Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 88       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

71 inci Birleşim

7 . 3 . 2002 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI

1. - Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Mustafa Murat Sökmenoğlu'nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması

B) GündemdIşI Konuşmalar

1. - Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın, Tevhidi Tedrisat Kanununun kabul edilişinin 78 inci yıldönümüne ve 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı

2. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, emeklilerin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Denizli Milletvekili Beyhan Aslan'ın, Birinci Turizm Fahri Danışmanlar Toplantısına ve millî turizm politikasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Turizm Bakanı Mustafa Rüştü Taşar'ın cevabı

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1. - Hatay Milletvekili Mehmet Şandır ve 28 arkadaşının, Ermenilerin 1915-1918 yılları arasında Anadolu'da Türklere karşı uyguladıkları zulüm ve katliamın araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/260)

D) Tezkereler ve Önergeler

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/997)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu  (2/94, 2/232, 2/286,  2/307, 2/310, 2/311,  2/325,  2/442,  2/449) (S. Sayısı: 527)

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

3. - 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu  Raporu  (1/956,  2/878,  2/880,  2/882,  2/883, 2/884) (S. Sayısı: 825)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. - Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, Gaziantep'te SSK ile anlaşması iptal edilen bir özel hastaneye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5877)

2. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, kapatılan hava limanlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/5879)

3. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Bağ-Kur emeklilerinden istenen belgelere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5907)

4. - Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, sigorta primine esas kazanç tabanına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5935)

5. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan İline yapılacak olan yatırımlara ve ödeneklerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5955)

6. - Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ankara Atatürk Acil Yardım ve Travmatoloji Hastanesi ihalesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5982)

7. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Genelkurmay Başkanlığının yazılı basına verdiği ilanlarda nasıl bir değerlendirme yaptığına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5990)

8. - Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, Sağlık Eski Bakanı Halil İbrahim Özsoy döneminde bazı basın mensuplarına ödeme yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/6066)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Samsun Milletvekili Ahmet Demircan'ın, Samsun İlinde kurulmasına izin verilen mobil termik santral ile çevre kirliliğine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı,

Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın, Kahramanmaraş İli ve ilçelerindeki çevre kirliliği ile Afşin Elbistan Termik Santralının yol açtığı hava kirliliğine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin,

Cevap verdi;

İzmir Milletvekili Suha Tanık, kamu bankalarında çalışan personelin özlük hakları ve Bankacılık Yasasındaki değişikliklere ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri (1/744) (S. Sayısı: 786),

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S. Sayısı: 433),

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666),

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675),

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676),

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi;

Vergi Usul Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/956, 2/878, 2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S. Sayısı: 825) 2 nci maddesinin oylaması sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda, Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından,

7 Mart 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.20'de son verildi.

Mustafa Murat Sökmenoğlu

Başkanvekili

 

Mehmet Batuk

Mehmet Ay

 

Kocaeli

Gaziantep

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

No. : 97

II. - GELEN KÂĞITLAR

7 . 3 . 2002 Perşembe

Tasarılar

1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik Temsilcilik Binalarının İnşası İçin Karşılıklı Arsa Tahsisine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/957) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.2.2002)

2. - Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/958) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.3.2002)

Teklifler

1. - Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın; Doğu Anadolu Bölgesinde Faaliyet Gösteren Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanların Bazı Borçlarının Ertelenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/899) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002)

2. - Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve 38 Arkadaşının; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/900) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002)

3. - Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Devlet Memurları Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/901) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.3.2002)

Yazılı Soru Önergesi

1. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, İlyas Bey Camiinde arkeolojik kazı yapılması için protokol imzalandığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/6200) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.3.2002)

Meclis Araştırması Önergesi

1. - Hatay Milletvekili Mehmet Şandır ve 27 arkadaşının, Ermenilerin 1915-1918 yılları arasında Anadolu'da Türklere karşı uyguladıkları zulüm ve katliamın araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/260) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.3.2002)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

7 Mart 2002 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Mehmet BATUK (Kocaeli)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71 inci Birleşimini açıyorum efendim.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Yoklama talebi vardır; elektronik cihazla yoklamaya başlıyoruz.

5 dakikalık süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlanıldı)

BAŞKAN - Yarın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Hanımefendiler teşrif etmişler, gündemdışı söz vereceğiz; ama, oturumu açamıyoruz.

MELDA BAYER (Ankara) - Efendim, yoklama talebinden vazgeçseler...

BAŞKAN - Sayın Bakanlar da sizin için çalışıyorlar; yani, böyle önemli bir günde, gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere iki Sayın Bakan da geldi, teşrif ettiler, Mecliste çoğunluk olsun diye uğraşıyorlar, kendi adlarına bir şey yapmıyorlar.

Efendim, yarın Dünya Kadınlar Günü. Bu yıl, Ünilever tarafından düzenlenen OMO Kadınlar Kulübü Yılın Kadınları 2001 ödülleri bu akşam verilecek.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 030 maddelik Medenî Kanunu çıkarıp, kadın haklarını koruduğu için, OMO, Türkiye Büyük Millet Meclisine özel ödül veriyor. Bu akşam, Meclis Başkanlığımız adına, İdare Amirimiz İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Çakar gidecekler, ödülü alacaklar.

Sizin adınıza alıyorlar hanımefendiler.

GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Sayın Başkan, niye Sayın Bayer almıyor da, Sayın Çakar alıyor?

BAŞKAN - Efendim, Ahmet Çakar Bey seçildi, Başkanımız, Ahmet Çakar Beyi vazifelendirdi İstanbul Milletvekili olarak.

YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Sayın Başkan, önceliği biz alalım, beyler değil; öncelik bayanlara verilsin.

BAŞKAN - İnşallah, öbür sefer, bir bayan milletvekilimiz, Başkanvekili veya idare Amiri olur..

YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Divanda Melda Hanım var.

BAŞKAN- Hayır, hayır... Efendim, görevi idare Amirine vermişler.

(Yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı yoktur.

Sayın Grup başkanvekilleri, kaç dakika ara verelim?

İSMAİL KÖSE (Erzurum)- 10 dakika, Sayın Başkan.

BAŞKAN- Efendim, 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.09

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.25

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Mehmet BATUK (Kocaeli)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Yoklama talebi var idi; yoklamayı tekrarlıyorum efendim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır.

Görüşmelere başlıyoruz.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Oturum BaşkanlarInIn KonuşmalarI

1. - Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Mustafa Murat Sökmenoğlu'nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kadınlar, tüm dünyada, 18 inci Yüzyıldan beri, gerek siyasal ve hukuksal alanda gerekse toplumsal işbölümü, eğitim, üretim alanında, cinsiyet farkına dayalı eşitsizliklerin kaldırılması için mücadele etmektedirler.

Dünyada kadın-erkek eşitliğinin sağlanması yolundaki mücadelenin başlangıcı, Fransız Devriminin gerçekleştiği yıllara dayanır.

8 Martın, Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilmesine yol açan olay, 8 Mart 1857'de, Amerika Birleşik Devletlerinde ortaya çıkmıştır. 8 Mart, New York Eyaletinde dokuma işçisi olarak çalışan kadınların, günde oniki saatten fazla çalışmalarını ve aynı işi yapan erkeklere göre daha düşük ücret almalarını protesto etmek amacıyla greve gittikleri gündür.

1975 yılında, Birleşmiş Milletler, 8 Martı, Dünya Kadınlar Günü olarak kabul etmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu vesileyle, bir arkadaşıma gündemdışı söz veriyorum; yalnız, milletvekili sayın arkadaşım, Tevhidi Tedrisat Kanununun kabul edilişinin 78 inci yılı münasebetiyle de söz istemişti; ikisini birleştirdik.

Sayın Hasan Gemici, kadın haklarıyla ilgili gündemdışı konuşmaya cevap verecek; ancak, iki sayın bakana cevap hakkı veremiyoruz. Benden söz talebinde bulunmasına rağmen, kendilerine söz veremediğim için, Sayın Millî Eğitim Bakanından özürlerimin kabulünü rica ediyorum.

Bu konuda, Ankara Milletvekili Sayın Ayşe Gürocak'ı kürsüye davet ediyorum.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

Bir dakika Sayın Gürocak.

Buyurun.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan, elimde faturalar var... Köylü zor durumda. Reaktif sayaç bedellerinin yüksek olması nedeniyle, şu anda, odam, ağzına kadar köylülerle dolu. Köylüler faturaları ödemekte zorlanıyorlar "intihar mı edelim" diyorlar. Bu konuda, Meclis Başkanı olarak, sizden yardım bekliyoruz.

BAŞKAN - Sayın Levent, çok haklısınız; ancak, Sayın Bakan burada yok. Size söz verme imkânımız da yok. Geçen gün gündemdışı söz almıştınız. Reaktif sayaç toplam bedellerinden yüzde 50 alınması ve köylümüzün mağdur edilmesi fevkalade yanlış. Sayın Bakan, herhalde, gelip, bunu düzeltecektir. Yoksa, bu sene, sulamayı elektrikle yapan Türk çiftçisi, sulama imkânından yoksun kalacaktır.

Bakın, Hatay'da afet olmuştu. Bu kararname 1 Haziranda yürürlüğe girdi; oysa, Bakanlar Kurulunun kararına göre "17.8.2001 tarihinden itibaren" denilmişti; fakat, Türk çiftçisi, Bakanlar Kurulunun bu kararının, Enerji Bakanlığı tarafından daraltılmasını bilmediği için, bu imkândan da 2001 yılında faydalanmadı. Hatay'daki çiftçiler, sizin Niğde'dekilerden iki misli daha mağdurlar. İnşallah, Sayın Bakan, Hatay Çiftçi Birliğinin vermiş olduğu bilgilere yanıt verecektir.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkanım, bundan sonra gelecek faturalar daha da yüklü olacaktır.

BAŞKAN - Sayın Bakan, inşallah cevap verecek efendim.

Ben, Sayın Ayşe Gürocak'ı beklettiğim için kendisinden özür diliyorum.

Buyurun efendim.

B) GündemdIşI Konuşmalar

1. - Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın, Tevhidi Tedrisat Kanununun kabul edilişinin 78 inci yıldönümüne ve 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı

AYŞE GÜROCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Mart 2002 günü, 78 inci yıldönümünü kutladığımız Tevhidi Tedrisat Kanunu; yani, Öğretim Birliği Yasası konusunda konuşma yapmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun, eğitim, öğretim sistemimizde temelden değişiklik yapan, sosyal hayatımızda köklü değişikliklerin temellerini oluşturan bir özellik taşıyordu. Cumhuriyetin devraldığı eğitim sistemsizliğini sona erdiren, ülkemiz insanlarına ortak duygu, düşünce ve değerleri kazandıracak bir eğitim sisteminin temellerini atan, bu kanun oldu. Bu kanun sayesindedir ki -Atatürk'ün dediği gibi- milletimizin, memleketimizin irfan yuvaları okulları bir olmuş, bütün memleket evladı kadın ve erkekler aynı şekilde orada yetişmişlerdir. Bu kanunla, Türkiye Cumhuriyetindeki bütün bilim, eğitim ve öğretim kurumları laikleştirilmiştir; Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmış, eğitim ve öğretimde ulusal, laik ve çağdaş bir sisteme geçişin şartları oluşturulmuştur. Yine bu kanun sayesinde, Osmanlı'nın son dönemlerinde ve Kurtuluş Savaşı yıllarında dinî ve kültürel amaçlarının dışına çıkmaya başlayan azınlık okulları, birlikte yaşama ve aynı ülkenin vatandaşları olma gereğinin gerektirdiği şartlara sahip hale getirilmiştir.

Öğretimde birlik ilkesi, cumhuriyetimizin temel ilkelerinden biridir. Sekiz yıla çıkmış bulunan temel eğitimi oniki yıla yükseltmekte de korunacak olan bir ilkedir; çünkü, bu ilke, eğitim sistemimizi, zümrelere ve kültürlere bölünmüş olmaktan kurtaran, çağdaş eğitim sistemlerine geçişin yolunu açan temel ilkedir. Bu ilkeyle koruyacak ve yaşatacağız. Bu ilke ile yaşam boyu öğrenme arasında doğru ve güçlü bağlar kurmak görevimizdir; çünkü, insanımızı ortak değerlerle yetişmesinin güvencesi bu ilkedir.

Sayın milletvekilleri, yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü; bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de uzun yıllardır kutluyoruz. Türkiye, kadın erkek eşitliği uygulamalarına öncülük eden  ülkelerden biridir. Kadın erkek eşitliği, demokrasi, laiklik, birbirinden ayrılmaması gereken bir üçlüdür. Türkiye, bu üçlüyü birlikte yürüten, birlikte gözeten bir örnek ülkedir. Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden biri olan laiklik, ülkemiz kadınlarına yeni ve çağdaş bir gelişme yolu açmıştır.

1926 tarihli Medenî Kanun, kadının eşit haklı insan olmasına imkân tanımıştır. 1930'da sağlanan seçme ve belediyelerdeki görevlere seçilme hakkı ve 1934'te tanınan milletvekili seçilme hakkı, demokrasimizin eşitlik temelinde gelişmesine verilen önemin ifadeleri olmuştur.

Türkiye bu üçlüyü sadece bir kez oluşturmakla yetinmemiş, bu üçlünün birlikte ve çağdaş biçimlerle sürdürülmesine de özen göstermiş bir ülkedir. 2001 yılında çıkardığımız yeni Medenî Kanun, onun bir örneğidir. Dünyanın gelişen, yenileşmiş, eşitlik yaklaşımının Medenî Kanunumuza yansıması böylece sağlanmıştır.

Demokrasi ve laiklik, geçmişte olduğu gibi bugün de kadının toplumsal hayatta yer almasının güvencesidir. Eşitlik, demokrasi ve laiklik, kadını olumsuz etkilemeye ve kullanmaya çalışan akımları durdurmak açısından da önemlidir. Avrupa Birliğiyle bütünleşme sürecinin, bu üçlünün birlikte devamı açısından önemli katkıları olacağına inanıyorum.

Parlamentodaki kadın milletvekili arkadaşlarımın gününü kutluyorum. Aynı şekilde, kadının yanında olmayı başarmış çağdaş erkeklerimizi tebrik ediyorum. Sağlık ve esenlikler dileyerek, tüm kadın yurttaşlarımızın gününün hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Bakanım, size söz vermeden evvel, bu konuda, zapta geçmesi bakımından, milletvekillerimizin ismini okuyorum: Sayın Gönül Saray Alphan, Sayın Sevgi Esen, Sayın Nesrin Ünal, Sayın Güler Aslan, Sayın Yücel Erdener, Sayın Esvet Özdoğu, Sayın Melda Bayer bu konuda söz istemişlerdi; ancak, Başkanlığımızın bir kişiye söz verme imkânı olduğu için kendilerinden özür diliyorum; ama, yerinden, Sayın Ünal'a, çok kısa, hislerini ifade etmesini sağlayacağım.

Buyurun efendim.

NESRİN ÜNAL (Antalya)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yerimden konuşmak üzere vermiş olduğunuz söz hakkı için teşekkür ediyorum.

Türk kadını, her alanda ve bütün haklarında, diğer dünya kadınlarından çok daha önce kanunen haklarını kazanmış kadınlardır; ancak, hâlâ, hem kamuda hem siyasette açıkça karar verme mekanizmalarında kadınlarımız yeterince temsil edilememektedir. Basınımız, Meclis ve biz kadınlar, ne yazık ki, kendimizi, ya 8 Martta ya da Aralıkta seçme seçilme hakkı alışımızın yıldönümünde hatırlıyoruz ve erkeklerin istediği gibi, kendimizi kısır döngüye mahkûm ediyoruz. Biz, kadınlar, bu kısır döngüde dönüp dururken, erkekler de karar verme mekanizmalarındaki sayılarını ve yerlerini sağlamlaştırmaya devam ediyorlar; yani "cambaza bak" deyip, işlerini görüyorlar!

Bu yüzden, özellikle aydın kadınlarımız açık-kapalı, batılı-doğulu ya da şöyle-böyle diye hiç ayırım yapmadan, kadını hiçbir şeye alet etmeden, kadını başarılı kılıp karar verme mekanizmalarına taşımak zorunda ve sorumluluğundadır.

Utanarak, Türkiye'nin yolsuzluk ve  gelir adaletsizliği ayıpları yanında, bir ayıbından da söz etmek istiyorum: Meclislerine kadın başkan seçmeyen dünyadaki bir elin parmakları kadar olan ülkelerden biriyiz. Üstelik, diğer ülkeler Türkiye'den çok daha az gelişmiş, çok daha fakir ve demokratik kültürleri çok yeni ülkelerdir. İnşallah, Türkiye kadınları karar verme mekanizmalarındaki yokluğu ayıbından en kısa sürede kurtulur.

Önemli olan, Anadolu kadınının, doğru gelenekleri, inançları ve millî değerleri çerçevesinde karar verme mekanizmalarına taşınmasıdır. İşte, o zaman, daha çok sayıda Anadolu kadınımız muhtar olur, aza olur, belediye başkanı olur, belediye meclisi üyesi olur, il genel meclisi üyesi olur, milletvekili olur, bakan olur. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisine, medyaya ve biz kadınlara büyük görevler düşmektedir.

Söz verdiğiniz için yeniden teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ünal, tabiî, Meclis Başkanından evvel, inşallah, başkanvekili de olurlar, o aşamaya gelmeli; hatta, Cumhurbaşkanı niye olmasınlar.

Sayın Esen, buyurun.

SEVGİ ESEN (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, insan hakları adına, demokrasi adına, tüm kadınlarımız adına, kadın onuru adına sizleri selamlıyorum. Dünya Kadınlar Gününü, yarın, Meclisimizin gündemi olmadığı için, ancak bugün kutlamak durumundayız.

Dünya Kadınlar Günü, sadece kadın günü değil, insan olmanın, eşit olmanın, saygın olmanın, alınterinin boncuk boncuk hakka dönüştüğü, hukuka dönüştüğü bir gün. Bu nedenle, sizlere seslenirken, haklı bir gururun parçası olarak, kadın olmanın erdemini içimde duyuyor ve kısaca, düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 8 Mart, bir hak arama günüdür; bu günde, insanlık, hakkını arıyor, insanlık hak arıyor, insan olarak yaratılmanın en doğal sonucu olan hakkını arıyor, eşit olmak istiyor, emeğinin karşılığını istiyor, karşılıklı sevgi istiyor.

Değerli milletvekilleri, işte, bu nedenledir ki, 8 Mart, eşitlik adına, saygı adına yapılan mücadelenin bayrak olduğu, demokrasi adına bir onurun yaşandığı tarihin adıdır ve bir sınav tarihidir. O nedenle, soruları, kendimize mertçe sormalıyız ve gerçeklerle yüz yüze gelmeliyiz; ancak, vaktim olmadığı için, bu sorular üzerinde duramayacağımı üzüntülerimle ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyada kadınına en çok değer veren bir ulusun mensubu olarak, bugünlerde, bu yüce milletin kadınları olarak, ben neredeyim sorusunu sormanın zamanı gelip geçmiyor mu? Ben varım, ülke kalkınmasında ben de varım demek, Türk kadınına ne kadar da yakışıyor. Kadın hakkı adına, kadını, bulunduğu konuma itmek, inandırıcı olmayan politikalar üretmek, bizleri bekleyen bugünlerdeki en büyük tehlikedir. Biz, kadınlar olarak, küçük olabilir; ancak, sağlam adımlarla demokrasi koşusuna katılmak, birikimler kazanmak, bu birikimleri ülke kalkınmasına taşımak, bu mücadeleyi verenler adına gösterebileceğimiz en büyük saygı olacaktır.

Bu düşüncelerle, misyonu, mücadelesi demokrasinin ve halkın sesi olan Doğru Yol Partisinin mensubu olarak, tüm dünya insanlığına, milletime ve sizlere saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Esen.

Sayın Bakan, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, siz, aynı zamanda, Tevhidi Tedrisat Kanunuyla ilgili olarak Millî Eğitim Bakanı adına da konuşacaksınız değil mi?

DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) - Evet Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ankara Milletvekili Sayın Ayşe Gürocak'ın yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum. Ülkemizde ve dünyada tüm kadınların Dünya Kadınlar Gününü en içten dileklerimle kutluyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, tüm dünyada, kadınların eşitlik, kalkınma, barış özlemlerini, isteklerini dile getirdikleri, birlik ve dayanışma günü olarak kutlanmaktadır. Bütün uluslararası insan hakları belgelerinde, insanların eşit ve özgür doğdukları, hiçbir ayırım gözetilmeksizin temel hak ve özgürlüklere sahip oldukları ve cinsiyete dayalı ayırımcılığın kabul edilemezliği ilkeleri benimsenmiştir ve bugün, tüm dünyada, kadın insan hakları kavramı, insan haklarının ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmektedir.

Bugün, dünyada, ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun, kadınların, eğitim, sağlık, çalışma, siyaset ve karar alma mekanizmalarına katılım açısından erkeklerden çeşitli düzeylerde geride olduklarını görmekteyiz. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri, sadece ekonomik göstergeleriyle değil, toplumun sosyal, kültürel yapısı ve insanî gelişme ölçütleriyle ifade edilmektedir. Bu ölçütlerden birisi de, o toplumdaki kadınların ekonomik ve sosyal yaşamdaki konumlarıdır. Yine, gelişmiş ülkelere baktığımızda, bu ülkelerde kadın-erkek emeğinin birlikteliğine önem verildiğini; geri kalmış ülkelerdeyse, kadınların toplumsal ve sosyal yaşamdan dışlandıklarını görmekteyiz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk ve arkadaşları, kadının insan hakları kavramını daha 1920'lerde gündemlerine almışlar ve o yıllarda, savaştan yeni çıkmış, yeterli kurumsal yapılanmanın bulunmadığı, okuma-yazma oranının erkeklerde yüzde 10, kadınlarda yüzde 3, yüzde 4 olduğu yoksul Türk toplumunu bu anlayışla değiştirmeye ve dönüştürmeye dönük düzenlemeler yapmışlardır.

Ülkemiz, 1924 yılında eğitimi tek sistem, tek çatı altında toplayan Tevhidi Tedrisat Kanunuyla, 1925 yılında Kılık Kıyafet Kanunuyla, 1926 yılında yasalaşan Medenî Kanunla, 1934 yılında yasalaşan seçme seçilme kanunlarıyla, kısa sürede, kadın hakları açısından ve kadın-erkek eşitliği açısından, dünyanın en ileri ülkeleri arasına girmiştir. Cumhuriyet öncesi, toplumsal yaşam içinde çok sınırlı bir şekilde yer alan Türk kadını, cumhuriyetle birlikte, kimlik, kişilik kazanmış ve yurttaş olmuştur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu noktada, sizlerle, 1924 yılında yasalaşan, bu yıl 78 inci yıldönümünü yaşadığımız Tevhidi Tedrisat Kanunuyla ilgili düşüncelerimi de paylaşmak istiyorum.

29 Ekim 1923 tarihinde, cumhuriyetin ilan edildiği günlerde, Yüce Önder Atatürk önderliğinde, eğitim konusunda çok önemli toplantılar yapılıyordu. Bu toplantılarda, ülkenin eğitiminin yeniden düzenlenmesi konuşuluyordu; çünkü, o tarihlerde, her türlü azınlık ve etnik grupların kendi özel okulları vardı. Ülkenin pek çok yerinde, yabancıların açmış olduğu misyoner okulları eğitim yapıyordu; bu okulların eğitim ve öğretimleri üzerinde ise devletin denetimi yoktu, etkinliği yoktu. Bir yanda bu okullar, diğer yanda ise geleneksel öğretim kurumu olan medreselerde İslamî bilimler ağırlıklı olarak yer alırken, pozitif bilimler ikinci plana itilmişti; öğretim dili olarak yabancı bir dil, Arapça egemendi. Okullarda deneye dayanan bilimler ve çağdaş araştırma yöntemleri uygulanmıyordu. Resim, müzik, heykel gibi güzel sanat alanlarında yeterli bir eğitim yapılmıyordu; kadınların ise, eğitimde yeri hiç yoktu. Mustafa Kemal ve arkadaşları, işte, bu denetlenemeyen ve dağınık ve çağdaş yöntemlerden uzak eğitim sisteminin kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, 3 Mart 1924'te Tevhidi Tedrisat Kanununu, bugünkü adıyla Öğretim Birliği Yasasını çıkardılar ve uygulamaya koydular. Bu yasayla birlikte, çok çeşitli kişi, kurum, vakıf ve benzeri oluşumların kontrol ve yönetiminde çok farklı program ve yöntemlerle eğitim uygulamalarını sürdüren eğitim kurumları Millî Eğitim Bakanlığına bağlandı.

Öğretim Birliği Yasasını destekleyen en önemli yasal kaynak 1924 Anayasasıdır. Bu Anayasayla, her türlü eğitim ve öğretimin hükümetin gözetim ve denetiminde olması, yasa çerçevesinde yapılacak olması, serbest olması ve en önemlisi de, her kadın ve erkeğin ilköğretim yapmaları zorunluluğu getirildi.

Tevhidi Tedrisat Kanunuyla birlikte, kadınlarımızın, geleneksel yapıdan da kaynaklanan nedenlerle dışlanmalarına son verilerek, toplum yaşamının her aşamasına aktif olarak katılabilecekleri eğitim olanaklarının yolu açıldı.

Okul sistemleri ve programlarında birliğe gidilerek, insanımızın, çağdaş bilgi ve becerilerle donatılmaları sağlandı.

Eğitim ortamlarında oluşturulan kültürel çatışmaya son verilerek, bilimi ve bilimsel yöntemleri esas alan, demokratik, laik eğitim programları geliştirilerek, çağdaş insan gücünün yetiştirilmesine başlandı.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kadın-erkek eşitliği ve kadın hakları açısından, bugün geldiğimiz noktada, ne yazık ki, Türk kadınının, pek çok kazanım elde etmesine karşın, ekonomik ve sosyal yaşamda, siyasette, hakkı olan konumda olduğunu söyleyemiyoruz; ancak, son yıllarda bu yönde son derece olumlu adımlar atılmaktadır.

