DÖNEM
: 21 CİLT : 83 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 51 inci Birleşim 15 . 1 . 2002 Salı İ
Ç İ N D E K İ L E R I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Batman Milletvekili Burhan İsen'in, ilaç fiyatları
üzerinde gelişen tartışmalar ile eczacıların yaşayacağı sıkıntılara ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Osman
Durmuş'un cevabı 2. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, olağanüstü hal
bölgesinde yaşanan hak ihlâllerine ve 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
uygulamalarına ilişkin gündemdışı konuşması 3. – Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın, Ardahan
İlinde sınır ticaretinin tekrar
başlatılması ve Kars-Tiflis demiryolu projesinin yeniden hayata geçirilmesi
taleplerine ilişkin gündemdışı konuşması B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ 1. – Niğde Milletvekili Mükerrem Levent ve 32 arkadaşının,
doğalgaz konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/243) 2. – İstanbul
Milletvekili Nazif Okumuş ve 38 arkadaşının, Türk medyasının sağlıklı bir yapı
ve işleyişe kavuşturulabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/244) 3. – Saadet Partisi Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu, Konya
Milletvekili Veysel Candan ve Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun,
enerji, doğalgaz ve LPG konusunda uyguladıkları yanlış politikalarla ekonomik
krizi ağırlaştırdıkları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu
üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergeleri (11/24) C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Afganistan'da
yeniden başlayacak imar faaliyetleriyle ilgili olarak İran İslâm Cumhuriyeti
İslamî Şûra Meclisi Bayındırlık Komisyonu Başkanı Mohsen Nariman'ın, TBMM
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Elazığ Milletvekili
Mustafa Gül'ü İran İslâm Cumhuriyetine Davetine icabet edilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/955) 2. – Fransa Millî Meclisi
Başkanı Raymond Forni'nin, AB üyesi ülkeler parlamentoları üyelerinin
katılımıyla düzenlenecek olan "Karaparanın Aklanması" konulu
konferansa Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir milletvekilini Davetine
icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/956) 3. – Başbakan Bülent
Ecevit'in Amerika Birleşik Devletlerine yapacağı resmî ziyarete ekli listede
yazılı milletvekillerinin de katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/957) 4. – Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Kalkan'ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında
Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/688)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/436) 5. – Erzurum Milletvekili
Mücahit Himoğlu'nun, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin (2/385) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/437) 6. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'in, Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/343) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/438) IV.– SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Giresun Milletvekili
Rasim Zaimoğlu'nun, Giresun Tarım Kredi Kooperatifleri ortaklarının kredi
borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/852) 2. – Tunceli Milletvekili
Kamer Genç'in, Ayaş Tüneli projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/855) 3. – İzmir Milletvekili
Güler Aslan'ın, İzmir Adnan Menderes Havaalanının uluslararası taşımacılığa
açılmasına ve Çeşme'ye bir havaalanı yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/856) 4. – Tunceli Milletvekili
Kamer Genç'in, Güneydoğu Umut Petrol
San.ve Tic. A.Ş.ne verilen krediye ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/857) 5. – Siirt Milletvekili
Ahmet Nurettin Aydın'ın, Siirt Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/863) 6. – Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, genel nüfus sayımına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca
Toskay) sözlü soru önergesi (6/866) 7. – Adana Milletvekili
Mehmet Ali Bilici'nin, Ceyhan Depreminden sonra mağdur olan işyeri
sahiplerine ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/869) 8. – Amasya Milletvekili
Akif Gülle'nin, Amasya çevre yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/870) 9. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, Yunanistan'ın soydaşlarımıza yaptığı uygulamaya ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/871) 10. – Tokat Milletvekili
Reşat Doğru'nun, öğretmen atamalarındaki bazı uygulamalara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/873) 11. – İstanbul
Milletvekili Ahmet Güzel'in, Türk Eczacılar Birliğinde yapılan denetimlere
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/876) 12. – Gaziantep
Milletvekili Mehmet Ay'ın, Batı Trakya
Türklerine ilişkin Dışişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/878) 13. – Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun,
Türk Telekomun abone sayısına ve personel sayısına ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/879) 14. – Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, eğitime katkı payı adı altında toplanan paralara
ve deprem yardımlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/880) 15. – Bursa Milletvekili
Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Amerika'daki lobi çalışmalarına ilişkin Dışişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/882) 16. – Bursa Milletvekili
Ahmet Sünnetçioğlu'nun, okullarda öğrencilerden toplanan paralara ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/884) 17. – Sakarya
Milletvekili Nezir Aydın'ın, deprem bölgesindeki vatandaşların vergi borçlarına
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder
Gaydalı'nın cevabı (6/887) 18. – Balıkesir
Milletvekili İsmail Özgün'ün, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğündeki geçici
işçilerin kadro sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/888) 19. – Muğla Milletvekili
Hasan Özyer'in, 14 Ağustos 2000 tarihindeki tabiî afet nedeniyle İller
Bankasınca dağıtılan ek ödeneğe ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/889) 20. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, otomotiv yan sanayiinde uygulanan şase tadilat projesine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/891) 21. – Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, bazı medya sahiplerinin kamu ihalelerine
katılmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip
Safder Gaydalı'nın cevabı (6/893) 22. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, Bursa-İznik'te dolu yağışından zarar gören çiftçilere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/896) 23. – Konya Milletvekili
Özkan Öksüz'ün, Konya İlindeki okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/897) 24. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya İlindeki
eğitim ve öğretim faaliyetlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/898) 25. – Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya İlinde
inşaatı devam eden sağlık kuruluşlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/909) 26. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Samsun-Vezirköprü Devlet Hastanesinin personel ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/911) 27. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Samsun-Vezirköprü İlçesinde yürütülen hizmetlere ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/912) 28. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Samsun-Vezirköprü'nün okul, lojman ve öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/913) 29. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Samsun-Vezirköprü Adliye Sarayı ve hizmet içi eğitim merkezine ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/914) 30. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, belediye ve
tapu müdürlüklerinde yaşanan vergi tahsilat sorunlarına ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/920) 31. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun,
Bursa-Keles, Harmancık, Büyükorhan, Orhaneli İlçelerinin yol sorunlarına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/921) 32. – Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin,
Hakkâri-Şemdinli-Derecik beldesi arasında yapılacak karayolu ihalesine ilişkin
Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/927) 33.– Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, köy okullarının
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/928) 34. – Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, ilköğretimde
önerilen ders kitaplarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/929) 35. – Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, ilköğretim
masraflarının devlet tarafından karşılanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/930) 36. – Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, zorunlu eğitim
uygulamasına uymayan velilerin cezalandırılmalarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/931) 37. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, pancar
üreticilerinin kredi borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) sözlü
soru önergesi (6/932) 38. – Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle'nin,
ücretli usta öğreticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/933) 39. – Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri Havaalanı
Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/934) 40. – Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri-Yüksekova
baraj inşaatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (6/935) 41. – Trabzon
Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, kapatılan bankaların rehabilite edilip
edilemeyeceklerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/936) 42. – Trabzon
Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, geçici işçilere kadro verilmesine yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/937) 43. – Trabzon Milletvekili
Ali Naci Tuncer'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun geç
oluşturulmasının nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/938) 44. – Trabzon
Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, kapatılan bankalara verilen kredilere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/939) 45. – Kayseri
Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunca
denetlenen bankalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/940) 46. – Kayseri
Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun
oluşumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/941) 47. – Kayseri
Milletvekili Sevgi Esen'in, kiralarda uygulanan artış oranlarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/942) 48. – Kayseri
Milletvekili Sevgi Esen'in, kapatılan bankalarla ilgili olarak hazırlanan
raporların ilgili Devlet Bakanınca bekletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/943) 49. – Kayseri
Milletvekili Sevgi Esen'in, faaliyetleri durdurulan bankalar hakkında önceden
bilgi sızdırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/944) 50. – Kayseri
Milletvekili Sevgi Esen'in, altı yeni bankaya kuruluş izni verilmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/945) 51. – Trabzon
Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, terörist başı Abdullah Öcalan'ın idam
kararının TBMM' ye sevk edilmemesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/946) 52. – Trabzon
Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, ceza infaz kurumlarında meydana gelen olaylara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/947) 53. – Trabzon
Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Batum tren yoluna ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/948) 54. – Trabzon
Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, aftan yararlanacaklara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/949) 55. – Trabzon
Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Af Kanunu Tasarısının öncelikle ele alınacak
olmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/950) 56. – Trabzon
Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Bakanlar Kurulu'nda değişiklik yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/951) 57. – Aksaray
Milletvekili Murat Akın'ın, öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/952) 58 – Trabzon Milletvekili
Ali Naci Tuncer'in, memur, işçi, emekli, dul ve yetimlerin ücretlerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/953) 59. – Trabzon
Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Samsun-Hopa duble yoluna ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/954) 60. – Trabzon
Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Cumhurbaşkanınca iade edilen KHK'lere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/955) 61. – Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, Af Kanunu
Tasarısına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/956) 62. – Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, cezaevlerinde
meydana gelen olaylara ve çözüm yollarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/957) 63. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, bazı
kamu bankalarının giderlerine ve reklâm harcamalarına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/958) 64. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Marmara
Depreminde hasar gören okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/959) 65. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, et
ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/960) 66. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen İnterbank'a ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/961) 67. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen Bank Ekspres'e ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/962) 68. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen Bank Kapital'e ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/963) 69. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen Yaşarbank'a ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/964) 70. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen Etibank'a ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/965) 71. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen Esbank'a ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/966) 72. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen Egebank'a ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/967) 73. – İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen Yurtbank'a ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/968) 74. – Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, personel
atamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder
Gaydalı'nın cevabı (6/969) 75. – Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, personel
atamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/970) 76. – Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, personel
atamalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/971) 77. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru
önergesi (6/973) 78. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Keçeciler) sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in cevabı
(6/974) 79. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/977) 80. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/978) 81. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, belediyelere tahsis edilen Hazine arazilerine ve arsa
sertifikası verilen vatandaşlara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/979) 82. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/980) 83. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/981) 84. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü)
sözlü soru önergesi (6/984) 85. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/986) 86. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/987) 87. – Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (6/988) B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Rize Milletvekili
Mehmet Bekaroğlu'nun, ölüm oruçları ile ilgili olarak gerçekleştirilen
operasyonlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün
cevabı (7/5065) 2. – Ankara Milletvekili
M.Zeki Çelik'in, KİT'lerdeki başmüşavir ve müşavirlere ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/5144) 3. – Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankaların
yöneticilerinin kamu bankalarında görevlendirilmelerine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5191) 4. – Gaziantep
Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, Özelleştirme İdaresinin reklâm, ilan ve tanıtım
giderlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı
(7/5204) 5. – Balıkesir
Milletvekili İlhan Aytekin'in, Nazım Hikmet'in doğumunun 100 üncü yılı
etkinliklerine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M.İstemihan Talay'ın cevabı
(7/5218) 6. – Ankara Milletvekili
M.Zeki Çelik'in, Avrupa Güvenlik ve Savunma Planına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5225) 7. – Kayseri Milletvekili
Salih Kapusuz'un, Afganistan'a Türk özel birlikleri gönderildiği iddialarına
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/5240) 8. – Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak'ın; Kırıkkale içme suyu projesi boru ihalesi
hakkındaki iddialara, - Manisa Milletvekili
Rıza Akçalı'nın; Yeni Galata Köprüsü kontrol raporuna, İlişkin soruları ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın cevabı (7/5242, 5252) 9. – Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Almanya'da yapılan Afganistan'la ilgili bir
toplantıya ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/5248) 10. – Tekirdağ
Milletvekili Nihan İlgün'ün, Tekirdağ-Hayrabolu'daki tarihî Osmanlı Köprüsüne
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın cevabı
(7/5259) 11. – İstanbul
Milletvekili Azmi Ateş'in, DSP rozetini takmasına ilişkin sorusu ve Dışişleri
Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/5277) 12. – Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın; anma programlarına ve yayınlara, - Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın; 2002 yılında Karaman'a yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına, - Kayseri Milletvekili
Salih Kapusuz'un; 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına, - Bursa Milletvekili Orhan
Şen'in; Etnik ayrımcılık yapıldığı iddia edilen bir filme maddi yardım yapılıp
yapılmadığına, İlişkin soruları ve
Kültür Bakanı M.İstemihan Talay'ın cevabı (7/5278, 5296, 5311, 5342) 13. – Karaman
Milletvekili Zeki Ünal'ın, Türkiye'nin, AGSP'deki yerine ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/5284) 14. – Karaman
Milletvekili Zeki Ünal'ın; 2002 yılında Karaman'a yapılacak yatırımlara ve
ayrılan ödenek miktarına, - Kayseri Milletvekili
Salih Kapusuz'un; 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına, İlişkin soruları ve Çevre
Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı (7/5290, 5321) 15. – Kayseri
Milletvekili Salih Kapusuz'un, 2002 yılında Karaman'a yapılacak yatırımlara ve
ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı
(7/5324) 16. – Kayseri
Milletvekili Salih Kapusuz'un, 2002 yılında Karaman'a yapılacak yatırımlara ve
ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı
(7/5330) 17. – Kayseri
Milletvekili Salih Kapusuz'un, 2002 yılında Karaman'a yapılacak yatırımlara ve
ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in
cevabı (7/5334) 18. – Kayseri
Milletvekili Salih Kapusuz'un, 2002 yılında Karaman'a yapılacak yatırımlara ve
ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in
cevabı (7/5336) 19. – Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın; Çoruh Havzası 1.Merhale
Projesine, Iğdır Tarım Reformu
projesine, Erzurum-Kuzgun-Daphan
1.Merhale Projesine, Erzurum-Pazaryolu
Projesine, Erzurum-Palandöken
Projesine, Iğdır Projesine, Iğdır-Aksu-Ereğli-Erciş
Projesine, Çıldır İl Merhale
Projesine, Ağrı-Yazıcı Projesine, Kuzgun Barajı Projesine, Kars-Selim Projesine, Erzurum-Demirdöven
Projesine, İlişkin soruları ve
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5371, 5372, 5395,
5396, 5397, 5398, 5399, 5400, 5401, 5402, 5403, 5404) 20. – Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa'nın, enerji işletme hakkı devir ihaleleri ile ilgili iddialara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı
(7/5407) 21. – Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak'ın, çiftçi borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5410) 22. – Kayseri
Milletvekili Sadık Yakut'un, Devlet Bakanı Kemal Derviş'in bir açıklamasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5412) 23. – İstanbul
Milletvekili Azmi Ateş'in, İstanbul'daki bazı barajların işletmesinin DSİ'den
İSKİ'ye devredilip devredilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5424) 24. – İstanbul
Milletvekili Zafer Güler'in, İstanbul/Alibeyköy'deki Vakıflar Genel Müdürlüğüne
ait araziler üzerindeki tapu ve imar sorununa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Nejat Arseven'in cevabı (7/5435) 25. – Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak'ın, merkezde ve taşrada çalışan personelin
tazminatlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun
cevabı (7/5437) V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER 1. – Karaman Milletvekili
Zeki Ünal ve 19 arkadaşının, işsizlik ve yoksulluk sorununun araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/15) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00' te açılarak
beş oturum yaptı. Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in İran'a
yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülmüş bulunan milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi. Genel Kurulu ziyaret eden Japonya Senatosu
Başkan Yardımcısı Shoji Motooka ve beraberindeki parlamento heyetine
Başkanlıkça "hoş geldiniz" denildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S.
Sayısı : 433), Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı :
666), Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S. Sayısı : 675), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye İlişkin (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676), Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu
(1/753, 1/690) (S. Sayısı : 685), Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi. Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun (1/938) (S. Sayısı : 792) tümü
üzerinde bir süre görüşüldü. Kanun tasarısı üzerinde hükümetçe
verildiği anlaşılan değişiklik önergelerinin tasarının anayapısını
değiştireceği iddiaları üzerine usul hakkında görüşme açıldı ve tasarının
müzakerelerine devam edilmesi hususu Genel Kurulca kabul edildi. Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında (1/938) (S.
Sayısı : 792), Terörist Bombalamalarının Önlenmesine
İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/816)
(S. Sayısı : 793); Kanun Tasarılarının görüşmeleri
tamamlanarak, yapılan açık oylamalar sonucunda kabul edildikleri ve
kanunlaştıkları açıklandı. 3 Ocak 2002 tarihli 46 ncı Birleşimde
kabul edilen grupların müşterek önerisinde öngörülen kanun tasarılarının
görüşmeleri tamamlandığından, 15 Ocak 2002 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 00.35'te son verildi. Mustafa Murat Sökmenoğlu Başkanvekili Burhan Orhan Sebahattin Karakelle Bursa Erzincan Kâtip Üye Kâtip
Üye No. : 66 II. – GELEN
KÂĞITLAR 11.1.2002
CUMA Sözlü Soru
Önergesi 1. – İçel Milletvekili Ali Güngör'ün,
Başbakanlık Tanıtma Fonu kaynaklarının kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli)
sözlü soru önergesi (6/1670) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2002) Yazılı Soru
Önergeleri 1. –
Diyarbakır Milletvekili Sebğatullah Seydaoğlu'nun, Diyarbakır İline
yapılan araç yardımlarına ilişkin Çevre
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5574) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2002) 2. – Sakarya Milletvekili Osman Fevzi Zihnioğlu'nun, Sakarya İline
Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılan
harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5575) (Başkanlığa geliş
tarihi : 9.1.2002) 3. – Denizli Milletvekili Mustafa Kemal
Aykurt'un, köy içme sularındaki KDV oranının düşürülüp düşürülemeyeceğine
ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5576)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2002) 4. – Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın,
Tekstilbank'ın hissedarlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5577) (Başkanlığa geliş tarihi :
9.1.2002) 5. – Adana Milletvekili Ali Gören'in,
canlıların oluşumu hakkındaki Bilinçli Tasarım teorisinin müfredata alınıp
alınamayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5578)
(Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2002) 6. – Adana Milletvekili Ali Gören'in,
Evrim Teorisinin müfredattaki yerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5579)
(Başkanlığa geliş tarihi : 13.12.2001) 7. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın,
doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5580) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.1.2002) 8. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın,
Sakarya İlinde yapılması planlanan göletin proje çalışmalarına ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5581) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.1.2002) 9. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın,
Sakarya-Aşırlar ve Karadavutlu köylerinde meydana gelen telefon arızalarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5582) (Başkanlığa geliş
tarihi : 9.1.2002) 10. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın,
Adapazarı Doğalgaz Çevrim Santralinin ÇED raporuna ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5583) (Başkanlığa geliş tarihi :
9.1.2002) 11. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın,
Adapazarı Şeker Fabrikasının, depremde gördüğü zarara ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5584) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2002) 12. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın,
depremde hasar gören binalara ve hak sahiplerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5585) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.1.2002) 13. – Kocaeli Milletvekili Mehmet
Batuk'un, bir gazetede yayınlanan
MİT'in hazırladığı iddia edilen rapora ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5586) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2002) 14. – İstanbul Milletvekili Emre
Kocaoğlu'nun, yasak yayınlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5587) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2002) No. : 67 14.1.2002
PAZARTESİ Sözlü Soru
Önergeleri 1. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in,
İstanbul-Güngören Belediyesince yaptırılan bir
hastaneye ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1676)
(Başkanlığa geliş tarihi : 11.1.2002) 2. – Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun, Bursa-Nilüfer Barajı yapım çalışmalarına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1671) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.1.2002) 3. – Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun, Bursa Çevre Yolu yapım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1672) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.1.2002) 4. – Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun, Bursa İli ve ilçelerindeki imam ihtiyacına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) sözlü soru önergesi
(6/1673) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.1.2002) 5. – Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun, Bursa-Karacabey yolu yapım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1674) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.1.2002) 6. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in,
İstanbul'da kaçak olarak çalışan maden ocaklarına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1675) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.1.2002) Yazılı Soru
Önergeleri 1. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük'ün, TMSF'na devredilen bankalarda çalışan personele ilişkin Devlet
Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5588) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.1.2002) 2. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın,
Yeni Şafak Gazetesinde polisin izinsiz olarak arama yaptığı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5589) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.1.2002) 3. – Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, Trabzon İl Emniyet Müdürünün merkeze alınmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5590) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.1.2002) 4. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Trabzon İnsan Hakları İl
Kurulu ile ilgili mahalli basında çıkan bazı iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5591) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.1.2002) 5. – Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklı'nın, yapı kooperatiflerinin vergi ve harç muafiyetinin kaldırılmasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5592) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.1.2002) 6. – Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklı'nın, Tekirdağ-Kınalı arasındaki D-110 karayoluna ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5593) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.1.2002) 7. – Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin İlindeki Doğrudan
Gelir Desteği uygulamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5594) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.1.2002) 8. – Giresun Milletvekili Hasan Akgün'ün,
bir milletvekilinin kendi seçim bölgesinin valisi tarafından hakarete uğradığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5595) (Başkanlığa
geliş tarihi : 11.1.2002) Gensoru
Önergesi 1. – Saadet Partisi Grubu adına Grup
başkanvekilleri Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu, Konya Milletvekili Veysel
Candan ve Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, enerji, doğalgaz ve
LPG konusunda uyguladıkları yanlış politikalarla ekonomik krizi
ağırlaştırdıkları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri
hakkında Anayasanın 99 ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/24) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.1.2002)
(Dağıtma tarihi : 14.1.2002) No : 68 15.1.2002
SALI Meclis
Araştırması Önergeleri 1. – Niğde Milletvekili Mükerrem
Levent ve 32 arkadaşının, doğalgaz
konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/243) (Başkanlığa geliş
tarihi : 8.1.2002) 2. – İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş ve
38 arkadaşının, Türk medyasının sağlıklı bir yapı ve işleyişe
kavuşturulabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/244) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.1.2002) BİRİNCİ
OTURUM Açılma
Saati : 15.00 15 Ocak
2002 Salı BAŞKAN :
Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP
ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
51 inci Birleşimini açıyorum. Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz. (Alkışlar) Arkadaşlar, anormal bir şey yok; bugün
denetim günü, denetim gününde bütün arkadaşlarımız gelecek; özellikle
muhalefetin görevini yapması için böyle bir tolerans tanımak zorundayız. Efendim, gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim. Birinci gündemdışı söz, Batman
Milletvekili Sayın Burhan İsen'e verilmiştir. Sayın İsen, eczacıların
sorunlarıyla ilgili söz istemişlerdir. Buyurun efendim. (ANAP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. III. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Batman Milletvekili
Burhan İsen'in, ilaç fiyatları üzerinde gelişen tartışmalar ile eczacıların
yaşayacağı sıkıntılara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı BURHAN İSEN (Batman) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; eczacıların sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri, eczacı, eczane,
ilaç, reçete, muadil, katılım payı, muvazaa, mal fazlası, iskonto; bunlar, bir
eczacının, sabah, eczanesine girdiği andan itibaren, akşam ayrılıncaya kadar
geçen süreyi; hatta, günün kalan diğer kısmını da işgal eden kavramlardır.
Sokaktaki insan için fazla anlamı olmayan bu kavramlar, belirli bir andan
itibaren, eczacının yaşam biçimini, etik değerlerini etkilemeye başlamaktadır. Türkiye'de sağlık sisteminin işleyiş
biçimi: Sağlık mensubu olarak toplumun tam ortasında duran eczacı, bu kavramlar
aracılığıyla, her geçen gün biraz daha kendini yabancılaştırıp,
yalnızlaştırmakta, kendisini de içine kapanık hale getirebilmektedir. Bu
saptamam, meslekten gelen bir eczacı olmamdan dolayıdır. Bu kavramlar, eczacı arkadaşlarımın
bugünkü sorunlarının ve yaptıkları eylemin odak noktasını oluşturmaktadır. Eczacılarımız, meslekten gelen etik
değerleri korumakla yükümlü, sorumlu ülke vatandaşı çerçevesinde, yıllarca,
sorunlarını, kendi olanakları içerisinde çözmüşlerdir; fakat, son çıkan karar,
gerçekten, eczacılarımızın, yanında çalışanların, aş ve iş umudunun
tükenmesiyle karşı karşıya kalmalarının bir göstergesi olmuştur. Değerli milletvekilleri, ilaç, onsuz
olunamaz sosyal bir üründür. İlacın fiyatının yüzde 10 oranında düşürülmesi,
ilacın ucuzlamasını değil, eczacıların haklarının ellerinden alınmasını
getirecektir. İlaç fiyatını ucuzlatmanın tek yolu, eczacı kârlılığını düşürmek
değildir. Eczaneler, satışlarının yüzde 80'ini devlete, yüzde 20'sini sosyal
güvencesi olmayan vatandaşlara yapmaktadır. İşletme giderleri cirosunun yüzde
10'unu bulan ve kamu kuruluşlarına yüzde 5 iskonto yapan eczanelerin, bir de,
ellerindeki ilaca yüzde 10 indirim uygular ve bunu da geriye dönük işletirsek,
ellerinde kalan yüzde 5 brüt kârla, onları, iflasa sürüklemiş oluruz. Bu
nedenle, yapılan uygulama, ilaç fiyatını ucuzlatmış değil, eczane işletme
sermayelerinden ve kârlılığından yüzde 10 geri almış oluyoruz. Bakınız, özellikle son yıllarda, eczacı,
ilaçta, devletimizi, Bağ-Kur, SSK bazında, çok büyük ölçüde sübvanse etmiş,
kısa vadelerle ilaçları alıp, her zaman güvendiği devletine vermiştir; ancak,
ödemelerin normal sürelerinin dışına, dört - beş aya uzaması sonucu, depolara
karşı, maddi olarak hep zor duruma düşmüş, yüksek kredi faizleriyle ayakta
kalma savaşı vermiştir. Şunu da belirtmek istiyorum ki: 2001 yılı
içerisinde, ilaçta yapılan yüzde 98'lik fiyat artışı, eczacıların benimsediği
bir durum değildir; gece nöbetlerinde, hasta bebeğiyle eczaneye gelen, reçeteyi
hesaplatıp, kolundaki bilezik karşılığında bu ilaçları almaya çalışan
vatandaşın bu kadar zor duruma düşmesi de benimseyeceği bir durum değildir.
Zira, eczacı, ilacın vatandaşa ucuz yolla ulaştırılmasının, eczacının ve
vatandaşın lehine olduğunun bilincindedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın İsen, size kısa bir süre
veriyorum; tamamlayın efendim. BURHAN İSEN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın
Başkan; teşekkür ediyorum. Ülkemizde 22 000 civarında eczane
bulunmaktadır. Alınan karar neticesinde,
bu eczanelerimizden, sermayesi güçlü olanlar zor ayakta kalabilecek,
diğerleri ise kapatılma durumunda kalacaklardır. Bu durum da, en az 6 000 - 7
000 civarında eczanenin kapanması demektir. Bu eczanelerin kapanması,
çalışanlarıyla birlikte, 20 000 insanın işsiz kalacağı anlamına gelir ki,
ülkemizin istihdam sorununu göz önünde bulundurduğumuzda, bu durumun ne kadar
vahim olduğu ortaya çıkmaktadır. Değerli milletvekilleri, eczacılarımız,
yıllardır, ilacın bulunabilir, alınabilir ve güvenli olması gerektiğini
savunmaktadırlar; ancak, ilacın ucuzlatılmasının yöntemi, KDV'si ödenmiş,
beyannamesi verilmiş, muhasebeleştirilmiş emtianın fiyatında indirim yapma
değildir. İlaç, ucuzlatılmak isteniyorsa, ilaçta patentin, KDV uygulamasının ve
promosyonların kaldırılması çok daha gerçekçi ve uzun vadeli çözümler
olacaktır. Değerli milletvekilleri, sağlık
hizmetinde, ilaçsız ve eczacısız bir ortam düşünülemez. İlacın üretiminden
hastaya sunulmasına kadar, her aşamasında, eczacının mutlak hâkimiyeti
olmalıdır. Dolayısıyla, alınacak her karar ve hazırlanacak her yasada,
eczacıların, bağlı oldukları meslek kuruluşlarıyla birlikte, çözüm yollarının
bulunmasında düşünce ve önerilerinin alınmasının gerekliliğine inanıyorum. Bu duygu ve düşünceler ışığında, hepinize
en derin saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın İsen. Gündemdışı konuşmaya Sayın Sağlık Bakanı
cevap verecektir. Buyurun Sayın Bakan. (DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de, kavramlar, zaman zaman,
topluma yanlış yansıtılmaktadır ve kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir. Son
zamanlarda, ilaçta kaldırılan yüzde 10 ıskonto payı, kararnamede ifade edilen
en üst sınır kâr hadlerinden bir indirim söz konusu değildir. Açık söylersek,
ruhsata müracaat eden bir ilacın, ilk müracaatında üretici kâr payı en fazla
yüzde 15 olacaktır; bunu geçemez. Depo kâr payı en fazla yüzde 9 olacaktır; bu
üst sınır aşılamaz. Eczacı kâr payı yüzde 25 olacaktır; bu üst sınır da
aşılamaz; yani, alıcısı yüzde 80 devlet olan, geri ödemesi yüzde 80 garanti
olan, yüzde 20'si de vatandaş tarafından peşin ödenen ilacın fiyat
kararnamesinde belirtilen şey budur. Bugün, eczacının yerli üretimdeki yüzde
25'lik payından bir indirim yapılmamıştır. Peki, kamuoyuna, televizyonlara
yansıtılan, şikâyet edilen şey nedir; şikâyet edilen şey şudur: Kararnamede
olmadığı halde, özel bir gündemle bir tebliğe konulmuş. Bir toptancıya, bir
esnafımız gittiğinde, 100 milyonluk bir mal alırsa, toptancı, bana, daha fazla,
devamlı gelsin diye "bu yüzde 10'luk pay da bendendir" der; ona bir
promosyon yapabilir. Bu manada, ilaç işvereni ve depocu, eczacıya üretim
fazlasını veriyor; yani, yüzde 10 fazla veriyor; ama, gerçekte, yüzde 10 değil;
bazen yüzde 70, bazen yüzde 100 veriyor. Gelin, görün ki, ıskonto, indirim
demektir, ucuzlatma demektir; ama, Türkiye'de, bu verilen yüzde 10'luk pay,
devletin kesesinden veriliyor. İşveren "yüzde 10 sana fazla sübvansiyon
yaptım; ama, bu yüzde 10'u devlet ödesin" diyor. Böyle bir şey yok!.. İlaç fiyatının oluşumunda gösterge olsun
diye iki antibiyotiği örnek göstereyim. Clindamycin ampul için ihaleye çıktık.
Beklediğimiz fiyat 1 391 000 lira, deponun teklif ettiği fiyat 441 000 lira;
üçte 1 fiyat... Aradaki farkı ver eczacıya, sübvansiyon yap kardeşim. Bir diğeri, Sulbactam ampisilin için
beklediğimiz fiyat 3 941 000 lira, aldığımız teklif 981 000 lira, dörtte 1
fiyat... Buyurun, mal fazlamız yüzde 75 oldu, yapın sübvansiyonu. Perde
arkasındaki öne çıkmıyor, eczacı çıkıyor; bu, yanlıştır. (MHP, DSP ve DYP
sıralarından alkışlar) Bakınız, ilacın yüzde 80'ini devlet
veriyor. Burada, devletin kaybı 400 trilyon lira; 100 trilyonluk da, sosyal
güvencesi olmayan vatandaşımız veriyor. Şimdi, ekmek bulamayan, iş bulamayan,
hani sosyal güvence kapsamına yeşil kartı da alamadığı için giremeyen vatandaş
var ya, 100 trilyonu da o veriyor. Burada konuşulan konu, 500 trilyon liradır.
Bu 500 trilyonla, biz, 20 tane 250 yataklı hastane, artı 300 tane sağlıkocağı,
artı 1 000 tane yeni ambulans alabiliriz. Şimdi, bu fiyatla ilgili kavga nedir?..
Bizim dönemimizde, 12 defa, toptan eşya fiyat endeksine bağlı olarak ilaç
fiyatları düzenlenmiştir ve her seferinde, üç aylık, Devlet İstatistik
Enstitüsünün rakamlarına göre fiyat verilmiştir. Dün, bazı odalar "Bakan
gerçekçi değil, popülist... O zaman, niye 45 gün evvel zam yaptı" diyor.
