DÖNEM
: 21 CİLT : 82 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 49 uncu Birleşim 9 . 1 . 2002 Çarşamba İ
Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. -
YOKLAMALAR IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1.– TBMM Başkanvekili Mustafa Murat
Sökmenoğlu'nun, Suudî Arabistan'da bulunan Osmanlı eserlerine bir süredir
uygulanmakta olan kültür soykırımı ve en son olarak da Mekke'deki Ecyad
Kalesinin yıkıma uğratılması nedeniyle Suudî yönetiminin tutumunu kınadığına
ilişkin konuşması B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve
Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ 1.– Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen ve
33 arkadaşının, Manyas Gölünün çevre sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/241) 2.– İçel Milletvekili Turhan Güven ve 22
arkadaşının, doğalgaz ve tüpgaz fiyatları konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/242) 3.– Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ve
19 arkadaşının, doğalgaz ve tüpgaz fiyatları konusunda genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/24) V.–
SEÇİMLER A) Komİsyonlarda AçIk Bulunan Üyelİklere Seçİm 1.– Dilekçe Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim 2.– Kamu İktisadî Teşebbüsleri
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim VI.– KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.– İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) 2.– Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu
(1/906) (S.Sayısı: 789) 3.– Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) 4.– Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili
Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755,
1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666) 5.– Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754,
1/692) (S. Sayısı: 675) 6.– Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676) 7.– Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının
Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu
Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685) 8. – Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden
Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/938) (S. Sayısı: 792) 9.– Terörizmin Finansmanının Önlenmesine
Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/940) (S. Sayısı: 791) VII.–
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.– İstanbul Milletvekili İsmail
Aydınlı'nın, Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın şahsına sataşması nedeniyle
konuşması VIII.–
SORULAR VE CEVAPLAR A)YazIlI Sorular ve CevaplarI 1.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
açıklanan enflasyon oranlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Kemal Derviş'in cevabı (7/5164) 2.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
uygulanan ekonomi programına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal
Derviş'in cevabı (7/5165) 3.– Gaziantep Milletvekili Nurettin
Aktaş'ın, sermaye kesiminin sınıflandırdığı ve KOBİ'lere baskı yapıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı
(7/5203) 4.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
ilaç firmaları ve doktorlar hakkında basında çıkan iddialara ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5235) 5.– Bursa Milletvekili Mehmet Altan
Karapaşaoğlu'nun, Türk Sağlık ve Eğitim Vakfına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5251) 6.– Bursa Milletvekili Ali Arabacı'nın,
Türk Ticaret Bankasının tasfiyesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal
Derviş'in cevabı (7/5270) 7.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
2002 yılında Karaman'a yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/5285) 8.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
2002 yılında Karaman'a yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/5294) 9.– Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un,
2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/5308) 10.– Kayseri Milletvekili Salih
Kapusuz'un, 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/5309) 11.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın;
2002 yılında Karaman’a yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına, – Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un;
2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına, İlişkin soruları ve Orman Bakanı Nami
Çağan'ın cevabı (7/5292, 5315) 12.– Kayseri Milletvekili Salih
Kapusuz'un, 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/5327) TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum yaptı. Açık bulunan Devlet Bakanlığına, Tokat Milletvekili Reşat
Doğru'nun atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak ile Tokat
Milletvekili Bekir Sobacı haklarında Anayasa Mahkemesince verilen kararın
5.1.2002 tarihli Resmî Gazetede yayımlanması üzerine milletvekilliklerinin sona
erdiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi, Anayasanın 84 üncü maddesinin son fıkrası
gereğince, Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310,
2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı:527) görüşmeleri, daha önce geri alınan
maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S.Sayısı: 433), Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında (1/755, 1/689, 2/699) (S.Sayısı: 666), Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S.Sayısı: 675), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki
(1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676), Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu (1/753, 1/690) (S.Sayısı:
685), Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi; Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet
Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
(1/939) (S. Sayısı: 790) elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra, kabul
edildiği ve kanunlaştığı açıklandı; Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının (1/906) (S.Sayısı:
789) tümü üzerinde bir süre görüşüldü. 9 Ocak 2002 Çarşamba günü, alınan karar gereğince, saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşime 00.05'te son verildi.
No. : 64 II. – GELEN KÂĞITLAR 9.1.2001 Çarşamba Sözlü Soru Önergeleri 1.- İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Bolu Dağı tüneline ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1665) ( Başkanlığa geliş
tarihi: 4.1.2002) 2.- İstanbul Milletvekili
Osman Yumakoğulları'nın, bir tıp kitabının izinsiz alıntıyla hazırlandığı
iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1666)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2002) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, Karayolları
Genel Müdürlüğünün ülkemize gelmesine engel olduğu iddia edilen sigorta
parasına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5469) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 2.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, Adıyaman İlinin bazı ilçelerinin devlet hastanelerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5470) (Başkanlığa geliş tarihi.
3.1.2002) 3.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, çiftçilerin çeşitli sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5471) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 4.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, açılan kiliselere ve misyonerlik faaliyetlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5472) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.1.2002) 5.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve bazı illerin köylerine götürülen hizmetler ile
ve su ve alt yapı sorunlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5473) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 6.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'daki çeşitli sosyal hizmetlere ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru
önergesi (7/5474) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 7.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, Tekel 2000 sigaraları ile ilgili basında çıkan ihraç
yolsuzluğu iddialarına ilişkin Devlet
Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu ) yazılı soru önergesi (7/5475) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.1.2002) 8.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, Adıyaman İlindeki kadastro çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru
önergesi (7/5476) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 9.- Adıyaman Milletvekili
Mahmut Göksu'nun, Adıyaman İlindeki bazı spor tesislerine ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru
önergesi (7/5477) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 10.- Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, dış kredi borçlarına ve dış politikadaki bazı
gelişmelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5478) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 11.- Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve Nemrut Dağı turizmine ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5479) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 12.- Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Nemrut Dağına ve Adıyaman İlinin tarihi
yapılarının tanıtımına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/5480)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 13.- Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, 2002 Malî Yılı Bütçesinden Adıyaman İline
ayrılan paya ve bazı ödeneklere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı soru önergesi (7/5481) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.1.2002) 14.- Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, araçlara, YÖK Araştırma Komisyonu Raporuna,
ziyaretçilere ve basın bültenine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi
(7/5482) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 15.- Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Nemrut Dağı Millî Parkına ilişkin Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5483) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 16.- Kayseri Milletvekili
Sadık Yakut'un, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde görevlendirildiği iddia edilen mülkiye müfettişine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5484) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.1.2002) 17.- Kayseri Milletvekili
Sadık Yakut'un, bazı kurum başkanlarının
harcırahlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5485)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 18.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, T.H.Y.'nin hac seferi ücretine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5486) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 19.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, ekonomik kriz nedeniyle ülkemizde olabilecek toplumsal olayları
önlemek amacıyla alınan tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5487) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 20.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, denetçi belgesi verilmeyen mimar ve mühendislere ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5488) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.1.2002) 21.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, Fener Rum Patriğinin statüsüne ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/5489) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.1.2002) 22.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, trafik kazalarının önlenmesine yönelik yapılan çalışmalara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5490) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.1.2002) 23.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, cezaevleriyle ilgili olarak basında çıkan haberlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5491) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 24.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, üzüm üreticilerinin bazı sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5492) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 25.- Erzincan
Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, SSK'nın sahip olduğu gayrimenkullere ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5493)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 26.- İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İstanbul Üniversitesinden bir heyetin Anıtkabir'e
yaptığı ziyaret harcamalarına ve
sonrasında yapıldığı iddia edilen ek ders ücreti ödemelerine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5494) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.1.2002) 27.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, ABD Başkanı ile 16 Ocak 2002 tarihinde yapılacak görüşmeye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5495) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.1.2002) 28.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, bazı sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle yaptığı görüşmede
kullandığı iddia edilen bir ifadeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5496) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 29.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, Karaman İlinde özürlüler için bir yurt yaptırılıp
yaptırılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru
önergesi (7/5497) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 30.- İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz'ün, ilaç üretimine, ithal ilaçlara ve ilaç
firmalarının promosyonlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5498) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 31.- İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İller Bankasınca yapılan yardımlar ve ihaleler
ile Müsteşarın yetki devrettiği iddiasına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5499) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 32.- Yozgat Milletvekili
İlyas Arslan'ın, bir futbol karşılaşmasındaki hakem hataları iddialarına
ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/5500)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 33.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, K.K.T.C. Cumhurbaşkanının yaptığı bir açıklamaya ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5501) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.1.2002) 34.- Ordu Milletvekili
Eyüp Fatsa'nın, promosyon borcu olan basın kuruluşlarına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5502) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.1.2002) 35.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, teknik hizmetler
sınıfındaki bazı personelin özlük haklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5503) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 36.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, Türkiye ve Arjantin'in ekonomik göstergelerine ilişkin
Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5504) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.1.2002) 37.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, ABD'ye yapılacak olan seyahate ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5505) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.1.2002) 38.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, irticai faaliyette bulunduğu iddia edilen bir spor salonuna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5506) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.1.2002) 39.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, Genelkurmay Başkanının
Kuzey Irak'la ilgili olarak yaptığı açıklamaya ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5507) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 40.- Kayseri Milletvekili
Sadık Yakut'un, Bakanlıkça yapılan
ihalelere, araç sayısına ve toplanan Eğitime Katkı Payına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5508) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 41.- Kayseri Milletvekili
Sadık Yakut'un, kamu kurumlarına alınan gazete ve dergi ile gazetecilerin
sendikalaşmamalarının nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5509) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 42.- Kayseri Milletvekili
Sadık Yakut'un, Halk, Ziraat ve Emlak bankalarına ait araç ve cep telefonlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5510)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 43.- Kayseri Milletvekili
Sadık Yakut'un, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ve devredilen bankaların
zararlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi
(7/5511) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 44.- Siirt Milletvekili
Ahmet Nurettin Aydın'ın, çiftçilerin desteklenmesi ile ilgili bazı
kararnamelerin yürürlükten kaldırılma nedenine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5512) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 45.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, yeni yıl kutlamalarına yönelik açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5513) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 46.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, tütün piyasasını düzenleyen kanun ile sigara üretimi ve
tüketimine ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi
(7/5514) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 47.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, şeker pancarı üretimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5515) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 48.- Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
ihaleler, galoş uygulaması ve devlet hastanelerindeki doktorlar hakkındaki özel
muayene ve operasyon ücretiyle ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5516) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 49.- Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, isteğe bağlı sigortalılığa ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5517) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 50.- Kırıkkale Milletvekili
Kemal Albayrak'ın, sosyal güvenlik kurumlarının ilaç giderlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5518) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 51.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale
TÜPRAŞ Rafinerisine ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru
önergesi (7/5519) Başkanlığa geliş
tarihi: 3.1.2002) 52.- Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale İlinin GSYİH içindeki payına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5520) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 53.- Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak'ın, kamu vakıflarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5521) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 54.- Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak'ın, 2001 yılında kapanan ve yeni açılan işyeri ve
karşılıksız çek sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5522)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 55.- Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak'ın, ülkemizde Euro'ya çevrilen Mark miktarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5523) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.1.2002) 56.- Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Mehmet Akif Ersoy'un anılması için bazı
faaliyetlerde bulunup bulunulmayacağına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/5524) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 57.- Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak'ın, MKE Kurumunun ürettiği silahlara ve ithal silah
alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5525) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.1.2002) 58.- Kırıkkale
Milletvekili Kemal Albayrak'ın, IMF'den alınan kredi miktarı ile nerelerde
kullanıldığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5526) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3.1.2002) 59.- Kayseri Milletvekili
Sadık Yakut'un, Emlak Bankasına ait varlıkların TOKİ'ye devri ile Hazine
Müsteşarlığı Personel Vakfına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı
soru önergesi (7/5527) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002) 60.- Zonguldak
Milletvekili Ömer Üstünkol'un, Zonguldak Valisi hakkındaki çeşitli iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5528) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.1.2002) 61.- Ankara Milletvekili
M.Zeki Çelik'in, Şereflikoçhisar Tapu Sicil Müdürlüğünün personel ihtiyacına
ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/5529)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2002) 62.- Bursa Milletvekili
Ali Arabacı'nın, Ziraat Bankasının Almanya'daki yapılanmasına ve Merkez
Bankasının yurt dışı döviz hesaplarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş)
yazılı soru önergesi (7/5530) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2002) 63.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un, hakkında
çocuklara yönelik cinsel suç iddiaları bulunan Bursa Sosyal Hizmetler
Müdürlüğünde görevli şahsa ilişkin
Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/5531) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4.1.2002) 64.- Bursa Milletvekili
Turhan Tayan'ın, son genel nüfus sayımında Bursa-Orhangazi İlçesi nüfusunun
yanlış tespit edildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay)
yazılı soru önergesi (7/5532) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2002) Genel Görüşme Önergesi 1.- Kayseri Milletvekili
Salih Kapusuz ve 19 arkadaşının, doğalgaz ve tüpgaz fiyatları konusunda
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/24) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.1.2002) Meclis Araştırması Önergesi 1.- İçel
Milletvekili Turhan Güven ve 22
arkadaşının, doğalgaz ve tüpgaz fiyatları konusunda Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.1.2002) Açılma Saati: 14.00 9 Ocak 2002 Çarşamba BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN
(Bursa) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 49 uncu Birleşimini açıyorum. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Yoklama talebimiz var Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, yoklama
talebi vardır. III.- YOKLAMA BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için 5 dakika
süre veriyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı
yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1.– TBMM
Başkanvekili Mustafa Murat Sökmenoğlu'nun, Suudî Arabistan'da bulunan Osmanlı eserlerine
bir süredir uygulanmakta olan kültür soykırımı ve en son olarak da Mekke'deki
Ecyad Kalesinin yıkıma uğratılması nedeniyle Suudî yönetiminin tutumunu
kınadığına ilişkin konuşması BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, dikkatlerinizi, Suudî Arabistan'da yaşanmakta olan, Osmanlı
eserlerine yönelik korkunç bir kültür soykırımı vahşetine çekmek istiyorum. Muhterem milletvekilleri,
büyük Türk Milleti, tarihi boyunca, millî varlığına yönelik saldırıların
duygusallığına kapılmadan, hiçbir din ve ırk farkı gözetmeksizin, Anadolu'nun
en ücra köşelerine kadar yayılmış ve insanlık âleminin ortak kültürel mirası
olarak kabul ettiği eserleri, bakım, onarım ve restorasyonlarını yaparak
korumaya, muhafaza etmeye büyük gayret ve özen göstermektedir; ama, Batı Trakya'da,
Bosna'da, Suriye'de ve Suudî Arabistan'da Türk kültür varlıklarına yönelik
soykırım vahşeti karşısında, büyük tepki ve acı içindedir aziz milletimiz. Sayın milletvekilleri,
Suudî yönetimince, bir süredir Cidde, Mekke, Medine ve Taif'teki, Osmanlı devrinden
kalma tarihî Türk evleri ve Türk şehitliklerinin buldozerlerle yıkılması ve
tarihî Hicaz Demiryolunun raylarının bile sökülüp atılmasından sonra, şimdi de,
Mekke'deki çok değerli tarihî ve kültürel mirasımız, ecdat yadigârımız, Ecyad
Kalesi, acımasızca yıkıma uğramıştır. Bu yıkımlar bir katliamdır, kültür
soykırımıdır. Muhterem milletvekilleri,
Suudî yönetimi, Türk düşmanı İngiliz Ajan Lawrence'ın bir süre oturduğu
Cidde'deki evini restore ederek, kapısına da "bu ev, Osmanlıya karşı
bağımsızlık savaşı veren Suudîlere yardımcı olan İngiliz asıllı Thomas Edward
Lawrence tarafından karargâh olarak kullanılmıştır" plaketini asabilmiş,
tarihî kinini kusmuştur. Halifeliği elde etme
özlemi ve girişimleri depreşerek, gizli emellerini bir kere daha ortaya koymuşlardır.
Kutsal topraklar üzerinde
Müslüman bir ülke yönetiminin, Müslüman bir milletin ecdat yadigârı tarihî
eserlerini yıkma cüretini göstermesi, İslamî ahlak kurallarına, inanç
kardeşliğine ve aklıselime aykırı, asla tasvip görmeyecek günahkâr bir
davranıştır. Suudî yönetiminin bu akıl
almaz kindar tutumunu şiddetle protesto ediyor; Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kınıyorum. Ayrıca, Hac farizasını
yerine getirecek Müslüman Türk hacılarımızın da, bu konuyu, Diyanet İşleri
Başkanlığınca konuşarak, tezekkür etmelerini diliyorum; çünkü, bu yıkım, Hacca
gidecek hacılarımızın paraları yattıktan sonra yapılmıştır. Vaktiyle, Yemen
meselesinde, Mısır, Suudî Arabistan'a ambargo koymuştu. Bunları da hatırlatmak
istiyorum. Sayın milletvekilleri, bu
kültür soykırımı vahşetinin acilen önlenmesi ve yıkılan eserlerin yerine
orijinallerine uygun benzerlerinin yapılması için, başta İslam âlemi olmak
üzere, UNESCO'yu ve bütün uluslararası kültür kurumlarını göreve çağırıyorum.
Aksi halde, yakın gelecekte, dünyamız, tarihinden kopuk, geleceğin yalnızlığı
içerisinde kalacak bir kültür erozyonu yaygınlığına uğrayabilecektir. Bu vesileyle Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP,
DSP, ANAP, DYP ve SP sıralarından alkışlar) Teşekkür ederim efendim. Ayrıca, bu konu üzerinde,
her gruptan bir sayın milletvekiline 2-3 dakika söz vereceğim. (SP sıralarından
"Hükümet ne yapıyor" sesi) Efendim, hükümeti
bilmiyorum. Bizim vazifemiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bu işi kınamak.
Biz, yüce milletin temsilcileriyiz. Hükümet, kendi işini yapar. HACI FİLİZ (Kırıkkale) -
Becerdikleri bir iş kalmadı zaten. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkan, kürsüden söz verseniz, daha uygun olur. BAŞKAN - Efendim, böyle
bir usul yok. Sonra, yol olur,
biliyorsunuz. Sayın Müderrisoğlu,
buyurun. OSMAN MÜDERRİSOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde basın ve yayın
organlarımızın gündeminde yer alan ve bizleri derin üzüntüye sevk eden, Suudî
Arabistan'ın Mekke Şehrindeki Osmanlı eseri olan Ecyad Kalesinin yıkılmasıyla
ilgili görüşlerimizi arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Hac ibadetinin ifa
mekânı, Kabe-i Muazzama, Arafat ve Mina havalisidir. Bu mekânlar, Hazreti
Kur'an'ı kitap, Hazreti Muhammed'i peygamber ve Allah'ı tek mabut kabul eden
bütün insanlığın ortak malıdır. Bir ibadet ifa edilirken, tek Suudî Arabistan
Krallığının keyfî tasarrufu, bu mekânlarda geçerli olmamalıdır. Bütün İslam
devletlerinin birleşip, bir hükme varıp, o doğrultuda karar vermeleri daha
insanî bir hareket olacaktır. Bugüne kadar yapılan
İslam konferanslarında, genel olarak, Ortadoğu uyuşmazlığı, Filistin meselesi,
Kudüs Şehrinin statüsü, dünyanın muhtelif yerlerindeki Müslüman topluluk ve
azınlıkların durumları, silahsızlanma, dünyadaki bağımsızlık ve kurtuluş hareketlerinin
desteklenmesi, çeşitli ekonomik, sosyal, kültürel konular konuşulmuş,
görüşülmüş ve bunlar hakkında kararlar alınmıştır. Önümüzdeki yapılacak olan
İslam konferansında, Mekke'de, Mescid-i Harâm, Arafat ve Mina bölgelerinin ve
Medine'de, Mescid-i Nebevî'nin statüsü konuşulup, görüşülüp, İslam ülkelerince
bir karara bağlanıp, bu keyfîliklerin ortadan kaldırılması kaçınılmazdır. 16 ncı Yüzyılda Osmanlı
hâkimiyetine giren Arap Yarımadasındaki kutsal mekânlar, Yavuz Sultan Selim Han
ve ondan sonra gelen tüm Osmanlı padişahları için ayrı bir öneme sahipti. Tüm
Osmanlı padişahları, Mekke ve Medine'nin imar ve inşaı için ciddî çalışmalar
yapmış, geriye yüzlerce eser bırakmıştı. Hicrî 1196'da Galip Bin
Müsait tarafından inşa edilen ve 16 ncı Yüzyılda, bölgenin Osmanlı yönetimine
geçmesinden sonra, yıkıntılar üzerine inşa edilen kale, Kâbe'nin korunması ve
Mekke'nin emniyeti amacıyla kullanılmaktaydı. Kale, Suudiler tarafından daha
önce yıkılan Osmanlı kalelerinde Hindi ve Fülfül Kaleleri ile yine geçtiğimiz
yıllarda yıkılan muhteşem Osmanlı kışlasıyla tünelleri birbirine bağlıyor ve
tarihî dokuyu olanca güzelliğiyle aksettiriyordu. Bu güzelliğe rağmen, Suudî
yönetimi, 1980 yılında kaleyi yıkma girişiminde bulunmuş; ancak, araya giren,
dönemin Pakistan Başbakanı Ziya-ül-Hak yıkımı engellemişti. En son, 120 yıl önce
Osmanlı yönetimi tarafından restore edilen kale, son yıllarda kendi haline terk
edilmişti; oysa, son dönemde yaşanan bazı gelişmeler, Suudî Arabistan'da,
rejimin, tarihe yaklaşım konusunda eski anlayışını değiştirdiğine dair bazı
olumlu işaretler veriyordu. Bölgedeki Osmanlı eserlerinden Hicaz Demiryolunun
Medine'deki son noktası Ambariye İstasyonunun onarıma alınması ve Mekke'deki
iki mescit müzesinin, Mescid-i Harâm ve Mescid-i Nebevî'ye ait eski eserlerin
sergilendiği müzenin açılması bunlar arasındaydı. Maalesef, Ecyad Kalesinin
yıkılmaması için ülkemizce verilen tepkiye, hatta 2001 yılı Hac mevsiminde
kalenin yıkılacağıyla ilgili Suudî medyasında çıkan haberlere karşı, Diyanet
İşleri Başkanlığımızın girişimiyle, Türk hacılarından imza toplanarak, yıkımı
durdurmak için harekete geçilmiş; bunun üzerine, geçen yıl, kalenin yıkımından
vazgeçildiği bildirilmesine rağmen, bu ortak tarih ve kültür mirası, ne yazık
ki, yıkılarak tarihe gömülmüştür. Suud yönetiminin Ecyad Kalesini yıkması ve
Kâbe'nin etrafındaki Sultan Abdülaziz ve Abdülhamit tarafından yaptırılan
revakları da yıkmak için sürekli planlar içinde olduğu bir gerçektir. Bu
revaklara her halükârda sahip çıkılması icap etmektedir. Bu konuları, Dışişleri
ve Kültür Bakanlığımızın dikkatine sunuyorum. Dışişleri Bakanlığımız
yetkilisi tarafından, basın organlarında yer alan "yıkımı durduruldu"
diye açıklama yapılması ve hemen akabinde kalenin yıkılması, bizleri derinden
derine düşündürmektedir. Bu hareketler, Osmanlı düşmanlığının ve Türke
husumetin klasik tezahürüdür. Ecyad Kalesinin yıkılarak, yerine iş merkezi ve
otel kompleksi yapılacağı yönündeki haberler, üzüntümüzü, maalesef, bir kat
daha artırmıştır. Bu olayları lanetle
kınıyor, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, DSP, ANAP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın
Müderrisoğlu, teşekkür ediyorum. Sayın Mehmet Sağlam,
buyurun efendim. MEHMET SAĞLAM
(Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Bugün, dünyada, kültürel
miras, bütün dünyanın malı sayılmaktadır. Bunun için de uluslararası kuruluşlar
oluşturulmuştur; UNESCO gibi, Avrupa Konseyinin Eğitim ve Kültür Komisyonu ve
bunun Kültürel Miras Alt Komisyonu gibi. Şimdi, bütün dünya,
nereden ve hangi kültürden olursa olsun, kültürel varlıkların korunmasını kabul
etmiştir, uluslararası anlaşmalar vardır. Son yıllarda, özellikle
Suudî Arabistan makamlarının, yalnız bu son yıktıkları Osmanlı kalesini değil,
Doğu Avrupa'da, Osmanlı mirası olan birçok camii de "tekrar restore
edeceğiz" gerekçesiyle yıktıkları ve yerine orijinallerini yapma yerine,
kendi kültürlerini, akıllarınca, yansıtan ibadethaneler kurdukları, camiler
yaptıkları bir gerçektir. Bu tutumun, hiçbir şekilde, ne bir İslam devleti
olmaya ne de Türkiye'nin dostluk ilişkileri bulunan bir ülkeye yakışacağı
aşikârdır. Daha da önemlisi, Yavuz Sultan Selim bu bölgeleri fethettiği zaman,
kendisini Mekke'nin fatihi ilan etmemiştir, kendisini Mekke'nin hizmetçisi
olarak ilan etmiştir. Bugün, 1,5 milyar
Müslümanın çok önemle üzerinde durduğu Mekke ve Medine gibi şehirler, İslam
âleminin ve dünya kültürünün ortak malıdır, ortak mirasıdır. Bugünkü Suudî
yönetimi, ne Mekke'nin ne de Medine'nin sahibi değil, emanetçisidir; bunu, bu
ülkeyi yönetenlerin bilmesi gerekir. Onun için, bütün dünyaya, 1,5 milyon
İslamın, Müslüman âleminin bu kültürel mirasının, hangi düzeyde olursa olsun,
Suriye'deki Süleyman Şah gibi ve özellikle son yıllarda Türkiye Cumhuriyetinin
bütün kültürel mirasını koruyucu bazı tedbirler alması, şehitlikleri restore
etmesi, 9 uncu Cumhurbaşkanımızın ayrı ayrı bu şehitliklere giderek bunları
açması, bu mirası yeniden yaşatması çabaları karşısında Suudî Arabistan'ın bu
tutumu, gerçekten, ne İslam âleminin kültürel mirasına sahip çıkmakla
bağdaşıyor ne de çok önem verdiğimiz ve kendilerini sadece milyarlarca altınla
sömürme değil, yaşatma çabası göstermiş olan büyük Osmanlı mirasına saygıyla
bağdaşıyor. Onun için, Sayın Başkan, konuşmanızı destekliyoruz, size
şükranlarımızı sunuyoruz; Doğru Yol Partisi Grubu olarak da, Dışişlerimizin bu
konuda gösterdiği gayretin yetmediğinin aşikâr olduğunu ve Türkiye Cumhuriyetinin bunu uluslararası arenaya
taşımasının gerekli olduğunu vurguluyoruz. Ben, Avrupa Konseyinin
Eğitim ve Kültür Komisyonunun İkinci Başkanı olarak, Kültürel Miras Alt
Komisyonuna bunu götüreceğimi önünüzde beyan ediyorum ve uluslararası düzeyde
de gerekli tepkinin ortaya konulmasına yardımcı olacağımızı söylüyorum. Sağ olun Sayın Başkanım.
(DYP, DSP, MHP, ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Sayın Bildik, buyurun. İBRAHİM YAVUZ BİLDİK
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suudî Arabistan'da Osmanlı
eserlerine karşı gösterilen acımasızca katliamı, gerçekten, Sayın Başkanımızın
da dediği gibi, Demokratik Sol Parti Grubu olarak bizler de kınıyoruz. Türk Milleti, çok büyük
bir coğrafî bölgede, çok uzun yıllar, yüzlerce yıl egemenliklerini sürdürdüğü
halde, bu bölgeler içerisindeki, ne tarihî ne kültürel ne inanç bazındaki
hiçbir esere, değil onları yıkmak veya yok etmek, tam tersine, vakıflar
kurarak, başka inançların, başka dinlerin temsilcisi olduğu tarihî eserlere de
sahip çıktılar; ama, maalesef, gördüğünüz gibi, Suudî Arabistan, sadece Ecyad
Kalesini değil, Balkanlarda, Arnavutluk'taki, Bosna-Hersek'teki birçok Osmanlı
yapısını da, parasal gücünü kullanarak, restore etmek bahanesiyle, yıkıp yok
etmiştir. Bunu, yürekten kınıyorum. Halbuki, bu eserler, Hititlerden kalma olsa
da, hangi inançtan kalırsa kalsın, tüm bu eserlerin tamamı insanlık malıdır,
kültür varlığıdır, kültürel mirastır. UNESCO'nun gereğini
yapacağına inanıyorum. Hükümetimizin ve Dışişleri Bakanlığımızın da,
Meclisimizin tam desteğiyle, gerekli girişimlerde bulunacağına inanıyorum. Bir
anlamda, Afganistan'daki o güzelim heykelleri yıkmakla, bu camii, bu binaları,
bu sarayı, bu kaleyi yıkmak arasında da çok büyük bir fark yoktur; çünkü,
zihniyet, aynı zihniyettir; o zihniyeti de kınıyorum. Saygılar sunuyorum. (DSP,
MHP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Hatiboğlu, buyurun
efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkanım, Parlamentoya bu fırsatı verdiğiniz için, size teşekkür
ediyorum; ancak, tabiî, merak ettiğim bir husus var. Biz, Parlamentoyuz.
Uluslararası ilişkilerde ve meselelerde, kurumlar, karşı kurumların önünde
tavır koyarlar; bahtiyarlıklarını ifade ederler ya da üzüntülerini ifade
ederler; yani, karşı bir kurum olur. Biz, Parlamentoyuz. Suudî Arabistan'da
böyle bir kurum yok. Niye, bunu, biz dile getiriyoruz burada?! Bir kere,
üzüntümüzü açıkça ifade edeyim; bundan kimsenin tereddütü olmasın; saat
13.30'da özel basın toplantısı düzenledim ben... HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
İyi yaptın!.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Ama, şimdi, bir şeyi örtmeye, gizlemeye kimsenin hakkı yok. Sayın Dışişleri
Bakanı gelip, burada bilgi sunmalıydı... HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
Burası Meclis; Meclis olarak konuşuyoruz!.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
..ve gelip, şu sebeplerden kaynaklandı; olay şundan ibarettir demeliydi ve
Suudî Arabistan yönetimine karşı nasıl tavır koyduklarını, koyacaklarını, ne
düşündüklerini, gelip, burada ifade etmeliydi. Hele, Kültür Bakanlığı
Müsteşarının, herkesin gözünün içine baka baka "rahat ediniz, mesele
halledilmiştir, Dışişleri Bakanlığımız devreye girmiştir, bu mesele bitmiştir"
dedikten sonra, bu acı, yürekler yakan hadiseyi duyuş, bizi perişan etmiştir.
Şimdi, biz, işin üzerine gitmeliyiz. Hükümet, gelip, bu Parlamentodan, verdiği
yanlış bilgiden dolayı, beceriksizliğinden dolayı özür dilemeli; işin esasını
ortaya koymalıdır. (DSP ve MHP sıralarından "ne alakası var" sesleri,
gürültüler) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Ayıp, ayıp! YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Eğer meseleyi çözeceksek, böyle. Bir de, Sayın Başkanım...
(DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Sayın Başkanım... AHMET ÇAKAR (İstanbul) -
Senin görüşün ne?! Hatiboğlu, senin görüşün ne?! YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Benim görüşümü herkes bilir... AHMET ÇAKAR (İstanbul) -
Sana yazıklar olsun be!... BAŞKAN - Sayın Çakar,
lütfen... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Benim görüşümü herkes bilir. AHMET ÇAKAR (İstanbul) -
Sana yazıklar olsun!.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Otur yerine!.. Sen otur yerine!.. AHMET ÇAKAR (İstanbul) -
Konuşmayın ya!.. Ayıptır size!.. BAŞKAN - Sayın Çakar,
lütfen... AHMET ÇAKAR (İstanbul) -
Senin Allah cezanı verir be!.. BAŞKAN - Sayın Çakar,
lütfen... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Ne gereği var bunun?!. BAŞKAN - Efendim,
lütfen... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, biz, raylar söküldüğü zaman figan ettik, Medine-i Münevvere
civarındaki istasyonlar tarumar edildiği zaman figan ettik. Revaklara el
uzatıldığı zaman figan ettik. Kaleye bakıldığı zaman figan ettik. Oradaki
insanların, orada çalışan Müslüman Türk kardeşlerimizin harekete geçişinde
bizim etkimiz ve etkinliğimiz vardır; ama, şimdi, burada, televizyonun önünde
halka hulus çekmenin kimseye bir faydası yoktur. Söylediğim çok nettir; hükümet
gelip bilgi vermelidir. Bir başka şeyi daha
bilmemiz lazım. Devletler, devletleri tartarken, o kültürel düzeye
yaklaşımlarını esas alıyorlar. Siz, edebiyatına savaş ilan ettiğiniz bir
kültürün; siz, sair kültür varlıklarına savaş ilan ettiğiniz kültürün diğer
bölümlerine sahip nasıl çıkacaksınız, nasıl inandırıcı olacaksınız?! (SP
sıralarından alkışlar, DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Ben, bunları zabıtlara
geçiriyor, Suudî Arabistan yönetiminin yaptığı bu işlemin fevkalade kırıcı
olduğunu, uluslarımız arasındaki dostluğu tahrip edeceğini, bunun doğru
olmadığını, Suud hükümetinin bir telafi cihetine mutlaka gitmesi lazım
geldiğini, yeniden mi yapması lazım gelir, yeniden mi ayağa kaldırması lazım
gelir, bu neyse, buna teşebbüs etmesi lazım geldiğini ifade ediyorum; ama, bunu
başaracak olan da hükümettir diye düşünüyorum. Hükümeti göreve çağırıyorum. Teşekkür ediyorum. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Ancak bu yakışır size!.. HASAN GÜLAY (Manisa) -
Sayın Başkan... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Otur!.. otur!.. Yok öyle!.. BAŞKAN - Bir dakika
efendim, müsaade buyurun... Sayın Hatiboğlu, bir
millî duruş, bir millî şuur içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuyu
gündeme getirmiş. Bu konu, siyasî polemik meselesi değil. (DSP, MHP ve ANAP
sıralarından alkışlar) Bendeniz dahil hiç kimse de televizyonda millete mesaj
vermek için bunu söylemedi; ama, milletin gücünü, Türk Milletinin gücünü ancak
burası haykırır. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) Hükümetler gelip
geçicidir. Bir tane Türkiye Cumhuriyeti var, bir tane de Türkiye Büyük Millet
Meclisi var. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) Arz ederim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Teşekkür ederiz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Akarcalı,
buyurun efendim. BÜLENT AKARCALI
(İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Suudî Arabistan'ın İslam
ve Türk tarihine karşı işlediği bu suç, insanlık suçudur; kültür yoksunluğunun
oluşturduğu çöl bedevi zihniyetinin işlediği bir suçtur. Bu suçun cezasız
kalmaması gerekir. Her şeyden önce İslam Konferansında ve kendisine Müslüman
diyen her hükümetin, her iktidarın takviye edeceği, kınayacağı bir şekilde suç
olduğu ilan ettirilmelidir. Ben, öncelikle, Meclis
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, bütün Müslüman ülke
meclislerine işlenen bu suç hakkında bilgi vermesini ve o meclislerin bu konuyu
gündemlerine almalarını sağlaması gerektiğini teklif ediyorum. Suç öylesine büyüktür ki,
Afganistan'da heykelleri yıktıran -o da bir dindir; İslamın hoşgörüsü her dine
saygılıdır, semavî olmasa da- Taliban'ın arkasında olan da Bin Ladin, Türk
Müslüman kalesini yıktıran da Bin Ladin'dir; aynı ailedir. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından
alkışlar) Biri teröristtir, öbürü müteahhittir; ama, aynı ailedir. Bunun da
bilinmesi gerekir. Değerli arkadaşlarım,
biz, Anavatan Partisi olarak, bu konuya iki yıl önce sahip çıktık. Dışişleri
Bakanlığına, Mart 2000 yılında, yaklaşık onsekiz ay önce, bu kalenin
yıktırılacağı, yerine otel yaptırılacağı, bunu önlemek için Birleşmiş
Milletlere ve UNESCO'ya gidilmesinin gerektiğini bildirdik. Bunu da özellikle
not etmek istiyorum. Verilen cevap ise son derece yuvarlak, "bakarız,
ederiz" cevabıydı. Oysaki, Suudların, Türk ve Osmanlı eserlerine karşı bir
aşağılık kompleksiyle yıkım yaptıkları, Bosna-Hersek'ten beri belliydi. Biz,
1992 yılında, Vehbi Dinçerler'le birlikte Bosna-Hersek Komisyonunu kurup
oralara gittiğimizde, Suudların, harap olmuş gerekçesiyle, Osmanlı camilerini
yıktırıp, yerine, estetikten, kültürden, zevkten yoksun camiler inşa ettiğini
gördük; hâlâ da bu yapılmaktadır. Değerli arkadaşlarım, bu
ülke, nedense, bin yıldır, İslamı koruyan, yücelten Türke ve Osmanlıya karşı
aşağılık kompleksi içindedir; bunu, net bir şekilde söylüyorum. (ANAP, DSP ve
MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bunun hıncını
Bosna-Hersek'te almakla yetinmedi; Mekke'de, en aziz şehirde, İslam dünyasının
en kutsal yerinde yapmaktan da çekinmedi. Bence, Suudî Arabistan, aslında bu
mukaddes yerlerin bekçisi olamayacağını bütün İslam dünyasına ilan etmiştir.
(ANAP, DSP, MHP ve DYP sıralarından alkışlar) Suç üstünde yakalanmanın üstünde
bir durumla karşı karşıyayız; bunu, dünkü basın toplantımızda da söyledim. Ben inanıyorum ki,
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün partiler duygularını nasıl ifade
ederlerse etsinler, bütün bu görüşlerde hemfikirdirler; bundan en ufak bir
kuşkum yoktur. Bunun dışında bir düşünce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
hiçbir zaman olmamıştır; hiçbir siyasî partide de olmamıştır. Sözlerimi şöyle
bitiriyorum: Bir, parlamentosu olan bütün Müslüman ülkelere bunları bildirmemiz
gerekir. İki, bundan sonra yapılacak İslam Konferansının gündem maddesinin,
olmazsa olmaz şartı, bu olmalıdır. Bu, gündeme alınmadığı takdirde, Türkiye,
İslam Konferansına katılmayacağını çok net bir şekilde bildirmelidir ve
şimdiden bununla ilgili gerekli kulisleri de yapmalıdır. Hepinize saygılar
sunuyorum; ayrıca, Meclis Başkanlığına, bu fırsatı verdiği için Partim adına
teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Yalçıntaş, buyurun
efendim. NEVZAT YALÇINTAŞ
(İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Görülüyor ki, millî bir
meselede bütün siyasî partilerimiz hassas ve başta zatıâliniz olmak üzere, bu
konuda düşüncelerimizi belirtmemizin yerinde olduğu kanaati de hâkim. Nitekim,
bizim partimiz de, AK Parti, bu sabah, bu konuyu gündemine aldı, grup
toplantısında uzun müzakereler oldu ve 5 kişilik bir komisyon kurarak, yapılacak
işlerin tespiti cihetine gidiliyor. Daha önce de, Sayın Grup Başkanvekilimiz
Salih Kapusuz Beyefendi, bu konuda da, Türk Halkını aydınlatacak bir basın
toplantısı yaptı. Efendim, hadise,
gerçekten önemli; çünkü, şu Meclis ve biz... Türkiye, evet, bugün 780 000
kilometrekare bir vatan ve bir ülke; ama, bir tarih var. Bu tarih, bir kültür
ve medeniyeti inikas ettiriyor. Bugün, Ortadoğu'yu, Kuzey Afrika'yı, Avrupa
içlerine kadar Balkanları inceleyen her ilim adamı, her sanat adamı, bu, bizim
parlak medeniyet ve kültürümüzle karşı karşıya geliyor. Bu, sadece insanî bir
medeniyet değil, şüphesiz o var, o çok açık görülüyor; ama, aynı zamanda,
mimarî bir medeniyet, umran, güvenlik. Şimdi, Ecyad Kalesi, bu bakımdan önemli
oluyor. Bir kere hepimiz biliyoruz,
ama, tekrar, müsaadenizle Sayın Başkanım, hatırlatayım. Ceziret-ül-Arap, Hicaz
ta Yemen'e kadar bir tek ok, bir tek kurşun, bir tek top atılarak devletin
bünyesine girmiş değil. Yavuz, o meşhur savaştan sonra Kahire'ye girdi,
Kahire'nin içinde de olaylar cereyan etti ve bir müddet sonra, Hicaz'dan bir
heyet geldi; Mekke Emiri, bizzat kendi oğlunu ve kardeşini gönderdi. Amca-oğul
geldiler ve Yavuz, büyük çadırın önüne merasim kıtasını koyarak, o küçük çocuğu
-Mekke'den geliyor diye- ve amcasını karşıladı, kendi yanına oturttu, 12, 13
yaşında... Amcası, büyük bir torbadan Kâbe'nin anahtarlarını çıkardı ve Yavuz'a
takdim etti "artık, burası size emanet; biz, burayı korumak durumunda
değiliz, size emanet ediyoruz" diye, harpsiz, darpsız alındı. Niçin girildi
o mıntıkalara; ne petrol vardı ne büyük bir ziraî zenginlik ve başka şey.
Portekizliler, Babülmendeb'den, yani, Aşağı Kızıldenizden giriyorlar -Portekiz
filosu, o sırada, bütün o mıntıkalardaydı- yağmalar yapıyorlar; Cidde, küçük
bir kasaba olmasına rağmen, yağmalıyorlar ve Mekke'yi hedefliyorlardı. Mekke'ye
girmeleri, sadece bir yağma için değildi. Katolik dünyasının, o zaman, deniz
filosu en kuvvetli olan iki üç ülkesinden biriydi. Katolisizmin galebesini
göstermek istiyorlardı. Bütün korku buradaydı ve Yavuz, oraya, koruyucu kıtalar
gönderdi. Peki, bu kalenin inşaı?.. Biliyorsunuz, Araplarda, gazavat denilen,
basma ve yağmalama hareketleri, ister Müslüman olsun ister olmasın, hepsinde
var. Zaman zaman, basıyorlardı, Kâbe'yi yağmalıyorlardı, gelen hacılara zarar
veriyorlardı. Kale, onun için yapıldı; Mekke'yi, Kâbeyi ve hacıları korumak
için yapıldı; yani, geride böyle bir umran ve medeniyet var. Sonraki olayları, burada
açıklamaya lüzum yoktur. Son ana kadar, Fahri Paşa, Medine'den çıkmak istemedi.
Osmanlı, artık, imzalamış, bitmiş; Babıali zorluyor "çık gel" diyor;
kime bırakacağım... Bu inancın, duygunun, medeniyetin, kültürün endişesi ve
kaygısıydı. Biz, orada, hiçbir zaman, bir emperyalist kuvvet olarak bulunmadık;
Osmanlı, hiçbir zaman, hiçbir yerde, böyle bulunmadı. Şimdi, olayın, bizi
ilgilendiren bugünkü tarafı nedir? Bu eserlerin, onlar, hukukî, uluslararası
varisi; biz de, tarihî, kültürel ve medeniyet varisiyiz; hiçbir zaman,
gözlerimizi yumamayız. (Alkışlar) Bunu yaptılar; şimdi, burada, bir
hesaplaşmaya girmemiz doğru olmaz; fakat -içinizde, dışişleriyle ilgili,
arşivlerle ilgili arkadaşlar var- bir vakayı söyleyip geçeceğim; ama, bunu
araştırsınlar. Sene 1981; rahmetli Atatürk'ün 100 üncü doğum yıldönümü,
Türkiye'de, büyük şeylerle anılıyor, anılacak, Başbakanlıkta heyet kuruldu;
bendeniz de heyetin içindeyim, ekonomi kısmına bakıyorum. Bildiğiniz, o,
Birinci İktisat Kongresini yaptık. Ayrı ayrı heyetler var; heyetlerin bir
kısmı, rahmetli Atatürk'ün dışpolitikasını tespit için, Dışişleri Bakanlığında
kuruldu. Tabiî, bu politikayı, en güzel şekilde, arşiv taramasıyla
yapacaklardı. Her heyetten bir kişi bizim anaheyette bulunuyordu, ben de,
iktisat heyetinin başkanı olarak, orada bulunuyordum. Heyetin içerisindeki genç
bir diplomat, bir gün, heyecanla beni aradı. "Söyle..."
"Telefonda söyleyemem, gelirim" dedi. Şimdi, bunu, size emanet
ediyorum, ilk defa da açıklıyorum ve bunu, lütfen, başta Kültür Bakanlığımız,
arşivlerden sorumlu bakanlığımız araştırsın. "Nedir?.." "Hocam,
müsaadenizle geleyim" dedi. "Gel" dedim. Çalışmamız, Devlet
Planlama Teşkilatında yapılıyordu; ben ayrılmıştım, üniversitedeydim; ama,
orada yapıyorduk. Geldi, heyecan içerisinde -eski yazı biliyor, Arapça biliyor;
nadir mütehassıslardan birisi- "arşivlere girdik, gözümüze inanamayacak,
müthiş bir arşiv vesikası bulduk ve ben, üstlerime koştum -çok kısa geçiyorum-
onlar, aman bunu açıklamayalım, bunu sormamız etmemiz lazım dediler" dedi.
Rahmetli Atatürk'ün, Kral Abdülaziz'e bir telgrafı; ağır bir üslupla yazılmış bir
telgraf. Dışişleri Bakanlığının bir mensubu, memuru olduğu için ve gizli
arşivde olduğu için... Ben, sadece, el yazısıyla onu yazdım... Kopya almak
yoluna gitmemiz tabiî ki doğru olmazdı, en azından o memurun durumunu kötüye
sokardık. Telgraf şu, sebep de şu: Bütün türbeler yıkılıyor -malum, izahtan
vareste, bidat gördükleri için- ve bütün İslam âleminde bir kaygı, endişe
beliriyor, Hazreti Resulün türbesini de yıkacaklar, Kubbetül Hadra, Medine'de
ve bu, bizim, oradaki temsilcilerimiz tarafından, resmen, gizli şifreyle buraya
intikal ettiriliyor ki, gizli gizli hazırlanıyorlar, aynen, tabiî her şeyi
böyle yapıyorlar, önemli şeyleri. Bir gün gelecekler ve Kubbetül Hadra'yı, yani
Peygamber Efendimizin türbesini de yıkacaklar. Bu haber gelir gelmez, bizzat
rahmetli Atatürk'ün ismi ve imzasıyla krala şedit diyeceğimiz bir telgraf
çekiliyor. Bunu yapamayacaklarını, yapmaya kalkarlarsa neler başlarına
geleceğini anlatıyor. Dedim, bu, müthiş bir şey, çok güzel bir şey, bütün
dünyada Türk'ün şanını, şerefini ve Atatürk'ün gerçek şahsiyetini ortaya
koyacak. Fakat, muhtelif sebeplerle -benim vazifem değildi, işim de değildi-
Dışişleri Bakanlığının o zamanki mesulleri -1981 yüzüncü yıldönümü- bunun
açıklanmamasını, tekrar gizli arşivlerde kalmasını yeğlediler, tercih ettiler;
sebep doğru olabilir, yanlış olabilir, ben, sadece aktarıyorum. Hassasiyete
bakınız... Hassasiyete bakınız, anındaki teşebbüse bakınız. Hepiniz hatırlıyorsunuz
idamlıklar meselesini. Cuma günü idamlar olacak, bendeniz, perşembe günü gidip
görüşmek durumunda kaldım, o gidişimi burada anlatacak değilim. Bazı meseleler
var... Ve idamlar durdu; ama, Türk idamları durdu, diğer bütün idamlar devam
etti, Suudların kendi adamları, Mısırlılar, Pakistanlılar. Öyleyse, hiç
birbirimiz ithama girmeyelim, bir şey oldu, bade harabül Basra, yıkıldıktan
sonra harekete geçiyoruz. Sayın Başkan, sadece
takdirinize arz ediyorum, bir senedir bu mesele biliniyor, en azından
gazetelerimizin bazılarında, mesela Zaman Gazetesinde manşet olmuştur. Ne
yapılabilir? Şimdi, bugüne gelelim.
Bugün, yapılacak hususlar: Bir kere, bütün Ceziretül Arap ve Balkanlar gibi ve
Kuzey Afrika bizim eserlerimizle doludur. Düşmandan gelirse mesele yok;
Romenler bunu yaptı, Bulgarlar yapıyor, Yunanlılar vesaire ki, orada, Türk
azınlığı temaslarda bulunarak, girişimlerde bulunarak -büyükelçiler- çok şey
kurtarılmıştır Balkanlarda. Burası öyle değil. Bunu iptidai bir coğrafya için
konuşuyoruz. Bu iptidai coğrafyada da bir şeyler yapılabilir. Her şeyden önce,
şimdi, kale gitti deyip durmamak lazım. Bu kale, gerçekten, bizim en önemli
sembollerimizden biriydi, muhteşem ve büyük. Babul Abdülaziz'den çıkınca
karşıda görünür. Bütün Türkler, köyden kasabadan gelenler, böyle bir inşirah
içerisinde "benim devletim burayı korumuş" duygusunu yaşar öyle
gelirdi. Şimdi diyorlar ki: "Orada ticaret merkezi veya otel
yapılacak." Peki, bu yıkıldı; aynı mimarîde yapılabilir Sayın Başkan.
Teşebbüste bulunalım. Bugün Türkiye'de yok mu kervansaraylarımız, hatta bazı
hisarlarımız, otel şeklinde, ticaret merkezi şeklinde; mümkündür. Bu, çamur
kalelerin en güzellerinden biriydi; mimarîsi çok karmaşık değil; fotoğrafları
var, rölyefleri var, her şeyi var. Dostane girişimlerle, yalnız, kararlı ve
dostane girişimlerle, Suudî idarecileri, yöneticileri ikna edilebilir, bu
mümkündür. Tabiî, UNESCO da katılabilir. Sayın Akarcalı güzel
söyledi, Saray şehrinin tümü -ki, yarısı Osmanlı eseri dolu- korunmaya layık
dünya mirası ilan edildi; ellerini süremiyorlar. Biz bunu yapmamışız etmemişiz,
onları bırakalım şimdi; ama, şu anda
yapılacak birinci iş, kalenin tekrar -madem bir şey yapacaklar- aynıyla,
Türk mimarîsiyle, Osmanlı mimarîsiyle yapılıp, otel mi yapacaklar, ticaret
merkezi mi yapacaklar... İkinci yapılacak iş;
orada sadece bu kale yok ki; Medine'de kışlamız var bizim. Şimdi herkes
"yok" diyor. Bitiriyorum Sayın Başkan
hemen. Revaklar var, Türk
kışlası var; Medine'de, Mekke'de bizim tren istasyonlarımız var, ta vahaya
kadar uzanan gözetleme kulelerimiz var; bütün Asya, bütün Yemen doludur.
Buralarda derhal teşebbüs etmek lazım. Yani, bu eserlerin envanteri de
hazırdır; rahmetli Prof. Ekrem Ayverdi -ki, içimizde tanıyanlarımız çok
olmuştur- bütün bunların envanterini yapmış, fotoğraflarını çekmiş, çektirmiş,
rölyeflerini koymuş, planlarını koymuş, her şey hazır. Bunu yapmak lazımdır.
Eğer oraları bilmiyorlarsa, Kültür Bakanlığımız, lütfen, Ekrem Hakkı
Ayverdi'nin eserlerini -basılı eserler bunlar- tekrar bastırsın. Bastırmadan
önce, bunların birer nüshasını oradaki büyükelçiliklerimize göndersin.
Büyükelçiliklerimiz, oradaki ilgili bakanlıklar, krallar, emirler, neyse, onlar
nezdinde teşebbüste bulunsun; yani, bundan sonra uyanalım ve harekete geçelim. Teşekkür ederim.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. İşte, bunun için de, bir
millî refleks gerekiyordu. Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu millî
refleks ortaya çıktı. Sayın milletvekillerine
teşekkür ediyorum. Son saniyeye kadar binbir müşkülatla kaleyi, terk etmeyen,
korumaya çalışan Fahrettin Altay Paşayı ve şehitlerimizi rahmet ve minnetle
anıyorum. Saygılar sunuyorum
efendim. (Alkışlar) Sayın milletvekilleri,
Meclis araştırması önergeleri vardır; okutuyorum efendim: B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen ve 33 arkadaşının,
Manyas Gölünün çevre sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Balıkesir İli sınarları
içerisinde bulunan Manyas Gölü ve çevresinin kurtarılması için alınması gereken
tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca, bir Meclis araştırması açılması için gereğini arz
ederiz. Saygılarımızla. 1.- Aydın Gökmen (Balıkesir) 2.- Adnan Fatin Özdemir (Adana) 3.- Burhan Orhan (Bursa) 4.- Mustafa Enöz (Manisa) 5.- Mükerrem Levent (Niğde) 6.- Mustafa Yaman (Giresun) 7.- Mehmet Şandır (Hatay) 8.- Süleyman Coşkuner (Burdur) 9.- Mehmet Telek (Afyon) 10.- Ali Özdemir (Gaziantep) 11.- İrfan Keleş (Çankırı) 12.- Armağan Yılmaz (Uşak) 13.- Orhan Bıçakçıoğlu (Trabzon) 14.- Hidayet Kılınç (İçel) 15.- Osman Müderrisoğlu (Antalya) 16.- Mehmet Arslan (Ankara) 17.- Vedat Çınaroğlu (Samsun) 18.- Mehmet Kundakçı (Osmaniye) 19.- Hüseyin Arabacı (Bilecik) 20.- Reşat Doğru (Tokat) 21.- Hasan Çalış (Karaman) 22.- Mehmet Kaya (Kahramanmaraş) 23.- Ahmet Erol Ersoy (Yozgat) 24.- Mehmet Gül (İstanbul) 25.- Nail Çelebi (Trabzon) 26.- Basri Coşkun (Malatya) 27.- Vahit Kayırıcı (Çorum) 28.- İbrahim Halil Oral (Bitlis) 29.- Süleyman Servet
Sazak (Eskişehir) 30.- Muzaffer Çakmaklı (Şanlıurfa) 31.- Recai Yıldırım (Adana) 32.- Ali Uzunırmak (Aydın) 33.- Enis Öksüz (İçel) 34.- Koray Aydın (Ankara) Gerekçe: Tüm dünyada olduğu gibi,
ülkemizdeki çevre sorunlarının pek çoğu doğal kaynakların sonucu değil, yanlış
kullanımı sonucu ortaya çıkan problemlerdir. Gerek gelişmekte gerekse
gelişmiş olan ülkelerde teknik ve ekonomik kalkınmanın, çevre değerlerinin
önüne geçirilmesi sonucu doğal ve kültürel kaynak kayıplarını da beraberinde
getirmiştir. Bu kayıplar, küreselleşme sürecinde tüm dünya ülkelerini de
yakından ilgilendirmektedir. Elbette, ülkemiz
teknolojik gelişmeyi yakalayacak, insanlarımızın refahını ve mutluluğunu
artırmayı mutlaka sağlayacaktır; ancak, bunu yaparken çevre değerlerinin
tahribatına yol açmadan, kaynakları akıllıca kullanarak, doğal dengeyi
bozmadan, sürekliliğini sağlayacak bir düzen içerisinde olması gerekmektedir.
Çünkü, uzun vadede, gelecekte ekonomik sistemi besleyen çevre değerlerini
korumak, geliştirmek ve kullanımını rasyonel temellere oturtmakla mümkün
olacaktır. Barındırdığı doğal hayat
ve ekolojik dengenin korunmasının yanı sıra, bulunduğu bölge ve ülke
ekonomisine sağladığı katkılarla, doğal kaynaklarımız içerisinde oldukça önemli
bir yere sahip olan Manyas Gölünün karşı karşıya kaldığı çevresel sorunların
belirlenmesi, çözüm planlarının oluşturulması ve çözümlerin uygulamaya
konulabilmesi ve bu kapsamda yeniden yasal düzenlemelerin yapılması
gerekmektedir. Manyas Gölü ve çevresinde
266 kuş türü tespit edilmiştir. Dünya üzerindeki 4 büyük göç yolunun 2'si
Türkiye'dedir. Türkiye, önemli bir kısmı nesli tehlikede veya tehlikeye
düşebilir durumda olan kuş türleri için anahtar ülke durumundadır. Bu nedenle,
Manyas Gölü ve çevresinin özel bir önemle ele alınarak, geliştirilmesi gerekli
ekosistem korunmalıdır. Manyas Gölü, bölge halkı
için de çok önemli bir ekonomik değere sahiptir. Yöre halkı için sosyoekonomik
önemi ve dolayısıyla da halkı bu faaliyetlerden soyutlarak korumak imkânsızdır.
Manyas Gölü için gerek kullanıcılar gerekse korumacılar açısından en uygun ve
kabul edilebilir çözüm planlarının bir an önce hayata geçirilmesi
gerekmektedir. Koruma alanında
uygulanmakta olan kanunların çokluğu önemli bir sorundur. Bu durum gölün
yönetiminden sorumlu, farklı kurumların farklı bakış tarzları ve uygulamaları
birçok zorlukları da beraberinde getirmektedir. Manyas Gölünde bozulan
ekolojik dengenin yeniden tesis edilmesi ve kuş varlığının artırılması, göl
alanının akılcı kullanımının sağlanması için mekanizmaların geliştirilmesi
gerekmektedir. Bu konuda özellikle su
kalitesinin iyileştirilmesi, su rejiminin doğal sürecine uygun yönetilmesi,
Manyas Çayı deltasındaki kuluçka alanlarının korunması, Kuş Cenneti Millî
Parkındaki üreme alanlarının yeniden gözden geçirilerek iyileştirilmesi ve yeni
üreme alanlarının oluşturulması, gölde balıkçılığın sürdürülebilirliğinin
sağlanması, bölge halkını da kapsayacak şekilde bütün ilgi gruplarının eğitimi
çalışmalarının gerçekleştirilmesi gerekmektedir. BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Diğer önergeyi
okutuyorum: 2. İçel Milletvekili
Turhan Güven ve 22 arkadaşının, doğalgaz ve tüpgaz fiyatları konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Son günlerde kamuoyunu
meşgul eden gaz fiyatlarındaki fahiş fiyat artışları, tüketicileri doğalgaz
kullanımından vazgeçmeleri noktasına getirmiş, ayrıca büyük şehirlerde
geçmişteki hava kirliliği probleminin tekrar başlaması ihtimali belirmiştir. Halkımız, doğalgaz fiyatı
konusunda, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile belediyelerin kavgasını
dinlemekten çok, konunun hükümetten çözümünü beklemektedir. Sayın Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanının 3 Ocak 2002'deki kamuoyunu aydınlatma toplantısında topu
belediyelere atması, ya bakanlığının yetkilerinin ve sorumluluklarının farkında
olmadığını ya da bu konuda samimî olmadıklarını göstermektedir. Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin (e)
fıkrası ile aynı kanunun 505 sayılı KHK ile değişik 10 uncu maddesinin (e)
fıkrası hükümlerine istinaden bakanlık; kamu yararı ve piyasa ihtiyaçları
dikkate alınarak dağıtım kuruluşlarının BOTAŞ'tan aldıkları gazın şehirlerde
konut, resmî daire ve ticarethane tüketicilerine uygulayacakları satış
fiyatlarını belirleme yetkisine sahiptir. Bu yetkinin uygulanmasında maalesef
çok geç kalınmıştır. Türkiye'nin gündemindeki
önemli konulardan biri olan doğalgaz fiyatlarının yüksek olması, bir yandan,
vatandaşın bütçesine yük getirirken, diğer yandan da, doğalgaz tüketiminin
düşmesine neden olacaktır. Bu bakımdan, hem BOTAŞ'ın hem de belediyelerin kâr
marjlarını ve buna bağlı olarak fiyatlarını, halkı sömürecek şekilde değil de,
kullanımı teşvik edecek şekilde düzenlemeleri gerekirken, tam tersi bir
uygulamayla, Maliye Bakanlığı, doğalgazı "zorunlu tüketim maddesi"
olmasına karşın, giyim eşyası, seyahat, uçak bileti, havyar gibi lüks madde ve
hizmetlerle aynı kategoriye sokarak vergilendiriyor. Bu çerçevede, doğalgaza
"lüks tüketim maddesi" olarak yüzde 18 düzeyindeki en yüksek KDV
oranı uygulanarak, 1 metreküpün fiyatına 60 000 lira daha zam getiriliyor.
