Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 82       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

49 uncu Birleşim

9 . 1 . 2002 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.– TBMM Başkanvekili Mustafa Murat Sökmenoğlu'nun, Suudî Arabistan'da bulunan Osmanlı eserlerine bir süredir uygulanmakta olan kültür soykırımı ve en son olarak da Mekke'deki Ecyad Kalesinin yıkıma uğratılması nedeniyle Suudî yönetiminin tutumunu kınadığına ilişkin konuşması

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.– Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen ve 33 arkadaşının, Manyas Gölünün çevre sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241)

2.– İçel Milletvekili Turhan Güven ve 22 arkadaşının, doğalgaz ve tüpgaz fiyatları konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242)

3.– Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ve 19 arkadaşının, doğalgaz ve tüpgaz fiyatları konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/24)

V.– SEÇİMLER

A) Komİsyonlarda AçIk Bulunan Üyelİklere Seçİm

1.– Dilekçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

2.– Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VI.– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.– İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

2.– Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S.Sayısı: 789)

 

3.– Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

4.– Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,  Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666)

5.– Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675)

6.– Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676)

7.– Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

8. – Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/938) (S. Sayısı: 792)

9.– Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/940) (S. Sayısı: 791)

VII.– AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.– İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı'nın, Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VIII.– SORULAR VE CEVAPLAR

A)YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, açıklanan enflasyon oranlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5164)

2.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, uygulanan ekonomi programına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5165)

3.– Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, sermaye kesiminin sınıflandırdığı ve KOBİ'lere baskı yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5203)

4.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, ilaç firmaları ve doktorlar hakkında basında çıkan iddialara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5235)

5.– Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, Türk Sağlık ve Eğitim Vakfına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5251)

6.– Bursa Milletvekili Ali Arabacı'nın, Türk Ticaret Bankasının tasfiyesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5270)

7.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, 2002 yılında Karaman'a yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/5285)

8.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, 2002 yılında Karaman'a yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/5294)

9.– Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/5308)

10.– Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/5309)

11.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın; 2002 yılında Karaman’a yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına,

– Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un; 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına,

İlişkin soruları ve Orman Bakanı Nami Çağan'ın cevabı (7/5292, 5315)

12.– Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/5327)
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Açık bulunan Devlet Bakanlığına, Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi,

İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak ile Tokat Milletvekili Bekir Sobacı haklarında Anayasa Mahkemesince verilen kararın 5.1.2002 tarihli Resmî Gazetede yayımlanması üzerine milletvekilliklerinin sona erdiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi, Anayasanın 84 üncü maddesinin son fıkrası gereğince,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı:527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S.Sayısı: 433),

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/755, 1/689, 2/699) (S.Sayısı: 666),

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S.Sayısı: 675),

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676),

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu (1/753, 1/690) (S.Sayısı: 685),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi;

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/939) (S. Sayısı: 790) elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı;

Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının (1/906) (S.Sayısı: 789) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

9 Ocak 2002 Çarşamba günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 00.05'te son verildi.

 

 

Mustafa Murat Sökmenoğlu

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Burhan Orhan

 

Sebahattin Karakelle

 

Bursa

 

Erzincan

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Levent Mıstıkoğlu

 

 

 

Hatay

 

 

 

Kâtip Üye

 

                                                                                                                            No. : 64

II. – GELEN KÂĞITLAR

9.1.2001 Çarşamba

Sözlü Soru Önergeleri

1.- İstanbul  Milletvekili  Osman Yumakoğulları'nın, Bolu Dağı  tüneline ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1665) ( Başkanlığa geliş  tarihi: 4.1.2002)

2.- İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, bir tıp kitabının izinsiz alıntıyla hazırlandığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1666) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Manisa  Milletvekili Rıza Akçalı'nın, Karayolları Genel Müdürlüğünün ülkemize gelmesine engel olduğu iddia edilen sigorta parasına ilişkin  Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5469) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

2.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman İlinin bazı ilçelerinin devlet hastanelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5470) (Başkanlığa geliş tarihi. 3.1.2002)

3.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, çiftçilerin çeşitli sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5471) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

4.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, açılan kiliselere ve misyonerlik faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5472) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

5.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve bazı illerin köylerine götürülen hizmetler ile ve  su ve alt yapı sorunlarına ilişkin  Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/5473) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

6.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'daki çeşitli sosyal hizmetlere ilişkin  Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/5474) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

7.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Tekel 2000 sigaraları ile ilgili basında çıkan ihraç yolsuzluğu iddialarına  ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu ) yazılı soru önergesi (7/5475) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

8.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman İlindeki kadastro çalışmalarına ilişkin  Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/5476) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

9.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman İlindeki bazı spor tesislerine ilişkin  Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/5477) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

10.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, dış kredi borçlarına ve dış politikadaki bazı gelişmelere  ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5478) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

11.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve Nemrut Dağı turizmine ilişkin  Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5479) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

12.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Nemrut Dağına ve Adıyaman İlinin tarihi yapılarının tanıtımına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/5480) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

13.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, 2002 Malî Yılı Bütçesinden Adıyaman İline ayrılan paya ve bazı ödeneklere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı soru önergesi (7/5481) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

14.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, araçlara, YÖK Araştırma Komisyonu Raporuna, ziyaretçilere ve basın bültenine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından   yazılı soru önergesi (7/5482) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

15.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Nemrut Dağı Millî Parkına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5483) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

16.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde görevlendirildiği  iddia edilen mülkiye müfettişine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5484) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

17.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, bazı kurum başkanlarının  harcırahlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5485) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

18.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, T.H.Y.'nin hac seferi ücretine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5486) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

19.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, ekonomik kriz nedeniyle ülkemizde olabilecek toplumsal olayları önlemek amacıyla alınan tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5487) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

20.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, denetçi belgesi verilmeyen mimar ve mühendislere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5488) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

21.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Fener Rum Patriğinin statüsüne ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/5489) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

22.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, trafik kazalarının önlenmesine yönelik yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5490) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

23.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, cezaevleriyle ilgili olarak basında çıkan haberlere  ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5491) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

24.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, üzüm üreticilerinin bazı sorunlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5492) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

25.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, SSK'nın sahip olduğu gayrimenkullere  ilişkin  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5493) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

26.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İstanbul Üniversitesinden bir heyetin Anıtkabir'e yaptığı  ziyaret harcamalarına ve sonrasında yapıldığı iddia edilen ek ders ücreti ödemelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5494) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

27.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, ABD Başkanı ile 16 Ocak 2002 tarihinde yapılacak görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5495) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

28.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, bazı sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle yaptığı görüşmede kullandığı iddia edilen bir ifadeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5496) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

29.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman İlinde özürlüler için bir yurt yaptırılıp yaptırılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/5497) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

30.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, ilaç üretimine, ithal ilaçlara ve ilaç firmalarının promosyonlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5498) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

31.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İller Bankasınca yapılan yardımlar ve ihaleler ile Müsteşarın yetki devrettiği iddiasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi  (7/5499) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

32.- Yozgat Milletvekili İlyas Arslan'ın, bir futbol karşılaşmasındaki hakem hataları iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/5500) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

33.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, K.K.T.C. Cumhurbaşkanının yaptığı bir açıklamaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5501) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

34.- Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, promosyon borcu olan basın kuruluşlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5502) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

35.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, teknik  hizmetler sınıfındaki bazı personelin özlük haklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5503) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

36.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Türkiye ve Arjantin'in ekonomik göstergelerine ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5504) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

37.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, ABD'ye yapılacak olan seyahate ilişkin  Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5505) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

38.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, irticai faaliyette bulunduğu iddia edilen bir spor salonuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5506) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

39.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,  Genelkurmay Başkanının Kuzey Irak'la ilgili olarak yaptığı açıklamaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5507) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

40.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un,  Bakanlıkça yapılan ihalelere, araç sayısına ve toplanan Eğitime Katkı Payına ilişkin Millî Eğitim Bakanından  yazılı soru önergesi (7/5508) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

41.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, kamu kurumlarına alınan gazete ve dergi ile gazetecilerin sendikalaşmamalarının nedenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5509) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

42.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, Halk, Ziraat ve Emlak bankalarına ait araç ve cep telefonlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5510) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

43.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ve devredilen bankaların zararlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5511) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

44.- Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın, çiftçilerin desteklenmesi ile ilgili bazı kararnamelerin yürürlükten kaldırılma nedenine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5512) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

45.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, yeni yıl kutlamalarına yönelik açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5513) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

46.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, tütün piyasasını düzenleyen kanun ile sigara üretimi ve tüketimine ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/5514) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

47.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, şeker pancarı üretimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5515) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

48.- Samsun Milletvekili  Musa Uzunkaya'nın, ihaleler, galoş uygulaması ve devlet hastanelerindeki doktorlar hakkındaki özel muayene ve operasyon ücretiyle ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5516) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

49.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, isteğe bağlı sigortalılığa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5517) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

50.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, sosyal güvenlik kurumlarının ilaç giderlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5518) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

51.- Kırıkkale  Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale TÜPRAŞ Rafinerisine ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/5519) Başkanlığa geliş  tarihi: 3.1.2002)

52.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale İlinin GSYİH içindeki payına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5520) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

53.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, kamu vakıflarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5521) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

54.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, 2001 yılında kapanan ve yeni açılan işyeri ve karşılıksız çek sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5522) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

55.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, ülkemizde Euro'ya çevrilen Mark miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5523) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

56.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Mehmet Akif Ersoy'un anılması için bazı faaliyetlerde bulunup bulunulmayacağına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/5524) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

57.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, MKE Kurumunun ürettiği silahlara ve ithal silah alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5525) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

58.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, IMF'den alınan kredi miktarı ile nerelerde kullanıldığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5526) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

59.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, Emlak Bankasına ait varlıkların TOKİ'ye devri ile Hazine Müsteşarlığı Personel Vakfına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5527) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

60.- Zonguldak Milletvekili Ömer Üstünkol'un, Zonguldak Valisi hakkındaki çeşitli iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5528) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.1.2002)

61.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Şereflikoçhisar Tapu Sicil Müdürlüğünün personel ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/5529) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2002)

62.- Bursa Milletvekili Ali Arabacı'nın, Ziraat Bankasının Almanya'daki yapılanmasına ve Merkez Bankasının yurt dışı döviz hesaplarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5530) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2002)

63.- Ordu  Milletvekili Cemal Enginyurt'un, hakkında çocuklara yönelik cinsel suç iddiaları bulunan Bursa Sosyal Hizmetler Müdürlüğünde görevli şahsa  ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/5531) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2002)

64.- Bursa Milletvekili Turhan Tayan'ın, son genel nüfus sayımında Bursa-Orhangazi İlçesi nüfusunun yanlış tespit edildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/5532) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.1.2002)  

Genel Görüşme Önergesi

1.- Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ve 19 arkadaşının, doğalgaz ve tüpgaz fiyatları konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/24) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.1.2002)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- İçel Milletvekili  Turhan Güven ve 22 arkadaşının, doğalgaz ve tüpgaz fiyatları konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına  ilişkin önergesi (10/242) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.1.2002)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

9 Ocak 2002 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşimini açıyorum.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yoklama talebimiz var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, yoklama talebi vardır.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.– TBMM Başkanvekili Mustafa Murat Sökmenoğlu'nun, Suudî Arabistan'da bulunan Osmanlı eserlerine bir süredir uygulanmakta olan kültür soykırımı ve en son olarak da Mekke'deki Ecyad Kalesinin yıkıma uğratılması nedeniyle Suudî yönetiminin tutumunu kınadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, dikkatlerinizi, Suudî Arabistan'da yaşanmakta olan, Osmanlı eserlerine yönelik korkunç bir kültür soykırımı vahşetine çekmek istiyorum.

Muhterem milletvekilleri, büyük Türk Milleti, tarihi boyunca, millî varlığına yönelik saldırıların duygusallığına kapılmadan, hiçbir din ve ırk farkı gözetmeksizin, Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar yayılmış ve insanlık âleminin ortak kültürel mirası olarak kabul ettiği eserleri, bakım, onarım ve restorasyonlarını yaparak korumaya, muhafaza etmeye büyük gayret ve özen göstermektedir; ama, Batı Trakya'da, Bosna'da, Suriye'de ve Suudî Arabistan'da Türk kültür varlıklarına yönelik soykırım vahşeti karşısında, büyük tepki ve acı içindedir aziz milletimiz.

Sayın milletvekilleri, Suudî yönetimince, bir süredir Cidde, Mekke, Medine ve Taif'teki, Osmanlı devrinden kalma tarihî Türk evleri ve Türk şehitliklerinin buldozerlerle yıkılması ve tarihî Hicaz Demiryolunun raylarının bile sökülüp atılmasından sonra, şimdi de, Mekke'deki çok değerli tarihî ve kültürel mirasımız, ecdat yadigârımız, Ecyad Kalesi, acımasızca yıkıma uğramıştır. Bu yıkımlar bir katliamdır, kültür soykırımıdır.

Muhterem milletvekilleri, Suudî yönetimi, Türk düşmanı İngiliz Ajan Lawrence'ın bir süre oturduğu Cidde'deki evini restore ederek, kapısına da "bu ev, Osmanlıya karşı bağımsızlık savaşı veren Suudîlere yardımcı olan İngiliz asıllı Thomas Edward Lawrence tarafından karargâh olarak kullanılmıştır" plaketini asabilmiş, tarihî kinini kusmuştur.

Halifeliği elde etme özlemi ve girişimleri depreşerek, gizli emellerini bir kere daha ortaya koymuşlardır.

Kutsal topraklar üzerinde Müslüman bir ülke yönetiminin, Müslüman bir milletin ecdat yadigârı tarihî eserlerini yıkma cüretini göstermesi, İslamî ahlak kurallarına, inanç kardeşliğine ve aklıselime aykırı, asla tasvip görmeyecek günahkâr bir davranıştır.

Suudî yönetiminin bu akıl almaz kindar tutumunu şiddetle protesto ediyor; Türkiye Büyük Millet Meclisinde kınıyorum.

Ayrıca, Hac farizasını yerine getirecek Müslüman Türk hacılarımızın da, bu konuyu, Diyanet İşleri Başkanlığınca konuşarak, tezekkür etmelerini diliyorum; çünkü, bu yıkım, Hacca gidecek hacılarımızın paraları yattıktan sonra yapılmıştır.

Vaktiyle, Yemen meselesinde, Mısır, Suudî Arabistan'a ambargo koymuştu.

Bunları da hatırlatmak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, bu kültür soykırımı vahşetinin acilen önlenmesi ve yıkılan eserlerin yerine orijinallerine uygun benzerlerinin yapılması için, başta İslam âlemi olmak üzere, UNESCO'yu ve bütün uluslararası kültür kurumlarını göreve çağırıyorum. Aksi halde, yakın gelecekte, dünyamız, tarihinden kopuk, geleceğin yalnızlığı içerisinde kalacak bir kültür erozyonu yaygınlığına uğrayabilecektir.

Bu vesileyle Yüce Heyetinizi  saygıyla selamlıyorum. (MHP, DSP, ANAP, DYP ve SP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim efendim.

Ayrıca, bu konu üzerinde, her gruptan bir sayın milletvekiline 2-3 dakika söz vereceğim. (SP sıralarından "Hükümet ne yapıyor" sesi)

Efendim, hükümeti bilmiyorum. Bizim vazifemiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bu işi kınamak. Biz, yüce milletin temsilcileriyiz. Hükümet, kendi işini yapar.

HACI FİLİZ (Kırıkkale) - Becerdikleri bir iş kalmadı zaten.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, kürsüden söz verseniz, daha uygun olur.

BAŞKAN - Efendim, böyle bir usul yok.  Sonra, yol olur, biliyorsunuz.

Sayın Müderrisoğlu, buyurun.

OSMAN MÜDERRİSOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde basın ve yayın organlarımızın gündeminde yer alan ve bizleri derin üzüntüye sevk eden, Suudî Arabistan'ın Mekke Şehrindeki Osmanlı eseri olan Ecyad Kalesinin yıkılmasıyla ilgili görüşlerimizi arz etmek üzere huzurlarınızdayım.

Hac ibadetinin ifa mekânı, Kabe-i Muazzama, Arafat ve Mina havalisidir. Bu mekânlar, Hazreti Kur'an'ı kitap, Hazreti Muhammed'i peygamber ve Allah'ı tek mabut kabul eden bütün insanlığın ortak malıdır. Bir ibadet ifa edilirken, tek Suudî Arabistan Krallığının keyfî tasarrufu, bu mekânlarda geçerli olmamalıdır. Bütün İslam devletlerinin birleşip, bir hükme varıp, o doğrultuda karar vermeleri daha insanî bir hareket olacaktır.

Bugüne kadar yapılan İslam konferanslarında, genel olarak, Ortadoğu uyuşmazlığı, Filistin meselesi, Kudüs Şehrinin statüsü, dünyanın muhtelif yerlerindeki Müslüman topluluk ve azınlıkların durumları, silahsızlanma, dünyadaki bağımsızlık ve kurtuluş hareketlerinin desteklenmesi, çeşitli ekonomik, sosyal, kültürel konular konuşulmuş, görüşülmüş ve bunlar hakkında kararlar alınmıştır.

Önümüzdeki yapılacak olan İslam konferansında, Mekke'de, Mescid-i Harâm, Arafat ve Mina bölgelerinin ve Medine'de, Mescid-i Nebevî'nin statüsü konuşulup, görüşülüp, İslam ülkelerince bir karara bağlanıp, bu keyfîliklerin ortadan kaldırılması kaçınılmazdır.

16 ncı Yüzyılda Osmanlı hâkimiyetine giren Arap Yarımadasındaki kutsal mekânlar, Yavuz Sultan Selim Han ve ondan sonra gelen tüm Osmanlı padişahları için ayrı bir öneme sahipti. Tüm Osmanlı padişahları, Mekke ve Medine'nin imar ve inşaı için ciddî çalışmalar yapmış, geriye yüzlerce eser bırakmıştı.

Hicrî 1196'da Galip Bin Müsait tarafından inşa edilen ve 16 ncı Yüzyılda, bölgenin Osmanlı yönetimine geçmesinden sonra, yıkıntılar üzerine inşa edilen kale, Kâbe'nin korunması ve Mekke'nin emniyeti amacıyla kullanılmaktaydı. Kale, Suudiler tarafından daha önce yıkılan Osmanlı kalelerinde Hindi ve Fülfül Kaleleri ile yine geçtiğimiz yıllarda yıkılan muhteşem Osmanlı kışlasıyla tünelleri birbirine bağlıyor ve tarihî dokuyu olanca güzelliğiyle aksettiriyordu. Bu güzelliğe rağmen, Suudî yönetimi, 1980 yılında kaleyi yıkma girişiminde bulunmuş; ancak, araya giren, dönemin Pakistan Başbakanı Ziya-ül-Hak yıkımı engellemişti.

En son, 120 yıl önce Osmanlı yönetimi tarafından restore edilen kale, son yıllarda kendi haline terk edilmişti; oysa, son dönemde yaşanan bazı gelişmeler, Suudî Arabistan'da, rejimin, tarihe yaklaşım konusunda eski anlayışını değiştirdiğine dair bazı olumlu işaretler veriyordu. Bölgedeki Osmanlı eserlerinden Hicaz Demiryolunun Medine'deki son noktası Ambariye İstasyonunun onarıma alınması ve Mekke'deki iki mescit müzesinin, Mescid-i Harâm ve Mescid-i Nebevî'ye ait eski eserlerin sergilendiği müzenin açılması bunlar arasındaydı.

Maalesef, Ecyad Kalesinin yıkılmaması için ülkemizce verilen tepkiye, hatta 2001 yılı Hac mevsiminde kalenin yıkılacağıyla ilgili Suudî medyasında çıkan haberlere karşı, Diyanet İşleri Başkanlığımızın girişimiyle, Türk hacılarından imza toplanarak, yıkımı durdurmak için harekete geçilmiş; bunun üzerine, geçen yıl, kalenin yıkımından vazgeçildiği bildirilmesine rağmen, bu ortak tarih ve kültür mirası, ne yazık ki, yıkılarak tarihe gömülmüştür.

Suud  yönetiminin Ecyad Kalesini yıkması ve Kâbe'nin etrafındaki Sultan Abdülaziz ve Abdülhamit tarafından yaptırılan revakları da yıkmak için sürekli planlar içinde olduğu bir gerçektir. Bu revaklara her halükârda sahip çıkılması icap etmektedir. Bu konuları, Dışişleri ve Kültür Bakanlığımızın dikkatine sunuyorum.

Dışişleri Bakanlığımız yetkilisi tarafından, basın organlarında yer alan "yıkımı durduruldu" diye açıklama yapılması ve hemen akabinde kalenin yıkılması, bizleri derinden derine düşündürmektedir. Bu hareketler, Osmanlı düşmanlığının ve Türke husumetin klasik tezahürüdür. Ecyad Kalesinin yıkılarak, yerine iş merkezi ve otel kompleksi yapılacağı yönündeki haberler, üzüntümüzü, maalesef, bir kat daha artırmıştır.

Bu olayları lanetle kınıyor, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, DSP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Müderrisoğlu, teşekkür ediyorum.

Sayın Mehmet Sağlam, buyurun efendim.

MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, dünyada, kültürel miras, bütün dünyanın malı sayılmaktadır. Bunun için de uluslararası kuruluşlar oluşturulmuştur; UNESCO gibi, Avrupa Konseyinin Eğitim ve Kültür Komisyonu ve bunun Kültürel Miras Alt Komisyonu gibi.

Şimdi, bütün dünya, nereden ve hangi kültürden olursa olsun, kültürel varlıkların korunmasını kabul etmiştir, uluslararası anlaşmalar vardır.

Son yıllarda, özellikle Suudî Arabistan makamlarının, yalnız bu son yıktıkları Osmanlı kalesini değil, Doğu Avrupa'da, Osmanlı mirası olan birçok camii de "tekrar restore edeceğiz" gerekçesiyle yıktıkları ve yerine orijinallerini yapma yerine, kendi kültürlerini, akıllarınca, yansıtan ibadethaneler kurdukları, camiler yaptıkları bir gerçektir. Bu tutumun, hiçbir şekilde, ne bir İslam devleti olmaya ne de Türkiye'nin dostluk ilişkileri bulunan bir ülkeye yakışacağı aşikârdır. Daha da önemlisi, Yavuz Sultan Selim bu bölgeleri fethettiği zaman, kendisini Mekke'nin fatihi ilan etmemiştir, kendisini Mekke'nin hizmetçisi olarak ilan etmiştir.

