Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 87       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

69 uncu Birleşim

5 . 3 . 2002 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

 I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Yozgat Milletvekili Mesut Türker'in, küreselleşme ve millî kültüre ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Ankara Milletvekili Birkan Erdal'ın, Türkiye'nin arge projesine katılımına ilişkin gündemdışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan'ın, devlet protokolünün demokrasiye uyumu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin devlet protokolündeki konumlarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/996)

2.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in (6/1279) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/459)

3.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun (6/1671) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/460)

4.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/1700) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/461)

5.- Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Türkiye Cumhuriyetinin Rumuzu Olan T.C.'nin Açık Olarak Yazılıp Okunması Hakkında Kanun Teklifinin (2/512) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/462)

6.- Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan'ın, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/737) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/463)

7.- Niğde Milletvekili Mükerrem Levent'in, Niğde İline Bağlı Yeşilgölcük Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/753) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/464)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 24 arkadaşının, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/259)

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

2.- Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 223 üncü sırasında yer alan (10/255) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin 5 Mart 2002 Salı günü yapılmasına ilişkin DYP Grubu önerisi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

2.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya İlindeki eğitim ve öğretim faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5639)

2.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, Bursa-Uludağ'da bulunan kamu kurum ve kuruluşlarına ait tesislere ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5692)

3.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Eğitime Katkı Payı adı altında okullarda toplandığı iddia edilen paralara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5713)

4.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, sigara, alkol ve uyuşturucu madde bağımlısı öğrencilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5720)

5.- Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, BAĞ-KUR'un esnaf ve çiftçilerden prim alacaklarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5723)

6.- Elazığ Milletvekili Latif Öztek'in, 2001 yılında kapanan iş yerlerine ve işten çıkarılanlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5754)

7.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, APK çalışanlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5767)

8.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, APK çalışanlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5777)

9.- Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın, dış ticarette uygulanan farklı gümrük oranlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı (7/5789)

10.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, ABD'den helikopter alımıyla ilgili çıkan bir habere ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5797)

11.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, DPT Müsteşarlığının kamu yatırımlarını koordinasyon ve izleme görevine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/5809)

12.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa İli kamu yatırım projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/5810)

13.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan'ın cevabı (7/5828)

14.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5836)

15.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/5849)

16.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, IMF'den alınan kredi miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5860)

17.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğünün İzmir-Urla'da yaptığı bir ihaleye ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5867)

18.- Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç'un, Endüstri Bölgeleri Kanununun organize sanayi bölgelerine etkisine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5873)

19.- Van Milletvekili Hüseyin Çelik'in, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bazı ihtiyaçlarının karşılanma yollarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5883)

20.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Eskişehir ve Bursa doğalgaz dağıtım işletmelerinin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5890)

21.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Rusya'ya düzenlenen resmî ziyaretin yolluk ve harcırahının dostluk grubuna mensup muhalefet milletvekillerine verilmediği iddialarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/5904)

22.- Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, SSK Çerkezköy Hastanesi ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5921)

23.- Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bağ-Kur sigortalılarının ödedikleri destek primine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5922)

24.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya'nın, Şanlıurfa İli Millî Eğitim Müdürlüğünün okul müdürü atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5924)

25.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Mavi Akım Doğalgaz Anlaşmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5929)

26.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, bugüne kadar Eğitime Katkı Payı olarak toplanan para miktarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5931)

27.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, Bakanlıkta çalışan hukukçu avukatlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5938)

28.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, Savunma Sanayi Müsteşarlığında çalışan hukukçu ve avukatlar ile personel alımına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5939)

29.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan İline yapılacak olan yatırımlara ve ödeneklerine ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan'ın cevabı (7/5946)

30.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan İline yapılacak olan yatırımlara ve ödeneklerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5951)

31.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan İline yapılacak olan yatırımlara ve ödeneklerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5952)

32.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan İline yapılacak olan yatırımlara ve ödeneklerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5953)

33.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan İline yapılacak olan yatırımlara ve ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı (7/5967)

34.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Şereflikoçhisar İlçesindeki sağlık personeline ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5972)

35.- Ankara Milletvekili Mehmet Zeki Okudan'ın, Antalya Bağ-Kur İl Müdürlüğünce eksik prim ödedikleri gerekçesiyle mağdur edildiği öne sürülen Bağ-Kur'lulara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5975)

36.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, su işletmelerinin faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5980)

37.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, TBMM'ye içme suyu veren firmalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5981)

38.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın;

İran Doğalgaz Projesi ihalesiyle ilgili iddialara,

Mavi Akım Projesi sonrası doğalgaz tüketimi ve fiyatlandırmasına,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6012, 6031)

39.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Yuvacık Barajı inşaatıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6032)

40.- Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri Şemdinli-Derecik Beldesi arasında yapılacak karayolu ihalesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/6051)

41.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, ilköğretimde önerilen ders kitaplarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/6053)

42.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu'nun, Yedigöze Baraj inşaatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6054)


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Cahit Savaş Yazıcı, gemi inşa sanayiinin sorunlarına ve Türk gemi inşa mühendislerinin mağduriyetlerine,

Balıkesir Milletvekili Hüseyin Kalkan, zeytinyağı üreticilerinin karşılaştıkları sıkıntılara ve alınması gereken tedbirlere,

Van Milletvekili Kâmran İnan, Avrupa Parlamentosunun  28 Şubat 2002 tarihinde kabul ettiği ve içerisinde asılsız Ermeni iddialarını destekleyici ifadeler bulunan karar tasarısına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Avrupa Parlamentosunun 28 Şubat 2002 tarihinde kabul ettiği ve içerisinde asılsız Ermeni iddialarını destekleyici ifadeler bulunan karar tasarısını üzüntüyle karşıladığına,

Saygın olarak bilinen bir parlamentonun, tarihî gerçekleri bilinçli bir şekilde inkâr ederek, asılsız Ermeni iddialarını benimsemesinin, Türk tarihini, Devletini ve Milletini yaralayıcı hükümler kabul etmesinin, sadece ve sadece, bu kararı alanları lekeleyeceğine,

Kararın hiçbir dayanağının olmadığına, bu kararın muayyen ve kabulü mümkün olmayan bir maksadı içerdiğine,

Başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere, bütün kuruluşları ve kamuoyuyla Avrupa Birliğine tam üye olabilmek için büyük gayret sarf eden, feragat ve fedakârlıkta bulunan Türkiye'ye karşı yapılan bu çirkin hareketin, şayet, Türkiye'yi tam üyelik emelinden vazgeçirmek gayesini güdüyorsa, bunda da yanılındığının ve başarılı olunamayacağının bildirilmesinin bir vazife bilindiğine,

Tarihin, keyfî hükümlerle tahrif edilemeyeceğine, Türkiye'ye karşı Avrupa Parlamentosunda sergilenen tavrın üzücü olduğuna ve bu kararın, oy  verenleri büyütemeyeceğine,

Tarihçilere açılan arşivlerin incelenmesinin, bu kararı alanları mahcup edecek hakikatleri bir kere daha ortaya koyacağına, Avrupa Parlamentosunun keyfî kararına karşı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin cevabının tarihî hakikatler olduğuna,

İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasî partilerin ortak görüşleri doğrultusunda hazırlanan bildiri, Oturum Başkanınca okundu.

Genel Kurulu ziyaret eden Moğolistan Meclis Başkanı Sanjbegz Tumur Ochir'e Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.

Devlet Bakanı Faruk Bal'ın İran'a yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, ertelendi;

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının (1/744) (S. Sayısı : 786) 1 inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlandı, maddenin oylamasından önce, istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından,

5 Mart 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 17.44'te son verildi.

 

 

Yüksel Yalova

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Kemal Albayrak

 

Mehmet Ay

 

Kırıkkale

 

Gaziantep

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                           No. : 93

II. – GELEN KAĞITLAR

1.3.2002 CUMA

Teklifler

1.- Erzurum Milletvekili İsmail Köse ve 26 Arkadaşının; Türkiye Jeoloji Araştırmaları ve Deprem Bilgi Merkezi Kanunu Teklifi (2/897) (Plan ve Bütçe ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.2.2002)

2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 19 Arkadaşının; Belediye Gelirleri Kanunu ile İl Özel İdareleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/898) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.2.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Afyon  Milletvekili  Halil İbrahim Özsoy'un, Afyon deprem bölgesinde ikamet edenlerden, DMS ve DİS sınavlarını kazananlara öncelik tanınıp tanınmayacağına ilişkin  Devlet  Bakanından  (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/6137) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.2002)

2.- Bursa  Milletvekili Oğuz Tezmen'in,  deprem vergisi olarak toplanan paralara ve yapılan harcamalara   ilişkin  Maliye Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6138) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.2001)

3.- Balıkesir Milletvekili  Agah Oktay Güner'in,  İstanbul'da yapılan İKO-AB toplantısına  KKTC'nin davet edilmediği iddiasına ve Helsinki Senedi karşısında KKTC'nin durumuna   ilişkin  Başbakandan  yazılı soru önergesi  (7/6139) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

4.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, İstanbul ve Trabzon'daki Ayasofya Camiilerinin vakıf senetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/6140) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

5.- Ankara Milletvekili M Zeki Çelik'in, Ayasofya Camii'nin ibadete açılmamasının nedenine ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/6141) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002)

6.- Ankara Milletvekili  M.Zeki Çelik'in, Avrupa Birliği Parlamentosu'nun Ayasofya Camii'nin kilise yapılması ile ilgili önergesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından ( A.Mesut Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/6142) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

7.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, AB'nin Ayasofya Camii ile ilgili talepleri olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6143) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

8.- Ankara Milletvekili  M.Zeki Çelik'in , AB'nin Ayasofya Camii ile ilgili talepleri olduğu iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6144) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

9.- Ankara Milletvekili M.Zeki  Çelik'in, İzmir-Aydın Otoyoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6145) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

10.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Artvin-Şavşat-Meşeli Köyünün Karagöl Milli Parkı sınırları içine alınması sonucu ortaya çıkan sorunlara ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6146) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

11.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Sümerbank'ın eski sahibinin yargılanma sürecine ilişkin Adalet Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6147) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

12.- İstanbul  Milletvekili  Bülent Akarcalı'nın, Samsun Serbest Bölge Müdürü hakkındaki bir iddiaya ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/6148) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

13.- İstanbul Milletvekili  Bülent Akarcalı'nın, turist rehberi kimliklerinin vize işlemine  ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6149) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002)

14.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Irak'taki Türkmenlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6150) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

15.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, ekonomik kriz başlangıcında Merkez Bankasından  verildiği iddia edilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6151) ( Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

16.- Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, Diyarbakır- Bismil Belediyesine aktarılan paydan  İller Bankasınca yapılan kesintiye ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6152) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002)

17.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, tarım ürünlerindeki alfatoksin ve pestisit maddelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6153) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

18.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Türkiye Kamu- Sen ile bir siyasi parti arasındaki tartışma iddialarına  ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6154) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002)

19.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Türk Haber-Sen Genel Kuruluna müdahale yapıldığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6155) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

20.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Türk Haber- Sen Genel Kuruluna müdahale yapıldığı iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6156) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

21.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Bursa'daki projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/6157) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

22.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğü projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/6158) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

23.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, DLHİ Genel Müdürlüğünün  balıkçı barınakları projelerine ilişkin  Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6159) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

24.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa İlinin bazı ilçelerindeki çıraklık ve yaygın eğitim yatırım projelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6160) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

25.- Bursa Milletvekili  Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Endüstri Meslek Lisesi projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6161) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

26.- Bursa Milletvekili  Ertuğrul Yalçınbayır'ın, DSİ'nin gölet projelerine ilişkin  Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6162) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

27.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, DSİ'nin Bursa İlindeki gölet projelerine ilişkin  Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6163) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002)

28.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa İlindeki dere ıslah projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6164) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

29.- Tekirdağ Milletvekili  Nihan İlgün'ün, Çorlu-Önerler Köyünde bulunan doğalgaz rezervine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6165) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)

30.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, mal ve hizmetlere uygulanan KDV oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6166) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002)

Süresi  İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı  Soru Önergeleri

1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, açılan kiliselere ve misyonerlik faaliyetlerine ilişkin  İçişleri Bakanından  yazılı soru önergesi (7/5472)

2.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, ekonomik kriz nedeniyle ülkemizde olabilecek toplumsal olayları önlemek amacıyla alınan tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5487)

3.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Fener Rum Patriğinin statüsüne ilişkin  Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından  (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/5489)

4.- Kayseri  Milletvekili Sadık Yakut'un,  kamu kurumlarına alınan gazete ve dergi ile gazetecilerin sendikalaşmamalarının nedenine  ilişkin  Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5509)

5.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ve devredilen bankaların zararlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5511)

6.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, yeni yıl kutlamalarına yönelik açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5513)

7.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale İlinin GSYİH içindeki payına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5520)

8.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, Emlak Bankasına ait varlıklarının TOKİ'ye devri ile Hazine Müsteşarlığı Personel Vakfına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5527)

9.- Zonguldak Milletvekili Ömer Üstünkol'un, Zonguldak Valisi hakkındaki çeşitli iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5528)

10.- Bursa Milletvekili Turhan Tayan'ın, son genel nüfus sayımında Bursa-Orhangazi İlçesi nüfusunun yanlış tespit edildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/5532)

11.- İstanbul Milletvekili  İrfan Gündüz'ün,  T.M.S.F.'na devredilen bazı bankaların denetiminin verildiği firmaya  ilişkin  Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5536)

12.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, yılbaşı kutlamaları ile ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5542)

13.- Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, bankacılık alanındaki üst kurul, kurul ve ortak yönetim kurulları yönetici ve personeline ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5544)

14.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, BM Güvenlik Konseyince kabul edilen terör örgütleri listesine Türkiye'nin talep ettiği örgütlerin eklenip eklenmediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5552)

15.- Elazığ Milletvekili Mustafa  Gül'ün, öğrenim ve harç kredisi almak için gereken belgelerin noterden tasdikine ve vakıf üniversitelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5561)

16.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, bazı basın kuruluşlarına yapılan polis baskınlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5566)

17.- Hatay  Milletvekili Mustafa Geçer'in, misyonerlik faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5570)

18.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, bir gazetede  yayınlanan MİT'in hazırladığı iddia edilen rapora ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5586)

19.- Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, Yeni Şafak Gazetesinde polisin izinsiz olarak arama yaptığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5589)

20.- Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, yapı kooperatiflerinin vergi ve harç muafiyetinin kaldırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5592)

21.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Güneydoğu Umut Petrol  San.ve Tic. A.Ş.ne verilen krediye ilişkin Başbakandan yazılı önergesi (7/5599)

22.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, Türk Eczacılar Birliğinde yapılan denetimlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı önergesi (7/5606)

                       

                                                                           No. : 94

4.3.2002 PAZARTESİ

Raporlar

1.- 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/956, 2/878, 2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S. Sayısı: 825) (Dağıtma tarihi : 4.3.2002) (GÜNDEME)

2.- İstihdamın Teşviki Amacıyla Ücret Dışı Yüklerden Bazılarının Ödenmesinin Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/950) (S. Sayısı: 826) (Dağıtma tarihi : 4.3.2002) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

        1.-Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, acil müdahale botu ihalesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1714) (Başkanlığa geliş tarihi:28.2.2002)

Yazılı Soru  Önergeleri  

1.- Afyon Milletvekili Gaffar Yakın'ın, 1999 yılından itibaren belediyelere yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6167) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.2.2002)

2.- Afyon Milletvekili Gaffar Yakın'ın, 1999 yılından itibaren belediyelere yapılan yardımlara ilişkin  Turizm  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6168) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002)

3.- Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, karşılıksız çek uyuşmazlıklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6169) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002)

4.- Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, "Ayrıcalıklı Sanayi Bölgesi" modelinin ülkemizde uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6170) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002)

5.- Hakkâri Milletvekili  Hakkı Töre'nin, yurtdışına çıkan araçlardan alınan triptik belgesi bedeline ilişkin  İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6171) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002)

  6.- Ankara Milletvekili M. Zeki  Çelik'in, tüpgaz ve LPG fiyatlarındaki artışlara ilişkin  Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6172) (Başkanlığa geliş  tarihi : 28.2.2002) 

7.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Atatürk Barajı suları altında kalan Adıyaman İlindeki ev ve arazilerin sahiplerinin mağduriyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6173) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002)

8.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, finansman desteğinden  yararlanacak bankalara ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6174) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002)

9.- Konya  Milletvekili Lütfi Yalman'ın, "Bahailik" adına yürütülen faaliyetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı  soru önergesi (7/6175) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002)

10.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, denizcilik sektöründe faaliyet gösteren firmalara YPK kararıyla sağlanan dış krediye ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6176) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.2.2002)

11.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa İlindeki kaçak elektrik kullanımına ve şebeke sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6177) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.2.2002)

12.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, KDV oranlarının tespitindeki kriterlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6178) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002)

13.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, camilerden çalınan eşyalara ve camilerin korunmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/6179) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002)

14.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, camilerden çalınan eşyalara ve camilerin korunmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6180) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002)

15.- Erzurum  Milletvekili Aslan Polat'ın, TKİ'ne bağlı bazı işletmelerin kapatılacağına yönelik açıklamaya ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6181) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002)

16.- Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç'un, Trabzon Liman İşletmesine geçici işçi alımı ile ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu)  yazılı soru önergesi (7/6182) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002)

17.- Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç'un, Trabzon'daki öğrenci yurtları ile ilgili bazı iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6183) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002)

 

                                                                           No. : 95

5.3.2002 SALI

Sözlü  Soru Önergeleri

1.- Manisa   Milletvekili   Mustafa  Enöz'ün,   Manisa-Saruhanlı ve Osmancalı'da Yaprak Tütün İşletmelerinin özelleştirilmesine  ilişkin  Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu)  sözlü  soru önergesi  (6/1715)  (Başkanlığa geliş tarihi : 4.3.2002)

2.- Manisa  Milletvekili Mustafa Enöz'ün, tarihi Kula evlerinin restorasyonuna ilişkin Devlet Bakanından (Nejat Arseven) sözlü soru önergesi (6/1716) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.3.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Kocaeli   Milletvekili  Mehmet Batuk'un, verem hastalarının tedavilerine  ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6184) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2002)

2.- Samsun  Milletvekili  Vedat Çınaroğlu'nun,  Samsun-Tekkeköy Kaymakamı hakkındaki bir iddiaya  ilişkin  İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6185) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2002)

3.- Zonguldak  Milletvekili  Ömer Üstünkol'un, Zonguldak-Çaycuma Belediye Başkanı hakkındaki iddialara  ilişkin  İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6186) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2002)

4.- Bitlis  Milletvekili  Yahya Çevik'in,  Bitlis-Mutki İlçe Millî Eğitim  Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin  Millî Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6187) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2002)

5.-  Trabzon  Milletvekili  Şeref  Malkoç'un, THY'nin "Pass bilet" uygulamasına  ilişkin Devlet Bakanından  (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi  (7/6188) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2002)  

6.- Trabzon  Milletvekili   Şeref Malkoç'un,   Alfatoksin maddesinin fındık ihracatına etkilerine ilişkin Sanayi Bakanından yazılı soru önergesi (7/6189) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2002)

7.-  Şanlıurfa  Milletvekili Mehmet Yalçınkaya'nın,   verem ve kanser hastalarına  ilişkin  Sağlık  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6190) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2002)

8.- Kayseri  Milletvekili  Salih Kapusuz'un,  Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye iadesi sürecine  ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6191) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.3.2002)

9.-  Kayseri  Milletvekili  Salih Kapusuz'un,   Abdullah Öcalan'ın ülkemize iadesi taleplerine ve yargılanma sürecine  ilişkin  Adalet  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6192) (Başkanlığa geliş tarihi :  4.3.2002)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 23 arkadaşının, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/259) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002)  

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

5 Mart 2002 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz efendim.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı söz vermeden evvel, İstanbul Milletvekili olarak, bendeniz de kürsüde olduğumdan dolayı gündemdışı söz alamadığım için, İstanbul'daki belediyelerde, belediye mensuplarının otobüslerdeki seyahatini engelleyen zihniyeti burada, huzurlarınızda telin ediyorum efendim. İstanbul'da diğer kamu kuruluşlarının memurları, İETT otobüslerinde rahatlıkla seyahat ettikleri halde, maalesef, İstanbul belediyelerinde -kararnamede atlanmış- belediye görevlileri seyahat edemiyorlar. Bu sebepten dolayı da, otobüsçüler ile belediye zabıtaları arasında devamlı bir rahatsızlık, didişme var. Onun için, burada, huzurlarınızda, Büyük Millet Meclisi olarak, 69 İstanbul milletvekiline de tercüman olarak, hükümetin bu kararnameyi...

İ.SÜHAN ÖZKAN (İstanbul) - Evet...

BAŞKAN - Sayın Özkan, teşekkür ederim, siz de beni destekleyin; ama, mademki, diğer kamu kuruluşlarının personeline bu imkânı verdik, belediye zabıtalarına da -kendi otobüsleri üstelik- verilmeli. Bana göre, büyükşehir belediyesi, bu konuda, Bakanlar Kurulunun kararını beklemeden de yapabilir; ama, Bakanlar Kurulu böyle bir kararı verirse minnettar kalacağız.

Sizin adınıza konuştum efendim, teşekkür ederim. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, gündemdışı ilk söz, küreselleşme ve millî kültürle ilgili söz isteyen Yozgat Milletvekili Mesut Türker'e aittir.

Sayın Tanık, size yarın gelecek herhalde...

Sayın Türker, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Efendim süreniz 5 dakika.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Yozgat Milletvekili Mesut Türker'in, küreselleşme ve millî kültüre ilişkin gündemdışı konuşması

MESUT TÜRKER (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küreselleşme ve millî kültür konusunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, hepimizin çok iyi bildiği üzere, millî kültür, milleti millet yapan ve bir milleti diğer milletlerden farklı kılan en önemli unsurdur. Bu anlamda, millî kültür, milletlerin kimliği ve kişiliğini temsil ve ifade eden bir değerler dokusudur. Millî değerler üzerine kurulu ulus devletler ise, dünyayı tek merkezli bir küresel imparatorluğa dönüştürme projesine yönelmiş küreselleşme ideolojisinin önündeki en büyük engel olarak görülmektedir; çünkü, öz kültürüne yabancılaşmış bir millet, dışarıdan kendisine yönelecek işgal ve saldırılara karşı direnç dinamiklerinden yoksun bırakılmış ve gönüllü teslimiyete yatkın kılınmış bir sosyal yapıya dönüşecektir.

