsunuz, vatandaşın rekabet etme imkânını kısıtlıyorsunuz. Böyle bir yasaya onay veren 21 inci Dönem Parlamentosu, bu ayıbı alnından silemez. Onun için, bu yasa tasarısı, mutlaka geri çekilmelidir.

Değerli arkadaşlar, aslında, bana göre, hükümet bir bunalım içinde, ne yaptığını, ne türlü kararlar aldığını da bildiği yok; IMF ve Dünya Bankasından bir rüzgâr eserse, o tarafa; ABD'den bir rüzgâr eserse, o tarafa; Avrupa Birliğinden başka bir rüzgâr eserse, o tarafa...

Değerli arkadaşlar, konuşmamı tamamlarken merak ettim, acaba Türkiye'de sıkıntının kaynağı ne diye; Hazine Müsteşarlığına bağlı KİT Genel Müdürü bir rapor hazırlamış ve açıklamış; özetle, kendi kaynaklarımızla biz bu gemiyi yürütebiliriz; bir şartla diyor. Şart olarak da, kamu harcamalarında 10 milyar dolar yolsuzluk var, durdurun; elektrik, petrol, gazda 3 milyar dolar yolsuzluk var, durdurun; sağlık harcamalarında -sık sık bakanların da söylediği gibi- 3 milyar dolar yolsuzluk var, durdurun demekte ve toplam 16 milyar dolarlık yolsuzluktan bahsetmektedir.

Değerli arkadaşlar, elimdeki şu metin, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi metninin bazı maddelerini içeriyor; 12 nci maddesi Türk Telekomu tarif ediyor, 14 üncü maddesi, itilaf devletleriyle ilgili olarak, Petrol Yasasını tarif ediyor ve 20 nci maddesinde de "itilaf ülkelerinin emirleri derhal yerine getirilir" deniliyor. Şimdi de yöneticilerimiz IMF'nin isteklerini yerine getiriyor ve sermayenin taleplerini yerine getiriyor.

Konuşmamı tamamlarken söyleyeyim, bu tür değişikliklerin ülkemize hiçbir faydası yoktur, milleti bununla aldatmanız da mümkün değildir; ama, sandık milletin önüne geldiği zaman bunun hesabını çok acı olarak ödeyeceğinizi bir kere daha hatırlatır, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan.

İkinci söz, aleyhte, Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün'e ait.

Buyurun Sayın Esengün. (SP sıralarından alkışlar)

Süre 10 dakika.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, muhterem milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. İktidar partisi gruplarının gündemle ilgili önerilerinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Aleyhinde söz almamın birçok sebebi var, birçok gerekçesi var.

Şu 21 inci Dönemde ve özellikle şu yasama yılında, bu tür nice öneriler geldi Meclisin önüne. İktidar partilerinin çoğunluğuna dayanarak bu öneriler hep kabul gördü, gündem değişti, çalışma saatleri değişti, iktidar partilerinin istekleri  kabul edildi netice itibariyle; ama, ona rağmen, Meclis, hiçbir zaman, önemli bazı günler hariç, önemli bazı tasarılar hariç... Önemli derken, nedir önemli olan; IMF'nin istediği, Avrupa Birliğine verilen takvime göre çıkarılması lazım gelen tasarılar hariç, onun dışında, Meclis çoğunluğu, aldığı karara uymadı. Defalarca, burada, saat 20.00'ye, 24.00'e kadar çalışma kararı alınmış olmasına rağmen, Meclis, erken dağıldı; daha dün, geçen hafta, evvelki hafta, alınmış fazla mesai kararlarına rağmen, Meclisi çalıştıramadınız.

Bugün bir olağanüstülük var; bugün sayın bakanlar teşrif etmişler, milletvekilleri çoğunlukta. Nedir bugünkü olağanüstü durum; Af Kanunu görüşülecek, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği şartla salıverme, erteleme yasası görüşülecek. Bir ifadeye göre, bundan, 5 000 civarında mahkûm yeniden istifade edecek; zikredilen bazı isimler var, onlar istifade edecek. Demek ki, iktidar partileri için, bugün, önemli bir gün ve dolayısıyla da, bugün Meclis çalışacak, geçen hafta, evvelki hafta gibi olmayacak.

Değerli arkadaşlar, biz, Meclisin çalışmasından yanayız, tabiî ki çalışsın; ama, milletin yararına çalışsın. Bakınız, bugün, Meclis gündeminde, gerçekten çıkarılması gereken, milletin beklediği, emeklinin, işçinin, köylünün beklediği, geniş kitlelerin beklediği, illerin, bölgelerin beklediği tasarılar var; büyükşehir önerileri var, üniversite kurulmasına dair öneriler var, Doğu Anadolu Projesi teklifi var, KAP var, KOP var ve onun da dışında, iktidar milletvekillerinin, muhalefet milletvekillerinin verdiği, 37 nci maddeye göre gündeme alınmış, gerçekten hayırlı kanun teklifleri var; ama, hiçbirisine, kimse dokunmuyor ve bu dönemin bitimine kadar da dokunulacağına, yasalaşacağına dair, en ufak bir ihtimal, en ufak bir beklenti yok.

Ne oluyor; bu getirilen öneriyle, gelecek hafta için yeni düzenleme yapılıyor. Ne görüşülecek; RTÜK Yasası görüşülecek. RTÜK Yasasıyla ne halledilecek, milletin hangi derdi halledilecek; hiçbir derdi halledilmeyecek. Bazı çevreler, baskı grupları, bu hükümetin kurulmasında emeği geçmiş çevreler, kişiler, RTÜK Yasasını bu Meclisten geçirmek için dayatıyorlar; ama, inanıyorum, bu RTÜK Yasası, bu Meclisten geçmeyecek; haftaya da alsanız, öne de alsanız, Meclisin iradesi, RTÜK'ün önünde durmayı inşallah bilecek, becerecek.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bizim verdiğimiz, özellikle, muhalefet milletvekillerinin verdiği nice araştırma önergeleri var, genel görüşme önergeleri var. Hepsinin içerisinde, muhtevasında, şu Mecliste muhakkak görüşülmesi lazım gelen konular var. Geçenlerde, burada, çay üreticilerinin sorunlarını görüşelim diye talepte bulunduk, kabul görmedi; ama, söz verildi bir dahaki haftalarda görüşelim diye, çay üreticilerinin sorunları unutuldu gitti. Gündemde de bizim önerilerimiz bekliyor. Daha ona benzer neler var; Doğu Anadolu'nun sorunlarının görüşülmesi için üç yıl evvel verdiğimiz genel görüşme önergesi var, hâlâ bekliyor.

Daha önemlisi, bakınız, geçmişte önemli bir hata yapıldı; Kıbrıs ile ilgili, Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili, Kuzey Irak ile ilgili çeşitli partiler ve milletvekilleri tarafından verilmiş 7 adet araştırma ve genel görüşme önergesi vardı. 7 önerge birleştirildi, burada bir defada görüşüldü. Bu, maalesef, doğru değildir, laubaliliktir demeyeceğim; ama, Meclise yakışmayan bir tavırdır. Sayın Dışişleri Bakanı geldi, dışişleriyle ilgili 7 adet önerge üzerinde, burada 20 dakika konuştu; sonuçta da, sözde, Meclis bu konuları ele almış oldu.

Biz böyle yaparsak, Meclis olarak, Ermeni soykırımı iddialarının, Kıbrıs meselesinin, Kuzey Irak meselesinin üzerinde yeteri kadar, ciddî şekilde durmazsak, sonuçta da biz kaybederiz, o iddiaların sahipleri güçlenir.

Bir başka önemli konuyu daha her zaman bu kürsüden dile getiriyoruz, getirmek mecburiyetindeyiz. Değerli arkadaşlar, bu Meclis, Anayasaya aykırı İçtüzük ile yönetiliyor. İçtüzüğün değişen maddelerini Anayasa Mahkemesi iptal etti; ama, kimsenin umurunda değil. İptal edilen tüzük, bu Meclisin İçtüzüğü değilmiş gibi, millî egemenliğin 82 nci yıldönümünü kutladık, millî egemenliğin öneminden bahsettik, millî egemenliğin, millî hâkimiyetin ne büyük bir nimet olduğu üzerinde ittifakla, mutabakatla görüş birliğine vardık; ama, millî iradenin tecelli ettiği Meclis, bugün Anayasaya aykırı İçtüzükle yönetiliyor, kimseden de ses çıkmıyor. Sayın Meclis Başkanı, niye bu konunun üzerinde en ufak bir çalışma yapmıyor; hiç olmazsa, parti gruplarını bir araya getirip de bu konunun üzerinde durmuyor, anlaşılır gibi değil.

Efendim, Anayasa Mahkemesi kararı yayımlanmamışmış... Bunların hiçbirisi mazeret değil. Yayımlanmasa da, hangi maddelerin Anayasaya aykırı olduğu bellidir, muhakkak düzeltilmelidir; ama, bırakın yeni İçtüzük yapmayı -inşallah yanlıştır- Anayasa Mahkemesine hükümet tarafından haber gönderiliyormuş ki, kararı bir sene geciktirin, biz bu Anayasaya aykırı İçtüzükle bu dönemi bitirelim. Bir sene sonra karar yayımlanacak, üç ay da Anayasa Mahkemesi süre vermiş; bir sene üç ay, zaten bu dönemin ömrü ona kâfi gelmez.

Değerli arkadaşlar, tabiî, ülkenin, milletin derdi alabildiğine fazla. Bu hükümet bitti, bu hükümetten artık kimse bir şey beklemiyor. Gidin Anadolu'ya, neresine giderseniz gidin, bir tek şey var istenen; bu hükümetin işbaşından ayrılması; yeni hükümet kurulabilirse yeni hükümet kurulur, yoksa, seçime gidilmesi. Bütün millet bunu bekliyor; çünkü, bu hükümet üç yıldan beri ülkenin hiçbir derdini halletmedi, hiçbir sorununu çözmedi, çözemedi. Her şey, aksine, daha da kötü oldu, daha da berbat oldu; ekonomiyi batırdınız, ülkeyi borca batırdınız; emeklisiyle, işçisiyle, köylüsüyle herkes çaresiz durumda bekliyor.

Bakınız, geçen gün Erzurum'daydık. Neresine giderseniz gidin, Erzurum'a hâlâ kar yağıyor değerli arkadaşlar. Kar yağınca da, tabiî, peşinden heyelanlar var, köy yolları çamur... Gidin Tekman'daki insanların derdine bir çare bulun. Çare bulamazsanız bile hiç olmazsa dertlerini dinleyin. Köy yolları çamurdan çalışmıyor. Biz 54 üncü hükümetteyken Tekman'a yeni bir yol başlattık. Şu anda 155 kilometredir o yol. Bizim yapacağımız, başlattığımız yol, 50 kilometreyle, 60 kilometreyle o sorunu çözecek idi; ama, bizim bıraktığımız yerde duruyor. Aradan neredeyse beş yıl geçti. Yazıktır, günahtır. Tekmanıyla, Narmanıyla, Erzurumuyla, Doğu Anadolusuyla, bütün Türkiyesiyle bu millet bizim milletimiz. Siz, sadece bir avuç rantiyeciye, bir avuç çıkar çevresine hizmetle mükellef değilsiniz. Siz, hükümetsiniz; bütün milletimize, doğulusuyla, batılısıyla herkese destek olmak, herkesin sorunlarını çözmek mecburiyetindesiniz.

Bakınız, Sayın Başbakan, onbeş gün önce, DSP Grubunda Filistin'le ilgili konuşma yaptı ve orada, doğru bir söz söyledi, gerçeğe parmak bastı, İsrail'in yaptığının soykırım olduğunu söyledi. Bizim de gönlümüz ferahladı; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının ağzından bu sözün çıkması, Filistin'deki mazlum halka önemli bir destektir diye düşündük; ama, maalesef, peşinden özürler başladı; yedinci defa, onuncu defa, Sayın Başbakan, İsrail'den özür diledi.

Değerli arkadaşlar, bir başbakan, ya o sözü söylemez veya söyledikten sonra arkasında durur, geri dönmez, geri adım atmaz, özür de dilemez. (DSP sıralarından gürültüler)

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Geri adım atmadı.

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Türkiye, İsrail'den özür dileyecek bir ülke değildir. Türkiye, söylediği sözün arkasında duran başbakanların yöneteceği bir ülke olmalıdır. Özürlü başbakanlarla bu iş gitmiyor maalesef. (SP sıralarından alkışlar; DSP sıralarından gürültüler) Söylediği sözden dolayı İsrail'den on defa özür dileyen bir başbakanın bir defa daha yapması lazım gelen bir şey var, o da, milletten özür dileyip istifa etmesidir. (SP sıralarından alkışlar; DSP sıralarından gürültüler)

YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Kaddafi'nin önünde el pençe biz durmadık, siz durdunuz!

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Ya o sözü söylemeyin ya da söylediğiniz sözün arkasında durun. Burası, Türkiye Cumhuriyeti Devletidir; burası, aşiret devleti değildir; burası, DSP'yi idare etmek de değildir. (DSP sıralarından gürültüler)

Ona göre...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Esengün, toparlar mısınız efendim.

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Tamam Sayın Başkan.

Bu hükümetten milletin beklediği hiçbir şey yoktur, millet sizden ümidini kesmiştir. Bırakın RTÜK Kanununu şu kanunu bu kanunu çıkarmayı, gelin, milleti seçime götürelim, milletin hakemliğine müracaat edelim, herkes de boyunun ölçüsünü alsın diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Grup önerisinin lehinde olmak üzere, Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Danışma Kurulu toplantısına katılan değerli grup başkanvekili arkadaşlarıma orada da ifade ettiğim gibi, bugün getirilen önerideki maddelerin birçoğuna bir itirazımız yok. Bunlar, Meclisimizde evvelemirde görüşülmesi gereken kanun tasarı veya teklifleridir; bunlara itiraz etmiyoruz. Tüketicinin Korunması Kanunu, Çevre Kanunu; Çocuk Hakları, Avrupa Çevre Ajansı, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalara bir itirazımız yok; burada bunların görüşülmesi lazım; biz, bunlara destek de veririz. Ancak,  RTÜK  Yasası getirilip,  bu öneriye monte edildiği için  Danışma Kurulunda  buna karşı çıktık.

Değerli arkadaşlar, bugün, Türkiye'nin gündemi ile hükümetin gündemi aynı değildir. Hükümet bu gündemi Türkiye Büyük Millet Meclisine de dayattığı için, her geçen gün, millet nezdinde, halk nezdinde biraz daha itibar kaybediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi ile halkın gündemini örtüştürmek zorundayız.

Onun için, biz, AK Parti Grubu olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalıştırılmasından yanayız. Hükümet, bize makul bir teklif getirdiği zaman, bugüne kadar, biz bu makul tekliflere hep makul karşılıklar verdik. Sayın Adalet Bakanımız bu şartlı salıvermeyle ilgili olarak Grubumuzu ziyaret etti; Anayasa Mahkemesinin bozduğu veya geri gönderdiği zamanlı bir kanun tasarısı olduğu için, buna itirazımız olmadı; ama, tasarının bazı maddeleriyle ilgili olarak çekincelerimiz var, yeni önerilerimiz var, bunları da burada dile getireceğiz. RTÜK Yasasından dolayı, biz, Danışma Kurulunda bu öneriye katılmadık; ama, bunun dışındaki diğer önerilere bir itirazımızın olmadığını ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, siyasetin, nezih bir ortamda nezih bir dille yapılması lazım. Kim siyaseti çirkinleştirirse, kim siyaseti kaba sözlerle çekilmez ve halka itici gelir bir hale getirirse, hepimiz, birlikte onun karşısında olmalıyız.

