Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 88

 

70 inci Birleşim

6 . 3 . 2002 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Samsun Milletvekili Ahmet Demircan’ın, Samsun İlinde kurulmasına izin verilen mobil termik santral ile çevre kirliliğine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı

2. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, kamu bankalarında çalışan personelin özlük hakları ve Bankacılık Yasasındaki değişikliklere ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, Kahramanmaraş İli ve ilçelerindeki çevre kirliliği ile Afşin Elbistan Termik Santralının yol açtığı hava kirliliğine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı :527)

2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı :786)

3. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurt Dışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı :433)

4. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurulu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

5. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

6. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

7. – Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

8. – 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar’ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın’ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/956, 2/878, 2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S. Sayısı :825)

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, TMSF’na devredilen bankalarda çalışan personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş’in cevabı (7/5588)

2. – Kayseri Milletvekili Sadık Yakut’un, Ziraat ve Halk Bankalarının özelleştirme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş’in cevabı (7/5748)

3. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk’un, Ziraat Bankası hizmet binaları tadilâtı ile Ziraat ve Halk Bankası personeline ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş’in cevabı (7/5791)

4. – Kayseri Milletvekili Sadık Yakut’un, IMF’den alınan krediler ile kamu bankalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş’in cevabı (7/5799)

5. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, yeni personel alımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/5908)

6. – Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun, pancar alımında uygulanan polarizasyon sistemine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/5926)

7. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın;

2002 yılında Erzincan İline yapılacak olan yatırımlara ve ödeneklerine,

– İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün;

Tarım Kredi Kooperatifleri Birliğinde çalışan hukukçulara,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/5950, 5940)

8. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in, pancar ürün bedellerinin ödenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/6006)

9. – İstanbul Milletvekili Zafer Güler’in, Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat bahçesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/6007)

10. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Eğirdir Gölünün korunmasına ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/6038)

11. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in;

Doğrudan gelir desteği uygulamalarına,

– Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın;

Doğrudan gelir desteği uygulamalarına,

– Afyon Milletvekili Halilİbrahim Özsoy’un;

Afyon-Bolvadin Beldesindeki Özburun Tarım Kredi Kooperatifinin kapatılma nedenine,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/6059, 6067, 6068)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak altı oturum yaptı.

Yozgat Milletvekili Mesut Türker, küreselleşme ve millî kültüre,

Ankara Milletvekili Birkan Erdal, Türkiye'nin ar-ge projesine katılımına,

İstanbul Milletvekili Ahmet Tan, devlet protokolünün demokrasiye uyumu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin devlet protokolündeki konumlarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Adalet Komisyonunda bulunan tasarının Hükümete geri verildiği açıklandı.

İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 24 arkadaşının, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/259) okundu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in (6/1279),

Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun (6/1671),

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/1700),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

4 Mart 2002 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 825 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 8 inci sırasına, aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 826 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 321 inci sırasında yer alan 824 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına alınmasına,

Genel Kurulun 5 Mart 2002 Salı, 6 Mart 2002 Çarşamba ve 7 Mart 2002 Perşembe günleri 15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışmasına; 5 Mart 2002 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu günde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, 6 Mart 2002 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine; 5 Mart 2002 Salı günü gündemin 8 inci sırasına kadar, 6 Mart 2002 Çarşamba günü gündemin 10 uncu sırasına kadar, 7 Mart 2002 Perşembe günü de gündemin 11 inci sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına,

İlişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 223 üncü sırasında yer alan (10/255) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin 5 Mart 2002 Salı günü yapılmasına ilişkin DYP Grubu önerisinin, DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisindeki,  bugün denetim konularının görüşülmemesi hususu kabul edildiği için, Başkanlıkça işleme konulamayacağı açıklandı.

Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Türkiye Cumhuriyetinin Rumuzu Olan T.C.'nin Açık Olarak Yazılıp Okunması Hakkında Kanun Teklifinin (2/512),

Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan'ın, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/737),

Niğde Milletvekili Mükerrem Levent'in, Niğde İline Bağlı Yeşilgölcük Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/753),

Doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından ertelendi.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının (1/744) (S. Sayısı : 786) görüşmelerine devam edilerek, 4 üncü maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlandı; maddenin oylamasından önce, istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından,

6 Mart 2002 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.54'te son verildi.

Mustafa Murat Sökmenoğlu

Başkanvekili

 

Mehmet Ay

Mehmet Batuk

 

Gaziantep

Kocaeli

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                    II. – GELEN KÂĞITLAR                                        No. : 96

6.3.2002 ÇARŞAMBA

Raporlar

1. – Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayı-sı : 827) (Dağıtma tarihi : 6.3.2002) (GÜNDEME)

2. – Bilecik Milletvekili Sebahat Vardar ve 12 Arkadaşının, 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 3575 Sayılı Kanunla Değişik 41 inci Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/678) (S. Sayısı : 828) (Dağıtma tarihi : 6.3.2002) (GÜNDEME)

3. – Kütahya Milletvekili Seydi Karakuş'un, Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/755) (S. Sayı-sı : 829) (Dağıtma tarihi : 6.3.2002) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa İlindeki  bazı ilçe yollarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6193) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.3.2002)

2. – Isparta Milletvekili Ramazan Gül'ün, bir polis memurunun karıştığı ölümlü trafik kazasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6194) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.3.2002)

3. – Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu'nun, Türkiye-AB ilişkilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (A. Mesut  Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/6195) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.3.2002)

4. – Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu'nun, Abdullah Öcalan  hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6196) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.3.2002)

5. – Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy'un kamu yatırımlarına ait projelerden bazılarının DPT Müsteşarlığınca iptaline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6197) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.3.2002)

6. – İstanbul Milletvekili Azmi  Ateş'in, taşımalı eğitime ve İstanbul-Fenertepe İlköğretim Okuluna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi  (7/6198) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.3.2002)

7. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, IMF'den alınan mali kaynağın kullanımına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6199) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.3.2002)

Süresi  İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı  Soru Önergesi

1. – Rize  Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, olağanüstü hal bölgesinde tutuklu sanıkların kolluk kuvvetlerince yeniden sorgulanabilmesine imkân veren 430 sayılı  KHK hükmüne ilişkin Başbakandan  yazılı soru önergesi (7/5255)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

6 Mart 2002 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYE : Mehmet BATUK (Kocaeli), Mehmet AY (Gaziantep)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70 inci Birleşimini açıyorum.

III. – Y O K L A M A

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, yoklama talebimiz var efendim.

BAŞKAN - Yoklama istediler efendim, yoklama talebi var. Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 10 dakika süre veriyorum efendim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Efendim, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Samsun'da kurulmakta olan mobil santral ve bölgedeki çevre kirliliğiyle ilgili söz isteyen, Samsun Milletvekili Ahmet Demircan'a aittir.

Buyurun Sayın Demircan. (SP sıralarından alkışlar)

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Samsun Milletvekili Ahmet Demircan’ın, Samsun İlinde kurulmasına izin verilen mobil termik santral ile çevre kirliliğine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı

AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun İli sınırlarında kurulmasına izin verilen mobil santral ve Samsun İlindeki çevre kirliliği hususunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasamızın 56 ncı maddesinde "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir" denilmektedir. Bugünlerde Samsun'da bu hüküm unutulmuş görülmektedir.

Samsun İli, Türkiye'nin Çukurova'dan sonra en geniş alüvyonlu ovalarına sahip ildir. Sulanabilir birinci sınıf tarım arazisine sahip Çarşamba Ovasının batı kenarında, Samsun İli sınırlarının hemen yanında, Kutlukent, Çınarlık ve Tekkeköy belediyelerinin arasına, 200 megavatlık "mobil santral" adı altında, 6 numaralı fuel oille çalışacak sabit bir termik santral kurulmaya çalışılmaktadır.

Bu bölgede, 1960'ların sonlarında kurulan azot ve bakır fabrikaları nedeniyle zaten uzun yıllardır çevre kirliliği sıkıntısı yaşanırken, bölge sakinleri, bir de, bütün dünyada terk edilmiş bir teknoloji olan, 6 numaralı fuel-oille çalışan termik santral belasıyla karşılaşmış bulunmaktadırlar. Bölgede, tüm sivil toplum kuruluşları harekete geçmiş, insan sağlığını ve çevreyi tehdit eden bu santralın hangi akla hizmetle bölgeye kurulmakta olduğunu öğrenmeye çalışıyor.

BAŞKAN - Sayın Demircan, bir dakika efendim...

Muhterem arkadaşlar, hatibin konuşması kürsüye gelmiyor, lütfen... İstirham edeceğim efendim... Önemli bir konuya işaret ediyorlar.

Sayın Demircan, buyurun.

AHMET DEMİRCAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Samsun'da halk sormaktadır; Samsun'un içmesuyunu temin eden barajın üç dört kilometre yakınına ve baraj havzasının rüzgâr yönüne zararlı partikül ve kükürtdioksit, azotdioksit saçacak olan bu santrala nasıl izin verilir?! Samsun yöresinde 4 adet hidroelektrik santral mevcuttur. Bunların kurulu gücü yaklaşık 1 300 megavattır. Samsun'un puant yükü ise 450 megavatı geçmemektedir. Kaldı ki, bölgemizde doğalgaz boru hattı mevcut. Halen, İran doğalgazı boruda. Mavi Akım tamamlanınca, Rusya'dan da doğalgaz bağlanmış olacak. Şurası yanlış anlaşılmamalı; Samsun halkı, ülkemizin enerji ihtiyacı için yapılacak yatırımlar konusunda gereken fedakârlığı geçmişte yapmıştır, şimdi de yapacaktır; ki, bunun en güzel göstergesi, 1970'lerde kurulan Altınkaya Barajında, 33 tane köy boşaltılmış, hatta, Sayın Başkanımızın ili Hatay'a göç etmişlerdir. Ancak, bölgede doğalgaz gibi temiz yakıt mevcut iken, Samsun, zehirlenmek istememektedir. Kaldı ki, bu santrallar. Samsun'a gelinceye kadar, Bartın, Trabzon, Dalaman'ı dolaşmış. Bu bölgelerde sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerin muhalefeti nedeniyle Samsun'a kaydırılmış olması, Samsun halkını fevkalade rahatsız etmekte ve bölgede, insanımız, Samsun sahipsiz mi diye sormaktadır.

Bir diğer cevap aranan husus ise, mobil santralların kurulması için ileri sürülen enerji yetersizliği gerekçesi ortadan kalkmış iken, neden Samsun'a alelacele böyle bir santral kurulmaktadır? Bu santralların hukukî dayanağı olan 16.3.1998 tarihli Bakanlar Kurulu kararında açıkça "mobil" yani, yüzer-gezer elektrikli santrallar denilmesine rağmen, kurulmakta olan santral sabit santraldır. Mobil santrallar, adı üzerinde, acil enerji sorunlarının giderilmesi ve elektrik kesintisinin istenilmediği önemli tesislerde acil çözüm için yedek güç olarak geliştirilmiş santrallardır. Samsun'da "mobil santral" adı altında 100 megavatlık mobil santral denilmekte; oysa, yapılmak istenen düpedüz 200 megavatlık sabit termik santraldır. Yapımcı firma tarafından bölgede halk yoğun bir propagandayla yanıltılmaya çalışılmakta, yerel medyada hoş olmayan birtakım iddialar gündeme gelmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

AHMET DEMİRCAN (Devamla) - Samsunluya, âdeta, 57 nci hükümet tarafından içine düşürüldüğü işsizliğin çaresizliğinde "ver temiz çevreni, ver sağlığını, al ekmeği" şantajı yapılır gibi, kuruluş aşamasında 1 500 kişiye, kurulduktan sonra da 200 kişiye istihdam temin edecek diye, bu santrala Samsun halkının razı olması sağlanmaya çalışılmaktadır; oysa, hem sağlık ve temiz çevre hem de ekmek niye birlikte olmasın?! Konulacak filtre sistemiyle zararlı baca gazlarının tutulacağı söyleniyor. Samsun halkının ağzı daha önceki azot ve bakır işletmelerinde yanmıştır. Hava kirliliği olmayacak denilmesine rağmen, bölgede yıllardır hava kirliliği yaşanmaktadır. Bu santral bardağa düşen son damla olmaktadır.

Sayın milletvekilleri, konuya, iktidar-muhalefet ayırımı olmaksızın Samsun'un tüm milletvekilleri sahip çıkmıştır. Değerli arkadaşımız Tarık Cengiz Beyin evvelki gün Çevre Bakanlığına bu işin düzeltilmesi için yaptığı müracaata on milletvekili arkadaşımız imza koyarak katılmışlardır.

Sonuç olarak diyoruz ki, acil enerji krizi ortadan kalkmıştır. "Mobil santral" adı altında Samsun'da kurulmak istenen, çevre ve insan sağlığı açısından hayatî tehlike oluşturan, 6 numaralı fuel oil kullanılacak bir sabit santraldır. Samsun'da enerji açığı yoktur. Doğalgazın bulunduğu bir yerde fuel oilli santralın kurulması yanlıştır. ÇED raporu istenilmemesi için, yapılan düzenleme iptal edilmiştir. Samsun içmesuyunun temin edildiği barajın ve arıtma tesislerinin dibine böyle bir tesisin kurulması ve bunu yaparken her türlü çevre ve sağlık mevzuatının devredışı bırakılması anlaşılabilir değildir.

Değerli milletvekilleri, sözlerimin başında Anayasanın 56 ncı maddesini zikrettim. İlgili herkese, Çevre Bakanlığına, Sağlık Bakanlığına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Anayasanın bu amir hükmünü hatırlatıyor, Samsun'un bu yanlışlıktan Bartın ve Dalaman gibi kurtulacağı inancıyla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Demircan.

VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Çınaroğlu da, Samsun milletvekili olarak iştirak edecekler herhalde.

Buyurun, çok kısa efendim.

VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Demircan'ın konuyla ilgili tepkisine katılmakla birlikte, bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Zeki Çakan, 13 Şubat 2002 tarihinde, konuyla ilgili olarak Genel Kurula bilgi vermiş, Bartın ve Dalaman'a kurulmamasını, çeşitli nedenler ve teknik değerlendirmeye dayandırmıştır. Bu açıklama, şahsım, Samsun milletvekillerinin çoğu, Samsun'daki çoğu siyasî parti teşkilatları, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve Samsun halkı tarafından kabul görmemiştir.

TEAŞ'ın teknik değerlendirmeleri aynı konudaki hususlarda değişebiliyorsa, bu kurumun ciddî olarak mercek altına alınması gereklidir. Yoksa, gerçek nedenler gizlenerek, teknik değerlendirme kılıfıyla örtülmek mi istenilmektedir?

Samsun'daki sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, konuyla ilgili kurumlar ve şahsımın yaptığı araştırma ve incelemelerde biz, kurulması düşünülen mobil santralların -biraz önce Sayın Demircan'ın da açıkladığı teknik ayrıntılarda olduğu gibi- Samsun'a, Samsun halkına son derece zararlı olduğunu tespit etmiş bulunmaktayız. Hal böyleyken, bu santralların kurulmasında ısrar edilmesini anlamak da mümkün değildir; çünkü, santrallara filtre takılsa dahi çıkacak olan gazların Samsun içmesuyuna karışacağı ve bu nedenle içmesuyunun kirleneceği, aynı zamanda, Samsun'da denize etki edecek bu kirli gazların balık nesline de zararı olacağı bilinmelidir.

Burada bir konuya daha temas etmek istiyorum. Santralları kurması düşünülen firma yetkilileri, ikna çabaları niteliğinde görüştüğü kurum, kuruluş ve odaların endişelerini bugüne kadar giderememişlerdir. Kurban bayramında, santralların kurulması planlanan Tekkeköy İlçesinde, muhtarlara, firma tarafından hediye olarak kurbanlık gönderildiği, tepkileri önlemek amacıyla rüşvet niteliğinde gönderilen kurbanlıkların ulaşmasında ilçe kaymakamının gayretleri, muhtarlar tarafından şahsıma iletilmiştir.

Bütün bu tespit ve değerlendirmeler ışığında, mobil santrallar, sadece Samsun'a değil, ülkemizin hiçbir iline kurulmamalıdır; aksi halde, ilgili makamların, millete hizmet etme sorumluluklarını suiistimal ettikleri, sadece birilerine kazanç sağlama gibi yolsuzluk suçlamalarına muhatap olacakları bilinmelidir. Yine bilinmelidir ki, Atatürk'ün millî mücadele hareketini başlattığı Samsun'un duyarlı insanları, aynı millî mücadele ruhuyla, zehirli santralların kurulmaması mücadelesini de sonuna kadar sürdüreceklerdir.

Bu düşüncelerle, ben de konuya katkıda bulunuyor, kurulmamasını istiyor ve söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum. (MHP, DYP ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çınaroğlu.

Sayın Cengiz, çok kısa efendim...

TARIK CENGİZ (Samsun) - Tabiî efendim.

Sayın Başkanım, öncelikle Samsun kamuoyu adına size teşekkür ediyorum. İki değerli milletvekili arkadaşımız da konuşmalarında belirttiler; bir araştırma yaptık, bu uygulanmak istenen teknoloji, Orta Afrika ülkelerinden sadece Çad'da kullanılıyor. Dolayısıyla, 6 numaralı fuel-oil yakıtının çevreye vermiş olduğu zarar herkesçe malumdur. Samsun kamuoyu bu konuda çok hassastır. İhaleyi alan firmanın siyasî tercihleri Samsun kamuoyunu kesinlikle ilgilendirmemektedir. Bartın İlinde, Trabzon İlinde ve Dalaman'da yapılması planlanan; ama, oralardaki halkın tepkisi nedeniyle oralarda yapılmaktan vazgeçilen bu santralın Samsun'da yapılmasına kesinlikle karşıyız.

Bir de, buradan Sayın İçişleri Bakanımıza seslenmek istiyorum; ayın 16'sında Samsun halkı bu tepkisini göstermek üzere bir gösteri, bir yürüyüş yapmak istiyor. Bu konuda, lütfen, Samsun Valiliği üzerinde baskı uygulamasın ki, Samsun halkının gerçekten bu konudaki tepkisi kamuoyuna yansısın.

Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN - İçişleri Bakanına mı seslendiniz?

TARIK CENGİZ (Samsun) - Evet efendim.

BAŞKAN - Pek anlaşılmadı da, ben onun için düzelttim.

Evet, Sayın İçişleri Bakanı bu meseleyi tezekkür edecektir.

Sayın Kabataş, buyurun efendim; çok kısa olmasını istirham ediyorum.

KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Samsun İlimizin bu mobil santrallar projesiyle ilgili olarak yaşadığı aşırı duyarlılığı ve karşı karşıya bulunduğu aşırı riski gündeme getirdiler. Gerçekten, Samsun, tarım potansiyeli ve doğal güzelliğiyle zaten var olan kirlenme risklerine bir yenisini maalesef ekletme riskiyle karşı karşıyadır. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı çok önemli bir yanlışın içindedir. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye'nin başka noktalarında -Bartın'da, Dalaman'da- gerçekleştiremediği mobil santral projesini Samsun'a kaydırmıştır. Samsun'daki birtakım özel ilişkiler, kamudan kaynaklanan ilişkiler değerlendirilmektedir. Kamu arazisi bir şekilde özel olarak bu santrallar için hazırlanmıştır. Bu santralların doğaya ve Çarşamba Ovasındaki tarıma, Samsun halkının sağlığına, içmesuyuna zarar vereceği kesin, açık ve net bir gerçektir. Bunu, devletin resmî kurumlarının, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının, Çevre Bakanlığının, Sağlık Bakanlığının bir yönetmelik değişikliğiyle yok sayması tümüyle yanlıştır. İlgili bakanlıkları, sorumlu bakanlıkları, Samsun halkının sağlığını, Samsun'un çevresini, tarımını birinci derecede tehdit eden ve kamu eliyle yaratılmış bu çağdışı, çevre düşmanı iki önemli projenin yapımını durdurmaya davet ediyorum.

Ben de, diğer milletvekili arkadaşlarımla birlikte, Samsun halkının duyarlılığını, Yüce Mecliste sizlerle paylaşmak istiyorum. Lütfen, devletin sorumlu kurumları, Samsun'u bu büyük riskten kurtarma konusunda hareket etsinler. Devletin şeffaflığı bize lazım, kurumların şeffaflığı lazım, yapımcı firmanın, çevreye etkisi yoktur görüşleri ve propagandası hiçbir şey ifade etmiyor. Çevreye bu santralların zarar verip vermediği meselesinin sistem içinde nasıl ölçüleceği bellidir. Bu ölçüm yapılmadan, ÇED raporu ortaya konulmadan, alelusul ve gizlice, bu iki büyük santralın 100 artı 100, 200 megavatlık santralın 6 numaralı fuel-oille çalışmak üzere Samsun'da kurulmasının hiçbir ekonomik gerekçesi yoktur. Samsun, fuel oil üreten bir merkez değildir. Samsun, elektriğe muhtaç bir il değildir; Samsun, sadece yapımcı firma için yaratılmış fırsatlar dikkate alınarak, 1998'deki Bakanlar Kurulu kararının işletilmesinde ve müteahhitlerin ödüllendirilmesinde bir üs olarak seçilmiştir.

Burada, bu hususa işaret ediyor ve ilgili kurumları, tekrar, Samsun'la ilgili bu çok duyarlı konuda daha hassas davranmaya ve bu projeyi bir an önce durdurma konusunda girişimde bulunmaya davet ediyor, hepinize saygı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Kabataş.

Sayın Açıkgöz, buyurun efendim.

YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun)- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de diğer arkadaşlarım gibi bu konuya hassasiyetle eğiliyorum. Samsun halkının sağlığından hiçbir şey daha önemli değildir. Bu konuda, kaldı ki, biz, sabahleyin on parlamenter arkadaşımız, Çevre Bakanımıza yazılı bir dilekçeyle başvurduk. Çevre Bakanımız, sağ olsun, teşekkür ediyoruz, bu konuyla ilgileniyor, talimat da verdi. Gerçekten, Samsun'da, Çarşamba Ovasında, böyle hava kirliliği yaratan, adı mobil; ama, aslında mobil olmayan, sabit, 200 megavatlık iki santralın kurulmasını biz de istemiyoruz.

Tüm Samsun halkı adına, hem Sayın Çevre Bakanıma hem diğer arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum; sağ olun Sayın Bakanım.

BAŞKAN- Efendim, teşekkür ediyorum.

Enerji Bakanı adına, Sayın Bakan cevap verecekler.

Çevre Bakanımız da söz istedi; ama, iki bakana söz veremediğim için, belki, yerinden bir ifadede bulunurlar.

TURHAN GÜVEN (İçel)- Sayın Başkan, Sayın Çevre Bakanına da söz verin; onu da ilgilendiriyor.

BAŞKAN- Efendim, onu bilmem; bizim hakkımız bir tane.

TURHAN GÜVEN (İçel)- Efendim, hükümet cevap verir...

BAŞKAN- Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekilimiz Sayın Ahmet Demircan'ın, Samsun İline kurulması kararlaştırılan mobil santrala ilişkin yapmış olduğu gündemdışı ve Sayın Çınaroğlu, Sayın Cengiz, Sayın Kabataş ve Sayın Açıkgöz'ün de yerlerinden yaptıkları açıklamalara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.

Bilindiği üzere, 16.3.1998 tarih ve 98/10826 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla TEAŞ Genel Müdürlüğü  tarafından tespit edilecek yerlere mobil santralların kiralanması ve hizmet alımı yoluyla işletilmesi yetkisi TEAŞ Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Bu kapsamda 100 megavat gücünde, Batman, Bartın-Cide, Finike, Fethiye, Dalaman ve 130 megavat gücünde, Kırıkkale mobil santralları için ihaleye çıkılmıştır. Mülkiyeti özel sektöre ait olan bu santralların kiralanarak hizmet alımı yoluyla işletilmesinden amaç, kamu yatırımlarının finansman teminindeki güçlükler gözönünde bulundurularak, acil enerji ihtiyacının en kısa sürede karşılanmasıdır.

Santrallar 5 yıllığına kiralanmış olup, sözleşme süresi sonunda "ihtiyaç gerekçelerinin ortadan kalkması halinde üretimlerine son verilmesi veya Elektrik Üretim AŞ Genel Müdürlüğünün talebi halinde, ihtiyaç duyulan bir başka bölgeye kaydırılması" hükmü, şartname ve sözleşmelerinde yer almaktadır.

Santrallar, mobil tanımlamasına uygun olarak, her biri, 17,5 megavat kurulu güce sahip dizel jeneratör gruplarından oluşmaktadır.

Bu nedenle, sözleşmelerinde belirtildiği gibi, ihtiyaç halinde yer değiştirilmesi mümkündür. Daha önce Bartın ve Dalaman'a konuşlandırılması planlandığı halde, çeşitli nedenlerle, kararlaştırılan yerlere tesis edilemeyen bu santralların, yapılan teknik değerlendirme neticesinde, Samsun İline konuşlandırılması kararı alınmıştır. Söz konusu teknik değerlendirmede, sistem yüklerinin yoğunluğu, enerji talebi, iletim sisteminin uygunluğu, fiziksel konuşlandırma ve enterkonnekte sisteme bağlantı kolaylığı gibi kriterler baz alınmıştır.

Mobil santral olarak tanımlanan santral, dizel jeneratör grupları ile yardımcı teçhizattan oluşmaktadır. Dizel motorların yeni teknolojileri gereği, verimliliği artırmak amacıyla, yakıtın yüksek ısıda yakılmasına bağlı olarak, egzoz gazı, diğer teknolojilere göre daha temizdir. Motorların bu özelliğinden dolayı, birçok Avrupa ülkesinde, bu santrallar, genelde, ilave bacagazı arıtma tesisi kurulmadan çalıştırılmaktadır.

Türkiye'de, mevcut yasalara göre, gücü 150 megavat ve üzerinde olan santrallar için ÇED raporu alınması zorunludur. Kurulacak santralların her biri toplam 100 megavat gücünde olmasına rağmen, çevre ve insan sağlığının korunması yönünde gerekli hassasiyet gösterilmiş ve santralların, Türk çevre mevzuatına uygun olarak kurulması ve işletilmesi, bacagazı arıtma tesislerinin -desülfürizasyon, denitratlaştırma- santrallarla birlikte devreye alınması hususu şarta bağlanmıştır. Firmalarla imzalanan sözleşmelere göre, bacagazı arıtma tesisleri santralla birlikte tamamlanmayan veya işletme safhasında arıtma tesisi çalıştırmayan santrallar kesinlikle devreye alınmayacak ve bu kapsamda üretilmeyen enerjiden dolayı, firmaya, ağır para cezaları uygulanacaktır.

Kurulacak arıtma tesisinde, denitratlaştırma için katalizör filtre ve desülfürizasyon için sulandırılmış toz kireç taşının, egzoz gazı üzerine püskürtülmesi metodu kullanılmaktadır. Bu şekilde, kimyasal reaksiyonla bacagazı içerisindeki zararlı maddeler çökertilmekte ve atık olarak sadece alçıtaşı üretilmektedir. Üretilen alçı -çimento, alçıpan, kartonpiyer vesaire gibi- yapı sektöründe hammadde olarak kullanılmakta ve ekonomik değer taşımaktadır. Bu nedenle, katı atık olarak atılması söz konusu değildir. Çevrimden geri kalan su, tekrar, kapalı devre olarak aynı sistemde kullanılmaktadır. Herhangi bir tehlikeli kimyasal madde filtre sisteminde kullanılmamaktadır.