Nitekim, bu gerçekliğin bir yansıması olarak, 21 inci Yüzyıl küresel imparatorluğunun patronluğuna ve jandarmalığına soyunan ABD yönetiminin en etkin akıl hocalarından birisi olan Brzezinski, küresel gücün belirleyici dört unsurunu "ekonomik üstünlük", "askerî üstünlük", "teknolojik üstünlük" ve "kültürel üstünlük" olarak tespit ve ifade ettikten sonra, bu dört alanda da Amerika'nın rakipsizliğine dikkat çekmektedir. Devamla, Amerika'nın kültürel üstünlüğünü, küresel imparatorluğun kurumsallaşması yolunda en önemli şans olarak belirtmektedir. Bu yaklaşımına delil olarak da, İngilizcenin dünya dili olmasını, Amerikan filmlerinin dünya film piyasasının dörtte 3'ünü kapsamasını, Amerikan tüketim kültürünün ve markalarının dünya gençliği için çekim ve cazibe merkezine dönüşmesini göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, benzer bir anlayışla, bugün, Avrupa Birliğinin teorisyenleri ise, Avrupa Birliğine, keşke "Avrupa Ekonomik Topluluğu" olarak değil de "Avrupa Kültürel Topluluğu" olarak başlasaydık demek suretiyle, pişmanlıklarını dile getirmektedirler. Bu şuurun bir yansıması olarak, bugün, Amerika, kültür temelinde milletleşme projesini yürütme ısrarından asla vazgeçmemekte; Fransa, ülkesinden başka, dominyonlarında bile, Fransızca'nın geleceği ve korunması konusunda yasalar çıkarmakta, yoğun çabalar sarf etmektedir. Batı, kendi kültür anlayışları konusunda bu denli kıskanç ve hassas iken, bizim, millî kültürümüzü kendi elimizle dinamitlemek isteyişimizi anlamak son derece zordur. Maalesef, zaman zaman, komisyonlarımıza gönderilen bazı yasa tasarıları ve sözleşmeler, bünyelerinde bu tarz tuzak ve dinamitler barındırmaktadır. Devlet içinde devlet görüntüsünü ve ekümenikliğini pekiştirme sevdasından asla vazgeçmeyen Fener Rum Patrikhanesini ihya edecek olan vakıflar yasa tasarısı ve ekonomik, sosyal ve kültürel haklara ilişkin uluslararası sözleşme, böylesi tehlikeler içermektedir.

Ayrıca, Avrupa Birliğinin sıradan görevlilerinin bile, ülkemizin din, dil ve siyasî yapısıyla ilgili olarak sık sık dile getirdikleri son derece seviyesiz ve anlamsız dayatmalar, Türkiye Cumhuriyetinin üniter, millî devlet yapısının olduğu kadar, kültürel bütünlüğünün de temeline bomba yerleştirmekten başka bir anlam taşımamaktadır.

Küreselleşme ideologları, bir yandan millî kültürleri küçümseyip, horlayıp, yerlerine "evrensel kültür" adı altında Anglosakson orijinli Amerikan kültürü ve dilini ikame etmeye çalışmaktalar; diğer taraftan ise, bu tavırlarıyla taban tabana çelişme pahasına da olsa, yerel kültürleri ve bu yolla mikro milliyetçileri ayartmaya gayret etmektedirler. Bu amansız çelişki, esasen kendileri açısından son derece tutarlıdır; çünkü, her iki halde de, küresel saldırılar karşısındaki en önemli dayanak ve direnme kalesi olan millî kültürler ve millî devlet yapılanmaları hedef alınmakta ve yıpratılmaktadır. Bütün bunlar yapılırken de, insan haklarının dokunulmazlığı, demokratik açılımlar, çokkültürlülük gibi örtüler ve kılıflarla, art niyetler ustalıkla gizlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, gaflet ve dalalete kapılıp, bu tür oyunları okuyamamak suretiyle millî yapıda verilen açıklar ve gedikler ise, iç ve dış düşmanlarca derhal değerlendirilmektedir. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin, onca iç ve dış kıskaca rağmen, belini kırıp böcek gibi ezdiği bölücü bir örgütün, çaresiz olarak siyasallaşma çizgisine kaydığı ve bu doğrultuda stratejiler geliştirmeye başladığı hepimizin malumudur. Anılan örgüt kalıntılarının, son günlerde sistemli ve sinsi bir şekilde başlattıkları "Kürtçe eğitim" kampanyasının zamanlaması ve arka planını iyi görmeliyiz.

Unutulmamalı ki, masum kılıflara büründürülen bu tür kirli kampanyaların asıl amacı, emperyalizmin eli kanlı ucuz taşeronu PKK'nın, ateşle ve kanla elde edemediklerini, bu kez konuyu siyasallaştırma yöntemiyle elde etmesine yönelik sinsi taktiklerdir. Bu konuda PKK'yı ve onun hamisi Batılıları anlamak mümkündür ve bu tavırları kendileri açısından tutarlıdır. Ancak, PKK'yı Meclise davet etme cüretini gösteren, Türkiye Cumhuriyetinin bir bakanı ise, işte, o noktada durup uzun uzun düşünmek lazım; belki bu sayede sahnelenmekte bulunan sinsi oyunun dayanak bulduğu ve sirayet ettiği odakların ulaştığı kapsam, derinlik ve düzeyi kavramak mümkün olacaktır.

BAŞKAN - Toparlarsanız memnun olurum.

MESUT TÜRKER (Devamla) - Yine, bu sayede, bu tür tetikçileri azmettiren hangi güçlerin kişisel çıkar ve beklentilerini müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit etmek istedikleri anlaşılmış olacaktır ve böylece, bundan sonra bizi yönetmeye memur edileceklerin kanlarındaki ve vicdanlarındaki cevheri aslîyi daha bir özenle değerlendirir ve Atatürk'ü de bir parça anlamış oluruz.

Değerli milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türk Devleti ve Milletinin bekasını ilgilendiren bu tür konularda daha dikkatli olması kaçınılmazdır; çünkü, yaşadığımız süreç son derece kritiktir ve bu dönemde atılacak her bir adım tarihsel önem taşımaktadır.

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

MESUT TÜRKER (Devamla) - Bu anlayış ve tarih şuuru içerisinde, millî birlik ve bütünlüğümüzü, üzerinde titrenilecek ilke ve değerler olarak görmemiz bizler için millî bir ödev olmalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Gündemdışı ikinci sözü vermeden evvel, Rize Milletvekili Sayın Ahmet Kabil'in bir önerisi var; o da gündemdışı söz istemişti; ama... Bugün, Rize'nin kurtarılışının 84 üncü yıldönümü. Onun şahsında, Başkanlık olarak, Rize'nin kurtarılışının yıldönümünü kutluyor, bütün Rizeli hemşerilerimize de saygılar sunuyoruz.

Gündemdışı ikinci söz, Türkiye'nin ar-ge projesine katılımı konusunda söz isteyen Ankara Milletvekili Birkan Erdal'a aittir.

Buyurun Sayın Erdal. (ANAP sıralarından alkışlar)

2.- Ankara Milletvekili Birkan Erdal'ın, Türkiye'nin ar-ge projesine katılımına ilişkin gündemdışı konuşması

BİRKAN ERDAL (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün dikkatlerinize sunmak istediğim konu, devletçe, evet, devletçe alınan bir kararın uygulanmasına ilişkin olarak bir hatırlatma mahiyetinde.

2003 yılının başından itibaren, Avrupa Birliği Altıncı Çerçeve Programı yürürlüğe girecek. Bu program, 2003 ile 2008 yılları arasında uygulanacak olan ar-ge politikalarını kapsamakta.

Türkiye, ar-ge, yani, araştırma geliştirme konusunda, bundan önceki Beşinci Çerçeve Programa katılmamış, bu süreyi, yani, Beşinci Çerçeve Programın süresini, Altıncı Çerçeve Programa katılma yönünde hazırlıklar yaparak değerlendirme kararı vermiştir. "Beşinci Programa, yalnızca, proje bazında katılalım; bu sürede de, Altıncı Çerçeve Programa kesin katılmayla ilgili hazırlıklarımızı tamamlayalım" denilmiştir.

Altıncı Çerçeve Programa katılma günü gelmiştir. Türkiye, bu konuda, kesin kararını, en geç haziran ayında Avrupa Birliğine iletmek durumundadır. Bu katılım için gerekli olan katılım payının da, işte, bu maksatla, ilk diliminin, 2003 yılı bütçesine konulması gerekmektedir; haziran ayı, bu açıdan da belirleyicidir, bütçe hazırlıkları yönünden belirleyici olmaktadır.

Katılım payı, ülkelerin millî gelirleriyle orantılı olarak hesaplanmakta olup, Türkiye için bu tutar, 5 yıl içerisinde, 250 000 000 ilâ 300 000 000 euroya ulaşacaktır. Yalnız, bu rakam, 5 yılda, 5 taksit halinde ödenecektir.

Sistem, bu programa üye olan her ülkenin, bu araştırma geliştirme havuzuna katılım paylarını koyması, daha sonra da, her ülkenin, araştırma ve geliştirme projeleri sunarak, bu havuzdan kaynak talep etmesi şeklinde işlemektedir. Özel ve resmî kuruluşların tamamı Avrupa Birliği normlarında projelerini hazırlayacak, o formatlarda projelerini geliştirecek, bu kaynağa müracaat edecek, kabul edilmesi halinde projelerine destek alacaklar. Böylece, Avrupa Birliği bütünü içerisinde ar-ge çalışmalarından, belli bir disiplinin oluşması, tüm çalışmaların birbirinden istifade etmesi imkânı doğmakta, uluslararası işbirliği imkânları ortaya çıkarılmaktadır.

Yurdumuz, uzun yıllardır ar-ge'ye ayrılan kaynakların azlığıyla bilinmektedir. Hepimiz her vesileyle duymakta ya da anlatmaktayız, "bizde, --yani Türkiye'de- ar-ge'ye kaynak ayrılmıyor" demekteyiz. Avrupa ülkelerinin millî gelirlerinin yüzdeleriyle ölçülen ar-ge harcamaları bizde ancak bindelerle ölçülebilmektedir; bu programa katılmayla ilk defa, devlet, net bir şekilde ar-ge kaynağı ayırmış olacak, özel ve resmî kuruluşları da bu kaynaktan yararlanma yönünde eğitmek ve teşvik etmek durumunda bulunacaktır. Diğer bir deyişle, Türkiye'de ar-ge faaliyetleri evrensel bir nitelik kazanabilecek ve belli bir niceliğe kavuşacaktır.

Avrupa Birliğinin tüm aday ülkeleri bu programa üyedir, evet 12 aday ülke bu programa üyedir. Biz, bu haziranda da üyelik tercihimizi bildirmezsek dışarıda kalan tek aday ülke olacağız; yani, sık sık söylenen 12 + 1'i kendi kendimize kabul etmiş ve ilan etmiş olacağız. Kaldı ki, bu konu, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun 13 Aralık 2000 tarihli toplantısında karara bağlanmıştır. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu, Altıncı Çerçeve Programa katılma kararı almıştır; o tarihten itibaren Altıncı Çerçeve Programa katılmak için gerekli hazırlıkların yapılması kararı almıştır. Diğer taraftan, 19 Mart 2001 tarihinde yayımlanan Ulusal Programda da Altıncı Çerçeve Programa katılım konusunda kararlılık belirtilmiştir. Altıncı Çerçeve Programın bütçesi 17,5 milyar eurodur. Bu bütçenin 10,5 milyar euroluk kısmı, şu öncelikli alanlardaki araştırma projelerine ayrılmıştır: Gen bilimi ve sağlık biyoteknolojisi, bilişim teknolojileri, nano teknoloji, akıllı malzemeler ve yeni üretim süreçleri, havacılık ve uzay, besin güvenliği ve sağlık riskleri, sürdürülebilir gelişme ve küresel değişiklikler, Avrupa bilgi toplumunda yurttaşlık ve yönetişim.

Değerli milletvekilleri, bu sahalardan hangi birini gözardı edebiliriz, bize lazım değil diyebiliriz. Türkiye'yi yeniden yapılandırıyoruz diyoruz; bu çalışmaların dışında kalarak, yeniden yapılanmanın nasıl bir yenilik olacağını düşünmek dahi son derece ürkütücü. Kaldı ki, 10,5 milyar euronun üstünde kalan 7 milyar euroluk kısım, KOBİ'ler  dahil, daha küçük ölçekli teknoloji projeleri için kullanılacaktır; bu da, bizim için son derece uygun bir durumdur. Türkiye, bu programa katılımla, işte, bütün bu 17,5 milyar euroluk araştırmaların sonuçlarına ulaşabilecek, bunlardan yararlanabilecektir.

Beşinci Çerçeve Programa, Türkiye, tam üye olarak değil de, program bazında katılarak, 32 adet küçük ölçekli projesine destek almıştır. Bu süre içerisinde, Fransa 3 310 projeye destek alırken, Kıbrıs Rum kesimi 49 projesine destek almıştır. Evet, Türkiye 32 projesine destek alırken, Kıbrıs Rum kesimi 49 projeyle, Türkiye'den yüzde 50 daha fazla projeye destek alabilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ben, sadece, devletçe alınmış ve en önemli belgelerde ilan edilmiş bir kararın uygulanmasında, yine, dar ve ufuksuz birtakım bakışlarla yanlış yapılması ihtimalini hissettiğim için hatırlatma görevimi yapmak üzere huzurunuza çıktım; yoksa, inanıyorum ki, gerek Ulusal Programın gerekse Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun karar aldığı  ve deklare ettiği katılımı gerçekleştirmeye hükümetin gücü yetecektir.

Buna gerçekten inanmak istiyorum ve bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP, MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Erdal, teşekkür ediyorum.

Bu konuda cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Efendim, üçüncü arkadaşıma söz vereceğim; ancak, inanılmaz bir uğultu var. Sayın Birkan Erdal KİT Komisyonu Başkanı olarak da size bu konuşmayı yaptı; ama, uğultudan pek anlaşılmadı herhalde. Önemli bir ikazda bulundu, kendisine teşekkür ediyorum.

Sayın Ahmet Tan, devlet protokolünün demokrasiye uyumu konusunda gündemdışı söz istemiştir. İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Tan'ı kürsüye davet ediyorum.(DSP sıralarından alkışlar)

Kavas arkadaşlar, protokol listelerini  sayın milletvekillerine dağıtabilirler, böylece milletvekilleri de hangi sıradalar, neredeler, hangi konumdalar bizatihi görmüş olurlar.

Keşke, İçişleri Bakanımız da burada olsaydı, ona İstanbul'daki ikinci işkenceyi söylerdik; çünkü, imam hatip liselerinin bahçelerinde polisin zorlaması var. Yönetmelik eksikliği varsa... (DSP sıralarından gürültüler)

Efendim, yönetmelik eksikliği varsa, getirir, değiştirirsiniz.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Anayasa Mahkemesinin iptal kararı var.

BAŞKAN - Efendim, Anayasa Mahkemesi, "imam hatip liselerinin bahçelerinde polis copu kullanılsın mı" diyor; istirham ederim... Ben, en az sizin kadar laik bir insanım, o ayrı, o ayrı. Ben siyaset yapmıyorum.(MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Tan. 

3.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan'ın, devlet protokolünün demokrasiye uyumu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin devlet protokolündeki konumlarına ilişkin gündemdışı konuşması

AHMET TAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, "Yüce Meclis" sözcüğünün altını önemle çizerek selamlıyorum. Buna şiddetle ihtiyaç var; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüceliği, ne yazık ki, bu kürsüye çıkan sayın hatiplerin dilindedir. Belki de, sayın milletvekilleri, sayın bakanlarımız, devlet protokolündeki önemli bir eksiği, hatta çarpıklığı "yüce" sözcüğüyle gidermeye çalışmaktadırlar. Elbette, Türkiye Büyük Millet Meclisi, gücünü, yüceliğini, dünyadaki eşsiz ve benzersiz konumundan almaktadır; dünyada, devletini kurmadan önce Parlamentosunu kurmuş olan milletinden almaktadır; manevî başkomutanlığını yaptığı Bağımsızlık Savaşından almaktadır. Onun bu konumunu, yüceliğini dünyada hiçbir şeyin değiştirme gücü yoktur. Onun bu gücü, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına dayanmaktadır; ama, bu güç, ne yazık ki, devlet protokolüne yansımamaktadır. Devlet, öncelikle, protokol demektir. Protokol, devletin hukuk ve demokrasi planıdır. Bu plan, 12 Eylül 1980 darbesinden bu yana çarpıktır. Devletin hukuk ve demokrasi planını düzeltmek için koalisyon hükümetimiz büyük bir çaba içindedir. Bu çabalara Meclis her türlü desteği vermektedir; ama, herhalde, sıra, henüz devlet protokolüne gelmemiştir. Bu protokol, Ankara dışındaki kamu yönetiminde de basına da yansıyan sıkıntılara yol açmaktadır. Nevşehir Başsavcısının, Danıştaya açtığı protokol davasını kazanması önemli bir uyarıdır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; devlet protokolünde yirmi yıldır sürüp giden bir çarpıklığı en çok Anıtkabir'de, 23 Nisan Ulusal Egemenlik kutlamalarında ve Çankaya'daki törenlerde görmekteyiz.

Değerli arkadaşlarım, aslında, bu konuşmayı yapmak yerine, sizlere, yıllardır uygulanan devlet protokolünün şu anda dağıtılan kopyasını dağıtmakla yetinmek belki kâfi idi; ama, bunu, bu kürsüde seslendirmek sorumluluğu ve vebali altındayız. Herhalde, Büyük Millet Meclisi üyelerinin, Danıştaya protokol dava açma hakları olsa bile, böyle bir şey yapmaları uygun değildir; ama, egemenliği kayıtsız, şartsız millet adına kullanan Büyük Millet Meclisi üyelerinin, devlet protokolünde 20 nci sıraya atılmış olmasına da daha fazla tepkisiz kalmanın imkânı yoktu. ("Bravo" sesleri, alkışlar) Millet adına egemenliği kullanan milletin vekillerinin 20 nci sırada tutulması, onlara oy veren milletin 20 nci sırada tutulmasıdır.

Genelkurmay Başkanlığı makamının protokoldeki konumu, Anayasadaki özelliği bu konuşmanın belki dışında ve üzerindedir; ama, Cumhurbaşkanının vekâlet yetkisini taşıyan, bu sorumluluğu Anayasaya göre yürüten Büyük Millet Meclisi Başkanvekillerinin, 657 sayılı Yasaya tabi olan bir kamu görevlisi olma niteliğindeki YÖK başkanlarının bile adımlarca gerisinde bulunması anlaşılır bir şey değildir. (Alkışlar)

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Parlamentosunu böylesine geri plana itmiş bir başka devlet var mıdır?! Elbette, devlet derken, katılmaya çabaladığımız, uyumu için sabahlara kadar kanun çıkardığımız Avrupa'dan söz etmiyorum, Ortadoğu'dan ve Körfez civarındaki devletlerden söz ediyorum.

Devlet protokolümüz, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasî partilerin genel başkanları için de çarpıktır. Anamuhalefet sıfatı taşımıyorlarsa, siyasî partilerimizin genel başkanları, Mecliste grupları bile bulunsa, Başbakanlık yapmış bile olsalar, değil komutanların, orgenerallerin, YÖK Başkanının arkasında, birkaç adım arkasında durmaktadırlar, durdurulmaktadırlar.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; protokol, bir kişiyi, ne küçültür ne büyültür; ama, burada söz konusu olan makamdır, kişiler değil. Sayın YÖK başkanlarımızın, sayın komutanlarımızın kişilikleri, elbette ki, azizdir, saygıdeğerdir; ama, çarpık protokol, yani, kaynağını, dayanağını Anayasadan, demokratik hukuk devletinden almayan bir protokol, kişileri yüceltmez; ama, kurumları zedeler, devletin işleyişini bozar.

Yıllardır yürürlükte olan bugünkü devlet protokolüyle, değil Avrupa'nın, milletimizin bile önüne çıkmamalıyız. Bu protokole, Büyük Millet Meclisinin, artık, el atma zamanı gelmiştir.

Bu protokol, YÖK Başkanı gibi, bugünkü komuta kademelerini, hatta, oramiral ve orgenerallerimizi, belki kendilerinin bile istemedikleri kadar öne çıkarmıştır; milleti temsil eden Büyük Millet Meclisi üyelerini arkalara itmiştir. Bu durumu düzeltmek, düzelttirmek sorumluluğu, bu tabloyu değiştirmek sorumluluğu Büyük Millet Meclisinindir.

Tablo, hepinizin önünde. Tablo, gerçekten -Fransa'dan getirttim onların devlet protokol listesini; bu bizim listeyle kıyaslanamaz- ayıplar içermektedir. Gördüğünüz gibi, Büyük Millet Meclisi üyeleri 20 nci sıradadır, 20 sıra arkada durmaktadırlar. Devlet protokolünün Büyük Millet Meclisi üyelerine layık gördüğü yer 20 nci sıradır.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Fransa'da durum nedir?

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Fransa'da nasıl?..

AHMET TAN (Devamla) -Büyük Millet Meclisi üyelerine...

BAŞKAN - Fransa'yı soruyorlar Sayın Tan.

AHMET TAN (Devamla) - Fransa'da, demin bahsettiğim, özellikle, siyasî partilerimiz bakımından bir ayıp teşkil eden protokoldeki yerleri... Fransa'da, eski başbakan ve eski cumhurbaşkanları çok özel bir yerde temsil edilmektedirler. Orada, cumhurbaşkanından, başbakandan ve millet meclisi başkanından hemen sonra gelmektedirler. Millet meclisi üyelerinin sırası 11'dir; ama, başkanvekilleri, başkanlara vekâlet ettikleri için, meclis başkanı gibi temsil edilmektedirler. Bu listeyi de sizlere arz edeceğim.

Büyük Millet Meclisinde, yirmi seneden beri bu çarpıklığı hiçbir şekilde bu kürsüde dile getiren olmamıştır.