Bakınız, bizden evvelki dönemlerde, bu zamların ne zaman yapılacağı, hangi
göstergeye göre yapılacağı belli değildi; ama, bugün, elimizde bir parametre var;
Devlet İstatistik Enstitüsünün bildirdiği toptan eşya fiyat endeksi. Buna göre
her üç ayda bir düzenleme yapıyoruz ve bu düzenlemenin sonucunda, eczacımızın
eczanesinde ve deposunda 100 milyarlık ilacı varsa, bir gecede, eğer yüzde 10
zam yapmışsak, 10 milyar açıktan cebine para giriyor. Halbuki, bugün, bir
petrol bayii, zam geldiği zaman, maliyeci gider, pompanın başına durur,
stoktaki petrolü belirler ve vergisini alır. 12 defa bu vergi alınmamıştır... EMİN KARAA (Kütahya) - Sayın Bakan, o
kaldırıldı. (SP sıralarından "O kaldırıldı Sayın
Bakan" sesleri) BAŞKAN - O eskidendi, eskidendi Sayın
Bakan; şimdi onu kaldırdılar. SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Devamla) -
Şimdi, o da mı alınmıyor?.. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın
Bakan, yanlış biliyorsunuz, o eskidendi... Çarpıtıyorsunuz!.. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - O
eskidendi, şimdi yok. BAŞKAN - Neyse efendim; müdahale
etmeyin... SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Devamla) -
Şimdi, sermayesi kadar, 12 zamla kâr elde etmiştir. Peki, siz, eczacının kârına
karşı mısınız; hayır; biz koruduk bunları; ama, gelin görün ki, bu yüzde 10'luk
pay, depodan alınacak bir promosyondur. Bu promosyonun parasını "fakir
fukaraya ve devlete ödetin" diyorlar. Biz, kararnamede olmayan onaltı
yıllık yanlışı düzelttik. Şimdi, Eczacılar Birliği, çıkmış, etik
değerli farklı olan bir mesleğin mensuplarını kanunsuzluğa teşvik ediyor.
Eczacı, esnaf değildir, tüccar değildir; değer yargıları özel tanımlanmış,
seçkin bir meslek mensubudur. Sattığı ürün ilaçtır ve onun fiyatını Sağlık Bakanlığı
belirler. Eczanelerin çalışma saatleri, nöbetleri, tatil günleri uygulamalarını
Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Müdürlüğü belirler. Bunun dışında yapılan şey,
kanunsuz, hukuksuz bir davranıştır. Bugüne kadar, Yüce Meclisin huzuruna
çıkana kadar, eczacılarımıza Türk Ceza Kanununun 401 inci ve 402 nci
maddelerini, ne radyolarda ne televizyonlarda hatırlatmadım. Bu saate kadar,
hiçbir eczaneye telefon edip, baskı yapmadım; ama, Ankara'da bana müracaat eden
3 eczacı var, İstanbul'dan dilekçe yazan eczacı var; Eczacılar Birliği,
telefonla, tehditle "eczanenizi kapatacaksınız" diyor. Artık, fiil,
suç haline dönüşmeye başladı. O zaman, izninizle, Türk Ceza Kanununun
401 inci maddesini hatırlatmak istiyorum. Türk Ceza Kanununun 401 inci
maddesinde, sağlığın korunmasında, tedavide ve tıpta kullanılan ilaç, kimyevî
madde, alet ve diğer şeylerin satımıyla uğraşan kimselerin, bunların satışından
kaçınması halinde -saygıdeğer eczacıların burayı özellikle dinlemesini
istiyorum- iki yıldan on yıla kadar hapis ve para cezasına hükmedileceği
öngörülmüştür. Bu fiilin -cezayı bilmemek, suçu ortadan kaldırmaz- ikiden fazla
kişi tarafından müştereken veya herhangi bir teşekkül namına işlenmesi halinde
ise, ceza üç yıldan az olamaz. MUSA DEMİRCİ (Sivas) - Hepsini içeri atın!.. SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Devamla) - O,
sizin zihniyetiniz olabilir. Bu saate kadar, biz, böyle bir uygulama yapmadık. 402 nci maddeye göre, ayrıca, hapis cezası
müddetine müsavi olarak failin suça vasıta kıldığı meslek ve sanatın veya
ticaretin tatiline ve yedi günden altı aya kadar işyerinin kapatılmasına da
mahkeme tarafından karar verilir. Bu kararlarların özetlerinin, büyük harflerle
yazılmak suretiyle, kapatma süresi kadar kalmak üzere, kapatılan işyerinin göze
çarpan yerine yapıştırılacağı da kanunda belirtilmiştir. İsim vereyim, Kâğıthane'de bir eczacı
"Eczacılar Odasının, haksızlık ve entrikalarından bıktım, halka eziyetle
bir yere varılamaz; zaten, ekonomik olarak sıkıntıdayız, eczane açılmasına
yardımcı olun" diyor. Şimdi, bunları konuşurken, eczacılara
karşı olduğum gibi bir iddianın sahibi değilim. Türkiye'de ekonomik kriz tüm sektörleri
etkilemiştir; ama, bizim dönemimizde, ilaç sektörü diğer sektörler kadar
etkilendiğini söylerse yalan söyler. 2001 yılında yüzde 98 zam almıştır. Son
iki yılda, Lüleburgaz'da bir tane büyük fabrika; yine, İstanbul'da Abdi
İbrahime ait ikinci büyük fabrika açılmıştır. Son üç ay içinde -bizzat, temel
atma törenine ben katıldım- Roche, Gebze'de; Adilna da, Silivri'de yeni sanayi
temelleri atmıştır. Bu sektör korunmuştur; ancak, bu sektörün korunmasının
hukukî çerçeveye çekilmesi söz konusudur. 12 defa pozitif sürşarj yapılan
eczanelere, bir defaya mahsus negatif sürşarj uygulanmaktadır. Yani, eczacının
deposundaki, rafındaki ilaç, bir defaya mahsus yüzde 10 bir kayıp verecektir;
ama, iki ay sonra, yeni fiyat düzenlemesiyle bu da telafi edilecektir. Bu niçin yapılıyor? Özellikle onaltı
yıllık dönemde ilaç fiyatlarına, bu yüzde 10 nedeniyle, yüzde 35 ek fiyat
gelmiştir. Biraz evvel, aldığımız ilacın, 4 katı daha ucuza verilebildiğini
ifade ettik; o zaman, kamuoyu aldatılıyor, yanıltılıyor. İlaç nasıl bir üründür... Biraz sonra, şu
kürsüde konuşan ben veya sizlerden biri -hiç temenni etmem- ani bir spazm
geçirdiniz; bizim revirimizde de, trinitrin benzeri dilaltı haplarından
bulunamadı; araçları harekete geçirdik; gittik eczane... Ankara Numune
Hastanesinin karşısında 19 tane eczane var; 17 tanesinin camında, nöbetçi
eczanenin ismi dahi yazılı değil; o zaman, zarara uğrayan, kalbi duran bu
insanın hesabını, ilaç işvereninin yüzde 10'luk ıskonto payı mı kurtaracak?!
Bunun vicdanî sorumluluğu, Sağlık Bakanı olarak bana aittir, bu kanunları
çıkaran Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir, sağlık sektöründeki herkese
aittir. O halde, eczacı, tüccar değildir, esnaf değildir; eğer, esnaf gibi
davranırsa, o zaman, bundan sonraki sürşarj etiketlerinde depo sayımı yaparız,
raf sayımı yaparız; o fiyatları indiririz. Bugüne kadar bu yapılmamıştır. Almanya'da bugün 6 000 eczacı vardır. Eczacının ekonomik sıkıntısının birinci
nedeni; bir ay vadeyle aldığı ilacı, kamuya sattığında, dört ile altı ayda
parasını alamamaktadır. Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı ve diğer kurumlar ödemeyi
yapmamaktadır. Peki, Eczacılar Birliği, bu konuda bir girişimde bulundu mu;
hayır. İlaç fiyatlarını belirleme yetkisi, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığına aittir; ama, Eczacılar Birliği, keyfî olarak, kamuya, tek tek
verilen reçeteleri yüzde 5 indirimle veriyor. Hangi yetkiyle; Sağlık
Bakanlığına ait olan yetkiyi kullanarak, kamuda yüzde 5 indirim yapıyor. Maliye
Bakanlığına bir yazı yazdık "Sayın Bakan, fiyat belirleme yetkisi, geri
ödeme kurumlarındaysa size verelim, siz belirleyin, yok, bizdeyse, ikinci bir
indirim yapmayın" diye. Bakanımız da inceleyeceğini söyledi. Gelelim diğer tarafa: İki yıl içinde,
bütçe talimatına, katılım paylarının kaynaktan kesilmesiyle ilgili talebimiz
oldu. Maliye Bakanlığımız, bunu, bütçe talimatına koydu ve bu yıl, 3 ilde pilot
uygulama başladı. Halbuki, Türkiye'nin tamamında başlasın dedik. Memur, yüzde
20, kaynağında verecek; emekli, yüzde 10 verecek; kronik hastadan da hiç
alınmayacak... Şimdi, bu ne anlama geliyor; Ankara'da De Gaulle Caddesinden 2
eczacı bana geldi, şikâyette bulundular "komşularım bu katılım payını
almadığı için hastalar oraya gidiyor, ben de kanunlara uygun davrandığım için
zarar ediyorum, buna tedbir getirin" dediler. Bakınız, yüzde 20'lik kârından, eczacı
vazgeçebiliyor, kamuya da yüzde 5 indirim yapabiliyor, etti yüzde 25. Peki,
zaten sizin kâr marjınız yüzde 25'ti, nasıl veriyorsunuz bu ilacı diye
sorarsanız, "el altından yüzde 100'e kadar sübvansiyon alıyorum"
diyor. Ben de şunu söylüyorum: Yüzde 20'si sosyal güvenlik şemsiyesi altında
olmayan insanlardan, bu ekonomik sıkıntı şartlarında, 100 trilyon lirayı hangi
hakla istiyoruz?! (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) Üstelik de, kararnamede
yok. Eczacının bir zararı daha var -özellikle
biraz evvel söyledim- kamu alacaklarını alamıyor; ama, hastane yakınındaki
eczaneler, müşteri bana gelsin diye, hastane müstahdemine yüzde 15 prim veriyor.
İstisnalar kaideyi bozmaz, bu genelleştirilemez; ama, genelleştirilmeyen bu
yanlış fiilî önleyen bir Eczacılar Birliği yok ki. İhbarlar olursa Sağlık
Bakanlığı müdahale eder. Demek istediğim şey şudur: Bugün, yüzde 10
ıskonto bahanesiyle eczanede kepenk kapatma fiilî, kanunsuzdur, suçtur ve bu
suç, bütün eczacıları baskı altına alanlarca yapılmaya çalışılmaktadır; bu,
yanlıştır. 2001 yılı itibariyle, Sağlık Bakanlığı,
140 eczacı kadrosu ilan etmiştir. Bu 140 eczacı kadrosuna kaç kişi müracaat
etti dersiniz; 0. Acaba, Türkiye'de, kamuda iş talebi bu kadar yüksekken,
Sağlık Bakanlığının ilan ettiği 140 kişilik eczacı kadrosuna niçin müracaat
edilmiyor; eczane eczacılığı kârlı bir meslek haline geldiği için. Bir diğer ifade: Son dört ayda, yaptığımız
incelemelerle -kayıtlarımızda var- ekonomik sıkıntılardan ve Bağ-Kur, SSK ve
diğer resmî kurumlardan alacağını alamayan eczacıların kapanan eczane sayısı
112'dir. Bu, bizim için üzücüdür, kapanmamalıdır; ama, açılan eczane sayısı
kaçtır dersiniz; 333; 3 katı kadar sayıda yeni eczane açılmıştır. 22 000 eczaneye, 100 000 kişilik aileye,
hizmet üreten bu sektöre sahip çıkmak istiyorum, istismar etmek istemiyorum;
ama, bunlara sahip çıkmanın yolu, bunları kanunsuz eylemlere sürüklemeden,
kazançlarına devam etmeleridir. Özellikle, kenar semtlerdeki eczacılarımız çok
zor durumdadır; bunlar, aile geçindiriyor; bunların eczanelerinin açık
bulunması lazım; ama, oda baskı yapıyor "yoksa, seni, kamu
sözleşmelerinden men ederim" diyor. Odaların görevi nedir; meslek grubunun hak
ve menfaatlarını korumaktır. Peki, Eczacılar Birliği ne yapıyor;
meslektaşlarını tehdit ediyor. Sağlık Bakanı ne yapıyor; çıkıyor,
televizyonlarda "bu, suçtur, yanlıştır, yapmayınız; sizi takibata
alırım" diyor. Bu ana kadar takibata alınan bir eczacı var mıdır; hayır.
Tespit, tüm Türkiye'de yapılmıştır. Peki, ne yapacaksınız; yapacağımız şey
bellidir; konusu suç teşkil eden fiilî, propaganda yoluyla, tehdit yoluyla,
baskıyla sürdürmeye çalışan Eczacılar Birliği için, Türk Ceza Kanununun 401 ve
402 nci maddeleri gereği, savcılığa suç duyurusunda bulunuyorum; bu kürsüden
bulunuyorum, yazılı olarak da bulunacağım; çünkü, Türkiye, hukuk devletidir,
bakanın da yanlış yapma hakkı yoktur, birliğin de yanlış yapma hakkı yoktur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Bakan, toparlayın efendim. SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Devamla) -
Bitiriyorum efendim. Hele hele insan hayatı üzerinde çok önemli
olan kutsal bir mesleğin mensubu eczacıların da, meslek etiğini yanlış eğilime
sürüklemesine kimsenin hakkı yoktur. Bunun, eczacılarımız tarafından iyi
anlaşılacağını umuyorum. İlaç KDV'sindeki yüzde 18'lik payın,
asgarîsinden yüzde 10'a ya da yüzde 8'e indirilmesiyle ilgili talebim bir
yıldır devam ediyor. Doğru Yol Partisinin Sayın Genel Başkanı da, bu konuda
beyanda bulunmuştur, iktidar partilerimizin de bu konuda olumlu katkıları var.
Bugün, yurtdışına ithal edilen kuruyemişin KDV'si yüzde 2, ilacın yüzde 18. Bu,
Türkiye'nin yanlışıdır. Bu yanlışı, gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
düzeltelim. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Getirin
efendim... SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ (Devamla) -
Getireceğiz efendim. Birilerinin, haksız yere, kararname dışı
aldığı yüzde 10 ıskonto payını savunmayalım, yanlışın arkasında olmayalım. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum
efendim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Başkan... BAŞKAN - Bir dakika efendim. Para için, tabiî ki, halk sağlığıyla
oynamak doğru bir olay değildir; yani, bugün, iklim şartlarının bu kadar zor
olduğu ve herkesin sağlık sorununun olduğu bir sırada, böyle, sağlıkla çok
yakından ilgili olan eczacılık için greve gidilmesi, hakikaten, halk için çok
sıkıntı doğurmuştur. Şimdi, efendim, bazı arkadaşlarımız söz
istemişlerdir. Benim yönetimimde böyle bir şey yok, ben kimseye... Sayın İsen,
gündemdışı konuşma yaptı, Bakan cevap verdi. Böyle, herkese ayrı ayrı söz verme
hakkı olmaz; yani, bu, İçtüzük gereğidir. Onun için, kusura bakmayın, söz
vermiyorum efendim. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bir beyanda
bulunacaktım Sayın Başkan. BAŞKAN - Hayır... Gündemdışı ikinci söz, olağanüstü hal
bölgesinde hak ihlalleri ve 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin uygulanmasıyla
ilgili söz isteyen Rize Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu'na verilmiştir. Buyurun Sayın Bekâroğlu. (SP sıralarından
alkışlar) 2. – Rize
Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, olağanüstü hal bölgesinde yaşanan hak
ihlallerine ve 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uygulamalarına ilişkin
gündemdışı konuşması MEHMET BEKAROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; 1978 yılından bu yana ülkemizin bir bölgesinde, Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde olağanüstü hal uygulanıyor, olağanüstü yönetimler var. Son yıllarda
-hepimizin sevinci olan- bu bölgede görece bir güvenlik ortamı kurulmuştur, bu
ortamın desteklenmesi gerekiyor; ancak, özellikle son günlerde, bazı siyasî
partiler, sivil toplum örgütleri üzerinde birtakım engellerin olduğu ve bu
güvenlik ortamının bozulduğuna dair haberler var. Değerli arkadaşlarım, olağanüstü hal
bölgesinde -eylül ayında, ekim başında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yapmış
olduğu Anayasa değişikliğiyle gözaltı süreleri 4 güne indirildikten sonra- uzun
süreden beri uygulanmayan 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uygulanarak,
gözaltı süresi 4 günken -Anayasa buna 4 gün derken- o bölgede, 40 güne, 50
güne, 60 güne, 62 güne kadar çıkarılmaktadır. Avukatların bu konuya yapmış
olduğu itirazı, Diyarbakır 4 numaralı DGM "Anayasanın 19 uncu maddesi
değişmiştir; ama, diğer maddeleri duruyor ve bu değişiklik de OHAL'i
bağlamaz" diye bir karar vermiş ve reddetmiştir. Bu anlayışı anlamak
mümkün değildir. Bir yargıcın "Anayasa beni bağlamaz" demesini
anlamak mümkün değildir. Başka bir örnek, bu konudaki başvuruyu reddeden, yani,
gözaltı süresini uzatmayan bir yargıca Adalet Bakanlığı tarafından soruşturma
açılmıştır. Değerli arkadaşlarım, 430 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname, normal gözaltı süresinden sonra cezaevine gönderilen bir
tutuklunun, OHAL Valisinin isteği, savcının teklifi ve DGM yedek yargıcının
kararıyla cezaevinden alınıp, sorgulanmak üzere, kolluk kuvvetlerine teslim
edilmesini düzenlemektedir. Bu, 10 günlük periyotlarla alınıyor; ama, 10 günlük
periyotların kaç defa olacağı yazılmamıştır. 430 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname uzun
süre uygulanmadıktan sonra, Anayasada yapılan değişiklikle birlikte, bölgede,
yaygın bir şekilde uygulanmaya başlanmıştır. Aslında, 430 sayılı Kanun
Hükmündeki Kararnamenin geçerliliği konusunda da çok ciddî şüpheler mevcuttur. Değerli arkadaşlarım, 430 sayılı Kanun
Hükmündeki Kararname, 16.12.1990 tarihinde çıkarılmış; ancak, Anayasanın
öngörmüş olduğu prosedürü tamamlanmamış bir kararnamedir. Anayasanın 121 inci
maddesine göre, OHAL ile ilgili çıkarılan kararname yayımlandığı tarihten
itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisine verilir; Türkiye Büyük Millet Meclisi
bunu bir ay içerisinde görüşüp karara bağlamak zorundadır. 1990 yılında
çıkarılan bu kararnameyle ilgili bu prosedür tamamlanmamıştır. Sayın Yıldırım
Akbulut dönemin Başbakanıdır, Sayın Abdülkadir Aksu ise İçişleri Bakanıdır; bu
kararnamenin -bilemiyorum, kendileri buradalar mı- geçerliliği konusunda ne
düşünüyorlar, bunu bilemeyeceğim. Değerli arkadaşlarım, bu kararname,
bölgede çifte standardın, çifte hukukun uygulandığını göstermektedir. Bölge
halkı, uzun süreden beri uygulanan olağanüstü durum dolayısıyla, zaten, ciddî
şekilde mağdur edilmiştir. Bölgede, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin, belki de
Türkiye tarihinin en büyük insan hakları ihlalleri işlenmiştir. Bu, insan
hakları ihlalleri, halen, iç barışımızı ciddî bir şekilde zedeler durumdadır.
Hal böyleyken, bu kararnamenin keyfî bir şekilde bölgede yeniden uygulanıyor
olmasını anlamak mümkün değil. Aslında, Sayın İçişleri Bakanı ve Sayın
Adalet Bakanının, bu kararnameyle ilgili ciddî bir çalışma yapmaları gerekiyor.
Bu kararname bu haliyle, gerçekten, Anayasanın 121 inci maddesine göre
çıkarılmışsa, prosedür tamamlanmamıştır. Anayasanın öngörmüş olduğu, İçtüzüğün
öngörmüş olduğu prosedür tamamlanmamıştır; dolayısıyla, kadük bir kararnamedir.
Yok, bu kararname normal bir şekilde çıkarılmışsa; yani, Anayasanın 91 inci
maddesine göre çıkarılmışsa, o zaman, bu kararnamenin Anayasa Mahkemesi
denetimine açık olması gerekiyor ve bu kararnameyi çıkarmak için, bir de, yetki
yasasının olması gerekiyor; ama, kararnameyi okursanız, başında, yetki yasası
olarak Anayasayı ve OHAL Kanununu göstermiş ki, bu da, kabul edilebilir bir
durum değildir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, süreniz bitti, toparlar
mısınız, lütfen. MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Toparlıyorum. BAŞKAN - Buyurun. MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, gerçekten hepimiz iç barış istiyoruz. Hepimiz, Türkiye'de yaşayan
herkesin hak ve özgürlüklerinin garanti altına alınmasını istiyoruz. O halde,
bu çifte standart uygulamalara hep birlikte karşı çıkmak durumundayız. Eğer
bunu yapmazsak, öyle anlaşılıyor ki, bölgede kurulmuş olan görece güvenlik
ortamı bozulacak ve bundan herkes rahatsız olacaktır. Ben, değerli hükümetten ve hükümet
ortaklarından, bu konuya ciddî bir şekilde eğilmelerini, uygulayıcı olan savcı
ve hâkimlerin de, yasaları doğru bir şekilde uygulama konusunda hassas
davranmalarını istiyorum. Hiç kimse, Anayasa beni bağlamaz diyemez. Anayasa
geçerli olduğu müddetçe, var olduğu müddetçe herkesi bağlar, herkes buna uymak
zorundadır. Hak ve özgürlükler herkese lazımdır; bunu unutmayalım. Saygılarımı arz ediyorum. (SP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bekaroğlu. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan,
müsaade eder misiniz? BAŞKAN - Hayır, ben... HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, Sayın
Bekaroğlu, gözaltı süreleriyle ve OHAL Bölgesindeki uygulamalarla ilgili önemli
bir konuşma yaptı; fakat, ne Sayın Adalet Bakanı ne de Sayın İçişleri Bakanı
buraya gelmediler ve bu gündemdışı konuşmaya cevap vermediler. Bu Mecliste, bu,
sürekli yapılıyor. Biz, bunu, Meclise karşı yapılmış olan bir haksızlık olarak
kabul ediyoruz. Sayın Bakanlar, lütfen, teşrif etsinler efendim. BAŞKAN - Peki; teşekkür ederim Sayın
Çelik. Sayın milletvekilleri, aslında, Anayasa,
bu konuda çok açık. Anayasanın 121 inci maddesinde "olağanüstü hal
düzenlemeleriyle ilgili kanun hükmünde kararnamelerin nasıl karara bağlanacağı
İçtüzükte belirtilir" deniliyor. İçtüzüğün 128 inci maddesi de,
komisyonlar, olağanüstü halle ilgili kararnameleri öteki işlerden önce ve
ivedilikle karara bağlar diyor. "Komisyonlarda en geç yirmi gün içinde
görüşmeleri tamamlanmayan kanun hükmünde kararnameler Meclis Başkanlığınca doğrudan
doğruya Genel Kurul gündemine alınır." Yani, Meclisin de çok önemli,
burada bir ihmali var. Ben de, olağanüstü halin, bölgesinde uygulandığı ve çok
ağır yüklerini hissettiğimiz bir ilin milletvekiliyim; ama, maalesef, bu konuda
buradaki yanlışlarımızı veyahut da haykırışlarımızı kimseye duyuramadık.
Herhalde, bundan sonra, inşallah, İktidar Partisi Grupları duyar bunu; çünkü,
olağanüstü hal bir bölgeye çok ağır külfet getiriyor. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Hükümetin bu konuda
söyleyecek şeyleri olması lazım. BAŞKAN - Efendim, herhalde, gündemdışı
konuşmaya cevap verecek hükümetin ilgili Bakanı yok. Son gündemdışı konuşma, Ardahan'ın sınır
ticareti ve Tiflis demiryoluyla ilgili gündemdışı söz isteyen Ardahan
Milletvekili Sayın Saffet Kaya'ya verilmiştir efendim. Buyurun Sayın Kaya. (DYP sıralarından
alkışlar) Sayın Kaya, süreniz 5 dakika. 3. – Ardahan Milletvekili
Saffet Kaya'nın, Ardahan İlinde sınır
ticaretinin tekrar başlatılması ve Kars-Tiflis demiryolu projesinin yeniden
hayata geçirilmesi taleplerine ilişkin gündemdışı konuşması SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum. Belki, bu Yüce Parlamentoda bölgenin
sorunlarıyla ilgili en çok söz alan bir parlamenter arkadaşınız olarak, kendi
bölgemin sorunlarını Yüce Parlamentomuza ve hükümetimize defalarca arz etmeme
rağmen, Anasol-M hükümetinin, maalesef, gözünün kapalı olduğuna, kulağının
işitmez olduğuna, buradan, bir kez daha işaret ederek sözlerime başlıyor ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Doğunun doğusu Ardahanımız, serhat ilimiz
ve gerçekten Ardahanlı olmanın bir ayrıcalık olduğunu ve Ardahan'ın, gerçekten
doğunun çok önemli bir ili olması nedeniyle çok önemli olduğunu, burada,
huzurunuzda tekrar arz ederken, Ardahanımızın çok önemli problemlerinden biri
olan -ve tüm doğu milletvekillerimizin de bu noktada bana katıldığını, hemfikir
olduğunu kabul ettiğim- sınır ticaretiyle ilgili, hükümeti, burada, defalarca
uyarmaya çalıştım. Sınır ticareti, bir bölgenin istihdamıdır,
bir bölgenin kalkınmasıdır, bir bölgenin göç vermemesidir, bir bölgenin
istikbalidir, kaderidir diye burada haykırdım ve dedim ki: "Doğunun doğusu
olan serhat ilimiz sınır ticaretine mahkûmdur, muhtaçtır; gelin, hükümet olarak
merhamet elinizi uzatın." 1996 yılında, 1995 yılında, o zaman hükümette
bulunan -DYP hükümetleri döneminde- Sayın Tansu Çiller'e, Genel Başkanımıza arz
ettiğimde, bizzat kendilerinin talimatıyla, Ardahan İlimizde sınır ticareti
başlamıştı; fakat, üzülerek söylüyorum ki, sınır ticaretimizi elimizden aldılar
ve bölgeyi kaderiyle baş başa bıraktılar. Yine, ne acıdır ki, Anasol-M
hükümetinin burada yaptığı, devlet yönetimi anlayışının da dışında, an büyük
üzüntüm -Iğdırımız da bizim ilimiz, Karsımız da bizim ilimiz- Iğdırımızda
uygulanan 15 ton uygulamasını -buradan tekrar Anasol-M hükümetine haykırarak,
sesleniyorum ki- Ardahan'a da mutlaka ve mutlaka uygulamak zorundasınız. Eğer,
uygulamazsanız, gelirim, bu Parlamentoda, bu hükümete, yanlış politikalarından
dolayı, yanlış uygulamalarından dolayı, bu tavrından dolayı, kesinlikle ben
mücadelemi sonuna kadar veririm ve daha ileri giderek söylüyorum; bu hükümetin
yanlış politikalarından dolayı, bu yanlışlarını hükümete dar etmeye kalkarım;
açık söylüyorum. Çünkü, Iğdır da bizim ilimiz, Kars da bizim ilimiz, Ardahan da
bizim ilimiz; ama, Ardahan'da böyle bir uygulama yok, Iğdır'da var. Iğdır'da
olmasını alkışlıyoruz; ama, Ardahan'da olmamasını, bu hükümetin bir ayıbı
olarak, tekrar, buradan Yüce Parlamentoya haykırıyorum ve sesleniyorum: Gelin,
bu ayıbınızdan, bu yanlışınızdan dönün. Dönmezseniz, bu Parlamentoda, bu
mücadeleyi, bir parlamenter olarak, sonuna kadar vereceğimden hiç kimsenin
endişesi olmasın; tekrar bunu ifade ediyorum. 1996 yılında, Kars-Tiflis demiryolu
projemiz vardı -bakın, bu da çok önemli- ve Kars-Tiflis demiryolu projemiz, ta İspanya'ya
kadar uzanan, Türkî cumhuriyetlerle bağımızı kuran, Kafkasya'yla bizi
pekiştiren bir demiryolu projesi. Yine, o zaman, 1997'de, Genel Başkanımızın
himmetleriyle 5 000 000 dolarlık bir kredi bulunmuştu, Kars-Tiflis demiryolu
gündeme gelecekti; ama, maalesef, bugünkü hükümet geldi, Kars-Tiflis demiryolu
projesini afakî olarak rafa kaldırdı. Hükümet, Kars-Tiflis demiryolu projesini,
Doğumuzun istikbali olacak, Çıldırımızın istikbali olacak, Karsımızın istikbali
olacak bu projeyi, mutlaka ve mutlaka gündeme getirmek zorundadır. Sayın Başbakan burada değil, Amerika'da.
Üzülerek söylüyorum ki, Meclis geleneğinde, gündemdışı söz almalarda, bir bakan
çıkar, mutlaka ve mutlaka bu Parlamentonun temayüllerine uygun olarak,
konuşmacı parlamenterin gündemdışı konuşmasına cevap verirdi; ama, maalesef,
halktan kaçan bu hükümet, Parlamentodan da kaçar hale geldi; bunu da üzülerek
ifade etmek istiyorum. Daha ileri gidiyorum; maalesef, bugün,
Türkgözümüz, Çıldırımızın Aktaş'ı, yıllardan beri açılamaz durumdadır. Sayın
Başbakana ve hükümete ben, buradan, tekrar, bir şekilde seslenerek, diyorum ki
gelin, doğunun doğusu olan Ardahan'da bir Bakanlar Kurulu toplantısı yapın,
doğunun sorunlarını bir masaya yatırın. En doğunun doğusu olan serhat şehri
Ardahanımızda Aktaş Kapısını, Türkgözü Kapısını bir daha harekete geçireceğiz
ve bölgede canlılık getireceğiz diye Sayın Başbakanımız gelsin, müjdelesin,
Bakanlar Kurulunu orada toplasın, doğunun sorunlarını tartışsın. Doğu, bugün -Türkiye'de olduğu gibi-
kaderiyle baş başadır. Teşvikler batıdadır; ama, doğuda değildir. Yatırımlar
batıdadır, doğuda değildir. Batıya da karşı değiliz bu ifademden; ama, doğunun
da kalkınması için, birinci derecede öncelikli olmasından dolayı da, hiç
şüphesiz ki, buna öncelik verilmesi lazım. Hayvancılığa geliyoruz; bugün, bankalara
10 katrilyon lira para verdiniz. Bu, bir skandaldır arkadaşlar. Bankalar,
halkın 40 katrilyon liralık hakkını, bugünkü 65 000 000'un hakkını... 10
katrilyon lira da, bankaların kurtarılması için, bugünkü hükümet, maalesef,
skandal olarak addedeceğimiz bir uygulamayı, halkın sırtından alarak,
borçlanarak, yine, bu halka mal ederek, 10 katrilyon lira, bankaları kurtarmak
için para veriyor. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon)- O bankaların
... SAFFET KAYA (Devamla)- Ben de buradan
diyorum ki, gelin, hayvancılığımız perişan. Orada, tarım kredilerini alan,
ziraî kredileri alan vatandaşlarımız; burada kanun teklifi verdik... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN- Sayın Kaya, konuşmanızı
tamamlayın; buyurun. SAFFET KAYA (Devamla)- iktidar partileri
de, burada, kanun teklifi verdiler. Gelin, orada, hayvancılıkla, can çekişen
çiftçimizi kurtaralım. 40 katrilyon lirasını bu vatandaşın üç beş tane dukaya
peşkeş çektiniz. Bugün, 10 katrilyon lirayı, bankaları kurtarmak için hibe
ediyorsunuz 65 000 000'un hakkını; ama, çiftçimize gelince, maalesef, 500
trilyon lira parayı vermekten acze düşen bu hükümete yazıklar olsun; tekrar
söylüyorum!.. Yazıklar olsun; çünkü, bugün üzülerek söylüyorum ki, bugünkü
hükümet, halkın hükümeti falan değil. Bugünkü hükümet, IMF'nin hükümetidir,
patronların hükümetidir; bu kadar açık. (DYP sıralarından alkışlar) Ve kalkıp,
burada ahkâm kesmeye kalkmayın! Bugün, ülkeyi yangın yerine çevireceksiniz,
ondan sonra da halktan kaçacaksınız, Parlamentodan da kaçacaksınız. Bir bakan
çıkıp, burada cevap vermeyecek bölgenin sorunlarına. Böyle bir ayıp yeter size
kesinlikle!.. ORHAN BIÇAKÇOĞLU (Trabzon)- Ben
veriyorum!.. SAFFET KAYA (Devamla)- Ve onun ötesinde
de, üzülerek söylüyorum ki, bugünkü hükümet, işte, Gölemizde, Ardahanımızın
Hanak, Posof, Çıldır, Damalımızda, IMF'den, Dünya Bankasından aldığı, hektar
başı, dekar başı 10 000 000 liralık çiftçimize verdiği bir para var.
