DÖNEM
: 21 CİLT : 86 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 65 inci Birleşim 14 . 2 . 2002 Perşembe İ
Ç İ N D E K İ L E R I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. –
YOKLAMA IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Bingöl Milletvekili Hüsamettin
Korkutata’nın, Bingöl İlinin yol ve sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması 2. – İstanbul Milletvekili Rıdvan
Budak’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan geçici işçilerin sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması 3. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri
Yıldırım’ın, ülkemizdeki işsizlik ve istihdam sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın
(6/1195) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/454) V. –
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A)
GÖRÜŞMELER 1. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali
Şahin ve 55 Arkadaşının, Bakanlığı Döneminde Usulsüzlük ve Suiistimallere Yol
Açtığı ve Göz Yumduğu, Gerekli Tedbirleri Almayarak Görevini Kötüye Kullandığı
ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 228,230,240 ve 346 ncı Maddelerine
Uyduğu İddiasıyla Bayındırlık ve İskân Eski Bakanı Koray Aydın Hakkında,
Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis
Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu
Raporu (9/4) (S. Sayısı : 819) VI. –
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali
Şahin'in, Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık'ın konuşmasında ileri
sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşün kendisine atfolunduğu iddiasıyla
konuşması VII. –
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) 2. – Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri
Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S.
Sayısı : 786) VIII. –
SORULAR VE CEVAPLAR A) YazIlI Sorular ve CevaplarI 1. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
yapı denetçisi belgesi alacakların kılık-kıyafet sorununa ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın cevabı (7/5432) 2. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
denetçi belgesi verilmeyen mimar ve mühendislere ilişkin sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın cevabı (7/5488) 3. – İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz'ün, ilaç üretimine ithal ilaçlara ve ilaç firmalarının promosyonlarına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5498) 4. – İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün; Emlak Bankasının, Eryaman V. Etap
Projesine ve yürütülen bazı çalışmalara yönelik iddialara, Kapatılan Emlak Bankasının devredilmesi
gereken malvarlığına ve KEY hesaplarına, Bağlı ve ilgili kuruluşlardaki personele
ve yapılan atamalara, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Faruk
Bal'ın cevabı (7/5533, 5534, 5535) 5. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın,
Adapazarı Şeker Fabrikasının, depremde gördüğü zarara ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5584) 6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Hollanda'dan emekli olarak kesin dönüş yapan vatandaşlarımızın bazı sorunlarına
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı
(7/5651) 7. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
BAĞ-KUR'lu hastaların eczanelerden ilaç alamadıkları iddialarına ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5682) 8. – Elazığ Milletvekili Latif Öztek'in,
Elazığ İline Özürlüler Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi, Huzurevi, Toplum ve
Gençlik Merkezi kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan
Gemici'nin cevabı (7/5742) 9. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Reşat Doğru'nun cevabı
(7/5842) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
üç oturum yaptı. Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç, fındık
üretimi ve ihracatında karşılaşılan sorunlara, Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner,
IMF'yle ilişkilerde hükümetçe izlenilen tutumun yanlış olduğuna, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar; Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Samsun'da kurulması planlanan mobil santrala ve Samsun İlinin sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşmasına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan
cevap verdi. Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 20
arkadaşının, Ordu İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının
(10/256), Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 21
arkadaşının, yerel basının sorunlarının (10/257), Araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri
okundu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı. Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in (6/1266)
esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü
sorunun geri verildiği bildirildi. Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen ve
Başkanvekili Sedat Çevik'in, Brüksel'de yapılacak olan Avrupa Kıtası Global
Habitat Parlamenterleri 17 nci Başkanlık Toplantısına, Başkanvekili Ali Ilıksoy'un, Atina'da
düzenlenecek olan Üçüncü Avrupa Akdeniz Parlamento Başkanları Konferansına, Adalet Komisyonu Başkanı Emin Karaa ve
İçişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Pak'ın, Madrid'te yapılacak olan AB Üye ve
Aday Ülkeler Parlamentolarının Adalet ve İçişleri Komisyon Başkanları
Konferansına, Vaki resmî davetlere icabet etmelerine
ilişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi. TBMM Genel Kurulunun 19.2.2002 Salı ve
20.2.2002 Çarşamba günlerindeki çalışmalarının yapılmamasına ilişkin Danışma
Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi. Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray
Aydın hakkında kurulan (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun
12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819 sıra sayılı raporunun gündemin "Meclis
Soruşturması Raporları" kısmına alınmasına, rapor üzerindeki görüşmelerin
Genel Kurulun 14.2.2002 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Demokratik Sol
Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek
önerisi okundu; Önerinin görüşmelerine başlanılmasından
sonra, grupların müşterek önerisinin işleme konulmasının İçtüzüğe aykırı olduğu
yönündeki Başkanlık tutumu üzerinde usul görüşmesi açıldı; işleme devam
edilmesinin uygun olduğuna karar verildi; Öneri üzerindeki görüşmelere devam
olunarak, yapılan oylama sonucunda, önerinin kabul edildiği açıklandı. Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının : 1 inci sırasında bulunan (6/930), 2 nci sırasında bulunan (6/931), 3 üncü sırasında bulunan (6/932), 4 üncü sırasında bulunan (6/933), 5 inci sırasında bulunan (6/934), Esas numaralı sözlü sorular, üç birleşim
içerisinde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrilerek gündemden
çıkarıldı; 1 inci sırada bulunan soru sahibi de sözlü sorusunun yazılı soruya
çevrilmesi nedeniyle görüşlerini açıkladı; 6 ncı sırasında bulunan (6/938), 7 nci sırasında bulunan (6/939), 8 inci sırasında bulunan (6/940), 9 uncu sırasında bulunan (6/941), 11 inci sırasında bulunan (6/943), 12 nci sırasında bulunan (6/944), 13 üncü sırasında bulunan (6/945), Esas numaralı sözlü sorulara, Devlet
Bakanı Recep Önal, 10 uncu sırasında bulunan (6/942), 20 nci sırasında bulunan (6/953), 79 uncu sırasında bulunan (6/1050), 130 uncu sırasında bulunan (6/1106), 168 inci sırasında bulunan (6/1158), Esas numaralı sözlü sorulara, Devlet
Bakanı Edip Safder Gaydalı, 14 üncü sırasında bulunan (6/947), 22 nci sırasında bulunan (6/957), Esas numaralı sözlü sorulara, Adalet
Bakanı Hikmet Sami Türk, Cevap verdiler. Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527) görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından,
ertelendi; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının (1/744) (S. Sayısı : 786) tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlandı, maddelerine geçilmesi için yapılan oylamada
Genel Kurulda karar yetersayısı bulunmadığı ve ara verilmesi halinde de
bulunmayacağı anlaşıldığından; 14 Şubat 2002 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 19.01'de son verildi. Kamer Genç Başkanvekili Levent
Mıstıkoğlu Mehmet Batuk Hatay Kocaeli Kâtip Üye Kâtip
Üye II. – GELEN
KÂĞITLAR No. : 88 14.2.2002 PERŞEMBE Teklif 1. – Ankara Milletvekili
Melda Bayer ve 15 Arkadaşının; Kat
Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/893) (Adalet
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.2.2002) Yazılı Soru Önergeleri 1. – Adana Milletvekili
Mehmet Metanet Çulhaoğlu'nun, Yedigöze
Baraj inşaatına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6054) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.2.2002) 2.
– Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu'nun, TOKİ’nin Adana'da yaptırdığı
deprem konutlarının tahsisine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6055) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2002) 3.
– Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, sokak çocuklarının bakımı, korunması ve
yetiştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi
(7/6056) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2002) 4.
– Elazığ Milletvekili Latif Öztek'in, Elazığ SSK Hastanesinin personel ve cihaz
ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6057) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2002) 5. – Elazığ Milletvekili
Latif Öztek'in, Elazığ Devlet Hastanesinin ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6058) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2002) 6. – Diyarbakır
Milletvekili Sacit Günbey'in, doğrudan gelir desteği uygulamalarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6059) (Başkanlığa geliş
tarihi :12.2.2002) 7. – Afyon Milletvekili
İsmet Attila'nın, Afyon SEKA İşletme Müdürlüğünün hammadde alımını durdurduğu
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6060) (Başkanlığa geliş
tarihi : 13.2.2002) 8. – İstanbul
Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, "Marmaray" projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6061) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002) 9. – Eskişehir Milletvekili Necati Albay'ın, alımı yapılan
pancar, üretilen, satılan ve stoktaki şeker miktarlarına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6062) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002) 10. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
BAĞ-KUR'luların prim ve borç ödemelerinde Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği KHK
hükümlerinin uygulandığı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6063) (Başkanlığa geliş tarihi :13.2.2002) 11. – Ankara Milletvekili
M.Zeki Çelik'in, İKO-AB toplantısında KKTC'nin temsiline ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6064) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002) 12. – Ankara Milletvekili
M.Zeki Çelik'in, yardımcı doçentlerin özlük haklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6065)
(Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002) 13. – Afyon Milletvekili
İsmet Attila'nın, Sağlık eski Bakanı Halil İbrahim Özsoy döneminde bazı basın
mensuplarına ödeme yapıldığı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6066) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002) 14. – Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay'ın, doğrudan gelir desteği uygulamalarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6067) (Başkanlığa geliş
tarihi : 13.2.2002) 15. – Afyon Milletvekili
Halil İbrahim Özsoy'un,
Afyon-Bolvadin-Özburun Beldesindeki
Tarım Kredi Kooperatifinin kapatılma nedenine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6068)
(Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2002) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 15.00 14 Şubat 2002 Perşembe BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 65 inci Birleşimini açıyorum. III. – Y O K L A M A BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapılacaktır. Yoklama için 5 dakikalık
süre vereceğim. Bu süre içinde, sayın milletvekillerinin cihaza girerek Genel
Kurul salonunda olduklarını belirtmelerini, cihaza giremedikleri takdirde,
Divandaki veya Genel Kurul salonundaki teknik elemanlardan yardım istemelerini,
bu halde de cihaza giremedikleri takdirde pusula göndermelerini ve pusula
gönderen arkadaşların da Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını diliyorum. Yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim. Bu arada, gündemdışı söz
vermeden önce, bir cümle de ben söylemek istiyorum. Bugün, Sevgililer Günüdür;
herkesin Sevgililer Gününü kutluyoruz. İnsanlar arasında en güzel şey sevgidir.
(Alkışlar) Sevgiden daha kıymetli bir varlık yoktur. Sevgi olmayan yerde, kin
ve nefret vardır. Kin ve nefret de insan organları için çok büyük bir yüktür. Ben, tekrar, Türkiye'de,
herkesin, birbirine karşı sevgiyle, saygıyla bakmalarını diliyorum; saygılar
sunuyorum efendim. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Bravo Başkan!.. Çiçeklere selam!.. BAŞKAN - Efendim, birinci
gündemdışı söz, Bingöl Milletvekili Sayın Hüsamettin Korkutata'ya verilmiştir;
konusu, Bingöl'ün yol ve sağlık işleridir. Buyurun Sayın Korkutata. Süreniz 5 dakika. IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Bingöl
Milletvekili Hüsamettin Korkutata’nın, Bingöl İlinin yol ve sağlık sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Bingöl) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 26.10.1999 tarihinde (10/88) esas
numaralı araştırma önergesiyle, biz, terör sonrası doğu ve güneydoğuda bir
araştırma yapılmasını, önceliklerinin, ihtiyaçlarının tespit edilmesini ve bir
daha burada terörün boy vermemesi için gereğinin yapılmasını istemiştik 24
arkadaşımızla ve o gün, o önergemiz, hemen hemen bütün partili arkadaşlarca da
imzalanmıştı; ama, ne acıdır ki, dört yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen bu
gündeme getirilememiş ve konuşulamamıştır. Onun için, biz, şimdi, münferit
sorunları dile getirmek mecburiyetinde kalmışızdır değerli arkadaşlar. Daha önce, terör bittiği
takdirde ancak, bu bölgede yatırım yapılabilir diyen arkadaşlarımız vardı;
çünkü, güvenlik sorunu dolayısıyla yeterince yatırım yapılamıyor deniliyordu.
Bugün, bu sorun olmadığı halde, maalesef, ne acıdır ki, yatırımın hiçbir izi
bölgede yoktur ve bölge, uzun zamandır tamamen ihmal edilmektedir. Umarız, bu
sorun, bir an önce ele alınır yeniden. Değerli arkadaşlar, 4
ilçesinin kendi il merkeziyle direkt irtibatı olmayan tek il Bingöl'dür. Bugün,
Kiğı, Adaklı, Yayladere ve Yedisu gibi 4 ilçenin, Bingöl'le direkt irtibatı
yoktur. Adaklı, Kiğı ve Yayladere'ye Elazığ-Karakoçan üzerinden, Yedisu İlçesi
ise, Erzurum üzerinden dönerek ancak Bingöl'e gelmektedir. Dolayısıyla, bu, 21
inci Asırda, gerçekten, içimize sindiremediğimiz bir şeydir. Bir an önce bu
konunun ele alınması gerekmektedir. Yayladere'nin 17
kilometre yolu baraj sayesinde yapılmış; oysa, Kiğı'nın şu anda 33 kilometrelik
yolunun altyapısı yapılmış, ancak bunun 4 kilometresi asfaltlanabilmiş ve o da
bozulmuştur. Yapılmakta olan, yani, programda olan bu iki yolun yine irtibatı,
maalesef, Elazığ-Karakoçan üzerinden yapılmaktadır. Oysa, Adaklı hiç söz konusu
edilmemiş burada, hiç programa da alınmamış. Eğer, bu yollar, direkt,
Hasbağlar-Bingöl veya Karaçubuk-Bingöl üzerinden yapılsa, bu yolların uzunluğu
yarıdan daha da az bir rakama düşecek; zaman, yine, yarıdan az bir duruma gelecek
ve burada, devletin, her konuda tasarrufu ve kazancı söz konusu olacaktır; ama,
maalesef, bunu, bugüne kadar dinletemedik ve hâlâ da bu yollar böyle durmaktadır. Yine, Yedisu İlçemiz,
maalesef, Erzurum üzerinden ancak Bingöl'e ulaşabilmekte ve bunu 3 defa
programa koymamıza rağmen, o zaman, bu, güvenlik gerekçesiyle iptal edilmişti;
ama, maalesef, şimdi, güvenlik de söz konusu olmadığı halde, bu, bu yıl, yine,
Sayın Bakanla ve ilgililerle konuşmamız neticesinde ancak programa alınabildi;
inşallah, yapılır diyoruz. Değerli arkadaşlar,
yalnız bununla bitmiyor yol meselesi. Bugün, Elazığ 8 inci bölge, maalesef,
Bingöl hudutları içindeki 1 000 kilometreye yakın yola bakmamaktadır. Bunun
400-500 kilometresi hiç kale alınmamış, yolun izi bile yok, sadece adı var;
diğerleri de, maalesef, çok bakımsız, her taraf çukur. Bingöl Gazetesi -mahallî
gazete- hemen hemen her gün bunları yazmakta, yüzlerce nüshasında, hep
Bingöl'deki bu sorunu dile getirmiş bulunmaktadır ve öyle olmuştur ki, buradaki
halk, bizi bu bölgenin tasallutundan çıkarın, başka bir yere bağlayın veya
müstakil hale getirin diyor; çünkü, Bingöl sınırlarını geçtiğiniz zaman bir
bakıyorsunuz ki, durum çok daha farklıdır. Değerli arkadaşlar, zaman
çok kısa. Sağlık sorunumuz bundan daha da girift bir durumdadır, çok ciddî
sıkıntılar var. Bugün, Bingöl'den hastalar Elazığ'a, Diyarbakır'a veya
Erzurum'a nakledilmektedir. Birçok ilçemizin nakledecek ambulansı da yoktur.
Maalesef, Bingöl'de doktor başına 14 000'e yakın insan düşmektedir, hatta
hatta, diş hekimine 24 000 insan düşmektedir. Bunun yerine getirilebilmesi,
yapılabilmesi mümkün değildir ve doktor açığımız, hastabakıcı açığımız had
safhadadır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Korkutata,
lütfen, zaman verdim, tamamlayın efendim... HÜSAMETTİN KORKUTATA
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Bu ciddî sıkıntıların
giderilebilmesi için -araç gereç yönünden, personel yönünden- Bingöl'ün bu
gidip gelme sıkıntılarından kurtarılması lazımdır; çünkü, birçok insan yollarda
can vermektedir. Bunun önüne geçmek de bugün, devletin görevidir. Değerli arkadaşlar, bu
durum, sosyal devlet yükümlülüğüne, devlet vatandaş hak ve ödevlerine
sığmamaktadır. Umarız Allah'tan, bir an önce, devletimiz, milletimiz ve
Meclisimiz bu ayıptan kurtulur, Bingöl'ün 4 ilçesi, kendi merkeziyle bağlantılı
hale gelir; ayrıca, Bingöl de bu sıkıntıdan kurtulur umuduyla, bütün
vatandaşlarımızın Kurban Bayramını kutlar, Yüce Meclise saygılar sunarım. Sayın Başkana da zaman
verdiği için teşekkür ediyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Korkutata. Efendim, gündemdışı
konuşmaya hükümet cevap verecek mi? Gündemdışı konuşmaya hükümet cevap
vermiyor. İkinci gündemdışı söz,
Meclisteki geçici işçilerin durumuyla ilgili olarak söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Rıdvan Budak'a verilmiştir. Buyurun. Konuşma süreniz 5 dakika.
2. –
İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan
geçici işçilerin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması RIDVAN BUDAK (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Meclis çatısı altında geçici
işçi statüsünde çalışan personelimizin sorunlarına değinmek üzere söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Daha önce, 20 Nisan 2000
tarihinde yine gündemdışı söz alarak, ülkemizdeki geçici işçi uygulamasının
doğurduğu sorunları ele almış, bu arada, Meclisteki geçici personelin durumuna
değinmiştim; ancak, geçen süre zarfında sorun çözüme kavuşturulmamış, hatta,
daha da olumsuz bir noktaya varmıştır. Bu nedenle, konuyu bir kez daha
dikkatinize sunmak istiyorum. Değerli milletvekilleri,
önceleri belli alanlarda ve özellikle mevsimlik işlerde uygulanan geçici işçi
statüsü giderek amacından sapmış ve pek çok kamu kurumunda yaygın bir istihdam
biçimini kazanmıştır. Bunun sonucunda, memurlarla aynı işi yapan ve çalışma
süresi onbir ayı bulan geçici işçilik yaygınlaşmıştır. Böylece, devlet
dairelerinde, 657 sayılı Kanuna tabi memurlar ve onlarla aynı görevi yapan
geçici işçiler biçiminde farklı statülere tabi iki ayrı grup oluşmuştur. Değerli arkadaşlarım,
bugün, Meclis çatısı altında dahi, 460 civarında geçici işçi çalışmaktadır.