Önümüzdeki ay 23 Nisan Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayacağız. Buradaki tablo, gerçekten çok üzücüdür. Genel başkanlarımız, partisi, grubu bulunan genel başkanlarımız, burada, kamu görevlilerinin ve herhangi bir unvanı olmayan, sadece rütbesi bulunan sayın orgenerallerimizin, oramirallerimizin çok çok arkasında sıraya girmektedirler. Bu tablonun, kesinlikle, yeni uyum yasaları çerçevesinde değiştirilmesi ve Anayasaya, demokratik ilkelere, hukuk prensiplerine uygun hale getirilmesi gerekir. (Alkışlar)

Halkımız adına, Büyük Millet Meclisi üyelerini, devlet protokolündeki bu çarpıklığın düzeltilmesi talebim ve ısrarımla, selamlıyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Tan, teşekkür ediyorum.

Sayın Kapusuz, buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, önce size, sonra değerli arkadaşıma çok teşekkür ederim.

Değerli milletvekilimiz Sayın Tan, hakikaten, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türk Milleti adına önemli bir konuya parmak basmışlardır. Bu konu, dağıtıldığı ve bizlerin de bildiği gibi, her zaman tartışılan konulardan bir tanesi olarak, hatta problem haline getirilen bir mesele olarak, illerdeki uygulamalar itibariyle, sıkıntı vermektedir.

Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğüne ait bir düzenlemeye, herhalde, Türkiye Büyük Millet Meclisi razı olmadığına göre, yasama meclisi olarak, bütün siyasî partiler olarak bu konuya el atalım, Türk Milletini ve Türk Devletini en iyi şekilde protokol listesine yerleştirme sorumluluğunu Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak biz düzenleyelim diyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Tabiî, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi hakkını savunmaktan utanmayacak, kendi hakkını savunacak efendim. ("Bravo" sesleri, alkışlar)

Nevşehir Başsavcısının yaptığını yapmadan; yani, hukuka başvurmadan bile... Burada düzenleyen biziz. Onun için, kendimiz yapmamız gerekiyor.

Sayın Enginyurt, buyurun.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Gerçekten, Sayın Tan'a, böylesi bir konuyu gündeme getirmiş olmasından dolayı, şahsım adına, özellikle, teşekkür ediyorum; ama, bir konuyu da -kısmen siz belirttiniz- belirtmek istiyorum: Şimdi, muhtemelen, bu konu, televizyonların gündeminde yer almaya başlayınca, bazı milletvekillerine mikrofon uzatıldığı zaman "efendim, kendinizi mi koruyorsunuz, kendi haklarınızı mı savunuyorsunuz" şeklindeki sorular karşısında "hayır, bizim böyle bir görüşümüz yok, biz kabul etmiyoruz" derlerse, bu Parlamento, yine, bu şeklide 20 nci sıralara layık olmaya devam eder.

BAŞKAN - Demezler...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Dolayısıyla, Yargıtay üyelerinin kendilerine trafik cezalarını bile kestirmekten Danıştay yoluyla imtina ettikleri bir ülkede, milletvekillerinin, şahsiyetli bir şekilde, bu işi, bir gurur meselesi olarak değil; ama, hiç olmazsa, bir haysiyet meselesi olarak görüp, üzerine düşmelerini rica ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Doğru söylüyorsunuz Sayın Enginyurt. Ben de fahrî trafik müfettişi olarak, bu konunun halledilmesi için arkadaşlarımızla çalışma yapıyoruz efendim; doğru söylüyorsunuz.

Başbakanlığın, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi var; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda De-ğişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/996)

                                                                          1.3.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 22.6.1999 tarihli ve B.02.0.KKG/196-342/2695 sayılı yazımız.

İlgide kayıtlı yazımız ekinde Başkanlığınıza sunulan Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.

                                                                  Bülent Ecevit

                                                                         Başbakan

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur efendim.

Adalet Komisyonunda bulunan tasarı, hükümete geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bugün, yine, gündemimiz yoğun. Kâtip üyenin, yerinden, oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Kâtip üyeler adına teşekkür ediyorum.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 24 arkadaşının, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/259)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bugün, ülkemiz, günlerden beri basın ve medyada yoğun bir şekilde yer alan futboldaki şike olaylarıyla çalkalanmaktadır. Susurluk Çetesinin mimarlarından olduğu -aldığı dört yıllık mahkûmiyet kararıyla da- tescil edilmiş olan Ali Fevzi Bir'in organizatörlüğünde, bazı hakemlerin, para, kadın ve benzeri menfaatlar karşılığında satın alınarak, yönettikleri futbol müsabakalarının sonuçlarının istenildiği gibi ayarlandığı, bunun neticesinde, bu maçlar için çok büyük ortak bahisler oynandığı iddia edilmektedir. "Futbolda Susurluk Çetesi" olarak isimlendirilen bu olayın baş aktörlerinin, Ali Fevzi Bir'in yanı sıra, bazı futbol hakemleri, bazı teknik direktörler ve birkısım üst düzey yöneticiler olduğu ifade edilmektedir.

Milletimizin yediden yetmişe hemen her kesiminin çok yakından ilgilendiği futboldaki çete ve şike iddialarının, kamu vicdanının rahatlatılması için -ucu nereye ve kimlere uzanırsa uzansın, maliyeti ne olursa olsun- bütün boyutlarıyla araştırılarak, en kısa zamanda vuzuha kavuşturulması ve gerekli tedbirlerin alınması hukuk devleti olmanın gereğidir.

Bunun için, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.                            27.2.2002

 

1- Azmi Ateş

(İstanbul)

2- Cemil Çiçek

(Ankara)

3- İrfan Gündüz

(İstanbul)

4- M. Zeki Çelik

(Ankara)

5- Mehmet Mail Büyükerman

(Eskişehir)

6- Osman Aslan

(Diyarbakır)

7- Sait Açba

(Afyon)

8- Mehmet Altan Karapaşaoğlu

(Bursa)

9- Bülent Arınç

(Manisa)

10- Salih Kapusuz

(Kayseri)

11- Halit Dağlı

(Adana)

12- Ali Gören

(Adana)

13- Hüseyin Arı

(Konya)

14- Ahmet Nurettin Aydın

(Siirt)

15- Doğan Güreş

(Kilis)

16- İlyas Arslan

(Yozgat)

17- Nurettin Aktaş

(Gaziantep)

18- Yaşar Canbay

(Malatya)

19- Ahmet Cemil Tunç

(Elazığ)

20- Zeki Ergezen

(Bitlis)

21- Süleyman Arif Emre

(İstanbul)

22- Aslan Polat

(Erzurum)

23- Mehmet Elkatmış

(Nevşehir)

24- Latif Öztek

(Elazığ)

BAŞKAN - Bir dakika efendim...

Gerekçeyi okutacağım; ancak, bu, çok önemli bir hadise; 25 inci olarak da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili olarak ben imza atıyorum efendim.

Mustafa Murat Sökmenoğlu      (İstanbul)

Şimdi, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ülkemizde birbiri ardına yaşanan yolsuzluk olayları ve krizler sebebiyle canından bezme noktasına getirilmiş olan insanlarımızın adalete olan güveni, futboldaki son şike olayıyla daha da sarsılmıştır. Adalete güvenin olmadığı yerde, toplumsal huzurun ve barışın sağlanması mümkün değildir. Bu durumun süreklilik arz etmesi ise, sosyal patlamalara davetiye çıkarmış olur.

Futbol, insanlar ve ülkeler arasında diyalog ve dostlukların gelişmesine katkı sağlaması gereken bir vasıta olmalıdır. Ülkemizin tanıtılmasına -Galatasarayın başarısında olduğu gibi- katkı sağlamalıdır. Kimi insanlarımız medenî ölçüler içerisinde takımlarını destekleyerek stres atmak, birkısım insanlarımız da hoşça vakit geçirmek için, her türlü imkânsızlıklarına rağmen, stadyumlara koşmaktadırlar. Müsabakalar, her türlü şaibeden uzak, bütün takımlara eşit mesafede kalınarak yönetilmelidir.

Hususiyetlerini kamuoyunun yakından bildiği Ali Fevzi Bir "herkesten ifade alınırsa, Türkiye futbolu 2002'ye gidemez; Japonya'ya, Kore'ye uçak kalkmaz. Türkiye'de bir şeyler değişecekse, en tepeden başlasınlar" gibi, kabul edilmesi mümkün olmayan sözler sarf etmektedir.

Buna karşılık, futboldaki şike olaylarının kamuoyuna mal edilmesine öncülük eden Sayın Tuncay Özkan ise "...Türkiye, sporun Susurluk'u ile karşı karşıya... Sokaklara çıkmak; ışık yakıp söndürmek dahil her ne elden geliyorsa yapılmalı. Bu, Türkiye için yeni bir milat haline getirilmelidir. Sivil toplum örgütlerini, spor kulüplerini, herkesi göreve çağırıyorum. Yoksa şike çetesi, Susurluk'tan bile zor çözülür..." diye yazmaktadır.

"Yeşil sahalarda siyah oyunların oynanması" iddiaları, Futbol Federasyonu başta olmak üzere, futbolla ilgili olan herkesi, futbol kulüplerini, Başbakan ve Bakanları, hatta, devleti töhmet altında bırakmıştır.

Bugün ülkemizde hukukun siyasallaştığı, diğer bir ifadeyle siyasetin hukuksuzlaştığı, yetkili kişiler tarafından sıkça ifade edilmektedir. Böyle bir ortamda, denetim ve yasama mekanizmasının başı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu olaya el koyması gerekmektedir. Böylece, bu olayın iddia edildiği gibi Susurluk'la bağlantılarının olup olmadığı, işin ucunun kimlere kadar uzandığı açığa çıkarılarak, bu işle uzaktan yakından ilgisi olan hakemler, teknik direktörler ve yetkililer tespit edilerek, bütün bir futbol camiası zan altında bırakılmaktan kurtulacaktır.

Ülkemizde temiz yönetimin ikamesine milat oluşturacağı düşüncesiyle hazırladığımız bu Meclis araştırması önergesini Genel Kurulun takdirlerine arz ederiz.

BAŞKAN - "Bilgilerinize sunulmuştur; önerge gündemde yerini alacak, Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşmeleri, sırası geldiğinde  yapılacaktır" ifadesini usulen kullanmam gerekirken, ben, Yüce Meclise hitap ediyorum, böylesine önemli bir konuda arkadaşlarımız destek verirse, bir an önce bu Meclis araştırmasını açma imkânımız olabilir diyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge var; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in (6/1279) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/459)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 218 inci sırasında yer alan (6/1279) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                     Faruk Çelik

                                                                               Bursa

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

3. - Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun (6/1671) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/460)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 558 inci sırasında yer alan (6/1671) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                             Ahmet Sünnetçioğlu

                                                                               Bursa

BAŞKAN- Sözlü soru önergesi geri verilmiştir efendim.

Diğerini okutuyorum:

4. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/1700) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/461)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 587 nci sırasında yer alan (6/1700) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                             Musa Uzunkaya

                                                                            Samsun

BAŞKAN- Sözlü soru önergesi geri verilmiştir efendim.

Sayın milletvekilleri, Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi gruplarının İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek önerileri vardır; önce tümünü okutacağım, sonra ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım efendim:

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 5 Mart 2002 Salı günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, gruplarımızın ekteki müşterek önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Emrehan Halıcı Mehmet Şandır       Nihat Gökbulut

DSP Grup Başkanvekili  MHP Grup Başkanvekili ANAP Grup Başkanvekili

Öneriler:

1- 4 Mart 2002 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan 825 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 8 inci sırasına, aynı tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan 826 sıra sayılı kanun tasarısının, 9 uncu sırasına alınması;  gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 321 inci sırasında yer alan 824 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 10 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

2- Genel Kurulun, 5 Mart 2002 Salı, 6 Mart 2002 Çarşamba ve 7 Mart 2002 Perşembe günleri 15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışması; 5 Mart 2002 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu günde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 6 Mart 2002 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesi; 5 Mart 2002 Salı günü gündemin 8 inci sırasına kadar, 6 Mart 2002 Çarşamba günü gündemin 10 uncu sırasına kadar, 7 Mart 2002 Perşembe günü de gündemin 11 inci sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Aleyhte, Doğru Yol Partisi Grubu adına... Efendim, şahsı adına vereceğiz; ama, Sayın Ercan, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, aleyhte söz istiyoruz.

BAŞKAN - Efendim, aleyhte, Saadet Partisinden Sayın Veysel Candan Bey ikinci sözü istedi. Size, bir tek lehte kalabiliyor. Lehte, Sayın Gökbulut da söz istediler.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Lehte Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Nevzat Ercan; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. İktidar partileri grup önerisi üzerinde söz aldım.

Grup önerisine göre, Genel Kurulun gündemi belirlenmek isteniyor ve ayrıca, çalışma saatleri yeniden düzenleniyor. Eğer, tabiî, Genel Kurul bu öneriyi kabul eder ise, bu istikamette değişiklikler yapılacak.

Bugün itibariyle 15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında; çarşamba ve perşembe günleri de 15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında ve bir de, ayrıca, gündemdeki görüşülmesi istenilen tasarıların bitimine kadar çalışılması önerilmektedir.

Ayrıca, salı günleri sözlü soruların ve diğer denetim konularının görüşülmemesi isteniyor ve çarşamba günü de sözlü sorular görüşülmesin deniliyor.

Değerli arkadaşlarım, hemen belirtelim ki, bu grup önerisi ilk değil. Her defasında, iktidar partileri, denetim konularını görüşmeyelim, sözlü soruları görüşmeyelim ve iktidar partileri, sadece kendi önerilerini Genel Kurul gündemine taşıyarak, muhalefetin, gerek tekliflere, gerekse denetim konularına ilişkin olsun, çok haklı önerileri, aslında, çok güncel ve kamuyu çok yakından ilgilendiren teklifler ve denetim konuları olduğu ve tarafımızdan gündeme getirildiği halde, her ne hikmetse, bir uzlaşma örneği sergilemekten uzak bir tavır içerisinde, Danışma Kurulu toplantılarına salt kendi önerilerini getirmekteler. Zaman zaman da, aslında, bu Meclis, bu öneriler doğrultusunda gece çalışması Genel Kurulca kabul edilse bile, işte, iktidar çoğunluğu sağlayamadığı için, geçtiğimiz haftalarda da, aylarda da gördük ki, Genel Kurul çalışamadı. O itibarla, biz, aslında, saat 14.00-19.00 itibariyle Genel Kurulu çalıştıralım -hatta, 13.00'e alabiliriz bunu- dolayısıyla, daha verimli, daha faydalı bir Meclis çalışmasını birlikte yapabiliriz... Önerdik; fakat, bu önerilerimiz kabul görmedi.

Şunu söylemek istiyorum: Öncelikle, bu hükümet, denetimden kaçmaktadır, Türkiye Büyük Millet Meclisini by-pass etmektedir. Bakın, benim önümde, basılı gündemde genel görüşme ve Meclis araştırması konularına ilişkin verilmiş 226 adet genel görüşme önergesi, Meclis araştırma önergesi var. İfade ettim; bunların pek çoğu aslında, çok güncel ve kamuyu da çok yakından ilgilendiren denetim konularıdır.

Değerli arkadaşlarım, birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum: "Köylerin sorunları var, araştırılsın" istenmiş; "köy kalkınmasıyla ilgili alınması gereken tedbirler belirlensin" denmiş. Eğer, bugün, bu Mecliste iktidar-muhalefet, bütün milletvekilleri... Öyle zannediyorum ki, 35 000 köyümüzde çok ciddî anlamda sorunlar vardır. Bu sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisinde ele alınması lazım, görüşülmesi lazım, müzakere edilmesi lazım ve alınması gereken tedbirlerin de birlikte belirlenmesi lazım. Bunlar, basılı gündemde haftalardır, aylardır, hatta bir seneyi aşkın bir zamandır yer alan araştırma ve genel görüşme önergeleridir.

Yine, tarım sektörüne ilişkin çok ciddî sorunlar vardır. Bu hafta sonu seçim bölgemdeydim; pek çok farklı kasabalara, köylere gitme imkânı buldum. İnanın, bu bahar aylarında, çiftçinin, köylünün traktörüne mazot koyamadığını, tarlasına ekecek tohumu bulamadığını, tarlasına atacak gübreyi temin edemediğini çok yakın müşahede ettim, gördüm, üzüldüm ve gelecek yıl tarım kesiminde çok ciddî anlamda bir felaketin yaşanabileceği endişesini müşahede ettim. Burada, hükümetin çok ciddî tedbirler alması lazım. Vatandaş, köylü, çiftçi, tarlasını sürüp ekemeyecek; o halde; yani, tohumunu atamayacak, gübresini atamayacak. Mazotunu zaten kullanamaz noktada tarım sektöründe çalışan insanlarımız. Fakirleşmiş, yoksullaşmış bu insanlar; çarşıya, pazara inemez hale gelmiş bu insanlar, kendi sorunlarının çözülmesini bu Parlamentodan, siyasal partilerden ve hükümetten bekliyor. Dolayısıyla, böylesine önemli verilmiş araştırma önergelerini aylardır bekletiyoruz, bunları görüşmüyoruz.

Yine, tekstil ve konfeksiyon sektöründe çok ciddî sorunlar var. Bu Meclisin bu konuları görüşmesi lazım, alınması gereken tedbirleri belirlemesi lazım.

Yine, doğalgazla ilgili çok farklı iddialar var, değerlendirmeler var. Bu konuyla ilgili araştırma önergelerinin bu Mecliste süratle müzakere edilmesi lazım.

Yerel basınla ilgili sorunlar var, Anadolu basınıyla ilgili sorunlar var; bu sorunların görüşülmesi lazım; ama, hiç şüphe yok ki, bu günlerde hepimizi, bütün Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir önemli sorun daha var. Değerli arkadaşlarım, Türkiye coğrafyasının yüzde 96'sı deprem kuşağında; çok riskli bölgelerde çok yoğun nüfus yaşıyor.

Bakınız, 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinde, Türkiye, hepimiz hazırlıksız yakalandık. Geçmişte, belki, ihmal ettiğimiz, almadığımız tedbirler, önlemler felaketin boyutunu artırdı, binlerce vatandaşımızı kaybettik, maddî ve manevî kayıplarımız büyük oldu. Aradan otuz ay geçti; yerli, yabancı bütün bilim adamları depremle ilgili araştırmalar yaptılar, raporlar verdiler, uyardılar, ikaz ettiler ve bugün basında da var. Değerli arkadaşlarım, bilhassa İstanbul'da meydana gelebilecek depremin -Allah korusun- çok sayıda vatandaşımızın hayatına mal olabileceği, çok büyük boyutlarda da maddî kayıpların meydana geleceği ifade ediliyor.

Bakınız, bilim adamları, yetkililer, görevliler uyarıyor ve diyorlar ki "Ankara bizi dinlemiyor, hükümet bizimle ilgilenmiyor, ilgililer bizi aramıyor, bizden bir şey sormuyor; oysa, bizim verdiğimiz raporlar var, olay çok ciddî, geçtiğimiz günlerde Marmara'da meydana gelen deprem bir uyarı niteliğinde."

Arkadaşımız Sayın Celal Adan ve Partime, Doğru Yol Partisine mensup 22 milletvekili arkadaşımız, bu bilimsel raporları baz alarak, dayanak alarak, bilhassa İstanbul bölgesiyle ilgili ciddî sorunları bir Meclis araştırmasına dönüştürerek, bilhassa köprülerde, viyadüklerde, çevre yollarında alınması gereken tedbirlerin neler olması lazım geldiği, bunların belirlenmesi, gerekli önlemlerin alınması yönünde bir Meclis araştırması önergesi verdiler. Basılı gündemin 223 üncü sırasında bunlar. Diğer partilerden değerli arkadaşlarımızın verdikleri depremle ilgili Meclis araştırma önergeleri var. Bunları getirin, görüşelim; İstanbul'da yapılması gerekenler nelerdir...

Bakınız, çürük zeminler var, bu çürük zeminler üzerinde oturan binalar var, kamu binaları var, okullar var, hastaneler var, köprüler var. İstanbul'da -Allah korusun- olabilecek bir depremde, bunun tahliyesinden tutun da deprem sonrası müdahaleye kadar hepimizi felç edecek bir yapı var. Dolayısıyla, yer yer binalar mı takviye edilecek, tahliye işlemlerine ilişkin yer yer bazı alanlar mı boşaltılacak; bunlara ilişkin çok ciddî bilimsel verilere dayalı ki, bilim adamları, bizde bu veriler var diyorlar, çözüm önerilerini de ortaya koyuyorlar; sadece, burada, siyasî iradenin, Parlamentonun, bütün milletvekillerimizin, partilerin duyarlılık göstermeleri lazım, birlikte bu konuyu ele almamız lazım.

Meclis araştırma komisyonu raporu verileli aylar oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Son, 1 dakika içerisinde toparlayacağım...

Bakın, Meclis araştırması komisyonu üyesiydim; çok ciddî bir çalışma yapıldı. Meclis araştırması komisyonu raporu Genel Kurulda müzakere edildi. Bu müzakere sonrası, raporda "öneriler" bölümünde, çok sayıda, neler yapılması lazım, ne gibi tedbirlerin alınması lazım; yasal düzenlemeler, idarî düzenlemeler, teknik düzenlemeler; bütün bu konularda, ayrıntılı bir biçimde, rapor Genel Kurulun bilgisine sunuldu; ama, rapor raflarda...

Değerli arkadaşlarım, o önerilerden hiçbiriyle ilgili -bugün itibariyle aylar geçti- ne yasal düzenlemeler açısından Meclis bir şey yapabildi, ne idarî açıdan düzenlemeler yapılabildi, müdahaleler yapılabildi ne de teknik açıdan...

Bakın, raporun bir bölümünde deniliyor ki: "Afet riski yüksek olan bölgelerden başlamak üzere, mevcut yapı ve altyapıların afetler olmadan önce güçlendirilmesi ve yenilenmesi çalışmalarına kamu binalarından başlayarak önem ve öncelik verilmeli ve bu amaç için yeterli iç ve dış kaynaklar bulunarak özel bir uyguluma projesi hazırlanmalıdır."