Bakınız, Başbakan Sayın Ecevit, bugün grup toplantısında, bir tüzelkişilik olan, Türkiye siyasetinde geçmişi yedi sekiz ay olan AK Partiyi nasıl nitelendiriyor: "Öte yandan, karanlık bir geçmişin mirasçısı olan AK Parti, kendini baştan aşağıya aklanmış gibi göstererek siyaset sahnesinde birinciliğe oynayabileceğini sanıyor."

Değerli milletvekilleri, ben, Sayın Başbakana Nef'i'nin sözüyle cevap vermek istiyorum. Nef'i der ki: "Müftü Efendi bize 'kâfir' demiş. Ben varam ona diyem Müselman. Yarın rûzi mahşerde ben de çıkarım yalancı, o da çıkar yalancı."

Biz varalım Sayın Başbakana, diyelim ki: Ecevit'in geçmişi aydınlıktır.

YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Öyledir.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Yarın mahşer gününde değil, bugün, biz de yalancı çıkarız, o da bu söylediği sözden dolayı yalancı çıkar (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, bakın, Sayın Başbakanın sadece geçmişi değil, bugünü de karanlıktır. Sayın Başbakan, yönetimiyle, Türkiye'nin bugününü de karartmıştır, geleceğini de karartmıştır.

Sayın Başbakan Ecevit, 1978'de Başbakanken, ben bir üniversite öğrencisiydim. O gün, sosyal sınıflar arasındaki çatışmayı körükleyen insanların başında Sayın Başbakan geliyordu (DSP sıralarından gürültüler)

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Yalan konuşma!

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Eğer bugün, hükümet ortaklığından kaynaklanan nezaket olmasaydı, bunu size en iyi anlatabilecek olan parti MHP ve partililer MHP'liler olurdu; bunu böyle bilmenizi istiyorum.

Sayın Başbakan, bu ülkede ne zaman Başbakan olmuşsa, ülkede yokluklar olmuştur, kıtlıklar olmuştur, karanlıklar olmuştur. Bakın, bugün de Sayın Başbakan, Türkiye'yi yokluklara, kıtlıklara ve karanlıklara mahkûm etmiştir ve etmeye devam ediyor ve dahasını söyleyeyim... (DSP sıralarından gürültüler)

Lütfen, dinler misiniz Sayın DSP'li arkadaşlarım... (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Çelik, lütfen, konuya gelin. Elbette ki, siyaset yapacaksınız; ama, grupların müşterek önerisi üzerinde konuşuyorsunuz.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Grupların müşterek önerisinin lehinde olmam Sayın Başbakanın aleyhinde olmamamı gerektirmez. (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Sayın Çelik, Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşuyorsunuz köy kahvesinde değil.

BAŞKAN - Efendim, siz, grupların müşterek önerisi üzerinde konuşun.

Buyurun Sayın Çelik.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, bu kürsü siyasetin yapıldığı bir kürsüdür. Ben, sokakta Sayın Başbakana cevap veremem.

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Kahvede konuşur gibi konuşuyorsun ama!

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Başbakan, Cumhuriyet Halk Partisini ve AK Partiyi kastederek "fakat, seçim vakti geldiğinde böyle partiler sabun köpüğü gibi dağılıp gidecektir" diyor. (DSP sıralarından "doğru" sesleri, alkışlar)

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Doğruysa seçime gidelim.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Siz alkışlamaya devam edin. (DSP sıralarından gürültüler)

Sayın Başkan, sükûneti temin eder misiniz!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

Sayın Çelik, siz de grupların müşterek önerisi üzerine gelin efendim.

Buyurun.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Halkın önüne seçim sandığı geldiği zaman biz sabun köpüğü gibi uçup gidecek miyiz; yoksa, sabun olup sizi temizleyecek miyiz, buna millet karar verecek. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Kendinizi temizleyin önce.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sizin bu iktidarınız döneminde yaptığınız bütün pislikler AK Partiyle temizlenecektir, bunu böyle bilmelisiniz.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - AKP!..

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakınız, siz RTÜK Yasasıyla ne getiriyorsunuz: RTÜK Yasası, bildiğiniz gibi, Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen bir yasadır, tekrar veto hakkı doğmasın diye tek virgülüne dokundurmadınız.

Bakınız, bu yasayla, sizin ilan ettiğiniz, hükümetinizin ilan ettiği Ulusal Program kesinlikle birbiriyle çelişmektedir. Avrupa Birliğine bu RTÜK Yasasıyla gidemezsiniz.

Bakın, siz, şu anda, Avrupa kapılarında üç kuruş para temin etmek için Türkiye'yi ona buna muhtaç hale getiriyorsunuz. Frekans ihalesi yıllardan beri yapılamıyor. RTÜK bunun altyapı çalışmasını bitirdi -tam bunu bitirdi, bitirmek üzereyken- bir yerlerden engellemeler çıktı. Türkiye'ye getireceği kaynak 1 milyar dolardır. Bu kadar fakru zaruretin, fakirliğin, sefaletin olduğu bir memlekette, sayenizde sefaletin olduğu bir memlekette, siz, RTÜK'e frekans ihalesi yaptırmadınız. Bunu şimdi kimlere yaptırıyorsunuz bir bakın bakalım yasaya? Siz, neredeyse, insanların rüyalarına sansür koyacaksınız. Şu internette getirdiğiniz şeye bakın. Bir de çağdaşlıktan söz edeceksiniz.

Bakın, Sayın Emrehan Halıcı'nın getirdiği, bilişimle ilgili Mecliste genel görüşme açılmasıyla ilgili teklife, biz, Grup olarak katılma kararı verdik. Bugün, Danışma Kurulunda da biz bu öneriye katıldık; 30 Nisanda bunun görüşmeleri yapılacak. Elbette, doğru olan buydu. Ülkemiz, eğer, bilgi toplumu olacaksa... Ki, sayenizde, biz, bugün, sanayi toplumundan tekrar tarım toplumuna döndük; bırakın sanayi toplumu olmayı biz tarım toplumu olduk...

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Tarım kaldı mı?!.. Tarım da kalmadı!..

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bilgi toplumuna gitmek için, sizinle... Türkiye, sizinle bilgi toplumu falan olmaz... Bugün, yontma taş devri mantığıyla hareket eden, antidemokratik, jakoben, dayatmacı bir zihniyette olan insanlar, Türkiye'yi bilgi toplumuna götüremezler.

Onun için, bakın, biz, buna destek verdik. Siz, internette sansür koyan bir anlayışa sahipsiniz. Siz, Anadolu'daki basının sesinin susturulması, sesinin kısılması için getirilen bir yasa tasarısına destek vererek, bakın, Anadolu halkını susturuyorsunuz, insanları susturuyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bakın, siyasette  vize halktan alınır. Biz, kendimizi, birinci parti falan ilan etmiş değiliz. Kamuoyu araştırmaları, bizi sevmeyen, bize karşı olan partilerin yaptırdığı kamuoyu araştırmaları "AK Parti birinci partidir" diyor. Peki, bu birinciliği halk mı ilan edecek, millet mi ilan edecek; yoksa, Sayın Ecevit'in sırtını dayamaya çalıştığı güç odakları mı tayin edecek?! Buna, hep birlikte karar vereceğiz.

Bakınız, değerli milletvekilleri, demokrasi, herkes için lazımdır. Bir zamanlar, Başbakan Sayın Ecevit yasaklıydı. Bir zamanlar, Sayın Ecevit'in yazılarına tahammül edilemiyordu. Biz, hep birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, seçilmiş insanlar olarak, demokratik bir mücadele vermek zorundayız. Onun için, bu demokratik mücadeleyi verirken de birbirimize saygı duymak zorundayız. Tecrübeli bir siyasetçi olarak, Sayın Başbakan, bugün, çok kötü bir örnek sergilemiştir; kötü örnek olmuştur; ama, biz, kendisini mazur görüyoruz. "Biz, bölgemizde savaş istemiyoruz" diyeceği yerde "biz, bölgemizde barış istiyoruz" diyeceği yerde "biz, ülkemizde, bölgemizde savaş istiyoruz" diyecek kadar ne dediğini bilmeyen bir başbakan bunları da söyler.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, DSP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Saygılı konuş!.. Terbiyeli ol!.. Terbiyeli ol!..

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Heyecanlanma, heyecanlanma!..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Saygı göster!..

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Siz saygı gösteriyor musunuz ki biz de gösterelim?!

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Onun seviyesine gelemezsiniz!..

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - AK Partiye kara diyecek kadar konuşan bir adama saygı gösterilmez!..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN(Balıkesir) - Ne AK Partisi... AKP!..

BAŞKAN - Öneriyi okutup, oylarınıza sunacağım efendim:

Öneriler:

25 Nisan 2002 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 853 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 10 uncu sırasına, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 323 üncü sırasında yer alan 850 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 11 inci sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 824 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 11 inci sırasında yer alan 778 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 307 nci sırasında yer alan 827 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 316 ncı sırasında yer alan 842 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 324 üncü sırasında yer alan 851 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 22 nci sırasında yer alan 690 sıra sayılı kanun tasarının 17 nci sırasına, 284 üncü sırasında yer alan 796 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci sırasına, 246 ncı sırasında yer alan 715 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu sırasına, 247 nci sırasında yer alan 716 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci sırasına alınması, 25 Nisan 2002 Perşembe günü gündemin 11 inci sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunacağım; ancak, ondan önce bir yoklama isteği vardır. İstemde bulunan arkadaşların hazır bulunup bulunmadığını arayacağım, ona göre gereğini yapacağım.

Sayın Yasin Hatiboğlu?.. Burada.

Sayın Canbay?.. Burada.

Sayın Tunç?.. Burada.

Sayın Esengün?.. Burada.

Sayın Oğuz?.. Burada.

Sayın Öztek?.. Burada.

Sayın Kamalak?.. Burada.

Sayın Nezir Aydın?.. Burada.

Sayın Ulucak?.. Burada.

Sayın Karagöz?.. Burada.

Sayın Günbey?.. Burada.

Sayın Sünnetçioğlu?.. Burada.

Sayın Ayhan?.. Burada.

Sayın Demircan?.. Burada.

Sayın Takiddin Yarayan?..

TURHAN GÜVEN (İçel) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Turhan Güven tekabbül ediyor.

Sayın Mehmet Gölhan?.. Burada.

Sayın Mehmet Sadri Yıldırım?.. Burada.

Sayın Teoman Özalp?.. Burada.

Sayın Metin Kocabaş?.. Burada.

Sayın Alaattin Sever Aydın?.. Burada.

Elektronik cihazla yoklama yapacağım; ismini okuduğum bu arkadaşlar sisteme girmesinler.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen giremeyen arkadaşımız olursa, aynı süre içerisinde, yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

IV. - ÖNERİLER (Devam)

B) SıyasÎ Partı Grubu Önerılerı (Devam)

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler...  Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. - SEÇİMLER

A) Komısyonlara Üye Seçımı

1.- (9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN - Şimdi, (9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimi yapacağız.

Meclis soruşturmasını yürütecek komisyonun üyeleri, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, siyasî partilerin güçleri oranında verecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterdikleri adaylar arasından, adçekme suretiyle tespit edilecektir.

Bu soruşturma komisyonunda, Demokratik Sol Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi 4'er, Doğru Yol Partisi, Anavatan Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi 2'şer, Saadet Partisi ise 1 üyelikle temsil edilecektir.

Şimdi, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 55 arkadaşının, Türk millî eğitim politikasına aykırı, keyfî ve ideolojik uygulamalarıyla eğitim ve öğretimde kargaşaya ve huzursuzluğa sebep olduğu, toplumsal gerilime yol açtığı; eğitim sistemini, Avrupa Birliği ve uluslararası standartlardan uzaklaştırdığı ve görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin, Türk Ceza Kanununun 159, 228, 230, 240 ve 251 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla, Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu hakkında, Genel Kurulun 9.4.2002 tarihli 84 üncü Birleşiminde açılması kabul edilen (9/5) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimine başlıyoruz.

Siyasî partilerin kendilerine düşen üyelikler için 3 katı olarak aday gösterdikleri isimleri okutuyorum:

Demokratik Sol Parti:

Ayşe Gürocak

(Ankara)

Mustafa Vural

(Antalya)

Hasan Macit

(Burdur)

Hasan Erçelebi

(Denizli)

Evliya Parlak

(Hakkâri)

Erol Al

(İstanbul)

Güler Aslan

(İzmir)

Saffet Başaran

(İzmir)

Burhan Bıçakçıoğlu

(İzmir)

Halil Çalık

(Kocaeli)

Yekta Açıkgöz

(Samsun)

Şenel Kapıcı

(Samsun)

Milliyetçi Hareket Partisi:

 

Mehmet Metanet Çulhaoğlu

(Adana)

Adnan Fatin Özdemir

(Adana)

Mehmet Telek

(Afyon)

Ali Uzunırmak

(Aydın)

Mihrali Aksu

(Erzincan)

Osman Gazi Aksoy

(Isparta)

Cumali Durmuş

(Kocaeli)

Ali Gebeş

(Konya)

Mustafa Enöz

(Manisa)

Birol Büyüköztürk

(Osmaniye)

Vedat Çınaroğlu

(Samsun)

İsmail Hakkı Cerrahoğlu

(Zonguldak)

Doğru Yol Partisi:

 

Salih Çelen

(Antalya)

Saffet Kaya

(Ardahan)

Mehmet Gözlükaya

(Denizli)

Sevgi Esen

(Kayseri)

Mehmet Yalçınkaya

(Şanlıurfa)

Ali Naci Tuncer

(Trabzon)

Anavatan Partisi:

 

Halil İbrahim Özsoy

(Afyon)

Cengiz Aydoğan

(Antalya)

A.Ahat Andican

(İstanbul)

Mehmet Cavit Kavak

(İstanbul)

Ahmet Kabil

(Rize)

Ali Kemal Başaran

(Trabzon)

AK Parti:

 

Mahmut Göksu

(Adıyaman)

Ramazan Toprak

(Aksaray)

Akif Gülle

(Amasya)

Mustafa Baş

(İstanbul)

Avni Doğan

(Kahramanmaraş)

Musa Uzunkaya

(Samsun)

Saadet Partisi:

 

Mehmet Zeki Çelik

(Ankara)

Mustafa Niyazi Yanmaz

(Şanlıurfa)

Şeref Malkoç

(Trabzon)

BAŞKAN - Şimdi, adçekme işlemine başlıyoruz.

 

Demokratik Sol Parti:

 

Hasan Macit

(Burdur)

Evliya Parlak

(Hakkâri)

Saffet Başaran

(İzmir)

Burhan Bıçakçıoğlu

(İzmir)

Milliyetçi Hareket Partisi:

 

Adnan Fatin Özdemir

(Adana)

Mehmet Telek

(Afyon)

Ali Uzunırmak

(Aydın)

Mihrali Aksu

(Erzincan)

Doğru Yol Partisi

 

Mehmet Gözlükaya

(Denizli)

Mehmet Yalçınkaya

(Şanlıurfa)

Anavatan Partisi

 

Cengiz Aydoğan

(Antalya)

Mehmet Cavit Kavak

(İstanbul)

AK Parti

 

Mahmut Göksu

(Adıyaman)

Akif Gülle

(Amasya)

Saadet Partisi

 

Mehmet Zeki Çelik

(Ankara)

BAŞKAN - Böylece komisyona üye seçimini tamamlamış bulunuyoruz.