Çiftçimizle alay ediliyor. Bugün, yarısı belirlenmiş... İzmir'den gelen, Ankara'dan
gelen bu parayı alabiliyor; ama, diğer yerlerde daha tespitler yapılmamış.
Tarım Bakanlığı, hayvan dağıtımıyla ilgili bir uygulama yapıyor; ama, bu olay, maalesef, partizanca işleniyor ve yoksul, fakir olan insanlarımız için bu uygulama, maalesef, yerine getirilmiyor. Bugünkü hükümetin hiçbir şeyi doğru değil
arkadaşlar. Burada söylediğim şeyler, doğru olan şeylerdir. Tekrar söylüyorum:
Bundan kesinlikle kaçamazsınız, halka kesinlikle cevap veremezsiniz. BAŞKAN - Sayın Kaya, toparlar mısınız
efendim. SAFFET KAYA (Devamla) - Hemen
tamamlıyorum. Ardahan'a üniversite kurulması hususu
gündeme alınmıştı; bu doğrultuda, bir fakültenin bir an önce kurulmasını bu
hükümetten bekliyorum. Yine, havalimanımızın, barajımızın,
organize sanayi sitemizin, kayak merkezimizin... Yine, Ardahan İlimizdeki
hükümet konağımız dört yıldan beri yapılamaz haldedir, bu da hükümetin
ayıbıdır; çünkü, hükümetin koyduğu ödenekler, 1 000 000 lira gibi, alay
edercesine rakamlardadır. Gelin, Ardahanımıza, doğumuza sahip çıkın,
çıkmıyorsunuz, çıkmazsanız halk, sizi kesinlikle bu noktada çok ciddî bir
şekilde cezalandıracaktır. Saygı sunuyor, hürmet ediyorum. (DYP
sıralarından alkışlar, MHP ve DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaya. Gündemdışı konuşmayı cevaplandıracak sayın
bakan yok. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Kaya,
geçen dönem niye yapmadınız?.. BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyelim. SAFFET KAYA (Ardahan) - Erzurum'a
yaptık... BAŞKAN - Sayın Kaya, siz yerinize buyurun
efendim. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ben
Ardahan'a gittim; çiftlik yok, çiftlik!.. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemdışı
konuşmayı cevaplandıracak bakan yok; zaten, şu anda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi salonunda hiçbir bakanın olmadığını da görüyorum. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Nereye yok!.. BAŞKAN - Hükümet, böyle, Türkiye Büyük
Millet Meclisine niye gelmiyor?! (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sana ne Başkan... BAŞKAN - Efendim, ben, Meclis
Başkanıyım.(MHP sıralarından gürültüler) Varsa, bir bakan gösterin canım! CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sana ne yahu!.. BAŞKAN - Efendim, bir bakan yok burada. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Burası Bakanlar
Kurulu mu; burası Meclis. BAŞKAN - Sayın Köse, ben Meclis
Başkanvekiliyim, elbette ki bakıyorum, zaten Türkiye Büyük Millet Meclisi
salonunda bir tek bakan yok; ama, sayın hükümeti de Türkiye Büyük Millet
Meclisi çalışmalarına ilgi duymaya davet ediyorum; bu, bizim hakkımız. (DYP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Genç,
Meclisi esas alın Meclisi... BAŞKAN - Efendim, diğer sunuşlara
geçiyoruz. Meclis araştıma önergeleri vardır,
okutacağım; ancak, okunacak çok sayıda önerge olduğu için, katip üyenin
oturduğu yerden okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Birinci önergeyi okutuyorum: B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ 1. – Niğde Milletvekili
Mükerrem Levent ve 32 arkadaşının, doğalgaz konusunda Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/243) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Doğalgaz sektörünün içinde bulunduğu
durum, Türkiye'de doğalgaza olan talebin ve doğalgazda karşılaşılan sorunların
artmasıyla ülkemizde istikrarlı bir doğalgaz fiyatı uygulanamadığından,
Anayasanın 98 inci, İçtüzğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarıca bir Meclis
araştırması açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz. 1.- Mükerrem Levent (Niğde) 2.- Muzaffer Çakmaklı (Şanlıurfa) 3.- Abbas Bozyel (Iğdır) 4.- Hasan Özgöbek (Uşak) 5.- Nidai Seven (Ağrı) 6.- Hidayet Kılınç (İçel) 7.- Mehmet Metanet
Çulhaoğlu (Adana) 8.- Erol Al (İstanbul) 9.- Kemal Köse (Kocaeli) 10.- Nail Çelebi (Trabzon) 11.- Vahit Kayrıcı (Çorum) 12.- Metin Ergun (Muğla) 13.- Mehmet Arslan (Ankara) 14.- Osman Fevzi
Zihnioğlu (Sakarya) 15.- Mihrali Aksu (Erzincan) 16.- Cumali Durmuş (Kocaeli) 17.- Ahmet Aydın (Samsun) 18.- İrfan Keleş (Çankırı) 19.- Osman Müderrisoğlu (Antalya) 20.- Hasan Hüseyin Balak (Tokat) 21.- İsmail Çevik (Nevşehir) 22.- Fikret Tecer (Kırşehir) 23.- Orhan Şen (Bursa) 24.- Hasari Güler (Adıyaman) 25.- Hayrettin Özdemir (Ankara) 26.- Mükremin Taşkın (Nevşehir) 27.- Arslan Aydar (Kars) 28.- Mehmet Şandır (Hatay) 29.- Hasan Kaya (Konya) 30.- Birol Büyüköztürk (Osmaniye) 31.- Mustafa Gül (Elazığ) 32.- Müjdat Kayayerli (Afyon) 33.- Mehmet Telek (Afyon) Gerekçe: Hava kirliliğine bir çözüm getirmek, temiz
ve çağdaş bir yakıtla ısınma, mutfak ve sıcak su ihtiyaçlarının giderilmesi
amacıyla 1985 yılında doğalgazla ilgili çalışmalara başlanmıştır. 1986 yılında Botaş Genel Müdürlüğü ile
Soyugaz Eksport arasında doğalgaz alım sözleşmesini takiben 1987 yılında etüt
ve kamulaştırmalar yapılmıştır. 1988 yılında doğalgaz kullanımına
başlanmıştır. Ankara'da Ocak 1989 yılında satış fiyatı 275 TL/m3, bugünkü
fiyatı ise 294 915 TL/m3'tür. (Vergiler hariç) 1988 yılında 95 774 abone
varken, bugün bu rakam 507 323'e çıkmıştır. 1989 yılında 1 525 766m3 olan tüketim,
bugün Ankara'da 816 870 042m3'e çıkmıştır. Bugünün şartlarında temiz ve çağdaş bir
yakıt olan doğalgaz, ulaştığı alanlar ve fiyat bakımından, çözülemez bir hal
almıştır. Dolar bazında işlem gören ve yurt dışından alınan gaza gittikçe
bağımlılığımız artmıştır. Doğalgazın elektrik enerjisi üretimindeki
pay yüzde 34'ten yüzde 40'a çıkacağı düşünülürse, bu da dışa ve dolara bağımlı
olan doğalgazın maliyetini artırmaktadır. Yukarıdaki açıklanan nedenlerle bir Meclis
araştırması komisyonu kurulmasında büyük yarar vardır. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır. Diğer önergeyi okutuyorum: 2. – İstanbul
Milletvekili Nazif Okumuş ve 38 arkadaşının, Türk medyasının sağlıklı bir yapı
ve işleyişe kavuşturulabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/244) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Demokratik toplumlarda rejimin esasını
teşkil eden temel hak ve özgürlüklerin, evrensel değer ve kurallara uygun
biçimde kullanılmasında hür ve bağımsız basının rolü, hayatî öneme sahiptir. Hür ve bağımsız basının varlığı, sağlıklı
bir demokrasinin en güçlü teminatıdır. Kişinin haber alma hakkını temin eden ve
toplumların demokratik talep ve beklentilerini yansıtarak idarenin demokratik
denetimine katkı sağlayan özgür basın, bu özellikleri itibariyle, düşünce ve
ifade hürriyetinin de en etkili vasıtasıdır. Demokrasiyi bir hayat tarzı ve kültürü
olarak benimseyip özümsemiş toplumlarda, hür basının vazgeçilmez bir konuma
sahip olması; kendisini var eden ve yaşatan meslek ilke ve değerlerine,
sorumluluk anlayışına riayeti kadar, evrensel ilkeler çerçevesinde faaliyet
göstermesiyle doğru orantılıdır; ancak, Türk basını, sahip olduğu her türlü
imkân ve şartlara rağmen, fedakâr basın çalışanlarımız başta olmak üzere, çözüm
bekleyen önemli ve ivedi sorunlarla da karşı karşıya bulunmaktadır. Çeşitli basın kuruluşlarının
hazırladıkları raporlara göre, yaklaşık 5 000 kişinin işten çıkarıldığı ve
ücretlerinin de yüzde 90'ının eridiği dikkate alınırsa, basın sektöründe
yaşananların tam bir kıyım olduğu günümüzde, en az teknoloji kadar insana da
yatırım yapmanın zorunluluğu her kesimin malumlarıdır. Görsel medyada ise problemler tam
anlamıyla kronikleşmiştir. RTÜK'ün ve kamuoyunun öteden beri şikâyetçi olduğu
frekans ihalelerinin yapılamamış olması, yayınlardaki kişi hak ve
özgürlüklerinin ileri derecede çiğnenirliliği, kültür mirasımız ve varlığımızın
dikkate alınmayışına yönelik yakınmalar; internet, radyo ve ajans
yayıncılığındaki hukukî boşluklar, başta medya mensupları olmak üzere çağdaş ve
demokratik reflekslere sahip herkesin ortak şikayetleridir. Görülmektedir ki, mevcut tekelci yapıdan
herkes -en azından büyük çoğunluk- çalışanlar da dahil olmak üzere mustariptir.
Ülkemizdeki ulusal ve yerel medyadaki aile yapıları ve anlayışları, tarihin
derinliklerindeki kabilecilik mantığını hatırlatmaktadır. Bu mantık ve anlayış,
basın sektöründe en önemli hak olan 212 sayılı Basın İş Kanununu da âdeta
işlemez ve işletilemez -uygulanmaz- hale getirmiştir. Çalışanlar 212 sayılı
Basın İş Kanunundan 1475 sayılı Genel İş Kanununa, 1475'ten de telifli
(kadrosuz) çalışmaya zorlanmışlardır. Günümüz şartlarında sadece birkaç grubun
tekelinde olduğu gözlenen Türk medyasının yüzde 80'den fazlasının, hukukun,
demokrasinin ve kuvvetler dengesinin gereği bir zeminde hizmet ve görev ifa
etmesi, başta, çalışanları olmak üzere her kesimin ortak dileğidir. Bu dilek, devlet yapımızla örtüşmüş,
başta, TRT ve Anadolu Ajansı olmak üzere basın-yayın enformasyon genel
müdürlükleri, kamu hizmeti yapan kurum ve kuruluşlarımız için de geçerlidir. Hem gazete, hem televizyon, hem banka, hem
de envaî çeşit şirket sahibi medya patronlarının tartışıldığı bu süreçte, yayın
organını kişisel ihtiras, öfke ve hesaplarının silahı haline getiren patron
anlayışları da inkâr edilemez. Devlet ve siyasetin özgür medyayı esir
alması veya almaya çalışması ne kadar büyük yanlış ve suç ise, medyanın da
baskılarla devleti ve siyaseti âdeta teslime çalışması o kadar yanlış ve
suçtur. Bu meyanda öteden beri tartışılan, özelleştirme, ihale, teşvik ya da
ucuz kamu kredisi gibi imkânlar, kamu vicdanı kadar basın çalışanlarını da
üzmektedir; dolayısıyla, ülkemiz medyasındaki çarpıklık, sıkıntı ve dertlerin
belirlenip çözüm yollarının araştırılıp ortaya konması amacıyla Yüce Meclisin
bir araştırma yapması gerekmektedir. Birey veya grup çıkarları, basın
hürriyetinin sınırlarını oluşturamayacağına göre, çalışanları ve emekçileri
kadar, kamuoyunun da ısrarlı arzu ve talepleri göz önüne alınarak medya, genel;
ama, detaylı biçimde tahlil edilmelidir. Bu itibarla, Anayasanın 98 inci, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün de 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz. Saygılarımızla. 1- Nazif Okumuş (İstanbul) 2- İsmail Köse (Erzurum) 3- Masum Türker (İstanbul) 4- Ahmet Çakar (İstanbul) 5- Azmi Ateş (İstanbul) 6- Uluç Gürkan (Ankara) 7- Ahmet Aydın (Samsun) 8- Ali Uzunırmak (Aydın) 9- Mehmet Pak (İstanbul) 10- Ali Özdemir (Gaziantep) 11- Vahit Kayırıcı (Çorum) 12- Turhan Tayan (Bursa) 13- Ahmet İyimaya (Amasya) 14- Cumali Durmuş (Kocaeli) 15- Cezmi Polat (Erzurum) 16- Süleyman Yağız (İstanbul) 17- Ahmet Erol Ersoy (Yozgat) 18- Mustafa Vural (Antalya) 19- Hayrettin Özdemir (Ankara) 20- Cemal Enginyurt (Ordu) 21- Sefer Ekşi (Kocaeli) 22- Recai Yıldırım (Adana) 23- Mehmet Kundakçı (Osmaniye) 24- Mihrali Aksu (Erzincan) 25- İsmail Hakkı
Cerrahoğlu (Zonguldak) 26- Mükremin Taşkın (Nevşehir) 27- Hidayet Kılınç (İçel) 28- Mehmet Metanet
Çulhaoğlu (Adana) 29- Hüseyin Kalkan (Balıkesir) 30- Mustafa Enöz (Manisa) 31- Osman Fevzi Zihnioğlu (Sakarya) 32- Mustafa Sait Gönen (Konya) 33- Arslan Aydın (Kars) 34- Erol Al (İstanbul) 35- Salih Kapusuz (Kayseri) 36- Faruk Çelik (Bursa) 37- Remzi Çetin (Konya) 38- Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) 39- Mükerrem Levent (Niğde) BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır. Bir gensoru önergesi vardır. Önerge daha önce bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır. Şimdi, önergeyi okutuyorum. 3. – Saadet Partisi Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu, Konya
Milletvekili Veysel Candan ve Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun,
enerji, doğalgaz ve LPG konusunda uyguladıkları yanlış politikalarla ekonomik
krizi ağırlaştırdıkları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu
üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergeleri (11/24) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Hükümet, enerji ve doğalgaz konusunda
yanlış politikalar uygulamaktadır. Bunun neticesinde, hem yurt dışına ödenen
para miktarı artmakta hem de vatandaşımız, doğalgaz ve elektriğe dünya
fiyatlarının çok üzerinde para ödemektedir. Bu uygulanan yanlış politikalar ekonomik
krizi daha da artırmaktadır. Hükümet doğalgaz konusunda 4054 sayılı Rekabet
Kurulu Kanunu ve 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanununu ihlal etmektedir.
Hükümetin bu işlemleri Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerinin ihlali
anlamına gelmektedir. Gerekçede de izah edildiği şekliyle ve
ayrıca önergemizin müzakeresi sırasında ayrıntılı bilgi ve belgeler ortaya
konulacaktır. Bu belgeler ışığında Başbakan Bülent Ecevit ve 57 nci hükümet
üyeleri hakkında Anayasanın 99 ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca gensoru
açılmasını talep ederiz.
Gerekçe: 1- Hükümet, doğalgazın alım fiyatını
gizleyerek, dağıtımını yapan belediyelere fahiş fiyatla vermekte, ayrıca
belediyeler de bu fiyata çeşitli oranlarda uyguladıkları kârlarla vatandaşa
satmaktadır. Bu yüksek fiyat sebebiyle insanlar, özellikle konutlarında
doğalgaz kullanımından vazgeçmektedir. 2- Hükümetin Enerji Bakanı, belediye
başkanlarıyla toplanarak fiyat indirimi müzakereleri devam ederken, diğer
taraftan Maliye Bakanlığı 4736 sayılı Kanunla doğalgazın metreküpüne 5 000 lira
Tüketim Vergisi koymuştur. Bir taraftan indirimden bahsedilirken, diğer
taraftan yeni vergiler ilave edilmiştir. Hükümet, bu uygulamalarıyla çelişki
içindedir. 3- Doğalgazda yüzde 18 KDV'de ısrar eden
hükümet, enerji dağıtım işletme hakkı devirlerinde özel şirketlere KDV oranını
yüzde 18'den yüzde 1'e indirmiştir. 20 firma için 500 000 000 dolar KDV
gelirinden vazgeçen hükümet, halkın kullandığı doğalgazdan yüzde 18 KDV almakta
ısrar etmektedir. 4- Elektrik enerjisi üretiminde doğalgaz payı
ülkemizde şimdiden yüzde 35,5'i bulmuştur. Bu, tehlikeli bir artıştır. Bu oran
OECD ülkelerinde yüzde 11'dir. Kömürden üretilen enerjinin kilovat/saat
maliyeti 2 senttir, doğalgazdan üretilen elektrik enerjisinin kilovat/saati ise
12-16 senttir. Bu yanlış uygulamayla, hem çok para ödemekteyiz hem de bağımlı
hale gelmiş durumdayız. 5- Doğalgaz alımlarında esas, ülkelerin
çeşitliliği politikası ihlal edilmiş, Rusya'ya bağımlılığımız yüzde 65'i
bulmuştur. Ayrıca, doğrudan doğalgaz üreten ülkeler yerine ikinci elden
doğalgaz alımı yapılması, ödeme kaybına sebep olmaktadır. Bilindiği gibi,
Rusya'dan alınan doğalgazın miktarı, 8 milyar metreküpe ilaveten, Mavi Akım
Projesiyle 30 milyar metreküpe ulaşacaktır. 6- Rusya ile imzalanan Mavi Akım Projesi
ile ilgili yolsuzluk iddiaları ve belgeler mevcuttur. Özellikle Samsun-Ankara
hattı için 50 000 000 dolar avans ödemesi usulsüzdür ve bu konu yargıya intikal
etmiştir. 7- Ülkenin yakın gelecekte doğalgaz
tüketiminin ne olacağı, Devlet Planlama Teşkilâtı ve Enerji Bakanlığı arasında
tartışma konusudur ve halen, bir mutabakat sağlanmamıştır. Halbuki, yapılan tüm
doğalgaz anlaşmalarında alımı tespit edilen miktarın bedeli ödenecektir. Bu
tüketim belirsizliği neticesinde, kullanmadan doğalgaza ödeyeceğimiz para 318 000
000 dolar olarak hesaplanmaktadır. 8- Hükümet, bütün ısrarlara rağmen,
doğalgaz alım fiyatını açıklamamakta, gerekçe olarak da, uluslararası
anlaşmaları göstermektedir. Bu doğru değildir. Hükümet, kendi yanlış
uygulamalarına kılıf hazırlamaktadır. 9- Elektrik; her ay muntazaman yüzde 2
zam. 2001 yılı başında 52 580 lira olan 1 kwh elektrik, yıl sonunda 111 100
lira oldu; yani, yüzde 111,3 oranında zamlandı. Dünya petrol fiyatları düşüyor,
petrole bağlı olarak doğalgaz fiyatları da düşüyor; nasıl olur da, sürekli,
elektrik fiyatları artıyor? Yüksek elektrik fiyatlarından dolayı
faturalarını ödeyemeyen 1 000 000 konutun elektrikleri kesildi; yani, 4 000
000-5 000 000 kişi karanlıkta. Elektrik olmadığı için, bir kısmının
kaloriferleri de çalışamıyor. 10- Aynı sıkıntı tüpgazda. LPG o derece
yaygınlaşmıştı ki, köylerde ve mezralarda bile tüpgaz, mutfakta, ısınmada,
aydınlatmada, hem de yaygın olarak ulaşım ve ticarî amaçlı araçlarda
kullanılıyordu. 2001 yılı başında mutfak tüpü 6,5 milyon
TL idi, yıl sonunda 16,5 milyon TL oldu; yani, yüzde 150 zamlandı. Tüpgazdaki haksızlık, haraç, doğalgazdan
da fazla. Haksızlık, haraç, birdenbire yüzde 68
zamlanan otogazda da gerçekleşti. Böylece, geçimini otogaz kullanan ticarî
araçlardan sağlayan yüzbinlerce kişi aynı zulme uğramıştır. Bütün bunlar insafsızca zamlanırken,
enflasyonu indireceğiz iddiasıyla, memurun, işçinin, emeklinin, çiftçinin
gelirleri sürekli azaltılıyor. Neticede, çöken
ekonomik hayat sebebiyle, esnaf da, sanatkâr da, hatta sanayici de her
geçen gün güç kaybediyor. Azalan vergi gelirleri de, zamlarla ve yeni
vergilerle telafi edilmek isteniyor. Bu olumsuz ve kötü uygulamalardan 57 nci
hükümet sorumludur. Bütün bunların bir gensoru açılarak tartışılması kaçınılmaz
hale gelmiştir. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Gensoru önergesinin görüşme günü, Danışma
Kurulunca daha sonra belirlenerek, oylarınıza sunulacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
tezkereleri vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım: C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Afganistan'da
yeniden başlayacak imar faaliyetleriyle ilgili olarak İran İslam Cumhuriyeti
İslamî Şûra Meclisi Bayındırlık Komisyonu Başkanı Mohsen Nariman'ın, TBMM
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Elazığ Milletvekili
Mustafa Gül'ü İran İslam Cumhuriyetine Davetine icabet edilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/955) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Afganistan'da yeniden başlayacak imar
faaliyetleriyle ilgili olarak, İran İslam Cumhuriyeti İslamî Şûra Meclisi Bayındırlık
Komisyonu Başkanı Mohsen Nariman, 14 -19 Ocak 2002 tarihleri arasında, TBMM
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Elazığ Milletvekili
Mustafa Gül'ü İran İslam Cumhuriyetine resmî olarak davet etmiştir. Söz konusu davete icabet edilebilmesi hususu, Türkiye Büyük
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesi uyarınca, Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Ömer
İzgi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi okutuyorum: 2. – Fransa Millî Meclisi
Başkanı Raymond Forni'nin, AB üyesi ülkeler parlamentoları üyelerinin
katılımıyla düzenlenecek olan "Karaparanın Aklanması" konulu
konferansa Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir milletvekilini Davetine
icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/956) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Fransa Millî Meclisi Başkanı Raymond
Forni'den alınan bir yazıda, AB üyesi ülkeler parlamentoları üyelerinin
katılımıyla 7-8 Şubat 2002 tarihleri arasında Paris'te düzenlenecek olan
"Kara Paranın Aklanması" konulu Konferansa, Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsilen bir milletvekili davet edilmektedir. Söz konusu davete icabet edilmesi hususu,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca, Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Ömer
İzgi Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine
göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım: 3. – Başbakan Bülent
Ecevit'in Amerika Birleşik Devletlerine yapacağı resmî ziyarete ekli listede
yazılı milletvekillerinin de katılmasının uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/957) 10.1.2002 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Vaki davete icabetle, görüşmelerde
bulunmak üzere, 14-19 Ocak 2002 tarihlerinde Amerika Birleşik Devletlerine
yapacağım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüştür. Anayasamızın 82 nci maddesine göre
gereğini arz ederim. Bülent Ecevit Başbakan Liste: Tayyibe Gülek (Adana) Oğuz Tezmen (Bursa) Ali Coşkun (İstanbul) A. Emre Kocaoğlu (İstanbul) Mustafa Murat Sökmenoğlu (İstanbul) Bahri Zengin (İstanbul) Ahmet Özal (Malatya) BAŞKAN- Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 3
adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup müzakereye
alacağım efendim. Birinci önergeyi okutuyorum: 4. – Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Kalkan'ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında
Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/688)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/436) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonuna 16.2.2001 tarihinde vermiş olduğum Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, süresinde görüşülmediği için zamanaşımına uğramıştır. İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca kanun
teklifimin doğrudan gündeme alınması için gereğini saygılarımla arz ederim. Hüseyin Kalkan Balıkesir BAŞKAN - Malumunuz olduğu üzere, İçtüzüğe
göre, bu konuda, hükümete, komisyona, önerge sahibine ve 1 milletvekiline söz
verilmektedir. Sayın Kalkan, söz istiyor musunuz? HÜSEYİN KALKAN (Balıkesir) - Evet. BAŞKAN - Buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. HÜSEYİN KALKAN (Balıkesir)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında Kanunun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili vermiş olduğum önergem
üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye'yi 21 inci Yüzyıla taşıyacak olan
tek şey, yetişmiş insangücüdür. Bu da, çağdaş yükseköğretimle ve
yükseköğretimde okullaşma oranının artırılmasıyla mümkündür. Dünyada gelişmişlik göstergelerinden biri
de eğitim ve öğretim müesseselerinin sayısıdır. Türkiye'nin gelişmiş ülkeler
arasına girebilmesi için, önce bilime, sonra da bunların yuvası olması gereken
çağdaş, özgür düşünce üretebilen, gelişmesi mümkün üniversite ve fakültelere
önem verilmesi, yenilerinin açılması gerekir. Balıkesir İli, Anadolu yarımadasının
kuzeybatısında ve önemli bir bölümü, Marmara coğrafî bölgesinin Güney Marmara
bölümünün Karesi yöresinde, diğer küçük bir bölümü ise Ege coğrafî bölgesindeki
asıl Ege bölümünün Kuzey Ege kesiminde yer alır. Balıkesir'in batısında, Edremit Körfezinin
kıyısında bulunan Edremit İlçemiz, 50 000 nüfuslu, 780 kilometrekare alanıyla
Balıkesir İlimizin 18 ilçesinden biridir. Edremit Körfezimizde, Edremit,
Havran, Burhaniye, Ayvalık ve Gömeç olmak üzere, toplam 5 tane ilçemiz
mevcuttur. Bu yörenin ekonomisi tarıma dayalıdır ve
başlıca tarım ürünü de zeytindir. Şehrin içerisinde pek çok zeytinyağı ve sabun
fabrikası vardır. Sebze ve meyveciliği gelişmiştir. Edremit Körfezinde, Akçay
ve Altınoluk'ta balıkçılık gelişmiştir. Yunanistan sınırında bulunan ilçemizde,
uluslararası yollar, havaalanı ve deniz limanları mevcuttur. Önemli turizm potansiyeline sahip olan
Körfezimiz, mesela bir Altınoluk, dünyanın oksijen çadırı diye bilinmekte ve
Dünya Sağlık Örgütü raporunda, bir insanın, 26 gün aynı bölgede kalmak
kaydıyla, oradan ayrılmamak kaydıyla bütün kan kompozisyonunun değişeceği
belirtilmektedir; böyle önemli bir yöremiz; ama, maalesef, bugün, bu yöremizin
turizm potansiyelini de bu manada kullanamamaktayız. Ayrıca, İzmir Aliağa'dan -o sahilden devam
ediniz- Ayvalık, Edremit, Çanakkale'ye kadar, arabalarınızın radyolarını açınız
-otomatik aramayla-istasyonların yüzde 80'i Yunan radyolarıdır arkadaşlar,
yüzde 80'i!.. Çok acı!.. Bize çok uzak olan Yunanistan'dan veya o adalardan
muhtemelen yayın yapılıyor. Onları alır, bizim kendi Türk radyolarımızı
maalesef dinleyemeyiz. Böyle bir bölgedir burası. Balıkesir İlimizde "Balıkesir
Üniversitesi" adı altında bir üniversitemiz bulunmaktadır. Üniversitemize
bağlı Bandırma İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi,
Mühendislik-Mimarlık Fakültesi ve Necati Bey Eğitim Fakültesi bulunmaktadır. Üç
fakültemiz Balıkesir merkezimizde, biri Marmara'da, yani Bandırma'da. İşte,
bizim, şu anda teklif ettiğimiz iletişim fakültesi de, bu bölgenin batı
kıyısında, Edremit İlçemizdedir. Ülkemize ve insanlığa layık olabilecek,
Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyini ve bilgi çağını yakalayabilecek,
hür düşünen, laik, demokrat, ülkesinin bölünmezliğine inanan, çağın
bilgileriyle donatılmış, cumhuriyete sadık nesiller yetiştirecek, bu nedenle
sürekli yenilemek için uğraş verilen üniversitemizin mevcut birimlerine ek
olarak, Edremit iletişim fakültesinin kurulmasını önermekteyiz. Bunun için
üniversitemizin yeri de mevcuttur ve bu Yüce Meclisin, bu önergemize destek
vereceğine inanıyor, hepinize teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kalkan. Yalnız, sizin verdiğiniz önergede bir
ifade yanlışlığı var; diyorsunuz ki: "Kanun teklifim süresinde
görüşülmediği için zamanaşımına uğramıştır." HÜSEYİN KALKAN (Balıkesir) - Komisyonda
görüşülmediği için... BAŞKAN - Hayır, hayır; öyle bir şey yok.
