Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 90       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

80 inci Birleşim

28 . 3 . 2002 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Cavit Kavak'ın, 17-23 Mart 2002 tarihleri arasında Fas'ın Marakeş şehrinde yapılan 107 nci Parlamentolararası Birlik Konferansına katılan Türk delegasyonunun yaptığı çalışmalara ve konferansta kabul edilen bildirilere ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Özyol'un, Et ve Balık Ürünleri AŞ'nin Sümer Holdinge bağlanması durumunda hayvancılık faaliyetlerinde karşılaşılabilecek sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı

3.- İzmir Milletvekili B. Suat Çağlayan'ın, uluslararası sigara firmalarının düzenledikleri kampanyalarla  çocukları ve gençleri sigara içmeye özendirmelerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 22 arkadaşının, sözde Ermeni soykırımı iddialarına karşı izlenecek bir politika belirlenmesi konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/27)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Yunanistan Parlamento Başkanı Apostolos Kaklamanis'in, Atina'da düzenlenecek olan XIII. EUREKA Parlamentolararası Konferansına vaki resmî davetine Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir parlamenter heyetle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1028)

IV.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- 28 Mart 2002 Perşembe günkü birleşimde gündemin 9 uncu sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

2.- Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarının 7 nci maddesinin, görüşmeler sırasında ileri sürülen görüşler dikkate alınarak ve bazı maddelerde yapılan değişiklikler nedeniyle yeniden görüşülmesine dair hükümet talebinin uygun bulunduğuna ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) 

2.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

3.- Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/893) (S. Sayısı : 833)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, DLHİ Genel Müdürlüğünün balıkçı barınakları projelerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/6159)

2.- İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, tapulu arazileri orman arazisi kapsamında değerlendirilenlerin mağduriyetine ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan'ın cevabı (7/6234)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Artvin İli ve Artvinlilerin sosyal ve ekonomik sorunları ile alınması gereken tedbirlere,

Adana Milletvekili Yakup Budak, muhtarların sorunlarına,

Ordu Milletvekili İhsan Çabuk, Ordu İlinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz ve 20 arkadaşının, uygulanan ekonomik ve sosyal politikalar konusunda,

Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu ve 20 arkadaşının, olası bir depreme karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla,

Birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri (10/270, 10/271) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı :527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri (1/744) (S. Sayısı : 786),

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S. Sayısı : 433),

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666),

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675),

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676),

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;

Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının (1/913) (S. Sayısı : 770) görüşmeleri, hükümet temsilcisi Genel Kurulda hazır bulunmadığından, bir defaya mahsus olmak üzere,

Ertelendi;

Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının (1/893) (S. Sayısı : 833) 4 üncü maddesinin oylanması sırasında karar yetersayısı bulunmadığından;

28 Mart 2002 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.48'de son verildi.

 

 

 

Ali Ilıksoy

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Kemal Albayrak

 

Mehmet Ay

 

Kırıkkale

 

Gaziantep

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


           No . : 111

II. - GELEN KÂĞITLAR

28.3.2002 PERŞEMBE

Tasarı

1.- Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/963) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.3.2002)

Teklif

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu'nun; Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/923) (İçişleri  Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1.-Niğde Milletvekili  Doğan Baran'ın, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün   "TAKBİS" projesi ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin  Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/6736) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.3.2002)

2.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, ekonomi yönetimine ilişkin Devlet  Bakanından (Kemal  Derviş) yazılı soru önergesi (7/6737) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.3.2002)

3.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, özel bankaların yönetim ve denetimlerine ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6738) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.3.2002)

4.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, BDDK'nın malî krizdeki rolüne ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6739) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.3.2002)

5.- Ankara  Milletvekili M. Zeki Çelik'in, bankalarca medya kuruluşlarına verilen kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6740) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.3.2002)

6.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, bir üniversite öğretim üyesinin üniversiteden ilişiğinin kesilmesinin nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6741) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.3.2002)

7.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, bir üniversite öğretim üyesinin disiplin cezası alıp almadığına ilişkin  Millî Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6742) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.3.2002)

8.- Ankara  Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Moon tarikatının Türkiye'deki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6743) (Başkanlığa geliş  tarihi: 26.3.2002)

9.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, bazı imam hatip okullarında öğrencilerin eğitim haklarının ellerinden alındığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı soru önergesi (7/6744) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.3.2002)

10.- Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in, Bitlis-Mutki-Geyikpınar Bucağının sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6745) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.3.2002)

11.- Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in, Bitlis'in afete maruz kalan bazı köylerine yapılacak yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6746) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.3.2002)

Genel Görüşme Önergesi

1.- Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 22  arkadaşının, sözde Ermeni soykırımı iddialarına karşı izlenecek bir politika belirlenmesi konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/27) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.3.2002)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

28 Mart 2002 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Mehmet AY (Gaziantep), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, 17-23 Mart 2002 tarihleri arasında Fas'ın Marakeş Şehrinde yapılan 107 nci Parlamentolararası Birlik Konferansı hakkında söz isteminde bulunan İstanbul Milletvekilimiz Sayın Cavit Kavak'a aittir.

Buyurun Sayın Kavak. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Cavit Kavak'ın, 17-23 Mart 2002 tarihleri arasında Fas'ın Marakeş şehrinde yapılan 107 nci Parlamentolararası Birlik Konferansına katılan Türk delegasyonunun yaptığı çalışmalara ve konferansta kabul edilen bildirilere ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET CAVİT KAVAK (İstanbul) - Sayın Başkan, Parlamentonun değerli üyeleri; hepinizi en derin saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Fas'ın Marakeş Kentinde 17-23 Mart tarihleri arasında yapılan Dünya Parlamentosu 107 nci Genel Kurulu hakkında, özellikle basında çıkan bilgiler nedeniyle, açıklama ihtiyacı duydum.

Toplantının ana konusu terörizmdir.

Toplantı, kadın toplantısı değil, 107 nci Genel Kuruldur; yılda bir yapılır.

Konseyde 125 ülke temsil edilmiş, temsilcilerin 112'si erkek, 13'ü kadındır.

Konferansta 94 ülke söz almış, 87 konuşmacı erkek, sadece 7 konuşmacı kadındır.

Konferansa davet edilen meclis başkanlarının 44'ü de erkektir.

Tabiî, bu manzara beni memnun etmiyor. Benim gönlümden geçen, bu Bakanlar Kurulu sıralarında oturan bakanların en az yarısının bayan, bu komisyon sıralarında oturan 30 komisyonun,  en azından 15'inin başkanının da bayan olmasıdır; ama, buna, IPU Türk Grubu karar vermemektedir.

IPU, çalışmalarını 4 komite vasıtasıyla gerçekleştirir. Birinci komite, siyasî meseleler, uluslararası güvenlik ve silahsızlanma meseleleri; ikinci komite, parlamenter, adlî ve insan hakları meseleleri; üçüncü komite, ekonomik ve sosyal meseleler; dördüncü komite, eğitim, bilim, kültür ve çevre meseleleriyle ilgilenir.

Ayrıca, Kıbrıs grubu da 3 üyeyle görevine devam etmektedir. Kıbrıs Adası üzerinde yaşayan Türk ve Rum halklarının görüşlerinin alındığı önemli bir platformdur. Garantör devletlerin ulusal gruplarından da temsilcilerin görüşleri alınmaktadır, Parlamentolararası Konseye yıllık rapor sunmaktadır.

Parlamenterlerin İnsan Haklarını İnceleme Komitesi, dünyanın tüm bölgelerinden yaklaşık 35 ülkedeki eski parlamenterlerin durumlarıyla ilgili ortalama 450 dosyayı incelemektedir. Komite, Türkiye Büyük Millet Meclisinin eski üyeleri hakkında da çeşitli dosyaları incelemeye devam etmektedir. Ülkemize ait dosya sayısı 16'dır.

Sayın Başkan, delegasyonumuz adına, Genel Kurulda bir konuşma yaptım. Konuşmamda, özetle, 12-13 Şubatta İstanbul'da yapılan Medeniyetler Forumundan bahisle, barış ve özgürlük için mücadelemizde dinler ve kültürler arasında diyalogu sıklaştırarak, ekonomik büyümeyi gerçekleştirebileceğimizi; 11 Eylülde, serbest ticaretle simgelenen İkiz Kulelere yapılan saldırının özgürlük ve demokrasiye yapıldığını, Amerika bile olsa, hiçbir ülkenin tek başına kendini koruyamayacağını ve dünyadan izole olamayacağını hatırlattım. Afganistan'ın yeniden yapılanmasında, Arap-İsrail çatışmasında çözüm bulma, gelişmekte olan ülkelere yardım eli uzatılarak yoksulluk, adaletsizlik, açlık ve hastalıklara karşı olduğu kadar ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı mücadele etmemiz gerektiğini belirterek, karşı karşıya olduğumuz diğer bir konunun yeni nesille dayanışma olduğunu, mevcut eğitim sistemimizin dünya ekonomisinin ihtiyaçlarını karşılamadığını, okullara ve ailelere büyük sorumluluklar düştüğünü, ortak değerlerimizin tek çıkış noktamız olabileceğini söyledim.

Komitelerde, Sayın Ziya Aktaş, son birkaç yıldır ekonomi politikalarının önemli ölçüde liberalleştiğini, ulaşım ve iletişim masraflarının hızla düştüğünü, bilgi teknoloji kullanımının gelişmesi ve yayılmasıyla kur  ve sermaye piyasalarının etkin iletişimden yararlanan ilkler olduğunu hatırlatarak, sanayi sonrası çağı, hizmet toplumu ve bilgi toplumu ilişkilerini irdeledi.

Sayın Mehmet Hanifi Tiryaki, Rio'dan on yıl sonra Küresel Çevre Bozulması ve Kyoto Protokolü için parlamenter destek konusunda hava kirliliği, suyun kalitesi, toprak erozyonu ve küresel ısınmanın ekonomik faaliyetlerle yakın ilişkisini, ancak uluslararası destekle çevrenin korunabileceğini, Türkiye'nin çevre yasalarına büyük önem verdiğini, Türkiye'de parlamenterlerin ileri teknoloji ve temiz enerji kullanımını desteklediklerini ve Konvansiyona üye olmak için gerekli prosedürleri başlatmış olduğunu belirtti.

Sayın Cengiz Güleç, konferansın ana konusu olan terörizmle mücadelede, Türkiye'nin tam destek vermeye kararlı olduğunu, Önlemler Raporunu tamamlayarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Terörizm Komitesine gönderdiğimizi, NATO, AGİT, Avrupa Konseyi gibi uluslararası ve bölgesel organizasyonlara terörle mücadele konusunda destek verdiğimizi, Birleşmiş Milletlerin 12 uluslararası konvansiyonunu onaylayan ilk ülkelerden birisi olacağımızı belirtti.

Sayın İrfan Gündüz, Sayın İsmail Karakuyu ve Sayın Turhan Alçelik, Akdeniz Komitesi Toplantısına katılarak önemli katkılarda bulunmuşlardır.

Konferansta İngiliz Milletvekili John Austin, PKK konusunda, Güney Kıbrıs Milletvekili Bay Anastasiades de Kıbrıs konusunda Türkiye'yi eleştirmişlerdir. Heyetimiz adına, bu konuda görevli Sayın Ziya Aktaş cevap vermiştir.

Terörle bağlantılı insanların haklarının İngiliz milletvekili tarafından savunulduğunun üzücü olduğunu, Türkiye'de binlerce insanın yaşam haklarının ellerinden alındığının unutulduğunu vurguladı.

Ayrıca, Güney Kıbrıslıların timsah gözyaşları döktüklerini, bugünkü durumdan Güney Kıbrıs'ın faydalanmakta olduğunu, Kıbrıs Türk Halkının senelerdir insanlıkdışı bir ambargoya tabi olduğunu, Rumların sözde "Kıbrıs Hükümeti" adı altında, hiçbir şekilde Kıbrıs Türk Halkını ve yasal toprağını temsil edemeyeceğini belirtti.

Konferansta kabul edilen terörizm bildirisinde, terörizmin tehdit olduğu, tüm devletlerin önlem alması gerektiği, hiçbir biçiminin meşru olmadığı, parlamentoların önlemler almaya davet edildiği, devletler tarafından verilen desteğin de terörist faaliyet kabul edileceği, her kişinin yaşam ve güvenlik hakkı bulunduğu, uluslararası antiterörist konvansiyonlarının uygulanması, organize suçlarla terörizm arasındaki bağlardan endişe duyulduğu, terörizmin herhangi bir dine, medeniyete veya millete atfedilemeceği; aksi takdirde, bunun, insanlığın tümü için bir tehdit oluşturacağı kabul edilmiştir.

Son bildiri de İsrail ve Filistin'le ilgilidir. Güvenli ve birbirinin sınırlarını tanıyan, yan yana yaşayan iki devlet İsrail ve Filistin'in, ortak bir gelecek için, barış için müzakereye başlamaları, Amerika, Rusya ve Avrupa Birliğinden özel elçiler ve Birleşmiş Milletlerden özel koordinatörler aracılığıyla bölgeye barış için ellerinden geleni yapmaları, ateşkese uymaları, savaşı sona erdirmeleri, her türlü parlamenter ve parlamentolararası barış girişimlerini desteklemeleri kabul edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kavak, 1 dakika içerisinde toparlayın efendim.

Buyurun.

MEHMET CAVİT KAVAK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli üyeler; ben, bu İsrail ve Filistin bildirisi vesileyisle, bu topraklarda şehit olan ve bugün toprağa verdiğimiz Hava Binbaşı Cengiz Toytunç'a Allah'tan rahmet diliyor; hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ediyoruz Sayın Kavak.

Biz de şehit Binbaşımız Cengiz Toytunç'a Allah'tan rahmet diliyor; silahlı kuvvetlerimizin ve ulusumuzun başı sağolsun diyoruz.

Bu konuda yerinden söz isteminde bulunan Sıvas Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ceylan'ın da sanıyorum, bu yönde bir istemi var.

Çok kısa olmak üzere, buyurun Sayın Ceylan.

MEHMET CEYLAN (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batı Şeria'nın El Halil Kentinde Uluslararası Geçici Mevcudiyette görev yapan subaylarımıza yönelik menfur saldırı sonucu, Hava Binbaşı Cengiz Toytunç'un şehit edilmesi ve Yüzbaşı Hüseyin Özarslan'ın da ağır yaralanması milletimizi mateme boğmuştur.

Bu insanlık dışı saldırıda şehit olan Binbaşımıza Allah'tan rahmet, ailesine ve kahraman silahlı kuvvetlerimize baş sağlığı, ağır yaralanan yüzbaşımıza da acil şifalar diliyoruz.

Yüce Türk Milletinin bağrından doğan kahraman Silahlı Kuvvetlerimiz, bölgemizde ve dünyada her zaman barışa hizmet etmiş, sürekli gelişen gücüyle de dostlarımıza güven, düşmanlarımıza da büyük bir korku vermiştir.

Bu hain saldırıyı gerçekleştiren barış düşmanlarının bir an önce yakalanması ve hak ettikleri cezayı alması, büyük acımızı az da olsa dindirecektir. Bu konuda, devletimizin ilgili birimlerinin gerekli girişimleri en etkili bir şekilde yapacaklarına bütün kalbimle inanıyorum.

Bütün dünya şunu çok iyi bilmelidir ki, Yüce Türk Milleti, kahraman Mehmetçiklerine kalkan hain elleri her zaman kırmıştır. Bu konuda da, her zamanki kararlı tutumunu zamanı gelince tüm dünyaya gösterecektir.

Yüce Türk Milletinin başı sağolsun diyor; saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün arkadaşlarım bu temennilerinize katılıyor efendim.

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Saray, buyurun efendim.

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Müsaadeniz olursa, yerimden çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Kavak'ın konuşmasıyla mı ilgili efendim?

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Evet.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Kavak'ın duyarlılığı nedeniyle kendisine teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Sayın Kavak'ın söylemleri oldukça doğru; ancak, eksiktir. Bilindiği gibi, IPU'nun dünyadaki kurul toplantıları, kadın milletvekillerinin açılış toplantısıyla başlar. Bizim hassasiyetimiz sadece bu noktadan kaynaklanmıştır. Yoksa, hiçbir şekilde komisyonumuza karşı yapılmış bir eylem değildir. Avrupa Birliğine giriş sürecinde olan Türkiye'de, Avrupa Birliğine giriş sürecini yürüten bir partinin Genel Başkan Yardımcısı durumunda olan ve Komisyon Başkanımız olan Sayın Kavak'ın, kadın milletvekillerinin açılış toplantısına daha çok hassas olacağını ümit ederek, açıklaması için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Saray.

ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan... Sayın Başkan..

B. SUAT ÇAĞLAYAN (İzmir) - Sayın Başkan, gündemdışı konuşma talebim vardı.

BAŞKAN - Bir dakika efendim, bekleyin...

Buyurun Sayın Aktaş, hangi konuda efendim?

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, aynı konuda açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Siz katıldınız mı o toplantıya?

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Efendim, izin verirseniz arz edeyim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aktaş, siz de meramınızı ifade edin.

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Efendim, bu heyete katılan bütün arkadaşlarımız -az önce Sayın Kavak da açıkladılar- elimizden gelen görevi yaptık. Orada, aslında, ülkemizi ve halkımızı en iyi şekilde temsil etmek, en temel görevimiz ve inancımız oldu. Burada, kadın ve erkek ayırımı yapılmadı.

Anlayamadığım şekilde, Gönül Hanım, konuyu, tekrar, zannediyorum eksik bilgilendirerek gündeme getirdi. Efendim, açılış toplantısından önce resmî açılış, Kral tarafından yapıldı.

BAŞKAN - Efendim, bayan mıydı Kral?

A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Hayır efendim.

Resmî açılış yapılmadan önce, belirli gruplar, belirli alt komiteler toplantılar yaparlar. Bu toplantılardan birisi de, kadın parlamenterler toplantısıydı. Onun için, bir düzeltme olarak arz edeyim: Açılışın "kadın parlamenterler toplantısıyla yapılması" söylemi, doğru bir söylem değildir ve bunun ötesinde, konunun, âdeta bir kadın - erkek ayırımına dönüşmesini kınıyorum, ayıplıyorum.

Sayın Saray, belki kastetmedi; fakat, Sayın Saray'ın başlattığı birtakım söylemler, basında ve medyada, çok yersiz ve haksız birtakım eleştirilere neden oldu. Basın ve medyada haksızca yer alan o görüşleri de tekrar kınıyorum ve çok üzgünüm bunu söylemeye. Bu söylemlere yer veren basın ve medya organlarının hepsi de, biz bu görevden döndükten sonra, oralarda yaptığımız konuşma, oralarda neleri savunduğumuz hakkında tek bir kelime sormadılar; bu konuyla, tek bir kelimeyle bile ilgilenmediler.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri konuşmalarına dikkat ederlerse, sorumlu davranırlarsa, basınımız da yazmaz. O konuda, basınımızı suçlamayın; biraz da kendimizde suç arayalım.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkan, bu konuda ben de görüşlerimi arz etmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim, siz de görüşlerinizi bildiriniz.

MUSTAFA MURAT  SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, buradan, arkadaşımız da söz istiyor.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) -  Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Bakın, arkadaşlar, bu konuda, müşterek sözcü olarak Sayın Cavit Kavak'a söz verdim; ama, bu hakkı istismar ederseniz, bir daha hiçbirinize söz vermem.

Buyurun Sayın Alçelik.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) -  Sayın Başkan, burada, kesinlikle bir hak istismarı söz konusu değildir.

BAŞKAN - Efendim, yani, Sayın Gönül Saray'la ilgili, o kadar çok, böyle, hepinizin birden saldırmasını da anlayamadım. Gönül Hanım görüşlerini ifade etmiş, Sayın Kavak'a da müşterek görüşlerinizi ifade etmek üzere söz verdim. Sanıyorum, gereği yerine getirildi; ama, hepinizin aynı hassasiyeti göstermesini de doğrusu anlayamıyorum.

Buyurun efendim.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) -  Sayın Başkanım, önce, bir düzeltme istirham ediyoruz sizden; saldırı... Kesinlikle, hiç kimsenin hiç kimseye burada saldırdığı yok. Bir Başkan olarak, lütfen, bu ifadenizi düzeltin önce.

Biz, Meclis adına, Türkiye Cumhuriyeti adına bir göreve gitmişiz heyet olarak, 7 kişilik bir milletvekili heyeti ve Meclis Başkanlığının görevlendirdiği arkadaşlarla beraber; yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçtiği bir komisyon; ancak "gazeteler yazdıysa doğrudur" diye ifade ediyorsunuz. Hayır; gazeteler yanlış yazdı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Siz, benim beyanımı anlamadınız.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) -  Anladım efendim...

BAŞKAN - Milletvekilleri ne konuşursa, basın onu yazar; Sayın Gönül Saray konuşmuşsa, onu yazmıştır.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) -  Hayır efendim, o doğru değil; işte, onu düzeltiyorum. Burada yapılan görevle ilgili yazılanların birçoğu yanlış oldu. Sayın Hanımefendinin -Mecliste de açıklama yapmış, ben daha sonra öğrendim- verdiği bilgi doğru değildir. Doğrusu şu: Parlamentolararası Birlik Komisyonu 113 yıllık bir Komisyon, Dünya Parlamentosu ve bu yılki ana gündemi terörizm ve ikinci önemli konusu da Filistin.

BAŞKAN - Efendim, bunları ifade ettiniz... Lütfen ama... Yani, aynı şeyi tekrarlamanın bir mantığı var mı?!

TURHAN ALÇELİK (Giresun) -  Sayın Başkanım, bir hak istismarı yapmıyoruz. İzin verin, bu Meclis, önce, bu konuyla ilgili doğru bilgilensin.

BAŞKAN - O zaman, Sayın Cavit Kavak doğru bilgilendirmedi diyorsunuz...

TURHAN ALÇELİK (Giresun) -  Efendim, yeterli zaman yok ki açıklama için. İzin verin...

BAŞKAN - Efendim, izin vermiyorum; fayda hâsıl olmuştur. Diğer arkadaşlara da söz vermiyorum.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) -  Sayın Başkanım, bu yaptığınız ayıptır!

BAŞKAN - Vermiyorum efendim!.. Hayır efendim!.. Vermiyorum...

TURHAN ALÇELİK (Giresun) -  Hakikaten, ayıptır! Lütfen!..

BAŞKAN - Vermiyorum efendim... Kesiyorum sözünüzü... İstismar ediyorsunuz efendim; olur mu bu kadar şey?!

TURHAN ALÇELİK (Giresun) -  Meclisin hakkını korumuyorsunuz.

BAŞKAN - Olur mu böyle bir şey efendim?!

TURHAN ALÇELİK (Giresun) -  Sayın Başkan, Meclisin hakkını korumuyorsunuz.

BAŞKAN - Ben, Meclisin hakkını en üst düzeyde koruyorum; siz, hakkı istismar ediyorsunuz.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Hayır efendim... Siz, Meclisin hakkını korumadınız.

BAŞKAN - İkinci söz, Et ve Balık Kurumunun Sümerbanka bağlanması hakkında söz isteminde bulunan Adıyaman Milletvekili Mehmet Özyol'a aittir.

Buyurun Sayın Özyol.

2.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Özyol'un, Et ve Balık Ürünleri AŞ'nin Sümer Holdinge bağlanması durumunda hayvancılık faaliyetlerinde karşılaşılabilecek sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Et ve Balık Ürünleri AŞ'nin Sümer Holdinge bağlanmasıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 8 Şubat 2002 gün ve 1020 sayılı yazısıyla, Et ve Balık Ürünleri AŞ'nin tüzelkişiliğini sona erdirmek üzere Sümer Holdingle birleştirilmesine karar verilmiştir. Karar uyarınca, Et ve Balık Ürünleri AŞ'nin tüzelkişiliği sona erecek, bağlı kombinalar, bundan sonra, Sümer Holding kapsamında faaliyetlerini yürütecektir. Görünürde, yapılan, bir şirketin bir holdinge bağlanmasıdır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, bu kararın, özelleştirme kapsamında ayrı ayrı tüzelkişilerin yarattığı gereksiz masrafları önlemek amacıyla alındığını savunmakta ve bu iddiayla ilk anda rasyonel görünmektedir; ancak, konuya yalnızca idarî değil, toplumsal ve ekonomik boyutlarla bakıldığında, bu rasyonelliğin irrasyonel sonuçlar yaratacağı, sağlanan tasarruftan çok daha fazlasının toplumsal olarak ödeneceği hemen anlaşılmaktadır; çünkü, gelişmeler, bir tüzelkişiliğe değil, hayvancılıkla ilgili önemli bir faaliyete son verilmesidir.

Et ve Balık Ürünleri AŞ bir uzmanlık kuruluşudur. Hayvancılığın bir uzmanlık alanı olduğu malumdur. Hayvancılığın, kırdan kente göçü engellemekten, sağlığa birçok alanda ekonomik ve sosyal etkileri olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, Et ve Balık Ürünleri AŞ denilince, söz konusu olan yalnızca bir şirket değil, bir sektör olarak hayvancılık anlaşılmaktadır. Et ve Balık Ürünleri AŞ bir ihtisas kuruluşudur. Yüzde 5'in altındaki bir payla gerçek bir rekabet ortamı yaratarak serbest piyasa şartlarını oluşturmakta, özel sektörün kolaylıkla piyasaya girmesine imkân sağlamakta, piyasanın yüzde 95'inin özel sektörün elinde bulunmasına ortam hazırlamaktadır. Diğer yandan, küçük bir pazar payıyla besiciyi, üreticiyi ve tüketiciyi koruyabilecek fiyatı da oluşturabilmektedir. Sümer Holding, kendi işlevini bile yerine getirememektedir.

Bakınız, Adıyaman Sümer Holding mensuplarının iç yakarışları var, şikâyetleri var; bizi özelleştiriyorlar ve birçok insanımızı kapı önüne atacaklar diyorlar. Bununla birlikte, Adıyaman'da herhangi bir şekilde faaliyetin artık olmayacağından yakınıyorlar. Sümer Holdingin dünü ve bugünü konusunda çok şey söylemeye gerek yok; onbeş yıldır özelleştirme kapsamı ve programında olduğu, tesislerinin peyderpey özelleştirildiği bilinmektedir; personel sayısı, yaklaşık 40 000'den 8 500'e inmiş, mağaza sayısı 42'den 19'a inmiş ve böylece, oldukça küçülmüştür. Et ve Balık Ürünleri AŞ, Sümer Holding bünyesinde faaliyetlerini sürdüremeyecektir.

Tasarruf görüntüsü altında alınan birleştirme kararının temel sonuçlarını değerlendirmekte önemli bir fayda vardır. Et ve Balık Ürünleri AŞ'nin Sümer Holdinge bağlanması durumunda, idarî kadro açısından bir tasarruf sağlanacağı kuşkusuz. Şirkette daha az yönetici çalışacak, idarî kadroda ve bu alandaki giderlerde bir tasarruf sağlanacak; ancak, bunun toplam giderler içindeki oranı nedir ki... Bu alanda bir tasarruf, şirketin asıl üretim alanlarındaki giderlerde bir değişiklik yaratmayacaktır. Kaldı ki, aynı tasarrufu idarî tedbirlerle sağlamak da çok mümkündür; ancak, asıl irdelenmesi gereken konu, Et ve Balık Ürünleri AŞ'nin, Sümer Holding bünyesinde hayvancılık faaliyetlerini yerine getirip getiremeyeceği tartışmalıdır; bunu, iyi düşünmek lazım.

Öncelikle, hukuksal sorunlar vardır. Elimde bir hayli doküman, bilgiler var; ancak, bu bilgileri anlatabilmem için bu zaman yeterli değildir. Ben, yıllar önce kombina müdürlüğü yapmış birisi olarak şu manzarayı gözünüzün önüne getirmek istiyorum. Doğunun, hayvancılık bakımından en önde geldiği, büyük bir kapasiteye sahip olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bununla ilgili şunu açıklamak istiyorum: Bir zamanlar Süphan Dağı eteklerinde dolaştığımız zaman, 500'den aşağı olmamak üzere sürü ve her sürüde 500 baş hayvan bulunmaktaydı; ama, şimdi, Süphan Dağının eteklerine gittiğimiz zaman bir tek sürüyü görmemiz mümkün değildir. Doğunun yegâne geçim kaynağı olan bu hayvancılığın önünün kesilmesi, ancak ve ancak, bu yanlış tasarrufların sonrasında olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyol, 1 dakika içinde toparlayın efendim.

MEHMET ÖZYOL (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Hangi özelleştirme yapıldı da, ondan bu memleketimiz fayda görebildi?! Biz, özelleştirmenin karşısında değiliz; faydalı olan her türlü özelleştirmenin yanındayız; ancak, istihdamın, bugün için, sadece ve sadece yapıldığı bu yerlerin kurtulmasının yanında, 440 sayılı İktisadî Devlet Teşekkülleriyle ilgili Yasa hükümleri çerçevesinde, et alımlarının, et üretiminin, hayvancılığın hijyenik şartlar içerisinde, sağlıkla kamuya sunulmasında bir aracı görev yapan et- balığın yok edilmesi hepimizi düşündürmektedir.

Adıyaman'da, hayvancılıkla ilgili birtakım şeylerin başlatıldığı bir dönemde, bu özelleştirme sebebiyle de herhangi bir yatırım yapılamamakta; mevcut et-balık satılmaktadır. Neresine bakarsanız bakın, ülkenin her tarafı bir yangın ve talan yerine dönmüştür; buradaki tutarsız kararlar hepimizi dilhun etmiştir. Bu yanlış tasarruflara daha ne zamana kadar devam edilecek; artık, buna son vermenin zamanı gelmedi mi? Bu bakımdan son derece üzüntülüyüz. Bu üzüntümüzün devam etmemesi için hükümeti intibaha davet ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Sayın Bakan yanıt verecek sanıyorum.

Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum ve aziz şehidimizin hatırasını tazizen hepinize başsağlığı diliyorum; ülkemiz sağolsun.

Biraz evvel, Adıyaman Milletvekili değerli arkadaşımız, Et-Balık Kurumunun Sümerbanka bağlanışıyla ilgili olarak gündemdışı yapmış olduğu konuşmada, özelleştirmeden hayır gelmediği şeklinde bir ifadede bulundu.

Değerli arkadaşlar, bu noktada, bir polemik anlayışı içerisinde cevap vermek yerine, fiilî olarak temas etmesi lazım geldiğine inandığım, Et ve Balık Kurumunun durumuyla ilgili malumat arz etmeyi tercih ediyorum.

Et ve Balık Kurumunu, Sümer Holding bünyesinde faaliyetlerini sürdürecek şekilde aynen muhafaza ediyoruz. Hiçbir iltibasa, hiçbir yanlış anlamaya, tevile meydan bırakmadan açık ifadesiyle söylüyorum: Et ve Balık Kurumu, Sümer Holding bünyesinde bugüne kadar sürdürdüğü faaliyetlerine aynen devam edecektir. Hiçbir kombinanın kapatılacağı dedikodusu doğru değildir, hiçbir işletmenin kapatılacağı dedikodusu doğru değildir, işçilerin toptan çıkarılacağı dedikodusu değildir. Bunlar, belli siyasî amaçlarla, bir bardak suda fırtına yaratmak hevesinden kaynaklanmış ifadelerdir.

Size, hadisenin siyasal sorumluluğunu yüklenen arkadaşınız olarak, millet kürsüsünden, millete de hitaben ifade ediyorum: Et ve Balık Kurumu, bugüne kadar yürütmekte olduğu faaliyetlerine aynen devam edecektir, (ANAP ve MHP sıralarından alkışlar) hiçbir şekilde kapatılmaları da söz konusu değildir. İdarî anlamda, tasarruf etmek ihtiyacıyla almış olduğumuz bu karar ve uygulama, benzer kuruluşlarla birlikte mütalaa edildiğinde, sayın milletvekilim, yaklaşık 97 000 000 dolar civarında bir tasarruf sağlayacaktır. Bunun da ne kadar önemli bir meblağ olduğunu hepinizin takdir edeceğinden eminim.

Değerli arkadaşlar, bugüne kadar almış olduğumuz kararlar çerçevesinde, Et ve Balık Kurumu, evet, elbette ki, hayvancılık politikamızda önemli bir unsurdur; elbette ki, et politikamızda, kanatlı hayvanlar politikamızda, devlet adına yürütülmekte olan, uygulanmakta olan politikaların aracı olarak önemli bir kurumdur; ancak, bunun da, ilanihaye, sürekli zarar eden bir mekanizma içerisinde yürütülmesini de anlayışla kabul etmek doğru değildir, mümkün değildir.

Bakınız, size, kısa bir malumat olarak arz edeyim. Et ve Balık Kurumunu özelleştirme kapsamının içine aldığımız, programa aldığımız tarihten bu yana,  program kapsamı içinde olduğu yaklaşık yedi yıllık dönem içerisinde Et ve Balık Kurumuna tam 510 000 000 dolar kaynak aktardık; fevkalade yüksek bir meblağ. Biz bu 510 000 000 doları, Et ve Balık Kurumuna aktaracağımız yerde, doğrudan doğruya besiciye verseydik ve besici politikasını destekleyen bir finans aracı olarak kullansaydık bundan çok daha etkili sonuçlar elde edebilirdik; ancak, devlet, bir kere, Et ve Balık Kurumu diye bir kurum kurmuş ve bunu da bugün sürdürmek durumunda olduğumuz için, bu parayı gönderdik. Et ve Balık Kurumuna her ay 2,5 trilyon, yaklaşık 2 000 000 dolar kaynak aktarmak durumundayız. İşte bu kaynağı tasarruf etmek için bu kararı aldık ve bu kararda da başarılı olacağımıza eminiz.

Değerli arkadaşlar, mevcut kombinaları isim isim, tek tek zikrediyorum ki, işitenler bilsinler, öğrensinler ki, bu kombinalara zerre kadar halel gelmeyecektir. Adana'daki, Bingöl'deki, Diyarbakır'daki, Erzurum'daki, Kayseri'deki, Konya'daki, Manisa'daki, Sakarya'daki, Van'daki, Ankara Sincan'daki kombinalara hiçbir zarar gelmeyecek, faaliyetlerine aynen devam edeceklerdir.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ağrı'daki ne olacak Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Ağrı'daki özelleştirilmiş olanlardan; ben, fiilî durumdakileri, Et ve Balık Kurumunun içinde olanları söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, son günlerde, basında, bu kurumla ilgili olarak amaçlı bir siyasî tezgâhlamanın söz konusu olduğu ifade ediliyor. Böyle şeylere ne itibar ederim ne de bunların doğru olduğunu kabul ederim. Meclisimizin her zaman aklıselimden yana tavır takınacağına, karar alacağına inanırım ve o çerçevede sizi bilgilendiriyorum.

Et ve Balık Kurumunun, şu ana kadar, Türkiye'nin hayvancılık politikasında ve uygulamasındaki yeri yüzde 2 seviyesindedir. Yüzde 2 seviyesindeki bir etkinlik ölçeğiyle bütün piyasayı kontrol edebilmemiz mümkün değildir; ancak, bunu, çok büyük malî desteklerle sağlıyoruz. İşte, biraz evvel arz ettim, 500 000 000 dolar verdik, yılda yaklaşık 100 000 000 milyon dolar.

Diğer bir hususa da işaret etmek istiyorum arkadaşlarım: Şu anda, maalesef, kapasiteleri itibariyle öyle zannedildiği gibi değildir. Değerli milletvekili arkadaşımızın, kendi meslek hayatından örnek getirerek "kombina müdürlüğü yaptım ve konulara tümüyle vâkıfım" demiş olmasından da ayrıca büyük bir memnuniyet duyuyorum; çünkü, kendisinin ihtisas ve bilgi alanında bir konuyu açıklığa kavuşturmak durumundayım.

Maalesef, bugün, kombinalarımızdaki kapasite kullanım oranları yüzde 20'nin altındadır. Yani, şu anda isim isim zikretmek mümkündür, mesela, en yüksek derecede kombina kapasite kullanım oranına ulaşmış olanı Erzurum'daki kombinadır, yüzde 25 seviyesindedir, hâlâ, kapasitenin yüzde 75'i atıldır.

ASLAN POLAT (Erzurum) - 1980 öncesi kaçtı Sayın Bakanım?

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Ben, elimdeki istatistiklere göre söylüyorum. Ben, Özelleştirme İdaresinin kapsamında bulunan Et ve Balık Kurumunun, şu anda, değerli milletvekillimizin iddia ettiği gibi, sonuna kadar ihtiyaçları karşılayamayan noktada olmadığını, maalesef, kapasite kullanımlarının böyle olduğunu söylüyorum.

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Sayın Bakan, o konuda size belge verebilirim.

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, diğer bir noktaya gelince: Et ve Balık Kurumunun kâr ettiği iddiası da varit değildir. Et ve Balık Kurumuna, her sene dünyanın parasını aktarıyoruz ve şu anda, Et ve Balık Kurumunun son üç yıllık bilançosuna baktığınız zaman, 100 trilyonun üzerinde bir zarar vardır, 100 trilyon zarar birikmiştir ve önümüzdeki yıllarda, Et ve Balık Kurumunun, kendisine ait programları uygulaması halinde, bu birikmiş zararları bertaraf ederek, yeniden kâra geçebilecek istidatta olduğunu iddia edebilecek kimse de ortada yoktur. Bunların hiçbirisinin kâr edebilecek noktaya geçirilmesi mümkün görülmemektedir. Özelleştirme kapsamında, bu konuya çare üretmek ihtiyacıyla özel bir hazırlık yaptırdık, önümüzdeki günlerde bunu uygulamaya koyacağız. Bu programlar sona erdiği zaman...

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Sayın Bakan, biz, kombinalarda aylar sonrasına gün verirdik, bundan dolayı da, gün veremediğimiz için, bize şikâyetler gelirdi. Nereden nereye gelindi...

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Sayın milletvekilim, mesele sadece hayvanın gırtlağına bıçağı vurmak değil...

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Ben, sistemin hatasına, yanlışlığına değinmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Özyol, lütfen...

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Bakınız efendim, kombina müdürlüğü yaptığınız için, sizin meslekî maharetinize, bilginize, tecrübenize olan saygımı ifade ediyorum. Mesele, kombinada sıraya girmiş olan hayvanın gırtlağını, bıçağı vurup da kesmekten ibaret değil; ondan sonraki işlemleri yapabilecek finansman imkânlarının bulunmadığını söylüyorum; buraya, her sene 100 000 000 dolar civarında bir kaynak aktardığımızı ifade ediyorum ve bunun da getirdiği zararın, birikmiş olarak, şu anda, üç yılda 100 trilyon civarında olduğunu arz ediyorum.

Dolayısıyla, dünyanın hiçbir yerinde, kavurma yapan devlet kalmadı değerli arkadaşlar; dünyanın hiçbir yerinde, sosis yapan da kalmadı; dünyanın hiçbir yerinde, kaz ciğerini teneke kutuya koyup satan devlet de kalmadı. Dolayısıyla...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Peki, bankalara 50 katrilyon aktaran devlet de kaldı mı acaba Sayın Bakanım?!

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Sayın Aslan Bey, gözünüzü seveyim, konuyu saptırmayınız. Benimle, Et ve Balık Kurumunu tartışıyorsunuz; gelin, sizinle Et ve Balık Kurumunu tartışayım. Kendi seçim bölgenizle ilgili olan arkadaşlar buraya geldiler ve her birisi, Erzurum'daki kombinayla ilgili olarak şikâyetlerini ifade ettiler. Zatıâlinizin de, bu bahisteki görüşlerini atfen ifade ettiler. Size de intikal ettirilmek üzere, tek tek kendilerine malumat arz ettim, hatta, bazı metinleri yazılı olarak verdim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Bana gönderin; gelmedi.

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Sayın Himoğlu'nun arkadaşlarına da aynı şeyi söyledim ve kendilerine malumat arz edilmesini istedim. Sayın İsmail Köse için de aynı şeyleri yaptım. Dolayısıyla, Erzurum Kombinasını münferit bir kombina olarak tartışmak yerine, Et ve Balık Kurumunun kapsamındaki bütün kombinalar sistemini bir anlayış içerisinde nasıl ele alabiliriz ve konuya nasıl çözüm getirebiliriz; biz, bu gayretin, bu hedefin peşindeyiz.

Dolayısıyla, herhangi bir şekilde, sayın milletvekilimizin iddia ettiği gibi, kombinalar kapatılacak, işletmeler kapatılacak iddiası varit değildir. Bunların her biri, kendi bünyeleri içerisinde, yürüyüşlerine, faaliyetlerine devam edeceklerdir. Sadece, idarî kadrolarda tasarruf etmek yoluna gittik. Bununla da kabaca 100 000 000 dolar civarında bir tasarruf sağlıyoruz.

Evet, bunun yanı sıra, müsaade ederseniz, şunu da söyleyeyim...

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Estağfurullah, ben, bununla ilgili olduğu için...

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Bunun yanı sıra, şu hususa da işaret edeyim : Biraz evvel, değerli milletvekilim "nasıl oluyor da, Et ve Balık Kurumu gibi bir kurumu, götürüyorsunuz Sümer Holdingin bünyesinde faaliyete devam edecek hale getiriyorsunuz" dedi.

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Tabiî, zarar ediyor ve satılıyor. Zarar eden bir kuruluşa, böylesine bir gerekçeyle, Et ve Balık Kurumunu bağlamak haksızlıktır; yanlış yapıyorsunuz. Bu, benim ihtisas konumdur.

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Çok doğru söylüyorsunuz. Yine, kendim de polemikten kaçınmak isterim.

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) -  Birçok taahhüdü ve sözleşmesi var; ISO 9002 belgesi var, her türlü bağlantısı var.

BAŞKAN - Sayın Özyol, lütfen... Sayın Özyol, böyle bir görüşme usulümüz yok efendim; lütfen...

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Şu anda, mensubu bulunduğunuz partinizin bir zamanlar iktidarda olduğu dönemde yapılmış olan bazı uygulamalar vardır; onları da, burada, size, yine, polemik ihtiyacıyla değil, sadece hafıza tazelemeniz için söylüyorum.

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Bizim söylediklerimizde de polemik yoktur; hayatın gerçeklerinden size yansımalar yapıyoruz...

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - TURBAN'ı da, götürdük Et ve Balık Kurumuna bağladık. ÇİTOSAN, Et ve Balık Kurumunda yapıldı... Yapağı Tiftik, orada yapıldı... Süt, orada yapıldı...

Siz, biraz evvel, Et ve Balık Kurumu gibi çok ihtisas isteyen bir kurumun Sümerbankta nasıl yapılacağı konusundaki tereddütünüzü ifade ediyordunuz, ben de mukabil iddia olarak...

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Gayet tabiî...

BAŞKAN - Dinleyin Sayın Özyol... Lütfen, Sayın Bakanı dinleme lütfunu gösterin,  sabrını gösterin... Lütfen efendim...

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Kusura bakmayın...

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Ben de, mukabil iddia olarak size söylüyorum, diyorum ki: Turizmde ihtisas sahibi olmuş bir şirketi de Et ve Balık Kurumu bünyesinde tasfiye ettik, Çimento Sanayiini Et ve Balık Kurumunun bünyesinde tasfiye ettik, Yapağı Tiftik'i Et ve Balık Kurumunda tasfiye ettik. Bu, bir sistemdir. Siz, kurumların doğrudan doğruya görev anlayışları ve hedefleri tarifi içerisinde baktığınız takdirde, çok haklı görülebilirsiniz; ama, özelleştirme prosedürünün uygulamasındaki başarılı sonuçlar bu mekanizmayla elde edilmiştir ve bundan sonra da, aynı üslupta bu faaliyetlerine devam edecektir.

Özelleştirme İdaresi, kanunun kendisine vermiş olduğu yetkiyi kullanmak suretiyle doğru bir karar almıştır, isabetli bir karar almıştır; ekonomimize 100 000 000 dolar civarında bir tasarruf sağlayacağız. Et ve Balık Kurumunda çalışanlara halel gelmeyecektir, işletmelere en ufak bir şekilde halel gelmeyecektir. Sadece kapatılmış olması gibi basit bir iddianın arkasında, doğması muhtemel spekülasyonları tahrik etmeye yönelik ifadelerin de sağlıklı olmadığını arz ediyorum.

Tekrar buradan ifade ediyorum. Et ve Balık Kurumu konusunda endişekâr hiçbir durum yoktur.

Saygıyla arz ederim. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz, çocukları sigara içmeye özendiren ürünler hakkında söz isteminde bulunan İzmir Milletvekili Sayın Suat Çağlayan'a aittir. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

3.- İzmir Milletvekili B. Suat Çağlayan'ın, uluslararası sigara firmalarının düzenledikleri kampanyalarla  çocukları ve gençleri sigara içmeye özendirmelerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı

B. SUAT ÇAĞLAYAN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dört haftadır Meclis Başkanlığına başvuruyorum, gündemdışı konuşmak için. Amacım, çocuklarımızı, gençlerimizi sigaraya başlatmak için oynanan oyunları anlatmak; ama, bugün, bu sözü, ancak isyan ederek alabildim.

Sigaraya her gün binlerce gencimiz başlıyor. Bu gençler, alkol için ve uyuşturucu için ideal bir aday oluyorlar sigaraya başladıktan sonra ve de sigara komplikasyonları nedeniyle her yıl ülkemizde 100 000 kişi ölüyor.

Böylesine önemsiz bir konuda, tabiî, kolay söz alamazsınız!.. Gündemdışı söz almak için rica etmek, yalvarmak, aracı koymak gerek, bunu biliyorum; ama, ben, sigara içenlere konuşma yapmak istemiyorum, sigaranın konuşarak bıraktırılamayacağını biliyorum. Erişkinin sigarayı bırakması için ya kalp krizi geçirmesi ya felç olması ya kanser olması ya da soluk alamayacak hale gelmesi gerek, bunu biliyorum. Bunun için, benim zorum erişkinler değil, benim zorum gençler. Erişkinler, sigaranın verdiği zararı bilselerdi, Meclis kulisleri, sigara içen siz sayın üyeler nedeniyle dumanaltı olmazdı tabiî, bunu biliyorum. Benim korkum çocuklarımız, gençlerimiz.

Uluslararası sigara firmaları, çocuklarımızı sigara ısındırmak için ve gençlerimizi sigaraya başlatmak için akıl almaz kampanyalar yapıyorlar. Batı'da kaybettikleri pazarın acısını bizim gençlerimizden, çocuklarımızdan çıkarıyorlar. Yasal engellere karşın yoğun promosyon kampanyalarıyla inanılmaz şeytanlıklar yapıyorlar. Ne yapıyorlar, bakın: Sigara paketi şeklinde sakız kutularına, kaçak olarak, sigara firmalarının adlarını yazıyorlar ve çocuk, gidip, bakkaldan, bilmem ne adındaki o sigarayı alır gibi sakızı alıyor; ama, aynı zamanda sigarayı almış oluyor, daha sonra sigara içicisi olarak. Sakızları sigara şeklinde ambalajlara koyuyorlar ve daha çocukluk döneminde ağız alışkanlığı yaratmaya çalışıyorlar. Okulların çevresinde gizlice sigara dağıtıyorlar. Gençlerin cesaret ve macera ruhundan yararlanmak için ralliler, Formulalar düzenliyorlar, onun sponsorluklarını yapıyorlar ve korkunç derecede göze hitap ediyorlar, kulağa hitap ediyorlar, akılda kalıyorlar.

Bazen, sigara firmaları, adlarını yasal nedenlerle kullanamadıkları için simgeleri kullanıyorlar; o, bildiğiniz, bir yığın sigara firmasını çağrıştıran simgeleri. O simgeyi görünce "ha, bu, şu firma" dersiniz "şu sigara" dersiniz; böylece, sürekli kendilerini hatırlatıyorlar. Hepimize yutturdukları, hepinize yutturdukları "light" ve "süper light" adlarını koyarak, hiçbir farkı olmayan sigaraları, sanki çok daha hafifmiş gibi satmaya çalışıyorlar, çok da başarılı oluyorlar. Biliyor musunuz, ne yapıyorlar; isimlerini sürekli gündemde tutmak için iyilik meleği kesilip, sigara karşıtı kampanyalar yapıyorlar ve böylece, tabiî ki, amaç, akılda kalmak, sürekli konuşulmak, kulakta kalmak, gözde kalmak; ama, bu büyük tehlike konusunda hemen herkes duyarsız, hepimiz duyarsızız, hepiniz duyarsızsınız.

İstediğiniz kadar, dünyanın en uygar yasasını çıkarmış olun... Bu Meclis, 4207 sayılı Yasayla gurur duymalı, uygulamadıktan sonra ne işe yarar bu Yasa?! Her yerde görürsünüz "şu kadar cezası" var... Bugüne kadar bir tek ceza kesilebildi mi? Çünkü, uygulaması yok...

Ben, bir zamanlar, bir yerde yetkiliyken, bu işi gerçekleştirmek için yasal bir düzenleme yapılsın diye başvurdum, hiç başarılı olamadım, olamazdım da tabiî ki!..

Benim korkum çocuklarımız; sigara içen anne ve babaların da tehdidi var tabiî, çocuklarımız üzerinde. Evde çocuğunun yanında sigara içen anne ve babalar, çocuklarını, âdeta, bu sigara firmalarının oyuncağı yapıyorlar, onların kucağına atıyorlar.

Anne ve babaların yanı sıra, basına da büyük görev düşüyor tabiî. Tüm basının, İzmir'de yerel bir gazete olan Haber Ekspres kadar duyarlı olmasını istiyorum. Bu, yeni çıkan yerel, küçük bir gazete; ama, gün geçmiyor ki, sigara firmalarının oynadığı oyunu kamuoyuna sergilemek için gayret sarf etmesin. Onun için, bütün basının, bu gazete kadar, Haber Ekspres kadar başarılı olmasını diliyorum.

Millî Eğitim Bakanlığına, Sağlık Bakanlığına, aileden sorumlu Devlet Bakanlığına ve özellikle de spordan sorumlu Devlet Bakanlığına çok büyük görev düşüyor ve spordan sorumlu Devlet Bakanlığının altını çizmek istiyorum, formulaların söz konusu olduğu bir ülkede, spordan sorumlu Devlet Bakanlığının, herhalde, görevi çok daha büyük olsa gerek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

B. SUAT ÇAĞLAYAN (Devamla) - Bitiriyorum... 

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayın efendim.

B. SUAT ÇAĞLAYAN (Devamla) - Bütün bunların öncesinde, siz sayın üyelerimizin ve tüm halkımızın, sigara firmalarının, çocuklarımız üzerinde oynadıkları oyunu bilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Sayın üyeler, her yıl 100 000 kişi ölüyor, bunun 2-3 katı insan sigara komplikasyonları nedeniyle felç oluyor, kalp krizi geçiriyor, akciğer kanseri oluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu toplu katliama kayıtsız kalamaz, kalmamalıdır.

Sigara konusunda konuşma yapmak isteyen sayın üyelere, yalvartmadan, rica ettirmeden, aracı koydurmadan, isyan ettirmeden söz verilmelidir.

BAŞKAN - Biz, isyankârlara söz vermiyoruz, sayın milletvekillerine söz veriyoruz efendim.

B. SUAT ÇAĞLAYAN (Devamla) - Sayın Başkan, sizin deminki tavrınızın, bir sayın üyeye -ki, o üye bendim- yapılmayacak kadar sıradışı olduğunu da belirtmek istiyorum, hatırlattığınız için teşekkür ederim.

Çünkü, eminim ki, sigara içirmek için çocuklarımız üzerinde oynanan oyunlar iyi anlaşıldığında, bu işin önemini anlamakta zorlanan Sayın Başkanlığın da bu işten bir yararı olacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

Sigara konusundaki görüşlere yanıt vermek üzere, Devlet Bakanı Sayın Yılmaz Karakoyunlu, buyurun efendim.

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; hepinize tekrar saygılar sunuyorum.

Biraz evvel, çocukların sigaraya özendirilmesiyle ilgili olarak gündemdışı konuşma yapan İzmir Milletvekilimiz Profesör Sayın Suat Çağlayan'a, gündeme getirdiği konu nedeniyle teşekkürlerimi arz ediyorum.

İşaret ettiği hususlara katılıyorum; baştan sonuna kadar, geleceğimizle ilgili, çocuklarımızla ilgili fevkalade önemli bir konunun altını çizmiştir. Kendisinin bu konudaki mücadele yıllarının kazandırdığı bilgilerden ve tecrübelerden istifade etmeye hazırız. Tekelden sorumlu Devlet Bakanınız olarak, bu konuda gerekli bütün teşebbüslere geçileceğini huzurunuzda ifade ediyorum.

Kendilerinin de, ellerinde çare üretilebilecek çözüm alternatifleri varsa, onları da, lütfen, vermeleri istirhamında bulunuyorum. Bunları elde ettikten sonra, en kısa zamanda Tekele de, bu konuda gerekli teşebbüslere geçmelerini temin edecek direktifleri vereceğim.

Hepinize saygılar sunarım.

Teşekkür ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ve 22 arkadaşının, sözde Ermeni soykırımı iddialarına karşı izlenecek bir politika belirlenmesi konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/27)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde yürütülen Ermeni soykırımı iddiaları ve bu haksız, dayanıksız iddialar ve propagandalar sonucu ABD, Fransa ve AB parlamentolarında aleyhimize alınan kararlar karşısında konuyu her yönüyle ele almak, sözde Ermeni soykırımı iddialarına karşı alınacak tedbirleri müzakere ve millî bir politika tespit etmek üzere Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 101 ve devamı maddeleri gereğince bir genel görüşme açılmasını saygıyla arz ve talep ederiz. 20.3.2002

1-Lütfü Esengün

(Erzurum)

2-Fahrettin Kukaracı

(Erzurum)

3-Ömer Vehbi Hatipoğlu

(Diyarbakır)

4-Aslan Polat

(Erzurum)

5-Yaşar Canbay

(Malatya)

6-Veysel Candan

(Konya)

7-Sacit Günbey

(Diyarbakır)

8-Ahmet Karavar

(Şanlıurfa)

9-Musa Demirci

(Sıvas)

10-Süleyman Arif Emre

(İstanbul)

11-Hüseyin Karagöz

(Çankırı)

12-Alaattin Sever Aydın

(Batman)

13-Ali Oğuz

(İstanbul)

14-Bahri Zengin

(İstanbul)

15-Azmi Ateş

(İstanbul)

16-Nezir Aydın

(Sakarya)

17-Mehmet Zeki Okudan

(Antalya)

18- Mehmet Batuk

(Kocaeli)

19-Ahmet Sünnetçioğlu

(Bursa)

20-Yasin Hatiboğlu

(Çorum)

21-Latif Öztek

(Elazığ)

22-Mustafa Kamalak

(Kahramanmaraş)

23-Lütfi Doğan

(Gümüşhane)

Gerekçe:

Ermeniler, yıllarca barış ve özgürlük ortamı içerisinde Osmanlı Devleti yönetiminde yaşamışlar ve haksız hiçbir muameleye maruz kalmamışlardır. Ancak, Osmanlı Devletinin zayıflaması ve özellikle çar Rusya'sının Osmanlı Devletine karşı giriştiği 1877-78 Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı yıllarında birkısım topraklarımızın Ruslar tarafından işgali, Ermenileri Osmanlı Devletine karşı kışkırtmış, isyanlar başlamış, sonuçta da o günkü devlet yönetimi, isyankâr Ermenileri bulundukları sınır bölgelerinden alarak başka bölgelere yerleştirme mecburiyetinde kalmıştır. Ermenilere karşı uygulanan muamele sadece tehcirdir, yer değiştirmedir, hiçbir zaman soykırım değildir.

