DÖNEM : 21 CİLT : 87 YASAMA
YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 68 inci
Birleşim 28 . 2 . 2002 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - YOKLAMALAR III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - İstanbul Milletvekili Cahit Savaş Yazıcı'nın, gemi inşa sanayiinin
sorunlarına ve Türk gemi inşa mühendislerinin mağduriyetlerine ilişkin
gündemdışı konuşması 2. - Balıkesir Milletvekili Hüseyin Kalkan'ın, zeytinyağı üreticilerinin
karşılaştıkları sıkıntılara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması 3. - Van Milletvekili Kâmran İnan'ın, Avrupa Parlamentosunun 28 Şubat 2002 tarihinde kabul ettiği ve
içerisinde asılsız Ermeni iddialarını destekleyici ifadeler bulunan karar
tasarısına ilişkin gündemdışı konuşması B) ÇEŞİTLİ İŞLER 1. - Genel Kurulu ziyaret eden Moğolistan Meclis Başkanı Sanjbegz Tumur
Ochir'e Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denilmesi C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. - Devlet Bakanı Faruk Bal'ın İran'a yaptığı resmî ziyarete katılan
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/995) IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786) V. - SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Genel Kurmay Başkanının Kuzey
Irak'la ilgili olarak yaptığı açıklamaya ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
İsmail Cem'in cevabı (7/5507) 2. - Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, Tekstilbank'ın, hissedarlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5577) 3. - Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Amerika'daki lobi
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/5633) 4. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, ABD'den bir heyetin Ankara'ya
yaptığı ziyaretin nedenlerine ve basında çıkan iddialara ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/5657) 5. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, bir büyükelçi hakkında
basında çıkan iddialara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı
(7/5667) 6. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Türkiye'nin borçlarının
silinmesi için ABD Senatosunda verildiği iddia edilen önergeye ilişkin sorusu
ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/5703) 7. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya'nın, Suriye ile vize
işlemlerine ve Parlamento Dostluk Grubuna ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
İsmail Cem'in cevabı (7/5731) 8. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Müslümanlara baskı uygulandığı
iddialarına karşı bir girişimde bulunulup bulunulmadığına ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/5749) 9. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Rus askerlerinin Çeçenleri
işkenceyle öldürdükleri iddialarına karşı uluslar arası bir girişimde bulunulup
bulunulmadığına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı
(7/5750) 10. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, MKE'nin ürettiği
tabancaların arızalı olduğu yönünde bir rapor olup olmadığına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı
(7/5793) 11. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, MKE'nin ürettiği
tabancaların arızalı olduğu iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5794) 12. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan
İline yapılacak olan yatırımlara ve ödeneklerine ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5960) 13. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan
İline yapılacak olan yatırımlara ve ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/5963) 14. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, 2002 yılında Erzincan
İline yapılacak olan yatırımlara ve ödeneklerine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/5964) I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak, üç oturum yaptı. Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan, belediyelerin gelir yetersizliğine ve
bu sebeple karşı karşıya kaldıkları sıkıntılara, Hatay Milletvekili Mehmet Şandır, Azerbaycan Hocalı'da Ermenilerce
gerçekleştirilen katliamın onuncu yıldönümüne, Giresun Milletvekili Hasan Akgün de, Karadeniz sahil yolu ve Giresun
İlinin sosyal ve ekonomik sorunlarına, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. AB Üye ve Aday Ülkeler Parlamentolarının Adalet ve İçişleri Komisyon
Başkanları Madrid Konferansına İstanbul Milletvekili Mehmet Pak ile Kütahya
Milletvekili Emin Karaa'nın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel
Kurulun bilgisine sunuldu. 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu ve 492
Sayılı Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının,
Başkanlıkça havale edildiği Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerine 48 saat
geçmeden başlanmasının İçtüzüğün 36 ncı maddesi gereğince Komisyona tavsiye
edilmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edildi. 5 Mart 2002 tarihinde Tiran'da düzenlenecek olan Güneydoğu Avrupa
Ülkeleri (GDAÜ) İşbirliği Süreci Parlamento Başkanları Toplantısına, TBMM
Başkanını temsilen, TBMM Başkanvekili Kamer Genç'in katılmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi kabul edildi. Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan, İstanbul Milletvekili Aydın A.Ayaydın, Kocaeli Milletvekili Meral Akşener, İzmir Milletvekili H.Ufuk Söylemez, Kastamonu Milletvekili M. Hadi Dilekçi, Haklarındaki soruşturma dosyalarının iadesine ilişkin Başbakanlık
tezkereleri okundu; yapılan oylamalardan sonra, dosyaların geri verildiği
açıklandı. Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz ve 21 arkadaşının,
Güneydoğu Anadolu Projesinin tamamlanması için alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/258) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmenin, sırası geldiğinde yapılacağı, İzmir Milletvekili Mehmet Özcan'ın (6/1664), Niğde Milletvekili Mükerrem Levent'in (6/1667), Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri
okundu, soruların geri verildiği; Bilecik Milletvekili Sebahat Vardar'ın, 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı
Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 3575 Sayılı Kanunla Değişik 41 inci
Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/678) ile Kütahya Milletvekili Seydi Karakuş'un, Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/755), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği; Açıklandı. Maden kaynaklarının değerlendirilmesi ve madencilik sektörünün içinde
bulunduğu durum ile bor ve altın madenleri konusunda kurulan (10/211, 245, 198,
204) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine, gruplarınca aday
gösterilen milletvekilleri seçildiler. Başkanlıkça, (10/211, 245, 198, 204) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu üyelerinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yapmaları için toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu. Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:
Esas numaralı sözlü sorulara Devlet Bakanı Recep Önal, 20 nci sırasında bulunan (6/973) esas numaralı sözlü soruya, Çevre
Bakanı Fevzi Aytekin, 23 üncü sırasında bulunan (6/979) esas numaralı sözlü soruya, Devlet
Bakanı Faruk Bal, Cevap verdiler. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S.Sayısı:527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, ertelendi. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri
Kanunu Tasarısının (1/744) (S. Sayısı
: 786) maddelerine geçilmesi için yapılan oylamalarda Genel Kurulda karar
yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 28 Şubat 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
18.03'te son verildi.
BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati
: 15.00 28 Şubat 2002
Perşembe BAŞKAN :
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER
: Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale), Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci
Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz. Muhterem arkadaşlarım, biraz önce, Dışişleri Komisyonu
Başkanımız Sayın Kâmran İnan beni arayarak, Avrupa Parlamentosunun sözde Ermeni
tasarısına ilişkin kararını ileterek, bu konuda gündemdışı söz talebinde
bulundu. Doğrusu, böylesi bir millî konuda, Başkanlık olarak,
biz, Sayın İnan'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu adına
konuşmasının, Parlamentomuz açısından da gerekli olduğu inancındayız. Ben,
bugün Sayın Ali Ilıksoy'a vekâleten görev yaptığım için, gündemi önümde buldum;
üç arkadaşımıza gündemdışı söz verilmiş. Eğer, uygun görürlerse, İçtüzüğe de sadık
kalma mecburiyetimiz nedeniyle, bu üç arkadaşımdan birisinin başka bir gün
konuşmasını yapmak üzere feragat etmesini; eğer bu mümkün olamıyorsa, bu üç
arkadaşımdan birisinin, yerinden kısa konuşma usulüyle, gündemdışı dile
getirmek istediği konuyu konuşmasını; Sayın Dışişleri Komisyonu Başkanımıza da
gündemdışı söz verebilmeyi arzuluyorum. Bu konuda üç arkadaşımdan anlayış
bekliyorum. Eğer, bu da mümkün olmazsa, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim;
daha sonra da, yerinden kısa açıklama yapabilme yetkisi tanıyan maddeyi