Bilindiği gibi, kadınların toplumsal yaşama katılmalarının önündeki en önemli engel, eğitimdir. 1997 yılında yasalaşarak uygulamaya konulan ve bugün için başarıyla sürdürülen sekiz yıllık zorunlu eğitimle, kız çocuklarının okullaşmasında çok ciddî artışlar gerçekleşmiştir. 4306 sayılı Yasanın Türk eğitim sistemine katkılarından ve Millî Eğitim Bakanlığının hizmetlerinden, nitelik ve nicelik açısından çok olumlu sonuçlar elde edilmektedir.

Bu bağlamda, 1997-1998 öğretim yılında okullaşma oranı yüzde 85 iken, 2001-2002 öğretim yılında yüzde 100'lere yaklaşmıştır. Bu oran, kız öğrencilerde yüzde 79'dan yüzde 97'ye, erkek öğrencilerde ise yüzde 91'den yüzde 100'lere yaklaşmıştır. İlköğretimdeki kız öğrenci sayısı, 1997-1998 öğretim yılına göre, 2001-2002 eğitim-öğretim yılında 721 000 artmış bulunmaktadır. Bu artış, Türkiye genelinde yüzde 18'dir.

Uygulamayla birlikte daha şimdiden çok olumlu sonuçlar alınmaktadır. Bunlardan en başta geleni, ülkemizde çok önemli bir toplumsal sorun olan kız çocuklarının erken evlendirilmesinde, Zorunlu İlköğretim Yasasıyla birlikte çok ciddî azalmalar gözlenmektedir. Ayrıca, yine, ülkemizin önemli meselelerinden bir tanesi olan küçük yaşta çocukların çalıştırılmasında da, Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitimle birlikte, çocukların okulda kalma yılları ve süresi arttığı için ciddî azalmalar gözlenmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu dönemde atılan adımlardan en önemlisi, 1 Ocak 2002 günü yürürlüğe giren yeni Türk Medenî Kanunu, başta Adalet Bakanlığımız olmak üzere, Kadının Statüsü Sorunları Genel Müdürlüğü, üniversiteler, barolar ve gönüllü kadın kuruluşları emekleri ve işbirliğiyle ortaya çıkan toplumsal bir sözleşme niteliğindedir. Bu vesileyle, ülkemizin çağdaşlaşması ve demokratikleşmesi yolunda çok önemli bir adım olan bu yasayı onaylayarak, Türk toplumuna ve Türk kadınına armağan eden Yüce Meclisimizi bir kez daha kutluyorum, bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Yeni Medenî Yasamız, kadın-erkek eşitliğini gözeten, cinsiyet ayrımcılığına son veren, kadın emeğini görünür kılan ve değerlendiren bir düzenlemedir. Bu düzenlemeyle kadınlar, yaşamın her alanında erkeklerle tamamen eşit konuma gelmişlerdir.

17 Ekim 2001 tarihinde yürürlüğe giren Anayasa değişiklikleriyle, Anayasamızın 41 inci maddesindeki "Aile, Türk toplumunun temelidir" hükmüne "ve eşler arasında eşitliğe dayanır" hükmü eklenilerek, Anayasamızda eşitlik bir kez daha vurgulanmıştır. Yine, aynı yasa değişiklikleriyle, 66 ncı maddesindeki, "Yabancı babadan ve Türk anadan olan çocuğun vatandaşlığı kanunla düzenlenir." hükmü madde metninden çıkarılmıştır.

Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (SEDAV) Ek İhtiyarî Protokolü onaylanmak üzere Genel Kurulumuz gündemindedir.

Yine, Genel Kurul gündeminde bekleyen bir önemli yasa tasarımız da Türkiye'de kadın-erkek eşitliği konusunda, kadın hakları konusunda çalışmalar yapmak, politikalar oluşturmak ve bu konuda kamuda, toplumda yapılan çalışmaları koordine etmek üzere kurulmuş bulunan ve 1994 yılında kuruluş yasası iptal edildiği için o günden bu yana hukukî boşluk içerisinde çalışan Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünün Teşkilat Yasası Tasarısıdır. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünün Teşkilat Yasa Tasarısının bir an önce yasalaşması gerekmektedir; zira, 1994 yılından bu tarafa hukukî boşluk içerisinde çalışan bu kurum, çalışanları son derece olumsuz bir şekilde etkilenmekte ve kurumun verimliliği ciddî ölçüde azalmaktadır. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünün Teşkilat Yasa Tasarısının, bir an önce, Parlamentomuzda, Yüce Meclisimizde yasalaşacağını umut etmekteyim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasında, cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılmasında yasal düzenlemeler elbette çok önemli, ancak, yeterli değildir. Toplumsal anlayış ve davranış biçimlerini gözden geçirmemiz, sorgulamamız ve değiştirmemiz gerekmektedir.

Bakanlığa bağlı Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve politikaları yerleştirmesi yönünde, ilgili kurum ve kuruluşlarla çalışmaları sürdürürken, toplumumuzda bilinç düzeyinin yükseltilmesine yönelik olarak, ülkemizin çeşitli yörelerinde üniversiteler, gönüllü kuruluşlarla işbirliği içerisinde toplantılar, paneller düzenlemektedir.

Eşitlik, kalkınmanın temel unsurlarından biridir. Kadınlarımızın işgücüne katılımlarını artırıcı, geleneksel çalışma alanları dışında, farklı sektörlerde istihdama katılım düzeylerini yükseltici, eğitim olanaklarından daha fazla yararlanmalarını sağlayıcı, sosyal güvenlik göstergelerini iyileştirici, sağlık sorunlarını azaltıcı, aile içi şiddetin önlenmesi konularında çalışmalarımız sürdürülmektedir. Ancak, bütün bu konularda daha yapılacak çok iş olduğunun da bilincindeyiz. Kadınlarımızın statüsünün yükseltilmesi konusunda, hepimiz, üzerimize düşen görevleri yerine getirmeliyiz.

Unutmamalıyız ki, bir toplumun ekonomik ve sosyal yönden gelişmesi, kalkınması, o toplumu oluşturan bütün bireylerin, kadın erkek, toplumsal kalkınmaya eşit haklarla, eşit sorumluluklarla ve eşit fırsatlarla, olanaklarla katılmasına bağlıdır.

Bu düşüncelerle, kadın ve erkeğin eşit bireyler olarak paylaştıkları bir dünyada herkesin daha mutlu olacağına olan inancımla 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Sayın Bakanımıza da keşke söz verebilseydik. Sayın Millî Eğitim Bakanımız tevhidi tedrisata cevap verecekti, olmadı. Sayın Bakan, belki, bir müsait günde böyle bir söz ister, verebilirim efendim.

Gündemdışı ikinci söz, emeklilerin ekonomik ve sosyal sorunları hakkında söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'e aittir.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

2. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, emeklilerin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten toplumumuz için fevkalade önemli bir kesim olarak değerlendirdiğimiz emekli ve yaşlılarımızın sorunlarının çözümlenmesi ve bu istikametteki duyarlılığınızın bir ifadesi olarak söz verdiğiniz için öncelikle size teşekkür ediyorum.

Konuyla ilgili sözlerime başlamadan önce, bugün, içerisinde yaşadığımız uygarlık seviyesine gelmekte müşterek çalışma içerisinde olduğumuz Türk analarının, bacılarımızın, kızlarımızın Anneler Gününü kutluyorum ve kendilerini, bugüne kadar yapmış oldukları hizmetlerden ve özellikle başarılarından dolayı tebrik ediyorum. Kendilerine, ekonomik, sosyal ve siyasal hayatta yapacakları tüm çalışmalarında başarılar diliyorum ve bu arada da, hükümette bir bayan bakanın olmamasını büyük bir eksiklik olarak değerlendiriyor ve inşallah, en kısa zamanda, bir bayanın, bir hanımefendinin, bu hükümette de bakan olmasını temenni ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - "Anneler Günü" değil "Kadınlar Günü" olacak...

BAŞKAN - Sayın Bedük, bir yanlışlık olmuş; affedersiniz, siz "Kadınlar Günü" demek istediniz değil mi efendim? Bir milletvekilimiz itiraz etti de...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - "Kadınlar Günü" evet efendim.

BAŞKAN - Anne olmayan hanımlarımız üzüldüler; onun için...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bütün kadınlar annedir; siz devam edin.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Efendim, ben, onları da dahil ediyorum.

Sayın Başkan, Kadınlar Günü, aslında yarın, ayın 8'inde; ama, 8'inde toplantı olmaması sebebiyle, bugün konuşmalarımızı değerlendiriyoruz. Onun için de, bilhassa -zaten, sözlerimin başında da ifade ettiğim gibi- Türk Kadınlar Günü münasebetiyle, özellikle iyi dileklerimi dile getirmiş oldum ve Türk kızlarının, Türk analarının ve Türk hanımlarının, bugüne kadar göstermiş oldukları başarılarından dolayı kendilerini hem kutladım hem de ekonomik, sosyal ve siyasal hayatta, bundan sonraki çalışmalarında kendilerine başarılar diledim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Emekli Sandığı Binasının duvarına yazdırmış olduğu bir yazıyı özellikle, öncelikle size okumak istiyorum: "Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur." İşte, bizler, hepimizin geleceğinin, her şeyden önce, iyi hesap edilmesi gerektiği kanaatini taşıyoruz; çünkü, ömrümüzün geleceği, geçmişle bağlantı kurmak suretiyle ancak, en güzel şekliyle, en iyi hedefe ulaştırılabilir.

Sayın milletvekilleri, emekliler ve yaşlılar, milletin, geçmiş ve gelecek arasındaki ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel bağlarının önemli halkasını teşkil etmektedir. Bu itibarla, devlet, yapacağı bir kısım düzenlemelerde ve alacağı tedbirlerde, var oluş sebebi kadar, geleceğe olan güvenin bir gereği olarak da, emeklilerini ve yaşlılarını ihmal etmemelidir. Vatandaşların her döneminde, ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak tedbirlerin alınması, devlet olmanın bir sorumluluğudur. Emekliler ve yaşlılara verilen değer, bir gelişmişlik göstergesidir. Bu, aynı zamanda, milletin, çalışanlarına ve büyüklerine saygısının gerçek bir ifadesidir. Ülkesinin kalkınmasına, milletinin zenginleşmesine katkıda bulunan insanlar, görevlerini, kendilerinden sonra gelenlere bırakırlar. Onlar, ekonomik hesaplamalarda bir tüketici olarak değil, görevini zevkle yerine getirmiş olan insanlar olarak değerli yerlerinde olmalılar ve onlara saygı duyulması, onlarla ilgili birtakım düzenlemelerin yapılması gerektiği muhakkaktır.

Geçmişimiz, ibret almanın hazinesi ve moral kaynağımızdır. İnsan onuruna yaraşır hayat şartlarını emekli ve yaşlılarımıza sunmak, sosyal yardım ve sosyal hizmet anlayışının bir ifadesidir; Anayasada ifadesini bulan sosyal devlet ilkesinin de aynı zamanda bir gereğidir. Emeklilerimiz açlık sınırının altında bir ücrete mahkûm edilmiş ise, yaşlılarımız hayata küsecek şekilde terk edilmiş ve ihmal edilmiş bir konuma düşürülürse, insan haklarına dayalı bir ülke olmaktan, sosyal devlet olmanın gereği ve görev ve sorumluluğunu yerine getirmiş olmaktan bahsetmek mümkün olamaz. Hayatlarının son yıllarında kendilerine huzur, güven ve refah içerisinde bir yaşam sürdürmeleri imkânı sağlanması özellikle bir görev olarak üzerimizdeyken, 8.1.2002 tarihinde, 4736 sayılı Kanunla, maalesef, emeklilerimiz ve yaşlılarımız ihmal edilmiştir.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Bakın değerli milletvekilleri, emekli oldukları kurumların, kendi emeklilerine... Türk Hava Kurumu, Devlet Demir Yolları veya Deniz Yolları ve bağlı kuruluşları gibi kurumlardan emekli olanlar, emeklilikleri sebebiyle kendi kurumlarından, sosyal tesislerden istifade edebilmekte ve aynı zamanda, birkısım hizmetlerden, az bir ücretle yine istifade etme imkânları düşünülmekteydi ve yapılmaktaydı; bu konuda da birkısım düzenlemeler vardı; ama, ne yazık ki, 4736 sayılı Kanun çıktıktan sonra, çeşitli kanunlarla 65 yaşın üstündeki yaşlılarımıza sağlanan sosyal ve ekonomik katkılar, taşıma ve diğer sosyal indirimler de ortadan kaldırılmıştır ve yine, birkısım kamu kurum ve kuruluşlarından emekli olanlara da, yine, sosyal hizmetlerden az bir ücretle istifade etme veya ücretsiz olarak istifade etme gibi haklardan, maalesef, mahrum bırakılmışlardır. Emeklilere ücrette adaleti, dengeyi ve hakkaniyeti getirmemiz, yaşlılarımıza insan olmanın onurunu yaşatacak ortamı hazırlamamız gerekirken, verilen sosyal hakların tamamen kaldırılması, hükümetin bu insanlara zulmetmesinin bir sembolü ve yönetimdeki başarısızlığın da acı bir tescilidir. Oysa, gelişmiş ve çağdaş ülkelerde kendi emeklilerine ve yaşlılarına çeşitli kolaylıklar gösterilmekte ve imkânlar sağlanmaktadır. Gelişmeden ve çağdaşlaşmadan bahseden ülkemizin, çeşitli kanunlarla, emeklilerine ve yaşlılarına sağlanan birkısım imkânların ve sosyal hakların kaldırılmasını kabul etmek mümkün değildir. Hükümetin, nimet ve külfet dengesinde, ekonomiyi bu duruma düşürenlere destek ve fakat geçmişine sadakat, borç saygısının bir ifadesi olarak, emekli ve yaşlılarımızı ihmal etmesi, Türk siyaset tarihinde asla unutulmayacak bir devir olarak gündeme gelecektir. Doğru Yol Partisi olarak, emekli ve yaşlılarımızın bu haklarını gelecekte tekrar iade etmek için elimizden gelen gayreti göstereceğimiz muhakkaktır.

Değerli milletvekilleri, bütün bunlar yetmiyormuş gibi, ayrıca, emeklilerimiz veya yaşlılarımız, kendilerinin, sağ olarak, hayatta olduklarını göstermek için de, maalesef, günlerce kuyrukta bekletilmişlerdir. Özellikle Başkanvekilimiz Sayın Sökmenoğlu da bu konuda hassasiyet göstermişti. Emeklilerimizin kuyruklarda, özellikle nüfus idareleri kuyruklarında "ben hayattayım" diye bir belge almak için saatlerce beklemelerini ve hatta birkaç kişinin de burada ölmesini asla unutmayacağız. Gerçi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız sonra bu uygulamayı ortadan kaldırdı. Aslında, geçici olarak durdurdu; ama, ümit ve temenni ediyoruz ki, o emeklilerimizi, o yaşlılarımızı "ben hayattayım" diyebilmek için nüfus idarelerinden belge almak üzere uzun süre kuyrukta beklemelerine neden olacak o uygulamayı tekrar gündeme getirmeyecek, kamu kurum ve kuruluşları, doğrudan doğruya, insanların sağ olup olmadığını, kendi imkânlarıyla ispat edebileceği bir uygulamaya mutlaka geçeceklerdir diyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, size teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bedük, teşekkür ediyorum.

Hele, bu iletişim çağında, faks imkânı olan bir ülkede, böyle bir şey, 12-13 000 000 lira da üstüne masraf almak, fevkalade yanlış. Tabiî, emeklilerimiz artık kuyruklarda da beklememeli. Dün, Antakya'da bir arkadaşım, Mustafa Zambak, emekli kuyruğunda vefat etti; kendisine rahmet diliyorum, ailesine de başsağlığı diliyorum. Tabiî, bunun gibi çok insan var. Herkese başsağlığı diliyorum, sabır diliyorum.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Gözlükaya, bu konuda mı bir şey söyleyeceksiniz?

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Efendim, bu konuda, Sayın  Başkanın konuşmasından sonra, çok kısa olarak bir hususu açıklamak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan konuşmayacak... Konuşacak mı Sayın Bakan? Yok; hayır, Bakanımız yok.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Bakanlar var burada...

BAŞKAN - Var efendim...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Başkan dedim efendim; Sayın Bedük'ü kastetmiştim.

Şimdi, Türkiye'de, esnaf, Bağ-Kurlu emekliler var. Bunlardan, Emekli Sandığı ve SSK'dan emekli olanlardan herhangi bir kesinti yapılmamasına rağmen, sosyal destekleme adı altında - tabiî, yasal bu- yüzde 10'luk bir kesinti var. Bu Bağ-Kur emeklileri, esnaflar, zaten bitmiş. Bu esnaflar çok büyük sıkıntılar ifade ediyorlar. Bunu, hükümet erkânının bir kısmı buradayken ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, madem böyle bir usul açıldı...

BAŞKAN - Hayır, böyle bir usul yok.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Yok; bir hususu arz etmek istiyorum...

BAŞKAN - Usulsüzlük yaptım.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Peki, izin verirseniz, bir usulsüzlük de bendeniz yapayım efendim.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Madem hükümet üyelerimiz buradadır -doğrudur; bu dertler hepimizin müşterek derdidir, müşterek sorumluluğumuzdur- ne istiyorlarsa, hangi düzenlemeyi istiyorlarsa, biz hazırız; bir.

İki; çok önemli bir konu var; 13 yaşında, 14 yaşında gencecik kız çocuklarımızın bileklerine kelepçe vuruluyor. Okullarına almamak için polisler copluyor. Polislerimizi kınamak için söylüyor değilim; ama, ilk defa, Türkiye tarihinde ilk defa, gencecik, narin kız çocuklarımızın o öpülesi ellerine kelepçeler vuruluyor. Hükümetimiz, buna mutlaka bir çözüm bulmalıdır; çözümsüz bir olay değildir bu.

Arz ediyorum efendim.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Kadınlar Günü...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Ve de Kadınlar Günü...

BAŞKAN - Efendim, cop olayı hepimizi yaralıyor. Bu konuda İçişleri Bakanının da açıklamasını bekledik; ama, bilemiyorum... Çok önemli. İnsanın okuma özgürlüğünü polisle engellerseniz ve copla da başını açarsanız, o işte laiklik de zedelenmiş olur. (SP ve AK Parti sıralarında alkışlar) Her şeyin bir usulü var...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Kanun var, nizam var, yönetmelik var. Kaba kuvvet yanlıştır. Türkiye Cumhuriyeti, demokratik bir cumhuriyet; polis devleti değil.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Hükümetten ses yok!

BAŞKAN - Efendim, gündemdışı üçüncü söz, Fahri Turizm Danışmanları Toplantısı ve millî turizm politikası hakkında söz isteyen, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan'a aittir.

Sayın Aslan, buyurun.

 

3. - Denizli Milletvekili Beyhan Aslan'ın, Birinci Turizm Fahri Danışmanlar Toplantısına ve millî turizm politikasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Turizm Bakanı Mustafa Rüştü Taşar'ın cevabı

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

1-3 Mart günleri arasında Denizli-Pamukkale'de yapılan 1 inci Turizm Fahri Danışmanlar Toplantısı hakkında Meclisimize bilgi arz etmek üzere söz aldım; çünkü, bu toplantıya katılan akademisyenlere, orada bulunan bir milletvekili olarak söz vermiştim; sizin buradaki görüşlerinizi, 5 dakika da olsa, Meclise taşıyacağım demiştim; bu görevi ifa ediyorum.

1 inci Turizm Fahri Danışmanlar Toplantısı, devlet ve vakıf üniversitelerinden toplam 67 akademisyenin katılımıyla gerçekleşmiş ve 56 profesör ve doçent, konuyla ilgili söz almıştır. Genellikle turizmi masaya yatırmışlar, turizmin planlanmasını, yatırımı, turizmin işletmeciliğini ve turizmin eğitime ilişkin problemlerini ortaya koymuşlardır ve sadece uygulanmakta olan turizm politikalarını tenkit etmemişler, tenkitlerin içeriğini öneriyle doldurarak öneriler ortaya koymuşlardır. Böylece, fevkalade önemli bir toplantı, Denizli-Pamukkale'de gerçekleşmiştir.

Üniversiteler, gerek mahalline gerekse ülkeye ışık saçan kurumlar olmalıdır ve üniversitelerin bilim ve teknolojisinden bütün sektörlerin faydalanması gerekir. Sayın Bakanımız bu görüşten yola çıkarak, turizm sektörüyle ilgili olarak, hemen hemen bütün üniversitelerden temsilcinin bulunduğu, 10 rektörün ve 67 profesör ve doçentin katıldığı bu toplantıda, üniversite hocalarımızdan görüşler alınmış, bilgiler alınmış ve turizm sektöründe teori ile pratiği birleştirmek noktasında çalışmalar yapılmıştır.

Öncelikle, toplantıda, kamu ve özel sektör ve medyanın yanı sıra, tüm kamuoyunun tamamının turizmin önemini algılaması noktasında, ayrıca, bu konuda sosyal bilincin gerçekleşmesi noktasında çalışmaların yapılması gerektiği, eğitimin yapılması gerektiği ve ülke sevgisi ile turizmin eşanlamlı olduğu ve bir ülke turizminin o ülkenin aynası konumunda olduğu, akademisyenler tarafından ifade edilmiştir. Ayrıca, bilim ve teknolojiyle bütünleşmeyen sektörlerin gelişemeyeceği, yerinde sayacağı, hatta geriye gideceği ifade edilmiş ve turizm sektöründe olduğu gibi, bütün sektörlerin üniversitelerden görüş ve düşünceler alarak, sektörlerin bilim ve teknolojiyle kucaklaşmasının önemi ifade edilmiştir.

Bu toplantıda, turizm sektörü, yani, bu işin pratiğini yapanlar, uygulamanın içinde olanlar, üniversitelerden destek almışlar, ışık almışlar ve bu konudaki önerileri yerine getirmek noktasında bir görüş birliği içine varmışlardır.

Rekabetin yüksek olduğu dünya turizm pazarında imaj sorunu ortaya konmuş ve Türkiye'nin imajını kötü gösteren ve imaj sorununu bertaraf edici politikalar uygulanması gerektiği ifade edilmiş, özellikle bu konuda medyamıza büyük görevlerin düştüğü ifade edilmiş ve örnek olarak da Mavi Çarşı yangının defalarca dünya televizyonlarında gösterilmesinin, yine, Pamukkale'de kapanan bir yolun, sanki "Pamukkale turizme kapandı" diye manşetler atılmasının, Türk turizmine olan olumsuzluğu açıkça ortaya konulmuştur; çünkü, uluslararası televizyonlar, uluslararası kanallar, bizim kanallardan aldığı görüntüleri, patlamaları, güvensizlik olaylarını, örneğin Mavi Çarşı yangınını ve Pamukkale'deki bir yolun kapatılmasını defalarca televizyon ekranlarında göstererek, bizim aleyhimize, Türkiye'ye turistin gelmesini engelleyici bir unsur olarak kullanmışlardır. Bu nedenle, medyamızın, trafik kazalarını ve olumsuzlukları, boy boy, insan kollarını, insan bacaklarını, yarayı bereyi göstermesinin olumsuzluğunu, bu konuda medyamızın fevkalade dikkatli olması gerektiğini ve bu konuda medyaya büyük iş düştüğünü hocalarımız ifade etmişlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlarsanız Sayın Aslan...

BEYHAN ASLAN (Devamla) - Tabiî...

Yine, hocalar demişlerdir ki, turizm politikaları, siyasetüstü politikalardır; hükümetlere göre değişen, bakanlara ya da bürokratlara göre değişen politikalar değildir; devamlı doğruları ifade eden ve millî turizm politikası şeklinde ifade edilen politikalar olarak değerlendirilmelidir. Bunun için de, devamlı olarak üniversitelerle işbirliği yapılması gerektiği ortaya konulmuştur. Dört mevsim oniki ayda nasıl turizm yapabiliriz ve hangi yollarla turizmin ekonomi içerisindeki payını artırabiliriz; bütün bunlar ortaya konulmuştur.

Ayrıca, Türkiye coğrafyasını, özellikle turizm coğrafyasını ortaya koymak, Türkiye'nin kültürel ve doğal zenginliklerini ortaya koymak ve bu bilinçle yetiştireceğimiz eğitim elemanlarını yurt dışına göndermemiz gerektiği ve mutlaka teknolojinin geliştirdiği reklam ve eğitim imkânlarından faydalanarak Türkiye'nin dışarıda tanıtılması gerektiği ifade edilmiştir.

Ben şunu ifade etmek istiyorum: Sayın Bakanımızı burada kutluyorum; çünkü, bir sektörü üniversitedeki ilim adamlarıyla kucaklaştırmıştır. Aynı yolu, diğer sektörlerimizin de yapması gerektiğine inanıyorum ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, çok teşekkür ediyorum, böyle önemli bir konuyu gündeme getirdiğiniz için.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Bakana teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür mü ediyorsunuz?..

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Denizli Milletvekili olarak ben de o toplantıda bulundum.

BAŞKAN - Evet, Sayın Gözlükaya da Denizli Milletvekili olarak... Keşke dün Denizlispor yenseydi, dünkü kanun da güme gitmezdi...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Bakan bizi davet etseydi, biz hem teşekkür sunar hem de saygı sunardık.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Çoruma da geleceklerdir mutlaka.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, buyurun.

TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Sayın Beyhan Aslan'a bu konuyu gündeme getirdiği için teşekkür ediyorum. Denizli'deki bütün milletvekili arkadaşlarımıza, iktidar ve muhalefet milletvekillerinin tamamına programımızı belirten bir davet mektubu göndermiştik; bu davete icabet edip teşrif eden Sayın Mehmet Gözlükaya'ya da huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Turizm Bakanlığımdaki altıncı ayımı dolduruyorum. Yarın ayın 8'i ve 8 Ağustosta gelmiştim. Bu vesileyle, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü de kutlamak istiyorum.