Komisyona seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 25.4.2002 Perşembe günü saat 17.00'de Ana Bina Zemin Kat Üyeler Lokantası yanı Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Meclis Soruşturması Komisyonuna seçilen üyelerin listesiyle, toplantı gün ve saati ilan tahtalarına da asılacaktır.

Bugün saat 17.00'de, sayın milletvekillerimizin bu toplantılarını yapmalarını özellikle rica ediyorum.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler " kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok

Ertelenmiştir.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3. - Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/777) (S. Sayısı: 557)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

4. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN - Komisyon?..Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

5. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları  (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı müzakerelerine başlayacağız.

6. - Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

7. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

8. - Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

9. - Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/847) (S. Sayısı: 835) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

Komisyon raporu 835 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Şu ana kadar herhangi bir söz isteği yok.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

 

OLAĞANÜSTÜ HAL BÖLGE VALİLİĞİ İHDASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI

MADDE 1. -10.7.1987 tarihli ve 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin onuncu fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Görev alanına giren illerde görevli kolluk kuvvetleri personeli ile emre, harekât kontrolüne verilen birliklerin mensuplarına, mahallinden lojman tahsis edilir ya da lojman karşılığı kira bedeli ildeki kuruluşun merkez teşkilâtı bütçesinden karşılanır ve lojman ihtiyacı bu usulle karşılanan personelin aylık ücretlerinden, kamu konutları aylık kira birim bedelleri esas alınmak suretiyle tespit edilen kira bedeli peşin olarak bordro üzerinden kesilmek suretiyle tahsil edilir ve Hazineye irat kaydedilir. Bu şekilde konut ihtiyacının karşılanması yerine, görev mahallî dışındaki illerden konut talep edenlere; bu bölgede bulunan garnizonlardaki lojman sayısı, emniyet ve asayiş durumu ile kiralık konut olanakları dikkate alınarak lojman tahsis edilebilir. Bu taleplere uygulanacak usul ve esaslar, Genelkurmay Başkanlığının görüşü alınarak Millî Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığınca müştereken belirlenir."

BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili olarak, AK Parti Grubu adına, Bitlis Milletvekili Sayın Zeki Ergezen; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar.

Süreniz 5 dakikadır.

                                 

(1) 835 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının geneli üzerinde konuşmak yapacaktım; ama, bir aceleye geldi, onun için madde üzerinde konuşuyorum. Madde üzerinde konuşurken, belki, geneli üzerinde ifadelerim olur; şimdiden, Başkanımın bilgilerine sunmak istiyorum.

Tabiî, Genel Kurulda bir uğultu var; bu uğultunun kesilmesinde de yarar var, sohbetler kesilse iyi olur.

BAŞKAN - Sayın Hatibi dinleyelim sayın milletvekilleri.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Raporda şu ifade yer alıyor: "Olağanüstü hal bölgesi ve mücavir illere atanan personelin bir kısmı, atandığı bölgede konut sorunu bulunmamasına karşın ailesini beraberinde götürmemekte ve halen oturduğu konutta oturmaya devam etmektedir. Bu kapsamda, sadece Kara Kuvvetleri Komutanlığında Ankara, İstanbul ve İzmir İllerinde 359 personele konut tahsis edilmiştir."

Bunu okumamın sebebi; belki, tasarıyı okuma fırsatı bulamamıştır arkadaşlar. En azından, hangi kanun tasarısı görüşülüyor ve içeriği nedir bilmeleri bakımından bu cümleleri okumakta yarar görüyorum.

Yine, genel gerekçenin ikinci sayfasındaki üçüncü paragrafta "güvenlik açısından sorunlu bölgelerin durumunda büyük bir azalma olmuştur. Bölgesel sorunların çoğu giderilmiş, günlük yaşam normale dönmüş"  deniliyor.

Sayın Başkan, sayın arkadaşlar; güvenlik açısından sorunlarda büyük azalma olmuştur; doğrudur. Hükümetin bu gerekçesine, biz, aynen katılıyoruz  -o bölgede yaşayan bir milletvekili olarak- ve temenni ediyoruz ki, bu musibet, bir daha devam etmesin; bu musibeti, bu talihsizliği bir daha yaşamayalım; ülkenin birlik ve beraberliği tartışılmasın; insanların kanı akmasın, insanların huzuru bozulmasın. Tabiî, bunlar, lafla, temenni etmekle olmaz; hükümetlere, Meclise, partilere büyük görevler düşüyor; bu konuda, insanların, proje üretmesi lazım, kafa yorması lazım. Bu sorunun çözülmesini de Avrupa'ya bırakmadan, Avrupa'ya bile dudak ısırtacak kadar akıllı çözümlerimizi orta yere koymalıyız.

Şimdi, olağanüstü hal bölgesinde şartların iyi olmasına en çok halkımız sevinmiştir; çünkü, en büyük acıyı o bölgenin insanı yaşamıştır, insanı çekmiştir; asker aileleri bundan dolayı çok sevinçlidirler, kamu görevlileri çok sevinçlidirler.

Bir ülkenin, bir bölgenin şartlarının iyi veya kötü olmasının değerlendirilmesinin teröre endeksli olması bizleri üzüyor. İnşallah, bu musibeti yaşamayız, böyle bir endekslemeye de ihtiyacımız kalmaz. O bölgeye atanan subaylar, emniyet amirleri ve diğer kamu görevlileri, çoluk çocuklarını götürmekten, onların hayatıyla ilgili endişeyi yaşayacak durumdan kurtulurlar ve bir daha onu görmeyiz. Bu, bizim ülkemiz için hoş olmayan bir hadisedir. Biz, bunu talihsizlik olarak kabul ediyoruz; ancak, geçmiş on yılı, onbir yılı iyi değerlendirelim. Bu kürsülerden biz konuştuğumuz zaman, yerlerinde oturup, bölgenin sorunlarından haberi olmayan, kırmızı koltuklarda, televizyon ekranlarında bölge sorunlarını tahlil etmeye kalkışan insanlar, buradaki konuşmaları çok eleştirmişlerdi; ama, keşke doğru çıkmasaydık; on yıl sonra, söylediğimiz her doğrunun altını, o gün tenkit eden herkes tasdik etmek mecburiyetinde kalmıştır; öylesine tasdik etmişlerdir ki, belki bizim söylediklerimizden de çok ileri gitmişlerdir, çok daha büyük tavizler vermek mecburiyetinde kalmışlardır. Bu duruma düşmemeliydiniz, bu âcizliği yaşamamalıydınız, kendi ülkenizin sorunlarını en iyi şekilde tahlil ederek, tespit ederek çözmeliydiniz.

Bir ülkenin, bir bölgenin şartlarının iyi olmasını güvenlik açısından değerlendirmek yeterli değildir. Güvenlik açısından yeterli olabilir; ama, ekonomik yönden bölgemiz sıkıntı içindedir, psikolojik yönden bölgemizde sıkıntı vardır, güven yönünden olumsuzluklar devam ediyor; bunların giderilmesi lazım. Bölgenin eğitim sorunları vardır, sağlık sorunları vardır, ulaşım sorunları vardır. Özellikle iktidar partilerine, iktidar partilerindeki o bölge milletvekillerine, bakanlarına sesleniyorum; siz, Bitlis'e, Muş'a, Van'a trenle giderseniz 40 saatte giderseniz, otobüsle giderseniz 19 saatte gidersiniz, özel otomobilinizle gitmeye kalkarsanız 16 saatte gidersiniz. Şimdi, hükümet kalkmış, Muş'taki havaalanında yolcu yok diye havaalanını kapatmaya kalkışıyor, Van'daki uçak seferlerini asgariye çekti, Siirt'teki havaalanını kapattınız, Batman'daki havaalanını kapatacağınızı da duyuyoruz. Bu yanlıştan vazgeçin. 100 milyar, 200 milyar dolar harcadık. Terörden kurtulmak için insanlarımızın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ergezen, 1 dakika içerisinde toparlar mısınız efendim.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Onun için, hükümetten istirham ediyoruz, uçak bilet fiyatlarında düşüş yapın. İnsanlar, hastalarını, oradan, 20 saat, otobüsle buraya taşıma mecburiyetiyle karşı karşıya kalmasın; uçakla alsın, gelsin. Siz, Türkiye'de, 200 milyar dolar para harcayacaksınız, 30 000 insan ölecek; bunların arkasından, kalkacaksınız "Van'a, Muş'a, Siirt'e, Batman'a giden uçaklar zarar ediyor" diyeceksiniz, vatandaşı 120 000 000 lira uçak bileti parasıyla karşı karşıya bırakacaksınız. Tabiî ki, insanlar bu parayı bulup uçaklara binemezler. İnsanlarımızı, 40 saat trende, 20 saat otobüste, 16 saat de özel otosuyla Ankara'ya hastasını taşımak mecburiyetinde bırakmayın, hükümet olarak buna çözüm bulun.

Diğer maddede, geri kalanları konuşmak üzere huzurunuzdan ayrılıyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ergezen.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili ve Grup Başkanvekili Sayın Turhan Güven; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarının tümü üzerinde görüşme yapılacağını beklerken, belki biraz da bizim ağır davranmamızdan, maddelere geçildi. Belki söyleyecek çok daha değişik şeylerimiz vardı. Arkadaşlarımıza hazırlık yapmaları talimatını vermiştik; fakat, biliyorsunuz, bu tasarı, bir madde aslında. Onun için, diğer maddelerde konuşma imkânımız da kalmadığından, kısa da olsa, tasarının neler getirdiği hususunu, net, açık bir şekilde sizlere sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, binlerce şehit verdik. Onbeş yılı aşkın bir süredir, Türkiye, terörle mücadelede başarı kazanmış bir ülkedir. Teröre yeni muhatap olan ülkeler, daha terörün verdiği acıyı, endişeyi, korkuyu yeni yeni tadıyorlar. 11 Eylül öncesinde terörün ne olduğunu anlamayanlar, 11 Eylülden sonra terörle tanışınca, çok daha değişik tavırlar içine girdiler. Biz, bunu, Türk Milleti olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerine şükran borcu olarak burada ifade etmek istiyoruz; fakat, burada, siyasî otoritenin de büyük varlığını, siyasî otoritenin buradaki doğru davranışlarını da tekrar şükranla yâd etmek lazım.

Bir sıkıntı var bu kanunda, 5 inci maddesinin onuncu fıkrasında. Eskiden, bu görev alanı olan illerde görevli olan kişilere lojman tahsisiyle birlikte, bunların aile fertlerini götürmedikleri, fakat, Ankara, İstanbul veya İzmir gibi yerlerde kendilerine tahsis edilmiş konutları da terk etmedikleri ve aile fertlerinin burada oturdukları gerçeğinden hareket edilmiş ve bu büyük şehirlerimizde diğer personel, yani burada görev yapan diğer personele de bir sıkıntı yaratılmıştır. İşte, bu, bunu giderecek bir madde. Bu kanun tasarısı, kısaca bunu getiriyor, bu sıkıntıyı gözönüne almış; yani, orada görev yapan arkadaşlara, artık, Ankara, İstanbul veya İzmir gibi büyük şehirlerde, lojman sıkıntısı olduğu tespit edilen şehirlerde, eğer imkân varsa lojman verilecek, yoksa lojman verilmeyecek. Bu kadar basit ve bir gerçekçi yaklaşım vardır.

Ben, bu arada, Sayın Millî Savunma Bakanına tekrar teşekkür etmek isterim; çünkü, her kanun tasarısından evvel -şimdi, artık, diğer bakanlarımız da başladı, ama- bizi nezaketle ziyaret ediyorlar; ne istediklerini çok net biçimde gruplarımıza bildiriyorlar; biz de, Doğru Yol Partisi ve anamuhalefet partisi olarak, kendilerine bu konuda her türlü yardıma hazır olduğumuzu; gerçek yaklaşımlarımızın neler olduğunu kendilerine ifade ediyoruz. Eğer, o kanun tasarısında bizim noksan gördüğümüz bir husus varsa kendilerine iletiyoruz; onu da gidererek huzurunuza getirmeye çalışıyorlar. Bu bakımdan, kendilerine teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Güven.

Saadet Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Sayın Cemil Tunç; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; aslında, ben, tümü üzerinde konuşmayı bekliyordum; maddelere geçildi. Kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Saadet Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.

Güvenlik güçlerinin OHAL bölgesindeki illere veya mücavir illere atandıklarında ailelerini yanlarında götürmemelerinin sebebini, sadece güvenliğe bağlamak doğru değildir, terör olaylarına bağlamak da doğru değildir; yanlıştır. Şüphesiz, güvenlik, çok önemli bir hadisedir, personel için de çok çok önemlidir; ancak, önemli daha başka sebepler de vardır. Memurların oraya giderken beraberlerinde ailelerini götürmemelerinin daha önemli sebepleri de var. Mesela, eğitim, bunlardan bir tanesidir.

Bu bölgede görev yapan kişi veya kişiler, buraya gittiklerinde çocuklarına kaliteli bir eğitim alma imkânını bulamıyorlar. Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de, Anadolu'nun başka yerlerindeki imkânlar, ne yazık ki, buralarda yok; anasınıfı yetersiz, öğretmen yetersiz, temel eğitim yetersiz; çünkü, bu yörelerde, özellikle kırsalda eğitim, tamamen birleştirilmiş sınıflarda yapılıyor; branş öğretmeni falan da yok.

Bu durumun nasıl feci olduğunu gösterebilmek için üniversite sınavlarında olağanüstü hal ve mücavir illerdeki öğrencilerin başarısına baktığımızda, eğitimin kalitesini çok rahatlıkla anlayabiliriz. Mesela "2000 ÖSS sınavı geçerli aday sayısına göre bir yükseköğretim programına yerleşme yönünde illerin başarı durumu" deniliyor. Şimdi, listeye bakıyoruz: En sonda Şırnak var; ondan önce, Hakkâri, Mardin, Siirt, Ağrı, Diyarbakır, Muş, Batman, Adıyaman, Tunceli, Ardahan, Iğdır, Şanlıurfa, Van, Bitlis, Bingöl, Elazığ, Kars.

Böyle bir eğitim kalitesinin olduğu bu illere giden devlet memurları, görevliler, ailelerini yanlarında götürebilirler mi, götürürler mi? 2001 yılı sonuçlarına bakıyoruz; sonuç hiç değişmiyor, yine en sonda Hakkâri, Şırnak, Mardin, Diyarbakır, Bitlis, Adıyaman, Ardahan, Muş, Tunceli, Ağrı, Bingöl.

Öğrenci eğitim alamıyor buralarda. Buraya giden güvenlik güçleri mensupları olsun veya sivil memurlar olsun beraberlerinde çocuklarını götürme imkânına bu açıdan da sahip değiller. Devlet memurları, bu sorunlarını oraya atandıklarında ailelerini, çocuklarını beraberinde götürmemekle bir yerde çözüyor; ama, bu bölgede oturan, bu şehirlerde, kasabalarda veya köylerde oturan insanlar bu sorunu nasıl çözecek? Bu Meclisin bunu düşünmesi lazım, ilgililerin bunu düşünmesi lazım. Bu, büyük, sosyal bir problemdir ve terörün kaynağını da buralarda aramak gerekir. Bu dengesizlikleri, bu adaletsizlikleri bir şekilde ortadan kaldırmak lazım. Güvenlik güçlerinin dışındaki kamu görevlileri de bu problemleri yaşıyorlar. Dolayısıyla, bir yerde, bunları da düşünmek durumundayız. Bunların daha üretken olabilmeleri için de çözümler bulmak zorundayız.

