DÖNEM : 21 CİLT : 88 YASAMA
YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 71 inci
Birleşim 7 . 3 . 2002 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Oturum
BaşkanlarInIn KonuşmalarI 1. - Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Mustafa Murat Sökmenoğlu'nun, 8
Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması B) GündemdIşI
Konuşmalar 1. - Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın, Tevhidi Tedrisat Kanununun
kabul edilişinin 78 inci yıldönümüne ve 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı 2. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, emeklilerin ekonomik ve
sosyal sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması 3. - Denizli Milletvekili Beyhan Aslan'ın, Birinci Turizm Fahri
Danışmanlar Toplantısına ve millî turizm politikasına ilişkin gündemdışı
konuşması ve Turizm Bakanı Mustafa Rüştü Taşar'ın cevabı C) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ 1. - Hatay Milletvekili Mehmet Şandır ve 28 arkadaşının, Ermenilerin
1915-1918 yılları arasında Anadolu'da Türklere karşı uyguladıkları zulüm ve
katliamın araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/260) D) Tezkereler ve
Önergeler 1. - Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-Yugoslavya Federal
Cumhuriyeti Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/997) V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786) 3. - 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve
492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile
Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati
Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul
Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/956, 2/878, 2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S.
Sayısı: 825) VI. - SORULAR VE CEVAPLAR A) YazIlI
Sorular ve CevaplarI 1. - Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, Gaziantep'te SSK ile
anlaşması iptal edilen bir özel hastaneye ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5877) 2. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, kapatılan hava limanlarına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/5879) 3. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Bağ-Kur emeklilerinden
istenen belgelere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar
Okuyan'ın cevabı (7/5907) 4. - Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, sigorta primine esas
kazanç tabanına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar
Okuyan'ın cevabı (7/5935) 5. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan
İline yapılacak olan yatırımlara ve ödeneklerine ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5955) 6. - Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ankara Atatürk Acil Yardım ve
Travmatoloji Hastanesi ihalesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman
Durmuş'un cevabı (7/5982) 7. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Genelkurmay Başkanlığının
yazılı basına verdiği ilanlarda nasıl bir değerlendirme yaptığına ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5990) 8. - Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, Sağlık Eski Bakanı Halil
İbrahim Özsoy döneminde bazı basın mensuplarına ödeme yapıldığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/6066) I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı. Samsun Milletvekili Ahmet Demircan'ın, Samsun İlinde kurulmasına izin
verilen mobil termik santral ile çevre kirliliğine ilişkin gündemdışı
konuşmasına, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı, Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın, Kahramanmaraş İli ve
ilçelerindeki çevre kirliliği ile Afşin Elbistan Termik Santralının yol açtığı
hava kirliliğine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin, Cevap verdi; İzmir Milletvekili Suha Tanık, kamu bankalarında çalışan personelin
özlük hakları ve Bankacılık Yasasındaki değişikliklere ilişkin gündemdışı bir
konuşma yaptı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri (1/744)
(S. Sayısı: 786), Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S. Sayısı: 433), Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666), Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki (1/756, 1/691) (S.
Sayısı: 676), Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685), Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi; Vergi Usul Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/956, 2/878, 2/880, 2/882, 2/883,
2/884) (S. Sayısı: 825) 2 nci maddesinin oylaması sırasında istem üzerine
elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda, Genel Kurulda toplantı
yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 7 Mart 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
21.20'de son verildi. Mustafa Murat Sökmenoğlu Başkanvekili
No. : 97 II. - GELEN
KÂĞITLAR 7 . 3 . 2002
Perşembe Tasarılar 1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik Temsilcilik Binalarının İnşası İçin
Karşılıklı Arsa Tahsisine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun Tasarısı (1/957) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28.2.2002) 2. - Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Tasarısı (1/958) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.3.2002) Teklifler 1. - Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın; Doğu Anadolu
Bölgesinde Faaliyet Gösteren Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanların Bazı Borçlarının Ertelenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/899)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002) 2. - Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve 38
Arkadaşının; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/900) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002) 3. - Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Devlet
Memurları Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi
(2/901) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.3.2002) Yazılı Soru
Önergesi 1. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, İlyas Bey
Camiinde arkeolojik kazı yapılması için protokol imzalandığı iddiasına ilişkin
Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/6200) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6.3.2002) Meclis
Araştırması Önergesi 1. - Hatay Milletvekili Mehmet Şandır ve 27
arkadaşının, Ermenilerin 1915-1918 yılları arasında Anadolu'da Türklere karşı
uyguladıkları zulüm ve katliamın araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/260) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.3.2002) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati:
15.00 7 Mart 2002
Perşembe BAŞKAN:
Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71 inci
Birleşimini açıyorum efendim. III. -
YOKLAMA BAŞKAN - Yoklama talebi vardır; elektronik cihazla
yoklamaya başlıyoruz. 5 dakikalık süre veriyorum. (Elektronik cihazla yoklamaya başlanıldı) BAŞKAN - Yarın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.
Hanımefendiler teşrif etmişler, gündemdışı söz vereceğiz; ama, oturumu
açamıyoruz. MELDA BAYER (Ankara) - Efendim, yoklama talebinden
vazgeçseler... BAŞKAN - Sayın Bakanlar da sizin için çalışıyorlar;
yani, böyle önemli bir günde, gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere iki Sayın
Bakan da geldi, teşrif ettiler, Mecliste çoğunluk olsun diye uğraşıyorlar,
kendi adlarına bir şey yapmıyorlar. Efendim, yarın Dünya Kadınlar Günü. Bu yıl, Ünilever
tarafından düzenlenen OMO Kadınlar Kulübü Yılın Kadınları 2001 ödülleri bu
akşam verilecek. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 030 maddelik Medenî
Kanunu çıkarıp, kadın haklarını koruduğu için, OMO, Türkiye Büyük Millet Meclisine
özel ödül veriyor. Bu akşam, Meclis Başkanlığımız adına, İdare Amirimiz
İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Çakar gidecekler, ödülü alacaklar. Sizin adınıza alıyorlar hanımefendiler. GÖNÜL SARAY ALPHAN (Amasya) - Sayın Başkan, niye Sayın
Bayer almıyor da, Sayın Çakar alıyor? BAŞKAN - Efendim, Ahmet Çakar Bey seçildi, Başkanımız,
Ahmet Çakar Beyi vazifelendirdi İstanbul Milletvekili olarak. YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Sayın Başkan, önceliği biz
alalım, beyler değil; öncelik bayanlara verilsin. BAŞKAN - İnşallah, öbür sefer, bir bayan
milletvekilimiz, Başkanvekili veya idare Amiri olur.. YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Divanda Melda Hanım var. BAŞKAN- Hayır, hayır... Efendim, görevi idare Amirine
vermişler. (Yoklamaya devam edildi) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı yoktur. Sayın Grup başkanvekilleri, kaç dakika ara verelim? İSMAİL KÖSE (Erzurum)- 10 dakika, Sayın Başkan. BAŞKAN- Efendim, 10 dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 15.09 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:
15.25 BAŞKAN:
Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71 inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III. - Y O K
L A M A BAŞKAN - Yoklama talebi var idi; yoklamayı
tekrarlıyorum efendim. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır. Görüşmelere başlıyoruz. IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Oturum
BaşkanlarInIn KonuşmalarI 1. - Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili
Mustafa Murat Sökmenoğlu'nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe ilişkin açıklaması BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kadınlar, tüm dünyada,
18 inci Yüzyıldan beri, gerek siyasal ve hukuksal alanda gerekse toplumsal
işbölümü, eğitim, üretim alanında, cinsiyet farkına dayalı eşitsizliklerin
kaldırılması için mücadele etmektedirler. Dünyada kadın-erkek eşitliğinin sağlanması yolundaki
mücadelenin başlangıcı, Fransız Devriminin gerçekleştiği yıllara dayanır. 8 Martın, Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilmesine
yol açan olay, 8 Mart 1857'de, Amerika Birleşik Devletlerinde ortaya çıkmıştır.
8 Mart, New York Eyaletinde dokuma işçisi olarak çalışan kadınların, günde
oniki saatten fazla çalışmalarını ve aynı işi yapan erkeklere göre daha düşük
ücret almalarını protesto etmek amacıyla greve gittikleri gündür. 1975 yılında, Birleşmiş Milletler, 8 Martı, Dünya
Kadınlar Günü olarak kabul etmiştir. Sayın milletvekilleri, bu vesileyle, bir arkadaşıma
gündemdışı söz veriyorum; yalnız, milletvekili sayın arkadaşım, Tevhidi
Tedrisat Kanununun kabul edilişinin 78 inci yılı münasebetiyle de söz
istemişti; ikisini birleştirdik. Sayın Hasan Gemici, kadın haklarıyla ilgili gündemdışı
konuşmaya cevap verecek; ancak, iki sayın bakana cevap hakkı veremiyoruz.
Benden söz talebinde bulunmasına rağmen, kendilerine söz veremediğim için,
Sayın Millî Eğitim Bakanından özürlerimin kabulünü rica ediyorum. Bu konuda, Ankara Milletvekili Sayın Ayşe Gürocak'ı
kürsüye davet ediyorum. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim. Bir dakika Sayın Gürocak. Buyurun. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan, elimde
faturalar var... Köylü zor durumda. Reaktif sayaç bedellerinin yüksek olması
nedeniyle, şu anda, odam, ağzına kadar köylülerle dolu. Köylüler faturaları
ödemekte zorlanıyorlar "intihar mı edelim" diyorlar. Bu konuda,
Meclis Başkanı olarak, sizden yardım bekliyoruz. BAŞKAN - Sayın Levent, çok haklısınız; ancak, Sayın
Bakan burada yok. Size söz verme imkânımız da yok. Geçen gün gündemdışı söz
almıştınız. Reaktif sayaç toplam bedellerinden yüzde 50 alınması ve köylümüzün
mağdur edilmesi fevkalade yanlış. Sayın Bakan, herhalde, gelip, bunu
düzeltecektir. Yoksa, bu sene, sulamayı elektrikle yapan Türk çiftçisi, sulama
imkânından yoksun kalacaktır. Bakın, Hatay'da afet olmuştu. Bu kararname 1 Haziranda
yürürlüğe girdi; oysa, Bakanlar Kurulunun kararına göre "17.8.2001
tarihinden itibaren" denilmişti; fakat, Türk çiftçisi, Bakanlar Kurulunun
bu kararının, Enerji Bakanlığı tarafından daraltılmasını bilmediği için, bu
imkândan da 2001 yılında faydalanmadı. Hatay'daki çiftçiler, sizin
Niğde'dekilerden iki misli daha mağdurlar. İnşallah, Sayın Bakan, Hatay Çiftçi
Birliğinin vermiş olduğu bilgilere yanıt verecektir. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkanım, bundan sonra
gelecek faturalar daha da yüklü olacaktır. BAŞKAN - Sayın Bakan, inşallah cevap verecek efendim. Ben, Sayın Ayşe Gürocak'ı beklettiğim için kendisinden
özür diliyorum. Buyurun efendim. B) GündemdIşI
Konuşmalar 1. - Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın,
Tevhidi Tedrisat Kanununun kabul edilişinin 78 inci yıldönümüne ve 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin
cevabı AYŞE GÜROCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3 Mart 2002 günü, 78 inci yıldönümünü kutladığımız Tevhidi
Tedrisat Kanunu; yani, Öğretim Birliği Yasası konusunda konuşma yapmak üzere
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kanun, eğitim, öğretim sistemimizde temelden
değişiklik yapan, sosyal hayatımızda köklü değişikliklerin temellerini
oluşturan bir özellik taşıyordu. Cumhuriyetin devraldığı eğitim sistemsizliğini
sona erdiren, ülkemiz insanlarına ortak duygu, düşünce ve değerleri
kazandıracak bir eğitim sisteminin temellerini atan, bu kanun oldu. Bu kanun
sayesindedir ki -Atatürk'ün dediği gibi- milletimizin, memleketimizin irfan
yuvaları okulları bir olmuş, bütün memleket evladı kadın ve erkekler aynı
şekilde orada yetişmişlerdir. Bu kanunla, Türkiye Cumhuriyetindeki bütün bilim,
eğitim ve öğretim kurumları laikleştirilmiştir; Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmış,
eğitim ve öğretimde ulusal, laik ve çağdaş bir sisteme geçişin şartları
oluşturulmuştur. Yine bu kanun sayesinde, Osmanlı'nın son dönemlerinde ve
Kurtuluş Savaşı yıllarında dinî ve kültürel amaçlarının dışına çıkmaya başlayan
azınlık okulları, birlikte yaşama ve aynı ülkenin vatandaşları olma gereğinin
gerektirdiği şartlara sahip hale getirilmiştir. Öğretimde birlik ilkesi, cumhuriyetimizin temel
ilkelerinden biridir. Sekiz yıla çıkmış bulunan temel eğitimi oniki yıla
yükseltmekte de korunacak olan bir ilkedir; çünkü, bu ilke, eğitim sistemimizi,
zümrelere ve kültürlere bölünmüş olmaktan kurtaran, çağdaş eğitim sistemlerine
geçişin yolunu açan temel ilkedir. Bu ilkeyle koruyacak ve yaşatacağız. Bu ilke
ile yaşam boyu öğrenme arasında doğru ve güçlü bağlar kurmak görevimizdir;
çünkü, insanımızı ortak değerlerle yetişmesinin güvencesi bu ilkedir. Sayın milletvekilleri, yarın 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü; bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de uzun yıllardır kutluyoruz.
Türkiye, kadın erkek eşitliği uygulamalarına öncülük eden ülkelerden biridir. Kadın erkek eşitliği,
demokrasi, laiklik, birbirinden ayrılmaması gereken bir üçlüdür. Türkiye, bu
üçlüyü birlikte yürüten, birlikte gözeten bir örnek ülkedir. Cumhuriyetimizin
temel ilkelerinden biri olan laiklik, ülkemiz kadınlarına yeni ve çağdaş bir
gelişme yolu açmıştır. 1926 tarihli Medenî Kanun, kadının eşit haklı insan
olmasına imkân tanımıştır. 1930'da sağlanan seçme ve belediyelerdeki görevlere
seçilme hakkı ve 1934'te tanınan milletvekili seçilme hakkı, demokrasimizin
eşitlik temelinde gelişmesine verilen önemin ifadeleri olmuştur. Türkiye bu üçlüyü sadece bir kez oluşturmakla
yetinmemiş, bu üçlünün birlikte ve çağdaş biçimlerle sürdürülmesine de özen
göstermiş bir ülkedir. 2001 yılında çıkardığımız yeni Medenî Kanun, onun bir
örneğidir. Dünyanın gelişen, yenileşmiş, eşitlik yaklaşımının Medenî Kanunumuza
yansıması böylece sağlanmıştır. Demokrasi ve laiklik, geçmişte olduğu gibi bugün de
kadının toplumsal hayatta yer almasının güvencesidir. Eşitlik, demokrasi ve
laiklik, kadını olumsuz etkilemeye ve kullanmaya çalışan akımları durdurmak
açısından da önemlidir. Avrupa Birliğiyle bütünleşme sürecinin, bu üçlünün
birlikte devamı açısından önemli katkıları olacağına inanıyorum. Parlamentodaki kadın milletvekili arkadaşlarımın gününü
kutluyorum. Aynı şekilde, kadının yanında olmayı başarmış çağdaş erkeklerimizi
tebrik ediyorum. Sağlık ve esenlikler dileyerek, tüm kadın yurttaşlarımızın
gününün hayırlı olmasını diliyorum. Saygılar sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Sayın Bakanım, size söz vermeden evvel, bu konuda,
zapta geçmesi bakımından, milletvekillerimizin ismini okuyorum: Sayın Gönül
Saray Alphan, Sayın Sevgi Esen, Sayın Nesrin Ünal, Sayın Güler Aslan, Sayın
Yücel Erdener, Sayın Esvet Özdoğu, Sayın Melda Bayer bu konuda söz
istemişlerdi; ancak, Başkanlığımızın bir kişiye söz verme imkânı olduğu için
kendilerinden özür diliyorum; ama, yerinden, Sayın Ünal'a, çok kısa, hislerini
ifade etmesini sağlayacağım. Buyurun efendim. NESRİN ÜNAL (Antalya)- Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla yerimden
konuşmak üzere vermiş olduğunuz söz hakkı için teşekkür ediyorum. Türk kadını, her alanda ve bütün haklarında, diğer
dünya kadınlarından çok daha önce kanunen haklarını kazanmış kadınlardır;
ancak, hâlâ, hem kamuda hem siyasette açıkça karar verme mekanizmalarında
kadınlarımız yeterince temsil edilememektedir. Basınımız, Meclis ve biz
kadınlar, ne yazık ki, kendimizi, ya 8 Martta ya da Aralıkta seçme seçilme
hakkı alışımızın yıldönümünde hatırlıyoruz ve erkeklerin istediği gibi,
kendimizi kısır döngüye mahkûm ediyoruz. Biz, kadınlar, bu kısır döngüde dönüp
dururken, erkekler de karar verme mekanizmalarındaki sayılarını ve yerlerini
sağlamlaştırmaya devam ediyorlar; yani "cambaza bak" deyip, işlerini
görüyorlar! Bu yüzden, özellikle aydın kadınlarımız açık-kapalı,
batılı-doğulu ya da şöyle-böyle diye hiç ayırım yapmadan, kadını hiçbir şeye
alet etmeden, kadını başarılı kılıp karar verme mekanizmalarına taşımak zorunda
ve sorumluluğundadır. Utanarak, Türkiye'nin yolsuzluk ve gelir adaletsizliği ayıpları yanında, bir
ayıbından da söz etmek istiyorum: Meclislerine kadın başkan seçmeyen dünyadaki
bir elin parmakları kadar olan ülkelerden biriyiz. Üstelik, diğer ülkeler Türkiye'den
çok daha az gelişmiş, çok daha fakir ve demokratik kültürleri çok yeni
ülkelerdir. İnşallah, Türkiye kadınları karar verme mekanizmalarındaki yokluğu
ayıbından en kısa sürede kurtulur. Önemli olan, Anadolu kadınının, doğru gelenekleri,
inançları ve millî değerleri çerçevesinde karar verme mekanizmalarına
taşınmasıdır. İşte, o zaman, daha çok sayıda Anadolu kadınımız muhtar olur, aza
olur, belediye başkanı olur, belediye meclisi üyesi olur, il genel meclisi
üyesi olur, milletvekili olur, bakan olur. Bu konuda Türkiye Büyük Millet
Meclisine, medyaya ve biz kadınlara büyük görevler düşmektedir. Söz verdiğiniz için yeniden teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Ünal, tabiî, Meclis Başkanından evvel,
inşallah, başkanvekili de olurlar, o aşamaya gelmeli; hatta, Cumhurbaşkanı niye
olmasınlar. Sayın Esen, buyurun. SEVGİ ESEN (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, insan hakları adına, demokrasi adına, tüm
kadınlarımız adına, kadın onuru adına sizleri selamlıyorum. Dünya Kadınlar
Gününü, yarın, Meclisimizin gündemi olmadığı için, ancak bugün kutlamak
durumundayız. Dünya Kadınlar Günü, sadece kadın günü değil, insan
olmanın, eşit olmanın, saygın olmanın, alınterinin boncuk boncuk hakka
dönüştüğü, hukuka dönüştüğü bir gün. Bu nedenle, sizlere seslenirken, haklı bir
gururun parçası olarak, kadın olmanın erdemini içimde duyuyor ve kısaca,
düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlarım, 8 Mart, bir hak arama günüdür; bu
günde, insanlık, hakkını arıyor, insanlık hak arıyor, insan olarak yaratılmanın
en doğal sonucu olan hakkını arıyor, eşit olmak istiyor, emeğinin karşılığını
istiyor, karşılıklı sevgi istiyor. Değerli milletvekilleri, işte, bu nedenledir ki, 8
Mart, eşitlik adına, saygı adına yapılan mücadelenin bayrak olduğu, demokrasi
adına bir onurun yaşandığı tarihin adıdır ve bir sınav tarihidir. O nedenle,
soruları, kendimize mertçe sormalıyız ve gerçeklerle yüz yüze gelmeliyiz;
ancak, vaktim olmadığı için, bu sorular üzerinde duramayacağımı üzüntülerimle
ifade etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, dünyada kadınına en çok değer
veren bir ulusun mensubu olarak, bugünlerde, bu yüce milletin kadınları olarak,
ben neredeyim sorusunu sormanın zamanı gelip geçmiyor mu? Ben varım, ülke
kalkınmasında ben de varım demek, Türk kadınına ne kadar da yakışıyor. Kadın
hakkı adına, kadını, bulunduğu konuma itmek, inandırıcı olmayan politikalar
üretmek, bizleri bekleyen bugünlerdeki en büyük tehlikedir. Biz, kadınlar
olarak, küçük olabilir; ancak, sağlam adımlarla demokrasi koşusuna katılmak,
birikimler kazanmak, bu birikimleri ülke kalkınmasına taşımak, bu mücadeleyi
verenler adına gösterebileceğimiz en büyük saygı olacaktır. Bu düşüncelerle, misyonu, mücadelesi demokrasinin ve
halkın sesi olan Doğru Yol Partisinin mensubu olarak, tüm dünya insanlığına,
milletime ve sizlere saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Esen. Sayın Bakan, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın Bakan, siz, aynı zamanda, Tevhidi Tedrisat
Kanunuyla ilgili olarak Millî Eğitim Bakanı adına da konuşacaksınız değil mi? DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) - Evet Sayın
Başkanım. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ankara
Milletvekili Sayın Ayşe Gürocak'ın yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya cevap
vermek üzere söz almış bulunuyorum. Ülkemizde ve dünyada tüm kadınların Dünya
Kadınlar Gününü en içten dileklerimle kutluyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, tüm dünyada, kadınların
eşitlik, kalkınma, barış özlemlerini, isteklerini dile getirdikleri, birlik ve
dayanışma günü olarak kutlanmaktadır. Bütün uluslararası insan hakları
belgelerinde, insanların eşit ve özgür doğdukları, hiçbir ayırım
gözetilmeksizin temel hak ve özgürlüklere sahip oldukları ve cinsiyete dayalı
ayırımcılığın kabul edilemezliği ilkeleri benimsenmiştir ve bugün, tüm dünyada,
kadın insan hakları kavramı, insan haklarının ayrılmaz bir parçası olarak kabul
edilmektedir. Bugün, dünyada, ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ne
olursa olsun, kadınların, eğitim, sağlık, çalışma, siyaset ve karar alma
mekanizmalarına katılım açısından erkeklerden çeşitli düzeylerde geride
olduklarını görmekteyiz. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri, sadece ekonomik
göstergeleriyle değil, toplumun sosyal, kültürel yapısı ve insanî gelişme
ölçütleriyle ifade edilmektedir. Bu ölçütlerden birisi de, o toplumdaki
kadınların ekonomik ve sosyal yaşamdaki konumlarıdır. Yine, gelişmiş ülkelere
baktığımızda, bu ülkelerde kadın-erkek emeğinin birlikteliğine önem
verildiğini; geri kalmış ülkelerdeyse, kadınların toplumsal ve sosyal yaşamdan
dışlandıklarını görmekteyiz. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; cumhuriyetimizin
kurucusu Büyük Önder Atatürk ve arkadaşları, kadının insan hakları kavramını
daha 1920'lerde gündemlerine almışlar ve o yıllarda, savaştan yeni çıkmış,
yeterli kurumsal yapılanmanın bulunmadığı, okuma-yazma oranının erkeklerde
yüzde 10, kadınlarda yüzde 3, yüzde 4 olduğu yoksul Türk toplumunu bu anlayışla
değiştirmeye ve dönüştürmeye dönük düzenlemeler yapmışlardır. Ülkemiz, 1924 yılında eğitimi tek sistem, tek çatı
altında toplayan Tevhidi Tedrisat Kanunuyla, 1925 yılında Kılık Kıyafet
Kanunuyla, 1926 yılında yasalaşan Medenî Kanunla, 1934 yılında yasalaşan seçme
seçilme kanunlarıyla, kısa sürede, kadın hakları açısından ve kadın-erkek
eşitliği açısından, dünyanın en ileri ülkeleri arasına girmiştir. Cumhuriyet
öncesi, toplumsal yaşam içinde çok sınırlı bir şekilde yer alan Türk kadını,
cumhuriyetle birlikte, kimlik, kişilik kazanmış ve yurttaş olmuştur. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu noktada,
sizlerle, 1924 yılında yasalaşan, bu yıl 78 inci yıldönümünü yaşadığımız
Tevhidi Tedrisat Kanunuyla ilgili düşüncelerimi de paylaşmak istiyorum. 29 Ekim 1923 tarihinde, cumhuriyetin ilan edildiği
günlerde, Yüce Önder Atatürk önderliğinde, eğitim konusunda çok önemli
toplantılar yapılıyordu. Bu toplantılarda, ülkenin eğitiminin yeniden
düzenlenmesi konuşuluyordu; çünkü, o tarihlerde, her türlü azınlık ve etnik
grupların kendi özel okulları vardı. Ülkenin pek çok yerinde, yabancıların
açmış olduğu misyoner okulları eğitim yapıyordu; bu okulların eğitim ve
öğretimleri üzerinde ise devletin denetimi yoktu, etkinliği yoktu. Bir yanda bu
okullar, diğer yanda ise geleneksel öğretim kurumu olan medreselerde İslamî
bilimler ağırlıklı olarak yer alırken, pozitif bilimler ikinci plana itilmişti;
öğretim dili olarak yabancı bir dil, Arapça egemendi. Okullarda deneye dayanan
bilimler ve çağdaş araştırma yöntemleri uygulanmıyordu. Resim, müzik, heykel
gibi güzel sanat alanlarında yeterli bir eğitim yapılmıyordu; kadınların ise,
eğitimde yeri hiç yoktu. Mustafa Kemal ve arkadaşları, işte, bu denetlenemeyen
ve dağınık ve çağdaş yöntemlerden uzak eğitim sisteminin kabul edilemez
olduğunu vurgulayarak, 3 Mart 1924'te Tevhidi Tedrisat Kanununu, bugünkü adıyla
Öğretim Birliği Yasasını çıkardılar ve uygulamaya koydular. Bu yasayla
birlikte, çok çeşitli kişi, kurum, vakıf ve benzeri oluşumların kontrol ve
yönetiminde çok farklı program ve yöntemlerle eğitim uygulamalarını sürdüren
eğitim kurumları Millî Eğitim Bakanlığına bağlandı. Öğretim Birliği Yasasını destekleyen en önemli yasal
kaynak 1924 Anayasasıdır. Bu Anayasayla, her türlü eğitim ve öğretimin
hükümetin gözetim ve denetiminde olması, yasa çerçevesinde yapılacak olması,
serbest olması ve en önemlisi de, her kadın ve erkeğin ilköğretim yapmaları
zorunluluğu getirildi. Tevhidi Tedrisat Kanunuyla birlikte, kadınlarımızın,
geleneksel yapıdan da kaynaklanan nedenlerle dışlanmalarına son verilerek,
toplum yaşamının her aşamasına aktif olarak katılabilecekleri eğitim
olanaklarının yolu açıldı. Okul sistemleri ve programlarında birliğe gidilerek,
insanımızın, çağdaş bilgi ve becerilerle donatılmaları sağlandı. Eğitim ortamlarında oluşturulan kültürel çatışmaya son
verilerek, bilimi ve bilimsel yöntemleri esas alan, demokratik, laik eğitim
programları geliştirilerek, çağdaş insan gücünün yetiştirilmesine başlandı. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kadın-erkek
eşitliği ve kadın hakları açısından, bugün geldiğimiz noktada, ne yazık ki,
Türk kadınının, pek çok kazanım elde etmesine karşın, ekonomik ve sosyal
yaşamda, siyasette, hakkı olan konumda olduğunu söyleyemiyoruz; ancak, son
yıllarda bu yönde son derece olumlu adımlar atılmaktadır. Bilindiği gibi, kadınların toplumsal yaşama
katılmalarının önündeki en önemli engel, eğitimdir. 1997 yılında yasalaşarak
uygulamaya konulan ve bugün için başarıyla sürdürülen sekiz yıllık zorunlu
eğitimle, kız çocuklarının okullaşmasında çok ciddî artışlar gerçekleşmiştir.