Fahri Danışmanlar Toplantısını 1-2-3 Mart tarihlerinde Denizli'de oluşturduk. Bakanlığa ilk geldiğim gün, hem değerli milletvekillerimize bir mektup göndererek değerli fikirlerinden, önerilerinden, tenkitlerinden yararlanmak istediğimi belirtmiştim hem de üniversite hocalarımıza, turizmle ilgili bütün değerli hocalarımıza bir mektup göndererek fahri danışmanlığı kabul edip etmeyeceklerini sormuştum. Memnuniyetle ifade edeyim ki, çoğunluğundan olumlu cevap geldi ve dediğim gibi, 1-2-3 Mart tarihlerinde, bu Fahri Danışmanlar Toplantısını, Bakanlığımız bürokratlarıyla birlikte Denizli'de gerçekleştirdik.

Bu toplantıda alınan kararlar fevkalade önemli kararlardır. Bu kararlarla, 10-12 Nisanda yapacağımız 2 nci Turizm Şûrasının da temellerini oluşturmayı hedefledik ve burada bir konuyu ifade etmek istiyorum. 11 Eylülden sonra, dünya turizm hareketlerinde bir gerileme yaşanırken, nispî olarak eylül-ocak ayları içerisinde, Türkiye'de de, bu aylara mahsusen bir gerileme yaşanıyor gibi gözükmesine rağmen, Dünya Turizm Örgütünün yayımlamış olduğu istatistiklere göre, dünyada turizm hareketleri yüzde 1,3 gerileme gösterirken, Türkiye, yüzde 12,4 artış göstermiştir; bu da, Türk turizminin bir başarısıdır diye ifade etmek istiyorum.

Yine, aynı şekilde, dün çıkan, elimize geçen şubat ayında ülkemizdeki turizm hareketini sizlere müjdelemek istiyorum. Şubat ayında ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,2 artış göstermiştir; bu da, 11 Eylülün sancılarının çekildiği turizm sektöründe, büyük bir başarı olarak görülmektedir.

Bakanlığa geldiğimiz tarihin hemen arkasında, yurtiçinde bütün turizm destinasyonlarında, sivil toplum örgütleri ve sektör temsilcileriyle toplantılar yaparak, turizmin meselelerini de tespit ettik. Bu arada, bütün illerimizin potansiyellerini meydana çıkaracak bir çalışma içerisine girdik ve bütün partilerin sayın grup başkanvekillerine gönderdiğimiz bir dosyayla, 81 ilimizin turizm potansiyellerini havi dosyalar ve CD'ler kendilerine iletildi. Değerli milletvekillerimize, yine, aynı şekilde, birer mektup göndererek, bu çalışmaların grup başkanvekilliklerinde hazır olduğunu, istedikleri takdirde oradan inceleyip, eğer eksikleri varsa, eleştirilecek bir husus varsa, bunları, kitap haline ve tam kalıcı eser haline getirmeden önce bize bildirmelerini talep ettim. Birçok arkadaşımızdan bilgiler geliyor. Eğer, bu konuyla ilgili bilgisi olmayan arkadaşımız varsa, burada duyurmuş oluyorum, inceleyip, eksiklikler varsa bize bildirirlerse, memnun olurum.

Aynı bilgileri, sayın valilerimize de gönderdim. Onlardan şu anda peyderpey cevaplar gelmeye başladı. İllerimizin turizm potansiyellerinin tamamen belirlenmesi yönündeki bu çalışma bittiğinde, Türkiye açısından fevkalade bir prestij kitabı halinde yayınlanacak. Siz değerli milletvekillerimize de bütün dünya kamuoyuna da bu bildirilecektir.

Bu arada, hemen, Bakanlığımızın ilk günlerinde, toplam kalite belgesi almak için müracaat ettik. Önümüzdeki günlerde, zannediyorum, ISO 9001-2000 kalite belgesi almış bir bakanlık haline geleceğiz. Aynı zamanda, turizm web sitemizde, sadece Türkçe ve İngilizce olan bu sitede, Almanca, Fransızca ve Rusça dilleriyle takviye ederek, beş dilde sunum yaptık. Bunlar da aynı şekilde taslak çalışmalardır. Eğer, eksiklikleri, yanlışlıkları varsa, düzeltilmeye her zaman açık olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Antalya'da, Odalar Birliğiyle bir turizm zirvesi gerçekleştirdik. O zirvede aldığımız kararları hayata geçirdik. Turizm sektörüyle çok yakın işbirliği içerisinde çalışıyoruz. 2000 yılında 10 400 000 olan turist sayısı, 2001 yılında 11 500 000 olarak gerçekleşmiştir. Aşağı yukarı, 8,5 milyar dolar da bir döviz girdisi elde etmiş durumdayız. Bu, Türkiye'deki ihracat rakamlarının arkasından gelen en büyük rakamlardan biridir.

Dolayısıyla, bütün dünyanın da kabul ettiği gibi, turizm sektörü, en önemli sektörlerden biridir ve mutlaka önem verilmesi gereken sektörlerden biridir. Burada, sektörün taleplerini ve problemlerini yerinde tespit ederek, en kısa sürede cevaplandırmakta ve Bakanlığımızla ilgili olmayan konular da, başka bakanlıklara süratle iletilerek takip edilmektedir.

Siz değerli milletvekillerinden medya mensuplarına, sektör kuruluşlarından sivil toplum örgütlerine, üniversitelerimize kadar çok geniş bir alanda diyalog ve dayanışma sürecini başlattığımızı ümit ediyorum ve turizm sektöründe, özellikle turizm sektörünü her türlü siyasî mülahazanın üzerinde tutarak faaliyet gösterdiğimizin, tarafınızdan da bilinmesini rica ediyorum.

Daha hızlı çalışan, daha çabuk çözüm ve proje üreten bir bakanlık oluşmasını sağlamak üzere, kalite uygulamasını almak üzereyiz. Türkiye olarak, yaklaşık 500 milyar dolar seviyesindeki dünya turizm pastasından 8,5 milyar dolarlık bir turizm geliri elde edebilen bir ülke olmaktan süratle çıkmamız gerektiğine inanıyorum. Bunun için, bütün bilgi birikimlerini bir araya getirerek, bu birikimleri harekete geçirerek, Bakanlar Kurulunda bekleyen kanun tasarılarımızın imzalarını bir an önce tamamlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisine getirip, Tarım Bakanı olduğum dönemde, 45 yıldır çıkmayan Mera Kanununu, nasıl, hep beraber, 20 nci Dönem Parlamentosunun şerefi olarak Türk Milletine armağan ettiysek, turizmle ilgili kanunları da, 21 inci Dönem Parlamentosu olarak Türk Milletine ve Türk turizmine armağan edeceğimize inanıyorum. Onun için, imzaların süratle tamamlanması gerektiğini düşünüyorum.

Bunun dışında, özellikle, 4 mevsim 12 ay turizm yapabilmek ve turizmin bütün çeşitliliğini yaşatabilmek için elimizden gelen gayret içerisinde olduğumuzu, siz değerli milletvekillerine tekrar iletmek istiyorum.

Müze ve ören yerleri fiyatlarından şikâyetler vardı; dünyada rekabet edemediğimiz unsurlardan birisiydi. Kültür Bakanımıza burada bir teşekkürüm var; önerilerimizle, müze ve ören yerlerine giriş  fiyatlarındaki zamları,  fiyatlandırmayı  temmuz ayından  temmuz ayına  yapmayı ve yüzde 50 indirimle peşin almak isteyen tur operatörlerine yüzde 50 indirimli biletler vererek, kombine biletler vererek, dışarıyla rekabet edilmesini sağlamışlardır.

Aynı şekilde, vize harçları, 11 Eylülden önce 20 dolara çıkarılıyordu; müdahalemizle, Dışişleri ve Maliye Bakanlıklarınca kabul gördü ve 10 dolara indirildi. Bunlar, ufak rakamlar gibi gözükse bile, Türk turizmi açısından, rakip ülkelerle, bizi fevkalade sıkıntıya sokan durumlardır.

KDV oranlarının aşağıya indirilmesi gerekmektedir. Turizmde yüzde 18 KDV olmaz; ama, şu andaki ekonomik krizden çıkış aşamasında, 2002 yılında KDV indirimi yapılamayacağı da Maliye Bakanımız tarafından açıklanmıştır, biz de saygıyla karşılıyoruz; ama, hiç olmazsa, 2003 yılında, mutlaka, turizmdeki KDV oranlarını da diğer KDV oranlarını da aşağıya çekmek, vergiyi tabana yayacak şekilde bütün oranları aşağıya çekmek ve vergi çeşitliliğini azaltmak gerektiğine inanıyorum; Maliye Bakanımızın da bu yönde bir çalışması olduğunu bu vesileyle vurgulamak istiyorum.

Bunun dışında, her ilimizde, mutlaka, dört yıldızlı bir otel yapma projemiz vardır. Böylece, her ilimizde dört yıldızlı bir otel olduğu zaman, turistler, turlar için istenilen ortam rahatlıkla sağlanabilecektir. Tabiî, turistler kendi kendine gelmiyor. Bazı arkadaşlarımız "turizm kendi kendine yürüyor" diye yazıyorlar, çiziyorlar. Turizm kendi kendine yürümez. Turizm, modern işletmecilik anlayışıyla yaklaşıldığı zaman ileriye gidecektir. O da nedir; çantayı elinize alacaksınız, yurtdışında nerede fuar var, nerede tur operatörü var, Türkiye'ye kim turist getiriyorsa, ben bakanım diye hiç küçümsemeden, ayaklarına kadar gidip, gerekli pazarlıkları yapıp, Türkiye'ye turist getirmenin gayreti içerisinde olacaksınız; biz de bunu yapmaya gayret ediyoruz. Her türlü tur operatörüyle yaptığımız görüşmelerde, onların tanıtımlarına katkıda bulunmak için gönderecekleri basın mensupları ve acente uzmanlarının, elemanlarının burada eğitimlerini sağlayacak -ağırlanmaları da dahil olmak üzere- çalışmalar yapıyor, Türk Hava Yollarıyla işbirliği yaparak bunları da gerçekleştiriyoruz. Bu faaliyetlerimiz devam edecektir; çünkü, oradaki acente ve tur operatörü, oraya bir başka ülke için seyahat etme arzusuyla giden birisini Türkiye'ye rahatlıkla çevirebilir; bunu yapma gayreti içerisindeyiz ve hepsinden önemlisi, yurtdışında, artık, birbirleriyle birleşip evlenerek büyük şirketler haline gelmiş ve bana göre, çok yakın bir gelecekte dört büyük tur operatörünün kalacağı Avrupa pazarında, o tur operatörlerinin Türkiye'deki otellere ortak olmasını sağlamak durumundayız. Bu ortaklıklar yapılmaya başlanmıştır, bizim birçok Türk operatörümüz ve otel sahiplerimiz, bu tur operatörleriyle ortaklık yapmaya başlamışlardır. Turizm Bakanlığı olarak bunları destekliyoruz, desteklemeye devam edeceğiz; çünkü, bu tur operatörleri, Türkiye'de, otellerin ortağı oldukları zaman, yatırım sahibi oldukları zaman ellerini taşın altına sokmuş olacaklar, o turistleri, buraya, mecburen getirme durumunda olacaklardır.

11 Eylülden sonra gittiğimiz bütün ülkelerde yaptığımız propagandada şunları işledik: İslamiyetle terörü bir arada tutamazsınız. 11 Eylüldeki olayda, olayı yaratan bir kimsenin Müslüman olması, bütün İslam âleminin terörist olması anlamına gelmez; çünkü, terörün dini, imanı, cinsiyeti ve rengi yoktur; dolayısıyla, terör terördür, her bulunduğu yerde, herkesin mücadele etme zorunluluğu vardır; ama, bir şeyi dikkatlerinize sunmak istiyoruz dedik -bütün tur operatörleri de, bunları, basın toplantılarında, bizim dışımızda da seslendirdiler, reklamlarında kullandılar- o da şu idi: Türkiye Müslüman bir ülkedir; ama, bütün Müslüman ülkeler içerisinde laik, demokratik bir cumhuriyettir. Bunun altını vurgulayarak söyledik ve onlara kabul ettirdik.

İkincisi; özellikle her din mensubunun, semavî din mensuplarının, inançlarını rahatlıkla yaşayabilecekleri bir ortamın Türkiye'de var olduğunu ve inanç turizmi açısından, tarih ve kültür turizmi açısından, bu turizmi Türkiye'de rahatlıkla gerçekleştirebileceklerini ifade ettik.

Hepsinden daha önemlisi, Akdeniz çanağı içerisinde, rakip ülkelerimiz içerisinde, Türkiye, en yeni otellere, en güleryüzlü ve misafirperver elemanlara sahiptir, kaliteli hizmet vardır; fiyat kalite orantısı fevkalade güzeldir. Hepsinden daha önemli bir şey söyleyeceğim -bu, bizim araştırmamız değil, Avrupa'daki tur operatörlerinin araştırmasıdır- Akdeniz çanağı içerisinde hijyenik yönden en temiz oteller, Türkiye'deki otellerdir ve otellerimizin, yüzde 90'ın üzerinde, temiz ve hijyenik olduğu, Avrupalı tur operatörleri tarafından da tescil edilmiştir; bununla da gurur duymamız gerekiyor.

Tabiî, bir şey daha var; Almanya'da ve Avrupa'da yaşayan "Avrupalı Türkler" dediğimiz arkadaşlarımız, çocuklarını, lütfen, Türkiye'ye göndererek tatillerini yaptırsınlar. Böylece, hem kendi köklerinden kopmamış olacaklar hem de başka ülkelere gidip, kendi kendilerine, Türkiye'yi görmedikleri için boşu boşuna hayıflanmayacaklar; Türkiye'yi görerek, Türkiye'nin varlıklarıyla, zenginlikleriyle, insanlığıyla, dışarıda, daha büyük gururlar duyabileceklerdir. Bunları da sizlere ifade etmek istiyorum.

Son olarak, hedeflerimizin gerçekleştirilmesi için, başta Sayın Başbakan olmak üzere, Başbakan Yardımcılarımız ve Bakanlar Kurulumuz, Parlamentomuz, sektör temsilcilerimiz, üniversitelerimiz, turizme her türlü desteği vermektedirler; bundan dolayı şükranlarımı sunuyorum. Turizm konusunda bugüne kadar emeği geçmiş olan, başta bütün bakanlarımıza -rahmetli olanlara Allah'tan rahmet diliyorum, hayatta olanlara şükranlarımı sunuyorum- ve...

BAŞKAN - Barlas Küntay da dahil.

TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) - Turizm Bakanlığının gelmiş geçmiş bütün personeline teşekkür ediyorum; çünkü, Türkiye'yi bugünkü hale getiren, o, göremediğimiz küçük küçük emeklerdir. Bu emekleri inkâr etmemiz hiçbir zaman doğru değildir ve bu dönemde de, turizme emeği geçen, yediden yetmişe, bize her türlü fikrî gönderme lütfunda bulunan, bizleri aydınlatan... Akıl akıldan üstündür, hiç ummadığınız kişiden, ummadığınız bir fikir çıkar ve Türkiye turizmine çok önemli katkılar sağlayabilir. Onun için, bizim, hiçbir komplekse kapılmadan, her türlü fikre, eleştiriye, tenkite açık olduğumuzu tekrar ifade ediyorum, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

Bu arada, ilk önemli adımı atan, 1979'daki Sayın Bakanımız rahmetli Barlas Küntay'ı da rahmetle anıyorum efendim.

TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) - Sayın Başkan, hepsini rahmetle andığım için...

BAŞKAN - Biliyorsunuz, sonra, siyasî hayatı bıraktı, turizme gönül verdi, gönüllerde tahta kurdu.

Efendim, teşekkür ediyorum; mesele anlaşıldı.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Bir Meclis Araştırması önergesi vardır; okutuyorum efendim:

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1. - Hatay Milletvekili Mehmet Şandır ve 28 arkadaşının, Ermenilerin 1915-1918 yılları arasında Anadolu'da Türklere karşı uyguladıkları zulüm ve katliamın araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/260)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ermenilerin 1915-1918 yılları arasında Anadolu'nun birçok yerinde Türk Milletine yaptıkları zulüm ve katliamların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci maddesi ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

  1- Mehmet Şandır (Hatay)

  2- Murat Sökmenoğlu (İstanbul)

  3- İsmail Köse (Erzurum)

  4- Nazif Okumuş (İstanbul)

  5- Ahmet Erol Ersoy              (Yozgat)

  6- Ali Gebeş (Konya)

  7- Cezmi Polat       (Erzurum)

  8- Nail Çelebi (Trabzon)

  9- Armağan Yılmaz          (Uşak)

10- Kürşat Eser (Aksaray)

11- Adnan Fatin Özdemir (Adana)

12- Nesrin Ünal (Antalya)

13- Mehmet Arslan       (Ankara)

14- Vahit Kayrıcı (Çorum)

15- Basri Coşkun (Malatya)

16- Osman Fevzi Zihnioğlu (Sakarya)

17- Orhan Şen (Bursa)

18- Süleyman Coşkuner (Burdur)

19- Yener Yıldırım        (Ordu)

20- Hasari Güler   (Adıyaman)

21- Mustafa Yaman      (Giresun)

22- Cemal Enginyurt     (Ordu)

23- Mehmet Kaya                       (Kahramanmaraş)

24- Hidayet Kılınç (İçel)

25- Metin Ergun (Muğla)

26- Hasan Kaya (Konya)

27- Nevzat Taner (Kahramanmaraş)

28- Lütfi Ceylan (Tokat)

29- Bekir Ongun (Aydın)

Gerekçe:

Ermenilerin Türklere yaptıkları mezalim ve katliamın en çok işlendiği yıllar, 1906-1918 yılları arasıdır. Bilindiği gibi bu dönem, Osmanlı Devletinin sırasıyla, Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları dönemlerine rastlamaktadır. Bu zaman dilimi içerisinde, Ermeniler önce Doğu Anadolu'nun büyük bir kısmını işgal etmiş olan Ruslar'la işbirliği yapmışlar ve Rus işgali altında bulunan yörelerde akla hayale gelmeyecek vahşet, mezalim, katliam ve soykırım gerçekleştirmişlerdir.

Ermeni komite ve çetelerinin masum ve savunmasız Türklere yaptıkları mezalim ve katliamı şu başlıklar altında sıralamak mümkündür:

Savaşa asker göndermiş, genelde kadın, çocuk ve yaşlıların bulunduğu köy ve kasabalarda, insanlıkla bağdaşmayacak katliam yapmak, evleri, ağılları, hayvanları ve ürünleri yakmak, kadın ve kız çocukların ırzına tecavüz, masum insanların burunlarını, kulaklarını ve çenelerini kesme, cesetleri parçalayarak ateşte pişirip, yakınlarına yemeleri için zorlama, cesetleri köpeklere yedirmeleri, mezarlıkların kazılarak defnedilmiş olanların dışarı atılmaları, hamile kadınların karınlarından süngülenmesi ve rahimlerinden bebeklerinin çıkarılması, cami ve türbeleri tahrip ve tahkir etme, resmî binaları yakma, cepheden yaralı dönen askerlerin akla gelmeyecek işkencelerle vahşice öldürülmesi...

İnsanlık dışı bu vahşet ve mezalimin, soykırımın belgeleri, bugün arşiv ve kütüphanelerdedir. Türk Milletinin bu vahşet ve mezalimi, insanlık için utanç verici bu çirkinlikleri unutması mümkün değildir!.. Dünya kamuoyu bu soykırımı görmezlikten gelemez. Bunun aksi, insanlık hukukunu zedeler.

Ermeni propaganda ve terör odaklarının, büyük "20 nci Yüzyılın ilk soykırımı" diye ilan ettikleri, çarpıttıkları olayların, asılsız iddialarının gerçek yüzü Türk ve dünya arşivlerinde bulunan belgelerdedir. Ermenilerin soykırım iddiaları asılsız olup, hiçbir ilmî belgeye dayanmamaktadır. Ermenilerin asılsız iddialarının arkasında, hayalî istek ve arzuları yatmaktadır. İddialar tamamen siyasîdir.

Ermeni komite ve çetelerinin Türk insanına yaptığı mezalim ve soykırımı arşiv belgeleri ışığında ortaya koymak, bu konudaki teksesliliği ortadan kaldırmanın ve Ermenilerin mahut iddialarının asılsızlığını dünya kamuoyuna göstermenin şüphesiz en gerçekçi yoludur.

Savaş günlerinin güçlükleri, ağır iklim şartları, salgın hastalıklar, yakıt, gıda, ilaç ve diğer imkânların yetersizliği, bunun tabiî sonucu olan ölümler, yalnız, Ermeniler için değil, Türkler için de ve üstelik de daha fazlasıyla geçerlidir.

Ermeni milletini kötülemek, bir kavmi kin ve nefret duygularıyla karalamak, olayların cereyan ettiği tarihlerde devlete isyan eden Ermeni komite ve çetelerini, Rus ordusu saflarında yer alan Ermeni gönüllü alaylarının yaptıkları vahşet ve mezalimi, soykırımı bugün bütün Ermeni milletine mal etmek gibi bir art niyetimiz asla olamaz.

Türk olarak, kan davası gütmek, cinayetler işlemek ve intikam almak, tarihî şeref ve asaletimize de yaraşmaz. Ancak, hakikatleri ortaya koymak, bu konudaki teksesliliği ortadan kaldırmak, yerine getirilmesi gereken tarihî ve millî bir sorumluluk olduğu kadar, aziz şehitlerimize ödememiz icap eden bir manevî borç ve sorumluluktur.

Tarihî gerçekleri görmezlikten gelen, Ermenilerin asılsız iddialarına arka çıkan, destek veren devletler, dünya milletleri ve insanlık tarihi önünde kendilerini mahkûm ettiklerini, tarihin siyasî istismar vasıtası olarak kullanılmasında çok ciddî bir mesuliyet yüklendiklerini bilmelidirler.

Ermeni iddialarına destek verenler, bu yanlış ve tek taraflı politikalardan vazgeçmeli ve milletlerarası siyaset sahnesinde hak ve hukukun, dostluk ve barışın, kısacası ahlakî unsurların hâkim olduğu dürüst ve seviyeli bir politika sergilemelidirler.

Ermenilerin, tarihte savunmasız Türklere yaptıkları mezalim, soykırım şartlarını bütünüyle taşımaktadır.

TBMM tarafından araştırılması faydalı olacaktır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündeme yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup, oylarınıza sunacağım:

D) Tezkereler ve Önergeler

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/997)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 11.02.2002 tarih ve 98 sayılı kararıyla Türkiye-Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulması uygun mütalaa edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, anılan dostluk grubunun kurulması Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                        Mustafa Murat Sökmenoğlu

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                 Başkanı Vekili

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Oylamaya geçtim ve "kabul edenler" dedim efendim.

Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu  (2/94, 2/232, 2/286,  2/307, 2/310, 2/311,  2/325,  2/442,  2/449) (S. Sayısı: 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşülmesine devam ediyoruz.

3. - 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu  Raporu  (1/956,  2/878,  2/880,  2/882,  2/883, 2/884) (S. Sayısı: 825) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerini aldı.

Hükümet?.. Burada.

2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, 2 nci maddeyi oylarınıza sunarken, karar yetersayısı...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Söyledik efendim. İstirham ederim... Yapmayın!..

Karar yetersayısı istenmişti.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Kaç dakika ara vereyim?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Ne yapayım efendim, karar yetersayısı istediler.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Karar yetersayısı yok mu efendim?

BAŞKAN - Efendim, olsa yapar mıyım?!

10 dakika mı vereyim?..

10 dakika ara veriyorum.

                           

(1) 825 S. Sayılı Basmayazı 6.3.2002 tarihli 70 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

Kapanma Saati: 16.40

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 16.55

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Mehmet BATUK (Kocaeli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 71 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

825 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/956, 2/878,2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S. Sayısı : 825) (Devam)

BAŞKAN -  Komisyon ve Hükümet yerlerinde.

Tasarının 2 nci maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Oylamayı tekrarlamadan önce, kanun teklifinin sahibi Sayın Ayaydın, Plan ve Bütçe Komisyonunda olduğunu ifade eden bir pusula gönderdi; ben de biliyorum, diğer arkadaşlarımız da Plan ve Bütçe Komisyonunda; ama, artık, gitmeyin, bu işi bitirelim.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 1319 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 2. - a) Emlak vergisi mükellefleri tarafından en son verilmiş bulunan emlak vergisi beyannameleri belediyelerce muhafaza edilir ve bu Kanuna göre ilgili belediyelerce yapılacak tarhiyat sırasında, bina veya araziye ilişkin olarak bu beyannamelerde yer alan bilgiler dikkate alınır.

b) Köylerde bulunan bina ve araziye ilişkin olarak 1998 yılı genel beyan döneminde muhtarlar tarafından doldurulup belediyelere teslim edilen köy kıymet beyanı defterleri ilgili belediyelerce muhafaza edilir. Köy kıymet beyanı defterlerinde kayıtlı bina ve arazilerin vergi değerlerinin tespiti gereken hallerde belediyeler, 29 uncu maddeye göre gerekli tespiti yapar ve ilgililere bildirir.

BAŞKAN - Efendim, 3 üncü madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Konuşmacıyı değiştirdik efendim; Grubumuz adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer konuşacak.

BAŞKAN - Şeref Malkoç Bey vardı; onun yerine, şimdi, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer konuşacak.

Buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı tasarı üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Görüşülmekte olan tasarının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Tasarının 3 üncü maddesi, Emlak Vergisi mükelleflerinin en son vermiş oldukları Emlak Vergisi beyannamelerinin, belediyelerce muhafaza edilmesiyle ilgili bir maddedir. Tabiî, burada, Emlak Vergisi hukukumuzda daha önce beyan esası vardı. Beyan esasında, mükelleflerin sübjektif değerlendirmeleri çerçevesinde farklı farklı rakamlar ortaya çıkıyor, aynı değerde olan binalar, araziler veya arsalar çok farklı şekillerde beyan ediliyordu ve bu da, bir vergi adaletsizliğine sebebiyet veriyordu. Daha sonra, asgarî beyan esası getirildi. Bu asgarî beyan esasında, takdir komisyonlarınca, vergiye tabi gayrimenkullerin, arazilerin, arsaların veya binaların birim fiyatları belirlendi, asgarî birim fiyatları belirlendi ve binalarda asgarî inşaat maliyet bedelleri belirlenerek, bu beyannamelerde asgarî bir beyan matrahı ortaya çıktı; yani, asgarî beyan matrahını beyan etmeyen mükelleflere cezalı tarhiyat yapıldı. Dolayısıyla, burada, bir noktada, sübjektif yaklaşımların ortadan kaldırılması, vergi matrahlarının belirlenmesinde adaletin sağlanması adına asgarî beyan esası getirilmişti. Dolayısıyla, orada, en az beyan edecekleri matrahı, mükellefler, o birim fiyatlarına göre belirliyor ve artık, kendi gayrimenkulünün rayiç bedeli üzerinden bir beyanı, asgarî beyan miktarından az olmamak şartıyla, beyan ediyor ve bunun üzerinden vergisi alınıyor, tarh ediliyordu.

Beyan dönemleri dört yıllıktı. En son 1998 yılında verildi, 2001 yılında sona erdi. 2002 yılının mayıs ayına kadar yeni beyanlar verilecekti; ancak, şu anda, bu tasarıyla beyan esası kaldırılıyor, bildirim esası getiriliyor. Bu bildirim esası ile asgarî beyan sisteminin arasında ne gibi bir fark var diye sorduğumuzda, aslında, yine, arsaların, arazilerin veya diğer gayrimenkullerin, binaların asgarî birim değerleri ve birim maliyet değerleri yine komisyon tarafından belirlenecek. Bu komisyonların belirlemiş olduğu değerler üzerinden, 3 üncü maddeye göre, mükelleflerin belediyelere vermiş olduğu son beyannamelerdeki değerler dikkate alınarak, -yani, gayrimenkullere ilişkin değerler dikkate alınarak- belediyelerce -yani, idarece- tarhiyat yapılacak, bu tarhiyatlar da mükelleflere bildirilecek ve böylece ödenecek. Yani, burada, bir noktada, en son verilen -yani, 1998'de- veya daha sonra mükellefiyeti gerektiren, vergiyi doğuran olayların oluşmasıyla, arsaların, arazilerin veya arazinin arsaya dönüşmesiyle veya arsalar üzerine bina yapılmasıyla meydana gelen değişikliklerden dolayı 1998'den sonra verilmiş beyanlar da en son beyanlar olarak belediyelerde mahfuz olduğu için, bu beyannameler üzerinden tarhiyat yapılması esası getiriliyor.

Şimdi, burada, asgarî beyanda tespit edilen -yani, tespit komisyonlarının, takdir komisyonlarının tespit etmiş olduğu- birim değerlere yine başvurulacak; fakat, burada, herhalde, yeniden bu takdir komisyonları oluşturulacak, bu komisyonlar belirlemiş oldukları birim değerleri ilgili yerlere tebliğ edecekler, muhtarlıklara -mahalle muhtarlıklarına veya köy muhtarlıklarına- ticaret odalarına, ziraat odalarına bildirecekler imza karşılığında ve bu tarhiyatla ilgili olan idare, bu birim fiyatlara göre yeniden tarhiyat yapacak.

Ancak, daha önceki beyannamelerde de, gerçekten, vergi adaletini zedeleyen beyanlar vardı. Şimdiden sonra olacak mı; yine olabilir; çünkü, birim değerleri komisyonlar tarafından belirlenirken; mesela, sokak, cadde, binalar için dikkate alınıyor, mahalleler dikkate alınıyor. Aynı sokakta bulunan gayrimenkullerin, aslında, yan yana olmasına rağmen, birinin köşe başında olması veya köşe başında olan bir binanın, bir apartmanın katları arasında, sokağa bakan, caddeye bakan daireleri arasında veya katların manzara irtifakının dahi bu katların değerlerini değiştirdiğini dikkate alırsak, yine, bir noktada, aslında, mükelleflerin dürüst beyan vermesi noktasında bir düzenlemenin getirilmesi daha uygun olurdu diye düşünüyorum; çünkü, aynı binanın aynı katında bulunan iki dairenin daha önceki beyanında -aynı vasıfta olmasına rağmen daireler, gayrimenkuller- mesela, mükellefin biri üçüncü sınıf olarak beyan etmiştir... Yani, betonarme, 150 metrekare, 125 metrekare dolayındaki bir gayrimenkulün, bir dairenin asgarî beyan değeri 1998'de 600 000 000 dolayında çıkıyordu; ama, bitişiğindeki, aynı vasıfta olan dairenin sahibi mükellef, daha dürüst bir yaklaşımla, dairesini birinci sınıf veya lüks bina olarak telakki ettiğinden, aynı vasıfta olmasına rağmen, onun değeri 2 milyar olarak beyan edilmişti, asgarî değer 2 milyar olarak çıkmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Geçer, toparlayın lütfen efendim.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Şimdi, bu beyanlara dayanılarak yapılacak tarhiyatlarda, yine bu mükellefler arasındaki vergi adaletsizliği bu matrahlar üzerine bindirileceği için veya bunların beyan ettiği değerlere veya vasıflara göre -yani, birinci sınıf bina, ikinci sınıf bina, yığma, betonarme, taş binalar veya arazilerde sulak, çorak veya taban araziler gibi- onların beyanları esas alınarak idarece yeni tarhiyatlar yapılacağı için, yine, matrahlar farklı farklı oluşacak ve dolayısıyla, burada, dürüst davranan mükellefin aleyhine bir vergi adaletsizliği olacak diye düşünüyorum.

Aslında, burada yeni bir denetim getirilerek, yeni yaptırım getirilerek, gerçeğe aykırı beyan verenlerle ilgili, ilgili dairelere veya idarelere yetkiler vererek, bir denetim mekanizması kurulup, yeni, gerçeğe daha uygun bir beyan alınarak, bundan sonra, o beyanlar üzerinden bildirim esasına göre tarhiyatların yapılmasının daha adil olacağı kanaatindeyim; ama, eski beyanlara dayalı yapılacağı için, burada, yine vergi adaleti sağlanmayacak diye düşünüyorum; ancak, beyan esası da kaldırıldığından, mükelleflerin beyanname verme külfetinden kurtulmaları, mükellefler için bir avantaj olacak diye düşünüyorum.

Tasarının, tabiî, kamu kaynaklarının artırılması noktasında bir gerekçeyle getirildiğini düşünerek, yine, çıkacak yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum.

BAŞKAN - Efendim, ikinci söz, Adalet ve Kalkınma Partisinde.

Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının 3 üncü maddesiyle ilgili kanuna eklenen ek madde 2'de "a) Emlak Vergisi mükellefleri tarafından en son verilmiş bulunan Emlak Vergisi beyannameleri belediyelerce muhafaza edilir ve bu Kanuna göre ilgili belediyelerce yapılacak tarhiyat sırasında, bina veya araziye ilişkin olarak bu beyannamelerde yer alan bilgiler dikkate alınır.

b) Köylerde bulunan bina ve araziye ilişkin olarak 1998 yılı genel beyan döneminde muhtarlar tarafından doldurulup belediyelere teslim edilen köy kıymet beyanı defterleri ilgili belediyelerce muhafaza edilir. Köy kıymet beyanı defterlerinde kayıtlı bina ve arazilerin vergi değerlerinin tespiti gereken hallerde belediyeler, 29 uncu maddeye göre gerekli tespiti yapar ve ilgililere bildirir" denilmektedir.

Her halükârda, binalar ve emlak için burada yeni bir değerlendirme söz konusudur ve bu değerlendirmenin neticesinde de o binanın veya emlakin sahibine mutlaka bir vergi gelecektir. Dolayısıyla, vatandaşımız, binasından  ve sahip olduğu emlakinden dolayı bir vergi ödemekle karşı karşıya kalacaktır.

Ancak, burada, sizlerle, 1978 yılında yazmış olduğum ve bu konuya tıpa tıp uyan, hatta, iktidarın bugünkü icraatlarına tıpa tıp uyan bir şiirimi paylaşmak istiyorum:

İktidardan bu millete hediye,

Vergi gider, zulüm gider, zam gider!

Ne şifa, ne derman bekleme sakın,

Şifa gitmez, derman gitmez, zam gider!

Geçilmez yolların kirli tozundan,

Elbise dikildi kaput bezinden,

Gurbete açılan gencin izinden,

Selam gitmez, kelam gitmez, zam gider!

 

Köylünün tarlada mahsulü kalsa,

Ekse, biçse de hep taş-toprak alsa,

"Aman yardım" diye yanıp yalvarsa,

Gübre gitmez, ilaç gitmez, zam gider!

 

Rastlanır oldu çok dilencilere,

Dayanılır mı hiç bu sancılara,

Kuş uçmaz köyünde öğrencilere,

Kalem gitmez, defter gitmez, zam gider!

İktidarı, biraz da vergiden, zamdan uzak millete hizmet etmeye davet ediyor; bu kanun maddesinin de ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ünal, teşekkür ediyorum. Mesaj yerine gitmiştir.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - İnşallah!..

BAŞKAN - İnşallah tabiî... Efendim, temenni edelim biz de... Kötü niyet yok. Biraz, gri görmeye alışalım; siyah-beyaz yanlış.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hayır, biz de gitsin istiyoruz.

BAŞKAN - Söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen de.

Buyurun.

DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşadığımız bu dönemde, maalesef, yine cumhuriyet tarihimizde hiç görülmemiş bir vergi artışına şahit oluyoruz. Gerçekten de, 57 nci hükümet döneminde, hem her şeye vergi konulduğu gibi hem de mevcut vergiler çok yüksek oranlara çekilmiştir. Özellikle emlak vergileri öylesine artırılmıştır ki, milletimiz inanılmaz ölçüde sıkıntıya girmiştir. Örneğin, Ankara'nın Kennedy Caddesinde bulunan gayrimenkullerin emlak vergileri 1998'e kıyasla yüzde 14 000 oranında, yani, 14 kat artırılmıştır.

Bu arada her şeye vergi konulduğundan söz edince, az önce bu kürsüden konuşan Değerli Turizm Bakanımız Sayın Taşar dediler ki: "Turizmcilerimizin rekabet gücünün kısılmaması gerekir." Son günlerde de Maliye Bakanlığımızın bir çalışma içerisinde olduğunu söylediler. İnşallah, turizmcilerimizin rekabet gücü kesilmez; çünkü, aldığımız duyumlara göre -bir Antalya Milletvekili olarak söylemek zorundayım- turistlere konaklama vergisi getirileceği söyleniyor. İnşallah, böyle bir vergi gelmez; çünkü, zaten KDV'nin yüksek olması nedeniyle turizmcilerimiz, yüzde 8, yüzde 10 civarında KDV ödeyen İspanya, Yunanistan, İtalya gibi ülkelerle yarış yapamıyor, rekabet edemiyor. İnşallah, böyle bir konaklama vergisi de gelmez.

Değerli milletvekilleri, esasen, 1998'den bu tarafa enflasyon oranları da, devalüasyon oranları da fevkalade yüksek oranda artmıştır. Örneğin, bu hükümet döneminde, son iki yılda, Türk parası Belarus Rublesi karşısında 898 kat değer yitirmiştir. Yani, 2000 yılı ocak ayında 1 Türk Lirasıyla 1 Belarus Rublesi alınabiliyor iken, bugün ancak 898 Türk Lirasıyla bir Belarus Rublesi alınabiliyor.

Değerli milletvekilleri, düşünebiliyor musunuz, benim bu söylediğim rakamlar, Ocak 2000 ile Ocak 2002 tarihli Resmî Gazetelerden alınmıştır. İki yıllık süreç içerisinde Türk parası 898 kat değer yitirmiştir. İnşallah, bu durum düzeltilir.

Diyeceksiniz ki, bundan daha kötüsü yok mu; var değerli milletvekilleri. Değerli Hocamız Profesör Doktor Sayın Şükrü Kızılot dünkü yazısında açıklamış, "halimize şükredelim. Türkiye'den daha kötü durumda olan ülkeler de var" demiş. Gerçekten de yazısına baktığımızda, Vanuatu, Cape Verde, Kiribati, Samoa, Lesotho, Bangladeş, Zambiya, Uganda, Sudan, Kamboçya, Tanzanya, Mozambik, Sierra Leone, Kongo, Etiyopya, Afganistan, Cibuti ve Somali gibi ülkelerin ekonomileri Türkiye'nin ekonomisinden daha kötü durumdaymış. Sayın Kızılot, herhalde, burada, Türkiye'yi bu hale getirenlerle dalga geçiyor, yoksa, Türkiye'nin, haritada dahi yerini bulamadığımız, göremeyeceğimiz bu ülkelerle mukayese edilmesi mümkün değildir; çünkü, Türkiye Cumhuriyeti, iki cihan devletidir, çok büyük bir devlettir, çok büyük bir millettir, geçmişte çok büyük imparatorluklar kurmuştur.

Değerli milletvekilleri, üzerinde söz aldığım tasarının 3 üncü maddesinde düzenlenen husus belediye sınırları içerisinde bulunan gayrimenkullerle ilgili emlak vergi beyannamelerinin belediyede muhafaza edileceği, köylerde ise, köy kıymet beyanı defterlerinin ilgili belediyelerde muhafaza edileceğidir; tarhiyatta ise, eğer gayrimenkul belediye sınırları içerisindeyse emlak vergi beyannamelerinin esas alınacağı, köylerde ise 29 uncu madde gereğince ilgili belediyeler tarafından tespit yapılacağı düzenlenmiştir.

Değerli milletvekilleri, emlak vergilerinin fevkalade yüksek oranlarda tecelli etmesi ve Yüce Milletimizin bu konuya hassasiyet göstermesi üzerine, konuyu inceledim. Gerçekten de bütün çağdaş ülkelerde emlak vergilerine ilişkin düzenlemelerde şöyle bir husus söz konusudur: Çok kazanandan yüksek oranda, az kazanandan düşük oranda vergi alınması gibi, yalnızca bir konutu olandan ya hiç vergi alınmamakta ya da çok cüzi miktarda vergi alınmaktadır. Buna mukabil, fazla sayıda gayrimenkulü bulunanlardan ise, yüksek oranlarda ve yüksek miktarlarda vergi alınmaktadır yabancı ülkelerde. Maalesef, Türkiye'de, ne daha önceden ne de şimdi yapılan düzenlemede bu şekilde bir değişikliğe gidilmiştir. Gerçekten başını sokacak bir evi olan ya da kanunumuzun deyimiyle, kendi haline münasip bir evi olan vatandaşa emlak kralıyla aynı muamelenin yapılması adalete de sosyal devlet ilkelerine de aykırıdır. Aynı şekilde, birçok arsası bulunan ve fakat dört yıldan daha fazla bir süre elinde olması hasebiyle vergilendirilmeyen bu arsalardan hiç vergi alınmayıp da yattıkları yerden kazanç sağlayanların ödüllendirilip, başını sokacak bir evden emlak vergisi alınmasının, hele hele diğerleriyle aynı oranda alınmasının hakkaniyete aykırı olduğu kanaatindeyim.

Ben, bu duygularla, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Çelen, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 3 adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutacağım, aykırılıklarına göre de işleme tabi tutacağım.

Yalnız, sayın milletvekilleri, bu tasarı açık oylamaya tabidir; yani 184'e... Malumaten arz ederim.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesiyle değiştirilmek istenen ek 2 nci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                        Sefer Ekşi

                                            Kocaeli

"a) Emlak vergisi mükellefleri tarafından en son verilmiş bulunan emlak vergisi beyannameleri belediyelerce muhafaza edilir ve bu kanuna göre ilgili belediyelerce yapılacak tarhiyat sırasında, bina ve araziye ilişkin olarak bu beyannamelerdeki bilgilere göre işlem yapılır."

TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Ne için?

TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) - Sayın Çelen'in konuşmasıyla ilgili.

BAŞKAN - Tabiî, hükümet her zaman, istediği zaman söz alabilir; ama, müsaade ederseniz, önergelerden sonra vereyim.

İkinci önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesiyle değiştirilmek istenen ek 2 nci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                                        Sefer Ekşi

                                            Kocaeli

"a) Emlak vergisi mükellefleri tarafından en son verilmiş bulunan emlak vergisi beyannameleri ilgili belediyeler tarafından muhafaza edilir ve bu kanuna göre yapılacak tarhiyat sırasında, bina veya araziye ilişkin olarak bu beyannamelerdeki bilgilere göre işlem yapılır."

BAŞKAN - Bu son okutacağım önerge en aykırı önergedir; okutup, işleme tabi tutacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesiyle değiştirilmek istenen ek 2 nci maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                        Sefer Ekşi

                                            Kocaeli

"b) Köylerde bulunan bina ve araziye ilişkin olarak 1998 yılı genel beyan döneminde muhtarlar tarafından doldurulup belediyelere teslim edilen köy kıymet beyanı defterleri ilgili belediyeler tarafından muhafaza edilir. Köy kıymet beyanı defterlerinde kayıtlı bina ve arazilerin vergi değerlerinin tespiti gereken hallerde belediyeler, 29 uncu maddeye göre gerekli tespiti yapar ve ilgili köy muhtarlarına bildirir."

BAŞKAN - Komisyon diyecektim; ama, Sayın Ekşi...

SEFER EKŞİ (Kocaeli) - Önergelerimi geri çekiyorum efendim.

BAŞKAN - Çekiyorsunuz... Üçünü birden...

SEFER EKŞİ (Kocaeli) - Evet.

BAŞKAN - Çektiler efendim...

Sayın Taşar, buyurun.

TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) - Efendim, biraz önce, değerli konuşmacımız, milletvekili arkadaşımız, konaklama vergisi ihdas edileceğini belirttiler.

BAŞKAN - Sayın Çelen, size cevap veriyorlar.

TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) -  Böyle bir konu, Mahallî İdareler Yasa Tasarısı İçişleri Komisyonunda görüşülürken, alt komisyonda, konaklama vergisi alınması -yüzde 1 oranında- kabul edilmişti. Bilahara, İçişleri Komisyonunun komisyon toplantısında bu husus bertaraf edilmiştir. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna bu yasa tasarısı indiğinde, yüzde 1 oranında konaklama vergisi orada olmayacaktır. Meclis Genel Kurulunda da, tekrar, herhangi bir kimse önerge verip de bunu Meclis kabul etmezse... Zaten, şu anda, Meclis Genel Kuruluna inecek yasa tasarısında konaklama vergisi yoktur. Turizm Bakanlığı olarak da bu konaklama vergisine şiddetle karşı olduğumuzu ve turizme sekte vuracağını belirttiğimizi, daha önce belirttim; şimdi, yine, tekraren belirtiyorum.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum...

SALİH ÇELEN (Antalya) - Ben bunları biliyorum; ama...

BAŞKAN - Efendim, mesele anlaşıldı... İstirham edeyim...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Karar yetersayısı var mı Sayın Başkan?

BAŞKAN - Üçüncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Başkan, oylamaya geçtikten sonra söylediniz... Bu işi 4'te yapalım; hakkınız mahfuz...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - 5'te yapalım...

BAŞKAN - Pazarlık edin...

Efendim, 4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 1319 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 20. -  a) Emlak vergisi mükellefleri, 2001 yılı bina, arsa ve arazi vergisi tarhına esas olan vergi matrahlarının aynı yıla ait yeniden değerleme oranında artırılması sonucu bulunacak tutarlar üzerinden, 8 ve 18 inci maddelerde yazılı vergi oranlarına göre hesaplanan tutarın yarısı kadar tahakkuk ettirilecek emlak vergisini, 2002 yılına ait bina, arsa ve arazi vergisinin birinci taksiti olarak, aynı yılın Mart, Nisan ve Mayıs ayları içinde öderler.

2001 yılında ortaya çıkan ve vergi değerini tadil eden nedenlerle mükellefiyeti 2002 yılında başlayan mükellefler ise 1998 yılı genel beyan dönemine ilişkin olarak asgari ölçüde takdir olunan arsa ve arazi birim metrekare değerleri ile 2001 yılına ait bina metrekare normal inşaat maliyet bedeli dikkate alınarak bulunan asgari beyan değerinin 2001 yılına ait yeniden değerleme oranında artırılmış tutarları üzerinden, 8 ve 18 inci maddelerde yazılı vergi oranlarına göre hesaplanan tutarın yarısı kadar tahakkuk ettirilecek emlak vergisini, 2002 yılına ait emlak vergisinin birinci taksiti olarak aynı yılın Mart, Nisan ve Mayıs ayları içinde öderler.

b) 2002 yılında yapılacak genel beyana esas olmak üzere 2001 yılında yapılmış olan arsa ve arazilere ait asgari ölçüde birim değer tespitlerine ilişkin takdir kararları, takdir komisyonlarınca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içinde incelenerek, arsa ve arazilerin takdir işleminin yapıldığı tarihteki asgari ölçüde birim değerleri yeniden takdir edilmek suretiyle  karara bağlanır. Bu kararlar hakkında,  Büyükşehir Belediyesi bulunan illerde 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b) fıkrasının  ikinci bendi hükmü uygulanır.

Takdir kararlarından; arsalara ait olanlar, takdirin ilgili bulunduğu il ve ilçe merkezlerindeki ticaret odalarına, ziraat odalarına ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile belediyelere, araziye ait olanlar ise il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odaları ile belediyelere imza karşılığında verilir. Kendilerine karar tebliğ edilmiş bulunan daire, kurum, teşekkül ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları 30 gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler. Vergi mahkemeleri nezdinde açılan davalar hakkında 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b)  ve (c) fıkraları uygulanır.

c) 2002 yılına ait emlak vergisi, mükellefler tarafından belediyelere en son verilmiş bulunan emlak vergisi beyannamelerinde yer alan bilgiler ile 2002 yılı genel beyan dönemi için (b) fıkrasına göre takdir komisyonlarınca tespit edilerek kesinleşen arsa ve arazi birim metrekare değerleri ve bu yıla ait bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri dikkate alınarak 29 uncu maddeye göre bulunan vergi değeri üzerinden, ilgili belediyelerce 2002 yılının Kasım ayı içinde hesaplanan vergiden, (a) fıkrasına göre birinci taksit olarak tahakkuk ettirilen vergi mahsup edilerek, kalan kısım 2002 yılının Kasım ayı içinde tarh edilir ve ikinci taksit olarak ödenir. 2002 yılı için hesaplanan emlak vergisi, birinci taksit olarak tahakkuk ettirilen vergiden az ise aradaki fark, verginin ödenmiş olması halinde mükellefin diğer vergi borçlarına mahsup edilir, vergi borcunun bulunmaması halinde ise mükellefe red ve iade olunur. Vergi   ödenmemişse tahakkuktan terkin edilir.

Bu madde hükmüne göre tarh olunan vergiler mükellefe tebliğ olunmaz ve tahakkuk eden vergiler mükellefe bir yazı ile bildirilir.

Bu maddenin yürürlük tarihinden önce 2002 yılı genel beyan dönemi ile ilgili olarak emlak vergisi beyannamesi vermek suretiyle adlarına vergi tahakkuk ettirilen mükelleflerin vergileri, bu madde hükmüne göre tahakkuk ettirilecek vergiler dikkate alınarak düzeltilir.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. "

BAŞKAN -Efendim, çerçeve 4 üncü maddenin geçici 20 nci maddesini görüşmeye açıyorum.

Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz; buyurun.

SP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım; özellikle, günlerden beri ikmal edip bitiremediğimiz bu kanun tasarısı için, bir talihsizliktir diye ifade etmek istiyorum; çünkü, Maliye Bakanımızın, arkadaşlarımızın ve mükelleflerin, ısrarla, bu konuda bin an evvel ortaya çıkacak neticeyi bekledikleri hepinizin malumudur; çünkü, özellikle, bu kanunla ilgili, Vergi Usul Kanunu ve diğer kanunların hepsi, her yönden, Emlak Vergisi Kanununun bir an evvel çıkması ve bu çıkan kanun muvacehesinde, mart, nisan ve mayıs aylarında vergilerini ödemek üzere, mükelleflerin bunu takip ettiği, yine hepimizin malumudur.

Değerli arkadaşlarım, dünyanın bütün ülkelerinde, özellikle de geçmişimizde, Osmanlı döneminde, bu verginin alındığı ve özellikle, canlı bir şekilde devam ettiği hepimizin malumudur.

Aslında, beyana tabi olduğu içindir ki, mükellefe, o dönemlerde fazla ağır gelmemiştir; ama, bu değerlendirme dönemi ortaya çıktığı takdirde, ortaya çıkacak netice, yine hepimizin malumudur ki, takdiri kıymetle ilgili olan kurumlar, özellikle valinin tayin ettiği bir veya birkaç takdir kıymeti yapacak heyet, İstanbul gibi 15 milyona tırmanmış bir şehirde milyonlarca gayrimenkulün değerini nasıl tayin edecekler, buna akıl erdirmek mümkün değildir. Yani, yüzlerce de komisyon kursanız, bunun altından çıkması mümkün değildir. Bir de bunun itirazlarını düşünün. Öyle bir gaile ortaya çıkacak ki, bunun altından kalkmak mümkün olmayacaktır. Onun için, yani, abesle iştigal ediyoruz gibi bir endişenin içindeyiz. Ne yapıp yapıp, gene, bu mahzurları bertaraf edecek tedbirleri almak zaruretiyle karşı karşıyayız. Tabiî, bir tarafta mahzurlar var, bir tarafta zaruretler var; "zaruretler mahzurları mubah kılar" hükmünden de hareket etsek, bunun altından çıkmak fevkalade zordur diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, emlak üzerinden alınmakta olan bu verginin en önemli sorunu, değerlendirme; bir başka ifadeyle, emlakin, vergiye tabi tutulacak. kıymetinin belirlenmesi olmuştur.

