Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 86       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

65 inci Birleşim

14 . 2 . 2002 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata’nın, Bingöl İlinin yol ve sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

2. – İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan geçici işçilerin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın, ülkemizdeki işsizlik ve istihdam sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın (6/1195) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/454)

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55 Arkadaşının, Bakanlığı Döneminde Usulsüzlük ve Suiistimallere Yol Açtığı ve Göz Yumduğu, Gerekli Tedbirleri Almayarak Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 228,230,240 ve 346 ncı Maddelerine Uyduğu İddiasıyla Bayındırlık ve İskân Eski Bakanı Koray Aydın Hakkında, Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/4) (S. Sayısı : 819)

VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık'ın konuşmasında ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşün kendisine atfolunduğu iddiasıyla konuşması

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786)

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, yapı denetçisi belgesi alacakların kılık-kıyafet sorununa ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın cevabı (7/5432)

2. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, denetçi belgesi verilmeyen mimar ve mühendislere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın cevabı (7/5488)

3. – İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, ilaç üretimine ithal ilaçlara ve ilaç firmalarının promosyonlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5498)

4. – İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün;

Emlak Bankasının, Eryaman V. Etap Projesine ve yürütülen bazı çalışmalara yönelik iddialara,

Kapatılan Emlak Bankasının devredilmesi gereken malvarlığına ve KEY hesaplarına,

Bağlı ve ilgili kuruluşlardaki personele ve yapılan atamalara,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Faruk Bal'ın cevabı (7/5533, 5534, 5535)

5. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın, Adapazarı Şeker Fabrikasının, depremde gördüğü zarara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5584)

6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Hollanda'dan emekli olarak kesin dönüş yapan vatandaşlarımızın bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5651)

7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, BAĞ-KUR'lu hastaların eczanelerden ilaç alamadıkları iddialarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5682)

8. – Elazığ Milletvekili Latif Öztek'in, Elazığ İline Özürlüler Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, Huzurevi, Toplum ve Gençlik Merkezi kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı (7/5742)

9. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Reşat Doğru'nun cevabı (7/5842)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç, fındık üretimi ve ihracatında karşılaşılan sorunlara,

Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner, IMF'yle ilişkilerde hükümetçe izlenilen tutumun yanlış olduğuna,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar;

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun'da kurulması planlanan mobil santrala ve Samsun İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan cevap verdi.

Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 20 arkadaşının, Ordu İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının (10/256),

Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 21 arkadaşının, yerel basının sorunlarının (10/257),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri okundu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in (6/1266) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen ve Başkanvekili Sedat Çevik'in, Brüksel'de yapılacak olan Avrupa Kıtası Global Habitat Parlamenterleri 17 nci Başkanlık Toplantısına,

Başkanvekili Ali Ilıksoy'un, Atina'da düzenlenecek olan Üçüncü Avrupa Akdeniz Parlamento Başkanları Konferansına,

Adalet Komisyonu Başkanı Emin Karaa ve İçişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Pak'ın, Madrid'te yapılacak olan AB Üye ve Aday Ülkeler Parlamentolarının Adalet ve İçişleri Komisyon Başkanları Konferansına,

Vaki resmî davetlere icabet etmelerine ilişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

TBMM Genel Kurulunun 19.2.2002 Salı ve 20.2.2002 Çarşamba günlerindeki çalışmalarının yapılmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819 sıra sayılı raporunun gündemin "Meclis Soruşturması Raporları" kısmına alınmasına, rapor üzerindeki görüşmelerin Genel Kurulun 14.2.2002 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi okundu;

Önerinin görüşmelerine başlanılmasından sonra, grupların müşterek önerisinin işleme konulmasının İçtüzüğe aykırı olduğu yönündeki Başkanlık tutumu üzerinde usul görüşmesi açıldı; işleme devam edilmesinin uygun olduğuna karar verildi;

Öneri üzerindeki görüşmelere devam olunarak, yapılan oylama sonucunda, önerinin kabul edildiği açıklandı.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının :

1 inci sırasında bulunan (6/930),

2 nci sırasında bulunan (6/931),

3 üncü sırasında bulunan (6/932),

4 üncü sırasında bulunan (6/933),

5 inci sırasında bulunan (6/934),

Esas numaralı sözlü sorular, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarıldı; 1 inci sırada bulunan soru sahibi de sözlü sorusunun yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle görüşlerini açıkladı;

6 ncı sırasında bulunan (6/938),

7 nci sırasında bulunan (6/939),

8 inci sırasında bulunan (6/940),

9 uncu sırasında bulunan (6/941),

11 inci sırasında bulunan (6/943),

12 nci sırasında bulunan (6/944),

13 üncü sırasında bulunan (6/945),

Esas numaralı sözlü sorulara, Devlet Bakanı Recep Önal,

10 uncu sırasında bulunan (6/942),

20 nci sırasında bulunan (6/953),

79 uncu sırasında bulunan (6/1050),

130 uncu sırasında bulunan (6/1106),

168 inci sırasında bulunan (6/1158),

Esas numaralı sözlü sorulara, Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı,

14 üncü sırasında bulunan (6/947),

22 nci sırasında bulunan (6/957),

Esas numaralı sözlü sorulara, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk,

Cevap verdiler.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, ertelendi;

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının (1/744) (S. Sayısı : 786) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı, maddelerine geçilmesi için yapılan oylamada Genel Kurulda karar yetersayısı bulunmadığı ve ara verilmesi halinde de bulunmayacağı anlaşıldığından;

14 Şubat 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.01'de son verildi.

Kamer Genç

Başkanvekili

              Levent Mıstıkoğlu  Mehmet Batuk

              Hatay                    Kocaeli

Kâtip Üye               Kâtip Üye

 

                                                   II. – GELEN KÂĞITLAR                                         No. : 88

14.2.2002 PERŞEMBE

Teklif

1. – Ankara Milletvekili Melda Bayer ve 15 Arkadaşının;  Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/893) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Adana Milletvekili Mehmet Metanet  Çulhaoğlu'nun, Yedigöze Baraj inşaatına ilişkin  Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6054) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2002)

2. – Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu'nun, TOKİ’nin Adana'da yaptırdığı deprem konutlarının tahsisine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6055) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2002)

3. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, sokak çocuklarının bakımı, korunması ve yetiştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/6056) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2002)

4. – Elazığ Milletvekili Latif Öztek'in, Elazığ SSK Hastanesinin personel ve cihaz ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6057) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2002)

5. – Elazığ Milletvekili Latif Öztek'in, Elazığ Devlet Hastanesinin ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6058) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2002)

6. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey'in, doğrudan gelir desteği uygulamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6059) (Başkanlığa geliş tarihi :12.2.2002)

7. – Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, Afyon SEKA İşletme Müdürlüğünün hammadde alımını durdurduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6060) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002)

8. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, "Marmaray"  projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6061) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002)

9. – Eskişehir  Milletvekili Necati Albay'ın, alımı yapılan pancar, üretilen, satılan ve stoktaki şeker miktarlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6062) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002)

10. – Ankara   Milletvekili M.Zeki Çelik'in, BAĞ-KUR'luların prim ve borç ödemelerinde Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği KHK hükümlerinin uygulandığı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6063) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.2002)

11. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, İKO-AB toplantısında KKTC'nin temsiline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6064) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002)

12. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, yardımcı doçentlerin özlük haklarına ilişkin Millî Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6065) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002)

13. – Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, Sağlık eski Bakanı Halil İbrahim Özsoy döneminde bazı basın mensuplarına ödeme yapıldığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6066) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002)

14. – Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay'ın, doğrudan gelir desteği uygulamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6067) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002)

15. – Afyon Milletvekili Halil  İbrahim Özsoy'un, Afyon-Bolvadin-Özburun  Beldesindeki Tarım Kredi Kooperatifinin kapatılma nedenine  ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6068) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

14 Şubat 2002 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65 inci Birleşimini açıyorum.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapılacaktır.

Yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içinde, sayın milletvekillerinin cihaza girerek Genel Kurul salonunda olduklarını belirtmelerini, cihaza giremedikleri takdirde, Divandaki veya Genel Kurul salonundaki teknik elemanlardan yardım istemelerini, bu halde de cihaza giremedikleri takdirde pusula göndermelerini ve pusula gönderen arkadaşların da Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını diliyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim.

Bu arada, gündemdışı söz vermeden önce, bir cümle de ben söylemek istiyorum. Bugün, Sevgililer Günüdür; herkesin Sevgililer Gününü kutluyoruz. İnsanlar arasında en güzel şey sevgidir. (Alkışlar) Sevgiden daha kıymetli bir varlık yoktur. Sevgi olmayan yerde, kin ve nefret vardır. Kin ve nefret de insan organları için çok büyük bir yüktür.

Ben, tekrar, Türkiye'de, herkesin, birbirine karşı sevgiyle, saygıyla bakmalarını diliyorum; saygılar sunuyorum efendim.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Bravo Başkan!.. Çiçeklere selam!..

BAŞKAN - Efendim, birinci gündemdışı söz, Bingöl Milletvekili Sayın Hüsamettin Korkutata'ya verilmiştir; konusu, Bingöl'ün yol ve sağlık işleridir.

Buyurun Sayın Korkutata.

Süreniz 5 dakika.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata’nın, Bingöl İlinin yol ve sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 26.10.1999 tarihinde (10/88) esas numaralı araştırma önergesiyle, biz, terör sonrası doğu ve güneydoğuda bir araştırma yapılmasını, önceliklerinin, ihtiyaçlarının tespit edilmesini ve bir daha burada terörün boy vermemesi için gereğinin yapılmasını istemiştik 24 arkadaşımızla ve o gün, o önergemiz, hemen hemen bütün partili arkadaşlarca da imzalanmıştı; ama, ne acıdır ki, dört yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen bu gündeme getirilememiş ve konuşulamamıştır. Onun için, biz, şimdi, münferit sorunları dile getirmek mecburiyetinde kalmışızdır değerli arkadaşlar.

Daha önce, terör bittiği takdirde ancak, bu bölgede yatırım yapılabilir diyen arkadaşlarımız vardı; çünkü, güvenlik sorunu dolayısıyla yeterince yatırım yapılamıyor deniliyordu. Bugün, bu sorun olmadığı halde, maalesef, ne acıdır ki, yatırımın hiçbir izi bölgede yoktur ve bölge, uzun zamandır tamamen ihmal edilmektedir. Umarız, bu sorun, bir an önce ele alınır yeniden.

Değerli arkadaşlar, 4 ilçesinin kendi il merkeziyle direkt irtibatı olmayan tek il Bingöl'dür. Bugün, Kiğı, Adaklı, Yayladere ve Yedisu gibi 4 ilçenin, Bingöl'le direkt irtibatı yoktur. Adaklı, Kiğı ve Yayladere'ye Elazığ-Karakoçan üzerinden, Yedisu İlçesi ise, Erzurum üzerinden dönerek ancak Bingöl'e gelmektedir. Dolayısıyla, bu, 21 inci Asırda, gerçekten, içimize sindiremediğimiz bir şeydir. Bir an önce bu konunun ele alınması gerekmektedir.

Yayladere'nin 17 kilometre yolu baraj sayesinde yapılmış; oysa, Kiğı'nın şu anda 33 kilometrelik yolunun altyapısı yapılmış, ancak bunun 4 kilometresi asfaltlanabilmiş ve o da bozulmuştur. Yapılmakta olan, yani, programda olan bu iki yolun yine irtibatı, maalesef, Elazığ-Karakoçan üzerinden yapılmaktadır. Oysa, Adaklı hiç söz konusu edilmemiş burada, hiç programa da alınmamış. Eğer, bu yollar, direkt, Hasbağlar-Bingöl veya Karaçubuk-Bingöl üzerinden yapılsa, bu yolların uzunluğu yarıdan daha da az bir rakama düşecek; zaman, yine, yarıdan az bir duruma gelecek ve burada, devletin, her konuda tasarrufu ve kazancı söz konusu olacaktır; ama, maalesef, bunu, bugüne kadar dinletemedik ve hâlâ da bu yollar böyle durmaktadır.

Yine, Yedisu İlçemiz, maalesef, Erzurum üzerinden ancak Bingöl'e ulaşabilmekte ve bunu 3 defa programa koymamıza rağmen, o zaman, bu, güvenlik gerekçesiyle iptal edilmişti; ama, maalesef, şimdi, güvenlik de söz konusu olmadığı halde, bu, bu yıl, yine, Sayın Bakanla ve ilgililerle konuşmamız neticesinde ancak programa alınabildi; inşallah, yapılır diyoruz.

Değerli arkadaşlar, yalnız bununla bitmiyor yol meselesi. Bugün, Elazığ 8 inci bölge, maalesef, Bingöl hudutları içindeki 1 000 kilometreye yakın yola bakmamaktadır. Bunun 400-500 kilometresi hiç kale alınmamış, yolun izi bile yok, sadece adı var; diğerleri de, maalesef, çok bakımsız, her taraf çukur. Bingöl Gazetesi -mahallî gazete- hemen hemen her gün bunları yazmakta, yüzlerce nüshasında, hep Bingöl'deki bu sorunu dile getirmiş bulunmaktadır ve öyle olmuştur ki, buradaki halk, bizi bu bölgenin tasallutundan çıkarın, başka bir yere bağlayın veya müstakil hale getirin diyor; çünkü, Bingöl sınırlarını geçtiğiniz zaman bir bakıyorsunuz ki, durum çok daha farklıdır.

Değerli arkadaşlar, zaman çok kısa. Sağlık sorunumuz bundan daha da girift bir durumdadır, çok ciddî sıkıntılar var. Bugün, Bingöl'den hastalar Elazığ'a, Diyarbakır'a veya Erzurum'a nakledilmektedir. Birçok ilçemizin nakledecek ambulansı da yoktur. Maalesef, Bingöl'de doktor başına 14 000'e yakın insan düşmektedir, hatta hatta, diş hekimine 24 000 insan düşmektedir. Bunun yerine getirilebilmesi, yapılabilmesi mümkün değildir ve doktor açığımız, hastabakıcı açığımız had safhadadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Korkutata, lütfen, zaman verdim, tamamlayın efendim...

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu ciddî sıkıntıların giderilebilmesi için -araç gereç yönünden, personel yönünden- Bingöl'ün bu gidip gelme sıkıntılarından kurtarılması lazımdır; çünkü, birçok insan yollarda can vermektedir. Bunun önüne geçmek de bugün, devletin görevidir.

Değerli arkadaşlar, bu durum, sosyal devlet yükümlülüğüne, devlet vatandaş hak ve ödevlerine sığmamaktadır. Umarız Allah'tan, bir an önce, devletimiz, milletimiz ve Meclisimiz bu ayıptan kurtulur, Bingöl'ün 4 ilçesi, kendi merkeziyle bağlantılı hale gelir; ayrıca, Bingöl de bu sıkıntıdan kurtulur umuduyla, bütün vatandaşlarımızın Kurban Bayramını kutlar, Yüce Meclise saygılar sunarım.

Sayın Başkana da zaman verdiği için teşekkür ediyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Korkutata.

Efendim, gündemdışı konuşmaya hükümet cevap verecek mi? Gündemdışı konuşmaya hükümet cevap vermiyor.

İkinci gündemdışı söz, Meclisteki geçici işçilerin durumuyla ilgili olarak söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Rıdvan Budak'a verilmiştir.

Buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakika.

2. – İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan geçici işçilerin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

RIDVAN BUDAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Meclis çatısı altında geçici işçi statüsünde çalışan personelimizin sorunlarına değinmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Daha önce, 20 Nisan 2000 tarihinde yine gündemdışı söz alarak, ülkemizdeki geçici işçi uygulamasının doğurduğu sorunları ele almış, bu arada, Meclisteki geçici personelin durumuna değinmiştim; ancak, geçen süre zarfında sorun çözüme kavuşturulmamış, hatta, daha da olumsuz bir noktaya varmıştır. Bu nedenle, konuyu bir kez daha dikkatinize sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, önceleri belli alanlarda ve özellikle mevsimlik işlerde uygulanan geçici işçi statüsü giderek amacından sapmış ve pek çok kamu kurumunda yaygın bir istihdam biçimini kazanmıştır. Bunun sonucunda, memurlarla aynı işi yapan ve çalışma süresi onbir ayı bulan geçici işçilik yaygınlaşmıştır. Böylece, devlet dairelerinde, 657 sayılı Kanuna tabi memurlar ve onlarla aynı görevi yapan geçici işçiler biçiminde farklı statülere tabi iki ayrı grup oluşmuştur.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Meclis çatısı altında dahi, 460 civarında geçici işçi çalışmaktadır. Park ve Bahçeler, İç Hizmetler, Parlamenter Hizmetleri gibi müdürlüklerde, onbir aylık vizelerle çalışan personelin çoğunluğu, on yıla yaklaşan sürelerle Mecliste hizmet vermektedir. Bu çalışanlarımızın ücretleri, özellikle son iki yılda, enflasyon karşısında hızla erimiştir. 2001 yılının temmuz ayında yapılan yüzde 8'lik artış, bu işçilerin çoğunun üst vergi dilimine girmesi nedeniyle, çıplak ücretlerine yansımamıştır. Geçtiğimiz ocak ayında, 2002 yılı için yapılan ücret zammı ise hem yetersiz hem de adaletsiz olmuştur. Yetersizdir; çünkü, enflasyonun çok altında kalmıştır; adaletsizdir; çünkü, yüzde 15 ile yüzde 38 arasında değişen ücret zammı farklılığı taşımaktadır.

Meclis Başkanlığımızın, bu uygulamayı, daha zor koşullarda çalışanı kollamak gibi bir iyi niyetle yaptığı kanısındayım; ancak, bu uygulama, mevcut olumsuzluğu derinleştirmekten başka bir işe yaramamıştır. Öncelikle, zor koşullarda çalışanlara, iyileştirme yapıldıktan sonra enflasyon oranında zam yapılsaydı, bu şikâyetlere sebep olmazdı.

Değerli arkadaşlar, diğer Meclis personeliyle bahçıvan, garson, çaycı, hizmetli, büro elemanı olarak görev yapan; ama, aynı ücret ve sosyal haklara sahip olmayan geçici işçi statüsündeki personelimizin sorunlarına çözüm bulunmalıdır. Bunun çözümü vardır. Öncelikle, ücretlerdeki enflasyon kaybı giderilmelidir. Sorunun kökten çözümü ise, bu çalışanlarımızın, yapılacak bir düzenlemeyle daimî kadroya alınmalarıdır. Uluslararası Çalışma Örgütünün kararlarına imza atmış ve Avrupa Birliğine üye olma yolunda olan bir ülkenin Parlamentosunda, görevleri daimî; ama, statüleri geçici personel çalıştırılması yakışık almamaktadır.

Meclis Başkanlık Divanımızın, bu konuya ivedilikle çözüm getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak.

