DÖNEM
: 21 YASAMA
YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ CİLT : 88 70 inci Birleşim 6 . 3 . 2002 Çarşamba İ
Ç İ N D E K İ L E R I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. –
YOKLAMALAR IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Samsun Milletvekili Ahmet
Demircan’ın, Samsun İlinde kurulmasına izin verilen mobil termik santral ile
çevre kirliliğine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Edip Safder
Gaydalı’nın cevabı 2. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın,
kamu bankalarında çalışan personelin özlük hakları ve Bankacılık Yasasındaki
değişikliklere ilişkin gündemdışı konuşması 3. – Kahramanmaraş Milletvekili Avni
Doğan’ın, Kahramanmaraş İli ve ilçelerindeki çevre kirliliği ile Afşin Elbistan
Termik Santralının yol açtığı hava kirliliğine ilişkin gündemdışı konuşması ve
Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.
Sayısı :527) 2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı :786) 3. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurt
Dışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı :433) 4. – Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurulu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) 5. – Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754,
1/692) (S. Sayısı : 675) 6. – Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı
: 676) 7. – Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685) 8. – 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319
Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki
Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar’ın, İstanbul Milletvekili Masum
Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın’ın, Ordu
Milletvekili Cemal Enginyurt’un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/956, 2/878, 2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S. Sayısı
:825) VI. –
SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük’ün, TMSF’na devredilen bankalarda çalışan personele ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Kemal Derviş’in cevabı (7/5588) 2. – Kayseri Milletvekili Sadık Yakut’un,
Ziraat ve Halk Bankalarının özelleştirme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kemal Derviş’in cevabı (7/5748) 3. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk’un,
Ziraat Bankası hizmet binaları tadilâtı ile Ziraat ve Halk Bankası personeline
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş’in cevabı (7/5791) 4. – Kayseri Milletvekili Sadık Yakut’un,
IMF’den alınan krediler ile kamu bankalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Kemal Derviş’in cevabı (7/5799) 5. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in,
yeni personel alımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep
Önal’ın cevabı (7/5908) 6. – Aksaray Milletvekili Sadi
Somuncuoğlu’nun, pancar alımında uygulanan polarizasyon sistemine ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/5926) 7. – Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya’nın; 2002 yılında Erzincan İline yapılacak olan
yatırımlara ve ödeneklerine, – İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün; Tarım Kredi Kooperatifleri Birliğinde
çalışan hukukçulara, İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/5950, 5940) 8. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp’in,
pancar ürün bedellerinin ödenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/6006) 9. – İstanbul Milletvekili Zafer Güler’in,
Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat bahçesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/6007) 10. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın,
Eğirdir Gölünün korunmasına ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in
cevabı (7/6038) 11. – Diyarbakır Milletvekili Sacit
Günbey’in; Doğrudan gelir desteği uygulamalarına, – Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın; Doğrudan gelir desteği uygulamalarına, – Afyon Milletvekili Halilİbrahim
Özsoy’un; Afyon-Bolvadin Beldesindeki Özburun Tarım
Kredi Kooperatifinin kapatılma nedenine, İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı (7/6059, 6067, 6068) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
altı oturum yaptı. Yozgat Milletvekili Mesut Türker,
küreselleşme ve millî kültüre, Ankara Milletvekili Birkan Erdal,
Türkiye'nin ar-ge projesine katılımına, İstanbul Milletvekili Ahmet Tan, devlet
protokolünün demokrasiye uyumu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin
devlet protokolündeki konumlarına, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek
Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Adalet
Komisyonunda bulunan tasarının Hükümete geri verildiği açıklandı. İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 24
arkadaşının, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/259) okundu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı. Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in
(6/1279), Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun
(6/1671), Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın
(6/1700), Esas numaralı sözlü sorularını geri
aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği
bildirildi. 4 Mart 2002 tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan 825 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 8 inci sırasına, aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 826 sıra
sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 321 inci
sırasında yer alan 824 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına
alınmasına, Genel Kurulun 5 Mart 2002 Salı, 6 Mart
2002 Çarşamba ve 7 Mart 2002 Perşembe günleri 15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri
arasında çalışmasına; 5 Mart 2002 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmeyerek, bu günde de kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine, 6 Mart 2002 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine; 5
Mart 2002 Salı günü gündemin 8 inci sırasına kadar, 6 Mart 2002 Çarşamba günü
gündemin 10 uncu sırasına kadar, 7 Mart 2002 Perşembe günü de gündemin 11 inci
sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılmasına, İlişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının
müşterek önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 223 üncü sırasında yer
alan (10/255) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin 5
Mart 2002 Salı günü yapılmasına ilişkin DYP Grubu önerisinin, DSP, MHP ve ANAP
Gruplarının müşterek önerisindeki,
bugün denetim konularının görüşülmemesi hususu kabul edildiği için,
Başkanlıkça işleme konulamayacağı açıklandı. Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun,
Türkiye Cumhuriyetinin Rumuzu Olan T.C.'nin Açık Olarak Yazılıp Okunması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/512), Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili
Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan'ın, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/737), Niğde Milletvekili Mükerrem Levent'in,
Niğde İline Bağlı Yeşilgölcük Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/753), Doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce
geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından
ertelendi. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının (1/744) (S. Sayısı : 786)
görüşmelerine devam edilerek, 4 üncü maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlandı;
maddenin oylamasından önce, istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar
sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 6 Mart 2002 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 20.54'te son verildi. Mustafa Murat Sökmenoğlu Başkanvekili
II. – GELEN
KÂĞITLAR No. : 96 6.3.2002 ÇARŞAMBA Raporlar 1. – Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886) (S. Sayı-sı :
827) (Dağıtma tarihi : 6.3.2002) (GÜNDEME) 2. – Bilecik Milletvekili
Sebahat Vardar ve 12 Arkadaşının, 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunun 3575 Sayılı Kanunla Değişik 41 inci Maddesine Bir
Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/678) (S. Sayısı : 828) (Dağıtma
tarihi : 6.3.2002) (GÜNDEME) 3. – Kütahya Milletvekili
Seydi Karakuş'un, Bir İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37
nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/755) (S.
Sayı-sı : 829) (Dağıtma tarihi : 6.3.2002) (GÜNDEME) Yazılı Soru Önergeleri 1. – Şanlıurfa
Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa İlindeki bazı ilçe yollarına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6193) (Başkanlığa geliş tarihi :
5.3.2002) 2. – Isparta Milletvekili
Ramazan Gül'ün, bir polis memurunun karıştığı ölümlü trafik kazasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6194) (Başkanlığa geliş tarihi :
5.3.2002) 3. – Aksaray Milletvekili
Sadi Somuncuoğlu'nun, Türkiye-AB ilişkilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (A. Mesut Yılmaz) yazılı
soru önergesi (7/6195) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.3.2002) 4. – Aksaray Milletvekili
Sadi Somuncuoğlu'nun, Abdullah Öcalan
hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6196)
(Başkanlığa geliş tarihi : 5.3.2002) 5. – Afyon Milletvekili
Halil İbrahim Özsoy'un kamu yatırımlarına ait projelerden bazılarının DPT
Müsteşarlığınca iptaline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6197)
(Başkanlığa geliş tarihi : 5.3.2002) 6. – İstanbul
Milletvekili Azmi Ateş'in, taşımalı
eğitime ve İstanbul-Fenertepe İlköğretim Okuluna ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6198) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.3.2002) 7. – İstanbul
Milletvekili Azmi Ateş'in, IMF'den alınan mali kaynağın kullanımına ilişkin
Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6199) (Başkanlığa
geliş tarihi : 6.3.2002) Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergesi 1. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun,
olağanüstü hal bölgesinde tutuklu sanıkların kolluk kuvvetlerince yeniden
sorgulanabilmesine imkân veren 430 sayılı
KHK hükmüne ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5255) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 15.00 6 Mart 2002 Çarşamba BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYE : Mehmet BATUK (Kocaeli), Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 70 inci Birleşimini açıyorum. III. – Y O K L A M A VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, yoklama talebimiz var efendim. BAŞKAN - Yoklama
istediler efendim, yoklama talebi var. Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için 10 dakika
süre veriyorum efendim. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Efendim,
toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz,
Samsun'da kurulmakta olan mobil santral ve bölgedeki çevre kirliliğiyle ilgili
söz isteyen, Samsun Milletvekili Ahmet Demircan'a aittir. Buyurun Sayın Demircan.
(SP sıralarından alkışlar) IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Samsun
Milletvekili Ahmet Demircan’ın, Samsun İlinde kurulmasına izin verilen mobil
termik santral ile çevre kirliliğine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı AHMET DEMİRCAN (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun İli sınırlarında kurulmasına izin
verilen mobil santral ve Samsun İlindeki çevre kirliliği hususunda gündemdışı
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
Anayasamızın 56 ncı maddesinde "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek,
çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların
ödevidir" denilmektedir. Bugünlerde Samsun'da bu hüküm unutulmuş
görülmektedir. Samsun İli, Türkiye'nin
Çukurova'dan sonra en geniş alüvyonlu ovalarına sahip ildir. Sulanabilir
birinci sınıf tarım arazisine sahip Çarşamba Ovasının batı kenarında, Samsun
İli sınırlarının hemen yanında, Kutlukent, Çınarlık ve Tekkeköy belediyelerinin
arasına, 200 megavatlık "mobil santral" adı altında, 6 numaralı fuel
oille çalışacak sabit bir termik santral kurulmaya çalışılmaktadır. Bu bölgede, 1960'ların
sonlarında kurulan azot ve bakır fabrikaları nedeniyle zaten uzun yıllardır
çevre kirliliği sıkıntısı yaşanırken, bölge sakinleri, bir de, bütün dünyada
terk edilmiş bir teknoloji olan, 6 numaralı fuel-oille çalışan termik santral
belasıyla karşılaşmış bulunmaktadırlar. Bölgede, tüm sivil toplum kuruluşları
harekete geçmiş, insan sağlığını ve çevreyi tehdit eden bu santralın hangi akla
hizmetle bölgeye kurulmakta olduğunu öğrenmeye çalışıyor. BAŞKAN - Sayın Demircan,
bir dakika efendim... Muhterem arkadaşlar,
hatibin konuşması kürsüye gelmiyor, lütfen... İstirham edeceğim efendim...
Önemli bir konuya işaret ediyorlar. Sayın Demircan, buyurun. AHMET DEMİRCAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, Samsun'da halk sormaktadır; Samsun'un içmesuyunu
temin eden barajın üç dört kilometre yakınına ve baraj havzasının rüzgâr yönüne
zararlı partikül ve kükürtdioksit, azotdioksit saçacak olan bu santrala nasıl
izin verilir?! Samsun yöresinde 4 adet hidroelektrik santral mevcuttur.
Bunların kurulu gücü yaklaşık 1 300 megavattır. Samsun'un puant yükü ise 450
megavatı geçmemektedir. Kaldı ki, bölgemizde doğalgaz boru hattı mevcut. Halen,
İran doğalgazı boruda. Mavi Akım tamamlanınca, Rusya'dan da doğalgaz bağlanmış
olacak. Şurası yanlış anlaşılmamalı; Samsun halkı, ülkemizin enerji ihtiyacı
için yapılacak yatırımlar konusunda gereken fedakârlığı geçmişte yapmıştır,
şimdi de yapacaktır; ki, bunun en güzel göstergesi, 1970'lerde kurulan
Altınkaya Barajında, 33 tane köy boşaltılmış, hatta, Sayın Başkanımızın ili
Hatay'a göç etmişlerdir. Ancak, bölgede doğalgaz gibi temiz yakıt mevcut iken,
Samsun, zehirlenmek istememektedir. Kaldı ki, bu santrallar. Samsun'a gelinceye
kadar, Bartın, Trabzon, Dalaman'ı dolaşmış. Bu bölgelerde sivil toplum
kuruluşları ve yerel yönetimlerin muhalefeti nedeniyle Samsun'a kaydırılmış
olması, Samsun halkını fevkalade rahatsız etmekte ve bölgede, insanımız, Samsun
sahipsiz mi diye sormaktadır. Bir diğer cevap aranan
husus ise, mobil santralların kurulması için ileri sürülen enerji yetersizliği
gerekçesi ortadan kalkmış iken, neden Samsun'a alelacele böyle bir santral
kurulmaktadır? Bu santralların hukukî dayanağı olan 16.3.1998 tarihli Bakanlar
Kurulu kararında açıkça "mobil" yani, yüzer-gezer elektrikli
santrallar denilmesine rağmen, kurulmakta olan santral sabit santraldır. Mobil
santrallar, adı üzerinde, acil enerji sorunlarının giderilmesi ve elektrik
kesintisinin istenilmediği önemli tesislerde acil çözüm için yedek güç olarak
geliştirilmiş santrallardır. Samsun'da "mobil santral" adı altında
100 megavatlık mobil santral denilmekte; oysa, yapılmak istenen düpedüz 200
megavatlık sabit termik santraldır. Yapımcı firma tarafından bölgede halk yoğun
bir propagandayla yanıltılmaya çalışılmakta, yerel medyada hoş olmayan birtakım
iddialar gündeme gelmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim. AHMET DEMİRCAN (Devamla)
- Samsunluya, âdeta, 57 nci hükümet tarafından içine düşürüldüğü işsizliğin
çaresizliğinde "ver temiz çevreni, ver sağlığını, al ekmeği" şantajı
yapılır gibi, kuruluş aşamasında 1 500 kişiye, kurulduktan sonra da 200 kişiye
istihdam temin edecek diye, bu santrala Samsun halkının razı olması sağlanmaya
çalışılmaktadır; oysa, hem sağlık ve temiz çevre hem de ekmek niye birlikte
olmasın?! Konulacak filtre sistemiyle zararlı baca gazlarının tutulacağı
söyleniyor. Samsun halkının ağzı daha önceki azot ve bakır işletmelerinde
yanmıştır. Hava kirliliği olmayacak denilmesine rağmen, bölgede yıllardır hava
kirliliği yaşanmaktadır. Bu santral bardağa düşen son damla olmaktadır. Sayın milletvekilleri,
konuya, iktidar-muhalefet ayırımı olmaksızın Samsun'un tüm milletvekilleri
sahip çıkmıştır. Değerli arkadaşımız Tarık Cengiz Beyin evvelki gün Çevre
Bakanlığına bu işin düzeltilmesi için yaptığı müracaata on milletvekili
arkadaşımız imza koyarak katılmışlardır. Sonuç olarak diyoruz ki,
acil enerji krizi ortadan kalkmıştır. "Mobil santral" adı altında
Samsun'da kurulmak istenen, çevre ve insan sağlığı açısından hayatî tehlike
oluşturan, 6 numaralı fuel oil kullanılacak bir sabit santraldır. Samsun'da
enerji açığı yoktur. Doğalgazın bulunduğu bir yerde fuel oilli santralın
kurulması yanlıştır. ÇED raporu istenilmemesi için, yapılan düzenleme iptal
edilmiştir. Samsun içmesuyunun temin edildiği barajın ve arıtma tesislerinin
dibine böyle bir tesisin kurulması ve bunu yaparken her türlü çevre ve sağlık
mevzuatının devredışı bırakılması anlaşılabilir değildir. Değerli milletvekilleri,
sözlerimin başında Anayasanın 56 ncı maddesini zikrettim. İlgili herkese, Çevre
Bakanlığına, Sağlık Bakanlığına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına,
Anayasanın bu amir hükmünü hatırlatıyor, Samsun'un bu yanlışlıktan Bartın ve
Dalaman gibi kurtulacağı inancıyla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Demircan. VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun)
- Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Çınaroğlu
da, Samsun milletvekili olarak iştirak edecekler herhalde. Buyurun, çok kısa
efendim. VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Demircan'ın konuyla
ilgili tepkisine katılmakla birlikte, bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum. Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Sayın Zeki Çakan, 13 Şubat 2002 tarihinde, konuyla ilgili olarak Genel
Kurula bilgi vermiş, Bartın ve Dalaman'a kurulmamasını, çeşitli nedenler ve
teknik değerlendirmeye dayandırmıştır. Bu açıklama, şahsım, Samsun
milletvekillerinin çoğu, Samsun'daki çoğu siyasî parti teşkilatları, sivil
toplum kuruluşları, meslek odaları ve Samsun halkı tarafından kabul
görmemiştir. TEAŞ'ın teknik
değerlendirmeleri aynı konudaki hususlarda değişebiliyorsa, bu kurumun ciddî
olarak mercek altına alınması gereklidir. Yoksa, gerçek nedenler gizlenerek,
teknik değerlendirme kılıfıyla örtülmek mi istenilmektedir? Samsun'daki sivil toplum
kuruluşları, meslek odaları, konuyla ilgili kurumlar ve şahsımın yaptığı
araştırma ve incelemelerde biz, kurulması düşünülen mobil santralların -biraz
önce Sayın Demircan'ın da açıkladığı teknik ayrıntılarda olduğu gibi- Samsun'a,
Samsun halkına son derece zararlı olduğunu tespit etmiş bulunmaktayız. Hal
böyleyken, bu santralların kurulmasında ısrar edilmesini anlamak da mümkün
değildir; çünkü, santrallara filtre takılsa dahi çıkacak olan gazların Samsun
içmesuyuna karışacağı ve bu nedenle içmesuyunun kirleneceği, aynı zamanda,
Samsun'da denize etki edecek bu kirli gazların balık nesline de zararı olacağı
bilinmelidir. Burada bir konuya daha
temas etmek istiyorum. Santralları kurması düşünülen firma yetkilileri, ikna
çabaları niteliğinde görüştüğü kurum, kuruluş ve odaların endişelerini bugüne
kadar giderememişlerdir. Kurban bayramında, santralların kurulması planlanan
Tekkeköy İlçesinde, muhtarlara, firma tarafından hediye olarak kurbanlık
gönderildiği, tepkileri önlemek amacıyla rüşvet niteliğinde gönderilen
kurbanlıkların ulaşmasında ilçe kaymakamının gayretleri, muhtarlar tarafından
şahsıma iletilmiştir. Bütün bu tespit ve
değerlendirmeler ışığında, mobil santrallar, sadece Samsun'a değil, ülkemizin
hiçbir iline kurulmamalıdır; aksi halde, ilgili makamların, millete hizmet etme
sorumluluklarını suiistimal ettikleri, sadece birilerine kazanç sağlama gibi yolsuzluk
suçlamalarına muhatap olacakları bilinmelidir. Yine bilinmelidir ki, Atatürk'ün
millî mücadele hareketini başlattığı Samsun'un duyarlı insanları, aynı millî
mücadele ruhuyla, zehirli santralların kurulmaması mücadelesini de sonuna kadar
sürdüreceklerdir. Bu düşüncelerle, ben de
konuya katkıda bulunuyor, kurulmamasını istiyor ve söz verdiğiniz için teşekkür
ediyorum. (MHP, DYP ve SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çınaroğlu. Sayın Cengiz, çok kısa
efendim... TARIK CENGİZ (Samsun) -
Tabiî efendim. Sayın Başkanım, öncelikle
Samsun kamuoyu adına size teşekkür ediyorum. İki değerli milletvekili
arkadaşımız da konuşmalarında belirttiler; bir araştırma yaptık, bu uygulanmak
istenen teknoloji, Orta Afrika ülkelerinden sadece Çad'da kullanılıyor.
Dolayısıyla, 6 numaralı fuel-oil yakıtının çevreye vermiş olduğu zarar herkesçe
malumdur. Samsun kamuoyu bu konuda çok hassastır. İhaleyi alan firmanın siyasî
tercihleri Samsun kamuoyunu kesinlikle ilgilendirmemektedir. Bartın İlinde, Trabzon
İlinde ve Dalaman'da yapılması planlanan; ama, oralardaki halkın tepkisi
nedeniyle oralarda yapılmaktan vazgeçilen bu santralın Samsun'da yapılmasına
kesinlikle karşıyız. Bir de, buradan Sayın
İçişleri Bakanımıza seslenmek istiyorum; ayın 16'sında Samsun halkı bu
tepkisini göstermek üzere bir gösteri, bir yürüyüş yapmak istiyor. Bu konuda,
lütfen, Samsun Valiliği üzerinde baskı uygulamasın ki, Samsun halkının
gerçekten bu konudaki tepkisi kamuoyuna yansısın. Teşekkür ederim, sağ
olun. BAŞKAN - İçişleri
Bakanına mı seslendiniz? TARIK CENGİZ (Samsun) -
Evet efendim. BAŞKAN - Pek anlaşılmadı
da, ben onun için düzelttim. Evet, Sayın İçişleri
Bakanı bu meseleyi tezekkür edecektir. Sayın Kabataş, buyurun
efendim; çok kısa olmasını istirham ediyorum. KEMAL KABATAŞ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Samsun İlimizin bu mobil santrallar projesiyle ilgili olarak
yaşadığı aşırı duyarlılığı ve karşı karşıya bulunduğu aşırı riski gündeme
getirdiler. Gerçekten, Samsun, tarım potansiyeli ve doğal güzelliğiyle zaten
var olan kirlenme risklerine bir yenisini maalesef ekletme riskiyle karşı
karşıyadır. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı çok önemli bir yanlışın
içindedir. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı, Türkiye'nin başka noktalarında
-Bartın'da, Dalaman'da- gerçekleştiremediği mobil santral projesini Samsun'a
kaydırmıştır. Samsun'daki birtakım özel ilişkiler, kamudan kaynaklanan
ilişkiler değerlendirilmektedir. Kamu arazisi bir şekilde özel olarak bu santrallar
için hazırlanmıştır. Bu santralların doğaya ve Çarşamba Ovasındaki tarıma,
Samsun halkının sağlığına, içmesuyuna zarar vereceği kesin, açık ve net bir
gerçektir. Bunu, devletin resmî kurumlarının, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının,
Çevre Bakanlığının, Sağlık Bakanlığının bir yönetmelik değişikliğiyle yok
sayması tümüyle yanlıştır. İlgili bakanlıkları, sorumlu bakanlıkları, Samsun
halkının sağlığını, Samsun'un çevresini, tarımını birinci derecede tehdit eden
ve kamu eliyle yaratılmış bu çağdışı, çevre düşmanı iki önemli projenin
yapımını durdurmaya davet ediyorum. Ben de, diğer
milletvekili arkadaşlarımla birlikte, Samsun halkının duyarlılığını, Yüce
Mecliste sizlerle paylaşmak istiyorum. Lütfen, devletin sorumlu kurumları,
Samsun'u bu büyük riskten kurtarma konusunda hareket etsinler. Devletin
şeffaflığı bize lazım, kurumların şeffaflığı lazım, yapımcı firmanın, çevreye
etkisi yoktur görüşleri ve propagandası hiçbir şey ifade etmiyor. Çevreye bu
santralların zarar verip vermediği meselesinin sistem içinde nasıl ölçüleceği
bellidir. Bu ölçüm yapılmadan, ÇED raporu ortaya konulmadan, alelusul ve
gizlice, bu iki büyük santralın 100 artı 100, 200 megavatlık santralın 6
numaralı fuel-oille çalışmak üzere Samsun'da kurulmasının hiçbir ekonomik
gerekçesi yoktur. Samsun, fuel oil üreten bir merkez değildir. Samsun,
elektriğe muhtaç bir il değildir; Samsun, sadece yapımcı firma için yaratılmış
fırsatlar dikkate alınarak, 1998'deki Bakanlar Kurulu kararının işletilmesinde
ve müteahhitlerin ödüllendirilmesinde bir üs olarak seçilmiştir. Burada, bu hususa işaret
ediyor ve ilgili kurumları, tekrar, Samsun'la ilgili bu çok duyarlı konuda daha
hassas davranmaya ve bu projeyi bir an önce durdurma konusunda girişimde
bulunmaya davet ediyor, hepinize saygı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Kabataş. Sayın Açıkgöz, buyurun
efendim. YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun)-
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Ben de diğer arkadaşlarım
gibi bu konuya hassasiyetle eğiliyorum. Samsun halkının sağlığından hiçbir şey
daha önemli değildir. Bu konuda, kaldı ki, biz, sabahleyin on parlamenter
arkadaşımız, Çevre Bakanımıza yazılı bir dilekçeyle başvurduk. Çevre Bakanımız,
sağ olsun, teşekkür ediyoruz, bu konuyla ilgileniyor, talimat da verdi.
Gerçekten, Samsun'da, Çarşamba Ovasında, böyle hava kirliliği yaratan, adı
mobil; ama, aslında mobil olmayan, sabit, 200 megavatlık iki santralın
kurulmasını biz de istemiyoruz. Tüm Samsun halkı adına,
hem Sayın Çevre Bakanıma hem diğer arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum; sağ olun
Sayın Bakanım. BAŞKAN- Efendim, teşekkür
ediyorum. Enerji Bakanı adına,
Sayın Bakan cevap verecekler. Çevre Bakanımız da söz
istedi; ama, iki bakana söz veremediğim için, belki, yerinden bir ifadede
bulunurlar. TURHAN GÜVEN (İçel)-
Sayın Başkan, Sayın Çevre Bakanına da söz verin; onu da ilgilendiriyor. BAŞKAN- Efendim, onu
bilmem; bizim hakkımız bir tane. TURHAN GÜVEN (İçel)-
Efendim, hükümet cevap verir... BAŞKAN- Buyurun Sayın
Bakanım. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER
GAYDALI (Bitlis)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekilimiz
Sayın Ahmet Demircan'ın, Samsun İline kurulması kararlaştırılan mobil santrala
ilişkin yapmış olduğu gündemdışı ve Sayın Çınaroğlu, Sayın Cengiz, Sayın
Kabataş ve Sayın Açıkgöz'ün de yerlerinden yaptıkları açıklamalara cevap vermek
üzere huzurlarınızdayım; hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. Bilindiği üzere,
16.3.1998 tarih ve 98/10826 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla TEAŞ Genel
Müdürlüğü tarafından tespit edilecek
yerlere mobil santralların kiralanması ve hizmet alımı yoluyla işletilmesi
yetkisi TEAŞ Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Bu kapsamda 100 megavat gücünde,
Batman, Bartın-Cide, Finike, Fethiye, Dalaman ve 130 megavat gücünde, Kırıkkale
mobil santralları için ihaleye çıkılmıştır. Mülkiyeti özel sektöre ait olan bu
santralların kiralanarak hizmet alımı yoluyla işletilmesinden amaç, kamu
yatırımlarının finansman teminindeki güçlükler gözönünde bulundurularak, acil
enerji ihtiyacının en kısa sürede karşılanmasıdır. Santrallar 5 yıllığına
kiralanmış olup, sözleşme süresi sonunda "ihtiyaç gerekçelerinin ortadan
kalkması halinde üretimlerine son verilmesi veya Elektrik Üretim AŞ Genel
Müdürlüğünün talebi halinde, ihtiyaç duyulan bir başka bölgeye kaydırılması"
hükmü, şartname ve sözleşmelerinde yer almaktadır. Santrallar, mobil
tanımlamasına uygun olarak, her biri, 17,5 megavat kurulu güce sahip dizel
jeneratör gruplarından oluşmaktadır. Bu nedenle,
sözleşmelerinde belirtildiği gibi, ihtiyaç halinde yer değiştirilmesi
mümkündür. Daha önce Bartın ve Dalaman'a konuşlandırılması planlandığı halde,
çeşitli nedenlerle, kararlaştırılan yerlere tesis edilemeyen bu santralların,
yapılan teknik değerlendirme neticesinde, Samsun İline konuşlandırılması kararı
alınmıştır. Söz konusu teknik değerlendirmede, sistem yüklerinin yoğunluğu,
enerji talebi, iletim sisteminin uygunluğu, fiziksel konuşlandırma ve
enterkonnekte sisteme bağlantı kolaylığı gibi kriterler baz alınmıştır. Mobil santral olarak
tanımlanan santral, dizel jeneratör grupları ile yardımcı teçhizattan oluşmaktadır.
Dizel motorların yeni teknolojileri gereği, verimliliği artırmak amacıyla,
yakıtın yüksek ısıda yakılmasına bağlı olarak, egzoz gazı, diğer teknolojilere
göre daha temizdir. Motorların bu özelliğinden dolayı, birçok Avrupa ülkesinde,
bu santrallar, genelde, ilave bacagazı arıtma tesisi kurulmadan
çalıştırılmaktadır. Türkiye'de, mevcut
yasalara göre, gücü 150 megavat ve üzerinde olan santrallar için ÇED raporu
alınması zorunludur. Kurulacak santralların her biri toplam 100 megavat gücünde
olmasına rağmen, çevre ve insan sağlığının korunması yönünde gerekli hassasiyet
gösterilmiş ve santralların, Türk çevre mevzuatına uygun olarak kurulması ve
işletilmesi, bacagazı arıtma tesislerinin -desülfürizasyon, denitratlaştırma-
santrallarla birlikte devreye alınması hususu şarta bağlanmıştır. Firmalarla
imzalanan sözleşmelere göre, bacagazı arıtma tesisleri santralla birlikte
tamamlanmayan veya işletme safhasında arıtma tesisi çalıştırmayan santrallar
kesinlikle devreye alınmayacak ve bu kapsamda üretilmeyen enerjiden dolayı,
firmaya, ağır para cezaları uygulanacaktır. Kurulacak arıtma
tesisinde, denitratlaştırma için katalizör filtre ve desülfürizasyon için
sulandırılmış toz kireç taşının, egzoz gazı üzerine püskürtülmesi metodu
kullanılmaktadır. Bu şekilde, kimyasal reaksiyonla bacagazı içerisindeki
zararlı maddeler çökertilmekte ve atık olarak sadece alçıtaşı üretilmektedir.