Bununla yetinmeyen iktidar, doğalgazın metreküpünden 5 000 Türk Lirası da
Akaryakıt Tüketim Vergisi almak için kanun tasarısını Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine getirmiştir. Benzer durum, vatandaşın, hem mutfağında hem de
otomobilinde kullandığı LPG olarak adlandırılan tüpgaz için de geçerlidir. Geniş halk kitlelerinin
zor duruma düşmesine yol açan doğalgaz ve tüpgaza uygulanan fiyat
politikalarının TBMM tarafından ivedilikle ele alınması zorunlu hale gelmiştir. Bu amaçla, gerek doğalgaz
ve gerekse tüpgazdaki aşırı fiyat artışlarının gerçek nedenlerinin belirlenmesi
ve bu konuda gerekli tedbirlerin alınabilmesini temin için, Anayasanın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması
hususunda gereğini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. 1 - Turhan Güven (İçel) 2 - Nevzat Ercan (Sakarya) 3 - Hacı Filiz (Kırıkkale) 4 - Oğuz Tezmen (Bursa) 5 - Zeki Ertugay (Erzurum) 6 - Sebahattin Karakelle (Erzincan) 7 - Mehmet Gözlükaya (Denizli) 8 - Mehmet Sadri Yıldırım
(Eskişehir) 9 - Mümtaz Yavuz (Muş) 10 - Rıza Akçalı (Manisa) 11 - Nevfel Şahin (Çanakkale) 12 - Ramazan Gül (Isparta) 13 - Mustafa Örs (Burdur) 14 - Salih Sümer (Diyarbakır) 15 - Ali Şevki Erek (Tokat) 16 - Doğan Baran (Niğde) 17 - Kemal Kabataş (Samsun) 18 - Necati Yöndar (Bingöl) 19 - Yahya Çevik (Bitlis) 20 - Musa Konyar (Ağrı) 21 - Sevgi Esen (Kayseri) 22 - Cevdet Akçalı (Kütahya) 23 - Saffet Arıkan Bedük (Ankara) BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır. Sayın milletvekilleri,
bir de genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum: 3. – Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ve 19 arkadaşının,
doğalgaz ve tüpgaz fiyatları konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/24) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Ülkemizde büyük şehirler
başta olmak üzere birçok ilimiz hava kirliliği tehlikesiyle karşı karşıya iken,
buna çözüm olarak düşünülen temiz ve ucuz yakıt düşüncesiyle milyarlarca dolar
yatırım yapılarak getirilen doğalgaz, son günlerde hükümetin bütçe açıklarını
kapatma kaynağı olarak görmesi sonucu devamlı artan fiyatı karşısında, halkımız
doğalgaz yakmaktan vazgeçip, kömür sobalarını kullanmaya geri dönmüştür. Özellikle, bugünlerde, dondurucu
kış soğuğu ve ekonomik krizler neticesi hayatın felç olduğu bir ortamda
doğalgazdaki fahiş fiyat uygulaması konusunda Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığı ile belediyeler arasındaki karşılıklı suçlama, sosyal patlamanın
eşiğindeki vatandaşlarımızın sabrını zorlamaktadır. 2001'deki dolar ve petrol
fiyatlarındaki artışı gerekçe gösteren BOTAŞ, metreküpünü kaç liradan aldığını
bilmediğimiz doğalgazı yüzde 131'lik zamla belediyeler satmaktadır. Buna
karşılık, belediyeler, BOTAŞ'tan aldığı doğalgazı yüzde 46 kârla vatandaşa
satmaktadır. Dolayısıyla, ülkemizde doğalgaz, en az 4 kat fazla fiyatla halka
yansıtılmaktadır. Öyle ki, Maliye
Bakanlığı, doğalgazı lüks tüketim maddesi sayarak, yüzde 8'lik KDV oranını
yüzde 18'e çıkardı. Ayrıca, Meclis gündemine alınan 790 sıra sayılı Kamu Kurum
ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile ilgili Kanun
Tasarısında Akaryakıt Tüketim Vergisi olarak yüzde 5 daha vergi faturalara
eklenmek istenmektedir. Aynı uygulama, vatandaşın mutfağında ve otomobilinde
kullandığı LPG için de söz konusudur. 6 000 000 liralık tüpgaz 16 000 000 lira,
150 000 liralık otogazı 730 000 liraya yükseltilmiştir. Bu uygulamalarıyla
hükümet, bir yandan enerjiye ek külfet getirirken, diğer yandan fahiş fiyat
uygulaması suçunu sadece büyükşehir belediye başkanlarına yüklemesi bir
tutarlılık göstergesi değildir. Doğalgaz Piyasası
Yasasında BOTAŞ'ın 2009'a kadar tekel olarak kalacağı hükmünün kaldırılarak bu
sürenin kısaltılmasını talep eden doğalgaz santralleri ve dağıtım şirketlerine
talip olan sermaye çevrelerinin belediyeler üzerindeki karalama kampanyaları
dikkate alındığında, doğalgaz çerçevesinde bir rant kavgası olduğu kanaati
yaygınlaşmaktadır. Enerji Bakanı ile
belediye başkanları arasında yapılan toplantıda vatandaşların KDV indirimi ve
ATV'den vazgeçilmesi beklentileri sonuç vermemiştir. Sadece nasıl uygulanacağı
belli olmayan, geçici bir çözüm bulunmasının açıklanması "dağ fare
doğurdu" şeklinde yorumlanmıştır. Ülke nüfusunun yarısını
teşkil eden kitlelerin ekonomik düzenini etkileyen doğalgaz fiyatları konusunda
BOTAŞ yetkilileri ile belediyeler arasındaki anlaşmazlıklar ve hava
kirliliğinden mustarip Erzurum, Kayseri, Sıvas, Konya gibi illerimizden
doğalgaz hattı geçmesine rağmen bugüne kadar gaz verilememesi Türkiye Büyük
Millet Meclisinin konuya çözüm bulmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu amaçla, gerek doğalgaz
ve gerekse tüp gazdaki aşırı fiyat artışlarının gerçek nedenlerinin
belirlenmesi ve bu konuda gerekli tedbirlerin alınmasını temin maksadıyla
Anayasanın 98, İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri gereğince bir genel
görüşme açılması hususunda gereğini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. 1- Salih Kapusuz (Kayseri) 2- Eyüp Fatsa (Ordu) 3- İrfan Gündüz (İstanbul) 4- Mehmet Altan
Karapaşaoğlu (Bursa) 5- Nevzat Yalçıntaş (İstanbul) 6- Tevhit Karakaya (Erzincan) 7- Ahmet Nurettin Aydın (Siirt) 8- Musa Uzunkaya (Samsun) 9- Nurettin Aktaş (Gaziantep) 10- Şükrü Ünal (Osmaniye) 11- Avni Doğan (Kahramanmaraş) 12- Yahya Akman (Şanlıurfa) 13- Özkan Öksüz (Konya) 14- Zeki Ergezen (Bitlis) 15- İsmail Özgün (Balıkesir) 16- Zülfükar İzol (Şanlıurfa) 17- Ali Sezal (Kahramanmaraş) 18- Faruk Çelik (Bursa) 19- Mehmet Elkatmış (Nevşehir) 20- Mahfuz Güler (Bingöl) BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Önerge gündemde yerini
alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır. Sayın milletvekilleri,
gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz. V. – SEÇİMLER A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1. – Dilekçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim BAŞKAN - Dilekçe
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için, Amasya Milletvekili Akif Gülle aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Hayırlı olsun Sayın
Gülle. 2. – Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim BAŞKAN - Kamu İktisadî
Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1
üyelik için, Adıyaman Milletvekili Mahmut Bozkurt aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Hayırlı olsun efendim. Sayın milletvekilleri,
kanunlara geçeceğim; bu arada da, iki sayın milletvekilimizin Başkanlığımıza
bir müracaatı var. Ankara Milletvekili Sayın
Saffet Arıkan Bedük, Başkanlıktan, bir komisyon kurulmasını talep ediyor. Sayın
Kumcuoğlu da, Kralın davetlisi olarak, eski yeni milletvekilleri ve kamu
görevlilerinin, hacca gitmekten imtina etmelerini teklif etti. Bunu Meclisin bir
millî duruşu olarak ifade ettiler. Sayın Kumcuoğlu'na
teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın Bedük, sizin
teklifinizi alayım. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkan, Türk ve İslam dünyası için mukaddes olarak bildiğimiz
Mekke ve Medine'deki Osmanlı eserlerinin yıkılmasına yönelik uygulamaya
tepkimizin açıklanmasına fırsat verdiğiniz için size teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Biraz evvel, Mecliste her grubu temsil eden değerli milletvekili
arkadaşlarımız hissiyatlarını ifade ettiler. Esasen, buradaki kültür
varlıkları, sadece Türk Milleti için değil; ama, tüm İslam dünyasına emanet
edilmiş olan kültür varlıklarıdır. Bütün İslam dünyasının buna tepki göstermesi
gerektiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımıza, özellikle,
aracılığınızla bir teklifte bulunmak istiyorum. Tüm siyasî partilerin birer
temsilcilerinden teşekkül eden kurul marifetiyle, ilgili ülke makamları
nezdinde teşebbüse geçerek, buradaki kültür varlıklarının imha edilmesine
yönelik uygulamalardan vazgeçilmesi, eğer yapılmışsa -bunların rölöveleri nasıl
olsa elimizde vardır- onların yeniden inşaına imkân verilmesi hususunda bir
komisyon görevlendirilmesinde fayda mütalaa ettiğimi belirtiyor ve zatıâlinize,
Meclis Başkanımıza bu konuda teklifte bulunmanızı arz ediyorum ve teşekkür
ediyorum. BAŞKAN - Efendim,
teklifinizi Sayın Başkana ileteceğim. Tabiî ki, Büyük Millet Meclisimizin bu
millî duruş ve millî hassasiyeti karşısında, Sayın Başkanlığımız da gerekeni
yapacaktır. Teşekkür ediyorum
efendim. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz... BAŞKAN - Efendim,
lütfen... Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan
işlerden başlayacağız. VI.– KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.– İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin
görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa ulaşmadığı için,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz. Endüstri Bölgeleri Kanunu
Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. 2. – Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S. Sayısı
: 789) (1) BAŞKAN - Komisyon?..
Burada. Hükümet?.. Burada. Tasarının tümü üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi, Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi Grupları
adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı. Şimdi, söz sırası, Saadet
Partisinde. Çankırı Milletvekili
Sayın Hüseyin Karagöz; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA HÜSEYİN
KARAGÖZ (Çankırı) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 789 sıra sayılı
Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının tümü üzerinde Saadet Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
bu Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı, bir yıl önce de gündeme gelen bir tasarı.
O zaman, kamuoyundan gelen tepkiler dikkate alınarak veya başka sebeplerle, bu
tasarı geri alındı, bir yıl kadar ortadan kaybolduktan sonra, yeniden, Sanayi
Ticaret Komisyonunun gündemine getirildi. Komisyonda, çok değerli arkadaşlarım,
gerçekten sanayiinin çilesini çeken, 25-30 yılını sanayiin içerisinde geçiren
arkadaşlarımız katkıda bulundular, böyle bir yasaya hiç de gerek olmadığını
-iktidarıyla, muhalefetiyle- ifade ettiler; ama, bir kere de bunun alt
komisyonda görüşülmesine ittifakla karar verildi. Bir alt komisyon kuruldu. Alt
komisyon, bu tasarı üzerinde üç toplantı yaptı -teferruatına girmiyorum- ve
neticede, bir rapor bile tanzim etmeden, orada dinlediği bürokratların bir de
komisyon tarafından dinlenmesi kararıyla -sadece komisyon raporu bundan ibaret-
tekrar Sanayi Ticaret Komisyonunun huzuruna geldi. Değerli arkadaşlar, benim
dikkatimi çekti, bugün, hakikaten, ilk defa, benim dönemimde belki ilk defa,
bakanlık temsilcisi bütün bürokratların katılmadığı, böyle bir tasarıya gerek
yoktur dediği bir tasarı Meclisin gündemine geldi. Genelde bürokratlar
tasarıları hazırlar -hepinizin malumu- hatta, üzerinde bazı değişiklikler
yapılmak istendiği zaman da, bürokratların tekrar görüşü alınmak suretiyle bu
yapılır; çünkü, onlar, uzun süre üzerinde çalışır. Fakat, bu defa, bu tasarı,
ilgili bütün kuruluş ve bakanlık bürokratlarının katılmadığı bu tasarı, tekrar,
Sanayi Komisyonunda uzun uzadıya görüşüldü. Esas itibariyle, 6 maddelik, 2
maddesi de "Yürürlük" ve "Yürütme" olan bu tasarının hemen
hemen tamamı komisyonda değiştirildi; ama, bu değişiklikler yeterli mi; hayır.
Hatta, Sayın Sanayi Bakanımız bir espri de yaptı "bu, üzerinde
çalışılmadan hazırlanmış bir tasarı. Sanki, adrese teslim, kişiye özel bir
tasarı hüviyeti taşıyor", "niçin bu böyle geldi" denildiği zaman
"komisyonumuz bunu düzeltecek" dediler. Biz de kendilerine,
"sakat malzemeden sağlam emtia üretilmez. Ne kadar da düzeltsek, bu
tasarı, eksikliklerle, noksanlıklarla malul, eksik, noksan bir tasarı olarak
Meclisin önüne gelir" dedik ve nitekim, öyle de geldi.
(1) 789 S. Sayılı Basmayazı 8.1.2002 tarihli 48 inci
Birleşim Tutanağına eklidir. Değerli arkadaşlar,
demin, hakikaten, sanayiin çilesini çekmiş bazı arkadaşlarımız, bu tasarı
üzerinde, komisyonda görüş belirttiler dedim. Ben, tasarının mahiyetini iyi anlayabilmemiz
için, bu görüşlerden bir iki paragraf sizlere aktaracağım. Hükümet partilerinden,
sanayici, çok değerli bir arkadaşımız diyor ki: "Sorun, sadece,
Türkiye'nin yabancı yatırımcılar için cazip hale gelmesi sorunu değildir;
Türkiye'nin rekabet gücünün artırılması, Türkiye'de yeni iş alanlarının açılıp
istihdamın yaratılması, katmadeğerin Türkiye'de kalıcı biçimde yükseltilmesi,
teknolojinin Türkiye'de üretilmesi ve Türk insanının yaşam düzeyinin
yükseltilmesi için düzenleme yapma gerekliliğidir." Aynen katılıyoruz.
"Sorun, sadece, yabancı kolayca gelsin, burada çiviyi çaksın ya da yerli
yatırımcı hiçbir engelle karşılaşmasın, gelsin, biz kucağımızı açalım değildir;
siz, yabancı ya da yerli yatırımcıya birtakım özel statüler tarif ettiğiniz, destek
verdiğiniz zaman, ülkenin ne kazanacağı, ülke insanının yaşam standardının
nereye geleceği, yarına hangi güvenle bakacağı meselesidir. Sorun budur"
diyor değerli arkadaşımız. Biz de aynen katılıyoruz. Yine, bir başka
ifadesinde "kamusal yanlışların yapılmaması; dolayısıyla, sürecin
kısaltılmasına ve doğru işlemesine yönelik yasal bir düzenleme yapılması,
gerçekten büyük ihtiyaçtır. Aslında, bu komisyon, fevkalade önemli tasarıların
altına imza attı" diyor. Gerçekten, Sanayi Komisyonu, Organize Sanayi Bölgeleri
Yasası gibi, çok az eksiği, noksanı olan, işleyebilir bir yasa çıkardı. Değerli
arkadaşımız da bunu ifadeyle "Organize Sanayi Bölgeleri Yasamız var,
Serbest Bölgeler Yasası var. Türkiye de orada önemli deneyimler kazandı.
Dönüyoruz, Teknoloji Bölgeleri Yasası çıkardık. Nedir bunların özü; bunlar,
yatırımları özendirmek için çıkan yasalardır. Şimdi, bir de, kalkıyoruz,
endüstri bölgeleri yasası çıkaracağız. Yani, siz, bir yasa mezarlığına
çevirerek bunun içerisinden sağlıklı bir olayı çıkaramazsınız. Meseleyi, önce
doğru tespit edelim" diyor. Değerli milletvekilleri,
yine bir başka arkadaşımız, komisyonda -bunlar bizim de aynen katıldığımız
görüşlerdir- şunları söylüyor: "Bu tasarı, bölge kurulması fikrinden
hareket etmektedir. Tasarı, bu haliyle, yabancı sermaye politikamıza da
aykırıdır, Anayasamızın eşitlik ilkesine de aykırıdır. Neden; endüstri
bölgelerinde yatırım yapanlara, siz, '70 günde her türlü muameleni yapıp yerini
teslim edeceğiz, altyapını yapacağız' diyeceksiniz, organize sanayi bölgeleri
bundan mahrum kalacak. Ne suçu vardı organize sanayi bölgelerine gidip yatırım
yapanların? Onbeş yirmi senelik alınterini de üç senede kaybettiler. Siz, ne
lazımsa bunlara yapacak yerde, doğmamış çocuğa don biçmeye kalkıyor, hemen
yabancı yatırımcı gelecek Türkiye'ye ve Türkiye'de de sıkıntılar kalkacakmış
gibi bir havayla Meclisin huzuruna geliyorsunuz. Anayasamızın eşitlik
ilkesine de aykırıdır. Bu tasarının, halen mevcut Yabancı Yatırımlar Kanunu
Tasarısıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bu tasarının getirdiği kavram, Avrupa Birliği
uygulamalarıyla da çelişmektedir. Bu tasarının en tartışmalı yönü, tesis kurmak
için alınması gereken izinlerin belli bir müddet içinde verilmemesi durumunda
verilmiş sayılmasıdır." Değerli milletvekilleri,
bunları niye okuyorum biraz sonra arz edeceğim. Yine, hakikaten, yıllarca
sanayiin çilesini çekmiş bir arkadaşımızın ifadesini burada aktarmadan
geçemeyeceğim. Bu arkadaşımız, bakınız, yasa istemiyor, yeni bir yasa
istemiyor, yeni bir teşvik istemiyor, ayırımcılık, kayırmacılık istemiyor; ama,
diyor ki: "Elektriğimi Avrupa Birliği standartlarında ver. Kıdem
tazminatlarını Avrupa Birliği standartlarına getir. Avrupa Birliğine
gireceksek, SSK primlerini, yani, sanayicinin giderlerini Avrupa Birliğiyle
eşdeğer duruma getir, bankacılık, finans sektörüyle eşdeğer duruma getir, hodri
meydan, bütün dünyayla rekabet edelim, çarpışalım." Sanayici bunları
istiyor sizden. Muhterem arkadaşlarım,
bölgeler arasındaki dengesizlikleri gidererek, sermayenin Anadolu'ya
yayılmasını mutlak ve mutlak sağlamamız ve teşvik etmemiz gerekir. "Bir
deprem oldu; İstanbul ve yakın çevresinde yaşanan depremde Türkiye'nin kalbi
gitti" diyor bu arkadaşımız. Şimdi, bürokratların görüşleri de benzer
tarzda; ben onları da burada tek tek ifade etmeyeceğim. Bütün bunlardan sonra
gerek iktidar-muhalefet mensubu komisyon üyelerinin gerekse bürokratların bu
karşı görüşleri karşısında Sayın Bakan, tümü üzerindeki konuşmalardan sonra bir
açıklama gereği duymuş olacak ki, aynen şunları ifade etti; Sayın Sanayi Bakanımız
-biz kendisini de çok severiz, saygı duyarız- diyor ki: "Türk idare sistemini de içine alacak
tarzda ve yabancı yatırımları Türkiye'ye davet etme noktasında farklı bir
promosyon yapılacaksa..." Yani, bu tasarı bir promosyon mudur?!
Promosyonsa, bu promosyonun karşı muhatabı kim? "O promosyonun bir unsuru
bu" diyor. Bu tasarı yapılacak promosyonun bir unsuru!.. "Sayın
Başbakanın da, zaten, bu yasanın getirdiği beklentileri, bir başka kampanyayla
ve belki de bu bahsedilen kampanyayla, monte ederek, uluslararası işadamlarına
ve yatırım çevrelerine bir çağrı yapması söz konusudur. Bizzat kendisinin bana
verdiği talimat. Evvelki gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığımız kısa
toplantıda da bundan bahsetti. Tabiî, ben, bir hükümet üyesi olarak, hem Sayın Başbakanı
hem de hükümetteki diğer ortak anlaşılan konuların, burada, ilgili bakanı
olarak bulunuyorum. Bu yasayı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak, bizzat,
başından itibaren hazırlayıp getirseydik..." Yani, tasarı başından
itibaren Sanayi ve Ticaret Bakanlığında değil, bir başka yerlerde hazırlanmış,
gelmiş; Sayın Bakan da bundan mutazarrır. "Hatırlayacağınız gibi, bu
komisyona başka kanun tasarıları getirip, sizlerle birlikte olgunlaştırarak
yasalaştırdık. Onların hepsinde de bu konsensüsü aradım, sizlerin katkısını
bekledim, sizlerden gelen eleştiri ve görüşleri de mümkün olduğu kadar, elden
geldiği ölçüde o tasarılara derc ederek, çıkarılmasına vesile oldum."
Doğrudur. "Dolayısıyla bu, benim zaten kendi anlayışım, hükümetin bir
üyesi ve temsil ettiğim Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bir görüşü. Bu noktada,
sayın üyelerin bunu bilmesini özellikle istedim; çünkü, eleştirilerin büyük bir
bölümü -iktidar cephesini göstererek komisyonda- bu cenahtan geldi ve bunu da
belirtmeyi, sayın üyeleri bilgilendirmeyi bir borç bildim" diyor Sayın
Bakan; yani "tasarıya benim de fazla bir dahlim yok. Sayın Başbakan böyle
istedi. Bir yere promosyon unsuru olarak gidecek. Dolayısıyla, bu da,
komisyonun huzuruna geldi" diyor. Değerli arkadaşlar, biz,
Saadet Partisi olarak, yerli-yabancı sermaye ayırımı yapmıyoruz, böyle bir
ayırım yapanları da kınıyoruz; böyle bir düşünceyi çağdaş bulmuyoruz; sermayeyi
renklere ayıranları da, buradan, bir kere daha, çağdışı ilan ediyoruz (SP
sıralarından alkışlar) Kendi sanayicilerimizi,
bugün -hep ifade ediyoruz bu kürsüden- kaçırdık. Hâlâ ayakta kalma mücadelesi
veren sanayicilerimiz de çok zor durumda. Yapılan bir ankette,
sanayicilerimizin ekseriyeti "2002 yılından bir şey beklemiyoruz; yeter
ki, kapılarımız kilitlenmesin, ayakta kalalım" diyor. Bunun manası şu:
"Üç dört yıldır onbeş yirmi yılık birikimlerimizi de yedik, artık
tutunacak bir dalımız kalmadı, hiç olmazsa şu kapıyı kapatmasak" diyor
sanayici. Ben de sanayiin içinden
gelen bir kardeşinizim. Samimî olarak söylüyorum. 100-200 kişi çalıştıran
işyerleri, bugün, 15-20 kişiyi istihdam edemiyor. Bugüne kadar nasıl istihdam
etti; bugüne kadar da en az on yıllık kazançlarını yiyerek istihdam etti, üzerine bir şey koyarak
değil. Bu yıl da siz bunların önünü açmazsanız ne kalacak ortada? Yetecek mi
yabancı sermayenin gelip yaptığı yatırımlar? Yok mu yerli sanayie, yerli
yatırımcıya ihtiyacımız? Şimdi, diyeceksiniz ki,
biz, bu tasarıda yerli sanayiciye de imkân sağladık, onlar da gidecek, endüstri
bölgelerinde yatırım yapacak. Niye 10 trilyon şartı koyuyorsunuz o zaman? Niye,
organize sanayi bölgelerine, 31.12.2001'den geçerli olacak, olağanüstü hal
bölgelerine uygulanan teşvikleri kaldırıyorsunuz? Sayın Bakanım, bunu, bu
Mecliste düzeltecektik hep beraber; o gün, siz, maalesef, yoktunuz. Sağ olsun,
yine, iktidara mensup arkadaşlarımızın gayretiyle, hiç olmazsa yürürlükten
kaldırılmadı, bir sene daha ertelendi; ama, ondan sonra da kanunun müddeti
doluyor, yine bir işe yaramıyor. Bakalım, şimdi, sanayici
ümidini, Sayın Maliye Bakanının yeni bir tasarı hazırlamasına bağladı; ama,
demin de ifade edildi, ba’de harab-ül-Basra, sanayici yok olduktan sonra, siz
istediğiniz teşviki getirin, bunun yeniden ayağa kalkması yıllar alır
arkadaşlar. Arkadan nesil geliyor, iş istiyor; her gün yüzlerce telefon
alıyoruz. Üniversite mezunları, memleketimizin en değerli insanları, yetişmiş
insanları konsolosluk kapılarında, bugün, göçmen olabilmek için bekliyor
sabahtan akşama kadar. Çok acı bir durum. Bunlara çözüm, çare üretmemiz lazım
elbirliğiyle. Değerli arkadaşlar,
vaktim tamam oluyor, biraz da tasarıdan bahsetmek istiyorum. Bu tasarı, bir teşvik
tasarısı olmaktan ziyade bir destek tasarısıdır. Bürokratların ifadesi de bu.
Kimleri teşvik edecek, kimleri destekleyecek? Bu tasarıdaki teşvik ve destekler,
hep şarta bağlanmış. Yani, doğru düzgün teşvik de getirmiyor bu tasarı. Ne
deniyor?.. Deniyor ki: "10 trilyondan fazla sabit yatırım yapacak, ilk
defa sigortalı 100 işçi çalıştıracak." İlk defa sigortalı 100 işçi
çalıştıracak bir işyerinin en az 800-1 000 kişiyi istihdam etmesi lazım. Bu,
küçük ve orta ölçekli işletmeler için bugünkü ülke şartlarında az bir sermaye
değil. Demek ki, bir taraftan teşvik ve destek getirirken, bir taraftan da bazı
engeller koyuyorsunuz. Şimdi, getirilen bu teşvik ve desteklere bakarsak,
hakikaten, organize sanayi bölgelerimize, hele hele serbest bölgelere verilen
teşviklerden bir artısı yok, eksisi var. O zaman ne oluyor; demin de dediğimiz
gibi, bu, sanki, kişiye özel, adrese teslim bir yasa yapıyoruz imajı veriyor.
Bunu fevkalade yanlış bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar,
netice itibariyle, bir kere daha ifade edelim ki, sorun, yasa çıkarmak değil;
yatırım ortamının iyileştirilmesi, yatırımcının önündeki idarî ve malî
engellerin kaldırılmasıyla beraber sorun, güven sorunudur. Bu milletin bütün
katmanları, bütün kesimleri olduğu gibi, artık, sanayicisi de bu hükümete
güvenmiyor. Öyleyse, hükümetin, bunu iyi değerlendirmesi lazım; ya çıkacak
buraya, biz sizi şimdiye kadar yanılttık, hesaplarımız tutmadı ama size söz
veriyoruz, üç ayda, beş ayda, altı ayda
-neyse- kendimizi yeniden gözden geçirdik, reel ekonomiye geçeceğiz,
ufkunuzu, önünüzü açacağız, bunu da yapamazsak çekip gideceğiz diyecek... Bunu
da diyemiyorsa, tez elden, hükümet, kendini gözden geçirip, yönetebilenlere
ülkeyi teslim etmek durumundadır. Değerli arkadaşlarım,
tasarı ne getiriyor; tasarı, kurul getiriyor, kurul... Şimdi, başkalarında
kurul var da, sanayi ve ticaretle ilgili... Organize sanayi bölgelerini
müteşebbislere vermişiz, serbest bölgeleri serbest bölge yönetimlerine
vermişiz. Yani, sanayiyle sanayiciyle ilgili olacak bir kurul olması lazım;
öyleyse... Bu bir kurul kuruyor. Ne yapacak bu kurul; Sanayi ve Ticaret Bakanı
teklif edecek, daha doğrusu, Sanayi ve Ticaret Bakanına yabancı müteşebbis
gelecek, diyecek ki: "Ben, filan yerde bir yer beğendim. Burada şu işi
yapmak istiyorum; birkaç kişi de varız. Sen burayı teklif et; endüstri bölgesi
ilan edin." Şimdi, bu kurul bunu görüşecek "uygundur" diyecek;
Bakanlar Kurulu kararıyla da endüstri bölgesi ilan edilecek. Değerli arkadaşlarım,
sadece kuruldan ibaret değil, bu endüstri bölgelerinin bulunduğu illerde bir de
komisyon kuruluyor. Bu komisyon da 17 kişi. Nasıl 17 kişi; bütün
müsteşarlıkların bakanlık temsilcileri var, anladık; ama, çoğu illerde
müsteşarlıkların temsilcileri yok. Onu nasıl ikame edecekler, kim varsa onunla
mı yapacaklar; yasa tasarısında o da belli değil. Fakat, hepsinin tamam
olduğunu kabul edersek, 17 kişilik komisyon da illerde kuruluyor. Şimdi,
tasarıda "komisyon üyelerine, KİT'lerdeki genel müdür ve yönetim kurulu
üyelerinin aylıkları ve ücretleri kadar ücret tayin edilir" deniliyor;
ama, kurula ne verileceğini, kurulun ne alacağını da burada ifade etmemiş.
Herhalde, onu da yönetmelikle ifade edecek. O da, en azından, herhalde, en
yüksek devlet memurunun aldığı maaşın 2 katından aşağı olmayacaktır. Yani,
önce, şimdi, bürokratlara ilave ücret... Bu ücreti tayin ettiğimiz insanlar
validir, belediye başkanıdır, il müdürleridir, vesaire. Bunların devletten
zaten aldıkları bir ücret var. Şimdi, siz, bir de KİT'lerdeki kadar -ne zaman
toplanacak, ne edecekse- ücret veriyorsunuz. Ne kadar vereceksiniz, o da belli
değil. Bu kurul, bu işi yapıyor. Şimdi, yatırım izinleri,
burada, bakınız, 3 üncü maddede tadat edilmiş. Değerli arkadaşlar,
maddede üç ayrı şey geçiyor; "iki işgünü" deniliyor, "iki
hafta" deniliyor, "bir ay" deniliyor, iki yerde de "15
gün"deniliyor. Biz bunu hesaplarken "toplam, ne kadar?" diye,
ihtilafa düştük. Böyle yasa olur mu? Ya "işgünü" deyin, hepsini alt
alta koyun hesaplayın ya "ay"deyin ya "hafta"deyin; bir şey
deyin. Aynen böyle; okuyun; yani, şimdi, vakit doldu, tasarıyı okumak
istemiyorum. İşgünü, hafta, ay, gün vesaire; böyle tasarı olmaz. Sanayi ve Ticaret
Komisyonu bu tasarıda, ilave etti, onu da söyleyeyim; ne dedi: "Türk
müteşebbisler de faydalanır" dedi; bunu şükranla ifade ediyorum. Efendim,
bu 15 trilyon yatırımı 10'a, 200 işçiyi 100'e indirdi, değişiklikler yaptı;
ama, bence, bu değişiklikler yeterli değil. Esas bizim yapacağımız
iş, değerli arkadaşlarım, esas yapılacak iş, teşvik ve devlet yatırımlarıyla
ilgili olarak karar alıcı kurumları en aza indirmeliyiz, sistemin dağınıklığına
son vermeliyiz. Bunlar, Avrupa Birliği sürecine girmek istediğimiz şu günlerde
onların bizden istediği hususlar aynı zamanda;
ama, onlar istediği için değil, bizim sanayicimiz çoktan buna layık
olduğu için söylüyorum... BAŞKAN - Sayın Karagöz... HÜSEYİN KARAGÖZ
(Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, 2,5
dakika da fazla oldu. HÜSEYİN KARAGÖZ
(Devamla)- Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum. HÜSEYİN KARAGÖZ
(Devamla)- Sık sık mevzuat değiştirilmemeli, mevzuat karmaşasına son verilmeli;
uygulayıcı kurumlararası koordinasyon sağlanmalı, koordinasyon kargaşasına
sebep olan gecikmeler ortadan kaldırılmalı; müracaatların sonuçlanabileceği
makul süreler bütün sanayicilere -Türkiye'nin neresinde olursa olsun- eşit bir
şekilde verilmeli, endüstri bölgelerine ayrı bir başka yere ayrı değil;
yatırımcılar arasında "yerli-yabancı" diye ayırımcılık yapmamalıyız;
rekabeti bozucu uygulamalardan kaçınmalıyız. BAŞKAN -Çok teşekkür
ederim. HÜSEYİN KARAGÖZ
(Devamla)- Biz, bu tasarının, yerli ve yabancı sanayiciye fazlaca bir katkı
sağlayacağına inanmıyoruz. Bunu niye ifade ediyoruz; sanayicimizin -yerli veya yabancı, ne olursa olsun- problemlerine
vakit kaybetmeden eğilelim, gerçek manada çözümler üretelim diye söylüyorum. Sayın Başkana
müsamahasından dolayı teşekkürlerimi arz ediyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum.(SP, DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bedük
burada mı?.. Yok. Beni duyarlar herhalde. Ankara Milletvekili Sayın
Saffet Arıkan Bedük'ün teklifi, Başkanlığımızca değerlendirilmiş ve Meclis
Başkanımız Sayın Ömer İzgi'ye iletilmiştir. Sayın Meclis Başkanı, bu teklifi
uygun gördüğünü, her siyasî partiden bir sayın milletvekilinden oluşacak bir
altkomisyonla bu işin takipçisi olacaklarını ifade etmişlerdir. Saygıyla arz ederim
efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Sayın Mükerrem Levent; buyurun efendim.
(MHP ve DSP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA MÜKERREM
LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına, Partimizin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım;
sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; komisyonda üye olan arkadaşlarımın kürsüden yapmış olduğu
konuşmalarda, komisyondaki görüşlerini, kürsüye çıktıkları zaman menfi yönde
kullanmalarını da üzüntüyle karşılıyorum; çünkü, bu ülkede yüzde 100
kapasiteyle çalışmakta olan sanayilerin bugün yüzde 10'lara düşmesinin
müsebbibini, 16 senedir bu ülkenin idare edilmesinde aramak gerekir diye
düşünüyorum; çünkü... ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Ne alakası var!.. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sizde yok!.. BAŞKAN - Karşılıklı
konuşmayalım efendim. MÜKERREM LEVENT (Devamla)
- ...eğer bir ülkede faizleri tırmandırırsanız, bugün sanayicinin elindeki
paraların bir kısmının faizlere yatırılmasını, devlet içborçlanmalarına
yatırılmasını düşünürseniz; bu adam, aynı zamanda işçisini de sokağın önüne
koyar, fabrikasına da kilit vurur; bugünkü yüzde 10 kapasitelere ülkeyi
düşürürsünüz. Biz, bunun altından kalkmaya çalışıyoruz. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Kim düşürüyor?.. Siz idare ediyorsunuz!.. BAŞKAN - Sabredin
efendim... MÜKERREM LEVENT (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, son yıllarda tüm dünyayı etkisi altına alan
küreselleşme akımı, sermayenin dünyanın bütün bölgelerinde rahatça dolaşmasını
ve yatırımlarda kullanılmasını kolaylaştırmıştır. Zaten, küreselleşme ve
dünyayla entegrasyon düşüncelerinin asıl amaçlarından biri de budur.
Sermayenin, fark gözetmeksizin, kendisi için uygun ortamı bulunan bütün
ülkelere girdiği, yatırım yaptığı, ortamın bozulduğundaysa çıktığı bir
sistemde, Türkiye, maalesef, sermaye için uygun şartları yeterince
oluşturamamıştır. Bugün gelinen noktada,
yeterli seviyede bir yerli sermaye birikimi sağlanamadığı ve yine, dünyadaki
sermaye akımından olması gereken miktarda pay alamadığımız, üzücü bir sonuç
olarak karşımızdadır. Yabancı sermayenin bir ülkeye girişi, ülke ekonomisi için
nasıl olumlu bir etki yapıyorsa, çıkışı da ülke ekonomisini o ölçüde olumsuz
yönde etkilemektedir. Dünyada birçok ülke,
yatırımlar için uygun ortam yaratmak suretiyle sermayeyi ülkelerine
çekebilmişlerdir. Yatırımlar için uygun ortam yaratamayan ve ortamı bozulan
ülkeler ise, yabancı sermayeyle birlikte yerli sermaye yatırımlarını da
kendileri için uygun ortam sağlayan ülkelere kaydırmaktadırlar. Bu nedenle, yabancı
sermayenin ülkemize sağlıklı bir şekilde girmesi, üretime ve ekonomik
yatırımlara yönlendirilebilmesi için gerekli ortamın sağlanması zorunlu
görülmektedir. İşte bu amaçla, zenginleştirmek üzere yatırımların teşvik
edilmesi ve yabancı sermaye girişinin artırılmasına yönelik endüstri bölgeleri
oluşturulmaktadır. Sayın milletvekilleri,
ülkeye yabancı sermaye girişini artırmanın yanı sıra, yatırım yapmak isteyen
yerli girişimcilerin özendirilmesi ve teşvik edilmesi, onların yabancı
sermayeli yatırımlarla rekabet edebilmesi, ülke ekonomisinin sağlıklı bir
yapıya kavuşturulması için hayatî önem arz ettiğinden, endüstri bölgelerinde
yatırım yapmak isteyen yerli yatırımcılara da aynı şartlarda yatırım
yapabilmeleri öngörülmüştür. Yeni teknolojiyle üretim ve istihdam yaratacak
olan endüstri bölgeleri, yabancı sermayenin gelişini kolaylaştıracak, bölge
altyapı giderleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızca karşılanacağından ve
yatırımcıya taşınmaz malların irtifak hakkı tanınarak tahsisi yoluna
gidileceğinden, bu bölgelerin, diğer bölgelere göre yapılanması ve yürütülmesi,
yatırımcının önünü açacaktır. Hazırlanış amacı, yabancı
sermayenin ülkeye girişini teşvik etmekle birlikte, yerli yatırımcılara da
kolaylık sağlayarak bürokrasinin en az seviyeye indirilmesiyle hızlı bir
şekilde yatırımların gerçekleştirilmesi ve buna bağlı olarak da yatırım ve
istihdam yaratarak ülkemizde yaşanan bazı darboğazların aşılması ve istihdamın
bölgelere sistemli bir şekilde yayılmasının, Endüstri Bölgeleri Kanunu
Tasarısıyla çözümlenmesi hedeflenmiştir. Endüstri bölgeleri altyapı giderleri,
tamamen Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesi yoluyla devletçe karşılanacak; bu
da, yatırımcılara bedelsiz arsa temini imkânını getirecektir. Ülkemizde çarpık
sanayileşmenin önlenmesi amacını da içine alan organize sanayi bölgelerine
ilaveten çıkarılacak olan endüstri bölgeleriyle, gelişigüzel sanayi
yapılanmaları kontrol altına alınarak, çarpık sanayileşmenin oluşması büyük
ölçüde engellenecektir. Endüstri bölgeleriyle
getirilen diğer bir yenilik ise, teşvik tedbirleridir. Teşvik tedbirlerinden
yararlanmanın tek şartı, ilk defa sigortalı olarak 100 işçi çalıştırılmasıdır.
İlk defa sigortalı işçi çalıştırılması şartı, istihdamın artırılması anlamında
büyük önem taşımaktadır. Yatırımcıların
kazançları, işe başlama tarihinden itibaren beş yıl, Gelir ve Kurumlar
Vergisinden muaf tutulmuştur ve kanun tasarısının maddelerinde yapılan buna
benzer diğer istisnalar, yatırımcıyı önemli ölçüde rahatlatacaktır. Diğer taraftan, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının altyapısı hazırlanmış ve boş olan organize sanayi
bölgelerini endüstri bölgeleri ilanıyla, yatırımcıya, kanunun çıkışını
müteakip, acilen yatırım yapabilme imkânı getirilmektedir ve bütçeye ilave yük
alınmadan, bu bölgelerin son ekonomik krizden kaynaklanan atıl kalma
tehlikeleri de önlenmiş olacaktır. Görülüyor ki, ülke
kaynaklarının en verimli şekilde kullanılması hedeflenerek, yatırımların planlı
alanlara kaydırılması, Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısıyla daha rahat
gerçekleştirilebilecektir. Niğde Bor Deri Organize
Sanayii, karma organize sanayi bölgesi olarak değiştirilmiştir; altyapısının
hazır olduğu, etrafındaki hazine arazisinin bolluğu, otoban ve bölünmüş yol,
demiryolu, liman ve serbest bölgelere yakınlığı düşünülürse, endüstri bölgesine
aday olduğu kesinleşebilir. Değerli milletvekilleri,
endüstri bölgeleri kanununun ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diler,
hepinize saygılar sunarım. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Levent,
teşekkür ediyorum. Şimdi, söz sırası,
Demokratik Sol Partide. Uşak Milletvekili Sayın
Hasan Özgöbek, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA HASAN
ÖZGÖBEK (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 789
sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı üzerinde, Demokratik Sol Parti
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının genel gerekçesinde de
bahsedildiği üzere, son yıllarda dünyayı etkisi altına alan küreselleşme akımı,
sermayenin dünyanın bütün bölgelerini rahatça dolaşmasını ve yatırımlarda
kullanılmasını kolaylaştırmıştır. Yabancı sermaye, sıcak para olarak, fark
gözetmeksizin, uygun ortam bulunan bütün ülkelere hızlı bir şekilde girmekte,
şartlar bozulduğunda veya daha iyi bir ortam bulduğunda, ülkeye girişinden çok
daha hızlı bir şekilde çıkmaktadır. Bu durumda, yabancı sermayenin bir ülkeye
girişi o ülke ekonomisi için nasıl olumlu bir etki yapıyorsa, aniden çıkışı da,
o ülke ekonomisi için, daha büyük ölçüde olumsuz etki yaratmaktadır. Bu durum,
ülkemizin son yıllarda yaşadığı bütün ekonomik ve finansal krizlerde de
gözlemlenen bir gerçektir. Bu gerçekler ışığında,
yabancı sermayenin ülkeye sağlıklı ve kalıcı bir şekilde girmesinin sağlanması,
yine, yabancı sermayenin üretime ve kalıcı sabit yatırımlara yönlendirilmesiyle
mümkün olacaktır. Üretime ve sabit yatırımlara yönelen yabancı sermaye ise,
teknoloji transferi sağlayarak, üretimi artırarak ve sürekli istihdam
yaratarak, bulunduğu ülkenin ekonomik gelişmesine kalıcı katkılarda
bulunacaktır. Ancak, yabancı sermayenin bir ülkeye sağlıklı ve kalıcı şekilde
girmesi için, o ülkede gerekli uygun ortamların oluşturulması sağlanmalıdır.
Diğer taraftan, ülkemize yabancı sermayenin sağlıklı ve kalıcı olarak girmesini
sağlamak ve artırmanın yanı sıra, yatırım yapmak isteyen yerli
girişimcilerimizin de ülkemizde yatırım yapmalarının özendirilmesi ve teşvik
edilmesi, ülkemiz ekonomisinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için hayatî
önem taşımaktadır. Bu amaçla, küreselleşen
dünyada ülkeler arasında dolaşan sermayenin ülkemiz ekonomisine de kalıcı ve
sağlıklı katkı sağlayabilmesini teminen, yatırımları teşvik etmek ve yabancı
sermaye girişinin artırılmasını sağlamak üzere, endüstri bölgelerinin kurulması
ve bu bölgelerde gerçekleştirilecek yatırımlara ilişkin izin ve teşviklerin
düzenlenmesiyle, yerli ve yabancı sermaye için uygun ortamın sağlanmasına çalışılmıştır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanunun çıkarılmasında amaçlanan, yatırımcının önündeki
bürokratik engelleri kaldırmak ve çeşitli teşvik unsurları ile yatırım
yapılmasını kolaylaştırmaktır. Bu kanunun hedef
yatırımcı kitlesi ise, büyük çapta sabit yatırım gerektiren ve büyük çapta
istihdam yaratacak, üretimiyle ülke ekonomisine katkıda bulunabilecek, mevcut
organize sanayi bölgelerine giremeyen yatırımları kapsamaktadır. Zaten, mevcut
organize sanayi bölgeleri, küçük çaptaki yatırımcıların kolaylıkla yatırım
yapmalarını sağlayan bir yapıya sahiptir. Buralarda, yatırımcıya çeşitli
kolaylıklar sağlanmış durumdadır. Oysa, dünyada yatırımlara yönelik dolaşan
büyük yabancı sermayeler, bürokratik engellere takılmadan, mevzuatlardan kaynaklanacak
gecikmelere maruz kalmadan, ürettikleri ürünleri dünya pazarlarına en kolay
sunabilecekleri ülkeleri ve yerleri tercih etmektedirler. Ülkemiz ise, Avrupa, Asya
ve Afrika ülkelerindeki tüketicilere ulaşma açısından çok avantajlı bir konuma
sahip; ancak, bürokrasi ve mevzuat açısından, mevcut sıkıntılarından dolayı
tercih edilemez konumdadır. İşte bu kanunla, konum
itibariyle avantajlı olan ülkemizi, bürokrasi ve mevzuat açısından da avantajlı
konuma getirerek, 57 nci hükümetin uyum ve uzlaşı kültürüyle sağladığı istikrar
ortamıyla destekleyerek, yatırımlar için tercih edilen bir ülke konumuna
getirmek hedeflenmektedir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Endüstri Bölgeleri Kanun Tasarısında, endüstri bölgelerinin
ilan edilmesinden yönetimine ve buralarda yapılacak yatırımlara izin verilmesi
sürecinde üç ayrı kurul ve komisyon oluşturulmaktadır. Tasarının 3 üncü
maddesinde, bu komisyonlardan ne şekilde izin alınacağı belirlenmektedir. Bu komisyonların
birincisi, Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kuruludur. Bu kurulun görevi,
endüstri bölgelerinin nerelerde kurulacağını belirlemektir ve bu kurul,
bildiğimiz BDDK veya Enerji Piyasası Üst Kurulu gibi, atanmış ve belli bir
ücret karşılığı çalışan bir kurul değildir. Görevi, gerekli zamanlarda bir araya
gelerek, endüstri bölgelerinin nerelerde kurulması gerektiği hakkında Bakanlar
Kuruluna teklifte bulunmaktır. İkincisi ise, bu
bölgelerin yönetim ve işletilmesi hususunda görev yapacak olan ve endüstri
bölgesinin bulunduğu ilin valisi, belediye başkanı ve koordinasyon kurulu üyesi
kuruluşların temsilcilerinden oluşan endüstri bölgesi komisyonudur. Kanunla, bu komisyon
üyelerine vergiden muaf bir ücret takdir edilmiştir. Oysa, bu üyeler, kamu
görevlisi olarak çalışmakta ve belli bir ücret de almaktadır. Bu bölgelerin
yönetim ve işletilmesiyle ilgili görevleri, mevcut görevlerinin yanında, ücret
almadan yapmak durumunda olmalıdırlar. Umarım, tasarının maddelerine
geçildiğinde, bu konuyla ilgili fıkrada bir değişiklik yapılarak, yeni ve ne
kadar olacağı belli olmayan bir kamu istihdamı yaratılmayacaktır. Üçüncü komisyon ise,
yatırım müracaatlarını değerlendirecek olan inceleme değerlendirme
komisyonudur; ki, yine tasarının 3 üncü maddesinin yedinci ve sekizinci
fıkralarında yapılacak bir değişiklikle, bu komisyon da ihtiyaç kalmadan
ortadan kaldırılacaktır. Böylece, kanunun amacında var olan bürokrasinin
azaltılması ilkesine ulaşılmış olacaktır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; endüstri bölgelerine yatırım yapacak olan yatırımcı, dünyanın
her yerinde olduğu gibi, ülkemizde de ÇED sürecinden kaçmamakta; ancak, ÇED
olumlu belgesini aldıktan sonra da yatırıma başlayabilmeyi istemektedir. Bu
bağlamda, tasarının 3 üncü maddesinde yedinci ve sekizinci fıkralarla ilgili
yapılacak bir değişiklikle, endüstri bölgelerinde yatırım yapmak isteyen
yatırımcılar, ÇED olumlu belgesini almakla yükümlendirilip, ÇED olumlu
belgesini almasını takip eden onbeş gün içerisinde de diğer bütün izinleri
tanzim edilerek, gerekli onay ve ruhsatları verilebilmelidir. Böylece, bürokrasi
azaltılıp, yatırım izinlerini verme sürecini kısaltmanın yanında, çevreye
duyarlı iktisadî işletmeler oluşması sağlanarak, globalleşen dünyada çevre
duyarlılığı da önplana çıkarılmış olacaktır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, tasarının 4 üncü maddesinde yer alan teşvik unsurları yeniden
gözden geçirilerek, endüstri bölgelerinde yatırım yapacak yatırımcılara
verilebilecek teşvikler çeşitlendirilerek, hangi yatırımlara hangi teşviklerin
verilebileceği, ne kadar ve ne ölçüde olacağı konularında Bakanlar Kurulu
yetkilendirilerek, yatırımlara tanınacak teşviklerde esneklik sağlanmalıdır. Bu
durum, yeni teşvikli sanayi alanları açılıyor anlamına gelmemeli, bu tasarıyla
getirilen 10 trilyonluk yatırım sınırı en az 100 000 000 dolar seviyesine çıkarılmalıdır
ki, dünyada yatırım yapmak için uygun yer arayan büyük yabancı sermaye ülkemize
çekilebilsin. Değerli milletvekilleri,
anlaşılıyor ki, görüşmekte olduğumuz bu tasarı kanunlaştıktan sonra, birçok
arkadaşımız illerindeki organize sanayi bölgelerinin endüstri bölgesi yapılması
konusunda talipkâr olacaktır. Ancak, bu tasarı, organize sanayi bölgelerini
endüstri bölgesi yapma kanunu olmamalıdır. Hatta, tasarının adındaki
"bölgeleri" kelimesi "alanları" olarak değiştirilmeli, bu kanunla
kurulacak endüstri alanlarında büyük yatırımların tek başlarına yer
alabilecekleri göz önünde tutulmalıdır. Bu tasarıyla ülkemiz ekonomisine
sağlanacak olan katkı, endüstri bölgelerinin ilanında bölgecilik anlayışıyla
hareket edilmeyerek maksimum düzeye çıkarılmaya çalışılmalıdır. Sayın milletvekilleri, 57
nci hükümet olarak, - ikibuçuk yıldır, ülkemizi, içerisinde bulunduğu olumsuz
koşullardan kurtarıp sağlıklı bir ekonomiye kavuşturmaya yönelik yoğun bir çaba
sarf edilmektedir. Bu çabalar, 57 nci hükümetin ortakları arasında sağlanmış
olan uyum ve uzlaşının sağladığı istikrar ortamında olumlu sonuçlarını
göstermeye de başlamıştır. 2002 yılı, ülkemizin tekrar büyüme ve gelişme
trendine girdiği yıl olacaktır. Bu durum, Endüstri Bölgeleri Kanunuyla ve
önümüzdeki günlerde Meclise gelecek olan Maden Yasasında yapılacak
değişikliklerle, Sayın Başbakanımızın da dediği gibi, özkaynaklarımızı da
harekete geçirip verimli bir şekilde kullanmaya başlayarak daha da pekişecek ve
ülkemiz, gelişmiş ülkeler arasında layık olduğu yere, bir daha geri dönmemek
üzere çıkacaktır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının tümü üzerinde yapılan
görüşmeler sırasında ortaya konulan bazı düzenlemelerin de önergeler yoluyla
yapılarak, kendisinden beklenilen bütün olumlu etkilerinin en kısa zamanda
gerçekleşmesi dileklerimle, şahsım ve Grubum adına hepinize saygılar sunarım.
(DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özgöbek. Efendim, gruplar adına
konuşmalar bitmiştir. Şahsı adına, Erzurum
Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - Aslan kardeşim, ilmî bir konuşma yap. BAŞKAN - Aslan Beyin
konuşmaları hep ilmîdir. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul)
- Bazen filmî oluyor da!.. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu
Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
acaba, hükümetin getirdiği bu tasarı, istenilen neticeleri verebilecek midir?
Bunun için, önce, bu tasarıya hükümetin kendisinin ve bürokratlarının inanması
gerekir. Acaba, bu tasarıya bürokratlar ne diyor dersek, bunun için Sanayi
Komisyonundaki bürokratların tasarı hakkındaki görüşlerine bir bakmak
istiyorum: Komisyonda konuşan
-tutanaklardan aynen okuyacağım- Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel
Müdürlüğü Daire Başkanı aynen şu görüşleri dile getiriyor: "Kanunun geneli
üzerinde bizim en önemli itiraz konumuz, temel felsefesi itibariyle ülkemizdeki
yatırım ortamını iyileştirmek yerine, yatırımları teşvik edeceği varsayımıyla,
devlet yardımları politikalarına aykırı bir sistemi getireceğini
düşünüyoruz." Devam ediyor: "Türkiye'de, organize sanayi bölgeleri,
serbest bölgeler, kalkınmada öncelikli yöre teşvikleri gibi farklı bir sürü
bölge varken, yeni bir bölge yaratılmasını biz doğru bulmuyoruz. Avrupa
Birliğine aday üye olduğumuz bir durumda, teşviklerin, kendi mevzuatları
içerisinde, yeni bir ayrıcalık yaratmadan düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Sonuçta, yerli ve yabancı yatırımcının eşit olduğu ülkemizde, bunun, yabancı
yatırımcıya tanınan bir ayrıcalık gibi görünmesini de istemiyoruz."
Bunları kim söylüyor; Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda Hazine Müsteşarlığı Yabancı
Sermaye Genel Müdürlüğü adına konuşan daire başkanı söylüyor. Aynı komisyonda, Serbest
Bölgeler Genel Müdürü ise, daha ileri ifadelerle tasarıyı tenkit ediyor ve
şöyle konuşuyor: "Özellikle, bizim açımızdan, 3218 sayılı Serbest Bölgeler
Kanununa bir nevi adapte edilmeye çalışılmış ve aceleye getirilerek yazılmış,
bir hayli yanlışlıkları olan tasarı." Yine, genel müdür, şöyle devam
ediyor: "Vergi olmadan yapılacak teşviklerin birkaç elden yürütülmesi
sorun çıkarıyor. Serbest bölgelerde böyle bir avantaj var zaten. En önemli
husus -ki, çoğumuzun gözünden kaçıyor- serbest bölgelerimizde, doğrudan değil
direkt yabancı sermaye var; yani, hiçbir kamu kuruluşumuzdan izin alınmaksızın,
eğer bir yabancı sermayeli kuruluş yurt dışında tacirse, doğrudan serbest
bölgelerimizde yatırım da yapabiliyor, ticaret de yapma imkânına sahip." Çevre Bakanlığı Birinci
Hukuk Müşaviri ise şöyle konuşuyor: "ÇED süreciyle ilgili olarak, burada
'üç ay' diyor; üç ayda bitmezse ne yapacak? Bu kuruluşun taşradaki
temsilcileri, yeni il müdürleri -oradan komisyon oluşturuluyor- onlar faaliyete
izin verecekler. Bu, sorunu çözüyor mu; çözmüyor Sayın Başkan. Yeni bir dava
süreci olacaksa, yine olacak bu. Yeni karmaşalara neden olacak. Biz, zaten,
mevcut sistemdeki karmaşa nasıl giderilir, nasıl sağlıklı hale getirilir; bunun
üzerinde çalışırken, kişisel kanım, biraz tepki kokan bir tasarı gündeme
geldiği için, bu da çıkarsa, bir başka sıkıntı yaşanacak." Neticede, bu tasarıyı, ne
devletin hazırlayan bürokratları anlamış ne komisyon üyeleri ne de hükümet;
fakat, yine de, bu tasarı, burada, iktidara mensup milletvekillerince, üzerinde
yeterince düşünülmeden ve tereddüt edilmeden kabul edilip, yasalaşacaktır. Tasarı yasalaşınca,
Türkiye'nin sorunları çözülecek mi; enflasyon düşüp, işsizliğe çare bulunacak
mıdır? Buna, en açık ve net cevabı, BDDK'nın Aralık 2001 Raporu vermektedir.
Raporun birinci sayfasında, aynen şu ifadelere
yer verilmiştir: "2001 yılının ilk yarısında, yurtiçi talepte yüzde 17,5
oranında bir düşme olmuş, toplam yurtiçi talepteki daralma yılın üçüncü
çeyreğinde de devam etmiş ve yüzde 17,1 oranında gerilemiştir. 2001 yılının
üçüncü çeyreğinde, sabit sermaye yatırımları yüzde 35,8 oranında düşüş
göstermiştir ve özel kesim makine-teçhizat yatırımlarındaki yüksek oranlı düşüş
eğilimi devam etmiştir." NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Hangi sektör?.. ASLAN POLAT (Devamla) -
BDDK'nın raporu efendim. Devletin en yetkili
bürokratlarının dahi sanal gördüğü... NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Hangi sektör?.. Hangi sektör?.. BAŞKAN - 17 nci sayfayı
okuyor efendim. ASLAN POLAT (Devamla) -
Beyefendi, aç, BDDK raporunu oku; hep ben mi öğreteceğim sana?! NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sektörü söyleyin efendim. ASLAN POLAT (Devamla) -
Görüldüğü gibi, bu gibi tasarılara hükümet bel bağlarken... BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - Sayın Başkan, bu okuma... BAŞKAN - Karşılıklı
konuşmayın efendim. ASLAN POLAT (Devamla) -
...BDDK, Türkiye'nin 2001 gerçeğini önümüze koyarak demektedir ki, 2001 yılının
ilk çeyreğinde 3,1, ikinci çeyreğinde 6,4 milyar dolar gerçekleşen sermaye
çıkışı, üçüncü çeyrekte de 1,1 milyar dolar olarak sürmüştür. Yani, 2001
yılının dokuz ayında ülkemizi terk eden sermaye çıkışı 10,6 milyar dolar olmuştur;
yani, IMF'nin vermeyi vaat ettiği faizli borçtan daha fazla. Dünkü
gazetelerdeki haberler ise, ülkemizde bugün için yatırım izni almış 1,4 milyar
dolarlık yatırım belgesinin iptal edilerek yatırımdan vazgeçildiği şeklindedir. Burada, artık, hükümetin
bir gerçeği görmesi gerekir. Ülkenin ekonomik varlıkları ayağımızın altından
kaymakta; fakat, hükümet, hâlâ işin
vahametini anlamış görünmemektedir. Hükümet bu gibi tasarılarla avunurken, bir
büyük özel bankanın genel müdür yardımcısı, bir mecmuanın Eylül 2001 sayısına
verdiği mülakatta şu çarpıcı tespitlerde bulunmaktadır: "Bence, bir veya
iki sene, küçülme döneminden geçeceğiz. Bu esnada yabancı sermaye gelecek;
yalnız, çok ucuza geliyorlar. Çırağan Oteline gidin, bir bakın lütfen; kim bu
adamlar... Soros buradan dışarı gitmiyor. Önümüzdeki bir-birbuçuk sene
içerisinde belki büyüyemeyiz; ancak, ondan sonra yabancılar akın edecek ve
Türkiye çok rahat büyüyecektir. Tabiî, memleketimizi bedavaya satmış
olacağız." İşte, bu gibi tasarılar, genel müdür yardımcısının da
belirttiği gibi, memleketimizi bedavaya satmaya yarayacak yasa tasarılarından
sadece bir tanesidir. Yine, bu tasarıyla ilgili
olarak basına demeç veren Yabancı Sermaye Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
"Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı, yabancı yatırımları caydırıcı etki
yaratacaktır" diyor. Hazine eski Müsteşar Yardımcısı ve Gelirler Genel
Müdürü "Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı yabancı sermaye çekmez"
deyip, devam ediyor: "Anılan kanun tasarısının ayrıntılarında boğulmak
yerine, daha köklü çözümler gerekir; bunun yollarından biri de Türkiye'nin bir
ekonomi haritasını çıkarmaktır; bu haritayı çıkarırken de ekonomik kalkınmayı
sadece sanayileşme diye algılamaktan uzaklaşmaktır." Bilgi Üniversitesi
Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Gülten Kazgan ise tasarıyı kapitülasyonlara
dönmek şeklinde izah ederken, Prof. Dr. Erdoğan Alkin Türkiye'ye yeterli
yabancı sermaye gelmemesinin köklü nedenleri olduğunu belirterek bunları şöyle
sıralamaktadır: Kayıtdışı ekonominin haksız rekabete neden olması, yolsuzluklar,
özelleştirme sürecinde devam eden iptal davaları, sık sık enerji darboğazından
söz edilmesi, enflasyon muhasebesinin uygulanmaması ve ekonomik ve politik
istikrarsızlık olarak açıklamaktadır. Endüstri Bölgeleri Yasa
Tasarısının ülkemize yabancı sermaye çekmesi beklenirken, acaba, ülkemizin
uluslararası rekabet endekslerindeki yeri nedir diye bakacak olursak, dünya
rekabet endekslerine göre -ki, bu endeks, her yıl, küresel ekonomi üzerinde
büyük etkisi olan ve istatistiksel karşılaştırmaya uygun veri akımı sağlayan 30
OECD ve 19 gelişmekte olan ülke ekonomisini 286 kriter üzerinden incelemekte-
endeksin hazırlanmasında başvurulan kriterler dört grupta toplanmıştır. Bunlar; 1. Ekonomik performans, 2. Kamu etkinliği, 3. İş etkinliği, 4. Altyapıdır. Bunlardan, dünya rekabet
endeksinde 49 ülke arasında 1997'de 35 inci sırada iken 2001'de 44 üncü sıraya
düştüğümüzü, ekonomik performansta 49 ülke arasında sonuncu, yani, 49 uncu; iş
etkinliğinde 33 üncü, altyapıda ise 35 inci sırada olduğumuzu görüyoruz. BAŞKAN - Son 1 dakikanız
var efendim. ASLAN POLAT (Devamla) -
Bunların neticesinde, 1997 yılında Çin'de doğrudan yabancı yatırım
girişimlerinin gayri safî yurtiçi hâsılaya oranı yüzde 23,5, Polonya'da yüzde
11,6, Romanya'da yüzde 10,4 iken, ülkemizde bu oran yüzde 0,3 ile en alt
seviyededir. Ülkemizdeki imalat
sanayii yatırımlarında en önemli eksikliğimiz ise ileri teknoloji
ihracatımızdaki durumumuzdur. Aslında, endüstri bölgeleriyle esas olarak
seçilmiş sanayi dallarının, özellikle yüksek teknolojik yatırımları
desteklememiz gerekirdi. Örneğin, 2002 dünya kalkınma raporuna göre, ülkemizde
ileri teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ihracatındaki payı yüzde 4'tür; bu
oran, Arjantin'de dahi yüzde 8 olup Singapur'da yüzde 61, Malezya'da ise yüzde
59'dur. BAŞKAN - Son 40 saniyeniz
efendim. ASLAN POLAT (Devamla) -
Fakat, ileri teknoloji için, özellikle ar-ge çalışmalarına önem vermek gerekmektedir. Bu konuda çok gerilerde
kalmış durumdayız. 1997 yılı verileriyle kişi başına euro olarak satınalma gücü
paritesine göre, ABD'de 456, Japonya'da 368 iken, Türkiye'de 6'dır. Ar-ge için
yükseköğrenim harcaması, 1997'de ABD'de kişi başına 98 euro iken, Avrupa
Birliği 15 ülke ortalaması 65 euro iken, bizde 14 eurodur. Böyle olunca patent
sayısı da yerleşiklerin ulusal patent başvuruları her onbin kişi için
Japonya'da 7 iken, bizde 0,1'dir. İşletmelerde çalışan araştırmacı sayısı ise
işgücü içinde her onbin kişide ABD'de 59 iken, bizde sadece 1'dir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) -
Sayın Başkanım, bana da herhalde 2 dakika müsaade edersiniz; herkese
verdiniz... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - 2
dakika çok Sayın Başkan. ASLAN POLAT (Devamla) -
Herkese verdiniz, bana da o kadar vermeniz gerekir, adil olmanız için. BAŞKAN - Efendim, istirham
ederim; toparlayınız lütfen. Buyurun. ASLAN POLAT (Devamla) -
DPT Küreselleşme Özel İhtisas Komisyonu şu önemli ikazı yapmaktadır:
"Çokuluslu şirketler ileri sanayi ülkeleri dışında ar-ge birimi kurdukları
zaman ar-ge faaliyetleri, genellikle ana firmanın belirlediği hedefler
doğrultusunda örgütlenmiştir. Yapılan iş, bütünün kendisi değil, bir
parçasıdır. Asıl belirleyici olan yeni ürün ve üretim yöntemleri, yeni yönetim
teknikleri ve yeni teknolojiler geliştirmeye yönelik bütünsel bir yeteneğin
kazanılmış olmasıdır." Son olarak şunu söylemek
istiyorum. Netice olarak, bu tasarının, belki de tek, gözle görülen neticesi,
Doğu Anadolu'da yeni kurulan organize sanayi bölgelerinin bu tasarıdan menfi
olarak yararlanacağıdır. Eğer ülkemize birtakım yatırımlar gelirse, bunların da
batı ve sahil bölgelerindeki sanayi bölgelerine gideceği, Doğu Anadolu'daki
organize sanayi bölgelerinin iyice boş kalacağıdır. Eğer, Doğu Anadolu'dan göç
olmasını engellemek istiyorsak, Doğu Anadolu'daki organize sanayi bölgelerinde de
endüstri sanayi bölgelerinden yararlanmak istiyorsak, oralara ek teşvik
getirmek zorundayız. Oralara ek iyileştirme yapmazsak, oralarda yatırım yapma
imkânının tamamen önünü keseriz diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Efendim, şimdi, söz
sırası, Balıkesir Milletvekili Sayın Aydın Gökmen'de. Buyurun Sayın Gökmen.
(MHP sıralarından alkışlar) AYDIN GÖKMEN (Balıkesir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısıyla
ilgili, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım. Günümüz dünyasında
ekonomik yapılar, bilim ve teknolojinin yardımına, her zaman, daha çok ihtiyaç
duymaktadır; bu yardımla da hızla değişmektedir. Yeni teknolojinin ışığında
yükselen yeni gelişmiş ekonomiler, bütün dünya ülkelerini yakından
etkilemektedir. 21 inci Yüzyılı bundan önceki yüzyıllardan farklı kılan tek
unsur, bilim ve teknolojinin bu yüzyıla damgasını vurmasıdır. Tüm dünyayı
etkisi altına alan küreselleşme süreci, sermayenin bütün ülkeleri rahatça
dolaşmasını ve yatırımlarda bulunmasını kolaylaştırmıştır. Dünya ticaret
sistemine entegrasyon sürecinin de tek belirleyicisi, sermaye hareketleri
olmuştur. Yabancı sermaye farkı gözetmeksizin, sermaye, kendisi için uygun bulduğu
tüm ülkelere girmekte; bu koşullar ortadan kalktığında ise çıkmaktadır. Yabancı sermayenin ülkeye
girişiyle üretim artacak, istihdam yaratılacak, yatırımlar artacak, yatırım
yapmak isteyen yerli yatırımcılar teşvik edilecek ve en önemlisi, ülke ekonomisi
canlanacak ve güçlenecek. Ayrıca, dünyada yaşanan finansal ve ekonomik
krizlerden en az şekilde etkilenecektir. Yabancı sermayenin ülkeden çıkışı ise,
ülke ekonomisini, tersi şekilde, olumsuz etkileyecektir. Değerli milletvekilleri,
ülkemizin gelecek yüzyılda güçlü ekonomilerle rekabet içinde olabilmesi için,
yapısal reformların altyapısı olan yasaların, hukukî ve kurumsal düzenlemelerin
ivedilikle yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu değişikliklerin
yapılması aşamasında ise, siyasî partilerimizin, devletimizin, milletimizin ve
bürokrasimizin bilgisi yeterlidir. Bu birikimin harekete geçirilmesi ise, yasal
alt zeminin hazırlanmasıyla mümkün olabilecektir. 57 nci hükümet ise, bu sınavı
başarıyla vermiş, bu yasaların çıkması aşamasında Meclis olağanüstü bir
performans göstermiştir. Hükümet olarak, yapısal
reformları gerçekleştirerek, rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçilmesini
sağlamak, özel sektöre gerçek yatırım ve üretim potansiyelini harekete
geçirebileceği ekonomik iklimi yaratmak zorundayız. Endüstri Bölgeleri Yasa
Tasarısıyla da, ülkemize yabancı sermaye girişinin sağlanması, yatırımların
artırılması, yerli yatırımcıların teşvik edilmesinin sağlanması hedeflenmiştir.