Sayın Meclis Başkanımız veya yetkili kılacağı bir kişi, gündemdışı konuşmaya cevap verebilir; ama, bu konuda bir talep olmadığı için...

Zaten, bu Meclisteki işçilerin durumu her zaman görüşülür burada; artık, fiilî durum herkes tarafından kabul edilir.

Efendim, üçüncü gündemdışı söz, ülkemizde işsizlik ve istihdam üzerine söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım'a verilmiştir.

Buyurun Sayın Yıldırım.

Süreniz 5 dakika.

3. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın, ülkemizdeki işsizlik ve istihdam sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde istihdam ve işsizlik hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize, işten çıkarılan, işini kaybeden ve işsiz halkımıza saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, tüm insanların Sevgililer Gününü kutluyorum, her gününün böyle olmasını diliyorum.

Türkiye'de, istihdam sorunu ve işsizlik, ekonomik ve sosyal problemler içerisinde her zaman için en önemli yeri işgal etmiştir; ancak, günümüzde, son üç yılda, yani, 57 nci hükümet zamanında ise, günümüzün en önemli sorunlarından birinin istihdam ve işsizlik olduğu artık açıkça görülüyor. Bu nedenle, ülkemizde derinleşerek süren ekonomik krizin istihdam üzerindeki olumsuz etkileri toplumun bütün kesimlerince hissedilmekte, işsizlerin sayısı gün geçtikçe artmakta ve dolayısıyla, toplum giderek fakirleşmektedir; çünkü, hükümetin ekonomi ve istihdam politikaları yanlıştır.

Türk-İş Başkanlar Kuruluna sunulan ve işsizliğin, Türkiye'nin en önemli sorunu olduğu ve Türkiye'nin, işsizlikte, OECD ülkeleri içerisinde en kötü durumda olduğuna dikkat çekilen 2001 yılı raporunda, Türkiye'de çalışabilir nüfusun ancak yarısı istihdam edilebilirken, diğer OECD ülkelerinde, çalışabilir nüfusun üçte 2'sinin istihdam edildiği belirtilmektedir. Yani, ülkemizde, son üç yılda, gelir dağılımı adaletsizliği her geçen gün büyüyor, işsizlik akıl almaz boyutlara ulaşıyor, sistem ekonomik ve siyasî olarak tıkanırken, vurgun ve talan devam ediyor. Böylece, işsizlik, ülkemizin sosyal bir yarasıdır ve kanamaya devam ediyor. Buna çare bulmadan ülkeyi kurtaramazsınız; çünkü, işsizliğin neticesi yoksulluk ve açlıktır. Aç ve sefil olan insanın ne yapacağını bilemezsiniz, her şeyi göze almıştır. İşte, son senelerde meydana gelen yeni kapkaççılık suçu, işsizliğin, yoksulluğun ve açlığın sonucudur.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde istihdam yok, tamamen durmuş, çalışanlar ise, her gün işsiz kalma korkusuyla yaşarken, işsiz olanlar da sigortasız çalışmaya razı oluyor. İşsizlik, çığ gibi büyümekte. Hükümetin IMF'ye verdiği niyet mektubuna göre, 75 000 çalışan daha çıkarılacak; ama, iktidar partileri, kendilerine göre kadrolaşmakta ve yeni kadrolar getirmektedir. Peki, sayın hükümet, bu işin sonu ne olacak? Bu partizanlıkla, taraf tutmakla nereye varacaksınız? Bu ülkeyi nereye götürdüğünüzün farkında mısınız?

Değerli milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının raporuna göre ise, son yıllarda derinleşen krizin faturasının çalışan kesime yüklenmesiyle, artan işsizlik oranlarının endişe verici boyutlara ulaştığı ve işsizliğin sosyal barışı tehdit eder hale geldiği; işadamlarının ekonomik krizden çıkmak için işçi çıkarma yoluna gitmesiyle çığ gibi büyüyen işsizliğin artık iş dünyasını korkutur hale geldiği; yoksulluğun ortadan kaldırılmasının, yaşam düzeyinin yükseltilmesinin, dengeli gelir dağılımının sağlanmasının işsizlik ve istihdam sorunlarına çözümler üretilmesiyle mümkün olduğu ve 2001 yılı sonunda 1 567 000 kişinin işsiz olduğu belirtilmektedir. Ancak, bu rakam, krizden sonra işten çıkarılanlardır. Ya 2002 yılında çıkaracağınız bankacılar, memurlar ve 75 000 çalışan ne olacaktır?! Peki, krizden evvelki işsizler ile kaçak çalışıp işten çıkarılanlar, para yatırıp, memur imtihanını kazanıp, tayini yapılmayanlar ile yirmi sene okuyup iş bulamayan üniversite mezunları ne yapacak? İşten çıkarılan gazeteciler ve televizyoncular ne yapacak? Nasıl iş bulacaksınız? İşini kaybeden, iflas eden, dükkânını kapatan KOBİ'ler ve sanayicilerimiz, işsiz esnaflar ne olacaktır? Ya işini, aşını kaybeden tasfiye ettiğiniz tütün çiftçisi, pancar çiftçisi, tohum ve gübre bulup ekemeyen hububat çiftçisi, hayvancılıkla ve sütçülükle geçimini sağlayan; ancak, bitirdiğiniz hayvancı ve sütçü ne iş yapacak; geçimini nasıl sağlayacaktır? Eskişehir'de özelleştirdiğiniz Sümerbank işçileri, Et ve Balık Kurumu işçileri, Eskişehir'in ekonomisini ayakta tutan ve işsizlere istihdam yaratan Esbank'ın şirketlerinden çıkardığınız binlerce işçi işsizler ordusuna katıldı, aç ve sefil dolaşıyor ve sürünüyor; bu insanların hali ne olacak, nereden iş bulacaklar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, size eksüre veriyorum, tamamlayın efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla)- Sayın hükümet, ülkemizde tüten bacaların sönmemesi, işyerlerinin kapanmaması, KOBİ'lerin ve fabrikaların yurtdışına kaçmaması için teşvik uygulayın; istihdam yaratmak, artırmak ve insanlara iş ve aş imkânı yaratmak için reel sektöre ucuz kredi verin. Yüksek olan işgücü maliyetini düşürmek için sigorta primlerini ve vergi oranlarını indirin, yeni vergiler getirmeyin, eski vergi oranlarını indirin, KDV'yi mutlaka indirin; elektriği ve doğalgazı ucuzlatın; yüksek olan faiz oranlarını indirin; yatırım yapın, üretimi mutlaka sağlayın, ülkenin ekonomik piyasa çarkını döndürün; tarım sektörünün üretim yapabilmesi için Avrupa standartlarına göre destek verin. Artık, bu büyük milleti ve devleti Arjantin'le mukayese etmekten kurtarın. Eğer bunları yapamayacaksanız -ki, yapamıyorsunuz- allahaşkına, milletin istediği gibi çekin gidin. Hem kendinizi kurtarın hem ülkeyi ve hem de bu insanları kurtarın; çünkü, 1,5 milyon insan telefonunu kapattıysa, elektrik parasını ödeyemediğinden gece evinde karanlıkta oturuyorsa, doğalgaz faturasını ödeyemediğinden ve kömür alamadığından soğukta yatıyorsa, 2 000 000 kişi kredi kartından dolayı borç batağındaysa, vergi borçlarından dolayı intiharlar oluyorsa kısacası, bu millet, bu yönetimi ve bu işkenceyi hak etmedi diyor, yüce milletin gelecek mübarek kurban bayramını kutluyor, hayırlara vesile olmasını diliyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Gündemdışı konuşmaya cevap verecek sayın bakan?.. Yok.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair önerge vardır, okutuyorum :

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın (6/1195) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/454)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 193 üncü sırasında yer alan (6/1195) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                   Zeki Ertugay

                                          Erzurum

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Meclis Soruşturması Raporları" kısmına geçiyoruz.

Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55 arkadaşının, bakanlığı döneminde usulsüzlük ve suiistimallere yol açtığı ve göz yumduğu, gerekli tedbirleri almayarak görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanunun 228 ,230, 240 ve 346 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında, Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi ve (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55 Arkadaşının, Bakanlığı Döneminde Usulsüzlük ve Suiistimallere Yol Açtığı ve Göz Yumduğu, Gerekli Tedbirleri Almayarak Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 228,230,240 ve 346 ncı Maddelerine Uyduğu İddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında, Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/4) (S. Sayısı : 819) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, 819 sıra sayılı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu daha önce sayın üyelere dağıtılmış ve ilgili eski bakana da gönderilmiştir.

Rapor üzerindeki görüşmelerde, Komisyona, şahısları adına 6 milletvekiline ve hakkında soruşturma istenilen eski bakana söz verilecektir.

Konuşma süreleri, Komisyon için 20 dakika, milletvekilleri için 10'ar dakikadır; hakkında soruşturma istenen bakana savunma yapmak üzere de süresiz konuşma hakkı tanınacaktır.

Şimdi, rapor üzerinde söz alan milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Denizli Milletvekili Sayın Salih Erbeyin, Burdur Milletvekili Sayın Mustafa Örs, Muş Milletvekili Sayın Sabahattin Yıldız, Zonguldak Milletvekili Sayın Tahsin Boray Baycık, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer, Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut.

İlk söz, Sayın Salih Erbeyin'in efendim.

Buyurun Sayın Erbeyin. (MHP sıralarından alkışlar)

Pardon efendim, bir dakika, özür dilerim.

Sayın Komisyon konuşacak mı?

(9/4) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Daha sonra Sayın Başkan.

BAŞKAN - İlk konuşma Komisyonun, İçtüzük hükmü...

(9/4) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Peki efendim.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

Süreniz 20 dakika.

(9/4) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) -Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; (9/4) Esas Numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu hakkında, Komisyon adına sözlerime başlarken, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Komisyonumuz çalışmaya başladığı günden itibaren Komisyon üyesi arkadaşlarımızın Komisyona gösterdikleri ilgi ve çok değerli katkılarından dolayı kendilerine teşekkür etmek istiyorum; kendileriyle çok ılımlı, çok uyumlu bir çalışma yapma fırsatını bulduk.

Bu arada, bize, belge ve bilgi akışında oldukça hızlı davranan ilgili kurum ve kuruluşlara da teşekkürümü arz ediyorum.

Komisyonumuz, çalışmalarına başladığı 11.12.2001 tarihinden raporunu Yüce Meclisin onayına sunduğu 11.2.2002 tarihine kadar geçen iki aylık süre içerisinde yoğun bir çalışma süreci geçirmiştir.

Komisyonumuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığından, Genel Kurulun çalışma saatlerinde de çalışmaların sürdürülebilmesi için gerekli izinleri alarak, toplam 10 toplantı yapmıştır. Ayrıca, 31.1.2002 tarihinde bir alt komisyon kurarak, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde görülen 2001/173 esas sayılı dava nedeniyle tutuklu bulunan 5 kişi, konuyla ilgili olarak, bulundukları cezaevlerine gidilerek dinlenilmiş ve bu toplantılarda, toplam 30 saate yakın bir çalışma gerçekleştirilmiştir. İsteyen Komisyon üyemiz de, ayrıca, Devlet Güvenlik Mahkemesinden ve diğer kuruluşlardan Komisyona intikal eden belgeleri ve görüntü kasetlerini, toplantı saatleri dışında da Komisyonumuza gelerek inceleme fırsatını bulmuşlardır. Komisyonumuzda görevlendirilen uzmanlarımız ve diğer sürekli görevlilerimiz de, hafta içi ve cumartesi, pazar dahil hafta sonları da, geç vakitlere kadar, raporun hazırlanmasında oldukça olumlu katkılarda bulunmuşlardır.

Komisyonumuz, çalışma süresi içerisinde, o günkü toplantıya katılan tüm üyelerimizin olumlu oylarıyla, 9 adet karar almış ve bu kararlar doğrultusunda 57 adet yazışma yaparak, konuyla ilgili bilgi ve belgeleri toplamıştır. Öncelikle, önergede delil olarak sunulan ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde görülen dava dosyasının, tüm ekleriyle birlikte bir suretinin ve konuyla ilgili ses ve görüntü kayıtlarının istenmesine, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı merkez teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşlarınca -yani, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü, İller Bankası Genel Müdürlüğü gibi- yapılan her türlü inşaat yapım ve onarım işleriyle ilgili ihaleler konusunda bilgi ve belgelerin ilgili kuruluşlardan talep edilmesine; ayrıca, önergedeki iddialarla ilgili olarak, diğer kurum ve kuruluşlardan ilgili bilgi ve belgelerin istenmesine karar vermişti.

Komisyonumuz tarafından istenilen bilgi ve belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından, belirttiğimiz süre içerisinde, noksansız ve süratle, çok düzenli olarak Komisyonumuza intikal etmiştir. Hatta, toplantı sırasında karar alınıp da istenilmesine ihtiyaç duyulan belgelerden bazılarını, toplantı süresi bitmeden bile, faksla elimize ulaştırmışlardır; kendilerine teşekkür ediyoruz.

Komisyon Başkanlık Divanımız, ayrıca büyük önem vermiş olup, hatta, raporumuzun basılıp dağıtılmasından sonra gelen yazılı talepler doğrultusunda da -Genel Kurulda, dün, mikrofonsuz da olsa belirtmeye çalıştığım gibi- gizlilikle ilgili yasak kalktığı için, bütün arkadaşlarımızın bu video kayıtlarını izlemesi olanağını da arkadaşlarımıza tanımıştık. Şu ana kadar 5 dilekçeyle başvuru oldu bize ve ben, hepsine hem yazılı hem de telefonla ulaşarak, gelip inceleyebileceklerini, izleyebileceklerini belirttiğim halde sadece bir arkadaşımız geldi ve izlediler, kanaatleri de aşağı yukarı oldu gibi.

Gelen tüm bilgi ve belgeler ve komisyon tutanakları, aksatılmadan günü gününe dağıtılarak, Komisyon üyelerimizin anında bilgilendirilmeleri sağlanmıştır. Soruşturma çalışmaları kapsamında 13 kişinin ifadesine başvurulmuş, önce önergede ilk imza sahibi olması sıfatıyla İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin önergede belirtilen iddialarla ilgili olarak ek açıklamalarda bulunmuştur. Daha sonra, tanıklar ve ilgili kamu görevlileri komisyonumuza davet edilerek, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Müsteşarı Sayın Ali Helvacı, İller Bankası Genel Müdürü Şahin Yıldırım ve eski Genel Müdür İrfan Önal, Karayolları Genel Müdürü Dinçer Yiğit, Afet İşleri Genel Müdürü Mustafa Taymaz ve eski Genel Müdür Rüçhan Yılmaz ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Ahmet Aktaş'ın bilgilerine başvurulmuştur.

Ayrıca, Komisyonumuz, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde görülmekte olan 2001/173 esas sayılı dava nedeniyle tutuklu bulunan Mehmet Sedat Aban, Fethi Soydan, Sadrettin Dinçer, Mustafa Eriş ve Mehmet İnce'yi, konuyla ilgili olarak, bulundukları cezaevlerinde dinlemişlerdir.

Soruşturmanın sonunda Komisyonumuz, İçtüzüğün 111 inci maddesi gereğince hakkında soruşturma istenen Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Koray Aydın'ın savunmasını almak üzere Komisyona davet etmiştir. Komisyonun 57 adet yazışma sonunda topladığı tüm bilgi ve belgeler, Komisyon tarafından görevlendirilen 3 kişilik uzmanlar grubu tarafından değerlendirilmiştir. Bu arkadaşlarımızın ikisi Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulundan, çalışma süresi boyunca görevlendirilmiştir, bir tanesi de Sayıştaydan davet edilmiş bir arkadaşımızdır.

Komisyonumuz, raporunu Anayasa ve İçtüzükte belirtilen 2 aylık süre içerisinde noksansız bir şekilde tamamlayarak Meclis Başkanlığına sunmuştur.

Şu ana kadar, belki, Genel Kurulda değilse bile, ikili sohbetlerimizde, söyleşilerimizde dikkatimi çeken ana eleştiri, Komisyonun çok hızlı çalıştığı, daha doğrusu, kısa sürede çalışmasını bitirdiği yönündedir.

21 inci Yasama Döneminde diğer bazı komisyonların çalışmalarına da baktım; bunlar, dört ay çalışmışlar. Biz, iki ay içerisinde, haftada iki gün olmak üzere, toplam 10 toplantı yaptık. Onun dışında, gelen klasörleri, bilgileri, belgeleri izlemek üzere, günümüzün belki büyük bir çoğunluğunu da Komisyon odasında geçirdik. Bunlar, tabiî, kayda geçmeyen çalışmalardır; doğrudur...

Örnek vermek istiyorum: Turizm merkezleriyle ilgili, Sayın Mesut Yılmaz hakkında kurulan komisyon, toplam 8 toplantı yapmıştır dört ay içerisinde. Telsim ve Turkcell'le ilgili, yine, Sayın Mesut Yılmaz ve Necdet Menzir hakkında kurulan komisyon 14 toplantı yapmıştır. Körfez geçişiyle ilgili 14 toplantı, Karadeniz sahil yoluyla ilgili toplam 13 toplantı yapılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, dediğim gibi, komisyonumuzun çalışmalarıyla ilgili olarak dile getirilen eleştiriler, çalışmanın kısa zamanda; yani, Anayasanın öngördüğü süre içinde sonuçlandırıldığı noktasında odaklanmaktadır. Anayasanın 100 üncü maddesinde aynen şu ifadeler yer almaktadır: "Komisyon, soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclise sunar. Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi halinde, komisyona iki aylık yeni ve kesin bir süre verilir."

Biraz önce dediğim gibi, dört ayda biten komisyon çalışmalarıyla mukayese ettiğimiz zaman, gerçekten, çok emek/yoğun bir zaman harcandı. Alışılmadık bir şekilde, ilk defa, zamanında biten bir komisyon çalışması oldu; belki de, Meclis tarihinde ilk defa...

Zannediyorum, biz, alışmışız geçmişten beri; bu sene ihalesini yaparız, 1 000 000 lira ödenek koyarız gündemden düşmesin diye; 20 sene sonra biten ihalelerimiz var. Bir işe başladığımız zaman hep geriye bırakmışızdır, hep salıntıya bırakmışızdır. Ben, bunun, biraz haksızlık olduğunu düşünüyorum. Aslında, bu Komisyonun çalışması sürecinde, bireysel anlamda kanaatim şudur ki, bizim, Meclis olarak yapacağımız en önemli çalışma, bir muhtarlıktan tutun, yani, en küçük birimden tutun  da en büyük birime kadar bütün kurumlarda, bütün yerlerde, her an için insan faktörünün olduğu ortamlarda, paraların döndüğü ortamlarda insanların çıkar sağlama eğilimlerinin olabileceğini, bu inisiyatifi onların elinden alabilmek için Meclisin yapacağı en güzel çalışma, soruşturma yerine, soruşturmayı gerektirmeyecek çalışma ortamını sağlayıp, geçtiğimiz günlerde değiştirdiğimiz Devlet İhale Yasasında olduğu gibi, bütün kurumlarda benzeri değişiklikleri sisteme oturtmak, sisteme oturttuktan sonra da bunları minimuma indirmek olmalıdır.