Buna rağmen, Osmanlı Ermenileri, her fırsatta Osmanlı Devletine karşı isyan etmişler, savaşmışlar ve Sevr müzakerelerine savaşan taraf olarak katılma talebinde bulunmak suretiyle bu tavırlarını resmen ortaya koymuşlardır.

1915'li yıllarda Osmanlıya isyan sırasında yaşanan olayların günümüze kadar gündemde tutulması ve bugün Batı ülkelerinin parlamentolarında kararlara konu edilmesi ve bu acıları taraflardan sadece birinin çektiği düşüncesi ve bu düşüncenin çatışmaların kışkırtıcıları tarafından bugün de desteklenmekte olması, üzerinde önemle durulması gereken bir durumdur.

Ermenistan Cumhuriyeti bugün de bölgede saldırganlığını sürdürmektedir. Ermenistan'ın ASALA terör örgütünü desteklemeye devam ettiği bir gerçektir. Doğu Anadolu'yu bir millî hedef halinde batı Ermenistan olarak adlandıran Ermeniler, Türkiye ile arasındaki sınırı tespit eden 1921 Kars Anlaşmasını da tanımadıklarını ifade etmektedirler. Ayrıca, Azerbaycan topraklarının önemli bir kısmı Ermenistan tarafından işgal edilmiştir. Bütün bu gelişmelerle Ermenistan, bölgede huzursuzluğun ve çatışmanın odağı haline gelmiştir. Ermeni soykırımı iddiaları konusunda Batılı ülke parlamentolarında alınan kararlar ise Ermenilere bu konuda cesaret vermektedir. Gerçekte ise, Ermenistan, Birleşmiş Milletler Şartının 8 inci Bölümünde öngörülen milletlerarası barış ve güvenliği ciddî şekilde tehdit etmektedir.

Bu konuyla ilgili 2000 yılı ekim ayında verdiğimiz bir genel görüşme önergesi 5 Aralık 2000 tarihinde dış politikayla ilgili diğer altı adet önergeyle birleştirilerek görüşülmüş; ancak, üzülerek ifade ediyoruz ki, genel görüşme açılması Yüce Meclis tarafından reddedilmiştir.

Ermeni soykırımı iddialarının haksızlığını ve tarihî olayların saptırılmasını önlemek, bu konuda çalışma yapan kurumlar arasında eşgüdümü ve izlemeyi sağlamak, Batılı ülkelerde aleyhimizde alınan haksız ve dayanıksız kararlara engel olmak için konunun TBMM'de bir genel görüşme olarak ele alınması zorunluluğu mevcuttur. Yapılacak genel görüşme, Türk dış politikasına güç katacak, Dışişlerimiz, Meclis desteğini arkasına alacak ve bu konudaki millî politikalarımız daha da pekiştirilecektir.

BAŞKAN- Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması hususundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Yunanistan Parlamento Başkanı Apostolos Kaklamanis'in, Atina'da düzenlenecek olan XIII. EUREKA Parlamentolararası Konferansına vaki resmî davetine Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir parlamenter heyetle icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1028)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Yunanistan Parlamento Başkanı Apostolos Kaklamanis, Sayın TBMM Başkanına muhatap mektubunda, 23-24 Mayıs 2002 tarihleri arasında Atina'da düzenlenecek olan XIII. EUREKA Parlamentolararası Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisini de bir parlamenter heyetle katılmaya davet etmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarına Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

27 Mart 2002

 

Ömer İzgi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

Başkanı

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bir Danışma Kurulu önerisi vardır, okutup, oylarınıza sunacağım:

IV.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- 28 Mart 2002 Perşembe günkü birleşimde gündemin 9 uncu sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

28 Mart 2002 Perşembe günkü  birleşimde, gündemin 9 uncu sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

28.3.2002

 

 

 

 

M. Murat Sökmenoğlu

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı V.

 

 

Aydın Tümen

 

Mehmet Şandır

 

DSP Grubu Başkanvekili

 

MHP Grubu Başkanvekili

 

Nevzat Ercan

 

Nihat Gökbulut

 

DYP Grubu Başkanvekili

 

ANAP Grubu Başkanvekili

 

Salih Kapusuz

 

Veysel Candan

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

 

SP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Öneri aleyhinde söz isteğinde bulunan Sayın Bekaroğlu; buyurun.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda, çalışma saatlerinin uzatılmasıyla ilgili sık sık yapılan bir öneriyle karşı karşıyayız. Genellikle iktidar partilerinin önerisi şeklinde gelir; ama, bugün Danışma Kurulu önerisi şeklinde geldi; muhalefet partileri de buna imza koydular. Ben, bu vesileyle, Meclisin çalışmalarıyla ilgili siz sayın üyelere bazı konuları hatırlatmak istiyorum.

Bu dönem, Meclisin çalışmaları bütünüyle, maalesef, hükümetin istediği doğrultuda gidiyor. Daha önceki dönemlerde de bu iş böyle olmuştur. Çoğunluğu bulunan partiler, iktidar partileri, Meclis çalışmalarını da yönlendirirler, burada şaşılacak bir şey yok; ama, benim endişem, bugüne kadar olanlardan tespit ettiğim şey, Meclis, sadece hükümet tarafından değil, hükümetdışı çevreler tarafından da yönlendiriliyor kanaatini taşıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, burada görüşmekte olduğumuz tasarının Meclis Genel Kuruluna gelişi, IMF'nin bir şefinin Türkiye'ye gelmesi, Türkiye'de yapılanları, edilenleri denetlemesi sonrasında yapmış olduğu bir basın toplantısı var, orada söylediği sözler var: "Türkiye'de işler iyi gidiyor, istediğimiz gibi oluyor, istediğimiz şeyleri Türk hükümeti yapıyor; ancak, birtakım eksiklikler var. Bu eksikliklerden bir tanesi de borçlanmayla ilgili yasa." Diğerleri ne: "Bugüne kadar çıkarmış olduğunuz Tütün Yasası, Şeker Yasası ve diğer yasalarla ilgili birtakım düzenlemeler, yönetmelikler, tüzükler hazırlamadınız, bunları hazırlayın."

Değerli milletvekilleri, elbette, bir ülke, uluslararası kuruluşlarla, başka devletlerle oturacak, anlaşmalar yapacak, bu anlaşmaların gereğini yerine getirecek, Meclise bu anlaşmaları getirecek ve tartışacak; ama, böyle gitmiyor bu iş. Sanki, Türkiye'de hükümet yok, sanki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'nin ve Türk Milletinin geleceğiyle ilgili kararları almıyor; böyle bir hava var. Türk Milleti; yani, bizim seçmenimiz, bizimle ilgili, bunu düşünmeye başladı değerli arkadaşlarım. "Bu kararlar nerede alınıyor" deniliyor.

Değerli arkadaşlarım, onurdan, milletin itibarından, egemenliğin kayıtsız, şartsız millette olduğundan söz ediyoruz, bununla övünüyoruz; ama, bu yapılanlardan dolayı millet rahatsızdır.

Değerli arkadaşlarım, bu dönemde, geçmiş dönemde yapılmayan, gerçekten, ciddî, vahim uygulamalarla karşı karşıyayız. Bu ülkeyi yönetmesi gereken hükümet, millî kuruluşların başına yönetici seçerken bile, dışarıdan, uluslararası kuruluşlardan, IMF'den, Dünya Bankasından emir alıyor görüntüsü var. Gidin araştırın, seçmenlerinizle görüşün. Bu endişe mevcuttur.

Bakınız, ulusal ve uluslararası, siyasetin dışındaki çevrelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisine dayatmalar yaptığına dair ciddî işaretler var.

Geçtiğimiz günlerde, bir uyum yasası paketi konuştuk, tartıştık ve yasalaştı; demokratikleşme doğrultusunda bir adım olarak takdim edildi. Bakınız, orada, komisyonlardan geçen, tartışılan tasarı metnine, Genel Kuruldaki görüşmeler sırasında, hiç kimsenin düşünmediği, beklemediği bir düzenleme geldi, konuldu. Elbette, Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu onayladı ve prosedür yerine geldi. Meclise müdahale olduğunu gösteren önemli belirtilerden biri budur. Diğeri de, bu yasa tasarısıdır değerli arkadaşlarım. IMF temsilcisi gelmiştir, demiştir ki "bunu yapın." Siz de, hükümet olarak, bunu getirdiniz, gece yarılarına kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştıracaksınız ve yasayı çıkaracaksınız. Bu, doğru değil değerli arkadaşlarım.

Bakınız, şu anda, elimde, Millî Eğitim Bakanının, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna yazmış olduğu bir yazı var.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, yasayla kurulmuş bir komisyondur. Yasa, bu komisyona, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, insan hakları konusunda, hem Türkiye'de hem de yurtdışında incelemeler yapma, raporlar hazırlama yetkisi vermiştir. Ayrıca, yasa, bu komisyona, Türkiye'de, Anayasa ve diğer yasalarda, insan haklarıyla ilgili uluslararası belgelere aykırı düşen maddeleri tespit etme, bu konuda raporlar hazırlama, yasa teklifleri hazırlayıp hükümete ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sunma yetkisi vermiştir. Buradan da anlaşılıyor ki, bu yasadan da anlaşılıyor ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun temel referansı, Türkiye'nin de altına imza koyduğu ve prosedürü tamamlanarak, iç hukuk haline gelmiş olan uluslararası belgelerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, uluslararası belgeleri referans kabul eder.

Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde İstanbul'da, imam-hatip liselerinde meydana gelen sıkıntılar, sorunlar vesilesiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bir alt komisyon oluşturdu. Bu alt komisyon, araştırmalarını devam ettirmektedir ve bir rapor hazırlayacaktır. Muhtemelen -Türk Milleti de bunu bekliyor- bu uygulamaları, insan hakları açısından ele alacaktır.

Şimdi, Sayın Bakan, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna bir yazı göndermiştir. Bu yazıda diyor ki: "Bu iş bitmiştir. Bu iş, Anayasa, Anayasa Mahkemesi, Danıştay kararlarıyla bitmiştir. Bu konuyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun ya da Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapacağı hiçbir şey yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu konuda bir yasal düzenleme yaparsa, bu düzenleme, Anayasa Mahkemesi tarafından geri çevrilecektir; bu konuda uğraşmayın"

Değerli arkadaşlarım, bu ne demek?.. Değerli arkadaşlarım, bizim bildiğimiz Anayasanın dışında bir anayasa mı var bu ülkede? Bu Anayasada, egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu yazıyor. Bu egemenliği milletin temsilcileri kullanıyor değerli arkadaşlarım. Elbette, milletin temsilcileri milletin sorunlarını burada tartışacak, kararlar alacaktır; ama, bir bakan, nereye dayandığı, nasıl yazdığı belli olmayan bir yazıyla, bir cüretle -elbette bu bir cürettir- Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir komisyonuna neredeyse emirler yağdırıyor "böyle bir çalışma yapma hakkınız yok" diyor.

Değerli arkadaşlarım, bunu şiddetle kınıyorum ve şunu tekrar ediyorum: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, demokratik bir devlettir, burada demokratik bir sistem vardır; Anayasayla yönetilmektedir, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir; millet, bu egemenliği temsilcileri aracılığıyla kullanır, bu egemenliği, milletin temsilcilerinin başkalarıyla paylaşmaya hakları yoktur. Eğer, böyle bir şey yapılıyorsa, bu, bu millete yapılacak en büyük ihanettir değerli arkadaşlarım. Bu yazı, Türkiye Büyük Millet Meclisine yapılan bir hakarettir; bu yazıyı reddediyorum değerli arkadaşlarım.

Anayasada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin nasıl çalışacağı, yasamanın ne olduğu, yürütmenin ne olduğu, yargının ne olduğu açık ve net bir şekilde yazıyor; ama, maalesef, yıllardan beri siyaset, siyasetdışı çevreler tarafından yönlendirilmektedir değerli arkadaşlarım. Siyasetdışı çevreler tarafından siyasete dizaynlar yapılmaktadır. Maalesef, siyasetçiler de, siyasî partiler de, siyasî partilerin yetkilileri de, siyaset yapacakları yerde, siyasî rakiplerini siyaset aracılığıyla devredışı bırakacakları ya da siyaset yaparak onlarla yarışacakları yerde, siyasetdışı çevrelerden medet umar hale gelmişlerdir. Maalesef, burada, siyasî parti grupları var, milletvekilleri var; Anayasa Mahkemesinin kararına ya da başka birtakım bürokratik çevrelerin kararına bakıyor, bu şekilde, benim siyasî rakibim diskalifiye olacak diye seviniyor.

Değerli arkadaşlarım, bu, siyaset değildir; bu gidiş, gidiş değildir; bu, demokrasiye doğru gidiş değildir; bu, güzelliklere doğru gidiş değildir...

Değerli arkadaşlarım, milletimiz bunu hak etmiyor ve bizi de bunun için buraya göndermedi.

Sayın Bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin Komisyonuna hakaret etmiştir, kendisini istifaya davet ediyorum; istifa etmiyorsa, kendisi hakkında verilen gensoru ve soruşturmalarda, Türkiye Büyük Millet Meclisinden rica ediyorum, bu Sayın Bakanı, milletle, milletin temsilcileriyle mücadele eden, kavga eden bu Sayın Bakanı düşürelim diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Başka söz isteği?.. Yok.

Öneriyi okutup, oylarınıza sunacağım:

Danışma Kurulu Önerisi

No: 105                28.3.2002

28 Mart 2002 Perşembe günkü birleşimde gündemin 9 uncu sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Murat Sökmenoğlu

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı V.

 

Aydın Tümen

Mehmet Şandır

Nevzat Ercan

 

 

 

DSP Grubu Başkanvekili

MHP Grubu Başkanvekili

DYP Grubu Başkanvekili

 

 

 

Nihat Gökbulut

Salih Kapusuz

Veysel Candan

 

 

 

ANAP Grubu Başkanvekili

AK Parti Grubu Başkanvekili

SP Grubu Başkanvekili

 

 

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Hükümet var Sayın Başkan. Hükümet var "yok" diyemezsiniz!

TURHAN GÜVEN (İçel) - Hükümetten bazı bakanlar var deyin; ama, kendisi yok; o doğru.

BAŞKAN - Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon?..

OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Yok. 5 dakika ara verin.

BAŞKAN - Sayın Komisyon yok mu efendim?

NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Biraz önce buradalardı!..

TURHAN GÜVEN (İçel) - Orada oturuyorlar Sayın Başkan, konuşuyorlar!..

BAŞKAN - Buyurun Sayın Şahin.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Yani, kendilerini komisyondan farz etmiyorlarsa, haklılar; bir şey demiyoruz!

BAŞKAN - Yok... Yok.. Metin Şahin her zaman hazırdır efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Biliyoruz, hazır da, niye yok?!..

3.- Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/893) (S. Sayısı : 833) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

4 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Limit

Borçlanma ve garanti limiti

MADDE 5. - Mali yıl içinde 1 inci maddede belirtilen ilkeler ve mali sürdürülebilirlik de dikkate alınarak yılı bütçe kanununda belirtilen başlangıç ödenekleri toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark miktarı kadar net borç kullanımı yapılabilir.

Borç yönetiminin ihtiyaçları ve gelişimi dikkate alınarak, bu limit yıl içinde en fazla  yüzde 5 oranında artırılabilir. Bu miktarın da yeterli olmadığı durumlarda, ilave yüzde 5'lik bir tutar, ancak Müsteşarlığın görüşü ve Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile artırılabilir. Bütçenin denk olması durumunda da borçlanma, anapara ödemesinin en fazla yüzde beşine kadar artırılabilir. Borçlanma limiti değiştirilemez.

Vadesinde nakden ödenenler hariç, çeşitli kanunlara dayanılarak ikrazen ihraç olunan özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri bu limitin hesaplanmasında dikkate alınmaz. Mali yıl içerisinde ikrazen ihraç edilecek özel tertip Devlet iç borçlanma senetlerinin limiti her yıl bütçe kanunlarıyla belirlenir.

Mali yıl içinde sağlanacak garantili imkânın limiti, her yıl bütçe kanunlarıyla belirlenir.

BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın Ergün Dağcıoğlu...

                                                  

(1) 833 S. Sayılı Basmayazı 27.3.2002 tarihli 79 uncu Birleşim Tutanağına eklidir.

SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, ben konuşacağım.

BAŞKAN - İyi de, grup başkanvekilleri öyle bildirmişler.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Açba konuşacak.

BAŞKAN - Efendim, grup başkanvekili arkadaşlarımız...

Sayın Dağcıoğlu burada efendim.

SAİT AÇBA (Afyon) - Ben almıştım Dağcıoğlu'ndan...

BAŞKAN - Ama, grup adına olunca...

Grup başkanvekillerinden biri buraya gelirse, söz vereceğim.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Diğer partiden bir konuşmacıya söz verirseniz...

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş...

KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Mehmet Dönen konuşacak.

BAŞKAN - Efendim, grup başkanvekili arkadaşlarımız böyle bildirmiş. Şimdi, grup adına konuşmalarda...

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Onun yerine ben konuşabilirim.

BAŞKAN - Efendim, yani, şimdi, bir usul var. Grup başkanvekili bildirmiş; ben, onun dışında bir arkadaşa söz verirsem, hoş olmaz.

Saadet Partisi Grubu adına, Sayın Zeki Okudan... (SP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) - Saadet Partisi her zaman hazır!

BAŞKAN - Saadet Partisini bilmiyorum da, Aslan Polat her zaman hazır.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Ben her zaman hazırım; evvel Allah, buradayız.

SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz 833 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, 5 inci maddede, borçların artırılma oranlarında kısıtlama getiriliyor. Buradaki olay şu: "Borç yönetiminin ihtiyaçları ve gelişimi dikkate alınarak, bu limit, yıl içinde en fazla yüzde 5 oranında artırılabilir." Ancak, bu tasarının, bu artırılabilir yetkisi kimin tarafından kullanılacağı belirtilmemiş; müsteşar mı kullanacak, bakan mı kullanacak, Bakanlar Kurulu mu kullanacak, burada bir kayıt yok. Bunun açıklığa kavuşturulmasında fayda mülahaza ediyorum.

Bir diğeri, ilave yüzde 5'lik bir tutar, ancak, müsteşarlığın görüşü, bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile artırılabilir, ikinci bir yüzde 5! Buradan şunu anlamaktayız arkadaşlar: Kesinlikle borçlanma limitini aşamayacağız. Bunun anlamı şu: Ülkede faizlere ödediğimiz miktar, vergi gelirlerinin yüzde 112'sini teşkil ediyor. Bir taraftan, enflasyon; bir taraftan, yolsuzluk; bir taraftan, gereksiz ve zamansız harcamalar; bir diğer taraftan, yüksek faizli borçlanma ve en önemlisi, beceriksizlik nedeniyle, ülkemiz, ciddî anlamda ödemeler sıkıntısı çekmekte, hatta, çark dönmemekte ve biz de tutuyoruz, diyoruz ki, harcamaları kısıtlayalım, borçlanmayı kısıtlayalım.

Bunun tabiî ki, kabul edilebilir bir tarafı olmakla beraber, ben bunu şuna benzettim; bir anne düşünün, çocuğu elinde, çocuğuna yiyecek veriyor; ama, çocuk da ağzına yiyeceği götüremiyor, halının üzerine saçıyor, oraya buraya saçıyor; anne de kızıyor "sana bundan fazla gıda vermem" diyor, çocuk da ağzına bir şey alamıyor. Neticede ne olur; bu çocuk ölür. Müşkülpesent, paspal anne mantığı ile ülke yönetilemez. O yüzden, mutlaka, kredilerin kullanılmasının sınırlandırılmasının yerine, kaçakların önlenmesi gerekir, yolsuzluğun üzerine gidilmesi gerekir; ama, netice alınması gerekir.

Değerli arkadaşlar, bir köylüm geldi. Ne diyor: "Okulumuzu istiyoruz" Okulun hesabını yaptırmışlar; vali 400 milyara çıkar demiş, köylü de diyor ki bize 100 milyar verin, yapalım! Böyle bir şey olabilir mi?! Bu kadar büyük fark görülebilir mi?! Bu paranın üstü nerede harcanıyor?! Niçin bu şekilde yüksek maliyet çıkarılıyor, bunu anlamak da mümkün değil!

Şimdi, eğer, siz parayı kısacak olursanız, üretime giden bir harcama mümkün olamayacak dolayısıyla, üretilemeyecek. Çalışanlara para verilmedi, çiftçiye para verilmedi, pamuk ekene para verilmedi. Tabiî ki, bu insanlar para alamadıkları için, buğday üreticisi yaptığı masrafı tarladan alamadığı için esnaf tıkandı; dolayısıyla, fabrika tıkandı, hammaddeci tıkandı, kredi satan bankalar tıkandı, her taraf tıkandı ve biz hâlâ tıkamaya devam ediyoruz. Bu kanunla borçlanmanın önüne geçilmeye çalışılırken, ülkenin önü resmen tıkanmaktadır.

Elimde, az önce yükseköğretim elemanları derneklerinden gelen bir faks var değerli arkadaşlarım. Burada, "eğitim maliyetlerinin geçmişten daha yüksek oranda doğrudan öğrenci tarafından üstlenilmesi öngörülmekte" denilmektedir. İşte, bir taraftan, buradan tıkarken, öbür taraftan, milletten alacağız ve alınacak olan da şu: "Bir öğrencinin katkı payı, maliyet artışlarıyla birlikte 1 milyar lira üzerine çıkacaktır. Bir tıp öğrencisinin ise, yılda 4,5 milyar lira ödemesi gerekecektir" denilmektedir.

Değerli arkadaşlar, yaptığımız işi, lütfen, düzgün yapalım. Ülkemiz büyük sıkıntılar çekmekte; etrafımız sıcak; o yüzden, lütfen, kanunları çıkarırken mantığını bir kez daha gözden geçirelim diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hürmetler efendim.

BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Okudan.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba.

Buyurun Sayın Açba.

AK PARTİ GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon)-  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 5 inci maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

5 inci maddenin içeriğine baktığımızda, borçlanma limitini düzenlemektedir. Borçlanma limiti, bütçedeki gelir ve gider farkının... Yani, bütçe açıkları, net borçlanma hâsılatı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir de, bunun yanı sıra, bu miktarın yetmediği durumlarda da, bakanın teklifiyle yüzde 5'lik bir artırma yetkisi verilmektedir. Yine, bu miktar da yetmediği takdirde, ilave yüzde 5'lik bir artırım burada düzenlenmektedir.

Tabiî, borçlanmanın bir disiplin altında yürütülmesi esastır. Bugüne kadar yapılan uygulamalara baktığımızda, maalesef, Türkiye'de, borçlanmanın disiplin altında yürütülmediğini geçmişteki uygulamalardan görüyoruz. Dolayısıyla, bu uygulamalar sonucunda da, gerçekten, borçlanma alanında büyük bir faturayı da ödüyoruz. Bir defa, bütçe açıkları kadar bir borçlanmanın yapılması lazım, ilave limitler varsa, o limitler dahilinde olması lazım; ama, borçlanma miktarlarına baktığımızda, örneğin, Sayıştayın hazırladığı raporlarda, 1971'den 1997'ye kadar geçen dönem içerisinde, gerçekten, yapılan borçlanmalarda 116 milyar dolarlık bir farkın olduğunu da açıkça görüyoruz.

Tabiî, burada borçlanma limitinin konulması her şeyi halletmiyor. Borçlanma limitinin yanı sıra, bir defa, bütçelerin güvenilirliğinin olması lazım, bütçelerin samimî bir şekilde hazırlanması lazım; ama, bütçe uygulamalarına baktığımızda, maalesef, bütçelerin samimî bir şekilde hazırlanmadığını, yarı malî işlemlerin bütçelerde hâkim unsur haline geldiğini, dolayısıyla, bütçe açıklarının gerçekçi olmadığını da uygulamalardan görüyoruz. Örneğin, 2000 yılında öngörülen bütçe açığı, gayri safî millî hâsılanın yüzde 10,5'u iken, gerçekleşen miktarın, yüzde 16 olduğunu görüyoruz.

Tabiî, bu uygulamalar, yarı malî işlemlere son verilmediği müddetçe bütçe açıkları da sağlıklı olmayacaktır. Dolayısıyla, konulmuş olan limitler de anlamlı olmayacaktır.

Tabiî, sadece bütçe açıkları değil, geçmişten beri Türk malî sisteminin en önemli sorunlarından birisi de, "gizli bütçe açıkları" dediğimiz veya "görünmeyen borçlar" dediğimiz, görev zararıyla ilgili ortaya çıkan rakamlardır; bunlar, gerçekten ürkütücü rakamlardır. 1995'ten itibaren görev zararlarının gayri safî millî hâsılaya oranının, sırasıyla yüzde 2,2; 1996'da yüzde 5,7; 1997'de yüzde 6,7; 1998'de yüzde 9,7; 1999'da yüzde 15,2; 2000'de yüzde 13,4 şeklinde gerçekleştiğini görüyoruz.

Bütçe açıklarıyla karşılaştırdığımızda, son üç yılda, hatta son dört yılda, bütçe açıklarından daha fazla, gayrisafî millî hasılaya oranla görev zararlarının ortaya çıktığı görülüyor. Dün de, bu konuda MHP kanadından Sayın Seven'in bazı açıklamaları vardı; görev zararlarını, hemen, geçmişteki iktidarlara ihale etme tarzında bir alışkanlığı burada serd ettiler; ama, bunun yanlış olduğunu söylüyorum. Bu hükümet döneminde de, hem bütçe açıklarında çok hızlı artışlar var hem de görev zararları 1999'da da devam etmiş, 2000 yılında da devam etmiştir. Örneğin, 1999'da yüzde 11,9 bütçe açığı varken, yine, 1999'da görev zararı gayrisafî millî hasılanın yüzde 15,2'sine tekabül ediyor; 2000 yılında gayrisafî millî hasılanın yüzde 13,4'üne tekabül eden bir görev zararını görüyoruz. Dolayısıyla, geçmişteki iktidarlara işi havale etmenin, hükümetin bu alanda sorumlu olmadığını söylemenin gerçekçi bir yaklaşım olmadığını da bu arada ifade etmek istiyorum.

Tabiî, burada, madde çerçevesinde özel tertip devlet tahvilleriyle ilgili hususların limit hesaplamasında dikkate alınmadığı belirtiliyor. Özel tertip tahviller limitinin ayrıca bütçe yasasında belirleneceği de belirtiliyor. Tabiî, özel tertip devlet tahvilleriyle ilgili uygulamalar, maalesef, Türkiye'deki bu görev zararları, buna benzer bütçe dışındaki finansman teknikleri çerçevesinde hayata geçirilen bir husustur. Özel tertip devlet tahvilleri kanalıyla çıkarılan senetlerin, bu alanda çıkarılan senetlerin miktarının oldukça yüksek rakamlara ulaştığını görüyoruz. Zaten, görev zararlarının, kamu bankalarına aktarılan tahvillerin de bir bakıma...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAİT AÇBA (Devamla) - ...bu çerçeve içinde değerlendirildiğini görüyoruz. Tabiî, bütçenin kapsamına bunların girmesi gerekiyor; ama, uygulamadaki büyük sıkıntılar nedeniyle, bütçenin kapsamına şu anda alınamadığını da görüyoruz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Açba.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen... (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Dönen.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 5 inci maddesi limitlerle ilgili. Maddeyle, bütçenin toplam gelirleriyle toplam ödenekleri arasındaki farkın yüzde 5'i kadar borçlanma, bu da yetmezse, yine, Bakanlar Kurulu kararıyla, bir yüzde 5 oranında daha borçlanabilme limiti getirilmekte. Bu da, aslında, özellikle borçlanma disiplini açısından önemli; ama, yeterli değil. Eğer, yarın, siz, hükümet olarak çok sıkışırsanız, gerekli tedbirleri alamazsanız, bu limitleri aşmak zorunda kalırsanız ya yasa değiştirir veyahut da Merkez Bankası risk hesaplarına başvurur; yani, bir yerlerden yine bu kaynağı bulur ve harcarsınız. Onun için, burada esas olan, bu limitler kadar önemli olan konu, özellikle toplam ödeneklerin azaltılması ve gelirlerin artırılmasına bağlı yeni bir yönetim anlayışını hükümetin sergilemesidir.

Bugün, Türkiye'de, sayısı 5 000'in üstünde olan bir proje stoku var. Bunların gerçekleştirilmesi gerekir. Bunlara da kaynak bulunması gerekir ve bunların, fizibilite raporlarına göre, toplam gereksinimleri 160 katrilyon lira. Bugünkü bütçe rakamlarıyla, bunların, ancak kırk yılda bitirilmesi mümkün. Şimdi, bunlara bir kaynak bulmak zorundasınız. Bunun için de, yeni bir kaynak seferberliği yaparak, Türkiye'nin içinde var olan kaynakları bulup çıkarıp, bu projelere yönlendirmek durumundasınız.

Bir başka boyutu, bu projelerin çok büyük bir kısmı fizibl ömrünü tamamlamış. Bunları da bir seleksiyondan geçirip, gerçekten, geriye dönüşü olan, yararlı olan, sosyal boyutu olan projeleri, hiç gün geçirmeden gündeme getirmek ve onun kaynaklarını bulmak durumundasınız. Bir diğer boyutu ise, özellikle, en sağlam gelir olan vergide, vergi adaletini sağlayarak, vergiyi tabana yayarak, bugünkü yüksek oranlarını daha aşağı indirerek; ama, gelirleri artırarak, yaygınlaştırarak, yeni bir vergi politikasını da uygulamak durumundasınız.

Esas olarak, borçlanmanın ötesinde, Türkiye'nin, yabancı yatırım dediğimiz doğrudan yatırımları almak zorunluluğu vardır. Genç bir ülke, yatırıma ihtiyaç duyulan bir ülke, işsizi bol bir ülke; böyle bir ülkenin, çok yüksek oranda dış kaynak yatırımı almak zorunluluğu var; ama, bunun için de, ülkeyi yönetenlerin bu kaynağın gelebileceği iklimi, ortamı yaratması gerekir.

Aslında, Türkiye'nin iyi bir borç yönetimine ihtiyaç duyduğu bir gerçek; ama, Türkiye'nin, daha da önemlisi, iyi bir yönetime, iyi bir hükümete ihtiyaç duyduğu bundan daha açık bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Yani, Türkiye'nin kaynaklarını iyi tespit edip, o kaynakları iyi yönlendiren, iyi kullanan bir hükümet anlayışına ihtiyaç var, böyle bir hükümete ihtiyaç var; yoksa, borç yönetimleriyle, bu limitlerle belirli süre yürüyebilirsiniz, belirli süre gidebilirsiniz; ama, yarın, düşünün ki, memurun maaşını ödeyemediniz, bunu bir yerden bulup ödeyeceksiniz sonuç olarak, o zaman da, az önce söylediğim gibi, başka yollara başvurarak, o yollardan bu paraları bularak ödemek zorunda kalacaksınız veya Meclise bir yasa tasarısı getirip bu limitleri değiştirerek bu harcamayı yapmak zorundasınız.

Sonuç olarak, Doğru Yol Partisi olarak bizim söylediğimiz şudur: Borçlanma yönetiminin disiplinize edilmesine ihtiyaç vardır; ama, bugün bu ihtiyacı karşılayacak nitelikte bir yasayla karşı karşıya değiliz. Kuşkularımız var; az önceki söylediğimiz ve diğer maddelerde söylediğimiz kuşkularımız var.

Bir diğeri, bu işin sosyal boyutu; çok ciddî anlamda düşünülmeli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Dönen, toparlar mısınız efendim.

MEHMET DÖNEN (Devamla) - Şimdi, bütçenin faizdışı fazla vermesi önemli; borçların azalması açısından önemli; ama, az önce söylediğim proje stoklarını nasıl bitireceksiniz? Bu genç nüfusa, yeni yatırımları, bu insanlara, iş aş olanağı bulabilecekleri yeni yatırımları nasıl yapacaksınız? Hangi kaynaklarla yapacaksınız? Bu, ondan da önemli diye düşünüyorum. Bizim, düşünce olarak, her şeyin insan için olduğu bir düşünceye sahip olduğumuzu söylüyor, hepinize teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Dönen.

Madde üzerinde verilmiş 4 adet önerge vardır; ancak, 3'ünü işleme alabileceğim.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 833 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci satırında yer alan "ilkeler" ibaresinin madde metninden çıkarılarak "esaslar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.                                            Sefer Koçak

                                                             Ordu

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 833 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci satırında yer alan "beş" ibaresinin "10" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.                                            Sefer Koçak

                                                             Ordu

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 833 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci satırında yer alan "nakden ödenenler" ibaresinin madde metninden çıkarılarak "yapılan ödemeler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.                                            Sefer Koçak

                                                             Ordu

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet.

DEVLET BAKANI KEMAL DERVİŞ - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

SEFER KOÇAK (Ordu) - Diğer önergelerimi geri çekiyorum.

BAŞKAN - Çekiyor musunuz?.. Üçünü de mi efendim?..

SEFER KOÇAK (Ordu) - Evet efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, okutmadan çeksinler efendim.

BAŞKAN - Okundu efendim; üçü de okundu...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Bundan sonrası için diyorum...

BAŞKAN - Bakarız Sayın Kapusuz.

Önergeler geri çekilmiştir.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İç ve Dış Borçlanma

İç borçlanma

MADDE 6. - Çıkarılacak Devlet iç borçlanma senetlerinin çeşitlerine, satış yöntemlerine, faiz koşullarına, vadelerine, basım ve ödemelerine ilişkin her türlü esasları ve bunlara ilişkin diğer şartları belirlemeye Bakan yetkilidir.

İkrazen ihraç edilenler hariç olmak üzere, özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri, ancak karşılığında ilgili yıl bütçe kanununda yeterli ödenek olması kaydıyla ihraç edilir. Yıl içinde ortaya çıkan ve önceden öngörülmeyen gelişmeler için özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri ise ancak ödenek kalemleri arasında aktarma yapılarak, ihraç edilebilir.

Özel tertip Devlet iç borçlanma senetlerinin ikrazen ihraç edilmesi durumunda düzenlenecek ikraz anlaşmasının vade, faiz ve diğer şartları Bakan tarafından belirlenir. İkrazen verilen senetlerden kaynaklanan Hazine alacaklarının ilgili mevzuat çerçevesinde silinmesi halinde bu tutarlar yılı bütçesine ödenek konmak kaydıyla bütçeye gider olarak kaydedilir.

Devlet iç borçlanma senetlerinin basım giderleri, satışa katılacak finansal kuruluşlara ödenecek komisyon ve banka muameleleri vergileri ile satışa katılan finansal kuruluşların satış işlemleri dolayısıyla yapacakları her türlü gider, vergi, resim ve harçların Hazine tarafından finansal kuruluşlara geri ödenmesinde ve senetlerin basımında veya kaydi olarak ihracında uygulanacak şekil ve esaslar, Müsteşarlık ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası arasında 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu hükümleri uygulanmaksızın akdedilecek mali servis anlaşması ile tespit edilir.

BAŞKAN - 6 ncı madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz söz alacaklardır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Öksüz.

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 6 ncı maddesiyle ilgili olarak, AK Parti adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 6 ncı maddesi iç borçlanmayla ilgili olup, çıkarılacak devlet iç borçlanma senetlerinin çeşitleri, vadesi, satış yöntemleri, faiz koşulları, basım ve ödemelerle ilgili koşulların belirlenmesinde bakanın sorumlu olduğunu hükme bağlamaktadır.

Ayrıca, devlet iç borçlanma senetlerinin, karşılığında ilgili yıl bütçe kanununda ödenek olması koşuluyla ihraç edilebileceğini ve diğer hükümleri içermektedir.

Şüphesiz ki, devlet borçlarının usul ve esaslarının belli bir disiplin altına alınması önemlidir. Bu yasa tasarısını, devlet borçlanmalarının daha disiplinli hale getirilmesi açısından baktığımızda olumlu buluyoruz; ancak, daha da önemlisi, ülkemizde adam kayırıcılığının, siyasî tercihlerin,     ahbap-çavuş ilişkisinin önüne geçilmesidir. Bu yapılmadığı sürece, ne kadar güzel kanunlar çıkarırsanız çıkarın, hiçbir etkisi olmayacaktır.

Özellikle, bu hükümet tarafından uygulanan yanlış politika sonucu, devletin borçları çığ gibi büyüyerek ödenmez hale geldi. Borçlar, ülke kaynaklarının işletilmesiyle elde edilen gelirden değil, iç ve dış piyasadan sağlanan yeni borçlarla kapatılmaya çalışılmaktadır. Hükümet, IMF'den almış olduğu kaynakları, reel sektörün güçlendirilmesinden çok, ödemeler dengesinin güçlendirilmesi amacıyla kullanmaktadır. Bu nedenle, devletin borcu her geçen gün hızla artarak, bir borç sarmalına dönüşmüş bulunmaktadır. Devlet, her defasında daha yüksek oranda ve daha fazla borçlanmak ihtiyacını duymaktadır.

Devletin içborçları 2001 yılı başında 31,4 katrilyon iken, bu miktar, yıl sonu itibariyle, 122,2 katrilyona ulaşmıştır. Tüm bu harcamaların yüzde 49,8'i, tüm gelirlerin yüzde 83'ü, tüm vergi gelirlerinin ise yüzde 108'i faiz ödemelerine aktarılarak, cumhuriyet tarihinin en olumsuz tablosu oluşturulmuştur.

Faiz oranları yüzde 80-90 seviyelerine tırmanmıştır. Hazine borçlarında yapılan takas işlemi ve devam eden günlerde döviz esaslı bonolarla borçlanma suretiyle Hazinenin döviz yükümlülükleri artırılmıştır. Reel faizin yüzde 10'u aşması halinde borç sarmalının ekonomiyi krize sürüklemesi tehlikesi var iken, 12 Mart 2002 tarihinde vadesi dolan 301 gün ve 238 gün vadeli hazine bonolarına dolar bazında yüzde 41 ve yüzde 49 oranında faiz ödenmiştir. Dolar bazında böylesine vurgun, düşündürücüdür. Kaldı ki, faizler bütçe içinde yer alırken, anaparalar ve devalüasyonla doğacak kur farkları bütçe dışında işlem görmektedir.

IMF güdümlü yeni programın uygulandığı bu dönemde, iç ve dışborç miktarı, gayri safî millî hâsılanın yüzde 130'unu aşmış bulunmaktadır. Avrupa Birliği kriterlerine göre, borçlanma limiti, gayri safî millî hâsılanın yüzde 60 seviyesi olarak belirlenmiş olup, bu limiti aşan ülkelere olumsuz gözüyle bakılmaktadır. Türkiye'nin, yüzde 60 sınırında bulunduğu 2000 yılındaki borç seviyesine gelebilmesi, borçlanmada reel faizin yüzde 5 seviyelerine çekilmesi ve bugünkü politikalardan vazgeçilmesiyle mümkün görülmektedir.

2002 yılı bütçesi hedeflerine göre, reel faiz yüzde 16 olarak görülmektedir. Bu ise, bütçeyi gerçekdışı kılan, güveni sarsan en önemli unsurdur. 11 Ekim 2001 tarihinde, Anayasanın 73 üncü maddesine aykırı olarak çıkarılan 4710 sayılı Yasayla, bono ve tahvil sahipleri, 26 Temmuzdan itibaren, 2001 yılında 125 milyar TL, 2002 yılında yaklaşık olarak 175 ile 200 milyar arasındaki faiz gelirlerinin vergilendirilmesinden muaf tutulmuştur. Oysaki, banka mevduat faizlerinde, fonla birlikte yüzde 19,8, repo gelirlerinde yüzde 22 stopaj uygulanmaktayken, 2002 yılında ödenecek 42,8 katrilyon TL faizin büyük bir kısmı, böylece, vergi dışı bırakılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Büyük sanayi kuruluşlarının çoğunun açıkladığı bilançolara baktığımızda, elde ettikleri kârın çoğu, üretimden kazandıkları parayla değil, devletten almış oldukları bono, tahvil ve faiz gelirleriyle sağlanmıştır. Bu sistem değişmediği sürece üretimin artmasından söz etmek mümkün değildir. Yatırımcı, birikimini, üretime yatırmak yerine, devlet tahviline, hazine bonosuna veya faize yatırarak, birikimini riske etmeden, tatlı kâr elde etmeyi daha uygun bulmaktadır. Hükümetin, çalışanlarından, çiftçiden, küçük ve orta ölçekli sanayiciden topladığı vergiler, içborçlanma yoluyla büyük holding patronlarına pompalanmaktadır. Her ne kadar ekonomiden sorumlu Bakanımız "krizden çıktık" gibi açıklamalar yapsa da, göstergeler Sayın Bakanı yalanlamaktadır; çünkü, reel ekonomide bir canlanma görülmemektedir.

Bu vesileyle, hepinize saygı ve selamlarımı sunarım. (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Öksüz.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan...

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Nidai Bey sataşmadan dolayı söz istiyorlar.

BAŞKAN - İnceleyelim efendim.

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Hem Ağrı Vilayeti zikredildi hem de kendi isimleri zikredildi.

BAŞKAN - Peki efendim, konuşmacıdan sonra isteğinizi dikkate alacağım.

Saadet Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Zeki Okudan; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz 833 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesiyle ilgili olarak, Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada, 6 ncı maddede "özel tertip devlet içborçlanma senetleri ise, ancak ödenek kalemleri arasında aktarma yapılarak ihraç edilebilir" deniliyor. Bunun anlamı şu: İlave bir şey yok; bu kanun tasarısının IMF tarafından bize dikte ettirildiği ifade edilmekte. Eğer öyleyse, IMF bize diyor ki, artık bize borç için gelmeyin. Dün, Bakanımız da ifade ettiler; dışarıdan, normal piyasadan temin edilecek miktar, faiz oranı neyse, IMF de o civarda bir oranla bize ödünç para vermekte.

Değerli arkadaşlar, biz, bu sınırlamayla, harcamaları sınırlamış oluyoruz; ancak, harcamaları sınırlayınca da, belediyeler sıkıntıya girecek, birçok bakanlık kalemleri sıkıntıya girecek ve yatırımlar atıl kalacaktır. Geçenlerde, yine, bununla ilgili aldığım bir e-mailde  "5 000 küsur yatırım toprağın altında yatıyor ve 160 milyar dolar para harcanılmış. Bugün, 16 milyara muhtaç halde, IMF kapılarında sürünüyoruz" ifadeleri bulunmaktaydı. Burada, 5 000 küsur yatırımın hayata geçirilmemesini, bunları hayata geçirmeyeni kimse suçlamıyor, "bu yatırımı niye yaptınız" diye suçluyor. Şimdi de, yine, atıl yatırımlar ordusu oluşacak. Ülkemiz, maaşları ödemekte bile sıkıntı çekecek. Bununla ilgili, mesela, harcamaların yapılmasıyla ilgili, şimdiye kadar "yolsuzluğu nasıl önleriz" şeklinde herhangi bir kanun gelmedi demeyeceğim; ama, bu yolsuzluğu önlemeyle ilgili, çok ciddî, göz doldurucu bir şey yapılmadığını görüyoruz. Faiz ödemelerini azaltıcı, hatta, faiz ödemelerini durdurucu hiçbir çalışmanın yapıldığını da görmedik.

Değerli arkadaşlar, Antalya'da dokuma fabrikası çalışıyordu, çok da verimliydi; ancak, Özelleştirme İdaresine geçtiği söyleniyor ve Özelleştirme İdaresinin direktifiyle, işçilere "kendinize yer seçin" ifadesi kullanılıyor ve bütün siparişlerin hepsi de iptal ettiriliyor. Bunu anlamakta çok zorlanıyorum.

Bir de Antbirlik kurumumuz var. Antbirlik bir kooperatiftir, halkın malıdır; ancak, 3 000 - 4 000 kişiye iş, aş verirken, şu anda 400 kişiyle çalışıyor ve çalıştırdığı işçilerin büyük bir kısmı geçici olarak çalışıyor. Antbirliğin şu andaki merkezî idare binasının bulunduğu yer -duyduğuma göre- birtakım satış planlarıyla elden çıkarılmaya çalışılıyor; yine, özelleştirmeyle ilgili olsa gerek.

Değerli arkadaşlar, biz, işletmeleri nasıl çalıştırırız, işletmeleri nasıl verimli hale getiririz; bunun hesabını yapacağımıza, işletmelere akıttığımız suyu kesiyoruz; sanki, eskiden suyla çalışan değirmenlerin suyunun kesildiği gibi.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz, ciddî bir şekilde sıkıntı çekmekte. Neden sıkıntı çekmekte; içpiyasada üretilen malların hepsinin fiyatı yüksek, alım gücü yok. İşçide para yok, çiftçide para yok, memurda para yok. Bir de, yüksek dereceli memurlara yapılan -sadece yüksek dereceli memurlara yapılan- zammın, daha düşük dereceli memurlara yapılmaması, yine, bu memur kardeşlerimizi hem sıkıntıya sokmakta hem de onların harcamayla ekonomiye vereceği canlılık görülememektedir.

Değerli arkadaşlar, bize düşen, üretimi artırıcı tedbirler almaktır. Bunun da başında, tabanfiyatların  yüksek verilmesi, ücretlerin artırılması gelmektedir. Bu, geçmişte, 54 üncü hükümet zamanında yaşandı. Sayın Erbakan hükümeti zamanında hem ücretler bol verildi, enflasyon düştü, hem tabanfiyatlar yüksek tutuldu, enflasyon düştü, faizler geriledi.

Değerli arkadaşlar, bu cümleden olmak üzere, Hazinenin yüzde 15 avans kullanmasının, bir şekilde sağlanması gerekiyor. Eğer, bunu sağlayamazsak, faizler yine yükselmeye devam edecek ve  vadeler kısalmayacaktır. Hazine, eğer, yüzde 15 avansı kullanabilirse, Merkez Bankasından faizsiz bir krediyi alır, yıl sonunda geriye ödeyebilme imkânına kavuşursa, idare rahatlayacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağ olun efendim. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Okudan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Kemal Çelik; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çeşitli hukukî metinlerde yer alan borç yönetimine ilişkin hükümleri tek bir yasada toplayarak ve borç yönetimini merkezileştirerek borç yönetiminde etkinliği artırmayı amaçlayan bu tasarının 6 ncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 6 ncı maddeyle, iç borçlanma konusunda Hazineden sorumlu Sayın Bakana yetki verilmekte. İç borçlanma koşulları belirleme yetkisi de yine Sayın Bakanda. Maddeyle, ikrazen borçlanma konusunda temel bir ilke getiriliyor. Buna göre, ikrazen borçlanmada, bütçeye gerekli ödeneğin konulması gerekiyor. Özel tertip devlet iç borçlanma senetlerinin ikrazen ihraç edilmesi durumunda, düzenlenecek ikraz anlaşmasının şartlarını belirlemeye de Sayın Bakan, bundan böyle, yetkili olacak.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyı, gerçekten Sayın Kemal Derviş'e çok uygun bir tasarı olarak değerlendiriyorum; çünkü, maalesef, hükümetimizin yaptığı tek icraat borçlanma. Program da, âdeta bir borçlanma yönetim programı. Sayın Bakan, bir borçlanma uzmanı olarak da Türk kamuoyuna takdim edildi; çok hoş olmasa da, bunu dile getirmekte fayda var.

Maalesef, borç yönetiminde, üretim yok, kalkınma yok, yatırım yok, büyüme yok; ama, borçlanma var. Yani, Amerika'dan bir uzman gelecek, kolayca borç bulacak, borcumuzu da borçla ödeyeceğiz. Sanıyorum, bu anlayış çerçevesinde, toplumsal bir mutabakat bu şekilde... Oysa, toplumsal mutabakat, ekonominin güvenilirliğini sağlamaktı; maalesef, toplumsal mutabakatta, sadece Sayın Derviş ve borç olayı Türk kamuoyunun zihninde.

Burada üzücü olan bir durum da şu: Hükümet üyeleri arasında, daha doğrusu ekonomiden sorumlu bakanlar arasında da, maalesef bir uyum göremiyoruz. Bir vergi indirimi konusu bile, kamuoyunun ibretle ve dikkatle izlediği bir konu haline geliyor. Buradan şu anlaşılıyor: Evet, borçlanmanın başı belli; ama, acaba ekonominin başı kim? Şayet, ekonominin başı belli olmazsa, ülke de bu şekilde krizlere ve çeşitli badirelere sürüklenme durumunda kalacaktır.

Ülkenin borcuyla ilgili bir düzenleme getiriliyor; ama, vatandaşın borcunu, sanayicinin borcunu, üreticinin borcunu, yatırımcının borcunu çözemediğiniz sürece bir çare bulamazsınız, soruna çözüm getiremezsiniz. Ülkede vatandaş perişansa, İstanbul'da 2 000 civarında sanayici tesislerini Bulgaristan'a ve Romanya'ya naklediyorsa ve bunlardan vergi sağlayamıyorsak, bizim vatandaşlarımız vergilerini bu ülkelere veriyorsa, elbette, bu, bir sorundur. Eğer, ekonominin başı olduğumuzu iddia ediyorsak, bu sorunu çözmemiz gerekiyor.

Yine, son günlerde yapısal reformlardan bahsediliyor. Sayın Derviş, bütün yasaları, bir yapısal reformlar kapsamında takdim ediyor; ama, yapısal reformlar öyle kolay değildir. Yapısal reformlar, bir bütünlük içerisinde yapılmalıdır; sadece borç yasalarıyla yapısal reform olmaz. Yapısal reformlar, idarî, siyasî ve ekonomik reformların bir bütünlük içerisinde yapılmasıyla olur. Eğer, siz, bunları bir bütünlük içerisinde yapmazsanız, tek tek yapılanlara yapısal reform diyemezsiniz.

Örneğin, İçişleri Komisyonunda bir yerel yönetimler yasa tasarısı görüştük. Bu tasarı, hiçbir şekilde bir yapısal reform değildir. Bu tasarı, belediyelere malî imkân sağlayan, yeni vergiler getiren bir tasarıdır. Oysa, ekonominin başı olan bir bakan, bu tasarıyla ilgilenmeli. Bu tasarı, yerel yönetimlerin; yani, ülkenin yönetiminin, ülkenin yerel kalkınmasının en önemli yasa tasarısıydı. Halbuki, şimdi, Meclisimize gelecek, tamamen yeni vergilerin getirildiği bir yasa tasarısı olacak. Buradan şunu anlıyorum: Sayın Derviş'in bu tasarıdan haberi yok; nasıl Avrupa Birliği tarafından dayattırılan bazı yasalardan haberi yoksa bu tasarından da haberi yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL ÇELİK (Devamla) - Sözü şuraya getirmek istiyorum: Türkiye, sadece borç reformuyla yönetilmez. Türkiye'de yapısal reformlar son derece önemlidir; ama, bir bütünlük içerisinde yapılacak. O halde, yapılması gereken nedir; hükümetin kapsamlı bir yapısal reform tasarısıyla Meclisin önüne çıkmasıdır. Bu Meclis öyle bir Meclis ki, yasalar çabuk çıksın diye hükümet partileri hiçbir maddede konuşmuyor. Böyle bir Meclisi bir daha bulamazsınız, önümüzdeki dönemlerde her şeye "evet" diyen bir Meclisi bulamazsınız.

Onun için, diyorum ki, yapısal reformlar borçlanmaya alternatiftir. Borçlanmayla hiçbir yere gidemezsiniz. Yapısal reformlara sahip çıkmadığınız sürece de, sonu, maalesef hiç hoş değil.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çelik.

Madde üzerinde 5 adet önerge vardır; ancak, ilk 3 önergeyi işleme alacağım.

Bundan önce, Sayın Seven'in, sataşmadan bahisle bir açıklama gereği var; ama, ben, olayda bir sataşma görmedim.

Siz, yerinizden iki cümleyle ifade eder misiniz...

Buyurun Sayın Seven.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, Afyon Milletvekilimiz Sayın Sait Açba, dünkü konuşmamda ifade ettiğim görev zararlarının yanlış olduğunu konuşmasında belirtmişlerdir. Ben, belgelerle konuştuğumu belirtmek istiyorum. Zabıtlara geçmesi noktasında bir iki şey söyleyeceğim.

Bakın, Ziraat Bankasıyla ilgili çıkan kararnamelerin tarihlerini veriyorum:

Kütlü pamukla ilgili, 12.8.1993 tarih ve 4725 sayılı Kararname.

Çay bahçelerinin ıslahıyla ilgili, 15.12.1993 tarih ve 5096 sayılı Bakanlar Kurulu kararı.

Hayvancılığın geliştirilmesine dair kararnamelerin tarihlerini söylüyorum: 95/6820, 95/7418, 95/7225.

Ayrıca, Halk Bankasının esnafla ilgili kararnamelerinin tarihlerini söylüyorum: 21.5.1993 tarih ve 4415 sayılı, 31.8.1993 tarih ve 4790 sayılı...

Biz, öyle, seçmene şov yapmak üzere konuşmuyoruz, belgelerle konuşuyoruz.

Arz ederim; teşekkür ederim.

SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, söz istiyorum...

BAŞKAN - Sayın Açba, sataşma yok efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, açıklama ihtiyacı var... Sayın Açba bir düzeltme yapmak istiyor...

BAŞKAN - Efendim, burada, tabiî, bütün siyasî partilerimiz, hükümet ortağı oldular veya hükümet ettiler. Yani, şu veya bu şekilde kararnameler var. Onun takdirini en iyi millet verecektir. Bugün, biz, ne söylersek söyleyelim, kimin ne yaptığını Türk Milleti hepimizden daha iyi biliyor.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Doğru, çok doğru; bugün halimiz ortada, ülkenin hali ortada.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Açba.

SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, ben konuşmamda herhangi bir sataşmada bulunmadım; açıkça ifade edeyim. Sayın Nidai Seven'in verdiği cevaba bakıyorum, benim konuşmalarımla da ilgisi yok. Ben konuşmamda "görev zararı yok" falan demedim; mevcut görev zararlarının gayri safî millî hâsılaya oranını yıllar itibariyle sıraladım. Tabiî, burada, ağırlıklı olarak kamu bankalarının görev zararları var; işletmeci KİT'lerin var, kütlü pamukla ilgili var; ama, sistem içerisinde, ağırlıklı olarak kamu bankalarının görev zararları...