OHAL bölgesinde yaşanan olaylardan, yaşama imkânlarının sınırlanmasından, hak ihlallerinden, hukuksuzluklardan, antidemokratik uygulamalardan dolayı bölgede büyük göçler yaşanmış ve sadece 1985 ve 1995 yılları arasında OHAL bölgesi ve mücavir illerden 470 000 kişi bölge içi göç yapmak, 1 100 000 kişi de bölge dışına göç etmek durumunda, mecburiyetinde kalmış. Tabiî, bunun temelinde terör, güvenlik meselesi olduğu gibi, sosyal ve ekonomik meseleler de vardır. Buraya kamu görevlileri gitsinler, ailelerini, çocuklarını da beraber götürsünler demekle, ne yazık ki, biz, buraya kamu görevlilerini gönül rahatlığı içinde gönderemiyoruz. Dolayısıyla, bu sorunu, bu şekildeki çok nispî yaklaşımlarla çözmek mümkün değil. Burada yaşayan insanların sosyal ihtiyaçları var, kültürel ihtiyaçları var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tunç, 1 dakika içinde toparlar mısınız efendim.

Buyurun.

AHMET CEMİL TUNÇ (Devamla) - Bu insanların yaşam standartları, bir refah düzeyleri var; ama, gittikleri bölgelere bakıyoruz, fert başına düşen millî hâsıla, olağanüstü hal ve mücavir illerde, Bingöl'de, Şırnak'ta, Van'da, Ağrı'da, Bitlis'te, Muş'ta 1 000 doların altındadır. Diğer illere, Elazığ'a, Tunceli'ye, Diyarbakır'a, Mardin'e, Batman'a, Siirt'e baktığımızda fert başına düşen millî hâsıla 1 000 doların biraz üzerindedir. Dolayısıyla, böyle ekonomik sıkıntının yaşandığı bir bölgede, bu sorunları, lojman yaparak çözmek; lojmanları tahsis etmek suretiyle özendirerek buralara memur göndermek, kamu görevlisi göndermek mümkün olmayacaktır.

Toptan bir yaklaşımla bölgeye bakmak ve bu bölgenin sorunlarını bir yerde, artık, vakit geçirmeden çözmek gerektiğini düşünüyor; hepinize saygılar sunuyorum efendim. (SP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tunç.

1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

1 inci maddenin oylamasına geçeceğim; ancak, oylamadan önce bir yoklama isteği vardır.

Önce, yoklama isteminde bulunan arkadaşların salonda hazır bulunup bulunmadıklarını arayacağım, daha sonra isteği yerine getireceğim.

Sayın Hüseyin Çelik?.. Hazır.

Sayın İsmail Alptekin?.. Hazır.

Sayın Mehmet Özyol?..

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın İsmail Özgün takabbül ediyor.

Sayın Altan Karapaşaoğlu?.. Hazır.

Sayın Sait Açba?.. Hazır.

Sayın Ramazan Toprak?.. Hazır.

Sayın Veli Seyda?.. Hazır.

Sayın Eyüp Fatsa?..

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Takabbül ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Mustafa Kamalak takabbül ediyor.

Sayın Zeki Ergezen?.. Hazır.

Sayın Osman Aslan?.. Hazır.

Sayın Özkan Öksüz?.. Hazır.

Sayın Hüseyin Kansu?..

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Ali Oğuz takabbül etti.

Sayın Eyyüp Sanay?.. Hazır.

Sayın Mehmet Çiçek?..

MALİKİ EJDER ARVAS (Van) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Arvas takabbül ediyor.

Sayın Arvas takabbül etti.

Sayın Nezir Aydın?.. Hazır.

Sayın Mustafa Geçer?.. Hazır.

Sayın Cemil Tunç?.. Hazır.

Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Hazır.

Sayın Mustafa Kamalak?..

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Buradayım...

BAŞKAN - Siz takabbül ettiniz efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Olmaz efendim; düşer...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Niye olmaz?!.

BAŞKAN - Efendim olmaz böyle bir şey; yani, bir şey yaparken, düzgün yapalım. Düzgün yapmamı istiyorsunuz, düzgün yapın diyorsunuz; olmaz efendim, yoklama isteği düşmüştür.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Niye düşüyor?!

BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (AK Parti ve SP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - 21 kişi var...

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Çok keyfî davranıyorsunuz.

BAŞKAN - Efendim, istekte bulunduğunuz şeyi bilin, lütfen...

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Koltuğu işgal ediyorsunuz Sayın Başkan.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - 21 kişi var Sayın Başkan.

BAŞKAN - O zaman, İçtüzüğü bilin, müracaatınızı ona göre yapın. (AK Parti ve SP sıralarından gürültüler)

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Hakkı suiistimal ediyorsunuz.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Ne biçim yönetiyorsunuz!

BAŞKAN - Sayın Çelik, bakın... Bir dakika dinler misiniz...

Eğer Grup Başkanvekiliyseniz İçtüzüğü iyi bilmeniz lazım.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Çok iyi biliyorum.

BAŞKAN - İçtüzüğü biliyorsanız, başvuran arkadaşların da Genel Kurulda hazır olması lazım.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Evet...

BAŞKAN - Buna rağmen, bir üyenin hem imzasının olması hem takabbül etmesi ve 20 kişilik listede böyle bir durumun oluşması halinde ne yaparsınız?!

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Listede 21 kişi var.

BAŞKAN - Şimdi isteyebilirsiniz; kalkarsınız 20 kişi ayağa, yoklama isteyebilirsiniz.

III. - Y O K L A M A

(AK Parti ve SP sıralarındaN bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - 2 nci maddenin oylanmasından önce yoklama isteğinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğiz.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Ayakta 20 kişi var.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - O listede 21 kişi var Sayın Başkan.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Zaten burada işte, neyini arıyorsunuz.

BAŞKAN - Efendim, istekte bulunurken hem takabbül edip hem aynı şekilde olur mu; yani, bunu siz kabul ediyor musunuz?!

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Ama, 21 kişi var orada.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, devam edin.

BAŞKAN - Efendim oturmayın, oturan arkadaşlarımızın isimlerini saptayamıyoruz; oturmazsanız, saptayacağız.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Biraz acele saptayın...

BAŞKAN - Hayır, oturmayın efendim; oturursanız yazamıyorlar. İstemde bulunan arkadaşlarımız, lütfen, ayakta beklesinler; tespit edeceğiz.

FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Şimdi de fazlasını yazarsınız tamam mı!

BAŞKAN - Fazlasını da yazarız; istediğiniz kadar yazarız efendim.

Yoklama isteyen arkadaşların isimlerini okuyorum:

Sayın Karapaşaoğlu, Sayın Polat, Sayın Göksu, Sayın Çelik, Sayın Kukaracı, Sayın Seyda, Sayın Arvas, Sayın Toprak, Sayın Oğuz, Sayın Tunç, Sayın Alptekin, Sayın Özgün, Sayın Ayhan, Sayın Pamukçu, Sayın Ergezen, Sayın Aslan, Sayın Açba, Sayın Başeğmez, Sayın Ulucak, Sayın Geçer.

Evet, bu 20 arkadaşımız sisteme girmesin.

Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum ve işlemi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlanıldı)

BAŞKAN - Efendim, yoklama pusulası gönderen arkadaşlarımız Genel Kuruldan ayrılmasınlar; eğer, Genel Kuruldan ayrılırlarsa, onları yok sayarız. Bunun bilinmesi isterim.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın Kâmran İnan?.. Burada

Sayın Sökmenoğlu?.. Burada

Sayın Ergün Bayrak?.. Burada

Toplantı yetersayımız vardır.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

9. - Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/847) (S. Sayısı: 835) (Devam)

BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

3 üncü maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir; böylece, tasarı yasalaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Zatıâlinize okkalı teşekkür etmeleri lazım.

BAŞKAN - Niye?..

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Tasarının genelini müzakere etmeden kanunu çıkardınız!

BAŞKAN - Efendim, siz, iyiniyet gösterdiniz; yasaya olan iyiniyetinizle, konuşma isteğinizi belirtmediniz; ben değil...

Ben, Genel Kurula sordum. Ben, Genel Kurula sormakla sorumluyum, gereğini yaptım; ama, yasanın bir an önce çıkmasında gerekli hassasiyeti gösterdiğiniz için sizlere de teşekkür etsinler efendim.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Tamam, Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, tekrar, hayırlı olsun.

Gündemin 10 uncu sırasına alınan, 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının müzakeresine başlıyoruz.

10. - 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/972) (S. Sayısı: 853) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır. 

Komisyon raporu, 853 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde AK Parti Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak, buyurun. ( AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 21 inci Dönem önümüze getirilen ve kamuoyunda "af yasası" olarak bilinen düzenlemelerin altıncısını veya yedincisini görüşmeye başlıyoruz. Getirilen yasanın adı değişik de olsa, dava ve cezaların ertelenmesi, şartla salıverme şeklinde de olsa, sonuçları itibariyle, af yasasının sonuçlarını doğurması nedeniyle, kamuoyunda "Af Yasası" olarak bilinmektedir.

Peki, af yasası "af" denildiği zaman akla ne gelir? Bir kişi suç işler, yargı organları cezasını verir veya vermez; sanık veya hükümlü sıfatı aşamasında, devreye, yasama organı girer. Anayasadan kaynaklanan af yetkisini kullanan yasama organı veya bu tasarıda olduğu gibi, anayasada hiç olmayan, tabiri caizse, anayasaya karşı hile yolu bulunmak suretiyle, anayasayı dolanmak suretiyle af yasasının sonuçlarını doğuran bir düzenlemeyle aynı sonuca gidilir; yani, suçlu, tabiri caizse af edilir; yaptırım uygulanmaz. Peki, bu, ne getirir ne götürür?

Değerli milletvekilleri, kişi, suç işler; suç işlenmeden önce bir aşama vardır. Suçun hazırlanmasını, suç işlenişini hazırlayan ortamlar vardır; buna rağmen, kişi, suç işler. Akabinde, devletin kolluk kuvvetleri devreye girer, kişi, yargıya teslim edilir; yargı mensupları -hazırlık aşamasında savcılar, yargılama aşamasında hâkimler- uzun emeklerle ortaya bir sonuç çıkarırlar. Beraatsa sorun yok; ancak, mahkûmiyet kararı verilmiş ise, bu aşamada; yani, yargının görevinin bittiği aşamada devreye siyasiler giriyor. Peki, affı nitelemek gerekirse, işte, bu aşamada değerlendirmek lazım.

Uzun yıllardır, ülkemizde, herhalde elli altmış civarında af yasası çıktı, şu an sayısını tam hatırlayamıyorum. Her af yasası çıktıktan bir süre sonra, tekrar, cezaevleri dolar.

Af yasasının çıktığı dönemlere bakın, hemen öncesi dönemlere bakın, siyasîlerin af yasalarını şekillendirdiği dönemlere bakın... Teknik anlamı itibariyle, yargı mensuplarının uzun yıllar, özveri ve fedakârlık gösterdikleri önemli bir konunun, kamu mağdurunu, kamu vicdanını, devlet otoritesini zayıflatan bir suçu akabinde, yasama organı, onu şekillendiren, yönlendiren siyasîler devreye girer ve yargı mensuplarının uzun yıllar emeğinin mahsulü olan hükmü veya cezayı ortadan kaldırmak suretiyle siyasî ranta tahvil eder. Af yasalarının çıktığı dönemler, ağırlıkla, bu dönemlerdir.

Getirilen bu tasarı, 1996-1997 yıllarında Bayrampaşa Cezaevindeki malum olaylar nedeniyle bir kişinin merhamete gelmesi üzerine başlamış bir tartışmadır. Bu düzenleme ise, 4616 sayılı Yasanın Anayasa Mahkemesinden geri dönmesi üzerine doğan yasal boşluğu doldurma amacına yöneliktir. Normal şartlarda af, mağduru yaralar, kamu vicdanını yaralar, devlet otoritesini yaralar; ancak, hukuk sisteminin yerli yerine oturmadığı, kurumsallaşmanın sağlanmadığı ülkelerde de af, âdeta toplumsal bir zorunluluk haline gelmektedir; bu da yadsınamaz bir gerçek. Önümüzdeki tasarı bu amaçla gündeme gelmiştir.

                                 

(1) 853 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı henüz dün görüşüldü, bugün Genel Kurulda. Sorun değil yasalaşsın; fakat, bu 4616 sayılı Yasa Adalet Komisyonunda görüşülürken, bizim dile getirdiğimiz hususlar vardı. Özellikle, 4616 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin 2 numaralı bendiyle ilgili dile getirdiğimiz hususlar; keza, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği 9 numaralı bendiyle ilgili, 4 numaralı bendiyle ilgili hususlar, bizim, Adalet Komisyonu gündeminde dile getirdiğimiz çekinceleri içermektedir.

Aynen şuydu: 4616 sayılı Yasanın 2 numaralı bendinde, biz, tabiri caizse, adrese teslim düzenlemeler olduğunu ifade etmiştik. Bakın, öyle bir düzenleme ki, infaz hukukuna ilişkin bir düzenleme getirilmiş. Bu 2 numaralı bendin birinci cümlesinde, belli siyasî gruba mensup insanlara ilişkin bir özel düzenleme var; ikinci cümlesinde de, bu siyasî görüşe karşıt diğer siyasî gruplar için getirilmiş özel bir düzenleme vardı. Aslında, isimlendirme yapılmıyor; ama, o dönem, toplumun hassas olduğu belli kişiler için böyle kategorik ayrımlar, birisi sağ, birisi sol adına, belli kesimlere yönelik özel düzenlemeler getirilmişti. Biz, bunun yanlış olduğunu ifade ettik. İnfaz hukukuna tabi hükümlü ve tutukluları aynı statüye koymak zorundasınız; sağcıya başka, solcuya başka, şuna başka, buna başka diyemezsiniz. Hukukun sağı solu yoktur; hukukun doğrusu vardır, eğrisi vardır. Eğer, bu toplumda, suçlu kesimleri, birini sağ kategoriye, birini sol kategoriye ayırarak bir af yasası getirilirse Anayasa Mahkemesinden döner dedik; nitekim, döndü. Bu kategorik yaklaşımları hukukî dille ifade ederek, Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemeyi iptal etti ve gönderdi. Şimdi, bu yanlıştan dönülüyor. Bir tarafta, Türk Ceza Yasasının 450 nci maddesi belli kişiler için uygulandığında çok farklı ve ağır sonuçlar doğuruyor, diğer siyasî kesimler için Türk Ceza Yasasının 125 inci maddesini uyguladığınız zaman, bir tarafta 10 kişiyi öldüren, diğer tarafta da 10 kişiyi öldüren iki kesim; biri sağa mensup, içeride, diğeri sol kesime mensup ve yıllar önce tahliye olmuş. Denilebilir ki, bu, herhangi bir yargı organının siyasî önyargısından kaynaklanmıyor, doğrudur; ancak, yasama organının bir görevi vardır; yargısal içtihatlarla çözümlenemeyen, yargının yetersiz kaldığı konularda yasama organı devreye girer ve Anayasanın en temel kuralları gereğince, yani, eşitlik ilkesi gereğince, hukukun gereğini, eşitliği temin eder, buna uygun düzenleme yapar. Bu düzenleme getirilirken, eğer, bu anlamda ilave düzenlemeler yapılabilmiş olsaydı, inanın, topluma daha çok yarar sağlanmış olacaktı; bu, giderilebilmiş değil. Yapılan ise, sadece, belli kesimlerin mağduriyetlerini biraz daha aza indirgeyebilme amacına dönük zorunlu bir düzenlemedir. Dile getirdiğimiz hususlar, eğer, zamanında öngörülmüş olsaydı, bugün, bu tasarı yerine, belki, önemli bir başka tasarı görüşülüyor olacaktı.