4306 sayılı Yasanın Türk eğitim sistemine katkılarından ve Millî Eğitim
Bakanlığının hizmetlerinden, nitelik ve nicelik açısından çok olumlu sonuçlar
elde edilmektedir. Bu bağlamda, 1997-1998 öğretim yılında okullaşma oranı
yüzde 85 iken, 2001-2002 öğretim yılında yüzde 100'lere yaklaşmıştır. Bu oran,
kız öğrencilerde yüzde 79'dan yüzde 97'ye, erkek öğrencilerde ise yüzde 91'den
yüzde 100'lere yaklaşmıştır. İlköğretimdeki kız öğrenci sayısı, 1997-1998
öğretim yılına göre, 2001-2002 eğitim-öğretim yılında 721 000 artmış
bulunmaktadır. Bu artış, Türkiye genelinde yüzde 18'dir. Uygulamayla birlikte daha şimdiden çok olumlu sonuçlar
alınmaktadır. Bunlardan en başta geleni, ülkemizde çok önemli bir toplumsal
sorun olan kız çocuklarının erken evlendirilmesinde, Zorunlu İlköğretim
Yasasıyla birlikte çok ciddî azalmalar gözlenmektedir. Ayrıca, yine, ülkemizin
önemli meselelerinden bir tanesi olan küçük yaşta çocukların çalıştırılmasında
da, Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitimle birlikte, çocukların okulda kalma yılları ve
süresi arttığı için ciddî azalmalar gözlenmektedir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu dönemde atılan
adımlardan en önemlisi, 1 Ocak 2002 günü yürürlüğe giren yeni Türk Medenî Kanunu,
başta Adalet Bakanlığımız olmak üzere, Kadının Statüsü Sorunları Genel
Müdürlüğü, üniversiteler, barolar ve gönüllü kadın kuruluşları emekleri ve
işbirliğiyle ortaya çıkan toplumsal bir sözleşme niteliğindedir. Bu vesileyle,
ülkemizin çağdaşlaşması ve demokratikleşmesi yolunda çok önemli bir adım olan
bu yasayı onaylayarak, Türk toplumuna ve Türk kadınına armağan eden Yüce
Meclisimizi bir kez daha kutluyorum, bir kez daha saygıyla selamlıyorum. Yeni Medenî Yasamız, kadın-erkek eşitliğini gözeten,
cinsiyet ayrımcılığına son veren, kadın emeğini görünür kılan ve değerlendiren
bir düzenlemedir. Bu düzenlemeyle kadınlar, yaşamın her alanında erkeklerle
tamamen eşit konuma gelmişlerdir. 17 Ekim 2001 tarihinde yürürlüğe giren Anayasa
değişiklikleriyle, Anayasamızın 41 inci maddesindeki "Aile, Türk
toplumunun temelidir" hükmüne "ve eşler arasında eşitliğe
dayanır" hükmü eklenilerek, Anayasamızda eşitlik bir kez daha vurgulanmıştır.
Yine, aynı yasa değişiklikleriyle, 66 ncı maddesindeki, "Yabancı babadan
ve Türk anadan olan çocuğun vatandaşlığı kanunla düzenlenir." hükmü madde
metninden çıkarılmıştır. Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (SEDAV) Ek İhtiyarî Protokolü onaylanmak
üzere Genel Kurulumuz gündemindedir. Yine, Genel Kurul gündeminde bekleyen bir önemli yasa
tasarımız da Türkiye'de kadın-erkek eşitliği konusunda, kadın hakları konusunda
çalışmalar yapmak, politikalar oluşturmak ve bu konuda kamuda, toplumda yapılan
çalışmaları koordine etmek üzere kurulmuş bulunan ve 1994 yılında kuruluş
yasası iptal edildiği için o günden bu yana hukukî boşluk içerisinde çalışan
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünün Teşkilat Yasası Tasarısıdır.
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğünün Teşkilat Yasa Tasarısının bir
an önce yasalaşması gerekmektedir; zira, 1994 yılından bu tarafa hukukî boşluk
içerisinde çalışan bu kurum, çalışanları son derece olumsuz bir şekilde
etkilenmekte ve kurumun verimliliği ciddî ölçüde azalmaktadır. Kadının Statüsü
ve Sorunları Genel Müdürlüğünün Teşkilat Yasa Tasarısının, bir an önce,
Parlamentomuzda, Yüce Meclisimizde yasalaşacağını umut etmekteyim. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, kadın-erkek
eşitliğinin sağlanmasında, cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılmasında
yasal düzenlemeler elbette çok önemli, ancak, yeterli değildir. Toplumsal
anlayış ve davranış biçimlerini gözden geçirmemiz, sorgulamamız ve
değiştirmemiz gerekmektedir. Bakanlığa bağlı Kadının Statüsü ve Sorunları Genel
Müdürlüğü, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve politikaları
yerleştirmesi yönünde, ilgili kurum ve kuruluşlarla çalışmaları sürdürürken,
toplumumuzda bilinç düzeyinin yükseltilmesine yönelik olarak, ülkemizin çeşitli
yörelerinde üniversiteler, gönüllü kuruluşlarla işbirliği içerisinde
toplantılar, paneller düzenlemektedir. Eşitlik, kalkınmanın temel unsurlarından biridir.
Kadınlarımızın işgücüne katılımlarını artırıcı, geleneksel çalışma alanları
dışında, farklı sektörlerde istihdama katılım düzeylerini yükseltici, eğitim
olanaklarından daha fazla yararlanmalarını sağlayıcı, sosyal güvenlik
göstergelerini iyileştirici, sağlık sorunlarını azaltıcı, aile içi şiddetin
önlenmesi konularında çalışmalarımız sürdürülmektedir. Ancak, bütün bu
konularda daha yapılacak çok iş olduğunun da bilincindeyiz. Kadınlarımızın
statüsünün yükseltilmesi konusunda, hepimiz, üzerimize düşen görevleri yerine
getirmeliyiz. Unutmamalıyız ki, bir toplumun ekonomik ve sosyal
yönden gelişmesi, kalkınması, o toplumu oluşturan bütün bireylerin, kadın
erkek, toplumsal kalkınmaya eşit haklarla, eşit sorumluluklarla ve eşit
fırsatlarla, olanaklarla katılmasına bağlıdır. Bu düşüncelerle, kadın ve erkeğin eşit bireyler olarak
paylaştıkları bir dünyada herkesin daha mutlu olacağına olan inancımla 8 Mart
Dünya Kadınlar Gününü kutluyor; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan. Sayın Bakanımıza da keşke söz verebilseydik. Sayın
Millî Eğitim Bakanımız tevhidi tedrisata cevap verecekti, olmadı. Sayın Bakan,
belki, bir müsait günde böyle bir söz ister, verebilirim efendim. Gündemdışı ikinci söz, emeklilerin ekonomik ve sosyal
sorunları hakkında söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'e
aittir. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) 2. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük'ün, emeklilerin ekonomik ve sosyal sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten toplumumuz için fevkalade önemli bir kesim olarak
değerlendirdiğimiz emekli ve yaşlılarımızın sorunlarının çözümlenmesi ve bu
istikametteki duyarlılığınızın bir ifadesi olarak söz verdiğiniz için öncelikle
size teşekkür ediyorum. Konuyla ilgili sözlerime başlamadan önce, bugün,
içerisinde yaşadığımız uygarlık seviyesine gelmekte müşterek çalışma içerisinde
olduğumuz Türk analarının, bacılarımızın, kızlarımızın Anneler Gününü
kutluyorum ve kendilerini, bugüne kadar yapmış oldukları hizmetlerden ve
özellikle başarılarından dolayı tebrik ediyorum. Kendilerine, ekonomik, sosyal
ve siyasal hayatta yapacakları tüm çalışmalarında başarılar diliyorum ve bu
arada da, hükümette bir bayan bakanın olmamasını büyük bir eksiklik olarak
değerlendiriyor ve inşallah, en kısa zamanda, bir bayanın, bir hanımefendinin,
bu hükümette de bakan olmasını temenni ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar) ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - "Anneler Günü"
değil "Kadınlar Günü" olacak... BAŞKAN - Sayın Bedük, bir yanlışlık olmuş;
affedersiniz, siz "Kadınlar Günü" demek istediniz değil mi efendim?
Bir milletvekilimiz itiraz etti de... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - "Kadınlar
Günü" evet efendim. BAŞKAN - Anne olmayan hanımlarımız üzüldüler; onun
için... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bütün kadınlar annedir; siz
devam edin. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Efendim, ben, onları da
dahil ediyorum. Sayın Başkan, Kadınlar Günü, aslında yarın, ayın
8'inde; ama, 8'inde toplantı olmaması sebebiyle, bugün konuşmalarımızı
değerlendiriyoruz. Onun için de, bilhassa -zaten, sözlerimin başında da ifade
ettiğim gibi- Türk Kadınlar Günü münasebetiyle, özellikle iyi dileklerimi dile
getirmiş oldum ve Türk kızlarının, Türk analarının ve Türk hanımlarının, bugüne
kadar göstermiş oldukları başarılarından dolayı kendilerini hem kutladım hem de
ekonomik, sosyal ve siyasal hayatta, bundan sonraki çalışmalarında kendilerine
başarılar diledim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyük Önder
Mustafa Kemal Atatürk'ün Emekli Sandığı Binasının duvarına yazdırmış olduğu bir
yazıyı özellikle, öncelikle size okumak istiyorum: "Bir milletin yaşlı
vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en
önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı
minnet hissi duymayan bir milletin istikbale güvenle bakmaya hakkı
yoktur." İşte, bizler, hepimizin geleceğinin, her şeyden önce, iyi hesap
edilmesi gerektiği kanaatini taşıyoruz; çünkü, ömrümüzün geleceği, geçmişle
bağlantı kurmak suretiyle ancak, en güzel şekliyle, en iyi hedefe
ulaştırılabilir. Sayın milletvekilleri, emekliler ve yaşlılar, milletin,
geçmiş ve gelecek arasındaki ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel bağlarının
önemli halkasını teşkil etmektedir. Bu itibarla, devlet, yapacağı bir kısım
düzenlemelerde ve alacağı tedbirlerde, var oluş sebebi kadar, geleceğe olan
güvenin bir gereği olarak da, emeklilerini ve yaşlılarını ihmal etmemelidir.
Vatandaşların her döneminde, ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını
karşılayacak tedbirlerin alınması, devlet olmanın bir sorumluluğudur. Emekliler
ve yaşlılara verilen değer, bir gelişmişlik göstergesidir. Bu, aynı zamanda,
milletin, çalışanlarına ve büyüklerine saygısının gerçek bir ifadesidir.
Ülkesinin kalkınmasına, milletinin zenginleşmesine katkıda bulunan insanlar,
görevlerini, kendilerinden sonra gelenlere bırakırlar. Onlar, ekonomik
hesaplamalarda bir tüketici olarak değil, görevini zevkle yerine getirmiş olan
insanlar olarak değerli yerlerinde olmalılar ve onlara saygı duyulması, onlarla
ilgili birtakım düzenlemelerin yapılması gerektiği muhakkaktır. Geçmişimiz, ibret almanın hazinesi ve moral
kaynağımızdır. İnsan onuruna yaraşır hayat şartlarını emekli ve yaşlılarımıza
sunmak, sosyal yardım ve sosyal hizmet anlayışının bir ifadesidir; Anayasada
ifadesini bulan sosyal devlet ilkesinin de aynı zamanda bir gereğidir.
Emeklilerimiz açlık sınırının altında bir ücrete mahkûm edilmiş ise,
yaşlılarımız hayata küsecek şekilde terk edilmiş ve ihmal edilmiş bir konuma
düşürülürse, insan haklarına dayalı bir ülke olmaktan, sosyal devlet olmanın
gereği ve görev ve sorumluluğunu yerine getirmiş olmaktan bahsetmek mümkün olamaz.
Hayatlarının son yıllarında kendilerine huzur, güven ve refah içerisinde bir
yaşam sürdürmeleri imkânı sağlanması özellikle bir görev olarak üzerimizdeyken,
8.1.2002 tarihinde, 4736 sayılı Kanunla, maalesef, emeklilerimiz ve
yaşlılarımız ihmal edilmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Bakın değerli
milletvekilleri, emekli oldukları kurumların, kendi emeklilerine... Türk Hava
Kurumu, Devlet Demir Yolları veya Deniz Yolları ve bağlı kuruluşları gibi
kurumlardan emekli olanlar, emeklilikleri sebebiyle kendi kurumlarından, sosyal
tesislerden istifade edebilmekte ve aynı zamanda, birkısım hizmetlerden, az bir
ücretle yine istifade etme imkânları düşünülmekteydi ve yapılmaktaydı; bu
konuda da birkısım düzenlemeler vardı; ama, ne yazık ki, 4736 sayılı Kanun
çıktıktan sonra, çeşitli kanunlarla 65 yaşın üstündeki yaşlılarımıza sağlanan
sosyal ve ekonomik katkılar, taşıma ve diğer sosyal indirimler de ortadan
kaldırılmıştır ve yine, birkısım kamu kurum ve kuruluşlarından emekli olanlara
da, yine, sosyal hizmetlerden az bir ücretle istifade etme veya ücretsiz olarak
istifade etme gibi haklardan, maalesef, mahrum bırakılmışlardır. Emeklilere
ücrette adaleti, dengeyi ve hakkaniyeti getirmemiz, yaşlılarımıza insan olmanın
onurunu yaşatacak ortamı hazırlamamız gerekirken, verilen sosyal hakların
tamamen kaldırılması, hükümetin bu insanlara zulmetmesinin bir sembolü ve
yönetimdeki başarısızlığın da acı bir tescilidir. Oysa, gelişmiş ve çağdaş ülkelerde
kendi emeklilerine ve yaşlılarına çeşitli kolaylıklar gösterilmekte ve imkânlar
sağlanmaktadır. Gelişmeden ve çağdaşlaşmadan bahseden ülkemizin, çeşitli
kanunlarla, emeklilerine ve yaşlılarına sağlanan birkısım imkânların ve sosyal
hakların kaldırılmasını kabul etmek mümkün değildir. Hükümetin, nimet ve külfet
dengesinde, ekonomiyi bu duruma düşürenlere destek ve fakat geçmişine sadakat,
borç saygısının bir ifadesi olarak, emekli ve yaşlılarımızı ihmal etmesi, Türk
siyaset tarihinde asla unutulmayacak bir devir olarak gündeme gelecektir. Doğru
Yol Partisi olarak, emekli ve yaşlılarımızın bu haklarını gelecekte tekrar iade
etmek için elimizden gelen gayreti göstereceğimiz muhakkaktır. Değerli milletvekilleri, bütün bunlar yetmiyormuş gibi,
ayrıca, emeklilerimiz veya yaşlılarımız, kendilerinin, sağ olarak, hayatta
olduklarını göstermek için de, maalesef, günlerce kuyrukta bekletilmişlerdir.
Özellikle Başkanvekilimiz Sayın Sökmenoğlu da bu konuda hassasiyet göstermişti.
Emeklilerimizin kuyruklarda, özellikle nüfus idareleri kuyruklarında "ben
hayattayım" diye bir belge almak için saatlerce beklemelerini ve hatta
birkaç kişinin de burada ölmesini asla unutmayacağız. Gerçi, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanımız sonra bu uygulamayı ortadan kaldırdı. Aslında, geçici olarak
durdurdu; ama, ümit ve temenni ediyoruz ki, o emeklilerimizi, o yaşlılarımızı
"ben hayattayım" diyebilmek için nüfus idarelerinden belge almak
üzere uzun süre kuyrukta beklemelerine neden olacak o uygulamayı tekrar gündeme
getirmeyecek, kamu kurum ve kuruluşları, doğrudan doğruya, insanların sağ olup
olmadığını, kendi imkânlarıyla ispat edebileceği bir uygulamaya mutlaka
geçeceklerdir diyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, size teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bedük, teşekkür ediyorum. Hele, bu iletişim çağında, faks imkânı olan bir ülkede,
böyle bir şey, 12-13 000 000 lira da üstüne masraf almak, fevkalade yanlış.
Tabiî, emeklilerimiz artık kuyruklarda da beklememeli. Dün, Antakya'da bir
arkadaşım, Mustafa Zambak, emekli kuyruğunda vefat etti; kendisine rahmet
diliyorum, ailesine de başsağlığı diliyorum. Tabiî, bunun gibi çok insan var.
Herkese başsağlığı diliyorum, sabır diliyorum. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Gözlükaya, bu konuda mı bir şey
söyleyeceksiniz? MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Efendim, bu konuda,
Sayın Başkanın konuşmasından sonra, çok
kısa olarak bir hususu açıklamak istiyorum. BAŞKAN - Sayın Bakan konuşmayacak... Konuşacak mı Sayın
Bakan? Yok; hayır, Bakanımız yok. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Bakanlar var burada... BAŞKAN - Var efendim... MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Başkan dedim efendim;
Sayın Bedük'ü kastetmiştim. Şimdi, Türkiye'de, esnaf, Bağ-Kurlu emekliler var.
Bunlardan, Emekli Sandığı ve SSK'dan emekli olanlardan herhangi bir kesinti
yapılmamasına rağmen, sosyal destekleme adı altında - tabiî, yasal bu- yüzde
10'luk bir kesinti var. Bu Bağ-Kur emeklileri, esnaflar, zaten bitmiş. Bu
esnaflar çok büyük sıkıntılar ifade ediyorlar. Bunu, hükümet erkânının bir
kısmı buradayken ifade ediyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, madem böyle
bir usul açıldı... BAŞKAN - Hayır, böyle bir usul yok. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Yok; bir hususu arz etmek
istiyorum... BAŞKAN - Usulsüzlük yaptım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Peki, izin verirseniz, bir
usulsüzlük de bendeniz yapayım efendim. BAŞKAN - Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Madem hükümet üyelerimiz
buradadır -doğrudur; bu dertler hepimizin müşterek derdidir, müşterek
sorumluluğumuzdur- ne istiyorlarsa, hangi düzenlemeyi istiyorlarsa, biz
hazırız; bir. İki; çok önemli bir konu var; 13 yaşında, 14 yaşında
gencecik kız çocuklarımızın bileklerine kelepçe vuruluyor. Okullarına almamak
için polisler copluyor. Polislerimizi kınamak için söylüyor değilim; ama, ilk
defa, Türkiye tarihinde ilk defa, gencecik, narin kız çocuklarımızın o öpülesi
ellerine kelepçeler vuruluyor. Hükümetimiz, buna mutlaka bir çözüm bulmalıdır;
çözümsüz bir olay değildir bu. Arz ediyorum efendim. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Kadınlar Günü... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Ve de Kadınlar Günü... BAŞKAN - Efendim, cop olayı hepimizi yaralıyor. Bu
konuda İçişleri Bakanının da açıklamasını bekledik; ama, bilemiyorum... Çok
önemli. İnsanın okuma özgürlüğünü polisle engellerseniz ve copla da başını
açarsanız, o işte laiklik de zedelenmiş olur. (SP ve AK Parti sıralarında
alkışlar) Her şeyin bir usulü var... ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Kanun var, nizam var, yönetmelik var. Kaba
kuvvet yanlıştır. Türkiye Cumhuriyeti, demokratik bir cumhuriyet; polis devleti
değil. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Hükümetten ses yok! BAŞKAN - Efendim, gündemdışı üçüncü söz, Fahri Turizm
Danışmanları Toplantısı ve millî turizm politikası hakkında söz isteyen,
Denizli Milletvekili Beyhan Aslan'a aittir. Sayın Aslan, buyurun. 3. - Denizli Milletvekili Beyhan
Aslan'ın, Birinci Turizm Fahri Danışmanlar Toplantısına ve millî turizm
politikasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Turizm Bakanı Mustafa Rüştü
Taşar'ın cevabı BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. 1-3 Mart günleri arasında Denizli-Pamukkale'de yapılan
1 inci Turizm Fahri Danışmanlar Toplantısı hakkında Meclisimize bilgi arz etmek
üzere söz aldım; çünkü, bu toplantıya katılan akademisyenlere, orada bulunan
bir milletvekili olarak söz vermiştim; sizin buradaki görüşlerinizi, 5 dakika
da olsa, Meclise taşıyacağım demiştim; bu görevi ifa ediyorum. 1 inci Turizm Fahri Danışmanlar Toplantısı, devlet ve
vakıf üniversitelerinden toplam 67 akademisyenin katılımıyla gerçekleşmiş ve 56
profesör ve doçent, konuyla ilgili söz almıştır. Genellikle turizmi masaya
yatırmışlar, turizmin planlanmasını, yatırımı, turizmin işletmeciliğini ve
turizmin eğitime ilişkin problemlerini ortaya koymuşlardır ve sadece
uygulanmakta olan turizm politikalarını tenkit etmemişler, tenkitlerin
içeriğini öneriyle doldurarak öneriler ortaya koymuşlardır. Böylece, fevkalade önemli
bir toplantı, Denizli-Pamukkale'de gerçekleşmiştir. Üniversiteler, gerek mahalline gerekse ülkeye ışık
saçan kurumlar olmalıdır ve üniversitelerin bilim ve teknolojisinden bütün
sektörlerin faydalanması gerekir. Sayın Bakanımız bu görüşten yola çıkarak,
turizm sektörüyle ilgili olarak, hemen hemen bütün üniversitelerden temsilcinin
bulunduğu, 10 rektörün ve 67 profesör ve doçentin katıldığı bu toplantıda,
üniversite hocalarımızdan görüşler alınmış, bilgiler alınmış ve turizm
sektöründe teori ile pratiği birleştirmek noktasında çalışmalar yapılmıştır. Öncelikle, toplantıda, kamu ve özel sektör ve medyanın
yanı sıra, tüm kamuoyunun tamamının turizmin önemini algılaması noktasında,
ayrıca, bu konuda sosyal bilincin gerçekleşmesi noktasında çalışmaların
yapılması gerektiği, eğitimin yapılması gerektiği ve ülke sevgisi ile turizmin
eşanlamlı olduğu ve bir ülke turizminin o ülkenin aynası konumunda olduğu,
akademisyenler tarafından ifade edilmiştir. Ayrıca, bilim ve teknolojiyle
bütünleşmeyen sektörlerin gelişemeyeceği, yerinde sayacağı, hatta geriye
gideceği ifade edilmiş ve turizm sektöründe olduğu gibi, bütün sektörlerin
üniversitelerden görüş ve düşünceler alarak, sektörlerin bilim ve teknolojiyle
kucaklaşmasının önemi ifade edilmiştir. Bu toplantıda, turizm sektörü, yani, bu işin pratiğini
yapanlar, uygulamanın içinde olanlar, üniversitelerden destek almışlar, ışık
almışlar ve bu konudaki önerileri yerine getirmek noktasında bir görüş birliği
içine varmışlardır. Rekabetin yüksek olduğu dünya turizm pazarında imaj
sorunu ortaya konmuş ve Türkiye'nin imajını kötü gösteren ve imaj sorununu
bertaraf edici politikalar uygulanması gerektiği ifade edilmiş, özellikle bu
konuda medyamıza büyük görevlerin düştüğü ifade edilmiş ve örnek olarak da Mavi
Çarşı yangının defalarca dünya televizyonlarında gösterilmesinin, yine,
Pamukkale'de kapanan bir yolun, sanki "Pamukkale turizme kapandı"
diye manşetler atılmasının, Türk turizmine olan olumsuzluğu açıkça ortaya
konulmuştur; çünkü, uluslararası televizyonlar, uluslararası kanallar, bizim
kanallardan aldığı görüntüleri, patlamaları, güvensizlik olaylarını, örneğin
Mavi Çarşı yangınını ve Pamukkale'deki bir yolun kapatılmasını defalarca
televizyon ekranlarında göstererek, bizim aleyhimize, Türkiye'ye turistin
gelmesini engelleyici bir unsur olarak kullanmışlardır. Bu nedenle, medyamızın,
trafik kazalarını ve olumsuzlukları, boy boy, insan kollarını, insan
bacaklarını, yarayı bereyi göstermesinin olumsuzluğunu, bu konuda medyamızın
fevkalade dikkatli olması gerektiğini ve bu konuda medyaya büyük iş düştüğünü
hocalarımız ifade etmişlerdir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlarsanız Sayın Aslan... BEYHAN ASLAN (Devamla) - Tabiî... Yine, hocalar demişlerdir ki, turizm politikaları,
siyasetüstü politikalardır; hükümetlere göre değişen, bakanlara ya da
bürokratlara göre değişen politikalar değildir; devamlı doğruları ifade eden ve
millî turizm politikası şeklinde ifade edilen politikalar olarak
değerlendirilmelidir. Bunun için de, devamlı olarak üniversitelerle işbirliği
yapılması gerektiği ortaya konulmuştur. Dört mevsim oniki ayda nasıl turizm
yapabiliriz ve hangi yollarla turizmin ekonomi içerisindeki payını
artırabiliriz; bütün bunlar ortaya konulmuştur. Ayrıca, Türkiye coğrafyasını, özellikle turizm
coğrafyasını ortaya koymak, Türkiye'nin kültürel ve doğal zenginliklerini
ortaya koymak ve bu bilinçle yetiştireceğimiz eğitim elemanlarını yurt dışına
göndermemiz gerektiği ve mutlaka teknolojinin geliştirdiği reklam ve eğitim
imkânlarından faydalanarak Türkiye'nin dışarıda tanıtılması gerektiği ifade
edilmiştir. Ben şunu ifade etmek istiyorum: Sayın Bakanımızı burada
kutluyorum; çünkü, bir sektörü üniversitedeki ilim adamlarıyla
kucaklaştırmıştır. Aynı yolu, diğer sektörlerimizin de yapması gerektiğine
inanıyorum ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, çok teşekkür ediyorum, böyle önemli
bir konuyu gündeme getirdiğiniz için. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Bakana teşekkür
ediyorum efendim. BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür mü ediyorsunuz?.. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Denizli Milletvekili
olarak ben de o toplantıda bulundum. BAŞKAN - Evet, Sayın Gözlükaya da Denizli Milletvekili
olarak... Keşke dün Denizlispor yenseydi, dünkü kanun da güme gitmezdi... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Bakan bizi davet
etseydi, biz hem teşekkür sunar hem de saygı sunardık. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Çoruma da geleceklerdir
mutlaka. BAŞKAN - Sayın Bakanım, buyurun. TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Sayın Beyhan Aslan'a bu konuyu
gündeme getirdiği için teşekkür ediyorum. Denizli'deki bütün milletvekili
arkadaşlarımıza, iktidar ve muhalefet milletvekillerinin tamamına programımızı
belirten bir davet mektubu göndermiştik; bu davete icabet edip teşrif eden
Sayın Mehmet Gözlükaya'ya da huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, bugün, Turizm Bakanlığımdaki
altıncı ayımı dolduruyorum. Yarın ayın 8'i ve 8 Ağustosta gelmiştim. Bu
vesileyle, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü de kutlamak istiyorum. Fahri Danışmanlar Toplantısını 1-2-3 Mart tarihlerinde
Denizli'de oluşturduk. Bakanlığa ilk geldiğim gün, hem değerli
milletvekillerimize bir mektup göndererek değerli fikirlerinden, önerilerinden,
tenkitlerinden yararlanmak istediğimi belirtmiştim hem de üniversite
hocalarımıza, turizmle ilgili bütün değerli hocalarımıza bir mektup göndererek
fahri danışmanlığı kabul edip etmeyeceklerini sormuştum. Memnuniyetle ifade
edeyim ki, çoğunluğundan olumlu cevap geldi ve dediğim gibi, 1-2-3 Mart
tarihlerinde, bu Fahri Danışmanlar Toplantısını, Bakanlığımız bürokratlarıyla
birlikte Denizli'de gerçekleştirdik. Bu toplantıda alınan kararlar fevkalade önemli
kararlardır. Bu kararlarla, 10-12 Nisanda yapacağımız 2 nci Turizm Şûrasının da
temellerini oluşturmayı hedefledik ve burada bir konuyu ifade etmek istiyorum.