Kanun teklifi, ancak seçim yenilenince kadük olur; "zamanaşımı" diye
bir kavram yok. Bir de demişsiniz ki: "Millî Eğitim
Komisyonuna verdim." Halbuki, siz, Meclis Başkanlığına veriyorsunuz. O
yazışmalar usulüne göre yapılırsa, daha iyi olur. Kusura bakmayın, tutanaklara
geçti diye düzeltiyorum. HÜSEYİN KALKAN (Balıkesir) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Gültekin, buyurun. (DSP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. NUMAN GÜLTEKİN (Balıkesir)- Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Balıkesir Üniversitemiz, ülkemizin köklü yükseköğretim kurumlarından birisidir;
gerek fizikî donanımı gerekse de öğretim üyesi kadrosu yönüyle belli ölçülere
ulaşmıştır. Edremit İlçemiz de, kendi adıyla anılan körfezimizin en eski
yerleşim yerlerindendir. Sarıkız efsanesinin yaşandığı Kaz Dağlarının yeşili
ile Ege'nin mavisinin en güzel şekilde buluştuğu bu ilçemizin nüfusu, kış
aylarında 50 000'e, yaz aylarında 250 000'e kadar ulaşmaktadır. Devamlı gelişme
içerisinde olan bu güzide ilçemizde, çok yönlü tarımsal üretimin yanında, iç ve
dışturizm faaliyetleri de ilçemiz ekonomisinde önemli yer tutar. Ata'sını
bağrına basma ve misafir etme ayrıcalığını her zaman onurla dile getiren bu
ilçemizin sevgi dolu yürekli insanları "benim manevî mirasım, ilim ve akıldır"diyen
Atatürk'ün bu anlamlı sözü doğrultusunda, eğitimi son derece önemsemişler, bu
konuda da maddî ve manevî olarak ülkemiz eğitimine her zaman katkı
sağlamışlardır. Bölge milletvekili olarak, inanıyorum ki,
değerli desteklerinizle, Balıkesir Üniversitemize bağlı olarak kurulması
doğrudan gündeme alınacak olan Edremit iletişim fakültesi, ilçemizin,
bölgemizin ve ülkemizin eğitim alanındaki gelişmesine katkı sağlayacaktır. Şimdiden değerli katkılarınız için
teşekkür eder, Yüce Meclisimize saygılarımı sunarım. (DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gültekin. Aynı konuda, Sayın Alçelik ve Sayın Gökmen
de söz istemişlerdir; ancak, İçtüzükte " bir kişiye söz verilir"
deniyor... AYDIN GÖKMEN (Balıkesir)- Sayın Başkan... BAŞKAN -
Efendim, böyle bir uygulama yok. İçtüzüğü uygulamak zorundayız. Kusura
bakmayın; isminizi söyledim... AYDIN GÖKMEN (Balıkesir)- Sayın Başkan,
yerimden, çok kısa ifade edeceğim... BAŞKAN - Efendim, yok böyle bir şey. Yani,
eğer, bu Meclis İçtüzüğe göre yönetilecekse, ona göre yönetelim; eğer, İçtüzüğe
göre yönetmiyorsak, burada herkes keyfine göre konuşsun. Böyle bir şey yok.
Meclisin ciddiyetiyle yakışmaz. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın
Başkanım... BAŞKAN - Efendim, isimlerinizi okudum,
desteklediğinizi söyledim. TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Konuyu
desteklediğimi ifade ediyorum; ama, açıklamama izin verirseniz bir hususu
belirtmek istiyorum. Efendim, bir olay var, onu, Genel
Kurulumuza bilgi olarak arz etmek istiyorum; o da şudur: Bu Mecliste, bu
dönemde çıkardığımız bir kanunla, bundan sonra, artık, herhangi bir
üniversitemizin bünyesinde yeni kurulacak fakülte için kanun gerekmiyor. BAŞKAN - Bakanlar Kuruluna yetki verdik... TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Tabiî efendim. BAŞKAN - Tabiî yani. O zaman hükümet
üyelerini gidin sıkıştırın. Bize de söz verdiler; Tunceli'ye de bir eğitim
fakültesi kuracaklardı, hâlâ kuracaklar! TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın
Başkanım... BAŞKAN - Neyse, anlaşıldı. Yani,
gerçekten, grup başkanvekillerinden rica ediyorum, bu konuda hükümete yetki
verdik, fakülte ve yüksekokul açma yetkisini Bakanlar Kuruluna verdik. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın Köse. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkanım,
isabetli bir konuya değindiniz. Biz, fakülte kurulması konusunda yetkiyi
Bakanlar Kurulumuza verdik. Üniversite kanunla kuruluyor malumunuz, Meclisimize
geliyor. BAŞKAN - Evet. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Ancak, bir çalışma
var, değerli milletvekillerimizin haberi olması bakımından arz ediyorum.
Komisyon Başkanımız Sayın Abdurrahman Küçük Beyefendi de burada; şu anda,
hükümetimizin vermiş olduğu kriterler çerçevesinde, tüm Türkiyemizde -Tunceli
de bunun içerisine dahildir- hangi illerimizde fakülte, hangi illerimizde
üniversite, hangi illerimizde ikinci ya da üçüncü üniversite kurulması
konusundaki kriterler şu anda komisyonumuzda tespit ediliyor ve çalışmalar
devam ediyor. İnanıyorum ki, önümüzdeki bir iki ay içerisinde, Yüce Meclisin
önüne, tüm bunları ihtiva edecek çok kapsamlı bir kanun tasarısı gelecektir ve
inşallah, bu yıl, bir üniversite kanunu çıkarma imkânına sahip olacağız. BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim. Sayın Komisyon Başkanımız, bu konuda,
önerge sahibi konuşmaya başlamadan önce, çıkıp, bir açıklama yapabilirdi;
çünkü, İçtüzük öyle. Yani, önce, komisyon, hükümet, bu konuda açıklama
yapabilir diyor. İkinci önergeyi okutuyorum: 5. – Erzurum Milletvekili
Mücahit Himoğlu'nun, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin (2/385) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/437) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (2/385) esas numaralı teklifimin,
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz
ederim. Mücahit Himoğlu Erzurum BAŞKAN - Bu konuda komisyonun ve hükümetin
söz isteği var mı efendim? Yok. Sayın Himoğlu, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika efendim. MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 64 üncü maddesinde değişikliğe uğrayan 72 nci maddesinin ortaya
koyduğu çifte standardın eşitlenmesi üzerine vermiş olduğum kanun teklifinin,
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması için söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 418 sayılı Kanun Hükmünde Kararname,
1.5.1990 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 4 üncü maddesiyle eklenmiş ve
burada, şimdi bulunmayan siyasiler tarafından Anayasa Mahkemesine açtıkları
dava neticesinde, 27.11.1993 tarih ve 21771 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
5.2.1992 tarih ve esas 190/22 karar ile 1992/6 sayılı Anayasa Mahkemesinin
kararıyla yayımından altı ay sonra yürürlüğe girmek üzere iptal edilmiştir. İptal edilen bu kanun, tekrar 20.5.1994
tarih ve 21939 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 527 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin 4 üncü maddesiyle yeniden düzenlenmiştir. Bu
kanunda iptal edilen konular, diğer içerisinde bulunan kadro, intibak, normları
ihtiva etmesine rağmen, 418 ve 527 sayılı Yasa, aynen, hiç cümlesi değişmeden,
madde aynen geçmiştir. Maddede yalnız dikkatinize sunmak istediğim husus, biraz
sonra bahsedeceğim ve üzerinde ciddiyetle duracağım konudur. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 64
üncü maddesinin 72 inci maddesi gereğince; belirli bir süre görev yapmak üzere
mecburî olarak sürekli göreve atanan devlet memurlarından, kalkınmada birinci
derecede öncelikli yörelerde bulunanlara (Erzurum ve Artvin İlleri dahil) bu
yörelerde fiilen çalışmak suretiyle, başarılı geçirilen her iki yılın
karşılığında, aylık derecelerinin yükseltilmesinde dikkate alınmak üzere,
ayrıca bir kademe ilerlemesi daha verilir. Yıllık izinde geçen süreler fiilen
çalışılmış sayılır. Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin dikkatine sunmak istiyorum; zorunlu olarak, kurayla tayin olup,
kalkınmada öncelikli yörelere gidenler, her yıl, çalışma süresinde, bir kademe
alırlar; ikinci yıl bir kademe daha alırlar; iki kademe; ama, artı bir kademe
daha gelir, üçüncü yılını çalışmadan üç kademe, yani bir derece terfi alırlar.
"Zorunlu olarak tayin" ifadesinden ziyade, zorunlu olarak o bölgede
yaşayan insanlarımız, bu haktan mahrum olmuşlardır. Yani, ataerkil aile
yapısından dolayı, sosyoekonomik yönden dolayı dayanışma içerisinde bulunan, o
bölgede çalışan memurlarımız, üç yıl çalışarak bir derece alırken, zorunlu
olarak kurayla tayin olup oraya gidenler, iki yıl çalıştığı zaman bir derece
alırlar. Bu ikilem, Avrupa normlarına da, Anayasanın eşitlik ilkesine de
aykırıdır. Orada fakrü zaruret içerisinde bulunan insanlarımız, ataerkil aile
yapısından dolayı, ebeveynlerinin bulunduğu yerde, zorunlu olarak vatanının
bekçiliği yapıp çalışmaktadırlar. Kalkınmada öncelikli yörelerdeki bu
insanlarımızın, dışarıya tayin oldukları zaman aldıkları asgarî ücretle ev
kirası mı veririm, çocuğumun kreş parasını mı veririm, yol parası mı veririm
düşüncesiyle hareket ederek, bulundukları illerde, kendi illerinde göreve
başlamaları suç mudur?! Kendi bölgelerinde çalışan, ebeveynlerinin arasında,
bedava bir kreşe, bedava bir eve sahip olan, aralarında dayanışma ve ataerkil
yapısı mevcut olan bu insanlar, zorunlu olarak, asgarî ücretten dolayı, orada
yaşıyorlar ve bu insanlarımızın oradaki çalışmasına bu kademe artışı
verilmiyor. Zorunlu bölge olarak tayin edilmesi gerekirken, zorunlu tayin
deniliyor. Bu bölgeler daha zorunludur; hatta, üstüne vergi indirimiyle,
bunlara da, asgarî ücretin üstünde bir maaş daha vermek lazım. Altı ay kışı
olan bir Erzurum'da, fakrü zaruret içerisindeki insanlarımız, bu kademe
artışından mahrum edilmişlerdir. Bu kanun teklifimi Yüce Heyetinizin
bilgilerine sunuyor, sizlerin desteğiyle, direkt gündeme alınıp
değerlendirilmesini talep ediyor, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Himoğlu. Başka söz isteyen?.. Yok. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Destekliyoruz. BAŞKAN - Desteklediniz, tamam canım; işte,
oylarınızla desteklediniz. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sözle de
destekliyoruz... BAŞKAN - Söz istemediniz; ben ne yapayım
yani... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Hemen oyladınız. BAŞKAN - Efendim, yani, ille her şeyde
kusur bulma alışkanlığı içinde hareket etmemek lazım. Söz isteyen olursa, ben
söz veririm. Üçüncü önergeyi okutuyorum: 6. – Kütahya Milletvekili Ahmet Derin'in, Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/343) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/438) 3.5.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (2/343) esas nolu TC Emekli Sandığı
Kanununun 1 inci Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim,
ilgili komisyonlara havale edildiği tarihten itibaren kırkbeş gün geçtiği halde
görüşülmemiştir. Bu nedenle, söz konusu teklifimin,
İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine
alınması hususunda gereğini arz ve talep ederim. Saygılarımla. Ahmet Derin Kütahya BAŞKAN - Hükümet ve komisyonun bu konuda
söz isteği var mı? Yok. Sayın Derin, buyurun efendim. AHMET DERİN (Kütahya) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununun ek 13 üncü maddesinin birinci fıkrası "fiilî
hizmet süresi 5 yılı doldurduktan sonra vefat eden iştirakçilerin, ölüm
tarihinde, muhtaç bulunan dul eşleri ile çocuklarına yazı ile Sandığa
müracaatlarını takip eden ay başından itibaren 15 yıl hizmet süresi üzerinden
68 inci maddedeki esaslara göre, dul ve yetim aylığı bağlanır" şeklinde
değiştirilerek, fiilî hizmet süresi 5 yılı doldurduktan sonra vefat eden
iştirakçilerin çalışamaz durumda olup olmadıklarına bakılmaksızın, sadece
muhtaç olmaları şartıyla, dul eşleri ile çocuklarına dul ve yetim aylığı bağlanması amaçlanmış ve 5434 sayılı Kanunun
ek 13 üncü maddesinin ikinci fıkrası madde metninden çıkarılmıştır. Böylelikle,
diğer sosyal güvenlik kuruluşlarımız olan Bağ-Kur ve SSK ile uygunluk sağlanmış
olacaktır. 2 000 000'a yakın, ve 657'ye tabi işlem
gören insanımız, memurumuz ancak 10 yıl fiilî hizmet gördükten sonra, vefat
ettiğinde, çoluğuna çocuğuna aylık bağlanabiliyor. Halbuki, SSK'da ve
Bağ-Kurda, 5 yıl prim ödeyenler vefat ettiği takdirde, çoluğuna çocuğuna, muhtaç olup olmadığına bakılmaksızın
aylık bağlanır. Bugünlerde, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve
ilgili komisyonlarda sosyal güvenlikle ilgili kanunların görüşüldüğü bir
zamanda, bu değişikliğin de, komisyonlara gönderilerek, bir an önce Genel
Kurulda görüşülmesi, 2 000 000 memurumuzu rahata kavuşturacaktır. Mesela, benim bir öğretmen arkadaşım
vardı; fiilî hizmeti 9 sene 9 ay; ama, çoluğuna çocuğuna aylık bağlanmadı.
Bağ-Kurlu olsaydı, SSK'ya tabi olsaydı, 5 yıl fiilî hizmeti bulunması ve prim
ödemesi şartıyla aylık bağlanabilecekti. Bu açıdan, 45 günü geçtiği için, doğrudan
Genel Kurulda görüşülmesi için, 37 nci maddeyi kullanarak oylarınızı istirham
ediyorum. Madem SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığının
ileride bir çatı altında da toplanması düşünülüyor; Emekli Sandığı Kanunundaki
bu değişikliklerin yapılabilmesi için, bu kanun teklifimin, bir an önce, direkt
olarak Genel Kurula indirilerek, grupların anlaşabildiği tarzda, bu kanundaki
maddelerin değişikliğinde, ülkemiz için, memurlar için, mutlaka fayda vardır
diye düşünüyorum. Hepinizin bu teklifimi kabul etmenizi
istirham eder, saygılar sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Derin. Efendim, bu konuda Sayın Yakup Budak da
söz istemişlerdir. Buyurun Sayın Budak. Süreniz 5 dakikadır. YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan,
değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Malumunuz, çalışma hayatında barışın
korunabilmesi, verimliliğin artırılabilmesi, toplam kalitenin yerine
oturtulabilmesi için, insanların, huzur içerisinde çalışmaları, gelecekle
ilgili düşüncelerinin, kaygılarının ortadan kaldırılması gerekir. Çok değerli
milletvekilimiz Sayın Ahmet Derin Beyefendinin vermiş olduğu bu kanun teklifi,
memurlarımızın büyük bir bölümünü ilgilendirmektedir. Bugün de, bu kanunun
çıkmasını bekleyen binlerce memurumuzun dul ve yetimi vardır; o bakımdan da
faydalı olacağı kanaatindeyiz. Bu kanun niye çıkarılmalıdır; birincisi,
sosyal devlet olmanın gereği olarak çıkarılmalıdır; çünkü, sosyal devlet, ne
olursa olsun, insanına iş bulan, aş veren, yetimine, duluna bakan devlettir.
İsterse, birisinin dul eşi olmasın, yani emeklinin dul eşi olmasın -Allah
kimsenin başına vermesin, bir kazada ölebilir- sosyal devlet -illa bir ölümdü,
illa bir kaza idi, ona gerek kalmaksızın- zaten, yoksulluk içerisinde, muhtaç
durumda olan insanına, vatandaşına sahip çıkmak durumundadır. Devlete hizmet
etmiş memurlarımızın eş ve çocuklarına şu anda maaş bağlanabilmesi için 10 yıl
hizmet süresini doldurması bekleniyor, bu teklifle bu süre 5 yıla indiriliyor.
Sosyal devlet olmanın gereği olarak, bu kanun gerçekleştirilmelidir. İkincisi, adalet gereği
gerçekleştirilmelidir. Devletin diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi çalışan
arkadaşlarımız vefat ettiklerinde, Bağ-Kurlu ve SSK'lıların dul eşleri,
çocukları 5 yılda bu hakkı kazanırken, Emekli Sandığına mensup olan insanların bundan
faydalanamaması, gerçekten bir adaletsizliktir. Bununla, aynı zamanda, bu
adaletsizlik giderilmiş olacak ve kurumlar arasında da uyum sağlanmış
olacaktır. Bunun yanında, tabiî, adaletsizlik, sadece
bu noktalarda yok. Mesela, Emekli Sandığından emekli olan insanlar, emekli
olurken son maaşları dikkate alınıyor; ama, SSK'dan emekli olanlarda son 10
yılın ortalaması dikkate alınıyor. Bu da, ayrıca bir sosyal yaradır. Emekli, dul ve yetimlere 5 yılda maaş
bağlanmaması, belki, toplum olarak çoğu zaman gözden kaçırdığımız, çok acılara
ve sosyal yaralara yol açmaktadır; çünkü, genç yaşta dul kalan hanımlar, yetim
kalan çocuklar birtakım sosyal sıkıntıları da yaşamaktadırlar. Bu maddenin
gerçekleştirilmesiyle, aynı zamanda, toplumda karşılaşmak istemediğimiz
birtakım sosyal yaraların da üzerine merhem sürülmüş, yok edilmiş olacak. Bunları ifade ederken, aynı zamanda,
özellikle Meclisimizin yapması lazım gelen bir konuya da dikkat çekmek
istiyorum. Biraz önce ifade ettiğim gibi, gerçekten, SSK ve Emekli Sandığı
arasındaki bu ayrılık, emekli oluşta, birisinde son ayın, diğerinde son 10
yılın ortalamasının alınması, ayrı bir sosyal adaletsizliktir. Bunun
düzeltilmesi gerekir. Ayrıca, SSK'lıların içerisinde, yıllara
bağlı olarak, 1982'den önce emekli olanlar, 1987'den sonra emekli olanlar
şeklinde de bir ayırım söz konusu; ki, bu da ayrıca emekliler arasında büyük
bir huzursuzluğa yol açmakta; aynı zamanda, devletin adaletine, hukuka güveni
sarsmakta, Meclisimize güveni de sarsmaktadır. Emekliler diyorlar ki: Siz nasıl
milletvekilisiniz; bizim hakkımızı korumak için orada buluyorsunuz!.. Sizin
vatandaşınızın biri emekli oluyor, ona, 10 yılın ortalamasından emekli olacak
diyorsunuz, öbürü de emekli oluyor, son maaşı neyse onun üzerinde emekli yapmak
istiyorsunuz... SSK'dan emekli olanlar var. Bunların da,
1982'den öncekiler ayrı bir uygulamaya tabi, 1987'den sonrakiler ayrı bir
uygulamaya tabi; kimisi katsayı üzerinden kimisi yıl üzerinden emekli oluyor;
yani, SSK'nın kendi içerisinde de, emekli ettiği insanlar arasında ciddî
anlamda adaletsizliğe yol açan ve insanlar arasındaki çalışma barışını bozan,
aynı zamanda devlete ve Meclisimize güveni sarsan hukukî birtakım sıkıntılar
var. Bu sıkıntıları da, Meclisimizin, muhakkak gündeme getirip, aşması
gerekmektedir. Bu duygularla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak. Sayın Himoğlu, siz de destekliyorsunuz...
Bir kişiye söz veriyoruz... Önerge sahibi konuştu, arkadaşımız konuştu; ondan
sonrasına söz vermiyoruz; ama,
desteklediğinizi söyledim. Teşekkür ederim. MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Evet Sayın
Başkan, destekliyoruz. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Böylece, önerge kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, Fazilet Partisi,
Anayasa Mahkemesinin 5.1.2002 tarihli ve 24631 mükerrer sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan esas 1999/2 ve karar 2001/2 sayılı kararıyla kapatıldığından,
Fazilet Partisi Grubu adına verilen ve Genel Kurul gündeminin "Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 64 üncü
sırasında yer alan (10/89), 82 nci sırasında yer alan (10/109), 128 inci
sırasında yer alan (10/159), 132 nci sırasında yer alan (10/163) esas nolu
Meclis araştırması önergeleri ile 107 nci sırasında yer alan (8/8) ve 134 üncü
sırasında yer alan (8/16) esas nolu genel görüşme önergeleri işlemden
kaldırılmıştır, bu önergeler gündemden çıkarılacaktır. Bilgilerinize sunulur. Sayın milletvekilleri, Kamu İktisadî
Teşebbüsleri ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonlarında, bağımsız
milletvekillerine birer üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara üye olmak isteyen
bağımsız milletvekillerinin, 18 Ocak 2002 Cuma günü saat 18.00'e kadar Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak başvurmalarını rica ediyorum. Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına
geçiyoruz. IV. –
SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI 1. –
Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, Giresun Tarım Kredi Kooperatifleri
ortaklarının kredi borçlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/852) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Sayın milletvekilleri, bu soru önergesi,
üç birleşim cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası
uyarınca yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır. 2. –
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Ayaş Tüneli projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/855) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Tabiî, ben kürsüde olduğum için
konuşmuyorum; ama, bir cümle de söyleyeyim. Sayın milletvekilleri, bu soru önergesi
de, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilmiş
ve gündemden çıkarılmıştır; ancak, bu Ayaş tüneliyle ilgili bazı kişilere, her
sene büyük paralar ödenmektedir, duyduğumuza göre trilyonları aşan ödemeler
yapılmaktadır ve bundan da yararlanılmamaktadır. Tabiî, burada, arkadaşlarımız
bunu biliyor. Bence, Genel Kurulun bilgisine, bunlar, burada sunulsa iyi olur;
yani, vatandaşın parasının nereye gittiğini herkesin bilmesi lazım. Diğer soruya geçiyoruz. 3. – İzmir
Milletvekili Güler Aslan'ın, İzmir Adnan Menderes Havaalanının uluslararası
taşımacılığa açılmasına ve Çeşme'ye bir havaalanı yapılmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
(6/856) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Sayın Aslan, konuşacak mısınız? GÜLER ASLAN (İzmir) - Evet. BAŞKAN - Buyurun efendim; 5 dakika
konuşabilirsiniz. (DSP sıralarından alkışlar) GÜLER ASLAN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; İzmir Adnan Menderes Havaalanının uluslararası taşımacılığa
açılması ve Çeşme'ye havaalanı yapılması hususunda, şahsım adına söz almış
bulunmaktayım; Yüce Meclisi, en derin saygılarımla selamlarım. İzmir Adnan Menderes Havalimanı
uluslararası taşımacılığa kapalıydı. Soru önergesini verdiğim tarihten itibaren
olumlu gelişmeler olmuştur; uluslararası taşımacılığa açılmaktadır ve
çalışmalar yapılmaktadır. İzmir Adnan Menderes Havalimanının
uluslararası taşımacılığa açılması hususunda, başta hükümetimize, Başbakanımız
Sayın Bülent Ecevit'e, Ulaştırma Bakanımıza çok teşekkür ediyorum, İzmirli
hemşerilerim ve şahsım adına tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Bunun sonucunda, özellikle yaz turizminde,
hem ülkeye hem de Ege'nin incisi güzel İzmirimize, ekonomik açıdan büyük
katkılar sağlanacağı düşüncesindeyim. Ayrıca, bu, hava taşımacılığı konusunda,
hem Ankara, hem de İstanbul gibi yoğun hava trafiği bulunan illerimizin yükünü
hafifletecek, aynı zamanda da, yerli ve yabancı yolcuların ulaşımda
karşılaştığı zorlukları ortadan kaldıracaktır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
turizm açısından büyük önem arz eden İzmir İlinin, yerli ve yabancı turist
akınına cevap vermekte zorlanan İzmir Adnan Menderes Havalimanının yükünü
hafifletmek için -aynı zamanda da, ülke ekonomisine büyük katkısı bulunan ve
turizm sektörüne büyük hizmet veren bu bölgeye- 1995 yılında inşaatına
başlanan, ancak daha sonra yarım kalan Çeşme Havalimanına büyük ihtiyaç olduğu
kanısındayım. Bu, aynı zamanda, çevre il ve ilçelerde de, yerli ve yabancı
turistlerin ulaşım taleplerine de cevap vererek, turizm sektörüne yoğun yaz
aylarında destek sağlayacaktır. Turizm alanında, Ege'nin incisi olan
İzmir'in en önemli turistik ilçelerinden biri olan Çeşme İlçesi, iç ve dış turizm
açısından büyük önem arz ederken, Yunanistan ve İtalya'yla yapılan feribot
seferlerine de, Çeşme Havalimanının yapılmasıyla destek sağlanmış olacaktır. Özellikle yurt dışında
yaşayan Türk vatandaşlarının isteği olan bu havalimanının başlanmış olan projesinin
-başlandığı için, özellikle belirtmek istiyorum- bitirilmesi ve hizmete
açılması hususunda desteklerinizi bekler, hepinizi saygılarımla selamlarım.
(DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslan. Bu soru da üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından
yazılı soruya çevrilmiştir ve gündemden çıkarılmıştır. 4. –
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Güneydoğu Umut Petrol San.ve Tic. A.Ş.ne verilen krediye ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/857) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Bu soru da üç birleşim cevaplandırılmadığı
için yazılı soruya çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır. Ancak, bir cümle söyleyeyim: 18 Nisan
seçimlerinden sonra, Gaziantep'te, bazılarının girişimiyle, Umut Petrol diye
bir şirket kuruluyor ve 80 000 000 dolar, bu şirkete para veriliyor devletten,
Halk Bankasından; o günkü kur üzerinden Türk Lirasına çevriliyor, 3 yılı
ödemesiz, böyle bir avantaj sağlanıyor; yani, yüzde 20 faizli, 3 yıl
ödemesiz... Böyle, efendim, biz Irak'tan petrol getiriyoruz, paramızı
alamıyoruz diyorlar. Yani, işte, bir yanda, Umut Petrolün ortaklarına 80 000
000 doları bir anda Halk Bankasından verip de yüzde 20 faiz alırken, öte
tarafta, o tarihte devletin faizciye ödediği para da yüzde 120-130'dur; bunun
bilinmesinde yarar var. Hükümet, gelip, burada cevap vermesi lazım. Bakın, bizim Tunceli'de, Pertek ile Elazığ
arasında bir köprü, kuzey ile güney arasındaki yolu 60 kilometre azaltıyor
-Sayın Bayındırlık Bakanı da bunu burada söylemişti, 59 kilometre- bunun yapılması
için 35 000 000-40 000 000 dolar lazım; ama, birtakım insanlara 80 000 000
dolar getirilip veriliyor. Ben, takdirlerinize arz ediyorum. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ortakları kim Sayın
Başkan? BAŞKAN - Ortakları, işte... Umut Petrol...
Var işte, hükümetin elinde var. O zamanki birileri orada büyük para
kazanıyorlar. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Birileri kim,
açıklayın. BAŞKAN - Efendim, hükümet gelsin,
söylesin. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Açıklasanız ya
milletvekili olarak!.. BAŞKAN - Evrak yanımda değil; ama, şimdi, Sayın
Seven, siz, hükümetin bir milletvekilisiniz. Gidin, deyin ki: "Siz,
Gaziantep'te Umut Petrol'a, getirip de 80 000 000 dolar verdiniz mi?" NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Hangi tarihte
verilmiş? BAŞKAN - 1999 yılında. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - 1999 yılında ne zaman
verilmiş? BAŞKAN - Efendim, ne bileyim. Ben, yazılı
soru önergesini iki sene önce vermişim. Benim bu soru önergem üzerine, 3 yıl
ödemesiz olan bu para hemen ödenmeye başlandı. Hiç olmazsa, devlete bir
faydamız oldu. Ödemeye başladılar. Bana soracağınıza, hükümet burada, gidin,
yakasına yapışın. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Biz de aynı şekilde
hassasiyetimizi göstermek istiyoruz. BAŞKAN - Efendim, hassasiyet
gösteriyorsanız, hükümetiniz hassasiyeti göstersin. Ben soruyu sormuşum. Eğer,
gerçekdışıysa, hükümet, getirsin, benim hakkımda dava açsın. Milletvekiliyiz;
herkese... Olayları saklayan hükümet; biz değiliz. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sen, orada
başkanlığını yapmıyorsun. Mecliste tarafsızlığını koruyamıyorsun. Yanlışlık
buradadır. Yoksa, bir milletvekilinin konuşmaması meselesi değil. BAŞKAN - Şimdi, benim tarafsız hareket
edip etmediğimi herkes bilir; ama, ben, ne kadar, suiistimallerin üzerine
gittikçe hep karşıma çıkıyorsun. Ben, hayret ediyorum. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Efendim, suiistimalin
kökeninde kimler olduğu bellidir. BAŞKAN - Neyse, ben sizi muhatap kabul
etmiyorum canım. Benim muhatabım hükümet. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sen beni muhatap
kabul etmeme değil... Sen, Meclis Başkanısın; mecbursun beni muhatap kabul
etmeye. BAŞKAN - Bakın, benim burada bahsettiğim
hükümet. Siz ne demek istiyorsunuz?! Benim soru önergeme hükümet cevap
vermeyince Genel Kurula bir cümle açıkladım. Bundan niye rahatsız oluyorsunuz?! NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ben rahatsız
olmuyorum. Milletvekili olarak, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili olarak
hassasiyetimi gösteriyorum. BAŞKAN - Ben, sizinle tartışmıyorum. Size
söz de vermedim. Hükümet, çıkar, burada konuşur. HASAN AKGÜN (Giresun) - Sayın Başkan,
tartışmayı sonra yapın. BAŞKAN - Milletvekili boyuna müdahale
ediyor efendim. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan, devam
edin. 5. – Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın,
Siirt Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/863) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre yazılı soruya
çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır. 6. – Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, genel nüfus sayımına ilişkin Devlet Bakanından
(Tunca Toskay) sözlü soru önergesi (6/866) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Bu soru da, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre yazılı soruya
çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır. 7. – Adana
Milletvekili Mehmet Ali Bilici'nin, Ceyhan Depreminden sonra mağdur olan işyeri
sahiplerine ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/869) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Bu soru da, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre yazılı soruya
çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır. 8. – Amasya
Milletvekili Akif Gülle'nin, Amasya çevre yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/870) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Bu soru da, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre yazılı soruya
çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır. 9. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, Yunanistan'ın soydaşlarımıza yaptığı
uygulamaya ilişkin Dışişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/871) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Bu soru da, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre yazılı soruya
çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır. 10. – Tokat
Milletvekili Reşat Doğru'nun, öğretmen atamalarındaki bazı uygulamalara ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/873) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Bu soru da, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre yazılı soruya
çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır. 11. –
İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, Türk Eczacılar Birliğinde yapılan
denetimlere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/876) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Bu soru da, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre yazılı soruya
çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır. 12. –
Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay'ın,
Batı Trakya Türklerine ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/878) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Bu soru da, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre yazılı soruya
çevrilmiş ve gündemden çıkarılmıştır. 13. –
Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlu'nun, Türk Telekomun abone sayısına ve personel sayısına ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/879) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Sayın Karapaşaoğlu da söz istemiyor. Bu soru da, üç birleşim içerisinde
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre, sözlü sorudan
çıkarılarak yazılı soru haline dönüştürülmüştür. 14. – Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, eğitime katkı payı adı altında
toplanan paralara ve deprem yardımlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/880) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan,
şu anda hükümet yok; boşuna niye yoruluyoruz?! BAŞKAN - Efendim, bir Sayın Bakanımız
burada; belki bir soruyu cevaplandıracak; ama, bilmiyorum... ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan,
sorularımız boşa gitmesin; başka bir zaman yapılsın; yani, şu anda... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) -
Denetim günü bugün; olmaz ki o. BAŞKAN - Vallahi, tabiî, ben, Meclis
Başkanı olarak, bu manzaradan çok rahatsız olduğumu da daha başta belirttim.
Başlangıçta bir tek Bakan yoktu; Şimdi, Sayın Bakanımız geldi, oraya oturdu.
Herhalde soruların bazılarını cevaplandıracaksınız... DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)
- 17 nci sıradaki soruyu cevaplandıracağım Sayın Başkan. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim... HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan,
Başkanlıktan bir istirhamımız var; bunu başka bir vesileyle de dile getirdik.
Bu sözlü sorulara ayrı bir şey getirmek lazım. Bakın, zatıâliniz diyorsunuz ki:
"Ben, iki yıl önce, hatta 1999'da soru sordum." BAŞKAN - Evet. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - 1999'da mesele
aktüelken, gündemdeyken bir soru soruyorsunuz; ikibuçuk, üç yıl sonra bu soru
cevaplandırılmıyor ve şu anda, bir Sayın Bakan burada olsa, cevap verse bile
çok anlamsız hale gelmiştir bu soru da cevap da. Onun için, Başkanlık olarak
-siz, zatıâliniz Başkanvekilisiniz- Başkanlık Divanında bu mesele belki
görüşülür, hatta İçtüzükte belki bir değişiklik yapılır... BAŞKAN - Efendim, şimdi, Başkanlık
Divanının, Meclis Başkanlığının tabiî, hükümet üzerinde bir yaptırımı yok. Bu
yaptırımı uygulayacak, Yüce Meclistir; yani, hükümet, Meclisin emrindedir;
Meclis Başkanlığının emrinde değildir; Başkanlık Divanının da emrinde değildir.