Ben, süremin tamamını kullanmak niyetinde değilim. İzin verirseniz, bu çalışmaların erken bitmesinden dolayı, farklı bir söylemle, yöneltilen eleştirilere yanıt vermek istiyorum:

Mazlumun hakkı yendi ve böyle gitti diye,

Senelerdir geç gelen adaletten yakındık.

Bir çalışma ilk defa vaktinde bitti diye,

Eğer bir kasıt yoksa, niye tavır takındık?!

Ömür boyu herkesin sevgiyle yaşaması dileğiyle saygılarımı sunuyorum.(DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, salonda çok yüksek sesle konuşan arkadaşlarımız var. Önemli bir karar arifesindeyiz, herkes, lütfen, sükunetle dinlesin. Sohbet etmek isteyenler gitsinler kulislere efendim... Yani, çok önemli bir karar arifesindeyiz. Milletvekilleri burada düşüncelerini söyleyecekler; ama, arkadaşlarımız, sanki Genel Kurul salonunda değilmiş gibi, burada yüksek sesle konuşuyorlar, ben bile duyuyorum, öyle şey olmaz canım!..

Şimdi, şahısları adına yapılacak konuşmalara geçiyoruz.

Şahsı adına ilk konuşmacı, Denizli Milletvekili Sayın Salih Erbeyin.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Erbeyin, süreniz 10 dakika.

SALİH ERBEYİN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11.12.2001 tarihinde kurulan Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Koray Aydın hakkında açılan (9/4) esas numaralı Soruşturma Komisyonu Raporu hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Mehmet Ali Şahin ve 55 arkadaşının talebi üzerine, Yüce Meclisçe kurulması kabul edilen ve yaklaşık iki aydır yoğun bir çalışma yapan Soruşturma Komisyonunca, tüm belgeler, Ankara DGM Başsavcılığının iddianamesi, tanıklar, video bantları en ince detayına kadar incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Bu çalışmalar ışığında, raporu iki açıdan ele almak istiyorum; bir, usul açısından; iki, esas açısından.

Raporu usul açısından ele aldığımızda: Öncelikle, bu Soruşturma Komisyonu, mevcut bir hususta yargılama devam ederken, Meclis tarihinde kurulan ilk Komisyondur. Bu Komisyonun kurulmuş olması dahi, hukuk devletinin temeli olan yasama, yürütme, yargı erklerinin ayrılığına ve birbirlerine müdahale etmeme, edememe kuralına aykırıdır. Buna ilişkin, maalesef, öğretide dahi bir görüş yoktur. Çünkü, mevcut derdest, devam eden bir yargılama hakkında Meclis soruşturması geçmişte yoktur. Anayasanın 8, 9 ve 138 inci maddeleri bu hususu açıklamaktadır.

Şimdi, biz, burada, mevcut bir iddianameyle devam eden derdest bir dava hakkında Ceza Usulü Muhakemeleri Kanunu maddeleri uyarınca soruşturma yapan bir Komisyon raporu hakkında değerlendirme yapıyoruz, tabiri caizse, yargılama yapıyoruz. Mevcut bir davaya paralel, dolaylı bir yargılama yapıyoruz. Şahsen, siyasî heyetlerin, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yetkilerini kullanarak, hukukî sonuçlar doğurabilecek çalışma yapmasını, Anayasanın kuvvetler ayrılığı prensibine aykırı görmekteyim. Bu tip olaylar da, Anayasamızın, milletvekilliği ve bakan dokunulmazlığına ilişkin 83 ve 100 üncü maddelerinin de bir an önce değiştirilmesi gerektiğini bir defa daha ortaya koymaktadır.

Bu tip olay ve soruşturmaların Meclis gündeminde değerlendirilmesinin, Meclisi ve seçilmişleri, kamuoyunda haksız itham ve eleştirilere maruz bıraktığı ve yıprattığı aşikâr bir şekilde ortadadır. 21 inci Dönem Parlamentosunun, yapacağı üstün çalışma ve gayretleriyle, bu haksız eleştirileri de ortadan kaldıracağına inancım tamdır.

Mevcut iddianamede inceleme ve araştırmayı yapan sayın savcılar, Sayın eski Bakan hakkında bir suç unsuru bulmuş olsalar idi, müzekkereyle bunu Meclis Başkanlığına, Başbakanlığa veya Adalet  Bakanlığına bildirebilirlerdi. İddia edildiği gibi, bu husus Anayasaya aykırı bir durumda olmazdı; çünkü, Anayasamızın 138, 139 ve 140 ncı maddeleri buna cevaz vermektedir.

Bakanlıktaki Bakandan sonra en yetkili ita amiri olan Sayın Müsteşarın da, iddianamede ve soruşturmada ilişkisinin olmaması durumu dahi, usule ilişkin itirazlarımızın ne kadar haklı olduğunu ortaya koymaktadır.

Mevcut raporu esas açısından değerlendirdiğimizde, konuyu, birincisi genel açıdan, ikincisi de hukuk tekniği açısından değerlendirmek istiyorum.

Genel açıdan : Mevcut Soruşturma Komisyonu Raporunda da açıkça görüldüğü gibi, Sayın eski Bakan hakkında, kanunlara uymama iddiası dile getirilmemekte; tam tersine, mevcut meri 2886 sayılı Devlet İhale Kanununda, Sayın Bakana verilen yetkilerin, âdeta, niçin kullanıldığı sorgulanmaktadır. Aslında, deprem şartları içerisinde, 31 Ağustos 1999 tarih ve 574 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca, Sayın Bakana, mevcut meri kanuna dahi uymadan, deprem mağduriyetinin bir an önce giderilmesi yetkisi verilmiştir. Sayın Bakan, bu yetkiyi, kullanma hakkına sahipken, kullanmamış, mevcut meri kanunları uygulamıştır.

İddia edildiği gibi, İller Bankasının uygulamalarında da kanuna ve hukuka bir aykırılık belgesi ortaya konulmamıştır. Burada yapılan işler, 4759 sayılı Kanuna uyun olarak yapılmıştır. İller Bankasının, kanun gereği özerk yapısı da dikkate alındığında, Sayın Bakanın ve bürokratların, bir kanunsuzluğu da tespit edilip, iddianamede dahi suçlanması söz konusu olmamıştır; çünkü, böyle bir şey yoktur; çünkü, burada yapılan işler, belediyelerin yetkili kurullarının talepleri, müteahhitlerin kabulü, İller Bankası Yönetim Kurulunun onayıyla yapılmıştır. Yani, bir belediyenin resmî talebi olmadan, bir projenin yapılması veya genişletilmesi hukuken mümkün değildir. Yapılan suçlamada, tüm bu meri mevzuat dahi, maalesef, gözden kaçırılmış veya kaçırılmak istenmiştir.

Hukuk tekniği açısından olaya baktığımızda: Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Koray Aydın hakkında istenilen soruşturmanın TCK 228, 230, 240 ve 246 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla açılan soruşturma raporuna baktığımızda, Türk Ceza Kanununun 228/1 maddesinde "Devlet memurlarından her kim bir şahıs veya memur hakkında memuriyetine ait vazifeyi suiistimal ile kanun ve nizamın tâyin ettiği ahvalden başka suretle keyfî bir muamele yapar veya yapılmasını emreder veya ettirirse altı aydan üç seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu muamelede hususi maksat veya siyasî saik veya sebep mevcut ise cezası üçte birden yarıya kadar artırılır" denilmektedir. Hakkında Meclis soruşturması açılması konusundaki önergede, Türk Ceza Kanununun 228 inci maddesinde yazılı olan fiillerin, eski Bakan Sayın Koray Aydın tarafından işlendiğine dair, hukukun genel kaidelerinden olan maddî deliller ortaya konulmamıştır. Kaldı ki, gerek dinlenen ifade sahipleri ve gerekse Komisyon Başkanlığına intikal eden belgelerde de, bu konuda, maddî bir delile rastlanmamıştır.

Öte yandan, amirin kanuna mugayir bir emir verdiği zorlama bir kanaatle varsayılsa dahi, Anayasamızın 137 nci maddesinde "Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, Anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene bildirir...

...Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.

Askerî hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır" denilmektedir.

Sayın eski Bakanın Bakanlığı döneminde emri altında çalışan bürokratların ifadesinde, Anayasanın 137 nci maddesinde hüküm bulan eylemlere rastlanılmamıştır. Bir başka ifadeyle, Sayın Koray Aydın'ın, yasalara mugayir bir talimat verdiği hususunda ispat edici bir delile, Komisyona intikal eden dosyalar içeriğinde de, rastlanılmamıştır.

Bazı sanıkların, Sayın eski Bakana atfen "firma adı vererek, ihalede bunu da değerlendirin" şeklindeki iddiası ise, mevzuata aykırı olarak, "bu firmaya verin" anlamı taşımaktan çok uzak olduğu gibi, ihalenin tam rekabet şartlarına uygun bir şekilde yapılmasına hizmetten başka bir anlam yüklendirilmesi, kaldı ki, davetiye usulüyle yapılan ihalelerde, ihaleye katılacak firmaları belirleme yetkisi, Sayın Bakana kanunî bir hak olarak verilmesi karşısında, dosya kapsamıyla bağdaşmamaktadır. Ayrıca, komisyona intikal eden bilgi ve belgeler ışığında, bundan farklı bir yorumun yapılmasını gerektirecek herhangi bir durum da yoktur.

Yine, iddianamede yer verilen, bir milletvekilinin ismi de  zikredilerek ortaya konulan iddiayla, nasıl trajikomik bir durumun ortaya çıktığını görüşlerinize sunmak istiyorum.

Burada, iddia ile gerçek çok farklıdır. Bu olaya ilişkin iddiada, mevcut işin, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü tarafından ihale edildiği söylenilmesine karşın, gerçek ise, bu işin, Sağlık Bakanlığı tarafından, usulüne uygun olarak Resmî Gazete ilanıyla yapıldığı (24.6.2001 tarih, 24422 nolu Resmî Gazete ilanı) ihaleye 73 firmanın girdiği, 64 tanesinin yeterlilik aldığı ve bunlar arasında da, usulüne uygun olarak, işin, Sağlık Bakanlığınca yapıldığı açık olmasına rağmen, maalesef, bu olay dahi Sayın Bakanla ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. Bu durum dahi, gerçeklerin ne kadar farklı olduğunu, kurumların dahi, bilerek veya bilmeyerek karıştırıldığını veya karıştırılmak istendiğini ortaya koymaktadır.

Öte yandan, Türk Ceza Kanununun 230 uncu maddesinde yazılı görevi ihmal suçunun işlendiği iddiası ise, tamamen hukukî dayanaktan yoksundur.

Şöyle ki: Anayasamızın 112 nci maddesinde ifadesini bulan "...Her bakan, kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden sorumludur" hükmü; yine, Anayasamızın 113 üncü maddesinde yer alan "bakanlıkların görevleri, yetkileri ve teşkilatının kanunla düzenlenmesi" amir hükmü çerçevesinde yürürlüğe konulan 180 sayılı Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5/2 nci maddesinde "Bakan, emri altındaki faaliyet ve işlerden sorumlu olup, bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşların faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını denetlemekle görevli ve yetkilidir" denilmektedir.

Bu çerçeve içerisinde, Sayın Bakan döneminde, iki yıl içerisinde 339 adet inceleme yapılmıştır, ondan önceki üç yıl içerisinde 190 adet inceleme yapılmıştır; 103 tane Memurin Muhakematı Hakkında Kanun uyarınca soruşturmaya karşılık, daha önceki üç yıl içerisinde 81 tane soruşturma açılmıştır; 105 adet suç duyurusuna karşılık, daha önceki dönemde 39 tane suç duyurusu yapılmıştır; 41 adet önincelemeye karşılık, daha önceki dönemde hiç yapılmamıştır. Yani, bu rakamlar da gösteriyor ki, Sayın Bakana gelen tüm şikâyet ve başvurular, en ince detayına kadar değerlendirilmiş, teftiş kurulu çalıştırılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Erbeyin, size eksüre veriyorum, buyurun tamamlayın. Kısa sürede toparlarsanız memnun olurum.

SALİH ERBEYİN (Devamla) - Sayın Bakanın, Anayasanın 112, 113 üncü maddelerine ve 180 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kendisine verilen görev ve yetki sorumluluğuna uygun bir şekilde hareket ettiği, bu maddelere aykırı bir hususun olmadığı aşikârdır.

Öte yandan, sorumluluğunun bilincinde olduğu ve bu yönde hareket ettiğinin açık ve somut bir göstergesi de, Bayındırlık ve İskân Bakanıyken ve diğer kurumların da tabi olduğu ihale işlemlerini ilgilendiren ve yıllardır suiistimale açık olduğu kamuoyunda sıkça dile getirilen 2886 sayılı İhale Kanunu değiştirilerek, daha şeffaf ve suiistimallere kapalı olan 4734 sayılı Kanunun çıkarılması yönünde Sayın Bakanın gayretli bir şekilde yaptığı çalışmalar da bunu göstermektedir.

Tüm bu çaba ve gayretleri, tüm dünya ve Türk kamuoyu biliyor. Özellikle asrın felaketini, âdeta, asrın mucizesine çeviren Sayın Bakan hakkında, hiçbir delil, iddia ortaya konulmadan, sadece gazete bilgileri ve siyasî saiklerle ileri sürülmüş bir iddianın da gerçeklerle bağdaşmadığı, Soruşturma Komisyonu Raporunda açıkça ortaya konulmuştur.

Komisyon Raporunda ve dünkü Genel Kurul görüşmelerinde görüşünü açıklayan Komisyon üyesi hukukçu bir milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır dahi, suçlamalara ilişkin olarak, Sayın Bakanın bu kapsamda şahsî bir çıkarının olmadığını açıkça zikretmiş bulunması da gerçeği ortaya koymaktadır.

Yine, soruşturma tutanağından okuyorum; Sayın Ertuğrul Yalçınbayır görüşünü ifade ederken "Hayır, ben, arkadaşlarımdan bilgilendim; yani, burada, Sayın Aykurt oldukça iyi incelemiş, diğer arkadaşlar da incelemiş, Sayın Nacar da incelemiş. Yani, iş böyle dendi de mahkûmiyet hükmü verecek bir hâkim olsam, ben, burada "onun cezalandırılması için yeterli delil buldum" diyemem; ama, inceleme görevini gereği yapabildim mi; onu da yapabildim diyemiyorum. Şüpheden sanık istifade eder; ama, hüküm verirken, şüpheden sanık istifade eder" şeklinde, Komisyonda beyanda bulunuyor.

BAŞKAN - Sayın Erbeyin, lütfen, son cümlenizi söyler misiniz efendim.

SALİH ERBEYİN (Devamla) - Yukarıda açıklanan usul ve esasa ilişkin olarak, izahı yapılan tüm soruşturma kapsamınca değerlendirilen bilgi, belgeler ışığında, Sayın Bakan hakkında, Bakanlığı döneminde usulsüzlük ve suiistimallere yol açtığı ve göz yumduğu, gerekli tedbirleri almayarak görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerin TCK 228, 230, 240 ve 246 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Yüce Divana gitmesini gerektirecek suçlamaların gerçekleşmediği kanaatiyle, oyumun rengini "ret" olarak açıklıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erbeyin.

Efendim, şahsı adına ikinci konuşma, Burdur Milletvekili Sayın Mustafa Örs'ün.

Buyurun Sayın Örs. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (9/4) esas numaralı Soruşturma Komisyonu Raporu üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık Bakanlığı, konumu itibariyle, son zamanlarda, yolsuzluk, soygun, vurgun iddialarının tarihinde en üst seviyesine çıktığı bu dönemde, sektörden geçimini sağlayan 60 000 müteahhit, 360 000 mühendis ve mimar, 1 500 000 çalışanıyla; yani, toplam 2 000 000 kişiyle böyle kötü bir ortamda bulunmaktadır.

Eğer varsa, birkaç kişinin yanlışı ve bunların hatası yüzünden, bu kadar kişinin ve ülkemizin 65 milyonunun vicdanını kanatan bir konumun olmaması ve bu konuların, mutlaka ve mutlaka, açıklığa kavuşturulması şarttır.

Soruşturmaya esas konunun çok önemli yönleri ve çok sayıda konusu vardır. Bu konular, toplumun tamamını ilgilendirecek kadar önemlidir. Ayrıca, kural ve kurumlarımızın tümünü ilgilendiren yanlarıyla, dikkatlerimizi çekmiştir. Bundan dolayı da, bu konularla ilgili her türlü kişinin dinlenmesi ve hiçbir kurumumuzun zedelenmemesi de şarttır.

Soruşturma, araştırma, inceleme ve operasyonlara baktığımız zaman, yapılan ihalelerle ilgili, İller Bankası, Karayolları ve deprem bölgesindeki altyapıyla ilgili kısımların ve kalıcı konutların -tabir doğru ise- ayağına inilmediği görülmüştür. Emniyette değişiklik yapılarak, müdahaleler olduğu, yargının bağımsız çalışmasının engellendiği, bakanla ilgili bölüme giden yolun kapanmak istendiği izlenimi mevcuttur.

Elimizde mevcut olan bilgi, belge, ihbar, operasyon neticesi elde edilen çok sayıda doküman, ilgili birimlerin video kayıtları ve kişilerin net olarak kendilerinden başka hiç kimsenin bilmesinin mümkün olmayacağı, son derece rahat ve huzur içerisinde, cumhuriyet başsavcıları ve savcılarımızın da bulunduğu ortamda itirafları, devlet güvenlik mahkemesi, cumhuriyet başsavcılığındaki ifadeler ve hazırlanan iddianame, ayrıca, yapılan her türlü mal varlıkları tespiti, meselenin büyük boyutta olduğunu ve mutlaka en ince detayına kadar inilerek, ucu nereye varırsa varsın, tarafsız Türk adaleti tarafından gereği yapılıp, 65 milyonluk milletimize açıklanma zorunluluğu ve gereği vardır.

İfade verenler, ele geçen belgeler karşısında itiraftan ve doğruyu söylemekten başka bir şey yapamamışlardır. En küçük bir baskının olmadığı da tespit edilmiştir. Sanıkların savcılıkta verdiği ifadeler sırasında iki günde bir sağlık kontrollerinin yapıldığı da tespitlidir.