Park ve Bahçeler, İç Hizmetler, Parlamenter Hizmetleri gibi müdürlüklerde,
onbir aylık vizelerle çalışan personelin çoğunluğu, on yıla yaklaşan sürelerle
Mecliste hizmet vermektedir. Bu çalışanlarımızın ücretleri, özellikle son iki
yılda, enflasyon karşısında hızla erimiştir. 2001 yılının temmuz ayında yapılan
yüzde 8'lik artış, bu işçilerin çoğunun üst vergi dilimine girmesi nedeniyle,
çıplak ücretlerine yansımamıştır. Geçtiğimiz ocak ayında, 2002 yılı için
yapılan ücret zammı ise hem yetersiz hem de adaletsiz olmuştur. Yetersizdir;
çünkü, enflasyonun çok altında kalmıştır; adaletsizdir; çünkü, yüzde 15 ile
yüzde 38 arasında değişen ücret zammı farklılığı taşımaktadır. Meclis Başkanlığımızın,
bu uygulamayı, daha zor koşullarda çalışanı kollamak gibi bir iyi niyetle
yaptığı kanısındayım; ancak, bu uygulama, mevcut olumsuzluğu derinleştirmekten
başka bir işe yaramamıştır. Öncelikle, zor koşullarda çalışanlara, iyileştirme
yapıldıktan sonra enflasyon oranında zam yapılsaydı, bu şikâyetlere sebep
olmazdı. Değerli arkadaşlar, diğer
Meclis personeliyle bahçıvan, garson, çaycı, hizmetli, büro elemanı olarak
görev yapan; ama, aynı ücret ve sosyal haklara sahip olmayan geçici işçi
statüsündeki personelimizin sorunlarına çözüm bulunmalıdır. Bunun çözümü
vardır. Öncelikle, ücretlerdeki enflasyon kaybı giderilmelidir. Sorunun kökten
çözümü ise, bu çalışanlarımızın, yapılacak bir düzenlemeyle daimî kadroya
alınmalarıdır. Uluslararası Çalışma Örgütünün kararlarına imza atmış ve Avrupa
Birliğine üye olma yolunda olan bir ülkenin Parlamentosunda, görevleri daimî;
ama, statüleri geçici personel çalıştırılması yakışık almamaktadır. Meclis Başkanlık
Divanımızın, bu konuya ivedilikle çözüm getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Budak. Sayın Meclis Başkanımız
veya yetkili kılacağı bir kişi, gündemdışı konuşmaya cevap verebilir; ama, bu
konuda bir talep olmadığı için... Zaten, bu Meclisteki
işçilerin durumu her zaman görüşülür burada; artık, fiilî durum herkes
tarafından kabul edilir. Efendim, üçüncü
gündemdışı söz, ülkemizde işsizlik ve istihdam üzerine söz isteyen Eskişehir
Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım'a verilmiştir. Buyurun Sayın Yıldırım. Süreniz 5 dakika. 3. –
Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın, ülkemizdeki işsizlik ve
istihdam sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde istihdam ve işsizlik
hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize, işten
çıkarılan, işini kaybeden ve işsiz halkımıza saygılarımı sunuyorum. Değerli milletvekilleri,
öncelikle, tüm insanların Sevgililer Gününü kutluyorum, her gününün böyle
olmasını diliyorum. Türkiye'de, istihdam
sorunu ve işsizlik, ekonomik ve sosyal problemler içerisinde her zaman için en
önemli yeri işgal etmiştir; ancak, günümüzde, son üç yılda, yani, 57 nci
hükümet zamanında ise, günümüzün en önemli sorunlarından birinin istihdam ve
işsizlik olduğu artık açıkça görülüyor. Bu nedenle, ülkemizde derinleşerek
süren ekonomik krizin istihdam üzerindeki olumsuz etkileri toplumun bütün
kesimlerince hissedilmekte, işsizlerin sayısı gün geçtikçe artmakta ve
dolayısıyla, toplum giderek fakirleşmektedir; çünkü, hükümetin ekonomi ve
istihdam politikaları yanlıştır. Türk-İş Başkanlar
Kuruluna sunulan ve işsizliğin, Türkiye'nin en önemli sorunu olduğu ve Türkiye'nin,
işsizlikte, OECD ülkeleri içerisinde en kötü durumda olduğuna dikkat çekilen
2001 yılı raporunda, Türkiye'de çalışabilir nüfusun ancak yarısı istihdam
edilebilirken, diğer OECD ülkelerinde, çalışabilir nüfusun üçte 2'sinin
istihdam edildiği belirtilmektedir. Yani, ülkemizde, son üç yılda, gelir
dağılımı adaletsizliği her geçen gün büyüyor, işsizlik akıl almaz boyutlara
ulaşıyor, sistem ekonomik ve siyasî olarak tıkanırken, vurgun ve talan devam
ediyor. Böylece, işsizlik, ülkemizin sosyal bir yarasıdır ve kanamaya devam
ediyor. Buna çare bulmadan ülkeyi kurtaramazsınız; çünkü, işsizliğin neticesi
yoksulluk ve açlıktır. Aç ve sefil olan insanın ne yapacağını bilemezsiniz, her
şeyi göze almıştır. İşte, son senelerde meydana gelen yeni kapkaççılık suçu,
işsizliğin, yoksulluğun ve açlığın sonucudur. Değerli milletvekilleri,
ülkemizde istihdam yok, tamamen durmuş, çalışanlar ise, her gün işsiz kalma
korkusuyla yaşarken, işsiz olanlar da sigortasız çalışmaya razı oluyor.
İşsizlik, çığ gibi büyümekte. Hükümetin IMF'ye verdiği niyet mektubuna göre, 75
000 çalışan daha çıkarılacak; ama, iktidar partileri, kendilerine göre
kadrolaşmakta ve yeni kadrolar getirmektedir. Peki, sayın hükümet, bu işin sonu
ne olacak? Bu partizanlıkla, taraf tutmakla nereye varacaksınız? Bu ülkeyi
nereye götürdüğünüzün farkında mısınız? Değerli milletvekilleri,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının raporuna göre ise, son yıllarda
derinleşen krizin faturasının çalışan kesime yüklenmesiyle, artan işsizlik
oranlarının endişe verici boyutlara ulaştığı ve işsizliğin sosyal barışı tehdit
eder hale geldiği; işadamlarının ekonomik krizden çıkmak için işçi çıkarma
yoluna gitmesiyle çığ gibi büyüyen işsizliğin artık iş dünyasını korkutur hale
geldiği; yoksulluğun ortadan kaldırılmasının, yaşam düzeyinin yükseltilmesinin,
dengeli gelir dağılımının sağlanmasının işsizlik ve istihdam sorunlarına
çözümler üretilmesiyle mümkün olduğu ve 2001 yılı sonunda 1 567 000 kişinin
işsiz olduğu belirtilmektedir. Ancak, bu rakam, krizden sonra işten çıkarılanlardır.
Ya 2002 yılında çıkaracağınız bankacılar, memurlar ve 75 000 çalışan ne
olacaktır?! Peki, krizden evvelki işsizler ile kaçak çalışıp işten
çıkarılanlar, para yatırıp, memur imtihanını kazanıp, tayini yapılmayanlar ile
yirmi sene okuyup iş bulamayan üniversite mezunları ne yapacak? İşten çıkarılan
gazeteciler ve televizyoncular ne yapacak? Nasıl iş bulacaksınız? İşini
kaybeden, iflas eden, dükkânını kapatan KOBİ'ler ve sanayicilerimiz, işsiz
esnaflar ne olacaktır? Ya işini, aşını kaybeden tasfiye ettiğiniz tütün
çiftçisi, pancar çiftçisi, tohum ve gübre bulup ekemeyen hububat çiftçisi,
hayvancılıkla ve sütçülükle geçimini sağlayan; ancak, bitirdiğiniz hayvancı ve
sütçü ne iş yapacak; geçimini nasıl sağlayacaktır? Eskişehir'de
özelleştirdiğiniz Sümerbank işçileri, Et ve Balık Kurumu işçileri, Eskişehir'in
ekonomisini ayakta tutan ve işsizlere istihdam yaratan Esbank'ın şirketlerinden
çıkardığınız binlerce işçi işsizler ordusuna katıldı, aç ve sefil dolaşıyor ve
sürünüyor; bu insanların hali ne olacak, nereden iş bulacaklar? (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yıldırım,
size eksüre veriyorum, tamamlayın efendim. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Devamla)- Sayın hükümet, ülkemizde tüten bacaların sönmemesi, işyerlerinin
kapanmaması, KOBİ'lerin ve fabrikaların yurtdışına kaçmaması için teşvik
uygulayın; istihdam yaratmak, artırmak ve insanlara iş ve aş imkânı yaratmak
için reel sektöre ucuz kredi verin. Yüksek olan işgücü maliyetini düşürmek için
sigorta primlerini ve vergi oranlarını indirin, yeni vergiler getirmeyin, eski
vergi oranlarını indirin, KDV'yi mutlaka indirin; elektriği ve doğalgazı
ucuzlatın; yüksek olan faiz oranlarını indirin; yatırım yapın, üretimi mutlaka
sağlayın, ülkenin ekonomik piyasa çarkını döndürün; tarım sektörünün üretim
yapabilmesi için Avrupa standartlarına göre destek verin. Artık, bu büyük
milleti ve devleti Arjantin'le mukayese etmekten kurtarın. Eğer bunları
yapamayacaksanız -ki, yapamıyorsunuz- allahaşkına, milletin istediği gibi çekin
gidin. Hem kendinizi kurtarın hem ülkeyi ve hem de bu insanları kurtarın; çünkü,
1,5 milyon insan telefonunu kapattıysa, elektrik parasını ödeyemediğinden gece
evinde karanlıkta oturuyorsa, doğalgaz faturasını ödeyemediğinden ve kömür
alamadığından soğukta yatıyorsa, 2 000 000 kişi kredi kartından dolayı borç batağındaysa,
vergi borçlarından dolayı intiharlar oluyorsa kısacası, bu millet, bu yönetimi
ve bu işkenceyi hak etmedi diyor, yüce milletin gelecek mübarek kurban
bayramını kutluyor, hayırlara vesile olmasını diliyor, Yüce Heyetinize saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldırım. Gündemdışı konuşmaya
cevap verecek sayın bakan?.. Yok. Sözlü soru önergesinin
geri alınmasına dair önerge vardır, okutuyorum : B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. –
Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın (6/1195) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/454) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü sorular
kısmının 193 üncü sırasında yer alan (6/1195) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz
ederim. Zeki
Ertugay Erzurum BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir. Sayın milletvekilleri,
gündemin "Meclis Soruşturması Raporları" kısmına geçiyoruz. Bu kısmın 1 inci
sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55 arkadaşının,
bakanlığı döneminde usulsüzlük ve suiistimallere yol açtığı ve göz yumduğu,
gerekli tedbirleri almayarak görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk
Ceza Kanunun 228 ,230, 240 ve 346 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla,
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında, Anayasanın 100 üncü ve
İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesi ve (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu üzerindeki
görüşmelere başlıyoruz. V. –
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI A)
GÖRÜŞMELER 1. –
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55 Arkadaşının, Bakanlığı Döneminde
Usulsüzlük ve Suiistimallere Yol Açtığı ve Göz Yumduğu, Gerekli Tedbirleri
Almayarak Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun
228,230,240 ve 346 ncı Maddelerine Uyduğu İddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski
Bakanı Koray Aydın hakkında, Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci Maddeleri
Uyarınca Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi ve Meclis Soruşturması
Komisyonu Raporu (9/4) (S. Sayısı : 819) (1) BAŞKAN - Komisyon?..
Burada. Sayın milletvekilleri,
819 sıra sayılı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu daha önce sayın üyelere
dağıtılmış ve ilgili eski bakana da gönderilmiştir. Rapor üzerindeki
görüşmelerde, Komisyona, şahısları adına 6 milletvekiline ve hakkında
soruşturma istenilen eski bakana söz verilecektir. Konuşma süreleri,
Komisyon için 20 dakika, milletvekilleri için 10'ar dakikadır; hakkında
soruşturma istenen bakana savunma yapmak üzere de süresiz konuşma hakkı
tanınacaktır. Şimdi, rapor üzerinde söz
alan milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Denizli Milletvekili
Sayın Salih Erbeyin, Burdur Milletvekili Sayın Mustafa Örs, Muş Milletvekili
Sayın Sabahattin Yıldız, Zonguldak Milletvekili Sayın Tahsin Boray Baycık,
Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer, Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat
Gökbulut. İlk söz, Sayın Salih
Erbeyin'in efendim. Buyurun Sayın Erbeyin.
(MHP sıralarından alkışlar) Pardon efendim, bir
dakika, özür dilerim. Sayın Komisyon konuşacak
mı? (9/4) ESAS NUMARALI
MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Daha sonra
Sayın Başkan. BAŞKAN - İlk konuşma Komisyonun,
İçtüzük hükmü... (9/4) ESAS NUMARALI
MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Peki
efendim. BAŞKAN - Buyurun efendim. Süreniz 20 dakika. (9/4) ESAS NUMARALI
MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) -Teşekkürler
Sayın Başkanım. Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; (9/4) Esas Numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu raporu
hakkında, Komisyon adına sözlerime başlarken, Yüce Heyetinize saygılarımı
sunuyorum. Öncelikle şunu belirtmek
istiyorum: Komisyonumuz çalışmaya başladığı günden itibaren Komisyon üyesi
arkadaşlarımızın Komisyona gösterdikleri ilgi ve çok değerli katkılarından
dolayı kendilerine teşekkür etmek istiyorum; kendileriyle çok ılımlı, çok
uyumlu bir çalışma yapma fırsatını bulduk. Bu arada, bize, belge ve
bilgi akışında oldukça hızlı davranan ilgili kurum ve kuruluşlara da
teşekkürümü arz ediyorum. Komisyonumuz,
çalışmalarına başladığı 11.12.2001 tarihinden raporunu Yüce Meclisin onayına
sunduğu 11.2.2002 tarihine kadar geçen iki aylık süre içerisinde yoğun bir
çalışma süreci geçirmiştir. Komisyonumuz, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığından, Genel Kurulun çalışma saatlerinde de
çalışmaların sürdürülebilmesi için gerekli izinleri alarak, toplam 10 toplantı
yapmıştır. Ayrıca, 31.1.2002 tarihinde bir alt komisyon kurarak, Ankara Devlet
Güvenlik Mahkemesinde görülen 2001/173 esas sayılı dava nedeniyle tutuklu
bulunan 5 kişi, konuyla ilgili olarak, bulundukları cezaevlerine gidilerek
dinlenilmiş ve bu toplantılarda, toplam 30 saate yakın bir çalışma
gerçekleştirilmiştir. İsteyen Komisyon üyemiz de, ayrıca, Devlet Güvenlik
Mahkemesinden ve diğer kuruluşlardan Komisyona intikal eden belgeleri ve
görüntü kasetlerini, toplantı saatleri dışında da Komisyonumuza gelerek inceleme
fırsatını bulmuşlardır. Komisyonumuzda görevlendirilen uzmanlarımız ve diğer
sürekli görevlilerimiz de, hafta içi ve cumartesi, pazar dahil hafta sonları
da, geç vakitlere kadar, raporun hazırlanmasında oldukça olumlu katkılarda
bulunmuşlardır. Komisyonumuz, çalışma
süresi içerisinde, o günkü toplantıya katılan tüm üyelerimizin olumlu
oylarıyla, 9 adet karar almış ve bu kararlar doğrultusunda 57 adet yazışma
yaparak, konuyla ilgili bilgi ve belgeleri toplamıştır. Öncelikle, önergede
delil olarak sunulan ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde görülen dava
dosyasının, tüm ekleriyle birlikte bir suretinin ve konuyla ilgili ses ve
görüntü kayıtlarının istenmesine, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı merkez teşkilatı
ile bağlı ve ilgili kuruluşlarınca -yani, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, Afet
İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü, İller Bankası Genel
Müdürlüğü gibi- yapılan her türlü inşaat yapım ve onarım işleriyle ilgili ihaleler
konusunda bilgi ve belgelerin ilgili kuruluşlardan talep edilmesine; ayrıca,
önergedeki iddialarla ilgili olarak, diğer kurum ve kuruluşlardan ilgili bilgi
ve belgelerin istenmesine karar vermişti. Komisyonumuz tarafından
istenilen bilgi ve belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından,
belirttiğimiz süre içerisinde, noksansız ve süratle, çok düzenli olarak
Komisyonumuza intikal etmiştir. Hatta, toplantı sırasında karar alınıp da
istenilmesine ihtiyaç duyulan belgelerden bazılarını, toplantı süresi bitmeden
bile, faksla elimize ulaştırmışlardır; kendilerine teşekkür ediyoruz. Komisyon Başkanlık
Divanımız, ayrıca büyük önem vermiş olup, hatta, raporumuzun basılıp
dağıtılmasından sonra gelen yazılı talepler doğrultusunda da -Genel Kurulda,
dün, mikrofonsuz da olsa belirtmeye çalıştığım gibi- gizlilikle ilgili yasak
kalktığı için, bütün arkadaşlarımızın bu video kayıtlarını izlemesi olanağını
da arkadaşlarımıza tanımıştık. Şu ana kadar 5 dilekçeyle başvuru oldu bize ve
ben, hepsine hem yazılı hem de telefonla ulaşarak, gelip inceleyebileceklerini,
izleyebileceklerini belirttiğim halde sadece bir arkadaşımız geldi ve
izlediler, kanaatleri de aşağı yukarı oldu gibi. Gelen tüm bilgi ve
belgeler ve komisyon tutanakları, aksatılmadan günü gününe dağıtılarak,
Komisyon üyelerimizin anında bilgilendirilmeleri sağlanmıştır. Soruşturma
çalışmaları kapsamında 13 kişinin ifadesine başvurulmuş, önce önergede ilk imza
sahibi olması sıfatıyla İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin önergede
belirtilen iddialarla ilgili olarak ek açıklamalarda bulunmuştur. Daha sonra,
tanıklar ve ilgili kamu görevlileri komisyonumuza davet edilerek, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı Müsteşarı Sayın Ali Helvacı, İller Bankası Genel Müdürü
Şahin Yıldırım ve eski Genel Müdür İrfan Önal, Karayolları Genel Müdürü Dinçer
Yiğit, Afet İşleri Genel Müdürü Mustafa Taymaz ve eski Genel Müdür Rüçhan
Yılmaz ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Ahmet Aktaş'ın
bilgilerine başvurulmuştur. Ayrıca, Komisyonumuz,
Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde görülmekte olan 2001/173 esas sayılı dava
nedeniyle tutuklu bulunan Mehmet Sedat Aban, Fethi Soydan, Sadrettin Dinçer,
Mustafa Eriş ve Mehmet İnce'yi, konuyla ilgili olarak, bulundukları
cezaevlerinde dinlemişlerdir. Soruşturmanın sonunda
Komisyonumuz, İçtüzüğün 111 inci maddesi gereğince hakkında soruşturma istenen
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Koray Aydın'ın savunmasını almak üzere
Komisyona davet etmiştir. Komisyonun 57 adet yazışma sonunda topladığı tüm
bilgi ve belgeler, Komisyon tarafından görevlendirilen 3 kişilik uzmanlar grubu
tarafından değerlendirilmiştir. Bu arkadaşlarımızın ikisi Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulundan, çalışma süresi boyunca görevlendirilmiştir, bir tanesi de
Sayıştaydan davet edilmiş bir arkadaşımızdır. Komisyonumuz, raporunu
Anayasa ve İçtüzükte belirtilen 2 aylık süre içerisinde noksansız bir şekilde
tamamlayarak Meclis Başkanlığına sunmuştur. Şu ana kadar, belki,
Genel Kurulda değilse bile, ikili sohbetlerimizde, söyleşilerimizde dikkatimi
çeken ana eleştiri, Komisyonun çok hızlı çalıştığı, daha doğrusu, kısa sürede
çalışmasını bitirdiği yönündedir. 21 inci Yasama Döneminde
diğer bazı komisyonların çalışmalarına da baktım; bunlar, dört ay çalışmışlar.
Biz, iki ay içerisinde, haftada iki gün olmak üzere, toplam 10 toplantı yaptık.