Üretilen alçı -çimento, alçıpan, kartonpiyer vesaire gibi- yapı sektöründe
hammadde olarak kullanılmakta ve ekonomik değer taşımaktadır. Bu nedenle, katı
atık olarak atılması söz konusu değildir. Çevrimden geri kalan su, tekrar,
kapalı devre olarak aynı sistemde kullanılmaktadır. Herhangi bir tehlikeli
kimyasal madde filtre sisteminde kullanılmamaktadır. Bacagazının dışında,
santral, tamamen kapalı devre çalışmaktadır. Santralın soğutulması, hava
fanları ve kapalı devre radyatör sistemi vasıtasıyla yapılacağından, herhangi
bir su kaynağına -akarsu, göl, deniz- sıcak su veya bir başka kimyasal atık
verilmesi mümkün değildir. Santralda kullanılan 6
numara fueloil, ithal doğalgaza alternatif, rafinerilerimizin tabiî ürünüdür ve
ülke içerisinde başka türlü değerlendirilemeyen ucuz bir yakıttır. Kömür gibi
herhangi bir katı atık ve kül çıktısı yoktur. Kimyasal yapısı gereği ortaya
çıkan kirletici etkileri de, yukarıda anlatılan demirnitrat ve demirsülfat
arıtma tesisleriyle, sorunsuz olarak giderilmektedir. Santralda kullanılan
yakıt ve yağ, tamamen kapalı sistemlerde seperatörlerle temizlenmekte olup,
seperatör atıkları da, atık arıtma sistemleriyle, tekrar, geri kazanılmaktadır.
Santralın gürültü
seviyesinin en aza indirilmesi için hava emişleri ve egzozlarda kullanılmak
üzere şehir tipi susturucular planlanmıştır. Soğutma fanları, düşük devirli ve
olabildiğince sessiz seçilerek, ses yalıtımları yapılmıştır. Dizel grupların
olduğu ünitede maksimum ses izolasyonu sağlayan kaplamalar kullanılacaktır. Bu santrallar,
uluslararası teknik standartlara uygun olarak yurt dışından sağlanan devlet
ihracat kredileriyle kurulmakta olup, söz konusu bu kuruluşlar, kredi vermeden
önce, tesisin, çevreye zarar verip vermediğini araştırmakta ve buna göre kredi
onayı vermektedir. Bu konu, çevre açısından ayrı bir güvence teşkil etmektedir.
VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun)
- Sayın Başkan, Sayın Bakan, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının konuşma
metninin aynısını okuyor. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER
GAYDALI (Devamla) - Bütün bu sayılan hususların yanında, söz konusu tesisler,
Türk çevre mevzuatında tanımlanan yaptırımların uygulanması konusunda,
mevzuatta adı geçen denetim mercilerinin denetimine de açıktır. Yüce Heyetin bilgilerine
arz ederim. BAŞKAN - Sayın Çınaroğlu,
anlıyorum, ama, affedersiniz, Sayın Bakan, hükümet adına konuşuyor. VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun)
- Hayır Sayın Başkan... Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının daha önceki konuşma
metninin aynısını okudu Sayın Bakan. BAŞKAN - Sayın Bakanımız
aynısını okumaz, aynı düşüncelerle, aynı mütalaasını verdi efendim, ben
karışamam, böyle bir yetkim yok ki. KEMAL KABATAŞ (Samsun) -
Efendim, Sayın Bakana soru sorabilir miyiz? VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun)
- Efendim, bu, istenen açıklamaları getirmiyor. Sayın Bakanın yaptığı aynı
konuşma, burada tekrar ediliyor. Biz, istemiyoruz bu santralları. KEMAL KABATAŞ (Samsun) -
Bütün bunlar niçin ÇED raporuna yazılmıyor. VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun)
- Yani, hükümetin ve Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının duyarlı olması
lazım. KEMAL KABATAŞ (Samsun) -
Beyanla olacak işler değil, devletin resmî sisteminin olması lazım. BAŞKAN - Efendim,
İçtüzüğümüzde böyle bir usul yok. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Bir de Çevre Bakanı var efendim. AHMET DEMİRCAN (Samsun) -
Sayın Çevre Bakanı da görüşünü bildirsin. KEMAL KABATAŞ (Samsun) -
Çevre Bakanı, niçin, ÇED raporu düzenlenmesi konusunda ısrar etmiyor bu kadar
önemli bir projede. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Bakanlar Kurulunda ihtilaf var efendim. Çevre Bakanı bu konuda ne
diyor?.. BAŞKAN - Efendim, böyle
bir imkânım yok. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
böyle bir imkânım yok. AHMET DEMİRCAN (Samsun) -
Sayın Başkan, Sayın Çevre Bakanı yerinden bildirsin... TARIK CENGİZ (Samsun) -
Sayın Başkan, Sayın Çevre Bakanımız söz istiyor. BAŞKAN - Sayın Cengiz,
imkânım olsa yaparım yani... İstirham ederim... MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, bakınız, ben, bir konuyu arz etmek istiyorum: Bundan takriben üç
hafta önce, burada, gündemdışı olarak yaptığım konuşmaya, o gün Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanımızın verdiği cevabın özeti yapıldı şurada, kısaltıldı; ama,
aynı konuşma... BAŞKAN - Hükümetin fikri
aynı demek ki! MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Lütfen... Ama, bakın, ondan sonra akademik çevrelerin raporları var. Çevre
Bakanımız burada... ÇED raporumuz neden değiştirilmiş? Yani, 200 megavat ve
daha fazlası için gerekliydi deniliyor. Samsun suyunun kirlenmesine ve 1 000
000 insanın ölümüne imkân tanıyacak bir uygulama yapılıyor. BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
aynı hislerle doluyum. Doğru söylüyorsunuz; ama, Sayın Bakan, hükümet adına
açıklama yaptı efendim. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkanım, o zaman, lütfen, işin ilgilisi Çevre Bakanımız açıklama yapsın.
Ben, Samsunlular adına, Çevre Bakanını açıklama yapmaya davet ediyorum. BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
siz, deneyimli bir milletvekilisiniz... Ben, İçtüzüğe göre idare ediyorum;
fakat, Samsun, çok önemli bir badireyle karşı karşıya diye, her gruptan bir
sayın milletvekiline 2'şer dakika söz verdim. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. AHMET DEMİRCAN (Samsun) -
Samsun, Çevre Bakanını dinlemek istiyor... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
topyekûn olmuş bir şeyi ifade ediyorlar, hükümet üyesi de aynen cevap veriyor.
Yapacak başka bir şey yok! MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Ben, şimdi, Sayın Çevre Bakanına, buradan, bir soru sormak istiyorum; eğer
müsaade ederseniz. BAŞKAN - Efendim,
edemiyorum... İstirham edeyim efendim... MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Yani, Samsun suyuna... BAŞKAN - Efendim,
Samsun'a canım feda; ama, İçtüzük de var yani!.. Olmaz... MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun)
- Çevre Bakanı söz istiyor... SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Çevre Bakanı söz istiyor Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın Bedük,
böyle bir hakkı yok ki Sayın Bakanın... İstirham ediyorum... MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Çevre Bakanı burada açıklama yapsın, desin ki "suya zararı
yoktur" biz de kana kana içelim bu sudan. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkan, bir Sayın Bakan konuşma talep ediyor. BAŞKAN - Efendim, bu
hükümette 37 bakan var, 37 bakan da konuşmaya kalkarsa, ben nasıl idare
edeceğim Meclisi?! İstirham ederim efendim... MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkanım, bu işi... BAŞKAN - Efendim, ikinci
söz isteyen arkadaşımdan sonra Çevre Bakanı söz istesin, kullansın. Her şeyin
bir usulü var. Efendim, istirham edeceğim... MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Tamam... VEDAT ÇINAROĞLU (Samsun)
- Sayın Başkanım, Sayın Bakan bir iki cümle söylesin... Müsaade edin... BAŞKAN - Hayhay Sayın
Çınaroğlu... Gündemdışı ikinci söz,
kamu bankalarında çalışan personelin özlük hakları ve Bankacılık Yasasındaki
değişikliklerle ilgili söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Suha Tanık'a
aittir. Buyurun Sayın Tanık. 2. – İzmir
Milletvekili Suha Tanık’ın, kamu bankalarında çalışan personelin özlük hakları
ve Bankacılık Yasasındaki değişikliklere ilişkin gündemdışı konuşması SUHA TANIK (İzmir) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Meclis Başkanlığına yaptığım müracaat,
kamu bankalarında çalışan personelin özlük hakları ve Bankacılık Yasasındaki
bazı değişikliklerle ilgili. BAŞKAN - Sayın Tanık, bir
dakika sözünüzü kesiyorum efendim. Sayın milletvekilleri,
anlaşılan, milletvekili arkadaşlarımı istemeyerek kırdım; ama, İçtüzük bunu
icap ettirdiği için. Ancak, size bir kolaylık yapacağım. Efendim, Kahramanmaraş
milletvekilimiz, çevre sorunlarıyla ilgili bir konuşma talep etmişti. Sayın
Avni Doğan'dan sonra, Sayın Bakan hem buna hem de Avni Doğan Beye cevap vermiş
olur. Sayın Suha Tanık, buyurun
efendim. SUHA TANIK (Devamla) -
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkanım, kamu
bankalarında çalışan personelin özlük hakları ve Bankacılık Yasasındaki bazı
değişikliklerle ilgili olarak Meclis Başkanlığınızdan istediğim söze olumlu
cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; inanın, bugün, bu konuşmayı burada yapmak üzere huzurunuza
geldiğim şu ana kadar, konuşmamın hangi bölümünden, nasıl başlamam gerektiği
konusunda, daha, kesin bir olguya sahip olamadım. O kadar önemli bir konuyu
gündeminize getirmeye çalışıyorum ki, eğer, bu konuya, siyasî hüviyetim
yönünden bakarsanız, siyasî partim yönünden bakarsanız, size, siyasî partimin,
Anayasa Mahkemesine gittiği 4743 sayılı Yasanın bazı maddelerinin iptali konusuyla
ilgili bilgi vermem gerekiyor; ama, konunun, kamu bankalarında çalışan ve özlük
haklarına ve ülkeye sahip çıkmayı hedeflemiş personelle, 16 000 personelle
ilgili yönünden bakmam gerekirse, o zaman, daha farklı boyutlarda anlatmam
gerekiyor. Halk Bankası ile Ziraat Bankasının, Türkiye'deki bu iki köklü
bankanın kapatılmasıyla ilgili vatandaşta oluşacak olan isyanın sesini size duyurmam
açısından, konunun neresinden başlayacağıma şaşırmış vaziyetteyim. Bakın, isterseniz, şöyle
bir noktadan başlayayım: Buradan, kamu bankalarında çalışarak, şerefiyle,
namusuyla, ülkesine, kıt kanaat aldığı maaşla hizmet eden bir banka müdürünün
vefatıyla ilgili; 49 yaşında, Adana Yumurtalık Şubesi Müdürü Ahmet Mertoğlu'nun
vefatıyla ilgili... Kendisine, buradan, Allah'tan rahmet diliyorum, ailesine
başsağlığı diliyorum. Sıkıntı, Sayın Müdürün,
makamında, bir kalp sektesiyle hayata gözlerini yummasına sebep oldu. Şimdi, şu anda,
televizyonlarının başında, yüzlerce kamu personeli, banka müdürü, bu konuyla
ilgili gelişecek, Meclisin vereceği kararın ne olabileceği ve Doğru Yol
Partisinin Anayasa Mahkemesine götürdüğü 4743 sayılı Malî Sektöre Olan Borçların
Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun maddelerinden kendilerini nasıl soyutlayacakları konusunda beklenti
içerisindeler. Sayın Başkanım, sayın
milletvekilleri; ben, İzmir Milletvekiliyim; huzurunuza, İzmir'den gelerek
çıktım. Tabiî, İzmir Milletvekili arkadaşlarımın fevkalade dikkatini çekerek,
burada değinmek istiyorum. Şu anda, kendi seçim bölgelerinde, Bayındır'da,
Kiraz'da, Dikili'de, Kınık'ta, Beydağ'da, Menemen'de, Eski İzmir'de,
Yenişehir'de, Çankaya'da, Merkez Cumhuriyet'te, Kemeraltı'nda ve Kordon'da
şubeler kapanmıştır; Halk Bankası tarafından, kapatılması konusunda karar alınmıştır.
Ben, bunu İzmir
Milletvekili olarak söylerken, Denizli Milletvekili arkadaşım kalkıyor, Denizli
Tavas'ta kapatılan banka şubeleriyle ilgili söylüyor. Ben, bunu buradan
söylerken, Balıkesir Milletvekili arkadaşım kalkıyor, Balıkesir'de kapatılan
Halk Bankası ve Ziraat Bankası şubelerini söylüyor. RASİM ZAİMOĞLU (Giresun)
- Giresun, Giresun... RAMAZAN GÜL (Isparta) -
Isparta, Isparta... NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Sakarya efendim, Sakarya... SUHA TANIK (Devamla) -
Trabzon'dan, Adana'dan, Manisa'dan, Giresun'dan arkadaşlar bunu söylüyorlar.
(DYP sıralarından alkışlar) Yani, buradaki olay, sizin bildiğiniz boyutların üzerinde.
16 000 personel... BAŞKAN - Sayın Tanık,
"bütün Türkiye" demek lazım. SUHA TANIK (Devamla) -
Efendim, bütün Türkiye... Ben de, o zaman, diyorum
ki: Sayın milletvekilleri, kalkın, sesinizi yükseltin de, Sayın Başbakana
söyleyelim. Sayın Başbakanım, bu kapatma kararından, Bakanlar Kurulunda
verdiğiniz şu bankalarla ilgili kapatma kararından vazgeçiniz. Lütfen bir kere
geri adım atınız Sayın Başbakanım diyelim. (DYP sıralarından alkışlar) NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sen
niye oy kullandın?! SUHA TANIK (Devamla) -
Şimdi, bakınız, şu anda, Sayın Başbakanın vermiş olduğu karar çerçevesinde,
Bakanlar Kurulu kararıyla, her gün 25 tane banka şubesi kapatılmakta ve Türkiye
genelinde 897 tane şube kapatılmakta... YUSUF KIRKPINAR (İzmir) -
Sayın Tanık, buraya bak, bu ilana bak!.. SUHA TANIK (Devamla) -
Vatandaş, onun hesabını, sizden daha çok soracak. BAŞKAN - Karşılıklı
konuşmayınız efendim. SUHA TANIK (Devamla) -
Sayın milletvekilleri, şimdi, bu 57 nci koalisyon hükümetine oy veren tüm
milletvekillerine, vatandaş, sandıkta, seçim günü hesap soracak. YUSUF KIRKPINAR (İzmir) -
Buraya bak, buraya! BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayın. Mecliste pankart açmak
yasak efendim. SUHA TANIK (Devamla) -
Sayın milletvekilleri, müsaade ederseniz, ben kendi konumla ilgili gündemdışı
konuşmama devam edeyim. Sayın milletvekilleri,
ben, bir İzmir milletvekili olarak, bu konuda, İzmir'de, Halk Bankası ve Ziraat
Bankası personelinin bana ilettiği rahatsızlığı sizin huzurunuza getirmeye
çalışıyorum. 4743 sayılı Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun karşısında, ben, bir
parti tutumu içerisinde, İzmirli olmak üzere, yurdumuzdaki tüm
vatandaşlarımızın, çalışanların, çiftçilerin, esnafın, bankalarla iş yapan
herkesin ve çok sahip çıktığımız reel sektörün temsilcilerinin bu konuda
fevkalâde rahatsız olduklarına ilişkin -telefonla, faksla ve makamıma ziyarete
gelerek- şikâyetlerine muhatap oldum. Sayın milletvekilleri,
Sayın Başkanım; esasında, kamu bankaları, özel hukuk hükümlerine tabi de olsa,
birer kamu bankası ve sermayelerinin tamamı Hazineye ait olduğu gerekçesinin
unutulmaması gerekir. Bu noktada, yönetimden beklenen banka bilançolarındaki
bozulmaların giderilmesi, çağdaş bankacılık ilke, kural ve tekniklerinin ve de
teknolojinin uygulanması, yine, bünyeye uygun organizasyonel yapının hayata
geçirilmesi ve bu süreçte, personelin katılımının sağlanmasıdır... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız
efendim. SUHA TANIK (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkanım. Kamu bankalarının, son
bir yılda, temel sorunu, sanki personelmiş gibi gösterilmektedir. Personelin
zorla sözleşmeye geçirilmesi esas alınmıştır. Bakın, bana gelen banka
müdürü arkadaşlarım, aldıkları maaştan çok düşük miktarda olan maaş
karşılığında sözleşmeye geçtikleri takdirde, kendilerine yüksek maaşlar teklif
edildiğini söylemektedirler; ama, bir vatandaş, bir kamu sektörü çalışanı
bilinci içerisinde böyle bir sözleşmeyi kabul etmelerinin mümkün olmadığını
dile getirmişlerdir. Sayın milletvekilleri,
sayın 57 nci koalisyon hükümetine destek veren milletvekili arkadaşlarım;
lütfen, Sayın Başbakana, bu konuda, bu kamu personeline sahip çıkması konusunda
gerekli desteği sağlaması talebinin iletilmesini, özenle, Meclisteki tüm
milletvekili arkadaşlarımdan rica ediyorum. Sevgiler, saygılar
sunuyorum. Sağ olun. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederim
efendim. Sayın Kırkpınar,
biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde pankart açmak yasak. Vatandaş
açınca hapse giriyor, biliyorsunuz. Siz de yapmayın. YUSUF KIRKPINAR (İzmir)-
Pankart değil efendim, Sayın Suha Tanık'ın ilanı. Suha Beyin dışındaki İzmir
milletvekilleri aranıyormuş; fakat, "wanted"la aranıyormuş. BAŞKAN- Efendim, anladım
da, o, pankart sınıfına giriyor benim anlayışıma göre. İçişleri Bakanı
duymasın. YUSUF KIRKPINAR (İzmir)-
Pankarta girmez efendim. BURHAN BIÇAKÇIOĞLU
(İzmir)- Afiş... Afiş... Gazete kupürü... BAŞKAN- Peki, afiş olsun.
Sayın Bakanım, biraz
evvelki konuyu biz başka bir formüle bağladık. Üçüncü arkadaşımız konuşacak.
Zaten onun konuşması da çevreyle, insan sağlığıyla ilgili. Samsun konusu da
buna bağlandı, ona göre hareket edeceğiz. MUSTAFA KEMAL AYKURT
(Denizli)- Sayın Başkanım, söz istemiştim. İzin verirseniz, katkıda bulunacağım
iki cümleyle. Sayın Başkanım, Tavas
Kızılcabölük'te de Halk Bankası şubesi kapandı, olaylar çıktı. Burada, hükümet
temsilcisini ikaz etmek istiyorum. İki cümle söyleyeceğim izin verirseniz. Olaylar, çok ciddî boyut
kazandı; herkesi ilgilendiren, bütün Parlamentoyu, milletvekillerini
ilgilendiren hale geldi. Eğer bu bankaların kapatılması devam ederse,
önümüzdeki günlerde ciddî olaylar vuku bulacak. Tavas'ta, Kızılcabölük'te bütün
siyasî partilerin tabelaları yerinden sökülerek yerlere atıldı, yerlerde
sürüldü, ayaklarla ezildi. Bu ciddî bir olaydır. İkaz ediyorum... BAŞKAN- Efendim, mesele
anlaşıldı. Teşekkür ediyorum efendim. Gündemdışı üçüncü söz,
insan sağlığına zarar veren etkenler konusunu ve bu zararların Kahramanmaraş
İli ve ilçelerine yansımasını ifade etmek isteyen Kahramanmaraş Milletvekili
Avni Doğan'a aittir. Buyurun Sayın Doğan. (AK
Parti sıralarından alkışlar) 3. –
Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, Kahramanmaraş İli ve ilçelerindeki
çevre kirliliği ile Afşin Elbistan Termik Santralının yol açtığı hava
kirliliğine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19 uncu ve 20 nci
Yüzyıllar, teknolojinin süratle geliştiği yüzyıllardır. Tabiî, dünyanın
gündemini, bu yüzyıllarda, teknoloji belirlerken, daha geç zamanlarda, gelişen
teknolojinin, çok ciddî çevresel sorunlara yol açtığı da anlaşıldı ve bütün
milletler, bütün dünya toplulukları, çevresel sorunlar konusuna ciddiyetle
eğilmeye başladılar. İnsan sağlığını birinci
unsur olarak almayan dünyada hiçbir millet yoktur, hiçbir devlet yoktur. Ancak,
üzülerek söylüyorum ki, çevre bilinci Türkiye'de çok geç devreye girdi. Halk,
çevre bilincine sahip olmasına rağmen, devlet, bunu, uzun zamandan beri,
birinci mesele olarak ele almamaya devam ediyor. Biraz önce, değerli
arkadaşım, santralın Samsun'a vereceği zararlarla ilgili konuştu. Tabiî,
devletin görevi "hayır efendim, hiçbir zarar vermiyor" demek
değildir; devletin görevi, bu ülkeyi enerjisiz bırakmak da değildir. Bir gerçek
var, Samsun Çakmak Barajına zehir dolacak; bu kesin yani. Şimdi, diğer bir konu,
Türkiye'nin elektriğinin önemli bir bölümünü sağlayan, yanılmıyorsam üçte 1'ine
yakınını sağlayan Afşin Elbistan Termik Santralıdır. Değerli arkadaşlar, kar,
dünyanın her tarafına bembeyaz yağar. Kar, edebiyatta temizliğin, temizlenmenin
simgesidir; ama, Afşin Ovasına, Elbistan Ovasına yıllardır, kar, siyah yağar.
Karın beyaz olduğunu Elbistanlı ve Afşinli çocuklar bilmezler; çünkü, dünyanın
en büyük termik santrallarından birisi, yanılmıyorsam ikinci büyük termik
santral orada. Türkiye'nin en büyük termik santralı -dünyanın en hantal
teknolojisi- oraya, yirmidört saat, dört bacadan sülfürikasit savurur, kül
savurur. Afşin-Elbistan Ovası, kar yağdığı zaman simsiyah olur. Garip bir şey, şimdi,
yeni, daha büyük bir ünite yapılıyor. Onun meydana getireceği sorunlar daha
başka; ama, bu iki ilçe hava kirliliğini ölçecek bir cihaza da sahip değil.
Çevre Bakanlığının gezici bir aracı vardı, o da yıllardır bozuk, çalışmıyor.
Biz, Sayın Çevre Bakanımızdan, iki yıldır, bu iki büyük ilçenin hava
kirliliğinin ölçümü için bir cihaz istiyoruz, almayı başaramadık. Devlet, 500 000'e
yaklaşan nüfusun üzerine sülfürikasit yağdırıp, oranın hava kirliliğinin hangi
boyutta olduğunu ölçmekten aciz değil. "Efendim, ödenek yoktur, şöyle
yapacağız, böyle yapacağız.." Bu, bir çözüm değil. Ceyhan Nehri 5,3
metreküp/saniye su akıtıyor. Bunun takriben yarısını şeker fabrikası alıyor,
1,5'ini (A) ünitesi alıyor, 1,5'ini de doğduğu yerden (B) ünitesi alacak.
Ceyhan Nehri haritadan siliniyor. Açık söyleyeyim, Ceyhan Nehri, Türkiye'nin
çok önemli bir nehri haritadan siliniyor. Mesela 3 kilometre aşağıdan alsa,
orada suyun debisi 10 metreküp/saniyeye çıkıyor, hiçbir şey olmayacak; ama,
anlayışı müteahhitlere göre ayarlarsanız, sıkıntı büyük olur. Şu an (B) ünitesinin
yapımı devam ediyor. (B) ünitesi gene dört bacalı olacak. Tabiî, iyi bir
teknoloji, (A) ünitesi kadar çevreye büyük zarar vermeyecek; ama, Türkiye'nin
dördüncü büyük ovasını da tarım alanı olmaktan çıkarıyor. Elbistan Ovası Türkiye'ye
feda olsun, Afşin Ovası Türkiye'ye feda olsun. Afşinli bu bilinçte, Elbistanlı
bu bilinçte; ama, bakın, bir şey söyleyeyim; şu an o ünitenin yapımıyla ilgili
olarak orada 1 700 işçi çalışıyor, 1 350'si Afşin ve Elbistan'ın dışından
alınmış, siyasî iradenin baskısıyla alınmış, orada bir zorba müdürün ödenek
tehdidiyle bu yapılmış. Geçtiğimiz yıl, bu konuda bir arbede çıkmış, bir kişi
ölmüş. Şimdi, nisanda 2 000 kişi yeniden alınacak. Eğer, bu eylem devam ederse,
ben açık söylüyorum, Enerji Bakanını buradan uyarıyorum, orada çok büyük
olaylar olur. Orada çalışan işçiler, bir şekilde, Afşin'den ve Elbistan'dan
alınmalıdır ve orada gerilim yaratan o müdür, Ali Çiftçi midir, nedir, görevden
alınmalıdır bir kere, kesinlikle; yoksa, insanlar toprağını kaybedecek,
insanlar kanser olacak; ama, siz, başka yerden işçi getireceksiniz!.. Afşin,
Elbistan taşların bağlandığı yer olamaz. Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Doğan,
sözünüzü kesmemiştim; ama... Süre verecektim... AVNİ DOĞAN (Devamla) -
Sağol Başkanım, alicenaplığınız için teşekkür ederim. BAŞKAN - Estağfurullah. Gündemdışı konuşmaya
cevap vermek üzere, buyurun Sayın Bakan. (DSP sıralarından alkışlar) Her iki konuda da cevap
vereceksiniz değil mi efendim? ÇEVRE BAKANI FEVZİ
AYTEKİN (Tekirdağ) - Evet Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Samsun'da yapılmakta olan, yüzergezer santral dediğimiz
elektrik santralıyla ilgili bilgi vermek istiyorum. Yani, Çevre Bakanlığı bu
konuda ne yapıyor; ama -beni en çok sevindiren olay- on Samsun milletvekilinin,
çevreye olan duyarlılığı ve bunu gündeme getirmeleri beni gerçekten çok memnun
etti; onları yürekten kutluyorum. (Alkışlar) Tabiî ki, her iki
konuşmacımıza da cevap verirken, Samsun İlinde kurulması planlanan mobil
santral, Tekkeköy sınırları içerisinde bulunan Karadeniz Bakır İşletmelerinin
özelleştirme kapsamında satılan 3 695, 3 696 sayılı kadastral parseller
üzerinde kurulacaktır; yani, bu parseller, Özelleştirme İdaresinden alınmış,
onların üzerinde kuruluyor. Mobil santralların
kadastral sınırlarının 400 metre kuzeyinde Karadeniz, 1 kilometre batısında
Karadeniz Bakır İşletmesi Fabrikası ve sosyal tesisleri, 4 kilometre doğusunda
tabiatı koruma alanı olarak belirlenen 86 hektarlık Hacıosman Ormanı, 650 metre
güneyinde meskûn mahal sınırı; yine, santralın 1 kilometre güneyinde
Samsun-Trabzon Karayolu, Samsun İlinin içmesuyunun sağlandığı Çakmak Barajına
yaklaşık 17 kilometredir. Kirletici vasfı yüksek
tesisler kapsamında olan -bunu belirtiyorum; lütfen, çok iyi dinlemenizi
istiyorum- mobil yüzer santralların bacalarından çıkan kirletici gaz ve tozlar,
Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğinin ilgili hükümleriyle sınırlandırılmış
olup, buna uymayan santrallar mutlaka devredışı bırakılır. Onun için, değerli
milletvekillerimin birlikte imzaladıkları ve tarafıma müracaat ettikleri
dilekçe doğrultusunda, Samsun Çevre İl Müdürlüğümüzün gerekli çalışmaları
başlattığını belirtmek istiyorum. Ayrıca, Çevre Koruma Genel Müdürümüze talimat
vererek, bizzat bir ekiple birlikte Samsun İline gidip, oradaki tesisin
bilgilerini almalarını istedim. ÇED kapsamında değil.