Ülkemizin sanayileşme politika ve stratejilerini belirleme noktasında, yabancı
sermayenin ülkemize sağlıklı bir şekilde girmesi, üretime ve ekonomik
yatırımlara yöneltilmesi için gerekli ortamın sağlanmasının, yaşadığımız
konjonktürde son derece önemli olduğuna inanıyorum; çünkü, ekonomik
istikrarsızlık, dur kalk dönemleri, durgunluk ve krizler yaşayan ekonomimiz,
temelde, reel sektörün, üretim, yatırım, ihracat ve istihdam yaratma
yeteneğinin desteklenmesi yoluyla istikrarlı büyüme trendine sahip olabilir. Geçmişte alınan yanlış
kararlar sonucunda, yabancı sermayenin Türkiye'ye kazandıracağı istihdam
imkânlarından yararlandırılmadığı gibi, yurtdışına sermaye göçü süreci
nedeniyle, son dört yılda ülkemiz içinde gerçekleşebilecek 450 000 kişilik
istihdam alanı yurtdışına kaçmıştır. Türkiye, son yıllara
kadar, maalesef, sermaye için uygun şartları yeterince gerçekleştirememiştir.
Bunun nedeni, ülkemiz ekonomik şartlarının yanında, yasal altyapının de
yetersiz olmasıdır. Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı kanunlaştığı takdirde,
ülkemizin fakirliğini çektiği yabancı sermaye girişi hızlanacak ve uluslararası
rekabetçi piyasalarda kendimize daha kolay yer edinebileceğiz. Bu yasayla, bürokratik
işlemler azalacak ve süresi kısaltılarak, yatırımların hızlı bir şekilde
gerçekleşmesi sağlanacak, bu bölgelerde yapılan yatırımlar daha çekici hale
gelecek, atıl vaziyette bulunan bazı organize sanayi bölgelerine işlerlik
kazandırılacaktır. Balıkesir Organize Sanayi
Bölgesinin endüstri bölgesine dönüştürülmesi için bütün altyapı şartları
uygundur. Sayın Bakanımın da Balıkesir Organize Sanayi Bölgesinin endüstri
bölgesine dönüştürülmesi için yardımcı olacağına inanıyor ve şimdiden
kendilerine teşekkür ediyorum. Bu tasarıyla, istihdamın
bölgelere sistemli şekilde yayılması sağlanacak ve ülkemizde yaşanan ekonomik
darboğazların aşılması çok daha kolay olacaktır. Bu nedenle, gerek organize
sanayi bölgelerinde gerekse endüstri bölgelerindeki yatırımcılarda kendi
insanımızı görmek çok daha güzel olacaktır diye düşünüyorum; çünkü, bu
yatırımcılar ülkenin tasasına, kıvancına ortak olacaklar ve ülkeyi kolay kolay
terk etmeyeceklerdir. Ayrıca, endüstri
bölgeleri altyapı giderleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve devletçe
karşılanacağından, yatırımcılara bedelsiz arsa temini sağlanacaktır. Bu sayede,
gelişigüzel sanayileşme önlenecek ve çarpık sanayileşmenin önüne geçilmiş
olacaktır. Ayrıca, bu kanun
tasarısıyla, teşvik tedbirlerinden yararlanmanın tek şartının, ilk defa, 100
sigortalı işçi çalıştırma koşulunun yasaya konulmasıyla hem istihdamın artması
hem sosyal güvenlik kuruluşlarımızın güçlenmesi hem de çalışanların iş
güvencesinin sağlanması gerçekleştirilecektir. Bunun yanında, yatırım yapan
gerçek ve tüzelkişiler beş yıl gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur. Bu yasa tasarısıyla, ülke
kaynaklarının verimli bir şekilde kullanılması sağlanacak ve yatırımların
planlı alanlara kaydırılması daha kolay gerçekleştirilecektir. Değerli milletvekilleri,
bu tasarının biraz önce saydığım faydaları yanında, bu tasarıyla gelecek bazı
sakıncaları da yasal düzenlemelerle ortadan kaldırmamız gerektiğine inanıyorum.
Örneğin, bor gibi stratejik öneme sahip olan varlıklarımız bu yasa kapsamının
dışında tutulmalıdır. Bor madenlerinin ihracatına ait usul ve esasların
Bakanlar Kurulunca tespit edilme hükmünün aynen kalması gerektiğine inanıyorum.
Tasarıyla, yüzde 60
yabancı ortaklığı teşvik edilmektedir. Yerli sermayenin sınırsız biçimde
yabancı tahakkümünün altına girmemesi için, yasal mevzuatta, şirketlerdeki
azınlık haklarını ciddî anlamda koruma altına alacak değişiklikler ivedilikle
yapılmalıdır. Ülkemizde ve dünyadaki ekonomik daralma sosyal hayatı da
etkilemektedir. Biz, tabiî ki gelişeceğiz; çağın hızına elbette ayak
uyduracağız. Ülkemizi, devletimizi, uluslararası arenada daha güçlü kılmak
istiyorsak, öncelikle, devlet ile milleti barışık tutmak zorundayız; yani,
devlet milletine, millet devletine güvenmek zorundadır. Bu güven, iş hayatına
olumlu yansıtılmalıdır. Böylece, işçi, işveren ve hükümet çok iyi bir diyalog
içinde olmalıdır. Ancak, vatandaşlarımızın mutluluğu da bizim için çok
önemlidir. Yatırımların önü açılarak ekonomik hayata yepyeni bir ivme
kazandıracak olan bu yasa tasarısıyla insanlarımızın sosyal hayatları da olumlu
bir ivme kazanacaktır. Dünyanın yaşanabilir bir gezegen olarak var olması,
insanî açıdan da sürdürülebilir bir küresel düzenin gelişmesine ve bu yöndeki
çabaların etkinlik kazanmasına bağlıdır. Endüstri Bölgeleri Yasa
Tasarısının üretime dayanan güçlü ekonomi için önemli bir adım olacağına
inanıyorum. Enflasyonu ve işsizliği önlemek istiyorsak, sanayiin üretim,
yatırım, ihracat ve istihdam yaratma gücünün geliştirilmesine dayalı bir büyüme
modeli uygulamak ve dolayısıyla, girişimciliği de desteklemek zorundayız. Dünya
ekonomisiyle bütünleşmiş bir üretim ekonomisine ancak bu şekilde geçeceğimize
inanıyorum. Bu duygu ve düşüncelerle
sözlerime son verirken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Görüşmeler bitti,
soru-cevap kısmına geçiyorum. Soru ve cevap işleminin süresi 10 dakikadır,
müsamaha yok bugün. Sayın Erek, buyurun
efendim. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) -
Sayın Başkanım, genel olarak, Sayın Bakanımızdan şu soruların cevaplarını,
saygıyla arz ediyorum. 1- 31 Aralık 2001 tarihi
itibariyle, şu anda, Türkiyemizde kaç organize sanayi bölgesi, kaç serbest
bölge, kaç teknoloji geliştirme bölgesi, kaç kalkınmada öncelikle yöreye tabi
ilimiz var? Organize sanayi bölgeleri
itibariyle, şu anda, tam olarak çalışan organize sanayi bölgemizin sayısı ve
inşa halinde bulunan organize sanayi bölgelerimizi 3 bölüme ayırarak,
inşaatının yüzde 25'ini tamamlayamamış, inşaatının yüzde 50'sini
tamamlayamamış, inşaatının ve altyapısının yüzde 75'ini tamamlayamamış organize
sanayi bölgelerinin adedi ne kadardır? 2- Organize sanayi
bölgeleri mevzuatına, serbest bölgeler mevzuatına, teknoloji geliştirme
bölgeleri mevzuatına ve şu anda görüşmekte olduğumuz tasarıya göre Ankara'da
kaç tane kurul ve komisyon, illerde kaç tane kurum ve komisyon vardır? 3- 2002 yılında,
Bakanlığımızın organize sanayi bölgelerine ayırdığı tahsisatın yekûnu ne
kadardır? 4- Serbest
bölgelerimizin, bir, doluluk; iki, üretim bakımından ölçü ve oranlarını vermek
mümkün müdür? Teşekkür ederim,
saygılarımı sunarım. BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Yıldırım, buyurun
efendim. MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakandan aşağıdaki soruları
sormak istiyorum. Eskişehir'den bazı
sanayicilerin istekleri doğrultusunda soruyorum. 1- Görüşmekte olduğumuz
tasarı çok önemli. Bu tasarının maksadına uygun olarak, ülke ekonomisinin
gelişmesini ve teknoloji transferini sağlayan, üretimi ve istihdamı artıracak
olan ve ülkemizde sanayiin temeli olan KOBİ'lerin, beş yıldır ihmal edildiği ve
birçoğunun kapandığı görülmektedir. KOBİ'lerin yeniden canlanması, üretime
geçmesi ve istihdamın artması için, IMF'den gelecek olan 10 milyar dolar
krediden, gerekli yardımın ve kredinin sağlanması hususunda bir çalışmanız var
mıdır? 2- Sanayicilerimizin ve
iş adamlarımızın yurtdışına kaçmaması ve yatırım yapmaları için, bürokrasi
kolaylığı, vergilerdeki indirim ile teşvikler hakkında bir çalışmanız var
mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Efendim, sualleri,
lütfen, yorumsuz sorarsak, herkese sıra gelir; yoksa, yok... Sayın Çelik, buyurun. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Teşekkürler Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, bildiğiniz
gibi, Türkiye, yabancı sermaye açısından, Afrika ülkelerinin gerisinde kaldı.
Biz, AK Parti olarak, istihdamı artırıcı yabancı sermayeyi teşvik edecek,
katmadeğer yaratıcı her türlü faaliyeti, teşebbüsü destekliyoruz, yüksek sesle
alkışlıyoruz. Ancak, Sayın Bakanım, şu
anda getirilen endüstri bölgeleri koordinasyon kurulu, Başbakanlık Müsteşarı
başta olmak üzere, 9 bakanlık müsteşarı, 4 müstakil müsteşarlık, 1 genel
müdürlük, 1 sivil toplum örgütünden oluşan büyük bir koordinasyon kurulu.
Türkiye, bir koordinasyon kurulu ve üst kurullar enflasyonu yaşıyor. Yabancı
sermayenin getirilmesi için, bürokratik formaliteleri, kırtasiyeciliği
azaltmayı düşünüyor musunuz? Belki, karikatürize
ediyorum; ama, bugün, müteşebbislerin önünde, âdeta, davul tozu, minare
gölgesi, Hazreti İsa'nın nefesi kabilinden engeller, formaliteler var. Bunlar
azaltılmadığı sürece de, Türkiye'ye yabancı sermaye gelmez. Bakınız,
vilayetlerde, etki belirleme ve değerlendirme raporu yazılacağı zaman, bu
bakanlıklara ve müsteşarlıkların temsilciliklerine, bir de, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının, Sağlık Bakanlığının, belediyelerin temsilcileri
katılıyor. Bu kadar çok bakanlığın el attığı, parmak karıştırdığı bu
kurullardan, gerçekten, teşvik mi çıkar, eski tabirle, teşviş mi çıkar; yani,
karıştırma ve karmaşa mı çıkar? Bunu, zatıâlinize sormak istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Lütfen, suallerimizi
yorumsuz soralım. Sayın Kukaracı, buyurun
efendim. FAHRETTİN KUKARACI
(Erzurum) - Sayın Başkan, aşağıdaki sorularımın Sayın Bakan tarafından
cevaplandırılmasında delaletinizi arz ediyorum. 1.- Kanun tasarısının
geçici 1 inci maddesiyle, mevcut organize sanayi bölgelerinin, Bakanlar Kurulu
kararıyla endüstri bölgesi olarak ilan edilebileceği hükme bağlanmaktadır. Bu
ifade, organize sanayi bölgesi bulunan tüm illerin bu kanun kapsamına
girebileceğini göstermektedir. Bununla, yeni yapılacak yatırımlardan kalkınmada
öncelikli illerin pay alma imkânı kalmayacaktır. Sanayii güçlü olan illerde
yatırım hızlanacak, diğerlerinde yatırım tamamen duracaktır. 4325 sayılı Kanundan
istifade eden kalkınmada öncelikli iller için ek teşvik tedbirleri düşünüyor
musunuz? 2.- Kalkınmada öncelikli
illerde bulunan organize sanayi bölgeleri -örneğin Erzurum- doğrudan endüstri
bölgesine dönüştürülebilecek midir? 3.- Endüstri bölgelerinde
yatırım yapacak olan firmalardan, kalkınmada öncelikli illerde yatırım
yapacaklardan alınacak binde 5 nispetindeki yatırım katkı payının, bu bölgelere
münhasıran alınmaması mümkün müdür? 4.- 100 veya daha fazla
işçi çalıştırma şartı, kalkınmada öncelikli bölgelerde 25 kişi olarak
uygulanabilir mi? 5.- 10 trilyon lira olan
yatırım şartı, bu bölgelerde 5 trilyona indirilebilir mi? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun; cevap verin efendim. 4 dakikanız var. CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Söz talebim vardı Sayın Başkan?.. BAŞKAN - Efendim,
soru-cevap işleminin süresi 10 dakika; 6 dakikasını kullandınız, sizin grubunuz
da dahil 4 kişi kullandı. Herkes 6 tane sual sorarsa, sıra gelmez. Buyurun Sayın Bakan. SANAYİ VE TİCARET BAKANI
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Sayın Başkanım, değerli milletvekillerinin bazı
soruları çok ayrıntılı. Eğer, takdir ederseniz, bunların bir kısmına yazılı
cevap vermek istiyorum; ama, iki konu var ki, hem konuşmalarda hem de sorularda
değerli milletvekillerimizde bir miktar istifhama yol açmış, onu giderebilmek
açısından onlara öncelikle cevap vermek istiyorum. Bunlardan bir tanesi, bu
oluşturduğumuz koordinasyon kurulu üye sayısının çok fazla olması ve birtakım
bürokratik işlemleri çoğaltacağı tarzında bir endişe. Bizim, kanun tasarısında
belirttiğimiz ve belirli sayıda üyeden meydana gelen bu kurul, uygulamayı daha
çok hızlandırabilmek ve klasik bakanlıklar yapısındaki karar alma sürecini en
üst düzeydeki yöneticiler tarafından bir an önce neticelendirebilmek amacıyla
getirilmiş bir düzenlemedir. Bu, tasarıda getirdiğimiz bütün düzenlemeler,
sayın milletvekillerimizin de dikkatle gözlemleyeceği gibi, en çok üç ay içerisinde
neticelendirilecektir ki, tasarımızın en can alıcı noktası burasıdır. Biraz
ilerlediğimiz zaman, önümüzdeki maddelerde, bunu, tekrar görme fırsatı
bulacağız. Bu sebeple, bu üç aylık süreyi, çok kısa süre içerisinde ve
yeterince değerlendirebilmek için, bu kurullarda, ilgili bakanlıkların
yetkisiyle donatılmış en üst düzeydeki kişilerin karar alma süreci adına
bulunmalarını temin etmiş olduk. Bu manada bürokrasiyi en aza indirmiş
oluyoruz. Bir diğer konu, bu
tasarı, acaba, mevcut organize sanayi bölgelerini olumsuz etkiler mi veya
mevcut OSB'lerde bir yatırım kaçışı olabilir mi tarzında bir endişeydi.
Tasarımızın geçici maddesine bakarsak, o geçici maddede, yine, bu kurul
tarafından uygun görülen ve şartları taşıyan organize sanayi bölgelerimizin
endüstri bölgesi haline getirileceği ifade edilmektedir. Bundan da maksadımız,
ilan edilecek olan, endüstri bölgesi haline getirilecek olan OSB'lerimizi de,
aynı teşvik ve diğer yararlandırılacak mevzuattan kapsama alıp, OSB'leri ve
OSB'lerimizin bulunduğu coğrafî bölgeleri de kalkınmanın içerisine
alabilmektir. Kuruluş yerleri seçilmiş, yapılmış, bitirilmiş, her türlü alt ve
üstyapısı hazırlanmış ve tabiî ki, Çevresel Etki Değerlendirme raporu
dediğimiz, diğer yatırımcıların önündeki belki de en büyük bürokratik engel
olan belgeyi de tamamlayarak OSB haline gelmiş bölgelerimiz öncelikle
değerlendirmeye alınacaktır ve bu değerlendirmeler sonunda da bu OSB'ler daha
cazip hale gelecektir. Ben, milletvekillerimizin
endişelerinin aksine, tasarıda getirilmiş olan bu kolaylığın, yani, geçici
maddeyle sağlanmış bu kolaylığın, hem OSB Kanunuyla hem de Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Kanunuyla uyumlu bir düzenleme olduğunu düşünüyorum. Kalan sorulara da yazılı
cevap arz edeceğim Sayın Başkanım. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan. Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. NEZİR AYDIN (Sakarya) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunarken karar yetersayısının aranılması istenilmiştir;
şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım. Tasarının maddelerine
geçilmesini kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur;
16.30'a kadar ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.24 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.33 BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN
(Bursa) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2.- Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S.Sayısı:
789) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet hazır. Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı; maddelerine geçilmesini oylarınıza sunarken, karar
yetersayısı istenmişti. Şimdi, oylamayı
tekrarlıyorum efendim. Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir efendim; karar yetersayısı vardır. 1 inci maddeyi
okutuyorum: ENDÜSTRİ BÖLGELERİ KANUNU TASARISI (ENDÜSTRİ BÖLGELERİ KANUNU VE ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI) Amaç ve kapsam MADDE 1. - Bu Kanunun
amacı, yatırımları teşvik etmek, yurtdışında çalışan Türk işçilerinin
tasarruflarını Türkiye'de yatırıma yönlendirmek ve yabancı sermaye girişinin
artırılmasını sağlamak üzere endüstri bölgelerinin kurulması, yönetim ve
işletilmesine ilişkin esasları düzenlemektir. Bu Kanun, Endüstri
Bölgeleri Koordinasyon Kurulunun oluşumunu, endüstri bölgelerinin kurulmasını
ve bu bölgelerde gerçekleştirilecek yatırımlara ilişkin izin ve teşvikleri
kapsar. BAŞKAN - 1 inci madde
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın
Altan Karapaşaoğlu; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı -hepiniz hatırlayacaksınız
yahut bir kısmınız hatırlayacaksınız- 1999 yılında, yine bu Genel Kurulda,
Organize Sanayi Bölgeleri Yasa Tasarısı olarak görüşülmüştü. O dönemde, yapmış
olduğum konuşmamda, Amerika Birleşik Devletlerindeki uygulamanın örnek olarak
alındığı burada ifade edilmişti. Endüstri parklarının
kurulması, bir ülkenin sanayiinin kalkınması, istihdamın artırılması, millî
gelirin artırılması noktasında çok önemli bir uygulama. Yalnız, bu uygulamanın
daha verimli ve daha etken olabilmesi için, işin başında olanların; yani, 2 nci
maddede zikredilen kurulun oluşumunun, üst düzey bürokratlar yerine, doğrudan
doğruya mevzuatla düzenlenmesi daha olumlu bir adım olurdu. Dikkat ederseniz,
bu üst kurulda, neredeyse hemen hemen bütün bakanlıkların müsteşarları,
Başbakanlık Müsteşarının koordinasyonu altında toplanıyor. Bu, şunun ifadesi
oluyor; yani, yabancı yatırımcı buradan şunu da çıkarabilir: Demek ki,
Türkiye'de, yasalar yerine, yasaları yönetenler hâkim durumdalar. Bu imajı, bu
anlayışı bizim kırmamız lazım; yasaların hâkim olduğunu, yasaların uygulanır
olduğunu vurgulamamız lazım. Bu noktada, bu kurulun oluşumundaki şekilden ben
şahsen rahatsız olduğumu ifade etmek isterim. Buna paralel olarak da, endüstri
bölgesinin yapılacağı mahalde, yine aynı paralelde, bakanlıkların yetkilileri,
valinin başkanlığı altında görev yapacaklar; bu da rahatsızlık verici bir
unsur. Biraz önce burada konuşma
yapan bir arkadaşımızın bir de şu ifadesine takıldığımızı söylemek isteriz.
Arkadaşımız şöyle ifade etti, dedi ki: "Organize sanayi bölgelerini
endüstri bölgelerine dönüştürme yasası olmamalı bu yasa." Benim buna
katılmam mümkün değil; niye mümkün değil; bugün, organize sanayi bölgeleri
imkânlarını koyduk sanayicimizin önüne, o imkânlar dahilinde sanayi
yatırımlarını yaptılar. Öyle yatırımcılarımız var ki, uluslararası
yatırımcılardan daha büyük yatırımları yapıyorlar veyahut da uluslararası
yatırımcılar, bu sanayi bölgelerinde, organize sanayi bölgelerinde yatırım
yapmış durumdalar. Şayet, biz, böyle bir mesajla ortaya çıkar da efendim, biz,
organize sanayi bölgelerinde yapılmış olan yatırımları bir kenara koyuyoruz,
doğrudan doğruya endüstri bölgeleriyle ilgili yeniden yapılanma işine giriyoruz
dersek, birtakım sanayici arkadaşlarımızın ayrıcalıklı bir şekilde düşünülmüş
olduğunu vurgulamış oluruz. Değerli arkadaşlar, bu
tasarının amacı çok mükemmel. Bu tasarının amacına uygun olarak teşviklerin de
düzenlenmesi lazım. Belki yeri değil, gereği değil ama, endüstri bölgeleri
tespit edilirken, Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki, çeşitli coğrafî
bölgelerindeki endüstri bölgelerinin değişik özellikte teşvikleri olması
gerekiyor. Bu, zaten, bütün dünyadaki uygulamada da böyledir. Bir bölge vardır,
istihdamın, iş imkânlarının artırılması lazım, bir bölge vardır, ulaşımından
istifade edilmesi lazım, bir bölge vardır, gayri safî millî hâsılası çok
düşüktür, artırılması lazım. Dolayısıyla, özellikle teşvikler düzenlenirken,
ayrıca, kararnameler çıkarılıp teşvikler düzenlenirken, bu konulara dikkat
edilmesi lazım. Bir de, bölgeler, iller
bazında değil de, iller arasında kalan, illerin kenarında kalan çok geri kalmış
bölgelerde bu endüstri bölgelerinin düzenlenmesi lazım. NECMİ HOŞVER (Bolu) -
Mesela, deprem bölgesinde... MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) - Ayrıca, endüstri bölgesinin çevreyle olan ilişkilerinin çok iyi
düzenlenmesi lazım. Yani, endüstri bölgesi tespit edilirken, evvela, yeri
hakkında bir çevre düzenlemesi, ÇED raporu çıkarılması lazım; ondan sonra,
kuruluşların buraya yapacakları yatırımlarla ilgili olarak, yalnızca kuruluşun
kendisini ilgilendiren çevreyle ilgili düzenlemeleri gündeme getirmek lazım. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız
efendim. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Devamla) - Çevreyle ilgili düzenlemelerin maddesi, zannediyorum 3 üncü
maddedir, arkadaşlarımız orada belirtecekler. Endüstri bölgelerinin
oluşumunun iyi bir başlangıç olduğunu, bunun geliştirilmesi lazım geldiğini, bu
yasal düzenleme içerisinde çok genel hükümler olduğunu ve bu genel hükümlerin
daha açıklığa kavuşturulması lazım geldiğini ifade etmek istiyorum. Sayın Bakanlığımıza
başarılar diliyorum; ancak, bu konunun, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
direksiyonu altında yürümesi gerektiği kanaatimi de vurgulamak istiyorum. Saygılarımla efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - İkinci söz,
Doğru Yol Partisi Grubuna aittir. Isparta Milletvekili
Sayın Ramazan Gül, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA RAMAZAN
GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 789
sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi hakkında Doğru
Yol Partisi Grubu adına görüşlerimi sunmak üzere söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bu tasarıyla, Plan ve
Bütçe Komisyonu by-pass edilmektedir; yine, yeni ilave kurullar kurulmakta,
özel vergi muafiyetleri getirilmekte, çok özel teşvikler getirilmekte ve bana
göre en önemlisi, 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununa tabi olmamakta, yine,
birileri, hesap vermekten kaçınmaktadır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa tasarısının temel amacı, yatırımları teşvik etmek ve
bu çerçevede, Türk işçilerinin tasarruflarını ve yabancı sermayeyi Türkiye'ye
çekmektir. Küreselleşen bir dünyada, elbette ki, yabancı sermayeden yararlanmak
gerekiyor; çünkü, yabancı sermaye, Türkiye'ye, sadece yatırımın gelmesi
anlamını taşımıyor, yatırımla birlikte yeni istihdam alanları açılması, yeni
teknolojinin gelmesi, yatırımların, kalkınmada öncelikli yörelere
yönlendirilmesi çerçevesinde de büyük önem taşıyor. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa çıktığında, hükümet, sanıyor ki, hemen, Türkiye'ye
yabancı sermaye akımı başlayacak. Hükümet, bu görüşünü, daha önce, Tahkim Yasası
çıkarken de söylemişti. Değerli milletvekilleri, bakınız, Tahkim Yasasının
çıktığı tarihten bugüne kadar Türkiye'ye hiç yabancı sermaye gelmedi, hatta,
sıfır denecek kadar bir yabancı sermaye gelmedi. Açıkça söylemek gerekirse, bu
yasa, daha doğmadan ölmüştür; çünkü, yabancı sermaye, hükümetin sandığı gibi,
salt bazı yasaların çıkarılmasıyla Türkiye'ye gelmez. Yabancı sermayenin bir
ülkeye gelebilmesi için belirli şart ve koşulların olması gerekmektedir. Bu
şartlar ve bu koşullara göre ilk husus şudur: Yabancı sermaye, gelmek istediği
ülkede, öncelikle, sağlıklı çalışan, istikrarlı bir ekonomi arar. Bugün,
Türkiye'de istikrarlı bir ekonominin yapısından söz edilebilir mi; elbette ki,
hayır. Bunu, bir muhalefet partisinin üyesi olarak yalnızca ben söylemiyorum,
bunu, hükümetin yetkili bakanları da söylüyor, bunu, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği de söylüyor, değişik sivil toplum örgütleri de söylüyor. Bir yılda, iki
krizin yaşandığı bir ülkeye, acaba yabancı sermaye gelir mi değerli
milletvekilleri? Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şüphesiz, ekonomik istikrarsızlığın yanında, yaşanan ciddî bir
enflasyon olgusunu da unutmamamız gerekmektedir. Enflasyonun böylesine ciddî
olarak yaşandığı bir ülkeye, yine, yabancı sermaye gelmez; çünkü, maliyetini sağlıklı
olarak saptayamaz, geleceğini göremez, ileride rekabet şansının olup olmadığını
kestiremez; böyle bir sorunu yaşayan ülkeye, elbette yabancı sermaye gelmez. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yabancı sermayenin bir ülkeye gelmesinin diğer önemli bir
koşulu da, o ülkede ekonomik istikrar yanında siyasal istikrarın da varlığıdır.
Siyasal istikrarın olmadığı bir ülkede yabancı sermaye güven unsurunu kaybeder,
güvenmediği bir ülkeye gitmez. Şimdi, bu hükümet kalkıp
diyecek ki, biz, hükümet olarak yabancı sermayeye güven veriyoruz, siyasal
açıdan istikrarlı bir ülkeyiz... Buradan siz değerli milletvekillerine
soruyorum: Siz, hükümetin bu görüşüne katılıyor musunuz? Bu, nasıl bir
hükümettir ki, iktidar olduğu dönemde, bakanlarının neredeyse yarısı suiistimal
nedeniyle değişti ya da değiştirilmek zorunda kalındı. Dünyanın hiçbir
ülkesinde yaşanmayan krizler ülkemizde yaşandı değerli milletvekilleri. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yabancı sermayenin bir ülkeye gelmesinin bir diğer koşulu da,
o ülkede yolsuzlukların olmaması, rüşvetin olmaması, devletin, yani, kamu
yönetiminin şeffaf ve saydam olmasıdır. (DYP sıralarından alkışlar) Devlet memurları doğru
dürüst iş yapamıyor, yolsuzluk dosyaları gelip bir yerlerde tıkanıyorsa...
Devlet, bırakın saydam olmayı, bu hükümet döneminde daha da içine kapandı;
halkına doğru bilgiler vermiyor ya da vermek istemiyor. Böyle bir ülkeye, böyle
bir yapıda yabancı sermaye gelir mi değerli milletvekilleri?! (DYP sıralarından
alkışlar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çok da haksızlık yapmayalım, bizim gibi ülkelere yabancı sermaye gelir; ama,
nasıl ve hangi yabancı sermaye gelir işte size onu anlatayım: Spekülatif amaçlı
sermaye gelir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlayın efendim. RAMAZAN GÜL (Devamla) -
Zaten, gelen sermaye de budur. Bakınız, Türkiye'ye gelip
de borsada milyarları vurduktan sonra Türkiye'yi terk eden yabancı sermaye -her
gün gazetelerden okuyoruz- böylesine vurgun düzeninde kısa sürede olağanüstü
kârları elde etmek varken ve bu yapı hükümet tarafından özendirilirken, niçin
ve nasıl reel sektöre gelsin değerli milletvekilleri? İSMAİL AYDINLI (İstanbul)
- Sizin siyasî çizginiz değil miydi 1960'lardan sonra yabancı sermayeyi teşvik
eden, uygulayan? RAMAZAN GÜL (Devamla) -
Niçin risk üstlensin? Bu hükümet, şayet samimî ise, öncelikle bu sorunu çözmesi
gerekmez mi? Ama, belli ki, bu hükümetin bu vurgun düzenden haberi yoktur;
çünkü, işine gelmiyor. Biz, en iyisi, bunu, gidip, IMF yetkililerine anlatalım
da hükümeti uyarsınlar; çünkü, bu hükümet, kendi vatandaşından kopup, tümüyle
IMF'ye teslim olmuş bir hükümettir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ederim. RAMAZAN GÜL (Devamla) -
Biz, Doğru Yol Partisi olarak, bunun Türk Halkına ne getirdiğini anlatacağız,
faturayı halkımıza anlatacağız ve bunun da sandıkta hesabını soracağız. Saygılarımla. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. İSMAİL AYDINLI (İstanbul)
- Biz yabancı sermayeye hayır derken, siz "gelsin, gelsin" diyordunuz
zamanında. BAŞKAN - Söz sırası
Saadet Partisinde. Saadet Partisi Grubu
adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer; buyurun. (SP sıralarından
alkışlar) SP GRUBU ADINA MUSTAFA
GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 789 sıra sayılı Endüstri
Bölgeleri Kanunu Tasarısı hakkında Saadet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.
Tasarının 1 inci maddesi üzerinde görüşlerimi arz edeceğim. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 1 inci maddesi yasanın kapsamını belirlemekte
"bu Kanunun amacı, yatırımları teşvik etmek, yurtdışında çalışan Türk
işçilerinin tasarruflarını Türkiye'de yatırıma yönlendirmek ve yabancı sermaye
girişinin artırılmasını sağlamak..." denilmektedir. Tabiî, burada teşvikler
sıralanırken, tasarı metninde, tasarının daha sonraki maddelerinde teşviklerin
neler olduğu, teşvik unsurları da sıralanmış. Burada, özellikle endüstri
bölgelerinde 100 ve daha fazla işçi çalıştıran işletmelerden işe başladıktan
sonra, yatırım dönemi de dahil, beş yıl Kurumlar ve Gelir Vergisi alınmaması;
31.12.2005 tarihine kadar uygulanmak üzere, o bölgelerde yapılacak
yatırımlarda, çalıştırılan işçilerden kesilen vergilerin, stopajların; yani,
işçilerin ücretinden tevkif edilen vergilerin... Aslında, işverenin herhangi
bir şeyi değildir bu; işçiye ödenecek ücretten kesilen vergiler var, Gelir
Vergileri var ve bunlar, belirli dönemler halinde -aylık ve üç aylık dönemler
halinde- muhtasar beyannamelerle beyan edilerek Maliyeye ödenir. İşte, bu
vergiler; yani, işçilerden kesilen vergiler de iki yıl alıkonulacak; yani,
beyan dönemini takip eden ikinci yılın aynı dönemine kadar ödenmeyecek, daha
sonra ödenecek. Bu da, bir noktada, işçilerden kesilen vergilerin Maliyeye
intikalini durdurarak, bir nevi, sıfır faizli kredi olarak kullanımını
getiriyor. Diğer taraftan, bölgedeki
arazilerin kamulaştırılması konusunda, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27
nci maddesindeki acele kamulaştırma işlemi de burada öngörülüyor. Diğer bir
şart olarak da, bu teşviklerden faydalanmak için, yatırım tutarının en az 10
trilyon ve daha yukarı olması isteniliyor; yani, bundan daha aşağı yapılacak
yatırımların bu teşviklerden yararlanmayacağı burada öngörülüyor. Tabiî, tasarının genel
gerekçesinde, son yıllarda, artık, tüm dünyada etkisini gösteren küreselleşme
akımının bir gereği olarak, dünyaya entegre olma, küreselleşen, globalleşen
dünyaya entegre olma amacının da güdüldüğü burada zikrediliyor; ama, aslında,
küreselleşmenin aktörleri miyiz figüranları mıyız, onları bilmiyoruz. Herhalde,
aktörleri olmadığımızı biliyoruz; ama, diğer alanda hangi işlevlerimiz var,
bilmiyoruz. Sürekli kanunlar yapılıyor. Burada, güçlü ekonomiye geçiş,
küreselleşmeye adapte olma, entegrasyon gibi gerekçelerle, Türkiye, âdeta,
kanunlar mezarlığı haline getirildi. Aslında, işi yapan kanunlar değil,
bunların uygulaması da çok önemli ve 57 nci hükümetin en çok yaptığı işlerden
biri de, çok fazla sayıda kanun çıkarmak oldu. Burada, tabiî, yabancı
sermayenin getirilmesi, yurt dışında çalışan işçilerimizin Türkiye'de yatırım
yapması, bununla birlikte, o bölgelerde yatırım yapanlara değişik teşvik
unsurlarının -demin saydığımız unsurların- uygulanmasıyla, acaba, yatırımların
artırılması gerçekleşebilir mi? Bunun dışında, başka faktörler yok mu; yani,
yatırım yapacak kişilerin, yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesini etkileyen
diğer faktörler yok mu? Sadece burada bir vergi indirimi, işçi çalıştırma,
hızlı kamulaştırma gibi teşviklerle, yabancı sermayenin gelmesi veya dışarıdaki
çalışan işçilerimizin Türkiye'de yatırım yapması gibi bir alanın açılmasını, bu
yasanın sağlamaya yetecek olmadığı; yani, bu noktada bu yasanın yetersiz olduğu
kanaatindeyim; çünkü, Türkiye'de, daha önce de kurulmuş organize sanayi bölgeleri,
serbest bölgeler, yatırımda öncelikle bölgeler belirlenmiş. Burada, aşağı
yukarı bu tasarı, Serbest Bölgeler Kanununa paralel olarak hazırlanmış bir
tasarı. Orada da yabancı sermayenin getirilmesiyle ilgili, diğer vergi
teşvikleri ve diğer gümrük vergileri gibi, diğer alanlarda teşvikler var; ama,
o birtakım alanlarda da kapasite kullanımının düşük olduğu, ayrılan arazilerin
de tam olarak değil, yüzde 50'den daha azının kullanıldığı gözönünde
bulundurulduğunda; bu sanayi ve endüstri bölgeleri kanunu çıkarılarak, yeni
bölgelerin oluşturulması, sanayileşme ve istihdam oluşturmayı ne derece sağlar;
aslında, bunun üzerinde de durulması lazım. Yani, sadece bu teşvikler yeterli
değil; güven ortamının, fizikî ortamın, altyapının oluşturulması ve güvenilir
bir ortamın oluşturulması, öngörülebilirliğin oluşturulması; yani, yatırımcının
yarını görmesi gerekir. Türkiye'deki en büyük
sıkıntılardan birisi budur. Yarın ne olacağını yatırımcı bilmiyor. Kendisini
konumlandırırken mevcut yasalara göre konumlandırmaya çalışıyor. Yarın bir yasa
çıkıyor, daha aleyhine veya daha lehine bir yasa çıkıyor, bu defa kendi
programını değiştirmek zorunda kalıyor. Bugün, kendi yerli sanayicimiz, âdeta,
kendi sahasında oynayamıyor, deplasmana gidiyor, Bulgaristan'a gidiyor,
Romanya'ya gidiyor. Bunları da gözönünde bulundurarak, en azından yerli
sanayicinin teşvik edilmesi noktasında... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız
efendim. MUSTAFA GEÇER (Devamla) -
Tamam Sayın Başkanım. Bu organize sanayi
bölgelerine işlerlik kazandırılması, serbest bölgelere işlerlik kazandırılması,
kalkınmada öncelikli yörelere işlerlik kazandırmasıyla birlikte, bu tasarının
da fizikî, güven ve geleceğe bakış açısından görülebilir şeffaf bir şekle
getirilmesi açısından, çok eksikleri olduğu kanaatindeyim; yine de hayırlı
olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlandı. 3 adet önerge var; geliş
sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım. 1 inci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı kanun
tasarısında 1 inci maddede geçen "endüstri" kelimesinin "özel
sanayi" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN- Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinde ikinci fıkrada "kurulmasını"
kelimesinden sonra gelmek üzere "yönetim ve işletilmesini" ibaresinin
fıkra metnine ilavesini arz ederiz.
BAŞKAN- Efendim, üçüncü
önerge, en aykırı önerge olup, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı kanun
tasarısında 1 inci maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.
BAŞKAN- Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya)-
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN- Hükümet?.. MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri)- Katılmıyoruz. BAŞKAN- Sayın Ayhan,
buyurun. (SP sıralarından alkışlar) CEVAT AYHAN (Sakarya)-
Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu
Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili vermiş olduğum önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu maddenin tasarı
metninden çıkarılmasını teklif etmiş bulunuyorum. Tabiî, bir madde çıkarılsa ne
olur; tasarı düşer demektir. İfade etmek istediğim
husus: Türkiye'de 1960'lı yıllardan beri yürüyen bir teşvik sistemi var.
Yabancı sermayeyi, yerli sermayeyi, ihracatı teşvik eden bir sistem var.
Geçmişte DPT bünyesinde, Sanayi Bakanlığı bünyesinde, şimdi de Hazine
Müsteşarlığı bünyesinde yürüyen bir hizmet var. Şimdi, "endüstri
bölgeleri" diye yeni bir teşvik mekanizması getiriyoruz, düzeni
getiriyoruz. Başlangıçta sadece yabancı firmalar içindi; sonra, komisyonda,
yerli firmalar da ilave edildi. Söylemek istediğim husus,
bu kanun tasarısına lüzum olmadığıdır. Halen yürürlükte olan bir teşvik düzeni
var; 1960'lı yıllardan bugüne, aşağı yukarı 37-38 yıldan beri oturmuş olan bir
düzen var. Yeni bir düzen kurmanın manası yok. Bu teşvik düzeniyle
getirdiğiniz teşviklerde süre koyuyorsunuz. Efendim, müracaat iki günde
komisyon üyelerine dağıtılır, iki haftada neticeleri bildirirler, bir ayda
eksikler tamamlanır diye süreler koymuşsunuz. Ben soruyorum, yani, bunu, siz,
endüstri bölgeleri için uygulayacaksınız da, diğer yatırımcılar için niye
uygulamıyorsunuz, niye bunları bazı kapılarda, eşiklerde süründürüyorsunuz?! Bakın, geçenlerde, bir
Başbakanlık görevlisi rüşvet alırken suçüstü yakalandı; teşvikle ilgili kamu
görevlisi iki kişi suçüstü yakalandı. Bunlar oluyor Türkiye'de. Yani, siz, eğer
kamu yönetiminde bir iyileşme yapacaksanız, sadece endüstri bölgelerindeki
yatırımlar için değil, tamamı için yapmanız lazım, bütün iş sahiplerinin,
kamuda iş takip ederken, işlerini yürütürken aracı aramaması lazım. Bugün devletle işi olan
firmalar, yüksek bürokratlar emekli oldu mu hemen onları buyur ederler; niye;
kamu yönetimindeki işleri takip etsinler diye. Maalesef, bu, bizim
yüzkaramızdır esas itibariyle. Demek ki, kamu
yönetiminde işler düzgün yürümüyor. Mutlaka aracıya ihtiyaç var, yer yer
rüşvete ihtiyaç var, menfaata ihtiyaç var. Şimdi, bu adımı atıyorsanız, bu
adımı bütün kamu hizmetlerinde atmanız lazım. Devlete yapılan, kamuya yapılan
müracaatların belli süre içerisinde cevaplandırılması, reddin gerekçesinin
ortaya konulması, bunların esasa bağlanması lazım. Anadolu'da kurulmuş olan
organize sanayi bölgeleri var. Bu bölgelerde, yüzlerce, binlerce firma yatırım
halinde, imalat halinde. Gerçi, kriz sebebiyle bunların birçoğu kapanmış bile
olsa, faaliyetini durdurmuş bile olsa, Türkiye'de yatırım, üretim, ihracat
düzeninde süratle işleyen, dürüst işleyen bir mekanizma kurulması lazım. İşte,
Paraşüt Operasyonundan başladı, şimdi, Kılıçbalığı Operasyonuna kadar
operasyonların sayısını, adını hatırlamak mümkün değil. Devletle münasebetler
devamlı yolsuzluk, hırsızlık, suiistimal, rüşvet, Vurgun Operasyonu, Enerji
Operasyonu... Bunlar hep bizi dünyada rezil eden tutumlardır; yani, böyle bir
uygulama getiriyorsanız... Aslında, doğrudur, geçmişte hatırlıyorum, 1980'li
yıllarda, Sayın Pakdemirli'nin Hazinede, Başbakanlıkta teşviklerle ilgili
hizmetleri yürüttüğü zamanda böyle süreler koymuştu süratle cevap verilmesi
için. Uzmanlara, ilgili birimlere, "şu kadar sürede, şu kadar günde cevap
vereceksiniz" diye. Bunlar doğru hareketlerdir; ama, bunu, gelin, bütün
yatırımlara, bütün üretime teşmil edin. Aslında, bu tasarıyla
ilgili tabiî, maddenin çıkarılmasını istedim, tasarının geri çekilmesini
istiyorum. Mevcut teşvik düzeni içinde ne yapılacaksa yapılır. Bu, bir
gecekondu üslubuyla alelacele getirilmiş bir tasarıdır. Bu uygulamanın içinde
bulunan, bürokraside, iş hayatında bulunan hiçbir çevrede bu tasarının tasvip
edilmediğini de gördüm. Daha önce konuşan arkadaşlar "bizim komisyondan
geçmedi bu, Sanayi Komisyonundan geçti" dediler. Komisyonda da, aynı
istikamette, tasarıya karşı reaksiyonlar olduğu ortaya koyuldu. Yani, yasak savma
kabilinden, bir umut olarak tekrar bu tasarı ortaya getirildi. Bundan hiçbir
şey çıkmayacağını da size söyleyeyim. Yine, iki önergem var,
orada söz alacağım, fikirlerimi arz edeceğim. Boşuna kendinizi umuda
kaptırmayın diyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP ve DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Efendim,
komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler.. Önerge, kabul edilmemiştir. İkinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinde ikinci fıkrada "kurulmasını"
kelimesinden sonra gelmek üzere "yönetim ve işletilmesini" ibaresinin
fıkra metnine ilavesini arz ederiz. Cevat
Ayhan (Sakarya)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet?.. MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Ayhan,
buyurun. (SP sıralarından alkışlar) CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Muhterem Başkan, muhterem üyeler; teklifim, işletme sorumluluğunun da belli
olması bakımındandır. Biraz önceki önerge üzerinde konuşurken ifade ettim; bu
tasarının esas getirdiği fark, beş yıl süreyle Kurumlar ve Gelir Vergisi
muafiyetidir. Bu sürenin içerisinde yatırım süresi de vardır. Normal ve ciddî
bir yatırım, nihayet iki sene, üç sene sürer, geriye iki sene kalır. Son iki
sene de işletmeye yeni geçtiği dönemdir, tam kapasiteye ancak geçer bu iki
senede. İki sene için verilen teşvik, cazip bir teşvik değildir, onu
söylüyorum. İkincisi; şunu sormak
istiyorum Sayın Bakandan; soru safhasında vakit kalmadığı için sorularımı arz
edemedim: Halen mevcut olan teşvik sistemine göre organize sanayi bölgelerinde
yüzde 100 teşvik vardır, yatırım indirimi vardır. Yatırım indirimi, zaten vergi
muafiyeti demektir. Burada getirilen husus da, vergi muafiyeti olduğuna göre,
tekrar yatırım indirimi muafiyeti uygulanacak mıdır? Eğer uygulanmayacaksa,
yatırım indirimi muafiyeti, burada getirilen teşvikten daha avantajlıdır; zira,
yeni kurulan bir firma, birinci, ikinci sene kâr edemeyebilir; kâr etmezse,
vergi ödeme avantajını da kullanamaz; ama, yatırım indirimi olduğu zaman, kâr
ettiği zaman, kâr ettiği yıllarda yatırım bedelini vergilerden düşeceği için,
daha avantajlı hale gelir. Bunun üzerinde düşünüldü mü? Tasarıda böyle bir
husus yok. Bunun açıklık kazanması lazım. Onu ifade etmek istiyorum. Diğer bir husus; tasarıda
getirilen bir diğer teşvik de, personel için, iki yıl, stopaj dediğimiz veya
Muhtasar Vergi dediğimiz vergilerin ertelenmesidir; yani, bu, yatırımcıya bir
faizsiz kredidir. Halbuki bizim yeni teşvik sistemimizde de, 1998'de değişen
vergi kanunlarıyla, yatırım indirimi mevzuatına getirilen bir hükümle,
kurumların bilançolarındaki kârlarından, müstakbel yıllarda yapacakları
yatırımlar için fon ayırma imkânı getirilmiştir. Bugüne kadar meri olan yıl
içindeki yatırımlar için ayırabildikleri fonu -finansman fonuydu bunun teşvik
mevzuatındaki ismi- müteakip yıllarda yapacakları yatırımlar için de ayırma
imkânı getirilmiştir. Yani, bu da faizsiz bir kredi olmaktadır. Bu avantaj
orada vardı. Yani, mevcut teşvik sistemi, bunun üzerine ilaveten uygulanacaksa
onu bilmek lazım. O zaman, hem burada vergi muafiyeti vereceksiniz hem de
yatırım indiriminden tekrar vergi muafiyeti vereceksiniz. Bunlar belirsizdir,
bunların açıklanması lazım. İleride bunlar ihtilaflara sebep olur. Çünkü,
sizin, endüstri bölgesinde yatırım yapacak olan bir firmaya belge verirken öbür
taraftan, o, yine, normal yatırım mevzuatına göre teşvik belgesi alacaksa,
burada bir mükerrer teşvik, mükerrer vergi muafiyeti meydana gelir. Bu, Endüstri Bölgeleri
Kanunu Tasarısının getirdiği bir diğer husus da, ifade edersek, Gelir Vergisi
Kanununda ve Kurumlar Vergisi Kanunundaki bazı muafiyetler getirilmektedir.
Bunlardan birisi, Kurumlar Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin ikinci
fıkrasında, geçici vergi ödeme mükellefiyeti bunlardan kaldırılmaktadır. Yine,
Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde de kâr paylarından stopaj vergi
tevkifatı hususu bunlardan kaldırılmaktadır. Bunlar farklılıklar arz
etmektedir. Tabiî, burada bir mühim
soru da, benden önce konuşan arkadaşlarımız da ifade ettiler, Anadolu'da
muhtelif illerde organize sanayi bölgeleri var, bazı illerde ikincisi,
üçüncüsü, dördüncüsü yapılan organize sanayi bölgeleri var, bu bölgelerdeki
yatırımlar ne olacak? Sayın Bakan ifade ettiler bir soruya cevap sırasında
"efendim, bu organize sanayi bölgelerini de endüstri bölgesi olarak ilan
edebiliriz" dediler. Doğrudur, geçici maddede bu hüküm var. Eğer, bunu
yapacaksanız bu kanunu niye çıkarıyorsunuz? Benim söylediğim, mevcut organize
sanayi bölgeleri, mevcut teşvik sistemi içinde, sizin, bir başka şey getirmeniz
lazım. Tabiî, bir önergem daha var, orada o başka şeyi burada arz edeceğim izin
verirseniz. Yani, burada bir boşluk var. Endüstri bölgelerinde neyi teşvik
edeceksiniz? Makarna imalatını da mı teşvik edeceksiniz? Yani, ne tip
yatırımları teşvik edeceksiniz, bunların kanunda belirli olması lazım; bu
belirlilik yok. Efendim, bunları,
Bakanlar Kurulu kararı veya yönetmeliğe koyarız derseniz, ana çerçeveyi buraya
koymak gerekir. Bizim mevcut teşvik sistemimizde, evet "özel önemi haiz
olan yatırımlar" diye bir bölüm vardır; yani, mutlaka teşvik etmek... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) CEVAT AYHAN (Devamla) -
Müteakip önergede tekrar konuşacağım. Teşekkür ederim. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Üçüncü önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı kanun
tasarısının 1 inci maddesinde geçen "endüstri" kelimesinin "özel
sanayi" olarak değiştirilmesini arz ederiz. Cevat
Ayhan (Sakarya)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Ayhan,
buyurun. (SP sıralarından alkışlar) CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Muhterem Başkan, "endüstri bölgesi" tabirinin "özel sanayi
bölgesi" olarak değiştirilmesini teklif ediyorum. Niye teklif ediyorum;
tabiî, Türkiye'nin bugünkü ihtiyacı şudur: Türkiye, bugün, ihracat yapamamanın
sıkıntısını yaşayan bir ülkedir. 70 milyonluk Türkiye, 30 milyar dolarlık
ihracat yapıyor, 10 milyonluk Belçika 180 milyar dolarlık ihracat yapıyor. Bu
mukayeselere girmeye lüzum yok; yani, ihracat yapamayan bir ülkenin kalkınması
mümkün değil, zenginleşmesi de mümkün değil. Dışticaret açığı çok olan bir
ülkenin de, bu dışticaret açıkları sebebiyle borçlanma ve faiz ödemeleri
batağından kurtulması mümkün değil; yani, bugün, hükümetin yapması gereken husus,
Türkiye, neyi ithal ediyorsa yerli yapabilecek, yerli üretimi, ithal mallarıyla
rekabet edebilecek kaliteye, maliyete getirecek olan projeleri desteklemektir.
Bunlar yatırım projeleridir. İkincisi, Türkiye, ihraç
edebilecek, ihracat kabiliyeti kazandırabilecek olan projelere destek vermesi
gerekir. İhracat için bugün özel teşvik getiremiyorsunuz; tabiî, KDV iadeleri
falan gibi birtakım destekler var; ama, şimdi, eğer, Türkiye, bir şeyi teşvik
edecekse, bu, Uruguay çerçevesinde, gümrük birliği çerçevesinde, bunların
istisnai hükümlerini, koruyucu hükümlerini de dikkatle kullanarak, mutlaka,
ithal mallarıyla rekabet edebilecek iç piyasada ve ürettiğini ihraç edebilecek
sanayi dallarını teşvik etmesi lazım. İşte, bugün, Türkiye'nin, gelip tıkandığı
nokta budur; yani, Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısını hazırlayıp buraya
getirmek yerine, mevcut teşvik sistemi içinde "özel önemi haiz" diye
hep tarif edilen... Çerçevesi değişir; ama, içine neler koyacağız? Bilgisayar
üretimini mi destekleyeceksiniz, elektronik sanayiini mi destekleyeceksiniz,
kalıp imalatını mı destekleyeceksiniz? Bunun için, tabiî, dışticaret
rakamlarına bakıp, nede ticaret açıklarımız var -mal gruplarına göre,
sektörlere göre- bunlara bakıp, hükümetin, bu istikamette karar vermesi lazım;
teşvik ve destek politikalarını da buna göre geliştirmesi lazım; ama, görüyoruz
ki, hiçbir hazırlık yapmadan, ciddî bir etüt yapmadan, meselenin felsefesi
kavranmadan, hedefleri kavranmadan, hedefe ulaştıracak olan araçlar
kavranmadan, onları yönetecek olan bir irade ortaya çıkmadan, apar topar bir
kanun tasarısı getiriyoruz. Tasarıyla ilgili
söyleyeceğim ikinci mühim husus da şudur: Tasarıda "ilk müracaatta yüzde 5
katılım payı" denilmiş. Değerli arkadaşlar, maddeye gelince görüşeceğiz -3
üncü maddedir bu; konuşma hakkım olmaz diye, izninizle burada arz ediyorum-
yüzde 5 çok yüksek bir rakamdır. Düşünün ki, 10 trilyon yatırım yapılacak; 10
trilyon yatırımda yüzde 5 demek, 500 milyar lira daha, size, dilekçeyi verirken
getirip yatıracak; nerede bulacaksınız böyle yatırımcıyı siz? BAŞKAN - Sayın Ayhan, dün
de arz ettim efendim; bir matbaa hatasıydı "binde 5" olarak zaten
düzeltilmişti. CEVAT AYHAN (Devamla) -
Teşekkür ederim o zaman... Ama, önümüze kadar gelen yüzde 5'tir. BAŞKAN - Efendim, o,
matbaamızın hatası; matbaa hatası düzeltildi. CEVAT AYHAN (Devamla) -
Evet, ama, lütfen -Sayın Başkan, bu sözüm size değil- bu hükümet, buraya
getirdiği tasarıları, bürokratların elinden dikkatle çıkaracak düzeni ve
disiplini kursun. Buraya bir tasarı geliyorsa, öyle saçma sapan rakamla gelmez.
(SP ve DYP sıralarından alkışlar) Yani, hükümet de, bürokrasisi de adam gibi
çalışsın, buraya düzgün bilgi getirsin. Biz, bu bilgilerin üzerine inşa
ediyoruz yorumlarımızı ve tekliflerimizi. BAŞKAN - Efendim,
affedersiniz; ama, hükümeti korumak bana düşmez. Yalnız, burada, komisyonda
görüşülüyor; sonradan, matbaa hatasıdır, bizim hatamızdır. CEVAT AYHAN (Devamla) -
İyi de; yani, adam, 5 000 sayfalık... BAŞKAN - Ne yapalım
efendim, düzeltilmiş sonra... TURHAN GÜVEN (İçel) - 48
saat evvelden niye veriliyor; okunsun diye!.. CEVAT AYHAN (Devamla) -
Sayın Başkan, 5 000 sayfalık Larousse basılıyor Fransa'da, bir kelime hatası
yok. Biz 50 sayfa bir şey basıyoruz; arkasına yanlış doğru cetveli koyuyoruz.
E, yani, bizim sanayiimiz de budur, ticaretimiz de budur, kamu hizmetlerimiz de
budur... Bu, bir kalite meselesidir, onu söylüyorum ben. Onun için, dikkatinize
arz ediyorum; elbette sizin sorumluluğunuz değil; ama, Meclisin bu tip hataları
da geri çevirmesi lazım; bakanlıklardan da gelse, komisyondan da gelse,
herkesin işini düzgün yapması lazım. Dünya şartlarında başka türlü ayakta durma
imkânı yok. Değerli arkadaşlar, ben,
hükümetin, tasarı üzerinde tekrar düşünmesini... Mesela, demin ifade ettim, beş
yıl muafiyet süresi yetersizdir; "yatırım süresi hariç, beş yıl"
derseniz, makul olan budur. Bu şartlarda yabancı sermayeyi getirirsiniz.
Yabancı sermaye "nereye gideceğim"diye, kapı aramıyor, yol aramıyor;
yani, tekrar bir tasarıyla "sonunda yine olmadı"dersek, ayıp olur bu
ve umudu kaybederiz. Bakın, 1998'de,
olağanüstü hal bölgelerinde teşvik getirdiniz; hiçbiri işlemiyor, işler de
yürümüyor, görüyorsunuz; bölge, daha da aç kalıyor, daha da göç veriyor, daha da sefaletin içine doğru yuvarlanıyor.
Yani, komisyon kurmak, kurul kurmak, kanun çıkarmak meseleleri çözmez. Bunların
hepsini insan yönetir; dirayetli hükümet, dirayetli bakan, dirayetli kamu
görevlisi olması gerekir. Hepinize saygılar
sunmuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ederim. Komisyonun ve hükümetin
kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum
: Endüstri Bölgeleri
Koordinasyon Kurulu MADDE 2. - Endüstri
bölgeleri kurulacak alanları belirlemek ve bu Kanunla verilen diğer görevleri
yerine getirmek üzere Başbakanlık Müsteşarının başkanlığında, Maliye,
Bayındırlık ve İskân, Tarım ve Köyişleri, Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî
Kaynaklar, Kültür, Turizm ve Çevre Bakanlıkları Müsteşarları, Devlet Planlama
Teşkilâtı, Hazine, Dış Ticaret ve Denizcilik Müsteşarları, Köy Hizmetleri Genel
Müdürü ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisinden oluşan Endüstri
Bölgeleri Koordinasyon Kurulu kurulmuştur. Kurul, gerektiğinde
ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerine başvurur ve bunların temsilcilerini
toplantıya davet eder. Kurulun sekretarya hizmetleri, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı tarafından yürütülür. BAŞKAN - 2 nci madde
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın
İsmail Özgün. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
hürmetle selamlıyorum. Tasarının 2 nci maddesi
"endüstri bölgeleri koordinasyon kurulu" adında bir kurulun
oluşturulmasıyla ilgilidir. Burada, saydım, tam 15 kişiden oluşan bir kurul
oluşturuluyor. Bu kurulun başkanlığını, Başbakanlık Müsteşarı yapacak ve kurul,
tamamen bürokratlardan oluşan bir kurul. İçerisinde, sadece, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliğinden bir temsilci bulunuyor. Değerli arkadaşlar, son
zamanlarda, dikkat ediyoruz, birtakım bürokratik adacıklar oluşturuluyor,
birtakım üstkurullar, kurullar oluşturuluyor ve ondan sonra hükümet, bu
kurulların da hakkından bir türlü gelemiyor. Bu kadar çok kurulun
oluşturulması, insanın kafasında çeşitli sorular orta yere getiriyor. Siz, hem
bir taraftan "bürokrasiyi azaltacağız, israfları önleyeceğiz, devleti küçülteceğiz"
derken, öbür taraftan, üst üste birçok kurul ve üstkurul oluşturuyorsunuz, bunu
anlamak mümkün değil. Tabiî, bu oluşturulan
kurullar, çoğunlukla da bürokratlardan oluşuyor, burada da aynı şekilde
oluşmuş. Madem, böyle bir kurul oluşturuyorsunuz, hiç olmazsa, içerisine, sivil
toplum kuruluşlarından, odalardan, sendikalardan, ilgili kuruluşlardan sivil
kimlikli kişileri bu kurullara alınız. Ben, buradaki kurulla
ilgili olarak ayrıca şunu da söylemek istiyorum: Keşke, bu kurulun yapacağı
işleri, bu kanun tasarısında düzenleme olarak buraya getirseydiniz de, hiç
olmazsa, bu kurulun ne yapıp ne edeceğini kanunla burada belirleseydiniz
diyorum. Değerli arkadaşlar,
yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesi, yatırım yapması, elbette, hepimizin,
herkesin arzu ettiği bir husustur; ancak, bugüne kadar, bu, ne yazık ki
gerçekleşmemiştir. Özellikle, bakıyoruz, son üç-dört yıl içerisinde, bırakın
yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesini, ülkemizdeki yatırımcıların dışarıya
kaçtığını, dışarıya gittiğini görüyoruz. Peki, neden bu yatırımcılar dışarıya
gidiyor; tabiî, yaşanan krizler, hükümetin uyguladığı ekonomik politikalar
sanayii çökertti, reel sektörü çökertti; esnaf, sanatkar ve KOBİ'ler üç-dört seneden beri fevkalade büyük sıkıntı
içerisinde ayakta durmaya çalışıyor ve ayakta duramıyorlar. Değerli arkadaşlar,
geçtiğimiz 2001 yılı içerisinde 420 000 işyeri kapandı. Sanayi üretimi
geçtiğimiz yılsonu itibariyle yüzde 8,1 civarında eksiye geçti, daraldı. Neden
yabancı yatırımcı, yerli yatırımcı Türkiye'de yatırım yapmıyor; bunun altında
hükümetin uyguladığı yanlış politikalar var, hükümete duyulmayan güven meselesi
var, kimse hükümete güvenmiyor, en büyük sıkıntı da buradadır. Burada kanun
çıkarmak, kararname çıkarmak, tabiî, bunlar yapılır; ama, asıl mesele bu değildir;
asıl mesele, yatırımcıya güven vermektir. Bugünkü hükümete, ne yerli yatırımcı
ne de yabancı yatırımcı güvenmemektedir, güvenmediği için de, yatırımlar
azalmaktadır. 2001 yılında, Türkiye'yi
yüzde 8 küçülttünüz, Türkiye'yi mahvettiniz, kimse ayakta duramıyor; ne
esnaf ayakta durabiliyor ne sanayici ayakta durabiliyor ne sanatkâr ne memur ne
de işçi, Türkiye'yi perişan ettiniz. Yazıktır, Türkiye'nin geleceğiyle
oynamayınız. (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar,
bakın, yabancı sermaye, niye yabancı ülkeye gider, yatırım yapar, o ülkede bazı
şeyleri arar; aradığı şeylerin başında da, gideceği ülkede kayıtdışı ekonomi
var mıdır yok mudur, bunu arar. Türkiye'de var mıdır; var. Gittiği ülkede
enflasyona bakar, enflasyon nedir. Türkiye, enflasyonda, dünyada şampiyonlar
arasındadır. O ülkede enflasyon çok yüksekse, enflasyon muhasebesi uygulanıyor
mu ona bakar. Var mıdır Türkiye'de; yok. Yabancı sermaye, gideceği
ülkede rüşvet ve yolsuzluk var mıdır diye bakar; Türkiye'de var mıdır; var.
Döneminizde rüşvetin belgesi de ortaya çıktı; topladığınız vergilerin yüzde
36'sı rüşvete gidiyor. Yolsuzluk ayyuka çıktı. Görüyorsunuz, yolsuzluklardan
dolayı, iddialardan dolayı bakanlar düşüyor. Bu hükümet, bir iddiayla işbaşına
geldi; dedi ki: "Yolsuzluk ve yoksulluğun üzerine gideceğiz." Ama,
şimdi geldiği noktada... BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - Aynen, aynen... Aynen devam... İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
...yolsuzluklardan hesap soracağına, hesap sorulur hale geldi. Böyle bir ülkeye
yabancı sermaye gelir mi; elbette gelmez! O bakımdan, siz, önce, bu ekonomi
politikanızı düzeltin, reel sektöre yönelin, reel sektörü kalkındırmaya bakın. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
beşbuçuk dakika oldu. Lütfen... İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. Sizin yapacağınız iş,
reel sektörü ayağa kaldıracak düzenlemeleri buraya getirmek, kaynakları
buralara aktarmak. Ben, bu vesileyle, Sayın
Bakandan hassaten bir ricada bulunmak istiyorum. Bu tasarı, tabiî, iktidar partilerinin
oylarıyla buradan geçecek. O zaman, Sayın Bakan, Balıkesir, sanayileşme
konusunda öteden beri çok büyük sıkıntı çekiyor; siz, bunu biliyorsunuz,
organize sanayi bölgemiz için bugüne kadar bize yardım ettiniz. Sayın Bakan,
hassaten rica ediyorum; Balıkesir Organize Sanayi Bölgesinin ve diğer organize
sanayi bölgelerinin -Bandırma'da var,
Gönen'de var- bu endüstri bölgeleri kapsamına alınarak, Balıkesir'e bu yardımın
yapılması gerekir diye düşünüyorum. Heyetinizi saygıyla,
hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Hem
iyi yapmıyorsunuz diyorsun hem de Balıkesir'e iş istiyorsun! BAŞKAN - Kendisi için
istemiyor onu. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)
- Balıkesirliler için istiyorum. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bari
"Allah razı olsun" de!.. BAŞKAN - O da
"kendim için istiyorsam namerdim" diyor. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
İşlerine nasıl gelirse öyle konuşuyorlar Sayın Başkan! BAŞKAN - Söz sırası,
Doğru Yol Partisinde. Niğde Milletvekili Doğan
Baran, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA DOĞAN
BARAN (Niğde) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 789 sıra sayılı Endüstri
Bölgeleri Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. Doğru Yol Partisi olarak,
2000'li yıllara girdiğimizden bu yana, 57 nci hükümetin, yabancı sermaye ve ona
bağlı yatırımların realizasyonlarını bu kadar geciktirmesinin sebeplerini
anlayabilmiş değiliz. Söz konusu kanun tasarısı, ülkemizdeki yatırımların
teşvikine ve özellikle, yabancı sermayenin önündeki engelleri kaldırarak,
yabancı sermaye girişinin artırılmasına yönelik olmalıdır. Oysa, yasa
tasarısını incelediğimizde, yatırımlarla ilgili kolaylıklar getirilirken,
yabancı sermayenin önündeki bürokratik engellerin aşılamadığını görmekteyiz.