Bugün, 1,5 milyar Müslümanın çok önemle üzerinde durduğu Mekke ve Medine gibi şehirler, İslam âleminin ve dünya kültürünün ortak malıdır, ortak mirasıdır. Bugünkü Suudî yönetimi, ne Mekke'nin ne de Medine'nin sahibi değil, emanetçisidir; bunu, bu ülkeyi yönetenlerin bilmesi gerekir. Onun için, bütün dünyaya, 1,5 milyon İslamın, Müslüman âleminin bu kültürel mirasının, hangi düzeyde olursa olsun, Suriye'deki Süleyman Şah gibi ve özellikle son yıllarda Türkiye Cumhuriyetinin bütün kültürel mirasını koruyucu bazı tedbirler alması, şehitlikleri restore etmesi, 9 uncu Cumhurbaşkanımızın ayrı ayrı bu şehitliklere giderek bunları açması, bu mirası yeniden yaşatması çabaları karşısında Suudî Arabistan'ın bu tutumu, gerçekten, ne İslam âleminin kültürel mirasına sahip çıkmakla bağdaşıyor ne de çok önem verdiğimiz ve kendilerini sadece milyarlarca altınla sömürme değil, yaşatma çabası göstermiş olan büyük Osmanlı mirasına saygıyla bağdaşıyor. Onun için, Sayın Başkan, konuşmanızı destekliyoruz, size şükranlarımızı sunuyoruz; Doğru Yol Partisi Grubu olarak da, Dışişlerimizin bu konuda gösterdiği gayretin yetmediğinin aşikâr olduğunu ve Türkiye  Cumhuriyetinin bunu uluslararası arenaya taşımasının gerekli olduğunu vurguluyoruz.

Ben, Avrupa Konseyinin Eğitim ve Kültür Komisyonunun İkinci Başkanı olarak, Kültürel Miras Alt Komisyonuna bunu götüreceğimi önünüzde beyan ediyorum ve uluslararası düzeyde de gerekli tepkinin ortaya konulmasına yardımcı olacağımızı söylüyorum.

Sağ olun Sayın Başkanım. (DYP, DSP, MHP, ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Bildik, buyurun.

İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suudî Arabistan'da Osmanlı eserlerine karşı gösterilen acımasızca katliamı, gerçekten, Sayın Başkanımızın da dediği gibi, Demokratik Sol Parti Grubu olarak bizler de kınıyoruz.

Türk Milleti, çok büyük bir coğrafî bölgede, çok uzun yıllar, yüzlerce yıl egemenliklerini sürdürdüğü halde, bu bölgeler içerisindeki, ne tarihî ne kültürel ne inanç bazındaki hiçbir esere, değil onları yıkmak veya yok etmek, tam tersine, vakıflar kurarak, başka inançların, başka dinlerin temsilcisi olduğu tarihî eserlere de sahip çıktılar; ama, maalesef, gördüğünüz gibi, Suudî Arabistan, sadece Ecyad Kalesini değil, Balkanlarda, Arnavutluk'taki, Bosna-Hersek'teki birçok Osmanlı yapısını da, parasal gücünü kullanarak, restore etmek bahanesiyle, yıkıp yok etmiştir. Bunu, yürekten kınıyorum. Halbuki, bu eserler, Hititlerden kalma olsa da, hangi inançtan kalırsa kalsın, tüm bu eserlerin tamamı insanlık malıdır, kültür varlığıdır, kültürel mirastır.

UNESCO'nun gereğini yapacağına inanıyorum. Hükümetimizin ve Dışişleri Bakanlığımızın da, Meclisimizin tam desteğiyle, gerekli girişimlerde bulunacağına inanıyorum. Bir anlamda, Afganistan'daki o güzelim heykelleri yıkmakla, bu camii, bu binaları, bu sarayı, bu kaleyi yıkmak arasında da çok büyük bir fark yoktur; çünkü, zihniyet, aynı zihniyettir; o zihniyeti de kınıyorum.

Saygılar sunuyorum. (DSP, MHP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Hatiboğlu, buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, Parlamentoya bu fırsatı verdiğiniz için, size teşekkür ediyorum; ancak, tabiî, merak ettiğim bir husus var. Biz, Parlamentoyuz. Uluslararası ilişkilerde ve meselelerde, kurumlar, karşı kurumların önünde tavır koyarlar; bahtiyarlıklarını ifade ederler ya da üzüntülerini ifade ederler; yani, karşı bir kurum olur. Biz, Parlamentoyuz. Suudî Arabistan'da böyle bir kurum yok. Niye, bunu, biz dile getiriyoruz burada?! Bir kere, üzüntümüzü açıkça ifade edeyim; bundan kimsenin tereddütü olmasın; saat 13.30'da özel basın toplantısı düzenledim ben...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - İyi yaptın!..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Ama, şimdi, bir şeyi örtmeye, gizlemeye kimsenin hakkı yok. Sayın Dışişleri Bakanı gelip, burada bilgi sunmalıydı...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Burası Meclis; Meclis olarak konuşuyoruz!..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - ..ve gelip, şu sebeplerden kaynaklandı; olay şundan ibarettir demeliydi ve Suudî Arabistan yönetimine karşı nasıl tavır koyduklarını, koyacaklarını, ne düşündüklerini, gelip, burada ifade etmeliydi. Hele, Kültür Bakanlığı Müsteşarının, herkesin gözünün içine baka baka "rahat ediniz, mesele halledilmiştir, Dışişleri Bakanlığımız devreye girmiştir, bu mesele bitmiştir" dedikten sonra, bu acı, yürekler yakan hadiseyi duyuş, bizi perişan etmiştir. Şimdi, biz, işin üzerine gitmeliyiz. Hükümet, gelip, bu Parlamentodan, verdiği yanlış bilgiden dolayı, beceriksizliğinden dolayı özür dilemeli; işin esasını ortaya koymalıdır. (DSP ve MHP sıralarından "ne alakası var" sesleri, gürültüler)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Ayıp, ayıp!

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Eğer meseleyi çözeceksek, böyle.

Bir de, Sayın Başkanım... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Sayın Başkanım...

AHMET ÇAKAR (İstanbul) - Senin görüşün ne?! Hatiboğlu, senin görüşün ne?!

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Benim görüşümü herkes bilir...

AHMET ÇAKAR (İstanbul) - Sana yazıklar olsun be!...

BAŞKAN - Sayın Çakar, lütfen...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Benim görüşümü herkes bilir.

AHMET ÇAKAR (İstanbul) - Sana yazıklar olsun!..

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Otur yerine!.. Sen otur yerine!..

AHMET ÇAKAR (İstanbul) - Konuşmayın ya!.. Ayıptır size!..

BAŞKAN - Sayın Çakar, lütfen...

AHMET ÇAKAR (İstanbul) - Senin Allah cezanı verir be!..

BAŞKAN - Sayın Çakar, lütfen...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Ne gereği var bunun?!.

BAŞKAN - Efendim, lütfen...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, biz, raylar söküldüğü zaman figan ettik, Medine-i Münevvere civarındaki istasyonlar tarumar edildiği zaman figan ettik. Revaklara el uzatıldığı zaman figan ettik. Kaleye bakıldığı zaman figan ettik. Oradaki insanların, orada çalışan Müslüman Türk kardeşlerimizin harekete geçişinde bizim etkimiz ve etkinliğimiz vardır; ama, şimdi, burada, televizyonun önünde halka hulus çekmenin kimseye bir faydası yoktur. Söylediğim çok nettir; hükümet gelip bilgi vermelidir.

Bir başka şeyi daha bilmemiz lazım. Devletler, devletleri tartarken, o kültürel düzeye yaklaşımlarını esas alıyorlar. Siz, edebiyatına savaş ilan ettiğiniz bir kültürün; siz, sair kültür varlıklarına savaş ilan ettiğiniz kültürün diğer bölümlerine sahip nasıl çıkacaksınız, nasıl inandırıcı olacaksınız?! (SP sıralarından alkışlar, DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

Ben, bunları zabıtlara geçiriyor, Suudî Arabistan yönetiminin yaptığı bu işlemin fevkalade kırıcı olduğunu, uluslarımız arasındaki dostluğu tahrip edeceğini, bunun doğru olmadığını, Suud hükümetinin bir telafi cihetine mutlaka gitmesi lazım geldiğini, yeniden mi yapması lazım gelir, yeniden mi ayağa kaldırması lazım gelir, bu neyse, buna teşebbüs etmesi lazım geldiğini ifade ediyorum; ama, bunu başaracak olan da hükümettir diye düşünüyorum. Hükümeti göreve çağırıyorum.

Teşekkür ediyorum.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Ancak bu yakışır size!..

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sayın Başkan...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Otur!.. otur!.. Yok öyle!..

BAŞKAN - Bir dakika efendim, müsaade buyurun...

Sayın Hatiboğlu, bir millî duruş, bir millî şuur içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuyu gündeme getirmiş. Bu konu, siyasî polemik meselesi değil. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) Bendeniz dahil hiç kimse de televizyonda millete mesaj vermek için bunu söylemedi; ama, milletin gücünü, Türk Milletinin gücünü ancak burası haykırır. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) Hükümetler gelip geçicidir. Bir tane Türkiye Cumhuriyeti var, bir tane de Türkiye Büyük Millet Meclisi var. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Arz ederim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Akarcalı, buyurun efendim.

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Suudî Arabistan'ın İslam ve Türk tarihine karşı işlediği bu suç, insanlık suçudur; kültür yoksunluğunun oluşturduğu çöl bedevi zihniyetinin işlediği bir suçtur. Bu suçun cezasız kalmaması gerekir. Her şeyden önce İslam Konferansında ve kendisine Müslüman diyen her hükümetin, her iktidarın takviye edeceği, kınayacağı bir şekilde suç olduğu ilan ettirilmelidir.

Ben, öncelikle, Meclis Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, bütün Müslüman ülke meclislerine işlenen bu suç hakkında bilgi vermesini ve o meclislerin bu konuyu gündemlerine almalarını sağlaması gerektiğini teklif ediyorum.

Suç öylesine büyüktür ki, Afganistan'da heykelleri yıktıran -o da bir dindir; İslamın hoşgörüsü her dine saygılıdır, semavî olmasa da- Taliban'ın arkasında olan da Bin Ladin, Türk Müslüman kalesini yıktıran da Bin Ladin'dir; aynı ailedir. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Biri teröristtir, öbürü müteahhittir; ama, aynı ailedir. Bunun da bilinmesi gerekir.

Değerli arkadaşlarım, biz, Anavatan Partisi olarak, bu konuya iki yıl önce sahip çıktık. Dışişleri Bakanlığına, Mart 2000 yılında, yaklaşık onsekiz ay önce, bu kalenin yıktırılacağı, yerine otel yaptırılacağı, bunu önlemek için Birleşmiş Milletlere ve UNESCO'ya gidilmesinin gerektiğini bildirdik. Bunu da özellikle not etmek istiyorum. Verilen cevap ise son derece yuvarlak, "bakarız, ederiz" cevabıydı. Oysaki, Suudların, Türk ve Osmanlı eserlerine karşı bir aşağılık kompleksiyle yıkım yaptıkları, Bosna-Hersek'ten beri belliydi. Biz, 1992 yılında, Vehbi Dinçerler'le birlikte Bosna-Hersek Komisyonunu kurup oralara gittiğimizde, Suudların, harap olmuş gerekçesiyle, Osmanlı camilerini yıktırıp, yerine, estetikten, kültürden, zevkten yoksun camiler inşa ettiğini gördük; hâlâ da bu yapılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bu ülke, nedense, bin yıldır, İslamı koruyan, yücelten Türke ve Osmanlıya karşı aşağılık kompleksi içindedir; bunu, net bir şekilde söylüyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bunun hıncını Bosna-Hersek'te almakla yetinmedi; Mekke'de, en aziz şehirde, İslam dünyasının en kutsal yerinde yapmaktan da çekinmedi. Bence, Suudî Arabistan, aslında bu mukaddes yerlerin bekçisi olamayacağını bütün İslam dünyasına ilan etmiştir. (ANAP, DSP, MHP ve DYP sıralarından alkışlar) Suç üstünde yakalanmanın üstünde bir durumla karşı karşıyayız; bunu, dünkü basın toplantımızda da söyledim.

Ben inanıyorum ki, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün partiler duygularını nasıl ifade ederlerse etsinler, bütün bu görüşlerde hemfikirdirler; bundan en ufak bir kuşkum yoktur. Bunun dışında bir düşünce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde hiçbir zaman olmamıştır; hiçbir siyasî partide de olmamıştır.

Sözlerimi şöyle bitiriyorum: Bir, parlamentosu olan bütün Müslüman ülkelere bunları bildirmemiz gerekir. İki, bundan sonra yapılacak İslam Konferansının gündem maddesinin, olmazsa olmaz şartı, bu olmalıdır. Bu, gündeme alınmadığı takdirde, Türkiye, İslam Konferansına katılmayacağını çok net bir şekilde bildirmelidir ve şimdiden bununla ilgili gerekli kulisleri de yapmalıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum; ayrıca, Meclis Başkanlığına, bu fırsatı verdiği için Partim adına teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Yalçıntaş, buyurun efendim.

NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Görülüyor ki, millî bir meselede bütün siyasî partilerimiz hassas ve başta zatıâliniz olmak üzere, bu konuda düşüncelerimizi belirtmemizin yerinde olduğu kanaati de hâkim. Nitekim, bizim partimiz de, AK Parti, bu sabah, bu konuyu gündemine aldı, grup toplantısında uzun müzakereler oldu ve 5 kişilik bir komisyon kurarak, yapılacak işlerin tespiti cihetine gidiliyor. Daha önce de, Sayın Grup Başkanvekilimiz Salih Kapusuz Beyefendi, bu konuda da, Türk Halkını aydınlatacak bir basın toplantısı yaptı.

Efendim, hadise, gerçekten önemli; çünkü, şu Meclis ve biz... Türkiye, evet, bugün 780 000 kilometrekare bir vatan ve bir ülke; ama, bir tarih var. Bu tarih, bir kültür ve medeniyeti inikas ettiriyor. Bugün, Ortadoğu'yu, Kuzey Afrika'yı, Avrupa içlerine kadar Balkanları inceleyen her ilim adamı, her sanat adamı, bu, bizim parlak medeniyet ve kültürümüzle karşı karşıya geliyor. Bu, sadece insanî bir medeniyet değil, şüphesiz o var, o çok açık görülüyor; ama, aynı zamanda, mimarî bir medeniyet, umran, güvenlik. Şimdi, Ecyad Kalesi, bu bakımdan önemli oluyor.

Bir kere hepimiz biliyoruz, ama, tekrar, müsaadenizle Sayın Başkanım, hatırlatayım. Ceziret-ül-Arap, Hicaz ta Yemen'e kadar bir tek ok, bir tek kurşun, bir tek top atılarak devletin bünyesine girmiş değil. Yavuz, o meşhur savaştan sonra Kahire'ye girdi, Kahire'nin içinde de olaylar cereyan etti ve bir müddet sonra, Hicaz'dan bir heyet geldi; Mekke Emiri, bizzat kendi oğlunu ve kardeşini gönderdi. Amca-oğul geldiler ve Yavuz, büyük çadırın önüne merasim kıtasını koyarak, o küçük çocuğu -Mekke'den geliyor diye- ve amcasını karşıladı, kendi yanına oturttu, 12, 13 yaşında... Amcası, büyük bir torbadan Kâbe'nin anahtarlarını çıkardı ve Yavuz'a takdim etti "artık, burası size emanet; biz, burayı korumak durumunda değiliz, size emanet ediyoruz" diye, harpsiz, darpsız alındı. Niçin girildi o mıntıkalara; ne petrol vardı ne büyük bir ziraî zenginlik ve başka şey. Portekizliler, Babülmendeb'den, yani, Aşağı Kızıldenizden giriyorlar -Portekiz filosu, o sırada, bütün o mıntıkalardaydı- yağmalar yapıyorlar; Cidde, küçük bir kasaba olmasına rağmen, yağmalıyorlar ve Mekke'yi hedefliyorlardı. Mekke'ye girmeleri, sadece bir yağma için değildi. Katolik dünyasının, o zaman, deniz filosu en kuvvetli olan iki üç ülkesinden biriydi. Katolisizmin galebesini göstermek istiyorlardı. Bütün korku buradaydı ve Yavuz, oraya, koruyucu kıtalar gönderdi. Peki, bu kalenin inşaı?.. Biliyorsunuz, Araplarda, gazavat denilen, basma ve yağmalama hareketleri, ister Müslüman olsun ister olmasın, hepsinde var. Zaman zaman, basıyorlardı, Kâbe'yi yağmalıyorlardı, gelen hacılara zarar veriyorlardı. Kale, onun için yapıldı; Mekke'yi, Kâbeyi ve hacıları korumak için yapıldı; yani, geride böyle bir umran ve medeniyet var.

Sonraki olayları, burada açıklamaya lüzum yoktur. Son ana kadar, Fahri Paşa, Medine'den çıkmak istemedi. Osmanlı, artık, imzalamış, bitmiş; Babıali zorluyor "çık gel" diyor; kime bırakacağım... Bu inancın, duygunun, medeniyetin, kültürün endişesi ve kaygısıydı. Biz, orada, hiçbir zaman, bir emperyalist kuvvet olarak bulunmadık; Osmanlı, hiçbir zaman, hiçbir yerde, böyle bulunmadı.

Şimdi, olayın, bizi ilgilendiren bugünkü tarafı nedir? Bu eserlerin, onlar, hukukî, uluslararası varisi; biz de, tarihî, kültürel ve medeniyet varisiyiz; hiçbir zaman, gözlerimizi yumamayız. (Alkışlar) Bunu yaptılar; şimdi, burada, bir hesaplaşmaya girmemiz doğru olmaz; fakat -içinizde, dışişleriyle ilgili, arşivlerle ilgili arkadaşlar var- bir vakayı söyleyip geçeceğim; ama, bunu araştırsınlar. Sene 1981; rahmetli Atatürk'ün 100 üncü doğum yıldönümü, Türkiye'de, büyük şeylerle anılıyor, anılacak, Başbakanlıkta heyet kuruldu; bendeniz de heyetin içindeyim, ekonomi kısmına bakıyorum. Bildiğiniz, o, Birinci İktisat Kongresini yaptık. Ayrı ayrı heyetler var; heyetlerin bir kısmı, rahmetli Atatürk'ün dışpolitikasını tespit için, Dışişleri Bakanlığında kuruldu. Tabiî, bu politikayı, en güzel şekilde, arşiv taramasıyla yapacaklardı. Her heyetten bir kişi bizim anaheyette bulunuyordu, ben de, iktisat heyetinin başkanı olarak, orada bulunuyordum.

Heyetin içerisindeki genç bir diplomat, bir gün, heyecanla beni aradı. "Söyle..." "Telefonda söyleyemem, gelirim" dedi. Şimdi, bunu, size emanet ediyorum, ilk defa da açıklıyorum ve bunu, lütfen, başta Kültür Bakanlığımız, arşivlerden sorumlu bakanlığımız araştırsın. "Nedir?.." "Hocam, müsaadenizle geleyim" dedi. "Gel" dedim. Çalışmamız, Devlet Planlama Teşkilatında yapılıyordu; ben ayrılmıştım, üniversitedeydim; ama, orada yapıyorduk. Geldi, heyecan içerisinde -eski yazı biliyor, Arapça biliyor; nadir mütehassıslardan birisi- "arşivlere girdik, gözümüze inanamayacak, müthiş bir arşiv vesikası bulduk ve ben, üstlerime koştum -çok kısa geçiyorum- onlar, aman bunu açıklamayalım, bunu sormamız etmemiz lazım dediler" dedi. Rahmetli Atatürk'ün, Kral Abdülaziz'e bir telgrafı; ağır bir üslupla yazılmış bir telgraf. Dışişleri Bakanlığının bir mensubu, memuru olduğu için ve gizli arşivde olduğu için... Ben, sadece, el yazısıyla onu yazdım... Kopya almak yoluna gitmemiz tabiî ki doğru olmazdı, en azından o memurun durumunu kötüye sokardık. Telgraf şu, sebep de şu: Bütün türbeler yıkılıyor -malum, izahtan vareste, bidat gördükleri için- ve bütün İslam âleminde bir kaygı, endişe beliriyor, Hazreti Resulün türbesini de yıkacaklar, Kubbetül Hadra, Medine'de ve bu, bizim, oradaki temsilcilerimiz tarafından, resmen, gizli şifreyle buraya intikal ettiriliyor ki, gizli gizli hazırlanıyorlar, aynen, tabiî her şeyi böyle yapıyorlar, önemli şeyleri. Bir gün gelecekler ve Kubbetül Hadra'yı, yani Peygamber Efendimizin türbesini de yıkacaklar. Bu haber gelir gelmez, bizzat rahmetli Atatürk'ün ismi ve imzasıyla krala şedit diyeceğimiz bir telgraf çekiliyor. Bunu yapamayacaklarını, yapmaya kalkarlarsa neler başlarına geleceğini anlatıyor. Dedim, bu, müthiş bir şey, çok güzel bir şey, bütün dünyada Türk'ün şanını, şerefini ve Atatürk'ün gerçek şahsiyetini ortaya koyacak. Fakat, muhtelif sebeplerle -benim vazifem değildi, işim de değildi- Dışişleri Bakanlığının o zamanki mesulleri -1981 yüzüncü yıldönümü- bunun açıklanmamasını, tekrar gizli arşivlerde kalmasını yeğlediler, tercih ettiler; sebep doğru olabilir, yanlış olabilir, ben, sadece aktarıyorum. Hassasiyete bakınız... Hassasiyete bakınız, anındaki teşebbüse bakınız.