Neden değil? 150 megabaytın altında yapılan bu gibi santrallar ÇED için müracaat etmiyorlar; ama, bir Malî Çevre
Kurul kararı var. Lütfen, Samsun Milletvekilleri, bunu çok iyi dinlesinler. Bu
santralın orada kurulması, Malî Çevre Kurulu kararıyla; yani, Samsun Valisi
başkanlığındaki kurulla oluyor. Oradaki kurul kararı, çeşitli bakanlıkların il
müdürlerinin kararıdır. Bu karar -şu anda yapının ne durumda olduğunu
bilmiyorum; ama- tekrar gözden geçirilebilir. Onun için, bu arkadaşlarımızla
mutlaka temas edilmesi lazım. Bu yatırıma karar verilirken, ne amaçla
yapıldığını özellikle belirtmeleri gerekiyor. Ha, biz, bu yatırımlara asla
karşı değiliz, milletvekillerimiz de değil. Keşke, doğalgazla çalışan santral
statüsüne girebilse. İşte, bunu sağlayabilirsek -ki, çabalarımız bunun için-
başardığımız takdirde, Samsun İlindeki kirlenme bertaraf edilecektir. TEAŞ Genel Müdürlüğünden
Bakanlığıma ulaşan bilgilere göre, TEAŞ Genel Müdürlüğünün mobil yüzer
santrallar için hazırladığı şartnamelerde ve imzalanmış olan sözleşmelerde,
Türk çevre mevzuatında tanımlanmış bulunan tüm deşarj, emisyon ve gürültü
kirliliği kriterlerine uyum ve denetim zorunluluğu getirdiklerini
belirtiyorlar. Tabiî, ancak santral çalıştıktan sonra bunlar, bu denetimler
yapılabilir. Teknik olarak proje içerisinde olabilir; ama, uygulama çok
önemlidir. O yüzden, biz, Çevre Bakanlığı olarak bu santralın gelişmelerini
yakinen takibe aldık. Değerli milletvekillerimiz de bize bu konuda katkı,
destek sağlarlarsa çok memnun olacağımı ifade ediyor; bu konudaki görüşlerimi
belirttikten sonra, Kahramanmaraş İlimizin sorunlarını dile getiren Değerli
Milletvekilimiz Avni Doğan'a cevap vermek istiyorum. Kahramanmaraş çevre
sorunları... Son yıllarda hızla sanayileşmekte olan Kahramanmaraş İlinin sanayi
ve kent atıksuyu hiçbir işleme tabi tutulmadan, Aksu, Erkenez Çayları ile Sır
Barajı Gölüne, yani, Ceyhan nehir yatağına boşaltılmaktadır. Sanayi atıklarının
ön arıtmaya tabi tutulmadan yerüstü sularına verilmesi sırasında, sıvı
atıkların birçoğu, yeraltı sularının da kirlenmesine neden olmaktadır. Ayrıca, yeraltı
sularımızı kirleten en önemli kriterlerden biri de tarım ilaçları ve
gübrelerdir. Sanayi tesislerine arıtma sistemleri kurdurulması yönünde, 2872
sayılı Çevre Kanunu ve Bakanlığımız genelgeleri doğrultusunda, çevre il
müdürlüğünce gerekli uyarılar yapılmıştır. Kentsel atık sular 5 000
litre/saniye olup, arıtma tesisi proje aşamasındadır. Bertaraf yöntemi,
düzensiz depolama yapılmaktadır. Üretilen katı atık belediye tarafından
toplanmakta ve şehir merkezine 5 kilometre mesafede tarım alanlarının
ortasından Erkenez Nehri kenarına dökülmektedir. Söz konusu saha, yaklaşık 15 hektar büyüklükte olup, 1993
yılından beri kullanılmaktadır. Sahada hiçbir önlem alınmamıştır; sızıntı
suları Erkenez Nehrine karışmaktadır.
Saha, tel çitle çevrilmekle birlikte, görevli hiçbir eleman yoktur. Katı atıkların düzenli
depolanması için 4 alternatif alan seçilmiş olup, alternatif sahaların inceleme
ve değerlendirmelerini müteakip belirlenecek olan katı atık düzenli depolama
tesisine ilişkin ÇED sürecinin başlatılması için Bakanlığımıza başvurulmuştur.
Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği doğrultusunda yürütülen kato depozito
uygulaması kapsamında, 2001 yılında, Kahramanmaraş'ta bir firma bulunmaktadır. Çevre sorunlarını
belirleyerek koordinasyon sağlamak ve sorunları çözmek amacıyla, 2001 yılında,
Kahramanmaraş Çevre İl Müdürlüğü kurulmuştur. Ayrıca, Kahramanmaraş ve
özellikle Elbistan'da hava kirliliğini sürekli izlemek ve gerekli tedbirlerin
alınmasını sağlamak amacıyla, daha önce Bakanlığımıza müracaat eden değerli
milletvekilim, 5 adet -yalnız 2 tane değil- 2 ilçenize istediğiniz 5 adet hava
kirliliği ölçüm cihazı siparişini verdik. AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim. ÇEVRE BAKANI FEVZİ
AYTEKİN (Devamla)- İnşallah, bunları en kısa zamanda hem ilçelerimize hem de
ilimize göndereceğiz; ilimizde de ihtiyacımız var. Ayrıca, arızalı olan santral
ölçüm cihazlarımızı da kamyonlarımızla tamire gönderdik, onları da en kısa
zamanda tamir ettirip, inşallah birini de sizin bölgenize göndereceğiz. Bunu böyle belirttikten
sonra, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, Sayın Bakana teşekkür ediyorum; ben,
özellikle çevre ölçüm cihazı konusunda tatminkâr cevap aldım. BAŞKAN - Sayın Avni
Doğan, Sayın Bakana, tatminkâr cevap verdiği için teşekkür ediyorlar. Öbür
Samsun milletvekilleri memnun kaldılar mı bilemiyorum; ama, herkesi memnun
etmemiz de mümkün değil. Hükümetin içindeki bu sorunu kendilerinin çözmesi
lazım. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, ben de teşekkürlerimi sunuyorum. BAŞKAN - Alınan karar
gereğince, sözlü sorular görüşülmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan
işlerden başlıyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. – İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S. Sayısı :527) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının müzakerelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2. – Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı :786) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 3. – Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı :433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 4. – Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal
Güvenlik Kurulu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689,
2/699) (S. Sayısı : 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanun
Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 5. –
Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş
Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına
ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 6. – Esnaf
ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu,
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691)
(S. Sayısı : 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakerelerine başlayacağız. 7. – Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S.
Sayısı : 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih
Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul
Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın
Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz. 8. – 213
Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı
Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya
Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar’ın,
İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili
Aydın Ayaydın’ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un Aynı Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/956, 2/878, 2/880, 2/882,
2/883, 2/884) (S. Sayısı :825) (1) BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde. Hükümet?.. Yerinde. Komisyon raporu, 825 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde,
Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Aydın Ayaydın;
buyurun. ANAP GRUBU ADINA AYDIN A.
AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emlak Vergisi
Kanununda değişiklik yapılmasını öngören kanun tasarısı üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına, söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Anavatan Partisi ve
şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bilindiği gibi, bir süre
önce, üzerinde büyük tartışmalar yaşanan ve haklı olarak halkımızı büyük ölçüde
tedirgin eden Emlak Vergisiyle ilgili düzenlemeleri içeren tasarı nihayet
Meclisimizin Genel Kuruluna gelmiş bulunmaktadır. Bu yıl dokuzuncu genel beyan
dönemine esas teşkil edecek olan, gayrimenkullerin değerleriyle ilgili takdir
komisyonlarının hazırlamış oldukları değerler, kamuoyunda, çok büyük artışlar
meydana getirdiği endişesiyle tartışmalar yaratmıştır. Bu nedenle, kamuoyunun
haklı olarak ortaya koymuş olduğu bu tepkiyi giderecek ve gerçekten, gerçek
değerlerine uygun olarak, yeniden arazi ve bina değerlerinin tespit edilmesi
konusunda, birçok arkadaşımızın Meclis gündemine getirmiş olduğu kanun
teklifleri ile Maliye Bakanlığının da hazırlamış olduğu kanun tasarısı
birleştirilerek, yeniden, bunun esaslarını belirleyecek, esas teşkil edecek
kanun tasarısı, bu haksızlıkları giderici ve eşitsizlik yaratan bu tutumu
giderici birtakım tespitleri gündeme getirmiş bulunmaktadır. Belediyelerin tespit
etmiş olduğu takdir komisyonları, il ve ilçelerde, köylerde ve belediyelerde,
gerçekten, bazı değerlendirmelerde, amacı aşan ve gerçek değerlerin çok
üzerinde birtakım tespitler yapmışlardır. Bu tespitlerde şöyle farklılık
oluşmuştur: Aynı cadde üzerinde, caddenin sol tarafındaki binaların değerleri,
caddenin sağ tarafındaki binaların değerinin çok çok üzerinde birtakım değerler
tespit etmiştir. O bölgede yaşayan insanlar
da, verecekleri Emlak Vergisi değerine esas teşkil edecek bu değerlendirmelere,
haklı olarak isyan etmişlerdir. Gerçekten takdir komisyonlarının, belediyelerin
gelirlerini artırmaya yönelik bu yüksek miktardaki değer tespitleri, 18 000 000
Emlak Vergisi mükellefini zor duruma düşürmüştür. Dolayısıyla, takdir
komisyonlarının yüksek belirlemiş oldukları bu değerleri yeniden tespit etmek
üzere, kanun tasarısında, yeni hükümlere yer verilmiştir. Takdir komisyonlarının
belirlemiş oldukları bu yüksek değerleri, emsallerinden çok çok daha yüksek bu
değerleri yeniden inceleme fırsatı verilmektedir. Türkiye'de Emlak Vergisiyle
ilgili 18 000 000 mükellef vardır ve genellikle, Emlak Vergisi
beyannamelerinde, asgarî değerler üzerinden beyanname verilmektedir, azamî
değer üzerinden beyanname veren mükellefe rastlamak çok mümkün değildir,
genelde asgarî değerler üzerinden beyanname verilir. Beyannameler, hem
mükellefler için bir külfettir hem de bazen aynı konudaki, yan yana iki emlak
üzerindeki değerler arasında eşitsizliği beraberinde getirmektedir. Bu nedenle,
hem halkımızı bu beyanname verme külfetinden kurtarmak hem de eşitlik ilkesine
uygun, tek tip bir beyan esası alınmak üzere yeniden değerlendirilmiştir. Dolayısıyla, halkımızın
gündemine yerleşen ve yüksek tespit edilen bu değerleri yeniden tespit etmek
üzere, takdir komisyonlarına 30 gün süre verilerek, yeniden değer tespiti
yapılması öngörülmektedir. Dolayısıyla, takdir komisyonlarının bugün için
belirlemiş oldukları; yani, 2002 yılı Emlak Vergilerine esas teşkil edecek
değerlere, takdir komisyonu yeniden bir değer tespiti yapacaktır. Takdir komisyonlarının
yeniden belirlemiş olduğu bu değerler, Plan ve Bütçe Komisyonunda belirlenen
bir üst kurula gidecektir. Bu üst kurul, valinin veya valinin uygun göreceği
bir vali yardımcısının başkanlığında, defterdar veya defterdarın uygun göreceği
bir kişi, tapu sicil muhafızı, ticaret odasının temsilcisi, serbest
muhasebecilerin temsilcisi ve esnaf ve sanatkârlar odasının temsilcisinden
oluşmuştur. Takdir komisyonlarının
tespit ettiği bu değerler, bu üst komisyon tarafından incelendikten sonra,
eğer, takdir komisyonunca tespit edilen değerler arasında bir fark varsa, bu,
tekrar, takdir komisyonuna gidecektir ve takdir komisyonu, bu üst komisyonun
uygun görmüş olduğu değere uymak zorunda kalacaktır. Ayrıca, bu takdir
komisyonlarının belirlemiş olduğu asgarî ve azamî değerler için, bugüne kadarki
uygulamada, itiraz hakkı söz konusu değildi. Bu yeni düzenlemenin en güzel
yanı, takdir komisyonlarının belirlemiş olduğu bu değerlere itiraz
yapılabilecek. Ancak, itirazlar, mükellefler tarafından değil, mükelleflerin
bağlı olduğu ticaret odaları, esnaf odaları, sanayi odaları, köy ve mahalle
muhtarlıkları tarafından yapılabilecektir. Dolayısıyla, takdir komisyonları eğer
yüksek bir değer belirlemişse, buna, üst kuruldan da geçtikten sonra, vergi
mahkemelerine itiraz etme yetkisi getirilmiştir. Vergi mahkemeleri bunları
inceleyecek, eğer bu değeri uygun bulmazsa, bu vergi mahkemesinin kararına da
onbeş gün içerisinde Danıştay nezdindede itirazda bulunma yetkisi
getirilmiştir. 2002 yılı için öngörülen
takdir komisyonlarının değer tespitleri, tabiî zaman alacağı için, 2002 yılının
birinci taksidini, 2001 yılında mükelleflerin ödemiş olduğu Emlak Vergilerinin
yüzde 53,2'si oranında artırarak ödeyeceklerdir. Yani, geçen yıl mükellefler ne
kadar Emlak Vergisi ödemişlerse, bu yıl birinci taksit olarak onu, yüzde 53,2
oranında artırarak ödeyeceklerdir. Ayrıca, ikinci takside kadar takdir
komisyonları yeniden bu değerlendirmeleri yaptıktan sonra, ikinci taksitler, bu
yeni tespit edilecek değerler üzerinden ödenecektir. Bugüne kadar dört yılda
bir mükelleflerin vermiş olduğu Emlak Vergisi beyannameleri uygulamasına,
artık, 2002 yılından itibaren son verilmektedir. Bundan böyle, Emlak Vergisi
mükellefleri hiçbir zaman beyanname vermeyeceklerdir. Takdir komisyonlarının
belirlemiş olduğu asgarî değerler hem tapu harç matrahına esas teşkil edecek ve
hem de Emlak Vergisi mükellefleri, bundan böyle, takdir komisyonlarının tespit
etmiş olduğu asgarî değerler üzerinden tahakkuk eden Emlak Vergisini
belediyelere ödeyeceklerdir. Dolayısıyla, Emlak Vergisi beyanname yükümlülüğü
ortadan kalkıyor. Bundan böyle, yeni bir uğraş olan ve gerçekten sıkıntı
yaratan, halkımızı kuyruklarda bekleten bu uygulamaya son verilmektedir. Bundan
böyle, hiç kimse, Emlak Vergisi beyannamesi vermeyecektir. Emlak Vergisi,
asgarî değerler üzerinden, takdir komisyonlarının oluşturdukları değerler
üzerinden, belediyece belediyenin bilgisayarlarına işlenecek ve mükellefler, o
asgarî değerler üzerinden Emlak Vergisini ödeyeceklerdir. Bugüne kadarki
uygulamada, arsa veyahut da bina satın alan mükellefler, tapuda beyan ettikleri
değerler üzerinden harç ödemekteydiler. Bu yeni uygulamayla, takdir
komisyonlarının belirlemiş oldukları asgarî tutarlar üzerinden alınacak tapu
harcı da Emlak Vergisi de aynı olacaktır. Dolayısıyla, bundan böyle, herhangi
bir gayrimenkul alan bir mükellef tapuya gittiğinde, tapu idaresinin
kayıtlarında, Emlak Vergisi takdir komisyonlarının tespit etmiş oldukları
matrah üzerinden harç ödeyecektir. Ancak, değerini daha yüksek göstermek isteyen
mükellefler, asgarî değerin üzerinde diledikleri bedelle de harç ödemesi
yapabileceklerdir. Bir de bugüne kadarki
uygulamada, Emlak Vergisi mükellefi olması gerekirken, bugüne kadar
belediyelere Emlak Vergisi beyannamesi vermemiş, mükellef olmamış olan gerçek
mükelleflere de yeni bir hak tanınmaktadır. Plan ve Bütçe Komisyonunda bunu beş
yıl geriye doğru belirlemiştik; ama, tasarıya "1986 yılı" diye
işlenmiş; yani, 1986 yılından bugüne kadar arsası veya binası olan
mükelleflerin, eğer beyanname vermemiş iseler, belediyelere başvurarak, hiçbir
cezaî şarta bağlı olmaksızın, yalnız o günden bugüne kadar yüzde 50 fazlasıyla
birlikte ödemeleri halinde yeni mükellef olabilmelerine imkân tanınmıştır. Bu
da son derece yerinde bir uygulamadır. Emlak Vergisi Yasasında
yapılan bu değişiklik, belki Avrupa Birliği uygulamasına uygun hale de
getirilebilirdi. Bugün, bir tek arsası veyahut da bir tek evi olan insanla
birden fazla gayrimenkulu olan insanların vergi oranları aynıdır; bu da
beraberinde bir adaletsizliği getirmektedir. Farklı bir noktaya temas
etmek istiyorum. Avrupa'da, gayrimenkule, sahip olduğu değere göre farklı
işlemler yapılmaktadır. Oysa, Türkiye'de, tek tip işlem yapılmaktadır. Örneğin,
Fransa'da, değeri 720 000 euroyu aşan gayrimenkullere binde 5 ile yüzde 1
arasında değişen vergi oranları uygulanmaktadır. Yine, sahip olunan gayrimenkul
sayısına göre değişen oranlar uygulanıyor. Türkiye'de, bir gayrimenkulu olanla
otuz gayrimenkulu olan kişiye uygulanan vergi oranı aynıdır, bu değişmelidir.
Gecekonduda oturan bir kişi ile 1 000 000 dolar değerinde bir yalıda veyahut da
bir villada oturan kişi aynı oranda vergi vermektedir, bu da adaletsizliği
beraberinde getirmektedir. Ümit ediyorum ki, Maliye Bakanlığı bu adaletsizliği
ortadan kaldıracak, sosyal adalet ilkelerine uygun yeni bir düzenleme üzerinde
de çalışma yapacaktır ve Meclisimizin gündemine bu çalışmayı da getirecektir. Emlak Vergisi Kanununda
yapılan bu değişiklikle, gerçekten haksız yere vergi ödemeyi öngören bu
düzenleme ortadan kaldırılmaktadır. Gerçek değerlerine uygun Emlak Vergisi
ödemeyi uygulamaya getiren bu değişiklik yerinde bir değişikliktir. Emlak Vergisi Kanunundaki
bu değişikliğin, ülkemize ve milletimize hayırlı olması dileğiyle, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. Anavatan Partisi
Grubundan sonra, şimdi, söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisinde. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa)- Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; sıra sayısı 825 olan, çeşitli vergi yasalarında Emlak Vergisiyle
ilgili değişiklik yapan yasa tasarısıyla ilgili Grubumuzun görüşlerini iletmek
üzere huzurunuzdayım; saygılarımı sunarım. Değerli arkadaşlar,
tabiî, yasaların bir teknik düzenlenme şekli var bir de kamuoyu üzerindeki
etkisi var. Yasaların, teknik düzenlenmesi şekilleri komisyonlarda
tartışılıyor, düzeltiliyor, iyi hale getirilip yayımlanıyor; ancak, toplum
üzerindeki etkileri hakkında daha detaylı tartışmalar yapılamıyor. Değerli arkadaşlar, şöyle
düşünelim: Bir insan düşünün, bir maaş alıyor, bu maaşını alırken devlete bir
vergi ödüyor. Ondan sonra, bu maaşını aldıktan sonra harcamalar yapıyor, bu
harcamaları yaparken de Katma Değer Vergisi adı altında birtakım vergiler
ödüyor. Ondan sonra, yine, bu ücretinden, oturmakta olduğu bir konutu varsa,
bir arsası varsa, bir arabası varsa, çeşitli mülkleri varsa, onlar üzerinden de
birtakım vergiler ödüyor; dolaylı olarak, her türlü sarfiyatından, mevcut her
türlü malından, mülkünden vergi ödüyor. Tabiî, ödesin, ödesin; ama, geliri
oranında, ne kadar vergi ödendiğini bir düşünmemiz gerekiyor. Dolayısıyla, bu
vergi yasaları, aslında, büyükşehir belediyelerine birtakım gelir artışları
temin ederken, diğer belediyelere, özellikle ilçe belediyelerine bir gelir
artışı temin etmiyor; ancak, vatandaş üzerine de bir yük getiriyor. Yani, şöyle
düşünürseniz, ne belediyelere çok fazla yararı var ne de vatandaşa çok fazla
yararı var. 2002 yılında verilecek
Emlak Vergisi beyannameleri ve buna esas olan sokak rayiçlerinin
belirlenmesiyle ilgili olarak yapılan bir ara düzenlemeyle, İstanbul ve diğer
büyük şehirlerde, Emlak Vergisi oranının 2 kat artırılması kararlaştırılıyor.
Bu kararla birlikte, basın ve kamuoyunda olumsuzluklar ortaya çıkıyor; bu
olumsuzluklar karşısında, kamuoyu baskısı karşısında, Sayın Başbakanımız
"kantarın topuzu kaçtı" diyor ve yeni bir kanunî düzenlemeye
gidiliyor. Bu düzenleme içerisinde, çeşitli konular gündeme geliyor; mesela,
genel beyanın kaldırılması konusu... Bu yıl yapılacak genel beyanın, Emlak
Vergisi açısından son defa olması gerekiyor. Bakanlar Kurulunun,
takdirinde olan 2 yıl ile 8 yıl arasında
beyan verme süresi muhafaza ediliyor yasada. Bir defa, bunun, bu yasadan, 1
inci maddeden çıkarılması lazım. Maddedeki ifadesi aynen şöyle: "Bakanlar
Kurulu bu fıkrada yer alan dört yıllık süreyi sekiz yıla kadar uzatmaya veya
iki yıla kadar indirmeye yetkilidir." Değerli arkadaşlar, beyan
süresinin, beyanın tamamen kaldırılması gerekiyor. Bir istisna olabilir;
efendim, mülkte bir değişiklik olur, bir başkasına intikal olur veyahut da
bugüne kadar bildirilmemiştir -ki, bu, yasa içerisinde düzenlendi- bununla
ilgili bir beyanda bulunulur. Bunun dışındaki bu düzenlemenin, bu yasa
maddesinden çıkması gerekiyor. Problem, 2002 yılı rayiç
ve beyanla ortaya çıkmış, hükümetimizin büyükşehirlerde Emlak Vergi oranını iki
katına çıkarmasıyla, özellikle halkımızın büyük ölçüde rahatsızlıkları
artmıştır. Büyükşehirlerin kendi illelerinde toplanan vergilerden aldığı yüzde
5'lik pay, Bakanlar Kurulunca yüzde 4,1'e düşürülüyor. Hükümet, büyükşehirlerin
bütçesinden kendi bütçesine önemli bir kaynak aktarmış oluyor. Aslında, bu
kaynak, Emlak Vergisi oranlarının büyükşehirlerde iki katına çıkarılmasıyla
halkın cebinden ilave olarak alınmak istenmektedir. Hükümetin yüzde 5'lik
oranını yüzde 4,1'e düşürmesiyle bütçesine aldığı kaynağın yüzlerce trilyonu
bulmasına karşılık, Emlak Vergisinin iki katına çıkarılmasıyla büyükşehirden
alacağı kaynak, aslında, çok büyük bir kaynak da değildir. Öte yandan, sokak
rayiçlerinin belirlenmesinde, zaten, büyükşehir ile diğer şehirlerin cadde ve
sokaklarında değerlendirme farkı mevcuttur. Bu fark sokak rayiçlerine
konulmuşken, ikinci kez büyükşehirlerde vergi oranı artırılarak vatandaşa
haksız ve adaletsiz bir vergi yükü ilavesi getirilmiş bulunuyor. Bu miktarlar
arasında çok büyük, korkunç farklar bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu farklar,
yasa içerisinde sonradan yapılmış bir düzenlemeyle, bir üst kurul kurulmak
suretiyle giderilmek istikametinde bir adım, atılmıştır; bu adım olumlu bir
adımdır. Emlak Vergisi toplamayla
ilgili personel, bilgisayar, kırtasiye vesaire bütün masrafları ilçe
belediyeleri yapmasına rağmen, tahsilatın yüzde 34'ünü alması masraflarına
yetmemektedir. Bu oran önemli ölçüde artırılmalıdır. Mevcut mevzuata göre yüzde
58,5 büyükşehir belediyesine, yüzde 7,5 özel idareye gitmekte, ilçe
belediyesine yüzde 34 kalmaktadır. Buna hakkaniyetli bir oran getirmek mecburiyetimiz
vardır. Emlak Vergisi Kanununda, gündemdeki değişiklik yapılmadan önce, paylar,
kurumlara, biraz sonra ifade edeceğim şekilde hesaplanmaktaydı; yani, bunu bir
tablodan izlersek, eski hesaplama şekli şöyleydi: Değişiklikten önce özel
idare müdürlüğüne yüzde 15, büyükşehir belediye payı olarak da yüzde 17; yani,
kalan üzerinden yaklaşık yüzde 20 ayrılmaktaydı. Şimdi, bu değişiklikten sonra,
büyükşehir belediyelerine yüzde 50 ayrılıyor. Büyükşehir belediyesi payı,
kalanı üzerinden tekrar yüzde 15 pay alıyor; o da yüzde 7,5 ediyor. Büyükşehir
belediyesi payı, iki payın toplamının kalanı üzerinden tekrar yüzde 8,5 bir pay
alıyor. Toplam olarak büyükşehir belediyesine yüzde 66 oranında pay ayrılmış
oluyor. İlçe belediyesine, tahsilatın sadece yüzde 34'ü kalıyor. Bu hesaplamaya göre,
Emlak Vergilerindeki yüzde 100 artışa rağmen, ilçe belediyelerinin Emlak
Vergisi gelirlerinde, maalesef, hiçbir artış olmuyor; aynen, daha önce
aldıkları parayı almış olacaklar. Yani, kurumların tahsildarı konumunda olan
bir kurum belediye. Bunu rakamlara bölersek, bakın, değişiklikten önce, ilçe
belediyeleri, 4 milyarlık bir tahsilattan 2,7 milyar alıyorlardı. Şimdi, 8
milyarlık bir tahsilattan -artırılmış vaziyette- yine 2,7 milyar alıyorlar. Değerli arkadaşlar,
şimdi, burada, özellikle ilçe belediyelerine çok büyük bir haksızlık yapılıyor.
Bizim, genel nüfusumuzun ilçe belediyelerinde yaşadığını düşünmemiz gerekiyor.
Gerçi, büyükşehir belediyelerimizin altındaki belediyeler de ilçe
belediyeleridir. Genelini hesapladığınız zaman, korkunç bir adaletsizlik var.
Şimdi, bu adaletsizliğin -bilmiyorum, ama, Sayın Bakanlık nasıl değiştirecek,
nasıl düzeltecek- bir gözden geçirilmesi lazım; yani, bunun adil bir duruma getirilmesi
lazım. Sayın Bakanım, biz bunu
nasıl hesap ettik; bu tabloyu, size, konuşmamdan sonra vereceğim. Burada, ilçe
belediyelerimizde, önemli ölçüde bir rahatsızlık var; çok yoğun bir şekilde
buna itirazları var. Bunu, bir düşünmek lazım. Bir başka fondan kendilerinin
destekleneceği söylenebilir; yani, kendilerinin özellikle desteklenmesi lazım. Burada, belediye
başkanlarına kişisel sorumluluk da getiriyoruz. Kurumların yaptığı işlerden,
başkanlarının, özel mal varlıklarıyla sorumlu tutulmaları olmamalı; Vergi Usul
Kanununun uygulanması sağlanmalıdır. Kurumun zararına sebebiyet verenler varsa,
zaten, kurum, rücu hakkını kullanabiliyor. Kurumlararası ilişkilerde ve idarî
işlemlerde, şahsî mal varlığıyla sorumlu olma gibi çok büyük rakamların,
şahıslara ceza olarak uygulanması doğru değildir, makul değildir. Bu konuda,
Vergi Usul Kanununda olduğu gibi bir uygulama düşünülmelidir. Kurumlara
ödenmesi gereken payların zamanında ödenmemesi durumunda, ita amirlerinden,
yüzde 10 gecikme zammıyla birlikte tahsil edilecek olması, kanunun, eşitlik ve
suç ve cezada kanunîlik prensibine de, maalesef, aykırılık teşkil ediyor. Bu
konuda, sanıyorum ki, Anayasa Mahkemesine de gidilebilir. Bu konu, tartışmalı
bir konudur. Emlak Vergisi, her yıl
yeniden değerlendirme oranında artırılmalıdır; doğrudur, artırılıyor. Bu yıldan
itibaren böyle yapılacak. Bu yıla mahsus olarak, sokak rayiçlerinin yeniden
düzenlenmesi sağlanıyor. Bu beyannamelerin son defa verilmesi gerekiyor. O
şekilde düşünülmüştür; ancak, 1 inci maddedeki hüküm içinde, Bakanlar
Kurulunun, iki yıl ile sekiz yıla kadar beyan isteme yetkisi saklı tutuluyor. Bu artırma, eksiltme veya
sıfırlama yetkisinin Bakanlar Kuruluna verilmesi de bir başka sıkıntıdır. Özetle, alt alta
sıralarsak: Emlak Vergisinde genel
beyan, bir defa, tamamen kesilmeli, kaldırılmalıdır. Büyük şehirlerde 2 kat
artırılan oran, tekrar eski haline çekilmelidir; çünkü, alt belediyelere bir
yararı olmadığı gibi, vatandaşın üzerine sıkıntı getirmektedir. Demek ki, bu,
her iki tarafa da yararlı bir şey olmamıştır. İlçe belediyelerinin
yüzde 34'lük payı, yeniden bir hesaplama sistemiyle, ya artırılmalıdır veyahut
da ilçe belediyelerine bir başka kaynak gösterilmelidir "size bu kaynaktan
ilave gelirler ödenecektir" denilmelidir. Belediyelerin
işlemlerinde Vergi Usul Kanunu uygulanmalıdır, başkanların özel işi gibi
mütalaa edilmemelidir. Emlak Vergileri, yine,
her yıl, yeniden değerleme oranında artırılarak, beyan zorunluluğu
kaldırılmalıdır. Değerli arkadaşlar,
şimdi, bu yasa tasarısı içerisinde, üç büyükşehir belediyesinin yurt dışından
aldıkları birtakım mallar var, otobüsler var, temizlik araçları var. Bunlarla
ilgili bu alışverişi yaparken, vakti zamanında, İller Bankası teminat vermiş
bulunuyor. Bu borç, vaktinde ödenmediği için, İller Bankası da bu borcu
ödeyemiyor ve neticede, Hazineye intikal ediyor ve Hazine ödüyor. Şimdi, bu borçlar, bu üç
büyükşehir belediyesinden tahsil edilecek. Bu tahsilat nasıl yapılacak, hangi
oranda yapılacak, ne miktarda ödeneklerinden kesilecek; üç bakanın -Maliye
Bakanı, Hazineden sorumlu Bakan ve Bayındırlık ve İskân Bakanının- müştereken
kararlaştıracağı bir oranda olacak. Elbette, tabiî, herkes borcunu ödesin,
devlet, boş yere, lüzumsuz borçlar altına girmesin. Bu, doğru bir mantık;
ancak, değerli arkadaşlar, çok uzun yıllardan bu tarafa -ki, benim tespitime göre
1986'dan bu tarafa- borçlanma noktasında bir denetimsizlik var; kurumlar
başıboş bırakılmış, herkes gitmiş dilediği gibi borçlanmış, kim kimi
hallettiyse borçlanmış; ama, şimdi bu denetimsizliğin cezasını belediyelere
çektirmemek lazım. Neden çektirmemek lazım; çünkü, bu yapılan harcamalar,
belediyelerin lüks harcamaları değil veyahut da lüzumsuz harcamaları değil.