Nitekim, yabancı sermayenin ekonomiye girebilmesi için, başta Maliye Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olmak
üzere, birçok kurum yetkili kılınmıştır. Bu durum, yatırım yapacak müteşebbisi,
hem bıktıracak hem de yetkili kurumu bulup, problemini çözmekte zorlayacaktır.
Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, münhasıran, koordinatör makam olarak tefrik edilmeli
ve yabancı sermayenin bürokratik işlemleri, tek elden yerine
getirilebilmelidir. Bununla ilgili tasarrufları, ne yazık ki, bu tasarıda
görememekteyiz. Sayın milletvekilleri,
bizim de üzerinde hassasiyetle durduğumuz bu yasa tasarısı için, yeterli altyapı
mevcut değildir. Nitekim, sadece, yatırım teşviki ve yer seçimiyle ilgili
sorunların çözümü dikkate alınmış, ancak, yabancı sermayeyle ilgili kuruluşun,
kuruluş aşamasından faaliyetine geçişine kadar geçecek süre içerisinde
karşılaşacağı bürokratik engeller dikkate alınmamıştır; bunu, önemli bir
eksiklik olarak belirtmek istiyoruz. Yabancı sermaye
konusunda, Türkiye'de en fazla yatırım yapan ülkeler, Almanya, ABD, Fransa,
Hollanda, İngiltere, İsviçre, İtalya ve Japonya'dır. Bu 8 ülkenin yatırımlarının
toplam yabancı sermaye yatırımları içindeki payı yüzde 80-85 dolayındadır. Gelişmişlikte ve
sanayileşmişlikte dünyanın önder ülkeleri olan bu 8 ülkedeki mevzuatla uyumlu
çalışmaların yapılmış olması gerekirdi. Bir örnek vermek gerekirse, son yirmi yılda,
yaklaşık 27,5 milyar dolarlık yabancı sermaye yatırımı için izin verilmesine
rağmen, ülkemize fiilen giren yabancı sermaye miktarı 13,3 milyar dolardır;
yani, verilen izin ile yapılan yatırım arasındaki fark yarı yarıyadır. Dünyada yabancı sermaye yatırımı
miktarı, yıllık 1 trilyon dolar civarındadır. Türkiye'nin aldığı yıllık pay
ise, ortalama 1 milyar dolar civarındadır. Demek ki, bu sermayenin ancak binde
1'ini alabilmekteyiz. Bunun nedeni, son yıllarda ekonomisi krizlerle sarmaş
dolaş olan, yatırımın, üretimin durma noktasına geldiği, 1,5 milyon insanın
işten çıkarıldığı, sektörlerin bir bir çöktüğü, çiftçinin tasfiye edildiği,
esnafın perişan olduğu, memurun, işçinin, emeklinin silindir gibi ezildiği,
binbir umutlarla kurulan organize sanayi bölgelerinin çöktüğü, yatırımcının
yurtdışına göç ettiği, hem küçülmeyi hem fakirleşmeyi bir arada yaşayan
Türkiye'nin, maalesef, yabancı sermayeyi çekme açısından cazip olmayan bir ülke
konumuna gelmiş olmasıdır. Sayın milletvekilleri,
kanun tasarısının 2 nci maddesi olan endüstri bölgeleri koordinasyon kuruluna
önemli görevler düşmektedir. İsminden de anlaşılacağı gibi, bir koordinasyon
görevi üslenmeli, kanunla birlikte, yönetmelik ve diğer mevzuat çalışmaları da
en kısa zamanda çıkarılmalıdır. Son yıllarda, neredeyse,
her konuda çok sayıda kurullar kuruluyor... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız
efendim. DOĞAN BARAN (Devamla) -
Ancak, bu kurulların Meclise hesap vermesinde ve denetiminde yetersiz
kalıyoruz. Türkiye'yi bir kurullar cennetine dönüştürürsek, demokratik
cumhuriyeti, kendi elimizle, bürokratik cumhuriyete dönüştürmek gibi bir
tehlikeyle karşı karşıya kalırız. Elbette, bu yasayla
kurulan kurul, amaç ve şekil bakımından, sözünü ettiğim kurullara benzemese de,
yeri geldiği için bu hususa dikkat çekmeyi demokratik bir görev saydığımı ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Şimdi, söz
sırası Saadet Partisinde. Bursa Milletvekili Sayın
Ahmet Sünnetçioğlu, buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA AHMET
SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 789 sıra sayılı
Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Saadet Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi selamlıyorum. Bu tasarının gerekçesine
bakarsanız, hah, işte, tam aradığımız yasa tasarısı diyebilirsiniz; üretim
için, işsizliğin önlenmesi için en uygun bir yasa tasarısı diye
düşünebilirsiniz ve bunda da haklı olursunuz. Neden; çünkü, yabancı sermayenin
ülkeye sağlıklı bir şekilde girmesi, üretime ve ekonomik yatırımlara
yöneltilmesi, iyi işleyen bir ekonominin oluşturulması, teknoloji transferi,
üretim ve istihdamın artırılmasına buradaki hiçbir arkadaşım karşı çıkmaz, bu
kanaatteyiz. Ancak, bu tasarı, Komisyonda görüşülürken, konunun aceleye
getirildiği, gerekli ilgili kuruluşların görüşlerinin alınmadığı, bu konuda
zaten daha detaylı bir çalışmanın yapılması gerekçesiyle bir alt komisyon
kurulması kararlaştırılmış ve bu alt komisyon çalışmalarında da, şu anda
görüştüğümüz bu maddeyle kurulması düşünülen endüstri bölgeleri koordinasyon
kuruluna temsilci verecek olan kurum ve kuruluşların; yani, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının, Hazinenin, Dışticaretin ve Çevre Bakanlığının temsilcileri karşı
görüş bildirmişler ve Maliye Bakanlığı temsilcisi de, komisyonda, tereddütleri
olduğunu söylemiştir. Alt komisyon, bu görüşlerden sonra, maddelere geçmemeye karar vermiş, ve alt komisyon
zabıtlarını olduğu gibi üst komisyona havale etmeyi kararlaştırmış. Neden; çünkü,
tasarının yeniden hazırlanması, bir daha değerlendirilmesi görüşü hâkim olmuş. Hazine Müsteşarlığı
Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü temsilcisi, Dünya Bankası, kamu kurum ve
kuruluşları, sivil toplum örgütleriyle 7 ayrı grup kurduklarını, buna 2 tane
daha eklediklerini, 9 grup halinde çalıştıklarını ve yeni bir çalışma
yaptıklarını söylüyor. Bu çalışma varken, Türkiye'de organize sanayi bölgeleri,
serbest bölgeler ve kalkınmada öncelikle yörelerde teşvikler varken, yeni bir
bölge yaratılmasının sakıncalı olduğunu söylüyor. Yine, bir başka görüşe
göre, bir başka kurumun temsilcisine göre, bu tasarı aceleye getirilmiştir veya
acele olarak yazılmıştır, bir hayli yanlışlıkları vardır. "Serbest
Bölgeler Kanununda yapılacak 2 maddelik değişiklikle bu amaç hasıl
olabilirdi" diyor ve şu anda, 20 tane aktif serbest bölgenin olduğunu,
yüzde 50'nin üzerinde de bir kapasite boşluğu olduğunu söylüyor. Değerli milletvekilleri,
hatırlayacaksınız, geçtiğimiz hafta, biz, burada, deprem bölgelerinde bazı
vergilerin düzenlenmesiyle ilgili bir yasa tasarısını görüşürken -hatta, bunun
süresi doluyor diye Tütün Yasasını bir kenara bırakarak tekrar görüşürken- bu
tasarının içerisine monte edilen 7 nci maddeye birçok arkadaşım, burada karşı
çıkmıştı. Niye; organize sanayi bölgelerindeki bazı teşvikler erteleniyor diye
ve bunda da arkadaşlarımız son derece haklıydılar. Özellikle, Tokat, Çankırı ve
Giresun milletvekili arkadaşlarımız, burada, bu konuda, aleyhinde olarak, çok
şiddetli konuşmalar yaptılar. Buna da Sayın Maliye Bakanımız, çıkıp bu kürsüde
dedi ki: "Ben, 2002'nin ilk yarısında bunu düzelteceğim." Şimdi, ben diyorum ki,
böyle söz varken, o tasarının içerisinde bu niye değerlendirilmedi de böyle,
alelacele buraya bir yeni tasarı geldi? O organize sanayi bölgeleri tasarısındaki
verilecek teşvikler kapsamında bu değerlendirilebilirdi diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım,
bunun sebebi, ancak şu olabilir diye düşünüyorum: Hani, onbeş günde 15 yasa
vardı, o geçti. Şimdi de Sayın Başbakan Amerika'ya gidecek, bu tasarı, onun
çantasında olması gereken yasalar içerisinde olduğu için, böyle aceleye
getiriliyor diye düşünüyorum. Bu sözlerimi de zabıtlardaki şu sözler
doğruluyor; Dünya Bankası yan kuruluşu olan FIAS yetkilileri de "bu tasarı
bu ülkeye bir şey getirmez" diye görüş bildirmişler. Ben, burada, bir şey daha
iddia ediyorum. Eğer, bu tasarının 3 üncü maddesi aynen bu şekilde geçecek
olursa, Çevre Bakanlığını da kapatmamız gerekir diye düşünüyorum; çünkü, 3 üncü
maddeyle, Çevre Bakanlığının elinden ÇED yetkisi alınmaktadır ve bu ÇED yetkisi
kaldırıldığından dolayı da, Çevre Bakanlığının, bilhassa ÇED Genel Müdürlüğü
by-pass edilmektedir. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Değişir... AHMET SÜNNETÇİOĞLU
(Devamla) - İnşallah değişir. Şimdi, bizim, burada
söylemek istediğimiz şu: Bir yabancı yatırımcı, bu şartlarla kendi ülkesinde
asla bu yatırımı yapamaz. Onların insanları temiz hava solusun, onların
insanları temiz su içsin, bizim insanlarımız ne olursa olsun mantığı yanlıştır.
Bunun çaresi de, endüstri bölgelerinin makro olarak planlarının yapılması,
bölge planlarını yaparsınız, altyapıyı hazırlarsınız, endüstri bölgelerini
makro olarak planladıktan sonra bu yatırımları kolaylaştırabilirsiniz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız
efendim. Buyurun. AHMET SÜNNETÇİOĞLU
(Devamla) - İşte bu düşünceden dolayı, biz, bu tasarının -değerli
arkadaşlarımın da belirttiği gibi- adrese teslim bir tasarı olduğu
düşüncesindeyiz. Bunu nereden çıkarıyorsanız derseniz, ben, kendi bölgemden bir
örnek vereceğim: Bakın, Bursa
Orhangazi'de, İznik Gölü kenarında Kargil tesisleri var. Bu tesisler, Orhangazi
İznik sulama projesi içerisinde, 1/100 000 ölçekli Bursa 2020 planında ve
Bayındırlık Bakanlığı, Bayındırlık İl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediye
Başkanlığının üçlü protokolünde, İznik Gölü çevre düzeni imar planında
"yeni sanayi alanları oluşturulamaz" diye raporlar var "turistik
tesisler, tarihsel doku korunmalı" diye raporlar var ve "özel mahsül
alanları olarak korunması gerekir" diye raporlar varken, Yüksek Planlama
Kurulu kararıyla "tarımsal amaçlı sanayi kurulabilir" diye rapor
verilmiştir. Köy Hizmetleri Tarımsal Alanları Koruma Yönetmeliği
değiştirilmiştir, bayındırlık planı değiştirilmiştir, burası sanayi bölgesi
ilan edilmiştir; İznik Gölü çevre koruma alanı kararıyla, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından bu da değiştirilmiştir; bölge idare
mahkemesinden yürütmeyi durdurma kararı çıkmıştır; fakat, adlî tatilde
yukarıdan gelen baskılarla, bu yürütmeyi durdurma kararı kaldırılmıştır.
Karşılıklı olarak iptal edilen çeşitli davalar vardır. En son, Danıştay İdarî
Dava Daireleri Genel Kurulu, hükümet aleyhine, davacı lehine karar vermiştir. Bu tasarıyla -bizim
şüphemiz şudur ki- orası, bir endüstri bölgesi ilan edilecektir. Yukarıdan
aşağı saydığım -ki, içerisinde, Demokratik Sol Partiye mensup Bursa
milletvekilleri, AKP'ye mensup hukukçu milletvekilleri, bu hukuk savaşını
vermişlerdir- bu kadar hukuk savaşına rağmen, son aşamaya gelmiş olmasına
rağmen, eğer, siz, burasını endüstri bölgesi olarak ilan ederseniz, bu hukuk
savaşı yok sayılacaktır, tekrar, başa dönülecektir. O bakımdan, bu tasarıyı,
bu açılardan -yani, daha önce izin verdiğiniz, hukuksuz olarak yapılaşma
sağladığınız bu bölgelerin tekrar endüstri bölgesi ilan edilmemesi
düşüncesiyle- tekrar gözden geçirmenizi diliyor; bilhassa ÇED konusunun,
tekrar, 3 üncü maddede -Sayın Bakanımdan istirham ediyorum- dikkate alınması
düşüncesiyle tasarının hayırlı olmasını temenni ediyorum. (SP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Efendim, madde
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır. Madde üzerinde 3 adet
önerge vardır; geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre de
işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı kanun
tasarısı 2 nci maddesinin birinci fıkrasında "Maliye" kelimesinden
sonra ve "Bayındırlık" kelimesinden önce gelmek üzere
"İçişleri" kelimesinin ilavesini arz ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı kanun
tasarısı 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın ilavesini arz ederiz. "Kurul yatırıma
açılan bölgelerdeki gelişmeleri takip eder, değerlendirir ve yeni düzenleme
ihtiyacı olursa, bu hususu Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bildirir."
BAŞKAN - Şimdi okutacağım
önerge, en aykırı önergedir; okuttuktan sonra işleme alacağım. Önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı kanun
tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz. "Endüstri
bölgelerinin kurulması, yatırım izni, teşviki ve denetlenmesi hizmetleri Dış
Ticaret Müsteşarlığı tarafından yürütülür."
BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Ayhan...
(SP sıralarından alkışlar) CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Muhterem Başkan, muhterem üyeler; tasarının 2 nci maddesinde vermiş olduğumuz
önergeyle, endüstri bölgelerinin kurulması, yatırım izni, teşviki ve
denetlenmesi hizmetlerinin Dış Ticaret Müsteşarlığına verilmesini teklif
ediyoruz. Teklifin gerekçesi şudur:
Daha önceki maddede de önergeler üzerinde konuşurken arz etmiştim; Türkiye'nin
sıkıntısı, dış ticaretteki zayıflığıdır, ihracatının azlığı, ithalatının
çokluğudur. Yani, iki husus var; bir, dışticaret hacmi küçüktür; iki,
dışticaret açıkları büyüktür. Geçtiğimiz yıl, biliyorsunuz -2000 yılını
kastediyorum- dışticaret açığı 27 milyar dolar olmuştur. Türkiye, tabiî,
tanzimattan beri bu sıkıntıyı yaşamaktadır. İkinci Dünya Savaşı yıllarını
istisna kılarsanız, o dönemi dışarıda bırakırsanız; ki, o, 1930'dan, büyük
dünya iktisadî kriziyle başlayan, İkinci Dünya Savaşıyla devam eden dönemin
dışında, cumhuriyetin ilk yıllarında, dışticaretimiz devamlı açık verir. Son on
yılda, dışticaret açıkları 160 milyar dolardır esas itibariyle. Şimdi, Türkiye'nin
yenmesi gereken husus, mutlaka ve mutlaka ticaret hacmini büyütmesi, ticaret
açıklarını kapatmasıdır; yani, ihracatının, ithalattan çok olmasıdır. Onun
için, bütün üretimi -teşvik bakımından söylüyorum, destek bakımından
söylüyorum- bu noktaya teksif etmek gerekir, bütün hükümetlerin buna önem
vermesi gerekir. Nitekim, teşvik sistemi başlayınca 1960'tan sonra, rahmetli
Özal'ın müsteşar olduğu dönemde, bilahara diğer dönemlerde de ısrarla bunun
üzerinde durulmuştu. Şimdi, ihracat teşvikini doğrudan verme imkânı yok; ama,
bunu, ilave teşvik verecekseniz bu istikamette kullanmanız lazım. Bunun da
yönetim merkezi Dış Ticaret Müsteşarlığıdır. Aslında, Türkiye'nin şunu
yapması lazım. Hükümet, maalesef, ikibuçuk yıllık hükümet olmasına rağmen, bir
şaşkınlık içinde, bir o tarafa, bir bu tarafa vurup duruyor; ama, hiçbir şey de
yaptığı yok ikibuçuk yılda. Hükümetin şunu süratle yapması lazım. Bunu, bu
kurulda, Genel Kurulda müteaddit defa arz ettik; arkadaşlarımız, bendeniz de
arz ettim. Bunun örneği var başka ülkelerde de. Bugün, bunu bize birtakım
uluslararası kurumların hatırlatmış olması da fevkalade mühimdir; altını
çizerek ifade ediyorum. Nedir yapılacak olan şey; Dış Ticaret Müsteşarlığını,
Eximbank'ı ve ona paralel bazı kurumları -ekonomiyi yönetecekseniz onun içine
Hazineyi de katacaksınız, Maliyeyi de- hepsini birleştireceksiniz, tek bir
sorumlu bakana vereceksiniz; ama, dışticaret için, özellikle dışticaretin
teşvikinin, yatırımlarının yeri Hazine değil, Dış Ticaret Müsteşarlığıdır; onu
söylüyorum. Bu işe Dış Ticaret Müsteşarlığının vaziyet etmesi lazım. Ne ithal
ediliyorsa, neyin ithalatı artıyorsa, onu ikame edecek olan... Tabiî,
yasaklarla ithalatı ikame edemezsiniz; rekabetle ikame edeceksiniz; maliyet ve
kalite bakımından yerli üretimini ithal mallarla kendi pazarınızda rekabet
edebilecek olan noktaya götüreceksiniz desteklerle, teşviklerle. İkincisi de, ihraç
kabiliyeti kazandıracaksınız. İşte, hangi projeye ne kadar destek vereyim...
Burada selektif teşvik uygulayacaksınız. Seyyanen teşvikle de netice alamazsınız;
yani, hangi konuda darboğazınız varsa, o sahada ciddî projelere özel teşvikler
getirerek dış pazarlara mal sevk edecek olan projeleri destekleyeceksiniz.
Teklifimizin mahiyeti budur; yani, bu işin merkezi Sanayi Bakanlığı değildir.
Tekrar ifade ediyorum; ama, şunu yaparsanız, Sanayi Bakanlığını sanayi ve
dışticaret bakanlığı haline getirirseniz, bu, olur. Bugün, KİT'ler bitti;
hepsi, zaten, özelleştirmeyle ilgili Devlet Bakanlığının yönetimindedir,
Özelleştirme İdaresindedir. Sanayi Bakanlığının önünde işi yok; sadece, ticaret
evraklarını imzalayan, ticarî müsaadeleri veren bir bakanlık haline geldi;
bunlar da büyükşehirlerde ticaret odalarına devredildiğine göre, Dış Ticaret
Müsteşarlığını alır, Sanayi Bakanlığı bünyesine koyarsınız. O zaman, bakanlık,
bu işleri yönetir; yani, bütün teşvikleri, ihracatı, bunlarla ilgili
düzenlemeleri, tek merkezden yönetirsiniz. Bu, haklı bir tekliftir.
Gerçi, acele ediyorsunuz, biliyorum. Sayın Başbakan Amerika'ya giderken bu
tasarıyı birilerine götürecek; ama, bunun üzerinde tekrar düşünmeniz için arz
edeyim dedim. Hepinizi hürmetle
selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim,
Hükümetin ve Komisyonun kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı kanun
tasarısı 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın ilave edilmesini arz ederiz. "Kurul, yatırıma
açılan bölgelerdeki gelişmeleri takip eder, değerlendirir ve yeni düzenleme
ihtiyacı olursa, bu hususu Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bildirir." Cevat
Ayhan (Sakarya)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Ayhan... CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Aslan Polat konuşacak efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Polat. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, bu tasarının
getirilmesindeki hükümetin en önemli
gerekçesi -biraz önce bahsettim, bu hükümetin getirdiği gerekçeleri;
kendi bürokratlarına dahi kabul ettirememiş görünüyor- hızlandırmak, bir
aksaklık çıkarsa, bunu, erken bir zamanda çözmek şeklindedir. Onun için, biz de
diyoruz ki, kurul, yatırıma açılan bölgelerdeki gelişmeleri takip etsin,
değerlendirsin ve bunlarda yeni bir düzenleme var mı; yani, gelen yatırımcının
tıkandığı bir konu varsa, bunu Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bunu bildirsin,
yeni bir düzenleme yapılması için diyoruz ve bir nevi, işi hızlandırmak ve işi
realiteye sokmak için, biz, bunu söylüyoruz. Şimdi, eğer, hakikaten,
sizin niyetiniz, Türkiye'ye birtakım yabancı sermayeyi çekmekse, yabancı
sermaye önündeki mevzuatı azaltmaksa, bu mevzuatlardaki zamanı kısaltarak bir
an önce yatırıma geçmeyi temin etmek istiyorsak, bu arada, bu kurul, bir
sekretarya eliyle Sanayi Bakanlığını sürekli olarak bilgilendirmeli. Daima
olarak, efendim, gelen sanayicilerin şöyle, şöyle problemleri var; gelen
sanayiciler şu, şu konularda tıkanmaya başladı; bunların önünü açmak için, şu,
şu mevzuatları yapmamız lazım diye Bakanlığı ikaz etmeliler. Bakanlığın da bu
yöndeki kanunları bir an önce çıkarması için, biz, bu teklifi verdik. Sayın milletvekilleri,
bakın, örnek vereyim. Sayın Bakanlık, diyelim ki, müspet baktı ve Doğu
Anadolu'daki bir yatırımda bir bölgeyi, mesela Erzurum bölgesini endüstri
bölgesi ilan ettiğimizi kabul edelim. Şimdi, siz, Erzurum bölgesini ilan
ettiğiniz zaman, aynı anda, Tekirdağ'da Çerkezköy veya İzmit bölgesinde bir
yeri de endüstri bölgesi kabul ettiğiniz zaman, aynı şartlarda rekabete
sunarsanız, Erzurum'da veya bir Ağrı'da organize sanayi bölgesine, aynı
şartlarla, İzmit'teki şartlarla yabancı gelmez. Gelmediği zaman, bu kurulun,
burada olup yerinde inceleme yapması gerekir ve gelip, Sayın Bakanlığım, bu
Doğu Anadolu'dakilere siz, şu, şu ek teşvikleri vermezseniz -mesela, oradaki
vergi indirimi beş yıl mı, bunu yedi, sekiz yıl yapmazsanız; orada 10 trilyon
lira şart mı var, bunu 5 trilyon veya 7 trilyon şartına indirmezseniz- bir ek
kolaylık sağlamazsanız, buralara kimseler gelmiyorlar; gelmeyince de buralarda
sanayi de olmuyor; sanayi olmadığı zaman da buralardan batıya doğru büyük bir
göç oluyor; bu göçlerden dolayı da, Türkiye'de, büyük şehirlerin etrafında
önemli bir gecekondulaşma ve gecekondu semtleri oluşuyor. Bunların altyapı
problemleri oluyor; bunlarda, her türlü sosyal problemler oluyor, ekonomik
problemler oluyor. Bunları yerlerinde tutmak istiyorsak, Doğu ve Güneydoğuda
veya bilhassa, kalkınmada öncelikli yörelerde, şu, şu problemler var, bunları
zamanında çözelim diye tedbir getirmesi lazım. Örneğin, bugün, doğalgaz
fiyatları ve doğalgazın yüksekliği çok konuşuluyor. Şimdi, İran'dan doğalgaz
geldi; Erzurum tarafından, Ağrı'dan bu vurdu gitti, Ankara'ya kadar geldi; ama,
Erzurum'da, Ağrı'da, Erzincan'da bunu kullanamıyorlar. Sanayici bunu kullanmak
istiyorsa, önünde mevzuattan kaynaklanan aksaklıklar varsa, bunların
giderilmesi için, Bakanlığı ikaz etmesini söylüyoruz; ama, şunu da açıkça
söylüyorum: Hâlâ, bu hükümet, doğalgazdan yüzde 18 KDV alırsa, doğalgazı lüks
bir üretim gibi görürse, siz, sanayiin en önemli girdisiyle halen lüks bir
madde gibi ilgilenirseniz, o halde, sizin, bir kere, sanayii önce anlamanız
lazım. Evvela, size sanayi nedir; bunu anlatmamız lazım, bir gün size brifing
vermemiz lazım!.. MÜKERREM LEVENT (Niğde) -
Biz size anlatalım!.. ASLAN POLAT (Devamla) -
Gelin, sanayi şu demektir... Sanayide şu kullanılan mallardan, doğalgaz, lüks
mal değildir; bunu azaltmak zorundayız diye size bilgi vermek zorundayız. Mesela, elektrik
üretimleri... Türkiye'de 100 ise, bu, Amerika'da 21, İsveç'te 14 birim olarak
pahalılık sırasında ise; yani, İsveç'in takriben 7 katı kadar pahalı elektrik
verebiliyorsa, yabancı bir firma, İsveç dururken Türkiye'ye niye gelsin?!
Türkiye'ye gelmesi için neler lazımsa, bu yönlerde kanun tekliflerini
hazırlayıp, buralara verilmesi lazım diye düşünüyoruz; yoksa, yani, beraber
biraz düşünelim. Bu sene, BDDK'nın
raporuna göre, sabit sermaye yatırımlarında, 9 ayda, yüzde 35,8'lik bir daralma
olmuşsa, bunun sebepleri nelerse; bunları beraber çözelim; ama, siz, bunları
tartışmayıp, sadece, gelen tasarılara, burada böyle oturup, tam oylama
yapılacağı zaman kulislerden gelip, elinizi kaldırıp, oy verip, tekrar kulise
çay içmeye giderseniz, bu işte tartışmaya muhalefetle birlikte katkıda
bulunmazsanız, bu konularda yanlış kalırız diye düşünüyorum. Onun için, sonuç olarak,
önergemize destek verin. Bu önerge, daimî denetim getiriyor. Bu bölgelerde bir
aksaklık varsa, anında, bunun giderilmesi için, bu kurula bilgi sunulmasını ve
bakanlığa bilgi sunulmasını sunan bir önergedir. Önergemizin kabul
göreceğini ummak ister, hepinize saygılar sunarım. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum. Hükümetin ve... MEHMET SADRİ YILDIRIM
(Eskişehir) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Efendim,
Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunacağım. Oylamayı elektronik
cihazla yapacağım. Oylama için 2 dakikalık süre veriyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Efendim, karar
yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir. Üçüncü önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı kanun
tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasında "Maliye" kelimesinden
sonra ve "Bayındırlık" kelimesinden önce gelmek üzere
"İçişleri" kelimesinin ilavesini arz ederiz. Cevat
Ayhan (Sakarya)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın
Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. Önerge sahibi adına,
Sayın Lütfi Yalman; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) LÜTFİ YALMAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 789 sıra sayılı Endüstri
Bölgeleri Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle
ilgili olarak söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kanunlar hazırlanırken,
elbette ki körü körüne hazırlanmamalı ve bir devlet, kanunlarını, başkalarının
istekleri doğrultusunda, hele, başka devletlerin, uluslararası kurum veya
kuruluşların istekleri, arzuları doğrultusunda çıkarmamalı. Kanunlar, bir
devletin kendi toplumunun çıkarları ve ihtiyaçları göz önüne alınarak, dikkate
alınarak çıkarılmalı; ancak, bu kanunlar, toplumun herhangi bir kesiminin
ihtiyaçlarıyla ilgili konulara cevap verirken, bir başka kesimi de zarara
uğratacak mahiyette, onlara engel olacak mahiyette olmamalı. Endüstri Bölgeleri Kanunu
Tasarısı hazırlanırken çok önemle bir konunun üzerinde durulmalıydı; ama, biraz
es geçilmiş gibi görüyorum; bu da, organize sanayi bölgeleri. Organize sanayi
bölgeleri, şu anda, hepimizin bildiği gibi, katrilyonlarca yatırımın yapılmış
olduğu konumda olan bölgeler. Siz, endüstri bölgelerine bütün teşvikleri
aktarırsanız, bütün imkânları sağlarsanız, o zaman, organize sanayi
bölgelerinin ölmesine vesile olursunuz, yok olmasına vesile olursunuz; bu
dengeyi bizim iyi sağlamamız lazım; orada yatırım yapan insanlarımızın,
vatandaşlarımızın zarar görmemesi lazım. Değerli arkadaşlar, ben
bu maddede iki ana konu üzerinde duracağım. Bunlardan bir tanesi, çok önemli
bir konu; tasarının amacında ve kapsamında da ifade edilmiş. Diyor ki: Bu
kanunun temel amacı veya kapsamı, yatırımları teşvik etmek, yabancı sermayenin
Türkiye'ye gelerek mutlak manada yatırım yapmasını sağlamak, ayrıca,
yurtdışındaki işçilerimizin de tasarruflarını, Türkiye'ye akıtarak, Türkiye'de
değerlendirmesini sağlamak. Elbette ki, bu çok güzel
bir düşünce, hem yurtdışındaki sermayenin, yabancı sermayenin Türkiye'ye
gelmesini sağlamak hem de yurtdışındaki işçilerimizin birikimlerinin Türkiye'de
değerlendirilmesini sağlamak; ama, bizim, burada bir durmamız, bir düşünmemiz
lazım. 2000-2001 yılları içerisinde Türkiye'den yurtdışına giden, yani,
yurtdışında çalışan işçilerimizin tekrar geriye dönen tasarruflarının miktarı,
ifade edildiği kadarıyla, yaklaşık olarak 6 milyar dolar. Şimdi, bizim, bu
işçilerin tasarrufları, bu rakam, acaba, Türkiye'den yurtdışına neden geri
döndü sorusuna cevap verme mecburiyetimiz vardır. Tabiî, eğer, Türkiye'de
sermaye ayırımı yapılırsa, sermayenin renk ayırımı yapılırsa; dinli-dinsiz,
yeşil-kırmızı ne ise, şöyle veya böyle diye sermaye ayırımı yapılırsa; bu
sıkıntılar mutlaka olacaktır. Türkiye'nin, şu anda çıkarmakta olduğumuz bu
kanundan önce, bu kafa yapısını değiştirmesi gerekirdi. Bizim, en büyük
sıkıntımız budur. Ben Konya
Milletvekiliyim, bu konuda en çok sıkıntının çekildiği bölgelerden bir tanesi
de, maalesef, Konyamızdır. Düşünün ki, bir holdingin başkanı, bir işadamı
olarak Başbakanla yurtdışı seyahatine gitmek için aynı uçağa biniyor ve bir
müddet sonra da Başbakan, uçaktan indirtiyor. Siz, ondan sonra da diyorsunuz
ki, yurtdışındaki işçilerimizin tasarruflarını Türkiye'ye getirelim. Yok, bu,
çok zor... Bu kafa yapısını bizim değiştirmemiz lazım, bu anlayışı
değiştirmemiz lazım. Yanlışlıklar varsa,
aksaklıklar varsa, sorumlular hakkında takibat yapılmalıdır tabiî ki; yani,
istismara meydan verilmemeli, bu muhakkak; ama, sen, önyargıyla hareket ederek,
onun düşüncesine ideolojik yaklaşarak, düşünce yapısına bakarak,
muhafazakârlığına bakarak, dinine bakarak, rengine bakarak, eğer, sermayeye
yaklaşırsan, bu sermayeyi Türkiye'ye getiremezsiniz. Öncelikle, bu kafa
yapısının, mutlaka bir değişmesi lazım. Değerli arkadaşlarım,
önergede çok önemli bir konuya, biz, aslında işaret ediyoruz. Bilemiyorum,
Sayın Komisyon ve Bakanlığımız, bu konuda ne der. "Maliye"
kelimesinden önce "İçişleri" kelimesinin gelmesini öneriyoruz. Bunun
çok önemli bir gerekçesi var, çünkü, Türkiye'de, değişik illerde, mahallinde
kurulacak olan endüstri bölgeleri, mutlak manasında, il seviyesinde bir
koordinasyonu gerektirir, il seviyesinde bir takibatı gerektirir; yani, her
halükârda, valiliğin işin içerisinde bulunma mecburiyeti vardır. Siz, şimdi,
İçişleri Bakanlığını, vilayeti, valiliği, endüstri bölgeleri çalışmalarının
dışında tutarsanız, koordinasyonda birtakım aksamalar olur. Onun için, mutlak
manada, koordinasyon kuruluna, İçişleri Bakanlığının temsilcisinin de alınması
gerekir ki, illerde, valilerin, İçişleri Bakanlığının, bu koordinasyonu mutlaka
takip etmesi lazım. Değerli arkadaşlarım, bir
de, şu yapıyı bizim bir değiştirmemiz lazım; bunu da samimiyetle ifade
ediyoruz. Bizim, önergelere, iktidar-muhalefet kafa yapısıyla veya anlayışıyla
yaklaşmamamız lazım... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) LÜTFİ YALMAN (Devamla) -
Yarım dakika verirseniz... BAŞKAN - Yarım dakika da
fazla verdim, Kâtip Üye olduğunuz için. LÜTFİ YALMAN (Devamla) -
...yani, önergeler, eğer, hakikaten, bir şeyler getiriyor, bir şeyler
kazandırıyorsa... Yani, ricamız şu ki, Bakanlık veya Komisyondaki
arkadaşlarımızın, mutlaka, buna olumlu yaklaşması gerekir. Bu tekliflerin, bu
çerçeve içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Bu temennilerle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Komisyonun ve Hükümetin
kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi
okutuyorum: Endüstri bölgeleri MADDE 3. - Ülke
ekonomisinin gelişmesini ve teknoloji transferini sağlamak, üretim ve istihdamı
artırmak, yatırımları teşvik etmek ve yabancı sermaye girişini artırmak
amacıyla; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının önerisi üzerine Endüstri Bölgeleri
Koordinasyon Kurulunca belirlenen yerlerde, Bakanlar Kurulunca endüstri
bölgeleri kurulabilir. Endüstri bölgelerinin kurulmasına ilişkin Bakanlar Kurulu
kararları Resmî Gazetede yayımlanır. Endüstri bölgesi olarak belirlenen
araziler hiçbir şekilde başka amaçlarla kullanılamaz. Endüstri bölgelerinin
yönetim ve işletilmesi, endüstri bölgesi olarak tespit edilen alanın sınırları
içinde olan il valisinin başkanlığında, ilgili belediye başkanı ve Endüstri
Bölgeleri Koordinasyon Kuruluna üye bakanlık ve kuruluşların temsilcilerinden
oluşan komisyon tarafından yürütülür. Endüstri bölgelerinde
yatırım yapmak isteyen yerli veya yabancı gerçek ve tüzel kişiler Sanayi ve
Ticaret Bakanlığına başvurur. Başvuruda bulunan kuruluşun, yatırımda
kullanacağı sabit yatırım tutarının % 0,5'ini geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca
belirlenecek tutarı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü
hesabına endüstri bölgelerinin yönetim ve işletilmesinde kullanılmak üzere
katkı payı olarak yatırması zorunludur. Yatırılan bu tutarlar Maliye
Bakanlığınca bir yandan genel bütçeye özel gelir, diğer yandan Bakanlık
bütçesinde açılacak tertiplere özel ödenek kaydedilir. Endüstri bölgelerinin
kurulması için gerekli arazi temini ve alt yapı ile ilgili giderler Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulacak ödenek ile bu madde hükmüne
göre kaydedilecek özel ödenekten karşılanır. Kaydedilen özel ödeneklerden yılı
içerisinde kullanılmayan tutarlar, Maliye Bakanlığınca Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek kaydedilir. Kamulaştırma ödeneği
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinden karşılanan endüstri bölgesi arazisi
Hazine adına tapuda tescil edilir. Bu Kanun kapsamında
yapılacak harcamalarda 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ile 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu hükümleri uygulanmaz. Endüstri bölgelerinde
yatırım yapmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler, çevre, tarım arazileri, sağlık
ve güvenlik ile ilgili mevzuatta yer alan bilgileri de içeren bir Etki
Belirleme ve Değerlendirme Raporunu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına sunarlar. Bu
raporu incelemek ve değerlendirmek üzere Endüstri Bölgeleri Koordinasyon
Kuruluna üye bakanlık ve kuruluşlar ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı ve Endüstri Bölgesinin bulunduğu yerin belediyesinin yetkili
temsilcilerinden oluşan bir inceleme değerlendirme komisyonu kurulur. Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı, raporun Bakanlığa ulaşmasından itibaren iki işgünü
içerisinde inceleme değerlendirme komisyonu üyelerine ulaştırır. İnceleme
değerlendirme komisyonu üyeleri en geç iki hafta içerisinde raporu
değerlendirir, eksiklik tespit edilmiş ise bunların en geç bir ay içerisinde
giderilmesi için yatırımcıya bildirilir. Yatırımcının eksiklikleri giderdiğini
bildirmesinden sonra, inceleme değerlendirme komisyonu, yatırımın kabulünü ya
da reddini en geç on gün içerisinde oy çokluğu ile karara bağlar. Yatırım
reddedilmiş ise yatırımcı tarafından Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Merkez
Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılmış olan katkı payı iade edilir. Yatırım
kabul edilmiş ise, çevre, sağlık, güvenlik mevzuatına göre işletmelerin alması
gereken kurma izni, çevresel etkileri olumlu belgesi, gayri sıhhî müessese
ruhsatı gibi, işletmelerin kurulması için gerekli belgeler, ilgili kuruluşları
tarafından başkaca bir işleme gerek kalmaksızın tanzim edilerek en geç 15 gün
içerisinde yatırımcıya iletilmek üzere Sanayi ve Ticaret Bakanlığına
gönderilirler. Etki Belirleme ve
Değerlendirme Raporlarında yer alacak hususlar, inceleme değerlendirme
komisyonlarının çalışma usul ve esasları, hangi Bakanlık ve kuruluşların
yatırımın kabulü kararından sonra hangi belgeleri verecekleri yönetmelikle
belirlenir. Endüstri bölgelerinin
yönetim ve işletilmesinde görev alan komisyon üyelerine, kamu iktisadî
teşebbüslerinde yönetim kurulu başkan ve üyelerine ödenen aylık ücret ve diğer
ödemeler tutarında ücret ödenir. Bu ödemeler Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
bütçesinden karşılanır ve damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye
tâbi tutulmaz. BAŞKAN - Madde üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Sayın Ertuğrul Yalçınbayır
konuşacaklardır. Buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim
konuşmamın amacı, çevre hakkını, çevreyle ilgili bireyin hukukunu korumaya
yöneliktir. Bu kapsamda konuşma yapmak istiyorum. Yıl 1992, haziran ve
Rio'dayız. Dünyanın en önemli konferanslarından birisi icra ediliyor ve Rio
deklarasyonuyla, bütün dünyaya, çevre hakkının yaşam hakkı kadar önemli bir hak
olduğu ifade ediliyor ve bütün ülkeler, kendi mevzuatlarında buna dair
düzenleme yapma yükümlülüğü altına giriyor. Sayın Demirel yurda döndükten hemen
sonra verdiği talimatla, önce, Çevre Etki Değerlendirme Yönetmeliği
hazırlanıyor; tarih 7 Şubat 1993. Bu yönetmelikten istifade eden kişiler,
demokratik katılım haklarını, bilgi edinmeyi, denetimi ve öneri haklarını
kullanıyorlar. Para kendilerinin olmasa da, o yer onların, hayat onların, o
faaliyetler hakkında söz sahibi onlar ve bunu güvence altına alacak yasal
düzenlemeler yapılarak, Çevre Kanunuyla birlikte Çevre Yönetmeliği çıkarılıyor;
ama, aradan zaman geçtikten sonra, önce, 23 Haziran 1997'de bu yönetmelik
sulandırılıyor ve şimdi, bu yönetmelik gözardı ediliyor ve önümüze, belki de,
yarın öbür gün, endüstri bölgeleri etki belirleme ve değerlendirme yönetmeliği
diye bir yönetmelik çıkacak. Beni, şüphesiz ki,
yabancıların yatırımları ilgilendiriyor; ama, ondan daha önemlisi, insanın
vazgeçemeyeceği, devredilemeyecek, dokunulamayacak bir hak olan çevre hakkını,
bu, ne ölçüde güvence altına alıyor veya gözardı ediyor? Buna bakıldığında,
organize sanayi bölgeleri veya ihtisas bölgeleri, en önemli kirleticilerdir.
Bunların yer seçimi konusunda tabi olacakları hususlar nelerdir? Şimdi, merkezî
otorite konulara hâkim; oysa, o yörede, o yörenin anayasası niteliğinde, gerek
Bakanlıkça gerekse belediyelerce onaylanmış imar planları var. Bunlar gözardı
edilerek işlemler yapılabilecek. Bunların örneklerini meslekî yaşamımızda sıkça
gördük ve idarenin aleyhine birçok davayı yer seçimi için açtık. Biz, yer
seçimiyle ilgili, o yöredeki imar planlarına mutlak surette atıfta bulunmak
zorundayız. Geçmiş dönemlerde, geçmiş yıllarda, öylesine tesisler, talepler,
imar planlarına aykırı olduğu için reddedildi; ama, Bakanlar Kurulu, Yüksek
Planlama Kurulu kararlarıyla onların yapımına fırsat verdi, o yöredeki
insanların haklarını göz ardı etti. Bu kurulun vereceği
kararlar, son derece süratli bir mekanizma içinde cereyan edecek. ÇED
yönetmeliği gündemde olmadığı için "halkın katılımı" denilen hadise
yok, halkın demokratik katılımı yok; o faaliyet hakkındaki görüşleri,
önerileri, değerlendirmeleri ve bu sürecin düzenlenmesi söz konusu değil. Yine, getirilen
değişiklikle, ÇED raporunda olması gereken hususlardan sadece çevre, tarım
arazileri, sağlık ve güvenlikle ilgili mevzuatta yer alan bilgileri içeren etki
belirleme ve değerlendirme raporu olacak. Oysa, ÇED yönetmeliği burada hâkim
unsur olsaydı, halkın hukukunu koruyan, çok daha önemli ve nitelikli hususlar
vardı. Siz, sürat adına, halkın hukukunu gözardı edemezsiniz; bu, ister yabancı
sermaye olsun, ister yerli sermaye olsun... Halkın yaşam hakkıyla birebir ilgili
olan organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri ve orada yapılacak olan
faaliyetler konusunda halkın hukukunu güvence altına alacak, mutlak surette
değişikliklere ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bakın, şu andaki
mevzuatta, ihtisas sanayi bölgeleri; yani, endüstri sanayi bölgeleri, çevresel
etki değerlendirmesi raporu alması zorunlu olan yerlerden, en tehlikeli
yerlerden ve yönetmeliğin ek 1/18 inci maddesinde yer alan bu husus, mutlak
surette ÇED yönetmeliğiyle irtibatlandırılmalıdır. Değerli milletvekilleri,
bireyin hukukunu gözardı eden... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, toparlar
mısınız efendim. ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Devamla) - Bireyin hukuku yasalarla güvence altına alındı. Yer seçimi nedeniyle
birçok dava açıldı; Yatağan ile ilgili dava açıldı; mahkeme karar verdi. Bu
karar herkesi bağlıyor; ama, 54 üncü hükümet dahil olmak üzere, o dönemden bu
yana, bu hükümet dahil tüm hükümetler, Eylül 1996'da alınan bir Bakanlar Kurulu
kararıyla orayı çalıştırıyor, tüm hükümetler Anayasayı ihlal ediyor. Anayasa
ihlalleriyle ilgili hususlar bundan ibaret değil, uygulanmayan yargı kararları
bunlardan ibaret değil. İşte, önümüze Cargill gelecek. Cargill'deki 250 milyon
dolarlık zarara kimler sebebiyet verdiyse, onların cebinden çıkmalı bu para;
halkın cebinden, ödediğimiz vergilerden değil veya çıkarılacak Endüstri
Bölgeleri Kanunu Tasarısı vasıtasıyla değil. Teşekkür ederim. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. Efendim, söz sırası Doğru
Yol Partisi Grubunda. Balıkesir Milletvekili
Sayın İlhan Aytekin, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA İLHAN
AYTEKİN (Balıkesir) - Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Hükümet tarafından hazırlanarak
komisyona gönderilen Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının adından başlayarak,
geçici maddesine kadar, ellenmedik, değilmedik yanı kalmamış, kısa ifadesiyle,
kevgire çevrilmiştir. Anlaşılıyor ki, yersiz, zamansız ve icapsız bulunmuştur. Ayrıca, bu tasarı, kanun
tekniği ve muhteviyatı itibariyle de yetersiz görülmüştür. Zaten, bu kanun yok
diye de, hiçbir yatırımın yapılmadığını da görmedik. O sebeple, ilk toplantıda
alt komisyona havale edilmiş, alt komisyon da rapor tanzim edememiştir. Öte yandan, kamuda
görevli uzman bürokratlar, ittifak halinde ve şiddetle bu tasarıya karşı
çıkmışlar; aynı zamanda, gerekçelerini de, vukufla ve vuzuhla ifade
etmişlerdir. İktidara mensup bir sayın komisyon üyesi, böyle bir kanuna ihtiyaç
olmadığını belirttikten sonra, askerde söylenen marşa benzeterek, moral için
olduğunu ifade etmiş, Alt Komisyon Başkanı Sayın Arkan da "kanun, çıkmış
olması için çıkarılmamalıdır" diyebilmiştir; yani, bu "bir moral
kanunu" adını almıştır. Samimî kanaatle, tasarının kabul görmediği
muhakkaktır. Hal bu iken, bu tasarı çıkacak mı; çıkacaktır. Son zamanlarda
siyasî literatürümüze girmiş bulunan "içimize sinmiyor; ama..."
sünnetine, bir defa daha uyulduğunu göreceğiz. Muhterem milletvekilleri,
bu Meclis ne yaptığını bilmek zorundadır, "emir balâdan geldi"
diyerek inkıyat etmek, majestelerinin meclisinin görevidir; ama, burası Türkiye
Büyük Millet Meclisidir. Büyük Türk Milletini temsilen vazife yapan
milletvekillerinin hiçbirisinin emir tekrarı gibi bir görevi olmadığı muhakkaktır.
Aziz milletimize, ancak bu yüksek idrak ve derin hassasiyet içerisinde hizmet
edebiliriz. Değerli milletvekilleri,
komisyona bakılmadan, kamu görevlileri dinlenmeden, muhalefet es geçilerek,
kendi insanınıza sormadan bu ülkenin nerede durduğunun doğrusunu nasıl tespit
edeceksiniz? Akıl hocanız kim, referansınız ne diye sormayacağız; çünkü,
biliniyor; ama, şunu söylemek bizim görevimiz ve namus borcumuzdur:
Yaptıklarınız yanlıştır, yapacak olduklarınız da yanlıştır. Bakın, Türkiye'yi bu
kafayla nereye getirdiniz; 2001 yılında 5 700 çocuk cami avlusuna ve
karakollara bırakılmıştır. Geçen yıla nispetle yüzde 70 artış var. Bunun
anlamı, ananın, babanın göğsünden canını alarak sokağa bırakma hadisesidir.
Onların yüreği yanıyor, içtimaî yaralar da giderek büyüyor. Biz, sizin siyasî
muarızınız değiliz. Birbirimize karşı olmak ile her birimizin vatana, millete
görevi ve taşıdığımız mesuliyet karıştırılmamalıdır. Ülkenin içinde bulunduğu
kötü şartlarda siyasî izzet ve ikbal peşinde olmak, bizim insanımızın harcı
değildir; ayıp, günah bilinir. Ecnebinin size doğruyu söyleme mecburiyeti yok;
ama, bizim, doğruyu söyleme mahkûmiyetimiz var. (DYP ve SP sıralarından
alkışlar) Değerli milletvekilleri,
bu Meclis istif kanunları çıkarıyor, gayri kabili tatbik kanunlar çıkarıyor,
ısmarlama ve icapsız kanunlar çıkarıyor, tekrarlanan kanunlar çıkarıyor,
müzakeresiz kanunlar çıkarıyor. Şimdi, bu kanun da icapsız, zamansız,
mesnetsiz, yersiz, savunmasız ve hatta, sahipsiz, kanun tekniği bozuk,
muhtevası eksiktir. Peki, niye çıkıyor?..
Deniliyor ki "Amerika'ya götürülecek." Onu geçtik; bu kanunun, etki
belirleme ve değerlendirme, inceleme değerlendirme, il komisyonları, yeni
yönetmelikler ve koordinasyon kurulları, Sanayi ve Ticaret Bakanlığıyla tam bir
arapsaçına dönüştürülmüştür. Müracaat trafiği, sahibinin başını döndürecektir.
Bağlayıcı zamana uymayanlarla ilgili cezaî müeyyide yoktur. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
toparlar mısınız lütfen. İLHAN AYTEKİN (Devamla) -
Komisyon üyelerine ödenecek ücret hukukî sorun yaratacaktır. Koordinasyon
kurulunda hem Köyişleri Müsteşarının ve hem de Köy Hizmetleri Genel Müdürünün
bulunmasının hikmeti çözülememiştir. Komisyonların, kamu
kuruluşlarının yerine geçerek, resen vereceği kararları bir yere oturtulamayacaktır.
Türk idarî yapılanması buna cevaz vermez ve o sebeple, verilecek kararların
mahkemelik olması ihtimali yüksektir. Yerli-yabancı yatırımcının aradığı kanun
da ve iyileştirme ortamı da bu değildir. Bu kanun çıkacak; bizi
dinlemeyecekler. Şimdi, ileri bir hamleyle, bendeniz bu kanunun akıbetini
söylüyorum; son durak geçici 1 inci maddedir. Maddeyi okuyalım: "Endüstri
bölgesi kurulması talep edilen yerlerde, organize sanayi bölgelerinin bulunması
durumunda, öncelikle mevcut organize sanayi bölgeleri bu madde uyarınca
endüstri bölgesi olarak ilan edilebilirler." Önümüzdeki günlerde, organize
sanayi bölgelerinin adı endüstri bölgeleri olacaktır. Zaten, bir şeyi de pek
anlayamamıştık; endüstri, sanayi demek, sanayi, endüstri demek olduğuna göre,
acaba, ne yaptığımızın farkında mı değiliz?.. Böylece, o da, bilerek-bilmeyerek
yerine oturuyor. Hepinize saygılar
sunarım. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederim. Şimdi. söz sırası, Saadet
Partisinde. Elazığ Milletvekili Sayın
Ahmet Cemil Tunç; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar. SP GRUBU ADINA AHMET
CEMİL TUNÇ (Elazığ)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kanun
tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Saadet Partisinin görüşlerini açıklamak
için huzurunuzdayım; hepinize saygılar sunuyorum. Maddeyle, ülke
ekonomisinin gelişmesi, teknoloji transferinin sağlanması, üretim ve istihdamın
artırılması, yatırımın teşvik edilmesi, yabancı sermaye girişinin artırılması,
yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın birikimlerinin Türkiye'de
değerlendirilmesi öngörülmüş, hedeflenmiştir ve bunların temin edilebilmesi
için de, yabancı sermayenin Türkiye'ye girmesi lazım, gelmesi lazım, hızlanması
lazım. Bunun için, endüstri bölgeleri oluşturulmaya çalışılıyor. Buraların
yönetimi, işletilmesiyle ilgili tedbirler öngörülüyor. Buralarda yatırım yapmak
isteyen kişiler, sabit yatırım bedelinin binde 5'ini Sanayi Bakanlığı merkez
saymanlığına ödemek durumundadırlar. Arazi temini ve altyapısının yapılması,
Sanayi Bakanlığının bütçesine konulacak ödenekten karşılanacak ve bu kanun
kapsamında yapılacak işler 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununa tabi
olmayacak. Yine, bu kanun kapsamında yapılacak işler 2886 sayılı Devlet İhale
Kanununa da tabi olmayacak. Yatırımı yapmak isteyen kişi müracaatta bulunduğu
takdirde, verdiği raporuna bir ay içinde cevap almak durumunda. Rapor kabul
edilmişse eğer, 15 gün içinde bütün işlemler tamamlanıyor ve endüstri
bölgelerinin yönetimi de, valilerden ve ilgililerden, belediye başkanlarından,
bakanlık temsilcilerinden, müsteşarlık temsilcilerinden oluşuyor. Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; şüphesiz, yatırım için mevzuat gereklidir, kanun gereklidir;
ancak, bunların tek başına yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. Geçen hafta
burada, deprem bölgelerine, 193 sayılı Vergi Kanunuyla ilgili indirimler
görüşülmüştü. Yine, burada, biz, teşvikleri, destekleri konuşmuştuk,
görüşmüştük. Organize sanayi bölgelerinde yapılan yatırımlarda teşvikler,
destekler öngörülmüştü; fakat, bunun, hükümet tarafından, bu kanunda bir yıl
daha tehir edildiğini, ne yazık ki, gördük. Yine, hükümete mensup bir
arkadaşımız burada konuşurken "organize sanayi bölgelerinde yapılan
yatırımlar için teşvikte niye bu kadar ısrar ediyorsunuz; zaten, şu anda
teşvikler var, destekler var" dedi ve bir liste çıkarıp uzattı. Yani,
nerede yatırım yapmak isterseniz, bu hususta yatırımlar, teşvikler aşağı yukarı
öngörülmüş. Varsa eğer, organize sanayi bölgeleri de var. Şu anda organize
sanayi bölgelerinde yapılacak yatırımlara destekler de var, teşvikler de var.
Bu kadar destek, bu kadar teşvik varken, endüstri bölgeleri ihdas edeceğimize,
niye Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun bir iki maddesini daha değiştirmek
suretiyle, organize sanayi bölgelerine bu imkânları sağlamıyoruz?.. Niye böyle
ikame etmiyoruz?.. Doğrusu, ben bunu düşünemiyorum. Ancak, Sayın Başbakan, 12
Şubat 2001'de bir açıklama yapıyor ve bu açıklamasında "bazı çevreler
Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısına karşı çıkıyorlar; oysa, bu yanlış; çünkü,
her yere organize sanayiin yapılamayacağını, ancak, hiç değilse, Türkiye'nin
neresinde fabrika kurulup kurulamayacağının saptanacağını, bununla sağlıklı bir
yatırım hamlesinin başlatılmış olacağını" söylüyor. Yani, bugüne kadar
fabrikaların nereye yapılacağı belli değilse, vay halimize!.. Sonra, baktım
-Sayın Başbakan bunu söylüyor, ama- Türkiye'nin her yerinde, gerçekten,
organize sanayi bölgesi var mı yok mu diye. Baktım ki, organize sanayi
bölgelerinin 42'si şu anda faaliyette, 130'unun yapımı devam ediyor, 56'sı da
etüt safhasında. Yani, biz, trilyonlar harcamışız, organize sanayi bölgelerinin
altyapılarını hazırlamışız; sonra, Türkiye, böyle bir sıkıntı yaşıyor, âdeta,
para bulmak için yapmadığını bırakmıyor. Türkiye'de, böyle, çok sıkıntı
çektiğimiz bir dönemde, bir harcama kaleminin daha ekstradan açılmasını anlamak
da mümkün değil. Trilyonlarca parayı siz Sanayi Bakanlığının bütçesine
koyacaksınız, endüstri bölgelerinin altyapısını hazırlayacaksınız, bunu
yaparken de, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununu uygulamayacaksınız... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
lütfen... AHMET CEMİL TUNÇ
(Devamla) - Kim ne alacak, ne verecek, nereye verecek, bu belli olmayacak; 2886
sayılı Devlet İhale Kanununa da tabi olmayacaksınız; altyapıyı istediğinize,
istediği fiyata yaptırma imkânına sahip olacaksınız; dolayısıyla, yabancı
yatırımcı Türkiye'ye geldiği zaman işlemlerini basite indirgemek için her şeyi
yapacaksınız; ama, bir yerli girişimci, Türkiye'nin herhangi bir yerinde, kendi
memleketinde bir sanayi işletmesi, bir fabrika yapmak istediği zaman, bunun
önüne de elli tane engel çıkaracaksınız!.. Eşitliğe, hakkaniyete bunun da
aykırı olduğunu, uygun olmadığını ifade ediyor, bu kanuna, doğrusu, kabul oyumu
vermemin mümkün olmadığını ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, şimdi,
söz sırası Demokratik Sol Partide. Niğde Milletvekili Sayın
Eyüp Doğanlar; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA EYÜP
DOĞANLAR (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 789 sıra sayılı
Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, DSP Grubu adına,
söz almış bulunmaktayım. Son yirmi yılda uygulanan
finans sektörü ağırlıklı politikalar, ülkemizi ekonomik krize sürüklemiştir.
Hükümetimizin bilinçli ve kararlı tutumu sayesinde, ekonominin taşları yerine
oturmaya başlamıştır. Finans piyasaları, artık, istikrar kazanmıştır, güncel
olaylarda anormal dalgalanmaları yaşamamaktadır. Sıra, reel sektörün,
yani, üretim sektörünün canlanması için tedbirlerin alınmasına, işsizliğin
azaltılmasına, gelir dağılımının düzeltilmesine gelmiştir. Hükümetimizce, reel
sektörün desteklenmesi için gerekli önlemler alınırken, aynı zamanda, yabancı
sermayenin de ülkemize girişinin kolaylaştırılmasına çalışılmaktadır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyada büyük değişim yaşanmaktadır. Teknolojinin, ulaşım ve
iletişim imkânlarının gelişmesi, pek çok kavramın ve düşüncenin de değişmesine
neden olmuştur. Sanayi tesisi kolaylıkla
kurulamaz; yaşatmak ise çok daha güçtür. Sermaye, artık, dünyanın bütün
bölgelerinde rahatça dolaşabilmektedir. Sermaye sahipleri, tesislerini kolayca
kurabileceklerine ve yaşatabileceklerine inandıkları ve güvendikleri yerleri
tercih etmektedirler. Sermaye, küresel düşünüyor ve küresel hareket ediyorsa,
bizim de aynı şekilde düşünerek, fırsatları değerlendirmemiz gerekir. Ülkeler,
rekabet gücünü artırmak ve sermayeyi kendi ülkelerine çekmek için
yarışıyorlarsa, bizim de bu yarışa katılmamız gerekir. İleriye doğru ve büyük
düşünerek, büyük ölçekli yatırımları teşvik etmek, buna, yerli sermaye gücümüz
yetmiyorsa, yabancı sermayenin fırsatlarını da değerlendirmek amacıyla
hazırlanan ve bugün görüşülmekte olan Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısının
ülkemize büyük katkı sağlayacağı açıktır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu tasarının yasalaşmasıyla, yatırımcıların önündeki
bürokratik engeller kaldırılarak, yatırımların hızlandırılması sağlanmış
olacaktır. Paradan para kazanma
değil, üreterek para kazanma dönemine geçişin önemli enstrümanlarından biri
olan bu yasanın uygulanmasıyla, istihdam sorununa da çözüm getirilmiş
olacaktır; yabancı sermayenin ülkeye sağlıklı bir şekilde girmesine, ekonominin
işler hale gelmesine, üretimin artmasına ve diğer ülkelerle rekabet edebilir
duruma gelmemize vesile olacaktır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yasa tasarısı sadece yabancı sermayeyi teşvik amacıyla
çıkarılıyor gibi yanlış algılama içinde olunmaması gerekir; büyük ölçekli ve
stratejik yatırımların özendirilmesi amacını taşıyor olduğu düşüncesi önplanda
tutulmalıdır. Bu yasa, ülkemiz ekonomisinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması
için hayatî önem taşımaktadır. Sayın Başbakanımızın
önemle bir yıldır üzerinde durduğu bu yasanın ülkemize hayırlı olmasını temenni
eder, saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Madde üzerinde başka söz
isteyen?.. Yok. Madde üzerindeki
görüşmeler bitti. Madde üzerinde 6 adet
önerge vardır; ancak, İçtüzüğümüze göre 3 tanesini işleme koyacağım. Birinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının sonuna gelmek
üzere "% 0,5 oranındaki yatırım katkı payı endüstri bölgelerinde yatırım
yapacak olan firmalardan, kalkınmada öncelikle bölgelerde, olağanüstü hal
bölgesindeki illerde alınan" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının sonuna gelmek
üzere "olağanüstü hal bölgesi ve kalkınmada öncelikli yörelerde bulunan
organize sanayi bölgeleri ve serbest bölgeler doğrudan doğruya endüstri
bölgesine dönüştürülür ve bu bölgelerde bulunan işletmelerin tamamı bu
dönüştürülme işleminin yapıldığı tarihte yeni kurulmuş bir işletme gibi
addedilir" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeye
geçiyoruz. Bu önerge, en aykırı
önerge olup, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin üçüncü,
yedinci ve sekizinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, sekizinci
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve madde
fıkralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Endüstri
bölgelerinde yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kişiler Sanayi
ve Ticaret Bakanlığına başvurur. Başvuru ile ilgili olarak çevresel etki
değerlendirmesi raporu üzerinde yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucu ÇED
olumlu kararı verilen ve yatırımı kabul edilen faaliyetler hakkında gerekli
izin, onay ve ruhsatlar verilmeden önce başvuruda bulunan kuruluşun yatırımda
kullanacağı sabit yatırım tutarının yüzde 0,5'ini geçmemek üzere Bakanlar
Kurulunca belirlenecek tutarı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Merkez Saymanlık
Müdürlüğü hesabına endüstri bölgelerinin yönetim ve işletilmesinde kullanılmak
üzere katkı payı olarak yatırması zorunludur. Yatırılan bu tutar Maliye
Bakanlığınca bir yandan Genel Bütçeye özel gelir diğer yandan Bakanlık
bütçesinde açılacak tertiplere özel ödenek kaydedilir." "Endüstri bölgesi
ilan edilmiş yerlerde yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı gerçek ve tüzel
kişiler 2872 sayılı Çevre Kanununun 10 uncu maddesinde ve Çevresel Etki
Değerlendirilmesi Yönetmeliğinde düzenlenen Çevresel Etki Değerlendirme
Raporunu hazırlayıp Çevre Bakanlığına sunmakla yükümlüdürler. Ancak bu
faaliyetler yer tetkiki kararından muaftırlar." "Raporun sunulması
üzerine Çevre Bakanlığınca, faaliyetin niteliğine bağlı olarak, Endüstri
Bölgeleri Koordinasyon Kuruluna üye bakanlık ve diğer kuruluşlardan gerek
görülenler ile Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıkları, faaliyetin
gerçekleştirileceği yerin il belediye başkanlığı ve bilimsel kuruluşların
temsilcilerinden oluşan inceleme ve değerlendirme komisyonu kurulur. Raporun
Çevre Bakanlığına intikali tarihinden itibaren inceleme, değerlendirme ve nihaî
karar verme süreci en geç iki aydır. Bu süreye, faaliyet sahibinin raporu
düzeltmesi için tanınan süre dahil değildir. Faaliyet sahibi, düzeltilmek üzere
kendisine geri verilen raporunu 15 gün içinde düzeltmek zorundadır." "Çevresel Etki
Değerlendirmesi Raporu üzerinde yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucu ÇED
olumlu kararı verilen faaliyetler hakkında ilgili kurumlarca başkaca hiçbir
işleme gerek kalmaksızın 15 gün içinde gerekli izin, onay ve ruhsatlar verilir.