Hepiniz hatırlıyorsunuz idamlıklar meselesini. Cuma günü idamlar olacak, bendeniz, perşembe günü gidip görüşmek durumunda kaldım, o gidişimi burada anlatacak değilim. Bazı meseleler var... Ve idamlar durdu; ama, Türk idamları durdu, diğer bütün idamlar devam etti, Suudların kendi adamları, Mısırlılar, Pakistanlılar. Öyleyse, hiç birbirimiz ithama girmeyelim, bir şey oldu, bade harabül Basra, yıkıldıktan sonra harekete geçiyoruz.

Sayın Başkan, sadece takdirinize arz ediyorum, bir senedir bu mesele biliniyor, en azından gazetelerimizin bazılarında, mesela Zaman Gazetesinde manşet olmuştur. Ne yapılabilir?

Şimdi, bugüne gelelim. Bugün, yapılacak hususlar: Bir kere, bütün Ceziretül Arap ve Balkanlar gibi ve Kuzey Afrika bizim eserlerimizle doludur. Düşmandan gelirse mesele yok; Romenler bunu yaptı, Bulgarlar yapıyor, Yunanlılar vesaire ki, orada, Türk azınlığı temaslarda bulunarak, girişimlerde bulunarak -büyükelçiler- çok şey kurtarılmıştır Balkanlarda. Burası öyle değil. Bunu iptidai bir coğrafya için konuşuyoruz. Bu iptidai coğrafyada da bir şeyler yapılabilir. Her şeyden önce, şimdi, kale gitti deyip durmamak lazım. Bu kale, gerçekten, bizim en önemli sembollerimizden biriydi, muhteşem ve büyük. Babul Abdülaziz'den çıkınca karşıda görünür. Bütün Türkler, köyden kasabadan gelenler, böyle bir inşirah içerisinde "benim devletim burayı korumuş" duygusunu yaşar öyle gelirdi. Şimdi diyorlar ki: "Orada ticaret merkezi veya otel yapılacak." Peki, bu yıkıldı; aynı mimarîde yapılabilir Sayın Başkan. Teşebbüste bulunalım. Bugün Türkiye'de yok mu kervansaraylarımız, hatta bazı hisarlarımız, otel şeklinde, ticaret merkezi şeklinde; mümkündür. Bu, çamur kalelerin en güzellerinden biriydi; mimarîsi çok karmaşık değil; fotoğrafları var, rölyefleri var, her şeyi var. Dostane girişimlerle, yalnız, kararlı ve dostane girişimlerle, Suudî idarecileri, yöneticileri ikna edilebilir, bu mümkündür. Tabiî, UNESCO da katılabilir.

Sayın Akarcalı güzel söyledi, Saray şehrinin tümü -ki, yarısı Osmanlı eseri dolu- korunmaya layık dünya mirası ilan edildi; ellerini süremiyorlar. Biz bunu yapmamışız etmemişiz, onları bırakalım şimdi; ama, şu anda  yapılacak birinci iş, kalenin tekrar -madem bir şey yapacaklar- aynıyla, Türk mimarîsiyle, Osmanlı mimarîsiyle yapılıp, otel mi yapacaklar, ticaret merkezi mi yapacaklar...

İkinci yapılacak iş; orada sadece bu kale yok ki; Medine'de kışlamız var bizim. Şimdi herkes "yok" diyor.

Bitiriyorum Sayın Başkan hemen.

Revaklar var, Türk kışlası var; Medine'de, Mekke'de bizim tren istasyonlarımız var, ta vahaya kadar uzanan gözetleme kulelerimiz var; bütün Asya, bütün Yemen doludur. Buralarda derhal teşebbüs etmek lazım. Yani, bu eserlerin envanteri de hazırdır; rahmetli Prof. Ekrem Ayverdi -ki, içimizde tanıyanlarımız çok olmuştur- bütün bunların envanterini yapmış, fotoğraflarını çekmiş, çektirmiş, rölyeflerini koymuş, planlarını koymuş, her şey hazır. Bunu yapmak lazımdır. Eğer oraları bilmiyorlarsa, Kültür Bakanlığımız, lütfen, Ekrem Hakkı Ayverdi'nin eserlerini -basılı eserler bunlar- tekrar bastırsın. Bastırmadan önce, bunların birer nüshasını oradaki büyükelçiliklerimize göndersin. Büyükelçiliklerimiz, oradaki ilgili bakanlıklar, krallar, emirler, neyse, onlar nezdinde teşebbüste bulunsun; yani, bundan sonra uyanalım ve harekete geçelim.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

İşte, bunun için de, bir millî refleks gerekiyordu. Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu millî refleks ortaya çıktı.

Sayın milletvekillerine teşekkür ediyorum. Son saniyeye kadar binbir müşkülatla kaleyi, terk etmeyen, korumaya çalışan Fahrettin Altay Paşayı ve şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Saygılar sunuyorum efendim. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergeleri vardır; okutuyorum efendim:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen ve 33 arkadaşının, Manyas Gölünün çevre sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Balıkesir İli sınarları içerisinde bulunan Manyas Gölü ve çevresinin kurtarılması için alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca, bir Meclis araştırması açılması için gereğini arz ederiz.

Saygılarımızla.

1.- Aydın Gökmen                                 (Balıkesir)

2.- Adnan Fatin Özdemir                                 (Adana)

3.- Burhan Orhan                                 (Bursa)

4.- Mustafa Enöz                                 (Manisa)

5.- Mükerrem Levent                                 (Niğde)

6.- Mustafa Yaman                                 (Giresun)

7.- Mehmet Şandır                                 (Hatay)

8.- Süleyman Coşkuner                                 (Burdur)

9.- Mehmet Telek                                 (Afyon)

10.- Ali Özdemir                                 (Gaziantep)

11.- İrfan Keleş                                 (Çankırı)

12.- Armağan Yılmaz                                 (Uşak)

13.- Orhan Bıçakçıoğlu                                 (Trabzon)

14.- Hidayet Kılınç                                 (İçel)

15.- Osman Müderrisoğlu                                 (Antalya)

16.- Mehmet Arslan                                 (Ankara)

17.- Vedat Çınaroğlu                                 (Samsun)

18.- Mehmet Kundakçı                                 (Osmaniye)

19.- Hüseyin Arabacı                                 (Bilecik)

20.- Reşat Doğru                                 (Tokat)

21.- Hasan Çalış                                 (Karaman)

22.- Mehmet Kaya                                 (Kahramanmaraş)

23.- Ahmet Erol Ersoy                                 (Yozgat)

24.- Mehmet Gül                                 (İstanbul)

25.- Nail Çelebi                                 (Trabzon)

26.- Basri Coşkun                                 (Malatya)

27.- Vahit Kayırıcı                                 (Çorum)

28.- İbrahim Halil Oral                                 (Bitlis)

29.- Süleyman Servet Sazak                                 (Eskişehir)

30.- Muzaffer Çakmaklı                                 (Şanlıurfa)

31.- Recai Yıldırım                                 (Adana)

32.- Ali Uzunırmak                                 (Aydın)

33.- Enis Öksüz                                 (İçel)

34.- Koray Aydın                                 (Ankara)

Gerekçe:

Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizdeki çevre sorunlarının pek çoğu doğal kaynakların sonucu değil, yanlış kullanımı sonucu ortaya çıkan problemlerdir.

Gerek gelişmekte gerekse gelişmiş olan ülkelerde teknik ve ekonomik kalkınmanın, çevre değerlerinin önüne geçirilmesi sonucu doğal ve kültürel kaynak kayıplarını da beraberinde getirmiştir. Bu kayıplar, küreselleşme sürecinde tüm dünya ülkelerini de yakından ilgilendirmektedir.

Elbette, ülkemiz teknolojik gelişmeyi yakalayacak, insanlarımızın refahını ve mutluluğunu artırmayı mutlaka sağlayacaktır; ancak, bunu yaparken çevre değerlerinin tahribatına yol açmadan, kaynakları akıllıca kullanarak, doğal dengeyi bozmadan, sürekliliğini sağlayacak bir düzen içerisinde olması gerekmektedir. Çünkü, uzun vadede, gelecekte ekonomik sistemi besleyen çevre değerlerini korumak, geliştirmek ve kullanımını rasyonel temellere oturtmakla mümkün olacaktır.

Barındırdığı doğal hayat ve ekolojik dengenin korunmasının yanı sıra, bulunduğu bölge ve ülke ekonomisine sağladığı katkılarla, doğal kaynaklarımız içerisinde oldukça önemli bir yere sahip olan Manyas Gölünün karşı karşıya kaldığı çevresel sorunların belirlenmesi, çözüm planlarının oluşturulması ve çözümlerin uygulamaya konulabilmesi ve bu kapsamda yeniden yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Manyas Gölü ve çevresinde 266 kuş türü tespit edilmiştir. Dünya üzerindeki 4 büyük göç yolunun 2'si Türkiye'dedir. Türkiye, önemli bir kısmı nesli tehlikede veya tehlikeye düşebilir durumda olan kuş türleri için anahtar ülke durumundadır. Bu nedenle, Manyas Gölü ve çevresinin özel bir önemle ele alınarak, geliştirilmesi gerekli ekosistem korunmalıdır.

Manyas Gölü, bölge halkı için de çok önemli bir ekonomik değere sahiptir. Yöre halkı için sosyoekonomik önemi ve dolayısıyla da halkı bu faaliyetlerden soyutlarak korumak imkânsızdır. Manyas Gölü için gerek kullanıcılar gerekse korumacılar açısından en uygun ve kabul edilebilir çözüm planlarının bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Koruma alanında uygulanmakta olan kanunların çokluğu önemli bir sorundur. Bu durum gölün yönetiminden sorumlu, farklı kurumların farklı bakış tarzları ve uygulamaları birçok zorlukları da beraberinde getirmektedir.

Manyas Gölünde bozulan ekolojik dengenin yeniden tesis edilmesi ve kuş varlığının artırılması, göl alanının akılcı kullanımının sağlanması için mekanizmaların geliştirilmesi gerekmektedir.

Bu konuda özellikle su kalitesinin iyileştirilmesi, su rejiminin doğal sürecine uygun yönetilmesi, Manyas Çayı deltasındaki kuluçka alanlarının korunması, Kuş Cenneti Millî Parkındaki üreme alanlarının yeniden gözden geçirilerek iyileştirilmesi ve yeni üreme alanlarının oluşturulması, gölde balıkçılığın sürdürülebilirliğinin sağlanması, bölge halkını da kapsayacak şekilde bütün ilgi gruplarının eğitimi çalışmalarının gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2.  İçel Milletvekili Turhan Güven ve 22 arkadaşının, doğalgaz ve tüpgaz fiyatları konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son günlerde kamuoyunu meşgul eden gaz fiyatlarındaki fahiş fiyat artışları, tüketicileri doğalgaz kullanımından vazgeçmeleri noktasına getirmiş, ayrıca büyük şehirlerde geçmişteki hava kirliliği probleminin tekrar başlaması ihtimali belirmiştir.

Halkımız, doğalgaz fiyatı konusunda, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile belediyelerin kavgasını dinlemekten çok, konunun hükümetten çözümünü beklemektedir.

Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının 3 Ocak 2002'deki kamuoyunu aydınlatma toplantısında topu belediyelere atması, ya bakanlığının yetkilerinin ve sorumluluklarının farkında olmadığını ya da bu konuda samimî olmadıklarını göstermektedir.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin (e) fıkrası ile aynı kanunun 505 sayılı KHK ile değişik 10 uncu maddesinin (e) fıkrası hükümlerine istinaden bakanlık; kamu yararı ve piyasa ihtiyaçları dikkate alınarak dağıtım kuruluşlarının BOTAŞ'tan aldıkları gazın şehirlerde konut, resmî daire ve ticarethane tüketicilerine uygulayacakları satış fiyatlarını belirleme yetkisine sahiptir. Bu yetkinin uygulanmasında maalesef çok geç kalınmıştır.

Türkiye'nin gündemindeki önemli konulardan biri olan doğalgaz fiyatlarının yüksek olması, bir yandan, vatandaşın bütçesine yük getirirken, diğer yandan da, doğalgaz tüketiminin düşmesine neden olacaktır. Bu bakımdan, hem BOTAŞ'ın hem de belediyelerin kâr marjlarını ve buna bağlı olarak fiyatlarını, halkı sömürecek şekilde değil de, kullanımı teşvik edecek şekilde düzenlemeleri gerekirken, tam tersi bir uygulamayla, Maliye Bakanlığı, doğalgazı "zorunlu tüketim maddesi" olmasına karşın, giyim eşyası, seyahat, uçak bileti, havyar gibi lüks madde ve hizmetlerle aynı kategoriye sokarak vergilendiriyor. Bu çerçevede, doğalgaza "lüks tüketim maddesi" olarak yüzde 18 düzeyindeki en yüksek KDV oranı uygulanarak, 1 metreküpün fiyatına 60 000 lira daha zam getiriliyor. Bununla yetinmeyen iktidar, doğalgazın metreküpünden 5 000 Türk Lirası da Akaryakıt Tüketim Vergisi almak için kanun tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmiştir. Benzer durum, vatandaşın, hem mutfağında hem de otomobilinde kullandığı LPG olarak adlandırılan tüpgaz için de geçerlidir.

Geniş halk kitlelerinin zor duruma düşmesine yol açan doğalgaz ve tüpgaza uygulanan fiyat politikalarının TBMM tarafından ivedilikle ele alınması zorunlu hale gelmiştir.

Bu amaçla, gerek doğalgaz ve gerekse tüpgazdaki aşırı fiyat artışlarının gerçek nedenlerinin belirlenmesi ve bu konuda gerekli tedbirlerin alınabilmesini temin için, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1 - Turhan Güven                                 (İçel)

2 - Nevzat Ercan                                 (Sakarya)

3 - Hacı Filiz                                 (Kırıkkale)

4 - Oğuz Tezmen                                 (Bursa)

5 - Zeki Ertugay                                 (Erzurum)

6 - Sebahattin Karakelle                                 (Erzincan)

7 - Mehmet Gözlükaya                                 (Denizli)

8 - Mehmet Sadri Yıldırım                                 (Eskişehir)

9 - Mümtaz Yavuz                                 (Muş)

10 - Rıza Akçalı                                 (Manisa)

11 - Nevfel Şahin                                 (Çanakkale)

12 - Ramazan Gül                                 (Isparta)

13 - Mustafa Örs                                 (Burdur)

14 - Salih Sümer                                 (Diyarbakır)

15 - Ali Şevki Erek                                 (Tokat)

16 - Doğan Baran                                 (Niğde)

17 - Kemal Kabataş                                 (Samsun)

18 - Necati Yöndar                                 (Bingöl)

19 - Yahya Çevik                                 (Bitlis)

20 - Musa Konyar                                 (Ağrı)

21 - Sevgi Esen                                 (Kayseri)

22 - Cevdet Akçalı                                 (Kütahya)

23 - Saffet Arıkan Bedük                                 (Ankara)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, bir de genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:

3. – Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ve 19 arkadaşının, doğalgaz ve tüpgaz fiyatları konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/24)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde büyük şehirler başta olmak üzere birçok ilimiz hava kirliliği tehlikesiyle karşı karşıya iken, buna çözüm olarak düşünülen temiz ve ucuz yakıt düşüncesiyle milyarlarca dolar yatırım yapılarak getirilen doğalgaz, son günlerde hükümetin bütçe açıklarını kapatma kaynağı olarak görmesi sonucu devamlı artan fiyatı karşısında, halkımız doğalgaz yakmaktan vazgeçip, kömür sobalarını kullanmaya geri dönmüştür.

Özellikle, bugünlerde, dondurucu kış soğuğu ve ekonomik krizler neticesi hayatın felç olduğu bir ortamda doğalgazdaki fahiş fiyat uygulaması konusunda Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ile belediyeler arasındaki karşılıklı suçlama, sosyal patlamanın eşiğindeki vatandaşlarımızın sabrını zorlamaktadır.

2001'deki dolar ve petrol fiyatlarındaki artışı gerekçe gösteren BOTAŞ, metreküpünü kaç liradan aldığını bilmediğimiz doğalgazı yüzde 131'lik zamla belediyeler satmaktadır. Buna karşılık, belediyeler, BOTAŞ'tan aldığı doğalgazı yüzde 46 kârla vatandaşa satmaktadır. Dolayısıyla, ülkemizde doğalgaz, en az 4 kat fazla fiyatla halka yansıtılmaktadır.

Öyle ki, Maliye Bakanlığı, doğalgazı lüks tüketim maddesi sayarak, yüzde 8'lik KDV oranını yüzde 18'e çıkardı. Ayrıca, Meclis gündemine alınan 790 sıra sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile ilgili Kanun Tasarısında Akaryakıt Tüketim Vergisi olarak yüzde 5 daha vergi faturalara eklenmek istenmektedir. Aynı uygulama, vatandaşın mutfağında ve otomobilinde kullandığı LPG için de söz konusudur. 6 000 000 liralık tüpgaz 16 000 000 lira, 150 000 liralık otogazı 730 000 liraya yükseltilmiştir. Bu uygulamalarıyla hükümet, bir yandan enerjiye ek külfet getirirken, diğer yandan fahiş fiyat uygulaması suçunu sadece büyükşehir belediye başkanlarına yüklemesi bir tutarlılık göstergesi değildir.

Doğalgaz Piyasası Yasasında BOTAŞ'ın 2009'a kadar tekel olarak kalacağı hükmünün kaldırılarak bu sürenin kısaltılmasını talep eden doğalgaz santralleri ve dağıtım şirketlerine talip olan sermaye çevrelerinin belediyeler üzerindeki karalama kampanyaları dikkate alındığında, doğalgaz çerçevesinde bir rant kavgası olduğu kanaati yaygınlaşmaktadır.

Enerji Bakanı ile belediye başkanları arasında yapılan toplantıda vatandaşların KDV indirimi ve ATV'den vazgeçilmesi beklentileri sonuç vermemiştir. Sadece nasıl uygulanacağı belli olmayan, geçici bir çözüm bulunmasının açıklanması "dağ fare doğurdu" şeklinde yorumlanmıştır.

Ülke nüfusunun yarısını teşkil eden kitlelerin ekonomik düzenini etkileyen doğalgaz fiyatları konusunda BOTAŞ yetkilileri ile belediyeler arasındaki anlaşmazlıklar ve hava kirliliğinden mustarip Erzurum, Kayseri, Sıvas, Konya gibi illerimizden doğalgaz hattı geçmesine rağmen bugüne kadar gaz verilememesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuya çözüm bulmasını zorunlu hale getirmiştir.

Bu amaçla, gerek doğalgaz ve gerekse tüp gazdaki aşırı fiyat artışlarının gerçek nedenlerinin belirlenmesi ve bu konuda gerekli tedbirlerin alınmasını temin maksadıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri gereğince bir genel görüşme açılması hususunda gereğini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1- Salih Kapusuz                                (Kayseri)

2- Eyüp Fatsa                                (Ordu)

3- İrfan Gündüz                                (İstanbul)

4- Mehmet Altan Karapaşaoğlu                                (Bursa)

5- Nevzat Yalçıntaş                                (İstanbul)

6- Tevhit Karakaya                                (Erzincan)

7- Ahmet Nurettin Aydın                                (Siirt)

8- Musa Uzunkaya                                (Samsun)

9- Nurettin Aktaş                                (Gaziantep)

10- Şükrü Ünal                                 (Osmaniye)

11- Avni Doğan                                (Kahramanmaraş)

12- Yahya Akman                                 (Şanlıurfa)

13- Özkan Öksüz                                 (Konya)

14- Zeki Ergezen                                (Bitlis)

15- İsmail Özgün                                (Balıkesir)

16- Zülfükar İzol                                (Şanlıurfa)

17- Ali Sezal                                 (Kahramanmaraş)

18- Faruk Çelik                                (Bursa)

19- Mehmet Elkatmış                                (Nevşehir)

20- Mahfuz Güler                                (Bingöl)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Dilekçe Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Dilekçe Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Amasya Milletvekili Akif Gülle aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı olsun Sayın Gülle.

2. – Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Adıyaman Milletvekili Mahmut Bozkurt aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı olsun efendim.

Sayın milletvekilleri, kanunlara geçeceğim; bu arada da, iki sayın milletvekilimizin Başkanlığımıza bir müracaatı var.

Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük, Başkanlıktan, bir komisyon kurulmasını talep ediyor. Sayın Kumcuoğlu da, Kralın davetlisi olarak, eski yeni milletvekilleri ve kamu görevlilerinin, hacca gitmekten imtina etmelerini teklif etti. Bunu Meclisin bir millî duruşu olarak ifade ettiler.

Sayın Kumcuoğlu'na teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Bedük, sizin teklifinizi alayım.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, Türk ve İslam dünyası için mukaddes olarak bildiğimiz Mekke ve Medine'deki Osmanlı eserlerinin yıkılmasına yönelik uygulamaya tepkimizin açıklanmasına fırsat verdiğiniz için size teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Biraz evvel, Mecliste her grubu temsil eden değerli milletvekili arkadaşlarımız hissiyatlarını ifade ettiler. Esasen, buradaki kültür varlıkları, sadece Türk Milleti için değil; ama, tüm İslam dünyasına emanet edilmiş olan kültür varlıklarıdır. Bütün İslam dünyasının buna tepki göstermesi gerektiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımıza, özellikle, aracılığınızla bir teklifte bulunmak istiyorum. Tüm siyasî partilerin birer temsilcilerinden teşekkül eden kurul marifetiyle, ilgili ülke makamları nezdinde teşebbüse geçerek, buradaki kültür varlıklarının imha edilmesine yönelik uygulamalardan vazgeçilmesi, eğer yapılmışsa -bunların rölöveleri nasıl olsa elimizde vardır- onların yeniden inşaına imkân verilmesi hususunda bir komisyon görevlendirilmesinde fayda mütalaa ettiğimi belirtiyor ve zatıâlinize, Meclis Başkanımıza bu konuda teklifte bulunmanızı arz ediyorum ve teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Efendim, teklifinizi Sayın Başkana ileteceğim. Tabiî ki, Büyük Millet Meclisimizin bu millî duruş ve millî hassasiyeti karşısında, Sayın Başkanlığımız da gerekeni yapacaktır.

Teşekkür ediyorum efendim.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Efendim, lütfen...

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VI.– KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.– İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa ulaşmadığı için, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2. – Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S. Sayısı : 789) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi, Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi Grupları adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, söz sırası, Saadet Partisinde.