Baktığınız zaman, vatandaşı taşımak için otobüs almış; baktığınız zaman, çöp
toplama aracı almış; baktığınız zaman, temizleme aracı almış. Neticede,
vatandaşa dönük bir hizmet yapmış. Şimdi, vatandaşa dönük yapılan bu
hizmetleri, eğer, siz, belediyeleri cezalandıracak tarzda bir kesintiye tabi
tutarsanız, bunlar da vatandaşlara "bakın, biz, size hizmet için bu
risklere girdik; ama, ne yapalım, iktidar, sizi bu şekilde cezalandırıyor,
ödeneklerimizi kesiyor" diyecek. İktidar partilerinin
menfaatınadır. Bu konu bir başka şekilde halledilmelidir. Dolayısıyla, buna da,
ben, özellikle dikkat çekmek istiyorum. Neticede, vatandaşımızın, bir başka konuda
da tenkitine maruz kalacaksınız; bu da hoş değil. Vatandaş ile devlet arasında,
hükümet arasında birtakım tartışmalara yine sebep olacaktır. Neticede ben şunu
da ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, bakın, başta söylediğim gibi,
şimdi, sonunda tekrar söylüyorum: Vatandaşın gelirinden bir vergi alıyoruz,
vatandaşın geri kalan parasıyla yapmış olduğu harcamasından da bir vergi
alıyoruz, ayrıca, vatandaşın malından mülkünden de, her yıl, birtakım vergiler
alıyoruz. Lütfen, Maliye Bakanlığımız, bunu şöyle bir alt alta yazsın, bizlere
de, vatandaşa gelen külfet nedir, bunu da bir bildirsin; ama, ben öyle
zannediyorum ki, dünyada, herhalde, bizim kadar fazla vergi veren, bizden çok
vergi veren ülke yok. Bu, maalesef,
vatandaşlarımızı, devlete karşı, devletin yaptığı harcamalara karşı olumsuz
tavırlar içine sürüklüyor. Örnek olarak, ben, size, kulak misafiri olduğum bir
konuşmadan bir enstantane söyleyeyim: Vatandaşın birisi diğerine diyor ki:
"Canım, niye ben vergi vereyim?" Öbürü de diyor ki: "Canım, versek
ne olur; vereceğiz; devlet bu şekilde güçlenecek." Diğeri de diyor ki:
"Ama, kardeşim, benim verdiğim vergiyle, devlet, ya gidiyor bina yapıyor,
ya gidiyor faizi ödüyor. Bana hizmet olarak gelmiyor ki." Değerli arkadaşlar,
vergileri tabana yayalım, herkes vergilendirilsin, herkesten vergi alalım; ama,
bu tarzda, vatandaşın, devlete karşı olan tutumunu etkileyecek davranışları bir
gözden geçirelim, bir daha düşünelim, bir daha akıl süzgecinden geçirelim.
Gerekiyorsa devlet bu sıkıntıları göğüslesin, bu sıkıntılara katlansın.
Vatandaşın üzerine gelen yük, artık, son noktasını bulmuştur; artık, bıçak
kemiğe dayanmıştır. Vatandaş çarşı pazarda gözükmemektedir. Vatandaşın sabrına
teşekkür etmeliyiz, vatandaşın sabrını alkışlamalıyız, bundan daha fazla sabır
da beklememeliyiz. Bu duygu ve düşüncelerle
sizleri selamlıyorum ve bu yasanın düzeltilerek tekrar hayırlara vesile
olmasını diliyorum. Saygılar sunuyorum
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın
Karapaşaoğlu, teşekkür ediyoruz efendim. Şimdi, söz sırası,
Milliyetçi Hareket Partisinde. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Enginyurt; buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA CEMAL
ENGİNYURT (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Plan ve Bütçe
Komisyonunda kabul edilen 825 sıra sayılı, Emlak Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlarken Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Bilindiği gibi ülkeleri
ayakta tutan, ülkelerin kalkınmasında öncelikli rol oynayan, halktan toplanan
vergilerdir. Ülkemizde Osmanlı Dönemi dahil olmak üzere ve sonrasında da
değişik adlar altında Emlak Vergisi alınmıştır. Bu hususta, ülke genelinde
vergi alınacak emlak miktarının doğru ve eksiksiz olarak tespit edilmesi,
alınacak vergi değerinin tespiti, toplanan verginin adil toplanıldığına
inanılması, herkesin varlığıyla orantılı vergi verildiğine inanılması; yani,
biraz önce, yine, bir saygıdeğer milletvekilimizin ifade ettiği gibi, 1 evi
olan ile 10 evi olan arasındaki orantının halka iyi anlatılması ve halkın da,
bu konuda inancını sağlam tutması gibi. Toplanan vergilerin, doğru yerde ve
gerektiği kadar, gerektiği gibi kullanıldığı fikrinin mükelleflerce kabul
görmesi; çünkü, bu, çok önemli bir husus. Yine, az evvel, sayın
milletvekilinin de ifade ettiği gibi, insanımız, toplanan vergilerin nereye
gittiği noktasında, ister istemez değişik fikirler edinmekte, bazen televizyon
programlarında da, bazı kişiler, özellikle verdikleri vergilerin nereye
gittiğini televizyon ekranlarında da gündeme taşıdıkça, halkımızda,
vatandaşımızda aksi kanaatler oluşmakta, bu da, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin,
vergi toplama noktasında, psikolojik olarak yetersiz kalmasına sebep
olmaktadır. Ülkenin kalkınması,
hizmetlerin halka eksiksiz ulaştırılabilmesi için, verginin önemini doğru
olarak anlayan vergi bilinci de ayrıca çok önemlidir. Bu doğrultuda, 57 nci
hükümet döneminde ciddî anlamda adımlar atılmış ve 21 inci Dönem Parlamentosu
da, çıkarmış olduğu kanunlarla... Her ne kadar bu kanunlar muhalefet tarafından
eleştirilip "efendim, bu vergi kanunlarını sürekli getirme yerine, bunu
iyice gözden geçirseniz" deseler de, Vergi Usul Kanununa bakıldığında,
değişecek daha çok vergi kanunlarının olduğu düşünülerek, hazine arazilerinin
tespit ve satışıyla ilgili kanun çıkarılmış, vergi kimlik tespiti, vergi
numarası uygulaması, bilgisayar ağının vergi ve emlakte hızlandırılmasıyla ilgili
olarak kanun üzerinde çalışmalar yapılmış, toplu konutla, arsa üretimiyle
ilgili çıkarılan kanun, Toplu Konut Müsteşarlığı gibi çok ciddî adımlar
atılmasına sebep olmuştur. Aşağıda sıralamaya
çalışacağım nedenlerle, verginin önemi daha da iyi ortaya çıkacaktır. Özellikle, 1960 öncesi
kullanılan arazilerin hudutları yazılırken, vergi yükünü azaltmak için, tapuda
yazılan miktar gerçekdışı olagelmiştir. Kayıt sistemi ve teknolojik
yetersizlikler nedeniyle, tapulama sistemi ile mal sahibi olmakla ilgili
haksızlıklar süregelmiştir. Geçmişteki yanlış uygulamalar nedeniyle, halkın
ihtiyaç ve problemlerinin çözümünde, hükümetlerimizin, belediyelerimizin,
halktan daha hızlı hareket edememesi gibi nedenlerle, Ankara, İstanbul, İzmir
örneklerinde görüldüğü gibi, şehirlerimizdeki sağlıksız, yetersiz ve gecekondu
tarzındaki, hazine ve imarsız araziler üzerindeki çarpık şehirleşme
önlenememiştir. Daha sonra ise, kadastro çalışmalarının başlaması pek çok sıkıntıyı
giderirken, hazine ile mükellef arasındaki sıkıntılar artarak devam etmiştir.
Bu dönemde, hazine arazilerinin tespiti, satışı ve arsa üretilmesiyle ilgili
çıkarılan kanunlar, boşluğun doldurulması için ciddî adımlar olmuştur. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; emlak üzerinden alınmakta olan vergide, emlakin vergiye tabi
tutulacak değerinin tespiti çok önemli olmuştur. 1972 yılında, beyan esasına
dayalı vergi sistemine geçilmiş; ama, mükelleflerin rayice göre düşük beyanda
bulunmasının mümkün olması, mümkün olduğunca az vergi ödeme gayreti, toplanan
vergi miktarını azaltmış, vergide adalet ilkesini zayıflatmıştır. Beyan
sisteminde görülen aksaklıklar dikkate alınarak, Emlak Vergisinde, ev, arsa ve
arazilerde beyan sistemine geçilmiş; bu suretle, verilecek, ev, arsa ve arazi
vergilerinin, idarece belirlenen en düşük değerinin altında olmaması
sağlanmıştır. Bu sistemde de görüldü ki, mükellefler, ekseriyetle, asgarî
sınırdan beyanda bulunmuş, çok az mükelleften, değerine yakın vergi
alınabilmiştir. Ayrıca, dört yılda bir beyan, özellikle ücretli, orta ve az
gelirli kesim üzerinde ayrı bir külfet olmuştur. Emlakin değeri, şehirden
şehre, köyden köye değişebileceği gibi, aynı şehrin değişik semtlerinde çok
yavaş değişirken, bazı semtlerde de çok hızlı değişebilmektedir. İdare tarafından yapılan,
ev, arsa ve arazilerle ilgili değer tespiti, çeşitli rahatsızlıkları ve
yakınmaları beraberinde taşımıştır. Nitekim, iki ay evvel, belediyelerin, bu
konuda almış oldukları karar, Türkiye'de, Türk insanı üzerinde ciddî manada bir
rahatsızlık meydana getirmiş, aynı mahallede, aynı semtteki evlerin, farklı farklı
şekilde beyan üzerinden vergilendirilmesi, Türk toplumunda ciddî sıkıntılar
yaratmıştır. Ben de, bunun üzerine, halkımızın meselelerini Türkiye Büyük
Millet Meclisine taşıma görevinin bana yüklediği misyon gereği olarak, buradaki
bu kanunun değişikliği için bir kanun teklifi vermiştim. Sayın Maliye Bakanına
ve 57 nci hükümete teşekkür ediyorum; bu kanun teklifimizi dikkate alarak
-muhalefet partileri, her ne kadar, hükümet bizi dikkate alıyor demese de-
Salih Çelen ve arkadaşlarının teklifini de, bu kanun tasarısına dahil ederek,
hükümet, bu konudaki samimiyetini ortaya koymuş, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu
kanun tasarısını kabul ederek, bugün, Genel Kurulun gündemine getirmiştir. ASLAN POLAT (Erzurum) - O
zaman, niye bütün maddelerin önünü önergelerle doldurdunuz, tıkadınız? BAŞKAN - Sayın Polat,
duyulmuyor... Karşılıklı değil... CEMAL ENGİNYURT (Devamla)
- Emlak satışları ve tapu devirlerindeki vergilerde, sürekli, mümkün olan, en
asgarî miktar olagelmiştir. Bugüne kadar yapılan çalışmalar, devletin,
mükelleflerden, varlıklarıyla orantılı, uygun vergiyi almasını sağlayamadığı
gibi, mükelleflerin de, verginin adil toplanmadığı ve yüksek olduğu yönündeki
yakınmalarını önleyememiştir. Bugüne kadarki vergi
uygulamalarında görülen aksaklıkları ortadan kaldırmak, vergilemede basitliği,
kolaylığı, adaleti sağlamak amacıyla, dört yılda bir alınan beyan sisteminin
kaldırılması ve vergi değerinde değişiklik olması durumunda bildirimde
bulunulması esası getirilmiştir. Ayrıca, vergilendirmede basitliği sağlamak,
haksızlığı gidermek amacıyla, idarece belirlenen rayiç bedel yerine,
komisyonlarca tespit edilecek arazi ve arsalar için birim değer ve binalar için
birim metrekare inşaat maliyeti üzerinden bulunacak vergi değerine göre Emlak
Vergisi almak suretiyle, serbest piyasa değerlerine paralel, adil vergilendirme
sistemine geçilmiştir. Şöyle ki, oluşturulan takdir komisyonlarında, hem
idarenin hem de mükellef temsilcilerinin katılımıyla, adil, serbest piyasa
şartlarına uygun değer tespiti amaçlanmıştır. Takdir komisyonlarınca
tespit edilen değer konusunda bir haksızlığa uğranıldığının düşünülmesi
halinde, mahalle ve köy muhtarlıklarına, ticaret odaları, ziraat odaları ve
belediyelere vergi mahkemesine başvuru hakkı verilmesi, vergi adaleti ve halkın
vergi bilincinin gelişmesi için çok önemli bir aşamadır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tespit edebildiğimiz bütün aksaklıkları giderecek kanunları da
çıkarsak, mükelleflerin yakınmalarını bitiremediğimiz gibi, toplamamız gereken
vergileri toplayamadığımızı da göreceğiz. Vergi sistemini düzgün oluşturmuş
ülkelerde yaşayan, ülkemizin durumunu da sık sık kıyaslama imkânı olan
vatandaşlarımızla bu konuları konuştuğumuzda, yaşadıkları ülkelere göre
ülkemizde yeterli vergi toplanamadığı yönünde yakınmalara şahit oluruz.
Kıyaslama yaptığımız zaman da aynı durumu görürüz. Halkımızın yeterli vergi
bilincine ulaşamamasının, buradaki en önemli faktör olduğunu da düşünüyoruz. Ülke kalkınmasında, yeni
iş alanlarının açılmasında, hızlı gelişmemize, yoksulluğu ortadan kaldırmamıza
engel olan altyapı eksikliklerinin giderilmesinde, verginin ne demek olduğunun
anlaşılması çok önemlidir. En az bunun kadar, şeffaf bir yönetimin
sergilenmesi, vergilerin adil toplanmasının temini, adil vergilendirmeye
mükelleflerin inanması, toplanan vergilerin doğru yerlerde kullanılması,
vergisini zamanında yatıran vatandaşların cezalandırılmadığı, vergi affına
başvurmayacak şartların oluşturulması, kısaca, millî vergi şuuru, vergi
bilincinin oluşması çok önemlidir. Bütün bunlar içinde, topyekûn
örgün ve yaygın eğitimden başka çare de yoktur. Zira, biz, hükümet olarak,
devlet olarak, örgün ve yaygın eğitimi bu manada kullanamazsak, biraz evvel de
ifade ettiğim gibi, televizyon ekranlarında, ödedikleri vergilerin miktarları,
kazançlarının çok çok altında olanlar; yani, çok kazanıp az ödeyenler -ister
hükümet, isterse bugün muhalefette olup, yarın iktidar olacak olan partiler de
dahil olmak üzere- sürekli bir şekilde, vergilerin, istenildiği şekilde
kullanılmadığı yönünde, kendi kendilerine şov yapmaya devam edecek, halkı, bu
yönde, devlete karşı, vergi ödeme noktasında yanlış bilgilendirmeye sahip
olacaktır. Zira, baktığımız zaman, bugün Türkiye'de, özellikle televizyon
ekranlarında yapılan şey, âdeta, vatandaşı vergi ödememeye yöneltecek
hareketler ve düşüncelerdir. Bu, devlet olma açısından çok sakıncalıdır. Bunun
önüne geçilmesinin yegâne yolu da, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, 57 nci
hükümetin ve topyekûn Parlamentonun, örgün ve yaygın eğitimi kullanarak,
vatandaşları, vergi noktasında bilinçlendirmektir. Çıkarmakta olduğumuz
kanunun, bu düşünceler doğrultusunda hayırlara vesile olmasını niyaz ediyor,
hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Enginyurt. Birleşime 5 dakika ara
veriyorum efendim. Kapanma Saati : 16.55 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati : 17.10 BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 70 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 8. – 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi
Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl
Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz
Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/956, 2/878, 2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S. Sayısı : 825) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde. Efendim, şimdi söz sırası
Doğru Yol Partisinde. Bursa Milletvekili Sayın
Oğuz Tezmen; buyursunlar efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA OĞUZ
TEZMEN (Bursa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'de en azından 18
000 000 mükellefi bulunan ve hemen hemen herkesi yakından ilgilendiren bir
emlak vergisi kanun tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarıyı, gerçekten, beyan
üzerine oturtulmuş bir yapıdan, şimdi, idarece belirlenen bir modele
dönüştürüyoruz. Buna niye ihtiyaç duyuldu; buna ihtiyaç duyulmasının nedeni,
emlak vergisine esas arsa ve arazi değerlemesi yapan takdir komisyonlarının,
fahiş ve oransız takdirler yapması sonucunda çok uyumsuz değerler ortaya
çıkmıştı ve bu farklılıkları gidermek için bir mekanizmanın olmayışı ve bu
kararların kesinleşmesi sonucunda da, mükelleflerin gücünü aşan oranlarda emlak
vergisiyle karşı karşıya kalınması, bu kanun tasarısının hazırlanması için bir
neden teşkil etmiştir. Gerçekten, ülkede çok
yaygın şikâyete konu olmuştur. Bir caddenin bir tarafı (x) belediyesine, öbür
tarafı (y) belediyesine ait iken, bakıyorsunuz, aynı caddede (x) belediyesi 100
değer belirlemişken, (y) belediyesi 1 000 değer belirleyebiliyor ve bu da
insanlarda, mükelleflerde haklı olarak çok ciddî tepkilere yol açıyor. Bunun
önlenmesi, aslında, çok önemli; çünkü, mutlak olarak ödenecek vergiden çok,
oransal olarak ödenecek vergiler daha çok tepki uyandırıyor. Buradan şunu
kastetmek istiyorum: Yani, kişi, geçen yıl 10 000 000 lira Emlak Vergisi
ödüyorsa, bunu 20 000 000 yaparsanız, çok fazla tepki göstermiyor; ama, aynı
konumda olan kişi, siz 20 000 000 ödeyecekken ve bu, 10 000 000'dan 20 000
000'a çıkmışken, yanınızdaki komşunuz 5 000 000 ödüyorsa buna tepki
duyuyorsunuz. İşte, bu tepkiler bir çığ gibi büyümüş ve hükümet de buna seyirci
kalamaz hale gelmiştir. Meclis el koydu, burada şikâyetler her kademede dile
getirildi. Şimdi, hem fahiş ve oransız yapılan takdirlerin giderilmesi hem de,
artık, beyan sistemi yerine, idarece değerlerin belirlenmesine dönük bir tasarı
hazırlanmış ve komisyonlarda bu görüşüldü, bugün de huzurunuzda. Şimdi, tasarının ilk
modelinde, gelen kısmında, takdir komisyonları, 30 gün içinde, tekrar
yaptıkları takdirleri gözden geçirecek ve bunlar kesinleştirilebilecekti;
ancak, burada teknik olarak bir sorun vardı. Bu sorun da, belediyeler
takdirleri yaparken, takdir komisyonları takdirleri yaparken birbirinden habersiz
oluyorlar; yani, Çankaya Belediyesi bir takdir yaparken, hemen komşusu olan
Yenimahalle Belediyesi, özellikle sınır olan bölgelerde, onun ne takdir
yaptığını bilmediği için, mekanizma, bu oransızlıkları gidermeye imkân
vermiyor. Yani, yine gözden geçirecekler, belki üç aşağı beş yukarı indirecek;
ama, bu, özellikle aynı caddelerdeki ya da sınır yerlerdeki fahiş farkları
giderecek bir denge mevcut değildi. Bunu gidermek için Plan ve Bütçe Komisyonu
bu konuyu ele aldı. İl bazında bir komisyon, üst komisyon, merkezî üst takdir
komisyonu oluşturuldu; ancak, burada, kapsamda, sadece büyükşehir belediye
sınırları içinde böyle bir düzenleme; yani, üst takdir komisyonları büyükşehir
belediye bünyesi içinde oluşturuldu. Ancak,
bu oransızlıklar, sadece, büyükşehir belediyeleri sınırı olan yerlerde
değil, diğer illerde de var. Belki, büyükşehir belediyeleri kadar fahiş olmasa
bile, diğer yerlerde de var; yani, aslında bu supabı, bu, tekrar gözden geçirme
mekanizmasını sisteme her il için monte etmek gerekirken, büyük şehirlerle
sınırlı kalması yanlış olmuştur, eksik olmuştur. Belki, sanıyorum, görüşmeler
sırasında, bunun genişletilmesi fırsatı bulursak, şikâyetleri daha aza
indirgeme fırsatı bulacağız. Yalnız, bir konuya dikkat
çekmek istiyorum: Daha önce mükellefler, dört yılda bir, emlaklarını kendileri
beyan ediyordu; yani, diyordu ki, evimin değeri şu kadar ve beyannamesini
veriyordu. Burada, asgarî değerler vardı, onlardan aşağı da olmuyordu bu
beyanlar ya da isterseniz verebilirsiniz; ama, idare, bu sefer, size asgarî
Emlak Vergisi bazından tarhiyat yapar, ihtilaf çıkarabilirdiniz. Şimdi, artık,
mükellefler, böyle bir beyan yükümlülüğünden kurtulmuş gözüküyor; ancak, çok
ciddî bir olay. Artık, siz, evinizin değerinin ne olduğunu kendiniz beyan
etmiyorsunuz, belediyeler, ellerindeki bilgiye dayanarak, daha önce verilmiş
Emlak Vergisi beyannamelerini dikkate alarak, kendileri belirleyecekler; yani,
sizin evinizin değerini belirleyecek ve Emlak Vergisine baz olan vergi değeri
şu kadardır diyecek. Sizin ona, artık, itiraz hakkınız yok; sizin onu ödemek
yükümlülüğünüz var. Takdir komisyonlarına dönük olarak, belki, mükellefin
itirazı yer almadı; ancak, işte, muhtarın ya da illerde ticaret odalarının
-belki, kapsam genişletilerek, malî müşavirler odalarının- arazi ve özellikle
arsa değerlerine ilişkin itiraz hakkı geliştirilmiş ama, onların içinde siz
yoksunuz; onlar da mükellefin temsilcisi durumunda değiller tamamen. Şimdi, burada belki
kolaylık gibi gözüken bir olay, ileride bunun tek taraflı ve fahiş kullanılması
halinde, bir Varlık Vergisine dönüşme tehlikesi de taşır; çünkü, özellikle bazı
bölgelerde belediyeler, kaynak ihtiyacı oldukça ya da farklı amaçlarla, belli
kesimleri, belli alanlardaki emlak değerlerini çok yükseğe çıkarabilirler.
"Muhtar itiraz eder" denilebilir belki; ancak, muhtarlar, bir
anlamda, belediyeyle çok yakın ilişki içinde olan insanlardır ve kamuyla karşı
karşıya gelmek istemezler. Dolayısıyla, muhtarın oradaki iradesi, mükellefi
koruyucu nitelikte olmayabilir, muhtemelen de olmayacaktır. Zaten, muhtarların
bu itiraz yetkisi yine vardı, ama, dikkat ederseniz, çok anormal emlak
değerleri ortaya çıktı; takdirler fahiş yapılmıştı. Ekonomik kriz içinde,
zaten, emlaklerin Türkiye genelinde değeri genellikle aşağıya inerken, çok
fahiş değer biçmeler yapıldı ve buna muhtarlar seyirci kaldılar. Demek ki, bu supap
yeterli değil ve bunun Anayasa hukuku bakımından da ciddî sıkıntıları olacağını
burada dikkatinize sunmak istiyorum. Ayrıca, getirilen
düzenlemede yapılacak itirazlara bir
kez savunma verilebiliyor, 15 gün içinde de kesinleşiyor. Mahkemeler de,
yapılacak itirazları ayrıntılı olarak inceleme olanağından yoksun bulunuyorlar. Şimdi, "Türkiye'de
bürokrasiyi azaltıyoruz, vatandaşa külfet olan beyanname vermekten
kurtarıyoruz" denilirken, çok ciddî bir hatayla da, çok ciddî bir
sıkıntıyla da karşı karşıya kalma ihtimalimiz var. Onun için, sisteme, bunu
giderecek bazı mekanizmaların monte edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu emlak beyannamesinden
kurtulunması doğru olmuştur. Yalnız, bir noktaya da dikkatinizi tekrar çekmek
istiyorum: Düşünün ki, milyonlarca Emlak Vergisi beyannamesi alınıyor büyük
illerde, büyük ilçelerde. Oradaki belediyelerdeki emlak vergi dairesinde
çalışan insanlar tek tek dosyaları çıkaracaklar, oradaki bilgiler yeterli mi
yetersiz mi -verilen bilgilere dikkat ettiğinizde- tek tek çıkaracaklar,
evinizin değerine, oradaki belediye memuru, arsa maliyetini ekleyecek, üzerine,
yapımına ilişkin olarak bayındırlık birim fiyatlarına göre evin maliyeti ne
kadar olacak onu hesaplayacak; işte, kalorifer var mı, asansörü var mı diye ve
daha sonra, emlak kaç yıllık, yıpranma payını hesaplayıp amortisman düşecek,
ondan sonra, bir değer belirleyecek ve bu değeri size bildirecek; vatandaş da
gidecek, o değere göre Emlak Vergisini ödeyecek. Yani, bu tür bir mekanizmanın
sağlıklı çalışmasının altyapısı var mı, ben çok ciddî endişe içindeyim. Yani,
belki bilgisayara geçmiş olan bazı ilçelerde olabilir; ama, Türkiye genelinde,
yarım yamalak, Emlak Vergisi bilgi formlarına dayanarak bu kadar -18 000 000-
mükellefin emlak değerini tespit etmenin ne kadar vahim bir olay olduğunu da
ürkerek görmek durumundayız. Gerçekten, çok ciddî sıkıntılarla karşı karşıya
kalınması söz konusu. Ayrıca, belirlenecek
değerlere de itiraz hakkınız yok; onu da burada vurgulamak istiyorum. Ha, maddî
hatayı ileri sürebilirsiniz; ama, o maddî hatayı ileri sürüp de onu izah etmek,
çok teknik ve çok zor bir düzenleme; çünkü, idare, nasıl hesapladığının
açıklamasını daha size göndermeyecek. Şimdi, bence, bu işin,
takdir bedellerinin tekrar gözden geçirilmesi belki doğrudur, bir üst komisyon
marifetiyle bunun gözden geçirilmesi doğrudur; ama, değerlerin, idare
tarafından, herhangi bir kriterde olmaksızın, yani, özellikle takdiri
yapacak... Nasıl yapacak; komisyonlar, işte, kendi ölçülerine göre yapacaklar;
ama, o komisyonların, yaptıkları takdirlerde belli kriterler getirme
yükümlülükleri yok; yani, bir emsal gösterme yükümlülüğü yok. İşte, oluşturulan
komisyonlar "işte, Çankaya'nın şu bölgesinde en az bu kadar eder" diyecekler.