Onun dışında, gelen klasörleri, bilgileri, belgeleri izlemek üzere, günümüzün
belki büyük bir çoğunluğunu da Komisyon odasında geçirdik. Bunlar, tabiî, kayda
geçmeyen çalışmalardır; doğrudur... Örnek vermek istiyorum:
Turizm merkezleriyle ilgili, Sayın Mesut Yılmaz hakkında kurulan komisyon,
toplam 8 toplantı yapmıştır dört ay içerisinde. Telsim ve Turkcell'le ilgili,
yine, Sayın Mesut Yılmaz ve Necdet Menzir hakkında kurulan komisyon 14 toplantı
yapmıştır. Körfez geçişiyle ilgili 14 toplantı, Karadeniz sahil yoluyla ilgili
toplam 13 toplantı yapılmıştır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, dediğim gibi, komisyonumuzun çalışmalarıyla ilgili olarak dile
getirilen eleştiriler, çalışmanın kısa zamanda; yani, Anayasanın öngördüğü süre
içinde sonuçlandırıldığı noktasında odaklanmaktadır. Anayasanın 100 üncü
maddesinde aynen şu ifadeler yer almaktadır: "Komisyon, soruşturma
sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclise sunar. Soruşturmanın bu sürede
bitirilememesi halinde, komisyona iki aylık yeni ve kesin bir süre
verilir." Biraz önce dediğim gibi,
dört ayda biten komisyon çalışmalarıyla mukayese ettiğimiz zaman, gerçekten,
çok emek/yoğun bir zaman harcandı. Alışılmadık bir şekilde, ilk defa, zamanında
biten bir komisyon çalışması oldu; belki de, Meclis tarihinde ilk defa... Zannediyorum, biz,
alışmışız geçmişten beri; bu sene ihalesini yaparız, 1 000 000 lira ödenek
koyarız gündemden düşmesin diye; 20 sene sonra biten ihalelerimiz var. Bir işe
başladığımız zaman hep geriye bırakmışızdır, hep salıntıya bırakmışızdır. Ben,
bunun, biraz haksızlık olduğunu düşünüyorum. Aslında, bu Komisyonun çalışması
sürecinde, bireysel anlamda kanaatim şudur ki, bizim, Meclis olarak yapacağımız
en önemli çalışma, bir muhtarlıktan tutun, yani, en küçük birimden tutun da en büyük birime kadar bütün kurumlarda,
bütün yerlerde, her an için insan faktörünün olduğu ortamlarda, paraların
döndüğü ortamlarda insanların çıkar sağlama eğilimlerinin olabileceğini, bu
inisiyatifi onların elinden alabilmek için Meclisin yapacağı en güzel çalışma,
soruşturma yerine, soruşturmayı gerektirmeyecek çalışma ortamını sağlayıp,
geçtiğimiz günlerde değiştirdiğimiz Devlet İhale Yasasında olduğu gibi, bütün
kurumlarda benzeri değişiklikleri sisteme oturtmak, sisteme oturttuktan sonra
da bunları minimuma indirmek olmalıdır. Ben, süremin tamamını
kullanmak niyetinde değilim. İzin verirseniz, bu çalışmaların erken bitmesinden
dolayı, farklı bir söylemle, yöneltilen eleştirilere yanıt vermek istiyorum: Mazlumun hakkı yendi ve
böyle gitti diye, Senelerdir geç gelen
adaletten yakındık. Bir çalışma ilk defa
vaktinde bitti diye, Eğer bir kasıt yoksa,
niye tavır takındık?! Ömür boyu herkesin
sevgiyle yaşaması dileğiyle saygılarımı sunuyorum.(DSP, MHP ve ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Sayın milletvekilleri,
salonda çok yüksek sesle konuşan arkadaşlarımız var. Önemli bir karar
arifesindeyiz, herkes, lütfen, sükunetle dinlesin. Sohbet etmek isteyenler
gitsinler kulislere efendim... Yani, çok önemli bir karar arifesindeyiz.
Milletvekilleri burada düşüncelerini söyleyecekler; ama, arkadaşlarımız, sanki
Genel Kurul salonunda değilmiş gibi, burada yüksek sesle konuşuyorlar, ben bile
duyuyorum, öyle şey olmaz canım!.. Şimdi, şahısları adına
yapılacak konuşmalara geçiyoruz. Şahsı adına ilk
konuşmacı, Denizli Milletvekili Sayın Salih Erbeyin. Buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar) Sayın Erbeyin, süreniz 10
dakika. SALİH ERBEYİN (Denizli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11.12.2001 tarihinde kurulan Bayındırlık
ve İskân eski Bakanı Sayın Koray Aydın hakkında açılan (9/4) esas numaralı
Soruşturma Komisyonu Raporu hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Mehmet Ali Şahin ve
55 arkadaşının talebi üzerine, Yüce Meclisçe kurulması kabul edilen ve yaklaşık
iki aydır yoğun bir çalışma yapan Soruşturma Komisyonunca, tüm belgeler, Ankara
DGM Başsavcılığının iddianamesi, tanıklar, video bantları en ince detayına
kadar incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Bu çalışmalar ışığında, raporu iki
açıdan ele almak istiyorum; bir, usul açısından; iki, esas açısından. Raporu usul açısından ele
aldığımızda: Öncelikle, bu Soruşturma Komisyonu, mevcut bir hususta yargılama
devam ederken, Meclis tarihinde kurulan ilk Komisyondur. Bu Komisyonun kurulmuş
olması dahi, hukuk devletinin temeli olan yasama, yürütme, yargı erklerinin
ayrılığına ve birbirlerine müdahale etmeme, edememe kuralına aykırıdır. Buna
ilişkin, maalesef, öğretide dahi bir görüş yoktur. Çünkü, mevcut derdest, devam
eden bir yargılama hakkında Meclis soruşturması geçmişte yoktur. Anayasanın 8,
9 ve 138 inci maddeleri bu hususu açıklamaktadır. Şimdi, biz, burada,
mevcut bir iddianameyle devam eden derdest bir dava hakkında Ceza Usulü
Muhakemeleri Kanunu maddeleri uyarınca soruşturma yapan bir Komisyon raporu
hakkında değerlendirme yapıyoruz, tabiri caizse, yargılama yapıyoruz. Mevcut
bir davaya paralel, dolaylı bir yargılama yapıyoruz. Şahsen, siyasî heyetlerin,
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yetkilerini kullanarak, hukukî sonuçlar
doğurabilecek çalışma yapmasını, Anayasanın kuvvetler ayrılığı prensibine aykırı
görmekteyim. Bu tip olaylar da, Anayasamızın, milletvekilliği ve bakan
dokunulmazlığına ilişkin 83 ve 100 üncü maddelerinin de bir an önce
değiştirilmesi gerektiğini bir defa daha ortaya koymaktadır. Bu tip olay ve
soruşturmaların Meclis gündeminde değerlendirilmesinin, Meclisi ve
seçilmişleri, kamuoyunda haksız itham ve eleştirilere maruz bıraktığı ve
yıprattığı aşikâr bir şekilde ortadadır. 21 inci Dönem Parlamentosunun, yapacağı
üstün çalışma ve gayretleriyle, bu haksız eleştirileri de ortadan kaldıracağına
inancım tamdır. Mevcut iddianamede
inceleme ve araştırmayı yapan sayın savcılar, Sayın eski Bakan hakkında bir suç
unsuru bulmuş olsalar idi, müzekkereyle bunu Meclis Başkanlığına, Başbakanlığa
veya Adalet Bakanlığına bildirebilirlerdi.
İddia edildiği gibi, bu husus Anayasaya aykırı bir durumda olmazdı; çünkü,
Anayasamızın 138, 139 ve 140 ncı maddeleri buna cevaz vermektedir. Bakanlıktaki Bakandan
sonra en yetkili ita amiri olan Sayın Müsteşarın da, iddianamede ve
soruşturmada ilişkisinin olmaması durumu dahi, usule ilişkin itirazlarımızın ne
kadar haklı olduğunu ortaya koymaktadır. Mevcut raporu esas
açısından değerlendirdiğimizde, konuyu, birincisi genel açıdan, ikincisi de
hukuk tekniği açısından değerlendirmek istiyorum. Genel açıdan : Mevcut
Soruşturma Komisyonu Raporunda da açıkça görüldüğü gibi, Sayın eski Bakan
hakkında, kanunlara uymama iddiası dile getirilmemekte; tam tersine, mevcut
meri 2886 sayılı Devlet İhale Kanununda, Sayın Bakana verilen yetkilerin,
âdeta, niçin kullanıldığı sorgulanmaktadır. Aslında, deprem şartları
içerisinde, 31 Ağustos 1999 tarih ve 574 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
uyarınca, Sayın Bakana, mevcut meri kanuna dahi uymadan, deprem mağduriyetinin
bir an önce giderilmesi yetkisi verilmiştir. Sayın Bakan, bu yetkiyi, kullanma
hakkına sahipken, kullanmamış, mevcut meri kanunları uygulamıştır. İddia edildiği gibi,
İller Bankasının uygulamalarında da kanuna ve hukuka bir aykırılık belgesi
ortaya konulmamıştır. Burada yapılan işler, 4759 sayılı Kanuna uyun olarak
yapılmıştır. İller Bankasının, kanun gereği özerk yapısı da dikkate
alındığında, Sayın Bakanın ve bürokratların, bir kanunsuzluğu da tespit edilip,
iddianamede dahi suçlanması söz konusu olmamıştır; çünkü, böyle bir şey yoktur;
çünkü, burada yapılan işler, belediyelerin yetkili kurullarının talepleri,
müteahhitlerin kabulü, İller Bankası Yönetim Kurulunun onayıyla yapılmıştır.
Yani, bir belediyenin resmî talebi olmadan, bir projenin yapılması veya genişletilmesi
hukuken mümkün değildir. Yapılan suçlamada, tüm bu meri mevzuat dahi, maalesef,
gözden kaçırılmış veya kaçırılmak istenmiştir. Hukuk tekniği açısından
olaya baktığımızda: Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Koray Aydın hakkında
istenilen soruşturmanın TCK 228, 230, 240 ve 246 ncı maddelerine uyduğu
iddiasıyla açılan soruşturma raporuna baktığımızda, Türk Ceza Kanununun 228/1
maddesinde "Devlet memurlarından her kim bir şahıs veya memur hakkında
memuriyetine ait vazifeyi suiistimal ile kanun ve nizamın tâyin ettiği ahvalden
başka suretle keyfî bir muamele yapar veya yapılmasını emreder veya ettirirse
altı aydan üç seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu muamelede hususi
maksat veya siyasî saik veya sebep mevcut ise cezası üçte birden yarıya kadar
artırılır" denilmektedir. Hakkında Meclis soruşturması açılması konusundaki
önergede, Türk Ceza Kanununun 228 inci maddesinde yazılı olan fiillerin, eski
Bakan Sayın Koray Aydın tarafından işlendiğine dair, hukukun genel
kaidelerinden olan maddî deliller ortaya konulmamıştır. Kaldı ki, gerek dinlenen
ifade sahipleri ve gerekse Komisyon Başkanlığına intikal eden belgelerde de, bu
konuda, maddî bir delile rastlanmamıştır. Öte yandan, amirin kanuna
mugayir bir emir verdiği zorlama bir kanaatle varsayılsa dahi, Anayasamızın 137
nci maddesinde "Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle
çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, Anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik
hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene
bildirir... ...Konusu suç teşkil eden
emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan
kurtulamaz. Askerî hizmetlerin
görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için
kanunla gösterilen istisnalar saklıdır" denilmektedir. Sayın eski Bakanın
Bakanlığı döneminde emri altında çalışan bürokratların ifadesinde, Anayasanın
137 nci maddesinde hüküm bulan eylemlere rastlanılmamıştır. Bir başka ifadeyle,
Sayın Koray Aydın'ın, yasalara mugayir bir talimat verdiği hususunda ispat
edici bir delile, Komisyona intikal eden dosyalar içeriğinde de,
rastlanılmamıştır. Bazı sanıkların, Sayın
eski Bakana atfen "firma adı vererek, ihalede bunu da değerlendirin"
şeklindeki iddiası ise, mevzuata aykırı olarak, "bu firmaya verin"
anlamı taşımaktan çok uzak olduğu gibi, ihalenin tam rekabet şartlarına uygun bir
şekilde yapılmasına hizmetten başka bir anlam yüklendirilmesi, kaldı ki,
davetiye usulüyle yapılan ihalelerde, ihaleye katılacak firmaları belirleme
yetkisi, Sayın Bakana kanunî bir hak olarak verilmesi karşısında, dosya
kapsamıyla bağdaşmamaktadır. Ayrıca, komisyona intikal eden bilgi ve belgeler
ışığında, bundan farklı bir yorumun yapılmasını gerektirecek herhangi bir durum
da yoktur. Yine, iddianamede yer
verilen, bir milletvekilinin ismi de
zikredilerek ortaya konulan iddiayla, nasıl trajikomik bir durumun
ortaya çıktığını görüşlerinize sunmak istiyorum. Burada, iddia ile gerçek
çok farklıdır. Bu olaya ilişkin iddiada, mevcut işin, Yapı İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından ihale edildiği söylenilmesine karşın, gerçek ise, bu işin,
Sağlık Bakanlığı tarafından, usulüne uygun olarak Resmî Gazete ilanıyla
yapıldığı (24.6.2001 tarih, 24422 nolu Resmî Gazete ilanı) ihaleye 73 firmanın
girdiği, 64 tanesinin yeterlilik aldığı ve bunlar arasında da, usulüne uygun
olarak, işin, Sağlık Bakanlığınca yapıldığı açık olmasına rağmen, maalesef, bu
olay dahi Sayın Bakanla ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. Bu durum dahi,
gerçeklerin ne kadar farklı olduğunu, kurumların dahi, bilerek veya bilmeyerek
karıştırıldığını veya karıştırılmak istendiğini ortaya koymaktadır. Öte yandan, Türk Ceza
Kanununun 230 uncu maddesinde yazılı görevi ihmal suçunun işlendiği iddiası
ise, tamamen hukukî dayanaktan yoksundur. Şöyle ki: Anayasamızın
112 nci maddesinde ifadesini bulan "...Her bakan, kendi yetkisi içindeki
işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden sorumludur" hükmü;
yine, Anayasamızın 113 üncü maddesinde yer alan "bakanlıkların görevleri,
yetkileri ve teşkilatının kanunla düzenlenmesi" amir hükmü çerçevesinde
yürürlüğe konulan 180 sayılı Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5/2 nci maddesinde "Bakan,
emri altındaki faaliyet ve işlerden sorumlu olup, bakanlık merkez ve taşra
teşkilatı ile bağlı kuruluşların faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını
denetlemekle görevli ve yetkilidir" denilmektedir. Bu çerçeve içerisinde,
Sayın Bakan döneminde, iki yıl içerisinde 339 adet inceleme yapılmıştır, ondan
önceki üç yıl içerisinde 190 adet inceleme yapılmıştır; 103 tane Memurin
Muhakematı Hakkında Kanun uyarınca soruşturmaya karşılık, daha önceki üç yıl
içerisinde 81 tane soruşturma açılmıştır; 105 adet suç duyurusuna karşılık,
daha önceki dönemde 39 tane suç duyurusu yapılmıştır; 41 adet önincelemeye
karşılık, daha önceki dönemde hiç yapılmamıştır. Yani, bu rakamlar da
gösteriyor ki, Sayın Bakana gelen tüm şikâyet ve başvurular, en ince detayına
kadar değerlendirilmiş, teftiş kurulu çalıştırılmıştır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Sayın Erbeyin,
size eksüre veriyorum, buyurun tamamlayın. Kısa sürede toparlarsanız memnun
olurum. SALİH ERBEYİN (Devamla) -
Sayın Bakanın, Anayasanın 112, 113 üncü maddelerine ve 180 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle kendisine verilen görev ve yetki sorumluluğuna uygun bir
şekilde hareket ettiği, bu maddelere aykırı bir hususun olmadığı aşikârdır. Öte yandan,
sorumluluğunun bilincinde olduğu ve bu yönde hareket ettiğinin açık ve somut
bir göstergesi de, Bayındırlık ve İskân Bakanıyken ve diğer kurumların da tabi
olduğu ihale işlemlerini ilgilendiren ve yıllardır suiistimale açık olduğu
kamuoyunda sıkça dile getirilen 2886 sayılı İhale Kanunu değiştirilerek, daha
şeffaf ve suiistimallere kapalı olan 4734 sayılı Kanunun çıkarılması yönünde
Sayın Bakanın gayretli bir şekilde yaptığı çalışmalar da bunu göstermektedir. Tüm bu çaba ve
gayretleri, tüm dünya ve Türk kamuoyu biliyor. Özellikle asrın felaketini,
âdeta, asrın mucizesine çeviren Sayın Bakan hakkında, hiçbir delil, iddia
ortaya konulmadan, sadece gazete bilgileri ve siyasî saiklerle ileri sürülmüş
bir iddianın da gerçeklerle bağdaşmadığı, Soruşturma Komisyonu Raporunda açıkça
ortaya konulmuştur. Komisyon Raporunda ve
dünkü Genel Kurul görüşmelerinde görüşünü açıklayan Komisyon üyesi hukukçu bir
milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır dahi, suçlamalara ilişkin olarak, Sayın
Bakanın bu kapsamda şahsî bir çıkarının olmadığını açıkça zikretmiş bulunması
da gerçeği ortaya koymaktadır. Yine, soruşturma
tutanağından okuyorum; Sayın Ertuğrul Yalçınbayır görüşünü ifade ederken
"Hayır, ben, arkadaşlarımdan bilgilendim; yani, burada, Sayın Aykurt
oldukça iyi incelemiş, diğer arkadaşlar da incelemiş, Sayın Nacar da incelemiş.
Yani, iş böyle dendi de mahkûmiyet hükmü verecek bir hâkim olsam, ben, burada
"onun cezalandırılması için yeterli delil buldum" diyemem; ama,
inceleme görevini gereği yapabildim mi; onu da yapabildim diyemiyorum. Şüpheden
sanık istifade eder; ama, hüküm verirken, şüpheden sanık istifade eder"
şeklinde, Komisyonda beyanda bulunuyor. BAŞKAN - Sayın Erbeyin,
lütfen, son cümlenizi söyler misiniz efendim. SALİH ERBEYİN (Devamla) -
Yukarıda açıklanan usul ve esasa ilişkin olarak, izahı yapılan tüm soruşturma
kapsamınca değerlendirilen bilgi, belgeler ışığında, Sayın Bakan hakkında,
Bakanlığı döneminde usulsüzlük ve suiistimallere yol açtığı ve göz yumduğu,
gerekli tedbirleri almayarak görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerin TCK
228, 230, 240 ve 246 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Yüce Divana gitmesini
gerektirecek suçlamaların gerçekleşmediği kanaatiyle, oyumun rengini
"ret" olarak açıklıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Erbeyin. Efendim, şahsı adına
ikinci konuşma, Burdur Milletvekili Sayın Mustafa Örs'ün. Buyurun Sayın Örs. (DYP
sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. MUSTAFA ÖRS (Burdur) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (9/4) esas numaralı Soruşturma Komisyonu
Raporu üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; sizleri ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bayındırlık Bakanlığı, konumu itibariyle, son zamanlarda,
yolsuzluk, soygun, vurgun iddialarının tarihinde en üst seviyesine çıktığı bu
dönemde, sektörden geçimini sağlayan 60 000 müteahhit, 360 000 mühendis ve
mimar, 1 500 000 çalışanıyla; yani, toplam 2 000 000 kişiyle böyle kötü bir
ortamda bulunmaktadır. Eğer varsa, birkaç
kişinin yanlışı ve bunların hatası yüzünden, bu kadar kişinin ve ülkemizin 65
milyonunun vicdanını kanatan bir konumun olmaması ve bu konuların, mutlaka ve
mutlaka, açıklığa kavuşturulması şarttır. Soruşturmaya esas konunun
çok önemli yönleri ve çok sayıda konusu vardır. Bu konular, toplumun tamamını
ilgilendirecek kadar önemlidir. Ayrıca, kural ve kurumlarımızın tümünü
ilgilendiren yanlarıyla, dikkatlerimizi çekmiştir. Bundan dolayı da, bu
konularla ilgili her türlü kişinin dinlenmesi ve hiçbir kurumumuzun
zedelenmemesi de şarttır. Soruşturma, araştırma,
inceleme ve operasyonlara baktığımız zaman, yapılan ihalelerle ilgili, İller
Bankası, Karayolları ve deprem bölgesindeki altyapıyla ilgili kısımların ve
kalıcı konutların -tabir doğru ise- ayağına inilmediği görülmüştür. Emniyette
değişiklik yapılarak, müdahaleler olduğu, yargının bağımsız çalışmasının
engellendiği, bakanla ilgili bölüme giden yolun kapanmak istendiği izlenimi
mevcuttur. Elimizde mevcut olan
bilgi, belge, ihbar, operasyon neticesi elde edilen çok sayıda doküman, ilgili
birimlerin video kayıtları ve kişilerin net olarak kendilerinden başka hiç
kimsenin bilmesinin mümkün olmayacağı, son derece rahat ve huzur içerisinde,
cumhuriyet başsavcıları ve savcılarımızın da bulunduğu ortamda itirafları,
devlet güvenlik mahkemesi, cumhuriyet başsavcılığındaki ifadeler ve hazırlanan
iddianame, ayrıca, yapılan her türlü mal varlıkları tespiti, meselenin büyük
boyutta olduğunu ve mutlaka en ince detayına kadar inilerek, ucu nereye varırsa
varsın, tarafsız Türk adaleti tarafından gereği yapılıp, 65 milyonluk
milletimize açıklanma zorunluluğu ve gereği vardır. İfade verenler, ele geçen
belgeler karşısında itiraftan ve doğruyu söylemekten başka bir şey
yapamamışlardır. En küçük bir baskının olmadığı da tespit edilmiştir.