Af yasaları, tabiri caizse, sivrisinek mücadelesidir. Sivrisinek mücadelesiyle sivrisinekleri ortadan kaldırmanız mümkün değildir; bunun gereği, bataklığın kurutulmasıdır. Bataklığın kurutulabilmesi için de, yargı reformunu gerçekleştireceksiniz, geçen yüzyıldan kalma yöntemlerle cebelleşen yargınızı bu sıkıntılardan kurtaracaksınız. Bunun için, güzel düzenlemeler, hazırlıklar, çalışmalar var. Sayın Bakan, Adalet Bakanlığı bütçesini sunuş konuşmasında -bizim sıkça dile getirdiğimiz, ciddî bir adımdır- Adlî Kolluk Kanun Tasarısının imzaya açıldığını söyledi. İsterdik ki, bu, hemen dile gelsin. Adlî Kolluk Kanun Tasarısının önünde nasıl bir engel var, ben hâlâ anlayabilmiş değilim.

Sayın Bakanımız, bir konuşmasında, bir önceki İçişleri Bakanının buna belli mülahazalarla engel olduğunu ifade etmişti, Sayın Bakan değişti; ancak, zihniyet aynı, sonuç aynı, değişmedi. Hâlâ, bu adlî kolluk gündeme gelmedi.

Değerli milletvekilleri, adlî kolluk şudur: İşlenmiş bir suç, anında olay yerine müdahale, yetkin insanlar eliyle... Gerçek suçluyu bulursunuz, deliller sağlıklıdır, hızlı, doğru ve seri kararla konuyu kapatırsınız; bu suretle, mağdurun vicdanını tatmin edersiniz, kamu vicdanını tatmin edersiniz, devlet otoritesini sağlarsınız. Bunun en güzel gerçekleştirilme yöntemi, adlî kolluğun oluşturulması suretiyledir. Bunun oluşturulmaması, ister artniyetle olsun ister artniyetsiz olsun, iyi niyetle veya art niyetle hiç ayırt etmiyorum, eğer, siz, işlenen bir suçu acilen, kamu otoritesini sağlayacak şekilde yaptırıma bağlamaz iseniz, kamuya duyulan, kamu otoritesine, devlete duyulan güveni sarsarsınız ve vatandaşlar, yargıya güven duymadıkları ortamlarda, kendi haklarını kendileri temin etmeye kalkışırlar. Meşru yollardan temin edilemeyen haklar, gayrimeşru yollara yönelinerek temin edilmeye çalışılır ki, bu, devlet otoritesinin, hukukun ortadan kalkması demektir; sonuç, hem sanık için hem mağdur için hem kamu vicdanı hem de devlet otoritesi için gerçek bir hüsrandır, gerçek bir çöküştür. Bataklığı kurutma amacına dönük her türlü düzenlemenin sonuna kadar yanında olduğumuzu ifade ediyoruz.

Af yasaları nispî bir iyileştirme getirmektedir. Af yasasını getirirken, toplumsal barışı, toplumsal uzlaşmayı temine yönelik amaçla getirirsiniz; ama, getirdiğiniz bir düzenleme, toplumsal uzlaşmayı değil de, toplumsal ayrışmayı getiriyorsa, artık, bunun, vicdanî bir gerekliliği, hukukî bir gerekliliği yoktur; bunu yapmanın da gereği yoktur, hukuku da zedelemenin gereği yoktur; dolayısıyla, bunu çıkaran yasama organını da zedelemenin hiç gereği yoktur.

Sayın Bakan,  dün,  Adalet Komisyonunda birtakım rakamlar vermiş,  bu tasarıdan  3 000 ile 5 000 civarında kişinin yararlanacağını ifade etmişti ve yine bir cümle sarf etmişti: "Tasarıdan yararlandırılan suçlar, ağırlıklı olarak, mala karşı işlenen suçlardır; bu da, kriz dönemi yaşayan ülkelerde fazlaca işlenen suçlar olmasındandır."

Değerli milletvekilleri, hukukta çok temel kavramlar var. Birer cümleyle ifade etmek gerekirse "kanun devleti" dediğiniz zaman, örneğin, Ortaçağda -Hammurabi, kanunu koymuştur, gereği yerine getirilir- kralın kanunu vardır; bu kanunu koyma hakkıdır. Bunlar aranmaksızın bu kanun uygulandı; devlet, kanun devletidir.

Hukuk devleti, temel hakların yasayla düzenlendiği, mevzuata dayandırıldığı ve arandığı anlayıştır; bugün gelinen noktadır; ancak, bu da, yetersiz kalmıştır. Halen, hukukun üstünlüğü ilkesi, yeni ilke olarak son birkaç yılda gündeme gelmiştir. Örneğin, bir hukukî düzenleme yaptığınız zaman, eğer, bu, adalete, hakkaniyete fazlaca uygun değilse, hemen gereğini yaparsınız, düzenlemeyi hızla değiştirirsiniz o üstünlüğü sağlamak suretiyle, yani, mevzuatınıza derhal dahil etmek suretiyle, o ilkeyi yerine getirmiş olursunuz; ancak, bu da yetmedi, henüz isimlendirme yapılmadı; ancak, ben, buna, hukukun önceliği de diyebilirim, suçun önlenmesi de diyebilirim. Yani, insanları suça iten etkenler vardır. Bu etkenleri ortadan kaldırırsanız, kişiler suç işlemez. Aslında, sosyal devlet olmanın, hukuk devleti olmanın birinci derecede sorumluluğu bunu gerektirir. Yani, koruyucu hekimlikte olduğu gibi, 100 liraya olacağınız bir tedaviyi, koruyucu hekimlik kuralları uyarınca 1 liraya tedavi olursunuz; 99 lirayı kendinize ve topluma katarsınız. Hukukun önceliği bunu, yani, suç işlenmeden önceki ortamı, suçu engelleyici şekilde oluşturmak suretiyle, topluma, asıl büyük iyiliği yaparsınız. Kişi, ne suç işler ne mağdur olur ne de kamu otoritesi zayıflar; bunları öngörmektir yöneticinin işi.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemenin getirilmesini temin eden, mahkemelerdir. Yurdun muhtelif yörelerinden, bu 4616 sayılı Yasadan yararlandırılmamasının Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla toplam 226 mahkeme başvurmuş ve bunların pek çok talepleri, evet, Anayasaya uygun bulunmuş. Diğer tabirle, 4616 sayılı Yasadaki pek çok düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğuna karar verilmiş ve iptal edilmiş ve dolayısıyla, oradaki yasadan yararlanan kişi adedinde ciddî bir artış oldu. Ne kadar artış olduğunu Sayın Bakanım açıklarsa, bundan memnuniyet duyarız.

Değerli milletvekilleri, hukuk, öç almak veya ceza vermekten zevk almak amacını taşımaz. Hukuk, işlenen suç nedeniyle, gerek suçun doğrudan mağduru ve gerekse diğer mağdurları olan kamu vicdanı ve devlet otoritesi açısından bir mağdur kesimi taşır. Diğer tabirle, bu mağdur kabul edilmez; ama, hukukun diğer kısmı ise, suçu işleyen kişidir; sanık veya cezası kesinleşmişse, hükümlüdür. Suçu işleyen kişi, işledikten sonra, iki yol vardır; birincisi, bu kişi, bu cezasını çekecektir. İkincisi, cezanın infazından sonra yeniden topluma dönecektir. Bu anlamda, cezanın bir süjesi olan bu hükümlü kişinin veya sanık kişinin, topluma tekrar kazandırılması amacıyla rehabilitasyon programlarının çağdaşlaştırılması lazım. Hukukumuzda çok yaygın olmayan; ancak, çağdaş ülke hukuklarında çok yaygın olan bazı anlayışlar vardır, mantaliteler vardır, uygulamalar vardır. Örneğin, bizde hapis cezası bir yaptırımdır ve çok yaygındır. Çağdaş ülkelerde hapis cezası dediğimiz hürriyeti bağlayıcı cezalara alternatif cezalar daha yaygındır ve hürriyeti bağlayıcı cezalara alternatif cezalar, hükümlüyü topluma kazandırmakta ciddî anlamda katkılar sağlar.

Herkes bir şekilde suç işleyebilir. Suç, bir anlık bir olgudur; bir an her şey kararır ve suç işlenir. Bu, bir sonuçtur. Eğer, siz, sonucu, bitiş şeklinde değerlendirirseniz, karşınızda insan yoktur, bir varlık vardır; ama, karşınızda insan var ve sonuç da bitiş değil. Başlangıcı tekrar temin için, bu anlamda ciddî düzenlemelere ihtiyaç vardır.

Çağdaş değerler vardır. Bu, sadece bize has değil, bunları biz keşfetmiyoruz; bunların hukukumuza kazandırılması lazım ve hem yargı mensuplarının hem de siyasilerin, yargısız infazlardan kaçınması lazım.

Kürsüler ve konulan mikrofonlar, kişinin kendi iradesine, keyfîliğine terk edilmiş mikrofonlar değildir, kamu vicdanına sesleneceği kürsülerdir. Bu mikrofonların, hem başbakan hem bakan hem milletvekili hem sade vatandaş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın efendim.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Kürsülerde önüne mikrofon uzatılan, mikrofon konulan herkesin yargısız infazdan kaçınması birinci görevidir; bu, başbakan da olsa, milletvekili de olsa, sade vatandaş da olsa değişmez. Yargı, hâkimlerin işidir. Yargısız infaz siyasilerin işi olduğu zaman, karşılıklı infazlara dönüşür.

Bu anlamda, birilerinin üzerine düşen sorumluluğu yerli yerince kullanmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Toprak.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bu af yasası; yani, kendi deyimleriyle, Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Yasa bir yılan hikâyesine döndü. Bu Meclisten, zamanı olmayan, hiçbir şey getirmeyen ve sadece cezaevi içerisinde bir ufak çocuğa tesadüf edilmesi sonucunda ortaya çıkan bir olaydan kaynaklanan bir af yasası geçti.

Af, toplumsal bir uzlaşma getirmelidir, af, bir atıfettir; ama, o ilk af yasası ne getirdi? Adı Af Yasasıydı onun ve 9 uncu Cumhurbaşkanı Sayın Demirel tarafından, bir kere daha görüşülmek üzere geri çevrildi. Kaldı... Fakat, bu defa, biraz da kisve değiştirerek, belki "af" kelimesinden ortaya çıkan büyük alerjiye karşı, Türk Milletinin duyduğu tepkiye karşı adı değiştirildi ve başka unsurlar da katılarak yeniden huzurunuza getirildi. O zaman da çıktık, zamanlaması yanlıştır dedik. Evet, Türkiye'nin millî bir uzlaşmaya ihtiyacı vardır; ama, bu uzlaşma başka sahalarda olmalıdır. Siz, ekonomik sıkıntı çeken insanlar için bir uzlaşma çaresi arayın; siz, malî konularda sıkıntı çeken, dürüst, namuslu vergi mükellefi için bir çıkış yolu arayın. Siz, bunları bırakmış, gerçekten suç işlemiş, hatta, devamlı suç işleme eğilimi içinde olan insanlara birtakım iyileştirmeler getirmek istiyorsunuz.

Biliyorsunuz, bu konuda, toplumun büyük bir kesimi, tepkisini ortaya koydu; fakat, toplumun tepkisi, burada kendini ispatlayamadı ve parmak hesabıyla, bu, Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun geçti.

Peki, sonra ne oldu; Cumhurbaşkanı değişti, 10 uncu Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer, bu defa, bu kanunu, bir kere daha görüşülmek üzere, geri gönderdi.

Bunlardan bir ders çıkarmak lazımdı. Türkiye'nin iki ayrı Cumhurbaşkanı, eğer, bu affı kabul etmiyor, zamanlamasının yanlış olduğunu ifade ediyor, hukukî değerlendirmelerinde de çok isabetli görüşler serd ederek yanlışlıkları vurguluyorsa, bunları alt alta sıralıyorsa, Yüce Meclisin yapacağı bir şey vardı, bundan vazgeçmek; fakat, bir inattır gidiyor. Bu inattan ne zaman kurtulacağız değerli arkadaşlarım? Milletin istemediği, milletin hoşgörüyle karşılamadığı ve toplum içinde bir uzlaşma yaratma yerine, büyük uçurumlar açabilen bir konuma gelen bu af yasası; yani, Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun -adı ne olursa olsun- kamu vicdanında tatmin yarattı mı, yoksa, devamlı suç işleme eğilimi içinde olan, sabıkalı olan insanlara bir imkân mı yarattı?

Kamu vicdanı bundan rahatsız olmuştur. Virgülüne dahi dokunulmadan geçen af kanunu ne olacaktı; elbette, Anayasa gereği, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından imzalanacaktı; Cumhurbaşkanı da bunu yapmıştır.

Peki, sonra ne oldu; bugüne kadarki uygulamalarda -Sayın Ecevit iyi bilir- 1973'ten, 1974'ten bu tarafa çıkarılan af kanunlarında da görüldü ki, bu, Anayasa Mahkemesine gittiği zaman, Anayasanın eşitlik ilkesi içinde, af kapsamı genişleyecektir. Bunu bilmeyen var mı? Bunun için hukukçu olmaya da gerek yok. Bunu, düz, sade mantık içerisinde, Türkiye'de, köyünde, kentinde, ilinde, ilçesinde olan her Türk vatandaşı bunu, böyle biliyor; yani, Anayasa Mahkemesine gidildiği zaman, daha evvel olduğu gibi, bu af kanunu iptal görecektir. İptale müncer olan bir kanunu niye çıkarıyorsunuz? Bu, bile bile ladesten başka bir şey midir? Siz aslında bu af kanununu çıkarırken, demek ki, başka bir düşünce içindeydiniz; daha geniş af kanununu, kendiniz, madde olarak koymadınız; ama, bunu Anayasa Mahkemesiyle yaptırdınız. Siz, af kanununun genişlemesinin müsebbibisiniz. Bu, böyle olacaktı; bunu biliyordunuz ve de oldu; Anayasa Mahkemesi iptal etti ve Anayasa Mahkemesi, bir boşluk olmasın diye de altı aylık süre verdi.

Değerli milletvekilleri, bu bir sukutu hak falan filan olayı değil; ama, altı ay içerisinde bu kanunun, bu iptal sonucunda ortaya çıkardığı sonuçların izale edilmesi lazım. Peki, altı aydır neredesiniz? Şimdi, Sayın Bakanın hüsnüniyetinden hiç şüphem yok; bilimadamı olarak kendisine sonsuz saygım ve sevgim var; ama, bana, cezaevlerindeki personelin eğitilmesi için kanun tasarısı getireceğinize -ki, halen Meclis gündemindedir ve bazı maddeleri görüşüldü- şu kanunun iptalinden sonra ortaya çıkan durumu değiştirecek olan şu tasarıyı dört ay evvel getirmeniz mümkün değil miydi? Getirmeniz lazımdı ve o getirmeyi de iyice inceleyerek, irdeleyerek yapmanız lazımdı; yani, uygulamanın ne getirdiğine bakmanız lazımdı.

