DÖNEM
: 21 CİLT : 87 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 69 uncu Birleşim 5 . 3 . 2002 Salı İ
Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II.- GELEN
KÂĞITLAR III.-
YOKLAMALAR IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Yozgat Milletvekili Mesut Türker'in,
küreselleşme ve millî kültüre ilişkin gündemdışı konuşması 2.- Ankara Milletvekili Birkan Erdal'ın,
Türkiye'nin arge projesine katılımına ilişkin gündemdışı konuşması 3.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan'ın,
devlet protokolünün demokrasiye uyumu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin devlet protokolündeki konumlarına ilişkin gündemdışı konuşması B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek
Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/996) 2.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in
(6/1279) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/459) 3.- Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun (6/1671) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi (4/460) 4.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın
(6/1700) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/461) 5.- Erzurum Milletvekili Mücahit
Himoğlu'nun, Türkiye Cumhuriyetinin Rumuzu Olan T.C.'nin Açık Olarak Yazılıp
Okunması Hakkında Kanun Teklifinin (2/512) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/462) 6.- Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili
Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan'ın, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/737) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/463) 7.- Niğde Milletvekili Mükerrem Levent'in,
Niğde İline Bağlı Yeşilgölcük Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/753) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/464) C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 24
arkadaşının, futboldaki şike iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/259) V.-
ÖNERİLER A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1.- Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve
ANAP Gruplarının müşterek önerisi 2.- Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 223 üncü sırasında yer
alan (10/255) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin 5
Mart 2002 Salı günü yapılmasına ilişkin DYP Grubu önerisi VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310,
2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) 2.- Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri
Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S.
Sayısı: 786) VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün,
Konya İlindeki eğitim ve öğretim faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5639) 2.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un,
Bursa-Uludağ'da bulunan kamu kurum ve kuruluşlarına ait tesislere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5692) 3.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Eğitime Katkı Payı adı altında okullarda toplandığı iddia edilen paralara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5713) 4.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in,
sigara, alkol ve uyuşturucu madde bağımlısı öğrencilere ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5720) 5.- Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in,
BAĞ-KUR'un esnaf ve çiftçilerden prim alacaklarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5723) 6.- Elazığ Milletvekili Latif Öztek'in,
2001 yılında kapanan iş yerlerine ve işten çıkarılanlara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5754) 7.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
APK çalışanlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun
cevabı (7/5767) 8.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
APK çalışanlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan
Tanrıkulu'nun cevabı (7/5777) 9.- Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın,
dış ticarette uygulanan farklı gümrük oranlarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı (7/5789) 10.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
ABD'den helikopter alımıyla ilgili çıkan bir habere ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5797) 11.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, DPT Müsteşarlığının kamu yatırımlarını koordinasyon ve izleme
görevine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/5809) 12.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, Bursa İli kamu yatırım projelerine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/5810) 13.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
personel atamalarına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan'ın cevabı
(7/5828) 14.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
personel atamalarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı
(7/5836) 15.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı
(7/5849) 16.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
IMF'den alınan kredi miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in
cevabı (7/5860) 17.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın,
Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğünün İzmir-Urla'da yaptığı bir ihaleye ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5867) 18.- Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç'un,
Endüstri Bölgeleri Kanununun organize sanayi bölgelerine etkisine ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5873) 19.- Van Milletvekili Hüseyin Çelik'in,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin bazı ihtiyaçlarının karşılanma yollarına ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5883) 20.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın,
Eskişehir ve Bursa doğalgaz dağıtım işletmelerinin özelleştirilmesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı
(7/5890) 21.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi
Yanmaz'ın, Rusya'ya düzenlenen resmî ziyaretin yolluk ve harcırahının dostluk
grubuna mensup muhalefet milletvekillerine verilmediği iddialarına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/5904) 22.- Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklı'nın, SSK Çerkezköy Hastanesi ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5921) 23.- Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,
Bağ-Kur sigortalılarının ödedikleri destek primine ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5922) 24.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet
Yalçınkaya'nın, Şanlıurfa İli Millî Eğitim Müdürlüğünün okul müdürü atamalarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5924) 25.- Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, Mavi Akım Doğalgaz Anlaşmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5929) 26.- Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, bugüne kadar Eğitime Katkı Payı olarak toplanan para miktarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5931) 27.- İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz'ün, Bakanlıkta çalışan hukukçu avukatlara ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5938) 28.- İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz'ün, Savunma Sanayi Müsteşarlığında çalışan hukukçu ve avukatlar ile
personel alımına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin
Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5939) 29.- Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan İline yapılacak olan yatırımlara ve
ödeneklerine ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan'ın cevabı (7/5946) 30.- Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan İline yapılacak olan yatırımlara ve
ödeneklerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın
cevabı (7/5951) 31.- Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan İline yapılacak olan yatırımlara ve
ödeneklerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar
Okuyan'ın cevabı (7/5952) 32.- Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan İline yapılacak olan yatırımlara ve
ödeneklerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan
Tanrıkulu'nun cevabı (7/5953) 33.- Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan İline yapılacak olan yatırımlara ve
ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı (7/5967) 34.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük'ün, Şereflikoçhisar İlçesindeki sağlık personeline ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5972) 35.- Ankara Milletvekili Mehmet Zeki
Okudan'ın, Antalya Bağ-Kur İl Müdürlüğünce eksik prim ödedikleri gerekçesiyle
mağdur edildiği öne sürülen Bağ-Kur'lulara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5975) 36.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
su işletmelerinin faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman
Durmuş'un cevabı (7/5980) 37.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
TBMM'ye içme suyu veren firmalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman
Durmuş'un cevabı (7/5981) 38.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın; İran Doğalgaz Projesi ihalesiyle ilgili
iddialara, Mavi Akım Projesi sonrası doğalgaz
tüketimi ve fiyatlandırmasına, İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6012, 6031) 39.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Yuvacık Barajı inşaatıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6032) 40.- Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin,
Hakkâri Şemdinli-Derecik Beldesi arasında yapılacak karayolu ihalesine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/6051) 41.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın,
ilköğretimde önerilen ders kitaplarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/6053) 42.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet
Çulhaoğlu'nun, Yedigöze Baraj inşaatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6054) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
üç oturum yaptı. İstanbul Milletvekili Cahit Savaş Yazıcı,
gemi inşa sanayiinin sorunlarına ve Türk gemi inşa mühendislerinin
mağduriyetlerine, Balıkesir Milletvekili Hüseyin Kalkan,
zeytinyağı üreticilerinin karşılaştıkları sıkıntılara ve alınması gereken
tedbirlere, Van Milletvekili Kâmran İnan, Avrupa
Parlamentosunun 28 Şubat 2002 tarihinde
kabul ettiği ve içerisinde asılsız Ermeni iddialarını destekleyici ifadeler
bulunan karar tasarısına, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Avrupa
Parlamentosunun 28 Şubat 2002 tarihinde kabul ettiği ve içerisinde asılsız
Ermeni iddialarını destekleyici ifadeler bulunan karar tasarısını üzüntüyle
karşıladığına, Saygın olarak bilinen bir parlamentonun,
tarihî gerçekleri bilinçli bir şekilde inkâr ederek, asılsız Ermeni iddialarını
benimsemesinin, Türk tarihini, Devletini ve Milletini yaralayıcı hükümler kabul
etmesinin, sadece ve sadece, bu kararı alanları lekeleyeceğine, Kararın hiçbir dayanağının olmadığına, bu
kararın muayyen ve kabulü mümkün olmayan bir maksadı içerdiğine, Başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak
üzere, bütün kuruluşları ve kamuoyuyla Avrupa Birliğine tam üye olabilmek için
büyük gayret sarf eden, feragat ve fedakârlıkta bulunan Türkiye'ye karşı
yapılan bu çirkin hareketin, şayet, Türkiye'yi tam üyelik emelinden vazgeçirmek
gayesini güdüyorsa, bunda da yanılındığının ve başarılı olunamayacağının
bildirilmesinin bir vazife bilindiğine, Tarihin, keyfî hükümlerle tahrif
edilemeyeceğine, Türkiye'ye karşı Avrupa Parlamentosunda sergilenen tavrın
üzücü olduğuna ve bu kararın, oy
verenleri büyütemeyeceğine, Tarihçilere açılan arşivlerin
incelenmesinin, bu kararı alanları mahcup edecek hakikatleri bir kere daha
ortaya koyacağına, Avrupa Parlamentosunun keyfî kararına karşı, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin cevabının tarihî hakikatler olduğuna, İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
grubu bulunan siyasî partilerin ortak görüşleri doğrultusunda hazırlanan
bildiri, Oturum Başkanınca okundu. Genel Kurulu ziyaret eden Moğolistan
Meclis Başkanı Sanjbegz Tumur Ochir'e Başkanlıkça "Hoş geldiniz"
denildi. Devlet Bakanı Faruk Bal'ın İran'a yaptığı
resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul
edildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından,
ertelendi; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının (1/744) (S. Sayısı : 786) 1 inci
maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlandı, maddenin oylamasından önce, istem
üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı
yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 5 Mart 2002 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 17.44'te son verildi.
No. : 93 II. – GELEN KAĞITLAR 1.3.2002 CUMA Teklifler 1.- Erzurum Milletvekili
İsmail Köse ve 26 Arkadaşının; Türkiye Jeoloji Araştırmaları ve Deprem Bilgi
Merkezi Kanunu Teklifi (2/897) (Plan ve Bütçe ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.2.2002) 2.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu ve 19 Arkadaşının; Belediye Gelirleri Kanunu ile İl Özel İdareleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/898) (İçişleri ve Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.2.2002) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy'un, Afyon deprem bölgesinde ikamet edenlerden,
DMS ve DİS sınavlarını kazananlara öncelik tanınıp tanınmayacağına ilişkin Devlet
Bakanından (Recep Önal) yazılı
soru önergesi (7/6137) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.2002) 2.- Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen'in, deprem vergisi olarak toplanan paralara ve
yapılan harcamalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6138) (Başkanlığa geliş tarihi :
26.2.2001) 3.- Balıkesir
Milletvekili Agah Oktay Güner'in, İstanbul'da yapılan İKO-AB toplantısına KKTC'nin davet edilmediği iddiasına ve
Helsinki Senedi karşısında KKTC'nin durumuna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6139) (Başkanlığa geliş tarihi :
27.2.2002) 4.- Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, İstanbul ve Trabzon'daki Ayasofya Camiilerinin vakıf
senetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi
(7/6140) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 5.- Ankara Milletvekili M
Zeki Çelik'in, Ayasofya Camii'nin ibadete açılmamasının nedenine ilişkin Kültür
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6141) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002) 6.- Ankara
Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Avrupa
Birliği Parlamentosu'nun Ayasofya Camii'nin kilise yapılması ile ilgili
önergesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından ( A.Mesut Yılmaz)
yazılı soru önergesi (7/6142) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 7.- Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, AB'nin Ayasofya Camii ile ilgili talepleri olduğu iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6143) (Başkanlığa geliş tarihi :
27.2.2002) 8.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in , AB'nin Ayasofya Camii ile
ilgili talepleri olduğu iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6144) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 9.- Ankara Milletvekili
M.Zeki Çelik'in, İzmir-Aydın Otoyoluna
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6145)
(Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 10.- Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Artvin-Şavşat-Meşeli Köyünün Karagöl Milli Parkı sınırları
içine alınması sonucu ortaya çıkan sorunlara ilişkin Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6146) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 11.- İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Sümerbank'ın eski sahibinin yargılanma
sürecine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6147) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 12.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Samsun Serbest Bölge Müdürü hakkındaki bir
iddiaya ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/6148)
(Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 13.- İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın,
turist rehberi kimliklerinin vize işlemine
ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6149) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27.2.2002) 14.- İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Irak'taki Türkmenlere ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6150) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 15.- Aksaray Milletvekili
Ramazan Toprak'ın, ekonomik kriz başlangıcında Merkez Bankasından verildiği iddia edilen kredilere ilişkin
Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6151) ( Başkanlığa
geliş tarihi : 27.2.2002) 16.- Diyarbakır
Milletvekili Osman Aslan'ın, Diyarbakır- Bismil Belediyesine aktarılan
paydan İller Bankasınca yapılan
kesintiye ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6152)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002) 17.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, tarım ürünlerindeki alfatoksin ve pestisit maddelerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6153) (Başkanlığa
geliş tarihi : 27.2.2002) 18.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, Türkiye Kamu- Sen ile bir siyasi parti arasındaki tartışma
iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6154) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.2.2002) 19.- Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Türk Haber-Sen Genel Kuruluna müdahale yapıldığı
iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi
(7/6155) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 20.- Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Türk Haber- Sen Genel Kuruluna müdahale
yapıldığı iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6156) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 21.- Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Bursa'daki
projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi
(7/6157) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 22.- Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğü projelerine ilişkin
Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/6158) (Başkanlığa
geliş tarihi : 27.2.2002) 23.- Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, DLHİ Genel Müdürlüğünün balıkçı barınakları projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6159) (Başkanlığa
geliş tarihi : 27.2.2002) 24.- Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa İlinin bazı ilçelerindeki çıraklık ve yaygın
eğitim yatırım projelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6160) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 25.- Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın,
Endüstri Meslek Lisesi projesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6161) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 26.- Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın,
DSİ'nin gölet projelerine ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6162)
(Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 27.- Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, DSİ'nin Bursa İlindeki gölet projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6163) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002) 28.- Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa İlindeki dere ıslah projelerine ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6164) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) 29.- Tekirdağ
Milletvekili Nihan İlgün'ün,
Çorlu-Önerler Köyünde bulunan doğalgaz rezervine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6165) (Başkanlığa geliş tarihi :
27.2.2002) 30.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Batuk'un, mal ve hizmetlere uygulanan KDV oranlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6166) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.2.2002) Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru
Önergeleri 1.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, açılan kiliselere ve misyonerlik faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5472) 2.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, ekonomik kriz nedeniyle ülkemizde olabilecek toplumsal olayları
önlemek amacıyla alınan tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5487) 3.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, Fener Rum Patriğinin statüsüne ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi
(7/5489) 4.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, kamu kurumlarına alınan gazete ve dergi ile
gazetecilerin sendikalaşmamalarının nedenine
ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5509) 5.- Kayseri Milletvekili
Sadık Yakut'un, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ve devredilen bankaların
zararlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi
(7/5511) 6.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, yeni yıl kutlamalarına yönelik açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5513) 7.- Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale İlinin GSYİH içindeki payına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5520) 8.- Kayseri Milletvekili
Sadık Yakut'un, Emlak Bankasına ait varlıklarının TOKİ'ye devri ile Hazine
Müsteşarlığı Personel Vakfına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı
soru önergesi (7/5527) 9.- Zonguldak Milletvekili
Ömer Üstünkol'un, Zonguldak Valisi hakkındaki çeşitli iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5528) 10.- Bursa Milletvekili
Turhan Tayan'ın, son genel nüfus sayımında Bursa-Orhangazi İlçesi nüfusunun
yanlış tespit edildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay)
yazılı soru önergesi (7/5532) 11.- İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz'ün, T.M.S.F.'na devredilen bazı bankaların
denetiminin verildiği firmaya ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru
önergesi (7/5536) 12.- Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, yılbaşı kutlamaları ile ilgili açıklamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5542) 13.- Tokat Milletvekili
M.Ergün Dağcıoğlu'nun, bankacılık alanındaki üst kurul, kurul ve ortak yönetim
kurulları yönetici ve personeline ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş)
yazılı soru önergesi (7/5544) 14.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, BM Güvenlik Konseyince kabul edilen terör örgütleri
listesine Türkiye'nin talep ettiği örgütlerin eklenip eklenmediğine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5552) 15.- Elazığ Milletvekili
Mustafa Gül'ün, öğrenim ve harç kredisi
almak için gereken belgelerin noterden tasdikine ve vakıf üniversitelerine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5561) 16.- Rize Milletvekili
Mehmet Bekaroğlu'nun, bazı basın kuruluşlarına yapılan polis baskınlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5566) 17.- Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, misyonerlik
faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5570) 18.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Batuk'un, bir gazetede
yayınlanan MİT'in hazırladığı iddia edilen rapora ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5586) 19.- Hatay Milletvekili
Metin Kalkan'ın, Yeni Şafak Gazetesinde polisin izinsiz olarak arama yaptığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5589) 20.- Tekirdağ
Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, yapı kooperatiflerinin vergi ve harç
muafiyetinin kaldırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5592) 21.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç'in, Güneydoğu Umut Petrol
San.ve Tic. A.Ş.ne verilen krediye ilişkin Başbakandan yazılı önergesi
(7/5599) 22.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Güzel'in, Türk Eczacılar Birliğinde yapılan denetimlere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı önergesi (7/5606) No. : 94 4.3.2002 PAZARTESİ Raporlar 1.- 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu
ve 492 Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile
Antalya Milletvekili Salih Çelen ve İki Arkadaşının, Bingöl Milletvekili Necati
Yöndar'ın, İstanbul Milletvekili Masum Türker ve Otuz Arkadaşının, İstanbul
Milletvekili Aydın Ayaydın'ın, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Aynı
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/956, 2/878,
2/880, 2/882, 2/883, 2/884) (S. Sayısı: 825) (Dağıtma tarihi : 4.3.2002)
(GÜNDEME) 2.- İstihdamın Teşviki Amacıyla Ücret Dışı Yüklerden Bazılarının
Ödenmesinin Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/950) (S. Sayısı: 826)
(Dağıtma tarihi : 4.3.2002) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergesi 1.-Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, acil müdahale botu
ihalesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1714) (Başkanlığa geliş
tarihi:28.2.2002) Yazılı Soru
Önergeleri 1.- Afyon Milletvekili Gaffar Yakın'ın, 1999 yılından itibaren
belediyelere yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6167) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.2.2002) 2.- Afyon Milletvekili Gaffar Yakın'ın, 1999 yılından itibaren
belediyelere yapılan yardımlara ilişkin
Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6168) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002) 3.- Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, karşılıksız çek
uyuşmazlıklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6169)
(Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002) 4.- Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, "Ayrıcalıklı Sanayi
Bölgesi" modelinin ülkemizde uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6170) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002) 5.- Hakkâri Milletvekili
Hakkı Töre'nin, yurtdışına çıkan araçlardan alınan triptik belgesi
bedeline ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6171) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002) 6.-
Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
tüpgaz ve LPG fiyatlarındaki artışlara ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6172)
(Başkanlığa geliş tarihi :