Buna, işte, ya bir ticaret odası ya bir iki oda ya da bir muhtar itiraz
etmezse, bunlar kesinleşecek ve onun üzerine, bir değer belirlenecek, konutların
değeri belirlenecek. Belki, bir kolaylık gibi
gözüken bu şey de, yarın, çok ciddî sıkıntılarla karşı karşıya kalacağımızı ve
bundan dönmek durumunda da yüz yüze olacağımızı da düşünmek durumundayız. Beyan
dediğiniz anda, mükellef, kendi hakkını korumak için, oturup, bunları ciddî
olarak tespit edebiliyordu; ama, belediyedeki memurun, bütün, milyonlarca emlak
beyannamelerini tek tek tarayıp, bunların her mükellef bazında, sizin evinizin
ne kadar edeceğini belirlemesinin ve vergi değerini hesaplamasının getireceği
yükü düşünürseniz, ben, bunu bir daha düşünmemizde yarar olduğunu
dikkatlerinize sunmak isteyeceğim. Bu konuda, bir de, bir mekanizma getirildi,
biz de önerdik zaten Plan ve Bütçe Komisyonunda. Daha önce 1972'de
başlayan beyan sistemi, artık, geride bırakılıyor, idarece belirleme yöntemine
geçiliyor. Burada yapılması gereken olay, artık, yeni bir modele geçtiğimiz
için, beyan sisteminden idarece belirleme yöntemine geçtiğimiz için, idarece
takdir sistemine geçtiğimiz için vergi değerlemesinde, artık, geride kalmış,
şimdiye kadar beyan edilmemiş emlaklar için de, bir anlamda, beyan imkânı
getirilmesi doğru olurdu. Gerçekten, o konuya Plan ve Bütçe Komisyonu sıcak
baktı; ancak, yapılan düzenlemede bir onbeş yıllık geriye dönük vergi talebi
gibi bir durum ortaya çıkıyor; sanıyorum, hükümet de, onun farkında, o
düzeltilecektir; o da doğru bir mekanizmadır; çünkü, artık, bir sistemi tasfiye
edip, yeni bir modele geçiyorsunuz. Artık, geride, bu işleri beyan etmiş,
etmemiş kişilerin belli bir bedel ödeyerek, tekrar, kendilerini beyan etmeleri,
böylelikle, belediyeler açısından da, artık, bundan böyle yapılması gereken
hesaplamalara baz olacak vergi tabanını daha da sağlıklı belirlemesi imkânı
oluşacaktı. Onun için, böyle yeniden beyan imkânı getirilmesi doğru olmuştur.
Ancak, 1986'dan bu tarihe kadar böyle bir düzenlemeyi talep etmek doğru da
değil; çünkü, hiç beyan edilmemişlerde belki zaman aşımı yok; ama, evlerin
hemen hepsi belediyelerin bilgisi tahtındadır. Bunlara iskân belgesi veriyor,
bunlara elektrik bağlıyor, bunlara su getirdiği için belediyeler şunu diyemez:
Benim bu işte bilgim yoktur, ben bunlara geriye dönük vergi alırım deme hakkı
yok. Onun için, bunu en çok 5 yılla sınırlamak, hatta, belki 1998 yılını baz
alarak, bu beyan obsiyonunu da, beyan imkanını da gündeme getirmek lazım. Böyle
bir düzenleme de, gerçekten, sistemin daha sağlıklı çalışmasına imkân
sağlayacaktır. Tabiî, Türkiye, aslında,
emlak üzerinden çok fazla vergi almıyor. Bildiğim kadarıyla 196 trilyon lira
civarında emlak vergisi tahsilatı var. Ancak, Türkiye, halen, bu emlaklara
ilişkin bir değer tespit mekanizmasını sağlıklı oturtamamış durumda. Dikkat
edin, şimdi beyan sistemine geçiyoruz, asgarî değerler diyoruz; ama, bir türlü,
sağlıklı bir mekanizmaya geçemiyoruz. Bunu, özellikle birçok ülke, tahrir
yöntemiyle; yani, ev bazında, gayrimenkul bazında tek tek değer tespiti yoluyla
yapıyor. En sağlıklısı budur; ama, Türkiye'de, tabiî, böyle büyük bir iş göze
alınamayacağı için, bu iş, böyle, genel yöntemlerle geçiştirilmeye çalışılıyor;
ancak, fahiş rakamlar talep edilmediği sürece kabul edilen bir olay; çok yüksek
değerleme yapıldığı zaman, bir anlamda zulme de dönüşebiliyor. Çok kıymetli
yerlerdeki evler düşük belirlenirken, çok daha geride, çok daha az önemli
yerlerde yüksek değerlerle karşı karşıya kalınabiliyor ve buna yönelik olarak
da, kişinin, muhatap olan, vergiyi ödeyecek olan mükellefin de itiraz hakkı
olmuyor. Bu, gerçekten sağlıksız bir düzenleme. Türkiye'nin, artık,
ileriki dönemde, mahallî idarelerin gelişmesiyle, bir şekilde, belki, mahallî
idarelere bu tahrir yetkisini vererek, tek tek sağlıklı bir değer tespiti
yaparak, beyan edilen bilgilerin doğru olup olmadığını bizzat tespit ederek,
önce, sağlıklı bir emlak envanteri oluşturması lazım. Bunun üzerinden çok daha
tutarlı ve sağlıklı bir vergi alma imkânı olur; çünkü, bugünkü haliyle, size
beyan edilen üzerinden, 100 metrekare dediyse, 100 metrekare üzerinden Emlak
Vergisi tespiti yapacaksınız; belki 200 metrekaredir ev. Tapuda her birinin
ayrıntıları yok ki! Kaloriferli olmasına rağmen, belki değildir diyecek;
birinci sınıfken, üçüncü sınıf diyecek... Yani, bunlara dayanarak sağlıklı bir
Emlak Vergisi oluşturmamız mümkün değil; ama, şu günkü acil sorunu çözüyor gibi
gözüken bu düzenleme, belki bir can simidi gibi gözüküyor; ancak, potansiyel
tehlikelere, potansiyel risklere de dikkat çekmek durumundayız. Ben, bunun da
idare tarafından dikkate alınacağını, bunun altyapısının oluşturulması için de,
en azından, belli stratejilerin hazırlanarak gündeme konulacağını ümit ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Tezmen,
teşekkür ediyorum efendim. Şimdi, söz sırası,
Demokratik Sol Partide. İstanbul Milletvekili
Sayın Masum Türker; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA MASUM
TÜRKER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan
önce, Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. Görüştüğümüz tasarı,
aslında, tüm grupların, kamuoyuna yansıyan bir hatadan dolayı, değişmesini arzu
ettiği bir düzenlemedir. Hatırlandığı gibi, geçtiğimiz aylarda, özellikle
basında manşetlere çıkan, kamuoyunda uzun bir süre tartışılan Emlak Vergisiyle
ilgili düzenlemelerde, Emlak Vergisiyle ilgili bu yıl beyan yılı olması
hasebiyle, farklı ve hak tanımayan, adaletsiz değerlerin biçildiği
belirtilmişti. Örneğin, İstanbul'un bir sokağının bir tarafı Beşiktaş Belediyesine
aitse, diğer tarafı Sarıyer Belediyesine aittir ve bu sokakta oturan insanlar,
karşılıklı komşuların farklı belediyelere bağlı olmasından dolayı, farklı
ölçüler nedeniyle, aynı anda, farklı Emlak Vergisi ödeme durumuyla karşı
karşıya kalmışlardır. Bu durum, özellikle basının merkezinin büyük şehirlerde
olması dolayısıyla kamuoyuna yansıdı ve büyük bir tepki oluşturdu. Diğer yandan
baktığımız zaman, özellikle küçük şehirlerde, küçük ilçelerde bu durumların
fazla görülmediği ortaya çıkmıştır. Ne var ki, kamuoyundan
gelen bu yönlendirme, birçok partili arkadaşın, bireysel olarak, kendi
partisinden ya da diğer partili milletvekilleriyle birlikte teklif vermesine
neden olmuş ve Başbakan, kamuoyundaki bu tartışmalara duyarsız kalınmayacağını
söyleyerek, bu konuda değişiklik yapılması yönünde talimat vermiştir.
Başbakanın bu talimatı, uzun tartışmalar sonrası, Maliye Bakanlığı tarafından
hazırlandıktan sonra, hükümet tarafından kararlaştırılmış ve bir tasarı
şeklinde gelmiş; bugün, bunu tartışıyoruz. Aslında, tartışmamızın
gerçeği şudur: Mayıs ayında verilecek olan Emlak Vergisi beyannamelerindeki
adaletsizliği şimdilik durdurmuş bulunuyoruz ve bu konudaki ödeme, vergi
beyanıyla ilgili yapılmış olan haksız takdirlere dayanarak değil, geçmiş
dönemdeki Emlak Vergisi matrahının yeniden değerlemeyle karşılaştırılması
suretiyle, belirlenen oranlar çerçevesinde değerlenmesi şeklinde ödenmesidir. Ancak, Maliye Bakanlığı,
bizim, milletvekilleri olarak her partiden arkadaşların verdiği tekliflerden
farklı bir çözüm getirmiş, sorunu, yalnız bugünkü sorunu çözmek şeklinde değil,
kalıcı çözmek adına, Bakanlar Kuruluna, bundan sonra Emlak Vergisi
beyannamesinin verilmesi zorunluluğunu kaldıracak şekilde bir tasarı sunmuş ve
Emlak Vergisi beyannamesinin, ihtiyarî olarak ve belli koşullar çerçevesinde,
gerektiğinde verileceğini, geri kalan olguların, genelde, bilgi verme şeklinde
olduğunu ortaya koymuştur. Bu durum, aslında, bizim
önümüze, Türkiye'de, son günlerde en çok tartışılan ve önümüzdeki günlerde
Parlamentoda da ele almamız söz konusu olan yerel yönetimlerin davranışıyla
ilgili önemli bir örnek olarak geliyor. Bu konuda, bilindiği gibi, Emlak
Vergisi matrahları, geçtiğimiz yıllardan beri, uzun bir süredir, ilgili
belediyelerin etkin olduğu takdir komisyonları tarafından belirlenmekte ve bu
takdir komisyonlarının kararları esas alınmaktadır. Emlak Vergisi mükellefinin
18 000 000'a yakın bir sayıyı bulması dolayısıyla, takdir komisyonlarına
yapılan Emlak Vergisine ilişkin itirazın, bireysel olarak değil, ilgili köyün
ya da mahallenin muhtarı tarafından ya da bir teşekkül veya kurum ise, ilgili
teşekkül veya kurum tarafından yapılacağı söylenmiştir. Değerli arkadaşlar, bu
konu, o kadar istismara açık bir konu ki, büyük şehirlerimizden birisinin
belediye başkanı, kendi üyesi bu takdir komisyonlarında bulunduğu halde ve bu
takdir komisyonlarında bu değerler çıktığı halde, sıra popülist davranmaya,
Parlamentoyu suçlamaya geldiği zaman, çıkıp "bunlar yüksek" demiştir.
İşi bilen birisi de "peki, sizin üyeniz vardı, ne yaptınız" demiştir.
O da "biz itiraz ettik" demiştir. O, itiraz ettiğim dediği yerlerde,
hiçbir itiraz yoktur değerli arkadaşlar. Arkasına sığındığı itiraz, o şehirde
bazı bilinçli mahalle muhtarlarının yaptığı itirazdır. Bu örnek, yalnız,
iktidarda kim olursa olsun, siyaset erkini hangi grup, hangi parti kullanırsa
kullansın, bu konuda, davulu bizim boynumuza asıp, kendisi tokmağı eline alan
kişilerin, rahatlıkla siyaseti karalama ve faturayı siyasete çıkarma olgusunun
tipik bir örneğidir. İşte, Plan ve Bütçe
Komisyonunda bu konu tartışılırken, bu konuda, Sayın Maliye Bakanının da uygun
bulduğu ve mutabık kalınan yeni bir düzenleme getirilmiş. Belediyelerin
ağırlıklı oldukları takdir komisyonları kararlarının, aynı zamanda il düzeyinde
bir üstkurul şeklinde oluşturulmuş olan ve bu üst kurulda da, genelde bu 18 000
000 mükellefin vergi beyanıyla ilgili, yıllardır uğraşan serbest muhasebeci ve
malî müşavirler odası mensubunu da katarak, çeşitli ilçelerden gelecek olan bu
beyanların kontrol edilip, eğer bir beyanat varsa ve uyuşmazlık varsa, bu
konuda düzeltme yapmak üzere ilgili belediyeye iade edilmesi yetkisi
verilmiştir. Bu bile, duyarlılık gösterilirse, bu günler içerisinde, kamuoyunda
çeşitli zamanlarda sonuçları değerlendiren ve yazanlar, o tarihlerde de ortaya
çıkarsa, bugün yaşadığımız aynı hatanın yaşanmasının söz konusu olmayacağını
özellikle burada dile getirmek istiyorum. Değerli arkadaşlar,
konuşmamda, dikkat ederseniz, konunun tekniğini anlatmama gerek yok; çünkü, şu
ana kadar konuşan hatipler, değerli milletvekilleri, bir uzman yetkisinde,
gerekli olan bu işlemin teknik işleyişini dile getirdiler. Asıl buradaki sorun,
özellikle yerel yönetimlere yetki devretme noktasında olan Parlamentomuzun,
özellikle, bu yetkisini kullanırken, bu yetkiyi devrederken, böylesine ortaya
çıkmış bir hatayı dikkate alarak, ilk kez bu çözümü gündeme getirirken, belki
de, Yerel Yönetimler Yasasında benzer çözümlerin gündeme getirileceğini
düşünüyoruz. Değerli arkadaşlar, aslında,
Emlak Vergisi -bugün burada tartışıyoruz- ülkemizde en az ölçüde
değerlendirilen bir vergidir ve sanılmasın ki, bu tartışmaların temelinde,
ödenecek emlak değerleridir; asla! Bu konudaki tartışmaların, bu konuda
kamuoyunda açılan bütün meselelerin temelinde, aynı bölgede, bir siyasî erk
olarak, oradaki yerel yönetimin seçmenler arasında keyfî olarak yaptığı
tasarruflar vardır. Bu konunun bu karardan
sonra ilgili belediyeler tarafından dikkate alınarak, böylesine tasarruflarda
bulunulmaması gerektiğini temenni ediyor, çıkacak yasanın, ülkemize yeni
yapılımlar, yeni olgular adına bir açılım getirdiği için hayırlı olmasını
diliyor, Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. (DSP
ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
efendim. Gruplar adına, Saadet
Partisi Grubu kaldı. Saadet Partisi Grubu
adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun. SP GRUBU ADINA CEVAT
AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 825 sıra sayılı Vergi Usul
Kanununda, Emlak Vergisi Kanununda ve Harçlar Kanununda değişiklik yapan; ama,
esasta, Emlak Vergisini yeniden düzenleyen kanun tasarısı üzerinde Saadet
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi hürmetle selamlarım. Muhterem arkadaşlar,
kanun tasarısı, ifade ettiğim gibi, Emlak Vergisinde yeni düzenlemeler
getirmektedir. Emlak Vergisi, 29 Temmuz 1970'te çıkarılmış olan 1319 sayılı
Kanunla düzenlenmiştir ve 18 000 000 Emlak Vergisi mükellefini ilgilendirmektedir
ve bu verginin de toplam karşılığı, 2001 yılında 195 trilyon lira
mertebesindedir. Emlak Vergisinin matrahı,
mevcut kanunda da, yeni getirilen düzenlemede de vergi değeri olmaktadır.
Ancak, mevcut düzenlemede, asgarî değer tespit edilmekte ve emlak sahipleri de
bu değerin altında olmamak şartıyla beyanda bulunmakta idiler. Tabiî, aynı
apartmanda, aynı sokakta, aynı kalite ve şartlarda birçok binanın, maliklerinin
takdirine göre farklı şekilde beyan edildiği durumlarla da karşılaşılmakta idi;
ancak, beyanı kabul eden makamlar asgarî değeri esas aldıkları için bu
farklılıklara nüfuz etmeleri mümkün değildi. Dört yılda bir mükellefler tarafından verilen bu beyan, Vergi Usul
Kanununa göre her yıl tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı kadar
artırılmakta idi, asgarî değerler. Şimdi, tabiî, verginin
nispeti nedir diye baktığımız zaman, kanunun 8 inci maddesinde, binalarda genel
olarak vergi nispeti binde 2'dir. Bu mesken olursa binde 1'e düşmektedir. Tek
meskeni olup, emekli geliriyle geçinen kişilerin Emlak Vergisini Bakanlar
Kurulu sıfıra kadar indirebilmektedir. Arazilerde ise vergi nispeti binde
1'dir, arsa olursa binde 3'tür. Ancak, 8 Ocak 2002
tarihinde 4736 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, büyükşehir bölgelerinde
emlak vergileri yüzde 100 nispetinde artırılmıştır ve bu artış sırasında da,
biraz önce arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, büyükşehir bölgelerindeki
"alt belediye" dediğimiz ilçe belediyelerinin vergideki payı da yüzde
68'den yüzde 34'e düşürülmüş bulunmaktadır. Tabiî, asıl vergi toplama külfetini
taşıyan ilçe belediyelerine karşı bu yapılan bir haksızlıktır. Bununla ilgili
bir düzeltme beklenmektedir. Yine, aynı kanunda
yapılan bir şikâyet konusu mesele de, 3030 sayılı Kanuna bağlı büyükşehir
bölgelerinde elde edilen vergilerin yüzde 5 payın o bölge belediyesine verilmek
yerine, havuza alınıp bütün belediyelere dağıtılmasıdır ki, bu, tabiî,
gelişmemiş olan büyükşehir belediyeleri için lehte; ama, büyükşehirleri yöneten
belediyeler için de aleyhte bir husustur. İstanbul, Ankara gibi büyükşehir
belediyeleri bu yönde gelirlerini yüzde 50-60 nispetinde kaybetmiş bulunmaktadırlar.
Dilerdik ki, o zaman da ifade ettik, hükümet, bu düzenlemeyi, gelir nispeti
düşük olan büyükşehir belediyelerinin bu külfetlerini karşılamak üzere, onların
kendi bölgelerindeki vergi paylarını yüzde 5 değil de, daha yüksek nispete
çeksin, bu dengelemeyi bu şekilde yapsın idi; ancak, bu şekilde bir düzenleme,
halen şikâyet konusu olarak devam etmektedir. Değerli arkadaşlar, yeni
tasarı, beyan esası yerine, takdir komisyonlarının takdirini getirmektedir.
Takdir komisyonları yine dört yılda bir takdirde bulunacaklar ve her yıl bu
değer, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre tespit edilen yıllık yeniden
değerleme oranının yüzde 50'si nispetinde, yani yarısı nispetinde
artırılacaktır. Tabiî, burada birim değer ortaya çıkmaktadır. Daha önceki
sistemde asgarî değer esas alınırken şimdi birim değer ortaya çıkmaktadır.
Birim değer, binalarda, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının
ortak olarak tespit edecekleri, yayımlayacakları inşaat birim maliyetleridir.
Her beyan döneminden altı ay önce bu değerler ilan edilecek, buna göre de vergi
değerleri binanın metrekaresiyle çarpılarak veya eğer arazideyse, arsadaysa
yine metrekaresiyle çarpılarak tespit edilecektir. Tabiî, bina ise, bulunduğu
cadde, mahalle, sokak, köy arazi ise, ilçelere göre cinsleri, kıraç arazi,
verimli arazi, sulak arazi diye tasnifler, 31 inci maddede getirilen tüzüğe
göre tespitler yapılacaktır, yani fizikî vasıfları buna göre tespit
edilecektirtir. Tabiî, binanın değerine arsa payı ilave edilecektir, arsa
değeri ilave edilecek, bina özellikleri de, biraz önce arz ettiğim tüzük
çerçevesinde, kaloriferlidir, asansörlüdür vesaire, bina kalitesi bakımından,
inşaat standardı tespit edilip vergi değerinin hesaplanması için bunlar baz
olarak alınacaktır. Değerli arkadaşlar,
tabiî, tasarıyla ilgili, düzenlemesiyle ilgili muhalefet şerhimiz var.
Tasarıda, hükümet, Genel Kurulda müzakere süresini kısaltmak için maddeleri iç
içe sokmuştur, bir maddeye birçok madde koymuştur. Daha önce de, bundan birkaç
hafta önce, burada, bir müzakere sırasında itiraz ettiğimiz zaman, yine
Muhterem Başkan Meclise Başkanlık etmekteydi, o zaman itirazda bulunduğum zaman
"tasarıya muhalefet şerhi, bu istikamette, koymamışsınız" demişlerdi.
Şimdi arz ediyorum, biz, muhalefet şerhini bu istikamette koyduk; maddeler
müzakere edilirken iç içe girmiş olan bu maddelerin düzeltilmesi gerekir.
Mesela, 1 inci maddede 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 49 uncu ve 268 inci
maddesi düzenlenmekte, iki madde. Aslında, bu, kanun tekniğine göre, çerçeve
madde olur; onun içinde iki madde düzenlenir. Mesela, 2 nci maddede, 1319
sayılı Emlak Vergisi Kanununun 9, 11, 19, 21, 29, 32 nci maddeleri
düzenlenmekte; yani, altı yedi maddesi düzenlenmektedir. 4 üncü maddede 213
sayılı Vergi Usul Kanununun 74 üncü maddesi, 1319 sayılı Emlak Vergisinin 40
ıncı maddesi, 492 sayılı Harçlar Kanununun ekli listeleri, hepsi bir madde
içinde düzenlenmektedir. 5 inci maddede, aynı şekilde, hem 213 sayılı hem de
1319 sayılı kanunların maddeleri düzenlenmektedir. Bunun, tabiî, sırf,
müzakereleri kısaltmak kastıyla yapılması doğru değildir. Kanun tekniğini ve
düzenini bozmamak gerekir. Zaten, hükümet, buradaki müzakerelerde, maddeler
üzerinde milletvekillerinin konuşma hakkını kaldırmış ve grupların konuşmasında
da süreleri yarıya indirmiştir ve bu, esas itibariyle, Anayasa Mahkemesi
tarafından da iptal edilmiştir. Muhterem arkadaşlar,
tabiî, yine, tasarıya, itiraz meyanında, muhalefet şerhi olarak şunları derç
ettik: Beyanların yenilenmesi gerekir, ihtiyarî olarak yenilenmesi gerekir;
çünkü, biraz önce arz ettiğim bilgilerin ışığında, takdir edilecektir ki,
şimdi, yeni sistemde asgarî değer yok, bina maliyet değerleri esastır ve
binanın fiziki özellikleri esastır; halbuki, tasarıda, verilmiş olan beyanlar
dikkate alınacaktır, bilgi olarak muhafaza edilecek, dikkate alınacaktır; yani,
takdir komisyonları, binaların fiziki özellikleri bakımından faydalanacaktır bu
bilgilerden; bunun manası budur. Halbuki, mükellefler, son beyanlarını
verirken, asgarî bina değerine göre bu fiziki özellikleri fazla dikkatle tespit
edip beyan etmemiş olabilirler, ihmal etmiş olabilirler, alelusul hazırlamış
olabilirler; çünkü, bunların vergiye tesiri yoktu esas itibariyle. Şimdi,
takdir komisyonları tarafından, metrekare esas alınarak yeni bir değer tespitine
gidileceğine göre, mecburî olmasa bile, ihtiyarî beyan yenileme imkânının
getirilmesi lazım. Yine, tasarıda, tapu
harçlarıyla ilgili muamelelerde de "vergi değeri esas alınır" hükmü
getirilmektedir. Halbuki, vergi değeri bir kere tespit edilir, her yıl yeniden
vergileme değeri oranında artar, yarısı kadar artar; ama, binanın, gayrimenkulün
alım-satımı ise, piyasa değerlerine göredir. Yani, mesela, bizim deprem bölgesi
Sakarya'da, sizin 1999 depreminden önce binalarınızın, emlakinizin değeri,
bugün yarıya düşmüştür, yer yer yüzde 30'a düşmüştür, yüzde 20'ye düşmüştür.
Onun için, burada haksızlık olur. Yani, tapudaki vergilemede, alım-satım
vergilerinde, harçlarında piyasa değerini esas almak gerekir, bu yanlışın
düzeltilmesi gerekir. Öbür taraftan, büyük
şehirlerde, iç içe olan ilçeler arasında farklı değerlendirmeler, takdir
hataları olursa, bunu düzeltmek için merkez komisyonu kuruldu. Halbuki, bunun
her ilde kurulması gerekir. Vatandaşın tek başına takdir edilen değere itiraz
hakkı olmadığına göre, muhtarlarla, bazı kurumlarla ve meslek odalarıyla
sınırlı olduğuna göre, bu şekilde düzeltme imkânı getirecek olan bir komisyona,
merkez komisyonuna bu görevin verilmesi gerekirdi. Bu da tasarıda eksik
gördüğüm hususlardan biridir. Muhterem arkadaşlar,
şimdi, tabiî, Emlak Vergisini konuşuyoruz. Emlak Vergisi demek, emlak demek,
konut, mesken demek; bu da her ailenin, her insanın ihtiyacı olan bir husustur.
Tabiî, her ailenin, aile
kuran, yuva kuran her insanın aradığı, içinde barınabileceği, rahat edebileceği
bir meskendir, konuttur, ev ihtiyacıdır. Tabiî, Türkiye'deki iktisadî şartlara
baktığımız zaman, son yıllarda konut ihtiyacı artarken, inşaat ruhsatlarının ve
yapı kullanma izinlerinin azaldığını görüyoruz. Bakın, 2002 yılı programında ne
görüyoruz; evet, kentlerde toplam konut ihtiyacı. 1999 için verilen rakam 516
000; 2000 yılı için 553 000, 2001 yılı için 568 000. Şimdi, inşaat
ruhsatlarına bakıyoruz; inşaat ruhsatlarının sayıları, 1994'de 523 000 iken,
1995'te 518 000 iken, bugün, yani, 2000 yılında 302 000'e düşmüş. 2001 yılında tahmin edilen rakam 300 000
mertebesinde; yani, yarı yarıya azalmış durumda. Yapı kullanma izin
belgelerine baktığımız zaman; aynı şekilde, 250 000, 260 000, 270 000
mertebesinde iken, 1997'de 277 000 yapı kullanma izni; yani, iskân ruhsatı
alınmış iken, bu sayının da 2001 yılında 225 000 olması beklenmekte. 2000
yılında da gerçekleşen 239 000'dir; yani, giderek azalmaktadır, onu söylüyorum.
Tabiî, hükümetin, Emlak
Vergisini konuştuğumuz bu zeminde, ileriye dönük olarak konut ihtiyaçlarını
karşılayacak bir projeyi ortaya koyması lazım. Geçmişte, 1980'li yıllarda Toplu
Konut İdaresi kurulurken, ithalatta alınan birtakım vergiler, fonlar Toplu
Konuta aktarılarak, o şekilde konut ihtiyacının karşılanması için, finansman
ihtiyacının karşılanması için bir düzenleme getirilmişti; ama, bugün, Toplu
Konut İdaresinin hiçbir geliri kalmamıştır, bütün fonlar iptal edilmiştir.