Değerli arkadaşlarım, biz bunları yapıyoruz, görüşüyoruz, rapora bağlıyoruz, öneriyoruz; ama, o, raflarda beklemeye alınıyor. Bu itibarla, denetim görevi işlesin, bunları görüşelim; çok önemli, güncel, herkesi, bütün milleti, hepimizi ilgilendiren araştırma önergelerini, genel görüşme önergelerini görüşme imkânı bulalım. Hükümet denetimden kaçabilir; ama, bu Parlamento, partiler, hepimiz, biz, kendimizi by-pass etmek gibi bir konuma kendimizi düşürmeyelim, bu ciddî konuları mutlaka görüşelim diyorum ve Yüce Heyetinize tekrar saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Lehte, Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünkü grup önerisi üzerinde, lehte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Grup önerimiz, bugün -Salı günü- yarım kalan işlerden, 786 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının, Çarşamba günü ise, yine, 825 sıra sayılı Emlak Vergisinin değişikliğiyle ilgili kanun tasarısının görüşülmesini kapsamaktadır. Bilahara, 826 sayılı istihdamın teşvikiyle ilgili kanun tasarısını görüşeceğiz. Değerli arkadaşlar, Perşembe günü ise, 824 sıra sayılı Zorunlu Deprem Sigortasıyla ilgili kanun tasarısını müzakere edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, Emlak Vergisiyle ilgili değişiklik hakkındaki kanun tasarısı, kamuoyunun baskısıyla Yüce Meclisin huzuruna gelmiş bir kanun tasarısıdır. Basını takip edersek, ilk defa, sivil inisiyatifin ve kamuoyunun baskısıyla -haklı olarak- bir kanunun değişikliğini müşahede etmekteyiz. Beyan usulü kaldırılmakta ve kamuoyunda haklı olarak tenkite maruz kalan, 20 misli, 30 misli, hatta 60 misli takdir edilen değerlerin daha doğru, daha rantabl, daha gerçekçi tespitiyle ilgili bir kanun değişikliği huzurumuza geliyor.

Değerli arkadaşlar, kamuoyunun talep ettiği ve basından da izlediğimiz kadarıyla muhalefetin de desteklediği ve kamuoyunun çoğunlukla arzu ettiği böyle bir kanun tasarısının Meclisin gündemine alınması ve acilen görüşülüp, müzakere edilip yasalaşmasında acaba nasıl bir aykırı husus var, bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.

Nitekim, Emlak Vergisiyle ilgili, hem Doğru Yol Partisindeki milletvekili arkadaşlarımızın hem Anavatan Partisindeki milletvekili arkadaşlarımızın hem Milliyetçi Hareket Partisindeki milletvekili arkadaşlarımızın hem de Demokratik Sol Partisindeki milletvekili arkadaşlarımızın değişiklik önergeleri mevcuttur. Dolayısıyla, milletvekili arkadaşlarımızın da değişikliğiyle birlikte, hükümetin tasarısı, bir bütün halinde Meclisin huzuruna gelmektedir. 

Değerli arkadaşlar, bu Meclisin denetimi ihmal ettiği ve kaldırıldığı kesinlikle gerçekle bağdaşmamaktadır. En fazla gensoru, 21 inci Yasama Döneminde, bu dönem görüşülmüştür; soruşturma önergesi, yine bu dönem görüşülmüştür; araştırma önergeleri, bakın, sayısal olarak, 21 inci Yasama Döneminde en fazladır. Dolayısıyla, Meclis, yasamanın yanında, denetim görevini de yerine getirmektedir.

Ancak, bir konuya katılmamak mümkün değil. Gerçekten basından takip ettiğimiz üzere, olası, muhtemel bir Marmara depreminin İstanbul üzerindeki etkileri hususunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, gerçekten, teknik ve mufassal bir araştırma yapıp kamuoyunun ve Meclisin huzuruna getirmesinde büyük bir fayda ümit etmekteyiz.

Takip edilirse, her 100 ve 120 yılda bir, İstanbul'da büyük bir deprem vuku bulmaktadır. En son deprem, 1896 yılında olmuş ve yıkıcı olmuştur. Bütün sismik araştırmalar, bulgular, muhtemel bir depremin varlığını ortaya koymaktadır; ama, bu konuda kamuoyu, spekülatif olarak yanlış yerde yönlendirilmekte ve gerçekler örtbas edilmektedir. Bunun için, Mecliste bu konuda bir araştırma komisyonu kurulmasına biz de müspet bakmaktayız.

Değerli arkadaşlarım, grup önerimizin müspet karşılanmasını ve lehte oy verilmesini teklif ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi, aleyhte ikinci söz, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan'ın.

Buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Yalnız, bir usul ihdas etmeli sayın grup başkanvekilleri; Danışma Kurulu toplanınca, o günlerde kürsüde görevli başkanı da çağırmalı efendim. 4 yasa üç güne sığmaz; onun için, cuma gününü de almakta fayda vardı diyorum.

Sayın Veysel Candan, buyurun efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hükümet partilerinin önerisi üzerinde söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükümet, bu öneriyle, kısaca özet olarak, çalışma saatlerini değiştiriyor ve bir de, Genel Kurulun çalışmalarında, kanunların yerini değiştirerek, bazı kanunları öne alıyor. Başlangıçta gayet masum gibi görünen bu talep, aslında, hükümetin sık sık ilgilendiği veya takip ettiği bir metot haline geldi. Dikkatle incelendiği zaman, burada "ben, gündemi takip edemiyorum, icraatım denetlensin de istemiyorum; onun için, yazılı ve sözlü soru önergelerini de sona almakta veya hiç gündeme getirmemekte fayda var. Tasarıları da zaten uzun uzun müzakere etmeye gerek yok. Sayısal çoğunlumuz da var; biz, bu sayısal çoğunlumuzla, hem Danışma Kurulunda hem Genel Kurulda bu işi çözeriz..." Mantık bu; yani, bir yerde, söylemek gerekirse, ülkeyi çiftlik gibi yönetme mantığı hâkim. Kanunlar, âdeta yaz boz tahtası haline gelmiş; bir yıl içinde, aynı kanun, bir vergi kanunu, 5 defa Genel Kurula getiriliyor. Hükümette uzlaşma kültürü de yok; Danışma Kurulunda bir meseleyi müzakere ettikten sonra anlaşma yerine, sayısal çoğunluğa göre çözme tercih ediliyor ve burada da, devamlı grup önerileri müzakere ediliyor; böylece, saatler gidiyor.

Bir diğer önemli konu, zaten, milletvekilleri, uzatmalarda da burada bulunmuyorlar; dolayısıyla, hem uzatılıyor hem Meclis erken kapatılmak suretiyle, Parlamento çalışamaz hale getirilmiş oluyor.

Bu tavrıyla, hükümet, aslında, Meclisin bütün teamüllerini, bize göre, yıkıyor. Biraz önce burada konuşan değerli ANAP sözcüsü arkadaşım "en fazla gensoru bu hükümet döneminde görüşüldü, denetim ihmal edilmedi" dediler. Hükümet, aslında, elinden gelse, İçtüzüğü bir daha değiştirecek. Gensorular, muhalefetin getirdiği çalışma şartlarıdır; yoksa, hükümetin, mevcut araştırma önergelerini müzakere ettirmemek suretiyle denetimden kaçtığı doğrudur.

Yine, değerli arkadaşım, burada, Emlak Vergisi konusunda "kamuoyu baskı yaptı; biz ne yapalım, getirmeye mecburduk; eğer bir düzeltme yapıyorsak, ne yapalım" gibi bir ifadede bulundular. Halbuki, bundan yirmi gün önce, Emlak Vergisi bu kürsüde konuşulurken, müzakere edilirken, biz "bu tasarı, bir hafta, on gün, onbeş gün sonra gelir; çünkü, siz, Emlak Vergilerini 20-30 kat artırıyorsunuz" dedik. Aynı sözcü arkadaşım, burada, o kanun tasarısının çok iyi olduğunu söylediler; hatta adil olduğunu söylediler, hatta gerekli olduğunu söylediler. O zaman, demek ki, siz, yirmi günde aynı tasarıyı 2 defa getiriyorsanız, hem bilgisizsiniz hem beceriksizsiniz hem tasarıların müzakere edilmeden geçtiğini ispat etmiş oluyorsunuz. O açıdan, bunu kabul etmek doğru değil.

Değerli arkadaşlar, denetimden hükümet kaçıyor mu? Sorunun cevabı; evet. Bakın, şimdi, gündemde yazılı yüzlerce soru var, hiçbirisine ne sözlü ne yazılı cevap verilemiyor. Bu soruların aciliyeti vardır, gündemle ilgilidir; altı ay geçmiş, bir yıl geçmiş, hâlâ cevap yok. Araştırma önergeleri var  -biraz önce söylendi- depremle ilgili var; mesela, şimdi, sırada, köylülerin sorunlarıyla ilgili bir araştırma önergesi var; bunlar da görüşülmüyor maalesef.

Hatırlarsınız, burada, İçtüzük değişikliği yapıldı. Muhalefetin konuşmaması için "maddeler üzerinde 5'er dakika" denildi, Anayasa Mahkemesi onu iptal etti; ama, hâlâ, hükümet, bunu, maalesef, gündeme getirmemektedir.

Şimdi, bu hükümetten hükümet olmaz diye tenkit ettiğimiz zaman, hükümet üyeleri, sık sık tepki gösteriyorlar. Peki, öyle bir hükümet düşünün ki, bir vergi yasasını 5 defa getiriyor, bir deprem yasasını 4 defa getiriyor, bir sigorta yasasını 8 defa getiriyor, endüstri bölgeleriyle ilgili aynı kanunu 4 defa getiriyor, yerel yönetimlerle ilgili yasa tasarısını iki yıldır komisyonlarda bekletiyor... Yani,  hükümet nasıl çalışır; Bakanlar Kurulu kararnameler çıkarır, Genel Kurul da yasalar çıkarır. Eğer bunu yapamıyorsanız, daha doğrusu önünüzü göremiyorsanız ve her hafta da Parlamentonun gündemini değiştirmeyi öngörüyorsanız, tabiî ki, siz, hükümet edemiyorsunuz demektir.

Şimdi, görüşülmesi talep edilen tasarılar da elimde, onlarla ilgili  birkaç konuyu da söylemeye çalışacağım: Evvela, böyle sık sık değişiklik yaptığınız zaman... Biraz önce, Parlamentonun itibarından ve protokolden bahsettik. Aslında, protokolde, Parlamentonun kendi itibarını kendisinin koruması gerekir. Bunu nasıl korur? Parlamentonun güçlü olması, siyasetin güçlü olmasına bağlıdır; ama, bakınız, biraz sonra konuşulacak kanun tasarıları elimde, yani, gündemi uzatarak getirilen tasarılar elimde ve tıpkı IMF'nin size dayattığı gibi, hükümet de milletvekillerine dayatıyor ve onun için, bir milletvekili, doğru dürüst hazırlık yapmadan, bu kürsüde konuyla ilgili konuşma yaparken konunun detayına inmeden konuşuyor ve tasarı, müzakere edilmeden, hızlı ve süratli geçiyor ve onun için de, kanunlar ya Anayasa Mahkemesinden ya Cumhurbaşkanından dönüyor ve o zaman da, böyle bir yasa çıkarmak, zaman açısından daha maliyetli bir hale geliyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, getirilen yasa tasarısının bir tanesi Vergi Usul Kanunuyla ilgili; yani, Emlak Vergisiyle ilgili. Bakın, bir kere daha hatırlatıyorum, yaptığınız bu değişiklik hiçbir işe yaramaz; neden; bütün detayı değiştiriyorsunuz, tamamen değiştiriyorsunuz. Buradaki cümle aynen şu: "Emlak vergisi uygulaması sonucunda, görülen bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak..." Demek ki, yirmi gün önce hazırlanan yasa tasarısında olumsuzluklar var. Şimdi, aynı olumsuzluklar devam ediyor, bakın; " 'rayiç bedel' yerine takdir komisyonlarınca takdir edilecek arsa ve araziye ilişkin olarak tespit edilen  birim değerleri ile bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleri esas alınmak suretiyle..." Bunun anlamı şu demektir: Belediyelerdeki bilgisayar programlarını, belediyedeki çalışma ekiplerini, il özel idarelerindeki, defterdarlıklardaki yapılacak işlerin hepsini, tekrar, bir kere daha değiştirmiş oluyoruz ve bunun  da sağlıklı olmadığını, bir kere daha ifade ediyorum.

Şimdi, neden bunu ifade etme, neden bu konuya girme durumundayım; siz, alelacele bir tasarı getirdiğiniz zaman, yanlışı bir kere daha yanlışla bozuyorsunuz ve içinden çıkılmaz bir hale getiriyorsunuz.

Diğer bir konu, yatırımda işçi çalıştıranlarla ilgili. Bakın, aynen şöyle deniliyor maddede: "Ocak-Nisan 2001 beyanname döneminden sonra yeni işe giren işçilerin vergi ve sigortaları indirilecek." Peki, bu tarihten sonra fabrikalar kapanmış, işyerleri kapanmış zaten, ne yapacaksınız; 31.12.2002'ye kadar yeni giren işçilerin sigorta primleri ve gelir vergileriyle ilgili olarak bir yıl erteleme yapacaksınız; yani, bu, katiyen çözüm değil, işi biraz daha bozmak anlamına gelir. Doğrusu, Türkiye'nin ekonomik şartlarına göre, iş dünyası, iş çevresiyle oturup, gerçekleri müzakere ederek, sigorta primlerini indirmek ve sigortalı sayısını artırmaktır; işin çözümü bu. Bu da, getirdiğiniz bu tasarıda ikinci bir kaosu beraberinde getirecek.

Değerli arkadaşlarım, grup önerisinde, üçüncü sıraya koyduğunuz yasa tasarısı, zorunlu deprem sigortası. Şimdi, baktığınız zaman, gayet müspet gibi görünüyor; ancak, tasarının dışıyla içi birbiriyle tamamen ters. Bakın, gerekçede ne deniliyor: "Devletin depremlerden kaynaklanan malî yükünü azaltmak..." Yani, ülkemizde çok deprem oluyor, devlet de buraya yardım ediyor, o zaman sigorta yapacağız, biz, bu sigorta primleriyle bunu karşılayacağız deniliyor. Ancak, sigorta sistemi, bugün, Türkiye'de aynen bankacılık sektörü gibidir...

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bitiriyorum.

Getirin buraya bir araştırma önergesi, bu sigorta şirketlerinin birçoğunun da iflas ettiğini görürüz. O zaman, neden bu tasarı içerisinde Afyon'daki, Çay'daki ahşap binalarla, kerpiç binalarla ilgili tek bir madde yok?!

BAŞKAN - Bağladı...

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Efendim Sayın Başkan?..

BAŞKAN - Size söylemiyorum efendim, konu değişti dedi arkadaşlar da, ben de dedim ki, zatıâliniz bağladığınız zaten onu.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Nereden bağladık, anlayamadım?!

BAŞKAN - Afyon'la efendim.

Takip ediyorum, bakmayın siz.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Tabiî, o soruyu soran milletvekilimizin, buraya gelen kanundan haberi olmazsa, Sayın Başkan da toplantı yetersayısı olmadığı halde bu Genel Kurulu açar, bunu usul haline getirirse, tabiî soracaksınız, gayet doğal. Bakın, burada zorunlu deprem sigortası...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Müsaade eder misiniz.

BAŞKAN - Efendim, bitirir misiniz... Beni tenkit etmeyin siz, ne yapacaksınız beni!

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Sizi de tenkit ediyorum, usul haline getirdiniz. Bu milletvekilleri Genel Kurula gelmiyorsa, oturumu yönetenler suçludur. Siz, milletvekilleri gelmediği halde, toplantı yetersayısı yokken var sayıyorsanız, kimse gelmez, gayet doğal.

Şimdi, müsaade ederseniz, sürem dolarken müdahale etmeyin.

Afyon'la niye ilgili biliyor musunuz; zorunlu deprem sigortası getiriyorsunuz, Afyon'daki vatandaş bize orada ne dedi biliyor musunuz: "Biz evlerimizi sigortalamak istiyoruz ama, kerpiç ve ahşap olduğu için kimse gelip sigorta etmiyor." Peki, ben şimdi soruyorum, niye Afyon'a gidip geldiğimizi anlatmak için soruyorum: Bu tasarıyı, paldır küldür, alelacele hazırlamışsınız da, neden acaba bunu içerisinde Afyon'daki, Sultandağı'ndaki, Çay'daki vatandaşın derdine yönelik bir madde yok, onu soruyorum. Onun için Afyon'a gittik, merak ediyorsa milletvekili arkadaşım.

Değerli arkadaşlar, bakın, biz muhalefet partisi olarak istiyoruz ki, gelen tasarılara katkı yapalım; ama, siz direniyorsunuz ve dayatıyorsunuz, bir dayatma mantığıyla hareket ediyorsunuz. Onun için, bakınız, burada, bir kere daha altını çizerek söylüyorum: Bu tasarılar geldiği gibi geçer, geçtiği gibi de geri gelir.

Saygılarımla. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, şimdi, lehte, Kayseri Milletvekili Sayın Salih Kapusuz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli üç grubumuzun grup önerileri lehinde olmak üzere, şahsî söz aldım.

Sayın Başkan, ifade etmek istediğim husus şu: Bu grup önerilerinde, çalışma saatleri değiştiriliyor, gündem yeniden düzenleniyor. Türkiye Büyük Millet Meclisini yakinen takip eden değerli vatandaşlarımız da bilmektedirler ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi,  esas itibariyle, Türkiye'nin en çalışkan kurumlarından bir tanesidir. Milletvekilleri, bu konuda gerekli her türlü katkıyı bugüne kadar vermişlerdir, bütün siyasî partilerimiz, bundan sonra da bu katkıyı vermekte en küçük bir endişe duymamaktadırlar. Ancak, farklı düşündükleri, karşı çıktıkları, tasvip ettikleri konular, tabiî olarak farklılık arz etmektedir.

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine yukarıdan aşağıya şöyle bir göz attığımızda, 597 tane sözlü soru var; araştırma ve genel görüşme olarak 226 adet önerge var; kanun tasarı ve teklifleri ise 321 adettir; ilave edilecek, 48 saat geçmesi beklenmeden gündeme alınması ve görüşmelere başlanılması istenen kanun tasarısını da buraya koyarsak, 322 adet kanun tasarı ve teklifi bulunmaktadır.

Gruplarımız, salı günü; yani, bugün için, çalışma saatlerini 15.00-19.00, 20.00-24.00 olarak talep ediyorlar; bu, 7 nci sırada bulunan, geneli ve 1 inci maddesi görüşülmüş bulunan ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeliyle ilgili yarım kalan tasarının bugün tamamlanmasını istiyorlar.

Çarşamba günü için, 825 ve 826 sıra sayılı kanun tasarıları görüşülsün diyorlar ve onlar da, yani, 8 inci ve 9 uncu sıraya gelmesi istenilen bu tasarılar da o gün bitirilsin diyorlar.

Perşembe günü için ise, zorunlu deprem sigortası olarak bilinen tasarı gündemin 10 uncu sırasında yer alsın ve bu da bitinceye kadar Meclisimiz çalışsın diyorlar.

Değerli arkadaşlar, elbette bu tasarıların bitirilmesi Genel Kurulun takdirindedir; ancak, bu düzenlemelerle ilgili olarak bir hususu özellikle ifade etmek istiyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi -başında da söyledim- çalışkan bir kurumdur; ancak, bu çalışmaların verimini artırmakta, özellikle iktidara mensup gruplarımızın, siyasî partilerimizin inisiyatif almaları, mutabakat sağlamaları, muhalefetle anlaşmaları da büyük önem arz etmektedir. Şayet muhalefet bir kenara itilecek olursa, sadece kendi aralarında ittifak ettikleri, öncelikli olarak kabul ettikleri tasarılar her hafta değişikliğe tabi tutulacak olursa, bundan istenilen verimi elde etmek mümkün olmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, öncelikli olarak, milletin öncelikleriyle Parlamentonun önceliklerini mutlaka buluşturmalıyız. Şayet bunda mutabakat sağlamazsak, bunu yerleştiremezsek, istenilen sonuca ve ulaşmak istediğimiz hedefe varamayız.

Ben, bu konuşmayı şahsım adına yaptığım için -Danışma Kurulunda da ifade ettim- burada, bir kez daha ifade etmek istiyorum ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, mutlaka "denetim yapmıyor" şeklinde bir anlayışın dışına çıkmalıdır; hem denetim hem de kanun çalışmaları mümkündür.

Biraz sonra oylarınızla kabul edileceği zannedilen, belki de kabul edilecek olan öneri, 15.00 - 19.00, 20.00 - 24.00 saatlerini kapsamaktadır; salı, çarşamba ve perşembe günleri, biraz önce söylediğim tasarılar bitinceye kadar da çalışılacağı varsayımından hareketle, bizim, hem denetim hem de kanun çalışmalarını birleştirmemiz mümkündür; ancak, bu konuda, arkadaşlarımız, zannedersem, birazcık, isabetli karar vermiyorlar.

Değerli arkadaşlar, gündemin 1 inci sırasındaki denetim konusuna birlikte bir bakalım  -milletimiz de, hakikaten, Meclisin gündemi neden değişiyor diye düşünebilir; bunun için- Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 19 arkadaşının, köylülerin sorunlarının araştırılmasıyla ilgili olarak verdikleri, hakikaten, mevsim itibariyle de uygun düşen bir Meclis denetim konusu var.  Şu anda, köylülerimiz, çiftçilikle, ziraatla, hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız fevkalade sıkıntıdalar. Dikkat buyurun, dünyada petrol fiyatları düşüyor, Türkiye'de doların Türk Lirası karşısındaki -Türk Lirasının değeri yükseliyor varsayımından hareketle- değeri de düşüyor; ancak, ne hikmetse, hâlâ, petrole zam devam ediyor. Vatandaş, traktörüne mazot koyacak, ekim yapacak, tarla sürecek. Siz, bugüne kadar, petrolle ilgili gerekçeyi, dolara bağlı olarak, dünya piyasalarındaki fiyat hareketleriyle izah ediyordunuz; ama, şu anda, bunu, böyle izah etmeniz mümkün değil; hâlâ, zamma devam ediyorsunuz. Vatandaşa, bunun izahını yapmak mümkün değil arkadaşlar.

İstirham ediyorum, vatandaşa söylenen sözlerin, en azından, hükümete, iktidara yakışır bir üslupla yerine getirilmesi lazım. Siz, bugün, dünyada petrol fiyatları düştüğü halde, Türkiye'de doların Türk Lirası karşısındaki değeri düştüğü halde, hâlâ  petrole zam yapmaya devam ederseniz, bu, millete zulüm gibi gelir ve doğrusu, bunun adı da zulümdür. Zamla, vergiyle, vatandaşın her gün yükünü artırarak bir yere varmamız mümkün değil. Elimizi vicdanımıza koyalım; hakikaten, sizleri, bu vatandaşı birazcık olsun düşünmeye davet etmek durumundayım.