Çankırı Milletvekili Sayın Hüseyin Karagöz; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA HÜSEYİN KARAGÖZ (Çankırı) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının tümü üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı, bir yıl önce de gündeme gelen bir tasarı. O zaman, kamuoyundan gelen tepkiler dikkate alınarak veya başka sebeplerle, bu tasarı geri alındı, bir yıl kadar ortadan kaybolduktan sonra, yeniden, Sanayi Ticaret Komisyonunun gündemine getirildi. Komisyonda, çok değerli arkadaşlarım, gerçekten sanayiinin çilesini çeken, 25-30 yılını sanayiin içerisinde geçiren arkadaşlarımız katkıda bulundular, böyle bir yasaya hiç de gerek olmadığını -iktidarıyla, muhalefetiyle- ifade ettiler; ama, bir kere de bunun alt komisyonda görüşülmesine ittifakla karar verildi. Bir alt komisyon kuruldu. Alt komisyon, bu tasarı üzerinde üç toplantı yaptı -teferruatına girmiyorum- ve neticede, bir rapor bile tanzim etmeden, orada dinlediği bürokratların bir de komisyon tarafından dinlenmesi kararıyla -sadece komisyon raporu bundan ibaret- tekrar Sanayi Ticaret Komisyonunun huzuruna geldi.

Değerli arkadaşlar, benim dikkatimi çekti, bugün, hakikaten, ilk defa, benim dönemimde belki ilk defa, bakanlık temsilcisi bütün bürokratların katılmadığı, böyle bir tasarıya gerek yoktur dediği bir tasarı Meclisin gündemine geldi. Genelde bürokratlar tasarıları hazırlar -hepinizin malumu- hatta, üzerinde bazı değişiklikler yapılmak istendiği zaman da, bürokratların tekrar görüşü alınmak suretiyle bu yapılır; çünkü, onlar, uzun süre üzerinde çalışır. Fakat, bu defa, bu tasarı, ilgili bütün kuruluş ve bakanlık bürokratlarının katılmadığı bu tasarı, tekrar, Sanayi Komisyonunda uzun uzadıya görüşüldü. Esas itibariyle, 6 maddelik, 2 maddesi de "Yürürlük" ve "Yürütme" olan bu tasarının hemen hemen tamamı komisyonda değiştirildi; ama, bu değişiklikler yeterli mi; hayır. Hatta, Sayın Sanayi Bakanımız bir espri de yaptı "bu, üzerinde çalışılmadan hazırlanmış bir tasarı. Sanki, adrese teslim, kişiye özel bir tasarı hüviyeti taşıyor", "niçin bu böyle geldi" denildiği zaman "komisyonumuz bunu düzeltecek" dediler. Biz de kendilerine, "sakat malzemeden sağlam emtia üretilmez. Ne kadar da düzeltsek, bu tasarı, eksikliklerle, noksanlıklarla malul, eksik, noksan bir tasarı olarak Meclisin önüne gelir" dedik ve nitekim, öyle de geldi.

 

                                               

(1) 789 S. Sayılı Basmayazı 8.1.2002 tarihli 48 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

Değerli arkadaşlar, demin, hakikaten, sanayiin çilesini çekmiş bazı arkadaşlarımız, bu tasarı üzerinde, komisyonda görüş belirttiler dedim. Ben, tasarının mahiyetini iyi anlayabilmemiz için, bu görüşlerden bir iki paragraf sizlere aktaracağım.

Hükümet partilerinden, sanayici, çok değerli bir arkadaşımız diyor ki: "Sorun, sadece, Türkiye'nin yabancı yatırımcılar için cazip hale gelmesi sorunu değildir; Türkiye'nin rekabet gücünün artırılması, Türkiye'de yeni iş alanlarının açılıp istihdamın yaratılması, katmadeğerin Türkiye'de kalıcı biçimde yükseltilmesi, teknolojinin Türkiye'de üretilmesi ve Türk insanının yaşam düzeyinin yükseltilmesi için düzenleme yapma gerekliliğidir." Aynen katılıyoruz. "Sorun, sadece, yabancı kolayca gelsin, burada çiviyi çaksın ya da yerli yatırımcı hiçbir engelle karşılaşmasın, gelsin, biz kucağımızı açalım değildir; siz, yabancı ya da yerli yatırımcıya birtakım özel statüler tarif ettiğiniz, destek verdiğiniz zaman, ülkenin ne kazanacağı, ülke insanının yaşam standardının nereye geleceği, yarına hangi güvenle bakacağı meselesidir. Sorun budur" diyor değerli arkadaşımız. Biz de aynen katılıyoruz.

Yine, bir başka ifadesinde "kamusal yanlışların yapılmaması; dolayısıyla, sürecin kısaltılmasına ve doğru işlemesine yönelik yasal bir düzenleme yapılması, gerçekten büyük ihtiyaçtır. Aslında, bu komisyon, fevkalade önemli tasarıların altına imza attı" diyor. Gerçekten, Sanayi Komisyonu, Organize Sanayi Bölgeleri Yasası gibi, çok az eksiği, noksanı olan, işleyebilir bir yasa çıkardı. Değerli arkadaşımız da bunu ifadeyle "Organize Sanayi Bölgeleri Yasamız var, Serbest Bölgeler Yasası var. Türkiye de orada önemli deneyimler kazandı. Dönüyoruz, Teknoloji Bölgeleri Yasası çıkardık. Nedir bunların özü; bunlar, yatırımları özendirmek için çıkan yasalardır. Şimdi, bir de, kalkıyoruz, endüstri bölgeleri yasası çıkaracağız. Yani, siz, bir yasa mezarlığına çevirerek bunun içerisinden sağlıklı bir olayı çıkaramazsınız. Meseleyi, önce doğru tespit edelim" diyor.

Değerli milletvekilleri, yine bir başka arkadaşımız, komisyonda -bunlar bizim de aynen katıldığımız görüşlerdir- şunları söylüyor: "Bu tasarı, bölge kurulması fikrinden hareket etmektedir. Tasarı, bu haliyle, yabancı sermaye politikamıza da aykırıdır, Anayasamızın eşitlik ilkesine de aykırıdır. Neden; endüstri bölgelerinde yatırım yapanlara, siz, '70 günde her türlü muameleni yapıp yerini teslim edeceğiz, altyapını yapacağız' diyeceksiniz, organize sanayi bölgeleri bundan mahrum kalacak. Ne suçu vardı organize sanayi bölgelerine gidip yatırım yapanların? Onbeş yirmi senelik alınterini de üç senede kaybettiler. Siz, ne lazımsa bunlara yapacak yerde, doğmamış çocuğa don biçmeye kalkıyor, hemen yabancı yatırımcı gelecek Türkiye'ye ve Türkiye'de de sıkıntılar kalkacakmış gibi bir havayla Meclisin huzuruna geliyorsunuz.

Anayasamızın eşitlik ilkesine de aykırıdır. Bu tasarının, halen mevcut Yabancı Yatırımlar Kanunu Tasarısıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bu tasarının getirdiği kavram, Avrupa Birliği uygulamalarıyla da çelişmektedir. Bu tasarının en tartışmalı yönü, tesis kurmak için alınması gereken izinlerin belli bir müddet içinde verilmemesi durumunda verilmiş sayılmasıdır."

Değerli milletvekilleri, bunları niye okuyorum biraz sonra arz edeceğim.

Yine, hakikaten, yıllarca sanayiin çilesini çekmiş bir arkadaşımızın ifadesini burada aktarmadan geçemeyeceğim. Bu arkadaşımız, bakınız, yasa istemiyor, yeni bir yasa istemiyor, yeni bir teşvik istemiyor, ayırımcılık, kayırmacılık istemiyor; ama, diyor ki: "Elektriğimi Avrupa Birliği standartlarında ver. Kıdem tazminatlarını Avrupa Birliği standartlarına getir. Avrupa Birliğine gireceksek, SSK primlerini, yani, sanayicinin giderlerini Avrupa Birliğiyle eşdeğer duruma getir, bankacılık, finans sektörüyle eşdeğer duruma getir, hodri meydan, bütün dünyayla rekabet edelim, çarpışalım." Sanayici bunları istiyor sizden.

Muhterem arkadaşlarım, bölgeler arasındaki dengesizlikleri gidererek, sermayenin Anadolu'ya yayılmasını mutlak ve mutlak sağlamamız ve teşvik etmemiz gerekir. "Bir deprem oldu; İstanbul ve yakın çevresinde yaşanan depremde Türkiye'nin kalbi gitti" diyor bu arkadaşımız. Şimdi, bürokratların görüşleri de benzer tarzda; ben onları da burada tek tek ifade etmeyeceğim.

Bütün bunlardan sonra gerek iktidar-muhalefet mensubu komisyon üyelerinin gerekse bürokratların bu karşı görüşleri karşısında Sayın Bakan, tümü üzerindeki konuşmalardan sonra bir açıklama gereği duymuş olacak ki, aynen şunları ifade etti; Sayın Sanayi Bakanımız -biz kendisini de çok severiz, saygı duyarız- diyor ki:  "Türk idare sistemini de içine alacak tarzda ve yabancı yatırımları Türkiye'ye davet etme noktasında farklı bir promosyon yapılacaksa..." Yani, bu tasarı bir promosyon mudur?! Promosyonsa, bu promosyonun karşı muhatabı kim? "O promosyonun bir unsuru bu" diyor. Bu tasarı yapılacak promosyonun bir unsuru!.. "Sayın Başbakanın da, zaten, bu yasanın getirdiği beklentileri, bir başka kampanyayla ve belki de bu bahsedilen kampanyayla, monte ederek, uluslararası işadamlarına ve yatırım çevrelerine bir çağrı yapması söz konusudur. Bizzat kendisinin bana verdiği talimat. Evvelki gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığımız kısa toplantıda da bundan bahsetti. Tabiî, ben, bir hükümet üyesi olarak, hem Sayın Başbakanı hem de hükümetteki diğer ortak anlaşılan konuların, burada, ilgili bakanı olarak bulunuyorum. Bu yasayı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak, bizzat, başından itibaren hazırlayıp getirseydik..." Yani, tasarı başından itibaren Sanayi ve Ticaret Bakanlığında değil, bir başka yerlerde hazırlanmış, gelmiş; Sayın Bakan da bundan mutazarrır. "Hatırlayacağınız gibi, bu komisyona başka kanun tasarıları getirip, sizlerle birlikte olgunlaştırarak yasalaştırdık. Onların hepsinde de bu konsensüsü aradım, sizlerin katkısını bekledim, sizlerden gelen eleştiri ve görüşleri de mümkün olduğu kadar, elden geldiği ölçüde o tasarılara derc ederek, çıkarılmasına vesile oldum." Doğrudur. "Dolayısıyla bu, benim zaten kendi anlayışım, hükümetin bir üyesi ve temsil ettiğim Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bir görüşü. Bu noktada, sayın üyelerin bunu bilmesini özellikle istedim; çünkü, eleştirilerin büyük bir bölümü -iktidar cephesini göstererek komisyonda- bu cenahtan geldi ve bunu da belirtmeyi, sayın üyeleri bilgilendirmeyi bir borç bildim" diyor Sayın Bakan; yani "tasarıya benim de fazla bir dahlim yok. Sayın Başbakan böyle istedi. Bir yere promosyon unsuru olarak gidecek. Dolayısıyla, bu da, komisyonun huzuruna geldi" diyor.

Değerli arkadaşlar, biz, Saadet Partisi olarak, yerli-yabancı sermaye ayırımı yapmıyoruz, böyle bir ayırım yapanları da kınıyoruz; böyle bir düşünceyi çağdaş bulmuyoruz; sermayeyi renklere ayıranları da, buradan, bir kere daha, çağdışı ilan ediyoruz (SP sıralarından alkışlar)

Kendi sanayicilerimizi, bugün -hep ifade ediyoruz bu kürsüden- kaçırdık. Hâlâ ayakta kalma mücadelesi veren sanayicilerimiz de çok zor durumda. Yapılan bir ankette, sanayicilerimizin ekseriyeti "2002 yılından bir şey beklemiyoruz; yeter ki, kapılarımız kilitlenmesin, ayakta kalalım" diyor. Bunun manası şu: "Üç dört yıldır onbeş yirmi yılık birikimlerimizi de yedik, artık tutunacak bir dalımız kalmadı, hiç olmazsa şu kapıyı kapatmasak" diyor sanayici.

Ben de sanayiin içinden gelen bir kardeşinizim. Samimî olarak söylüyorum. 100-200 kişi çalıştıran işyerleri, bugün, 15-20 kişiyi istihdam edemiyor. Bugüne kadar nasıl istihdam etti; bugüne kadar da en az on yıllık kazançlarını yiyerek  istihdam etti, üzerine bir şey koyarak değil. Bu yıl da siz bunların önünü açmazsanız ne kalacak ortada? Yetecek mi yabancı sermayenin gelip yaptığı yatırımlar? Yok mu yerli sanayie, yerli yatırımcıya ihtiyacımız?

Şimdi, diyeceksiniz ki, biz, bu tasarıda yerli sanayiciye de imkân sağladık, onlar da gidecek, endüstri bölgelerinde yatırım yapacak. Niye 10 trilyon şartı koyuyorsunuz o zaman? Niye, organize sanayi bölgelerine, 31.12.2001'den geçerli olacak, olağanüstü hal bölgelerine uygulanan teşvikleri kaldırıyorsunuz?

Sayın Bakanım, bunu, bu Mecliste düzeltecektik hep beraber; o gün, siz, maalesef, yoktunuz. Sağ olsun, yine, iktidara mensup arkadaşlarımızın gayretiyle, hiç olmazsa yürürlükten kaldırılmadı, bir sene daha ertelendi; ama, ondan sonra da kanunun müddeti doluyor, yine bir işe yaramıyor.

Bakalım, şimdi, sanayici ümidini, Sayın Maliye Bakanının yeni bir tasarı hazırlamasına bağladı; ama, demin de ifade edildi, ba’de harab-ül-Basra, sanayici yok olduktan sonra, siz istediğiniz teşviki getirin, bunun yeniden ayağa kalkması yıllar alır arkadaşlar. Arkadan nesil geliyor, iş istiyor; her gün yüzlerce telefon alıyoruz. Üniversite mezunları, memleketimizin en değerli insanları, yetişmiş insanları konsolosluk kapılarında, bugün, göçmen olabilmek için bekliyor sabahtan akşama kadar. Çok acı bir durum. Bunlara çözüm, çare üretmemiz lazım elbirliğiyle.

Değerli arkadaşlar, vaktim tamam oluyor, biraz da tasarıdan bahsetmek istiyorum.

Bu tasarı, bir teşvik tasarısı olmaktan ziyade bir destek tasarısıdır. Bürokratların ifadesi de bu. Kimleri teşvik edecek, kimleri destekleyecek? Bu tasarıdaki teşvik ve destekler, hep şarta bağlanmış. Yani, doğru düzgün teşvik de getirmiyor bu tasarı. Ne deniyor?.. Deniyor ki: "10 trilyondan fazla sabit yatırım yapacak, ilk defa sigortalı 100 işçi çalıştıracak." İlk defa sigortalı 100 işçi çalıştıracak bir işyerinin en az 800-1 000 kişiyi istihdam etmesi lazım. Bu, küçük ve orta ölçekli işletmeler için bugünkü ülke şartlarında az bir sermaye değil. Demek ki, bir taraftan teşvik ve destek getirirken, bir taraftan da bazı engeller koyuyorsunuz. Şimdi, getirilen bu teşvik ve desteklere bakarsak, hakikaten, organize sanayi bölgelerimize, hele hele serbest bölgelere verilen teşviklerden bir artısı yok, eksisi var. O zaman ne oluyor; demin de dediğimiz gibi, bu, sanki, kişiye özel, adrese teslim bir yasa yapıyoruz imajı veriyor. Bunu fevkalade yanlış bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, netice itibariyle, bir kere daha ifade edelim ki, sorun, yasa çıkarmak değil; yatırım ortamının iyileştirilmesi, yatırımcının önündeki idarî ve malî engellerin kaldırılmasıyla beraber sorun, güven sorunudur. Bu milletin bütün katmanları, bütün kesimleri olduğu gibi, artık, sanayicisi de bu hükümete güvenmiyor. Öyleyse, hükümetin, bunu iyi değerlendirmesi lazım; ya çıkacak buraya, biz sizi şimdiye kadar yanılttık, hesaplarımız tutmadı ama size söz veriyoruz, üç ayda, beş ayda, altı ayda   -neyse- kendimizi yeniden gözden geçirdik, reel ekonomiye geçeceğiz, ufkunuzu, önünüzü açacağız, bunu da yapamazsak çekip gideceğiz diyecek... Bunu da diyemiyorsa, tez elden, hükümet, kendini gözden geçirip, yönetebilenlere ülkeyi teslim etmek durumundadır.

Değerli arkadaşlarım, tasarı ne getiriyor; tasarı, kurul getiriyor, kurul... Şimdi, başkalarında kurul var da, sanayi ve ticaretle ilgili... Organize sanayi bölgelerini müteşebbislere vermişiz, serbest bölgeleri serbest bölge yönetimlerine vermişiz. Yani, sanayiyle sanayiciyle ilgili olacak bir kurul olması lazım; öyleyse... Bu bir kurul kuruyor. Ne yapacak bu kurul; Sanayi ve Ticaret Bakanı teklif edecek, daha doğrusu, Sanayi ve Ticaret Bakanına yabancı müteşebbis gelecek, diyecek ki: "Ben, filan yerde bir yer beğendim. Burada şu işi yapmak istiyorum; birkaç kişi de varız. Sen burayı teklif et; endüstri bölgesi ilan edin." Şimdi, bu kurul bunu görüşecek "uygundur" diyecek; Bakanlar Kurulu kararıyla da endüstri bölgesi ilan edilecek.

Değerli arkadaşlarım, sadece kuruldan ibaret değil, bu endüstri bölgelerinin bulunduğu illerde bir de komisyon kuruluyor. Bu komisyon da 17 kişi. Nasıl 17 kişi; bütün müsteşarlıkların bakanlık temsilcileri var, anladık; ama, çoğu illerde müsteşarlıkların temsilcileri yok. Onu nasıl ikame edecekler, kim varsa onunla mı yapacaklar; yasa tasarısında o da belli değil. Fakat, hepsinin tamam olduğunu kabul edersek, 17 kişilik komisyon da illerde kuruluyor. Şimdi, tasarıda "komisyon üyelerine, KİT'lerdeki genel müdür ve yönetim kurulu üyelerinin aylıkları ve ücretleri kadar ücret tayin edilir" deniliyor; ama, kurula ne verileceğini, kurulun ne alacağını da burada ifade etmemiş. Herhalde, onu da yönetmelikle ifade edecek. O da, en azından, herhalde, en yüksek devlet memurunun aldığı maaşın 2 katından aşağı olmayacaktır. Yani, önce, şimdi, bürokratlara ilave ücret... Bu ücreti tayin ettiğimiz insanlar validir, belediye başkanıdır, il müdürleridir, vesaire. Bunların devletten zaten aldıkları bir ücret var. Şimdi, siz, bir de KİT'lerdeki kadar -ne zaman toplanacak, ne edecekse- ücret veriyorsunuz. Ne kadar vereceksiniz, o da belli değil. Bu kurul, bu işi yapıyor.

Şimdi, yatırım izinleri, burada, bakınız, 3 üncü maddede tadat edilmiş.

Değerli arkadaşlar, maddede üç ayrı şey geçiyor; "iki işgünü" deniliyor, "iki hafta" deniliyor, "bir ay" deniliyor, iki yerde de "15 gün"deniliyor. Biz bunu hesaplarken "toplam, ne kadar?" diye, ihtilafa düştük. Böyle yasa olur mu? Ya "işgünü" deyin, hepsini alt alta koyun hesaplayın ya "ay"deyin ya "hafta"deyin; bir şey deyin. Aynen böyle; okuyun; yani, şimdi, vakit doldu, tasarıyı okumak istemiyorum. İşgünü, hafta, ay, gün vesaire; böyle tasarı olmaz.

Sanayi ve Ticaret Komisyonu bu tasarıda, ilave etti, onu da söyleyeyim; ne dedi: "Türk müteşebbisler de faydalanır" dedi; bunu şükranla ifade ediyorum. Efendim, bu 15 trilyon yatırımı 10'a, 200 işçiyi 100'e indirdi, değişiklikler yaptı; ama, bence, bu değişiklikler yeterli değil.

Esas bizim yapacağımız iş, değerli arkadaşlarım, esas yapılacak iş, teşvik ve devlet yatırımlarıyla ilgili olarak karar alıcı kurumları en aza indirmeliyiz, sistemin dağınıklığına son vermeliyiz. Bunlar, Avrupa Birliği sürecine girmek istediğimiz şu günlerde onların bizden istediği hususlar aynı zamanda;  ama, onlar istediği için değil, bizim sanayicimiz çoktan buna layık olduğu için söylüyorum...

BAŞKAN - Sayın Karagöz...

HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, 2,5 dakika da fazla oldu.

HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla)- Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum.

HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla)- Sık sık mevzuat değiştirilmemeli, mevzuat karmaşasına son verilmeli; uygulayıcı kurumlararası koordinasyon sağlanmalı, koordinasyon kargaşasına sebep olan gecikmeler ortadan kaldırılmalı; müracaatların sonuçlanabileceği makul süreler bütün sanayicilere -Türkiye'nin neresinde olursa olsun- eşit bir şekilde verilmeli, endüstri bölgelerine ayrı bir başka yere ayrı değil; yatırımcılar arasında "yerli-yabancı" diye ayırımcılık yapmamalıyız; rekabeti bozucu uygulamalardan kaçınmalıyız.

BAŞKAN -Çok teşekkür ederim.

HÜSEYİN KARAGÖZ (Devamla)- Biz, bu tasarının, yerli ve yabancı sanayiciye fazlaca bir katkı sağlayacağına inanmıyoruz. Bunu niye ifade ediyoruz; sanayicimizin -yerli  veya yabancı, ne olursa olsun- problemlerine vakit kaybetmeden eğilelim, gerçek manada çözümler üretelim diye söylüyorum.

Sayın Başkana müsamahasından dolayı teşekkürlerimi arz ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.(SP, DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bedük burada mı?.. Yok. Beni duyarlar herhalde.

Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'ün teklifi, Başkanlığımızca değerlendirilmiş ve Meclis Başkanımız Sayın Ömer İzgi'ye iletilmiştir. Sayın Meclis Başkanı, bu teklifi uygun gördüğünü, her siyasî partiden bir sayın milletvekilinden oluşacak bir altkomisyonla bu işin takipçisi olacaklarını ifade etmişlerdir.

Saygıyla arz ederim efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Niğde Milletvekili Sayın Mükerrem Levent; buyurun efendim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Partimizin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; komisyonda üye olan arkadaşlarımın kürsüden yapmış olduğu konuşmalarda, komisyondaki görüşlerini, kürsüye çıktıkları zaman menfi yönde kullanmalarını da üzüntüyle karşılıyorum; çünkü, bu ülkede yüzde 100 kapasiteyle çalışmakta olan sanayilerin bugün yüzde 10'lara düşmesinin müsebbibini, 16 senedir bu ülkenin idare edilmesinde aramak gerekir diye düşünüyorum; çünkü...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ne alakası var!..

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sizde yok!..

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım efendim.

MÜKERREM LEVENT (Devamla) - ...eğer bir ülkede faizleri tırmandırırsanız, bugün sanayicinin elindeki paraların bir kısmının faizlere yatırılmasını, devlet içborçlanmalarına yatırılmasını düşünürseniz; bu adam, aynı zamanda işçisini de sokağın önüne koyar, fabrikasına da kilit vurur; bugünkü yüzde 10 kapasitelere ülkeyi düşürürsünüz. Biz, bunun altından kalkmaya çalışıyoruz.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Kim düşürüyor?.. Siz idare ediyorsunuz!..

BAŞKAN - Sabredin efendim...

MÜKERREM LEVENT (Devamla) - Değerli milletvekilleri, son yıllarda tüm dünyayı etkisi altına alan küreselleşme akımı, sermayenin dünyanın bütün bölgelerinde rahatça dolaşmasını ve yatırımlarda kullanılmasını kolaylaştırmıştır. Zaten, küreselleşme ve dünyayla entegrasyon düşüncelerinin asıl amaçlarından biri de budur. Sermayenin, fark gözetmeksizin, kendisi için uygun ortamı bulunan bütün ülkelere girdiği, yatırım yaptığı, ortamın bozulduğundaysa çıktığı bir sistemde, Türkiye, maalesef, sermaye için uygun şartları yeterince oluşturamamıştır.

Bugün gelinen noktada, yeterli seviyede bir yerli sermaye birikimi sağlanamadığı ve yine, dünyadaki sermaye akımından olması gereken miktarda pay alamadığımız, üzücü bir sonuç olarak karşımızdadır. Yabancı sermayenin bir ülkeye girişi, ülke ekonomisi için nasıl olumlu bir etki yapıyorsa, çıkışı da ülke ekonomisini o ölçüde olumsuz yönde etkilemektedir.

Dünyada birçok ülke, yatırımlar için uygun ortam yaratmak suretiyle sermayeyi ülkelerine çekebilmişlerdir. Yatırımlar için uygun ortam yaratamayan ve ortamı bozulan ülkeler ise, yabancı sermayeyle birlikte yerli sermaye yatırımlarını da kendileri için uygun ortam sağlayan ülkelere kaydırmaktadırlar.

Bu nedenle, yabancı sermayenin ülkemize sağlıklı bir şekilde girmesi, üretime ve ekonomik yatırımlara yönlendirilebilmesi için gerekli ortamın sağlanması zorunlu görülmektedir. İşte bu amaçla, zenginleştirmek üzere yatırımların teşvik edilmesi ve yabancı sermaye girişinin artırılmasına yönelik endüstri bölgeleri oluşturulmaktadır.

Sayın milletvekilleri, ülkeye yabancı sermaye girişini artırmanın yanı sıra, yatırım yapmak isteyen yerli girişimcilerin özendirilmesi ve teşvik edilmesi, onların yabancı sermayeli yatırımlarla rekabet edebilmesi, ülke ekonomisinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için hayatî önem arz ettiğinden, endüstri bölgelerinde yatırım yapmak isteyen yerli yatırımcılara da aynı şartlarda yatırım yapabilmeleri öngörülmüştür. Yeni teknolojiyle üretim ve istihdam yaratacak olan endüstri bölgeleri, yabancı sermayenin gelişini kolaylaştıracak, bölge altyapı giderleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızca karşılanacağından ve yatırımcıya taşınmaz malların irtifak hakkı tanınarak tahsisi yoluna gidileceğinden, bu bölgelerin, diğer bölgelere göre yapılanması ve yürütülmesi, yatırımcının önünü açacaktır.

Hazırlanış amacı, yabancı sermayenin ülkeye girişini teşvik etmekle birlikte, yerli yatırımcılara da kolaylık sağlayarak bürokrasinin en az seviyeye indirilmesiyle hızlı bir şekilde yatırımların gerçekleştirilmesi ve buna bağlı olarak da yatırım ve istihdam yaratarak ülkemizde yaşanan bazı darboğazların aşılması ve istihdamın bölgelere sistemli bir şekilde yayılmasının, Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısıyla çözümlenmesi hedeflenmiştir. Endüstri bölgeleri altyapı giderleri, tamamen Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesi yoluyla devletçe karşılanacak; bu da, yatırımcılara bedelsiz arsa temini imkânını getirecektir.

Ülkemizde çarpık sanayileşmenin önlenmesi amacını da içine alan organize sanayi bölgelerine ilaveten çıkarılacak olan endüstri bölgeleriyle, gelişigüzel sanayi yapılanmaları kontrol altına alınarak, çarpık sanayileşmenin oluşması büyük ölçüde engellenecektir.

Endüstri bölgeleriyle getirilen diğer bir yenilik ise, teşvik tedbirleridir. Teşvik tedbirlerinden yararlanmanın tek şartı, ilk defa sigortalı olarak 100 işçi çalıştırılmasıdır. İlk defa sigortalı işçi çalıştırılması şartı, istihdamın artırılması anlamında büyük önem taşımaktadır.

Yatırımcıların kazançları, işe başlama tarihinden itibaren beş yıl, Gelir ve Kurumlar Vergisinden muaf tutulmuştur ve kanun tasarısının maddelerinde yapılan buna benzer diğer istisnalar, yatırımcıyı önemli ölçüde rahatlatacaktır.

Diğer taraftan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının altyapısı hazırlanmış ve boş olan organize sanayi bölgelerini endüstri bölgeleri ilanıyla, yatırımcıya, kanunun çıkışını müteakip, acilen yatırım yapabilme imkânı getirilmektedir ve bütçeye ilave yük alınmadan, bu bölgelerin son ekonomik krizden kaynaklanan atıl kalma tehlikeleri de önlenmiş olacaktır.

Görülüyor ki, ülke kaynaklarının en verimli şekilde kullanılması hedeflenerek, yatırımların planlı alanlara kaydırılması, Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısıyla daha rahat gerçekleştirilebilecektir.

Niğde Bor Deri Organize Sanayii, karma organize sanayi bölgesi olarak değiştirilmiştir; altyapısının hazır olduğu, etrafındaki hazine arazisinin bolluğu, otoban ve bölünmüş yol, demiryolu, liman ve serbest bölgelere yakınlığı düşünülürse, endüstri bölgesine aday olduğu kesinleşebilir.

Değerli milletvekilleri, endüstri bölgeleri kanununun ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Levent, teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Demokratik Sol Partide.

Uşak Milletvekili Sayın Hasan Özgöbek, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA HASAN ÖZGÖBEK (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının genel gerekçesinde de bahsedildiği üzere, son yıllarda dünyayı etkisi altına alan küreselleşme akımı, sermayenin dünyanın bütün bölgelerini rahatça dolaşmasını ve yatırımlarda kullanılmasını kolaylaştırmıştır. Yabancı sermaye, sıcak para olarak, fark gözetmeksizin, uygun ortam bulunan bütün ülkelere hızlı bir şekilde girmekte, şartlar bozulduğunda veya daha iyi bir ortam bulduğunda, ülkeye girişinden çok daha hızlı bir şekilde çıkmaktadır. Bu durumda, yabancı sermayenin bir ülkeye girişi o ülke ekonomisi için nasıl olumlu bir etki yapıyorsa, aniden çıkışı da, o ülke ekonomisi için, daha büyük ölçüde olumsuz etki yaratmaktadır. Bu durum, ülkemizin son yıllarda yaşadığı bütün ekonomik ve finansal krizlerde de gözlemlenen bir gerçektir.

Bu gerçekler ışığında, yabancı sermayenin ülkeye sağlıklı ve kalıcı bir şekilde girmesinin sağlanması, yine, yabancı sermayenin üretime ve kalıcı sabit yatırımlara yönlendirilmesiyle mümkün olacaktır. Üretime ve sabit yatırımlara yönelen yabancı sermaye ise, teknoloji transferi sağlayarak, üretimi artırarak ve sürekli istihdam yaratarak, bulunduğu ülkenin ekonomik gelişmesine kalıcı katkılarda bulunacaktır. Ancak, yabancı sermayenin bir ülkeye sağlıklı ve kalıcı şekilde girmesi için, o ülkede gerekli uygun ortamların oluşturulması sağlanmalıdır. Diğer taraftan, ülkemize yabancı sermayenin sağlıklı ve kalıcı olarak girmesini sağlamak ve artırmanın yanı sıra, yatırım yapmak isteyen yerli girişimcilerimizin de ülkemizde yatırım yapmalarının özendirilmesi ve teşvik edilmesi, ülkemiz ekonomisinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için hayatî önem taşımaktadır.

Bu amaçla, küreselleşen dünyada ülkeler arasında dolaşan sermayenin ülkemiz ekonomisine de kalıcı ve sağlıklı katkı sağlayabilmesini teminen, yatırımları teşvik etmek ve yabancı sermaye girişinin artırılmasını sağlamak üzere, endüstri bölgelerinin kurulması ve bu bölgelerde gerçekleştirilecek yatırımlara ilişkin izin ve teşviklerin düzenlenmesiyle, yerli ve yabancı sermaye için uygun ortamın sağlanmasına çalışılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunun çıkarılmasında amaçlanan, yatırımcının önündeki bürokratik engelleri kaldırmak ve çeşitli teşvik unsurları ile yatırım yapılmasını kolaylaştırmaktır.

Bu kanunun hedef yatırımcı kitlesi ise, büyük çapta sabit yatırım gerektiren ve büyük çapta istihdam yaratacak, üretimiyle ülke ekonomisine katkıda bulunabilecek, mevcut organize sanayi bölgelerine giremeyen yatırımları kapsamaktadır. Zaten, mevcut organize sanayi bölgeleri, küçük çaptaki yatırımcıların kolaylıkla yatırım yapmalarını sağlayan bir yapıya sahiptir. Buralarda, yatırımcıya çeşitli kolaylıklar sağlanmış durumdadır. Oysa, dünyada yatırımlara yönelik dolaşan büyük yabancı sermayeler, bürokratik engellere takılmadan, mevzuatlardan kaynaklanacak gecikmelere maruz kalmadan, ürettikleri ürünleri dünya pazarlarına en kolay sunabilecekleri ülkeleri ve yerleri tercih etmektedirler.

Ülkemiz ise, Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerindeki tüketicilere ulaşma açısından çok avantajlı bir konuma sahip; ancak, bürokrasi ve mevzuat açısından, mevcut sıkıntılarından dolayı tercih edilemez konumdadır.

İşte bu kanunla, konum itibariyle avantajlı olan ülkemizi, bürokrasi ve mevzuat açısından da avantajlı konuma getirerek, 57 nci hükümetin uyum ve uzlaşı kültürüyle sağladığı istikrar ortamıyla destekleyerek, yatırımlar için tercih edilen bir ülke konumuna getirmek hedeflenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Endüstri Bölgeleri Kanun Tasarısında, endüstri bölgelerinin ilan edilmesinden yönetimine ve buralarda yapılacak yatırımlara izin verilmesi sürecinde üç ayrı kurul ve komisyon oluşturulmaktadır.

Tasarının 3 üncü maddesinde, bu komisyonlardan ne şekilde izin alınacağı belirlenmektedir.

Bu komisyonların birincisi, Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kuruludur. Bu kurulun görevi, endüstri bölgelerinin nerelerde kurulacağını belirlemektir ve bu kurul, bildiğimiz BDDK veya Enerji Piyasası Üst Kurulu gibi, atanmış ve belli bir ücret karşılığı çalışan bir kurul değildir. Görevi, gerekli zamanlarda bir araya gelerek, endüstri bölgelerinin nerelerde kurulması gerektiği hakkında Bakanlar Kuruluna teklifte bulunmaktır.

İkincisi ise, bu bölgelerin yönetim ve işletilmesi hususunda görev yapacak olan ve endüstri bölgesinin bulunduğu ilin valisi, belediye başkanı ve koordinasyon kurulu üyesi kuruluşların temsilcilerinden oluşan endüstri bölgesi komisyonudur.

Kanunla, bu komisyon üyelerine vergiden muaf bir ücret takdir edilmiştir. Oysa, bu üyeler, kamu görevlisi olarak çalışmakta ve belli bir ücret de almaktadır. Bu bölgelerin yönetim ve işletilmesiyle ilgili görevleri, mevcut görevlerinin yanında, ücret almadan yapmak durumunda olmalıdırlar. Umarım, tasarının maddelerine geçildiğinde, bu konuyla ilgili fıkrada bir değişiklik yapılarak, yeni ve ne kadar olacağı belli olmayan bir kamu istihdamı yaratılmayacaktır.

Üçüncü komisyon ise, yatırım müracaatlarını değerlendirecek olan inceleme değerlendirme komisyonudur; ki, yine tasarının 3 üncü maddesinin yedinci ve sekizinci fıkralarında yapılacak bir değişiklikle, bu komisyon da ihtiyaç kalmadan ortadan kaldırılacaktır. Böylece, kanunun amacında var olan bürokrasinin azaltılması ilkesine ulaşılmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; endüstri bölgelerine yatırım yapacak olan yatırımcı, dünyanın her yerinde olduğu gibi, ülkemizde de ÇED sürecinden kaçmamakta; ancak, ÇED olumlu belgesini aldıktan sonra da yatırıma başlayabilmeyi istemektedir. Bu bağlamda, tasarının 3 üncü maddesinde yedinci ve sekizinci fıkralarla ilgili yapılacak bir değişiklikle, endüstri bölgelerinde yatırım yapmak isteyen yatırımcılar, ÇED olumlu belgesini almakla yükümlendirilip, ÇED olumlu belgesini almasını takip eden onbeş gün içerisinde de diğer bütün izinleri tanzim edilerek, gerekli onay ve ruhsatları verilebilmelidir. Böylece, bürokrasi azaltılıp, yatırım izinlerini verme sürecini kısaltmanın yanında, çevreye duyarlı iktisadî işletmeler oluşması sağlanarak, globalleşen dünyada çevre duyarlılığı da önplana çıkarılmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, tasarının 4 üncü maddesinde yer alan teşvik unsurları yeniden gözden geçirilerek, endüstri bölgelerinde yatırım yapacak yatırımcılara verilebilecek teşvikler çeşitlendirilerek, hangi yatırımlara hangi teşviklerin verilebileceği, ne kadar ve ne ölçüde olacağı konularında Bakanlar Kurulu yetkilendirilerek, yatırımlara tanınacak teşviklerde esneklik sağlanmalıdır. Bu durum, yeni teşvikli sanayi alanları açılıyor anlamına gelmemeli, bu tasarıyla getirilen 10 trilyonluk yatırım sınırı en az 100 000 000 dolar seviyesine çıkarılmalıdır ki, dünyada yatırım yapmak için uygun yer arayan büyük yabancı sermaye ülkemize çekilebilsin.

Değerli milletvekilleri, anlaşılıyor ki, görüşmekte olduğumuz bu tasarı kanunlaştıktan sonra, birçok arkadaşımız illerindeki organize sanayi bölgelerinin endüstri bölgesi yapılması konusunda talipkâr olacaktır. Ancak, bu tasarı, organize sanayi bölgelerini endüstri bölgesi yapma kanunu olmamalıdır. Hatta, tasarının adındaki "bölgeleri" kelimesi "alanları" olarak değiştirilmeli, bu kanunla kurulacak endüstri alanlarında büyük yatırımların tek başlarına yer alabilecekleri göz önünde tutulmalıdır. Bu tasarıyla ülkemiz ekonomisine sağlanacak olan katkı, endüstri bölgelerinin ilanında bölgecilik anlayışıyla hareket edilmeyerek maksimum düzeye çıkarılmaya çalışılmalıdır.

Sayın milletvekilleri, 57 nci hükümet olarak, - ikibuçuk yıldır, ülkemizi, içerisinde bulunduğu olumsuz koşullardan kurtarıp sağlıklı bir ekonomiye kavuşturmaya yönelik yoğun bir çaba sarf edilmektedir. Bu çabalar, 57 nci hükümetin ortakları arasında sağlanmış olan uyum ve uzlaşının sağladığı istikrar ortamında olumlu sonuçlarını göstermeye de başlamıştır. 2002 yılı, ülkemizin tekrar büyüme ve gelişme trendine girdiği yıl olacaktır. Bu durum, Endüstri Bölgeleri Kanunuyla ve önümüzdeki günlerde Meclise gelecek olan Maden Yasasında yapılacak değişikliklerle, Sayın Başbakanımızın da dediği gibi, özkaynaklarımızı da harekete geçirip verimli bir şekilde kullanmaya başlayarak daha da pekişecek ve ülkemiz, gelişmiş ülkeler arasında layık olduğu yere, bir daha geri dönmemek üzere çıkacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının tümü üzerinde yapılan görüşmeler sırasında ortaya konulan bazı düzenlemelerin de önergeler yoluyla yapılarak, kendisinden beklenilen bütün olumlu etkilerinin en kısa zamanda gerçekleşmesi dileklerimle, şahsım ve Grubum adına hepinize saygılar sunarım. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgöbek.

Efendim, gruplar adına konuşmalar bitmiştir.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Aslan kardeşim, ilmî bir konuşma yap.

BAŞKAN - Aslan Beyin konuşmaları hep ilmîdir.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Bazen filmî oluyor da!..

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; acaba, hükümetin getirdiği bu tasarı, istenilen neticeleri verebilecek midir? Bunun için, önce, bu tasarıya hükümetin kendisinin ve bürokratlarının inanması gerekir. Acaba, bu tasarıya bürokratlar ne diyor dersek, bunun için Sanayi Komisyonundaki bürokratların tasarı hakkındaki görüşlerine bir bakmak istiyorum:

Komisyonda konuşan -tutanaklardan aynen okuyacağım- Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü Daire Başkanı aynen şu görüşleri dile getiriyor: "Kanunun geneli üzerinde bizim en önemli itiraz konumuz, temel felsefesi itibariyle ülkemizdeki yatırım ortamını iyileştirmek yerine, yatırımları teşvik edeceği varsayımıyla, devlet yardımları politikalarına aykırı bir sistemi getireceğini düşünüyoruz." Devam ediyor: "Türkiye'de, organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler, kalkınmada öncelikli yöre teşvikleri gibi farklı bir sürü bölge varken, yeni bir bölge yaratılmasını biz doğru bulmuyoruz. Avrupa Birliğine aday üye olduğumuz bir durumda, teşviklerin, kendi mevzuatları içerisinde, yeni bir ayrıcalık yaratmadan düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sonuçta, yerli ve yabancı yatırımcının eşit olduğu ülkemizde, bunun, yabancı yatırımcıya tanınan bir ayrıcalık gibi görünmesini de istemiyoruz." Bunları kim söylüyor; Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü adına konuşan daire başkanı söylüyor.

Aynı komisyonda, Serbest Bölgeler Genel Müdürü ise, daha ileri ifadelerle tasarıyı tenkit ediyor ve şöyle konuşuyor: "Özellikle, bizim açımızdan, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununa bir nevi adapte edilmeye çalışılmış ve aceleye getirilerek yazılmış, bir hayli yanlışlıkları olan tasarı." Yine, genel müdür, şöyle devam ediyor: "Vergi olmadan yapılacak teşviklerin birkaç elden yürütülmesi sorun çıkarıyor. Serbest bölgelerde böyle bir avantaj var zaten. En önemli husus -ki, çoğumuzun gözünden kaçıyor- serbest bölgelerimizde, doğrudan değil direkt yabancı sermaye var; yani, hiçbir kamu kuruluşumuzdan izin alınmaksızın, eğer bir yabancı sermayeli kuruluş yurt dışında tacirse, doğrudan serbest bölgelerimizde yatırım da yapabiliyor, ticaret de yapma imkânına sahip."

Çevre Bakanlığı Birinci Hukuk Müşaviri ise şöyle konuşuyor: "ÇED süreciyle ilgili olarak, burada 'üç ay' diyor; üç ayda bitmezse ne yapacak? Bu kuruluşun taşradaki temsilcileri, yeni il müdürleri -oradan komisyon oluşturuluyor- onlar faaliyete izin verecekler. Bu, sorunu çözüyor mu; çözmüyor Sayın Başkan. Yeni bir dava süreci olacaksa, yine olacak bu. Yeni karmaşalara neden olacak. Biz, zaten, mevcut sistemdeki karmaşa nasıl giderilir, nasıl sağlıklı hale getirilir; bunun üzerinde çalışırken, kişisel kanım, biraz tepki kokan bir tasarı gündeme geldiği için, bu da çıkarsa, bir başka sıkıntı yaşanacak."

Neticede, bu tasarıyı, ne devletin hazırlayan bürokratları anlamış ne komisyon üyeleri ne de hükümet; fakat, yine de, bu tasarı, burada, iktidara mensup milletvekillerince, üzerinde yeterince düşünülmeden ve tereddüt edilmeden kabul edilip, yasalaşacaktır.