Emlak Vergisinde beyan sisteminin uygulandığı 1972 yılından bu yana, mükellefler, genellikle, gayrimenkullerin değerlerini rayice nazaran düşük gösterme eğilimi içine girmişlerdir. Bu durum, vergi hâsılatını azaltmış ve vergide adalet ilkesini zayıflatmıştır; ama, onun karşısına koyduğumuz yeni tedbirler de, yine, her iki tarafı da memnun etmeyecek bir duruma girmiştir.

Beyan sisteminde görülen aksaklıklar dikkate alınarak, Emlak Vergisinde bina, arsa ve araziler için asgarî beyan sistemine geçilmiş ve mükelleflerin bina, arsa ve arazileri için beyan edecekleri değerlerin, idarece tespit edilen miktardan az olmaması sağlanmıştır; ancak, bugüne kadar yapılan uygulama göstermiştir ki, genelde, mükelleflerin beyan ettikleri rayiç değerleri, ilan edilen asgarî metrekare değerler veya asgarî bina inşaat birim metrekaresi maliyet bedelleri esas alınarak, asgarî beyan değeri civarında kalmıştır. Dolayısıyla, çok sınırlı sayıda mükellef grubu, sahip olduğu taşınmazların gerçek değeri üzerinden vergi öderken, mükelleflerin büyük bir bölümünün de asgarî beyan değeri üzerinden vergi ödemeleri adaletsizliklere yol açmıştır.

Ayrıca, büyük bir kısmını emekli, ücretli, dar ve orta gelirli gruba mensup kişilerin oluşturduğu emlak vergisi mükelleflerinden dört yılda bir beyanname alınması, mükellef için de külfet oluşturmaktadır.

Emlak Vergisi Kanununda yapılan değişikliklere uyum sağlamak için, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 74 üncü maddesi (b) ve (c) fıkralarında ibare değişikliği yapılmaktadır.

Beyan sisteminin kaldırılmasına paralel olarak, Emlak Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde "beyana" ilişkin olarak ibare değişikliği yapılmaktadır.

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununda yapılan değişikliklere paralel olarak, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı tarifenin "Tapu İşlemleri" başlıklı bölümünün 13/a bendinin üçüncü paragrafı ile 20/a bendinde ve aynı tarifenin "Kadastro ve Tapulama İşlemleri" başlıklı bölümünün sonunda yer alan hükümde ibare değişiklikleri yapılmaktadır.

1319 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiş ve "Emlak Vergisi mükellefleri, 2001 yılı bina, arsa ve arazi vergisi tarhına esas olan vergi matrahlarının aynı yıla ait yeniden değerleme oranında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ OĞUZ (Devamla) - 1 dakikada bitireceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyursunlar efendim.

ALİ OĞUZ (Devamla) - "...yeniden değerleme oranında artırılması sonucu bulunacak tutarlar üzerinden, 8 ve 18 inci maddelerde yazılı vergi oranlarına göre hesaplanan tutarın yarısı kadar tahakkuk ettirilecek Emlak Vergisini, 2002 yılına ait bina, arsa ve arazi vergisinin birinci taksiti olarak, aynı yılın mart, nisan ve mayıs ayları içinde öderler.

1.1.2002 tarihinden önceki dönemlerde meydana gelen vergiyi doğuran olaylar nedeniyle bu tarihe kadar mükellefiyetini tesis ettirmemiş bulunan bina ve arazi vergisi mükelleflerinin bildirimde bulunmak suretiyle, mükellefiyetlerini tesis ettirmeleri ve 1986-2001 yıllarına ilişkin olarak idarece tarh ve tahakkuk ettirilecek vergilerini her yıl için ayrı ayrı yüzde 50 fazlasıyla 2002 yılı mayıs ayı sonuna kadar ödemeleri halinde, 1986 yılından önceki vergilendirme dönemlerine ait Emlak Vergileri aranmaz" hükmünü de getirmiştir.

Memleketimiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım efendim. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum  Sayın Oğuz.

Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisinde.

Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin, buyursunlar efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 825 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda değişiklik yapan kanun tasarısı üzerinde, AK Partinin görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım.

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısının görüşülmesi söz konusu olduğu anda, dağıtılan bu kitapçığı aldım. Sadece bir milletvekili, milletin vekili olarak değil, bir vergi mükellefi, bir vatandaş ve bir hukukçu olarak, bunu, gerekçesiyle -hükümet gerekçesi, komisyon gerekçesi- komisyonda muhalefet şerhi koyan arkadaşların düşünceleri ve kanun maddeleriyle birlikte -samimî olarak ifade ediyorum- defeatla okudum. Okudum; ama, bir vatandaşa, bir seçmene, bir mükellefe, bunu, asgarî ölçülerde anlatacak kadar meseleyi hazmettiğimi ifade edemem. Nasıl bir kanun ki, bir madde, benim şu anda üzerinde konuştuğum madde, iki sayfa, iç içe girmiş, buradaki cümlelerin bir kısmı başka maddede, başka fıkrada, orada burada; âdeta isteyerek, bilerek, anlaşılmaz bir kanun bugün huzurumuza getirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, yasalarda deniliyor ki, hukukun temel prensibi; "kanunu bilmemek suç değildir." Vatandaş kanunu bilmiyorsa, öğrenemiyorsa ve anlayamıyorsa, eğer gereğini yerine getirmemişse, bunun müeyyidesi kendisine uygulanır, mazeret de ileri süremez. Devletin görevi, yetkililerin, bürokrasinin görevi ise, vatandaşı zorlamadan, sıkmadan, ona en kolay bir şekilde ulaşmaktır.

Allahaşkına, bu kanunu hazırlayan değerli bürokratlar, Bakanlığın değerli temsilcileri, daha anlaşılır, daha kolay bir şekilde bunu ifade edemezler miydi, illa ki, kulağımızı tersten mi göstermek durumundayız! Bu hususu, burada, altını çizerek ifade ediyorum; vatandaşı zorlamayalım, kolay anlaşılır yasalar hazırlayalım ki, vatandaş da bürokrasinin içinde boğulup kalmasın.

Değerli arkadaşlar, bu, yasa yapma tekniğine de aykırı. Burada bütün siyasî partiler, bu Meclis bunda birleşti; ama, birleşemeyen, hükümettir ve bu kanunu getiren hükümetin bu konudaki ısrarıdır.

Bu bakımdan, madde üzerinde ne söyleyeceğiz; o kadar değişik şeyler ortaya konulmuş ki, bunları ayrı ayrı anlatmak, tartışmak, bize fazla bir şey kazandırmıyor.

Değerli arkadaşlar, devlet adil olmalıdır, adil olursa, adaletle hükmederse, hem payidar olur hem de devlet ile millet kaynaşması olur, millet devletini sever, ona, içten gelerek, vereceği her şeyi verir. Eğer devlet adil olursa, vergi de adil olur.

Halbuki, Türkiye'de, bugün, şu yasalarla getirilen yükümlülükler, mükellefiyetler, bizim anladığımız manada, tarihen anladığımız manada, adil devletin, adil vergi sistemi ve tatbikatı olarak görünmüyor. Bu bakımdan, millet zaten inliyor; elindekini avucundakini kaybetmiş, olmayan şeyi de devlete vermesi mümkün değildir; ama, beterin beteri de var. Hani, anlatırlar -teşbihte hata olmaz- bir eski imparator, kral, çok baskıcı, gerektiğinde zalim, vergisiyle, polis devletiyle, hafiyesiyle halkını bezdirmiş. Halk, bir adil hükümdar gelse, bir hükümet gelse diye şikâyet ediyor. Çok yaşlı, tecrübeli, pir bir zat "aman şikâyet etmeyin, beterin beteri vardır" deyince, halk "yahu, bundan daha kötüsü olur mu, bundan daha zoru olur mu, bundan daha sıkıntılısı olur mu" diyor. Hükümet değişiyor, yerine, işte o günün şartlarına göre, o kralın evladı geliyor. Evlat, mevcudu yeterli bulmuyor, bir ferman çıkarıyor "halkımız, bundan sonra cenaze tabutlarını bacalardan çıkararak gömecekler" diyor. İhtiyar "ben size söylemedim mi, beterin daha beteri vardır" diyor.

Millet, son noktaya geldi. Biz diyoruz ki: Bu hükümet yapsın yine, bundan daha iyisini yapsın, millet biraz nefes alsın ve hakikaten millet bu sıkıntılardan biraz rahatlamış olsun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Alptekin.

İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sonuç: İnşallah, bununla toplanılacak vergiler hayra, millet yararına harcanılır; ancak, cümlemi tamamlarken sayın hükümete şunu da ifade edeyim ki, bu vergilerle, bilhassa emlak vergileriyle, ilçe belediyelerine, büyük şehirlerdeki metropol, alt belediyelere büyük haksızlıklar yapılmıştır. Zaten zor şartlar içerisinde hizmet veren bu belediyeler, çıkarılacak bu yasayla hizmet veremez hale gelecektir.

Bunun bir defa daha düşünülmesini talep ediyor, tavsiye ediyor, teklif ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisinde.

Bingöl Milletvekili Sayın Necati Yöndar, buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı, Vergi Usul Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Harçlar Kanununda değişiklik yapılmasına dair tasarının  4 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Emlak Vergisi, Türk vergi sisteminde yer alan önemli bir servet vergisidir. Osmanlı İmparatorluğunda var olan gayrimenkullerin vergilendirilmesi, cumhuriyet döneminde de sürdürülmüştür. 1931 yılında çıkarılan Bina ve Arazi Vergisi Kanunu uygulamasında iki temel özellik bulunmaktaydı. Matrah, idare tarafından saptanırdı, vergi tahsilatını il özel idareleri yaparlardı. Bu uygulama, 1970 yılına kadar sürdürüldü. 1970 yılında çıkarılan  1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu, 1972 yılında uygulamaya konulmuş ve matrahın beyan esasına göre yükümlülerce saptanmasına ve vergi hâsılatının da genel bütçe gelirlerine dahil edilmesiyle Maliye Bakanlığı tarafından tahsil edilmesine başlanıldı. Ta ki, 1985 yılında çıkarılan 3239 sayılı Yasayla, 1986 yılından itibaren beyan sistemi korunmuş; ancak, tahsil yetkisi ve uygulaması belediyelere devredilmiştir.

Öte yandan, Emlak Vergisi, Maliye Bakanlığı uhdesindeyken, merkezî idarenin toplamış olduğu vergi geliri içerisindeki payı yüzde 1 oranına ulaşamıyordu. Buna karşılık, Maliye Bakanlığı toplam vergi elemanlarının yüzde 20'sini bu vergi için istihdam etmekteydi. Böylece, verimli bir vergi idareciliği gereklerine uymayan bir sonuç ortaya çıkmaktaydı.

Belediyelerin ne kadar Emlak Vergisi tahsil ettiklerini öğrenebileceğim bir yer aradım; ancak, bu konuda herhangi bir istatistik veya bilgiye rastlayamadım.

Emlak Vergisi, öteden beri uygulaması zor bir vergi uygulaması olması dolayısıyla, özel idarelerden Maliyeye, Maliyeden belediyelere devredilmiştir. Geliri az olmasına rağmen, hem matrahın tespiti hem tahsilatı zor olduğu için, maalesef, elden ele dolaşmaktadır. Emlak Vergisi, hem tahsil eden daireye çok fazla külfet getiren, hem de verimi düşük olan bir vergidir. Bu nedenle, mümkün olduğunca basit ve uygulamasının kolay olması gerekmektedir.

Emlak Vergisinin matrahı emlakin değeri olduğuna göre, emlakin değerinin tespit edilmesi büyük önem arz etmektedir. Mevcut uygulamaya göre, emlak değerinin, gerçek değerlerinden oldukça farklı tespit edilmesinin yanında, aynı değerdeki emlaklerin değerlerinin de oldukça farklı tespit edilmesi mümkün olabilmektedir.

Gayrimenkulün asgarî birim değeri tespit edilirken, bilindiği üzere, Maliye Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, inşaatın metrekare birim fiyatını müştereken tespit ederler; yani, ilim Bingöl'deki bir gayrimenkulün değeriyle Ankara'daki bir gayrimenkulün inşaat birim fiyatı aynıdır, arsa değeri hariç hemen hemen aynı rakamlar beyan edilir. Yeniden değerleme oranı ise, aynı rakam üzerinden yapıldığında, reel anlamda Türkiye'nin bölgelerine göre bir başka sıkıntı getirmektedir. Bu anlamda, maddenin son derece dikkatli değerlendirilmesinin önemli olduğu kanaatindeyim.

Emlak Vergisi matrahının, mükellefiyetin başlangıç döneminde veya genel beyan döneminde beyan edilmiş olan değerin, bundan sonraki yıllarda yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle otomatik bir sisteme bağlanması, hem uygulamaya büyük kolaylık sağlayacak hem de tartışmaları önleyecektir. Bu sebeple, verdiğim kanun teklifinin kabul görmesinden dolayı müteşekkirim.

Emlak Vergisinde mükellefiyet değişik olduğu zaman, emlakin değeri doğru dürüst tespit edilirse, bundan sonra yeniden değerleme oranına bağlanır ve bir daha komisyonun kurulmasına, itirazlarla uğraşılmasına gerek kalmaksızın vergi matrahı kendiliğinden belirlenir; ancak, unutulmaması gereken husus, Emlak Vergisinin tapu harcıyla birlikte düşünülmesi gereğidir. Tapu işlemleri sırasında, tapu harcının yüksek olmasından dolayı değerler düşük gösterilmektedir; bu da, Emlak Vergisinin, emlakin gerçek değerinden değil, emlakin değerini bilmeyen komisyonlarca tespit edilmiş değerler üzerinden ödenmesine yol açmaktadır; aynı zamanda, Katma Değer Vergisi, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi kaybına da yol açmaktadır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

NECATİ YÖNDAR (Devamla) - Vergi oranları makul düzeylere çekilip, aynı tutarda vergi alınsa, vatandaş, kaçınmaya, kaçırmaya çalışmaz, dürüstçe vergisini öder ve asgarî vergi bulunmayan uygulamalarla karşılaşılmaz. Uygulamalar, tamamen, vatandaşı vergi kaçırmaya teşvik eder şekilde yapılmaktadır.

Vatandaşa kolaylık olsun diye getirilen değişikliğin önce şekline bakalım. Basit bir değişiklikle halledilebilecek bir olay, sayfalarca tutan kanun maddeleri şeklinde karşımıza getirildi. Olay nedir: Bütün olay, değer tespitinde ve oran belirlenmesinde yapılan yanlışlıklardan kaynaklanmaktadır. Bu hata, geçici ve karmaşık bir çözümle giderilmek yerine, kalıcı olarak çözülmeli ve çözüm, uygulamayı kolaylaştırmalıdır.

Yasanın, milletimize, ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Madde üzerindeki görüşmeler bitti.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; okutup, işleme alacağım efendim.

Buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle değiştirilmek istenen geçici 20 nci maddesinin (b) bendinin ikinci satırında yer alan "takdir komisyonlarınca" ibaresinin "takdire yetkili komisyonlar tarafından" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                        Sefer Ekşi

                                            Kocaeli

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle değiştirilmek istenen geçici 20 nci maddesinin (b) bendinin ikinci fıkrasının beşinci satırında yer alan "30 gün" ibaresinin "45 gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                        Sefer Ekşi

                                            Kocaeli

BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle değiştirilmek istenen geçici 20 nci maddesinin (a) bendinin son satırında yer alan "aynı yılın mart, nisan ve mayıs ayları içinde öderler" ibaresinin "aynı yılın mart, nisan ve mayıs ayları sonuna kadar öderler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                        Sefer Ekşi

                                            Kocaeli

SEFER EKŞİ (Kocaeli) - Önergelerimi geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Ekşi önergelerini geri çekti.

Çerçeve 4 üncü maddeye bağlı geçici 20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çerçeve 4 üncü maddeye bağlı geçici 21 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 21. - 1.1.2002 tarihinden önceki dönemlerde meydana gelen vergiyi  doğuran olaylar nedeniyle bu tarihe kadar mükellefiyetini tesis ettirmemiş bulunan bina ve arazi vergisi mükelleflerinin bildirimde bulunmak suretiyle  mükellefiyetlerini  tesis ettirmeleri ve  1986-2001  yıllarına ilişkin olarak idarece  tarh ve tahakkuk ettirilecek  vergilerini  her yıl için ayrı ayrı % 50 fazlasıyla 2002 yılı Mayıs ayı sonuna kadar ödemeleri halinde, 1986 yılından önceki vergilendirme dönemlerine ait  emlak vergileri aranmaz, 1986-2001 yıllarına ilişkin olarak yapılan tarhiyatlar hakkında vergi cezası kesilmez ve gecikme faizi uygulanmaz. Bu maddede  belirtilen süre içinde bildirim vermeyen ve ödemelerini tam yapmayan mükellefler bu madde hükmünden yararlanamazlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz...

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Ben, tamamı üzerinde konuştum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki efendim... Çok teşekkür ediyorum size, Saadet Partisine de özellikle. Adalet ve Kalkınma Partisine de teşekkür edebilirim, Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin konuşmazsa.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Konuşmuyor Sayın Başkan, gül hatırınız için.

BAŞKAN - Ona da teşekkür ediyorum efendim.

Doğru Yol'a da bir teşekkür edelim mi?

NECATİ YÖNDAR (Bingöl) - Biraz önceki konuşmam yarım kalmıştı, ona devam edeceğim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür etseydik bu iş daha iyi olurdu.

Sayın Yöndar buyurun, istirham ederim.

DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 4 üncü maddesiyle Emlak Vergisi Kanununa eklenen geçici 21 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu verginin mükellefini oluşturan kitle diğer vergi mükellefinden farklıdır. Yaklaşık 18 000 000 kişiden oluşan bu mükellef kitlesinin büyük bir kısmını emekli, ücretli ve diğer dar ve orta gelir grubuna mensup kişiler oluşturmaktadır. Bu tasarıyla vergi sistemine yeni getirilen, büyükşehir belediyesi bulunan illerde takdir komisyonu kararlarının merkez komisyonu tarafından incelenmesi ve değerlendirilmesinin, uyumsuzlukların ve hataların giderilmesi bakımından böyle bir komisyon kurulmasının olumlu ve yararlı olacağı kanaatindeyim.

Tasarının bir diğer olumlu yönü ise, Emlak Vergisinde beyan sistemini kaldırmaktadır. Sadece, vergi değerini tadil eden sebepler bulunması halinde bildirimde bulunulacağı belirtilmektedir. Bu uygulama mükelleflere büyük kolaylıklar sağlayacaktır; ancak, bilgisayar sistemini kurmamış ve personel sayısı sınırlı olan belediyelere bir yük getirecektir. Zira, daha önce her mükellefin hesapladığı vergi değerine ilişkin hesaplamayı, bu defa, her bir mükellef için, belediyelerin o sınırlı sayıdaki personeli yapmaya çalışacak; bu durum, hem uzun zaman alacak hem de zaman darlığı nedeniyle hesaplamalarda hatalı işlemler olabileceği gibi, vergi ziyaına da sebep olunacaktır. Bu nedenle, belediyelere, en azından, bilgisayar ve teknik donanım yardımlarının yapılmasında fayda mülahaza edilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 21 inci maddeyle, beyan edilmemiş gayrimenkullerin bildirilmesi halinde, 1986 öncesi vergilerin aranmaması; yani, 1986-2001 dönemine ilişkin vergilerin yüzde 50 fazlasıyla ödenmesi halinde, o dönemlere ait vergi cezasının ve gecikme faizinin alınmaması tasarıda öngörülmektedir.

Emlak vergileri, genelde, düşük oranda alınan bir vergi olup, son yıllarda yaşadığımız enflasyonu da dikkate aldığımızda ortaya çıkan rakamlar çok düşük olacağından, bunların tahsilatı da ilgili idareye fazla bir gelir getirmeyecek, bunların hesaplanması ve tahsili daha fazla yük getirecektir.

Temennim, diyorum ki, 1986 yerine, 1997 döneminden sonraki dönemlere ait vergilerin aranmasının daha uygun olacağı düşüncesindeyim.

Tasarının, hayırlı ve uğurlu olmasını diler, bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN - Sayın Yöndar, teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, geçici 21 inci maddenin görüşmeleri tamamlandı.

Geçici 21 inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesi ile 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa eklenen geçici 21 inci maddesinde yer alan "1986" yıllarının "1998" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Sümer Oral

                                Maliye Bakanı

BAŞKAN - Komisyon?...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Çoğunluğumuz olmadığı için, müspet görüşle, takdire bırakıyorum.

BAŞKAN - Efendim, gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

1.1.2002 tarihinden önce bildirilmemiş gayrimenkullerin bildirilerek, 1998 yılından itibaren ödenmesi gereken vergilerinin ödenmesi halinde, 1998 yılından önceki yıllara ait vergilerin aranmaması uygun olacaktır.

BAŞKAN - Efendim, komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 21 inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, çerçeve 4 üncü maddeyi, kabul edilen geçici 20 nci ve geçici 21 inci maddeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teşekkür ederim.

Madde 5'i okutuyorum:

MADDE 5. - 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 63 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 63. - Bu Kanunda sözü edilen "kayıtlı değer" veya "emlak vergisi değeri" deyimi; 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29 uncu maddesine göre belirlenen vergi değerini ifade eder.

Tapu ve kadastro harcı, vergi değeri ile mükellef tarafından beyan edilmiş olan değerlerden yüksek olanı üzerinden hesaplanır.

Mükelleflerin vergi değerinden daha düşük beyanda bulunmaları halinde, harcın hesabında vergi değeri esas alınır. Aradaki farka isabet eden harç, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre hesaplanan vergi zıyaı cezası % 25 oranında uygulanmak suretiyle ikmalen tarh edilir.

Harcın hesabında on milyon liraya kadar olan matrah kesirleri dikkate alınmaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları tespite Maliye Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş'a aittir.

Sayın Kabataş, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emlak Vergisi Kanununda değişiklik yapılmasıyla ilgili düzenlemelerden 5 inci maddeyi ilgilendiren ve Harçlar Kanununda da değişiklik öngören düzenleme üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, 5 inci madde, Emlak Vergisi düzenlemesinde, uygulamasında olayın hangi büyüklükte malî etki yarattığını göstermesi açısından önemli; yani, görüştüğümüz rakamlar veya tartışmalar, Emlak Vergisiyle ilgili, Emlak Vergisi matrahının yükseltilmesiyle ilgili, aynı zamanda, Emlak Vergisi oranlarının yükseltilmesiyle ilgili.

Şu anda getirilen düzenlemeyle, Emlak Vergisi beyannamesi alınmıyor. Bunu büyük bir artı diye yazıyoruz; doğrudur, bir formalitenin kaldırılmasından ibarettir; ama, Emlak Vergisinin sistemde yaratacağı malî etki bütün gücüyle devam edecektir 2002 yılından sonraki dönemde.

Değerli arkadaşlarım, bu nedir; şu anda, Emlak Vergisine yüzde 100 oranında yapılmış bir zam vardır daha önceki bir kanunla ve Emlak Vergisinin ödenmesine esas olan değerler, 2002 yılının birinci döneminde ilk taksit olarak yüzde 53,2 artırılmaktadır. Ayrıca, Emlak Vergisinde, 2002 yılının ikinci yarısına kadar, kasımına kadar da, bu herkesi ayağa kaldıran, fahiş, kabul edilemez artışları da aynen yansımış olarak uygulayacaktır sistem; yani, ilk avans olarak yüzde 100 zam yaptık, peşinden yüzde 53,2 zam yaptık, peşinden de bu komisyonların, takdir komisyonlarının değerlendirdiği, bir miktar gözden geçirilmiş şekliyle uygulamaya koyduğu oranları uygulayacağız; yani, yüzde 300 mü, 400 mü, 500 mü, ne olacak; hep beraber göreceğiz. Henüz daha Emlak Vergisindeki artış oranı tespit edilebilmiş değil, Emlak Vergisi yükü tespit edilebilmiş değil; yılın ikinci yarısında bunu göreceğiz. Komisyonların, şikâyet ettiğimiz, fahiş bulduğumuz aşırı değerlendirmeleri, özellikle büyük şehirlerde, metropollerde fevkalade önemli sıkıntılara yol açma riski taşımaktadır; buna işaret etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, ikinci konu, tabiî, burada, bu herkesi ayağa kaldıran ve âdeta "böyle vergi olur mu" dedirten, hatta Sayın Başbakanın da "ölçü kaçmıştır" dediği artışlar, emlak alım satımında da uygulanacak; yani, bu bizim beğenmediğimiz komisyonlar, itiraz ettiğimiz komisyonların değeri, her türlü gayrimenkul alım satımında tapu alım satım harcının da esasını oluşturuyor. Bundan böyle tapu alım satım harçları da, bu yükseltilmiş ve halkta büyük tepkiye neden olmuş değerler üzerinden ödenecektir. Bu harcın oranı, Emlak Vergisinde olduğu gibi binde 2 değil, 1,5 artı 1,5 olmak üzere yüzde 3'tür; yükseltilmiş Emlak Vergisinin 15 katıdır değerli arkadaşlarım. Yani, böylece, tapuda alım satıma konu olan gayrimenkullerin üzerinden ödenecek verginin yüzde kaç yüz oranında artacağını hesaplamak kolay olacaktır, o kadar zor değil. Bir kere buna işaret edelim.