Üzülerek söyleyeyim ki -değerli Grup Başkanvekillerimiz buradalar- şu anda, Türkiye'de, hazırlanmış olan, Meclis Başkanlığında bulunan YÖK raporu var; buna bağlı olarak, bir de kanunî düzenleme yapmak istiyorsunuz. Meclis Başkanı başta olmak üzere, onbeş gün içerisinde, diğer partilerimizin de ittifakıyla, hatta, iktidara mensup arkadaşlarımızın da onayıyla, bu YÖK raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine alınacak ve tartışılacaktı; hâlâ  bunu getirmekten imtina ediyorsunuz. Bunun sebebini mutlaka burada izah etmek lazım. Her seferinde bunu tartışmak, gündeme taşımak ne derece sizi mutlu ediyor, bunu anlamakta da güçlük çekiyorum doğrusu.

Değerli arkadaşlar, bakınız, depremle ilgili olarak, bunu, Türkiye'nin gündeminde öncelikli bir konu olarak gördüğümüzü belirttim. Bugün, münhasıran bu konuyla ilgili bir basın toplantısı yaptım. Bakınız, hükümetimize birtakım önerilerde ve çağrılarda bulundum. Şu anda huzurlarınızda bunu bir kez daha yinelemek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bu deprem meselesiyle münhasıran, özel gündemle, olağanüstü olarak toplanmalı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, mutlaka, bu konuda bir araştırma komisyonu kurmalı, gündemdeki konuları mutlaka gündemine alıp, bu konuyla ilgili bir çalışma başlatmalı. Ayrıca, yine, hükümetin yapacağı tespit ve tedbir tadadından, sıralamasından, önceliklerin belirlenmesinden sonra, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi, mutlaka, sırf depremi ilgilendiren mevzuat düzenlemeleriyle ilgili, geceli ve gündüzlü çalışmalıdır. Bunların lehinde olduğumuzu, bunları ifade etmek için bu kürsüde bulunduğumu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, biz, olayların peşinde koşmaya, nutuklar atmaya, ağıtlar yakmaya mecbur bir millet değiliz. İstirham ediyoruz; lütfen, bu konuları ciddiye alın. Yarın, yaşanılan sıkıntıların arkasından nutuk atmanın, ağıt yakmanın kimseye faydası yoktur. Onun için, biz, muhalefette bulunsak dahi, iktidarın getireceği, ülkenin yararına olan bütün çalışmalara sonuna kadar katkı vermeye hazırız. Yeter ki, siz, milletin tercihlerini ve önceliklerini doğru dürüst buraya getirin.

Yine bir hatırlatma yapmak istiyorum Sayın Başkanım. Bakınız arkadaşlar, Anayasa Mahkemesinden birçok kanunî düzenleme geri döndü. Bu ise, Parlamento için, yapılan düzenlemeler adına fevkalade üzücüdür. Aynı şekilde, birçok kanunî düzenlemeyi burada sayısal çoğunlukla çıkardık, çıkardınız; ama, daha sonra aynı kanunlarla ilgili yeni düzenlemeler getirmek durumuyla karşı karşıyasınız. Şimdi, yaz boz tahtası gibi, dün yaptığınız düzenlemeyi bugün değiştirir duruma düşerseniz, bunda da sayısal çoğunluğunuzla Parlamentoyu kullanmaya kalkarsanız, bu, Parlamento için yaralayıcı olur, yanlış olur. Bu konuda da sizler, mutlaka, gerekli düzenlemeleri yaparken, iktidar ve muhalefet farkı gözetmeksizin, doğru dürüst bir düzenleme yapmak durumundasınız.

(Mikrofon otomatik cihazla kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bakınız, Bankalar Kanunuyla ilgili sayısız düzenleme yapıldı. Bakınız, vergi kanunuyla ilgili, vergi kanunlarıyla ilgili yapılan düzenlemelerin sayısını ne ben biliyorum ne de zannedersem siz biliyorsunuz. O halde, bunları sık sık değiştirmek yerine, baştan sona düzenli bir şekilde yapmak, doğru dürüst yapmak, yasayı Anayasaya uygun halde çıkarmak da bizim aslî görevlerimiz arasında bulunmaktadır. İşçinin, çiftçinin, köylünün, herkesin çok ciddî sıkıntılar içerisinde bulunduğu böyle bir dönemde, herhalde, bu önceliklerin milletle buluşması, Parlamento için fevkalade önem arz etmektedir. Biz, değerli arkadaşlarımıza, AK Parti olarak, bu konuda, her türlü, ülke yararına hususlarla ilgili olarak, desteğimizi devam ettirmek isteriz; ancak, yanlışlarınıza da sonuna kadar karşı çıkacağız. Bugün için yapmış olduğunuz düzenlemeler, hakikaten, tartışmalı düzenlemelerdir. Bunları da size hatırlatıyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Önerinin birinci bölümünü tekrar okutuyorum efendim:

Öneriler:

1- 4 Mart 2002 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 825 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 8 inci sırasına, aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 826 sıra sayılı kanun tasarısının, 9 uncu sırasına alınması;  gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 321 inci sırasında yer alan 824 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 10 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir efendim.

İkinci öneriyi okutuyorum:

2- Genel Kurulun, 5 Mart 2002 Salı, 6 Mart 2002 Çarşamba ve 7 Mart 2002 Perşembe günleri 15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışması; 5 Mart 2002 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu günde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, 6 Mart 2002 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesi; 5 Mart 2002 Salı günü gündemin 8 inci sırasına kadar, 6 Mart 2002 Çarşamba günü gündemin 10 uncu sırasına kadar, 7 Mart 2002 Perşembe günü de gündemin 11 inci sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım efendim.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... (ANAP sıralarından "Var, var" sesleri)

İşte "var, var" demekle olmuyor bu; buradan böyle gözükmüyor.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, meleke kesbetmişsinizdir, saymaya lüzum yok, görürsünüz; ama, diyorsunuz ki, bir de kendi dillerinden duyalım!..

BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Kaç dakika ara vereyim?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 15 dakika Sayın Başkan.

BAŞKAN - 10 dakika ara veriyorum efendim.

 

Kapanma Saati : 16.28

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.43

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müştereken verdikleri önerilerinin 2 nci maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

V. – ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, 2 nci öneriyi oylarınıza sunuyorum; ancak, oylamayı elektronik cihazla yapacağım, karar yetersayısını da arayacağım efendim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı) 

BAŞKAN - Öneri kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

Sayın milletvekillerine bir konuyu arz etmek istiyorum: Bundan sonra da sık sık oylamalı durumlarla karşı karşıya kalacağız; onun için, ofislerinden çok burada bulunmalarını istirham ediyorum efendim. Bu hafta yoğun bir hafta, bir yere gitmek yok. Adalet Bakanımızın bu kanununu çıkaracağız evvel Allah...

Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutuyorum:

2.- Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 223 üncü sırasında yer alan (10/255) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin 5 Mart 2002 Salı günü yapılmasına ilişkin DYP Grubu önerisi

                                                                    5 Mart 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 5 Mart 2002 Salı günü yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

 

 

 

Nevzat Ercan

 

 

 

(Sakarya)

 

 

 

DYP Grup Başkanvekili

 

Öneri:

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 223 üncü sırasında yer alan (10/255) esas numaralı Meclis araştırma önergesinin öngörüşmelerinin 5 Mart 2002 Salı günü (bugün) yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen grup önerisiyle bugün denetim konularının görüşülmemesi kararlaştırılmıştır. Onun için, Doğru Yol Partisi Grubunun bu önerisini işleme koyamıyorum efendim.

Arz ederim.

Zabıtlara geçirdim...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Teşekkür ederim, sağ olun...

BAŞKAN - Estağfurullah efendim...

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır 3 adet; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

5.- Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Türkiye Cumhuriyetinin Rumuzu Olan T.C.'nin Açık Olarak Yazılıp Okunması Hakkında Kanun Teklifinin (2/512) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/462)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/512) esas numaralı teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim.

                                                            Mücahit Himoğlu

                                                                       (Erzurum)

BAŞKAN - Teklif sahibi olarak Sayın Himoğlu; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti rumuzu olan TC'nin açık olarak yazılıp okunması hakkında (2/512) esas numaralı kanun teklifim, ilgili esas komisyon İçişleri Komisyonu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün öngördüğü havale tarihinden itibaren kırkbeş günlük süre içinde görüşülememiştir. Bu nedenle, kanun teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için yaptığım müracaat nedeniyle huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Millî iradenin tecelligâhı olan Yüce Meclisimiz, millî konularda her zamankinden daha hassas davranmak zorundadır. Türkiye Cumhuriyetinin kısaltılmış şekli olan TC yazımı, kimi zaman dikkatsizce, bazen kasten alaylı biçimde kullanılmakta; bu da, milletimizi derinden üzen bir konu haline gelmiştir. Anayasamızda ve kanunlarda tarifi yapılan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter yapısına sahip çıkmak ve yüceltmek her Türk Vatandaşının görevidir. Bazı artniyetli kesimler, Türk literatürüne, Türkiye Cumhuriyeti okunması yerine TC ifadesinin okunmasını yerleştirip, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yermeye ve küçültmeye yönelik davranışları sergilemeye cüret etmektedirler. O gafiller bilmelidir ki, tarihin büyük yarattığı, Yüce Türk Milletinin kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin ismiyle alay ederek, onu küçültmeleri mümkün değildir.

Tarihi şanla ve şerefle dolu Türkiye Cumhuriyetine yönelik her türlü küçültücü harekete engel olmak, Yüce Meclisin en başta gelen görevlerinden birisidir.

Kanun teklifiyle, Türkiye Cumhuriyeti rumuzu olan TC'nin "Türkiye Cumhuriyeti" şeklinde yazılıp okunması ve kamu kurum ve kuruluşları ile vatandaşların yurtdışı ulaşım ve yazışmalarında, ülke adı olarak "Türkiye" ibaresinin kullanılması mecburiyeti getirilmektedir. Bu suretle, Türk Devletinin adının, TC diye, maksatlı ve artniyetli telaffuz edilmesi önlenecektir.

Yukarıda açıkladığım gerekçelerle, kanun teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca, doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündemine alınması hususunda müspet oy verilmesini temenni eder, saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Himoğlu, teşekkür ediyorum.

Bu konuda başka söz isteyen?.. Yok.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Destekliyoruz.

BAŞKAN - Sayın Himoğlu'nun önergesini oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Herkes bilmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır efendim.

Sayın milletvekilleri, ikinci önergeyi okutuyorum:

6. - Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan'ın, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/737), doğrudan Gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/463)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

9.4.2001 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğum, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkındaki Kanun Teklifim, havale edildiği ilgili komisyonda, bugüne kadar görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.                                                  15.06.2001

                                                                  Nevzat Ercan

                                                                           Sakarya

BAŞKAN - Sayın Ercan, buyursunlar. (DYP sıralarından alkışlar)

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde, Marmara Bölgesi ile Bolu ve Düzce'de vuku bulan büyük depremlerde, yüzlerce cami, trilyonlarca liralık hasar görmüş, kısmen veya tamamen kullanılamaz hale gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu camilerin büyük bir kısmı ise, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 6 ncı maddesinin (a) ve (b) fıkraları şümulü içerisinde olup; yani, bunlar, (a) fıkrasındaki gibi, 19 uncu Yüzyıl sonuna kadar yapılmış camiler ya da (b) fıkrasında olduğu gibi, 19 uncu Yüzyıldan sonra yapılmış olsa bile, özellikleri itibariyle koruma altına alınmış camilerdir; korunması gereken taşınmaz kültür varlıkları konumundadırlar.

Aynı kanunun 9 uncu maddesine göre, Koruma Yüksek Kurulunun ilke kararları çerçevesinde, koruma kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak, bu kültür varlıklarında, her çeşit inşaî ve fizikî müdahalede bulunmak, onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen veya tamamen yıkım yasaktır. Yine, aynı kanunun 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına göre, Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresinde veya denetiminde bulunan mazbut ve mülhak vakıflara ait taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile gerçek ve tüzelkişilerin mülkiyetinde bulunan camilerin korunması ve değerlendirilmesi, koruma kurulları kararı alındıktan sonra, Vakıflar Genel Müdürlüğünce yürütülmektedir.

Şimdi, 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinde, Marmara Bölgesiyle, Bolu ve Düzce'de yüzlerce trilyon liralık hasar gören veya yıkılan yüzlerce caminin Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarılması veya yıkılıp yenilenmesi, maddî imkân bakımından çok uzun bir süre mümkün olamayacaktır. Nitekim, aradan 30 ay geçti, hâlâ, bu bölgede, hasar gören çok sayıda camimiz, o günkü haliyle onarılamadığı gibi, herhangi bir biçimde de yıkıma tabi tutulamamıştır. Dolayısıyla, Vakıflar Genel Müdürlüğünün imkânları da bu konuda yetmemektedir. Bu itibarla, bunun dışında oluşturulacak derneklerle bir maddî katkı sağlanarak, bunların onarılması mümkün olabilecektir; tamir edilebilecek olanlar da eğer bu şekliyle bırakılırsa, zamanla tamamen harap hale gelecektir.

Bu itibarla, Vakıflar Genel Müdürlüğüne halkın yardımcı olması -yani, bu teklifimizin asıl amacı bu- bu yardımın derneklerle organize edilebilmesi bir zaruret halinde bulunmaktadır. Şunu söyleyeyim, verdiğimiz bu teklif sadece deprem bölgesiyle sınırlı bir teklif değil; yani, bütün Türkiye'de, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait... Ben, ilgili, sorumlu bakanken, Diyanet bana bağlıyken, İstanbul'da pek çok selatin camileri var, bunlar büyük camilerimiz, bizatihi gördüm, müşahede ettim; tamire muhtaç, onarıma muhtaç. Ben, kendi il müftüme, ilgililere, bu konuda ne yapabiliriz dedim; ama, Vakıflar Genel Müdürlüğünün yönetiminde, denetiminde, müftülük, onarım noktasında katkı sağlayamıyor. Yani, oranın sadece müezzin, imam kadrosu açısından müftülük görevli, ödevli ve sorumlu; bunun dışında, müftülüklerimizin, Diyanet teşkilatımızın katkı sağlaması mümkün olmuyor. Süleymaniye Camiine gittiğimde gördüm, kubbesinden yer yer önemli ölçüde parçalar düşmüş, tuvaletler kapalı. Yani çok sayıda yabancı turistin gelip gittiği yer burası. Burayı onaralım dedim; birtakım bürokratik işlemler, mevcut yasal engeller çıktı. Bu itibarla, gelin, pek çok camimiz bu konumda. Özellikle deprem bölgesinde, depremden dolayı ağır derecede hasar görmüş camilerimiz var. Halkın da yardımını almak ve bu konuda dernekleri de harekete geçirmek suretiyle; ama, mutlak manada Vakıflar Genel Müdürlüğünün yönetiminde ve denetiminde ve ayrıca da, Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun da -eğer onarımsa, dernek, bir proje sunacaksa- onayından geçmek şartıyla, sırf halkın da katkısını sağlamak ve olayı organize etmek açısından böyle bir teklifin tarafımızdan verilmesinde zaruret görülmüştür. Kanun teklifimiz, söylediğim, ifade ettiğim bahis konusu camilerin her türlü yasal ve teknik hazırlıklarının Vakıflar Genel Müdürlüğünce yapılması yanında, onun denetimi altında, derneklerin maddî katkıda bulunabilmeleri suretiyle bir işbirliğinin temini gayesini taşımaktadır, amaç budur. Yüksek takdirlerinize arz ediyorum ve bu teklife destek bekliyor, teşekkür ediyorum.

Çok sağ olun. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Önerge üzerinde başka söz isteyen milletvekilimiz?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir efendim.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

7.- Niğde Milletvekili Mükerrem Levent'in, Niğde İline Bağlı Yeşilgölcük Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/753) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/464)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/753) esas numaralı, Niğde İlinde, Yeşilgölcük adıyla bir ilçe kurulmasına ilişkin kanun teklifim 7.5.2001 tarihinde komisyona havale edilmiştir.

45 gün geçtiği halde ilgili komisyonda da görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için gereğini arz ederim. 20.6.2001

                                                           Mükerrem Levent

                                                                               Niğde

BAŞKAN - Sayın Levent, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Niğde İlinde Yeşilgölcük adıyla bir ilçe kurulmasına ilişkin, Niğde Milletvekili olarak verdiğim kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması konusunda söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Yeşilgölcük Kasabası, İç Anadolu Bölgesinde (Orta Kızılırmak bölümü, Niğde İli merkez ilçesi) belediye 5 000 nüfuslu, 14 köy merkezi Misli Ovasında yüksekliği 1 300 metre olan Niğde-Nevşehir karayolunun 35 inci kilometresinde bulunmaktadır.

Kasabamız, Niğde-Nevşehir karayolu, Turizm Bakanlığı tarafından "turizm yolları" kapsamına alınmıştır. Dünyaca tanınan Kapadokya bölgesine gidilebilen birkaç yoldan bir tanesi de kasabamızın içinden geçmektedir. Yine, dünyaca tanınan Ihlara Vadisine giden yollardan birisi de kasabamızdan geçmektedir. Turizm mevsiminde Kapadokya'ya gelen turistlerin yüzde 50'si kasabamızdan geçmektedir.

Kasabanın üzerinde bulunduğu turizm yolu sayesinde Ihlara Vadisi, Derinkuyu'da bulunan yeraltı şehri, Kaymaklı'da bulunan yeraltı şehri ve Kapadokya'ya ulaşım çok rahatlıkla yapılmaktadır.

Kasabamız, Derinkuyu'ya 18, Kaymaklı'ya 28, Kapadokya'ya 50 kilometre uzaklıktadır. Üstelik kasabamızın 2 kilometre doğusunda bulunan "Gölcükbaşı" adı verilen ve kaynaksuyu bulunan yörede yapılan kazı çalışmalarında, Derinkuyu ve Kaymaklı'da bulunan yeraltı şehirlerinin aynısına rastlanmıştır. Bulunan mağara ve yeraltı şehirlerinin temizlenmesi halinde, kasabamız, turizm açısından Kapadokya'yı aratmayacaktır.

Kasabamızda jandarma karakolu ve lojmanları, tarım kredi kooperatifi, topraksu kooperatifi, tarımsal kalkınma kooperatifi, 5 ilköğretim okulu, 1 lise, sağlık ocağı, ziraat teknisyenliği, PTT şubesi, TEDAŞ ve TEAŞ ve 10 yataklı sağlık merkezi mevcuttur.

Nevşehir İli Derinkuyu İlçesinin, köyleriyle nüfusu 24 000'dir.

Yeşilgölcük Kasabamızın nüfusu, bağlanması gereken yerleşim birimleriyle birlikte 36 500 kişiye ulaşmıştır. Kasabamızın içmesuyu ve imar planı konusundaki bütün sorunları giderilmiştir.

Kasabamızda yaşayan halkın geçim kaynağı tarımdır. Genelde hububat ve patates ekimi yapılmaktadır. Zengin bir yeraltı suyumuz mevcuttur. Kasabamızda ve çevre yerleşim birimlerinde bolca patates üretilmektedir. Kasabamızda 1 500 000 ton patates üretimi gerçekleştirilmektedir. Türkiye patates üretiminin yüzde 20'si Niğde civarında gerçekleştirilmektedir. 1 500 ton kapasiteli soğukhava deposu da mevcuttur.

Kasabamıza bağlanacak olan Ağcaşar, Alay, Bağlama, Hasaköy, Kiledere, Konaklı, Kömürcü, Orhanlı, Tırhan, Kayırlı, Hüyük köy ve kasabalarını birbirine bağlayan yollarımızın tamamı asfalt olup, yerleşim birimlerine merkez teşkil ettiğinden, ulaşım çok rahat ve kısa zamanda sağlanmaktadır.

PTT ve Telekomda, otomatik santrallerin bulunmasıyla hiçbir sorunu kalmamıştır. Yeşilgölcük'ün ilçe olması halinde bağlı yerleşim birimlerinin yaklaşık yüzölçümü 942 kilometrekare olacaktır.

Kasabamızda 155 adet ticarethane mevcuttur. Kasabamız merkezî bir yer olduğundan her türlü ticarete elverişlidir. Yeşilgölcük Kasabası, uygun yerleşim alanı, mevcut ekonomik potansiyeli, etkin kültürel ve sosyal yapısı, civar kasaba ve köylere olan olumlu katkıları, kasabadaki kamu hizmetlerinin devlet maliyesine katkıları sebebiyle, daima, bulunduğu yörenin bir çekim merkezi olmuştur.

Türk idare sistemine olumlu bir katkı sağlamak, civar kasaba ve köylere daha etkin bir hizmet vermek, bölgenin kısa sürede kalkınmasını sağlamak için kasabamızın idarî taksimatı ve ilçeye çevrilmesinin, yukarıda saydığım sebeplerden dolayı doğrudan gündeme alınması konusunun olumlu oylarınızla gerçekleşeceğine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, Sayın Levent'in önerisi üzerinde başka söz isteyen var mı? Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teşekkür ederim efendim.

Alınan karar gereğince, sözlü soruları ve diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Sayın Kabil, bugün heyecanlısınız; Rize'nin kurtarılışının 84 üncü yıldönümü. Ben de heyecanınıza iştirak ediyorum.

                                          

(1) 786 S. Sayılı Bazmayazı 30 Ocak 2002 tarihli 58 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

Efendim, tasarının 1 inci maddesi üzerinde görüşmeler tamamlanmıştı, 1 inci maddeyi oylarınıza sunmam gerekiyordu; ancak, karar yetersayısı aranması istendiğinden, oylamayı elektronik cihazla yapacağım, 2 dakikalık süre vereceğim.

 (Elektronik cihazla oylama yapıldı)

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, biz söyledik "saat 13.00'te başlayıp 20.00'ye kadar çalışalım" diye.

BAŞKAN - Efendim, gruplarımız bizi gece 12'lere kadar çalışmaya sevk ettiğine göre kendileri de gelirler.