Tasarı yasalaşınca, Türkiye'nin sorunları çözülecek mi; enflasyon düşüp, işsizliğe çare bulunacak mıdır? Buna, en açık ve net cevabı, BDDK'nın Aralık 2001 Raporu vermektedir. Raporun birinci sayfasında, aynen  şu ifadelere yer verilmiştir: "2001 yılının ilk yarısında, yurtiçi talepte yüzde 17,5 oranında bir düşme olmuş, toplam yurtiçi talepteki daralma yılın üçüncü çeyreğinde de devam etmiş ve yüzde 17,1 oranında gerilemiştir. 2001 yılının üçüncü çeyreğinde, sabit sermaye yatırımları yüzde 35,8 oranında düşüş göstermiştir ve özel kesim makine-teçhizat yatırımlarındaki yüksek oranlı düşüş eğilimi devam etmiştir."

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Hangi sektör?..

ASLAN POLAT (Devamla) - BDDK'nın raporu efendim.

Devletin en yetkili bürokratlarının dahi sanal gördüğü...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Hangi sektör?.. Hangi sektör?..

BAŞKAN - 17 nci sayfayı okuyor efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) - Beyefendi, aç, BDDK raporunu oku; hep ben mi öğreteceğim sana?!

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sektörü söyleyin efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) - Görüldüğü gibi, bu gibi tasarılara hükümet bel bağlarken...

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın Başkan, bu okuma...

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) - ...BDDK, Türkiye'nin 2001 gerçeğini önümüze koyarak demektedir ki, 2001 yılının ilk çeyreğinde 3,1, ikinci çeyreğinde 6,4 milyar dolar gerçekleşen sermaye çıkışı, üçüncü çeyrekte de 1,1 milyar dolar olarak sürmüştür. Yani, 2001 yılının dokuz ayında ülkemizi terk eden sermaye çıkışı 10,6 milyar dolar olmuştur; yani, IMF'nin vermeyi vaat ettiği faizli borçtan daha fazla. Dünkü gazetelerdeki haberler ise, ülkemizde bugün için yatırım izni almış 1,4 milyar dolarlık yatırım belgesinin iptal edilerek yatırımdan vazgeçildiği şeklindedir.

Burada, artık, hükümetin bir gerçeği görmesi gerekir. Ülkenin ekonomik varlıkları ayağımızın altından kaymakta; fakat, hükümet, hâlâ  işin vahametini anlamış görünmemektedir. Hükümet bu gibi tasarılarla avunurken, bir büyük özel bankanın genel müdür yardımcısı, bir mecmuanın Eylül 2001 sayısına verdiği mülakatta şu çarpıcı tespitlerde bulunmaktadır: "Bence, bir veya iki sene, küçülme döneminden geçeceğiz. Bu esnada yabancı sermaye gelecek; yalnız, çok ucuza geliyorlar. Çırağan Oteline gidin, bir bakın lütfen; kim bu adamlar... Soros buradan dışarı gitmiyor. Önümüzdeki bir-birbuçuk sene içerisinde belki büyüyemeyiz; ancak, ondan sonra yabancılar akın edecek ve Türkiye çok rahat büyüyecektir. Tabiî, memleketimizi bedavaya satmış olacağız." İşte, bu gibi tasarılar, genel müdür yardımcısının da belirttiği gibi, memleketimizi bedavaya satmaya yarayacak yasa tasarılarından sadece bir tanesidir.

Yine, bu tasarıyla ilgili olarak basına demeç veren Yabancı Sermaye Derneği Yönetim Kurulu Başkanı "Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı, yabancı yatırımları caydırıcı etki yaratacaktır" diyor. Hazine eski Müsteşar Yardımcısı ve Gelirler Genel Müdürü "Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı yabancı sermaye çekmez" deyip, devam ediyor: "Anılan kanun tasarısının ayrıntılarında boğulmak yerine, daha köklü çözümler gerekir; bunun yollarından biri de Türkiye'nin bir ekonomi haritasını çıkarmaktır; bu haritayı çıkarırken de ekonomik kalkınmayı sadece sanayileşme diye algılamaktan uzaklaşmaktır."

Bilgi Üniversitesi Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Gülten Kazgan ise tasarıyı kapitülasyonlara dönmek şeklinde izah ederken, Prof. Dr. Erdoğan Alkin Türkiye'ye yeterli yabancı sermaye gelmemesinin köklü nedenleri olduğunu belirterek bunları şöyle sıralamaktadır: Kayıtdışı ekonominin haksız rekabete neden olması, yolsuzluklar, özelleştirme sürecinde devam eden iptal davaları, sık sık enerji darboğazından söz edilmesi, enflasyon muhasebesinin uygulanmaması ve ekonomik ve politik istikrarsızlık olarak açıklamaktadır.

Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısının ülkemize yabancı sermaye çekmesi beklenirken, acaba, ülkemizin uluslararası rekabet endekslerindeki yeri nedir diye bakacak olursak, dünya rekabet endekslerine göre -ki, bu endeks, her yıl, küresel ekonomi üzerinde büyük etkisi olan ve istatistiksel karşılaştırmaya uygun veri akımı sağlayan 30 OECD ve 19 gelişmekte olan ülke ekonomisini 286 kriter üzerinden incelemekte- endeksin hazırlanmasında başvurulan kriterler dört grupta toplanmıştır. Bunlar;

1. Ekonomik performans,

2. Kamu etkinliği,

3. İş etkinliği,

4. Altyapıdır.

Bunlardan, dünya rekabet endeksinde 49 ülke arasında 1997'de 35 inci sırada iken 2001'de 44 üncü sıraya düştüğümüzü, ekonomik performansta 49 ülke arasında sonuncu, yani, 49 uncu; iş etkinliğinde 33 üncü, altyapıda ise 35 inci sırada olduğumuzu görüyoruz.

BAŞKAN - Son 1 dakikanız var efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) - Bunların neticesinde, 1997 yılında Çin'de doğrudan yabancı yatırım girişimlerinin gayri safî yurtiçi hâsılaya oranı yüzde 23,5, Polonya'da yüzde 11,6, Romanya'da yüzde 10,4 iken, ülkemizde bu oran yüzde 0,3 ile en alt seviyededir.

Ülkemizdeki imalat sanayii yatırımlarında en önemli eksikliğimiz ise ileri teknoloji ihracatımızdaki durumumuzdur. Aslında, endüstri bölgeleriyle esas olarak seçilmiş sanayi dallarının, özellikle yüksek teknolojik yatırımları desteklememiz gerekirdi. Örneğin, 2002 dünya kalkınma raporuna göre, ülkemizde ileri teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ihracatındaki payı yüzde 4'tür; bu oran, Arjantin'de dahi yüzde 8 olup Singapur'da yüzde 61, Malezya'da ise yüzde 59'dur.

BAŞKAN - Son 40 saniyeniz efendim.

ASLAN POLAT (Devamla) - Fakat, ileri teknoloji için, özellikle ar-ge çalışmalarına önem vermek  gerekmektedir. Bu konuda çok gerilerde kalmış durumdayız. 1997 yılı verileriyle kişi başına euro olarak satınalma gücü paritesine göre, ABD'de 456, Japonya'da 368 iken, Türkiye'de 6'dır. Ar-ge için yükseköğrenim harcaması, 1997'de ABD'de kişi başına 98 euro iken, Avrupa Birliği 15 ülke ortalaması 65 euro iken, bizde 14 eurodur. Böyle olunca patent sayısı da yerleşiklerin ulusal patent başvuruları her onbin kişi için Japonya'da 7 iken, bizde 0,1'dir. İşletmelerde çalışan araştırmacı sayısı ise işgücü içinde her onbin kişide ABD'de 59 iken, bizde sadece 1'dir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, bana da herhalde 2 dakika müsaade edersiniz; herkese verdiniz...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - 2 dakika çok Sayın Başkan.

ASLAN POLAT (Devamla) - Herkese verdiniz, bana da o kadar vermeniz gerekir, adil olmanız için.

BAŞKAN - Efendim, istirham ederim; toparlayınız lütfen.

Buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) - DPT Küreselleşme Özel İhtisas Komisyonu şu önemli ikazı yapmaktadır: "Çokuluslu şirketler ileri sanayi ülkeleri dışında ar-ge birimi kurdukları zaman ar-ge faaliyetleri, genellikle ana firmanın belirlediği hedefler doğrultusunda örgütlenmiştir. Yapılan iş, bütünün kendisi değil, bir parçasıdır. Asıl belirleyici olan yeni ürün ve üretim yöntemleri, yeni yönetim teknikleri ve yeni teknolojiler geliştirmeye yönelik bütünsel bir yeteneğin kazanılmış olmasıdır."

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Netice olarak, bu tasarının, belki de tek, gözle görülen neticesi, Doğu Anadolu'da yeni kurulan organize sanayi bölgelerinin bu tasarıdan menfi olarak yararlanacağıdır. Eğer ülkemize birtakım yatırımlar gelirse, bunların da batı ve sahil bölgelerindeki sanayi bölgelerine gideceği, Doğu Anadolu'daki organize sanayi bölgelerinin iyice boş kalacağıdır. Eğer, Doğu Anadolu'dan göç olmasını engellemek istiyorsak, Doğu Anadolu'daki organize sanayi bölgelerinde de endüstri sanayi bölgelerinden yararlanmak istiyorsak, oralara ek teşvik getirmek zorundayız. Oralara ek iyileştirme yapmazsak, oralarda yatırım yapma imkânının tamamen önünü keseriz diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Efendim, şimdi, söz sırası, Balıkesir Milletvekili Sayın Aydın Gökmen'de.

Buyurun Sayın Gökmen. (MHP sıralarından alkışlar)

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısıyla ilgili, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Günümüz dünyasında ekonomik yapılar, bilim ve teknolojinin yardımına, her zaman, daha çok ihtiyaç duymaktadır; bu yardımla da hızla değişmektedir. Yeni teknolojinin ışığında yükselen yeni gelişmiş ekonomiler, bütün dünya ülkelerini yakından etkilemektedir. 21 inci Yüzyılı bundan önceki yüzyıllardan farklı kılan tek unsur, bilim ve teknolojinin bu yüzyıla damgasını vurmasıdır. Tüm dünyayı etkisi altına alan küreselleşme süreci, sermayenin bütün ülkeleri rahatça dolaşmasını ve yatırımlarda bulunmasını kolaylaştırmıştır. Dünya ticaret sistemine entegrasyon sürecinin de tek belirleyicisi, sermaye hareketleri olmuştur. Yabancı sermaye farkı gözetmeksizin, sermaye, kendisi için uygun bulduğu tüm ülkelere girmekte; bu koşullar ortadan kalktığında ise çıkmaktadır.

Yabancı sermayenin ülkeye girişiyle üretim artacak, istihdam yaratılacak, yatırımlar artacak, yatırım yapmak isteyen yerli yatırımcılar teşvik edilecek ve en önemlisi, ülke ekonomisi canlanacak ve güçlenecek. Ayrıca, dünyada yaşanan finansal ve ekonomik krizlerden en az şekilde etkilenecektir. Yabancı sermayenin ülkeden çıkışı ise, ülke ekonomisini, tersi şekilde, olumsuz etkileyecektir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin gelecek yüzyılda güçlü ekonomilerle rekabet içinde olabilmesi için, yapısal reformların altyapısı olan yasaların, hukukî ve kurumsal düzenlemelerin ivedilikle yapılması gerektiğine inanıyorum.

Bu değişikliklerin yapılması aşamasında ise, siyasî partilerimizin, devletimizin, milletimizin ve bürokrasimizin bilgisi yeterlidir. Bu birikimin harekete geçirilmesi ise, yasal alt zeminin hazırlanmasıyla mümkün olabilecektir. 57 nci hükümet ise, bu sınavı başarıyla vermiş, bu yasaların çıkması aşamasında Meclis olağanüstü bir performans göstermiştir.

Hükümet olarak, yapısal reformları gerçekleştirerek, rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçilmesini sağlamak, özel sektöre gerçek yatırım ve üretim potansiyelini harekete geçirebileceği ekonomik iklimi yaratmak zorundayız.

Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısıyla da, ülkemize yabancı sermaye girişinin sağlanması, yatırımların artırılması, yerli yatırımcıların teşvik edilmesinin sağlanması hedeflenmiştir. Ülkemizin sanayileşme politika ve stratejilerini belirleme noktasında, yabancı sermayenin ülkemize sağlıklı bir şekilde girmesi, üretime ve ekonomik yatırımlara yöneltilmesi için gerekli ortamın sağlanmasının, yaşadığımız konjonktürde son derece önemli olduğuna inanıyorum; çünkü, ekonomik istikrarsızlık, dur kalk dönemleri, durgunluk ve krizler yaşayan ekonomimiz, temelde, reel sektörün, üretim, yatırım, ihracat ve istihdam yaratma yeteneğinin desteklenmesi yoluyla istikrarlı büyüme trendine sahip olabilir.

Geçmişte alınan yanlış kararlar sonucunda, yabancı sermayenin Türkiye'ye kazandıracağı istihdam imkânlarından yararlandırılmadığı gibi, yurtdışına sermaye göçü süreci nedeniyle, son dört yılda ülkemiz içinde gerçekleşebilecek 450 000 kişilik istihdam alanı yurtdışına kaçmıştır.

Türkiye, son yıllara kadar, maalesef, sermaye için uygun şartları yeterince gerçekleştirememiştir. Bunun nedeni, ülkemiz ekonomik şartlarının yanında, yasal altyapının de yetersiz olmasıdır. Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı kanunlaştığı takdirde, ülkemizin fakirliğini çektiği yabancı sermaye girişi hızlanacak ve uluslararası rekabetçi piyasalarda kendimize daha kolay yer edinebileceğiz.

Bu yasayla, bürokratik işlemler azalacak ve süresi kısaltılarak, yatırımların hızlı bir şekilde gerçekleşmesi sağlanacak, bu bölgelerde yapılan yatırımlar daha çekici hale gelecek, atıl vaziyette bulunan bazı organize sanayi bölgelerine işlerlik kazandırılacaktır.

Balıkesir Organize Sanayi Bölgesinin endüstri bölgesine dönüştürülmesi için bütün altyapı şartları uygundur. Sayın Bakanımın da Balıkesir Organize Sanayi Bölgesinin endüstri bölgesine dönüştürülmesi için yardımcı olacağına inanıyor ve şimdiden kendilerine teşekkür ediyorum.

Bu tasarıyla, istihdamın bölgelere sistemli şekilde yayılması sağlanacak ve ülkemizde yaşanan ekonomik darboğazların aşılması çok daha kolay olacaktır. Bu nedenle, gerek organize sanayi bölgelerinde gerekse endüstri bölgelerindeki yatırımcılarda kendi insanımızı görmek çok daha güzel olacaktır diye düşünüyorum; çünkü, bu yatırımcılar ülkenin tasasına, kıvancına ortak olacaklar ve ülkeyi kolay kolay terk etmeyeceklerdir.

Ayrıca, endüstri bölgeleri altyapı giderleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve devletçe karşılanacağından, yatırımcılara bedelsiz arsa temini sağlanacaktır. Bu sayede, gelişigüzel sanayileşme önlenecek ve çarpık sanayileşmenin önüne geçilmiş olacaktır.

Ayrıca, bu kanun tasarısıyla, teşvik tedbirlerinden yararlanmanın tek şartının, ilk defa, 100 sigortalı işçi çalıştırma koşulunun yasaya konulmasıyla hem istihdamın artması hem sosyal güvenlik kuruluşlarımızın güçlenmesi hem de çalışanların iş güvencesinin sağlanması gerçekleştirilecektir. Bunun yanında, yatırım yapan gerçek ve tüzelkişiler beş yıl gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur.

Bu yasa tasarısıyla, ülke kaynaklarının verimli bir şekilde kullanılması sağlanacak ve yatırımların planlı alanlara kaydırılması daha kolay gerçekleştirilecektir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının biraz önce saydığım faydaları yanında, bu tasarıyla gelecek bazı sakıncaları da yasal düzenlemelerle ortadan kaldırmamız gerektiğine inanıyorum. Örneğin, bor gibi stratejik öneme sahip olan varlıklarımız bu yasa kapsamının dışında tutulmalıdır. Bor madenlerinin ihracatına ait usul ve esasların Bakanlar Kurulunca tespit edilme hükmünün aynen kalması gerektiğine inanıyorum.

Tasarıyla, yüzde 60 yabancı ortaklığı teşvik edilmektedir. Yerli sermayenin sınırsız biçimde yabancı tahakkümünün altına girmemesi için, yasal mevzuatta, şirketlerdeki azınlık haklarını ciddî anlamda koruma altına alacak değişiklikler ivedilikle yapılmalıdır. Ülkemizde ve dünyadaki ekonomik daralma sosyal hayatı da etkilemektedir. Biz, tabiî ki gelişeceğiz; çağın hızına elbette ayak uyduracağız. Ülkemizi, devletimizi, uluslararası arenada daha güçlü kılmak istiyorsak, öncelikle, devlet ile milleti barışık tutmak zorundayız; yani, devlet milletine, millet devletine güvenmek zorundadır. Bu güven, iş hayatına olumlu yansıtılmalıdır. Böylece, işçi, işveren ve hükümet çok iyi bir diyalog içinde olmalıdır. Ancak, vatandaşlarımızın mutluluğu da bizim için çok önemlidir. Yatırımların önü açılarak ekonomik hayata yepyeni bir ivme kazandıracak olan bu yasa tasarısıyla insanlarımızın sosyal hayatları da olumlu bir ivme kazanacaktır. Dünyanın yaşanabilir bir gezegen olarak var olması, insanî açıdan da sürdürülebilir bir küresel düzenin gelişmesine ve bu yöndeki çabaların etkinlik kazanmasına bağlıdır.

Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısının üretime dayanan güçlü ekonomi için önemli bir adım olacağına inanıyorum. Enflasyonu ve işsizliği önlemek istiyorsak, sanayiin üretim, yatırım, ihracat ve istihdam yaratma gücünün geliştirilmesine dayalı bir büyüme modeli uygulamak ve dolayısıyla, girişimciliği de desteklemek zorundayız. Dünya ekonomisiyle bütünleşmiş bir üretim ekonomisine ancak bu şekilde geçeceğimize inanıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Görüşmeler bitti, soru-cevap kısmına geçiyorum. Soru ve cevap işleminin süresi 10 dakikadır, müsamaha yok bugün.

Sayın Erek, buyurun efendim.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın Başkanım, genel olarak, Sayın Bakanımızdan şu soruların cevaplarını, saygıyla arz ediyorum.

1- 31 Aralık 2001 tarihi itibariyle, şu anda, Türkiyemizde kaç organize sanayi bölgesi, kaç serbest bölge, kaç teknoloji geliştirme bölgesi, kaç kalkınmada öncelikle yöreye tabi ilimiz var?

Organize sanayi bölgeleri itibariyle, şu anda, tam olarak çalışan organize sanayi bölgemizin sayısı ve inşa halinde bulunan organize sanayi bölgelerimizi 3 bölüme ayırarak, inşaatının yüzde 25'ini tamamlayamamış, inşaatının yüzde 50'sini tamamlayamamış, inşaatının ve altyapısının yüzde 75'ini tamamlayamamış organize sanayi bölgelerinin adedi ne kadardır?

2- Organize sanayi bölgeleri mevzuatına, serbest bölgeler mevzuatına, teknoloji geliştirme bölgeleri mevzuatına ve şu anda görüşmekte olduğumuz tasarıya göre Ankara'da kaç tane kurul ve komisyon, illerde kaç tane kurum ve komisyon vardır?

3- 2002 yılında, Bakanlığımızın organize sanayi bölgelerine ayırdığı tahsisatın yekûnu ne kadardır?

4- Serbest bölgelerimizin, bir, doluluk; iki, üretim bakımından ölçü ve oranlarını vermek mümkün müdür?

Teşekkür ederim, saygılarımı sunarım.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Yıldırım, buyurun efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakandan aşağıdaki soruları sormak istiyorum.

Eskişehir'den bazı sanayicilerin istekleri doğrultusunda soruyorum.

1- Görüşmekte olduğumuz tasarı çok önemli. Bu tasarının maksadına uygun olarak, ülke ekonomisinin gelişmesini ve teknoloji transferini sağlayan, üretimi ve istihdamı artıracak olan ve ülkemizde sanayiin temeli olan KOBİ'lerin, beş yıldır ihmal edildiği ve birçoğunun kapandığı görülmektedir. KOBİ'lerin yeniden canlanması, üretime geçmesi ve istihdamın artması için, IMF'den gelecek olan 10 milyar dolar krediden, gerekli yardımın ve kredinin sağlanması hususunda bir çalışmanız var mıdır?

2- Sanayicilerimizin ve iş adamlarımızın yurtdışına kaçmaması ve yatırım yapmaları için, bürokrasi kolaylığı, vergilerdeki indirim ile teşvikler hakkında bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Efendim, sualleri, lütfen, yorumsuz sorarsak, herkese sıra gelir; yoksa, yok...

Sayın Çelik, buyurun.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bildiğiniz gibi, Türkiye, yabancı sermaye açısından, Afrika ülkelerinin gerisinde kaldı. Biz, AK Parti olarak, istihdamı artırıcı yabancı sermayeyi teşvik edecek, katmadeğer yaratıcı her türlü faaliyeti, teşebbüsü destekliyoruz, yüksek sesle alkışlıyoruz.

Ancak, Sayın Bakanım, şu anda getirilen endüstri bölgeleri koordinasyon kurulu, Başbakanlık Müsteşarı başta olmak üzere, 9 bakanlık müsteşarı, 4 müstakil müsteşarlık, 1 genel müdürlük, 1 sivil toplum örgütünden oluşan büyük bir koordinasyon kurulu. Türkiye, bir koordinasyon kurulu ve üst kurullar enflasyonu yaşıyor. Yabancı sermayenin getirilmesi için, bürokratik formaliteleri, kırtasiyeciliği azaltmayı düşünüyor musunuz?

Belki, karikatürize ediyorum; ama, bugün, müteşebbislerin önünde, âdeta, davul tozu, minare gölgesi, Hazreti İsa'nın nefesi kabilinden engeller, formaliteler var. Bunlar azaltılmadığı sürece de, Türkiye'ye yabancı sermaye gelmez. Bakınız, vilayetlerde, etki belirleme ve değerlendirme raporu yazılacağı zaman, bu bakanlıklara ve müsteşarlıkların temsilciliklerine, bir de, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, Sağlık Bakanlığının, belediyelerin temsilcileri katılıyor. Bu kadar çok bakanlığın el attığı, parmak karıştırdığı bu kurullardan, gerçekten, teşvik mi çıkar, eski tabirle, teşviş mi çıkar; yani, karıştırma ve karmaşa mı çıkar? Bunu, zatıâlinize sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Lütfen, suallerimizi yorumsuz soralım.