Sanıkların savcılıkta verdiği ifadeler sırasında iki günde bir sağlık
kontrollerinin yapıldığı da tespitlidir. Değerli arkadaşlarım,
ben, burada, bir ifadeyi özellikle okumak istiyorum: "Zaten emniyet
müdürlüğünde ifade alınırken, cumhuriyet savcıları da hazır bulundu.
Emniyetteki ifademi onlar da dinledi. Bu yüzden, aksine savunma yapmam söz
konusu değildir. Huzurunuzda emniyet ifademin ve DGM savcılarına verdiğim
ifademin doğru olduğunu tekrar ettiğimi belirtmek istiyorum." Komisyonda dinlediğimiz
sanıkların hemen hemen tamamı aynı rakamları telaffuz ederek -ki, o rakamın bir
tanesi 180 sayısıdır- aynı tavır, aynı tutum ve hareketlere zorlandıklarını;
ancak, sanki, birileri tarafından aynı şeyler öğretilmiş duruma düşmüşlerdir.
Çoğunun da son derece tedirgin ve çelişkili durumda oldukları da gözden
kaçmamıştır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ihalelerin, Türkiye Cumhuriyeti Karayolları bölümünde Bakana
bağlı Teftiş Kurulu Başkanlığının tam çalıştırılmadığı, Kıbrıs
ayrımı-Tatlısu-Çayırova yol yapımı ihalesinden önce önemli bir ihbar varken ve
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Kıbrıs İşleri Müşavirliğinin bir gün önce
ihalenin ikinci bir talimata kadar ertelenmesini istemesine rağmen ihale
gerçekleştirilmiştir, ihbar da doğru çıkmıştır. Yine, Kocaeli-Gölcük yolu
ihalesinde -18,8 trilyon. Evraklar da burada var, arz edeceğim- noterden,
ihaleyi alacak firma ve yaklaşık tenzilatı söylenmiş, ihale şu anda ek keşfiyle
devam etmektedir. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; birinci bahsettiğim ihaledeki -ki, sonra bu ihale 8 inci İdare
Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir- konu yargıdadır. Tabiî ki, biz, yargıda
olan konulara hiçbir zaman itiraz etmiyoruz. Asıl amacımız da, bütün bu
konuların yargıda; yani, Türk adaleti önünde incelenmesidir. Burada her türlü ihbarlar
vardır, belgeler vardır, bunları da sizlere arz etmek istiyorum. Yine, ikinci ihalede,
noterden yapılan ihbarname burada vardır, tespitlidir ve doğru çıkmıştır. Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; İller Bankası kısmına bakıldığı zaman durum şudur: 1993 ile 1999
yılları arasında kanalizasyon bölümünde yapılan 234 ihale vardır ve bunlarla
ilgili geçmiş dönemdeki ve bu dönemdeki rakamları sizlere arz ediyorum: 1993
yılı ile 1999 yılları arasında değişik bakanlar tarafından; Sayın
Kumbaracıbaşı, Sayın Çulhaoğlu, Sayın Şahin, Sayın Keskin, Sayın Ayhan, Sayın
Topçu gibi... Ben, hepsinde, ilan ve davet usulü karışık olduğunu ve tenzilatların
tamamına yakınının yüzde 30 ile yüzde 60 arasında olduğunu arz ediyorum.
Özellikle birisi benim çok dikkatimi çekti. Bunların toplamı 145. Yaşar Topçu
zamanında ihale edilen 57'sine baktım; tamamı ilanla, birisi, en sonda görüyoruz,
Şırnak İdil'de... O da, tahmin ediyorum, bölgesel durumdan dolayı olmuş. Tamamı
ilanla yapılmış. Bunların da tenzilatları, yine, tamamen yukarılarda. Ancak,
1999'dan sonrasına -birinci ihale tarihi 13.9.1999- baktığımız zaman, bunların
sayısı 234. Ben bir şeyi arz etmek
istiyorum değerli milletvekilleri. Hep "deprem bölgesi" deyip durduk.
Biraz sonra başka belgeler de arz edeceğim. Bunların 76 tanesinin deprem
bölgesiyle hiçbir alakası yok. Tabiî, şimdi okumak mümkün değil, vaktimiz çok
az; 80'inin, yani, tam 76 tanesi deprem bölgesi dışında ve tamamı davet usulü,
ihalelerin tenzilatları da yüzde 12 ile yüzde 25 arasındadır. Değerli arkadaşlarım, çok
önemli başka bir şeyi arz etmek istiyorum, öbür listeyi sonra arz edeceğim. Ben
bunu komisyon çalışmaları sırasında da söylemiştim; işlerin adını ve
müteahhidini söylemem söz konusu değil. Toplam keşif bedeli 3 trilyon 34
milyar. Birim fiyat yılına göre karne tutarı 1 trilyon 751 milyar. Böyle bir
şeyin olmayacağını bütün teknik arkadaşlar bilirler. Devam ediyorum; keşif
bedeli 1 trilyon 586 milyar, karne 570 milyar. Yani, karne ile işin rakamının
aynı olması, hatta, çok daha farklı olması şarttır. Yine, başka bir rakamı
arz ediyorum. 1 trilyon 750 milyar keşif bedeli, karne tutarı 1 trilyon 177
milyar; 2 trilyon 340 milyar keşif bedeli, 994 milyar karne bedeli. Yine başka bir tane daha
var. 6 trilyon 480 milyar keşif bedeli, karne tutarı 5 trilyon 445 milyar; 3
trilyon 380 milyar keşif bedeli... Devam etmiyorum, bir de başka şeyi arz
ediyorum; komisyon çalışmaları sırasında özellikle istemiştim. Sonradan
listelere baktığım zaman, o firmanın iki işinin olduğunu ve iki işinin
toplamının da 3 trilyon 800 milyar olduğunu, karnesinin de 3 trilyon 200 milyar
olduğunu tespit ettim; belgeler de elimde, bunu da arz etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım,
yine başka bir şey. Bu ihalelerin keşiflerine baktığımız zaman -bakabildiyse
arkadaşlarımız; dağıtılan evraklarda da var- büyük kısmında yüzde 20 ile yüzde
400 arasında artış var ve bunların yüzde 80'inin de artış oranı, maalesef,
yüzde 30'un üzerindedir. Yine, İller Bankasının
içmesuyu ihalelerine baktığımız zaman -bunların da hiçbirisinin deprem
bölgesiyle ilgisi olmadığını arz ediyorum-toplamı 110 tanedir. Bunların da
tamamı davet usulüne yakın ve ihale tenzilatları da yüzde 16 ilâ yüzde 20
civarındadır; bunu da özellikle arz etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım,
burada 44 üncü madde, Sayın Bakanın sınırsız hakkına getirilmiştir. Yalnız,
önemli bir şeyi arz etmek istiyorum: 2886/2'ye göre, kamu yararının
gözetilmesi, haklı rekabetin sağlanması, şeffaflığın temin edilmesi şartı
vardır; bu, ihlal edilmiştir. Ayrıca, İhale Yasasının 44 üncü maddesinin ruhuna
aykırılık vardır; yani, hangi işlerin aciliyetinin olduğu, hangi işlerin 44'e
göre yapılacağı net bir şekilde
bellidir. Değerli arkadaşlarım, bu
ihalelerde belli olmayan bazı rakamlar da var. Yine, İller Bankasının Ulus'taki
bir binasının 6-7 trilyona çıktığı, Eskişehir yolundaki tesislerin
onarımlarından dolayı... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Örs, size
de ek bir süre veriyorum; lütfen, toparlayınız. MUSTAFA ÖRS (Devamla) -
Peki, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Değerli arkadaşlarım, o
kısmını atlıyorum; yapı işleriyle ilgili bölümdeki ihalelerden çok kısa bahsederek,
Sayın Başkanım da iki üç dakika müsaade ederlerse, bitireceğim. Yine, yapı işleriyle
ilgili ihalelere baktığımız zaman, bunların da tenzilatları yüzde 8-11
arasında. Bunların da toplam sayıları -166 olması lazım- 166 tane. Bunların
tamamı da aynı şekilde. İlan yoluyla yapılan
ihalelerde tenzilat oranları 6,3 ve 9,50; biraz önce arz etmiştim, 17 adet.
Evraklarda bu ihalelerin, organizasyon dahilinde anlaşmalar yapıldığı ve bu
şekilde verildiği tespitleri var. İlan yoluyla gerçekleştirilen 28 adet
ihalenin de organizasyon içerisinde kimlere verileceği önceden saptanmıştır.
Kurumca davetiyeli olarak gerçekleştirilen 37 adet ihalede, düşük kırımlı
işlerin hangi firmalara ihale edileceği önceden belirlenerek, bakanlıkiçi
organizasyon tarafından izah edilen şekilde hareket edilmek suretiyle,
ihalelerin bu şirketlere verildiği de tespitlidir. Bütün bunların ötesinde
soruşturma komisyonu tutanaklarına geçen önemli bir konu da şudur: Sayın eski
Bakan bakanlık, siyaset, ticaret, müteahhitlik, bürokratlar, müteahhitler,
partililer, sosyal işler ve ilişkiler içerisinden sıyrılamamıştır. Zira, en
büyük yatırımcı bakanlıklardan birinin bakanı olan kişinin, bu kadar çok sayıda
şaibeye müsait konularla iştigal etmesinin, insanları düşündürmesi normal
mütalaa edilmeli ve tarafsız yargıya gerekli görev, yetki verilerek gereği
yapılmalıdır; zira, tutanaklara geçen maddî ve manevî yardımların, ayrıca
parayla iç içe olan diğer konuların açığa çıkması başka türlü mümkün olmayacak
ve parmakla aklanmak hiç kimsenin vicdanını rahatlatmayacak, toplum vicdanı
huzursuz olmaya devam edecektir. En büyük temizlik ve rahatlık, anayasal
bağımsız yargının vereceği karardır. Anayasamızın 112 nci
maddesine göre "Her bakan, Başbakana karşı sorumlu olup ayrıca kendi
yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de
sorumludur" hükmü nedeniyle, ayrıca da yukarıda belirtilen sayın eski
bakanın, bakanı ilgilendiren konulardan dolayı adaletin tam tecellisi şarttır. Kamu vicdanının da
rahatlatılması gereğini siz değerli milletvekillerine arz ediyorum; Sayın
Başkana ve sizlere teşekkür ediyor, aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Örs Efendim, söz sırası, Muş
Milletvekilimiz Sayın Sabahattin Yıldız'da (AK Parti sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Yıldız. Süreniz 10 dakika. SABAHATTİN YILDIZ (Muş) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonu raporu üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bir temenniyle konuşmama
başlamak istiyorum: İnşallah, geleceğin Türkiyesinde, yolsuzluk, vurgun ve
soygunlardan uzak bir ülkede yaşamayı hepimize Cenabı Allah nasip eder diyorum;
çünkü, gerçekten, vatandaşlarımız, maalesef, sokaklarda açlıktan ölmeye
başlamış; ama, bir tarafta da, bakıyorsun, birileri trilyonlarla oynuyor;
milyarları birbirlerine bayram harçlığı, tatil harçlığı diye veriyor; böyle bir
dönemden geçiyoruz. Evet, gerçekten, Türkiye'de, özellikle yatırımcı
bakanlıklarda olsun, bankalarda olsun, yıllardır soygun ve vurgunlardan
bahsediliyor ve maalesef, işin kötü
tarafı, son zamanlarda, bu söylentileri, bu dedikoduları duymayan sağır sultan
bile kalmadı ve böyle bir ortamdan Türkiye geçiyor. Bu ülke hepimizin ülkesi. Kıymetli arkadaşlar,
hırsızın partisi olmaz, benim hırsızım, senin hırsızın olmaz; yani,
Türkiye'nin, bu yolsuzluklardan, vurgundan ve talandan kurtulması lazımdır.
Bunun için, bizim, şeffaf olarak bazı konulara bakmamız lazım. Partimizi,
fikrimizi, düşüncemizi bir tarafa bırakıp, bir yerlerde, soygun, vurgun varsa
bunun üzerine ciddî bir manada gitmemiz lazım. Çünkü, biz, Parlamento olarak,
milletvekilleri olarak bunun üzerine gitmezsek, maalesef, Türkiye düzelmez ve
Allah göstermesin, bu gemi batarsa, hepimiz bu geminin içindeyiz ve batarız.
Hiçbirimizin partisi, ülke battığı zaman kurtulmaz; hiçbir hırsız kurtulup bir
yerlere gitmez. Bundan dolayı, biraz da bu konuya tarafsız bakmamız lazım.
Birilerinin gerçekten suiistimali varsa, birilerinin ihmali varsa mutlaka hesap
vermeleri gerekir. Ben, bu dosyalar
üzerinde, gerçekten, 20'ye yakın klasör üzerinde olsun, 15 tane kaset üzerinde
olsun ciddî manada bir çalışma yaptım, birkısım yetiştiremediğim konuların
fotokopilerini çektirdim eve götürdüm gece 12'ye, 1'e kadar bunun üzerinde
çalışma yaptım ve vicdanımla rahat bir şekilde söylüyorum, olaylara tarafsız
baktım. Kendim, inşaat yüksek mühendisi olduğum için, genelde olayların nasıl
olduğuna baktım. Yani, hukukî yönünü değerlendiremedim, açık söylüyorum; ama,
teknik yönden kimin ne yaptığını görmeye çalıştım. Bunu nasıl görmeye çalıştım;
var olan evraklar üzerinde. Şunu da unutmamak lazım: Meşhur söz vardır,
minareyi çalan kılıfını hazırlar; evet, maalesef, gerçekten kılıf hazırlanmaya
çalışılmıştır; ama, bazılarına baktığımız zaman, maalesef, kılıfa sığmamış ve
minarenin ucu kılıftan dışarıya çıkmıştır! Ben, bunlarla ilgili olarak kendimce
önemli gördüğüm birkaç tane örnek vermek istiyorum. Burada, müteahhitlik
yapmış, mühendis kökenli, hatta, Bayındırlık Bakanlığı yapmış arkadaşlarımız
var, bunların özellikle dikkatini çekmek istiyorum. Şimdi, yapılan işlemler
ne? Yapılan işlemlerde öncelikle şuna bakıyorum: İhalelerde nasıl soygun olur?
Herkesçe biliniyor, bankalardaki kredilerde yüzde 10, yüzde 15 söylentileri
ayyuka çıkmış. Bunlar ihalelerde nasıl yapılır? Ya, ihaleye çıkan, işe
katılan müteahhitler bir yerlerde kendi aralarında bir araya gelir, anlaşırlar,
birine işi verirler; öbürleri de adına "çıkma" konulmuş olan yüzde 5,
yüzde 10 pay alır ve buralarda devlet soyulur. Birkısım ihalelerde,
bürokratlar, işin yeterliliğini veren bürokratlar -tabiî, burada siyasilerle de
işbirliği oluyor; yani "siyasiler" dediğimiz zaman, illa bir
milletvekili değil; milletvekili olur, partilerin yönetiminden olur veyahut da
siyasetle aktif uğraşan birileri olur- bir araya gelir; bir arada, kırım
yapacak, anlaşabilecek müteahhitlere yeterliliklerini verir ve bunların
isimlerini dışarıya çıkarır; o müteahhitler bir araya gelir ve anlaşır ve
buralardan pay alınır, pay verilir. Bir diğeri ise, maalesef,
Türkiye'de son zamanlarda gelenek haline getirilmiş ve işin kötü tarafı da
Bayındırlık Bakanlığında son derece yaygın bir şekilde uygulanmış olan davet
usulüyle yapılan ihalelerdir. Evet, bakan, üç kişiye de davet gönderebilir;
kanunîdir; ama, üç kişiye davet gönderdiyse, istediği üç kişiyi çağırdıysa ve
işi verdiyse, hiçbir kimse, buna ahlakî demez arkadaşlar. Kanunen yetkisi
olabilir; ama, kullandığı yetkiyi, mutlaka, devlet menfaatlarını koruyacak
şekilde kullanması lazımdır ve benim bu dosyalar üzerinde gördüğüm en kötü şey,
maalesef, devletin menfaatlarını koruması icap edenlerin, devletin
menfaatlarını korumadığı ve işleri resmen parsellediğidir. Tutuklu olan eski
Müsteşar Yardımcısı Sedat Aban, açık olarak şunu söylüyor: "Davet usulü
ihalelerde, bakanın önceden önerdiği dışında hiçbir zaman bir başka firmanın
ihaleyi alması mümkün değildir. Kendisi, yapılacak ihale ve ihaleyi alması
istenen şirketin adını ya bizzat ya da danışmanı Sadrettin Bey aracılığıyla
bildirerek 'bu işlerle ilgilenin' diye söz kullanır. Bu söz, ihalenin sözü
edilen firmaya verilmesi talimatını içerir. Bunun üzerine, bir liste
hazırlanır. Yaklaşık, 10 dolayında firma seçilir, kırımlar böylesine ayarlanır
ki, sonuçta, üst makamda talimat gereğince ihale önceden belirlenen firmaya
verilir" diyerek, ihalenin şeklen yerine getirildiğini açıkça
anlatmaktadır. Dosyalar üzerinde yaptığım incelemelerde de anlatılanlar ile
tatbik edilen sistemin tıpa tıp örtüştüğünü görüyorum. Evet, bu ifadeler
birileri tarafından sonradan inkâr edildi; ama, cezaevinde ben kendilerini
dinlediğim zaman olsun, özellikle kasetleri izlediğimde olsun, bende oluşan
kanaat şu: Açık söylüyorum, belki, işkence yapılmış olabilir poliste; fakat,
ifade verenler DGM savcısına "ağabey" diye hitap ediyor ve birden
fazla savcının huzurunda!.. Yani, o kadar rahatlar ki, açık söyleyeyim, benim
bu kürsüde olduğumdan çok daha rahatlar! Yani, böyle şartlarda, böyle bir ortamda
ifade veriyor. Kendisine savcı tarafından yöneltilen bazı soruları bilmiyorsa
"bilmiyorum" diyor, "hatırlayamıyorum" diyor veyahut da
"o olay öyle değildi, şöyleydi" diye, çok rahatlıkla el, kol
hareketleriyle, senlibenli konuşuyor. Bunlar şunu gösteriyor: Burada bir şeyler
olmuş ve gerçekten, devlet soyulmuş. Şimdi, bunlara kısa
olarak birkaç örnek vereyim. Davetli ihale edilmiş bir kısım işlere
baktığımızda, işi alan firma hangi ilden ise, ihaleye katılan diğer firmalar da
o ilden seçilmiş. Yani, her ne ise, diyelim ki, (A) işi, bütün davet edilen 6-7
tane firmanın hepsi İstanbul'dan seçilmiş. Bir başkasına bakıyorsun, yine aynı
şekilde. Yani, bunlar, hasbelkader mi bir yerden geliyor, yoksa, iş, bir
firmaya verilecek, o firma yan firmaları mı getiriyor? Aynı adreste ikamet
gösteren aynı kişilere ait firmalar, aynı işlerde ihalelere davet edilmiş;
dikkatinizi çekmek istiyorum! Bu olay, tamamen kanunsuzluktur. Arkadaşlar, örnek
vereyim: 12.10.1999 tarihinde İller Bankasının yapmış olduğu bir ihaleye -isim
veriyorum- Çakır İnşaat ve Ticaret Limited Şirketi, Çakır Yapı Sanayi ve
Ticaret Anonim Şirketi... Arkadaşlar, aynı iş için bu firmalar davet ediliyor.