11 Eylülden sonra, dünya turizm hareketlerinde bir gerileme yaşanırken, nispî
olarak eylül-ocak ayları içerisinde, Türkiye'de de, bu aylara mahsusen bir
gerileme yaşanıyor gibi gözükmesine rağmen, Dünya Turizm Örgütünün yayımlamış
olduğu istatistiklere göre, dünyada turizm hareketleri yüzde 1,3 gerileme
gösterirken, Türkiye, yüzde 12,4 artış göstermiştir; bu da, Türk turizminin bir
başarısıdır diye ifade etmek istiyorum. Yine, aynı şekilde, dün çıkan, elimize geçen şubat
ayında ülkemizdeki turizm hareketini sizlere müjdelemek istiyorum. Şubat ayında
ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,2
artış göstermiştir; bu da, 11 Eylülün sancılarının çekildiği turizm sektöründe,
büyük bir başarı olarak görülmektedir. Bakanlığa geldiğimiz tarihin hemen arkasında,
yurtiçinde bütün turizm destinasyonlarında, sivil toplum örgütleri ve sektör
temsilcileriyle toplantılar yaparak, turizmin meselelerini de tespit ettik. Bu
arada, bütün illerimizin potansiyellerini meydana çıkaracak bir çalışma
içerisine girdik ve bütün partilerin sayın grup başkanvekillerine gönderdiğimiz
bir dosyayla, 81 ilimizin turizm potansiyellerini havi dosyalar ve CD'ler
kendilerine iletildi. Değerli milletvekillerimize, yine, aynı şekilde, birer
mektup göndererek, bu çalışmaların grup başkanvekilliklerinde hazır olduğunu,
istedikleri takdirde oradan inceleyip, eğer eksikleri varsa, eleştirilecek bir
husus varsa, bunları, kitap haline ve tam kalıcı eser haline getirmeden önce
bize bildirmelerini talep ettim. Birçok arkadaşımızdan bilgiler geliyor. Eğer,
bu konuyla ilgili bilgisi olmayan arkadaşımız varsa, burada duyurmuş oluyorum,
inceleyip, eksiklikler varsa bize bildirirlerse, memnun olurum. Aynı bilgileri, sayın valilerimize de gönderdim.
Onlardan şu anda peyderpey cevaplar gelmeye başladı. İllerimizin turizm
potansiyellerinin tamamen belirlenmesi yönündeki bu çalışma bittiğinde, Türkiye
açısından fevkalade bir prestij kitabı halinde yayınlanacak. Siz değerli
milletvekillerimize de bütün dünya kamuoyuna da bu bildirilecektir. Bu arada, hemen, Bakanlığımızın ilk günlerinde, toplam
kalite belgesi almak için müracaat ettik. Önümüzdeki günlerde, zannediyorum,
ISO 9001-2000 kalite belgesi almış bir bakanlık haline geleceğiz. Aynı zamanda,
turizm web sitemizde, sadece Türkçe ve İngilizce olan bu sitede, Almanca,
Fransızca ve Rusça dilleriyle takviye ederek, beş dilde sunum yaptık. Bunlar da
aynı şekilde taslak çalışmalardır. Eğer, eksiklikleri, yanlışlıkları varsa,
düzeltilmeye her zaman açık olduğunu da ifade etmek istiyorum. Antalya'da, Odalar Birliğiyle bir turizm zirvesi
gerçekleştirdik. O zirvede aldığımız kararları hayata geçirdik. Turizm sektörüyle
çok yakın işbirliği içerisinde çalışıyoruz. 2000 yılında 10 400 000 olan turist
sayısı, 2001 yılında 11 500 000 olarak gerçekleşmiştir. Aşağı yukarı, 8,5
milyar dolar da bir döviz girdisi elde etmiş durumdayız. Bu, Türkiye'deki
ihracat rakamlarının arkasından gelen en büyük rakamlardan biridir. Dolayısıyla, bütün dünyanın da kabul ettiği gibi,
turizm sektörü, en önemli sektörlerden biridir ve mutlaka önem verilmesi
gereken sektörlerden biridir. Burada, sektörün taleplerini ve problemlerini
yerinde tespit ederek, en kısa sürede cevaplandırmakta ve Bakanlığımızla ilgili
olmayan konular da, başka bakanlıklara süratle iletilerek takip edilmektedir. Siz değerli milletvekillerinden medya mensuplarına,
sektör kuruluşlarından sivil toplum örgütlerine, üniversitelerimize kadar çok
geniş bir alanda diyalog ve dayanışma sürecini başlattığımızı ümit ediyorum ve
turizm sektöründe, özellikle turizm sektörünü her türlü siyasî mülahazanın
üzerinde tutarak faaliyet gösterdiğimizin, tarafınızdan da bilinmesini rica ediyorum.
Daha hızlı çalışan, daha çabuk çözüm ve proje üreten
bir bakanlık oluşmasını sağlamak üzere, kalite uygulamasını almak üzereyiz.
Türkiye olarak, yaklaşık 500 milyar dolar seviyesindeki dünya turizm
pastasından 8,5 milyar dolarlık bir turizm geliri elde edebilen bir ülke
olmaktan süratle çıkmamız gerektiğine inanıyorum. Bunun için, bütün bilgi
birikimlerini bir araya getirerek, bu birikimleri harekete geçirerek, Bakanlar
Kurulunda bekleyen kanun tasarılarımızın imzalarını bir an önce tamamlayarak Türkiye
Büyük Millet Meclisine getirip, Tarım Bakanı olduğum dönemde, 45 yıldır
çıkmayan Mera Kanununu, nasıl, hep beraber, 20 nci Dönem Parlamentosunun şerefi
olarak Türk Milletine armağan ettiysek, turizmle ilgili kanunları da, 21 inci
Dönem Parlamentosu olarak Türk Milletine ve Türk turizmine armağan edeceğimize
inanıyorum. Onun için, imzaların süratle tamamlanması gerektiğini düşünüyorum. Bunun dışında, özellikle, 4 mevsim 12 ay turizm
yapabilmek ve turizmin bütün çeşitliliğini yaşatabilmek için elimizden gelen
gayret içerisinde olduğumuzu, siz değerli milletvekillerine tekrar iletmek
istiyorum. Müze ve ören yerleri fiyatlarından şikâyetler vardı;
dünyada rekabet edemediğimiz unsurlardan birisiydi. Kültür Bakanımıza burada
bir teşekkürüm var; önerilerimizle, müze ve ören yerlerine giriş fiyatlarındaki zamları, fiyatlandırmayı temmuz ayından temmuz
ayına yapmayı ve yüzde 50 indirimle
peşin almak isteyen tur operatörlerine yüzde 50 indirimli biletler vererek,
kombine biletler vererek, dışarıyla rekabet edilmesini sağlamışlardır. Aynı şekilde, vize harçları, 11 Eylülden önce 20 dolara
çıkarılıyordu; müdahalemizle, Dışişleri ve Maliye Bakanlıklarınca kabul gördü
ve 10 dolara indirildi. Bunlar, ufak rakamlar gibi gözükse bile, Türk turizmi
açısından, rakip ülkelerle, bizi fevkalade sıkıntıya sokan durumlardır. KDV oranlarının aşağıya indirilmesi gerekmektedir.
Turizmde yüzde 18 KDV olmaz; ama, şu andaki ekonomik krizden çıkış aşamasında,
2002 yılında KDV indirimi yapılamayacağı da Maliye Bakanımız tarafından
açıklanmıştır, biz de saygıyla karşılıyoruz; ama, hiç olmazsa, 2003 yılında,
mutlaka, turizmdeki KDV oranlarını da diğer KDV oranlarını da aşağıya çekmek,
vergiyi tabana yayacak şekilde bütün oranları aşağıya çekmek ve vergi
çeşitliliğini azaltmak gerektiğine inanıyorum; Maliye Bakanımızın da bu yönde
bir çalışması olduğunu bu vesileyle vurgulamak istiyorum. Bunun dışında, her ilimizde, mutlaka, dört yıldızlı bir
otel yapma projemiz vardır. Böylece, her ilimizde dört yıldızlı bir otel olduğu
zaman, turistler, turlar için istenilen ortam rahatlıkla sağlanabilecektir.
Tabiî, turistler kendi kendine gelmiyor. Bazı arkadaşlarımız "turizm kendi
kendine yürüyor" diye yazıyorlar, çiziyorlar. Turizm kendi kendine
yürümez. Turizm, modern işletmecilik anlayışıyla yaklaşıldığı zaman ileriye
gidecektir. O da nedir; çantayı elinize alacaksınız, yurtdışında nerede fuar
var, nerede tur operatörü var, Türkiye'ye kim turist getiriyorsa, ben bakanım
diye hiç küçümsemeden, ayaklarına kadar gidip, gerekli pazarlıkları yapıp,
Türkiye'ye turist getirmenin gayreti içerisinde olacaksınız; biz de bunu
yapmaya gayret ediyoruz. Her türlü tur operatörüyle yaptığımız görüşmelerde,
onların tanıtımlarına katkıda bulunmak için gönderecekleri basın mensupları ve
acente uzmanlarının, elemanlarının burada eğitimlerini sağlayacak
-ağırlanmaları da dahil olmak üzere- çalışmalar yapıyor, Türk Hava Yollarıyla
işbirliği yaparak bunları da gerçekleştiriyoruz. Bu faaliyetlerimiz devam
edecektir; çünkü, oradaki acente ve tur operatörü, oraya bir başka ülke için
seyahat etme arzusuyla giden birisini Türkiye'ye rahatlıkla çevirebilir; bunu
yapma gayreti içerisindeyiz ve hepsinden önemlisi, yurtdışında, artık,
birbirleriyle birleşip evlenerek büyük şirketler haline gelmiş ve bana göre,
çok yakın bir gelecekte dört büyük tur operatörünün kalacağı Avrupa pazarında,
o tur operatörlerinin Türkiye'deki otellere ortak olmasını sağlamak
durumundayız. Bu ortaklıklar yapılmaya başlanmıştır, bizim birçok Türk
operatörümüz ve otel sahiplerimiz, bu tur operatörleriyle ortaklık yapmaya
başlamışlardır. Turizm Bakanlığı olarak bunları destekliyoruz, desteklemeye
devam edeceğiz; çünkü, bu tur operatörleri, Türkiye'de, otellerin ortağı
oldukları zaman, yatırım sahibi oldukları zaman ellerini taşın altına sokmuş
olacaklar, o turistleri, buraya, mecburen getirme durumunda olacaklardır. 11 Eylülden sonra gittiğimiz bütün ülkelerde yaptığımız
propagandada şunları işledik: İslamiyetle terörü bir arada tutamazsınız. 11
Eylüldeki olayda, olayı yaratan bir kimsenin Müslüman olması, bütün İslam
âleminin terörist olması anlamına gelmez; çünkü, terörün dini, imanı, cinsiyeti
ve rengi yoktur; dolayısıyla, terör terördür, her bulunduğu yerde, herkesin
mücadele etme zorunluluğu vardır; ama, bir şeyi dikkatlerinize sunmak istiyoruz
dedik -bütün tur operatörleri de, bunları, basın toplantılarında, bizim
dışımızda da seslendirdiler, reklamlarında kullandılar- o da şu idi: Türkiye
Müslüman bir ülkedir; ama, bütün Müslüman ülkeler içerisinde laik, demokratik
bir cumhuriyettir. Bunun altını vurgulayarak söyledik ve onlara kabul ettirdik.
İkincisi; özellikle her din mensubunun, semavî din
mensuplarının, inançlarını rahatlıkla yaşayabilecekleri bir ortamın Türkiye'de
var olduğunu ve inanç turizmi açısından, tarih ve kültür turizmi açısından, bu
turizmi Türkiye'de rahatlıkla gerçekleştirebileceklerini ifade ettik. Hepsinden daha önemlisi, Akdeniz çanağı içerisinde,
rakip ülkelerimiz içerisinde, Türkiye, en yeni otellere, en güleryüzlü ve
misafirperver elemanlara sahiptir, kaliteli hizmet vardır; fiyat kalite
orantısı fevkalade güzeldir. Hepsinden daha önemli bir şey söyleyeceğim -bu,
bizim araştırmamız değil, Avrupa'daki tur operatörlerinin araştırmasıdır-
Akdeniz çanağı içerisinde hijyenik yönden en temiz oteller, Türkiye'deki
otellerdir ve otellerimizin, yüzde 90'ın üzerinde, temiz ve hijyenik olduğu,
Avrupalı tur operatörleri tarafından da tescil edilmiştir; bununla da gurur
duymamız gerekiyor. Tabiî, bir şey daha var; Almanya'da ve Avrupa'da
yaşayan "Avrupalı Türkler" dediğimiz arkadaşlarımız, çocuklarını,
lütfen, Türkiye'ye göndererek tatillerini yaptırsınlar. Böylece, hem kendi
köklerinden kopmamış olacaklar hem de başka ülkelere gidip, kendi kendilerine,
Türkiye'yi görmedikleri için boşu boşuna hayıflanmayacaklar; Türkiye'yi
görerek, Türkiye'nin varlıklarıyla, zenginlikleriyle, insanlığıyla, dışarıda,
daha büyük gururlar duyabileceklerdir. Bunları da sizlere ifade etmek
istiyorum. Son olarak, hedeflerimizin gerçekleştirilmesi için,
başta Sayın Başbakan olmak üzere, Başbakan Yardımcılarımız ve Bakanlar
Kurulumuz, Parlamentomuz, sektör temsilcilerimiz, üniversitelerimiz, turizme
her türlü desteği vermektedirler; bundan dolayı şükranlarımı sunuyorum. Turizm
konusunda bugüne kadar emeği geçmiş olan, başta bütün bakanlarımıza -rahmetli
olanlara Allah'tan rahmet diliyorum, hayatta olanlara şükranlarımı sunuyorum-
ve... BAŞKAN - Barlas Küntay da dahil. TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) - Turizm
Bakanlığının gelmiş geçmiş bütün personeline teşekkür ediyorum; çünkü,
Türkiye'yi bugünkü hale getiren, o, göremediğimiz küçük küçük emeklerdir. Bu
emekleri inkâr etmemiz hiçbir zaman doğru değildir ve bu dönemde de, turizme
emeği geçen, yediden yetmişe, bize her türlü fikrî gönderme lütfunda bulunan,
bizleri aydınlatan... Akıl akıldan üstündür, hiç ummadığınız kişiden,
ummadığınız bir fikir çıkar ve Türkiye turizmine çok önemli katkılar
sağlayabilir. Onun için, bizim, hiçbir komplekse kapılmadan, her türlü fikre,
eleştiriye, tenkite açık olduğumuzu tekrar ifade ediyorum, hepinize sevgiler, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum. TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) - Sayın
Başkan, çok teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim. Bu arada, ilk önemli adımı atan, 1979'daki Sayın
Bakanımız rahmetli Barlas Küntay'ı da rahmetle anıyorum efendim. TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) - Sayın
Başkan, hepsini rahmetle andığım için... BAŞKAN - Biliyorsunuz, sonra, siyasî hayatı bıraktı,
turizme gönül verdi, gönüllerde tahta kurdu. Efendim, teşekkür ediyorum; mesele anlaşıldı. Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır. Bir Meclis Araştırması önergesi vardır; okutuyorum
efendim: C) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ 1. - Hatay Milletvekili Mehmet Şandır ve
28 arkadaşının, Ermenilerin 1915-1918 yılları arasında Anadolu'da Türklere
karşı uyguladıkları zulüm ve katliamın araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/260) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ermenilerin 1915-1918 yılları arasında Anadolu'nun
birçok yerinde Türk Milletine yaptıkları zulüm ve katliamların araştırılması
amacıyla Anayasanın 98 inci maddesi ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederim. 1- Mehmet
Şandır (Hatay) 2- Murat
Sökmenoğlu (İstanbul) 3- İsmail Köse
(Erzurum) 4- Nazif
Okumuş (İstanbul) 5- Ahmet Erol
Ersoy (Yozgat) 6- Ali Gebeş
(Konya) 7- Cezmi Polat
(Erzurum) 8- Nail Çelebi
(Trabzon) 9- Armağan
Yılmaz (Uşak) 10- Kürşat Eser (Aksaray) 11- Adnan Fatin Özdemir (Adana) 12- Nesrin Ünal (Antalya) 13- Mehmet Arslan (Ankara) 14- Vahit Kayrıcı (Çorum) 15- Basri Coşkun (Malatya) 16- Osman Fevzi Zihnioğlu (Sakarya) 17- Orhan Şen (Bursa) 18- Süleyman Coşkuner (Burdur) 19- Yener Yıldırım (Ordu) 20- Hasari Güler
(Adıyaman) 21- Mustafa Yaman (Giresun) 22- Cemal Enginyurt (Ordu) 23- Mehmet Kaya
(Kahramanmaraş) 24- Hidayet Kılınç (İçel) 25- Metin Ergun (Muğla) 26- Hasan Kaya (Konya) 27- Nevzat Taner (Kahramanmaraş) 28- Lütfi Ceylan (Tokat) 29- Bekir Ongun (Aydın) Gerekçe: Ermenilerin Türklere yaptıkları mezalim ve katliamın en
çok işlendiği yıllar, 1906-1918 yılları arasıdır. Bilindiği gibi bu dönem,
Osmanlı Devletinin sırasıyla, Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları
dönemlerine rastlamaktadır. Bu zaman dilimi içerisinde, Ermeniler önce Doğu
Anadolu'nun büyük bir kısmını işgal etmiş olan Ruslar'la işbirliği yapmışlar ve
Rus işgali altında bulunan yörelerde akla hayale gelmeyecek vahşet, mezalim,
katliam ve soykırım gerçekleştirmişlerdir. Ermeni komite ve çetelerinin masum ve savunmasız
Türklere yaptıkları mezalim ve katliamı şu başlıklar altında sıralamak
mümkündür: Savaşa asker göndermiş, genelde kadın, çocuk ve
yaşlıların bulunduğu köy ve kasabalarda, insanlıkla bağdaşmayacak katliam
yapmak, evleri, ağılları, hayvanları ve ürünleri yakmak, kadın ve kız
çocukların ırzına tecavüz, masum insanların burunlarını, kulaklarını ve
çenelerini kesme, cesetleri parçalayarak ateşte pişirip, yakınlarına yemeleri
için zorlama, cesetleri köpeklere yedirmeleri, mezarlıkların kazılarak
defnedilmiş olanların dışarı atılmaları, hamile kadınların karınlarından
süngülenmesi ve rahimlerinden bebeklerinin çıkarılması, cami ve türbeleri
tahrip ve tahkir etme, resmî binaları yakma, cepheden yaralı dönen askerlerin
akla gelmeyecek işkencelerle vahşice öldürülmesi... İnsanlık dışı bu vahşet ve mezalimin, soykırımın
belgeleri, bugün arşiv ve kütüphanelerdedir. Türk Milletinin bu vahşet ve
mezalimi, insanlık için utanç verici bu çirkinlikleri unutması mümkün
değildir!.. Dünya kamuoyu bu soykırımı görmezlikten gelemez. Bunun aksi,
insanlık hukukunu zedeler. Ermeni propaganda ve terör odaklarının, büyük "20
nci Yüzyılın ilk soykırımı" diye ilan ettikleri, çarpıttıkları olayların,
asılsız iddialarının gerçek yüzü Türk ve dünya arşivlerinde bulunan
belgelerdedir. Ermenilerin soykırım iddiaları asılsız olup, hiçbir ilmî belgeye
dayanmamaktadır. Ermenilerin asılsız iddialarının arkasında, hayalî istek ve
arzuları yatmaktadır. İddialar tamamen siyasîdir. Ermeni komite ve çetelerinin Türk insanına yaptığı
mezalim ve soykırımı arşiv belgeleri ışığında ortaya koymak, bu konudaki
teksesliliği ortadan kaldırmanın ve Ermenilerin mahut iddialarının
asılsızlığını dünya kamuoyuna göstermenin şüphesiz en gerçekçi yoludur. Savaş günlerinin güçlükleri, ağır iklim şartları,
salgın hastalıklar, yakıt, gıda, ilaç ve diğer imkânların yetersizliği, bunun
tabiî sonucu olan ölümler, yalnız, Ermeniler için değil, Türkler için de ve
üstelik de daha fazlasıyla geçerlidir. Ermeni milletini kötülemek, bir kavmi kin ve nefret
duygularıyla karalamak, olayların cereyan ettiği tarihlerde devlete isyan eden
Ermeni komite ve çetelerini, Rus ordusu saflarında yer alan Ermeni gönüllü
alaylarının yaptıkları vahşet ve mezalimi, soykırımı bugün bütün Ermeni
milletine mal etmek gibi bir art niyetimiz asla olamaz. Türk olarak, kan davası gütmek, cinayetler işlemek ve
intikam almak, tarihî şeref ve asaletimize de yaraşmaz. Ancak, hakikatleri ortaya
koymak, bu konudaki teksesliliği ortadan kaldırmak, yerine getirilmesi gereken
tarihî ve millî bir sorumluluk olduğu kadar, aziz şehitlerimize ödememiz icap
eden bir manevî borç ve sorumluluktur. Tarihî gerçekleri görmezlikten gelen, Ermenilerin
asılsız iddialarına arka çıkan, destek veren devletler, dünya milletleri ve
insanlık tarihi önünde kendilerini mahkûm ettiklerini, tarihin siyasî istismar
vasıtası olarak kullanılmasında çok ciddî bir mesuliyet yüklendiklerini
bilmelidirler. Ermeni iddialarına destek verenler, bu yanlış ve tek
taraflı politikalardan vazgeçmeli ve milletlerarası siyaset sahnesinde hak ve
hukukun, dostluk ve barışın, kısacası ahlakî unsurların hâkim olduğu dürüst ve
seviyeli bir politika sergilemelidirler. Ermenilerin, tarihte savunmasız Türklere yaptıkları
mezalim, soykırım şartlarını bütünüyle taşımaktadır. TBMM tarafından araştırılması faydalı olacaktır. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündeme yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır. Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup, oylarınıza sunacağım: D) Tezkereler ve
Önergeler 1. - Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
Türkiye-Yugoslavya Federal Cumhuriyeti Parlamentolararası Dostluk Grubunun
kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/997) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının
11.02.2002 tarih ve 98 sayılı kararıyla Türkiye-Yugoslavya Federal Cumhuriyeti
Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulması uygun mütalaa edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca, anılan
dostluk grubunun kurulması Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Mustafa Murat Sökmenoğlu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekili BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... VEYSEL CANDAN (Konya) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Oylamaya geçtim ve "kabul edenler"
dedim efendim. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce yarım kalan işlerden başlayacağız. V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rıfat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442,
2/449) (S. Sayısı: 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle
ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim
Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri
Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S.
Sayısı: 786) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 sayılı Emlak Vergisi
Kanunu ve 492 sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl
Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz
Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu
raporunun görüşülmesine devam ediyoruz. 3. - 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319
Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki
Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum
Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu
Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/956,
2/878, 2/880, 2/882,
2/883, 2/884) (S. Sayısı: 825) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Yerini aldı. Hükümet?.. Burada. 2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi, 2 nci maddeyi oylarınıza sunarken, karar
yetersayısı... VEYSEL CANDAN (Konya) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Söyledik efendim. İstirham ederim...
Yapmayın!.. Karar yetersayısı istenmişti. Maddeyi oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur. Kaç dakika ara vereyim? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Ne yapayım efendim, karar yetersayısı
istediler. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Karar yetersayısı yok mu
efendim? BAŞKAN - Efendim, olsa yapar mıyım?! 10 dakika mı vereyim?.. 10 dakika ara veriyorum. (1) 825 S.