28.2.2002) 7.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Atatürk Barajı
suları altında kalan Adıyaman İlindeki ev ve arazilerin sahiplerinin
mağduriyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6173) (Başkanlığa
geliş tarihi : 28.2.2002) 8.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, finansman desteğinden yararlanacak bankalara ilişkin Devlet
Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6174) (Başkanlığa geliş
tarihi : 28.2.2002) 9.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın,
"Bahailik" adına yürütülen faaliyetlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6175)
(Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002) 10.- Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, denizcilik sektöründe faaliyet gösteren firmalara YPK
kararıyla sağlanan dış krediye ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı
soru önergesi (7/6176) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.2.2002) 11.- Şanlıurfa
Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa İlindeki kaçak elektrik
kullanımına ve şebeke sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6177) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.2.2002) 12.- Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, KDV oranlarının tespitindeki kriterlere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6178) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002) 13.- Ankara Milletvekili
M.Zeki Çelik'in, camilerden çalınan eşyalara ve camilerin korunmasına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru
önergesi (7/6179) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2002) 14.- Ankara Milletvekili
M.Zeki Çelik'in, camilerden çalınan eşyalara ve camilerin korunmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6180) (Başkanlığa geliş tarihi :
28.2.2002) 15.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, TKİ'ne bağlı
bazı işletmelerin kapatılacağına yönelik açıklamaya ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6181) (Başkanlığa geliş tarihi :
28.2.2002) 16.- Trabzon Milletvekili
Şeref Malkoç'un, Trabzon Liman İşletmesine geçici işçi alımı ile ilgili
iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/6182) (Başkanlığa
geliş tarihi : 28.2.2002) 17.- Trabzon Milletvekili
Şeref Malkoç'un, Trabzon'daki öğrenci yurtları ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6183) (Başkanlığa geliş
tarihi : 28.2.2002) No. : 95 5.3.2002 SALI Sözlü Soru
Önergeleri 1.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz'ün,
Manisa-Saruhanlı ve Osmancalı'da Yaprak Tütün İşletmelerinin
özelleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) sözlü
soru önergesi (6/1715) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.3.2002) 2.- Manisa Milletvekili
Mustafa Enöz'ün, tarihi Kula evlerinin restorasyonuna ilişkin Devlet Bakanından
(Nejat Arseven) sözlü soru önergesi (6/1716) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.3.2002) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Kocaeli
Milletvekili Mehmet Batuk'un,
verem hastalarının tedavilerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6184) (Başkanlığa geliş tarihi :
1.3.2002) 2.- Samsun Milletvekili Vedat Çınaroğlu'nun, Samsun-Tekkeköy Kaymakamı hakkındaki bir
iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6185) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2002) 3.- Zonguldak Milletvekili Ömer Üstünkol'un, Zonguldak-Çaycuma Belediye Başkanı hakkındaki
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6186) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2002) 4.- Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in,
Bitlis-Mutki İlçe Millî Eğitim
Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6187) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2002) 5.- Trabzon
Milletvekili Şeref Malkoç'un, THY'nin "Pass bilet"
uygulamasına ilişkin Devlet
Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı
soru önergesi (7/6188) (Başkanlığa
geliş tarihi : 1.3.2002) 6.- Trabzon
Milletvekili Şeref
Malkoç'un, Alfatoksin maddesinin
fındık ihracatına etkilerine ilişkin Sanayi Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6189) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2002) 7.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya'nın, verem ve kanser hastalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6190) (Başkanlığa geliş tarihi : 1.3.2002) 8.- Kayseri
Milletvekili Salih
Kapusuz'un, Abdullah Öcalan'ın
Türkiye'ye iadesi sürecine ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6191) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.3.2002) 9.- Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un,
Abdullah Öcalan'ın ülkemize iadesi taleplerine ve yargılanma
sürecine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6192) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.3.2002) Meclis Araştırması Önergesi 1.- İstanbul Milletvekili
Azmi Ateş ve 23 arkadaşının, futboldaki şike iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/259) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2002) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 15.00 5 Mart 2002 Salı BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 69 uncu Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz efendim. Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı söz vermeden
evvel, İstanbul Milletvekili olarak, bendeniz de kürsüde olduğumdan dolayı
gündemdışı söz alamadığım için, İstanbul'daki belediyelerde, belediye
mensuplarının otobüslerdeki seyahatini engelleyen zihniyeti burada,
huzurlarınızda telin ediyorum efendim. İstanbul'da diğer kamu kuruluşlarının
memurları, İETT otobüslerinde rahatlıkla seyahat ettikleri halde, maalesef,
İstanbul belediyelerinde -kararnamede atlanmış- belediye görevlileri seyahat
edemiyorlar. Bu sebepten dolayı da, otobüsçüler ile belediye zabıtaları
arasında devamlı bir rahatsızlık, didişme var. Onun için, burada,
huzurlarınızda, Büyük Millet Meclisi olarak, 69 İstanbul milletvekiline de
tercüman olarak, hükümetin bu kararnameyi... İ.SÜHAN ÖZKAN (İstanbul)
- Evet... BAŞKAN - Sayın Özkan,
teşekkür ederim, siz de beni destekleyin; ama, mademki, diğer kamu
kuruluşlarının personeline bu imkânı verdik, belediye zabıtalarına da -kendi
otobüsleri üstelik- verilmeli. Bana göre, büyükşehir belediyesi, bu konuda,
Bakanlar Kurulunun kararını beklemeden de yapabilir; ama, Bakanlar Kurulu böyle
bir kararı verirse minnettar kalacağız. Sizin adınıza konuştum
efendim, teşekkür ederim. (Alkışlar) Sayın milletvekilleri,
gündemdışı ilk söz, küreselleşme ve millî kültürle ilgili söz isteyen Yozgat
Milletvekili Mesut Türker'e aittir. Sayın Tanık, size yarın
gelecek herhalde... Sayın Türker, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Efendim süreniz 5 dakika. IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Yozgat
Milletvekili Mesut Türker'in, küreselleşme ve millî kültüre ilişkin gündemdışı
konuşması MESUT TÜRKER (Yozgat) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küreselleşme ve millî kültür konusunda
gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar
sunuyorum. Değerli milletvekilleri,
hepimizin çok iyi bildiği üzere, millî kültür, milleti millet yapan ve bir
milleti diğer milletlerden farklı kılan en önemli unsurdur. Bu anlamda, millî
kültür, milletlerin kimliği ve kişiliğini temsil ve ifade eden bir değerler
dokusudur. Millî değerler üzerine kurulu ulus devletler ise, dünyayı tek
merkezli bir küresel imparatorluğa dönüştürme projesine yönelmiş küreselleşme
ideolojisinin önündeki en büyük engel olarak görülmektedir; çünkü, öz kültürüne
yabancılaşmış bir millet, dışarıdan kendisine yönelecek işgal ve saldırılara
karşı direnç dinamiklerinden yoksun bırakılmış ve gönüllü teslimiyete yatkın
kılınmış bir sosyal yapıya dönüşecektir. Nitekim, bu gerçekliğin
bir yansıması olarak, 21 inci Yüzyıl küresel imparatorluğunun patronluğuna ve
jandarmalığına soyunan ABD yönetiminin en etkin akıl hocalarından birisi olan
Brzezinski, küresel gücün belirleyici dört unsurunu "ekonomik
üstünlük", "askerî üstünlük", "teknolojik üstünlük" ve
"kültürel üstünlük" olarak tespit ve ifade ettikten sonra, bu dört
alanda da Amerika'nın rakipsizliğine dikkat çekmektedir. Devamla, Amerika'nın
kültürel üstünlüğünü, küresel imparatorluğun kurumsallaşması yolunda en önemli
şans olarak belirtmektedir. Bu yaklaşımına delil olarak da, İngilizcenin dünya
dili olmasını, Amerikan filmlerinin dünya film piyasasının dörtte 3'ünü
kapsamasını, Amerikan tüketim kültürünün ve markalarının dünya gençliği için
çekim ve cazibe merkezine dönüşmesini göstermektedir. Değerli milletvekilleri,
benzer bir anlayışla, bugün, Avrupa Birliğinin teorisyenleri ise, Avrupa
Birliğine, keşke "Avrupa Ekonomik Topluluğu" olarak değil de
"Avrupa Kültürel Topluluğu" olarak başlasaydık demek suretiyle,
pişmanlıklarını dile getirmektedirler. Bu şuurun bir yansıması olarak, bugün,
Amerika, kültür temelinde milletleşme projesini yürütme ısrarından asla
vazgeçmemekte; Fransa, ülkesinden başka, dominyonlarında bile, Fransızca'nın
geleceği ve korunması konusunda yasalar çıkarmakta, yoğun çabalar sarf
etmektedir. Batı, kendi kültür anlayışları konusunda bu denli kıskanç ve hassas
iken, bizim, millî kültürümüzü kendi elimizle dinamitlemek isteyişimizi anlamak
son derece zordur. Maalesef, zaman zaman, komisyonlarımıza gönderilen bazı yasa
tasarıları ve sözleşmeler, bünyelerinde bu tarz tuzak ve dinamitler
barındırmaktadır. Devlet içinde devlet görüntüsünü ve ekümenikliğini pekiştirme
sevdasından asla vazgeçmeyen Fener Rum Patrikhanesini ihya edecek olan vakıflar
yasa tasarısı ve ekonomik, sosyal ve kültürel haklara ilişkin uluslararası
sözleşme, böylesi tehlikeler içermektedir. Ayrıca, Avrupa Birliğinin
sıradan görevlilerinin bile, ülkemizin din, dil ve siyasî yapısıyla ilgili
olarak sık sık dile getirdikleri son derece seviyesiz ve anlamsız dayatmalar,
Türkiye Cumhuriyetinin üniter, millî devlet yapısının olduğu kadar, kültürel
bütünlüğünün de temeline bomba yerleştirmekten başka bir anlam taşımamaktadır. Küreselleşme ideologları,
bir yandan millî kültürleri küçümseyip, horlayıp, yerlerine "evrensel
kültür" adı altında Anglosakson orijinli Amerikan kültürü ve dilini ikame
etmeye çalışmaktalar; diğer taraftan ise, bu tavırlarıyla taban tabana çelişme
pahasına da olsa, yerel kültürleri ve bu yolla mikro milliyetçileri ayartmaya
gayret etmektedirler. Bu amansız çelişki, esasen kendileri açısından son derece
tutarlıdır; çünkü, her iki halde de, küresel saldırılar karşısındaki en önemli
dayanak ve direnme kalesi olan millî kültürler ve millî devlet yapılanmaları
hedef alınmakta ve yıpratılmaktadır. Bütün bunlar yapılırken de, insan
haklarının dokunulmazlığı, demokratik açılımlar, çokkültürlülük gibi örtüler ve
kılıflarla, art niyetler ustalıkla gizlenmektedir. Değerli milletvekilleri,
gaflet ve dalalete kapılıp, bu tür oyunları okuyamamak suretiyle millî yapıda
verilen açıklar ve gedikler ise, iç ve dış düşmanlarca derhal
değerlendirilmektedir. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin, onca iç ve dış
kıskaca rağmen, belini kırıp böcek gibi ezdiği bölücü bir örgütün, çaresiz
olarak siyasallaşma çizgisine kaydığı ve bu doğrultuda stratejiler geliştirmeye
başladığı hepimizin malumudur. Anılan örgüt kalıntılarının, son günlerde sistemli
ve sinsi bir şekilde başlattıkları "Kürtçe eğitim" kampanyasının
zamanlaması ve arka planını iyi görmeliyiz. Unutulmamalı ki, masum
kılıflara büründürülen bu tür kirli kampanyaların asıl amacı, emperyalizmin eli
kanlı ucuz taşeronu PKK'nın, ateşle ve kanla elde edemediklerini, bu kez konuyu
siyasallaştırma yöntemiyle elde etmesine yönelik sinsi taktiklerdir. Bu konuda
PKK'yı ve onun hamisi Batılıları anlamak mümkündür ve bu tavırları kendileri
açısından tutarlıdır. Ancak, PKK'yı Meclise davet etme cüretini gösteren,
Türkiye Cumhuriyetinin bir bakanı ise, işte, o noktada durup uzun uzun düşünmek
lazım; belki bu sayede sahnelenmekte bulunan sinsi oyunun dayanak bulduğu ve
sirayet ettiği odakların ulaştığı kapsam, derinlik ve düzeyi kavramak mümkün
olacaktır. BAŞKAN - Toparlarsanız
memnun olurum. MESUT TÜRKER (Devamla) -
Yine, bu sayede, bu tür tetikçileri azmettiren hangi güçlerin kişisel çıkar ve
beklentilerini müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit etmek istedikleri
anlaşılmış olacaktır ve böylece, bundan sonra bizi yönetmeye memur
edileceklerin kanlarındaki ve vicdanlarındaki cevheri aslîyi daha bir özenle
değerlendirir ve Atatürk'ü de bir parça anlamış oluruz. Değerli milletvekilleri,
Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türk Devleti
ve Milletinin bekasını ilgilendiren bu tür konularda daha dikkatli olması
kaçınılmazdır; çünkü, yaşadığımız süreç son derece kritiktir ve bu dönemde
atılacak her bir adım tarihsel önem taşımaktadır. BAŞKAN - Toparlar mısınız
efendim. MESUT TÜRKER (Devamla) -
Bu anlayış ve tarih şuuru içerisinde, millî birlik ve bütünlüğümüzü, üzerinde
titrenilecek ilke ve değerler olarak görmemiz bizler için millî bir ödev
olmalıdır. Bu duygu ve düşüncelerle
Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Gündemdışı ikinci sözü
vermeden evvel, Rize Milletvekili Sayın Ahmet Kabil'in bir önerisi var; o da
gündemdışı söz istemişti; ama... Bugün, Rize'nin kurtarılışının 84 üncü
yıldönümü. Onun şahsında, Başkanlık olarak, Rize'nin kurtarılışının yıldönümünü
kutluyor, bütün Rizeli hemşerilerimize de saygılar sunuyoruz. Gündemdışı ikinci söz,
Türkiye'nin ar-ge projesine katılımı konusunda söz isteyen Ankara Milletvekili
Birkan Erdal'a aittir. Buyurun Sayın Erdal.
(ANAP sıralarından alkışlar) 2.- Ankara
Milletvekili Birkan Erdal'ın, Türkiye'nin ar-ge projesine katılımına ilişkin
gündemdışı konuşması BİRKAN ERDAL (Ankara) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün dikkatlerinize
sunmak istediğim konu, devletçe, evet, devletçe alınan bir kararın
uygulanmasına ilişkin olarak bir hatırlatma mahiyetinde. 2003 yılının başından
itibaren, Avrupa Birliği Altıncı Çerçeve Programı yürürlüğe girecek. Bu
program, 2003 ile 2008 yılları arasında uygulanacak olan ar-ge politikalarını
kapsamakta. Türkiye, ar-ge, yani,
araştırma geliştirme konusunda, bundan önceki Beşinci Çerçeve Programa
katılmamış, bu süreyi, yani, Beşinci Çerçeve Programın süresini, Altıncı
Çerçeve Programa katılma yönünde hazırlıklar yaparak değerlendirme kararı
vermiştir. "Beşinci Programa, yalnızca, proje bazında katılalım; bu sürede
de, Altıncı Çerçeve Programa kesin katılmayla ilgili hazırlıklarımızı
tamamlayalım" denilmiştir. Altıncı Çerçeve Programa
katılma günü gelmiştir. Türkiye, bu konuda, kesin kararını, en geç haziran
ayında Avrupa Birliğine iletmek durumundadır. Bu katılım için gerekli olan
katılım payının da, işte, bu maksatla, ilk diliminin, 2003 yılı bütçesine
konulması gerekmektedir; haziran ayı, bu açıdan da belirleyicidir, bütçe
hazırlıkları yönünden belirleyici olmaktadır. Katılım payı, ülkelerin
millî gelirleriyle orantılı olarak hesaplanmakta olup, Türkiye için bu tutar, 5
yıl içerisinde, 250 000 000 ilâ 300 000 000 euroya ulaşacaktır. Yalnız, bu
rakam, 5 yılda, 5 taksit halinde ödenecektir. Sistem, bu programa üye
olan her ülkenin, bu araştırma geliştirme havuzuna katılım paylarını koyması,
daha sonra da, her ülkenin, araştırma ve geliştirme projeleri sunarak, bu havuzdan
kaynak talep etmesi şeklinde işlemektedir. Özel ve resmî kuruluşların tamamı
Avrupa Birliği normlarında projelerini hazırlayacak, o formatlarda projelerini
geliştirecek, bu kaynağa müracaat edecek, kabul edilmesi halinde projelerine
destek alacaklar. Böylece, Avrupa Birliği bütünü içerisinde ar-ge
çalışmalarından, belli bir disiplinin oluşması, tüm çalışmaların birbirinden
istifade etmesi imkânı doğmakta, uluslararası işbirliği imkânları ortaya
çıkarılmaktadır. Yurdumuz, uzun yıllardır
ar-ge'ye ayrılan kaynakların azlığıyla bilinmektedir. Hepimiz her vesileyle
duymakta ya da anlatmaktayız, "bizde, --yani Türkiye'de- ar-ge'ye kaynak
ayrılmıyor" demekteyiz. Avrupa ülkelerinin millî gelirlerinin yüzdeleriyle
ölçülen ar-ge harcamaları bizde ancak bindelerle ölçülebilmektedir; bu programa
katılmayla ilk defa, devlet, net bir şekilde ar-ge kaynağı ayırmış olacak, özel
ve resmî kuruluşları da bu kaynaktan yararlanma yönünde eğitmek ve teşvik etmek
durumunda bulunacaktır. Diğer bir deyişle, Türkiye'de ar-ge faaliyetleri
evrensel bir nitelik kazanabilecek ve belli bir niceliğe kavuşacaktır. Avrupa Birliğinin tüm
aday ülkeleri bu programa üyedir, evet 12 aday ülke bu programa üyedir. Biz, bu
haziranda da üyelik tercihimizi bildirmezsek dışarıda kalan tek aday ülke
olacağız; yani, sık sık söylenen 12 + 1'i kendi kendimize kabul etmiş ve ilan
etmiş olacağız. Kaldı ki, bu konu, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun 13
Aralık 2000 tarihli toplantısında karara bağlanmıştır. Bilim ve Teknoloji
Yüksek Kurulu, Altıncı Çerçeve Programa katılma kararı almıştır; o tarihten
itibaren Altıncı Çerçeve Programa katılmak için gerekli hazırlıkların yapılması
kararı almıştır. Diğer taraftan, 19 Mart 2001 tarihinde yayımlanan Ulusal
Programda da Altıncı Çerçeve Programa katılım konusunda kararlılık belirtilmiştir.
Altıncı Çerçeve Programın bütçesi 17,5 milyar eurodur. Bu bütçenin 10,5 milyar
euroluk kısmı, şu öncelikli alanlardaki araştırma projelerine ayrılmıştır: Gen
bilimi ve sağlık biyoteknolojisi, bilişim teknolojileri, nano teknoloji, akıllı
malzemeler ve yeni üretim süreçleri, havacılık ve uzay, besin güvenliği ve
sağlık riskleri, sürdürülebilir gelişme ve küresel değişiklikler, Avrupa bilgi
toplumunda yurttaşlık ve yönetişim. Değerli milletvekilleri,
bu sahalardan hangi birini gözardı edebiliriz, bize lazım değil diyebiliriz.
Türkiye'yi yeniden yapılandırıyoruz diyoruz; bu çalışmaların dışında kalarak,
yeniden yapılanmanın nasıl bir yenilik olacağını düşünmek dahi son derece
ürkütücü. Kaldı ki, 10,5 milyar euronun üstünde kalan 7 milyar euroluk kısım,
KOBİ'ler dahil, daha küçük ölçekli
teknoloji projeleri için kullanılacaktır; bu da, bizim için son derece uygun
bir durumdur. Türkiye, bu programa katılımla, işte, bütün bu 17,5 milyar
euroluk araştırmaların sonuçlarına ulaşabilecek, bunlardan yararlanabilecektir.
Beşinci Çerçeve Programa,
Türkiye, tam üye olarak değil de, program bazında katılarak, 32 adet küçük
ölçekli projesine destek almıştır. Bu süre içerisinde, Fransa 3 310 projeye
destek alırken, Kıbrıs Rum kesimi 49 projesine destek almıştır. Evet, Türkiye
32 projesine destek alırken, Kıbrıs Rum kesimi 49 projeyle, Türkiye'den yüzde
50 daha fazla projeye destek alabilmiştir. Sayın milletvekilleri,
ben, sadece, devletçe alınmış ve en önemli belgelerde ilan edilmiş bir kararın
uygulanmasında, yine, dar ve ufuksuz birtakım bakışlarla yanlış yapılması
ihtimalini hissettiğim için hatırlatma görevimi yapmak üzere huzurunuza çıktım;
yoksa, inanıyorum ki, gerek Ulusal Programın gerekse Bilim ve Teknoloji Yüksek
Kurulunun karar aldığı ve deklare
ettiği katılımı gerçekleştirmeye hükümetin gücü yetecektir. Buna gerçekten inanmak
istiyorum ve bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP, MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Sayın Erdal,
teşekkür ediyorum. Bu konuda cevap verecek
Sayın Bakan?.. Yok. Efendim, üçüncü
arkadaşıma söz vereceğim; ancak, inanılmaz bir uğultu var. Sayın Birkan Erdal
KİT Komisyonu Başkanı olarak da size bu konuşmayı yaptı; ama, uğultudan pek
anlaşılmadı herhalde. Önemli bir ikazda bulundu, kendisine teşekkür ediyorum. Sayın Ahmet Tan, devlet
protokolünün demokrasiye uyumu konusunda gündemdışı söz istemiştir. İstanbul
Milletvekili Sayın Ahmet Tan'ı kürsüye davet ediyorum.(DSP sıralarından
alkışlar) Kavas arkadaşlar,
protokol listelerini sayın
milletvekillerine dağıtabilirler, böylece milletvekilleri de hangi sıradalar,
neredeler, hangi konumdalar bizatihi görmüş olurlar. Keşke, İçişleri Bakanımız
da burada olsaydı, ona İstanbul'daki ikinci işkenceyi söylerdik; çünkü, imam
hatip liselerinin bahçelerinde polisin zorlaması var. Yönetmelik eksikliği
varsa... (DSP sıralarından gürültüler) Efendim, yönetmelik
eksikliği varsa, getirir, değiştirirsiniz. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Anayasa Mahkemesinin iptal kararı var. BAŞKAN - Efendim, Anayasa
Mahkemesi, "imam hatip liselerinin bahçelerinde polis copu kullanılsın
mı" diyor; istirham ederim... Ben, en az sizin kadar laik bir insanım, o
ayrı, o ayrı. Ben siyaset yapmıyorum.(MHP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Tan. 3.-
İstanbul Milletvekili Ahmet Tan'ın, devlet protokolünün demokrasiye uyumu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin devlet protokolündeki konumlarına
ilişkin gündemdışı konuşması AHMET TAN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum, "Yüce Meclis" sözcüğünün altını önemle çizerek
selamlıyorum. Buna şiddetle ihtiyaç var; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yüceliği, ne yazık ki, bu kürsüye çıkan sayın hatiplerin dilindedir. Belki de,
sayın milletvekilleri, sayın bakanlarımız, devlet protokolündeki önemli bir
eksiği, hatta çarpıklığı "yüce" sözcüğüyle gidermeye
çalışmaktadırlar. Elbette, Türkiye Büyük Millet Meclisi, gücünü, yüceliğini,
dünyadaki eşsiz ve benzersiz konumundan almaktadır; dünyada, devletini kurmadan
önce Parlamentosunu kurmuş olan milletinden almaktadır; manevî başkomutanlığını
yaptığı Bağımsızlık Savaşından almaktadır. Onun bu konumunu, yüceliğini dünyada
hiçbir şeyin değiştirme gücü yoktur. Onun bu gücü, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasına dayanmaktadır; ama, bu güç, ne yazık ki, devlet protokolüne
yansımamaktadır. Devlet, öncelikle, protokol demektir. Protokol, devletin hukuk
ve demokrasi planıdır. Bu plan, 12 Eylül 1980 darbesinden bu yana çarpıktır.
Devletin hukuk ve demokrasi planını düzeltmek için koalisyon hükümetimiz büyük
bir çaba içindedir. Bu çabalara Meclis her türlü desteği vermektedir; ama,
herhalde, sıra, henüz devlet protokolüne gelmemiştir. Bu protokol, Ankara
dışındaki kamu yönetiminde de basına da yansıyan sıkıntılara yol açmaktadır.
Nevşehir Başsavcısının, Danıştaya açtığı protokol davasını kazanması önemli bir
uyarıdır. Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; devlet protokolünde yirmi yıldır sürüp giden bir çarpıklığı en
çok Anıtkabir'de, 23 Nisan Ulusal Egemenlik kutlamalarında ve Çankaya'daki
törenlerde görmekteyiz. Değerli arkadaşlarım,
aslında, bu konuşmayı yapmak yerine, sizlere, yıllardır uygulanan devlet
protokolünün şu anda dağıtılan kopyasını dağıtmakla yetinmek belki kâfi idi;
ama, bunu, bu kürsüde seslendirmek sorumluluğu ve vebali altındayız. Herhalde,
Büyük Millet Meclisi üyelerinin, Danıştaya protokol dava açma hakları olsa
bile, böyle bir şey yapmaları uygun değildir; ama, egemenliği kayıtsız, şartsız
millet adına kullanan Büyük Millet Meclisi üyelerinin, devlet protokolünde 20
nci sıraya atılmış olmasına da daha fazla tepkisiz kalmanın imkânı yoktu.
("Bravo" sesleri, alkışlar) Millet adına egemenliği kullanan milletin
vekillerinin 20 nci sırada tutulması, onlara oy veren milletin 20 nci sırada
tutulmasıdır. Genelkurmay Başkanlığı
makamının protokoldeki konumu, Anayasadaki özelliği bu konuşmanın belki dışında
ve üzerindedir; ama, Cumhurbaşkanının vekâlet yetkisini taşıyan, bu sorumluluğu
Anayasaya göre yürüten Büyük Millet Meclisi Başkanvekillerinin, 657 sayılı
Yasaya tabi olan bir kamu görevlisi olma niteliğindeki YÖK başkanlarının bile
adımlarca gerisinde bulunması anlaşılır bir şey değildir. (Alkışlar) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Parlamentosunu böylesine geri plana itmiş bir başka devlet var
mıdır?! Elbette, devlet derken, katılmaya çabaladığımız, uyumu için sabahlara
kadar kanun çıkardığımız Avrupa'dan söz etmiyorum, Ortadoğu'dan ve Körfez
civarındaki devletlerden söz ediyorum. Devlet protokolümüz,
demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasî partilerin genel başkanları için de
çarpıktır. Anamuhalefet sıfatı taşımıyorlarsa, siyasî partilerimizin genel
başkanları, Mecliste grupları bile bulunsa, Başbakanlık yapmış bile olsalar,
değil komutanların, orgenerallerin, YÖK Başkanının arkasında, birkaç adım
arkasında durmaktadırlar, durdurulmaktadırlar. Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; protokol, bir kişiyi, ne küçültür ne büyültür; ama, burada söz
konusu olan makamdır, kişiler değil. Sayın YÖK başkanlarımızın, sayın
komutanlarımızın kişilikleri, elbette ki, azizdir, saygıdeğerdir; ama, çarpık
protokol, yani, kaynağını, dayanağını Anayasadan, demokratik hukuk devletinden
almayan bir protokol, kişileri yüceltmez; ama, kurumları zedeler, devletin
işleyişini bozar. Yıllardır yürürlükte olan
bugünkü devlet protokolüyle, değil Avrupa'nın, milletimizin bile önüne
çıkmamalıyız. Bu protokole, Büyük Millet Meclisinin, artık, el atma zamanı
gelmiştir. Bu protokol, YÖK Başkanı
gibi, bugünkü komuta kademelerini, hatta, oramiral ve orgenerallerimizi, belki
kendilerinin bile istemedikleri kadar öne çıkarmıştır; milleti temsil eden
Büyük Millet Meclisi üyelerini arkalara itmiştir. Bu durumu düzeltmek,
düzelttirmek sorumluluğu, bu tabloyu değiştirmek sorumluluğu Büyük Millet
Meclisinindir. Tablo, hepinizin önünde.
Tablo, gerçekten -Fransa'dan getirttim onların devlet protokol listesini; bu
bizim listeyle kıyaslanamaz- ayıplar içermektedir. Gördüğünüz gibi, Büyük
Millet Meclisi üyeleri 20 nci sıradadır, 20 sıra arkada durmaktadırlar. Devlet
protokolünün Büyük Millet Meclisi üyelerine layık gördüğü yer 20 nci sıradır. CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Fransa'da durum nedir? NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - Fransa'da nasıl?.. AHMET TAN (Devamla)
-Büyük Millet Meclisi üyelerine... BAŞKAN - Fransa'yı
soruyorlar Sayın Tan. AHMET TAN (Devamla) -
Fransa'da, demin bahsettiğim, özellikle, siyasî partilerimiz bakımından bir
ayıp teşkil eden protokoldeki yerleri... Fransa'da, eski başbakan ve eski
cumhurbaşkanları çok özel bir yerde temsil edilmektedirler. Orada,
cumhurbaşkanından, başbakandan ve millet meclisi başkanından hemen sonra
gelmektedirler. Millet meclisi üyelerinin sırası 11'dir; ama, başkanvekilleri,
başkanlara vekâlet ettikleri için, meclis başkanı gibi temsil edilmektedirler.