Bütün bu işlemler üç ay içerisinde tamamlanır." BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Çoğunluğumuz olmadığından takdire bırakıyoruz. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI ŞUAYİP
ÜŞENMEZ (Yozgat) - Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim
gerekçesini de okuduk, oylarınıza sunacağım; herhalde söz istemiyorsunuz, değil
mi? AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Hayır. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Komisyonun takdire
bıraktığı, hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı yasa tasarının 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının sonuna gelmek
üzere "yüzde 0,5 oranındaki yatırım katkı payı endüstri bölgelerinde
yatırım yapacak olan firmalardan, kalkınmada öncelikli bölgelerde, olağanüstü
hal bölgesindeki illerde alınmaz" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz. Fethullah
Erbaş (Van)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Erbaş,
buyurun efendim. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizde anlatmak istediğimiz konu
şu: Malumunuz, bu organize sanayi bölgeleri, doğu ve güneydoğuda olmadı. Çok
uzun seneler geçti, 1976'da Van Organize Sanayi Bölgesinin temeli atılmıştı;
ancak, 54 üncü hükümet döneminde ele alınıp, şimdi, yeni yeni bitiriliyor. Bu uzun süre içerisinde,
OHAL bölgesi ve kalkınmada öncelikli yörelerde sanayi yönünden bir geri
kalmışlık var. Şimdi, yeni bir teşvik daha veriliyor, bu teşvik de yabancı
sermayeyi ülkemize getirmek için. Bizim teklifimiz şu: 3
üncü maddede binde 5 oranında bir para var. Deniliyor ki, bu para da, sabit
yatırımının binde 5'ini geçmemek üzere endüstri bölgelerinin yönetim ve
işletmesinde kullanılmak üzere katkı payı olarak yatırılacak. Biz, bu binde
5'lik pay, sadece olağanüstü hal bölgesindeki endüstri bölgelerinden ve
kalkınmada öncelikli yörelerdeki endüstri bölgelerinden alınmasın diyoruz.
Nasıl ki, Türkiye, şu anda, yabancı sermayeyi çekmek için böyle bir teşviki
veriyor, biz de, hakikaten Türkiye'nin ileri giden bölgelerine göre çok geride
kalmış olan ve geri kaldığından dolayı da Türkiye'ye entegre olması biraz
zorlaşan olağanüstü hal bölgesindeki, kalkınmada öncelikli bölgelerdeki
endüstri bölgelerinden alınmasın istiyoruz; yani, başka bir talebimiz yok. Talep gayet mantıklıdır,
önerge de mantıklıdır. Hükümet nasıl kabul etmiyor, bilmiyoruz. Eğer,
Türkiye'ye yabancı sermaye gelsin diye bu kadar teşvik kanunu yapıyorsanız ve
Türkiye'nin geri kalmış bir bölgesinde bu binde 5'lik katkı payının alınmaması
için bir teşvik istediğimiz zaman bize bunu da vermiyorsanız, ben, size hükümet
demeye bin şahit ararım; çünkü, siz, bu iki bölge arasındaki, sanayi yönünden,
gelişmişlik yönünden farkın kapatılmasını arzu etmiyorsunuz demektir. Ben, önergemin
desteklenmesini tüm milletvekillerinden istirham ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Hükümetin ve Komisyonun
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının sonuna gelmek
üzere "olağanüstü hal bölgesi ve kalkınmada öncelikli yörelerde bulunan
organize sanayi bölgeleri ve serbest bölgeler doğrudan doğruya endüstri
bölgesine dönüştürülür ve bu bölgelerde bulunan işletmelerin tamamı bu dönüştürülme
işleminin yapıldığı tarihte yeni kurulmuş bir işletme gibi addedilir"
ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz. Fethullah
Erbaş (Van)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Polat,
buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu önergeyi Erzurum Ticaret Odası istedi,
ısrarla istedi. Bütün Erzurumluların buna oy vereceğine, ben zaten inanıyorum. Sayın milletvekilleri, bu
önergemizin aslı şudur: Şimdi, tasarının Geçici 1 inci maddesi de zaten buna
bir nevi imkân verebiliyordu. Diyordu ki: "... Organize sanayi
bölgelerinden Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca uygun görülenler, Endüstri
Bölgeleri Koordinasyon Kurulunun teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca endüstri
bölgesi olarak ilan edilebilir." Biz ise, burada, bu işi sağlama almak
için, diyoruz ki, kalkınmada öncelikli yörelerde bulunan ve olağanüstü hal
uygulaması olan yerlerdeki organize sanayi bölgelerinin, bu kanunla beraber,
endüstri bölgelerine dönüştürülmesini istiyoruz. Bir başka özel isteğimiz
de şu: Bu organize sanayi bölgelerinde şu anda mevcut faaliyet gösteren bütün
işletmeler, kuruluşlarındaki 100 işçi çalışıp çalışmama şartına bakılmaksızın,
10 trilyon şartına bakılmaksızın, bu tarihten itibaren yeni kurulmuş bir
işletme gibi bu kanundan yararlanmalarını istiyoruz. İki tane önemli isteğimiz
var. Bunlar çok önemli; ama,
bilhassa, Sayın Sanayi Bakanımızın bunu şundan dolayı kabul edeceğine
inanıyorum; kendisinin, Erzurum'da ikinci bir organize sanayi bölgesi kurulması
için, bir çaba içerisinde olduğunu biliyoruz ve ondan dolayı da kendisine
birkaç defa teşekkür etmiştik. İşte, bizim isteğimiz, Erzurum'a kuracağı bu
yeni organize sanayi bölgesi başta olmak üzere, kalkınmada öncelikli
yörelerdeki ve olağanüstü hal uygulanan bölgelerdeki organize sanayi
bölgelerini endüstri bölgesi ilan etsin ve o anda, orada, faaliyette bulunan
işletmeleri de yeni kurulmuş bir işletme gibi bundan faydalandırsın. Sayın milletvekilleri,
bunu niye söylüyoruz: Size bir iki şey söylemek zorundayım ve bunu çok
söylüyorum. Erzurum, adı büyükşehir; ama, Türkiye'de yapılan ihracatın onbinde
3'ünü, ithalatın da sadece onbinde 1'ini bu bölge yapabilmektedir; yani, bu
bölgelerde ihracat, ithalat, sanayi bitmiştir. Buraları ayağa kaldırmamız için
birtakım ek önlemler getirmek zorundayız, bunun başka izah tarzı yoktur. Şimdi, bir başka özelliği
de şudur: Şimdi, siz, kalksanız, Erzurum, Van, Elazığ gibi bir bölgedeki
organize sanayi bölgesini endüstri bölgesi ilan etseniz; ama, orada kurulu olan
sanayileri, yeni kurulmuş gibi bu teşvikten yararlandırmaz iseniz, o yörede
yeni kurulacak sanayiler olduğu müddetçe eski sanayilerin tümü kapanma
durumuyla karşı karşıya kalırlar. Düşünebiliyor musunuz; yeni bir sanayi
kurulacak, orada 5 sene vergiden teşvik alacak, iki yıl, işçi sigorta
primlerini geç ödemek dolayısıyla faydalandırılacak; ama, orada, eskiden
faaliyette bulunan, şu anda faaliyette bulunan müesseseler bu kanundan
faydalanamayacak derseniz, zaten zor şartlarda olan, yüzde 30-yüzde 40
kapasiteyle çalışan bu yöredeki bu fabrikaların, bu sanayilerin tamamen
kapanmasını kabul etmiş olursunuz ki, bu da çok yanlış olur. Veya bir başkası
olabilir: Siz, Batı ve Orta Anadolu'daki bütün organize sanayi bölgelerini,
Sanayi Bakanlığının teklifiyle, eğer endüstri bölgesi ilan eder ve bu tasarıyla
getirmek istediğiniz teşviklerden yararlandıracak olursanız, onlar, zaten zor
şartlarda olan Doğu, Güneydoğu ve Orta Anadolu'daki bütün organize sanayi
bölgeleri, bu yeni kanunla kurulacak o endüstri bölgelerinin sanayileriyle
rekabet edemezler ve tümü kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bu bölgeler
de kapandıkları zaman -sayın milletvekilleri, şunu size çok net olarak söylemek
istiyorum- Türkiye, bir kapanan sanayiler mezarlığına dönüşür. Zaten biraz önce
de söyledim; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bildirdiği rapora
göre, 2001 yılında imalat sanayiinde yüzde 35'lik bir gerileme meydana geldi.
Artık bunları durdurmamızın bir yolu olmalıdır. Bu yol için de, bilhassa ve
bilhassa -tekrar üzerine basarak konuşuyoruz- ister yerli ister yabancı olsun,
teşvik bölgelerini mahrumiyet bölgelerine çekmek zorundayız. Mesela, Erzurum
için ele alalım; buralarda elektronik sanayii son derece müsaittir; çünkü,
elektronik sanayii işletmeleri, zaten artı 10 dereceden fazla ısı olan yerlerde
doğru randımanlı çalışamıyorlar ve oraları klimalarla soğutmaya kalkışıyorlar.
İşte Erzurum'da bir soğukluk vardır; bunu burada faydaya çevirmek istiyorsanız,
Erzurum organize sanayi bölgelerinde bu konuda bir dönüştürme yapabiliriz ve
buraları bu yönde kullanabiliriz. Netice olarak, son olarak
teklifimiz şudur ki: Ben, kalkınmada öncelikli yörelerin milletvekillerinin ve
olağanüstü hal bölgesi milletvekillerinin, tüm Doğu Anadolu ticaret odalarının
ortak ve müşterek isteği olan bu önergemize destek vereceğine inanıyor ve
hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN- Efendim,
Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge, kabul edilmemiştir. 3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi
okutuyorum: Teşvik tedbirleri MADDE 4. - Endüstri
bölgelerinde işe başlayan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu
bölgedeki işyerlerinde ilk defa sigortalı olarak fiilen ve sürekli 100 veya
daha fazla işçi çalıştırmaları
şartıyla, münhasıran bu işyerlerinden elde ettikleri kazançları, işe
başlama tarihinden itibaren yatırım dönemi dahil 5 vergilendirme dönemi, gelir
ve kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu kazançlar hakkında, 5422 sayılı Kurumlar
Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin ikinci fıkrası ile 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (6) numaralı bendinin (b) alt bendi
hükümleri uygulanmaz. 31.12.2005 tarihine kadar
uygulanmak üzere; endüstri bölgelerinde işe başlayan gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerinin, bu bölgedeki işyerlerinde çalıştırdıkları işçilerin
ücretlerinden kesilen ve beyan edilerek tahakkuk ettirilen gelir ve damga
vergileri, beyanname verme süresini izleyen ikinci yılın aynı döneminde ödenir. Endüstri bölgeleri içinde
kalan özel mülkiyet konusu arazi ve arsaların yatırım faaliyetlerine tahsisi
amacıyla, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesi hükümlerine göre
acele kamulaştırma yapılabilir. Bu şekilde kamulaştırılan taşınmaz mallar,
tapuda Hazine adına tescil edilir. Kamulaştırılan bu taşınmaz malların
kamulaştırma bedelleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinden karşılanmış ise,
bu taşınmaz mallar üzerinde sözleşmesinde belirtilen süre kadar yatırımcılar
lehine bedeli karşılığında, kamulaştırma bedeli yatırımcılar tarafından
karşılanmış ise yatırımcılar lehine bedelsiz olarak irtifak hakkı tesis
edilebilir. İrtifak haklarına ilişkin tüm işlemler Maliye Bakanlığınca yapılır. Bu maddede öngörülen
teşvik tedbirleri, endüstri bölgelerinde yeni makine ve teçhizat kullan-mak
suretiyle kurulan ve yatırım tutarı asgari 10 trilyon Türk lirası olan
yatırımlara uygulanır. BAŞKAN - Maşallah, ne
madde. Efendim, üç zeki sayın
milletvekili söz istemişlerdir. Onun için, 5'er dakikaya kalırsanız, üçünüze de
söz vereceğim. Birinci söz, Adalet ve
Kalkınma Partisi adına, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal'ın. Ondan sonra,
Doğru Yol Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay ve Saadet
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik konuşacaklar. Onun için, 5'er
dakikanızı kullanın ve 19.00'da tatil edelim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Üç grup daha var Sayın Başkan. BAŞKAN - Ne var? YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Efendim, onları niye okumuyorsunuz, onları da okuyun?! BAŞKAN - Hayır, başka
yok. Buyurun Sayın Zeki Ünal.
(AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ
ÜNAL (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 4 üncü
maddesi üzerindeki görüşlerimi arz etmek üzere, AK Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri,
4 üncü maddeyle, endüstri bölgelerinde yatırım yapacak yerli ve yabancı
yatırımcılara bazı teşvikler tanınmaktadır. 100 veya daha fazla işçi
çalıştıran, 5 yıl süreyle Gelir ve Kurumlar Vergilerinden muaf olacaktır. Gelir
ve Kurumlar Vergilerinin ödenmesinde de bazı kolaylıklar sağlanacaktır. Ayrıca,
yapılacak yatırımların yatırım tutarı da 10 trilyondan aşağı olmayacaktır. Değerli milletvekilleri,
doğrudur, kalkınmak için yatırım, üretim, istihdam, ihracat şarttır. Bunları
realize edebilmek için de şüphesiz teşvik tedbirleri almak şarttır. Bunlara
herhangi bir itirazımız olamaz; ancak, mevcut teşvik sistemi dikkate
alındığında, ileride bazı dublikasyonların ve komplikasyonların olacağını
düşünüyorum. Çünkü, şu anda dört kanaldan yatırımcılar teşvik edilmektedirler.
Bu tasarı kanunlaşırsa, bunun sayısı beşe çıkacaktır. Birincisi, Teşvik
Uygulama Genel Müdürlüğüdür. Bu genel müdürlük tarafından yerli yatırımcılar
teşvik edilmektedir ve her yıl çıkarılan tebliğlerle ve bunların esaslarına
göre, müracaatlar teşvik belgesine bağlanmaktadır. İkinci teşvik kapısı ise,
Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğüdür. Bu genel müdürlük de, yine, aynı şekilde
Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğünün tabi olduğu tebliğlere tabi olarak kendisine
müracaat eden yabancı yatırımcılara teşvik belgesi vermektedir. Üçüncü teşvik kaynağı
ise, Maliye Bakanlığıdır. Bildiğiniz gibi, OHAL teşvikleri bakanlıkça tedvir
edilmektedir. Dördüncü teşvik ise,
yine, Maliye Bakanlığının uhdesinde olup, bu da yatırım tutarı 120 milyardan
aşağı olan yatırımlar için otomatik teşvik getirilmiştir. Özellikle, yatırım
indirimiyle ilgili bir teşviktir. Bu tasarıyla, beşinci ve
sonuncu bir teşvik tedbiri getirilmektedir. Bunun patronu da Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı olacaktır. Sözlerim yanlış anlaşılmasın; yatırım teşviklerine karşı
değilim, olmamız da zaten mümkün değildir; benim burada vurgulamak istediğim
husus şudur: Yürüyen bir teşvik sistemi ve organizasyonu varken, neden böyle
bir teşvik sistemine ihtiyaç duyulmuştur; doğrusu bunu merak ediyorum. Şayet,
mevcut teşvik sisteminden beklenen verimi alamadık veya bürokrasiye boğulduk
diyorsanız, o zaman yapılacak iş, sistemi kökten değiştirip yeni ve reformcu
bir anlayışla farklı, pratik, sade bir sistemi oturtmaktır. Değerli milletvekilleri,
teşvik tedbirlerinden maksat nedir; ekonomiyi büyütmek, kalkınmayı sağlamak,
istihdamı artırmak, işsizliği azaltmak ve neticede refahı yaygınlaştırmaktır.
Sanırım hükümet de bunu yapmaya çalışıyor; ama, yanlış yapıyor; ülkeyi düze
çıkaracağım derken tersini yapıyor, çamura batırıyor, rant ekonomisinden reel
ekonomiye geçemiyor, vurguncuların, soyguncuların, hortumcuların üzerine
maalesef bir türlü gidemiyor, halkın yüzünü güldüremiyor, halk ile Başbakanlık
arasına çekilen parmaklıklar, giderek, vaktiyle Doğu - Batı Almanya arasına
çekilen utanç duvarına dönüşüyor. Sayın milletvekilleri,
esasen bu tasarının genel gerekçesindeki yazılanlara bakarsanız, hepsi, güzel,
makul, mantıkî ve mutlaka şart olan hususlardır, dilek ve temennilerdir.
Dilek/temenni diyorum; çünkü, yazılan birçok şey, maalesef, dilek ve temennide
kalıyor ve ondan da öteye geçemiyor. Gerekçede, yatırımcıların teşviki, yerli
sermayenin dışarıya kaçmasının önlenmesi, yabancı sermaye girişinin artırılması
öngörüldüğü halde, yanlış politikalar beklenen sonucu maalesef vermemiştir. Bir
taraftan, hükümet, yatırımları teşvik edelim, yabancı sermayeyi çekelim, yerli
sermayenin dışarıya kaçmasını önleyelim derken, öbür yandan, yatırımcılar Millî
İstihbarat Teşkilatının güvenlik soruşturmasından geçirilmektedir. Size somut bir örnek
vermek istiyorum: Devlet Bakanı Sayın Kemal Derviş, ismini vermek istemediğim
iki firma hakkında Millî İstihbarat Teşkilatından 27.7.2001 tarihinde arz
ederek bilgi istiyor. Millî İstihbarat Teşkilatı da 3.8.2001 tarihinde
gönderdiği cevabî yazıda bu iki firmanın yatırımını sakıncalı buluyor. Devlet
Bakanı Sayın Ramazan Mirzaoğlu bu konuyu daha iyi biliyor. Değerli arkadaşlar, açık
olalım, kışla ve inzibatî metotlarla... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
müsamaha etmeyeceğim; çünkü, üç Zeki beyi konuşturacağım demiştim. Lütfen, teşekkür
ederseniz minnet... ZEKİ ÜNAL (Devamla) - 30
saniye rica ediyorum. BAŞKAN - Öbür arkadaşınız
konuşamaz. 10 saniye konuşsan
geçiyor saat. Buyurun. ZEKİ ÜNAL (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, açık olalım diyorum. Kışla ve inzibatî metotlarla,
ideolojik metotlarla ve baskılarla bir ekonomi yönlendirilemez, yönetilemez.
Mutlaka bu hatadan vazgeçmemiz lazımdır. Saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay; buyurun efendim.
(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA ZEKİ
ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 789 sıra sayılı
Endüstri Bölgeleri Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde görüşlerimi arz
etmek üzere söz almış bulunuyorum. Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz önce arkadaşımın da
ifade ettiği gibi, bu maddeyle endüstri bölgesi kurulacak yerlerde yatırım
yapacak olanlara, 100'den fazla işçi çalıştırmak ve bu işçileri de yeni, ilk
defa işe başlayanlardan almak ve yatırım tutarı da 10 trilyonu geçmek üzere
birtakım vergi muafiyetleri getirilmekte, yani bir nevi bir teşvik uygulaması
getirilmektedir. Yani, bu, bir teşvik mahiyetinde bir yasa olarak
görülmektedir. Elbette ki, reel sektörün
çok önemli bir krizde olduğu, işsizliğin kol gezdiği, yeni işsizler ordusunun
meydana getirildiği bu şartlarda, yeni üretim alanları, yeni yatırım imkânları
meydana getirilmesi konusunda atılacak her türlü adım önemlidir ve buna gereken
desteği veririz. Çünkü, Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi de
istihdamdır, işsizliktir. İstihdam yaratacak her türlü uygulamaya, Doğru Yol
Partisi Grubu olarak destekçi olacağımızı ifade ettik; ancak, bütün, başından
beri, yasa üzerindeki tereddütlerden de anlaşılacağı gibi, acaba bu yasa, yeni
bir yatırım yapma imkânını, yerli ve yabancı yatırımcı için gerekli imkânı
getiriyor mu, yanlışlıkları eksiklikleri nelerdir; bu konuda ciddî
tereddütlerimiz var. Bunu doğru yapmak çok önemlidir ve bu kanundan beklenen
faydanın sağlanabilmesi, endüstri bölgelerinin, nerelerde, nasıl kurulacağına
ve daha doğrusu, tatbikatın nasıl yapılacağına bağlıdır. Eğer, bu yasayla,
endüstri bölgeleri, Ankara, İstanbul, İzmir, Kocaeli ve Bursa gibi çok gelişmiş
merkezlerde, nüfusun yoğun olduğu yerlerde kurulacaksa -ki, öyle görünüyor- bu
yanlışlık, gerçekten, Türkiye için daha önce yapılmış olan teşvikleri de ciddî
manada anlamsız hale getirecektir ve bir şey ifade etmeyecektir. Eğer,
halihazırdaki organize sanayi bölgeleri bulunan yerlerin hepsi endüstri bölgesi
olarak ilan edilecekse, bu, genel bir mahiyet, genel bir vergi muafiyeti anlamı
ifade etmektedir ki, bu da, her yere verilen teşvik, her zaman yaygın olarak
kullanılan teşvik, teşvik olmaz anlayışıyla doğru bir uygulama değildir. Değerli milletvekilleri,
bugün, Türkiye'de hepimizin çok iyi bildiği gibi -bu konuda, özellikle kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili
olarak önergemiz var- Türkiye'nin birikmiş problemlerinin içerisinde en temel
olanı bölgelerarası gelişmişlik farkıdır. Bu bakımdan, bu yasanın çıkmış
olması, 4325 sayılı Teşvik Yasasını -ki, o yasa da, beklenen faydayı, maalesef,
üretememiştir- tamamen anlamsız hale getirmektedir. Dolayısıyla, bu tip
kanunları çıkarırken, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri çok dikkatli olmak
zorundadır. Sadece yasayı çıkarmak problemi çözmez. Bugün, ülkede, zannediyorum
10 000'in üzerinde yasa vardır. Bu yasaların çıkarılması, bir ihtiyaçtan
kaynaklanıyorsa anlam ifade eder; aksi takdirde, iş olsun diye, sadece, sepete
bir tane daha ilave etmek için ve biraz da eli dolu olarak gitmek için yasa
çıkarmak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve yüce milletin vaktini çalmaktan
öteye gidemez diye düşünüyorum. Bu tasarıdaki bir diğer
önemli eksikliğe de dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu, haddizatında, gelişmiş
bölgelerde veya herhangi bir endüstri bölgesi kurulacak yerde, yatırımcı için
gerçek bir teşvik anlamını da fazlaca ifade etmemektedir; çünkü, yatırım süresi
dahil, beş yıl süreyle bir teşvikin verilmesi öngörülmektedir. Yatırım süresini
bunun içerisine koyduğunuz zaman, hiçbir yabancı yatırımcı veya normal bir
yatırımcı için bir cazibe oluşturmaz diye düşünüyorum. Niçin yatırım süresi de
buna dahil edilmiştir; doğrusu, bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Değerli milletvekilleri,
bugün, birtakım illerimiz var ki, Türkiye'de gelir dağılımının bu kadar bozuk
olduğunu, gelir dağılımında, dünyada, en bozuk gelir dağılımına sahip 4
ülkeden... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ZEKİ ERTUGAY (Devamla) -
30 saniye daha verin Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, öbür
Zeki Beye fırsat verelim; 30 saniye değil, 3 saniye veriyorum. Buyurun. ZEKİ ERTUGAY (Devamla) -
Sayın Başkanım, 3 saniyede bir kelime söylenemez. Müsaade ederseniz, hemen
ifade edeyim... BAŞKAN - Siz
profesörsünüz hocam. Siz, isterseniz, bir kelimeyle bin kelime anlatırsınız. ZEKİ ERTUGAY (Devamla) -
Böyle bir ülkede, çıkarılacak her türlü yasa, insanlar arasındaki, bölgeler
arasındaki, zengin fakir arasındaki ve ülkenin her yöresi arasındaki
dengesizliği, gelir dağılımı bozukluğunu ortadan kaldıracak bir amaç ifade
etmelidir diye düşünüyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür
ederim Sayın Zeki Ertugay. Şimdi, sıra, Saadet
Partisinden, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik'in. Buyurun efendim. (SP
sıralarından alkışlar) Efendim, sürenizi tam
tamına veriyorum; saniyeniz bile yok. SP GRUBU ADINA MEHMET
ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 789 sıra sayılı
Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Saadet Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; üç zekilerden biri olarak, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Tabiî, değerli Bakanımız
ve değerli hükümetimiz şunu bilsin ki, kredi notunuz düşük ve çok kötü. Neden;
çünkü, bir kanun getirdiğinizde, acaba, bunun içerisinde ne var, hangi hinliği
koymuşsunuz diye doğrusu düşünüyoruz; getirdiğiniz bütün kanunlarda bunu
görüyoruz. Geçen "50 milyarlık vergi muafiyeti" diye bir kanun
getirdiniz, faizcilere vergi muafiyeti var. Ondan sonra, deprem bölgesindeki
vergileri affediyorsunuz; içerisinden, teşvik uygulamalarıyla ilgili 3 500
dolardan aşağısına muafiyet vermiyorsunuz. Dün akşam geçirdiğiniz kanunlarda,
sürekli vergi, sürekli zam ve bütün bunları gördüğümüz zaman gerçekten bu
konuda yanılmadığımızı görüyoruz. Şimdi, burada getirmiş
olduğunuz bu kanun tasarısıyla, tabiî, bazı teşvikleri getirmek istiyorsunuz,
ama, burada size güven noktasında her şey geriye düşmüş oluyor ve her şeyi
kuşkuyla karşılıyoruz. Peki, reel sektör için, üretim sektörü için ne
yapıyorsunuz; diyorsunuz ki: "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı yaptık."
Bunun için tabiî, yatırım olması lazım, üretim olması lazım, istihdam olması
lazım, ihracat olması lazım; ama, şu anda siz,
hâlâ, devletteki hırsızlık, yolsuzlukları ve akıl almaz boyuttaki israfı
ve faiz sarmalını ortadan kaldıramadınız. Dolayısıyla, bunların önüne geçmeniz
mümkün değil. Sermaye, ürkektir; nerede
güvenli, istikrarlı sığınacak bir liman bulursa oraya gider. Tabiî, istikrarlı
yönetimler olması lazım ve yerli sermaye bunu istiyorsa "önümüzü
göremiyor" diyorsa, yabancı sermaye de haydi haydi bunları söyleyecektir. Bakınız, Başbakanımız
geçenlerde "yabancılara kırk kapı dolaştırmayacağız" dedi; çok güzel;
ama, şimdi, Hans'a, Coni'ye böyle bir imkân tanıyorsanız, Hasan'a, Cemal'e de
kırk kapı dolaştırmamanız lazım. Değerli arkadaşlar,
Ankara Sanayi Odası bu kanun tasarısını kendilerine sorduğumuzda bize bir yazı
göndermiş ve burada diyor ki:" Yatırım öncesi alınması gereken izin ve
ruhsatları düzenleyen kanunlar ve buna göre çıkarılmış diğer meri mevzuat
ortadan kaldırılmadan yalnızca ilan edilen endüstri bölgelerine mahsus ikinci
bir uygulama nasıl sürdürülecektir; bu konuda şüphemiz var." İkincisi, yabancı
yatırımlar için bir fırsat veriyorsunuz. Tabiî, ben, şunu anlıyorum bundan:
Ülkemizde üretilmeyen, yüksek teknoloji gerektiren, insanımızın önünü ve ufkunu
açacak teknik üstünlüklerin elde edilebileceği yatırımlara yönlendirilmek
suretiyle bir çalışmanın yapılması lazım. Yoksa, mevcut olanlarla bu işi
sürdürseniz bir anlamı olmaz. BAŞKAN - Sayın Çelik, bir
dakika... Efendim, Sayın Çelik'in
konuşmasının bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın Çelik, 2 dakikanız
var; buyurun. MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar, biz
bugüne kadar yabancı sermayenin Türkiye'ye sadece hizmet sektörü olarak
geldiğini, ya marketler zincirlerini veya lokantalarını getirdiklerini
görüyoruz. Bunun dışında çok ciddî bir manada yatırımı olmadığını görüyoruz. Şimdi, bu kanun
tasarısının 4 üncü maddesindeki -biraz evvel arkadaşımız da bahsetti; ama,
önemine binaen ben de söylüyorum- hususlardan bir tanesi nedir; 5 yıllık
muafiyet. Bu, yatırımın başlangıcından itibaren ifade ediliyor ki, bunun, işe
başlama tarihinden değil, işletmeye açılma tarihinden itibaren 5 yıl olarak
uzatılması çok daha uygun olacaktır. Bu arada, 2 nci maddede
bir husus var, onu da Sayın Bakana yöneltmekte fayda görüyorum. O bölgedeki
sanayi odasının bir temsilcisinin de bu kurulun içerisinde bulunmasında fayda
vardır. Değerli arkadaşlar, Dış
Ticaret Müsteşarının bir açıklaması var; diyor ki "halihazırda ülkemizde
faaliyette bulunan 19 serbest bölgenin doluluk oranları da göz önüne
alındığında, yabancı sermaye yatırımlarının çekilmesine yönelik serbest bölge
kavramına paralellik arz eden endüstri bölgelerinin açılması yerine, yabancı
sermayenin, birçok teşvik tedbirinin uygulandığı, altyapısı hazır durumda olan
serbest bölgelere yönlendirilmesinin daha uygun olacağı ve yeni bir uygulamaya
ihtiyaç olmadığı düşünülmektedir." Yani, bu, hükümetin içerisinde,
devletin içerisinde bir kurum; siz farklı düşünüyorsunuz, o farklı düşünüyor;
ama, burada, gerçekten, bütün sanayi bölgelerinin, organize sanayi bölgelerinin
ve serbest bölgelerin, mutlaka, bu şekilde organize edilmesi ve yeni bir uygulamaya
meydan verilmeden bunlardan istifade edilmesi bizce de faydalıdır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Evet efendim,
teşekkür ediyorsunuz... MEHMET ZEKİ ÇELİK
(Devamla) - Tamamlıyorum efendim. Korkarım, bu yasayla,
Türkiye, bir hurdalar yığını ve ileri ülkelerin çöplüğü haline gelebilir. Bunun
için mutlaka tedbir alınması lazım. Bürokratik engellerin ortadan kaldırılması
için başvuruların belli sürede sonuçlanması için konulan süreler olumlu; ancak,
bu madde ülke genelindeki bütün yatırımlar için eğer uygulanırsa, faydası olur.
Yer seçimi konusunda da,
tabiî ki, imar, planlama, kamu yararı, tarihsel ve doğal değerlerin korunması,
bölgelerarası dengeli kalkınma, orman, tarih, kıyı, SİT ve benzeri alanların
gözetilmesi gibi temel uygarlık ilkeleri değil, yatırımcının istediği
arazilerin belirleyici olacağı gibi birtakım endişeler taşıyoruz. İnşallah,
bunlar da ortadan kaldırılmış olur diye temenni ediyor; kanunun hayırlı olması
dileğiyle saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Madde üzerindeki
görüşmeler bitmiştir. Madde üzerinde 4 adet
önerge vardır; ancak, çalışma süremiz dolduğu için, birleşime, saat 20.00'ye
kadar ara veriyorum. Teşekkür ederim. Kapanma Saati: 19.03 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.05 BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE
(Erzincan) BAŞKAN - 49 uncu
Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 789 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S.
Sayısı: 789) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve
hükümet yerlerinde. Tasarının 4 üncü maddesi
üzerinde görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi, önergelerin
işlemini yapacağız. Biri hükümetin, üçü de
milletvekillerinin olmak üzere dört önerge vardır. Birinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinde yer alan "100 işçi
çalıştırma" şartının "50" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederiz.
"Devlet Planlama
Teşkilatı müsteşarlığınca belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi eksi 0,5
ve daha düşük gayri safî yurtiçi hâsıladan kişi başına düşen geliri 1 500
doların altında olan illerde kurulmuş bulunan endüstri bölgelerinde yatırım
yapan kuruluşlar için, işçi çalıştırma ve asgarî yatırım yükümlülükleri yüzde
50 azaltılarak uygulanır. Ayrıca, Gelir ve Kurumlar
Vergisi istisnası on yıl süre için uygulanır. BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "100
veya daha fazla" ibaresinden sonra gelmek üzere "kalkınmada öncelikli
illerdeki endüstri bölgelerinde 25 veya daha fazla" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Bu son önerge en
aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Ahmet
Kenan Tanrıkulu Sanayi
ve Ticaret Bakanı Madde 4.- Endüstri
bölgelerinde yeni işe başlayan gerçek ve tüzel kişilerin bu bölgelerde
yapacakları yatırımlara yatırım teşvik kararnamesi çerçevesinde hangi
teşviklerin verileceği ve verilecek tüm teşviklerin hangi yatırımlara ne
şekilde ve ne ölçüde uygulanacağı hususlarında Bakanlar Kurulu yetkilidir. Endüstri bölgeleri içinde
kalan özel mülkiyet konusu arazi ve arsaların yatırım faaliyetlerine tahsisi
amacıyla, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesi hükümlerine göre
acele kamulaştırma yapılabilir. Bu şekilde kamulaştırılan taşınmaz mallar,
tapuda Hazine adına tescil edilir. Kamulaştırılan bu taşınmaz malların kamulaştırma
bedelleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinden karşılanmış ise, bu taşınmaz
mallar üzerinde sözleşmesinde belirtilen süre kadar yatırımcılar lehine bedeli
karşılığında, kamulaştırma bedeli yatırımcılar tarafından karşılanmış ise
yatırımcılar lehine bedelsiz olarak irtifak hakkı tesis edilebilir. İrtifak
haklarına ilişkin tüm işlemler Maliye Bakanlığınca yapılır. BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir efendim. Efendim, madde tümüyle
değiştiğinden, diğer önergeleri işleme koymuyorum. Arz ederim. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkan, bizim önergelerimiz var; yani, maddenin değişikliği konusunda... BAŞKAN - Efendim, tümü
değiştiği için... Başka türlü mümkün olmuyor efendim. SAFFET KAYA (Ardahan) -
Olmaz... BAŞKAN - Mevcut maddeye
göre zatıâlileriniz önerge verdiniz. Hükümet tümüyle değiştiriyor; diğer
önergeleri işleme koymuyorum. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Doğru... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Ama, Sayın Başkan, şimdi, burada, bizim verdiğimiz önergelerin dikkate
alınmaması... O maddenin muhtevasını doğrudan etkileyen önergelerdir. O
nedenle... MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Uygulama böyle Başkan. BAŞKAN - Sayın Başkan,
Genel Kurul bu maddeyi tümüyle değiştirdi ve karar verdi. Değişen bu madde
üzerinde artık başka bir önerge, eski maddeyle ilgili önerge verilmeyeceğini
zatıâliniz bilirsiniz. Efendim, kabul edilen
önergeyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Aslan Polat'ın bir talebi var, zatıâlinize ulaştı; karar yetersayısının
aranılmasını istiyor. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Karar
yetersayısının aranılması istenmişti efendim. Efendim, 4 üncü maddeyi
kabul edilen önergeyle birlikte oylarınıza sunuyorum dedim; oylamayı elektronik
cihazla yapıyorum efendim. (Elektronik cihazla
oylamaya başlanıldı) BAŞKAN - Vekâleten oy
kullanacak Sayın Bakanlar, kimin adına, nasıl kullanacaklarını yazıp
vekâletlerini de göndersinler efendim. Sisteme giremeyen sayın
milletvekillerinin, Başkanlığımıza pusulayla müracaatları mümkündür efendim. ASLAN POLAT (Erzurum) -
Kontrol edelim onları Sayın Başkan. (Elektronik cihazla
oyların toplanmasına devam edildi) BAŞKAN - Karar
yetersayısı vardır; 4 üncü madde kabul edilmiştir efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim. MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Devam edelim Sayın Başkan. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, zatıâliniz, görüşülen maddenin tamamen değiştiğini, yeni bir
madde olarak işleme koyduğunuzu ifade ettiniz. İçtüzüğün 87 nci maddesine göre,
benim anlayışım -madem, yeni bir maddedir bu- yeni bir maddeyse, o madde
üzerinde müzakere açmak lazım. Müzakere açmadan, bir önergeymiş gibi yahut
mevcut maddenin bir bölümünü değiştirmeye yönelikmiş gibi işlem yaparsanız,
eksik olur diye düşünüyorum. Ben, zatıâlinizin takdimini esas alarak
konuşuyorum. BAŞKAN - Estağfurullah
efendim... Zatıâliniz de biliyorsunuz
ki, biz maddeyi değiştirmiyoruz. Önergeyle maddede değişiklik yapılıyor. Tümü
olduğu için... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Olmaz efendim... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkan, tabiî ki, önergeden sonra şifahî itirazımı kayda geçirdim; ama,
bu maddenin önergeyle yeni düzenleniş biçimini ele aldığımızda, tümüyle
kaldırılıp, yerine yeni bir madde vaz edildiğini görüyoruz. Yeni bir madde
olarak, yani, 4 üncü maddenin muhtevası tümüyle değiştirilmek suretiyle Genel
Kurula sunuluyor ise, bunun yeniden görüşmeye açılması gerekir. Yanlış bir
işlem yapıyorsunuz. Onun için, bu önerge tümüyle 4 üncü maddeyi değiştirdiği
için, görüşme açmanız, gruplara söz vermeniz gerekir. BAŞKAN - Müsaade
ederseniz... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkan, siz, burada... BAŞKAN - Ben sizi
dinledim... Evet... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Tabiî ki, efendim, ben arz edeceğim, siz ve değerli arkadaşlarım dinleyecekler;
çünkü, İçtüzükten doğan bir hakkımızdır. BAŞKAN - Doğru efendim...
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Eğer, burada yeni bir hüküm vaz ediliyor ise, yeniden bir görüşme açmanız
lazım; ama, burada, meseleyi, oy çokluğuyla, parmak hesabıyla hallederiz
diyorsanız... MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Başka neyle yapacak?!. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
...tabiî ki, bunun zabıtlara geçmesi yönünden, bu maruzatımızın ve itirazımızın
arz edilmesi gerekir. MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Oy çokluğu önemli değil mi; tabiî ki, önemli. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Lütfen dinleyin... Siz, söylemek istiyorsanız... BAŞKAN - Efendim, siz, bana
hitap ediyorsunuz... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
...burada çıkarsınız, halkın önünde bunu söylersiniz. BAŞKAN - Sayın Başkan,
bana hitap ediyorsunuz efendim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Efendim, biliyorsunuz ki, arkadaşlarımız müdahale ediyorlar, oraya çıkma yerine
yerlerinden laf atıyorlar. BAŞKAN - Efendim, siz
bitirin ki, ben İçtüzüğü okuyacağım. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkanım, tümüyle bir maddeyi değiştiriyorsunuz, fıkraları
değiştiriyorsunuz, yeni bir madde olarak Genel Kurulunun önüne sunuyorsunuz. Bu
durumda, mutlaka görüşmenin açılması gerekir. Saygıyla arz ediyorum. BAŞKAN - Efendim, İçtüzük
87: "Bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi
hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergesi
verebilir." Bendeniz de, İçtüzüğün bu maddesine göre işlem yaptım efendim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Tamam... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Evet, dahası var efendim. BAŞKAN - Nerde var
efendim dahası? YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Devamı var Sayın Başkanım. Efendim, alt fıkralara
bakar mısınız lütfen. Yani, hani, meşhur hikâye vardır Sayın Başkanım. BAŞKAN- Efendim, yeni bir
madde eklenmesinde zatıâlileriniz haklısınız. Biz, görüşülmekte olan maddeyi
değiştiriyoruz, yeni madde eklemiyoruz. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Efendim, "görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon
metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini -o maddeyi değiştirmek istiyor- isteyen ve..." BAŞKAN - Tamam efendim...
Bu, komisyon metnindeki bir madde. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
"...komisyonun katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açılır." Efendim, özü şu;
zatıâliniz de çok iyi biliyorsunuz Sayın Başkanım: O maddeyi, komisyonda
görüşülen, burada konuşulan maddeyi oylayacağımız sırada Sayın Hükümet talep
ediyor, çıkarıyoruz yerinden, yeni bir hüküm koyuyoruz. Bu yeni hüküm ne
getiriyor, gerekçesi nedir, nasıl bir tadilat gerekecek; bunu gruplar
tartışmasın mı efendim? Bizim söylediğimiz bu. BAŞKAN - Efendim,
önergeleri peşinen dağıttık. Yeni bir madde değildir bu. İstirham ederim... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Efendim, biz, itirazlarımızı arz ettik; takdir zatıâlinizin. BAŞKAN - Benim anlayışım
bu. Teşekkür ederim. Madde kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi
okutuyorum. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkan, Değerli Başkanım, bakınız, 87 nci maddenin... (DSP sıralarından
"madde oylandı, geçti" sesleri) BAŞKAN - Efendim, ben
87'yi böyle anladım. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
...bir, iki, üç ve dördüncü fıkrası görüşme açılacağını amirdir. BAŞKAN - "Bir
maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi" diyor. İstirham
ederim... Madde değiştiriyorum ben. Gayet açık... Üçüncü satırın sonundan
başlayın lütfen. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Bir, iki, üç, bir de dördüncü fıkrayı okuyunuz Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim,
dördüncü fıkradan evvel birinci fıkra var. İstirham ederim, yapmayın... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Rica ediyorum, burada "görüşme açılır" diyor. Yeni bir düzenleme
şeklidir. BAŞKAN - Sayın Başkan,
birinci fıkrayı okursanız... Çok açık, net bu. Başkanlığın bugüne kadar
uygulamalarında bundan başka bir şey yapılmamış. İstirham ederim efendim... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU
(Trabzon) - Teamüller böyle. BAŞKAN - Teamülden
bahsetmiyorum, uygulamadan bahsediyorum. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkanım, bir maddeyi tümüyle değiştiren bir önerge geliyor, oylamayla
kabul ediliyor; ama, görüşme açılacağını amirdir bu fıkra. BAŞKAN - Efendim, ben
önerge işlemi yapıyorum; maddenin tümünü nerede değiştirmiş?! İstirham ederim
efendim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Yeniden bir madde oluşturuyorsunuz. BAŞKAN - 5 inci maddeyi
okutuyorum: Yönetmelik MADDE 5. - Endüstri
Bölgeleri Koordinasyon Kurulu ve komisyonların çalışmaları, endüstri
bölgelerinin seçimi, yatırım izninin verilmesi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
bütçesine özel ödenek kaydedilen tutarların harcama usul ve esasları ile bu
Kanunun uygulanmasına ilişkin diğer hususlar Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. BAŞKAN - 5 inci madde
üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Siirt Milletvekili Sayın
Ahmet Nurettin Aydın; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET NURETTİN AYDIN (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Endüstri
Bölgeleri Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına,
sizleri saygıyla selamlıyorum. Yatırımların teşvik
edilmesi, yabancı sermayenin yurt içine girişini artırmayı amaçlayan Endüstri
Bölgeleri Kanunu Tasarısını bu ara yadırgamamak mümkün değildir. Değerli arkadaşlar, bu
kanun tasarısının, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere, Bakanlar Kurulunun
hiçbir üyesinin teklifi olmadığını ve daha da ileri giderek, birçok bakanın bu
tasarıyı okumadığını, bu tasarının, IMF'nin paketi içerisinde bir madde olup,
bir IMF yetkilisinin talimatıyla bürokratlar tarafından alelacele hazırlanmış
ve önümüze getirilmiş bir tasarı olduğunu ifade ediyorum. (DSP sıralarından "Allah
Allah" sesleri) Evet, Allah Allah...
Evet... Yani, sen de burada pişkin pişkin otuyorsun. MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - "Sen de" değil, "siz de"... AHMET NURETTİN AYDIN
(Devamla) - Lütfen, siz de gelin, burada anlatın. Hep susarak geçiriyorsunuz bu
maddeleri; ama, yarın, öbür gün millete döndüğünüz zaman nasıl izah
edeceğinizi, doğrusu, merak ediyorum. Değerli arkadaşlarım, bu
kanun maddesinin getirdiği düzenlemelerle, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu
kanunu uygulamakla yetkili görünüyor ise de, esas endüstri bölgeleri
koordinasyon kurulu tarafından yürütülecek ve ne hikmetse, bu hükümet, her
kanunla birlikte bir kurul oluşturmaktadır. Bu kurullar, bürokrasideki
elemanlar tarafından oluşturuluyor ve bu kurullarda görev alacak idarecilerin,
yöneticilerin durumu da pek açık değil. Biz tasarruf tedbirlerinden
bahsederken, bu kurullarda görev alan yöneticilerin astronomik maaş
aldıklarını, geçmiş kurullardan görüyoruz. Değerli arkadaşlar,
yabancı sermaye ve yatırımları teşvikten söz ediyoruz. Bir defa, yabancı
sermayeyi teşvik konusunda, hepinizin kabul ettiği gibi, değil ki yabancı
sermayeyi çekmek, biz kendi öz sermayemizi bile kaçırdık. Sermayeyi renklere
böldük, yeşil dedik, kırmızı dedik, mor dedik ve maalesef, yurt içindeki
sermayeyi, yanı başımızdaki dünün komünist ülkelerine Romanya'ya,
Bulgaristan'a, Macaristan'a kaçırdık ve yabancı sermaye konusunda, şu an,
Türkiye'nin durumu Afrika ülkelerinin de çok aşağısında. Bugün, yabancı sermaye
konusunda, Türkiye'nin çektiği yabancı sermayeyi, bir Moritanya, Burkina Faso
ve bugün savaşın içerisinde olan Afganistan düzeyinde görüyoruz. Değerli arkadaşlarım,
zaman zaman, Sayın Yılmaz'ın, çok takdir edilen sözlerini duyuyoruz.
"Dünün komünist, bugünün Doğu Avrupa ülkelerinin on yılda katettikleri
mesafeyi, yaptıkları reformları, biz, maalesef, yüz yılda yapamadık" diyor
Sayın Yılmaz ve gerçekten, bir gerçeğe parmak basıyor. Bunun yanı sıra,
maalesef, ülke içerisinde, ayrıcalıklı 300-500 ailenin servet ve sermayesini
koruma adına, biz, Anadolu insanının alınteri, göznuru sermayesini ürküttük,
yeşil damgası vurduk ve kaçırdık. Tabiî, bu millet, sizlere, çok güzel imkânlar
sağladı, çok rahat bir ortamda yaşıyorsunuz; Anadolu insanının gözyaşını,
sıkıntısını ve ıstırabını bilmiyorsunuz. Bakınız, daha geçen sene,
15 Nisanda, bu Meclisten bir kanun geçirdik; Organize Sanayi Bölgeleri Yasası.
Bu Organize Sanayi Bölgeleri Yasası, maalesef, bekleneni vermedi ve o zamanın
hükümet yetkilileri, bu yasayı çıkardıklarına pişman oldular. Bir müdahale
yaparak, bu yasanın, 2002'nin birinci ayında yürürlüğe girmesi hükmünü
getirdiler ve maalesef, o günkü -ekonomi yazarı Kızılot'un ifadesi- ifadeyle
"biz, bu yasayı çıkarmakla hata ettik; çünkü, IMF, vergilerin
artırılmasını beklerken, bu yasa, Maliyeye büyük bir yük getirecek; dolayısıyla,
yürürlük tarihi gelmeden, biz, bu yasayı, her halükârda, değiştirme yoluna
gideceğiz..." (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar
mısınız. AHMET NURETTİN AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bugün, güneydoğu, âdeta, unutulmuş
vaziyettedir. Bakınız, geçen sene çıkardığımız Organize Sanayi Bölgeleri
Yasası, güneydoğu için bir ümitti ve maalesef, şu ana kadar verilmiş hiçbir
ödenek olmadı bizim Siirt'te. Siirt, biliyorsunuz, bir çıkmaz sokak. Siirt'e
giden vatandaş, aynı yoldan Siirt'i terk etmek durumundadır. Bu sene, Siirt
Organize Sanayi Bölgesine 189 milyarlık bir ödenek ayrıldı. Bu parayla, Siirt
Organize Sanayi Bölgesi, ancak on yılda bitebiliyor. Bizim, Sayın Bakandan bir
ricamız var. Siirt gibi, mağdur, mazlum, unutulmuş bir ilin organize sanayi
bölgesinin proje bedeli olan 1 trilyon 400 milyarı defaten gönderip, Siirt'in
bu yarasına bir nebze rahatlık, bir ferahlık getirseniz olmaz mı acaba? Yani,
bugünkü ödeneklerle devam ederse, Siirt Organize Sanayi Bölgesi, on yıl sonra
bile bitmeyecektir. Bu yasa tasarısının, bu
milletin dertlerine dert katacağını düşünüyorum. Saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Efendim, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen; buyurun efendim.
(DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA SALİH
ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri
Kanunu ve Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz
aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
bu değişiklik tasarısıyla üç husus amaçlanmaktadır. 1- Yatırımların teşvik edilmesi. 2- Yabancı yatırımların Türkiye'ye çekilmesi. 3- Yurt dışında yaşayan işçilerimizin tasarruflarının Türkiye'ye
yönlendirilmesi. Esasen, bu konuda
düzenleme yapılmasına, Doğru Yol Partisi olarak bizim karşı çıkmamız mümkün
değildir. Değerli arkadaşlar, bu
amacın gerçekleşmesi için, yabancı yatırımların Türkiye'ye gelmesi, yani, yurt
dışındaki işçilerimizin tasarruflarının Türkiye'ye gelmesi, yerli
yatırımcıların teşvik edilmesi için, güven duyulan bir hükümetin olması
gereklidir. Türkiye'de hükümetimize güven duyuluyor mu? Bunu, Sayın Başbakan
Yardımcılarımızdan birisinin ağzından dinliyoruz ve yakında da gazeteye çıktığı
şekliyle, maalesef, Başbakan Yardımcımız "Türkiye'de, sadece hükümete
değil, milletimiz, devlete de artık güvenmez hale gelmiştir" demiştir.
Sayın Başbakan Yardımcımızın, Türk Milletinin hükümete güven duymadığını
söylemesinden sonra, artık, Türkiye'de yerli yatırımcıların yatırım yapması
mümkün değildir. Nitekim, ekonomik krizin de sebebi budur aslında. Türkiye'de,
vatandaşlar, şu an hükümetine güven duymadığı için, cebindeki parasını yastık
altına koymuş, hatta dövize çevirip yastık altına koymuş, bu para sisteme
girmediği sürece, Türkiye'nin ekonomik krizden kurtulması, paranın yatırımlara
dönmesi, üretimin artması mümkün değildir. Şimdi, sorarım size, Türk Milletinin
güven duymadığı bir hükümette yatırım yapmaması karşısında, yabancı
yatırımcıların Türkiye'de yatırım yapması mümkün müdür; maalesef, mümkün
değildir. Kaldı ki, Türk Hükümetine sadece Türk Milleti güven duymuyor değil,
yabancılar dahi güven duymuyorlar. Nitekim, eğer güven duysaydı Avrupa Birliği
ve Amerika Birleşik Devletleri, kredi vermeden önce, şu şu şu kanunları, Tütün
Kanununu, Kamu İhale Yasasını ve sair kanunları çıkarın da öyle gelin demezdi. Değerli milletvekilleri,
şu hale göre, Türkiye'ye yabancı yatırımların gelmesinin sağlanmasının en
önemli yolu, güven duyulan bir hükümete Türkiye'nin kavuşmasıdır. Değerli milletvekilleri,
peki, güvenilir bir hükümet nasıl olur; güvenilir bir hükümet taahhütlerini
yerine getiren, halkını kandırmayan, vatandaşına doğruyu söyleyen, hasbelkader
yanlış bir bilgi söylemişse, vermişse onu derhal düzelten yöneticilerin
varlığıyla mümkündür; ancak, hükümetimiz, maalesef, bu lâzimeyi dahi yerine
getirmemektedir. Örneğin, bir başbakan yardımcımız, önceki gün akşam bir
televizyon kanalında açıklama yaparken, Doğru Yol Partisinin de içinde yer
aldığı bir hükümet döneminde Tunus gazıyla ilgili olarak bir şirketle sözleşme
yapıldığını ve gereğinin anlaşılamadığını, sırf bu yüzden Türkiye'nin doğalgazı
yüzde 15 daha pahalıya aldığını söylemiştir. Şimdi, Türkiye'de doğalgazın yüzde
15 daha pahalı satıldığı, Türk insanının bu nedenle yüzde 15 kazıklandığı
doğrudur, Sayın Başbakan Yardımcısının bu dediği doğrudur; ancak, Doğru Yol
Partisinin içinde yer aldığı bir hükümet döneminde bu anlaşmanın yapıldığı
yanlıştır. Nitekim, ortaya belgeleriyle konulmuştur ki, bu anlaşma 1998 yılının
şubat ayında yapılmıştır ve Sayın Başbakan Yardımcımız "gereğini
anlayamadığım bir anlaşma" dediği halde; öyle anlaşılmıştır ki, bu
anlaşma, o Başbakan Yardımcımızın hükümetin içinde yer aldığı bir dönemde, 1998
yılı şubat ayında yapılmıştır ve bu anlaşmayla, Türk Milleti, doğalgazı yüzde
15 daha pahalıya almaktadır. Şimdi, güven duyulan bir hükümetin olması için, o
Sayın Başbakan Yardımcımızın televizyon kanallarına çıkıp "ey Türk
Milleti, ben, doğalgazın millete yüzde 15 daha pahalı satılmasının nedeni
olarak Doğru Yol Partisini söylemişsem de, gerçekte, bu yüzde 15 kazıklanmanın
nedeni, bizim hükümetimiz zamanında yapılan anlaşmadır" diye millete
açıklaması gerekir. Sayın Başbakan Yardımcısı böyle bir açıklamayı yapmadığı
sürece, Türk Milletinin bu hükümete güven duyması mümkün değildir. Sayın
Başbakan Yardımcısı, televizyonlarda, vatandaşa, şu ya da bu şekilde yanlış
bilgi vermiş olabilir. Herkes hata yapabilir; beşer şaşar; hata, insanlara
mahsustur; ancak, hatadan dönmek erdemdir. Sayın Başbakan Yardımcısının bu
açıklamayı yapmasını beklemekteyiz. Değerli arkadaşlar, bütün
bunlardan anlaşıldığı kadarıyla -zamanım yetmiyor ama- yabancı sermayenin
Türkiye'ye gelişinde de, yerli yatırımcıların teşvik edilmesinde de... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) SALİH ÇELEN (Devamla) -
Son cümlemi söylüyorum Sayın Başkan. ...yurt dışında bulunan
işçilerimizin tasarruflarının Türkiye'ye yönlendirilmesinde de bir tek engel
bulunmaktadır; bütün bunların önündeki tek engel, güven duyulmadığı için bu
hükümetin bizatihi kendisidir. 5 inci madde yönetmelik
çıkarılmasını öngörmüştür. Bu maddede, bizim, Doğru Yol Partisi olarak
önerilerimiz -tasarının eksiği olan- bir, çevrecilik ilkelerinin gözardı
edilmiş olması nedeniyle bu hususa dikkat edilmesi; iki, yatırımların
teşvikinde Türklere öncelik verilmesidir. Bu yanlışlıklar, bu eksiklikler
giderildiği takdirde, kanunun yararlı olacağını düşünüyor, Yüce Heyete
saygılarımı arz ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bir
düzeltme yapabilir miyim Sayın Başkan? BAŞKAN - Yapamazsınız
efendim... NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Tutanaklara geçmesi için... Önemli ama... Çok önemli. BAŞKAN - Buyurun. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Deminki arkadaşımız konuşurken "Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" dedi. Halbuki, bu kanun, yeni çıkarılacak
bir kanundur, önceden çıkarılmış bir kanun değildir. Zabıtlara geçmesi için
düzeltiyorum. BAŞKAN - Peki efendim,
teşekkür ediyorum; anlaşılmıştır. Şimdi, söz sırası, Saadet
Partisi Grubu adına, Rize Milletvekili Sayın Bekâroğlu'nda. Buyurun Sayın Bekâroğlu.
(SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA MEHMET
BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öyle anlaşılıyor ki,
bu hükümetin ve hükümeti oluşturan grupların kafaları cidden karışık. Şimdi,
bir yasa tasarısı getiriyorsunuz, amaç bölümünü okuyoruz; yabancı sermayenin
girişini kolaylaştırmak için yatırımları teşvik edeceksiniz. Çok güzel, yerinde
bir amaç; ama, bu tasarının başına gelenlere baktığınız zaman, bu isim altında
ne yazacağınızı bilemiyorsunuz. Nitekim, Sayın Bakan, biraz evvel vermiş olduğu
önergeyle, bunu açık ve net bir şekilde ortaya koydu; tasarının ana iskeletini
oluşturan bir maddeyi burada birdenbire değiştirdi ve gerekçesini de burada
dinleyemedik, görüşemedik. Dolayısıyla, sizin kafanız gerçekten karışık;
karışık olması için de çok sebep var. Değerli arkadaşlarım, bu
tasarı, genel gerekçede de belirtildiği gibi, özellikle yabancı sermayenin
ülkeye girmesini teşvik amacını taşıyor. Deniliyor ki; küreselleşme, sermayenin
dünyanın bütün bölgelerini rahatça dolaşmasıdır, dolayısıyla yatırımlarda
kullanılmasıdır. Bu, güzel bir gelişmedir; biz de, bu güzel gelişmeye ayak
uydurmak için, ülkemizdeki mevzuatı, bu rahatlamaya, teşvike uygun hale
getiriyoruz diyorsunuz. Diyorsunuz da, bu amaç, bu şekilde yazılıyor; ama, bu
amacın gerçekleşmesi için birtakım koşulların gerçekleşmesi de gerekiyor;
bununla ilgili hiçbir şey söylemiyorsunuz. Bu kolaylıklar, öncelikle haksız
rekabete sebep olmamalı, ayrıca da millî çıkarlarımıza ters düşmemeli. Evet, bu tasarıyla,
yabancı sermayeyi caydırıcı olduğu düşünülen idarî, teknik ve bürokratik
engelleri kaldıralım; ama, bunun yanında, ulusal sanayi baltalanmasın, tarım ve
orman arazisi korunsun, çevre korunsun, bölgelerarası kalkınmışlık farkının
azalmasına katkıda bulunsun; ama, görüşmekte olduğumuz bu tasarıda bu konuyla
ilgili herhangi bir şey yok. En önemlisi, bütün bu formaliteleri, yani, orman
ve tarım arazisini, çevreyi tahrip edebilecek çok ciddî, riskli bir madde
mevcut; eğer bu konular incelenmez ve karara bağlanmazsa, bu müracaat resen
kabul edilmiş olacak deniliyor. Değerli arkadaşlarım, çok
önemli bir konu; teknoloji seçimiyle ilgili bir kriter getirilmiyor. Geri ve
ömrünü tüketmiş, çevreyi kirleten teknolojilerin girişini engelleyecek herhangi
bir düzenleme yok. Bu, önemli bir konudur. Batılı gelişmiş ülkeler, gerçekten,
çevreyi kirleten eski teknolojileri ve maliyeti yüksek olan üretimleri,
fabrikaları, çevre ülkelerine, yani, küreselleşen dünyanın merkezinde değil de,
çevre ülkelerine kaydırmak istiyorlar. Bu yasa, sanki buna bir hazırlık
şeklinde yapılıyor. Bu yasa gerçekleştikten sonra, eğer Türkiye'de bir yatırım
olacaksa, bu tipte yatırım olacak. Batılı ülkeler, gelişmiş ülkeler,
küreselleşmenin merkezine oturmuş olan ülkeler, gerçekten çevreyi kirleten eski
teknoloji ve düşük maliyet için bölgemize gelecekler ve Türkiye, âdeta, Batılı
ülkelerin, gelişmiş ülkelerin çöplüğü haline gelecek; bu tasarıyı
hazırlayanlar, bu konuyu hiç düşünmemişler. Değerli milletvekilleri,
özet olarak, sizin yaptığınız şudur: Siz, bu yasa ve bundan önce çıkarmış
olduğunuz yasalarla, finans kapitalizme uygun bir ekonomi yapmaya
çalışıyorsunuz. Bunun anlamı şudur: Şu anda dünyada dolaşan birikmiş sermayenin
yüzde 95'i spekülatiftir; yani, faiz amacıyla, kâğıtlar için; spekülatif
işlemler yapmak için yabancı ülkelere geliyor. İşte, ülkenin bütün kaynaklarını
bankalara gömerek, mevcut bankaları azaltacaksınız ve finans kapitalizmin
uluslararası finans çevrelerine uygun bir bankacılık sistemi yapacaksınız;
ondan sonra, Türk Halkını, Tütün Yasasıyla, Şeker Yasasıyla -belki de,
arkasından, buğday, çay, diğer yasaları çıkaracaksınız- işsiz hale
getireceksiniz; 80 dolara,100 dolara çalışmak zorunda kalan insanlar haline
getireceksiniz; getirdiniz de... Ondan sonra bu insanlar, çevreyi kirleten,
gerçekten ülkenin değerlerini yok eden sanayi bölgelerine gelecekler ve belki
de 50 dolara, 80 dolara, 100 dolara çalışacak köleler haline gelecekler. Siz,
bunu yapıyorsunuz. Acaba bunun farkında mısınız bilemiyorum. Gerçekten, bu
Parlamentoda bulunan herkesin ülkesini sevdiğine inanıyorum, Demokratik Sol
Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Anavatan Partisi, muhalefet partileri; ama,
bu olup bitenlerin farkında mısınız, gerçekten merak ediyorum; yani, siz
milletvekilisiniz, neye "evet" dediniz... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu,
toparlar mısınız. MEHMET BEKÂROĞLU
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan. Bakınız, çıkarmış
olduğunuz bu yasalar milletin geleceğini belirleyecek, ülkenin geleceğini
belirleyecek, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini belirleyecek. Peki,
neye el kaldırıyorsunuz, neye "evet" diyorsunuz, lütfen bunu bilin. EROL AL (İstanbul) -
Biliyoruz. MEHMET BEKÂROĞLU
(Devamla) - Bilmiyorsunuz. "Biliyoruz" diyorsanız, gelir burada
konuşursunuz, bilmiyorsunuz. (DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Al, lütfen,
hatibin sözünü kesmeyin. MEHMET BEKÂROĞLU
(Devamla) - Bakınız, biraz evvel Sayın Bakanın vermiş olduğu önergeyle neye el
kaldırdınız, bunun farkında değilsiniz. Yazık oluyor, ülkeye de yazık oluyor,
size de yazık oluyor değerli arkadaşlarım. Saygılarımı sunuyorum.
(SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Madde üzerindeki
görüşmeler bitti. 2 adet önerge vardır;
geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre de işleme koyacağım
efendim: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı yasa tasarısının 5 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin üçüncü satırının sonunda yer
alan "yatırım izninin" ifadesinin "yatırım izinlerinin"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Bedük, kim
konuşacak efendim? SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Kaya konuşacak. BAŞKAN - Sayın Kaya,
buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, bizimki daha aykırı. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, çıkarma talebi varken, maddede değişiklik önergesi işleme
konulmaz; yani, ondan önce işleme konulmaz. BAŞKAN - Yanlış okuttular
o zaman. Benim kabahatim yok. Affedersiniz efendim,
yanlış okundu. Özür dilerim... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Olur efendim. BAŞKAN - Sayın Kaya, sizi
kürsüye davet ettim; ama, lütfen yerinize buyurun; yanlış önerge okutmuşlar
efendim. Sayın Aslan Polat'ın önergesinin sonra okunması lazım. Önergeyi tekrar
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı yasa tasarısının 5 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz. Aslan
Polat (Erzurum)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim? SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Polat. (SP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Biz, bu tasarının tümü
üzerinde konuşurken, bir iddiada bulunduk. Dedik ki... Ben, komisyon
tutanaklarını aldım, baktım, inceledim; işte, Sanayi Komisyonu tutanakları.
"Burada, devletin bürokratlarının hiçbiri, bu tasarının ne olduğunu
anlayamamışlar, hep itiraz ediyorlar" dedim ve isimlerini okudum:
"Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü Daire Başkanı itiraz
ediyor" dedim. Bir daha aynı şeyi okumak istemiyorum; "Hazine
Müsteşarlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü Daire Başkanı 'ben itiraz
ediyorum' diyor, Serbest Bölgeler Genel Müdürü itiraz ediyor, Çevre
Bakanlığındaki hukukçu arkadaşlarımız itiraz ediyorlar" dedim ve şöyle
devam ettim: "Bu tasarı üzerinde bürokratların itirazı olduğu gibi,
hükümetin de itirazı var" dedim. İşte, biraz önce, 4 üncü maddede... Bu
tasarının ruhu olan madde, 4 üncü madde. Hangi yatırımlara ne şekilde teşvik
yapılacağı bu 4 üncü maddede sıralanmış. İşte, 100 veya daha fazla işçi
çalıştıracaksınız, en az 10 trilyon lira veya üzerinde yatırımınız olacak, beş
yıl vergi indirimi alacaksınız, sigorta primlerini iki yıl geç ödeyeceksiniz
gibi teşvikler var; hatta biz, onun üzerinde, doğuyu iyileştirmek için de bir
önerge vermiştik. Bunun peşinden, hükümet, bir önerge verdi; tamamıyla, bu
tasarıyı, bu maddeyi değiştirerek, tasarının ruhunu değiştirdi. Aynen şu getirilmiş:
Deniliyor ki "endüstri bölgelerinde yeni işe başlayan gerçek ve
tüzelkişilere, bu bölgelerde yapacakları yatırımlarda yatırım teşvik
beyannameleri çerçevesinde hangi teşviklerin verileceği ve verilecek tüm
teşviklerin hangi yatırımlara ne şekilde ve ne ölçüde uygulanacağı hususlarında
Bakanlar Kurulu yetkilidir." Yani, hiçbir şeyin çerçevesini çizmiyor.