Değerli arkadaşlarım, ben, burada, bir ifadeyi özellikle okumak istiyorum: "Zaten emniyet müdürlüğünde ifade alınırken, cumhuriyet savcıları da hazır bulundu. Emniyetteki ifademi onlar da dinledi. Bu yüzden, aksine savunma yapmam söz konusu değildir. Huzurunuzda emniyet ifademin ve DGM savcılarına verdiğim ifademin doğru olduğunu tekrar ettiğimi belirtmek istiyorum."

Komisyonda dinlediğimiz sanıkların hemen hemen tamamı aynı rakamları telaffuz ederek -ki, o rakamın bir tanesi 180 sayısıdır- aynı tavır, aynı tutum ve hareketlere zorlandıklarını; ancak, sanki, birileri tarafından aynı şeyler öğretilmiş duruma düşmüşlerdir. Çoğunun da son derece tedirgin ve çelişkili durumda oldukları da gözden kaçmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ihalelerin, Türkiye Cumhuriyeti Karayolları bölümünde Bakana bağlı Teftiş Kurulu Başkanlığının tam çalıştırılmadığı, Kıbrıs ayrımı-Tatlısu-Çayırova yol yapımı ihalesinden önce önemli bir ihbar varken ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Kıbrıs İşleri Müşavirliğinin bir gün önce ihalenin ikinci bir talimata kadar ertelenmesini istemesine rağmen ihale gerçekleştirilmiştir, ihbar da doğru çıkmıştır.

Yine, Kocaeli-Gölcük yolu ihalesinde -18,8 trilyon. Evraklar da burada var, arz edeceğim- noterden, ihaleyi alacak firma ve yaklaşık tenzilatı söylenmiş, ihale şu anda ek keşfiyle devam etmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; birinci bahsettiğim ihaledeki -ki, sonra bu ihale 8 inci İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir- konu yargıdadır. Tabiî ki, biz, yargıda olan konulara hiçbir zaman itiraz etmiyoruz. Asıl amacımız da, bütün bu konuların yargıda; yani, Türk adaleti önünde incelenmesidir.

Burada her türlü ihbarlar vardır, belgeler vardır, bunları da sizlere arz etmek istiyorum.

Yine, ikinci ihalede, noterden yapılan ihbarname burada vardır, tespitlidir ve doğru çıkmıştır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; İller Bankası kısmına bakıldığı zaman durum şudur: 1993 ile 1999 yılları arasında kanalizasyon bölümünde yapılan 234 ihale vardır ve bunlarla ilgili geçmiş dönemdeki ve bu dönemdeki rakamları sizlere arz ediyorum: 1993 yılı ile 1999 yılları arasında değişik bakanlar tarafından; Sayın Kumbaracıbaşı, Sayın Çulhaoğlu, Sayın Şahin, Sayın Keskin, Sayın Ayhan, Sayın Topçu gibi... Ben, hepsinde, ilan ve davet usulü karışık olduğunu ve tenzilatların tamamına yakınının yüzde 30 ile yüzde 60 arasında olduğunu arz ediyorum. Özellikle birisi benim çok dikkatimi çekti. Bunların toplamı 145. Yaşar Topçu zamanında ihale edilen 57'sine baktım; tamamı ilanla, birisi, en sonda görüyoruz, Şırnak İdil'de... O da, tahmin ediyorum, bölgesel durumdan dolayı olmuş. Tamamı ilanla yapılmış. Bunların da tenzilatları, yine, tamamen yukarılarda. Ancak, 1999'dan sonrasına -birinci ihale tarihi 13.9.1999- baktığımız zaman, bunların sayısı 234.

Ben bir şeyi arz etmek istiyorum değerli milletvekilleri. Hep "deprem bölgesi" deyip durduk. Biraz sonra başka belgeler de arz edeceğim. Bunların 76 tanesinin deprem bölgesiyle hiçbir alakası yok. Tabiî, şimdi okumak mümkün değil, vaktimiz çok az; 80'inin, yani, tam 76 tanesi deprem bölgesi dışında ve tamamı davet usulü, ihalelerin tenzilatları da yüzde 12 ile yüzde 25 arasındadır.

Değerli arkadaşlarım, çok önemli başka bir şeyi arz etmek istiyorum, öbür listeyi sonra arz edeceğim. Ben bunu komisyon çalışmaları sırasında da söylemiştim; işlerin adını ve müteahhidini söylemem söz konusu değil. Toplam keşif bedeli 3 trilyon 34 milyar. Birim fiyat yılına göre karne tutarı 1 trilyon 751 milyar. Böyle bir şeyin olmayacağını bütün teknik arkadaşlar bilirler. Devam ediyorum; keşif bedeli 1 trilyon 586 milyar, karne 570 milyar. Yani, karne ile işin rakamının aynı olması, hatta, çok daha farklı olması şarttır.

Yine, başka bir rakamı arz ediyorum. 1 trilyon 750 milyar keşif bedeli, karne tutarı 1 trilyon 177 milyar; 2 trilyon 340 milyar keşif bedeli, 994 milyar karne bedeli.

Yine başka bir tane daha var. 6 trilyon 480 milyar keşif bedeli, karne tutarı 5 trilyon 445 milyar; 3 trilyon 380 milyar keşif bedeli... Devam etmiyorum, bir de başka şeyi arz ediyorum; komisyon çalışmaları sırasında özellikle istemiştim. Sonradan listelere baktığım zaman, o firmanın iki işinin olduğunu ve iki işinin toplamının da 3 trilyon 800 milyar olduğunu, karnesinin de 3 trilyon 200 milyar olduğunu tespit ettim; belgeler de elimde, bunu da arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine başka bir şey. Bu ihalelerin keşiflerine baktığımız zaman -bakabildiyse arkadaşlarımız; dağıtılan evraklarda da var- büyük kısmında yüzde 20 ile yüzde 400 arasında artış var ve bunların yüzde 80'inin de artış oranı, maalesef, yüzde 30'un üzerindedir.

Yine, İller Bankasının içmesuyu ihalelerine baktığımız zaman -bunların da hiçbirisinin deprem bölgesiyle ilgisi olmadığını arz ediyorum-toplamı 110 tanedir. Bunların da tamamı davet usulüne yakın ve ihale tenzilatları da yüzde 16 ilâ yüzde 20 civarındadır; bunu da özellikle arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada 44 üncü madde, Sayın Bakanın sınırsız hakkına getirilmiştir. Yalnız, önemli bir şeyi arz etmek istiyorum: 2886/2'ye göre, kamu yararının gözetilmesi, haklı rekabetin sağlanması, şeffaflığın temin edilmesi şartı vardır; bu, ihlal edilmiştir. Ayrıca, İhale Yasasının 44 üncü maddesinin ruhuna aykırılık vardır; yani, hangi işlerin aciliyetinin olduğu, hangi işlerin 44'e göre yapılacağı net bir  şekilde bellidir.

Değerli arkadaşlarım, bu ihalelerde belli olmayan bazı rakamlar da var. Yine, İller Bankasının Ulus'taki bir binasının 6-7 trilyona çıktığı, Eskişehir yolundaki tesislerin onarımlarından dolayı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Örs, size de ek bir süre veriyorum; lütfen, toparlayınız.

MUSTAFA ÖRS (Devamla) - Peki, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, o kısmını atlıyorum; yapı işleriyle ilgili bölümdeki ihalelerden çok kısa bahsederek, Sayın Başkanım da iki üç dakika müsaade ederlerse, bitireceğim.

Yine, yapı işleriyle ilgili ihalelere baktığımız zaman, bunların da tenzilatları yüzde 8-11 arasında. Bunların da toplam sayıları -166 olması lazım- 166 tane. Bunların tamamı da aynı şekilde.

İlan yoluyla yapılan ihalelerde tenzilat oranları 6,3 ve 9,50; biraz önce arz etmiştim, 17 adet. Evraklarda bu ihalelerin, organizasyon dahilinde anlaşmalar yapıldığı ve bu şekilde verildiği tespitleri var. İlan yoluyla gerçekleştirilen 28 adet ihalenin de organizasyon içerisinde kimlere verileceği önceden saptanmıştır. Kurumca davetiyeli olarak gerçekleştirilen 37 adet ihalede, düşük kırımlı işlerin hangi firmalara ihale edileceği önceden belirlenerek, bakanlıkiçi organizasyon tarafından izah edilen şekilde hareket edilmek suretiyle, ihalelerin bu şirketlere verildiği de tespitlidir.

Bütün bunların ötesinde soruşturma komisyonu tutanaklarına geçen önemli bir konu da şudur: Sayın eski Bakan bakanlık, siyaset, ticaret, müteahhitlik, bürokratlar, müteahhitler, partililer, sosyal işler ve ilişkiler içerisinden sıyrılamamıştır. Zira, en büyük yatırımcı bakanlıklardan birinin bakanı olan kişinin, bu kadar çok sayıda şaibeye müsait konularla iştigal etmesinin, insanları düşündürmesi normal mütalaa edilmeli ve tarafsız yargıya gerekli görev, yetki verilerek gereği yapılmalıdır; zira, tutanaklara geçen maddî ve manevî yardımların, ayrıca parayla iç içe olan diğer konuların açığa çıkması başka türlü mümkün olmayacak ve parmakla aklanmak hiç kimsenin vicdanını rahatlatmayacak, toplum vicdanı huzursuz olmaya devam edecektir. En büyük temizlik ve rahatlık, anayasal bağımsız yargının vereceği karardır.

Anayasamızın 112 nci maddesine göre "Her bakan, Başbakana karşı sorumlu olup ayrıca kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumludur" hükmü nedeniyle, ayrıca da yukarıda belirtilen sayın eski bakanın, bakanı ilgilendiren konulardan dolayı adaletin tam tecellisi şarttır.

Kamu vicdanının da rahatlatılması gereğini siz değerli milletvekillerine arz ediyorum; Sayın Başkana ve sizlere teşekkür ediyor, aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Örs

Efendim, söz sırası, Muş Milletvekilimiz Sayın Sabahattin Yıldız'da (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Yıldız.

Süreniz 10 dakika.

SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir temenniyle konuşmama başlamak istiyorum: İnşallah, geleceğin Türkiyesinde, yolsuzluk, vurgun ve soygunlardan uzak bir ülkede yaşamayı hepimize Cenabı Allah nasip eder diyorum; çünkü, gerçekten, vatandaşlarımız, maalesef, sokaklarda açlıktan ölmeye başlamış; ama, bir tarafta da, bakıyorsun, birileri trilyonlarla oynuyor; milyarları birbirlerine bayram harçlığı, tatil harçlığı diye veriyor; böyle bir dönemden geçiyoruz. Evet, gerçekten, Türkiye'de, özellikle yatırımcı bakanlıklarda olsun, bankalarda olsun, yıllardır soygun ve vurgunlardan bahsediliyor  ve maalesef, işin kötü tarafı, son zamanlarda, bu söylentileri, bu dedikoduları duymayan sağır sultan bile kalmadı ve böyle bir ortamdan Türkiye geçiyor. Bu ülke hepimizin ülkesi.

Kıymetli arkadaşlar, hırsızın partisi olmaz, benim hırsızım, senin hırsızın olmaz; yani, Türkiye'nin, bu yolsuzluklardan, vurgundan ve talandan kurtulması lazımdır. Bunun için, bizim, şeffaf olarak bazı konulara bakmamız lazım. Partimizi, fikrimizi, düşüncemizi bir tarafa bırakıp, bir yerlerde, soygun, vurgun varsa bunun üzerine ciddî bir manada gitmemiz lazım. Çünkü, biz, Parlamento olarak, milletvekilleri olarak bunun üzerine gitmezsek, maalesef, Türkiye düzelmez ve Allah göstermesin, bu gemi batarsa, hepimiz bu geminin içindeyiz ve batarız. Hiçbirimizin partisi, ülke battığı zaman kurtulmaz; hiçbir hırsız kurtulup bir yerlere gitmez. Bundan dolayı, biraz da bu konuya tarafsız bakmamız lazım. Birilerinin gerçekten suiistimali varsa, birilerinin ihmali varsa mutlaka hesap vermeleri gerekir.

Ben, bu dosyalar üzerinde, gerçekten, 20'ye yakın klasör üzerinde olsun, 15 tane kaset üzerinde olsun ciddî manada bir çalışma yaptım, birkısım yetiştiremediğim konuların fotokopilerini çektirdim eve götürdüm gece 12'ye, 1'e kadar bunun üzerinde çalışma yaptım ve vicdanımla rahat bir şekilde söylüyorum, olaylara tarafsız baktım. Kendim, inşaat yüksek mühendisi olduğum için, genelde olayların nasıl olduğuna baktım. Yani, hukukî yönünü değerlendiremedim, açık söylüyorum; ama, teknik yönden kimin ne yaptığını görmeye çalıştım. Bunu nasıl görmeye çalıştım; var olan evraklar üzerinde. Şunu da unutmamak lazım: Meşhur söz vardır, minareyi çalan kılıfını hazırlar; evet, maalesef, gerçekten kılıf hazırlanmaya çalışılmıştır; ama, bazılarına baktığımız zaman, maalesef, kılıfa sığmamış ve minarenin ucu kılıftan dışarıya çıkmıştır! Ben, bunlarla ilgili olarak kendimce önemli gördüğüm birkaç tane örnek vermek istiyorum.

Burada, müteahhitlik yapmış, mühendis kökenli, hatta, Bayındırlık Bakanlığı yapmış arkadaşlarımız var, bunların özellikle dikkatini çekmek istiyorum.

Şimdi, yapılan işlemler ne? Yapılan işlemlerde öncelikle şuna bakıyorum: İhalelerde nasıl soygun olur? Herkesçe biliniyor, bankalardaki kredilerde yüzde 10, yüzde 15 söylentileri ayyuka çıkmış. Bunlar ihalelerde nasıl yapılır?

Ya, ihaleye çıkan, işe katılan müteahhitler bir yerlerde kendi aralarında bir araya gelir, anlaşırlar, birine işi verirler; öbürleri de adına "çıkma" konulmuş olan yüzde 5, yüzde 10 pay alır ve buralarda devlet soyulur. Birkısım ihalelerde, bürokratlar, işin yeterliliğini veren bürokratlar -tabiî, burada siyasilerle de işbirliği oluyor; yani "siyasiler" dediğimiz zaman, illa bir milletvekili değil; milletvekili olur, partilerin yönetiminden olur veyahut da siyasetle aktif uğraşan birileri olur- bir araya gelir; bir arada, kırım yapacak, anlaşabilecek müteahhitlere yeterliliklerini verir ve bunların isimlerini dışarıya çıkarır; o müteahhitler bir araya gelir ve anlaşır ve buralardan pay alınır, pay verilir.

Bir diğeri ise, maalesef, Türkiye'de son zamanlarda gelenek haline getirilmiş ve işin kötü tarafı da Bayındırlık Bakanlığında son derece yaygın bir şekilde uygulanmış olan davet usulüyle yapılan ihalelerdir. Evet, bakan, üç kişiye de davet gönderebilir; kanunîdir; ama, üç kişiye davet gönderdiyse, istediği üç kişiyi çağırdıysa ve işi verdiyse, hiçbir kimse, buna ahlakî demez arkadaşlar. Kanunen yetkisi olabilir; ama, kullandığı yetkiyi, mutlaka, devlet menfaatlarını koruyacak şekilde kullanması lazımdır ve benim bu dosyalar üzerinde gördüğüm en kötü şey, maalesef, devletin menfaatlarını koruması icap edenlerin, devletin menfaatlarını korumadığı ve işleri resmen parsellediğidir.

Tutuklu olan eski Müsteşar Yardımcısı Sedat Aban, açık olarak şunu söylüyor: "Davet usulü ihalelerde, bakanın önceden önerdiği dışında hiçbir zaman bir başka firmanın ihaleyi alması mümkün değildir. Kendisi, yapılacak ihale ve ihaleyi alması istenen şirketin adını ya bizzat ya da danışmanı Sadrettin Bey aracılığıyla bildirerek 'bu işlerle ilgilenin' diye söz kullanır. Bu söz, ihalenin sözü edilen firmaya verilmesi talimatını içerir. Bunun üzerine, bir liste hazırlanır. Yaklaşık, 10 dolayında firma seçilir, kırımlar böylesine ayarlanır ki, sonuçta, üst makamda talimat gereğince ihale önceden belirlenen firmaya verilir" diyerek, ihalenin şeklen yerine getirildiğini açıkça anlatmaktadır. Dosyalar üzerinde yaptığım incelemelerde de anlatılanlar ile tatbik edilen sistemin tıpa tıp örtüştüğünü görüyorum.

Evet, bu ifadeler birileri tarafından sonradan inkâr edildi; ama, cezaevinde ben kendilerini dinlediğim zaman olsun, özellikle kasetleri izlediğimde olsun, bende oluşan kanaat şu: Açık söylüyorum, belki, işkence yapılmış olabilir poliste; fakat, ifade verenler DGM savcısına "ağabey" diye hitap ediyor ve birden fazla savcının huzurunda!.. Yani, o kadar rahatlar ki, açık söyleyeyim, benim bu kürsüde olduğumdan çok daha rahatlar! Yani, böyle şartlarda, böyle bir ortamda ifade veriyor. Kendisine savcı tarafından yöneltilen bazı soruları bilmiyorsa "bilmiyorum" diyor, "hatırlayamıyorum" diyor veyahut da "o olay öyle değildi, şöyleydi" diye, çok rahatlıkla el, kol hareketleriyle, senlibenli konuşuyor. Bunlar şunu gösteriyor: Burada bir şeyler olmuş ve gerçekten, devlet soyulmuş.

Şimdi, bunlara kısa olarak birkaç örnek vereyim. Davetli ihale edilmiş bir kısım işlere baktığımızda, işi alan firma hangi ilden ise, ihaleye katılan diğer firmalar da o ilden seçilmiş. Yani, her ne ise, diyelim ki, (A) işi, bütün davet edilen 6-7 tane firmanın hepsi İstanbul'dan seçilmiş. Bir başkasına bakıyorsun, yine aynı şekilde. Yani, bunlar, hasbelkader mi bir yerden geliyor, yoksa, iş, bir firmaya verilecek, o firma yan firmaları mı getiriyor? Aynı adreste ikamet gösteren aynı kişilere ait firmalar, aynı işlerde ihalelere davet edilmiş; dikkatinizi çekmek istiyorum! Bu olay, tamamen kanunsuzluktur.

Arkadaşlar, örnek vereyim: 12.10.1999 tarihinde İller Bankasının yapmış olduğu bir ihaleye -isim veriyorum- Çakır İnşaat ve Ticaret Limited Şirketi, Çakır Yapı Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi... Arkadaşlar, aynı iş için bu firmalar davet ediliyor. Adresleri: Ertuğrul Mahallesi Hamidiye Sokak Çakır Apartmanı No: 5/6 Beşiktaş/İstanbul.

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Başka firma davet edilmemiş mi?