Sayın milletvekilleri, ara vereceğim; ama, istirham ederim, lütfen, demin 205 kişi vardınız burada... Deminki oylamada 205 kişi vardı.

Kaç dakika ara vereyim Sayın Başkan?..

İSMAİL KÖSE (Erzurum)- 10 dakika...

BAŞKAN- Peki; ama, bitmez bu böyle!..

İSMAİL KÖSE (Erzurum)- 15 olsun...

BAŞKAN-  Yok, bitmez ama böyle 10 dakikayla, 5 dakikayla...

İSMAİL KÖSE (Erzurum)- Ne yapalım!..

BAŞKAN- Gelin efendim!..

Efendim, ceza ve tevkifevlerindekileri de düşünmek mecburiyetindeyiz; onlar bizi izliyor.

Peki, 10 dakika ara verdim efendim.

 

Kapanma Saati : 17.09


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.23

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

786 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 1 inci maddesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, oylamayı tekrarlayacağım.

Oylamayı başlatıyorum ve 2 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Karar yetersayısı vardır; 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Kapsam

MADDE 2. - Bu Kanun, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde görev yapacak personelden idare memurluğu öğrencileri ile infaz ve koruma memurluğu öğrencilerinin hizmet öncesi eğitimi ile bu kurumlarda görev yapan personelin aday memurluk, hizmet içi ve görevde yükselme eğitimlerini kapsar.

BAŞKAN - Efendim, 2 nci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 786 sıra sayılı ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeli eğitim merkezlerinin kurulmasıyla ilgili yasa tasarısı üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısının geneli üzerinde ve 1 inci maddesi üzerinde siyasî partiler görüşlerini arz ettiler. Aslında, bu yasa tasarısı, bütün siyasî partilerin, genelde, asgarî ölçülerde birleştiği, desteklediği ve müspet görüş bildirdiği bir yasa tasarısı. Ne var ki, şu ana kadar, şu veya bu sebeple, her nedense, bu yasa tasarısını görüşme imkânımız olmadı, her seferinde bir engel çıktı.

Yasanın asıl muhatapları, ilgilisi, cezaevlerindeki tutuklular ve hükümlüler. Toplum nazarında bu insanlara "kader kurbanları" deniliyor ve hepsine dua edilirken, hükümlüler için "Allah kurtarsın" deniliyor. Böylesine mağdur ve böyle bir sıkıntı içerisine düşmüş olan bu insanların şartlarını iyi noktaya getirmek, onların da birer insan olduğunu her zaman için esas kabul ederek, topluma yararlı, ıslah edilmiş, suç işlemeyi önleyici ve topluma faydalı hale gelmiş olarak bu insanların cezalarını çekip, toplum içerisine kazandırılması, elbette ki, devletin aslî görevidir, devletin genel politikasıdır. Bunu yaparken mekânlar uyumlu olacak, uygun olacak; bu hizmet görülürken, iyi ve ehil bir personel tarafından bu insanlara hizmet verilecek.

Değerli arkadaşlar, bu yasanın çıkma noktasında her seferinde bir engelle karşılaşıldığı zaman düşünmüşümdür; uzun yıllar, savunma avukatı olarak bu cezaevlerinin rutubetli havasını koklamış, o kasvetli, o ümitsiz, o sıkıntılı havasını mahkûmlarla, mazlumlarla ve de tutuklularla yaşamış bir arkadaşınız olarak, bu yasaya neden ilgi gösterilmiyor, doğrusu, beni üzmüştür.

Cezaevlerinde bu imkânların sağlanması için, cezaevi binalarının mutlaka, yaşanılır hale getirilmesi lazım. Elbette ki, bu imkânlar bütçe ölçüsünde olacak; ama, eğer, gayret edilirse, bunların daha iyi olması mümkündür.

Fizikî yapı düzgün olduğu zaman, insan olarak da orada çalışanların iyi eğitilmesi lazım. Yasanın 2 nci maddesinde deniliyor ki, burada, idare memurluğu öğrencileri eğitilecek; önce öğrenci olarak alınacak, eğitilecek. Diğer taraftan, cezaevlerinde idare memurluğu ayrı bir şey, infaz ve koruma memurluğu görevleri ve şartları ayrı. İnfaz ve koruma memuru öğrencileri de alınacak, bunlar da eğitilecek.

Diğer taraftan, mevcut olan, henüz aday memurlar ve memurlar da hizmet içi eğitime tabi tutulacak, eğitilecek ve kalifiye, kaliteli, iyi hizmet verir bir personel haline getirilecek.

Değerli arkadaşlar, bunlar yapılırken zorluklarla karşılaşılacaktır. Zannediyorum ki, çok iyi bir eğitimden geçirilecek. Mesele, sadece mevzuatın öğretilmesi değildir; oradaki mahkûmların ve tutukluların psikolojik yapısı, aile yapısı, hak arama şartları da nazarı dikkate alınarak, burada eğitilen bu insanların tarafsız olması sağlanmalıdır. Müşfik ve mutlaka hoşgörülü olmalıdırlar. Bu insanlar, asla kendisiyle kavgalı olmamalı ki, orada, o problemli ve sıkıntılı insanların dertlerini dinleyebilsin, sükûnetle onlara bir çare ve bir yol gösterme imkânı içerisinde bulunsun.

Mahkûmların da insan olduğu asla unutulmamalı. Bu şartlar içerisinde güzel bir eğitim verildiği takdirde, ben, ümit ediyorum ki, cezaevlerinde, bugüne kadar, ortaya çıkmış olan hoşnutsuzluklar, sıkıntılar, isyanlar, kavgalar ve kötü alışkanlıklar önemli çapta azalacak, önlenecek, buradaki insanlar, kendilerine değer verildiğini görecek ve oradaki mahkûmiyetleri bittiği zaman, inşallah, toplum için, ailesi için ve kendisi için problemli bir insan değil, faydalı bir insan olarak topluma tekrar kazandırılacaktır.

Bu düşüncelerle, hem kanun tasarısının hem de üzerinde konuşmakta olduğumuz maddenin hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Söz sırası Saadet Partisinde.

İstanbul Milletvekili Sayın Ali Oğuz; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; üzerinde söz aldığım 786 sıra sayılı kanun tasarısının bir talihsizliği olduğunu ben de ifade etmek istiyorum; çünkü, haftalardır, sıra bize geldi, konuşacağız, görüşlerimizi bildireceğiz dedik; fakat, bir türlü kısmet olmadı, her seferinde bir engel çıktı. Bugün de, mevcut arkadaşlarımızın adedi, maalesef -karar yetersayısı ikide bir arandığı halde- zor bulunup, ancak müzakereye geçme imkânımız oldu. Bu sebeple, her şeyden evvel, arkadaşlarımızın, muhalefeti tenkit etme yerine veya muhalefeti suçlama yerine, üç parti burada hazır bulunsa, hiçbir zaman, ne karar yetersayısı ne toplantı yetersayısı aramaya hacet kalmaz; ama, maalesef, onlar gelmeyince de, herkes dışarıya çıkıyor, çayını içiyor yahut da hiç gelmiyor, odasında oturuyor.

Değerli arkadaşlarım, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere, ancak huzurlarınıza gelme imkânı olmuştur. Müzakere konusu olan tasarının 2 nci maddesi, bir kapsam maddesidir. Madde, tasarının kapsamının açıklanması hususunda düzenlenmiş olup, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde görev yapacak personelden, idare memurluğu öğrencileri ile infaz ve koruma memurluğu öğrencilerinin hizmet öncesi eğitimi ile bu kurumlarda görev yapan personelin aday memurluk, hizmet içi ve görevde yükselme eğitimlerini kapsadığı görülmektedir.

Gerekçede, hükümlünün, ıslah edilerek, bilahara suç işlemesinin önüne geçilmesi, toplumun faydalı fertleri haline gelmesi ve getirilmesi sürecinde önemli görevleri bulunan ceza infaz kurumları personelinin daha çağdaş bir düşünce düzeyine kavuşturulması ve yetiştirilmesinden söz edilmektedir.

Hepimizin samimî arzusu, toplumu oluşturan insanların tamamının toplum için faydalı insanlar olmasıdır. "İnsanların hayırlısı, insana faydalı olanıdır" gerçeğini hiçbir zaman unutmamak lazımdır ki, bu, bir hakikattir. Devletin görevi, sorumluluğunu taşıdığı bütün insanların, hayırlı insanlar olmasının temin edilmesine gayret etmektir. Bu ise, kendiliğinden olabilecek bir husus olmadığı gibi, temelinde, doğrunun, hak anlayışının bulunmadığı, insana yabancı programlarla buna erişebilmek mümkün değildir. Bugün Türkiye'de bulunan cezaevleri tıka basa doludur. Bunun sebebini incelediğimizde karşıladığımız sonuç ürkütücüdür; çünkü, af kanunları çıkıyor, aradan çok geçmeden, bir de bakıyoruz ki, bütün cezaevleri tıklım tıklım dolmuş. Tutuklu bulunan hükümlülerin büyük bir bölümü, aldıkları eksik ve yetersiz eğitim sebebiyle suç işleyen kimselerden oluşmaktadır.

Bir ata sözümüz vardır, "kork, Allah'tan korkmayandan" deriz. Onun için, Anayasanın 5 inci maddesine göre, devletin ana görevlerinden birisi de, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartların hazırlanmasına çalışmaktır. Yine, Anayasanın 17 nci maddesinde "herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir" denilmektedir. 24 üncü maddede ise "herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir" denilmektedir. 42 nci maddesi de "kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz" hükmünü içermektedir.

Hüküm giymiş tutuklunun ıslahı ve topluma kazandırılması için yapılacak bütün çalışmaları destekliyoruz; ancak, Türkiye'de suç işleme oranı her geçen yıl artıyor; bunun nedenleri üzerinde düşünmemiz lazım gelmektedir. Hükümet, rantiyenin, IMF'nin veya çıkar çevrelerinin taleplerini karşılamaktan, vatandaşın maddî ve manevî varlığını korumak için yapacağı hizmetleri, maalesef, ele alamamaktadır. Vatandaşa da, maddî ve manevî varlığını korumak için alternatifler sunuluyor. "Kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz" diyoruz, birtakım gençlerimizin okuma hakları ellerinden alınıyor.

Çözüm ne:

1- Suçu, suç işlemeden önce engellemek, insanımızı suç işlemekten uzaklaştırmak için, eğitim politikamızı yeniden gözden geçirmemiz lazım gelmektedir.

2- Bunun için, ahlak ve maneviyatı önemseyerek, ülkemizin insanının, gelecek nesillerimizin, maneviyatı mükemmel, ilim ve irfan alanında örnek nesiller olarak yetiştirilmesini temin edecek eğitim politikalarının belirlenmesi lazım gelmektedir.

3- Tek tip insan yetiştirilmesi inadının terk edilmesi ve eğitimimizin gerçekten millîleştirilmesi, talim ve terbiye kurulları tarafından kitaplarımızdan çıkarılan ayet ve hadislerin yeniden iade edilmesi lazım. Gönüllere manevî değerleri koymazsanız, her insanın başına bir polisi dikemezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen.

ALİ OĞUZ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, nesillerimizi, vicdanlarında Allah korkusuyla yetiştirmek, suç işleme oranını azaltacak ve cezaevlerinde görev yapacak personelimizin işini de hafifletecektir. Amerika'da hapishanelerde Kuran ve İncil dağıtılıyor. Bu, mahkûmlar üzerinde ciddî etkiler ve tesirler bırakıyor. Eğitim politikalarını, insanlarımızın bütün ihtiyaçlarını karşılayacak hale getirmeden, polisiye tedbirlerle, tek taraflı, bunu halletmek mümkün değildir.

Bu bakımdan, manevî sahada alınacak tedbirlerle, insanımızın gönlüne manevî değerleri yerleştirmeden bu hususu halletmemiz de mümkün değildir.

Bu sebeple, her şeyden evvel, bu personelimizin ihtiyaçlarını halletmek ve özellikle, onlara, özlük haklarının kazandırılması gerekmektedir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen efendim...

ALİ OĞUZ (Devamla) - Bu kanunun hayırlı olmasını diler, saygılarımı arz ederim. (SP Grubu sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubunda.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Sevgi Esen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA SEVGİ ESEN (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündemimizde olan bu tasarıyla, ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeli eğitim merkezleriyle ilgili olarak bir dizi planlama yapılmaktadır. Bu planlamanın bir parçası olan eğitimin amacı, kapsamı, işleyiş biçimi, kadro sistemi, işbu kanun tasarısıyla düzenlenmektedir.

Grubumun görüşlerini ifade ettiğim 2 nci maddeyle de, eğitim merkezlerinin kapsamı düzenlenmektedir.  Tasarının geneline şöyle bir baktığımız zaman, asıl amacının, eğitimli personel yetiştirilmesi olduğunu görüyoruz. Eğitimli personelin yetiştirilmesi her konumda önemli ise de, çalışma merkezi itibariyle tutukevleri ve ceza infaz kurumlarında olan personelin eğitimi, modern ve çağdaş yönetimin vazgeçilmez bir unsurudur; çünkü, ceza, suç sonrası oluşan bir tepki yaptırımıdır ve cezadan beklenen bir amaç vardır.

Şimdi, burada, bir konuyu açıkça belirlemekte fayda vardır; Hürriyeti bağlayıcı cezaların infazından ne bekleniyor; toplumun suçludan korunması mı, suçlunun toplumun öfkesinden korunması mı, suçun bedelinin ödettirilmesi mi, yoksa, suçlunun, rehabilite edilerek yeniden topluma kazandırılması mı?.. Esasen, bunlar birbirini tetikleyen unsurlardır. Ancak, infaz usulleri, çağlar boyunca, çeşitli yöntemlerden sonra, âdeta evrim geçirerek günümüze gelinmiş, öç alma, ödeşme veya cezalandırma kurumları yerine, ıslah etme, topluma yeniden kazandırma ve en önemlisi, suçu önleme fonksiyonu önplana çıkmıştır. Cezadan beklenen bu amacın gerçekleşmesi ve hükümlülerin ıslah edilerek topluma yeniden kazandırılması, çağdaş ceza hukukunun da temel hedefidir. İşte, bu temel hedefin gerçekleşebilmesinin, ancak özel eğitime tabi tutularak yetiştirilecek personelle mümkün olacağı tartışma götürmez bir gerçektir.

İnsan haklarının hayata geçirilmesinde önemli bir gösterge olan ceza infaz sistemimizin yeniden gözden geçirilmesi olumlu bir yaklaşımdır. İnsan haklarına saygılı bir sisteme duyarlılığını her fırsatta ifade eden ve insan haklarının hayata geçirilmesinde misyonu itibariyle önemli görevler alan Doğru Yol Partisinin, bu tasarıya bakış açısı, bu açıdan bakıldığından olumludur. Ancak, 57 nci hükümet denilince, hemen akla gelen, hatta, Sayın Başbakanın da ifade etmek durumunda kaldığı, üstkurula havale yöntemi, maalesef, burada da karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye'de, etkinliği ve sisteme olan katkısı tartışılır olan, bir nevi kurullar cenneti yaratılarak "her türlü denetimdışı kalmak" nasıl ifade edilir? Hiçbir ücret sistemini gözetmeyen, hatta, ücret skalasını alt üst eden, sonuçta da çözüme katkısı olmayan bu kurulların takdirini Yüce Heyetinize bırakıyorum.

Değerli milletvekilleri, kamu yönetiminin etkin olarak biçimlendiği ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin de kalite verimliliğinin geliştirilmesi, şikâyetlerin giderilmesi ve uluslararası standardın sağlanabilmesi, esasen her kurumda alınması gereken yöntemlerdir. Meslek öncesi ve meslek içi eğitimler, devamlılık ve kararlılık isteyen, yönetim hatasını en aza indiren bir sistemdir. Ancak, burada hassasiyet isteyen nokta, eğitimin, kamuda yeni israflara yol açmamasıdır. Bu nedenle de, mevcut tesislerden yararlanılması şeklinde çözüm götürülmesi, başka bir verimlilik alanını yaratacak ve bu şekliyle israf da önlenmiş olacaktır.

Değerli milletvekilleri, tasarının ruhuna uygun eğitimin bir an önce hayata geçirilmesi ve ceza infaz kurumları ve mevcut tutukevlerindeki personelin ivedilikle eğitimden geçirilmesi, demokratikleşme ve insan haklarına saygı noktasında bir adım olacak ve bu Meclisin gerçekleştirdiği Anayasa değişikliklerine paralel bir çalışmanın ürünü olarak gündemdeki yerini alacaktır.

Ancak, ifade etmekten hiçbirimizin memnun olamayacağı bir rakam silsilesini de huzurlarınıza sunmak istiyorum. Şu anda 556 ceza infaz kurumu vardır ülkemizde ve 74 000'i aşkın da tutuklu vardır; her ay, bu sayıya 650 kişi eklenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

SEVGİ ESEN (Devamla) - Dileğimiz, bu rakamın büyümemesi ve mevcut eğitim olanaklarının nedenlerine cevabın bulabilmesidir.

Bu bakımdan bakıldığında, Doğru Yol Partisi olarak olumlu görüşümüzü bir daha ifade ediyor, bu kanunun hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisinde. Trabzon Milletvekili Sayın Orhan Bıçakçıoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz kısıtlı.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ben olduğum için mi?

BAŞKAN - Trabzonlu olduğun için; Bakan da Trabzonlu çünkü...

MHP GRUBU ADINA ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun tasarısının genel gerekçesinde personelle ilgili şu ifadeye yer verilmiştir; sözlerime bu genel gerekçedeki iki cümleyi okuyarak başlıyorum: "Ceza infaz sisteminin en önemli unsurlarından birisi de, ceza infaz kurumlarında görev yapan personeldir. Bu personelin özel bir eğitime tabi tutularak yetiştirilmesi, cezadan beklenen amacın gerçekleşmesi ve hükümlülerin ıslah edilerek, yeniden topluma kazandırılması yönünde büyük katkı sağlayacaktır."

Mademki, bu kanun tasarısı, cezaevi personelinin eğitimiyle ilgilidir ve onu amaçlıyor; kimdir bu cezaevi personeli, önce ona bir bakmamız gerekiyor. Zira, Aralık 2000'de, Adalet Komisyonunda bu kanun tasarısı gündeme geldiğinde, ben, bu konuşmamı orada da yapmıştım. Onbeş aydır, maalesef, bu konuda, cezaevi personelinin özlük hakları konusunda hiçbir ilerleme katedilmemiştir. Bunu, burada, üzülerek, bir kere daha tekrarladığım için sizlerden özür diliyorum.

Sayın Bakanın -hemşehrimdir, Sayın Başkanım da söyledi- maşallahı var, gerek basılı gündemde yer alan kanun tasarılarına baktığımızda, gerekse 21 inci Dönem Parlamentosunun çıkardığı kanunları şöyle bir göz önüne getirdiğimizde, Türkiye Büyük Millet Meclisini en fazla çalıştıran bakanlardan birisi. Gerçi, bazı kanunları çift dikiş gitse de, bu Mecliste ikinci görüşmede bunları kanunlaştırıyoruz.

Bunca düzenlemeye rağmen, maalesef, cezaevlerinde gereken rahatlamayı sağladığımızı söylemek zordur. Türkiye'de cezaevi gerçeğini bilen bir insan olarak, yapılan düzenlemelerin yeterli olmadığı, önceliklerin iyi tespit edilmediği kanaatindeyim. Bugün Ulucanlar Cezaevinde, Adalet Bakanlığının 600 civarında mahkûmu var; fakat, aynı cezaevinde, İçişleri Bakanlığının 900 civarında mahkûmu var. Aradaki fark şudur: Cezaevinde görev yapan infaz koruma memurları ve diğer personel İçişleri Bakanlığının orada birer mahkûmudurlar; çünkü, o kişiler, cezaevine sabah saat 07.00'de girerler, akşam saat 19.00'da çıkarlar; günde oniki saat çalışırlar. Başka böyle bir devlet memuru yoktur. Bunlar cezaevine girerken aranırlar, çıkarken aranırlar. Bu, bu personel üzerinde psikolojik olarak çok büyük bir rahatsızlığa sebebiyet vermektedir.

On sene hizmeti olan dört senelik üniversite mezunu ikinci müdürün bugün almış olduğu maaş 470 milyon liradır. Yine, yirmidört yıllık bir başgardiyan dediğimiz infaz koruma başmemurunun almış olduğu maaş 400 milyon lira civarındadır.

Ben, Ulucanlar Cezaevini ziyaret ettiğimde, üç çocuk babası ve günde dört dolmuş değiştirerek -bunların hiçbirinin lojmanı yoktur- cezaevine gelen bir başmemurla konuştum. Kendisi, Millî Savunma Bakanlığının uzman erbaş sınavı için çocuğuna form almış, onu dolduruyordu. Dedi ki: "Ben çocuğumu uzman erbaş yapacağım; çünkü, yeni göreve başlayan uzman erbaş 700 milyon lira maaş alıyor." Babası yirmidört yıldır, devlette, dört duvar arasında, âdeta bir mahkûm gibi çalışıyor, 400 milyon lira maaş alıyor; yirmi yaşındaki oğlu, başarır, uzman erbaş olursa, devletten 700 milyon lira maaş alacak!

Biz, cezaevi personelini eğitmeden önce, bunların ekonomik durumlarını düzeltmek zordundayız, bunların yıpranma paylarını, makam tazminatlarını öncelikli olarak ele almak zorundayız.

Bakın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, besiciler için yapmış olduğu tip projeler var. İnanın, bugün, Ulucanlar Cezaevi, o tip projelerden, tabir caizse, çok daha berbattır. Koğuşlarda hâlâ soba yakılmaktadır. Bir an önce, Ankara'nın merkezinde Adalet Bakanlığının yüzkarası olan Ulucanlar Cezaevi kapatılmalı. Hiç kimse ekonomik krizi, Adalet Bakanlığının bütçesini bu konuda bahane edemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Devamla) - Başkanım, tamamlıyorum; 1 dakika...

BAŞKAN - Bağlayalım efendim.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Devamla) - Çünkü, bu cezaevinin bulunduğu arsa çok değerlidir, bu arsa, bu cezaevi gibi, en az üç dört cezaevi yapar. Bir an önce, bu cezaevi kapatılıp, daha modern bir cezaevinde, o mahkûm kardeşlerimizi -ki, onlar devletin misafiridir, birçoğu da belki suçsuz çıkacaklardır oradan- rahat ettirmek zorundayız.