Sayılı Basmayazı 6.3.2002 tarihli 70 inci Birleşim Tutanağına eklidir. Kapanma
Saati: 16.40 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati
: 16.55 BAŞKAN :
Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER
: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 71 inci Birleşimin
Üçüncü Oturumunu açıyorum. 825 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 3. - 213
Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı
Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya
Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın,
İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili
Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/956, 2/878,2/880, 2/882, 2/883,
2/884) (S. Sayısı : 825) (Devam) BAŞKAN -
Komisyon ve Hükümet yerlerinde. Tasarının 2 nci maddesinin oylamasında karar
yetersayısı bulunamamıştı. Oylamayı tekrarlamadan önce, kanun teklifinin sahibi
Sayın Ayaydın, Plan ve Bütçe Komisyonunda olduğunu ifade eden bir pusula
gönderdi; ben de biliyorum, diğer arkadaşlarımız da Plan ve Bütçe Komisyonunda;
ama, artık, gitmeyin, bu işi bitirelim. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - 1319 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde
eklenmiştir. "EK MADDE 2. - a) Emlak vergisi mükellefleri
tarafından en son verilmiş bulunan emlak vergisi beyannameleri belediyelerce
muhafaza edilir ve bu Kanuna göre ilgili belediyelerce yapılacak tarhiyat
sırasında, bina veya araziye ilişkin olarak bu beyannamelerde yer alan bilgiler
dikkate alınır. b) Köylerde bulunan bina ve araziye ilişkin olarak 1998
yılı genel beyan döneminde muhtarlar tarafından doldurulup belediyelere teslim
edilen köy kıymet beyanı defterleri ilgili belediyelerce muhafaza edilir. Köy
kıymet beyanı defterlerinde kayıtlı bina ve arazilerin vergi değerlerinin
tespiti gereken hallerde belediyeler, 29 uncu maddeye göre gerekli tespiti
yapar ve ilgililere bildirir. BAŞKAN - Efendim, 3 üncü madde üzerinde, Saadet Partisi
Grubu adına, Trabzon Milletvekili... VEYSEL CANDAN (Konya) - Konuşmacıyı değiştirdik
efendim; Grubumuz adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer konuşacak. BAŞKAN - Şeref Malkoç Bey vardı; onun yerine, şimdi,
Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer konuşacak. Buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı tasarı üzerinde,
Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
selamlıyor, saygılar sunuyorum. Görüşülmekte olan tasarının 3 üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Tasarının 3 üncü maddesi, Emlak Vergisi mükelleflerinin en
son vermiş oldukları Emlak Vergisi beyannamelerinin, belediyelerce muhafaza
edilmesiyle ilgili bir maddedir. Tabiî, burada, Emlak Vergisi hukukumuzda daha
önce beyan esası vardı. Beyan esasında, mükelleflerin sübjektif
değerlendirmeleri çerçevesinde farklı farklı rakamlar ortaya çıkıyor, aynı
değerde olan binalar, araziler veya arsalar çok farklı şekillerde beyan
ediliyordu ve bu da, bir vergi adaletsizliğine sebebiyet veriyordu. Daha sonra,
asgarî beyan esası getirildi. Bu asgarî beyan esasında, takdir komisyonlarınca,
vergiye tabi gayrimenkullerin, arazilerin, arsaların veya binaların birim
fiyatları belirlendi, asgarî birim fiyatları belirlendi ve binalarda asgarî
inşaat maliyet bedelleri belirlenerek, bu beyannamelerde asgarî bir beyan
matrahı ortaya çıktı; yani, asgarî beyan matrahını beyan etmeyen mükelleflere
cezalı tarhiyat yapıldı. Dolayısıyla, burada, bir noktada, sübjektif
yaklaşımların ortadan kaldırılması, vergi matrahlarının belirlenmesinde
adaletin sağlanması adına asgarî beyan esası getirilmişti. Dolayısıyla, orada,
en az beyan edecekleri matrahı, mükellefler, o birim fiyatlarına göre
belirliyor ve artık, kendi gayrimenkulünün rayiç bedeli üzerinden bir beyanı,
asgarî beyan miktarından az olmamak şartıyla, beyan ediyor ve bunun üzerinden
vergisi alınıyor, tarh ediliyordu. Beyan dönemleri dört yıllıktı. En son 1998 yılında
verildi, 2001 yılında sona erdi. 2002 yılının mayıs ayına kadar yeni beyanlar
verilecekti; ancak, şu anda, bu tasarıyla beyan esası kaldırılıyor, bildirim
esası getiriliyor. Bu bildirim esası ile asgarî beyan sisteminin arasında ne
gibi bir fark var diye sorduğumuzda, aslında, yine, arsaların, arazilerin veya
diğer gayrimenkullerin, binaların asgarî birim değerleri ve birim maliyet
değerleri yine komisyon tarafından belirlenecek. Bu komisyonların belirlemiş
olduğu değerler üzerinden, 3 üncü maddeye göre, mükelleflerin belediyelere
vermiş olduğu son beyannamelerdeki değerler dikkate alınarak, -yani,
gayrimenkullere ilişkin değerler dikkate alınarak- belediyelerce -yani,
idarece- tarhiyat yapılacak, bu tarhiyatlar da mükelleflere bildirilecek ve
böylece ödenecek. Yani, burada, bir noktada, en son verilen -yani, 1998'de-
veya daha sonra mükellefiyeti gerektiren, vergiyi doğuran olayların
oluşmasıyla, arsaların, arazilerin veya arazinin arsaya dönüşmesiyle veya
arsalar üzerine bina yapılmasıyla meydana gelen değişikliklerden dolayı
1998'den sonra verilmiş beyanlar da en son beyanlar olarak belediyelerde mahfuz
olduğu için, bu beyannameler üzerinden tarhiyat yapılması esası getiriliyor. Şimdi, burada, asgarî beyanda tespit edilen -yani,
tespit komisyonlarının, takdir komisyonlarının tespit etmiş olduğu- birim
değerlere yine başvurulacak; fakat, burada, herhalde, yeniden bu takdir
komisyonları oluşturulacak, bu komisyonlar belirlemiş oldukları birim değerleri
ilgili yerlere tebliğ edecekler, muhtarlıklara -mahalle muhtarlıklarına veya
köy muhtarlıklarına- ticaret odalarına, ziraat odalarına bildirecekler imza
karşılığında ve bu tarhiyatla ilgili olan idare, bu birim fiyatlara göre
yeniden tarhiyat yapacak. Ancak, daha önceki beyannamelerde de, gerçekten, vergi
adaletini zedeleyen beyanlar vardı. Şimdiden sonra olacak mı; yine olabilir;
çünkü, birim değerleri komisyonlar tarafından belirlenirken; mesela, sokak,
cadde, binalar için dikkate alınıyor, mahalleler dikkate alınıyor. Aynı sokakta
bulunan gayrimenkullerin, aslında, yan yana olmasına rağmen, birinin köşe
başında olması veya köşe başında olan bir binanın, bir apartmanın katları
arasında, sokağa bakan, caddeye bakan daireleri arasında veya katların manzara
irtifakının dahi bu katların değerlerini değiştirdiğini dikkate alırsak, yine,
bir noktada, aslında, mükelleflerin dürüst beyan vermesi noktasında bir
düzenlemenin getirilmesi daha uygun olurdu diye düşünüyorum; çünkü, aynı
binanın aynı katında bulunan iki dairenin daha önceki beyanında -aynı vasıfta
olmasına rağmen daireler, gayrimenkuller- mesela, mükellefin biri üçüncü sınıf
olarak beyan etmiştir... Yani, betonarme, 150 metrekare, 125 metrekare
dolayındaki bir gayrimenkulün, bir dairenin asgarî beyan değeri 1998'de 600 000
000 dolayında çıkıyordu; ama, bitişiğindeki, aynı vasıfta olan dairenin sahibi
mükellef, daha dürüst bir yaklaşımla, dairesini birinci sınıf veya lüks bina
olarak telakki ettiğinden, aynı vasıfta olmasına rağmen, onun değeri 2 milyar
olarak beyan edilmişti, asgarî değer 2 milyar olarak çıkmıştı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Geçer, toparlayın lütfen efendim. MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Şimdi, bu beyanlara
dayanılarak yapılacak tarhiyatlarda, yine bu mükellefler arasındaki vergi
adaletsizliği bu matrahlar üzerine bindirileceği için veya bunların beyan
ettiği değerlere veya vasıflara göre -yani, birinci sınıf bina, ikinci sınıf
bina, yığma, betonarme, taş binalar veya arazilerde sulak, çorak veya taban
araziler gibi- onların beyanları esas alınarak idarece yeni tarhiyatlar
yapılacağı için, yine, matrahlar farklı farklı oluşacak ve dolayısıyla, burada,
dürüst davranan mükellefin aleyhine bir vergi adaletsizliği olacak diye
düşünüyorum. Aslında, burada yeni bir denetim getirilerek, yeni
yaptırım getirilerek, gerçeğe aykırı beyan verenlerle ilgili, ilgili dairelere
veya idarelere yetkiler vererek, bir denetim mekanizması kurulup, yeni, gerçeğe
daha uygun bir beyan alınarak, bundan sonra, o beyanlar üzerinden bildirim
esasına göre tarhiyatların yapılmasının daha adil olacağı kanaatindeyim; ama,
eski beyanlara dayalı yapılacağı için, burada, yine vergi adaleti sağlanmayacak
diye düşünüyorum; ancak, beyan esası da kaldırıldığından, mükelleflerin
beyanname verme külfetinden kurtulmaları, mükellefler için bir avantaj olacak
diye düşünüyorum. Tasarının, tabiî, kamu kaynaklarının artırılması
noktasında bir gerekçeyle getirildiğini düşünerek, yine, çıkacak yasanın
hayırlı olmasını temenni ediyorum. BAŞKAN - Efendim, ikinci söz, Adalet ve Kalkınma
Partisinde. Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı tasarının 3
üncü maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz tasarının 3 üncü maddesiyle ilgili
kanuna eklenen ek madde 2'de "a) Emlak Vergisi mükellefleri tarafından en
son verilmiş bulunan Emlak Vergisi beyannameleri belediyelerce muhafaza edilir
ve bu Kanuna göre ilgili belediyelerce yapılacak tarhiyat sırasında, bina veya
araziye ilişkin olarak bu beyannamelerde yer alan bilgiler dikkate alınır. b) Köylerde bulunan bina ve araziye ilişkin olarak 1998
yılı genel beyan döneminde muhtarlar tarafından doldurulup belediyelere teslim
edilen köy kıymet beyanı defterleri ilgili belediyelerce muhafaza edilir. Köy
kıymet beyanı defterlerinde kayıtlı bina ve arazilerin vergi değerlerinin
tespiti gereken hallerde belediyeler, 29 uncu maddeye göre gerekli tespiti
yapar ve ilgililere bildirir" denilmektedir. Her halükârda, binalar ve emlak için burada yeni bir
değerlendirme söz konusudur ve bu değerlendirmenin neticesinde de o binanın
veya emlakin sahibine mutlaka bir vergi gelecektir. Dolayısıyla, vatandaşımız,
binasından ve sahip olduğu emlakinden
dolayı bir vergi ödemekle karşı karşıya kalacaktır. Ancak, burada, sizlerle, 1978 yılında yazmış olduğum ve
bu konuya tıpa tıp uyan, hatta, iktidarın bugünkü icraatlarına tıpa tıp uyan
bir şiirimi paylaşmak istiyorum: İktidardan bu millete hediye, Vergi gider, zulüm gider, zam gider! Ne şifa, ne derman bekleme sakın, Şifa gitmez, derman gitmez, zam gider! Geçilmez yolların kirli tozundan, Elbise dikildi kaput bezinden, Gurbete açılan gencin izinden, Selam gitmez, kelam gitmez, zam gider! Köylünün tarlada mahsulü kalsa, Ekse, biçse de hep taş-toprak alsa, "Aman yardım" diye yanıp yalvarsa, Gübre gitmez, ilaç gitmez, zam gider! Rastlanır oldu çok dilencilere, Dayanılır mı hiç bu sancılara, Kuş uçmaz köyünde öğrencilere, Kalem gitmez, defter gitmez, zam gider! İktidarı, biraz da vergiden, zamdan uzak millete hizmet
etmeye davet ediyor; bu kanun maddesinin de ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Ünal, teşekkür ediyorum. Mesaj yerine
gitmiştir. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - İnşallah!.. BAŞKAN - İnşallah tabiî... Efendim, temenni edelim biz
de... Kötü niyet yok. Biraz, gri görmeye alışalım; siyah-beyaz yanlış. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hayır, biz de gitsin istiyoruz. BAŞKAN - Söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına
Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen de. Buyurun. DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 sayılı Emlak
Vergisi Kanunu ve 492 sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; Yüce Heyeti
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, cumhuriyet tarihinin en büyük
ekonomik krizini yaşadığımız bu dönemde, maalesef, yine cumhuriyet tarihimizde
hiç görülmemiş bir vergi artışına şahit oluyoruz. Gerçekten de, 57 nci hükümet
döneminde, hem her şeye vergi konulduğu gibi hem de mevcut vergiler çok yüksek
oranlara çekilmiştir. Özellikle emlak vergileri öylesine artırılmıştır ki,
milletimiz inanılmaz ölçüde sıkıntıya girmiştir. Örneğin, Ankara'nın Kennedy
Caddesinde bulunan gayrimenkullerin emlak vergileri 1998'e kıyasla yüzde 14 000
oranında, yani, 14 kat artırılmıştır. Bu arada her şeye vergi konulduğundan söz edince, az
önce bu kürsüden konuşan Değerli Turizm Bakanımız Sayın Taşar dediler ki:
"Turizmcilerimizin rekabet gücünün kısılmaması gerekir." Son günlerde
de Maliye Bakanlığımızın bir çalışma içerisinde olduğunu söylediler. İnşallah,
turizmcilerimizin rekabet gücü kesilmez; çünkü, aldığımız duyumlara göre -bir
Antalya Milletvekili olarak söylemek zorundayım- turistlere konaklama vergisi
getirileceği söyleniyor. İnşallah, böyle bir vergi gelmez; çünkü, zaten KDV'nin
yüksek olması nedeniyle turizmcilerimiz, yüzde 8, yüzde 10 civarında KDV ödeyen
İspanya, Yunanistan, İtalya gibi ülkelerle yarış yapamıyor, rekabet edemiyor.
İnşallah, böyle bir konaklama vergisi de gelmez. Değerli milletvekilleri, esasen, 1998'den bu tarafa
enflasyon oranları da, devalüasyon oranları da fevkalade yüksek oranda
artmıştır. Örneğin, bu hükümet döneminde, son iki yılda, Türk parası Belarus
Rublesi karşısında 898 kat değer yitirmiştir. Yani, 2000 yılı ocak ayında 1
Türk Lirasıyla 1 Belarus Rublesi alınabiliyor iken, bugün ancak 898 Türk Lirasıyla
bir Belarus Rublesi alınabiliyor. Değerli milletvekilleri, düşünebiliyor musunuz, benim
bu söylediğim rakamlar, Ocak 2000 ile Ocak 2002 tarihli Resmî Gazetelerden
alınmıştır. İki yıllık süreç içerisinde Türk parası 898 kat değer yitirmiştir.
İnşallah, bu durum düzeltilir. Diyeceksiniz ki, bundan daha kötüsü yok mu; var değerli
milletvekilleri. Değerli Hocamız Profesör Doktor Sayın Şükrü Kızılot dünkü
yazısında açıklamış, "halimize şükredelim. Türkiye'den daha kötü durumda
olan ülkeler de var" demiş. Gerçekten de yazısına baktığımızda, Vanuatu,
Cape Verde, Kiribati, Samoa, Lesotho, Bangladeş, Zambiya, Uganda, Sudan,
Kamboçya, Tanzanya, Mozambik, Sierra Leone, Kongo, Etiyopya, Afganistan, Cibuti
ve Somali gibi ülkelerin ekonomileri Türkiye'nin ekonomisinden daha kötü
durumdaymış. Sayın Kızılot, herhalde, burada, Türkiye'yi bu hale getirenlerle
dalga geçiyor, yoksa, Türkiye'nin, haritada dahi yerini bulamadığımız,
göremeyeceğimiz bu ülkelerle mukayese edilmesi mümkün değildir; çünkü, Türkiye
Cumhuriyeti, iki cihan devletidir, çok büyük bir devlettir, çok büyük bir
millettir, geçmişte çok büyük imparatorluklar kurmuştur. Değerli milletvekilleri, üzerinde söz aldığım tasarının
3 üncü maddesinde düzenlenen husus belediye sınırları içerisinde bulunan
gayrimenkullerle ilgili emlak vergi beyannamelerinin belediyede muhafaza
edileceği, köylerde ise, köy kıymet beyanı defterlerinin ilgili belediyelerde
muhafaza edileceğidir; tarhiyatta ise, eğer gayrimenkul belediye sınırları
içerisindeyse emlak vergi beyannamelerinin esas alınacağı, köylerde ise 29 uncu
madde gereğince ilgili belediyeler tarafından tespit yapılacağı düzenlenmiştir.
Değerli milletvekilleri, emlak vergilerinin fevkalade
yüksek oranlarda tecelli etmesi ve Yüce Milletimizin bu konuya hassasiyet
göstermesi üzerine, konuyu inceledim. Gerçekten de bütün çağdaş ülkelerde emlak
vergilerine ilişkin düzenlemelerde şöyle bir husus söz konusudur: Çok
kazanandan yüksek oranda, az kazanandan düşük oranda vergi alınması gibi,
yalnızca bir konutu olandan ya hiç vergi alınmamakta ya da çok cüzi miktarda
vergi alınmaktadır. Buna mukabil, fazla sayıda gayrimenkulü bulunanlardan ise,
yüksek oranlarda ve yüksek miktarlarda vergi alınmaktadır yabancı ülkelerde.
Maalesef, Türkiye'de, ne daha önceden ne de şimdi yapılan düzenlemede bu
şekilde bir değişikliğe gidilmiştir. Gerçekten başını sokacak bir evi olan ya
da kanunumuzun deyimiyle, kendi haline münasip bir evi olan vatandaşa emlak
kralıyla aynı muamelenin yapılması adalete de sosyal devlet ilkelerine de
aykırıdır. Aynı şekilde, birçok arsası bulunan ve fakat dört yıldan daha fazla
bir süre elinde olması hasebiyle vergilendirilmeyen bu arsalardan hiç vergi
alınmayıp da yattıkları yerden kazanç sağlayanların ödüllendirilip, başını
sokacak bir evden emlak vergisi alınmasının, hele hele diğerleriyle aynı oranda
alınmasının hakkaniyete aykırı olduğu kanaatindeyim. Ben, bu duygularla, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
(DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Çelen, teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, 3 adet önerge vardır; geliş
sırasına göre okutacağım, aykırılıklarına göre de işleme tabi tutacağım. Yalnız, sayın milletvekilleri, bu tasarı açık oylamaya
tabidir; yani 184'e... Malumaten arz ederim. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 3
üncü maddesiyle değiştirilmek istenen ek 2 nci maddesinin (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Sefer Ekşi Kocaeli "a) Emlak vergisi mükellefleri tarafından en son
verilmiş bulunan emlak vergisi beyannameleri belediyelerce muhafaza edilir ve
bu kanuna göre ilgili belediyelerce yapılacak tarhiyat sırasında, bina ve
araziye ilişkin olarak bu beyannamelerdeki bilgilere göre işlem yapılır." TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) - Sayın
Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN - Ne için? TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) - Sayın
Çelen'in konuşmasıyla ilgili. BAŞKAN - Tabiî, hükümet her zaman, istediği zaman söz
alabilir; ama, müsaade ederseniz, önergelerden sonra vereyim. İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 3
üncü maddesiyle değiştirilmek istenen ek 2 nci maddesinin (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla. Sefer Ekşi Kocaeli "a) Emlak vergisi mükellefleri tarafından en son
verilmiş bulunan emlak vergisi beyannameleri ilgili belediyeler tarafından
muhafaza edilir ve bu kanuna göre yapılacak tarhiyat sırasında, bina veya
araziye ilişkin olarak bu beyannamelerdeki bilgilere göre işlem yapılır." BAŞKAN - Bu son okutacağım önerge en aykırı önergedir;
okutup, işleme tabi tutacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 3
üncü maddesiyle değiştirilmek istenen ek 2 nci maddesinin (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Sefer Ekşi Kocaeli "b) Köylerde bulunan bina ve araziye ilişkin
olarak 1998 yılı genel beyan döneminde muhtarlar tarafından doldurulup
belediyelere teslim edilen köy kıymet beyanı defterleri ilgili belediyeler
tarafından muhafaza edilir. Köy kıymet beyanı defterlerinde kayıtlı bina ve
arazilerin vergi değerlerinin tespiti gereken hallerde belediyeler, 29 uncu
maddeye göre gerekli tespiti yapar ve ilgili köy muhtarlarına bildirir." BAŞKAN - Komisyon diyecektim; ama, Sayın Ekşi... SEFER EKŞİ (Kocaeli) - Önergelerimi geri çekiyorum
efendim. BAŞKAN - Çekiyorsunuz... Üçünü birden... SEFER EKŞİ (Kocaeli) - Evet. BAŞKAN - Çektiler efendim... Sayın Taşar, buyurun. TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) -
Efendim, biraz önce, değerli konuşmacımız, milletvekili arkadaşımız, konaklama
vergisi ihdas edileceğini belirttiler. BAŞKAN - Sayın Çelen, size cevap veriyorlar. TURİZM BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) - Böyle bir konu, Mahallî İdareler Yasa
Tasarısı İçişleri Komisyonunda görüşülürken, alt komisyonda, konaklama vergisi
alınması -yüzde 1 oranında- kabul edilmişti. Bilahara, İçişleri Komisyonunun
komisyon toplantısında bu husus bertaraf edilmiştir. Dolayısıyla, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna bu yasa tasarısı indiğinde, yüzde 1 oranında
konaklama vergisi orada olmayacaktır. Meclis Genel Kurulunda da, tekrar,
herhangi bir kimse önerge verip de bunu Meclis kabul etmezse... Zaten, şu anda,
Meclis Genel Kuruluna inecek yasa tasarısında konaklama vergisi yoktur. Turizm
Bakanlığı olarak da bu konaklama vergisine şiddetle karşı olduğumuzu ve turizme
sekte vuracağını belirttiğimizi, daha önce belirttim; şimdi, yine, tekraren
belirtiyorum. Saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum... SALİH ÇELEN (Antalya) - Ben bunları biliyorum; ama... BAŞKAN - Efendim, mesele anlaşıldı... İstirham
edeyim... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Karar yetersayısı var mı
Sayın Başkan? BAŞKAN - Üçüncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın Başkan, oylamaya geçtikten sonra söylediniz... Bu
işi 4'te yapalım; hakkınız mahfuz... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - 5'te yapalım... BAŞKAN - Pazarlık edin... Efendim, 4 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4. - 1319 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler
eklenmiştir. "GEÇİCİ MADDE 20. - a) Emlak vergisi mükellefleri, 2001 yılı bina, arsa ve arazi
vergisi tarhına esas olan vergi matrahlarının aynı yıla ait yeniden değerleme
oranında artırılması sonucu bulunacak tutarlar üzerinden, 8 ve 18 inci maddelerde
yazılı vergi oranlarına göre hesaplanan tutarın yarısı kadar tahakkuk
ettirilecek emlak vergisini, 2002 yılına ait bina, arsa ve arazi vergisinin
birinci taksiti olarak, aynı yılın Mart, Nisan ve Mayıs ayları içinde öderler. 2001 yılında ortaya çıkan ve vergi değerini tadil eden
nedenlerle mükellefiyeti 2002 yılında başlayan mükellefler ise 1998 yılı genel
beyan dönemine ilişkin olarak asgari ölçüde takdir olunan arsa ve arazi birim
metrekare değerleri ile 2001 yılına ait bina metrekare normal inşaat maliyet
bedeli dikkate alınarak bulunan asgari beyan değerinin 2001 yılına ait yeniden
değerleme oranında artırılmış tutarları üzerinden, 8 ve 18 inci maddelerde
yazılı vergi oranlarına göre hesaplanan tutarın yarısı kadar tahakkuk
ettirilecek emlak vergisini, 2002 yılına ait emlak vergisinin birinci taksiti
olarak aynı yılın Mart, Nisan ve Mayıs ayları içinde öderler. b) 2002 yılında yapılacak genel beyana esas olmak üzere
2001 yılında yapılmış olan arsa ve arazilere ait asgari ölçüde birim değer
tespitlerine ilişkin takdir kararları, takdir komisyonlarınca bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içinde incelenerek, arsa ve
arazilerin takdir işleminin yapıldığı tarihteki asgari ölçüde birim değerleri
yeniden takdir edilmek suretiyle karara
bağlanır. Bu kararlar hakkında,
Büyükşehir Belediyesi bulunan illerde 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
mükerrer 49 uncu maddesinin (b) fıkrasının
ikinci bendi hükmü uygulanır. Takdir kararlarından; arsalara ait olanlar, takdirin
ilgili bulunduğu il ve ilçe merkezlerindeki ticaret odalarına, ziraat odalarına
ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile belediyelere, araziye ait olanlar
ise il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odaları ile belediyelere imza
karşılığında verilir. Kendilerine karar tebliğ edilmiş bulunan daire, kurum,
teşekkül ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları 30 gün içinde ilgili vergi
mahkemesi nezdinde dava açabilirler. Vergi mahkemeleri nezdinde açılan davalar
hakkında 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b) ve (c) fıkraları uygulanır. c) 2002 yılına ait emlak vergisi, mükellefler
tarafından belediyelere en son verilmiş bulunan emlak vergisi beyannamelerinde
yer alan bilgiler ile 2002 yılı genel beyan dönemi için (b) fıkrasına göre
takdir komisyonlarınca tespit edilerek kesinleşen arsa ve arazi birim metrekare
değerleri ve bu yıla ait bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri dikkate
alınarak 29 uncu maddeye göre bulunan vergi değeri üzerinden, ilgili
belediyelerce 2002 yılının Kasım ayı içinde hesaplanan vergiden, (a) fıkrasına
göre birinci taksit olarak tahakkuk ettirilen vergi mahsup edilerek, kalan
kısım 2002 yılının Kasım ayı içinde tarh edilir ve ikinci taksit olarak ödenir.
2002 yılı için hesaplanan emlak vergisi, birinci taksit olarak tahakkuk
ettirilen vergiden az ise aradaki fark, verginin ödenmiş olması halinde
mükellefin diğer vergi borçlarına mahsup edilir, vergi borcunun bulunmaması
halinde ise mükellefe red ve iade olunur. Vergi ödenmemişse tahakkuktan terkin edilir. Bu madde hükmüne göre tarh olunan vergiler mükellefe
tebliğ olunmaz ve tahakkuk eden vergiler mükellefe bir yazı ile bildirilir. Bu maddenin yürürlük tarihinden önce 2002 yılı genel
beyan dönemi ile ilgili olarak emlak vergisi beyannamesi vermek suretiyle
adlarına vergi tahakkuk ettirilen mükelleflerin vergileri, bu madde hükmüne
göre tahakkuk ettirilecek vergiler dikkate alınarak düzeltilir. Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. " BAŞKAN -Efendim, çerçeve 4 üncü maddenin geçici 20 nci
maddesini görüşmeye açıyorum. Saadet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Ali Oğuz; buyurun. SP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan,
muhterem arkadaşlarım; özellikle, günlerden beri ikmal edip bitiremediğimiz bu
kanun tasarısı için, bir talihsizliktir diye ifade etmek istiyorum; çünkü,
Maliye Bakanımızın, arkadaşlarımızın ve mükelleflerin, ısrarla, bu konuda bin
an evvel ortaya çıkacak neticeyi bekledikleri hepinizin malumudur; çünkü,
özellikle, bu kanunla ilgili, Vergi Usul Kanunu ve diğer kanunların hepsi, her
yönden, Emlak Vergisi Kanununun bir an evvel çıkması ve bu çıkan kanun
muvacehesinde, mart, nisan ve mayıs aylarında vergilerini ödemek üzere,
mükelleflerin bunu takip ettiği, yine hepimizin malumudur. Değerli arkadaşlarım, dünyanın bütün ülkelerinde,
özellikle de geçmişimizde, Osmanlı döneminde, bu verginin alındığı ve
özellikle, canlı bir şekilde devam ettiği hepimizin malumudur. Aslında, beyana tabi olduğu içindir ki, mükellefe, o
dönemlerde fazla ağır gelmemiştir; ama, bu değerlendirme dönemi ortaya çıktığı
takdirde, ortaya çıkacak netice, yine hepimizin malumudur ki, takdiri kıymetle
ilgili olan kurumlar, özellikle valinin tayin ettiği bir veya birkaç takdir
kıymeti yapacak heyet, İstanbul gibi 15 milyona tırmanmış bir şehirde
milyonlarca gayrimenkulün değerini nasıl tayin edecekler, buna akıl erdirmek
mümkün değildir. Yani, yüzlerce de komisyon kursanız, bunun altından çıkması
mümkün değildir. Bir de bunun itirazlarını düşünün. Öyle bir gaile ortaya
çıkacak ki, bunun altından kalkmak mümkün olmayacaktır. Onun için, yani, abesle
iştigal ediyoruz gibi bir endişenin içindeyiz. Ne yapıp yapıp, gene, bu
mahzurları bertaraf edecek tedbirleri almak zaruretiyle karşı karşıyayız.