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) - Başka isim daha vereyim sana, madem istiyorsun: Haydar Sezen...

BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyin... Rica ediyorum...

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Soruyorum.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin canım.

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Soru soruyoruz; yani, bir firma mı çağırmışlar, öğrenelim diyoruz...

BAŞKAN - Raporu okursunuz canım...

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) - San-İş İnşaat ve Sanayi Anonim Şirketi, Necatibey Caddesi No: 74 Karaköy/İstanbul

Arkadaşlar, bu firmalar -yani, çocuk bile baksa, aynı kişilere ait olduğunu görecek- aynı işler için davet edilmiş. Yani, bunlar kanunsuzluktur arkadaşlar, bunlar kanunsuzluk... Yani, bunlara çocuk bile baksa, aynı kişiye ait firmalar olduğunu görecek; fakat, her nedense, bunlar davet edilmiş.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Albayraklar yok mu?!

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) - Davetiyeli iki iş almış bir firmaya bakıyoruz; ihaleye, ismi ihale, ihale ise tabiî...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldız, size de eksüre veriyorum; lütfen toparlar mısınız.

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) - Hangi firmalar çağrılmış ve nasıl bir yöntem takip edilmiş? Bu ihaleler de iki gün arayla yapılıyor.

Arkadaşlar, işleri, Akay İnşaat diye bir firma alıyor. Birinci gün yapılan ihaleye beş firma davet ediliyor, bunlardan biri teşekkür atıyor ve diyelim ki, bu işi -isim veriyorum- Akay İnşaat alıyor. Bakıyorsunuz, 22.10.1999 tarihinde, aradan iki gün geçtikten sonra, yine davetiye çıkarıyor aynı firmalara, 5 firmaya çıkarılıyor, yanına 3 firma daha ekleniyor, 8 firma. Birinci gün teşekkür atan ve ikinci gün davet edilen, ilave edilen 3 firmanın 3'ü dahil, 4'ü teşekkür atıyor. Kırımları söyleyeyim: Birinci işten yüzde 7,71, ikinci işten yüzde 7,91; yüzde 8; 8,02; 9,16; 9,30, 12,10; 12,93... Yani, bunlar hasbelkader oluşan kırımlar değil arkadaşlar.

Bir de, aynı kırımlarla ilgili örnek vereyim: Hatay Harbiye kanalizasyon inşaatı, dikkatinizi çekmek istiyorum arkadaşlar, 14 firma... Yüzde 25,75; 25,85; 25,88; 25,90; 25,91; 25,92; 25,93; 25,95; 25,98; 26,01; 26,02; 26,03; aynı işe davet edilen firmaların verdiği kırımlar bunlar. Bunlar, acaba sizlere bir şeyler hatırlatıyor mu; yani, bu müteahhitler bir araya gelip anlaştılarsa, idare niye buna müdahale etmiyor?! Yok, birileri bu işi birilerine tezgahladıysa, yine de bu kadar alenî hırsızlık ve soygunun olmaması lazım.

Arkadaşlar, zamanım müsait değil; şimdi, birkısım dosyalar yanımda; ama, maalesef, herhalde zamanı fazla kullandım.

Yüzde 538'lerde, yüzde 450'lerde, yüzde 400'lerde, yüzde 300'lerde keşif artışlarıyla işler ihale edilmiş. Buna, sadece bir örnek vereyim arkadaşlar: Herhangi bir iş -işin ismini vermeyeyim- 886 milyara ihale ediliyor, 3 trilyon 621 milyar para ödeniyor; üç aylık, dört aylık iş bu. Bunların içinde fiyat farkı, eskalasyon farkı yok arkadaşlar; birim fiyatı üzerinden verilen para bu. 300 milyara ihale ediliyor, yüzde 30'u, yani 90 milyar ödeniyor; 920 milyarlık eksözleşme yapılıyor; eksözleşmeye, her nedense, bir de yüzde 30 ödeniyor, 276 milyar...

NAMIK HAKAN DURHAN (Malatya) - Süre kaç dakika?!

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) - ...ve ödenen toplam para 1 trilyon 586 milyar; 22.10.1999'da ihale ediliyor, 15.2.2000'de bitiyor.

BAŞKAN - Sayın Yıldız, toparlar mısınız efendim.

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) - Yani, üç aylık, dört aylık işler bunlar arkadaşlar.

Bunlar şunu gösteriyor: Resmen, devletin soyulduğunu gösteriyor; resmen, fakir fukaranın parasının bir yerlerde bölüşüldüğünü gösteriyor.

BAŞKAN - Efendim, lütfen son cümlenizi söyler misiniz; rica ediyorum.

SABAHATTİN YILDIZ (Devamla) - Teşekkür ederim.

Ha, bunu kimler bölüştü derseniz; şu anda, 13 kişi hesap vermekte. Bunlarla beraber, bunların her ne kadar kendisi bizatihi içinde bulunur veya bulunmaz; ama, bunun olup olmadığının açığa çıkması için de, Sayın Bakanın, mutlaka Yüce Divanda yargılanıp... Temennimiz şudur: İnşallah aklanır; hiçbir arkadaşımızın kirlenmesini istemeyiz.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ederim Sayın Yıldız. Ben, fazla zaman veremiyorum; rica ediyorum efendim...

Aslında, bana göre, bu konuların enine boyuna tartışılması lazım; ama, 10 dakikalık süre verilmiş. Efendim, neyse; yani,  o beni ilgilendirmez de...

NAMIK HAKAN DURHAN (Malatya) - 3,5 dakika da eksüre verilmez ki!..

BAŞKAN - Efendim, sizin arkadaşınıza da 3 dakika verdim; niye bu kadar çekiniyorsunuz?..

NAMIK HAKAN DURHAN (Malatya) - Niye çekinelim...

BAŞKAN - Bu, çok önemli bir soruşturma. Burada, milletvekillerinin bilgi sahibi olması lazım. Ben olsam, konuşmasını hiç susturmam; ama, maalesef, 10 dakikalık süreyle, bu ciddî meselelerin dile getirilmesi mümkün değil.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Tamam Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, ama, arkadaşınız müdahale ediyor...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - İkaz ettik Sayın Başkanım, tamam...

BAŞKAN - Ama, olur mu canım... Yani, hep bizi itham ediyorlar canım...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Tamam...

BAŞKAN - Canım, bakıyoruz yani Sayın Bakan; ama, insanın bir vicdanı var yani...

Efendim, dördüncü konuşmacı Sayın Tahsin Boray Baycık.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

TAHSİN BORAY BAYCIK (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9.11.2001 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sayın Mehmet Ali Şahin ve 55 arkadaşının vermiş olduğu (9/4) esas numaralı önerge, 15.11.2001 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 28 inci Birleşiminde görüşülerek, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Koray Aydın hakkında Meclis soruşturması açılmasına karar verilmiştir. Bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım; hepinize saygılar sunuyorum.

Komisyon, çalışmalarının başladığı 11.12.2001 tarihinden raporunu Yüce Meclisin onayına sunduğu tarihe kadar geçen süre içerisinde, soruşturma önergesinde konu edilen soruların tamamına cevap verecek ve tüm tereddütleri giderecek şekilde, titiz, objektif ve hakkaniyete uygun bir çalışma sonucu, gerek içerik ve gerekse hacim bakımından zengin olan raporunu huzurunuza getirmiştir.

Komisyon, öncelikle, önergede delil olarak sunulan ve Ankara Devlet Güvenlik  Mahkemesinde görülen (2001/173) esas numaralı dava dosyasının tüm ekleriyle birlikte bir suretinin, konuyla ilgili ses ve görüntü kayıtlarının istenilmesine karar vermiş; bu belgeler, komisyon üyelerinin istifadesine hazır hale getirilmiş ve önceliği, soruşturma önergesinde iddia edilen hususlara yer verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, önergede iddia edilen konulara, bir usul açısından, bir de esas açısından bakmak yerinde olacaktır. Usul açısından baktığımız zaman, bu soruşturma komisyonunun, mevcut bir yargılama sürerken kurulmuş olmasının, hukuk devletinin temeli olan yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin ayrılığı prensibine aykırı olduğu görülmektedir.

Esas açısından bakıldığında ise, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Aydın hakkında istenilen soruşturma önergesi, Türk Ceza Kanunun 228, 230, 240 ve 246 ncı maddelerine aykırı hareket edildiği iddiasıyla verilmiştir.

Türk Ceza Kanununun 228/1 inci maddesi "Devlet memurlarından her kim bir şahıs veya memur hakkında memuriyetine ait vazifeyi suiistimal ile kanun ve nizamın tayin ettiği ahvalden başka bir suretle keyfî bir muamele yapar veya yapılmasını emreder..." şeklinde gidiyor ve bu 137 nci madde ileride  devam  ediyor. Bu konuda, Sayın Salih Erbeyin gerekli açıklamayı yapmıştı.

Hakkında Meclis soruşturması açılması konusundaki önergede, Türk Ceza Kanununun 228 inci maddesinde yazılı olan fiillerin, eski Bakan Sayın Aydın tarafından işlendiğine dair hukukun genel kaidelerinden olan maddî deliller ortaya konulamamıştır. Kaldı ki, gerek bu konuda dinlenilen ifade sahipleri ve gerekse komisyon başkanlığına intikal eden belgelerden de, bu konuda, bir emare dahi bulunamamıştır.

Öte yandan, Türk Ceza Kanununun 230 uncu maddesinde yazılı görevi ihmal suçunun işlendiği iddiası da, hukukî dayanaktan yoksundur. Şöyle ki; Anayasanın 112 nci maddesinde ifadesini bulan "Her bakan, kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumludur" hükmü ve yine Anayasanın 113 üncü maddesinde yer alan bakanlıkların görevleri, yetkileri ve teşkilatın kanunla düzenlenmesine amir hükmü çerçevesinde yürürlüğe konulan 180 sayılı Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5/2 nci maddesinde "bakan, emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu olup merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşlarının faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını denetlemekle görevli ve yetkilidir" denilmektedir. Bu çerçevede, Sayın Bakan, sorumluluğunun bilinciyle hareket ederek, hem kendisine hem de Bakanlık Teftiş Kuruluna intikal eden sözlü ve yazılı şikâyetleri değerlendirip, Memurin Muhakematı Hakkında Kanun uyarınca, 103 işlem, 339 müfettiş incelemesi, 105 adet suç duyurusu, 41 adet öninceleme, 934 görevli hakkında disiplin cezası, 93 müteahhide bir yıla kadar bütün ihalelere katılmaktan men cezası, 253 müteahhit hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunarak görevini ifa etmiştir.

Bu durum gösteriyor ki, Sayın Bakan, görev ve yetki sorumluluğuna uygun hareket etmiştir ve yine Bakanlığı döneminde, daha önceki yasaya göre, daha şeffaf ve suiistimallere kapalı olan 4734 sayılı yeni İhale Yasasının çıkarılmasında da gerekli gayreti, başarıyı ve basireti göstermiştir.

Bu çerçevede hareket eden bir bakan hakkında, Türk Ceza Kanununa göre görevi kötüye kullanma anlamındaki iddia hukukî dayanaktan yoksundur. Önerge sahibi tarafından da, Bakanın, görevini kötüye kullandığına dair hiçbir delil ortaya konulmadığı gibi, Komisyona gelen belge ve dinlenilen kişilerin ifadesinde de, görevini kötüye kullandığına dair bir delil emaresine rastlanılmamıştır.

Bu konuda Komisyona davet edilen Mehmet Ali Şahin'e şu şekilde bir hitabım olmuştu: "Sayın Şahin, ben sizi dinledim, daha evvel de dosyanızı okudum. Bu iddialarla ilgili o gün belki konuşmanızda veremediniz; ama, bize vereceğiniz belgeleriniz var mı; Komisyona verebileceğiniz bir belgeniz var mı? Mesela, Pırlanta İnşaatla ilgili bir belgeniz var mı?"

Sayın Şahin şu şekilde ifade ediyor: "Hayır efendim, yok; bir gazeteden bahsettim, onu verebilirim. Bize göre ondan daha büyük bir delil yok" demiştir. Biz de bu gazetedeki delilleri muhatap almadığımızı kendisine ifade etmiştik.

Bakanlığı döneminde ülkemizde yaşanan ve asrın felaketi olarak nitelenen iki depremden de, 57 nci cumhuriyet hükümeti ve Sayın Bakan, yaraların hızla sarılmasında gerekli tedbirleri alarak yüzlerinin akıyla çıkmışlardır.

Önerge sahiplerinin bir iddiası da, akçeli işlerde çalıştırılmasının sakıncalı olduğunu iddia ettikleri bir şahsın, müsteşar yardımcılığına atanmasıdır.

Komisyona intikal eden belgelerden, görevini ihmal suçundan, bu şahsın hakkında kamu davası açıldığı, ancak, 13.11.1997 tarihinde Ankara Altıncı Asliye Ceza Mahkemesinin kararıyla, mesnet suçun, yasal maddî ve manevî unsuru oluşturmadığından beraat ettiği anlaşılmıştır. Söz konusu şahsın, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına atanma tarihi 2.6.1999 olup, müsteşar yardımcılığına ise, 8.5.2000 tarihinde atanmıştır.

Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde yapılan ihalelerin türlerine de kısaca değinmek istiyorum. Buradaki ihaleler, davetiye usulü, ilan usulü ve 574 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre yapılan ihalelerdir.

574 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname, olağanüstü hallerde kullanılmak üzere çıkarılmış ve bakana çok geniş yetkiler vermiştir; ancak, Bakan, bu yetkisini de kullanmamış, ihale yolunu seçmiştir.

Davet usulü ihalelerdeyse, yasanın kendisine tanımış olduğu hakkı, 15.2.1996 tarihinde bakan oluruyla yürürlüğe konulan Yüksek Fen Kurulunun tespit ettiği değerlendirme kriterlerini göz önünde bulundurarak kullanmıştır.

Afet kararnamelerinin hazırlanmasındaki partizanlık iddiası da mesnetsiz bir iddiadır; çünkü, çalışma usulleri itibariyle, afete uğrayan bölgelerdeki hasar tespitlerini mülkî idare amirleri  -yani, oradaki il müdürleri- belirlemekte ve Afet İşleri Genel Müdürlüğü ise sadece ve sadece sekreterya görevini yapmaktadır; yani, afet kararnamelerinde valiliklerce tespit edilen hasarlar baz alınmaktadır. Bunda, Bayındırlık Bakanlığının bir dahli olmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; soruşturma işi   vicdanî bir iştir. Ben, kişisel olarak, soruşturma önergelerinin siyasete alet edildiğine inanmaktayım. Soruşturma hakkı kötüye kullanıldığından ve siyasete alet edildiğinden dolayı siyaset kurumunun toplam kalitesi düşmüştür. Bu sebeple, bütün siyasî partiler itibar kaybına uğramışlardır. Benim endişem, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibar kaybına uğramasıdır. Temiz toplum fikrini yerleştirmemiz için soruşturma müessesesini yeniden düzenlememiz ve siyasî değil, vicdanî kanaatlere göre hareket etmemiz gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, size, son olarak, Sayın Aydın ile komisyonda aramızda geçen bir konuşmayı aktarmak istiyorum.

Sayın Aydın'a şunu sordum: "Size tek sorum olacak. Bakanlık yaptığınız dönemde büyük faaliyetleriniz oldu. Az evvel arkadaşlar sordular, siz anlattınız. Daha sonra istifa ettiniz. Tekrar aynı göreve gelseniz, bu yapılanlardan, şu anda size sorulan sorulardan sonra, aynı düşüncelerinizi devam ettirir miydiniz? Ben, bunu öğrenmek istiyorum."

Sayın Bakan "en zor soru" demişti. Komisyon Başkanımız da "tek soru, ama en zor soru bu" demişti. Sayın Bakanın ifadesi şu oldu: "Başka çaresi yoktu ki. O soruyu soran arkadaşlar, o dönemde, aynı şartlar içerisinde olsaydılar, farklı bir şey yapamazlar, aynı işleri yaparlardı."

Sayın arkadaşlarım, Afyon depreminden sonra ikinci veya üçüncü gündü. Ya televizyonda izledim ya da gazetelerde okudum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Size de eksüre veriyorum efendim, buyurun.

TAHSİN BORAY BAYCIK (Devamla) - Bir sayın parti başkanımız, vatandaşın içerisinde "hemen burası ayağa kaldırılmalı, iki gün içinde burası eski haline getirilmeli" demişti. Eğer o şekilde çabuk davranır, eğer o şekilde, böyle, hemen ayağa kaldırmaya kalkarsak, bugün Sayın Aydın'ın durumuna düşeriz.

Hepinize saygılar sunarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baycık.

Efendim, beşinci konuşmacı, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer.

Buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 819 sıra sayılı (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim görevlerinden olan soruşturma komisyonlarının oluşturulması ve seçilmişlerin, bakanların veya milletvekillerinin herhangi bir konuda yapmış olduğu hataların veya toplum nezdinde siyaset kurumunu zedeleyici veya Büyük Millet Meclisinin kurumsal kimliğine birtakım şaibeler getirici eylem ve işlemlerinden dolayı, elbette ki, Büyük Millet Meclisinin, soruşturma ve denetleme fonksiyonunu da yerine getirmesi lazım.

Elbette ki, bu konular, siyasî alanlara çekiliyor; belki, siyasî linç malzemesi olarak da kullanılabiliyor; ama, bunun, kesinlikle, bir kararını vermek lazım; ya soruşturma komisyonları kurulmasını veya Meclisin denetim fonksiyonunu ortadan kaldırmak lazım -sadece yasama meclisi olarak ortada kalsın- yahut da -soruşturma komisyonları kurulacaksa- gerçekten, toplum nezdinde, ülkede, yasama ve denetleme görevi olan Büyük Millet Meclisinin saygınlığı veya birtakım şaibeler çerçevesinde, vatandaş nezdinde düşeceği zor durumdan kurtarılması adına, soruşturma görevinin de yapılması lazım diye düşünüyorum.

Şimdi, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, böyle, denetleme görevi vardır; zaman zaman, sayın bakanlar hakkında, başbakanlar hakkında soruşturma komisyonları kurulmuştur. Onların, bağımsız Türk yargısı nezdinde yargılanmasının yolu açılarak, en azından, siyaset kurumunun saygınlığı ve böyle şaibelerin ortadan kaldırılması, dedikoduların temizlenmesi, birtakım karanlık alanlarda kalmış noktaların aydınlatılması adına ciddî bir çalışmanın yapılması da elbette gereklidir. Bunun, siyasî bir mülahaza olarak veya siyasî bir yaklaşımla -yani, farklı siyasî görüşe sahip bir sayın bakanın, siyasî hayatının veya zor duruma sokulmasının aracı olarak- kullanılması da, elbette ki, etik açıdan son derece zararlıdır.