Zaten, ithalattan da bu şekilde fona olan gelirlerin hepsi iptal edilmiştir. Şimdi, önümüze baktığımız
zaman, bir taraftan yeni kurulan yuvaların, ailelerin, artan nüfusun konut
ihtiyacı; öbür taraftan da şehir ve köylerimizde fevkalade kalitesi düşük olan,
sağlık şartları bakımından yetersiz olan konutlar var. Bunlar, ne depreme
dayanıklı ne yaşamaya uygun şartlardadır ne de insan ihtiyaçlarına uygundur;
yani, bugünün dünyasında Türkiye'deki insanları bu tip konutlarda yaşamaya
mahkûm etmek, millet olarak, devlet
olarak, bizim için yakışır bir husus değildir, bunun, süratle çözülmesi
gerekir. Yani, 80'li yıllarda konut ihtiyacının karşılanması istikametinde
takip edilen politikaların yerine yeni politikalar koyup, hem vatandaşın,
ortaya çıkan konut açığı ihtiyacını giderme hem de mevcut, sağlıksız olan,
yetersiz olan, sağlık şartlarına uygun olmayan konutlarını, meskenlerini
yenileme imkânları getirilmelidir. Tabiî, burada, mesele,
finansman meselesidir. Bakın, basit bir hesap yaparsak, bugün, yaşanabilecek,
normal şartlarda, standart, bugünkü inşaat malzemeleri standardında 100
metrekare bir eve 20 milyar lira dersek, eğer bunu, 15 yılda geri ödemeyi
düşünürseniz; ki, burada geri ödeme planının da şöyle olması lazım... Yani,
konut ihtiyacı olan veya konutunu, meskenini yenileyecek olan ailenin, nihayet
ödeyebileceği bir gelir seviyesi var, bu gelir seviyesinin üzerine geçtiğiniz
zaman, bunu ödemesi mümkün değil. Demek ki, takriben 15 yılda bunu geri
ödetirseniz, bunun maliyeti, bugünkü parayla ayda 111 000 000 lira sadece
inşaat bedelidir; bunun üzerine, toplam maliyetin yarısı kadar veya üçte 1'i
kadar arsa payı koyarsanız, 55 000 000 liradır, toplam 166 000 000 liradır. Bunu 10 senede geri
ödetmeye kalkarsanız, inşaat maliyeti 166 000 000 lira, arsa bedeli 83 000 000
lira, toplam 249 000 000 liradır. Tabiî, 249 000 000 lira bugünkü şartlarda
ödenmesi biraz zor bir paradır. Nihayet, 100-150 milyon lira mertebesinde kira
karşılığı konut edinme imkânını getirirsek, bu insanlar ev sahibi olur, evini
yeniler. Tabiî, burada, ortaya bir
finansman meselesi çıkmaktadır. Hükümetin, bütçe kaynaklarından bu transferi
yapma imkânı yok. Sosyal bir transferdir; ama, uluslararası birtakım fonlardan,
kurumlardan, Dünya Bankasından, diğer bankalardan, uluslararası birtakım
kuruluşlardan, bu konut ihtiyacını karşılayacak bir finansman modelinin
getirilmesi gerekir ve tabiî, burada, yapılması gereken bir şey de, bu
ihtiyacı, konut edinerek karşılayamayanların da oturabilecekleri kiralık
evlerin olabilmesi lazım. Batı şehirlerinde bunları görürsünüz; yani, düşük
kiralarla, ihtiyaç sahibi fakir ailelere, bu ihtiyacı karşılayan bir sistem
kurulmuştur. Bir ara, 1970'li yıllarda, Türkiye'de de ilçelere kadar bu şekilde
konutlar yapılır, fakir ailelere kiraya verilirdi; bundan bu şekilde
faydalanmaları sağlanırdı. Bu sahada yeni bir düzenin getirilmesi lazım. Tabiî, Türkiye'de, eğer
faizler düşer, bankacılık sistemi devlete para satma ve devletten faiz
hortumlama yerine, reel ekonomi ve piyasa ekonomisine dönerse, önümüzdeki
dönemde, muhtemeldir ki, bunlar, konut inşaatını finanse ederler, Batıda
"mortgage" dediğimiz, ipotek ve rehine dayanan konut edindirme
sistemine de girilmiş olur; ama, maalesef, tabiî, bugünkü şartlarda, buna ne
zaman erişeceğimizi söylemek çok zordur. Hükümete tavsiyemiz, bu konularda
bilgi sahibi olan uluslararası kurumların, kaynak sahibi olan kurumların önüne
proje götürerek, özellikle köyden şehre kaçışta, büyük şehirlerin çevrelerine
yığılmakta olan fakir ailelerin -ki, bunları zaman zaman televizyon
programlarında görüyoruz; içler parçalayıcı, göz yaşartıcı manzaralardır
bunlar- başını sokabileceği küçücük yuvalar da olsa, 70 metrekare de olsa,
sosyal konut politikasını bir yerden destekleyen bir projeyi mutlaka ortaya
koymalıdır. Tabiî, şimdi burada bir
arkadaşımız dedi ki "vergi topluyoruz, vergiler nereye gidiyor; milleti
yanıltıyorsunuz." Biz niye yanıltalım; bakın, bayramdan iki hafta önce,
Muhterem Maliye Bakanı 2001 konsolide bütçe uygulamalarıyla ilgili açıklama
yaptı. Ne dedi, dikkat ettiyseniz: "39,5 katrilyon vergi topladık, 41
katrilyon faiz ödedik." Aslında ödenen faiz 44 katrilyondur; 3
katrilyonluk faizi de, 2002 yılı bütçesinde Bütçe Kanununun 3 üncü maddesine
göre müteakip bütçeye devrettiler. Yani, 44 katrilyon faiz, 39,5 katrilyon
vergi; yani, toplanan vergilerin tamamı faize gidiyor ve yetmiyor. Bir an önce,
Türkiye'nin bu yapıdan kurtulması lazım. Tabiî, bütün sektörlerin ihtiyacı
var... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) CEVAT AYHAN (Devamla) -
Bitiriyorum Muhterem Başkan. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Uyuma Başkan!.. BAŞKAN - Hiç öyle bir
âdetim de yok, nereden çıkardınız?! Bugüne kadar öyle bir şey mi tespit ettiniz
de, bana "uyuyor" diyorsunuz; ama, sayın hatibe, ben, geliş gidişi de
hesap ederek süre veriyorum. Belki "bitirdim" der diye bekledim. Lütfen toparlar mısınız
efendim. CEVAT AYHAN (Devamla) - Evet,
bir an önce, tabiî, hükümetin faiz ödeme hükümeti olmaktan kurtulup, topladığı
vergileri millete hizmete yöneltecek olan bir ekonomi politikasını, reel
ekonomiyi canlandıracak, fakir ve yoksullara kaynak transfer edecek
politikaları geliştirmesini, bu istikamette başarılı olmasını diliyoruz. İnşallah bu vergi kanunu,
emlak sahipleri için de, milletimiz için de hayırlı olur diyor, hepinizi
hürmetle selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Çanakkale
Milletvekili Sayın Sadık Kırbaş; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) SADIK KIRBAŞ (Çanakkale)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 825 sıra sayılı tasarı üzerinde,
şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Önemli bir yasa
tasarısıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Üç temel yasada, Vergi Usul Kanunu,
Emlak Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda değişiklikler getiriyor. Bu yasa
tasarısı, 18 000 000 insanımızı, yurttaşımızı ilgilendiriyor. Bu yurttaşlarımızın
önemli bir bölümü, dar ve ortagelirli insanlar. Bu yasa tasarısı, şu anda, Yüce
Meclisimizde görüşülmeseydi, bu insanlarımız, bu aydan itibaren, beyanname
vermek üzere kuyruklara doluşacaklardı ve gazetelerde, basınımızda, biraz da
abartılı olarak gösterilen astronomik birtakım rakamlarda beyanlarda bulunarak
vergi ödeme durumunda kalacaklardı. Bu yasa tasarısı neler
getiriyor; ben, bazı hususların kısaca altını çizmek istiyorum: Bir kere, bir
basitlik ilkesini sağlamaya çalışıyor, genel beyan esasını kaldırıyor ve
yeniden değerleme devreye girerek, otomatik bir vergilendirme sistemi
uygulanıyor. Şimdiye kadar nasıl
oluyordu; 1972'den bu yana, beyanname usulü dediğimiz genel beyan yöntemi
uygulanıyordu. Bir tarafta, mükellefler, rayiç bedele göre beyanda
bulunuyorlardı; yani, günlük piyasa alım - satım değerine göre bir bedel belirleyip,
matrah halinde bunu belirtiyorlardı. Bir taraftan da, devlet, asgarî beyan
esasına göre bir değer tespit ediyordu ve bunun altına düşülmemesini
bekliyordu. Vatandaşlarımız, mükelleflerimiz, bu asgarî beyan esası civarında
beyanda bulunuyorlardı. Dolayısıyla, tuhaf bir durum söz konusu oluyordu;
yasanın beklediği rayiç bedel üzerinden bir değer ile asgarî beyana esas olan
değer arasında bir tereddüt söz konusu oluyordu; yeni yasayla, artık bu
gideriliyor ve beyanname -işlevi olmaktan çıkmıştı bir yerde- bu yasayla
tümüyle kaldırılarak, otomatik bir sistem devreye sokuluyor. Tapu harcı ile Emlak
Vergisi matrahları arasında uyumsuzluklar oluyordu, bunun uygulamada birtakım
sorunları ortaya çıkıyordu; bu iki matrah esası birbirleriyle uyumlaşır hale
getiriliyor bu yasayla. Takdir komisyonlarının
oluşumunda birtakım sıkıntılar vardı. Bu takdir komisyonları, genişletilerek,
meslek kuruluşlarının profesyonel yardımlarından yararlanır hale getiriliyor. Dava açacakların kapsamı
genişletiliyor bir yerde. Büyükşehir belediye
sınırlarında bir merkez komisyonu oluşturuluyor. Bunun şöyle bir yararı
olabilir: Takdir komisyonları, zaman zaman, adaletsiz tespitler yapabiliyorlar;
sokağın bir tarafında bir değer, diğer tarafında başka bir değer tespit edebiliyorlar,
hatta, astronomik farklılıklar da ortaya çıkabiliyordu. Bu tür durumlarda,
itiraz edebilecekler sınırlı sayıda oluyor, vatandaşların tepkilerini
iletebilecekleri makam bulmakta zorlukları olabiliyordu. Valinin başkanlığında
oluşturulacak bir komisyon, bu tür sorunları inceleyebilecek, tekrar gözden
geçirilmesini sağlayabilecek bir mekanizma yaratmaktadır. Bu tasarıyla getirilen en
önemli değişiklik ya da en önemli hüküm de, kayıtdışı ekonomiyle ilgilidir.
Emlak Vergisi uygulamasında, 1972'den bu yana, maalesef, başarılı olduk
diyemiyoruz. Gelir elde etmede tam başarı sağlayamadık, mükellefleri kavramada
yeterli başarı sağlayamadık ve adaleti sağlamada tam başarı sağlayamadık.
Şimdi, bu yeni yasayla, şimdiye kadar çeşitli nedenlerle beyanname vermemiş
olanlar, mükellef olmayanlar, uygun koşullarda devreye girmektedir. Bu, çok
önemli bir olaydır, mükellef sayısını artırarak vergi tabanını genişletmiş
oluyorsunuz; bu, çok önemli bir önlem. Şimdi, bundan sonra,
vergi adaleti açısından bir temennimiz olabilir. Ülkemizde bir sosyal sorunumuz
var; yazlık konutlar, kışlık konutlar olayı. Kıyılarımızın yaygın bir şekilde
yazlık konutlarla kaplı olduğunu görüyoruz ve bu kadar yazlık konuta Batı
ülkelerinde pek fazla rastlamıyoruz. Günümüzde, kışlık konutlara da yönelme
var. Bir tarafta, turizme yönelik bölgeleri oluşturabilecek arsa bulamazken,
diğer tarafta, deniz kıyılarında kirlenmeye yol açan, çarpık yapılaşmaya ve
çirkin yapılaşmaya yol açan bir uygulamaya girmiştik; ama, bundan sonra, Maliye
Bakanlığımızdaki değerli teknisyenlerin de çalışmalarıyla, Avrupa ülkelerindeki
uygulamalardan da esinlenerek, bu tür ikili, üçlü konutların artan oranlı bir
vergiye tabi tutularak, bir yerde caydırılması ya da bu konutları tercih
edenlerin bu maliyete katlanmaları sağlanabilecektir. Özet olarak şunu
söyleyebilirim: Yasa, vergi gelirleri açısından çok ileri adımlar
getirmektedir, uygulamada kolaylıklar getirmektedir. Bu yasanın, tüm
yurttaşlarımıza hayırlar getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (DSP, DYP ve
ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Sayın Bakan, buyurun.
(ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Huzurunuzda bulunan
tasarıyla, iki temel değişiklik yapılmaktadır. Her ne kadar, kanun tasarısı 9
maddeden oluşuyor ise de maddelerin
büyük bir bölümü bu iki temel düzenlemeye dönük yapılması gereken
değişiklikleri ihtiva etmektedir. Bu iki temel düzenlemenin
biri, tüm Emlak Vergisi uygulamasında bundan böyle, beyanname verme
mükellefiyeti kaldırılmaktadır; çünkü,
18 000 000 civarında Emlak Vergisi beyannamesi veren mükellefimiz var,
bu mükelleflerin bir bölümünün, beyanname için beyannameyi verdikten sonra
ödedikleri verginin miktarından daha fazla masraf yapar durumda olduğu da
ortadadır. Ayrıca, beyannamelerde gösterilen değerler belediyelerce takdir
edilen asgarî beyanlardan aşağı olmayacağı için, fiilen beyanname de
belediyelerce tespit edilen asgarî beyanlar düzeyinde olmaktadır. Bu nedenle,
beyanname sistemi -zaten, zaman zaman, bu hep gündeme gelmiştir- tamamen
kaldırılmaktadır. Bu, çok önemli bir değişikliktir, birtakım bürokrasiyi
azaltmaktadır ve mükellefler yönünden de önemli bir kolaylıktır. İkincisi -değerli
arkadaşlarımız, burada, partiler adına yaptıkları konuşmalarda çok güzel
unsurları dile getirdiler; hepsine teker teker teşekkür ediyorum- belediyelerce
yapılan değer takdirlerinde ciddî çelişkilerin -tabiî, hepsi böyle demek
değildir, ama- adaletten uzak takdirlerin olduğu ortaya çıkmıştır, bunu da
düzeltecek bir sistem getirilmektedir. Tasarı, Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülürken, komisyonumuzun kıymetli üyeleri derinliğine inceleme
yaparak, tasarıyı bir iki noktada daha mükemmel hale getirecek önerilerde
bulundular ve o öneriler de tasarıya eklendi; böylece, daha sağlıklı bir tasarı
halinde huzurunuza gelmiş bulunuyor. Tasarıyla amaç, sistemi
-biraz evvel de ifade ettiğim gibi- daha basit hale getirmek ve vatandaşı, bu
2002 takdirleri dolayısıyla mağduriyetten kurtarmaktır. Haksızlıklar önlenecek,
çelişkiler önlenecek ve böylece daha makule çekilmiş olacak. Normal takdir
komisyonları yine görevini yapacak; çünkü, bu değişiklikleri yaparken, Emlak
Vergisindeki mevcut sistemi kesinlikle değiştirmeden bu düzenlemeyi yaptık... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim,
buyurun. MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(Devamla) - ...ve böylece, hem vatandaşın mağduriyeti önlenmiş olacak hem de
sistem daha basit hale gelecektir. Değerli katkılarınızla
kanunlaştığı takdirde, Emlak Vergisi beyannamesi diye bir uygulama geride
kalmış olacaktır. Ben, Sayın Başkan, size
ve değerli arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Şimdi, söz sırası, Edirne
Milletvekili Sayın Şadan Şimşek'te?.. Yok. Aksaray Milletvekili
Sayın Murat Akın?.. Yok. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkanım, orada bir yanlışlık olacak; üçüncü sırada ben vardım. BAŞKAN - Demin uyuyor
dediniz, şimdi de... Yani, kör müsün demek gibi bir şey bu. Konya Milletvekili Sayın
Lütfi Yalman... Aslan Polat Bey,
zatıâlleriniz altıncı sıradasınız. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Hayır, ben üçüncü sıradaydım, bir yanlışlık var. BAŞKAN - Allah Allah!.. Siz, bizi, hileyle
suçluyorsunuz. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Hayır... Yanlışlık var... BAŞKAN - Nasıl yanlışlık
var efendim?! Ben, okuduğumu doğru okuyorsam, siz de bu iddiadaysanız, bize
"hile yapıyorsunuz" diyorsunuz. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Geri aldım... BAŞKAN - Hayır efendim!..
Öyle diyorsunuz demektir. Bunu kabullenmem mümkün değil. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) -
Başkanımız hile yapmaz. BAŞKAN - Yasin Hatiboğlu
sizden evvel. Çok çirkin şeyler bunlar;
üzücü!.. Söz sırası, Konya
Milletvekili Sayın Lütfi Yalman'da. Buyurun. LÜTFİ YALMAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı üzerinde şahsım adıma söz aldım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
kanunlarda en çok dikkat edilmesi gereken şeylerden bir tanesi, kanunların,
hazırlanırken, mutlak manada, kanun tekniğini dikkate alarak hazırlanmasıdır.
Öncelikli olarak, kanunların hazırlanmasında dikkat edilmesi gereken husus
budur; ama, görüyoruz ki, elimizdeki tasarıda, bir maddenin içerisinde, farklı
farklı kanun maddeleri var, farklı farklı kanunların değişik maddeleri ele
alınmış durumda. Mesela, 1 inci maddede iki ayrı kanun ele alınmış; 2 nci, 3
üncü maddelere bakıyorsunuz, beş altı farklı madde ele alınmış; yani, beş altı
maddelik husus, tek madde üzerinde toplanmış. Bir kere, hazırlanış şekli, kanun
tekniğine hiç de uygun değil. Değerli arkadaşlar, Emlak
Vergisinin en önemli problemi, hepimizin bildiği gibi, değerleme; bir başka
ifadeyle, emlakin vergiye tabi tutulacak kıymetinin belirlenmesi olmuştur.
Elimizdeki tasarıda üç temel değişiklik var: Birincisi, yaklaşık bir ay kadar
önce çıkarmış olduğumuz Emlak Vergisiyle ilgili kanunun belirlemiş olduğu
değerin kısmî bir düşüşüdür; birinci değişiklik bu. Ancak, şunu hepimiz
bilmeliyiz ki, bu düşüş, Emlak Vergisinin uygun olduğu, uygun hale getirildiği
anlamına, halkın ve Türkiye'nin şartlarına göre uygun hale getirildiği anlamına
hiçbir zaman gelmez; çünkü, emlak vergi oranı, Türkiye'nin şartlarına göre ve
Türkiye'nin ekonomik gidişatına göre yine oldukça yüksek, fakir fukarayı
sıkıntıya sokacak mahiyettedir. Ekmek almakta sıkıntı çeken, mecburen ucuz
ekmek kuyruğuna takılan vatandaşlarımız, Emlak Vergisini ödeyemeyeceklerdir.
Bakınız, ne doğacak bunun neticesinde; göreceksiniz, vergi tahsilatında düşüş
meydana gelecektir; çünkü, vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu bunu ödeme
konusunda sıkıntıya düşecek, ödeyemeyecektir ve tahsilatta bir düşüş olacaktır.
Böylece, belediye-vatandaş karşı karşıya gelecek, belediye-vatandaş ilişkilerinde
bir gerginlik meydana gelecek ve belediyelerimiz sıkıntı yaşayacaktır. Bir
diğer konu ise, bu yüksek vergiyi ödeyemeyen vatandaşlarımız, hacizle, icrayla,
mahkemeyle de, yani, devletle de karşı karşıya gelecektir. Sayın milletvekilleri,
şimdi, bir şeyi sormamız lazım bizim: Acaba, 57 nci hükümet vatandaşa ne
kazandırdı ki, getirisini, gelirini ne kadar artırdı ki, vergilerini
artırıyor?! Hepimizin bildiği gibi, iflaslar, icralar, işyeri kapatmaları,
işten çıkarmalar, işçinin, çiftçinin, memurun şikâyetleri, hepimizin karşı
karşıya kaldığı konum ve durumlardır. Bu çerçeve içerisinde, dikkat ettiğimiz
zaman, vatandaşın gelirinde oldukça azalma var; vatandaşın imkânlarında büyük
kısıtlamalar varken, biz vergi artışı yapıyoruz. Siz, bu vergiyi
artırıyorsunuz; evet, IMF'nin isteği böyle. IMF'nin isteği niye böyle;
Türkiye'nin bu ekonomik programının dengeli yürümesi konusunda böyle bir talebi
var; ama, acaba, başka yerlerden bu imkânı elde etmek mümkün değil miydi;
kimden ve ne şartlar altında bu vergiyi alacağız; biraz insaf etmek lazım. Değerli arkadaşlar, Emlak
Vergisinin en önemli taraflarından bir tanesi, bildiğiniz gibi, hepimizin
ödemesidir, herkesin ödemesidir; yani, fakir zengin demeden, herkesin, Emlak
Vergisini ödemek mecburiyetinde kalmasıdır. Halk perişanken, vatandaşlar bu
kadar sıkıntı içerisindeyken, geliri çok çok düşük olan vatandaşların,
özellikle nüfusun büyük bir kesimi -yaklaşık olarak 18 000 000'luk bir nüfusu
ilgilendiriyor- gelir darlığı çekerken, sıkıntı çekerken, açlık sınırındayken
bu Emlak Vergisini ödeme imkânı yoktur. Değerli arkadaşlar, bu
kanunun bir diğer ikinci önemli yanı da emlak beyannamesinin kaldırılmış
olmasıdır, tabiî ki bu kanunla. Bu, işin güzel tarafı; yani, emlak beyan değeri
yok artık. Bundan sonra, onun yerine emlakın takdir değeri var. (DSP sıralarından
"IMF böyle istedi" sesi) IMF'nin istemesi önemli değil; yani, iyi
olanı IMF istese de iyidir, kötü olanı IMF istese de iyidir diyemeyiz ki; ama,
Türkiye'nin şartlarında meseleyi ele aldığımız zaman, IMF'nin isteklerinin bu
milletin lehine olmadığını siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Değerli arkadaşlar, bunun
iyi bir yanı var dedik; çünkü, aynı semtte, aynı yerde, hatta aynı binada
yaşayan insanlar emlak beyanı verirken çelişkili ve farklı değerleri ortaya
koyuyorlardı. Bu, hiç değilse, bu çelişkiyi ortadan kaldıracak; ama, çelişkili
değerleri ortadan kaldıralım derken, acaba, sistemi muhafaza etmek daha doğru
olur muydu; çünkü, sistemi muhafaza etmenin en önemli sebeplerinden bir tanesi,
belediyelerin bilgisayarlarında belli bir sistem, belli bir yazılım yüklü. Şu
anda bu sistem tamamen alt üst olmuş durumda. Belediyeler yeni bir sistemle,
yeni bir yazılımla emlak beyan değerlerini girmek mecburiyetindeler. Değerli arkadaşlar, bir
diğer önemli yanı bu kanunun şudur: Şahsî şikâyetler bitti artık, kişisel
şikâyetler bitti. Bundan sonra ya tüzelkişilik olarak, muhtarlık gibi benzeri
şahıslar şikâyette bulunabilecek ilgili mercilere ya da kurumlar, yani, ticaret
odası ve benzeri. Değerli arkadaşlarım,
Emlak Vergisiyle ilgili üzerinde en fazla durulması gereken konu aslında şu
idi: Bu emlak vergi değerleri Türkiye şartlarında oldukça yüksek,
vatandaşımızın altından kalkabileceği bir miktar değil. Bu yüzden, çok sayıda
vatandaşımızın Emlak Vergisini ödeyemeyeceğini şimdiden görmüş olalım. Bu çerçeve içerisinde,
eğer, maddelerle ilgili önergeler doldurulmamış olsaydı iktidar partisi
milletvekilleri tarafından, birkaç madde üzerinde, en azından, önergeyle
düzeltme imkânı vardı. Yeniden, önerge veren arkadaşlarımızdan bir ricamız var
ki, bu önergelerden hiç değilse bir tanesini geri çekerek bu miktarın
düşürülmesine katkı sağlamaları lazım. Bu duygularla, bu
temennilerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Yalman,
teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri,
görüşmeler tamamlandı; ancak, diğer üye arkadaşlarımın bir ricası var. Bu
konuda, Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan
Polat, Ankara Milletvekili Sayın Oğuz Aygün ve Ağrı Milletvekili Sayın Nidai
Seven de söz istemişlerdi. İki kişiye söz verme imkânı olduğu için diğer
arkadaşların ismini zabıtlara geçirdim. Arz ederim. Bu arada, efendim,
soru-cevap kısmına geçeceğim. Ondan sonra da oylama var biliyorsunuz. Sayın
milletvekillerinin, idare amirlerinin bu konuda titizlik göstermelerini rica
edeceğim. Soru, sual yok mu
efendim? Sormuyor musunuz bu sefer? ASLAN POLAT (Erzurum) -
Yok... İHSAN ÇABUK (Ordu) -
Kanun açık... BAŞKAN - Kanun açık da,
oy yok... Efendim, müsaade
ederseniz burasını ben idare edeyim; herkes kendini idare etsin. Benim niye
söylediğimi biraz sonra anlarsınız. Yoklama talebi var da onun için... Boşuna
konuşmuyorum ben. Sual sorulmasın, geçilsin falan... Olmuyor bu işler. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) -
Sayın Bakanı üzmek istemedik. BAŞKAN - Efendim,
anladım; ama, böyle üzüyorsunuz. III. – YOKLAMA BAŞKAN - Tasarının
maddelerine geçilmesini oylayacağım; ancak, bir yoklama talebi vardır. Yoklama talep eden sayın
milletvekillerinin Genel Kurul salonunda bulunduklarını tespit edeceğim. Sayın Hüseyin Karagöz?..
Burada. Sayın Ahmet Demircan?..
Burada. Sayın Bahri Zengin?..
Burada. Sayın Mustafa Geçer?..
Burada. Sayın Ali Oğuz?.. Burada. Sayın Rıza Ulucak?..
Burada. Sayın Nezir Aydın?..
Burada. Sayın Niyazi Yanmaz?..
Burada. Sayın Lütfi Doğan?..
Burada. Sayın Aslan Polat?..
Burada. Sayın Sacit Günbey?..
Burada. Sayın Osman
Yumakoğulları?.. Burada. Sayın Mehmet Bekâroğlu?..
Yok. ALİ GÖREN (Adana) -
Takabbül ediyorum. BAŞKAN - Ali Gören Bey
takabbül ettiler. Sayın Ahmet Karavar?..
Burada. Sayın Musa Demirci?..
Burada. Sayın Lütfi Yalman?..
Burada. Sayın Metin Kalkan?..
Burada. Sayın Veysel Candan?..
Burada. Sayın Fahrettin
Kukaracı?.. Burada. Sayın Ahmet Cemil Tunç?..
Burada. 20 arkadaşımız buradalar
efendim. Yoklama için 5 dakika
vereyim, yeter mi efendim? NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - 10 dakika yapalım Sayın Başkan. VEYSEL CANDAN (Konya) -
10 dakika yetmez(!) Sayın Başkan. BAŞKAN - Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklamaya başlanıldı) VEYSEL CANDAN (Konya) -
Niye 10 dakika veriyorsunuz; cihazlarla 1 dakikada bitiyor; niye bunlara para
ödendi?! (Elektronik cihazla
yoklamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, grupta, komisyonda olan arkadaşlarınız da geliyor mu?.. Şimdi, Sayın Veysel
Candan haklı olarak itiraz etti niye 10 dakika diye. Keyfî yapmadım onu. Eğer,
10 dakikanın içinde çıkmazsa, sizi bir daha üzüp, aç kapa yapmayayım, saat
20.00'de toplanalım diye... NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Sağ olun Sayın Başkan... BAŞKAN - Sebebi bu. O
kadar laçkalık yapmam. (Elektronik cihazla
yoklamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, pusula gönderenlerin isimlerini okuyorum: Erkan Kemaloğlu?..
Burada. Ergün Bayrak?.. Burada. Abdulsamet Turgut?..
Burada. Sebahat Vardar?.. Burada. Hüseyin Balak?.. Burada. Ali Uzunırmak?.. Burada. Masum Türker?.. Yok. Necdet Tekin?.. Burada. Nesrin Nas?.. Burada. Mustafa Bayram?.. Burada. Sayın milletvekilleri,
toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 8. – 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi
Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl
Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz
Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/956, 2/878, 2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S. Sayısı : 825) (Devam) BAŞKAN - Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı, malumunuz. Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum
efendim : VERGİ USUL KANUNU, EMLAK VERGİSİ KANUNU VE HARÇLAR KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI MADDE 1. - A) 4/1/1961
tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir. "Mükerrer Madde 49.
- a) Maliye ve Bayındırlık ve İskân Bakanlıkları 1319 sayılı Emlak Vergisi
Kanununun 29 uncu maddesi hükmü ile aynı Kanunun 31 inci maddesi uyarınca
hazırlanan tüzük hükümlerine göre bina metrekare normal inşaat maliyet
bedellerini, uygulanacağı yıldan dört ay önce müştereken tespit ve Resmî Gazete
ile ilan eder. Türkiye Ticaret, Sanayi,
Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği bu bedellere karşı Resmî
Gazete ile ilanını izleyen 15 gün içinde Danıştay'da dava açabilir. b) Takdir komisyonlarının
arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin dört yılda
bir yapacakları takdirler, tarh ve tahakkuk işleminin (Emlak Vergisi Kanununun
33 üncü maddesinin (8) numaralı fıkrasına göre yapılacak takdirler dahil)
yapılacağı sürenin başlangıcından en az altı ay önce karara bağlanarak,
arsalara ait olanlar takdirin ilgili bulunduğu il ve ilçe merkezlerindeki
ticaret odalarına, ziraat odalarına ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile
belediyelere, araziye ait olanlar il merkezlerindeki ticaret ve ziraat
odalarına ve belediyelere imza karşılığında verilir. Büyükşehir Belediyesi
bulunan illerde takdir komisyonu kararları, vali veya vekalet vereceği memurun
başkanlığında, defterdar veya vekâlet vereceği memur, vali tarafından
görevlendirilecek tapu sicil müdürü ile ticaret odası, serbest muhasebeci
mali müşavirler odası ve esnaf ve sanatkarlar odaları birliğince
görevlendirilecek birer üyeden oluşan merkez komisyonuna imza karşılığında
verilir. Merkez Komisyonu kendilerine tebliğ edilen kararları 15 gün içinde
inceler ve inceleme sonucu belirlenen değerleri ilgili takdir komisyonuna geri
gönderir. Merkez Komisyonunca farklı değer belirlenmesi halinde bu değerler
ilgili takdir komisyonlarınca yeniden takdir yapılmak suretiyle dikkate alınır. Takdir komisyonlarının bu
kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve
ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları 15 gün içinde ilgili vergi mahkemesi
nezdinde dava açabilirler. Vergi mahkemelerince verilecek kararlar aleyhine 15
gün içinde Danıştaya başvurulabilir. Kesinleşen asgari ölçüde
arsa ve arazi birim değerleri, ilgili belediyelerde ve muhtarlıklarda uygun bir
yere asılmak suretiyle tarh ve tahakkukun yapıldığı yılın başından Mayıs ayı
sonuna kadar ilan edilir. Bakanlar Kurulu bu fıkrada
yer alan dört yıllık süreyi 8 yıla kadar artırmaya veya 2 yıla kadar indirmeye
yetkilidir. c) Yukarıdaki fıkralara
göre, Danıştay ve vergi mahkemelerinde dava açılması halinde, davalının 15 gün
içinde vereceği tek savunma ile dosya tekemmül etmiş sayılır. Danıştay ve vergi
mahkemelerince bu davalar, dosyanın tekemmül ettiği tarihten itibaren en geç
bir ay içinde karara bağlanır. d) (a) ve (b)
fıkralarındaki bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri ile arsalara ve
araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitlerine ilişkin süreleri gerektiği
ölçüde kısaltmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir." B) 213 sayılı Kanunun 268
inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 268. - Vergi
değeri, bina ve arazinin Emlak Vergisi Kanununun 29 uncu maddesine göre tespit
edilen değeridir." BAŞKAN - 1 inci madde
üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat;
buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA ASLAN
POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım. Şimdi, burada, konuşmaya
başlamadan önce, bir şey söylemek istiyorum. İktidar partilerine mensup
milletvekili arkadaşlar konuşurken "biz, muhalefetin görüşlerine önem
veriyoruz, onların görüşlerini de alıyoruz" diyorlar; fakat, getirilen şu
tasarıdaki bütün maddeler hayalî önergelerle -üçer önergeyle- doldurulmuş bulunmaktadır. Yani, şurada,
muhalefet ne söylerse söylesin, hiçbir şeyde değişiklik yapma şansı yoktur.