Ben şunu ifade ettim: Dünkü konuşmalarında, Sayın Nidai Seven, görev zararları konusunda geçmişteki bütün hükümetleri tenkit etmişlerdi, eleştirmişlerdi. Ben de dedim ki: "Sadece geçmişteki hükümetleri eleştirmeyin, bu hükümet döneminde de, 1999'da da, 2000'de de görev zararları var ve gayri safî millî hâsılaya oranları da, sırasıyla yüzde 13, yüzde 15 civarında." Dolayısıyla, tenkit edecekseniz, eleştirecekseniz, bugüne kadar gelen bütün hükümetlerin hepsini eleştirebilirsiniz anlamında ifade ettim.

BAŞKAN - Efendim, eleştiri hepimizin hakkı.

SAİT AÇBA (Afyon) - Dolayısıyla, verilen cevabın benim söylediklerimden tamamen farklı bir cevap olduğunu arz ederim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Efendim, eleştiri, tabiî, olacak. Eleştiri olmazsa, burada, zaten, sayın milletvekillerinin görüş ifade etme olanağı kalmaz; ama, buna da herkesin tahammül göstermesi gerekir diye düşünüyorum.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, bir cümle arz etmek istiyorum...

BAŞKAN - Sayın Seven, size bir sataşma yok. Siz, kararnameleri ifade ettiniz; allahaşkına!.. Yani, Meclisi çalıştırmak mı istiyorsunuz; yoksa, tıkamak mı istiyorsunuz?! Burada, size ilişkin hiçbir sataşma yok. Lütfen...

Önergelerin ilk üçünü okutuyorum efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 833 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının birinci satırında yer alan "çeşitlerine" ibaresinin madde metninden çıkarılarak "türlerine" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                     Sefer Koçak

                                                Ordu

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 833 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci satırında yer alan "esasları ve" ibaresinin "usul ve esasları" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                     Sefer Koçak

                                                Ordu

 BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 833 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasının son satırında yer alan "yapılarak" ibaresinin madde metninden çıkarılarak "yapılmak suretiyle" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Sefer Koçak

                                                Ordu

SEFER KOÇAK (Ordu) - Üç önergemi de geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki efendim.

Önergeler işlemden kaldırılmıştır.

6 ncı maddeyi oylarınıza...

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Olur mu efendim; anlaşma yaptık!

HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) - Ben, milletvekili olarak istiyorum!

BAŞKAN - Peki efendim...

İstek üzerine, karar yetersayısını arayacağım.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum, oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve oylama için 5 dakika süre veriyorum.

Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın, aynı süre içerisinde oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulasını aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 6 ncı madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Hani efendim; karar yetersayısı nerede?! Karar yetersayısı yok.

BAŞKAN - Sayın Günbey, burada, Sayın Kâtipler...

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Okuyun bakalım... Burada olmayan insanlar adına kâğıt veriyorlar.

BAŞKAN - Efendim, siz, Başkanlık Divanına güvenmiyor musunuz?.. Arkadaşlarımız burada.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Burada olmayan arkadaşlar adına kâğıt veriyorlar.

BAŞKAN - Siz sayının kaç olduğunu biliyor musunuz Sayın Günbey?! Ben, pusulaları dikkate almaksızın, karar yetersayısını fazlasıyla... 150 kişi girmiş sisteme. Yani, niye Meclis Başkanlık Divanına güvenmiyorsunuz! Üstelik, Kâtip Üye arkadaşımız da muhalefetten.

Evet, 6 ncı madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Dış borçlanma

MADDE 7. - Türkiye Cumhuriyeti adına herhangi bir dış finansman kaynağından  Devlet  dış borcu sağlamaya ve mali dış koşulları da dahil olmak üzere şartlarını tespit etmeye ve bu şartlar çerçevesinde mali yükümlülük altına girmeye Bakan yetkilidir. Söz konusu Devlet dış borcuna ilişkin anlaşmalar ve ilgili dokümanlara dair her türlü hazırlık, temas ve müzakereler Müsteşarlık tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır.

Tahvil ihracı ile ilgili anlaşmalar dışında Türkiye Cumhuriyetinin borçlu sıfatıyla taraf olduğu anlaşmalar, anlaşmada daha sonraki bir tarih kararlaştırılmamışsa, imzalandıkları tarih itibarıyla Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe girer. Tahvil ihracı ile ilgili anlaşmalar, anlaşmada daha sonraki bir tarih kararlaştırılmamışsa imzalandıkları tarih itibarıyla yürürlüğe girer.

Türkiye Cumhuriyetinin borçlu sıfatıyla taraf olduğu anlaşmaların şartlarında değişiklik yapmaya Bakan yetkilidir. Bakan, mali şartlar dışındaki değişikliklerin yapılmasına ilişkin yetkisini Müsteşara devredebilir. Söz konusu anlaşma değişiklikleri aksine bir hüküm yoksa, imzalandıkları tarih itibarıyla yürürlüğe girer.

Müsteşarlık, dış finansman kaynağından sağlanan dış finansman imkânlarını genel ve katma bütçe dışındaki kamu kurum ve kuruluşları ile yatırım ve kalkınma bankalarına bir ikraz anlaşmasıyla aktarabilir. Dış borcun ikrazı halinde ilgili kurumlardan, ikraz edilen tutar üzerinden, bir defaya mahsus olmak üzere, binde beş oranında ikraz ücreti alınır. Bu oranı beş katına kadar artırmaya Bakan yetkilidir.

BAŞKAN - 7 nci maddeyle ilgili olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın Ergün Dağcıoğlu; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatırlarsanız, kamuoyunda kısaca Borçlanma Yasası adıyla bilinen ve borçlanmaya malî bir disiplin getirilmesi amacıyla, 14 Nisan 2001 tarihinde uygulamaya konulan, o meşhur, Türkiye'nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı çerçevesinde, IMF tarafından acil olarak çıkarılması istenen 15 adet yasadan bir tanesiydi bu yasa. Bu ne biçim acil yasaysa, anlayamadık; bugüne kadar sarktı.

Şimdi, durum ortada; Ocak 2002 sonu itibariyle iç ve dışborç toplamı 200 milyar doları aşmış. Bir tarafta vergi gelirleri 39,5 katrilyon lirayken, faiz giderleri de 44 katrilyon liraya fırlamış. Yani, vergi gelirlerimiz faiz ödemelerimizi bile karşılayamaz hale gelmiş. 30 Eylül 2001 tarihi itibariyle ise, dışborçlarımız, 20,8 milyar doları kısa vadeli ve 98 milyar doları da uzun vadeli olmak üzere, toplam 118,8 milyar dolardır. Önümüzdeki yedi yıllık süreçte ise, her yıl yaklaşık 20 milyar dolardan, toplam 140,6 milyar dolar dışborç ödemek durumundayız. Bilindiği gibi, bunun da 27,6 milyar doları faiz, 113 milyar doları da anaparadır.

Şimdi, IMF kaynakları, doğrudan belli sektörlere, örneğin reel sektöre yönelik olmayıp, Merkez Bankasının mevcut döviz rezervlerini desteklemek amaçlıdır; yani, olay, üretime değil, verilen borçların geri dönüşüne yöneliktir. Şimdi, işte, bu hesapsız, kitapsız borçlanma politikaları, bugün, Türkiye'yi yabancı sermayeye ve kredi kuruluşlarına mahkûm noktasına getirmiş; âdeta siyasî bir vesayet altına girmişiz ve elimiz kolumuz bağlanmış durumda. İşte, böyle bir noktada, borçlanma yasasını çıkarmaya çalışıyoruz şu anda.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, tasarının 7 nci maddesi, Türkiye Cumhuriyeti adına yapılacak dış borçlanmayla ilgili işlemlerin ve anlaşmaların yapılmasına; anlaşmalarda yapılacak değişikliklere ve de bu anlaşmaların yürürlüğüne ilişkin hususları düzenlemektedir. Stand-by kapsamında, bugüne kadar toplam 15,3 milyar dolar temin edilmiş; bunun da 10,1 milyar doları Sayın Derviş'in döneminde gerçekleşmiştir. Ayrıca, 2001 Şubatından itibaren Dünya Bankasından da 2,2 milyar dolarlık kredi alınmış. Tabiî, burada, Sayın Derviş'in kişisel ilişkilerinin, kişisel ilişkileriyle borç alabilme kabiliyetinin yanında, dünyadaki durgunluğun ve en önemlisi, 11 Eylül olayının ve ABD'nin bölgedeki stratejik planlarının etkisini de unutmamak gerekir kanaatimi ifade etmek istiyorum.

Doğrusu, bu anlamda, hükümetin borç bulma noktasında olağanüstü çabalarını ibretle ve biraz da hayretle izliyoruz. Şimdilik, günü kurtarma adına sadece borç yapısının döndürülmesi politikaları, kendilerine bir ölçüde de olsa başarı gibi görünüyor olabilir; ancak, borç almanın dayanılmaz hafifliği içinde olmamaları gerektiğini de bilmeleri gerekiyor diye işaret etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 7 nci maddeye göre, Türkiye Cumhuriyeti adına herhangi bir dış finansman kaynağından devlet dışborcu sağlamaya ve malî koşulları da dahil olmak üzere şartlarını da tespit etmeye ve bu şartlar çerçevesinde malî yükümlülük altına girmeye Hazineden sorumlu Bakan yetkili kılınmaktadır; yani, Sayın Derviş.

Demek ki, bu tasarıda getirilen en önemli şey, kredi sağlanan kuruluş ayırımı yapılmaksızın, borçlanmayla ilgili taahhütte bulunmaya Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın, yani, Sayın Derviş'in yetkili kılınmasıdır. Bununla da kalınmıyor "Sayın Bakan da, borçlu sıfatıyla taraf olunan anlaşmaların malî şartlar dışındaki şartlarında değişiklik yapma yetkisini Hazine Müsteşarına devredebilecektir" notu da düşülüyor; yani, süper bir bakana süper bir müsteşar ihdas ediyoruz bu maddeyle.

Şimdi, eğri oturup doğru konuşalım. Kamu borçlanmasının daha etkin bir şekilde yürütülebilmesi için bazı temel düzenlemelere ihtiyaç olduğu şüphesiz ortadadır. Bu yönüyle de, ilkesel olarak, tasarıya olumlu bakmak da mümkündür aslında; ancak, bu tasarı, kamu borçlanmasını yürütecek başlıca kuruluş olan Hazine Müsteşarlığının ve süper yetkili Sayın Derviş'in, geleceğimizin ipotek edilmesi anlamına gelen, dış borçlanma performanslarının denetlenmesine yönelik kuşkularımızı da gidermemiştir maalesef. Neden; hele ki, Hazine Müsteşarlığı ve Sayın Bakan, bize göre, bugüne kadar kötü bir imtihan vermişlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Yetkilerini de isabetli şekilde kullanmamışlardır ve Türkiye, bugün, maalesef, hep birlikte işte bu iflas noktasına getirilmiştir.

Bu tasarı, elbette ki, kamu borç yönetiminde yaşanmakta olan ciddî sorunların bir ölçüde çözümüne, borç yönetiminin disipline edilmesine, hukukî ve teknik altyapısının güçlendirilmesine olumlu katkılar sağlayacaktır. Ancak, borç yönetiminin önemli bir unsurunun da alınan borçların verimli bir şekilde kullanılması ve katma değeri yüksek alanlara yönlendirilmesi olduğu, aksi takdirde gereksiz malî yüklere katlanılmış olacağı ve ülkeyi, giderek borçlarının kendilerini bile ödeyemez hale getireceği açıktır.

Bugünkü hükümet üç senedir iktidardadır. Sonuç olarak, ülkeyi iyi yönetememiş, ekonomiyi daha kötü hale getirmiş ve IMF maceralarıyla beşikteki bebelerimizi bile borçlu hale sokmuştur; ama, bunun siyasî hesabını vermemiştir, vermeyecektir de. Korkuyoruz ki, Sayın Derviş ve ekibinin yapıp ettikleri de yanlarına kâr kalacak ve bir gün, bizi bu borçlarla başbaşa bırakıp, el sallayarak Amerika'ya gider geri dönmezse hiç şaşırmamalıyız diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Dağcıoğlu.

Saadet Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun.

SP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının dışborçlanmayı düzenleyen 7 nci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Toplam dışborç stoku ülkemizde çok önemli bir yer tutmakta olup, 1980 yılında 13,2 milyar dolar iken, 2001 Eylül ayı itibariyle 118,9 milyar dolara yükselmiştir. 2002 yılında piyasalara 74,4 katrilyon içborç ve 16,1 katrilyon dışborç servisi yapmayı öngören Hazinenin, kamu kuruluşlarına yapacağı ödemelerle beraber, toplam borç servisi 114 katrilyon TL olacaktır. Kamuya yapılacak ödemelerle beraber toplam finansman ihtiyacı 34,7 katrilyon TL olarak ortaya çıkmaktadır. Bu açığın 15,8 katrilyonunun faizdışı fazla, 16,6 katrilyonunun da dış kaynak alınarak kapatılması öngörülmektedir.

2001 yılında tüm reel sektörün neredeyse durma noktasına gelmesi pahasına elde edilen gayri safî millî hâsılanın yüzde 5,4'ü civarındaki faizdışı fazla hedefinin, 2002 yılında, 18 Ocak 2002 tarihli yeni IMF anlaşmasıyla yüzde 6,5'e çıkarılması hedeflenmiştir. Bu da, bu yıl piyasalarda kuş uçmayacağı anlamına gelmektedir. Ayrıca, kamu borçlarının gayri safî millî hâsılaya ve malî sisteme göre çok yüksek olması, 2001'de yüzde 95'e çıkması, uzun dönemli borç dinamikleri açısında borçlanma maliyetinin önemini artırmıştır.

Ayrıca, borç stokunun 2000 yılında yüzde 37'sinin (iç ve dış) döviz cinsinden, yüzde 38'inin sabit faizli olmasına mukabil, yapılan takas ve borç ertelemeleriyle, 2001 yılında yüzde 72'si döviz, yüzde 6'sı sadece sabit faizli duruma gelmiş olup, bu da Hazinenin işinin ne kadar zor olduğunun bir açık ifadesidir.

Yine, iki aylık bütçe gelişmeleri de iç ve dış borç servisinin tahmin edilenin üzerinde sıkıntılı geçeceğini göstermektedir. Örneğin, 2002 bütçe hedefinde, bütçe açığının 26,9 katrilyon TL, toplam faiz ödemelerinin 42,8 katrilyon TL gözükmesine rağmen, iki aylık bütçe gerçekleşmelerinde faiz harcamalarının 13,3 katrilyon TL, bütçe açığının 10,6 katrilyon TL olması ve bütçe uygulamalarının bu şekilde devam etmesi halinde, yıl sonu hedeflerinin yıl ortasında, haziran-temmuz aylarında aşılacağını, dolayısıyla, iç ve dış borç servisinin planlananın üzerinde zorlanacağını ortaya koymaktadır.

Sayıştay 2000 Yılı Hazine İşlemleri Raporuna göre, mevcut muhasebe sistemi, kamu kesiminin toplam borcunu göstermekte yetersiz kalmaktadır. 2000 yılında, bu görünmeyen borçlar bölümündeki borçların tutarı 18,8 katrilyona, gayri safî millî gelire oranı da yüzde 15'e yükselmiştir. 1995 yılında dışborçlar hesabının hatalı tutulduğunun tespit edilmesi üzerine, hazine hesapları reddedilmiştir. Böylece, 1995 yılından sonra dışborç stoku, yeniden hesaplanana kadar dışborçlar hesabı, sadece yıl içinde gerçekleştirilen işlemleri gösterecek şekilde hazırlanmıştır. Yani, Sayıştayın deyimiyle, halihazırda hesap, kamu sisteminin dış borçlarını göstermemektedir. 2000 yılı dışborçlar hesabı da aynı sorunu taşıdığından, Sayıştay Genel Kurulunca reddedilmiştir. Dolayısıyla, dışborçların bütçeleştirilmesi, muhasebeleştirilmesi ve raporlanması, gereken bir işlemdir. Aksi halde, devletin gerçek borç ve garantiden doğan olanakları sağlıklı bir şekilde mevcut haliyle takip edilememektedir.

Getirilen tasarı, önemli eksiklikler taşımasına rağmen, Sayıştayın ikaz ettiği gibi, üzerinde önemle durulup hazırlanması gereken bir tasarıdır. Örneğin, bugüne kadar, dışborçlar hesabıyla ilgili kayıtlar, gerekli birimlerde, farklı veri kaynaklarına dayalı olarak tutulmaktadır. Saymanlık kayıtları, dışborçları kullanan kamu kurumlarından gelen verilere istinaden tutulmakta, tahakkuk istatistikleri de kreditörlerden gelen bildirimlere dayanmaktadır. Bu iki veri kaynağından gelen verinin sağlıklı bir şekilde karşılaştırılması bugüne kadar sağlanamamıştır. Yalnız, tasarıyla, dışborca ilişkin anlaşma ve dokümanların Müsteşarlık tarafından yürütülmesi öngörülmesine mukabil, Sayıştay, dışborçların takibiyle ilgili sorunların, Maliye, DPT ve Hazinenin katkısı olmadan çözülmesinin mümkün olamayacağını belirtmekte ve dışborçlarla ilgili sorunların çözüm çalışmalarının neredeyse tamamen Hazine tarafından yürütüldüğünden bahsederek, diğer kuruluşlar tarafından da bütçe ve muhasebe sisteminde ve yatırım programında dışborçların eksiksiz şekilde takip edilmesi için yapılması gereken değişikliklerin acilen yapılmasını istemektedir. Biz de, bu önerilere aynen katıldığımızı belirtmek isteriz.

Yine, Sayıştayın çok önemle ve haklı olarak ikaz ettiği gibi, saymanlık hesaplarında dışborç stoku olmadığından, kurlardaki değişim sonucunda dış yükümlülüklerde meydana gelen değişme hesaplanamamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Devamla) - Bu da, bütçedeki faiz giderlerinin gerçekle örtüşmesine engel olmaktadır. Yine Sayıştay raporlarına göre, dışborçlar hesabının reddindeki söz konusu aksaklıkların tamamı, Saymanlığa Hazine içindeki birimlerce ve Hazine dışındaki kurumlarca aktarılması gereken verilerdeki eksikliklerden kaynaklanmaktadır.

Dolayısıyla, tasarıda yer alan dışborçla ilgili dokümanlara dair her türlü hazırlığın Müsteşarlıkça yapılacağının belirtilmesiyle, bu konudaki esas çalışma ve düzenlemelerin Hazine Müsteşarlığınca yapılması hükme bağlanmakta, dolayısıyla, Müsteşarlığın bu konudaki görev ve sorumluluğu da oldukça artmaktadır.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Polat.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 7 nci maddesi dış borçlanmayla ilgilidir.

Getirilen düzenleme, dış borçlanma konusunda, dışfinansman kaynaklarından Türkiye Cumhuriyeti adına borç alma konusunda ve bunun şartlarını belirleme konusunda Hazineden sorumlu bakanı yetkili kılmaktadır.

Türkiye, 2000 yılı ve sonrası dönemde -içerisinde bulunduğumuz dönemde- dış borçlanmaya kaçınılmaz şekilde ve birinci derecede bağımlı bir ülke ve ekonomi yönetimi de, dışborçsuz, varlığını âdeta sürdüremez bir konuma gelmiştir. 2000 yılında, Hazine, dünyanın en iyi borçlanan hazinesi unvanını ve ödülünü almıştır; 8 milyar dolar, piyasalardan tahvil ihraç etmek suretiyle borçlanmış ve rekor elde etmiş bir performans ortaya koymuştur.

Değerli arkadaşlarım, 2000 sonrası dönemde, yani 2000 yılı kasımından itibaren yaşanan krizde, Türkiye, bu piyasalardan kopmuş, Hazine, ancak sembolik anlamda dış piyasalardan borçlanabilen, rekabet piyasalarından borçlanabilen bir konumda kalmıştır. 2000 yılı kasım ayından itibaren, Türkiye, dış borçlanmasını, resmî sistem içerisinde diyebileceğimiz, sadece IMF ve Dünya Bankasına endekslemek zorunda kalmış ve bu bağımlılığın faturasını da, ağır bir ekonomik programı uygulamak ve aynen kabul etmek suretiyle, ödemek durumunda kalmıştır. Son iki yılın borçlanması, 16 milyar dolarlık kısmı ayıklarsak, yaklaşık 32 milyar dolarlık bir rakama ulaşmıştır. Böylece, Merkez Bankası dahil, kamu kesiminin dışborçları 72 milyar dolarlık bir seviyeye ulaşmıştır. Bu, olağanüstü derecede yüksek bir borçlanmadır, nasıl ödeneceği ve hangi koşullarla ödeneceği konusunda, bugün, iç ve dış çevrelerde, ekonomiyle, bu konularla ilgili çevrelerde ciddî soru işaretleri vardır değerli arkadaşlarım.

Bu konularda, dış borçlanmanın, dışarıdan sağlanan kaynakların ülke ekonomisinde kullanımı ve finansman olarak hangi sektörlere, hangi önceliklerle aktarılacağı konusu fevkalade önemli bir konudur; bu konuda da Bakana ve Müsteşarlığa, dış kredi kaynaklarından sağlanacak kredilerin ikrazı suretiyle aktarılması ve kullandırılması konusunda yetkiler verilmektedir. Burada, getirilen tasarıyla, düzenlemeyle, dışkaynaktan Hazine aracılığıyla sağlanacak kredilerin, kullanımı öncelikle kamuyu öne çıkarmaktadır; oysa, devirli kredilerde, ikrazen başka kuruluşlara kullandırılan kredilerde hazinenin ciddî sorunları vardır. Âdeta bir devletçi yaklaşımı, piyasalardan kopmuş bir yaklaşımı burada gündeme getiriyoruz. Bunun tek istisnası özel sektöre; yani, hazine aracılığıyla sağlanan kredilerin özel sektöre aktarılmasında sadece kalkınma bankalarını gündeme sokuyoruz. Kalkınma bankalarının varlığı ve büyüklüğü ortada değerli arkadaşlarım. Bir tek kalkınma bankası var kamuda, o da ne durumda hepiniz yakından biliyorsunuz, paralize olmuş, kendi sorunlarıyla boğuşan bir banka. Dolayısıyla, burada, sadece kamuyu besleyen, kamunun verimsiz kredi kullanımını teşvik eden, öne çıkaran bir yaklaşım var. Hazine, dış dünyayla, dış finans dünyasıyla ilişkilerinde kendisine verilen kredinin, kendi güvencesi altında aldığı kredilerin çok önemli bir kısmını devletçi bir yapı içinde, devlet sistemi içinde kullanma önceliğini burada gündeme getirmektedir. Bu, ilke olarak fevkalade yanlıştır; Türkiye'ye dış piyasalardan sağlanacak kaynağın birinci derecede kullanımında özel sektörün üretken ve gerçekten, ekonomi için öncelikli kurumlarının desteklenmesi ilke olarak burada yoktur; devletçi bir yaklaşım vardır, kamucu bir yaklaşım vardır, devletin, kredileri büyük ölçüde israf eden yaklaşımı öne çıkmaktadır. Bu ilkenin yanlış olduğuna bir kez daha işaret ediyorum.

Türkiye, dış dünyadan sağladığı kaynakları, çok büyük ölçüde, üretken sektörlere aktarmak zorundadır, üretken sektörler içerisinde kamu yoktur. Kamu, bundan önce devredilmiş kredilerde çok önemli sorunlar yaratmıştır. Biraz sonraki maddede işaret edeceğim, 7,2 katrilyonluk geri dönmeyen kredinin, sorunlu kredinin gerisinde kamu kuruluşları vardır ve bu sorunlu krediler portföyü büyümeye devam edecektir.

Bu yaklaşımın, bu ilkenin doğru olmadığını ve öncelikler açısından, tercihler açısından yanlış olduğuna işaret ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kabataş.

Sayın milletvekilleri, saat 16.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.20
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.35

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/893) (S. Sayısı : 833) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

7 nci maddenin oylanmasında kalınmıştı.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Hazine Garantileri

Hazine garantileri ve garantisiz borçlar için izin alınması

MADDE 8. - Hazine garantileri sağlanmasına ve sağlanan Hazine garantilerinin şartlarında değişiklik yapılmasına ilişkin her türlü hazırlık, temas ve müzakereler Müsteşarlık tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır.

Hazine garantilerine ilişkin anlaşmalar ve bunların şartlarında değişiklik yapılmasına ilişkin anlaşmalar aksine bir hüküm bulunmadığı sürece imzalandıkları tarih itibarıyla yürürlüğe girer.

Hazine geri ödeme garantisi ve Hazine yatırım garantisi ile lehine garanti sağlanan taraftan verilecek her garanti için bir defaya mahsus olmak kaydıyla garanti edilen tutarın yüzde birine kadar garanti ücreti alınır.

Dış Finansman ile gerçekleştirilecek projelerin yatırım programındaki yeri ve önceliği hususunda Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının görüşü alınır. Projeler için sağlanacak Hazine geri ödeme garantisi ile Hazine yatırım garantisinin verilmesine ilişkin olarak garanti ücretinin belirlenmesi, garantinin değerlendirilmesi, bütçeleştirilmesi, riskin sınırlandırılması ve paylaşımı ile garantiye ilişkin bilgilerin kamuoyuna açıklanması ve Hazine yatırım garantisi kapsamında garanti edilen tutarın tespit edilmesi de dahil olmak üzere bu hususlara ilişkin esas ve usuller Müsteşarlık tarafından hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir.

İl Özel İdareleri, Büyükşehir Belediyeleri ve Belediyeler, kendilerine ait tüzel kişilerin ve/veya kendilerine bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar ile kendilerinin ve/veya kendilerine ait tüzel kişilerle kendilerine bağlı tüzel kişiliği haiz kuruluşların sermayesinin yarıdan fazlasına sahip olduğu Özel İdare Şirketleri ile Belediye İktisadi Kuruluşlarının dış finansman kaynağından Hazine garantisi altında sağladıkları dış finansman imkânlarına ilişkin her türlü yükümlülüklerden ve bu yükümlülüklerin aksatılması neticesinde doğmuş olan ve doğabilecek Hazine alacaklarının geri ödenmesinden müteselsilen sorumludurlar. Bu kapsamda akdedilen dış kredi anlaşmalarından ortaya çıkan  her türlü geri ödeme yükümlülüğü tamamlanıncaya kadar borçlu kuruluş, borcun geri ödenmesi süresince meydana gelebilecek her türlü idari değişikliklere ve yeni görevlendirmelere bağlı olmaksızın, borcun geri ödenmesinden sorumludur.

Kredi borçlusu kuruluşlar, Hazine garantisi altında sağlanan dış kredilere ilişkin geri ödemeler için gereken tutarı yılı bütçelerinde yatırım harcamalarına kıyasla öncelikli olarak ayırmakla mükelleftirler.

Dış borçların ödenmesinde aksamaya sebebiyet verdiği tespit edilenlere bu aksamadan doğan zarar ölçüsünde rücû olunur.

Hazine, kamu ve/veya özel kurum ve kuruluşlarının yurt içi piyasalardan yapacağı borçlanmalarda garanti veya kefalet veremez.

Bu Kanunun 1 inci ve 2 nci maddeleri çerçevesinde belirlenen esaslara uygun olarak Hazine garantileri kısmen veya tamamen verilebilir.

Bu Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen kuruluşların Hazine garantileri olmaksızın herhangi bir dış finansman kaynağından sağlayacağı her türlü dış imkân ile söz konusu kuruluşların diğer kurum ve kuruluşlar lehine verecekleri garantiler Müsteşarlığın iznine tabidir. Bu iznin verilmesi Hazine garantisi sağlandığı anlamına gelmez. İzin verilmesine ilişkin esaslar hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN- 8 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 833 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu madde, Hazine garantileri ve garantisiz borçlar için izin alınması konusunda düzenleme getirmektedir. Hazine garantileri şartlarının düzenlenmesinde Hazine Müsteşarı tek yetkili kılınmaktadır. Alınacak krediler için Devlet Planlama Teşkilatı oluru istenmektedir. Borcu alan kurum, idarî değişikliklere ve yeni görevlendirmelere bağlı olmaksızın borcun geri ödenmesinden sorumlu tutulmaktadır. Kredi borçlusu kuruluşlara, yatırıma ayıracağı paylardan önce kredi ödemesine ayırma zorunluluğu getirmektedir. Dış borçların ödenmesinde aksamaya sebebiyet verenlere sorumluluk yüklemektedir. Yurt içi piyasalardan alınacak krediler, garanti kapsamı dışında tutulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, keşke, bu tasarıyla getirilen borçlanma politikasının tek merkezden idaresi, IMF'in Türkiye'ye verdiği yükümlülüğün gereği olarak değil, bizim düzenlememiz olsaydı; ama, maalesef, bu, bütün yasalarda ve bütün tasarılarda bu şekilde devam ediyor. Dayatmaların önümüze geldiğini hep birlikte görüyoruz.

Borç yönetimi, kamu borcu bakımından, borcun sağlanmasından geri ödemenin tamamlanmasına kadar geçen süredeki ödeme ve buna ilişkin faaliyetlerin tamamıdır. Kamu borçları arttıkça ekonominin bütünü bundan olumsuz etkilenir, bu yüzden borç yönetimi de gittikçe güçleşir; fakat, kaynakların yetersiz olduğu durumlarda gelişmenin sağlanabilmesi için, borçlanma, aynı zamanda bir zorunluluktur. Aynı zamanda, borçlanma, makroekonomik dengenin çok önemli bir unsurudur; ancak, borç yönetimi gerek proje gerekse bütçe ve program finansmanı için kalkınma perspektifiyle yapılmalıdır. Borç yönetilirken borcun maliyetini düşürmenin yanı sıra, piyasa riskini ve operasyonel riskleri de kontrol altında tutma, bunu yaparken de bütçenin genel amaçları ve para politikasıyla uyum içerisinde bulunma zorunluluğunu hepimiz biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, maalesef, bugüne kadar borçlanma politikasında sağlıklı yol izlemediğimiz bir gerçektir. Bunun önlenmesi adına çıkarılacak bu kanunla alınacak yetki, inşallah, yeni yanlışlar yapmamıza sebebiyet vermez.

Özellikle, yerel yönetimler, ülke nüfusunun yüzde 77'sine hizmet sunmasına rağmen, kamu harcamalarındaki payı yüzde 16'ya kadar düşmüştür. Bu sonuç, yönetimde aşırı merkeziyetçi yapının bir sonucudur. Yönetimde aşırı merkeziyetçi yapının parasal ilişkilerde de geçerli olmasının bir sonucu olarak, bu yasa tasarısı Meclisin gündemine getirilmiştir. Özellikle, yerel altyapı yatırımlarının finansmanında ve yerel malî sistemde İller Bankasının önemini yitirmiş olması, bu yatırımların finansmanında yerli ve yabancı özel sermayeyi devreye sokmuştur. 1998 yılında, kaynağı ne olursa olsun, Hazinenin garanti verebileceği dışkredi tutarı, tüm kamu kuruluşları için geçerli olacak şekilde, 1 milyar 350 milyon dolarla sınırlı tutulduğu halde, 1999 yılında, bir taraftan sınırlamanın tavanı 500 milyon dolara düşürülmüş, diğer taraftan yalnızca yerel yönetimler yönünden dış borçlanma sınırlandırılmıştır; diğer kamu kuruluşları ile öteki dış borçlanmalar için ise, herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. Yerel yönetimlerin hizmet verdiği nüfusu baz aldığımızda, Hazineden sorumlu Sayın Bakanın, mutlaka dış borçlanmada yerel yönetimlerin aleyhine gelişen dengeyi düzeltme yönünde çaba harcaması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, ekonomik kalkınmada borçlanma mutlaka olacaktır; ama, borçlanmadan ziyade, ülke kaynaklarını verimli kullanma ve henüz keşfedilmemiş ülke kaynaklarını ortaya çıkarma yönündeki çalışmaları, bu ülkenin geleceği açısından daha önemsememiz gerektiğini düşünüyor, tasarının hayırlı olması temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çelik.

Saadet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 8 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Devlet Planlama Teşkilatı Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Borç Yönetimi Özel İhtisas Komisyonu raporunda da belirtildiği üzere, bu krediler hazineye büyük yük getirmekte ve hazinenin borçları arasında yer almamaktadır. Bu kredilerin ödemelerinin krediyi kullanan kuruluş tarafından yapılması gerekir; fakat, garanti verilen kurumların bu kredileri ödeyememeleri dolayısıyla hazinenin henüz geri tahsil edemediği kredilerin tutarı 1999 yılında 1,6 katrilyon liraya ulaşmıştır.

Sayıştay raporlarında "devirli ve garantili kredilerin bir kısmı kredi anlaşmalarında yer alan koşullar kullanıcılar lehine değiştirildikten sonra devir veya hibe edilmektedir. Hazine, bu kredileri yurt dışından döviz cinsinden borçlanmakta, ardından, Türk Lirası üzerinden ve düşük faizle çeşitli kamu ve özel sektör kuruluşlarına devretmektedir. Sonuçta, kredinin büyük bir kısmı hazine üzerinde kalmaktadır. Bu krediler büyük oranda sübvansiyondur. Bu şekilde ortaya çıkan sübvansiyon, bütçede yer almadığı gibi, hiçbir hesapta da görülmediğinden miktarı tam olarak tespit etmek mümkün değildir" denilmektedir.

Şimdi, buradan, Devlet Bakanımız Sayın Kemal Derviş'e sorumuz şudur: Sayıştayın bu çok önemli iddiasına maruz kalan özel sektör kuruluşları kimlerdir ve ne kadar hazine kredisi bu kuruluşlara hibe edilmiştir ve hangi yıllarda edilmiştir?

Onun için, tasarıyla getirilen garantinin bütçeleştirilmesi, riskin sınırlandırılması ve garantiye ait bilgilerin kamuoyuna açıklanmasını onayladığımız gibi, uygulamada da sıkı takipçisi olacağımızı burada belirtmek isteriz.

Sayıştay 2000 yılı Hazine İşlemleri Raporuna göre, 1992 yılından 2000 yılına kadar Hazine tarafından üstlenilen garantili krediler süratle artmakta ve 2000 yılı sonunda 6,3 milyar dolara ulaşmış bulunmaktadır. Bu miktarın 1,5 milyar doları KİT'lere, 3,9 milyar doları ise yerel yönetimlere aittir.

Hazine garantisiyle sağlanan kredilerde, 1998 yılından itibaren bütçe kanunlarına konulan sınırlamalarla kısıntıya gidilmesine rağmen, yine de, KİT'lerde bilhassa 1999 yılında önemli bir sıçrama yaşanmış, 1999 yılında hazine garantisiyle sağlanan 3,2 milyar dolar kredinin yerel yönetimlerce paylaşılan kısmı 213 milyon dolar olurken, KİT'lerce kullanılan kısmı 2,4 milyar dolar olmuştur. Onun için, özelleştirmenin önemi, bu kredi rakamlarından da açıkça ortaya çıkmaktadır.

Her ne kadar, hazine garantili kredilerden kaynaklanan alacakların, yerel yönetimlerden, Maliye Bakanlığı ve İller Bankası alacaklarından kesinti yapılması suretiyle alma, KİT'lerden ise, sermaye borcuna veya diğer borçlarına mahsup etme imkânı varsa da, yine de, siyasî sebeplerle bunları alamamaktadır. 1999 yılında 1,6 katrilyon TL olan vadesi geçmiş hazine garantili alacakları 2000 yılında 2,7 katrilyona ulaşmış; bunlar içerisinde işletmeci KİT'lerden alacakları 464 trilyon TL olurken, yerel yönetimlerden alacakları 1 katrilyon 974 trilyon TL'ye ulaşmıştır.

Yerel yönetimlerdeki bu borç artışı karşısında, tasarıdaki "kredi borçlusu kuruluşların hazine garantili dış kredilere ilişkin geri ödemeler için gereken tutarı yılı bütçelerinde yatırım harcamalarına kıyasla öncelikli olarak ayırmakla mükelleftir" kısmı hazinenin alacaklarını alma konusunda bir güvence olmakla beraber, yerel yönetimler içinse, artık, hazine borcu olanların yatırımlarını tamamen durduracakları anlamına gelmektedir. Bunun da, bilhassa önemli altyapı sorunları olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi yerel yönetimlerinde önemli sosyal sorunlara yol açacağı çok açık olarak görülmektedir.

Hazine garantilerinde, ülkemiz açısından çok önemli bir sorun da, 2000 yılı kasım krizinden sonra Fon yönetimine alınan özel bankaların kredi riskleri yüksek olduğu için, Fona alınmadan önce, dış piyasadan  libor artı 10-15 arası yüksek faiz oranlarıyla aldıkları dış kredilere, Fon yönetimine alındıktan sonra, hiçbir düzeltme yapmadan, tümüne birden, hiçbir eksilme yapmadan, tam devlet garantisi verilmesi olmuştur. Halbuki, aynı dönemde, hazine devlet garantisiyle dışarıdan libor artı 2,5-3 ile borçlanırken, riskli özel bankaların libor artı 10-15 gibi son derece yüksek faizle borçlandıkları tutarlarda hiçbir değişime gitmeden tümüne devlet garantisi verilmesiyle, ülkemiz, çok önemli bir artı borç riskiyle karşı karşıya kalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika süre verirseniz, bitireceğim.

BAŞKAN - Buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) - Bizim burada söylemek istediğimiz şudur: Hazine garanti verirken, garantilerinde geri alma durumuna dikkat etmeli; bilhassa, yerel yönetimlerde olsun, KİT'lerde olsun, geri alınmayacağı biline biline garanti verilip, daha sonra da seçimle işbaşına gelecek olan yerel yönetimlerin elini kolunu bağlayacak uygulamalara gidilmemesini diler, hepinize saygılar sunarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Polat.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9 uncu madde, hazine garantileriyle ilgili ilkeleri düzenliyor.

Devlet borç yönetiminin en sancılı, en sıkıntılı konularından biri Hazine garantileri; çünkü, dış piyasalar, yabancı finans kuruluşları, Türkiye'de en itibarlı imza olarak Hazineye itibar ediyor, Hazinenin imzası olmadan, kamu kurum ve kuruluşlarına kredi kullandırmıyor, kredi açmıyor. Hazinenin bu çok değerli imzasına duyulan ihtiyaç, uygulamada pek çok sorunu da beraberinde getiriyor. Türkiye'de pek çok kuruluş, Hazinenin garantisini alarak, Hazineyi kefil ederek, milyarlarca dolar kredi kullanıyor ve Hazine, bu şekilde, kendi imzasıyla kullandırdığı kredileri geri tahsil edemiyor.

Burada, alacak yönetimi açısından, bu borç idaresinin çok temel bir konusu var, çok temel bir problemi var değerli arkadaşlarım. Israrla işaret ettim; bu türden, buna benzer ilişkilerden Hazine alacağı haline gelmiş ve tahsil edilemeyen 7,2 katrilyonluk bir alacak stoku var ve muhtemelen, bu şekilde Hazine kefaletiyle, garantisiyle kullandırılmış, daha bekleyen, 6 milyar dolara yakın bir risk var. Bütün bunlar, önemli rakamlar; bütün bunlar, yönetimde ciddî boşluklar, ciddî sorunlar olduğunun işaretleri ve sonuçları değerli arkadaşlarım.

Burada, şu hususa işaret etmek istiyorum: Hazinenin garantisini yok saymak, Hazinenin garanti vermesine karşı çıkmak diye bir yaklaşım, kesinlikle yanlıştır. Hazine garantiyi verecektir, vermek durumundadır; çünkü, ekonominin dış kaynağa ihtiyacı vardır; ama, Hazine, verdiği garantinin bir kredi ilişkisi olduğunu bilmek, bu ilişkiyi doğru yönetmek ve bu alacağı tahsil edecek sistemi, çerçeveyi ortaya koymak zorundadır. Yanlış olan, Hazinenin garanti vermesi değil, verilen garantinin, hukuk içinde, sistem içinde işletilememesidir, yönetilememesidir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, Avrupa Birliği yolunda önemli adımlar atmak zorunda; Türkiye, gelecek dönemlerde, Avrupa Birliği fonlarından çok önemli rakamları kredi olarak kullanmak zorunda. Bu kredilerin kullanımında Hazine aracılığına, Hazine kefaletine, garantisine elbette ihtiyaç var. Bu krediler, çok büyük ölçüde, mahallî idarelerin altyapı hizmetlerinde, altyapı projelerinde kullandırılmak zorunda. Türkiye'nin yenilenmesi, Türkiye'nin imarı, Türkiye'nin çağdaş bir görüntüye dönüşümü, bu kaynakların, bu kredilerin kullanımından geçiyor. Dolayısıyla, burada Hazineye düşen çok özel bir görev, çok ciddî bir misyon var; bu garantileri verecek, bu kredileri kullandıracak, ama, bu kredilerin geri dönüşünü de sağlayacak; bir borç-alacak ilişkisini, bir kredi ilişkisi titizliği içerisinde doğru tanımlayacak, doğru yönetecek ve devletin kaynaklarının, Hazinenin kaynaklarının -amiyane deyimle- çarçur edilmesine müsamaha etmeyecek. Temel ilke budur ve bu ilkenin, uygulamada titizlikle korunması ihtiyacı vardır.

Biz, şimdi, tepki gösteriyoruz; diyoruz ki, falan kurum aldı, ödemiyor... Tabiî ki, ödemiyor. Bunu yönetmek, Hazine olarak sizin göreviniz. Bunun adı, finansal disiplin; bunun adı, borç yönetimi; bunun adı, alacak yönetimi. Siz, idare olarak bu yönetimde varsanız, sistem çalışır; yoksanız, alan alır, ödemeyen de ödemez, alanın da yanında kalır. Buna müsamaha edilmemesi... Devlet ciddiyetinin, sistemin işlerliğinin buradaki önemine işaret etmek istiyorum. Kaybedilmiş olan budur, yoksa, garanti verilmesi, Başkentin çok özel bir projesine Hazine garantisiyle kredi kullandırılması yanlış değildir. Yanlış olan, yönetimdir; yanlış olan, yönetememektir; yanlış olan, bu sorunlu alacakları yaratmaktır; yanlış olan, finansal disiplini yok sayan sonuçlara, uygulamalara göz yummaktır. Bizim eleştirimiz bunadır. Burada, Hazine, tek başına, hem sistemden hem sistemin yarattığı eksilerden hem de sistemin iyi işletilmemesinden sorumlu kurum durumundadır. Hazinenin, bu sorumluluğunu çok titizlikle yerine getirmesi ve sisteme işlerlik kazandırması gerekiyor.

Bu temennilerimi, bu temel ilkelerle ilgili görüşlerimi sizlere aktardım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Bu vesileyle, temenni ediyorum ki, Hazine, tüm gücünü, tüm profesyonelliğini, tüm aktif ve pozitif yaklaşımını bu uygulama etrafına koyar ve Türk ekonomisinin temel altyapı finansman ihtiyaçlarının karşılanmasında çağdaş bir enstrüman olan garanti verme uygulamasına işlerlik kazandırır.

Bu iyi dileklerle, bu maddenin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Madde üzerinde bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının "Hazine garantileri ve garantisiz borçlar için izin alınması" başlıklı 8 inci maddesinin son fıkrasının belirtilen gerekçeyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aydın Tümen

İsmail Köse

Nihat Gökbulut

 

Ankara

Erzurum

Kırıkkale

 

Ömer Üstünkol

 

Aydın Ayaydın

 

Zonguldak

 

İstanbul

"Kamu bankaları ile yatırım ve kalkınma bankaları tarafından sağlanacak bir yıla kadar (bir yıl dahil) vadeli her türlü dış imkân hariç olmak üzere bu Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen kuruluşların Hazine garantileri olmaksızın herhangi bir dış finansman kaynağından sağlayacağı her türlü dış imkân ile söz konusu kuruluşların diğer kurum ve kuruluşlar lehine verecekleri garantiler Müsteşarlığın iznine tabidir. Bu iznin verilmesi Hazine garantisi sağlandığı anlamına gelmez. İzin verilmesine ilişkin esaslar hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Çoğunluğumuz olmadığı için, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI KEMAL DERVİŞ - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeyle birlikte...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - ...8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Karar yetersayısı...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki efendim, Sayın Suat Pamukçu'nun isteği üzerine, 8 inci maddeyi, kabul edilen değişiklik önergesiyle oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

NECATİ ALBAY (Eskişehir) - Sayın Başkan, geri aldılar.

BAŞKAN - Efendim, geri alıp almama iradesi Sayın Pamukçu'ya aittir, bana ait değildir.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Oylama yapılmıştı, geç kaldılar.

BAŞKAN - Efendim, sayın milletvekilleri Genel Kurulda hazır olsunlar. Yani, isteyebilirler, ben engelleyemem.

Oylama için 5 dakika süre vereceğim.

Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın, aynı süre içerisinde, oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını ve vekâleten oy kullanacak Sayın Bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy pusulasını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor, oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN- Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Hibe

Hibe

MADDE 9. - Avrupa Birliği'nden sağlanacak hibeler hariç olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti adına herhangi bir dış finansman kaynağından hibe almaya, bununla ilgili anlaşmaları yapmaya ve bu anlaşmaların esas ve şartlarını belirlemeye, sağlanan bu hibeleri bu Kanunun 2 nci maddesinde yer alan kurum ve kuruluşlara kullandırmaya Bakan yetkilidir. Söz konusu hibe anlaşmaları ile ilgili her türlü hazırlık, temas ve müzakereler Müsteşarlık tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Söz konusu anlaşmalar, anlaşmada aksine hüküm bulunmamak kaydıyla, imza tarihinden itibaren yürürlüğe girer. Hibe anlaşmalarında değişiklik yapmaya Bakan yetkilidir.

Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı ülkeler, yabancı ülkelerin kuruluşları, uluslararası kuruluşlar ve oluşturulacak uluslararası yardım konsorsiyumlarına nakdi hibe vermeye, Dışişleri Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığının uygun görüşü alınmak kaydıyla ilgili Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Söz konusu hibe tutarları Müsteşarlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır. Ekonomik ve mali işbirliği kapsamındaki hibe anlaşmalarına ilişkin hazırlık, temas ve müzakereler Müsteşarlık tarafından yürütülür ve Dışişleri Bakanlığı ile istişare edilerek sonuçlandırılır. Bunun dışında kalan hibe anlaşmalarına ilişkin hazırlık, temas ve müzakereler ise Devletin mali imkânları ile uyum sağlamak amacıyla Müsteşarlığın  görüşünün alınması kaydıyla ilgili kuruluşlar tarafından yürütülerek sonuçlandırılır. Hibe vermeye ilişkin anlaşmalar Bakanlar Kurulu Kararı ile anlaşmada aksine bir hüküm bulunmamak kaydıyla imza tarihi itibarıyla yürürlüğe girer. Savunma ve güvenlik amaçlı hibeler hakkında bu fıkra hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN - 9 uncu maddeyle ilgili olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu.

Buyurun Sayın Kansu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN KANSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 833 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözü edilen 9 uncu madde, bazen insanî amaçlar için, bazen de prestij ve hatta dışpolitika aracı olarak kullanılan hibe hakkındadır. Bu çok amaçlı ve fonksiyonlu aracın yeniden düzenlenmesi sevindirici olduğu kadar gereklidir de; fakat, detaylı incelendiğinde, bu madde, gerekçelerde belirtilen amaçlara ulaşmak şöyle dursun, çözüm yerine -özellikle pratikte- ciddî sorunlara kaynaklık edecek cinstendir.

Maddenin göze çarpan diğer bir eksikliği ise, pratikte neden olacağı yetki karmaşasının yanı sıra, çok yönlü bürokratik engellemeleri de beraberinde getirmesidir.

Bütün bunların yanında, Avrupa Birliğinden sağlanacak hibeler ile savunma ve güvenlik hibelerinin bu maddenin dışında tutulması, onu, âdeta, hiçbir şeyi düzenlemeyen bir madde haline getirmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği gibi, iç ve dış borçlanma ile hazine garantilerine ilişkin her türlü hazırlık, temas ve müzakere, Hazine Müsteşarlığının teşkilat ve görevlerini düzenleyen 4059 sayılı Kanun gereği Müsteşarlıkça yürütülmektedir. Müsteşarlık, kanunla kendisine verilen görevlerini, yabancı ülkeler ve üyesi olduğumuz uluslararası kuruluşlardan alınacak borçlar için 244 sayılı Kanunu, diğer kuruluşlardan sağlanacak dış borçlar ile yurtiçi piyasalardan yapılacak borçlanmalar için ise, yıllık bütçe kanunlarının ilgili hükümlerini dikkate alarak yerine getirir.

Borçlanmanın farklı usul ve esaslar ile yapılması, sınırları ve mahiyetleri muğlak olan farklı kanunların aynı alana uygulanması, borç yönetimini zorlaştırmaktadır. Globalleşen ve de elektronikleşen dünya finans piyasaları baş döndürücü bir hızla değişim sergilerken, âdeta, bir karadelik gibi bazı ekonomileri de yutmaktadır.

İşte, yutulan bu ekonomilerden birisi olmak istemiyorsak, diğer alanlarda olduğu gibi, borçlanmayı ilgilendiren mevzuatta da tabiî ki ihtiyaç duyulan değişiklikler yapılacak, mevcut dağınık yapıdan kurtarılacaktır. Borçlar mevzuatının tek bir kanunla yürütülmesi, globalleşen uluslararası finans piyasalarında etkin ve verimli olabilmek için zorunlu bir adımdır. Böylece, borçlanmaya hem malî bir disiplin getirilmiş hem de hızlı değişen uluslararası piyasalara ayak uydurabilmek için bir kolaylık sağlanmış  olur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; borçlanmanın hem dünyada hem de ülkemizde makroekonomik dengelerin önemli bir unsuru olduğu bir gerçektir. Fakat, bu unsura fazla yüklenildiği zaman ekonomideki dengenin bozulacağı da bir realitedir. Dış Ticaret Müsteşarlığının son üç yıla ait verileri incelendiğinde, hükümetin, borç yiğidin kamçısıdır prensibini çok sık kullandığı ve bu sayede ekonomi yönetimini, âdeta, bir borç yönetimine çevirdiği görülecektir. Ülkenin kalkınma hedefleri doğrultusunda piyasalarda güven ve istikrarın temini ve makroekonomik dengelerin gözetilmesi suretiyle devletin iç ve dış borçlanmasının, hibe almasının, borç ve hibe vermesinin, nakit yönetiminin, para ve maliye politikalarının uyumlu bir şekilde yürütülebilmesi için bu kanun tasarısının yeniden gözden geçirilip, piyasa şartlarına daha uyumlu bir hale getirilmesi elzemdir. Aksi takdirde, bu haliyle, eski yapıdan çok da farklı bir yenilik getiremeyen bu düzenleme, kısa zamanda değişme ihtiyacı hissedecek gibi görünmektedir.

Bu düşüncelerle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kansu.

Saadet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat. (SP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Polat.

SP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, tasarının bu maddesiyle hibe alımları düzenlenmektedir. Bizim çeşitli ülkelere hibe vermemizi kontrol altına almaktadır. Şimdi, burada, 2001 Temmuz ayında Avrupa Birliğiyle Türkiye arasında yapılan malî anlaşmalara, hibe anlaşmalarına baktığımız zaman, hep bir üyenin vetosu nedeniyle, gerek kredilerin gerekse hibe toplamlarının kullanılamadığını görüyoruz. Mesela, gümrük birliği öncesinde, 1 605 000 000 euronun ancak 1 005 000 000'unun kullanıldığını, diğerlerinin kullanılmadığını; gümrük birliği döneminde de, yine, 2 690 000 000 euro öngörülmesine, 2 061 000 000 euro taahhüt edilmesine rağmen, fiilî kullanımın 755 000 000 euroda kaldığını görüyoruz. Bunların hepsini de hemen hemen bir üyenin vetosu nedeniyle kullanamadık. Bu üyenin kim olduğunu da herkes bilmektedir. Bir deprem olduğu zaman gelip yardım etmeye çalışan bu devletin, bizim, hibe olarak alacaklarımız olduğu zaman, hep bizi veto ettiği, onun vetosuna takılan bu paraları alamadığımız da devlet arşivlerinde görülmektedir.

Ben, burada, şimdi, bütçe garantileri ve dışborçlar konusunda, eski bakanlarımızdan Sayın Hikmet Uluğbay'ın 1995 yılında yazdığı "Devlet Borç Yönetimi" adlı kitabından bir alıntı yapmak istiyorum. Sayın Uluğbay, burada aynen şöyle diyor: "Ödeme süreci başladığı vakit, siz, artık, kendi yarattığınız ekonomideki kaynakları başkalarına göndermeye başlıyorsunuz ve üstüne bir de faiz ödemek zorunda kalıyorsunuz. Şimdi, bunu beceremediğiniz için, sıcakpara üretmek suretiyle, çok kısa vadeli olarak ve çok yüksek faizle, kendi ekonominizde yarattığınız değerleri, aşağı yukarı, 1988'den bu yana, devamlı dışarıya transfer ediyorsunuz. Korkunç bir çılgınlık bu! Dönemsel olarak dolar bazında hesapladığınız vakit, bu durum dolar üzerinden yüzde 25'e varan faiz getirileri (yükü) yarattı bize; dünyanın hiçbir yerinde yoktur bu. Bunlar hep dışarı aktı."

Yalnız, Sayın Uluğbay Hocamıza burada şunu söylemek isterim. Bu çok önemli ve doğru tespitlerinize bizim de söyleyeceklerimiz var. 2001 yılı eylül, ekim aylarında ülkemize getirdikleri dolarları 1 650 000 TL'den bozdurup, hazine bonolarından enflasyon üzeri yüzde 30 faiz geliri elde eden yabancıların, şimdilerde, 1 350 000 TL'den dolarlarını alıp tekrar yurt dışına çıktıklarında, TL'nin dolar karşısında, bu dönemde, yüzde 20-22 civarında değer kazanmasından dolayı ve yine yüzde 30 da reel faiz almalarından dolayı, tüm gazetelerde ekonomistlerin belirttiği gibi, bu dönemde, yüzde 50 ile 55 arasında dolar üzerinden faiz alarak yurtdışına gittikleri de görülmektedir. Yani, sayın hocam, sizin güvenoyu verdiğiniz bu hükümet, dünyanın hiçbir yerinde olmayan çılgınlığı yapmış ve tam 2 kat fazlasıyla, maalesef, sizlerin idaresindeki bu ülkede bugünlerde vermiştir.

Bu faiz getirisi, bizim güvenoyu verdiğimiz, şahsen benim güvenoyu verdiğim Erbakan hükümetleri döneminde ise, 28 Şubat 1997'de, o günlerde -bütün basına ve Hazine garantilerine bakabilirsiniz-  negatifti, yani sıfırın altındaydı.

İşte, basın kuruluşlarının sizleri bu kadar desteklemelerinin Erbakan hükümetlerini de bu kadar tenkit etmelerinin ana gayesi, onların o günkü gelirlerine o hükümetin çomak sokmasından ileri gelmektedir.