Hangi yatırıma teşvik vereceğim, hangisine vermeyeceğim, ne ölçüde vereceğim,
ne ölçüde vermeyeceğim; sizin huzurunuza bir ölçüyle gelmiyor ve siz, hiçbir
ölçüyle gelmeyen bu tasarı üzerinde evet diyorsunuz. İşte, biz, onun için
diyoruz ki, iktidar kanatları, siz, bu tasarıyı incelemeden, düşünmeden, her
önünüze gelene evet diyorsunuz. Böyle bir tasarıya evet denilir mi?!. Ben neye
evet dedim; yani, kaç kişi çalıştırana evet diyeceğim; 1 işçiye mi, 100 işçiye
mi diyeceğim?!. Ne kadarlık yatırıma, 1 trilyona mı, 10 trilyona mı evet
diyeceğim?!. Bunu bilmek bizim vazifemiz değil mi?!. Her şeye Bakanlar Kurulu
karar verecekse, biz, burada, daha, bu işleri niye tartışıyoruz?!. Sayın milletvekilleri,
bakın, sizin bakanların bürokratları anlamamış, bakanlık anlamamış bunu, siz de
anlamadınız; gayet doğal, verdiğiniz oylardan belli. NİDAİ SEVEN (Ağrı)- Sen
de anlamamışsın!.. ASLAN POLAT (Devamla)-
Bakın şimdi, milletvekilleri... ALİ GEBEŞ (Konya)- Yavaş
yavaş konuş!.. ASLAN POLAT (Devamla)-
Milletvekilleri, yavaş yavaş okuyorum; diyorum ki "devletin Sanayi
Komisyonundaki tutanaklarda bütün bürokratlar bu tasarıya itiraz ediyor"
diyorum ve ben dedim başında "hükümetin de bu konuda görüşü sabit değil,
değişik" dedim. Biraz sonra verdiği önergeyle bütün şartlarını
değiştiriyor ve "ben ileride ayarlayacağım" diyor "hangi
yatırıma teşvik vereceğim, hangisine vermeyeceğim, ne ölçüde vereceğim; buna
Bakanlar Kurulu yetkilidir" diyor. Böyle bir tasarı; ben, neye evet
dediğimi bilmeden, neye evet diyeceğim; bunu size sormak istedim ve hükümet üzerinde... (MHP ve DSP sıralarından
gürültüler) Dinleyin beni, dinleyin!.. Hükümetten bir ricamız
var; mademki bunu yeniden düzenleyeceksiniz, bu tasarıda -tekrar üzerine
basarak söylüyorum- doğu ve batı yörelerimizin gelişmişlik durumunu dikkate
alın. Bakın, burada İstanbul
Sanayi Odasının en son aralık ayında çıkardığı bir rapor var. Bu rapora göre,
Marmara Bölgesine kasım ayında yüzde 38,2 teşvik verilmişken, Güneydoğu
Anadolu'ya yüzde 19,8 verilmiş -GAP'tan dolayı Güneydoğu Anadolu'ya büyük bir
akın var- ama, Doğu Anadolu'ya yalnızca yüzde 2,3 verilmiş. Şimdi, buna mukabil şu
çok ilginçtir: Türkiye'deki millî gelire baktığımız zaman, Marmara Bölgesine
verilen teşviklerle millî gelirin uyuştuğunu ve teşviklerin de yüzde 38, millî
gelirin de yüzde 38 olduğunu görüyoruz; ama, buna mukabil Doğu Anadolu'daki
millî gelir yüzde 4,5 olmasına rağmen, verilen teşvikler yüzde 2,3'tür, yani,
millî gelirin yarısı kadardır. Bu neyi gösteriyor; Doğu Anadolu Bölgesi, millî
gelirin de altında, son derece az, ihmal edilecek derecede ancak yatırım
teşvikleri alabiliyor. Onun için, Doğu Anadolu'da yatırımları teşvik etmek için
bir ayrıcalık yapmak zorundasınız. Yani, misal olarak söylüyorum; batıda 100
işçiye teşvik veriyorsanız, doğuda bunu 50 veya 25 işçiye vermeniz lazım.
Batıda beş yıllık vergi indirimi yapıyorsanız, bunu doğuda yedi yıl, sekiz yıl,
on yıl yapmanız lazım ki, doğudaki insanlarla iş yapmak için bu bölgelere
gitsinler. Aksi takdirde bu bölgeler boşalacaktır; o bölgeleri boşaltan bu
insanlar büyük şehirlerin etrafına gelecekler, gecekondu alacaklar; bu
gecekondularda yaşayanlar, hem sosyal patlama yönünden hem işsizlik yönünden
sıkıntı yaratacak, bundan da hem siz rahatsız olacaksınız hem biz rahatsız
olacağız. Onun için, bu teşvikleri
uygularken Doğu Anadolu'nun bu mahrumiyetlerinin dikkate alınacağını umuyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar.) BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir. SAFFET ARIKAN BEDÜK (
Ankara) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, böyle
bir usul yok Sayın Bedük; olsa yaparım yani. SAFFET ARIKAN BEDÜK (
Ankara) - Sayın Başkan, 4 üncü maddeyle ilgili bir konuyu açıklamam lazım.
Sayın Maliye Bakanı da burada. BAŞKAN - Efendim,
önergeyi oylayayım ondan sonra... SAFFET ARIKAN BEDÜK (
Ankara) - Peki efendim. M. ZEKİ SEZER (Ankara) -
Efendim, Sayın Bedük her zaman böyle... BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin üçüncü satırının sonunda yer
alan "yatırım izninin" ifadesinin "yatırım izinlerinin"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Saffet
Kaya (Ardahan)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Kaya,
tekrar, özürlerimle beraber, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) SAFFET KAYA (Ardahan) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygı ve
sevgilerimi arz ediyorum. Bugünkü konuşulan konumuz
gerçekten çok önemli. Yasamızın maalesef yeterli olmadığı noktasında değerli
hatip arkadaşlarımız değerli görüşlerini serdettiler; ancak, üzülerek
söylüyorum ki, Anasol-M Hükümeti, keşke, Türkiye'de yatırımlara değer
verebilseydi, reel sektöre değer verebilseydi, kalkınmada gerçekten öncelikli
illere değer verebilseydi. Üzülerek söylüyorum ki, kalkıp, biz, şu aşamada,
maalesef, havanda su dövüyoruz, selden tomruk kaçırıyoruz bir anlamıyla, bir
anlamıyla da rüzgâr ekip fırtına biçiyoruz. Sebebi şu: Bir devalüasyon
yaşanıyor Türkiye'de -kasım devalüasyonu, şubat devalüasyonu- bu devalüasyonda
12 milyar dolar paramız, sıcak paramız yurtdışına gidiyor. Beceriksiz ve
basiretsiz ekonomik politikalarıyla yerli sermayeyi Bulgaristan'a 1 milyar
dolar olarak gönderebilen bir hükümet, herhalde, cumhuriyet tarihinde, bugüne
kadar görülmemiştir kesinlikle. Bu tablodan acaba Anasol-M Hükümeti olarak ne kadar
ibret alıyorsunuz; ne kadar ibret alıp da bu tasarıyı Parlamentonun önüne
getirebiliyorsunuz?! 1 milyar dolarlık bir yatırımı Bulgaristan'a, Macaristan'a
gönderen bir ekonomik anlayış, bir yanlış politika anlayışı, acaba, ne düşünüp
de yabancı sermayeyi Türkiye'ye getirme noktasında böyle bir tasarıyı toplumun
huzuruna ve Yüce Parlamentoya getirebiliyor diye düşünüyorum ve bu tasarının bu
şekilde getirilmesini, boş ve kof getirilmesini de ben, huzurunuzda,
Anamuhalefet Partisinin bir sözcüsü olarak esefle kınıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) Değerli arkadaşlar, eğer,
gerçekten, siz, bu ülkedeki iç dinamiklere, müteşebbisine, yatırımcısına moral
gücü verseniz, teşvik gücü verseniz, rekabet gücü verseniz, o yastık altındaki
paraların hiçbiri olmayacak. Kaldı ki, organize sanayi sitelerinden
bahsediyorsunuz... Benim kendi ilimde,
Ardahan İlimde, yatırım için 1 milyon lira koymuşsunuz; nerede sizin
ciddiyetiniz hükümet olarak, Allahaşkına bir söyler misiniz?! Halkla dalga mı
geçiyorsunuz?! Benim bölgemde, doğumda, yatırımların payı, batıya nispeten, son
derece düşük. Bunu, bölgecilik anlayışıyla asla arz etmiyorum Yüce
Parlamentoya. Aslında, yatırımlar için, batıda kişi başına 30 000 000 lira
düşüyorsa, maalesef, doğuda, güneydoğuda kişi başına 5 000 000 lira düşüyor.
Gelsin Anasol-M Hükümeti, bu haksızlığı önlesin; biz de, Anamuhalefet Partisi
olarak, size evet diyelim, bunu kesinlikle doğru bulalım. Gelin, doğunun
sorunlarını, hep birlikte, bu Yüce Parlamentoda tartışalım. Bakın, bölgeler
arasında bu kadar ciddî bir uçurum varken ve bu konuda anayasa değişikliği
yapmamız gerekirken, niye, bu şekilde, çok basit, ama, çok palyatif kanunlarla
Parlamentomuzu işgal ediyoruz; bunu anlamış değilim. Doğrudur, doğrudur; belki,
bugüne kadar bu Parlamento çok yasa çıkarmıştır; bunu da takdir etmek lazım hiç
şüphesiz; ama, tamamıyla, yasaların temeli boştur arkadaşlar. Bugün, dünyada yabancı
sermayenin 1 trilyon dolar olduğunu biliyoruz; ama, Türkiye'ye ancak 800 milyon
dolar yabancı sermaye gelebilmekte. Niye gelebilmekte; Anasol-M Hükümetine, ne
halkın güveni vardır ne de uluslararası bağlamda güven duyulmaktadır; bu, çok
açıktır. En doğru yapılacak şey,
halkın güvenini elde edemeyen bir hükümetin, en kısa zamanda istifa etmesidir
ve bu halkı kesinlikle bu şekilde oyalamamasıdır, akıntıya kürek çekmemesidir.
En doğru, en erdemli davranış, hükümet olarak, gerçekten, halktan da özür
dileyerek, istifanızı en kısa zamanda halka müjdelemenizdir. Kurban Bayramı da
geliyor; inşallah, bayrama doğru, halka, bir müjde verirsiniz, dersiniz ki:
Biz, bu ülkede, cumhuriyet tarihinin, gerçekten, en kötü hükümeti olduk ve
cumhuriyet tarihinden bugüne kadar en basiretsiz hükümeti olduk ve istifa
ediyoruz. (DYP sıralarından alkışlar) Bir erdem gösterin ve gerçekten, halkın
sırtından inmeyi, bir millî mesele olarak kabul edin. Değerli arkadaşlar,
gelin, hükümet olarak, bu memleketin, gerçekten, sırtında yük oldunuz, halkın
takati, gücü kalmadı; artık, halkın sırtından inin, ülke adına bir erdem
göstermiş olursunuz. Eğer, zaten, bunu yapmazsanız, yakında sandıklar gelecek,
sandıkta, mutlaka, halk, sizin hesabınızı çok acı bir şekilde soracaktır;
bundan da endişeniz olmasın. Bu yasayla ilgili, tabiî,
biz de, doğru bulduğumuz yanları olmakla birlikte, eksik yanlarını da ifade
ederken, bu yasayı, kerhen, Anamuhalefet Partisi olarak destekleyeceğiz; ancak,
umuyorum ki, önümüzdeki günler içinde, batmış olan reel sektörümüz... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kaya,
teşekkür edebilir miyim? SAFFET KAYA (Devamla) -
Sözümü tamamlayabilir miyim Başkanım? BAŞKAN - Tabiî efendim,
hayhay; tamamladıktan sonra teşekkür edeceğim. SAFFET KAYA (Devamla) -
Peki Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Önümüzdeki günler içinde,
hükümetten belki halkı bir umudu yok; ama, buradan, tekrar, vicdanlarınıza
sesleniyorum: Hükümet olarak, gelin, batırdığınız, gerçekten ülkeyi iflas
ettirdiğiniz, ülkeyi ekonomik kaosa sürüklediğiniz bu ortamda, biraz olsun
tarım sektörüne, biraz olsun esnafımıza, reel sektöre, gerçekten, merhamet elinizi
uzatarak, o insanların Türkiye'nin kalkınmasındaki dinamiklerini en güçlü hale
getirmek için gayret edin. Bunu yapmayacağınızı biliyorum; ama, yine de, ben,
iktidar milletvekilleri olarak sizin vicdanlarınıza seslenerek söylüyorum:
Gelin, bu yanlışınızdan geri dönün ve gerçekten, bu vatandaşın sırtından inin.
En büyük erdem istifa etmektir diyor, saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun katılmadıkları önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 5 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: MADDE 6. - 12.4.2000
tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesinin
birinci fıkrasının birinci cümlesine "tutarı" kelimesinden sonra
gelmek üzere "ve genel idare giderleri" ibaresi eklenmiştir. BAŞKAN - Sayın Bedük, bir
açıklamanız var galiba, yerinizden söyler misiniz. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde geçti; ama, son derece iyi
niyetli bir hatırlatma yapmak istiyorum. Madde 4'te düzenlenmiş şekliyle, beş
malî yılda ödeme yapmama veya iki malî yılda da, özellikle, çalışan işçilerle
ilgili muafiyetler getirilmişti. Sonra, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımız
burada bir düzenleme yaptı, bunu ortadan kaldırdı. Demek oluyor ki, endüstri
bölgelerine yönelik özellikle daha evvelden getirilmiş olan vergiyle ilgili
birkısım muafiyetler... BAŞKAN - Kalktı. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - ...beş yılda bir gelecek olan muafiyetler kalkmış oluyor. Bunun bir
faydası olmayacak. Eğer Sayın Sanayi... BAŞKAN - Efendim, takdir
hükümetin. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Ama, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı onun devam ettiğini söylüyordu.
Ben öyle anladım, eğer yanlış anlamadıysam; onun düzeltilmesi bakımından,
faydalı olması açısından... Maliye Bakanımız burada, bilsin diye söylüyorum. BAŞKAN - Efendim, Sanayi
ve Ticaret Bakanının kendi önergesi Sayın Bedük, takdir onların. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Bir yanlışlık var efendim; çünkü, onlar, bunun devamını istiyorlardı
diye biliyorum. BAŞKAN - Peki efendim,
teşekkür ederim, mesele anlaşılmıştır. 6 ncı madde üzerinde,
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın Ali Şevki Erek,
buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA ALİ ŞEVKİ
EREK (Tokat) - Çok değerli Başkanım, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bundan on gün kadar evvel bir kanun görüştük. Çok açık
şekilde, hem grup başkanları hem Yüce Meclisin değerli üyeleri hem o gün
komisyon sıralarında oturan değerli bakanımız, 4325 sayılı Kanunun
değiştirilmesi gerektiği hakkında bir görüş birliğine vardılar, onun gerekçesi
olarak da Yüce Mecliste şöyle bir uzlaşma ortaya konuldu: Neydi o; bugüne
kadar, özellikle, olağanüstü hal kapsamındaki illerde ve kalkınmada öncelikli
yörelerde tatbik edilen 4325 sayılı Kanun ve teşvik kanunları bir sonuç
vermemiştir. Bunun üzerine, çıkarılan değişik mevzuatın yeniden temelden ele
alınması ve teşvik meselesinin esaslı bir şekilde Yüce Meclisin önüne en kısa
sürede getirilmesi konusunda bir fikir birliğine varılmıştır. Bir de bugün
bakıyoruz ki, Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
huzurunda. Değerli arkadaşlarım,
ben, Sanayi ve Teknoloji Komisyonunun üyesi değilim; ama, bugün dehşetle
öğreniyorum ki, Sanayi Komisyonunda ve bilahara teşkil edilen alt komisyonda
yapılan müzakerelerde, bu kanun tasarısının muhteviyatına, orada bulunan
özellikle üst düzey bürokratlar tamamıyla karşı çıkmışlar, bu tasarının fuzuli
olduğunu, yeniden bir keşmekeşe ve kargaşaya sebebiyet vereceğini söylemişler.
Bu bürokrat arkadaşlarımızın söyledikleri doğrudur. Gerçekten, bugüne kadar
serdedilen mevzuatın üzerine... Bakınız, hangi mevzuatın üzerine; Organize
Sanayi Bölgeleri Yasası, biraz evvel söylediğim 4325 sayılı Yasa, 1995 yılında
çıkarılan çok geniş Bakanlar Kurulu kararları, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
Yasası ve bugün, Endüstri Bölgeleri Yasasıyla, hem Ankara'da müteaddit kurullar
hem ilgili ilde müteaddit kurullar vasıtasıyla, tam bir kargaşaya, tam bir
keşmekeşe meydan verici bir yola girilmiştir. Değerli arkadaşlarım,
bununla biz neyi elde etmek istiyoruz; üretimi artırmayı istiyoruz, istihdamı
artırmayı istiyoruz. Türkiye'nin bugün durumu nedir; Türkiye'nin durumunda,
sanayi ve endüstri tamamen, neredeyse sıfıra müncer olmuş. Bakınız, kasım ayı
itibariyle, İstatistik Enstitüsünün yayınladığı rakamlara, bugünkü gazetelerde
çıkan rakamlara bir göz atalım: Türkiye, imalat sanayiinde yüzde 16 küçülmüş,
araçların imalatında üretim yüzde 76 nispetinde düşmüş. Türkiye, kasım ayı
itibariyle yüzde 9,5 büzülmüş. Böyle bir ekonomide, kredi faizlerinin yüzde
120'lerde gezdiği -asgarîyi söylüyorum- kredi kullanmanın imkân dahilinde olmadığı,
elektriğin Avrupa'da verilen fiyatlardan en az 5-6 katında girdi olarak
sanayiciye intikal ettiği, ihracatın şu anda üretimle karşılanmadığı bir
ortamda, biz, sanayiyi kalkındırmak için, mevcut mevzuatın üzerine, belirli bir
şekilde, sadece bir konuyu düzenleyen, yepyeni bir yasa tasarısıyla Yüce
Meclisin önüne geliyoruz. Değerli arkadaşlarım, bu
kurullarıyla, mevcut karmaşasıyla, arzu edilen sonuca kesinlikle
varılamayacaktır. Türkiye bir keşmekeşin içinde ve bu yasayla da, sanayinin
kalkınmasına, üretimin ve istihdamın artmasına meydan verecek bir hususu,
maalesef, ortaya koyamayacaktır. Ne yapılacak?.. Yapılacak
bir şey yok; çünkü, adı büyük. Böyle hastalıklı bir bünyede, böyle bir krizde,
biz, kendi kendimizi şu şekilde aldatacağız: Endüstri Bölgeleri Kanunumuz var.
İlaç olarak, Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısını getirdik, kanunlaştırdık;
bununla da, istihdamı, üretimi artıracağız ve sanayiyi kalkındıracağız. Bu,
tamamen kendi kendimizi aldatmaktan başka bir şey olmayacak, özellikle kargaşa
ve keşmekeş devam edecek. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla)
- Sayın Başkanım, toparlayacağım. Daha evvel hazırlayıp
Yüce Meclisin önüne getirmeniz gereken ve bugüne kadar sonuç alamadığınız
yasaların, temelden, birlikte ele alınıp, hem yabancı sermaye bakımından hem
yerli sermaye bakımından hem üretim bakımından hem istihdam bakımından, tam,
dört dörtlük bir yasanın ortaya konulmasında bir zaruret olduğunu burada
vurguluyor; Değerli Başkanımızı ve Yüce Meclisin değerli üyelerini, şahsım ve
Grubum adına, sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Efendim, söz
sırası Saadet Partisinde. Sivas Milletvekili Sayın
Musa Demirci; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA MUSA
DEMİRCİ (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 789 sıra sayılı
tasarının 6 ncı maddesi üzerinde Saadet Partimizin görüşlerini arz edeceğim; bu
vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
tasarının 6 ncı maddesi, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesinde
küçük bir değişiklik yapıyor, teknik bir özelliğe sahip. Ben, burada, tabiî, bunun
üzerinde konuşacak değilim; çünkü, teknik bir konu ve belki yerinde bir şey.
Ancak, elimde Ziraat Mühendisleri Odasının bir yayın organı var. Ziraat
Mühendisleri Odasının bu yayın organı üç ayda bir çıkıyor ve elimdeki sayı
ağustos ve ekim aylarını ihtiva etmektedir. Burada bir basın bildirisi
hazırlanmış, yani bu sayıda bir basın bildirisi hazırlanmış, bu basın bildirisi
fevkalade enteresan. Basın bildirisinin başlangıcında diyor ki
"Yatırımlarda karşılaşılan idarî engeller bahane edilerek, Endüstri
Bölgeleri Yasası çıkarılmamalıdır." Böyle bir şey. Kim diyor bunu;
Profesör. Doktor. Gürol Ergin, Ziraat Mühendisleri Odasının Başkanı. Bakın, o günlerde Hazine
Müsteşarlığında bir toplantı yapılıyor. Toplantı Hazine Müsteşarlığının Halkla
İlişkiler Müşavirliğinde 5 Eylül 2001 tarihinde yapılıyor ve bu basına da
duyuruluyor. Deniyor ki "bu tarihte bir toplantı yapılacak" ve sonra
10-11 eylül 2000 tarihlerinde Uluslararası Finans Kurumunun ve onun yan
kuruluşu olan Yabancı Yatırım Danışmanlık Kurumunun -yani, bunların her ikisi
de, Dünya Bankasının bünyesinde olan kuruluşlar- katılımıyla, burada bir
toplantı yapılıyor. Bu toplantıya katılan kuruluşlara bakıyoruz; katılan
kuruluşlar sivil toplum örgütleri olarak mütalaa ediliyor; ama, TOBB, TÜSİAD,
YASED, İstanbul Sanayi Odası, Ankara Sanayi Odası gibi kuruluşlar katılıyor.
Bunların dışında bir sivil toplum örgütünü göremiyoruz. Oysaki, bakın, burada,
bir yabancı yatırım şirketi Türkiye'de yatırım yapacaksa ve mühendisini,
mimarını getirecekse, Türk Mimar ve Mühendisler Odasından, aslında, bu
getirilen insanların bir belge alması lazım, çalışma belgesi alması lazım. Bu
bakımdan, burada, Türk Mimar ve Mühendisler Odasını göremiyoruz, MÜSİAD'ı
göremiyoruz, ASKON'u göremiyoruz; yani, sivil toplum kuruluşları olarak,
Türkiye'de, yalnızca, zenginler kulübünü ihtiva eden bir kuruluşu kastetmek
fevkalade yanlış. Yani, bakın, bir sivil toplum kuruluşu olarak Ziraat
Mühendisleri Odası tarafından, o gün, yani, ağustos ayında Türkiye'ye ilan
ediliyor ve burada, bazı sorular soruyorlar; ama, bu sorularına da bugüne kadar
herhangi bir cevap alamamışlar. "Anadolu yok" deniliyor, "Anadolu
yatırımcısı yok" deniliyor ve "yatırımlarda idarî engel" deyimi
kullanılarak "Anayasa ve yasalar gereği, birinci sınıf tarım
arazilerimizi, meralarımızı, ormanlarımızı, kıyılarımızı, tarihî ve kültürel
varlıklarımızı korumak, idarî bir engel midir yoksa ulusal bir görev
midir" diye soruluyor; ama, bugün 3 üncü madde görüşüldü. 3 üncü maddede,
maalesef, tarım topraklarının, böyle, yine birilerine "yatırım" adı
altında verileceğini görüyoruz. Bunun biz daha önce örneklerini yaşadık;
Sakarya'da yaşadık, başka illerde yaşadık. Onu görüyoruz şimdi. Yine aynı kuruluş soruyor
"Bakanlar Kurulunda imzaya açılan, anlaşılmaz bir nedenle metni
kamuoyundan gizli tutulan, ülke topraklarını, tüm yasal mevzuatı yok sayarak
yabancıların emrine vererek endüstri bölgeleri yasası diye bir şey ihdas etmek
doğru mudur" diyor; ama, bunların cevabını şu saate kadar konuşan hiçbir
arkadaşımız alamadı. Ben de inanıyorum ki, doğru değil; ama, maalesef, yine
kaybeden ülkemiz olacaktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN- Efendim, teşekkür
ediyorum. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya; buyurun
efendim. AK PARTİ GRUBU ADINA
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; seçkin
Heyetinizi, AK Parti Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Halkımız arasında çokça
kullanılan anlamlı bir söz vardır: "Aynalar yalan söylemez."
Şüphesiz, ekonomimizin aynası da rakamlardır. Rakamlar, Türkiye'nin çok kötü
yönetildiğini söylüyor. Ülkemiz, tarihinin en ağır krizini 57 nci hükümet
marifetiyle 2001 yılında yaşadı. 2001 yılına Türkiye, millî gelir toplamı 201,9
milyar dolarla girdi; ancak, 149,8 milyar dolarla 2002'ye devretti. 2001 yılı başında kişi
başına gelir 2 986 dolar iken, 2002'ye 2 261 dolarla devredildi. 36,4 katrilyon olan
içborç, 117 katrilyon, 113 milyar dolar olan dışborç ise 117 milyar dolar
olarak devredildi. Yüzde 6,1 olarak
hedeflenen büyüme hızı, maalesef, eksi 11'le; 2,7 milyar dolar olan,
özelleştirme geliri 0'la 2002'ye devretti. Yani, Türkiyemiz, maalesef,
tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşadı ve yaşıyor. Özetlemeye çalıştığım
olumsuzluklar ekonomide çöküntüyü torpillemiş ve pek çok yatırımcı ve sermaye,
uygulanan bürokratik engeller ve ağır vergi yüzünden eski komünist ülkelere göç
etmek zorunda kalmıştır. Son iki yıl içerisinde, ülkemizden yurtdışına büyük
bir sermaye göçü yaşanmış, Anadolu'dan yurtdışına yaklaşık 10 milyar dolarlık
sermaye kaçışı olmuştur. Bu, kriz şartlarında üzerinde iyi düşünülmesi gereken
önemli bir durumdur. Değerli arkadaşlarım, bu
gerçeklerin yaşandığı bir ortamda, böyle bir tasarıyı Yüce Mecliste
görüşüyoruz. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hükümetlerin görevi, üretimin motoru olan özel girişimcilere,
siyasî ve ekonomik istikrarın bulunduğu, ilkelerin belirli, güvenilir, şeffaf
olduğu, sözleşmelerin yaptırım gücünün yüksek olduğu, enflasyon, döviz kuru ve
faiz oranları dahil tüm makro ekonomik göstergelerin öngörüldüğü ve ekonomik
hesap yapmayı mümkün kılan ekonomik ortamı hazırlamalarıdır. Girişimciler,
ancak böyle bir ekonomik ortamda yatırıma yönelirler. Yine, hükümetlerin
görevi, bu ortamı oluşturmaya yönelik politikalar üretmek ve uygulamaktır.
Böylece oluşacak güven ortamı, toplumumuzda zaten var olan girişimci gücünü
harekete geçirecek, yabancı sermayenin ülkemize girişini hızlandıracak ve
böylece üretim artışı sağlanacaktır. Ülkemizde üretim,
istihdam ve katmadeğerin oluşturulmasında en önemli katkıyı sağlayan esnaf ve
sanatkârlar ile KOBİ'ler, iktisadî ve sosyal yapımızın şüphesiz omurgasıdır.
Halen yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz ve darboğazdan çıkış için alınacak
tedbirlerin başında, esnaf, sanatkâr ve KOBİ'lerin her türlü imkânlarla
desteklenerek, yeniden canlanmalarının sağlanması gerekmektedir. Yine bu kesime yönelik
olarak, istihdam ve üretimi artıracak yatırımı yapan esnaflar için, projeye
dayanan finansman desteği, vergi kolaylıkları ve bürokratik engellerin
azaltılmasını da lüzumlu görmekteyiz. Ayrıca, yabancı
sermayenin teşviki de asla ihmal edilmemelidir. Yabancı sermayenin girişi,
ancak güven ortamının temin edilmesine bağlıdır. Türkiye'de güven ortamının
sağlanmaması, süregelen bürokratik engeller, ekonomideki belirsizlikler gibi
sebeplerle, ülkemiz, dünyada çok büyük boyutlara ulaşan yabancı sermaye akımından
yeteri kadar istifade edememektedir... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. TEVHİT KARAKAYA (Devamla)
- On yıl öncesine kıyasla, ülkemiz, doğrudan yabancı yatırım endeksi
sıralamasında, 137 ülke arasında 71 inci sıradan 122 nci sıraya düşmüştür. Birleşmiş Milletler
Ticaret ve Kalkınma Örgütünün 2001 Raporuna göre, Türkiye, Angola'nın yarısı
kadar doğrudan yabancı yatırım çekebilmiş; Burkine Faso, Bulgaristan, Etiyopya,
Mozambik, Vietnam ve Nijerya'dan sonra, en az yabancı sermaye gelen ülkeler
arasında maalesef sonuncu sıralarda yer almaktadır. Türkiye'nin durumu,
sadece doğrudan yabancı yatırımlar açısından değil, portföy yatırımları
açısından da, maalesef, iç açıcı değildir. Yabancıların portföy yatırımlarıyla
ilgili para giriş çıkışı, son dört yılda düşüş göstermekte, Türkiye'nin
uluslararası portföy yatırımlarından aldığı pay da azalmaktadır. Yine, son dört
yıldır, portföy yatırımlarından, yurt dışına, toplam 12 milyar dolarlık net
kaynak çıkışı meydana gelmiştir. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; kavramların içinin boşaltıldığı, değerlerinin eskitildiği,
sözün anlamını yitirdiği böyle bir dönemde, Türkiye, yeni ve taze bir anlayışa;
kararlı, önünü ve geleceğini görebilen hükümete ve hükümetlere; onurlu bir ekonomik
ve sosyal mücadeleye; ayakları yere basan, yerli, ancak çağdaş bilgilerle
donanmış kadrolara; ufuk açıcı, gerçekçi program ve projelere şiddetle ihtiyaç
duymaktadır. Bütün bunları, ekonomik
kalkınma hamlesini başlatacak, gelir dağılımındaki bozuklukları düzeltecek,
yolsuzluğu ve yoksulluğu ortadan kaldıracak, küskünlükleri giderecek,
birleştirici, kucaklayıcı, toplumsal barışı temin edici, kurumlar ile
yurttaşlar arasında güven sağlayıcı, dinamik ve irade sahibi kadrolara ihtiyaç
vardır. Bu duygularla, Yüce
Heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Madde üzerinde görüşmeler
tamamlandı. Bir önerge vardır;
okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı kanun tasarısının
6 ncı maddesinin dördüncü satırındaki "ibaresi" kelimesinin
"ifadesi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla.
BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın İlyas
Yılmazyıldız, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Burada, 6 ncı madde
üzerinde bir değişiklikle ilgili söz almış bulunmaktayım. Şimdi, bu kanun üzerine
konuşan bazı arkadaşlarımız dedi ki: "Muhalefet partisi milletvekilleri,
Sanayi Komisyonunda şöyle söylüyor, burada farklı söylüyor." Üzülerek
ifade etmeliyim ki, galiba, bu arkadaşlarımızın tutanak okuma alışkanlığı da
yok. Biz, Sanayi Komisyonunda ne söylemişsek, burada da onu söylüyoruz; ama, bu
arkadaşlarımız, Sanayi Komisyonunda söylediklerinin arkasında duramıyorlar; bu
bir. İkincisi, yine, kanuna
bakıyorlar, üst tarafını okuyorlar; ama, içini okumuyorlar. AHMET SANCAR SAYIN
(Antalya) - Nereden biliyorsun?! İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Evet, biliyorum... Az önce itiraz etti bir arkadaşımız, Sayın
Çelen'in konuşması üzerine, dedi ki, bu yeni bir kanundur... ŞENEL KAPICI (Samsun) -
İsim ver. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - İsim vereyim: Sayın Seven... Halbuki, burada, Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununun değiştirilmesi hakkında kanun diye, içinde yazıyor;
okusaydı, bunu bilirdi. (DYP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, okumadan... Şimdi, bu hükümetin bir
kanun yapma alışkanlığı var. Hani, kervan yolda düzdür misali, bu hükümet de
"kanunları -işte, bir çıkıyor, şöyle bir vuruş başlıyor- buraya kadar
tamamlarız" diyor. 4 üncü madde kökten değişmiş. 4 üncü madde, bu kanunun
belkemiği. Komisyonda yapılan bütün tartışmaları elinizin tersiyle iteceksiniz,
yepyeni bir şey getireceksiniz, onu da tartıştırmayacaksınız, sonra kanun
yapmış olacaksınız. Hoş!... Ben şunu çok rahat iddia
ediyorum: Bu hükümet ve bu iktidara destek veren milletvekilleri; hadi,
milletvekillerini bir derece mazur gördüm; ama, hükümet üyeleri bile hangi
kanunun ne için çıkarıldığını hiç bilmiyor, Başbakan zaten hiç bilmiyor.
Nereden çıkarıyorsunuz... (DSP sıralarından gürültüler) Söyleyeceğim bir
dakika... Nereden biliyorsunuz... Bakınız, geçen hafta bir kanun çıkardık. AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Benim Başbakanım yurtdışına sermaye götürmüyor. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Sermayeyi siz götürüyorsunuz. 10 katrilyon lirayı peşkeş
çekeceksiniz. Bu kadar peşkeşi, bütün hortumcuları serbest bırakıyorsunuz. DGM
kapsamından ben mi çıkardım?! Çıkaran sizsiniz. Çiftçiye yok, esnafa yok,
hortumcuya 10 katrilyon var. Konuşuyorsunuz! Millet bunun hesabını soracak
sizden. (DSP sıralarından gürültüler) AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Sen, Genel Başkanına sor onu. Amerika'da sermaye biriktiren Genel Başkanına
sor. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Şimdi, bakınız, geçen hafta İhale Kanunu çıkarıldı; diyor ki:
"Kamu kaynağı kullanan bütün kurumlar, fonlar, KİT'ler, belediye BİT'leri
-yüzde 50 ve yukarı hissesi olan- çıkan İhale Yasasına tabidir." Buyurun,
madem, böyle bir yasa çıkardık geçen hafta, bu hafta çıkan bu kanunda deniliyor
ki: "Bu kanun kapsamında yapılacak harcamalarda 1050 sayılı Muhasebei
Umumiye Kanunuyla 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri uygulanamaz."
IMF'ye ne diyeceksiniz?! Sayın Başbakan Amerika'ya gittiğinde bunun hesabını
nasıl verecek?! Yine, zılgıt yiyip gelecek, hiçbir şey de alamayacak, bundan
önce gittiği gibi. (DSP sıralarından gürültüler) Dolayısıyla, verdiğiniz
sözleri tutamıyorsunuz, çıkan kanunları takip edemiyorsunuz. Çıkan her kanun
bir önceki kanunu tekzip ediyor. Çıkan her kanun bir önceki kanunu kadük ediyor
ve burada da, getirip, maddeyi tümden değiştiriyorsunuz. Siz, ne yaptığınızı
bilmiyorsunuz; sersem tavuk gibi ortalarda dolaşıp duruyorsunuz. (DYP
sıralarından alkışlar, DSP sıralarından gürültüler) AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Sayın Başkan, çok seviyesiz laf bu. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Meclisin zamanını boşa harcıyorsunuz, bu milletin zamanını boşa
harcıyorsunuz. İnsanları, sefalete, yokluğa, açlığa mahkûm ediyorsunuz. (DSP
sıralarından gürültüler) AYDIN TÜMEN (Ankara) - Bu
kadar seviyesizlik olmaz Başkan! İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Dün, konuşmamda söyledim, pancar ekicileri bekliyor, acaba, pancar
ekebilecek miyiz diyor. Sayın Bakan, bu sözleşmelere ne zaman müsaade edecek?
Sayın Bakandan bir açıklama yok. Yine, bugün beni aradılar. Sayın Sanayi
Bakanından bir açıklama bekliyoruz. Bu yıl, bize, bu hükümet, pancar ekimine
müsaade edecek mi, etmeyecek mi? Pancar sözleşmeleri yapılacak mı, yapılmayacak
mı? Dolayısıyla, bakın, sorular, sorular, sorular; cevap yok; sadece gizli
şekilde... YÜCEL ERDENER (İstanbul)
- Ne alakası var! İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Var, çok alakası var; yani, siz, milletle ilgili değilsiniz ki!... YÜCEL ERDENER (İstanbul)
- Kim diyor milletle ilgili olmadığımızı?.. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Pancarcının derdi sizin derdiniz olsun, tütüncünün derdi sizin
derdiniz olsun. Pancar ekicileri arıyor, az önce. Buradaki de, Sanayi
Bakanıdır, Sanayi Bakanı da bu işten sorumludur. Dolayısıyla, bu tasarının
getireceği çok fazla bir şey yok; ama, organize sanayi bölgeleri endüstri
bölgesi olsun yarışı başlatacak. Ben de, bu yarışa, Sayın Bakanın
Balıkesir'dekilere öncelik vererek başlamasını diliyorum. Teşekkür eder, saygılar
sunarım. (DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar) AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Utanmadan bunu söylüyorsun!.. HİDAYET KILINÇ (İçel) -
Sözünü geri alsın... BAŞKAN - Sayın İlyas
Yılmazyıldız, size, İçtüzüğün 67 nci maddesini hatırlatayım. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Buyurun. BAŞKAN - Çok
bağırıyordunuz; duymazsınız diye sözünüzü kesmedim. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Teşekkür ederim. BAŞKAN - "Genel
Kurulda kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir
dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse kürsüden
ayrılmaya davet eder." Arz ederim efendim. AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Alışkanlık haline getirdiler Başkan, sesimizi çıkarmıyoruz diye... BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - Aynaya baksın, aynaya... BAŞKAN - Efendim, rica
ederim... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Kimseyi yaralamak gibi bir sözüm olamaz; ama, milletin ıstırabı
çok büyüktür. Burada, bakınız, gerçekler saptırılarak, bazen, işte, yasa
şöyledir, böyledir... Arkadaşlarımız söz alıp görüşlerini dile getirebilirler. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Efendim, maksat
hâsıl olmuştur. İçtüzüğün 67 nci maddesine göre düzelttiniz, teşekkür ediyorum
efendim. Önemli olan maksadın hâsıl olması. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır)
- Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Efendim,
Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunarken karar
yetersayısının aranılması istenmiştir. "Önergeyi kabul edenler,
etmeyenler" derken, elektronik cihazla oylama yapacağım; haberiniz olsun. Süre 2 dakika efendim. Oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Önerge
reddedilmiştir efendim. 6 ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Geçici maddeyi okutmadan
evvel bir şey ifade etmek isterim efendim. Bu kanundan sonra iki tane
uluslararası anlaşma var. Sayın milletvekilleri,
onlar da açık oylamaya tabidir; bir yere ayrılmamanızı rica ediyorum. Geçici madde 1'i
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1. - 4562
sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine göre kurulmuş bulunan
mevcut organize sanayi bölgelerinden Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca uygun
görülenler, Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunun teklifi üzerine Bakanlar
Kurulunca endüstri bölgesi olarak ilan edilebilirler. Endüstri bölgesi
kurulması talep edilen yerlerde, organize sanayi bölgelerinin bulunması
durumunda, öncelikle mevcut organize sanayi bölgeleri bu madde uyarınca
endüstri bölgesi olarak ilan edilebilirler. Endüstri bölgesi olarak
ilan edilen organize sanayi bölgeleri mevcut organları vasıtasıyla sevk ve
idare edilir. Bu bölgelerde, bu Kanun ile tanımlanan yatırımı gerçekleştiren
yatırımcılar yine bu Kanun ile getirilen teşviklerden yararlanırlar. BAŞKAN - Geçici 1 inci
madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi adına Erzincan Milletvekili Sayın
Tevhit Karakaya... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal konuşacaklar efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ünal. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının geçici 1 inci
maddesi hakkında söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, AK Parti Grubu adına
ve şahsım adına, saygıyla selamlıyorum. Geçici 1 inci maddede
"4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine göre kurulmuş
bulunan mevcut organize sanayi bölgelerinden Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca
uygun görülenler, Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunun teklifi üzerine
Bakanlar Kurulunca endüstri bölgesi olarak ilan edilebilir" denilmektedir
ve bunun şartları da arkasından sıralanmaktadır. Endüstri bölgesinin
kurulması, Türkiye açısından faydalı gördüğümüz bir olay. BAŞKAN - Sayın Ünal, bir
dakika efendim... Sayın milletvekilleri,
biraz sükûneti muhafaza edebilir miyiz efendim... Arı kovanı gibi; hayırdır
inşallah... Lütfen... Sayın Ünal, buyurun
efendim. ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; endüstri bölgelerinin kurulmasından
maksat, yabancı sermayeyi ülkemize çekmek; dolayısıyla, istihdam imkânı ortaya
çıkarmak, issizliğin önünü kesmek, yabancı sermayeyle işletmeler, fabrikalar
açmak suretiyle Türkiye'de üretime katkıda bulunmaktır. Tabiî, bu geçici maddede,
mevcut organize sanayi bölgelerinden bir kısmının, teklif suretiyle, endüstri
bölgesi haline dönüştürülmesi hadisesi var. Şu anda, pek çok organize sanayi
bölgemiz henüz yeterince üretime geçememiş, hatta bir kısmında, mesela, kendi
ilim Osmaniye'de bile, birtakım işletmeler tarafından arazi satın alındığı
halde, krizden dolayı, imkânsızlıklardan dolayı ve geleceğe güvensizlikten
dolayı fabrikaların temeli atılamamıştır. Bu, birinci hastalık. İkinci hastalık
ise, biz, dış sermayeyi ülkeye çekmeye çalışırken, maalesef, yerli sermayeyi,
özsermayemizi ürkütmekte ve yurtdışına kaçmasına sebep olmaktayız. Geçtiğimiz haftalarda
odalarımıza gönderilen bir dergi var; çok ibretli olduğu için, ibretamiz olduğu
için sizlere buradan göstermek istiyorum. Şu dergiyi odalarımıza gönderdiler,
kim çıkarıyor bilmiyorum; ama, Sayın Ulaştırma Bakanımızın da fotoğrafının
basıldığı bir haber var: "Özel havayollarına devletten bir parmak bal, 6
000 000 dolar" diye. Bildiğiniz gibi, basından da takip ediyoruz, bazı
özel havayolları şirketleri kriz içerisinde; ama, ne var ki... Bu şirketleri
sıralamış ve bunlardan bir tanesi de Air Alfa. Hemen altına yazmış "yeşil
sermayeye destek yok." Haberin içerisinde "Bakanlar Kurulunda da
görüşülen pakette, şirketlerin 106 000 000 dolarlık kredi talebi değerlendirmeye
alındı. Hazine Müsteşarlığı, havayolu şirketlerine, Eurocontrol'e olan
borçlarının tasfiyesinde kullanılmak üzere ilk etapta 10 trilyon liralık bir
kaynağın -yaklaşık 6 000 000 dolar- aktırılmasını uygun buldu. Yeşil sermayeyle
bağlantısı olduğu gerekçesiyle, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da sağlanacak
krediden Air Alfa'nın yararlanamayacağı bildirildi." Değerli milletvekilleri,
bu ne kadar hazin ve ne kadar utanılacak bir olay. Aynı hadiseyi şu Yüce
Mecliste de geçen haftalarda yaşadık. DSP sıralarından çok sayın bir
milletvekili arkadaşımız, burada konuşan bir milletvekiline söz atıyordu
"yeşil sermaye ne olacak" diye. Şimdi, biz, sermayeyi yeşil, kızıl,
sarı diye ayırırsak ülkede, kim yatırım yapacak?! Yabancı sermayenin Türkiye'ye
gelmesinin yegâne maksadı nedir; Türkiye'de istikrardır. Bir örnek daha
vereyim: Yeşil sermaye diye damgalayıp cezalandırdıkları Anadolu şirketleri,
yurtdışında çalışan işçilerimizin sermaye destekleri, para destekleriyle
kurulmuş ve çalışan şirketler, binlerce insanımızın çalıştığı şirketler. Geçen hafta, Milliyetçi
Hareket Partisinin çok değerli Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli Bey, Avrupa
gezisine çıktı, birkısım ülkeleri gezdi, oradaki işçilerimizle toplantılar
yaptı -ben, basından takip ettim- ve onlara "gelin ülkenizde, Türkiye'de,
memleketinizde yatırım yapın" diye teklif etmedi mi; teklif etti. Şimdi, bu yanlış bir olay
mı; elbette güzel bir şey; ama, işçilerimiz, şu hadiseden sonra, Türkiye'de
yatırım yapmak için paralarını nasıl buraya transfer ederler?! Biz, yanlış
yapıyoruz. Sermayeyi renklendirmek suretiyle yanlış yapıyoruz ve bu ülkede,
maalesef, birkaç yıl önce "yeşil sermaye" diye listeler yayımlandı,
lokantalar, hatta köşebaşı kebapçıları bile bu listede yer aldı. Bunlar,
Türkiye için yazık ve günah şeyler. Yine, biz, birbirimizi
sevmek zorundayız, birbirimizi kucaklamak zorundayız. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Toparlayın
efendim. ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) -
Maalesef, yine geçen haftalarda, çok sayın DSP milletvekili arkadaşlarımızdan
biri, Sayın İçişleri Bakanına, Emniyet Teşkilatında çalışan, inançlı,
mütedeyyin insanları jurnallemeye kalktı. Biz, bununla mı ilerleyeceğiz,
bununla mı bir yere varacağız; bu kafayla nereye varabileceğiz? BAŞKAN - Sayın Ünal, 2
dakika fazla süre verdim size. Lütfen... ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) -
Değerli milletvekilli arkadaşlarım, eğer, biz, organize sanayi bölgelerimizin,
endüstri bölgelerimizin yabancı sermayeyle dopdolu fabrikalarla donatılmasını
istiyorsak, bu mantaliteyi, bu kafayı, bir defa bir tarafa bırakalım. Kim
olursa olsun, gelsin ülkemizde yatırım yapsın, insanımızı çalıştırsın,
memleketimizde üretim yapsın, biz onları kucaklayalım; bununla kalkınabiliriz. Bu düşünceyle, bu kanunun
ülkemize hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim, söz
sırası, Doğru Yol Partisinde. Ankara Milletvekili Sayın
Saffet Arıkan Bedük Sayın Saffet Arıkan
Bedük, buyursunlar efendim... (DYP sıralarından alkışlar) İSMAİL AYDINLI (İstanbul)
- Başkanım, sataşma var; ona cevap vereceğim. BAŞKAN - Sataşma mı
var?.. İSMAİL AYDINLI (İstanbul)
- Evet efendim. BAŞKAN - Kime var?.. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Hayır efendim, ben kimseye sataşmadım. İSMAİL AYDINLI (İstanbul)
- İçişleri Bakanlığına yönelttiğim sorularla ilgili, jurnalcilikle suçladı; ona
cevap vermek istiyorum. BAŞKAN - Efendim,
zabıtları alayım da, bir bakayım... İSMAİL AYDINLI (İstanbul)
- Peki efendim. İsmimden bahsetti... ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Hayır efendim, isim falan yok. BAŞKAN - Zabıtları
getirir misiniz efendim. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Niye gocunuyorsunuz?!. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bedük. DYP GRUBU ADINA SAFFET
ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 789 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun
görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Doğru Yol Partisi
Grubu adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
güçlü bir devlet, zengin bir millet, sözüne itibar edilir bir ülke ve bir
yönetim; özlemimiz bu, yerine getirmemiz gereken hedef de bu. Dünyadaki değişen
ve gelişen şartları, bilimdeki ve teknolojideki gelişimi, mutlak surette
ülkemize getirmek ve Türkiye'deki ekonomik gelişimi artırmak, istihdam yaratmak
ve teknoloji transferlerini gerçekleştirmek, bizim, üzerinde durulması gereken
yöntemlerimiz, araçlarımız ve yerine getirilmesi gereken hedeflerimizdir. İşte, bu anlayış
içerisinde, bir taraftan, yatırımları artıracağız, teşvik tedbirlerini
geliştireceğiz, yabancı sermayeyi Türkiye'ye getireceğiz; yabancı sermayenin
Türkiye'ye girişini sağlamakla birlikte, onun burada güven ortamı içerisinde
yaşamasını ve gelişmesini temin edeceğiz. Bu suretle, hem ekonomik gelişmeyi
sağlamış olacağız hem bir taraftan da istihdam temin edeceğiz ve dolayısıyla,
ülkede kalkınmayı gerçekleştirmiş olacağız. Ama, unutulmaması gereken bir şey
var; bir ülkede, ekonomik gelişimi sağlayacak olan iki ayrı sektör var veya
kaynak var; biri yabancı sermaye, biri de yerli sermaye. Yabancı sermaye ile
yerli sermayeyi aynı oranda teşvik etmek, desteklemek, onlarla ilgili birkısım
tedbirleri getirmek, hem boynumuzun borcu hem bir görev hem bir sorumluluk,
aynı zamanda, milliyetçilik duygumuzun da bir gereğidir. Yabancı sermayenin,
evet, desteklenmesi gerektiği muhakkaktır; ama, unutulmaması gereken bir şey
daha vardır; bu ülkenin bugüne kadar gelmesini temin eden yerli sermayeyi,
küçük ve orta boy işletmeleri, esnaf ve sanatkârları, eğer desteklemiyor ve
eğer onların gelişimine imkân sağlayacak birkısım projeleri geliştirmiyorsanız;
hatta, Doğru Yol Partisi zamanında uygulanan KOBİ'lerin desteklenmesi
bağlamındaki birkısım hedefleri ve programı gündemden çıkarıyorsanız, orada bir
yanlışlık var. Dolayısıyla, altını çizerek belirtmek istediğim bir husus var.
Şu anda uygulanmakta olan ekonomik programda reel sektör yoktur, sadece
bankacılık sektörü vardır. Bankacılık sektörünün desteklenmesi, bu ülkede
kalkınmayı sağlamaya yeterli değildir. Bu bağlamda, endüstri bölgelerinin
kurulmasında tereddütlerimiz vardır. Değerli milletvekilleri,
globalleşme ve rekabet, ülkemizin sanayileşmesi bakımından da fevkalade
önemlidir. Globalleşen dünyada, rekabet, fevkalade önemli bir şekilde,
ehemmiyetini artırmaktadır. Oysa, üretimin desteklenmesi, üretilenin satılması
ve ülkede, sadece para politikalarıyla değil, daha başka tedbirlerin alınması
gerektiğinin hatırlanması, reel sektörün, küçük ve orta boy işletmelerin
desteklenmesi fevkalade önemlidir. 21 inci Yüzyılda, küçük
ve orta boy işletmelere önemli roller düşüyor. Küreselleşen bir ortamda,
rekabet fevkalade ehemmiyet arz ediyor; bunun için de, küçük ve orta boy
işletmelere görev düşüyor. Küçük ve orta boy işletmelerin ağırlıklı olarak
bulundukları yerler organize sanayi bölgeleridir. Değerli milletvekilleri,
biz, organize sanayi bölgeleri varken, kalkınmada öncelikli yöreler statüsüne
tabi olan bölgeler varken ve yine, bu bölgelerde, üzerinde durulan ve
gerçekleştirilen birkısım yeni düzenlemeler varken, mesela ekonomik ve sosyal
bakımdan teşvik edilmesi gereken noktalar varken, bunları bir tarafa
bırakıyoruz; organize sanayi bölgelerinde hedefi daha halen yakalamadık,
birkısım organize sanayi bölgeleri halen yüzde 25 kapasiteyle çalışıyor, bunun
üzerine endüstri bölgelerini getiriyoruz. Endüstri bölgelerini getirdiğiniz
zaman, herkes sorar; peki, organize sanayi bölgelerine ne oldu? Organize sanayi
bölgelerini desteklemek suretiyle, küçük ve orta boy işletmeleri desteklemek
suretiyle birkısım düzenlemeleri yapmanız mümkün iken ve ülkede sanayileşmeyi
gerçekleştirmeniz mümkün iken, niye onu gerçekleştirmiyorsunuz da endüstri
bölgelerini kuruyorsunuz? Biz diyoruz ki, organize
sanayi bölgeleriyle ilgili düzenlemelere evet, organize sanayi bölgesindeki
yatırımları gerçekleştiren özel sektörü destekleyici, teşvik tedbirlerini
artırıcı birkısım düzenlemelere evet ve nihayet, bu bölgelerdeki
vatandaşlarımızın yapmış olduğu yatırımlarla ilgili teşvik tedbirleriyle
birlikte, vergi indirimlerine evet, hatta, rekabet edebilecek bir konuma
gelmesi için, özellikle, uluslararası platformda rekabette başarılı olabilmek
için, maliyet unsurlarını düşürecek birkısım tedbirleri yerine getirmeye
bununla ilgili birkısım yeni düzenlemeleri gündeme getirmeye evet diyoruz; ama,
ne yazık ki, getirilenlere bakıyoruz, endüstri bölgeleri, yeni bir kurul...
Türkiye, yeni kurullar sisteminin içerisine giriyor. Değerli milletvekilleri,
çok enteresan bir ifade var, deniliyor ki: "Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca
teklif edilecek ve Teknoloji Koordinasyon Kurulu tarafından da kabul
edilecek." (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlayın
efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Devamla) - Şu duruma bakın. Ondan sonra da Bakanlar Kuruluna gidecek. Sanayi
ve Ticaret Bakanlığınca, Bakanın da imzaladığı... Dolayısıyla, bakanlıktan
sorumlu olan bakandır; eğer, bakanlık bunu teklif ediyorsa, müsteşarın
başkanlığında bulunan bir koordinasyon kuruluna olur vermek, onay vermek,
âdeta, bakanlığın üstünde ona bir görev vermek demektir; bir sorumluluk vermek
demektir. Dolayısıyla, bunu kabul etmek gerçekten, yine, mümkün değildir. Değerli milletvekilleri,
kurullar sistemi devam ediyor ve bizim üzerinde durduğumuz konu şu: Yer tahsisi
önemli değil, önemli olan iç ve dış sermayenin sanayie yönlendirilmesiyle ve
onunla ilgili birkısım teşvik tedbirlerinin alınmasıdır, organize sanayi
bölgelerinin halen dolmayan noktalarının artırılmasıdır. Hemen ifade edeyim,
Ankara'nın ikinci organize sanayi bölgesi halen hedefine ulaşmadı,
Şereflikoçhisar'da, Polatlı'da, hatta Mamak yöresinde organize sanayi bölgesiyle
ilgili halen hedefler yakalanmış değil; ama, endüstri bölgelerini gündeme
getiriyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Bedük,
lütfen... SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Devamla) - Endüstri bölgelerine evet diyoruz; ama, endüstri bölgelerini, biz,
doğrudan doğruya kabul etme yerine, mevcut olan sistemi, daha açık, daha net
bir şekilde, eğer düzenleyebilseydik, o zaman, daha süratli bir şekilde
meselemizi gerçekleştirmiş olurduk. Şimdi, ne geliyor; bir hukuk karmaşası, bir
uygulama karmaşası; kimin ne yapacağı belli değil. Dolayısıyla, yabancı sermaye
buraya geldiğinde, acaba, kalkınmada öncelikli yöreler statüsüne mi tabi
olacak, olağanüstü hal bölgesiyle ilgili diye söylediğimiz ekonomik, sosyal
teşviklerden mi yararlanacak, yoksa, serbest ticaret bölgesinden mi
yararlanacak? Dolayısıyla, çok karmaşa yaratan yeni bir sistemle karşı
karşıyayız, onun için buna itiraz ediyoruz. Biz, bu duygular
içerisinde, ülkemizde, gerek yerli ve gerekse yabancı sermayenin mutlak surette
desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. KOBİ yatırımlarını gerçekleştirecek yerli
sermayeye evet diyoruz. Son olarak diyorum ki,
mazeret terazisinin tartamayacağı günah ve haksızlık yoktur. Burada haksızlık
yapmayalım, yerli sermayeyi de mutlaka destekleyelim ve bu destekler içerisine
onları alalım diyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Saadet Partisi
Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik; buyurun efendim. SP GRUBU ADINA TURHAN
ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Şu anda, Endüstri Bölgeleri Kanun Tasarısını görüşüyoruz. Bu
tasarının geçici 1 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz aldım. Bu tasarı metnine
baktığımız zaman -elimde başka metinler de var- Türkiye'deki işsizliğe çözüm
önerisi gibi bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bu Meclis, 21
inci Dönem Meclisi, 300'ün üzerinde kanun çıkardığını ifade ediyor ve bununla
da övünülüyor. Ben, buraya gelirken, bu kanunlardan, Endüstri Bölgeleri Kanun
Tasarısı dahil üç beş tanesini yanıma alarak geldim; tamamen, şu anda
görüştüğümüz tasarıyla ilgili olarak çıkarılmış kanunlar. Bunlardan bir tanesi
deprem bölgesiyle ilgili; bunun içerisine, teşvikle ilgili, organize sanayiyle
ilgili maddeyi katan bir kanun tasarısı, kanunlaştı. Yine, sizlerin çıkardığı
bir başka kanun; Nisan 2000'de çıkarılan organize Sanayi Bölgeleri Kanunu.
Yine, bir başkası, olağanüstü hal bölgesindeki teşvikle ilgili 4325 sayılı
kanun. Bir de, çiftçilerimizi son derece alakadar eden, birliklerin,
kooperatiflerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanun. Acaba, ben, niye bu
kanunları aldım, buraya kadar getirdim. Değerli arkadaşlar, şu
anda yürürlükte olan bu çıkardığınız kanunlardaki amacınız, Türkiye'de
işsizliğe çözüm bulmak; ama, ne hikmettir ki, sizin çıkardığınız bunca kanun,
Türkiye'nin tablosuna baktığımızda, Türkiye'de olmayan olayların cereyan ettiği
bir tabloya neden olmuş. Bakın, bu ülkede hiç
konuşulmayan, geçmişte olmayan olaylara şahidiz bugün; sokakta ölen insanlar
var, hem de 10'larca, donarak ölen insanlar... Bunlar olurken, siz, efendim,
doğalgazın şu kadarı mı fazla, bu kadarı mı eksik; insanlarımıza bu tartışmayı
yaptırıyorsunuz. Soruyorum sizlere: Sokakta insanlar donarken, şu Mecliste,
doğalgazın ne olduğunu, fiyatının ne olduğunu bilenimiz var mı allahaşkına? EROL AL (İstanbul) - Var,
var... TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Maalesef, yok. (DSP sıralarından "var, var" sesleri) Sorayım, on
değişik rakam çıkacak, yok. Yaptığınız uygulamaların
ülkeyi getirdiği tablo, hiç kimsenin bilmediği bir şey. Başka bir şey; açlıktan
ölen insanlar var, doktor raporuyla. Çıkardığınız bu kanunların, ülkeyi
getirdiği nokta bu. Ne hikmettir ki, işsizliğe çözüm için kanun çıkarıyorsunuz;
ama, son bir yılda 1 500 000 insan işsiz kalmış; bu ne hal yahu?! HASAN GÜLAY (Manisa) -
Sen, doğalgazın ne olduğunu biliyor musun? TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Sen, 1 500 000 işsizin, şu anda ne halde olduğunu biliyor musun ki, doğalgazı
konuşuyorsun!.. HASAN GÜLAY (Manisa) -
Sen biliyor musun doğalgazın ne olduğunu? BAŞKAN - Efendim,
karşılıklı konuşmayın lütfen. TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısıyla, siz, soğuktan, açlıktan ölen
insanın sıkıntısını bilseydiniz, böyle rahat oturamazdınız burada. HALİT DİKMEN (Aydın) - Ne
alakası var?.. TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bu kanunların hepsiyle kurullar oluşturdunuz; maaşı,
milletvekili maaşının birkaç misli olan kurullar. Efendim, organize sanayi
bölgelerinin istenilenleri endüstri bölgesi yapılacakmış. Sayın Bakanım, birkaç
gün önce burada yine bir kanun görüşüldü, biraz önce ifade ettim. Organize
sanayi bölgelerini ilgilendiren bir karar alındı ve hükümet adına bir sayın
bakanımız "ben, bu konuyu birkaç ay içerisinde çözeceğim" dedi. Peki,
bu çözülecekse, bu tasarı ne anlam ifade ediyor? Bu tasarı, bu derde deva değil
ki. Eğer, siz, bu tasarıyla, organize sanayi bölgelerinin sıkıntısını çözmek
istiyorsanız, Bakanlığın da üzerindeki kurulların yönettiği bir uygulamayla
bunu yapamazsınız. BAŞKAN - Sayın Alçelik,
toparlayın lütfen. TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Sizler, önce, çalışmayan, yüzde 80'i işten çıkarılmış olan insanların
geçmişte çalıştığı, şu anda kapalı olan sanayi kuruluşlarımızı hayata geçirmeye
çalışın. 10 trilyonluk yatırımmış... Allahaşkına, bu ülkede, 10 trilyonluk
yatırım yapacak kaç kişi var? (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Alçelik,
lütfen, efendim... Çok teşekkür ediyorum. TURHAN ALÇELİK (Devamla)
- Bitiriyorum efendim. Efendim, 100 kişiyi işe
yeni alan bir işyeri olursa, Endüstri Bölgeleri Kanunundan istifade edecek...
Size soruyorum, mademki işsizliğe çözüm arıyorsunuz, niye böyle geniş bir rakam
tutuyorsunuz? Şu anda, hükümet adına, Sayın Bakandan bir istirhamımız var, bu
bölümü hemen çeksin. Organize sanayiyle ilgili, Türkiye'nin küçük ve orta
ölçekli sanayi işletmelerinin sorunlarını acilen çözecek olan 4325 sayılı
Kanunu, düzenlenmesi için yeniden buraya getirsin, hep beraber destek olalım;
ama, emin olun, niçin, hangi amaçla yapıldığı bilinmeyen, birçok arkadaşımızın
da, hakikaten zorlandığı bu konuda, yanlış yaptığınızı ifade ediyorum; bu
yanlışınızı desteklemediğimizi ifade ediyorum ve sizi, doğru yapmaya davet
ediyor, saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Efendim, madde üzerinde
başka söz isteyen?.. Yok. Efendim, geçici 1 inci
madde üzerinde 3 adet önerge vardır; okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı (Endüstri Bölgeleri) Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesinin
birinci ve ikinci fıkralarının sonunda yer alan "ilan edilebilirler"
ibaresinin "ilan edilirler" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı Endüstri
Bölgeleri Kanunu Tasarısı geçici madde 1'in ikinci fıkrası sonuna aşağıdaki
cümlenin ilavesini arz ederiz. "12.4.2000 tarih ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu 14 üncü maddesi son fıkrası hükmüne göre teşviklerden faydalanacak olan illerdeki organize sanayi bölgelerindeki yatırımlara Endüstri Bölgeleri Kanunu ile getirilen teşvikler uygulanır"
BAŞKAN - Efendim, son
önerge en aykırıdır, okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı kanun
tasarısının geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere
"Ancak olağanüstü hal ilanında bu kapsama alınan illerdeki organize sanayi
bölgeleri endüstri bölgeleri olarak ilan edilirler" metni eklenmiştir.
BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet?.. KÜLTÜR BAKANI İSTEMİHAN
TALAY (İçel) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tunç. AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum. Endüstri bölgeleriyle
yabancı sermaye Türkiye'ye getirilmeye, hızlandırılmaya çalışılıyor ve onun
için de bazı teşvikler, tedbirler öngörülüyor. Ancak, bu tedbirler, teşvikler
yeni tedbir, yeni teşvik değil, daha önce de yabancı sermayenin Türkiye'ye
gelişini hızlandırmak için tedbirler, teşvikler alınmış; ancak, yabancı sermayenin
Türkiye'ye gelmediği görülmüş. 1,3 katrilyon para, yabancı sermaye piyasada
dolaşıyor, Türkiye'nin bundan aldığı pay 900 000 000 dolardır. Türkiye'de fert
başına düşen yabancı sermaye miktarı 15 dolar, İrlanda'da 4 080 dolardır; yani,
bir yerde, sadece kanun çıkarmakla, teşvikle, destek vermekle yabancı sermayeyi
biz Türkiye'ye getiremiyoruz. Biz,
Türkiye'ye yabancı sermayeyi getirirken, içeride yerli sermayeyi tutamıyoruz.