Bunlar, siyasî bir sorumluluk konusudur; yani, Meclise karşı siyasî bir
sorumluluk duyan hükümet, gelir, burada soruları cevaplandırır... MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - Sayın
Başkan, hükümet olmadığına göre... BAŞKAN - Efendim, şimdi, ben, bu konuda
müzakere açmadım; rica ediyorum; ama, maalesef, bu soruları böyle okuyup geçmek
de beni rahatsız ediyor. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, bunu,
Meclisin itibarı açısından arz ediyorum. Bizi seyreden vatandaşlarımız... BAŞKAN - Efendim, Meclisin itibarını
herkes düşünmek zorunda; evvela, tabiî, Meclis Başkanı düşünecek, Başkanlık
Divanı düşünecek; ama, hükümet de düşünecek. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Efendim, bizi
seyreden vatandaşlarımız abesle iştigal ettiğimizi düşünüyorlar. Zatıâliniz
orada 200 tane soru okuyacaksınız ve burada hükümet olmayacak; böyle şey olur
mu?! BAŞKAN - Tamam efendim... Devam ediyoruz. 15. – Bursa
Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Amerika'daki lobi çalışmalarına ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/882) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 16. – Bursa
Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, okullarda öğrencilerden toplanan paralara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/884) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 17. –
Sakarya Milletvekili Nezir Aydın'ın, deprem bölgesindeki vatandaşların vergi
borçlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip
Safder Gaydalı’nın cevabı (6/887) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada. Soru önergesini okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın
Sümer Oral tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz
ederim. Nezir Aydın Sakarya 1 - Deprem bölgesinde 16 Ağustos 1999
tarihinden önce vergi dairesine borçlara karşılık verilen çekler hakkında ne
gibi işlem yapılmıştır? Çekler icra kanalıyla tahsil yoluna
gidilmişse, mükelleflerin iş ve işyeri kayıpları dikkate alınmış mıdır? Deprem bölgesinde vergi borçlarından
dolayı tutuklamalar oldu mu; olduysa, sayısı kaçtır? 2 - Özellikle Adapazarı'nda 3 vergi
dairesinin 2'si tamamen yıkılmış, bir tanesinde kayıtlara ulaşılabilmektedir.
"Borcu yoktur" yazısı isteyen mükellefin borçlarına gecikme faizi ve
cezası uygulanıyor mu; uygulanıyorsa, aylar itibarıyla yüzde kaç uygulanıyor? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. Süreniz 5 dakika. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sakarya Milletvekilimiz Sayın Nezir
Aydın'ın Maliye Bakanından sormuş olduğu sözlü soruya cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım; hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999
tarihlerinde meydana gelen depremlerde zarar gören mükelleflerden, bu tarihten
önce vergi borçlarına karşılık vergi dairesine verdikleri çekleri karşılıksız
çıkanlar hakkında herhangi bir işlem yapılmamıştır. Ayrıca, vadesinde ödenmeyen kamu
alacaklarının takip ve tahsil esaslarını düzenleyen 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca, borçlarını vadesinde
ödemeyenlere yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde
bulunmaları gerektiği hususu bir ödeme emriyle bildirilmekte ve borçlu mal
bildiriminde bulunmadığı takdirde hapis cezasıyla cezalandırılacağı
hatırlatılmaktadır. Deprem bölgesinde 6183 sayılı Kanunun
cebrî icraya ilişkin hükümleri, amme alacağını zamanaşımına uğratmamak
açısından uygulanmış, bu bölgede kanun uyarınca borcunu ödemeyenler için
tutuklama ve benzeri işlemler yapılmamıştır. Diğer taraftan, 30.12.2001 gün ve 24626
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 4731 sayılı Kanunla, depremde zarar görenlerin
vergi borçları ve vergi cezalarının terkinine yönelik düzenlemeler yapılmıştır.
Aynı kanunla, depremlerin meydana geldiği tarihten mücbir sebep uygulamasının
sona erdiği tarihe kadar geçen süre için mücbir sebep uygulamasından yararlanan
mükelleflerden aranılan vergi borçları için gecikme faizi ve gecikme zammı
istenilmeyeceği yönünde düzenleme yapılmıştır. Ayrıca, deprem bölgesindeki mükelleflerin
mücbir sebep halinin devam ettiği döneme ilişkin beyannamelerini topluca
vermelerine imkân sağlayan düzenlemeler de yapılmıştır. Bilgilerinize arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Soru cevaplandırılmıştır. 18.–
Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğündeki
geçici işçilerin kadro sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/888) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?..
Yok. Aslında bu geçici işçilerin hepsi de
kadroya geçti. Öyle biliyorum; değil mi?.. Ama, soru burada duruyor yine. Soru ertelenmiştir. 19. – Muğla
Milletvekili Hasan Özyer'in, 14 Ağustos 2000 tarihindeki tabiî afet nedeniyle
İller Bankasınca dağıtılan ek ödeneğe ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/889) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 20. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, otomotiv yan sanayiinde uygulanan şase tadilat
projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/891) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 21. – Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, bazı medya sahiplerinin kamu
ihalelerine katılmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet
Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/893) BAŞKAN - Sayın Bakan?.. Burada. Soru önergesini okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın delaletinizle Sayın
Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini saygıyla arz
ederim. Mehmet Altan Karapaşaoğlu Bursa Sorular: RTÜK Kanunu gereğince görsel ve yazılı
medya sahiplerinin devlet ihalelerine katılmamaları hükme bağlanmış bulunuyor.
Ancak, son zamanlarda, bazı görsel ve yazılı medya sahiplerinin ihalelere
katıldıkları ve bazı ihaleleri aldıkları malumunuzdur. Yüzde 50'den fazla
sermaye hâkimiyeti olduğu bilinmesine rağmen bu ihalelere nasıl katılıyorlar;
bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. Konuşma süreniz 5 dakika. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Milletvekilimiz Sayın Mehmet
Altan Karapaşaoğlu'nun sözlü sorusuna cevap vermek üzere huzurlarınızdayım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görsel ve yazılı medya sahiplerinin
ihalelere katılıp katılmamaları hususu 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 29 uncu maddesinde düzenlenmiştir. 3984
sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin onuncu fıkrasında "belirli bir özel
radyo ve televizyon kuruluşunda yüzde 10'dan fazla hissesi olanlar, devletten,
diğer kamu tüzelkişilerinden ve bunların doğrudan veya dolaylı olarak
katıldıkları teşebbüs ve ortaklıklardan herhangi bir taahhüt işini doğrudan
doğruya veya dolaylı olarak kabul edemezler ve menkul kıymetler borsalarında
muamelede bulunamazlar" hükmü yer almaktadır. Kanun hükmünün yerine getirilmesindeki
sorumluluk ihale işlemlerini yürüten kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve
sorumluluğu içerisinde olup, ihale açan kamu kuruluşları veya bu ihalelere
ilişkin hukukî süreç başlatılması durumunda ilgili mahkemelerin bu kapsamdaki
sorularına, Üst Kurula lisans müracaatı bulunan yayın kuruluşlarının
dosyalarında bulunan bilgi ve belgelerde görünün hisse oranları üzerinden cevap
verilmektedir. Bilindiği üzere, anılan kanun maddesinin
altıncı fıkrasında "bir hissedarın, bir kuruluştaki hisse miktarı ödenmiş
sermayesinin yüzde 20'sinden ve birden fazla kuruluşta hisse sahibi olanların,
bu kuruluşlardaki tüm hisselerinin toplamı da yüzde 20'den fazla olamaz. Bu
hükümler, yukarıda zikredilen hisse sahibinin bir ile üçüncü dereceye kadar kan
ve sıhrî hısımları için de uygulanır" hükmü yer almaktadır. Bu nedenle,
yayıncı kuruluşların Üst Kurula ibraz ettiği bilgi ve belgelerdeki hisse
oranlarında, bir hissedarın değil yüzde 50, yüzde 20'den fazla hissesinin
olması dahi mümkün değildir. Ayrıca, aynı maddenin onbirinci fıkrasına
göre: "Türkiye'de gazete çıkartan gerçek ve tüzelkişiler ile basınla
ilgili mevzuata göre gazete sahibi olanlar bir arada yüzde 20'den fazla hisse
sahibi olamazlar. Bu hüküm, bu şahısların bir ile üçüncü dereceye kadar kan ve
sıhrî hısımları hakkında da uygulanır." Bu yasal çerçeve içinde, hisse
sayısı bakımında durumu aranan şartlara uygun olmayan bir radyo ve televizyon
kuruluşu veya gazete sahibinin ihalelere katılması mümkün olmamaktadır. Öte yandan, 5680 sayılı Basın Kanununda
herhangi bir radyo ve televizyon kuruluşunun hissedarı olmayan yazılı medya
sahiplerinin, yukarıda anılan ticarî faaliyetlerini engelleyen veya kısıtlayan
bir hüküm bulunmamaktadır. 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 6 ncı
maddesinin ikinci fıkrasında da, bu kanun ve diğer kanunlardaki hükümler
gereğince geçici veya sürekli olarak kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanmış
olanların, doğrudan veya dolaylı olarak ihalelere katılamayacakları
belirtilmektedir. Devletin ilgili kuruluşlarının, ihtiyaç
duydukları konularda usulünce açtıkları ihaleler, bu kurumlar nezdinde
oluşturulan ihale komisyonları eliyle sonuçlandırılmaktadır. Bu komisyonlar,
ihaleye katılanların gereken şartları haiz olup olmadıklarını ve bu arada söz
konusu görsel ve yazılı medya sahiplerinin hisse durumlarını da ilgili
kurumlardan araştırmakta ve konu, bu yasal çerçeve içerisinde sonuçlandırılmaktadır. Yüce Heyetinize arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Soru cevaplandırılmıştır. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Tatmin oldunuz mu
Başkanım? BAŞKAN - Efendim?.. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Katılıyor musunuz
Bakana? BAŞKAN - Bakan tatmin olmuşsa, tabiî veya
soru sahibiyle... Çünkü... MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bakan katılıyor
mu kendi dediklerine?! BAŞKAN - Efendim, şimdi, benim tatmin olup
olmamam, tabiî, önemli de, aslında, bu konu... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Bakan
cevabını vermiştir... MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Efendim, Bakan
kendi verdiği cevaba inanıyorsa, ben de kabul ediyorum. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Siz
onu takdir edemezsiniz; Bakan cevabını vermiştir. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Lütfen yani!..
Cevap verecek ama, millet tatmin olsun yani... ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Yuvarlak cevap
vermek var, cevap vermek var yani... BAŞKAN - Arkadaşlar, bu konu o kadar
tartışmalı ki, Danıştaya gitti, çare bulunmadı; Danıştay idarî davalara, Genel
Kuruluna gitti.. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Kanser hastalığı
gibi çaresiz bir hastalık mı, ne demek çaresi bulunmuyor?! BAŞKAN - Çok şeyli bir konu; onun için ne
yapalım... Yani, basın olunca, aslında, bu konu burada çok konuşuldu; ama, ben,
Başkan olarak kolay müdahale etmiyorum. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan,
burada üyelerin de tatmin olması lazım, konuşan hükümetin de. Bunu dünya
kamuoyu biliyor ki, bu beyanları hakikatin dışında cereyan eden olaylar. Belli
ki, bütün bu kuruluşlar ihalelere giriyorlar, teşkilâtlarıyla giriyorlar, şirketleriyle
giriyorlar; bunu bilmeyen mi var... BAŞKAN - Var tabiî canım bilmeyen...
Herkes biliyor da, işte burada başka şeyler konuşuluyor. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)
- Sayın Başkan, yalnız, soru, Sayın Karapaşaoğlu'nun. Sayın Karapaşaoğlu'nun
tatmin olup olmaması burada söz konusu. BAŞKAN - Tabiî ama, Genel Kurulu da...
Sorunun bir özelliği de... MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın
Karapaşaoğlu, bunu millet adına soruyor, ben de milletin bir üyesiyim. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)
- Eğer, Sayın Uzunkaya tatmin olmadıysa, bir daha soru sorabilir. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Soracağım
tabiî... BAŞKAN - Tabiî, siz soru sorarsınız, bir
daha cevap verir. Peki efendim, teşekkür ederim. 22. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, Bursa-İznik'te dolu yağışından zarar gören
çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/896) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 23. – Konya
Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya İlindeki okullara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/897) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 24. – Konya
Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya İlindeki eğitim ve öğretim faaliyetlerine
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/898) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 25. – Konya
Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya İlinde inşaatı devam eden sağlık
kuruluşlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/909) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir 26. –
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü Devlet Hastanesinin
personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/911) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir 27. –
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü İlçesinde yürütülen
hizmetlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/912) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir 28. –
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü'nün okul, lojman ve
öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/913) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir 29. –
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü Adliye Sarayı ve
hizmet içi eğitim merkezine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/914) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir 30. – Bursa
Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, belediye ve tapu müdürlüklerinde yaşanan
vergi tahsilat sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/920) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir 31. – Bursa
Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Bursa-Keles, Harmancık, Büyükorhan,
Orhaneli İlçelerinin yol sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/921) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir 32. –
Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri-Şemdinli-Derecik beldesi arasında
yapılacak karayolu ihalesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/927) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir 33. – Van
Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/928) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir 34. – Van
Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, ilköğretimde önerilen ders kitaplarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/929) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir 35. – Van
Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, ilköğretim masraflarının devlet tarafından
karşılanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/930) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 36. – Van
Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, zorunlu eğitim uygulamasına uymayan velilerin
cezalandırılmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/931) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok Ertelenmiştir. 37. –
Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, pancar üreticilerinin kredi
borçlarına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) sözlü soru önergesi (6/932) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok Ertelenmiştir. 38. –
Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle'nin, ücretli usta öğreticilere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/933) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?..
Yok. Ertelenmiştir. 39. –
Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri Havaalanı Projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/934) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok Ertelenmiştir. 40. –
Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkari-Yüksekova baraj inşaatına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip
Safder Gaydalı’nın cevabı (6/935) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada. Soru önergesini okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.14.11.2000 Hakkı Töre Hakkâri Sorular: 1- İlimiz Yüksekova İlçesinde yapılmakta
olan Dilimli Barajı 7 yıldır şantiye halinde durmaktadır. 200 000 hektar
araziyi sulayacak bu barajımız için yeterli ödeneğin sağlanması ve bir an önce
bitirilmesi için herhangi bir çalışmanız var mıdır? 2- Söz konusu baraj, böyle giderse 20-30
yıl sürecektir. 200 000 hektar araziye hayat verecek bu projenin ekonomik
kazancı ya da kaybı konusunda ne düşünüyorsunuz? 3- Enerji sıkıntısı çektiğimiz şu günlerde
Hakkâri ve ülkemiz enerji ihtiyacına önemli katkı sağlayacak Hakkâri barajının
yapımına başlanabilmesi için bir Amerikan bankasında bulunan krediye
Hazinemizin kefil olarak onayı gerekmektedir. Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı olarak bu konuda bir çalışmanız var mıdır? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. Süreniz 5 dakika efendim. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Hakkı
Töre'nin sözlü soru önergesini Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Vekili olarak
cevaplandıracağım. Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. Sayın Töre, 1 inci sorusunda "İlimiz
Yüksekova İlçesinde yapılmakta olan Dilimli Barajı 7 yıldır şantiye halinde
durmaktadır. 200 000 hektar araziyi sulayacak bu barajımız için yeterli
ödeneğin sağlanması ve bir an önce bitirilmesi için herhangi bir çalışmanız var
mıdır" diye sormaktadır. Dilimli Barajı inşaatına 13.5.1995
tarihinde başlanılmıştır. 63 hektometreküp su depolayacak olan bu barajdan 9
142 hektar arazi sulanacaktır. Baraj inşaatının 2001 yılı ödeneği 723 750
000 000 Türk Lirasıdır. Bu yıl için parasal gerçekleşme yüzde 25,15'tir. Baraj inşaatında bugüne kadar 12
kilometrelik Yüksekova-İran TCK Devlet yolu relekasyonuna, 3 kilometresi
tamamlanmış olup, kalan bölümüne devam edilmektedir. Ayrıca derivasyon tüneli
açılarak beton kaplaması yapılmış şaft ve portal yapılarına devam edilmektedir.
Bunların dışında enjeksiyon ve ulaşım galerilerinin kazılarına da devam
edilmektedir. Verilen süre uzatımına göre iş bitim
tarihi 24.10.2003 olup, yeterli ödenek tahsis edilemediği takdirde bu tarih
ileriki yıllara sarkabilecektir. DSİ Genel Müdürlüğünün yürütmekte olduğu
projeler için Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı nezdinde gerçek ve gerekli
ödenek ihtiyacı talebiyle gidilmektedir. Yeterli ödenek verildiği takdirde iş
programına uygun bir şekilde yürütülecektir. Sayın Töre, 2 nci sorusunda "Söz
konusu baraj böyle giderse 20-30 yıl sürecektir. 200 000 hektar araziye hayat
verecek bu projenin ekonomik kazancı ya da kaybı konusunda ne
düşünüyorsunuz" diye sormaktadır. Tabiî ki, 9 142 hektar arazinin
sulamasının gecikişinin ekonomiye kaybının olacağı da mutlaktır; ama, bütçe
imkânlarımız da ortadadır. Sayın Töre, 3 üncü sorusunda "Enerji
sıkıntısı çektiğimiz şu günlerde Hakkâri ve ülkemiz enerji ihtiyacına önemli
katkı sağlayacak Hakkâri barajının yapımına başlanabilmesi için bir Amerikan
bankasında bulunan krediye Hazinemizin kefil olarak onayı gerekmektedir. Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı olarak bu konuda bir çalışmanız var mıdır"
diye sormaktadır. Hakkâri Barajı ve hidroelektrik santralı
projesiyle ilgili olarak, baraj ve hidroelektrik santralı kesin projesi
hazırlanması işine ait sözleşme 9.8.2001 tarihinde imzalanmış ve Sayıştay
tescili yapılarak yürürlüğe girmiştir. Eylül 2001'de kesin proje hazırlanması
işine başlanmıştır. Sözleşmesine göre iş Eylül 2002'de bitirilecektir. Yüce Heyetinize arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Soru cevaplandırılmıştır. 41. –
Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, kapatılan bankaların rehabilite edilip
edileme-yeceklerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/936) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok Ertelenmiştir. 42. –
Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, geçici işçilere kadro verilmesine
yönelik çalış-malara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/937) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 43. –
Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst
Kurulu-nun geç oluşturulmasının nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/938) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 44. –
Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, kapatılan bankalara verilen kredilere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/939) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 45. –
Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst
Kurulunca denetlenen bankalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/940) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 46. –
Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst
Kurulunun oluşumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/941) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 47. –
Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kiralarda uygulanan artış oranlarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/942) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 48. –
Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kapatılan bankalarla ilgili olarak
hazırlanan raporların ilgili Devlet Bakanınca bekletildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/943) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 49. –
Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, faaliyetleri durdurulan bankalar hakkında
önceden bilgi sızdırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/944) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 50. –
Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, altı yeni bankaya kuruluş izni verilmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/945) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 51. –
Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, terörist başı Abdullah Öcalan'ın idam
kararının TBMM' ne sevk edilmemesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/946) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 52. –
Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, ceza infaz kurumlarında meydana gelen
olaylara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/947) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 53. –
Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Batum tren yoluna ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/948) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 54. –
Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, aftan yararlanacaklara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/949) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 55. –
Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Af Kanunu Tasarısının öncelikle ele
alınacak olmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/950) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 56. –
Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Bakanlar Kurulu'nda değişiklik yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/951) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 57. –
Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanın-dan sözlü soru önergesi (6/952) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 58. –
Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, memur, işçi, emekli, dul ve yetimlerin
ücretlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/953) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 59. –
Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in,
Samsun-Hopa duble yoluna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/954) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 60. –
Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Cumhurbaşkanınca iade edilen KHK'lere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı
(6/955) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada. Elli soruda bir isabet kaydediyoruz. Soruyu okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Ali Naci Tuncer Trabzon Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer
tarafından, kanunlara ve Anayasaya uymamaları nedeniyle iade edilen KHK'lerin
çok acil ve devlet için hemen alınması gereken tedbirler olduğunu ifade ederek,
Sayın Cumhurbaşkanını siyasî nezaket kurallarını da zorlayan bir ifadeyle
tenkit ettiniz. Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine hemen getirmediğinize
göre, artık bunların acil tedbir olma özelliği kalmadı mı? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. Süreniz 5 dakika efendim. DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer'in, Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet
Necdet Sezer tarafından iade edilen kanun hükmünde kararnamelerle ilgili
olarak, Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği sözlü soru önergesini
cevaplandırmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız,
Dahiliye Memurları Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Hâkimler ve Savcılar Kanunu
ile 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname ile Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası
Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketinin Yeniden
Yapılandırılmaları ve Özelleştirilmeleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
taslaklarını imzalamayarak, iade etmiştir. Bunların dışında, bazı kanun
hükmünde kararname taslakları da, yetki yasasının Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilmesi nedeniyle yasal dayanaktan yoksun kaldığı gerekçesiyle geri
gönderilmiştir. İade edilen taslaklardan, kamu
bankalarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olanı 4603 sayıyla yasalaşmış
olup, 25.11.2000 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur. İade edilen diğer taslakta yer alan hususları içeren kanun
tasarısı ise, ilgili komisyonlarda görüşülerek kabul edilmiş olup, Genel Kurul
gündeminde bulunmaktadır. Yetki yasasının iptali nedeniyle geri
gönderilen kanun hükmünde kararnamelerin tümü de, yasa tasarısı haline
getirilerek, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Değerli milletvekilleri, buradan da
anlaşılacağı üzere, acil olarak değiştirilmesi nedeniyle, kanun hükmünde
kararnameyle düzenlenmesi düşünülen konular, bu yolun kapanmasını takiben,
bekletilmeksizin, Yüce Meclisin gündemine getirilmiştir. Yüce Meclisin bilgilerine saygıyla arz ederim. BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan. Soru cevaplandırılmıştır. 61. –
Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, Af Kanunu Tasarısına ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/956) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 62. –
Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, cezaevlerinde meydana gelen olaylara ve
çözüm yollarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/957) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 63. –
İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, bazı kamu bankalarının
giderlerine ve reklam harcamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.
(6/958) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 64. –
İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Marmara Depreminde hasar gören
okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi. (6/959) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 65. –
İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, et ithalatına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi. (6/960) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 66. –
İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu'na devredilen İnterbank'a ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi. (6/961)
BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?..
Yok. Ertelenmiştir. 67. –
İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu'na devredilen Bank Ekspres'e ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.
(6/962) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 68. –
İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu'na devredilen Bank Kapital'e ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi.
(6/963) BAŞKAN- Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 69. –
İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu'na devredilen Yaşarbank'a ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi. (6/964) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelemiştir. 70.–
İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu'na devredilen Etibank'a ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/965) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelemiştir. 71.–
İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na
devredilen Esbank'a ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/966) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelemiştir. 72.–
İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu'na devredilen Egebank'a ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/967) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelemiştir. 73.–
İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu'na devredilen Yurtbank'a ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/968) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelemiştir. 74.– Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/969) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada. Soruyu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. Faruk Çelik Bursa 1- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar Bakanlığınıza bağlı kurumlarda kaç genel müdürünüz görevden alınmıştır
veya görev yeri değiştirilmiştir? 2- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar kaç daire başkanınız görevden alınmıştır veya görev yeri
değiştirilmiştir? 3- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar kaç hastane müdürünüz görevden alınmıştır veya görev yeri
değiştirilmiştir? 4- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar kaç başhekiminiz görevden alınmıştır veya görev yeri değiştirilmiştir? 5- Görev geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar kaç şube müdürünüz görevden alınmıştır veya görev yeri değiştirilmiştir? 6- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar kaç idareci veya memur belediyelerden kurumunuza geçiş yapmıştır? 7- Göreve geldiğinizden bu tarihe kadar
kaç memurunuz görevden alınmıştır? 8- Göreve geldiğinizden bu tarihe kadar
kaç memurunuz kendi isteği dışında tayin edilmiştir? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. Süreniz 5 dakika efendim. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Milletvekilimiz Sayın Faruk
Çelik'in söz soru önergesini cevaplamak üzere huzurlarınızdayım. Hepinize en
derin saygılarımı sunuyorum. Göreve geldiğimiz tarihten bugüne kadar,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız ve ilgili kuruluşlarında, görevden
alınan genel müdür sayısı 2, mahkeme kararıyla görevden alınan genel müdür 3,
görevden alınan daire başkanı 13, görev yeri değişen daire başkanı 2, görevden
alınmış olan baştabip 29, görevden alınmış olan hastane müdürü 5, görevden
alınan şube müdürü 11. Göreve geldiğimiz tarihten bugüne kadar,
Başbakanlık Genelgesi gereğince, belediyelerden naklen hiçbir idareci ve memur
alınmamıştır. Göreve geldiğimiz tarihten bugüne kadar da
hiçbir memurumuz görevden alınmamıştır. Kendi isteği dışında, müfettiş raporuyla
görev yeri değişen memur sayısı ise 7'dir. Bilgilerinize arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Soru cevaplandırılmıştır. 75. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/970) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 76. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/971) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 77. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Çevre Bakanından
sözlü soru önergesi (6/973) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 78. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet Keçeciler) sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in
cevabı(6/974) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada. Soruyu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Mehmet
Keçeciler tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Faruk
Çelik Bursa 1- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar bakanlığınıza bağlı kurumlarda kaç genel müdürünüz görevden alınmıştır
veya görev yeri değiştirilmiştir? 2- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar kaç daire başkanınız görevden alınmıştır veya görev yeri
değiştirilmiştir? 3- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar kaç gümrük müdürünüz görevden alınmıştır veya görev yeri
değiştirilmiştir? 4- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar kaç şube müdürünüz görevden alınmıştır veya görev yeri değiştirilmiştir? 5- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar kaç idareci veya memur, belediyelerden kurumunuza geçiş yapmıştır? 6- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar kaç gümrük muhafaza memuru görevden alınmış veya görev yeri
değiştirilmiştir? 7- Göreve geldiğinizden bu tarihe kadar
kaç memurunuz görevden alınmıştır? 8- Göreve geldiğinizden bu tarihe kadar
kaç memurunuz kendi isteği dışında tayin edilmiştir? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. Süreniz 5 dakikadır. DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığıma bağlı olarak faaliyet
gösteren Gümrük Müsteşarlığında personel atamalarına ilişkin olarak, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına tarafımdan cevaplandırılmak üzere sözlü soru
önergesi veren Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik'in önergelerinde yer alan
soruları cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinize
saygılar sunuyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Devlet Bakanı olarak göreve başladığım 29.5.1999 tarihinden bugüne kadar Gümrük
Müsteşarlığıyla ilgili olarak: 2 genel müdür görevden alınmış, 2 genel
müdürün de görev yerleri değiştirilmiştir. 1 daire başkanının görev yeri
değiştirilmiştir. 61 gümrük müdürünün görev yeri
değiştirilmiştir. Merkez teşkilâtında görevli 1 şube müdürü
taşra teşkilâtına atanmıştır. Taşra teşkilâtında görev yeri değiştirilen
şube müdürü bulunmamaktadır. Gümrük Müsteşarlığında naklen atamalar,
12.10.1999 tarih ve 23844 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren
Gümrük Müsteşarlığı Personelinin Yer Değiştirme Suretiyle Atamalarına İlişkin
Yönetmelik uyarınca rotasyona tabi personelin dilekçelerine istinaden ve
dilekçelerinde talep ettikleri beş hizmet bölgesi arasında, ihtiyaç ve hizmet
esasları çerçevesinde herhangi birine yapılmakta olup, buna göre: Belediyelerden, idareci veya memur olarak
görev yapanlardan Müsteşarlığa naklen atama yapılmamıştır. Yer Değiştirme Yönetmeliği çerçevesinde
981 gümrük muhafaza memurunun görev yeri değiştirilmiş, Yüksek Disiplin Kurulu
kararı uyarınca 7 gümrük muhafaza memurunun görevine son verilmiştir. 142 personel görevden uzaklaştırılmıştır. 106 personel, halen, görevden uzakta
bulunmaktadır. Yüksek Disiplin Kurulu kararınca 27
personelin görevine son verilmiştir. Müsteşarlığımızda naklen atamalar, Yer
Değiştirme Yönetmeliği çerçevesinde, personelin dilekçesinde talep ettikleri
beş hizmet bölgesi arasında, ihtiyaç ve hizmet esasları göz önünde
bulundurularak yapılmaktadır. Bu verdiğim cevaplar, Sayın Çelik'in soru
sorduğu zamana göre verilmiş cevaplardır, rakamlar ve sayılar o tarihe ait
rakamlar ve sayılardır. Bilgilerinize saygıyla sunarım. HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Bu da çok komik bir
durumdur Sayın Bakan. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Sayın Bakan, herhalde, o, Kasım 2000
tarihine kadar, değil mi? DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) -
Tabiî. BAŞKAN - Soru cevaplandırılmıştır. 79. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/977) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?... Yok. Ertelenmiştir. 80. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/978) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 81. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, belediyelere tahsis edilen Hazine arazilerine ve
arsa sertifikası verilen vatandaşlara ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/979) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 82. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/980) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?... Yok. Ertelenmiştir. 83. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/981) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?..