Bacagazının dışında, santral, tamamen kapalı devre çalışmaktadır. Santralın soğutulması, hava fanları ve kapalı devre radyatör sistemi vasıtasıyla yapılacağından, herhangi bir su kaynağına -akarsu, göl, deniz- sıcak su veya bir başka kimyasal atık verilmesi mümkün değildir.

Santralda kullanılan 6 numara fueloil, ithal doğalgaza alternatif, rafinerilerimizin tabiî ürünüdür ve ülke içerisinde başka türlü değerlendirilemeyen ucuz bir yakıttır. Kömür gibi herhangi bir katı atık ve kül çıktısı yoktur. Kimyasal yapısı gereği ortaya çıkan kirletici etkileri de, yukarıda anlatılan demirnitrat ve demirsülfat arıtma tesisleriyle, sorunsuz olarak giderilmektedir. Santralda kullanılan yakıt ve yağ, tamamen kapalı sistemlerde seperatörlerle temizlenmekte olup, seperatör atıkları da, atık arıtma sistemleriyle, tekrar, geri kazanılmaktadır.

Santralın gürültü seviyesinin en aza indirilmesi için hava emişleri ve egzozlarda kullanılmak üzere şehir tipi susturucular planlanmıştır. Soğutma fanları, düşük devirli ve olabildiğince sessiz seçilerek, ses yalıtımları yapılmıştır. Dizel grupların olduğu ünitede maksimum ses izolasyonu sağlayan kaplamalar kullanılacaktır.

Bu santrallar, uluslararası teknik standartlara uygun olarak yurt dışından sağlanan devlet ihracat kredileriyle kurulmakta olup, söz konusu bu kuruluşlar, kredi vermeden önce, tesisin, çevreye zarar verip vermediğini araştırmakta ve buna göre kredi onayı vermektedir. Bu konu, çevre açısından ayrı bir güvence teşkil etmektedir.

VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının konuşma metninin aynısını okuyor.

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Devamla) - Bütün bu sayılan hususların yanında, söz konusu tesisler, Türk çevre mevzuatında tanımlanan yaptırımların uygulanması konusunda, mevzuatta adı geçen denetim mercilerinin denetimine de açıktır.

Yüce Heyetin bilgilerine arz ederim.

BAŞKAN - Sayın Çınaroğlu, anlıyorum, ama, affedersiniz, Sayın Bakan, hükümet adına konuşuyor.

VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun) - Hayır Sayın Başkan... Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının daha önceki konuşma metninin aynısını okudu Sayın Bakan.

BAŞKAN - Sayın Bakanımız aynısını okumaz, aynı düşüncelerle, aynı mütalaasını verdi efendim, ben karışamam, böyle bir yetkim yok ki.

KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Efendim, Sayın Bakana soru sorabilir miyiz?

VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun) - Efendim, bu, istenen açıklamaları getirmiyor. Sayın Bakanın yaptığı aynı konuşma, burada tekrar ediliyor. Biz, istemiyoruz bu santralları.

KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Bütün bunlar niçin ÇED raporuna yazılmıyor.

VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun) - Yani, hükümetin ve Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının duyarlı olması lazım.

KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Beyanla olacak işler değil, devletin resmî sisteminin olması lazım.

BAŞKAN - Efendim, İçtüzüğümüzde böyle bir usul yok.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Bir de Çevre Bakanı var efendim.

AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Çevre Bakanı da görüşünü bildirsin.

KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Çevre Bakanı, niçin, ÇED raporu düzenlenmesi konusunda ısrar etmiyor bu kadar önemli bir projede.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Bakanlar Kurulunda ihtilaf var efendim. Çevre Bakanı bu konuda ne diyor?..

BAŞKAN - Efendim, böyle bir imkânım yok.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, böyle bir imkânım yok.

AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Çevre Bakanı yerinden bildirsin...

TARIK CENGİZ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Çevre Bakanımız söz istiyor.

BAŞKAN - Sayın Cengiz, imkânım olsa yaparım yani... İstirham ederim...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, bakınız, ben, bir konuyu arz etmek istiyorum: Bundan takriben üç hafta önce, burada, gündemdışı olarak yaptığım konuşmaya, o gün Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımızın verdiği cevabın özeti yapıldı şurada, kısaltıldı; ama, aynı konuşma...

BAŞKAN - Hükümetin fikri aynı demek ki!

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Lütfen... Ama, bakın, ondan sonra akademik çevrelerin raporları var. Çevre Bakanımız burada... ÇED raporumuz neden değiştirilmiş? Yani, 200 megavat ve daha fazlası için gerekliydi deniliyor. Samsun suyunun kirlenmesine ve 1 000 000 insanın ölümüne imkân tanıyacak bir uygulama yapılıyor.

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, aynı hislerle doluyum. Doğru söylüyorsunuz; ama, Sayın Bakan, hükümet adına açıklama yaptı efendim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkanım, o zaman, lütfen, işin ilgilisi Çevre Bakanımız açıklama yapsın. Ben, Samsunlular adına, Çevre Bakanını açıklama yapmaya davet ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, siz, deneyimli bir milletvekilisiniz... Ben, İçtüzüğe göre idare ediyorum; fakat, Samsun, çok önemli bir badireyle karşı karşıya diye, her gruptan bir sayın milletvekiline 2'şer dakika söz verdim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

AHMET DEMİRCAN (Samsun) - Samsun, Çevre Bakanını dinlemek istiyor...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri topyekûn olmuş bir şeyi ifade ediyorlar, hükümet üyesi de aynen cevap veriyor. Yapacak başka bir şey yok!

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ben, şimdi, Sayın Çevre Bakanına, buradan, bir soru sormak istiyorum; eğer müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Efendim, edemiyorum... İstirham edeyim efendim...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Yani, Samsun suyuna...

BAŞKAN - Efendim, Samsun'a canım feda; ama, İçtüzük de var yani!.. Olmaz...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun) - Çevre Bakanı söz istiyor...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Çevre Bakanı söz istiyor Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Bedük, böyle bir hakkı yok ki Sayın Bakanın... İstirham ediyorum...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Çevre Bakanı burada açıklama yapsın, desin ki "suya zararı yoktur" biz de kana kana içelim bu sudan.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, bir Sayın Bakan konuşma talep ediyor.

BAŞKAN - Efendim, bu hükümette 37 bakan var, 37 bakan da konuşmaya kalkarsa, ben nasıl idare edeceğim Meclisi?! İstirham ederim efendim...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkanım, bu işi...

BAŞKAN - Efendim, ikinci söz isteyen arkadaşımdan sonra Çevre Bakanı söz istesin, kullansın. Her şeyin bir usulü var. Efendim, istirham edeceğim...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Tamam...

VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun) - Sayın Başkanım, Sayın Bakan bir iki cümle söylesin... Müsaade edin...

BAŞKAN - Hayhay Sayın Çınaroğlu...

Gündemdışı ikinci söz, kamu bankalarında çalışan personelin özlük hakları ve Bankacılık Yasasındaki değişikliklerle ilgili söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Suha Tanık'a aittir.

Buyurun Sayın Tanık.

2. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın, kamu bankalarında çalışan personelin özlük hakları ve Bankacılık Yasasındaki değişikliklere ilişkin gündemdışı konuşması

SUHA TANIK (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Meclis Başkanlığına yaptığım müracaat, kamu bankalarında çalışan personelin özlük hakları ve Bankacılık Yasasındaki bazı değişikliklerle ilgili.

BAŞKAN - Sayın Tanık, bir dakika sözünüzü kesiyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, anlaşılan, milletvekili arkadaşlarımı istemeyerek kırdım; ama, İçtüzük bunu icap ettirdiği için. Ancak, size bir kolaylık yapacağım.

Efendim, Kahramanmaraş milletvekilimiz, çevre sorunlarıyla ilgili bir konuşma talep etmişti. Sayın Avni Doğan'dan sonra, Sayın Bakan hem buna hem de Avni Doğan Beye cevap vermiş olur.

Sayın Suha Tanık, buyurun efendim.

SUHA TANIK (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, kamu bankalarında çalışan personelin özlük hakları ve Bankacılık Yasasındaki bazı değişikliklerle ilgili olarak Meclis Başkanlığınızdan istediğim söze olumlu cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; inanın, bugün, bu konuşmayı burada yapmak üzere huzurunuza geldiğim şu ana kadar, konuşmamın hangi bölümünden, nasıl başlamam gerektiği konusunda, daha, kesin bir olguya sahip olamadım. O kadar önemli bir konuyu gündeminize getirmeye çalışıyorum ki, eğer, bu konuya, siyasî hüviyetim yönünden bakarsanız, siyasî partim yönünden bakarsanız, size, siyasî partimin, Anayasa Mahkemesine gittiği 4743 sayılı Yasanın bazı maddelerinin iptali konusuyla ilgili bilgi vermem gerekiyor; ama, konunun, kamu bankalarında çalışan ve özlük haklarına ve ülkeye sahip çıkmayı hedeflemiş personelle, 16 000 personelle ilgili yönünden bakmam gerekirse, o zaman, daha farklı boyutlarda anlatmam gerekiyor. Halk Bankası ile Ziraat Bankasının, Türkiye'deki bu iki köklü bankanın kapatılmasıyla ilgili vatandaşta oluşacak olan isyanın sesini size duyurmam açısından, konunun neresinden başlayacağıma şaşırmış vaziyetteyim.

Bakın, isterseniz, şöyle bir noktadan başlayayım: Buradan, kamu bankalarında çalışarak, şerefiyle, namusuyla, ülkesine, kıt kanaat aldığı maaşla hizmet eden bir banka müdürünün vefatıyla ilgili; 49 yaşında, Adana Yumurtalık Şubesi Müdürü Ahmet Mertoğlu'nun vefatıyla ilgili... Kendisine, buradan, Allah'tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı diliyorum.

Sıkıntı, Sayın Müdürün, makamında, bir kalp sektesiyle hayata gözlerini yummasına sebep oldu.

Şimdi, şu anda, televizyonlarının başında, yüzlerce kamu personeli, banka müdürü, bu konuyla ilgili gelişecek, Meclisin vereceği kararın ne olabileceği ve Doğru Yol Partisinin Anayasa Mahkemesine götürdüğü 4743 sayılı Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun maddelerinden kendilerini nasıl soyutlayacakları konusunda beklenti içerisindeler.

Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; ben, İzmir Milletvekiliyim; huzurunuza, İzmir'den gelerek çıktım. Tabiî, İzmir Milletvekili arkadaşlarımın fevkalade dikkatini çekerek, burada değinmek istiyorum. Şu anda, kendi seçim bölgelerinde, Bayındır'da, Kiraz'da, Dikili'de, Kınık'ta, Beydağ'da, Menemen'de, Eski İzmir'de, Yenişehir'de, Çankaya'da, Merkez Cumhuriyet'te, Kemeraltı'nda ve Kordon'da şubeler kapanmıştır; Halk Bankası tarafından, kapatılması konusunda karar alınmıştır.

Ben, bunu İzmir Milletvekili olarak söylerken, Denizli Milletvekili arkadaşım kalkıyor, Denizli Tavas'ta kapatılan banka şubeleriyle ilgili söylüyor. Ben, bunu buradan söylerken, Balıkesir Milletvekili arkadaşım kalkıyor, Balıkesir'de kapatılan Halk Bankası ve Ziraat Bankası şubelerini söylüyor.

RASİM ZAİMOĞLU (Giresun) - Giresun, Giresun...

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Isparta, Isparta...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sakarya efendim, Sakarya...

SUHA TANIK (Devamla) - Trabzon'dan, Adana'dan, Manisa'dan, Giresun'dan arkadaşlar bunu söylüyorlar. (DYP sıralarından alkışlar) Yani, buradaki olay, sizin bildiğiniz boyutların üzerinde. 16 000 personel...

BAŞKAN - Sayın Tanık, "bütün Türkiye" demek lazım.

SUHA TANIK (Devamla) - Efendim, bütün Türkiye...

Ben de, o zaman, diyorum ki: Sayın milletvekilleri, kalkın, sesinizi yükseltin de, Sayın Başbakana söyleyelim. Sayın Başbakanım, bu kapatma kararından, Bakanlar Kurulunda verdiğiniz şu bankalarla ilgili kapatma kararından vazgeçiniz. Lütfen bir kere geri adım atınız Sayın Başbakanım diyelim. (DYP sıralarından alkışlar)

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sen niye oy kullandın?!

SUHA TANIK (Devamla) - Şimdi, bakınız, şu anda, Sayın Başbakanın vermiş olduğu karar çerçevesinde, Bakanlar Kurulu kararıyla, her gün 25 tane banka şubesi kapatılmakta ve Türkiye genelinde 897 tane şube kapatılmakta...

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Tanık, buraya bak, bu ilana bak!..

SUHA TANIK (Devamla) - Vatandaş, onun hesabını, sizden daha çok soracak.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayınız efendim.

SUHA TANIK (Devamla) - Sayın milletvekilleri, şimdi, bu 57 nci koalisyon hükümetine oy veren tüm milletvekillerine, vatandaş, sandıkta, seçim günü hesap soracak.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Buraya bak, buraya!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayın.

Mecliste pankart açmak yasak efendim.

SUHA TANIK (Devamla) - Sayın milletvekilleri, müsaade ederseniz, ben kendi konumla ilgili gündemdışı konuşmama devam edeyim.

Sayın milletvekilleri, ben, bir İzmir milletvekili olarak, bu konuda, İzmir'de, Halk Bankası ve Ziraat Bankası personelinin bana ilettiği rahatsızlığı sizin huzurunuza getirmeye çalışıyorum. 4743 sayılı Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun karşısında, ben, bir parti tutumu içerisinde, İzmirli olmak üzere, yurdumuzdaki tüm vatandaşlarımızın, çalışanların, çiftçilerin, esnafın, bankalarla iş yapan herkesin ve çok sahip çıktığımız reel sektörün temsilcilerinin bu konuda fevkalâde rahatsız olduklarına ilişkin -telefonla, faksla ve makamıma ziyarete gelerek- şikâyetlerine muhatap oldum.

Sayın milletvekilleri, Sayın Başkanım; esasında, kamu bankaları, özel hukuk hükümlerine tabi de olsa, birer kamu bankası ve sermayelerinin tamamı Hazineye ait olduğu gerekçesinin unutulmaması gerekir. Bu noktada, yönetimden beklenen banka bilançolarındaki bozulmaların giderilmesi, çağdaş bankacılık ilke, kural ve tekniklerinin ve de teknolojinin uygulanması, yine, bünyeye uygun organizasyonel yapının hayata geçirilmesi ve bu süreçte, personelin katılımının sağlanmasıdır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

SUHA TANIK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Kamu bankalarının, son bir yılda, temel sorunu, sanki personelmiş gibi gösterilmektedir. Personelin zorla sözleşmeye geçirilmesi esas alınmıştır.

Bakın, bana gelen banka müdürü arkadaşlarım, aldıkları maaştan çok düşük miktarda olan maaş karşılığında sözleşmeye geçtikleri takdirde, kendilerine yüksek maaşlar teklif edildiğini söylemektedirler; ama, bir vatandaş, bir kamu sektörü çalışanı bilinci içerisinde böyle bir sözleşmeyi kabul etmelerinin mümkün olmadığını dile getirmişlerdir.

Sayın milletvekilleri, sayın 57 nci koalisyon hükümetine destek veren milletvekili arkadaşlarım; lütfen, Sayın Başbakana, bu konuda, bu kamu personeline sahip çıkması konusunda gerekli desteği sağlaması talebinin iletilmesini, özenle, Meclisteki tüm milletvekili arkadaşlarımdan rica ediyorum.

Sevgiler, saygılar sunuyorum. Sağ olun. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim efendim.

Sayın Kırkpınar, biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde pankart açmak yasak. Vatandaş açınca hapse giriyor, biliyorsunuz. Siz de yapmayın.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir)- Pankart değil efendim, Sayın Suha Tanık'ın ilanı. Suha Beyin dışındaki İzmir milletvekilleri aranıyormuş; fakat, "wanted"la aranıyormuş.

BAŞKAN- Efendim, anladım da, o, pankart sınıfına giriyor benim anlayışıma göre. İçişleri Bakanı duymasın.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir)- Pankarta girmez efendim.

BURHAN BIÇAKÇIOĞLU (İzmir)- Afiş... Afiş... Gazete kupürü...

BAŞKAN- Peki, afiş olsun.

Sayın Bakanım, biraz evvelki konuyu biz başka bir formüle bağladık. Üçüncü arkadaşımız konuşacak. Zaten onun konuşması da çevreyle, insan sağlığıyla ilgili. Samsun konusu da buna bağlandı, ona göre hareket edeceğiz.

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli)- Sayın Başkanım, söz istemiştim. İzin verirseniz, katkıda bulunacağım iki cümleyle.

Sayın Başkanım, Tavas Kızılcabölük'te de Halk Bankası şubesi kapandı, olaylar çıktı. Burada, hükümet temsilcisini ikaz etmek istiyorum. İki cümle söyleyeceğim izin verirseniz.

Olaylar, çok ciddî boyut kazandı; herkesi ilgilendiren, bütün Parlamentoyu, milletvekillerini ilgilendiren hale geldi. Eğer bu bankaların kapatılması devam ederse, önümüzdeki günlerde ciddî olaylar vuku bulacak. Tavas'ta, Kızılcabölük'te bütün siyasî partilerin tabelaları yerinden sökülerek yerlere atıldı, yerlerde sürüldü, ayaklarla ezildi. Bu ciddî bir olaydır. İkaz ediyorum...

BAŞKAN- Efendim, mesele anlaşıldı. Teşekkür ediyorum efendim.

Gündemdışı üçüncü söz, insan sağlığına zarar veren etkenler konusunu ve bu zararların Kahramanmaraş İli ve ilçelerine yansımasını ifade etmek isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'a aittir.

Buyurun Sayın Doğan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3. – Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, Kahramanmaraş İli ve ilçelerindeki çevre kirliliği ile Afşin Elbistan Termik Santralının yol açtığı hava kirliliğine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19 uncu ve 20 nci Yüzyıllar, teknolojinin süratle geliştiği yüzyıllardır. Tabiî, dünyanın gündemini, bu yüzyıllarda, teknoloji belirlerken, daha geç zamanlarda, gelişen teknolojinin, çok ciddî çevresel sorunlara yol açtığı da anlaşıldı ve bütün milletler, bütün dünya toplulukları, çevresel sorunlar konusuna ciddiyetle eğilmeye başladılar.

İnsan sağlığını birinci unsur olarak almayan dünyada hiçbir millet yoktur, hiçbir devlet yoktur. Ancak, üzülerek söylüyorum ki, çevre bilinci Türkiye'de çok geç devreye girdi. Halk, çevre bilincine sahip olmasına rağmen, devlet, bunu, uzun zamandan beri, birinci mesele olarak ele almamaya devam ediyor.

Biraz önce, değerli arkadaşım, santralın Samsun'a vereceği zararlarla ilgili konuştu. Tabiî, devletin görevi "hayır efendim, hiçbir zarar vermiyor" demek değildir; devletin görevi, bu ülkeyi enerjisiz bırakmak da değildir. Bir gerçek var, Samsun Çakmak Barajına zehir dolacak; bu kesin yani.

Şimdi, diğer bir konu, Türkiye'nin elektriğinin önemli bir bölümünü sağlayan, yanılmıyorsam üçte 1'ine yakınını sağlayan Afşin Elbistan Termik Santralıdır.

Değerli arkadaşlar, kar, dünyanın her tarafına bembeyaz yağar. Kar, edebiyatta temizliğin, temizlenmenin simgesidir; ama, Afşin Ovasına, Elbistan Ovasına yıllardır, kar, siyah yağar. Karın beyaz olduğunu Elbistanlı ve Afşinli çocuklar bilmezler; çünkü, dünyanın en büyük termik santrallarından birisi, yanılmıyorsam ikinci büyük termik santral orada. Türkiye'nin en büyük termik santralı -dünyanın en hantal teknolojisi- oraya, yirmidört saat, dört bacadan sülfürikasit savurur, kül savurur. Afşin-Elbistan Ovası, kar yağdığı zaman simsiyah olur.

Garip bir şey, şimdi, yeni, daha büyük bir ünite yapılıyor. Onun meydana getireceği sorunlar daha başka; ama, bu iki ilçe hava kirliliğini ölçecek bir cihaza da sahip değil. Çevre Bakanlığının gezici bir aracı vardı, o da yıllardır bozuk, çalışmıyor. Biz, Sayın Çevre Bakanımızdan, iki yıldır, bu iki büyük ilçenin hava kirliliğinin ölçümü için bir cihaz istiyoruz, almayı başaramadık.

Devlet, 500 000'e yaklaşan nüfusun üzerine sülfürikasit yağdırıp, oranın hava kirliliğinin hangi boyutta olduğunu ölçmekten aciz değil. "Efendim, ödenek yoktur, şöyle yapacağız, böyle yapacağız.." Bu, bir çözüm değil.

Ceyhan Nehri 5,3 metreküp/saniye su akıtıyor. Bunun takriben yarısını şeker fabrikası alıyor, 1,5'ini (A) ünitesi alıyor, 1,5'ini de doğduğu yerden (B) ünitesi alacak. Ceyhan Nehri haritadan siliniyor. Açık söyleyeyim, Ceyhan Nehri, Türkiye'nin çok önemli bir nehri haritadan siliniyor. Mesela 3 kilometre aşağıdan alsa, orada suyun debisi 10 metreküp/saniyeye çıkıyor, hiçbir şey olmayacak; ama, anlayışı müteahhitlere göre ayarlarsanız, sıkıntı büyük olur.

Şu an (B) ünitesinin yapımı devam ediyor. (B) ünitesi gene dört bacalı olacak. Tabiî, iyi bir teknoloji, (A) ünitesi kadar çevreye büyük zarar vermeyecek; ama, Türkiye'nin dördüncü büyük ovasını da tarım alanı olmaktan çıkarıyor.

Elbistan Ovası Türkiye'ye feda olsun, Afşin Ovası Türkiye'ye feda olsun. Afşinli bu bilinçte, Elbistanlı bu bilinçte; ama, bakın, bir şey söyleyeyim; şu an o ünitenin yapımıyla ilgili olarak orada 1 700 işçi çalışıyor, 1 350'si Afşin ve Elbistan'ın dışından alınmış, siyasî iradenin baskısıyla alınmış, orada bir zorba müdürün ödenek tehdidiyle bu yapılmış. Geçtiğimiz yıl, bu konuda bir arbede çıkmış, bir kişi ölmüş. Şimdi, nisanda 2 000 kişi yeniden alınacak. Eğer, bu eylem devam ederse, ben açık söylüyorum, Enerji Bakanını buradan uyarıyorum, orada çok büyük olaylar olur. Orada çalışan işçiler, bir şekilde, Afşin'den ve Elbistan'dan alınmalıdır ve orada gerilim yaratan o müdür, Ali Çiftçi midir, nedir, görevden alınmalıdır bir kere, kesinlikle; yoksa, insanlar toprağını kaybedecek, insanlar kanser olacak; ama, siz, başka yerden işçi getireceksiniz!.. Afşin, Elbistan taşların bağlandığı yer olamaz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Doğan, sözünüzü kesmemiştim; ama...

Süre verecektim...

AVNİ DOĞAN (Devamla) - Sağol Başkanım, alicenaplığınız için teşekkür ederim.

BAŞKAN - Estağfurullah.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, buyurun Sayın Bakan. (DSP sıralarından alkışlar)

Her iki konuda da cevap vereceksiniz değil mi efendim?

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Evet Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun'da yapılmakta olan, yüzergezer santral dediğimiz elektrik santralıyla ilgili bilgi vermek istiyorum. Yani, Çevre Bakanlığı bu konuda ne yapıyor; ama -beni en çok sevindiren olay- on Samsun milletvekilinin, çevreye olan duyarlılığı ve bunu gündeme getirmeleri beni gerçekten çok memnun etti; onları yürekten kutluyorum. (Alkışlar)

Tabiî ki, her iki konuşmacımıza da cevap verirken, Samsun İlinde kurulması planlanan mobil santral, Tekkeköy sınırları içerisinde bulunan Karadeniz Bakır İşletmelerinin özelleştirme kapsamında satılan 3 695, 3 696 sayılı kadastral parseller üzerinde kurulacaktır; yani, bu parseller, Özelleştirme İdaresinden alınmış, onların üzerinde kuruluyor.

Mobil santralların kadastral sınırlarının 400 metre kuzeyinde Karadeniz, 1 kilometre batısında Karadeniz Bakır İşletmesi Fabrikası ve sosyal tesisleri, 4 kilometre doğusunda tabiatı koruma alanı olarak belirlenen 86 hektarlık Hacıosman Ormanı, 650 metre güneyinde meskûn mahal sınırı; yine, santralın 1 kilometre güneyinde Samsun-Trabzon Karayolu, Samsun İlinin içmesuyunun sağlandığı Çakmak Barajına yaklaşık 17 kilometredir.

Kirletici vasfı yüksek tesisler kapsamında olan -bunu belirtiyorum; lütfen, çok iyi dinlemenizi istiyorum- mobil yüzer santralların bacalarından çıkan kirletici gaz ve tozlar, Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğinin ilgili hükümleriyle sınırlandırılmış olup, buna uymayan santrallar mutlaka devredışı bırakılır. Onun için, değerli milletvekillerimin birlikte imzaladıkları ve tarafıma müracaat ettikleri dilekçe doğrultusunda, Samsun Çevre İl Müdürlüğümüzün gerekli çalışmaları başlattığını belirtmek istiyorum. Ayrıca, Çevre Koruma Genel Müdürümüze talimat vererek, bizzat bir ekiple birlikte Samsun İline gidip, oradaki tesisin bilgilerini almalarını istedim.

ÇED kapsamında değil. Neden değil? 150 megabaytın altında yapılan bu gibi  santrallar ÇED için müracaat etmiyorlar; ama, bir Malî Çevre Kurul kararı var. Lütfen, Samsun Milletvekilleri, bunu çok iyi dinlesinler. Bu santralın orada kurulması, Malî Çevre Kurulu kararıyla; yani, Samsun Valisi başkanlığındaki kurulla oluyor. Oradaki kurul kararı, çeşitli bakanlıkların il müdürlerinin kararıdır. Bu karar -şu anda yapının ne durumda olduğunu bilmiyorum; ama- tekrar gözden geçirilebilir. Onun için, bu arkadaşlarımızla mutlaka temas edilmesi lazım. Bu yatırıma karar verilirken, ne amaçla yapıldığını özellikle belirtmeleri gerekiyor. Ha, biz, bu yatırımlara asla karşı değiliz, milletvekillerimiz de değil. Keşke, doğalgazla çalışan santral statüsüne girebilse. İşte, bunu sağlayabilirsek -ki, çabalarımız bunun için- başardığımız takdirde, Samsun İlindeki kirlenme bertaraf edilecektir.

TEAŞ Genel Müdürlüğünden Bakanlığıma ulaşan bilgilere göre, TEAŞ Genel Müdürlüğünün mobil yüzer santrallar için hazırladığı şartnamelerde ve imzalanmış olan sözleşmelerde, Türk çevre mevzuatında tanımlanmış bulunan tüm deşarj, emisyon ve gürültü kirliliği kriterlerine uyum ve denetim zorunluluğu getirdiklerini belirtiyorlar. Tabiî, ancak santral çalıştıktan sonra bunlar, bu denetimler yapılabilir. Teknik olarak proje içerisinde olabilir; ama, uygulama çok önemlidir. O yüzden, biz, Çevre Bakanlığı olarak bu santralın gelişmelerini yakinen takibe aldık. Değerli milletvekillerimiz de bize bu konuda katkı, destek sağlarlarsa çok memnun olacağımı ifade ediyor; bu konudaki görüşlerimi belirttikten sonra, Kahramanmaraş İlimizin sorunlarını dile getiren Değerli Milletvekilimiz Avni Doğan'a cevap vermek istiyorum.