Adresleri: Ertuğrul Mahallesi Hamidiye Sokak Çakır Apartmanı No: 5/6
Beşiktaş/İstanbul. VAHİT KAYRICI (Çorum) -
Başka firma davet edilmemiş mi? SABAHATTİN YILDIZ
(Devamla) - Başka isim daha vereyim sana, madem istiyorsun: Haydar Sezen... BAŞKAN - Efendim,
müdahale etmeyin... Rica ediyorum... VAHİT KAYRICI (Çorum) -
Soruyorum. BAŞKAN - Müdahale etmeyin
canım. VAHİT KAYRICI (Çorum) -
Soru soruyoruz; yani, bir firma mı çağırmışlar, öğrenelim diyoruz... BAŞKAN - Raporu okursunuz
canım... SABAHATTİN YILDIZ
(Devamla) - San-İş İnşaat ve Sanayi Anonim Şirketi, Necatibey Caddesi No: 74
Karaköy/İstanbul Arkadaşlar, bu firmalar
-yani, çocuk bile baksa, aynı kişilere ait olduğunu görecek- aynı işler için
davet edilmiş. Yani, bunlar kanunsuzluktur arkadaşlar, bunlar kanunsuzluk...
Yani, bunlara çocuk bile baksa, aynı kişiye ait firmalar olduğunu görecek;
fakat, her nedense, bunlar davet edilmiş. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Albayraklar yok mu?! SABAHATTİN YILDIZ
(Devamla) - Davetiyeli iki iş almış bir firmaya bakıyoruz; ihaleye, ismi ihale,
ihale ise tabiî... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yıldız,
size de eksüre veriyorum; lütfen toparlar mısınız. SABAHATTİN YILDIZ
(Devamla) - Hangi firmalar çağrılmış ve nasıl bir yöntem takip edilmiş? Bu
ihaleler de iki gün arayla yapılıyor. Arkadaşlar, işleri, Akay
İnşaat diye bir firma alıyor. Birinci gün yapılan ihaleye beş firma davet
ediliyor, bunlardan biri teşekkür atıyor ve diyelim ki, bu işi -isim veriyorum-
Akay İnşaat alıyor. Bakıyorsunuz, 22.10.1999 tarihinde, aradan iki gün
geçtikten sonra, yine davetiye çıkarıyor aynı firmalara, 5 firmaya çıkarılıyor,
yanına 3 firma daha ekleniyor, 8 firma. Birinci gün teşekkür atan ve ikinci gün
davet edilen, ilave edilen 3 firmanın 3'ü dahil, 4'ü teşekkür atıyor. Kırımları
söyleyeyim: Birinci işten yüzde 7,71, ikinci işten yüzde 7,91; yüzde 8; 8,02;
9,16; 9,30, 12,10; 12,93... Yani, bunlar hasbelkader oluşan kırımlar değil arkadaşlar. Bir de, aynı kırımlarla
ilgili örnek vereyim: Hatay Harbiye kanalizasyon inşaatı, dikkatinizi çekmek
istiyorum arkadaşlar, 14 firma... Yüzde 25,75; 25,85; 25,88; 25,90; 25,91;
25,92; 25,93; 25,95; 25,98; 26,01; 26,02; 26,03; aynı işe davet edilen
firmaların verdiği kırımlar bunlar. Bunlar, acaba sizlere bir şeyler
hatırlatıyor mu; yani, bu müteahhitler bir araya gelip anlaştılarsa, idare niye
buna müdahale etmiyor?! Yok, birileri bu işi birilerine tezgahladıysa, yine de bu
kadar alenî hırsızlık ve soygunun olmaması lazım. Arkadaşlar, zamanım
müsait değil; şimdi, birkısım dosyalar yanımda; ama, maalesef, herhalde zamanı
fazla kullandım. Yüzde 538'lerde, yüzde
450'lerde, yüzde 400'lerde, yüzde 300'lerde keşif artışlarıyla işler ihale
edilmiş. Buna, sadece bir örnek vereyim arkadaşlar: Herhangi bir iş -işin
ismini vermeyeyim- 886 milyara ihale ediliyor, 3 trilyon 621 milyar para
ödeniyor; üç aylık, dört aylık iş bu. Bunların içinde fiyat farkı, eskalasyon
farkı yok arkadaşlar; birim fiyatı üzerinden verilen para bu. 300 milyara ihale
ediliyor, yüzde 30'u, yani 90 milyar ödeniyor; 920 milyarlık eksözleşme
yapılıyor; eksözleşmeye, her nedense, bir de yüzde 30 ödeniyor, 276 milyar... NAMIK HAKAN DURHAN
(Malatya) - Süre kaç dakika?! SABAHATTİN YILDIZ
(Devamla) - ...ve ödenen toplam para 1 trilyon 586 milyar; 22.10.1999'da ihale
ediliyor, 15.2.2000'de bitiyor. BAŞKAN - Sayın Yıldız,
toparlar mısınız efendim. SABAHATTİN YILDIZ
(Devamla) - Yani, üç aylık, dört aylık işler bunlar arkadaşlar. Bunlar şunu gösteriyor:
Resmen, devletin soyulduğunu gösteriyor; resmen, fakir fukaranın parasının bir
yerlerde bölüşüldüğünü gösteriyor. BAŞKAN - Efendim, lütfen
son cümlenizi söyler misiniz; rica ediyorum. SABAHATTİN YILDIZ
(Devamla) - Teşekkür ederim. Ha, bunu kimler bölüştü
derseniz; şu anda, 13 kişi hesap vermekte. Bunlarla beraber, bunların her ne
kadar kendisi bizatihi içinde bulunur veya bulunmaz; ama, bunun olup
olmadığının açığa çıkması için de, Sayın Bakanın, mutlaka Yüce Divanda
yargılanıp... Temennimiz şudur: İnşallah aklanır; hiçbir arkadaşımızın
kirlenmesini istemeyiz. Saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ederim Sayın Yıldız. Ben, fazla zaman veremiyorum; rica ediyorum
efendim... Aslında, bana göre, bu
konuların enine boyuna tartışılması lazım; ama, 10 dakikalık süre verilmiş.
Efendim, neyse; yani, o beni
ilgilendirmez de... NAMIK HAKAN DURHAN
(Malatya) - 3,5 dakika da eksüre verilmez ki!.. BAŞKAN - Efendim, sizin
arkadaşınıza da 3 dakika verdim; niye bu kadar çekiniyorsunuz?.. NAMIK HAKAN DURHAN
(Malatya) - Niye çekinelim... BAŞKAN - Bu, çok önemli
bir soruşturma. Burada, milletvekillerinin bilgi sahibi olması lazım. Ben
olsam, konuşmasını hiç susturmam; ama, maalesef, 10 dakikalık süreyle, bu ciddî
meselelerin dile getirilmesi mümkün değil. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Tamam Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, ama,
arkadaşınız müdahale ediyor... İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
İkaz ettik Sayın Başkanım, tamam... BAŞKAN - Ama, olur mu
canım... Yani, hep bizi itham ediyorlar canım... DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Tamam... BAŞKAN - Canım, bakıyoruz
yani Sayın Bakan; ama, insanın bir vicdanı var yani... Efendim, dördüncü
konuşmacı Sayın Tahsin Boray Baycık. Buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika
efendim. TAHSİN BORAY BAYCIK
(Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9.11.2001 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sayın Mehmet Ali Şahin ve 55
arkadaşının vermiş olduğu (9/4) esas numaralı önerge, 15.11.2001 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 28 inci Birleşiminde görüşülerek,
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Koray Aydın hakkında Meclis soruşturması
açılmasına karar verilmiştir. Bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak
üzere huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım; hepinize saygılar sunuyorum. Komisyon, çalışmalarının
başladığı 11.12.2001 tarihinden raporunu Yüce Meclisin onayına sunduğu tarihe
kadar geçen süre içerisinde, soruşturma önergesinde konu edilen soruların
tamamına cevap verecek ve tüm tereddütleri giderecek şekilde, titiz, objektif
ve hakkaniyete uygun bir çalışma sonucu, gerek içerik ve gerekse hacim
bakımından zengin olan raporunu huzurunuza getirmiştir. Komisyon, öncelikle,
önergede delil olarak sunulan ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde görülen (2001/173) esas
numaralı dava dosyasının tüm ekleriyle birlikte bir suretinin, konuyla ilgili
ses ve görüntü kayıtlarının istenilmesine karar vermiş; bu belgeler, komisyon
üyelerinin istifadesine hazır hale getirilmiş ve önceliği, soruşturma
önergesinde iddia edilen hususlara yer verilmiştir. Sayın milletvekilleri,
önergede iddia edilen konulara, bir usul açısından, bir de esas açısından
bakmak yerinde olacaktır. Usul açısından baktığımız zaman, bu soruşturma
komisyonunun, mevcut bir yargılama sürerken kurulmuş olmasının, hukuk
devletinin temeli olan yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin ayrılığı
prensibine aykırı olduğu görülmektedir. Esas açısından
bakıldığında ise, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Sayın Aydın hakkında
istenilen soruşturma önergesi, Türk Ceza Kanunun 228, 230, 240 ve 246 ncı
maddelerine aykırı hareket edildiği iddiasıyla verilmiştir. Türk Ceza Kanununun 228/1
inci maddesi "Devlet memurlarından her kim bir şahıs veya memur hakkında
memuriyetine ait vazifeyi suiistimal ile kanun ve nizamın tayin ettiği ahvalden
başka bir suretle keyfî bir muamele yapar veya yapılmasını emreder..."
şeklinde gidiyor ve bu 137 nci madde ileride
devam ediyor. Bu konuda, Sayın
Salih Erbeyin gerekli açıklamayı yapmıştı. Hakkında Meclis
soruşturması açılması konusundaki önergede, Türk Ceza Kanununun 228 inci
maddesinde yazılı olan fiillerin, eski Bakan Sayın Aydın tarafından işlendiğine
dair hukukun genel kaidelerinden olan maddî deliller ortaya konulamamıştır.
Kaldı ki, gerek bu konuda dinlenilen ifade sahipleri ve gerekse komisyon
başkanlığına intikal eden belgelerden de, bu konuda, bir emare dahi
bulunamamıştır. Öte yandan, Türk Ceza
Kanununun 230 uncu maddesinde yazılı görevi ihmal suçunun işlendiği iddiası da,
hukukî dayanaktan yoksundur. Şöyle ki; Anayasanın 112 nci maddesinde ifadesini
bulan "Her bakan, kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin
eylem ve işlemlerinden de sorumludur" hükmü ve yine Anayasanın 113 üncü
maddesinde yer alan bakanlıkların görevleri, yetkileri ve teşkilatın kanunla
düzenlenmesine amir hükmü çerçevesinde yürürlüğe konulan 180 sayılı Bayındırlık
ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin 5/2 nci maddesinde "bakan, emri altındakilerin faaliyet ve
işlemlerinden sorumlu olup merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşlarının
faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını denetlemekle görevli ve
yetkilidir" denilmektedir. Bu çerçevede, Sayın Bakan, sorumluluğunun
bilinciyle hareket ederek, hem kendisine hem de Bakanlık Teftiş Kuruluna
intikal eden sözlü ve yazılı şikâyetleri değerlendirip, Memurin Muhakematı
Hakkında Kanun uyarınca, 103 işlem, 339 müfettiş incelemesi, 105 adet suç
duyurusu, 41 adet öninceleme, 934 görevli hakkında disiplin cezası, 93
müteahhide bir yıla kadar bütün ihalelere katılmaktan men cezası, 253 müteahhit
hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunarak görevini ifa
etmiştir. Bu durum gösteriyor ki,
Sayın Bakan, görev ve yetki sorumluluğuna uygun hareket etmiştir ve yine
Bakanlığı döneminde, daha önceki yasaya göre, daha şeffaf ve suiistimallere
kapalı olan 4734 sayılı yeni İhale Yasasının çıkarılmasında da gerekli gayreti,
başarıyı ve basireti göstermiştir. Bu çerçevede hareket eden
bir bakan hakkında, Türk Ceza Kanununa göre görevi kötüye kullanma anlamındaki
iddia hukukî dayanaktan yoksundur. Önerge sahibi tarafından da, Bakanın,
görevini kötüye kullandığına dair hiçbir delil ortaya konulmadığı gibi,
Komisyona gelen belge ve dinlenilen kişilerin ifadesinde de, görevini kötüye
kullandığına dair bir delil emaresine rastlanılmamıştır. Bu konuda Komisyona davet
edilen Mehmet Ali Şahin'e şu şekilde bir hitabım olmuştu: "Sayın Şahin,
ben sizi dinledim, daha evvel de dosyanızı okudum. Bu iddialarla ilgili o gün
belki konuşmanızda veremediniz; ama, bize vereceğiniz belgeleriniz var mı;
Komisyona verebileceğiniz bir belgeniz var mı? Mesela, Pırlanta İnşaatla ilgili
bir belgeniz var mı?" Sayın Şahin şu şekilde
ifade ediyor: "Hayır efendim, yok; bir gazeteden bahsettim, onu
verebilirim. Bize göre ondan daha büyük bir delil yok" demiştir. Biz de bu
gazetedeki delilleri muhatap almadığımızı kendisine ifade etmiştik. Bakanlığı döneminde
ülkemizde yaşanan ve asrın felaketi olarak nitelenen iki depremden de, 57 nci
cumhuriyet hükümeti ve Sayın Bakan, yaraların hızla sarılmasında gerekli
tedbirleri alarak yüzlerinin akıyla çıkmışlardır. Önerge sahiplerinin bir
iddiası da, akçeli işlerde çalıştırılmasının sakıncalı olduğunu iddia ettikleri
bir şahsın, müsteşar yardımcılığına atanmasıdır. Komisyona intikal eden
belgelerden, görevini ihmal suçundan, bu şahsın hakkında kamu davası açıldığı,
ancak, 13.11.1997 tarihinde Ankara Altıncı Asliye Ceza Mahkemesinin kararıyla,
mesnet suçun, yasal maddî ve manevî unsuru oluşturmadığından beraat ettiği
anlaşılmıştır. Söz konusu şahsın, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına atanma
tarihi 2.6.1999 olup, müsteşar yardımcılığına ise, 8.5.2000 tarihinde
atanmıştır. Bayındırlık Bakanlığı
bünyesinde yapılan ihalelerin türlerine de kısaca değinmek istiyorum. Buradaki
ihaleler, davetiye usulü, ilan usulü ve 574 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
göre yapılan ihalelerdir. 574 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname, olağanüstü hallerde kullanılmak üzere çıkarılmış ve bakana çok geniş
yetkiler vermiştir; ancak, Bakan, bu yetkisini de kullanmamış, ihale yolunu
seçmiştir. Davet usulü
ihalelerdeyse, yasanın kendisine tanımış olduğu hakkı, 15.2.1996 tarihinde
bakan oluruyla yürürlüğe konulan Yüksek Fen Kurulunun tespit ettiği
değerlendirme kriterlerini göz önünde bulundurarak kullanmıştır. Afet kararnamelerinin
hazırlanmasındaki partizanlık iddiası da mesnetsiz bir iddiadır; çünkü, çalışma
usulleri itibariyle, afete uğrayan bölgelerdeki hasar tespitlerini mülkî idare
amirleri -yani, oradaki il müdürleri-
belirlemekte ve Afet İşleri Genel Müdürlüğü ise sadece ve sadece sekreterya
görevini yapmaktadır; yani, afet kararnamelerinde valiliklerce tespit edilen
hasarlar baz alınmaktadır. Bunda, Bayındırlık Bakanlığının bir dahli
olmamaktadır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; soruşturma işi
vicdanî bir iştir. Ben, kişisel olarak, soruşturma önergelerinin
siyasete alet edildiğine inanmaktayım. Soruşturma hakkı kötüye kullanıldığından
ve siyasete alet edildiğinden dolayı siyaset kurumunun toplam kalitesi
düşmüştür. Bu sebeple, bütün siyasî partiler itibar kaybına uğramışlardır.
Benim endişem, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibar kaybına
uğramasıdır. Temiz toplum fikrini yerleştirmemiz için soruşturma müessesesini
yeniden düzenlememiz ve siyasî değil, vicdanî kanaatlere göre hareket etmemiz
gerekmektedir. Değerli milletvekilleri,
size, son olarak, Sayın Aydın ile komisyonda aramızda geçen bir konuşmayı
aktarmak istiyorum. Sayın Aydın'a şunu
sordum: "Size tek sorum olacak. Bakanlık yaptığınız dönemde büyük
faaliyetleriniz oldu. Az evvel arkadaşlar sordular, siz anlattınız. Daha sonra
istifa ettiniz. Tekrar aynı göreve gelseniz, bu yapılanlardan, şu anda size
sorulan sorulardan sonra, aynı düşüncelerinizi devam ettirir miydiniz? Ben,
bunu öğrenmek istiyorum." Sayın Bakan "en zor
soru" demişti. Komisyon Başkanımız da "tek soru, ama en zor soru
bu" demişti. Sayın Bakanın ifadesi şu oldu: "Başka çaresi yoktu ki. O
soruyu soran arkadaşlar, o dönemde, aynı şartlar içerisinde olsaydılar, farklı
bir şey yapamazlar, aynı işleri yaparlardı." Sayın arkadaşlarım, Afyon
depreminden sonra ikinci veya üçüncü gündü. Ya televizyonda izledim ya da
gazetelerde okudum. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Size de eksüre
veriyorum efendim, buyurun. TAHSİN BORAY BAYCIK
(Devamla) - Bir sayın parti başkanımız, vatandaşın içerisinde "hemen
burası ayağa kaldırılmalı, iki gün içinde burası eski haline getirilmeli"
demişti. Eğer o şekilde çabuk davranır, eğer o şekilde, böyle, hemen ayağa kaldırmaya
kalkarsak, bugün Sayın Aydın'ın durumuna düşeriz. Hepinize saygılar
sunarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baycık. Efendim, beşinci
konuşmacı, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer. Buyurun efendim. (SP
sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. MUSTAFA GEÇER (Hatay) -
Teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 819 sıra sayılı (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonu raporu üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle
Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim görevlerinden olan
soruşturma komisyonlarının oluşturulması ve seçilmişlerin, bakanların veya
milletvekillerinin herhangi bir konuda yapmış olduğu hataların veya toplum
nezdinde siyaset kurumunu zedeleyici veya Büyük Millet Meclisinin kurumsal
kimliğine birtakım şaibeler getirici eylem ve işlemlerinden dolayı, elbette ki,
Büyük Millet Meclisinin, soruşturma ve denetleme fonksiyonunu da yerine
getirmesi lazım. Elbette ki, bu konular,
siyasî alanlara çekiliyor; belki, siyasî linç malzemesi olarak da
kullanılabiliyor; ama, bunun, kesinlikle, bir kararını vermek lazım; ya
soruşturma komisyonları kurulmasını veya Meclisin denetim fonksiyonunu ortadan
kaldırmak lazım -sadece yasama meclisi olarak ortada kalsın- yahut da
-soruşturma komisyonları kurulacaksa- gerçekten, toplum nezdinde, ülkede,
yasama ve denetleme görevi olan Büyük Millet Meclisinin saygınlığı veya
birtakım şaibeler çerçevesinde, vatandaş nezdinde düşeceği zor durumdan
kurtarılması adına, soruşturma görevinin de yapılması lazım diye düşünüyorum. Şimdi, burada, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin, böyle, denetleme görevi vardır; zaman zaman, sayın
bakanlar hakkında, başbakanlar hakkında soruşturma komisyonları kurulmuştur.
Onların, bağımsız Türk yargısı nezdinde yargılanmasının yolu açılarak, en
azından, siyaset kurumunun saygınlığı ve böyle şaibelerin ortadan kaldırılması,
dedikoduların temizlenmesi, birtakım karanlık alanlarda kalmış noktaların
aydınlatılması adına ciddî bir çalışmanın yapılması da elbette gereklidir.