Yok. Ertelenmiştir. 84. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Devlet Bakanından
(Fikret Ünlü) sözlü soru önergesi (6/984) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 85. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Adalet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/986) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 86. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Dışişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/987) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Ertelenmiştir. 87. – Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/988) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Burada. Önergeyi okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın
Sümer Oral tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Faruk Çelik Bursa 1- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar Bakanlığınıza bağlı kurumlarda kaç genel müdürünüz görevden alınmıştır
veya görev yeri değiştirilmiştir? 2- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar kaç daire başkanınız görevden alınmıştır veya görev yeri
değiştirilmiştir? 3- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar, varsa, kaç defterdarınız görevden alınmıştır veya görev yeri
değiştirilmiştir? 4- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar kaç şube müdürünüz görevden alınmıştır veya görev yeri değiştirilmiştir? 5- Göreve geldiğiniz tarihten bu tarihe
kadar kaç idareci veya memur belediyelerden kurumunuza geçiş yapmıştır? 6- Göreve geldiğinizden bu tarihe kadar
kaç memurunuz görevden alınmıştır? 7- Göreve geldiğinizden bu tarihe kadar
kaç memurunuz kendi isteği dışında tayin edilmiştir? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. Süreniz 5 dakikadır. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Milletvekilimiz Sayın Faruk
Çelik'in sözlü sorularına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinize en
derin saygılarımı sunuyorum. Söz konusu önergelerde göreve başladığımız
tarihten bugüne kadar Bakanlığımızda genel müdür, daire başkanı, defterdar,
şube müdürü ve memurlardan görev yeri değiştirilen veya görevden alınanlar ile
belediyelerden Bakanlığımıza naklen atananlara ilişkin bilgi istenilmektedir. Öncelikle şu hususu bilgilerinize sunmak
istiyorum: Bakanlığımızda yapılan atamalar, Bakanlığımızın köklü geleneklerine
uygun bir şekilde yürütülmektedir. Bu çerçevede, hizmetin etkin ve verimli
yürütülmesi amacıyla, aşağıdaki atama işlemleri gerçekleştirilmiştir. Göreve başladığımız tarihten bugüne kadar,
hiçbir genel müdür görevden alınmamış ve görev yeri değiştirilmemiştir; ancak,
Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığına Başkan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu Başkanlığına Başkan Yardımcısı ve Bakanlığımızda Müsteşar Yardımcılığına
olmak üzere, 3 genel müdür, kendi istekleri üzerine, anılan görevlere
atanmışlardır. Talep üzerine, 4 daire başkanı ve 4
defterdarın görev unvanı değiştirilmiştir. Bakanlığımızda, şube müdürü ve memurların
görev yerleri de, kendi istekleri doğrultusunda değiştirilmektedir. 38 defterdarın, bulundukları ilde yedi
yıldan fazla görev yapmış olmaları nedeniyle, görev yerleri değiştirilmiştir. 1
defterdar ise, müfettiş tarafından yapılan soruşturma sonucunda görevinden
alınmıştır. Personel ihtiyacı nedeniyle 7, amirlerinin
isteği üzerine idarî tedbir olarak 3, idarî soruşturma sonucu 1 olmak üzere,
toplam 11 memurun görev yeri değiştirilmiştir. Belediyelerden Bakanlığımızda açılan
sınava iştirak ederek başarılı olan 2 kişi Hazine avukatlığına, 1 kişi de,
mimar olarak, Millî Emlak Genel Müdürlüğüne atanmıştır. Bakanlığımız bünyesinde görev yapmakta
olan personelden adlî tahkikat ve idarî soruşturmalar nedeniyle görevi başında
kalması sakıncalı görülenler açığa alınmakta ve bu hallerin ortadan kalkması
durumunda ise, tekrar görevlerine iade edilmektedirler. Yukarıda belirtilen haller dışında,
Bakanlığımızda, görevden alınan ve görev yeri değiştirilen personel
bulunmamaktadır. Yüce Heyete arz ederim. (ANAP ve DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Soru cevaplandırılmıştır. Sayın milletvekilleri, sözlü sorular için
tahsis edilen 1 saatlik süre bitmiştir. Şimdi, gündemin "Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz. Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan,
Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 19 arkadaşının, işsizlik ve yoksulluk
sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmesine başlıyoruz. V. –
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) ÖNGÖRÜŞMELER 1. – Karaman Milletvekili
Zeki Ünal ve 19 arkadaşının, işsizlik ve yoksulluk sorununun araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/15) BAŞKAN - Hükümet var mı? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Var Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet varsa
"buradayım" der. ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, adı
var da, kendi yok!.. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) -
Sayın Başkan, 4 bakan buradayız. BAŞKAN - Hayır, biraz önce yoktu da kimse;
ama... Efendim, Hükümet var da, bu önergede Meclisin isteklerini tatmin edecek
nitelikteki bilgi ve beceriye sahip olan bakan var mı; onu soruyoruz. Biliyorsunuz, bu önerge görüşmelerinde ilk
söz Hükümete ait. Hükümet çıkıp, bu önergeyle ilgili bir açıklama yapması lazım,
İçtüzüğe göre; bu bakımdan soruyoruz. Tabiî, 4 bakan arkadaşımız buradasınız;
siz el kardırmazsanız ben ne yapabilirim. Hükümet yerini aldı. Biliyorsunuz, bu tür araştırmalarda, önce
Hükümete, sonra gruplara ve sonra da önergedeki birinci önerge sahibine veya
onun göstereceği... DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)
- Sayın Başkan, önergeden haberimiz yok, 5 dakika ara verin de inceleyelim. BAŞKAN - Bakın, Hükümetin önergeden haberi
yokmuş. Sayın Hükümet önerge konusunda bilgi
sahibi olmak istiyor; talepleri var, bir açıklama yapacaklar. Birleşime 10 dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati : 17.32 İKİNCİ
OTURUM Açılma
Saati : 17.45 BAŞKAN :
Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP
ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51
inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza
devam ediyoruz. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçmiştik. Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan,
Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 19 arkadaşının, işsizlik ve yoksulluk
sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlamıştık. V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI
VE MECLİS ARAŞTIRMASI
(Devam) A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam) 1. – Karaman Milletvekili
Zeki Ünal ve 19 arkadaşının, işsizlik ve yoksulluk sorununun araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi.(10/15) (Devam) BAŞKAN- Hükümet?.. Yok. DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya)-
Geliyor. BAŞKAN- Efendim, benim için fark etmez;
varsa var, yoksa yok yani. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara)-
Önerge nerede?.. BAŞKAN- Efendim, şimdi, Hükümetin
önergeden haberi yok; ama, bu da ciddî bir önerge... DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara)-
Sayın Başkan, sen yönet, ben buradayım.
BAŞKAN- Efendim, ben yöneteyim de
"hani önerge nerede" diyorsunuz da, ben ona diyorum. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara)- Siz
Meclisi yönetin, Hükümetin her şeyden haberi var. BAŞKAN- Efendim, ben Meclisi yönetiyorum.
Bir de üste çıkmayın yani. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara)- Siz
işinize bakın. BAŞKAN- Ben, kendi işime... "Önerge
nerede" dediniz. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara)-
Sayın Başkan, önergeden haberi olup olmamak benim meselem, sizin değil. Siz
Meclisi yönetin. Siz buyurun, Meclisi yönetmeye devam edin. Buyurun... BAŞKAN- Tamam canım... Ben yönetiyorum,
bana talimat vermeye hakkın yok canım. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara)-
Buyurun... BAŞKAN- Bir bakan gibi ağırbaşlı hareket
et. Rica ediyorum... DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara)- Siz
de, Başkan gibi ağırbaşlı hareket edin. BAŞKAN- Var tabiî canım. Biraz önce
Hükümet "önergeden haberimiz yok" dedi, ara verdik; şimdi geldi, biz
de onu söylüyoruz efendim. DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara)- Siz
devam edin Meclisi yönetmeye. O benim sorunum. İSMAİL KÖSE (Erzurum)- Sayın Başkan, izin
verir misiniz bir hususu arz etmek istiyorum. BAŞKAN- Buyurun efendim. İSMAİL KÖSE (Erzurum)- Sayın Başkan,
malumunuz, işsizlikle ilgili bu araştırma önergesini ilgilendiren Sayın Bakan,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızdır. Sayın Bakan, şu anda, bir açılış
dolayısıyla il dışındadır ve kendisinin burada olmaması dolayısıyla bir Sayın
Bakana rica ettik; o da, Meclise duyduğu saygıdan dolayı orada oturdular ve
sonra, zatıâliniz, önce Hükümet konuşacak diye bir mecburiyet getirdiniz.
Hükümetin konuşma mecburiyeti yoktur. Açarsınız toplantıyı, bu gündem
gereğince, işsizlikle ilgili önerge üzerinde gruplarla ilgili konuşmacılar
devam eder, Hükümet, isterse başında konuşur isterse sayın konuşmacılardan
sonra kendi düşüncesini izah eder. BAŞKAN- Hayır, öyle bir şey yok. İSMAİL KÖSE (Erzurum)- Var efendim. BAŞKAN - İçtüzüğü açarsanız, önce Hükümete
söz verilir beyefendi. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Uygulamalara bakın
Sayın Başkan; kesinlikle, ilkönce Hükümetin konuşma mecburiyeti yoktur efendim. BAŞKAN - Şimdi, Sayın Köse, Hükümetin
konuşup konuşmaması beni ilgilendirmez. Daha önce oturan arkadaşımız "ben
bir önergeyi göreyim" dedi, "haberim yok" dedi.
"Verelim" dedim. "Tabiî, buyurun" dedim. Yani, Meclis
araştırmalarında, önce Hükümete söz verilir, sonra gruplara, sonra önerge
sahibine söz verilir; uygulama bu, İçtüzük de bu. Sayın arkadaşımızın isteğini
haklı gördük, ara verdik. Şimdi arkadaşımız oturmadı, diğer bir
bakan arkadaşımız geldi. Benim için, Hükümet konuşur konuşmaz beni
ilgilendirmez. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Mesele yok. BAŞKAN - Ee, tamam, ben de onu diyorum,
yani, ben bir şey demiyorum ki... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Ben de
konuşmaların gruplardan başlamasını istirham ediyorum efendim. BAŞKAN - Efendim, Hükümet konuşmazsa,
gruplardan başlarız tabiî. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Tamam. BAŞKAN - Ee, tamam; mesele yok. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Onu söyledik Sayın
Başkan. BAŞKAN - Şimdi, sayın milletvekilleri,
Meclis araştırmalarında, İçtüzüğümüzde var olmuş olan usule göre, önce Hükümet,
sonra gruplar, sonra önergede birinci imza sahibi veyahut da onun göstereceği
diğer bir imza sahibi konuşur. Hükümetin ve grupların konuşma süreleri 20'şer
dakikadır, önerge sahibinin de konuşma süresi 10 dakikadır. Şimdi, Hükümet söz istemiyor... DEVLET BAKANI NEJAT ARSEVEN (Ankara) -
İstemiyoruz. BAŞKAN - Evet, istemiyorsunuz. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - İşsizlik tamam
yani, çözüldü!.. BAŞKAN - Neyse yani... Gruplar adına söz isteyen sayın
milletvekilleri: Doğru Yol Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın
Mustafa Kemal Aykurt; ANAP Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Hasan Özyer;
DSP Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Salih Dayıoğlu; MHP Grubu adına
Bilecik Milletvekili Sayın Hüseyin Arabacı. Şimdi ilk sözü, Kemal Aykurt'a veriyorum. Sayın Aykurt?.. (DSP sıralarından
"Yok" sesleri) NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Geliyor efendim. BAŞKAN - Var efendim. Yani, bilmiyorum...
Yoksa... MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) -
Geliyorum, buradayım. BAŞKAN - Buyurun Sayın Aykurt. Süreniz 20 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL AYKURT
(Denizli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmeye başladığımız önerge
üzerinde, sözlerime başlamadan evvel, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum. 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik
Devletlerinde meydana gelen terör saldırısından sonra Afganistan'da başlayan ve
nerelere kadar yayılacağı, savaşın nerelere kadar sirayet edeceğinin belli
olmadığı bir süreç içinde dünya. Anlaşılmakta ve görülmektedir ki, bu savaş
sonunda dünyada ve özellikle Ortadoğu'da ekonomik dengelerin ve krizlerin,
siyasal istikrarsızlıkların, hatta, Ortadoğu'nun coğrafyasının değişeceği bile
gündemde. Böyle bir ortamda, ülkemize baktığımız
zaman, Türkiye'ye baktığımız zaman, Türkiye, kelimenin en geniş anlamıyla,
büyük bir ekonomik ve siyasî çöküntünün içerisinde ve böyle bir çöküntünün
içerisinde, hükümetimizin hiçbir etkinliğinin ve ciddî çalışmasının da olmadığı
gözlerimizin önünde. Öyle bir Türkiye ki, değerli
milletvekilleri, bütün sektörleri batmış, bütün kurumlar, kuruluşlar çalışmaz
halde, insanlarımızın büyük bölümü açlık sınırının altında, çiftçi toprağını
ekemez durumda, esnaf dükkânını açamaz durumda, sanayide, bütün üretim
kesiminde daralmalar gündemde ve diplomalı, diplomasız işsizler ordusu
sokaklarda; özellikle, dargelirli kesim, emeklisi, dulu, yetimi, memuru,
Bağ-Kurlusu, sigortalısı, fevkalade büyük sıkıntılar içerisinde, insanlarımızın
-üzülerek ifade ediyorum- bir kısmı çarşılarda, pazarlarda, pazar dağıldıktan
sonra ortada kalan artıkları toplayarak çocuklarını doyurmaya çalışmakta ve
böyle bir manzara... Öbür taraftan, toplumsal bunalımın
işaretleri Başbakanlık kapısı önüne kadar gelmiş; kimi insanlarımız, ekonomik
bunalımdan ve sıkıntıdan, Başbakanlık kapısı önünde Sayın Başbakanın kafasına
yazarkasa atmakta; kimi insanlarımız, üzerine benzin dökerek kendisini yakmaya
çalışmakta; kimi insanlarımız, elinde kalan tek serveti arabasını Başbakanlık
önünde yakmakta; kimi insanlarımız, Meclis kapısı önünde, Meclisin önündeki
parkta kendisini asmakta ve kimi insanlarımız, Meclis çatısına çıkarak,
kendisini aşağıya atmak suretiyle, ekonomik sıkıntısını dile getirmekte. Böyle
bir manzara Türkiye! MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Kimi
insanlarımız da bunu polemik konusu yapmakta. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Üzülerek
bir defa daha ifade ediyorum, geçen defa da bu kürsüde söyledim: Hükümet ve
devlet, tarihimizde ilk defa, yabancı güçlere, dış güçlere boyun eğmekte tam
bir teslimiyet anlayışı içerisinde, dış güçlerin denetimine ve yönetimine tabi
olmuş durumda. Değerli milletvekilleri, çiftçiden
başlayalım. Her zaman söyledik, bir defa daha söyleyeceğiz. Diyeceksiniz ki
"her çıktığınızda bunu söylüyorsunuz." Evet, her çıktığımızda bunu
söylemeye devam edeceğiz. Hutbe, bin yıldan beri hiç değiştirilmeden her cuma
okunur herkes iyi öğrensin diye. Bu da öyle. Çiftçinin, esnafın, dargelirlinin,
memurun durumunu, hutbe gibi, her çıktığımızda, burada, sizler anlayıncaya
kadar, hükümet anlayıncaya kadar aynen tekrar etmeye devam edeceğiz. Bilindiği gibi, Türkiye nüfusunun yüzde
45'i çiftçi. Eken, diken, aile ekonomisini üreten ve hiçbir sosyal garantisi
olmayan, çoğu kez, meccanen çalışan ve Türk insanını besleyen büyük kesim, 30
000 000 çiftçi, nüfusun yüzde 45'i. IMF'nin talimatına göre yapılan şudur:
"Efendim, bu kadar çiftçi fazla." Ne yapacağız?.. "Bunu yüzde
10'a indireceksiniz" dediler size, hükümete. Hükümet de her kâğıda her
zaman imza attığı gibi buna da evet dedi ve bana göre... Şimdi ben düşünüyorum,
bu hükümet çiftçisine düşman mı?.. Hayır, olamaz, olmamalı, değil. Öyleyse
neden oluyor, bu çiftçiler neden bu kadar zulme maruz kalıyor?.. Bana göre,
tercümesi, mesela, doğrudan destek odur. Daha evvelden uygulanan sübvansiyonun,
desteğin kalkması sonucunda "doğrudan destek" adı altında bir
aldatmacayla karşı karşıya çiftçi. Öğrendiğimize göre, bugün, 27 ilde bu
doğrudan destek paraları ödenmiş, öbür illerde henüz ödeme yoktur. Mesela,
Denizli'de, Ege'de ödeme yok, bekliyor vatandaş. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - 4 ilde
ödenmiş. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Bakın, 4
ilde... Şimdi bunu getirdiler. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Ankara'da
da ödenmedi. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, bakınız, eğer, doğrudan destek verilirse çiftçiye -verilecek
herhalde bir gün- bu primler, bu paralar tarlaya girmez, tarımda kullanılmaz.
Çiftçi, bu aldığı parayı kullanır, borcunu öder veya varsa çocuğunu
evlendirmede kullanır tarlaya girmez. Bu bir aldatmacadır. Bunu yapacağınıza,
daha evvelden uygulanan sübvansiyonu uygulayın, çiftçi tarlasını eksin,
traktörüne mazot koysun. Bunlardan mahrum şimdi çiftçi ve çiftçinin kullandığı
kredi faizlerini de 45'lerden yüzde 120'ye çıkardınız. Temerrüde düşmüşse,
yüzde 60, yüzde 180 oranında borçlanmış, katlanarak önüne gelmiş, bu borç
ödenmiyor. Çiftçi, ilk defa, bu hükümet sayesinde icra memurlarıyla tanıştı.
Çiftçinin durumu bu. Ben diyorum ki, burada, hükümet, bilerek,
IMF'ye imzaladığı kâğıttaki ödevini yerine getirebilmek için caydırıcı tedbir
alıyor; köylü ekmesin; azaltacak ya nüfusunu. Bu bir cinayettir değerli
milletvekilleri, bu büyük bir yanlıştır, bu bir vahamettir. Neden; eğer, siz,
30 milyon çiftçiyi, bu tedbirlerle 3 milyona indirmeye karar vermişseniz,
IMF'nin isteğini yerine getirmeye karar vermişseniz, herkese soruyorum, 27
milyon çiftçiyi nereye koyacaksınız?! İstihdam alanınız var mı; yok. Bu
insanların çalışabileceği bir mekân, bir işyeri var mı; yok. Peki, bu 27 milyon
çiftçiyi nereye koyacaksınız; Bulgaristan'a mı göndereceksiniz; zaten
sanayiciler gitmeye başlamış; hükümetin yanlış politikası sebebiyle,
sanayicilerimiz, burayı terk edip, Bulgaristan topraklarında iş kurmaya ve
istihdam yaratmaya başlamış. Onun için, çiftçi bu hale gelmiş. Öbür taraftan, Türkiye'de 4 milyon
civarında esnafımız var; kişi başına 5 nüfus kabul edersek, 20 milyon kişi
eder. Her zaman söylenir, ama ben bir defa da söylüyorum, esnaf, Türkiye'de
demokrasinin omurgasıdır. Zor günlerde, 1980'in kanlı dönemlerinde bile, moda
olan o dönemlerde bile, bir esnaf, bir berber, bir kunduracı, bir bakkal
Türkiye'de bir cam kırmamıştır, bir yere taş atmamıştır; devletinin yanında
olmuştur, demokrasinin yanında olmuştur, namusuyla çalışmıştır, kendisini ve
çocuklarını doyurmaya gayret etmiştir. Esnaf bu. Şimdi, bu kesim de batmış, bu
kesim de yok. Aynen çiftçiye uyguladığınız kredi faizleri, destekten yoksun
kılma gibi tedbirler ve davranışlar sebebiyle esnaflarımız da dükkânlarını,
kepenklerini birer birer kapatmışlar. Yalnız Denizli İlinde bir yılda 220 tane
dükkân kapanmış. Öbür taraftan, memur, emekli, dul ve yetim -Bağ-Kurlu ve
Sigortalı- insanlarımız da, son ekonomik sıkıntıdan ve özellikle devalüasyondan
dolayı büyük oranda gelirlerini kaybetmişler. Özellikle bir şeyin altını
çizerek söylüyorum ve bu adres de yerini bulmalı, birileri iyi anlamalı, iyi
dinlemeli; şehit anaları, şehitlerimizin dul kalan eşleri, yetim kalan
çocukları sokaktadır. Beni iyi dinleyin! 18 Nisan seçimlerini hatırlayın;
söylediklerinizi hatırlayın! Neler söylediniz bu insanlar için, neler
yapıyorsunuz bu insanlar için?! Bunlar perişan; bunların çoğu, Başbakanlık
kapıları önünde feryat ediyor "böyle söylemediniz; biz açız" diyor
şehit anaları, şehit eşleri, yetim kalan çocukları; bunlara dönüp bakın. Geçenlerde -size de geliyordur; size
gelmez de bize geliyor- bir bayan geldi benim odama. Cebinden bir fotoğraf
çıkardı; çocuğunun fotoğrafını; şehit... "Şehit anasıyım ben; evimde tüp
yok; bana tüp parası verin" dedi. Arkadaşlarım şahit; bunu, bazı
arkadaşlarıma aktardım. Ben, görevimi yaptım -Allah kabul etsin- onlar da
yaptılar. Şehit analarını bu hale getirdiniz; bunlar sokakta... Öbür taraftan, değerli milletvekilleri,
bugüne kadar ismini duymadığımız yeni suçlar üredi, türedi ihdas edildi;
çeşitli suçlar önümüze geldi; çantacılar, kapkaççılar... Kim bunlar?!. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sizin
zamanınızda hapiste olanlar. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Hayır...
Kim bunlar; hapishaneden çıkardığınız eşkıyalar. Türkiye'nin bu kadar sıkıntısı
varken, Türkiye yanarken, siz, hapishanedeki eşkıyayı, hırsızı, ırz düşmanını,
devletin malını mülkünü yakanını, memurunu rehin alanını sokağa saldınız. Onlar
yeni bir görev buldu kendilerine; çantacılar... Görüyorsunuz; her gün
görüyorsunuz; her gün, bu acıyı, bu feryadı hep beraber seyretmekteyiz. Değerli arkadaşlarım, burada, şunu ifade
edeyim, bana göre bu önerge, zamanında verilmiş bir önergedir, doğru bir
önergedir; bu önergeye destek verilmelidir. Gerçekten, insanlarımızın bu
sefalet manzaralarını, bütün sektörlerin ve bütün kesimlerin bu ıstırabını bu
kürsüde konuşmalıyız, tartışmalıyız; sebeplerini ve çarelerini konuşmalıyız. O
itibarla, bu önerge, doğrudur; önergeyi destekliyoruz. Bakınız, bu söylediğim sebeplerle Türkiye
ne hale gelmiş; her ay yayınlanan bülten;
bugün, saydığımız bu sebeplerle, açlık sınırı 294 milyon lira; yoksulluk
sınırı da 892 milyon lira. Nedir bu açlık sınırı 294 milyon lira; dört kişilik
bir ailenin yalnız mutfak masrafı, ekmeği; çarşı, pazarı yok bunun içinde; üst
baş yok bunun içinde; çocuğunun pabucu, ayakkabısı, kalemi, sırtındaki podyesi
yok bunun içinde; yalnız, ekmek parası 294 milyon lira. Eğer, bu ailenin
insanca yaşama hakkını düşünürsek; giyimini, kuşamını, ısınmasını, kömürünü,
elektriğini, telefonunu düşünürseniz, 892 milyon lira. Ne veriyorsunuz siz; 163
milyon lira; daha yeni oldu; 127 milyondu, 163 milyon oldu. Bu insan ne
yiyecek, nasıl ısınacak...Zaten, her üç günde bir akaryakıta, kömüre, elektriğe
zam var... Elektrikler köylerde açılmıyor beyler;
köylerde telefonlar açılmıyor. Elektrik faturası, telefon faturası, su parası
adamı yakmış zaten; yalnız üç fatura; bunlar kullanılmıyor. Türkiye yeniden
sayenizde çıra devrine, çarık devrine dönüyor, karasaban devrine dönüyor.
Köylerde bunları yapanlar var, onu da söyleyeyim. Bu hale gelmiş... Şimdi, bakınız, somutlaştırıyorum... Bir
arkadaşım "polemik yapıyorsunuz" dedi; bu, polemik mi? MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Ta
kendisi... MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Ta
kendisi, değil mi?!. Bak, devletin resmî rakamları, okuyacağım şimdi. 1998, 1999, 2000, 2001, yani, bu muhterem
heyetin hükümet olduğu dönem... Bakınız, kısaltıyorum, Türkiye'de, 2001
yılında, kapanan anonim şirket sayısı 1 162, bir yılda 1 162. Bir yılda kapanan
limitet şirket sayısı 6 193, kolektif şirket sayısı 271, komandit şirket sayısı
24, kooperatiflerin sayısı 3 585; toplam, bir yılda -2001 yılını konuşuyorum-
12 328 ticaret şirketi batmış ve tasfiye edilmiş. Bu, iyi mi kötü mü; size
soruyorum... Devri iktidarınızda, genel toplamda 97 154 ticaret şirketi
kapanmış. Bu nedir; daralmadır, küçülmedir, istihdam daralmasıdır, işsizliktir;
işte maharetiniz?!. Bu, polemik mi? Bu, iyi mi? Bu, bir. Şimdi devam edelim... Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri, 1.1.2001 ile 31.12.2001 arasında temel maddelerdeki zamma bakınız.
Zam, zam, zam, zam zaten... Ya vergi ya zam, ya vergi, ya zam, her gün...
İnsanlarımız her sabah uyandığında, yeni bir zamla karşı karşıya. İşte, bir
yıllık gıda maddeleri zammı: Bir adet ekmek, 1.1.2001 tarihinde 90 000
liraymış, 31.12.2001'de 200 000 lira, 225 000 lira, artış oranı yüzde 122;
beyazpeynir, 2 250 000 lira iken 3 400 000, artış yüzde 51; zeytin, artış yüzde
70; yumurta, artış yüzde 100; süt, artış yüzde 120; sıvıyağ, felaket, yüzde
172... MÜKERREM LEVENT (Niğde) - 94'te dolar da
artmıştı! MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Margarin,
yüzde 150; şeker... Şekeri kim kullanıyor; garip insanlar... Garip insanların
sofrasına el attınız. En çok... MÜKERREM LEVENT (Niğde) - 96'da ithal
ediyorduk! MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Fakirin
kahvaltı sofrasına, fakirin sofrasına... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Kendi döneminizi
unuttunuz! BAŞKAN - Arkadaşlar müdahale etmeyelim... AHMET EROL ERSOY (Yozgat) - Sen niye müdahale ediyorsun?!. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, özellikle... MÜKERREM LEVENT (Niğde) - 94'lü yılları
unutmuş gibisiniz! MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Demagoji
yapıyor, biz de cevap veriyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Çıkar kürsüden sözcünüz söyler
canım, Allah Allah!.. Konuşmayın! AHMET EROL ERSOY (Yozgat) - Sen niye müdahale ediyorsun?!. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) -
Özellikle, dar gelirli insanın cebine saldırdınız... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Siz,
çiftçiye, köylüye kaç para verdiniz, onu söyleyin! MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) -
...fakirin, garibin yoksulun mutfağına saldırı var... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Siz 4
400 lira verdiniz, 50 000 lira şimdi MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Şeker
odur, zeytin odur, peynir odur, çay odur. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - 1994'deki kriz
dönemlerini hatırladık!... MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - En çok
zam, buraya yapılıyor; yüzde 167... MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Girdilere
bak!.. Girdilere bak!.. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Evet,
belli rakamlar, ben yazmadım bunları... BAŞKAN - Arkadaşlar müdahale etmeyin, rica
ediyorum; MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Yüzde
167... BAŞKAN - Arkadaş düşüncesini söylüyor canım, tahammül
edeceksiniz... MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Doğruyu
söylesin... MÜKERREM LEVENT (Niğde) - 96'dan da
bahsetsin. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Bakınız,
gelelim akaryakıta... MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Tarımdaki girdi
fiyatına bak! MÜKERREM LEVENT (Niğde) - 96'yı da bahset. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Bir
arkadaşımız söyledi, ben de buradan soruyorum... MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan,
taraflı konuşmasın! MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - İlgili
bakan gelsin, bu akaryakıtın, benzinin litresinin maliyetini bize söylesin;
şuraya gelsin, söylesin. Hükümet de yok zaten, işte sıralar boş... MÜKERREM LEVENT (Niğde) - 1996'da Toprak
Mahsulleri Ofisinin ithalatını da söyle! MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Birisi
gelsin, Allah aşkına bir litre benzinin veyahut da bir litre mazotun litresinin
maliyetini bir söylesin. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - 1996'daki
ithalattan bahset! BAŞKAN - Sayın Levent, çok müdahale
ediyorsunuz; rica ediyorum canım... MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Gene aynı
tarihlerde... BAŞKAN - Yani, her konuşmaya cevap vermek
zorunda mısınız?.. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Kurşunsuz
benzin 595 000 lira iken yılbaşında,
Ocak 2001'de; 31.12.2001'de 1 246 000 lira olmuş... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, 2 dakika daha veriyorum
size; buyurun, konuşmanızı tamamlayın. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) -Başkanım,
daha yeni başladım... BAŞKAN - 2 dakika, tamam... MÜKERREM LEVENT (Niğde) - 5 dakika ver
Sayın Başkan! MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Taraflı
yönetiyorsun Sayın Başkan! BAŞKAN - Efendim, ben herkese aynı süreyi
verdim, gündemdışı konuşmaya da 2 dakika eksüre verdim. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - 1 246 000
lira olmuş, yüzde 109; normal benzin yüzde 109, mazot yüzde 109, tüpgaz -kim
kullanıyor; garip- yüzde 143; tablo bu... Değerli arkadaşlarım, vaktim azalmış; konuşacak
çok şey vardı. Şimdi, bunları yaptınız maşallah; bu tahribatı yaptınız,
ekonomiyi batırdınız, insanları bu hale getirdiniz; neden?! Nedenini
söyleyeceğim; Kemal Derviş... Kemal Derviş... MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Allah Allah!.. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Evet,
evet. Bakınız, beni iyi dinleyin; tabiî, bunları dinlemek zor; dinleyin ama. Derviş'ten önce ve Derviş'le beraber
Türkiye'yi bir konuşalım; Derviş'ten önce neydi, Derviş'le beraber ne olmuş?! SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Derviş'ten
önce, Derviş'ten sonra!.. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) -
Kurtarıcınız sizin; aslında kurtarıcınız değil; Kemal Derviş, bana göre, Düyunu
Umumiye İdaresinin, daha başka ifadeyle alacaklı devletlerin kendi alacakları
tahsil edebilmek için Türkiye'ye gönderdiği Düyunu Umumiye Müdürüdür; tıpkı,
120 sene evvelki gibi! (DYP sıralarından alkışlar) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Vay
be!.. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Evet,
evet... Sayın Başkanım, hemen toparlıyorum; izin
veriniz. Bakınız, bu kurtarıcı ne yapmış:
Derviş'ten önce, Türkiye'de, millî gelir 201,9 milyar dolarmış, Derviş'le
beraber 149,8 milyara inmiş; iyi mi Derviş'iniz?! Türkiye'de, kişi başına milî
gelir Derviş'ten evvel 2 986 dolarmış, Derviş'le beraber 2 261 dolara inmiş.
Türkiye'de, 1 dolar Derviş geldiğinde 675 000 liraymış, Derviş geldikten sonra
1 447 700 liraya kadar çıktı biliyorsunuz. AHMET EROL ERSOY (Yozgat) - 1994'te ne
olmuştu?! NEVZAT ERCAN (Sakarya) - 1994'ü siz
bilirsiniz. BAŞKAN - Sayın Aykurt, lütfen, son cümlenizi
söyler misiniz efendim. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Bir tek
şunu söyleyeyim Sayın Başkanım, toparlıyorum. BAŞKAN - Buyurun efendim. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - İçborç,
Derviş'ten evvel 36,4 katrilyon liraymış, 117 katrilyona çıkarmış; iyi mi, iyi
mi kurtarıcı?! MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - İyi,
iyi!.. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Mübarek
olsun, mübarek olsun! (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Aile
fotoğrafı!.. BAŞKAN - Efendim, son cümlenizi söyleyin;
teşekkür ederim. MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) - Son
cümlemi söylüyorum Başkanım. Değerli arkadaşlarım, bakınız, hiç
rahatsız olmaya gerek yok; daha çok konuşacağız. Gelin, bu önergeye destek
olun, olalım; Türkiye'nin sektörlerini, sanayicisinin, çiftçisinin, esnafının,
memurunun durumunu ve bunun sebeplerini, burada, bir konuşalım. Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aykurt. ANAP Grubu adına, Muğla Milletvekili Sayın
Hasan Özyer; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın
Başkan, telefonlar geliyor. Polatlı, Şereflikoçhisar, Balâ ve
Haymana'da, çiftçilere ödemeler yapılmıyor, birkısım yerlerde yapılmış,
birkısım yerlerde yapılmamış diye... NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Ödendi, ödendi... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Telefonlar
geliyor. BAŞKAN - Efendim, şimdi, bu önergeden
sonra konuşursunuz; gündemdışı söz alırsınız ve konuşursunuz. Buyurun efendim. Süreniz 20 dakika Sayın Özyer. ANAP GRUBU ADINA HASAN ÖZYER (Muğla) -
Şimdi, değerli arkadaşlarım, eğer,
amaç, polemik, demagoji ve ajitasyon yapmaksa, bizim, konulara çözüm
bulmamız mümkün değil. Bugün, bir araştırma önergesi verilmiş, bu konuda,
gerçekten, Türkiye'nin, sadece bugünün sorunu değil; değerli arkadaşlarım,
sözlerime başlamadan önce, hepinizi, saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Saadet Partisi Karaman Milletvekili Sayın
Zeki Ünal ve 19 arkadaşının işsizlik ve yoksullukla ilgili olarak açılmasını
istediği Meclis araştırması önergesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına,
görüşlerimi arz etmek istiyorum. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Sizin
seçim sloganınızı konuşuyor; dinleyin! BAŞKAN - Arkadaşlar, konuşmayalım,
lütfen... HASAN ÖZYER (Devamla) - Öncelikle, tarihin
en yoğun çalışma dönemlerinden birini yaşayan Türkiye Büyük Millet Meclisimizin
denetim görevleri arasında yer alan Meclis araştırma mekanizmasının titizlikle
işletilmesinden duyduğum memnuniyeti belirtmek isterim; fakat, bu Meclis
araştırmalarının bir yaptırımının olmaması büyük bir eksikliktir. Ayrıca,
Meclisimizin denetim görevinin, zaman zaman aslî amacının dışına çıkarılarak,
siyasî manipülasyon aracı haline getirilmeye çalışıldığı da bir gerçektir.