Bu düzenleme, sadece Emlak Vergisiyle ilgili değil, tapu alım satım harçlarıyla ilgilidir. Hükümet, 2002 yılında tapu alım satım harçları için gelir tahminini 490 veya 500 trilyon düzeyinde öngörmüştür; yani, burada sembolik bir düzenleme yok. Burada, bütün sektörü, bütün inşaat sektörünü, bütün gayrimenkul sektörünü, alım satımı ilgilendiren fevkalade önemli bir artışa da onay veriyor bu tasarıyla getirilen değişiklikler; çünkü, Emlak Vergisine esas olan yükseltilmiş değerler, aynı zamanda Harçlar Kanununa göre tapu alım satım harçlarının da üzerinden ödendiği miktar olarak tespit ediliyor. Bu miktarların İstanbul için, metropoller için ne kadar artırılacağı, yüzde kaç yüz artırılacağı konusunu şu anda kimse bilmiyor. Bu artışları bu komisyonlar tespit edecek ve birtakım itiraz sistemleri, düzeltme sistemleri olursa olur; olmazsa, bu, herkesin tepkisine yol açan yükseltilmiş rakamlar üzerinden, tapu harçları, 2002 yılında ve daha sonraki yıllarda da ödenmeye devam edecek. Yani, bir mahallî vergi olan Emlak Vergisi, oranını bindelerle ifade ettiğimiz vergi, emlak alım satımlarında, merkezde; yani, burada, Parlamentoda tespit edilmesi gereken değerlere, verginin tarhına, hesaplanmasına esas olacak değere dönüşüyor bu tanımlarla; çünkü, Emlak Vergisi değerinden az bir değeri, tapu alım satım harcında beyan etmek mümkün değil; beyan edilirse, aradaki fark, yüzde 25 fazlasıyla alınır diyoruz. Bu, gerçekten, 2002 yılında vergi sisteminde yaratılmış olan en yüksek oranlı artış ve vergi yükü açısından da tapuda ve bu sektörde alım satım yapan herkese yansıyacak en büyük yük olacaktır. Bunu bilerek, bu esası dikkate alarak tasarının değerlendirilmesi gerektiği noktasına tekrar işaret etmek istiyorum. Gerçekten, bu gayrimenkul piyasasında ve inşaat sektöründe her şeyin bu kadar zorda olduğu, her şeyin dibe vurduğu bir dönemde biz, inanılmaz yüksek vergilemeye gidiyoruz, inanılmaz oranlı vergi artışları sağlıyoruz. Bunun ne anlama geldiğini, zannediyorum, Türkiye, 2002 yılı kasımından sonra çok daha net görecek. Bunlar şu anda biraz örtülü anlatılıyor. Bu rakamlar, sektöre ve çok önemli bir rolü olan inşaat sektörüne, alım satım sektörüne...

BAŞKAN - Sayın Kabataş...

KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, ben dalmışım, size 6,5 dakika vermişim; lütfen, bağlar mısınız.

KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, bu konuyu dikkatinize sunmak ve buradaki, tuzak demek istemiyorum, ama, örtülü riske işaret etmek istiyor; hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Efendim, malumunuz, bu tasarı açık oylamaya tabidir; arz ederim.

Şimdi söz sırası, Saadet Partisinde.

Saadet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik; buyurun efendim.

SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 825 sıra sayılı, Emlak Vergisiyle ilgili tasarının 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarının 5 inci maddesinde -biraz evvel arkadaşımız da ifade etti- vergi değerinden daha düşük beyanda bulunulması halinde, vergi matrahının yüzde 25 artırılacağı ve gerçekten de, bunun, olumsuz etkileri olacağını düşünüyorum. Ekonomi teorisinde rant, mülk karşılığı olarak kullanılır; yani, toprak, arazi, çiftlik, bina gibi gayrimenkulleri kiraya verip, karşılığında kira geliri elde edene rantiye denir.

Hayata uymayan kurallara en son örnek, Emlak Vergisi rayiç bedellerinde yaşanan faciadır; çünkü, tek evi olan kişinin bile yakasına "vergi" diye yapışılmaktadır. Artık, bir ailenin oturacağı bir evi olsun; bu da, vergi dışı kalmalıdır.

"Türkiye, bir vergi cennetidir" diyorlar; ama, bu yanlıştır; çünkü, tam bir vergi cehennemidir. Vatandaş, muhtasar beyanname, emlak beyanı, KDV beyanı, peşin vergi gibi envai çeşit vergi beyanları ve ödemeleriyle, her gün vergi dairelerinin kapılarında sürünmekte ve çile çekmektedir; tabiî, vatandaş, bu bürokratik işkence altında ezilmektedir.

Ülkemizde vergilerin zamanında alınmamasının da en büyük nedeni, vergi oranlarının yüksekliği ve çok çeşitli olmasıdır. Çeşitli Katma Değer Vergisi oranlarının, bırakınız sıradan vatandaşlarca, bu işin uzmanlarınca, mal ve hizmet beyanı bazında bilinebilmesi de imkânsız hale gelmiştir. Üstelik, vatandaşın ödediği vergi, kendisine hizmet olarak da dönmüyor; toplanan vergiler, kamunun hantallığı ve müsrif harcamaları dolayısıyla oluşan bütçe açıklarına bile yetmiyor.

Sayın Bakanım, siz, geçen gün, Marmara Üniversitesinde, bir programda, böyle bir konuşma yapmış ve oradaki "faizler verginin 2 katı" diye bir ifadeniz basına yansımış. Burada diyorsunuz ki: "2002 yılı ocak ayında faiz hariç, giderlerimiz 3,6 katrilyon, faiz giderlerimizle 6,7 katrilyon olmuştur." Buna karşılık, ocak ayında 3,9 katrilyon liralık vergi geliri elde etmişiz. Demek ki, faizler ile verilen para, toplanan vergilerin 2 katı.

Şimdi, görülüyor ki, vergilerde genel prensip olan, geniş bir tabana yayma ve ödeme gücüne göre vergilendirme ilkesine ters düşüldüğü, herkes tarafından kabul görmektedir. Değerli milletvekilleri, bu durumda, Anayasanın 73 üncü maddesine dayanan malî güce dayalı vergi ödeme yükümlülüğü, maliye politikasının adaletli ve dengeli dağılımını gözeten sosyal amacı ihmal edilmiş olmaktadır. Vergi yüküne, ödenen vergi, alınan hizmet oranı olarak bakılırsa, dünyanın en yüksek vergi yükünün Türkiye'de olduğu anlaşılır. Buna rağmen, depremler, su baskınları, karakışta yaşanan rezaletler, ödenen verginin karşılığında, belediyelerin ve devletin, vermesi gereken hizmeti hiçbir biçimde vermediğini ortaya koymaktadır.

Türkiye, Avrupa Birliğine girmese bile, çağdaş düzenlemeleri getirmelidir; bu, doğru; ancak, getirilen yasa tasarıları, Avrupa Birliğinde olanların bir benzeri bile değildir. Oraya uymak için yapılanlarda bile, onların standartları gözardı edilerek, âdeta, ne kuş ne deve misali bir yapı ortaya çıkmaktadır. Tam kırk yıldır Avrupa Birliğine girmeye çalıştığımız halde bu düzenlemeleri kabul edemedik.

Bakınız, Tolley's International Handbook diye bir kuruluşun yapmış olduğu bir araştırmaya göre, İsviçre'de çok düşük Emlak Vergisi alınmakta; İrlanda'da vergi alınmamakta; İtalya'da, yine buna benzer, onbindelerle ifade edilen rakamlarla alınmakta. İngiltere'de de, öğrenciler, yaşlılar, devlet yardımı alanlar, Emlak Vergisi ödemiyorlar; bunların dışındakiler, belediyelere, binalar için "Council Tax" adı altında bir vergi, işyerleri için de "Business Rates" adı altında bir vergi ödüyorlar.

Değerli arkadaşlar, bütün bunları saydığımız zaman, özellikle, birden fazla evi olanlarda, ikinci ve sonraki evlerde, binalarda, arsalarda, verginin oranını artırıyorlar. Bizde ise, gecekondunun Emlak Vergisi oranı ile Boğaz'daki yalının vergi oranı aynı.  Hatta,  1 evi olanla  50 evi, 100 evi olanlarda, 1 dükkânı olanla 20 ya da 30 dükkânı, arsası olanlarda uygulanan vergi oranı aynı. Dolayısıyla, burada bir adaletsizlik söz konusudur. Siz ne kadar vergi koyarsanız koyun, eğer masrafları kısmaz, israfı azaltmazsanız, yapılacak bu işlerden de bir netice çıkmayacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün'de.

Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, şahsım ve AK Parti Grubu adına saygılarımı, hürmetlerimi sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının 5 inci maddesi, tapu harçlarıyla ilgili bir maddedir. Yapılan değişiklik, bu kanun tasarısıyla getirilen husus, sadece Emlak Vergisiyle kayıtlı değildir; bu maddede de görüldüğü gibi, Harçlar Kanununu da ilgilendiren bir tarafı vardır. Dolayısıyla, Emlak Vergisinde yapılan değişikliğe bağlantılı olarak, Harçlar Kanununun 63 üncü maddesinde de bir değişiklik yapılmaktadır.

Burada söylenen husus kısaca şudur: "Tapu ve kadastro harcı, vergi değeri ile mükellef tarafından beyan edilmiş olan değerlerden yüksek olanı üzerinden hesaplanır." Yani, Emlak Vergisi Kanununda yapılan değişiklikle, takdir komisyonlarının tespit edeceği kesinleşmiş arsa ve arazi birim metrekare değerleriyle, aynı yıla ait olan bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri dikkate alınarak bulunan vergi değeri, tapu harcının hesabında dikkate alınacaktır; hangisi yüksekse, o değer üzerinden tapu harcı hesap edilecektir ve söz konusu olan tapu harcı da yüzde 3 nispetinde olacaktır. Mükellefin vergi değerinden daha düşük beyanda bulunması halinde, harcın hesabında vergi değeri esas alınacak, aradaki farka isabet eden harç da, yine 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre hesaplanan vergi ziyaı cezası yüzde 25 oranında uygulanmak suretiyle, sonradan, ikmalen tarh edilecektir.

Burada getirilen düzenlemeyle, zaten inşaat sektöründe yaşanan sıkıntılar, bundan sonra belki daha da artacaktır; çünkü, inşaat sektöründe fevkalade büyük bir durgunluk var; tapu harçlarıyla, yüksek yeni vergi değerleriyle alınacak tapu harçlarıyla, inşaat sektöründeki bu durgunluğu belki, tamamıyla, daha da artıracaktır.

Değerli arkadaşlar, esasında, sorun sadece Emlak Vergisinde değil. Bugün, vergi sisteminin tamamında bir sorun yaşıyoruz. Vergi sistemi, bugün itibariyle, hemen hemen çökme noktasına gelmiş bulunmaktadır. Kime sorarsanız sorun, Türkiye'de adaletli bir vergi sisteminin olmadığını herkes kabul ediyor. Vergi oranlarının çok yüksek olduğunu herkes kabul ediyor, biliyor. O bakımdan, ben, vergi sistemini, tümüyle, yeniden, baştan aşağıya düzenlemek ve gerçekten, adaletli, ödenebilir, normal, makul seviyelerde bir vergi oranıyla sistemi yeniden inşa etmek lazım gelir diye düşünüyorum; çünkü, vergi adaletsizliğinin olduğu, vergi oranlarının bu kadar yüksek olduğu bir yerde, bir ülkede istenilen vergi performansına hükümet ulaşamıyor. O bakımdan, bu kadar ekonomik krizin de olduğu, piyasaların daraldığı bir dönemde, mutlaka, vergi oranlarında bir indirime gidilmesi ve kayıtdışılığın da üzerine gidilmek suretiyle ekonominin kayıt altına alınması yönünde adımların atılması gerekir diye düşünüyorum. Çok sayıda vergi ve harç vardır, vatandaşımız, artık, vergi ve harç sayısını takip edemiyor. Bırakın vatandaşın takip etmesini, bu işleri yapan muhasebeciler, malî müşavirler de bu bürokrasinin altında eziliyorlar, onların da takip etmeleri günden güne zorlaşıyor. O bakımdan, daha derli toplu, daha adil bir vergi sistemine bugün ihtiyacımız var diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, konuyla belki ilgili değil; ama, vergi veren vatandaşlarımız açısından, esnafımız, sanatkârımız açısından, çiftçilerimiz açısından son günlerde gündeme gelen, onları çok rahatsız eden önemli bir konu var; kamu bankalarının bazı ilçelerde kapatılması söz konusu. Bu konu hakikaten önemli bir konu. Heyetler geliyor ilçelerden, esnaf teşkilatları geliyor, çiftçiler geliyor, bu bankalar vasıtasıyla vergi ödeyen, iş yapan, bu bankalarla çalışan insanlar geliyor, mutlaka, hükümet tarafından dikkatle bu konunun üzerinde durulması lazım. Mesela, bugün, Balıkesir İlimizin Manyas İlçesinden, Halk Bankasının kapatılması söz konusu diye geldiler; bakıyorsunuz, Halk Bankası, bu ilçede fevkalade iyi bir performans gösteriyor, kârlı, bir problemi de yok; ama, niye kapatılmak isteniyor anlamak mümkün değil. O bakımdan esnaf ve sanatkârlarımızın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Süreniz 50 saniye de geçti; ama, buyurun.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Hükümetten ricamız, bu konuları daha titiz bir şekilde götürmek ve çalışır vaziyette, iş yapar vaziyette olan kurumlara hükümetin sahip çıkması gerektiğini buradan hatırlatmak istiyorum.

Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgün.

Madde üzerindeki görüşmeler bitti.

MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Niye istiyorsunuz?!

Hani anlaşma?! Nereden nereye geldik şimdi yine!

Yok, bir şey demiyorum da... Daha oylamayacağım, oyladığım zaman düşünün.

Efendim, 3 adet önerge var.

Sayın Ekşi, önergelerinizi okutayım mı, geri mi çekiyorsunuz?

SEFER EKŞİ (Kocaeli) - Geri çekiyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teşekkür ediyorum, size de teşekkür ediyorum.

Efendim, bu işi bitirelim... İstirham edeceğim, 18 000 000'u memnun edip sizi de memnun etmiş olacağım, sayenizde bu kanun tasarısını çıkaracağım ve bitireceğim; söz!..

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE  6. - A) 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 74 üncü maddesinin (b) ve (c) fıkralarında yer alan "20 nci maddesinin ikinci fıkrası" ibareleri "29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi" şeklinde,

B) 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan "beyan dışı" ibaresinin "bildirim dışı", "beyan edilmediğinin" ibaresi "bildiriminde bulunulmadığının" şeklinde,

C) 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı tarifenin:

I - Tapu işlemleri başlıklı bölümünün;

a) (13.a) bendinin üçüncü paragrafında yer alan "Emlak Vergisi Beyannamesinin" ibaresi  "Emlak  Vergisi Bildiriminin"  şeklinde,

b) (20.a) bendinde yer alan ''gayrimenkulün devir ve iktisap bedelinden" ibaresi

''gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap bedelinden'' şeklinde,

II - Kadastro ve tapulama işlemleri başlıklı bölümünün sonunda yer alan

"Emlak vergisi beyannamesi verilmesini gerektirenlerin 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanu-nunun 27 nci maddesinde yazılı ek süre'' ibaresi ''emlak vergisi bildirimi verilmesini gerektirenlerin 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununda yazılı bildirim verme süresi'' şeklinde,

Değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Efendim, uzlaşı olabilir olmaz, bilmem; ama, neticede, tasarı açık oylamaya tabi; yani, 184'e. Onun için, arkadaşlarımız burayı terk etmesin; kimseye güvenmesinler. Ben, yine söyleyeceğim; yani, uzlaşı var. Muhalefet verir, vermez bilmem. Muhalefet başka şey yapıyor. 184'ü bulacaksınız.

Efendim, şimdi, ilk söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisinde.

Yozgat Milletvekili Sayın İlyas Arslan; buyurun efendim.

AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, devletin en ciddî kalemlerini vergi gelirleri oluşturmaktadır. Devletin sosyal adaleti sağlamasının en önemli araçlarının başında vergi gelmektedir.

Devlet, giderlerini karşılamak için sürekli vergi koymakta, vatandaş da, konulan vergiler altında sürekli ezilmektedir. O kadar çok vergi çeşidi var ki, vergi uzmanlarının dahi ezbere sayması mümkün olmamaktadır. Malî müşavirler, vergileri ve uygulamalarını takip edebilmek için, muhasebecilik ve müşavirlik dahi yapamamaktadırlar.

Devletin, gelirlerin adaletli dağıtımında vergiyi araç olarak kullanması gerekir; doğrusu da budur. Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri açısından trilyon dolarlarla ifade edilen bir servet varken, şu anda, zengin de, fakir de, vergi altında ezilmektedir.

Çok acele olarak, vergi kalemlerinin sayıları azaltılmalı, oranları düşürülmelidir. İşadamları vergi altında ezilmekten kurtarılmalı, KOBİ'ler, küçük çiftçiler, dargelirliler ve hiç geliri olmayanlar ile asgarî ücretliler tüm vergilerden muaf tutulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarıyla sözde Emlak Vergisi uygulamalarındaki görülen olumsuzluklar ortadan kaldırılmak istenmektedir, vergide kolaylık ve basitliğin sağlanması amaçlanmaktadır.  Oysa, uygulamalar bunu göstermemektedir, tam tersine, karmaşayı, haksızlıkları ve kaçakları beraberinde getirmiştir. Arsa, arazi ve binaların vergi geliri, mahalline göre takdir komisyonlarınca tespit edilen birim fiyatlar, arsa, arazi ve bina büyüklükleriyle çarpımı sonucu matrah bulunmaktadır. Takdir komisyonları, emlak birim fiyatlarını tespit ederken hem ekonomik krizi hem de bölgesel fiyat farklılıklarını gözönünde tutmamışlardır; ayrıca, Bakanlar Kurulu da birim değerin endekslenmesinde krizleri gözönüne almamıştır. Yemeye ekmek bulamayan vatandaşımızı hiç vergi ödememeye doğru itmişlerdir. Ekonomik politikaların geniş kesimleri çok olumsuz etkilemesi, emlak vergilerindeki anormal artışlar da ayrıca içinden çıkılamaz malî zorlukların da içine itmiştir.

Devlet, gelirlerini artırmak için vergi oranlarını anormal artırmak yerine, giderlerini kısmalıdır. Hortumlar kesilmeli, israfın önüne geçilmeli, arpalıklar ortadan kaldırılmalıdır. Başarısız yönetim, vergi adaletsizlikleri, kayıtdışı ekonomi, özelleştirmedeki başarısızlıklar güçlü bir ekonomi önündeki en büyük engellerdir. Vergi kanunlarını yapan Yüce Meclisin, iktidarın çoğunluğunun avantajıyla, Bakanlar Kuruluna, ileride kullanılmak üzere birkaç kat artırma yetkisi verilmesini de doğru bulmuyorum. Vatandaşımızı genelde ilgilendiren hayatî her konunun Yüce Mecliste tartışılmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Verginin genelliği ilkesine aykırı olarak gördüğümüz bazı uygulamalarla büyük şehirlerde yaşayan vatandaşlarımız da cezalandırılmaktadır.

Ağır yükler altında ezilen belediyeler, hükümetin son kararlarıyla da iyice elleri kolları bağlanmış, gelirleri tırpanlanmıştır. Hükümet, ülke gerçekleriyle örtüşmeyen vergi düzenlemeleriyle, ses çıkmazsa yeni vergiler, sesler yükselirse geçici maddelerle geri adımlar atmak suretiyle, ne yaptığını da bilmediği kanaatindeyim. Toplumda ortaya çıkan huzursuzluğun giderilmesi ve ekonomik krizin etkilerinin hafifletilmesi için, yapıcı ve onarıcı tedbirlerin alınmasında, bugün, yine de geç kalınmış değildir.

Değerli milletvekilleri, 18 milyon civarında Emlak Vergisi mükellefini ilgilendiren bu düzenlemelerle, Emlak Vergisi, sadeleştirilme, basitleştirilme yerine, kanun tekniği dışına da çıkarılarak hazırlanmıştır.

Hükümetin yanlış ekonomik tedbirler almak ve toplumun en alt tabakalarını ilgilendiren Emlak Vergisi örneğinde olduğu gibi, ülke gerçeğiyle örtüşmeyen karar ve uygulamalarından bir an önce vazgeçmesi temennisiyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın'da.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 825 sıra sayılı tasarının 6 ncı maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 6 ncı madde, Emlak Vergisi Kanununda yapılan değişikliklere uyum sağlamak için, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 74 üncü maddesinin (b) ve (c) fıkralarında ibare değişikliği yapmaktadır. Yine, beyan sisteminin kaldırılmasına paralel olarak, Emlak Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde, beyana ilişkin olarak ibare değişikliği yapılmakta. Yine, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununda yapılan değişikliğe paralel olarak, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı 4 sayılı tarifenin "1-Tapu İşlemleri" başlıklı bölümünün 13-a bendinin üçüncü paragrafıyla, 20-a bendinde ve aynı tarifenin "2-Kadastro ve Tapulama İşlemleri" başlıklı bölümünün sonunda yer alan hükmünde ibare değişikliğini öngörmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla ve daha önceki Emlak Vergisi Kanununda yapılan değişiklikle, hem Emlak Vergisi matrahında bir yükselme hem de nispette bir yükselme öngörüldüğü için, ileride gayrimenkul alım satımına mani olacak şekilde yeni bir vergilendirme sistemi geliyor denilebilir.

Değerli milletvekilleri, halkımızın büyük bir kısmının ekonomik kriz içinde olduğu hepimizce malumdur. 2001 yılı Türkiye açısından cumhuriyet tarihimizin en kötü ve yıkıcı yıllarından biri oldu. Aslında, 2000'li yıllardan önceki sorunlu yıllar düşünüldüğü zaman, belki, 2001'den daha kötülerini gördüğümüz de ileri sürülebilir; fakat, gelinen nokta ve getirilen şeyler düşünüldüğünde; ancak, İkinci Dünya Savaşının zor yıllarında, bu denli önemli gerilemeler olduğunu görürüz. Yani, 70 sente muhtaç olduğumuz günlerdeki gerilemeler bile bu denli değildi; daha doğrusu, o günlerde bir gerilemeden çok ilerleyememe söz konusuydu. Aynı dönemde ücretli kesimin durumu, Türkiye genelindeki gerilemelerden de daha kötü oldu. İşçinin, memurun, emeklinin sofrasındaki ekmek günden güne küçüldü ve sonunda geldiğimiz noktada, boş birtakım hayal ve vaatlerin ötesinde bir şey kalmadı.

Değerli milletvekilleri, dünya ülkeleri içinde en iyimser bireylere sahip olan ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Türkiye'nin, Arjantin olup olmadığı tartışmaları yapılırken, Türk Milletinin bu karakteristik özelliği gözlerden kaçırılmıştır. Burada Türkiye'nin,  Arjantin'i 18 bankanın içi boşaltılarak yaşadığını, yağmayı milletini değil, hortumcuların ve mafyanın yaptığını; ama, iktidarın hâlâ bunun farkına varmayıp, kendi milletini potansiyel Arjantinli görmeye devam etmesinin  trajikomik bir durum olduğunu da ayrıca belirtelim. Eğer, gerçek bunun aksi olsaydı, herhalde, bu hükümet, tüm yurdu demir ağlarla örmeyi ihmal edip Başbakanlığın etrafını çelik ağlarla örmezdi.

Değerli milletvekilleri, Türklerin geleneksel değerleri içinde devletin son derece büyük bir önemi vardır. Bugünün Türkiyesinde aile yapısı içinde baba nasıl evin direği ise, devlet de, hem toplumsal yapının hem de ülkenin çatısıdır.

Bizim kültürümüze göre, devlet, ister küçük düzeyde bir memur olsun ister genel müdür olsun isterse bakan ya da başbakan olsun kamu hizmeti verenlerin hepsinin genel adıdır.

Bu kurumların ya da başındakilerin çalışmalarından rahatsızlık duymak, uygulamalarına karşı çıkmak, onlara göre, devlete karşı çıkmaktır. Böyle bir şeyi yapanlar ayıplanır, toplumun tepkisini alır. Türk insanının, bugünün iktidarına da duyduğu öfkenin ve sitemin sert bir şekilde ifade edilmemesinin altında bu saygı yatmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın efendim.

MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, her gün binlerce cinayet çeşidi çıkıyor. Artık, arabalara taş atarak eğlenen bir nesil büyüyor, seri cinayetler düşünen bir nesil. En kötüsü, bunlar gelişirken, her şeyi yoluna koyabilecek ve düzenleyecek bir adalet ve hukuk sisteminin de var olmamasıdır.

Değerli milletvekilleri, tıpkı, millet gibi, cumhuriyet gibi, demokrasi gibi, devlet de, bizim, en büyük saygı duyduğumuz değerlerin başındadır. Bu saygıyı, milleti aptal yerine koymak ya da millete haksızlığı kronikleştirmek noktasına taşıyanlar ve taşımak isteyenler, kim olursa olsun ve nerede olursa olsun, çok yakın bir gelecekte, aptal yerine koydukları insanların tokatlarıyla aptallaşacaklarını da unutmamalıdır. Türk Milleti, kendisine atılan kazıkları, indirilen tokatları unutacak kadar saf değildir.

Hiç kimse merak etmesin; Türk Milleti her şeyin farkındadır ve sokaktan çıkarmadığı Arjantin'i sandıktan pek yakında çıkaracaktır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, söz sırası Saadet Partisi Grubunda.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan, buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Parlamentoya ne zaman bir kanun tasarısı gelse, acaba, bunun içerisinde, hangi maddede hangi vergi ilave ediliyor diye bakıyoruz ve hepsinde bir vergi var. Halbuki, vergi toplama işi, vergi koyma işi bir bütündür. Türkiye'nin vergi sistemini bütünde ele almanın doğru olacağı kanaatindeyiz. Önümüzdeki haftalarda mahallî idareler yasa tasarısı gelecek. O yasa tasarısının içerisinde de, en azından, toplam 5 katrilyon liralık ekvergi getirilmektedir.