Son olarak şunu söylüyorum: Ben, gerek İçişleri Bakanlığımızdan gerekse Adalet Bakanlığımızdan, gerek polis kardeşlerimizin gerekse cezaevlerindeki personelin özlük haklarının, mutlaka ve mutlaka düzeltilmesini istiyorum. Sayın Adalet Bakanını iyi tanıyorum, kendisinin istifayı dahi göze alacak kadar ısrarcı olduğunu biliyorum, bu ısrarcı ve inatçı tutumunu, bir kere de cezaevleri personeli için göstermesini kendisinden talep ediyorum.

Hepinize, Partim ve şahsım adına saygılar sunuyorum. (MHP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - 2 nci maddenin oylamasına geçeceğim; ancak, oylamaya geçmeden önce yoklama talebi vardır. Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyup burada bulunup bulunmadıklarını arayacağım:

Latif Öztek?.. Burada

Sacit Günbey?.. Burada

Alaattin Sever Aydın?..

AHMET KARAVAR (Şanlıurfa) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Tekabbül ediyorsunuz.

Mustafa Niyazi Yanmaz?.. Burada

Ali Oğuz?.. Burada

Rıza Ulucak?.. Burada

Lütfi Doğan?.. Burada

Musa Demirci?.. Burada

Fethullah Erbaş?..

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Tekabbül ediyorsunuz.

Nezir Aydın?.. Burada

Mehmet Bekâroğlu?..

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Tekabbül ediyorsunuz.

Ahmet Cemil Tunç?.. Burada

Ahmet Demircan?.. Burada

Bahri Zengin?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Fehim Adak?.. Burada.

Aslan Polat?..

FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Cevat Ayhan?.. Burada.

Veysel Candan?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

20 milletvekilini tespit ettik efendim.

Komisyondaki arkadaşlarımız da komisyonu bırakıp gelirler herhalde.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlanıldı)

BAŞKAN - Efendim, odalarında bulunan sayın milletvekilleri yoklama yaptığımızı inşallah duymuşlardır.

Bence, o sistemi kurmak lazım; yani, komisyonda çalışan milletvekilinin burada var sayılması lazım. Orada yoklama yapılsın.

Çağ değişiyor artık...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, internetten yoklamaya katılsınlar. Komisyondan veya odalarından yoklamaya katılsınlar..

BAŞKAN - Yok, o kadar uzun boylu değil.

Ben, Parlamentonun içinde; yani, komisyonda görev yapan sayın milletvekilleri için söyledim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, ortasını bulalım: Mücavir alanda bulunan, oya iştirak etmiş sayılsın!

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN- Toplantı yetersayısı yoktur.

Kıl payı kaçırıyorsunuz, söyleyeyim yani...

Kaç dakika ara vereyim efendim ?..

VEYSEL CANDAN (Konya)- 5 dakika...

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale)- 10 dakika...

BAŞKAN - 18.10'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.59


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 18.15

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli)

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 69 uncu Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - 786 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz; ancak, tasarının 2 nci maddesinin oylamasında yoklama istenilmişti ve toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, tekrar, yoklama yapıyorum efendim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Efendim, çoğunluğumuz vardır.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) (Devam)

 BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeye geçiyorum.

ALİ NACİ TUNCER (Trabzon) - Sayın Başkan, iyi saydınız mı?

BAŞKAN - Efendim, dürüst yoklamadır, olanlar olmayanlar sayılmıştır, hiç merak etmeyin, itimat buyurun.

ALİ NACİ TUNCER (Trabzon) - Olmayanları nasıl saydınız?!

BAŞKAN - Yalnız, tabiî, muhalefete teşekkür etsinler, o da ayrı...

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Kuruluş

MADDE 3. - Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin ihtiyacı olan personeli yetiştirmek ve meslekî eğitimlerini vermek üzere Ankara'da Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne bağlı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezi kurulmuştur. Bu Genel Müdürlüğe bağlı olarak, dört ilde daha Bölge Eğitim Merkezi kurulabilir.

Bu Kanunda geçen "eğitim merkezi" ve "eğitim merkezleri" terimi, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezi ile bölge eğitim merkezlerini ifade eder.

BAŞKAN - Efendim, 3 üncü madde üzerinde söz vereceğim; ancak, bir madde 15 dakika sürüyor, onun için, arkadaşlarımız ayrılmasın; yani, bir oylama daha var.

3 üncü madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının 3 üncü maddesi, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin ihtiyacı olan personeli yetiştirmek ve meslekî eğitimlerini vermek üzere, Ceza ve Tutukevleri Genel Müdürlüğüne bağlı ceza infaz kurumları ve tutukevleri personelinin eğitimiyle ilgili eğitim merkezinin kurulmasını öngören bir maddedir. Bu Genel Müdürlüğe bağlı olarak, merkezi Ankara'da olmak üzere, 4 ilde daha bölge eğitim merkezi kurulabileceğini ifade eden bir maddeyi görüşüyoruz.

Değerli milletvekilleri, 3 üncü maddeyle getirilen bu husus, elbette ki hepimizin arzu ettiği bir konudur. Mutlaka, cezaevlerimizin personelinin, cezaevlerinde hizmet gören, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hizmet gören personelin eğitilmesi gerçekten önemli bir konudur ve aslında, bugüne kadar da geç kalmış bir husustur; bunun mutlaka yapılması gerekir. Ancak, ceza ve tutukevlerindeki sorun, sadece eğitim sorunu değildir. Gönül arzu ederdi ki, Sayın Bakan, bu tasarıyla, bu personelin özlük haklarıyla ilgili konuları da buraya getirmiş olsun; çünkü, gerçekten, ceza ve tutukevlerinde çalışan personelin, bugün fevkalade büyük sıkıntıları var, özlük haklarıyla ilgili çok önemli sorunları var. Bu personelin eğitiminden önce, bu personelle ilgili maddî sorunların, tazminat gibi sorunların, özlük haklarıyla ilgili sorunların öncelikle giderilmesi gerekirdi.

Biz, geçtiğimiz günlerde, İnsan Hakları Komisyonu olarak, Sayın Adalet Bakanımızın seçim bölgesi olan Trabzon'u ziyaret ettik, Trabzon Ceza ve Tutukevini ziyaret ettik. Orada görev yapmakta olan Cezaevi Müdürü, Müdür Yardımcısı, Başsavcı, infaz koruma memurları ve tutuklu ve hükümlülerle görüştük. Oradaki görüşmelerimizden edindiğimiz intiba, özellikle infaz koruma memurlarımızla yaptığımız görüşmede, kendilerinin bu özlük haklarıyla ilgili olarak beklentilerinin olduğunu ve ekonomik sıkıntılarının giderilmesi noktasında beklentilerinin olduğunu gördük.

Burada, ceza ve tutukevinde sağlıkla ilgili, beslenmeyle ilgili birçok sorun var; ama, gördüğümüz kadarıyla, Trabzon Cezaevinde bu konularda birtakım yenileşmeler, birtakım olumlu gelişmeler var. Geçtiğimiz yıllardaki zor barınma şartlarında, yeni yapılan bölümlerle daha iyileştirilme çabalarının orada olduğunu gördük. Ben, Sayın Bakandan, tabiî, sadece Trabzon Ceza ve Tutukevi için değil, ülkemizin diğer yerlerindeki ceza ve tutukevleri için de aynı özenin gösterilmesini, bu vesileyle istirham ediyorum.

Değerli arkadaşlar, burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da, bu eğitimin yapılabilmesi için yeni eğitim tesislerinin kurulmasına gidilmemelidir, buna müsaade edilmemelidir; çünkü, mevcut tesislerin tam kapasiteyle kullanılması gerekir. Bugün, var olan, değişik kamu kurumlarına ait olan eğitim tesislerinin tam kapasiteyle kullanıldığı söylenilemez. Bu tesislerin birçoğu da eğitim dışında kullanılmaktadır. O bakımdan, bu eğitim için ihtiyaç duyulacak olan mekânlar, halihazırda mevcut olan eğitim ve dinlenme tesislerinden yararlanmak suretiyle yapılmalıdır. Zaten, bugün ekonomik krizi yaşamaktayız. "Devletin imkânları kıt" diyoruz.  Yatırım yapamıyorsunuz. O bakımdan, burada yeniden bir bina yapımına, eğitim tesisi yapımına gidilmemelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen efendim.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Taşrada kurulacak olan bu eğitim tesislerinin de, özellikle büyük illerde değil, mevcut tesisi varsa, küçük, büyük illerin dışındaki diğer illerde yapılmalıdır. Ben, Balıkesir'i bu konuda örnek verebilirim. Burada birçok eğitim ve dinlenme tesisi vardır. Adalet Bakanlığının da orada bir eğitim ve dinlenme tesisi vardır. Yeni birtakım masrafların altına girmeden bu eğitim ve dinlenme tesislerinden faydalanılmalı ve bu eğitim rahatlıkla yerine getirilmeli diye düşünüyorum.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İkinci söz, Saadet Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç'un.

Buyurun efendim.

SP GRUBU ADINA AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz aldım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

3 üncü maddeyle, cezaevlerinin ve tutukevlerinin ihtiyacı olan personelin yetiştirilmesi, meslekî eğitimlerinin tamamlanması maksadıyla, Ankara'da, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne bağlı ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeli eğitim merkezi kuruluyor, aynı zamanda, bu genel müdürlüğe bağlı olarak dört ilde daha eğitim merkezi kurulabiliyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de, tutuklu ve hükümlü sayısı, her yıl, 5 000 gibi çok yüksek bir sayıda artıyor. Tabiî ki bu artışın sebepleri üzerinde, bugün, burada, bu kısa zamanda duracak değilim; ancak, bunun üzerinde durulmalı, bu suç artışının temelindeki ekonomik sebepler, psikolojik sebepler, sosyolojik sebepler, sosyal ve siyasal sebepler araştırılmalıdır. Suç işleyerek infaz kurumlarında cezalarını çekenlerin tekrar topluma kazandırılması için yapılması gereken düzenlemeler, cezaevi şartlarının iyileştirilmesi için yapılacak çalışmalar; suç işlemiş olsalar da, sahip oldukları hakları kullanmalarına yönelik hazırlanacak imkânların yanında, suç oranlarının düşürülmesi; insanları suça iten sebeplerin ortadan kaldırılması; toplumsal refah, barış ve güvenin tesisi yolunda çalışmalar yapmak durumundayız, çalışmalar yapmak zorundayız; bu yönden tedbirler geliştirilmelidir diye düşünüyorum. Aksi takdirde -hâlâ, çeşitli kapasitelerde 536 ceza ve infaz kurumu var- bunlar yetmeyebilir. Aslında, yetmediği içindir ki, 30 yeni cezaevinin yapılması gerekiyor; bunun için de, bütçeden trilyonlar ayrılması gerekiyor. Geçen yıl çıkarılan, Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Yasadan istifadeyle 33 000 civarında mahkûm serbest bırakılmasaydı, bugün, cezaevlerinde yer sıkıntısı yaşanıyor olacaktı. Bugün, ceza ve tutukevlerimizde, 9 000'i terör suçundan olmak üzere, toplam 50 000 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Türkiye'nin bu ekonomik, sosyal ve siyasal yapısı böyle devam ederse, çok sayıda ceza ve tutukevi inşa etmek mecburiyetinde kalacağımız ortadadır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tasarıda "cezaevlerindeki hükümlünün ıslahı gerekiyor" deniliyor, bir daha suç işlemenin önüne geçilmesi gerektiği vurgulanıyor, "hükümlünün topluma kazandırılması, faydalı birey haline getirilmesi gerekiyor" diye de ifade ediliyor. Öyleyse, ceza ve infaz sisteminin en önemli unsurlarından biri olan ceza ve infaz kurumlarında görev yapan personelin, özel bir eğitime tabi tutulması gerekir.

Bunun, yukarıda özetlediğim modern ceza ve infaz sisteminin amacına ulaşmasında büyük bir katkı yapacağı şüphesizdir. Bu kurumlarda görev yapan personelin, daha çağdaş, ileri ve insanî bir düşünce düzeyine kavuşturulması gerekiyor. Öyleyse, bunların, özel bir eğitim verilerek yetiştirilmesi gerektiği ortadadır. Bunu yapabilmek için de, eğitim merkezlerinin oluşturulması gerekiyor. Yaklaşım son derece doğrudur, isabetlidir ve yerindedir; ancak, bize göre, bu maksatla yeni eğitim merkezlerinin kurulması, merkezin dışında, bölgelerde de eğitim merkezlerinin kurulması ve çok sayıda yeni kadronun ihdası, devletin yeni yük ve harcamaların altına sokulması yanlıştır. Bütün bu harcamaları yapmadan, ceza infaz kurumlarında çalışan personelin eğitimini yapmak, standartlarını yükseltmek mümkündür diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sahillerimiz, çeşitli kuruluşların eğitim ve sosyal tesisleriyle doludur; turistik yörelerimizde eğitim tesisleri var. Aşağı yukarı her kamu kuruluşunun, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde eğitim tesisleri var ve bunlar, senenin üç beş ayı ancak çalışabiliyor, sair zamanlarda boş. Bunlardan herhangi biri veya birkaç tanesini Bakanlığa devretmek mümkün ve hizmet satın alınması yoluyla da, personelin eğitim ihtiyacının karşılanması mümkün diye düşünüyor, bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Tunç, teşekkür ediyorum efendim.

Şimdi, söz sırası Doğru Yol Partisinde.

Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 786 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının amacı, herkesin, insan haklarından en geniş manada istifade etmesini sağlamaya dönük bir ceza infaz sisteminin kurulmasıdır. Ceza sistemimiz, suçluları ıslah etmek, bir daha suç işlemelerinin önüne geçmek ve onların yeniden topluma kazandırılmalarını ve topluma faydalı insanlar haline gelmelerini sağlamak üzere çeşitli cezalar ve cezalandırma şekilleri öngörülmüştür. İşte, hükümet, amacın gerçekleşmesinin, insan haklarına saygılı ceza infaz sisteminin kurulmasının öncelikli şartı olan ceza infaz kurumlarında çalışacak personelin eğitilmesi için önümüzde bulunan bu tasarıyı gündeme almıştır. Doğru Yol Partisi olarak, biz de, tasarıyı insan haklarına yer veren, bu haklara üstünlük tanıyan yönleri nedeniyle destekliyor ve tasarıya müspet oy veriyoruz.

Değerli milletvekilleri, Doğru Yol Partisi olarak yapıcı muhalefet yapacağız, milletimiz için faydalı olacağına inandığımız hükümet tasarılarına destek vereceğiz. Bu bağlamda, bu tasarının da gerekli olduğuna inanıyor ve yasalaşmasının gerekli olduğunu savunuyoruz; ancak, değerli milletvekilleri, hükümet, burada da, maalesef, kanun yapmakta sınıfta kalmıştır. Gerçekten de, eğitim merkezinin bir bürosunun olacağı, bu büroda başkanın ve iki yardımcısının bulunacağı gibi son derece ayrıntılı hususların kanunla düzenlenmesinin, kanun tekniği olarak yerinde olmadığı açıktır. Oldu olacak, başkanın cam kenarında, Boğaz manzaralı yerde, yardımcılarının da karanlık alanda oturacağı hususu da bu kanun içerisine alınsın! Hepiniz takdir edersiniz ki, bu tür hususlar kanunî düzenlemeyle değil, tüzük, yönetmelik gibi düzenleyici idarî işlemlerle yapılır. Hükümetimiz, her nedense "biz, çok kanun çıkardık" demek için aceleyle bir şeyler yapmakta ve Yüce Meclisi, tüzükle, yönetmelikle, kararnameyle düzenlenecek hususlarla meşgul etmektedir. Daha önce, çok değerli bir Meclis Başkanvekilimiz, Yüce Meclisin zamanının çok değerli olduğunu, buranın her saatinin çok milyarlara mal olduğunu, o nedenle, zamanın dikkatli, verimli, rantabl kullanılması gerektiğini ifade etmiştir. Öncelikle, bu lazimeye hükümetimizin uyması gerekmektedir. Şayet hükümet bu lazimeye uymaz, komisyonlarda ve Genel Kurulda Yüce Meclisin çok değerli vaktini böylesine hoyratça harcarsa, Türkiye'nin bu hükümetle bir yere varmasının mümkün olmadığı açıktır.

Değerli milletvekilleri, tasarının, üzerinde söz aldığım 3 üncü maddesiyle, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin ihtiyacı olan personeli yetiştirmek ve meslekî eğitim vermek üzere Adalet Bakanlığına bağlı ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeli eğitim merkezinin ihtiyaç duyulan yerlerde kurulması öngörülmektedir. Plan ve Bütçe Komisyonunda ise, bu yerler dört il olarak sınırlandırılmıştır.

Değerli milletvekilleri, hangi esaslara göre saptanacağı objektif ve net bir biçimde belirtilmemiş olan, bu dört ilde kurulması öngörülen bölge eğitim merkezleri kurulurken çok hassas davranılmalıdır. Bu merkezler kurulurken kurulacak yerlerin coğrafî özellikleri, cezaevi sayısı, cezaevlerindeki hükümlü sayısı, suç işlenme oranları gibi objektif kriterler de göz önünde bulundurulmalı, gerekli düzenlemeler yapılarak hayata geçirilmelidir. Esasen, tasarının ilk şeklinde yer alan "ihtiyaç duyulan yerlerde kurulması" şeklindeki düzenlemenin daha doğru olduğu kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla öngörülen bu bölge merkezlerinin kurulması aşamasında yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz de göz önünde bulundurularak israftan kaçınılmalı, atıl vaziyette bekleyen tesislerin ve kaynakların kullanılması yoluna gidilmeli, yeni tesisler kurularak, yeni harcamalar yapılarak ekonomiye yeni yükler getirilmemelidir.

Değerli milletvekilleri, çok güç şartlar altında çalışan, can güvenlikleri bile tam olarak sağlanamayan ve hayatlarını bin bir güçlükle idame ettiren, ekonomik sıkıntılarla boğuşan, çoğu gecekondularda oturan ve gecenin geç saatlerinde evlerine, otobüsle, dolmuşla veya yürüyerek giden ceza ve tutukevleri personelinin, böylesi bir eğitimden geçirilmesi kadar, çok daha büyük önem taşıdığına inandığım bu sıkıntılarının giderilmesi gerekmektedir.

Amacı, daha etkin, daha kaliteli ve verimli bir sosyal hizmet sağlamak olan bu tasarının, söylediğim amaçlarına ulaşması için, olmazsa olmaz bir diğer önemli unsuru da, bu tasarıyla, eğitilmesi öngörülen personelin ortalama 300 000 000 TL ücret aldıkları ve asgarî yaşam şartları da göz önünde bulundurularak, bu personelin ekonomik ve çalışma şartlarının düzeltilmesine ilişkin düzenlemelerin yapılmasıdır. Kendileri ve aileleri, yokluk ve hatta açlık çeken bir kişinin bu şartlar altında eğitime tabi tutulması ne derece verimli olur, takdirlerinize arz ediyorum. Hükümetin de, bu tasarıya olduğu kadar, bu hususa da, ayrıca hassasiyet göstermesini temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, az önce bu kürsüden iktidar grupları adına konuşan bir değerli milletvekili, Sayın Bakanın uygulamalarını yerden yere vurmuştur. Hükümeti oluşturan parti grupları...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lüften.

SALİH ÇELEN (Devamla) - Tabiî Sayın Başkanım.

Sayın Bakana getirilen eleştiriler konusunu, sonraki maddede tekrar söz alacağım, orada açıklarım.

Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Madde üzerinde gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

3 üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır; okutup, işleme alacağım efendim:

Sayın Başkanlığa

Görüşülmekte olan 786 sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesinde ifade olunan eğitim merkezi sayısının, dörtten beşe çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Yasin Hatiboğlu

Hüseyin Karagöz

Sacit Günbey

 

Çorum

Çankırı

Diyarbakır

 

Latif Öztek

Mustafa Niyazi Yanmaz

 

 

Elazığ

Şanlıurfa

 

 

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşülmekte olan tasarının 3 üncü maddesiyle ilgili olarak huzurunuza arz ve takdim ettiğim önergemle ilgili bir iki hususu bilgilerinize sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, hepimizin yüreğine su serpecek, gelecek için umut verecek bir gerekçe var. Sayın Bakanı kutluyor ve saygı sunuyorum. Gerekçe şu: "Modern ceza infaz sisteminin amacı, hükümlünün iç varlığına nüfuz ederek onu ıslah etmek, bir daha suç işlemesinin önüne geçerek topluma faydalı bir fert olarak serbest bırakmaktır." Ne güzel şey. Hepimizin arzusu bu; yalnız, benim aklıma bir sual takılıyor. Yani, niye, biz, önce, modern ceza sistemini düşünüyoruz da modern devleti düşünmüyoruz; yani, işe niye modern devletten başlamıyoruz?.. Modern devletin bulunduğu bir ülkede ceza sistemine ihtiyaç kalmayabilir ya da çok asgariye iner. Öyleyse, Türkiye'deki, ülkemizdeki meseleleri değerlendirirken, enflasyonundan devalüasyonuna kadar, ulusal oydaşma, ulusal dayanışma, toplumsal huzurda modern devleti düşünmeliyiz.

Sayın milletvekilleri, bu tasarı hükümetin tasarısıdır; biz müzakere ediyoruz. Tasarının sahibine bakarak, güvenilir olup olmamasını kararlaştırmak, o konuda bir kanaate varmak zorundayız. Meşhur bir söz vardır, "nakşi medih nakkaşa râcîdir" diye. Şimdi, bu eser hükümetin. Hükümet diyor ki: "Modern ceza sisteminin gereği olarak, oradaki insanların iç âlemine nüfuz edeceğiz, eğiteceğiz, topluma kazandıracağız. Alâ re'sî ve aynî, baş ve göz üstüne, öpülecek bir harekettir bu; ama, buna nasıl inanacağız Sayın Bakan? Zatınız buradadır diye söylüyorum -ben, sizi çok seviyorum, biliyorsunuz- buna nasıl inanacağız?