Bu listeyi de sizlere arz edeceğim. Büyük Millet Meclisinde,
yirmi seneden beri bu çarpıklığı hiçbir şekilde bu kürsüde dile getiren
olmamıştır. Önümüzdeki ay 23 Nisan
Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayacağız. Buradaki tablo, gerçekten çok
üzücüdür. Genel başkanlarımız, partisi, grubu bulunan genel başkanlarımız,
burada, kamu görevlilerinin ve herhangi bir unvanı olmayan, sadece rütbesi
bulunan sayın orgenerallerimizin, oramirallerimizin çok çok arkasında sıraya
girmektedirler. Bu tablonun, kesinlikle, yeni uyum yasaları çerçevesinde
değiştirilmesi ve Anayasaya, demokratik ilkelere, hukuk prensiplerine uygun
hale getirilmesi gerekir. (Alkışlar) Halkımız adına, Büyük
Millet Meclisi üyelerini, devlet protokolündeki bu çarpıklığın düzeltilmesi
talebim ve ısrarımla, selamlıyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Sayın Tan,
teşekkür ediyorum. Sayın Kapusuz, buyurun. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, önce size, sonra değerli arkadaşıma çok teşekkür ederim. Değerli milletvekilimiz
Sayın Tan, hakikaten, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türk Milleti adına önemli
bir konuya parmak basmışlardır. Bu konu, dağıtıldığı ve bizlerin de bildiği
gibi, her zaman tartışılan konulardan bir tanesi olarak, hatta problem haline
getirilen bir mesele olarak, illerdeki uygulamalar itibariyle, sıkıntı
vermektedir. Dışişleri Bakanlığı
Protokol Genel Müdürlüğüne ait bir düzenlemeye, herhalde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi razı olmadığına göre, yasama meclisi olarak, bütün siyasî partiler
olarak bu konuya el atalım, Türk Milletini ve Türk Devletini en iyi şekilde
protokol listesine yerleştirme sorumluluğunu Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak biz düzenleyelim diyorum. Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (Alkışlar) BAŞKAN - Tabiî, Türkiye
Büyük Millet Meclisi, kendi hakkını savunmaktan utanmayacak, kendi hakkını
savunacak efendim. ("Bravo" sesleri, alkışlar) Nevşehir Başsavcısının
yaptığını yapmadan; yani, hukuka başvurmadan bile... Burada düzenleyen biziz.
Onun için, kendimiz yapmamız gerekiyor. Sayın Enginyurt, buyurun. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Gerçekten, Sayın Tan'a,
böylesi bir konuyu gündeme getirmiş olmasından dolayı, şahsım adına, özellikle,
teşekkür ediyorum; ama, bir konuyu da -kısmen siz belirttiniz- belirtmek
istiyorum: Şimdi, muhtemelen, bu konu, televizyonların gündeminde yer almaya
başlayınca, bazı milletvekillerine mikrofon uzatıldığı zaman "efendim,
kendinizi mi koruyorsunuz, kendi haklarınızı mı savunuyorsunuz" şeklindeki
sorular karşısında "hayır, bizim böyle bir görüşümüz yok, biz kabul etmiyoruz"
derlerse, bu Parlamento, yine, bu şeklide 20 nci sıralara layık olmaya devam
eder. BAŞKAN - Demezler... CEMAL ENGİNYURT (Ordu) -
Dolayısıyla, Yargıtay üyelerinin kendilerine trafik cezalarını bile
kestirmekten Danıştay yoluyla imtina ettikleri bir ülkede, milletvekillerinin,
şahsiyetli bir şekilde, bu işi, bir gurur meselesi olarak değil; ama, hiç
olmazsa, bir haysiyet meselesi olarak görüp, üzerine düşmelerini rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru
söylüyorsunuz Sayın Enginyurt. Ben de fahrî trafik müfettişi olarak, bu konunun
halledilmesi için arkadaşlarımızla çalışma yapıyoruz efendim; doğru
söylüyorsunuz. Başbakanlığın, İçtüzüğün
75 inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi var; okutuyorum: B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1.- Çekle
Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda
De-ğişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/996) 1.3.2002 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi: 22.6.1999 tarihli
ve B.02.0.KKG/196-342/2695 sayılı yazımız. İlgide kayıtlı yazımız
ekinde Başkanlığınıza sunulan Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre geri
gönderilmesini arz ederim. Bülent Ecevit
Başbakan BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur efendim. Adalet Komisyonunda
bulunan tasarı, hükümete geri verilmiştir. Sayın milletvekilleri,
bugün, yine, gündemimiz yoğun. Kâtip üyenin, yerinden, oturarak okumasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Kâtip
üyeler adına teşekkür ediyorum. Bir Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum: C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.-
İstanbul Milletvekili Azmi Ateş ve 24 arkadaşının, futboldaki şike iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/259) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Bugün, ülkemiz, günlerden
beri basın ve medyada yoğun bir şekilde yer alan futboldaki şike olaylarıyla
çalkalanmaktadır. Susurluk Çetesinin mimarlarından olduğu -aldığı dört yıllık
mahkûmiyet kararıyla da- tescil edilmiş olan Ali Fevzi Bir'in
organizatörlüğünde, bazı hakemlerin, para, kadın ve benzeri menfaatlar
karşılığında satın alınarak, yönettikleri futbol müsabakalarının sonuçlarının
istenildiği gibi ayarlandığı, bunun neticesinde, bu maçlar için çok büyük ortak
bahisler oynandığı iddia edilmektedir. "Futbolda Susurluk Çetesi"
olarak isimlendirilen bu olayın baş aktörlerinin, Ali Fevzi Bir'in yanı sıra,
bazı futbol hakemleri, bazı teknik direktörler ve birkısım üst düzey
yöneticiler olduğu ifade edilmektedir. Milletimizin yediden
yetmişe hemen her kesiminin çok yakından ilgilendiği futboldaki çete ve şike
iddialarının, kamu vicdanının rahatlatılması için -ucu nereye ve kimlere
uzanırsa uzansın, maliyeti ne olursa olsun- bütün boyutlarıyla araştırılarak,
en kısa zamanda vuzuha kavuşturulması ve gerekli tedbirlerin alınması hukuk
devleti olmanın gereğidir. Bunun için, Anayasanın 98
ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 27.2.2002
BAŞKAN - Bir dakika
efendim... Gerekçeyi okutacağım;
ancak, bu, çok önemli bir hadise; 25 inci olarak da, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili olarak ben imza atıyorum efendim. Mustafa Murat
Sökmenoğlu (İstanbul) Şimdi, gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Ülkemizde birbiri ardına
yaşanan yolsuzluk olayları ve krizler sebebiyle canından bezme noktasına
getirilmiş olan insanlarımızın adalete olan güveni, futboldaki son şike
olayıyla daha da sarsılmıştır. Adalete güvenin olmadığı yerde, toplumsal
huzurun ve barışın sağlanması mümkün değildir. Bu durumun süreklilik arz etmesi
ise, sosyal patlamalara davetiye çıkarmış olur. Futbol, insanlar ve
ülkeler arasında diyalog ve dostlukların gelişmesine katkı sağlaması gereken
bir vasıta olmalıdır. Ülkemizin tanıtılmasına -Galatasarayın başarısında olduğu
gibi- katkı sağlamalıdır. Kimi insanlarımız medenî ölçüler içerisinde
takımlarını destekleyerek stres atmak, birkısım insanlarımız da hoşça vakit
geçirmek için, her türlü imkânsızlıklarına rağmen, stadyumlara koşmaktadırlar.
Müsabakalar, her türlü şaibeden uzak, bütün takımlara eşit mesafede kalınarak
yönetilmelidir. Hususiyetlerini
kamuoyunun yakından bildiği Ali Fevzi Bir "herkesten ifade alınırsa,
Türkiye futbolu 2002'ye gidemez; Japonya'ya, Kore'ye uçak kalkmaz. Türkiye'de
bir şeyler değişecekse, en tepeden başlasınlar" gibi, kabul edilmesi mümkün
olmayan sözler sarf etmektedir. Buna karşılık, futboldaki
şike olaylarının kamuoyuna mal edilmesine öncülük eden Sayın Tuncay Özkan ise
"...Türkiye, sporun Susurluk'u ile karşı karşıya... Sokaklara çıkmak; ışık
yakıp söndürmek dahil her ne elden geliyorsa yapılmalı. Bu, Türkiye için yeni
bir milat haline getirilmelidir. Sivil toplum örgütlerini, spor kulüplerini,
herkesi göreve çağırıyorum. Yoksa şike çetesi, Susurluk'tan bile zor
çözülür..." diye yazmaktadır. "Yeşil sahalarda
siyah oyunların oynanması" iddiaları, Futbol Federasyonu başta olmak
üzere, futbolla ilgili olan herkesi, futbol kulüplerini, Başbakan ve Bakanları,
hatta, devleti töhmet altında bırakmıştır. Bugün ülkemizde hukukun
siyasallaştığı, diğer bir ifadeyle siyasetin hukuksuzlaştığı, yetkili kişiler
tarafından sıkça ifade edilmektedir. Böyle bir ortamda, denetim ve yasama
mekanizmasının başı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu olaya el koyması
gerekmektedir. Böylece, bu olayın iddia edildiği gibi Susurluk'la
bağlantılarının olup olmadığı, işin ucunun kimlere kadar uzandığı açığa
çıkarılarak, bu işle uzaktan yakından ilgisi olan hakemler, teknik direktörler
ve yetkililer tespit edilerek, bütün bir futbol camiası zan altında
bırakılmaktan kurtulacaktır. Ülkemizde temiz yönetimin
ikamesine milat oluşturacağı düşüncesiyle hazırladığımız bu Meclis araştırması
önergesini Genel Kurulun takdirlerine arz ederiz. BAŞKAN -
"Bilgilerinize sunulmuştur; önerge gündemde yerini alacak, Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşmeleri, sırası geldiğinde yapılacaktır" ifadesini usulen
kullanmam gerekirken, ben, Yüce Meclise hitap ediyorum, böylesine önemli bir
konuda arkadaşlarımız destek verirse, bir an önce bu Meclis araştırmasını açma
imkânımız olabilir diyorum efendim. Sayın milletvekilleri,
sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge var; okutuyorum: B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 2.- Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in (6/1279) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/459) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 218 inci sırasında yer alan (6/1279) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Faruk Çelik Bursa BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir. Diğerini okutuyorum: 3. - Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun (6/1671) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/460) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 558 inci sırasında yer alan (6/1671) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Ahmet Sünnetçioğlu Bursa BAŞKAN- Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir efendim. Diğerini okutuyorum: 4. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/1700) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/461) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 587 nci sırasında yer alan (6/1700) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Musa Uzunkaya Samsun BAŞKAN- Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir efendim. Sayın milletvekilleri,
Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi
gruplarının İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek önerileri
vardır; önce tümünü okutacağım, sonra ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım
efendim: V.-
ÖNERİLER A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1.- Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 5 Mart
2002 Salı günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, gruplarımızın ekteki müşterek önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Emrehan Halıcı Mehmet Şandır Nihat Gökbulut DSP Grup Başkanvekili MHP Grup
Başkanvekili ANAP Grup Başkanvekili Öneriler: 1- 4 Mart 2002 tarihli
Gelen Kâğıtlarda yayımlanan 825 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat
geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 8 inci sırasına, aynı tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan
826 sıra sayılı kanun tasarısının, 9 uncu sırasına alınması; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 321 inci sırasında yer alan 824
sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 10 uncu sırasına alınması
önerilmiştir. 2- Genel Kurulun, 5 Mart
2002 Salı, 6 Mart 2002 Çarşamba ve 7 Mart 2002 Perşembe günleri 15.00-19.00,
20.00-24.00 saatleri arasında çalışması; 5 Mart 2002 Salı günü sözlü sorular
ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu günde de kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesi, 6 Mart 2002 Çarşamba günü sözlü soruların
görüşülmemesi; 5 Mart 2002 Salı günü gündemin 8 inci sırasına kadar, 6 Mart
2002 Çarşamba günü gündemin 10 uncu sırasına kadar, 7 Mart 2002 Perşembe günü
de gündemin 11 inci sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir. BAŞKAN - Aleyhte, Doğru
Yol Partisi Grubu adına... Efendim, şahsı adına vereceğiz; ama, Sayın Ercan,
Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, aleyhte söz istiyoruz. BAŞKAN - Efendim,
aleyhte, Saadet Partisinden Sayın Veysel Candan Bey ikinci sözü istedi. Size,
bir tek lehte kalabiliyor. Lehte, Sayın Gökbulut da söz istediler. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Lehte Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Nevzat
Ercan; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İktidar partileri grup önerisi üzerinde söz aldım. Grup önerisine göre,
Genel Kurulun gündemi belirlenmek isteniyor ve ayrıca, çalışma saatleri yeniden
düzenleniyor. Eğer, tabiî, Genel Kurul bu öneriyi kabul eder ise, bu
istikamette değişiklikler yapılacak. Bugün itibariyle
15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında; çarşamba ve perşembe günleri de
15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında ve bir de, ayrıca, gündemdeki
görüşülmesi istenilen tasarıların bitimine kadar çalışılması önerilmektedir. Ayrıca, salı günleri
sözlü soruların ve diğer denetim konularının görüşülmemesi isteniyor ve
çarşamba günü de sözlü sorular görüşülmesin deniliyor. Değerli arkadaşlarım,
hemen belirtelim ki, bu grup önerisi ilk değil. Her defasında, iktidar
partileri, denetim konularını görüşmeyelim, sözlü soruları görüşmeyelim ve
iktidar partileri, sadece kendi önerilerini Genel Kurul gündemine taşıyarak,
muhalefetin, gerek tekliflere, gerekse denetim konularına ilişkin olsun, çok
haklı önerileri, aslında, çok güncel ve kamuyu çok yakından ilgilendiren
teklifler ve denetim konuları olduğu ve tarafımızdan gündeme getirildiği halde,
her ne hikmetse, bir uzlaşma örneği sergilemekten uzak bir tavır içerisinde,
Danışma Kurulu toplantılarına salt kendi önerilerini getirmekteler. Zaman zaman
da, aslında, bu Meclis, bu öneriler doğrultusunda gece çalışması Genel Kurulca
kabul edilse bile, işte, iktidar çoğunluğu sağlayamadığı için, geçtiğimiz
haftalarda da, aylarda da gördük ki, Genel Kurul çalışamadı. O itibarla, biz,
aslında, saat 14.00-19.00 itibariyle Genel Kurulu çalıştıralım -hatta, 13.00'e
alabiliriz bunu- dolayısıyla, daha verimli, daha faydalı bir Meclis çalışmasını
birlikte yapabiliriz... Önerdik; fakat, bu önerilerimiz kabul görmedi. Şunu söylemek istiyorum:
Öncelikle, bu hükümet, denetimden kaçmaktadır, Türkiye Büyük Millet Meclisini
by-pass etmektedir. Bakın, benim önümde, basılı gündemde genel görüşme ve
Meclis araştırması konularına ilişkin verilmiş 226 adet genel görüşme önergesi,
Meclis araştırma önergesi var. İfade ettim; bunların pek çoğu aslında, çok
güncel ve kamuyu da çok yakından ilgilendiren denetim konularıdır. Değerli arkadaşlarım,
birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum: "Köylerin sorunları var,
araştırılsın" istenmiş; "köy kalkınmasıyla ilgili alınması gereken
tedbirler belirlensin" denmiş. Eğer, bugün, bu Mecliste iktidar-muhalefet,
bütün milletvekilleri... Öyle zannediyorum ki, 35 000 köyümüzde çok ciddî
anlamda sorunlar vardır. Bu sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisinde ele
alınması lazım, görüşülmesi lazım, müzakere edilmesi lazım ve alınması gereken
tedbirlerin de birlikte belirlenmesi lazım. Bunlar, basılı gündemde
haftalardır, aylardır, hatta bir seneyi aşkın bir zamandır yer alan araştırma
ve genel görüşme önergeleridir. Yine, tarım sektörüne
ilişkin çok ciddî sorunlar vardır. Bu hafta sonu seçim bölgemdeydim; pek çok
farklı kasabalara, köylere gitme imkânı buldum. İnanın, bu bahar aylarında,
çiftçinin, köylünün traktörüne mazot koyamadığını, tarlasına ekecek tohumu
bulamadığını, tarlasına atacak gübreyi temin edemediğini çok yakın müşahede
ettim, gördüm, üzüldüm ve gelecek yıl tarım kesiminde çok ciddî anlamda bir
felaketin yaşanabileceği endişesini müşahede ettim. Burada, hükümetin çok ciddî
tedbirler alması lazım. Vatandaş, köylü, çiftçi, tarlasını sürüp ekemeyecek; o
halde; yani, tohumunu atamayacak, gübresini atamayacak. Mazotunu zaten
kullanamaz noktada tarım sektöründe çalışan insanlarımız. Fakirleşmiş, yoksullaşmış
bu insanlar; çarşıya, pazara inemez hale gelmiş bu insanlar, kendi sorunlarının
çözülmesini bu Parlamentodan, siyasal partilerden ve hükümetten bekliyor.
Dolayısıyla, böylesine önemli verilmiş araştırma önergelerini aylardır
bekletiyoruz, bunları görüşmüyoruz. Yine, tekstil ve
konfeksiyon sektöründe çok ciddî sorunlar var. Bu Meclisin bu konuları
görüşmesi lazım, alınması gereken tedbirleri belirlemesi lazım. Yine, doğalgazla ilgili
çok farklı iddialar var, değerlendirmeler var. Bu konuyla ilgili araştırma
önergelerinin bu Mecliste süratle müzakere edilmesi lazım. Yerel basınla ilgili
sorunlar var, Anadolu basınıyla ilgili sorunlar var; bu sorunların görüşülmesi
lazım; ama, hiç şüphe yok ki, bu günlerde hepimizi, bütün Türkiye'yi yakından
ilgilendiren bir önemli sorun daha var. Değerli arkadaşlarım, Türkiye
coğrafyasının yüzde 96'sı deprem kuşağında; çok riskli bölgelerde çok yoğun
nüfus yaşıyor. Bakınız, 17 Ağustos ve 12
Kasım depremlerinde, Türkiye, hepimiz hazırlıksız yakalandık. Geçmişte, belki,
ihmal ettiğimiz, almadığımız tedbirler, önlemler felaketin boyutunu artırdı,
binlerce vatandaşımızı kaybettik, maddî ve manevî kayıplarımız büyük oldu.
Aradan otuz ay geçti; yerli, yabancı bütün bilim adamları depremle ilgili
araştırmalar yaptılar, raporlar verdiler, uyardılar, ikaz ettiler ve bugün
basında da var. Değerli arkadaşlarım, bilhassa İstanbul'da meydana gelebilecek
depremin -Allah korusun- çok sayıda vatandaşımızın hayatına mal olabileceği,
çok büyük boyutlarda da maddî kayıpların meydana geleceği ifade ediliyor. Bakınız, bilim adamları,
yetkililer, görevliler uyarıyor ve diyorlar ki "Ankara bizi dinlemiyor,
hükümet bizimle ilgilenmiyor, ilgililer bizi aramıyor, bizden bir şey sormuyor;
oysa, bizim verdiğimiz raporlar var, olay çok ciddî, geçtiğimiz günlerde
Marmara'da meydana gelen deprem bir uyarı niteliğinde." Arkadaşımız Sayın Celal
Adan ve Partime, Doğru Yol Partisine mensup 22 milletvekili arkadaşımız, bu
bilimsel raporları baz alarak, dayanak alarak, bilhassa İstanbul bölgesiyle
ilgili ciddî sorunları bir Meclis araştırmasına dönüştürerek, bilhassa
köprülerde, viyadüklerde, çevre yollarında alınması gereken tedbirlerin neler
olması lazım geldiği, bunların belirlenmesi, gerekli önlemlerin alınması
yönünde bir Meclis araştırması önergesi verdiler. Basılı gündemin 223 üncü
sırasında bunlar. Diğer partilerden değerli arkadaşlarımızın verdikleri
depremle ilgili Meclis araştırma önergeleri var. Bunları getirin, görüşelim;
İstanbul'da yapılması gerekenler nelerdir... Bakınız, çürük zeminler
var, bu çürük zeminler üzerinde oturan binalar var, kamu binaları var, okullar
var, hastaneler var, köprüler var. İstanbul'da -Allah korusun- olabilecek bir
depremde, bunun tahliyesinden tutun da deprem sonrası müdahaleye kadar hepimizi
felç edecek bir yapı var. Dolayısıyla, yer yer binalar mı takviye edilecek,
tahliye işlemlerine ilişkin yer yer bazı alanlar mı boşaltılacak; bunlara
ilişkin çok ciddî bilimsel verilere dayalı ki, bilim adamları, bizde bu veriler
var diyorlar, çözüm önerilerini de ortaya koyuyorlar; sadece, burada, siyasî
iradenin, Parlamentonun, bütün milletvekillerimizin, partilerin duyarlılık
göstermeleri lazım, birlikte bu konuyu ele almamız lazım. Meclis araştırma
komisyonu raporu verileli aylar oldu. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) NEVZAT ERCAN (Devamla) -
Son, 1 dakika içerisinde toparlayacağım... Bakın, Meclis araştırması
komisyonu üyesiydim; çok ciddî bir çalışma yapıldı. Meclis araştırması
komisyonu raporu Genel Kurulda müzakere edildi. Bu müzakere sonrası, raporda
"öneriler" bölümünde, çok sayıda, neler yapılması lazım, ne gibi
tedbirlerin alınması lazım; yasal düzenlemeler, idarî düzenlemeler, teknik
düzenlemeler; bütün bu konularda, ayrıntılı bir biçimde, rapor Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; ama, rapor raflarda... Değerli arkadaşlarım, o
önerilerden hiçbiriyle ilgili -bugün itibariyle aylar geçti- ne yasal
düzenlemeler açısından Meclis bir şey yapabildi, ne idarî açıdan düzenlemeler
yapılabildi, müdahaleler yapılabildi ne de teknik açıdan... Bakın, raporun bir
bölümünde deniliyor ki: "Afet riski yüksek olan bölgelerden başlamak
üzere, mevcut yapı ve altyapıların afetler olmadan önce güçlendirilmesi ve
yenilenmesi çalışmalarına kamu binalarından başlayarak önem ve öncelik verilmeli
ve bu amaç için yeterli iç ve dış kaynaklar bulunarak özel bir uyguluma projesi
hazırlanmalıdır." Değerli arkadaşlarım, biz
bunları yapıyoruz, görüşüyoruz, rapora bağlıyoruz, öneriyoruz; ama, o, raflarda
beklemeye alınıyor. Bu itibarla, denetim görevi işlesin, bunları görüşelim; çok
önemli, güncel, herkesi, bütün milleti, hepimizi ilgilendiren araştırma
önergelerini, genel görüşme önergelerini görüşme imkânı bulalım. Hükümet
denetimden kaçabilir; ama, bu Parlamento, partiler, hepimiz, biz, kendimizi
by-pass etmek gibi bir konuma kendimizi düşürmeyelim, bu ciddî konuları mutlaka
görüşelim diyorum ve Yüce Heyetinize tekrar saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Lehte, Kırıkkale
Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar) NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünkü grup önerisi
üzerinde, lehte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Grup önerimiz, bugün
-Salı günü- yarım kalan işlerden, 786 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının, Çarşamba günü
ise, yine, 825 sıra sayılı Emlak Vergisinin değişikliğiyle ilgili kanun
tasarısının görüşülmesini kapsamaktadır. Bilahara, 826 sayılı istihdamın
teşvikiyle ilgili kanun tasarısını görüşeceğiz. Değerli arkadaşlar, Perşembe
günü ise, 824 sıra sayılı Zorunlu Deprem Sigortasıyla ilgili kanun tasarısını
müzakere edeceğiz. Değerli arkadaşlar, Emlak
Vergisiyle ilgili değişiklik hakkındaki kanun tasarısı, kamuoyunun baskısıyla
Yüce Meclisin huzuruna gelmiş bir kanun tasarısıdır. Basını takip edersek, ilk
defa, sivil inisiyatifin ve kamuoyunun baskısıyla -haklı olarak- bir kanunun
değişikliğini müşahede etmekteyiz. Beyan usulü kaldırılmakta ve kamuoyunda
haklı olarak tenkite maruz kalan, 20 misli, 30 misli, hatta 60 misli takdir
edilen değerlerin daha doğru, daha rantabl, daha gerçekçi tespitiyle ilgili bir
kanun değişikliği huzurumuza geliyor. Değerli arkadaşlar,
kamuoyunun talep ettiği ve basından da izlediğimiz kadarıyla muhalefetin de
desteklediği ve kamuoyunun çoğunlukla arzu ettiği böyle bir kanun tasarısının
Meclisin gündemine alınması ve acilen görüşülüp, müzakere edilip yasalaşmasında
acaba nasıl bir aykırı husus var, bunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Nitekim, Emlak Vergisiyle
ilgili, hem Doğru Yol Partisindeki milletvekili arkadaşlarımızın hem Anavatan
Partisindeki milletvekili arkadaşlarımızın hem Milliyetçi Hareket Partisindeki
milletvekili arkadaşlarımızın hem de Demokratik Sol Partisindeki milletvekili
arkadaşlarımızın değişiklik önergeleri mevcuttur. Dolayısıyla, milletvekili
arkadaşlarımızın da değişikliğiyle birlikte, hükümetin tasarısı, bir bütün
halinde Meclisin huzuruna gelmektedir. Değerli arkadaşlar, bu
Meclisin denetimi ihmal ettiği ve kaldırıldığı kesinlikle gerçekle
bağdaşmamaktadır. En fazla gensoru, 21 inci Yasama Döneminde, bu dönem
görüşülmüştür; soruşturma önergesi, yine bu dönem görüşülmüştür; araştırma
önergeleri, bakın, sayısal olarak, 21 inci Yasama Döneminde en fazladır. Dolayısıyla,
Meclis, yasamanın yanında, denetim görevini de yerine getirmektedir. Ancak, bir konuya
katılmamak mümkün değil. Gerçekten basından takip ettiğimiz üzere, olası,
muhtemel bir Marmara depreminin İstanbul üzerindeki etkileri hususunda, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, gerçekten, teknik ve mufassal bir araştırma yapıp
kamuoyunun ve Meclisin huzuruna getirmesinde büyük bir fayda ümit etmekteyiz. Takip edilirse, her 100
ve 120 yılda bir, İstanbul'da büyük bir deprem vuku bulmaktadır. En son deprem,
1896 yılında olmuş ve yıkıcı olmuştur. Bütün sismik araştırmalar, bulgular,
muhtemel bir depremin varlığını ortaya koymaktadır; ama, bu konuda kamuoyu,
spekülatif olarak yanlış yerde yönlendirilmekte ve gerçekler örtbas
edilmektedir. Bunun için, Mecliste bu konuda bir araştırma komisyonu
kurulmasına biz de müspet bakmaktayız. Değerli arkadaşlarım,
grup önerimizin müspet karşılanmasını ve lehte oy verilmesini teklif ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Şimdi, aleyhte ikinci
söz, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan'ın. Buyurun efendim. (SP
sıralarından alkışlar) Yalnız, bir usul ihdas
etmeli sayın grup başkanvekilleri; Danışma Kurulu toplanınca, o günlerde
kürsüde görevli başkanı da çağırmalı efendim. 4 yasa üç güne sığmaz; onun için,
cuma gününü de almakta fayda vardı diyorum. Sayın Veysel Candan,
buyurun efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hükümet partilerinin önerisi üzerinde söz
aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Hükümet, bu öneriyle,
kısaca özet olarak, çalışma saatlerini değiştiriyor ve bir de, Genel Kurulun
çalışmalarında, kanunların yerini değiştirerek, bazı kanunları öne alıyor.