Görüş istediniz. Biliyorum. Peki, bu görüşlere hiç sadık kaldınız mı? Sayfa sayfa size görüş bildirildi, uygulamadaki sıkıntıların neler olduğu anlatıldı. 4616 sayılı Yasanın içeriğindeki bazı hükümler "İnfaz kurumunda hükümlünün geçireceği süreyi de şarta bağlayarak, belli düzeyde kısaltma sağlayan bir şartlı tahliye yasasıdır" denildi size, gönderilen yazılarda. Ve denildi ki: "Siz, açıklık kazanmayan bir ibare kullanıyorsunuz. 'Çekmeleri gereken toplam ceza' dediniz mi, siz, uygulamada sıkıntı yaratacaksınız." Yargı söyledi bunları, bunları yargı size söyledi. Bu kanunu hazırlarken başvurduğunuz uygulamacı yargı dedi ki size: "Siz sakın yanlış yapmayın, kolay yolu sakın tercih etmeyin. 'Çekmeleri gereken toplam ceza' deyimiyle, 'aynen çektirilecek ceza' deyimi arasındaki benzerlikler, 'şartlı tahliye' sözü gibi belli bir statüye değil, ancak ve mutlak içeride ve dışarıda infaza giren statülerin cemini ifade etmiş olacağı sonucuna varmak gerekir" dedi size. Niye bunlara itibar etmediniz?!

Siz daha da ileriye bir adım attınız, infaz hükümlerini daha da yumuşak hale getirdiniz ve iki defa uygulanabilirlik gibi bir durum ortaya çıkardınız.

Bakın, değerli milletvekilleri, kanun yapma -her zaman söylüyorum- bir tekniği, bilgiyi icap ettirir. Bu, kanun yapma içinde, eğer düzenleme belli bir maksada matuf değilse... Yani, açıkça ifade edelim; arkasında kötü bir niyet olmadığını varsayıyorum; ama, bu düzenleme, amacı aşan bir düzenleme haline dönüşmemelidir. O zaman insanın aklına bir şey geliyor; bu kanun düzenlenirken yine acaba birileri mi korunmak, kollanmak isteniyor?.. Yani, uygulamada sıkıntı yaratan, bazı kişiler için aynı kanun maddesinin sekiz on defa uygulanması istenilirken, başka bir kesim için, bir kere ve başka bir madde uygulamasıyla onların yararlanması sonucu, dışarı çıkmaları sonucu, hâlâ içeride kalanlar için bazı iyilikler mi yapmak istiyorsunuz?.. Bu konuda bir anlaşmanız mı var?.. Bu konuda bir anlaşmanız mı var diye sormak lazım.

Bu bakımdan, değerli arkadaşlarım, Türkiye'de kanun yapma düzeninde büyük bir sıkıntı olmuştur. Elbette, Adalet Bakanlığının yapacak başka bir işlemi yoktu. Anayasa Mahkemesinin iptalinden sonra, bu kanunu düzenleyip getirecekti; ama, getirirken dikkat edeceği bir önemli husus vardı; o da, uygulamada aylarca çekilen sıkıntıyı ortadan kaldıracak bir düzenleme yapmaktı. Burada, uygulayıcılar, sizden, sıkıntıyı ortadan kaldıracak bir metin beklediler, uygulamada sıkıntı yaratacak bir metin beklemediler.

Ceza hukukunun genel ilkeleri nedir; kanunsuz suç ve ceza olmaz. Türk Ceza Kanununda suç var. Anayasayı değiştirdik, ölüm cezasını "adi suçlar" dediğimiz suçlardan kaldırdık. O zaman da tartıştık bunu, hatırlarsanız. Bakın, kaç ay geçti, daha yeni geldi. Uyum kanunu dediğiniz zaman, o, çok önceden gelmeliydi. Niye; mahkemeler karar veremez hale geldi, yüzlerce dosya mahkemelerde birikti kaldı. Esasına girdi; fakat, sonucunu alamadı. Ne yaptı; bozdu gönderdi dosyaları; yüzlerce dosya ağır ceza mahkemelerine iade edildi. Neyi bekledi; işte, ölüm cezası yerine ne ceza ikame edileceğini bekledi. Halbuki, uygulamada, Sayın Bakanın ortaya çıkardığı, gerçekten çok güzel çalışmalar sonucu olan bazı eserler var. Bunlardan biri Medenî Kanundur; ama, Medenî Kanunu iyi tanıtabildik mi?! Bir büyük değişim rüzgârının getirdiği o modern kanundan ortada kala kala ne kaldı; çok güzel maddeler hiç akla hayale gelmiyor; ama, mal rejimi kaldı.

Şimdi, yine, Sulhi Dönmezer Hocamızın başkanlığında hazırlanan Türk Ceza Kanunu Tasarısı var. Orada ölüm cezası kaldırılmıştır; ama, yerine bir başka şey ikame edilmiştir. Nedir o da; yoğunlaştırılmış müebbet ağır hapis. Yani, ölüm cezası kaldırıldı, tamam; ama, yerine, yoğunlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası getirilmektedir o tasarıda.

Şimdi bu gelen tasarıda ise, bakıyorsunuz, düz müebbet ağır hapis var. Peki, yarın bu tasarı geldiği zaman, yani, Türk Ceza Kanununun tümünü değiştirecek bir tasarı önümüze geldiği zaman, bu değişecekse, yoğunlaştırılmış müebbet ağır hapis haline gelecekse, arada geçen zaman içinde düz müebbet ağır hapis cezasına çarptırılan kişiler ne olacaktır?.. Demek ki, bir kanun hazırlanırken, efradını cami ağyarını mâni halde olmalı, âmiyane deyimle, dört dörtlük olmalıdır; objektif, umumî, gayri şahsî nitelikte olmalıdır. Onun için, af kanunu getirildiğinde, nasıl, bunun bazı özel nitelikleri olduğunu iddia ederek, Doğru Yol Partisi olarak karşı çıkmışsak, bu tasarının da yeniden bir af niteliği taşıması nedeniyle -kendi ifadelerine dayanarak- 5 000 kişinin de yararlanacağını düşünerek, Doğru Yol Partisi olarak buna da karşıyız. Getirilen tasarının içinde ne olursa olsun, bu bir af niteliği taşımaktadır; arkasında bazı kişilere birtakım imkânlar verilme olayı vardır.

Değerli milletvekilleri, bunun neticelerini iyice düşünmeniz lazım; çünkü, iptal edilmesi her zaman -muhtemel değil- kesin olan bir olayı, bu Meclis, gündemine sokmamalıdır. Yarın, bu çıktıktan sonra, yeniden bazı düzenlemelerle, yeni yeni iptaller de Türkiye'nin gündemine gelebilir. Yani, o zaman, af kanunu niteliğine taşınarak, iptal edilmeyecek madde dahi -Anayasadaki hükümler hariç- hemen hemen kalmaz.

Onun için, değerli arkadaşlarım, 27 Nisanı beklemeye hiç gerek yoktu; o altı aylık sürenin başlangıcından hemen sonra bu hazırlık yapılmalı ve bu hazırlık yapılırken de, Sayın Bakanımızın dün lütfettiği gibi, muhalefetle bir görüş teatisine varılmalıydı. Biraz evvel, Millî Savunma Bakanına, biliyorsunuz, kanun tasarısı üzerinde konuşma yaparken teşekkür ettim; ben, Adalet Bakanına da teşekkür ediyorum; hiç değilse, bu tasarı için gelme nezaketini gösterdi. Özellikle, bakınız, iktidar-muhalefet ilişkileri böyle olmalıdır. Yerine göre muhalefeti yok farz etmek, "dediğim dedik" noktasına varmak, yanlıştır. Bu, size hiçbir şey getirmez; tersine, götürüyor. Türkiye'de bir kanun yapılması noktasında, muhalefetin görüşünü, eğer Adalet Bakanlığından gelirse, yargının, uygulayıcının görüşünü almadan tasarıyı getiriyorsanız, bu, iptale mahkûmdur; öyle olacaktır, bugüne kadar olduğu gibi. O zaman, niye bu kadar mesai içinde oluyorsunuz, mesai sebk ediyorsunuz?.. Niye gayret içinde oluyorsunuz?.. Niye "bu tasarı bitinceye kadar" diye süre istiyorsunuz?.. Sonuç, eğer bir başka şekilde tecelli edecekse, yani kanun olma vasfını haiz olmadan geri dönecekse veya kanun mecburen imza edildikten sonra Anayasa Mahkemesine gidip de iptal görecekse, sizin değerli vakitlerinizi işgal etmeye, sizin değerli vakitlerinizi almaya bu hükümetin hakkı da yoktur.

Şimdi, zamanı geldiğinde, "efendim, Meclis çözsün..." Niye; "biz aramızda anlaşamadık..." Ama, zamanı geldiğinde de ne muhalefetine ne uygulayıcısına sorulup getiriliyor, virgülleri değiştirilmeden buradan geçiriliyor. Sizler de -kusura bakmayın- buna hemen "evet" diyorsunuz. O kadar süratle geçiyor ki...

Bakın, bu kanun... Evet, son güne kadar beklenildi; ama, dün öğleden sonra görüşüldü. Hep sorarım; sıra sayısı, sıra sayısı -İçtüzük hükümleri çok açık- bakın bakalım basılmış mı? Sıra sayısını alıyor; ama, bakalım orada basılı olarak var mı?

Değerli arkadaşlar, işi hukukî çerçeveden dışarıya çıkarmayalım. Belki biraz ağır olabilir, iş ağır gidebilir; ama, bunda milletin yararı vardır. Milletin "hayır" dediği bir şeye, ısrarla, inatla "evet" demenin, ileride göreceksiniz ki, bir cezası olacaktır. Bu ceza, ceza hukukundaki ceza değildir; bu, bir siyasî ceza olacaktır. Her şeye "evet" dediğiniz sürece, bir gün sandığa gidildiği zaman, o siyasî cezanın ne olacağını göreceksiniz.

Hepinize saygılar sunuyorum (DYP, SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Güven.

Saadet Partisi Grubu adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mustafa Kamalak; buyurun efendim (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; konuşmama başlarken hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Önce, tasarının fiilî durumu üzerinde durmak istiyorum, sonra da hukukî mahiyetini arz edeceğim.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi bu tasarı, bu af konusu, aşağı yukarı dört beş yıldan beri Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini işgal etmektedir. Türkiye'nin en zengin olduğu alan, kanaatimce, hukukî alandır. Bu alanda, yetişmiş, gerçekten çok değerli hukukçularımız vardır; ama, buna rağmen, maalesef, mevcut hükümet, tüm alanlardaki başarısızlığını burada da sergilemiştir. Hatırlayacaksınız, bu tasarı bundan üç dört yıl önce dörde ayrılarak gelmişti:

1- Öğrenci affı,

2- Memur affı,

3- Basın affı,

4- Genel af.

Görüldü ki, bu hükümetin, bir bütün halinde, kanun sistematiği dahilinde bu konuları birlikte çıkarması mümkün değildi, bu anlaşıldı. Bu münasebetle, öğrenci affı bunun dışına çıkarıldı, basın affı ayrıca çıkarıldı, memur affı ayrıca çıkarıldı, bu genel af da tam iki defa, iki Cumhurbaşkanı tarafından veto edildi. İkinci vetodan sonra, noktasına virgülüne dokunulmadan komisyonlardan ve Genel Kuruldan geçti. O zaman feryat ettik; "bu kanun, şu şu şu bakımlardan açıkça Anayasaya aykırıdır. Cumhurbaşkanının ikinci defa geri çevirme yetkisi yoktur; ama, Anayasa Mahkemesi var; oradan dönecektir" dedik ve birkısım hükümler, oradan döndü.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin Anayasaya aykırı bulduğu hükümlerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi gereken komisyon hangi komisyondur; herhalde, takdir edersiniz ki, tarihî süreç içerisinde de olduğu gibi, bu komisyon Anayasa Komisyonu olmalıdır; fakat, bu tasarı, Anayasa Komisyonuna, tali komisyon olarak dahi gönderilmemiştir. Dün, öğleden sonra -tabiri caizse- günbatımı üzeri, Adalet Komisyonuna havale edildi; orada apar topar görüşüldü ve günbatımından önce de, yine, noktasına virgülüne dokunulmadan kabul edildi. Bugün de, grup önerisiyle Yüce Kurulumuza gelmiş durumdadır.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Türkiye'nin, ekonomik durumunu biliyorsunuz, malî durumunu biliyorsunuz, borç durumunu biliyorsunuz. Oradaki bozgun, oradaki hezimet, oradaki çöküntü ne kadar vahimse, emin olun, hukukî alandaki durum da ondan farklı değildir.

Değerli arkadaşlarım, maalesef ve maalesef, bu hükümet, hem komisyonları hem de Yüce Kurulumuzu, Türkiye Büyük Millet Meclisini âdeta bir noter gibi kullanma eğilimine girmiştir. Vicdanınıza sorunuz; bu tasarıyı içinizden kaç milletvekili okudu?.. Kanaatimce, büyük çoğunluğu okumamıştır, okumaya vakit bulamamıştır; çünkü, hükümet, tasarısının buradan geçeceğinden emindir.

Değerli arkadaşlarım, bu hükümet, sadece Anayasa Komisyonunu, diğer komisyonları ve Türkiye Büyük Millet Meclisini bir tasdik makamı yahut bir noter gibi kullanma düşüncesiyle kalmadı; aynı düşünceyi Çankaya'ya taşımak istedi, Cumhurbaşkanını da noter gibi kullanmak istedi. O zaman, Sayın Cumhurbaşkanı "hayır" dedi. Anayasa kitapçığı havada boşuna uçuşmadı orada. Dedi ki, "ben, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanıyım!"

Değerli arkadaşlarım, bu Meclis de Atatürk'ün en büyük eseridir. Böyle, yıldırım hızıyla, noktasına virgülüne dokunulmadan kanunlar buralardan geçmemelidir.

Değerli arkadaşlarım, günbatımı, komisyonlardan alelacele geçirilerek ve hemen ertesi gün -Danışma Kurulu kararıydı, grup kararıydı, şuydu buydu- bir formül bulunarak buraya getirilip, buradan geçirilen kanunlar, emin olun, ne milletvekillerine ne Türkiye Büyük Millet Meclisine ne de bir bütün halinde siyasî  kurumlara itibar kazandırır.

Bakın, kamuoyuna yöneldiğiniz zaman, milletvekillerinin itibarının aşındığını görüyorsunuz, siyaset kurumlarına güvenin sürekli olarak azaldığını görüyorsunuz. Neden; sebepsiz mi bunlar arkadaşlar, sebepsiz mi?! Noter makamı gibi görülen bir kuruma, siyaset kurumuna, halkın itibar etmesini nasıl bekleyebiliriz ?!

Değerli arkadaşlarım, sadece bundan ibaret değil; kanun, muhteva olarak da hukukun temel ilkelerine, Anayasaya aykırıdır. Niye?..