Sayın Bakanım, size bir şey söylemek istiyorum: Bugünlerde -iki üç günden beri- basında, KDV'de bir indirim yapılmayacağını belirtmektesiniz. Bunu, kabine içerisinde bir başka bakanın beyanı üzerine belirttiniz. Peki, şimdi ben size bir şey soracağım: Tüketicinin Korunması Yasasının - altında, sizin de imzanız bulunan tasarının - 15 inci maddesinde, 1997 yılında, yine o Erbakan hükümetlerinin yıkılmasına sebep olan o promosyon yasağını kaldıran tasarıyı siz kaldırıyorsunuz ve bir anda, beşten fazla olmamak üzere basın kuruluşlarının promosyon vermesine, yani tekrar çanak, çömlek, radyo, televizyon, buzdolabı vermelerine imkân getiriyorsunuz ve yine sizin de bilmeniz gerekir ki, bu arada, gazetelerin vermiş olduğu promosyonlarda KDV oranı yüzde 1'dir. Dolayısıyla, esnaf vatandaşa yüzde 26 KDV ile buzdolabı ve çamaşır makinesi satarken, basın kuruluşları promosyon olarak verecekleri bu ürünlerden yüzde 1 KDV alacaklar. Aradaki farkı ya devlete ödeyecekleri KDV'lerden geri alacaklar veya bir kısmını da peşin olarak alacaklardır.

Şimdi, size, açık olarak sorum şudur: Doğu ve Güneydoğu Anadolu da dahil Türkiye'nin herhangi bir bölgesinde, hiçbir şekilde, yüzde 25'lik bir KDV ürünü yüzde 18'e bile düşmeyecek diye kabine üyelerinizi anında tenkit ederken, neden basın kuruluşlarının yüzde 1 KDV ile promosyon dağıtmalarını önemsiyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) - Benim burada merak ettiğim konu şu Sayın Bakanım: Siz, o sırada yurtdışında olduğunuz için, basın kuruluşlarının vermiş olduğu bu promosyonlardaki KDV oranının yüzde 1 olduğunu mu bilmiyorsunuz, yoksa, Tüketici Yasasının -sizin imzanızla gelen- 15 inci maddesinde promosyonun serbest bırakıldığının mı farkında değilsiniz?! Yoksa "hükümet içerisinde en son sözü Kemal Derviş söyler" deniliyordu; sizin söylediğiniz de basın kuruluşları karşısında geçersiz mi kalıyor?!

Saygılar sunarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Aslan Polat.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın.

Buyurun Sayın Akın.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 833 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde Grubum ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 22 Aralık 2001 günü, 24618 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 4726 sayılı 2002 yılı bütçesi, malumlarınız olduğu üzere, bu Yüce Mecliste kabul edilmişti. 2002 yılı bütçesinin 36 ncı maddesindeki hibe, borç verme hükümleri, bu tasarının 9 uncu maddesine taşınmak suretiyle, bir nevi, bu yasa tasarısıyla, borç verme ve Hazinenin diğer yükümlülükleri ve sorumlulukları, bir temel yasa altında toplanmak istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, 57 nci hükümet, anayasa değişikliği başta olmak üzere, en çok yapısal reform yasası çıkaran kabine olmasına rağmen, güven ortamını tesis edemediği için, ekonomik krizi aşmak mümkün olmamıştır. Toplum, mevcut hükümetle ekonominin düzlüğe çıkarılacağına olan inancını da yitirmiştir. Hükümet, toplumun güvenini kazanmak için çaba harcamadığı gibi, zaman zaman, yeni krizler oluşturabilecek davranışlar içine de girmiştir. Dolayısıyla, ülkemizde yazılı bir metin noksanlığından dolayı, bu istikrarsızlık ortamında küçülme olmamaktadır. Yazılı metinleri uygulayacak, güven unsuru taşıyan, topluma güven verici bir hükümetin olmamasından dolayı bu krizler yaşanmaktadır. Ne talihsizliktir ki, kendi içinden, ekonomiden sorumlu bir bakan çıkaramayan hükümet, topluma umut ve moral aşılayabilecek, devlet deneyimi ve ekonomi bilgisi olan bir başbakan da çıkaramamıştır.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Bir daha söyle!..

MURAT AKIN (Devamla) - Devlet deneyimi ve ekonomi bilgisi olan dinamik bir başbakan da çıkaramamıştır.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sizden çıktı, ne oldu?!

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Ekonomistti sizinki, ne oldu?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

MURAT AKIN (Devamla) - Oysa, bu özelliklere sahip yeni bir başbakan...

Tekrar edeyim arkadaşlar; topluma umut ve moral aşılayabilecek, devlet deneyimi ve ekonomi bilgisi olan dinamik bir başbakan çıkaramamıştır. Anladınız mı?!

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Sen inanıyor musun buna?!

MURAT AKIN (Devamla) - Oysa, bu özelliklere sahip yeni bir başbakan ve 20 bakandan oluşturulacak yeni bir hükümetle, iki yıldır özlediğimiz güven ortamına kavuşturulması mümkündür.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Adını söyle, adını!

MURAT AKIN (Devamla) - Bu gerçekleştirilmediği takdirde, siyasilere duyulan öfke dinmeyecektir.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Siz yaptınız o işi!

MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, kamu açıklarının, dolayısıyla...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Allah'tan korkun!

MURAT AKIN (Devamla) - Biz Allah'tan korkuyoruz da, siz hiç Allah'tan korkmuyorsunuz. Millet aç, açlıkta, ölüyor... Gidin bir çarşıya...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Allah biliyor!

MURAT AKIN (Devamla) - Allah biliyor... Toplumun halini görüyor musunuz?!

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Burada yalan söylemeyin! Hiç yok... Hiç yok...

MURAT AKIN (Devamla) - Çıkın... Buyurun... Pancar paraları ödenmedi. Hazineden sorumlu Sayın Bakan pancar paralarını ödetsin.

BAŞKAN - Lütfen...

Lütfen, Genel Kurula hitap edin, siz de müdahale etmeyin.

MURAT AKIN (Devamla) - Bu memleket, bu ülke hibeyle geçinmek istemiyor. Çiftçi teslim ettiği pancarın parasını istiyor. Hazineden sorumlu Sayın Bakan burada; versin; hibe değil... Bir yıl ektiği, diktiği, büyüttüğü, işçiliği en zor olan pancar üretiminin parasını istiyor. Versin; hibe istemiyor. İşte, eğer dinamik bir başbakan olsa, ekonomiden sorumlu bakanı çağırır, bu çiftçinin, işçinin, 25 milyon işçinin parasını ödeyin der. Bunun nesini tenkit ediyorsunuz?!

HASAN GÜLAY (Manisa)- Çiller gibi mi?! Çiller gibi mi ?!

MURAT AKIN (Devamla)- İşte, Tarım Bakanı burada...Tarım Bakanı bastırıyor; ama, Tarım Bakanını, Hazineden sorumlu Bakan dinlemiyor ki; dinlese, bu şimdiye kadar belki de ödenirdi.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Dedikodu yapma! Dedikodu yapma!

MURAT AKIN (Devamla)- Sayın milletvekilleri, kamu açıklarının dolayısıyla içborçlanma ihtiyaçlarının... (DSP sıralarından "Ayağa düşürme" sesi)

Ayağa düşürme diye bir şey yok, Sayın Tarım Bakanı bize görüşmelerde kaç kere söyledi. "Hazineden sorumlu Bakana söz dinletemiyorum, kabul etmiyor, çiftçiyi bilmiyor..."

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın)- Tarım Bakanı cevap versin...

HASAN GÜLAY (Manisa)- Dedikodu bunlar... Dedikodu yapma...

MURAT AKIN ( Devamla) - Dedikodu değil, karşılıklı; işte, üçümüz buradayız.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas)- Bütün  projelerim de kabul  edildi; ne biliyorsun sen?!.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, 1 dakika içinde toparlayın efendim, lütfen.

 MURAT AKIN ( Devamla) - Sayın milletvekilleri, kamu açıklarının, dolayısıyla içborçlanma ihtiyacının azalması açısından devletin küçülmesi ve kamu...

Sayın Bakanım, peki, geçen yıl doğrudan gelir desteği bütçeye konuldu, niye 12 ay içinde ödenmedi de 2002 yılının ocak ayında ödendi ? Olur mu böyle şey?! Kamu açıklarının dolayısıyla içborçlanma ihtiyacının azalması açısından, devletin küçülmesi ve kamu harcamalarında tasarrufun yapılmasının yanı sıra, özelleştirmenin hızlandırılması gerekmektedir. Özelleştirme kapsamında bulunan KİT'lerde günlük zararın 2 000 000 dolar olduğu en yetkili ağızlar tarafından ifade edilmektedir. Devlet, bu zararı kapatmak için yüzde 80, yüzde 90'lardan faizlerle borçlanmaktadır. Bu faizler, her türlü zor koşullara rağmen üretimini ve işini sürdürmeye çalışan sanayicilerden, esnaftan, işçiden çıkmaktadır.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - O sanayici, o esnaf sizin cezanızı verecek sonunda, hiç merak etme!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT AKIN (Devamla)- Teknolojilerini yenilemeyen, verimsiz çalışan  bu işletmeler, çalışanların işsiz kalması uğruna faaliyetlerini sürdürmektedir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Etmeyenler...Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

YEDİNCİ BÖLÜM

Hazine Alacakları

Borç verilmesi

MADDE 10. - Türkiye Cumhuriyeti adına, yabancı ülkeler, yabancı ülkelerin kuruluşları, uluslararası kuruluşlar ve oluşturulacak uluslararası yardım konsorsiyumlarına borç vermeye, bu borcun esas ve şartlarını belirlemeye, verilen borçların yeniden yapılandırılmasına, Müsteşarlığın görüşü ve Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu kapsamda verilecek borç tutarları Müsteşarlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır. Bu borçlara dair anlaşmalara ilişkin her türlü hazırlık, temas ve müzakereler Müsteşarlık tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır. Borç vermeye ilişkin anlaşmalar Bakanlar Kurulu Kararı ile anlaşmada aksine bir hüküm bulunmamak kaydıyla imza tarihi itibarıyla yürürlüğe girer.

Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin Yüksek Danışma ve Kredileri Yönlendirme Kurulu tarafından onaylanan yıllık programında yer alan yabancı ülkelere ve bu ülkelerdeki kuruluşlara açılacak 2 yıl veya daha uzun vadeli mal ve/veya hizmet satış sözleşmeleri veya bu tür sözleşmelerle eş değer finansal kiralama işlemleri ile ilgili resmi destekli ihracat kredilerinin esaslarını ve finansal hükümlerini düzenlemeye Bakan yetkilidir.

Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin Yüksek Danışma ve Kredileri Yönlendirme Kurulu tarafından onaylanan yıllık programında yer almayan ülkelerde ve OECD uzlaşması hükümlerine uygun olmayan, ancak ülkemizin çıkarları açısından özel önem arz eden projelerin kredilendirilmesine ilişkin anlaşmalar Müsteşarlığın uygun görüşü ve Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından onaylanır.

Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin yabancı ülkelere ve bu ülkelerdeki kuruluşlara verdiği kredilerin üç yıl veya daha uzun vadeli olarak yeniden yapılandırılmasına ilişkin anlaşmalar Müsteşarlığın uygun görüşü ve Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından onaylanır. Bu kredilerin üç yıldan daha az süreyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin esasları ve finansman hükümlerini düzenlemeye Bakan yetkilidir.

Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin kredi, sigorta ve garanti faaliyetleri nedeni ile yüklendiği işlemlerden doğabilecek politik riskleri garanti etmeye ve bu risklerden doğabilecek zararları ödemeye Bakan yetkilidir.

 BAŞKAN - 10 uncu madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz konuşacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Öksüz.

Süreniz 5 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 10 uncu maddesiyle ilgili olarak AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum.

Bu maddeyle, Türkiye Cumhuriyeti adına, yabancı ülkelere, yabancı ülkelerin kuruluşlarına, uluslararası kuruluşlara ve oluşturulacak uluslararası yardım konsorsiyumlarına borç verilmesi, borçların esas ve şartlarının belirtilmesi ve bu borçların yeniden yapılandırılmasına ilişkin hususlar düzenlenmektedir. Tasarının 10 uncu maddesi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir başka ülkeye yapacağı yardımlar ve vereceği borçlarla ilgili esaslar ile Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketi tarafından yabancı ülkelere ve bu ülkelerdeki kuruluşlara verilecek kredilerin usul ve esaslarını içermektedir.

Dışarıdan gelecek üç beş kuruşa muhtaç bir ülkenin, bir başka ülkeye borç vermesi ne kadar mümkündür; hele bu hükümetle asla mümkün değildir. Devletin yönetimini, Meclisin yasama yetkisini, ülke kaynaklarını, alacağı krediler karşılığında IMF ve Dünya Bankasına ipotek eden bir hükümetle, bırakın bir başka ülkeye borç vermeyi, aldığımız borçların faizlerini dahi ödeyemez durumdayız. IMF bu durumu çok iyi bildiği için, Sayın Kemal Derviş'i Türkiye'ye göndermiştir. Toplanan vergi gelirlerinin tamamı borç ödemelerine ayrıldığından, iflas eden veya zora giren sanayi kesimini kurtarmak için yeteri kadar kaynak aktarmamız mümkün değildir. IMF'den ve Dünya Bankasından aldığımız borçlar da, reel sektörün yaralarını sarmak için değil, aldığımız dışborçların ödemesinde kullanılmaktadır. Bu durum devam ettiği sürece de, hiçbir zaman, borç veren bir ülke olamayacağız. Borç veren ülke olabilmenin yolu, güçlü bir ekonomiden geçer. Bunun için de, istihdamı artırıcı, reel sektörü canlandırıcı tedbirleri almak zorundayız; daha çok üreten, ürettiğini ihraç eden bir ülke haline gelmek zorundayız. Bunun için de, üreticilere verilecek kredilerin daha iyi bir sisteme bağlanması, kredi kullanımında, adam kayırıcılık veya siyasî tercihler yerine, hak edenlere verilmesi esası getirilmelidir.

İşletme ve özsermaye yetersizliği, tüm sektörlerde, ihracat performansını sınırlayan bir faktör olmanın ötesinde, ekonominin daraldığı dönemlerde, işletmelerin faaliyetlerini sürdürmelerini etkileyebilecek boyutlarda sorunlar yaratmaktadır. 1997 ve 1998 yılında, diğer ülkelerde yaşanan finansal krizler sonrasında pazar kaybına uğrayan ve kısa vadeli kredi kullanarak yatırım ve üretim yapan işletmelerin kriz dönemini atlatamadıkları ve önemli miktarda işletmenin el değiştirdiği bilinmektedir.

Ticarî bankaların açmış olduğu krediler hem yetersizdir hem de faiz oranları çok yüksek olmuştur. Bu nedenle, üretim sektörü için Eximbank kredisi kullanabilmek hayatî önem taşımaktadır. İhracatın dolar bazında artırılması isteniyorsa, Eximbank kredilerine ayrılan kaynağın da dolar bazında en azından bu oranda artırılması ve acilen kullanıma açılması gerekmektedir. Eximbank kredilerinin yaygınlaştırılması ve yeni programların yürürlüğe konulmasında yarar vardır. Ayrıca, bankalar vasıtasıyla kredi kullanılması sırasında birçok güçlükler ve sorunlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin, Eximbank kredisi kullandıracak olan aracı bankaların bürokratları, bu kredileri, kendilerini o makama atayan siyasî partilerin tercihlerine göre kullandırabilmektedir veya bir holdingin bankası, bu kredileri, daha çok, bağlı olduğu holdingin şirketlerine kullandırabilmektedir, diğer sanayi kuruluşlarından gelecek talepler ise geri çevrilmektedir. Böylece, Eximbank kredileri istenilen sonucu vermemektedir. Eximbank kredilerinin kullanımında, aracı bankaların ortadan kaldırılarak doğrudan firmalara kullandırılması için gerekli yasal çalışmaların başlatılması, kredi kullanımını zorlaştıran veya geciktiren sorunların giderilmesi gerekmektedir. Yurtdışı müteahhitlik sektörüyle dışpiyasada itibarlı ve kendisini kanıtlamış firmalar, Eximbank kredileriyle desteklenmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlar mısınız efendim.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Reel sektörün desteklenmesi şarttır. Bunun için öngörülen destek 1 milyar dolardır. Bankacılık sistemine 20 katrilyon fon bulan hükümetin, reel ekonomi için, üretim için, istihdam için bu parayı bulması şarttır.

Devletimizin resmî rakamlarına göre, fakir insan sayısı 24 000 000'a yükselmiştir. İşte memleketimin hali budur. Ülkeyi bu hale getiren hükümetin bir an önce istifa etmesi gerekmektedir; çünkü, bu hükümetin beceriksizliği tescilli olduğu için, yönetimi IMF ele almıştır. IMF, sadece ekonominin yönetimini değil, baskıcı tutumuyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisine de ipotek koymuştur. Hangi kanunları çıkaracağımıza IMF karar vermektedir; IMF'nin talebi olmadan hiçbir şey yapamaz hale geldik.

Bu duygularla, hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına, Çankırı Milletvekili Sayın Hüseyin Karagöz; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 833 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde konuşmak üzere, Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; borç yönetimiyle ilgili kanun çıkarıyoruz. Tasarının yedinci bölümü "Hazine Alacakları" başlığı altında, borç verilmesini düzenliyor. Yani, borçları nasıl ödeyeceğiz diye kanun çıkarırken, burada da memnuniyet verici bir durum, borç vermeyi düşünebilmişiz. Hazine alacaklarının tahsili ve idaresini de 11 inci maddeyle düzenliyoruz; yani, borç vereceğiz ve bu borçları da nasıl geri alacağız, bunu konuşacağız.

Geçici 3 üncü madde de, bu maddeyi takviye eder mahiyette; borçlu ile alacaklı arasında uzlaşma yapılıyor, vergilerde olduğu gibi. Uzlaşma olmazsa veya uzlaşıldıktan sonra, uzlaşılan taraf taahhüdünü yerine getirmezse, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsili yapılıyor.

Madde üzerinde görüşlerimi ifade etmeden önce, doğrusu, şu hususu merak ediyorum -inanıyorum, bu, tasarıyı okuyan arkadaşlarımın da dikkatini çekmiştir- 19 madde, 6 da geçici madde ihtiva eden bu tasarının 9 uncu maddesi az önce görüşüldü, hibe almak ve vermek, 10, 11 ve geçici 3 üncü maddeler hariç, geri kalan maddeler, tamamen borç yönetimini düzenleyen, finansmanı düzenleyen maddelerdir.

Şimdi, dünden beri burada Türkiye'nin borç stokundan bahsediliyor, 200 milyar dolar diyen arkadaşlarımız oldu, 218 milyar dolar denildi, 230 milyar dolar denildi. Sayın Bakan, doğru rakam kaç milyar dolardır? Türkiye'nin borç stoku ne kadardır? 55 inci hükümetten bu yana, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, borcunun dışında borç olarak verdiği miktar ve hibe olarak verdiği miktar nedir? Doğrusu, bu konularda da bir bilgi yok, bunu da öğrenmek istiyoruz.

Tabiî, temennimiz, borçları nasıl öderiz diye kanun çıkarmak değil; yani, alan el olmak değil, veren el olmak daha önemli. Keşke, veren el olabilseydik de, Türkiye'nin şu kadar alacağı var, nasıl ederiz de bunları alırız diye tartışsaydık; fakat, Türkiye'nin borçları devasa boyutlara ulaşmış, memlekete bir hizmet söz konusu olduğu zaman "ödenek yok" denilerek işin içinden çıkılmaktadır.

Muhterem milletvekilleri, haftasonu seçim bölgemdeydim. Sanayici kökenli bir insan olarak küçük sanayi sitesini dolaştım. İnanır mısınız, 15-20 kişi çalıştıran işletmeler, baba-oğul, bir şey gelir de kırık kırtık yapar ekmek parası çıkarırız diye bekliyor.

Bakınız, İsmail Atalı; pırıl pırıl bir delikanlı, süper lise mezunu, fevkalade bilgisayar biliyor, üniversiteyi kazanmış; babası, 15 işçi çalıştırırken bunları çalıştıramaz hale gelmiş, o dükkân, o atölye kapanmasın diye okulu bırakmış gelmiş, babasıyla çalışıyor. Ben, bunu bizatihi gördüm, yaşadım ve dedi ki: "Sayın milletvekilim, bunları, lütfen, bu ekonomiye yön veren yetkililere ulaştırın, biz ne zaman rahatlayacağız;  acaba, ne kadar daha böyle ölüm kalım mücadelesi vereceğiz; yoksa burayı, otuz-kırk yıllık atölyemizi tamamen mi kapatacağız?!"

Doğrusu, bu konularda, herhangi müspet bir adım atıldığını hâlâ göremiyoruz. Biz, burada çıkıp, hakikaten, iyi şeyler konuşmak istiyoruz. Seçim bölgemize gittiğimiz zaman, bu tabloları, muhalefet milletvekili de olsak yaşamak istemiyoruz. 100 kişi çalıştıran KOBİ'ler 20 kişiye düşmüş, onlara da ayın yarısını ücretsiz izin veriyor. Biz, şimdi, kalkmışız, sanki bütün bu borçların ödenmemesinin tek müsebbibi böyle bir yasanın eksikliğiymiş gibi hareket ediyoruz. Bunu da yapalım, bir sisteme bağlayayım; ama, ne zaman, bu yığınların, bu mağdurların, bu mazlumların, gerçekten alınteriyle idamei hayat eden insanların sesine kulak vereceğiz?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika...

Şimdi, bu 10 uncu madde borç verme, borçların esas ve şartlarını belirleme, verilen borçların yeniden yapılandırılması, vesaire konularda ya bakana ya da Bakanlar Kuruluna yetki veriyor. Eh, buna bir şey dediğimiz yok; ya, kurullara bu yetki verilseydi! Sayın Başbakanın da şikâyet ettiği kurullara bu yetki verilmediği için, biz, buradan memnuniyetimizi ifade ediyoruz; ama, bunu yeterli bulmuyoruz. Meclis de bu konuları denetleyebilmeli, denetlemeli.

Sayın Başkan, 11 inci maddede de söz alacağım için, müsamahanızı istismar etmek istemiyorum.

İnşallah, borç alan ülke konumundan kurtularak, borç veren ülke konumuna gelmeyi ümit ve temenni ediyorum. Temenni ediyorum; ama, bir şeyi de biliyorum; maalesef, bu hükümetle de bugünleri göremeyeceğimiz artık ayan beyan ortada.

HASAN GÜLAY (Manisa) - En sonunda söyledin...

HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla) - İnşallah, artık, hükümet, aklını başına alır da, daha fazla harakiri yapmaz. Gün geçtikçe bitiyorsunuz, bir an önce, hiç olmazsa bırakın da, bir derlenme toparlanma zamanınız belki olur.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Bize güven.

HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla) - Hepinize saygılar sunarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 uncu madde üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının 10 uncu maddesinde, Eximbank kredileriyle ilgili düzenlemelere yer verilmiştir.

Yurtdışı müteahhitlik sektörünün seçkin ve dış piyasalarda kendisini kanıtlamış kuruluşlarının desteklenmesi ve desteklemenin millî bir politika olarak ortaya konulması konusunda düzenlemeler getirilmemiştir. Öncelikle, politik risk uygulamasının, millî taahhüt kuruluşlarımızın, çeşitli nedenlerle ödenmesi geciken alacaklarını da içerecek şekilde genişletilmesi gerekiyordu. Köprü kredi uygulamalarının tamamlanıp kapsamının genişletilmemesi, bu yasa tasarısında önemli bir eksikliktir.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz en büyük ekonomik krizi yaşamakta ve her kesim, krizden çıkış yollarını tartışmaktadır. Bugüne kadar yaşanan hiçbir olağanüstü durum, insanların, bu kadar, geleceğe endişeyle bakmalarına sebep olmamıştır. Hepimiz bir ümit ışığı arıyoruz, krizden çıkma irademize yol gösterecek bir liderlik ve kararlı uygulamalar bekliyoruz; ancak, beklemek çözüm olmuyor, kimden ne beklememiz gerektiği de artık bilinmiyor. Ekonominin kaptan köşkünde oturanlar da hareketsiz ve çözümü başka yerlerden bekliyor.

Değerli milletvekilleri, elimizi başımıza koyup her şeyi yeniden düşünmek ve bir karar vermek zamanı çoktan gelmiştir. Çözümü, bu şekilde zikzaklarla, dışarıdan dolma akıllarla bulamayacağımız kesindir. Toplum, ortak problemimizin, böylesi bir yönetim ve politika anlayışıyla çözülmeyeceği konusunda hemfikirdir. İşin daha da kötüsü, ekonominin dümenini tutanların, bizi nereye götürmek istediklerini bilmediklerinden de eminiz.

Değerli milletvekilleri, sorun, aslında, uygulanan politikalarda değildir; sorun, bu politikaları uygulamakla görevli iradenin kendisidir. Bu politikaların uygulanmasını dikte eden IMF'nin bile hükümete güvenmediği çok açıktır. Toplumu ve bu programı dikte eden uluslararası kuruluşun güvenmediği bir yönetimle de bu program nasıl başarıya ulaşabilir?

Değerli milletvekilleri, hepimizi ayakta tutan şey, geleceğe olan güven ve ümittir. Şu anda yapılanlar, insanlarımızın geleceğe olan güvenini ve ümidini yok etmekten öte bir işe yaramamaktadır. O halde, yeni bir heyecan ve güvenle işe başlamamız gerekmektedir. Bunun yolu, sadece alınan borçlar, verilen borçlar olamaz; halkımızın güvendiği bir liderle, her türlü güçlüğü aşmaya muktedir olacak bir hükümetin yeniden kurulmasıdır.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Çiller, değil mi?!

MURAT AKIN (Devamla) - Evet, Çiller... Bakın, siz dahi biliyorsunuz; Çiller...

HASAN GÜLAY (Manisa) -  Hiç aklından çıkmıyor ki!

MURAT AKIN (Devamla) - Çünkü, Çiller'in hükümette olduğu 1995'te, bu ülkede büyüme yüzde 8; 1996'de yüzde 8'in üzerinde, 1997'de yüzde 8'in üzerinde. OECD ülkeleri arasında, üst üste, yüzde 8'in üzerinde büyüme olan tek ülke Türkiye'dir. Bakın, Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi Chibber ne diyor: Çiller'in döneminde -o tarihleri vermek suretiyle- KOBİ'ler, küçük esnaf, sanayi...

HASAN GÜLAY (Manisa) - Kim diyor onu?

MURAT AKIN (Devamla) - Dünya Bankasının Türkiye Temsilcisi... Getiririm, görürsün. Dünya Bankasının Türkiye temsilcisi Chibber...  Sen, Millî Savunma Komisyonu Başkanısın; Dünya Bankası Türkiye temsilcisi diyorum "Çiller mi" diyorsun!

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sen, beni anlamıyorsun ki!.. Kimin için söylüyor, kimin için?.. Çiller mi diyor?!

MURAT AKIN (Devamla) - Çiller diyor. Kaç kere söylüyorum; üç kere...

HASAN GÜLAY (Manisa) - Ben de okudum, Çiller demiyor orada.

MURAT AKIN (Devamla) - Bak, ne kadar şeysin... Dört kere Çiller diyorum, anlamıyorsun; bu kadar, anlamaktan acizsin yani.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Yanlış okumuşsun; senin okuduğun, Çiller'in verdiği kâğıt.

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Dünya Bankası kaynaklarından daha sağlam bir kaynak var mı?!

MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 18 Ocak 2002 tarihinde, Ocak 2000-Aralık 2004 dönemini kapsamak üzere IMF'ye verilen, 4 Şubat 2002 tarihinde yürürlüğe giren niyet mektubunda... Bakın, nasıl hayal peşinde koştuğunuzu söylüyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, 1 dakika içinde toparlayın.

MURAT AKIN (Devamla) - "Yüksek enflasyon ve buna bağlı makroekonomik istikrarsızlığı yenmek amacıyla yapısal önlemler alınmış, önkoşullar uygun hale gelmesiyle" diye devam ediyor "enflasyon yüzde 35'e indirilecek" deniliyor. Enflasyon yüzde 90, yüzde 80'lerde; millet aç, açıkta. Bu millet sadece bir güven istiyor, istikrar istiyor; ama, bu hükümet, bizatihi kendisi istikrar unsurunu teşkil ediyor, kendisi istikrarın başında; Başbakan, istikrarın en önemli müsebbiplerinden biri.

Şimdi, bu Meclisin, ilk önce, bunu bir çözüm yoluna koyması gerekir. Ülkenin kaynakları, ülkenin işgücü fevkaladedir. Yatırım yapacak müteşebbislerimiz vardır; ama, hükümete güvenmiyor. Hükümeti oluşturan koalisyon partilerinden birisi, o, kendisi dahi, hükümetin ekonomik programını beğenmiyor, alternatif program sunuyor, sunduğu dönemde de piyasa tekrar krize giriyor; bunu, geçmişte gördük. Siz, kendi aranızda, üçlü ortak olarak bir anlaşmaya varamamışsınız ki, şimdi, muhalefeti suçluyorsunuz.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - 10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 10 uncu madde kabul edilmiştir.

Efendim, Sayın Akın'a niye sataşıyorsunuz; hükümetin, istikrarın temsili olduğunu söylüyor; daha ne istiyorsunuz!

HASAN GÜLAY (Manisa) - Ben, Sayın Akın'ı severim.

BAŞKAN - 11 inci maddeyi okutuyorum:

Hazine alacaklarının tahsili ve idaresi

MADDE 11. - Dış borcun ikrazı suretiyle kullandırılan kredilerden, ikrazen ihraç edilmiş olan Devlet iç borçlanma senetlerinden ikraz edilen kuruluşlarca vadesinde Müsteşarlığa ödenmeyen kısımlar ve Hazine garantilerinden Müsteşarlıkça üstlenmeler ve Türkiye Cumhuriyeti adına, yabancı ülkeler, yabancı ülkelerin kuruluşları, uluslararası kuruluşlar ve oluşturulacak uluslararası yardım konsorsiyumlarına verilen borçlar neticesinde doğan alacakların şartlarının belirlenmesine, tahsiline, takibine ve her türlü finansal tekniğin kullanılması suretiyle idaresine Bakan yetkilidir.

Dış borcun ikrazı suretiyle kullandırılan kredilerden, ikraz edilen kuruluşlarca vadesinde Müsteşarlığa ödenmeyen kısımlar ve Hazine garantilerinden Müsteşarlıkça üstlenmeler neticesinde doğan alacaklar ile ikrazen ihraç edilmiş olan Devlet iç borçlanma senetlerinin borçlu tarafından ödenmemesi durumunda, bu tür alacaklar için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

Vadesinde ödenmeyen Hazine alacaklarına 6183 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde gecikme zammı uygulanır.

Hazine garantileri kapsamında yapılan işlemler, dış borcun ikrazı suretiyle kullandırılan kaynaklar ile bu Kanun kapsamında oluşan Hazine alacakları nedeniyle bu Kanunun 2 nci maddesinde sayılan kuruluşların hesap, bilgi ve belgelerini denetlemeye Müsteşarlık yetkilidir.

Genel ve katma bütçe dışı kuruluşlara genel bütçeden yapılacak aktarmalarda, Hazine alacaklarının kaynakta tahsilatına ilgisine göre Bakan veya Maliye Bakanı yetkilidir.

Büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar tarafından gerçekleştirilen projeler için Müsteşarlığın garantisi altında sağlanan veya dış borcun ikrazı suretiyle kullandırılan krediler çerçevesinde ilgili belediye veya bağlı kuruluşun geri ödeme yükümlülüklerini karşılamak üzere gelirlerinin bir kısmının aktarılması amacıyla, proje uygulayıcı kuruluşun yetkili organlarının kararı ile bir Dış Borç Ödeme Hesabı oluşturulur. Dış Borç Ödeme Hesabı oluşturulmasına ilişkin yetkili organın kararı kesin olup belediye veya bağlı kuruluşun yönetim değişikliği veya başka bir kararı ile iptal edilemez veya gelirleri azaltacak şekilde değiştirilemez. Dış Borç Ödeme Hesabı oluşturulması ve işleyişine ilişkin esas ve usuller bir yönetmelik ile düzenlenir.

Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketi tarafından verilen krediler Hazine alacağı kapsamında takip edilmez.

BAŞKAN - 11 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Dengir Fırat; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Daha evvelki konuşmamda belirttiğim üzere, aslında, çok geç kalmış olan bir yasa; yani, Türkiye, bugüne kadar 200 milyar doların üstünde iç ve dışborçlanma yapmış; fakat, bunun hangi merci tarafından yapılacağı, otoritenin kim olduğu, bunun esaslarının ne olduğu, borçlanma enstrümanlarının hangileri olduğu, maalesef, şimdiye kadar belirtilmemiş ve bir dağınıklık içerisinde.

Tasarı, temelde incelendiği takdirde, bu otorite olarak, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı olarak gösterilmekte. Yasal olarak bir zemin hazırlanmış olunuyor; bu, müspet bir gelişme; ancak, bence, en önemli konulardan birisi gözden kaçıyor. Eğer, hakikaten ekonomiyi idare edecek bir otorite gerekiyorsa -ki, mutlaka gerekiyor- ekonominin tek elden yürütülmesi gerektiği kanısındayım.

Bugün, Hazineden sorumlu Devlet Bakanının görevlerine veya kendisine bağlı olan kurum ve kuruluşlara baktığımız zaman, kendisinin görev sahası içerisinde olması gereken, Maliye, Devlet İstatistik Enstitüsü, Eximbank, Dış Ticaret Müsteşarlığı, DPT gibi birçok kuruluşun Hazineden sorumlu Devlet Bakanının dışındaki birçok bakana bağlı olduğu görülüyor. Dolayısıyla, ekonomide çok başlılık, maalesef devam ediyor ve devam etmekte.

Ekonominin bu şekilde disipline edilebilmesi mümkün değil. Her şeyin ötesinde, acilen bu konunun gündeme getirilerek, ekonomiden sorumlu bakana, bu ve buna benzer birçok kurum ve kuruluşun bağlanması, aynı zamanda idarî yönden de bir disiplinin oluşmasına fayda sağlayacaktır. Ümit ediyoruz ki, kısa bir zaman içerisinde bu idarî reform da gerçekleştirilerek doğrudan doğruya ekonomiyle ilgili kurum ve kuruluşların, bakanlıklar da dahil olmak üzere, tek bir elde toplanması faydalı sonuçlar doğuracaktır. Aksi takdirde, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemekle görevli olan Sayıştayın vermiş olduğu raporlarda görüldüğü üzere, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin borç miktarını, ödeme tarihlerini ve borç standartlarını, maalesef, takip edebilmek mümkün değil.

Ayrıca, 13 üncü maddede düzenlenmiş olan, gerek devletin gerekse devlet dışarısındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki -bu arada büyükşehir belediyelerince yapılmış olan- dış borçlanmadan dolayı meydana gelmiş olan dağınıklığın da bir yerde toparlanacağı kanısındayız. Bu yetkiler tek bir elde toplandığı takdirde, bu borçlanma disiplininin sağlanacağı kanısındayız. Dolayısıyla, bu maddenin yanında, bu söylemiş olduğumuz konunun da nazara alınarak, bu düzenlemenin, hükümet tarafından bir an evvel getirilmesini temenni ediyor hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Fırat.

Saadet Partisi Grubu adına, Çankırı Milletvekili Sayın Hüseyin Karagöz; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kamu finansmanı ve borç yönetimiyle ilgili yasa tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına söz aldım; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, 11 inci madde, hazine alacaklarının tahsili ve idaresi maddesi. Tahsilat ve idareyle ilgili hususları bu madde düzenliyor; yani, kısaca, 10 uncu maddede verilen borçların, daha doğrusu oradan doğan alacakların hangi şartlarda, tahsiline, takibine ve her türlü finansal tekniğin kullanılması  suretiyle idaresine Bakan yetkilidir. Bu, tabiî, demin de ifade ettiğim gibi, bir aşama olsa da, bunu yeterli bulmuyoruz. Eğer, hükümetler, devletler, millet adına borçlanıyor, millet adına borç veriyor, millet adına alacak tahsil ediyorsa, bunlar, muhakkak surette, milletin temsilcileri tarafından, en şeffaf bir şekilde denetlenebilmeli.

Ayrıca, burada, Hazine garantili kredilerden dolayı, hepimiz adına, Hazine garantör olarak, başkaları nam ve hesabına bazı ödemelerde bulunmuş. Bugüne kadar bu tarzda ödenen borçlar 7,2 katrilyon lira deniyor. Tabiî, ne kadar doğru bundan da şüpheliyiz, az önce ifade ettiğim gibi.

Birileri, almış kullanmış, iade etmemiş, ödememiş. Buna mukabil, Hazine, garantör sıfatıyla bunu ödemiş. Daha ödeyeceği rakamın da 5-6 milyar dolar civarında olduğu ifade edilmektedir. Tabiî, ben, rakamları telaffuz ederken dilim sürçüyor; çünkü, biz, mühendisler, emin olmadığımız rakamları konuşmak istemeyiz; ama, ne yapalım ki, 5 milyar, 6 milyar dolar... Biz de, yetkililerden, bu bilgileri bu tarz ancak alabiliyoruz. Bunların da bir netleştirilmesinde fayda var; ama, bu hükümetten de bu tarzda bir şeyi beklemek, yine, demin söylediğim gibi, fazlaca iyimserlik olur; çünkü, bu hükümet ne yaptığını bilmiyor.

Bu alacaklar, getirilen düzenlemeyle tahsil edilmeye çalışılmaktadır; ancak, tahsil edileceği de şüphelidir. Niçin şüpheli; hükümet bunu sezinlediği için, Merkez Bankasında risk hesabı oluşturuyor. Neticede, Hazinenin borcunu Merkez Bankasına fatura edecek, daha sonra da bütçeleştirerek kapatacaktır. Bu, yanlıştır değerli arkadaşlar.

Temenni ederiz ki, Hazine, bu 7,2 katrilyonluk alacağını profesyonelce ve bir disiplin içerisinde tahsil eder veya buradaki riski asgariye indirecek tedbirleri alır.

Şimdi, burada, tasarının geçici 3 üncü maddesiyle, Hazinenin tahsil etmesi gereken 7,2 katrilyonluk alacağın tahsili için bir uzlaşma sistemi getirilmektedir. Bu uzlaşma, vergideki uzlaşmaya benzer bir sistemdir. Burada da bir eksiklik var; o da şudur: Bakanın tayin edeceği bürokratlardan bir başkan ve iki üye, devletin bu 7,2 katrilyonluk alacağı üzerinde pazarlık edecek, uzlaşacak, tahsil edecek. Bu konulara, daha ciddî ilke ve daha ciddî ölçülerle yaklaşmak, tartışmak gerekir. Hiç olmazsa, DPT'den, Maliyeden ve diğer kuruluşlardan da bu heyete üst düzey yöneticiler dahil edilmelidir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu tasarıyla, biz, özet olarak, Hazineden sorumlu Devlet Bakanının yetkilerini biraz daha genişletiyoruz, biraz daha layüsel hale getiriyoruz. Getiriyoruz da ne yapıyoruz; bugüne kadarki tatbikatlardan görüyoruz ki, işleri daha da karmaşık hale getiriyoruz, ülkeyi daha da çıkmazlara sokuyoruz; işin özeti budur. Bu milletin, artık, tahammül gücü kalmamıştır, bıçak kemiğe dayanmıştır. Milleti, toplumu rahatlatacak bazı kararları almanın zamanı gelmiş de çoktan geçmektedir. Bunlara da bu hükümet kulak verir diye ümit etmek istiyoruz; ama, şimdiye kadar da bu sahada atılmış somut bir adım göremiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla) - Artık, diyoruz ki, bunlarda adım atacak hal kalmadı herhalde. O halde, adım atacak birileri gelir, bu işi düzeltir inşallah diye ümit ediyor; Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Necati Yöndar; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 833 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısı, aynı zamanda, 1980'lerden bu yana devam etmekte olan, maliye politikalarını yok sayan, ekonomi yönetimini sadece para politikalarıyla gerçekleştirebileceğini sanan anlayışın geldiği son noktadır. Zira, onlar, ekonominin gerçeklerini görmek yerine, âdeta bir oyun gibi, para politikası araçlarıyla yaz boz tahtası gibi ekonomi idare etmeye çalışan anlayışın temsilcileridirler.

Bugünden itibaren, onların inandığı, hep önplanda tuttuğu para politikaları daha da önem kazanmıştır. Zira, maliye politikalarının uygulanabilirliği kalmadı, maalesef bu hale getirdiler. Maliye politikası araçlarının uygulanabilirliği için de, ülkede üretim, istihdam ve yatırım gibi gerçeklerin olması gerekiyor. Maalesef, yatırımı da, üretimi de, istihdamı da yok ettiler, hâlâ, kalan kırıntıları da yok etmek için, yetkili bakanın koordinatörlüğünde, ellerindeki bütün araçlarla çalışıyorlar. Çok önemsedikleri bankacılık kesiminin, kamu bankaları öncülüğünde, sanayiciye, esnafa, tüccara, çiftçiye, KOBİ'lere yaptıkları, SSK prim artışları, işten çıkarmalar, resen emeklilik gibi uygulamalar son çalışmaları. Merak ediyorum, ne yapmaya çalışıyorlar?! İşleri de hep "hedef tutturacağız" demek; acaba, işsiz sayısı ve kapanan işyeri hedefleri var da, onu mu tutturmaya çalışıyorlar?!

Gelelim, kanun tasarısının, hazine alacaklarının tahsil ve idaresine ilişkin 11 inci maddesine. Aslında, çok fazla söylenecek bir şey yok. Zira, söz konusu maddenin birinci fıkrası uyarınca, bu konuda her şeye, alacakların şartlarının belirlenmesine, tahsiline, takibine ve her türlü finansal tekniğin kullanılması suretiyle idaresine sayın bakan yetkilidir; kısaca, Sayın Derviş ne diyorsa, o. Bunun üzerine biz de daha ne diyelim; kendisine Allah'tan kolaylık diliyoruz.

Maddenin iki ve üçüncü fıkralarında, söz konusu hazine alacaklarının tahsili konusunda, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanacağı belirtilmektedir. Bu kanun kapsamında doğmuş ve doğacak hazine alacaklarının hemen hemen tamamı, KİT'ler ve belediyeler başta olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarından kaynaklanan alacaklardır. Devletin, halen, bu kuruluşlardan 5 katrilyon civarında vergi alacağı ve bir o kadar da sosyal güvenlik primi alacağı vardır. Bu alacakların tahsili için, öteden beri, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uygulanmaktadır. Şimdi, sormak istiyorum: Bu kuruluşlardan, 6183 sayılı Kanunda öngörülen takip usulleri kullanılarak şu ana kadar ne tahsilat yapılmıştır? Cevap ortada; hiç. Vergi alacaklarınızı alamıyorsunuz, bu alacakları nasıl alacaksınız?!

Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; bu kanun kapsamında şu anda takip edilmesi gereken tutar 7 katrilyonun üzerindedir. Bu alacakların tamamı, Hazinenin üzerinde yük olarak kalacak, tahsil edilmeyecek alacaklardır; ama, bu kuruluşların yüklenilen dışborçları Hazine tarafından ödenecektir. Zira, Hazine garantisi nedeniyle oluşan bu borçlar için, alacaklı şirketlerin bulunduğu ülkelerin bakanlarının bile kulis yaptığı söylenmektedir. Nitekim, iki Amerikan şirketinin TEAŞ'tan alacakları için bazı şahsiyetlerin devreye girdiği, geçtiğimiz günlerde basında yer almıştır.

Bu alacakları, 6183 sayılı Kanun kapsamında kim takip edecek, kim tahsil edecek? Üstelik, aynı maddenin üçüncü fıkrasında, söz konusu alacaklarla ilgili kuruluşların hesap, bilgi ve belgelerini denetlemeye Hazine Müsteşarlığının yetkili olduğu belirtilmektedir. Hazine Müsteşarlığının, bu denetimi gerçekleştirecek kadroları mevcut mudur?

Eksik kalan noktalardan biri de şudur: Hazine, söz konusu alacakların doğumuna neden olan kuruluşları denetlemeyi başardı diyelim; Hazinenin yaptığı bu işlemleri kim denetleyecek? Uluslararası piyasalardaki her türlü türev ve araçlar dahil bütün finansman teknikleri kullanılabilecek ve bu konuda tek yetkili Sayın Bakan. Bunların işlem bazında denetimini kim gerçekleştirecek? Bu hususun da açıklığa kavuşturulması gerekir.

Bu kanun tasarısının genelinde, Maliye Bakanlığı sadece kâtip rolünü üstlenmiştir. Bütçeyi hazırlayan ve uygulanmasından sorumlu olan Maliye Bakanlığının, tek başına sahip olduğu hiçbir yetki bulunmamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yöndar, 1 dakika içerisinde toparlayın.

Buyurun.

NECATİ YÖNDAR (Devamla) - Teşekkür ederim.

Maliye Bakanlığının rolü, sadece muhasebeleştirmektir. Bütçe gelirlerinin yüzde 80'inin iç ve dışborç faiz ödemelerine gittiği düşünüldüğünde, bu durum son derece normaldir. Aslında, bu kanunla, zımnen, bir borç idare bakanlığı kurulmaktadır. Maliye Bakanlığı, maalesef, sadece tahsildar ve kâtip rolünü üstlenmiştir. Bu durum, Hazinenin Maliye Bakanlığı bünyesinden çıkarılmasıyla başlayan sürecin şu an geldiği noktadır.

Şu bilinmelidir ki, Maliye Bakanlığı, mevcut yapısı ve kadrolarıyla, çok daha fazlasını yapabilecek durumdadır. Maliye Bakanlığını, sadece vergiyle uğraşan, vergiden başka şeyleri bilmeyen bir bakanlık sanan ve ona sadece tahsildarlık ve kâtiplik rolü biçen zihniyet, bir gün, mutlaka yanıldığını anlayacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, kanunun hayırlı ve uğurlu olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının "Hazine alacaklarının tahsili ve idaresi" başlıklı 11 inci maddesinin altıncı fıkrasının belirtilen gerekçe ile aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aydın Tümen

İsmail Köse

Nihat Gökbulut

 

Ankara

Erzurum

Kırıkkale

 

Ömer Üstünkol

 

İbrahim Yaşar Dedelek

 

Zonguldak

 

Eskişehir

"Doğal afet halleri nedeniyle getirilecek istisnalar hariç olmak üzere, büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar tarafından gerçekleştirilen projeler için Müsteşarlığın garantisi altında sağlanan veya dış borcun ikrazı suretiyle kullandırılan krediler çerçevesinde ilgili belediye veya bağlı kuruluşun geri ödeme yükümlülüklerini karşılamak üzere gelirlerinin bir kısmının aktarılması amacıyla, proje uygulayıcı kuruluşun yetkili organlarının kararı ile bir Dış Borç Ödeme Hesabı oluşturulur. Dış Borç Ödeme Hesabı oluşturulmasına ilişkin yetkili organın kararı kesin olup belediye veya bağlı kuruluşun yönetim değişikliği veya başka bir kararı ile iptal edilemez veya gelirleri azaltacak şekilde değiştirilemez. Dış Borç Ödeme Hesabı oluşturulması ve işleyişine ilişkin esas ve usuller bir yönetmelik ile düzenlenir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI KEMAL DERVİŞ - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 11 nci madde kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Nakit, Borç ve Risk Yönetimi

Nakit, borç ve risk yönetimi

MADDE 12. - Makroekonomik dengeleri gözeterek maliye ve para politikaları ile uyumlu bir şekilde nakit akışlarının yönetilmesi ve en düşük maliyeti sağlayacak en uygun borçlanma düzeyinin benimsenmesi amacıyla mevcut riskler çerçevesinde  gerekirse borç yapısının değiştirilmesi için işlemler yapılması ve bunun için gerekli alt yapının güçlendirilmesine, Türkiye Cumhuriyeti adına Bakanın verdiği yetki çerçevesinde, Müsteşarlık yetkilidir. Nakit akışlarının yönetiminin gerektirdiği faiz ödemeleri, borç ve risk yönetimi kapsamındaki finansal tekniklerin kullanılmasından kaynaklanan ödemeler Müsteşarlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır.

Müsteşarlık, piyasa yapıcılığı sistemini kurmaya, sistemin işleyiş esaslarını belirlemeye ve işleyişi ile ilgili her türlü tedbiri almaya veya sistemi kaldırmaya yetkilidir.

Konsolide bütçe ödemelerini zamanında yapabilmek, nakit akımları arasındaki dönemsel farklılıkların ödemeler üzerindeki olumsuz etkilerini önlemek amacıyla, kısa dönemli nakit ihtiyacını karşılamak için para piyasalarında nakit işlem yapmaya ve/veya yaptırmaya, Hazine hesaplarında oluşacak nakit fazlalıklarını değerlendirmek amacıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası aracılığıyla nemalandırılmasını teminen işlem yaptırmaya Bakan yetkilidir. Söz konusu kısa vadeli yükümlülüklerin toplamı, ilgili yıl bütçe başlangıç ödenekleri toplamının yüzde 1'ini geçemez. Nemalandırılacak tutar bu fıkra kapsamında belirtilen limiti aşamaz. Nemalandırmaya ilişkin usul ve esaslar Müsteşarlık ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası arasında müştereken tespit olunur.  

Hazinenin Devlet dış borcu kapsamında ortaya çıkan yükümlülüklerinin uluslararası sermaye piyasalarında mevcut muhtelif finansal araçlar vasıtasıyla yönetimi amacıyla, takas dahil her türlü türev ürüne ilişkin anlaşma yapmaya Bakan yetkilidir. Söz konusu anlaşmalar, anlaşmada aksine hüküm yoksa imzalandıkları tarih itibarıyla yürürlüğe girer. Bu anlaşmalara ilişkin temas ve müzakereler Müsteşarlık tarafından yürütülür ve sonuçlandırılır.

Borç ve risk yönetimi amacıyla daha önce ihraç olunan Devlet İç Borçlanma Senetleri işlemiş faizleri ödenerek veya piyasa koşullarından geri alınabilir, başka senetlerle değiştirilebilir veya gerektiğinde söz konusu senetlerin anaparaları ödenmeksizin sadece işlemiş faiz tutarları kupon ödeme tarihinden önce erken itfaya tabi tutulabilir. Ayrıca bu amaçla, takas dahil olmak üzere her türlü türev ürüne ilişkin finansal araçlar kullanılabilir.

BAŞKAN - 12 nci madde üzerinde Saadet Partisi Grubu adına Bayburt Milletvekili Sayın Suat Pamukçu; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

833 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 12 nci maddesi üzerinde Saadet Partimizin görüşlerini arz edeceğim; ancak, önceki gün, haince saldırı sonucu yitirdiğimiz Binbaşı Cengiz Toytunç için Allah'tan rahmet diliyor, Silahlı Kuvvetlerimize ve ailesine başsağlığı diliyor, katil veya katillerin bir an önce yakalanması hususunda ilgililerin ellerinden geleni yapmalarını bekliyor, yaralı kardeşimize de acil şifalar diliyorum.

Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısına dönersek, hemen konuşmamın başında ifade edeyim ki, bu tasarıyı incelemeye başladığım anda aklıma, o malum fıkra geliverdi. Hani, genel müdür, muhasebecisinden, karşılaştığı önemli bir sorun hakkında bilgi ister ve verilen bilgiyi dinledikten sonra "dediklerin doğru; ama, bir işe yaramıyor" der. Gerçekten de, Hazine Müsteşarlığımız, oturmuş, ilk bakışta güzel, faydalı zannedilen bir tasarı hazırlamış; ancak, tasarının daha gerekçesini okuduğunuzda, bu tasarı, vatandaşın ne işine yarayacak diye, kendinize bu suali sormaktan geri kalamıyorsunuz. Yasa tasarısının ismi bile tam bu hükümetin zihniyetini yansıtıyor. "Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı" Ülkeyi başkaları yönetiyor, siz de borçları yönetmek için talip olmuşsunuz.

Türkiye'de 55, 56 ve 57 nci hükümetlerle yeni bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Artık, parti programları veya koalisyon protokolleri veya hükümet programlarıyla ülke yönetilmiyor; bu dönem kapandı, yerini IMF'ye verilen niyet mektupları ile ulusal programlar veya Avrupa Birliği kriterleri almıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, maalesef, Avrupa direktiflerinin ve IMF yasalarının onaylandığı bir noterlik kurumu haline -uygulamalara bakarak söylüyorum- getirilmiştir.

Bu tasarıyla ne amaçlanıyor; tasarının gerekçesinde "borçların yönetimini kolaylaştırmak, borçlanmaya malî bir disiplin getirmek, yeni finansal enstrümanlar ile tekniklerin kullanılmasını sağlamak" denilmiş. Bunlar için kanun düzenlemeye ne gerek var. Bunlar, yönetmelikle halledilecek hususlar. Siz, bu laflarla bir şeyi kamufle etmişsiniz. Nedir o; borçlanmayla ilgili konuları, hususları Türkiye Büyük Millet Meclisinden ya da kamunun denetiminden kaçırmak. Birtakım teknik tabirlerle, birtakım teknik yönetmeliklerle çözülecek hususları bu tasarıya monte ederek, bu amacınızı kamufle etmişsiniz. Bize göre ise, bunlardan daha önemlisi; sizin yazdığınız gerekçeden daha önemlisi, bütçe kanununu; yani, Türkiye Büyük Millet Meclisini devredışı bırakmaktır.

Borç yönetmek ne demektir, halkın ne işine yarayacaktır? Siz borç yönetmeyi bırakın da, ülkenin borç batağından nasıl çıkacağına bakın. Borcunuzu, alacaklılar sizden daha iyi yönetirler... Alacaklılar sizden daha iyi yönetirler; nitekim, yönetiyorlar da! Nereden biliyoruz; alın, altında kendi imzanız var Sayın Bakan, Sayın Serdengeçti'nin de imzası var ve arkasından da üç parti liderinin destek mektubu olan 18 Ocak tarihli IMF'ye verdiğiniz niyet mektubuna bakın. Onuncu paragrafta ne diyorsunuz; "ödemeler dengesi performansının öngörülenin çok üzerinde ve uzun vadeli olması halinde de fon kaynaklarının öngörülen takvimden daha önce geri ödenmesi veya fon kaynaklarında yapılması planlanan kullanımlardan feragat edilmesi konusunda hazırlıklı olunacaktır." Güzel, mantıklı. Peki, arkasından ne diyorsunuz; "bununla birlikte koşullar önemli ölçüde bozulursa ve piyasa güveninin oluşturulması yavaş olursa, borç durumunun yönetilebilir kalmasını sağlayabilmek amacıyla malî politikalar daha da güçlendirilecektir."