Türkiye'ye 900 000 000 dolar yabancı sermaye gelmiş; ama, Türkiye'den dışarı
giden sermaye 1 milyar dolar olmuş. Bunun, sadece, ekonomik, iktisadî
tedbirlerle olacağı kanaatinde değilim; sosyal tedbirlerin alınması lazım,
hukukî tedbirlerin alınması lazım, yerli veya yabancı sermayenin Türkiye'de
yaşayabileceği, üretebileceği bir ortamın hazırlanması lazım diye düşünüyorum. Bunu ifade ettikten
sonra, vermiş olduğumuz önergeye geliyorum. Geçici 1 inci maddenin ikinci
fıkrasının şöyle olmasını istiyoruz: "Endüstri bölgesi kurulması talep
edilen yerlerde, organize sanayi bölgelerinin bulunması durumunda, öncelikle
mevcut organize sanayi bölgeleri bu madde uyarınca endüstri bölgesi olarak ilan
edilebilirler. Ancak, olağanüstü hal ilanında bu kapsama alınan illerdeki
organize sanayi bölgeleri endüstri bölgeleri olarak ilan edilirler." Yani,
olağanüstü hal bölgesinde bulunan organize sanayi bölgeleri, doğrudan doğruya
endüstri bölgeleri olarak ilan edilsin diye bir talepte bulunuyoruz. Bunun,
tabiî bir talep olduğu kanaatindeyim. Kaldı ki, 1998 yılında, olağanüstü hal
illerinin teşvik edilmesiyle ilgili kanun buraya geldiği zaman, sadece
olağanüstü hal illerini kapsıyordu; ancak, daha sonra bu kanunun kapsamı
genişledi, daha sonra organize sanayi bölgeleriyle beraber kapsam daha da
genişledi; ancak, bunlar da uygulanmadı. Ben diyorum ki, bu bir
fırsat, olağanüstü hal bölgesindeki illerin kalkınması, gelişmesi için,
dolayısıyla, ülkenin ekonomisine, tekrar, üretken olarak katkıda bulunması için
teşvik edilmesi lazım bu illerin, desteklenmesi lazım bu illerin. Çünkü, on
onbeş yıl boyunca uygulanan olağanüstü halin olumsuz etkilerinde kalan bu
illerde üretim yapılamaz olmuş, işyerleri kapanmış, göçler başlamış, sermaye
göçü başlamış oradan. Dolayısıyla, terörden dolayı, bir yerde devlet hizmetleri
oraya gitmezken, özel sektör, zaten hiç gidemez. Artı, oradaki devlet
kuruluşlarının çok büyük bir kısmı özelleştirmeye tabi tutulmuş altyapısı
hazırlanmadan ve dolayısıyla, bu iller, bir yerde, kendi olumsuz kaderleriyle
başbaşa bırakılmışlar, terk edilmişler. Bu önergeyle, yine, bir
çare olacağı kanaatinde değilim; yani, dönüştürülse bile, işte, 10 trilyonluk
yatırım yapacak, ama, belki, bir babayiğit çıkar da, buralarda yatırım yapar
da, buradaki insanlar iş bulmuş olur ve bölge de, iller de kalkınmış olur diye
düşünüyor, önergeye destek vermenizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum
efendim. (SP sıralarından alkışlar) III.- YOKLAMA BAŞKAN- Yasin
Hatiboğlu?.. Burada. Veysel Candan?..Burada. Hüseyin Karagöz?..
Burada. YASİN HATİBOĞLU (Çorum)-
Hayrola Sayın Başkan?!. BAŞKAN- Yoklama istediniz
efendim... YASİN HATİBOĞLU (Çorum)-
Efendim, onu işitmedim de, kusura bakmayın. BAŞKAN- Yoklama
istediğiniz için... VEYSEL CANDAN (Konya)-
Hayır, yarıdan başladınız da, anlaşılamadı. YASİN HATİBOĞLU (Çorum)-
Sayın Başkan, her şeyin bir usulü var efendim; lütfen... BAŞKAN- Geçici 1 inci
madde üzerinde oylamadan evvel... VEYSEL CANDAN (Konya)-
Önergenin oylamasından evvel... BAŞKAN- Önerge var
efendim. "Önergenin oylamasından
evvel" deniliyor... Zeki Çelik?.. Burada. Ahmet Sünnetçioğlu?..
Burada. Mustafa Geçer?.. Burada. Aslan Polat?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Ali Oğuz?.. Burada. Niyazi Yanmaz?.. Burada. Lütfü Esengün?.. Burada. Ahmet Cemil Tunç?..
Burada. Arif Emre?.. Burada. Ahmet Karavar?.. Burada. Cevat Ayhan?.. Burada. Bahri Zengin?.. Burada. Ahmet Demircan?.. Burada. Yaşar Canbay?.. Burada. Suat Pamukçu?.. Burada. Sacit Günbey?.. Burada. Efendim, 20 arkadaşımız
yoklama talebinde bulunmuşlardır. Yoklama için 2 dakika
süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı
yetersayısı vardır. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S.
Sayısı: 789) (Devam) BAŞKAN - Hükümetin ve
Komisyonun kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler. Önerge kabul edilmemiştir efendim. Sayın Aydınlı, zabıt
geldi, isminizi zikreden yok; ama, siz bir önerge vermiş miydiniz İçişleri
Bakanlığıyla ilgili? İSMAİL AYDINLI (İstanbul)
- Sayın Başkanım, İçişleri Bakanımıza, bu konuyla ilgili, bütçe görüşmelerinde
sözlü olarak sorular yöneltmiştim. BAŞKAN - Önerge değildi
yani... İSMAİL AYDINLI (İstanbul)
- Önerge değildi. O, zabıtlarda... BAŞKAN - Okuyorum
efendim: "Çok sayın DSP
milletvekili arkadaşlarımızdan biri, Sayın İçişleri Bakanına, emniyet
teşkilatında çalışan inançlı, mütedeyyin insanları jurnallemeye kalktı. Biz,
bununla mı ilerleyeceğiz..." Siz, jurnalleme
yapmadığınız için ve böyle bir önerge de vermediğiniz için niye üstünüze
alınıyorsunuz? İSMAİL AYDINLI (İstanbul)
- Sayın Başkan, konuşturmamak için bir gerekçe mi arıyorsunuz? Ben, diyorum ki, İçişleri
Bakanımıza o soruyu ben yönelttim. BAŞKAN - Bir dakika, şu
önergeleri bitireyim, size yerinizden söz vereyim efendim. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Efendim, yapmış mı böyle bir şey? BAŞKAN - Kabul ediyor
efendim. Ben sordum. Kabul etmeseydi, vermeyecektim. İstirham ederim... ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Yapmış ki, kabul ediyor! BAŞKAN - Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 789
sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinin 1
inci ve 2 nci fıkralarının sonunda yer alan "ilan edilebilirler"
ibaresinin "ilan edilirler" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Saffet
Kaya (Ardahan)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Sayın Başkanım, katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Buyurun efendim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kanun tasarısı
üzerinde, olumlu yönleriyle, muhalefete, özellikle Doğru Yol Partisi Grubu
sözcülerinin ortaya koymuş oldukları görüşlere ve Başkanlığa sunmuş olduğumuz
önergelerimizin görüşülmesinde yeterli desteği, iktidar partisi milletvekili
arkadaşlarımızdan görememenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Aslında, amacımız,
birilerini dövmek falan değildi, iktidarı yıpratma babında verilmiş önergeler
olarak da kabul edilmemeliydi. Önemli olan konu, ülkemize, sanayicimize, yatırımcımıza
faydalı olabilecek dört başı mamur bir yasa tasarısının, mükemmel bir şekilde,
Meclisten geçmesini sağlamaktı; ama, ne yazık ki, daha önceki önergelerimizde
olduğu gibi, herhalde, bunda da, yine, önergemizin reddi yönünde oy
kullanacaksınız; ama umut ederim ki, beni, bu sözlerimden dolayı mahcup
edersiniz; yani, bu önergemize destek verirsiniz. Burada, hukuken takdire
taalluk eden bir yetkilinin bağlayıcı bir niteliğe kavuşması yolunda talepte
bulunuyoruz. Eğer, kurumlar, kuruluşlar, komisyonlar bunun böyle olmasına karar
vermişse, Bakanlar Kurulu da, orayı, o organize sanayi bölgesini, "işte,
kanunda belirtilen şekilde ilan eder" demek suretiyle, bağlayıcı bir hale
getirmek istiyorduk. Değerli arkadaşlarım,
şimdi, burada, bir konuya değinmeden geçmem mümkün değil. Sayın Derviş dedi ki:
"15 günde 15 yasa..." 15 günde 15 yasadan bir tanesi, Devlet İhale
Yasasıydı. Neden; Türkiye -günlerce yaşadık, aylarca yaşadık, bu kürsülerde çok
söylendi- dünyanın etkin ve saygın kuruluşlarının raporlarıyla, boğazına kadar
rüşvete, yolsuzluğa doymuş, o hale gelmiş bir ülke olarak tanıtılıyordu. İhale
yolsuzluklarının, artık, vatandaşımızı ve kamuoyunu rahatsız ettiği bir
gerçekti. Onun için, bir an evvel, devletimizin, ihalesinde, tasarrufunda,
icraatında, özellikle, şeffaflığın gerçekleştirilmesi ve temiz toplum, temiz
siyaset adına, özellikle ve öncelikle Devlet İhale Yasasının değiştirilmesi,
ilke olarak kabul edilmişti. Biz, Doğru Yol Partisi olarak, bu konuda olumlu
katkılarımızı hep yaptık; bu kürsüden yaptık, oylarımızla yaptık ve bir an
evvel, bu yasa tasarısının kanunlaşması yolundaki çabalara destek verdik. Ama,
bakıyoruz, bugün, bu yasa tasarısının -bir arkadaşım çok özel olarak ifade
etti- 3 üncü maddesinde "Bu Kanunun kapsamında yapılacak harcamalarda 1050
sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri
uygulanmaz" deniliyor. Değerli milletvekilleri, biraz sonra, bu kanun
tasarısının tümü üzerinde, eminim ki, yanılmıyorum ki, sizler parmaklarınızı
kaldıracaksınız; bunu nasıl içinize sindireceksiniz, nasıl? MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Seni ilgilendirmez. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- Şimdi, siz laf atıyorsunuz, ben bunun cevabını veririm de, yerim geniş; ama,
zamanım dar, cevap vermem mümkün değil. Şimdi, siz, bir taraftan
temiz toplum, temiz siyaset diyeceksiniz, devleti soygundan, hortumlamaktan,
ihalelerdeki yolsuzluklardan arındıracağız diyeceksiniz, ondan sonra da, bu
kanunun getireceği birtakım altyapı ihalelerini, devletin 1050 sayılı
yasasından kaçıracaksınız, arkasından da, Devlet İhale Yasasına tabi
kılmayacaksınız; size kim inanır, sözlerinize kim inanır?! Yani, siz, bu
milleti, bunları izlemiyor, bilmiyor, takip etmiyor mu zannediyorsunuz?!
"Tavşana kaç, tazıya tut" politikanızın anlaşılmayacağını mı zannediyorsunuz?! Sayın Bakan, ben, sizin
yerinizde olsaydım, bu yasanın bu maddesindeki bu fıkranın buraya konulmasına
rıza ve muvafakat göstermezdim. Değerli iktidar milletvekilleri, ben, sizin
yerinizde olsaydım, bu ülkenin geleceği için bu fıkranın bu şekilde geçmesine
oy vermezdim. (DYP sıralarından alkışlar) (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSTAFA GÜVEN KARAHAN
(Balıkesir) - Siz gelin de görelim! ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)
- Sayın Karahan, unutmayın ki, siz, çok yakında oradan kalkacaksınız, şu
kapının olduğu yere geleceksiniz. O günü yaşayacaksınız ve o zaman, şu anda
gülünen halinize de ağlayacaksınız Sayın Karahan. (DYP sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri,
buradan milletime şikâyet ediyorum; milletime, dinleyenlere, izleyenlere
diyorum ki, yatırım için, işsizliğe istihdam yaratmak için, üretim için,
ekonominin ayağa kalkması için, özünde bu tasarıya evet diyoruz; ama, bu
tasarıda bu ilkelerin dışında, yine, eski devrin devamı yolundaki düzenlemeye
ve zihniyete hayır diyoruz. Onun için, biz, sizlerle beraber olmuyoruz; çünkü,
biz, mağdur olan, ezilen yoksul halkımızla beraberiz; size hayırlı olsun! Saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Komisyonun ve
Hükümetin kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 789 sıra sayılı Endüstri
Bölgeleri Kanunu Tasarısı Geçici Madde 1'in ikinci fıkrası sonuna aşağıdaki
cümlenin ilavesini arz ederiz. "12.4.2000 tarih ve
4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesi son fıkrası
hükmüne göre teşviklerden faydalanacak olan illerdeki organize sanayi
bölgelerindeki yatırımlara Endüstri Bölgeleri Kanunu ile getirilen teşvikler
uygulanır." Cevat
Ayhan (Sakarya)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Komisyon?.. SANAYİ, TİCARET, ENERJİ;
TABİÎ KAYNAKLAR; BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET
KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Ayhan?.. CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun. (SP
sıralarından alkışlar) CEVAT AYHAN (Sakarya) -
Muhterem Başkan, muhterem üyeler; bu önergemizin mahiyeti şudur; okundu:
1998'de, olağanüstü hal bölgelerinde teşvik uygulanması, istihdamın
geliştirilmesiyle ilgili bir kanun çıktı burada. Bilahara, 2000 yılında da,
organize sanayi bölgeleriyle ilgili bir kanun çıktı. O kanunun 14 üncü
maddesinin son fıkrası olarak koyulan hükümle, fert başına millî geliri belli
miktarın altında olan illere, aynı teşviklerin uygulanması hükmü getirilmişti.
Şimdi, bu tasarıyla, 4 üncü maddeyle, yeni birtakım teşvikler getiriliyordu, bu
önergeyi onun üzerine vermiştik. Ancak, bilahara, 4 üncü maddenin
müzakeresinde, biz önergeyi verdikten sonra, Bakanlık, 4 üncü maddeyi
değiştirdi. İsabetli oldu bu değişiklik; çünkü, 4 üncü maddede, beş yıl Gelir
ve Kurumlar Vergisi muafiyeti, çalışanların ücretlerinden kesilen muhtasar verginin
iki yıl geç ödenmesi; yani, faizsiz kredi gibi kullanma imkânı; ayrıca, yine,
kurumların geçici vergi ödeme mükellefiyetinin kaldırılması ve Gelir Vergisi
Kanununun 75 inci maddesinde, kâr dağıtımından alınacak stopajların
kaldırılması -ki, bu, normal şirketlerde yüzde 15'tir- hükümleri vardı. Bu
hükümlerin, organize sanayi bölgeleriyle ilgili kanunda 14 üncü maddede
zikredilen, takriben 59 ili içine alan bölgelerde de uygulanması istikametinde
bir önerge vermiştim. 4 üncü madde değiştiğine göre ve değişiklikle de,
hükümete, teşviklerin düzenlenmesi yetkisi verildiğine göre -ki, Sayın Bakanın
o önergesiyle yapılan değişiklik isabetli olmuştur- ben, şahsen, bu nokta da
önergemizin müzakeresine gerek olmadığını, çekilebileceğini ifade ediyorum,
oylamasına lüzum olmadığını ifade ediyorum. Daha önceki konuşmalarımda da ifade
ettiğim üzere, hükümetin, aldığı bu yetkiyi, Türkiye'nin ithal ettiği,
Türkiye'nin ihraç edebileceği sektörlerde, alt sektörlerde ve mal gruplarında,
Dış Ticaret Müsteşarlığı ile beraber, çok dikkatli bir şekilde
değerlendirmesini ve bu yeni getirilecek teşvik desteğinin, Türkiye'yi,
ihracatını geliştirecek istikamette güçlendirecek tedbirleri ihtiva etmesini
temenni ederim. Burada şunu da ifade
edeyim: Bakın, bugün, seçim çevremden, orta halli ihracat yapan bir firmadan
telefon aldım. Bana söyledikleri şudur: "Biz, bir ay önce, birbuçuk ay
önce, doların 1 500 000 mertebesinde olduğu dönemde, biraz da emniyet payını
koyarak, ihracat bağlantıları yaptık. Bugün dolar -bankaların verdiği kur- 1
370 000 lira. Biz, bu ihracatı, bağlantıyı iptal durumunda kalacağız." Bunu şunu için arz
ediyorum: 2000 yılında da, bu sıkıntı, ay ay önümüze geldi, ardından, ödemeler
dengesi, dış ticaret açıkları patladı ve şimdi, doların süratle düşüşü, ihracat
için kırmızı alarmdır. Hükümetin, bu noktaya dikkat etmesi, Merkez Bankasının,
doları ve Euro'yu, stabil bir noktada, dar bir şeritte muhafaza edecek
tedbirleri süratle alması gerekir; aksi takdirde, Türkiye, tekrar, 2000
kasımındaki gibi bir krize doğru dört nala gider. Bu teşvik paketini
hazırlarken, bunları da dikkate almakta fayda var diyorum; hepinizi hürmetle
selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ayhan. Yalnız, Başkanlığımızın
cevabını vereyim: Oylamaya gerek var; çünkü, siz geçici maddeyle ilgili bir
önerge vermiştiniz. Onun için oylayacağım. Zaten, eğer, böyle bir maddeye gerek
yok olsaydı, siz o önergeyi çekmiş olurdunuz ve konuşma hakkınız da olmazdı. Bunu, berayi malumat arz
ettikten sonra; hükümetin ve komisyonun kabul etmediği önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Geçici 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum. Yürürlük MADDE 7. - Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 8 inci maddeyi
okutuyorum: Yürütme MADDE 8. - Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın Aydınlı'nın
sataşmadan dolayı söz talebi vardır. Sayın Aydınlı, yerinizden
buyurun efendim. VII.– AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı'nın, Osmaniye
Milletvekili Şükrü Ünal'ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması İSMAİL AYDINLI (İstanbul)
- Sayın Başkanım, değerli AKP sözcüsü konuşmasının bir arasında, geçen
haftalarda bütçe görüşmeleri sırasında, Sayın İçişleri Bakanımıza yönelttiğim,
Fethullah örgütlenmesiyle ilgili, dindar memurlarımızı jurnal ettiğim iddiasını
ileri sürdü. Aslında, biz Meclise
gelirken, gerçekten seçildikten sonra, burada, devletin ve milletin
bütünlüğüne, laik, demokratik cumhuriyete sahip çıkacağımıza yemin etmiştik ve
biz bu yeminimize bağlıyız. Ancak, Türkiye'de gelinen bu noktada, özellikle
İçişleri Bakanlığında, Millî Eğitim Bakanlığında, Adalet Bakanlığında ve
bürokrasinin çeşitli kesimlerinde -kaynaklarını da ileride gösterebiliriz, DGM
savcılarında da var- Fethullahçı örgütlenmenin yoğun bir şekilde devam ettiği
ve gizliden devleti ele geçirme iddialarının had safhaya ulaştığı ileri
sürülmektedir. Sorumlu bir milletvekili olarak ve yeminine bağlı bir vekil
olarak bunları ileri sürmemizden doğal bir şey olamaz. Kaldı ki, biz, tüm
namuslu insanlar gibi, namuslu polis memurlarımıza, savcılarımıza her zaman
sahip çıkma yükümlülüğüyle karşı karşıyayız. BAŞKAN- Efendim, teşekkür
ediyorum. İSMAİL AYDINLI
(İstanbul)- Bu anlamda, ben, memurlarımı jurnal etmiş değilim; çünkü, bizim
siyasî geleneğimizde, Vahdettin'de görüldüğü gibi, ülkenin yurtsever
insanlarını İngilizlere jurnal etme geleneği yoktur. BAŞKAN- Efendim, mesele
anlaşılmıştır. Teşekkür ediyorum. İSMAİL AYDINLI
(İstanbul)- İkincisi: Bedevi çadırlarında, Türkiye Cumhuriyetini jurnal
etmek... BAŞKAN- Efendim,
lütfen... Lütfen efendim... Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim. İstirham
edeceğim efendim. Çok teşekkür ediyorum. Efendim, bitti. Cevap
verdi. Jurnallemeyle ilgili ifadesini zabıttan okudum. Jurnal etmediğini, bir
milletvekili olarak kendi görüşlerini ifade ettiklerini söylediler. Mesele
bitmiştir, anlaşılmıştır. Çok teşekkür ediyorum efendim. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S.
Sayısı: 789) (Devam) BAŞKAN- 86 ncı maddeye
göre, lehte Antalya Milletvekili Sayın Sancar Sayın; buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar) Lehte ve aleyhte
konuşmalara 3 dakika süre veriyorum efendim; arz ederim. AHMET SANCAR SAYIN
(Antalya)- Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün gün boyunca Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı üzerinde görüşmeler
yaptık. Muhalefetin değerli temsilcileri, genellikle, ortak bir nokta olarak,
Türkiye'nin yabancı sermayeye olan ihtiyacı konusunda birleştiler. Ancak, her
ne hikmetse, yabancı sermayeyi daha fazla Türkiye'ye çekme amacını taşıyan ve
bu anlamda, istihdam konusuna çözüm bulma amacını taşıyan bu tasarıya da
muhalefet etmekten geri durmadılar. Bu, sanıyorum, muhalefet olmanın dayanılmaz
cazibesi olsa gerek, hükümetten gelen her öneriye, her teklife muhalefet etme
alışkanlığı... HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Öyle mi acaba gerçekten?! AHMET SANCAR SAYIN
(Devamla) - Yine, değerli muhalefet temsilcileri, yabancı sermayenin önündeki
en büyük engelin, mevcut 57 nci hükümet olduğunu iddia ettiler... HÜSEYİN ÇELİK (Van) - O
doğru... AHMET SANCAR SAYIN
(Devamla) - Bu iddiaya katılmak da mümkün değil. Bunu, istatistikler, rakamlar
da yalanlıyor zaten. Onların kendilerinin iktidar olduğu dönemlerde, örneğin,
1994 yılında, Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı sermaye miktarı 637 milyon
dolar; 1996'da 932 milyon dolar; 2000 yılında; yani, 57 nci hükümetin icraat
döneminde bu rakam 1,7 milyar dolara çıkıyor; 2001 yılında ise, bu rakam 2,7
milyar dolar. Yani, en azından, yabancı sermaye, dış piyasalar, Türkiye'ye,
mevcut 57 nci hükümete, onların hükümetlerine göre, 4 ya da 5 kat daha fazla
güveniyorlar. (DSP sıralarından alkışlar; DYP, SP ve AK Parti sıralarından
gürültüler) Değerli arkadaşlar... ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Sayın Başkan, kaynağını göstersin; yok öyle bir şey. MUSTAFA ÖRS (Burdur) -
Onun için mi borç alıyorsunuz? AHMET SANCAR SAYIN
(Devamla) - Lütfen... Ben sizin sözünüzü kesmedim... Ben sizin sözünüzü
kesmedim... Evet, değerli
arkadaşlar... BAŞKAN - Efendim, niye
karşılıklı konuşuyorsunuz. Böyle bir usul var mı Sayın Örs?! Bu saatte
geliyorsunuz... (DSP sıralarından alkışlar; DYP, SP ve AK Parti sıralarından
gürültüler) Bir dakika dinleyin
efendim, istirham ederim, bir dakika... Kesmeyin... MUSTAFA ÖRS (Burdur) -
Onlar yaptıklarını anlatsınlar! BAŞKAN - Efendim, onlar
sizin sözünüzü dinliyor, siz de dinleyeceksiniz. Herkes birbirine tahammül
edecek; demokrasi böyle... MAHFUZ GÜLER (Bingöl) -
Uyduruyor... BAŞKAN - Buyurun efendim. AHMET SANCAR SAYIN
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, yaklaşık 490 milyar
dolarlık bir yabancı sermaye pastası var. Türkiye'nin bu pastadan aldığı
dilimler -biraz önce de söylediğim gibi- son derece küçük dilimler. Özellikle, 1980'li yılların ikinci yarısından
itibaren, bu pastadaki dilimler daha fazla oranda, gelişmekte olan ülkelere
akmaya başlamış. 1980 öncesinde, gelişmekte olan ülkelerin bu pastadaki payı
yüzde 17'ler dolayındayken, 1980'den sonra, gelişmekte olan ülkelerin payı
yüzde 35'lere kadar çıkmış; ama, Türkiye'nin payı bu kadar yükselmiş mi; hayır,
tam tersine, özellikle 1990'lı yılların başından beri, 1999'a kadar bu pay
sürekli olarak düşmüş. O halde, Türkiye'deki
mevzuatı incelemek gerekiyor... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Sayın,
lütfen toparlarsanız minnettar kalacağım efendim. AHMET SANCAR SAYIN (Devamla)
- Türkiye'de, yabancı sermayeyi teşvik edecek yasalarımızı irdelemek gerekiyor.
Bu yasa tasarısı da, yabancı sermayenin önündeki en büyük engel olan bürokratik
engelleri azaltacak, Türkiye'de yabancı sermayenin daha güvenli bir ortamda
yatırım yapmasına olanak verecek yeni bir bölge oluşumunu gündeme getiriyor. Ben, bu yasanın ulusumuza
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Tasarının lehinde oy kullanacağım; bu
tasarıya muhalefet eden arkadaşlarımızın da, Türkiye'nin yarınları için aynı
yönde oy kullanmasını tavsiye ediyorum. Saygılarımla. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Lehte oy vereceğiz
dediniz değil mi? Efendim, 86’nın mahiyeti, ne yolda rey vereceğinizi ifade
etmek içindir. Lehtekiler, lehte... Hatırlatmama lüzum yok;
ama, benim de bir tahammül gücüm var. Aleyhte, buyurun Sayın
Veysel Candan. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, bunu niye hatırlattınız? BAŞKAN - Hayır, ben, size
değil; Sayın Sayın'a hatırlattım efendim. Siz daha söze yeni başlıyorsunuz. Buyurun efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; biraz önce lehte konuşan arkadaşım,
"muhalefet etmenin cazibesi olsa gerek" diyor... ASLAN POLAT (Erzurum) -
Buraya gelin o zaman, bekliyoruz!.. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
...O zaman, şöyle demek lazım; hükümet milletvekili olmanın da cazibesi var ki,
her şeye "evet" diyeceksiniz. Bu çok yanlış. Değerli arkadaşım bazı
rakamlar verdi, para giriş çıkışından bahsettiler. Ben, ona bir hatırlatma
yapmak istiyorum. Bakın, bugün, yabancı sermaye bize bir tek yerde geliyor;
modern kumarhane niteliğindeki borsaya geliyor. Bakın, yılda götürdüğü dolar
bazındaki para yüzde 40'tır; eğer siz buna yabancı sermaye diyorsanız. Onun
için, o rakamların hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Değerli arkadaşlarım,
ben, tasarının tümünü okudum, müzakereleri dinledim, endişelerimi ifade etmek
istiyorum. Yabancı sermayeye karşı değiliz; ancak, yabancı sermaye geldiği
zaman ne getiriyor, ülkemizden ne götürüyor; bu muhasebeyi, bütün milletvekili
arkadaşların, bütün siyasî partilerin yapması gereğine inanıyorum. Acaba,
hakikaten sorun nerde? Bana göre sorun, mevcut yasaları nasıl uyguluyoruz veya
bu değişiklikler, şimdi yapılan değişiklikler, bundan sonra nasıl uygulanacak;
yani, bir yerde, zihniyet değişimi çok önemlidir. Değerli arkadaşlar,
bakın, bugün, Türkiye'de, yerli, büyük bir sermaye, 50 000 - 60 000 ortağı olan
bir sermayeden, MİT, istihbarat raporu istiyor. Mademki, böyle, tehlikeli bir
yerli sermaye varsa, aynı sermaye yabancıda da olması lazım. Yani, bunun
mantığı ne? Yerliye düşman olacaksın, yabancıya "gel" diyeceksin!
Bunu anlamak mümkün değil. Değerli arkadaşlar,
bakın, tasarının en mühim maddesi -her tasarıda, mühim, can alıcı bir madde
var- 4 üncü maddeydi. 4 üncü maddede, değişikliğin yapıldığı yerde, bakın neler
yazılıydı: Endüstri bölgelerinde yatırım yapan kişi, 200 işçi çalıştıracak,
Gelir ve Kurumlar Vergisinden beş yıl muaf olacak, çalışanların ücretlerinden
kesilen paraları iki yıl ödemeyecek; yani, krediler tanınacaktı. Yani, hepimiz
biliyorduk ne yapılacağını. Sayın Bakan bir önerge verdi -düne kadar bilmiyordu
bunları. Bugün, nereden ulaştıysa, bir telefon trafiği- bütün bunları kaldırdı,
diyor ki şimdi: "Biz bunları yaptık, metne de yazdık. Yanlış yapmışız.
Bütün bunların nasıl olacağı konusunda, biz daha sonra bir düzenleme yapacağız.
Buna da yetkili, Meclis değil, Bakanlar Kurulu olacak." Peki, o zaman, şu soruyu
soruyorum: Yarın, Bakanlar Kurulu, bu metinden daha fazla imkânlar tanırsa veya
bunların dışında başka imkânlar getirirse, o zaman, hükümet, bu Parlamentoya
güvenmiş mi oluyor? Peki, bunlar doğru değilse, bu metne neden geldi; neden
yazıldı tek tek veya bir saat sonra neden çıkarılıyor? Değerli arkadaşlarım,
şimdi, ben, bu metindeki endişelerimi dile getirmek istiyorum. Bir kere, teşvikle
ilgili... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Şimdi, endişelerimi, kısa kısa ifade ediyorum. İçtüzüğün 86 ncı maddesi de, bu
gerekçeleri saymamızı öngörüyor; o sözü bunun için aldık. BAŞKAN - Tabiî, tabiî...
Buyurun efendim, siz söyleyin. VEYSEL CANDAN (Devamla)
-1.- Çeşitli teşvik yasaları ve organize sanayiler var; teşvikle ilgili
çıkarılmış, en az onbeş - yirmi kanun var; siz, bir tane daha ilave
ediyorsunuz; yani, kargaşa biraz daha çoğalıyor. 2. - Tarım alanları,
orman alanları ve maden alanları, ciddî noktada talanla karşı karşıya olabilir.
Burada, bunları önleyici tedbir yok. BAŞKAN - 3... VEYSEL CANDAN (Devamla) -
3... Sayın Başkanım, ben
saymadan saymayın; sayıları atlamayalım, ona göre. Değerli arkadaşlarım,
burada, geçen hafta, Parlamentoda bir kanun çıkardık; hükümet çok ısrar etti;
İhale Kanunu diyor... Peki, biz orada
ne yaptık; 2886'yı değiştirdik, vesaire vesaire... Şimdi, siz ne yapıyorsunuz;
"biz, Devlet İhale Kanununu değiştiriyoruz..." 1050'yi de
değiştiriyorsunuz. Bakın şimdi; endüstri bölgesi ilan edilen bir bölgede, bir
vali, bir belediye başkanı, bir de üst kuruldan bir görevli bunu yürütecek. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Hayır... Müsaade edin Sayın Başkanım, bitireyim... BAŞKAN - Ama, efendim,
uzattım!.. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Müsaade edin canım... Müsaade edin... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlar,
şimdi, altyapı ihaleleri yapılırken, hiçbir kanuna, hiçbir usule bağlı olmadığı
zaman ne olacak; çağırıp, istediği gibi ihale vereceğiz ve bir iki ay sonra,
her yerden, arzu edilmeyen birçok dedikodu meydana gelecek. (DSP ve MHP
sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. 5 dakika sürdü konuşmanız; 3 dakika diğer arkadaşıma verdim,
size 5 dakika verdim. İstirham ediyorum efendim... Lütfen... Benim de bir fani
olduğumu unutmayın. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Cümlemi bitireyim Sayın Başkan. Şimdi, değerli
arkadaşlar, madde metinlerinin okunmadığı bir meclise, tabiî, böyle şeyler çok
geliyor. Ben burada bir endişemi söylüyorum; yani, ilgililerin dikkatini çekmek
için... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Son cümlemi söylüyorum,
tamamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
bakın, Türkiye'de 256 tane organize sanayi bölgesi var; 42'si faal, 56'sı
tamamlanmamış, 158'i devam ediyor; yani, siz bunları becerememişsiniz, bir şey
yapmamışsınız; yeni imkânları ne olacak?! Teşekkür ediyorum, sağ
olun. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Tasarı
üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Tasarı açık oylamaya
tabidir. Açık oylamanın elektronik
sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Oylama için 2 dakika süre
veriyorum. (Elektronik cihazla
oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının yapılan oylamasına 267
sayın milletvekili katılmış olup, 229 kabul, 37 ret, 1 mükerrer oy
kullanılmıştır. Böylece, tasarı kanunlaşmıştır;
memleketimize hayırlı, uğurlu olsun. Efendim, bundan sonra,
yarın, Bankalar Kanununu rahat çıkarmak için, 2 tane uluslararası anlaşmamız
var; onları çıkaracağız ve siz, bize izin vermiş olacaksınız. 5 dakika sonra toplanmak
üzere, birleşime ara veriyorum efendim. Kapanma Saati: 22.37 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 22.45 BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE
(Erzincan) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 49 uncu Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum. Kamu Kurum ve
Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle ilgili tasarının müzakerelerine başlayacağız. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 3. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/53) (S. Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu
Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili
tasarının görüşmelerine başlayacağız. 4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve
Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine
başlayacağız. 5.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına
ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine başlayacağız. 6.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S.
Sayısı: 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili
tasarının görüşmelerine başlayacağız. 7.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir. Mali Sektöre Olan
Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının görüşmelerine başlayacağız. 8.- Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/938) (S. Sayısı: 792) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir. En nihayet, Terörizmin
Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşülmesine başlıyoruz. 9.- Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/940) (S. Sayısı: 791) (1) BAŞKAN -
Komisyon?... Yerinde. Hükümet?.. Yerinde. Komisyon raporu 791 sıra
sayısıyla bastırıp dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde
söz isteyen sayın milletvekilleri?.. BEYHAN ASLAN (Denizli) -
Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN - Siz niye
istediniz?!. Neyse... Anavatan Partisi Grubu
adına, Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan. İktidar konuşur mu ya?!. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Onlar sadece "evet" der değil mi Sayın Başkan?!. (1) 791 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. BAŞKAN - İsterseniz
vazgeçin efendim. BEYHAN ASLAN (Denizli) -
Çok kısa konuşacağım efendim. BAŞKAN - 2 dakika
vereyim... Efendim, ben sizin için
çalışıyorum. Bugün 2 uluslararası anlaşmayı bitirelim ki, yarın bankalar
kanununu bitireceğiz. Allah nasip ederse, akşam 7'de de tatil yapacağız,
cumanızı kurtarıyorum... Buyurun. 3 dakikaya ayarladım... ANAP GRUBU ADINA BEYHAN
ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubu
ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Birleşmiş Milletler
Yasası gereği, uluslararası barış ve güvenliğin idamesi, devletler arasında iyi
komşuluk ve dostluk ilişkilerinin ve işbirliğinin geliştirilmesi amacına
yönelik olarak, Türkiye, Birleşmiş Milletlerin, 9 Ocak 1999 tarihinden
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından onaylanan ve 10 Ocak 2000 tarihinde
imzaya açılan ve Türkiye Cumhuriyeti adına New York'ta Birleşmiş Milletler
temsilcimiz tarafından 27 Eylül 2001 tarihinde imzalanan sözleşmenin
onaylanması için huzurunuzdayız. Bu sözleşmede hedef,
terörizmle etkili mücadele, terörizmi besleyen malî kaynakların ortadan
kaldırılması ve bu konuda ülkelere birtakım sorumluluklar yükletilmesidir. Tabiî, anlaşmalar,
sözleşmeler yapılır ve Türkiye, terörle mücadele konusunda samimîdir; bunu,
davranışlarıyla göstermiştir. 40 000 evladını şehit veren Türkiye, terörle
ilgili bütün anlaşmalara harfiyen uymuştur; ancak, maalesef, karşı ülkelerden
bu konuda samimiyet ve destek görmemiştir. Gerek finansman sağlanması ve gerek
sair konularda hep çifte standartla karşılaşmıştır. Özellikle, halen ve
geçtiğimiz yıllarda, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi teröristlere finansman
desteği konusunda fevkalade tavizkâr politikalar izlemişlerdir ve bunlar,
Birleşmiş Milletler müeyyidesinden hep kaçmıştır. Tabiî, burada samimî
olunması gerekir; ama, anlaşmaların samimiyeti nazariyatla belli olmaz; ancak,
bunun tatbikatla gösterilmesi gerekir. Avrupa Birliğinin son yaptığı, en önemli
samimiyetsizlik örneğidir. Avrupa Birliği, PKK'yı ve DHKPC'yi terörist örgüt
saymazsa, bu terörle ilgili anlaşmadaki samimiyeti biz göremeyiz. Önce, bu
konuda hükümetimize düşen ödev vardır, Dışişleri Bakanlığımıza düşen ödev
vardır; bunların da terörist örgüt listesine alınması konusunda girişimde
bulunmalıdırlar. Yoksa, işbirliğinin hiçbir amacı olmaz. Zira, benim
teröristimle senin teröristin farklı değildir. Terörizm nedeniyle canını
kaybeden senin evladınla canını kaybeden benim evladım farklı değildir. Senin
teröristin benim teröristim ayırımı yapılmaz. Bu nedenle, siyasî, felsefî,
ideolojik, ırkçılıkla ilgili, etnik, dinî hiçbir gerekçe terörizmin gerekçesi
olamaz; bu nedenle, şunu ifade etmek istiyorum ki, bu anlaşmalarda samimiyet
gerekir. Bu samimiyetin yerine getirilmesi için de, Dışişleri Bakanlığımızın ve
hükümetimizin, mutlaka, anlaşmalara uymak noktasında ve özellikle, Avrupa
Birliği ülkeleri arasında DHKPC ile PKK'nın terör listesine alınması konusunda mücadele
vermesi gerekir diyorum ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum efendim. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Eyyüp Sanay; buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA
EYYÜP SANAY (Ankara) - Muhterem Başkan, sayın milletvekilleri; Terörizmin
Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz almış bunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Birleşmiş Milletler
tarafından kabul edilmiş olan bu sözleşme, biraz önce, bir konuşmacı
arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, 27 Eylül 2001 tarihinde daimî elçimiz tarafından
imzalanmış; ancak, bu sözleşmenin imza tarihine bakıldığı zaman, genellikle,
devletlerin 11 Eylül tarihinden sonra bu sözleşmeyi imzaladıkları veya
onayladıkları dikkat çekmektedir. Demek ki, güçlü devletler, terörizmin
miladını, terörizmin sıfır noktasını 11 Eylül 2001 tarihi kabul etmekte.
Halbuki, terörizm, dünya tarihinde hep var olagelmiştir; hele, bizim
tarihimizde ise, son onbeş yirmi yılda çok büyük acılar çekilmiş, 30 000
insanımız bu uğurda kaybedilmiştir. Tabiî, milyarlarca dolar da, yine, terörizmle
mücadele uğruna harcanmıştır. Eğer, bugün, o paralar, en az 100 milyar dolar
olduğu ifade edilen bu harcamalar, Türkiye'nin kalkınması için harcanmış
olsaydı, belki, şu anda hükümet, IMF kapılarından 5 milyar, 10 milyar gibi
birtakım paraların çıkması için, bize, acilen 10, 15 tane kanun tasarısı
getirmez, daha akıllı, ülke menfaatlarına uygun kanun tasarılarıyla meşgul
olurduk ve belki de, soğuktan donan insanlarımızın ıstırabını dindirecek
problemlerin çözümü üzerinde dururdu Meclisimiz; ama, terörle mücadele edeceğim
diye oraya aktarılan paralar, ülkemizi, maalesef, bu noktaya getirmiştir. Bunu,
çok iyi bilmemiz gerekir. Tarih boyunca terörizmden
en çok zarar görmüş olan ülkelerden biri Türkiye'dir. Terörizmin önlenmesi ve
ortadan kaldırılması hususunda, şüphesiz en arzulu, en istekli ve en gayretli
ülkelerden birisi de Türkiye'dir; terörizmin ortadan kaldırılması için alınacak
her türlü uluslararası mücadelenin de içinde yer almıştır, bundan sonra da yer
alacaktır. Terörle mücadele ulusal, bölgesel ve uluslararası nitelikte
işbirliği yapılmasının gereğine inanmakta ve bu doğrultuda gayret sarf
etmektedir; çünkü, pek çok uluslararası sözleşmede, terörle mücadele yer
almaktadır; ancak, ulaşım ve haberleşme imkânları küreselleşmeyi gerçekleştirip,
devletlerin ve şirketlerin dünya ölçeğinde faaliyetlerini yoğunlaştırmış, diğer
yandan, uluslararası sömürüyü ise kolaylaştırmıştır. Bu sömürünün çok yönlü
boyutlarını ekonomik, siyasî, sosyal, kültürel alanlarda kolayca görmek
mümkündür. Teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği dünyamızda, insan
hayatını kolaylaştıran pek çok araç, âdeta kendiliğinden muhatabını
bulmaktadır. Şunu hemen belirtmeliyim
ki, teröre karşı oluşturulan uluslararası koalisyon, zengin dünya ülkelerinin
geniş oranda bir fitnesidir; çünkü, onlar, dünyanın en büyük silah üreticileri
ve en büyük silah pazarlayıcılarıdır. Kimyasal, biyolojik, nükleer, her türlü
silahın üreticisi ve satıcısı onlardır. En büyük kitle imha silahı stokuna
sahip olanlar da yine onlardır. Gelişmiş silahların kullanıldığı 20 inci
Yüzyılın savaşan tarafları hep onlardır. Tarihin kayıt düştüğü son
büyük savaş olan İkinci Dünya Savaşı sonrası meydana gelen her savaşta, her
bölgesel çatışmada, taraf konumunda olan, başta, ABD ve söz konusu uluslararası
koalisyon üyesi ülkelerdir. Dünyanın neresinde, çatışma, kan ve gözyaşı varsa,
koalisyon ortaklarının mutlaka orada parmağı vardır. Dünyanın değişik
bölgelerinde veya ülkelerinde meydana gelen çatışmalarda veya terörist
faaliyetlerde kullanılan silah, araç ve gereçler, taraflara, silah üreticisi
ülkeler tarafından satılmakta; hatta, pek çoğu hibe bile edilmektedir. Dünyanın
pek çok yerinde meydana gelen soykırımın, etnik temizliğin, insan hakları
ihlallerinin çoğunun sebebi veya sorumlusu da yine onlardır. Dünyanın değişik
yerlerinde sayısız despotu ve diktatörü destekleyen, işbaşına getiren ve ayakta
kalmasını sağlayanlar da onlardır. Nitekim, 11 Eylül olaylarından sonra üzerine
gidilen Bin Ladin'i de yetiştiren onlardır; Molla Ömer'i ve onun Taliban'ını
yetiştiren de yine o büyük devletlerdir, büyük güçlerdir. İnsanları dehşete düşüren
ürkütücü silahları bizzat insan toplulukları üzerinde deneyen de, silah
üreticisi zengin ülkeler değil midir. Terörist faaliyetlerin, daha düşünce
safhasından başlayarak örgütlenmesinde ve silahlanmasında, başta koalisyon
ülkeleri olmak üzere, Batılı dostlarımızın destek ve teşviklerinden söz edilmez
mi. İslam ülkelerinin neredeyse her birini terörizmin arkasındaki güç gibi
göstermeye çalışan ülkeler, sözde Ermeni katliamı ve Kıbrıs konusunda Türkiye
aleyhinde kararlar alıp uygulamıyorlar mı. Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyinin, İsrail'i, yerleşim yerlerini terk etmesi, sivillerin bombalanması
ve benzeri konularda kınamasını ihtiva eden pek çok kararını, yine Amerika
Birleşik Devletleri veto etmedi mi ve bu veto edilmeyen kararların hangisi,
bugüne kadar İsrail Devletine uygulatılabildi. Sayın milletvekilleri,
ekonomik, siyasî, kültürel ve askerî alanda jeopolitik, stratejik kavramlar
yeniden gözden geçirilmeye başlanmıştır. Gelişmekte olan veya az gelişmiş
ülkelerle, gelişmemiş ülkelerde elde edilen karapara veya kirliparalara değişik
isimlerle veya kılıflarla yataklık yapanlar, başta koalisyon ülkeleri olmak
üzere, dünyanın finansman mafyaları değil mi. 11 Eylül sonrası, bazı hesapları
veya hesap sahiplerini terörizmle ilintilendirmeye başladılar. Acaba, bu
paralar veya hesaplar, 11 Eylül öncesi yok muydu. Niçin, o zaman, bu gelişmiş
dünya ülkeleri, bunları tadat edip de, bu paralar hakkında, bu para sahipleri
hakkında gerekli tedbirleri almadı? Sayın milletvekilleri,
terörle mücadele, uluslararası platformlarda uzun yıllar bahse konu olmuştur.
Terör, pek çok uluslararası sözleşmede yer almıştır. Birleşmiş Milletler
bünyesinde birçok sözleşme yapıldı; Avrupa Konseyi de, pek çok sözleşmeyi kabul
etti. Bazı ülkeler, ikili veya çok taraflı anlaşmalar yaparak, teröre karşı
ortak mücadele taahhüdünde de bulundular; ancak, bu uluslararası anlaşma ve
sözleşmelerin çok iyi işlediğini söylemek mümkün değildir. Doğrusu, özellikle
Batılı ülkelerin, kendilerini ilgilendirmeyen terörist faaliyetleri çok da
ciddiye almadıklarına şahit olmuyor muyuz; hatta, bazı terörist faaliyetleri,
insan haklarıyla ilintilendirerek destek vermeye çalıştıklarına şahit değil
midir dünya?! 11 Eylül sonrası terör konusunda hassasiyet sağlanırken, nedense,
terör ve terör örgütü tanımlamasında, geçmişte olduğu gibi bugün de Batılı
müttefiklerimizle fikir birliği sağlayabilmiş değiliz. Aynı şeyleri düşünmüyor,
aynı şeyleri konuşmuyoruz. İçerisinde yer almaya gayret ettiğimiz Avrupa
Birliği, PKK ve DHKP-C gibi örgütleri, daha yeni, terör örgütleri listesinin
dışında bırakmadı mı?! Ayrıca, pek çok dost ve müttefik ülkenin, Türkiye'nin
terör belasıyla boğuştuğu dönemlerde, başta PKK ve DHKP-C olmak üzere -tabiî, bu
arada ASALA'da unutulmamalıdır, tekrar nüksedebilir- terör örgütlerine destek
verdikleri unutulmuş değildir. Onlar da unutmuş değiller ki, söz konusu
örgütleri terör örgütü listesine almamaktadırlar; çünkü, onlara sadakat sözleri
vardır; çünkü, onlar, Türkiye'yi bölüp parçalamak istemektedirler. Onun için
de, Türkiye'yi, mutlaka doğuda parçalama gayreti içerisindedirler. Onun için,
biz, bu anlaşmaları, sözleşmeleri, elbette, insanlık adına, ülkemiz adına
takdirle karşılıyoruz; çünkü, elinden, dilinden emin olduğumuz insanların
ülkesinde yaşamamız gerekiyor. Bütün insanların, dünyada, elinden ve dilinden
emin olunacak insanlar olmasını arzuluyoruz; ama, çifte standart olduğunda, o
zaman, bu sözleşmelerin samimiyetten uzak olduğunu görüyoruz. Kimi ülkeler, bunu,
kendi işlerine geldiği gibi algılıyorlar, kimileri de, gerçekten, eğer,
işlerine gelmiyorsa uygulamıyorlar, rafa kaldırıyorlar. Sayın milletvekilleri,
dünyanın hiçbir yerinde terörün gerçekleşmesini istemeyiz; inancımız ve
kültürümüz de teröre müsaade etmez; ancak, ülkemizi onlarca yıl uğraştıran,
onlarca, milyarlarca dolara mal olan, onbinlerce memleket evladının canını ve
malını kaybettiren, onbinlerce ana yüreğini dağlayan olaylara seyirci kalmak
şöyle dursun, doğrudan ya da dolaylı olarak, bu gelişmiş ülkelerin destek
verdikleri herkes tarafından bilinmiyor mu?! Stratejistlere göre, tek kutuplu
dünyada, terör bahane edilerek, başta Ortaasya olmak üzere, dünya üzerinde
etkinliğini artırmak veya pekiştirmek isteyenler var. Yeni dünya düzeni iddiası
çabasında olanlar ile müttefikleri, öncelikle, kendilerinin inandığı ve
hakkaniyet esasına dayanan bir anlayışla terörü ortadan kaldırmanın çarelerini
aramalıdırlar. Terörü yok etme, sivrisineklerle mücadele etmeye benzemez, onun
kaynağı kurutulmalıdır. Nasıl, sivrisineklerin yetiştiği kaynak kurutulmadan
hastalıktan kurtulduğumuza emin olamıyorsak; terörün kaynağı da kurutulmadan...
Sadece finansman kaynağı değil; o finansman aracılığıyla, ona araç ve gereç
desteği sağlayan, kendi ülke insanının millî gelir hâsılasını 10 000 dolara, 20
000 dolara, 50 000 dolara yükselten ülkelere,bu terör finansmanını kurutma karşısında, acaba, bu sözleşme onlara
da işleyecek mi?.. Asıl, kaynağına inmek lazım. Asıl, terörün kaynağı, terörün
finansman kaynağı, terör silahlarını üretenler değil midir?! Dünya siyasetinde yeni
oluşumlar var. Ortadoğu'da yeni oluşumlar bekleniyor. Haliyle, Türkiye,
Asya'nın, Afrika'nın, Avrupa'nın, bütün bu bahsetmiş olduğum kıtaların
merkezinde bulunuyor. Tarihte ne kadar önemli jeopolitik, jeostratejik yerde
bulunmuşsa, aynı önemini bugün de kaybetmemiş, hatta, daha da çok güçlenmiştir.
Biz, dünyanın bütün problemli bölgelerinin merkezinde yaşıyoruz. Onun için, her
şeyden önce, kendi ülkemizi terörist akımlara karşı, cereyanlara karşı korumak
için, bu bölgelerdeki terörist kaynakların, asıl, arka planına gitmek de bizim
görevimizdir. Tabiî, doğuda Türkistan,
Çin'in iç meselesi olarak kabul edilirse; Çeçenistan, Kafkaslar, Rusya'nın iç
meselesi kabul edilirse; Avrupa Birliği tarafından, Kuzey Kıbrıs, Türkiye'nin
orayı zorla işgal ettiği bir yer olarak düşünülürse; Ortadoğu'da, Amerika
Birleşik Devletleri, kendi haklarını, gelişmiş Avrupa devletleri kendi
haklarını İsrail aracılığıyla korumaya kalkışırsa, o zaman, acaba, siz, terörün
finansman kaynaklarını nasıl kurutacaksınız, bununla nasıl mücadele edeceğiz;
asıl düşünülmesi gereken budur. Değerli milletvekilleri,
konuşmamın sonuna gelirken, Dışişleri Bakanlığımıza, dikkatini çekmek
açısından, birkaç kelimeyle ya da cümleyle seslenmek istiyorum. Özellikle, bu
sözleşmelere baktığımızda, tercüme hatası mıdır, bilemiyorum; ama, içinden
çıkmak bir muamma... Öyleyse, bu sözleşmelerin, daha başındayken -Birleşmiş
Milletlerde onlarca insanımız çalışıyor, daimî temsilcilerimiz var, elçilerimiz
var- bunun anlaşılabilir bir üslupla kaleme alınması gerekmektedir. Elbette, davalarda,
kararlarda orijinal nüsha esastır; ama, bununla beraber, Türkiye'deki insan da,
bu orijinal nüshaya, en yakın bilgiye ulaşabilmelidir. Oysa, elimizdeki bu
sözleşmeye bir baksanız, her satırında (b) maddesi, (b) fıkrası, (c) fıkrası,
ikincisi, birincisi.. Okurken, beyninizi, bir oraya götürüyorsunuz, bir öbür
tarafa götürüyorsunuz. Hazırlayanlar, öyle bir karıştırıyor ki, âdeta, sanki,
bunu uygulayan insanlar işin içinden çıkamasın, onu, kendi ülkelerinin
menfaatına -güç de ellerindeyse, iktidar da ellerindeyse- uygulasınlar gibi çok
ustaca, marifetli bir yazım üslubu izliyorlar. Buna, bir de tercüme karışınca,
iyice anlaşılmaz oluyor. Ayrıca, bazı hususlar,
ikili görüşmelerle, oradaki dostluklarla bazı işleri halletmek mümkünken...
Bugün, gündeme de getirildi; Mekke'deki Osmanlı Kalesinin yıkımı; ki, çok taze
olarak görmüş olan birisiyim, yıkımından on onbeş gün önce bu kaleyi görmüştüm
ve orada edindiğim intiba da şu idi: Restorasyon yapılacak, yıkım yok; yıkım
için civarında da herhangi bir araç gereç de yok idi. Orada Dışişleri
Bakanlığımızın temsilcileri var, diğer bakanlıklarımızın temsilcileri var.
İkili görüşmelerle pekâlâ bunun tedbirleri daha önceden alınabilirdi veya birtakım
kıpırdama varsa, anında, bu, Dışişleri Bakanlığımıza bildirilebilir ve
Dışişleri Bakanlığımız da gerekli tedbiri, önlemi alırdı. Tabiî, elbette,
oradaki görevlilerin de bu konuda uyanık olmaları gerekirdi. Sadece bu konuda değil;
Avrupa'daki işçi meselelerimiz konusunda, okuyan öğrencilerimizin meseleleri
konusunda... Hepsi başıboş bırakılmış. Burada, mutlaka, çocukları dışarıda
okuyanlar vardır, mutlaka burslu gidenler vardır; çocukların kendilerine ne
hesap sorulur ne kitap; okuyamazsa, birtakım taahhütleri vardır, sonunda,
sadece onların tahsili için kefillerinin yakalarına sarılınır. Halbuki, orada
ne iş yapar bu insanlar, kimlerle beraber çalışırlar, ülkeme neler getiriyor
neler götürüyor; bunlarla ilgilenilmez. Oradaki yurtdışı işçi
kuruluşları, yurt dışında çalışan insanlarımız, sadece döviz meselesi olduğu
zaman -endüstri bölgeleri geldiği zaman- aklımıza gelir; onun dışında, bu
insanların pasaport süreleri nasıl uzatılır, bu insanlar, konsolosluklarımızda
işini terk ederek saatlerce nasıl kuyruk bekler... Sayın milletvekilleri,
hemen ayağımızın dibinde, eğer, buraya gelirken, Alman Büyükelçiliği tarafına
sapıyorsanız, görüyorsunuz oradaki kuyrukları. Bizim insanımız bunlar; ayakta
bekliyorlar, oturacak bir kanepe dahi yok. Yağmur yağdığı zaman, altına girip
siper alabilecekleri, şemsiye görevi görecek herhangi bir şey yok. Bütün
bunlar, Dışişleri Bakanlığımızın alması gereken birtakım tedbirlerdir, ikaz
etmesi gereken konulardır. Ben, bu vesileyle -uzun
bir süre yurt dışında bulunduğum için söylüyorum- Dışişleri Bakanlığımızın bu
konuda da uyanık olmasını, dikkatli olmasını ve yurtdışı işlerinin, sadece,
Dışişleri Bakanlığı kadrolarıyla değil, yurt dışında bulunan bütün
vatandaşlarımızla, işçisiyle, memuruyla, görevlisiyle, öğrencisiyle ve oralara
turistik seyahate giden bütün vatandaşlarımızın tümüyle ancak bu işin
yürütülebileceğine kaniim. Bu işler ancak böyle yürütülebilir. Dışişleri
Bakanlığımız, onun için, bu elemanlardan da, oraya giden her vatandaşımızdan da
yararlanma imkânlarını aramalıdır; ama, bu, nasıl bulunur; bunlar, ayrıca
görüşülecek konulardır, özel ihtisas komisyonlarında bunların tedbirleri
alınabilir. Ben, bu dileklerle ve
inşallah, bir daha ülkemiz terörü görmez, daha mutlu günler yaşar, dünyamız
terörden temizlenir düşüncesi ve duygusuyla Yüce Meclisi bir kere daha saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Şimdi, söz sırası Doğru
Yol Partisinde. Doğru Yol Partisi Grubu
adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hayri Kozakçıoğlu; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA HAYRİ
KOZAKÇIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Terörizmin
Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili olarak Doğru Yol Partisinin
görüşlerini sizlere takdim etmek üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime
başlamadan önce hepinizi Grubum ve kendim adına ayrı ayrı saygıyla selamlarım. Hepimizin yakından
bildiği gibi, şiddete dayanan terör olayları ülkemizde yıllarca cereyan
etmiştir. Son yıllarda bu olayların dünyanın pek çok yöresinde giderek
yaygınlaştığını ve terörün, gerek kullandığı teknoloji ve gerekse potansiyel
hedefler bakımından, şimdiye kadar dünyada görülmemiş örneklerine ulaştığını da
görüyoruz. Yıllardan beri, Türkiye, terörle mücadele ederken, terör, dünyanın
gündemine bu kadar girmemişti; ama, biraz önce söylediğim gibi, terörün gelişen
teknolojiden yararlanması ve hedeflerin yükseltilmesi, bir anlamda terörü bütün
dünya ülkelerinin mücadele edebileceği bir konu haline getirmiştir. Ancak
bundan sonra, dünyanın büyük ülkeleri terörle mücadeleye direkt olarak
girmişler veyahut da diğer ülkeleri bu konuda kendi yanlarına alma gayreti
içerisinde bulunmuşlardır. Ülkemiz, terörle
mücadelede, sadece bir grup terörle, PKK terörüyle mücadelede 30 000 insanını
kaybetmiştir. Telafi edilemeyen bu kayıpların yanında, rakamlar zaman zaman
değişmekle birlikte, terör mücadelesi için 100 milyar dolar civarında para
harcanmıştır. Bugün, dünyada, 3 milyar doları, 5 milyar doları temin etmenin
güçlüğünü görünce, 100 milyar doları teröre harcamanın ne anlama geldiğini çok
daha rahat görebiliyoruz. Çok basit bir hesap; 100 milyar dolarla, kapasitesi 1
000 000 olan 4 700 havaalanı yapabilirdik, 330 yatak kapasitesi olan 4 500
hastane yapabilirdik; terörle mücadeleye harcadığımız paraları eğitime vermiş
olsaydık, bu paranın onda 1'iyle, bütün Türkiye'de, 30 kişilik sınıflar bugün
eğitimde olurdu. İşte, Türkiye açısından
bu kadar maddî ağır zararlar getiren terör olayının özelliklerini kısaca
sizlere sunmak istiyorum. Terör olayı rasgele bir olay değil; terör olayı iyi
örgütlenmiş, iyi düzenlenmiş, yıllarca çalışılmış, eğitilmiş ve gerçekten, bir
ülke hudutları içerisine sığmayan, pek çok ülke hududu içerisine dağılmış,
düzenli bir organizasyondur. Bu nedenle, terör olayının bu özelliğini iyi
görmek lazım. Terör olayında, bir temel örgüt vardır, bu temel örgütte insan
unsuru vardır, silahlı ve silahsız propaganda vardır, binalar vardır, eğitim
vardır, kamplar vardır, silah vardır. Tabiî, bütün bunların temini için de
finans vardır. Bu, terör örgütünün temel unsurudur. Bir de, bunun yanında,
yan kuruluşları vardır. İnanın, siyasî partilerden çok daha fazla yan kuruluşa
sahip terör örgütleri vardır. Matbaasıyla, radyosuyla, televizyonuyla,
dernekleriyle, gazetesiyle, vakıflarıyla, spor kulüpleriyle, lokalleriyle,
misafirhaneleriyle, bir de, yan kuruluşlar vardır. Bir de, bunun yanında, biz,
siyasî partiler olarak, bir ülke hudutları içerisinde görev yaparken, hudutdışı
organizasyonlarda gerçekten zaman zaman zorlanırken, onlar, eylem yaptıkları
ülke dışında, pek çok ülkede örgütlenirler, kendilerine sempatizan bulurlar,
oralarda çalışırlar, para kazanırlar ve o ülkelerin de direkt veya endirekt
desteklerini alırlar. İşte, terör olayında,
karşımızda böyle bir organizasyon vardır. O halde, şöyle baktığımızda, temel
örgüt var, yan kuruluşları var, bir ülke hududu içerisine sığmıyor ve dehşetli
de finans kaynakları var. Bakın, pek çok terör
örgütünden farklı olmakla birlikte, bunlar, vergilendirme adı altında, bağış
adı altında pek çok vatandaştan zorla para toplarlar. Bunlar, kaçakçılıktan,
sınır ticaretinden, silah ticaretinden, özellikle uyuşturucudan fazla miktarda
para kazanırlar. Bunlar, işyeri çalıştırırlar, ticarethane çalıştırırlar;
bunlar, kitap basarlar, lokaller çalıştırırlar; yani, legal ve illegal pek çok
gelir kaynaklarını kullanabilirler. Şu anda, Türkiye'nin
muhatap olduğu terör olaylarında örgütlerin büyük bölümü yurt dışında organize
edilmiştir. Örgütlerin büyük bölümünün yurt dışında dernekleri, binaları, spor
kulüpleri, vakıfları, matbaaları, gazeteleri bulunmaktadır. Eğitimlerini büyük
ölçüde bizim ülkemiz hudutları dışında yapmışlardır; kamplar kurmuşlardır ve
milyar dolarları bulan silahlar temin etmişlerdir. Böyle bir organizasyonla
mücadele etmek için, o zaman, bir tek ülkenin bununla mücadelesi çok zaman
yeterli olmamaktadır. Bu nedenle, terör örgütleri dışarıdan destek gördükleri
takdirde, hele hele PKK terörü veya diğer terör örgütleri gibi, maalesef,
Avrupa'nın pek çok ülkesinden direkt ve endirekt destek gördükleri, oralarda
rahat icrai faaliyet yaptıkları takdirde, onlarla mücadele uzun sürmektedir,
onlarla mücadelede zorluklarla karşılaşılmaktadır. Türkiye, terörle,
uyuşturucuyla, kaçakçıyla mücadele konusunda pek çok uluslararası
organizasyona, sözleşmeye imza atmıştır. Bugün, burada görüştüğümüz sözleşmeyle
birlikte, yanılmıyorsam, 12-13 sözleşmeye imza atmıştır. Onun yanında,
uluslararası, 52 tane de, ülkelerle karşılıklı anlaşma yapmıştır; ama, buna
rağmen, bu konudaki mücadele, ister istemez, istediğimiz hıza ulaşamamıştır. Bu
da, Batı'nın bugüne kadar gösterdiği çifte standarttan kaynaklanmaktadır. Bakın, şu anda
görüştüğümüz sözleşme, ancak, 11 Eylül eyleminden sonra gerçekleştirilmiş bir
sözleşmedir. Yani, bu tarihe kadar terörü önleyecek finansman kaynaklarıyla
ülkelerin topluca mücadelesinde bir fikir birliğine varılamamıştır, bir
uygulama birliğine varılamamıştır. Bundan sonra uygulama birliğinin olup
olmayacağını da, tabiî, önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz. Bu nedenle,
bütün dünyayı tehdit eden terörle mücadele için bir ülkenin tek başına değil,
diğer ülkelerle birlikte, elbirliğiyle mücadelesi gerekmektedir. Şimdi, bu sözleşme, 28
maddeden ibarettir; giriş bölümü, ekleri ve bir de, ayrıca, arkada, ülkeler
için bir beyan bölümü bulunmaktadır. Bu sözleşmede, ana hatlarıyla, neler
vardır?.. Bu sözleşme, bizim için ne denli tatmin edicidir?.. Sözleşme, fon adı
altında, terör örgütlerinin kullanabilecekleri bütün değerleri, kıymetleri,
senetleri, tahvilleri, teminat mektuplarını ve bunların gelirlerini
kapsamaktadır ve ülkelere, bu değerleri -terör için kullanıldığı takdirde-
müsadere etmek, el koymak hakkını tanımaktadır, hatta görevini vermektedir.