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde her vatandaş hür doğar, masum ve masundur. Masum, masun ve hür olma, hukukî bakımdan bir statüdür. Eğer, bu statüde bulunan bir vatandaş, kanunun yasak saydığı, suç kabul ettiği bir fiili işlerse, yeni bir statüye, sanık durumuna, sanık statüsüne geçer. Sanık statüsünde vatandaşlar, farklı muameleye tabi tutulabilir; kanunun suç saydığı fiilin ağırlığına göre, farklı muameleye tabi olabilir; ama, o statüyü geçtikten sonra, yani, sanık statüsünden çıkıp, mahkûm yahut hükümlü statüsüne girdiği zaman, yeni bir statüye, hükümlü statüsüne girmiş olur. Artık, bu statüde, bütün vatandaşlar, ilk statüde, yani, masum ve masun olma statüsünde olduğu gibi, eşit kurallara tabi tutulurlar. Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararları da hep bu yöndedir. Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Suçlu, topluma uyum zorlukları gösteren ve uyumsuzluğunu suç işlemekle açığa vuran kimsedir. Toplumun suça verdiği önem ve suçun ağırlığı cezanın farklılaştırılmasına ya da ağırlaştırılmasına esas olur." Karar tarihi 19.7.1991; esas 91/15; karar 91/22. Bu statüden hükümlü statüsüne geçtikten sonra, artık, eşit kurallara tabi olmak durumu vardır. Devlet, o statüdeki bütün vatandaşlarına, hükümlülere aynı kuralları uygulamak durumundadır. Bu kural, infaz kuralları olabilir, af kanunu olabilir, erteleme kanunu olabilir, şartlı tahliye kanunu olabilir. O statüdeki bütün vatandaşlara, aynı kuralları, eşitlik ilkesi dahilinde uygulamak zorundadır. Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Böylece, infaz yönünden eşit ve aynı durumda bulunan mahkûmlar arasında şartlı salıverme bakımından ayrı uygulama, Anayasanın 10 uncu maddesinde öngörülen, yasa önünde eşitlik ilkesine uygun düşmemektedir." Karar tarihi 19.7.1991.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakıyoruz buraya; bu tasarıyla, üç beş kişiyi öldürenler, toplu katliamda bulunanlar, adına ister af deyin, ister şartlı tahliye deyin, bu tasarıdan istifade ediyor mu etmiyor mu; diyor; yani, bu aftan istifade edecektir. Peki, bir köylü vatandaş, ocağını ısıtmak için ormandan 30-40 kilogram odun toplasa, evine götürürken yakalansa, o istifade ediyor mu; hayır, o istifade edemiyor.

Değerli arkadaşlarım, şu söyleniyor: "Efendim, bu bir koalisyon paketidir." Sayın milletvekili, sana söylüyorum; vicdanın elveriyor mu gerçekten; üç beş kişiyi öldüren kimse affedilirken, ormandan bir yük, 30-40 kilogram, bilemedin 100 kilogram odunu izinsiz olarak götürdüğü için yakalanan kimsenin affedilmemesine vicdanının elveriyor mu?! Takdir, elbette, her bir milletvekilimizin vicdanına kalmıştır.

Değerli arkadaşlarım, daha önce de belirttik; şimdi, durum, daha vahim bir hale getiriliyor. O zaman, bu hükümete demiştik ki "arkadaş, eline aldığın işi doğru dürüst yap." O münasebetle, tehdidi kapsam dışı tutuyorum; ama, öldüreni affediyorum!..

Değerli arkadaşlarım, böyle mantık olmaz, böyle hukuk olmaz! Ve bunu, kanun diye çıkaran kurumlar da, kanaatimce, itibar kazanamaz.

Sonra, değerli arkadaşlarım, burada deniliyor ki: "1999 yılının 23 Nisanına kadar, şu şu fiilleri işlemiş olan kimseler bu kanundan istifade edecektir." Burada da, kanaatimce, eğer, gerçekten bir düzeltilme yapılıyorsa -o tarihten bu yana iki üç yıl geçmiştir- bu tarihin biraz daha beri çekilmesi lazım; ama, bu tasarının düzeltilerek çekilmesi lazım. Bakın, bu tasarının düzeltilerek çekilmesi lazım. İstisna hükümlerinin kaldırılması lazım.

Biz, burada, sadece bir muhalefet edasıyla konuşmuyoruz. Buradan çıkacak olan her bir kanun, iktidarıyla muhalefetiyle -sürekli belirttiğimiz gibi- Yüce Meclisin eseri olacaktır, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kanunu olacaktır. O münasebetle, biz, Saadet Partisi olarak, yapıcı alanda, müspet yönde, her türlü desteği vermeye varız; ama, istirhamımız şu: Ne olur, süreyi uzatalım; yarım saatliğine çekin şu kanun tasarısını, üzerinde tartışalım. Böyle, gecekondu baskını gibi, kanun geçmesin. Yarım saat, fazla değil; alın, şöyle, istisna hükümlerini gözden geçirelim. Bakın, o zaman, 4616 sayılı Kanun buradan geçerken dedik ki, gelin, şu kanunu düzgün çıkaralım. Birtakım insanlar yolsuzlukla falan suçlanıyor -iddianamede öngörülen- millet parasını iade etmesi kaydıyla onları da alalım. Toplum, kendi hakkının korunmasını istiyor; falanın filanın cezalandırılması, linç edilmesi vesaire toplumun problemini çözmüyor. Eğer, toplumun birkısım değerleri çalınmış ise, yağmalanmış ise, evet, onun iadesinin yollarını araştıralım.

İstirhamımız şu: Ne olur, çekin şu kanun tasarısını, 1 saatliğine, yarım saatliğine çekin. Biz, her türlü desteği vermeye varız; ama, şu kanun, adalete, Anayasaya, hukuk devleti ilkesine, eşitlik ilkesine uygun çıksın.

Değerli arkadaşlarım, bu zamana kadar, sanıyorum, 55 civarında af kanunu çıkmıştır; ama, toplumun derdine derman olamamıştır.

Şunu da belirtiyoruz: Bu kanun tasarısı, içeriği itibariyle, eşitlik ilkesine, Anayasanın 10 uncu maddesine açıkça aykırıdır. Kanaatimce, biraz sonra oylayacaksınız; bu bir şartlı tahliye kanunudur diye, normal kanunlardaki yeterli oyla iktifa edeceksiniz; ama, bu kanun tasarısının özü, her bir milletvekilimizin de yakinen ve samimî kanaatine göre ifade ettiği gibi, bir af kanunudur. Anayasaya göre, bir af kanunun Meclisten geçmesi için, en az 330 oya ihtiyaç vardır; yani, bir şeyin ismini değiştirmekle, özünü değiştiremezsiniz. Şunu demek istiyorum: Muhalefetin desteğini almadan, bu oyu temin edemezsiniz. Ayrıca, bu oyu temin etmeden çıkaracağınız kanun da, Anayasanın 87 nci maddesine aykırı düşer.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı, bu haliyle, bu Kuruldan geçmemeli. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu hükümete karşı gösterdiği direnci Yüce Kurulumuz da göstermek durumundadır; çünkü, Sayın Cumhurbaşkanını bu Kurul, bu Heyet seçmiştir ve Cumhurbaşkanının da üzerindedir bu Heyet.

Kısacası, Yüce Heyetimiz, bu tür uygulamalara, hele hele Anayasaya, hukukun temel ilkelerine açıkça aykırı olan tasarılara evet dememelidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kamalak.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Oylama için 5 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum efendim.

(Elektronik cihazla oylamaya başlanıldı)

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan, işaret oylaması mı, açık oylama mı?..

BAŞKAN - İşaret oylaması.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Açık oylama efendim...

Anayasa Mahkemesi bu yasayı tavsif ederken af niteliğini öne almıştı ve Yargıtay daireleri de "aftır" diyor. Anayasanın 87 nci maddesinin sonraki değişikliğinde beşte 3 çoğunluğu arıyor. Anayasal nisapların arandığı hallerde açık oylamanın varlığı zorunludur.

BAŞKAN - Efendim, Şartla Salıverilme Yasası...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Adı o...

BAŞKAN - Af, bütün sonuçları itibariyle cezayı ortadan kaldırır. Oysa, bu ceza ortadan kalkmıyor, cezanın durumu ileri bir tarihe erteleniyor. O nedenle, af olarak mütalaa etmiyorum.

İtiraz hakkınız var, kayıtlara geçti efendim.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Zabıtlara geçmesi için bir cümle arz edeyim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Zapta geçsin efendim.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Tabiî, tabiî... Zapta geçsin.

Af, yasama organının, yargının kurduğu veya kuracağı hükümlere...

BAŞKAN - Ortadan kaldırmaktır efendim.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - ... önceden veya sonradan, değiştirme, azaltma, dönüştürme veya ortadan kaldırma yollu müdahalesidir. Sadece ortadan kaldırma değil, diğer kısmî müdahaleler de, anayasa hukuku anlamında, aftır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın İyimaya.

Görüşleriniz zapta geçti efendim.

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, ayrıca, "suçu bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıran aftır" diyemeyiz; o genel affa girer.

BAŞKAN - Genel af efendim...

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Bir de kısmî af vardır. Kısmî af, genel aftan farklıdır; cezanın miktarını indirebilir, türünü değiştirir, şu olur, bu olur. Yani, kısmî af, cezayı bütünüyle ortadan kaldırmaz; ama, bir aftır. Bu da, özü itibariyle bir kısmî aftır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Görüşleriniz zapta geçti; gerektiğinde, ilgili yerler değerlendireceklerdir.

MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim, konu ne?

MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan, söz istemiştim. Oylamaya geçildi. Oylamaya geçildikten sonra mikrofonun ışığını söndürdünüz. Söz hakkımı tekrar istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Sayın Bakanıma soru soracaktım.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Geçti, geçti...

BAŞKAN - Oylamaya geçtik efendim, oylama yapılıyor.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Efendim, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, tabiî ki bu arada oylarını kullanabilirler; oyunun rengini ve imzasını taşıyan o muhterem oy pusulalarını Başkanlığımıza gönderebilirler.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı bulunamamıştır; bu nedenle, 17.50'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.36


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.50

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 92 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

10. - 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/972) (S. Sayısı : 853)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

853 sıra sayılı tasarının geneli üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Tasarının maddelerine geçilmesinin oylanması aşamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yeniden, tasarının maddelerine geçilmesini elektronik cihazla oylayacağım ve karar yetersayısı arayacağım. Bunun için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın, aynı süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulalarını Başkanlığımıza bu süre içerisinde ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

1 inci maddeyi okutuyorum:

 

23 NİSAN 1999 TARİHİNE KADAR İŞLENEN SUÇLARDAN DOLAYI ŞARTLA SALIVERİLMEYE, DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİNE DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI

MADDE 1. - 21.12.2000 tarihli ve 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunun Anayasa Mahkemesince bir bölümü iptal edilen 1 inci maddesinin (2), (4) ve (9) numaralı bentleri aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"2. Müebbet ağır hapis cezasına hükümlü olanların veya şahsî hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm edilenlerin ya da aldıkları ceza herhangi bir nedenle şahsî hürriyeti bağlayıcı cezaya dönüştürülenlerin tâbi oldukları infaz hükümlerine göre çekmeleri gereken toplam cezalarından on yıl indirilir. İndirim, verilen her bir ceza için ayrı ayrı değil, toplam ceza üzerinden bir defaya mahsus yapılır. Ancak bir kişinin muhtelif suçlarından dolayı cezaları ayrı ayrı tarihlerde verilmiş olsa bile, bu cezaların toplamı üzerinden yapılacak indirim on yılı geçemez.

Birinci paragraf hükümlerine göre çekmeleri gereken toplam cezalarından on yıllık indirim yapıldıktan sonra ceza süresi dolmuş olanlar, iyi halli olup olmadıklarına bakılmaksızın ve istemleri olmaksızın derhal; toplam cezaları on yıldan fazla olanlar kalan cezalarını çektikten sonra şartla salıverilirler."

"4. 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş ve ilgili kanun maddesinde öngörülen şahsî hürriyeti bağlayıcı cezanın üst sınırı on yılı geçmeyen suçlardan dolayı haklarında henüz takibata geçilmemiş veya hazırlık soruşturmasına girişilmiş olmakla beraber dava açılmamış veya son soruşturma aşamasına geçilmiş olmakla beraber henüz hüküm verilmemiş veya verilen hüküm kesinleşmemiş ise, davanın açılması veya kesin hükme bağlanması ertelenir; varsa tutukluluk halinin kaldırılmasına karar verilir. Bu suçlarla ilgili dosya ve deliller, her bir suçun dava zamanaşımı süresinin sonuna kadar muhafaza edilir.

Erteleme konusu suçun dava zamanaşımı süresi içinde bu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsî hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlendiğinde, erteleme konusu suçtan dolayı da dava açılır veya daha önce açılmış bulunan davaya devam edilerek hüküm verilir. Bu süre, erteleme konusu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsî hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlenmeksizin geçirildiğinde, ertelemeden yararlanan hakkında kamu davası açılmaz; açılmış olan davanın ortadan kaldırılmasına karar verilir.

Bu bentle ilgili olarak bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine başvurmak suretiyle soruşturmaya veya davaya devam edilmesini istediklerini bildirenler hakkında soruşturma ve davaya devam olunur. Mahkûmiyet halinde verilen ceza, dava zamanaşımı süresince ertelenir. Bu süre içinde erteleme konusu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlendiğinde ertelenen ceza da infaz edilir. Aynı süre, erteleme konusu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsî hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlenmeksizin geçirildiğinde, mahkûmiyet vaki olmamış sayılır."

"9. Haklarında yakalama, tutuklama veya mahkûmiyet kararı bulunup da firar halinde olanlar bu Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde resmî mercilere başvurup teslim olmadıkları takdirde bu madde hükümlerinden yararlanamazlar."

BAŞKAN - 1 inci maddeyle ilgili olarak, Saadet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; madde üzerinde, Saadet Partisi Grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Üç yıldan beri, Türkiye kamuoyu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, af kanunuyla meşgul oluyor. Sayın Rahşan Ecevit'in bir çocuğu görüp de merhamet hislerinin depreşmesi sonucu gündeme gelen af, hem Meclisimizi hem kamuoyumuzu uzun zaman meşgul etti. Çıkarılan kanun, Anayasa Mahkemesince iptal edildi; yeni yasanın çıkarılması için altı aylık bir süre verildi. Şimdi, altı aylık sürenin son iki gününde -yani, bugün ayın 25'i, 27'sinde dolacak mahkemenin verdiği süre- yeni bir tasarıyı Genel Kuruldan, Meclisten çıkarmak için gayret gösteriliyor.

Af kanunları, niye, daha fazla Türkiye'de veya Türkiye gibi geri kalmış ülkelerde çıkarılıyor?