Geçmişte de bunlar oldu; ama, toplum nezdinde, kamuoyu nezdinde şunlar ortaya çıktı: Denildi ki: "Siyasî bir yaklaşımdır; işte, falan falanı akladı, falan filanı akladı." Yani, burada, soruşturma komisyonlarının çalışmalarının ortaya çıkardığı raporlar veya neticeler, toplum nezdinde makes bulmadı; çünkü, toplum şunu biliyor: Sayısal üstünlüğü olan tarafın kendi siyasî görüşünde olan bir sayın bakan hakkında soruşturma önergesi verildiğinde -yeterli sayıda parmak varsa- elbette, bu soruşturma önergesinin akıbeti, o bakanın Yüce Divana gitmemesidir; ama, Parlamentoda çoğunluğu yoksa, netice olarak -yüzde 99- Yüce Divana gitmesi muhtemeldir; yani, böyle bir kanaat vardır.

Şu anda görüşmekte olduğumuz Soruşturma Komisyonu raporunda da, aslında, birtakım yanlışlıklar yapılmıştır; yani, toplum nezdinde aklanmak veya Parlamentoya olan güvenin artırılması, işte, Parlamentoda, her ne kadar görev yapan bakanlarımız, topluma karşı, kamuoyuna karşı, kamuya karşı zararlı birtakım icraatlar yapmış, uygulamalar yapmışsa, vatandaşın, milletin güvencesi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, ciddî bir incelemeden sonra, dokunulmazlık şeyini kırarak, onları bağımsız yargıya göndermesi vardır noktasında, Parlamentoya güvenin artması için bunun yapılması gerekir.

Şu anda, bu, (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun çalışması, aslında, biraz aceleye getirilmiştir. Yani, 12.12.2001 tarihinde komisyon kuruldu ve araya giren yılbaşı, bayram münasebetiyle 15-20 gün, neredeyse yarım ay çalışılamadı ve ondan sonra, birbuçuk ay içerisinde, haftada iki gün toplantı yapılarak, 7.2.2002 tarihinde çalışma sona erdirildi. Aslında, burada, birtakım dokümanlara, birtakım bilgilere ulaşılmaya çalışıldı. Şu anda devlet güvenlik mahkemesinde görülmekte olan davanın, vurgun operasyonu sonucu açılmış davanın tanıkları, sanıkları veya oradaki ifadeler incelendi, bant kayıtlarının bir kısmı incelendi ve birtakım kişiler dinlenildi; ama, neticede, bu dinlenilen kişilerin vermiş olduğu ifadeler ve ortaya çıkmış gerçeklerin doğrulanması, teyidi mahiyetinde yapılabilecek birtakım çalışmalar da yapılamadı; çünkü, sürenin kısa tutulması, aceleye getirilmesi, aydınlanması gereken birtakım alanların karanlık kalmasına vesile oldu.

Şimdi, Meclise getirilmesi konusunda da, usul açısından, İçtüzük açısından hata yapıldı. Aslında, dün tartışıldı bunlar. İçtüzüğün 112 nci maddesindeki, rapor, üyelere dağıtıldıktan yedi gün sonraki birleşimde görüşülür denilmesi, aslında, yerinde, ihtiyatî ve savunma hakkını da teminat altına alan bir madde olmasına rağmen, 12.2.2002 tarihinde dağıtılan komisyon raporunun, hemen, ayın 13'ünde Mecliste alınan bir kararla, bugün, yani iki gün sonra görüşülmesi kararlaştırıldı. Aslında, burada, aleyhinde soruşturma yapılan Sayın eski Bakanın da, ortada komisyonun iddialarını veya tutulmuş raporun komisyonda incelenmesi adına, belli bir süreye ihtiyacı var olduğuna inanıyorum; ama, burada süre son derece kısa tutulmuş. Eldeki raporu aslında bir incelemeye, tamamını okumaya veya orada gösterilen referanslara gidip onu araştırmaya da fırsat bulamadık. Bu vesileyle, genel hatlar üzerinde veya yargıya yansımış, aslında, olayların da burada görüşülmesi veya hakkında birtakım şeylerin soruşturulması usule aykırı olmakla birlikte, sadece yargıya yansımış olaylar alanında değil, başka alanlarda da soruşturmanın yapılması gerekirdi; ama, burada, özellikle, devlet güvenlik mahkemesine intikal etmiş olayın çevresinde kilitlenildi, orada dönüldü. Bir de özellikle deprem bölgesinde yapılan ihaleler üzerine kilitlenildi. Oysaki, Bayındırlık Bakanlığı bünyesindeki birimlerin yapmış olduğu ihaleler, sadece deprem bölgesinde yapılan ihalelerden ibaret değildi; ama, oradaki, sanki, deprem bölgesinde yapılan işler referans gösterilerek, diğer alanlarda yapılan işler biraz gölgelenmeye, araştırmadan vareste tutulmaya çalışıldı. Onun için, vuzuha kavuşturulması biraz güç oldu.

Şimdi, burada, benim muhalefet şerhimde de belirttiğim gibi, şunun altını önce çizmek lazım: Anayasanın görev ve siyasî sorumlulukla ilgili 12 nci maddesinin ikinci fıkrasında, sayın bakanların, yaptığı işlerden ve maiyetinde çalışanların eylem ve işlemlerinden sorumlu olduğu, yine, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında, aynı şekilde, bakanın, emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu olduğu... Bunlar, Sayın Bakanı sorumlu kılmaktadır. Şimdi, burada, Bakanlık nezdinde yapılan bir operasyon neticesi açılan davada ifadesine başvurulan veya görüşü alınan insanların arasında, böyle, iddialara paralel olarak yakın ifadelerin olduğuna tanık olduk biz. Yani, burada rüşvetin döndüğü noktasında veya verilecek ihalenin kime verileceği, nasıl verileceği hususunda birtakım girişimlerin yapıldığı veya birtakım oluşumların oluşturulduğu noktasındaki ifadelerin, burada, birbirini doğrular mahiyette olduğunu gördük. Ancak, orada, her ne kadar savunma hakkının kutsaliyeti çerçevesinde yargıda reddedilmiş olsa bile, burada, verilmiş, birtakım gerçeklere dayanan ve şu anda tespiti mümkün olan birtakım ifadeler de var. Bunların üzerine tam olarak gidilemedi ve bunların araştırması da tam olarak yapılamadı. Bu vesileyle, Yüce Meclisin denetim fonksiyonunun toplum nezdinde vicdanî kanaatleri müsterih edecek noktada çalışması sergilenemedi maalesef.

Diğer taraftan, İçtüzük çiğnenerek acil bir şekilde Parlamentoya getirilmesi; diğer taraftan, komisyon çalışmalarının kısa tutulmasıyla bazı alanlardaki bilgilere ulaşılamaması, bu şüphelerin ortadan kalkmasını ve toplum nezdinde, kamuoyunda oluşmuş kanaatlerin izale edilmesini maalesef sağlayamadı.

Burada, genel olarak usul veya mevzuat noktasında yapılan uygulamaların da, bu iddiaları doğrular mahiyette suiistimale açık olduğunu gördük. Mesela, deprem bölgesiyle ilgili, Bayındırlık Bakanlığı ile İller Bankası arasında yapılan protokol çerçevesinde, İller Bankasının deprem bölgeleri ihaleleri ve yapı işlerini, altyapı işlerini yapması konusundaki protokol çerçevesinde bir mevzuat hazırlandığında, 12.12.1999 tarihinde, İller Bankası İhale Yönetmeliği de değiştirilerek -ek sözleşmenin sınırlandırılmasını amir olan o yönetmelik değiştirilip- ek sözleşmelerin önü açılmıştır; yani, istendiği kadar ek sözleşme yapılmasının yolunun açılması; yani, herhangi bir müteahhide verilen bir işe karşılık, o işi bitirdikten sonra, ihalesiz, aynı eski kırım oranıyla zincirleme iş verilmesi, yeni ek sözleşmelerin yapılması ve özellikle bölgede yapılan ihalelerde davet usulünün genel ilke haline getirilmiş olması; yani, burada, elbette ki, 574 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve onun, 2886 sayılı Kanun ve Muhasebei Umumiye Kanunu ve Sayıştay denetiminin dışında tutulması, o bölgedeki işlerin olmasına rağmen, muhakkak ki, kamu menfaatının, burada, göz önünde bulundurulması gerekirdi; ama, burada, İller Bankası İhale Yönetmeliğinin 30 uncu maddesi ikinci fıkrası değiştirilerek, birtakım müteahhitlere ve bölgede, özellikle ihale alan müteahhitlere birçok ihale verilmesi sağlanmış...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Geçer, size de eksüre veriyorum, lütfen toparlayın.

Buyurun efendim.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Diğer taraftan, kırım oranlarında ani düşüklükler olduğu ve burada birtakım tanık ifadelerinden aldığımıza göre, aynı alanda, Bayındırlık Bakanlığına bağlı kurumlarda, İller Bankasında, Yapı İşleri Genel Müdürlüğünde, Karayollarında davet usulüyle yapılan ihalelerde, kırım oranlarının ortalama yüzde 15'lere düştüğü; ama, ilan usulüyle yapılan, gerek Sayın Koray Aydın döneminde gerekse diğer bakanlar döneminde yapılan ilanlı ihalelerde kırım oranlarının çok yüksek olduğu izlenmiş; bu dönemde de Karayollarında yapılan ihalelerde, ilanlı ihalelere katılan müteahhitlerin çok büyük kırım yaptığı ve davetli ihalelerde, yani, âdeta, birtakım müteahhitler seçilerek, davet edilip, çok düşük kırım oranı olan işlerin verildiği, bu konuda yargıya intikal etmiş birtakım olayların olduğu, Ankara 8. İdare Mahkemesinde Kıbrıs'ta yapılan bir yol ihalesinin iptal edildiği ve bazı müteahhitler tarafından basına veya Bakanlık nezdinde birtakım girişim ve şikâyetlerde bulunulduğu halde, hatta, noterde bazı bilgilerin tespit edildiği "şu müteahhitlere, şu kırımla verilecek" diye noter marifetiyle tespit edildiği halde, bu ciddî itirazların veya şikâyetlerin üzerine gidilmediği ve bu sebeple, gerek bürokratlara ihale dağıtımında birtakım menfaatlar temin edildiği gerekse ihale alan müteahhitlere de menfaatların temin edildiği burada, gözümüzün önüne gelmiş ve birtakım belgelerden bunları anlamış bulunuyoruz.

Burada, mesela, 18.8.2001 tarihinde fiyat farkı kararnamesi çerçevesinden sonra yapılan, yani, 2000 Kasım, 2001 Şubat krizlerinden sonra yapılan 1 764 ihalenin, yine deprem bölgesi kalıcı konutlara ilişkin ihale yapıldığı ve burada, Resmî Gazetede yayımlanan, 29 Nisan 2001 tarihli 24387 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan "sözleşme bedeli dışında fiyat farkı verilmez" şartına rağmen, bu 1 764 konutun, o günkü şartlara göre, yani, birtakım ekonomik krizlerden sonra, durum dengeye geldikten sonra, 2000 yılında 9 milyara verilen kalıcı konutların, 17,5 milyara verildiği halde bunlara ek ödemelerin yapıldığı; ama, bunlarla ilgili, yine, Resmî Gazetede sözleşme bedeli dışında farkın ödenmeyeceği ilan edildiği halde şartnamede, bunlara 8 milyar dolayında -konut başına- ödemeler yapılarak, 2000 yılında 9 milyara mal olan konutların, ek ödemeler de yapılarak 17 milyarı bulan konutların 26 milyara mal edilerek, 8 trilyon civarında, mesela, bir ihalede, bir işlemde devletin zarara sokulduğu ve buna benzer belgelerin çoğaltılabileceği kişi ifadelerinden de anlaşıldığı halde, maalesef, bu...

BAŞKAN - Sayın Geçer, lütfen, son cümlenizi söyler misiniz...

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Söylüyorum Sayın Başkan; teşekkür ederim.

...kısa tutularak, şaibelerin ortadan kaldırılması engellenmiştir ve Meclisin, gerçekten, denetim fonksiyonu tam olarak yerine getirilmemiştir. Yine, siyasî ve de parmak hesabına dayalı bir araştırma yapılmış ve burada, gerçekten, tam olarak görevimizi vicdanî müsterihat içerisinde yapmadığımıza inanıyorum. Bunun, yüce yargıda tekrar gözden geçirilerek, bütün belgeler incelenerek aklanması noktasında düşüncemin olduğunu burada ifade ediyor; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Geçer.

Son konuşmacı, Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut.

Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerinde kişisel görüşlerimi ifade etmek ve arz etmek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce, özellikle bir hususu vurgulamak istiyorum. Meclis bir mahkeme değildir ve olmamalıdır. Meclis mahkeme görevini yapmaya başladığında, mahkemelerin de Meclisin görevini yapmaya başladığını müşahede etmeye başlarız.

Yasama, yürütme ve yargının ayrı ayrı ellerde toplanması, kuvvetler ayrılığı ilkesi, yurttaşların özgürlüklerini korumak için en güvenilir yöntemlerden ve çarelerdendir. Bu amaçla, demokratik ülkelerde, kuvvetler ayrılığı ilkesine göre yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız, birbirinin görev alanına girmeyen, devletin üç temel öğesi olması ilkesine her zaman sahip çıkılmıştır. Görevlere müdahale, karışıklık, huzursuzluk, dengesizlik yaratır; devlet güç kaybeder, anarşi doğar, toplumsal ve siyasal sarsıntılar baş gösterir.

Değerli arkadaşlar, her olayda bakış açısını ve zihniyeti analiz etmenin gerektiğine inanıyorum. Bakınız, bilindiği üzere bir masanın dört ayağı vardır. Eğer, siz, masanın ağırlık merkezinden ve üstünden bakarsanız, masanın hiçbir ayağını görmezsiniz. Karşısından baktığınız takdirde sadece iki ayağını görürsünüz. Diyagonal olarak karşıdan baktığınızda ise üç ayağını görürsünüz. Lakin, neresinden bakarsanız bakın, masanın dört ayağı vardır. Bakış açışı ve zihniyetin rengi, kamuoyuna, masanın ayak sayıları gibi, gerçekleri farklı gösterme ve yanıltma imkânı verir. Sosyal ve siyasal olaylarda iddialarla ilgili mutlak gerçeğe, iddialarla değil; ancak, bilgi ve belgelerle ulaşabilme imkânına sahibiz. Bilgi ve belge eksikliğinde, sosyal ve siyasal olaylar zihniyete bağlı olarak algılanabilir ve kamuoyuna farklı takdim edilebilir. Suçlunun suçluluğunun ispatı kadar suçsuzun suçsuzluğunun ispatı da önemlidir.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde yolsuzluk dün vardı, bugün de var. İleri demokratik ülkelerde de tanık oluyoruz, yolsuzluk var; ancak, yolsuzluğun boyutları ve hacmi, açık olmayan, şeffaf olmayan, demokratik kuralların tam oluşmadığı ve uygulanmadığı ülkelerde daha fazla var. Yolsuzluk ile uygulanan siyasal sistem arasında doğru bir orantı var. Demokratik, özgür toplumlarda, açık ve şeffaf rejimlerde yolsuzlukların azaldığını görüyoruz. Baskıcı, özgürlüklerin kısıtlandığı, demokratik olmayan toplumlarda ise, yolsuzlukların arttığını görmek mümkün. Serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı, tam rekabetin sağlandığı ortamlarda yolsuzluk yapma imkânı ve fırsatı en aza inecektir.

Komisyon raporunu incelediğimizde, yolsuzluk iddialarının, özellikle, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 44 üncü maddesiyle verilen takdir yetkisine dayandırıldığını görmemiz mümkün. 44 üncü maddeyle verilen takdir yetkisi geçmişte de kullanılmıştır; mülga 2490 sayılı İhale Kanununun ilgili maddesine göre 1980 yılından önce de kullanılmıştır. İhalesi yapılan işlerde kullanılan tenzilatların, indirimlerin- düşük veya fazla oluşu, genelde, sübjektif bir iddiadır. Tenzilat, işin nevine, yerine, projesine, günün ekonomik şartlarına göre değişir. 1980 ile 1983 yılları arasında, tebliğle, yüzde 20'nin üzerinde tenzilat yapılması devletçe yasaklanmıştı. 1983 ile 1992 yılları arasında ortalama indirim, tenzilat uygulaması getirilmiştir. Bütün işlerin de dokuz yıllık ortalaması, tenzilat olarak, yüzde 15 civarındadır. Değerli arkadaşlar, esas olan, takdir yetkisinin, objektif kriterler içerisinde kullanılması ve tam rekabet ortamının sağlanmasıdır.

Dikkatimizden kaçan bir hususu da arz etmek istiyorum. İddia edilen bütün yolsuzluklar, bu hükümetin, 57 nci hükümetin döneminde ortaya çıkarılmıştır. Halen, bağımsız yargı organları nezdinde davalar sürmektedir. Çetelerle mücadele, 55 inci hükümet döneminde başlamış, yurtiçinde ve yurtdışında bütün çete başları yakalatılarak adlî makamlara teslim edilmiştir. Ayrıca, 21 inci Yasama Döneminde, yolsuzluğun kaynağı olan hususlarda gerekli tedbirler alınmış ve yasal düzenlemeler de yapılmıştır.

Değerli arkadaşlar, bunların, hepsi, birer açık gerçektir. Elektrik Piyasası Düzenleme Kanunu, Doğalgaz Piyasası Kanunu Meclisimizce yasalaştırılarak, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının tüm yetkileri üst kurula devredilerek, piyasanın açık rekabet ortamında libere olması sağlanmıştır. Yolsuzluğun ve kokuşmuşluğun ana kaynağı olduğu, her dönemde, herkes tarafından iddia edilen 2886 sayılı Devlet İhale Yasası, Meclisimizce lağvedilerek, Kamu İhale Kanunu yasalaştırılmıştır. Bu, memnuniyet vericidir.

Değerli arkadaşlar, işin başında ifade ettim, Meclis bir mahkeme değildir. Çok değerli bir muhalefet milletvekilimizin ifadesiyle "bugünkü yapısı ve uygulama seyri içinde Meclis soruşturması, hukuka ve adalete hizmet etmekten çıkmış, siyasî mücadelenin acımasız rekabet aracı olmuştur. Parlamento tarihinde, siyasî hiçbir hedef göstermeden, salt amacı hukuk ve suçu araştırmak olan soruşturma örnekleri, hemen hemen yoktur." Bu ifade ve düşünceye katılmamak mümkün değil. İfadenin sahibi olan Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya'ya da huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Meclis soruşturma sistemini siyasetin ipoteğinden ve siyasî çıkar amacı olmaktan kurtarmaya yönelik, Anayasanın 100 üncü maddesinin değiştirilmesine ilişkin değişiklik önergesini, Anavatan Partisi olarak bir yıl önce verdik. Geliniz, hep birlikte, Anayasanın 100 üncü maddesini değiştirelim; çünkü, hukuk, hepimize ileride de lazım olacak.