Sayın Kukaracı, buyurun efendim.

FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan, aşağıdaki sorularımın Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasında delaletinizi arz ediyorum.

1.- Kanun tasarısının geçici 1 inci maddesiyle, mevcut organize sanayi bölgelerinin, Bakanlar Kurulu kararıyla endüstri bölgesi olarak ilan edilebileceği hükme bağlanmaktadır. Bu ifade, organize sanayi bölgesi bulunan tüm illerin bu kanun kapsamına girebileceğini göstermektedir. Bununla, yeni yapılacak yatırımlardan kalkınmada öncelikli illerin pay alma imkânı kalmayacaktır. Sanayii güçlü olan illerde yatırım hızlanacak, diğerlerinde yatırım tamamen duracaktır.

4325 sayılı Kanundan istifade eden kalkınmada öncelikli iller için ek teşvik tedbirleri düşünüyor musunuz?

2.- Kalkınmada öncelikli illerde bulunan organize sanayi bölgeleri -örneğin Erzurum- doğrudan endüstri bölgesine dönüştürülebilecek midir?

3.- Endüstri bölgelerinde yatırım yapacak olan firmalardan, kalkınmada öncelikli illerde yatırım yapacaklardan alınacak binde 5 nispetindeki yatırım katkı payının, bu bölgelere münhasıran alınmaması mümkün müdür?

4.- 100 veya daha fazla işçi çalıştırma şartı, kalkınmada öncelikli bölgelerde 25 kişi olarak uygulanabilir mi?

5.- 10 trilyon lira olan yatırım şartı, bu bölgelerde 5 trilyona indirilebilir mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun; cevap verin efendim.

4 dakikanız var.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Söz talebim vardı Sayın Başkan?..

BAŞKAN - Efendim, soru-cevap işleminin süresi 10 dakika; 6 dakikasını kullandınız, sizin grubunuz da dahil 4 kişi kullandı. Herkes 6 tane sual sorarsa, sıra gelmez.

Buyurun Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Sayın Başkanım, değerli milletvekillerinin bazı soruları çok ayrıntılı. Eğer, takdir ederseniz, bunların bir kısmına yazılı cevap vermek istiyorum; ama, iki konu var ki, hem konuşmalarda hem de sorularda değerli milletvekillerimizde bir miktar istifhama yol açmış, onu giderebilmek açısından onlara öncelikle cevap vermek istiyorum.

Bunlardan bir tanesi, bu oluşturduğumuz koordinasyon kurulu üye sayısının çok fazla olması ve birtakım bürokratik işlemleri çoğaltacağı tarzında bir endişe. Bizim, kanun tasarısında belirttiğimiz ve belirli sayıda üyeden meydana gelen bu kurul, uygulamayı daha çok hızlandırabilmek ve klasik bakanlıklar yapısındaki karar alma sürecini en üst düzeydeki yöneticiler tarafından bir an önce neticelendirebilmek amacıyla getirilmiş bir düzenlemedir. Bu, tasarıda getirdiğimiz bütün düzenlemeler, sayın milletvekillerimizin de dikkatle gözlemleyeceği gibi, en çok üç ay içerisinde neticelendirilecektir ki, tasarımızın en can alıcı noktası burasıdır. Biraz ilerlediğimiz zaman, önümüzdeki maddelerde, bunu, tekrar görme fırsatı bulacağız. Bu sebeple, bu üç aylık süreyi, çok kısa süre içerisinde ve yeterince değerlendirebilmek için, bu kurullarda, ilgili bakanlıkların yetkisiyle donatılmış en üst düzeydeki kişilerin karar alma süreci adına bulunmalarını temin etmiş olduk. Bu manada bürokrasiyi en aza indirmiş oluyoruz.

Bir diğer konu, bu tasarı, acaba, mevcut organize sanayi bölgelerini olumsuz etkiler mi veya mevcut OSB'lerde bir yatırım kaçışı olabilir mi tarzında bir endişeydi. Tasarımızın geçici maddesine bakarsak, o geçici maddede, yine, bu kurul tarafından uygun görülen ve şartları taşıyan organize sanayi bölgelerimizin endüstri bölgesi haline getirileceği ifade edilmektedir. Bundan da maksadımız, ilan edilecek olan, endüstri bölgesi haline getirilecek olan OSB'lerimizi de, aynı teşvik ve diğer yararlandırılacak mevzuattan kapsama alıp, OSB'leri ve OSB'lerimizin bulunduğu coğrafî bölgeleri de kalkınmanın içerisine alabilmektir. Kuruluş yerleri seçilmiş, yapılmış, bitirilmiş, her türlü alt ve üstyapısı hazırlanmış ve tabiî ki, Çevresel Etki Değerlendirme raporu dediğimiz, diğer yatırımcıların önündeki belki de en büyük bürokratik engel olan belgeyi de tamamlayarak OSB haline gelmiş bölgelerimiz öncelikle değerlendirmeye alınacaktır ve bu değerlendirmeler sonunda da bu OSB'ler daha cazip hale gelecektir.

Ben, milletvekillerimizin endişelerinin aksine, tasarıda getirilmiş olan bu kolaylığın, yani, geçici maddeyle sağlanmış bu kolaylığın, hem OSB Kanunuyla hem de Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunuyla uyumlu bir düzenleme olduğunu düşünüyorum.

Kalan sorulara da yazılı cevap arz edeceğim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

NEZİR AYDIN (Sakarya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunarken karar yetersayısının aranılması istenilmiştir; şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Tasarının maddelerine geçilmesini kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Karar yetersayısı yoktur; 16.30'a kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.24


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.33

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Sebahattin KARAKELLE (Erzincan), Burhan ORHAN (Bursa)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S.Sayısı: 789) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı; maddelerine geçilmesini oylarınıza sunarken, karar yetersayısı istenmişti.

Şimdi, oylamayı tekrarlıyorum efendim.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim; karar yetersayısı vardır.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ENDÜSTRİ BÖLGELERİ KANUNU TASARISI

(ENDÜSTRİ BÖLGELERİ KANUNU VE ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI)

Amaç ve kapsam

MADDE 1. - Bu Kanunun amacı, yatırımları teşvik etmek, yurtdışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye'de yatırıma yönlendirmek ve yabancı sermaye girişinin artırılmasını sağlamak üzere endüstri bölgelerinin kurulması, yönetim ve işletilmesine ilişkin esasları düzenlemektir.

Bu Kanun, Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunun oluşumunu, endüstri bölgelerinin kurulmasını ve bu bölgelerde gerçekleştirilecek yatırımlara ilişkin izin ve teşvikleri kapsar.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı -hepiniz hatırlayacaksınız yahut bir kısmınız hatırlayacaksınız- 1999 yılında, yine bu Genel Kurulda, Organize Sanayi Bölgeleri Yasa Tasarısı olarak görüşülmüştü. O dönemde, yapmış olduğum konuşmamda, Amerika Birleşik Devletlerindeki uygulamanın örnek olarak alındığı burada ifade edilmişti.

Endüstri parklarının kurulması, bir ülkenin sanayiinin kalkınması, istihdamın artırılması, millî gelirin artırılması noktasında çok önemli bir uygulama. Yalnız, bu uygulamanın daha verimli ve daha etken olabilmesi için, işin başında olanların; yani, 2 nci maddede zikredilen kurulun oluşumunun, üst düzey bürokratlar yerine, doğrudan doğruya mevzuatla düzenlenmesi daha olumlu bir adım olurdu. Dikkat ederseniz, bu üst kurulda, neredeyse hemen hemen bütün bakanlıkların müsteşarları, Başbakanlık Müsteşarının koordinasyonu altında toplanıyor. Bu, şunun ifadesi oluyor; yani, yabancı yatırımcı buradan şunu da çıkarabilir: Demek ki, Türkiye'de, yasalar yerine, yasaları yönetenler hâkim durumdalar. Bu imajı, bu anlayışı bizim kırmamız lazım; yasaların hâkim olduğunu, yasaların uygulanır olduğunu vurgulamamız lazım. Bu noktada, bu kurulun oluşumundaki şekilden ben şahsen rahatsız olduğumu ifade etmek isterim. Buna paralel olarak da, endüstri bölgesinin yapılacağı mahalde, yine aynı paralelde, bakanlıkların yetkilileri, valinin başkanlığı altında görev yapacaklar; bu da rahatsızlık verici bir unsur.

Biraz önce burada konuşma yapan bir arkadaşımızın bir de şu ifadesine takıldığımızı söylemek isteriz. Arkadaşımız şöyle ifade etti, dedi ki: "Organize sanayi bölgelerini endüstri bölgelerine dönüştürme yasası olmamalı bu yasa." Benim buna katılmam mümkün değil; niye mümkün değil; bugün, organize sanayi bölgeleri imkânlarını koyduk sanayicimizin önüne, o imkânlar dahilinde sanayi yatırımlarını yaptılar. Öyle yatırımcılarımız var ki, uluslararası yatırımcılardan daha büyük yatırımları yapıyorlar veyahut da uluslararası yatırımcılar, bu sanayi bölgelerinde, organize sanayi bölgelerinde yatırım yapmış durumdalar. Şayet, biz, böyle bir mesajla ortaya çıkar da efendim, biz, organize sanayi bölgelerinde yapılmış olan yatırımları bir kenara koyuyoruz, doğrudan doğruya endüstri bölgeleriyle ilgili yeniden yapılanma işine giriyoruz dersek, birtakım sanayici arkadaşlarımızın ayrıcalıklı bir şekilde düşünülmüş olduğunu vurgulamış oluruz.

Değerli arkadaşlar, bu tasarının amacı çok mükemmel. Bu tasarının amacına uygun olarak teşviklerin de düzenlenmesi lazım. Belki yeri değil, gereği değil ama, endüstri bölgeleri tespit edilirken, Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki, çeşitli coğrafî bölgelerindeki endüstri bölgelerinin değişik özellikte teşvikleri olması gerekiyor. Bu, zaten, bütün dünyadaki uygulamada da böyledir. Bir bölge vardır, istihdamın, iş imkânlarının artırılması lazım, bir bölge vardır, ulaşımından istifade edilmesi lazım, bir bölge vardır, gayri safî millî hâsılası çok düşüktür, artırılması lazım. Dolayısıyla, özellikle teşvikler düzenlenirken, ayrıca, kararnameler çıkarılıp teşvikler düzenlenirken, bu konulara dikkat edilmesi lazım.

Bir de, bölgeler, iller bazında değil de, iller arasında kalan, illerin kenarında kalan çok geri kalmış bölgelerde bu endüstri bölgelerinin düzenlenmesi lazım.

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Mesela, deprem bölgesinde...

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Ayrıca, endüstri bölgesinin çevreyle olan ilişkilerinin çok iyi düzenlenmesi lazım. Yani, endüstri bölgesi tespit edilirken, evvela, yeri hakkında bir çevre düzenlemesi, ÇED raporu çıkarılması lazım; ondan sonra, kuruluşların buraya yapacakları yatırımlarla ilgili olarak, yalnızca kuruluşun kendisini ilgilendiren çevreyle ilgili düzenlemeleri gündeme getirmek lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Çevreyle ilgili düzenlemelerin maddesi, zannediyorum 3 üncü maddedir, arkadaşlarımız orada belirtecekler.

Endüstri bölgelerinin oluşumunun iyi bir başlangıç olduğunu, bunun geliştirilmesi lazım geldiğini, bu yasal düzenleme içerisinde çok genel hükümler olduğunu ve bu genel hükümlerin daha açıklığa kavuşturulması lazım geldiğini ifade etmek istiyorum.

Sayın Bakanlığımıza başarılar diliyorum; ancak, bu konunun, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının direksiyonu altında yürümesi gerektiği kanaatimi de vurgulamak istiyorum.

Saygılarımla efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İkinci söz, Doğru Yol Partisi Grubuna aittir.

Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi hakkında Doğru Yol Partisi Grubu adına görüşlerimi sunmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarıyla, Plan ve Bütçe Komisyonu by-pass edilmektedir; yine, yeni ilave kurullar kurulmakta, özel vergi muafiyetleri getirilmekte, çok özel teşvikler getirilmekte ve bana göre en önemlisi, 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununa tabi olmamakta, yine, birileri, hesap vermekten kaçınmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısının temel amacı, yatırımları teşvik etmek ve bu çerçevede, Türk işçilerinin tasarruflarını ve yabancı sermayeyi Türkiye'ye çekmektir. Küreselleşen bir dünyada, elbette ki, yabancı sermayeden yararlanmak gerekiyor; çünkü, yabancı sermaye, Türkiye'ye, sadece yatırımın gelmesi anlamını taşımıyor, yatırımla birlikte yeni istihdam alanları açılması, yeni teknolojinin gelmesi, yatırımların, kalkınmada öncelikli yörelere yönlendirilmesi çerçevesinde de büyük önem taşıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa çıktığında, hükümet, sanıyor ki, hemen, Türkiye'ye yabancı sermaye akımı başlayacak. Hükümet, bu görüşünü, daha önce, Tahkim Yasası çıkarken de söylemişti. Değerli milletvekilleri, bakınız, Tahkim Yasasının çıktığı tarihten bugüne kadar Türkiye'ye hiç yabancı sermaye gelmedi, hatta, sıfır denecek kadar bir yabancı sermaye gelmedi. Açıkça söylemek gerekirse, bu yasa, daha doğmadan ölmüştür; çünkü, yabancı sermaye, hükümetin sandığı gibi, salt bazı yasaların çıkarılmasıyla Türkiye'ye gelmez. Yabancı sermayenin bir ülkeye gelebilmesi için belirli şart ve koşulların olması gerekmektedir. Bu şartlar ve bu koşullara göre ilk husus şudur: Yabancı sermaye, gelmek istediği ülkede, öncelikle, sağlıklı çalışan, istikrarlı bir ekonomi arar. Bugün, Türkiye'de istikrarlı bir ekonominin yapısından söz edilebilir mi; elbette ki, hayır. Bunu, bir muhalefet partisinin üyesi olarak yalnızca ben söylemiyorum, bunu, hükümetin yetkili bakanları da söylüyor, bunu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği de söylüyor, değişik sivil toplum örgütleri de söylüyor. Bir yılda, iki krizin yaşandığı bir ülkeye, acaba yabancı sermaye gelir mi değerli milletvekilleri?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şüphesiz, ekonomik istikrarsızlığın yanında, yaşanan ciddî bir enflasyon olgusunu da unutmamamız gerekmektedir. Enflasyonun böylesine ciddî olarak yaşandığı bir ülkeye, yine, yabancı sermaye gelmez; çünkü, maliyetini sağlıklı olarak saptayamaz, geleceğini göremez, ileride rekabet şansının olup olmadığını kestiremez; böyle bir sorunu yaşayan ülkeye, elbette yabancı sermaye gelmez.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yabancı sermayenin bir ülkeye gelmesinin diğer önemli bir koşulu da, o ülkede ekonomik istikrar yanında siyasal istikrarın da varlığıdır. Siyasal istikrarın olmadığı bir ülkede yabancı sermaye güven unsurunu kaybeder, güvenmediği bir ülkeye gitmez.

Şimdi, bu hükümet kalkıp diyecek ki, biz, hükümet olarak yabancı sermayeye güven veriyoruz, siyasal açıdan istikrarlı bir ülkeyiz... Buradan siz değerli milletvekillerine soruyorum: Siz, hükümetin bu görüşüne katılıyor musunuz? Bu, nasıl bir hükümettir ki, iktidar olduğu dönemde, bakanlarının neredeyse yarısı suiistimal nedeniyle değişti ya da değiştirilmek zorunda kalındı. Dünyanın hiçbir ülkesinde yaşanmayan krizler ülkemizde yaşandı değerli milletvekilleri.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yabancı sermayenin bir ülkeye gelmesinin bir diğer koşulu da, o ülkede yolsuzlukların olmaması, rüşvetin olmaması, devletin, yani, kamu yönetiminin şeffaf ve saydam olmasıdır. (DYP sıralarından alkışlar)

Devlet memurları doğru dürüst iş yapamıyor, yolsuzluk dosyaları gelip bir yerlerde tıkanıyorsa... Devlet, bırakın saydam olmayı, bu hükümet döneminde daha da içine kapandı; halkına doğru bilgiler vermiyor ya da vermek istemiyor. Böyle bir ülkeye, böyle bir yapıda yabancı sermaye gelir mi değerli milletvekilleri?! (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok da haksızlık yapmayalım, bizim gibi ülkelere yabancı sermaye gelir; ama, nasıl ve hangi yabancı sermaye gelir işte size onu anlatayım: Spekülatif amaçlı sermaye gelir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın efendim.

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Zaten, gelen sermaye de budur.

Bakınız, Türkiye'ye gelip de borsada milyarları vurduktan sonra Türkiye'yi terk eden yabancı sermaye -her gün gazetelerden okuyoruz- böylesine vurgun düzeninde kısa sürede olağanüstü kârları elde etmek varken ve bu yapı hükümet tarafından özendirilirken, niçin ve nasıl reel sektöre gelsin değerli milletvekilleri?

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Sizin siyasî çizginiz değil miydi 1960'lardan sonra yabancı sermayeyi teşvik eden, uygulayan?

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Niçin risk üstlensin? Bu hükümet, şayet samimî ise, öncelikle bu sorunu çözmesi gerekmez mi? Ama, belli ki, bu hükümetin bu vurgun düzenden haberi yoktur; çünkü, işine gelmiyor. Biz, en iyisi, bunu, gidip, IMF yetkililerine anlatalım da hükümeti uyarsınlar; çünkü, bu hükümet, kendi vatandaşından kopup, tümüyle IMF'ye teslim olmuş bir hükümettir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Biz, Doğru Yol Partisi olarak, bunun Türk Halkına ne getirdiğini anlatacağız, faturayı halkımıza anlatacağız ve bunun da sandıkta hesabını soracağız.

Saygılarımla. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Biz yabancı sermayeye hayır derken, siz "gelsin, gelsin" diyordunuz zamanında.

BAŞKAN - Söz sırası Saadet Partisinde.

Saadet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı hakkında Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum. Tasarının 1 inci maddesi üzerinde görüşlerimi arz edeceğim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 1 inci maddesi yasanın kapsamını belirlemekte "bu Kanunun amacı, yatırımları teşvik etmek, yurtdışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye'de yatırıma yönlendirmek ve yabancı sermaye girişinin artırılmasını sağlamak..." denilmektedir.

Tabiî, burada teşvikler sıralanırken, tasarı metninde, tasarının daha sonraki maddelerinde teşviklerin neler olduğu, teşvik unsurları da sıralanmış. Burada, özellikle endüstri bölgelerinde 100 ve daha fazla işçi çalıştıran işletmelerden işe başladıktan sonra, yatırım dönemi de dahil, beş yıl Kurumlar ve Gelir Vergisi alınmaması; 31.12.2005 tarihine kadar uygulanmak üzere, o bölgelerde yapılacak yatırımlarda, çalıştırılan işçilerden kesilen vergilerin, stopajların; yani, işçilerin ücretinden tevkif edilen vergilerin... Aslında, işverenin herhangi bir şeyi değildir bu; işçiye ödenecek ücretten kesilen vergiler var, Gelir Vergileri var ve bunlar, belirli dönemler halinde -aylık ve üç aylık dönemler halinde- muhtasar beyannamelerle beyan edilerek Maliyeye ödenir. İşte, bu vergiler; yani, işçilerden kesilen vergiler de iki yıl alıkonulacak; yani, beyan dönemini takip eden ikinci yılın aynı dönemine kadar ödenmeyecek, daha sonra ödenecek. Bu da, bir noktada, işçilerden kesilen vergilerin Maliyeye intikalini durdurarak, bir nevi, sıfır faizli kredi olarak kullanımını getiriyor.

Diğer taraftan, bölgedeki arazilerin kamulaştırılması konusunda, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesindeki acele kamulaştırma işlemi de burada öngörülüyor. Diğer bir şart olarak da, bu teşviklerden faydalanmak için, yatırım tutarının en az 10 trilyon ve daha yukarı olması isteniliyor; yani, bundan daha aşağı yapılacak yatırımların bu teşviklerden yararlanmayacağı burada öngörülüyor.

Tabiî, tasarının genel gerekçesinde, son yıllarda, artık, tüm dünyada etkisini gösteren küreselleşme akımının bir gereği olarak, dünyaya entegre olma, küreselleşen, globalleşen dünyaya entegre olma amacının da güdüldüğü burada zikrediliyor; ama, aslında, küreselleşmenin aktörleri miyiz figüranları mıyız, onları bilmiyoruz. Herhalde, aktörleri olmadığımızı biliyoruz; ama, diğer alanda hangi işlevlerimiz var, bilmiyoruz. Sürekli kanunlar yapılıyor. Burada, güçlü ekonomiye geçiş, küreselleşmeye adapte olma, entegrasyon gibi gerekçelerle, Türkiye, âdeta, kanunlar mezarlığı haline getirildi. Aslında, işi yapan kanunlar değil, bunların uygulaması da çok önemli ve 57 nci hükümetin en çok yaptığı işlerden biri de, çok fazla sayıda kanun çıkarmak oldu.