Değerli arkadaşlar, normal bir adalet düzeninin, hukuk düzeninin olduğu, hüküm sürdüğü, gerçekten, bütün milletin adalete güvendiği bir ülkede af kanunu hiçbir zaman gündeme gelmez, af kanunu diye bir müessese olmaz, yasa çıkmaz; ama, burası Türkiye; adalete güven yok maalesef, suç ile cezalar arasında denge yok; bazı suçların cezası fevkalade ağır, bazı suçların cezası olması lazım gelenden çok daha hafif veya gelişen olaylara göre cezalar artırılıyor, zaman geçiyor, yine durum değişince, o artırılan cezalar, bu defa, ağır olarak nitelendirilmek zorunda kalınıyor. Netice itibariyle de, meydana çıkan adaletsizlikleri ortadan kaldırmak için, izale etmek için, kamuoyunu tatmin etmek için ve bir yönüyle de devletin kendi kusurunu izale etmesi, ortadan kaldırması için, af kanunları gündeme geliyor. Özellikle de, Türkiye'de af kanunları, ara dönemlerden, müdahalelerden, ihtilallerden sonra ister istemez gündeme geliyor; çünkü, her müdahale, her ihtilal, her darbe, beraberinde hukuksuzluğu, adaletsizliği getiriyor. Gerek sıkıyönetim mahkemelerinde olsun gerek olağanüstü hal mahkemelerinde olsun, gerçekten, adalet adına çok yanlış kararlar veriliyor. Netice itibariyle de, işte, 27 Mayıstan sonra çıkarılan Af Kanunu, 1974 yılında çıkarılan Af Kanunu, 12 Eylülden sonra çıkarılan kanunlar... Sonuçta, Türkiye'de adalet yerine oturmadığı için, maalesef, bu tür kanunlara ihtiyaç hissediliyor. Önemli olan af kanunu çıkarmak değil; affetmek, bir yönüyle, marifet değil; affa ihtiyaç bırakmayacak bir adalet sistemini, bir hukuk düzenini tesis ettirmek, etmek mümkün.

Şimdi getirilen tasarıda, 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş suçların affı söz konusu. Hemen sorulur bu sual ki, niye 23 Nisan 1999 da, 23 Nisan 2002 değil; yani, o güne kadar suç işleyenler affediliyor da, şu aradan geçen zaman içerisinde, üç yıl içerisinde suç işleyenler niye bu affın kapsamına alınmıyorlar? Bunun haklı, meşru, mazur, hiçbir şekilde cevabını vermek mümkün değil. Bilmiyorum, Sayın Bakanımız bu konuda ne düşünüyor. Eğer affedilecekse, bazı suçlar affediliyor ise, 23 Nisan 1999'a kadar olanlar affediliyorsa -bugün, 23 Nisan 2002'deyiz- herhalde 23 Nisan 2002'ye kadar olan suçları affetmek de adaletin gereğidir, eşitliğin gereğidir. Niye?.. Niye?.. Onun cevabını vermek fevkalade zor.

Bakınız, bugün, Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanı "Anayasa Mahkemesinin saygınlığına gölge düşürülmemeli" diye, gayet güzel, doğru bir söz söylemiş Anayasa Mahkemesinin kuruluş yıldönümünde; ama, biz de Sayın Başkana söylüyoruz ki, saygınlığın temini, kararların adil olmasıyla olur, doğru olmasıyla olur, kamuoyunu tatmin etmesiyle olur. Siz kalkacaksınız, Türkiye'nin en büyük siyasal partisini kapatacaksınız. O yetmemiş, sonra bir başka parti kurulmuş, onun da kapısına kilit vurulacak, bunun adı da mahkeme kararı olacak... Şu Fazilet Partisinin kapatılmasını savunabilecek Türkiye'de kim var? Hangi hukukçu bu kararın adil olduğunu, doğru olduğunu savunabilir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Böyle kararlar verilince de, ister istemez, Anayasa Mahkemesi de tartışmaya açılıyor, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar da tartışmaya açılıyor ve sonuçta da, Mahkemenin saygınlığı zedeleniyor.

Biz istiyoruz ki, Türkiye'de, gerçekten, adalet, adil bir düzen tesis edilsin, herkes adalete güvensin, adaletten kimse korkmasın, devletin adaletine herkesin güveni tam olsun ve sonuçta, verilen kararlar adil olduğu ve kamuoyunu tatmin ettiği için de af kanunlarına falan lüzum kalmasın; herkes işlediği suçun cezasını görsün, cezasını çeksin, sonuçta da toplumda huzur ve sükûn tesis edilsin.

Bu düşüncelerle, bu yasanın hayırlı olmasını diliyorum; inşallah, bundan sonra af kanunlarına ihtiyaç olmaz diye ifade ediyorum; hepinize saygılarımı sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Esengün.

Başka söz isteği?.. Yok.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesinin -çerçevesinin- aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aynı maddenin beşinci bendinin (c) alt bendine aşağıdaki ibarelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz. 25.4.2002

                           Mustafa Kamalak

                              Kahramanmaraş

Madde 1.- 21.12.1999 tarihli ve 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunun Anayasa Mahkemesince bir bölümü iptal edilen 1 inci maddesinin (2), (4) ve (9) numaralı bentleri aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiş ve aynı maddenin (5) numaralı bendinin (c) alt bendine aşağıdaki parantez içindeki ibareler eklenmiştir.

(...Bakanlar Kurulunun, bu konudaki, en son kararı nazara alınmak kaydıyla 27 nci maddenin dördüncü fıkrası hükmü hariç...)

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bilindiği gibi 4616 sayılı Kanun, 1918 sayılı Kanunun 27 nci maddesini kapsam dışında bırakmıştır. Aynı kanunun yaptırımı para cezası olan maddelerdeki suçları işleyen suç failleri bu kanunun sağladığı olanaklardan yararlanmışlardır.

Gerçekte, 1918 sayılı Kanunun 27/4 üncü maddesi de Bakanlar Kurulunun tespit edeceği limitler dahilinde sadece para cezası verilmesini öngören yaptırımları içermektedir. 27 nci maddenin değişik dördüncü fıkrasına göre yakalanan malın gümrüklenmiş piyasa değeri 31 316 000 000 TL'yi geçmediği takdirde suç faillerine şahsî hürriyeti bağlayıcı ağır hapis cezası uygulanmamakta, bunun yerine para cezası verilmektedir. Hal böyle olunca, yakalanan malın gümrüklenmiş piyasa değeri uygulamada büyük önem taşımaktadır. Malın değeri Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilen değerin üzerinde olduğu takdirde, faile sekiz seneden oniki seneye kadar ağır hapis ve ayrıca da öngörülen miktarda ağır para cezası verilmektedir.

4616 sayılı Kanun, 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlar için şartla salıverme, dava ve cezaların ertelenmesi yönünden, suç failleri için böylesine yeni olanaklar getirmiş, 1918 sayılı Kanunun 27/4 üncü maddesinde yapılan değişikliği gözardı etmiştir. Bu yüzden fıkradaki miktarı "Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yayımlanan toptan eşya fiyatları yıllık endeksindeki artışlar oranında artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu kararlar, Resmî Gazetede yayımlanır" biçimindeki hüküm yok sayılmış ve bu suretle, belli limitler dahilinde kalan failler için "sadece üçüncü fıkraya göre ağır para cezasına karar verilir" hükmünün hiçbir faydası kalmamıştır. Bu suretle, birkısım suç failleri yönünden eşitlik ilkesi açıkça zedelenmiştir. Uygulamanın adalet ve nasafet ölçüleri içinde sağlanması için 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş 1918 sayılı Kanuna aykırı fiillerden dolayı suç faillerine o tarihteki yakalanan malların değerlerine göre kanunun 27/4 üncü maddesi hükmünün uygulanması gerektiğinden ve bu yaptırım da para cezası olduğundan dolayı, bu faillerin 4616 sayılı Kanun kapsamına alınması gerekmektedir. Önergemizin amacı bu eşitsizliğin giderilmesini sağlamaktır.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - 21.12.2000 tarihli ve 4616 sayılı Kanunun 1 inci maddesinden yararlananlar ikinci defa bu Kanundan yararlanamazlar. Türk Ceza Kanununun 2 nci maddesi hükmü saklıdır.

BAŞKAN - Geçici madde 1 üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 853 sıra sayılı, 4616 sayılı Yasada değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısının geçici 1 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, 57 nci hükümetin aceleye getirdiği işlerden biriydi bu da; Şartlı Salıverme ve Erteleme Yasası. Burada tartışılması gereken, aslında, zaman içerisinde tartışıldı; yani, af gerekli miydi ve erteleme gerekli miydi konusu. Türkiye'de, cumhuriyet döneminde, seksen yılda, 53'e yakın af çıkarıldı veya af sayılan ertelemeler ve şartlı salıvermeler uygulandı. Türkiye'de af gereklidir. Yani, Türkiye'deki yargı sisteminin ağır işleyişi yargı sisteminin vermiş olduğu kararların infazı noktasında, toplum nazarında oluşan adaletin tecelli edip etmediği şüphesi, belki, Türkiye'de, kanun koyucuyu da af çıkarmaya zorlamış diye düşünüyorum. Bu sebeple, Türkiye'de, seksen yılda, 53 defa, 55 defa belki -ortalama birbuçuk yılda bir- af çıkarılmış.

Dolayısıyla, tartışılan bu değil aslında burada. Bu af yasasından kimlerin, ne miktarda yararlanacağı noktasında tartışma vardı. Bu noktada değişik görüşler ortaya atıldı. Aslında, daha çok, hangi cezaların affedileceği konusu, toplum nezdinde, kamuoyunda tartışılan bir konuydu. Burada, devlet bir af çıkarıyor veya yasama bir af çıkarıyor. Burada, aslında, suçlar ve verilen cezalar -hangi suçlara verildiği, ağırlığı, cürüm müdür, kabahat midir- önemlidir; ancak, suçların şahıslara karşı işlenmesi var, bir de devlete karşı işlenmesi var. Yani, bir suçlu, bir mücrim, bana karşı suç işlemiş ve bu suçtan dolayı ben mutazarrır olmuşsam, ben zarar görmüşsem, aslında, suçlu ile benim aramda üçüncü bir şahıs konumunda olan devletin bu affı çıkarması, yani, şahıslara karşı işlenen suçlardan dolayı affın çıkarılması, adalet duygusunu zedeleme açısından önemli bir konudur, adalet duygusunu zedeler. Yani, benim kardeşimi öldürmüştür, belki de beni öldürmüştür... Burada, devlet, üçüncü şahıs olarak çıkacak "evet, bu faili affettim ben" diyecek. Bu, aslında, adalet noktasında düşünülemeyecek bir konu; ancak, Türkiye'deki yargı sisteminin nasıl çalıştığı ve suçlara verilen cezalar çekildiği zaman, infaz edildiği zaman, gerçekten, adaletin yerine gelip gelmeyeceği noktasındaki şüphelerden dolayı, şahıslara karşı işlenmiş suçlardan dolayı da af çıkarılabilir. Zira, bir sempozyumda, bir oturumda, Türkiye Cumhuriyeti yargı sisteminin tepesindeki bir şahıs şunu söylemişti: "Cumhuriyet döneminde verilen, özellikle ceza gerektiren, Türk Ceza Yasasını ihlalden dolayı verilen suçlar ve kararların, aslında, yüzde 99'u mutlak butlanla batıl." Aynen böyle söyledi; çünkü, Fransız yargı sisteminde, diğer Batılı ülkelerde... Yargılamanın bütünlüğü esası, Türkiye'de bozulmaktadır. Herhangi bir yargılamaya birden çok hâkim girmekte, birden çok heyet girmektedir. Oysaki, somut olaylar karşısında yasal normlar genel hükümlerdir; yani, genel bir ifadedir. Mesela, Türk Ceza Yasasının 448 inci maddesi ele alınırsa, kasten adam öldürme suçunu düzenliyor. Bu, genel bir normdur; ama, hiçbir adam öldürme suçu birbiriyle aynı değildir. Dolayısıyla, burada, yargılama merciinde bulunan, yargı makamında bulunan hâkimlerin bir takdir yetkisi vardır. Yani, oradaki motamo cezayı verme değil; çünkü, somut olaylar farklı olduğu için, hâkim, dinleyecektir tarafları, iddiayı dinleyecektir, savunmayı dinleyecektir ve burada kendi kanaati oluşacaktır, ona göre bir cezaî müeyyide uygulayacaktır. Oysaki, belli bir noktaya gelmiş yargılamada, hâkim ve yargılama heyeti değiştiği zaman, orada, o kanaatin oluşma bütünlüğü bozulduğundan, Fransız Yargıtayı, böyle, yargılamanın bütünlüğüne uymayan tüm kararları iptal etmiştir. Türkiye'de, kırk yıl süren davalar vardır, daha uzun süren davalar vardır. Bu noktada, şahıslara karşı işlenmiş suçlarda da affın çıkarılması gereklidir diye düşünüyorum.

Diğer taraftan, devlete karşı işlenen suçlar vardır. Bunlar, genelde fikir suçlarıdır; ama, şiddete bulaşmadan, terör yapmadan, üçüncü şahıslara ve devletin kurumlarına zarar vermeden işlenen suçlar noktasında, devlet, isterse bu şahısları affedebilir, isterse etmez. Yani, devletin iradesine kalmış bir şeydir bu; ama, daha çok, ağırlıklı olarak, burada, hem şahıslara karşı hem de devlete karşı işlenen suçlarda bir erteleme getirilmiştir. Bu getirme aceleye getirilmiştir. Halen, şu anda, Anayasa Mahkemesi 1 inci maddenin bazı fıkralarını iptal etti; ama, belki ileride diğer maddelerle ilgili iptaller de gelebilecektir. Ancak, altı ay doldurulduğu için, alelacele, bu tasarı, 1 inci maddeyle ilgili, Anayasa Mahkemesi iptal...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Geçer, toparlar mısınız efendim.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Şu anda getirildi. Görüşmekte olduğumuz tasarının geçici 1 inci maddesi üzerinde konuştuğum... 1 inci madde, tabiî ki, 4616 sayılı Yasanın 1 inci maddesinden, iptalden önce iptal edilmeyen fıkralarından faydalananların bundan bir daha yararlanmaması; yani, Anayasa Mahkemesinin bozma gerekçesi doğrultusunda düzenlenen bu maddelerden bir daha yararlanmamasını düzenliyor ki, doğrudur; çünkü, mükerrer faydalanma olacaktır. Diğer taraftan da, tabiî, Türk Ceza Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki; yani, suçun veya cürümün işlendiği sıralarda yürürlükte olan yasa ve daha sonra çıkarılan yasa arasında farklılıklar varsa, failin lehte olanından faydalanması konusunu düzenliyor ki, bu geçici madde de, burada, tabiî, gerekli diye düşünüyorum.

Hayırlı olmasını diliyor; saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Başka söz talebi?.. Yok.

Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun 27.4.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olsun.

11. - Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/878)  (S. Sayısı: 850)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 850 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 7.6.2001 Tarihli ve 4676 sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu maddesi gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon?..

Anayasa Komisyonu üyeleri yok mu efendim?.. Yok.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, yok.

BAŞKAN - Sayın Esengün, sormak bizim hakkımız. Meclisin çalışma süresi var. Yoksa,  yok derim, giderim.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) -  Sayın Başkan, RTÜK Yasası gelecek diye karar yetersayısı istemedik.

BAŞKAN - Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

Zorunlu Deprem Sigortası Kanunu Tasarısı ile Zorunlu Deprem Sigortasına Dair 587 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakeresine başlayacağız.

12. - Zorunlu Deprem Sigortası Kanunu Tasarısı ile Zorunlu Deprem Sigortasına Dair 587 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/782, 1/609) (S. Sayısı: 824)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Bu duruma göre, komisyon ve hükümet hazır bulunmadığından... Bugünkü çalışmalarımızın da sonuna yaklaştık.

Bu nedenle, Türkiye bilişim stratejileri konusundaki genel görüşmeyi yapmak, sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 30 Nisan 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati : 18.20

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.