Değerli milletvekilleri, kalkınmakta olan ülkemizin önündeki en büyük engel yolsuzluktur. Yolsuzluk, sosyal bir felakettir. Yolsuzlukla mücadele, her siyasînin, her siyasî partinin, her siyaset kurumunun, her hükümetin aslî ve birinci görevidir. Yolsuzluk ve yolsuzluk iddiaları, bütün siyasî kurumların itibarını kamuoyu nezdinde düşürmektedir; iktidarıyla muhalefetiyle, bütün siyasî partilerin ve siyaset kurumlarının itibarı düşmektedir. Bu amaçla, Anavatan Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı ve arkadaşlarının verdiği ve Meclisin gündeminde bulunan Siyasî Ahlak Yasası Teklifini elbirliğiyle çıkaralım; siyaset kurumlarının üstünde dolaşan kara bulutları dağıtalım; çünkü, aziz milletimiz ve halkımız, bizden bunu beklemekte.

Değerli arkadaşlar, yolsuzlukla mücadele şüphesiz yapılacak; ancak, bunda dikkat edilecek bir husus var; iddiaların yanında, kurunun yanında yaşı yakmayalım. 100 sanık arasında sadece 1 kişi suçsuz ise, hukukun aslî görevi, o 1 suçsuzun suçsuzluğunu ortaya çıkarmaktır. Aksi halde, bürokrasi kilitlenir, kalkınma ve yatırım için riske girecek, karar verecek kimseyi ve mercii bulamayız. Unutmayalım ki, bebek ve köpek davalarıyla yargılayıp idam ettiğimiz rahmetli Menderes ve arkadaşlarının, 23 yıl sonra, devlet törenleriyle naaşlarını nakledip, itibarlarını iade etmedik mi?!

Değerli milletvekilleri, demokrasi, çatışan iddiaları uzlaştırarak bir siyasî ahenk meydana getirmektir. Sadece çatışır, bu çatışmadan da bir sentez oluşturmazsak, sistemimiz tıkanır. Türkiye'de sistemin zaman zaman tıkanması, zıtların çatışmasını zıtların ahengine dönüştürme maharetini gösteremediğimizden kaynaklanmaktadır. Siyaset kurumlarının zayıflığı ve itibar kaybının oluşturduğu boşluk, başka güçler ve erkler tarafından doldurulmakta; hukuk devleti, hâkim devleti, demokrasi, otokrasi ve oligarşiye dönüşmektedir. Hiçbir siyasinin ve siyaset kurumunun ve partinin, rekabet adına, buna hakkı yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gökbulut, size de eksüre veriyorum efendim.

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Peki, teşekkür ederim Sayın Başkan.

Millet meselelerinin nihaî çözüm mercii, millet iradesinin yegâne temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

Değerli milletvekilleri, Anavatan Partisi Genel Başkanı Sayın Mesut Yılmaz'ın deyimiyle, elbet bir gün, siyasetçiler, yaptıkları hizmetlerden dolayı değil, yapmadıkları işlerden dolayı hesap vermek zorunda kalacaklardır; işte, o zaman, Türkiye, gerçekten kurtulmuş olacaktır.

Takdir Yüce Meclisindir. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gökbulut.

Sayın milletvekilleri, kişisel konuşmalar bitmiştir; yalnız, bu arada, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin, gönderdiği bir pusulayla "biraz önce konuşan Sayın Tahsin Boray Baycık, konuşmasında, benim, komisyonda tek delilimin bir gazete kupürü olduğunu söylediğimi ifade etmiştir. Bu, doğru değildir; eksiktir. Genel Kurul yanlış bilgilendirilmiştir" demektedir.

Ben, tutanağı getirttim, Sayın Baycık şöyle diyor: "Bu iddialarla ilgili, o gün, belki, konuşmanızda veremediniz; ama, bize vereceğiniz belgeleriniz var mı; komisyona verebileceğiniz bir belgeniz var mı; mesela, Pırlanta İnşaatla ilgili bir belgeniz var mı" diye size sormuş. Siz de, komisyonda şu şekilde ifade etmişsiniz: "Hayır efendim, yok. Bir gazeteden bahsettim; onu verebilirim. Bize göre, ondan daha büyük bir delil yok." Sayın Baycık da "biz de, bu gazetedeki delilleri muhatap almadığımızı kendisine ifade etmiştik" diyor. Yani, tek delil...

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, eksik efendim... Tutanaklar elimde; yanlış.

(9/4) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Sayın Başkan, bir düzeltme yapılması lazım. O da doğru; ama, eksik. Sayın Şahin'e söz verirseniz, yerinde olur.

BAŞKAN - Komisyon Başkanı da bir düzeltme yapma ihtiyacını hissediyor.

Buyurun Sayın Şahin.

3 dakika içerisinde konuşmanızı tamamlayın efendim; rica ediyorum.

VI. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık'ın konuşmasında ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşün kendisine atfolunduğu iddiasıyla konuşması

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinize saygılar sunuyorum.

Biraz önce komisyon raporu hakkında görüşlerini açıklayan Zonguldak Milletvekili Sayın Tahsin Boray Baycık, Sayın Başkanın da ifade ettiği gibi, komisyonda düşüncelerimi ve bilgilerimi açıklarken, benim bu soruşturma dosyasıyla ilgili tek delilimin bir gazete kupüründen ibaret olduğu anlamına gelecek bir açıklama yaptı. Şunu hemen ifade etmek istiyorum: Sayın Baycık, bu komisyonun kâtip üyesidir. Önce, kendisine şunu soruyorum: Benim bir saate yakın komisyonda vermiş olduğum bilgi şu raporun içerisinde neden yoktur, önce, bunun bir açıklamasını yapın! Komisyona gelen herkesin, komisyonun ayağına giderek bilgisine başvurduğu herkesin bilgileri ve ifadeleri bu raporda noktasına virgülüne kadar yer aldığı halde, benim vermiş olduğum bilgi neden bu raporda yoktur?! Siz, önce, komisyon kâtibi olarak bunu bir bilgisini verin, bunun bir hesabını verin.

TAHSİN BORAY BAYCIK (Zonguldak) - Verdim... Verdim...

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tabiî, raporda yok; ama, Sayın Başkan, hemen şimdi soruşturma komisyonu odasından getirtti. Bakın orada şunu söylüyorum: "Bu soruşturma önergesinin en önemli delili, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde açılmış olan kamu davasıdır, ceza davasıdır. 20'ye yakın dosyası, 15 tane görüntülü kaseti var." Bunu söylüyoruz; burada zabıtlarda var, niye bunu belirtmiyorsunuz Sayın Baycık?!

TAHSİN BORAY BAYCIK (Zonguldak) - Onu getirmediniz...

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Dolayısıyla, hem Genel Kurul hem de televizyonları başında bu oturumu izleyen vatandaşlarımız eksik ve yanlış bilgilendirilmiştir, bu nedenle söz aldım. Sözlerimi tamamlarken hemen şunu ifade etmek istiyorum: Tabiî, çok aceleye getirildi. Milletvekili arkadaşlarımızın şunu okuyabildiklerini zannetmiyorum; ben, gece, ancak yarısına kadar okuyabildim. Özellikle, 5 tutuklu sanığın savcılıkta vermiş olduğu ifadelerin görüntülü video bantlarını -Sayın Meclis Başkanlığına bir dilekçe verdim, Komisyon Başkanı eksik olmasın kolaylık gösterdiler- dün akşam 3,5 saat izledim. O kasetleri izleyen hiçbir kişinin, şöyle bir rapor vermesi mümkün değildir; çünkü, Sayın Komisyon Başkanı Bildik, dün akşam bana çok ilginç bir bilgi verdi, dedi ki: "Sayın Şahin, biliyor musunuz, şu kasetleri, Komisyonun 15 üyesinden sadece 3 tanesi izledi." Tabiî ki, 3 tanesi izlerse, böyle eksik bir soruşturma yaparsanız, böyle bir raporla Meclisin önüne gelirsiniz. Maalesef, eksik inceleme yapılmıştır, eksik değerlendirme yapılmıştır; bunu, Sayın Komisyon Başkanı da dün akşam bana belirtmiştir.

Bu açıklamayı yapma zarureti duydum; hepinize teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Komisyon Başkanı, bir açıklama yapmak üzere söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bildik.

(9/4) ESAS NUMARALI MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Şahin'in dediği, düzeltme yapmak istediği şey ile Sayın Baycık'ın ifade ettiği şeyler; evet, o tutanakta var; ama, gerçekten, Sayın Şahin'in de düzeltme yaptığı gibi, o düzeltmeler de var. Yalnız, tabiî, bu tutanaklar, Sayın Şahin'in bilgisine başvurduğumuzda, o bilgiler, o belgeler, o kasetler henüz elimize ulaşmamıştı. Açış konuşmasında da söylediğim gibi, hep, zamanın kısa olduğu, çok aceleye getirildiği eleştirileri var; ama, gerçekten, günlerdir orada, o kasetler var, görevli arkadaşlarımız, gece gündüz, istedikleri saatte izleyebilirlerdi. Doğrudur; Sayın Şahin'e de ifade ettim, birçok arkadaşımız ilgi göstermedi; o belgeleri, belki, özel işlerinden ya da Meclis çalışmalarından dolayı yeterince inceleyememiş, olabilirler; ama, hiç kimseden, hiçbir şeyin esirgenmediğini vurgulamak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) GÖRÜŞMELER (Devam)

1. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55 Arkadaşının, Bakanlığı Döneminde Usulsüzlük ve Suiistimallere Yol Açtığı ve Göz Yumduğu, Gerekli Tedbirleri Almayarak Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 228,230,240 ve 346 ncı Maddelerine Uyduğu İddiasıyla Bayındırlık ve İskân Eski Bakanı Koray Aydın Hakkında, Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/4) (S. Sayısı : 819) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi de, söz sırası, hakkında soruşturma açılması istenilen eski Bakan Sayın Koray Aydın'da.

Buyurun Sayın Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz yok efendim, istediğiniz kadar konuşabilirsiniz.

KORAY AYDIN (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hakkımda verilen önerge üzerine açılan Meclis soruşturmasının neticelenmesi sebebiyle huzurlarınızdayım; önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

29 Kasım 2001 tarihli hakkımda verilen Meclis soruşturması önergesinin görüşülmesi esnasında iddiaların tümünü cevaplamaya çalışmıştım. Bu sebeple, huzurlarınızı, aynı görüş ve tespitlerimi tekrarlamak suretiyle, işgal etmek istemiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28 inci Birleşiminde söylediklerime ve Komisyonda verdiğim bilgilere ilaveten sadece şu hususu Yüce Heyetinize arz etmek istiyorum:

11.12.2001 tarihinde çalışmalarına başlayan, 10 toplantı yapan ve araştırma konusuyla ilgili belge ve bilgileri toplayan, önerge sahiplerinin ve tanıkların bilgilerine başvuran, çalışmalarına yardımcı olmak üzere Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Başkanlığından 2 başdenetçi, ve Sayıştay Başkanlığından 1 uzman denetçiyi görevlendiren, bilgi ve belgelerin toplanması için 57 yazışma yapan, önergede delil olarak sunulan ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde görülen ilgili dava dosyasını tüm ekleriyle birlikte ve ses, görüntü kayıtlarını isteyen ve bunları inceleyen, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatıyla bağlı ve ilgili kuruluşlarınca yapılan her türlü inşaat, yapım ve onarım işleriyle ilgili ihaleler konusunda bilgi ve belgeleri isteyen ve inceleyen, Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarının, İller Bankası eski ve yeni genel müdürlerinin, Karayolları Genel Müdürü ile Afet İşleri eski ve yeni genel müdürlerinin ve Teftiş Kurulu Başkanının bilgilerine başvuran, Devlet Güvenlik Mahkemesince tutuklananları cezaevinde dinleyen ve benden de yaklaşık dört saat bilgi alan, bütün bu araştırma, soruşturma, incelemeleri 478 sayfada bizlere sunan ve 15 milletvekilimizden oluşan Komisyonun 5 Komisyon üyesinin muhalefet şerhlerine de cevap teşkil eden raporuna ve bu raporun "sonuç ve karar" bölümünde yer alan "Yukarıda sunulan nedenlerle, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonumuz, yeterli delil elde edilmediği ve suçun unsurlarının olmadığı kanaatine vararak, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın'ın, Yüce Divana sevkine gerek olmadığına karar vermiştir" hükmünü saygıyla karşılıyor ve bu kararı Yüce Meclisin takdirlerine arz ediyorum ve hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Sayın milletvekilleri, böylece, soruşturma raporu üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Malumunuz olduğu üzere, soruşturma raporunda, ilgiliyi, Yüce Divana sevk etmeme yönünde bir karar oluşmuştur. İçtüzüğümüzün 112 nci maddesi "Komisyonun Yüce Divana sevk etmeme yönündeki raporlarının reddi, ancak, Yüce Divana sevke dair verilen ve sevk kararının hangi ceza hükmüne dayanacağını gösteren bir önergenin kabulüyle mümkün olur" hükmünü taşımaktadır. Bu hüküm uyarınca, Başkanlığımıza 3 tane önerge verilmiştir.

Bu önergeleri ayrı ayrı okutacağım; yalnız, önergeler biraz uzun olduğu için Divan Üyesi arkadaşımızın, önergeleri oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

"İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55 arkadaşının, Bakanlığı Döneminde Usulsüzlük ve Suiistimallere Yol Açtığı ve Göz Yumduğu, Gerekli Tedbirleri Almayarak Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 228, 230, 240 ve 346 ncı Maddelerine Uyduğu İddiasıyla Bayındırlık ve İskân Eski Bakanı Koray Aydın Hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi ve (9/4) Esas Numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu" TBMM Başkanlığınca milletvekillerine dağıtılmış ve bugün, 14.2.2002 günü görüşülmeye başlanmıştır.

Komisyon, yeterli delil elde edilemediği ve suçun unsurlarının olmadığı kararına vararak, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın'ın Yüce Divana sevkine gerek olmadığına oy çokluğuyla karar vermiştir.

Soruşturmanın sonuçlandırılması aşamasına gelinmiştir. Komisyon raporu Genel Kurulca karara bağlanacaktır. Komisyonun Yüce Divana sevk etmeme yönündeki raporuna karşıyız ve raporun reddini ve bakanın Türk Ceza Kanununun 228, 230, 240 ve 346 ncı maddelerine göre Yüce Divana sevkini talep ediyoruz.

Yüce Divana sevk kararı, yolsuzluklarla mücadele konusunda Başbakan ve bakanlar dahil, hiçbir kimsenin himaye göremeyeceğinin ve TBMM'nin yolsuzlukların üzerine gitme kararlılığının açık delili olacaktır. Bu karar, bir taraftan yolsuzluklardan maddî ve manevî zarar gören kamunun hukukunun korunmasına, bir taraftan da soruşturulmak istenen bakana aklanma fırsatı verilmesine hizmet edecektir.

Yüce Divana sevk nedenleri :

Devlet İhale Kanununa aykırı işlemlerden dolayı bakanın sorumluluğu açıktır. Bakan, bakanlık hizmetlerini mevzuata uygun olarak yürütmekle ve emri altındaki kişilerin faaliyet ve işlemlerini gözetmek ve denetlemekle yükümlüdür.

Hukuk devleti, idarenin tüm eylem ve işlemlerinin her safhada hukuka uygun olduğu devlettir. İdareye tanınan takdir yetkisi, mutlak ve sınırsız olmayıp, hizmet gereği ve kamu yararıyla sınırlı olan ve bu sınırların önceden konulduğu ve belli olduğu bir yetkidir.

Devlet İhale Kanunu hükümleri, kamu görevinin disiplin ve düzen içinde yürümesini sağlayan, diğer yandan kamu iradesinin olumsuz davranışlar ve eylemlerle zarara uğratılmasını önleyen hükümlerdir.

İhalenin nasıl yapılacağı yasa ve ilgili mevzuatla düzenlenerek belirlenmiştir.

Devlet ihalelerinde açıklık ve rekabet ve uygun bedel tespiti ve kamu yararı esastır.

Devletin her biriminin hukuka bağlılığı ve mevzuatı uygulama görevi gereği, bakanın, bakanlık içi ve bakanlık dışı organizasyonlarla mücadele etmesi, rüşvet, kayırmacılık ve yolsuzlukları ve bu söylentileri önleyici her türlü önlemi alması ve kanun önünde eşitlik kuralını uygulayarak mutlak ve sınırsız takdirlerden kaçınması görevidir.

Dosyanın incelenmesinden:

1. İller Bankası ihalelerinde 1993-1999 dönemlerinde görev yapan 6 bakan döneminde 145 ihalenin 49'u davet usulüyle gerçekleştirilmişken, Sayın Koray Aydın döneminde yapılan 235 ihalenin tamamı davet usulüyle yapılmıştır.

Yapı İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde yapılan 69 ihaleden 18'i zarureten başka usulle ve 51 adedi ise davet usulüyle gerçekleştirilmiştir.

Davet usulünde, davetiyeler genelde belli firmalara gönderilmiştir.

Davet usulünün çok özel bir usul olduğu gözardı edilerek, "takdir hakkımız var, istediğimizi istediğimize veririz" demek hukuka ve kamu yararına aykırıdır.

Davet usulünün istisnasız uygulanmasında bakanın takdir yetkisi mutlak ve sınırsız değildir. Davet usulünün istisna olmaktan çıkarılıp kural haline getirilmesi 2886 sayılı İhale Kanununun 2 ve 44 üncü maddelerine aykırıdır. Bu usulün tercihinde kamu yararı yerine başka yararların gözetilip gözetilmediği yapılacak yargılamayla anlaşılacaktır.

2. Kırım oranlarının incelenmesinden, ihalelere katılan firmalar arasında dışarıda anlaşmalar yapıldığı ve serbest rekabetin gözardı edildiği görülmektedir.

Bakanlık bünyesi içinden veya dışarıdan kaynaklanan kırım oranları üzerindeki anlaşmalar kamunun zararını doğurmuş ve ihale ile ilgili kamu düzeni sarsılmıştır.

Sayın Bakanın, bakanlık hizmetlerini mevzuata uygun olarak yürütmek ve emri altındaki kişilerin faaliyet ve işlemlerini gözetmek ve denetlemek görevini ve yetkisini, hukuka aykırılıkları önleyecek etkinlikte kullanmadığı, bu suretle, görevini ihmal ve kötüye kullandığı, bunun sonucu, en azından 361 sanıklı "Vurgun Operasyonu" na zemin hazırladığı anlaşılmaktadır.

Kamuoyunda ve Yasama Organında gerek gensoru, gerekse soru ve TBMM konuşmalarında yankılanan olayları bakanın duymaması söz konusu değildir.