Başlangıçta gayet masum gibi görünen bu talep, aslında, hükümetin sık sık
ilgilendiği veya takip ettiği bir metot haline geldi. Dikkatle incelendiği
zaman, burada "ben, gündemi takip edemiyorum, icraatım denetlensin de
istemiyorum; onun için, yazılı ve sözlü soru önergelerini de sona almakta veya
hiç gündeme getirmemekte fayda var. Tasarıları da zaten uzun uzun müzakere
etmeye gerek yok. Sayısal çoğunlumuz da var; biz, bu sayısal çoğunlumuzla, hem
Danışma Kurulunda hem Genel Kurulda bu işi çözeriz..." Mantık bu; yani,
bir yerde, söylemek gerekirse, ülkeyi çiftlik gibi yönetme mantığı hâkim.
Kanunlar, âdeta yaz boz tahtası haline gelmiş; bir yıl içinde, aynı kanun, bir
vergi kanunu, 5 defa Genel Kurula getiriliyor. Hükümette uzlaşma kültürü de
yok; Danışma Kurulunda bir meseleyi müzakere ettikten sonra anlaşma yerine,
sayısal çoğunluğa göre çözme tercih ediliyor ve burada da, devamlı grup
önerileri müzakere ediliyor; böylece, saatler gidiyor. Bir diğer önemli konu,
zaten, milletvekilleri, uzatmalarda da burada bulunmuyorlar; dolayısıyla, hem
uzatılıyor hem Meclis erken kapatılmak suretiyle, Parlamento çalışamaz hale
getirilmiş oluyor. Bu tavrıyla, hükümet,
aslında, Meclisin bütün teamüllerini, bize göre, yıkıyor. Biraz önce burada
konuşan değerli ANAP sözcüsü arkadaşım "en fazla gensoru bu hükümet
döneminde görüşüldü, denetim ihmal edilmedi" dediler. Hükümet, aslında,
elinden gelse, İçtüzüğü bir daha değiştirecek. Gensorular, muhalefetin
getirdiği çalışma şartlarıdır; yoksa, hükümetin, mevcut araştırma önergelerini
müzakere ettirmemek suretiyle denetimden kaçtığı doğrudur. Yine, değerli arkadaşım,
burada, Emlak Vergisi konusunda "kamuoyu baskı yaptı; biz ne yapalım,
getirmeye mecburduk; eğer bir düzeltme yapıyorsak, ne yapalım" gibi bir
ifadede bulundular. Halbuki, bundan yirmi gün önce, Emlak Vergisi bu kürsüde
konuşulurken, müzakere edilirken, biz "bu tasarı, bir hafta, on gün, onbeş
gün sonra gelir; çünkü, siz, Emlak Vergilerini 20-30 kat artırıyorsunuz"
dedik. Aynı sözcü arkadaşım, burada, o kanun tasarısının çok iyi olduğunu
söylediler; hatta adil olduğunu söylediler, hatta gerekli olduğunu söylediler.
O zaman, demek ki, siz, yirmi günde aynı tasarıyı 2 defa getiriyorsanız, hem
bilgisizsiniz hem beceriksizsiniz hem tasarıların müzakere edilmeden geçtiğini
ispat etmiş oluyorsunuz. O açıdan, bunu kabul etmek doğru değil. Değerli arkadaşlar,
denetimden hükümet kaçıyor mu? Sorunun cevabı; evet. Bakın, şimdi, gündemde
yazılı yüzlerce soru var, hiçbirisine ne sözlü ne yazılı cevap verilemiyor. Bu
soruların aciliyeti vardır, gündemle ilgilidir; altı ay geçmiş, bir yıl geçmiş,
hâlâ cevap yok. Araştırma önergeleri var
-biraz önce söylendi- depremle ilgili var; mesela, şimdi, sırada,
köylülerin sorunlarıyla ilgili bir araştırma önergesi var; bunlar da
görüşülmüyor maalesef. Hatırlarsınız, burada,
İçtüzük değişikliği yapıldı. Muhalefetin konuşmaması için "maddeler
üzerinde 5'er dakika" denildi, Anayasa Mahkemesi onu iptal etti; ama,
hâlâ, hükümet, bunu, maalesef, gündeme getirmemektedir. Şimdi, bu hükümetten
hükümet olmaz diye tenkit ettiğimiz zaman, hükümet üyeleri, sık sık tepki
gösteriyorlar. Peki, öyle bir hükümet düşünün ki, bir vergi yasasını 5 defa
getiriyor, bir deprem yasasını 4 defa getiriyor, bir sigorta yasasını 8 defa
getiriyor, endüstri bölgeleriyle ilgili aynı kanunu 4 defa getiriyor, yerel
yönetimlerle ilgili yasa tasarısını iki yıldır komisyonlarda bekletiyor...
Yani, hükümet nasıl çalışır; Bakanlar
Kurulu kararnameler çıkarır, Genel Kurul da yasalar çıkarır. Eğer bunu
yapamıyorsanız, daha doğrusu önünüzü göremiyorsanız ve her hafta da
Parlamentonun gündemini değiştirmeyi öngörüyorsanız, tabiî ki, siz, hükümet
edemiyorsunuz demektir. Şimdi, görüşülmesi talep
edilen tasarılar da elimde, onlarla ilgili
birkaç konuyu da söylemeye çalışacağım: Evvela, böyle sık sık değişiklik
yaptığınız zaman... Biraz önce, Parlamentonun itibarından ve protokolden
bahsettik. Aslında, protokolde, Parlamentonun kendi itibarını kendisinin
koruması gerekir. Bunu nasıl korur? Parlamentonun güçlü olması, siyasetin güçlü
olmasına bağlıdır; ama, bakınız, biraz sonra konuşulacak kanun tasarıları
elimde, yani, gündemi uzatarak getirilen tasarılar elimde ve tıpkı IMF'nin size
dayattığı gibi, hükümet de milletvekillerine dayatıyor ve onun için, bir
milletvekili, doğru dürüst hazırlık yapmadan, bu kürsüde konuyla ilgili konuşma
yaparken konunun detayına inmeden konuşuyor ve tasarı, müzakere edilmeden,
hızlı ve süratli geçiyor ve onun için de, kanunlar ya Anayasa Mahkemesinden ya
Cumhurbaşkanından dönüyor ve o zaman da, böyle bir yasa çıkarmak, zaman
açısından daha maliyetli bir hale geliyor. Değerli arkadaşlar,
bakın, getirilen yasa tasarısının bir tanesi Vergi Usul Kanunuyla ilgili; yani,
Emlak Vergisiyle ilgili. Bakın, bir kere daha hatırlatıyorum, yaptığınız bu
değişiklik hiçbir işe yaramaz; neden; bütün detayı değiştiriyorsunuz, tamamen
değiştiriyorsunuz. Buradaki cümle aynen şu: "Emlak vergisi uygulaması
sonucunda, görülen bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak..." Demek ki, yirmi
gün önce hazırlanan yasa tasarısında olumsuzluklar var. Şimdi, aynı olumsuzluklar
devam ediyor, bakın; " 'rayiç bedel' yerine takdir komisyonlarınca takdir
edilecek arsa ve araziye ilişkin olarak tespit edilen birim değerleri ile bina metrekare normal inşaat maliyet
bedelleri esas alınmak suretiyle..." Bunun anlamı şu demektir:
Belediyelerdeki bilgisayar programlarını, belediyedeki çalışma ekiplerini, il
özel idarelerindeki, defterdarlıklardaki yapılacak işlerin hepsini, tekrar, bir
kere daha değiştirmiş oluyoruz ve bunun
da sağlıklı olmadığını, bir kere daha ifade ediyorum. Şimdi, neden bunu ifade
etme, neden bu konuya girme durumundayım; siz, alelacele bir tasarı
getirdiğiniz zaman, yanlışı bir kere daha yanlışla bozuyorsunuz ve içinden
çıkılmaz bir hale getiriyorsunuz. Diğer bir konu, yatırımda
işçi çalıştıranlarla ilgili. Bakın, aynen şöyle deniliyor maddede:
"Ocak-Nisan 2001 beyanname döneminden sonra yeni işe giren işçilerin vergi
ve sigortaları indirilecek." Peki, bu tarihten sonra fabrikalar kapanmış,
işyerleri kapanmış zaten, ne yapacaksınız; 31.12.2002'ye kadar yeni giren
işçilerin sigorta primleri ve gelir vergileriyle ilgili olarak bir yıl erteleme
yapacaksınız; yani, bu, katiyen çözüm değil, işi biraz daha bozmak anlamına gelir.
Doğrusu, Türkiye'nin ekonomik şartlarına göre, iş dünyası, iş çevresiyle
oturup, gerçekleri müzakere ederek, sigorta primlerini indirmek ve sigortalı
sayısını artırmaktır; işin çözümü bu. Bu da, getirdiğiniz bu tasarıda ikinci
bir kaosu beraberinde getirecek. Değerli arkadaşlarım,
grup önerisinde, üçüncü sıraya koyduğunuz yasa tasarısı, zorunlu deprem
sigortası. Şimdi, baktığınız zaman, gayet müspet gibi görünüyor; ancak,
tasarının dışıyla içi birbiriyle tamamen ters. Bakın, gerekçede ne deniliyor:
"Devletin depremlerden kaynaklanan malî yükünü azaltmak..." Yani,
ülkemizde çok deprem oluyor, devlet de buraya yardım ediyor, o zaman sigorta
yapacağız, biz, bu sigorta primleriyle bunu karşılayacağız deniliyor. Ancak,
sigorta sistemi, bugün, Türkiye'de aynen bankacılık sektörü gibidir... BAŞKAN - Efendim,
toparlar mısınız. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Bitiriyorum. Getirin buraya bir
araştırma önergesi, bu sigorta şirketlerinin birçoğunun da iflas ettiğini
görürüz. O zaman, neden bu tasarı içerisinde Afyon'daki, Çay'daki ahşap
binalarla, kerpiç binalarla ilgili tek bir madde yok?! BAŞKAN - Bağladı... VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Efendim Sayın Başkan?.. BAŞKAN - Size
söylemiyorum efendim, konu değişti dedi arkadaşlar da, ben de dedim ki,
zatıâliniz bağladığınız zaten onu. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Nereden bağladık, anlayamadım?! BAŞKAN - Afyon'la
efendim. Takip ediyorum, bakmayın
siz. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Tabiî, o soruyu soran milletvekilimizin, buraya gelen kanundan haberi olmazsa,
Sayın Başkan da toplantı yetersayısı olmadığı halde bu Genel Kurulu açar, bunu
usul haline getirirse, tabiî soracaksınız, gayet doğal. Bakın, burada zorunlu
deprem sigortası... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Müsaade eder misiniz. BAŞKAN - Efendim, bitirir
misiniz... Beni tenkit etmeyin siz, ne yapacaksınız beni! VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Sizi de tenkit ediyorum, usul haline getirdiniz. Bu milletvekilleri Genel
Kurula gelmiyorsa, oturumu yönetenler suçludur. Siz, milletvekilleri gelmediği
halde, toplantı yetersayısı yokken var sayıyorsanız, kimse gelmez, gayet doğal. Şimdi, müsaade ederseniz,
sürem dolarken müdahale etmeyin. Afyon'la niye ilgili
biliyor musunuz; zorunlu deprem sigortası getiriyorsunuz, Afyon'daki vatandaş
bize orada ne dedi biliyor musunuz: "Biz evlerimizi sigortalamak istiyoruz
ama, kerpiç ve ahşap olduğu için kimse gelip sigorta etmiyor." Peki, ben
şimdi soruyorum, niye Afyon'a gidip geldiğimizi anlatmak için soruyorum: Bu
tasarıyı, paldır küldür, alelacele hazırlamışsınız da, neden acaba bunu
içerisinde Afyon'daki, Sultandağı'ndaki, Çay'daki vatandaşın derdine yönelik bir
madde yok, onu soruyorum. Onun için Afyon'a gittik, merak ediyorsa milletvekili
arkadaşım. Değerli arkadaşlar,
bakın, biz muhalefet partisi olarak istiyoruz ki, gelen tasarılara katkı
yapalım; ama, siz direniyorsunuz ve dayatıyorsunuz, bir dayatma mantığıyla
hareket ediyorsunuz. Onun için, bakınız, burada, bir kere daha altını çizerek
söylüyorum: Bu tasarılar geldiği gibi geçer, geçtiği gibi de geri gelir. Saygılarımla. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, şimdi,
lehte, Kayseri Milletvekili Sayın Salih Kapusuz; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar) SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
üç grubumuzun grup önerileri lehinde olmak üzere, şahsî söz aldım. Sayın Başkan, ifade etmek
istediğim husus şu: Bu grup önerilerinde, çalışma saatleri değiştiriliyor,
gündem yeniden düzenleniyor. Türkiye Büyük Millet Meclisini yakinen takip eden
değerli vatandaşlarımız da bilmektedirler ki, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, esas itibariyle, Türkiye'nin
en çalışkan kurumlarından bir tanesidir. Milletvekilleri, bu konuda gerekli her
türlü katkıyı bugüne kadar vermişlerdir, bütün siyasî partilerimiz, bundan
sonra da bu katkıyı vermekte en küçük bir endişe duymamaktadırlar. Ancak,
farklı düşündükleri, karşı çıktıkları, tasvip ettikleri konular, tabiî olarak
farklılık arz etmektedir. Şimdi, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine yukarıdan aşağıya şöyle bir göz attığımızda, 597
tane sözlü soru var; araştırma ve genel görüşme olarak 226 adet önerge var;
kanun tasarı ve teklifleri ise 321 adettir; ilave edilecek, 48 saat geçmesi
beklenmeden gündeme alınması ve görüşmelere başlanılması istenen kanun
tasarısını da buraya koyarsak, 322 adet kanun tasarı ve teklifi bulunmaktadır. Gruplarımız, salı günü;
yani, bugün için, çalışma saatlerini 15.00-19.00, 20.00-24.00 olarak talep
ediyorlar; bu, 7 nci sırada bulunan, geneli ve 1 inci maddesi görüşülmüş
bulunan ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeliyle ilgili yarım kalan
tasarının bugün tamamlanmasını istiyorlar. Çarşamba günü için, 825
ve 826 sıra sayılı kanun tasarıları görüşülsün diyorlar ve onlar da, yani, 8
inci ve 9 uncu sıraya gelmesi istenilen bu tasarılar da o gün bitirilsin
diyorlar. Perşembe günü için ise,
zorunlu deprem sigortası olarak bilinen tasarı gündemin 10 uncu sırasında yer
alsın ve bu da bitinceye kadar Meclisimiz çalışsın diyorlar. Değerli arkadaşlar,
elbette bu tasarıların bitirilmesi Genel Kurulun takdirindedir; ancak, bu
düzenlemelerle ilgili olarak bir hususu özellikle ifade etmek istiyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisi -başında da söyledim- çalışkan bir kurumdur; ancak, bu çalışmaların
verimini artırmakta, özellikle iktidara mensup gruplarımızın, siyasî
partilerimizin inisiyatif almaları, mutabakat sağlamaları, muhalefetle
anlaşmaları da büyük önem arz etmektedir. Şayet muhalefet bir kenara itilecek
olursa, sadece kendi aralarında ittifak ettikleri, öncelikli olarak kabul
ettikleri tasarılar her hafta değişikliğe tabi tutulacak olursa, bundan istenilen
verimi elde etmek mümkün olmayacaktır. Değerli arkadaşlar,
öncelikli olarak, milletin öncelikleriyle Parlamentonun önceliklerini mutlaka
buluşturmalıyız. Şayet bunda mutabakat sağlamazsak, bunu yerleştiremezsek,
istenilen sonuca ve ulaşmak istediğimiz hedefe varamayız. Ben, bu konuşmayı şahsım
adına yaptığım için -Danışma Kurulunda da ifade ettim- burada, bir kez daha
ifade etmek istiyorum ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, mutlaka "denetim
yapmıyor" şeklinde bir anlayışın dışına çıkmalıdır; hem denetim hem de
kanun çalışmaları mümkündür. Biraz sonra oylarınızla
kabul edileceği zannedilen, belki de kabul edilecek olan öneri, 15.00 - 19.00,
20.00 - 24.00 saatlerini kapsamaktadır; salı, çarşamba ve perşembe günleri,
biraz önce söylediğim tasarılar bitinceye kadar da çalışılacağı varsayımından
hareketle, bizim, hem denetim hem de kanun çalışmalarını birleştirmemiz
mümkündür; ancak, bu konuda, arkadaşlarımız, zannedersem, birazcık, isabetli
karar vermiyorlar. Değerli arkadaşlar,
gündemin 1 inci sırasındaki denetim konusuna birlikte bir bakalım -milletimiz de, hakikaten, Meclisin gündemi
neden değişiyor diye düşünebilir; bunun için- Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve
19 arkadaşının, köylülerin sorunlarının araştırılmasıyla ilgili olarak
verdikleri, hakikaten, mevsim itibariyle de uygun düşen bir Meclis denetim
konusu var. Şu anda, köylülerimiz,
çiftçilikle, ziraatla, hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız fevkalade sıkıntıdalar.
Dikkat buyurun, dünyada petrol fiyatları düşüyor, Türkiye'de doların Türk
Lirası karşısındaki -Türk Lirasının değeri yükseliyor varsayımından hareketle-
değeri de düşüyor; ancak, ne hikmetse, hâlâ, petrole zam devam ediyor. Vatandaş,
traktörüne mazot koyacak, ekim yapacak, tarla sürecek. Siz, bugüne kadar,
petrolle ilgili gerekçeyi, dolara bağlı olarak, dünya piyasalarındaki fiyat
hareketleriyle izah ediyordunuz; ama, şu anda, bunu, böyle izah etmeniz mümkün
değil; hâlâ, zamma devam ediyorsunuz. Vatandaşa, bunun izahını yapmak mümkün
değil arkadaşlar. İstirham ediyorum,
vatandaşa söylenen sözlerin, en azından, hükümete, iktidara yakışır bir üslupla
yerine getirilmesi lazım. Siz, bugün, dünyada petrol fiyatları düştüğü halde,
Türkiye'de doların Türk Lirası karşısındaki değeri düştüğü halde, hâlâ petrole zam yapmaya devam ederseniz, bu,
millete zulüm gibi gelir ve doğrusu, bunun adı da zulümdür. Zamla, vergiyle,
vatandaşın her gün yükünü artırarak bir yere varmamız mümkün değil. Elimizi
vicdanımıza koyalım; hakikaten, sizleri, bu vatandaşı birazcık olsun düşünmeye
davet etmek durumundayım. Üzülerek söyleyeyim ki
-değerli Grup Başkanvekillerimiz buradalar- şu anda, Türkiye'de, hazırlanmış
olan, Meclis Başkanlığında bulunan YÖK raporu var; buna bağlı olarak, bir de
kanunî düzenleme yapmak istiyorsunuz. Meclis Başkanı başta olmak üzere, onbeş
gün içerisinde, diğer partilerimizin de ittifakıyla, hatta, iktidara mensup
arkadaşlarımızın da onayıyla, bu YÖK raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine alınacak ve tartışılacaktı; hâlâ
bunu getirmekten imtina ediyorsunuz. Bunun sebebini mutlaka burada izah
etmek lazım. Her seferinde bunu tartışmak, gündeme taşımak ne derece sizi mutlu
ediyor, bunu anlamakta da güçlük çekiyorum doğrusu. Değerli arkadaşlar,
bakınız, depremle ilgili olarak, bunu, Türkiye'nin gündeminde öncelikli bir
konu olarak gördüğümüzü belirttim. Bugün, münhasıran bu konuyla ilgili bir
basın toplantısı yaptım. Bakınız, hükümetimize birtakım önerilerde ve
çağrılarda bulundum. Şu anda huzurlarınızda bunu bir kez daha yinelemek
istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bu deprem meselesiyle münhasıran, özel
gündemle, olağanüstü olarak toplanmalı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, mutlaka,
bu konuda bir araştırma komisyonu kurmalı, gündemdeki konuları mutlaka
gündemine alıp, bu konuyla ilgili bir çalışma başlatmalı. Ayrıca, yine,
hükümetin yapacağı tespit ve tedbir tadadından, sıralamasından, önceliklerin
belirlenmesinden sonra, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi, mutlaka, sırf
depremi ilgilendiren mevzuat düzenlemeleriyle ilgili, geceli ve gündüzlü
çalışmalıdır. Bunların lehinde olduğumuzu, bunları ifade etmek için bu kürsüde
bulunduğumu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, biz,
olayların peşinde koşmaya, nutuklar atmaya, ağıtlar yakmaya mecbur bir millet
değiliz. İstirham ediyoruz; lütfen, bu konuları ciddiye alın. Yarın, yaşanılan
sıkıntıların arkasından nutuk atmanın, ağıt yakmanın kimseye faydası yoktur.