Biraz sonra hep beraber göreceğiz; iktidar partisi milletvekilleri, okunan
önergelerin tek bir tanesinde bile, çıkıp, burada savunma hakkını
kullanmayacaklardır; çünkü, tamamen hayalî önergelerdir; tek gayeleri,
muhalefetin, burada halkın yararına bir şey yapmasını önlemektir. Şimdi, Sayın Bakan
"burada birtakım avantajlar" getirdik diyor. Sayın Bakan, bu
avantajları niye getirdiniz? Çok basit; çünkü, buradan, emlaklardan gelecek
paralar, genel bütçeye değil, belediyelere ve özel idarelere gelecek.
Belediyeler ile özel idareler de zaten sizin denetiminizde olmadığı için, hemen
halkın yararına olan bir avantajı sağlıyorsunuz, yoksa, sizin, genel bütçeye
gelen hangi vergiyi... Mesela, KDV oranlarını indirin, ATV'yi indirin, benzinde
yüzde 73 vergi olmaz, bunu indirin diye muhalefet ne kadar itiraz etti, halk ne
kadar itiraz ettiyse, bir tek gün bunları düşürme ihtiyacı hissetmediniz;
çünkü, o zaman, sizin genel bütçenize gelecek o paraları faiz dışı diye, fazla
diye toplayacaksınız, oradan IMF'ye götürüp faiz diye vereceksiniz. O
noktalarda taviziniz yok; ama, yerel yönetimler olduğu için burada, halkın
avantajı olan bu indirimi yaptınız. Şimdi, burada, sizin bu
tasarıda getirmiş olduğunuz en büyük avantaj, 18 000 000 civarındaki Emlak
Vergisi mükellefinin beyanname verme yükümlülüğünü kaldırmaktır ve bu güzel bir
şeydir; çünkü, Türkiye'de, zaten, 18 000 000 civarında Gelir Vergisi mükellefi
yok. Emlak Vergisi verenler, zaten, vergi mükellefi olmadıkları için,
muhasebecileri olmadığı için, büyük bölümü de tahsilli olmadığı için beyanname
vermede önemli ölçüde zorlanıyorlardı ve veremiyorlardı, cezaya düşüyorlardı.
İşte, bu tasarıda bu ceza oranının kaldırılacak olması, doğru bir uygulama. Bu tasarının getirmiş
olduğu... İtiraz nereden çıktı, bunu da söylemek istiyorum. Şimdi, bundan bir
ay önce bir tasarı getirdiniz buraya. O tasarıda, o illerden, 16 büyük şehirden
toplanan vergilerin yüzde 5'ini büyükşehir belediyelerine dağıtıyordunuz. Onu
yüzde 4,1'e düşürmek, o büyükşehir belediyelerinin paylarını düşürmek için ve o
parayı, yani, büyükşehir belediyelerine verdiğiniz parayı genel bütçeye alıp,
faiz dışı fazla yapıp, IMF'ye vermeniz için bir kaynak lazımdı. Bunun için de,
büyük şehirlerin hudutlarında olan emlakin vergilerini 2 kat artırdınız.
Burada, bu Emlak Vergilerini 2 kat artırmanızdan dolayı ve bu sene de, 1998'de
yapılan beyanların -2002'de- 4 yılı bitip yeniden beyanname verileceği için,
burada önemli fiyat artışları meydana gelmişti, Emlak Vergilerinde büyük bir
artış meydana gelmişti. Mesela, Ankara'nın bazı semtlerinde vergilerde 70 kat
bir artış meydana gelmişti. Halkın bu itirazını düzeltmek için bu tasarı
getirildi. Buradaki en önemli fark olarak -biraz önce bahsettiğim gibi- sizin,
büyükşehir belediyelerinin payını azaltmak için büyük şehirlerdeki Emlak
Vergilerini artırmanızın bu konuya önemli bir katkısı olduğunu da burada
belirtmek istiyorum. Şimdi, burada, Sayın
Bakan bir şey daha söylüyor; diyor ki "biz, halkın yararına hareketler
yapıyoruz." Peki, Sayın Bakanım, ben, size bir soru soracağım. Bütün
bakanlar olur, Maliye Bakanı olması şart değil. Şimdi, özellik şu: Burada, 18
000 000 vergi mensubunun 2001 yılında verdiği bütün Emlak Vergisi, 195 trilyon
lira civarında; fakat, yarın, Plan ve Bütçe Komisyonuna gelecek bir kanun
tasarısı var. Şimdi, buradaki bütün bakanlara da soruyorum; hepsinin imzası
var. Konu şu: Sekiz petrol şirketine haksız olarak ödendiği belirlenen, kur
farkından doğan fiyat farkı vardı. Bu kur farkı fiyat farkları, 1995, 1996 ve
1997'de ödenmişti ve bunların Türk Lirası cinsinden miktarı 8,7 trilyon lira,
dolar cinsinden bedeli ise 97 852 000 dolardı; yani, bugünkü bedelle 137
trilyon liraydı. Sayıştay Beşinci Dairesi,
bu konuda fazla ödeme var, sekiz petrol şirketinden geri alınsın diye bir
tahakkuk çıkarmıştı. Sayıştay Temyiz Kurulu da bunu kabul etmişti. Siz, sırf, o
sekiz petrol şirketinden o 135 trilyon lirayı almamak için, bütçe kanununa
haksız bir madde koymuştunuz. Bunu, o zamanki Anamuhalefet Partisi olan Fazilet
Partisi Anayasa Mahkemesine götürmüştü, Anayasa Mahkemesi yürütmeyi durdurmuştu
ve esas kararını bugünlerde verecekken, esas kararını vermeden önce, siz, o
sekiz petrol şirketine 137 trilyon lirayı ödetmemek için, Plan ve Bütçe
Komisyonuna yarın bir kanun tasarısı getiriyorsunuz ve bununla getirdiğiniz
para, bugün, 18 milyon emlak vergisi mükellefinden 2001 yılında topladığınız
verginin 195 trilyon olduğunu düşünürsek, hemen hemen onun yüzde 70'i tutarında
bir meblağdır. Siz, orada, sekiz petrol şirketinden hemen 135 trilyon lirayı
affediyorsunuz, önlüyorsunuz, hiçbir şey olmuyor; burada, geliyorsunuz, 18 000
000 vergi mensubuna, vergilerinizden yüzde 5, 10, 20 düşürdük diye, bunu bir
itibar gibi söylemeye çalışıyorsunuz. Evvela, bütün bakanlara
söylüyorum. Siz, Sayıştay kararının reddettiği, Sayıştay Temyiz Kurulunun
reddettiği, Anayasa Mahkemesinin haksız bulup durdurduğu bir kararda, yarın,
çoğunluğunuza dayanarak o sekiz şirket için ne diye tasarı getirip de 135
trilyon liradan vazgeçiyorsunuz?! Hepinize saygılar
sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. İkinci söz, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün'de. Sayın milletvekilleri,
bir yere gitmeyin; çünkü, maddeyi oylayacağız; haberiniz olsun. Buyurun Sayın Özgün. (AK
Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bugün, burada, yine, bir
vergi kanunu tasarısını görüşüyoruz. Şunu üzülerek ifade etmem gerekiyor ki, bu
hükümet, ne yazık ki, vergi sistemini yaz boz tahtasına çevirmiş bulunmaktadır.
Düzenli ve uzun vadeli bir vergi sistemini buraya getirmek yerine, zaman zaman,
ihtiyaç duydukça, parça parça birtakım vergi düzenlemelerini getirerek,
kanunlaştırmaya çalıştı; ancak, her yaptıklarını da "bu sefer yanlış
yaptık, bunu tekrar getiriyoruz, yeniden düzenleyeceğiz" diyerek, Meclisin
huzuruna getirmek durumunda kaldılar. Bazı zaman kantarın topuzu kaçtı, bazı
zaman verginin dozu kaçtı, bazı zaman da, artık, vergi sisteminin ipinin ucu
iyice kaçmış oldu. Vatandaş, ne yazık ki, verginin içerisinde boğulma noktasına
gelmiş bulunmaktadır. Daha önce yapılmış olan Emlak Vergisi düzenlemesinin
arkasından söylenen söz "galiba, kantarın topuzunu kaçırdık, vatandaşın
üzerine fazla gittik" olmuştur; ama, ben, buradan söylüyorum, bu kantarın
topuzu, gelir, bir gün sizin başınıza iner. Eğer, her yaptığınız şeyin
arkasından "yanlış yaptık" deyip buraya gelirseniz, o zaman, birileri
de size der ki, kardeşim, yaptığınız şeyi baştan doğru yapın. Bugün, burada
konuşulan husus budur. Vatandaş vergi içerisinde
boğulmaktadır. Ben saydım, şubat ayı içerisinde, 28 günün 24 gününde, vatandaş,
vergi dairesine gidip, vergi ödemek durumunda kalmıştır. Vatandaşın başka
hiçbir işi gücü yok, sürekli vergiyi takip edecek, vergi dairesine gidecek, her
gün vergi ödeyecek. Hatta, vatandaşı bir tarafa bırakın, bu işleri takip eden
muhasebecilerin de, artık, bu bürokrasinin altından kalkamayacağı, bürokrasinin
altında ezildiği görülmektedir. Değerli arkadaşlar,
üstelik, toplanan bu vergilerin hesabını da hükümet vermiyor. Mesela, deprem
vergisi ne oldu; ne kadar vergi toplandı, nereye ödendi? Eğitime katkı payı...
Bunların hesabı verilmiyor. Akaryakıt Tüketim Vergisi... Dünya kadar vergi
toplanıyor; ama, nereye gittiğinin hesabı, ne yazık ki, verilmiyor. Enflasyonun
vergisi alınıyor; ama, enflasyon muhasebesinden kesinlikle bahsedilmiyor. Değerli arkadaşlar,
görüştüğümüz Emlak Vergisi konusunda düşüncelerimi arz etmek istiyorum. Bu
konuda Emlak Vergisi beyanının kaldırılmış olması, elbette ki, doğru bir
husustur, yapılması gereken bir husustur, mükelleflerimiz açısından kolaylık
olacaktır; ama, yapılan bu düzenlemeyle, ilçe belediyelerimize burada haksızlık
yapılıyor. Bu kanun tasarısı içerisinde ilçe belediyelerimizi haksızlığa
uğratmayacak şekilde bir düzenlemenin yapılması gerekirdi. Bu kanun düzenlemesinden
önceki durumuyla ilçe belediyesinin payı yüzde 68 nispetindeydi; ama, şimdi,
yüzde 34'e kadar bu düşecektir. Halbuki, Emlak Vergisini toplama, bununla
ilgili personel, bununla ilgili diğer kırtasiye, harcamalar, ilçe belediyeleri
tarafından yapılacaktır. Bunun düzeltilerek kanunun buradan çıkması gerekir
diye düşünüyorum. Öbür taraftan, merkezî
takdir komisyonunun oluşturulması, büyük şehirlerde uygun olmuştur, olumlu
olmuştur; ama, bunun diğer illerde de yapılmış olması gerekir. Takdir
komisyonları içerisine, özellikle, bu beyannameleri geçmişte veren, düzenleyen
meslek mensuplarının, Türkiye serbest muhasebeci malî müşavirler odalarının
-merkez komisyona- alınmış olması da fevkalade iyi olmuştur. BAŞKAN- Efendim, toparlar
mısınız. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla)-
Bitiriyorum Sayın Başkan. Ancak, diğer illerde de
bunun yapılmış olması gerekirdi diyorum. Fırsat vardır, verilecek önergelerle
bu yapılabilir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN- Efendim, teşekkür
ediyorum. Şimdi, söz sırası Doğru
Yol Partisi Grubunda. Hatay Milletvekili Sayın
Mehmet Dönen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Efendim, bunun oylamasını
da yapabiliriz; vaktimiz ona göre... DYP GRUBU ADINA MEHMET
DÖNEN (Hatay)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, burada, Emlak
Vergisinin yeniden düzenlenmesine ilişkin bir yasa tasarısı görüşüyoruz. Bunun 1 inci maddesi,
kapsam maddesi, özellikle, emlak vergilerinde verilmesi gereken beyannamelerin
kaldırılmasına ilişkin bir düzenlemeyi kapsamakta. Bu açıdan, özellikle,
mükellefler açısından bir kolaylık olması bakımından çok önemli bir
düzenlemedir, doğru bir düzenlemedir; ancak, bu kapsam içerisinde bütün olarak
yasayı değerlendirdiğimizde, gerçekten, çok önemli eksiklikleri ve aksaklıkları
olduğunu da görmekteyiz. Şimdi, Emlak Vergisi diye
nitelendirdiğimiz ve gerçekten, topladığımız verginin de çok büyük ölçüde
olmadığı bu vergi türü, bir türlü servet vergisi ki, bu servetten kazandığınız
kazançların zaten vergisini veriyorsunuz, bir de, ayrıca, bu servetin vergisini
vermek durumunda kalıyorsunuz. Bunlar, zaten, küçük beldelerde falan,
belediyelerin kolay kolay toplayabildiği vergi türleri değil, alamıyorlar; ama,
büyük kentlerde önemli kazançlar oluşturan bir vergi türü olarak gündemimizde
bulunmaktadır. Nereden çıktı bu yeniden
düzenleme? Sayın Başbakanın tabiriyle, ölçü kaçtığı için, yeniden, özellikle,
Maliye Bakanlığı müdahale etmek zorunda ve bu yasal düzenlemeyi yapmak zorunda
kaldı. Onun için, acaba, burada doğru kıstaslar getirildi mi? Esas olarak,
itiraz noktası, bu yeniden değerlendirme konularına gelmekteydi. Belediyelerin
oluşturduğu komisyonların yaptıkları değerlendirmelerin, hem bir kent içinde
çok ciddî farklılıklara neden olduğunu hem de çok yüksek değerlerde yeniden
değerlendirme yapıldığını görmekteyiz ve şimdi, bunu yeniden düzenlemekteyiz. Değerli arkadaşlar, büyük
kentlere baktığımızda... Örneğin, bir Sabancı Center'ı ele alalım. Kim bunun
fiyatını belirleyecek; bizim burada oluşturacağımız, işte, içinde bir muhtarın
olduğu, bir tapu sicil memurunun olduğu, ticaret odasından bir kişinin olduğu,
belediyeden de iki kişinin olduğu bir komisyon bu binanın değerini tespit
edecek. Bu, çok akla yatkın bir uygulama olmaz diye düşünüyorum; çünkü, artık,
bu tür binaların, bu tür teknolojik yapıların değerlendirilmesini, çok farklı
kriterler koyabilen ve bu konuda da gerçekten bilgi sahibi olan, ihtisas sahibi
olan bir kurumun yapması lazım. Birincisi, bu değerlendirmenin ne kadar doğru
olup olmayacağını görmek durumundayız. İkincisi -ki, bundan daha
önemlisi- bu komisyon gelecek, benim binamı değerlendirecek ve bu
değerlendirmeye ben itiraz edemeyeceğim, benim adıma muhtar itiraz edecek.
Böyle bir anlayış olur mu?! Yani, benim malıma gerçek değerinin çok üstünde
veya altında bir değer biçildiğinde, ben "benim malıma böyle bir değer
biçildi, benim malım gerçekten bu değerin çok üstünde" veya
"altında" diye itiraz edebilmeliyim; ama, böyle bir hakkım yok.
Muhtar da benim adıma böyle bir itirazı yapmadıysa, az önce söylediğim
komisyonun tespiti geçerli olacak. Böyle bir anlayış olur mu allahaşkına?!
Böyle bir anlayış... Bence, bunu düzenlemek, yeniden, benim itiraz hakkımın
olduğu yeni bir yapılandırmayı getirmek durumundayız. Yani, benim adıma ya
ticaret odası veya muhtar itiraz etme hakkına sahip olmamalı, ben o
değerlendirmeye itiraz edebilmeliyim. BAŞKAN - Lütfen,
toparlayın. MEHMET DÖNEN (Devamla) -
Toparlıyorum. Bu ve bunun gibi daha
birçok eksik noktalar var. Bunlar da düzeltilirse, bence, çok daha
olgunlaştırılmış olur, ülkemize ve milletimize daha yararlı bir yasa çıkarmış
oluruz diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Madde üzerinde başka söz isteyen?..
Yok. Madde üzerinde 3 adet
önerge vardır; geliş sıralarına göre okutup, aykırılıklarına göre de işleme
tabi tutacağım efendim. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesiyle değiştirilmek istenen mükerrer
49 uncu maddesinin (a) bendinin ikinci fıkrasında yer alan 15 günlük sürenin 20
gün olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Sefer
Ekşi Kocaeli BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesiyle değiştirilmek istenen mükerrer
49 uncu maddesinin (c) bendinde yer alan bir aylık sürenin 45 gün olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Sefer
Ekşi Kocaeli BAŞKAN - Son önergeyi
okutup, işleme tabi tutacağım efendim. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesiyle değiştirilmek istenen mükerrer
49 uncu maddesinin (a) bendinde yer alan 4 aylık sürenin 6 ay olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Sefer
Ekşi Kocaeli BAŞKAN - Komisyon?.. SEFER EKŞİ (Kocaeli) -
Önergelerimi geri çekiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Geri çekiyorlar;
peki efendim. CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum efendim. BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum efendim... MUSTAFA KAMALAK
(Kahramanmaraş) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Duydum
efendim... İstirham ederim... Efendim, maddeyi
oylarınıza sunarken, karar yetersayısı istenilmişti; ben de, oylamayı
elektronik cihazla yapacağım. Yalnız, oylamanın
bitimine kadar sürenin uzatılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 5 dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Karar
yetersayısı vardır; 1 inci madde kabul edilmiştir. Saat 20.00'ye kadar
birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 19.04 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati : 20.00 BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 70 inci Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 825 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 8. – 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi
Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl
Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz
Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal
Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/956, 2/878, 2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S. Sayısı : 825) (Devam) BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde. Hükümet?.. Yerinde. Tasarının 2 nci maddesini
okutacağım; ama, 5 sayfadır; biz şimdi rekor kırıyoruz. Kâtip Üyenin oturarak
okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, bir madde mi 5 sayfa? BAŞKAN - Evet efendim. 2 nci maddeyi okutuyorum
: MADDE 2. - A) 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı
Emlak Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "Bina vergisi
mükellefiyeti; a) 33 üncü maddenin (1)
ila (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin doğması
halinde bu değişikliklerin vuku bulduğu, aynı maddenin (8) numaralı fıkrasında
yazılı halde ise bu duruma bağlı olarak takdir işleminin yapıldığı tarihi, b) Dört yılda bir yapılan
takdir işlemlerinde takdir işleminin
yapıldığı tarihi, c) Muafiyetin sukut
ettiği tarihi, takip eden bütçe yılından
itibaren başlar. " B) 1319 sayılı Kanunun 11
inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 11. - Bina
vergisi, ilgili belediye tarafından; a) Dört yılda bir defa olmak üzere takdir
işlemlerinin yapıldığı yılı takip eden bütçe yılının Ocak ve Şubat aylarında, b) 33 üncü maddenin (1)
ila (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerle
bildirim verilmesi icabeden hallerde, vergi değerini tadil eden sebeplerin meydana geldiği bütçe yılını
takip eden yılın Ocak ayı içinde, vergi değerini tadil eden sebep yılın son üç
ayı içinde vuku bulmuş ve bildirim, vergi değerini tadil eden sebebin meydana
geldiği bütçe yılını takip eden yılda verilmiş ise bildirimin verildiği
tarihte, c) 33 üncü maddenin
(8) numaralı fıkrasında yazılı
hallerde, takdir işlemlerinin yapıldığı bütçe yılını takip eden yılın Ocak ve
Şubat aylarında, 29 uncu maddeye göre
hesaplanan vergi değeri esas alınarak yıllık olarak tarh olunur. Bildirim posta
ile gönderilmiş ise vergi, bildirim verme süresinin son gününü takip eden yedi
gün içinde tarh olunur. Bu suretle tarh olunan vergiler, tarh edilen tarihte
tahakkuk etmiş sayılır ve mükellefe bir yazı ile bildirilir. Yapılan tarh ve tahakkuku
takip eden yıllarda, 29 uncu maddeye göre tespit edilen vergi değeri üzerinden
hesaplanan bina vergisi, her bütçe yılının başından itibaren o yıl için
tahakkuk etmiş sayılır. Bir il veya ilçe hududu
içerisinde birden fazla belediye olması halinde, belediye ve mücavir alan
sınırları dışında bulunan binaya ait bina vergisini tarha yetkili olacak
belediye, ilgili valiler tarafından belirlenir." C) 1319 sayılı Kanunun 19
uncu maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Arazi vergisi
mükellefiyeti; a) 33 üncü maddenin (1)
ila (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin
doğması halinde bu değişikliklerin vuku bulduğu tarihi, aynı maddenin (8)
numaralı fıkrasında yazılı halde ise bu duruma bağlı olarak takdir işleminin
yapıldığı tarihi, b) Dört yılda bir yapılan
takdir işlemlerinde takdir işleminin yapıldığı tarihi, c) Muafiyetin sukut
ettiği tarihi, Takip eden bütçe yılından
itibaren başlar." D) 1319 sayılı Kanunun 21
inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 21. - Arazi
vergisi, ilgili belediye tarafından; a) Dört yılda bir defa olmak üzere takdir
işlemlerinin yapıldığı yılı takip eden yılın Ocak ve Şubat aylarında, b) 33 üncü maddenin (1)
ila (7) numaralı fıkralarında yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerle
bildirim verilmesi icabeden hallerde, vergi değerini tadil eden sebeplerin meydana geldiği bütçe yılını
takip eden yılın Ocak ayı içinde, vergi değerini tadil eden sebep bütçe yılının
son üç ayı içinde vuku bulmuş ve bildirim, vergi değerini tadil eden sebebin
meydana geldiği bütçe yılını takip eden yılda verilmiş ise bildirimin verildiği
tarihte, c) 33 üncü maddenin (8)
numaralı fıkrasında yazılı hallerde, takdir işlemlerinin yapıldığı bütçe yılını
takip eden yılın Ocak ve Şubat aylarında, 29 uncu maddeye göre
hesaplanan vergi değeri esas alınarak yıllık olarak tarh olunur. Bildirim posta
ile gönderilmiş ise vergi, bildirim verme süresinin son gününü takip eden yedi
gün içinde tarh olunur. Bu suretle tarh
olunan vergiler, tarh edilen tarihte tahakkuk etmiş sayılır ve mükellefe bir
yazı ile bildirilir. Yapılan tarh ve tahakkuku
takip eden yıllarda, 29 uncu maddeye göre tespit edilen vergi değeri üzerinden
hesaplanan arazi vergisi, her bütçe
yılının başından itibaren o yıl için tahakkuk etmiş sayılır. Bir il veya ilçe
sınırları içerisinde birden fazla belediye olması halinde, belediye ve mücavir
alan sınırları dışında bulunan araziye ait arazi vergisini tarha yetkili olacak
belediye, ilgili valiler tarafından belirlenir." E) 1319 sayılı Kanunun 23
üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Bildirim verme ve
süresi: Madde 23. - Bu Kanunun 33
üncü maddesinde (8 numaralı fıkra hariç) yazılı vergi değerini tadil eden
nedenlerin bulunması halinde (geçici ve daimi muafiyetten faydalanılması hali
dahil) emlak vergisi bildirimi verilmesi zorunludur. Devlete ait arazi için
bildirim verilmez. Bildirimler; a) Yeni inşa edilen
binalar için, inşaatın sona erdiği veya inşaatın sona ermesinden evvel kısmen
kullanılmaya başlanmış ise her kısmın kullanılmasına başlandığı bütçe yılı
içerisinde, b) Bu Kanunun 33 üncü
maddesinde (8 numaralı fıkra hariç) yazılı vergi değerini tadil eden sebeplerin
doğması halinde, değişikliğin vuku bulduğu bütçe yılı içerisinde emlakın bulunduğu yerdeki
ilgili belediyeye verilir. Yukarıdaki fıkralarda
yazılı haller bütçe yılının son üç ayı içinde vuku bulduğu takdirde bildirim,
olayın vuku bulduğu tarihten itibaren üç ay içinde verilir. İştirak halinde
mülkiyette mükellefler müşterek imzalı bir bildirim verebilecekleri gibi,
münferiden de bildirim verebilirler. Müşterek mülkiyet halinde ise bildirim
münferiden verilir. İştirak halinde
mülkiyette, münferiden bildirim verildiği takdirde, gayrimenkule ait vergi değeri üzerinden hissedarların adedine göre
ayrı ayrı tarh ve tahakkuk yapılır. Bildirimlerin şekli ve
kapsamı Maliye Bakanlığınca belirlenir. F) 1319 sayılı Kanunun 29
uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 29. - Vergi
değeri; a) Arsa ve araziler için,
213 sayılı Vergi Usul Kanununun asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin
hükümlerine göre takdir komisyonlarınca arsalar için her mahalle ve arsa
sayılacak parsellenmemiş arazide her köy için cadde, sokak veya değer
bakımından farklı bölgeler (turistik bölgelerdeki cadde, sokak veya değer
bakımından farklı olanlar ilgili valilerce tespit edilecek pafta, ada veya
parseller), arazide her il veya ilçe
için arazinin cinsi (kıraç, taban, sulak)
itibarıyla takdir olunan birim değerlere göre, b) Binalar için, Maliye
ve Bayındırlık ve İskan bakanlıklarınca müştereken tespit ve ilan edilecek bina
metrekare normal inşaat maliyetleri ile (a) bendinde belirtilen
esaslara göre bulunacak arsa veya arsa payı değeri esas alınarak 31 inci madde
uyarınca hazırlanmış bulunan tüzük hükümlerinden yararlanılmak suretiyle, Hesaplanan bedeldir. Vergi değeri,
mükellefiyetin başlangıç yılını takip eden yıldan itibaren her yıl, bir önceki
yıl vergi değerinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca aynı yıl
için tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması
suretiyle bulunur. 33 üncü maddeye (8
numaralı fıkra hariç) göre mükellefiyet tesisi gereken hallerde vergi değerinin
hesaplanmasında, 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b) fıkrasına göre belirlenen arsa
ve arazi birim değerleri, takdir işleminin yapıldığı yılı takip eden ikinci
yıldan başlamak suretiyle her yıl, bir önceki yıl birim değerinin, 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca aynı yıl için tespit edilen yeniden
değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması suretiyle dikkate alınır. Vergi değerinin hesabında
on milyon liraya kadar olan kesirler dikkate alınmaz. Bakanlar Kurulu, bu
maddede belirtilen artış oranını sıfıra kadar indirmeye veya yeniden değerleme
oranına kadar artırmaya yetkilidir. Bakanlar Kurulu bu yetkisini, 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanununun 95 inci maddesi uyarınca belirlenen belediye
grupları itibarıyla farklı oranlar tespit etmek suretiyle de
kullanabilir." G) 1319 sayılı Kanunun 32
nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Bildirim
verilmemesi halinde yapılacak işlemler: Madde 32. - Bildirimin
süresinde verilmemesi halinde, vergi idarece tarh edilir. İdarece tarhiyatta
her yıla ilişkin vergi değeri, 29 uncu madde hükmü dikkate alınarak
hesaplanır." BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu,
buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkanım, bir hususu arz etmek istiyorum: Biz, her fırsatta, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, geçmişine yaraşır ve geleceğe ışık tutacak kodifikasyonda
bulunmasını, kanun yapmasını hep söyleyegeldik. Bu, 21 inci Dönem
Parlamentosunun değerlendirilmesinde çok önemli bir ölçüdür. Ben, bir usul tartışması
açmayı arzu ediyordum; ama, Başkanlığı zora sokmamak için oraya gitmeyeceğim;
yerimden, zabıtlara geçsin, gelecek, ibretle bizi izlesin diye arz etmek
istiyorum. Şimdi, bakınız, bir
madde; zatıâliniz ifade buyurdunuz, 5 sayfalık bir madde... Sayfasını geçelim
hadi; bir maddeyle, bir kanunla, üç ayrı kanunda tadilat yapıyorsunuz: 1319
sayılı Emlak Vergisi Kanunu; aynı maddede, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu; aynı
maddede, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu. Bu nasıl olur, bu hangi akla
sığar, hangi kanun anlayışıdır bu?! Bunu geçelim... Sayın Başkanım, bakınız,
aynı maddede 32 nci madde, 9 uncu madde, 33 üncü madde, 11 inci madde, 29 uncu
madde, 19 uncu madde, 21 inci madde, 23 üncü madde, Vergi Usul Kanununun 49
uncu maddesi, Belediye Gelirleri Kanununun 95 inci maddesi değiştirilmek
isteniyor. Bu, kanun yapımına uygun değildir. Yapmayın, doğru değildir; ne
olursunuz!.. Üç gün çalışalım, beş gün çalışalım; ama, kanun yaptığımız, kanun
olsun. Arz ediyorum efendim,
zabıtlara geçsin bari; çünkü, söyledik kerrat ile merrat ile, olmadı takririmiz
kâfi bize. BAŞKAN - Bendeniz de,
itirazla karşılaşacağım, hatta, bir usul tartışması açılacağı zehabına
kapılarak bir hazırlık yaptım. Müsaade ederseniz, ben de arzı cevabımı takdim
edeyim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Lütfedersiniz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, görüştüğümüz kanun tasarısıyla, çerçeve madde başlıkları
altında birden fazla madde değişikliği yapılmak suretiyle, kanun yazılış
tekniğine ve dolayısıyla madde madde görüşülme usulüne uygun düşmeyen
düzenlemeler yapıldığı görülmektedir. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Hey ceddine rahmet... BAŞKAN - Sağ olun
efendim. Tasarının, kanun yazılış
tekniğine uygun olmadığına ilişkin itirazlar Plan ve Bütçe Komisyonunda da
yapılmış ve bu konu tartışılmıştır. Komisyonlar, kendilerine havale edilen
tasarı ve tekliflerini, kanun yazılış tekniği de dahil bütün yönleriyle
inceleyerek gerekli düzenlemeleri yaparlar, malumlarınız; ancak, görüştüğümüz
tasarı da bu çerçevede komisyonda değerlendirilmiş ve bir metin hazırlanmıştır.