Meclis soruşturma komisyonları gibi, araştırma komisyonlarının kurulması ve
çalıştırılmasında da bu durumu gözlemek mümkündür. Aksi takdirde, gece gündüz
çalışarak, Türkiye'ye, tarihin en önemli siyasî, ekonomik ve demokratik
dönüşümlerinden birini yaşatan Meclisimizin vatandaşlarımız nezdindeki itibar
kaybının önüne geçemeyiz. Bu vesileyle, Parlamentonun denetim mekanizmasının
yeni bir anlayışla ve işleyişle ele alınması teklifimi takdirlerinize sunmak
istiyorum. Değerli milletvekilleri, işsizlik ve
fakirlik, Türkiye'nin sadece bugününe mahsus bir sorun değildir; bu sorunlar,
son ekonomik krizle de ortaya çıkmış değildir. Yaşadığımız ekonomik kriz,
işsizliği ve fakirliği biraz daha artırmıştır. Güçlü bir sermaye birikiminden, köklü bir
sanayi ve modern bir tarım altyapısından mahrum olan Türkiye, eskiden beri,
işsizlik ve fakirlik sorunlarından mustariptir. İşsizliği ve fakirliği önlemek,
Meclis ve hükümetler başta olmak üzere, Türkiye'de yönetim sorumluluğunu
üstlenmiş herkesin en başta gelen görevidir. İşsizlik ve fakirliği, üzerinde görüş bildirdiğimiz
Meclis araştırmasında olduğu gibi, belirli olaylar ve zamanlarla
sınırlandırmak, sorunun ciddiyetini ortadan kaldırmaktan başka bir işe
yaramayacaktır. (MHP ve DYP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Özyer, bir dakikanızı rica
edebilir miyim... Arkadaşlar, rica ediyorum efendim, susun.
Lütfen konuşmayın efendim, burada bir arkadaşımız konuşuyor, konuşmasını
anlamıyoruz, rica ediyorum... NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Gündemdışı ne
konuşturuyorsun?.. BAŞKAN - Sayın Bedük, lütfen yerinize
oturur musunuz efendim... NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Gündemdışı
konuşturursan cevap alırsın Sayın Başkan... BAŞKAN - Vatandaş telefon ediyorsa, ilgili
milletvekiline telefon eder, bulur onu, sizin aracılığınızla konuşmasına gerek
yok! Lütfen oturur musunuz, rica ediyorum... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Ben
arkadaşımızdan özür diliyorum; ama, ödenmiyor Ankara'da, ödenmiyor... (MHP ve
DYP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Böyle Meclis olmaz ki!.. Efendim rica ediyorum... Sayın Bedük,
lütfen oturur musunuz... (MHP ve DYP
sıralarından gürültüler) Böyle Meclis olmaz arkadaşlar, rica
ediyorum... Oturur musunuz arkadaşlar... Buyurun efendim. HASAN ÖZYER (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, burada gerçekten, işsizlik ve fakirliği tartışmak istiyorsak,
önce bu temel sorunların suçunu belirli kişilere ve dönemlere yıkmayı amaçlayan
ucuz siyaset oyunlarını bir kenara bırakmalıyız. Türkiye'nin temel
sorunlarından biri, en hayatî konuların dahi siyasetin, maalesef, laçkalaşmış,
çözüm üretme kabiliyetini yitirmiş, sadece karşılıklı sataşma ve hatta çamur
atma seviyesine inmiş yaklaşımından kurtulamamasıdır. Siyasetin bu durumu, işsizlik ve
fakirlikten dahi önce çözülmesi gereken bir sorundur; çünkü, siyaset, olması
gereken üslup ve işlev düzeyine ulaşmadan, işsizlik ve fakirliğin çözümü de
mümkün olamamaktadır. Değerli milletvekilleri, işsizlik ve
fakirlik sorununun çözümü için, siyasetle birlikte çekidüzen verilmesi gereken
ikinci alan da devlet yapımızdır. Ekonomiden adalete, sosyal güvenlikten
mahallî idarelere, eğitimden ulaştırma ve enerji gibi temel altyapı
sektörlerine kadar her alanda idare sistemimiz köhnemiştir. Halka hizmet odaklı
olması gereken devlet yapımız, âdeta, halkı kendisine kul köle gören bir
anlayışın kıskacı altındadır. İnsanı esas almayan her şeyin odağına vatandaşı
yerleştirmeyen bir anlayışla Türkiye'nin diğer sorunları gibi, işsizlik ve
fakirlik sorunlarının çözümü de mümkün değildir. Bunun için, biz, ısrarla,
ekonomide, siyasette ve idarede köklü bir yeniden yapılanmanın gerektiğini
söylüyoruz. Esasen, Anavatan Partisi olarak, 1983 yılından beri, Türkiye'yi bu
doğrultuya dönüştürmenin, çağdaş bir devlet haline getirmenin mücadelesini
veriyoruz. Yaşadığımız tecrübeler göstermiştir ki,
bütün alanları kapsamayan ve eşzamanlı yürütülmeyen değişim projelerinden
istenilen sonuçların elde edilmesi mümkün olamamaktadır. Türkiye'nin batılılaşma mücadelesinin iki
yüzyıla yakın bir geçmişi vardır; ama, en başından beri, değişim projeleri,
parça parça ve hatta çoğu zaman birbirinden kopuk yürütüldüğü için bir türlü
hedeflediğimiz düzeye ulaşamadık. 1923'te cumhuriyeti kurarak ve idarî
yapısından hukukuna kadar yepyeni bir devlet kurarak çağdaşlaşma yolunda
attığımız önemli adım, demokrasi boyutu ihmal edildiği için eksik kalmıştır.
1946'dan itibaren başlattığımız demokrasi hamlesi ise, ekonomi boyutu ihmal
edildiği için yine eksik kalmıştır. 1983 yılında başlattığımız ekonomik atılım,
sosyal ve siyasal ayakları oturtulamadığı için yine eksik kalmıştır. Bugün,
Türkiye, yaşadığı krizlerin ve afetlerin zorlaması ve koalisyon partilerinin
iradeleriyle tarihinin en önemli değişim süreçlerinden birine daha girmiştir.
Bu defa, geçmişteki eksiklerden ve hatalardan ders almalı, değişim projesini
bütün unsurlarıyla hayata geçirmeliyiz. Aksi takdirde, burada, gece gündüz çalışarak,
binbir türlü ithamlara, iftiralara, haksızlıklara maruz kalarak verdiğimiz
mücadele tümüyle boşa gitmese de, olması gereken sonuçları doğurmayacaktır. Değerli milletvekilleri, bizim, ekonomide,
siyasette ve idarede yeniden yapılanma programımızın kimileri tarafından
anlaşılamadığını, kimilerince de art niyetli olarak yanlış mecralara
sürüklenmeye çalışıldığını görüyoruz. Daha iyiye, güzele, doğruya ulaşmayı
amaçlayan verimli bir tartışma yerine, bu programı kadük hale getirmeye yönelik
bir polemik atmosferi oluşturma gayretlerini, ne yazık ki üzüntüyle izliyoruz.
İlginç olanı, bizim ortaya koyduğumuz teşhislere kimsenin bir itirazı olmadığı
halde böyle bir yola tevessül edilmesidir. Biz diyoruz ki: Devletin kaynakları
verimsiz kullanılmaktadır; çünkü, Türkiye'nin çoğu yarım asır, kimi alanlarda
bir asır öncesine dayanan, en yenisi çeyrek asırlık olan mevcut yapısı bugünün
ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. Biz diyoruz ki: Devletin verimsiz ve hantal
yapısı, sadece kamu sistemini değil özel teşebbüsün de önünü tıkamaktadır. Türk Milletinin tasarrufları, yatırıma,
üretime, istihdama yönelik kullanması gerekirken, devletin bilinen yapısı
sebebiyle, kamu borçlanma operasyonlarına akıtılmakta, dolayısıyla, bir
anlamda, sistemden çekilmektedir. Bakıyorsunuz, özellikle 1990'dan sonra,
içborç yükü, Türkiye'nin belini bükmüş. Ülkede atıl durumda bekleyen potansiyel
kaynaklar, yatırıma, üretime ve dolayısıyla istihdama yöneltilmesi gereken bu
önemli değerler, özellikle 1990'dan sonra, devletin içborcunu ve faizini ödemede, diğer nakit açıklarını
kapatmada kullanılmıştır. 1920'lerin, 1930'ların şartlarında iç ve
dışkaynağı devletin toplamasının ve kendi eliyle yatırıma, üretime, istihdama
aktarmasının bir anlamı ve isabeti vardı; ama, ülkede, her alanda rüştünü ispat
etmiş, dünya çapında rekabet gücüne kavuşmuş bir müteşebbis potansiyeli
oluşmuşken, hâlâ, devleti üretimin ve istihdamın, yani, ekonominin mutlak gücü
olarak tutmaya çalışmanın hiçbir anlamı yoktur. Serbest piyasa ekonomisi
şartlarında yürütülmesi gereken iş ve hizmetlerin devlet eliyle ve kamu
personeliyle sürdürülmesi, sadece ekonomik anlamda bir kayıp ortaya çıkarmakla
kalmıyor, devlet ile vatandaşı da karşı
karşıya getiriyor. Halkın kullanımına sunulmayan, atıl
konumda bekleyen potansiyel kaynaklarımızı devletin zenginliği sanan yanlış
zihniyetin mutlaka değişmesi gerekiyor. Üretime, rekabete, verimliliğe,
dolayısıyla katmadeğer yaratmaya dayanmadan sağlanan her iş, bugünü, popülist
olarak kurtarmaktan başka bir şey değildir. Bu durum, geleceğin işsizler
ordusunu yaratacaktır, şu anda olduğu gibi. Yeniden yapılanma çerçevesinde, Türk
bürokrasinin de elbette payına düşeni
alması gerekiyor. Bugün, hangi alanda ve nerede olursa olsun, devletin herhangi
bir birimine işi düşen vatandaşımızın zamanı, enerjisi ve hatta onuru
törpülenmeden sonuç alabilmesi mümkün müdür?! Koyu katı bürokratik zihniyet, merkezdeki
üst düzey bürokratlarımızdan tutun da taşrada birimiyle ilgili en alt şube
müdürüne kadar kendini en yoğun şekilde hissettirmektedir. Bugün, yabancı bir
yatırımcının Türkiye'de bir yatırım yapması durumunda, dosyalarının onlarca
bürokratik işlemden geçmesi gerekiyor; yerli yatırımcının da durumu pek farklı
değil. Bu bürokratik engellerin verdiği zararlar, yabancı yatırımcıların Türkiye'ye
gelmemesine, Türk yatırımcıların da maalesef ve maalesef, yabancı ülkelere
kaçmalarına neden olmuştur. Yerli ve yabancı sermayeyi Türkiye'de yatırıma
yönlendirecek ortam mutlaka sağlanmalıdır. Elbette istisnalar vardır; ama, adı
üzerinde istisnadır. Halbuki, asıl olan, her yerde vatandaşımızın rahat etmesi,
sadece istisnaî durumlarda sıkıntıya düşmesidir. İstisnaların asıl, asılların
istisna olduğu bir sistemle, milleti devletten daha fazla soğutmaya,
kırgınlıkları artırmaya, uçurumları derinleştirmeye kimsenin hakkı yoktur. Değerli milletvekilleri, özetleyecek
olursam, bizim önerdiğimiz yeniden yapılanma programının özü, devletin bireyle,
yönetimle, sivil toplumla ve ekonomiyle ilişkilerinin yeniden düzenlenmesidir.
Elbette, tüm bunların sağlıklı şekilde yürüyebilmesi için de siyasetin yeniden
yapılandırılması gerekmektedir. Devletin bireyle ilişkilerinin yeniden
düzenlenmesi, hak ve özgürlük alanlarının genişletilmesi demektir. Devletin yönetimle ilişkilerinin yeniden
düzenlenmesi, bakanlık sayısının azaltılmasından mahallî idareler reformuna
kadar, her alanda, idarî birimlerin yetki, kaynak ve organizasyonunun yeniden
oluşturulması demektir. Devletin sivil toplumla ilişkilerinin
yeniden düzenlenmesi, kamunun iş ve işlemlerde şeffaflığının sağlanması,
yönetim ve denetim mekanizmalarının bu doğrultuda geliştirilmesi demektir. Devletin ekonomiyle ilişkilerinin yeniden
düzenlenmesi, kamunun ekonomideki rolünün denetim ve teşvikle sınırlandırılması
demektir. Siyasetin yeniden yapılandırılması ise,
seçim ve siyasî partiler kanunlarının toplumun güvenini ve desteğini
güçlendirecek demokratik ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması demektir. Devlet, kamu harcamalarını yaparken,
kaynaklarını verimsizce kullanmaktan vazgeçmelidir. Eğer devlet yeniden yapılandırılır,
israfa, verimsizliğe engel olunursa, Türk insanının dinamizmi ve teşebbüs gücü
kısa zamanda ekonomik dengeleri yerine oturtup, işsizlik ve onun doğal sonucu
olan fakirliğe son vermemizi sağlayacaktır. Özelleştirmenin amacına uygun yapılması
gerekmektedir. Bu çalışma, ülkenin, çalışmadan beklediği faydayı mutlaka
kendisine kazandıracak bünyede olmalıdır. Özelleştirmenin gecikmesi, Türk
insanının ve kamunun büyük zorluklarla kazandığı sermaye birikiminin verimsizce
kullanımına neden olmuş, Türkiye'nin yatırımlarına yöneltilememiştir. İstihdam artırıcı yatırımların teşviki
kapsamında, devletin yatırımcılara, vergi, fon, prim desteği mutlaka vermesi
gerekmektedir. İşsizliğin kısa vadede çözümü için,
kanımca asgarî ücretin vergidışı bırakılması gerekmektedir. Serbest piyasa ekonomisine inanan, hür,
özgür, adil bir hukuk sistemi olan, hukukun insanına, insanının da hukuka
uygun, eğitilmiş insangücü yüksek bir ülkede yatırım da kolaylaşacaktır. Tüm
bunların yapılabilmesi için, Anayasada ve yasalarda değişikliklere gidilmesi
gerekmektedir. Aslında, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk ve
hatta demokrasi eksikliği gibi temel şikâyetlerimizin kaynağında ekonomik model
vardır. 90'lı yıllardaki sekiz yıllık tek başına Anavatan hükümeti dışında
hemen bütün hükümetlerce baş tacı edilen devletçi ekonomi, bütün dünyada olduğu
gibi, ülkemizde de, yoksulluğun, işsizliğin, yolsuzluğun ve demokrasi
eksikliğinin başlıca müsebbibi olmuştur; ama, hepsinden önce, bir zihniyet
değişimine ihtiyaç vardır. Maruz kaldığımız deprem felaketi ve yaşadığımız
ekonomik kriz, bu değişimi, kendiliğinden başlatmıştır. Yapısal değişimin şart olduğu, artık,
herkes tarafından kabul edilmektedir. Avrupa Birliği üyeliği süreci de,
değişimin önünü açacak bir fırsat olarak görülmektedir; ancak, siyaset kurumu,
Parlamento ve hükümet, bütün iyi niyetine ve çalışkanlığına rağmen, değişimi,
toplumun istediği ve beklediği süratle gerçekleştirememektedir. Bunu söylerken,
siyaset alanının fevkalade parçalanmış olduğu, ülkenin uzun yıllardır koalisyon
hükümetlerine mahkûm bulunduğu bir dönemden geçtiğimizi gözardı ediyor değiliz.
Bununla birlikte, her krizin yeni fırsatları da beraberinde getirdiği
inancındayız. Ardı ardına yaşadığımız deprem afetleri ve
ekonomik krizler, ülkemizin, idarî ve ekonomik alanlardaki tüm sorunlarını, tüm
çıplaklığıyla ortaya sermiştir. Bu süreçte, siyasetin sorunları da
kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Yaşadığımız tecrübeler göstermektedir ki,
tüm alanları kapsamayan ve eşzamanlı uygulanmayan reform projelerinin başarı
şansı bulunmamaktadır. Bunun için, biz, tüm alanlarda, Avrupa Birliği
kriterlerini de karşılayacak şekilde, topyekûn bir yeniden yapılanmaya
gidilmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu yeniden yapılanma için gereken toplumsal
mutabakat, önemli ölçüde sağlanmıştır; sıra, uygulamaya, yani icraata
gelmiştir. Türkiye, bundan sonraki seçimlere, sözünü ettiğim yeniden yapılanma
çalışmalarının çoğunu sonuçlandırmış olarak gitmelidir. Anavatan Partisi olarak, her kesimden
insanımızın ortak talebi haline gelen değişim sürecinin ilk örneklerini, kendi
sorumluluk alanlarımızda, hayata geçirmek kararındayız. Bu programın, siyaset
kurumunun, ülkenin sorunlarını çözebilecek birikim, üretkenlik ve çabaya sahip
olduğunun ispatı olduğuna inanıyoruz. Türkiye'nin sorunlarının hiçbiri çözümsüz
değildir; yeter ki, çözümleri hayata geçirecek kararlılık ve irade olsun.
Anavatan Partisi olarak, biraz sonra ifade edeceğim düzenlemeleri hayata
geçirmek suretiyle, siyasetin ve Parlamentonun bu kararlılık ve iradeye sahip
olduğunu ortaya koyduğumuzu düşünüyoruz. Değerli milletvekilleri, Türkiye'de
işsizliği ve fakirliği ortadan kaldırma konusunda samimî olan herkesin, bizim
yaptığımız gibi, çözüm önerilerini ortaya koyması gerekmektedir. Bununla
birlikte, sadece slogandan oluşan, insanlığın temel değerleri olan millî ve
dinî duygularının istismarından ibaret bulunan, içi boş, hiçbir somut unsura
dayanmayan, hayata aktarılamayacak laf kalabalıklarının, yeniden yapılanma
programı diye takdim edilemeyeceğini de belirtmek isterim. Türkiye, milletimizin
aklına ve mantığına değil, sadece duygularına hitap ederek siyasî rant sağlama
anlayışından çok çekmiştir. İnsanımızın kalbî desteği, ancak mantıklı
bir programın hayata geçirilmesi çerçevesinde önemlidir. Somut bir programa
dayanmayan duygu taşkınlıkları, Türkiye'yi kimi zaman kardeş kavgasının eşiğine
getirmiş, kimi zaman demokrasimizi tehlikeye sokmuştur. Bu dönemi artık geride
bırakmalıyız. Bu yöntem, diğer sorunlarımız gibi, işsizliğin ve fakirliğin
önüne geçme konusunda da herhangi bir fayda sağlamamaktadır. Onun için, diyoruz ki, gelin, işsizlik ve
fakirlikle birlikte diğer tüm sorunlarımızı da çözmek için, sadece gönül
gönüle, el ele değil, kafa kafaya da verelim. Meclis çatısı altında, siyasî
partilerimizin içinde, her alanda yetişmiş, proje üretme, fikir geliştirme
yeteneğine sahip arkadaşlarımız var. Herkes eteğindeki taşı döksün; siyaset
kurumu olarak, Türkiye'nin sorunlarının çözümü için ortak bir program
oluşturalım, ortak bir iradeyle bunları hayata geçirelim. Siyaset kurumunun öncülük edeceği millî
mutabakat ve atılım hamlesine sivil toplum kuruluşları da destek verecektir.
Bütün toplumun arkasında olduğu bir projenin, ne kadar zor olursa olsun, ne
derece kaynak isterse istesin, başarıya ulaşmaması mümkün değildir; dünyada
birçok ülke bunu yapmış ve başarmıştır. Şimdi, zaman, eskiye ait birtakım
dertleri, yeniymiş gibi ısıtıp ortaya sürme zamanı değildir; şimdi, zaman,
bütün dertlerin müsebbibi olan devletçi ekonomiden kurtulup, çağdaş, verimli
piyasa ekonomisine geçmenin zamanıdır. Eğer milletimizin gerçekten iş
bulmasını, zenginleşmesini, iyi yaşamasını ve çağdaş demokrasinin gerçekten
gelmesini istiyorsak, hepimize düşen, anlamsız tartışmalarla vakit
kaybetmektense, piyasa ekonomisinin inşa edilmesi çalışmalarına omuz vermektir.
Şayet, siz "gelin, işsizliğe, fakirliğe, geri kalmışlığa son verin"
diyorsanız, biz de evet diyoruz; ama, diyoruz ki, bunu, kavgayla, çekişmeyle,
karşılıklı suçlamayla yapamayız. Bunun için, önce, herkesin kendi şahsî
çıkarını, parti taassubunu, siyasî konumunu, yani, kendi dünyasını aşması,
siyasî partileriyle, sivil toplum örgütleriyle, fertleriyle ortak bir dünyada
buluşması gerekmektedir. İnşallah, o günlerin de yakın olduğuna,
Türk insanının bunları da başaracağına inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyer. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın
Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN - Ne konuda Sayın Yıldırım? MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) -
Eskişehir'in Alpu İlçesinin Bozan Beldesinden telefon geldi, kahvelerden
telefon ediyor vatandaş. (DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum... Sayın
Yıldırım, böyle bir şey olmaz. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Haciz
geldiğini, Ziraat Bankasından ve tarım kredi kooperatiflerinden... BAŞKAN - Sayın Yıldırım, olmaz ki yani....
Her telefon geldiğinde, biz, burada millete cevap mı vereceğiz canım?! MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Evet,
haciz geldi diyor, telefon ediyor vatandaş. (DSP, MHP, ANAP ve DYP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN - Rica ediyorum... Yok öyle bir
şey. Sayın milletvekilleri, bakın, burada bir mecliste çalışıyoruz. NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Bana da
telefon geldi; nedir bu Doğru Yoldan çektiğimiz diyor. RAMAZAN GÜL (Isparta) - Doğru Yol olmasa
gelemezdiniz siz. ALİ GEBEŞ (Konya) - Niye rahatsız
oluyorsunuz? BAŞKAN - Efendim, rica ediyorum
arkadaşlar... RAMAZAN GÜL (Isparta) - Memlekete bir çivi
çakmadınız. (MHP ve DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen gürültü
etmeyelim. Şimdi, söz sırası, DSP Grubu adına Sayın
Salih Dayıoğlu'nda; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakikadır. DSP GRUBU ADINA SALİH DAYIOĞLU (İzmir) -
Yeni usuller çıkarıyoruz Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 19 arkadaşının işsizlik ve yoksulluk
sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa ve İçtüzüğün ilgili maddeleri uyarınca Meclis araştırması yapılmasına
ilişkin önergesi hakkında Demokratik Sol Parti Grubu adına görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yoksulluk ve onun en önemli nedenlerinden biri olan işsizlik sorunu,
Türkiyemizin sadece son yıllarda ortaya çıkan değil, uzun yıllardır süregelen
çok önemli bir sorunudur. Durum böyleyken, konunun salt ideolojik bir
yaklaşımla ele alınıp, çağdaş sanatların işsizliğe neden olduğu veya irtica ile
mücadelenin yoksullukla mücadeleyi engellediği yönünde bir görüşle
yorumlanmasını yadırgadığımı vurgulamak isterim. Konunun önemi gereği daha
ciddî bir yaklaşım beklerdim. Önerge verildiği zaman, Fazilet Partisi
milletvekili olan arkadaşlarımız, yoksulluğa ve işsizliğe gerekçe olarak siyasî
istikrarsızlığı göstermişlerdir. Oysa, Türkiye'de, siyasî istikrarsızlığın,
içinde benim de bulunduğum partim Demokratik Sol Partinin bulunduğu
hükümetlerle sona erdiği herkesin malumudur; çünkü, Türkiye'de toplumsal
barışın zedelendiği, siyasetin büyük bir kaza geçirdiği, 28 Şubat günlerinden
sonra, Demokratik Sol Parti, ülkeyi tek başına bir seçime götürmüş ve
seçimlerin ertesinde üç partili bir uzlaşı hükümetine imza atmıştır. Cumhuriyet
tarihinin en istikrarlı üç partili koalisyon hükümeti, siyasî istikrarsızlığa
yol açmak şöyle dursun, siyasette istikrarın ne olduğunu göstermiş, ülke
çıkarlarının parti çıkarlarından nasıl önce geleceği uygulamalarına imza
atmıştır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yoksulluk, pek çok bilimsel çalışmada iki kavramla ifade edilir; mutlak ve
göreceli yoksulluk. Her iki kavram da, aslında, sayısal bir sınırı
göstermektedir. Bu sayısal sınır, gelir düzeyiyle ifade edilmektedir. Gelir
düzeyi ise, birçok ekonomik ve sosyal göstergenin parasal toplamından
oluşmaktadır. Bu anlamda, gelir düzeyi, göstergelerin göstergesi olarak
değerlendirilebilir. Bundan dolayı, yoksulluğu gelir düzeyiyle açıklamak,
sadece göstergelerin göstergesini açıklamak olacaktır. Yapılacak ilk iş, gelir düzeyini belirleyen
ekonomik ve sosyal etmenleri ortaya koymak olmalıdır. Bu çaba, yoksulluk sınırı
olarak kabul edilen gelir düzeyi altında yaşayanların kimler olduğunun tespit
edilmesini sağlayacaktır. Bu saptamaların yapılması, yoksulluğun olgusal
boyutunu vermekte ve o andaki ekonomik görünüm içinde yoksulluğun niceliksel
yapısını anlatmaktadır. Bu niceliksel yapıyla doğrudan bağlantılı iki unsur
ise, ülkenin gelişmişlik düzeyi ve gelir dağılımının yapısıdır. Yoksulluk olgusu, sadece toplumun en alt
gelir kesiminin niceliksel büyüklüğü değildir. Bu durum, sadece gelir dağılımı
eşitsizliğini göstermektedir. Bu nedenle, az gelişmiş ülkelerin gelir dağılımı
istatistikleri, pek çok gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerinkine oranla daha
adaletli bir görünüm sergilemektedir; ancak, unutulmaması gereken, böyle bir
durumda paylaşılanın sadece fakirlik olduğudur. Yoksulluk konusunda göz önüne alınması
gereken diğer bir etmen olan gelir dağılımı da iki ayrı açıdan incelenebilir,
incelenmelidir. Birinci yaklaşım açısı, nüfusun gelir düzeylerine göre yüzde
20'lik dilimlere ayrılmasıdır. Bu konudaki araştırmalar, ne yazık ki, en alt
gelir dilimlerini gösteren birinci ve ikinci yüzde 20'lik grupların
gelirlerinin, 1963 yılından bu yana oldukça az artmış olduğunu göstermektedir.
Aynı araştırmalar, üçüncü ve dördüncü yüzde 20'lik grupların gelir paylarının,
1963-1987 yılları arasında arttığını ve beşinci grubun payının düştüğünü
göstermektedir; ancak, beşinci grubun bu eğiliminin, 1994 yılında yapılan
araştırmalarda tersine döndüğü anlaşılmaktadır. 1994'ten günümüze kadar, bu
eğilim, son zamanlarda azalarak da olsa, sürmektedir. Bu durumun en önemli
nedeni, 1994 yılından itibaren süregelen aşırı yüksek reel faizlerin, sermaye
kazançlarının aşırı ölçüde artmasına neden olmasıdır. Gelir dağılımı konusunda incelenmesi
gereken ikinci yaklaşım ise, gelir dağılımının bölgesel yapısıdır. 1968'den bu
yana yapılan araştırmalar, Ege ve Marmara Bölgelerimizin hızla arttığını,
Akdeniz Bölgemiz hariç diğer 5 bölgemizin gelir paylarının hızla azaldığını
göstermektedir. Ege ve Marmara Bölgelerimizin hem nüfus olarak hem de gelir payı
olarak bu denli büyük bir hızla büyümesinin en önemli nedeni ise göçtür.
Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizden göçe yol açan en önemli
unsur olan terörle mücadele konusunda hükümetimizin gösterdiği başarıyı,
taraflı tarafsız herkes, takdir etmektedir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
yoksulluk olgusunun en önemli nedenlerinden birisi işsizliktir; ancak, ne yazık
ki, işsizlik konusunda yapılan araştırmaların, gerçeği ne ölçüde yansıttığı
tartışılmalıdır. Bu konuda karşımıza çıkan en önemli engellerden biri,
kayıtdışı ekonominin varlığıdır. Kayıtdışı ekonomi, gelir dağılımı adaletinin
sağlanmasının önündeki en önemli engellerden biridir. Kayıtdışı ekonominin
genel özellikleri, adından da anlaşılacağı gibi, ekonomik kayıtlarda gözükmemesi,
vergi vermemesi ve çalışanlarının sosyal güvenlik kapsamında olmaması olarak
özetlenebilir. Bu belirsizlik hali, doğal olarak, kayıtdışı ekonominin
büyüklüğünün de tartışmalı olmasına yol açmaktadır. Yapılan çeşitli
araştırmalarda kayıtdışı ekonominin gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde
10'lar düzeyi ile yüzde 35-40'lar arasında değişen oranlarda hesaplanmaktadır.
Alt sınır olarak verilen yüzde 10'lar düzeyinin bile çok yüksek olduğu açıktır.