Tabiî, bir tarafta mahzurlar var, bir tarafta zaruretler var; "zaruretler
mahzurları mubah kılar" hükmünden de hareket etsek, bunun altından çıkmak
fevkalade zordur diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım, emlak üzerinden alınmakta olan bu
verginin en önemli sorunu, değerlendirme; bir başka ifadeyle, emlakin, vergiye
tabi tutulacak. kıymetinin belirlenmesi olmuştur. Emlak Vergisinde beyan sisteminin uygulandığı 1972
yılından bu yana, mükellefler, genellikle, gayrimenkullerin değerlerini rayice
nazaran düşük gösterme eğilimi içine girmişlerdir. Bu durum, vergi hâsılatını
azaltmış ve vergide adalet ilkesini zayıflatmıştır; ama, onun karşısına
koyduğumuz yeni tedbirler de, yine, her iki tarafı da memnun etmeyecek bir
duruma girmiştir. Beyan sisteminde görülen aksaklıklar dikkate alınarak,
Emlak Vergisinde bina, arsa ve araziler için asgarî beyan sistemine geçilmiş ve
mükelleflerin bina, arsa ve arazileri için beyan edecekleri değerlerin, idarece
tespit edilen miktardan az olmaması sağlanmıştır; ancak, bugüne kadar yapılan
uygulama göstermiştir ki, genelde, mükelleflerin beyan ettikleri rayiç
değerleri, ilan edilen asgarî metrekare değerler veya asgarî bina inşaat birim
metrekaresi maliyet bedelleri esas alınarak, asgarî beyan değeri civarında
kalmıştır. Dolayısıyla, çok sınırlı sayıda mükellef grubu, sahip olduğu
taşınmazların gerçek değeri üzerinden vergi öderken, mükelleflerin büyük bir
bölümünün de asgarî beyan değeri üzerinden vergi ödemeleri adaletsizliklere yol
açmıştır. Ayrıca, büyük bir kısmını emekli, ücretli, dar ve orta
gelirli gruba mensup kişilerin oluşturduğu emlak vergisi mükelleflerinden dört
yılda bir beyanname alınması, mükellef için de külfet oluşturmaktadır. Emlak Vergisi Kanununda yapılan değişikliklere uyum
sağlamak için, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 74 üncü maddesi (b) ve (c)
fıkralarında ibare değişikliği yapılmaktadır. Beyan sisteminin kaldırılmasına paralel olarak, Emlak
Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde "beyana" ilişkin olarak ibare
değişikliği yapılmaktadır. 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununda yapılan
değişikliklere paralel olarak, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı
tarifenin "Tapu İşlemleri" başlıklı bölümünün 13/a bendinin üçüncü
paragrafı ile 20/a bendinde ve aynı tarifenin "Kadastro ve Tapulama
İşlemleri" başlıklı bölümünün sonunda yer alan hükümde ibare
değişiklikleri yapılmaktadır. 1319 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiş
ve "Emlak Vergisi mükellefleri, 2001 yılı bina, arsa ve arazi vergisi
tarhına esas olan vergi matrahlarının aynı yıla ait yeniden değerleme
oranında... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ALİ OĞUZ (Devamla) - 1 dakikada bitireceğim Sayın
Başkan. BAŞKAN - Buyursunlar efendim. ALİ OĞUZ (Devamla) - "...yeniden değerleme
oranında artırılması sonucu bulunacak tutarlar üzerinden, 8 ve 18 inci
maddelerde yazılı vergi oranlarına göre hesaplanan tutarın yarısı kadar
tahakkuk ettirilecek Emlak Vergisini, 2002 yılına ait bina, arsa ve arazi
vergisinin birinci taksiti olarak, aynı yılın mart, nisan ve mayıs ayları
içinde öderler. 1.1.2002 tarihinden önceki dönemlerde meydana gelen
vergiyi doğuran olaylar nedeniyle bu tarihe kadar mükellefiyetini tesis
ettirmemiş bulunan bina ve arazi vergisi mükelleflerinin bildirimde bulunmak
suretiyle, mükellefiyetlerini tesis ettirmeleri ve 1986-2001 yıllarına ilişkin
olarak idarece tarh ve tahakkuk ettirilecek vergilerini her yıl için ayrı ayrı
yüzde 50 fazlasıyla 2002 yılı mayıs ayı sonuna kadar ödemeleri halinde, 1986
yılından önceki vergilendirme dönemlerine ait Emlak Vergileri aranmaz"
hükmünü de getirmiştir. Memleketimiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diler,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım efendim. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Oğuz. Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisinde. Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin, buyursunlar
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 825 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu, Emlak
Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda değişiklik yapan kanun tasarısı üzerinde,
AK Partinin görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım. Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısının görüşülmesi
söz konusu olduğu anda, dağıtılan bu kitapçığı aldım. Sadece bir milletvekili,
milletin vekili olarak değil, bir vergi mükellefi, bir vatandaş ve bir hukukçu
olarak, bunu, gerekçesiyle -hükümet gerekçesi, komisyon gerekçesi- komisyonda
muhalefet şerhi koyan arkadaşların düşünceleri ve kanun maddeleriyle birlikte
-samimî olarak ifade ediyorum- defeatla okudum. Okudum; ama, bir vatandaşa, bir
seçmene, bir mükellefe, bunu, asgarî ölçülerde anlatacak kadar meseleyi
hazmettiğimi ifade edemem. Nasıl bir kanun ki, bir madde, benim şu anda
üzerinde konuştuğum madde, iki sayfa, iç içe girmiş, buradaki cümlelerin bir
kısmı başka maddede, başka fıkrada, orada burada; âdeta isteyerek, bilerek,
anlaşılmaz bir kanun bugün huzurumuza getirilmiştir. Değerli arkadaşlar, yasalarda deniliyor ki, hukukun
temel prensibi; "kanunu bilmemek suç değildir." Vatandaş kanunu
bilmiyorsa, öğrenemiyorsa ve anlayamıyorsa, eğer gereğini yerine getirmemişse,
bunun müeyyidesi kendisine uygulanır, mazeret de ileri süremez. Devletin
görevi, yetkililerin, bürokrasinin görevi ise, vatandaşı zorlamadan, sıkmadan,
ona en kolay bir şekilde ulaşmaktır. Allahaşkına, bu kanunu hazırlayan değerli bürokratlar,
Bakanlığın değerli temsilcileri, daha anlaşılır, daha kolay bir şekilde bunu
ifade edemezler miydi, illa ki, kulağımızı tersten mi göstermek durumundayız!
Bu hususu, burada, altını çizerek ifade ediyorum; vatandaşı zorlamayalım, kolay
anlaşılır yasalar hazırlayalım ki, vatandaş da bürokrasinin içinde boğulup
kalmasın. Değerli arkadaşlar, bu, yasa yapma tekniğine de aykırı.
Burada bütün siyasî partiler, bu Meclis bunda birleşti; ama, birleşemeyen,
hükümettir ve bu kanunu getiren hükümetin bu konudaki ısrarıdır. Bu bakımdan, madde üzerinde ne söyleyeceğiz; o kadar
değişik şeyler ortaya konulmuş ki, bunları ayrı ayrı anlatmak, tartışmak, bize
fazla bir şey kazandırmıyor. Değerli arkadaşlar, devlet adil olmalıdır, adil olursa,
adaletle hükmederse, hem payidar olur hem de devlet ile millet kaynaşması olur,
millet devletini sever, ona, içten gelerek, vereceği her şeyi verir. Eğer
devlet adil olursa, vergi de adil olur. Halbuki, Türkiye'de, bugün, şu yasalarla getirilen
yükümlülükler, mükellefiyetler, bizim anladığımız manada, tarihen anladığımız
manada, adil devletin, adil vergi sistemi ve tatbikatı olarak görünmüyor. Bu
bakımdan, millet zaten inliyor; elindekini avucundakini kaybetmiş, olmayan şeyi
de devlete vermesi mümkün değildir; ama, beterin beteri de var. Hani,
anlatırlar -teşbihte hata olmaz- bir eski imparator, kral, çok baskıcı,
gerektiğinde zalim, vergisiyle, polis devletiyle, hafiyesiyle halkını
bezdirmiş. Halk, bir adil hükümdar gelse, bir hükümet gelse diye şikâyet
ediyor. Çok yaşlı, tecrübeli, pir bir zat "aman şikâyet etmeyin, beterin
beteri vardır" deyince, halk "yahu, bundan daha kötüsü olur mu, bundan
daha zoru olur mu, bundan daha sıkıntılısı olur mu" diyor. Hükümet
değişiyor, yerine, işte o günün şartlarına göre, o kralın evladı geliyor.
Evlat, mevcudu yeterli bulmuyor, bir ferman çıkarıyor "halkımız, bundan
sonra cenaze tabutlarını bacalardan çıkararak gömecekler" diyor. İhtiyar
"ben size söylemedim mi, beterin daha beteri vardır" diyor. Millet, son noktaya geldi. Biz diyoruz ki: Bu hükümet
yapsın yine, bundan daha iyisini yapsın, millet biraz nefes alsın ve hakikaten
millet bu sıkıntılardan biraz rahatlamış olsun... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Alptekin. İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sonuç:
İnşallah, bununla toplanılacak vergiler hayra, millet yararına harcanılır;
ancak, cümlemi tamamlarken sayın hükümete şunu da ifade edeyim ki, bu
vergilerle, bilhassa emlak vergileriyle, ilçe belediyelerine, büyük
şehirlerdeki metropol, alt belediyelere büyük haksızlıklar yapılmıştır. Zaten
zor şartlar içerisinde hizmet veren bu belediyeler, çıkarılacak bu yasayla
hizmet veremez hale gelecektir. Bunun bir defa daha düşünülmesini talep ediyor, tavsiye
ediyor, teklif ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisinde. Bingöl Milletvekili Sayın Necati Yöndar, buyurun
efendim. DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı, Vergi Usul Kanunu,
Emlak Vergisi Kanunu, Harçlar Kanununda değişiklik yapılmasına dair
tasarının 4 üncü maddesi üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Emlak Vergisi, Türk vergi sisteminde yer alan önemli
bir servet vergisidir. Osmanlı İmparatorluğunda var olan gayrimenkullerin
vergilendirilmesi, cumhuriyet döneminde de sürdürülmüştür. 1931 yılında
çıkarılan Bina ve Arazi Vergisi Kanunu uygulamasında iki temel özellik bulunmaktaydı.
Matrah, idare tarafından saptanırdı, vergi tahsilatını il özel idareleri
yaparlardı. Bu uygulama, 1970 yılına kadar sürdürüldü. 1970 yılında
çıkarılan 1319 sayılı Emlak Vergisi
Kanunu, 1972 yılında uygulamaya konulmuş ve matrahın beyan esasına göre
yükümlülerce saptanmasına ve vergi hâsılatının da genel bütçe gelirlerine dahil
edilmesiyle Maliye Bakanlığı tarafından tahsil edilmesine başlanıldı. Ta ki,
1985 yılında çıkarılan 3239 sayılı Yasayla, 1986 yılından itibaren beyan
sistemi korunmuş; ancak, tahsil yetkisi ve uygulaması belediyelere
devredilmiştir. Öte yandan, Emlak Vergisi, Maliye Bakanlığı
uhdesindeyken, merkezî idarenin toplamış olduğu vergi geliri içerisindeki payı
yüzde 1 oranına ulaşamıyordu. Buna karşılık, Maliye Bakanlığı toplam vergi
elemanlarının yüzde 20'sini bu vergi için istihdam etmekteydi. Böylece, verimli
bir vergi idareciliği gereklerine uymayan bir sonuç ortaya çıkmaktaydı. Belediyelerin ne kadar Emlak Vergisi tahsil ettiklerini
öğrenebileceğim bir yer aradım; ancak, bu konuda herhangi bir istatistik veya
bilgiye rastlayamadım. Emlak Vergisi, öteden beri uygulaması zor bir vergi
uygulaması olması dolayısıyla, özel idarelerden Maliyeye, Maliyeden
belediyelere devredilmiştir. Geliri az olmasına rağmen, hem matrahın tespiti
hem tahsilatı zor olduğu için, maalesef, elden ele dolaşmaktadır. Emlak
Vergisi, hem tahsil eden daireye çok fazla külfet getiren, hem de verimi düşük
olan bir vergidir. Bu nedenle, mümkün olduğunca basit ve uygulamasının kolay
olması gerekmektedir. Emlak Vergisinin matrahı emlakin değeri olduğuna göre,
emlakin değerinin tespit edilmesi büyük önem arz etmektedir. Mevcut uygulamaya
göre, emlak değerinin, gerçek değerlerinden oldukça farklı tespit edilmesinin
yanında, aynı değerdeki emlaklerin değerlerinin de oldukça farklı tespit
edilmesi mümkün olabilmektedir. Gayrimenkulün asgarî birim değeri tespit edilirken,
bilindiği üzere, Maliye Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, inşaatın
metrekare birim fiyatını müştereken tespit ederler; yani, ilim Bingöl'deki bir
gayrimenkulün değeriyle Ankara'daki bir gayrimenkulün inşaat birim fiyatı
aynıdır, arsa değeri hariç hemen hemen aynı rakamlar beyan edilir. Yeniden
değerleme oranı ise, aynı rakam üzerinden yapıldığında, reel anlamda
Türkiye'nin bölgelerine göre bir başka sıkıntı getirmektedir. Bu anlamda,
maddenin son derece dikkatli değerlendirilmesinin önemli olduğu kanaatindeyim. Emlak Vergisi matrahının, mükellefiyetin başlangıç
döneminde veya genel beyan döneminde beyan edilmiş olan değerin, bundan sonraki
yıllarda yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle otomatik bir sisteme
bağlanması, hem uygulamaya büyük kolaylık sağlayacak hem de tartışmaları
önleyecektir. Bu sebeple, verdiğim kanun teklifinin kabul görmesinden dolayı
müteşekkirim. Emlak Vergisinde mükellefiyet değişik olduğu zaman,
emlakin değeri doğru dürüst tespit edilirse, bundan sonra yeniden değerleme
oranına bağlanır ve bir daha komisyonun kurulmasına, itirazlarla uğraşılmasına
gerek kalmaksızın vergi matrahı kendiliğinden belirlenir; ancak, unutulmaması
gereken husus, Emlak Vergisinin tapu harcıyla birlikte düşünülmesi gereğidir.
Tapu işlemleri sırasında, tapu harcının yüksek olmasından dolayı değerler düşük
gösterilmektedir; bu da, Emlak Vergisinin, emlakin gerçek değerinden değil,
emlakin değerini bilmeyen komisyonlarca tespit edilmiş değerler üzerinden
ödenmesine yol açmaktadır; aynı zamanda, Katma Değer Vergisi, Gelir Vergisi ve
Kurumlar Vergisi kaybına da yol açmaktadır... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. NECATİ YÖNDAR (Devamla) - Vergi oranları makul
düzeylere çekilip, aynı tutarda vergi alınsa, vatandaş, kaçınmaya, kaçırmaya
çalışmaz, dürüstçe vergisini öder ve asgarî vergi bulunmayan uygulamalarla
karşılaşılmaz. Uygulamalar, tamamen, vatandaşı vergi kaçırmaya teşvik eder
şekilde yapılmaktadır. Vatandaşa kolaylık olsun diye getirilen değişikliğin
önce şekline bakalım. Basit bir değişiklikle halledilebilecek bir olay,
sayfalarca tutan kanun maddeleri şeklinde karşımıza getirildi. Olay nedir:
Bütün olay, değer tespitinde ve oran belirlenmesinde yapılan yanlışlıklardan
kaynaklanmaktadır. Bu hata, geçici ve karmaşık bir çözümle giderilmek yerine,
kalıcı olarak çözülmeli ve çözüm, uygulamayı kolaylaştırmalıdır. Yasanın, milletimize, ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını
diler, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Madde üzerindeki görüşmeler bitti. Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; okutup, işleme
alacağım efendim. Buyurun: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 4
üncü maddesiyle değiştirilmek istenen geçici 20 nci maddesinin (b) bendinin
ikinci satırında yer alan "takdir komisyonlarınca" ibaresinin
"takdire yetkili komisyonlar tarafından" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Sefer Ekşi Kocaeli BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 4
üncü maddesiyle değiştirilmek istenen geçici 20 nci maddesinin (b) bendinin
ikinci fıkrasının beşinci satırında yer alan "30 gün" ibaresinin
"45 gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Sefer Ekşi Kocaeli BAŞKAN - Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 4
üncü maddesiyle değiştirilmek istenen geçici 20 nci maddesinin (a) bendinin son
satırında yer alan "aynı yılın mart, nisan ve mayıs ayları içinde
öderler" ibaresinin "aynı yılın mart, nisan ve mayıs ayları sonuna
kadar öderler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Sefer Ekşi Kocaeli SEFER EKŞİ (Kocaeli) - Önergelerimi geri çekiyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Ekşi önergelerini geri çekti. Çerçeve 4 üncü maddeye bağlı geçici 20 nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Çerçeve 4 üncü maddeye bağlı geçici 21 inci maddeyi
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 21. - 1.1.2002 tarihinden önceki dönemlerde
meydana gelen vergiyi doğuran olaylar
nedeniyle bu tarihe kadar mükellefiyetini tesis ettirmemiş bulunan bina ve
arazi vergisi mükelleflerinin bildirimde bulunmak suretiyle mükellefiyetlerini tesis ettirmeleri ve
1986-2001 yıllarına ilişkin
olarak idarece tarh ve tahakkuk
ettirilecek vergilerini her yıl için ayrı ayrı % 50 fazlasıyla 2002
yılı Mayıs ayı sonuna kadar ödemeleri halinde, 1986 yılından önceki
vergilendirme dönemlerine ait emlak
vergileri aranmaz, 1986-2001 yıllarına ilişkin olarak yapılan tarhiyatlar
hakkında vergi cezası kesilmez ve gecikme faizi uygulanmaz. Bu maddede belirtilen süre içinde bildirim vermeyen ve
ödemelerini tam yapmayan mükellefler bu madde hükmünden yararlanamazlar. BAŞKAN - Madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz... ALİ OĞUZ (İstanbul) - Ben, tamamı üzerinde konuştum
Sayın Başkan. BAŞKAN - Peki efendim... Çok teşekkür ediyorum size,
Saadet Partisine de özellikle. Adalet ve Kalkınma Partisine de teşekkür
edebilirim, Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin konuşmazsa. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Konuşmuyor Sayın Başkan, gül
hatırınız için. BAŞKAN - Ona da teşekkür ediyorum efendim. Doğru Yol'a da bir teşekkür edelim mi? NECATİ YÖNDAR (Bingöl) - Biraz önceki konuşmam yarım
kalmıştı, ona devam edeceğim. BAŞKAN - Peki, teşekkür etseydik bu iş daha iyi olurdu. Sayın Yöndar buyurun, istirham ederim. DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı, 213 Sayılı Vergi
Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 sayılı Harçlar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 4 üncü maddesiyle Emlak
Vergisi Kanununa eklenen geçici 21 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu verginin
mükellefini oluşturan kitle diğer vergi mükellefinden farklıdır. Yaklaşık 18
000 000 kişiden oluşan bu mükellef kitlesinin büyük bir kısmını emekli, ücretli
ve diğer dar ve orta gelir grubuna mensup kişiler oluşturmaktadır. Bu tasarıyla
vergi sistemine yeni getirilen, büyükşehir belediyesi bulunan illerde takdir
komisyonu kararlarının merkez komisyonu tarafından incelenmesi ve
değerlendirilmesinin, uyumsuzlukların ve hataların giderilmesi bakımından böyle
bir komisyon kurulmasının olumlu ve yararlı olacağı kanaatindeyim. Tasarının bir diğer olumlu yönü ise, Emlak Vergisinde
beyan sistemini kaldırmaktadır. Sadece, vergi değerini tadil eden sebepler
bulunması halinde bildirimde bulunulacağı belirtilmektedir. Bu uygulama
mükelleflere büyük kolaylıklar sağlayacaktır; ancak, bilgisayar sistemini
kurmamış ve personel sayısı sınırlı olan belediyelere bir yük getirecektir.
Zira, daha önce her mükellefin hesapladığı vergi değerine ilişkin hesaplamayı,
bu defa, her bir mükellef için, belediyelerin o sınırlı sayıdaki personeli
yapmaya çalışacak; bu durum, hem uzun zaman alacak hem de zaman darlığı
nedeniyle hesaplamalarda hatalı işlemler olabileceği gibi, vergi ziyaına da
sebep olunacaktır. Bu nedenle, belediyelere, en azından, bilgisayar ve teknik
donanım yardımlarının yapılmasında fayda mülahaza edilmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 21 inci
maddeyle, beyan edilmemiş gayrimenkullerin bildirilmesi halinde, 1986 öncesi
vergilerin aranmaması; yani, 1986-2001 dönemine ilişkin vergilerin yüzde 50
fazlasıyla ödenmesi halinde, o dönemlere ait vergi cezasının ve gecikme
faizinin alınmaması tasarıda öngörülmektedir. Emlak vergileri, genelde, düşük oranda alınan bir vergi
olup, son yıllarda yaşadığımız enflasyonu da dikkate aldığımızda ortaya çıkan
rakamlar çok düşük olacağından, bunların tahsilatı da ilgili idareye fazla bir
gelir getirmeyecek, bunların hesaplanması ve tahsili daha fazla yük
getirecektir. Temennim, diyorum ki, 1986 yerine, 1997 döneminden
sonraki dönemlere ait vergilerin aranmasının daha uygun olacağı
düşüncesindeyim. Tasarının, hayırlı ve uğurlu olmasını diler, bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. BAŞKAN - Sayın Yöndar, teşekkür ediyorum efendim. Efendim, geçici 21 inci maddenin görüşmeleri
tamamlandı. Geçici 21 inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutup, işleme alıyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 4
üncü maddesi ile 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa eklenen geçici 21 inci
maddesinde yer alan "1986" yıllarının "1998" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Sümer Oral Maliye Bakanı BAŞKAN - Komisyon?... PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Çoğunluğumuz olmadığı için, müspet görüşle, takdire bırakıyorum. BAŞKAN - Efendim, gerekçesini okutuyorum: Gerekçe: 1.1.2002 tarihinden önce bildirilmemiş gayrimenkullerin
bildirilerek, 1998 yılından itibaren ödenmesi gereken vergilerinin ödenmesi
halinde, 1998 yılından önceki yıllara ait vergilerin aranmaması uygun
olacaktır. BAŞKAN - Efendim, komisyonun takdire bıraktığı,
hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Geçici 21 inci maddeyi, kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Şimdi, çerçeve 4 üncü maddeyi, kabul edilen geçici 20
nci ve geçici 21 inci maddeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim. Madde 5'i okutuyorum: MADDE 5. - 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar
Kanununun 63 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 63. - Bu Kanunda sözü edilen "kayıtlı
değer" veya "emlak vergisi değeri" deyimi; 1319 sayılı Emlak
Vergisi Kanununun 29 uncu maddesine göre belirlenen vergi değerini ifade eder. Tapu ve kadastro harcı, vergi değeri ile mükellef
tarafından beyan edilmiş olan değerlerden yüksek olanı üzerinden hesaplanır. Mükelleflerin vergi değerinden daha düşük beyanda
bulunmaları halinde, harcın hesabında vergi değeri esas alınır. Aradaki farka
isabet eden harç, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre hesaplanan vergi zıyaı
cezası % 25 oranında uygulanmak suretiyle ikmalen tarh edilir. Harcın hesabında on milyon liraya kadar olan matrah
kesirleri dikkate alınmaz. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları
tespite Maliye Bakanlığı yetkilidir." BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde ilk söz, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş'a aittir. Sayın Kabataş, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Emlak Vergisi Kanununda değişiklik yapılmasıyla ilgili
düzenlemelerden 5 inci maddeyi ilgilendiren ve Harçlar Kanununda da değişiklik
öngören düzenleme üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu madde, 5 inci madde, Emlak Vergisi düzenlemesinde,
uygulamasında olayın hangi büyüklükte malî etki yarattığını göstermesi
açısından önemli; yani, görüştüğümüz rakamlar veya tartışmalar, Emlak
Vergisiyle ilgili, Emlak Vergisi matrahının yükseltilmesiyle ilgili, aynı
zamanda, Emlak Vergisi oranlarının yükseltilmesiyle ilgili. Şu anda getirilen düzenlemeyle, Emlak Vergisi
beyannamesi alınmıyor. Bunu büyük bir artı diye yazıyoruz; doğrudur, bir
formalitenin kaldırılmasından ibarettir; ama, Emlak Vergisinin sistemde
yaratacağı malî etki bütün gücüyle devam edecektir 2002 yılından sonraki
dönemde. Değerli arkadaşlarım, bu nedir; şu anda, Emlak
Vergisine yüzde 100 oranında yapılmış bir zam vardır daha önceki bir kanunla ve
Emlak Vergisinin ödenmesine esas olan değerler, 2002 yılının birinci döneminde
ilk taksit olarak yüzde 53,2 artırılmaktadır. Ayrıca, Emlak Vergisinde, 2002
yılının ikinci yarısına kadar, kasımına kadar da, bu herkesi ayağa kaldıran,
fahiş, kabul edilemez artışları da aynen yansımış olarak uygulayacaktır sistem;
yani, ilk avans olarak yüzde 100 zam yaptık, peşinden yüzde 53,2 zam yaptık,
peşinden de bu komisyonların, takdir komisyonlarının değerlendirdiği, bir
miktar gözden geçirilmiş şekliyle uygulamaya koyduğu oranları uygulayacağız;
yani, yüzde 300 mü, 400 mü, 500 mü, ne olacak; hep beraber göreceğiz. Henüz
daha Emlak Vergisindeki artış oranı tespit edilebilmiş değil, Emlak Vergisi
yükü tespit edilebilmiş değil; yılın ikinci yarısında bunu göreceğiz.