Borç yönetimini size dikte ettirmişler, borcu nasıl yöneteceğiniz dikte ettirilmiş, siz de altına imza atmışsınız; yani, diyorsunuz ki, ekonomimiz düzelse de biz size hizmet edeceğiz, ekonomimiz düzelmese de yine bu milleti ezeceğiz, faizdışı fazlayı artıracağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Neyle artıracaksınız; yatırımlardan vazgeçeceksiniz, milleti ezeceksiniz, yeni vergiler koyacaksınız, bu borcu yine ödeyeceksiniz. Bunu, size, zaten IMF dikte ettirmiş, ayrıca borç yönetmek için kanun çıkarılır mı yahu?! Bırakın, alacaklılar yönetir sizin borcunuzu!

Değerli arkadaşlarım, bundan sonraki maddede de konuşmam var, şimdilik bu kadarıyla yetineyim, fazla vaktinizi almayayım. Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Sayın Başkanım, saygılar sunuyorum efendim, teşekkür ederim. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Pamukçu.

Bu arada, yurtdışında Türklerle ilgili çeşitli makaleler yazan yazarlar ve profesörler de Genel Kurulumuzu onurlandırmışlardır, bilgilerinize sunarım. (Alkışlar)

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen konuşacaklar.

Sayın Tezmen, buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gerçekten borçlanma çok önemli ve ekonomik sonuçlar itibariyle ciddî etkileri olan bir mekanizma ve bu mekanizma etkili kullanılırsa, sağlıklı kullanılırsa, toplum yararına birçok şeyi gerçekleştirmek mümkün olabiliyor.

Türkiye, borçlanma yapmak zorunda; çünkü, içerideki kaynakları, artan nüfusuna ve ulaşmak istediği ekonomik seviyeyi gerçekleştirmeye yeterli değil. Dolayısıyla, içerideki tasarrufları kullanmak yanında, Türkiye, dışarıdan da tasarruf ithal etmek zorunda. Bu tasarruf ithali, bir anlamda dış borçlanma işte, teknik olarak ismi.

Şimdi, son zamanlarda, işte "ülke borçlanıyor, borç krizini aştık, ekonomi düzlüğe çıktı" deniliyor. Şimdi, alınan bu borçlar tabiî ki önemli; ekonominin dönmesi için zorunlu harcamalar yapmanıza imkân sağlıyor; ama, bunların geri ödemesi de gündeme gelecek. Bu borçlar, şu anda 120 milyar dolara varan dış borçlar nasıl ödenecek, hangi koşullarda ödenecek, bunları tartışmıyoruz, IMF'den para geldi diye seviniyoruz. Gerçekten, acil sorunumuzu çözüyor; ama, yarın ne olacağı konusunu çok iyi değerlendirmek durumundayız. Türkiye, öncelikle, üretime ağırlık vermek zorunda; yani, bu borçların  dönmesi kısa vadede birtakım mekanizmalarla sağlanabilir, ama, üretmeyen bir ekonominin kaynak yaratması mümkün değil. Türkiye, dışborç ödeyecekse, ihracatçımız mal ihraç edecek, turistik tesislerimiz altyapılarını geliştirecekler; böylelikle, dışarıdan para kazanacağız, dışkaynak sağlayacak ekonomi ve bu sağlanan dışkaynakları da dışborç ödemelerine ve kendi ihtiyaçlarımıza tahsis edeceğiz.

Şimdi, bu maddeyle ilgili olarak yeni bir mekanizma getiriliyor. Hazine, kısa vadeli finansman ihtiyacı için, bütçe başlangıç ödeneklerinin yüzde 1'ini aşmamak üzere, kısa vadeli piyasalara girip işlem yapabilecek. Bu, daha önce Merkez Bankası tarafından yapılan bir düzenlemeydi. Bu maddeyle getirilen düzenleme, aslında, Hazineyi de Merkez Bankası gibi piyasa yapıcı bir niteliğe sokuyor. Bu yetki gerçekten çok dikkatli kullanılması gereken bir yetki. Çünkü, bir ekonomide, esas itibariyle, faizlerin belirlenmesi, para piyasalarının düzenlenmesi yetkisi Merkez Bankasındadır. Merkez Bankasının bu yetkiyi kullanması, dünyadaki ölçülerde de böyledir; ama, kısa vadeli piyasa mekanizmalarına girmek, kısa vadeli piyasalarda işlem yapmak Hazineyle beraber Merkez Bankasının sorumluluğuna girdiği zaman...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, sözcümüz çok önemli şeylere işaret buyuruyor. Burası sohbet, muhabbet yeri değil...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatibi dinleme lütfunu gösterirseniz, sabrını gösterirseniz sevinirim.

Buyurun.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - İlgilenen arkadaşlarımız tutanakları alır, okur.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Yanınızda oturan Sayın Bakan "okuduğunu da anlamıyor, yazdığını da anlamıyor" diyor.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Kime söyledi?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Kime söyledim?

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Demeciniz var, basında yer aldı.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Bu kürsü, milletvekillerine hitap kürsüsüdür. Milletvekilleri, en azından, dinlemek lütfunda bulunurlarsa, belki yararlanırlar. Tabiî ki dinlemek istemeyenlere de zorla dinletmek mümkün değil.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Hep dinledik bunları.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Bu çerçeve içinde dinleseydiniz, aslında, ülke bu kadar krizi de yaşamazdı. Buraya çıkıp yanlış yapıyorsunuz dedik ve hepsini tek tek söyledik. (DYP sıralarından alkışlar) Zabıtlar ortada... Aslında, zabıtları da okusanız yararlanacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Çıkın konuşun, niye konuşmuyorsunuz?

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Gerçekten bu zabıtları okusaydınız, bugün yaşanan sıkıntıları, bir sene önce, iki sene önce, 1999 yılında da dikkate sunduğumuzu görürdünüz. Keşke, Türkiye, o dönemde bu hataları yapmasaydı da, hep beraber, bu krizi yaşamasaydık. Bugün, ekonomi, gitgide daralan bir kriz içinde, işsizlik had safhaya varmış, insanlar biraz bu Meclisten çözüm bekliyorlar. Bu Meclisten çözüm bulmadıkları zaman da, çıkıyorlar "bu milletvekilleri işe yaramaz, bu hükümet işe yaramaz, demokratik rejim, sorunumuzu çözemiyor" diyorlar. Bu, böyle... Hepimiz yararlanıyoruz buradan. Millet Meclisinin görevleri var, millet adına biz burada birtakım yükümlülükler altına girmişiz, yemin etmişiz milletin hakkını savunacağımıza. Burada, birtakım şeyleri düzgün yaparsak, bize oy veren, bizden bir şeyler yapmamızı bekleyen kitlelere, en azından, ümit verebiliriz, onlara bir moral aşılayabiliriz. Yoksa, bu rejim böyle... Sorumlular gereğini yapmazlarsa, rejim tartışmaları bitmez ve ülke, gerçekten, sıkıntıya girer.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tezmen.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 12 nci maddesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

12 nci maddede nakit ve risk yönetimiyle ilgili düzenlemeler var. Mevcut riskler karşısında borç yapısının değiştirilmesi konusunda bakanlığın yapabildiği pek çok uygulama var; dolayısıyla, yasanın odak noktası olan önemli bir maddesi olarak bu maddenin nitelendirilmesi gerekiyor. Ben, bu hususta, özellikle, Türkiye'de de belki yeterince tartışılmamış olan takas meselesiyle ilgili bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum. Öncelikle, takası hazırlayan şartlara dikkat çekmek istiyorum.

1980'li yıllardan itibaren finansal piyasalardaki gelişmeler, 1989 yılında 32 sayılı kararın çıkarılmasıyla birlikte kambiyo rejimi serbestleşmiştir. Bundan sonra, bankalar döviz işlemlerine yönelmişlerdir ve yurt dışından hızlı bir para akışı, sıcakpara akışı ortaya çıkmıştır. Tabiî, 1990'lı yıllara gelindiğinde, kamu açıkları Türkiye'de giderek büyümüştür. Buna karşılık, ihraç edilen senetlere baktığımızda, çok yüksek faizli senetler, reel olarak yüzde 40-50'lere ulaşan faizli senetler piyasaya aktarılmıştır. Tabiî, ihraç edilen çok yüksek faizli senetlerin çok cazip olması, bir bakıma, bankaların bu alana daha çok yönelmesini ortaya çıkarmış, bir taraftan da bu gelişmeler, faiz ve kur arasındaki marjı, makası oldukça açmış, kısa vadeli sermaye girişi gittikçe hızlanmıştır. Böylece, bankalar açısından, bir taraftan, açık pozisyonlar yükselirken, diğer taraftan, kur riskinin de hızlı bir biçimde yükseldiğini görüyoruz.

1996-1998 yılları arasında, ciddî anlamda, siyasal istikrarsızlığın olduğu bir ortamı da düşündüğümüzde, bu sıcakpara girişlerinin -bilhassa 1996'dan itibaren- 1996'daki 4,9 milyar dolarlık sıcakpara girişinin, 2000 yılında, kasım krizi öncesi 19,2 milyar dolara ulaşmış olduğunu görüyoruz. Tabiî, bankacılık sektörünün bu sorununun 2000 ve 2001'deki krizlerin, bankacılık kesiminin sebep olduğu krizlerin ortaya çıkmasıyla pek çok bankanın da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi sonucunu ortaya çıkardığını görüyoruz.

Tabiî, yapılan bir takas işlemi var. Bu takas işleminin, şüphesiz, olumlu yönleri de var olumsuz yönleri de var; ama, olumlu ve olumsuz yönleri arasındaki kıyaslamayı çok ciddî anlamda yapmak gerekiyor. Yapılan takas işlemi sonucunda, şüphesiz, faiz giderlerinde önemli ölçüde, 1,9 katrilyon civarında bir tasarruf ortaya çıkmış, açık pozisyonlar azalmış, kur üzerindeki baskı da bir bakıma hafiflemiş ve Hazinenin içborç senetleri açısından, içborçlarının çevrilmesi açısından bir rahatlama dönemine girilmiştir; ama, içborç faizlerinin düşeceği noktasında bir sonuç çıkması gerekirken, maalesef, içborç faizlerinin düşmesi yönünde bir sonucun ortaya çıkmadığını açıkça görüyoruz. Bu, 2001 ortalama faiz rakamlarından da açıkça görülüyor.

Tabiî, bu arada olumsuz etkiler de var şüphesiz. Olumsuz etkilerin olumlu etkilerden daha ağırlıklı olduğunu görebiliyoruz. Bu olumsuz etkilerden birisi, bankaların kur riski tamamen Hazine üzerine yıkılmıştır. Tabiî, bu durum, dövize spekülatif saldırıları da teşvik etmiştir, Hazinenin zararını artırmıştır. Diğer taraftan, Hazinenin yaptığı bu işlem, özel kesimde de dövize yönelişi hızlandırmıştır ve bu çerçevede dolarizasyon hızlanmıştır. Bankaların aktiflerinin üç beş yıl vadeli kâğıtlara aktarılması, aktif ve pasifler arasında ciddî anlamda bir uyuşmazlık ortaya çıkarmıştır ve bankaların kullandığı kaynakların ortalama vadesine baktığımızda, bu vade iki aydır; bu durum, bankaların likidite riskini artırmıştır, özel kesime kredi açma imkânlarını da sınırlamıştır; bu da, üretimi, olumsuz yönde etkilemiş ve reel sektörün durumunu gittikçe kötüleştirmiştir.

Tabiî, takasın yapılması kaçınılmazdı belki; ama, takasın yapılmasıyla birlikte veya takasın yapılması sonrası, ciddî anlamda, reel sektörde tedbirlerin alınması gerekiyordu; maalesef, reel sektörde ciddî tedbirlerin alınmadığını açıkça görebiliyoruz.

Hükümet, şimdi, zaman zaman açıklamalar yapıyor. Sadece, turizm gelirlerindeki artışın cari işlemler açığını kapatmak için yeterli olmadığı da açıktır; bu yöndeki açıklamaları zaman zaman görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, devam ediniz.

SAİT AÇBA (Devamla) - Tabiî, faiz giderleri bir taraftan vergilerle kıyaslandığında faiz giderlerinin vergilerin çok üzerine çıktığını, yüzde 110'lara ulaştığını görüyoruz ki, bu durumun sürdürülebilir bir durum olmadığı da açıktır. Dövize endeksli tahviller bir bakıma kaçınılmazdı belki bu takas uygulamasında; ama, bundan sonra yapılacak takas uygulamalarında, dövize yönelik endeksli borçlanmanın oldukça tehlikeli olduğunu ifade edebiliriz. Şu anda, dövize yönelen bir borçlanma yapısının takasla birlikte artması, bir bakıma, IMF'den aldığımız kredilerin bu alana yönlendirilmesi gibi, dışborçların artması tarzında bir sonucu da ortaya çıkarmaktadır. Eğer, yeni bir takas işlemi yapılacaksa, TÜFE'ye ve TEFE'ye bağlı tahvillerin ihracı gerekmektedir. Diğer taraftan, hisse senetlerine dönüştürülebilir tahviller ihraç etmek -bunların, özelleştirmeyle paralel olarak düşünülmesi- ve bu çerçevede bir takas yapmak suretiyle, sistemin bu şekilde geliştirilmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Açba.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Aydın; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AHMET AYDIN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan tasarı, Türkiye'nin geçmiş yapısındaki birçok olumsuzluğun ortadan kaldırılmasına ve kamu finansmanı ve borçlanmaların dağınıklığının ortadan kaldırılmasına yönelik önemli bir tasarıdır. 57 nci hükümetin kurulduğu günlerde... Türkiye, 19 katrilyon karşılığı 45 milyar dolar içborçlanmaya gitmiş ve bu içborçlara, 1990 yılını takip eden on yılda 107 milyar dolar faiz ödemiştir. Ödenen ortalama reel faiz, yıllık yüzde 40'tır. 1999 yılının reel faiz ortalaması yüzde 50'dir. Bu hesapla, Türkiye, son on yılda, dünya ortalamasının üzerinde, fazladan 85 milyar dolar faiz ödemiştir.

Bunun yanında, 1994 krizinden sonra, kamu bankalarının üçe, dörde bölünerek satılması ve hiçbir ahlakî sorgulama yapılmadan, ahbap çavuş ilişkisine dayalı, birçoğu hısım akrabaya kurdurulmuş 75'e yakın yerli ve yabancı banka ortaya çıkmıştır.

Bunların topladığı mevduata yüzde 100 devlet garantisi verilmesi, devletin her türlü günlük harcamasını karşılaması, kendi parasının yetmediği yerde ahbaplarının bankasından yüzde 80-90 faizle topladığı paraların yüzde 120-130 faizlerle kamu bankalarına verilmesi; kamu bankalarının verdiği fahiş faizlerin görev zararı diye Hazine hesabına yazılması; bunun, çiftçiye, tarıma destek diye halka yutturulması; yeterli fizibilitesi ve kaynağı bulunmadan temeli atılan 5 000 yatırım projesi, bunlara harcanan 50 milyar dolar; bu yatırımlarla, Türkiye'nin, faiz kıskacına ve israfa kurban edilmesi; yatırmaların, bütçenin yüzde 6-7'lerine düşmesiyle, tamamlanabilmesi için yetmiş-seksen yıl ve 100 milyar doların üzerinde bir kaynağa ihtiyaç duyan Türkiye...

Bunun böyle gitmeyeceği belli olunca, 2000 yılındaki istikrar programının uygulamaya geçirilmesiyle, kamu bankalarının özel bankalar tarafından soyulmasının önüne geçilmesi 20'ye yakın bankanın borçlarını ödemede sıkıntıya düşmeye başlaması ve iki yıl içerisinde enflasyonun yüzde 26-27'lere, yıllık faizlerin yüzde 30-35'lere düşmesiyle, Türkiye'yi içeriden ve dışarıdan yıllık yüzde 40 reel faizle soyamadıklarını anlayan iç ve dış sıcakpara spekülatörlerinin ve yabancı bankaların, Türkiye'nin ekonomik sistemindeki zayıf halkalarını teşkil eden, günlük repodan topladığı paraları Hazineye düşük faizle satan özel bankaların ve gecelik faizlerle borç verdikleri kamu bankalarının üzerine çullanmalarına; cumhuriyet tarihinde ilk defa faizden geriye dönük vergi alan hükümeti ve Parlamentoyu cezalandırmaya kalkmaları ve o gün görev başındaki Hazine ve Merkez Bankası bürokratlarının, Türkiye hazinesini kendi mevduatlarındaki paraları kadar düşünmeyen sorumsuzlukları ve ekonominin o günlerdeki hassasiyetini kavramayan idarecilerin basiretsizliği yüzünden çıkan siyasî kriz, son on yıldır neşter vurulmayı bekleyen ve geciktikçe kanser olan ekonomik bünyenin, önce finansal krize, bilahara da ekonomik krize dönüşmesine sebep olmuştur. İçborçlar, Fona alınan bankalara ve kamu bankalarına, Hazine tarafından, geçmişte yapılan talanın karşılıklarının konulması nedeniyle 60 katrilyon artmıştır.

Şimdi, yapılması lazım olan şey, Türkiye'de enflasyonu düşürmek, buna paralel olarak, reel faizleri, dünyada olduğu gibi, yüzde 4'lere, yüzde 5'lere çekmek, böylece, 200 milyar dolara yakın iç ve dış borca 10 milyar dolar civarında bir faiz ödemek; devletin içborç gereksinimini düşürerek, finans sisteminden, reel sektöre düşük faizle kaynak aktarımını sağlamak; reel faizlerin düşmesiyle bütçede oluşacak yaklaşık 20 milyar doların 10 milyar dolarını yatırımlara, diğer yarısını kamu çalışanlarına ve diğer sektörlere aktararak ekonominin canlanmasına katkıda bulunmak; geçmişte iktidar oldukları zaman Türkiye'nin hiçbir temel meselesine çözüm getirmeyenleri, hatta, çözüm yerine sıkıntıların büyümesine sebep olanları millete iyi anlatmak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakikada toparlayın efendim.

Buyurun.

AHMET AYDIN (Devamla) - ...Türkiye'nin geçmişteki çarpık yapısına bir daha düşmesinin önüne geçmek, bu hükümetin ve Milliyetçi Hareket Partisinin temel görevi olmalıdır.

Bu kanun, kamu finansmanı ve borç yönetimine yeni bir düzen getirmek için çıkarılmaktadır.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 12 nci madde kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

Risk hesabı

MADDE 13. - Hazine garantileri kapsamında Müsteşarlık tarafından ödenen bütün tutarlar ile risk yönetimi kapsamında önceden öngörülmesi mümkün bulunmayan ödemeler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde oluşturulan Müsteşarlığa ait risk hesabından karşılanır. Hesaptan, bu Kanunda belirtilen haller dışında kullanım yapılamaz.

Risk hesabının kaynakları şunlardır:

a) İkraz ücretleri,

b) Garanti ücretleri,

c) Hesaptan yapılan ödemeler karşılığında ilgili kuruluşlardan yapılan geri ödemeler ve gecikme zammı dahil tahsil edilen her türlü ödemeler,

d) Bu maddenin son fıkrasına göre sağlanan nemalar,

e) Bütçe Kanunlarıyla risk hesabına aktarılmak üzere öngörülen ödenekler.

Yılı bütçesine bu amaçla konulan ödenek bir başka tertibe aktarılamaz. Yılı bütçesinde risk hesabına aktarılması öngörülen ödeneklerin yetersiz olması halinde ilgili tertibe ödenek aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

Hesaptaki tutarlar günlük bazda nemalandırılır. Nemalandırmanın koşulları Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenir.

BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına, Bayburt Milletvekili Sayın Suat Pamukçu.

Buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi tekrar selamlıyorum.

Bir önceki madde üzerinde konuşurken, Türkiye, artık, IMF yasaları ve Avrupa Birliği kriterleri veya ulusal programlarla yönetiliyor demiştim. Şimdi, hiç kimse şöyle bir zanna kapılmasın: Biz IMF reçetelerini uyguluyoruz, dolayısıyla, ekonomimiz düzelecek ya da Avrupa kriterlerini uyguluyoruz, bu sayede bizi Avrupa Birliğine alacaklar. Böyle bir zanna kapılmanın yeri olmadığını peşinen bilmemiz lazım.

Bir kere, kriterleri uygulamaya kalkıyorsunuz da, bunu beceremediğiniz de ortada... Nereden biliyoruz; alın size Maastricht kriteri. Ne diyor: "Devlet borçları, gayri safî millî hâsılanın yüzde 60'ını geçemez." Sizin devlet borçlarınız gayri safî millî hâsılanın neresinde; yüzde 100'ünün de üzerinde. Kriterleri yerine getirdiğinizi nasıl iddia edeceksiniz? Sonra çıkıp, biz Avrupa Birliğine girmek için şunları şunları yaptık diyeceksiniz.

Bir başka misal daha vereyim: Yine Maastricht kriterlerinde "Bütçe açıkları, millî gelirin yüzde 3'ünü aşmamalıdır" deniliyor. Bizdeki bütçe açıkları nerede; millî gelirin yüzde 14'ü, tam beş katı. Bu haliyle de giremezsiniz. Başka?.. 1995 sonrası reel faizlerin oranı, ortalama yüzde 35'i bulmuştur. Maastricht kriterlerinde "Reel faiz, Avrupa Topluluğu üyesi ülkelerden, enflasyon oranı en düşük üç ülkenin enflasyon ortalamasının yüzde 2'sinden fazla olmamalıdır" deniliyor. Yani, enflasyon ortalaması en düşük olan üç ülkenin ortalamasını aldığınız zaman, bilemediniz yüzde 2-3 eder; üzerine 2 daha koyun, yüzde 4-6 eder. Yüzde 35 nerede, yüzde 4-6 nerede!

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya)- Düşecek... Düşecek...

SUAT PAMUKÇU (Devamla)- Düşecek!.. Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur.

Değerli kardeşlerim, ülkeyi böyle yönetemezsiniz. Borç yöneterek ülke yönetilmez ya da "kriz bitti" diyerek de ülke yönetilmez. Sayın Bakan, sizin "kriz bitti" dediğiniz şey, Nasreddin Hocanın kuyudan hilal çıkarmasına benziyor. Hani, yere düşmüş, "bu kadar zahmet çektim; ama, hilali de kurtardım" diyor ya, siz de "kriz bitti" dediğiniz zaman biz bunu anlıyoruz.

Dünkü konuşmanızdaki "vergi indiremeyiz" sözleriniz karşısında, özellikle iktidara mensup sayın milletvekillerine sesleniyorum: Sayın Derviş "kriz bitti" diyor; Sayın Derviş'e daha ne kadar dayanacaksınız? Halkımızın, seçmediği bir insanın yanlış politikalarının kurbanı olmasına daha ne kadar göz yumacaksınız?!

Borçlanmayı Meclis denetimi dışına çıkarmayı amaçlayan bu tasarıyı derhal çekiniz ve Sayın Derviş'in de biletini kesiniz. "Kriz bitti" deyip durması, "benim işim bitti" demektir. Size, kibarca "benim işim bitti" diyor, siz istifa etmesini bekliyorsunuz. Sayın Derviş'in işi, bankaların içine düştüğü krizi bitirmekti. Hakkını vermek gerekirse, o krizi bitirdi. Burada çıkardığınız, bankaları kurtarma yasası ve bir yıl IMF'ye gidip gelerek kopardığı 6 milyar dolarla bankaların krizini bitirdi, işi de bitti.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Kimin işi bitti, kimin?..

SUAT PAMUKÇU (Devamla)- Sayın Derviş'in işi bitti.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Hayır, milletin işi bitti, milletin!

SUAT PAMUKÇU (Devamla)- Değerli kardeşlerim, buradan aziz milletimize de seslenmek istiyorum: Karanlık tablolardan da bu kadar ürkmeye gerek yok. Yiğit, düştüğü yerden kalkar. Türkiye'yi bu hale getiren, siyasettir; ama, Türkiye'yi kurtaracak olan da siyasettir. Hiç kimse -özellikle halkımız için söylüyorum- ben hiçbirisini beğenmiyorum, ben siyasetten soğudum demesin. Bu söz, sadece, şu andaki faizci rejimin devamını sağlar, başka bir işe yaramaz.

Halkımıza sesleniyorum tekrar: Bu düzenin, bu faizci rejimin değişmesi için Saadet Partisi huzurunuzdadır, karşınızdadır; geçmiş tecrübelerle de bunu ispat etmiş bir partidir. (SP sıralarından alkışlar; MHP sıralarından alkışlar [!])

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Pamukçu, buyurun...

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinize tekrar saygılar sunarım. (SP sıralarından alkışlar)

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Hiç olmazsa gülümsedik!..

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, burada, her söz aldığımızda -özellikle kanunlar görüşülürken- bunları daha iyi nasıl yapabiliriz, neresinde aksama olabilir, bunları nasıl düzeltiriz, Türkiye'de neler yanlış yapıldı, bundan sonra nasıl daha az yanlış yapalım amacıyla konuşuyoruz.

Gerçekten, bu tür yapıcı eleştiriler, yapıcı öneriler, akıllı yönetimler için fevkalade isabetli olur; çünkü, belli birikimlerle bunları gündeme getiriyoruz. Amacımız, sen-ben kavgası yerine, ülkeyi, düzlüğe nasıl çıkarabiliriz, bize ne düşüyor bu konuda... Muhalefetin görevi, uyarmaktır, eleştirmektir; ama, bu, dikkate alınmıyorsa, muhalefet görevini yapar ve artık, ülkeyi yönetenler kendi sorumluluklarıyla baş başa kalırlar. O anlayış içerisinde, sorumlu muhalefet gereği bunları burada ifade etmeye çalışıyoruz. İsteyen dinler, istemeyen dinlemez; ama, en azından, hatibin konuşmasına da engel olmamak işin nezaketi gereğidir.

Şimdi, daha önceki konuşmalarım sırasında, özellikle, Merkez Bankasının yanında Hazinenin de piyasa yapıcılığını, kısa vadeli piyasalara girmesinin söz konusu olduğunu gündeme getirmiştim. Burada yapılması gereken, fevkalade bir uyum sağlanmasıdır. Uyum sağlanmaması halinde, gerçekten, piyasada çok ciddî kargaşaların yaşanması kaçınılmaz hale gelir. Bir ülkede kısa vadeli para piyasalarının ve faizin belirlenmesi, esas itibariyle Merkez Bankasının görevi; ama, Hazine de böyle bir enstrümanla girince, gerçekten, çok akıllıca, çok isabetli politikalar oluşturulması lazım. Bu yapılmazsa yeni kaoslarla karşı karşıya kalabiliriz.

Bir diğer konu da, merkez bankaları sadece enflasyonu indirmekle görevli değildirler, ülke ekonomisinin sağlıklı yürütülmesinin sorumluluğu altındadırlar. Yani, Amerika'nın Federal Reserve Başkanı, 11 Eylülden sonra, ekonomi durgunluğa girdiğinde, bunu önlemek için, ekonomiyi ısıtıcı tedbirleri gündeme getirirken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı "üretimle benim ilgim yoktur" diyemez; "Türkiye'nin ekonomik sıkıntılarıyla ben ilgili değilim, benim işim sadece enflasyonu önlemektir" diyemez. Herkes belli sorumluluklar içinde davranmalıdır. Enflasyon, tamam; ama, enflasyonun ötesinde, ülke ciddî biçimde bir resesyona (durgunluğa) giriyor, bütün göstergeler ciddî bir resesyonu gösteriyor. "Enflasyon inince ekonomi canlanacak..." Nasıl canlanacak?! Ne olacak da talep artacak? Evvela piyasalar...

Bakın, çevre ülkelere bakın, Arjantin'de yüksek enflasyon mu vardı da krize girdi?! Arjantin'de döviz kurunda çok ciddî sıkıntılar mı vardı da krize girdi, dünyanın en ciddî krizini yaşadı?! Türkiye, 11 Eylül oldu da, o sayede sağlanan imkânlarla benzer krizleri yaşamadı. Yani, kendi kendine işleyeceği avuntusunu, lütfen, bir kenara bırakalım. Türkiye, yeniden üretmenin mekanizmalarını bulmak zorundadır. Türkiye istihdamı sağlamak zorundadır.

Dikkat edin, televizyonlar, gazeteler, çok ciddî sosyal huzursuzluk göstergeleri veriyor. Ekonomi yönetimi buna bigâne kalamaz. Bunları çok ciddî biçimde gündeme getirip, buna ne gibi çareler bulacağımızı düşünmek durumundayız. Ülke, hızla, yaşanır bir ülke olmaktan çıkıyor. Çok ciddî suç oranı artışları var her tarafta; çok ciddî kapanışlar var; üretim daralmaları var... Bunları, biz, ayağa kaldırmadan, bu ülkeyi nasıl taşıyacağız?

Bazı arkadaşlar diyorlar ki: "On onbeş yıldır Türkiye yanlış yaptı, onun faturası..." Canım, bunları oturup tartışalım, on yılda ne oldu...

Ben size bir örnek vereceğim: Merkez Bankasının 1997 yılındaki dışborcu 660 000 000 dolar, 2001 sonunda 12 milyar dolar. Bu yüzden mi Türkiye krize girdi?! (DYP sıralarından alkışlar)

Daha önceki konuşmamda da dile getirdim. Olaylara biz yanlış teşhis koyarsak ya da kendimizi kandırır, sorunların derinine inemezsek, çözüm oluşturamayız. Lütfen... Çok önemli olaylar yaşanıyor ülkede. Ekonomi, gerçekten, çok ciddî uyarılar veriyor. Habire bekliyoruz ekonomi canlanacak diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Ne oldu? Ben size soruyorum: Ha bugün ha yarın; işte para geliyor, geldi; faizler düşüyor... Peki, reel faiz yüksek; neden yüksek? Sıcakpara olayına yeni ortam oluşuyor, Hazine borçlanmasının bileşik faizi yüzde 60'ların üzerinde, aylık yüzde 5  eder; dolar aşağı düşüyor; yani, dışarıdan 100 dolar getiren adam, ayda 5 dolar kazanacak en azından, 100 dolarını bozduran kişi, 5 dolarını net kazanıyor bu ekonomiden. Dünya ne veriyor bu dolara; yılda yüzde 1 - 1,5 veriyor. Biz ayda yüzde 5 veriyoruz ve ondan sonra da bu ülke canlansın, ekonomi üretmeye başlasın diyoruz! Nasıl üretecek? Allahaşkına birisi çıksın söylesin. Çıkın söyleyin, madem biliyorsunuz bu işleri! (DYP sıralarından alkışlar)

Ülkede, gerçekten, ciddî olaylar yaşanıyor. Bazıları çıkıp diyor ki; bu olay, öteden beri gümrük birliği... Dün birisi laf attı. Bakın, ben size söyleyeyim, Türkiye'nin, 1993'te ihracattaki artışı yüzde 18, 1995'te yüzde 19, gümrük birliğine girdikten sonra ihracat artışı yüzde 48...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - 1995'ten sonra ithalat ne kadar?

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - İthalat da öyle. Dışticaret...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tezmen, ek süre verdim, kullandınız...

OĞUZ TEZMEN (Devamla) - Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili...

SALİH KAPSUZ (Kayseri).- Vazgeçtik Sayın Başkan.

BAŞKAN - İstemiyorsunuz.

Madde üzerinde önerge bulunmamaktadır.

13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 13 üncü madde kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

DOKUZUNCU BÖLÜM

Devlet Borçlarının  Bütçeleştirilmesi

Devlet borçlarının bütçeleştirilmesi, muhasebeleştirilmesi ve raporlanması

MADDE 14. - Mali yıl içinde, türev ürünler dahil olmak üzere, ödenecek Devlet iç ve dış borç anapara ödemeleri ile iç ve dış borçlanma tutarlarını, Hazinenin kısa vadeli nakit ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla para piyasalarından yapacağı borçlanma tutarlarını bütçe dışında özel hesaplarda izlemeye Bakan yetkilidir.

Her ne suretle olursa olsun, türev ürünler de dahil, yapılmış olan borçlardan doğan Devlet iç ve dış borç faizleri ile iskonto giderleri, genel giderler ile Hazinenin kısa vadeli nakit ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla para piyasalarından yapacağı borçlanma faizleri bu amaçla bütçeye yeterli miktarda konulacak ödeneklerle karşılanır. Bu ödeneklerden bütçenin diğer kalemlerine hiçbir şekilde aktarma yapılamaz.

Devlet borcunun muhasebesi ile ilgili esas ve usuller Maliye Bakanlığı ve Müsteşarlık tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.

Kullanıcı ve borçlu bütün kamu kurum ve kuruluşları, Müsteşarlığın sahip olduğu iç ve dış yükümlülüklerin muhasebe kayıtlarına doğru ve zamanında aktarılmasını teminen, ikraz ve tahsis edilen kredilere ve sağlanan Hazine garantilerine ilişkin gerçekleşme bilgilerini ve Müsteşarlığın ihtiyaç duyduğu diğer bilgi ve belgeleri, kredi kullanımına aracılık eden kurum ve kuruluşlar da söz konusu kredilere ilişkin olarak temini talep edilen her türlü bilgiyi talep edilen süreler içinde ve talep edilen şartlarda Müsteşarlığa vermekle yükümlüdür.

Proje kredilerinden kullanılacak tutarlar için ilgili yıl bütçesinde kullanıcı kuruluşun talebine bağlı olarak kredi anlaşmalarında öngörülen kullanım dönemleri ve tutarlar gözönünde bulundurularak yeterli ödenek tahsis edilir.

İkraz ve tahsis edilen krediler ve sağlanan Hazine garantileri kapsamında konsolide bütçeye tabi kullanıcı kuruluşlarca yapılacak her türlü yatırım harcaması, yılı bütçesinin ilgili tertipleriyle ilişkilendirilir. Bu kapsamda, genel ve katma bütçeli kuruluşlar tarafından proje kredisi olarak kullanılacak her türlü imkânın, kullanımdan önce bütçeleştirilmesi esastır. Ayrıca, konsolide bütçe dışındaki kuruluşlar tarafından proje kredisi olarak kullanılacak her türlü imkânın kullanımdan önce kuruluşların kendi bütçeleri ve muhasebe sistemleri içinde ödenek ve gider kaydedilmesi esastır.

Dış borcun ikrazı ve ikrazen ihraç edilmiş olan Devlet iç borçlanma senetleri suretiyle kullandırılan finansman imkânları, ikraz edilen tarafından kredilerden Müsteşarlığa ödenen taksitler ile gecikme faiz ve cezaları bütçeye gelir kaydolunur.

Herhangi bir dış finansman kaynağından 2 nci maddede yer alan kuruluşlar için sağlanan dış finansman imkânlarından tüm kullanımlar dış borç kaydı yapılmak üzere, Müsteşarlığa bildirilir. Dış borç kaydı yapılan tutarlara ilişkin bilgiler Müsteşarlıkça Maliye Bakanlığına bildirilir. Dış borç kaydının yapılmasına ilişkin esas ve usuller Müsteşarlık tarafından belirlenir. Bu kullanımların bütçeleştirilmesine ve muhasebeleştirilmesine ilişkin esas ve usuller ise Maliye Bakanlığı ve Müsteşarlık tarafından birlikte belirlenir.

Dış borcun tahsisi yoluyla kullandırılan dış finansman imkânlarının borç servisi Müsteşarlık tarafından yapılır.

Müsteşarlıkça bu Kanun kapsamında herhangi bir dış finansman veya türev ürüne ilişkin olarak yapılan anlaşmaların yürürlüğe girmesini sağlayacak kanuni düzenlemelerin tamamlanmasına kadar,  anlaşmalar gereğince peşin ödenmesi gereken komisyon, ücret, garanti ücreti ve benzeri giderler bütçeden mahsup edilecek ödemeler hesabı ile ilişkilendirilerek  Müsteşarlık tarafından yapılabilir.

Vadesinde ödenmediği takdirde gecikme faizi doğuracak Devlet iç borcu ve Devlet dış borcu ile ilgili ödeneğin yetersiz kalması halinde ödemeler bütçeden mahsup edilecek ödemeler hesabı ile ilişkilendirilerek  Müsteşarlık tarafından yapılabilir.

Uluslararası sermaye piyasalarında gerçekleştirilen tahvil ihraçlarına ilişkin komisyon, ücret ve masraflar, yılı bütçe ödenekleriyle ilişkilendirilmek suretiyle tahvil ihracına ilişkin anlaşma hükümleri çerçevesinde ihraç tutarından mahsup edilerek ödenebilir.

Genel ve katma bütçeli kuruluşlarca kullanılmak üzere sağlanan ayni ve nakdi hibe tutarlarını özel gelir ve özel ödenek olarak kaydettirmeye Müsteşarlığın teklifi üzerine Maliye Bakanı yetkilidir.

Müsteşarlıkça dış finansman kaynağından sağlanan Devlet dış borcu ile ilgili ve buna dair borçlanma anlaşmaları ile borç ve risk yönetimi amacıyla gerçekleştirilen her türlü anlaşmada öngörülen bütün ödeme ve işlemler ile Müsteşarlık tarafından sağlanan hibelerden karşılanmak üzere ithal edilen malzeme ve ekipman için yılı bütçesinde iç para ve vergi karşılıkları olarak yeterli ödenek konur ve bu ödeneklerden bütçenin diğer kalemlerine  hiç bir şekilde aktarma yapılamaz.

Müsteşarlıkça yabancı ülkelere, bu ülkelerdeki kurum ve kuruluşlara, uluslararası kuruluşlara sağlanan danışmanlık hizmetlerinden elde edilecek gelirlerle, yasal hakları Müsteşarlığa ait olup da yabancı ülkelere, bu ülkelerdeki kurum ve kuruluşlarla uluslararası kuruluşlara ücreti karşılığında kullandırılan ve/veya satılan yazılım ve benzeri varlıklardan elde edilecek gelirler Maliye Bakanlığı tarafından bütçeye özel gelir, Müsteşarlık bütçesine özel ödenek kaydedilir.

Devlet borcu ve Hazine garantilerinin uygulama sonuçları Müsteşarlıkça hazırlanarak ilgili yıl kesin hesap cetveli ile birlikte Hazine genel hesabına dahil edilmek üzere Maliye Bakanlığına gönderilir. İlgili bütçe yılı içinde sağlanan iç ve dış finansman imkânları, sağlanan Hazine garantileri, Risk Hesabı, alınan ve verilen hibeler, dış borcun devri, dış borcun ikrazı ve dış borcun tahsisine ilişkin bilgilerle finans piyasalarına ve borç yönetimine ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı Kamu Borç Yönetimi Raporu üçer aylık dönemler itibariyle Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere Başbakanlığa, Maliye Bakanlığına, Sayıştay Başkanlığına ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına gönderilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu yılda bir kez bilgilendirilir.

BAŞKAN -Saadet Partisi Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik; buyurun.

SP GRUBU ADINA TURHAN ALÇELİK (Giresun)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

833 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına söz aldım. Yalnız, bu konuyla ilgili konuşmaya geçmeden önce, Sayın Başkanı da daha önce bilgilendirdiğim bir hususla ilgili, Heyetinize bir açıklamada bulunmayı arzu ediyorum. O da şudur :

Sabahleyin, Parlamentolararası Birlik Türk Grubu Başkanı Sayın Cavit Kavak Beyefendi buradan bir açıklamada bulundular. Akabinde, Ziya Aktaş Hocamız bir açıklamada bulundular ve bendeniz bir değerlendirmede bulunmaya çalıştım;  ancak, bir iki ifadenin düzeltilmesi zarureti var.

Sayın Kavak'ın tüm açıklamaları kelimesi kelimesine doğrudur, Sayın Aktaş'ın açıklamaları da doğrudur. Bendeniz, bilgilendirdiğim şekliyle, Meclis Başkanının yapması gereken bir görevi yapmak zorunda bırakıldığımız için bu açıklamalara zorunluluk duydum. Yoksa, hiçbir arkadaşımızın burada artniyetli bir değerlendirme yapabileceğini ben düşünmüyorum.

Buradaki  eksiklik şudur: Bir komisyon, yurtdışında bir görev yapmıştır; ancak, Meclis Başkanlığı, bu konuda, sadece tasarruf bahanesiyle, diyelim ki, Parlamentomuz adına bir hanım arkadaşımızın görevlendirilmesini sağlamamıştır; problem, budur. Yani, komisyon üyelerinin, buradaki tutumla, buradaki görevle ilgili en ufak bir sorumluluğu yoktur. Bunun düzeltilmesi lazım. Eğer, Meclis Başkanı böyle bir görevi yapmadıysa, gazetelere, komisyon üyelerini ve Meclisi olumsuz etkileyecek beyanlar olmuşsa, bunun sahibi Sayın Başkandır.

Onun için, ben, Sayın Başkandan özellikle -ki, Sayın Başkanvekilimiz de buradalar- Meclise ve millete sahip çıkmasını arzu etmek amacıyla bu açıklamaları yaptım; öncelikle onu arz ediyorum.

İkinci husus; Hazineden sorumlu, ekonomiden sorumlu Sayın Bakanımız oturuyorlar...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon)- Ayakta mı duracaktı?!.

TURHAN ALÇELİK (Devamla)- Bir açıklamada bulundular; açıklama, ülkemizde krizin bittiğine dairdi.

Değerli arkadaşlar, bir milletvekili arkadaşım, şimdi birkaç kelime ifade ediyor; ama, kendilerini de ilgilendiren bir açıklamada bulunmak istiyorum: Şu anda, Tarım Kredi Kooperatiflerinden borç alan bir milyonun üzerindeki insanımızın 300 000'inin hacizlik olduğunu biliyor musunuz borcundan dolayı?.. Borçları konuşuyoruz burada. Tam 150 000 traktörün haciz yoluyla satışta olduğunu biliyor muyuz?! Nasıl, kriz bitti?!

Ha, bir şey daha var: Beş yıldır görevde olan bir hükümetin"efendim, geçmişte şu olmuştu da, onun için biz bu sıkıntıları yaşıyoruz" gibi bir bahaneye sığınmalarını artık kabul etmek mümkün değil, allahaşkına, vazgeçin bu huydan. Bütün mesuliyet sizindir, bu problemlerin sorumlusu sizlersiniz.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Niye; geçmişte hiçbir şey olmadı mı; sizin hiç mi kabahatiniz yok?

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, dakika tuttum, şurada görüştüğümüz 14 üncü maddenin okunması tam 7 dakika sürdü. Şimdi, bendeniz, bu maddeyle alakalı Grubumun görüşlerini 5 dakikada nasıl açıklayacağım? Ben, sadece bu konuyla ilgili, bir madde sonra tekrar konuşmama devam edeceğim için, 14 ve 15 inci maddeleri birleştirerek, Saadet Partisi Grubunun görüşlerini arz edeceğim.

Burada, sadece maddenin son cümlesini sizinle paylaşmak istiyorum: "Kamu borç yönetimi raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisine, işte, Bakanlar Kuruluna verilir. Yılda bir kere, Meclis bilgilendirilir bu borçla alakalı" deniliyor.

Değerli arkadaşlar, borç dediğiniz hadise, ülkenin geleceğini ipotek etmektir.

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Önergeyle düzeltilecek...

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Siz, ülkenin geleceğini ipotek eden bir karar alıyorsunuz; ama, buraya bir madde koyuyorsunuz, diyorsunuz ki, biz, bu ülkenin gerçek temsilcisi olan Meclisi, sadece yaptığımız işlerden bilgilendireceğiz. Bu, kabul edilemez. Meclis, bu işin sahibi olmalı; Meclis bu işin karar vereni olmalı. Ama, şu anda, Meclis, tabiî, bizler değil, iktidar partisine mensup olan çok değerli milletvekili arkadaşlarımız -Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Anavatan Partisiyle birlikte- beraberce karar vererek, bu yetkiyi, hükümete bile değil, bir bakana devrediyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Veysel Candan'ın ikazıyla düzeliyor o.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, eğer, bu ülkenin geleceğiyle ilgili önemli kararlar vereceklerse -ki, sadece yaşayanlarla değil torunlarımızla da ilgili birtakım kararlar vereceklerse- her atılan adım, mutlaka bu Mecliste değerlendirilmeli; bu, çok önemli bir nokta. Onun için, ben, bundan sonra verilecek olan kararlarda tamamıyla Meclisin öne çıkarılmasını ve bundan sonrasıyla ilgili adımların Meclisin vereceği kararlarla atılmasını arzu ediyorum. Dolayısıyla, gelecekte de hiçbirimizi sıkıntıya sokmayacak kararlar almamız gerektiğini hatırlatıyor, saygılar sunuyorum efendim. (SP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Hatadan dönmek fazilettir...

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın Necati Yöndar; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 833 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, eski bir maliyeci olarak, bu adı taşıyan bir tasarı hakkında konuşmanın beni son derece üzdüğünü belirtmeliyim; bu üzüntüyü, buradaki çoğunluğun duyduğuna da inanıyorum. Bu Yüce Meclisin kaderinde, maalesef, iflas etmiş, borç batağındaki ülke ekonomisini idare için kanun çıkarmak, hatta, zımnen bir borç idare bakanlığı kurmak da varmış; gerçekten, üzüntü duyulması gereken bir durum.

Bu kanun tasarısı, genel gerekçesine bakıldığında, ekonominin geldiği bu noktada, gerçekten, bir ihtiyacı karşılama amacına yönelik görünmemektedir; ancak, içeriği itibariyle, tam anlamıyla, ekonomideki dışarıdan kumandalı, tek adam yönetiminin önündeki engelleri kaldırmaya, tek adama tam bir hareket serbestliği tanımaya, sınırsız ve sorumsuz yetki devrine ilişkin bir yasa tasarısıdır. Bunun açıkça göstergesi şudur: Bakınız, bu kanun tasarısı yürürlük, yürütme, amaç, kapsam, tanımlar maddeleri hariç, geçici maddeler dahil 20 maddeden ibarettir. Ben üşenmedim, saydım, bu kanun tasarısında -diğer ifade biçimleriyle verilen yetkiler hariç- tam 22 tane "bakan yetkilidir" ifadesi yer almaktadır. Kim bu bakan; Hazine Müsteşarının bağlı olduğu Sayın Kemal Derviş. Bu durum, yukarıda söylediğim teslimiyet değil de nedir?

Bu kanun tasarısında, devletin iç ve dışborçlanması, hibe alması, borç ve hibe vermesi, iç ve dışborcun izlenmesi, nakit yönetimi, malî yükümlülüklerin bütçe hesaplarına kaydedilmesi ve raporları yeniden düzenlenmektedir. Mevcut uygulamada, borçlanma ve borç yönetimine ilişkin düzenlemeler dağınık ve karmaşık bir yapıdaydı; halen, borçlanma ve borç yönetimi 244 sayılı Kanun, 4059 sayılı Kanun ve her yıl çıkardığımız bütçe kanununda yer alan hükümler çerçevesinde yürütülmekteydi. Mevcut düzenlemenin değiştirilerek, derli toplu bir şekilde, yeni bir kanun düzenlemesi olumlu bir yaklaşımdır diyoruz; ancak, bu kanun tasarısı, uygulamada karşılaşılacak sorunları eksiksiz olarak giderecek düzenlemeleri kapsamamaktadır. Çağımızda, uluslararası malî piyasalar oldukça hareketli bir yapı içine girmiştir; her gün, yeni finansman teknikleri gelişmektedir. Bu gelişmelere uyum sağlamak ve geri kalmamak için, hareket kabiliyeti yüksek, etkin bir borç yönetimine sahip olmak zorunludur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 14 üncü maddesiyle, devlet borçlarının bütçeleştirilmesi, muhasebeleştirilmesi ve raporlanması düzenlenmektedir.

Tasarının 1 inci maddesinde, bütçe hesaplarına kayıt ve raporlama esas ve usullerine ilişkin düzenleme, amaç olarak gösterilmektedir. Devlet borçlarının bütçe hesaplarına kaydedilmesi ve muhasebeleştirilmesinde yıllardır sorun yaşanmaktaydı. Nakit borç kullanımları, bazen de aynî kredi kullanımları, bütçeye gelir ve gider kaydedilmemiştir, alınan borçlar, kullanılan krediler ve geri ödemeler sağlıklı bir muhasebe sistemi içerisinde izlenmemiştir. Dolayısıyla, dışborç hesaplarının sağlıklı bir şekilde tutulmadığına dair Sayıştay raporları da mevcuttur.

Sonuç olarak, devlet muhasebe sisteminde sağlıklı bir şekilde izlenmeyen borç hesapları, son yıllarda çıkarılan tebliğlerle kayıt altına alınmaya çalışılmıştır. Bu açıdan, devlet borçlarının bütçeleştirilmesi ve muhasebeleştirilmesinin bir kanun maddesine konu olması yerinde bir yaklaşımdır; ancak, bu şekilde bir düzenlemenin bu kanunda değil, bütçe ve muhasebe sistemine ilişkin kanunlarda olmasının daha uygun olacağını düşünmekteyim.

1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ve devlet muhasebe sisteminde değişiklik yapılarak, tüm gelir ve giderlerin bütçede yer alması, bütçedışı gelir ve harcamaya hiçbir şekilde izin verilmemesi, borçlanma işlemleri de dahil olmak üzere, tüm malî hükümlerin, devlet muhasebe sisteminde izlenmesinin daha doğru olacağına inanıyorum.

Mevcut muhasebe sistemi tüm malî işlemleri kapsamamaktadır. Bu sorunların giderilmesi için, daha kapsamlı çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECATİ YÖNDAR (Devamla) - Müsaade eder misiniz?..

BAŞKAN - Buyurun.

NECATİ YÖNDAR (Devamla) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 14 üncü maddesi, dış kredili finansmanda yaşanan kayıpları ve uygulamada karşılaşılan sorunları gidermekten uzaktır. Uygulamada, özel kuruluşların, kredi veren yabancı kuruluşlarla beraber yatırımcı kamu kuruluşlarına ülke kredisi önerdiği ve kreditör ülke kaynaklı kredi imkânları yaratıldığı görülmektedir. Bu kredilerle yürütülen projeler, genellikle ülkenin ekonomik önceliklerine uymayan alanlarda gerçekleşmekte ve kaynak israfına neden olunmaktadır. Hazine, bu krediler için garanti vermek zorunda kalmakta ve yüksek maliyetlerle karşılaşmaktadır. Tasarıda bu sorunu çözmek için bir düzenlemeye yer verilmemiştir; bu, önemli bir eksikliktir. Dışborç kredilerinin Hazine tarafından sağlanması ve bu kredilerle finanse edilecek yatırımların rekabet ilişkisine uygun olarak ihale edilmesinin daha yararlı olacağı inancındayım.

Bu duygu ve düşüncelerle, kanunun hayırlı ve uğurlu olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yöndar.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Sayın Ergün Dağcıoğlu; buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, borçlanma, makro ekonomik dengenin çok önemli bir unsurudur ve hiç şüphesiz, borç yönetimi, kalkınma perspektifiyle yapılmalıdır.

Sağlam bir hukuksal yapı ve eşgüdüm çabasını elbette takdir ediyoruz; hiç şüphesiz, ülkemizde yıllardır uygulanmakta olan borç anapara ödemelerinin bütçe dışında bırakılmasının, devletin âdeta hesabını bilmez bir duruma düşmesinin malî şeffaflığı engellediği ve güveni sarstığı da ortadadır. Bu nedenle de, artık, bu uygulamaya bir son verilmesini memnuniyetle karşılıyoruz.

İşte, görüştüğümüz tasarının devlet borçlarının bütçeleştirilmesi, muhasebeleştirilmesi ve raporlanmasıyla ilgili 14 üncü maddesi, konunun bu yönünü ele almaktadır; ancak, maalesef, verimli yatırımların finansmanı için kullanılması gereken ekonomik kalkınma, refahı artırma ve büyüme amacıyla yapılması esas olan borçlanma, yanlış politikalarla ülkeyi bugün bir borç batağına sürüklemiş ve âdeta bir kısır döngü içerisine girilmiştir.

Şu haliyle kamu kesiminin toplam borç yükü, ülkenin borç geri ödeme kapasitesini maalesef aşmıştır. Bırakınız borcun aslını, borç faizleri bile artık ödenemez hale gelmektedir. Halbuki, baktığımızda, Maastricht kriterleri "devlet borcu, gayri safî millî hâsılanın yüzde 60'ını aşmaması gerekir" diyor. Peki, bu durumu nasıl tespit edeceğiz? Yani, bırakın onu aştı, aşmadı diye dertlenmeyi de, acaba bu borcu nasıl tespit edeceğiz diye baktığımızda, en önemlisi, bunların doğru olup olmadığını nereden bulacağız diye baktığımızda, işte, sıkıntı burada başlıyor arkadaşlar. Neden; çünkü, tam bu noktada, sorunun daha da karmaşık hale geldiğini görüyoruz; çünkü, Sayıştay, hazırladığı 2000 yılı malî raporunda 1995 yılından bu yana, devletin hiçbir hesabının doğru tutulmadığını, devletin ne kadar dış borcu, ne kadar Hazine alacağı olduğunun, ne kadar yatırım yaptığının ve ne kadar dışkredi kullandığının bile belli olmadığını açıklamıştır.

Bildiğiniz gibi, 1999 Malî Yılı Kesinhesap Kanun Tasarısının müzakerelerinde de anlaşıldı ki, genel ve katma bütçeli 29 kurum kullandıkları dış proje kredisi miktarını Hazine Müsteşarlığına eksik bildirmiş. Bunların yüzde 90'ının muhasebe kayıtları bile yapılamamış. Dolayısıyla da bunlar, bütçe dışında harcanmış. Ayrıca, ilgili kuruluşların Hazine Müsteşarlığına bildirmedikleri başka dışborç kullanımları da varmış. Hale bakın Allahaşkına! Devlet hesabını bile bilmiyor, bunları gereği gibi muhasebeleştiremiyor, dolayısıyla da hem kamuoyunu hem de Yüce Meclisi eksik ve yanlış bilgilerle yanıltıyor! Sayın Meclis Başkanına yönelttiğimiz bir soru önergesine aldığımız cevapta, olay, maalesef, doğrulanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, sorun, gerçekten çok ciddî ve bir o kadar da çarpıcıdır. Sayın Maliye Bakanının konuyla ilgili bir soruma verdiği cevapta, devlet kuruluşları arasında koordinasyonsuzluktan, bürokratik mekanizmalardan ve geçmişten gelen yapısal sorunlardan şikâyet edilmektedir. Kaldı ki, Sayın Erkan Mumcu bile, daha dün "dünyada en son komünist ülkeler olarak Küba ile biz kaldık" diyor. Maalesef, halen hangi sistemle yönetildiğimizi, iktidarın bakanları bile bilemiyor; bunu başkalarının anlayabilmesi de mümkün değil.

Arkadaşlar, Meclis, artık inisiyatif alarak, bu ayıbı en kısa zamanda, mutlaka, bir çözüme kavuşturmalıdır. Ülkemizin zaten yeteri kadar derdi vardır; bir de "hesabını bile bilmiyor" dedirtme ayıbından mutlaka kurtulmalıyız.