Durumu size şu rakamlarla
somutlaştırabilirim: Araştırmalarda kabul edilen en düşük düzey olan yüzde 10'u
kesin bir veri olarak kabul edersek, Maliye Bakanlığınca açıklanan verilere
göre, 1999 yılında 7,5 katrilyon, 2000 yılında 12,5 katrilyon, 2001 yılında
18,4 katrilyon liralık bir kayıtdışı ekonomi ortaya çıkmaktadır. Söz konusu
yıllarda bütçe açığının gayri safî millî hâsılaya oranlarının yaklaşık yüzde 10
düzeyinde gerçekleştiğini hatırlarsak, kayıtdışı ekonominin büyüklüğü ve
ülkemize getirdiği yük kolayca ortaya çıkmaktadır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu
araştırmalarda ortaya konulan diğer bir sonuç ise, vergi mükelleflerinin seçmen
sayısına oranıdır. 1995 yılında yapılan bir araştırmaya göre, 1991 seçimlerinde
seçmen olarak oy kullanan seçmen sayısı 32 000 000 iken, aynı yıl vergi veren
toplam mükellef sayısı 8 000 000'da kalmıştır; yani, vergi mükelleflerinin
seçmen sayısına oranı yüzde 25'tir. Bu oran, Amerika Birleşik Devletlerinde
yüzde 62'dir. Bu durum, devletin vergi gelirlerinin yetersiz kalmasına yol
açmaktadır. İstihdam açısından bakıldığı takdirde ise,
1990 yılında yapılan çeşitli araştırmalarda işgücünün sadece yüzde 48'inin
kayıtlı, yüzde 52'sinin ise kayıtdışı olduğu görülmektedir. Bu kayıtdışı
kesimin ise, yüzde 82'si tarım kesimindedir. 1993 yılında yapılan bir
araştırmaya göre de, tarım kesiminin neredeyse tamamının, sanayi ve hizmetler
kesiminin ise yüzde 48'inin kayıtdışı; yani, vergisiz ve sigortasız çalışmakta
olduğu görülebilir. Bu durum, düşük gelirli yaşamı topluma dayatmaktadır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Türkiyemizde yoksullukla mücadelede çözüm için iki bölümlü bir politika
uygulanmaktadır. Bunlar, dolaylı ve doğrudan politikalardır. Bu kapsamda,
hükümetimizin aldığı ve almayı planladığı önlemler şöyle sıralanabilir: Gelir
dağılımı dengesizliğini azaltmak için vergi tabanı genişletilecek, bu yolla
vergi gelirleri artırılacak ve ücretli kesim üzerindeki vergi yükü azaltılacak;
millî gelirin gelir dağılımında eşitlik yaratacak şekilde artırılması yoluna
gidilecek, aynı şekilde, bütün toplumu kapsayacak şekilde ekonomik büyüme de
sağlanacak. Hükümetimiz, yapmış olduğu sosyal güvenlik reformuyla hem bütçe
üzerinde büyük baskı oluşturan bir yükü ortadan kaldırma konusunda önemli bir
adım atmış hem de sosyal güvenliği yaygınlaştırıcı önlemler almıştır. 57 nci hükümet, göreve gelir gelmez,
yoksulluğun en büyük göstergelerinden birisi olan istihdam sorununu halletmeye
çalıştı. Bugüne kadarki hiçbir hükümetin cesaret edemediği şekilde, sadece adı
geçici olan; ancak, kendisi sürekli olan 47 000 işçiyi göreve başlatmıştır. İşsizliği
önlemenin bundan daha iyi yolu olabilir mi?! Son ekonomik krizle beraber özel
sektörde işsizliğin arttığı doğrudur; ancak, hükümetimiz, her türlü önlemi
alarak bunun önüne geçmeye çalışmaktadır. Son iki yılda devletimiz tam 74 000
kişiye iş imkânı sağlamıştır. Önümüzdeki yıl da daha çok yurttaşımıza iş imkânı
sağlamak hedefimizdir. Yoksulluğun önlenmesi için kurulan Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu da çalışmalarına aralıksız devam
etmektedir. Marmara Bölgesindeki depremden zarar gören 10 000 öğrencimize
başkaca bir koşul aranmaksızın burs verilmiştir. 1997 yılından bu yana eğitim
amaçlı çalışmalarda Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan 169,5
trilyon liralık kaynak ayrılmıştır; geçtiğimiz yılın sonuna kadar ise, tam 414 747
kişiye 270 trilyon lira yardımda bulunulmuştur. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
saymış olduğum bütün bu dolaylı ve doğrudan politikaların, ancak uygun bir
makro ekonomik politikayla desteklenmesi halinde başarıya ulaşabileceği
açıktır. Kamu sektörü açıklarının azaltılması bunların başında gelmektedir; bu
nedenle, hükümetimiz, iki büyük krize rağmen ekonomide iyileşmeyi sağlayacak
tedbirleri 2002 yılı bütçesine yerleştirmiştir. Bütçenin en önemli özelliği,
devletin etkinliğinin artırılması, kamu harcamalarının azaltılması olmuştur.
Bunları rakamlarla somutlaştırmak mümkün, ancak, zaman darlığı bakımından
buraları atlıyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
partimizin ekonomi yönetiminde sorumluluk aldığı normal dönemlerde, hem nominal
faiz oranları hem de reel faiz oranları hızla düşmekteydi. Dünyanın yaşadığı
iki büyük ekonomik bunalımdan önce enflasyon, yirmi yıldır ilk kez yüzde 30
seviyesine gelmiş, kısa süre öncesinin kabusu olan hiperenflasyon tehlikesi
aşılmıştı; ancak, dünyayla birlikte yaşanan büyük krizin ülkemizi de
etkilememesi ihtimali söz konusu bile değildi. Ekonomik krizin, sadece ülkemize özgün
olmadığı, tüm dünyanın, son yıllardaki gelişmeler sonucunda bir sıkıntı
içerisinde olduğu konusunda size çok somut bir örnek vermek istiyorum. Amerika
Birleşik Devletlerinin 2004 yılı seçimlerinde Demokrat Parti adına başkan adayı
olacağı açıklanan Lyndon LaRouche, 24 Temmuz günü Washington'daki Birleşmiş
Milletler bürosunda 250 kişi önünde verdiği video konferansta, dünyanın
yaşadığı ekonomik krizi, şu sözlerle tanımlıyor: "Malî kriz içindeyiz.
Amerika Birleşik Devletleri, Carter'dan beri kötü yönetiliyor. Sistemimiz iflas
etmiş durumda. Ulaşım, enerji, eğitim, sağlık sistemlerimizin tamamı ile
altyapı ve sanayimiz çökmüş halde. Halkın yüzde 80'ini dargelirliler
oluşturuyor ve bunların durumu 1977'dekinden çok daha kötü. Sadece Amerika
Birleşik Devletleri değil, Batı Avrupa da, İngilteresi, Almanyası, Fransası ve
İtalyasıyla iflasın eşiğinde. Biz ve Avrupa iflasın eşiğine geldiğimiz gibi, Güney
Amerika'yı da mahvettik; Meksika eskisi gibi değil, Panama, Ekvador artık yok,
Kolombiya mahvoldu, Venezüella yıkımın eşiğinde, Peru aynı şekilde, Arjantin,
Brezilya bölünüyor, Şili'de malî çöküş kapıda, Bolivya, Paraguay, Uruguay,
hepsinde büyük problemler var." Amerika Birleşik Devletlerinde Başkan
olması muhtemel bir kişi bile, dünya ekonomisindeki çöküşün bir analizini
yaparken, gerçekleri ortaya sermekten çekinmiyor. Türkiye'de yoksulluğun ve
işsizliğin sebebinin bu hükümet olduğunu savunanların bu sese kulak vermesi
gerektiği inancındayım. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; işte
bu büyük krizler nedeniyle, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de ek önlemler
alınması kaçınılmaz oldu. Kriz ortamı nedeniyle, Türkiye, bir ulusal programı
devreye sokmuştur. Ekonomi hedeflerinin yeniden belirlenmiş olduğu programda
çok olumlu gelişmeler yaşanmış, IMF ve Dünya Bankası yetkililerinin olumlu
görüşleri programa destek vermişti; ancak, tam o günlerde, dünyada hiç kimsenin
öngörmediği 11 Eylül terörü yaşanmıştır. Dünya tarihinin en büyük terör eylemi
olarak adlandırılan New York'taki ikiz kule saldırılarından sonra, dünya
tamamen yeni bir başlangıç içerisine girmiştir. Afganistan'a başlayan
saldırıların ertesinde, Türk Hükümeti, elini çabuk tutarak, Türk ekonomisine bu
durumun yansıtacağı olumsuz etkileri en aza indirmek için çalışmalar
başlatmıştır. Dışpolitikada belirleyici ülke olma çalışmalarının yanı sıra,
hükümetimiz, hazırladığı 2002 malî yılı bütçesiyle, devlet harcamalarında büyük
bir indirime gitmiştir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
konuşmamın son bölümüne gelmeden önce, Türkiye'nin bir büyük gerçeğini de
gözler önüne sermek istiyorum. Ülkemizin, çok büyük ve yılların birikimi olan
borç batağı içerisinde olduğu gerçeğinden artık kimse kaçamaz; ancak, dediğim
gibi, bu da, bugünün bir hatası sonucu oluşan bir şey değil, yılların
birikimidir; çünkü, malumunuzdur ki, tohum olmadan fidan, fidan olmadan da ağaç
olmaz. Tohumu eken ve fidanı sulayanlar, ağacın sorumluluğundan kaçamazlar,
bunu bir önergeyle gündeme getirmeleri de kendi sorumluluklarını unutturmaz.
Türkiye'nin 1990'lı yılların başından bu yana yürüttüğü borç politikası, artık,
Türkiye'yi tahammül edilmez noktaya getirmiştir. Yıllardan beri, borcu borçla
ödeye ödeye bir noktaya vardık ki, toplanan vergilerin büyük bir kısmı bu
borçların faizine gitmekte ve her geçen yıl da bu, artmaktadır. Türk ekonomisi
de, bu borç batağı yüzünden duvara dayanmıştır. Tüm bunlara rağmen,
hükümetimiz, bu konuda kesinlikle yılgınlığa kapılmamakta, ülkenin esenliğe
çıkması için bütün gücüyle, geceli gündüzlü çalışmalarını sürdürmektedir. Az
önce anlattığım gibi, hazırlanan 2002 yılı bütçesi de bunun için bir adım
olacaktır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütün
bu saydığım bilimsel ve sosyal gerçekler hükümetimizin uygulamakta olduğu
istikrar tedbirleri çerçevesinde yer almaktadır. Başka bir deyişle,
hükümetimiz, ülkemizin ekonomik problemlerini aşmak için her türlü popülizmden
uzak, aklın ve bilimin gösterdiği yönde çalışmalar yapmaktadır. Bu nedenle, Demokratik
Sol Parti Grubu olarak bu araştırma önergesine ret oyu vereceğimizi
bilgilerinize sunuyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dayıoğlu. MHP Grubu adına Sayın Hüseyin Arabacı
konuşacaklardır. Buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar) MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - 7,5
dakika kaldı Sayın Başkan... BAŞKAN - Olabilir. 10 dakika fazla
çalışırız, bir şey olmaz. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Başkan, çalışma süresini uzatmanız lazım... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat ) -
Oylamayacak mısınız?.. BAŞKAN - Bir dakika canım... Arkadaşımız
konuşsun. Buyurun efendim. Konuşma süreniz 20 dakikadır. MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARABACI (Bilecik)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 19
arkadaşının vermiş oldukları işsizlik ve yoksulluk sorununun araştırılması ve
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla vermiş oldukları Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz alınmış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli üyeler; 21 inci
Asrın ilk yıllarını idrak etmekte olduğumuz bugünlerde insanlığın karşılaştığı
en önemli sorunların başında yoksulluk gelmektedir. Dünyanın hemen hemen bütün
ülkelerinde şiddet derecesi birbirinden farklı boyutlarda da olsa yoksulluk ve
sefalet yaşanmaktadır. Yapılan araştırmalar, 1998 yılı itibariyle, dünyada
1,3'ü milyarı aşkın insanın yoksulluğun pençesine düştüğünü göstermektedir.
Bugün için, gelişmekte olan ülkeler nüfusunun üçte 1'i yoksulluk sorunuyla
karşı karşıyadır. Ülkemiz açısından bu soruna bakıldığında, geçmiş hükümetlerin
tercih ettikleri politikalar ve yönetim anlayışlarındaki yanlışların yanı sıra,
uzun yıllardır çözülemeyen ekonomik ve sosyal sorunların neticesinde ortaya
çıkan gelir dağılımı adaletsizliği, ülkemizde toplumsal barışı tehdit eder
boyutlara ulaşmıştır; sadece bölgelerarası değil, kentler ve mahalleler
arasındaki sosyoekonomik mesafe giderek açılmıştır; kısacası, sosyal dokuyu ve
ahlak sistemini tahrip edici bir nitelik kazanmaya başlamıştır. Ekonomik politikaların nihaî hedefi,
insanların refah düzeyinin yükseltilmesi, diğer bir ifadeyle, fert başına millî
gelirin artırılması; ancak, bunun yanında, toplumun bütün kesimlerine adil bir
şekilde paylaştırılması olmalıdır. Sayın Başkan, değerli üyeler; cumhuriyetin
kuruluşuyla beraber her alanda hızlı bir modernleşme sürecine giren Türk
toplumu, iktisadî alanda da önemli ve yapısal bir değişim sürecine girmiştir.
İki büyük savaştan henüz çıkmış olmasına rağmen, ülkenin sanayileşmesi ve
kalkınması için cumhuriyetin ilk yıllarında büyük adımlar atılmıştır. O
dönemde, toplumda, sanayileşme için gerekil olan sermaye birikimi yeterli
olmadığı için, cumhuriyetin ilk yıllarında, ekonomide belirleyici tek güç
devlet olmuştur. Devletçi anlayış çokpartili döneme kadar sürmüş, Türkiye, 1950
yılından itibaren karma ekonomik modelin uygulandığı döneme geçmiştir. Bu
dönemden itibaren, Türkiye'nin sanayileşmesinde ve ekonomik kalkınmasında Türk
özel sektörü de misyon üstlenmeye başlamıştır. Bu karma ekonomik model
1980'lere kadar sürmüş; Türkiye, 1980'den itibaren serbest piyasa ekonomisine
geçmiştir. Bu yeni dönemde, Türkiye, kapalı ve korumacı yapıdaki ekonomisini
her alanda liberalleşmeye tabi tutmuş, dünya ekonomilerine entegre etmeye
çalışmıştır. Ekonomik politikalarda korumacılık anlayışı terk edilmeye
başlanmış, Türk ekonomisi, dış ekonomilerle rekabete sokulmuştur. Bu modelde
temel amaç, Türk ekonomisini yabancı ekonomilerle rekabete sokarak, daha
dinamik, hızlı bir ekonomik kalkınma ve büyümeyi sağlamaktır. 1990'lı yıllara kadar Türk ekonomisinde,
bu anlamda büyüme ve gelişme kaydedilmiş; Türkiye'nin dış ticaret hacminde,
fert başına millî gelirde, hizmet sektörlerinde ve sanayileşme hızında büyüme
trendi yakalanmıştır; fakat, 1990 yılından itibaren Türkiye, bu büyüme trendini
istikrarlı bir şekilde sürdürememiştir. Diğer taraftan, Türkiye'nin iktisadî
yapısında gözlenen bu gelişmelere paralel olarak sosyal yapıda da temel,
yapısal ve belirleyici önemi haiz gelişmeler yaşanmıştır. Cumhuriyetin ilk
yıllarında nüfusun yüzde 35'i şehirlerde yaşarken, bugün, bu oran yüzde 65'lere
çıkmıştır. Kırsaldan kente doğru akan bu göç olgusu, beraberinde sosyal, ekonomik,
kültürel birçok önemli sorunu beraberinde getirmiştir. Toplumun üretim ve
tüketim kalıplarında köklü değişiklikler yaşanmış, insanımızın sosyal
davranışlarında değişiklikler söz konusu olmuştur. Yaşanılması kaçınılmaz olan
bu kırsaldan kente göç olgusunun, köyle kent arasında bir barajla tutulamaması,
kentleşme, konut, sağlık, eğitim, ulaşım, kültür ve siyasal alanlarda yaşanan
birçok soruna temel teşkil etmiştir. Bu temel sorunlardan birisi de, hiç
kuşkusuz işsizlik olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusun yüzde 65'i,
geçimini kırsaldan sağlarken, bugün, nüfusun yüzde 65'i, geçimini kentte
emeğiyle sağlamaya çalışmaktadır. Bu emek arzına paralel istihdam artışı
sağlanamadığı için işsizlik ve buna bağlı olarak da reel ücret seviyesinde
düşüklük söz konusu olmuştur. Bu tür sosyoekonomik gelişmeler, toplumsal
yapımızda sürekli bir devinimi ve istikrarsızlığı beraberinde getirmiştir. Sayın milletvekilleri, Türk ekonomisinde
1980'li yıllarda yakalanan büyüme trendinin 1990'lı yıllarda sürdürülememesinin
üç temel nedeni vardır. Birincisi; Türkiye, 1990 yılından itibaren büyük bir
siyasal istikrarsızlık sürecine girmiştir. İkincisi; Türkiye ekonomisi yeteri
kadar kurumsallaşamamış, buna bağlı olarak da dış ekonomilerle rekabet için
gerekli gücü kazanamamıştır. BAŞKAN - Sayın Arabacı, bir dakikanızı
rica ediyorum efendim. Sayın Arabacı konuşmasını bitirinceye
kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - İşte, biz
de bunu dedik Sayın Başkan. BAŞKAN - Belki 10 dakikada bitirirdi
canım! Buyurun Sayın Arabacı. HÜSEYİN ARABACI (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Üçüncüsü; PKK terör örgütünün ülkemiz
ekonomisine verdiği büyük hasardır. 1999 yılına kadar devam eden siyasal
istikrarsızlık ve yirmi yıl boyunca devam eden PKK terör örgütünün etkisiyle
de, zaten yeterli rekabet gücü olmayan ve kurumsallaşamayan ekonomik yapı,
dokuz yıl boyunca sürdürülen popülist politikaların da etkisiyle, ciddî bir zafiyete
girmiştir. Ekonomik yapımızda 1990 yılında başlayan
bu sürecin daha başlangıcında durdurulması için, o dönemde görev yapan
hükümetler, ekonominin gerektirdiği yapısal ve radikal politikalar uygulamak
yerine, kelimenin tam anlamıyla, popülizme kaçmışlardır. Bunun sonucunda da,
ekonomik yapıda oluşan zafiyetler derinleşmiştir. Devlet bütçesinde meydana
gelen açıkların çok yüksek faiz oranlarında borçlanma yoluyla kapatılması
yoluna gidilmiş, buna bağlı olarak, faiz ve enflasyon hadleri sürekli olarak
yükselmiş ve ekonomik yapımız rant ekonomisine dönüşmüştür. Yüksek faiz ve
enflasyon sarmalına giren ekonomik yapıda, tasarruflar ve kaynaklar, üretim,
yatırım tercihi yerine faize yönelmiş, faktör gelirlerinde faiz lehine büyük
bir dengesizlik meydana gelmiştir. Ülkede oluşan bu rant ekonomisi, toplumda
fakirleşmeye, sosyal adaletin bozulmasına, yatırımların durmasına ve işsizliğe
neden olurken, yolsuzluklar için de uygun bir vasat oluşturmuştur. Bankacılık, hayalî ihracat ve diğer
alanlarda çok ciddî ve büyük çaplı yolsuzluklar cereyan etmiş ve bütün bu
gelişmelerin neticesinde, sosyal, ekonomik ve toplumsal yapımızda ciddî
zafiyetler oluşmuştur. Dünyanın bütün ekonomilerinde görevi ekonomiye kaynak
üretmek olan bankacılık sistemi, Türkiye'de, mevduata verilen yüzde 100 güvence
sayesinde de, âdeta, kaynakları tüketen bir yapıya dönüşmüştür. Sayın Başkan, değerli üyeler; gerekli
kurumsallaşma düzeyine ulaşamayan, yeterli sermaye birikimi oluşmadığı için dış
ekonomilerle rekabet gücü zayıf olan ekonomik yapımız, 1 Ocak 1996 tarihinde
yürürlüğe giren Gümrük Birliği Anlaşmasının etkisiyle de rekabet gücünü önemli
ölçüde kaybetmiş ve dışticaret dengemizde de ülkemiz aleyhine bozulma meydana
gelmiştir; bu da dışticaretimizin finansmanında sorunlar yaşanmasına neden
olmuştur. Siyasal istikrarsızlık, ekonominin dış rekabet gücünün zayıf olması
ve nihayet PKK terör örgütünün neden olduğu hasar da eklenince, Türk ekonomisi,
yukarıda anlatmaya çalıştığım sürece girmiş ve ekonomik yapımız âdeta felç
olmuştur. Yaşanan bu gelişmelerin neticesinde, Türkiye'de ekonomi ve siyaset
tıkanmış, bunun neticesinde de Türkiye, 18 Nisan 1999 tarihinde erken seçime
gitmek zorunda kalmıştır. Sayın Başkan, değerli üyeler; seçimlerden
sonra kurulan 57 nci hükümet, öncelikle Türkiye'nin muhtaç olduğu siyasal
istikrarı sağlamış, arkasından da Türk ekonomisinin muhtaç olduğu yapısal
dönüşümü gerçekleştirmek için, üç yıllık istikrar programını 2000 yılı başında
uygulamaya koymuştur. Faiz hadlerinin çok yüksek seviyede olmasına, dolayısıyla
da enflasyonun yüksek seyretmesine neden olan devletin borçlarını ödemek,
öncelikli amaç olarak belirlenmiştir. Bunun için de, sürekli borçlanmayla
kapatılma yoluna gidilen bütçe açıklarını kapatmak için, öncelikle bütçe
açıklarının sebepleri üzerinde çalışılmıştır. Birinci olarak, PKK terörüyle yapılan
mücadelede sağlanan başarı, terörle mücadelenin, devlet bütçesi üzerindeki malî
baskısını kaldırmıştır. İkinci olarak, sosyal güvenlik yasaları
çıkarılmış, emeklilik yaşı yükseltilerek, sosyal güvenlik sisteminin, bütçe
açıkları üzerindeki etkisi önemli ölçüde önlenmiştir. Üçüncü olarak, tarım üreticileri ve esnafa
verilen destekleme politikalarında köklü değişikliğe gidilmiş, bu nedenle, kamu
bankalarının alacağı olan 25 katrilyonluk görev zararı alacakları ödenmiş ve
sübvansiyon sisteminin bütçe açıkları üzerindeki etkisi tamamen ortadan
kaldırılmıştır. Dördüncü olarak, siyasete güvenin
sarsılmasında büyük payı olan yolsuzluklarla da kararlı ve ciddî bir mücadele
verilmekte ve hortumlanan kaynaklar devlet hazinesine geri getirilmektedir. Beşinci olarak, yatırımlarda popülizme
kaçmadan, strateji ve önceliği olan yatırımlara kaynak ayrılmaktadır, gereksiz
ve üretken olmayan yatırımlara kaynak verilmemektedir. Sayın milletvekilleri, 57 nci hükümet,
tesis ettiği siyasî istikrar sayesinde, devlet bütçesinde bir karadelik olan bu
konularda, gerekli Anayasal ve yasal düzenlemeleri süratle yapmış ve yıllardır
başarılamayan reform niteliğindeki politikaları hayata geçirmeyi başarmıştır. Bütçe açıklarının nedenlerinin ortadan
kaldırılması, programın birinci aşamasını oluşturmaktadır. Programın ikinci
aşaması ise, devletin borçlarının tasfiye edilmesidir. Bir taraftan, devletin
borçlanma ihtiyacının ortadan kaldırılması, diğer taraftan, gayri safî millî hâsıla
oranının yüzde 90'lara varan borç stoklarını eritmek kolay olmamaktadır.
Özellikle, petrol fiyatlarındaki olağanüstü artış, Amerikan Dolarının
değerlenmesi, dünya ekonomisinde görülen durgunluk, diğer taraftan,
özelleştirmede meydana gelen gecikmeler, kamu bankalarının görev zararları
alacaklarının ödenmemesi nedeniyle, para piyasalarında oluşan likidite
sıkıntısı, bir taraftan gümrük birliğinin, dışticaretimiz üzerindeki olumsuz
etkisinin yanında, sabit kur politikasının etkisiyle de cari dengede meydana
gelen açık, zaten çok hassas ve bıçak sırtında giden Türk ekonomisinin, kasım
ve şubat aylarında krize sürüklenmesine neden olmuştur. 57 nci hükümet, uygulamaya koyduğu
istikrar programının ikinci aşamasında, yaşanan bu olumsuz gelişmeler üzerine,
güçlü ekonomiye geçiş programıyla revize edilmiş olmakla birlikte, program,
temel ilkelerde ve hedeflerde taviz verilmeden, kararlı bir şekilde uygulanmaya
devam edilmektedir. Hükümetin aldığı radikal ve yapısal tedbirlerle, maliye ve
finans piyasalarında yaşanan sorunlar tamamen çözüme kavuşturulmuştur. Faizler
ve enflasyon düşmeye, vadeler uzamaya başlamış, kurlar istikrar kazanmış,
ihracatımız artmaya başlamış, ekonomimiz dış talebin artmasıyla büyüme trendine
girmiştir. Sayın Başkan, değerli üyeler; işsizliğin
ve yoksulluğun çaresi, zaten kaynakları ve sermaye birikimi yeterli olmayan
ekonomimizin, rant ekonomisinden çıkıp, üreten ekonomi yapısına geçmesine
bağlıdır. Bu konu, aynı zamanda küreselleşme açısından da önem arz etmektedir.
Hem küreselleşmenin getirdiği yeni sorunlar ve sorumluluklar hem de teknoloji
ve beşerî sermaye ağırlıklı büyüme zorunluluğu, bugün, dünyada birçok ülkenin,
ekonomilerinde yapısal reform hamlesine girişmelerini gerekli kılmaktadır. Türk
ekonomisinin içinden geçtiği süreç bir fırsat doğurmakta ve bu süreçte
hükümetin uygulamakta olduğu ekonomik politikalar, küreselleşmenin gereklerini
de ihtiva etmektedir. İşsizlik, yoksulluk ve yolsuzluğun çaresi,
ekonominin büyümesidir. Ekonomik büyümenin sağlanması için de, faiz ve enflasyonun
tek haneli rakamlara indirilmesi gerekir. Faiz ve enflasyonun istenilen
seviyelere indirilebilmesi, devletin borç stoklarının eritilmesi şartına
bağlıdır. Devlet, borcunu borçla ödeyen durumdan kurtarılmalıdır. Bunun için
yapılması gerekenler: 1- Daha düşük oranlarda, etkin, yaygın ve
adil bir vergi sistemi kurulmalı, devletin vergi gelirleri artırılmalıdır. 2- Süratle özelleştirme yapılmalı,
özelleştirmeden elde edilen gelirlerle devletin borçları tasfiye edilmelidir. Her ne kadar, konjonktür, özelleştirme
açısından müsait değilse de, GSM hattı Aria'nın özelleştirilmesinde olduğu
gibi, değerinde özelleştirme temel ilke olmalıdır. Özelleştirme, ekonomide yapılmak istenilen
yapısal dönüşümün en kritik maddesini oluşturmaktadır. 3- Turizm sektörüne önem verilmelidir. Turizm, hem istihdam hem katmadeğer ve hem
de döviz kazandırıcı faaliyetler açısından çok büyük bir potansiyelimizdir.
Türkiye, Akdeniz havzası ülkelerle kıyaslandığında, hem kültür hem de doğa
turizmi açısından çok büyük bir potansiyele sahiptir. 4- Türkiye, ekonomik büyüme modelini
ihracata dayalı olarak kurmalıdır. Küreselleşmenin en açık etkileri
ekonomiler üzerinde oluşmaktadır. Mal ve hizmetlerde sınırlar süratle
kalkmaktadır. Rekabet gücü, uluslararası ekonominin en belirleyici unsuru
olarak ortaya çıkmaktadır. İhracata dayalı büyüme modeli, üretim
faktörlerinin ve teknolojilerin gelişiminde, mal ve hizmetlerin uluslararası
standartlara erişmesinde, ekonominin kurumsallaşmasında, uluslararası rekabet
gücünün kazanılmasında ve küreselleşmenin getireceği olumsuz etkilerin bertaraf
edilmesinde temel dinamik, sürekli ve belirleyici bir faktör olacaktır. 5- Yabancı sermayenin Türkiye'de yatırım
yapmasını sağlamak. Ülkemiz ekonomisi açısından bakıldığında,
bir taraftan, sermaye, teknoloji, döviz transferine; diğer taraftan, ekonomide
sağlayacağı kaynak ve katma değerle ekonomik büyümeye yapacağı katkı, istihdam
üretimi, mal ve hizmetlerde rekabet sağlanması ve devlet açısından vergi
gelirini ifade eden yabancı sermayenin Türkiye'de yatırım yapmasını sağlamak
zorundayız. Bunun için, mevzuattan ve piyasadan kaynaklanan engelleri en kısa
sürede kaldırmak gerekmektedir. 6 - Kamu harcamalarında etkinliğin
sağlanması açısından kamu yönetimindeki aşırı istihdam mutlaka önlenmeli, zarar
eden KİT'ler kapatılmalı, verimsiz olan kurumlar tasfiye edilmeli, devletin,
temel ve aslî fonksiyonlarının dışındaki alanlardan çekilmesi sağlanmalıdır. 7 - Tarım, hem istihdam hem de üretim
açısından Türkiye'nin stratejik bir sektörüdür. Türkiye, yanlış poltikalar
neticesinde, tarım ve hayvancılıktaki önemini kaybetme noktasına gelmiştir.
Tarım alanlarının planlanması, tarımsal işletmeciliğin standartlarının
geliştirilmesi, ürün standartlarının geliştirilmesi, tarımda verimi artırıcı
politikalar yerine, et ve tarım ürünlerinin ithalatına izin verilmesi, taban
fiyat uygulamaları, yanlış subvansiyon politikalarının uygulanması, tarım ve
hayvancılığımızı bugünkü hale getirmiştir. Sayın Başkan, değerli üyeler; Türkiye, 57
nci hükümetle sağladığı siyasal istikrar sayesinde, Türk ekonomisini,
reformlara, yapısal dönüşümlere tabi tutmuştur. Amaç, Türk ekonomisinin
kaynaklarını etkin, verimli, doğru kullanan bir yapıya kavuşturmak, bu sayede
de, dünya ekonomileriyle rekabet edebilen bir güçlü ekonomik yapı haline
getirmektir. Bu amaçla uygulamaya
konulan ekonomik istikrar programının birinci aşaması başarıyla geçilmiştir.
Makul ve sürdürülebilir bir borçlanmanın hedeflendiği ikinci aşamada da, ortaya
çıkan sorunlar, 2001 yılında uygulanan politikalarla aşılmıştır. Şimdi, sıra
üçüncü aşama olan enflasyon ve faizlerin düşürülmesine gelmiştir. Türkiye, 57 nci hükümetle yakaldığı
fırsatı iyi kullanarak, ekonomideki yapısal dönüşümü başaracaktır. Yukarıda
bahsettiğim tedbirleri hayata geçirdiği zaman, Türk ekonomisini faiz ve
enflasyonda tek haneli rakamlara oturtmayı başaracaktır. Bu hedefler
tutturulduğunda, kaynaklar, faizden çözülüp üretime, yatırıma yönelecektir. Bu
ise, ekonomik büyüme demektir. Bir taraftan devlet, bir taraftan, özel sektör,
diğer taraftan yabancı sermaye kaynaklarını üç koldan yatırımlara
yöneltecektir. Bu durumda, Türk ekonomisi, dış rekabete açık yapısıyla hızlı
bir büyüme sürecine girecektir. Bu da, işsizliğin, yoksulluğun ve yolsuzluğun
kökten çözümü olacaktır. (MHP sıralarından alkışlar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye, son on yılda üretmediğini tüketmiştir. Şimdi, toplum olarak bunun
sıkıntısını yaşıyoruz ve bedelini ödüyoruz. İnsanımız gerçekten büyük bir
sıkıntı içindedir. Sabır göstermekte ve fedakârlık yapmaktadır. Türkiye,
toplanamayan bir Meclisten, gece gündüz çalışan bir Meclis, ömürleri bir yılı
bulamayan hükümetlerden ikibuçuk yılı aşkın bir süredir problemsiz çalışan,
ülke menfaatlarını, partilerinin menfaatlarından üstün tutan ve bütün baskı ve
zorluklara rağmen asla popülizme ve günü kurtarma politikalarına tevessül
etmeyen bir hükümet kazanmıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Arabacı, size de 2 dakika
veriyorum; buyurun, konuşmanızı tamamlayın efendim. HÜSEYİN ARABACI (Devamla) - Bu, Türkiye
için büyük bir fırsattır. Türkiye'nin çıkış yolu 57 nci hükümetin uyguladığı
politikalardır ve başka bir alternatif de yoktur. Türk ekonomisi üç temel sorunundan ikisini
-siyasal istikrarsızlık ve terörün verdiği hasar- çözmüş ve bunlardan
kurtulmuştur. Geriye kalan tek sorun, ekonomimizin kurumsallaşmasını
tamamlaması ve büyüme sürecine geçmesidir. Türkiye, bu hükümetle bunu da
başaracaktır; bundan da hiç endişemiz yoktur. Arzumuz, bu hedefe bir an önce varmaktır.
Bütün sıkıntılara ve zorluklara rağmen, Türkiye, bu fırsatı heba etmemelidir.
İktidarıyla muhalefetiyle, bu tarihî fırsatı kazanca çevirmek, bu aziz millete
yapılacak en büyük ve şerefli hizmet olacaktır. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arabacı. Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz
bitmiştir. Bu itibarla, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 16 Ocak 2002 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma
Saati : 19.13 |
|