işleterek, Sayın Kâmran İnan'a, siz de uygun görürseniz, açıklama yapma imkânı
tanıyacağım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, bizim
grubumuzdan söz sahibi arkadaşımız varsa, ben, kendinden rica edeceğim; var mı
efendim? BAŞKAN - Efendim yok. Anlayışınıza da gerçekten
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Bizim için de aynı şekilde
Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın Gönül, size de teşekkür ediyorum. AHMET TAN (İstanbul) - Sayın Başkan, başka kim olduğunu
bilmiyorum; ama, ben, hakkımdan feragat ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Ahmet Tan arkadaşım gündemdışı söz
istemişti; Sayın Ali Ilıksoy da uygun görmüştü; ben, Ahmet Tan'a bu
hassasiyetinden ötürü teşekkür ediyorum. Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim. Gündemdışı ilk söz, gemi inşaat sanayiinin uğradığı
haksızlık konusunda söz isteyen, İstanbul Milletvekili Cahit Savaş Yazıcı'ya
aittir. Buyurunuz Sayın Yazıcı. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI
KONUŞMALAR 1. - İstanbul
Milletvekili Cahit Savaş Yazıcı’nın, gemi inşa sanayiinin sorunlarına ve Türk
gemi inşa mühendislerinin mağduriyetlerine ilişkin gündemdışı konuşması CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gemi inşaat sanayiinin ve Türk mühendisliğinin bırakıldığı
mağduriyeti, bir gemi inşa mühendisi olarak anlatmak üzere söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. Reel sektörün yeniden güçlendirilmeye çalışıldığı
bugünlerde, gemi inşa sanayiine iki farklı yaklaşımdan bahsetmek istiyorum;
ancak, bu yaklaşımların daha net anlaşılabilmesi için, öncelikle sizlere sektör
hakkında bazı bilgiler vermek istiyorum. Gemi inşa sanayii, yılda 400 000 ton çelik işleme, 1
000 000 ton yeni gemi inşa ve 7,5 milyon dwt tamir/bakım kapasitesiyle, 40
tersane ve 500'ü aşkın yan sanayi kuruluşunu beslemektedir. Ayrıca, tam
kapasite çalıştığında, 25 000 kişilik doğrudan, 80 000 kişilik yan sanayie
istihdam sağlamaktadır. Ülkemizde mevcut tersanelerimizde her türlü deniz
aracının inşaı ve bakım onarımı yapılmakta olup, kendilerini, başta Avrupa
ülkeleri olmak üzere, tüm dünyaya ispatlamışlardır. Tersanelerimiz, Avrupa'dan
sipariş almakta hiç sıkıntı çekmemektedirler; ancak, sektörün ana problemi olan
gelen siparişe verilmesi gereken teminat mektubu sorunu ve tersanelerin
yeterince desteklenememesi nedeniyle, ne yazık ki, yıllardır yüzde 20
kapasiteyle çalışmaktadırlar. Yine, ne yazık ki, yan sanayiyle birlikte 100 000 kişi
çalışabilecek sektörde en fazla 20 000 kişi çalışabilmekte ve 1,5 milyar dolar
direkt ihracat geliri sağlanamamaktadır. Şimdi, hal böyleyken, başta bahsettiğim farklı iki
yaklaşımdan söz etmek istiyorum. Bunlardan birincisi, Kıyı Emniyeti ve Gemi
Kurtarma Genel Müdürlüğünün onsekiz ay önce açtığı bir satın alma ihalesi. Kıyı
Emniyeti ve Gemi Kurtarma Genel Müdürlüğü, SARbotu adı altında, mağdur
durumdaki gemilere acil müdahale edebilecek 30 tane SARbotu ihalesini açmıştı;
daha sonra, bu ihaleyi çeşitli nedenlerle iptal etti ve geçtiğimiz ay bu
ihaleyi sonuçlandırdı. Şimdi, SARbotu, 17 metrelik, 30 knot hızıyla giden bir
bot şeklidir. Kıyı emniyeti için de mutlak gereken teknelerin teknolojik açıdan
Türkiye'de yapılması, bütün Türkiye Loydu, Türkiye Gemi İnşaatı Mühendisliği
Fakültesi ve Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği tarafından ve özellikle
eğitimini gördüğüm, dolayısıyla, çok iyi bildiğim açıdan, yapılabilmesi
mümkündür; ancak, Türkiye'de yüzde 12 daha ucuz teklif verildiği halde, zarflar
açılma noktasına geldiği halde -Türkiye'de zarfların açılma noktasına gelmesi
ne demektir; şartnameyi sağlamışsınızdır, en son noktaya gelmiştir, yüzde 12
düşük teklif olduğu halde bir Norveçli firmaya verilmiştir- olur, şartnamede
uyulmayan belki teslim süresi vardır, başka şeyler vardır; ancak, onsekiz ay
sürüncemede kalmış bir ihalenin, bir iki aylık daha uzun terminlerle teslim
edilmesinin sakıncası olmamalıdır. Bizlerin tercihi, her zaman için, öncelikli
olarak reel sektöre, istihdama yönelik olarak Türk üretimine önem vermemiz ve
Türk tersanelerine, Türk mühendisine güvenmemizdir; ancak, bu böyle olmamıştır,
Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü bu teknelerin ihalesi Norveç'e vermiştir. Diğer
taraftan, Türkiye'de şu anda yapılmakta olan 4 tane balıkçı teknesi -her biri
çok özellikli, 65 metre boyunda- ve 1 tane araştırma gemisi için Norveçliler
tarafından Türk tersanelerine sipariş verilmiştir. Şimdi düşünelim; Norveçliler Türk tersanelerine
güveniyorlar, Türk tersanelerine gemi yaptırıyorlar; biz, devletimizin
yaptıracağı 10 tane tekneyi -daha sonra bu 60'a kadar çıkacak- yurtdışına
yaptırıyoruz. Bu sorulduğunda, savunma olarak şöyle bir şey söyleniyor: Bu
teknelerin yüzde 50'si Türkiye'de yapılacak; bunlar, yüksek teknoloji
gerektiren teknelerdir; Norveç teknolojisine biz güveniyoruz. Ben mühendisim.
Biz, önce kendi mühendislerimize, kendi doktorlarımıza güveneceğiz. Ulu Önder
Atatürkümüz "beni Türk hekimlerine emanet edin" demişti. Aynı fikri,
aynı şeyi, savunmamız, Atatürk gençliği olarak bizim de Türk mühendislerine
aynı şekilde güvenmemiz gerekiyor. (DSP sıralarından alkışlar) İsterdim ki, denizcilikten sorumlu, kıyı emniyetin
bağlı olduğu Bakanımızın da burada olmasını; çünkü, biz milliyetçi, demokratik
sol milliyetçisi olarak, Milliyetçi Hareket Parti milliyetçisi olarak böyle
şeylere önem vermezsek bizim milliyetçiliğimiz nerede kalacak?! İsterdim ki,
kendisinin bu olayı görüp anında müdahale edip bu ihaleyi durdurmasını. (DSP ve
MHP sıralarından alkışlar) Bu, belki küçük bir eleştiri. Buna, bir gemi inşaat
mühendisinin duygusal tepkisi olarak bakın; yani, bir MHP, bir DSP eleştirisi
olarak bakmayın; ki, şimdi, ikinci yaklaşımı anlattığımda, MHP'ye ne kadar
teşekkür ettiğimi de göreceksiniz. Diğer taraftan, Sayın Oktay Vural Marmaray Projesi
üzerinde çok ciddî bir çalışma yapmakta. Marmaray Projesi, İstanbul'un ve
Boğazların ulaşım sorununu çözecek bir proje, içinde tüp geçit de var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) CAHİT SAVAŞ YAZICI (Devamla) - Lütfeder misiniz Sayın
Başkan... BAŞKAN - Buyurun... CAHİT SAVAŞ YAZICI (Devamla) - Bu tüp geçit için tüpler
çelikten imal edilecek ve Sayın Oktay Vural'ın hazırlattığı ihale şartnamesine,
girecek firmalara, bu çeliğin Türk tersanelerinde işlenmesi şartı konuyor. Bir
zihniyet Türk tersanelerini çalıştırmaktan yana, diğer zihniyet
çalıştırmamaktan yana. Teşekkür ederiz Sayın Oktay Vural. İsterim ki, tüm
bakanların, Türk üretimine, Türk işçisine, Türk mühendisine güvenmesi ve bu
konuda hassas olması. Saygılar sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yazıcı. Gündemdışı ikinci söz, zeytinyağı üreticilerinin
sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Hüseyin Kalkan'a aittir. Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) 2. - Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Kalkan’ın, zeytinyağı üreticilerinin karşılaştıkları
sıkıntılara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması HÜSEYİN KALKAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Dış Ticaret Müsteşarlığının 25.12.2001 tarihinde aldığı bir
kararla dökme zeytinyağı ihracatı yasaklanmıştır. Sayın Başkana bu önemli
konuyu gündeme getirme fırsatı verdiği için teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ülkemizde zeytincilikle uğraşan yaklaşık 400 000 aile
bulunmaktadır; bu ise, 1500 000-2 000 000 insan demektir. Bu insanlar, bir
taraftan geçimlerini temin ederken, diğer taraftan da ülke ekonomisine katkıda
bulunmaktadır. Dış Ticaret
Müsteşarlığınca 25.12.2001 tarihinde alınan bu kararla dökme zeytinyağı
ihracatı yasaklanmış; daha sonra tepkiler üzerine, 15 gün sonra, 9.1.2002
tarihinde yine aynı Müsteşarlıkça değiştirilerek, bu defa yalnız 1-2 asit arası
yemeklik zeytinyağı ihracatı yasaklanmıştır. Bu ihracat yasağının ardından yine
Dış Ticaret Müsteşarlığınca dahilde işleme rejimi kapsamında 10 000 ton
zeytinyağı ithalatına izin verilerek, üreticiye, zeytinyağımıza ve ülkemize son
darbe vurulmuştur. 1- Alınan bu
kararların hiçbir haklı gerekçesi ve dayanağı yoktur. 2- Kararlar,
bazı kara sanayicilerin çıkarları doğrultusunda uygulanmıştır. 3- Bu kararla, üreticilerin ürettiği zeytinyağı
fiyatlarının düşmesine yol açılmış ve bir avuç sanayicinin çıkarına hizmet
edilmiştir. 4- Ülkemize hiçbir katkısı olmayacak ihracat yasağı,
alım sezonunun bitimine doğru uygulanarak Tarişe, dolayısıyla üreticilere,
bilerek ve kasıtlı olarak zarar verilmiştir. 5- Ülkemizin iç ve dış bağlantı ve satışlarını
karşılayacak yeterli zeytinyağı bulunmasına rağmen, bir yandan ihracat
yasaklanırken bir yandan da ithalat izni verilmesi kimlere çıkar sağlayacaktır?
6- Bu kararlar alınırken, on binlerce üreticinin
temsilcisi olan Tarişin görüşleri hiç dikkate alınmamış, 400 000 üretici aile
yok sayılmış, bir avuç insanın çıkarları uğruna, üreticiler, fiyat baskısı
altına alınmıştır. Ülkemiz için böylesine önemli bir karar alınırken,
sektörün tamamının görüşü alınmadığı gibi, hiç değilse Tariş gibi önemli bir
birliğin görüşü de alınmadan uygulamaya geçilmesini anlamak mümkün olmamıştır.