Şu İstanbul'da kaç gündür gördüğümüz, izlediğimiz manzaraları, yürek yakıcı, acı verici... 15 yaşındaki, 13 yaşındaki yavruları otobüslere doldurarak -affedersiniz, hiç kimseyi benzetmek istemiyorum, tenzih ederek arz ediyorum- bir harami kediyi azdırır gibi şehrin dışına bırakmaya kimin ne hakkı var?! Bu mantıkla hareket eden bir mantığın, hareketin eğitimde modernizmi yakalama iddiası geçerli olabilir mi, tutarlı olabilir mi, bizi inandırabilir mi?

Ben inanıyorum ve biliyorum ki, hepimiz ya torun sahibiyiz ya çocuk sahibiyiz; olmasak bile, biz Türk yurttaşıyız, biz Müslüman Türk halkıyız, insanıyız; birinin acısı, yüreğimizin yarasıdır. O çocukların nasıl coplandığını görüp de ağlamayan bir tek insanın olduğunu düşünmüyorum, hiçbir tek... Ne olursunuz, gelin, bu işi birlikte halledelim; hallolmayacak bir şey yok.

Değerli milletvekilleri, bunun şerefi, şanı, ne bileyim ben, ne getirisi varsa, sizin olsun, çözenlerin olsun. Yapmayın, bu çocuklarımıza kıymayalım. Parlamentodan daha yukarıda bir güç varsa -hep söylüyorum bunu- Parlamentonun üstünde bir güç varsa, gelin, ifade edin, söyleyin; gidip o güce yalvaralım eğer Parlamento bir güce yalvaracak duruma düşürüldü ise! (SP sıralarından alkışlar) Yoksa, çözün bunu, çözelim bunu; yapmayın... Yoksa, inandırıcı olamayız.

Biz, cezaevindekini eğiteceğiz... Tabiî, eğitmeliyiz, bize sağlam insan olarak gelmelidir. Biz, cezaevindekini eğitmeye çalışıyoruz; ama, pırıl pırıl 13 yaşında, 15 yaşında eğitilecek yavrularımızı eğitimden soğutuyoruz. Çocuğumuzun biri ağlayarak "devletim, ben seni çok seviyorum, bunu bir gün fark edeceksin; ama, geç kalmış olabilir; ne olur, şimdi tam zamanıdır, anla beni" diyor.

Beyler, yapmayın; bu ülke bizim. Bak, bu ülkeyi ben sizden falan çok sevdiğimi iddia etmiyorum, bu insanların huzurunu sizden daha fazla düşündüğümü iddia etmiyorum; belki ülkenin meselelerine yaklaşımda siz benden daha iyisiniz, daha heyecanlısınız, daha duyarlısınız. Ne olursunuz, yalvarıyorum, oradaki yavrular adına yalvarıyorum, çözün şunu!

Saygı sunuyorum efendim, teşekkür ediyorum. (SP, DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum Sayın Hatiboğlu.

Efendim, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir efendim.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Görev

MADDE 4. - Eğitim merkezlerinin görevleri şunlardır:

1. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri personelini mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve davranışları kazanmış, hukuk devletine ve insan haklarına saygılı, adalet, onur ve tarafsızlık duygularına sahip kişiler olarak yetiştirmek ve bu görevlere hazırlamak.

2. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri personelinden idare memurluğu öğrencileri ile infaz ve koruma memurluğu öğrencilerinin hizmet öncesi eğitimini, bu kurumlarda görev yapan personelin aday memurluk, hizmet içi ve görevde yükselme eğitimlerini yapmak.

3. Eğitime tâbi tutulacaklara genel hukuk bilgisi, insan hakları, yönetim hukuku, ceza ve infaz hukuku, toplumsal ilişkiler, sosyal hizmetler ve bedensel ve toplu savunma sporları gibi alanlarda eğitim vermek.

4. Konferans, seminer ve benzeri toplantılar düzenlemek.

5. Personelin yetiştirilmesi için kanun, tüzük ve yönetmeliklerle verilecek diğer görevleri yerine getirmek.

BAŞKAN - 4 üncü madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 786 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısıyla, hükümlülerin ıslah edilerek topluma yeniden kazandırılması için ceza infaz sistemi içerisinde görev yapan personelin eğitimi amaçlanmaktadır. Elbette, hükümlüleri cezalarını çektikleri süre içinde ıslah edecek, onları topluma kazandıracak olanlar, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışan personeldir; bundan dolayı, bu personeli yetiştirecek eğitim merkezlerine ihtiyaç vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümlülerin topluma kazandırılması için eğitim önemlidir. Bunları topluma yeniden kazandıracak olan personelin eğitimi de önemlidir; ama, daha önemli olan, insanımızı suç işlememek üzere eğitmektir; yani, cezaevine girmeden ve girmemek üzere eğitmektir. Biz, çocuklarımızı, gençlerimizi, iyi bir vatandaş, güzel bir insan olarak, diğer insanlara, topluma, devlete zarar vermeyen bir fert olarak ne derece eğitiyor ve yetiştiriyoruz; üzerinde hassasiyetle durmamız gereken esas konu, bu olsa gerektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde konuştuğumuz 4 üncü maddede, tutukevlerinde çalışan personelin eğitimi için kurulması düşünülen eğitim merkezlerinin görevleri sıralanmaktadır.

Bu görevler şunlardır:

Ceza infaz kurumları ve tutukevleri personelini mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve davranışları kazanmış, hukuk devletine ve insan haklarına saygılı, adalet, onur ve tarafsızlık duygularına sahip kişiler olarak yetiştirmek ve bu görevlere hazırlamak.

Ceza infaz kurumları ve tutukevleri personelinden idare memurluğu öğrencileri ile infaz ve koruma memurluğu öğrencilerinin hizmet öncesi eğitimini, bu kurumlarda görev yapan personelin aday memurluk, hizmetiçi ve görevde yükselme eğitimlerini yapmak.

Eğitime tabi tutulacaklara genel hukuk bilgisi, insan hakları, yönetim hukuku, ceza ve infaz hukuku, toplumsal ilişkiler, sosyal hizmetler ve bedensel ve toplu savunma sporları gibi alanlarda eğitim vermek.

Konferans, seminer ve benzeri toplantılar düzenlemek.

Personelin yetiştirilmesi için kanun, tüzük ve yönetmeliklerle verilecek diğer görevleri yerine getirmek.

Biz, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, bu kanun tasarısının memleketimiz için yararlı ve faydalı olduğuna inanıyoruz. Yani, ceza ve infaz kurumlarında görevli personelin eğitiminin gerekliliğine inanıyoruz; ama, şuna çok daha fazla inanıyoruz ki, bugün, okullarının önünde, fakültelerinin önünde, okumak için okullarına giremeyen yavrularımızın biraz daha toleransla, sevgi ve hoşgörüyle kucaklanması gerektiğine inanıyoruz.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

İkinci söz, Saadet Partisi Grubunda.

Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç, buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz aldım; bu vesileyle, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Cezaevlerinde huzur ve güvenliğin temin edilmesi, hükümlü ve tutukluların topluma tekrar faydalı bir birey olarak kazandırılması, cezaevleri şartlarının iyileştirilmesi, insan olarak, cezaevlerinde yatan insanların hak ve hukuklarının korunması şüphesizdir. Bunları temin etmek de bir görevdir. Türkiye'de cezaevlerinin bir büyük problem olduğu, hepimizin malumudur, hepimiz biliyoruz; kanayan bir yara olduğu da biliniyor. Sadece cezaevlerinde çalışan personeli eğiterek, onlara, insan hakları dersi, hukuk dersi vererek, ceza ve tutukevlerindeki bu problemleri bitirmek de mümkün değil. Her şeyden önce, bir zihniyet değişimine, bir zihniyet inkılabına ihtiyaç var diye düşünüyorum.

Kimse, kendisini kanun yerine koymamalı, koyamamalıdır; ama, ne ilginçtir ki, sırtına bir üniforma geçiren, beline de bir silah alan insanların, âdeta, görevlerini yaparken, kendilerini kanun yerine koydukları da bir vakıadır, bir gerçektir ve bu tutum, bu anlayış, bu davranış, bu zihniyet, Türkiye'de, ne yazık ki, cezaevlerindeki işkence, kötü muamele gibi dedikoduların yayılmasına fırsat veren bir anlayıştır. Bu tür davranışların da eğitimsizlikten kaynaklandığı ortadadır. Sayın Bakanlığın getirmiş olduğu bu tasarıyla, bu eksikliklerin giderilmesi hususunda bir adım atıldığı da ortadadır; ancak, bütün bunların yanında, ifade etmeye çalıştığım gibi, görevlilerde bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç var. İlgililer, işkence yapmayın, tutuklulara, hükümlülere kötü muamelede bulunmayın diye sık sık genel yayımlarlar, bazen de güvenlik görevlileri için insan hakları seminerleri düzenlenir, konferanslar verilir. Şimdi de, bu kanunla, eğitim merkezleri kuruluyor. Bu merkezlerde insan hakları dersleri, genel hukuk dersleri, ceza ve infaz hukuku, toplumsal ilişkiler, sosyal hizmetler dersleri verilecek; ancak, sadece cezaevlerinde çalışan personeli eğiterek, onlara insan hakları dersleri vererek, hukuk dersleri vererek, ceza ve tutukevlerindeki problemleri bitirmenin de mümkün olmayacağı ortadadır. Bütün bu eğitim semineri, konferans gibi çalışmaların cezaevlerindeki işkenceyi ve kötü muameleyi ortadan kaldırmadığı da ortadadır.

Gerçek olan şudur ki, cezaevlerinde, zaman zaman tutuklulara, zaman zaman hükümlülere kötü muamele yapılıyor, şiddet uygulandığı bile oluyor. Mesela, Mazlumder Genel Başkanı Sayın Yılmaz Ensaroğlu'nun, Cumhurbaşkanına, Başbakana, Adalet Bakanına ve İnsan Hakları Komisyonu Başkanına yazdığı bir mektup var ve bu mektupta, bir cezaevinde mahkûmların tabi tutulduğu kötü muameleyi ve şiddeti açık bir şekilde ortaya koyuyor; ancak, bunun aksi de söz konusu. Bazı cezaevlerinde de, görevlilerin şiddete maruz kaldıkları, kötü muameleye maruz kaldıkları ortadadır.

BAŞKAN - Sayın Tunç, bir dakika efendim.

Sayın milletvekilleri, Sayın Tunç'un konuşmasının bitimine kadar sürenin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun efendim.

AHMET CEMİL TUNÇ (Devamla) - Mesela, 1995 ile 2000 yılı kasım ayına kadar olan sürede, cezaevi görevlilerinin maruz kaldığı saldırılar sonucu 205 görevli yaralanmış, 9 kişi de öldürülmüştür. Eğitim, şüphesiz çok önemlidir; ancak, sadece eğitimle bu sorunu ortadan kaldıramayız, fizikî şartları da düzeltmemiz lazım diye düşünüyorum; çünkü, ceza infaz kurumlarımız, Batı Avrupa cezaevlerinin aksine koğuş sistemi üzerine bina edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

AHMET CEMİL TUNÇ (Devamla) - Cezaevlerinde yaşanan sorunların önemli bir kısmı bu sistemin sağladığı ortamdan kaynaklanmaktadır. Her koğuşta yüzlerce insan, bir yerde gece gündüz kalmak zorunda bırakılıyor. Bu durumun insan onuruyla bağdaştığını söylemenin mümkün olmadığı da ortadadır.

Güvenlik sorununun da beraber yaşandığını geçmiş aylarda cereyan eden hadiselerden kolaylıkla anlayabiliyoruz. Özellikle, büyük şehirlerdeki cezaevlerinde kapasiteler aşılmış, koğuşlar daha da kalabalık bir hale gelmiştir. Koğuş sisteminin getirdiği bu sonuçları hep beraber yaşadık. Koğuşlara âdeta girilemiyor, güvenlik sağlanamıyor, personelin buralarda denetim yapmasının da hiçbir şekilde mümkün olmadığı ortadadır. Dolayısıyla, eğitimleriyle beraber fizikî şartların düzeltilmesi hususunda bir çabanın da olması gerektiğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Niye istiyorsunuz karar yetersayısı?

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Oylama yapacaksınız...

BAŞKAN - Olur mu?!. Niye yapayım efendim oylama!.. Ben, Sayın Tunç'un konuşmasının bitimine kadar diye süreyi uzattım. Demek ki, bir milletvekilimiz daha var. Beni takip edin efendim. İstirham ederim... Süremiz dolmuştur. Niye karar yetersayısı istiyorsunuz?!

Efendim, birleşime saat 20.00'ye kadar ara veriyorum.

Teşekkür ediyorum.

 

Kapanma Saati : 19.03


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 69 uncu Birleşimin Beşinci Oturumunu açıyorum.

786 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 4 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz alan Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım. (DYP sıralarından alkışlar)

Efendim, Sayın Yıldırım'dan sonra, gruplar adına başka söz isteyen kalmadığı için, maddenin oylamasına geçeceğiz; haberiniz olsun.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar yetersayısının aranılmasını istemiştik...

BAŞKAN - Efendim, onu biliyorum; bildiğim için de söylüyorum.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Maddeyi tamamlayınca demiştiniz...

BAŞKAN - Sözüm baki size...

Buyurun Sayın Yıldırım.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 786 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize, aziz milletimize ve adalet camiamıza, Partim ve şahsım adına saygılar sunuyorum.

Konuşmama başlamadan evvel, bir olayı anlatmak istiyorum: 28 Şubat Perşembe günü öğle üzeri, Eskişehir İli Mihalıççık İlçesinden belediye başkanıyla birlikte tüm parti başkanları geldi. Mihalıççık Halk Bankası 1 Martta kapatılıyormuş. Bu ilçe, merkeze 100 kilometre uzaklıkta olup, şubenin kapanması, esnafın, çiftçinin zarar görmesi demektir. "Bu bankaları kapatmayın; esnafa, emekliye, çiftçiye zarar verirsiniz" demişsek de bizi dinleyen olmadı. 1 Mart Cuma günü kapandı ve 4 Mart Pazartesi günü, ilçede, tüm esnaf kepenk kapatmış ve hükümeti protesto etmiştir. Diğer banka şubeleri de sırayla kapanacaktır; ancak, insanlar mutsuz ve umutsuzdur. İlçe halkına geçmiş olsun diyorum; hükümeti de kutluyorum. Belediye başkanından faks geldi; başkanımız "bugün sesimizi duyurmak için kepenkleri kapatan esnafımız, yarın, belki de işini aşını kaybedecektir"diyor.

İlçe halkına ve tüm milletimize saygılarımı sunuyorum.

Gelelim konuşmamıza...

BAŞKAN - Bir dakika, bir dakika...

Maddeye geçecek misiniz efendim?.. Maddeye geçecekseniz -onu gündemdışı kabul ediyorum, size bu hafta veremedim- tekrar sıfırdan başlıyorum efendim.

Buyurun.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla)- Sayın Başkan, bu banka kapatma gündemde, ülkenin en önemli meselesi; onu da söyleyeyim.

BAŞKAN - Efendim, bendeniz önemine binaen sizin konuşmanızı sıfırdan başlattım zaten.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla)- Değerli milletvekilleri, modern ceza infaz sisteminin amacı, hükümlünün iç varlığına nüfuz ederek onu ıslah etmek, bir daha suç işlemesinin önüne geçerek topluma faydalı bir fert olarak serbest bırakmaktır. Bu da, insan haklarına yer veren ve bu haklara üstünlük tanıyan ceza sisteminin kurulmasına bağlıdır.

Ceza infaz sisteminin en önemli unsurlarından birisi de, ceza infaz kurumlarında görev yapan personeldir. Bu personelin özel bir eğitime tabi tutularak yetiştirilmesi, cezadan beklenen amacın gerçekleşmesi ve hükümlülerin ıslah edilerek yeniden topluma kazandırılması yönünden büyük katkı sağlayacaktır.

Tasarı, ceza infaz kurumlarında çalışacak personelin hizmet öncesinde ve hizmet içinde, özel bir eğitim verilerek yetiştirilmesini sağlamak üzere, ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeli eğitim merkezinin ve ihtiyaç halinde, bölge eğitim merkezlerinin kurulması ve burada yapılacak eğitimin esas ve usullerinin düzenlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, toplumun huzuru ve kişinin temel hak ve hürriyetlerinin korunması, Anayasanın 5,13 ve 14 üncü maddeleriyle devlet güvencesi altına alınmıştır. İşte, devletimiz de, toplumun huzurunu bozanları ve suç işleyenleri önce bağımsız yargıda yargılayarak cezasını vermekte ve sonra da onları ıslah etmek ve cezasını çekmek üzere cezaevini göndermektedir. Ancak, devletimizin esas görevi burada başlamaktadır; çünkü, devletimizin, yargılama kadar önem vermesi gereken husus, cezaevlerinde suçunu çeken suçluları ıslah etmek ve topluma kazandırmaktır.

İşte, bunun için de tasarının 4 üncü maddesine baktığımızda, ceza infaz kurumlarında çalışacak personelin eğitim ve eğitim merkezlerinin önemine ve görevlerine değinmek istiyorum.

Tasarıya göre, eğitim merkezlerinin görevi, ceza infaz kurumları ve tutukevleri personelini, mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve davranışları kazanmış, hukuk devletine ve insan haklarına saygılı, adalet, onur ve tarafsızlık duygularına sahip kişiler olarak yetiştirmek ve bu görevlere hazırlamaktır.

Değerli milletvekilleri, kısacası, cezaevlerinde görev yapacak ceza infaz memurları ile tüm personel mutlaka eğitime tabi tutulmalı. Yani, eğitim zorunlu olmalı, ciddî olmalı ve sonunda imtihan yapılmalı, başaramayanlara cezaevlerinde görev verilmemelidir.

Sayın hükümet, eğitim, toplumu aydınlatan bir ışıktır; Doğru Yol Partisi, her zaman eğitimden yanadır; çünkü, eğitimsiz çağdaş bir toplum düşünülemez; ancak, bu tasarının zamanı yanlıştır; çünkü, önce, adalete hizmet eden hâkim ve savcılar ile personeline, geçinecek ücret mutlaka verilmelidir.

Ayrıca, bu ekonomik krizde insanların yoksullaştığı bir zamanda, daha az masrafla, mevcut eğitim tesislerinde cezaevi personelini eğitmek mümkün iken, yeni düzenlemeye, yeni kadrolara ve yeni kamu harcamalarına ne gerek vardır. Zaten sıkıntıda olan ülkeyi ve patlama noktasına gelen insanları daha da sıkıntıya sokmak, kamu harcamalarını artırmak, insanları ve ülkeyi yoksullaştırmaktan başka bir şey değildir.

Toplumun yüzde 98'i hükümetten umudunu kesmiş, bu hükümeti istemiyor, bir an evvel erken seçime gidilmesini isterken ve gün geçtikçe açlık, yoksulluk ve sefalet artarken, insanlar aç dolaşırken, kredi kartından dolayı intihar ederken, elektrik borcunu ödeyemediğinden karanlıkta otururken, halen, bu hükümetin "biz başarılıyız" demesine bir anlam vermek mümkün değildir; çünkü, hükümet, ya milletin çektiği sıkıntıyı bilmiyor veya millete, bile bile bu sıkıntıyı çektiriyor; ancak, bu millet, bu sıkıntıyı, bu işkenceyi ve bu idareyi hak etmemiştir; ama, mutlaka, bu millet, çektiği sıkıntının hesabını, sizden sandıkta soracaktır. Sayın hükümet, yaptığınız yanlıştır, kendi çıkardığınız tasarruf tedbirlerine kendiniz uymuyorsunuz; çünkü, getirdiğiniz her kanunla yeni kurullar, yeni kadrolar getirmeniz sizi kurtarmaz. Göreceksiniz, siz, bu kurulların ve kadroların altında ezileceksiniz; çünkü, halen, siz, bu millete doğruları söylemiyorsunuz; ekonomi düzeliyor diye milleti oyalıyorsunuz. Halen milletin hali perişandır; çünkü, değişen bir şey yoktur. Milletin dertlerine çare bulun; eğer, çare bulamıyorsanız -ki, bulamıyorsunuz- sizin o zaman hükümet etmeye hakkınız yok.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Allah Allah!..

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Evet.

Bütün bu eksiklerine ve yanlışlarına rağmen, kanunun hayırlı olmasını diliyor; Doğru Yol Partisi Grubu adına, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Önerge yok.

SP Grubunun yoklama talebi vardır; yoklama yapacağız; karar yetersayısı talebi de var; hangisinde karar kılacaklarsa o.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Karar yetersayısı içerisinde yoklama yoktur; ama, yoklama içerisinde karar yetersayısı vardır.

BAŞKAN - Hayır, Sayın Ayhan küsmesin diye söylüyorum; Sayın Cevat Ayhan karar yetersayısının aranılmasını istemişti; ama, şimdi yoklama talebi geldi.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Evet, daha kuvvetlisini verdik.

BAŞKAN - Haklısınız efendim.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - 4 üncü maddeyi oylamadan önce yoklama talebi var; yoklama talep eden arkadaşların isimlerini okuyacağım; salonda bulunduklarını tespit edeceğim:

Veysel Candan?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Niyazi Yanmaz?.. Burada.

Sacit Günbey?.. Burada.

Nezir Aydın?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Musa Demirci?.. Burada.

Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Bahri Zengin?.. Burada.

Suat Pamukçu?.. Burada.

Cevat Ayhan?.. Burada.

Lütfü Esengün?.. Burada.

Lütfi Doğan?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Hüseyin Karagöz?.. Burada.

Yasin Hatiboğlu?.. Burada.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum efendim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı bulunamamıştır.

Kaç dakika ara vereyim efendim?..

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 15 dakika Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bakanlar belki manzarayı umumiyemizi görür de gelirler umuduyla...

Birleşime, 20'45'e kadar ara veriyorum efendim.

 

Kapanma Saati : 20.22


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati : 20.47

BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 69 uncu Birleşimin Altıncı Oturumunu açıyorum.

786 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edecekken, tasarının 4 üncü maddesinin oylamasında yoklama istenmişti ve toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Şimdi, yoklamayı tekrarlayacağız.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

 BAŞKAN - Efendim, cezaevlerindeki insanımızı ıslah etmek için önemli dediğiniz bu kanunu, maalesef görüşemeyeceğiz. Saadet Partisinin 20'sini saysam dahi olmuyor -onlar bana yetkiyi vermiş olarak kabul ediyorum- yine toplantı yetersayısı yoktur.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 6 Mart 2002 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                                                   Kapanma Saati : 20.54

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.