Başkanlığın, kendiliğinden, bir çerçeve maddeyi, içerdiği madde
değişikliklerinin sayısına göre ayrı ayrı görüşmeye açması ve oylaması mümkün
görülmemektedir, her ne kadar zatıâlileriniz haklı olsanız dahi. Ben, Başkanlığımızın, şu
andaki Başkanlık Divanının anlayışını -hatta, bendeniz şu anda Meclis Başkanına
vekâlet ediyorum- arz etmek istedim; ama, usul tartışması da isterseniz, ona da
açığım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Efendim, usul tartışmasında da söylenecek farklı bir şey yok; ama, ben
korkuyorum ki, geçenlerde bir usul tartışması açıldı ve Sayın Başkandan
oylamamasını, kendi takdir yetkisini kullanmasını istirham ettim; dinlemediler,
oyladılar ve Meclis kararı haline getirdiler. BAŞKAN - Bendeniz de öyle
bir hata yapmamak için ve vaki olacak itirazlara peşinen -kalben de size-
iştirak ettiğim için hazırlık yaptım. Takdir ederseniz, zabıtlara geçmiş olsun. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Bizim için yeterli efendim. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum. MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun. MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Sayın Başkanım, İçtüzük değişikliklerinin bundan sonraki
görüşmelerinde bu konu ele alınabilir. Bunu daha fazla tartışmaya gerek yok. BAŞKAN - Bendeniz de aynı
kanaatteyim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkanım, biraz önce bahsi geçen oylamayla ilgili olarak benim talebim
olmuştu; fakat, arkadaşlarımızla yapmış olduğumuz görüşmede de, bir prensip
kararına varılsın, mutlaka, önce Meclis Başkanlığı, Başkanlık Divanı bu konuyu
kendi içinde müzakere etsin, buna bağlı olarak tartışmalı ve bundan sonrasına
esas olmayacak şekliyle bu konuyu görüşelim denildi. Şimdi, şu anda, yine
ifade ettiğiniz gibi, bizlerin de hislerine tercüman olduğunuz bu görüşlere
katılmamak mümkün değil. BAŞKAN - Estağfurullah. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Ancak, bir husus var ki bunu, âdeta yol haline getirmek gibi, hükümetin bir
yanlışlığı devam ediyor; bunu, mutlaka durdurmak lazım; değilse, bütün
kanunları üç madde halinde getirsinler. Birinci madde, maddelerin görüşülmesi;
ikinci madde, yürütme ve üçüncüsü de, yürütecek kurul olarak orta yere
koysunlar; ama, bu, çözüm değil Sayın Başkan. Siz söylüyorsunuz, biz
söylüyoruz; işler de yürüyüp gidiyor. Nerede duracak bu?!. Bu kadar yanlışlık
olmaz. BAŞKAN - Efendim, doğru
söylüyorsunuz; ancak, ben, Sayın Hatiboğlu gibi düşünüyorum. Bunu, tekrar bir
Meclis kararı olarak getirmenin yanlışlığını ifade etmek isterim. Artı,
Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Sayın Emrehan Halıcı da, bunun,
önümüzdeki tüzük değişikliğinde behemehal halledilmesi gerektiğine inandığını
ifade ettiler ve zabıtlara da böyle geçti zannedersem; stenograflar duymuştur
Sayın Halıcı'nın söylediğini. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, bir şansımız daha var zannediyorum; sayın hükümet, bunu geri
alabilir düzenlemek üzere, komisyon geri alabilir. Bu, bir şanstır, bu bir
fırsattır. Komisyon alır, düzenler, getirir; biz de, oturur, görüşür, bitiririz
efendim. MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Sayın Hatiboğlu... BAŞKAN - Efendim, şimdi,
Sayın Halıcı'nın makul teklifini ben bir yol olarak gördüm. Müsaade ederseniz,
hükümet almayacağına göre, münakaşa yapmanın da lüzumu yok. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Alamayacak efendim! BAŞKAN - Efendim, 2 nci
madde üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan
Polat. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Efendim, Cevat Ayhan Bey, Aslan Polat'ın yerine konuşacak izin verirseniz. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Kendisi yok. BAŞKAN - Efendim, Aslan
Polat Bey burada, Mecliste olmaz olur mu; her zaman burada. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Mecliste yok! BAŞKAN - Hayır, hayır...
Burada, burada. O, maça gitmez. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Nerede ama?! BAŞKAN - Efendim, söz
hakkını Sayın Cevat Ayhan'a vermek üzere dışarı çıktılar; ben gördüm. Buyurun Sayın Cevat
Ayhan. SP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN
(Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; görüşülmekte olan 825 sıra sayılı
kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; aslında, 7
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Biraz önce, Yasin Bey
ifade ettiler, Muhterem Başkan da katıldılar; aslında, burada yapılması gereken
husus -daha önce de yapıldı bu Mecliste; Genel Kurulda, burada müzakere halinde
değiştirilir- hükümet der ki, tamam, biz bunu ayrı ayrı müzakere edelim;
komisyon, burada, katılırız biz gerekirse... Bunun 7 madde halinde ayrı ayrı
görüşülmesi lazım. Tabiî, 7 maddeyi, şimdi, 5 dakikada, 1 madde olarak
görüşeceğiz. Hatadan dönmek fazilettir. Dileriz, bu, bu müzakere safhasında da
burada düzeltilir. Maddeyle, tabiî, bu
değiştirilen 7 maddeyle, mükellefiyet, müracaatlar, itirazlar -arazi ve binada-
tarif edilmektedir. Hükümetin, bunda niye bu kadar acele ettiğini de anlamak
mümkün değil. Evet, beyan dönemi geçti; ama, hükümet bunu uzatabilir; yani, bu
tasarı, daha salim bir şekilde, düzgün bir şekilde burada müzakere edilirdi.
Nihayet süreyi uzatır ve önümüzdeki günlerde bunu hallederdi veya burada da
halledebilir; ama, değerli arkadaşlar, hükümetin, sabaha kadar müzakere
şartıyla gündeme getirdiği bu ve benzeri kanunlardan daha mühim meseleleri var.
Bakın, hükümete meddahlık yapan bazı basın çevrelerine rağmen ve her şey iyi
gidiyor diye pembe yayın yapan birtakım medya çevrelerine rağmen, ekonomi iyi
gitmiyor... SÜLEYMAN COŞKUNER
(Burdur) - İyi gidiyor. CEVAT AYHAN (Devamla) -
Hükümet, Türkiye'yi idare edemiyor. Bakın, önümüzde, ocak, şubat aylarına ait
dışticaret rakamları var. TİM'den, Türkiye İhracatçılar Meclisinden siz de
alın; ocak ayında artış hızı düşen ihracat, şubat ayında negatife geçti; evet,
şubat ayında negatife geçti, küçüldü, yüzde 6,9 küçüldü; geçen yıl şubat ayına
göre yüzde 6,9 küçülme var; ocak ayında yüzde 4,6 artış vardı, şimdi negatife
geçti. Biz, bunu, tabiî, geçtiğimiz günlerde, komisyonda, muhtelif zeminlerde
ifade ettik. Tekrar ekonomi ters aşağı döndü; bir canlanma yok, bir gelişme
yok. Bunun tabiî neticesi, ihracat gerilerse, Türkiye'deki reel sektör daha da
fazla çöker. Bir yıldır, İstanbul
yaklaşımı, Londra yaklaşımı, Anadolu yaklaşımı diye, hükümetin ortaya getirdiği
hiçbir şey yok, sadece, batan bankalara 20 milyar dolar verdi. Bunların hiçbiri
de geri dönmeyecek. Bunu, hükümet de ifade ediyor; hiçbiri geri dönmeyecek,
hepsi battı. Şimdi, batmayanlara da 5 ilâ 10 milyar dolar daha vereceksiniz;
bunlar da geri dönmeyecek. Bunlardan, bu bankalar, üretim sektörüne kredi
verecekler, tarıma kredi verecekler, esnafa kredi verecekler, iş hayatına kredi
verecekler, üretim artacak, ihracat artacak derseniz, mümkün değil. Bu
bankalardan reel sektöre, üretim sektörüne de bir damla destek gelmeyecek.
Onlar kendi batık iştiraklerini kurtarıp, bilançolarını düzeltmeye çalışacak;
yani, hükümetin, acele, bu işleri buraya getirip, bunlarla ilgili tedbirleri
getirmesi lazım. Şimdi, bugün yarın
görüşülebilirse, birtakım sigorta primlerinde indirimle ilgili bir şey
getireceksiniz; ama, böyle bölük pörçük, küçük küçük getireceğiniz tedbirlerle
bu işi düzene sokamazsınız. Onun için, bu işi köklü olarak ele alıp, batan
Türkiye'yi nasıl yüzdüreceksiniz, nasıl ayağa kaldıracaksınız, nasıl bir umuda
ve harekete geçireceksiniz; bunun üzerinde hükümetin durması lazım. Türkiye'de
bugün herkes umudunu kaybetmiş vaziyette; emeklisi de, memuru da, öğrencisi de,
genci de, yaşlısı da, herkes, Türkiye'nin geleceğinden umudunu kaybetmiş. Bunun
da sorumlusu, bugünkü hükümettir. Uyum halinde, Türkiye'yi batırıyorsunuz. Emlak
Vergisindeki bu düzenlemeyle neyi düzelteceksiniz allahaşkına; onu size
soruyorum. Yani, milletvekili olarak, halkın yüzüne bakarken utanıyoruz. Evet,
biz, muhalefet milletvekiliyiz. Biz bunları söylüyoruz; ama, vatandaşın
tamamını siyasetin tamamından soğuttunuz. Millete verdiğiniz sözlerin hepsini
burada yuttunuz. Hiçbirini önünüze alıp da, millete verdiğiniz... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum; çünkü, 5,5 dakika sürdü... CEVAT AYHAN (Devamla) -
Tamamlıyorum efendim... Hemen bitiriyorum... Onun için, kararlarınızı
tekrar gözden geçirin. Milleti, sabahlara kadar, bu tip kanunlarla oyalamayın.
Milletin meselelerine sahip olun. Millete verdiğiniz sözü yerine getirin;
yoksa, siyaset kurumunu da kendinizle sizinle beraber yıkıyorsunuz. Hepinizi hürmetle
selamlarım. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat;
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Madde üzerinde konuşmaya
geçmeden önce bir konuya açıklık getirmek isterim. İnanıyorum ki, hepiniz, bu
Parlamentonun mensupları olarak, dünya parlamento tarihini inceleme imkânına
sahip olmuşsunuzdur. Dünya parlamento tarihi incelendiğinde temel olarak şu
görülür: Parlamento, halkın hükümdara karşı, özellikle devletin bütçesi
nedeniyle toplanacak olan vergilerin kontrol altına alınması ve harcamaların
nereye nasıl yapıldığının kontrol altına alınmasından dolayı oluşmuş bir
müessesedir. Şu anda bir vergi yasası
görüşüyoruz. Vergi yasaları, Parlamentonun temel yasama görevlerindendir ve en
mühimidir; çünkü, getirilmiş olan vergi yasalarıyla halka ne kadar yük tahmil
edeceğimizi burada karara bağlıyoruz. Dolayısıyla, muhalefetiyle iktidarıyla
gelmiş olan yasaları çok iyi incelemek ve anlamak durumundayız. Bu, birinci
görevimizdir. Bunu yapmadığımız takdirde, Parlamento, ancak isim olarak vardır;
ama, içerik olarak yoktur. Biraz evvel, Sayın
Başkan, bu maddenin 5 sayfa olduğunu söyledi ve bu nedenle, kâtip üyenin, bu
maddeyi oturarak okuması konusunda tasviplerinizi aldı. Soruyorum size, biraz
evvel okunmuş olan bu 5 sayfalık maddeyi burada bulunan ve bu konuda uzman olan
arkadaşlardan hangisi tam olarak anlamıştır? Ben, Plan ve Bütçe Komisyonunun
bir üyesi olarak, bir ihtisas komisyonunun üyesi olarak ve ilkönce orada
görüşülmüş olan bu yasa tasarısını, inanın ki, anlamakta zorluk çekiyorum ve
hakikaten de anlayamadım; çünkü, birbiriyle alakasız 7 maddenin, tek bir madde
içerisinde, atıflarda bulunularak buraya konulmuş olması nedeniyle anlamamam,
benim anlama özürlü olduğumdan dolayı değil, Meclise karşı hile uygulamak
durumunda olan bu yasayı buraya sevk edenlerin kusurundan dolayıdır. Kanuna
karşı hile nasıl tasvip edilemezse, halkın bu Yüce Parlamentosuna karşı da
hileyi kabul edebilmek mümkün değildir. Belki, kanun tekniği
itibariyle, bunu, çok kısa bir sürede geçirme imkânına sahipsiniz ve geçecek
de, ondan eminim; ancak, inanıyorum ki, sizlerin, iktidar partilerinin ve
muhalefet partilerinin birey olarak buna katkı sağlamamış olması nedeniyle, bir
süre sonra, bu yasa tekrar önümüze gelecek; bugüne kadar geldiği gibi. O zaman,
artık, bu hileye karşı "dur" demenin zamanı gelmiştir; bunu
yapmadığımız takdirde, Parlamentonun itibarı ve bir yerde, milletvekilleri
olarak bizim itibarımız, giderek, dibe vurmaya başlamıştır ve devam edecektir. İnanın ki, bugün,
Türkiye'de büyük ekonomik sıkıntılar vardır; ancak, bu halk, halen sabrediyor,
sıkıntılara dayanabiliyor. Tahammül edemediği bir şey var, milletvekilleri
olarak, eğer, onları burada temsil edemiyorsak, eğer, buraya gelmiş olan
yasaları irdeleyemiyorsak ve ona katkı sağlayamıyorsak, işte, itibar
kaybettiren şey budur; yoksa, iktisadî durum değildir; çünkü, Türkiye,
hakikaten, belki, bugünkünden çok daha kötü durumlardan geçmiştir ve sabırla
geçmiştir bunu; bir İstiklal Harbini vermiştir, yokluk içerisinde vermiştir;
ancak, 550 kişiyi seçerek buraya göndermiş ise, en azından, ona tahmil edilecek
yüklerin ne olduğunu irdelememizi bizden isteme hakkına da sahiptir
kanısındayım. Değerli arkadaşlarım,
madde üzerinde konuşmayacağım; çünkü, anlamadım, anlamam da mümkün değil.
Tasarıyı hiç anlayamadım; çünkü, yalnız bir vergi kanunu değil, 3-4 tane vergi
kanunu; Belediye Kanunundan tutun, Vergi Usul Yasasına kadar ve Emlak Vergisine
kadar her türlü yasayı, her türlü maddeyi buraya sokuşturmuşlar. Bu, ilk de değil;
ümit ederim ki, son olur. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim teşekkür
ediyorum. Şimdi, sıra, Doğru Yol
Partisinde. Isparta Milletvekili
Sayın Ramazan Gül; buyurun efendim. Sayın Gül, bizim yüzümüzü
biraz güldürsün bari. RAMAZAN GÜL (Isparta) -
Önemli olan, milletin yüzünün gülmesi Sayın Başkanım. BAŞKAN - İşte... Yani,
sayenizde belki diye düşündüm. Buyurun. DYP GRUBU ADINA RAMAZAN
GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 825
sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesi hakkında, Doğru Yol Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kürsüden konuşurken, hemen hemen her konuşmamda altını
özenle çizdiğim bir konu var: Bu hükümet, sağlıklı bir altyapı oluşturmadan,
tasarıları, apar topar Meclise getiriyor ve bir süre sonra da, yaptığı
değişiklikleri yeniden değiştirmek için yeni bir tasarı hazırlıyor; yani, sizin
anlayacağınız, açıkçası, bu hükümet, bu Meclisi deneme tahtası olarak görüyor.
Bunun pek çok örneğini gördük ve görmek mümkündür. Değerli milletvekilleri,
bu kez yapılan ise daha farklı. Bu hükümet döneminde, Emlak Vergisiyle ilgili
uygulamada yanlışlıklar yapılıyor; ama, hükümet, başlangıçta, bu yanlışlıkların
hiçbirini görmüyor; çünkü, bu hükümetin beklediği bir şey var; hükümet, sadece
ve sadece, verginin peşinde; ama, vergiyi adil ölçüler içerisinde almak gibi de
bir çabası yok. Emlak Vergisindeki çarpıklıklar basında yer aldıktan sonra,
bakınız, bizim sevgili Sayın Başbakanımız "bizim arkadaşlar, galiba, biraz
işin dozunu kaçırdılar" diyor ve Sayın Başbakan, talimat vererek, yeni bir
yasa tasarısının hazırlanması konusunda hükümete öneride bulunuyor. İşte,
önümüze gelen tasarının esası, aslı budur değerli milletvekilleri. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Emlak Vergisi, hassas bir vergidir. Bu verginin üzerinde
dikkatlice durmak ve uygulamasını da sağlıklı yapmak gerekmektedir; çünkü,
insanlar, uzun yıllar emek verip, elemeği, göznuru bir tasarruf yaparak, bir
konut sahibi olabiliyorlar. Bu konutu da ağır vergilendirmek, herhalde, insaf
ölçülerini aşar değerli milletvekilleri. Değerli milletvekilleri,
bu tür Emlak Vergileri, teorik olarak, serveti azaltır; bu tür Emlak Vergileri,
kaynağı azaltır; bu tür Emlak Vergileri, kısaca, vergi adaletini zedeler. Bakınız değerli
milletvekilleri, mevcut hükümet ne yapıyor; Gelir ve Kurumlar Vergisi alamayan
mevcut hükümet... Vergi tahsilat oranları, son kırk yılın en korkunç dönemini
yaşıyor. Yani, sizin anlayacağınız, vergi tahsilat oranları, tarihin en düşük
vergi oranlarını yaşamaktadır. Bu nedenle, maliyeti 250 000 lira olan mazota,
benzine, elektriğe, telefona, doğalgaza korkunç şekilde zamlar yapılmaktadır.
Bunun sonucu olarak da, araçlar yollara çıkamamakta, 1 000 000 aile elektrik
parasını ödeyememektedir. Böylece, ülkemizde, açıklanan kayıtlara göre,
elektrik kaçakları korkunç boyutlara ulaşmaktadır. 1 000 000 elektrik
abonesinin, 1 000 000 telefon abonesinin aboneliği iptal edilmiştir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarıyla, Emlak Vergisi uygulamasında dört yılda bir beyan
esası kaldırılmakta, sadece, vergi değerini tadil eden nedenlerin bulunması
halinde mükelleflerden bildirim alınması esası getirilmektedir. Bu tasarıda da, hükümetin
getirdiği pek çok tasarıda olduğu gibi, kanun hazırlama tekniğine uyulmamıştır.
Baştan savmacı bir düşünce bu tasarıda egemen olmuştur, uygulamanın nasıl
yapılacağı belli değildir; Uygulamada ortaya çıkacak haksızlıkların giderilmesi
de, bu tasarıda yeterince açık ve net değildir; büyük ölçüde, uygulamalara ve
prosedüre bağlı kalınmıştır. Aceleyle hazırlanarak
buraya getirilen bu tasarının beklenilen faydayı sağlayamayacağına inanıyor ve
Yüce Meclisi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Efendim, madde üzerinde
1'i hükümetin olmak üzere 4 adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutup,
aykırılık derecesine göre de işleme tabi tutacağım. Bu arada, siz de
hazırlıklı olursanız, yoklamaya yetişirsiniz. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, haberi verdiniz; bu sefer süreyi az verirsiniz... BAŞKAN - Önergeyi
okutuyorum : Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin B) fıkrasının (c) bendinin
ikinci paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla. Sefer
Ekşi Kocaeli "29 uncu maddeye
göre hesaplanan vergi değeri esas alınarak yıllık olarak tarh olunur. Bildirim
posta kanalı ile gönderilmiş ise vergi, bildirim verme süresinin son gününü
takip eden yedi gün içinde tarh olunur. Bu suretle tarh olunan vergiler, tarh
edilen tarihte tahakkuk etmiş sayılır ve mükellefe bir yazı ile bildirilir ve
tebellüğ ettirilir." BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (D) fıkrasının (c) bendinin
dördüncü paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla. Sefer
Ekşi Kocaeli "İl ve ilçe
sınırları içerisinde birden fazla belediye olması halinde, belediye ve mücavir
alan sınırları dışında bulunan araziye ait arazi vergisini tarha yetkili olacak
belediye, ilgili valiler tarafından belirlenir." BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (B) fıkrasının (c) bendinin
ikinci paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla. Sefer
Ekşi Kocaeli "29 uncu maddeye
göre hesaplanan vergi değeri esas alınarak yıllık olarak tarh olunur. Bildirim
posta kanalı ile gönderilmiş ise vergi, bildirim verme süresinin son gününü
takip eden yedi gün içinde tarh olunur. Bu suretle tarh olunan vergiler, tarh
edilen tarihte tahakkuk etmiş sayılır ve mükellefe bir yazı ile
bildirilir." BAŞKAN - En aykırı
önergeyi okutup, işleme alacağım. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Nasıl olsa geri çekilecek önergeler... Önergelerin hepsi aynı... BAŞKAN - Hayır, bu,
çekilmeyecek. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Çekilecek. BAŞKAN - Hayır...
Hükümetin önergesi efendim. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 825
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin (E) fıkrası ile değiştirilmekte
olan 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 23 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü
fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Sümer
Oral Maliye
Bakanı "Yukarıdaki
fıkralarda yazılı haller bütçe yılının son üç ayı içinde vuku bulduğu takdirde
bildirim, olayın vuku bulduğu tarihten itibaren üç ay içinde verilir. Elbirliği
mülkiyetinde mükellefler müşterek imzalı bir bildirim verebilecekleri gibi,
münferiden de bildirim verebilirler. Paylı mülkiyet halindeyse bildirim
münferiden verilir." "Elbirliği
mülkiyetinde münferiden bildirim verildiği takdirde, gayrimenkule ait vergi
değeri üzerinden hissedarların adedine göre ayrı ayrı tarh ve tahakkuk
yapılır." BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Çoğunluğumuz olmadığı için müspet görüşle takdire
bırakıyorum. BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okuyayım, yoksa Sayın Bakan ifade buyururlar mı? MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
(İzmir) - Gerekçe okunursa... BAŞKAN - Peki efendim. Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe : Medenî Kanunda yapılan
değişiklik sonucu iştirak halinde mülkiyet "elbirliği mülkiyet"
müşterek mülkiyet ise "paylı mülkiyet" adı altında düzenlendiğinden,
söz konusu fıkra hükümlerinde geçen "iştirak halinde mülkiyet" ve "müşterek
halinde mülkiyet" ibareleri değiştirilmektedir. BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) -
Sayın Başkan, bu işten kimse bir şey anlamadı! BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum... Okuyun efendim
önergeyi... Biraz hareketli olun
efendim, sonra Sayın Polat'ın söyledikleri doğru... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Çekiyor, çekiyor... BAŞKAN - Çektiniz mi
efendim? SEFER EKŞİ (Kocaeli) -
Çektik efendim. BAŞKAN - Peki efendim. III. – YOKLAMA BAŞKAN - 2 nci maddeyi,
kabul edilen önergeyle birlikte oylatırken yoklama talebi vardır. Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımı arayacağım. Size daha evvel tüyo da
verdim yani!.. Yoklamaya hazırlıklı olun dedim. Ne yapayım!.. Efendim, millet bu
tasarıyı bekliyor. Lütfen!.. Çorum Milletvekili Sayın
Yasin Hatiboğlu?.. Burada. Konya Milletvekili Sayın
Veysel Candan?.. Burada. Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Niyazi Yanmaz?.. Burada. Trabzon Milletvekili
Sayın Şeref Malkoç?.. Burada. Batman Milletvekili Sayın
Alaattin Sever Aydın?.. Burada. Ankara Milletvekili Sayın
Rıza Ulucak?.. Burada. İstanbul Milletvekili
Sayın Ali Oğuz?.. Burada. Erzurum Milletvekili
Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada. Elazığ Milletvekili Sayın
Latif Öztek?.. Burada. Ankara Milletvekili Sayın
Mehmet Zeki Çelik? Burada. İstanbul Milletvekili
Sayın Osman Yumakoğulları?.. Burada. Erzurum Milletvekili
Sayın Lütfü Esengün?.. Burada. Sıvas Milletvekili Sayın
Musa Demirci?.. Burada. Çankırı Milletvekili
Sayın Hüseyin Karagöz?.. Burada. Malatya Milletvekili
Sayın Yaşar Canbay?.. Burada. Samsun Milletvekili Sayın
Ahmet Demircan?.. Burada. Erzurum Milletvekili
Sayın Aslan Polat?.. Burada. Hatay Milletvekili Sayın
Mustafa Geçer?.. Burada. Giresun Milletvekili
Sayın Turhan Alçelik?.. Burada. İstanbul Milletvekili
Sayın Bahri Zengin?.. Burada. Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Ahmet Karavar?.. Burada. Yoklama isteyen 20
arkadaşımızı burada tespit ettik. Buyurun, elektronik
cihazla yoklama başladı efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, 10 dakika süre verilir mi? BAŞKAN - 5 dakika
efendim, 5 dakika. VEYSEL CANDAN (Konya) -
10 dakika yazdınız. BAŞKAN - Eskiye bastık; 5
dakikada keseriz; yani, bu önemli değil. Bu kanun çıkarsa sanki
benim cebime bir şey girecek! VEYSEL CANDAN (Konya) -
Usul Beyefendi, usul!.. BAŞKAN - Ben usule
uyuyorum; kefilim Sayın Hatiboğlu. Ona inanın bari bana değil. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, kural, kural!.. BAŞKAN - Kuralın dışına
çıkmayalım efendim. Demin 10 dakikaydı, aynı şeyde kalmış; itiraz ettim mi,
"ben, yaptım, oldu" dedim mi efendim?! SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Cebinize girip girmeme meselesi olmadığını söylüyoruz Başkanım. "Burada
bir kural var" diyoruz, bizim hatırlattığımız bu. Biz, sizin için
söylüyoruz bunu. BAŞKAN - Ben, size
yardımcı oluyorum. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sağ olun. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur. Sayın grup
başkanvekilleri, kaç dakika ara vereyim? İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
15 dakika. VEYSEL CANDAN (Konya) - 5
dakika yeter Sayın Başkan. BAŞKAN - 21.15'te
toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati :
20.57 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati : 21.15 BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 70 inci Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum. 825 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. III. – Y O K L A M A BAŞKAN - Tasarının 2 nci
maddesinin oylamasında yoklama istenilmiş ve toplantı yetersayısı
bulunamamıştı. Şimdi, yoklamayı
tekrarlıyorum efendim. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 8 eksiğimizle kapatmak mecburiyetinde kalıyoruz. Sayın milletvekilleri,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 7 Mart 2002 Perşembe günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 21.20 |
|