Bu şekilde alınan radikal kararlar ise, sadece uluslararası piyasalarda
tedirginlik ve istikrarsızlık yaratmıştır. Dünyanın belli başlı zeytinyağı üreticisi ve
ihracatçısı olan Türkiyemizin, üretim ve ihracatımızı artıracak ciddî ve
sürekli politikalar üretecek projeler üzerinde çalışması gerekmektedir. Bu tip
kararların da, sektörün her kesiminin temsil edildiği ulusal zeytinyağı
konseyinin kurularak, buradan alınmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz. Ülkemizin zeytinyağı üreticilerini ve zeytinyağı
sektörümüzü uluslararası piyasalardan koparacak söz konusu yasaklama kararını
gözden geçirip, zeytinyağı sektöründeki bu insanlarımıza gerekli ilgiyi
gösterdiği için hükümetimize teşekkür ediyorum. Aynı şekilde, zeytinyağı
ithalat izninin de gözden geçirilerek yasaklanacağını umuyorum, bekliyorum. Hükümetimizin, ulusal zeytinyağı konseyinin kurulması
konusunda da gerekli ilgiyi göstereceğine inanıyor, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kalkan. Efendim, gündemdışı üçüncü söz, Avrupa Parlamentosunun
sözde Ermeni soykırımı tasarısı hakkında söz isteyen, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Kâmran İnan'a aittir. Buyurunuz Sayın İnan. (Alkışlar) 3. - Van
Milletvekili Kâmran İnan’ın, Avrupa Parlamentosunun 28 Şubat 2002 tarihinde
kabul ettiği ve içerisinde asılsız Ermeni iddialarını destekleyici ifadeler
bulunan karar tasarısına ilişkin gündemdışı konuşması KÂMRAN İNAN (Van) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her şeyden önce, bana bu imkânı tanıdıkları için Sayın
Başkanımıza şükranlarımı arz eder ve sırasını bana vermek duyarlılığını ve
zarafetini gösteren Sayın Tan'a da teşekkürlerimi sunarım. Bizi, Avrupalı dostlarımız, artık, neredeyse alıştırdı;
darbe üstüne darbe. Hangi günde; 28 Şubat günü. 28 Şubat günü, aynı zamanda,
Brüksel'de, Avrupa'nın geleceğini görüşecek olan konvansiyon, yani, Kurucular
Meclisinin toplanacağı ve Türkiye Cumhuriyetini temsilen bir Başbakan Sayın
Yardımcısının ve Yüce Meclisi de temsilen 2 milletvekili ve 2 yedeğin katıldığı
bir toplantıda ve aynı başkentte, Brüksel'de, Avrupa Parlamentosu, 500'ü aşkın
üyesinin bulunduğu bir toplantıda, İsveç Yeşillerinden Per Gahrton'un, ortaklık
ve işbirliği ışığında Güney Kafkaslardaki durum hakkında hazırladığı rapor
içerisine Türkiye'yi itham edici paragraflar almak suretiyle, yeniden
Türkiye'ye bühtanda bulunmak teşebbüsünün gündeme getirildiği ve bunun, hazır
bulunanların büyük çoğunluğuyla kabul edildiği, hatta, bir İngiliz sayın
milletvekilinin, bunu yumuşatıcı şekildeki tadil teşebbüsünün de 328 oyla
reddedildiği bir hadise. Bir taraftan, Yüce Meclisimiz, uyum kanunları ve Avrupa
Birliğiyle bütünleşme için hükümetin öngördüğü Ulusal Program çerçevesinde en
büyük gayreti gösterir, sayın hükümet gece gündüz bu bağlamdaki iyi niyetini ve
gayretlerini ortaya koyarken, diğer taraftan, Avrupa Birliğinin Parlamentosu,
hemen hemen her ay Türkiye aleyhinde şu veya bu şekilde iddialarla dolu
kararlar alır ve bu sefer, geçen sene 18 Ocakta Fransız Parlamentosunun
yaptığına benzer bir münasebetsizlikle, Türkiye'yi itham altında bırakan ve
iddialarla dolu bir karar tasarısını maalesef kabul etmiştir. Üzülerek arz
ediyorum ve üstelik de, karar tasarısı, Ermeni iddiaları gibi, yanlışlarla
dolu; deniliyor ki: "Türkiye, Ermenistan'a uyguladığı ambargoyu
kaldırsın." Hiç aslı esası yok. Bütün yaptıklarına mukabil, hâlâ hava
koridoru açıktır ve biz, Ermenistan'ı, ayrılan diğer eski Sovyet
cumhuriyetleriyle birlikte aynı gün tanıdık; diplomatik ilişki kurmamamızın tek
sebebi, hemen arkasından Azerbaycan'ı işgal etmesi ve bu işgalin devamı
hadisesidir. Ve yine çok bilinen bir hadisedir; o sıralarda dahi,
kendilerinin çok zorda bulunduğu bir dönemde, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin,
bütün tenkitleri göze alarak, 100 000 ton buğday yardımında bulunduğu bir
Ermenistan... Devlet başkanlarıyla görüşmelerin yapıldığı, İstanbul AGİK
Zirvesinde kendilerinin bulunduğu bir Ermenistan... İlk kurulduğu zaman, kendi
meclisinin aldığı ilk karar, Türkiye'ye yönelik toprak iddiaları. Ve yine raportör uyarılmış bulunmasına rağmen ki, ben,
bu gelişmeler karşısında, Avrupa Parlamentosu Dışilişkiler Komisyonu Başkanı
Sayın Broek'a, 18 Şubatta, faksla bir mektup göndererek, büyük bir hataya
düşüyorsunuz, bu hatayı işlemeyin uyarımız ve maddî hatalarına rağmen, şu ibare
var; raportör iddiasında diyor ki: "Atatürk, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 10 Nisan 1921 tarihinde yaptığı bir oturumda konuşmasında, genç
Türklerin, gerçekten, soykırımı (jenosit) işlediklerini kabul ve beyan
etmiştir. "10 Nisan 1921, bir tatil günüdür; Türkiye Büyük Millet Meclisi
toplanmamıştır, Büyük Atatürk'ün böyle bir beyanı yoktur; ama, buraya derc
etmiş. Nereden almış bunu; bunu, bir Ermeni kaynağından almış ve hiç de
rahatsız olmuyorlar. Erivan'da görevli İsrail Büyükelçisinin, Erivan'da,
Ermenilere hitaben bir açıklaması var: Sizin soykırım ve iddialarınızın hepsi
asılsızdır Türkiye'ye karşı. Haksızsınız deme cesaretini göstermiştir. Bizim
Avrupalı dostlarımız, neden yapıyor bunu? Size üzülerek arz edeyim, iki sebebi
var. Bizim tam üyeliğimiz karşısında bir duvar gibi dikilen kültür ve din
farklılığı ve bir de, Batı dünyasındaki Ermeni diasporasının Ermenistan'ın
tahrik ve teşvikleriyle Amerika'dan başlayarak bütün Avrupa memleketlerinde
Türkiye aleyhinde kararlar aldırmak ve Türkiye aleyhinde lobiler oluşturmak
gibi bir teşebbüstür. Ondan sonra da, benim komşum olarak benimle iyi komşuluk
ve iyi işbirliği bekleyişinin içinde olacak. Bu, mümkün değil. Ama, burada en
büyük üzücü hadise, onbeş memleketten seçilmiş bulunan Avrupa Parlamentosu
sayın üyelerinin, tarihi bir tarafa iterek, Türkiye'nin soğuk savaş döneminde
kendi bağımsızlıkları, toprak bütünlükleri ve demokrasileri için savunmanın en
büyük yükünü üstlenmiş bulunması hadisesini unutarak, NATO'ya Amerika'dan sonra
en büyük gücü veren ve o zamanki Varşova Paktıyla ortak sınırların yüzde
37'sini tek başına savunan, NATO içinde en düşük millî gelire sahip memleket
olmasına mukabil en yüksek savunma masrafını yapan bir Türkiye, soğuk savaşın
bitiminden sonra ikinci plana atılıyor. Neyin uğruna; bir avuç Ermeni uğruna.
Bu da, ancak, bizim Avrupalı partner ve dostlarımıza yakışır doğrusu ve bundan
dolayı da, bir kere daha kendilerini tanımış oluyoruz. Bizi Lüksemburg'da
reddettikten sonra, 14 Aralık 1997'de adaylıktan Türkiye'yi çıkardıktan sonra,
Avrupa'daki bir toplantıda şunu söyledim: Dedim ki "Sizlerden çok acı bir
ders öğrendik. Yalnız, bizim elli yılımızı aldı sizi tanımak ve bu acı dersin
neticelerini öğrenmek; ama, bir daha aynı hatayı işlemeyeceğiz." Bu, Türk
Milletine, Devletine ve tarihine yöneltilmiş bir bühtandır, bir tecavüzdür ve
aslında, Avrupa Parlamentosu, burada, bir nevi moral soykırımı işlemektedir.
Bir milleti tarihiyle beraber suçlamak, o da bir suçtur, o da bir moral
soykırımıdır. (Alkışlar) Ve eğer, bu gibi ifadelerle, bu gibi iddialarla...
Diyor ki: "Türkiye, Ermenistan'la tarihî barışmanın zeminini hazırlamak
durumundadır. Avrupalılık iddiasını, ancak, bu şekilde ispat ve kabul
ettirebilir. Eğer, bu iddialar saklı tutulacaksa, benim Avrupalılık ve Avrupa
Birliği tam üyeliğim bu şarta da bağlanacaksa -ki, şartları bitmiyor- daha
yüzlerce yıl beklerler. (Alkışlar) Bu devletin tarihini, onurunu ve millî menfaatlarını
yere atıp da, Avrupa Birliğinin çekici kuvvetine kendisini kaptıracak bir Türk
ferdi, bir Türk Parlamentosu ve bir Türk hükümeti olamaz, olması da mümkün
değildir değerli milletvekilleri. (Alkışlar) Çok üzülerek arz edeyim; yani, dünyanın milletlerarası
terörizme karşı mücadele verdiği 11 Eylül feci olaylarını yaşadığı bir dönemde
dahi, Avrupalı ortaklarımız, hepsi de NATO üyesi bulunmalarına rağmen ve
NATO'nun 5 inci maddesi ve anlaşma, Amerika'ya vaki tecavüz karşısında harekete
geçirilmiş bulunmasına rağmen, hâlâ, terörist kuruluşlara destek vermeye devam
ettikten başka, Avrupa Birliği zirvesinde, iki büyük terörist kuruluşun -PKK ve
aşırı sol kuruluşun- terörist listesine alınması kabul edilmemiştir. Bunda bir
mana var, bir mesaj var. Bu mesaj da, doğrudan doğruya bize yöneliktir. Bu
konuları gözardı etmemiz mümkün değildir. Her şeyi, işte bunu da unutalım, bir hatadır, bu da
geçer deyip yolumuza devam edemeyiz. Bu müttefiklerimiz, ortaklarımız, NATO
içerisinde ve Brüksel'de bunları ortaya getirmemiz lazım. Brüksel nedir; aynı zamanda NATO karargâhının bulunduğu
yer değil midir?! Savunma kısmına geldiğiniz zaman makbulsünüz; bekçiliklerini
yapacaksınız... Bunu bir Fransız Lamartine 1854'te söylemiştir "Avrupa'nın
ileri savunma karakolu, hattı Türkiye'den geçer" diye. Orada makbulsünüz;
ama, Avrupa Birliğinin sosyal ve ekonomik masasında yer almaya gelince,
hayır... Avrupa Parlamentosuna gelince, her gün suçlama... Ve esasen Avrupa
Parlamentosunun çok sınırlı yetkileri bulunması muvacehesinde, her ay yaptığı
toplantısında bir konu bulamayınca, Türkiye aleyhinde bir karar tasarısı, şu
veya bu iddialarla dolu. Bu, artık, bir yerde son bulmalıdır değerli
milletvekilleri. Hem müttefik olacaksınız hem ortak olacaksınız
-ortaklık anlaşması- hem ileride bütünleşmek gibi bir iddianız, iradeniz ve
büyük gayretleriniz olacak hem de sabah akşam, her ay, kalkıp, sizin başınıza
vuracaklar ve sizi ikinci plana itecekler. Düşünebiliyor musunuz, tam üyelik için bizim önümüze
geçirdikleri memleketlerde demokrasi başlayalı daha on yıl oldu, biz elli yılı
geçtik; onları, demokratik bakımdan bizden daha gelişmiş görüyorlar. Bunu,
kabul etmek mümkün mü?! Neden ediyor; çünkü, onu, aileden görüyor.