Onun için, biz, muhalefette bulunsak dahi, iktidarın getireceği, ülkenin
yararına olan bütün çalışmalara sonuna kadar katkı vermeye hazırız. Yeter ki,
siz, milletin tercihlerini ve önceliklerini doğru dürüst buraya getirin. Yine bir hatırlatma
yapmak istiyorum Sayın Başkanım. Bakınız arkadaşlar, Anayasa Mahkemesinden
birçok kanunî düzenleme geri döndü. Bu ise, Parlamento için, yapılan
düzenlemeler adına fevkalade üzücüdür. Aynı şekilde, birçok kanunî düzenlemeyi
burada sayısal çoğunlukla çıkardık, çıkardınız; ama, daha sonra aynı kanunlarla
ilgili yeni düzenlemeler getirmek durumuyla karşı karşıyasınız. Şimdi, yaz boz
tahtası gibi, dün yaptığınız düzenlemeyi bugün değiştirir duruma düşerseniz,
bunda da sayısal çoğunluğunuzla Parlamentoyu kullanmaya kalkarsanız, bu,
Parlamento için yaralayıcı olur, yanlış olur. Bu konuda da sizler, mutlaka,
gerekli düzenlemeleri yaparken, iktidar ve muhalefet farkı gözetmeksizin, doğru
dürüst bir düzenleme yapmak durumundasınız. (Mikrofon otomatik
cihazla kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Bakınız, Bankalar Kanunuyla ilgili sayısız düzenleme yapıldı. Bakınız, vergi
kanunuyla ilgili, vergi kanunlarıyla ilgili yapılan düzenlemelerin sayısını ne
ben biliyorum ne de zannedersem siz biliyorsunuz. O halde, bunları sık sık
değiştirmek yerine, baştan sona düzenli bir şekilde yapmak, doğru dürüst
yapmak, yasayı Anayasaya uygun halde çıkarmak da bizim aslî görevlerimiz
arasında bulunmaktadır. İşçinin, çiftçinin, köylünün, herkesin çok ciddî
sıkıntılar içerisinde bulunduğu böyle bir dönemde, herhalde, bu önceliklerin
milletle buluşması, Parlamento için fevkalade önem arz etmektedir. Biz, değerli
arkadaşlarımıza, AK Parti olarak, bu konuda, her türlü, ülke yararına
hususlarla ilgili olarak, desteğimizi devam ettirmek isteriz; ancak,
yanlışlarınıza da sonuna kadar karşı çıkacağız. Bugün için yapmış olduğunuz
düzenlemeler, hakikaten, tartışmalı düzenlemelerdir. Bunları da size
hatırlatıyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Önerinin birinci bölümünü
tekrar okutuyorum efendim: Öneriler: 1- 4 Mart 2002 tarihli
gelen kâğıtlarda yayımlanan 825 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 8 inci sırasına, aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan
826 sıra sayılı kanun tasarısının, 9 uncu sırasına alınması; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 321 inci sırasında yer alan 824
sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 10 uncu sırasına alınması
önerilmiştir. BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul
edilmiştir efendim. İkinci öneriyi
okutuyorum: 2- Genel Kurulun, 5 Mart
2002 Salı, 6 Mart 2002 Çarşamba ve 7 Mart 2002 Perşembe günleri 15.00-19.00,
20.00-24.00 saatleri arasında çalışması; 5 Mart 2002 Salı günü sözlü sorular
ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu günde de kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesi, 6 Mart 2002 Çarşamba günü sözlü soruların
görüşülmemesi; 5 Mart 2002 Salı günü gündemin 8 inci sırasına kadar, 6 Mart
2002 Çarşamba günü gündemin 10 uncu sırasına kadar, 7 Mart 2002 Perşembe günü
de gündemin 11 inci sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir. MUSTAFA ÖRS (Burdur) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım efendim. Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... (ANAP sıralarından "Var, var" sesleri) İşte "var, var"
demekle olmuyor bu; buradan böyle gözükmüyor. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, meleke kesbetmişsinizdir, saymaya lüzum yok, görürsünüz; ama,
diyorsunuz ki, bir de kendi dillerinden duyalım!.. BAŞKAN - Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur. Kaç dakika ara vereyim? İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
15 dakika Sayın Başkan. BAŞKAN - 10 dakika ara
veriyorum efendim. Kapanma Saati : 16.28 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati : 16.43 BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 69 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Demokratik Sol Parti,
Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müştereken
verdikleri önerilerinin 2 nci maddesinin oylamasında karar yetersayısı
bulunamamıştı. V. – ÖNERİLER (Devam) A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam) 1.- Genel
Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi (Devam) BAŞKAN - Şimdi, 2 nci
öneriyi oylarınıza sunuyorum; ancak, oylamayı elektronik cihazla yapacağım,
karar yetersayısını da arayacağım efendim. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Öneri kabul
edilmiştir; karar yetersayısı vardır. Sayın milletvekillerine
bir konuyu arz etmek istiyorum: Bundan sonra da sık sık oylamalı durumlarla
karşı karşıya kalacağız; onun için, ofislerinden çok burada bulunmalarını
istirham ediyorum efendim. Bu hafta yoğun bir hafta, bir yere gitmek yok.
Adalet Bakanımızın bu kanununu çıkaracağız evvel Allah... Şimdi, Doğru Yol Partisi
Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır;
okutuyorum: 2.- Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 223
üncü sırasında yer alan (10/255) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
öngörüşmelerinin 5 Mart 2002 Salı günü yapılmasına ilişkin DYP Grubu önerisi 5 Mart 2002 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 5 Mart
2002 Salı günü yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim. Saygılarımla.
Öneri: Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 223
üncü sırasında yer alan (10/255) esas numaralı Meclis araştırma önergesinin
öngörüşmelerinin 5 Mart 2002 Salı günü (bugün) yapılması önerilmiştir. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, biraz önce kabul edilen grup önerisiyle bugün denetim
konularının görüşülmemesi kararlaştırılmıştır. Onun için, Doğru Yol Partisi
Grubunun bu önerisini işleme koyamıyorum efendim. Arz ederim. Zabıtlara geçirdim... NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Teşekkür ederim, sağ olun... BAŞKAN - Estağfurullah
efendim... İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır 3 adet; ayrı
ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım. İlk önergeyi okutuyorum: IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 5.- Erzurum
Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Türkiye Cumhuriyetinin Rumuzu Olan T.C.'nin
Açık Olarak Yazılıp Okunması Hakkında Kanun Teklifinin (2/512) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/462) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına (2/512) esas numaralı
teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını
saygılarımla arz ederim. Mücahit Himoğlu (Erzurum) BAŞKAN - Teklif sahibi
olarak Sayın Himoğlu; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti rumuzu olan TC'nin
açık olarak yazılıp okunması hakkında (2/512) esas numaralı kanun teklifim,
ilgili esas komisyon İçişleri Komisyonu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün öngördüğü havale tarihinden itibaren kırkbeş günlük süre içinde
görüşülememiştir. Bu nedenle, kanun teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre
doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için yaptığım müracaat nedeniyle
huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Millî iradenin
tecelligâhı olan Yüce Meclisimiz, millî konularda her zamankinden daha hassas
davranmak zorundadır. Türkiye Cumhuriyetinin kısaltılmış şekli olan TC yazımı,
kimi zaman dikkatsizce, bazen kasten alaylı biçimde kullanılmakta; bu da,
milletimizi derinden üzen bir konu haline gelmiştir. Anayasamızda ve kanunlarda
tarifi yapılan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter yapısına sahip çıkmak ve
yüceltmek her Türk Vatandaşının görevidir. Bazı artniyetli kesimler, Türk
literatürüne, Türkiye Cumhuriyeti okunması yerine TC ifadesinin okunmasını
yerleştirip, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yermeye ve küçültmeye yönelik
davranışları sergilemeye cüret etmektedirler. O gafiller bilmelidir ki, tarihin
büyük yarattığı, Yüce Türk Milletinin kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin ismiyle
alay ederek, onu küçültmeleri mümkün değildir. Tarihi şanla ve şerefle
dolu Türkiye Cumhuriyetine yönelik her türlü küçültücü harekete engel olmak,
Yüce Meclisin en başta gelen görevlerinden birisidir. Kanun teklifiyle, Türkiye
Cumhuriyeti rumuzu olan TC'nin "Türkiye Cumhuriyeti" şeklinde yazılıp
okunması ve kamu kurum ve kuruluşları ile vatandaşların yurtdışı ulaşım ve
yazışmalarında, ülke adı olarak "Türkiye" ibaresinin kullanılması
mecburiyeti getirilmektedir. Bu suretle, Türk Devletinin adının, TC diye,
maksatlı ve artniyetli telaffuz edilmesi önlenecektir. Yukarıda açıkladığım
gerekçelerle, kanun teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca, doğrudan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündemine alınması hususunda müspet oy
verilmesini temenni eder, saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Himoğlu,
teşekkür ediyorum. Bu konuda başka söz
isteyen?.. Yok. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Destekliyoruz. BAŞKAN - Sayın
Himoğlu'nun önergesini oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Herkes bilmelidir ki,
Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır efendim. Sayın milletvekilleri,
ikinci önergeyi okutuyorum: 6. - Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Sakarya
Milletvekili Nevzat Ercan'ın, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/737), doğrudan
Gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/463) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 9.4.2001 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğum, 2863 Sayılı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkındaki Kanun
Teklifim, havale edildiği ilgili komisyonda, bugüne kadar görüşülmediğinden, İçtüzüğün
37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. 15.06.2001 Nevzat Ercan Sakarya BAŞKAN - Sayın Ercan,
buyursunlar. (DYP sıralarından alkışlar) NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 17 Ağustos 1999 ve 12
Kasım 1999 tarihlerinde, Marmara Bölgesi ile Bolu ve Düzce'de vuku bulan büyük
depremlerde, yüzlerce cami, trilyonlarca liralık hasar görmüş, kısmen veya
tamamen kullanılamaz hale gelmiştir. Değerli arkadaşlarım, bu
camilerin büyük bir kısmı ise, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununun 6 ncı maddesinin (a) ve (b) fıkraları şümulü içerisinde olup; yani,
bunlar, (a) fıkrasındaki gibi, 19 uncu Yüzyıl sonuna kadar yapılmış camiler ya
da (b) fıkrasında olduğu gibi, 19 uncu Yüzyıldan sonra yapılmış olsa bile,
özellikleri itibariyle koruma altına alınmış camilerdir; korunması gereken
taşınmaz kültür varlıkları konumundadırlar. Aynı kanunun 9 uncu
maddesine göre, Koruma Yüksek Kurulunun ilke kararları çerçevesinde, koruma
kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak, bu kültür varlıklarında, her çeşit
inşaî ve fizikî müdahalede bulunmak, onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen
veya tamamen yıkım yasaktır. Yine, aynı kanunun 10 uncu maddesinin dördüncü
fıkrasına göre, Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresinde veya denetiminde bulunan
mazbut ve mülhak vakıflara ait taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile gerçek
ve tüzelkişilerin mülkiyetinde bulunan camilerin korunması ve
değerlendirilmesi, koruma kurulları kararı alındıktan sonra, Vakıflar Genel
Müdürlüğünce yürütülmektedir. Şimdi, 17 Ağustos ve 12
Kasım 1999 depremlerinde, Marmara Bölgesiyle, Bolu ve Düzce'de yüzlerce trilyon
liralık hasar gören veya yıkılan yüzlerce caminin Vakıflar Genel Müdürlüğünce
onarılması veya yıkılıp yenilenmesi, maddî imkân bakımından çok uzun bir süre
mümkün olamayacaktır. Nitekim, aradan 30 ay geçti, hâlâ, bu bölgede, hasar
gören çok sayıda camimiz, o günkü haliyle onarılamadığı gibi, herhangi bir
biçimde de yıkıma tabi tutulamamıştır. Dolayısıyla, Vakıflar Genel Müdürlüğünün
imkânları da bu konuda yetmemektedir. Bu itibarla, bunun dışında oluşturulacak
derneklerle bir maddî katkı sağlanarak, bunların onarılması mümkün
olabilecektir; tamir edilebilecek olanlar da eğer bu şekliyle bırakılırsa,
zamanla tamamen harap hale gelecektir. Bu itibarla, Vakıflar
Genel Müdürlüğüne halkın yardımcı olması -yani, bu teklifimizin asıl amacı bu-
bu yardımın derneklerle organize edilebilmesi bir zaruret halinde
bulunmaktadır. Şunu söyleyeyim, verdiğimiz bu teklif sadece deprem bölgesiyle
sınırlı bir teklif değil; yani, bütün Türkiye'de, Vakıflar Genel Müdürlüğüne
ait... Ben, ilgili, sorumlu bakanken, Diyanet bana bağlıyken, İstanbul'da pek
çok selatin camileri var, bunlar büyük camilerimiz, bizatihi gördüm, müşahede
ettim; tamire muhtaç, onarıma muhtaç. Ben, kendi il müftüme, ilgililere, bu
konuda ne yapabiliriz dedim; ama, Vakıflar Genel Müdürlüğünün yönetiminde,
denetiminde, müftülük, onarım noktasında katkı sağlayamıyor. Yani, oranın
sadece müezzin, imam kadrosu açısından müftülük görevli, ödevli ve sorumlu;
bunun dışında, müftülüklerimizin, Diyanet teşkilatımızın katkı sağlaması mümkün
olmuyor. Süleymaniye Camiine gittiğimde gördüm, kubbesinden yer yer önemli
ölçüde parçalar düşmüş, tuvaletler kapalı. Yani çok sayıda yabancı turistin
gelip gittiği yer burası. Burayı onaralım dedim; birtakım bürokratik işlemler,
mevcut yasal engeller çıktı. Bu itibarla, gelin, pek çok camimiz bu konumda.
Özellikle deprem bölgesinde, depremden dolayı ağır derecede hasar görmüş
camilerimiz var. Halkın da yardımını almak ve bu konuda dernekleri de harekete
geçirmek suretiyle; ama, mutlak manada Vakıflar Genel Müdürlüğünün yönetiminde
ve denetiminde ve ayrıca da, Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun da -eğer
onarımsa, dernek, bir proje sunacaksa- onayından geçmek şartıyla, sırf halkın
da katkısını sağlamak ve olayı organize etmek açısından böyle bir teklifin
tarafımızdan verilmesinde zaruret görülmüştür. Kanun teklifimiz, söylediğim,
ifade ettiğim bahis konusu camilerin her türlü yasal ve teknik hazırlıklarının
Vakıflar Genel Müdürlüğünce yapılması yanında, onun denetimi altında,
derneklerin maddî katkıda bulunabilmeleri suretiyle bir işbirliğinin temini
gayesini taşımaktadır, amaç budur. Yüksek takdirlerinize arz ediyorum ve bu
teklife destek bekliyor, teşekkür ediyorum. Çok sağ olun. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Önerge üzerinde başka söz
isteyen milletvekilimiz?.. Yok. Önergeyi oylarınıza sunuyorum
efendim: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir efendim. Üçüncü önergeyi
okutuyorum: 7.- Niğde
Milletvekili Mükerrem Levent'in, Niğde İline Bağlı Yeşilgölcük Adıyla Bir İlçe
Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/753) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/464) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına (2/753) esas numaralı,
Niğde İlinde, Yeşilgölcük adıyla bir ilçe kurulmasına ilişkin kanun teklifim
7.5.2001 tarihinde komisyona havale edilmiştir. 45 gün geçtiği halde
ilgili komisyonda da görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca
doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için gereğini arz ederim. 20.6.2001 Mükerrem Levent Niğde BAŞKAN - Sayın Levent,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5
dakikadır. MÜKERREM LEVENT (Niğde) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Niğde İlinde Yeşilgölcük adıyla bir ilçe
kurulmasına ilişkin, Niğde Milletvekili olarak verdiğim kanun teklifinin
doğrudan gündeme alınması konusunda söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlarım. Yeşilgölcük Kasabası, İç
Anadolu Bölgesinde (Orta Kızılırmak bölümü, Niğde İli merkez ilçesi) belediye 5
000 nüfuslu, 14 köy merkezi Misli Ovasında yüksekliği 1 300 metre olan
Niğde-Nevşehir karayolunun 35 inci kilometresinde bulunmaktadır. Kasabamız, Niğde-Nevşehir
karayolu, Turizm Bakanlığı tarafından "turizm yolları" kapsamına
alınmıştır. Dünyaca tanınan Kapadokya bölgesine gidilebilen birkaç yoldan bir
tanesi de kasabamızın içinden geçmektedir. Yine, dünyaca tanınan Ihlara
Vadisine giden yollardan birisi de kasabamızdan geçmektedir. Turizm mevsiminde
Kapadokya'ya gelen turistlerin yüzde 50'si kasabamızdan geçmektedir. Kasabanın üzerinde
bulunduğu turizm yolu sayesinde Ihlara Vadisi, Derinkuyu'da bulunan yeraltı
şehri, Kaymaklı'da bulunan yeraltı şehri ve Kapadokya'ya ulaşım çok rahatlıkla
yapılmaktadır. Kasabamız, Derinkuyu'ya
18, Kaymaklı'ya 28, Kapadokya'ya 50 kilometre uzaklıktadır. Üstelik kasabamızın
2 kilometre doğusunda bulunan "Gölcükbaşı" adı verilen ve kaynaksuyu
bulunan yörede yapılan kazı çalışmalarında, Derinkuyu ve Kaymaklı'da bulunan
yeraltı şehirlerinin aynısına rastlanmıştır. Bulunan mağara ve yeraltı
şehirlerinin temizlenmesi halinde, kasabamız, turizm açısından Kapadokya'yı
aratmayacaktır. Kasabamızda jandarma
karakolu ve lojmanları, tarım kredi kooperatifi, topraksu kooperatifi, tarımsal
kalkınma kooperatifi, 5 ilköğretim okulu, 1 lise, sağlık ocağı, ziraat
teknisyenliği, PTT şubesi, TEDAŞ ve TEAŞ ve 10 yataklı sağlık merkezi
mevcuttur. Nevşehir İli Derinkuyu
İlçesinin, köyleriyle nüfusu 24 000'dir. Yeşilgölcük Kasabamızın
nüfusu, bağlanması gereken yerleşim birimleriyle birlikte 36 500 kişiye
ulaşmıştır. Kasabamızın içmesuyu ve imar planı konusundaki bütün sorunları
giderilmiştir. Kasabamızda yaşayan
halkın geçim kaynağı tarımdır. Genelde hububat ve patates ekimi yapılmaktadır.
Zengin bir yeraltı suyumuz mevcuttur. Kasabamızda ve çevre yerleşim
birimlerinde bolca patates üretilmektedir. Kasabamızda 1 500 000 ton patates
üretimi gerçekleştirilmektedir. Türkiye patates üretiminin yüzde 20'si Niğde
civarında gerçekleştirilmektedir. 1 500 ton kapasiteli soğukhava deposu da
mevcuttur. Kasabamıza bağlanacak
olan Ağcaşar, Alay, Bağlama, Hasaköy, Kiledere, Konaklı, Kömürcü, Orhanlı,
Tırhan, Kayırlı, Hüyük köy ve kasabalarını birbirine bağlayan yollarımızın
tamamı asfalt olup, yerleşim birimlerine merkez teşkil ettiğinden, ulaşım çok
rahat ve kısa zamanda sağlanmaktadır. PTT ve Telekomda,
otomatik santrallerin bulunmasıyla hiçbir sorunu kalmamıştır. Yeşilgölcük'ün
ilçe olması halinde bağlı yerleşim birimlerinin yaklaşık yüzölçümü 942
kilometrekare olacaktır. Kasabamızda 155 adet
ticarethane mevcuttur. Kasabamız merkezî bir yer olduğundan her türlü ticarete
elverişlidir. Yeşilgölcük Kasabası, uygun yerleşim alanı, mevcut ekonomik
potansiyeli, etkin kültürel ve sosyal yapısı, civar kasaba ve köylere olan
olumlu katkıları, kasabadaki kamu hizmetlerinin devlet maliyesine katkıları
sebebiyle, daima, bulunduğu yörenin bir çekim merkezi olmuştur. Türk idare sistemine
olumlu bir katkı sağlamak, civar kasaba ve köylere daha etkin bir hizmet
vermek, bölgenin kısa sürede kalkınmasını sağlamak için kasabamızın idarî
taksimatı ve ilçeye çevrilmesinin, yukarıda saydığım sebeplerden dolayı
doğrudan gündeme alınması konusunun olumlu oylarınızla gerçekleşeceğine
inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, Sayın
Levent'in önerisi üzerinde başka söz isteyen var mı? Yok. Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim efendim. Alınan karar gereğince,
sözlü soruları ve diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz. Önce, yarım kalan
işlerden başlayacağız. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara
Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın;
Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara
Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42
Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S. Sayısı: 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporlarının müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz. 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı
ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) (1) BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde. Hükümet?.. Yerinde. Sayın Kabil, bugün
heyecanlısınız; Rize'nin kurtarılışının 84 üncü yıldönümü. Ben de heyecanınıza
iştirak ediyorum. (1) 786 S. Sayılı Bazmayazı 30 Ocak 2002 tarihli 58 inci
Birleşim Tutanağına eklidir. Efendim, tasarının 1 inci
maddesi üzerinde görüşmeler tamamlanmıştı, 1 inci maddeyi oylarınıza sunmam
gerekiyordu; ancak, karar yetersayısı aranması istendiğinden, oylamayı
elektronik cihazla yapacağım, 2 dakikalık süre vereceğim. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz. NEVZAT ERCAN (Sakarya) -
Sayın Başkan, biz söyledik "saat 13.00'te başlayıp 20.00'ye kadar
çalışalım" diye. BAŞKAN - Efendim,
gruplarımız bizi gece 12'lere kadar çalışmaya sevk ettiğine göre kendileri de
gelirler. Sayın milletvekilleri,
ara vereceğim; ama, istirham ederim, lütfen, demin 205 kişi vardınız burada...