Kahramanmaraş çevre sorunları... Son yıllarda hızla sanayileşmekte olan Kahramanmaraş İlinin sanayi ve kent atıksuyu hiçbir işleme tabi tutulmadan, Aksu, Erkenez Çayları ile Sır Barajı Gölüne, yani, Ceyhan nehir yatağına boşaltılmaktadır. Sanayi atıklarının ön arıtmaya tabi tutulmadan yerüstü sularına verilmesi sırasında, sıvı atıkların birçoğu, yeraltı sularının da kirlenmesine neden olmaktadır.

Ayrıca, yeraltı sularımızı kirleten en önemli kriterlerden biri de tarım ilaçları ve gübrelerdir. Sanayi tesislerine arıtma sistemleri kurdurulması yönünde, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve Bakanlığımız genelgeleri doğrultusunda, çevre il müdürlüğünce gerekli uyarılar yapılmıştır.

Kentsel atık sular 5 000 litre/saniye olup, arıtma tesisi proje aşamasındadır. Bertaraf yöntemi, düzensiz depolama yapılmaktadır. Üretilen katı atık belediye tarafından toplanmakta ve şehir merkezine 5 kilometre mesafede tarım alanlarının ortasından Erkenez Nehri kenarına dökülmektedir.  Söz konusu saha, yaklaşık 15 hektar büyüklükte olup, 1993 yılından beri kullanılmaktadır. Sahada hiçbir önlem alınmamıştır; sızıntı suları Erkenez  Nehrine karışmaktadır. Saha, tel çitle çevrilmekle birlikte, görevli hiçbir eleman yoktur.

Katı atıkların düzenli depolanması için 4 alternatif alan seçilmiş olup, alternatif sahaların inceleme ve değerlendirmelerini müteakip belirlenecek olan katı atık düzenli depolama tesisine ilişkin ÇED sürecinin başlatılması için Bakanlığımıza başvurulmuştur. Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği doğrultusunda yürütülen kato depozito uygulaması kapsamında, 2001 yılında, Kahramanmaraş'ta bir firma bulunmaktadır.

Çevre sorunlarını belirleyerek koordinasyon sağlamak ve sorunları çözmek amacıyla, 2001 yılında, Kahramanmaraş Çevre İl Müdürlüğü kurulmuştur. Ayrıca, Kahramanmaraş ve özellikle Elbistan'da hava kirliliğini sürekli izlemek ve gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak amacıyla, daha önce Bakanlığımıza müracaat eden değerli milletvekilim, 5 adet -yalnız 2 tane değil- 2 ilçenize istediğiniz 5 adet hava kirliliği ölçüm cihazı siparişini verdik.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim.

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Devamla)- İnşallah, bunları en kısa zamanda hem ilçelerimize hem de ilimize göndereceğiz; ilimizde de ihtiyacımız var. Ayrıca, arızalı olan santral ölçüm cihazlarımızı da kamyonlarımızla tamire gönderdik, onları da en kısa zamanda tamir ettirip, inşallah birini de sizin bölgenize göndereceğiz.

Bunu böyle belirttikten sonra, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, Sayın Bakana teşekkür ediyorum; ben, özellikle çevre ölçüm cihazı konusunda tatminkâr cevap aldım.

BAŞKAN - Sayın Avni Doğan, Sayın Bakana, tatminkâr cevap verdiği için teşekkür ediyorlar. Öbür Samsun milletvekilleri memnun kaldılar mı bilemiyorum; ama, herkesi memnun etmemiz de mümkün değil. Hükümetin içindeki bu sorunu kendilerinin çözmesi lazım.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, ben de teşekkürlerimi sunuyorum.

BAŞKAN - Alınan karar gereğince, sözlü sorular görüşülmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı :527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı :786)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

3. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı :433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

4. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurulu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

5. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

6. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

7. – Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

8. – 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar’ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın’ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/956, 2/878, 2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S. Sayısı :825) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu, 825 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Aydın Ayaydın; buyurun.

ANAP GRUBU ADINA AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emlak Vergisi Kanununda değişiklik yapılmasını öngören kanun tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Anavatan Partisi ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, bir süre önce, üzerinde büyük tartışmalar yaşanan ve haklı olarak halkımızı büyük ölçüde tedirgin eden Emlak Vergisiyle ilgili düzenlemeleri içeren tasarı nihayet Meclisimizin Genel Kuruluna gelmiş bulunmaktadır. Bu yıl dokuzuncu genel beyan dönemine esas teşkil edecek olan, gayrimenkullerin değerleriyle ilgili takdir komisyonlarının hazırlamış oldukları değerler, kamuoyunda, çok büyük artışlar meydana getirdiği endişesiyle tartışmalar yaratmıştır. Bu nedenle, kamuoyunun haklı olarak ortaya koymuş olduğu bu tepkiyi giderecek ve gerçekten, gerçek değerlerine uygun olarak, yeniden arazi ve bina değerlerinin tespit edilmesi konusunda, birçok arkadaşımızın Meclis gündemine getirmiş olduğu kanun teklifleri ile Maliye Bakanlığının da hazırlamış olduğu kanun tasarısı birleştirilerek, yeniden, bunun esaslarını belirleyecek, esas teşkil edecek kanun tasarısı, bu haksızlıkları giderici ve eşitsizlik yaratan bu tutumu giderici birtakım tespitleri gündeme getirmiş bulunmaktadır.

Belediyelerin tespit etmiş olduğu takdir komisyonları, il ve ilçelerde, köylerde ve belediyelerde, gerçekten, bazı değerlendirmelerde, amacı aşan ve gerçek değerlerin çok üzerinde birtakım tespitler yapmışlardır. Bu tespitlerde şöyle farklılık oluşmuştur: Aynı cadde üzerinde, caddenin sol tarafındaki binaların değerleri, caddenin sağ tarafındaki binaların değerinin çok çok üzerinde birtakım değerler tespit etmiştir.  O bölgede yaşayan insanlar da, verecekleri Emlak Vergisi değerine esas teşkil edecek bu değerlendirmelere, haklı olarak isyan etmişlerdir. Gerçekten takdir komisyonlarının, belediyelerin gelirlerini artırmaya yönelik bu yüksek miktardaki değer tespitleri, 18 000 000 Emlak Vergisi mükellefini zor duruma düşürmüştür. Dolayısıyla, takdir komisyonlarının yüksek belirlemiş oldukları bu değerleri yeniden tespit etmek üzere, kanun tasarısında, yeni hükümlere yer verilmiştir.

Takdir komisyonlarının belirlemiş oldukları bu yüksek değerleri, emsallerinden çok çok daha yüksek bu değerleri yeniden inceleme fırsatı verilmektedir. Türkiye'de Emlak Vergisiyle ilgili 18 000 000 mükellef vardır ve genellikle, Emlak Vergisi beyannamelerinde, asgarî değerler üzerinden beyanname verilmektedir, azamî değer üzerinden beyanname veren mükellefe rastlamak çok mümkün değildir, genelde asgarî değerler üzerinden beyanname verilir.

Beyannameler, hem mükellefler için bir külfettir hem de bazen aynı konudaki, yan yana iki emlak üzerindeki değerler arasında eşitsizliği beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, hem halkımızı bu beyanname verme külfetinden kurtarmak hem de eşitlik ilkesine uygun, tek tip bir beyan esası alınmak üzere yeniden değerlendirilmiştir.

Dolayısıyla, halkımızın gündemine yerleşen ve yüksek tespit edilen bu değerleri yeniden tespit etmek üzere, takdir komisyonlarına 30 gün süre verilerek, yeniden değer tespiti yapılması öngörülmektedir. Dolayısıyla, takdir komisyonlarının bugün için belirlemiş oldukları; yani, 2002 yılı Emlak Vergilerine esas teşkil edecek değerlere, takdir komisyonu yeniden bir değer tespiti yapacaktır.

Takdir komisyonlarının yeniden belirlemiş olduğu bu değerler, Plan ve Bütçe Komisyonunda belirlenen bir üst kurula gidecektir. Bu üst kurul, valinin veya valinin uygun göreceği bir vali yardımcısının başkanlığında, defterdar veya defterdarın uygun göreceği bir kişi, tapu sicil muhafızı, ticaret odasının temsilcisi, serbest muhasebecilerin temsilcisi ve esnaf ve sanatkârlar odasının temsilcisinden oluşmuştur.

Takdir komisyonlarının tespit ettiği bu değerler, bu üst komisyon tarafından incelendikten sonra, eğer, takdir komisyonunca tespit edilen değerler arasında bir fark varsa, bu, tekrar, takdir komisyonuna gidecektir ve takdir komisyonu, bu üst komisyonun uygun görmüş olduğu değere uymak zorunda kalacaktır.

Ayrıca, bu takdir komisyonlarının belirlemiş olduğu asgarî ve azamî değerler için, bugüne kadarki uygulamada, itiraz hakkı söz konusu değildi. Bu yeni düzenlemenin en güzel yanı, takdir komisyonlarının belirlemiş olduğu bu değerlere itiraz yapılabilecek. Ancak, itirazlar, mükellefler tarafından değil, mükelleflerin bağlı olduğu ticaret odaları, esnaf odaları, sanayi odaları, köy ve mahalle muhtarlıkları tarafından yapılabilecektir. Dolayısıyla, takdir komisyonları eğer yüksek bir değer belirlemişse, buna, üst kuruldan da geçtikten sonra, vergi mahkemelerine itiraz etme yetkisi getirilmiştir. Vergi mahkemeleri bunları inceleyecek, eğer bu değeri uygun bulmazsa, bu vergi mahkemesinin kararına da onbeş gün içerisinde Danıştay nezdindede itirazda bulunma yetkisi getirilmiştir.

2002 yılı için öngörülen takdir komisyonlarının değer tespitleri, tabiî zaman alacağı için, 2002 yılının birinci taksidini, 2001 yılında mükelleflerin ödemiş olduğu Emlak Vergilerinin yüzde 53,2'si oranında artırarak ödeyeceklerdir. Yani, geçen yıl mükellefler ne kadar Emlak Vergisi ödemişlerse, bu yıl birinci taksit olarak onu, yüzde 53,2 oranında artırarak ödeyeceklerdir. Ayrıca, ikinci takside kadar takdir komisyonları yeniden bu değerlendirmeleri yaptıktan sonra, ikinci taksitler, bu yeni tespit edilecek değerler üzerinden ödenecektir.

Bugüne kadar dört yılda bir mükelleflerin vermiş olduğu Emlak Vergisi beyannameleri uygulamasına, artık, 2002 yılından itibaren son verilmektedir. Bundan böyle, Emlak Vergisi mükellefleri hiçbir zaman beyanname vermeyeceklerdir. Takdir komisyonlarının belirlemiş olduğu asgarî değerler hem tapu harç matrahına esas teşkil edecek ve hem de Emlak Vergisi mükellefleri, bundan böyle, takdir komisyonlarının tespit etmiş olduğu asgarî değerler üzerinden tahakkuk eden Emlak Vergisini belediyelere ödeyeceklerdir. Dolayısıyla, Emlak Vergisi beyanname yükümlülüğü ortadan kalkıyor. Bundan böyle, yeni bir uğraş olan ve gerçekten sıkıntı yaratan, halkımızı kuyruklarda bekleten bu uygulamaya son verilmektedir. Bundan böyle, hiç kimse, Emlak Vergisi beyannamesi vermeyecektir. Emlak Vergisi, asgarî değerler üzerinden, takdir komisyonlarının oluşturdukları değerler üzerinden, belediyece belediyenin bilgisayarlarına işlenecek ve mükellefler, o asgarî değerler üzerinden Emlak Vergisini ödeyeceklerdir.

Bugüne kadarki uygulamada, arsa veyahut da bina satın alan mükellefler, tapuda beyan ettikleri değerler üzerinden harç ödemekteydiler. Bu yeni uygulamayla, takdir komisyonlarının belirlemiş oldukları asgarî tutarlar üzerinden alınacak tapu harcı da Emlak Vergisi de aynı olacaktır. Dolayısıyla, bundan böyle, herhangi bir gayrimenkul alan bir mükellef tapuya gittiğinde, tapu idaresinin kayıtlarında, Emlak Vergisi takdir komisyonlarının tespit etmiş oldukları matrah üzerinden harç ödeyecektir. Ancak, değerini daha yüksek göstermek isteyen mükellefler, asgarî değerin üzerinde diledikleri bedelle de harç ödemesi yapabileceklerdir.

Bir de bugüne kadarki uygulamada, Emlak Vergisi mükellefi olması gerekirken, bugüne kadar belediyelere Emlak Vergisi beyannamesi vermemiş, mükellef olmamış olan gerçek mükelleflere de yeni bir hak tanınmaktadır. Plan ve Bütçe Komisyonunda bunu beş yıl geriye doğru belirlemiştik; ama, tasarıya "1986 yılı" diye işlenmiş; yani, 1986 yılından bugüne kadar arsası veya binası olan mükelleflerin, eğer beyanname vermemiş iseler, belediyelere başvurarak, hiçbir cezaî şarta bağlı olmaksızın, yalnız o günden bugüne kadar yüzde 50 fazlasıyla birlikte ödemeleri halinde yeni mükellef olabilmelerine imkân tanınmıştır. Bu da son derece yerinde bir uygulamadır.

Emlak Vergisi Yasasında yapılan bu değişiklik, belki Avrupa Birliği uygulamasına uygun hale de getirilebilirdi. Bugün, bir tek arsası veyahut da bir tek evi olan insanla birden fazla gayrimenkulu olan insanların vergi oranları aynıdır; bu da beraberinde bir adaletsizliği getirmektedir.

Farklı bir noktaya temas etmek istiyorum. Avrupa'da, gayrimenkule, sahip olduğu değere göre farklı işlemler yapılmaktadır. Oysa, Türkiye'de, tek tip işlem yapılmaktadır. Örneğin, Fransa'da, değeri 720 000 euroyu aşan gayrimenkullere binde 5 ile yüzde 1 arasında değişen vergi oranları uygulanmaktadır. Yine, sahip olunan gayrimenkul sayısına göre değişen oranlar uygulanıyor. Türkiye'de, bir gayrimenkulu olanla otuz gayrimenkulu olan kişiye uygulanan vergi oranı aynıdır, bu değişmelidir. Gecekonduda oturan bir kişi ile 1 000 000 dolar değerinde bir yalıda veyahut da bir villada oturan kişi aynı oranda vergi vermektedir, bu da adaletsizliği beraberinde getirmektedir. Ümit ediyorum ki, Maliye Bakanlığı bu adaletsizliği ortadan kaldıracak, sosyal adalet ilkelerine uygun yeni bir düzenleme üzerinde de çalışma yapacaktır ve Meclisimizin gündemine bu çalışmayı da getirecektir.

Emlak Vergisi Kanununda yapılan bu değişiklikle, gerçekten haksız yere vergi ödemeyi öngören bu düzenleme ortadan kaldırılmaktadır. Gerçek değerlerine uygun Emlak Vergisi ödemeyi uygulamaya getiren bu değişiklik yerinde bir değişikliktir.

Emlak Vergisi Kanunundaki bu değişikliğin, ülkemize ve milletimize hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Anavatan Partisi Grubundan sonra, şimdi, söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisinde.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sıra sayısı 825 olan, çeşitli vergi yasalarında Emlak Vergisiyle ilgili değişiklik yapan yasa tasarısıyla ilgili Grubumuzun görüşlerini iletmek üzere huzurunuzdayım; saygılarımı sunarım.

Değerli arkadaşlar, tabiî, yasaların bir teknik düzenlenme şekli var bir de kamuoyu üzerindeki etkisi var. Yasaların, teknik düzenlenmesi şekilleri komisyonlarda tartışılıyor, düzeltiliyor, iyi hale getirilip yayımlanıyor; ancak, toplum üzerindeki etkileri hakkında daha detaylı tartışmalar yapılamıyor.

Değerli arkadaşlar, şöyle düşünelim: Bir insan düşünün, bir maaş alıyor, bu maaşını alırken devlete bir vergi ödüyor. Ondan sonra, bu maaşını aldıktan sonra harcamalar yapıyor, bu harcamaları yaparken de Katma Değer Vergisi adı altında birtakım vergiler ödüyor. Ondan sonra, yine, bu ücretinden, oturmakta olduğu bir konutu varsa, bir arsası varsa, bir arabası varsa, çeşitli mülkleri varsa, onlar üzerinden de birtakım vergiler ödüyor; dolaylı olarak, her türlü sarfiyatından, mevcut her türlü malından, mülkünden vergi ödüyor. Tabiî, ödesin, ödesin; ama, geliri oranında, ne kadar vergi ödendiğini bir düşünmemiz gerekiyor. Dolayısıyla, bu vergi yasaları, aslında, büyükşehir belediyelerine birtakım gelir artışları temin ederken, diğer belediyelere, özellikle ilçe belediyelerine bir gelir artışı temin etmiyor; ancak, vatandaş üzerine de bir yük getiriyor. Yani, şöyle düşünürseniz, ne belediyelere çok fazla yararı var ne de vatandaşa çok fazla yararı var.

2002 yılında verilecek Emlak Vergisi beyannameleri ve buna esas olan sokak rayiçlerinin belirlenmesiyle ilgili olarak yapılan bir ara düzenlemeyle, İstanbul ve diğer büyük şehirlerde, Emlak Vergisi oranının 2 kat artırılması kararlaştırılıyor. Bu kararla birlikte, basın ve kamuoyunda olumsuzluklar ortaya çıkıyor; bu olumsuzluklar karşısında, kamuoyu baskısı karşısında, Sayın Başbakanımız "kantarın topuzu kaçtı" diyor ve yeni bir kanunî düzenlemeye gidiliyor. Bu düzenleme içerisinde, çeşitli konular gündeme geliyor; mesela, genel beyanın kaldırılması konusu... Bu yıl yapılacak genel beyanın, Emlak Vergisi açısından son defa olması gerekiyor. Bakanlar Kurulunun, takdirinde  olan 2 yıl ile 8 yıl arasında beyan verme süresi muhafaza ediliyor yasada. Bir defa, bunun, bu yasadan, 1 inci maddeden çıkarılması lazım. Maddedeki ifadesi aynen şöyle: "Bakanlar Kurulu bu fıkrada yer alan dört yıllık süreyi sekiz yıla kadar uzatmaya veya iki yıla kadar indirmeye yetkilidir."

Değerli arkadaşlar, beyan süresinin, beyanın tamamen kaldırılması gerekiyor. Bir istisna olabilir; efendim, mülkte bir değişiklik olur, bir başkasına intikal olur veyahut da bugüne kadar bildirilmemiştir -ki, bu, yasa içerisinde düzenlendi- bununla ilgili bir beyanda bulunulur. Bunun dışındaki bu düzenlemenin, bu yasa maddesinden çıkması gerekiyor.

Problem, 2002 yılı rayiç ve beyanla ortaya çıkmış, hükümetimizin büyükşehirlerde Emlak Vergi oranını iki katına çıkarmasıyla, özellikle halkımızın büyük ölçüde rahatsızlıkları artmıştır. Büyükşehirlerin kendi illelerinde toplanan vergilerden aldığı yüzde 5'lik pay, Bakanlar Kurulunca yüzde 4,1'e düşürülüyor. Hükümet, büyükşehirlerin bütçesinden kendi bütçesine önemli bir kaynak aktarmış oluyor. Aslında, bu kaynak, Emlak Vergisi oranlarının büyükşehirlerde iki katına çıkarılmasıyla halkın cebinden ilave olarak alınmak istenmektedir. Hükümetin yüzde 5'lik oranını yüzde 4,1'e düşürmesiyle bütçesine aldığı kaynağın yüzlerce trilyonu bulmasına karşılık, Emlak Vergisinin iki katına çıkarılmasıyla büyükşehirden alacağı kaynak, aslında, çok büyük bir kaynak da değildir.

Öte yandan, sokak rayiçlerinin belirlenmesinde, zaten, büyükşehir ile diğer şehirlerin cadde ve sokaklarında değerlendirme farkı mevcuttur. Bu fark sokak rayiçlerine konulmuşken, ikinci kez büyükşehirlerde vergi oranı artırılarak vatandaşa haksız ve adaletsiz bir vergi yükü ilavesi getirilmiş bulunuyor. Bu miktarlar arasında çok büyük, korkunç farklar bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu farklar, yasa içerisinde sonradan yapılmış bir düzenlemeyle, bir üst kurul kurulmak suretiyle giderilmek istikametinde bir adım, atılmıştır; bu adım olumlu bir adımdır.

Emlak Vergisi toplamayla ilgili personel, bilgisayar, kırtasiye vesaire bütün masrafları ilçe belediyeleri yapmasına rağmen, tahsilatın yüzde 34'ünü alması masraflarına yetmemektedir. Bu oran önemli ölçüde artırılmalıdır. Mevcut mevzuata göre yüzde 58,5 büyükşehir belediyesine, yüzde 7,5 özel idareye gitmekte, ilçe belediyesine yüzde 34 kalmaktadır. Buna hakkaniyetli bir oran getirmek mecburiyetimiz vardır. Emlak Vergisi Kanununda, gündemdeki değişiklik yapılmadan önce, paylar, kurumlara, biraz sonra ifade edeceğim şekilde hesaplanmaktaydı; yani, bunu bir tablodan izlersek, eski hesaplama şekli şöyleydi:

Değişiklikten önce özel idare müdürlüğüne yüzde 15, büyükşehir belediye payı olarak da yüzde 17; yani, kalan üzerinden yaklaşık yüzde 20 ayrılmaktaydı. Şimdi, bu değişiklikten sonra, büyükşehir belediyelerine yüzde 50 ayrılıyor. Büyükşehir belediyesi payı, kalanı üzerinden tekrar yüzde 15 pay alıyor; o da yüzde 7,5 ediyor. Büyükşehir belediyesi payı, iki payın toplamının kalanı üzerinden tekrar yüzde 8,5 bir pay alıyor. Toplam olarak büyükşehir belediyesine yüzde 66 oranında pay ayrılmış oluyor. İlçe belediyesine, tahsilatın sadece yüzde 34'ü kalıyor.

Bu hesaplamaya göre, Emlak Vergilerindeki yüzde 100 artışa rağmen, ilçe belediyelerinin Emlak Vergisi gelirlerinde, maalesef, hiçbir artış olmuyor; aynen, daha önce aldıkları parayı almış olacaklar. Yani, kurumların tahsildarı konumunda olan bir kurum belediye. Bunu rakamlara bölersek, bakın, değişiklikten önce, ilçe belediyeleri, 4 milyarlık bir tahsilattan 2,7 milyar alıyorlardı. Şimdi, 8 milyarlık bir tahsilattan -artırılmış vaziyette- yine 2,7 milyar alıyorlar.

Değerli arkadaşlar, şimdi, burada, özellikle ilçe belediyelerine çok büyük bir haksızlık yapılıyor. Bizim, genel nüfusumuzun ilçe belediyelerinde yaşadığını düşünmemiz gerekiyor. Gerçi, büyükşehir belediyelerimizin altındaki belediyeler de ilçe belediyeleridir. Genelini hesapladığınız zaman, korkunç bir adaletsizlik var. Şimdi, bu adaletsizliğin -bilmiyorum, ama, Sayın Bakanlık nasıl değiştirecek, nasıl düzeltecek- bir gözden geçirilmesi lazım; yani, bunun adil bir duruma getirilmesi lazım.

Sayın Bakanım, biz bunu nasıl hesap ettik; bu tabloyu, size, konuşmamdan sonra vereceğim.

Burada, ilçe belediyelerimizde, önemli ölçüde bir rahatsızlık var; çok yoğun bir şekilde buna itirazları var. Bunu, bir düşünmek lazım. Bir başka fondan kendilerinin destekleneceği söylenebilir; yani, kendilerinin özellikle desteklenmesi lazım.

Burada, belediye başkanlarına kişisel sorumluluk da getiriyoruz. Kurumların yaptığı işlerden, başkanlarının, özel mal varlıklarıyla sorumlu tutulmaları olmamalı; Vergi Usul Kanununun uygulanması sağlanmalıdır. Kurumun zararına sebebiyet verenler varsa, zaten, kurum, rücu hakkını kullanabiliyor. Kurumlararası ilişkilerde ve idarî işlemlerde, şahsî mal varlığıyla sorumlu olma gibi çok büyük rakamların, şahıslara ceza olarak uygulanması doğru değildir, makul değildir. Bu konuda, Vergi Usul Kanununda olduğu gibi bir uygulama düşünülmelidir. Kurumlara ödenmesi gereken payların zamanında ödenmemesi durumunda, ita amirlerinden, yüzde 10 gecikme zammıyla birlikte tahsil edilecek olması, kanunun, eşitlik ve suç ve cezada kanunîlik prensibine de, maalesef, aykırılık teşkil ediyor. Bu konuda, sanıyorum ki, Anayasa Mahkemesine de gidilebilir. Bu konu, tartışmalı bir konudur.

Emlak Vergisi, her yıl yeniden değerlendirme oranında artırılmalıdır; doğrudur, artırılıyor. Bu yıldan itibaren böyle yapılacak. Bu yıla mahsus olarak, sokak rayiçlerinin yeniden düzenlenmesi sağlanıyor. Bu beyannamelerin son defa verilmesi gerekiyor. O şekilde düşünülmüştür; ancak, 1 inci maddedeki hüküm içinde, Bakanlar Kurulunun, iki yıl ile sekiz yıla kadar beyan isteme yetkisi saklı tutuluyor.

Bu artırma, eksiltme veya sıfırlama yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilmesi de bir başka sıkıntıdır.

Özetle, alt alta sıralarsak:

Emlak Vergisinde genel beyan, bir defa, tamamen kesilmeli, kaldırılmalıdır.

Büyük şehirlerde 2 kat artırılan oran, tekrar eski haline çekilmelidir; çünkü, alt belediyelere bir yararı olmadığı gibi, vatandaşın üzerine sıkıntı getirmektedir. Demek ki, bu, her iki tarafa da yararlı bir şey olmamıştır.

İlçe belediyelerinin yüzde 34'lük payı, yeniden bir hesaplama sistemiyle, ya artırılmalıdır veyahut da ilçe belediyelerine bir başka kaynak gösterilmelidir "size bu kaynaktan ilave gelirler ödenecektir" denilmelidir.

Belediyelerin işlemlerinde Vergi Usul Kanunu uygulanmalıdır, başkanların özel işi gibi mütalaa edilmemelidir.

Emlak Vergileri, yine, her yıl, yeniden değerleme oranında artırılarak, beyan zorunluluğu kaldırılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu yasa tasarısı içerisinde, üç büyükşehir belediyesinin yurt dışından aldıkları birtakım mallar var, otobüsler var, temizlik araçları var. Bunlarla ilgili bu alışverişi yaparken, vakti zamanında, İller Bankası teminat vermiş bulunuyor. Bu borç, vaktinde ödenmediği için, İller Bankası da bu borcu ödeyemiyor ve neticede, Hazineye intikal ediyor ve Hazine ödüyor.