Sayın Bakana göre, borçlusu Hazine olmakla beraber, kullanım bilgilerinin ilgili kuruluşlar tarafından dışborç kaydı için Hazineye bildirilmediğinden de şikâyet edilmektedir.

Yine, Sayın Maliye Bakanı, bazı harcama kalemlerinin bütçeye gider olarak yazılmadığı; ancak, bu harcamalar için "bütçe dışı ikraz" adı altında borçlanıldığı noktasında yönelttiğimiz bir soruya verdiği cevapta da, ülkemizde uygulanmakta olan bütçe sisteminin nakit bazlı bütçe sistemi olması sebebiyle, iç borçlanma yoluyla gerçekleştirilen bütün nakit hareketlerinin bütçede yer almadığını açıklamıştır.

Diğer taraftan, Sayın Bakandan, Bakanlığın tahakkuk esasına geçilmesi ve hesap planının tahakkuk etmiş borç ve alacaklar ile maddî duran varlıkları içermesi ve malî dönem sonunda devletin bilançosunun çıkarılması konusunda bir çalışma yürüttüğünü de öğrenmiş bulunuyoruz; bu da sevindirici bir olay.

Arkadaşlar, her zaman söylediğimiz gibi, hükümet etme, çare bulma makamıdır, dert anlatma makamı değildir.

Şimdi, bu maddeyle, genel ve katma bütçeli kuruluşlar ile konsolide bütçe dışındaki kuruluşların proje kredileri ile konsolide bütçe kapsamında olup da, ikraz ya da garanti vermek suretiyle kullandırılan imkânların da yılı bütçesiyle ilişkilendirilmesi sağlanmış olmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Devamla) - İnşallah, böylece, konsolide bütçe dışında kalan kuruluşların da, bu çerçevedeki yatırım harcamalarını muhasebeleştirmelerine ilişkin esasların belirlenmesi mümkün olabilecektir.

İnşallah, bu kanun tasarısı, kamu borç yönetiminde yaşanmakta olan ciddî sorunların bir ölçüde çözümüne, borç yönetiminin disipline edilmesine, hukukî ve teknik altyapının da güçlendirilmesine olumlu katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum; ama, bunun için geniş bir vizyon, kişilikli, akıllı, çalışkan, dirayetli ve en önemlisi de ne yaptığını bilen bir yönetim gerekiyor.

Bu duygu ve düşüncelerle, kanunun hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Dağcıoğlu.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının "Devlet borçlarının bütçeleştirilmesi, muhasebeleştirilmesi ve raporlanması" başlıklı 14 üncü maddesinin son fıkrasının, belirtilen gerekçeyle aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Veysel Candan

Mehmet Emrehan Halıcı

 

Kayseri

Konya

Konya

 

Nihat Gökbulut

 

Nevzat Ercan

 

Kırıkkale

 

Sakarya

Devlet borcu ve Hazine garantilerinin uygulama sonuçları Müsteşarlıkça hazırlanarak ilgili yıl kesin hesap cetveli ile birlikte Hazine genel hesabına dahil edilmek üzere Maliye Bakanlığına gönderilir. İlgili bütçe yılı içinde sağlanan iç ve dış finansman imkânları, sağlanan Hazine garantileri, Risk Hesabı, alınan ve verilen hibeler, dış borcun devri, dış borcun ikrazı ve dış borcun tahsisine ilişkin bilgilerle finans piyasalarına ve borç yönetimine ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı Kamu Borç Yönetimi Raporu üçer aylık dönemler itibariyle Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Bakanlar Kuruluna sunulmak üzere Başbakanlığa, Maliye Bakanlığına, Sayıştay Başkanlığına ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına gönderilir. Bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu özel gündemle yapılacak toplantı ile yılda bir defadan az olmamak üzere bilgilendirir. Ayrıca, Komisyon gerekli görmesi halinde ilave bilgilendirme toplantısı talep edebilir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Efendim, çoğunluğumuz hazır değil; takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI KEMAL DERVİŞ - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi, kabul edilen önerge istikametinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

ONUNCU BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Vergi, resim, harç ve fon istisnası

MADDE 15. - Müsteşarlıkça ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin faiz ve anapara ödemeleri ile 6 ncı maddenin son fıkrasında yer alan mali servis anlaşmasında yer alacak ödemeler ve bunların dışında kalan diğer Devlet iç borçları ile ilgili gider, işlemler ve kâğıtlar, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu hükümleri saklı olmak koşulu ile her türlü vergi, resim, harç ve fondan istisnadır.

Müsteşarlık tarafından borçlu sıfatıyla veya Hazine garantileri  ile sağlanan;

a) Program kredisi ve proje kredilerinin temini, ikrazı, devri, tadili veya uzatılmasına ilişkin işlemler ve kâğıtlar,

b) Uluslararası sermaye piyasalarında kullanılan finansman araçları ile yapılacak borçlanma anlaşmalarında öngörülen ödemeler, işlemler ve kâğıtlar ve bu piyasalarda ihraç edilen menkul kıymetler,

c) Devlet dış borçlarının uluslararası sermaye piyasalarında kullanılan türev ürünler dahil olmak üzere her türlü finansal araçlar vasıtasıyla yönetilmesine veya yeniden yapılandırılmasına ilişkin anlaşmalarda öngörülen işlemler ve kâğıtlar, her türlü vergi, resim, harç ve fondan istisnadır.

Bu Kanun kapsamında sağlanan hibeler ile Avrupa Birliğinden sağlanan hibelerin temini, devri, tadili ve kullanımına ilişkin işlem ve kâğıtlar da yukarıdaki istisnalardan yararlanır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 15 inci madde üzerinde söz isteminde bulunan milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Saadet Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Turhan Alçelik, Doğru Yol Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Murat Akın ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün söz istemleri var.

Saat 19.45'te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 19.15

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 19.45

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Lütfi YALMAN (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/893) (S.Sayısı: 833) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

15 inci madde okunmuştu. Şimdi, sırasıyla, gruplara söz vereceğim.

Saadet Partisi Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; 833 sıra sayılı Borç Yönetiminin Düzenlenmesiyle İlgili Kanun Tasarısının 15 inci maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, vergi, resim, harç ve fon istisnasını düzenliyor; ama, genel olarak tasarıya baktığımızda -elimde birtakım dokümanlar var; bu dokümanlarla bağdaştırmayı arzu ediyorum- 2002 yılı bütçesinde, reel bütçede kullanılabilen rakamlar, net rakamlar -yaklaşık olarak ifade etmek istiyorum- 20 milyar dolar civarında; geri kalan kısmı, ya bütçe açığı veya faiz. Bunun anlamı şu: Bu ülke, artık, tamamen borçla yönetilen bir ülke haline gelmiş. Atasözümüz var, malum: "Borç yiyen el kesesinden yer."

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Kendi kesesinden yer.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Kendi kesesinden yer; doğrudur efendim.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin rakamlarına baktığınız zaman, kesede bir şey kalmadı; çünkü, gayri safî millî hâsıla, yani Türkiye'nin ürettiği rakamların toplamı 150 milyar dolar; ama, borcunuz, 200 milyar dolar mı, 240 mı, Sayın Bakanın da bunu bildiğini zannetmiyorum; çünkü, buraya gelen her arkadaşım, bilim adamları dahil, gittiğimiz bütün toplantılarda 200 diyen var, 210'a, 240'a kadar çıkıyor, daha fazla diyen de var...

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayıştay bile bilmiyor; az önce söyledim.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Dolayısıyla, Türkiye'nin, artık, kesesinde bir şey kalmamış; bırakmadı, bu, görevdeki hükümet.

Bir başka şey daha var, yine bizim atasözümüz: "Borç alan, emir alır." Artık, o bizim atasözümüz haline geldi. Bu ülkeyi, bu noktaya getirmeye hiçbirimizin hakkı yok; ama, maalesef, bu ülke bu noktaya geldi. Sadece -borçlardaki en alt rakamı veriyorum- 200 milyarı esas alsanız ve bu 200 milyarın faizine sadece yüzde 10 deseniz, reel bütçenizden fazla; kullandığınız, Türkiye'yi idare ettiğiniz bütçeden fazla. Bunun anlamı şu: Maalesef, geliri, giderinden az bir ülke haline gelince, iflas etmiş konumdayız.

Buradan nasıl çıkacağımızın hesabını yapmak lazım. Bunun hesabının önşartını söylüyorum Sayın Bakan: Önce, zihniyetiniz millî olacak; zihniyetiniz, millî imkânlarla bu ülkeyi yönetmek olacak. "Efendim, ben, Dünya Bankasından şu kadar iyi borç buluyorum, IMF'den bu kadar iyi borç buluyorum"la bu işi çözemezsiniz.

Bu zihniyetten öte, ikinci hedefiniz, denk bütçe olacak. Denk bütçe lafı bir önceki maddenin bir kenarında geçiyordu; ama, bizim için esas olması lazım. Evet, bu ülkede, son on yıl içerisinde, bir denk bütçe, bütçeler için konuşuldu, 1997 bütçesinde ve sonuçlarını da gördük. 54 üncü Refahyol Hükümeti göreve geldiği zaman, bütçe içerisindeki faiz giderlerinin payı yüzde 38 iken, uygulamalarla, millî imkânların harekete geçirilmesiyle yüzde 28'e çekildi. Bugünlerde, bütçe içerisindeki faiz giderlerinin payı yüzde 60'ı geçti. Toplanan vergileri konuşursak, zaten yetmiyor faize.

Değerli arkadaşlarım, Dünya Bankası yetkililerinin çok önemli bir ifadesi var -ki, Sayın Bakan devamlı görüşme halinde- "artık, Türkiye, yeni bir borç yükünü kaldıramaz." Borç yükünü kaldıramaz bir ülke haline...

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Teşekkür ediyorum efendim.

Eğer, borç yükünü kaldıramaz, artık borç alamaz hale geldiyseniz, bunun sonu nereye varacak Sayın Bakan?.. Artık, siz, ülkeyi borçla yönetme kararını vermişsiniz; ki, şu andaki konuştuğumuz kanun, borçlanmayla ilgili, onların istisnasını konuşuyoruz burada; borçlarla ilgili uygulamadaki şu şu şu harcamaları, şu şu şu kısımları istisna tutacağız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum...

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Efendim, izin verirseniz, bir cümleyle ben teşekkür etsem...

BAŞKAN - Lütfen... Buyurun.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Dolayısıyla, benim, Sayın Bakandan ve Sayın Hükümetten, Saadet Partisi Grubu adına ricam, bu ülkeyi yönetirken borçlanma zihniyetiyle değil, millî kaynaklarımızla, bizim insanlarımızla bu ülkeyi yönetme zihniyetini önplana alınız; ancak o zaman kurtulabiliriz diyorum ve hepinize saygılar sunuyorum efendim. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi, söz sırası Doğru Yol Partisi Grubunda.

Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 833 sıra sayılı tasarının 15 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 15 inci maddeyle, Müsteşarlıkça ihraç edilen devlet iç borçlanma senetlerinin faiz ve anapara ödemeleri ile malî servis anlaşmasında yer alacak ödemeler ve bunların dışında kalan diğer devlet içborç senetleri ve benzeri ödemeleri, vergi, resim, harç ve fon istisnasına tabi kılınmakta; ancak, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunundaki bazı hususlar mahfuz kalmak şartıyla.

Değerli milletvekillerim, IMF kaynaklarından sağlanan dış kredinin etkisiyle dışborçlar arttı ve içborç stoku azalma eğilimine girdi. IMF kaynaklarından sağlanan 9,1 milyar dolarlık krediyle birlikte, konsolide bütçe dışborç stoku 47 milyar 819 milyon dolara yükseldi; içborç stoku ise, 2001 yılında 122 katrilyon seviyesinde kapandı; 2002 yılının ocak ayında ise, 128 katrilyona ulaştı. Yalnız, 47 milyar 819 milyon dolarlık dışborcun içinde Merkez Bankasının borçları bulunmamaktadır; onunla birlikte dışborç 72 milyar dolardır. Hazinenin kefaleti altında olan dışborcun tamamını dahil ettiğimizde bu miktar 118 milyar dolardır. 118 milyar dolar dışborç var, 128 katrilyon içborç var. 

2002 yılının kesinhesap neticeleri çıktı; şimdi bakıyoruz, devletin ocak-şubat aylarında topladığı vergi nedir, yaptığı harcama nedir; ocak-şubat ayı içerisinde yapmış olduğu harcama toplam 20 katrilyon 554 trilyon 249 milyar. Aynı döneme ait gelir, 9 katrilyon 920 trilyon; yani, 10 katrilyon. 20,5 katrilyon devletin harcaması var, 10 katrilyon gelir elde etmiş. 2001 yılında yaptığımız 2002 yılı bütçesi görüşmelerinde muhalefet olarak tüm arkadaşlar, aşağı yukarı ifade ettiler, dediler ki "bu uygulanan ekonomik istikrar programı neticesinde esnaf, KOBİ, işçi, çiftçi, hepsi zor durumda, vergi ödeyemez durumdalar." Bunun sıkıntısı -2002 yılında, maliyenin, vergi idaresinin yapamayacağı tahsilatla bütçe açığının artacağı- burada, mükerrer şekilde vurgulanmış oldu.

Bakın, ocak ve şubat ayı itibariyle bu açık 10 katrilyon 634 trilyon; 9 katrilyon, ocak-şubat ayında, vergi tahsil edilmiş, 13 katrilyon faiz ödenmiş. Şimdi, soruyorum Sayın Bakanım; bu bütçeyle, bu hükümet ekonomik istikrarı nasıl sağlayacak?

Aksaray'da, hafta sonu, Esnaf ve Sanatkârlar Odası Birliğinin seçimi var. Birlik Başkanı Sayın Doğan Ceylan, hükümetten istirham ediyor "Esnaf ve Sanatkârlar Odası Birliği, üyelerinden aidat alamıyor, hükümet bu yönde bir af getirsin" diyor. Bakın, bununla kalmıyor "ayrıca, çiftçilere sağlanan doğrudan gelir desteği gibi, esnafa da bir doğrudan gelir desteği verilsin" diyor; çünkü, esnaf iş yapamıyor, esnafın da çoluğu çocuğu var, onun da çoluğu çocuğu okula gidiyor.

Ülkeyi öyle bir hale getirdiniz ki, içinden çıkılmaz hale getirdiniz. Yani, çiftçi aldı da bir şey mi aldı; 2001 yılında harcanmak üzere 500 trilyon ödenek koydunuz, 2002 yılı şubat ayının içinde nihaî ödemeleri yaptınız. Şimdi, 2002 yılının ödemesini ne zaman yapacaksınız?.. Keşke, 6 ncı, 7 nci ayda yapsanız; ama, onu da 2003 yılının ocak-şubat aylarına taşırırsanız, ne olacak bu memleketin hali?!

BAŞKAN - Efendim, tamamlar mısınız.

MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Türkiye, Dünya Bankasının üst gelir dağılım ölçeğinden... (MHP sıralarından gürültüler)

Dinleyin işte...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Dinliyoruz; ama, yanlış bilgi veriyorsunuz.

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın lütfen.

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Sayın Başkan, yanlış bilgi veriyor.

BAŞKAN - Efendim, istirham ederim, karşılıklı konuşmayın.

MURAT AKIN (Devamla) - Üst gelir dağılım ölçeğinden...

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Akın, süre vereceğim; müsaade eder misiniz... Karşılıklı konuşmak yok.

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Yani, yanlış bilgi vermeyin...

BAŞKAN - Efendim, zatıâlileriniz de teşrif edin, doğrulayın.

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Niye yanlış bilgi veriyorsunuz?!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akın. Toparlarsanız memnun olurum.

MURAT AKIN (Devamla) - Peki, yanlış bilgi veriyoruz da, bu millet niye "açız" diye bağırıyor; milletin içine niye çıkmıyorsunuz?! Oturduğunuz yerde... Gelir, burada konuşursunuz. (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Akın, istirham ederim...

MEHMET ARSLAN (Ankara) - Siz, kendinize bakın...

MURAT AKIN (Devamla) - Niye gelip burada konuşmuyorsunuz?!

BAŞKAN - Sayın Akın...

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Biz her zaman milletin içindeyiz.

MURAT AKIN (Devamla) - Yerinizden laf atmasını biliyorsunuz; yaptığınız bir şey yok ki!..

BAŞKAN - Sayın Akın...

MEHMET ARSLAN (Ankara) - Daha hafta sonu biz Urfa'da milletin içindeydik.

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Hep milletin içindeyiz.

MURAT AKIN (Devamla) - Türkiye, Dünya Bankasının üst gelir dağılım ölçeğinden, orta gelirli ülkeler grubundan, maalesef, 2001 yılında, alt orta gelirli ülkeler grubuna düşmüş. 2000 yılında, 202 milyar dolar olan gayri safî millî hâsılayı, 149 milyar dolara düşürdünüz. 50 milyar dolar, bu ülke, maalesef, millî kaynaklarını kaybetti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, teşekkür ediyorum efendim.

MURAT AKIN (Devamla) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Efendim, tabiî, buyurun; bir selamlarsanız...

MURAT AKIN (Devamla) - Bu veriler, devletin Maliye Bakanlığının çıkarmış olduğu resmî kayıtlarda; bu, yalan değil; ama, sizin işinize gelmeyen her şey yalan size göre.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu tasarı açık oylamaya tabidir; hatırlatmak isterim. Dışarıda olanlar, evlerinde olanlar, ofislerinde olanlar, lütfen, teşrif etsinler. Sayın bakanlara da aynı hitapta bulunuyorum...

Efendim, söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi adına Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün'de.

Buyurun Sayın Özgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 15 inci maddesi, devlet iç ve dış borçlarına ilişkin vergi, resim, harç ve fonlardan istisnaları düzenlemektedir.

Değerli arkadaşlar, burada, benden önce konuşan bir değerli milletvekilimiz, iki tane atasözünü sizlere hatırlattı. Ben de bir sözü size hatırlatarak başlamak istiyorum; demişler ki: "Borçla abat olunmaz." Borçla abat olunmadığını, bugün geldiğimiz noktada görüyoruz. Ne yazık ki, Türkiye, büyük bir borç yükü altında ezilmektedir ve gerçekten, çok büyük bir sıkıntının içerisindedir. Rakamlara baktığımız zaman, durum gerçekten çok vahimdir.

İçborçlarımıza şöyle bir bakıyoruz: Aralık 1999'da, gayri safî millî hâsılanın yüzde 29'u içborç stokumuz; ama, Aralık 2001'de yüzde 53'e çıkıyor. Sayenizde, yüzde 53'e geliyor... 55 inci hükümete devrolunan içborç, sadece 5 katrilyon; ama, şimdi, içborcumuzun toplam tutarı 122 katrilyon; çıkardığınız zaman, dört senede, tam 117 katrilyon borçlanmışsınız içeriden.

Peki, ben şimdi soruyorum, vatandaş da merak ediyor: Bu 117 katrilyon içborcu nereye harcadınız? Birisi çıksın, bunun hesabını versin. Bu paralar ne oldu, hangi yatırımlara gitti, hangi büyük yatırımları gerçekleştirdiniz, ne yaptınız, nereye aktardınız, kimlerin cebine gitti? Bunları milletin bilmeye hakkı var. Bunları, gelin, burada söyleyin.

Bizim Balıkesir İlimizde, üç seneden beri, çivi üzerine çivi çakılmıyor, hiçbir yatırım yok.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Tokat'ta da yok Sayın Özgün.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Halbuki, İstanbul'u İzmir'e bağlayan karayolu Balıkesir'den geçiyor ve belki de, birçoğunuz o yoldan geçiyorsunuz, yolun halini görüyorsunuz. Bu kangren haline gelmiş olan yol neden yapılmıyor? Balıkesir'i Kütahya'ya bağlayacak karayolu yapılmıyor, hiçbir şey yok. Öbür taraftan, yazın, turizm döneminde, Edremit-Havran-Çanakkale yolu büyük kazalara sebep oluyor, bu konuda bir şey yok. Peki, organize sanayi bölgesinin Hazineyle 3 trilyonluk bir problemi var; Sayın Bakan, bu niye çözülmüyor? İşte, siz, bu paralarla, acaba bunları yaptınız da Balıkesir'de, benim mi haberim yok, merak ediyorum. Bu paralar nereye gitti? Balıkesir'e -Türkiye tarımında, çiftçiliğinde en önde gelen illerden birisi- hâlâ, bugüne kadar, şu, doğrudan gelir desteği ödemeleri yapılmadı. Sayın Tarım Bakanı buradaydı, ayrıldı, ona soracaktım. Yani, Balıkesirli çiftçinin kabahati nedir, bir türlü anlayamıyorum. Aydın'a yapılıyor, filan yere yapılıyor, oraya ödeniyor; ama, Balıkesir'e gelince nedense yok.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Milletvekilim, Bakan, sizin geleceğinizi duydu, gitti...

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabiî, siz, bu yatırımların hiçbirisini yapmadınız ve bu paralar buharlaştı ve şimdi de, bunun hesabını veremiyorsunuz. Dışborçlar da aynı şekilde, 1999'da gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 55'ken, şimdi, yüzde 79'a çıkmış bulunuyor. Bunlar ne oluyor kardeşim, ne olacak, bu borçlar nasıl ödenecek, bu paralar nereye gitti? Birilerinin bunu, çıkıp, burada izah etmesi lazım. Sayın Derviş, Washington'dan "efendim, kriz bitti, işler iyiye gidiyor" diyor. Sayın Başbakan, daha dün "ekonomideki yüzde 8 gibi küçülmeyi doğrusu içime sindiremedim" diyor. Sayın Başbakan, içine sindiremiyorsan, ekonomide büyümeyi sağlayacak tedbirleri al, onu yap; yapamıyorsan, bırak git kardeşim, yapacaklar gelir yapar.

BAŞKAN - Toparlar mısınız.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sayın Derviş'e gel...

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, o bakımdan, reel sektör çok büyük sıkıntıda; esnaf, sanatkâr, sanayici kan ağlıyor, bunların sorunlarının çözülmesi lazım; aksi takdirde, gerçekten, önümüzdeki günler, bu kesim açısından, üreticiler açısından çok sıkıntılı olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bir cümleyle bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim. Teşekkür ederseniz, ben de size teşekkür edeceğim.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Sayın Derviş'e buradan reel sektörün sorunlarının çözülmesi noktasında acilen bir şeyler yapması gerektiğini hatırlatıyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Gruplar adına 15 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

15 inci madde üzerinde Sayın Sefer Koçak'ın vermiş olduğu 3 adet önerge vardır.

SEFER KOÇAK (Ordu) - Geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Koçak önergelerini geri çekti.

15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

Düzenleme yapma ve danışmanlık hizmetleri

MADDE 16. - Bu Kanun kapsamında yer alan borçlanma ve garanti limiti, iç ve dış borçlanma, dış borcun devir, ikraz ve tahsisi, hibe alma ve verme, Hazine garantileri, garantisiz kamu borçlarına izin verilmesi, Hazine alacakları, nakit, borç  ve risk yönetimi, risk hesabının işleyişi, uluslararası kredili ihaleye çıkma ve özel ihale usulleri ile sair konuların uygulanmasına yönelik esas ve usuller çıkarılacak yönetmeliklerle  belirlenir.

Bu Kanun kapsamında yer alan hususlara ilişkin her türlü değişiklik, ancak bu Kanuna hüküm eklemek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle yapılabilir. Diğer kanunlarda bu Kanunda yer alan hususlara ilişkin olarak yapılan düzenlemeler, bu Kanun uygulamaları açısından geçersizdir.

Müsteşarlığı bu Kanun hükümleri dışında olup da nakit ya da nakit dışı yükümlülük altına sokabilecek her türlü düzenlemede Müsteşarlığın uygun görüşü aranır.

Müsteşarlık, nakit, borç ve risk yönetimine yönelik olarak yabancı ülkelere, bu ülkelerdeki kurum ve kuruluşlara, uluslararası kuruluşlara bir ücret karşılığı veya ücret alınmaksızın danışmanlık hizmeti sağlayabilir. Bu kapsamda yasal hakları Müsteşarlığa ait bulunan yazılım, lisans ve benzeri varlıklar, Müsteşarlıkça ücreti karşılığı kullandırılabilir, satılabilir veya hibe edilebilir.

BAŞKAN - 16 ncı madde üzerinde Saadet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, 833 sıra sayılı yasa tasarısı üzerinde Grubum adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin bildiği gibi, mevcut yasa tasarısı, borç yönetiminin disiplin altına alınması açısından gerçekten önem arz ediyor ve bu konuda mevcut tasarı birtakım düzenlemeler, olumlu katkılar da getiriyor; düzenli uygulandığı takdirde olumlu katkılar da sağlayacaktır. Ancak, bazı konularla ilgili düzenlemelere elbette ki daha çok dikkat edilmesi ve muhalefet partilerinin görüşlerinin de dikkate alınması gerekiyordu. Nitekim, görüşmelerin neticesinde, bunlar da dikkate alındı, eksikliklerden bir kısmı önergelerle düzeltiliyor; bir mutabakat sağlandı. Neredeyse, uzun zamandır ilk defa, iktidar partileri ve hükümet, muhalefet partileriyle bir yasa tasarısı üzerinde, belli maddelerde, önergeler üzerinde bir mutabakat sağladı; inşallah, gelecek açısından önemli bir adım olur diye temenni ediyor ve düşünüyorum.

BAŞKAN - Bu Meclis, uzlaşma kültürünü özümsemiş Meclis tabiî.

Buyurun.

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - İnşallah!

Değerli arkadaşlar, Türkiye, son yıllarda iç ve dış borçlanma konusunda, âdeta, bir kaos yaşıyor. İçborç stoku 1996 yılında 30,2 milyar dolar civarında iken, 1997 yılında 29 milyar dolar civarına düşmüştür; çünkü, o dönemde iktidarda Refahyol hükümeti vardı. 2001 yılında ise -netleşmiş rakamlar açısından ifade ediyoruz- 92 milyar dolar civarında korkunç bir artış var.

Dışborç stokunda da, böyle, aynı şekilde, âdeta kontrol edilemeyen, bir, "kaos" kelimesiyle ifade edilebilecek ve krizleri yaşatabilecek artışlar var. 1996'da, yine, 79,6 milyar dolar iken, 2001 yılında bir anda 120 milyar dolara çıkmış. Tabiî, 2002 yılı iç ve dışborç stoku toplam olarak 218 milyar dolar civarında. Belki netleşmemiş bir rakam bu; çünkü, hükümetin bile net rakamı, neredeyse, tam bilebildiği kanaatinde değiliz. Böyle bir endişe ve şüpheyi -gördüğümüz kadarıyla- kendileri de taşıyor.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Derviş bilmiyor mu diyorsunuz?!

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Kusura bakma, ben bildiği kanaatinde değilim.

BAŞKAN - Sayın Bıçakçıoğlu, başkasına vekâleten konuşmayın.

Buyurun Sayın Yalman.

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu rakamları dikkate aldığımız zaman, acaba nereye gidiyoruz diye bir soru sormamız gerekir, kendi kendimizi bir hesaba çekmemiz gerekir. İktidar demeden, muhalefet demeden, hükümet demeden, nereye gidiyoruz sorusunun cevabını, biz, hepimiz, elbirliğiyle bulmak zorundayız. Gerçekten, iç ve dışborç stoku cumhuriyet tarihinde ilk defa gayri safî millî hâsılanın üzerine çıkmıştır; bu, çok acıdır. Cumhuriyet tarihinde ilk defa iç ve dışborç stoku gayri safî millî hasılânın üzerine çıkmıştır. Bunu, iyi irdelememiz, iyi incelememiz, üzerinde iyi düşünmemiz lazım.

Sayın Derviş krizin bittiğinden bahsetti; yani, bu sözü kendisinin de inanarak söylemediğini biliyorum; inanıyorum demiyorum, biliyorum. Zira, gayri safî millî hâsıla 1996 yılında 184 milyar dolar civarındayken değerli arkadaşlar, 1997'de 194 milyar dolara çıkmış. Niye; çünkü, Refahyol hükümeti var; ama, gelin 2001 yılında 148 milyar dolar.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Yapma!.. Yapma!..

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Hasan Bey burada rakamlar konuşuyor.

BAŞKAN - Sayın Yalman, siz Genel Kurula hitap edin efendim.

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Getirirsiniz rakamları, eğer varsa bir yanlışlık düzeltiriz. Ben de, bu milletin huzurunda, 65 milyonun huzurunda özür dilerim; ama, ben, netleşmiş rakamları söylüyorum size. Türkiye'de gayri safî millî hâsıla 1997'de 194 milyar dolarken, şu anda 148 milyar dolara düşmüştür. Bu, krizin bitmediğinin bir ifadesidir, göstergesidir.

Değerli arkadaşlar, dikkat ederseniz, içborç ve dışborç alabildiğine bir hızla yükselirken, gayri safî millî hâsıla tam ters orantılı alabildiğine aşağıya doğru iniyor; nerede kriz bitiyor?! Kriz, artarak; ama, her meslek grubuna ve her alana yayılarak devam ediyor.

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Krizin bitip bitmediğini fildişi kulelerde yaşayanlar pek bilemez; ama, krizi, git Konya'daki çiftçiye bir sor bakalım, bitti mi, bitmedi mi; Ankara'daki memura ya da Karabük'teki işçiye bir sor ya da Anadolu'daki emekli insana, Türkiye'deki sanayiciye ve esnafa bir sor?

Değerli arkadaşlar, bizim bunları elbirliğiyle düşünmemiz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Depremi de hükümet mi yaptı?!

BAŞKAN - Sayın Karahan, afetler hariç.

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi bir rakam daha veriyorum. Türkiye'deki sanayi kesimi kapasite kullanımı 1996'da yüzde 79, 1997'de yüzde 81. Niye; Refahyol hükümeti vardı; ama, Sayın Bakanım, 2001 yılında Türkiye'de sanayiin kullanma kapasitesi yüzde 40'lara düşmüş durumda. Bu ülke krizde devam ediyor, alabildiğine de devam ediyor. İşsizlik azalıyorsa kriz bitti... Eğer kapanan kepenkler açılmaya devam ediyorsa, kapanan işyerleri açılıyorsa... Sayılara bakın, yeni işyerlerinin sayısı mı daha fazla, yoksa kapanan işyerlerinin mi sayısı daha fazla? O zaman, krizin bitip bitmediği konusunda elbette ki, bir söz söylemiş oluruz ve krizin bittiğini ifade edebiliriz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Sayın Yalman, Sayın Derviş "kriz bitti" derken, bu buhran döneminden bahsetti.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - O Amerika'da...

BAŞKAN - Hayır, Türkiye, bir buhran dönemini yaşadı; istirham ederim Sayın Bıçakçıoğlu...

Buhran ile kriz arasında fark var...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)- Devam edelim Sayın Başkan...

BAŞKAN- Doğru Yol Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 833 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinize, vefakâr ve cefakâr aziz milletimize partim ve şahsım adına saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, borçlanma, makro ekonomik dengenin çok önemli bir unsurudur. İşte bu nedenle, bu tasarı, ülkemiz ve ülkemizin kurtuluşu için çok önemlidir.

Ülkemizin en önemli meselesi borçlanmadır. Devlet, borçlanırken, proje gerçekleştirmeli ve getirisini götürüsünü iyi hesap etmelidir. Şu anda ülkemizin borç stokuna baktığımızda, borçlu ülkelerin başında gelen bir ülke durumundadır. Bundan da, Türkiye'nin borç yönetiminde başarılı olamadığını ve borç disiplinimizin olmadığını açıkça gördüğümüz gibi, gayri safî milî hâsılanın üzerinde borçlanılmış olduğunu görüyoruz. Çünkü, şu anda, ülkemizde, her vatandaşımızın olduğu gibi, doğacak ve gelecek nesillerimiz de borç batağı altındadır. Size soruyorum, söyleyin: Ülkemizde borçsuz insan ve sektör var mı?! Kim borçsuz?! Esnaf mı borçsuz?! Çiftçi mi borçsuz?! Memur mu borçsuz?! Emekli mi borçsuz?! KOBİ'ler mi, sanayiciler mi borçsuz?! Yoksa, evinde telefonu, doğalgazı kapalı olan, mutfağında yiyeceği olmayan halk mı borçsuz?! Söyleyin kim borçsuz?! İşte, siz, ülkeyi bu hale getirdiniz.

Değerli milletvekilleri, üç senedir iktidarda olan 57 nci hükümetin, hesapsız, kitapsız, rasgele, pervasızca borçlanması, sorumsuz, ölçüsüz karar ve uygulamaları Türkiye'yi bugünkü krize getirmiştir. Başka bir deyimle, Türkiye'de yaşanan krizin temelinde, ölçüsüz biçimde iç ve dış borçlanma yatmaktadır. Yani, bilhassa, 55 inci, 56 ncı ve 57 nci hükümetler, kaynak ihtiyacı olduğunda, ülkemizin başka kaynakları yerine, borçlanma yolunu tercih etmişler. Yüksek reel faiz ödemeleri neticesinde borçların çevrilebilmesi tehlikeye girince, son iki yılda yaşanan krizin temelinde yatan neden, bu borçlanmalar olmuştur. Bu da gösteriyor ki, bu hükümet, ülkenin borçlarını yüzde 47'den yüzde 108'e çıkarmıştır. Yani, cumhuriyet hükümetlerinin içinde en fazla ve en yüksek faizle borçlanan bu hükümet olmuştur.

Sayın hükümet, ülkede krizi siz yarattınız, ülkeyi bir yılda 80 katrilyon daha siz borçlandırdınız. Peki, öyleyse -soruyorum size- ne hakla borçları geçmişe yüklüyorsunuz?! (DYP sıralarından alkışlar)

 Bakın, Sabancı, bugünkü beyanatında "Türkiye iki, üç yıl önce kalkınma trenindeydi, ekonomi büyüyordu; şimdi ise, bizi o trenden attılar, evimizin içine çekildik. Türkiye, geçmişte güçlü iktidarlarla büyümüştür." diyor. Bundan herkesin bir ders alması gerekir.

İşte, bunun temelde, vergi oranlarının yüksek olması, vergi çeşidinin çoğalması ve KDV oranlarının yüksek olması nedeniyle vergi toplayamayan hükümet, açıklarını kapatmak için, mecburen borçlanma yolunu tercih etmiş, bu da ülkeyi borç batağına sürüklemiştir. Böylece, bu hükümet, ülke ekonomisini iyi yönetememiş, IMF'nin emirlerini ve programlarını harfiyen uygulayarak, ülke gerçeklerini nazara almadan, ülkemizde çiftçiyi, esnafı, KOBİ'leri ve sanayicileri bitirmiş, yok olma noktasına getirmiş, işsizlik çığ gibi büyümüş, ülke eksi 9 küçülmüş, üretim tamamen durmuş, zam ve vergi yükü altında vatandaş ezilmiş, açlık ve yoksulluk halkı perişan etmiş ve Türkiye'yi bugünkü borç batağına, iflasa ve çıkmaza getirmiştir; ama, hükümet, halen bunun siyasî hesabını vermemiştir. Bu hesabı hükümet partilerine millet sandıkta soracaktır ve sandığa gömecektir.

Sayın hükümet, ülkemizi borçtan ve krizden kurtarmak istiyorsanız, tarımda ve sanayide mutlaka üretimi gerçekleştirin; vergi oranlarını makul oranda indirin, yeni vergi getirmeyin; sigorta ve Bağ-Kur primleri ile faizleri indirin; tarıma ve sanayie destek verin; iş adamlarımızın ve fabrikalarımızın dışarıya kaçışını önlemek için, feryatlarını duyun, ticaret ve sanayi odalarının, iş adamlarının sesine kulak verin; binlerce insana ekmek veren ve yatırım yapan, günlerdir feryat eden Halis Toprak'ın sesini duyun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Çünkü, milletin durumu iyi değil. Halk, patlama noktasına gelmiştir; çünkü, işsizlik gün geçtikçe artıyor ve millet yoksullaşıyor.

Sayın milletvekilleri, ülke gerçeklerine baktığımızda, kriz halen devam ediyor, kriz bitmiş falan değil; bu programla da bitmesi mümkün değil. Siz de biliyorsunuz ki, sayın milletvekilleri, hükümet ülkeyi krizden kurtaramayacak. İşte, siz de, bile bile, bu nedenle, hükümete destek vermekle suç işliyorsunuz. Bu suçun ve vebalin altından kalkamazsınız. Ülkeye zarar veriyorsunuz. Acil çare seçimdir, seçim... Çünkü, size güven kalmadı. Öyleyse, gelin, ülkenin borçlarını borçla değil, kaynaklarını değerlendirerek, üretim ve ihracat yaparak ödeyin diyor, Yüce Heyetinize, Doğru Yol Partisi ve şahsım adına saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisinde.

Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 833 sıra sayılı yasa tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun görüş ve düşüncelerini arz etmek için huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, görülüyor ki, sabahtan beri müzakere ettiğimiz bu yasa tasarısı, Türkiye'nin kaderi gibi görünen borçlanmanın bugüne kadarki dağınıklığını toparlamak, bir düzene sokmak ve bir sistem getirmek için hazırlanmış, emek sarf edilmiş bir yasa tasarısı. Elbette ki, bunun faydasını göreceğiz; çünkü, olmayan yasadan, tam tekemmül etmiş iyi bir yasa olmasa da, mevcut olan bir yasa her zaman için iyidir.

Değerli arkadaşlar, bu konuya girmeden önce bir iki hususu arz etmek istiyorum. Türkiye, 1940'larda İkinci Dünya Savaşının tahrip ettiği Avrupa, Amerika, Asya içerisinde savaşa girmemiş nadir ülkelerden biriydi; dolayısıyla, o, bizim için çok önemli bir fırsattı; savaşta yok olmuş ülkelerle yarışmak suretiyle, dünyada, sanayiini, ekonomisini ve ticaretini geliştirebilme imkânı vardı; ama, ne var ki, bu fırsatları iyi değerlendirememiş.

1980 öncesi duruma bir bakarsak; yine, borçlanmasına rağmen, dışarıdan borç ve yardım almasına rağmen, bir gayret içerisinde olan Türkiye, aşağı yukarı, İtalya'nın sanayi ve ticaretine yakın bir durumdaydı; ama, İtalya, bugün, Avrupa Topluluğunun üyesidir; hepiniz biliyorsunuz ki, bir hayli ilerlemiş, kalkınmış; Türkiye ise -onunla mukayese ettiğimiz zaman- borç batağının içerisinde. Demek ki, Türkiye "borç yiğidin kamçısıdır" demiş, borçlanmış; ama, bu borçlanmayı da iyi becerememiş. Bu konuda hiç kimseyi suçlamamak lazım; sadece mevcut, şu andaki hükümet değil, geçmiş hükümetler de borçlanmış; ama, borçlandığı parayı, Türkiye'nin yararına, çok iyi bir şekilde kullanamamış. Bu hükümet ne yapmış; bugün, içinde bulunduğumuz bu felaketi anlatırsak, bu hükümet, borçlanmayı da iyi becerememiş, aldığı parayı da son derece hesapsız bir şekilde kullanmak suretiyle, Türkiye'yi ekonomik bir krizin içerisine sokmuş. İşte, bu çerçevede bu yasayı müzakere ediyoruz. İnşallah, neticesinde ülke yararına olur diye düşünüyoruz ve müspet olarak değerlendiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, 16 ncı maddede, ana maddeler, düzenlemeler tamamlanmış. 16 ncı madde "Düzenleme Yapma ve Danışmanlık Hizmetleri" başlığını taşıyor. Şimdi, bu madde dört fıkradan oluşuyor. Birinci fıkrasına göre, bu kanun kapsamında olan 13 tane başlık var: Borçlanma ve garanti limiti, iç ve dış borçlanma, dış borcun devri, ikraz ve tahsisi, hibe alma ve verme, Hazine garantisi, garantisiz kamu borçlanmasına izin verilmesi, Hazine alacakları, nakit, borç ve risk yönetimi, risk hesabının işleyişi, uluslararası kredili ihaleye çıkma, özel ihale usulleri ve sair hususlarda bir yönetmelik yapacak. İşte, bu işleri yaparken bir yönetmelik hazırlanacak her birisiyle ilgili, bu yönetmelik kullanılmak suretiyle, tatbik edilmek suretiyle işler yürüyecek.

Değerli arkadaşlar, burada, bir endişemi ifade etmek istiyorum: Ekonomi çok önemli. Geçmiş koalisyon dönemlerinde ve koalisyonun belki de sıkıntısı içerisinde, ekonomi çok başlı hale gelmiştir. Hazine bir yere bağlanmıştır, planlama bir yere bağlanmıştır ve bizim, geçmişte bildiğimiz o güçlü Maliye Bakanlığı parçalanmış, parçalanmış küçültülmüştür.

Şimdi, bu işler yerine getirilirken, bu yasa tatbik edilirken, bu yönetmelikler yapılırken ve ondan sonraki dönemde, çok başlı hale gelmiş olan bu ekonomik konularımızda, bakanlıklar ayrılmış, bir devlet bakanlığı var yetkili, bir Maliye Bakanlığı var. Bu noktada, bazı sıkıntıların olabileceği endişemi burada ifade ediyorum.

İkinci fıkrada ise, bu kanunla ilgili bir değişiklik yapılacak mı, bu yasada yapılacak, başka yasalarda değişiklik yapılmaz diyor. Eğer yapılırsa, bu yasaya uygun olması lazım, diğer yasalarda da buna uymayan maddeler varsa, işin özü, bu yasaya uygun hale getirilmesi gerekir deniliyor. Bunu, bir ana, temel yasa olarak, ölçü olarak alıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlarsanız minnettar kalırım.

İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Üçüncü fıkrada ise, kanunların hazırlanmasında nakit ve nakit dışı yükümlülüklerde, mutlaka müsteşarlığın görüşü alınacaktır deniliyor.

Dördüncü fıkrada ise, yine, bu konularda, müsteşarlığın, teknik müşavirlik hizmetlerini paralı veyahut parasız verme imkânı var; müsteşarlık bu işle de görevlendiriliyor.

Böylece, bu madde, kanunun tatbikatını ve nelerin, nasıl yapılacağını, usul esaslarına göre belirlemiş oluyor.

Bu maddenin ve yasanın hayırlı olması dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alptekin.

Sayın Alptekin, ikinci fıkrayı söylemediniz. Biz, Başkanlıkça, bu düzenlemenin kanun tekniğine aykırı olduğunu ifade etmek istiyoruz efendim. Tabiî ki, bu kanunda yapılan değişiklikle, bu kanun kabul edildikten sonra, diğeri yürürlükten kalkıyor. Bunun, tekrar, böyle, bir maddenin içine bir fıkra olarak eklenmesinin, Başkanlık olarak, kanun tekniği yönünden doğru bulunmadığını ifade etmek isterim.

Belki, Komisyon diyecek ki, bundan evvel de yapıldı. İki kanunda yapılmış. Yanlışa devam etmek, doğruyu ortadan kaldırmaz diyorum.

Teşekkür ediyorum efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, Sayın Başkanlık bu kanaatteyse, bence, Komisyonu uyarması lazım; yani, zabıtlara geçsin diye söylenen sözler yetmez; Komisyonu ve hükümeti uyarmanız ve Komisyonun da bu uyarıya uyarak, geri çekmesi ve yeni bir düzenleme yapması gerekir. Biz, burada kanun yapıyoruz Sayın Başkan!.. Yani, halk deyimiyle...

BAŞKAN - Efendim, ben, fıkrayı okuyayım: "Bu Kanun kapsamında yer alan hususlara ilişkin her türlü değişiklik, ancak bu Kanuna hüküm eklemek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle yapılabilir. Diğer kanunlarda bu Kanunda yer alan hususlara ilişkin olarak yapılan düzenlemeler, bu Kanun uygulamaları açısından geçersizdir" ifadesinin Başkanlıkça lüzumsuz konulduğu kanaatindeyiz; çünkü, Sayın Cumhurbaşkanı, virgülüne dahi dikkat ediyor ve gönderdiği maddelerde de bu hususlara çok dikkat ettiği için, ben "Meclis Başkanlığı tarafından gözden kaçtığı" ibaresi olmasın diye, zapta geçmek bakımından arz ettim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, hassasiyetinize teşekkür ediyorum; ama, bu yeterli değil efendim. Komisyonu uyarın efendim.

BAŞKAN - Efendim, müsaade eder misiniz.

Ben, bu konuda Komisyonun fikrini alacağım. Sayın Komisyonun da bir ifadesi olacaktır.

Buyurun Sayın Komisyon; bu konuda...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Biz burada kanun yapıyoruz Sayın Başkan... Yapmayın...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, söylediğiniz hususlar başka kanunlarda da benzer şekilde yer almaktadır; önümüzde örnekleri var. Bu bakımdan, herhangi bir değişikliği şu an için uygun görmüyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Komisyon reddetti; biz de zabıtlara geçirdik. Meseleyi böylece halletmiş olduk.

Efendim, bu madde üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Madde üzerinde verilmiş, Sayın Sefer Koçak'a ait 3 adet önerge vardır; okutuyorum.

SEFER KOÇAK (Ordu) - Önergelerimi geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Sefer Koçak, önergelerini çektiler.

16 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, hükümetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının 7 nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir talebi vardır. Başkanlık, bu talebin gereğini yerine getirecektir. Malumaten arz ettim efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Tekriri müzakere mi bu?

BAŞKAN - Efendim, Danışma Kurulu... İmzaladınız ya, onu yerine getireceğim; onu ifade ediyorum.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Bu sonunda olacak ama...

BAŞKAN - Yaptık.

17 nci maddeyi okutuyorum:

Değiştirilen, yürürlükten kaldırılan ve uygulanmayacak hükümler

MADDE 17. - A) 20/12/1994 tarih ve 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2. maddesinin (a) fıkrasında yer alan  "yönetmek ve nemalandırmak" ifadesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibare eklenmiştir.

"kamu borç portföyü, Hazine garantileri ve Hazine alacakları ile ilgili her türlü analiz ve risk değerlendirmesini yapmak, ilgili diğer Müsteşarlık birimleriyle işbirliği içinde borçlanma politika, ilke ve stratejilerini belirlemek, uzun vadeli ve yıllık borçlanma programlarını hazırlamak, risk yönetimi kapsamında alınacak tedbirleri tespit etmek, uygulamayı değerlendirmek ve raporlamak"

B) 5/5/1969 tarihli ve 1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkında Kanun ile 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Milletlerarası Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması ile Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanun ile 4726 sayılı 2002 Mali Yılı Bütçe Kanunu'nun bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.

2/2/1981 tarihli ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanunun ek 4 üncü maddesinin (2) numaralı bendinde yer alan "ile Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın bağlı olduğu Bakan'ın onayı ile ülkenin dış kredi itibarı gözetilerek Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından alacaklısına ödenen diğer dış kredi ödemelerinden doğan borçları" ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve aynı maddeye aşağıdaki bent eklenmiştir.

 "6. (1) ve (2) numaralı bentlere göre kesinti yapılması, borcun yasal yollardan takibini ve tahsilini engellemez."

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, devam ediyorsunuz değil mi?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim. Ben de size teşekkür edeyim bari.

Efendim, 17 nci madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman; buyurun.

SP GRUBU ADINA LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, ben fark edemedim, bir arkadaşımız "daha önceki yıllarda deprem mi vardı" şeklinde bir söz atmış.

Şimdi, ben, onunla ilgili şeyi de tetkik etmiştim. Bakınız, depremi, Allah, bu millete bir daha hiç göstermesin; bu muhakkak. Bu, hükümetiyle, iktidarıyla, muhalefetiyle, milletvekiliyle ve milletiyle, hepimizi çok üzmüştür; ama, vatandaşların yardımları, sair belediyelerden kesilen yardımlar, yurt dışından gelen yardımlar ve deprem vergilerinden gelen yardımlar -ki, bunların bir kısmı hariç olmak üzere, 1999'da bununla ilgili gelen yardımlar kayıtdışı bir bütçe mahiyetinde ele alındı- 2,5 katrilyon lira. Buna, yurt dışından gelen yardımlar dahil değildir, vatandaşların yapmış olduğu yardımlar dahil değildir. Bu 2,5 katrilyonla, yurt dışından gelenlerle beraber, yeni Kocaeli, yeni Sakarya kurulurdu.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Terör mücadelesi vardı, terör mücadelesi vardı...

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bizim burada vermiş olduğumuz rakamlar, net rakamlardır. Onun için, bu rakamlar konusunda sataşma yapmak, söz atmak herhangi bir anlam ifade etmez. Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarına, bütçe rakamlarına baktığınız zaman görürsünüz.

Şimdi, getirilen tasarılarda, özellikle IMF menşeli yasalarda bir değişiklik düşündüğümüz zaman, Sayın Derviş'ten bir cümle çıkıyor; Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu kürsüde de bunu ifade etti: "IMF'yi ikna edemeyiz. IMF'nin mutabakatı alınmadan yapılacak değişiklikler birtakım sıkıntılar beraberinde getiriyor." Bu çok yanlış bir şeydir. Bu ülkeyi kim yönetiyor allahaşkına; IMF mi yönetiyor, yoksa biz mi yönetiyoruz; 57 nci hükümet mi yoksa başkası mı?!

Değerli arkadaşlar, biraz önce, 16 ncı madde üzerinde yapmış olduğumuz konuşmada, böyle, iç ve dış borç stoklarıyla beraber ülkenin içerisinde bulunduğu krizlerden ve sıkıntılardan söz etmiştik; ama, bir başka, farklı bir şeyden size söz edeceğim. Zira, bu ülkede, 57 nci hükümetin çok iyi beslediği, çok iyi baktığı, çok iyi büyüttüğü bir tohum var, bu ülkeye ektiği bir tohum var. Nedir bu; güvensizlik tohumu. İşte, bu ülkenin en büyük problemlerinden bir tanesi de, bu ülkedeki güvensizliktir. Dolayısıyla, millet 57 nci hükümete güvenmiyor, piyasalar güvenmiyor, halk güvenmiyor, sanayici güvenmiyor, esnafı, çiftçisi güvenmiyor. Siz, bu güveni kazanmadan, şu yasa tasarılarıyla ilgili düzenlemeler yapılsa ve netice de alınsa, maalesef, üzülerek ifade edelim, başarılı olabileceğiniz kanaatinde değiliz.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu tasarıda, iç ve dış borçlanmada esas alınacak politika esasları, aslında, net olarak belirlenmesi gerekirdi. Bu konuda bir netlik yok. Halbuki, bu ülkenin en büyük sıkıntısı iç ve dış borç stoku konusudur. Biraz önce rakamları verdik. İç ve dış borçla beraber gelen rantiye hesapları ve faiz sarmalı da bu ülkeyi bitirmiş durumdadır.

Bakınız, cumhuriyet tarihinde ilk defa, borç faizleri vergi gelirlerinin üstüne çıkmıştır. Biraz önce bir cümle ifade etmiştim; Türkiye'de iç ve dış borç stoku, cumhuriyet tarihinde ilk defa, gayri safî millî hâsılanın üzerine çıkmıştı.

Yine, bir başka rakamı size veriyorum: Türkiye'de, cumhuriyet tarihinde ilk defa, faiz giderleri vergi gelirlerinin üzerine çıkmıştır. 1996 yılında, vergi gelirlerine faiz giderlerinin oranı yüzde 67. 1997'de yüzde 48'e düşmüş. Niçin; Refahyol hükümeti var. 2001 yılında ise -şu anda- bu rakam, değerli arkadaşlar, yüzde 110 civarında. Rakamları söylüyoruz değerli arkadaşlar, rakamları söylüyoruz; rica ediyorum yani...

Bakın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, âdeta, net borcunu bilmiyor, içborcunu bilmiyor, dışborcunu bilmiyor, bir kaos ve sıkıntı yaşıyor. Fona devredilen bankaların, batırılan bankaların borçları 65 milyonun sırtına sarılmış durumda. Bunun neticesinde ortaya ne çıktı?.. Size bir rakam okuyorum, bakın. Bunlar resmî rakamlar, bunlar benim ortaya koyduğum rakamlar değil. Sizin hazırladığınız 2002 yılı bütçesine göre söylüyorum: Yılda 42 katrilyon 796 milyar faize vereceğiz. Bu, günde ne eder biliyor musunuz; bir günde faize ödenen miktar 117 trilyon 250 milyar. Bir saatte verilen rakam, 4 trilyon 885 milyar. Değerli arkadaşlar, 1 dakikada 81 milyar, 1 saniyede 1 350 000 000 lira faize ödeniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Efendim, toparlar mısınız lütfen.

LÜTFİ YALMAN (Devamla)- Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Bu rakamlar, 2002 yılı bütçesine, sizin hazırladığınız bütçeye göre ifade edilen rakamlardır.

Türkiye'de içborç olayı, dışborç olayı iyiye gitmiyor. Yani, yasayı çıkarmak, yasa tasarılarını ortaya koymak, düzenlemek, belki iyi tasarılar ortaya çıkarmak, her zaman bir anlam ifade etmiyor; çünkü, değerli arkadaşlar, at sahibine göre kişner.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Efendim, teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu ile Doğru Yol Partisi Grubu bu konuda söz istemedi, kanunu çabuklaştırmak bakımından. Onlara teşekkür ediyorum.

17 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

3 adet önerge var, 2'si Sayın Koçak'ın.

Sayın Koçak?.. Geri çektiler; işleme koymuyorum.

Şimdi, bir de müşterek önerge var; okutup işleme alacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının "Değiştirilen, yürürlükten kaldırılan ve uygulanmayacak hükümler" başlıklı 17 nci maddesinin (B) bendinin birinci fıkrasının belirtilen gerekçe ile aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aydın Tümen

İsmail Köse

Nihat Gökbulut

 

Ankara

Erzurum

Kırıkkale

 

Mehmet Çakar

 

Seyyit Haşim Haşimi

 

Samsun

 

Diyarbakır

"5.5.1969 tarihli ve 1173 sayılı Milletlerarası Münasebetlerin Yürütülmesi ve Koordinasyonu Hakkında Kanun ile 31.5.1963 tarihli ve 244 sayılı Milletlerarası Antlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması ile Bazı Antlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanun ile Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı Projesi tahtında imzalanacak anlaşmalara ilişkin hükümler hariç olmak üzere ilgili yılı bütçe kanunlarının bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz."

BAŞKAN - Hükümet kabul ediyor mu efendim?

DEVLET BAKANI KEMAL DERVİŞ - Evet, kabul ediyoruz.

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçesini okutsam kâfi olur mu?