Şimdi, ülke olarak, bizim beklediğimiz, Türkiye'ye yönelik terör
faaliyetlerinde kullanılmak üzere başka ülkelerde birikmiş olan bu değerlere el
konulmasıdır. Sayın Dışişleri Bakanımız
buradalar. Bu anlaşmanın bir 8 inci maddesi var. 8 inci madde, el konulan bu
değerlerin nasıl kullanılacağını gösteriyor. 8 inci maddenin 4 numaralı
fıkrasında, el konulan bu değerlerin "zikredilen suçların mağdurları veya
ailelerinin tazmini için kullanılması" şartı getiriliyor, böyle bir imkân
getiriliyor. Ben, Sayın Dışişleri Bakanlığından bu konuda büyük bir gayret
bekliyorum. İstiyorum ki, Avrupa'nın hangi ülkesinde olursa olsun, Türkiye'ye
yönelik, terörde kullanılmak amacıyla temin edilmiş her türlü senede, her türlü
paraya, her türlü gayri menkule, her türlü çeke, teminat mektubuna, bunların
gelirlerine ülkeler tarafından el konulsun, bu para Türkiye'ye teslim edilsin
ve Türkiye de, bu parayı, bu ülkede teröre karşı mağdur olmuş ve eldeki imkâna
göre yeterli ölçüde tatmin edilememiş bu felaketzedelerin, terörzedelerin
yaralarının bir kısmının kapatılmasında kullansın. Söz konusu sözleşme,
yargılama usullerini, tüzelkişilerin ve gerçek kişilerin sorumluluklarını gayet
ayrıntılı bir şekilde ortaya koymakta ve zararların kapatılması konusunda da
ciddî hükümler getirmektedir. Ayrıca, ülkelere, gerektiği anda, bir yıl sonra
yürürlüğe girmek üzere, çekilme hakkı da tanımaktadır. Türkiye, bu sözleşmeye,
arkasında ilave ettiği "beyan" bölümüyle, üç maddede çekince
koymuştur. Bunlardan bir tanesi uyuşmazlıkların, anlaşmazlıkların gideceği
mercilerle, tahkim usulüyle ve Uluslararası Adalet Divanıyla ilgili bir
çekincedir. Diğeri de, yine, bu ülke yararına kullanılabilecek olan, 24 üncü
maddenin birinci fıkrasıyla kendisini bağlı kabul etmediği çekincedir. Bu her
iki çekincenin de Türkiye'nin yararına kullanılmasının ben de gayet iyi olacağı
görüşünde olduğumu özellikle belirtmek istiyorum. Şimdi, önemli olan, bu
sözleşmenin, bir çifte standarda uğramadan bütün Avrupa ülkeleri tarafından
uygulanmasıdır. Bunun ısrarla üzerinde duruyorum; çünkü, Avrupa Birliğinin en
son belgelerinde, PKK ile DHKP-C terör örgütlerinin, terör örgütü olarak kabul
edilmediği, terör örgütleri listesine alınmadığını görüyoruz. Peki, Avrupa'nın
bazı ülkelerinde PKK'nın ve DHKP-C'nin faaliyette bulunması yasaklanıyor, bunlar
bir terör örgütü olarak kabul ediliyor; ama, Türkiye'yi hedef alan bu
örgütleri, Avrupa Birliği, terör örgütleri listesine almıyor!.. Buna, Avrupa
Birliği nezdinde, çok ciddî şekilde girişimde bulunulması lazım. Yani, Türkiye
için terör olan, Türkiye'yi terör ortamına bulayan, 30 000 kişinin hayatını
ortadan kaldıran, Türkiye'yi 96 veya 100 milyar dolar zarara sokan bir örgüt,
nasıl terör örgütü olmaz?! Bu örgütün yaptığı eylemler, nasıl terör eylemi
olarak kabul edilmez?! O zaman, Avrupa Birliğinin standartları ile Türkiye'nin
yaşadıkları, Türkiye'nin standartları çok farklı demektir. İşte, bu konuda,
Dışişleri Bakanlığımızı, ben, en kısa zamanda, göreve davet ediyorum. Dışişleri
Bakanlığının önerdiği ve yaptığı projede, Bakanlık dışında diğerlerine de görev
düşerse, bizlere de görev düşerse, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bu
görevi de yerine getirmek zorunda olmamızın yanında, gönüllü olmamız
gerektiğini de özellikle vurguluyorum. Türkiye için yararlı
sonuçlar getirecek, Türkiye'nin Batı'yla dostane ilişkilerinin gelişmesine de
vesile olacak olan bu sözleşmenin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
onaylanmasının, bütün dünyaya, bu açıdan verilecek iyi bir mesaj olduğuna
inanıyorum. Özellikle, PKK ile DHKP-C'yi terör örgütü kabul etmeyen Avrupa Birliği
yetkililerine, bu sözleşmeyi onaylamak suretiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi
güzel bir mesaj vermelidir, onlara güzel bir cevap vermelidir. Bu cevabın da
onlar tarafından iyi anlaşılmasını, Dışişleri Bakanlığı sağlamalıdır. Beni dinlediğiniz için teşekkür
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Kozakçıoğlu,
teşekkür ediyorum, kısa konuşmanızdan dolayı; belki bunu bitirebiliriz. Söz sırası, Saadet
Partisi Grubunda. Hatay Milletvekili Sayın
Mustafa Geçer, buyurun. (SP sıralarından alkışlar) SP GRUBU ADINA MUSTAFA
GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 791 sıra sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Saadet Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor,
saygılar sunuyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası
Sözleşme 9 Aralık 1999 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından
kabul edilmiş, 10 Ocak 2000 tarihinde imzaya açılmış. Sözleşme, terörizmin
finansmanının engellenmesini, terörizme malî destek sağlamanın suç haline
getirilmesini ve bu suçun ağır cezalara tabi tutulması için gerekli önlemlerin
alınmasını ve bu taraf devletler arasında işbirliğinin sağlanmasını
amaçlamaktadır. Terörizmin Finansmanının
Önlenmesine Dair Sözleşme, 27 Eylül 2001 tarihinde, hükümet adına, Birleşmiş
Milletler nezdindeki daimî temsilcimiz tarafından imzalanmıştır, 28 maddeden
ibarettir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; terörizmle etkili bir mücadele için, terörizmi besleyen malî
kaynakların ve diğer desteklerin ortadan kaldırılması çok önemli bir şarttır.
Zira, bunlar, ortadan kaldırılmadığı zaman... Sineği besleyen bir bataklık
kurutulmadığı zaman sinek ürediği gibi, terörü besleyen faktörlerin, malî
kaynakların, silah desteklerinin, diğer desteklerin, himayenin ortadan
kaldırılması da en önemli şarttır; prensip olarak bunu kabul etmemek elde değil
elbette. Sözleşme, terörizme malî
desteği sağlamayı ayrı bir suç olarak düzenlemekte, taraf devletleri, bu suçu
içhukukunda da ihdas etmeleri ve içhukukunda buna ilişkin düzenleme yapma
yükümlülüğü altına sokmaktadır. Terör, ahlakî, dinî,
hukukî, insanî dayanağı olmayan bir şiddet hareketidir, şiddet eylemidir.
Aslında, teröristler de, bu gibi değerlerden mahrum zavallılardır; ama, esas,
bunun arkasındaki güçler daha önemlidir. Yani, teröristi kullananlar, onlara
destek sağlayanlar; finansman desteği sağlayanlar, silah desteği sağlayanlar,
himaye edenler ve bundan çıkar umanlar, elbette ki, bunlar, teröristten çok
daha büyük zararlara sebebiyet vermektedir. Uluslararası düzeyde
terör ve terörist tanımlaması tam olarak yapılmamıştır; bu, çok önemli bir
konudur. En genel anlamda teröristi ve terörizmi, insanları yıldırmak,
sindirmek, taciz etmek, korkutmak ya da onları belli bir düşünce veya davranışa
zorlamak için uygulanan şiddet faaliyeti olarak tanımlayabiliriz. Terör,
terörist ve terörizmin tanımlanması son derece önemli bir konudur. Terör nasıl
tanımlanmalıdır, terör kapsamına giren suçlar hangileridir, bunlar hangi
anlayış ve hangi hukuka göre tanımlanması gerekir; bu sorunun muhakkak
halledilmesi ve terör unsurlarının, kriterlerinin ortaya konulması gerekir.
Zira, ülkelerin ve toplumların terör hakkındaki farklı tanımlamaları ve
yaklaşımları veya çifte standartları bu konuda önemli sorunları ortaya
koymaktadır. IRA, ETA, HAMAS gibi
terör örgütleri, terör örgütü müdür, değil midir; ASALA, EOKA, PKK, DHKP-C,
MLSPB gibi Türkiye'de bulunan terör örgütleri, terör örgütü müdür, değil midir;
bunların tanımlamaları çok önemlidir. Geçenlerde Avrupa
ülkeleri tarafından oluşturulan terörist ve terör tanımlaması listesine,
maalesef, Türkiye'yi yıllardan beri meşgul eden, yüzlerce, binlerce
vatandaşımızın ölmesine, ülkemizin çok büyük ekonomik kayıplara uğramasına
neden olan ASALA, PKK ve diğer örgütlerin alınmaması, gerçekten, Batı'nın çifte
tutumunun bir göstergesi olarak burada önümüzde durmaktadır. İşte, terör ve
terörizmin tanımlaması, gerçekten, çok önemli bir unsurdur. Bunun, uluslararası
düzeyde, gerçekten iyi niyetle, gerçekten samimiyetle tanımlanması ve her
ülkenin, terör tanımına giren eylem ve şiddetin üzerine samimî olarak gitmesi
gerekir. Aksi takdirde, bugün Türkiye'deki terörizmi finanse edenler, ASALA'yı
finanse edenler, PKK'yı finanse edenler, bunlara sempatiyle bakanlar, bunları
terör örgütü olarak göstermeyenler, saymayanlar, bunları kendi içhukukunda
terörist saymayanlar ve bunları himaye edenler, acaba, o teröristlerden daha mı
az suçludur?.. Aslında, terörizm,
ülkeler arasındaki olaylardan, kültür farklılıklarından, ekonomik sorunlardan,
sıkıntılardan sürekli doğacak bir unsurdur; terörizmin tarihi yeni değildir.
Burada en önemli unsur, terörü besleyen, terörizmi azdıran en önemli unsur, o
terörizmden medet bekleyen, kendi meselelerinin çözümünde, diğer ülkeler için
veya kendi toplumu, kendi kesimi için medet bekleyen ve onu bir araç olarak
kullanmaya çalışan o terörizmin arkasındaki, o teröristin arkasındaki
güçlerdir, onları destekleyenlerdir, onları himaye edenlerdir. Bugün, gerçekten,
Türkiye'de yıllarca süren bir PKK terörünün ülkemize ekonomik maliyetini
hesaplamak mümkün değildir. Bunun, 100 milyar dolar olduğu söyleniyor. Otuz
kırkbin vatandaşımızın ölümüne, kanının akıtılmasına ve ailelerin dağılmasına,
bölgelerin yerinden oynamasına, köylerin boşalmasına sebebiyet veren bu
terörizmi, terörist sınıfına koymayan bir Batı ve müttefikimizin bu anlamdaki
yaklaşımını ne kadar samimî bulabiliriz?! Terörizm tanımlamasında
önemli bir diğer unsur da, yarın hangi... Mesela, bugün ülkeler bazında da
terörist ülke tanımlaması ve kavramı getirilmiştir. Hangi ülkeler teröristtir;
yani, bugün, terörist olan ülkeler tanımlanırken, terörizme destek veren
ülkeler mi kastedilmektedir? 1974'te Kıbrıs'ta soydaşlarımızı yok etmeye
kalkan, jenosite tabi tutmaya kalkan, onlara en acı işkenceler yapan bir EOKA
örgütü terörist midir, değil midir? Bunu destekleyen Rum kesimi, Yunanistan
terörist bir ülke midir? Bu tanımlamalar elbette ki çok önemlidir. Çeçenistan'da kendi
yurtlarını savunanlara karşı Rusya'nın uygulamış olduğu katliamda, acaba,
Çeçenler mi teröristtir, Rusya, devlet olarak mı teröristtir? Doğu Türkistan'da 1908'de
80 000 000'a varan bir soydaş nüfusun, bugün, 7 000 000'a, 8 000 000'a
düşürülmesini sağlayan bir Çin uygulamasında, acaba, oradaki terörist sınıfına
hangi tarafı sokacağız; Çin mi teröristtir, oradaki soydaşlar mı teröristtir? Daha dün, Bulgaristan'da
yerinden, yurdundan edilen soydaşlarımız, Türkiye'ye sığınmak zorunda kalan
soydaşlarımız mı teröristti, acaba, Bulgaristan idaresi mi teröristti? Bu kavramların, tabiî,
çok yerinde tanımlanması gerekir. Yoksa, ileride, başımıza çok büyük meseleler
açacak diye düşünüyorum. Zira, bugün, kendi ülkesini savunan ülkelere
insanlarımızın destek göndermesi... Bir Çeçenistan'daki insanlara, bir
Keşmir'deki insanlara, bir Bosna Hersek'teki, belki, yarın, Allah esirgesin,
Kuzey Kıbrıstaki soydaşlara destek göndermeye çalışan insanlarımızı biz
terörist olarak tanımlamazken -ki, öyle değilken- başka ülkeler bunları
terörist olarak tanımladığında, acaba, biz, onlara yardım etmekle terörizme
finansman desteği mi sağlamış olacağız ve ayrı bir suçlama kategorisi
içerisinde mi olacaktır Türkiye? Yapacağımız insanî yardımlar... Birtakım
kültürel, sosyal, dinî ve etnik uzantımız olan ülkelerdeki insanlarımız,
soydaşlarımız, dindaşlarımız terörizme tabi tutulurken, onlara yapacağımız
yardımlar, onlar terörist sınıflamasına tabi tutuldu diye, terörizmin
finansmanı olarak değerlendirilip, acaba, o suça biz de mi iştirak etmiş
olacağız? İşte, burada, en önemli
konulardan biri de, gerçekten, terörizmin nasıl tanımlanacağı konusudur. Diğer taraftan,
terörizmin sebeplerinin de ortadan kaldırılması gerekir. Terörizmin, demin izah
ettiğim gibi, tarihi yeni değildir ve belki devam da edecektir. Bunun kişisel
sebepleri vardır, sosyoekonomik sebepleri vardır, sosyokültürel sebepleri
vardır, psikolojik sebepleri vardır; ancak, terörü azdıran belli başlı, en önemli
unsur, birtakım güç ve devletlerin, kendi hedeflerine ulaşmak için terörü
kullanmalarıdır ve Türkiye'de yaşanan terörlerin arkasında da bu olmuştur. Aslında, terörizm, belli
bir süre sonra finansman kaynakları, desteği kurutulduğu zaman, marjinal duruma
düşüp, yok olacak bir eylemdir; çünkü, bu terörizmi yapan insan da mantıkdışı
ve zavallı bir yaratık olduğuna göre, bunu kullanan devlet ve güçler ancak
bunları azdırıp, kendi emellerine alet etmektedir. Onun için, terörizmin, tam
olarak, yeniden tanımlanması, Türkiye'yi ilzam edecek sözleşmelerde, terörizmin
kriterlerinin ve unsurlarının neler olduğunun çok iyi bir şekilde ortaya
konulması gerekir. Diğer taraftan, terörle
uluslararası, ulusal mücadele nasıl, hangi organlarla yapılacaktır, burada meşru
güçler neler olacaktır; bunların belirlenmesi de çok önemlidir. Bu mücadele
hangi uluslararası organlar tarafından yapılacaktır? Bu konuların ve sorunların
halledilmesi sağlanmadan terörizmle yapılacak mücadele, terörün verdiği zarar
ve acılardan çok daha büyük acılar verebilir diye düşünüyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette ki, uluslararası düzeyde, kuzey ve güney yarımküre
arasında gelişmişlik farkları ve kuzey yarımkürenin zenginliğine sebebiyet
veren, onları bugünkü ekonomik seviyeye taşıyan güney yarımküreyi
sömürmelerinin altında yatan gerçekler ve buradaki ekonomik ve siyasî
etkinlikleri sağlama adına terörizmi kullanmaları da gözden uzak tutulmaması
gereken bir unsurdur. Bugün, terörizmle
mücadele ve terörizm olgusu, dünyanın gündemini ve medyanın gündemini, 11 Eylül
terör olayından sonra daha çok işgal etmeye başlamıştır. İspanya Dışişleri
Bakanı Joseph Pique "terörizmle mücadelede yıllardan beri katettiğimiz
mesafeye, ilerlemeye karşılık, 11 Eylülden sonra bu ilerlemeyi birkaç hafta
içinde almışız" demektedir. Burada ifade edilmek istenilen nedir; yani,
bugüne kadar, terörle mücadelede, acaba, engel faktörler mi vardı veya
terörizmden medet uman birtakım odaklar mı vardı; illâ ki, 11 Eylül olayları mı
beklenmeliydi diye düşünüyorum. Diğer taraftan, 11 Eylül
olaylarından sonra, Amerika Birleşik Devletlerinin, bizden olanlar ve
olmayanlar tasnifini yapması veya birkaç terörist yüzünden bir ülkeyi
cezalandırmaya kalkması, âdeta orada yaşayan insanları kolektif cezalandırma
anlayışı içerisinde cezalandırmaya kalkması, birkaç terörist yüzünden bir
ülkenin yok edilmeye, ona savaş açılmaya kalkılması; terörizmle mücadelede
silahlı gücün ve silahın kullanılmasının ve bu silah kullanma boyutlarının
belirlenmesi de çok önemlidir. Onun için, Türkiye'nin taraf olduğu bu
anlaşmada, ülkemizi ilzam edici maddelerde -gerçi beyanlar hanesinde bazı
kısımlara çekince konmuştur; ama- gerçekten terörizmin tanımlanması, hangi
ülkelerin, hangi faaliyetleri terörist olarak saydığı ve desteklediği, himaye
ettiğinin de gözden uzak tutulmaması gerekir. Elbette ki Amerika
Birleşik Devletlerinin siyasî ve ekonomik gücü çerçevesinde, bizden olanlar ve
olmayanlar baskısı altında uluslararası düzeyde terörizme karşı mücadelede
taraf olan diye kendine taraf tuttuğu ülkeler veya taraf olmayan ülkeler
tasnifi yapması, son derece yanlıştır. Bunun yanında İslam ülkeleri, İslam olmayan
ülkeler, medeniyetler çatışması tanımlamalarıyla ortaya getirilen yeni
tanımlamalar da, terörizmle mücadelede son derece sakıncalı ve terörizmin
yapmış olduğu zarar veya acılara karşı çok daha büyük acıları ortaya
koyabilecek bir yaklaşım diye düşünüyorum. Bu anlaşmalarda, özellikle
Türkiye'nin, muhakkak ki, terörün her türlüsüne karşı gelmesi; ama, tanımlanmış
bir terörün ve terörizmin her türlüsüne karşı gelmesi, bu alanda uluslararası
düzeyde atılacak adımlara destek vermesi elbette beklenebilecek ve
desteklenecek bir faaliyettir; ancak, demin ifade ettiğim gibi, terörizmin ne
olduğu, terörist ülkelerin ne olduğu, terörizme yardımın, terörizme desteğin ne
olduğunun da samimî bir şekilde, ciddî bir şekilde tanımlanması gerektiği;
ancak, böyle yapıldığı zaman uluslararası düzeyde terörizmle mücadelenin daha
etkin olacağına inanıyor; bu anlaşmanın hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Sayın Grup
Başkanvekillerinin benim odamı teşriflerini rica ediyorum. Önemli bir şey oldu,
ben ifade edeyim; eğer ikna edebilirsem bu işi bitireceğiz. Teşrif edebilir misiniz
efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Tabiî efendim. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 23.37 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 23.40 BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE
(Erzincan) BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, 49 uncu Birleşimin Beşinci Oturumunu açıyorum. 791 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 9. – Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/940) (S. Sayısı: 791) (Devam) BAŞKAN- Komisyon ve
Hükümet yerinde. Tasarının tümü üzerindeki
görüşmelere devam ediyoruz. Bu arada, içeride,
muhalefet grup başkanvekillerinin de lütfedip kabul etmesi sonucu vardığımız
mutabakatla, bu anlaşmanın müzakerelerinin bitimine kadar çalışma süresinin
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Şahsım ve Meclis adına
çok teşekkür ederim efendim. Şimdi söz sırası,
Milliyetçi Hareket Partisi Yozgat Milletvekili Sayın Mesut Türker'de. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA MESUT
TÜRKER (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 791 sıra sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısına ilişkin olarak
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım
adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
terör ve terörizmi üzerinde uzlaşılan bir tanımı olmamakla beraber, genel
kabule uygun olarak özetle şöyle tanımlayabiliriz: Terör, yıldırma, korkutma ve
tedhiş olarak tanımlanmaktadır. Terörizm ise, siyasal amaçlar için örgütlü,
sistemli ve sürekli terör kullanmayı yöntem olarak benimseyen bir strateji
anlayışıdır. Uluslararası terörizm ise, bir devleti, temel politikalarını
değiştirmeye, belirli kararları almaya ya da almamaya zorlamak amacıyla
yasadışı şiddetin kullanılmasıdır. Sayın milletvekilleri,
terörist faaliyetler, soğuk savaş yıllarında, daha çok, belirli bir ideolojinin
başka ülkelere empoze edilmesi ve hatta, dayatılması ve bu yolda
gerçekleştirilmesi planlanan devrimlerin tetiklenmesi için kullanılmaktaydı.
Bugün ise, küreselleşme sürecinde değişen ve yeniden yapılandırılan güç ve
çıkar dengelerinin oluşumunda, âdeta, bir manivela gibi kullanılmaktadır.
Özellikle, "merkez ülkeler" olarak tabir edilen küresel etkinliğe
sahip ülkeler, çevre ülkelerdeki terörist faaliyetleri, sağladıkları lojistik
destekle kontrol doğrultusunda kullanmaktadırlar. Bu kullanma, bazen, hedef
ülkede istikrarı bozup, o ülkeyi zayıf düşürmek suretiyle dış müdahalelere
mahkûm ve muhtaç olmasını sağlama, bazen de, hedef ülkelerin ileriye yönelik
gelişmeci projelerini engelleme şeklinde tezahür etmektedir. Bunun gibi, komşularıyla
düşmanlık içerisindeki kimi ülkeler de aynı yöntemi kullanarak, düşmanına zarar
vermeyi bir strateji olarak benimsemektedirler. Bu yönüyle uluslararası
terörizm, bu tarz ülkeler için ucuz ve fakat etkin bir ordu işlevi de
görmektedir. Bu ülkeler, kendi ordusunu kullanamayacağı veya kullansa bile
başarılı olamayacağı sonuçları, bu yöntemle kolaylıkla elde edebilmektedirler. Şu anda da benzeri taktik
ve stratejiler, giderek artan bir yoğunlukla kullanılmaktadır. Sayın milletvekilleri,
küreselleşme olgusunun getirdiği son derece geniş bilgi, iletişim ve ulaşım
imkânları da, uluslararası terörizmin etkinlik katsayısını ve yaygınlığını
artıran bir etken olmuştur. Oluşan teknolojik altyapı sayesinde, artık ülkeler;
hatta, kıtalararası terör organizasyonları kolaylıkla düzenlenebilir olmuştur.
Üstelik, terörist faaliyetler artık Hasan Sabbah yöntemiyle değil de, bu konuda
olağanüstü teknik ve taktik yöntemler icat edilmektedir. 11 Eylül hadisesi,
bunun en tipik ve en acımasız örneğidir. Hedef ülkelerdeki terör
organizasyonları, o ülkenin yumuşak karnı diye tabir edebileceğimiz
hassasiyetleri esas alınarak planlanmaktadır. Bu konuda, en çok etnik, dinsel
ve mezhepsel ayrılıkların kışkırtılmasına tanık olmaktayız. İş söze gelince, bütün
ülkeler terörizmi lanetlemekte ve insanlık dışı olarak ilan etmektedirler;
ancak, başta, bu konuda en çok sesi çıkan Batılı ülkeler olmak üzere, pek çok
ülke, aynı zamanda el altından terör örgütlerine her türlü finansal ve lojistik
desteği sağlamaktan geri durmamaktadırlar. Bu tarz sahte terör düşmanlıkları ve
çifte standartçı yaklaşımlar, uluslararası terör kaynaklarını kurutacağı yerde,
daha da güçlendirmektedir. Özellikle dış kaynaklı
terörden en çok mustarip olan ülkelerin başında, maalesef, ülkemiz gelmektedir.
Ülkemizin birlik ve bütünlüğünü hedef alan organize terörist faaliyetler, daha
1885'ten itibaren çok sayıda Türk'ün kanının akmasına, devletimizin, en
sıkıntılı zamanlarında bir de bu tür iç sorunlarıyla uğraşmasına neden olmuştur
ve ne yazıktır ki, o zamanlarda, son döneme kadar Türkiye'ye yönelik terör
organizasyonlarının başlıca hamisi ve destekçisi, insan haklarını dillerinden
düşürmeyen Batılı ülkeler olmuştur. Talat Paşanın, Cemal
Paşanın katledilmesiyle faaliyetlerine başlayan Ermeni terör örgütlerinin,
Taşnak, Hınçak ve ASALA etkinlikleriyle giderek hırçınlaştığı ve çok sayıda
masum Türk'ün kanını akıttığı, hafızalarımızdaki tazeliğini yitirmemiştir.
Ermeni terörü, aktif savaş nöbetini, bundan yirmi yıl kadar önce, kendisiyle
aynı kaynaklarca kışkırtılıp desteklenen PKK terör örgütüne devretmiştir;
ancak, bu kez, aynı amaca yönelik faaliyetlerini, siyasal mücadele zeminine
kaydırmıştır. Aynı yöntem, şimdi de, PKK tarafından kullanılmaktadır ve
böylece, belli olmuştur ki, şu anda, bu iki örgütün uzantılarına da, sözde
demokrasi adına kucak açıp, ev sahipliği yapan, parlamentolarından destek
kararları çıkaran ülkeler, adı geçen örgütlerin, dünkü kanlı katliamlarını da
planlayan ülkelerdir. Değerli milletvekilleri,
terörizmin destekçisi ülkeler, canı yanan mazlum milletler olduğunda "ele
değen saman çuvalına değer" anlayışıyla kıllarını kıpırdatmazlarken,
iğnenin ucu kendilerine dokunduğunda, dünyayı ayağa kaldırmasını da
bilmektedirler. İsrail'in yıllardır uyguladığı kuralsız ve acımasız misilleme
saldırıları, bunun en tipik örneğini oluşturmaktadır. Aynı duyarlılık, tek
kutuplu dünyanın küresel patronluğunu ilan eden Amerika'da, daha da belirgin
olarak tezahür etmektedir. Dün, iki Libyalının kaçırdığı uçak için Kaddafi'yi
sığınağında bombalayan Amerika'nın, bugün, 11 Eylül saldırısı üzerine,
gerekirse üçüncü dünya savaşı çıkması pahasına, Usame Bin Ladin ile Molla Ömer'i
yakalamak ve cezalandırmak için binlerce masum sivilin ölümünü göze alması, bu
gerçeğin en canlı göstergesidir. Esasen, uluslararası
ilişkilerde, terörü, bir mücadele yöntemi olmaktan çıkarma adına, bu duyarlılık
ve kararlılık son derece yerindedir; ancak, ölenler Amerikalı olduğunda
gösterilen bu duyarlılık yanında, Ermeniler, Kelbecer'de, Hocalı'da binlerce
sivil Azerbaycan Türkü'nü katlederken, ülkemizde bölücü ve yıkıcı teröristlerin
saldırıları sonucu binlerce Türk evladı hayatını kaybederken takınılan olumsuz
tavır, terörü önlemek bir yana, daha da azmasına neden olacak bir yaklaşımdır. Sayın milletvekilleri,
bütün bunlara rağmen, görüşmekte bulunduğumuz sözleşme, terörü önleme adına
atılmış olumlu bir adımdır. Bu bakımdan, onaylanmasını uygun bulmaktayız;
ancak, kimse kimseyi kandırmasın.
"Bana dokunmayan" ya da "benim teröristim iyidir"
anlayışına dayalı bu tür çifte standartçı yaklaşımlara son verilmedikçe kesin
bir çözüm sağlanamayacağını da bilmek ve stratejilerimizi ona göre belirlemek zorundayız. Bu düşünceden hareketle,
Milliyetçi Hareket Partisinin mensupları olarak, yıllardan beri, uluslararası
terörizmin, ülkemizi parçalayıp yok etmek için ülke içinde ve dışında
uyguladığı haince planları her ortamda sürekli olarak gündeme getirmiş olmamıza
rağmen, maalesef, o dönemin yetkilileri tarafından gerekli hassasiyet
gösterilmediği için, sonuçta, ülke olarak çok ağır bedeller ödedik ve ödemeye
devam ediyoruz. Bu noktada, milletimiz için onbinlerce can kaybına ve yüzlerce
milyar dolar maddî zarara mal olan ayrılıkçı PKK terör örgütüne ve bu
örgütün destekçilerine biraz daha
değinmek yerinde olacaktır. Bilindiği üzere, sözde
bağımsız Kürt devleti kurma adına yola çıktığını söyleyen PKK'nın, gerçekte
böyle bir amacı ve esasen şansı da yoktur. Esasta, PKK, Batılı emperyalist
güçlerin potansiyel tehdit olarak algıladıkları Türkiye'de ve diğer bölge
ülkelerinde kontrol edilebilir istikrarsızlık yaratarak bölge kaynaklarını
sömürme projesinin ucuz bir taşeronu ve maşasıdır. PKK'nın, en çok zararı,
haklarını savunduğunu iddia ettiği bölgenin halkına vermesi de bu gerçeğin bir
yansımasıdır. PKK terör örgütünün emperyalizmin tetikçisi olduğunun diğer bir
delili de, Batılı dostlarımızın -tırnak içinde- bu örgüte sağladıkları yoğun
destek ve verdiği mücadelede Türkiye'ye yönelttikleri engellemelerle su yüzüne
çıkmıştır; ancak, Türk Ordusu başta olmak üzere, bütün güvenlik güçlerimiz,
onca iç ve dış engellemeler ve yıpratma girişimlerine göğüs gererek verdikleri
kararlı mücadele sonucunda, başta PKK olmak üzere, tüm bölücü ve yıkıcı terör
örgütlerini dize getirmişlerdir ve Türk Devletinin gücünü ispat etmişlerdir. Bu
vesileyle, şanlı Türk Ordusuna ve kahraman Türk polisine şükran ve minnet
duygularımı sunmak isterim. Bugün, özellikle PKK
başta olmak üzere, Türkiye'ye yönelik faaliyet icra eden pek çok bölücü ve
yıkıcı terör örgütünün Avrupa'nın açık ve yoğun desteğine mazhar olduğu
bilinmektedir. Sözde hilafet devleti ilan eden Kaplancılara, sözde Kürt
parlamentosu kuran PKK'ya kadar pek çok örgüte kimlerin ev sahipliği yaptığını
hepimiz bilmekteyiz. Aynı örgütlerin terörü ve teröristleri açıktan açığa öven
ve özendiren televizyon yayınlarına kimlerin teknik ve lojistik destek
sağladığı da bütün dünyanın malumudur. Peki, ama, bütün bunlar teröre yardım ve
yataklık etmek değilse nedir?! Keza, bu tür örgütlerin katrilyonlara varan
finansmanı da, maalesef, batılı ülkeler tarafından sağlanmakta veya en hafif
şekliyle türlü yollardan kaynak yaratmalarına göz yumulmaktadır. Hem o kadar
ki, esrar, eroin satmalarına, ticarî göç organizasyonları yapmalarına, haraç
toplamalarına, silah kaçakçılığı ve hatta beyaz kadın ticareti yapmalarına bile
tek gözlerini yummaktadırlar. Aynı Batı’nın, teröre karşı verdiği mücadelede,
insan hakları bahanesine sığınarak, nasıl, Türkiye'nin elini kolunu bağlamak
istediklerini ve paramızla satın aldığımız silahların kullanılmasına ambargo
koyduklarını da hatırlamaktayız. Avrupa Birliğinin en son olarak açıkladığı
terör örgütleri listesinde PKK ve DHKP-C gibi eli kanlı örgütlerin yer almaması,
bir kere daha göstermiştir ki, Batı’nın bu konudaki iki yüzlü siyaset anlayışı
aynen devam etmektedir. Sayın milletvekilleri,
başkalarını eleştirirken, bu arada, kendi yanlışlarımızı özellikle görmek ve
sorgulamak zorunda bulunduğumuzu belirtmek isterim. Örneğin, 30 000
yurttaşımızın katili olduktan başka, millî bütünlüğümüze ve millî ekonomimize
verdiği zararlar, hâlâ, tazeliğini koruyan bölücübaşı hakkında bağımsız Türk
yargısının verdiği idam kararının uygulanması dirayeti, ne yazıktır ki, bugüne
kadar gösterilememiştir. İcat edilen hukukdışı yöntemlerle Türkiye Büyük Millet
Meclisine gönderilemeyen dosya sebepsiz yere bekletilmekte, kanlı katile
sunduğumuz imkân ve konfor hafife alınmakta, onbinlerce şehit ve gazi ailesinin
yüreklerinde azaba ve onulmaz yaraya dönüşmektedir. Batı'ya şirin gözükme ve ne
pahasına olursa olsun Avrupa Birliğine kapılanma adına verilen bu akıl almaz
tavize, vatan için canlarını ateşe atmasını bilen milletin devletine yönelecek
küskünlüğüne de çanak tutulmuştur. Bundan başka, milletin maneviyatını altüst
eden bu ürkek ve titrek tavırla bağımsızlığımız ve egemenlik haklarımız,
maalesef, tartışma götürür bir noktaya sürüklenmiştir. Teröristlere Lavrion
Kampında askerî eğitim vermek dahil, PKK'ya verdiği lojistik destek sağır
sultanın bile malumu bulunan Yunanistan, Öcalan'a yataklık yaparken suçüstü
yakalanmış; ancak, bu fırsat değerlendirilip Yunanistan'ın teröre destek veren
ülkeler listesine alınması sağlanamamıştır. Bu konuda, Yunanistan'ın ustaca
sergilediği sahte gülücüklerine, üzülerek ifade ediyorum ki, mağlup olunmuştur. Sayın milletvekilleri,
Batılı diplomatların bir komiser ve müfettiş edasıyla en mahrem içişlerimize
müdahale ettikleri, terör suçlularını cezaevlerimizde ziyaret edip, onlara,
moral, destek verdikleri bir ortamda, biz, bugün, Avrupa'nın göbeğinde Med-TV
adlı bir televizyonun terörü övücü ve teröristleri yüreklendirici tavırlarına
bile engel olamıyoruz. Terörizmden en çok zarara uğramış bir millet olarak, ne
yazık ki, bu çekingen tavırla daha öte zararlara da kapı aralamış olmaktayız.
Uluslararası terörizmin gündeme gelip lanetlenmesi için, yeni bir 11 Eylül
saldırısını beklemeden bu konuyu sürekli gündeme getirmemiz ve bu konudaki
çifte standartçı yaklaşımları deşifre etmemiz kaçınılmazdır. Sayın milletvekilleri,
ülkemizin, geçtiğimiz yıllarda teröre ağır bir fatura ödemesinin arkasında,
Türkiye'yi uluslararası siyaset sahnesinde yalnız bırakmak, kuşatmaya almak
isteyen bazı ülkelerin teröre verdikleri destek ve terörü bir siyaset aracı
gibi kullanma yaklaşımları vardır. Bugüne kadar değişik terör hareketleri
karşısında takınılmış tavır, genellikle teröristleri cesaretlendiren bir yönde
cereyan etmiştir. Bunun için, terörizme karşı ortak bir anlayış ve tavır
geliştirmek, günümüzde çok daha önemli hale gelmiş bulunmaktadır. Ülkemizin geçen yıllar
boyunca yaşadığımız ve çok acı çektiğimiz olaylardan elde ettiğimiz
tecrübelerle beraber yaşanılan büyük terör olaylarının muhasebesinden elde
edilen neticeler şu konuları kapsamalıdır: 1- Terör, bir siyasî faaliyeti
değil, meşruiyeti olmayan, ahlakî değer taşımayan bir yöntemi ifade eder.
Terörist ise, insanlık düşmanı canilerin kolektif adıdır. Dolayısıyla, terör
örgütlerinin boyutları ile eylem alanlarının ve biçimlerinin niteliği,
terörizmin gerçeğini değiştirmeyecektir. 2- Terörü, uluslararası
bir siyaset aracı olarak görmek, terörü uluslararası hale getirmek, vahşeti
küreselleştirme anlamı taşır. Terör, dünya çapında bir tehdit ve insan hayatına
yönelmiş yok etme eylemi olduğu için, teröre karşı uluslararası yaptırımı olan
bir siyasî, hukukî ve pratik eylem zemini oluşturmaya ihtiyaç vardır. Bu
çerçevede, terörizmle ilgili kavram ve yöntemler netleştirilmeli; çok zayıf
durumdaki uluslararası işbirliği bağı güçlendirilmelidir. Bunun için, en kısa
zamanda, Birleşmiş Milletler Teşkilatının öncülüğünde, bir uluslararası
terörizmle mücadele konferansı toplanmalı, kavramlar ve yöntemler üzerinde
uzlaşma temin edilmelidir. 3- Terörü destekleyen
ülkelere karşı, uluslararası toplu yaptırımlar uygulanmalı; terör suçlularını
insanlık suçlusu ilan edip -bireysel suçların dışında- bütün insanlığa karşı
işlendiği için, bu eylemden dolayı da ayrıca yargılanmalıdır. Bu nedenle de,
ülkelerin ceza sistemlerinde, özellikle terör suçları için ölüm cezasının yer
alması sağlanmalıdır. Sayın milletvekilleri,
bilindiği üzere, Türkiyemiz, üç kıtanın büyük medeniyetlerinin ve zengin enerji
kaynaklarının kesişme noktasında yer almaktadır. Ayrıca, tarihsel, sosyal,
kültürel birikimimiz ve küreselleşme projelerinin en büyük handikap olarak
gördüğü millî devlet yapılanmamız, tüm emperyalist odakların ilgisini ve
husumetini bu coğrafyaya yöneltmektedir. Bu bakımdan, her zaman için,
uluslararası terörizmin hedefi olabileceğimiz gerçeğini, bir an olsun
aklımızdan çıkarmamalıyız. Bunun için de, millî birlik ve bütünlüğümüze, üniter
devlet yapımıza daha yoğun bir dikkat ve kararlılıkla sahip çıkmamız
gerekmektedir. Buna ilave olarak, tam bağımsızlık ülkümüzden ve millî egemenlik
ilkemizden asla vazgeçmeksizin, kendi gereklerimiz ve gerçeklerimiz
doğrultusunda kalkınmamızı ve çağdaş medeniyet seviyesine erişmeyi sağlamamız
gerekmektedir. Sayın milletvekilleri,
bütün bu açıklamalar ışığında, gündemimizi oluşturan sözleşmeyi, uluslararası
terörizmin önlenmesi yolunda tek başında yeterli bulmamakla beraber, bu konuda
atılmış olumlu bir adım olarak görüyor ve onaylanması dileğiyle destekliyoruz. Bu vesileyle, Yüce
Heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Efendim, şimdi,
söz sırası Demokratik Sol Partide. Adana Milletvekili Sayın Ali
Tekin, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA ALİ TEKİN
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, son konuşmacı olmanın
bir avantajı olarak gördüm ki, arkadaşlarımız çok güzel konulara değindiler;
dolayısıyla, bana, değinecek -gecenin bu ilerleyen saati de olması nedeniyle-
belki, çok önemli sayılmayacak konular kaldı. Yine de, bu önemsiz sayılabilecek
konular arasında birkaç konuya da, belki, değinmem gerekiyor; çünkü, konuşma
yapma niyetiyle, birtakım konularda bir şeyler yazmaya çalışmıştım. Görünen o ki, 11 Eylül
saldırılarından sonra, gerçekten, terörizmin kazanmış olduğu küresel nitelik,
artık, günümüzde, tamamıyla kabul edilmiş durumda ve böylece, bizim
dışişlerimizin, bizim hükümetimizin ve de bizim devletimizin uzun zamandan beri
söylediği gibi, terörün dini, milliyeti, ırkı, coğrafyası, felsefesi, aklınıza
gelebilecek diğer bazı konularla ilgilisi olamayacağı, terörün terör olarak
kabul edilmesi gerektiği görüşü, gerçekten, güç kazandı. Bununla bağlantılı
olarak, benim teröristim senin teröristin ayırımının geçersiz olduğu,
teröristin ve terörün, her zaman kendisini destekleyenlere, bir gün, geri
gelip, zarar vereceğini bütün dünya gördü. Çok basit bir örnek
vermek gerekirse, ASALA'yı uzun yıllar doğrudan veya dolaysız olarak
destekleyen Fransızlar, Orly katliamında kendi sivil vatandaşlarından birtakım
insanların ölmesi nedeniyle, terörün gün gelip kendilerini de vurabileceğini,
gerçekten, çok yakından görme fırsatını buldular. Diğer taraftan, terörizmi
besleyen önemli bir finansal kaynak olan uyuşturucudan sağlanan finansal
kaynaklar, bugün, Batı'da, özellikle, gençleri zehirleyen uyuşturucu
trafiğinden kazanıldığı için, yine, terör, dolaylı da olsa, bu ülkelere büyük
bir zarar vermektedir. Diğer nokta, artık,
terörizmin ülkelerin dış ilişkilerinin, dış politikalarının bir aracı olarak
kullanılmaması gerektiği, bugün, gerçekten ortaya çıkmış durumdadır. Bir diğer nokta,
terörizmi besleyen ekonomik, toplumsal ve uluslararası nedenlerin
incelenmesinin gerekli olduğudur. Aslında, burada, bir tehlike de söz konusu. O
da şu: Terörizmin nedenlerinden bahsederken, belki, bazıları, terörizmin meşru
kılınmasını sağlayan birtakım argümanların ortaya konduğunu söyleyebilir;
ancak, bu doğru değildir. Ortada olan bir gerçek vardır; o da şudur: Terörizmin
de bazı nedenleri vardır ve bu nedenlerin objektif bir biçimde incelenmesi
zorunludur. Bu nedenlere girecek değilim; ama, bunun, ulusal, bölgesel ve
uluslararası birtakım nedenleri olduğu çok açıktır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son zamanlarda bazı gelişmeler oldu ki, gerçekten, sözünü
etmeden geçmek mümkün değil. Bunlardan bir tanesi, burada, arkadaşlarımızın
hemen hemen hepsinin de dile getirdiği, Avrupa Birliğinin hazırlamış olduğu
terör örgütleri listesinde, ülkemizde önemli ölçüde faaliyet gösteren yıkıcı,
bölücü, irticaî birtakım örgütlerin hariç tutulmuş olmasıdır. Söylenenler odur
ki, bir ikinci liste yayımlanacaktır ve umuyoruz ki, bu ikinci listede bu
örgütler yer bulur; çünkü, Türkiye, Avrupa Birliğinin bu örgütleri terör örgütü
olarak kabul etmemesini, gerçekten, anlamakta büyük zorluklar çekecektir. Biz, bir taraftan, Avrupa
Birliğinin aydınlanma döneminde öne çıkan ve insanın refahını artırmaya yönelik
taraflarını örnek almaya çalışırken, diğer taraftan, sanki ortaçağ geriye
dönüyormuşçasına, terör konusunda çifte standartlar ortaya koymasını anlamakta
zorluk çekiyoruz. Bizim istediğimiz Avrupa, aydınlanma döneminin değerlerine
sahip olan Avrupa'dır. Bizim birleşmek istediğimiz, üye olmak istediğimiz
Avrupa Birliği, o Avrupa'dır, yoksa, çifte standartlarıyla bizi sürekli
bunaltan Avrupa Birliği değildir. Bunun, Avrupa Birliği tarafından da,
gerçekten, bilinmesi gerekir. Diğer taraftan, komşumuz
Yunanistan'ın ülkemizde yaşanan terör faaliyetlerine verdiği destek, giderek,
daha da bir önplana çıkıyor. Bunu, çeşitli vesilelerle görüyoruz; ancak,
Yunanistan'da faaliyet gösteren 17 Kasım örgütünün yaptığı faaliyetler
konusunda da Yunan hükümetlerinin ve devletinin bugüne kadar çok pasif davrandığını,
hatta, dolaylı olarak teşvik ettiğini, artık, tüm dünya görür vaziyete
gelmiştir. Son günlerde, Amerikan
CBS televizyonunda yayınlanan "60
Dakika" adlı programda, 17 Kasım örgütü ile Yunan devleti yetkililerinin
nasıl bağlantıları olduğu açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Diğer taraftan,
Güney Kıbrıs Rum yönetiminin, özellikle, karapara aklama konusunda ne kadar
önemli bir finansal merkez olduğu da ortaya çıkmış durumdadır. Son günlerde belki
gözünüze çarpmıştır; Christiane Amanpour adlı bir gazetecinin CNN'de yaptığı
program, Yugoslavya'da, Miloseviç döneminde para aklamayı ve Miloseviç
yönetiminin dışarıya nasıl para kaçırdığını örnekleriyle anlatan bir bölüme de
sahipti. O bölümde, Miloseviç'in ve yandaşlarının karaparayı Güney Kıbrıs'ta
akladıklarını, bu program ortaya koymuş durumdadır. Öbür taraftan, Avrupa
Birliğinin yayımlamış olduğu Güney Kıbrıs'la ilgili olan 2001 ilerleme
raporunda, maalesef, Güney Kıbrıs'ta bankacılık konusunda, sadece, bu konuda
birtakım düzenlemelerin yapılmasının hâlâ gerekli olduğu; ama, önemli ölçüde
Avrupa standartlarıyla uyum içinde olduğu belirtilmiştir. Bu rapor,
biliyorsunuz, Türkiye'de büyük yankılar uyandırdı; çünkü, Güney Kıbrıs Rum
kesiminde yapılması gerekenlerden ziyade, Türkiye'nin orada bulunan kuvvetlerini
işgalci olarak tanımlayan ve Türkiye'ye sürekli dil uzatan bir tavır
içerisindeydi. Bu konuda da Sayın Dışişleri Bakanımız ve diğer devlet
yetkililerimiz, Avrupa Parlamentosu nezdinde bazı girişimlerde de bulundular.
Bunu da hepimiz biliyoruz. Kısacası, bu raporun ne kadar tek yanlı olduğu, bir
kere daha, uluslararası terörizmin finansmanı bağlamında ortaya çıkmış oldu. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, tabiî, terörizmle uzun yıllar mücadele etmiş bir
ülkenin insanları olarak bu konuda bizim söyleyebileceğimiz, gerçekten, çok
şeyler var; ama, söylediğim gibi, arkadaşlar, bu konulara, daha önce, tamamıyla
değindiler. Dolayısıyla, ben daha fazla uzatmak istemiyorum; ama, Türkiye'nin
terörle ilgili tezlerinin, bugün, Dışişleri Bakanlığı tarafından, İçişleri
Bakanlığı tarafından, Savunma Bakanlığımız tarafından ve Genelkurmay Başkanlığı
tarafından uygun platformlarda, her vesileyle dile getirildiğini biliyoruz ve
bu konuda, Türkiye'nin ne kadar haklı olduğunu, dünyanın, her geçen gün, biraz daha,
daha iyi şekilde anladığını görüyoruz. Bu bakımdan, belki çok acı olaylar
yaşadık; ama, sevindirici bir olay da budur. Bu konuda, Türkiye'nin haklılığı,
gün geçtikçe, daha da bir ortaya çıkmaktadır. Bu vesileyle, ben,
hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Gruplar adına
konuşmalar bitti. Şahsı adına, Adana
Milletvekili Sayın Tayyibe Gülek; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) TAYYİBE GÜLEK (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu saatinde, çok
fazla, uzun konuşup vaktinizi almak istemiyorum; fakat, burada, şahsım adına
söz almamın ana sebebi, imzalamış olduğumuz terörizmin finansmanının
önlenmesine dair uluslararası sözleşmenin, Meclisimiz tarafından onaylanması
konusudur. Zaten, bunda hepimizin çok benzer hisleri ve duyguları var ve bu
konu, Türkiye için son derece önemli olan bir konudur. Biz, zaten, yıllardan
beri, çeşitli ülkelere, özellikle Avrupa Birliğine anlatmaya çalıştığımız
tezlerimizde, her zaman, terörizmin ne kadar büyük bir bela olduğunu ve
teröristlerin hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiçbir ortamda meşru kılınmaması
gerektiğini ve bazı teröristlerin bazılarına göre özgürlük savaşçıları diye
algılanmalarının da hiç doğru olmadığını her zaman dile getirdik. Keşke, böyle
büyük bir facia olmadan da bu algılanabilseydi yurt dışındaki, Avrupa
Birliğindeki, Amerika'daki meslektaşlarımız tarafından, oradaki muhataplarımız
tarafından. Demek ki, yıllardan beri bu konudan çeken bizlerin hissettiklerini,
yaşadıklarını, ancak, böyle korkunç bir facia başlarına gelince anlayabilenler
var. Çoğu zaman, anlattıklarımızı anlayan, orada, Türkiye'nin tezlerini daha
yakından tanıyan dostlarımız da oldu; ama, şimdi, gittiğimiz ortamlarda her
zaman görüyoruz ki, Türkiye'nin, yaşadıkları ve anlattıklarında, tezlerinde çok
haklı olduğunu ve bizim desteğimize son derece ihtiyaçlarının olduğunu sık sık
dile getiriyorlar; özellikle, Afganistan'daki terörizmle mücadele konusunda... Burada, yine, dile
getirilmesi gereken, diğer arkadaşlarımızın da değindiği en önemli hususlardan
biri, Amerika Birleşik Devletlerinin, teröristler listesini yaparken, büyük bir
olgunlukla, bizim de yıllardan beri şikâyet ettiğimiz, çok somut delillerimiz
olan örgütleri dahil etmelerine rağmen, Avrupa Birliğinin, bir şekilde, bir
türlü bunu yapamamasıdır. Bu, çok üzüntü vericidir; artık, bir çok alanda daha
iyi bir anlaşmaya, daha iyi bir anlayışa vardığımızı zannettiğimiz Avrupa
Birliğinin, ancak, kendi topraklarında faaliyette bulunan örgütleri dahil etme
gibi, hakikaten kabul edilemeyecek bir gerekçeyle bunu yapamama davranışları
çok üzüntü vericidir. Belki, tekrar bir değerlendirme yapıp, bu
organizasyonların, bu kuruluşların, hem kendi topraklarında hem aday ülke
topraklarında hem de kendi bölgelerinde çok önem arz eden yerlerde faal olduklarını
görüp, dahil edeceklerini ümit ederim bu listeye. Finansmanının önlenmesi
açısından da bu terörist organizasyonların, biz, her zaman, çok aktif bir
şekilde kendilerini uyardık; her zaman, elimizde çok somut olan delilleri
dikkatlerine sunduk. Bazen dikkate alınır gibi oldu, bazen alınmadı; ama, ümit
ediyorum ki, bundan sonra, daha bir sağlıklı işbirliği içerisinde, bir uyum
içerisinde çalışır ve yıllardan beri çok büyük acılara, sancılara sebep olan
çektiğimiz bu terörizmden sonra, bizlerin tecrübesinden de faydalanarak, artık,
dünyanın, terörizmden uzak, savaştan uzak, barışa doğru, işbirliği içerisinde
beraber gidilecek bir dünya olmasını algılarlar bu muhataplarımız da. Vaktinizi aldığım için
kusura bakmayın. Umarım, hep beraber, artık, daha güzel günlere gideriz. Bu
anlaşmayı da, tabiî ki, hep beraber destekleyeceğimizi ümit ediyorum; İyi akşamlar diliyorum. Çok teşekkürler.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gülek. Şahsı adına, ikinci söz,
Adana Milletvekili Sayın Ali Tekin'de. (DSP sıralarından alkışlar) Efendim, Ali Tekin Bey,
daha evvel şahsı adına söz istemiş; çünkü, gruplar adına iktidar partileri
konuşmayacak zannediyorlardı. Onun için... Buyurun efendim. ALİ TEKİN (Adana) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben, hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. Gerçekten, bugün, terör
konusunda çok güzel konuşmalar yapıldı. Onun için, konuyu daha da uzatmaya
gerek olmadığını düşünüyorum. Hepinize iyi akşamlar
diliyorum, saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Efendim, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Ancak, soru-cevap kısmı var. Sayın Şen, buyurun. ORHAN ŞEN (Bursa) - Sayın
Başkanım, aşağıdaki sorularımın Sayın Bakanımız tarafından cevaplandırılmasını
arz ediyorum. Terörizmin bir başka
çeşidi de, Suudî Arabistan'da, Osmanlı-Türk eserlerine uygulanmaktadır. Son
olarak, Osmanlı kalesi yıkılmıştır. Kâbe'deki Osmanlı-Türk eserlerinin de yok
edilme çalışmalarının olduğu, duyumlarımız arasındadır. Osmanlı kalesi
yıkılırken, Dışişleri Bakanlığı nasıl tepki koymuştur? Bu kale yıkılırken,
Dışişleri Bakanlığının Suudî Arabistan temsilcileri neler yapmışlardır? Kalenin
yıkıldığını ne zaman fark etmişlerdir? Kalenin yıkıldığını, kale yıkıldıktan
sonra mı Ankara'ya bildirmişlerdir? Bakanlığınız, Suudî Arabistan dahil,
çeşitli ülkelerdeki Türk eserlerinin yok edilmemesi için, bundan sonra neler
yapmayı düşünmektedir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür
ederim efendim. Sayın Gebeş, buyurun. ALİ GEBEŞ (Konya) - Sayın
Başkan, aracılığınızla, aşağıdaki sorumu Sayın Dışişleri Bakanımıza sormak
istiyorum. PKK ve DHKP-C kanlı terör
örgütleri, uzun yıllardır ülkemizi kana bulamalarına rağmen, son olarak
yayınlanan Avrupa Birliği listesinde isimleri bulunmamaktadır. Bu kanlı terör
örgütlerinin terörist örgütler listesine alınması için, Dışişleri Bakanlığı
olarak yapmış olduğunuz ve bundan sonra yapacağınız çalışmaları öğrenmek
istiyorum. Saygılarımla. BAŞKAN - Sayın Öztürk,
buyurun efendim. Kısa ve öz... BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - Birleşmiş Milletler standartlarına ve ölçülerine göre, terör
nedir, terörist kimdir? Buna göre, PKK ve DHKP-C terörist örgüt değil midir?
Bir örgütün terörist örgüt olması için, sadece, Avrupa Birliği devletlerinin
veya ABD'nin menfaatlarına karşı faaliyet mi göstermesi gerekir? Terör ve
teröristin, dünyanın her yerinde, bütün devletlerce, ortak tanımı yapılamaz mı?
Terörist devletlerin -mesela, Ermenistan gibi- Birleşmiş Milletlerce
cezalandırılması mümkün değil mi? Son sorum: Türkiye
Cumhuriyeti mahkemelerince cezaları belirlenmiş; fakat, yurt dışına kaçan
teröristlerin bu anlaşmalardan sonra iadeleri sağlanabilecek mi? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum. Sayın Bedük, buyurun
efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkan, delaletinizle Dışişleri Bakanımıza sorularımı tevcih
ediyorum. Bilgilenme hakkı olduğu
ve bilgilenme ihtiyacımız olduğu ortaya çıkıyor; çünkü, hepimizin, çoğu zaman,
arkadaşlarımızın sorduğu sorular da, yapılan açıklamalar da onu gösteriyor.
Türk Milletinin millî birlik ve beraberliğini tehdit eden, ülkemizi bölmek ve
parçalamak isteyen ve bunda da hiçbir surette muvaffak olmayacağına inandığımız
PKK ve DHKP-C gibi zavallı örgütlerin geçmişte birkısım Avrupalı ülkeler
tarafından terörist ilan edildiğini biliyoruz, terör örgütü olarak ilan
edildiğini biliyoruz. 11 Eylül sürecinden sonra, terör örgütleriyle daha fazla,
ciddî anlamda mücadele edileceği bir dönemde, Avrupa Birliği kendi listesini
değiştirirken DHKP-C'nin ve PKK gibi terör örgütlerinin listeye alınmamasını
son derece garipsiyor ve o derecede kınıyorum; ancak, Avrupa Birliğinin bu iki
örgütü terör listesine almamasının sebepleri nelerdir? Dışişleri Bakanlığı
olarak terör örgütü listesine bu örgütlerin alınması hususunda yaptığınız
temaslar, girişimler nedir? Bunları öğrenmek istiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Sayın Çelik, buyurun. KEMAL ÇELİK (Antalya) -
Sayın Başkan, Sayın Bakanıma sorumu yöneltiyorum. Özellikle, iktidar
partisi sözcüleri ifade ettiler "11 Eylülden sonra, terörle mücadelede
Türkiye'nin haklılığı ortaya çıktı" dediler. Acaba, son, PKK ve DHKP-C'nin
terör örgütü olarak kabul edilmemesinden sonra Türkiye'nin haklılığı gerçekten
ortaya çıkmış mıdır? Bu bağlamda, biliyorsunuz, Türkiye, uzun süreden beri
Avrupa Birliğiyle müzakereler yürütüyor. Bu müzakerelerde, Avrupa Birliğinin
bazı öncelikleri vardı ve Türkiye'ye bunu dayatıyordu. Acaba, bu müzakerelerde
Türkiye'nin öncelikleri yok mudur ve PKK ve DHKP-C gibi terör örgütleri, bu
müzakerelerde Türkiye'nin önceliği olarak görülmüyor ve masada bu konu
tartışılmıyor mu, yoksa, sadece, AB'nin öncelikleri dikkate alınarak mı bir
görüşme yapılıyor? Bundan sonraki görüşmelerde, örneğin, Avrupa Birliğinin
güneydoğu meselesini, Kıbrıs meselesini öncelik olarak öne sürdüğü gibi, biz
de, PKK ve DHKP-C terör örgütlerini öncelik olarak değerlendirip, Avrupa
Birliği kamuoyunun gözleri önüne serecek miyiz? Çok teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum efendim. Son soru Sayın Enginyurt'un. Buyurun efendim. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanımızdan öğrenmek istiyorum; daha
doğrusu, tepkimi dile getirmek ve bu konuda ne yaptığını öğrenmek istiyorum. Suudî Arabistan'da, son
günlerde, Suudî yönetiminin Osmanlı'dan kalma tarihî eserleri imhasına yönelik
tavırları karşısında Dışişlerinin... Bu kalenin isminin bile doğru telaffuz
edilmediğine dair basında haberler duymaktayız. Bu, gerçekten böyle midir?
Sayın Bakan, Suudî hükümeti nezdinde hangi çalışmaları yapmıştır? Eğer, bu
konuda çalışmaları yetersiz kalıyorsa, Türkiye'de Suudîlerle yakın dostluğu
olanlardan yardım alabilirler mi? BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Bakanım, bugün, ilk
açılışta, başta bendeniz olmak üzere, bütün siyasî parti grupları, Suudî
Arabistan'ın bu kültür soykırımına karşı tepki koydu ve Sayın Bedük'ün
teklifiyle de, Meclis Başkanımız, her siyasî partiden birer milletvekiliyle bir
alt komisyon kurdu. Bu konuda, Dışişleri Bakanlığı olarak sizin de bir açıklama
yapmanızın faydalı olacağı kanaatindeyim. Buyurun efendim, söz
sizin. DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL
CEM (Kayseri) - Sayın Başkan, size ve sayın milletvekillerimize teşekkür etmek
istiyorum. Ayrıca, bu etraflı suallere de teşekkür etmek istiyorum. Bu
sualleri, müsaadenizle, ayrıntılı cevaplayabilmek amacıyla, kendilerine yazılı
olarak sunacağım. Buyurduğunuz konuda,
Suudî Arabistan'daki tarihî bir Türk eserinin yıkılması; yani, yine
buyurduğunuz gibi, bir çeşit kültür soykırımı karşısında sayın
milletvekillerimizin tepkisini elbette paylaşmaktayız. Şunu da hemen belirteyim:
Bu konuda, biz, Türkiye olarak, Dışişleri Bakanlığı ve başka ilgili devlet
birimleri, elimizden geleni yaptık, her aşamada, bunun yanlışlığını
muhataplarımıza anlattık, önüne geçmeye çalıştık; fakat, bir yerde, sizin
gücünüz, bir başka ülkenin içinde yeterli olmayabiliyor. Biz, bunu her aşamada
yaptık. Öyle ismini bilmek, bilmemek gibi bir şey elbette söz konusu değildir.
Mümkün olan her şey yapılmıştır; ancak, istediğimiz sonuç alınmamıştır. Bazen,
istediğimiz sonuç alınmamaktadır maalesef. Anlaşıldığı kadarıyla, yüz
milyonlarca dolarlık bir otel yapımı ve böyle bir para işi burada etkili
olmuştur. Biz, elimizden geleni yaptık; bunun takipçisi olacağız. Bunu teşhir
etmeye devam edeceğiz ve bizim hepimizin, hatta, bizim dışımızdaki ülke
insanlarının da tarihinin bir parçası olan, müşterek tarihimizin bir yadigârı
olan eserlerin yakılmasına karşı Türkiye olarak tutumumuzu devam ettireceğiz ve
bunu her aşamada anlatacağız; bu olayın ayıbını, ayıp sahiplerinin üzerinde bir
ayıp olarak bırakmaya devam edeceğiz. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum efendim. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Yıkılırken haberiniz oldu mu Sayın Bakan? BAŞKAN - Biz de Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak, heyetimizle beraber, bu konunun
takipçisi olacağız. Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Maddelere geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, İçtüzükte yapılan son
değişiklik gereğince, tasarının maddeleri üzerinde görüşme açılmayacak ve
önerge verilmeyecektir. Şimdi, 1 inci maddeyi
okutuyorum: TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİNE DAİR ULUSLARARASI
SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI MADDE 1. - Birleşmiş
Milletler tarafından 10 Ocak 2000 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye
Cumhuriyeti adına 27 Eylül 2001 tarihinde New York'ta imzalanan
"Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme"nin
ekli beyanda bulunulmak suretiyle onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Efendim, son söz milletvekilinindir,
86 ncı maddeye göre. Lehinde, Niğde Milletvekili Sayın Mükerrem Levent;
aleyhinde, Çorum Milletvekili Sayın Yasin Hatiboğlu. Mükerrem Levent burada mı
efendim? Yok. Aleyhinde, Çorum
Milletvekili Sayın Hatiboğlu?.. (DSP sıralarından "yok, yok" sesleri) BAŞKAN - Bir dakika
efendim... (DSP sıralarından "yok, yok" sesleri) Efendim, istirham
ederim... Lütfen efendim... Her zaman hazır ve nazır. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, konuşma hakkımı kullanmıyorum. BAŞKAN - Çok teşekkür
ediyorum efendim. Mesele anlaşılmıştır. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın milletvekilleri,
tasarının görüşmeleri tamamlanmış olup tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
oylama için 2 dakikalık süre vereceğim. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla
oylamaya başlanıldı) MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ederiz. BAŞKAN - Efendim, biz
teşekkür ediyoruz. Ben, neticeleri
bildirdikten sonra kapatacağım; ama, giden arkadaşlarımız için söylüyorum.
Yarın, bankalar yasa tasarısından başlıyoruz efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, liderler arasında bir anlaşma sağlandı mı acaba? BAŞKAN - Efendim,
basından öğrendiğimiz kadarıyla, evet. Geri çekmediklerine göre, milletimiz
huzur içerisinde olabilir. Ancak, ben, muhalefete,
grup başkanvekillerine bir kere daha teşekkür ediyorum, uzlaşma kültürüne sahip
oldukları için; gecenin bu saatine kadar uzatmayı kabul ettikleri ve tasarının,
anlaşmanın kanunlaşmasını sağladıkları için, bir kere daha, muhalefet grup
başkanvekillerine teşekkür ediyorum efendim. İktidarın, tabiî, kendi vazifeleri... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Uzlaşmanın fazileti hakkında iktidar kanatlarına da iki cümle lütfetseniz,
faydalı olur. BAŞKAN - Efendim, ben,
muhalefetten geldiğim için, uzlaşmanın ne olduğunu bilirim; onlar gelmemiş
muhalefetten, ne yapalım, iktidar doğmuşlar. (Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısına 211 sayın
milletvekili katılmış olup, 208 kabul, 3 mükerrer oy kullanılmış ve tasarı
kanunlaşmıştır efendim; hayırlı uğurlu olsun. Sayın milletvekilleri
-süremiz dolmuştur, malumunuz- kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 10 Ocak 2002 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Hayırlı geceler efendim. Kapanma Saati : 00.28 |
|