Komisyonların, şikâyet ettiğimiz, fahiş bulduğumuz aşırı değerlendirmeleri,
özellikle büyük şehirlerde, metropollerde fevkalade önemli sıkıntılara yol açma
riski taşımaktadır; buna işaret etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, ikinci konu, tabiî, burada, bu
herkesi ayağa kaldıran ve âdeta "böyle vergi olur mu" dedirten, hatta
Sayın Başbakanın da "ölçü kaçmıştır" dediği artışlar, emlak alım satımında
da uygulanacak; yani, bu bizim beğenmediğimiz komisyonlar, itiraz ettiğimiz
komisyonların değeri, her türlü gayrimenkul alım satımında tapu alım satım
harcının da esasını oluşturuyor. Bundan böyle tapu alım satım harçları da, bu
yükseltilmiş ve halkta büyük tepkiye neden olmuş değerler üzerinden
ödenecektir. Bu harcın oranı, Emlak Vergisinde olduğu gibi binde 2 değil, 1,5
artı 1,5 olmak üzere yüzde 3'tür; yükseltilmiş Emlak Vergisinin 15 katıdır
değerli arkadaşlarım. Yani, böylece, tapuda alım satıma konu olan
gayrimenkullerin üzerinden ödenecek verginin yüzde kaç yüz oranında artacağını
hesaplamak kolay olacaktır, o kadar zor değil. Bir kere buna işaret edelim. Bu düzenleme, sadece Emlak Vergisiyle ilgili değil,
tapu alım satım harçlarıyla ilgilidir. Hükümet, 2002 yılında tapu alım satım
harçları için gelir tahminini 490 veya 500 trilyon düzeyinde öngörmüştür; yani,
burada sembolik bir düzenleme yok. Burada, bütün sektörü, bütün inşaat
sektörünü, bütün gayrimenkul sektörünü, alım satımı ilgilendiren fevkalade
önemli bir artışa da onay veriyor bu tasarıyla getirilen değişiklikler; çünkü,
Emlak Vergisine esas olan yükseltilmiş değerler, aynı zamanda Harçlar Kanununa
göre tapu alım satım harçlarının da üzerinden ödendiği miktar olarak tespit
ediliyor. Bu miktarların İstanbul için, metropoller için ne kadar artırılacağı,
yüzde kaç yüz artırılacağı konusunu şu anda kimse bilmiyor. Bu artışları bu
komisyonlar tespit edecek ve birtakım itiraz sistemleri, düzeltme sistemleri
olursa olur; olmazsa, bu, herkesin tepkisine yol açan yükseltilmiş rakamlar
üzerinden, tapu harçları, 2002 yılında ve daha sonraki yıllarda da ödenmeye
devam edecek. Yani, bir mahallî vergi olan Emlak Vergisi, oranını bindelerle
ifade ettiğimiz vergi, emlak alım satımlarında, merkezde; yani, burada,
Parlamentoda tespit edilmesi gereken değerlere, verginin tarhına,
hesaplanmasına esas olacak değere dönüşüyor bu tanımlarla; çünkü, Emlak Vergisi
değerinden az bir değeri, tapu alım satım harcında beyan etmek mümkün değil;
beyan edilirse, aradaki fark, yüzde 25 fazlasıyla alınır diyoruz. Bu,
gerçekten, 2002 yılında vergi sisteminde yaratılmış olan en yüksek oranlı artış
ve vergi yükü açısından da tapuda ve bu sektörde alım satım yapan herkese
yansıyacak en büyük yük olacaktır. Bunu bilerek, bu esası dikkate alarak
tasarının değerlendirilmesi gerektiği noktasına tekrar işaret etmek istiyorum.
Gerçekten, bu gayrimenkul piyasasında ve inşaat sektöründe her şeyin bu kadar
zorda olduğu, her şeyin dibe vurduğu bir dönemde biz, inanılmaz yüksek
vergilemeye gidiyoruz, inanılmaz oranlı vergi artışları sağlıyoruz. Bunun ne
anlama geldiğini, zannediyorum, Türkiye, 2002 yılı kasımından sonra çok daha
net görecek. Bunlar şu anda biraz örtülü anlatılıyor. Bu rakamlar, sektöre ve
çok önemli bir rolü olan inşaat sektörüne, alım satım sektörüne... BAŞKAN - Sayın Kabataş... KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, ben dalmışım, size 6,5 dakika
vermişim; lütfen, bağlar mısınız. KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, bu konuyu
dikkatinize sunmak ve buradaki, tuzak demek istemiyorum, ama, örtülü riske
işaret etmek istiyor; hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Efendim, malumunuz, bu tasarı açık oylamaya tabidir;
arz ederim. Şimdi söz sırası, Saadet Partisinde. Saadet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın
Zeki Çelik; buyurun efendim. SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 825 sıra sayılı, Emlak Vergisiyle ilgili
tasarının 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu tasarının 5 inci maddesinde -biraz evvel arkadaşımız
da ifade etti- vergi değerinden daha düşük beyanda bulunulması halinde, vergi
matrahının yüzde 25 artırılacağı ve gerçekten de, bunun, olumsuz etkileri
olacağını düşünüyorum. Ekonomi teorisinde rant, mülk karşılığı olarak
kullanılır; yani, toprak, arazi, çiftlik, bina gibi gayrimenkulleri kiraya
verip, karşılığında kira geliri elde edene rantiye denir. Hayata uymayan kurallara en son örnek, Emlak Vergisi
rayiç bedellerinde yaşanan faciadır; çünkü, tek evi olan kişinin bile yakasına
"vergi" diye yapışılmaktadır. Artık, bir ailenin oturacağı bir evi
olsun; bu da, vergi dışı kalmalıdır. "Türkiye, bir vergi cennetidir" diyorlar;
ama, bu yanlıştır; çünkü, tam bir vergi cehennemidir. Vatandaş, muhtasar
beyanname, emlak beyanı, KDV beyanı, peşin vergi gibi envai çeşit vergi
beyanları ve ödemeleriyle, her gün vergi dairelerinin kapılarında sürünmekte ve
çile çekmektedir; tabiî, vatandaş, bu bürokratik işkence altında ezilmektedir. Ülkemizde vergilerin zamanında alınmamasının da en
büyük nedeni, vergi oranlarının yüksekliği ve çok çeşitli olmasıdır. Çeşitli
Katma Değer Vergisi oranlarının, bırakınız sıradan vatandaşlarca, bu işin
uzmanlarınca, mal ve hizmet beyanı bazında bilinebilmesi de imkânsız hale
gelmiştir. Üstelik, vatandaşın ödediği vergi, kendisine hizmet olarak da
dönmüyor; toplanan vergiler, kamunun hantallığı ve müsrif harcamaları
dolayısıyla oluşan bütçe açıklarına bile yetmiyor. Sayın Bakanım, siz, geçen gün, Marmara Üniversitesinde,
bir programda, böyle bir konuşma yapmış ve oradaki "faizler verginin 2
katı" diye bir ifadeniz basına yansımış. Burada diyorsunuz ki: "2002
yılı ocak ayında faiz hariç, giderlerimiz 3,6 katrilyon, faiz giderlerimizle
6,7 katrilyon olmuştur." Buna karşılık, ocak ayında 3,9 katrilyon liralık
vergi geliri elde etmişiz. Demek ki, faizler ile verilen para, toplanan
vergilerin 2 katı. Şimdi, görülüyor ki, vergilerde genel prensip olan,
geniş bir tabana yayma ve ödeme gücüne göre vergilendirme ilkesine ters
düşüldüğü, herkes tarafından kabul görmektedir. Değerli milletvekilleri, bu
durumda, Anayasanın 73 üncü maddesine dayanan malî güce dayalı vergi ödeme
yükümlülüğü, maliye politikasının adaletli ve dengeli dağılımını gözeten sosyal
amacı ihmal edilmiş olmaktadır. Vergi yüküne, ödenen vergi, alınan hizmet oranı
olarak bakılırsa, dünyanın en yüksek vergi yükünün Türkiye'de olduğu anlaşılır.
Buna rağmen, depremler, su baskınları, karakışta yaşanan rezaletler, ödenen
verginin karşılığında, belediyelerin ve devletin, vermesi gereken hizmeti
hiçbir biçimde vermediğini ortaya koymaktadır. Türkiye, Avrupa Birliğine girmese bile, çağdaş
düzenlemeleri getirmelidir; bu, doğru; ancak, getirilen yasa tasarıları, Avrupa
Birliğinde olanların bir benzeri bile değildir. Oraya uymak için yapılanlarda
bile, onların standartları gözardı edilerek, âdeta, ne kuş ne deve misali bir
yapı ortaya çıkmaktadır. Tam kırk yıldır Avrupa Birliğine girmeye çalıştığımız
halde bu düzenlemeleri kabul edemedik. Bakınız, Tolley's International Handbook diye bir
kuruluşun yapmış olduğu bir araştırmaya göre, İsviçre'de çok düşük Emlak
Vergisi alınmakta; İrlanda'da vergi alınmamakta; İtalya'da, yine buna benzer,
onbindelerle ifade edilen rakamlarla alınmakta. İngiltere'de de, öğrenciler,
yaşlılar, devlet yardımı alanlar, Emlak Vergisi ödemiyorlar; bunların
dışındakiler, belediyelere, binalar için "Council Tax" adı altında
bir vergi, işyerleri için de "Business Rates" adı altında bir vergi
ödüyorlar. Değerli arkadaşlar, bütün bunları saydığımız zaman,
özellikle, birden fazla evi olanlarda, ikinci ve sonraki evlerde, binalarda,
arsalarda, verginin oranını artırıyorlar. Bizde ise, gecekondunun Emlak Vergisi
oranı ile Boğaz'daki yalının vergi oranı aynı.
Hatta, 1 evi olanla 50 evi, 100 evi olanlarda, 1 dükkânı olanla
20 ya da 30 dükkânı, arsası olanlarda uygulanan vergi oranı aynı. Dolayısıyla,
burada bir adaletsizlik söz konusudur. Siz ne kadar vergi koyarsanız koyun,
eğer masrafları kısmaz, israfı azaltmazsanız, yapılacak bu işlerden de bir
netice çıkmayacaktır. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün'de. Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, şahsım ve AK Parti Grubu
adına saygılarımı, hürmetlerimi sunuyorum. Değerli arkadaşlar, tasarının 5 inci maddesi, tapu
harçlarıyla ilgili bir maddedir. Yapılan değişiklik, bu kanun tasarısıyla
getirilen husus, sadece Emlak Vergisiyle kayıtlı değildir; bu maddede de
görüldüğü gibi, Harçlar Kanununu da ilgilendiren bir tarafı vardır.
Dolayısıyla, Emlak Vergisinde yapılan değişikliğe bağlantılı olarak, Harçlar
Kanununun 63 üncü maddesinde de bir değişiklik yapılmaktadır. Burada söylenen husus kısaca şudur: "Tapu ve
kadastro harcı, vergi değeri ile mükellef tarafından beyan edilmiş olan
değerlerden yüksek olanı üzerinden hesaplanır." Yani, Emlak Vergisi
Kanununda yapılan değişiklikle, takdir komisyonlarının tespit edeceği
kesinleşmiş arsa ve arazi birim metrekare değerleriyle, aynı yıla ait olan bina
metrekare normal inşaat maliyet bedelleri dikkate alınarak bulunan vergi
değeri, tapu harcının hesabında dikkate alınacaktır; hangisi yüksekse, o değer
üzerinden tapu harcı hesap edilecektir ve söz konusu olan tapu harcı da yüzde 3
nispetinde olacaktır. Mükellefin vergi değerinden daha düşük beyanda bulunması
halinde, harcın hesabında vergi değeri esas alınacak, aradaki farka isabet eden
harç da, yine 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre hesaplanan vergi ziyaı cezası
yüzde 25 oranında uygulanmak suretiyle, sonradan, ikmalen tarh edilecektir. Burada getirilen düzenlemeyle, zaten inşaat sektöründe
yaşanan sıkıntılar, bundan sonra belki daha da artacaktır; çünkü, inşaat
sektöründe fevkalade büyük bir durgunluk var; tapu harçlarıyla, yüksek yeni
vergi değerleriyle alınacak tapu harçlarıyla, inşaat sektöründeki bu durgunluğu
belki, tamamıyla, daha da artıracaktır. Değerli arkadaşlar, esasında, sorun sadece Emlak
Vergisinde değil. Bugün, vergi sisteminin tamamında bir sorun yaşıyoruz. Vergi
sistemi, bugün itibariyle, hemen hemen çökme noktasına gelmiş bulunmaktadır.
Kime sorarsanız sorun, Türkiye'de adaletli bir vergi sisteminin olmadığını
herkes kabul ediyor. Vergi oranlarının çok yüksek olduğunu herkes kabul ediyor,
biliyor. O bakımdan, ben, vergi sistemini, tümüyle, yeniden, baştan aşağıya
düzenlemek ve gerçekten, adaletli, ödenebilir, normal, makul seviyelerde bir
vergi oranıyla sistemi yeniden inşa etmek lazım gelir diye düşünüyorum; çünkü,
vergi adaletsizliğinin olduğu, vergi oranlarının bu kadar yüksek olduğu bir
yerde, bir ülkede istenilen vergi performansına hükümet ulaşamıyor. O bakımdan,
bu kadar ekonomik krizin de olduğu, piyasaların daraldığı bir dönemde, mutlaka,
vergi oranlarında bir indirime gidilmesi ve kayıtdışılığın da üzerine gidilmek
suretiyle ekonominin kayıt altına alınması yönünde adımların atılması gerekir
diye düşünüyorum. Çok sayıda vergi ve harç vardır, vatandaşımız, artık, vergi
ve harç sayısını takip edemiyor. Bırakın vatandaşın takip etmesini, bu işleri
yapan muhasebeciler, malî müşavirler de bu bürokrasinin altında eziliyorlar,
onların da takip etmeleri günden güne zorlaşıyor. O bakımdan, daha derli toplu,
daha adil bir vergi sistemine bugün ihtiyacımız var diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlar, konuyla belki ilgili değil; ama,
vergi veren vatandaşlarımız açısından, esnafımız, sanatkârımız açısından, çiftçilerimiz
açısından son günlerde gündeme gelen, onları çok rahatsız eden önemli bir konu
var; kamu bankalarının bazı ilçelerde kapatılması söz konusu. Bu konu hakikaten
önemli bir konu. Heyetler geliyor ilçelerden, esnaf teşkilatları geliyor,
çiftçiler geliyor, bu bankalar vasıtasıyla vergi ödeyen, iş yapan, bu
bankalarla çalışan insanlar geliyor, mutlaka, hükümet tarafından dikkatle bu
konunun üzerinde durulması lazım. Mesela, bugün, Balıkesir İlimizin Manyas
İlçesinden, Halk Bankasının kapatılması söz konusu diye geldiler; bakıyorsunuz,
Halk Bankası, bu ilçede fevkalade iyi bir performans gösteriyor, kârlı, bir
problemi de yok; ama, niye kapatılmak isteniyor anlamak mümkün değil. O
bakımdan esnaf ve sanatkârlarımızın... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Süreniz 50 saniye de geçti; ama, buyurun. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Hükümetten ricamız, bu konuları daha titiz bir şekilde
götürmek ve çalışır vaziyette, iş yapar vaziyette olan kurumlara hükümetin
sahip çıkması gerektiğini buradan hatırlatmak istiyorum. Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgün. Madde üzerindeki görüşmeler bitti. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Niye istiyorsunuz?! Hani anlaşma?! Nereden nereye geldik şimdi yine! Yok, bir şey demiyorum da... Daha oylamayacağım,
oyladığım zaman düşünün. Efendim, 3 adet önerge var. Sayın Ekşi, önergelerinizi okutayım mı, geri mi
çekiyorsunuz? SEFER EKŞİ (Kocaeli) - Geri çekiyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ediyorum, size de teşekkür ediyorum. Efendim, bu işi bitirelim... İstirham edeceğim, 18 000
000'u memnun edip sizi de memnun etmiş olacağım, sayenizde bu kanun tasarısını
çıkaracağım ve bitireceğim; söz!.. 6 ncı maddeyi okutuyorum: MADDE 6. - A)
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 74 üncü maddesinin (b) ve (c) fıkralarında yer
alan "20 nci maddesinin ikinci fıkrası" ibareleri "29 uncu
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi" şeklinde, B) 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 40 ıncı
maddesinde yer alan "beyan dışı" ibaresinin "bildirim
dışı", "beyan edilmediğinin" ibaresi "bildiriminde
bulunulmadığının" şeklinde, C) 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı
tarifenin: I - Tapu işlemleri başlıklı bölümünün; a) (13.a) bendinin üçüncü paragrafında yer alan
"Emlak Vergisi Beyannamesinin" ibaresi "Emlak Vergisi
Bildiriminin" şeklinde, b) (20.a) bendinde yer alan ''gayrimenkulün devir ve
iktisap bedelinden" ibaresi ''gayrimenkulün beyan edilen devir ve iktisap
bedelinden'' şeklinde, II - Kadastro ve tapulama işlemleri başlıklı bölümünün
sonunda yer alan "Emlak vergisi beyannamesi verilmesini
gerektirenlerin 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanu-nunun 27 nci maddesinde yazılı
ek süre'' ibaresi ''emlak vergisi bildirimi verilmesini gerektirenlerin 1319
sayılı Emlak Vergisi Kanununda yazılı bildirim verme süresi'' şeklinde, Değiştirilmiştir. BAŞKAN - Efendim, uzlaşı olabilir olmaz, bilmem; ama,
neticede, tasarı açık oylamaya tabi; yani, 184'e. Onun için, arkadaşlarımız
burayı terk etmesin; kimseye güvenmesinler. Ben, yine söyleyeceğim; yani,
uzlaşı var. Muhalefet verir, vermez bilmem. Muhalefet başka şey yapıyor. 184'ü
bulacaksınız. Efendim, şimdi, ilk söz sırası, Adalet ve Kalkınma
Partisinde. Yozgat Milletvekili Sayın İlyas Arslan; buyurun
efendim. AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 6 ncı
maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, devletin en
ciddî kalemlerini vergi gelirleri oluşturmaktadır. Devletin sosyal adaleti
sağlamasının en önemli araçlarının başında vergi gelmektedir. Devlet, giderlerini karşılamak için sürekli vergi
koymakta, vatandaş da, konulan vergiler altında sürekli ezilmektedir. O kadar çok
vergi çeşidi var ki, vergi uzmanlarının dahi ezbere sayması mümkün
olmamaktadır. Malî müşavirler, vergileri ve uygulamalarını takip edebilmek
için, muhasebecilik ve müşavirlik dahi yapamamaktadırlar. Devletin, gelirlerin adaletli dağıtımında vergiyi araç
olarak kullanması gerekir; doğrusu da budur. Yeraltı ve yerüstü zenginlikleri
açısından trilyon dolarlarla ifade edilen bir servet varken, şu anda, zengin
de, fakir de, vergi altında ezilmektedir. Çok acele olarak, vergi kalemlerinin sayıları azaltılmalı,
oranları düşürülmelidir. İşadamları vergi altında ezilmekten kurtarılmalı,
KOBİ'ler, küçük çiftçiler, dargelirliler ve hiç geliri olmayanlar ile asgarî
ücretliler tüm vergilerden muaf tutulmalıdır. Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarıyla
sözde Emlak Vergisi uygulamalarındaki görülen olumsuzluklar ortadan kaldırılmak
istenmektedir, vergide kolaylık ve basitliğin sağlanması amaçlanmaktadır. Oysa, uygulamalar bunu göstermemektedir, tam
tersine, karmaşayı, haksızlıkları ve kaçakları beraberinde getirmiştir. Arsa,
arazi ve binaların vergi geliri, mahalline göre takdir komisyonlarınca tespit
edilen birim fiyatlar, arsa, arazi ve bina büyüklükleriyle çarpımı sonucu
matrah bulunmaktadır. Takdir komisyonları, emlak birim fiyatlarını tespit
ederken hem ekonomik krizi hem de bölgesel fiyat farklılıklarını gözönünde
tutmamışlardır; ayrıca, Bakanlar Kurulu da birim değerin endekslenmesinde
krizleri gözönüne almamıştır. Yemeye ekmek bulamayan vatandaşımızı hiç vergi
ödememeye doğru itmişlerdir. Ekonomik politikaların geniş kesimleri çok olumsuz
etkilemesi, emlak vergilerindeki anormal artışlar da ayrıca içinden çıkılamaz
malî zorlukların da içine itmiştir. Devlet, gelirlerini artırmak için vergi oranlarını
anormal artırmak yerine, giderlerini kısmalıdır. Hortumlar kesilmeli, israfın
önüne geçilmeli, arpalıklar ortadan kaldırılmalıdır. Başarısız yönetim, vergi
adaletsizlikleri, kayıtdışı ekonomi, özelleştirmedeki başarısızlıklar güçlü bir
ekonomi önündeki en büyük engellerdir. Vergi kanunlarını yapan Yüce Meclisin,
iktidarın çoğunluğunun avantajıyla, Bakanlar Kuruluna, ileride kullanılmak
üzere birkaç kat artırma yetkisi verilmesini de doğru bulmuyorum. Vatandaşımızı
genelde ilgilendiren hayatî her konunun Yüce Mecliste tartışılmasının doğru
olduğunu düşünüyorum. Verginin genelliği ilkesine aykırı olarak gördüğümüz bazı
uygulamalarla büyük şehirlerde yaşayan vatandaşlarımız da cezalandırılmaktadır.
Ağır yükler altında ezilen belediyeler, hükümetin son
kararlarıyla da iyice elleri kolları bağlanmış, gelirleri tırpanlanmıştır.
Hükümet, ülke gerçekleriyle örtüşmeyen vergi düzenlemeleriyle, ses çıkmazsa
yeni vergiler, sesler yükselirse geçici maddelerle geri adımlar atmak
suretiyle, ne yaptığını da bilmediği kanaatindeyim. Toplumda ortaya çıkan
huzursuzluğun giderilmesi ve ekonomik krizin etkilerinin hafifletilmesi için,
yapıcı ve onarıcı tedbirlerin alınmasında, bugün, yine de geç kalınmış
değildir. Değerli milletvekilleri, 18 milyon civarında Emlak
Vergisi mükellefini ilgilendiren bu düzenlemelerle, Emlak Vergisi,
sadeleştirilme, basitleştirilme yerine, kanun tekniği dışına da çıkarılarak
hazırlanmıştır. Hükümetin yanlış ekonomik tedbirler almak ve toplumun
en alt tabakalarını ilgilendiren Emlak Vergisi örneğinde olduğu gibi, ülke
gerçeğiyle örtüşmeyen karar ve uygulamalarından bir an önce vazgeçmesi
temennisiyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Arslan. Söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray
Milletvekili Sayın Murat Akın'da. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 sayılı Emlak
Vergisi Kanunu ve 492 sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
825 sıra sayılı tasarının 6 ncı maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 6 ncı madde, Emlak Vergisi
Kanununda yapılan değişikliklere uyum sağlamak için, 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun 74 üncü maddesinin (b) ve (c) fıkralarında ibare değişikliği
yapmaktadır. Yine, beyan sisteminin kaldırılmasına paralel olarak, Emlak
Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde, beyana ilişkin olarak ibare değişikliği
yapılmakta. Yine, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununda yapılan değişikliğe
paralel olarak, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı 4 sayılı tarifenin
"1-Tapu İşlemleri" başlıklı bölümünün 13-a bendinin üçüncü
paragrafıyla, 20-a bendinde ve aynı tarifenin "2-Kadastro ve Tapulama
İşlemleri" başlıklı bölümünün sonunda yer alan hükmünde ibare
değişikliğini öngörmektedir. Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla ve daha önceki
Emlak Vergisi Kanununda yapılan değişiklikle, hem Emlak Vergisi matrahında bir
yükselme hem de nispette bir yükselme öngörüldüğü için, ileride gayrimenkul
alım satımına mani olacak şekilde yeni bir vergilendirme sistemi geliyor
denilebilir. Değerli milletvekilleri, halkımızın büyük bir kısmının
ekonomik kriz içinde olduğu hepimizce malumdur. 2001 yılı Türkiye açısından
cumhuriyet tarihimizin en kötü ve yıkıcı yıllarından biri oldu. Aslında,
2000'li yıllardan önceki sorunlu yıllar düşünüldüğü zaman, belki, 2001'den daha
kötülerini gördüğümüz de ileri sürülebilir; fakat, gelinen nokta ve getirilen
şeyler düşünüldüğünde; ancak, İkinci Dünya Savaşının zor yıllarında, bu denli
önemli gerilemeler olduğunu görürüz. Yani, 70 sente muhtaç olduğumuz günlerdeki
gerilemeler bile bu denli değildi; daha doğrusu, o günlerde bir gerilemeden çok
ilerleyememe söz konusuydu. Aynı dönemde ücretli kesimin durumu, Türkiye
genelindeki gerilemelerden de daha kötü oldu. İşçinin, memurun, emeklinin
sofrasındaki ekmek günden güne küçüldü ve sonunda geldiğimiz noktada, boş
birtakım hayal ve vaatlerin ötesinde bir şey kalmadı. Değerli milletvekilleri, dünya ülkeleri içinde en
iyimser bireylere sahip olan ülkelerin başında Türkiye gelmektedir.
Türkiye'nin, Arjantin olup olmadığı tartışmaları yapılırken, Türk Milletinin bu
karakteristik özelliği gözlerden kaçırılmıştır. Burada Türkiye'nin, Arjantin'i 18 bankanın içi boşaltılarak
yaşadığını, yağmayı milletini değil, hortumcuların ve mafyanın yaptığını; ama,
iktidarın hâlâ bunun farkına varmayıp, kendi milletini potansiyel Arjantinli
görmeye devam etmesinin trajikomik bir
durum olduğunu da ayrıca belirtelim. Eğer, gerçek bunun aksi olsaydı, herhalde,
bu hükümet, tüm yurdu demir ağlarla örmeyi ihmal edip Başbakanlığın etrafını
çelik ağlarla örmezdi. Değerli milletvekilleri, Türklerin geleneksel değerleri
içinde devletin son derece büyük bir önemi vardır. Bugünün Türkiyesinde aile
yapısı içinde baba nasıl evin direği ise, devlet de, hem toplumsal yapının hem
de ülkenin çatısıdır. Bizim kültürümüze göre, devlet, ister küçük düzeyde bir
memur olsun ister genel müdür olsun isterse bakan ya da başbakan olsun kamu
hizmeti verenlerin hepsinin genel adıdır. Bu kurumların ya da başındakilerin çalışmalarından
rahatsızlık duymak, uygulamalarına karşı çıkmak, onlara göre, devlete karşı
çıkmaktır. Böyle bir şeyi yapanlar ayıplanır, toplumun tepkisini alır. Türk
insanının, bugünün iktidarına da duyduğu öfkenin ve sitemin sert bir şekilde
ifade edilmemesinin altında bu saygı yatmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Tamamlayın efendim. MURAT AKIN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, her gün
binlerce cinayet çeşidi çıkıyor. Artık, arabalara taş atarak eğlenen bir nesil
büyüyor, seri cinayetler düşünen bir nesil. En kötüsü, bunlar gelişirken, her
şeyi yoluna koyabilecek ve düzenleyecek bir adalet ve hukuk sisteminin de var
olmamasıdır. Değerli milletvekilleri, tıpkı, millet gibi, cumhuriyet
gibi, demokrasi gibi, devlet de, bizim, en büyük saygı duyduğumuz değerlerin
başındadır. Bu saygıyı, milleti aptal yerine koymak ya da millete haksızlığı
kronikleştirmek noktasına taşıyanlar ve taşımak isteyenler, kim olursa olsun ve
nerede olursa olsun, çok yakın bir gelecekte, aptal yerine koydukları
insanların tokatlarıyla aptallaşacaklarını da unutmamalıdır. Türk Milleti,
kendisine atılan kazıkları, indirilen tokatları unutacak kadar saf değildir. Hiç kimse merak etmesin; Türk Milleti her şeyin
farkındadır ve sokaktan çıkarmadığı Arjantin'i sandıktan pek yakında
çıkaracaktır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Efendim, söz sırası Saadet Partisi Grubunda. Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan, buyurun. (SP
sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı
maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz aldım; Muhterem Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Parlamentoya ne zaman bir kanun tasarısı gelse, acaba,
bunun içerisinde, hangi maddede hangi vergi ilave ediliyor diye bakıyoruz ve
hepsinde bir vergi var. Halbuki, vergi toplama işi, vergi koyma işi bir
bütündür. Türkiye'nin vergi sistemini bütünde ele almanın doğru olacağı
kanaatindeyiz. Önümüzdeki haftalarda mahallî idareler yasa tasarısı gelecek. O
yasa tasarısının içerisinde de, en azından, toplam 5 katrilyon liralık ekvergi
getirilmektedir. Hatırlanacağı üzere, bu Emlak Vergisinin serencamına,
gelişmelerine baktığımız zaman; önce "kamu hizmet tarifeleri" adı
altında bir kanun tasarısı getirildi. Bunun içerisine de çeşitli vergiler
konulurken, büyük şehirlerden gelen baskıya bağlı olarak, Emlak Vergileriyle
ilgili bir maddeyle oynandı. Nasıl oynandı; büyük şehir belediyelerinin mücavir
alanı içerisinde olan emlak, arsa, bina vergileri yüzde 100 artırıldı. Bu
arada, bunu hazırlayan bürokratların ve bakanlığın haberi olmadan, bu tarafta
da, belediyeler, beyannameleri dört yılda bir yeniledikleri için, dört kat
artırdılar ve böylece, 50 milyon lira Emlak Vergisi ödeyen bir vatandaşın
vergisi 1 milyar liraya çıktı, 20 katına kadar çıktı. Biz burada bunları
anlattık; ama, hükümet, sayısal çoğunluğuna bağlı olarak, dayattı resmen
dayattı; ama, o kadar çok toplum baskısı oldu ki, Başbakan "ipin ucu
kaçtı" dedi. Yani, hükümetin, kanun çıkarma mantığına bir bakın. Yani,
böyle bir mantıkla kanun çıkarsa, geldiğimiz nokta bu... Yani, bir yerde, bu
hükümet, millete ölümü gösterdi, şimdi, sıtmaya razı ediyor. Deniliyor ki, şimdi, tamam, biz, artık, hemen bu yasayı
çıkarırsak, işler düzelecek. Gerçekte öyle mi; hayır. Açık ve net ifade
ediyorum ki, Emlak Vergileri zamlandı, zamlanıyor; ama, sıkıntı bitmiyor. Bakın, gürültü... Yine, belediyelerdeki sıkıntılar
artacak. Bu işin tahsildarlığını yapan belediyelerin payı yüzde 68'den yüzde
30'lara iniyor. O zaman, kendi almayacağı belediye payını, il özel idaresi için
bir belediye niye tahsil etsin; bu bir. Tabiî, sistem olduğu gibi değişiyor; beyanname usulü
kaldırılıyor, takdir usulü geliyor. Oradaki tartışmalar, takdire itirazlar ayrı
bir konuyu gündeme getirecektir. Aslında, bunun doğru olanı, belki, mart
beyannamesi tarihi itibariyle geç kaldığı iddiasıyla hükümet süratle getirmek
istiyor; ama, bu hükümetin geç kalmadığı hangi konu var? Bugün, SSK Kanun
Tasarısı Anayasa Mahkemesinde iptal edildi. Anayasanın verdiği süre doldu.