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının geçici 5 inci maddesiyle düzenlenen Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı Projesi tahtında imzalanacak anlaşmalara ilişkin hususlar halen bütçe kanunlarıyla düzenlenmektedir. Özel bir proje niteliği taşıyan Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı Projesine ilişkin hükümlerin özel ve geçici bir nitelik taşımasından dolayı, genel kanun niteliği taşıyan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun yerine, yine yıllık bütçe kanunlarında düzenlenmesi uygun olacaktır. Bütçe Kanunundaki mevcut düzenlemede, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı Projesine ilişkin her türlü anlaşmaların imzalanması için Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir. Yetki konusunda işbu Kanun ile Bütçe Kanunu arasında bir çelişki olması halinde, 2002 Malî Yılı Bütçe Kanunu dahil olmak üzere, ilgili malî yılı bütçe kanunlarının bu proje hakkındaki hükümlerinin geçerli olması için söz konusu istisna getirilmiştir.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi, kabul edilen önerge yönündeki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, şimdi, geçici maddelere geldik. Geçici maddeleri okutmadan evvel, sayın milletvekillerine, sayın grup başkanvekillerine, bunun açık oylamaya tabi olduğunu, biraz sonra açık oylamanın yapılacağını, bizi duyan milletvekillerinin de buraya teşrif etmelerini, aracılığınızla, ifade etmek istiyorum. Ankara'da olan sayın bakanlar da teşrif ederlerse, bu işi bu gece halletmiş oluruz.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

ONBİRİNCİ BÖLÜM

Geçici ve Son Hükümler

GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunun 12 nci maddesi ile getirilen uygulamalar ve risk yönetimine yönelik teknik altyapının oluşturulması için gerekli düzenlemeler 31/12/2002 tarihine kadar Müsteşarlık tarafından tamamlanır.

Bu Kanunun 14 üncü maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan kullanımların bütçeleştirme ve muhasebeleştirilmesine ilişkin esas ve usuller bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç ay içinde hazırlanacak yönetmelik ile yürürlüğe konulur.

BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Metin Kalkan; buyurun efendim.(SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

SP GRUBU ADINA SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hükümetin ve Sayın Derviş'in gelişinden itibaren bu Mecliste çıkarılan her madde, halkın gırtlağına kement, eline ayağına kelepçeden başka bir mahiyet arz etmiyor. Evet, IMF buyruklarına kayıtsız şartsız teslim olmayı içlerine sindiremediklerini defalarca ifade etmelerine rağmen, gerçekten de, bundan kurtulma cihetinde hiçbir ciddî girişimde bulunulmuyor. Ben merak ediyorum; gerçekten, halk için, bu ülke insanı için, bu ülkenin genel çıkarları ve üretim için ne zaman buradan bir madde çıkacak. Biz, hep, altına girdiğimiz borç yükümlülüklerini, IMF'nin telkini ve emri doğrultusunda -ki, bazen bu da o plana dahil- belirli bir zamanda bitirmek üzere, bir mecburiyet içerisinde Meclisi çalıştırıyoruz. Bu, Meclisin son zamanlarda gördüğü ve bundan evvel de hiç görmediği, çok büyük, onur kırıcı bir harekettir.

Bu tasarının kapsamı içerisinde, hortumlanan paralar Merkez Bankası hesaplarında gösteriliyor; 100 milyon dolardan aşağı olan projeli krediler ihalesiz veriliyor; ihaleler, ihale yapılmadan, kredi bulma şartına bağlı olarak veriliyor. Parlamento, burada, her türlü borçlanmayı ve garantilerini mutlaka denetlemekten, bunlar üzerinde kontrol sahibi olmaktan çok teknik bir şekilde çıkarılıyor, bilhassa bu ve geçici madde 2 ile. Bu cihette, Sayın Bakan, kendini yetkilendiriyor; Parlamentodan, Bakanlar Kurulundan yetki alınıyor, Bakan kendisini yetkilendiriyor, son derece karışık, çok ağır teknik içerisinde.

Hep borcun ödenmesi, borç edinilmesi cihetinde hazırlık var; ama, borçların azaltılması cihetinde hiçbir tedbir alınmıyor. Mesela, Türkiye'nin, eskiden olduğu gibi, iç ve dış borçların azaltılması örnek alınarak, bir havuz sistemi tekrar niye kurulmuyor? Bu, 54 üncü hükümet tarafından yapıldı ve Türkiye'nin daha fazla boyunduruk altına girmesi önlendi. Türkiye'nin yararına diye mi?..

Şimdi, arkadaşlar, sürekli, Bakanlar Kurulundan da yetkiyi alarak, Meclis denetiminden uzaklaştırarak, tek kişileri yetkilendirerek veya Sayın Ecevit'in de çok yakında ifade ettiği gibi, kantarın topuzunun çok fazla kaçırılmasını temin edecek şekilde kurullar kurarak, çok yetkili, hiçbir denetime tabi olmayan çok özel kurullar kurarak, bu ülke, uzun zamandır      -açık söylüyorum- bir tasfiyeye tabi oluyor. Yani, belki içinize sinmiyor, "mecburen" diyorsunuz; ama, biz de sizi burada ikaz ediyoruz ve bu dediklerimizin hepsi çıkıyor; ya Anayasa Mahkemesi tarafından kanun iptal ediliyor bu mahiyette ya da bizzat Başbakan tarafından "evet, kantarın topuzunu fazla kaçırdık" deniliyor; Emlak Kanununda olduğu gibi, bu özel kurulların kurulmasında olduğu gibi.

Yahu, bu ülkenin hayrına bir icraat yapmayacak mıyız; hep kantarın topuzu fazla mı kaçacak? Yani, bu halk bu hükümeti hep topuzu fazla kaçırması için mi seçti?!

Burada, bir an evvel, bu borçların ödenmesi cihetinde, binbir çeşit teknikle, bakanları veya kurulları veya müsteşarları yetkilendirdiğimiz kadar, gerçekten ülkenin yararına olması için bir havuz sistemini de düşünerek, borçları azaltmayı düşünmeliyiz.

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Peki Sayın Başkan.

Şimdi, bu ülke, bu kadar rahat borçlanabilen, borcunu ödemek için halkın bütün her şeyine el koyan ve sürekli ve süratli vergi ve zamlarla ve devletin sosyal devlet vasfından çıkarılarak halka yapması gereken her türlü sosyal garantileri -emeklilikten tutun, sigorta bakımlarına kadar, bunları- iptal ederek alabildiğince borç ödemeye gidiyor ve bunun için de üretim kendini iptal ediyor. Bütün sanayi kuruluşları, sıkıştırıldıkları için, aşırı vergilere boğuldukları için, 500'ün üzerinde yüksek sanayi kuruluşu faizle geçiniyor.

Şimdi, bu durumda, bu Meclis.. Hep, bu hükümetin yanlış ve beceriksiz yönetimlerinden doğan aksamaları gidermek için tekrar, hedefi bilinmeyen, ülkeye ne sıkıntılar getireceği belli olmayan böyle özel kuruluşlar, Bakanlar Kurulundan ve Parlamentodan kaçırılan yetkilerle donatılan özel ve kuvvetli bakanlar ve müsteşarlıklar oluşturularak, elbette bu sıkıntıların içerisinden çıkamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Onun için, bakın, Sayın Başbakanın da ifade ettiği gibi, şu kantarın topuzunu daha fazla kaçırmayı artık önleyelim.

Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kalkan'a teşekkür ediyorum.

Geçici 1 inci madde üzerinde gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Efendim, geçici 1 inci madde üzerinde verilmiş 3 adet önerge vardır.

Sayın Koçak, önergelerinizi okutayım mı?

SEFER KOÇAK (Ordu) - Önergelerimi geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergelerini geri çektiler. Teşekkür ediyorum.

Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Evet, 5 madde kaldı efendim ve bu, açık oylamaya tabidir. Tekrar ifade etmek isterim; açık oylamanın matematiksel ifadesi 184'tür. Arzı malumat ederim.

Geçici 2 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2. - Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kamu kurum ve kuruluşlarının yurt içi piyasalardan yaptığı Hazine garantisine ve/veya kefaletine haiz borçlanmaların üstlenilmesi durumunda doğan alacaklar, kamusal hizmet ve ilişkilerden doğmuş sayılır ve bu alacakların şartlarının belirlenmesine, tahsiline, takibine ve her türlü finansal tekniğin kullanılması suretiyle idaresine Bakan yetkilidir.

BAŞKAN - Geçici 2 nci madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Metin Kalkan. (SP sıralarından alkışlar)

Sayın Kalkan, belki, bu geçici maddede Hatay'ın sorunlarını söylersiniz. Ben, geçici 1 inci maddede  bekledim, çıkmadı.

Herkes Aksaray'ın sorunlarını soruyor.

Buyurun; Hatay'ı unutmayın.

SP GRUBU ADINA SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Gerçekten, bu Meclis, buna, dördüncü defadır şahit oluyor. Sayın Başkanımızın riyasetinde yürütülen Meclis çalışmasında, şu ana kadar ihmal edilen -en önemli- ve defalarca söz verilen bir Hatay'a borç hâlâ ödenmiyor.

Şimdi, bakın, ben şöyle desem bu kanunun 2 nci maddesinin muhtevasıyla da ilgili: Her an IMF buyrukları doğrultusunda yeni maddeler çıkarıyoruz, özel kurullara çok geniş yetkiler veriyoruz ve şimdi, bu geçici 2 nci maddede de, bu hususun bütün düzenleme yetkilerini Sayın Bakana, sadece Sayın Bakana tahsis ediyoruz. Burada, Bakanlar Kurulu, Sayın Başbakanımız, artık, bunu nasıl değerlendirir, bilemiyorum; ama, bakın, bu kadar kanun çıkarıldığı halde, bakın, gece yarılarına kadar çalışılıp -IMF'nin bu borçları- Türkiye'nin bütün emvalini birtakım yerlere aktarmak üzere gece gündüz gayret edildiği halde, şu Meclis, şu hükümet, hâlâ, Hatay'a, en son 1 Ocakta çıkarılacağına kesin olarak söz verilen afet kararnamesini çıkarmadı. Hâlâ çıkarmadı; ama, işte, fazla mesailer yaparak... Tekrar... Allah korusun.... Yalnız Hatay'la ilgili de değil; ama, Hatay, bunun öylesine acı faturasını ödedi ki... Zaten, halk, hükümetin genel yönetim afetinden kıtlığa düşmüş. Bir de, Hatay'da, ayrıca çifte bir kıtlığa, çifte kavrulmuş bir derde düştü; ama, bunu hâla çıkaramadık. Buna, bakalım kim, ne zaman cevap verecek?

Değerli arkadaşlar, bakın, gerçekten bu borç düzenlemelerini yaptığımız kadar, borcu azaltmakla ilgili ve halka yeni vergi ve zam çıkarmadan borçları ödeyebilecek üretim formülleri üzerinde, burada, ne zaman tartışma yapacağız?

Sayın Bakanım, nasıl düşünüyorsunuz? Sizin derdiniz, Türkiye'nin malını, mülkünü sadece Türkiye'ye borç veren büyük bankerlere, ABD'ye, IMF'ye, Dünya Bankasına peşkeş çektirmeye aracı olmak mı?

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya)- Geri al, yakışmıyor...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla)- "Ben, oyunculardan bir oyuncu değilim sadece takımda; ben, böyle değerlendirilmemem lazım" diyor Sayın Bakan birtakım beyanatlarında...

BAŞKAN - Sayın Kalkan, biraz evvel kullandığınız bu tabir, yakışıksız bir tabir. Lütfen onu geri alırsanız...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla)- Sayın Başkanım, burada, benim tabirimde herhangi bir hakaret amacı yok.

BAŞKAN - Cumhuriyet hükümetinin hiçbir üyesi, Türkiye Cumhuriyetindeki yabancı kuruluşlara peşkeş çekmez. Onun için, lütfen... İstirham edeceğim...

Başka bir kelime bulun efendim.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla)- Tamam, başka kelimeyle ifade edeyim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum, sağ olun. Siz benim hemşerimsiniz.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla)- Yani, biz, burada, geçim sıkıntısına, ödeme sıkıntısı içerisine düşen halkın borçlarını ödeme cihetinde biz burada bir kanun çıkarmıyoruz; ama, devletin çok yüksek faizlerle aldığı paraları rahat rahat verebilmek için, halka durmadan salma gönderiyoruz, vergi gönderiyoruz, zam gönderiyoruz.

Peki, biraz da bu cihette halkın borçlarını, bari, hiç olmazsa bütün borçları ödeyeceksek, onu da ödeyecek bir kolaylık çıkarmayalım mı? Ben, bu açıdan dedim;  halkın malı, mülkü sürekli vergilerle, zamlarla...

Bakın, 1997 yılındaki millî gelirimiz 178 milyar dolardan, bugün 140 milyar dolara düşmüş. Demek ki, böyle bir gerileme, halkın malının, mülkünün elden çıkmasıyla temin edilmiş. Ben bunu söylüyorum. Yani, burada hiç mi biz, halkın, milletin, ülkenin genel gelirinin artması cihetinde bir tedbir almayacağız, hep borçları ödemeye, hep zamlarla halkı fakirleştirmeye, ülkeyi yoksullaştırmaya yönelik çalışacağız?!.

Bakın, yalnız zamlarla, vergilerle halk yorgunlaştırılmıyor Sayın Başkanım; halk, o duruma getirildi ki, şimdi devlet, bir de, bütün sosyal harcamalardan, bütün sosyal vecibelerinden kendini görevsizlendiriyor.

Yakın bir tarihte alınan öğretmenlere, Millî Eğitim Bakanlığı bir belge imzalatıyor. Nedir bu belge; bir, bundan sonra, kendi sigorta payını kendin yatıracaksın, emeklilik payını kendin yatıracaksın. İkincisi, hastalık ve sağlık giderlerini de sen ödeyeceksin. Bu nedir; bu, insanımızın, artık, tamamen, her türlü sosyal güvenceden yoksun, çok ucuz ücretlerle çalıştırılmak zorunda bırakıldığı bir kölelik rejimidir. Bunu, elbette burada konuşmamız lazım. Sayın iktidar, buna da bir madde getirin, hiç itiraz etmeden, hiç konuşmadan destekleyelim, bütün sözlerimizi geri alalım ve sizlerden özür dileyelim; ama, bunlar olmazsa, hep borç ödemenin düzenlenmesi ve Türkiye'nin malının mülkünün IMF faizcilerine, Dünya Bankasına aktarılmasında garanti oluşturacak ve Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehlikeye sokacak, egemenlik haklarını dahi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Kalkan.

Ben, 2 dakika Hatay'la ilgili söz vermiştim, onu düşüyorum; buyurun.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Teşekkür ederim.

...bu Meclisten soyutlayarak çalışmalar yapmak, bize, hiçbir zaman bir huzur getirmeyecek. Bakın, en başta, bunun rahatsızlığını, zaman zaman, Sayın Başbakan ve iktidar partilerinin çeşitli bakanları ve milletvekilleri de duyuyor.

Sayın milletvekilleri, öyleyse, burada bunlara tepki duymayalım... Evet, gerçekten ne oluyoruz, bunun sonu gelmedi, ne zamandan beri hep borç ödüyoruz, borç ödüyoruz, borç ödüyoruz... Bu halk da, gittikçe, son noktaya geldi, patladı, çatladı; intiharlar, son zamanlardaki birtakım olaylar ve artık silahı alıp kendini ölüme atarcasına banka soygunları da hep bunlardan kaynaklanıyor.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Trabzon'da da oluyor.

BAŞKAN - Sayın Bıçakçıoğlu, lütfen...

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Hâlâ hiçbir değişiklik yok. Lütfen, buna tedbir alalım.

BAŞKAN - Trabzon'da yok mu o iş; var.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Her tarafta var, her taraf kaynıyor. Halk, evinde aç yatıyor, soğukta yatıyor. Artık, devlet, hiçbir harcamayı yapmıyor, bir afete karşı da halkını korumasız bırakıyor. Hatta, deprem dolayısıyla toplanan paraları da başka ödemelerde kullanacak kadar zor duruma düşmüştür.

Burada, üretim için bir tedbir almadan, borç ödeyerek hiçbir yere varamayız.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Süreyi aştı Sayın Başkan.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Devamla) - Ben, tekrar, bu vesileyle şunu arz etmek istiyorum: Bu Meclis, artık, halk için, afete uğramış memleketleri, başta Hatayı, Osmaniyesi, Mersini, Antalyası ve afete uğramış halkı için, insanı için, işsizleşmiş, aç kalmış insanı için de bir kanun getirsin. Biz, o zaman, sabahlara kadar mesai yapmaktan kıvanç duyalım.

Böyle elimizi ayağımızı bağlayan maddeler için mesai yapmaktan da -bir daha- inşallah, Allah bizi kurtarsın diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Karahan, ben, süresini özellikle 1,5 dakika uzattım; çünkü, bendeniz, Hatay'la ilgili bir şey hatırlattım; onun içindi, yoksa hemşerime özel torpil yapmak için 1,5 dakikayı vermedim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, mecbur musunuz açıklama yapmaya?! O sataşıyor, siz cevap vermeyin; mecbur değilsiniz açıklama yapmaya efendim. Durmadan her önüne gelene laf atmakla maruf bir insan için niye mecbursunuz?!

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Siz de mecbur değilsiniz laf atmaya!

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) - Onun özel branşı oradan laf atmak.

BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, söz istemişsiniz efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, önce geçici 3 üncü maddeyi lütfediniz; 3 üncü maddede söz isteğimiz var.

BAŞKAN - Öyle mi?.. Pardon efendim.

Geçici 2 nci madde üzerinde gruplar adına başka söz talebi yok; görüşmeler tamamlandı.

Maddeyle ilgili 3 adet önerge var.

Sayın Koçak?... Çektiler. Teşekkür ediyoruz efendim.

Geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 3 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3. - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla mevcut bulunan Hazine alacakları karşılığında hesaplanan gecikme faiz ve cezalarının miktarları, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dördüncü ayın sonuna kadar ilgilisine bildirilir. Bu bildirimde bildirimin tebliğ tarihinden itibaren iki ay içinde borçlunun uzlaşma talebinde bulunabileceği belirtilir. Bu süre içinde uzlaşma talebinde bulunan kurum ve kuruluşlara uzlaşma komisyonu tarafından uzlaşma görüşmesinin yapılacağı gün bildirilir. Bu süre iki ayı geçemez. Uzlaşma için ilgilinin en üst seviyeden yetkili mercii vasıtasıyla ve yazı ile Müsteşarlığa başvurması şarttır.

Uzlaşma komisyonu Bakan tarafından Hazine alacaklarının idaresi, takip ve tahsiliyle ilgili görevli personel arasından tayin edilen bir başkan ve iki üyeden oluşur. Komisyon oy çokluğuyla karar verir. Komisyonun uzlaşabileceği miktarın alt sınırı ve vade yapısının genel esasları Bakan tarafından belirlenir ve uzlaşma görüşmesinden önce komisyona yazılı olarak bildirilir. Uzlaşma müzakereleri ilk görüşmenin başladığı günü takiben en geç 10 iş günü içerisinde neticelendirilir. Uzlaşmanın sağlanması halinde, durum tarafların imzalayacağı bir tutanakla tespit olunur ve Bakan onayını takiben alacağın yeni şartlar çerçevesinde yapılandırılması sağlanır. Söz konusu süre içinde uzlaşmanın vaki olmaması halinde, durum taraflarca imzalanan bir tutanakla tespit edilir ve Hazine alacağının 6183 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde takip ve tahsili için gerekli işlemler başlatılır. Uzlaşmanın sağlanamaması halinde aynı alacaklar için yeni bir uzlaşma talebinde bulunulamaz.

Uzlaşılan tutarlara ilişkin yükümlülüklerin borçlu tarafından vadesinde yerine getirilmemesi halinde uzlaşma yapılmamış sayılır ve Hazine alacağı 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilir. 

Uzlaşma başvuru süresi içinde uzlaşma talebinde bulunmayan kurum ve kuruluşlardan olan Hazine alacağının 6183 sayılı Kanun çerçevesinde tahsil ve takibi için gerekli işlemler başlatılır.

BAŞKAN - Efendim, geçici 3 üncü maddede, Saadet Partisi Grubu adına...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Cevat Ayhan Bey efendim.

BAŞKAN - Söyleyecektim de, siz söz istediniz; "acaba" dedim...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, bir önergelere gelelim de bir hususu arz edeceğim.

BAŞKAN - Hayhay efendim; peki.

Saadet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 833 sıra sayılı kamu finansman ve borç yönetimiyle ilgili kanun tasarısının geçici 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Geçici 3 üncü madde, biraz önce de okunduğu üzere, bu kanun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle mevcut bulunan Hazine alacaklarının tahsiliyle ilgili bir düzenlemedir. Burada, dört aylık sürede borçluların müracaat etmesi için süre veriliyor. İki ay içinde borçlunun uzlaşma talebinde bulunabileceği ve iki ay içinde de uzlaşma görüşmelerinin yapılacağı hükmü getirilmiş. Uzlaşma, tabiî, öncelikle belediyeler olmak üzere, kamu kurumlarının Hazineye olan borçlarının tahkimiyle, yeniden yapılandırılmasıyla ilgili, yeni vade ve şartlarda tahsiliyle ilgili düzenlemeler getiriyor. Uzlaşma olmadığı takdirde de, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsil hükümleri getirilmiş bulunmaktadır.

Tabiî, geçmiş yıllarda, Hazine, pek de isabetli olmayan birçok projeye garanti verdiği için, siyasî baskıyla, tesirle, malî dengeleri altüst eden garantiler verdiği için, bugün de çok büyük bir borç yükünün altında bulunmaktayız.

Şimdi, önümüzdeki dönemde, bu borçlanmalarla ilgili yeni düzenlemeler getirilmektedir. Temenni ederiz, Hazine yönetimi, ilgili bakanlarıyla beraber, o makamda bulunacak arkadaşlarımızın dirayetle meseleyi yönetmeleriyle, bu, Hazineyi lüzumsuz yük altına sokan borçlanma politikalarını terk ederler ve bu borç batağından da Türkiye'yi çekip çıkarırlar. Önümüzdeki dönemde iktidar olacak olan hükümetlerin birinci meselesi, bu borç batağından çıkmaktır.

Değerli arkadaşlar, bakın, ocak şubat ayına ait konsolide bütçe uygulamaları yayımlandı, ne deniliyor burada; konsolide bütçe ocak-şubat ayında, toplanan vergi 7 katrilyon 699 trilyon, ödenen faiz 13 katrilyon 257 trilyon; yani, 100 lira vergi almışız, 177 lira faiz ödemişiz. Arkadaşlarımız ifade ettiler, biz, 54 üncü hükümet olduğumuzda, 1996 yılı bütçesinde, biz yapmadık, hazır bulduğumuz bütçede, 100 lira vergi toplanıp 68 lira faiz ödeniyordu; biz, kaynak paketleriyle, havuz sistemine geçerek, cumhuriyet tarihinde ilk defa kamu borçlanmalarını azaltarak, faizleri düşürüp, vadeleri uzatarak, 1997 yılı bütçesinde 100 lira vergi toplamışız, 48 lira faiz ödemişiz; 20 puan aşağı düşürmüşüz. Tabiî, 20 puan demek, bütçe vergi gelirlerinin 20 puanı demek, 35 milyar dolar civarında olan bütçede, bu, 6-7 milyar dolar yapar; yani, faizden bu kadar tasarruf sağlamışız. Bununla, pancara zam vermişiz, fındığa fiyat vermişiz, tütüne vermişiz, emekliye, Bağ-Kurluya, memura vermişiz. Yani, para basmadan, borçlanmadan, gideri azaltarak, çalışan, üreten kesimlere destek vermişiz.

Bizden sonra, 1998 bütçesi, 1999, 2000, 2001; hep artarak geliyor. 1998'de yine yüzde 68'e çıkmış, 1999'da yüzde 75'e çıkmış, 2000 yılında yüzde 80'e çıkmış, 2001 yılında yüzde 105, şimdi 2002 yılının iki aylık uygulaması 100 lira vergi, 172 lira faiz. Bu kanunları yapıyoruz ama, bu işler de yürümüyor. Bunları bilmeniz için söylüyorum. Yani, bugün, Türkiye'nin ıstırabı bu noktadadır. Üretene, çalışana, emeklisine, sosyal güvenliğe, eğitime, sağlığa, hiçbir yere kaynak ayıramıyoruz; ama, birileri Türkiye'yi hortumluyor!

Şimdi, hükümete sormak lazım: Gel söyle bakayım arkadaş, 13 katrilyon 257 trilyonu bu iki ayda kimlere ödedin? Kimlere ödedin?.. Millet bunu bilmeden vergi vermez size, ben size söyleyeyim. Nitekim, bütçe açığı, daha yılın başında, iki ayda yıl hedefinin neredeyse yarısına ulaştı. Yani, nereye gidiyor bu vergiler? Kimler alıyor? Kimler besleniyor bununla? Millet bunu bilme ihtiyacında.

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Devlet sırrı.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Devlet sırrı olmaz, millet o sırrın üzerine gider.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlarsanız minnettar kalırım efendim; buyurun.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Tabiî "akut kriz geçti" deniliyor. Nerede geçti?! Bu tablo felakete gittiğimizi gösteriyor; felaket ki felaket yani...

Diğer taraftan, ihracat; geçtiğimiz yıl yüzde 130'a yakın devalüasyon olmasına rağmen, ihracatta artış yüzde 14'tür. Şimdi bakın, ocak ve şubatta ihracat geriliyor; şubat ayında ihracat yüzde 6,9 geriledi, geçen senenin şubat ayına nazaran.

Şimdi, tabiî ticaret açıkları büyüyecek, ödemeler dengesi açıkları büyüyecek. Piyasada konuşulan şu: Türkiye, mayıs veya haziranda yeni bir krize gidecek. Yani, IMF'den para getir, bu parayı tekrar IMF'ye, borçlara öde, tabana, üretime hiçbir şey yok. Milyonlarca insan işsiz, fabrikalar tek tek kapanıyor. Büyük bir felakete doğru gidiyor. Yani, biz, bu kanunu çıkaralım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür etsem...

CEVAT AYHAN (Devamla) - Teşekkür ederim, müteakip maddede arz ederim.

Kanun çıkararak bir şey hallolmuyor, onu arz etmek istiyorum.

Hepinizi hürmetle selamlarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Geçici 3 üncü madde üzerinde gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

3 adet önerge var.

Sayın Koçak  2 önergesini çekti.

Sayın Hatiboğlu, önergeyi okuttuktan sonra mı söz istiyorsunuz?

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Tabiî... Okunsun efendim.

BAŞKAN - Peki efendim.

Efendim, bu önerge müşterek önergedir, okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinin belirtilen gerekçe ile aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Veysel Candan

Emrehan Halıcı

 

Kayseri

Konya

Konya

 

İsmail Köse

Nihat Gökbulut

Nevzat Ercan

 

Erzurum

Kırıkkale

Sakarya

"Uzlaşma komisyonu Bakan tarafından Hazine alacaklarının idaresi, takibi, tahsili ve denetimiyle ilgili görevli personel arasından tayin edilen bir başkan ve üç üye ile Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Sayıştay Başkanlığının birer temsilcisinden oluşur."

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI KEMAL DERVİŞ - Katılıyoruz Sayın Başkan.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Tam bu noktada efendim.

BAŞKAN - Tam bu noktada, yerinizden...

Buyursunlar efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, biz, burada kanun yapıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi sorumluluklarını yerine getirirken ciddî davranmazsa, yani, Anayasanın 95 inci maddesinin amir hükmünü yok sayarsa -daha açık ifade edeyim- Anayasanın 95 inci maddesinin göndermesiyle İçtüzüğün 45 ve 87 nci maddelerini görmezden gelirsek, ciddî iş yaptığımızı ifade edemeyiz, kimse bize inanmaz. Çok net ifade edeyim. 45 inci madde gayet açık, 87 nci madde de açık. Sayın Başkan, komisyona ve hükümete  önergeye katılıp katılmadıklarını sorar. Sayın komisyon, önergeye katılmıyorsa, bunu çok net ifade eder; katılıyorsa, komisyon ekseriyetinin orada hazır bulunması lazım; takdire bırakma yetkisi ve hakkı yoktur. Biz, kanun yapıyoruz. Söyleyeceği gayet basittir. Aylardır bu uygulanıyor, aylardır itiraz ediyorum, kale alınmıyor, lütfen... Siz, o beyanı yapılmamış sayın ve kendisine, komisyona bir kere daha sorun; komisyonun söyleyeceği gayet basit "katılmıyoruz" diyecek. Biz, konuşacağız, oylayacağız, katılmamasına rağmen, biz, o önergeyi kabul edebiliriz; ama, usule uygun davranalım lütfen.

İçeriğine karşı değiliz, onu ifade edeyim, bizim önergemiz.

Bunu arz ettim efendim. Saygı sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, genelde haklısınız; ama, zatıâllerinizin de başkanvekili olduğu sıradan beri...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, şimdi, zatıâllerimi, lütfen...

Sayın Başkanım, bunu yüz defa söyledik; yanlış örnek olmaz. Ben yapmış olabilirim, siz de yapmış olabilirsiniz...

BAŞKAN - Hayır, uygulama böyle efendim. Ben, sizi suçlamak için söylemiyorum, cevap vermek için de konuşmuyorum; ama, teamül böyle gele gele, komisyon çoğunluğu olmadığı için takdire bırakıyor.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, yazılı hükmün bulunduğu yerde teamül olmaz.

BAŞKAN - Efendim, o yazılı hükmü biraz değiştirmemiz gerekiyor bence.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Değiştirelim efendim.

BAŞKAN - Tabiî, onda haklısınız, İçtüzükte o tabiri değiştirmek lazım; çünkü, komisyon katılmıyor, hükümet katılmıyor; herhalde, pratikte Mecliste bir şaşkınlık yaratıldığı için takdire bırakılıyor, bir şifre haline gelmiş bu, takdir edersiniz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Yani, oy verin demek.

BAŞKAN - Yani, aşağı yukarı şifre haline gelmiş; ama, siz haklısınız.

Efendim, gerekçeyi okutayım müsaade ederseniz.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Okutun efendim.

BAŞKAN - Okutuyorum.

Gerekçe:

Uzlaşma Komisyonunun yapısının daha etkin hale getirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Efendim, komisyonun katılmayıp da takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı, 6 siyasî partinin vermiş olduğu müşterek önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 3 üncü maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 4 üncü maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 4. - Marmara ve Düzce depremleri sonrası, deprem bölgelerinde acil yardım ve yeniden yapılandırma, rehabilitasyon projelerinin finansmanı amacıyla, Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası, İslam Kalkınma Bankası, Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerinin ilgili finans kuruluşlarından ve aynı amaçla yabancı ülke hükümetleri ile, yabancı ülkelerin kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlardan, Türkiye Cumhuriyetinin borçlu sıfatıyla sağladığı ve bu amaç için sağlanacak kredileri genel ve katma bütçeli kuruluşlar dışında kalan kamu kurum ve kuruluşlarına karşılıksız tahsis etmeye Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakan yetkilidir.

BAŞKAN - Geçici 4 üncü madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; geçici 4 üncü madde, Marmara ve Düzce depremi sebebiyle dışarıdan alınmış olan kaynakların, finansman kaynaklarının, genel ve katma bütçeli kuruluşlar dışına transfer edilebilmesi, verilebilmesini düzenlemektedir. Deprem bölgesindeki ihtiyaçları karşılamak için çeşitli kuruluşlardan alınan bu paraların, kaynakların, bütçe dışı, belediyelere, diğer kurumlara kullandırılabilmesi için getirilmiş olan bir düzenlemedir.

Tabiî, bu vesileyle, bendeniz, deprem bölgesindeki bazı hususları da hükümetin dikkatine arz etmek istiyorum:

Kalıcı konutlar hâlâ bitmemiştir; benim ilim Sakarya'da bitmemiştir, insanlar yerleşememiştir. Çeşitli sebepler var, burada, bunların detaylarına girmeye, teferruatlarını anlatmaya vakit müsait değil.

Fon kaldırılmıştır, Afet Fonu kaldırılmıştır; bütçeye aktarılmıştır Afet Fonunun görevleri; ancak, kendi evini yapanlara verilen yardımlar ile orta hasarlılara verilecek olan yardımlar, ocak ayından beri verilmemektedir. Bu yardım, kendi evini yapanlara 10 milyar liradır; evini tamir edenlere, güçlendirenlere, orta hasarlılara da 4 milyar liradır. Aslında, bu, 1999'un ağustos ayına göre, enflasyon rakamlarıyla bugüne taşındığında, evini yapanlara verilmesi gereken para 20 milyar liradır, evini onaracak olanlara, güçlendirecek olanlara da verilmesi gereken para 7 milyar liradır. Bunun yarısı kadar ödenmekte; ama, bu da ödenmemektedir daha doğrusu. Üç aydır mağdurdur insanlar; bir Bayındırlık İl Müdürlüğüne, bir Defterdarlığa gidip gelmekte; ama, hükümet de bunu bir türlü çözmemektedir. Para Defterdarlıktadır, ödemeyle ilgili evrakları hazırlayacak Bayındırlık İl Müdürlüğüdür; bir anlaşmazlık, insanlara sıkıntı vermektedir.

İkincisi, altyapı harap vaziyettedir; Gölcük'te, Düzce'de, Adapazarı'nda, harp görmüş şehir gibi yollar bozuk, her taraf bozuk. Sayın Bakan Derviş de geçenlerde geldiler ve "çok üzüldüm" dediler, kendi ifadeleri. Yani, keşke başta görmüş olsaydı; ama, maalesef, bu işleri görmeyen, anlamayan, yönetemeyen bir hükümet var Türkiye'de. Adapazarı'nın altyapısı harap, yolların yapılması için 80 trilyon lira lazım. Bunlar da afette bozuldu. Bayındırlık Bakanlığının kanalizasyon ve su ihalelerinde bütün yollar kazıldı, bunları belediyenin yapması seksen senede mümkün değil. Bunun, hazineden karşılanıp yapılması lazım; yapılmıyor, harap vaziyette duruyor.

Adapazarı Şeker Fabrikası, Ziraî Donatım Fabrikası... Şeker Fabrikası ikibuçuk yıldır yapılmadı; şimdi, nihayet "kapatacağız" diye hükümetten cevap geldi. Satacağız... Kim alır, kim satar?.. Ziraî donatım; o da kapatılıyor. Et ve Balığın akıbeti belli değil. Şehir ekonomisinde çok ağırlıklı olan bu üç büyük üretim tesisinin böyle ortada bırakılmasını anlamak mümkün değil; ama, maalesef, hükümet bu işleri görmüyor, duymuyor. Âdeta, robot bir hükümet var ortada; IMF yap dedi mi yapıyor, yat dedi mi yatıyor, kalk dedi mi kalkıyor; ama, milletin bütün taleplerine karşı da kulakları tıkalı.

Afet katsayısıyla ilgili kararname, aylar geçti, hâlâ  neşredilmedi; nereye takılıyor, kime?!. Bu kadar keyfîlik, bu kadar dağınıklık; doğrusu, hükümete bu sıfatları izafe ederken de üzülüyorum yani. Aylar geçti, bir kararname çıkmıyor; belediyeler ne alacak ne almayacak; yani, bunları baştan düzenlemek gerekir. Bölük pörçük, bölük pörçük devam ediyor böyle; yani, afetle ilgili hizmetler yürümüyor bu bölgede. Dışarıdan para alındı, afetle ilgili, milletten vergi de toplandı; aşağı yukarı 4,5-5 milyar dolara yakın para toplandı -tahakkuk eden paraların zamanına göre dövize çevirdiğiniz zaman- ama, ne öncelikler tespit edildi ne de projeler. Dirayetle yönetildi, isabetle yönetildi. Bölge, bir keşmekeş içinde, çaresiz vaziyette beklemektedir; bunlar, tabiî, üzüntü verici hususlardır. Bu kadar, iki ayda 13 katrilyon faiz ödeyen bir hükümetin bölgenin afet meselelerini yönetememesi de bir ıstıraptır. İşte, bakın, Afyon'dan Çobanlar Esnaf Kooperatifinden mektup var önümde "mahvolduk" diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız...

CEVAT AYHAN (Devamla) - Afyon Çobanlar Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi üyeleri "mahvolduk" diyorlar, "aç kaldık" diyorlar, "dükkânlarımızı kapatıyoruz" diyorlar, "ne olur, imdat" diyorlar; ama, biz milletvekillerini bir iş yapar diye düşünüyor vatandaş. Milletvekillerinin de hiçbir ağırlığı yok. Bütün ağırlık ya Cottarelli'de ya Kahkonen'de, birilerinde. İnşallah, milletin sesini de bu hükümet duyar diyorum.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, söz sırası şimdi Doğru Yol Partisinde.

Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya; buyursunlar efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

Bu arada hatırlatayım efendim; geçici 4 üncü maddeyi görüşüyoruz; 5 var, 6 var; sonra nihaî oylama var, açık oylama.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Tekriri müzakere var.

BAŞKAN - Onu yapacağız da efendim; onu söylersek... Geç gelmesinler. Evde oturan sayın bakanlara söylüyorum. 184'e ihtiyacımız var.

SAFFET KAYA (Ardahan) - İzniniz olacak mı Sayın Başkan?

BAŞKAN - Buyurun efendim.

İsterseniz, 14 saniyeyi de ben kendi kesemden vermiş olayım.

SAFFET KAYA (Ardahan) - Çok teşekkür ediyorum; avans vereceğinizi de düşünüyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - İstirham ediyorum, buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA SAFFET KAYA (Ardahan) - Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının geçici 4 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Tabiî, değerli milletvekili arkadaşlarım, üzüntümüz son derece büyük; ülke olarak, 65 000 000 olarak, Türkiye, ilk defa, bu kadar, cumhuriyet tarihinin en derin ekonomik krizine, kaosuna muhatap olmuştur ve bu muhatabiyeti, üzülerek söylüyorum ki, beceriksiz, bilgisiz bir hükümetle ortaya koymuştur ve halkı inim inim inleten bir hükümet, maalesef cumhuriyet tarihinin en beceriksiz hükümeti olarak tarihe yazılacak bir hükümettir. Bu hükümet, maalesef, öyle ters mantıkla ülkeyi yönetmek üzere görev almıştır ki, âdeta, seçimlerde verdiği sözleri unutmuş ve halka rağmen, IMF'nin emrinde olan ve IMF'nin her emrini yerine getiren bir hükümet olmaktan acze düşmemiş. IMF ne emrettiyse, o yapılmış; çiftçi ezilecek, çiftçi ezilmiş; esnafı yok edeceksiniz, esnaf yok olacak; Türkiye'de üretim sahaları, reel sektör bitecek, reel sektörü bitireceksiniz... Böyle bir anlayışla ülkeyi yöneten Anasol-M hükümeti, cumhuriyet tarihinin gerçekten en basiretsiz hükümeti olarak tarihin dipnotuna düşecektir kesinlikle.

Şimdi, bugün, o kadar acıdır ki, ülke borç batağına saplanmış ve maalesef, iktidarın bazı bakanları çıkıp diyorlar ki: "Geçmişten bunu devraldık." Bu geçmişte ne var, bunu anlamış değilim. Eğer, hafızanızı unutmuşsanız, hafızanızda bir yanlışlık varsa, Türkiye, geçmişte, 1995-1996 yıllarında yüzde 8 büyüyen bir Türkiye'ydi. (DYP sıralarından alkışlar) Türkiye, o günkü şartlarda kişi başına 3 100 dolar millî gelire sahip bir Türkiye'ydi. Bu ülkeyi aldınız da, nereye götürdünüz; kişi başına 2 100 dolar millî gelire düşürdünüz, Türkiye'de büyümeyi eksi 8'lere düşürdünüz. "Geçmişten bunu devraldık" diyorsunuz; geçmişten devraldığınız yüzde 8 büyümeyi, eğer, bugün yüzde 12 yapmışsanız, o zaman söylediklerinizde haklısınız; ama, maalesef, böyle bir mantığınızın olması mümkün değil. Bir bahane: "Geçmişten devraldık." Bu geçmişi fazla kurcalarsanız, onun altından kalkamazsınız; kalkmanız da mümkün değil.

Şimdi, kamu borçlanmasını disipline edecek bir tasarı var. Evet, biz de, bunu, Doğru Yol Partisi olarak, Anamuhalefet Partisi olarak destekliyoruz, diyoruz ki, bunu, gerçekten disipline etmek gerekir. Eroin komasına giren bir hastaya, sizin yaptığınız, tekrar hastayı uyandırmak için bir şırınga vererek, tekrar hastanın gözünü açmak. Bunun dışında yaptığınız politikaların hiçbir anlamı yoktur kesinlikle. (DYP sıralarından alkışlar) Yoktur; çünkü, borcu borçla ödeyen bir mantığın olabilmesi mümkün değil. Borcu borçla, yüksek faizle ödeyen bir hükümet politikasının Türkiye'de başarılı olma şansı yoktur kesinlikle...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Yüzde 400 faiz verdiniz, ne konuşuyorsun!..

SAFFET KAYA (Devamla) - ...Ve siz... Ve siz... Ve siz...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ne konuşuyorsun!..

SAFFET KAYA (Devamla) - Ve siz... Ve siz...

BAŞKAN - Sayın Bıçakçıoğlu... Sayın Bıçakçıoğlu, karşılıklı konuşmayalım efendim.

SAFFET KAYA (Devamla) - ...Ve siz, kesinlikle basiretsizliğinizden dolayı, böyle ahkâm kesmeyin...Haddini bil... Oturduğun yerde haddini bil...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ne konuşuyorsun!..

SAFFET KAYA (Devamla) - Laf atma...Laf atma... Laf atma... Burası sokak kabadayılığı yeri değil; burası Meclis, gelirsin burada konuşursun...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Çıkıp konuşurum.

BAŞKAN - Sayın Bıçakçıoğlu...

SAFFET KAYA (Devamla) - Ucuz kabadayılık yapma!.. Gelirsin, burada konuşursun halka çıkarak...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Biz, halkın içindeyiz; siz neredesiniz?!

SAFFET KAYA (Devamla) - Laf atmak değil; çık halkın karşısına konuş!

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Çıkarım, konuşurum.

SAFFET KAYA (Devamla) - Çıkamazsın!.. Çıkamazsın!..

BAŞKAN - Efendim, böyle bir usulümüz var mı?.. Karşılıklı konuşma usulümüz yok efendim.

SAFFET KAYA (Devamla) - Çiftçiyi perişan ettiniz, esnafı perişan ettiniz, burada çıkıp ahkâm kesiyorsunuz. Yok öyle bir şey!..

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Niye yokmuş?!

SAFFET KAYA (Devamla) - Yok öyle bir şey!..

BAŞKAN - Burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi; öyle, karşılıklı konuşulur mu?.. Efendim, lütfen...

SAFFET KAYA (Devamla) - Halkı inim inim inleteceksiniz; burada laf atmaya kalkacaksınız!.. Gelin, çıkıp buradan lafınızı konuşun, ne konuşacaksanız... Yok öyle bir şey!..

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Siz neredesiniz?!

SAFFET KAYA (Devamla) - Eğer, inandığın bir şey varsa, gel söyle!.. Söyleme şansın yok; laf atmaktan başka bir şeyin yok! Burası Yüce Parlamento...

BAŞKAN - Sayın Bıçakçıoğlu, size de söz verebilirim; sizin de söz hakkınız var...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Parlamentoya yakışır biçimde konuş!

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Doğruları söyleyince...

SAFFET KAYA (Devamla) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, istirham ederim... Karşılıklı... Hatibi... Lütfen efendim...

SAFFET KAYA (Devamla) - Sayın Başkan... Başkan, burada hatip dinlenir... Muhatabım siz değilsiniz; muhatabımız Parlamentodur...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Nezaketli konuş!

BAŞKAN - Efendim istirham ediyorum...

SAFFET KAYA (Devamla) - Ben, burada halkın sorunları adına konuşuyorum; hiç kimse muhatabım değil; Yüce Parlamentodur muhatabım...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Nezaketli konuşacaksın!..

BAŞKAN - Sayın Şandır, istirham ediyorum...

SAFFET KAYA (Devamla) - Ve dolayısıyla... Ve dolayısıyla... Ve dolayısıyla...

BAŞKAN -Sayın Kaya... Sayın Kaya...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Saygılı konuşacaksın, nezaketli konuşacaksın!..

SAFFET KAYA (Devamla) - Dolayısıyla, bu hükümetin acze düştüğünü biliyoruz. Feryadınızı da anlıyorum...

BAŞKAN - Sayın Kaya... Sayın Kaya, bir dakika efendim...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Nezaketli konuşacaksın!..

ADNAN FATİN ÖZDEMİR (Adana) - Kibar konuşacaksın! Milletvekilisin... Karşılıklı birbirimize saygılı olacağız.

SAFFET KAYA (Devamla) - Başkan, bunu sizden öğrenecek değilim.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Evet!

SAFFET KAYA (Devamla) - Ben, burada halk adına konuşurum ve sizden de bunu kesinlikle alamam ben...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Alacaksınız!

SAFFET KAYA (Devamla) - Siz kendi tarzınızı öğreneceksiniz Başkan!

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Alacaksın!.. Öğreneceksin!..

BAŞKAN - Sayın Şandır, efendim bir dakika...

SAFFET KAYA (Devamla) - Ben böyle konuşurum!.. Siz öğreneceksiniz!..

BAŞKAN - Sayın Kaya... Sayın Kaya...

SAFFET KAYA (Devamla) - Ben, burada kesinlikle halkın adına konuşuyorum; kendi adıma konuşmuyorum...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sizi sevmiyor bu millet, bizi seviyor.

BAŞKAN - Sayın Kaya... Sayın Kaya... Lütfen efendim, bir sakinleşelim... Niye, nazar mı değdi...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Saygılı konuşacaksınız!.. Nezaketli konuşacaksınız!..

SAFFET KAYA (Devamla) - Başkan... Başkan...

BAŞKAN - İstirham ederim... Bir dakika efendim... Zatıâlileriniz susunuz efendim... Benim vazifemi yapmayın, ben kendi vazifemi yaparım.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Kabadayı gibi siz konuşuyorsunuz; onun için cevap veriyorlar size.

SAFFET KAYA (Devamla) - Başkan, siz Grup Başkanvekilisiniz...

BAŞKAN - Sayın Şandır, istirham ederim efendim...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Konuşana laf atılmıyor... Kendinizde kusur arayın!...

SAFFET KAYA (Devamla) - Ben, burada halk adına tekrar söylüyorum yinelediğimi: Bu halkı perişan ettiniz; bu halkı feryat içinde, yokluk içinde bıraktınız, tekrar söylüyorum kesinlikle... Eğer bu kusursa, bir daha söylüyorum kesinlikle... 

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Hayır...

SAFFET KAYA (Devamla) - Evet...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Siz, kendinizde kusur arayın, kimsede kusur yok...

SAFFET KAYA (Devamla) - Başkan...

BAŞKAN - Efendim, siz susarsanız, zatıâlileri susarsanız, bendeniz...

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Yok böyle bir şey!..

BAŞKAN - Müsaade edin de işi tatlıya bağlayalım... Müsaade edin efendim...

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Böyle bir usul var mı Sayın Başkan?..

BAŞKAN - Efendim, müsaade edin... İstirham ederim... Ben, Grup Başkanvekiline hitap ediyorum. Sayın Kaya susarsa, onları susturacağım. Karşılıklı böyle atışmayla bu iş yürümez...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - İktidar biraz daha sabırlı olacak...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Tahrik ediyorsunuz milleti, ondan sonra da...

BAŞKAN - Gayet güzel giden bir oturumu, uzlaşarak giden bir oturumu elektriklendirmeye hiç kimsenin...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Bu saate kadar kimseye bir şey söylemedik...

BAŞKAN - Efendim, istirham edeceğim...

Bitti mi efendim?..

ESVET ÖZDOĞU (Ankara) - Zaman bitti...

BAŞKAN - Zaman bitmedi, ben kestim efendim Sayın Kaya'nın sözünü... Bir dakika...

Buyurun Sayın Kaya.

SAFFET KAYA (Devamla) - Sevgili Başkan, çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Rica ederim efendim...

SAFFET KAYA (Devamla) - Biz, inandığımız şeyleri söyleyeceğiz burada. Tabiî, burada, borcu borçla ödeme mantığıyla ülkeyi idare etmeniz, bugünkü ekonomik krize ve kaosa yol açmıştır. Anasol-M Hükümetinin en büyük hatası budur kesinlikle. Tekrar söylüyorum, IMF'nin emrinde olan bir hükümetin bu ülkeyi yönetmesi mümkün değildir. Çiftçimizi perişan eden, esnafımızı perişan eden, reel sektörü yok eden bir anlayışın, bu ülkeyi yönetmesi mümkün değildir. Bir yılda birbuçuk milyon insanımız işsizdir ve bir yılda 45 000 fabrikanın 27 000 tanesi kapatılmıştır. Bu anlayışta bir arıza vardır. Bunu halk adına söylersek, hiç kimsenin gocunacak bir yanı olmaması gerekir kesinlikle.

Bu feryat benim feryadım değil, bu feryat halkın feryadı, milletin feryadı; yani, bunları söylerken, kimseyi tenkit etmek için söylemiyorum; ama, ben de sizin vicdanlarınıza seslenerek söylüyorum. Bugün, Türkiye, IMF ile bağlantısı olan 55 ülke arasında en çok borçlu duruma gelen bir ülke haline getirilmişse, burada bir yanlışlık varsa, bunu halk adına söylüyorsak, bu yanlışlıktan geri dönün diye feryat ediyorsak halk adına, buna da anlayış göstermek zorundasınız! Buna da anlayış göstermek zorundasınız...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sakin olun!..

SAFFET KAYA (Devamla) - Evet, doğrudur; borçların kamu disiplini noktasında, gerçekten, tekrar söylüyorum, başıboş bir yönetimin olmaması gerektiğine kesinlikle inanıyorum; ama, bu bağlamda da, kesinlikle, borç aldığınız paraları, halk adına, millet adına, çiftçi adına, esnaf adına, memur adına, ülkenin geleceği adına kullanmanızın doğru olduğuna inanıyorum.

Saygı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben de size teşekkür ediyorum.

ABDURRAHMAN KÜÇÜK (Ankara) - Tahrik ederek konuşmakla bir yere varılmaz.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmaktan vazgeçersek bu işi bitireceğiz efendim.

Madde üzerinde grup adına başka söz isteyen?.. Yok.

Madde üzerinde verilmiş 3 adet önerge var.

SEFER KOÇAK (Ordu) - Önergelerimi geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Koçak 2 önergesini çekiyor. Fethullah Erbaş da belki önergesini çeker diye düşünmüştüm; ama, ne düşünür bilemiyorum.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Konuşacağız... Konuşacağız...

BAŞKAN - Efendim okutacağım; ben söz kesmesini hiç sevmem. Rica ederim...

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 833 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 4 üncü maddesinin son cümlesinin "kamu kurum ve kuruluşlarına" ibaresinden sonra gelmek üzere "karşılıksız tahsis edilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fethullah Erbaş

Aslan Polat

Latif Öztek

 

Van

Erzurum

Elazığ

 

Veysel Candan

Mehmet Zeki Okudan

Fahrettin Kukaracı

 

Konya

Antalya

Erzurum

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI KEMAL DERVİŞ - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Polat, siz mi konuşacaksınız?

ASLAN POLAT (Erzurum) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, burada, Marmara ve Düzce depremlerinde acil yardım ve yeniden yapılandırmada elde edilen kredilerden, Türkiye Cumhuriyetinin borçlu sıfatıyla sağladığı ve bu amaç için sağlanacak kredileri genel ve katma bütçeli kuruluşlar dışında kalan kamu kurum ve kuruluşlarına karşılıksız tahsis etmeye müsteşarlık yetkili olmuş.

Sayın Bakanım, hakikaten -burada dinlerseniz- sizin yurtdışından aldığınız krediler, devlete faizle, borçla aldığınız krediler, gerçekten, karşılıksız olarak birtakım firmalara tahsis ediliyor. Bir misalini size vereceğim: Şimdi, Türkiye'de 2001 yılının şubat ayında meydana gelen krizden sonra, Türkiye'de serbest olan kur sistemini esnettikten sonra, dalgalı kura geçtikten sonra, dolar 670 000 liradan 1 100 000 liraya çıktıktan sonra, kamudaki, Bayındırlıktaki birim fiyatların normal seyrinde uygulanma şartı ortadan kalktı ve birtakım müteahhitler bu işlere devam edemeyeceklerini belirttiler. Bunun üzerine de hükümet tarafından ağustos tarihinde bir kararname çıkarıldı ve 2001 yılındaki birim fiyatlara bir fark verildi. Ben buna itiraz etmiyorum, bu doğru. Yalnız Sayın Bakanım, şunu iyi dinlemenizi arz ediyorum: Ağustos ayında çıkardığınız bu kararnamenin içerisine konan bir maddeyle, bu kararnameden bir gün evvel dahi ihale edilen ve götürü bedelle ihale edilen konutlara da fiyat farkı ödemeyi koydunuz ve götürü bedelle yapılmış olan konutlara verdiğiniz fiyatlarla -örnek veriyorum- mayıs ayında ihale ettiğiniz 10 000 civarındaki konutu -ki, bundan evvel, yani, 2000 yılında, bu 100 metrekarelik konutların adedi 8 milyar veya 9 milyar liraya yapılırken, şubat krizinden sonra fiyatlar çok arttı diye 22 milyar liradan ihaleye çıkardınız- birtakım müteahhitler, ortalama 18 milyar liradan yapmayı taahhüt ettiler, hem de götürü bedelle taahhüt ettiler. Ne zaman taahhüt ettiler; şubat krizinden sonra taahhüt ettiler. Bunun üzerine, hükümet olarak, sizin getirdiğiniz bu kararnameyle, götürü bedelle sabit fiyattan ve o yıl, 2001 yılında bitecek bu konutlara -yüzde 50 civarında- tekrar, 8 milyar fiyat farkı vererek, 26 milyar liradan bunların bitirilmesini sağladınız.

Benim bir sorum üzerine, bugün, Sayın Bayındırlık Bakanı, bana, bu konutlar için 15 trilyon 938 milyar lira fiyat farkı ödendiğini, teyit ederek, bildirdi. Şimdi, ben size soruyorum, bütün millete de söylüyorum, şubat krizi olmuş, fiyatlar esnemiş, bir yere gelmiş, mayıs ayında, o yıl bitirilmesi için, sabit fiyattan götürü bedelle anahtar teslimi ihale edilen bu konutlara, sizin 22 milyar liraya çıkardığınız ihaleleri 18 milyar liradan almayı kabul eden bu firmalara, nasıl oldu da, 8'er milyar civarında ortalama fiyat farkı vererek, 15 trilyon 938 milyar Türk Lirasını bu müteahhitlere ödediniz ve bunun üzerine de -bakın, çok önemli bir şey söylüyorum- işin acı tarafı, TEFE'de, toptan eşya fiyatlarında yüzde 92 fiyat farkının olduğu ülkemizde, bundan onbeş gün önce, Bayındırlık Bakanlığının yayımladığı fiyatlardan, o konutların 2002 yılındaki fiyatlarını da 23 milyar lira olarak ilan ettiniz. Şimdi, sizin, 2002'de 23 milyar olacağını ilan ettiğiniz konutlar için, 2001 yılında, 26 milyar lirayı -8'er milyar lira fiyat farkı vererek- nasıl ödüyorsunuz. Karşılıksız tahsis ediyorsunuz; bu, karşılıksız tahsistir. Bunu, nasıl yapıyorsunuz, ben, bir türlü anlayamıyorum. Ondan sonra da geliyorsunuz "biz, burada, para bulduk, konut yapacağız" diyorsunuz. Tabiî konut yapamazsınız, dertler bitmez; çünkü, siz, aldığınız fiyat farklarını hakkı olmayan insanlara, böyle, karşılıksız tahsis ederseniz ve yanlış kararnameler uygulatırsanız, Türkiye'de, hakikaten, birtakım kamu kaynaklarını bir yerlere verirseniz, bu iş böyle olmaz.