Bunun, siyasî bir mülahaza olarak veya siyasî bir yaklaşımla -yani, farklı
siyasî görüşe sahip bir sayın bakanın, siyasî hayatının veya zor duruma
sokulmasının aracı olarak- kullanılması da, elbette ki, etik açıdan son derece
zararlıdır. Geçmişte de bunlar oldu;
ama, toplum nezdinde, kamuoyu nezdinde şunlar ortaya çıktı: Denildi ki:
"Siyasî bir yaklaşımdır; işte, falan falanı akladı, falan filanı akladı."
Yani, burada, soruşturma komisyonlarının çalışmalarının ortaya çıkardığı
raporlar veya neticeler, toplum nezdinde makes bulmadı; çünkü, toplum şunu
biliyor: Sayısal üstünlüğü olan tarafın kendi siyasî görüşünde olan bir sayın
bakan hakkında soruşturma önergesi verildiğinde -yeterli sayıda parmak varsa-
elbette, bu soruşturma önergesinin akıbeti, o bakanın Yüce Divana gitmemesidir;
ama, Parlamentoda çoğunluğu yoksa, netice olarak -yüzde 99- Yüce Divana gitmesi
muhtemeldir; yani, böyle bir kanaat vardır. Şu anda görüşmekte
olduğumuz Soruşturma Komisyonu raporunda da, aslında, birtakım yanlışlıklar
yapılmıştır; yani, toplum nezdinde aklanmak veya Parlamentoya olan güvenin
artırılması, işte, Parlamentoda, her ne kadar görev yapan bakanlarımız, topluma
karşı, kamuoyuna karşı, kamuya karşı zararlı birtakım icraatlar yapmış,
uygulamalar yapmışsa, vatandaşın, milletin güvencesi olarak, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, ciddî bir incelemeden sonra, dokunulmazlık şeyini kırarak,
onları bağımsız yargıya göndermesi vardır noktasında, Parlamentoya güvenin
artması için bunun yapılması gerekir. Şu anda, bu, (9/4) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun çalışması, aslında, biraz aceleye
getirilmiştir. Yani, 12.12.2001 tarihinde komisyon kuruldu ve araya giren
yılbaşı, bayram münasebetiyle 15-20 gün, neredeyse yarım ay çalışılamadı ve
ondan sonra, birbuçuk ay içerisinde, haftada iki gün toplantı yapılarak,
7.2.2002 tarihinde çalışma sona erdirildi. Aslında, burada, birtakım
dokümanlara, birtakım bilgilere ulaşılmaya çalışıldı. Şu anda devlet güvenlik
mahkemesinde görülmekte olan davanın, vurgun operasyonu sonucu açılmış davanın
tanıkları, sanıkları veya oradaki ifadeler incelendi, bant kayıtlarının bir
kısmı incelendi ve birtakım kişiler dinlenildi; ama, neticede, bu dinlenilen kişilerin
vermiş olduğu ifadeler ve ortaya çıkmış gerçeklerin doğrulanması, teyidi
mahiyetinde yapılabilecek birtakım çalışmalar da yapılamadı; çünkü, sürenin
kısa tutulması, aceleye getirilmesi, aydınlanması gereken birtakım alanların karanlık
kalmasına vesile oldu. Şimdi, Meclise
getirilmesi konusunda da, usul açısından, İçtüzük açısından hata yapıldı.
Aslında, dün tartışıldı bunlar. İçtüzüğün 112 nci maddesindeki, rapor, üyelere
dağıtıldıktan yedi gün sonraki birleşimde görüşülür denilmesi, aslında,
yerinde, ihtiyatî ve savunma hakkını da teminat altına alan bir madde olmasına
rağmen, 12.2.2002 tarihinde dağıtılan komisyon raporunun, hemen, ayın 13'ünde
Mecliste alınan bir kararla, bugün, yani iki gün sonra görüşülmesi kararlaştırıldı.
Aslında, burada, aleyhinde soruşturma yapılan Sayın eski Bakanın da, ortada
komisyonun iddialarını veya tutulmuş raporun komisyonda incelenmesi adına,
belli bir süreye ihtiyacı var olduğuna inanıyorum; ama, burada süre son derece
kısa tutulmuş. Eldeki raporu aslında bir incelemeye, tamamını okumaya veya
orada gösterilen referanslara gidip onu araştırmaya da fırsat bulamadık. Bu
vesileyle, genel hatlar üzerinde veya yargıya yansımış, aslında, olayların da
burada görüşülmesi veya hakkında birtakım şeylerin soruşturulması usule aykırı
olmakla birlikte, sadece yargıya yansımış olaylar alanında değil, başka
alanlarda da soruşturmanın yapılması gerekirdi; ama, burada, özellikle, devlet
güvenlik mahkemesine intikal etmiş olayın çevresinde kilitlenildi, orada
dönüldü. Bir de özellikle deprem bölgesinde yapılan ihaleler üzerine
kilitlenildi. Oysaki, Bayındırlık Bakanlığı bünyesindeki birimlerin yapmış
olduğu ihaleler, sadece deprem bölgesinde yapılan ihalelerden ibaret değildi;
ama, oradaki, sanki, deprem bölgesinde yapılan işler referans gösterilerek,
diğer alanlarda yapılan işler biraz gölgelenmeye, araştırmadan vareste
tutulmaya çalışıldı. Onun için, vuzuha kavuşturulması biraz güç oldu. Şimdi, burada, benim
muhalefet şerhimde de belirttiğim gibi, şunun altını önce çizmek lazım:
Anayasanın görev ve siyasî sorumlulukla ilgili 12 nci maddesinin ikinci
fıkrasında, sayın bakanların, yaptığı işlerden ve maiyetinde çalışanların eylem
ve işlemlerinden sorumlu olduğu, yine, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin ikinci
fıkrasında, aynı şekilde, bakanın, emri altındakilerin faaliyet ve
işlemlerinden sorumlu olduğu... Bunlar, Sayın Bakanı sorumlu kılmaktadır.
Şimdi, burada, Bakanlık nezdinde yapılan bir operasyon neticesi açılan davada
ifadesine başvurulan veya görüşü alınan insanların arasında, böyle, iddialara
paralel olarak yakın ifadelerin olduğuna tanık olduk biz. Yani, burada rüşvetin
döndüğü noktasında veya verilecek ihalenin kime verileceği, nasıl verileceği
hususunda birtakım girişimlerin yapıldığı veya birtakım oluşumların
oluşturulduğu noktasındaki ifadelerin, burada, birbirini doğrular mahiyette
olduğunu gördük. Ancak, orada, her ne kadar savunma hakkının kutsaliyeti
çerçevesinde yargıda reddedilmiş olsa bile, burada, verilmiş, birtakım
gerçeklere dayanan ve şu anda tespiti mümkün olan birtakım ifadeler de var.
Bunların üzerine tam olarak gidilemedi ve bunların araştırması da tam olarak
yapılamadı. Bu vesileyle, Yüce Meclisin denetim fonksiyonunun toplum nezdinde
vicdanî kanaatleri müsterih edecek noktada çalışması sergilenemedi maalesef. Diğer taraftan, İçtüzük
çiğnenerek acil bir şekilde Parlamentoya getirilmesi; diğer taraftan, komisyon
çalışmalarının kısa tutulmasıyla bazı alanlardaki bilgilere ulaşılamaması, bu
şüphelerin ortadan kalkmasını ve toplum nezdinde, kamuoyunda oluşmuş
kanaatlerin izale edilmesini maalesef sağlayamadı. Burada, genel olarak usul
veya mevzuat noktasında yapılan uygulamaların da, bu iddiaları doğrular
mahiyette suiistimale açık olduğunu gördük. Mesela, deprem bölgesiyle ilgili,
Bayındırlık Bakanlığı ile İller Bankası arasında yapılan protokol çerçevesinde,
İller Bankasının deprem bölgeleri ihaleleri ve yapı işlerini, altyapı işlerini
yapması konusundaki protokol çerçevesinde bir mevzuat hazırlandığında,
12.12.1999 tarihinde, İller Bankası İhale Yönetmeliği de değiştirilerek -ek
sözleşmenin sınırlandırılmasını amir olan o yönetmelik değiştirilip- ek
sözleşmelerin önü açılmıştır; yani, istendiği kadar ek sözleşme yapılmasının
yolunun açılması; yani, herhangi bir müteahhide verilen bir işe karşılık, o işi
bitirdikten sonra, ihalesiz, aynı eski kırım oranıyla zincirleme iş verilmesi,
yeni ek sözleşmelerin yapılması ve özellikle bölgede yapılan ihalelerde davet
usulünün genel ilke haline getirilmiş olması; yani, burada, elbette ki, 574
sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve onun, 2886 sayılı Kanun ve Muhasebei Umumiye
Kanunu ve Sayıştay denetiminin dışında tutulması, o bölgedeki işlerin olmasına
rağmen, muhakkak ki, kamu menfaatının, burada, göz önünde bulundurulması
gerekirdi; ama, burada, İller Bankası İhale Yönetmeliğinin 30 uncu maddesi
ikinci fıkrası değiştirilerek, birtakım müteahhitlere ve bölgede, özellikle
ihale alan müteahhitlere birçok ihale verilmesi sağlanmış... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Geçer,
size de eksüre veriyorum, lütfen toparlayın. Buyurun efendim. MUSTAFA GEÇER (Devamla) -
Diğer taraftan, kırım oranlarında ani düşüklükler olduğu ve burada birtakım
tanık ifadelerinden aldığımıza göre, aynı alanda, Bayındırlık Bakanlığına bağlı
kurumlarda, İller Bankasında, Yapı İşleri Genel Müdürlüğünde, Karayollarında
davet usulüyle yapılan ihalelerde, kırım oranlarının ortalama yüzde 15'lere
düştüğü; ama, ilan usulüyle yapılan, gerek Sayın Koray Aydın döneminde gerekse
diğer bakanlar döneminde yapılan ilanlı ihalelerde kırım oranlarının çok yüksek
olduğu izlenmiş; bu dönemde de Karayollarında yapılan ihalelerde, ilanlı
ihalelere katılan müteahhitlerin çok büyük kırım yaptığı ve davetli ihalelerde,
yani, âdeta, birtakım müteahhitler seçilerek, davet edilip, çok düşük kırım
oranı olan işlerin verildiği, bu konuda yargıya intikal etmiş birtakım
olayların olduğu, Ankara 8. İdare Mahkemesinde Kıbrıs'ta yapılan bir yol
ihalesinin iptal edildiği ve bazı müteahhitler tarafından basına veya Bakanlık
nezdinde birtakım girişim ve şikâyetlerde bulunulduğu halde, hatta, noterde
bazı bilgilerin tespit edildiği "şu müteahhitlere, şu kırımla
verilecek" diye noter marifetiyle tespit edildiği halde, bu ciddî itirazların
veya şikâyetlerin üzerine gidilmediği ve bu sebeple, gerek bürokratlara ihale
dağıtımında birtakım menfaatlar temin edildiği gerekse ihale alan müteahhitlere
de menfaatların temin edildiği burada, gözümüzün önüne gelmiş ve birtakım
belgelerden bunları anlamış bulunuyoruz. Burada, mesela, 18.8.2001
tarihinde fiyat farkı kararnamesi çerçevesinden sonra yapılan, yani, 2000
Kasım, 2001 Şubat krizlerinden sonra yapılan 1 764 ihalenin, yine deprem
bölgesi kalıcı konutlara ilişkin ihale yapıldığı ve burada, Resmî Gazetede
yayımlanan, 29 Nisan 2001 tarihli 24387 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
"sözleşme bedeli dışında fiyat farkı verilmez" şartına rağmen, bu 1
764 konutun, o günkü şartlara göre, yani, birtakım ekonomik krizlerden sonra,
durum dengeye geldikten sonra, 2000 yılında 9 milyara verilen kalıcı
konutların, 17,5 milyara verildiği halde bunlara ek ödemelerin yapıldığı; ama,
bunlarla ilgili, yine, Resmî Gazetede sözleşme bedeli dışında farkın
ödenmeyeceği ilan edildiği halde şartnamede, bunlara 8 milyar dolayında -konut
başına- ödemeler yapılarak, 2000 yılında 9 milyara mal olan konutların, ek
ödemeler de yapılarak 17 milyarı bulan konutların 26 milyara mal edilerek, 8
trilyon civarında, mesela, bir ihalede, bir işlemde devletin zarara sokulduğu
ve buna benzer belgelerin çoğaltılabileceği kişi ifadelerinden de anlaşıldığı
halde, maalesef, bu... BAŞKAN - Sayın Geçer,
lütfen, son cümlenizi söyler misiniz... MUSTAFA GEÇER (Devamla) -
Söylüyorum Sayın Başkan; teşekkür ederim. ...kısa tutularak, şaibelerin
ortadan kaldırılması engellenmiştir ve Meclisin, gerçekten, denetim fonksiyonu
tam olarak yerine getirilmemiştir. Yine, siyasî ve de parmak hesabına dayalı
bir araştırma yapılmış ve burada, gerçekten, tam olarak görevimizi vicdanî
müsterihat içerisinde yapmadığımıza inanıyorum. Bunun, yüce yargıda tekrar
gözden geçirilerek, bütün belgeler incelenerek aklanması noktasında düşüncemin
olduğunu burada ifade ediyor; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Geçer. Son konuşmacı, Kırıkkale
Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut. Buyurun efendim. (ANAP
sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika
efendim. NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (9/4) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu raporu üzerinde kişisel görüşlerimi ifade etmek ve arz
etmek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
sözlerime başlamadan önce, özellikle bir hususu vurgulamak istiyorum. Meclis
bir mahkeme değildir ve olmamalıdır. Meclis mahkeme görevini yapmaya
başladığında, mahkemelerin de Meclisin görevini yapmaya başladığını müşahede
etmeye başlarız. Yasama, yürütme ve
yargının ayrı ayrı ellerde toplanması, kuvvetler ayrılığı ilkesi, yurttaşların
özgürlüklerini korumak için en güvenilir yöntemlerden ve çarelerdendir. Bu
amaçla, demokratik ülkelerde, kuvvetler ayrılığı ilkesine göre yasama, yürütme
ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız, birbirinin görev alanına girmeyen,
devletin üç temel öğesi olması ilkesine her zaman sahip çıkılmıştır. Görevlere
müdahale, karışıklık, huzursuzluk, dengesizlik yaratır; devlet güç kaybeder,
anarşi doğar, toplumsal ve siyasal sarsıntılar baş gösterir. Değerli arkadaşlar, her
olayda bakış açısını ve zihniyeti analiz etmenin gerektiğine inanıyorum.
Bakınız, bilindiği üzere bir masanın dört ayağı vardır. Eğer, siz, masanın
ağırlık merkezinden ve üstünden bakarsanız, masanın hiçbir ayağını görmezsiniz.
Karşısından baktığınız takdirde sadece iki ayağını görürsünüz. Diyagonal olarak
karşıdan baktığınızda ise üç ayağını görürsünüz. Lakin, neresinden bakarsanız
bakın, masanın dört ayağı vardır. Bakış açışı ve zihniyetin rengi, kamuoyuna,
masanın ayak sayıları gibi, gerçekleri farklı gösterme ve yanıltma imkânı
verir. Sosyal ve siyasal olaylarda iddialarla ilgili mutlak gerçeğe, iddialarla
değil; ancak, bilgi ve belgelerle ulaşabilme imkânına sahibiz. Bilgi ve belge
eksikliğinde, sosyal ve siyasal olaylar zihniyete bağlı olarak algılanabilir ve
kamuoyuna farklı takdim edilebilir. Suçlunun suçluluğunun ispatı kadar suçsuzun
suçsuzluğunun ispatı da önemlidir. Değerli arkadaşlar,
ülkemizde yolsuzluk dün vardı, bugün de var. İleri demokratik ülkelerde de
tanık oluyoruz, yolsuzluk var; ancak, yolsuzluğun boyutları ve hacmi, açık
olmayan, şeffaf olmayan, demokratik kuralların tam oluşmadığı ve uygulanmadığı
ülkelerde daha fazla var. Yolsuzluk ile uygulanan siyasal sistem arasında doğru
bir orantı var. Demokratik, özgür toplumlarda, açık ve şeffaf rejimlerde
yolsuzlukların azaldığını görüyoruz. Baskıcı, özgürlüklerin kısıtlandığı,
demokratik olmayan toplumlarda ise, yolsuzlukların arttığını görmek mümkün.
Serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı, tam rekabetin sağlandığı ortamlarda
yolsuzluk yapma imkânı ve fırsatı en aza inecektir. Komisyon raporunu
incelediğimizde, yolsuzluk iddialarının, özellikle, 2886 sayılı Devlet İhale
Kanununun 44 üncü maddesiyle verilen takdir yetkisine dayandırıldığını görmemiz
mümkün. 44 üncü maddeyle verilen takdir yetkisi geçmişte de kullanılmıştır;
mülga 2490 sayılı İhale Kanununun ilgili maddesine göre 1980 yılından önce de
kullanılmıştır. İhalesi yapılan işlerde kullanılan tenzilatların, indirimlerin-
düşük veya fazla oluşu, genelde, sübjektif bir iddiadır. Tenzilat, işin nevine,
yerine, projesine, günün ekonomik şartlarına göre değişir. 1980 ile 1983
yılları arasında, tebliğle, yüzde 20'nin üzerinde tenzilat yapılması devletçe
yasaklanmıştı. 1983 ile 1992 yılları arasında ortalama indirim, tenzilat
uygulaması getirilmiştir. Bütün işlerin de dokuz yıllık ortalaması, tenzilat
olarak, yüzde 15 civarındadır. Değerli arkadaşlar, esas olan, takdir
yetkisinin, objektif kriterler içerisinde kullanılması ve tam rekabet ortamının
sağlanmasıdır. Dikkatimizden kaçan bir
hususu da arz etmek istiyorum. İddia edilen bütün yolsuzluklar, bu hükümetin,
57 nci hükümetin döneminde ortaya çıkarılmıştır. Halen, bağımsız yargı
organları nezdinde davalar sürmektedir. Çetelerle mücadele, 55 inci hükümet
döneminde başlamış, yurtiçinde ve yurtdışında bütün çete başları yakalatılarak
adlî makamlara teslim edilmiştir. Ayrıca, 21 inci Yasama Döneminde, yolsuzluğun
kaynağı olan hususlarda gerekli tedbirler alınmış ve yasal düzenlemeler de
yapılmıştır. Değerli arkadaşlar,
bunların, hepsi, birer açık gerçektir. Elektrik Piyasası Düzenleme Kanunu,
Doğalgaz Piyasası Kanunu Meclisimizce yasalaştırılarak, Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığının tüm yetkileri üst kurula devredilerek, piyasanın açık
rekabet ortamında libere olması sağlanmıştır. Yolsuzluğun ve kokuşmuşluğun ana
kaynağı olduğu, her dönemde, herkes tarafından iddia edilen 2886 sayılı Devlet
İhale Yasası, Meclisimizce lağvedilerek, Kamu İhale Kanunu yasalaştırılmıştır.
Bu, memnuniyet vericidir. Değerli arkadaşlar, işin
başında ifade ettim, Meclis bir mahkeme değildir. Çok değerli bir muhalefet
milletvekilimizin ifadesiyle "bugünkü yapısı ve uygulama seyri içinde
Meclis soruşturması, hukuka ve adalete hizmet etmekten çıkmış, siyasî
mücadelenin acımasız rekabet aracı olmuştur. Parlamento tarihinde, siyasî
hiçbir hedef göstermeden, salt amacı hukuk ve suçu araştırmak olan soruşturma
örnekleri, hemen hemen yoktur." Bu ifade ve düşünceye katılmamak mümkün değil.
İfadenin sahibi olan Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya'ya da
huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Meclis soruşturma sistemini siyasetin
ipoteğinden ve siyasî çıkar amacı olmaktan kurtarmaya yönelik, Anayasanın 100
üncü maddesinin değiştirilmesine ilişkin değişiklik önergesini, Anavatan
Partisi olarak bir yıl önce verdik. Geliniz, hep birlikte, Anayasanın 100 üncü
maddesini değiştirelim; çünkü, hukuk, hepimize ileride de lazım olacak. Değerli milletvekilleri,
kalkınmakta olan ülkemizin önündeki en büyük engel yolsuzluktur. Yolsuzluk,
sosyal bir felakettir. Yolsuzlukla mücadele, her siyasînin, her siyasî
partinin, her siyaset kurumunun, her hükümetin aslî ve birinci görevidir.