Hükümet hâlâ ayakta uyuyor. Hükümetin hâlâ bu konuyla ilgili ciddî bir
çalışması yok. Diyor ki: Temel kanun olarak getirelim. Danışma Kurulunda dedik
ki: Siz bunu yapamazsınız, beceremezsiniz. İşte, şimdi, Sayın Başkan, sizin
adınıza, yoklama yapmıyor, çoğunluğu sağlamaya çalışıyor. Yani, burada, hem
hükümet olacaksınız hem millete "kanun" adı altında zam yapacaksınız
hem de çıkıp, efendim, muhalefet böyle söylüyor, biz ne yapalım.. Açık ve net söylüyorum Saadet Partisi olarak, bu yasa,
ek zam getirmektedir, zammın üstüne de zam getirmektedir ve adil bir uygulama
da, sonuç vereceğe benzememektedir. Değerli arkadaşlar, şimdi, 6 ncı maddede niye
konuşmuyorsun... "Beyan dışı..." "Beyan..." "Bildirim
dışı..." Siz sistemi değiştirince, ifadeler de, 6 ncı maddede, bu sisteme
bağlı olarak değiştiriliyor. Özetle söylemek gerekirse, bu hükümet, bir kere, açık
ve net söyleyeyim, beceriksiz. Bu hükümet, bir kere daha ifade ediyorum, altını
çizerek söylüyorum, yeteneksiz. Kim bağırdı, kim gürültü yaptı; büyük şehir
belediyeleri bağırıyorsa, bir zam daha yapalım; yok, emlak için vatandaş bir
tarafta bağırıyorsa, daha bir değişiklik yapalım... Siz, Parlamento gündemini
hem tıkıyorsunuz hem lüzumsuz işlerle uğraştırıyorsunuz. Bu Emlak Vergisinin
-açık ve net, bir kere daha söylüyorum, tıpkı yirmi gün önce söylediğim gibi-
ne getirip ne götürdüğü... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bitiriyorum efendim; önemli
bir konu. BAŞKAN - Buyurun. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Şimdi, maç var, Parlamento
dışarı çıkacak; bu maç neticesiyle gündem kapatılacak... Efendim, bazı özel
işler nedeniyle yoklamalar yapılacak ve neticeye ulaşılamayacak... Şunu ifade etmek istiyorum... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Bugün maç yok ama... VEYSEL CANDAN (Devamla) - Öğrenmedin ki!.. Oturduğun
yerden konuşmaya alıştın sen, ayakta konuşamıyorsun; ne yapalım!.. Değerli arkadaşlarım, netice olarak şunu söylemeye
çalışıyorum: Bu tasarı, emlak vergilerindeki sıkıntıları çözmez. Teşekkür ediyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum. 4 adet önerge vardır; 1'i hükümetin... ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkan, oylamaya
geçecekseniz, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Sayın Candan, öyle mi; istiyor muyuz?.. VEYSEL CANDAN (Konya) - Efendim, arkadaşımız ne diyorsa
odur; ben bir şey söylemiyorum. BAŞKAN - Hayır ona göre... Konuşmamışsınız... Benim
için fark etmez efendim. Bakın, bir şey arz edeceğim size: Yemekhaneyi
açtıracağım, bitirmek için mecburum efendim. Yok, eğer bir uzlaşı varsa,
istirham edeceğim... Zaten, 184'ü arıyorum ben onlardan; komisyonlardan gelecek.
Sizin de tensibinizle, 19.15'te bu tasarıyı bitireceğim, herkes evine gidecek;
Türk Milleti de rahat edecek efendim. (MHP sıralarından alkışlar) BAHRİ ZENGİN (İstanbul) - Tamam. VEYSEL CANDAN (Konya) - Son cümlenizi anlamadım, ne
dediniz? BAŞKAN - Eğer, siz de lütfeder, kabul ederseniz, biraz
sonra bir oylama yapıp, bitireceğim; 19.15'te falan biter çünkü. 19.15'ten
sonra diğer komisyonlar oturmayacaklar. Ben, Danışma Kuruluna da sadık kalmış
olacağım ve bitireceğim. Lütfederseniz... Muhalefetin emrinde... Uzlaşıyı ben teklif ediyorum efendim; şu anda Meclis
Başkanına vekâlet ettiğim için de, kürsünün dışında, özel ricam. Danışma
Kurulunu yapmadan... Kabul ediyor musunuz Sayın Candan? ALATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Vazgeçtik Sayın Başkan. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Vazgeçtik. BAŞKAN - Efendim, arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Şimdi, 4 önerge vardı; 1 tanesi hükümetin, 3 tanesi
Sayın Ekşi'nin. Sayın Ekşi, önergelerinizi çekiyor musunuz? SEFER EKŞİ (Kocaeli) - Çekiyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Hükümetin önergesini okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 6
ncı maddesinin (B) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Sümer Oral Maliye Bakanı "B)1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun; a) 3 ve 13 üncü maddelerinin ikinci fıkralarında yer
alan "müşterek mülkiyet" ibarelerinin "paylı mülkiyet",
"iştirak halinde mülkiyette" ibarelerinin "elbirliği
mülkiyette" şeklinde, b) 40 ıncı maddesinde yer alan "beyan dışı"
ibaresinin "bildirimde bulunulmadığının" şeklinde, BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz. BAŞKAN - Efendim, gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Medenî Kanunda yapılan değişiklik sonucu, iştirak
halinde mülkiyet "elbirliği mülkiyet", müşterek mülkiyet ise
"paylı mülkiyet" adı altında düzenlendiğinden, söz konusu madde
hükümlerinde geçen "müşterek mülkiyet" ve "iştirak halinde
mülkiyette" ibareleri değiştirilmektedir. BAŞKAN - Efendim, Komisyonun takdire bıraktığı
Hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Kabul edilen önergeyle birlikte 6 ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum efendim: MADDE 7. - a) 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 352 nci
maddesinin üçüncü fıkrasının (1)
numaralı bendinin sonunda yer alan
parantez içi hükmü, b) 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 10, 20, 24, 25,
26, 27, 28 ve 36 ncı maddeleri, Yürürlükten kaldırılmıştır. BAŞKAN - Efendim, 7 nci madde üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül. Efendim, biliyorsunuz, bundan sonra bir geçici madde
var, bitiyor; onun için uzatma olacak. Buyurun Sayın Gül. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı yasa tasarısının 7
nci maddesi hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu verginin
mükellefini oluşturan kesim, gerçekten diğer kesimlerden çok farklıdır, aşağı
yukarı nüfusumuzun 18 milyonunu ilgilendirmektedir. Bu kesim, genelde emekli,
ücretli, dar ve orta gelir grubuna mensup kişilerden oluşmaktadır; yani,
sizlerin anlayacağı, değerli milletvekilleri, bu vergi, hassas bir vergidir. Emlak Vergisi, servet vergileri grubuna girer. Bu
servet vergileri grubu içerisinde tarihî yapısını incelediğimizde, varlık
vergisinin, ülkemizde, kötü uygulamalarını andırmaktadır. Değerli milletvekilleri, geçmişte Emlak Vergisi; yani,
bunun bir eşdeğeri olan varlık vergisinin uygulamaları, çok talihsiz olmuş ve
haksızlıklar yapılmıştır. İnsanlarımız, bu vergiyi ödeyebilmek için, ağır
bedeller ödemişlerdir. Bunu, tarihî bilgilerinizi tazelemek açısından arz
ediyorum. Değerli milletvekilleri, bugünkü ağır ekonomik kriz
içerisinde de bu Emlak Vergisi uygulamasının daha da ağır neticeler
doğurmamasını temenni ederim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının
gündeme getirilmesinin nedeni, az önce ifade ettiğim gibi, uygulamada ortaya
çıkan çok ciddî sorunlardır. Bu sorunları gidermek amacıyla yapılan tüm takdir
işlemlerine son verilmekte ve beyan esası tümünden ortadan kaldırılmaktadır.
Yapılan uygulama olumsuz sonuçlar doğurmasın diye, hükümet, beyan esasını
kaldırmaktadır; ancak, bu uygulamanın asıl amacı, vergi yükünü hafifletmek
değildir; aksine, vergi yükünü daha da ağırlaştıracaktır değerli
milletvekilleri. Şimdi, diyeceksiniz ki, bu sonuca acaba hangi
gerekçeyle vardınız? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının
gerekçesine baktığımızda, bunu daha net olarak görmekteyiz. Tasarının
gerekçesinde aynen şu açıklamaya yer verilmektedir: "Emlak Vergisinde
beyan sisteminin uygulandığı 1972 yılından bu yana mükellefler genellikle
gayrimenkullerin değerlerini rayicine nazaran düşük gösterme eğilimi içine
girmişlerdir. Bu durum, vergi hâsılatını azaltmış ve vergide adalet ilkesini
zayıflatmıştır." Bunun anlamı şudur değerli milletvekilleri: Beyan
sisteminde biz başarılı olamadık ve yeterince Emlak Vergisi alamadık; şimdi,
yeni bir usule geçeceğiz ve eskisinden daha fazla Emlak Vergisi alacağız. Şimdi, bu anlayışla sisteme yaklaşırsanız zarar
edersiniz. Zaten, bugün emlak piyasası çok ciddî bir açmaz içerisindedir.
Ayrıca, ülkemizde de çok ağır bir ekonomik kriz yaşanmaktadır. Siz ne yaparsınız bu uygulamayla; siz, Emlak
Vergilerini yükseltirseniz, bu açmaza katkıda bulunursunuz, tıkanan ekonomiyi
daha da fazla tıkamış olursunuz ve bunalımı daha da ağırlaştırırsınız değerli
milletvekilleri. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız,
verginin sadece kamu harcamalarını karşılamak amacıyla alındığı dönem Ortaçağ
dönemidir. Vergi, günümüzde ekonomiyi yönlendirmede kullanılan en önemli
araçlardan birisidir; ama, mevcut hükümet, maalesef, bu basit gerçeği bile
görmemektedir. Korkarım ki, bu tasarı yasalaştıktan sonra, halkın feryatları da
yükselmez. Biz, Doğru Yol Partisi olarak, uygulamanın ve hükümetin
bu konuda alacağı kararların takipçisi olacağız ve takip edeceğiz. Her
haksızlığı halka anlatmak bizim de görevimiz olacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan 7 nci
maddeyle halen yürürlükte bulunan kanunun beyan esasıyla ilgili hükümleri
yürürlükten kaldırılmaktadır. Yapılan, tümüyle teknik bir düzenlemedir; ama,
uygulamanın değiştirilmesinin temelinde daha fazla vergi almak vardır. Bu
anlayışla yola çıkan hükümetin, bu konuda da başarılı bir uygulama ortaya
koyması mümkün değildir. Yasanın ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını diler, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlarım (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Şimdi Saadet Partisinde sıra. Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer, buyurun
efendim. SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 825 sıra sayılı tasarının 7 nci maddesi üzerinde Saadet
Partisi Grubu adına görüşlerimi beyan etmek için söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7 nci maddeyle,
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 352 nci maddesinin üçüncü fıkrasının bir
numaralı bendi içerisinde bulunan parantez içi hüküm kaldırılıyor. Dolayısıyla,
burada, bu parantez içi hükümde, yine, Emlak Vergisi Kanununun 27 nci maddesine
atıfta bulunuluyor; yani, emlak vergisi beyannamesine eksüre verilmesini de
düzenliyordu. Dolayısıyla, aynı maddeyle, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun
27 nci maddesi de kaldırılmış durumda. Yine, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
352 nci maddesi üçüncü fıkrasının birinci bendindeki parantez içi hüküm de
kaldırılmış olunuyor; bunu düzenliyor. Bu tasarıyla "beyan" kelimesi yerine
"bildirim" kelimesi getirildiği için beyan usulü de buradan
kaldırılmış oluyor. Tabiî, bu, teknik bir düzenleme. Diğer maddelerin ilga
edilmesiyle birlikte düzenlenmesi gereken diğer kanunlara atıflar varsa, o
kanunlardaki ifadelerin düzeltilmesi için getirilmiş bir madde. Bu maddeden ziyade bu kanunun, Emlak Vergisiyle ilgili
yapılan bu düzenlemenin, Emlak Vergileri konusunda vergi adaletini sağlaması
veya belediyelerin gelirlerini daha çok artırması noktasında bir işlevi olacak
mı diye düşünüyorum; ama, burada, bazı endişelerim de var. Yarın,
mükelleflerin, Emlak Vergisi mükelleflerinin de sıkıntıları bunlar olacak diye
düşünüyorum. Emlak Vergisi mükellefleri, gerçekten, dört yılda bir
beyanname vermekle birlikte, daha önceden beyan esası varken, bu beyannameleri
vermeyi zorsunuyorlardı; yani, diyorlardı ki; "bize, binanızın vergisi
şudur diye bir maktu rakam söylensin, biz onu ödeyelim." Çünkü,
beyannameyi doldurmak da ayrı bir uzmanlık işiydi; her dönemde gelen
beyannamelerdeki yeni düzenlemeler, yeni değerler, hele bu asgarî beyan
sistemine geçildikten sonra, arsaların, arazilerin sınıflandırılması, onların
birim fiyatlarının yeniden belirlenmesi, sonra, binaların sınıflandırılması,
cins tashihlerinin yapılması, değişik cinste, değişik sınıfta binaların maliyet
birim fiyatlarının farklı farklı ilan edilmesi, asgarî beyana esas olacak vergi
matrahının tespitinde de bir hayli güçlük ortaya çıkarıyordu. Çünkü, orada, bir
noktada, yine, asgarî değer olmakla birlikte mükellefler, kendi
gayrimenkullerinin değerlerini farklı sınıflarda veya farklı değerler ve
cinslerde telakki ederek farklı farklı rakamlar çıkarıyorlardı. Yani, demin
izah ettiğim gibi, aynı binanın içinde bulunan, aynı apartmanda bulunan iki
dairenin fiyatı, aynı cins olmasına rağmen oradaki mükelleflerin farklı
derecelerde telakki etmesi dolayısıyla, gerçekten, asgarî beyan değerler
arasında üç kata varan değişiklikler oluyordu; ama, bir beyan şansları vardı,
şimdi beyan şansı kaldırılıyor. Yine, aslında, burada vergi değeri kavramı
getirilirken, yine takdir komisyonlarının cinslere göre veya binaların
sınıflarına göre belirleyeceği birim maliyetler üzerinden veya arazilerin
ziraat odalarınca falan oluşacak komisyon tarafından belirlenecek cinslerinin,
yani sulak mıdır, taban mıdır, kıraç mıdır diye değerlenerek yine fiyatlar
konulacak, bunlar dört yılda bir ilan edilecek, bu ilan edilen değerler, ilan
edilen birimler tarafından, muhtarlar tarafından, kurumlar tarafından ancak
itiraz edilerek yargı yoluna götürülecek; yani, mükellefler tarafından
götürülemeyecek. Şimdi, mükelleflerin karşılaşacağı sıkıntı ne olacak
burada? Yarın -beyan da vermemiştir- idarenin tarhiyatıyla bir vergi gelecek;
tebliğ edilecek; şu kadar vergi ödeyeceksin... Daha, burada esas alınan değer
de 1998 yılında yapılan dört yıllık beyandaki, beyannamelerdeki değerler ve
sınıflandırmalara göre yapılacağı için belediyeler tarafından, orada, yine,
aynı, komşu olan dairelerde ve komşu olan arazilerde bile 2 katına varan
farklılık gösteren değerler beyan edilecek. Tamam, bunlara yargı yolu açık
olacak; ama, burada, çok büyük sıkıntılar oluşacağı kanaatindeyim; çünkü,
asgarî beyan sistemiyle birlikte beyan değerinin de getirilmesi, aslında, vergi
adaletinin sağlanmasından önemliydi; o, biraz daha ıslah edilebilirdi. Şu anda
tamamen kaldırılıyor; âdeta, idarenin takdirine bırakılmış bir değerlemeyle
vatandaşa vergi salınacak. Burada çok farklı adaletsiz durumlar doğacak. Ben, size, bir örnek vermek istiyorum kendi bölgemden:
Mesela denize doğru dik giden bir cadde üzerinde -bu yaşanmış bir gerçek
İskenderun'da- iki tarafta da dükkânlar, işyerleri var. Deniz istikametine göre
sol tarafta bulunan işyerleri var 12 metrekarelik, saat ve kuyumculuk yapanlar
var; bir de karşı taraf var. Aynı cadde üzerindeki bu binalar ile binaların
arsa değerleri takdir edilmiş, şu kadar lira diye; ama, öyle enteresan piyasa
değerleri var ki o işyerlerinde; mesela, caddenin bir tarafındaki dükkânın,
caddenin karşısındaki aynı büyüklükteki
işyerinin... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Geçer, 1 dakika veriyorum. MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Toparlıyorum efendim. BAŞKAN - Buyurun. MUSTAFA GEÇER (Devamla) - ... değerlemesine -piyasa
değerlerine- baktığınız zaman,
aslında, bir taraftakinin piyasa
değeri, öbürünün kira değeri kadar yok; ama, yarın, belediye tarafından o sabit
kriterlere göre, birim değerlerine göre salınacak vergi karşısında, bunların
piyasa değeri asla yakalanamayacak; yani, caddenin bir tarafındaki işyerinin,
binanın kira bedelinin, öbürünün satış bedeli gibi olduğu, o kadar büyük
farklılık olduğu; yani, aynı caddede olmasına rağmen, karşıda, farklı
taraflarda olması hesabıyla, piyasa değerinde çok büyük farklılıklar
gösteriyor. Burada, birim fiyatlara göre salınacak vergilerde büyük
farklılıklar çıkacak, büyük adaletsizlikler ortaya çıkacak diye düşünüyorum ve
bu asgarî beyanla birlikte, beyan usulünün de aslında devam etmesinde fayda
olacağı inancındayım. Her şeye rağmen, karmaşık da olsa, aslında, beyanı,
beyanname vermeyi kaldırmakla birlikte, birtakım karmaşıklıkları da getirse,
yine de bu yasanın hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Sayın Geçer'e teşekkür ediyorum. Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisinde. Yozgat Milletvekili Sayın İlyas Arslan, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Efendim, bu maddeden sonra bir karar alacağım yüksek
iradenizle; eğer verirseniz kararı, bitireceğim. AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 7 nci
maddesi üzerinde, Ak Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, elbette ki, bu kanuna
"hayır" demek doğru değil; çünkü, daha önce çıkarılmış yanlış bir
karardan, hükümet, az da olsa dönme ferasetini gösteriyor; bu, güzel bir olay. Ben, bu maddeye gelmişken, bir konuyu daha hatırlatmak
istiyorum. Değerli milletvekilleri, bayram tatilinde hepimiz bölgelerimizde
çiftçilerimizle baş başaydık. Ben, aslında, bu konuyu gündemdışı konuşmada bir
iki haftadır ifade etmek istiyordum; ama, bir türlü fırsat olmadığı için,
şimdi, burada çiftçilerimizle ilgili bu konuyu dile getirmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi, Türkiye'de,
çiftçilerimizin, Ziraat Bankasına olan borçları var, tarım kredi
kooperatiflerine olan borçları var. Hükümetin de, Tarım Bakanının ağzıyla
açıklamış olduğu bir kararı var: Çiftçilerimizin borçları, faizleri
sabitlendirilecek ve otuzaltı ay taksite bölünecek diye. Gittiğiniz yerde
sizler de rastlamışsınızdır; insanımız, çiftçilerimiz bundan şunu anlamış:
Bizim bugüne kadar olan borçlarımızı faiziyle birlikte toplayacaklar, Ziraat
Bankası şubelerine varacağız, bunu altı aylık taksitler halinde, 6 eşit taksite
bölecekler, sabitleyecekler ve biz, borcumuzu bileceğiz, 10 milyarsa 10 milyar,
5 milyarsa 5 milyar... Bunu, her altı ayda bir 1 milyar ödeyeceğiz şeklinde,
ona göre kendilerini ayarlamışlar. Tarım kredi kooperatifi de böyle yapmış;
demiş ki, ne borcunuz var, 9 milyar; 6 milyarı anapara, 3 milyarı faiz. Biz, bu
9 milyarın yüzde 20'sini peşin isteriz, evet, geri kalanını, biz size altı
aylık taksitler halinde 5 eşit parçaya böleriz ve siz de bu şekilde
ödersiniz." Bu uygulamaya tarım kredi kooperatifleri devam ediyor. Ama, Ziraat Bankası böyle yapmıyor değerli
arkadaşlarım. Ziraat Bankası, çağırıyor mükellefi, çiftçiyi ve Ne borcun var; 9 milyar, bunun ne kadarı
faiz; 3 milyarı faiz, 6 milyarı anapara; ben, 3 milyarı taksitlendiririm, faiz
uygulamam; ama, 6 milyara bugünkü reel faizden yüzde 75'ten faiz uygulamaya
devam ederim diyor. Değerli arkadaşlarım, çiftçiler, bu kredileri Ziraat
Bankasından alırken yüzde 35 faizle aldılar. Siz "kriz oldu"dediniz,
"force major hal" dediniz "anormal hal" dediniz, yüzde 55
üzerinden bunların faizlerini hesap
ettiniz. Kriz olmuşsa, bunun müsebbibi herhalde çiftçiler değil; bunun
yükümlülüğünü karşılayacak da herhalde çiftçiler olmamalı; yani, siz, bankalara
ve hortumculara sağladığınız bu kolaylığın acısını çiftçilerden çıkarma
yetkisine sahip değilsiniz. Bu nedenle -Sayın Maliye Bakanımız da burada-
çiftçilerimizin bundan sonra beklentisi şudur: Bugün, bizi çağırsınlar,
gelelim; desinler ki, borcunuz 9 milyar. İstiyorlarsa, tarım kredi kooperatifi
gibi yüzde 20 peşin verelim; ama, kalanını, biz artık faiz hesaplarından
bıktık, faizden bıktık, yüzde 35 dediler, yüzde 55 ettiler, şimdi yüzde 75
ediyorlar; biz, bu faiz sarmalından kurtulmak istiyoruz; bizim borçlarımızı
sabitlesinler. Ha, onlar, tarım kredi kooperatiflerinden biz daha
avantajlıyız diyorlar; bir yiğitlik göstersinler, tarım kredi kooperatifi 6
aylık taksitlere bölüyorsa, bunlar da 1 yıllık takside bölsünler. Ha, onu
yapmıyorlarsa, 6 aylık taksitlere
bölsünler ve biz, bizim bu borcumuz sabitlensin ve biz, bu sıkıntıdan
kurtulalım diyorlar. Değerli
arkadaşlarım, siz, çiftçilere şunu diyebilirsiniz: Siz, boşalttığınız kadar
yeni kredi çekin. Ama, çiftçilerin inanın, yüzde 75 faizle ödeyecek güçleri
yok. Siz, bu faiz uygulamasına devam ettiğiniz müddetçe hiçbir surette bankacılık
yapamazsınız. Ha, biz, bankayız diyorsanız biz karışmayız, Ziraat
Bankası da bir Akbanktır ve diyelim ki, bir Yapı Kredidir, bir başka bankadır
diyorsanız, tamam, o, sizin bileceğiniz iş; ama, çiftçiler, bu krediyi bu
şartlarla almadılar; ya yüzde 35'e geri çekersiniz ya da bu taksitlendirmeyi
yaparsınız. Aksi takdirde, 20 ocağa kadar süre verdiniz, çiftçiler gelmedi;
şimdi, 30 Nisana kadar süre verdiniz, iddia ediyorum, bu uygulama devam ederse,
çiftçiler yine gelmeyecek. BAŞKAN - Gelecek... Takatleri kalmadı da ondan... İLYAS ARSLAN (Devamla) - Siz, Dimyat'a pirince giderken
evdeki bulgurdan olacaksınız. Bir an önce, bu konunun, Bakanlar Kurulunda mı
olur, yoksa Sayın Maliye Bakanı mı olur, hazineden sorumlu bakanı mı olur,
değerlendirmesi ve... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın İlyas Arslan, toparlarsanız... Ben, size
gündemdışı söz vermemiştim; ama, bugün, bu maddeyle, gündemdışını bilerek
yaptım yani. İLYAS ARSLAN (Devamla) - Sayın Başkanım bitiriyorum,
çok teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Estağfurullah; çünkü, ben de çiftçiyim, bizim
derdimizi söylüyorsunuz. İLYAS ARSLAN (Devamla) - Bu çiftçiler, bu müjdeyi, bu
hükümetten, bu Meclisten, bu devletten bekliyor; inşallah, bunu sağlayacağınızı
zannediyor, çiftçiler adına ümit ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum efendim. Madde üzerindeki görüşmeler bitti. 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, bir şey arz edeceğim: Sayın
milletvekilleri, bütün grupların, bu tasarının bitimine kadar çalışmayla ilgili
bir temayülünü gördüm. Eğer, Genel Kurulun böyle bir iradesi varsa -grup
başkanvekillerine söyleyeceğim, eğer böyle bir iradeniz varsa- tasarının
bütününün bitimine kadar süreyi uzatacağım; ancak, saat 19.00'dan sonra da
çalışma kararımız var; onu da ortadan kaldıracak iradenize ihtiyacım var. Bu iki hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Çok teşekkür ediyorum, şahsım ve kendi adınıza. Geçici madde 1'i okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1. - 2001 Mali Yılı Bütçe Kanunu ile
Belediyeler Fonu adına ayrılan ve emanet hesaplarına alınan bütçe ödeneği,
İller Bankasının 2001 yılı Ocak ilâ Haziran aylarına ait olmak üzere 6 aylık
dönem içinde tahakkuk eden mülga Belediyeler Fonu borcuna mahsup edilir. Ankara, Mersin ve İzmit Büyükşehir Belediyelerinin İller
Bankasına olan borçları, 27/06/1984 tarihli ve 3030 sayılı Büyükşehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanun gereğince bu belediyeler adına her ay tahakkuk eden
paylardan, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı, Maliye Bakanı ve Bayındırlık ve
İskân Bakanınca müştereken belirlenecek esaslar dahilinde kesilerek İller
Bankasının mülga Belediyeler Fonuna olan borcuna mahsuben Hazine hesaplarına
intikal ettirilir. Bu mahsup işlemlerinden sonra kalan borç İller
Bankası'nca bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aydan başlamak üzere
12 ayda eşit taksitler halinde Hazine hesaplarına aktarılır. İller Bankasının bu borcuna faiz uygulanmaz. BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş; buyurun efendim.
(DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan hepinizi saygıyla selamlıyorum. Geçici 1 inci madde, Hazine, Merkez Bankası, 3 belediye
ve İller Bankası arasında yaratılmış olan bir sorunun çözümü için getirilen bir
düzenlemedir. 3 şehirde, Mersin'de, İzmit'te (Kocaeli) ve Ankara'da, İller
Bankası kefaletiyle, bu belediyelerin projeleri için kullanılmış krediler var.
Bu krediler, kefil sıfatıyla -ilgili belediyeler sorumluluklarını yerine
getirmediği için- İller Bankası tarafından ödenmiş. İller Bankası da, yaklaşık
300 trilyon liralık bu ödeme nedeniyle, Hazineye karşı yükümlülüklerini yerine
getirememiştir. Hazine, şimdi, İller Bankasından, 300 trilyon liralık ödeme
yükümlülüğünü yerine getirmesini istiyor. İller Bankası, bu 3 belediyeden
alacağını tahsil edemediği için, burada, bir çeşit hakem kurulu oluşturuluyor.
Hazineden sorumlu Devlet Bakanı, Bayındırlık ve İskân Bakanı ve Maliye Bakanı,
oturup, bu 3 belediyenin, yaklaşık 300 trilyon liralık borcunu, çeşitli
kredilerle kullandığı kaynağın geri ödemesini planlayıp, bu 300 trilyon lirayı
hazine hesaplarına aktaracak. Burada getirilen düzenleme, özü itibariyle, 3
belediyenin kanundan doğan yükümlülüklerinin ödenmesini, örtülü şekilde taksite
bağlamaktır. Buna, teknik olarak karşı da çıkmamak lazım, sistem böyle işliyor,
doğru işlemeyen bir sistemle karşı karşıyayız, yükümlülükler reddediliyor.
Şimdi, bu yükümlülükler herkese hatırlatılıyor ve bu 3 belediyenin gelir
paylarından kesinti yapılmak suretiyle, taksitler halinde tahsili cihetine
gidilecek. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de 3 000 küsur belediye
var. Bu 3 000 küsur belediyenin de bu 3 belediyeye benzer sorunları var.
Özellikle, muhalefet partilerinin yönetiminde olan belediyelerin İller
Bankasıyla olan borç alacak ilişkileri, gerçekten, özellikle küçük
belediyelerde, bir kabusa dönüşmüş vaziyettedir. Bir belediyenin, her türlü
hizmetin karşılığı olarak- 4 000
nüfuslu bir belde belediyesinin- İller Bankası ilişkilerinden doğan, yaklaşık 7-8
milyar liralık aylık gelir payı ödemesi var. İller Bankası,
biraz da ayırımcı yaklaşarak, bu belediyelerin aylık gelirlerinin
tamamına yakınını her ay kesiyor. Böylece, bir partili kimliği altında hizmet
görüyor olmasına rağmen, o beldedeki vatandaşa hizmet götüren belediyeler, tümüyle
hizmeti durdurmak zorunda kalıyor. Bu, fevkalade acımasız ve fevkalade kamu
hizmetini aksatmaya yönelik bir uygulamadır. Biz şunu önerdik hükümete ve değerli bakanlara. Evet,
her belediyenin borcu var, bu belediyelerden borçların kesintilerini belli bir
yüzdeye bağlayalım. Dedik ki, her belediyenin gelir payından, borçlarına
karşılık, seyyanen yüzde 30 kesinti yapın, hem bu belediyelerde hizmetler
aksamasın hem ödemeler düzenli hale gelsin hem de belediyeler arasında ayırım
yapılmasın. Bu model, tüm
belediyeler için, yasal bir düzenleme çerçevesinde, örnek alınması gereken bir
model olmalıdır değerli arkadaşlarım. Hangi partinin yönetiminde olursa olsun,
her belediye, bizim vatandaşımıza, hizmet gördüğü beldenin vatandaşına hizmet
götürmekle yükümlüdür. Bu hizmeti aksatacak uygulama Ankara'daki sorunu çözmez;
ama, vatandaşın ahını alır. Bundan vazgeçelim, bu yanlış uygulamayı durduralım,
her borçlu belediye, belli bir ödeme planı içinde, belli bir yüzde kesintisiyle
ve hiçbir ayırım yapılmadan, sistem içindeki yükümlülüğünü yerine getirsin.
Bunu temenni ederek, bu ağır sorunu sizlere arz ediyorum. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Efendim, şimdi söz sırası Saadet Partisinde. Konya Milletvekili Sayın Veysal Candan; buyurun
efendim. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının
geçici 1 inci maddesi üzerinde söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Metinden anlaşılacağı üzere, Ankara, Mersin, İzmit
Belediyelerinin, dış kredilendirmede proje karşılığında Hazine garantisi
vardır. Hazine, parayı tahsil edebilmek üzere, İller Bankasını; yani,
Bayındırlık Bakanlığını devreye sokuyor ve Maliye Bakanlığının da iştirakiyle
İller Bankasındaki paylardan kesilmek üzere bir taksitlendirme yapılıyor.
Tabiî, bu gayet makul, görünümü doğru bir maddedir; ancak, şunun üzerinde
durmak lazım: Belediyelerimizi bu hale hangi çalışma getirdi? Yani, Hazine
garantisi lüzumsuz yere mi verildi veya burada kimin ihmali var? Yani, bu 300
trilyon, geç olarak tahsil edileceği zaman, bu üç belediye başkanının mı
yanlışı var, Hazine, siyaseten mi bu işe müdahil oldu, garanti verdi? Çünkü,
burada devletin zararı söz konusu, gecikme söz konusu. Birinci konu bu; yani,
bir yerde, IMF'nin hükümete yaptığını, Maliye Bakanlığı da üç belediyeye yapıyor;
işin özü bu. Şimdi, diğer bir konu; aslında -biraz önce arkadaşımız
ifade etti- İller Bankası kapatılmalıdır. Bakın, açık ve net söylüyorum:
Muhasebe kayıtlarına geçen bilançolarına baktığımız zaman, İller Bankası iflas
etmiş ve dış kaynaklarını da tüketmiş bir bankadır. Daha da ileri bir şey
söyleyeceğim: İller Bankası, tamamen belediyelerin aleyhine çalışmaktadır. Bir
örnek vermek istiyorum: 50 milyar liralık bir kanalizasyon ihalesi yapılıyor,
belediye bunu 500 milyar lira olarak ödemek durumunda kalıyor; çünkü, iş üç
yılda yapılacaksa onüç yıla çıkıyor. Bir belediyenin geliri ayda 10 milyar lira
olduğu halde, fiyat artışlarından dolayı İller Bankası 100 milyar lira taksit
istiyor. Dolayısıyla İller Bankası ya belediye başkanları tarafından
yönetilmelidir; yani, İller Bankasının çalışma usul ve esasları tamamen
değiştirilmelidir, yeniden bir yapıya kavuşturulmalıdır veya kapatılmalıdır. Bir belde belediyesi var; aylık geliri 2 milyar lira;
İller Bankası harita işlemini yapıyor 400 milyar lira; yani, bunu, bu
belediyenin ödemesinin mümkün olmadığını bile bile, bu işlem yapılıyor. Burada asıl söyleyeceğim konu şu: İller Bankası, MHP'ye
bağlı -elimde notlar olsaydı
gösterecektim- İller Bankasınca bu kesintiler yapılırken doğrudan doğruya
partizanlık yapılıyor. Bir belediyeden yüzde 10, bir belediyeden 90, bir
belediyeden yüzde 100 kesiliyor. Burada, en azından, devletin itibarı
açısından, bir belediyenin cari masraflarını, yani, personel giderlerini
karşılayacak miktar kesilmemelidir; o belediye, çalıştırdığı personele
maaşlarını mutlaka ödeyebilmelidir. Aksi halde, şimdi, tabloya baktığımız
zaman, Türkiye genelinde 3 250
civarında belediye var, bu belediyelerin hemen hemen yüzde 90'ı malî sıkıntı
içerisinde. Hepsi, ayın 15'inde İller Bankası paylarına bakmaktadır. Kesintilere
baktığımız zaman, birçok dengesizlikler getirmektedir. Keşke, bu tasarının bu
maddesinin bir bendinde, daha önce olduğu gibi "bir belediyeden azamî
yüzde 30 bir kesinti yapılabilir" gibi bir ifade konulmuş olabilseydi. 300 trilyon ne zaman ödenecek, ne zaman
taksitlendirilecek; belediyeler, hakikaten bu kesintiyi kaldırabilecek mi; o da
ayrı bir tartışma konusu. Geçen hafta, burada, kamu hizmet tarifeleri
konuşulurken, kanunun bir yerinde, Sayın Bakan, açık olarak, burada söz vermiş
olmasına rağmen, büyükşehir belediye payları yüzde 5'ten yüzde 4'e indirildi;
halbuki, indirilmeyecekti; ama, Emlak Vergilerine zam yapıldığı iddiasıyla,
buradaki paylar indirilmiş oldu. Değerli arkadaşlar, mahallî idareler yönetimi, aslında,
ihmal edilmemesi gereken, hatta, Mahallî İdareler Yasa Tasarısı, yerinden
yönetim yasası şeklinde çıkarılması gereken bir tasarıdır. Sebebine gelince,
yetkileri, yerinden yönetime devrettiğimiz zaman, yani, özel idarelere ve
valilere devrettiğimiz zaman, yatırımlar: 1 - ucuz olacak. 2 - zamanında
tamamlanacak. 3 - çok önemli olan da,
yolsuzluklar önlenmiş olacaktır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bitiriyorum efendim. Netice itibariyle, belki bu tasarının en faydalı, en
makul olan tek bir maddesi varsa, o da budur. Ümit ediyorum ki, bu madde
uygulanır, Hazine de 300 trilyonunu tahsil etmiş olur. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına,
Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Aslan'da. Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN ASLAN (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 825 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci
maddesi üzerinde, AK Parti Grubu adına görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, geçici 1 inci maddeyle, 2001 Malî
Yılı Bütçe Kanunu ile Belediyeler Fonu adına ayrılan ve emanet hesaplarına
alınan bütçe ödeneği, İller Bankasının, 2001 yılı ocak ilâ haziran aylarına ait
olmak üzere altı aylık dönem içinde tahakkuk eden mülga Belediyeler Fonu
borcuna mahsup edilir. Ankara, Mersin ve İzmit büyükşehir belediyelerinin
İller Bankasına olan borçları, 27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname değiştirilerek, belediye paylarında kesintiye gitmek ve belediyeleri,
içerisinde bulundukları sıkıntıdan daha büyük bir sıkıntıya sokmak isterler. Bu
hükümetin, sıkıntıları ortadan kaldırmaktan ziyade, sıkıntılara sıkıntı ilave
ederek icraat yapmak istediği apaçık görülmektedir. Değerli arkadaşlar, hizmet veren yatırımcı kuruluşlar
içerisinde bir değerlendirme yapıldığında, hizmetin en iyisini, en güzelini ve
en kutsalını belediyelerin vermekte olduğunu unutmamak gerekir. Devletin
şahsında insanlarımıza hizmetin en âlâsını veren belediyelerin, altyapı, sosyal
hizmetler, şehirleşme açısından yapacakları ana hizmetler dışında,
kimsesizlere, yoksullara, yaşlılara, özürlülere yaptıkları hizmetlerle
insanlarımızın beğenisini, hoşgörüsünü kazandıkları gibi, devlet ve hükümete
düşen bazı sıkıntıları da telafi etmekle, içeride ve dışarıda itibar ve güven
sergilemektedirler. Çağdaş manada belediyecilik, şehircilik ve sosyal
yaşamdaki hizmet verimliliklerinin artırılmaya çalışıldığı asırda, bu
hizmetlerin aksatılması veya engellenmesi, vicdanen kabul edilebilir bir
hareket değildir. Son zamanlarda, devam etmekte olan, hükümetin,
belediyelere, destekten ziyade
-hisselerine el konularak, hisseleri düşürülerek, İller Bankasındaki
paylarından kesintiler yapılarak- belediyeleri hizmetten mahrum edercesine zor
bir duruma düşürme yarışı içerisinde olduğu görülmektedir. Değerli arkadaşlar, işte, şu an, bu tasarıyla,
özellikle bazı hizmetleri gerçekleştirmek için aldıkları dış kredi borçlarına
kefil olan İller Bankasınca belediyelere ödeme yapılmadığı için, Hazinece
yapılan ödemeye karşılık, belediyeler adına her ay tahakkuk eden paylardan
kesintiler yapılarak, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı, Maliye ve Bayındırlık ve
İskân Bakanlarınca müştereken belirlenecek esaslar dahilinde kesintiler
yapılarak, İller Bankasının, mülga Belediyeler Fonuna olan borçlarına mahsuben
Hazine hesabına intikal ettirmek için özel yasa düzenlemesi yapılmaktadır. Aklıselimle düşünüldüğünde, bu yapılan iş, belediyeler
için, âdeta bir zulüm gibidir, bir haksızlıktır. Belediyeler, zaten yeterince
perişan edilmiş, hisseleri budanmıştır. Gerek İller Bankasındaki hisseleri
gerek vergi paylarından aldıkları yüzde 5'ler -bugün yüzde 4'lere
indirilmiştir- ve gerekse diğer fonlardan olan kaynakların tamamı kesilerek,
belediyeler, esasen, hizmetten mahrum bir duruma getirilmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim. OSMAN ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, insanlığa,
insanca hizmet veren bu hizmet kuruluşlarını, bu belediyelerimizi desteklememiz
gerekirken, böylesi bir hareketle engellemeye gidilmesi, gerçekten, kabul
edilebilir bir yargı ve bir düşünce değildir. Biz, belediyelere uygulanan bu
baskıcı zihniyete ve tavırlara karşıyız. Bu değişikliğe de olumlu bakmanın mümkün olmadığını
belirtiyor, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde görüşmeler
tamamlandı. Geçici 1 inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır;
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 1 inci
maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ankara, Mersin ve İzmit Büyükşehir Belediyelerinin
İller Bankasına olan borçları, 27.06.1984 tarihli ve 3030 sayılı Büyükşehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanun gereğince bu belediyeler adına her ay tahakkuk eden
paylardan Bakanlar Kurulunca tespit edilecek esaslar dahilinde, kesilerek İller
Bankasının mülga Belediyeler Fonuna olan borcuna mahsuben Hazine hesaplarına
intikal ettirilir. BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) -
Çoğunluğumuz olmadığı için, Yüce Meclisin takdirine bırakıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Katılıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir. Geçici 1 inci maddeyi, kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmak üzere
efendim. Dışarıdaki arkadaşlarımızı içeriye çağırıyorum. 184 oya tabi. Şimdi, 8 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 8. - Bu
Kanunun; a) 1 inci
maddesinin (B) fıkrası, 2 nci
maddesinin (A), (C) ve (F) fıkraları
ile 5 inci maddesi ve 6 ncı maddesinin (C) fıkrasının (I) numaralı bendinin (b)
alt bendi 1/1/2002 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde, b) Diğer
hükümleri yayımı tarihinde, Yürürlüğe girer. BAŞKAN - Efendim, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim. Son maddeyi okutuyorum: MADDE 9. - Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Son söz milletvekilinindir, İçtüzük 86'ya göre. Lehinde, Edirne Milletvekili Sayın Şadan Şimşek;
aleyhinde, Konya Milletvekili Veysel Candan söz istemişlerdir. Lehinde, Edirne Milletvekili Sayın Şadan Şimşek,
buyurun. Süre 3 dakikadır. 2 dakika olsa daha iyi olur; ama, 3
dakika. ŞADAN ŞİMŞEK (Edirne) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce -her başarılı erkeğin arkasında
mutlaka bir kadın olduğu aşikârdır- ulusça daha güzel günlere ulaşmak ve
toplumsal gelişme yönünde adımlarını hızla ve istikrarla atarak mücadelelerini
kararlılıkla sürdüren tüm kadınlarımızın yarın kutlanacak olan 8 Mart Dünya
Kadınlar Gününü kutlar, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. BAŞKAN - Bravo! Teşekkür ediyorum. ŞADAN ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bugün
görüşmesini tamamladığımız, birazdan kıymetli oylarınızla kanunlaşacak
tasarıyla, insanlarımızın, dört yılda bir, günlerce kuyrukta bekleyerek
verdikleri arsa ve bina beyan esasını kaldıracak, veraset ve yeni bina ve
benzeri gibi vergi değerinin tekrardan beyan edilmesi hallerinde bildirim
alınmasını, Emlak Vergisi beyanına esas olan değerler arasında mevkilerin aynı
olmasına rağmen, belediye mücavir alanları değişik olduğundan yüksek değerler
baz alınmaktaydı. Şimdi ise rayiç bedel yerine, takdir komisyonları tarafından,
araziye ilişkin olarak tespit edilen birim değerleri ile bina metrekare normal
inşaat maliyet bedelleri esas alınarak bulunan vergi değerinin esas alınmasını,
emlak beyannamelerinin dört yılda bir beyan esasına göre, 2002 yılı beyan
dönemi için tespit edilen arsa metrekare değerinin 1998 yılı metrekare
değeriyle mukayese edilmesine neden olabileceği haksızlık ve adaletsizliğin
giderilmesi, Emlak Vergisi matrahlarının yeniden değerleme oranında artırılması
suretiyle bulunan tutarlar üzerinden hesaplanarak verginin yılda iki taksitle
ödenmesi amaçlanmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmesini
tamamladığımız kanun tasarısına olumlu oy vereceğimi beyan eder, kanunun,
ülkeye ve yurttaşlarımıza hayırlı olmasını diler, Yüce Meclise saygılarımı
sunarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Şimşek, teşekkür ederiz. İnşallah, ikinci taksite kadar da düzgün bir oran
çıkmış olur; milletimizin daha fazla canı yanmaz. Sayın Candan, buyurun. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; görüşmesi tamamlanan 825 sıra sayılı Emlak Vergisini düzenleyen
yasa tasarısına ret oyu vereceğimizi bir kere burada ifade etmek istiyorum. Burada, 4 temel gerekçemiz var:1 - Emlak Vergilerine
ağır, yeni zamlar getirdiğinden. 2 -
Emlak Vergilerini ödeme noktasında mükelleflere karışıklıklar
getirdiğinden, şikâyeti artıracağından.
3 - Emlak Vergisi sorunlarını kökten çözemediğinden. 4 - Toplanan paraların
belediyeler ve özel idare arasında adaletli dağıtılmadığı noktalarından
hareketle... Tabiî, daha önce kamu hizmetleri tarifesinde hükümetin
getirdiği tasarıda, vatandaşa, afakî, hayalî, uydurma bir zam gelmişti. Onlara
göre, geri çekilmesine rağmen, yine, bu zamlar fazladır; vatandaş, bunları
ödemede sıkıntı çekecektir. Değerli arkadaşlar, kamu maliyesinin, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti 57 nci Hükümetinin şu anda ortaya koyduğu ekonomik
performans sıfırdır. Şu anda, toplam borcumuz 212 milyar dolar. Eğer, bunu
TL'ye çevirirseniz, 282 katrilyon. Gelecek sene, bu tarih itibariyle, bu borcun
400 ila 450 katrilyon olacağı hesaplanmaktadır. 57 nci hükümetin Maliye Bakanı
ve yetkililerine ve bu tasarıya ve buna benzer tasarılara oy veren
milletvekillerine bir kere daha sesleniyorum: Bu yol, yol değil; gittiğiniz yol
yanlış. Bu, yanlış. Vergi, zam; vergi, zam; vergi, zam... Bunun sonu yoktur;
böyle olmaz. Peki, yol nedir; yol -söyleyeyim- özkaynaklar; kamu maliyesinin
borçlanma, finans sorununu çözeceksiniz. Bu da zamla olmaz, vergilerle olmaz.
Tek çözüm, üretim sektörünü canlandırmak, daha çok üretim, daha çok satış, daha
çok ticaret. Bu yönde tasarılar getirin, bunları, hep birlikte, burada
çıkaralım. Yaptığınız iş, sadece IMF tahsildarlığıdır. Bundan vazgeçin. Saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmış olup, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama sistemiyle yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın Bakanlar, vekâleten oy kullanabilirler. Elektronik sisteme giremeyen arkadaşlarımızın
Başkanlığımıza pusula göndermelerini istirham edeceğim. Oylama için süreyi veriyorum ve oy verme işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylamaya başlanıldı) BAŞKAN - Efendim, uzlaşının faydalarını anlatayım mı?
Uzlaşının faydaları... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Emrehan Halıcı'ya sor Sayın
Başkan. BAŞKAN - Uzlaşının faydaları, aksini söylemedim
efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Emrehan Beye sorun dedim
Sayın Başkan, bir şey demedim. BAŞKAN - Ha, anladım... Anladım... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sırrını çözersiniz... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Vallahi, bu sefer kilit Sayın Veysel
Candan'dı; onun hakkını yemeyin. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Yani, bizim hakkımız yenir mi? BAŞKAN - Hayır, sizinki tamam da... VEYSEL CANDAN (Konya) - Her zaman böyle olmayacak
yani... BAŞKAN - Ben, her zaman olsun demedim zaten. Teşekkür edeceğiz size... Siz, ret vereceksiniz; ama,
önemli olan, tasarının oylama sonucunun, toplantı yetersayısının üzerine
çıkması. VEYSEL CANDAN (Konya) - Önemli olan, 300
milletvekilinin bulunmayışı... BAŞKAN - Toplantı yetersayısında retleri de, kabulleri
de sayıyoruz. TURHAN GÜVEN (İçel) - Genel Kurul, gündemine hâkimdir
Sayın Başkan. BAŞKAN - Hay hay... Ben, Danışma Kurulunda almış olduğumuz karara rağmen,
Grup Başkanvekilleri eğer şifahen kabul ediyorlarsa, çalışma süremizin, bu
kanunun bitiminde son bulmasını oyladım... TURHAN GÜVEN (İçel) - Ben şunu söylemek istiyorum
efendim: Bundan sonra, Danışma Kurulu saat 24.00'e kadar çalışma önerisi
getirmesin, toplanamıyorlar... BAŞKAN - Bana söylemeyin. Beni Danışma Kuruluna alan
yok ki... Bendeniz aynı şeyi söylüyorum, Sayın Kamer Genç de,
geçen gün söyledi; haklı; Danışma Kurulu olunca, idare eden Meclis
Başkanvekillerinin çağırılması lazım. Hangi kanun geçer, nasıl geçer, onu biz
biliriz. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Sayın Başkan,
teşekkür ederiz. BAŞKAN - Sayın Bakanım, ben teşekkür ediyorum; üç günde
hallediverdik işi. Ama, ben, 18 000 000 mükellef adına teşekkür ediyorum
Yüce Meclisimize. Karar aldık efendim... Danışma Kurulunu nakzeden,
şifahî... Ben Meclis Başkanına vekâlet ettiğim için, grupların himmetinde böyle
bir karar aldık. Bir formüldür bu da. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova)
- Saygıyla karşılıyoruz efendim. BAŞKAN - Estağfurullah efendim... MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Oylama sonucu ilan edilmeden
kanun çıkmış sayılmaz. BAŞKAN - Komisyon burada. Sayın Yaşar Okuyan, Maliye Bakanına vekaleten kaldılar. MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Yani, işi kurtardınız yine... BAŞKAN - Vallahi, milletin canını kurtardık mı
bilmiyorum; işi kurtardıkta da... Maliye, ikinci taksitte nasıl bir karar
verecek; onun için söyledim. O çok önemli. Millet heyecanla onu bekliyor; şimdi
tamam, Yüce Meclis yetkiyi verdi. Sayın Bakan, bu arada, zatıâliniz yoktunuz bugün,
arkadaşlarımız gündemdışı bir konuşmada emeklilerin çilesini anlattı artı
Bağ-Kurluların çektiği çileyi... Sizin de görüp, iptal ettiğiniz işin,
uygulamanın, artık, sonsuza kadar uygulanmaması gerektiğini... Ben de ilave
ettim, iletişim çağında, insanlar, elektronik postayla haberleşirken, Ahmet Bey
ile Ayşe Hanımın yaşayıp yaşamadığını onlar değil, devlet ispat etmeli. Bence,
13 500 000 lira da alınana geri verilmeli. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova)
- Sayın Başkan, aynen doğrudur. Onları bir otomasyon sistemine geçirme gayreti
içindeyiz. BAŞKAN - Ah, nerede otomasyon sistemi?! Her bakanlık
kendisi yapayım diyor, Başbakanlık kendisi yapayım diyor, bir türlü de bu
tahakkuk etmiyor. Takip ediyorum o işi. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI YAŞAR OKUYAN (Yalova)
- Eder, eder... (Elektronik cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 213 Sayılı Vergi Usul
Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih
Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul
Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın
Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun
Tekliflerinin oylamasına 227 sayın üye katılmış olup; 191 kabul, 30 ret, 2
çekimser, 4 mükerrer oy kullanılmıştır. Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır;
milletimize hayırlı olsun diyorum. Sayın Başkanlara ve bütün siyasî partilere,
bugün gösterdikleri anlayıştan dolayı teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü
sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 12 Mart 2002 Salı
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati
: 19.30 |
|