Hatırlanacağı üzere, bu Emlak Vergisinin serencamına, gelişmelerine baktığımız zaman; önce "kamu hizmet tarifeleri" adı altında bir kanun tasarısı getirildi. Bunun içerisine de çeşitli vergiler konulurken, büyük şehirlerden gelen baskıya bağlı olarak, Emlak Vergileriyle ilgili bir maddeyle oynandı. Nasıl oynandı; büyük şehir belediyelerinin mücavir alanı içerisinde olan emlak, arsa, bina vergileri yüzde 100 artırıldı. Bu arada, bunu hazırlayan bürokratların ve bakanlığın haberi olmadan, bu tarafta da, belediyeler, beyannameleri dört yılda bir yeniledikleri için, dört kat artırdılar ve böylece, 50 milyon lira Emlak Vergisi ödeyen bir vatandaşın vergisi 1 milyar liraya çıktı, 20 katına kadar çıktı. Biz burada bunları anlattık; ama, hükümet, sayısal çoğunluğuna bağlı olarak, dayattı resmen dayattı; ama, o kadar çok toplum baskısı oldu ki, Başbakan "ipin ucu kaçtı" dedi. Yani, hükümetin, kanun çıkarma mantığına bir bakın. Yani, böyle bir mantıkla kanun çıkarsa, geldiğimiz nokta bu... Yani, bir yerde, bu hükümet, millete ölümü gösterdi, şimdi, sıtmaya razı ediyor.

Deniliyor ki, şimdi, tamam, biz, artık, hemen bu yasayı çıkarırsak, işler düzelecek. Gerçekte öyle mi; hayır. Açık ve net ifade ediyorum ki, Emlak Vergileri zamlandı, zamlanıyor; ama, sıkıntı bitmiyor.

Bakın, gürültü... Yine, belediyelerdeki sıkıntılar artacak. Bu işin tahsildarlığını yapan belediyelerin payı yüzde 68'den yüzde 30'lara iniyor. O zaman, kendi almayacağı belediye payını, il özel idaresi için bir belediye niye tahsil etsin; bu bir.

Tabiî, sistem olduğu gibi değişiyor; beyanname usulü kaldırılıyor, takdir usulü geliyor. Oradaki tartışmalar, takdire itirazlar ayrı bir konuyu gündeme getirecektir. Aslında, bunun doğru olanı, belki, mart beyannamesi tarihi itibariyle geç kaldığı iddiasıyla hükümet süratle getirmek istiyor; ama, bu hükümetin geç kalmadığı hangi konu var? Bugün, SSK Kanun Tasarısı Anayasa Mahkemesinde iptal edildi. Anayasanın verdiği süre doldu. Hükümet hâlâ ayakta uyuyor. Hükümetin hâlâ bu konuyla ilgili ciddî bir çalışması yok. Diyor ki: Temel kanun olarak getirelim. Danışma Kurulunda dedik ki: Siz bunu yapamazsınız, beceremezsiniz. İşte, şimdi, Sayın Başkan, sizin adınıza, yoklama yapmıyor, çoğunluğu sağlamaya çalışıyor. Yani, burada, hem hükümet olacaksınız hem millete "kanun" adı altında zam yapacaksınız hem de çıkıp, efendim, muhalefet böyle söylüyor, biz ne yapalım..

Açık ve net söylüyorum Saadet Partisi olarak, bu yasa, ek zam getirmektedir, zammın üstüne de zam getirmektedir ve adil bir uygulama da, sonuç vereceğe benzememektedir.

Değerli arkadaşlar, şimdi, 6 ncı maddede niye konuşmuyorsun... "Beyan dışı..." "Beyan..." "Bildirim dışı..." Siz sistemi değiştirince, ifadeler de, 6 ncı maddede, bu sisteme bağlı olarak değiştiriliyor.

Özetle söylemek gerekirse, bu hükümet, bir kere, açık ve net söyleyeyim, beceriksiz. Bu hükümet, bir kere daha ifade ediyorum, altını çizerek söylüyorum, yeteneksiz. Kim bağırdı, kim gürültü yaptı; büyük şehir belediyeleri bağırıyorsa, bir zam daha yapalım; yok, emlak için vatandaş bir tarafta bağırıyorsa, daha bir değişiklik yapalım... Siz, Parlamento gündemini hem tıkıyorsunuz hem lüzumsuz işlerle uğraştırıyorsunuz. Bu Emlak Vergisinin -açık ve net, bir kere daha söylüyorum, tıpkı yirmi gün önce söylediğim gibi- ne getirip ne götürdüğü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bitiriyorum efendim; önemli bir konu.

BAŞKAN - Buyurun.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Şimdi, maç var, Parlamento dışarı çıkacak; bu maç neticesiyle gündem kapatılacak... Efendim, bazı özel işler nedeniyle yoklamalar yapılacak ve neticeye ulaşılamayacak...

Şunu ifade etmek istiyorum...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Bugün maç yok ama...

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Öğrenmedin ki!.. Oturduğun yerden konuşmaya alıştın sen, ayakta konuşamıyorsun; ne yapalım!..

Değerli arkadaşlarım, netice olarak şunu söylemeye çalışıyorum: Bu tasarı, emlak vergilerindeki sıkıntıları çözmez.

Teşekkür ediyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

4 adet önerge vardır; 1'i hükümetin...

ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkan, oylamaya geçecekseniz, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Candan, öyle mi; istiyor muyuz?..

VEYSEL CANDAN (Konya) - Efendim, arkadaşımız ne diyorsa odur; ben bir şey söylemiyorum.

BAŞKAN - Hayır ona göre... Konuşmamışsınız... Benim için fark etmez efendim.

Bakın, bir şey arz edeceğim size: Yemekhaneyi açtıracağım, bitirmek için mecburum efendim. Yok, eğer bir uzlaşı varsa, istirham edeceğim... Zaten, 184'ü arıyorum ben onlardan; komisyonlardan gelecek. Sizin de tensibinizle, 19.15'te bu tasarıyı bitireceğim, herkes evine gidecek; Türk Milleti de rahat edecek efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAHRİ ZENGİN (İstanbul) - Tamam.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Son cümlenizi anlamadım, ne dediniz?

BAŞKAN - Eğer, siz de lütfeder, kabul ederseniz, biraz sonra bir oylama yapıp, bitireceğim; 19.15'te falan biter çünkü. 19.15'ten sonra diğer komisyonlar oturmayacaklar. Ben, Danışma Kuruluna da sadık kalmış olacağım ve bitireceğim. Lütfederseniz... Muhalefetin emrinde...

Uzlaşıyı ben teklif ediyorum efendim; şu anda Meclis Başkanına vekâlet ettiğim için de, kürsünün dışında, özel ricam. Danışma Kurulunu yapmadan...

Kabul ediyor musunuz Sayın Candan?

ALATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Vazgeçtik Sayın Başkan.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Vazgeçtik.

BAŞKAN - Efendim, arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Şimdi, 4 önerge vardı; 1 tanesi hükümetin, 3 tanesi Sayın Ekşi'nin.

Sayın Ekşi, önergelerinizi çekiyor musunuz?

SEFER EKŞİ (Kocaeli) - Çekiyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Hükümetin önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin (B) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Sümer Oral

                                Maliye Bakanı

"B)1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun;

a) 3 ve 13 üncü maddelerinin ikinci fıkralarında yer alan "müşterek mülkiyet" ibarelerinin "paylı mülkiyet", "iştirak halinde mülkiyette" ibarelerinin "elbirliği mülkiyette" şeklinde,

b) 40 ıncı maddesinde yer alan "beyan dışı" ibaresinin "bildirimde bulunulmadığının" şeklinde,

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Efendim, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Medenî Kanunda yapılan değişiklik sonucu, iştirak halinde mülkiyet "elbirliği mülkiyet", müşterek mülkiyet ise "paylı mülkiyet" adı altında düzenlendiğinden, söz konusu madde hükümlerinde geçen "müşterek mülkiyet" ve "iştirak halinde mülkiyette" ibareleri değiştirilmektedir.

BAŞKAN - Efendim, Komisyonun takdire bıraktığı Hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeyle birlikte 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum efendim:

MADDE 7. - a) 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 352 nci maddesinin üçüncü  fıkrasının (1) numaralı bendinin  sonunda yer alan parantez içi hükmü,

b) 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 10, 20, 24, 25, 26, 27, 28 ve 36 ncı maddeleri,

Yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Efendim, 7 nci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül.

Efendim, biliyorsunuz, bundan sonra bir geçici madde var, bitiyor; onun için uzatma olacak.

Buyurun Sayın Gül. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı yasa tasarısının 7 nci maddesi hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu verginin mükellefini oluşturan kesim, gerçekten diğer kesimlerden çok farklıdır, aşağı yukarı nüfusumuzun 18 milyonunu ilgilendirmektedir. Bu kesim, genelde emekli, ücretli, dar ve orta gelir grubuna mensup kişilerden oluşmaktadır; yani, sizlerin anlayacağı, değerli milletvekilleri, bu vergi, hassas bir vergidir.

Emlak Vergisi, servet vergileri grubuna girer. Bu servet vergileri grubu içerisinde tarihî yapısını incelediğimizde, varlık vergisinin, ülkemizde, kötü uygulamalarını andırmaktadır.

Değerli milletvekilleri, geçmişte Emlak Vergisi; yani, bunun bir eşdeğeri olan varlık vergisinin uygulamaları, çok talihsiz olmuş ve haksızlıklar yapılmıştır. İnsanlarımız, bu vergiyi ödeyebilmek için, ağır bedeller ödemişlerdir. Bunu, tarihî bilgilerinizi tazelemek açısından arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bugünkü ağır ekonomik kriz içerisinde de bu Emlak Vergisi uygulamasının daha da ağır neticeler doğurmamasını temenni ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının gündeme getirilmesinin nedeni, az önce ifade ettiğim gibi, uygulamada ortaya çıkan çok ciddî sorunlardır. Bu sorunları gidermek amacıyla yapılan tüm takdir işlemlerine son verilmekte ve beyan esası tümünden ortadan kaldırılmaktadır. Yapılan uygulama olumsuz sonuçlar doğurmasın diye, hükümet, beyan esasını kaldırmaktadır; ancak, bu uygulamanın asıl amacı, vergi yükünü hafifletmek değildir; aksine, vergi yükünü daha da ağırlaştıracaktır değerli milletvekilleri.

Şimdi, diyeceksiniz ki, bu sonuca acaba hangi gerekçeyle vardınız?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının gerekçesine baktığımızda, bunu daha net olarak görmekteyiz. Tasarının gerekçesinde aynen şu açıklamaya yer verilmektedir: "Emlak Vergisinde beyan sisteminin uygulandığı 1972 yılından bu yana mükellefler genellikle gayrimenkullerin değerlerini rayicine nazaran düşük gösterme eğilimi içine girmişlerdir. Bu durum, vergi hâsılatını azaltmış ve vergide adalet ilkesini zayıflatmıştır."

Bunun anlamı şudur değerli milletvekilleri: Beyan sisteminde biz başarılı olamadık ve yeterince Emlak Vergisi alamadık; şimdi, yeni bir usule geçeceğiz ve eskisinden daha fazla Emlak Vergisi alacağız.

Şimdi, bu anlayışla sisteme yaklaşırsanız zarar edersiniz. Zaten, bugün emlak piyasası çok ciddî bir açmaz içerisindedir. Ayrıca, ülkemizde de çok ağır bir ekonomik kriz yaşanmaktadır.

Siz ne yaparsınız bu uygulamayla; siz, Emlak Vergilerini yükseltirseniz, bu açmaza katkıda bulunursunuz, tıkanan ekonomiyi daha da fazla tıkamış olursunuz ve bunalımı daha da ağırlaştırırsınız değerli milletvekilleri.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, verginin sadece kamu harcamalarını karşılamak amacıyla alındığı dönem Ortaçağ dönemidir. Vergi, günümüzde ekonomiyi yönlendirmede kullanılan en önemli araçlardan birisidir; ama, mevcut hükümet, maalesef, bu basit gerçeği bile görmemektedir. Korkarım ki, bu tasarı yasalaştıktan sonra, halkın feryatları da yükselmez.

Biz, Doğru Yol Partisi olarak, uygulamanın ve hükümetin bu konuda alacağı kararların takipçisi olacağız ve takip edeceğiz. Her haksızlığı halka anlatmak bizim de görevimiz olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan 7 nci maddeyle halen yürürlükte bulunan kanunun beyan esasıyla ilgili hükümleri yürürlükten kaldırılmaktadır. Yapılan, tümüyle teknik bir düzenlemedir; ama, uygulamanın değiştirilmesinin temelinde daha fazla vergi almak vardır. Bu anlayışla yola çıkan hükümetin, bu konuda da başarılı bir uygulama ortaya koyması mümkün değildir.

Yasanın ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Şimdi Saadet Partisinde sıra.

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer, buyurun efendim.

SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 825 sıra sayılı tasarının 7 nci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına görüşlerimi beyan etmek için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 nci maddeyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 352 nci maddesinin üçüncü fıkrasının bir numaralı bendi içerisinde bulunan parantez içi hüküm kaldırılıyor. Dolayısıyla, burada, bu parantez içi hükümde, yine, Emlak Vergisi Kanununun 27 nci maddesine atıfta bulunuluyor; yani, emlak vergisi beyannamesine eksüre verilmesini de düzenliyordu. Dolayısıyla, aynı maddeyle, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 27 nci maddesi de kaldırılmış durumda. Yine, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 352 nci maddesi üçüncü fıkrasının birinci bendindeki parantez içi hüküm de kaldırılmış olunuyor; bunu düzenliyor.

Bu tasarıyla "beyan" kelimesi yerine "bildirim" kelimesi getirildiği için beyan usulü de buradan kaldırılmış oluyor. Tabiî, bu, teknik bir düzenleme. Diğer maddelerin ilga edilmesiyle birlikte düzenlenmesi gereken diğer kanunlara atıflar varsa, o kanunlardaki ifadelerin düzeltilmesi için getirilmiş bir madde.

Bu maddeden ziyade bu kanunun, Emlak Vergisiyle ilgili yapılan bu düzenlemenin, Emlak Vergileri konusunda vergi adaletini sağlaması veya belediyelerin gelirlerini daha çok artırması noktasında bir işlevi olacak mı diye düşünüyorum; ama, burada, bazı endişelerim de var. Yarın, mükelleflerin, Emlak Vergisi mükelleflerinin de sıkıntıları bunlar olacak diye düşünüyorum.

Emlak Vergisi mükellefleri, gerçekten, dört yılda bir beyanname vermekle birlikte, daha önceden beyan esası varken, bu beyannameleri vermeyi zorsunuyorlardı; yani, diyorlardı ki; "bize, binanızın vergisi şudur diye bir maktu rakam söylensin, biz onu ödeyelim." Çünkü, beyannameyi doldurmak da ayrı bir uzmanlık işiydi; her dönemde gelen beyannamelerdeki yeni düzenlemeler, yeni değerler, hele bu asgarî beyan sistemine geçildikten sonra, arsaların, arazilerin sınıflandırılması, onların birim fiyatlarının yeniden belirlenmesi, sonra, binaların sınıflandırılması, cins tashihlerinin yapılması, değişik cinste, değişik sınıfta binaların maliyet birim fiyatlarının farklı farklı ilan edilmesi, asgarî beyana esas olacak vergi matrahının tespitinde de bir hayli güçlük ortaya çıkarıyordu. Çünkü, orada, bir noktada, yine, asgarî değer olmakla birlikte mükellefler, kendi gayrimenkullerinin değerlerini farklı sınıflarda veya farklı değerler ve cinslerde telakki ederek farklı farklı rakamlar çıkarıyorlardı. Yani, demin izah ettiğim gibi, aynı binanın içinde bulunan, aynı apartmanda bulunan iki dairenin fiyatı, aynı cins olmasına rağmen oradaki mükelleflerin farklı derecelerde telakki etmesi dolayısıyla, gerçekten, asgarî beyan değerler arasında üç kata varan değişiklikler oluyordu; ama, bir beyan şansları vardı, şimdi beyan şansı kaldırılıyor.

Yine, aslında, burada vergi değeri kavramı getirilirken, yine takdir komisyonlarının cinslere göre veya binaların sınıflarına göre belirleyeceği birim maliyetler üzerinden veya arazilerin ziraat odalarınca falan oluşacak komisyon tarafından belirlenecek cinslerinin, yani sulak mıdır, taban mıdır, kıraç mıdır diye değerlenerek yine fiyatlar konulacak, bunlar dört yılda bir ilan edilecek, bu ilan edilen değerler, ilan edilen birimler tarafından, muhtarlar tarafından, kurumlar tarafından ancak itiraz edilerek yargı yoluna götürülecek; yani, mükellefler tarafından götürülemeyecek.

Şimdi, mükelleflerin karşılaşacağı sıkıntı ne olacak burada? Yarın -beyan da vermemiştir- idarenin tarhiyatıyla bir vergi gelecek; tebliğ edilecek; şu kadar vergi ödeyeceksin... Daha, burada esas alınan değer de 1998 yılında yapılan dört yıllık beyandaki, beyannamelerdeki değerler ve sınıflandırmalara göre yapılacağı için belediyeler tarafından, orada, yine, aynı, komşu olan dairelerde ve komşu olan arazilerde bile 2 katına varan farklılık gösteren değerler beyan edilecek. Tamam, bunlara yargı yolu açık olacak; ama, burada, çok büyük sıkıntılar oluşacağı kanaatindeyim; çünkü, asgarî beyan sistemiyle birlikte beyan değerinin de getirilmesi, aslında, vergi adaletinin sağlanmasından önemliydi; o, biraz daha ıslah edilebilirdi. Şu anda tamamen kaldırılıyor; âdeta, idarenin takdirine bırakılmış bir değerlemeyle vatandaşa vergi salınacak. Burada çok farklı adaletsiz durumlar doğacak.

Ben, size, bir örnek vermek istiyorum kendi bölgemden: Mesela denize doğru dik giden bir cadde üzerinde -bu yaşanmış bir gerçek İskenderun'da- iki tarafta da dükkânlar, işyerleri var. Deniz istikametine göre sol tarafta bulunan işyerleri var 12 metrekarelik, saat ve kuyumculuk yapanlar var; bir de karşı taraf var. Aynı cadde üzerindeki bu binalar ile binaların arsa değerleri takdir edilmiş, şu kadar lira diye; ama, öyle enteresan piyasa değerleri var ki o işyerlerinde; mesela, caddenin bir tarafındaki dükkânın, caddenin karşısındaki aynı büyüklükteki  işyerinin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Geçer, 1 dakika veriyorum.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - ... değerlemesine -piyasa değerlerine- baktığınız zaman,  aslında,  bir taraftakinin piyasa değeri, öbürünün kira değeri kadar yok; ama, yarın, belediye tarafından o sabit kriterlere göre, birim değerlerine göre salınacak vergi karşısında, bunların piyasa değeri asla yakalanamayacak; yani, caddenin bir tarafındaki işyerinin, binanın kira bedelinin, öbürünün satış bedeli gibi olduğu, o kadar büyük farklılık olduğu; yani, aynı caddede olmasına rağmen, karşıda, farklı taraflarda olması hesabıyla, piyasa değerinde çok büyük farklılıklar gösteriyor. Burada, birim fiyatlara göre salınacak vergilerde büyük farklılıklar çıkacak, büyük adaletsizlikler ortaya çıkacak diye düşünüyorum ve bu asgarî beyanla birlikte, beyan usulünün de aslında devam etmesinde fayda olacağı inancındayım. Her şeye rağmen, karmaşık da olsa, aslında, beyanı, beyanname vermeyi kaldırmakla birlikte, birtakım karmaşıklıkları da getirse, yine de bu yasanın hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Geçer'e teşekkür ediyorum.

Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisinde.

Yozgat Milletvekili Sayın İlyas Arslan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Efendim, bu maddeden sonra bir karar alacağım yüksek iradenizle; eğer verirseniz kararı, bitireceğim.

AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Ak Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, elbette ki, bu kanuna "hayır" demek doğru değil; çünkü, daha önce çıkarılmış yanlış bir karardan, hükümet, az da olsa dönme ferasetini gösteriyor; bu, güzel bir olay.

Ben, bu maddeye gelmişken, bir konuyu daha hatırlatmak istiyorum. Değerli milletvekilleri, bayram tatilinde hepimiz bölgelerimizde çiftçilerimizle baş başaydık. Ben, aslında, bu konuyu gündemdışı konuşmada bir iki haftadır ifade etmek istiyordum; ama, bir türlü fırsat olmadığı için, şimdi, burada çiftçilerimizle ilgili bu konuyu dile getirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, Türkiye'de, çiftçilerimizin, Ziraat Bankasına olan borçları var, tarım kredi kooperatiflerine olan borçları var. Hükümetin de, Tarım Bakanının ağzıyla açıklamış olduğu bir kararı var: Çiftçilerimizin borçları, faizleri sabitlendirilecek ve otuzaltı ay taksite bölünecek diye. Gittiğiniz yerde sizler de rastlamışsınızdır; insanımız, çiftçilerimiz bundan şunu anlamış: Bizim bugüne kadar olan borçlarımızı faiziyle birlikte toplayacaklar, Ziraat Bankası şubelerine varacağız, bunu altı aylık taksitler halinde, 6 eşit taksite bölecekler, sabitleyecekler ve biz, borcumuzu bileceğiz, 10 milyarsa 10 milyar, 5 milyarsa 5 milyar... Bunu, her altı ayda bir 1 milyar ödeyeceğiz şeklinde, ona göre kendilerini ayarlamışlar. Tarım kredi kooperatifi de böyle yapmış; demiş ki, ne borcunuz var, 9 milyar; 6 milyarı anapara, 3 milyarı faiz. Biz, bu 9 milyarın yüzde 20'sini peşin isteriz, evet, geri kalanını, biz size altı aylık taksitler halinde 5 eşit parçaya böleriz ve siz de bu şekilde ödersiniz." Bu uygulamaya tarım kredi kooperatifleri devam ediyor.

Ama, Ziraat Bankası böyle yapmıyor değerli arkadaşlarım. Ziraat Bankası, çağırıyor mükellefi, çiftçiyi ve  Ne borcun var; 9 milyar, bunun ne kadarı faiz; 3 milyarı faiz, 6 milyarı anapara; ben, 3 milyarı taksitlendiririm, faiz uygulamam; ama, 6 milyara bugünkü reel faizden yüzde 75'ten faiz uygulamaya devam ederim diyor.

Değerli arkadaşlarım, çiftçiler, bu kredileri Ziraat Bankasından alırken yüzde 35 faizle aldılar. Siz "kriz oldu"dediniz, "force major hal" dediniz "anormal hal" dediniz, yüzde 55 üzerinden  bunların faizlerini hesap ettiniz. Kriz olmuşsa, bunun müsebbibi herhalde çiftçiler değil; bunun yükümlülüğünü karşılayacak da herhalde çiftçiler olmamalı; yani, siz, bankalara ve hortumculara sağladığınız bu kolaylığın acısını çiftçilerden çıkarma yetkisine sahip değilsiniz.

Bu nedenle -Sayın Maliye Bakanımız da burada- çiftçilerimizin bundan sonra beklentisi şudur: Bugün, bizi çağırsınlar, gelelim; desinler ki, borcunuz 9 milyar. İstiyorlarsa, tarım kredi kooperatifi gibi yüzde 20 peşin verelim; ama, kalanını, biz artık faiz hesaplarından bıktık, faizden bıktık, yüzde 35 dediler, yüzde 55 ettiler, şimdi yüzde 75 ediyorlar; biz, bu faiz sarmalından kurtulmak istiyoruz; bizim borçlarımızı sabitlesinler.

Ha, onlar, tarım kredi kooperatiflerinden biz daha avantajlıyız diyorlar; bir yiğitlik göstersinler, tarım kredi kooperatifi 6 aylık taksitlere bölüyorsa, bunlar da 1 yıllık takside bölsünler. Ha, onu yapmıyorlarsa,  6 aylık taksitlere bölsünler ve biz, bizim bu borcumuz sabitlensin ve biz, bu sıkıntıdan kurtulalım diyorlar.

 Değerli arkadaşlarım, siz, çiftçilere şunu diyebilirsiniz: Siz, boşalttığınız kadar yeni kredi çekin. Ama, çiftçilerin inanın, yüzde 75 faizle ödeyecek güçleri yok. Siz, bu faiz uygulamasına devam ettiğiniz müddetçe hiçbir surette bankacılık yapamazsınız.

Ha, biz, bankayız diyorsanız biz karışmayız, Ziraat Bankası da bir Akbanktır ve diyelim ki, bir Yapı Kredidir, bir başka bankadır diyorsanız, tamam, o, sizin bileceğiniz iş; ama, çiftçiler, bu krediyi bu şartlarla almadılar; ya yüzde 35'e geri çekersiniz ya da bu taksitlendirmeyi yaparsınız. Aksi takdirde, 20 ocağa kadar süre verdiniz, çiftçiler gelmedi; şimdi, 30 Nisana kadar süre verdiniz, iddia ediyorum, bu uygulama devam ederse, çiftçiler yine gelmeyecek.

BAŞKAN - Gelecek... Takatleri kalmadı da ondan...

İLYAS ARSLAN (Devamla) - Siz, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olacaksınız. Bir an önce, bu konunun, Bakanlar Kurulunda mı olur, yoksa Sayın Maliye Bakanı mı olur, hazineden sorumlu bakanı mı olur, değerlendirmesi ve...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın İlyas Arslan, toparlarsanız... Ben, size gündemdışı söz vermemiştim; ama, bugün, bu maddeyle, gündemdışını bilerek yaptım yani.