Bakın, yine, size bir şey okuyacağım; sadece tutanaklardan okuyacağım...

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız.

ASLAN POLAT (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Bu sene, Plan ve Bütçe Komisyonunda, 2001 yılında, tuttunuz, fona alınan bankaların yurt dışından almış oldukları kredilere, libor artı 10 -15 üzerinden, hiçbir risk gözetmeden -bizim kamu bankaları, devlet, o zaman, libor artı  2,5 - 3'le borçlanıyordu- libor artı 10 veya 15 olan riskli kredilere tam devlet garantisi verdiniz. Bunun üzerine, Plan ve Bütçe Komisyonunda, ANAP'ın bir temsilcisi ve bu konudaki en uzman olanlardan birisi "fona alınan bir bankanın her türlü kayıtlı borç ve yükümlülüklerine nasıl garanti veriyorsun" diye figân ediyor. Plan ve Bütçe Komisyonu tutanağı bu okuduğum. "Bu, sistemi bozar, bunu böyle yapıyorsanız, fon dışında kalan bütün bankaları öldürüyorsunuz demektir" diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika müsaade ederseniz...

BAŞKAN - Efendim, lütfen...

ASLAN POLAT (Devamla) - Bakın, ben, tamamen, konunun dışına çıkmadan, tutanaktan okuyorum; karşılıksız nasıl tahsis ediliyor onu anlatıyorum.

Bunun üzerine, Hazine temsilcisi, Plan ve Bütçe Komisyonunda söz alıyor "bu, niye böyle yapılıyor" diye soruyor. Aynen tutanaklardan okuyorum; 9.5.2001 tarihindeki tutanak:

"Hazine Temsilcisi - Sayın Başkan, sayın üyeler; bu önergenin nedeni, biliyorsunuz, Başbakanımız, kriz sonrası, bütün bankacılık sisteminin borçlarına bir garanti verildiğini açıklamıştı, ancak, bunun hukukî altyapısı yoktu. Burada, bu hukukî altyapı kurulmaya çalışılıyor." Ee, bunlar daha başka nedir; devlet paralarını, bankalara karşılıksız tahsis edin, müteahhitlere karşılıksız tahsis edin; diğerlerine de "biz, size bir iş yapacağız" deyin; yapacağınız da yok.

Hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 4 üncü madde kabul edilmiştir.

Geçici 5 inci maddeyi okutuyorum.

GEÇİCİ MADDE 5. - Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı projesi kapsamında ve projenin süresi boyunca geçerli olmak üzere;

a) Akdedilmiş olan ev sahibi ülke anlaşması, anahtar teslimi yapım sözleşmesi, hükümet garantisi anlaşması ve bu proje tahtındaki akdedilecek diğer anlaşmalarla ilgili belge ve sair dokümanların imzalanmasına,

b) (a) bendinde belirtilen anlaşmalar ile diğer ilgili belge ve anlaşmalarla sair dokümanlar tahtında Türkiye Cumhuriyeti ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından taahhüt edilen her türlü ödeme, tamamlama, performans ve sair yükümlülüklerin ifasına yönelik olarak ilgili anlaşmalarda öngörülen taraflara garanti verilmesine, bahsekonu taahhütlerin anlaşmalarda öngörüldüğü şekilde gereği gibi kısmen ya da tamamen yerine getirilmemesi halinde ortaya çıkacak her türlü ödeme yükümlülüğünün Türkiye Cumhuriyeti adına garanti edilmesine,

c) (a) ve (b) bentlerinde belirtilen anlaşmalar ile diğer ilgili belge ve anlaşmalarla sair dokümanları imzalayan ve imzalayacak ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının tespitine ve yetkilendirilmesine,

Bakanlar Kurulu yetkilidir.

BAŞKAN - Geçici 5 inci madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 833 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının geçici 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Geçici 5 inci madde, petrol boru hatlarıyla ilgili olarak akdedilmiş olan anlaşmalardan doğan belgeleri imzalama yetkisi ve bu belgeler neticesinde doğan malî taahhütlerin de ödenmesi ve garanti edilmesiyle ilgili hususları düzenlemektedir. Tabiî, temennimiz, Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattının bir an önce gerçekleşmesidir; ama, bir endişem de var, onu da ifade edeyim: Amerika, Afganistan'a Ortaasya'da devamlı kalmak için müdahale etti, asıl projesi bu ve petrol boru hattını da, petrol kaynaklarını da Afganistan üzerinden okyanusa indirme projeleri var. Daha önceki Afgan hükümetleri buna razı olmadığı için, kendi emeline hizmet edecek olan bir hükümeti getirdi oraya oturttu. Başbakan yaptığı da, Amerikan petrol şirketinde müşavirlik yapan bir zattır netice itibariyle. Maalesef, uluslararası gücün ulaştığı boyut bu, ülkelerde hükümetleri değiştirir, başbakanları değiştirir, darbeler yapar, her türlü şeyi yapar.

Temennimiz, Türkiye'nin, tabiî, güçlü bir ülke haline gelip, ecdadımıza layık bir ülke haline gelip, bu tip tesirler altında kalmayacak, muhtaç olmayacak bir güce ulaşmasıdır. Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Türkiye'nin bölge insanlarıyla yakınlaşmasında, bütünleşmesinde, bölgenin refahına ve Türkiye'nin de refahına hizmet edecek olan bir projedir. Bu düzenleme fevkalade mühim.

Tabiî, burada, bu kanunları müzakere ederken, zaman zaman kim ne yaptı, ne yapmadı diye konuşuyoruz. Tabiî, bugünkü iktidarın ve milletvekillerinin sıkıntısını anlıyorum; çünkü, millete taahhütlerle, vaatlerle gelip, Türkiye'nin bu kadar sıkıntılı bir duruma düşmüş olması, düşürülmüş olması, milletvekili arkadaşlarımıza fevkalade ıstırap veriyor; yani, hükümetin beceriksizliği sebebiyle Türkiye'nin geldiği bu noktayı iktidar milletvekilleri de taşımakta zorluk çekiyorlar.

Nereden nereye geldiğimiz konusunda birkaç rakamı bilmekte fayda var. Bakın, Refahyol hükümetinde, bizim bir yılda ödediğimiz bütün faiz 16 milyar dolardır ve bunu da azaltmışız izafi olarak, bizden önceki bir dönemle mukayese ettiğiniz zaman; ama, 57 nci hükümetin ödediği faiz 93 milyar dolardır. Diyeceksiniz ki, süre uzun. Bizim dönemimizde her ay için ödenen faiz 1,26 milyar dolar, bu hükümet zamanında ödenen aylık faiz 2 800 000 000 dolar, yüzde 100'ün üzerinde; yani, zamana böldüğünüz zaman 93 000 000 000 dolar. 55, 56, 57 nci hükümetlerin ödediği faiz ise 136 500 000 000 dolardır; yani, beş yılını tamamlayacak olan bu 3 parti iktidarının, son ikibuçuk yılı, müşterek üç yılı -diğerleri başka partiler- iktidarın iki ortağınındır, tablo budur değerli arkadaşlar. Türkiye'nin bu gidişine, tabiî, Meclisin daha aktif müdahale etmesi lazım, komisyonların daha aktif müdahale etmesi lazım.

Şimdi, burada, yapılan bir değişiklikle, bu iktisadî durumun Meclis tarafından daha sık gözden geçirilmesi için Plan ve Bütçe Komisyonuna, borç yönetimiyle ilgili en az yılda bir ve talep halinde daha sık bilgi verilmesi istikametinde düzenleme yapıldı, bunlar faydalıdır.

İktidarların, hükümetlerin, Türkiye'yi batırmak niyetinde olduğuna hiçbir zaman inanmadım, hiçbir hükümetin böyle bir niyeti yoktur; ama, hükümetler bazen gaflete düşer, yanlış hatlara girer. Biz milletvekillerini seçen millet de, bizi denetlemek için buraya getirip, oturtuyor; yani, biz, devletin milletvekili değiliz, devletin siyasî partisi değiliz; devlet bürokrasisini ve hükümetleri denetlemekle görevli...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen!..

Buyurun.

CEVAT AYHAN (Devamla) -...yani, bu denetimi yapmak için görev almış olan, millet tarafından seçilmiş olan kişiler ve kurulmuş olan siyasî partilerdir.

Tabiî, bu kötü gidişi anlattığımız zaman, iktidar muhalefet ayırımı yapmadan vatandaşın bize söylediği "arkadaş, bu işleri beceremiyorsanız niye bu maaşı alıp, orada oturuyorsunuz" diyor; yani, hakikaten, siyasetin bugün itibar kaybetmesinin sebebi, Meclisin, meselelere vaziyet edememesidir. Bu, hükümetleri hırpalamak değildir; ama, hükümetleri yakın denetime almak, yakın takibe almak, hükümetlerin de, kendi bürokrasisini yakın denetlemesi ve yönlendirmesidir.

Üç yıl içerisinde iki defa program değişti; "çıpa sistemi" denildi, şimdi, herkes "yanlış yaptık" diyor; şimdi, bir başka program içinde başka istikamete gidiyoruz. Bunların daha iyi değerlendirilmesi lazım; yani, polemiğin ötesinde ikaz ederek denetlemektir.

Hepinizi hürmetle selamlarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Efendim, söz sırası Doğru Yol Partisi Grubunda.

Doğru Yol Parti Grubu adına, Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika

DYP GRUBU ADINA SAFFET KAYA (Ardahan) - Sevgili Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Grubum adına söz almış bulunmaktayım; herkesi saygıyla selamlıyorum.

Bakü-Ceyhan Boru Hattının, hiç şüphesiz ki, Türkiye adına, saygın, prestij unsuru olan bir proje olduğunu ve Türkiye'nin, Hazar'la ilgili hayatî noktada, petrol noktasında, iktisadi noktada bir kazanımı olabileceğini ve ciddî bir proje olduğunu hepimiz biliyoruz; ama, ne yazıktır ki, daha Bakü-Ceyhan Boru Hattıyla ilgili, maalesef, ciddî bir mesafe kat edilmemiştir.

Bunu, iktidarıyla, muhalefetiyle gönülden istiyoruz ve gerçekten, Hazar'a inip, oradaki çıkarlarımızı, Türkiye'nin menfaatlarını korumak, kollamak adına ve Türkiye'nin, bir anlamda, petrolün, enerjinin dağıtım ana arteri olması noktasında bir ülke olmasını gönülden arzu ediyoruz ve bu projenin, şüphesiz ki, desteklenerek, bir an önce hayata geçmesini biz de Doğru Yol Partisi olarak, iktidarıyla, muhalefetiyle desteklediğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.

Tabiî, yalnızca, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı değil, aslında, bakanlık, bu konuda yetki alacak -doğu milletvekillerimiz de çok çok iyi bilirler- Bakü-Kars-Tiflis Demiryolu Projemizin, bölge adına, ta İspanya'ya kadar uzanması koşuluyla, iktisadî bağlamda bir hareketliliğin, bir aktivitenin gelmesi ve bu projenin de en kısa zamanda Hazineden destek alabilmesi noktasında, Hazineden sorumlu Bakanın da, mutlaka ve mutlaka, beş-altı yıldan beri bekleyen bu projeye çok acilen destek vermesi gerekmekte; ta İpek Yolu hattına kadar uzanan ve İspanya'ya kadar giden bu büyük projeye hiç şüphesiz ki, destek vermek zorundayız; ama, yine üzülüyoruz ki, bu projenin sadece adı var, hayatiyette, maalesef, ciddî bir sonuç almış değiliz, ülke olarak almış değiliz, hükümet olarak almış değiliz; fakat, bununla birlikte, yine bu projeye paralel, belki bu proje kadar büyük olmasa da, az önce de arz ettiğim gibi, Kars-Çıldır ve Tiflis'e uzanan demiryolu projemizin de mutlaka bu paralelde Yüce Parlamentoya arz etmek koşuluyla gündeme alınmasının mutlaka yararı var.

Tabiî, yalnızca boru hattı dediğimiz bu ciddî boru hattı, aslında, Türkiye'de ekonomik bağlamda güçlenen bir hükümetin, hiç şüphesiz ki, yeraltı zenginliklerini, kendi yeraltı değerlerini ortaya çıkararak güçlenmesi ve Türkiye'nin dinamiklerini harekete geçirmesi ve her kalkınan ülke, her gelişmiş ülke, hiç şüphesiz ki, yeraltı zenginliklerini kullanarak, büyüterek ve onları atıl durumdan ülkenin millî menfaatlarına sunabilecek bir noktaya taşımasıyla ancak ülkeler güçlü bir noktaya gelmiştir.

Türkiye'de petrolle ilgili; yani, bulunduğumuz jeopolitik durumlar gereği, yeraltı zenginliklerimizin ciddî bağlamda olabilmesi ve 2 trilyon dolarlardan bahsedilmesi Türkiye'de, yeraltı zenginliklerimizin kaynakları, zannediyorum ki, çok ciddî bir rezerv Türkiye adına, Türkiye'nin gelişmesi adına, büyümesi adına, Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada güçlü bir ülke olması adına çok önem arz eden bir konumda ve bu şartlarda da Anasol-M hükümetinin, hiç şüphesiz ki, yeraltı zenginliklerimize, bor madeninden tutun petrol arama noktasında çok ciddî bir çalışma serdetmesini tüm 65 milyon bekliyor.

Gidip, IMF'ye 5 milyar dolar için, 10 milyar dolar için, ülkenin onurunu zedelemek adına borç alıp, emir alan bir ülke olma yerine, kendi kaynaklarımızı en iyi şekilde kullanan ve güçlü bir Türkiye olabilme adına, iktidarıyla muhalefetiyle, Türkiye'yi güçlendirme adına, hiç şüphesiz ki, alınacak kararda Doğru Yol Partisi olarak, Anamuhalefet Partisi olarak sonuna kadar destek veririz. Yeter ki, hükümet, bu noktada, biz, radikal olarak bu yeraltı zenginliklerimizi değerlendireceğiz desin. 500 000 000 dolara, 700 000 000 dolara sattığımız bor madenini kendi ülkemizde ıslah edip, ürünümüzü satabilecek noktada, en basitiyle, bugünkü üretim şekliyle, 7-8 milyar dolar elde edebilecek bir teknolojiyi bugünkü hükümet halkın önüne getirsin, Parlamentoya getirsin; hiç şüphesiz ki, iktidarıyla muhalefetiyle her kesim buna destek verecektir. Ama, maalesef, her şeyde Anasol-M hükümeti yaya kalmıştır, geride kalmıştır, zamanın gerisindedir. Ülkeyi yönetmekten acizdir tekrar söylüyorum. Bu acizliği de, maalesef, büyük projelerde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAFFET KAYA (Devamla)- Saygımı arz edeyim Sayın Başkan.

BAŞKAN- Toparlayın lütfen.

SAFFET KAYA (Devamla)- Bu tür projelerde de, maalesef, bir arpa boyu mesafe katedilmemiştir; ama, bu tür projelerde, muhalefet olarak bize düşecek sorumlulukta, iktidar-muhalefet ayırımı yapmadan sonuna kadar destekleyeceğimizi buradan ifade etmek istiyorum.

Tekrar, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Ben de teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz isteyen kalmadı.

Madde üzerinde üç adet önerge vardır; geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre de işleme tabi tutacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 833 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "geçerli olmak üzere" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Fethullah Erbaş

Aslan Polat

Sacit Günbey

 

Van

Erzurum

Diyarbakır

 

Latif Öztek

Fahrettin Kukaracı

 

 

Elazığ

Erzurum

 

BAŞKAN- Diğerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 833 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Fethullah Erbaş

Latif Öztek

Sacit Günbey

 

Van

Elazığ

Diyarbakır

 

Aslan Polat

Fahrettin Kukaracı

 

 

Erzurum

Erzurum

 

BAŞKAN- Şimdi, en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının geçici 5 inci maddesinin belirtilen gerekçe ile metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Aydın Tümen

İsmail Köse

Nihat Gökbulut

 

Ankara

Erzurum

Kırıkkale

 

Haşim Haşimi

Ahmet Çakar

 

 

Diyarbakır

Samsun

 

BAŞKAN- Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)- Sayın Başkanım, çoğunluğumuz hazır değil; takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN- Yani, efendim, diyor ki, çoğunluğumuz da yok, reddedersek olmaz, kabul edersek, size söz hakkı tanınmaz; onun için, orta yol bulmuşuz.

Hükümet?..

DEVLET BAKANI KEMAL DERVİŞ- Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı müşterek önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bu önerge kabul edildiği için, diğer iki önerge düşmüştür.

Böylece, geçici 5 inci madde, metinden çıkarılmıştır.

Geçici 6 ncı maddeyi, geçici 5 inci madde olarak okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 5. - Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce "Devir Anlaşması", "İkraz Anlaşması" veya benzer nitelikte anlaşmalar düzenlenerek ikraz edilmek suretiyle kullandırılan krediler nedeniyle doğmuş ve doğacak olan Hazine alacakları hakkında bu Kanunun 11 inci maddesi hükümleri uygulanır.

BAŞKAN - Geçici 5 inci madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Sayın Cevat Ayhan; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 833 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 5 inci maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Bu madde, daha önce yapılmış olan ikrazların 11 inci madde hükmüne göre tahsil edileceğini amir bulunmaktadır. Daha önce görüştüğümüz 11 inci madde, hazine alacaklarının tahsiliyle ilgilidir. Tabiî, yine, Hazinenin, garantiler sebebiyle altına girdiği yüklerin, bu kredileri kullananlardan tahsiliyle ilgili husustur. Tabiî, temenni edelim, hazine, bunları tahsil ettikçe, üretici sektörlere destek olur, tarıma destek olur, esnafa destek olur ve üreten insanlara destek olur. Maalesef, bu hükümet, üretim sektörünü ihmal etti.

Bakın, burada, Türkiye'de, bütçeden, tarıma verilen destekler var; grafik haline getirdim, burada, görüyorsunuz... Şu, Refahyol Hükümetinin destekleridir, şunlar da, tabiî, bizden sonraki hükümetlerin destekleridir. Bizden önceki hükümetler zamanında bir yıllık destekleri söylüyorum: 1994'te 303 000 000 dolar, 1995'te 374 000 000 dolar, 1996'da 640 000 000 dolar, 1997'de -bizim bütçemiz- 1 659 000 000 dolardır; ondan sonra, yine, 1998, 1999, 2000, 2001 yıllarında 693; 541; 576; 815 000 000 dolardır.

Denecek ki, önceki dönemlerde başka sübvansiyonlar vardı; doğrudur; ama, şimdi, bugünkü hükümetin geldiği nokta, bütçedışı destek vermiyor ama, bütçe içinden verdiğimiz destek de, işte, 2001 yılında 815 000 000 dolar, 2000 yılında da 576 000 000 dolardır.

Tabiî, bazı arkadaşlarımız burada beyanda bulunuyorlar, efendim, benim ilime şu kadar trilyon doğrudan destek gitti... Şimdi, bakın, ben, size hesaplayayım. O bahsedilen 25 trilyonu 528 000 nüfusa böldüğünüz zaman, kişi başına giden 47 000 000 TL'dir. Yani, şimdi, bir ilde, insanlara, nüfus başına verdiğiniz 47 000 000 lirayla o insan bir yıl geçinecek mi?!

Ben, şunu söylemek istiyorum: Bu doğrudan desteği, sadece, tarımı kayıt altına almak için kullanabilirsiniz, bilgiyi akıtmak için il tarım müdürlüklerine; ama, bunu devam ettirirseniz, doğru yapmazsınız; çünkü, üretime ve kaliteye destek vermeniz lazım. 200 dönüm, 300 dönüm arazisi olur, şehirde oturur, ziraat yapmaz, tarım yapmaz, o parayı alır. Doğrudan doğruya üretim yapan insanın mahsulünü değerlendirecek olan politikayı ortaya koymamız lazım; aksi takdirde, böyle devam ederse, tarım için büyük bir felaket olur; onu ifade etmek istiyorum.

Bir yanlış da şudur: Tabiî, efendim, bizde şeker pahalı, 600 dolar, dışarıdan 200 dolara, 300 dolara geliyor deniliyor. Doğru değil bu rakamlar. Bakın, Avrupa Birliği, tarıma, producer support dedikleri üretici desteği olarak 100 ilâ 130 milyar dolar destek verir ve ihraç fiyatları, çiftçinin maliyet ve satış fiyatlarının çok altında olmasına rağmen, bunları destekler. Aynı şey mısırda var, aynı şey diğer mahsullerde var. Yani, siz, onların, ihraç fiyatıyla, FOB veya CIF fiyatıyla bize maliyetleri ile bizim çiftçinin tarım ürünlerindeki maliyetlerini mukayese edemezsiniz; onların arkasındaki desteği de dikkate almanız lazım. 300 milyona mısırı mal etse de, 100 000 000'a, 150 000 000'a ihraç ettiriyor. Niye; aradaki farkı bütçeden ödüyor, Topluluğun tarım bütçesinden ödüyor. Bunları görmek lazım. Şekerde, mısırda, diğer tarım ürünlerinde bunu görmezsek, çiftçiye büyük haksızlık yaparız.

Çiftçi, hakikaten, mazot alamayacak durumda. Bakın, çiftçinin mazotuna bir yılda yüzde 90 zam gelmiş. Çiftçinin eline geçen paraya baktığımız zaman, ürünün bir yıldaki fiyat artışı yüzde 40, yüzde 41'dir. Yani, çiftçi, burada yüzde 50 zarar etmiş durumdadır. Bugün, çiftçinin feryadının sebebi bu; mazotunu alamıyor, gübresini alamıyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, lütfen toparlar mısınız.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Toparlıyorum... Bugün, bu, son konuşmamdır.

Yani, çiftçinin bugünkü feryadı, geliri maliyetini kurtarmadığındandır. Yem maliyeti, besiciliği ve sütçülüğü kurtarmıyor. Mazot, gübre, ilaç maliyetleri tarımı kurtarmıyor. Onun için, bu gelirleri tahsil ettikçe, Hazinenin, çiftçiye pay ayırması gerekir; yoksa, sonra, dışarıdan gıda maddeleri ithal eden ve açlığa mahkûm olan bir ülke haline geliriz Allah korusun.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubunda.

Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Efendim, biliyorsunuz, bundan sonra 2 maddemiz var, sonra tekriri müzakeremiz var, sonra 184'ü arayacağız.

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 833 sıra sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi, Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde konuştuğumuz geçici 5 inci madde önemli bir düzenlemedir. Bu madde, geçmişte, devir anlaşması, ikraz anlaşması veya benzer nitelikte anlaşmalar düzenlenerek, kullandırılan dış krediler nedeniyle oluşan hazine alacaklarının, nasıl ve hangi yasa maddesi uygulanarak tahsil edileceğini düzenlemektedir.

Bu madde, daha önce de görüştüğümüz 11 inci maddeye atıf yapmaktadır. 11 inci madde, hazine alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanmasını öngörmektedir.

Değerli milletvekilleri, yapılan düzenleme, ilke olarak doğru bir düzenlemedir. Hazine garantisiyle kullanılan kredilerin, kredi kullananlarca geri ödenmesinin doğru ve yerinde olduğunu kabul etmek gerekir. Hatta, 11 inci maddeye göre, ödenmeyen alacaklar için gecikme zammının uygulanması da gündeme gelmektedir. Ancak, değerli milletvekilleri, 6183 sayılı Yasa yürütme organına geniş yetkiler vermektedir. Bu geniş yetkilerin objektif kullanılmaması halinde, iktidar partisinden olmayan belediye ve diğer kuruluşların ağır malî ve siyasal yüklerle karşı karşıya kalacakları açıktır. Değerli milletvekilleri, biz, Doğru Yol Partisi olarak bu uygulamanın takipçisi olacağız; sistemin, objektif, tarafsız uygulanması, burada, önem arz etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; borçlanma yönetimi, bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi, gelir ve gider arasındaki dengeyi sağlamak için başvurulan önemli bir yöntemdir; diğer bir ifadeyle, borçlanma yönetimine kamu giderlerinin karşılanmasında gelir elde etmek için başvurulur; ancak, bu yönteme her sıkışıldığında başvurulmamalıdır. Başvurulması gerektiği takdirde de, yıllık başvuru miktarının, o yılki gayri safî millî hâsılanın ancak ve ancak yüzde 10-12'siyle sınırlı kalması gerekir; aksi takdirde, bugün içinde bulunduğumuz acı durumda olduğu gibi, borçlanma miktarı gayri safî millî hâsılanın yüzde 110'larına ulaştığı takdirde, bu, çok tehlikelidir ve büyük ve ağır bir ekonomik krizin habercisidir. Maalesef, içinde yaşadığımız durum budur; ağır bir ekonomik kriz yaşamaktayız.

Değerli milletvekilleri, borçlanma maliyetinin düşük tutulması ve yapılan borçlanmanın yatırıma dönüştürülmesi, sınırlı ülke kaynaklarının optimal kullanımı açısından gerekli ve zorunludur; aksi takdirde, plansız, programsız yapılan borçlanma, yüksek ve kolay gelir elde etme yöntemi olarak kullanıldığı takdirde, böyle uygulamalar, ülkeyi, içinde bulunduğumuz ekonomik darboğazlara, ekonomik krizlere sürükler ve ağır ve derin krizlere yol açar.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, ülkeler borçlanma yapmalı; ancak, bu yönteme başvurmadan, sağlıklı ve maliyeti düşük gelir kaynaklarından yararlanmalıdır. En sağlam ve maliyetsiz kamu finansman aracı vergi gelirleridir.

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Bu nedenle, vergi oranları düşürülerek mükellef sayısı artırılmalı, verginin tabana yayılması yaygınlaştırılmalı ve kayıtdışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır. Bu gerçekleştirildiği takdirde, kamunun borçlanma ihtiyacı azalacak ve borçlanmaya daha az başvurulacaktır.

Tekrar ediyorum değerli milletvekilleri; şu anki mevcut durum, borçlanma, gayri safî millî hâsılanın yüzde 110'ları düzeyindedir. Bu, çok korkunç ve ürkütücü bir durumdur, dünyada da eşi ve benzeri olmayan bir durumdur.

Değerli milletvekilleri, borç alan buyruk alırmış. Siz, aldığınız borçları, ne esnafa ne emekliye ne çiftçiye ne de reel sektöre veriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Aldığınız paraları, tahsilatla görevli olan IMF'ye ve hortumculara götürüyorsunuz.

Bakınız, Sayın Ecevit bile "alınan borçlar uçtu gitti" demişti. Böylesine gayri ciddî açıklama olabilir mi değerli milletvekilleri?! Borç alan hükümetin başbakanı dahi, paraların nereye gittiğini bilmeyecek de sokaktaki vatandaş mı bilecek?! "Uçtu gitti" denilen milyar dolarların bir faizi var, bir vadesi var; ödenecek, ödenmelidir. Siz, bunca borcu ödeyen bu insanlara bir simit, bir çay parası mı verdiniz?!

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum Sayın Gül'e.

Efendim, geçici 5 inci madde üzerindeki müzakereler tamamlandı.

Geçici 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı olsun efendim.

18 inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 18. - Bu Kanunun;

a) 5 inci maddesi, 6 ncı maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 8 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları, 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 13 üncü maddesi ile 14 üncü maddesinin beşinci, altıncı, onüçüncü ve onaltıncı fıkraları 1/1/2003 tarihinde,

b) 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası, 1/1/2004 tarihinde,

c) Diğer maddeleri yayımı tarihinde,

Yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 19.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi geldik tekriri müzakereye.

Sayın milletvekilleri, Hükümetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının 7 nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir talebi vardır; bu talebi yerine getireceğim efendim.

Şimdi, Danışma Kurulunun, Hükümetin bu talebi hakkındaki görüşünü okutuyorum:

IV. - ÖNERİLER (Devam)

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ (Devam)

2. - Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarının 7 nci maddesinin, görüşmeler sırasında ileri sürülen görüşler dikkate alınarak ve bazı maddelerde yapılan değişiklikler nedeniyle yeniden görüşülmesine dair hükümet talebinin uygun bulunduğuna ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

No: 106                                   Tarihi: 28.3.2002

Görüşülmekte olan 833 sıra sayılı kanun tasarısının kabul edilen 7 nci maddesinin, görüşmeler sırasında ileri sürülen görüşler dikkate alınarak ve bazı maddelerde yapılan değişiklikler nedeniyle yeniden görüşülmesine dair Hükümetin talebi, İçtüzüğün 89 uncu maddesi uyarınca toplanan Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Ömer İzgi

 

 

 

TBMM Başkanı

 

 

Emrehan Halıcı

 

Mehmet Şandır

 

DSP Grubu Başkanvekili

 

MHP Grubu Başkanvekili

 

Nevzat Ercan

 

Nihat Gökbulut

 

DYP Grubu Başkanvekili

 

ANAP Grubu Başkanvekil

 

Salih Kapusuz

 

Yasin Hatiboğlu

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

 

SP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Efendim, Danışma Kurulunun görüşünü bilgilerinize sundum.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/893) (S. Sayısı : 833) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi de, Hükümetin istemini okutup, oylarınıza sunacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 833 sıra sayılı kanun tasarısının görüşülmüş bulunan 7 nci maddesinin, görüşmeleri sırasında ileri sürülen görüşler dikkate alınmak ve bazı maddelerde yapılan değişiklikler nedeniyle, İçtüzüğün 89 uncu maddesi gereğince yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederim.

  Kemal Derviş

  Devlet Bakanı

BAŞKAN - Hükümetin istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Bu durumda, tasarının 7 nci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.

Madde üzerinde söz isteyen var mı efendim?

Sayın Hatiboğlu, siz?..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Cevat Ayhan Beyefendi konuşacak.

BAŞKAN - Hay hay... Siz de söz istediniz; ama...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Önerge var efendim. Siz, şimdi, madde üzerinde müzakere açıyorsunuz.

BAŞKAN - Tamam, siz ondan istemiyorsunuz.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Ondan değil, önerge üzerinde... Değişiklik önergesi var.

BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Ben söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Veysel Candan söz istiyormuş efendim. Öncelik grup başkanvekillerinin...

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan, buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 833 sıra sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Kanun Tasarısının 7 nci maddesi,  bizim itiraz ettiğimiz konulardan bir tanesi idi ve hükümetle de uzlaşarak, bu madde tamamlanmış oldu. Özü şu idi: Kamu yatırımlarında dış finansman Hazine garantili olduğu zaman, Bakanlar Kurulu kararıyla, ihale edilmeden bu iş verilebiliyordu. Şimdi, daha önceki İhale Kanunuyla da bağlantı kurularak, dışarıdan bulunan ve kamu yatırımlarında kullanılmak üzere getirilen paralarla ilgili olarak yatırımlar ihaleye açılmış olacak ve böylece, bundan sonra yapılacak bütün kamu yatırımları ihaleyle yapılacağı için, devletin kaybı önlenmiş olacak. Bu, tasarının bize göre en büyük eksikliği idi ve biz, bunun yanında iki madde değişikliği daha verdik ve onlarla, böylece, bu düzenlenmiş oldu. Şimdi, ben bu madde için hükümete ve ilgili grup başkanvekillerimize teşekkür ediyorum.

Yalnız, ben şunun üzerinde durmak istiyorum. Bir kere devlet yönetiminde şu mantaliteyi düzeltmemiz lazım. O da nedir; devletin gelirleriyle giderleri arasındaki farkı -yani, biz buna kamu finansmanı diyoruz- borçlanarak kapatmak en son çare olmalıdır. Peki, ondan önce ne yapılmalıdır; kamu harcamaları azaltılmalıdır, yani, tasarruf edilmelidir; arkasından, özkaynaklara dönülmelidir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bizim 212 milyar dolar borcumuz olmuş, iç ve dışborç toplamı ve bütçemizin yaklaşık yarısından çoğu, 89 katrilyondan, çoğu, 50 katrilyonu faize gidiyor. Bizim iddiamız ve görüşümüz şudur ki, bu yöntemle bir yere varmak mümkün değil, buna bir çözüm bulunmalıdır.

Bugün, dünyada IMF'nin kredi verdiği ülkeler içerisinde 31 milyar dolar borçla IMF'ye en fazla borçlu olan ülkeyiz. Dün, Sayın Bakan burada, bana hitaben "siz başka bir yerden daha ucuz kredi bulun, onu alalım" dediler. Ben, kredi demiyorum; ne söylüyorum; özkaynaklarımıza dönerek çalışalım diyorum. Tabiî ki, ben ocak ayında şu kadar borçlanacağım, şubatta bu kadar borçlanacağım derseniz, bunu ilan ederseniz, siperde yatan tefeciler, finansörler, onlar da bizim bu programımıza göre kendilerini düzenlerler. Yani, borcu borçla ödeyerek bir yere varmak mümkün değil. Onun için, hükümetle anlaşamadığımız konu açık ve net; borçlanarak mı devam edeceğiz, özkaynaklarımıza mı döneceğiz; önce finans piyasalarına mı bakacağız yoksa aynı anda reel sektöre mi destek vereceğiz...

Şimdi burada arkadaşlarım konuşurken "bu hükümet beceriksiz, bu hükümet yeteneksiz" filan dediler. Doğru söylüyorlar Allah için. Neden doğru söylüyorlar; şimdi, bir hükümetin iktidar olması için, tasarının süresini kendisinin hazırlaması, Parlamentoya kendisinin göndermesi, komisyonlarda kendi tarihinde müzakere edilmesi lazım; ama, Sayın Derviş'in gelmesiyle beraber "15 günde 15 yasayı bu Meclis çıkaracak..." Çıkarmazsa?.. Çıkarmazsa, düşünün; yani, kriz gelecek. Arkasından... Bakın, bugün görüştüğümüz bu yasa tasarısında hükümet niye ısrar ediyor?! Bakın, bizim burada çok söyleyeceğimiz var; ama, piyasalara sıkıntı vermemek için bazı şeyleri yutkunuyoruz ve söylemiyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısı bugün çıkacak, 1 Nisanda IMF'nin teknik adamları toplanacak, bu yasaya bağlı olarak 400 000 000 dolar kredi serbest bırakılacak. Yani, dünyanın neresinde, bir yetkili... Siz, Almanya'ya gidin; Alman Parlamentosuna bir kanun götüreceksiniz, bu yarın çıkacak, çıkmazsa da, kriz çıkacak... Böyle bir şey olur mu! Yani, böyle bir duruma gelen bir hükümete, bir muhalefet milletvekili değerli arkadaşım, çıkar, "beceriksiz, yeteneksiz, kabiliyetsiz" derse, bana göre, bu az, bu üç kelime az, daha fazla ilave etmek lazımdı.

Şimdi, şu soruyu sormamız lazım değerli arkadaşlarım: Bu tasarıyla, borçlanmada, borç yönetiminde hukukî altyapı tamamlandı mı; tamamlanmadı. Bu tasarıyı okuyun, bu tasarının içerisinde birçok belirsizlikler var, birçok boşluklar var, birçok konular da yönetmeliklere bırakılmış. Yarın her yönetmelik hazırlandığı zaman, Maliye Bakanlığı ile Hazine, Hazine ile devlet yönetiminin üst kademesi ayrı tellerden çalacak; yani, akordu bozuk saz gibi çalacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Buyurun.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bakınız, dün, Sayın Başbakanın televizyonlarda yaptığı açıklama, İstanbul'daki açıklama, hükümet programıyla yüzde yüz, taban tabana zıt. Evet!.. Çok değişik şeyler söyledi ve belki de borç yönetimini çok rahatsız etti.

Onun için, evvela, işi düzenlememiz lazım. Sayın Derviş iyi bir bankacı olabilir; iyi bir bankacı iyi kredi verir ve verdiği krediyi de faiziyle geri alır; ama, devlet yönetiminde dengeleri gözetmek...

Şimdi bakın, açık ve net söyleyeyim; bu mantaliteyle , bu yaklaşımla reel sektör üretmeden, yatırım yapmadan, istihdamı sağlamadan, daha çok ihracat yapmadan, burada, biz kendi kendimizi  aldatırız. Açık ve net söylüyorum; bunların hiçbir getirisi olmaz! Siz, tutar, bütün paraları ranta... Faizi vergidışı bırakırsanız, asgarî ücrete vergi getirirseniz, siz, şunu söylüyorsunuz: Gelecekte, zengin ile fakir arasında Türkiye'deki katsayı 50'dir; bu az; 100 olsun anlamına gelir. Bu, toplumsal barışı bozar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Tamam, bitiriyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bizim, Saadet Partisi olarak, bu tasarıya şu açıdan karşı olduğumuzu söylemek istiyorum. Bu tasarının ismi çok güzel, "Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi..." Doğrudur, iyi yönetilmesi lazım. İçerikleri itibariyle eksiklikler ve boşluklar vardır. Bunların, mutlaka yakın gelecekte tamamlanması gerekir diyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Madde üzerinde başka söz isteyen grup var mı? Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup işleme alacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının "Dış Borçlanma" başlıklı 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıda belirtilen şekilde değiştirilmesi ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesinin kabulünü arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Yasin Hatiboğlu

Nevzat Ercan

 

Kayseri

Çorum

Sakarya

 

Nihat Gökbulut

Mehmet Şandır

Mehmet Emrehan Halıcı

 

Kırıkkale

Hatay

Konya

"Türkiye Cumhuriyetinin borçlu sıfatı ile taraf olduğu anlaşmaların şartlarında değişiklik yapmaya Bakan yetkilidir."

"İkili işbirliği protokolleri çerçevesinde sağlanan dışfinansman ile gerçekleştirilecek projelerin protokol ve finansman anlaşmalarında Kamu İhale Kanunu hükümleri dışında rekabet esasına dayalı olmak kaydıyla, farklı ihale usul ve esaslarının uygulanacağının öngörülebilmesi için, protokol imzalanmadan önce Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının uygun görüşlerinin, protokol imzalandıktan sonra ise Bakanlar Kurulu kararının alınması zorunludur."

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI KEMAL DERVİŞ - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Sayın Hatiboğlu söz istedi; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Yüce Parlamentonun değerli üyeleri; hepinizi Saadet Partisi Grubumuz adına değil, çünkü, önergede grup adına söz alma imkânım yok; ama, yüreğimden geçen odur ki, Grubum adına, tüm gruplarınızı saygıyla selamlayayım ve selamlıyorum.

Sayın Başkan, bu İçtüzük, gerçekten, uygulanmak üzere yapılır ve mahkemelerin tıpkı, sizin de çok iyi bileceğiniz üzere, usul hukukudur içtüzükler. Yani, bir mahkeme, usul hukukuna ne kadar dikkat ederse, vereceği karar o kadar adil olur; usule uymaz ya da usul bozuk olursa, adil kararı istihsal mümkün olmaz. İçtüzük, Parlamento için budur. Buna bir türlü uyamadık.

Şimdi, 89 uncu madde, gerçekten, ender kullanılan maddelerden biridir, sık kullanılmaz, hepimiz biliriz. Niye kullandık bugün; şunun için kullandık: Siz -örnek olsun diye söylüyorum ve belki biraz mübalağa eder, kesretten kinaye kavramına, kuralına gidersem beni bağışlayın- bugün, sabah 09.00'a doğru tasarıyı havale ettiriyorsunuz komisyona, 14.00'e doğru komisyonu topluyorsunuz, 18.00'e doğru basıma veriyorsunuz, 19.00'a doğru Danışma Kurulu önerisiyle buraya getiriyorsunuz. 10 maddelik, 15 maddelik, 25 maddelik... Ee!.. Ziya Paşanın sözü boşuna mı:

"Erişir menzili maksuduna aheste giden

Tizî reftar olanın pâyine dâmen dolaşır."

İşte ayağımız dolaşıyor. Olay budur.

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Siz istediniz.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Efendim, bu değişikliği biz istedik, doğru. Hatanızı, hiç olmazsa, köşeyi dönmeden yakaladık, biz istirham ettik, gelin, bunu düzeltelim dedik. İyi de etmişiz. Siz oy verdiniz, yeniden müzakere ediyoruz, siz de iyi ettiniz; ama, ben bir şey söylüyorum; niye buralara giriyoruz? Yani, ille, müzakere edilen 7 nci maddeyi 14 üncü maddeden sonra mı yakalamalıyız ya da düzgününü Çankaya'dan döndükten sonra mı yakalamalıyız? Benim hicranım bu, benim üzüntüm bu. Biz, Cumhurbaşkanının danışmanları kadar hukuku bilmeyen insanlar mıyız? Biz, niye düzgününü  yapmıyoruz?

Şimdi gelelim bir başka konuya.

Sayın Bakan, bakın, tanımlar var; kavramları tanımlamışsınız. Dikkat buyurunuz lütfen, hukukçular dikkat buyursun -Sayın Başkanım, biraz müsamaha  buyurursanız-  "dışborcun ikrazı..." Kavrama bir bakın lütfen. Borç, karzdır; borç verme, ikrazdır. Şimdi, dışborcun ikrazı, dışborcun borç verilmesi; ne oluyor bu? Yani, Türkçe bilmiyorsa bunu hazırlayanlar... Ben hükümeti falan tenzih ederim, tezyif için, yani küçük görmek için söylüyor değilim; ama, kelimeleri bilelim. Bunlar, hukukî kavramlardır. Bu hukukî kavramları bilmezsek, hukuk yapamayız. Dışborcun ikrazı!.. Dışborcun ikrazı olmaz! İkraz zaten borç vermektir. Bakınız, bunun sülâsisi, temel kökü, karzdır. Her ziyade harf, ziyade anlam ifade eder. Bunun bir de istikrazı vardır; borç talep etme, ödünç alma. Buna niye ihtiyaç duydunuz? Borcun, dışborcun borç verilmesi... Alın dışborcunuzu, birine veriyorsanız da borç verin, sizin elinizi tutan mı var? Burada bir hesabınız mı var, nedir bu, bunu söyleyin, açıklayın, tutanaklara geçsin. Yani, bu Parlamentoyu, bu kadar insanı bu kavramları bilmiyor yerine koymaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Derviş değil, şeyh olsa hakkı yok; yapmayın... (SP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, saygı duyuyoruz görevinize, makamınıza; ama, lütfen, bizi, meseleleri bilmiyor yerine koymayın.

Bir başka şey daha var burada.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Dağıtma Sayın Hatiboğlu.

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Lütfen, rica ediyorum...

Bakınız -ben, zaman almayayım diye- diyorsunuz ki: "Finansman ihtiyacını karşılamak üzere genel ve katma bütçe dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarıyla yatırım ve kalkınma bankalarına, gerektiğinde, anlaşmanın malî şartlarına bağlı kalmaksızın aktarılması." Niye anlaşmanın malî şartlarına bağlı kalmıyorsun kardeşim? Sebep ne, ne hakkın var senin. Amerika'dan 50 lirayı 80 liraya alacaksın, getireceksin burada bana verirken 60 liraya vereceksin, bir başkasına verirken 75 liraya vereceksin, öbürüne verirken 95 liraya vereceksin, berikine verirken hatta belki 35 liraya vereceksin; buna hakkınız var mı?

Şimdi, bu, kanun olacak, herkesi bağlayıcı bir metin haline gelecek ve herkes buna uyacak; ama, biz uyumadık, uyumuyoruz, bunu biliyoruz ve uyarıyoruz.

Şimdi milletimize sesleniyorum: Aziz milletim, işte, hal, maslahat bundan ibaret.

Hepinize saygı sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, anlamlı konuşmanızdan ötürü teşekkür ediyorum milletim adına.

Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, kabul edilen önergeyle birlikte 7 nci maddeyi tekrar oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Böylece, tekriri müzakereyi de bitirmiş olduk.

Efendim, tasarının tümünü oylamadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, son söz milletvekilinindir.

Lehte, Sakarya Milletvekili Sayın Ramis Savaş. (DSP sıralarından alkışlar)

Biliyorsunuz, son söz benim takdirime bağlı; onun için, süreyi kısaltıyorum.

Buyurun efendim.

Ş. RAMİS SAVAŞ (Sakarya) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın üyeler; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Hakkında Kanun Tasarısının lehinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gecenin bu saatinde çok fazla vaktinizi de almayacağım.

Sayın Başkan, sayın üyeler; gelişen bütün ülkeler gibi ülkemizde de artan kamu harcamaları, kamu finansmanı üzerinde bir baskı unsuru olmaktadır. Harcamalardaki bu artış, vergi sistemimizin etkin işlememesi nedeniyle vergi gelirleriyle karşılanamamakta ve borçlanma bir finansman kaynağı olarak gündeme gelmektedir. Gayri safî hâsılanın yüzde 30-40'ı üzerinde etkinliği olan kamunun, kendi gelir ve gider dengesini sağlıklı olarak oluşturamadığı durumlarda, borçlanmanın ekonomi üzerindeki etkisi de olumsuz olmaya devam edecektir.

Sağlıklı bir ekonomi için, bugüne kadar uygulamasında başarılı olamadığımız iki temel şartı yerine getirmeliyiz; birinci olarak, öncelikle, kıt olan kaynaklarımızı verimli şekilde kullanmalıyız; ikinci olarak ise, her yıl artan, istihdam yaratmamız gereken nüfus artış hızımızı kontrol altına almalıyız.

Sayın Başkan, sayın üyeler; borçlanma ve borç yönetimine ilişkin dağınık mevzuatı bir araya toplayan bu kanunun uygulamasının Avrupa Birliği Maastricht kriterlerine ulaşmamızda katkıda bulunması dileğimi bir kez daha tekrarlıyor, tasarının lehinde oy kullanacağımı belirterek, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum Efendim.

Lehte, Konya Milletvekili Veysel Candan ve Masum Türker de söz istemişlerdi; onlara veremiyorum.

Aleyhte, Lütfi Yalman'dan sonra Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven ve Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan da söz istemişlerdi; onlara da veremiyorum.

Söz sırası, aleyhte olmak üzere, Konya Milletvekili Lütfi Yalman'da.

Sayın Yalman, süreniz 2 dakikadır.

Son söz benim takdirim. Lehte 2 dakikayla bitirdiler, siz de bitirin.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Yok yok, bitmez... 10 dakika verin.

BAŞKAN - Şiir yazsanız yine bitmez. O ayrı bir konu...

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre tasarının aleyhinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, mevcut yasa tasarısında birtakım eksikliklerin olduğunu ifade etmiştik; ama, asıl, bizim burada üzerinde durmak istediğimiz konu, yasa tasarısının kanunlaşması değil, önemli olan bunun uygulanmasıdır. Ama, görüyoruz ki, Türkiye'de, özellikle son iki yıldır, hem ortaya gelen yasa tasarıları hem de kanunlaştıktan sonra uygulama alanına konulan yasa tasarıları, maalesef, IMF denetiminde âdeta, âdeta değil, IMF denetiminde. Türkiye'nin en büyük sıkıntısı budur.

Bir diğer konu; bakın, bugün, arkadaşlarımız bazı konuşmalara sürekli atıfta bulundular, karşı çıktılar. Türkiye'de, son iki yılda, bütçe üzerinde yatırımlar durmadan düşüyor, faiz durmadan artıyor, gayri safî millî hâsılada düşme devam ediyor, iç ve dışborç stokunda yükselme devam ediyor. Yani, çok anormal derecede, millet ve memleket aleyhine birtakım gelişmeler var. Biz, bunun için bu konuyla ilgili üzerinde duruyoruz.

Sayın Bakana sormak lazım, Türkiye'de kapanan, kapatılan ve fona devredilen bankalardan bu milletin sırtına kaç lira yazılmıştır? 40-45 milyar dolar civarında mıdır, değil midir?

İkinci bir konu; şahısların bankalarından milletin sırtına sarılan bu borçlardan ne kadarı tahsil edilebilmiştir? Ben, o kanaatteyim ki, Sayın Bakan da bunlara net cevap veremiyor. Türkiye bunları aşmak mecburiyetindedir, bunları hepimizin aşması gerekir.

Kanunun içeriğine karşı değiliz. Onun için, aleyhte oy vermeyeceğim; ama, Türkiye'de borç düzenlemesinin, içborç ve dışborç dengesinin, Türkiye'de gayri safî millî hâsılanın ve bütçe dengesinin çok iyi bir şekilde realize edilmesi ve ele alınması gerekir diye düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, böylece müzakereler tamamlandı.

Geldik şimdi tasarının oylamasına.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir...

Bakanı getiremedik; bir-iki tane bakanımız var. Sayın Nami Çağan ve Sayın Nejat Arseven'e, her sefer kanun çıkarırken, teşekkür ediyoruz. Onlar 20'ye bedeller yani.

ASLAN POAT (Erzurum) - Sayın Nami Çağan Bey, Plan ve Bütçe Komisyonunun da daimi üyesi, hep o geliyor.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Bütün soru önergelerimize Nami Çağan Bey cevap veriyor.

BAŞKAN - Efendim, millet takdir eder...

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli konusunda Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 5 dakika sürece vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen sayın üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, pusula göndermelerini, vekaleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, kime oy vereceklerini zikreden pusulaları Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum efendim.

184'ü arıyoruz biliyorsunuz, yoksa siz bilirsiniz... (DYP sıralarından "Arayın" sesleri) Arayacağım efendim hiç korkmayın...

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Başlayın efendim...

BAŞKAN - Başlayalım mı?!..

TURHAN GÜVEN (İçel) - Oylamaya başlamadan kâğıt gelir mi? Yani, var mı böyle bir şey? O mesaj geliyor "oku oylat" falan diye geliyor da, ona alıştık artık.

BAŞKAN - Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN - Efendim, bu kanunun uzlaşma kültürüyle çıktığı malumlarınız; 6 siyasî partinin anlaşmasıyla çıktığı, muhalefetin katkılarıyla çıktığı; bunları ben söylemek mecburiyetindeyim...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hayır efendim...

BAŞKAN -Hangi bakan gelmişse...

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - O zaman 18 kişiyle kabul edin...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, üç maddede mutabakatımız vardır.

BAŞKAN - Efendim kanunun tümü üzerinde mutabakatı bilmem; ama, netice itibariyle, o üç maddede değişiklik olduğu, ikazlarınızla değişiklik oldu; bir uzlaşma kültürü... Muhalefet partileri olmasa geçer miydi; bunu ilan etmeyeyim mi yani. Sizin adınıza konuşuyorum ben. Allah, Allah!.. Hayret bir şey yahu!

Efendim, Karabük Milletvekili Sayın Mustafa Eren'e de söz vereceğim. Bir haftadır burada eylem yapmakta.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Eylemcileri baştacı mı ediyoruz artık?!

BAŞKAN - Hayır efendim; milletvekilinin eylemi, ona yakışır bir şekilde olur; o da burada oturarak, bunu yerine getirdi. Sezar'ın hakkını Sezar'a verin. Siz de istiyorsanız, siz de gelin yani...

Efendim, oylamadan sonra söz vereceğim size.

NECDET SARUHAN (İstanbul) - Eylem yeri Genel Kurul mu?

BAŞKAN - Efendim, arz ettim size; Genel Kurulda eylemler, konuşmalarınızla, tavrınızla da olabilir; medenî demokrasilerde eylem böyle. Pankart açmakla, yol yürümekle eylem yapılmaz.

NECDET SARUHAN (İstanbul) - Efendim, ben, Genel Kurulu 08.00'de gelip açtırabilir miyim?

BAŞKAN - Milletvekilisiniz, açtırırsınız efendim. Çalışmaya açtıramazsınız, 184 kişi lazım; ama, her sayın milletvekilinin, Genel Kurulu açtırma hakkı var.

NECDET SARUHAN (İstanbul) - Efendim, bu teamülü oluşturursanız başa çıkılmaz.

BAŞKAN - Biz, teamül oluşturmuyoruz. Bundan evvel de yapılmış efendim.

NECDET SARUHAN (İstanbul) - Efendim, Meclise gelmeyen arkadaşlarımız var, Genel Kurula gelip eylem yapıyorlar. Önce Meclise devam gerekir.

BAŞKAN - Malumlarınız; devam, hem iktidar hem de muhalefet için geçerli efendim.

NECDET SARUHAN (İstanbul) - Asıl olan, buraya devam etmek; eylem yapmak için gelmek değil.

BAŞKAN - Devam da bir eylem değil mi?!

NECDET SARUHAN (İstanbul) - Genel Kurul, eylem yeri değil.

BAŞKAN - Siz, eylemi nasıl anlıyorsanız, ona göre takdir sizin efendim. Eylem, mimikle de olur.

NECDET SARUHAN (İstanbul) - Ben sözlük anlamıyla söylüyorum; burada, bu şekilde olmamalıdır diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Ben biraz fazla demokratım anlaşılan; aşırı demokratım herhalde.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Adı değil, kendi demokrat olsa daha iyi olur.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının açık oylamasına 230 sayın milletvekili iştirak etmiş olup; 208 kabul, 14 ret, 8 mükerrer oyla tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; milletimize, memleketimize hayırlı olsun diyorum.

Sayın Bakanım, gelmeyenlere de, sizin adınıza ben serzenişte bulunuyorum efendim.

Karabük Milletvekili Sayın Mustafa Eren; buyurun efendim. Mikrofonunuzu açtım, yerinizden konuşun.

Söz milletindir, milletin kürsüsü bu.

MUSTAFA EREN (Karabük) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

26 Mart Salı günü yapmış olduğum gündemdışı konuşmamda, hükümeti, Karabük'e verdiği sözlerin arkasında durmaya davet etmiş ve kendilerine katkı sağlamak amacıyla, bu haftaki Genel Kurul çalışmaları bitene kadar Genel Kurul salonunu terk etmeyeceğimi ifade etmiştim.

Bu üç günlük süre içerisinde desteklerini esirgemeyen, başta Sayın Genel Başkanıma, milletvekili arkadaşlara, telefon ve fakslarla destek veren tüm Karabük halkına ve vatandaşlarımıza, ayrıca, Genel Kurul salonunda bulunduğum üç gün boyunca yardımlarını esirgemeyen emniyet mensuplarına ve Meclis personeline şükranlarımı sunarken, Sayın Bakanım Kemal Derviş'ten, Kardemir'e özel ilgi, alaka ve destek beklediğimizi ifade ediyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (DYP ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Mustafa Eren'e ben de teşekkür ediyorum; hem Meclis adına hem de milletim adına.

Sayın milletvekillerine teşekkür ediyorum efendim; böylece, borçlanma kanunuyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir aşama daha kaydetmiş oldu.

Efendim, sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 2 Nisan 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 22.38

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.