"Bizler" ve "onlar..." "Bizler" dediği, kendi
Hıristiyan ailesinden, kendi kültüründen olanlar ki, bunu çok açıkça
söylediler. Bugün Brüksel'de toplantısına başlayan Avrupa Konvansiyonu; yani,
Kurucu Meclisine Başkanlık eden Fransız eski Cumhurbaşkanı Giscard d'Estaing
bunu, defaatle söyledi. "Avrupa sınırları Ege'de biter. Türkiye, Avrupalı
değildir ve Türkiye, Avrupa Birliği içerisinde yer alamaz" diyen zat,
Avrupa'nın geleceğini tartışacak, görüşecek, tavsiye kararları alacak olan
kurulun başkanlığına getirilmiş bulunuyor. Burada da bir mesaj var değerli
milletvekilleri. Fakat, şunu da üzülerek arz edeyim: Biz, çok aşırı
iyiniyetliyiz; çok çabuk unutuyoruz. Bunları unutmamak lazım. Bunların
gerektirdiği tepkileri göstermek lazım. Sayın hükümetin dikkatine son bir durumu arz etmek
mecburiyetindeyim. İspanya Sayın Savunma Bakanı Ankara'yı ziyaret etti. Her
zamanki âlicenaplığımız, misafirperverliğimizle karşıladık; ama, sayın hükümet,
aynı sırada, İspanya Sayın Başbakanı Güney Kıbrıs'ı ziyaret ediyor efendim;
yani, benden daha önemli, daha büyük görüyor. Ziyaretle de kalsa, neyse; orada
beyanı var. Güney Kıbrıs Rum Liderine diyor ki: "Türk lideriyle görüşmeler
ne netice verirse versin, katiyen endişe etmeyin, sizi Avrupa Birliğine tam üye
yapacağız." Bu ifade kime karşıdır; bana karşıdır. Bu ifadeyi, bir
başbakan güneyde kullanıyor; ben, o, aynı başbakanın hükümetinden bir sayın
bakanı, Savunma Bakanını, Ankara'da eller üstünde tutuyorum. Böyle diplomasi
dünyada yoktur sayın milletvekilleri! Beni affedin efendim!.. Yoktur yani...
(Alkışlar) Bunu bilmiyor muydu; yani, Türk Dışişleri, Sayın
Başbakanın aynı sırada güneyi ziyaret edeceğini ve Ankara'yı ikaz edip de
"Sayın Savunma Bakanının gelişinin talik edilmesi lazımdır" denmek
gerekmez miydi?! Ama, bunları yapmak lazım artık. Benim sayın grup yöneticilerine de bir ricam olacak:
Bir araya gelip, süratle, bu karar tasarısı karşısında Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tepkisini, nefretini ve duygularını yansıtan ortak ve ittifakla
alınmış bir karar tasarısını bugün kabul ve ilan edelim ve onbeş memleketin
sayın büyükelçilerine de Hariciyemiz tarafından -yine, eğer bir atlama
yapmazlarsa- tebliğini takdirlerinize arz ediyorum. Teşekkür ederim. (Alkışlar) BAŞKAN - Sayın İnan, Başkanlık olarak biz de
hassasiyetiniz nedeniyle size yürekten teşekkür ediyoruz. Biraz önce bir öneri
getirdiniz. Esasen, ben, Grup Başkanvekilimiz Sayın Yasin Hatiboğlu konuşmak
için işaret buyurduğunda diğer grup başkanvekillerimizin de aynı işaretini
aldım, kendilerine şimdi söz vereceğim; ama, uygun görürseniz, grup
başkanvekillerimiz bu konuşmalarını yaptıktan hemen sonra zatıâlinizle birlikte
bir ortak metin oluşturursanız onu da biz buradan, Başkanlık kürsüsünden hemen
gereken işlemi yaparız. KÂMRAN İNAN (Van) - Emredersiniz efendim. BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum efendim, sağ olun. Sayın Hatiboğlu, buyurunuz efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, Sayın İnan'ın
sorumluluk anlayışına teşekkür ediyorum. Gerçekten bir Dışişleri Komisyonu
Başkanının hissetmesi lazımgelen sorumluluğu tereddüde düşmeksizin, zaman
kaybetmeksizin o sorumluluğu idrak ederek bilgisinde olanı bizlerle paylaştı;
kendisine teşekkür ediyorum. Umuyorum ki, Sayın İnan'ın bu tavrı hükümetimiz
için iyi bir örnek oluşturur. Ben, aslında, karar tasarısının içeriği hakkında söz
talebinde bulunmadım. Benim asıl talebim şu: Aracılığınızla, Başkanlığın
aracılığıyla yahut sayın hükümet üyelerinden iki arkadaşımız huzurdadır, onlar
aracılığıyla Dışişleri Bakanımızın süratle, bugün belki yetişmeyebilir; ama,
hiç olmazsa salı günü, gizli oturum istiyorsa, bu Parlamento onu kendisine
vermeye hazırdır. Yok, bizim gizli bir şeyimiz yoktur ya da geçmişte olduğu
gibi gizli olanları biz sizinle paylaşmayız, biz, ancak, söyleyebileceklerimizi
söyleyeceğiz diyorsa, biz ona da razıyız; ama, ne yapalım ki, Sayın Dışişleri
Bakanının gelip, bu konuyu enine boyuna Parlamentoya sunması lazım. Nedir,
nereye götürülüyoruz yahut nereye götürmek istiyorlar bunu bize anlatmalıdır.
Gruplar, işte o zaman çıkacaklar, görüşlerini ifade edecekler, böyle bir imkân
doğacak ve bir bildiri mutlaka, anlayacakları bir dille... Senelerdir biz, dostu, müttefiki ve kardeşi birbirinden
ayıramadık; yani, hangi devlet kardeş devlettir, hangi devlet müttefik
devlettir, hangi devlet dost devlettir bunu ayıramadık. Artık, bunu ayırmanın
zamanı gelmiştir. Benim istirhamım, Sayın Dışişleri Bakanı gelmeli,
Parlamentoya bilgi sunmalı, gruplar görüşlerini ifade etmeli ve Sayın İnan'ın
teklifine de katılarak arz ediyorum ki, mutlaka, Parlamentonun hissiyatına
tercüman olan, ama, anlaşılacak bir dille tercüman olan bir bildiri
hazırlanmalıdır. Bu,hepimizin meselesidir ve en büyük meseledir. Ben, fırsat verdiğiniz için teşekkür ediyorum. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Çok teşekkürler Sayın Hatiboğlu. DSP Grup Başkanvekili Sayın Emrehan Halıcı; buyurunuz
efendim. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya)- Sayın Başkan, biraz önce
konuşan değerli milletvekili Sayın Kâmran İnan'a teşekkür ediyoruz; bütün
milletvekillerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin hislerine tercüman
olmuştur. Avrupa Parlamentosunun almış olduğu bu karar hem
mantıksızdır hem de haksızdır. DSP Grubu olarak, bu kararı kınadığımızı
öncelikle ifade etmek istiyorum. Avrupa'yla bütünleşme konusunda Türkiye olarak,
hepimiz, bütün partilerimiz, öyle zannediyorum ki, istekliyiz, kararlıyız ve
iyi niyetliyiz; iyi niyetimizi de sürdürmeye devam etmeliyiz. Ancak, tarihî
gerçekleri ortaya koymaya ve ülkemizin gururunu ve onurunu da korumaya aynı
kararlılıkla devam edeceğiz; bunun da bilinmesi lazım. O yüzden ben de öneriye
katılıyorum; aynı öneriyi biz de yapmayı düşünmüştük. Burada bulunan değerli
grup başkanvekilleri hemen bir araya gelerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak, bu kararı kınadığımızı ifade eden bir metni kaleme almalıyız ve bunu da
bütün dünyaya ve Avrupa'ya haykırmalıyız. Bana söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Başkan. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın İsmail
Köse; buyurunuz efendim. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime
başlarken Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, Sayın Kâmran İnan Beyefendinin
düşüncelerine aynen iştirak ettiğimi ifade ediyorum. Avrupa Birliği Parlamentosunun almış olduğu kararı
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak da kınıyoruz, tepkiyle karşılıyoruz. Tabiî, bu, bugünün meselesi değildir. Çok uzun
yıllardan bu yana, zaman zaman millî tarihimizle oynanmak suretiyle önümüze
konulan meseleler bugün yeniden gündeme getirilmektedir. Bununla da
kalınmamıştır, yalnız Ermeni meselesiyle de kalınmamıştır, çok ibret verici bir
olayı daha gündeme getirmiştir Avrupa Parlamentosu, o da şudur: HADEP 'in
kapatılmamasını da talep etmiştir; yani, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin, Türk yargısının bağımsız kararına dahi müdahale etme cesaretini
göstermiştir. Onun için telin edilmelidir muhakkak surette. Meclisimizin
iradesi inşallah, bu istikamette ortaya
çıkacaktır. Esasen, dün, Grup Başkanvekilimiz Sayın Mehmet Şandır
Beyefendi kürsüden bunu ifade ettiler; ama, Meclisin gözünden kaçtı
zannediyorum, zabıtlara bakılmasını ve bundan da istifade edilmesini istiyorum.
On yıl önce Ermenilerin Azerbaycan'daki soydaşlarımızı nasıl bir katliama maruz
bıraktıklarını, çoluk çocuk demeden binlerce insanı nasıl katlettiklerini bir
daha gözümüzün önüne getirdiğimizde asıl soykırımı kendilerinin yaptığını da
ortaya koymamız gerekiyor. Yani, Azerbaycan'a karşı yapılan bu katliamın,
hazırlanacak olan bu bildirinin içerisine muhakkak surette konulmasını
istiyoruz. Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisinin, Avrupa Birliği
sürecine devam edilmesinden yana olduğunu; ancak, o sürecin devamı esnasında
meselelerde nasıl haklı çıktığını, Avrupa Birliği Parlamentosunun almış olduğu
kararlarda da bizi tescil ettiğini kamuoyunun da dikkatine sunuyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Akarcalı;
buyurunuz efendim. BÜLENT AKARCALI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Sayın Kâmran İnan'ın görüşlerine hepimiz tabiî ki katılıyoruz;
ancak, burada iki temel noktayı belirtmek istiyorum. Eğer biz, Avrupa
Parlamentosundakiler kadar cesaretli olamayacaksak niye tartışıyoruz? Eğer bu
Meclisten, Hocalı katliamı için bir karar çıkmıyorsa, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Hocalı katliamının onuncu yılını yalnız gündemdışı konuşmayla
geçiştiriyor; ama, oradakiler bir avuç Ermeni'nin tesiriyle Türkiye aleyhinde
karar alabiliyorlarsa, biz niye tartışıyoruz o zaman değerli arkadaşlarım?
(ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Bunu, özeleştiri olarak yapmamız
lazım. Bizim, bu kararları, tepki için değil, inandığımız için de almamız
gerekirdi. Hocalı katliamı diyoruz... Azerbaycan'dan bütün
dostlarımız arıyor, koca Türkiye Büyük Millet Meclisi ne yapacak diyerek;
herhangi bir gündemdışı konuşma olarak geçiriyoruz. Ondan sonra da, Avrupa
Parlamentosunda kendi davalarına daha çok sahip çıkanlara kızıyoruz. Bence
hakkımız yok!.. Önce biz burada irademizi gösterelim ve yalnız Hocalı katliamı
için değil, Türk Ulusuna, Türk soyuna, Türk Milletine ne yapılmışsa, onunla
ilgili kararları alalım. Yunan Parlamentosunda Pontusu uyduruyorlar, karar
alıyorlar; biz burada geçiştiriyoruz. Biz, bu meselelerde, önce özeleştirimizi
yapıp, tümümüz olarak, bütün partiler olarak
-çünkü, hepimizin hissiyatı aynıdır; ben, burada, bunu, Grubum adına
söylerken, bütün arkadaşlarım adına söylüyorum, geçmişteki bütün
milletvekillerinin inancıyla söylüyorum- bu tavırları alalım. Suya sabuna
dokunmayarak, dostları kırmayalım diyerek ya da komşuları eleştirmeyelim
diyerek dışpolitika maalesef olmuyor. Değerli arkadaşlarım, ikinci vereceğimiz mesaj şudur:
Gerek Fransız Senatosunda gerekse Avrupa Parlamentosunda alınan kararların
hepsinde "Türkiye'nin Ermenistan'la uzlaşmasını sağlamak" diye
aptalca -affedersiniz- bir gerekçe kullanılıyor. Biz, buradan şunu belirtelim:
Bizim, uzlaşmak için hiç kimsenin desteğine, teşvikine ihtiyacımız yok.
Türkiye, daha bundan bir ay önce, kadirşinaslık gösterip, Ermenistan'a vize
yasağını kaldırmış ve sınırda vize uygulamasına geçmişti. Bütün Avrupa'ya ve bu
konuyla ilgilenen bütün herkese şunu belirtelim: Bu kararlar, uzlaşmak isteyen
Türkiye'yi uzlaştırmaz hale getirir. Bu kararlar, esas Ermenistan'a zarar
verir. Bu kararlar sürdüğü sürece, Türkiye olarak, açlıktan, susuzluktan, elektriksizlikten
kıvranan Ermenistan halkına, kendi aldıkları kararlardan dolayı daha da sıkıntı
içerisine gireceğini anlatmamız gerekir. Bu alınan kararlardan dolayı,
Türkiye'nin, Türk kamuoyunun vicdanına seslenerek, onu tatmin etmesi
gerektiğinden dolayı, Ermenistan'a karşı yumuşayan politikasının sertleşmesine
yol açacağını bildirmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla, buradan, benim teklifim şudur: Biz,
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, önce, geçmiş olsa da, Hocalı katliamı
konusunda bir tavır alalım, ondan sonra, bu tip diğer konulara tepkimizi
gösterelim. Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akarcalı. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekili Sayın
Ali Rıza Gönül; buyurun. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, gerçekten, Yüce Meclisimizi ve büyük milletimizi
fevkalade üzen Avrupa Parlamentosunun almış olduğu bir kararla karşı
karşıyayız. Aslında, bu, ne yenidir ne yeni bir ilktir ne de sondur. Geçmişe baktığımızda, Türk Ulusuna, Türkiye
Cumhuriyetine karşı, dost bildiğimiz ülkelerin, kurumların ve kuruluşların
nasıl sinsice, aleyhimize kararlar alabildiklerini görmüş ve yaşamış
bulunuyoruz. Dün, Fransa Parlamentosunun aldığı karara benzer bir karar, bugün
Avrupa Parlamentosundan çıkmıştır. Tarihî gerçekleri saptırarak, tarihî
gerçeklerin dışında, hissî ve amaçlı bir rapora dayanarak alınmış olan karar,
milletimizi derinden üzmüştür. Sayın İnan'ın bu kürsüden vermiş oldukları bilgiler ve
ortaya koymuş olduğu tepki, tabiî ki, bütün gruplarımızın paylaştığı bir
tepkidir, milletimizin bir tepkisidir. O nedenle, biz de, Yüce Meclisimizin,
milletimiz adına, en sert şekilde bir bildiriyi kaleme almasına, tepkisini
ortaya koymasına canı yürekten katılıyoruz, paylaşıyoruz ve destekliyoruz. Bu kararı lanetlerken, oluşacak ortak karara da
katıldığımızı arz ediyorum. Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür
ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum Sayın Gönül. Sayın Kapusuz, buyurun. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, Avrupa Parlamentosunun, haksız, yersiz ve
yanlış olan bu sözde kararını, milletimiz adına, Meclisimiz adına ve AK Parti
adına kınıyorum. Dostlukla, yakınlıkla, işbirliğiyle hiçbir alakası olmayan,
tarihî hakikatlerle uzaktan yakından ilgisi olmayan böyle bir yanlışlığın,
gerçekte, hiçbir anlamının olmadığını da, Yüce Parlamentodan, bir kez daha
ifade etmek istiyorum. Öncelikle, Dışişleri Komisyonu Başkanımız, bu konuyu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmiş olmakla çok yerinde bir adım
atmıştır; ancak, Dışişleri Bakanlığımızın da, hükümetimizin de, bu konuyla
ilgili olarak yapabileceklerini, mutlaka, en kısa zamanda yapmasını; bunları,
yine, unutmaya, zamana yaymaya ve ihmal etmeye hakkının olmadığını hatırlatmak
istiyorum; çünkü, geçmişte müteaddit defalar yaşadığımızda gündemimize gelen bu
konuları daha sonra unutmamak, elbette, öncelikle hükümetin görevleri
arasındadır. Tarih, kararlarla elbette değiştirilemez. Olayların
güncelleştirildiği bu günlerde özellikle şunu ifade etmek isterim ki, Meclis,
bu konuyu, bugün kınamakla yetinmemelidir. Hükümet, görevini yerine getirirken
Meclis gündeminde bulunan araştırmalar ve özellikle Aksaray Milletvekilimiz
Ramazan Toprak Beyin "tarihteki Türk ve Ermeni ilişkileri" konusunda
bir genel görüşme talebi vardır. Zannedersem gündemde bulunan bu ve benzeri
konuları öne alıp, Meclis olarak da bir çalışma yapmalıyız ve hakikaten, dünya
kamuoyunun önüne, Meclisimizin kapsamlı bir çalışmasını da mutlaka koymalıyız. Değerli arkadaşlar, yeri geldiği için söylüyorum, bir
tenkit anlamında söylemiyorum; ama, özellikle hükümetimizin, Dışişleri
Bakanlığımızın, Meclisi önemsemesi, Meclise, bu ve benzeri konuları, yaşanmadan
önce veyahut da olaylar meydana geldikten sonra mutlaka gündem yapması ve Meclisin bu konudaki iradesini her zaman
için önemsemesi gerekmektedir. Dolayısıyla, Meclis olarak, alınacak olan kararı
birlikte alıp, dünya kamuoyuna ilan etmekte yarar vardır. Bu konuda haklı olan, bugüne kadar mağdur edilmiş bir
millet olarak, itham edilmiş bir devlet olarak bunu şiddetle kınadığımızı ifade
ediyor ve bunun, dünya kamuoyuna ilan edilmesinde fayda görüyorum. Teşekkür ederim. (Alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz. Grup başkanvekillerimizin ortak iradesi ve arzusu
doğrultusunda, Dışişleri Komisyonu Başkanımız Sayın Kâmran İnan'ın da
katılımıyla, grup başkanvekillerimizi, ben, müşterek bildiriyi hazırlamak üzere
odama davet ediyorum. Bu bildiriyi hazırlayabilmek için de, birleşime, izninizle,
yarım saat ara veriyorum. Kapanma Saati
: 15.45 Açılma Saati:
16.45 BAŞKAN:
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER: Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale),
Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI B) ÇEŞİTLİ
İŞLER 1. - Genel
Kurulu ziyaret eden Moğolistan Meclis Başkanı Sanjbegz Tumur Ochir’e
Başkanlıkça “Hoşgeldiniz” denilmesi BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, aramızda çok değerli
konuklarımız var. Meclisimizi onurlandıran Moğolistan Meclis Başkanı Sayın
Sanjbegz Tumur Ochir Başkanlığındaki Muhterem Heyete, teşriflerinden ötürü
"hoş geldiniz" diyorum. (Alkışlar) A) GÜNDEMDIŞI
KONUŞMALAR (Devam) 3. - Van
Milletvekili Kâmran İnan’ın, Avrupa Parlamentosunun 28 Şubat 2002 tarihinde
kabul ettiği ve içerisindee asılsız Ermeni iddialarını destekleyici ifadeler
bulunan karar tasarısına ilişkin gündemdışı konuşması (Devam) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biraz önceki oturumda,
grup başkanvekillerimizin ortak iradesiyle bir bildiri kaleme alınacağını ifade
etmiştim. Şimdi, siyasî parti gruplarının Başkanlığımıza verdikleri müşterek
imzalı bildiriyi okuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Avrupa Parlamentosunun 28
Şubat 2002 tarihinde kabul ettiği ve içerisinde asılsız Ermeni iddialarını
destekleyici ifadeler bulunan karar tasarısını üzüntüyle karşılamış
bulunmaktadır. 15 Avrupa ülkesinden seçilmiş, saygın olarak bilinen
bir parlamentonun, tarihî gerçekleri bilinçli bir şekilde inkâr ederek, asılsız
Ermeni iddialarını benimsemesi, Türk tarihini, Devletini ve Milletini
yaralayıcı hükümler kabul etmesi, sadece ve sadece, bu kararı alanları lekeler.