Deminki oylamada 205 kişi vardı. Kaç dakika ara vereyim
Sayın Başkan?.. İSMAİL KÖSE (Erzurum)- 10
dakika... BAŞKAN- Peki; ama, bitmez
bu böyle!.. İSMAİL KÖSE (Erzurum)- 15
olsun... BAŞKAN- Yok, bitmez ama böyle 10 dakikayla, 5
dakikayla... İSMAİL KÖSE (Erzurum)- Ne
yapalım!.. BAŞKAN- Gelin efendim!.. Efendim, ceza ve
tevkifevlerindekileri de düşünmek mecburiyetindeyiz; onlar bizi izliyor. Peki, 10 dakika ara
verdim efendim. Kapanma Saati : 17.09 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati : 17.23 BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER: Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 69 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 786 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı
ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786)
(Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde. Tasarının 1 inci
maddesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, oylamayı
tekrarlayacağım. Oylamayı başlatıyorum ve
2 dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Karar
yetersayısı vardır; 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: Kapsam MADDE 2. - Bu Kanun, ceza
infaz kurumları ve tutukevlerinde görev yapacak personelden idare memurluğu
öğrencileri ile infaz ve koruma memurluğu öğrencilerinin hizmet öncesi eğitimi
ile bu kurumlarda görev yapan personelin aday memurluk, hizmet içi ve görevde
yükselme eğitimlerini kapsar. BAŞKAN - Efendim, 2 nci
madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bolu Milletvekili Sayın
İsmail Alptekin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 786 sıra sayılı
ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeli eğitim merkezlerinin kurulmasıyla
ilgili yasa tasarısı üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini arz etmek üzere
huzurunuzdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bu
yasa tasarısının geneli üzerinde ve 1 inci maddesi üzerinde siyasî partiler
görüşlerini arz ettiler. Aslında, bu yasa tasarısı, bütün siyasî partilerin,
genelde, asgarî ölçülerde birleştiği, desteklediği ve müspet görüş bildirdiği
bir yasa tasarısı. Ne var ki, şu ana kadar, şu veya bu sebeple, her nedense, bu
yasa tasarısını görüşme imkânımız olmadı, her seferinde bir engel çıktı. Yasanın asıl muhatapları,
ilgilisi, cezaevlerindeki tutuklular ve hükümlüler. Toplum nazarında bu
insanlara "kader kurbanları" deniliyor ve hepsine dua edilirken,
hükümlüler için "Allah kurtarsın" deniliyor. Böylesine mağdur ve
böyle bir sıkıntı içerisine düşmüş olan bu insanların şartlarını iyi noktaya
getirmek, onların da birer insan olduğunu her zaman için esas kabul ederek,
topluma yararlı, ıslah edilmiş, suç işlemeyi önleyici ve topluma faydalı hale
gelmiş olarak bu insanların cezalarını çekip, toplum içerisine kazandırılması,
elbette ki, devletin aslî görevidir, devletin genel politikasıdır. Bunu
yaparken mekânlar uyumlu olacak, uygun olacak; bu hizmet görülürken, iyi ve
ehil bir personel tarafından bu insanlara hizmet verilecek. Değerli arkadaşlar, bu
yasanın çıkma noktasında her seferinde bir engelle karşılaşıldığı zaman
düşünmüşümdür; uzun yıllar, savunma avukatı olarak bu cezaevlerinin rutubetli
havasını koklamış, o kasvetli, o ümitsiz, o sıkıntılı havasını mahkûmlarla,
mazlumlarla ve de tutuklularla yaşamış bir arkadaşınız olarak, bu yasaya neden
ilgi gösterilmiyor, doğrusu, beni üzmüştür. Cezaevlerinde bu
imkânların sağlanması için, cezaevi binalarının mutlaka, yaşanılır hale
getirilmesi lazım. Elbette ki, bu imkânlar bütçe ölçüsünde olacak; ama, eğer,
gayret edilirse, bunların daha iyi olması mümkündür. Fizikî yapı düzgün olduğu
zaman, insan olarak da orada çalışanların iyi eğitilmesi lazım. Yasanın 2 nci
maddesinde deniliyor ki, burada, idare memurluğu öğrencileri eğitilecek; önce
öğrenci olarak alınacak, eğitilecek. Diğer taraftan, cezaevlerinde idare
memurluğu ayrı bir şey, infaz ve koruma memurluğu görevleri ve şartları ayrı.
İnfaz ve koruma memuru öğrencileri de alınacak, bunlar da eğitilecek. Diğer taraftan, mevcut
olan, henüz aday memurlar ve memurlar da hizmet içi eğitime tabi tutulacak,
eğitilecek ve kalifiye, kaliteli, iyi hizmet verir bir personel haline
getirilecek. Değerli arkadaşlar,
bunlar yapılırken zorluklarla karşılaşılacaktır. Zannediyorum ki, çok iyi bir
eğitimden geçirilecek. Mesele, sadece mevzuatın öğretilmesi değildir; oradaki
mahkûmların ve tutukluların psikolojik yapısı, aile yapısı, hak arama şartları
da nazarı dikkate alınarak, burada eğitilen bu insanların tarafsız olması
sağlanmalıdır. Müşfik ve mutlaka hoşgörülü olmalıdırlar. Bu insanlar, asla
kendisiyle kavgalı olmamalı ki, orada, o problemli ve sıkıntılı insanların
dertlerini dinleyebilsin, sükûnetle onlara bir çare ve bir yol gösterme imkânı
içerisinde bulunsun. Mahkûmların da insan
olduğu asla unutulmamalı. Bu şartlar içerisinde güzel bir eğitim verildiği
takdirde, ben, ümit ediyorum ki, cezaevlerinde, bugüne kadar, ortaya çıkmış
olan hoşnutsuzluklar, sıkıntılar, isyanlar, kavgalar ve kötü alışkanlıklar
önemli çapta azalacak, önlenecek, buradaki insanlar, kendilerine değer
verildiğini görecek ve oradaki mahkûmiyetleri bittiği zaman, inşallah, toplum
için, ailesi için ve kendisi için problemli bir insan değil, faydalı bir insan
olarak topluma tekrar kazandırılacaktır. Bu düşüncelerle, hem
kanun tasarısının hem de üzerinde konuşmakta olduğumuz maddenin hayırlı
olmasını diliyorum. Saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Söz sırası Saadet
Partisinde. İstanbul Milletvekili
Sayın Ali Oğuz; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; üzerinde söz aldığım 786 sıra
sayılı kanun tasarısının bir talihsizliği olduğunu ben de ifade etmek
istiyorum; çünkü, haftalardır, sıra bize geldi, konuşacağız, görüşlerimizi
bildireceğiz dedik; fakat, bir türlü kısmet olmadı, her seferinde bir engel
çıktı. Bugün de, mevcut arkadaşlarımızın adedi, maalesef -karar yetersayısı
ikide bir arandığı halde- zor bulunup, ancak müzakereye geçme imkânımız oldu.
Bu sebeple, her şeyden evvel, arkadaşlarımızın, muhalefeti tenkit etme yerine
veya muhalefeti suçlama yerine, üç parti burada hazır bulunsa, hiçbir zaman, ne
karar yetersayısı ne toplantı yetersayısı aramaya hacet kalmaz; ama, maalesef,
onlar gelmeyince de, herkes dışarıya çıkıyor, çayını içiyor yahut da hiç
gelmiyor, odasında oturuyor. Değerli arkadaşlarım,
Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu
Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubunun görüşlerini
aktarmak üzere, ancak huzurlarınıza gelme imkânı olmuştur. Müzakere konusu olan
tasarının 2 nci maddesi, bir kapsam maddesidir. Madde, tasarının kapsamının
açıklanması hususunda düzenlenmiş olup, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde
görev yapacak personelden, idare memurluğu öğrencileri ile infaz ve koruma
memurluğu öğrencilerinin hizmet öncesi eğitimi ile bu kurumlarda görev yapan
personelin aday memurluk, hizmet içi ve görevde yükselme eğitimlerini kapsadığı
görülmektedir. Gerekçede, hükümlünün,
ıslah edilerek, bilahara suç işlemesinin önüne geçilmesi, toplumun faydalı
fertleri haline gelmesi ve getirilmesi sürecinde önemli görevleri bulunan ceza
infaz kurumları personelinin daha çağdaş bir düşünce düzeyine kavuşturulması ve
yetiştirilmesinden söz edilmektedir. Hepimizin samimî arzusu,
toplumu oluşturan insanların tamamının toplum için faydalı insanlar olmasıdır.
"İnsanların hayırlısı, insana faydalı olanıdır" gerçeğini hiçbir
zaman unutmamak lazımdır ki, bu, bir hakikattir. Devletin görevi, sorumluluğunu
taşıdığı bütün insanların, hayırlı insanlar olmasının temin edilmesine gayret
etmektir. Bu ise, kendiliğinden olabilecek bir husus olmadığı gibi, temelinde,
doğrunun, hak anlayışının bulunmadığı, insana yabancı programlarla buna
erişebilmek mümkün değildir. Bugün Türkiye'de bulunan cezaevleri tıka basa
doludur. Bunun sebebini incelediğimizde karşıladığımız sonuç ürkütücüdür;
çünkü, af kanunları çıkıyor, aradan çok geçmeden, bir de bakıyoruz ki, bütün cezaevleri
tıklım tıklım dolmuş. Tutuklu bulunan hükümlülerin büyük bir bölümü, aldıkları
eksik ve yetersiz eğitim sebebiyle suç işleyen kimselerden oluşmaktadır. Bir ata sözümüz vardır,
"kork, Allah'tan korkmayandan" deriz. Onun için, Anayasanın 5 inci
maddesine göre, devletin ana görevlerinden birisi de, insanın maddî ve manevî
varlığının gelişmesi için gerekli şartların hazırlanmasına çalışmaktır. Yine,
Anayasanın 17 nci maddesinde "herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir" denilmektedir. 24 üncü maddede ise
"herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir"
denilmektedir. 42 nci maddesi de "kimse, eğitim ve öğretim hakkından
yoksun bırakılamaz" hükmünü içermektedir. Hüküm giymiş tutuklunun
ıslahı ve topluma kazandırılması için yapılacak bütün çalışmaları
destekliyoruz; ancak, Türkiye'de suç işleme oranı her geçen yıl artıyor; bunun
nedenleri üzerinde düşünmemiz lazım gelmektedir. Hükümet, rantiyenin, IMF'nin
veya çıkar çevrelerinin taleplerini karşılamaktan, vatandaşın maddî ve manevî
varlığını korumak için yapacağı hizmetleri, maalesef, ele alamamaktadır.
Vatandaşa da, maddî ve manevî varlığını korumak için alternatifler sunuluyor.
"Kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz" diyoruz,
birtakım gençlerimizin okuma hakları ellerinden alınıyor. Çözüm ne: 1- Suçu, suç işlemeden
önce engellemek, insanımızı suç işlemekten uzaklaştırmak için, eğitim
politikamızı yeniden gözden geçirmemiz lazım gelmektedir. 2- Bunun için, ahlak ve
maneviyatı önemseyerek, ülkemizin insanının, gelecek nesillerimizin, maneviyatı
mükemmel, ilim ve irfan alanında örnek nesiller olarak yetiştirilmesini temin
edecek eğitim politikalarının belirlenmesi lazım gelmektedir. 3- Tek tip insan
yetiştirilmesi inadının terk edilmesi ve eğitimimizin gerçekten
millîleştirilmesi, talim ve terbiye kurulları tarafından kitaplarımızdan çıkarılan
ayet ve hadislerin yeniden iade edilmesi lazım. Gönüllere manevî değerleri
koymazsanız, her insanın başına bir polisi dikemezsiniz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
toparlar mısınız lütfen. ALİ OĞUZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, nesillerimizi, vicdanlarında Allah korkusuyla
yetiştirmek, suç işleme oranını azaltacak ve cezaevlerinde görev yapacak
personelimizin işini de hafifletecektir. Amerika'da hapishanelerde Kuran ve
İncil dağıtılıyor. Bu, mahkûmlar üzerinde ciddî etkiler ve tesirler bırakıyor.
Eğitim politikalarını, insanlarımızın bütün ihtiyaçlarını karşılayacak hale
getirmeden, polisiye tedbirlerle, tek taraflı, bunu halletmek mümkün değildir. Bu bakımdan, manevî
sahada alınacak tedbirlerle, insanımızın gönlüne manevî değerleri
yerleştirmeden bu hususu halletmemiz de mümkün değildir. Bu sebeple, her şeyden
evvel, bu personelimizin ihtiyaçlarını halletmek ve özellikle, onlara, özlük
haklarının kazandırılması gerekmektedir... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen
efendim... ALİ OĞUZ (Devamla) - Bu
kanunun hayırlı olmasını diler, saygılarımı arz ederim. (SP Grubu sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Şimdi, söz sırası, Doğru
Yol Partisi Grubunda. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Kayseri Milletvekili Sayın Sevgi Esen; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA SEVGİ
ESEN (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi
üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gündemimizde olan bu
tasarıyla, ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeli eğitim merkezleriyle
ilgili olarak bir dizi planlama yapılmaktadır. Bu planlamanın bir parçası olan
eğitimin amacı, kapsamı, işleyiş biçimi, kadro sistemi, işbu kanun tasarısıyla
düzenlenmektedir. Grubumun görüşlerini
ifade ettiğim 2 nci maddeyle de, eğitim merkezlerinin kapsamı
düzenlenmektedir. Tasarının geneline
şöyle bir baktığımız zaman, asıl amacının, eğitimli personel yetiştirilmesi
olduğunu görüyoruz. Eğitimli personelin yetiştirilmesi her konumda önemli ise
de, çalışma merkezi itibariyle tutukevleri ve ceza infaz kurumlarında olan
personelin eğitimi, modern ve çağdaş yönetimin vazgeçilmez bir unsurudur;
çünkü, ceza, suç sonrası oluşan bir tepki yaptırımıdır ve cezadan beklenen bir
amaç vardır. Şimdi, burada, bir konuyu
açıkça belirlemekte fayda vardır; Hürriyeti bağlayıcı cezaların infazından ne
bekleniyor; toplumun suçludan korunması mı, suçlunun toplumun öfkesinden
korunması mı, suçun bedelinin ödettirilmesi mi, yoksa, suçlunun, rehabilite
edilerek yeniden topluma kazandırılması mı?.. Esasen, bunlar birbirini
tetikleyen unsurlardır. Ancak, infaz usulleri, çağlar boyunca, çeşitli
yöntemlerden sonra, âdeta evrim geçirerek günümüze gelinmiş, öç alma, ödeşme
veya cezalandırma kurumları yerine, ıslah etme, topluma yeniden kazandırma ve
en önemlisi, suçu önleme fonksiyonu önplana çıkmıştır. Cezadan beklenen bu
amacın gerçekleşmesi ve hükümlülerin ıslah edilerek topluma yeniden kazandırılması,
çağdaş ceza hukukunun da temel hedefidir. İşte, bu temel hedefin
gerçekleşebilmesinin, ancak özel eğitime tabi tutularak yetiştirilecek
personelle mümkün olacağı tartışma götürmez bir gerçektir. İnsan haklarının hayata
geçirilmesinde önemli bir gösterge olan ceza infaz sistemimizin yeniden gözden
geçirilmesi olumlu bir yaklaşımdır. İnsan haklarına saygılı bir sisteme
duyarlılığını her fırsatta ifade eden ve insan haklarının hayata geçirilmesinde
misyonu itibariyle önemli görevler alan Doğru Yol Partisinin, bu tasarıya bakış
açısı, bu açıdan bakıldığından olumludur. Ancak, 57 nci hükümet denilince,
hemen akla gelen, hatta, Sayın Başbakanın da ifade etmek durumunda kaldığı,
üstkurula havale yöntemi, maalesef, burada da karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'de, etkinliği ve
sisteme olan katkısı tartışılır olan, bir nevi kurullar cenneti yaratılarak
"her türlü denetimdışı kalmak" nasıl ifade edilir? Hiçbir ücret
sistemini gözetmeyen, hatta, ücret skalasını alt üst eden, sonuçta da çözüme
katkısı olmayan bu kurulların takdirini Yüce Heyetinize bırakıyorum. Değerli milletvekilleri,
kamu yönetiminin etkin olarak biçimlendiği ceza infaz kurumları ve
tutukevlerinin de kalite verimliliğinin geliştirilmesi, şikâyetlerin
giderilmesi ve uluslararası standardın sağlanabilmesi, esasen her kurumda
alınması gereken yöntemlerdir. Meslek öncesi ve meslek içi eğitimler,
devamlılık ve kararlılık isteyen, yönetim hatasını en aza indiren bir
sistemdir. Ancak, burada hassasiyet isteyen nokta, eğitimin, kamuda yeni
israflara yol açmamasıdır. Bu nedenle de, mevcut tesislerden yararlanılması
şeklinde çözüm götürülmesi, başka bir verimlilik alanını yaratacak ve bu
şekliyle israf da önlenmiş olacaktır. Değerli milletvekilleri,
tasarının ruhuna uygun eğitimin bir an önce hayata geçirilmesi ve ceza infaz
kurumları ve mevcut tutukevlerindeki personelin ivedilikle eğitimden
geçirilmesi, demokratikleşme ve insan haklarına saygı noktasında bir adım
olacak ve bu Meclisin gerçekleştirdiği Anayasa değişikliklerine paralel bir
çalışmanın ürünü olarak gündemdeki yerini alacaktır. Ancak, ifade etmekten
hiçbirimizin memnun olamayacağı bir rakam silsilesini de huzurlarınıza sunmak
istiyorum. Şu anda 556 ceza infaz kurumu vardır ülkemizde ve 74 000'i aşkın da
tutuklu vardır; her ay, bu sayıya 650 kişi eklenmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız
efendim. SEVGİ ESEN (Devamla) -
Dileğimiz, bu rakamın büyümemesi ve mevcut eğitim olanaklarının nedenlerine
cevabın bulabilmesidir. Bu bakımdan bakıldığında,
Doğru Yol Partisi olarak olumlu görüşümüzü bir daha ifade ediyor, bu kanunun
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Şimdi söz sırası,
Milliyetçi Hareket Partisinde. Trabzon Milletvekili Sayın Orhan Bıçakçıoğlu.
(MHP sıralarından alkışlar) Süreniz kısıtlı. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Ben olduğum için mi? BAŞKAN - Trabzonlu
olduğun için; Bakan da Trabzonlu çünkü... MHP GRUBU ADINA ORHAN
BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime
başlarken, hepinizi şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına saygıyla
selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun
tasarısının genel gerekçesinde personelle ilgili şu ifadeye yer verilmiştir;
sözlerime bu genel gerekçedeki iki cümleyi okuyarak başlıyorum: "Ceza
infaz sisteminin en önemli unsurlarından birisi de, ceza infaz kurumlarında
görev yapan personeldir. Bu personelin özel bir eğitime tabi tutularak
yetiştirilmesi, cezadan beklenen amacın gerçekleşmesi ve hükümlülerin ıslah
edilerek, yeniden topluma kazandırılması yönünde büyük katkı sağlayacaktır." Mademki, bu kanun
tasarısı, cezaevi personelinin eğitimiyle ilgilidir ve onu amaçlıyor; kimdir bu
cezaevi personeli, önce ona bir bakmamız gerekiyor. Zira, Aralık 2000'de,
Adalet Komisyonunda bu kanun tasarısı gündeme geldiğinde, ben, bu konuşmamı
orada da yapmıştım. Onbeş aydır, maalesef, bu konuda, cezaevi personelinin
özlük hakları konusunda hiçbir ilerleme katedilmemiştir. Bunu, burada,
üzülerek, bir kere daha tekrarladığım için sizlerden özür diliyorum. Sayın Bakanın
-hemşehrimdir, Sayın Başkanım da söyledi- maşallahı var, gerek basılı gündemde
yer alan kanun tasarılarına baktığımızda, gerekse 21 inci Dönem Parlamentosunun
çıkardığı kanunları şöyle bir göz önüne getirdiğimizde, Türkiye Büyük Millet
Meclisini en fazla çalıştıran bakanlardan birisi. Gerçi, bazı kanunları çift
dikiş gitse de, bu Mecliste ikinci görüşmede bunları kanunlaştırıyoruz. Bunca düzenlemeye rağmen,
maalesef, cezaevlerinde gereken rahatlamayı sağladığımızı söylemek zordur.
Türkiye'de cezaevi gerçeğini bilen bir insan olarak, yapılan düzenlemelerin
yeterli olmadığı, önceliklerin iyi tespit edilmediği kanaatindeyim. Bugün
Ulucanlar Cezaevinde, Adalet Bakanlığının 600 civarında mahkûmu var; fakat,
aynı cezaevinde, İçişleri Bakanlığının 900 civarında mahkûmu var. Aradaki fark
şudur: Cezaevinde görev yapan infaz koruma memurları ve diğer personel İçişleri
Bakanlığının orada birer mahkûmudurlar; çünkü, o kişiler, cezaevine sabah saat
07.00'de girerler, akşam saat 19.00'da çıkarlar; günde oniki saat çalışırlar.
Başka böyle bir devlet memuru yoktur. Bunlar cezaevine girerken aranırlar,
çıkarken aranırlar. Bu, bu personel üzerinde psikolojik olarak çok büyük bir
rahatsızlığa sebebiyet vermektedir. On sene hizmeti olan dört
senelik üniversite mezunu ikinci müdürün bugün almış olduğu maaş 470 milyon
liradır. Yine, yirmidört yıllık bir başgardiyan dediğimiz infaz koruma
başmemurunun almış olduğu maaş 400 milyon lira civarındadır. Ben, Ulucanlar Cezaevini
ziyaret ettiğimde, üç çocuk babası ve günde dört dolmuş değiştirerek -bunların
hiçbirinin lojmanı yoktur- cezaevine gelen bir başmemurla konuştum. Kendisi,
Millî Savunma Bakanlığının uzman erbaş sınavı için çocuğuna form almış, onu
dolduruyordu. Dedi ki: "Ben çocuğumu uzman erbaş yapacağım; çünkü, yeni
göreve başlayan uzman erbaş 700 milyon lira maaş alıyor." Babası yirmidört
yıldır, devlette, dört duvar arasında, âdeta bir mahkûm gibi çalışıyor, 400
milyon lira maaş alıyor; yirmi yaşındaki oğlu, başarır, uzman erbaş olursa,
devletten 700 milyon lira maaş alacak! Biz, cezaevi personelini
eğitmeden önce, bunların ekonomik durumlarını düzeltmek zordundayız, bunların
yıpranma paylarını, makam tazminatlarını öncelikli olarak ele almak zorundayız. Bakın, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının, besiciler için yapmış olduğu tip projeler var. İnanın, bugün,
Ulucanlar Cezaevi, o tip projelerden, tabir caizse, çok daha berbattır.
Koğuşlarda hâlâ soba yakılmaktadır. Bir an önce, Ankara'nın merkezinde Adalet
Bakanlığının yüzkarası olan Ulucanlar Cezaevi kapatılmalı. Hiç kimse ekonomik
krizi, Adalet Bakanlığının bütçesini bu konuda bahane edemez. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Devamla) - Başkanım, tamamlıyorum; 1 dakika... BAŞKAN - Bağlayalım
efendim. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Devamla) - Çünkü, bu cezaevinin bulunduğu arsa çok değerlidir, bu arsa, bu
cezaevi gibi, en az üç dört cezaevi yapar. Bir an önce, bu cezaevi kapatılıp,
daha modern bir cezaevinde, o mahkûm kardeşlerimizi -ki, onlar devletin
misafiridir, birçoğu da belki suçsuz çıkacaklardır oradan- rahat ettirmek
zorundayız. Son olarak şunu
söylüyorum: Ben, gerek İçişleri Bakanlığımızdan gerekse Adalet Bakanlığımızdan,
gerek polis kardeşlerimizin gerekse cezaevlerindeki personelin özlük
haklarının, mutlaka ve mutlaka düzeltilmesini istiyorum. Sayın Adalet Bakanını
iyi tanıyorum, kendisinin istifayı dahi göze alacak kadar ısrarcı olduğunu
biliyorum, bu ısrarcı ve inatçı tutumunu, bir kere de cezaevleri personeli için
göstermesini kendisinden talep ediyorum. Hepinize, Partim ve
şahsım adına saygılar sunuyorum. (MHP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Ben de teşekkür
ediyorum. Gruplar adına başka söz
isteyen?.. Yok. III. – YOKLAMA BAŞKAN - 2 nci maddenin
oylamasına geçeceğim; ancak, oylamaya geçmeden önce yoklama talebi vardır.
Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyup burada
bulunup bulunmadıklarını arayacağım: Latif Öztek?.. Burada Sacit Günbey?.. Burada Alaattin Sever Aydın?.. AHMET KARAVAR (Şanlıurfa)
- Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Tekabbül
ediyorsunuz. Mustafa Niyazi Yanmaz?..
Burada Ali Oğuz?.. Burada Rıza Ulucak?.. Burada Lütfi Doğan?.. Burada Musa Demirci?.. Burada Fethullah Erbaş?.. LÜTFİ YALMAN (Konya) -
Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Tekabbül
ediyorsunuz. Nezir Aydın?.. Burada Mehmet Bekâroğlu?.. TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Tekabbül
ediyorsunuz. Ahmet Cemil Tunç?..
Burada Ahmet Demircan?.. Burada Bahri Zengin?.. Burada. Mustafa Geçer?.. Burada. Fehim Adak?.. Burada. Aslan Polat?.. FAHRETTİN KUKARACI
(Erzurum) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Cevat Ayhan?..
Burada. Veysel Candan?.. Burada. Yaşar Canbay?.. Burada. 20 milletvekilini tespit
ettik efendim. Komisyondaki
arkadaşlarımız da komisyonu bırakıp gelirler herhalde. Yoklama için 5 dakika
süre veriyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklamaya başlanıldı) BAŞKAN - Efendim,
odalarında bulunan sayın milletvekilleri yoklama yaptığımızı inşallah
duymuşlardır. Bence, o sistemi kurmak
lazım; yani, komisyonda çalışan milletvekilinin burada var sayılması lazım.
Orada yoklama yapılsın. Çağ değişiyor artık... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, internetten yoklamaya katılsınlar. Komisyondan veya odalarından
yoklamaya katılsınlar.. BAŞKAN - Yok, o kadar
uzun boylu değil. Ben, Parlamentonun
içinde; yani, komisyonda görev yapan sayın milletvekilleri için söyledim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, ortasını bulalım: Mücavir alanda bulunan, oya iştirak etmiş
sayılsın! (Elektronik cihazla
yoklamaya devam edildi) BAŞKAN- Toplantı
yetersayısı yoktur. Kıl payı kaçırıyorsunuz,
söyleyeyim yani... Kaç dakika ara vereyim
efendim ?.. VEYSEL CANDAN (Konya)- 5
dakika... NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale)- 10 dakika... BAŞKAN - 18.10'da
toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 17.59 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati : 18.15 BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 69 uncu Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum. III. – Y O K L A M A BAŞKAN - 786 sıra sayılı
kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz; ancak,
tasarının 2 nci maddesinin oylamasında yoklama istenilmişti ve toplantı
yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, tekrar, yoklama
yapıyorum efendim. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Efendim,
çoğunluğumuz vardır. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı
ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786)
(Devam) BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeye geçiyorum. ALİ NACİ TUNCER (Trabzon)
- Sayın Başkan, iyi saydınız mı? BAŞKAN - Efendim, dürüst
yoklamadır, olanlar olmayanlar sayılmıştır, hiç merak etmeyin, itimat buyurun. ALİ NACİ TUNCER (Trabzon)
- Olmayanları nasıl saydınız?! BAŞKAN - Yalnız, tabiî,
muhalefete teşekkür etsinler, o da ayrı... 3 üncü maddeyi
okutuyorum: Kuruluş MADDE 3. - Ceza infaz
kurumları ve tutukevlerinin ihtiyacı olan personeli yetiştirmek ve meslekî
eğitimlerini vermek üzere Ankara'da Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne
bağlı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezi kurulmuştur.
Bu Genel Müdürlüğe bağlı olarak, dört ilde daha Bölge Eğitim Merkezi
kurulabilir. Bu Kanunda geçen
"eğitim merkezi" ve "eğitim merkezleri" terimi, Ceza İnfaz
Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezi ile bölge eğitim merkezlerini
ifade eder. BAŞKAN - Efendim, 3 üncü
madde üzerinde söz vereceğim; ancak, bir madde 15 dakika sürüyor, onun için,
arkadaşlarımız ayrılmasın; yani, bir oylama daha var. 3 üncü madde üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail
Özgün; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz
tasarının 3 üncü maddesi, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin ihtiyacı olan
personeli yetiştirmek ve meslekî eğitimlerini vermek üzere, Ceza ve Tutukevleri
Genel Müdürlüğüne bağlı ceza infaz kurumları ve tutukevleri personelinin
eğitimiyle ilgili eğitim merkezinin kurulmasını öngören bir maddedir. Bu Genel
Müdürlüğe bağlı olarak, merkezi Ankara'da olmak üzere, 4 ilde daha bölge eğitim
merkezi kurulabileceğini ifade eden bir maddeyi görüşüyoruz. Değerli milletvekilleri,
3 üncü maddeyle getirilen bu husus, elbette ki hepimizin arzu ettiği bir
konudur. Mutlaka, cezaevlerimizin personelinin, cezaevlerinde hizmet gören,
ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hizmet gören personelin eğitilmesi
gerçekten önemli bir konudur ve aslında, bugüne kadar da geç kalmış bir
husustur; bunun mutlaka yapılması gerekir. Ancak, ceza ve tutukevlerindeki
sorun, sadece eğitim sorunu değildir. Gönül arzu ederdi ki, Sayın Bakan, bu
tasarıyla, bu personelin özlük haklarıyla ilgili konuları da buraya getirmiş
olsun; çünkü, gerçekten, ceza ve tutukevlerinde çalışan personelin, bugün
fevkalade büyük sıkıntıları var, özlük haklarıyla ilgili çok önemli sorunları var.
Bu personelin eğitiminden önce, bu personelle ilgili maddî sorunların, tazminat
gibi sorunların, özlük haklarıyla ilgili sorunların öncelikle giderilmesi
gerekirdi. Biz, geçtiğimiz günlerde,
İnsan Hakları Komisyonu olarak, Sayın Adalet Bakanımızın seçim bölgesi olan
Trabzon'u ziyaret ettik, Trabzon Ceza ve Tutukevini ziyaret ettik. Orada görev
yapmakta olan Cezaevi Müdürü, Müdür Yardımcısı, Başsavcı, infaz koruma
memurları ve tutuklu ve hükümlülerle görüştük. Oradaki görüşmelerimizden
edindiğimiz intiba, özellikle infaz koruma memurlarımızla yaptığımız görüşmede,
kendilerinin bu özlük haklarıyla ilgili olarak beklentilerinin olduğunu ve
ekonomik sıkıntılarının giderilmesi noktasında beklentilerinin olduğunu gördük.
Burada, ceza ve
tutukevinde sağlıkla ilgili, beslenmeyle ilgili birçok sorun var; ama,
gördüğümüz kadarıyla, Trabzon Cezaevinde bu konularda birtakım yenileşmeler,
birtakım olumlu gelişmeler var. Geçtiğimiz yıllardaki zor barınma şartlarında,
yeni yapılan bölümlerle daha iyileştirilme çabalarının orada olduğunu gördük.
Ben, Sayın Bakandan, tabiî, sadece Trabzon Ceza ve Tutukevi için değil,
ülkemizin diğer yerlerindeki ceza ve tutukevleri için de aynı özenin gösterilmesini,
bu vesileyle istirham ediyorum. Değerli arkadaşlar,
burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da, bu eğitimin yapılabilmesi
için yeni eğitim tesislerinin kurulmasına gidilmemelidir, buna müsaade
edilmemelidir; çünkü, mevcut tesislerin tam kapasiteyle kullanılması gerekir.
Bugün, var olan, değişik kamu kurumlarına ait olan eğitim tesislerinin tam
kapasiteyle kullanıldığı söylenilemez. Bu tesislerin birçoğu da eğitim dışında
kullanılmaktadır. O bakımdan, bu eğitim için ihtiyaç duyulacak olan mekânlar,
halihazırda mevcut olan eğitim ve dinlenme tesislerinden yararlanmak suretiyle
yapılmalıdır. Zaten, bugün ekonomik krizi yaşamaktayız. "Devletin
imkânları kıt" diyoruz. Yatırım
yapamıyorsunuz. O bakımdan, burada yeniden bir bina yapımına, eğitim tesisi
yapımına gidilmemelidir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Lütfen efendim. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
Taşrada kurulacak olan bu eğitim tesislerinin de, özellikle büyük illerde
değil, mevcut tesisi varsa, küçük, büyük illerin dışındaki diğer illerde
yapılmalıdır. Ben, Balıkesir'i bu konuda örnek verebilirim. Burada birçok
eğitim ve dinlenme tesisi vardır. Adalet Bakanlığının da orada bir eğitim ve
dinlenme tesisi vardır. Yeni birtakım masrafların altına girmeden bu eğitim ve
dinlenme tesislerinden faydalanılmalı ve bu eğitim rahatlıkla yerine
getirilmeli diye düşünüyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - İkinci söz,
Saadet Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç'un. Buyurun efendim. SP GRUBU ADINA AHMET
CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının 3
üncü maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz aldım; bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. 3 üncü maddeyle,
cezaevlerinin ve tutukevlerinin ihtiyacı olan personelin yetiştirilmesi,
meslekî eğitimlerinin tamamlanması maksadıyla, Ankara'da, Ceza ve Tevkifevleri
Genel Müdürlüğüne bağlı ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeli eğitim
merkezi kuruluyor, aynı zamanda, bu genel müdürlüğe bağlı olarak dört ilde daha
eğitim merkezi kurulabiliyor. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de, tutuklu ve hükümlü sayısı, her yıl, 5 000 gibi çok yüksek bir
sayıda artıyor. Tabiî ki bu artışın sebepleri üzerinde, bugün, burada, bu kısa
zamanda duracak değilim; ancak, bunun üzerinde durulmalı, bu suç artışının
temelindeki ekonomik sebepler, psikolojik sebepler, sosyolojik sebepler, sosyal
ve siyasal sebepler araştırılmalıdır. Suç işleyerek infaz kurumlarında
cezalarını çekenlerin tekrar topluma kazandırılması için yapılması gereken
düzenlemeler, cezaevi şartlarının iyileştirilmesi için yapılacak çalışmalar;
suç işlemiş olsalar da, sahip oldukları hakları kullanmalarına yönelik
hazırlanacak imkânların yanında, suç oranlarının düşürülmesi; insanları suça
iten sebeplerin ortadan kaldırılması; toplumsal refah, barış ve güvenin tesisi
yolunda çalışmalar yapmak durumundayız, çalışmalar yapmak zorundayız; bu yönden
tedbirler geliştirilmelidir diye düşünüyorum. Aksi takdirde -hâlâ, çeşitli kapasitelerde
536 ceza ve infaz kurumu var- bunlar yetmeyebilir. Aslında, yetmediği içindir
ki, 30 yeni cezaevinin yapılması gerekiyor; bunun için de, bütçeden trilyonlar
ayrılması gerekiyor. Geçen yıl çıkarılan, Şartla Salıverilmeye, Dava ve
Cezaların Ertelenmesine Dair Yasadan istifadeyle 33 000 civarında mahkûm
serbest bırakılmasaydı, bugün, cezaevlerinde yer sıkıntısı yaşanıyor olacaktı.
Bugün, ceza ve tutukevlerimizde, 9 000'i terör suçundan olmak üzere, toplam 50
000 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Türkiye'nin bu ekonomik, sosyal ve siyasal
yapısı böyle devam ederse, çok sayıda ceza ve tutukevi inşa etmek
mecburiyetinde kalacağımız ortadadır. Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; tasarıda "cezaevlerindeki hükümlünün ıslahı gerekiyor"
deniliyor, bir daha suç işlemenin önüne geçilmesi gerektiği vurgulanıyor,
"hükümlünün topluma kazandırılması, faydalı birey haline getirilmesi gerekiyor"
diye de ifade ediliyor. Öyleyse, ceza ve infaz sisteminin en önemli
unsurlarından biri olan ceza ve infaz kurumlarında görev yapan personelin, özel
bir eğitime tabi tutulması gerekir. Bunun, yukarıda
özetlediğim modern ceza ve infaz sisteminin amacına ulaşmasında büyük bir katkı
yapacağı şüphesizdir. Bu kurumlarda görev yapan personelin, daha çağdaş, ileri
ve insanî bir düşünce düzeyine kavuşturulması gerekiyor. Öyleyse, bunların,
özel bir eğitim verilerek yetiştirilmesi gerektiği ortadadır. Bunu yapabilmek
için de, eğitim merkezlerinin oluşturulması gerekiyor. Yaklaşım son derece
doğrudur, isabetlidir ve yerindedir; ancak, bize göre, bu maksatla yeni eğitim
merkezlerinin kurulması, merkezin dışında, bölgelerde de eğitim merkezlerinin
kurulması ve çok sayıda yeni kadronun ihdası, devletin yeni yük ve harcamaların
altına sokulması yanlıştır. Bütün bu harcamaları yapmadan, ceza infaz
kurumlarında çalışan personelin eğitimini yapmak, standartlarını yükseltmek
mümkündür diye düşünüyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sahillerimiz, çeşitli kuruluşların eğitim ve sosyal
tesisleriyle doludur; turistik yörelerimizde eğitim tesisleri var. Aşağı yukarı
her kamu kuruluşunun, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde eğitim tesisleri var ve
bunlar, senenin üç beş ayı ancak çalışabiliyor, sair zamanlarda boş. Bunlardan
herhangi biri veya birkaç tanesini Bakanlığa devretmek mümkün ve hizmet satın
alınması yoluyla da, personelin eğitim ihtiyacının karşılanması mümkün diye
düşünüyor, bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Tunç,
teşekkür ediyorum efendim. Şimdi, söz sırası Doğru
Yol Partisinde. Antalya Milletvekili
Sayın Salih Çelen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA SALİH
ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 786 sıra sayılı Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının 3
üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
tasarının amacı, herkesin, insan haklarından en geniş manada istifade etmesini
sağlamaya dönük bir ceza infaz sisteminin kurulmasıdır. Ceza sistemimiz,
suçluları ıslah etmek, bir daha suç işlemelerinin önüne geçmek ve onların
yeniden topluma kazandırılmalarını ve topluma faydalı insanlar haline
gelmelerini sağlamak üzere çeşitli cezalar ve cezalandırma şekilleri
öngörülmüştür. İşte, hükümet, amacın gerçekleşmesinin, insan haklarına saygılı
ceza infaz sisteminin kurulmasının öncelikli şartı olan ceza infaz kurumlarında
çalışacak personelin eğitilmesi için önümüzde bulunan bu tasarıyı gündeme
almıştır. Doğru Yol Partisi olarak, biz de, tasarıyı insan haklarına yer veren,
bu haklara üstünlük tanıyan yönleri nedeniyle destekliyor ve tasarıya müspet oy
veriyoruz. Değerli milletvekilleri,
Doğru Yol Partisi olarak yapıcı muhalefet yapacağız, milletimiz için faydalı
olacağına inandığımız hükümet tasarılarına destek vereceğiz. Bu bağlamda, bu
tasarının da gerekli olduğuna inanıyor ve yasalaşmasının gerekli olduğunu
savunuyoruz; ancak, değerli milletvekilleri, hükümet, burada da, maalesef,
kanun yapmakta sınıfta kalmıştır. Gerçekten de, eğitim merkezinin bir bürosunun
olacağı, bu büroda başkanın ve iki yardımcısının bulunacağı gibi son derece
ayrıntılı hususların kanunla düzenlenmesinin, kanun tekniği olarak yerinde
olmadığı açıktır. Oldu olacak, başkanın cam kenarında, Boğaz manzaralı yerde,
yardımcılarının da karanlık alanda oturacağı hususu da bu kanun içerisine
alınsın! Hepiniz takdir edersiniz ki, bu tür hususlar kanunî düzenlemeyle değil,
tüzük, yönetmelik gibi düzenleyici idarî işlemlerle yapılır. Hükümetimiz, her
nedense "biz, çok kanun çıkardık" demek için aceleyle bir şeyler
yapmakta ve Yüce Meclisi, tüzükle, yönetmelikle, kararnameyle düzenlenecek
hususlarla meşgul etmektedir. Daha önce, çok değerli bir Meclis
Başkanvekilimiz, Yüce Meclisin zamanının çok değerli olduğunu, buranın her
saatinin çok milyarlara mal olduğunu, o nedenle, zamanın dikkatli, verimli,
rantabl kullanılması gerektiğini ifade etmiştir. Öncelikle, bu lazimeye hükümetimizin
uyması gerekmektedir. Şayet hükümet bu lazimeye uymaz, komisyonlarda ve Genel
Kurulda Yüce Meclisin çok değerli vaktini böylesine hoyratça harcarsa,
Türkiye'nin bu hükümetle bir yere varmasının mümkün olmadığı açıktır. Değerli milletvekilleri,
tasarının, üzerinde söz aldığım 3 üncü maddesiyle, ceza infaz kurumları ve
tutukevlerinin ihtiyacı olan personeli yetiştirmek ve meslekî eğitim vermek
üzere Adalet Bakanlığına bağlı ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeli
eğitim merkezinin ihtiyaç duyulan yerlerde kurulması öngörülmektedir. Plan ve
Bütçe Komisyonunda ise, bu yerler dört il olarak sınırlandırılmıştır. Değerli milletvekilleri,
hangi esaslara göre saptanacağı objektif ve net bir biçimde belirtilmemiş olan,
bu dört ilde kurulması öngörülen bölge eğitim merkezleri kurulurken çok hassas
davranılmalıdır. Bu merkezler kurulurken kurulacak yerlerin coğrafî
özellikleri, cezaevi sayısı, cezaevlerindeki hükümlü sayısı, suç işlenme
oranları gibi objektif kriterler de göz önünde bulundurulmalı, gerekli
düzenlemeler yapılarak hayata geçirilmelidir. Esasen, tasarının ilk şeklinde
yer alan "ihtiyaç duyulan yerlerde kurulması" şeklindeki düzenlemenin
daha doğru olduğu kanaatindeyim. Değerli milletvekilleri,
tasarıyla öngörülen bu bölge merkezlerinin kurulması aşamasında yaşamakta
olduğumuz ekonomik kriz de göz önünde bulundurularak israftan kaçınılmalı, atıl
vaziyette bekleyen tesislerin ve kaynakların kullanılması yoluna gidilmeli,
yeni tesisler kurularak, yeni harcamalar yapılarak ekonomiye yeni yükler
getirilmemelidir. Değerli milletvekilleri,
çok güç şartlar altında çalışan, can güvenlikleri bile tam olarak sağlanamayan
ve hayatlarını bin bir güçlükle idame ettiren, ekonomik sıkıntılarla boğuşan,
çoğu gecekondularda oturan ve gecenin geç saatlerinde evlerine, otobüsle,
dolmuşla veya yürüyerek giden ceza ve tutukevleri personelinin, böylesi bir
eğitimden geçirilmesi kadar, çok daha büyük önem taşıdığına inandığım bu
sıkıntılarının giderilmesi gerekmektedir. Amacı, daha etkin, daha
kaliteli ve verimli bir sosyal hizmet sağlamak olan bu tasarının, söylediğim
amaçlarına ulaşması için, olmazsa olmaz bir diğer önemli unsuru da, bu
tasarıyla, eğitilmesi öngörülen personelin ortalama 300 000 000 TL ücret
aldıkları ve asgarî yaşam şartları da göz önünde bulundurularak, bu personelin
ekonomik ve çalışma şartlarının düzeltilmesine ilişkin düzenlemelerin
yapılmasıdır. Kendileri ve aileleri, yokluk ve hatta açlık çeken bir kişinin bu
şartlar altında eğitime tabi tutulması ne derece verimli olur, takdirlerinize arz
ediyorum. Hükümetin de, bu tasarıya olduğu kadar, bu hususa da, ayrıca
hassasiyet göstermesini temenni ediyorum. Değerli milletvekilleri,
az önce bu kürsüden iktidar grupları adına konuşan bir değerli milletvekili,
Sayın Bakanın uygulamalarını yerden yere vurmuştur. Hükümeti oluşturan parti
grupları... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
toparlar mısınız lüften. SALİH ÇELEN (Devamla) -
Tabiî Sayın Başkanım. Sayın Bakana getirilen
eleştiriler konusunu, sonraki maddede tekrar söz alacağım, orada açıklarım. Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Madde üzerinde gruplar
adına başka söz isteyen?.. Yok. 3 üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır; okutup, işleme alacağım efendim: Sayın Başkanlığa Görüşülmekte olan 786
sıra sayılı tasarının 3 üncü maddesinde ifade olunan eğitim merkezi sayısının,
dörtten beşe çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ AHMET KABİL (Rize) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ
TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu,
buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşülmekte olan tasarının 3 üncü
maddesiyle ilgili olarak huzurunuza arz ve takdim ettiğim önergemle ilgili bir
iki hususu bilgilerinize sunmak istiyorum. Değerli milletvekilleri,
gerçekten, hepimizin yüreğine su serpecek, gelecek için umut verecek bir
gerekçe var. Sayın Bakanı kutluyor ve saygı sunuyorum. Gerekçe şu: "Modern
ceza infaz sisteminin amacı, hükümlünün iç varlığına nüfuz ederek onu ıslah
etmek, bir daha suç işlemesinin önüne geçerek topluma faydalı bir fert olarak
serbest bırakmaktır." Ne güzel şey. Hepimizin arzusu bu; yalnız, benim
aklıma bir sual takılıyor. Yani, niye, biz, önce, modern ceza sistemini
düşünüyoruz da modern devleti düşünmüyoruz; yani, işe niye modern devletten
başlamıyoruz?.. Modern devletin bulunduğu bir ülkede ceza sistemine ihtiyaç
kalmayabilir ya da çok asgariye iner. Öyleyse, Türkiye'deki, ülkemizdeki
meseleleri değerlendirirken, enflasyonundan devalüasyonuna kadar, ulusal
oydaşma, ulusal dayanışma, toplumsal huzurda modern devleti düşünmeliyiz. Sayın milletvekilleri, bu
tasarı hükümetin tasarısıdır; biz müzakere ediyoruz. Tasarının sahibine
bakarak, güvenilir olup olmamasını kararlaştırmak, o konuda bir kanaate varmak
zorundayız. Meşhur bir söz vardır, "nakşi medih nakkaşa râcîdir"
diye. Şimdi, bu eser hükümetin. Hükümet diyor ki: "Modern ceza sisteminin
gereği olarak, oradaki insanların iç âlemine nüfuz edeceğiz, eğiteceğiz,
topluma kazandıracağız. Alâ re'sî ve aynî, baş ve göz üstüne, öpülecek bir
harekettir bu; ama, buna nasıl inanacağız Sayın Bakan? Zatınız buradadır diye
söylüyorum -ben, sizi çok seviyorum, biliyorsunuz- buna nasıl inanacağız? Şu İstanbul'da kaç gündür
gördüğümüz, izlediğimiz manzaraları, yürek yakıcı, acı verici... 15 yaşındaki,
13 yaşındaki yavruları otobüslere doldurarak -affedersiniz, hiç kimseyi
benzetmek istemiyorum, tenzih ederek arz ediyorum- bir harami kediyi azdırır
gibi şehrin dışına bırakmaya kimin ne hakkı var?! Bu mantıkla hareket eden bir
mantığın, hareketin eğitimde modernizmi yakalama iddiası geçerli olabilir mi,
tutarlı olabilir mi, bizi inandırabilir mi? Ben inanıyorum ve
biliyorum ki, hepimiz ya torun sahibiyiz ya çocuk sahibiyiz; olmasak bile, biz
Türk yurttaşıyız, biz Müslüman Türk halkıyız, insanıyız; birinin acısı,
yüreğimizin yarasıdır. O çocukların nasıl coplandığını görüp de ağlamayan bir
tek insanın olduğunu düşünmüyorum, hiçbir tek... Ne olursunuz, gelin, bu işi
birlikte halledelim; hallolmayacak bir şey yok. Değerli milletvekilleri,
bunun şerefi, şanı, ne bileyim ben, ne getirisi varsa, sizin olsun, çözenlerin
olsun. Yapmayın, bu çocuklarımıza kıymayalım. Parlamentodan daha yukarıda bir
güç varsa -hep söylüyorum bunu- Parlamentonun üstünde bir güç varsa, gelin,
ifade edin, söyleyin; gidip o güce yalvaralım eğer Parlamento bir güce
yalvaracak duruma düşürüldü ise! (SP sıralarından alkışlar) Yoksa, çözün bunu,
çözelim bunu; yapmayın... Yoksa, inandırıcı olamayız. Biz, cezaevindekini
eğiteceğiz... Tabiî, eğitmeliyiz, bize sağlam insan olarak gelmelidir. Biz,
cezaevindekini eğitmeye çalışıyoruz; ama, pırıl pırıl 13 yaşında, 15 yaşında
eğitilecek yavrularımızı eğitimden soğutuyoruz. Çocuğumuzun biri ağlayarak
"devletim, ben seni çok seviyorum, bunu bir gün fark edeceksin; ama, geç
kalmış olabilir; ne olur, şimdi tam zamanıdır, anla beni" diyor. Beyler, yapmayın; bu ülke
bizim. Bak, bu ülkeyi ben sizden falan çok sevdiğimi iddia etmiyorum, bu
insanların huzurunu sizden daha fazla düşündüğümü iddia etmiyorum; belki
ülkenin meselelerine yaklaşımda siz benden daha iyisiniz, daha heyecanlısınız,
daha duyarlısınız. Ne olursunuz, yalvarıyorum, oradaki yavrular adına
yalvarıyorum, çözün şunu! Saygı sunuyorum efendim,
teşekkür ediyorum. (SP, DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum Sayın Hatiboğlu. Efendim, Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir
efendim. 4 üncü maddeyi
okutuyorum: Görev MADDE 4. - Eğitim
merkezlerinin görevleri şunlardır: 1. Ceza infaz kurumları
ve tutukevleri personelini mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve davranışları
kazanmış, hukuk devletine ve insan haklarına saygılı, adalet, onur ve
tarafsızlık duygularına sahip kişiler olarak yetiştirmek ve bu görevlere
hazırlamak. 2. Ceza infaz kurumları
ve tutukevleri personelinden idare memurluğu öğrencileri ile infaz ve koruma
memurluğu öğrencilerinin hizmet öncesi eğitimini, bu kurumlarda görev yapan
personelin aday memurluk, hizmet içi ve görevde yükselme eğitimlerini yapmak. 3. Eğitime tâbi
tutulacaklara genel hukuk bilgisi, insan hakları, yönetim hukuku, ceza ve infaz
hukuku, toplumsal ilişkiler, sosyal hizmetler ve bedensel ve toplu savunma
sporları gibi alanlarda eğitim vermek. 4. Konferans, seminer ve
benzeri toplantılar düzenlemek. 5. Personelin
yetiştirilmesi için kanun, tüzük ve yönetmeliklerle verilecek diğer görevleri
yerine getirmek. BAŞKAN - 4 üncü madde
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın
Şükrü Ünal; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 786 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim
Merkezleri Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısıyla, hükümlülerin ıslah
edilerek topluma yeniden kazandırılması için ceza infaz sistemi içerisinde
görev yapan personelin eğitimi amaçlanmaktadır. Elbette, hükümlüleri cezalarını
çektikleri süre içinde ıslah edecek, onları topluma kazandıracak olanlar, ceza
infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışan personeldir; bundan dolayı, bu
personeli yetiştirecek eğitim merkezlerine ihtiyaç vardır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hükümlülerin topluma kazandırılması için eğitim önemlidir.