Şimdi, bu borçlar, bu üç büyükşehir belediyesinden tahsil edilecek. Bu tahsilat nasıl yapılacak, hangi oranda yapılacak, ne miktarda ödeneklerinden kesilecek; üç bakanın -Maliye Bakanı, Hazineden sorumlu Bakan ve Bayındırlık ve İskân Bakanının- müştereken kararlaştıracağı bir oranda olacak. Elbette, tabiî, herkes borcunu ödesin, devlet, boş yere, lüzumsuz borçlar altına girmesin. Bu, doğru bir mantık; ancak, değerli arkadaşlar, çok uzun yıllardan bu tarafa -ki, benim tespitime göre 1986'dan bu tarafa- borçlanma noktasında bir denetimsizlik var; kurumlar başıboş bırakılmış, herkes gitmiş dilediği gibi borçlanmış, kim kimi hallettiyse borçlanmış; ama, şimdi bu denetimsizliğin cezasını belediyelere çektirmemek lazım. Neden çektirmemek lazım; çünkü, bu yapılan harcamalar, belediyelerin lüks harcamaları değil veyahut da lüzumsuz harcamaları değil. Baktığınız zaman, vatandaşı taşımak için otobüs almış; baktığınız zaman, çöp toplama aracı almış; baktığınız zaman, temizleme aracı almış. Neticede, vatandaşa dönük bir hizmet yapmış. Şimdi, vatandaşa dönük yapılan bu hizmetleri, eğer, siz, belediyeleri cezalandıracak tarzda bir kesintiye tabi tutarsanız, bunlar da vatandaşlara "bakın, biz, size hizmet için bu risklere girdik; ama, ne yapalım, iktidar, sizi bu şekilde cezalandırıyor, ödeneklerimizi kesiyor" diyecek.

İktidar partilerinin menfaatınadır. Bu konu bir başka şekilde halledilmelidir. Dolayısıyla, buna da, ben, özellikle dikkat çekmek istiyorum. Neticede, vatandaşımızın, bir başka konuda da tenkitine maruz kalacaksınız; bu da hoş değil. Vatandaş ile devlet arasında, hükümet arasında birtakım tartışmalara yine sebep olacaktır. Neticede ben şunu da ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, bakın, başta söylediğim gibi, şimdi, sonunda tekrar söylüyorum: Vatandaşın gelirinden bir vergi alıyoruz, vatandaşın geri kalan parasıyla yapmış olduğu harcamasından da bir vergi alıyoruz, ayrıca, vatandaşın malından mülkünden de, her yıl, birtakım vergiler alıyoruz. Lütfen, Maliye Bakanlığımız, bunu şöyle bir alt alta yazsın, bizlere de, vatandaşa gelen külfet nedir, bunu da bir bildirsin; ama, ben öyle zannediyorum ki, dünyada, herhalde, bizim kadar fazla vergi veren, bizden çok vergi veren ülke yok.

Bu, maalesef, vatandaşlarımızı, devlete karşı, devletin yaptığı harcamalara karşı olumsuz tavırlar içine sürüklüyor. Örnek olarak, ben, size, kulak misafiri olduğum bir konuşmadan bir enstantane söyleyeyim: Vatandaşın birisi diğerine diyor ki: "Canım, niye ben vergi vereyim?" Öbürü de diyor ki: "Canım, versek ne olur; vereceğiz; devlet bu şekilde güçlenecek." Diğeri de diyor ki: "Ama, kardeşim, benim verdiğim vergiyle, devlet, ya gidiyor bina yapıyor, ya gidiyor faizi ödüyor. Bana hizmet olarak gelmiyor ki."

Değerli arkadaşlar, vergileri tabana yayalım, herkes vergilendirilsin, herkesten vergi alalım; ama, bu tarzda, vatandaşın, devlete karşı olan tutumunu etkileyecek davranışları bir gözden geçirelim, bir daha düşünelim, bir daha akıl süzgecinden geçirelim. Gerekiyorsa devlet bu sıkıntıları göğüslesin, bu sıkıntılara katlansın. Vatandaşın üzerine gelen yük, artık, son noktasını bulmuştur; artık, bıçak kemiğe dayanmıştır. Vatandaş çarşı pazarda gözükmemektedir. Vatandaşın sabrına teşekkür etmeliyiz, vatandaşın sabrını alkışlamalıyız, bundan daha fazla sabır da beklememeliyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle sizleri selamlıyorum ve bu yasanın düzeltilerek tekrar hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Karapaşaoğlu, teşekkür ediyoruz efendim.

Şimdi, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisinde.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Enginyurt; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen 825 sıra sayılı, Emlak Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlarken Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi ülkeleri ayakta tutan, ülkelerin kalkınmasında öncelikli rol oynayan, halktan toplanan vergilerdir. Ülkemizde Osmanlı Dönemi dahil olmak üzere ve sonrasında da değişik adlar altında Emlak Vergisi alınmıştır. Bu hususta, ülke genelinde vergi alınacak emlak miktarının doğru ve eksiksiz olarak tespit edilmesi, alınacak vergi değerinin tespiti, toplanan verginin adil toplanıldığına inanılması, herkesin varlığıyla orantılı vergi verildiğine inanılması; yani, biraz önce, yine, bir saygıdeğer milletvekilimizin ifade ettiği gibi, 1 evi olan ile 10 evi olan arasındaki orantının halka iyi anlatılması ve halkın da, bu konuda inancını sağlam tutması gibi. Toplanan vergilerin, doğru yerde ve gerektiği kadar, gerektiği gibi kullanıldığı fikrinin mükelleflerce kabul görmesi; çünkü, bu, çok önemli bir husus.

Yine, az evvel, sayın milletvekilinin de ifade ettiği gibi, insanımız, toplanan vergilerin nereye gittiği noktasında, ister istemez değişik fikirler edinmekte, bazen televizyon programlarında da, bazı kişiler, özellikle verdikleri vergilerin nereye gittiğini televizyon ekranlarında da gündeme taşıdıkça, halkımızda, vatandaşımızda aksi kanaatler oluşmakta, bu da, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, vergi toplama noktasında, psikolojik olarak yetersiz kalmasına sebep olmaktadır.

Ülkenin kalkınması, hizmetlerin halka eksiksiz ulaştırılabilmesi için, verginin önemini doğru olarak anlayan vergi bilinci de ayrıca çok önemlidir. Bu doğrultuda, 57 nci hükümet döneminde ciddî anlamda adımlar atılmış ve 21 inci Dönem Parlamentosu da, çıkarmış olduğu kanunlarla... Her ne kadar bu kanunlar muhalefet tarafından eleştirilip "efendim, bu vergi kanunlarını sürekli getirme yerine, bunu iyice gözden geçirseniz" deseler de, Vergi Usul Kanununa bakıldığında, değişecek daha çok vergi kanunlarının olduğu düşünülerek, hazine arazilerinin tespit ve satışıyla ilgili kanun çıkarılmış, vergi kimlik tespiti, vergi numarası uygulaması, bilgisayar ağının vergi ve emlakte hızlandırılmasıyla ilgili olarak kanun üzerinde çalışmalar yapılmış, toplu konutla, arsa üretimiyle ilgili çıkarılan kanun, Toplu Konut Müsteşarlığı gibi çok ciddî adımlar atılmasına sebep olmuştur.

Aşağıda sıralamaya çalışacağım nedenlerle, verginin önemi daha da iyi ortaya çıkacaktır.

Özellikle, 1960 öncesi kullanılan arazilerin hudutları yazılırken, vergi yükünü azaltmak için, tapuda yazılan miktar gerçekdışı olagelmiştir. Kayıt sistemi ve teknolojik yetersizlikler nedeniyle, tapulama sistemi ile mal sahibi olmakla ilgili haksızlıklar süregelmiştir. Geçmişteki yanlış uygulamalar nedeniyle, halkın ihtiyaç ve problemlerinin çözümünde, hükümetlerimizin, belediyelerimizin, halktan daha hızlı hareket edememesi gibi nedenlerle, Ankara, İstanbul, İzmir örneklerinde görüldüğü gibi, şehirlerimizdeki sağlıksız, yetersiz ve gecekondu tarzındaki, hazine ve imarsız araziler üzerindeki çarpık şehirleşme önlenememiştir. Daha sonra ise, kadastro çalışmalarının başlaması pek çok sıkıntıyı giderirken, hazine ile mükellef arasındaki sıkıntılar artarak devam etmiştir. Bu dönemde, hazine arazilerinin tespiti, satışı ve arsa üretilmesiyle ilgili çıkarılan kanunlar, boşluğun doldurulması için ciddî adımlar olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emlak üzerinden alınmakta olan vergide, emlakin vergiye tabi tutulacak değerinin tespiti çok önemli olmuştur. 1972 yılında, beyan esasına dayalı vergi sistemine geçilmiş; ama, mükelleflerin rayice göre düşük beyanda bulunmasının mümkün olması, mümkün olduğunca az vergi ödeme gayreti, toplanan vergi miktarını azaltmış, vergide adalet ilkesini zayıflatmıştır. Beyan sisteminde görülen aksaklıklar dikkate alınarak, Emlak Vergisinde, ev, arsa ve arazilerde beyan sistemine geçilmiş; bu suretle, verilecek, ev, arsa ve arazi vergilerinin, idarece belirlenen en düşük değerinin altında olmaması sağlanmıştır. Bu sistemde de görüldü ki, mükellefler, ekseriyetle, asgarî sınırdan beyanda bulunmuş, çok az mükelleften, değerine yakın vergi alınabilmiştir. Ayrıca, dört yılda bir beyan, özellikle ücretli, orta ve az gelirli kesim üzerinde ayrı bir külfet olmuştur. Emlakin değeri, şehirden şehre, köyden köye değişebileceği gibi, aynı şehrin değişik semtlerinde çok yavaş değişirken, bazı semtlerde de çok hızlı değişebilmektedir.

İdare tarafından yapılan, ev, arsa ve arazilerle ilgili değer tespiti, çeşitli rahatsızlıkları ve yakınmaları beraberinde taşımıştır. Nitekim, iki ay evvel, belediyelerin, bu konuda almış oldukları karar, Türkiye'de, Türk insanı üzerinde ciddî manada bir rahatsızlık meydana getirmiş, aynı mahallede, aynı semtteki evlerin, farklı farklı şekilde beyan üzerinden vergilendirilmesi, Türk toplumunda ciddî sıkıntılar yaratmıştır. Ben de, bunun üzerine, halkımızın meselelerini Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıma görevinin bana yüklediği misyon gereği olarak, buradaki bu kanunun değişikliği için bir kanun teklifi vermiştim. Sayın Maliye Bakanına ve 57 nci hükümete teşekkür ediyorum; bu kanun teklifimizi dikkate alarak -muhalefet partileri, her ne kadar, hükümet bizi dikkate alıyor demese de- Salih Çelen ve arkadaşlarının teklifini de, bu kanun tasarısına dahil ederek, hükümet, bu konudaki samimiyetini ortaya koymuş, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu kanun tasarısını kabul ederek, bugün, Genel Kurulun gündemine getirmiştir.

ASLAN POLAT (Erzurum) - O zaman, niye bütün maddelerin önünü önergelerle doldurdunuz, tıkadınız?

BAŞKAN - Sayın Polat, duyulmuyor... Karşılıklı değil...

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) - Emlak satışları ve tapu devirlerindeki vergilerde, sürekli, mümkün olan, en asgarî miktar olagelmiştir. Bugüne kadar yapılan çalışmalar, devletin, mükelleflerden, varlıklarıyla orantılı, uygun vergiyi almasını sağlayamadığı gibi, mükelleflerin de, verginin adil toplanmadığı ve yüksek olduğu yönündeki yakınmalarını önleyememiştir.

Bugüne kadarki vergi uygulamalarında görülen aksaklıkları ortadan kaldırmak, vergilemede basitliği, kolaylığı, adaleti sağlamak amacıyla, dört yılda bir alınan beyan sisteminin kaldırılması ve vergi değerinde değişiklik olması durumunda bildirimde bulunulması esası getirilmiştir. Ayrıca, vergilendirmede basitliği sağlamak, haksızlığı gidermek amacıyla, idarece belirlenen rayiç bedel yerine, komisyonlarca tespit edilecek arazi ve arsalar için birim değer ve binalar için birim metrekare inşaat maliyeti üzerinden bulunacak vergi değerine göre Emlak Vergisi almak suretiyle, serbest piyasa değerlerine paralel, adil vergilendirme sistemine geçilmiştir. Şöyle ki, oluşturulan takdir komisyonlarında, hem idarenin hem de mükellef temsilcilerinin katılımıyla, adil, serbest piyasa şartlarına uygun değer tespiti amaçlanmıştır.

Takdir komisyonlarınca tespit edilen değer konusunda bir haksızlığa uğranıldığının düşünülmesi halinde, mahalle ve köy muhtarlıklarına, ticaret odaları, ziraat odaları ve belediyelere vergi mahkemesine başvuru hakkı verilmesi, vergi adaleti ve halkın vergi bilincinin gelişmesi için çok önemli bir aşamadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tespit edebildiğimiz bütün aksaklıkları giderecek kanunları da çıkarsak, mükelleflerin yakınmalarını bitiremediğimiz gibi, toplamamız gereken vergileri toplayamadığımızı da göreceğiz. Vergi sistemini düzgün oluşturmuş ülkelerde yaşayan, ülkemizin durumunu da sık sık kıyaslama imkânı olan vatandaşlarımızla bu konuları konuştuğumuzda, yaşadıkları ülkelere göre ülkemizde yeterli vergi toplanamadığı yönünde yakınmalara şahit oluruz. Kıyaslama yaptığımız zaman da aynı durumu görürüz. Halkımızın yeterli vergi bilincine ulaşamamasının, buradaki en önemli faktör olduğunu da düşünüyoruz.

Ülke kalkınmasında, yeni iş alanlarının açılmasında, hızlı gelişmemize, yoksulluğu ortadan kaldırmamıza engel olan altyapı eksikliklerinin giderilmesinde, verginin ne demek olduğunun anlaşılması çok önemlidir. En az bunun kadar, şeffaf bir yönetimin sergilenmesi, vergilerin adil toplanmasının temini, adil vergilendirmeye mükelleflerin inanması, toplanan vergilerin doğru yerlerde kullanılması, vergisini zamanında yatıran vatandaşların cezalandırılmadığı, vergi affına başvurmayacak şartların oluşturulması, kısaca, millî vergi şuuru, vergi bilincinin oluşması çok önemlidir.

Bütün bunlar içinde, topyekûn örgün ve yaygın eğitimden başka çare de yoktur. Zira, biz, hükümet olarak, devlet olarak, örgün ve yaygın eğitimi bu manada kullanamazsak, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, televizyon ekranlarında, ödedikleri vergilerin miktarları, kazançlarının çok çok altında olanlar; yani, çok kazanıp az ödeyenler -ister hükümet, isterse bugün muhalefette olup, yarın iktidar olacak olan partiler de dahil olmak üzere- sürekli bir şekilde, vergilerin, istenildiği şekilde kullanılmadığı yönünde, kendi kendilerine şov yapmaya devam edecek, halkı, bu yönde, devlete karşı, vergi ödeme noktasında yanlış bilgilendirmeye sahip olacaktır. Zira, baktığımız zaman, bugün Türkiye'de, özellikle televizyon ekranlarında yapılan şey, âdeta, vatandaşı vergi ödememeye yöneltecek hareketler ve düşüncelerdir. Bu, devlet olma açısından çok sakıncalıdır. Bunun önüne geçilmesinin yegâne yolu da, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, 57 nci hükümetin ve topyekûn Parlamentonun, örgün ve yaygın eğitimi kullanarak, vatandaşları, vergi noktasında bilinçlendirmektir.

Çıkarmakta olduğumuz kanunun, bu düşünceler doğrultusunda hayırlara vesile olmasını niyaz ediyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Enginyurt.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati : 16.55

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.10

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. – 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/956, 2/878, 2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S. Sayısı : 825) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Efendim, şimdi söz sırası Doğru Yol Partisinde.

Bursa Milletvekili Sayın Oğuz Tezmen; buyursunlar efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'de en azından 18 000 000 mükellefi bulunan ve hemen hemen herkesi yakından ilgilendiren bir emlak vergisi kanun tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarıyı, gerçekten, beyan üzerine oturtulmuş bir yapıdan, şimdi, idarece belirlenen bir modele dönüştürüyoruz. Buna niye ihtiyaç duyuldu; buna ihtiyaç duyulmasının nedeni, emlak vergisine esas arsa ve arazi değerlemesi yapan takdir komisyonlarının, fahiş ve oransız takdirler yapması sonucunda çok uyumsuz değerler ortaya çıkmıştı ve bu farklılıkları gidermek için bir mekanizmanın olmayışı ve bu kararların kesinleşmesi sonucunda da, mükelleflerin gücünü aşan oranlarda emlak vergisiyle karşı karşıya kalınması, bu kanun tasarısının hazırlanması için bir neden teşkil etmiştir.

Gerçekten, ülkede çok yaygın şikâyete konu olmuştur. Bir caddenin bir tarafı (x) belediyesine, öbür tarafı (y) belediyesine ait iken, bakıyorsunuz, aynı caddede (x) belediyesi 100 değer belirlemişken, (y) belediyesi 1 000 değer belirleyebiliyor ve bu da insanlarda, mükelleflerde haklı olarak çok ciddî tepkilere yol açıyor. Bunun önlenmesi, aslında, çok önemli; çünkü, mutlak olarak ödenecek vergiden çok, oransal olarak ödenecek vergiler daha çok tepki uyandırıyor. Buradan şunu kastetmek istiyorum: Yani, kişi, geçen yıl 10 000 000 lira Emlak Vergisi ödüyorsa, bunu 20 000 000 yaparsanız, çok fazla tepki göstermiyor; ama, aynı konumda olan kişi, siz 20 000 000 ödeyecekken ve bu, 10 000 000'dan 20 000 000'a çıkmışken, yanınızdaki komşunuz 5 000 000 ödüyorsa buna tepki duyuyorsunuz. İşte, bu tepkiler bir çığ gibi büyümüş ve hükümet de buna seyirci kalamaz hale gelmiştir. Meclis el koydu, burada şikâyetler her kademede dile getirildi. Şimdi, hem fahiş ve oransız yapılan takdirlerin giderilmesi hem de, artık, beyan sistemi yerine, idarece değerlerin belirlenmesine dönük bir tasarı hazırlanmış ve komisyonlarda bu görüşüldü, bugün de huzurunuzda.

Şimdi, tasarının ilk modelinde, gelen kısmında, takdir komisyonları, 30 gün içinde, tekrar yaptıkları takdirleri gözden geçirecek ve bunlar kesinleştirilebilecekti; ancak, burada teknik olarak bir sorun vardı. Bu sorun da, belediyeler takdirleri yaparken, takdir komisyonları takdirleri yaparken birbirinden habersiz oluyorlar; yani, Çankaya Belediyesi bir takdir yaparken, hemen komşusu olan Yenimahalle Belediyesi, özellikle sınır olan bölgelerde, onun ne takdir yaptığını bilmediği için, mekanizma, bu oransızlıkları gidermeye imkân vermiyor. Yani, yine gözden geçirecekler, belki üç aşağı beş yukarı indirecek; ama, bu, özellikle aynı caddelerdeki ya da sınır yerlerdeki fahiş farkları giderecek bir denge mevcut değildi. Bunu gidermek için Plan ve Bütçe Komisyonu bu konuyu ele aldı. İl bazında bir komisyon, üst komisyon, merkezî üst takdir komisyonu oluşturuldu; ancak, burada, kapsamda, sadece büyükşehir belediye sınırları içinde böyle bir düzenleme; yani, üst takdir komisyonları büyükşehir belediye bünyesi içinde oluşturuldu. Ancak,  bu oransızlıklar, sadece, büyükşehir belediyeleri sınırı olan yerlerde değil, diğer illerde de var. Belki, büyükşehir belediyeleri kadar fahiş olmasa bile, diğer yerlerde de var; yani, aslında bu supabı, bu, tekrar gözden geçirme mekanizmasını sisteme her il için monte etmek gerekirken, büyük şehirlerle sınırlı kalması yanlış olmuştur, eksik olmuştur. Belki, sanıyorum, görüşmeler sırasında, bunun genişletilmesi fırsatı bulursak, şikâyetleri daha aza indirgeme fırsatı bulacağız.

Yalnız, bir konuya dikkat çekmek istiyorum: Daha önce mükellefler, dört yılda bir, emlaklarını kendileri beyan ediyordu; yani, diyordu ki, evimin değeri şu kadar ve beyannamesini veriyordu. Burada, asgarî değerler vardı, onlardan aşağı da olmuyordu bu beyanlar ya da isterseniz verebilirsiniz; ama, idare, bu sefer, size asgarî Emlak Vergisi bazından tarhiyat yapar, ihtilaf çıkarabilirdiniz.

Şimdi, artık, mükellefler, böyle bir beyan yükümlülüğünden kurtulmuş gözüküyor; ancak, çok ciddî bir olay. Artık, siz, evinizin değerinin ne olduğunu kendiniz beyan etmiyorsunuz, belediyeler, ellerindeki bilgiye dayanarak, daha önce verilmiş Emlak Vergisi beyannamelerini dikkate alarak, kendileri belirleyecekler; yani, sizin evinizin değerini belirleyecek ve Emlak Vergisine baz olan vergi değeri şu kadardır diyecek. Sizin ona, artık, itiraz hakkınız yok; sizin onu ödemek yükümlülüğünüz var. Takdir komisyonlarına dönük olarak, belki, mükellefin itirazı yer almadı; ancak, işte, muhtarın ya da illerde ticaret odalarının -belki, kapsam genişletilerek, malî müşavirler odalarının- arazi ve özellikle arsa değerlerine ilişkin itiraz hakkı geliştirilmiş ama, onların içinde siz yoksunuz; onlar da mükellefin temsilcisi durumunda değiller tamamen.

Şimdi, burada belki kolaylık gibi gözüken bir olay, ileride bunun tek taraflı ve fahiş kullanılması halinde, bir Varlık Vergisine dönüşme tehlikesi de taşır; çünkü, özellikle bazı bölgelerde belediyeler, kaynak ihtiyacı oldukça ya da farklı amaçlarla, belli kesimleri, belli alanlardaki emlak değerlerini çok yükseğe çıkarabilirler. "Muhtar itiraz eder" denilebilir belki; ancak, muhtarlar, bir anlamda, belediyeyle çok yakın ilişki içinde olan insanlardır ve kamuyla karşı karşıya gelmek istemezler. Dolayısıyla, muhtarın oradaki iradesi, mükellefi koruyucu nitelikte olmayabilir, muhtemelen de olmayacaktır. Zaten, muhtarların bu itiraz yetkisi yine vardı, ama, dikkat ederseniz, çok anormal emlak değerleri ortaya çıktı; takdirler fahiş yapılmıştı. Ekonomik kriz içinde, zaten, emlaklerin Türkiye genelinde değeri genellikle aşağıya inerken, çok fahiş değer biçmeler yapıldı ve buna muhtarlar seyirci kaldılar. Demek ki, bu supap yeterli değil ve bunun Anayasa hukuku bakımından da ciddî sıkıntıları olacağını burada dikkatinize sunmak istiyorum.

Ayrıca, getirilen düzenlemede yapılacak itirazlara bir  kez savunma verilebiliyor, 15 gün içinde de kesinleşiyor. Mahkemeler de, yapılacak itirazları ayrıntılı olarak inceleme olanağından yoksun bulunuyorlar.

Şimdi, "Türkiye'de bürokrasiyi azaltıyoruz, vatandaşa külfet olan beyanname vermekten kurtarıyoruz" denilirken, çok ciddî bir hatayla da, çok ciddî bir sıkıntıyla da karşı karşıya kalma ihtimalimiz var. Onun için, sisteme, bunu giderecek bazı mekanizmaların monte edilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Bu emlak beyannamesinden kurtulunması doğru olmuştur. Yalnız, bir noktaya da dikkatinizi tekrar çekmek istiyorum: Düşünün ki, milyonlarca Emlak Vergisi beyannamesi alınıyor büyük illerde, büyük ilçelerde. Oradaki belediyelerdeki emlak vergi dairesinde çalışan insanlar tek tek dosyaları çıkaracaklar, oradaki bilgiler yeterli mi yetersiz mi -verilen bilgilere dikkat ettiğinizde- tek tek çıkaracaklar, evinizin değerine, oradaki belediye memuru, arsa maliyetini ekleyecek, üzerine, yapımına ilişkin olarak bayındırlık birim fiyatlarına göre evin maliyeti ne kadar olacak onu hesaplayacak; işte, kalorifer var mı, asansörü var mı diye ve daha sonra, emlak kaç yıllık, yıpranma payını hesaplayıp amortisman düşecek, ondan sonra, bir değer belirleyecek ve bu değeri size bildirecek; vatandaş da gidecek, o değere göre Emlak Vergisini ödeyecek. Yani, bu tür bir mekanizmanın sağlıklı çalışmasının altyapısı var mı, ben çok ciddî endişe içindeyim. Yani, belki bilgisayara geçmiş olan bazı ilçelerde olabilir; ama, Türkiye genelinde, yarım yamalak, Emlak Vergisi bilgi formlarına dayanarak bu kadar -18 000 000- mükellefin emlak değerini tespit etmenin ne kadar vahim bir olay olduğunu da ürkerek görmek durumundayız. Gerçekten, çok ciddî sıkıntılarla karşı karşıya kalınması söz konusu.

Ayrıca, belirlenecek değerlere de itiraz hakkınız yok; onu da burada vurgulamak istiyorum. Ha, maddî hatayı ileri sürebilirsiniz; ama, o maddî hatayı ileri sürüp de onu izah etmek, çok teknik ve çok zor bir düzenleme; çünkü, idare, nasıl hesapladığının açıklamasını daha size göndermeyecek.

Şimdi, bence, bu işin, takdir bedellerinin tekrar gözden geçirilmesi belki doğrudur, bir üst komisyon marifetiyle bunun gözden geçirilmesi doğrudur; ama, değerlerin, idare tarafından, herhangi bir kriterde olmaksızın, yani, özellikle takdiri yapacak... Nasıl yapacak; komisyonlar, işte, kendi ölçülerine göre yapacaklar; ama, o komisyonların, yaptıkları takdirlerde belli kriterler getirme yükümlülükleri yok; yani, bir emsal gösterme yükümlülüğü yok. İşte, oluşturulan komisyonlar "işte, Çankaya'nın şu bölgesinde en az bu kadar eder" diyecekler. Buna, işte, ya bir ticaret odası ya bir iki oda ya da bir muhtar itiraz etmezse, bunlar kesinleşecek ve onun üzerine, bir değer belirlenecek, konutların değeri belirlenecek.

Belki, bir kolaylık gibi gözüken bu şey de, yarın, çok ciddî sıkıntılarla karşı karşıya kalacağımızı ve bundan dönmek durumunda da yüz yüze olacağımızı da düşünmek durumundayız. Beyan dediğiniz anda, mükellef, kendi hakkını korumak için, oturup, bunları ciddî olarak tespit edebiliyordu; ama, belediyedeki memurun, bütün, milyonlarca emlak beyannamelerini tek tek tarayıp, bunların her mükellef bazında, sizin evinizin ne kadar edeceğini belirlemesinin ve vergi değerini hesaplamasının getireceği yükü düşünürseniz, ben, bunu bir daha düşünmemizde yarar olduğunu dikkatlerinize sunmak isteyeceğim. Bu konuda, bir de, bir mekanizma getirildi, biz de önerdik zaten Plan ve Bütçe Komisyonunda.