Kararın hiçbir dayanağı yoktur ve maalesef, bu karar,
Avrupa Parlamentosunun Türkiye'ye yönelik ilk haksızlığı değildir. Ancak, bu
defa, Avrupa'nın geleceğini görüşmek üzere kurulan ve Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin de katıldığı
konvansiyonun başladığı aynı günde böyle bir kararın alınmış bulunması, muayyen
ve kabulü mümkün olmayan bir maksadı içermektedir. Başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere, bütün
kuruluşları ve kamuoyuyla Avrupa Birliğine tam üye olabilmek için büyük gayret
sarf eden, feragat ve fedakârlıkta bulunan Türkiye'ye karşı yapılan bu çirkin
hareket, şayet, bizi tam üyelik emelinden vazgeçirmek gayesini güdüyorsa, bunda
da yanıldığınızı ve başarılı olamayacağınızı bildirmeyi vazife biliriz. Tarih, keyfî hükümlerle tahrif edilemez. Soğuksavaş
döneminde, kırk yılı aşkın bir süre, bizim aleyhimize bu haksız kararı
alanların, hürriyet ve toprak bütünlüklerini korumak yolunda, ortak savunma
çerçevesinde en büyük gayreti sarf eden Türkiye'ye karşı Avrupa Parlamentosunda
sergilenen tavır gerçekten üzücü olmakta, oy verenleri büyütmemektedir. Bir gün, ümit ediyoruz ki, tarihçilere açılan
arşivlerin incelenmesi, bu kararı alanları mahcup edecek, hakikatleri bir kere
daha ortaya koyacaktır. Avrupa Parlamentosunun keyfî kararına karşı, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin cevabı tarihî hakikatlerdir. Hakikat bizden yanadır.
(Ayakta alkışlar) Muhterem milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Kâmran İnan, konuşmalarında, Avrupa
Parlamentosunun bugün almış olduğu bu kararın dayanağı olarak, raportör Per
Gahrtno'nun bir dosyasını, bir raporunu işaret buyurmuştu. Bu dosyada da,
raportör Per Gahrto'nun, 10 Nisan 1921 tarihind, Büyük Atatürk'ün, Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki bir konuşmasına dayanak yaptığını ifade buyurmuştu. Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Kâmran İnan, 18 Şubat 2002 tarihinde, Avrupa
Parlamentosunun Dışilişkiler Komitesi Başkanı Sayın Elmar Brok'a yazdığı bir
mektupta da, 10 Nisan 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin böyle bir
toplantısının olmadığını ifade buyurmuştu. Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
zabıtlarını getirttim. Elimde bulunan zabıt ceridesinin başlığı "Türkiye
Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi" adını taşımaktadır. Cilt:9, 1 Mart
1337 tarihli B 1 inci İçtimadan, 13 Nisan 1337 tarihli 20 nci İçtimaa kadar
olan toplantıları, içtimaları ifade etmektedir. Hepinizin huzurunda, başlığını
dikkatlerinize sunuyorum ve açıyoruz: 9 Nisan 1921 tarihinde toplantı yapılmış.
Şu tarafta gördüğünüz gibi, yine, "Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt
Ceridesi" başlığını taşıyan 19 uncu İçtimaın, toplantının tarihine
bakıyoruz: 11 Nisan 1921 Pazartesi. Demek ki, 10 Nisan 1921 tarihinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisi toplantı yapmamış. Dikkatlerinize sunuyorum efendim. (Alkışlar) SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, düpedüz yalan
yani... BAŞKAN - Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine
göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunmadan önce, Divan
Üyesi arkadaşımın, yerinden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tezkereyi okutuyorum : C) TEZKELER VE
ÖNERGELER 1. - Devlet
Bakanı Faruk Bal’ın İran’a yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/995) 27.2.2002 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Devlet Bakanı Faruk Bal'ın, görüşmelerde bulunmak
üzere, bir heyetle birlikte 14-18 Ocak 2002 tarihleri arasında İran'a yaptığı
resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir. Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Bülent Ecevit Başbakan Liste: Mustafa Gül (Elazığ) Hidayet Kılınç (İçel)
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rıfat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310,
2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu
Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim
Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. 2. - Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) (1) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerlerinde. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: CEZA İNFAZ
KURUMLARI VE TUTUKEVLERİ PERSONELİ EĞİTİM MERKEZLERİ KANUNU TASARISI BİRİNCİ KISIM Amaç, Kapsam, Kuruluş ve Görev Amaç MADDE 1. - Bu Kanunun amacı, ceza infaz kurumları ve
tutukevlerinin ihtiyacı olan nitelikli personelin yetiştirilmesi ve meslekî
eğitimlerinin sağlanması amacıyla Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli
Eğitim Merkezi ile bölge eğitim merkezlerinin kuruluş, görev ve teşkilâtı ile
bu merkezlerde verilecek eğitime ve diğer hususlara ilişkin esas ve usulleri
düzenlemektir. (1) 786 S.
Sayılı Basmayazı 30.1.2002 tarihli 58 inci Birleşim Tutanağına eklidir. BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ali Şahin, buyurun
efendim. AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum. Geneli üzerinde görüşmeleri biten ve maddelerine
geçtiğimiz kanun tasarısı, hatırlanacağı gibi, ceza infaz kurumları ve
tutukevleri personeli eğitim merkezlerinin kurulmasını öngören bir tasarıdır.
Geneli üzerinde yaptığımız konuşmada da ifade ettiğimiz gibi, böyle bir kanun
tasarısının sevk edilmesi ve bu kanun tasarısıyla, ceza infaz kurumları ve
tutukevleri personelinin eğitimi için eğitim merkezleri kurulmasını isabetli
bulduğumuzu ifade etmiştim. 1 inci maddesiyle ilgili görüşlerimizi ifade
ederken, bu tespitimizi bir kez daha huzurunuzda belirtmek istiyorum. Yürürlük maddeleriyle birlikte 20 maddeden ibaret olan
bu tasarının 1 inci maddesi, ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeli
eğitim merkezlerinin hangi amaçla kurulduğunu, kapsamının ne olduğunu, hangi
görevleri ifa edeceğini düzenlemektedir. Geneli üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalarda
görüşlerini bu kürsüden ifade eden arkadaşlarımızın da, aşağı yukarı, üzerinde
birleştiği gibi, çağımızda gittikçe değişen ve gelişen modern ceza infaz
sisteminin amacı, tutuklu ve hükümlüleri ıslah ederek, topluma, faydalı bir
fert olarak yeniden iade etmektir. Kuşkusuz ki, bu görevi devletimiz adına
yapacak olanlar da, ceza infaz kurumlarında görev yapacak olan personeldir. Bu
önemli görevi ifa edecek olan personelin özel bir eğitime tabi tutulması, en
iyi şekilde yetiştirilmesi, hiç şüphesiz ki, inkâr edilemez bir gerçektir; ama,
şunu da ifade etmek durumundayız ki, böyle bir tasarının hazırlanmış olması,
aynı zamanda bir itirafı da ortaya koymaktadır, o da, bugünkü ceza infaz
sisteminden beklenenin gerçekleşmediği itirafıdır. Çünkü, gerçekten,
cezaevlerinde şu veya bu nedenle tutuklu veya hükümlü bulunanların topluma
yeniden kazandırılamadığı gerçeğini de acı acı yaşıyoruz ve müşahede ediyoruz. Sayın Bakanımın dikkatini çekmek istiyorum: Hiç
şüphesiz ki, cezaevlerindeki personelin eğitilmesi ve bunların da cezaevlerinde
bulunan hükümlü ve tutukluları topluma yeniden kazandırmak için gayretli
olmaları, bu tasarının amacıdır; biz, buna sıcak bakıyoruz. Dün, Grubumuza bir faks geldi; bir ilimizin cezaevi
çalışanlarının imzasını taşıyor. Sanıyorum, diğer milletvekili arkadaşlarımıza
da, diğer gruplara da gelmiştir. Bu
faksta şöyle deniliyor: "Bizler, ceza infaz kurumu çalışanları olarak, Uluslararası
Çalışma Örgütünün bizler lehindeki hiçbir hükmünden yararlanamadığımız gibi,
ülkemizde görev yapan diğer kamu çalışanlarının yararlanmış olduğu haklardan da
yararlanamıyoruz. Millî ve dinî bayramlar ile özel günlerde tutuklu ve
hükümlülere verilen açık görüşleri tatil günlerinde yaptığımız halde, herhangi
bir fazla mesai ücreti alamadığımız gibi, çalışmamız, haftalık çalışma saati
olan 40 saati aşarak bazı haftalar 80 saati bulmaktadır. Bizler de... Bilirsiniz
ki, bu fazla çalışma temposuna hiçbir can dayanmaz..." Cümleler biraz
düşük yazılmış. "...Son çıkan Kamu Çalışanları Sendika Kanununda, bizler
sendika dışında tutulduk. Bizlerle beraber askerî personel ve polisler de sendika
dışında tutuldular; ancak, yıpranma tazminatıyla 20 yılda emekli
edilebiliyorlar... " Bu faks, son paragrafıyla şöyle bitiyor:
"...Bizlerin de 20 yılda emekli olabilmemiz için, Yüce Meclisimizde, ceza
infaz kurumları çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili kanun tasarısının
görüşülmesi esnasında, yeterli çoğunluğun sağlanarak, bir an önce
kanunlaştırılıp hayata geçirilmesi hususunda gerekli çabayı göstereceğinize
inanıyoruz. Saygılarımızla." Hiç şüphesiz ki, toplumumuzda hizmet eden, kamu hizmeti
sunan bir grup personelin çekmiş olduğu bu faksı, halkımızın bir vekili olarak
değerlendirmek de bizim görevimizdi. Ben, bu faksta ileri sürülen hususları,
Saygıdeğer Adalet Bakanımızın bilgilerine ve ıttılalarına sunuyorum. Hiç şüphesiz ki, cezaevi personelimizi eğitmek önemli;
ama, cezaevi personelimizin özlük haklarıyla ilgili iyileştirmeler yapmak...
Çünkü, bir atasözümüz var; o da nedir:"Marifet iltifata tabidir."