Bunları topluma yeniden kazandıracak olan personelin eğitimi de önemlidir; ama,
daha önemli olan, insanımızı suç işlememek üzere eğitmektir; yani, cezaevine
girmeden ve girmemek üzere eğitmektir. Biz, çocuklarımızı, gençlerimizi, iyi
bir vatandaş, güzel bir insan olarak, diğer insanlara, topluma, devlete zarar
vermeyen bir fert olarak ne derece eğitiyor ve yetiştiriyoruz; üzerinde
hassasiyetle durmamız gereken esas konu, bu olsa gerektir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üzerinde konuştuğumuz 4 üncü maddede, tutukevlerinde çalışan
personelin eğitimi için kurulması düşünülen eğitim merkezlerinin görevleri
sıralanmaktadır. Bu görevler şunlardır: Ceza infaz kurumları ve
tutukevleri personelini mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve davranışları
kazanmış, hukuk devletine ve insan haklarına saygılı, adalet, onur ve
tarafsızlık duygularına sahip kişiler olarak yetiştirmek ve bu görevlere
hazırlamak. Ceza infaz kurumları ve
tutukevleri personelinden idare memurluğu öğrencileri ile infaz ve koruma
memurluğu öğrencilerinin hizmet öncesi eğitimini, bu kurumlarda görev yapan
personelin aday memurluk, hizmetiçi ve görevde yükselme eğitimlerini yapmak. Eğitime tabi
tutulacaklara genel hukuk bilgisi, insan hakları, yönetim hukuku, ceza ve infaz
hukuku, toplumsal ilişkiler, sosyal hizmetler ve bedensel ve toplu savunma
sporları gibi alanlarda eğitim vermek. Konferans, seminer ve
benzeri toplantılar düzenlemek. Personelin yetiştirilmesi
için kanun, tüzük ve yönetmeliklerle verilecek diğer görevleri yerine getirmek. Biz, Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak, bu kanun tasarısının memleketimiz için yararlı ve faydalı
olduğuna inanıyoruz. Yani, ceza ve infaz kurumlarında görevli personelin
eğitiminin gerekliliğine inanıyoruz; ama, şuna çok daha fazla inanıyoruz ki,
bugün, okullarının önünde, fakültelerinin önünde, okumak için okullarına
giremeyen yavrularımızın biraz daha toleransla, sevgi ve hoşgörüyle
kucaklanması gerektiğine inanıyoruz. Bu duygularla, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. İkinci söz, Saadet
Partisi Grubunda. Elazığ Milletvekili Sayın
Ahmet Cemil Tunç, buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA AHMET
CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Saadet Partisi
Grubu adına söz aldım; bu vesileyle, hepinize saygılarımı sunuyorum. Cezaevlerinde huzur ve
güvenliğin temin edilmesi, hükümlü ve tutukluların topluma tekrar faydalı bir
birey olarak kazandırılması, cezaevleri şartlarının iyileştirilmesi, insan
olarak, cezaevlerinde yatan insanların hak ve hukuklarının korunması
şüphesizdir. Bunları temin etmek de bir görevdir. Türkiye'de cezaevlerinin bir
büyük problem olduğu, hepimizin malumudur, hepimiz biliyoruz; kanayan bir yara
olduğu da biliniyor. Sadece cezaevlerinde çalışan personeli eğiterek, onlara,
insan hakları dersi, hukuk dersi vererek, ceza ve tutukevlerindeki bu
problemleri bitirmek de mümkün değil. Her şeyden önce, bir zihniyet değişimine,
bir zihniyet inkılabına ihtiyaç var diye düşünüyorum. Kimse, kendisini kanun
yerine koymamalı, koyamamalıdır; ama, ne ilginçtir ki, sırtına bir üniforma
geçiren, beline de bir silah alan insanların, âdeta, görevlerini yaparken,
kendilerini kanun yerine koydukları da bir vakıadır, bir gerçektir ve bu tutum,
bu anlayış, bu davranış, bu zihniyet, Türkiye'de, ne yazık ki, cezaevlerindeki
işkence, kötü muamele gibi dedikoduların yayılmasına fırsat veren bir
anlayıştır. Bu tür davranışların da eğitimsizlikten kaynaklandığı ortadadır.
Sayın Bakanlığın getirmiş olduğu bu tasarıyla, bu eksikliklerin giderilmesi
hususunda bir adım atıldığı da ortadadır; ancak, bütün bunların yanında, ifade
etmeye çalıştığım gibi, görevlilerde bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç var.
İlgililer, işkence yapmayın, tutuklulara, hükümlülere kötü muamelede bulunmayın
diye sık sık genel yayımlarlar, bazen de güvenlik görevlileri için insan
hakları seminerleri düzenlenir, konferanslar verilir. Şimdi de, bu kanunla,
eğitim merkezleri kuruluyor. Bu merkezlerde insan hakları dersleri, genel hukuk
dersleri, ceza ve infaz hukuku, toplumsal ilişkiler, sosyal hizmetler dersleri
verilecek; ancak, sadece cezaevlerinde çalışan personeli eğiterek, onlara insan
hakları dersleri vererek, hukuk dersleri vererek, ceza ve tutukevlerindeki
problemleri bitirmenin de mümkün olmayacağı ortadadır. Bütün bu eğitim
semineri, konferans gibi çalışmaların cezaevlerindeki işkenceyi ve kötü
muameleyi ortadan kaldırmadığı da ortadadır. Gerçek olan şudur ki,
cezaevlerinde, zaman zaman tutuklulara, zaman zaman hükümlülere kötü muamele
yapılıyor, şiddet uygulandığı bile oluyor. Mesela, Mazlumder Genel Başkanı
Sayın Yılmaz Ensaroğlu'nun, Cumhurbaşkanına, Başbakana, Adalet Bakanına ve
İnsan Hakları Komisyonu Başkanına yazdığı bir mektup var ve bu mektupta, bir
cezaevinde mahkûmların tabi tutulduğu kötü muameleyi ve şiddeti açık bir
şekilde ortaya koyuyor; ancak, bunun aksi de söz konusu. Bazı cezaevlerinde de,
görevlilerin şiddete maruz kaldıkları, kötü muameleye maruz kaldıkları
ortadadır. BAŞKAN - Sayın Tunç, bir
dakika efendim. Sayın milletvekilleri,
Sayın Tunç'un konuşmasının bitimine kadar sürenin uzatılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Buyurun efendim. AHMET CEMİL TUNÇ
(Devamla) - Mesela, 1995 ile 2000 yılı kasım ayına kadar olan sürede, cezaevi
görevlilerinin maruz kaldığı saldırılar sonucu 205 görevli yaralanmış, 9 kişi
de öldürülmüştür. Eğitim, şüphesiz çok önemlidir; ancak, sadece eğitimle bu
sorunu ortadan kaldıramayız, fizikî şartları da düzeltmemiz lazım diye
düşünüyorum; çünkü, ceza infaz kurumlarımız, Batı Avrupa cezaevlerinin aksine
koğuş sistemi üzerine bina edilmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. AHMET CEMİL TUNÇ
(Devamla) - Cezaevlerinde yaşanan sorunların önemli bir kısmı bu sistemin
sağladığı ortamdan kaynaklanmaktadır. Her koğuşta yüzlerce insan, bir yerde
gece gündüz kalmak zorunda bırakılıyor. Bu durumun insan onuruyla bağdaştığını
söylemenin mümkün olmadığı da ortadadır. Güvenlik sorununun da
beraber yaşandığını geçmiş aylarda cereyan eden hadiselerden kolaylıkla
anlayabiliyoruz. Özellikle, büyük şehirlerdeki cezaevlerinde kapasiteler
aşılmış, koğuşlar daha da kalabalık bir hale gelmiştir. Koğuş sisteminin
getirdiği bu sonuçları hep beraber yaşadık. Koğuşlara âdeta girilemiyor,
güvenlik sağlanamıyor, personelin buralarda denetim yapmasının da hiçbir
şekilde mümkün olmadığı ortadadır. Dolayısıyla, eğitimleriyle beraber fizikî
şartların düzeltilmesi hususunda bir çabanın da olması gerektiğini düşünüyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Ben de teşekkür
ediyorum. CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Niye
istiyorsunuz karar yetersayısı? CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Oylama yapacaksınız... BAŞKAN - Olur mu?!. Niye
yapayım efendim oylama!.. Ben, Sayın Tunç'un konuşmasının bitimine kadar diye
süreyi uzattım. Demek ki, bir milletvekilimiz daha var. Beni takip edin
efendim. İstirham ederim... Süremiz dolmuştur. Niye karar yetersayısı
istiyorsunuz?! Efendim, birleşime saat
20.00'ye kadar ara veriyorum. Teşekkür ediyorum. Kapanma Saati : 19.03 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati : 20.00 BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 69 uncu Birleşimin Beşinci Oturumunu açıyorum. 786 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı
ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786)
(Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde. Tasarının 4 üncü maddesi
üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz alan Eskişehir Milletvekili Sayın
Sadri Yıldırım. (DYP sıralarından alkışlar) Efendim, Sayın
Yıldırım'dan sonra, gruplar adına başka söz isteyen kalmadığı için, maddenin
oylamasına geçeceğiz; haberiniz olsun. CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Karar yetersayısının aranılmasını istemiştik... BAŞKAN - Efendim, onu
biliyorum; bildiğim için de söylüyorum. CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Maddeyi tamamlayınca demiştiniz... BAŞKAN - Sözüm baki
size... Buyurun Sayın Yıldırım. DYP GRUBU ADINA MEHMET
SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 786 sıra
sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu
Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinize, aziz milletimize ve adalet camiamıza, Partim ve
şahsım adına saygılar sunuyorum. Konuşmama başlamadan
evvel, bir olayı anlatmak istiyorum: 28 Şubat Perşembe günü öğle üzeri,
Eskişehir İli Mihalıççık İlçesinden belediye başkanıyla birlikte tüm parti
başkanları geldi. Mihalıççık Halk Bankası 1 Martta kapatılıyormuş. Bu ilçe,
merkeze 100 kilometre uzaklıkta olup, şubenin kapanması, esnafın, çiftçinin
zarar görmesi demektir. "Bu bankaları kapatmayın; esnafa, emekliye,
çiftçiye zarar verirsiniz" demişsek de bizi dinleyen olmadı. 1 Mart Cuma
günü kapandı ve 4 Mart Pazartesi günü, ilçede, tüm esnaf kepenk kapatmış ve
hükümeti protesto etmiştir. Diğer banka şubeleri de sırayla kapanacaktır;
ancak, insanlar mutsuz ve umutsuzdur. İlçe halkına geçmiş olsun diyorum;
hükümeti de kutluyorum. Belediye başkanından faks geldi; başkanımız "bugün
sesimizi duyurmak için kepenkleri kapatan esnafımız, yarın, belki de işini
aşını kaybedecektir"diyor. İlçe halkına ve tüm
milletimize saygılarımı sunuyorum. Gelelim konuşmamıza... BAŞKAN - Bir dakika, bir
dakika... Maddeye geçecek misiniz
efendim?.. Maddeye geçecekseniz -onu gündemdışı kabul ediyorum, size bu hafta
veremedim- tekrar sıfırdan başlıyorum efendim. Buyurun. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Devamla)- Sayın Başkan, bu banka kapatma gündemde, ülkenin en önemli meselesi;
onu da söyleyeyim. BAŞKAN - Efendim,
bendeniz önemine binaen sizin konuşmanızı sıfırdan başlattım zaten. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Devamla)- Değerli milletvekilleri, modern ceza infaz sisteminin amacı,
hükümlünün iç varlığına nüfuz ederek onu ıslah etmek, bir daha suç işlemesinin
önüne geçerek topluma faydalı bir fert olarak serbest bırakmaktır. Bu da, insan
haklarına yer veren ve bu haklara üstünlük tanıyan ceza sisteminin kurulmasına
bağlıdır. Ceza infaz sisteminin en
önemli unsurlarından birisi de, ceza infaz kurumlarında görev yapan
personeldir. Bu personelin özel bir eğitime tabi tutularak yetiştirilmesi,
cezadan beklenen amacın gerçekleşmesi ve hükümlülerin ıslah edilerek yeniden
topluma kazandırılması yönünden büyük katkı sağlayacaktır. Tasarı, ceza infaz
kurumlarında çalışacak personelin hizmet öncesinde ve hizmet içinde, özel bir
eğitim verilerek yetiştirilmesini sağlamak üzere, ceza infaz kurumları ve
tutukevleri personeli eğitim merkezinin ve ihtiyaç halinde, bölge eğitim
merkezlerinin kurulması ve burada yapılacak eğitimin esas ve usullerinin
düzenlenmesi amacıyla hazırlanmıştır. Değerli milletvekilleri,
toplumun huzuru ve kişinin temel hak ve hürriyetlerinin korunması, Anayasanın
5,13 ve 14 üncü maddeleriyle devlet güvencesi altına alınmıştır. İşte,
devletimiz de, toplumun huzurunu bozanları ve suç işleyenleri önce bağımsız
yargıda yargılayarak cezasını vermekte ve sonra da onları ıslah etmek ve
cezasını çekmek üzere cezaevini göndermektedir. Ancak, devletimizin esas görevi
burada başlamaktadır; çünkü, devletimizin, yargılama kadar önem vermesi gereken
husus, cezaevlerinde suçunu çeken suçluları ıslah etmek ve topluma
kazandırmaktır. İşte, bunun için de
tasarının 4 üncü maddesine baktığımızda, ceza infaz kurumlarında çalışacak
personelin eğitim ve eğitim merkezlerinin önemine ve görevlerine değinmek
istiyorum. Tasarıya göre, eğitim
merkezlerinin görevi, ceza infaz kurumları ve tutukevleri personelini, mesleğin
gerektirdiği bilgi, beceri ve davranışları kazanmış, hukuk devletine ve insan
haklarına saygılı, adalet, onur ve tarafsızlık duygularına sahip kişiler olarak
yetiştirmek ve bu görevlere hazırlamaktır. Değerli milletvekilleri,
kısacası, cezaevlerinde görev yapacak ceza infaz memurları ile tüm personel
mutlaka eğitime tabi tutulmalı. Yani, eğitim zorunlu olmalı, ciddî olmalı ve
sonunda imtihan yapılmalı, başaramayanlara cezaevlerinde görev verilmemelidir. Sayın hükümet, eğitim,
toplumu aydınlatan bir ışıktır; Doğru Yol Partisi, her zaman eğitimden yanadır;
çünkü, eğitimsiz çağdaş bir toplum düşünülemez; ancak, bu tasarının zamanı
yanlıştır; çünkü, önce, adalete hizmet eden hâkim ve savcılar ile personeline,
geçinecek ücret mutlaka verilmelidir. Ayrıca, bu ekonomik
krizde insanların yoksullaştığı bir zamanda, daha az masrafla, mevcut eğitim
tesislerinde cezaevi personelini eğitmek mümkün iken, yeni düzenlemeye, yeni
kadrolara ve yeni kamu harcamalarına ne gerek vardır. Zaten sıkıntıda olan
ülkeyi ve patlama noktasına gelen insanları daha da sıkıntıya sokmak, kamu
harcamalarını artırmak, insanları ve ülkeyi yoksullaştırmaktan başka bir şey
değildir. Toplumun yüzde 98'i
hükümetten umudunu kesmiş, bu hükümeti istemiyor, bir an evvel erken seçime
gidilmesini isterken ve gün geçtikçe açlık, yoksulluk ve sefalet artarken,
insanlar aç dolaşırken, kredi kartından dolayı intihar ederken, elektrik
borcunu ödeyemediğinden karanlıkta otururken, halen, bu hükümetin "biz
başarılıyız" demesine bir anlam vermek mümkün değildir; çünkü, hükümet, ya
milletin çektiği sıkıntıyı bilmiyor veya millete, bile bile bu sıkıntıyı çektiriyor;
ancak, bu millet, bu sıkıntıyı, bu işkenceyi ve bu idareyi hak etmemiştir; ama,
mutlaka, bu millet, çektiği sıkıntının hesabını, sizden sandıkta soracaktır.
Sayın hükümet, yaptığınız yanlıştır, kendi çıkardığınız tasarruf tedbirlerine
kendiniz uymuyorsunuz; çünkü, getirdiğiniz her kanunla yeni kurullar, yeni
kadrolar getirmeniz sizi kurtarmaz. Göreceksiniz, siz, bu kurulların ve
kadroların altında ezileceksiniz; çünkü, halen, siz, bu millete doğruları söylemiyorsunuz;
ekonomi düzeliyor diye milleti oyalıyorsunuz. Halen milletin hali perişandır;
çünkü, değişen bir şey yoktur. Milletin dertlerine çare bulun; eğer, çare
bulamıyorsanız -ki, bulamıyorsunuz- sizin o zaman hükümet etmeye hakkınız yok. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Allah Allah!.. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Devamla) - Evet. Bütün bu eksiklerine ve
yanlışlarına rağmen, kanunun hayırlı olmasını diliyor; Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, gruplar
adına başka söz isteyen?.. Yok. Önerge yok. SP Grubunun yoklama
talebi vardır; yoklama yapacağız; karar yetersayısı talebi de var; hangisinde
karar kılacaklarsa o. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Karar yetersayısı içerisinde yoklama yoktur; ama, yoklama içerisinde karar
yetersayısı vardır. BAŞKAN - Hayır, Sayın
Ayhan küsmesin diye söylüyorum; Sayın Cevat Ayhan karar yetersayısının
aranılmasını istemişti; ama, şimdi yoklama talebi geldi. CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Evet, daha kuvvetlisini verdik. BAŞKAN - Haklısınız
efendim. III. – YOKLAMA BAŞKAN - 4 üncü maddeyi
oylamadan önce yoklama talebi var; yoklama talep eden arkadaşların isimlerini
okuyacağım; salonda bulunduklarını tespit edeceğim: Veysel Candan?.. Burada. Mustafa Geçer?.. Burada. Niyazi Yanmaz?.. Burada. Sacit Günbey?.. Burada. Nezir Aydın?.. Burada. Ali Oğuz?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Latif Öztek?.. Burada. Ahmet Karavar?.. Burada. Yaşar Canbay?.. Burada. Musa Demirci?.. Burada. Fahrettin Kukaracı?..
Burada. Bahri Zengin?.. Burada. Suat Pamukçu?.. Burada. Cevat Ayhan?.. Burada. Lütfü Esengün?.. Burada. Lütfi Doğan?.. Burada. Ahmet Sünnetçioğlu?..
Burada. Hüseyin Karagöz?..
Burada. Yasin Hatiboğlu?..
Burada. Yoklama için 5 dakika
süre veriyorum efendim. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı
yetersayısı bulunamamıştır. Kaç dakika ara vereyim
efendim?.. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
15 dakika Sayın Başkan. BAŞKAN - Bakanlar belki
manzarayı umumiyemizi görür de gelirler umuduyla... Birleşime, 20'45'e kadar
ara veriyorum efendim. Kapanma Saati : 20.22 ALTINCI OTURUM Açılma Saati : 20.47 BAŞKAN : Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 69 uncu Birleşimin Altıncı Oturumunu açıyorum. 786 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edecekken, tasarının 4 üncü
maddesinin oylamasında yoklama istenmişti ve toplantı yetersayısı
bulunamamıştı. III. – YOKLAMA BAŞKAN - Şimdi, yoklamayı
tekrarlayacağız. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Efendim, cezaevlerindeki insanımızı
ıslah etmek için önemli dediğiniz bu kanunu, maalesef görüşemeyeceğiz. Saadet
Partisinin 20'sini saysam dahi olmuyor -onlar bana yetkiyi vermiş olarak kabul
ediyorum- yine toplantı yetersayısı yoktur. Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 6 Mart 2002 Çarşamba günü
saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 20.54 |
|