Daha önce 1972'de başlayan beyan sistemi, artık, geride bırakılıyor, idarece belirleme yöntemine geçiliyor. Burada yapılması gereken olay, artık, yeni bir modele geçtiğimiz için, beyan sisteminden idarece belirleme yöntemine geçtiğimiz için, idarece takdir sistemine geçtiğimiz için vergi değerlemesinde, artık, geride kalmış, şimdiye kadar beyan edilmemiş emlaklar için de, bir anlamda, beyan imkânı getirilmesi doğru olurdu. Gerçekten, o konuya Plan ve Bütçe Komisyonu sıcak baktı; ancak, yapılan düzenlemede bir onbeş yıllık geriye dönük vergi talebi gibi bir durum ortaya çıkıyor; sanıyorum, hükümet de, onun farkında, o düzeltilecektir; o da doğru bir mekanizmadır; çünkü, artık, bir sistemi tasfiye edip, yeni bir modele geçiyorsunuz. Artık, geride, bu işleri beyan etmiş, etmemiş kişilerin belli bir bedel ödeyerek, tekrar, kendilerini beyan etmeleri, böylelikle, belediyeler açısından da, artık, bundan böyle yapılması gereken hesaplamalara baz olacak vergi tabanını daha da sağlıklı belirlemesi imkânı oluşacaktı. Onun için, böyle yeniden beyan imkânı getirilmesi doğru olmuştur. Ancak, 1986'dan bu tarihe kadar böyle bir düzenlemeyi talep etmek doğru da değil; çünkü, hiç beyan edilmemişlerde belki zaman aşımı yok; ama, evlerin hemen hepsi belediyelerin bilgisi tahtındadır. Bunlara iskân belgesi veriyor, bunlara elektrik bağlıyor, bunlara su getirdiği için belediyeler şunu diyemez: Benim bu işte bilgim yoktur, ben bunlara geriye dönük vergi alırım deme hakkı yok. Onun için, bunu en çok 5 yılla sınırlamak, hatta, belki 1998 yılını baz alarak, bu beyan obsiyonunu da, beyan imkanını da gündeme getirmek lazım. Böyle bir düzenleme de, gerçekten, sistemin daha sağlıklı çalışmasına imkân sağlayacaktır.

Tabiî, Türkiye, aslında, emlak üzerinden çok fazla vergi almıyor. Bildiğim kadarıyla 196 trilyon lira civarında emlak vergisi tahsilatı var. Ancak, Türkiye, halen, bu emlaklara ilişkin bir değer tespit mekanizmasını sağlıklı oturtamamış durumda. Dikkat edin, şimdi beyan sistemine geçiyoruz, asgarî değerler diyoruz; ama, bir türlü, sağlıklı bir mekanizmaya geçemiyoruz. Bunu, özellikle birçok ülke, tahrir yöntemiyle; yani, ev bazında, gayrimenkul bazında tek tek değer tespiti yoluyla yapıyor. En sağlıklısı budur; ama, Türkiye'de, tabiî, böyle büyük bir iş göze alınamayacağı için, bu iş, böyle, genel yöntemlerle geçiştirilmeye çalışılıyor; ancak, fahiş rakamlar talep edilmediği sürece kabul edilen bir olay; çok yüksek değerleme yapıldığı zaman, bir anlamda zulme de dönüşebiliyor. Çok kıymetli yerlerdeki evler düşük belirlenirken, çok daha geride, çok daha az önemli yerlerde yüksek değerlerle karşı karşıya kalınabiliyor ve buna yönelik olarak da, kişinin, muhatap olan, vergiyi ödeyecek olan mükellefin de itiraz hakkı olmuyor. Bu, gerçekten sağlıksız bir düzenleme.

Türkiye'nin, artık, ileriki dönemde, mahallî idarelerin gelişmesiyle, bir şekilde, belki, mahallî idarelere bu tahrir yetkisini vererek, tek tek sağlıklı bir değer tespiti yaparak, beyan edilen bilgilerin doğru olup olmadığını bizzat tespit ederek, önce, sağlıklı bir emlak envanteri oluşturması lazım. Bunun üzerinden çok daha tutarlı ve sağlıklı bir vergi alma imkânı olur; çünkü, bugünkü haliyle, size beyan edilen üzerinden, 100 metrekare dediyse, 100 metrekare üzerinden Emlak Vergisi tespiti yapacaksınız; belki 200 metrekaredir ev. Tapuda her birinin ayrıntıları yok ki! Kaloriferli olmasına rağmen, belki değildir diyecek; birinci sınıfken, üçüncü sınıf diyecek... Yani, bunlara dayanarak sağlıklı bir Emlak Vergisi oluşturmamız mümkün değil; ama, şu günkü acil sorunu çözüyor gibi gözüken bu düzenleme, belki bir can simidi gibi gözüküyor; ancak, potansiyel tehlikelere, potansiyel risklere de dikkat çekmek durumundayız. Ben, bunun da idare tarafından dikkate alınacağını, bunun altyapısının oluşturulması için de, en azından, belli stratejilerin hazırlanarak gündeme konulacağını ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Tezmen, teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi, söz sırası, Demokratik Sol Partide.

İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA MASUM TÜRKER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum.

Görüştüğümüz tasarı, aslında, tüm grupların, kamuoyuna yansıyan bir hatadan dolayı, değişmesini arzu ettiği bir düzenlemedir. Hatırlandığı gibi, geçtiğimiz aylarda, özellikle basında manşetlere çıkan, kamuoyunda uzun bir süre tartışılan Emlak Vergisiyle ilgili düzenlemelerde, Emlak Vergisiyle ilgili bu yıl beyan yılı olması hasebiyle, farklı ve hak tanımayan, adaletsiz değerlerin biçildiği belirtilmişti. Örneğin, İstanbul'un bir sokağının bir tarafı Beşiktaş Belediyesine aitse, diğer tarafı Sarıyer Belediyesine aittir ve bu sokakta oturan insanlar, karşılıklı komşuların farklı belediyelere bağlı olmasından dolayı, farklı ölçüler nedeniyle, aynı anda, farklı Emlak Vergisi ödeme durumuyla karşı karşıya kalmışlardır. Bu durum, özellikle basının merkezinin büyük şehirlerde olması dolayısıyla kamuoyuna yansıdı ve büyük bir tepki oluşturdu. Diğer yandan baktığımız zaman, özellikle küçük şehirlerde, küçük ilçelerde bu durumların fazla görülmediği ortaya çıkmıştır.

Ne var ki, kamuoyundan gelen bu yönlendirme, birçok partili arkadaşın, bireysel olarak, kendi partisinden ya da diğer partili milletvekilleriyle birlikte teklif vermesine neden olmuş ve Başbakan, kamuoyundaki bu tartışmalara duyarsız kalınmayacağını söyleyerek, bu konuda değişiklik yapılması yönünde talimat vermiştir. Başbakanın bu talimatı, uzun tartışmalar sonrası, Maliye Bakanlığı tarafından hazırlandıktan sonra, hükümet tarafından kararlaştırılmış ve bir tasarı şeklinde gelmiş; bugün, bunu tartışıyoruz.

Aslında, tartışmamızın gerçeği şudur: Mayıs ayında verilecek olan Emlak Vergisi beyannamelerindeki adaletsizliği şimdilik durdurmuş bulunuyoruz ve bu konudaki ödeme, vergi beyanıyla ilgili yapılmış olan haksız takdirlere dayanarak değil, geçmiş dönemdeki Emlak Vergisi matrahının yeniden değerlemeyle karşılaştırılması suretiyle, belirlenen oranlar çerçevesinde değerlenmesi şeklinde ödenmesidir.

Ancak, Maliye Bakanlığı, bizim, milletvekilleri olarak her partiden arkadaşların verdiği tekliflerden farklı bir çözüm getirmiş, sorunu, yalnız bugünkü sorunu çözmek şeklinde değil, kalıcı çözmek adına, Bakanlar Kuruluna, bundan sonra Emlak Vergisi beyannamesinin verilmesi zorunluluğunu kaldıracak şekilde bir tasarı sunmuş ve Emlak Vergisi beyannamesinin, ihtiyarî olarak ve belli koşullar çerçevesinde, gerektiğinde verileceğini, geri kalan olguların, genelde, bilgi verme şeklinde olduğunu ortaya koymuştur.

Bu durum, aslında, bizim önümüze, Türkiye'de, son günlerde en çok tartışılan ve önümüzdeki günlerde Parlamentoda da ele almamız söz konusu olan yerel yönetimlerin davranışıyla ilgili önemli bir örnek olarak geliyor. Bu konuda, bilindiği gibi, Emlak Vergisi matrahları, geçtiğimiz yıllardan beri, uzun bir süredir, ilgili belediyelerin etkin olduğu takdir komisyonları tarafından belirlenmekte ve bu takdir komisyonlarının kararları esas alınmaktadır. Emlak Vergisi mükellefinin 18 000 000'a yakın bir sayıyı bulması dolayısıyla, takdir komisyonlarına yapılan Emlak Vergisine ilişkin itirazın, bireysel olarak değil, ilgili köyün ya da mahallenin muhtarı tarafından ya da bir teşekkül veya kurum ise, ilgili teşekkül veya kurum tarafından yapılacağı söylenmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu konu, o kadar istismara açık bir konu ki, büyük şehirlerimizden birisinin belediye başkanı, kendi üyesi bu takdir komisyonlarında bulunduğu halde ve bu takdir komisyonlarında bu değerler çıktığı halde, sıra popülist davranmaya, Parlamentoyu suçlamaya geldiği zaman, çıkıp "bunlar yüksek" demiştir. İşi bilen birisi de "peki, sizin üyeniz vardı, ne yaptınız" demiştir. O da "biz itiraz ettik" demiştir. O, itiraz ettiğim dediği yerlerde, hiçbir itiraz yoktur değerli arkadaşlar. Arkasına sığındığı itiraz, o şehirde bazı bilinçli mahalle muhtarlarının yaptığı itirazdır. Bu örnek, yalnız, iktidarda kim olursa olsun, siyaset erkini hangi grup, hangi parti kullanırsa kullansın, bu konuda, davulu bizim boynumuza asıp, kendisi tokmağı eline alan kişilerin, rahatlıkla siyaseti karalama ve faturayı siyasete çıkarma olgusunun tipik bir örneğidir.

İşte, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu konu tartışılırken, bu konuda, Sayın Maliye Bakanının da uygun bulduğu ve mutabık kalınan yeni bir düzenleme getirilmiş. Belediyelerin ağırlıklı oldukları takdir komisyonları kararlarının, aynı zamanda il düzeyinde bir üstkurul şeklinde oluşturulmuş olan ve bu üst kurulda da, genelde bu 18 000 000 mükellefin vergi beyanıyla ilgili, yıllardır uğraşan serbest muhasebeci ve malî müşavirler odası mensubunu da katarak, çeşitli ilçelerden gelecek olan bu beyanların kontrol edilip, eğer bir beyanat varsa ve uyuşmazlık varsa, bu konuda düzeltme yapmak üzere ilgili belediyeye iade edilmesi yetkisi verilmiştir. Bu bile, duyarlılık gösterilirse, bu günler içerisinde, kamuoyunda çeşitli zamanlarda sonuçları değerlendiren ve yazanlar, o tarihlerde de ortaya çıkarsa, bugün yaşadığımız aynı hatanın yaşanmasının söz konusu olmayacağını özellikle burada dile getirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, konuşmamda, dikkat ederseniz, konunun tekniğini anlatmama gerek yok; çünkü, şu ana kadar konuşan hatipler, değerli milletvekilleri, bir uzman yetkisinde, gerekli olan bu işlemin teknik işleyişini dile getirdiler. Asıl buradaki sorun, özellikle yerel yönetimlere yetki devretme noktasında olan Parlamentomuzun, özellikle, bu yetkisini kullanırken, bu yetkiyi devrederken, böylesine ortaya çıkmış bir hatayı dikkate alarak, ilk kez bu çözümü gündeme getirirken, belki de, Yerel Yönetimler Yasasında benzer çözümlerin gündeme getirileceğini düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, aslında, Emlak Vergisi -bugün burada tartışıyoruz- ülkemizde en az ölçüde değerlendirilen bir vergidir ve sanılmasın ki, bu tartışmaların temelinde, ödenecek emlak değerleridir; asla! Bu konudaki tartışmaların, bu konuda kamuoyunda açılan bütün meselelerin temelinde, aynı bölgede, bir siyasî erk olarak, oradaki yerel yönetimin seçmenler arasında keyfî olarak yaptığı tasarruflar vardır.

Bu konunun bu karardan sonra ilgili belediyeler tarafından dikkate alınarak, böylesine tasarruflarda bulunulmaması gerektiğini temenni ediyor, çıkacak yasanın, ülkemize yeni yapılımlar, yeni olgular adına bir açılım getirdiği için hayırlı olmasını diliyor, Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum efendim.

Gruplar adına, Saadet Partisi Grubu kaldı.

Saadet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun.

SP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 825 sıra sayılı Vergi Usul Kanununda, Emlak Vergisi Kanununda ve Harçlar Kanununda değişiklik yapan; ama, esasta, Emlak Vergisini yeniden düzenleyen kanun tasarısı üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi hürmetle selamlarım.

Muhterem arkadaşlar, kanun tasarısı, ifade ettiğim gibi, Emlak Vergisinde yeni düzenlemeler getirmektedir. Emlak Vergisi, 29 Temmuz 1970'te çıkarılmış olan 1319 sayılı Kanunla düzenlenmiştir ve 18 000 000 Emlak Vergisi mükellefini ilgilendirmektedir ve bu verginin de toplam karşılığı, 2001 yılında 195 trilyon lira mertebesindedir.

Emlak Vergisinin matrahı, mevcut kanunda da, yeni getirilen düzenlemede de vergi değeri olmaktadır. Ancak, mevcut düzenlemede, asgarî değer tespit edilmekte ve emlak sahipleri de bu değerin altında olmamak şartıyla beyanda bulunmakta idiler. Tabiî, aynı apartmanda, aynı sokakta, aynı kalite ve şartlarda birçok binanın, maliklerinin takdirine göre farklı şekilde beyan edildiği durumlarla da karşılaşılmakta idi; ancak, beyanı kabul eden makamlar asgarî değeri esas aldıkları için bu farklılıklara nüfuz etmeleri mümkün değildi. Dört  yılda bir mükellefler tarafından verilen bu beyan, Vergi Usul Kanununa göre her yıl tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı kadar artırılmakta idi, asgarî değerler.

Şimdi, tabiî, verginin nispeti nedir diye baktığımız zaman, kanunun 8 inci maddesinde, binalarda genel olarak vergi nispeti binde 2'dir. Bu mesken olursa binde 1'e düşmektedir. Tek meskeni olup, emekli geliriyle geçinen kişilerin Emlak Vergisini Bakanlar Kurulu sıfıra kadar indirebilmektedir. Arazilerde ise vergi nispeti binde 1'dir, arsa olursa binde 3'tür.

Ancak, 8 Ocak 2002 tarihinde 4736 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, büyükşehir bölgelerinde emlak vergileri yüzde 100 nispetinde artırılmıştır ve bu artış sırasında da, biraz önce arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, büyükşehir bölgelerindeki "alt belediye" dediğimiz ilçe belediyelerinin vergideki payı da yüzde 68'den yüzde 34'e düşürülmüş bulunmaktadır. Tabiî, asıl vergi toplama külfetini taşıyan ilçe belediyelerine karşı bu yapılan bir haksızlıktır. Bununla ilgili bir düzeltme beklenmektedir.

Yine, aynı kanunda yapılan bir şikâyet konusu mesele de, 3030 sayılı Kanuna bağlı büyükşehir bölgelerinde elde edilen vergilerin yüzde 5 payın o bölge belediyesine verilmek yerine, havuza alınıp bütün belediyelere dağıtılmasıdır ki, bu, tabiî, gelişmemiş olan büyükşehir belediyeleri için lehte; ama, büyükşehirleri yöneten belediyeler için de aleyhte bir husustur. İstanbul, Ankara gibi büyükşehir belediyeleri bu yönde gelirlerini yüzde 50-60 nispetinde kaybetmiş bulunmaktadırlar. Dilerdik ki, o zaman da ifade ettik, hükümet, bu düzenlemeyi, gelir nispeti düşük olan büyükşehir belediyelerinin bu külfetlerini karşılamak üzere, onların kendi bölgelerindeki vergi paylarını yüzde 5 değil de, daha yüksek nispete çeksin, bu dengelemeyi bu şekilde yapsın idi; ancak, bu şekilde bir düzenleme, halen şikâyet konusu olarak devam etmektedir.

Değerli arkadaşlar, yeni tasarı, beyan esası yerine, takdir komisyonlarının takdirini getirmektedir. Takdir komisyonları yine dört yılda bir takdirde bulunacaklar ve her yıl bu değer, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre tespit edilen yıllık yeniden değerleme oranının yüzde 50'si nispetinde, yani yarısı nispetinde artırılacaktır. Tabiî, burada birim değer ortaya çıkmaktadır. Daha önceki sistemde asgarî değer esas alınırken şimdi birim değer ortaya çıkmaktadır. Birim değer, binalarda, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının ortak olarak tespit edecekleri, yayımlayacakları inşaat birim maliyetleridir. Her beyan döneminden altı ay önce bu değerler ilan edilecek, buna göre de vergi değerleri binanın metrekaresiyle çarpılarak veya eğer arazideyse, arsadaysa yine metrekaresiyle çarpılarak tespit edilecektir. Tabiî, bina ise, bulunduğu cadde, mahalle, sokak, köy arazi ise, ilçelere göre cinsleri, kıraç arazi, verimli arazi, sulak arazi diye tasnifler, 31 inci maddede getirilen tüzüğe göre tespitler yapılacaktır, yani fizikî vasıfları buna göre tespit edilecektirtir. Tabiî, binanın değerine arsa payı ilave edilecektir, arsa değeri ilave edilecek, bina özellikleri de, biraz önce arz ettiğim tüzük çerçevesinde, kaloriferlidir, asansörlüdür vesaire, bina kalitesi bakımından, inşaat standardı tespit edilip vergi değerinin hesaplanması için bunlar baz olarak alınacaktır.

Değerli arkadaşlar, tabiî, tasarıyla ilgili, düzenlemesiyle ilgili muhalefet şerhimiz var. Tasarıda, hükümet, Genel Kurulda müzakere süresini kısaltmak için maddeleri iç içe sokmuştur, bir maddeye birçok madde koymuştur. Daha önce de, bundan birkaç hafta önce, burada, bir müzakere sırasında itiraz ettiğimiz zaman, yine Muhterem Başkan Meclise Başkanlık etmekteydi, o zaman itirazda bulunduğum zaman "tasarıya muhalefet şerhi, bu istikamette, koymamışsınız" demişlerdi. Şimdi arz ediyorum, biz, muhalefet şerhini bu istikamette koyduk; maddeler müzakere edilirken iç içe girmiş olan bu maddelerin düzeltilmesi gerekir. Mesela, 1 inci maddede 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 49 uncu ve 268 inci maddesi düzenlenmekte, iki madde. Aslında, bu, kanun tekniğine göre, çerçeve madde olur; onun içinde iki madde düzenlenir. Mesela, 2 nci maddede, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 9, 11, 19, 21, 29, 32 nci maddeleri düzenlenmekte; yani, altı yedi maddesi düzenlenmektedir. 4 üncü maddede 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 74 üncü maddesi, 1319 sayılı Emlak Vergisinin 40 ıncı maddesi, 492 sayılı Harçlar Kanununun ekli listeleri, hepsi bir madde içinde düzenlenmektedir. 5 inci maddede, aynı şekilde, hem 213 sayılı hem de 1319 sayılı kanunların maddeleri düzenlenmektedir. Bunun, tabiî, sırf, müzakereleri kısaltmak kastıyla yapılması doğru değildir. Kanun tekniğini ve düzenini bozmamak gerekir. Zaten, hükümet, buradaki müzakerelerde, maddeler üzerinde milletvekillerinin konuşma hakkını kaldırmış ve grupların konuşmasında da süreleri yarıya indirmiştir ve bu, esas itibariyle, Anayasa Mahkemesi tarafından da iptal edilmiştir.

Muhterem arkadaşlar, tabiî, yine, tasarıya, itiraz meyanında, muhalefet şerhi olarak şunları derç ettik: Beyanların yenilenmesi gerekir, ihtiyarî olarak yenilenmesi gerekir; çünkü, biraz önce arz ettiğim bilgilerin ışığında, takdir edilecektir ki, şimdi, yeni sistemde asgarî değer yok, bina maliyet değerleri esastır ve binanın fiziki özellikleri esastır; halbuki, tasarıda, verilmiş olan beyanlar dikkate alınacaktır, bilgi olarak muhafaza edilecek, dikkate alınacaktır; yani, takdir komisyonları, binaların fiziki özellikleri bakımından faydalanacaktır bu bilgilerden; bunun manası budur. Halbuki, mükellefler, son beyanlarını verirken, asgarî bina değerine göre bu fiziki özellikleri fazla dikkatle tespit edip beyan etmemiş olabilirler, ihmal etmiş olabilirler, alelusul hazırlamış olabilirler; çünkü, bunların vergiye tesiri yoktu esas itibariyle. Şimdi, takdir komisyonları tarafından, metrekare esas alınarak yeni bir değer tespitine gidileceğine göre, mecburî olmasa bile, ihtiyarî beyan yenileme imkânının getirilmesi lazım.

Yine, tasarıda, tapu harçlarıyla ilgili muamelelerde de "vergi değeri esas alınır" hükmü getirilmektedir. Halbuki, vergi değeri bir kere tespit edilir, her yıl yeniden vergileme değeri oranında artar, yarısı kadar artar; ama, binanın, gayrimenkulün alım-satımı ise, piyasa değerlerine göredir. Yani, mesela, bizim deprem bölgesi Sakarya'da, sizin 1999 depreminden önce binalarınızın, emlakinizin değeri, bugün yarıya düşmüştür, yer yer yüzde 30'a düşmüştür, yüzde 20'ye düşmüştür. Onun için, burada haksızlık olur. Yani, tapudaki vergilemede, alım-satım vergilerinde, harçlarında piyasa değerini esas almak gerekir, bu yanlışın düzeltilmesi gerekir.

Öbür taraftan, büyük şehirlerde, iç içe olan ilçeler arasında farklı değerlendirmeler, takdir hataları olursa, bunu düzeltmek için merkez komisyonu kuruldu. Halbuki, bunun her ilde kurulması gerekir. Vatandaşın tek başına takdir edilen değere itiraz hakkı olmadığına göre, muhtarlarla, bazı kurumlarla ve meslek odalarıyla sınırlı olduğuna göre, bu şekilde düzeltme imkânı getirecek olan bir komisyona, merkez komisyonuna bu görevin verilmesi gerekirdi. Bu da tasarıda eksik gördüğüm hususlardan biridir.

Muhterem arkadaşlar, şimdi, tabiî, Emlak Vergisini konuşuyoruz. Emlak Vergisi demek, emlak demek, konut, mesken demek; bu da her ailenin, her insanın ihtiyacı olan bir husustur.

Tabiî, her ailenin, aile kuran, yuva kuran her insanın aradığı, içinde barınabileceği, rahat edebileceği bir meskendir, konuttur, ev ihtiyacıdır. Tabiî, Türkiye'deki iktisadî şartlara baktığımız zaman, son yıllarda konut ihtiyacı artarken, inşaat ruhsatlarının ve yapı kullanma izinlerinin azaldığını görüyoruz. Bakın, 2002 yılı programında ne görüyoruz; evet, kentlerde toplam konut ihtiyacı. 1999 için verilen rakam 516 000; 2000 yılı için 553 000, 2001 yılı için 568 000.

Şimdi, inşaat ruhsatlarına bakıyoruz; inşaat ruhsatlarının sayıları, 1994'de 523 000 iken, 1995'te 518 000 iken, bugün, yani, 2000 yılında   302 000'e düşmüş. 2001 yılında tahmin edilen rakam 300 000 mertebesinde; yani, yarı yarıya azalmış  durumda.

Yapı kullanma izin belgelerine baktığımız zaman; aynı şekilde, 250 000, 260 000, 270 000 mertebesinde iken, 1997'de 277 000 yapı kullanma izni; yani, iskân ruhsatı alınmış iken, bu sayının da 2001 yılında 225 000 olması beklenmekte. 2000 yılında da gerçekleşen 239 000'dir; yani, giderek azalmaktadır, onu söylüyorum.

Tabiî, hükümetin, Emlak Vergisini konuştuğumuz bu zeminde, ileriye dönük olarak konut ihtiyaçlarını karşılayacak bir projeyi ortaya koyması lazım. Geçmişte, 1980'li yıllarda Toplu Konut İdaresi kurulurken, ithalatta alınan birtakım vergiler, fonlar Toplu Konuta aktarılarak, o şekilde konut ihtiyacının karşılanması için, finansman ihtiyacının karşılanması için bir düzenleme getirilmişti; ama, bugün, Toplu Konut İdaresinin hiçbir geliri kalmamıştır, bütün fonlar iptal edilmiştir. Zaten, ithalattan da bu şekilde fona olan gelirlerin hepsi iptal edilmiştir.

Şimdi, önümüze baktığımız zaman, bir taraftan yeni kurulan yuvaların, ailelerin, artan nüfusun konut ihtiyacı; öbür taraftan da şehir ve köylerimizde fevkalade kalitesi düşük olan, sağlık şartları bakımından yetersiz olan konutlar var. Bunlar, ne depreme dayanıklı ne yaşamaya uygun şartlardadır ne de insan ihtiyaçlarına uygundur; yani, bugünün dünyasında Türkiye'deki insanları bu tip konutlarda yaşamaya mahkûm etmek, millet  olarak, devlet olarak, bizim için yakışır bir husus değildir, bunun, süratle çözülmesi gerekir. Yani, 80'li yıllarda konut ihtiyacının karşılanması istikametinde takip edilen politikaların yerine yeni politikalar koyup, hem vatandaşın, ortaya çıkan konut açığı ihtiyacını giderme hem de mevcut, sağlıksız olan, yetersiz olan, sağlık şartlarına uygun olmayan konutlarını, meskenlerini yenileme imkânları getirilmelidir.

Tabiî, burada, mesele, finansman meselesidir. Bakın, basit bir hesap yaparsak, bugün, yaşanabilecek, normal şartlarda, standart, bugünkü inşaat malzemeleri standardında 100 metrekare bir eve 20 milyar lira dersek, eğer bunu, 15 yılda geri ödemeyi düşünürseniz; ki, burada geri ödeme planının da şöyle olması lazım... Yani, konut ihtiyacı olan veya konutunu, meskenini yenileyecek olan ailenin, nihayet ödeyebileceği bir gelir seviyesi var, bu gelir seviyesinin üzerine geçtiğiniz zaman, bunu ödemesi mümkün değil. Demek ki, takriben 15 yılda bunu geri ödetirseniz, bunun maliyeti, bugünkü parayla ayda 111 000 000 lira sadece inşaat bedelidir; bunun üzerine, toplam maliyetin yarısı kadar veya üçte 1'i kadar arsa payı koyarsanız, 55 000 000 liradır, toplam 166 000 000 liradır.