Eğer, bu insanlardan, biz, gerçekten hizmet bekliyorsak, bu insanların
"işte, biz, haftada 80 saat çalışıyoruz, 40 saat çalışmamız lazım; ama,
fazla mesai ücreti alamıyoruz" yakarışına da kulak vermek
mecburiyetindeyiz. Bu hususu da bir vesileyle, Muhterem Heyetinizin ve Sayın
Bakanımızın bilgilerine arz etmiş oldum. 1 inci maddeyle ilgili, hiç şüphesiz ki, desteğimiz
olacaktır. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Şahin. Şimdi, Saadet Partisi Grubu adına, Rize Milletvekili
Sayın Mehmet Bekâroğlu; buyurun. SP GRUBU ADINA MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısıyla ilgili, Grubum adına söz aldım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu tasarı, hiç şüphe yok ki,
bir eksikliği tamamlayacaktır. Gerçekten, bugün cezaevlerimizde ciddî şekilde
sorunlar var, cezaevleriyle ilgili şikâyetler hiç bitmiyor. Sürekli, siyasal
suçlular ya da terör nitelikli suçluların sorunları gündeme geldiğinden dolayı,
şu anda cezaevlerinde bulunan 50 000'in üzerinde adlî tutuklu ve hükümlü
denilen kişilerin hakları ve hukukları hiç gündeme gelmiyor. Yine,
cezaevlerinde önemli bir kesimi oluşturan, cezaevleri personeliyle ilgili,
infaz koruma memurlarıyla ilgili sorunlar hiç gündeme gelmiyor. Bugün, cezaevlerindeki sıkıntıların temelinde,
cezaevlerindeki infaz koruma memurlarının sorunları birinci sıradadır diye
düşünüyorum. Ceza infaz kurumlarında çalışan arkadaşlarımızın, gerçekten eğitim
açısından çok ciddî sıkıntıları var; sadece eğitimle ilgili değil, özlük
haklarıyla ilgili de çok büyük sıkıntıları var. Bu insanlar, çok kötü şartlarda
çalışmaktadırlar; diğer memurlara göre 4 saat fazla mesai almaktadırlar; ama,
aldıkları ücret, diğer memurlarla karşılaştırılmayacak şekilde düşüktür. Bu
insanların eğitimleriyle birlikte, aynı zamanda özlük hakları konusu da gündeme
gelmesi gerekiyor. Sayın Bakanımız cezaevleriyle ilgili önemli çalışmalar
yapıyor ya da yaptığını iddia ve ifade ediyor; ama, biz cezaevlerini
dolaşıyoruz; hem personelin hem fizik şartlarının hem tutuklu ve hükümlülerin
durumları içler acısıdır. Geçen hafta, İnsan Hakları Komisyonu üyeleriyle
birlikte Van Cezaevinde araştırma ve incelemelerde bulunduk. Sayın Bakanımız da
aynı cezaevine daha evvel gitmiş, görmüş, gezmiş oraları; bize anlattılar. Değerli arkadaşlarım, Van Cezaevinde insan kalamaz.
Maalesef, 300 kapasiteli bu cezaevinde, 600 kişi kalıyor, insanın kalmayacağı
şartlarda. Hiç kimse, orada insanları tutarak, insan haklarından, devlet
sorumluluğundan söz edemez. Aynı şartlar içinde, ceza infaz kurumu koruma
memurları da çalışmaktadırlar. Bu arkadaşlarımızın eğitimi gerçekten önemlidir.
Bugüne kadar, özellikle insan haklarıyla ilgili sorunlarda, ihlallerde hep bu
arkadaşlarımız öne atılmışlar; ama, bu arkadaşlarımızın ne sıkıntısı var, ne
dertleri var; buna hiç kimse eğilmemiştir. 12 saat, zor şartlarda, hayatî
tehlike koşullarında görev yapan bu arkadaşlarımızın sorunlarıyla ilgili,
maalesef, bu tasarıda da çok fazla bir şey yok. Değerli milletvekilleri, bu eğitim kurumları, aslında,
bizim yabancı olmadığımız kurumlardır. Birçok kamu kuruluşunun eğitim tesisleri
var, eğitim kurumları var; bunların, hem merkezde hem de bölgede eğitim
merkezleri var. Ben biliyorum, siz de biliyorsunuz ki, bu eğitim merkezleri
bugüne kadar, hep, amaçlarının dışında kullanılmışlardır. Bu eğitim merkezleri,
maalesef, bürokratların ucuz tatil yapmış oldukları merkezler olarak
kullanılmıştır. Umuyor ve bekliyorum ki, Adalet Bakanlığının açmakta olduğu bu
eğitim merkezleri, hem bölgelerde kurulacak merkezler hem de Ankara'da
kurulacak merkezler bu amaçla kullanılmaz. Bu tasarıda, istenir ve beklenirdi ki, şu anda görev
yapmakta olan infaz koruma memurları ve diğer cezaevi personelinin özlük
haklarıyla ilgili düzenlemeler gelsin; ama, maalesef, bunları bu tasarıda
göremiyoruz. Sayın Adalet Bakanımız, öyle sanıyorum ki, cezaevleriyle ilgili
başka düzenlemeler de getirecektir. Bu arkadaşlarımızın, burada çalışan
insanların, gerçekten özlük haklarıyla ilgili düzenlemelerin de, en kısa
zamanda Meclis Genel Kuruluna gelmesini istiyoruz. Bu insanların, infaz koruma memurlarının en önemli
sıkıntılarından biri de güvenliktir değerli arkadaşlarım. Bu insanlar,
bildiğiniz gibi, silah taşımamaktadırlar; ama, çok ağır şartlarda görev
yapıyorlar. Gerçekten, hem terör nitelikli tutuklu ve hükümlülerle hem de başka
şekildeki tutuklu ve hükümlülerle karşı karşıya kalmaktadırlar ve tehdit
altındadırlar. Bu arkadaşlarımızın bu sorunlarını da, güvenlikle ilgili
sorunlarını da halledecek bir düzenlemeyi, Sayın Bakanımızdan Meclis Genel
Kuruluna en kısa zamanda getirmesini bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara
Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 786 sıra sayılı kanun
tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz
almış bulunuyorum; şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, insan hakları, 21 inci Asrın
vazgeçemeyeceği ve insan olduğu için de herkesin her türlü hak ve
hürriyetlerinin sağlandığı, güvenlik altına alındığı, sağlığının temin edildiği
bir noktaya doğru, bir hedefe doğru gidiyoruz. Bu bağlamda, hangi anlayış ve
hangi düşüncede olursa olsun, insanların sağlığı ve güvenliği, hem devletin
güvencesi altındadır hem de meşru zeminler içerisinde, Anayasa ve yasalar
çerçevesinde hareket edilmesi temin edilmektedir. Anayasa ve yasalara aykırı
hareket eden kim olursa olsun, bunun üzerine gitmek, suçluları tespit etmek ve
yargılamak da, devletin aslî görevleri arasındadır. Yargı süreci bir bütündür;
soruşturma, yargılama ne kadar önemliyse, yargılama sonucunda alınmış olan
cezanın infaz edilmesi de o derece önemlidir. Bu bağlamda, ceza infaz sistemi,
yargı sürecinin bir parçası olarak, yine insan hakları çerçevesinde mutlak
surette görevini yerine getirmek durumundadır. İnfaz, bir noktada, insanların
ıslah edilmesi, işlemiş olduğu suçun cezasının yerine getirilmesi ve aynı
zamanda topluma kazandırılması için de anlamlıdır. Bu bağlamda da, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin
önemli bir yeri vardır, önemli bir altyapı oluşturmaktadır. Burada yaşayan
insanların güvenliği kadar, eğitimi ve buradan çıktıktan sonra topluma
kazandırılması da önemli bir hedeftir, yerine getirilmesi gereken bir görevdir.
Ancak, bunu yerine getirecek olan kurumların ve kuruluşların, yine çağdaş
ülkelerdeki gibi oluşturulması, teşkilatlanması ve yapılanması da önemlidir.
Kurum ne kadar çağdaş ve modern olursa olsun, gerçekten, orada yaşayan
insanların güvenliğini, eğitimini ve topluma kazandırılmasını sağlaması
açısından da ne kadar hizmet verebilirse, o nispette mutlak surette
değerlendirilmesi, desteklenmesi gerektiğini unutmamak gerekir; ama, öncelikle
unutulmaması gereken bir husus vardır; burada görev yapan insanların eğitimi
de, o anlamda, fevkalade önemlidir ve bunların yetiştirilmesi de, mutlak
surette gerekir. Bir taraftan, burada görev yapacak olan insanların
eğitimini sağlamak için, devlet olarak üzerimize düşen görevi yapmamız
gerektiği gibi, bir taraftan da, burada görev yapan insanlarımızın ekonomik ve
sosyal ihtiyaçlarını karşılamak, hizmetin kalitesini artıracaktır. Kamu
hizmetlerinde verimlilik ve kalite, standart fevkalade önemlidir. Kalite,
standart sadece malda değil, hizmette de önemlidir. İşte, biz, bu hizmetlerdeki
kalite ve standardı artırmak için ve ileri ülkelerdeki çağdaş infaz
sistemlerinde olduğu gibi, orada yaşayan insanlara hizmet eden insanlarımızın
ve görevlilerimizin eğitim seviyelerini yükseltmekle birlikte, onların,
ekonomik meselelerini de düzenlemek ve düzeltmek mecburiyetindeyiz. Değerli arkadaşlar, kamu hizmetlerinde, bir işe, bir
göreve alınacak olan kişilerde, eğitim ve öğretim gibi, belli şartlar aranır;
aynı zamanda, işin başlangıcında, görev yapacakları yerle ilgili birkısım
eğitimlerden geçerler. Böylece, hizmette kalite ve standardın da
geliştirilmesine imkân sağlanmış olur; ama, unutulmaması gereken bir şey var;
görev yapan kişi, aynı zamanda, görev yaptığı sırada öğrendiği birkısım
eksiklikler olduğu gibi, bunun giderilmesi çarelerini de gündeme getirmekte ve
bunu kendi kurumuna aktarmaktadır. Bunun da, ancak hizmetiçi eğitimlerle
gerçekleştirilmesi mümkündür. Bu bağlamda, ceza infaz kurumları ve tutukevleri
personelinin eğitimi, hem hizmeti alırken mutlak surette yerine getirilmesi
gereken bir hedeftir, bir görevdir, bir sorumluluktur hem de görev sırasında
daha iyi hizmet verebilmek için, hizmetiçi eğitimlerle, görevden kaynaklanan ve
görev sırasında elde edilen bilgilerin değerlendirilmesi, daha kaliteli bir
hizmet anlayışının sürmesi bakımından da kurumların oluşturulması gerekir. Ben,
bu bağlamda, tutukevleri personel eğitim merkezlerinin açılmasının, Doğru Yol
Partisi olarak, fevkalade önemli olduğunu, yerine getirilmesi gereken bir
hizmet olduğunu ve bu kurumların açılmasının, geliştirilmesinin önemli olduğunu
değerlendiriyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Cümlemi tamamlıyorum
Sayın Başkan. Ümit ediyorum ki, bu kurumlar hizmete açıldığında,
amacına uygun olarak hizmet eder ve Türkiye'yle ilgili yapılan birkısım çirkin
değerlendirmelere en güzel şamarı, yine bu eğitim kurumlarında yetişecek olan gençlerimiz,
kamu görevlilerimiz ve sorumlularımız
verecektir ve burada yetişen arkadaşlarımızın, burada yetişen
insanlarımızın, kamu görevlilerimizin ekonomik durumlarının da mutlaka
düzeltilmesi gerektiğini değerlendiriyor, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bedük. Komisyon ve hükümet 1 inci madde üzerinde söz istiyor
mu? ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Evet Sayın
Başkan. BAŞKAN - Buyurun efendim. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; söz alan hatiplerin görüşlerinde, ceza infaz
kurumları personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi, emeklilik durumlarının
iyileştirilmesi dile getirildi. Bu, hükümetin de paylaştığı bir görüştür.