İLYAS ARSLAN (Devamla) - Sayın Başkanım bitiriyorum, çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Estağfurullah; çünkü, ben de çiftçiyim, bizim derdimizi söylüyorsunuz.

İLYAS ARSLAN (Devamla) - Bu çiftçiler, bu müjdeyi, bu hükümetten, bu Meclisten, bu devletten bekliyor; inşallah, bunu sağlayacağınızı zannediyor, çiftçiler adına ümit ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum efendim.

Madde üzerindeki görüşmeler bitti.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bir şey arz edeceğim: Sayın milletvekilleri, bütün grupların, bu tasarının bitimine kadar çalışmayla ilgili bir temayülünü gördüm. Eğer, Genel Kurulun böyle bir iradesi varsa -grup başkanvekillerine söyleyeceğim, eğer böyle bir iradeniz varsa- tasarının bütününün bitimine kadar süreyi uzatacağım; ancak, saat 19.00'dan sonra da çalışma kararımız var; onu da ortadan kaldıracak iradenize ihtiyacım var.

Bu iki hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çok teşekkür ediyorum, şahsım ve kendi adınıza.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - 2001 Mali Yılı Bütçe Kanunu ile Belediyeler Fonu adına ayrılan ve emanet hesaplarına alınan bütçe ödeneği, İller Bankasının 2001 yılı Ocak ilâ Haziran aylarına ait olmak üzere 6 aylık dönem içinde tahakkuk eden mülga Belediyeler Fonu borcuna mahsup edilir.

Ankara, Mersin ve İzmit Büyükşehir Belediyelerinin İller Bankasına olan borçları, 27/06/1984 tarihli ve 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun gereğince bu belediyeler adına her ay tahakkuk eden paylardan, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı, Maliye Bakanı ve Bayındırlık ve İskân Bakanınca müştereken belirlenecek esaslar dahilinde kesilerek İller Bankasının mülga Belediyeler Fonuna olan borcuna mahsuben Hazine hesaplarına intikal ettirilir.

Bu mahsup işlemlerinden sonra kalan borç İller Bankası'nca bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aydan başlamak üzere 12 ayda eşit taksitler halinde Hazine hesaplarına aktarılır.

İller Bankasının bu borcuna faiz uygulanmaz.

BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçici 1 inci madde, Hazine, Merkez Bankası, 3 belediye ve İller Bankası arasında yaratılmış olan bir sorunun çözümü için getirilen bir düzenlemedir. 3 şehirde, Mersin'de, İzmit'te (Kocaeli) ve Ankara'da, İller Bankası kefaletiyle, bu belediyelerin projeleri için kullanılmış krediler var. Bu krediler, kefil sıfatıyla -ilgili belediyeler sorumluluklarını yerine getirmediği için- İller Bankası tarafından ödenmiş. İller Bankası da, yaklaşık 300 trilyon liralık bu ödeme nedeniyle, Hazineye karşı yükümlülüklerini yerine getirememiştir. Hazine, şimdi, İller Bankasından, 300 trilyon liralık ödeme yükümlülüğünü yerine getirmesini istiyor. İller Bankası, bu 3 belediyeden alacağını tahsil edemediği için, burada, bir çeşit hakem kurulu oluşturuluyor. Hazineden sorumlu Devlet Bakanı, Bayındırlık ve İskân Bakanı ve Maliye Bakanı, oturup, bu 3 belediyenin, yaklaşık 300 trilyon liralık borcunu, çeşitli kredilerle kullandığı kaynağın geri ödemesini planlayıp, bu 300 trilyon lirayı hazine hesaplarına aktaracak.

Burada getirilen düzenleme, özü itibariyle, 3 belediyenin kanundan doğan yükümlülüklerinin ödenmesini, örtülü şekilde taksite bağlamaktır. Buna, teknik olarak karşı da çıkmamak lazım, sistem böyle işliyor, doğru işlemeyen bir sistemle karşı karşıyayız, yükümlülükler reddediliyor. Şimdi, bu yükümlülükler herkese hatırlatılıyor ve bu 3 belediyenin gelir paylarından kesinti yapılmak suretiyle, taksitler halinde tahsili cihetine gidilecek.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de 3 000 küsur belediye var. Bu 3 000 küsur belediyenin de bu 3 belediyeye benzer sorunları var. Özellikle, muhalefet partilerinin yönetiminde olan belediyelerin İller Bankasıyla olan borç alacak ilişkileri, gerçekten, özellikle küçük belediyelerde, bir kabusa dönüşmüş vaziyettedir. Bir belediyenin, her türlü hizmetin karşılığı olarak-   4 000 nüfuslu bir belde belediyesinin- İller Bankası ilişkilerinden doğan, yaklaşık 7-8 milyar liralık aylık gelir payı ödemesi var.

İller Bankası,  biraz da ayırımcı yaklaşarak, bu belediyelerin aylık gelirlerinin tamamına yakınını her ay kesiyor. Böylece, bir partili kimliği altında hizmet görüyor olmasına rağmen, o beldedeki vatandaşa hizmet götüren belediyeler, tümüyle hizmeti durdurmak zorunda kalıyor. Bu, fevkalade acımasız ve fevkalade kamu hizmetini aksatmaya yönelik bir uygulamadır.

Biz şunu önerdik hükümete ve değerli bakanlara. Evet, her belediyenin borcu var, bu belediyelerden borçların kesintilerini belli bir yüzdeye bağlayalım. Dedik ki, her belediyenin gelir payından, borçlarına karşılık, seyyanen yüzde 30 kesinti yapın, hem bu belediyelerde hizmetler aksamasın hem ödemeler düzenli hale gelsin hem de belediyeler arasında ayırım yapılmasın.

 Bu model, tüm belediyeler için, yasal bir düzenleme çerçevesinde, örnek alınması gereken bir model olmalıdır değerli arkadaşlarım. Hangi partinin yönetiminde olursa olsun, her belediye, bizim vatandaşımıza, hizmet gördüğü beldenin vatandaşına hizmet götürmekle yükümlüdür. Bu hizmeti aksatacak uygulama Ankara'daki sorunu çözmez; ama, vatandaşın ahını alır. Bundan vazgeçelim, bu yanlış uygulamayı durduralım, her borçlu belediye, belli bir ödeme planı içinde, belli bir yüzde kesintisiyle ve hiçbir ayırım yapılmadan, sistem içindeki yükümlülüğünü yerine getirsin. Bunu temenni ederek, bu ağır sorunu sizlere arz ediyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, şimdi söz sırası Saadet Partisinde.

Konya Milletvekili Sayın Veysal Candan; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesi üzerinde söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Metinden anlaşılacağı üzere, Ankara, Mersin, İzmit Belediyelerinin, dış kredilendirmede proje karşılığında Hazine garantisi vardır. Hazine, parayı tahsil edebilmek üzere, İller Bankasını; yani, Bayındırlık Bakanlığını devreye sokuyor ve Maliye Bakanlığının da iştirakiyle İller Bankasındaki paylardan kesilmek üzere bir taksitlendirme yapılıyor. Tabiî, bu gayet makul, görünümü doğru bir maddedir; ancak, şunun üzerinde durmak lazım: Belediyelerimizi bu hale hangi çalışma getirdi? Yani, Hazine garantisi lüzumsuz yere mi verildi veya burada kimin ihmali var? Yani, bu 300 trilyon, geç olarak tahsil edileceği zaman, bu üç belediye başkanının mı yanlışı var, Hazine, siyaseten mi bu işe müdahil oldu, garanti verdi? Çünkü, burada devletin zararı söz konusu, gecikme söz konusu. Birinci konu bu; yani, bir yerde, IMF'nin hükümete yaptığını, Maliye Bakanlığı da üç belediyeye yapıyor; işin özü bu.

Şimdi, diğer bir konu; aslında -biraz önce arkadaşımız ifade etti- İller Bankası kapatılmalıdır. Bakın, açık ve net söylüyorum: Muhasebe kayıtlarına geçen bilançolarına baktığımız zaman, İller Bankası iflas etmiş ve dış kaynaklarını da tüketmiş bir bankadır. Daha da ileri bir şey söyleyeceğim: İller Bankası, tamamen belediyelerin aleyhine çalışmaktadır. Bir örnek vermek istiyorum: 50 milyar liralık bir kanalizasyon ihalesi yapılıyor, belediye bunu 500 milyar lira olarak ödemek durumunda kalıyor; çünkü, iş üç yılda yapılacaksa onüç yıla çıkıyor. Bir belediyenin geliri ayda 10 milyar lira olduğu halde, fiyat artışlarından dolayı İller Bankası 100 milyar lira taksit istiyor. Dolayısıyla İller Bankası ya belediye başkanları tarafından yönetilmelidir; yani, İller Bankasının çalışma usul ve esasları tamamen değiştirilmelidir, yeniden bir yapıya kavuşturulmalıdır veya kapatılmalıdır.

Bir belde belediyesi var; aylık geliri 2 milyar lira; İller Bankası harita işlemini yapıyor 400 milyar lira; yani, bunu, bu belediyenin ödemesinin mümkün olmadığını bile bile, bu işlem yapılıyor.

Burada asıl söyleyeceğim konu şu: İller Bankası, MHP'ye bağlı          -elimde notlar olsaydı gösterecektim- İller Bankasınca bu kesintiler yapılırken doğrudan doğruya partizanlık yapılıyor. Bir belediyeden yüzde 10, bir belediyeden 90, bir belediyeden yüzde 100 kesiliyor. Burada, en azından, devletin itibarı açısından, bir belediyenin cari masraflarını, yani, personel giderlerini karşılayacak miktar kesilmemelidir; o belediye, çalıştırdığı personele maaşlarını mutlaka ödeyebilmelidir. Aksi halde, şimdi, tabloya baktığımız zaman, Türkiye genelinde  3 250 civarında belediye var, bu belediyelerin hemen hemen yüzde 90'ı malî sıkıntı içerisinde. Hepsi, ayın 15'inde İller Bankası paylarına bakmaktadır. Kesintilere baktığımız zaman, birçok dengesizlikler getirmektedir. Keşke, bu tasarının bu maddesinin bir bendinde, daha önce olduğu gibi "bir belediyeden azamî yüzde 30 bir kesinti yapılabilir" gibi bir ifade konulmuş olabilseydi.

300 trilyon ne zaman ödenecek, ne zaman taksitlendirilecek; belediyeler, hakikaten bu kesintiyi kaldırabilecek mi; o da ayrı bir tartışma konusu.

Geçen hafta, burada, kamu hizmet tarifeleri konuşulurken, kanunun bir yerinde, Sayın Bakan, açık olarak, burada söz vermiş olmasına rağmen, büyükşehir belediye payları yüzde 5'ten yüzde 4'e indirildi; halbuki, indirilmeyecekti; ama, Emlak Vergilerine zam yapıldığı iddiasıyla, buradaki paylar indirilmiş oldu.

Değerli arkadaşlar, mahallî idareler yönetimi, aslında, ihmal edilmemesi gereken, hatta, Mahallî İdareler Yasa Tasarısı, yerinden yönetim yasası şeklinde çıkarılması gereken bir tasarıdır. Sebebine gelince, yetkileri, yerinden yönetime devrettiğimiz zaman, yani, özel idarelere ve valilere devrettiğimiz zaman, yatırımlar: 1 - ucuz olacak. 2 - zamanında tamamlanacak. 3 -  çok önemli olan da, yolsuzluklar önlenmiş olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Netice itibariyle, belki bu tasarının en faydalı, en makul olan tek bir maddesi varsa, o da budur. Ümit ediyorum ki, bu madde uygulanır, Hazine de 300 trilyonunu tahsil etmiş olur.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Aslan'da.

Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN ASLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 825 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesi üzerinde, AK Parti Grubu adına görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, geçici 1 inci maddeyle, 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu ile Belediyeler Fonu adına ayrılan ve emanet hesaplarına alınan bütçe ödeneği, İller Bankasının, 2001 yılı ocak ilâ haziran aylarına ait olmak üzere altı aylık dönem içinde tahakkuk eden mülga Belediyeler Fonu borcuna mahsup edilir.

Ankara, Mersin ve İzmit büyükşehir belediyelerinin İller Bankasına olan borçları, 27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Kanun Hükmünde Kararname değiştirilerek, belediye paylarında kesintiye gitmek ve belediyeleri, içerisinde bulundukları sıkıntıdan daha büyük bir sıkıntıya sokmak isterler. Bu hükümetin, sıkıntıları ortadan kaldırmaktan ziyade, sıkıntılara sıkıntı ilave ederek icraat yapmak istediği apaçık görülmektedir.

Değerli arkadaşlar, hizmet veren yatırımcı kuruluşlar içerisinde bir değerlendirme yapıldığında, hizmetin en iyisini, en güzelini ve en kutsalını belediyelerin vermekte olduğunu unutmamak gerekir. Devletin şahsında insanlarımıza hizmetin en âlâsını veren belediyelerin, altyapı, sosyal hizmetler, şehirleşme açısından yapacakları ana hizmetler dışında, kimsesizlere, yoksullara, yaşlılara, özürlülere yaptıkları hizmetlerle insanlarımızın beğenisini, hoşgörüsünü kazandıkları gibi, devlet ve hükümete düşen bazı sıkıntıları da telafi etmekle, içeride ve dışarıda itibar ve güven sergilemektedirler.

Çağdaş manada belediyecilik, şehircilik ve sosyal yaşamdaki hizmet verimliliklerinin artırılmaya çalışıldığı asırda, bu hizmetlerin aksatılması veya engellenmesi, vicdanen kabul edilebilir bir hareket değildir.

Son zamanlarda, devam etmekte olan, hükümetin, belediyelere, destekten ziyade    -hisselerine el konularak, hisseleri düşürülerek, İller Bankasındaki paylarından kesintiler yapılarak- belediyeleri hizmetten mahrum edercesine zor bir duruma düşürme yarışı içerisinde olduğu görülmektedir.

Değerli arkadaşlar, işte, şu an, bu tasarıyla, özellikle bazı hizmetleri gerçekleştirmek için aldıkları dış kredi borçlarına kefil olan İller Bankasınca belediyelere ödeme yapılmadığı için, Hazinece yapılan ödemeye karşılık, belediyeler adına her ay tahakkuk eden paylardan kesintiler yapılarak, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı, Maliye ve Bayındırlık ve İskân Bakanlarınca müştereken belirlenecek esaslar dahilinde kesintiler yapılarak, İller Bankasının, mülga Belediyeler Fonuna olan borçlarına mahsuben Hazine hesabına intikal ettirmek için özel yasa düzenlemesi yapılmaktadır.

Aklıselimle düşünüldüğünde, bu yapılan iş, belediyeler için, âdeta bir zulüm gibidir, bir haksızlıktır. Belediyeler, zaten yeterince perişan edilmiş, hisseleri budanmıştır. Gerek İller Bankasındaki hisseleri gerek vergi paylarından aldıkları yüzde 5'ler -bugün yüzde 4'lere indirilmiştir- ve gerekse diğer fonlardan olan kaynakların tamamı kesilerek, belediyeler, esasen, hizmetten mahrum bir duruma getirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

OSMAN ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, insanlığa, insanca hizmet veren bu hizmet kuruluşlarını, bu belediyelerimizi desteklememiz gerekirken, böylesi bir hareketle engellemeye gidilmesi, gerçekten, kabul edilebilir bir yargı ve bir düşünce değildir. Biz, belediyelere uygulanan bu baskıcı zihniyete ve tavırlara karşıyız.

Bu değişikliğe de olumlu bakmanın mümkün olmadığını belirtiyor, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde görüşmeler tamamlandı.

Geçici 1 inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Emrehan Halıcı

İsmail Köse

Nihat Gökbulut

 

Konya

Erzurum

Kırıkkale

 

Mehmet Çakar

Sefer Ekşi

Edip Özgenç

 

Samsun

Kocaeli

İçel

Ankara, Mersin ve İzmit Büyükşehir Belediyelerinin İller Bankasına olan borçları, 27.06.1984 tarihli ve 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun gereğince bu belediyeler adına her ay tahakkuk eden paylardan Bakanlar Kurulunca tespit edilecek esaslar dahilinde, kesilerek İller Bankasının mülga Belediyeler Fonuna olan borcuna mahsuben Hazine hesaplarına intikal ettirilir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Çoğunluğumuz olmadığı için, Yüce Meclisin takdirine bırakıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmak üzere efendim. Dışarıdaki arkadaşlarımızı içeriye çağırıyorum. 184 oya tabi.

Şimdi, 8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE  8. - Bu Kanunun;

a) 1 inci  maddesinin (B) fıkrası,  2 nci maddesinin (A), (C) ve (F)  fıkraları ile 5 inci maddesi ve 6 ncı maddesinin (C) fıkrasının (I) numaralı bendinin (b) alt bendi 1/1/2002 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

b)  Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

Yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Efendim, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim.

Son maddeyi okutuyorum:

MADDE  9. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Son söz milletvekilinindir, İçtüzük 86'ya göre.

Lehinde, Edirne Milletvekili Sayın Şadan Şimşek; aleyhinde, Konya Milletvekili Veysel Candan söz istemişlerdir.

Lehinde, Edirne Milletvekili Sayın Şadan Şimşek, buyurun.

Süre 3 dakikadır. 2 dakika olsa daha iyi olur; ama, 3 dakika.

ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce -her başarılı erkeğin arkasında mutlaka bir kadın olduğu aşikârdır- ulusça daha güzel günlere ulaşmak ve toplumsal gelişme yönünde adımlarını hızla ve istikrarla atarak mücadelelerini kararlılıkla sürdüren tüm kadınlarımızın yarın kutlanacak olan 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlar, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN - Bravo! Teşekkür ediyorum.

ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bugün görüşmesini tamamladığımız, birazdan kıymetli oylarınızla kanunlaşacak tasarıyla, insanlarımızın, dört yılda bir, günlerce kuyrukta bekleyerek verdikleri arsa ve bina beyan esasını kaldıracak, veraset ve yeni bina ve benzeri gibi vergi değerinin tekrardan beyan edilmesi hallerinde bildirim alınmasını, Emlak Vergisi beyanına esas olan değerler arasında mevkilerin aynı olmasına rağmen, belediye mücavir alanları değişik olduğundan yüksek değerler baz alınmaktaydı. Şimdi ise rayiç bedel yerine, takdir komisyonları tarafından, araziye ilişkin olarak tespit edilen birim değerleri ile bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri esas alınarak bulunan vergi değerinin esas alınmasını, emlak beyannamelerinin dört yılda bir beyan esasına göre, 2002 yılı beyan dönemi için tespit edilen arsa metrekare değerinin 1998 yılı metrekare değeriyle mukayese edilmesine neden olabileceği haksızlık ve adaletsizliğin giderilmesi, Emlak Vergisi matrahlarının yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle bulunan tutarlar üzerinden hesaplanarak verginin yılda iki taksitle ödenmesi amaçlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmesini tamamladığımız kanun tasarısına olumlu oy vereceğimi beyan eder, kanunun, ülkeye ve yurttaşlarımıza hayırlı olmasını diler, Yüce Meclise saygılarımı sunarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Şimşek, teşekkür ederiz.

İnşallah, ikinci taksite kadar da düzgün bir oran çıkmış olur; milletimizin daha fazla canı yanmaz.

Sayın Candan, buyurun.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşmesi tamamlanan 825 sıra sayılı Emlak Vergisini düzenleyen yasa tasarısına ret oyu vereceğimizi bir kere burada ifade etmek istiyorum.

Burada, 4 temel gerekçemiz var:1 - Emlak Vergilerine ağır, yeni zamlar getirdiğinden. 2 -  Emlak Vergilerini ödeme noktasında mükelleflere karışıklıklar getirdiğinden,  şikâyeti artıracağından. 3 - Emlak Vergisi sorunlarını kökten çözemediğinden. 4 - Toplanan paraların belediyeler ve özel idare arasında adaletli dağıtılmadığı noktalarından hareketle...

Tabiî, daha önce kamu hizmetleri tarifesinde hükümetin getirdiği tasarıda, vatandaşa, afakî, hayalî, uydurma bir zam gelmişti. Onlara göre, geri çekilmesine rağmen, yine, bu zamlar fazladır; vatandaş, bunları ödemede sıkıntı çekecektir.

Değerli arkadaşlar, kamu maliyesinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti 57 nci Hükümetinin şu anda ortaya koyduğu ekonomik performans sıfırdır. Şu anda, toplam borcumuz 212 milyar dolar. Eğer, bunu TL'ye çevirirseniz, 282 katrilyon. Gelecek sene, bu tarih itibariyle, bu borcun 400 ila 450 katrilyon olacağı hesaplanmaktadır. 57 nci hükümetin Maliye Bakanı ve yetkililerine ve bu tasarıya ve buna benzer tasarılara oy veren milletvekillerine bir kere daha sesleniyorum: Bu yol, yol değil; gittiğiniz yol yanlış. Bu, yanlış. Vergi, zam; vergi, zam; vergi, zam... Bunun sonu yoktur; böyle olmaz. Peki, yol nedir; yol -söyleyeyim- özkaynaklar; kamu maliyesinin borçlanma, finans sorununu çözeceksiniz. Bu da zamla olmaz, vergilerle olmaz. Tek çözüm, üretim sektörünü canlandırmak, daha çok üretim, daha çok satış, daha çok ticaret. Bu yönde tasarılar getirin, bunları, hep birlikte, burada çıkaralım. Yaptığınız iş, sadece IMF tahsildarlığıdır. Bundan vazgeçin.

Saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış olup, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama sistemiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Bakanlar, vekâleten oy kullanabilirler.

Elektronik sisteme giremeyen arkadaşlarımızın Başkanlığımıza pusula göndermelerini istirham edeceğim.

Oylama için süreyi veriyorum ve oy verme işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlanıldı)

BAŞKAN - Efendim, uzlaşının faydalarını anlatayım mı? Uzlaşının faydaları...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Emrehan Halıcı'ya sor Sayın Başkan.

BAŞKAN - Uzlaşının faydaları, aksini söylemedim efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Emrehan Beye sorun dedim Sayın Başkan, bir şey demedim. 

BAŞKAN - Ha, anladım... Anladım...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sırrını çözersiniz...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Vallahi, bu sefer kilit Sayın Veysel Candan'dı; onun hakkını yemeyin.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Yani, bizim hakkımız yenir mi?

BAŞKAN - Hayır, sizinki tamam da...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Her zaman böyle olmayacak yani...

BAŞKAN - Ben, her zaman olsun demedim zaten.

Teşekkür edeceğiz size... Siz, ret vereceksiniz; ama, önemli olan, tasarının oylama sonucunun, toplantı yetersayısının üzerine çıkması.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Önemli olan, 300 milletvekilinin bulunmayışı...

BAŞKAN - Toplantı yetersayısında retleri de, kabulleri de sayıyoruz.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Genel Kurul, gündemine hâkimdir Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hay hay...

Ben, Danışma Kurulunda almış olduğumuz karara rağmen, Grup Başkanvekilleri eğer şifahen kabul ediyorlarsa, çalışma süremizin, bu kanunun bitiminde son bulmasını oyladım...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Ben şunu söylemek istiyorum efendim: Bundan sonra, Danışma Kurulu saat 24.00'e kadar çalışma önerisi getirmesin, toplanamıyorlar...

BAŞKAN - Bana söylemeyin. Beni Danışma Kuruluna alan yok ki...

Bendeniz aynı şeyi söylüyorum, Sayın Kamer Genç de, geçen gün söyledi; haklı; Danışma Kurulu olunca, idare eden Meclis Başkanvekillerinin çağırılması lazım. Hangi kanun geçer, nasıl geçer, onu biz biliriz.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür ederiz.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, ben teşekkür ediyorum; üç günde hallediverdik işi.

Ama, ben, 18 000 000 mükellef adına teşekkür ediyorum Yüce Meclisimize.

Karar aldık efendim... Danışma Kurulunu nakzeden, şifahî... Ben Meclis Başkanına vekâlet ettiğim için, grupların himmetinde böyle bir karar aldık. Bir formüldür bu da.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Saygıyla karşılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Estağfurullah efendim...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Oylama sonucu ilan edilmeden kanun çıkmış sayılmaz.

BAŞKAN - Komisyon burada.

Sayın Yaşar Okuyan, Maliye Bakanına vekaleten kaldılar.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Yani, işi kurtardınız yine...

BAŞKAN - Vallahi, milletin canını kurtardık mı bilmiyorum; işi kurtardıkta da... Maliye, ikinci taksitte nasıl bir karar verecek; onun için söyledim. O çok önemli. Millet heyecanla onu bekliyor; şimdi tamam, Yüce Meclis yetkiyi verdi.

Sayın Bakan, bu arada, zatıâliniz yoktunuz bugün, arkadaşlarımız gündemdışı bir konuşmada emeklilerin çilesini anlattı artı Bağ-Kurluların çektiği çileyi... Sizin de görüp, iptal ettiğiniz işin, uygulamanın, artık, sonsuza kadar uygulanmaması gerektiğini... Ben de ilave ettim, iletişim çağında, insanlar, elektronik postayla haberleşirken, Ahmet Bey ile Ayşe Hanımın yaşayıp yaşamadığını onlar değil, devlet ispat etmeli. Bence, 13 500 000 lira da alınana geri verilmeli.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Sayın Başkan, aynen doğrudur. Onları bir otomasyon sistemine geçirme gayreti içindeyiz.

BAŞKAN - Ah, nerede otomasyon sistemi?! Her bakanlık kendisi yapayım diyor, Başbakanlık kendisi yapayım diyor, bir türlü de bu tahakkuk etmiyor. Takip ediyorum o işi.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova) - Eder, eder...

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Tekliflerinin oylamasına 227 sayın üye katılmış olup; 191 kabul, 30 ret, 2 çekimser, 4 mükerrer oy kullanılmıştır.

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; milletimize hayırlı olsun diyorum. Sayın Başkanlara ve bütün siyasî partilere, bugün gösterdikleri anlayıştan dolayı teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 12 Mart 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 19.30

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.