Buna rağmen, gözetim ve denetim görevi, etkin bir biçimde yapılmamıştır.

Sonuç olarak :

Soruşturma konusu dosya, toplanan deliller ve kamuoyunda yankılanan hususlar ve Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesinde görülmekte olan 361 sanıklı "Vurgun Operasyonu" davası birlikte değerlendirildiğinde Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın'ın, Türk Ceza Kanununun 228, 230, 240 ve 346 ncı maddeleri uyarınca Yüce Divana sevk edilmesini saygılarımızla arz ve talep ederim. 14.2.2002

                                           Ertuğrul Yalçınbayır

                                               Bursa

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55 arkadaşının, Bakanlığı dönemindeki icraatlarıyla ilgili TCK'nun 228, 230, 240, 346 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Anayasanın 100 üncü, İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi Genel Kurulda kabul edilmiş ve bir soruşturma komisyonu kurulmuştur. Komisyon (9/4) esas numaralı raporunu hazırlamış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca bastırılarak milletvekillerine dağıtılmıştır. Bugün de, yani, 14.2.2002'de görüşülmeye başlanmıştır.

Yüce Divana sevk nedenleri özetle:

Anayasanın "Görev ve siyasî sorumluluk" başlıklı 112 nci maddesinin ikinci fıkrasında bakanların sorumluğu düzenlenmiş ve "her bakan kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlerinden sorumludur" hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca, 180 sayılı Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararnamenin 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında "bakan emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu olup, bakanlık merkez ve taşra teşkilatlarıyla, bağlı kuruluşlarının faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını denetlemekle yetkilendirilmiştir" denmektedir.

Sayın Koray Aydın, Bakanlığı döneminde, özellikle yapılan ihalelere fesat karıştırdığı, bazı bürokrat ve müteahhitlere yönelik menfaat temin edildiği kamuoyuna yansımıştır. (9/4) esas sayılı Meclis Soruşturma Komisyonu mezkûr iddiaları araştırmış, bu konuda bilgi ve belge toplamaya çalışmıştır. Özellikle İller Bankası Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde yapılan ihaleler üzerinde durulmuştur. Soruşturma Komisyonu bazı bilgi ve belgelere ulaşmakla birlikte, iki aylık bir çalışma süresi içinde kapsamlı bir soruşturma yapamadan 7.2.2002 tarihli toplantıyla çalışmayı bitirmiş ve oylama yapılmıştır.

Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Koray Aydın döneminde başında bulunduğu kurumda yapılan işlerle birtakım bürokrat ve müteahhitlere menfaat temin edilmesi yönünde uygulamalar yapıldığı ve devletin zarara sokulduğu, şöyle ki;

Yapılan ihalelerin istenen şahıslara, istenen şekilde, istenen eksiltme oranıyla verilmesine yönelik uygulamalar yapıldığı.

1. 12.12.1999 tarihinde İller Bankası İhale Yönetmeliğinde değişiklik yapılarak, yönetmeliğin 30 uncu maddesi ikinci fıkrası değiştirildiği.

Bu değişikliklerle ek sözleşme sınırı kaldırılarak, istenen müteahhide ihalesiz, istendiği kadar iş verilmesi yolu açılmış, Sayın Koray Aydın'ın Bakanlığı döneminde yapılan ihalelerde ek sözleşme yolu yoğun olarak kullanıldığı.

2. Özellikle Yapı İşleri Genel Müdürlüğü ve İller Bankası bünyesinde yapılan ihalelerde, davet usulü genel ilke haline getirilerek istenen müteahhitlere ihale verme yolu açılmış ve yoğun olarak tüm alanlarda ve yerlerde yapılan ihalelerde, ilan verme davet usulü kullanıldığı.

3. Geriye doğru on yıllık süre içinde yapılan ihaleler incelendiğinde eksiltme (kırım) oranları çok yüksek olduğu halde, Sayın Koray Aydın döneminde kırım oranları aniden çok aşağılara düştüğü. Eksiltme (kırım) oranları daha önceleri ortalama yüzde 40'larda seyrederken, ortalama yüzde 15'lere indiği.

Böylece düşük kırımlı ihalelerle devlet zarara sokulurken müteahhit ve bürokratlara menfaat temin edildiği.

4. İhale almak için müracaatta bulunan bazı müteahhitlerin ifadelerinden, ihale almak için yüzde 20, yüzde 15 peşin komisyon istendiği, komisyon vermeyenlerin ihaleye davet edilmediği yoğun şekilde dile getirilmeye, kamuoyu ve medya kuruluşlarında ifade edilmeye başladığı gözlenmiştir.

5. Sayın eski Bakan Koray Aydın, Komisyondaki ifadelerine "ihale komisyonları tarafından alınan ihale kararlarının ita amirlerince karar tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde onaylanacağı veya iptal edileceği" yasa gereği olduğu, bu durumda yapılacak ihalelere katılacak isteklilere onay vermek ve tamamen evrak üzerinde yapmış olduğu inceleme sonucunda vermiş olduğu ihalenin onaylanması veya iptal edilmesi kararlarından dolayı suçlanmasının mümkün olmadığını ifade etmiş olmakla birlikte, yine aynı ifadesinde, sorulan bir soru üzerine "tabiî öyle yaptım, dağıttım, doğrudur, her gelene dağıttım, paylaştırdım herkese" ifadesiyle, ihalelerin, usul ve şeklî işlemlerinden öte, fiiliyatta, iddia edildiği gibi dağıtıldığı gerçeği ortaya çıkmıştır.

6. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı çalışanları ve bazı müteahhitler nezdinde yapılan "Vurgun Operasyonu" sonucu, 1 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde Hz. 2001/477-Es. 2001/233-İd. 2001/190 sayılı iddianame doğrultusunda dava açılmış, 361 kişi gözaltına alınarak bir kısmı tutuklanmıştır.

7. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yapılan bir yol yapım ihalesiyle ilgili Ankara 8 inci İdare Mahkemesinde açılan davada mezkûr ihaleyle ilgili işlemlerin iptali doğrultusunda karar verilmiştir.

8. Ulaşılacak birtakım bilgilere ihale verilen müteahhitlere ulaşılamadan inceleme ve soruşturma eksik yapılarak komisyonun çalışmaları sona erdirilmiştir.

Netice olarak, Bayındırlık Bakanlığı bürokratlarının tutuklu olarak yargılandığı bir davada, Sayın Bakanın da yargıda dinlenmesinin, olayların aydınlanmasında faydalı olacağı kanaatindeyiz. Ayrıca, yukarıda ifade edilen hususlarla birlikte, soruşturma konusu ve içindeki deliller, Ankara 1 nolu DGM'de görülmekte olan Vurgun Operasyonu davasıyla birlikte değerlendirilmeye ihtiyaç vardır. Bu açıdan, eski Bakan Koray Aydın'ın, yukarıda belirtilen maddeler uyarınca, TCK'nun 228, 230, 240, ve 346 ncı maddeleri gereğince Yüce Divana sevk edilmesini arz ve talep ederiz.

 

Veysel Candan

Ahmet Sünnetçioğlu

 

Konya

Bursa

 

M. Zeki Çelik

Aslan Polat

 

Ankara

Erzurum

Latif Öztek

 

 

Elazığ

 

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum :

Sayın Başkanlığa

Görüşülmekte olan 819 sıra sayılı soruşturma dosyasına göre, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın hakkında Yüce Divana sevkine gerek olmadığına oyçokluğuyla karar verilmiştir.

Soruşturma konusu dosyayla toplanan deliller ve belgelere göre, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın'ın eylemine uyan Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddeleri uyarınca tecziye edilmek üzere Yüce Divana sevk edilmesine karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.

 

Doğan Baran

Hacı Filiz

 

Niğde

Kırıkkale

 

Mehmet Sağlam

Mustafa Örs

 

Kahramanmaraş

Burdur

 

Yahya Çevik

Oğuz Tezmen

 

Bitlis

Bursa

 

Fetullah Gültepe

Turhan Güven

 

Van

İçel

 

Nurhan Tekinel

Kadir Bozkurt

 

Kastamonu

Sinop

 

Mümtaz Yavuz

Salih Çelen

 

Muş

Antalya

 

Mehmet Gölhan

Kemal Çelik

 

Konya

Antalya

 

Rıza Akçalı

Metin Kocabaş

 

 Manisa

Kahramanmaraş

 

Nevfel Şahin

İsmet Attila

 

Çanakkale

Afyon

 

Necati Yöndar

Musa Konya

 

Bingöl

Ağrı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu üç önergenin mahiyeti aynı olduğu için, üç önergeyi birleştirerek oylayacağız.

Malumunuz olduğu üzere, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, Yüce Divana sevk kararı, üye tam sayısının salt çoğunluğuyla, gizli oyla alınan bir kararla mümkündür. Ayrıca, İçtüzüğümüzün 112 nci maddesine göre, yine, üye tam sayısının salt çoğunluğu esastır. Bu itibarla, biraz sonra gizli oylama yapacağız.

Bu gizli oylamada toplantı yetersayısı olmak koşuluyla, önergeler 276 oy almadığı takdirde; yani, üye tam sayısının yarısı olan 276 oyu almadığı takdirde, önergenin gündeme alınması reddedilmiş oluyor.

Şimdi, hücrelerin kurulması için 10 dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati : 17.23

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.35

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 65 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, soruşturma önergesi üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI

VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) GÖRÜŞMELER (Devam)

1. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55 Arkadaşının, Bakanlığı Döneminde Usulsüzlük ve Suiistimallere Yol Açtığı ve Göz Yumduğu, Gerekli Tedbirleri Almayarak Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 228,230,240 ve 346 ncı Maddelerine  Uyduğu İddiasıyla Bayındırlık ve İskân Eski Bakanı Koray Aydın Hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/4) (S. Sayısı : 819)  (Devam)

BAŞKAN - Biliyorsunuz, soruşturma komisyonu raporu üzerinde 3 tane önerge verilmişti. Bu önergeler, Bayındırlık eski Bakanının Yüce Divana sevki yönündedir. Bu önergeler için 3 tane...

Arkadaşlar, oylamayı daha başlatmadım; rica ediyorum... Başlatmadım efendim... Bir dakika... Bir dakika efendim, oylamayı daha başlatmadım...

Efendim, gördüğünüz üzere, komisyon sırasında bulunan Divan Kâtiplerine ismi okunan milletvekili gidecek, mühürlü zarf alacak, bu zarfla beraber beyaz, kırmızı, yeşil renkli 3 tane yuvarlak alacak. Beyaz, bu önergelerin kabulü ve ilgilinin Yüce Divana sevkı için kullanılan oydur. Kırmızı, önergelerin reddi ve Yüce Divana sevk etmeme yönünde, anlamındadır. Yeşilse, çekimser anlamındadır. Arkadaşlarımız yanlış yapmasınlar diye açıklıyorum.

Evvela 3 Bakan, Sayın Çakan, Sayın Sümer Oral ve Sayın Keçeciler, bir yere gidecekleri için, önce onlara öncelikli oy kullanma hakkını tanıyorum. Sonra, Millî Eğitim Komisyonumuzun...

Rica ediyorum arkadaşlar... Bakın, ben, gizli oylama yapıyorum; çok ciddî bir oylama. Herkes otursun yerine... İsmi okunmayan arkadaşımız oy kullanmaya gitmesin... Rica ediyorum... Herkes otursun efendim..

Arkadaşlar, bakın, çok ciddî bir oylama yapıyoruz. Bu oylamanın ciddî olması lazım. Rica ediyorum...

Evvela 3 Bakan oy kullanacak. Sayın Kocabaş da, rahatsız olduğu için, önceden oy kullanıyor. Arkasından, Millî Eğitim Komisyonumuzun, bugün, saat 18.30'da uçağı kalkıyor; Millî Eğitim Komisyonu üyelerine oy kullandıracağım.

Öteki arkadaşlar, rica ediyorum, otursunlar efendim. Ondan sonra, oylamayı, Adana'dan başlatacağız.

Efendim, Abdülkadir Aksu arkadaşımızın da uçağı kalkıyormuş, o da gidecek. Sayın Aydın Ayaydın da aynı durumda.

Rica ediyorum arkadaşlar, ismi okunmayanlar sıraya girmesinler.

Oylamaya Adana İlinden başlıyoruz.

(Oyların toplanılmasına başlandı)

BAŞKAN - Arkadaşlar, rica ediyorum, gizliliğe riayet edelim. Rica ediyorum...

Sayın Yusuf Kırkpınar'ın da uçağı kalkacakmış, rica etti; tamam, ona da izin veriyorum.

Millî Eğitim Komisyonu üyeleri dışındakiler ve okuduğum, Aydın Ayaydın, Yusuf Kırkpınar ve Abdülkadir Aksu dışında, rica ediyorum, herkes yerine otursun.

Efendim, arkadaşlar, bakın...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sayın Başkan, bizim de helikopterimiz kalkacak.

BAŞKAN - Canım, helikopter bekleyebilir de, uçak beklemiyor.

Arkadaşlar, rica ediyorum, ismi okunmayan arkadaşlar sıraya girmesinler.

Efendim, bakın, böyle devam ederse, oylamayı iptal ederim. Durdururum bakın... Rica ediyorum... Yani, olmaz ki arkadaşlar; burada ciddî bir oylama yapıyoruz.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum, oyunuzu da gizli kullanın. Bakın, Anayasaya sadakat yemini...

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN - Arkadaşlar, eğer, yerinize ... Bakın, rica ediyorum, ismi okunmayan arkadaşımız gelmesin oraya. Böyle devam ederse, bakın, oylamayı durdururum.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN - Sayın Mehmet Pak da, uçakları kalktığı için, oy kullanmak istiyorlar.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN - Efendim, lütfen, oyunuzu, hücre içerisinde, gizli kullanmanızı rica ediyorum. Yani, bir Anayasa yapmışız, daha yeni yapmışız; gizlilik ilkesine riayet etmemiz lazım.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın, ikiniz bir arada oy kullanıyorsunuz. Olmaz ki; oylamada gizlilik böyle olmaz ki.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN- Arkadaşlar, oylarınızı açıkta kullanmayın, rica ediyorum.

Efendim, yani, birilerine hesap mı veriyorsunuz?! Oy gizlidir. Madem Anayasada gizli oyu kabul ettiniz, gizli kullanın.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN- Yani, gülünecek bir şey söylemiyorum ki. Artık, milletvekili seviyesindeyiz. Gizli oy kullanacağımıza göre, oyumuzun rengini kimsenin görmemesi lazım.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN - Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan, Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in yerine; Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın yerine; Devlet Bakanı Nejat Arseven, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın yerine; Kültür Bakanı İstemihan Talay, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in yerine; Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu, Turizm Bakanı Mustafa Taşar'ın yerine; Devlet Bakanı Reşat Doğru, Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın yerine; Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in yerine; Devlet Bakanı Tunca Toskay, Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmaoğlu'nun yerine; Sağlık Bakanı Osman Durmuş, Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in yerine; Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun yerine; Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan, Başbakan Sayın Bülent Ecevit'in yerine vekaleten oy kullanacaklardır.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN - Arkadaşlar, ikaz etmemize gerek olmadan, rica ediyorum, oylar gizli kullanılsın; yani, gizliliğe riayet edelim. Eğer, birilerine bir şey göstermek istiyorsanız; bu, milletvekilliği seviyesine uymayan bir davranıştır. Herkes vicdanına göre gitsin, içeride oyunu kullansın.

SÜLEYMAN TURAN ÇİRKİN (Hatay) - Sana ne!.. Sana ne!..

BAŞKAN - Böyle bir şey olmaz yahu!

Efendim, Sayın Ahmet Derin de geldiler, arkadaşımız öncelikle oyunu kullanabilir.

Aslında, gizliliğe riayet edilmediği takdirde, bakın söyleyeyim, her an oylamayı iptal edebilirim; ertelerim bakın. Bunu rica ediyorum... Rica ediyorum, Anayasaya riayet etsin efendim herkes.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN - Genel Kurul salonunda olup da oyunu kullanmayan sayın üye var mı efendim? Yok.

Genel Kurul salonunda olup da oyunu kullanmayan üye olmadığına göre, oylama işlemi sona ermiştir.

Kupalar kaldırılsın.

Efendim, görevli Divan üyesi arkadaşlarımız tasnifi yapacaklardır, başka kimsenin gelmesine gerek yok. Gerekirse, Kanunlar Müdürlüğünden arkadaşlarımızdan da yardım isteriz.

(Oyların ayırımına başlanıldı)

MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Sayın Başkan, tasnif komisyonu kurulsun.

BAŞKAN - Yok efendim. Hep böyle yapıyoruz. Herhalde siz Mecliste... bütün Anayasa oylamalarını böyle yapmıştık.

MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Hayır efendim.

BAŞKAN - Canım, rica ediyorum... Ne "hayır"ı efendim!.. İşte böyle yapılıyor bu iş. Seçimlerde komisyon tasnif yapıyor. Burada İçtüzük hükmü bu.

ERKAN KEMALOĞLU (Muş) - Sayın Başkan, biz de katılabilir miyiz?

BAŞKAN - Hayır, katılamazsınız.

MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Bizim Kâtip Üyemiz yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, var... Arkadaşlarımız görevli.

İlle, Divana müdahale etmek zorunda mısınız; anlamıyorum!..

(Oyların ayırımına devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oylama sonucunu açıklıyorum:

Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkındaki (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu üzerinde verilen önergelerin yapılan gizli oylamasına 399 milletvekili katılmış; kabul 177, ret 209, çekimser 11, geçersiz 1, boş 1 oy kullanılmıştır. (MHP sıralarından alkışlar)

Böylece, Anayasanın 100 üncü maddesine ve İçtüzüğe göre, oylamada kabul oyu sayısı Meclis salt çoğunluğunu bulmadığı için, yani, 276 kabul oyu çıkmadığı için, önergeler reddedilmiş, soruşturma komisyonu raporu kabul edilmiştir; ilgilinin Yüce Divana gitmesi kabul edilmemiştir efendim.

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Şimdi ne var Sayın Başkan?

BAŞKAN - Efendim, çalışma saatimizin sonuna daha 20 dakika var.

Çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki efendim, isteyebilirsiniz.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Maddelere geçilmesini oylayacağım; ancak, karar yetersayısının aranılması istenmiştir.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, ne olur elektronik cihazla yapın oylamayı.

BAŞKAN - Peki efendim, oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

3 dakika süre veriyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesine ilişkin olarak yapılan oylamada karar yetersayısı bulunamamıştır.

Sayın grup başkanvekilleri, ara vermemize gerek var mı?

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Yok.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tüm milletvekili arkadaşlarımızın ve halkımızın yaklaşan Kurban Bayramını kutluyor, herkese mutluluk ve saadet getirmesini diliyoruz.

Sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, alınan karar gereğince, 26 Şubat 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 18.46

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.