Bunu 10 senede geri ödetmeye kalkarsanız, inşaat maliyeti 166 000 000 lira, arsa bedeli 83 000 000 lira, toplam 249 000 000 liradır. Tabiî, 249 000 000 lira bugünkü şartlarda ödenmesi biraz zor bir paradır. Nihayet, 100-150 milyon lira mertebesinde kira karşılığı konut edinme imkânını getirirsek, bu insanlar ev sahibi olur, evini yeniler.

Tabiî, burada, ortaya bir finansman meselesi çıkmaktadır. Hükümetin, bütçe kaynaklarından bu transferi yapma imkânı yok. Sosyal bir transferdir; ama, uluslararası birtakım fonlardan, kurumlardan, Dünya Bankasından, diğer bankalardan, uluslararası birtakım kuruluşlardan, bu konut ihtiyacını karşılayacak bir finansman modelinin getirilmesi gerekir ve tabiî, burada, yapılması gereken bir şey de, bu ihtiyacı, konut edinerek karşılayamayanların da oturabilecekleri kiralık evlerin olabilmesi lazım. Batı şehirlerinde bunları görürsünüz; yani, düşük kiralarla, ihtiyaç sahibi fakir ailelere, bu ihtiyacı karşılayan bir sistem kurulmuştur. Bir ara, 1970'li yıllarda, Türkiye'de de ilçelere kadar bu şekilde konutlar yapılır, fakir ailelere kiraya verilirdi; bundan bu şekilde faydalanmaları sağlanırdı. Bu sahada yeni bir düzenin getirilmesi lazım.

Tabiî, Türkiye'de, eğer faizler düşer, bankacılık sistemi devlete para satma ve devletten faiz hortumlama yerine, reel ekonomi ve piyasa ekonomisine dönerse, önümüzdeki dönemde, muhtemeldir ki, bunlar, konut inşaatını finanse ederler, Batıda "mortgage" dediğimiz, ipotek ve rehine dayanan konut edindirme sistemine de girilmiş olur; ama, maalesef, tabiî, bugünkü şartlarda, buna ne zaman erişeceğimizi söylemek çok zordur. Hükümete tavsiyemiz, bu konularda bilgi sahibi olan uluslararası kurumların, kaynak sahibi olan kurumların önüne proje götürerek, özellikle köyden şehre kaçışta, büyük şehirlerin çevrelerine yığılmakta olan fakir ailelerin -ki, bunları zaman zaman televizyon programlarında görüyoruz; içler parçalayıcı, göz yaşartıcı manzaralardır bunlar- başını sokabileceği küçücük yuvalar da olsa, 70 metrekare de olsa, sosyal konut politikasını bir yerden destekleyen bir projeyi mutlaka ortaya koymalıdır.

Tabiî, şimdi burada bir arkadaşımız dedi ki "vergi topluyoruz, vergiler nereye gidiyor; milleti yanıltıyorsunuz." Biz niye yanıltalım; bakın, bayramdan iki hafta önce, Muhterem Maliye Bakanı 2001 konsolide bütçe uygulamalarıyla ilgili açıklama yaptı. Ne dedi, dikkat ettiyseniz: "39,5 katrilyon vergi topladık, 41 katrilyon faiz ödedik." Aslında ödenen faiz 44 katrilyondur; 3 katrilyonluk faizi de, 2002 yılı bütçesinde Bütçe Kanununun 3 üncü maddesine göre müteakip bütçeye devrettiler. Yani, 44 katrilyon faiz, 39,5 katrilyon vergi; yani, toplanan vergilerin tamamı faize gidiyor ve yetmiyor. Bir an önce, Türkiye'nin bu yapıdan kurtulması lazım. Tabiî, bütün sektörlerin ihtiyacı var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVAT AYHAN (Devamla) - Bitiriyorum Muhterem Başkan.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Uyuma Başkan!..

BAŞKAN - Hiç öyle bir âdetim de yok, nereden çıkardınız?! Bugüne kadar öyle bir şey mi tespit ettiniz de, bana "uyuyor" diyorsunuz; ama, sayın hatibe, ben, geliş gidişi de hesap ederek süre veriyorum. Belki "bitirdim" der diye bekledim.

Lütfen toparlar mısınız efendim.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Evet, bir an önce, tabiî, hükümetin faiz ödeme hükümeti olmaktan kurtulup, topladığı vergileri millete hizmete yöneltecek olan bir ekonomi politikasını, reel ekonomiyi canlandıracak, fakir ve yoksullara kaynak transfer edecek politikaları geliştirmesini, bu istikamette başarılı olmasını diliyoruz.

İnşallah bu vergi kanunu, emlak sahipleri için de, milletimiz için de hayırlı olur diyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Çanakkale Milletvekili Sayın Sadık Kırbaş; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

SADIK KIRBAŞ (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 825 sıra sayılı tasarı üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Önemli bir yasa tasarısıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Üç temel yasada, Vergi Usul Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda değişiklikler getiriyor. Bu yasa tasarısı, 18 000 000 insanımızı, yurttaşımızı ilgilendiriyor. Bu yurttaşlarımızın önemli bir bölümü, dar ve ortagelirli insanlar. Bu yasa tasarısı, şu anda, Yüce Meclisimizde görüşülmeseydi, bu insanlarımız, bu aydan itibaren, beyanname vermek üzere kuyruklara doluşacaklardı ve gazetelerde, basınımızda, biraz da abartılı olarak gösterilen astronomik birtakım rakamlarda beyanlarda bulunarak vergi ödeme durumunda kalacaklardı.

Bu yasa tasarısı neler getiriyor; ben, bazı hususların kısaca altını çizmek istiyorum: Bir kere, bir basitlik ilkesini sağlamaya çalışıyor, genel beyan esasını kaldırıyor ve yeniden değerleme devreye girerek, otomatik bir vergilendirme sistemi uygulanıyor.

Şimdiye kadar nasıl oluyordu; 1972'den bu yana, beyanname usulü dediğimiz genel beyan yöntemi uygulanıyordu. Bir tarafta, mükellefler, rayiç bedele göre beyanda bulunuyorlardı; yani, günlük piyasa alım - satım değerine göre bir bedel belirleyip, matrah halinde bunu belirtiyorlardı. Bir taraftan da, devlet, asgarî beyan esasına göre bir değer tespit ediyordu ve bunun altına düşülmemesini bekliyordu. Vatandaşlarımız, mükelleflerimiz, bu asgarî beyan esası civarında beyanda bulunuyorlardı. Dolayısıyla, tuhaf bir durum söz konusu oluyordu; yasanın beklediği rayiç bedel üzerinden bir değer ile asgarî beyana esas olan değer arasında bir tereddüt söz konusu oluyordu; yeni yasayla, artık bu gideriliyor ve beyanname -işlevi olmaktan çıkmıştı bir yerde- bu yasayla tümüyle kaldırılarak, otomatik bir sistem devreye sokuluyor.

Tapu harcı ile Emlak Vergisi matrahları arasında uyumsuzluklar oluyordu, bunun uygulamada birtakım sorunları ortaya çıkıyordu; bu iki matrah esası birbirleriyle uyumlaşır hale getiriliyor bu yasayla.

Takdir komisyonlarının oluşumunda birtakım sıkıntılar vardı. Bu takdir komisyonları, genişletilerek, meslek kuruluşlarının profesyonel yardımlarından yararlanır hale getiriliyor.

Dava açacakların kapsamı genişletiliyor bir yerde.

Büyükşehir belediye sınırlarında bir merkez komisyonu oluşturuluyor. Bunun şöyle bir yararı olabilir: Takdir komisyonları, zaman zaman, adaletsiz tespitler yapabiliyorlar; sokağın bir tarafında bir değer, diğer tarafında başka bir değer tespit edebiliyorlar, hatta, astronomik farklılıklar da ortaya çıkabiliyordu. Bu tür durumlarda, itiraz edebilecekler sınırlı sayıda oluyor, vatandaşların tepkilerini iletebilecekleri makam bulmakta zorlukları olabiliyordu. Valinin başkanlığında oluşturulacak bir komisyon, bu tür sorunları inceleyebilecek, tekrar gözden geçirilmesini sağlayabilecek bir mekanizma yaratmaktadır.

Bu tasarıyla getirilen en önemli değişiklik ya da en önemli hüküm de, kayıtdışı ekonomiyle ilgilidir. Emlak Vergisi uygulamasında, 1972'den bu yana, maalesef, başarılı olduk diyemiyoruz. Gelir elde etmede tam başarı sağlayamadık, mükellefleri kavramada yeterli başarı sağlayamadık ve adaleti sağlamada tam başarı sağlayamadık. Şimdi, bu yeni yasayla, şimdiye kadar çeşitli nedenlerle beyanname vermemiş olanlar, mükellef olmayanlar, uygun koşullarda devreye girmektedir. Bu, çok önemli bir olaydır, mükellef sayısını artırarak vergi tabanını genişletmiş oluyorsunuz; bu, çok önemli bir önlem.

Şimdi, bundan sonra, vergi adaleti açısından bir temennimiz olabilir. Ülkemizde bir sosyal sorunumuz var; yazlık konutlar, kışlık konutlar olayı. Kıyılarımızın yaygın bir şekilde yazlık konutlarla kaplı olduğunu görüyoruz ve bu kadar yazlık konuta Batı ülkelerinde pek fazla rastlamıyoruz. Günümüzde, kışlık konutlara da yönelme var. Bir tarafta, turizme yönelik bölgeleri oluşturabilecek arsa bulamazken, diğer tarafta, deniz kıyılarında kirlenmeye yol açan, çarpık yapılaşmaya ve çirkin yapılaşmaya yol açan bir uygulamaya girmiştik; ama, bundan sonra, Maliye Bakanlığımızdaki değerli teknisyenlerin de çalışmalarıyla, Avrupa ülkelerindeki uygulamalardan da esinlenerek, bu tür ikili, üçlü konutların artan oranlı bir vergiye tabi tutularak, bir yerde caydırılması ya da bu konutları tercih edenlerin bu maliyete katlanmaları sağlanabilecektir.

Özet olarak şunu söyleyebilirim: Yasa, vergi gelirleri açısından çok ileri adımlar getirmektedir, uygulamada kolaylıklar getirmektedir.

Bu yasanın, tüm yurttaşlarımıza hayırlar getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (DSP, DYP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Huzurunuzda bulunan tasarıyla, iki temel değişiklik yapılmaktadır. Her ne kadar, kanun tasarısı 9 maddeden oluşuyor  ise de maddelerin büyük bir bölümü bu iki temel düzenlemeye dönük yapılması gereken değişiklikleri ihtiva etmektedir.

Bu iki temel düzenlemenin biri, tüm Emlak Vergisi uygulamasında bundan böyle, beyanname verme mükellefiyeti kaldırılmaktadır; çünkü,       18 000 000 civarında Emlak Vergisi beyannamesi veren mükellefimiz var, bu mükelleflerin bir bölümünün, beyanname için beyannameyi verdikten sonra ödedikleri verginin miktarından daha fazla masraf yapar durumda olduğu da ortadadır. Ayrıca, beyannamelerde gösterilen değerler belediyelerce takdir edilen asgarî beyanlardan aşağı olmayacağı için, fiilen beyanname de belediyelerce tespit edilen asgarî beyanlar düzeyinde olmaktadır. Bu nedenle, beyanname sistemi -zaten, zaman zaman, bu hep gündeme gelmiştir- tamamen kaldırılmaktadır. Bu, çok önemli bir değişikliktir, birtakım bürokrasiyi azaltmaktadır ve mükellefler yönünden de önemli bir kolaylıktır. 

İkincisi -değerli arkadaşlarımız, burada, partiler adına yaptıkları konuşmalarda çok güzel unsurları dile getirdiler; hepsine teker teker teşekkür ediyorum- belediyelerce yapılan değer takdirlerinde ciddî çelişkilerin -tabiî, hepsi böyle demek değildir, ama- adaletten uzak takdirlerin olduğu ortaya çıkmıştır, bunu da düzeltecek bir sistem getirilmektedir.

Tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, komisyonumuzun kıymetli üyeleri derinliğine inceleme yaparak, tasarıyı bir iki noktada daha mükemmel hale getirecek önerilerde bulundular ve o öneriler de tasarıya eklendi; böylece, daha sağlıklı bir tasarı halinde huzurunuza gelmiş bulunuyor.

Tasarıyla amaç, sistemi -biraz evvel de ifade ettiğim gibi- daha basit hale getirmek ve vatandaşı, bu 2002 takdirleri dolayısıyla mağduriyetten kurtarmaktır. Haksızlıklar önlenecek, çelişkiler önlenecek ve böylece daha makule çekilmiş olacak. Normal takdir komisyonları yine görevini yapacak; çünkü, bu değişiklikleri yaparken, Emlak Vergisindeki mevcut sistemi kesinlikle değiştirmeden bu düzenlemeyi yaptık...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, buyurun.

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (Devamla) - ...ve böylece, hem vatandaşın mağduriyeti önlenmiş olacak hem de sistem daha basit hale gelecektir.

Değerli katkılarınızla kanunlaştığı takdirde, Emlak Vergisi beyannamesi diye bir uygulama geride kalmış olacaktır.

Ben, Sayın Başkan, size ve değerli arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi, söz sırası, Edirne Milletvekili Sayın Şadan Şimşek'te?.. Yok.

Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın?.. Yok.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım, orada bir yanlışlık olacak; üçüncü sırada ben vardım.

BAŞKAN - Demin uyuyor dediniz, şimdi de... Yani, kör müsün demek gibi bir şey bu.

Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman...

Aslan Polat Bey, zatıâlleriniz altıncı sıradasınız.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Hayır, ben üçüncü sıradaydım, bir yanlışlık var.

BAŞKAN - Allah Allah!..

Siz, bizi, hileyle suçluyorsunuz.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Hayır... Yanlışlık var...

BAŞKAN - Nasıl yanlışlık var efendim?! Ben, okuduğumu doğru okuyorsam, siz de bu iddiadaysanız, bize "hile yapıyorsunuz" diyorsunuz.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Geri aldım...

BAŞKAN - Hayır efendim!.. Öyle diyorsunuz demektir. Bunu kabullenmem mümkün değil.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Başkanımız hile yapmaz.

BAŞKAN - Yasin Hatiboğlu sizden evvel.

Çok çirkin şeyler bunlar; üzücü!..

Söz sırası, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman'da.

Buyurun.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı üzerinde şahsım adıma söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kanunlarda en çok dikkat edilmesi gereken şeylerden bir tanesi, kanunların, hazırlanırken, mutlak manada, kanun tekniğini dikkate alarak hazırlanmasıdır. Öncelikli olarak, kanunların hazırlanmasında dikkat edilmesi gereken husus budur; ama, görüyoruz ki, elimizdeki tasarıda, bir maddenin içerisinde, farklı farklı kanun maddeleri var, farklı farklı kanunların değişik maddeleri ele alınmış durumda. Mesela, 1 inci maddede iki ayrı kanun ele alınmış; 2 nci, 3 üncü maddelere bakıyorsunuz, beş altı farklı madde ele alınmış; yani, beş altı maddelik husus, tek madde üzerinde toplanmış. Bir kere, hazırlanış şekli, kanun tekniğine hiç de uygun değil.

Değerli arkadaşlar, Emlak Vergisinin en önemli problemi, hepimizin bildiği gibi, değerleme; bir başka ifadeyle, emlakin vergiye tabi tutulacak kıymetinin belirlenmesi olmuştur. Elimizdeki tasarıda üç temel değişiklik var: Birincisi, yaklaşık bir ay kadar önce çıkarmış olduğumuz Emlak Vergisiyle ilgili kanunun belirlemiş olduğu değerin kısmî bir düşüşüdür; birinci değişiklik bu. Ancak, şunu hepimiz bilmeliyiz ki, bu düşüş, Emlak Vergisinin uygun olduğu, uygun hale getirildiği anlamına, halkın ve Türkiye'nin şartlarına göre uygun hale getirildiği anlamına hiçbir zaman gelmez; çünkü, emlak vergi oranı, Türkiye'nin şartlarına göre ve Türkiye'nin ekonomik gidişatına göre yine oldukça yüksek, fakir fukarayı sıkıntıya sokacak mahiyettedir. Ekmek almakta sıkıntı çeken, mecburen ucuz ekmek kuyruğuna takılan vatandaşlarımız, Emlak Vergisini ödeyemeyeceklerdir. Bakınız, ne doğacak bunun neticesinde; göreceksiniz, vergi tahsilatında düşüş meydana gelecektir; çünkü, vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu bunu ödeme konusunda sıkıntıya düşecek, ödeyemeyecektir ve tahsilatta bir düşüş olacaktır. Böylece, belediye-vatandaş karşı karşıya gelecek, belediye-vatandaş ilişkilerinde bir gerginlik meydana gelecek ve belediyelerimiz sıkıntı yaşayacaktır. Bir diğer konu ise, bu yüksek vergiyi ödeyemeyen vatandaşlarımız, hacizle, icrayla, mahkemeyle de, yani, devletle de karşı karşıya gelecektir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, bir şeyi sormamız lazım bizim: Acaba, 57 nci hükümet vatandaşa ne kazandırdı ki, getirisini, gelirini ne kadar artırdı ki, vergilerini artırıyor?! Hepimizin bildiği gibi, iflaslar, icralar, işyeri kapatmaları, işten çıkarmalar, işçinin, çiftçinin, memurun şikâyetleri, hepimizin karşı karşıya kaldığı konum ve durumlardır. Bu çerçeve içerisinde, dikkat ettiğimiz zaman, vatandaşın gelirinde oldukça azalma var; vatandaşın imkânlarında büyük kısıtlamalar varken, biz vergi artışı yapıyoruz.

Siz, bu vergiyi artırıyorsunuz; evet, IMF'nin isteği böyle. IMF'nin isteği niye böyle; Türkiye'nin bu ekonomik programının dengeli yürümesi konusunda böyle bir talebi var; ama, acaba, başka yerlerden bu imkânı elde etmek mümkün değil miydi; kimden ve ne şartlar altında bu vergiyi alacağız; biraz insaf etmek lazım.

Değerli arkadaşlar, Emlak Vergisinin en önemli taraflarından bir tanesi, bildiğiniz gibi, hepimizin ödemesidir, herkesin ödemesidir; yani, fakir zengin demeden, herkesin, Emlak Vergisini ödemek mecburiyetinde kalmasıdır. Halk perişanken, vatandaşlar bu kadar sıkıntı içerisindeyken, geliri çok çok düşük olan vatandaşların, özellikle nüfusun büyük bir kesimi -yaklaşık olarak 18 000 000'luk bir nüfusu ilgilendiriyor- gelir darlığı çekerken, sıkıntı çekerken, açlık sınırındayken bu Emlak Vergisini ödeme imkânı yoktur.

Değerli arkadaşlar, bu kanunun bir diğer ikinci önemli yanı da emlak beyannamesinin kaldırılmış olmasıdır, tabiî ki bu kanunla. Bu, işin güzel tarafı; yani, emlak beyan değeri yok artık. Bundan sonra, onun yerine emlakın takdir değeri var. (DSP sıralarından "IMF böyle istedi" sesi) IMF'nin istemesi önemli değil; yani, iyi olanı IMF istese de iyidir, kötü olanı IMF istese de iyidir diyemeyiz ki; ama, Türkiye'nin şartlarında meseleyi ele aldığımız zaman, IMF'nin isteklerinin bu milletin lehine olmadığını siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bunun iyi bir yanı var dedik; çünkü, aynı semtte, aynı yerde, hatta aynı binada yaşayan insanlar emlak beyanı verirken çelişkili ve farklı değerleri ortaya koyuyorlardı. Bu, hiç değilse, bu çelişkiyi ortadan kaldıracak; ama, çelişkili değerleri ortadan kaldıralım derken, acaba, sistemi muhafaza etmek daha doğru olur muydu; çünkü, sistemi muhafaza etmenin en önemli sebeplerinden bir tanesi, belediyelerin bilgisayarlarında belli bir sistem, belli bir yazılım yüklü. Şu anda bu sistem tamamen alt üst olmuş durumda. Belediyeler yeni bir sistemle, yeni bir yazılımla emlak beyan değerlerini girmek mecburiyetindeler.

Değerli arkadaşlar, bir diğer önemli yanı bu kanunun şudur: Şahsî şikâyetler bitti artık, kişisel şikâyetler bitti. Bundan sonra ya tüzelkişilik olarak, muhtarlık gibi benzeri şahıslar şikâyette bulunabilecek ilgili mercilere ya da kurumlar, yani, ticaret odası ve benzeri.

Değerli arkadaşlarım, Emlak Vergisiyle ilgili üzerinde en fazla durulması gereken konu aslında şu idi: Bu emlak vergi değerleri Türkiye şartlarında oldukça yüksek, vatandaşımızın altından kalkabileceği bir miktar değil. Bu yüzden, çok sayıda vatandaşımızın Emlak Vergisini ödeyemeyeceğini şimdiden görmüş olalım.

Bu çerçeve içerisinde, eğer, maddelerle ilgili önergeler doldurulmamış olsaydı iktidar partisi milletvekilleri tarafından, birkaç madde üzerinde, en azından, önergeyle düzeltme imkânı vardı. Yeniden, önerge veren arkadaşlarımızdan bir ricamız var ki, bu önergelerden hiç değilse bir tanesini geri çekerek bu miktarın düşürülmesine katkı sağlamaları lazım.

Bu duygularla, bu temennilerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yalman, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşmeler tamamlandı; ancak, diğer üye arkadaşlarımın bir ricası var. Bu konuda, Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat, Ankara Milletvekili Sayın Oğuz Aygün ve Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven de söz istemişlerdi. İki kişiye söz verme imkânı olduğu için diğer arkadaşların ismini zabıtlara geçirdim. Arz ederim.

Bu arada, efendim, soru-cevap kısmına geçeceğim. Ondan sonra da oylama var biliyorsunuz. Sayın milletvekillerinin, idare amirlerinin bu konuda titizlik göstermelerini rica edeceğim.

Soru, sual yok mu efendim? Sormuyor musunuz bu sefer?

ASLAN POLAT (Erzurum) - Yok...

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Kanun açık...

BAŞKAN - Kanun açık da, oy yok...

Efendim, müsaade ederseniz burasını ben idare edeyim; herkes kendini idare etsin. Benim niye söylediğimi biraz sonra anlarsınız. Yoklama talebi var da onun için... Boşuna konuşmuyorum ben. Sual sorulmasın, geçilsin falan... Olmuyor bu işler.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Bakanı üzmek istemedik.

BAŞKAN - Efendim, anladım; ama, böyle üzüyorsunuz.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesini oylayacağım; ancak, bir yoklama talebi vardır.

Yoklama talep eden sayın milletvekillerinin Genel Kurul salonunda bulunduklarını tespit edeceğim.

Sayın Hüseyin Karagöz?.. Burada.

Sayın Ahmet Demircan?.. Burada.

Sayın Bahri Zengin?.. Burada.

Sayın Mustafa Geçer?.. Burada.

Sayın Ali Oğuz?.. Burada.

Sayın Rıza Ulucak?.. Burada.

Sayın Nezir Aydın?.. Burada.

Sayın Niyazi Yanmaz?.. Burada.

Sayın Lütfi Doğan?.. Burada.

Sayın Aslan Polat?.. Burada.

Sayın Sacit Günbey?.. Burada.

Sayın Osman Yumakoğulları?.. Burada.

Sayın Mehmet Bekâroğlu?.. Yok.

ALİ GÖREN (Adana) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Ali Gören Bey takabbül ettiler.

Sayın Ahmet Karavar?.. Burada.

Sayın Musa Demirci?.. Burada.

Sayın Lütfi Yalman?.. Burada.

Sayın Metin Kalkan?.. Burada.

Sayın Veysel Candan?.. Burada.

Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Sayın Ahmet Cemil Tunç?.. Burada.

20 arkadaşımız buradalar efendim.

Yoklama için 5 dakika vereyim, yeter mi efendim?

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - 10 dakika yapalım Sayın Başkan.

VEYSEL CANDAN (Konya) - 10 dakika yetmez(!) Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlanıldı)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Niye 10 dakika veriyorsunuz; cihazlarla 1 dakikada bitiyor; niye bunlara para ödendi?!

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, grupta, komisyonda olan arkadaşlarınız da geliyor mu?..

Şimdi, Sayın Veysel Candan haklı olarak itiraz etti niye 10 dakika diye. Keyfî yapmadım onu. Eğer, 10 dakikanın içinde çıkmazsa, sizi bir daha üzüp, aç kapa yapmayayım, saat 20.00'de toplanalım diye...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sağ olun Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sebebi bu. O kadar laçkalık yapmam.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, pusula gönderenlerin isimlerini okuyorum:

Erkan Kemaloğlu?.. Burada.

Ergün Bayrak?.. Burada.

Abdulsamet Turgut?.. Burada.

Sebahat Vardar?.. Burada.

Hüseyin Balak?.. Burada.

Ali Uzunırmak?.. Burada.

Masum Türker?.. Yok.

Necdet Tekin?.. Burada.

Nesrin Nas?.. Burada.

Mustafa Bayram?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. – 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/956, 2/878, 2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S. Sayısı : 825) (Devam)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı, malumunuz.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum efendim :

VERGİ USUL KANUNU, EMLAK VERGİSİ KANUNU VE HARÇLAR KANUNUNDA

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI

MADDE 1. - A) 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Mükerrer Madde 49. - a) Maliye ve Bayındırlık ve İskân Bakanlıkları 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29 uncu maddesi hükmü ile aynı Kanunun 31 inci maddesi uyarınca hazırlanan tüzük hükümlerine göre bina metrekare normal inşaat maliyet bedellerini, uygulanacağı yıldan dört ay önce müştereken tespit ve Resmî Gazete ile ilan eder.

Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği bu bedellere karşı Resmî Gazete ile ilanını izleyen 15 gün içinde Danıştay'da dava açabilir.

b) Takdir komisyonlarının arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin dört yılda bir yapacakları takdirler, tarh ve tahakkuk işleminin (Emlak Vergisi Kanununun 33 üncü maddesinin (8) numaralı fıkrasına göre yapılacak takdirler dahil) yapılacağı sürenin başlangıcından en az altı ay önce karara bağlanarak, arsalara ait olanlar takdirin ilgili bulunduğu il ve ilçe merkezlerindeki ticaret odalarına, ziraat odalarına ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile belediyelere, araziye ait olanlar il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odalarına ve belediyelere imza karşılığında verilir.

Büyükşehir Belediyesi bulunan illerde takdir komisyonu kararları, vali veya vekalet vereceği memurun başkanlığında, defterdar veya vekâlet vereceği memur, vali tarafından görevlendirilecek tapu sicil müdürü ile ticaret  odası, serbest muhasebeci  mali müşavirler odası ve esnaf ve sanatkarlar odaları birliğince görevlendirilecek birer üyeden oluşan merkez komisyonuna imza karşılığında verilir. Merkez Komisyonu kendilerine tebliğ edilen kararları 15 gün içinde inceler ve inceleme sonucu belirlenen değerleri ilgili takdir komisyonuna geri gönderir. Merkez Komisyonunca farklı değer belirlenmesi halinde bu değerler ilgili takdir komisyonlarınca yeniden takdir yapılmak suretiyle dikkate alınır.

Takdir komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları 15 gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler. Vergi mahkemelerince verilecek kararlar aleyhine 15 gün içinde Danıştaya başvurulabilir.

Kesinleşen asgari ölçüde arsa ve arazi birim değerleri, ilgili belediyelerde ve muhtarlıklarda uygun bir yere asılmak suretiyle tarh ve tahakkukun yapıldığı yılın başından Mayıs ayı sonuna kadar ilan edilir.