Yolsuzluk ve yolsuzluk iddiaları, bütün siyasî kurumların itibarını kamuoyu
nezdinde düşürmektedir; iktidarıyla muhalefetiyle, bütün siyasî partilerin ve
siyaset kurumlarının itibarı düşmektedir. Bu amaçla, Anavatan Partisi İstanbul
Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı ve arkadaşlarının verdiği ve Meclisin
gündeminde bulunan Siyasî Ahlak Yasası Teklifini elbirliğiyle çıkaralım;
siyaset kurumlarının üstünde dolaşan kara bulutları dağıtalım; çünkü, aziz
milletimiz ve halkımız, bizden bunu beklemekte. Değerli arkadaşlar,
yolsuzlukla mücadele şüphesiz yapılacak; ancak, bunda dikkat edilecek bir husus
var; iddiaların yanında, kurunun yanında yaşı yakmayalım. 100 sanık arasında
sadece 1 kişi suçsuz ise, hukukun aslî görevi, o 1 suçsuzun suçsuzluğunu ortaya
çıkarmaktır. Aksi halde, bürokrasi kilitlenir, kalkınma ve yatırım için riske
girecek, karar verecek kimseyi ve mercii bulamayız. Unutmayalım ki, bebek ve
köpek davalarıyla yargılayıp idam ettiğimiz rahmetli Menderes ve
arkadaşlarının, 23 yıl sonra, devlet törenleriyle naaşlarını nakledip,
itibarlarını iade etmedik mi?! Değerli milletvekilleri,
demokrasi, çatışan iddiaları uzlaştırarak bir siyasî ahenk meydana getirmektir.
Sadece çatışır, bu çatışmadan da bir sentez oluşturmazsak, sistemimiz tıkanır.
Türkiye'de sistemin zaman zaman tıkanması, zıtların çatışmasını zıtların
ahengine dönüştürme maharetini gösteremediğimizden kaynaklanmaktadır. Siyaset
kurumlarının zayıflığı ve itibar kaybının oluşturduğu boşluk, başka güçler ve
erkler tarafından doldurulmakta; hukuk devleti, hâkim devleti, demokrasi,
otokrasi ve oligarşiye dönüşmektedir. Hiçbir siyasinin ve siyaset kurumunun ve
partinin, rekabet adına, buna hakkı yoktur. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gökbulut, size de eksüre veriyorum efendim. NİHAT GÖKBULUT (Devamla)
- Peki, teşekkür ederim Sayın Başkan. Millet meselelerinin
nihaî çözüm mercii, millet iradesinin yegâne temsilcisi olan Türkiye Büyük
Millet Meclisidir. Değerli milletvekilleri,
Anavatan Partisi Genel Başkanı Sayın Mesut Yılmaz'ın deyimiyle, elbet bir gün,
siyasetçiler, yaptıkları hizmetlerden dolayı değil, yapmadıkları işlerden
dolayı hesap vermek zorunda kalacaklardır; işte, o zaman, Türkiye, gerçekten
kurtulmuş olacaktır. Takdir Yüce Meclisindir.
Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gökbulut. Sayın milletvekilleri,
kişisel konuşmalar bitmiştir; yalnız, bu arada, İstanbul Milletvekili Sayın
Mehmet Ali Şahin, gönderdiği bir pusulayla "biraz önce konuşan Sayın
Tahsin Boray Baycık, konuşmasında, benim, komisyonda tek delilimin bir gazete
kupürü olduğunu söylediğimi ifade etmiştir. Bu, doğru değildir; eksiktir. Genel
Kurul yanlış bilgilendirilmiştir" demektedir. Ben, tutanağı getirttim,
Sayın Baycık şöyle diyor: "Bu iddialarla ilgili, o gün, belki,
konuşmanızda veremediniz; ama, bize vereceğiniz belgeleriniz var mı; komisyona
verebileceğiniz bir belgeniz var mı; mesela, Pırlanta İnşaatla ilgili bir
belgeniz var mı" diye size sormuş. Siz de, komisyonda şu şekilde ifade
etmişsiniz: "Hayır efendim, yok. Bir gazeteden bahsettim; onu verebilirim.
Bize göre, ondan daha büyük bir delil yok." Sayın Baycık da "biz de,
bu gazetedeki delilleri muhatap almadığımızı kendisine ifade etmiştik"
diyor. Yani, tek delil... MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, eksik efendim... Tutanaklar elimde; yanlış. (9/4) ESAS NUMARALI
MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Sayın
Başkan, bir düzeltme yapılması lazım. O da doğru; ama, eksik. Sayın Şahin'e söz
verirseniz, yerinde olur. BAŞKAN - Komisyon Başkanı
da bir düzeltme yapma ihtiyacını hissediyor. Buyurun Sayın Şahin. 3 dakika içerisinde
konuşmanızı tamamlayın efendim; rica ediyorum. VI. –
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. –
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray
Baycık'ın konuşmasında ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşün
kendisine atfolunduğu iddiasıyla konuşması MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, hepinize saygılar sunuyorum. Biraz önce komisyon
raporu hakkında görüşlerini açıklayan Zonguldak Milletvekili Sayın Tahsin Boray
Baycık, Sayın Başkanın da ifade ettiği gibi, komisyonda düşüncelerimi ve
bilgilerimi açıklarken, benim bu soruşturma dosyasıyla ilgili tek delilimin bir
gazete kupüründen ibaret olduğu anlamına gelecek bir açıklama yaptı. Şunu hemen
ifade etmek istiyorum: Sayın Baycık, bu komisyonun kâtip üyesidir. Önce,
kendisine şunu soruyorum: Benim bir saate yakın komisyonda vermiş olduğum bilgi
şu raporun içerisinde neden yoktur, önce, bunun bir açıklamasını yapın!
Komisyona gelen herkesin, komisyonun ayağına giderek bilgisine başvurduğu
herkesin bilgileri ve ifadeleri bu raporda noktasına virgülüne kadar yer aldığı
halde, benim vermiş olduğum bilgi neden bu raporda yoktur?! Siz, önce, komisyon
kâtibi olarak bunu bir bilgisini verin, bunun bir hesabını verin. TAHSİN BORAY BAYCIK
(Zonguldak) - Verdim... Verdim... MEHMET ALİ ŞAHİN
(Devamla) - Tabiî, raporda yok; ama, Sayın Başkan, hemen şimdi soruşturma
komisyonu odasından getirtti. Bakın orada şunu söylüyorum: "Bu soruşturma
önergesinin en önemli delili, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde açılmış olan
kamu davasıdır, ceza davasıdır. 20'ye yakın dosyası, 15 tane görüntülü kaseti
var." Bunu söylüyoruz; burada zabıtlarda var, niye bunu belirtmiyorsunuz
Sayın Baycık?! TAHSİN BORAY BAYCIK
(Zonguldak) - Onu getirmediniz... MEHMET ALİ ŞAHİN
(Devamla) - Dolayısıyla, hem Genel Kurul hem de televizyonları başında bu
oturumu izleyen vatandaşlarımız eksik ve yanlış bilgilendirilmiştir, bu nedenle
söz aldım. Sözlerimi tamamlarken hemen şunu ifade etmek istiyorum: Tabiî, çok
aceleye getirildi. Milletvekili arkadaşlarımızın şunu okuyabildiklerini
zannetmiyorum; ben, gece, ancak yarısına kadar okuyabildim. Özellikle, 5
tutuklu sanığın savcılıkta vermiş olduğu ifadelerin görüntülü video bantlarını
-Sayın Meclis Başkanlığına bir dilekçe verdim, Komisyon Başkanı eksik olmasın
kolaylık gösterdiler- dün akşam 3,5 saat izledim. O kasetleri izleyen hiçbir
kişinin, şöyle bir rapor vermesi mümkün değildir; çünkü, Sayın Komisyon Başkanı
Bildik, dün akşam bana çok ilginç bir bilgi verdi, dedi ki: "Sayın Şahin,
biliyor musunuz, şu kasetleri, Komisyonun 15 üyesinden sadece 3 tanesi
izledi." Tabiî ki, 3 tanesi izlerse, böyle eksik bir soruşturma
yaparsanız, böyle bir raporla Meclisin önüne gelirsiniz. Maalesef, eksik
inceleme yapılmıştır, eksik değerlendirme yapılmıştır; bunu, Sayın Komisyon
Başkanı da dün akşam bana belirtmiştir. Bu açıklamayı yapma
zarureti duydum; hepinize teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Komisyon
Başkanı, bir açıklama yapmak üzere söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Bildik. (9/4) ESAS NUMARALI
MECLİS SORUŞTURMASI KOMİSYONU BAŞKANI İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Şahin'in dediği, düzeltme yapmak
istediği şey ile Sayın Baycık'ın ifade ettiği şeyler; evet, o tutanakta var;
ama, gerçekten, Sayın Şahin'in de düzeltme yaptığı gibi, o düzeltmeler de var.
Yalnız, tabiî, bu tutanaklar, Sayın Şahin'in bilgisine başvurduğumuzda, o
bilgiler, o belgeler, o kasetler henüz elimize ulaşmamıştı. Açış konuşmasında
da söylediğim gibi, hep, zamanın kısa olduğu, çok aceleye getirildiği
eleştirileri var; ama, gerçekten, günlerdir orada, o kasetler var, görevli
arkadaşlarımız, gece gündüz, istedikleri saatte izleyebilirlerdi. Doğrudur;
Sayın Şahin'e de ifade ettim, birçok arkadaşımız ilgi göstermedi; o belgeleri,
belki, özel işlerinden ya da Meclis çalışmalarından dolayı yeterince
inceleyememiş, olabilirler; ama, hiç kimseden, hiçbir şeyin esirgenmediğini
vurgulamak istiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Başkan. V. –
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI (Devam) A)
GÖRÜŞMELER (Devam) 1. –
İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55 Arkadaşının, Bakanlığı Döneminde
Usulsüzlük ve Suiistimallere Yol Açtığı ve Göz Yumduğu, Gerekli Tedbirleri
Almayarak Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun
228,230,240 ve 346 ncı Maddelerine Uyduğu İddiasıyla Bayındırlık ve İskân Eski
Bakanı Koray Aydın Hakkında, Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci Maddeleri
Uyarınca Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi ve Meclis Soruşturması
Komisyonu Raporu (9/4) (S. Sayısı : 819) (Devam) BAŞKAN - Şimdi de, söz
sırası, hakkında soruşturma açılması istenilen eski Bakan Sayın Koray Aydın'da. Buyurun Sayın Aydın. (MHP
sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz yok
efendim, istediğiniz kadar konuşabilirsiniz. KORAY AYDIN (Ankara) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hakkımda verilen önerge üzerine açılan
Meclis soruşturmasının neticelenmesi sebebiyle huzurlarınızdayım; önce hepinizi
saygıyla selamlıyorum. 29 Kasım 2001 tarihli
hakkımda verilen Meclis soruşturması önergesinin görüşülmesi esnasında
iddiaların tümünü cevaplamaya çalışmıştım. Bu sebeple, huzurlarınızı, aynı
görüş ve tespitlerimi tekrarlamak suretiyle, işgal etmek istemiyorum. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 28 inci Birleşiminde söylediklerime ve Komisyonda
verdiğim bilgilere ilaveten sadece şu hususu Yüce Heyetinize arz etmek
istiyorum: 11.12.2001 tarihinde
çalışmalarına başlayan, 10 toplantı yapan ve araştırma konusuyla ilgili belge
ve bilgileri toplayan, önerge sahiplerinin ve tanıkların bilgilerine başvuran,
çalışmalarına yardımcı olmak üzere Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
Başkanlığından 2 başdenetçi, ve Sayıştay Başkanlığından 1 uzman denetçiyi
görevlendiren, bilgi ve belgelerin toplanması için 57 yazışma yapan, önergede
delil olarak sunulan ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde görülen ilgili dava
dosyasını tüm ekleriyle birlikte ve ses, görüntü kayıtlarını isteyen ve bunları
inceleyen, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatıyla bağlı ve
ilgili kuruluşlarınca yapılan her türlü inşaat, yapım ve onarım işleriyle
ilgili ihaleler konusunda bilgi ve belgeleri isteyen ve inceleyen, Bayındırlık
Bakanlığı Müsteşarının, İller Bankası eski ve yeni genel müdürlerinin,
Karayolları Genel Müdürü ile Afet İşleri eski ve yeni genel müdürlerinin ve
Teftiş Kurulu Başkanının bilgilerine başvuran, Devlet Güvenlik Mahkemesince
tutuklananları cezaevinde dinleyen ve benden de yaklaşık dört saat bilgi alan,
bütün bu araştırma, soruşturma, incelemeleri 478 sayfada bizlere sunan ve 15
milletvekilimizden oluşan Komisyonun 5 Komisyon üyesinin muhalefet şerhlerine
de cevap teşkil eden raporuna ve bu raporun "sonuç ve karar"
bölümünde yer alan "Yukarıda sunulan nedenlerle, Bayındırlık ve İskân eski
Bakanı Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonumuz, yeterli delil elde edilmediği ve suçun unsurlarının olmadığı
kanaatine vararak, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın'ın, Yüce Divana
sevkine gerek olmadığına karar vermiştir" hükmünü saygıyla karşılıyor ve
bu kararı Yüce Meclisin takdirlerine arz ediyorum ve hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aydın. Sayın milletvekilleri,
böylece, soruşturma raporu üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Malumunuz olduğu üzere,
soruşturma raporunda, ilgiliyi, Yüce Divana sevk etmeme yönünde bir karar
oluşmuştur. İçtüzüğümüzün 112 nci maddesi "Komisyonun Yüce Divana sevk
etmeme yönündeki raporlarının reddi, ancak, Yüce Divana sevke dair verilen ve
sevk kararının hangi ceza hükmüne dayanacağını gösteren bir önergenin kabulüyle
mümkün olur" hükmünü taşımaktadır. Bu hüküm uyarınca, Başkanlığımıza 3
tane önerge verilmiştir. Bu önergeleri ayrı ayrı
okutacağım; yalnız, önergeler biraz uzun olduğu için Divan Üyesi arkadaşımızın,
önergeleri oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Önergeleri geliş sırasına
göre okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "İstanbul
Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55 arkadaşının, Bakanlığı Döneminde Usulsüzlük
ve Suiistimallere Yol Açtığı ve Göz Yumduğu, Gerekli Tedbirleri Almayarak
Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 228, 230, 240
ve 346 ncı Maddelerine Uyduğu İddiasıyla Bayındırlık ve İskân Eski Bakanı Koray
Aydın Hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci Maddeleri Uyarınca Bir
Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi ve (9/4) Esas Numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu Raporu" TBMM Başkanlığınca milletvekillerine
dağıtılmış ve bugün, 14.2.2002 günü görüşülmeye başlanmıştır. Komisyon, yeterli delil
elde edilemediği ve suçun unsurlarının olmadığı kararına vararak, Bayındırlık
ve İskân eski Bakanı Koray Aydın'ın Yüce Divana sevkine gerek olmadığına oy
çokluğuyla karar vermiştir. Soruşturmanın
sonuçlandırılması aşamasına gelinmiştir. Komisyon raporu Genel Kurulca karara
bağlanacaktır. Komisyonun Yüce Divana sevk etmeme yönündeki raporuna karşıyız
ve raporun reddini ve bakanın Türk Ceza Kanununun 228, 230, 240 ve 346 ncı
maddelerine göre Yüce Divana sevkini talep ediyoruz. Yüce Divana sevk kararı,
yolsuzluklarla mücadele konusunda Başbakan ve bakanlar dahil, hiçbir kimsenin
himaye göremeyeceğinin ve TBMM'nin yolsuzlukların üzerine gitme kararlılığının
açık delili olacaktır. Bu karar, bir taraftan yolsuzluklardan maddî ve manevî
zarar gören kamunun hukukunun korunmasına, bir taraftan da soruşturulmak
istenen bakana aklanma fırsatı verilmesine hizmet edecektir. Yüce Divana sevk
nedenleri : Devlet İhale Kanununa
aykırı işlemlerden dolayı bakanın sorumluluğu açıktır. Bakan, bakanlık
hizmetlerini mevzuata uygun olarak yürütmekle ve emri altındaki kişilerin
faaliyet ve işlemlerini gözetmek ve denetlemekle yükümlüdür. Hukuk devleti, idarenin
tüm eylem ve işlemlerinin her safhada hukuka uygun olduğu devlettir. İdareye
tanınan takdir yetkisi, mutlak ve sınırsız olmayıp, hizmet gereği ve kamu
yararıyla sınırlı olan ve bu sınırların önceden konulduğu ve belli olduğu bir
yetkidir. Devlet İhale Kanunu
hükümleri, kamu görevinin disiplin ve düzen içinde yürümesini sağlayan, diğer
yandan kamu iradesinin olumsuz davranışlar ve eylemlerle zarara uğratılmasını
önleyen hükümlerdir. İhalenin nasıl yapılacağı
yasa ve ilgili mevzuatla düzenlenerek belirlenmiştir. Devlet ihalelerinde
açıklık ve rekabet ve uygun bedel tespiti ve kamu yararı esastır. Devletin her biriminin
hukuka bağlılığı ve mevzuatı uygulama görevi gereği, bakanın, bakanlık içi ve
bakanlık dışı organizasyonlarla mücadele etmesi, rüşvet, kayırmacılık ve
yolsuzlukları ve bu söylentileri önleyici her türlü önlemi alması ve kanun
önünde eşitlik kuralını uygulayarak mutlak ve sınırsız takdirlerden kaçınması
görevidir. Dosyanın incelenmesinden: 1. İller Bankası
ihalelerinde 1993-1999 dönemlerinde görev yapan 6 bakan döneminde 145 ihalenin
49'u davet usulüyle gerçekleştirilmişken, Sayın Koray Aydın döneminde yapılan
235 ihalenin tamamı davet usulüyle yapılmıştır. Yapı İşleri Genel
Müdürlüğü bünyesinde yapılan 69 ihaleden 18'i zarureten başka usulle ve 51
adedi ise davet usulüyle gerçekleştirilmiştir. Davet usulünde,
davetiyeler genelde belli firmalara gönderilmiştir. Davet usulünün çok özel
bir usul olduğu gözardı edilerek, "takdir hakkımız var, istediğimizi
istediğimize veririz" demek hukuka ve kamu yararına aykırıdır. Davet usulünün istisnasız
uygulanmasında bakanın takdir yetkisi mutlak ve sınırsız değildir. Davet
usulünün istisna olmaktan çıkarılıp kural haline getirilmesi 2886 sayılı İhale
Kanununun 2 ve 44 üncü maddelerine aykırıdır. Bu usulün tercihinde kamu yararı
yerine başka yararların gözetilip gözetilmediği yapılacak yargılamayla
anlaşılacaktır. 2. Kırım oranlarının
incelenmesinden, ihalelere katılan firmalar arasında dışarıda anlaşmalar
yapıldığı ve serbest rekabetin gözardı edildiği görülmektedir. Bakanlık bünyesi içinden
veya dışarıdan kaynaklanan kırım oranları üzerindeki anlaşmalar kamunun
zararını doğurmuş ve ihale ile ilgili kamu düzeni sarsılmıştır. Sayın Bakanın, bakanlık
hizmetlerini mevzuata uygun olarak yürütmek ve emri altındaki kişilerin
faaliyet ve işlemlerini gözetmek ve denetlemek görevini ve yetkisini, hukuka
aykırılıkları önleyecek etkinlikte kullanmadığı, bu suretle, görevini ihmal ve
kötüye kullandığı, bunun sonucu, en azından 361 sanıklı "Vurgun
Operasyonu" na zemin hazırladığı anlaşılmaktadır. Kamuoyunda ve Yasama
Organında gerek gensoru, gerekse soru ve TBMM konuşmalarında yankılanan
olayları bakanın duymaması söz konusu değildir. Buna rağmen, gözetim ve
denetim görevi, etkin bir biçimde yapılmamıştır. Sonuç olarak : Soruşturma konusu dosya,
toplanan deliller ve kamuoyunda yankılanan hususlar ve Ankara 1 No'lu Devlet
Güvenlik Mahkemesinde görülmekte olan 361 sanıklı "Vurgun Operasyonu"
davası birlikte değerlendirildiğinde Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray
Aydın'ın, Türk Ceza Kanununun 228, 230, 240 ve 346 ncı maddeleri uyarınca Yüce
Divana sevk edilmesini saygılarımızla arz ve talep ederim. 14.2.2002 Ertuğrul
Yalçınbayır Bursa BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İstanbul Milletvekili
Mehmet Ali Şahin ve 55 arkadaşının, Bakanlığı dönemindeki icraatlarıyla ilgili
TCK'nun 228, 230, 240, 346 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla, Bayındırlık ve
İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında Anayasanın 100 üncü, İçtüzüğün 107 nci
maddeleri uyarınca Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi Genel
Kurulda kabul edilmiş ve bir soruşturma komisyonu kurulmuştur. Komisyon (9/4)
esas numaralı raporunu hazırlamış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca
bastırılarak milletvekillerine dağıtılmıştır. Bugün de, yani, 14.2.2002'de
görüşülmeye başlanmıştır. Yüce Divana sevk
nedenleri özetle: Anayasanın "Görev ve
siyasî sorumluluk" başlıklı 112 nci maddesinin ikinci fıkrasında
bakanların sorumluğu düzenlenmiş ve "her bakan kendi yetkisi içindeki
işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlerinden sorumludur" hükmüne yer
verilmiştir. Ayrıca, 180 sayılı Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararnamenin 5 inci maddesinin ikinci
fıkrasında "bakan emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu olup,
bakanlık merkez ve taşra teşkilatlarıyla, bağlı kuruluşlarının faaliyetlerini,
işlemlerini ve hesaplarını denetlemekle yetkilendirilmiştir" denmektedir. Sayın Koray Aydın,
Bakanlığı döneminde, özellikle yapılan ihalelere fesat karıştırdığı, bazı
bürokrat ve müteahhitlere yönelik menfaat temin edildiği kamuoyuna yansımıştır.