Nitekim, biz, bu konuda kanun tasarılarını hazırladık; ancak, kamu kesimindeki
ücret iyileştirmeleri bir bütünlük içinde yapılacaktır; ama, diğer konuları,
belki ayrı bir kanun tasarısı olarak, kısa zamanda Yüce Meclise sunmak
istiyoruz. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. II. - YOKLAMA BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunmadan önce, bir
toplantı yetersayısının aranılması talebi var; imza sahiplerini arayacağım: Salih Çelen?.. Burada. Ali Rıza Gönül?.. Burada. Saffet Arıkan Bedük?.. Burada. Ramazan Gül?.. Burada. Mehmet Gölhan?.. Burada. Mehmet Sadri Yıldırım?.. Burada. Nevzat Ercan?.. Burada. Mehmet Dönen?.. Burada. Oğuz Tezmen?.. Burada. Celal Adan?.. Burada. Mehmet Bekâroğlu?.. Burada. Mehmet Batuk?.. Burada. Zeki Çelik?.. Burada. Latif Öztek?.. Burada. Ali Oğuz?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Yaşar Canbay?.. Burada. Nezir Aydın?.. Burada. Sacit Günbey?.. Burada. Aslan Polat?.. Burada. Yoklama için 5 dakikalık süre veriyorum. Elektronik cihaza giremeyen sayın milletvekillerinin
Başkanlığa pusula göndermelerini rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın Grup Başkanvekilleri, toplantı
yetersayısı, az bir sayıyla tesis edilemedi; ne kadar ara verelim? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 15 dakika yeter Sayın Başkan. BAŞKAN - 17.35'te toplanmak üzere birleşime ara
vereceğim; ancak, daha önce, hoşgörünüze sığınarak bir şeyi ifade edeyim:
Demin, 10 Nisan 1921 tarihinde, Büyük Atatürk'ün, Meclis toplanmadığı için
konuşma yapmasının olanaksızlığını, burada, zabıt ceridesinden sizlere arz
etmiştim. İstanbul Milletvekilimiz Prof. Dr. Sayın Ziya Aktaş Hocamız da
"acaba, 9 ve 11 Nisanda var mı" diye bir uyarıda bulunmuştu. Ben
arkadaşlarıma görev verdim; o zabıt ceridesinde -yani, 1 Mart 1921 tarihinden
13 Nisan 1921 tarihine kadar olan tüm içtimaları kapsayan bu zabıt ceridesinin
9 uncu cildinde- var mı diye baktırdım. 1 Mart 1921 tarihinde "Reis
Mustafa Kemâl Paşa Hazretleri" başlığında, Mustafa Kemâl Paşa'nın
"Efendiler" diye başlayan bir paragrafı var; tam aksi görüşler... Eğer, Yüce Meclis uygun görürse, 15 dakika sonra,
toplantıya başladığımızda, o paragrafı da bilgilerinize sunmak isterim. NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Şimdi okusanız Sayın
Başkan... BAŞKAN - Uygun görüyorsanız şimdi okuyayım efendim;
nasıl olsa ara verdik, vakitten kazanırız. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Şimdi okuyun Sayın Başkan,
zamanı değerlendirmiş oluruz. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Ara verdik Sayın Başkan,
tutanaklar!.. BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, tecrübeli bir Meclis
Başkanvekilimiz olduğu için, haklı bir ikazda bulunuyor "ara verdiğiniz
için tutanaklar kapatılmış olabilir" diyor. En azından, böyle olabilir
gibi düşünmek doğru olur. Onun için, daha sonra, toplantıya başladığımızda arz
edeceğim. 15.35'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati
: 17.23 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati
: 17.35 BAŞKAN :
Başkanvekili Yüksel YALOVA KÂTİP ÜYELER
: Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale), Mehmet AY (Gaziantep) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68 inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. II. - Y O K L
A M A BAŞKAN - Önceki oturumda, görüşülmekte olan 786 sıra
sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin oylamasından önce yoklama istenmiş
ve yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, yeniden yoklama yapacağım. Yoklama için 5 dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı,
maalesef yok. Bu durumda, iki kez ara verdiğimiz için, İçtüzük gereğince,
kapatmak zorundayım. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın Başkan, yalnız, o Meclis tutanaklarını
okur musunuz... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, demin arz etmiştim;
konuya ilişkin, Atatürk'ün 1 Mart 1921 tarihli Meclis konuşmasının bir
paragrafını, eğer uygun görürseniz, okuyayım; başka bir zaman imkân olmaz... Tarihi: "1 Mart 1921" Başlığı: "Meclis Reisi Mustafa Kemal Paşa'nın
İkinci İçtima Senesini Açış Nutku" "Efendiler, hatırlatmak isterim ki, azim ve
imanımızı sarsmak için dâhilde ihdas olunan vekayii müessife henüz cereyan
ederken düşmanlarımız hariçten de tazyikat ve teşvikatı zâlimanelerinde biran
bile tevakkuf etmiyorlardı. Garpte Yunanlılar ve Cenupta Fransızlarla onların
teslih ve aleyhimize taslit ettiği Ermeniler ve Şarkta Ermenistan Ermenileri
memleketimizin aksamı müstevliyesinde ve işgal edilen hudud ve cepheler
civarındaki ahalii islâmiyeye envai mezalim ve kıtal icra ediyorlardı.
Yunanlılar, birçok kuvvetlerimizin dâhili isyanlarla meşgul olduğu ve zaten
henüz muntazam millî ordumuzun teşekkül edemediği bir sırada kuvayi mahalliye
ile müdafaa edilen Garp cephelerimize tecavüz ettiler. Bu muharebatın maddi
netayici müessif olmakla beraber milleti daha kuvvetli bir imanı müdafaa ile
teşcie medar olduğu cihetle faideli addedilmelidir. Filhakika mütarekeyi
mütaakıp düşmanlarımız tarafından silâhları alınarak, mevcutları tenkis
edilerek eritilen orduları az zamanda âdeta yeniden teşkil, tecdit, teçhiz ve
ilbas ettik. Bugün her cephede muzafferane harp eden ve vatan müdafaasının ne
demek olduğunu tamamen müdrik ordularımız vardır. Bu ordular sayesinde Şarkta
Ermenistan muzafferiyetini kazandık ve Garpte Yunanlıları mağlup ettik. Şark
ordumuzun vazı müessiri bizi esasatı milliyemizin nıkatı mühimmesinden bulunan
Kars, Ardahan ve Artvin'i istirdada muvaffak etti." Muhterem milletvekilleri, bugün, tarihî bir gündür.
Tarihe not düşmek anlamında söylüyorum. Sayın Dışişleri Komisyonu Başkanımızın
dile getirdiği ve sonra, tüm değerli grup başkanvekillerimizin ortak iradesiyle
ve tüm sayın milletvekillerimizin katıldığı bir kararla, Avrupa Parlamentosunun
bugünkü kararına müstenidat olan raportörün dayanağı, bilginin ne kadar hilafi
hakikat olduğunu, gerçekdışı olduğunu burada hep birlikte görmüştük. 10 Nisan
1921 tarihinde, Yüce Meclisin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplantı halinde
olmadığını, bir kez daha kendi zabıtlarımızla burada tespit etmiştik; pazar
gününe denk geliyor üstelik. Şimdi de o 1 Mart 1921'den 13 Nisan 1921'e kadar
olan tüm içtimalarda Büyük Atatürk'e izafe edilen konuşmanın, aslında,
zabıtlarımızda iddia edilenin tam aksine yer aldığını da böylece cümle âleme
göstermiş olduk. Ben, bugünkü karardaki millî hassasiyetiniz ve tarihî
sorumluluk duygunuz nedeniyle, her bir milletvekili arkadaşıma ayrı ayrı
şükranlarımı sunuyorum. (Alkışlar) Bu çerçevede... A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurunuz efendim. A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum, gerçekten, gösterdiğiniz titizliğe. Uygun olur mu bilemiyorum, ama,
bugün kabul edilen metnin arkasına, acaba, bu tutanağın kopyası ve tercümesi de
eklenip gönderilebilir mi? (DSP sıralarından "doğru, doğru" sesleri) BAŞKAN - Sayın
Aktaş, biraz önce, ben, içeride, Divan Üyesi arkadaşlarımla mutabık kaldım.
Elbette, bizim, bugünkü Parlamentomuzun ortak iradesini, ilgili her kuruma,
kuruluşa, kişiye göndermemiz lazım; ama, işaret buyurduğunuz hususu da
düşünerek, 1 Mart 1921 ile 13 Nisan 1921 tarihleri arasındaki, müstenidat
yapılan düşüncenin, iddianın aksi konuşmayı, Büyük Atatürk'ün konuşmasını da
ekleyip, önce siz sayın milletvekillerimize takdim etmeyi kararlaştırmıştık.
Teşekkür ediyorum hassasiyetinize. Sözlü sorular ile diğer denetim konularını görüşmek
için, 5 Mart 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum. Kapanma Saati
: 17.44 |
|