Bakanlar Kurulu bu fıkrada yer alan dört yıllık süreyi 8 yıla kadar artırmaya veya 2 yıla kadar indirmeye yetkilidir.

c) Yukarıdaki fıkralara göre, Danıştay ve vergi mahkemelerinde dava açılması halinde, davalının 15 gün içinde vereceği tek savunma ile dosya tekemmül etmiş sayılır. Danıştay ve vergi mahkemelerince bu davalar, dosyanın tekemmül ettiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde karara bağlanır.

d) (a) ve (b) fıkralarındaki bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri ile arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitlerine ilişkin süreleri gerektiği ölçüde kısaltmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir."

B) 213 sayılı Kanunun 268 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 268. - Vergi değeri, bina ve arazinin Emlak Vergisi Kanununun 29 uncu maddesine göre tespit edilen değeridir."

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, burada, konuşmaya başlamadan önce, bir şey söylemek istiyorum. İktidar partilerine mensup milletvekili arkadaşlar konuşurken "biz, muhalefetin görüşlerine önem veriyoruz, onların görüşlerini de alıyoruz" diyorlar; fakat, getirilen şu tasarıdaki bütün maddeler hayalî önergelerle        -üçer önergeyle- doldurulmuş bulunmaktadır. Yani, şurada, muhalefet ne söylerse söylesin, hiçbir şeyde değişiklik yapma şansı yoktur. Biraz sonra hep beraber göreceğiz; iktidar partisi milletvekilleri, okunan önergelerin tek bir tanesinde bile, çıkıp, burada savunma hakkını kullanmayacaklardır; çünkü, tamamen hayalî önergelerdir; tek gayeleri, muhalefetin, burada halkın yararına bir şey yapmasını önlemektir.

Şimdi, Sayın Bakan "burada birtakım avantajlar" getirdik diyor. Sayın Bakan, bu avantajları niye getirdiniz? Çok basit; çünkü, buradan, emlaklardan gelecek paralar, genel bütçeye değil, belediyelere ve özel idarelere gelecek. Belediyeler ile özel idareler de zaten sizin denetiminizde olmadığı için, hemen halkın yararına olan bir avantajı sağlıyorsunuz, yoksa, sizin, genel bütçeye gelen hangi vergiyi... Mesela, KDV oranlarını indirin, ATV'yi indirin, benzinde yüzde 73 vergi olmaz, bunu indirin diye muhalefet ne kadar itiraz etti, halk ne kadar itiraz ettiyse, bir tek gün bunları düşürme ihtiyacı hissetmediniz; çünkü, o zaman, sizin genel bütçenize gelecek o paraları faiz dışı diye, fazla diye toplayacaksınız, oradan IMF'ye götürüp faiz diye vereceksiniz. O noktalarda taviziniz yok; ama, yerel yönetimler olduğu için burada, halkın avantajı olan bu indirimi yaptınız.

Şimdi, burada, sizin bu tasarıda getirmiş olduğunuz en büyük avantaj, 18 000 000 civarındaki Emlak Vergisi mükellefinin beyanname verme yükümlülüğünü kaldırmaktır ve bu güzel bir şeydir; çünkü, Türkiye'de, zaten, 18 000 000 civarında Gelir Vergisi mükellefi yok. Emlak Vergisi verenler, zaten, vergi mükellefi olmadıkları için, muhasebecileri olmadığı için, büyük bölümü de tahsilli olmadığı için beyanname vermede önemli ölçüde zorlanıyorlardı ve veremiyorlardı, cezaya düşüyorlardı. İşte, bu tasarıda bu ceza oranının kaldırılacak olması, doğru bir uygulama.

Bu tasarının getirmiş olduğu... İtiraz nereden çıktı, bunu da söylemek istiyorum. Şimdi, bundan bir ay önce bir tasarı getirdiniz buraya. O tasarıda, o illerden, 16 büyük şehirden toplanan vergilerin yüzde 5'ini büyükşehir belediyelerine dağıtıyordunuz. Onu yüzde 4,1'e düşürmek, o büyükşehir belediyelerinin paylarını düşürmek için ve o parayı, yani, büyükşehir belediyelerine verdiğiniz parayı genel bütçeye alıp, faiz dışı fazla yapıp, IMF'ye vermeniz için bir kaynak lazımdı. Bunun için de, büyük şehirlerin hudutlarında olan emlakin vergilerini 2 kat artırdınız. Burada, bu Emlak Vergilerini 2 kat artırmanızdan dolayı ve bu sene de, 1998'de yapılan beyanların -2002'de- 4 yılı bitip yeniden beyanname verileceği için, burada önemli fiyat artışları meydana gelmişti, Emlak Vergilerinde büyük bir artış meydana gelmişti. Mesela, Ankara'nın bazı semtlerinde vergilerde 70 kat bir artış meydana gelmişti. Halkın bu itirazını düzeltmek için bu tasarı getirildi. Buradaki en önemli fark olarak -biraz önce bahsettiğim gibi- sizin, büyükşehir belediyelerinin payını azaltmak için büyük şehirlerdeki Emlak Vergilerini artırmanızın bu konuya önemli bir katkısı olduğunu da burada belirtmek istiyorum.

Şimdi, burada, Sayın Bakan bir şey daha söylüyor; diyor ki "biz, halkın yararına hareketler yapıyoruz." Peki, Sayın Bakanım, ben, size bir soru soracağım. Bütün bakanlar olur, Maliye Bakanı olması şart değil. Şimdi, özellik şu: Burada, 18 000 000 vergi mensubunun 2001 yılında verdiği bütün Emlak Vergisi, 195 trilyon lira civarında; fakat, yarın, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelecek bir kanun tasarısı var. Şimdi, buradaki bütün bakanlara da soruyorum; hepsinin imzası var. Konu şu: Sekiz petrol şirketine haksız olarak ödendiği belirlenen, kur farkından doğan fiyat farkı vardı. Bu kur farkı fiyat farkları, 1995, 1996 ve 1997'de ödenmişti ve bunların Türk Lirası cinsinden miktarı 8,7 trilyon lira, dolar cinsinden bedeli ise 97 852 000 dolardı; yani, bugünkü bedelle 137 trilyon liraydı.

Sayıştay Beşinci Dairesi, bu konuda fazla ödeme var, sekiz petrol şirketinden geri alınsın diye bir tahakkuk çıkarmıştı. Sayıştay Temyiz Kurulu da bunu kabul etmişti. Siz, sırf, o sekiz petrol şirketinden o 135 trilyon lirayı almamak için, bütçe kanununa haksız bir madde koymuştunuz. Bunu, o zamanki Anamuhalefet Partisi olan Fazilet Partisi Anayasa Mahkemesine götürmüştü, Anayasa Mahkemesi yürütmeyi durdurmuştu ve esas kararını bugünlerde verecekken, esas kararını vermeden önce, siz, o sekiz petrol şirketine 137 trilyon lirayı ödetmemek için, Plan ve Bütçe Komisyonuna yarın bir kanun tasarısı getiriyorsunuz ve bununla getirdiğiniz para, bugün, 18 milyon emlak vergisi mükellefinden 2001 yılında topladığınız verginin 195 trilyon olduğunu düşünürsek, hemen hemen onun yüzde 70'i tutarında bir meblağdır. Siz, orada, sekiz petrol şirketinden hemen 135 trilyon lirayı affediyorsunuz, önlüyorsunuz, hiçbir şey olmuyor; burada, geliyorsunuz, 18 000 000 vergi mensubuna, vergilerinizden yüzde 5, 10, 20 düşürdük diye, bunu bir itibar gibi söylemeye çalışıyorsunuz.

Evvela, bütün bakanlara söylüyorum. Siz, Sayıştay kararının reddettiği, Sayıştay Temyiz Kurulunun reddettiği, Anayasa Mahkemesinin haksız bulup durdurduğu bir kararda, yarın, çoğunluğunuza dayanarak o sekiz şirket için ne diye tasarı getirip de 135 trilyon liradan vazgeçiyorsunuz?!

Hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

İkinci söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün'de.

Sayın milletvekilleri, bir yere gitmeyin; çünkü, maddeyi oylayacağız; haberiniz olsun.

Buyurun Sayın Özgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, burada, yine, bir vergi kanunu tasarısını görüşüyoruz. Şunu üzülerek ifade etmem gerekiyor ki, bu hükümet, ne yazık ki, vergi sistemini yaz boz tahtasına çevirmiş bulunmaktadır. Düzenli ve uzun vadeli bir vergi sistemini buraya getirmek yerine, zaman zaman, ihtiyaç duydukça, parça parça birtakım vergi düzenlemelerini getirerek, kanunlaştırmaya çalıştı; ancak, her yaptıklarını da "bu sefer yanlış yaptık, bunu tekrar getiriyoruz, yeniden düzenleyeceğiz" diyerek, Meclisin huzuruna getirmek durumunda kaldılar. Bazı zaman kantarın topuzu kaçtı, bazı zaman verginin dozu kaçtı, bazı zaman da, artık, vergi sisteminin ipinin ucu iyice kaçmış oldu. Vatandaş, ne yazık ki, verginin içerisinde boğulma noktasına gelmiş bulunmaktadır. Daha önce yapılmış olan Emlak Vergisi düzenlemesinin arkasından söylenen söz "galiba, kantarın topuzunu kaçırdık, vatandaşın üzerine fazla gittik" olmuştur; ama, ben, buradan söylüyorum, bu kantarın topuzu, gelir, bir gün sizin başınıza iner. Eğer, her yaptığınız şeyin arkasından "yanlış yaptık" deyip buraya gelirseniz, o zaman, birileri de size der ki, kardeşim, yaptığınız şeyi baştan doğru yapın. Bugün, burada konuşulan husus budur.

Vatandaş vergi içerisinde boğulmaktadır. Ben saydım, şubat ayı içerisinde, 28 günün 24 gününde, vatandaş, vergi dairesine gidip, vergi ödemek durumunda kalmıştır. Vatandaşın başka hiçbir işi gücü yok, sürekli vergiyi takip edecek, vergi dairesine gidecek, her gün vergi ödeyecek. Hatta, vatandaşı bir tarafa bırakın, bu işleri takip eden muhasebecilerin de, artık, bu bürokrasinin altından kalkamayacağı, bürokrasinin altında ezildiği görülmektedir.

Değerli arkadaşlar, üstelik, toplanan bu vergilerin hesabını da hükümet vermiyor. Mesela, deprem vergisi ne oldu; ne kadar vergi toplandı, nereye ödendi? Eğitime katkı payı... Bunların hesabı verilmiyor. Akaryakıt Tüketim Vergisi... Dünya kadar vergi toplanıyor; ama, nereye gittiğinin hesabı, ne yazık ki, verilmiyor. Enflasyonun vergisi alınıyor; ama, enflasyon muhasebesinden kesinlikle bahsedilmiyor.

Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz Emlak Vergisi konusunda düşüncelerimi arz etmek istiyorum. Bu konuda Emlak Vergisi beyanının kaldırılmış olması, elbette ki, doğru bir husustur, yapılması gereken bir husustur, mükelleflerimiz açısından kolaylık olacaktır; ama, yapılan bu düzenlemeyle, ilçe belediyelerimize burada haksızlık yapılıyor. Bu kanun tasarısı içerisinde ilçe belediyelerimizi haksızlığa uğratmayacak şekilde bir düzenlemenin yapılması gerekirdi. Bu kanun düzenlemesinden önceki durumuyla ilçe belediyesinin payı yüzde 68 nispetindeydi; ama, şimdi, yüzde 34'e kadar bu düşecektir. Halbuki, Emlak Vergisini toplama, bununla ilgili personel, bununla ilgili diğer kırtasiye, harcamalar, ilçe belediyeleri tarafından yapılacaktır. Bunun düzeltilerek kanunun buradan çıkması gerekir diye düşünüyorum.

Öbür taraftan, merkezî takdir komisyonunun oluşturulması, büyük şehirlerde uygun olmuştur, olumlu olmuştur; ama, bunun diğer illerde de yapılmış olması gerekir. Takdir komisyonları içerisine, özellikle, bu beyannameleri geçmişte veren, düzenleyen meslek mensuplarının, Türkiye serbest muhasebeci malî müşavirler odalarının -merkez komisyona- alınmış olması da fevkalade iyi olmuştur.

BAŞKAN- Efendim, toparlar mısınız.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan.

Ancak, diğer illerde de bunun yapılmış olması gerekirdi diyorum. Fırsat vardır, verilecek önergelerle bu yapılabilir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Efendim, teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası Doğru Yol Partisi Grubunda.

Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Efendim, bunun oylamasını da yapabiliriz; vaktimiz ona göre...

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada, Emlak Vergisinin yeniden düzenlenmesine ilişkin bir yasa tasarısı görüşüyoruz.

Bunun 1 inci maddesi, kapsam maddesi, özellikle, emlak vergilerinde verilmesi gereken beyannamelerin kaldırılmasına ilişkin bir düzenlemeyi kapsamakta. Bu açıdan, özellikle, mükellefler açısından bir kolaylık olması bakımından çok önemli bir düzenlemedir, doğru bir düzenlemedir; ancak, bu kapsam içerisinde bütün olarak yasayı değerlendirdiğimizde, gerçekten, çok önemli eksiklikleri ve aksaklıkları olduğunu da görmekteyiz.

Şimdi, Emlak Vergisi diye nitelendirdiğimiz ve gerçekten, topladığımız verginin de çok büyük ölçüde olmadığı bu vergi türü, bir türlü servet vergisi ki, bu servetten kazandığınız kazançların zaten vergisini veriyorsunuz, bir de, ayrıca, bu servetin vergisini vermek durumunda kalıyorsunuz. Bunlar, zaten, küçük beldelerde falan, belediyelerin kolay kolay toplayabildiği vergi türleri değil, alamıyorlar; ama, büyük kentlerde önemli kazançlar oluşturan bir vergi türü olarak gündemimizde bulunmaktadır.

Nereden çıktı bu yeniden düzenleme? Sayın Başbakanın tabiriyle, ölçü kaçtığı için, yeniden, özellikle, Maliye Bakanlığı müdahale etmek zorunda ve bu yasal düzenlemeyi yapmak zorunda kaldı. Onun için, acaba, burada doğru kıstaslar getirildi mi? Esas olarak, itiraz noktası, bu yeniden değerlendirme konularına gelmekteydi. Belediyelerin oluşturduğu komisyonların yaptıkları değerlendirmelerin, hem bir kent içinde çok ciddî farklılıklara neden olduğunu hem de çok yüksek değerlerde yeniden değerlendirme yapıldığını görmekteyiz ve şimdi, bunu yeniden düzenlemekteyiz.

Değerli arkadaşlar, büyük kentlere baktığımızda... Örneğin, bir Sabancı Center'ı ele alalım. Kim bunun fiyatını belirleyecek; bizim burada oluşturacağımız, işte, içinde bir muhtarın olduğu, bir tapu sicil memurunun olduğu, ticaret odasından bir kişinin olduğu, belediyeden de iki kişinin olduğu bir komisyon bu binanın değerini tespit edecek. Bu, çok akla yatkın bir uygulama olmaz diye düşünüyorum; çünkü, artık, bu tür binaların, bu tür teknolojik yapıların değerlendirilmesini, çok farklı kriterler koyabilen ve bu konuda da gerçekten bilgi sahibi olan, ihtisas sahibi olan bir kurumun yapması lazım. Birincisi, bu değerlendirmenin ne kadar doğru olup olmayacağını görmek durumundayız.

İkincisi -ki, bundan daha önemlisi- bu komisyon gelecek, benim binamı değerlendirecek ve bu değerlendirmeye ben itiraz edemeyeceğim, benim adıma muhtar itiraz edecek. Böyle bir anlayış olur mu?! Yani, benim malıma gerçek değerinin çok üstünde veya altında bir değer biçildiğinde, ben "benim malıma böyle bir değer biçildi, benim malım gerçekten bu değerin çok üstünde" veya "altında" diye itiraz edebilmeliyim; ama, böyle bir hakkım yok. Muhtar da benim adıma böyle bir itirazı yapmadıysa, az önce söylediğim komisyonun tespiti geçerli olacak. Böyle bir anlayış olur mu allahaşkına?! Böyle bir anlayış... Bence, bunu düzenlemek, yeniden, benim itiraz hakkımın olduğu yeni bir yapılandırmayı getirmek durumundayız. Yani, benim adıma ya ticaret odası veya muhtar itiraz etme hakkına sahip olmamalı, ben o değerlendirmeye itiraz edebilmeliyim.

BAŞKAN - Lütfen, toparlayın.

MEHMET DÖNEN (Devamla) - Toparlıyorum.

Bu ve bunun gibi daha birçok eksik noktalar var. Bunlar da düzeltilirse, bence, çok daha olgunlaştırılmış olur, ülkemize ve milletimize daha yararlı bir yasa çıkarmış oluruz diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; geliş sıralarına göre okutup, aykırılıklarına göre de işleme tabi tutacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesiyle değiştirilmek istenen mükerrer 49 uncu maddesinin (a) bendinin ikinci fıkrasında yer alan 15 günlük sürenin 20 gün olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                        Sefer Ekşi

                                            Kocaeli

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesiyle değiştirilmek istenen mükerrer 49 uncu maddesinin (c) bendinde yer alan bir aylık sürenin 45 gün olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                        Sefer Ekşi

                                            Kocaeli

BAŞKAN - Son önergeyi okutup, işleme tabi tutacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesiyle değiştirilmek istenen mükerrer 49 uncu maddesinin (a) bendinde yer alan 4 aylık sürenin 6 ay olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

                                        Sefer Ekşi

                                            Kocaeli

BAŞKAN - Komisyon?..

SEFER EKŞİ (Kocaeli) - Önergelerimi geri çekiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Geri çekiyorlar; peki efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum efendim.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum efendim...

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Duydum efendim... İstirham ederim...

Efendim, maddeyi oylarınıza sunarken, karar yetersayısı istenilmişti; ben de, oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Yalnız, oylamanın bitimine kadar sürenin uzatılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 5 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Karar yetersayısı vardır; 1 inci madde kabul edilmiştir.

Saat 20.00'ye kadar birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 19.04

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Mehmet AY (Gaziantep)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 70 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

825 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. – 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/956, 2/878, 2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S. Sayısı : 825) (Devam)

BAŞKAN -  Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının 2 nci maddesini okutacağım; ama, 5 sayfadır; biz şimdi rekor kırıyoruz.

Kâtip Üyenin oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, bir madde mi 5 sayfa?

BAŞKAN - Evet efendim.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE  2. - A) 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bina vergisi mükellefiyeti;

a) 33 üncü maddenin (1) ila (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması halinde bu değişikliklerin vuku bulduğu, aynı maddenin (8) numaralı fıkrasında yazılı halde ise bu duruma bağlı olarak takdir işleminin yapıldığı tarihi,

b) Dört yılda bir yapılan takdir işlemlerinde takdir işleminin  yapıldığı tarihi,

c) Muafiyetin sukut ettiği tarihi,

takip eden bütçe yılından itibaren başlar. "

B) 1319 sayılı Kanunun 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 11. - Bina vergisi, ilgili belediye tarafından;

a)  Dört yılda bir defa olmak üzere takdir işlemlerinin yapıldığı yılı takip eden bütçe yılının  Ocak ve Şubat aylarında,

b) 33 üncü maddenin (1) ila (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerle bildirim verilmesi icabeden hallerde, vergi değerini tadil eden  sebeplerin meydana geldiği bütçe yılını takip eden yılın Ocak ayı içinde, vergi değerini tadil eden sebep yılın son üç ayı içinde vuku bulmuş ve bildirim, vergi değerini tadil eden sebebin meydana geldiği bütçe yılını takip eden yılda verilmiş ise bildirimin verildiği tarihte,

c) 33 üncü maddenin (8)  numaralı fıkrasında yazılı hallerde, takdir işlemlerinin yapıldığı bütçe yılını takip eden yılın Ocak ve Şubat aylarında,

29 uncu maddeye göre hesaplanan vergi değeri esas alınarak yıllık olarak tarh olunur. Bildirim posta ile gönderilmiş ise vergi, bildirim verme süresinin son gününü takip eden yedi gün içinde tarh olunur. Bu suretle tarh olunan vergiler, tarh edilen tarihte tahakkuk etmiş sayılır ve mükellefe bir yazı ile bildirilir.

Yapılan tarh ve tahakkuku takip eden yıllarda, 29 uncu maddeye göre tespit edilen vergi değeri üzerinden hesaplanan bina vergisi, her bütçe yılının başından itibaren o yıl için tahakkuk etmiş sayılır.

Bir il veya ilçe hududu içerisinde birden fazla belediye olması halinde, belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan binaya ait bina vergisini tarha yetkili olacak belediye, ilgili valiler tarafından belirlenir."

C) 1319 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Arazi vergisi mükellefiyeti;

a) 33 üncü maddenin (1) ila (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması halinde bu değişikliklerin vuku bulduğu tarihi, aynı maddenin (8) numaralı fıkrasında yazılı halde ise bu duruma bağlı olarak takdir işleminin yapıldığı tarihi,

b) Dört yılda bir yapılan takdir işlemlerinde takdir işleminin yapıldığı tarihi,

c) Muafiyetin sukut ettiği tarihi,

Takip eden bütçe yılından itibaren başlar."

D) 1319 sayılı Kanunun 21 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 21. - Arazi vergisi, ilgili belediye tarafından;

a)  Dört yılda bir defa olmak üzere takdir işlemlerinin yapıldığı yılı takip eden yılın Ocak ve Şubat aylarında,

b) 33 üncü maddenin (1) ila (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerle bildirim verilmesi icabeden hallerde, vergi değerini tadil eden  sebeplerin meydana geldiği bütçe yılını takip eden yılın Ocak ayı içinde, vergi değerini tadil eden sebep bütçe yılının son üç ayı içinde vuku bulmuş ve bildirim, vergi değerini tadil eden sebebin meydana geldiği bütçe yılını takip eden yılda verilmiş ise bildirimin verildiği tarihte,

c) 33 üncü maddenin (8) numaralı fıkrasında yazılı hallerde, takdir işlemlerinin yapıldığı bütçe yılını takip eden yılın Ocak ve Şubat aylarında,

29 uncu maddeye göre hesaplanan vergi değeri esas alınarak yıllık olarak tarh olunur. Bildirim posta ile gönderilmiş ise vergi, bildirim verme süresinin son gününü takip eden yedi gün içinde tarh olunur.  Bu suretle tarh olunan vergiler, tarh edilen tarihte tahakkuk etmiş sayılır ve mükellefe bir yazı ile bildirilir.

Yapılan tarh ve tahakkuku takip eden yıllarda, 29 uncu maddeye göre tespit edilen vergi değeri üzerinden hesaplanan arazi vergisi, her bütçe  yılının başından itibaren o yıl için tahakkuk etmiş sayılır.

Bir il veya ilçe sınırları içerisinde birden fazla belediye olması halinde, belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan araziye ait arazi vergisini tarha yetkili olacak belediye, ilgili valiler tarafından belirlenir."

E) 1319 sayılı Kanunun 23 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bildirim verme ve süresi:     

Madde 23. - Bu Kanunun 33 üncü maddesinde (8 numaralı fıkra hariç) yazılı vergi değerini tadil eden nedenlerin bulunması halinde (geçici ve daimi muafiyetten faydalanılması hali dahil) emlak vergisi bildirimi verilmesi zorunludur. Devlete ait arazi için bildirim verilmez.

Bildirimler;

a) Yeni inşa edilen binalar için, inşaatın sona erdiği veya inşaatın sona ermesinden evvel kısmen kullanılmaya başlanmış ise her kısmın kullanılmasına başlandığı bütçe yılı içerisinde,

b) Bu Kanunun 33 üncü maddesinde (8 numaralı fıkra hariç) yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması halinde, değişikliğin vuku bulduğu bütçe yılı  içerisinde

emlakın bulunduğu yerdeki ilgili belediyeye verilir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı haller bütçe yılının son üç ayı içinde vuku bulduğu takdirde bildirim, olayın vuku bulduğu tarihten itibaren üç ay içinde verilir. İştirak halinde mülkiyette mükellefler müşterek imzalı bir bildirim verebilecekleri gibi, münferiden de bildirim verebilirler. Müşterek mülkiyet halinde ise bildirim münferiden verilir.

İştirak halinde mülkiyette, münferiden bildirim verildiği takdirde, gayrimenkule ait vergi  değeri üzerinden hissedarların adedine göre ayrı ayrı tarh ve tahakkuk yapılır.

Bildirimlerin şekli ve kapsamı Maliye Bakanlığınca belirlenir.

F) 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 29. - Vergi değeri;

a) Arsa ve araziler için, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin hükümlerine göre takdir komisyonlarınca arsalar için her mahalle ve arsa sayılacak parsellenmemiş arazide her köy için cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeler (turistik bölgelerdeki cadde, sokak veya değer bakımından farklı olanlar ilgili valilerce tespit edilecek pafta, ada veya parseller), arazide her  il veya ilçe için  arazinin cinsi (kıraç, taban, sulak) itibarıyla takdir olunan birim değerlere göre,

b) Binalar için, Maliye ve Bayındırlık ve İskan bakanlıklarınca müştereken tespit ve ilan edilecek bina metrekare  normal inşaat  maliyetleri ile (a) bendinde belirtilen esaslara göre bulunacak arsa veya arsa payı değeri esas alınarak 31 inci madde uyarınca hazırlanmış bulunan tüzük hükümlerinden  yararlanılmak suretiyle,

Hesaplanan bedeldir.

Vergi değeri, mükellefiyetin başlangıç yılını takip eden yıldan itibaren her yıl, bir önceki yıl vergi değerinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca aynı yıl için tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması suretiyle bulunur.

33 üncü maddeye (8 numaralı fıkra hariç) göre mükellefiyet tesisi gereken hallerde vergi değerinin hesaplanmasında, 213 sayılı Vergi Usul  Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b) fıkrasına göre belirlenen arsa ve arazi birim değerleri, takdir işleminin yapıldığı yılı takip eden ikinci yıldan başlamak suretiyle her yıl, bir önceki yıl birim değerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca aynı yıl için tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması suretiyle dikkate alınır.

Vergi değerinin hesabında on milyon liraya kadar olan kesirler dikkate alınmaz.

Bakanlar Kurulu, bu maddede belirtilen artış oranını sıfıra kadar indirmeye veya yeniden değerleme oranına kadar artırmaya yetkilidir. Bakanlar Kurulu bu yetkisini, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 95 inci maddesi uyarınca belirlenen belediye grupları itibarıyla farklı oranlar tespit etmek suretiyle de kullanabilir."

G) 1319 sayılı Kanunun 32 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bildirim verilmemesi halinde yapılacak işlemler:

Madde 32. - Bildirimin süresinde verilmemesi halinde, vergi idarece tarh edilir. İdarece tarhiyatta her yıla ilişkin vergi değeri, 29 uncu madde hükmü dikkate alınarak hesaplanır."

BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, bir hususu arz etmek istiyorum: Biz, her fırsatta, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, geçmişine yaraşır ve geleceğe ışık tutacak kodifikasyonda bulunmasını, kanun yapmasını hep söyleyegeldik. Bu, 21 inci Dönem Parlamentosunun değerlendirilmesinde çok önemli bir ölçüdür.