(9/4) esas sayılı Meclis Soruşturma Komisyonu mezkûr iddiaları araştırmış, bu
konuda bilgi ve belge toplamaya çalışmıştır. Özellikle İller Bankası Yapı
İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde yapılan ihaleler
üzerinde durulmuştur. Soruşturma Komisyonu bazı bilgi ve belgelere ulaşmakla
birlikte, iki aylık bir çalışma süresi içinde kapsamlı bir soruşturma yapamadan
7.2.2002 tarihli toplantıyla çalışmayı bitirmiş ve oylama yapılmıştır. Bayındırlık ve İskân eski
Bakanı Sayın Koray Aydın döneminde başında bulunduğu kurumda yapılan işlerle
birtakım bürokrat ve müteahhitlere menfaat temin edilmesi yönünde uygulamalar
yapıldığı ve devletin zarara sokulduğu, şöyle ki; Yapılan ihalelerin
istenen şahıslara, istenen şekilde, istenen eksiltme oranıyla verilmesine
yönelik uygulamalar yapıldığı. 1. 12.12.1999 tarihinde
İller Bankası İhale Yönetmeliğinde değişiklik yapılarak, yönetmeliğin 30 uncu
maddesi ikinci fıkrası değiştirildiği. Bu değişikliklerle ek
sözleşme sınırı kaldırılarak, istenen müteahhide ihalesiz, istendiği kadar iş
verilmesi yolu açılmış, Sayın Koray Aydın'ın Bakanlığı döneminde yapılan
ihalelerde ek sözleşme yolu yoğun olarak kullanıldığı. 2. Özellikle Yapı İşleri
Genel Müdürlüğü ve İller Bankası bünyesinde yapılan ihalelerde, davet usulü
genel ilke haline getirilerek istenen müteahhitlere ihale verme yolu açılmış ve
yoğun olarak tüm alanlarda ve yerlerde yapılan ihalelerde, ilan verme davet
usulü kullanıldığı. 3. Geriye doğru on yıllık
süre içinde yapılan ihaleler incelendiğinde eksiltme (kırım) oranları çok
yüksek olduğu halde, Sayın Koray Aydın döneminde kırım oranları aniden çok
aşağılara düştüğü. Eksiltme (kırım) oranları daha önceleri ortalama yüzde
40'larda seyrederken, ortalama yüzde 15'lere indiği. Böylece düşük kırımlı
ihalelerle devlet zarara sokulurken müteahhit ve bürokratlara menfaat temin
edildiği. 4. İhale almak için
müracaatta bulunan bazı müteahhitlerin ifadelerinden, ihale almak için yüzde
20, yüzde 15 peşin komisyon istendiği, komisyon vermeyenlerin ihaleye davet
edilmediği yoğun şekilde dile getirilmeye, kamuoyu ve medya kuruluşlarında ifade
edilmeye başladığı gözlenmiştir. 5. Sayın eski Bakan Koray
Aydın, Komisyondaki ifadelerine "ihale komisyonları tarafından alınan
ihale kararlarının ita amirlerince karar tarihinden itibaren en geç 15 gün
içinde onaylanacağı veya iptal edileceği" yasa gereği olduğu, bu durumda
yapılacak ihalelere katılacak isteklilere onay vermek ve tamamen evrak üzerinde
yapmış olduğu inceleme sonucunda vermiş olduğu ihalenin onaylanması veya iptal
edilmesi kararlarından dolayı suçlanmasının mümkün olmadığını ifade etmiş
olmakla birlikte, yine aynı ifadesinde, sorulan bir soru üzerine "tabiî
öyle yaptım, dağıttım, doğrudur, her gelene dağıttım, paylaştırdım
herkese" ifadesiyle, ihalelerin, usul ve şeklî işlemlerinden öte,
fiiliyatta, iddia edildiği gibi dağıtıldığı gerçeği ortaya çıkmıştır. 6. Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı çalışanları ve bazı müteahhitler nezdinde yapılan "Vurgun
Operasyonu" sonucu, 1 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde Hz. 2001/477-Es.
2001/233-İd. 2001/190 sayılı iddianame doğrultusunda dava açılmış, 361 kişi
gözaltına alınarak bir kısmı tutuklanmıştır. 7. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde yapılan bir yol yapım ihalesiyle ilgili Ankara 8 inci İdare
Mahkemesinde açılan davada mezkûr ihaleyle ilgili işlemlerin iptali
doğrultusunda karar verilmiştir. 8. Ulaşılacak birtakım
bilgilere ihale verilen müteahhitlere ulaşılamadan inceleme ve soruşturma eksik
yapılarak komisyonun çalışmaları sona erdirilmiştir. Netice olarak,
Bayındırlık Bakanlığı bürokratlarının tutuklu olarak yargılandığı bir davada,
Sayın Bakanın da yargıda dinlenmesinin, olayların aydınlanmasında faydalı
olacağı kanaatindeyiz. Ayrıca, yukarıda ifade edilen hususlarla birlikte,
soruşturma konusu ve içindeki deliller, Ankara 1 nolu DGM'de görülmekte olan
Vurgun Operasyonu davasıyla birlikte değerlendirilmeye ihtiyaç vardır. Bu
açıdan, eski Bakan Koray Aydın'ın, yukarıda belirtilen maddeler uyarınca,
TCK'nun 228, 230, 240, ve 346 ncı maddeleri gereğince Yüce Divana sevk
edilmesini arz ve talep ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum : Sayın
Başkanlığa Görüşülmekte olan 819
sıra sayılı soruşturma dosyasına göre, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray
Aydın hakkında Yüce Divana sevkine gerek olmadığına oyçokluğuyla karar
verilmiştir. Soruşturma konusu
dosyayla toplanan deliller ve belgelere göre, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı
Koray Aydın'ın eylemine uyan Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddeleri
uyarınca tecziye edilmek üzere Yüce Divana sevk edilmesine karar verilmesini
saygılarımızla arz ve talep ederiz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bu üç önergenin mahiyeti aynı olduğu için, üç önergeyi
birleştirerek oylayacağız. Malumunuz olduğu üzere,
Anayasanın 100 üncü maddesine göre, Yüce Divana sevk kararı, üye tam sayısının
salt çoğunluğuyla, gizli oyla alınan bir kararla mümkündür. Ayrıca,
İçtüzüğümüzün 112 nci maddesine göre, yine, üye tam sayısının salt çoğunluğu
esastır. Bu itibarla, biraz sonra gizli oylama yapacağız. Bu gizli oylamada
toplantı yetersayısı olmak koşuluyla, önergeler 276 oy almadığı takdirde; yani,
üye tam sayısının yarısı olan 276 oyu almadığı takdirde, önergenin gündeme
alınması reddedilmiş oluyor. Şimdi, hücrelerin
kurulması için 10 dakika ara veriyorum efendim. Kapanma Saati : 17.23 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati : 17.35 BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER : Mehmet BATUK (Kocaeli), Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 65 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Sayın milletvekilleri,
soruşturma önergesi üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz. V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam) A) GÖRÜŞMELER (Devam) 1. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55
Arkadaşının, Bakanlığı Döneminde Usulsüzlük ve Suiistimallere Yol Açtığı ve Göz
Yumduğu, Gerekli Tedbirleri Almayarak Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu
Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 228,230,240 ve 346 ncı Maddelerine Uyduğu İddiasıyla Bayındırlık ve İskân Eski
Bakanı Koray Aydın Hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci Maddeleri
Uyarınca Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi ve Meclis Soruşturması
Komisyonu Raporu (9/4) (S. Sayısı : 819)
(Devam) BAŞKAN - Biliyorsunuz,
soruşturma komisyonu raporu üzerinde 3 tane önerge verilmişti. Bu önergeler,
Bayındırlık eski Bakanının Yüce Divana sevki yönündedir. Bu önergeler için 3
tane... Arkadaşlar, oylamayı daha
başlatmadım; rica ediyorum... Başlatmadım efendim... Bir dakika... Bir dakika
efendim, oylamayı daha başlatmadım... Efendim, gördüğünüz
üzere, komisyon sırasında bulunan Divan Kâtiplerine ismi okunan milletvekili
gidecek, mühürlü zarf alacak, bu zarfla beraber beyaz, kırmızı, yeşil renkli 3
tane yuvarlak alacak. Beyaz, bu önergelerin kabulü ve ilgilinin Yüce Divana
sevkı için kullanılan oydur. Kırmızı, önergelerin reddi ve Yüce Divana sevk
etmeme yönünde, anlamındadır. Yeşilse, çekimser anlamındadır. Arkadaşlarımız
yanlış yapmasınlar diye açıklıyorum. Evvela 3 Bakan, Sayın
Çakan, Sayın Sümer Oral ve Sayın Keçeciler, bir yere gidecekleri için, önce
onlara öncelikli oy kullanma hakkını tanıyorum. Sonra, Millî Eğitim
Komisyonumuzun... Rica ediyorum
arkadaşlar... Bakın, ben, gizli oylama yapıyorum; çok ciddî bir oylama. Herkes
otursun yerine... İsmi okunmayan arkadaşımız oy kullanmaya gitmesin... Rica
ediyorum... Herkes otursun efendim.. Arkadaşlar, bakın, çok
ciddî bir oylama yapıyoruz. Bu oylamanın ciddî olması lazım. Rica ediyorum... Evvela 3 Bakan oy
kullanacak. Sayın Kocabaş da, rahatsız olduğu için, önceden oy kullanıyor.
Arkasından, Millî Eğitim Komisyonumuzun, bugün, saat 18.30'da uçağı kalkıyor;
Millî Eğitim Komisyonu üyelerine oy kullandıracağım. Öteki arkadaşlar, rica
ediyorum, otursunlar efendim. Ondan sonra, oylamayı, Adana'dan başlatacağız. Efendim, Abdülkadir Aksu
arkadaşımızın da uçağı kalkıyormuş, o da gidecek. Sayın Aydın Ayaydın da aynı
durumda. Rica ediyorum arkadaşlar,
ismi okunmayanlar sıraya girmesinler. Oylamaya Adana İlinden
başlıyoruz. (Oyların toplanılmasına
başlandı) BAŞKAN - Arkadaşlar, rica
ediyorum, gizliliğe riayet edelim. Rica ediyorum... Sayın Yusuf Kırkpınar'ın
da uçağı kalkacakmış, rica etti; tamam, ona da izin veriyorum. Millî Eğitim Komisyonu
üyeleri dışındakiler ve okuduğum, Aydın Ayaydın, Yusuf Kırkpınar ve Abdülkadir
Aksu dışında, rica ediyorum, herkes yerine otursun. Efendim, arkadaşlar,
bakın... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Sayın Başkan, bizim de helikopterimiz kalkacak. BAŞKAN - Canım,
helikopter bekleyebilir de, uçak beklemiyor. Arkadaşlar, rica
ediyorum, ismi okunmayan arkadaşlar sıraya girmesinler. Efendim, bakın, böyle
devam ederse, oylamayı iptal ederim. Durdururum bakın... Rica ediyorum... Yani,
olmaz ki arkadaşlar; burada ciddî bir oylama yapıyoruz. (Oyların toplanılmasına
devam edildi) BAŞKAN - Efendim, rica
ediyorum, oyunuzu da gizli kullanın. Bakın, Anayasaya sadakat yemini... (Oyların toplanılmasına
devam edildi) BAŞKAN - Arkadaşlar,
eğer, yerinize ... Bakın, rica ediyorum, ismi okunmayan arkadaşımız gelmesin
oraya. Böyle devam ederse, bakın, oylamayı durdururum. (Oyların toplanmasına
devam edildi) BAŞKAN - Sayın Mehmet Pak
da, uçakları kalktığı için, oy kullanmak istiyorlar. (Oyların toplanılmasına
devam edildi) BAŞKAN - Efendim, lütfen,
oyunuzu, hücre içerisinde, gizli kullanmanızı rica ediyorum. Yani, bir Anayasa
yapmışız, daha yeni yapmışız; gizlilik ilkesine riayet etmemiz lazım. (Oyların toplanılmasına
devam edildi) BAŞKAN - Arkadaşlar,
bakın, ikiniz bir arada oy kullanıyorsunuz. Olmaz ki; oylamada gizlilik böyle
olmaz ki. (Oyların toplanılmasına
devam edildi) BAŞKAN- Arkadaşlar,
oylarınızı açıkta kullanmayın, rica ediyorum. Efendim, yani, birilerine
hesap mı veriyorsunuz?! Oy gizlidir. Madem Anayasada gizli oyu kabul ettiniz,
gizli kullanın. (Oyların toplanılmasına
devam edildi) BAŞKAN- Yani, gülünecek
bir şey söylemiyorum ki. Artık, milletvekili seviyesindeyiz. Gizli oy
kullanacağımıza göre, oyumuzun rengini kimsenin görmemesi lazım. (Oyların toplanılmasına
devam edildi) BAŞKAN - Bayındırlık ve
İskân Bakanı Abdülkadir Akcan, Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in yerine; Devlet
Bakanı Edip Safder Gaydalı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın
yerine; Devlet Bakanı Nejat Arseven, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut
Yılmaz'ın yerine; Kültür Bakanı İstemihan Talay, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in
yerine; Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu, Turizm Bakanı Mustafa Taşar'ın
yerine; Devlet Bakanı Reşat Doğru, Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın yerine;
Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in yerine; Devlet
Bakanı Tunca Toskay, Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmaoğlu'nun yerine;
Sağlık Bakanı Osman Durmuş, Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in
yerine; Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan
Tanrıkulu'nun yerine; Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan, Başbakan Sayın
Bülent Ecevit'in yerine vekaleten oy kullanacaklardır. (Oyların toplanılmasına
devam edildi) BAŞKAN - Arkadaşlar, ikaz
etmemize gerek olmadan, rica ediyorum, oylar gizli kullanılsın; yani, gizliliğe
riayet edelim. Eğer, birilerine bir şey göstermek istiyorsanız; bu,
milletvekilliği seviyesine uymayan bir davranıştır. Herkes vicdanına göre
gitsin, içeride oyunu kullansın. SÜLEYMAN TURAN ÇİRKİN
(Hatay) - Sana ne!.. Sana ne!.. BAŞKAN - Böyle bir şey
olmaz yahu! Efendim, Sayın Ahmet
Derin de geldiler, arkadaşımız öncelikle oyunu kullanabilir. Aslında, gizliliğe riayet
edilmediği takdirde, bakın söyleyeyim, her an oylamayı iptal edebilirim;
ertelerim bakın. Bunu rica ediyorum... Rica ediyorum, Anayasaya riayet etsin
efendim herkes. (Oyların toplanılmasına
devam edildi) BAŞKAN - Genel Kurul
salonunda olup da oyunu kullanmayan sayın üye var mı efendim? Yok. Genel Kurul salonunda
olup da oyunu kullanmayan üye olmadığına göre, oylama işlemi sona ermiştir. Kupalar kaldırılsın. Efendim, görevli Divan
üyesi arkadaşlarımız tasnifi yapacaklardır, başka kimsenin gelmesine gerek yok.
Gerekirse, Kanunlar Müdürlüğünden arkadaşlarımızdan da yardım isteriz. (Oyların ayırımına
başlanıldı) MUSTAFA GÜL (Elazığ) -
Sayın Başkan, tasnif komisyonu kurulsun. BAŞKAN - Yok efendim. Hep
böyle yapıyoruz. Herhalde siz Mecliste... bütün Anayasa oylamalarını böyle
yapmıştık. MUSTAFA GÜL (Elazığ) -
Hayır efendim. BAŞKAN - Canım, rica
ediyorum... Ne "hayır"ı efendim!.. İşte böyle yapılıyor bu iş.
Seçimlerde komisyon tasnif yapıyor. Burada İçtüzük hükmü bu. ERKAN KEMALOĞLU (Muş) -
Sayın Başkan, biz de katılabilir miyiz? BAŞKAN - Hayır,
katılamazsınız. MUSTAFA GÜL (Elazığ) -
Bizim Kâtip Üyemiz yok Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, var...
Arkadaşlarımız görevli. İlle, Divana müdahale
etmek zorunda mısınız; anlamıyorum!.. (Oyların ayırımına devam
edildi) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, oylama sonucunu açıklıyorum: Bayındırlık ve İskân eski
Bakanı Koray Aydın hakkındaki (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu
raporu üzerinde verilen önergelerin yapılan gizli oylamasına 399 milletvekili
katılmış; kabul 177, ret 209, çekimser 11, geçersiz 1, boş 1 oy kullanılmıştır.
(MHP sıralarından alkışlar) Böylece, Anayasanın 100
üncü maddesine ve İçtüzüğe göre, oylamada kabul oyu sayısı Meclis salt
çoğunluğunu bulmadığı için, yani, 276 kabul oyu çıkmadığı için, önergeler
reddedilmiş, soruşturma komisyonu raporu kabul edilmiştir; ilgilinin Yüce
Divana gitmesi kabul edilmemiştir efendim. MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU
(İstanbul) - Şimdi ne var Sayın Başkan? BAŞKAN - Efendim, çalışma
saatimizin sonuna daha 20 dakika var. Çalışmalarımıza devam
ediyoruz. Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden
başlayacağız. VII. –
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. – İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. 2. – Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı
ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) (1) BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde. Hükümet?.. Yerinde. CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Peki efendim,
isteyebilirsiniz. Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Maddelere geçilmesini oylayacağım;
ancak, karar yetersayısının aranılması istenmiştir. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, ne olur elektronik cihazla yapın oylamayı. BAŞKAN - Peki efendim,
oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve karar yetersayısını arayacağım. 3 dakika süre veriyorum. Oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesine ilişkin olarak yapılan
oylamada karar yetersayısı bulunamamıştır. Sayın grup
başkanvekilleri, ara vermemize gerek var mı? AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Yok. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tüm milletvekili arkadaşlarımızın ve halkımızın yaklaşan
Kurban Bayramını kutluyor, herkese mutluluk ve saadet getirmesini diliyoruz. Sözlü sorular ile diğer
denetim konularını sırasıyla görüşmek için, alınan karar gereğince, 26 Şubat
2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati : 18.46 |
|