Ben, bir usul tartışması açmayı arzu ediyordum; ama, Başkanlığı zora sokmamak için oraya gitmeyeceğim; yerimden, zabıtlara geçsin, gelecek, ibretle bizi izlesin diye arz etmek istiyorum.

Şimdi, bakınız, bir madde; zatıâliniz ifade buyurdunuz, 5 sayfalık bir madde... Sayfasını geçelim hadi; bir maddeyle, bir kanunla, üç ayrı kanunda tadilat yapıyorsunuz: 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu; aynı maddede, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu; aynı maddede, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu. Bu nasıl olur, bu hangi akla sığar, hangi kanun anlayışıdır bu?! Bunu geçelim...

Sayın Başkanım, bakınız, aynı maddede 32 nci madde, 9 uncu madde, 33 üncü madde, 11 inci madde, 29 uncu madde, 19 uncu madde, 21 inci madde, 23 üncü madde, Vergi Usul Kanununun 49 uncu maddesi, Belediye Gelirleri Kanununun 95 inci maddesi değiştirilmek isteniyor. Bu, kanun yapımına uygun değildir. Yapmayın, doğru değildir; ne olursunuz!.. Üç gün çalışalım, beş gün çalışalım; ama, kanun yaptığımız, kanun olsun.

Arz ediyorum efendim, zabıtlara geçsin bari; çünkü, söyledik kerrat ile merrat ile, olmadı takririmiz kâfi bize.

BAŞKAN - Bendeniz de, itirazla karşılaşacağım, hatta, bir usul tartışması açılacağı zehabına kapılarak bir hazırlık yaptım. Müsaade ederseniz, ben de arzı cevabımı takdim edeyim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Lütfedersiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüştüğümüz kanun tasarısıyla, çerçeve madde başlıkları altında birden fazla madde değişikliği yapılmak suretiyle, kanun yazılış tekniğine ve dolayısıyla madde madde görüşülme usulüne uygun düşmeyen düzenlemeler yapıldığı görülmektedir.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hey ceddine rahmet...

BAŞKAN - Sağ olun efendim.

Tasarının, kanun yazılış tekniğine uygun olmadığına ilişkin itirazlar Plan ve Bütçe Komisyonunda da yapılmış ve bu konu tartışılmıştır. Komisyonlar, kendilerine havale edilen tasarı ve tekliflerini, kanun yazılış tekniği de dahil bütün yönleriyle inceleyerek gerekli düzenlemeleri yaparlar, malumlarınız; ancak, görüştüğümüz tasarı da bu çerçevede komisyonda değerlendirilmiş ve bir metin hazırlanmıştır. Başkanlığın, kendiliğinden, bir çerçeve maddeyi, içerdiği madde değişikliklerinin sayısına göre ayrı ayrı görüşmeye açması ve oylaması mümkün görülmemektedir, her ne kadar zatıâlileriniz haklı olsanız dahi.

Ben, Başkanlığımızın, şu andaki Başkanlık Divanının anlayışını -hatta, bendeniz şu anda Meclis Başkanına vekâlet ediyorum- arz etmek istedim; ama, usul tartışması da isterseniz, ona da açığım.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, usul tartışmasında da söylenecek farklı bir şey yok; ama, ben korkuyorum ki, geçenlerde bir usul tartışması açıldı ve Sayın Başkandan oylamamasını, kendi takdir yetkisini kullanmasını istirham ettim; dinlemediler, oyladılar ve Meclis kararı haline getirdiler.

BAŞKAN - Bendeniz de öyle bir hata yapmamak için ve vaki olacak itirazlara peşinen -kalben de size- iştirak ettiğim için hazırlık yaptım. Takdir ederseniz, zabıtlara geçmiş olsun.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bizim için yeterli efendim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Başkanım, İçtüzük değişikliklerinin bundan sonraki görüşmelerinde bu konu ele alınabilir. Bunu daha fazla tartışmaya gerek yok.

BAŞKAN - Bendeniz de aynı kanaatteyim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkanım, biraz önce bahsi geçen oylamayla ilgili olarak benim talebim olmuştu; fakat, arkadaşlarımızla yapmış olduğumuz görüşmede de, bir prensip kararına varılsın, mutlaka, önce Meclis Başkanlığı, Başkanlık Divanı bu konuyu kendi içinde müzakere etsin, buna bağlı olarak tartışmalı ve bundan sonrasına esas olmayacak şekliyle bu konuyu görüşelim denildi.

Şimdi, şu anda, yine ifade ettiğiniz gibi, bizlerin de hislerine tercüman olduğunuz bu görüşlere katılmamak mümkün değil.

BAŞKAN - Estağfurullah.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Ancak, bir husus var ki bunu, âdeta yol haline getirmek gibi, hükümetin bir yanlışlığı devam ediyor; bunu, mutlaka durdurmak lazım; değilse, bütün kanunları üç madde halinde getirsinler. Birinci madde, maddelerin görüşülmesi; ikinci madde, yürütme ve üçüncüsü de, yürütecek kurul olarak orta yere koysunlar; ama, bu, çözüm değil Sayın Başkan. Siz söylüyorsunuz, biz söylüyoruz; işler de yürüyüp gidiyor. Nerede duracak bu?!. Bu kadar yanlışlık olmaz.

BAŞKAN - Efendim, doğru söylüyorsunuz; ancak, ben, Sayın Hatiboğlu gibi düşünüyorum. Bunu, tekrar bir Meclis kararı olarak getirmenin yanlışlığını ifade etmek isterim. Artı, Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Sayın Emrehan Halıcı da, bunun, önümüzdeki tüzük değişikliğinde behemehal halledilmesi gerektiğine inandığını ifade ettiler ve zabıtlara da böyle geçti zannedersem; stenograflar duymuştur Sayın Halıcı'nın söylediğini.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, bir şansımız daha var zannediyorum; sayın hükümet, bunu geri alabilir düzenlemek üzere, komisyon geri alabilir. Bu, bir şanstır, bu bir fırsattır. Komisyon alır, düzenler, getirir; biz de, oturur, görüşür, bitiririz efendim.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Hatiboğlu...

BAŞKAN - Efendim, şimdi, Sayın Halıcı'nın makul teklifini ben bir yol olarak gördüm. Müsaade ederseniz, hükümet almayacağına göre, münakaşa yapmanın da lüzumu yok.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Alamayacak efendim!

BAŞKAN - Efendim, 2 nci madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, Cevat Ayhan Bey, Aslan Polat'ın yerine konuşacak izin verirseniz.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) -  Kendisi yok.

BAŞKAN - Efendim, Aslan Polat Bey burada, Mecliste olmaz olur mu; her zaman burada.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Mecliste yok!

BAŞKAN - Hayır, hayır... Burada, burada. O, maça gitmez.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Nerede ama?!

BAŞKAN - Efendim, söz hakkını Sayın Cevat Ayhan'a vermek üzere dışarı çıktılar; ben gördüm.

Buyurun Sayın Cevat Ayhan.

SP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; aslında, 7 maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Biraz önce, Yasin Bey ifade ettiler, Muhterem Başkan da katıldılar; aslında, burada yapılması gereken husus -daha önce de yapıldı bu Mecliste; Genel Kurulda, burada müzakere halinde değiştirilir- hükümet der ki, tamam, biz bunu ayrı ayrı müzakere edelim; komisyon, burada, katılırız biz gerekirse... Bunun 7 madde halinde ayrı ayrı görüşülmesi lazım. Tabiî, 7 maddeyi, şimdi, 5 dakikada, 1 madde olarak görüşeceğiz. Hatadan dönmek fazilettir. Dileriz, bu, bu müzakere safhasında da burada düzeltilir.

Maddeyle, tabiî, bu değiştirilen 7 maddeyle, mükellefiyet, müracaatlar, itirazlar -arazi ve binada- tarif edilmektedir. Hükümetin, bunda niye bu kadar acele ettiğini de anlamak mümkün değil. Evet, beyan dönemi geçti; ama, hükümet bunu uzatabilir; yani, bu tasarı, daha salim bir şekilde, düzgün bir şekilde burada müzakere edilirdi. Nihayet süreyi uzatır ve önümüzdeki günlerde bunu hallederdi veya burada da halledebilir; ama, değerli arkadaşlar, hükümetin, sabaha kadar müzakere şartıyla gündeme getirdiği bu ve benzeri kanunlardan daha mühim meseleleri var. Bakın, hükümete meddahlık yapan bazı basın çevrelerine rağmen ve her şey iyi gidiyor diye pembe yayın yapan birtakım medya çevrelerine rağmen, ekonomi iyi gitmiyor...

SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - İyi gidiyor.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Hükümet, Türkiye'yi idare edemiyor. Bakın, önümüzde, ocak, şubat aylarına ait dışticaret rakamları var. TİM'den, Türkiye İhracatçılar Meclisinden siz de alın; ocak ayında artış hızı düşen ihracat, şubat ayında negatife geçti; evet, şubat ayında negatife geçti, küçüldü, yüzde 6,9 küçüldü; geçen yıl şubat ayına göre yüzde 6,9 küçülme var; ocak ayında yüzde 4,6 artış vardı, şimdi negatife geçti. Biz, bunu, tabiî, geçtiğimiz günlerde, komisyonda, muhtelif zeminlerde ifade ettik. Tekrar ekonomi ters aşağı döndü; bir canlanma yok, bir gelişme yok. Bunun tabiî neticesi, ihracat gerilerse, Türkiye'deki reel sektör daha da fazla çöker.

Bir yıldır, İstanbul yaklaşımı, Londra yaklaşımı, Anadolu yaklaşımı diye, hükümetin ortaya getirdiği hiçbir şey yok, sadece, batan bankalara 20 milyar dolar verdi. Bunların hiçbiri de geri dönmeyecek. Bunu, hükümet de ifade ediyor; hiçbiri geri dönmeyecek, hepsi battı. Şimdi, batmayanlara da 5 ilâ 10 milyar dolar daha vereceksiniz; bunlar da geri dönmeyecek. Bunlardan, bu bankalar, üretim sektörüne kredi verecekler, tarıma kredi verecekler, esnafa kredi verecekler, iş hayatına kredi verecekler, üretim artacak, ihracat artacak derseniz, mümkün değil. Bu bankalardan reel sektöre, üretim sektörüne de bir damla destek gelmeyecek. Onlar kendi batık iştiraklerini kurtarıp, bilançolarını düzeltmeye çalışacak; yani, hükümetin, acele, bu işleri buraya getirip, bunlarla ilgili tedbirleri getirmesi lazım.

Şimdi, bugün yarın görüşülebilirse, birtakım sigorta primlerinde indirimle ilgili bir şey getireceksiniz; ama, böyle bölük pörçük, küçük küçük getireceğiniz tedbirlerle bu işi düzene sokamazsınız. Onun için, bu işi köklü olarak ele alıp, batan Türkiye'yi nasıl yüzdüreceksiniz, nasıl ayağa kaldıracaksınız, nasıl bir umuda ve harekete geçireceksiniz; bunun üzerinde hükümetin durması lazım. Türkiye'de bugün herkes umudunu kaybetmiş vaziyette; emeklisi de, memuru da, öğrencisi de, genci de, yaşlısı da, herkes, Türkiye'nin geleceğinden umudunu kaybetmiş. Bunun da sorumlusu, bugünkü hükümettir. Uyum halinde, Türkiye'yi batırıyorsunuz. Emlak Vergisindeki bu düzenlemeyle neyi düzelteceksiniz allahaşkına; onu size soruyorum. Yani, milletvekili olarak, halkın yüzüne bakarken utanıyoruz. Evet, biz, muhalefet milletvekiliyiz. Biz bunları söylüyoruz; ama, vatandaşın tamamını siyasetin tamamından soğuttunuz. Millete verdiğiniz sözlerin hepsini burada yuttunuz. Hiçbirini önünüze alıp da, millete verdiğiniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum; çünkü, 5,5 dakika sürdü...

CEVAT AYHAN (Devamla) - Tamamlıyorum efendim... Hemen bitiriyorum...

Onun için, kararlarınızı tekrar gözden geçirin. Milleti, sabahlara kadar, bu tip kanunlarla oyalamayın. Milletin meselelerine sahip olun. Millete verdiğiniz sözü yerine getirin; yoksa, siyaset kurumunu da kendinizle sizinle beraber yıkıyorsunuz.

Hepinizi hürmetle selamlarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Madde üzerinde konuşmaya geçmeden önce bir konuya açıklık getirmek isterim. İnanıyorum ki, hepiniz, bu Parlamentonun mensupları olarak, dünya parlamento tarihini inceleme imkânına sahip olmuşsunuzdur. Dünya parlamento tarihi incelendiğinde temel olarak şu görülür: Parlamento, halkın hükümdara karşı, özellikle devletin bütçesi nedeniyle toplanacak olan vergilerin kontrol altına alınması ve harcamaların nereye nasıl yapıldığının kontrol altına alınmasından dolayı oluşmuş bir müessesedir.

Şu anda bir vergi yasası görüşüyoruz. Vergi yasaları, Parlamentonun temel yasama görevlerindendir ve en mühimidir; çünkü, getirilmiş olan vergi yasalarıyla halka ne kadar yük tahmil edeceğimizi burada karara bağlıyoruz. Dolayısıyla, muhalefetiyle iktidarıyla gelmiş olan yasaları çok iyi incelemek ve anlamak durumundayız. Bu, birinci görevimizdir. Bunu yapmadığımız takdirde, Parlamento, ancak isim olarak vardır; ama, içerik olarak yoktur.

Biraz evvel, Sayın Başkan, bu maddenin 5 sayfa olduğunu söyledi ve bu nedenle, kâtip üyenin, bu maddeyi oturarak okuması konusunda tasviplerinizi aldı. Soruyorum size, biraz evvel okunmuş olan bu 5 sayfalık maddeyi burada bulunan ve bu konuda uzman olan arkadaşlardan hangisi tam olarak anlamıştır? Ben, Plan ve Bütçe Komisyonunun bir üyesi olarak, bir ihtisas komisyonunun üyesi olarak ve ilkönce orada görüşülmüş olan bu yasa tasarısını, inanın ki, anlamakta zorluk çekiyorum ve hakikaten de anlayamadım; çünkü, birbiriyle alakasız 7 maddenin, tek bir madde içerisinde, atıflarda bulunularak buraya konulmuş olması nedeniyle anlamamam, benim anlama özürlü olduğumdan dolayı değil, Meclise karşı hile uygulamak durumunda olan bu yasayı buraya sevk edenlerin kusurundan dolayıdır. Kanuna karşı hile nasıl tasvip edilemezse, halkın bu Yüce Parlamentosuna karşı da hileyi kabul edebilmek mümkün değildir.

Belki, kanun tekniği itibariyle, bunu, çok kısa bir sürede geçirme imkânına sahipsiniz ve geçecek de, ondan eminim; ancak, inanıyorum ki, sizlerin, iktidar partilerinin ve muhalefet partilerinin birey olarak buna katkı sağlamamış olması nedeniyle, bir süre sonra, bu yasa tekrar önümüze gelecek; bugüne kadar geldiği gibi. O zaman, artık, bu hileye karşı "dur" demenin zamanı gelmiştir; bunu yapmadığımız takdirde, Parlamentonun itibarı ve bir yerde, milletvekilleri olarak bizim itibarımız, giderek, dibe vurmaya başlamıştır ve devam edecektir.

İnanın ki, bugün, Türkiye'de büyük ekonomik sıkıntılar vardır; ancak, bu halk, halen sabrediyor, sıkıntılara dayanabiliyor. Tahammül edemediği bir şey var, milletvekilleri olarak, eğer, onları burada temsil edemiyorsak, eğer, buraya gelmiş olan yasaları irdeleyemiyorsak ve ona katkı sağlayamıyorsak, işte, itibar kaybettiren şey budur; yoksa, iktisadî durum değildir; çünkü, Türkiye, hakikaten, belki, bugünkünden çok daha kötü durumlardan geçmiştir ve sabırla geçmiştir bunu; bir İstiklal Harbini vermiştir, yokluk içerisinde vermiştir; ancak, 550 kişiyi seçerek buraya göndermiş ise, en azından, ona tahmil edilecek yüklerin ne olduğunu irdelememizi bizden isteme hakkına da sahiptir kanısındayım.

Değerli arkadaşlarım, madde üzerinde konuşmayacağım; çünkü, anlamadım, anlamam da mümkün değil. Tasarıyı hiç anlayamadım; çünkü, yalnız bir vergi kanunu değil, 3-4 tane vergi kanunu; Belediye Kanunundan tutun, Vergi Usul Yasasına kadar ve Emlak Vergisine kadar her türlü yasayı, her türlü maddeyi buraya sokuşturmuşlar. Bu, ilk de değil; ümit ederim ki, son olur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim teşekkür ediyorum.

Şimdi, sıra, Doğru Yol Partisinde.

Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül; buyurun efendim.

Sayın Gül, bizim yüzümüzü biraz güldürsün bari.

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Önemli olan, milletin yüzünün gülmesi Sayın Başkanım.

BAŞKAN - İşte... Yani, sayenizde belki diye düşündüm.

Buyurun.

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesi hakkında, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüden konuşurken, hemen hemen her konuşmamda altını özenle çizdiğim bir konu var: Bu hükümet, sağlıklı bir altyapı oluşturmadan, tasarıları, apar topar Meclise getiriyor ve bir süre sonra da, yaptığı değişiklikleri yeniden değiştirmek için yeni bir tasarı hazırlıyor; yani, sizin anlayacağınız, açıkçası, bu hükümet, bu Meclisi deneme tahtası olarak görüyor. Bunun pek çok örneğini gördük ve görmek mümkündür.

Değerli milletvekilleri, bu kez yapılan ise daha farklı. Bu hükümet döneminde, Emlak Vergisiyle ilgili uygulamada yanlışlıklar yapılıyor; ama, hükümet, başlangıçta, bu yanlışlıkların hiçbirini görmüyor; çünkü, bu hükümetin beklediği bir şey var; hükümet, sadece ve sadece, verginin peşinde; ama, vergiyi adil ölçüler içerisinde almak gibi de bir çabası yok. Emlak Vergisindeki çarpıklıklar basında yer aldıktan sonra, bakınız, bizim sevgili Sayın Başbakanımız "bizim arkadaşlar, galiba, biraz işin dozunu kaçırdılar" diyor ve Sayın Başbakan, talimat vererek, yeni bir yasa tasarısının hazırlanması konusunda hükümete öneride bulunuyor. İşte, önümüze gelen tasarının esası, aslı budur değerli milletvekilleri.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emlak Vergisi, hassas bir vergidir. Bu verginin üzerinde dikkatlice durmak ve uygulamasını da sağlıklı yapmak gerekmektedir; çünkü, insanlar, uzun yıllar emek verip, elemeği, göznuru bir tasarruf yaparak, bir konut sahibi olabiliyorlar. Bu konutu da ağır vergilendirmek, herhalde, insaf ölçülerini aşar değerli milletvekilleri.

Değerli milletvekilleri, bu tür Emlak Vergileri, teorik olarak, serveti azaltır; bu tür Emlak Vergileri, kaynağı azaltır; bu tür Emlak Vergileri, kısaca, vergi adaletini zedeler.

Bakınız değerli milletvekilleri, mevcut hükümet ne yapıyor; Gelir ve Kurumlar Vergisi alamayan mevcut hükümet... Vergi tahsilat oranları, son kırk yılın en korkunç dönemini yaşıyor. Yani, sizin anlayacağınız, vergi tahsilat oranları, tarihin en düşük vergi oranlarını yaşamaktadır. Bu nedenle, maliyeti 250 000 lira olan mazota, benzine, elektriğe, telefona, doğalgaza korkunç şekilde zamlar yapılmaktadır. Bunun sonucu olarak da, araçlar yollara çıkamamakta, 1 000 000 aile elektrik parasını ödeyememektedir. Böylece, ülkemizde, açıklanan kayıtlara göre, elektrik kaçakları korkunç boyutlara ulaşmaktadır. 1 000 000 elektrik abonesinin, 1 000 000 telefon abonesinin aboneliği iptal edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıyla, Emlak Vergisi uygulamasında dört yılda bir beyan esası kaldırılmakta, sadece, vergi değerini tadil eden nedenlerin bulunması halinde mükelleflerden bildirim alınması esası getirilmektedir.

Bu tasarıda da, hükümetin getirdiği pek çok tasarıda olduğu gibi, kanun hazırlama tekniğine uyulmamıştır. Baştan savmacı bir düşünce bu tasarıda egemen olmuştur, uygulamanın nasıl yapılacağı belli değildir; Uygulamada ortaya çıkacak haksızlıkların giderilmesi de, bu tasarıda yeterince açık ve net değildir; büyük ölçüde, uygulamalara ve prosedüre bağlı kalınmıştır.

Aceleyle hazırlanarak buraya getirilen bu tasarının beklenilen faydayı sağlayamayacağına inanıyor ve Yüce Meclisi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, madde üzerinde 1'i hükümetin olmak üzere 4 adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre de işleme tabi tutacağım.

Bu arada, siz de hazırlıklı olursanız, yoklamaya yetişirsiniz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, haberi verdiniz; bu sefer süreyi az verirsiniz...

BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin B) fıkrasının (c) bendinin ikinci paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                                        Sefer Ekşi

                                            Kocaeli

"29 uncu maddeye göre hesaplanan vergi değeri esas alınarak yıllık olarak tarh olunur. Bildirim posta kanalı ile gönderilmiş ise vergi, bildirim verme süresinin son gününü takip eden yedi gün içinde tarh olunur. Bu suretle tarh olunan vergiler, tarh edilen tarihte tahakkuk etmiş sayılır ve mükellefe bir yazı ile bildirilir ve tebellüğ ettirilir."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (D) fıkrasının (c) bendinin dördüncü paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                                        Sefer Ekşi

                                            Kocaeli

"İl ve ilçe sınırları içerisinde birden fazla belediye olması halinde, belediye ve mücavir alan sınırları dışında bulunan araziye ait arazi vergisini tarha yetkili olacak belediye, ilgili valiler tarafından belirlenir."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (B) fıkrasının (c) bendinin ikinci paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Saygılarımla.

                                        Sefer Ekşi

                                            Kocaeli

"29 uncu maddeye göre hesaplanan vergi değeri esas alınarak yıllık olarak tarh olunur. Bildirim posta kanalı ile gönderilmiş ise vergi, bildirim verme süresinin son gününü takip eden yedi gün içinde tarh olunur. Bu suretle tarh olunan vergiler, tarh edilen tarihte tahakkuk etmiş sayılır ve mükellefe bir yazı ile bildirilir."

BAŞKAN - En aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Nasıl olsa geri çekilecek önergeler... Önergelerin hepsi aynı...

BAŞKAN - Hayır, bu, çekilmeyecek.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Çekilecek.

BAŞKAN - Hayır... Hükümetin önergesi efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 825 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (E) fıkrası ile değiştirilmekte olan 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                      Sümer Oral

                                Maliye Bakanı

"Yukarıdaki fıkralarda yazılı haller bütçe yılının son üç ayı içinde vuku bulduğu takdirde bildirim, olayın vuku bulduğu tarihten itibaren üç ay içinde verilir. Elbirliği mülkiyetinde mükellefler müşterek imzalı bir bildirim verebilecekleri gibi, münferiden de bildirim verebilirler. Paylı mülkiyet halindeyse bildirim münferiden verilir."

"Elbirliği mülkiyetinde münferiden bildirim verildiği takdirde, gayrimenkule ait vergi değeri üzerinden hissedarların adedine göre ayrı ayrı tarh ve tahakkuk yapılır."

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Çoğunluğumuz olmadığı için müspet görüşle takdire bırakıyorum.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okuyayım, yoksa Sayın Bakan ifade buyururlar mı?

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL (İzmir) - Gerekçe okunursa...

BAŞKAN - Peki efendim.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe :

Medenî Kanunda yapılan değişiklik sonucu iştirak halinde mülkiyet "elbirliği mülkiyet" müşterek mülkiyet ise "paylı mülkiyet" adı altında düzenlendiğinden, söz konusu fıkra hükümlerinde geçen "iştirak halinde mülkiyet" ve "müşterek halinde mülkiyet" ibareleri değiştirilmektedir.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, bu işten kimse bir şey anlamadı!

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum...

Okuyun efendim önergeyi...

Biraz hareketli olun efendim, sonra Sayın Polat'ın söyledikleri doğru...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Çekiyor, çekiyor...

BAŞKAN - Çektiniz mi efendim?

SEFER EKŞİ (Kocaeli) - Çektik efendim.

BAŞKAN - Peki efendim.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - 2 nci maddeyi, kabul edilen önergeyle birlikte oylatırken yoklama talebi vardır.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımı arayacağım.

Size daha evvel tüyo da verdim yani!.. Yoklamaya hazırlıklı olun dedim. Ne yapayım!..

Efendim, millet bu tasarıyı bekliyor. Lütfen!..

Çorum Milletvekili Sayın Yasin Hatiboğlu?.. Burada.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan?.. Burada.

Şanlıurfa Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz?.. Burada.

Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç?.. Burada.

Batman Milletvekili Sayın Alaattin Sever Aydın?.. Burada.

Ankara Milletvekili Sayın Rıza Ulucak?.. Burada.

İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz?.. Burada.

Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Elazığ Milletvekili Sayın Latif Öztek?.. Burada.

Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Çelik? Burada.

İstanbul Milletvekili Sayın Osman Yumakoğulları?.. Burada.

Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün?.. Burada.

Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci?.. Burada.

Çankırı Milletvekili Sayın Hüseyin Karagöz?.. Burada.

Malatya Milletvekili Sayın Yaşar Canbay?.. Burada.

Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Demircan?.. Burada.

Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat?.. Burada.

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer?.. Burada.

Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik?.. Burada.

İstanbul Milletvekili Sayın Bahri Zengin?.. Burada.

Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ahmet Karavar?.. Burada.

Yoklama isteyen 20 arkadaşımızı burada tespit ettik.

Buyurun, elektronik cihazla yoklama başladı efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, 10 dakika süre verilir mi?

BAŞKAN - 5 dakika efendim, 5 dakika.

VEYSEL CANDAN (Konya) - 10 dakika yazdınız.

BAŞKAN - Eskiye bastık; 5 dakikada keseriz; yani, bu önemli değil.

Bu kanun çıkarsa sanki benim cebime bir şey girecek!

VEYSEL CANDAN (Konya) - Usul Beyefendi, usul!..

BAŞKAN - Ben usule uyuyorum; kefilim Sayın Hatiboğlu. Ona inanın bari bana değil.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, kural, kural!..

BAŞKAN - Kuralın dışına çıkmayalım efendim. Demin 10 dakikaydı, aynı şeyde kalmış; itiraz ettim mi, "ben, yaptım, oldu" dedim mi efendim?!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Cebinize girip girmeme meselesi olmadığını söylüyoruz Başkanım. "Burada bir kural var" diyoruz, bizim hatırlattığımız bu. Biz, sizin için söylüyoruz bunu.

BAŞKAN - Ben, size yardımcı oluyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sağ olun.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Sayın grup başkanvekilleri, kaç dakika ara vereyim?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 15 dakika.

VEYSEL CANDAN (Konya) - 5 dakika yeter Sayın Başkan.

BAŞKAN - 21.15'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati :  20.57

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 21.15

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Mehmet AY (Gaziantep)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 70 inci Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

825 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Tasarının 2 nci maddesinin oylamasında yoklama istenilmiş ve toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklamayı tekrarlıyorum efendim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 8 eksiğimizle kapatmak mecburiyetinde kalıyoruz.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 7 Mart 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 21.20

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.