Burada, tabiî, yabancı sermayenin getirilmesi, yurt dışında çalışan işçilerimizin Türkiye'de yatırım yapması, bununla birlikte, o bölgelerde yatırım yapanlara değişik teşvik unsurlarının -demin saydığımız unsurların- uygulanmasıyla, acaba, yatırımların artırılması gerçekleşebilir mi? Bunun dışında, başka faktörler yok mu; yani, yatırım yapacak kişilerin, yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesini etkileyen diğer faktörler yok mu? Sadece burada bir vergi indirimi, işçi çalıştırma, hızlı kamulaştırma gibi teşviklerle, yabancı sermayenin gelmesi veya dışarıdaki çalışan işçilerimizin Türkiye'de yatırım yapması gibi bir alanın açılmasını, bu yasanın sağlamaya yetecek olmadığı; yani, bu noktada bu yasanın yetersiz olduğu kanaatindeyim; çünkü, Türkiye'de, daha önce de kurulmuş organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler, yatırımda öncelikle bölgeler belirlenmiş. Burada, aşağı yukarı bu tasarı, Serbest Bölgeler Kanununa paralel olarak hazırlanmış bir tasarı. Orada da yabancı sermayenin getirilmesiyle ilgili, diğer vergi teşvikleri ve diğer gümrük vergileri gibi, diğer alanlarda teşvikler var; ama, o birtakım alanlarda da kapasite kullanımının düşük olduğu, ayrılan arazilerin de tam olarak değil, yüzde 50'den daha azının kullanıldığı gözönünde bulundurulduğunda; bu sanayi ve endüstri bölgeleri kanunu çıkarılarak, yeni bölgelerin oluşturulması, sanayileşme ve istihdam oluşturmayı ne derece sağlar; aslında, bunun üzerinde de durulması lazım. Yani, sadece bu teşvikler yeterli değil; güven ortamının, fizikî ortamın, altyapının oluşturulması ve güvenilir bir ortamın oluşturulması, öngörülebilirliğin oluşturulması; yani, yatırımcının yarını görmesi gerekir.

Türkiye'deki en büyük sıkıntılardan birisi budur. Yarın ne olacağını yatırımcı bilmiyor. Kendisini konumlandırırken mevcut yasalara göre konumlandırmaya çalışıyor. Yarın bir yasa çıkıyor, daha aleyhine veya daha lehine bir yasa çıkıyor, bu defa kendi programını değiştirmek zorunda kalıyor. Bugün, kendi yerli sanayicimiz, âdeta, kendi sahasında oynayamıyor, deplasmana gidiyor, Bulgaristan'a gidiyor, Romanya'ya gidiyor. Bunları da gözönünde bulundurarak, en azından yerli sanayicinin teşvik edilmesi noktasında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Tamam Sayın Başkanım.

Bu organize sanayi bölgelerine işlerlik kazandırılması, serbest bölgelere işlerlik kazandırılması, kalkınmada öncelikli yörelere işlerlik kazandırmasıyla birlikte, bu tasarının da fizikî, güven ve geleceğe bakış açısından görülebilir şeffaf bir şekle getirilmesi açısından, çok eksikleri olduğu kanaatindeyim; yine de hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

3 adet önerge var; geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

1 inci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı kanun tasarısında 1 inci maddede geçen "endüstri" kelimesinin "özel sanayi" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

 

Cevat Ayhan

Musa Demirci

Aslan Polat

 

Sakarya

Sivas

Erzurum

 

Fethullah Erbaş

 

Lütfi Yalman

 

Van

 

Konya

BAŞKAN- Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinde ikinci fıkrada "kurulmasını" kelimesinden sonra gelmek üzere "yönetim ve işletilmesini" ibaresinin fıkra metnine ilavesini arz ederiz.

 

Cevat Ayhan

Musa Demirci

Aslan Polat

 

Sakarya

Sivas

Erzurum

 

Fethullah Erbaş

Hüseyin Karagöz

Lütfi Yalman

 

Van

Çankırı

Konya

BAŞKAN- Efendim, üçüncü önerge, en aykırı önerge olup, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı kanun tasarısında 1 inci maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.

 

Cevat Ayhan

Musa Demirci

Aslan Polat

 

Sakarya

Sivas

Erzurum

 

Fethullah Erbaş

Lütfi Yalman

Hüseyin Karagöz

 

Van

Konya

Çankırı

BAŞKAN- Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Hükümet?..

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri)- Katılmıyoruz.

BAŞKAN- Sayın Ayhan, buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya)- Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili vermiş olduğum önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasını teklif etmiş bulunuyorum. Tabiî, bir madde çıkarılsa ne olur; tasarı düşer demektir.

İfade etmek istediğim husus: Türkiye'de 1960'lı yıllardan beri yürüyen bir teşvik sistemi var. Yabancı sermayeyi, yerli sermayeyi, ihracatı teşvik eden bir sistem var. Geçmişte DPT bünyesinde, Sanayi Bakanlığı bünyesinde, şimdi de Hazine Müsteşarlığı bünyesinde yürüyen bir hizmet var.

Şimdi, "endüstri bölgeleri" diye yeni bir teşvik mekanizması getiriyoruz, düzeni getiriyoruz. Başlangıçta sadece yabancı firmalar içindi; sonra, komisyonda, yerli firmalar da ilave edildi.

Söylemek istediğim husus, bu kanun tasarısına lüzum olmadığıdır. Halen yürürlükte olan bir teşvik düzeni var; 1960'lı yıllardan bugüne, aşağı yukarı 37-38 yıldan beri oturmuş olan bir düzen var. Yeni bir düzen kurmanın manası yok.

Bu teşvik düzeniyle getirdiğiniz teşviklerde süre koyuyorsunuz. Efendim, müracaat iki günde komisyon üyelerine dağıtılır, iki haftada neticeleri bildirirler, bir ayda eksikler tamamlanır diye süreler koymuşsunuz. Ben soruyorum, yani, bunu, siz, endüstri bölgeleri için uygulayacaksınız da, diğer yatırımcılar için niye uygulamıyorsunuz, niye bunları bazı kapılarda, eşiklerde süründürüyorsunuz?!

Bakın, geçenlerde, bir Başbakanlık görevlisi rüşvet alırken suçüstü yakalandı; teşvikle ilgili kamu görevlisi iki kişi suçüstü yakalandı. Bunlar oluyor Türkiye'de. Yani, siz, eğer kamu yönetiminde bir iyileşme yapacaksanız, sadece endüstri bölgelerindeki yatırımlar için değil, tamamı için yapmanız lazım, bütün iş sahiplerinin, kamuda iş takip ederken, işlerini yürütürken aracı aramaması lazım.

Bugün devletle işi olan firmalar, yüksek bürokratlar emekli oldu mu hemen onları buyur ederler; niye; kamu yönetimindeki işleri takip etsinler diye. Maalesef, bu, bizim yüzkaramızdır esas itibariyle.

Demek ki, kamu yönetiminde işler düzgün yürümüyor. Mutlaka aracıya ihtiyaç var, yer yer rüşvete ihtiyaç var, menfaata ihtiyaç var. Şimdi, bu adımı atıyorsanız, bu adımı bütün kamu hizmetlerinde atmanız lazım. Devlete yapılan, kamuya yapılan müracaatların belli süre içerisinde cevaplandırılması, reddin gerekçesinin ortaya konulması, bunların esasa bağlanması lazım.

Anadolu'da kurulmuş olan organize sanayi bölgeleri var. Bu bölgelerde, yüzlerce, binlerce firma yatırım halinde, imalat halinde. Gerçi, kriz sebebiyle bunların birçoğu kapanmış bile olsa, faaliyetini durdurmuş bile olsa, Türkiye'de yatırım, üretim, ihracat düzeninde süratle işleyen, dürüst işleyen bir mekanizma kurulması lazım. İşte, Paraşüt Operasyonundan başladı, şimdi, Kılıçbalığı Operasyonuna kadar operasyonların sayısını, adını hatırlamak mümkün değil. Devletle münasebetler devamlı yolsuzluk, hırsızlık, suiistimal, rüşvet, Vurgun Operasyonu, Enerji Operasyonu... Bunlar hep bizi dünyada rezil eden tutumlardır; yani, böyle bir uygulama getiriyorsanız... Aslında, doğrudur, geçmişte hatırlıyorum, 1980'li yıllarda, Sayın Pakdemirli'nin Hazinede, Başbakanlıkta teşviklerle ilgili hizmetleri yürüttüğü zamanda böyle süreler koymuştu süratle cevap verilmesi için. Uzmanlara, ilgili birimlere, "şu kadar sürede, şu kadar günde cevap vereceksiniz" diye. Bunlar doğru hareketlerdir; ama, bunu, gelin, bütün yatırımlara, bütün üretime teşmil edin.

Aslında, bu tasarıyla ilgili tabiî, maddenin çıkarılmasını istedim, tasarının geri çekilmesini istiyorum. Mevcut teşvik düzeni içinde ne yapılacaksa yapılır. Bu, bir gecekondu üslubuyla alelacele getirilmiş bir tasarıdır. Bu uygulamanın içinde bulunan, bürokraside, iş hayatında bulunan hiçbir çevrede bu tasarının tasvip edilmediğini de gördüm. Daha önce konuşan arkadaşlar "bizim komisyondan geçmedi bu, Sanayi Komisyonundan geçti" dediler. Komisyonda da, aynı istikamette, tasarıya karşı reaksiyonlar olduğu ortaya koyuldu. Yani, yasak savma kabilinden, bir umut olarak tekrar bu tasarı ortaya getirildi. Bundan hiçbir şey çıkmayacağını da size söyleyeyim.

Yine, iki önergem var, orada söz alacağım, fikirlerimi arz edeceğim. Boşuna kendinizi umuda kaptırmayın diyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Önerge, kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinde ikinci fıkrada "kurulmasını" kelimesinden sonra gelmek üzere "yönetim ve işletilmesini" ibaresinin fıkra metnine ilavesini arz ederiz.

                                   Cevat Ayhan

                                         (Sakarya)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Ayhan, buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; teklifim, işletme sorumluluğunun da belli olması bakımındandır. Biraz önceki önerge üzerinde konuşurken ifade ettim; bu tasarının esas getirdiği fark, beş yıl süreyle Kurumlar ve Gelir Vergisi muafiyetidir. Bu sürenin içerisinde yatırım süresi de vardır. Normal ve ciddî bir yatırım, nihayet iki sene, üç sene sürer, geriye iki sene kalır. Son iki sene de işletmeye yeni geçtiği dönemdir, tam kapasiteye ancak geçer bu iki senede. İki sene için verilen teşvik, cazip bir teşvik değildir, onu söylüyorum.

İkincisi; şunu sormak istiyorum Sayın Bakandan; soru safhasında vakit kalmadığı için sorularımı arz edemedim: Halen mevcut olan teşvik sistemine göre organize sanayi bölgelerinde yüzde 100 teşvik vardır, yatırım indirimi vardır. Yatırım indirimi, zaten vergi muafiyeti demektir. Burada getirilen husus da, vergi muafiyeti olduğuna göre, tekrar yatırım indirimi muafiyeti uygulanacak mıdır? Eğer uygulanmayacaksa, yatırım indirimi muafiyeti, burada getirilen teşvikten daha avantajlıdır; zira, yeni kurulan bir firma, birinci, ikinci sene kâr edemeyebilir; kâr etmezse, vergi ödeme avantajını da kullanamaz; ama, yatırım indirimi olduğu zaman, kâr ettiği zaman, kâr ettiği yıllarda yatırım bedelini vergilerden düşeceği için, daha avantajlı hale gelir. Bunun üzerinde düşünüldü mü? Tasarıda böyle bir husus yok. Bunun açıklık kazanması lazım. Onu ifade etmek istiyorum.

Diğer bir husus; tasarıda getirilen bir diğer teşvik de, personel için, iki yıl, stopaj dediğimiz veya Muhtasar Vergi dediğimiz vergilerin ertelenmesidir; yani, bu, yatırımcıya bir faizsiz kredidir. Halbuki bizim yeni teşvik sistemimizde de, 1998'de değişen vergi kanunlarıyla, yatırım indirimi mevzuatına getirilen bir hükümle, kurumların bilançolarındaki kârlarından, müstakbel yıllarda yapacakları yatırımlar için fon ayırma imkânı getirilmiştir. Bugüne kadar meri olan yıl içindeki yatırımlar için ayırabildikleri fonu -finansman fonuydu bunun teşvik mevzuatındaki ismi- müteakip yıllarda yapacakları yatırımlar için de ayırma imkânı getirilmiştir. Yani, bu da faizsiz bir kredi olmaktadır. Bu avantaj orada vardı. Yani, mevcut teşvik sistemi, bunun üzerine ilaveten uygulanacaksa onu bilmek lazım. O zaman, hem burada vergi muafiyeti vereceksiniz hem de yatırım indiriminden tekrar vergi muafiyeti vereceksiniz. Bunlar belirsizdir, bunların açıklanması lazım. İleride bunlar ihtilaflara sebep olur. Çünkü, sizin, endüstri bölgesinde yatırım yapacak olan bir firmaya belge verirken öbür taraftan, o, yine, normal yatırım mevzuatına göre teşvik belgesi alacaksa, burada bir mükerrer teşvik, mükerrer vergi muafiyeti meydana gelir.

Bu, Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının getirdiği bir diğer husus da, ifade edersek, Gelir Vergisi Kanununda ve Kurumlar Vergisi Kanunundaki bazı muafiyetler getirilmektedir. Bunlardan birisi, Kurumlar Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında, geçici vergi ödeme mükellefiyeti bunlardan kaldırılmaktadır. Yine, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde de kâr paylarından stopaj vergi tevkifatı hususu bunlardan kaldırılmaktadır. Bunlar farklılıklar arz etmektedir.

Tabiî, burada bir mühim soru da, benden önce konuşan arkadaşlarımız da ifade ettiler, Anadolu'da muhtelif illerde organize sanayi bölgeleri var, bazı illerde ikincisi, üçüncüsü, dördüncüsü yapılan organize sanayi bölgeleri var, bu bölgelerdeki yatırımlar ne olacak? Sayın Bakan ifade ettiler bir soruya cevap sırasında "efendim, bu organize sanayi bölgelerini de endüstri bölgesi olarak ilan edebiliriz" dediler. Doğrudur, geçici maddede bu hüküm var. Eğer, bunu yapacaksanız bu kanunu niye çıkarıyorsunuz? Benim söylediğim, mevcut organize sanayi bölgeleri, mevcut teşvik sistemi içinde, sizin, bir başka şey getirmeniz lazım. Tabiî, bir önergem daha var, orada o başka şeyi burada arz edeceğim izin verirseniz. Yani, burada bir boşluk var. Endüstri bölgelerinde neyi teşvik edeceksiniz? Makarna imalatını da mı teşvik edeceksiniz? Yani, ne tip yatırımları teşvik edeceksiniz, bunların kanunda belirli olması lazım; bu belirlilik yok.

Efendim, bunları, Bakanlar Kurulu kararı veya yönetmeliğe koyarız derseniz, ana çerçeveyi buraya koymak gerekir. Bizim mevcut teşvik sistemimizde, evet "özel önemi haiz olan yatırımlar" diye bir bölüm vardır; yani, mutlaka teşvik etmek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVAT AYHAN (Devamla) - Müteakip önergede tekrar konuşacağım.

Teşekkür ederim. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinde geçen "endüstri" kelimesinin "özel sanayi" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

                                   Cevat Ayhan

                                         (Sakarya)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Ayhan, buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, "endüstri bölgesi" tabirinin "özel sanayi bölgesi" olarak değiştirilmesini teklif ediyorum. Niye teklif ediyorum; tabiî, Türkiye'nin bugünkü ihtiyacı şudur: Türkiye, bugün, ihracat yapamamanın sıkıntısını yaşayan bir ülkedir. 70 milyonluk Türkiye, 30 milyar dolarlık ihracat yapıyor, 10 milyonluk Belçika 180 milyar dolarlık ihracat yapıyor. Bu mukayeselere girmeye lüzum yok; yani, ihracat yapamayan bir ülkenin kalkınması mümkün değil, zenginleşmesi de mümkün değil. Dışticaret açığı çok olan bir ülkenin de, bu dışticaret açıkları sebebiyle borçlanma ve faiz ödemeleri batağından kurtulması mümkün değil; yani, bugün, hükümetin yapması gereken husus, Türkiye, neyi ithal ediyorsa yerli yapabilecek, yerli üretimi, ithal mallarıyla rekabet edebilecek kaliteye, maliyete getirecek olan projeleri desteklemektir. Bunlar yatırım projeleridir.

İkincisi, Türkiye, ihraç edebilecek, ihracat kabiliyeti kazandırabilecek olan projelere destek vermesi gerekir. İhracat için bugün özel teşvik getiremiyorsunuz; tabiî, KDV iadeleri falan gibi birtakım destekler var; ama, şimdi, eğer, Türkiye, bir şeyi teşvik edecekse, bu, Uruguay çerçevesinde, gümrük birliği çerçevesinde, bunların istisnai hükümlerini, koruyucu hükümlerini de dikkatle kullanarak, mutlaka, ithal mallarıyla rekabet edebilecek iç piyasada ve ürettiğini ihraç edebilecek sanayi dallarını teşvik etmesi lazım. İşte, bugün, Türkiye'nin, gelip tıkandığı nokta budur; yani, Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısını hazırlayıp buraya getirmek yerine, mevcut teşvik sistemi içinde "özel önemi haiz" diye hep tarif edilen... Çerçevesi değişir; ama, içine neler koyacağız? Bilgisayar üretimini mi destekleyeceksiniz, elektronik sanayiini mi destekleyeceksiniz, kalıp imalatını mı destekleyeceksiniz? Bunun için, tabiî, dışticaret rakamlarına bakıp, nede ticaret açıklarımız var -mal gruplarına göre, sektörlere göre- bunlara bakıp, hükümetin, bu istikamette karar vermesi lazım; teşvik ve destek politikalarını da buna göre geliştirmesi lazım; ama, görüyoruz ki, hiçbir hazırlık yapmadan, ciddî bir etüt yapmadan, meselenin felsefesi kavranmadan, hedefleri kavranmadan, hedefe ulaştıracak olan araçlar kavranmadan, onları yönetecek olan bir irade ortaya çıkmadan, apar topar bir kanun tasarısı getiriyoruz.

Tasarıyla ilgili söyleyeceğim ikinci mühim husus da şudur: Tasarıda "ilk müracaatta yüzde 5 katılım payı" denilmiş. Değerli arkadaşlar, maddeye gelince görüşeceğiz -3 üncü maddedir bu; konuşma hakkım olmaz diye, izninizle burada arz ediyorum- yüzde 5 çok yüksek bir rakamdır. Düşünün ki, 10 trilyon yatırım yapılacak; 10 trilyon yatırımda yüzde 5 demek, 500 milyar lira daha, size, dilekçeyi verirken getirip yatıracak; nerede bulacaksınız böyle yatırımcıyı siz?

BAŞKAN - Sayın Ayhan, dün de arz ettim efendim; bir matbaa hatasıydı "binde 5" olarak zaten düzeltilmişti.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Teşekkür ederim o zaman... Ama, önümüze kadar gelen yüzde 5'tir.

BAŞKAN - Efendim, o, matbaamızın hatası; matbaa hatası düzeltildi.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Evet, ama, lütfen -Sayın Başkan, bu sözüm size değil- bu hükümet, buraya getirdiği tasarıları, bürokratların elinden dikkatle çıkaracak düzeni ve disiplini kursun. Buraya bir tasarı geliyorsa, öyle saçma sapan rakamla gelmez. (SP ve DYP sıralarından alkışlar) Yani, hükümet de, bürokrasisi de adam gibi çalışsın, buraya düzgün bilgi getirsin. Biz, bu bilgilerin üzerine inşa ediyoruz yorumlarımızı ve tekliflerimizi.

BAŞKAN - Efendim, affedersiniz; ama, hükümeti korumak bana düşmez. Yalnız, burada, komisyonda görüşülüyor; sonradan, matbaa hatasıdır, bizim hatamızdır.

CEVAT AYHAN (Devamla) - İyi de; yani, adam, 5 000 sayfalık...

BAŞKAN - Ne yapalım efendim, düzeltilmiş sonra...

TURHAN GÜVEN (İçel) - 48 saat evvelden niye veriliyor; okunsun diye!..

CEVAT AYHAN (Devamla) - Sayın Başkan, 5 000 sayfalık Larousse basılıyor Fransa'da, bir kelime hatası yok. Biz 50 sayfa bir şey basıyoruz; arkasına yanlış doğru cetveli koyuyoruz. E, yani, bizim sanayiimiz de budur, ticaretimiz de budur, kamu hizmetlerimiz de budur... Bu, bir kalite meselesidir, onu söylüyorum ben.

Onun için, dikkatinize arz ediyorum; elbette sizin sorumluluğunuz değil; ama, Meclisin bu tip hataları da geri çevirmesi lazım; bakanlıklardan da gelse, komisyondan da gelse, herkesin işini düzgün yapması lazım. Dünya şartlarında başka türlü ayakta durma imkânı yok.

Değerli arkadaşlar, ben, hükümetin, tasarı üzerinde tekrar düşünmesini... Mesela, demin ifade ettim, beş yıl muafiyet süresi yetersizdir; "yatırım süresi hariç, beş yıl" derseniz, makul olan budur. Bu şartlarda yabancı sermayeyi getirirsiniz. Yabancı sermaye "nereye gideceğim"diye, kapı aramıyor, yol aramıyor; yani, tekrar bir tasarıyla "sonunda yine olmadı"dersek, ayıp olur bu ve umudu kaybederiz.

Bakın, 1998'de, olağanüstü hal bölgelerinde teşvik getirdiniz; hiçbiri işlemiyor, işler de yürümüyor, görüyorsunuz; bölge, daha da aç kalıyor,  daha da göç veriyor, daha da sefaletin içine doğru yuvarlanıyor. Yani, komisyon kurmak, kurul kurmak, kanun çıkarmak meseleleri çözmez. Bunların hepsini insan yönetir; dirayetli hükümet, dirayetli bakan, dirayetli kamu görevlisi olması gerekir.

Hepinize saygılar sunmuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ederim.

Komisyonun ve hükümetin kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulu

MADDE 2. - Endüstri bölgeleri kurulacak alanları belirlemek ve bu Kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere Başbakanlık Müsteşarının başkanlığında, Maliye, Bayındırlık ve İskân, Tarım ve Köyişleri, Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Kültür, Turizm ve Çevre Bakanlıkları Müsteşarları, Devlet Planlama Teşkilâtı, Hazine, Dış Ticaret ve Denizcilik Müsteşarları, Köy Hizmetleri Genel Müdürü ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisinden oluşan Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulu kurulmuştur.

Kurul, gerektiğinde ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerine başvurur ve bunların temsilcilerini toplantıya davet eder. Kurulun sekretarya hizmetleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülür.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Tasarının 2 nci maddesi "endüstri bölgeleri koordinasyon kurulu" adında bir kurulun oluşturulmasıyla ilgilidir. Burada, saydım, tam 15 kişiden oluşan bir kurul oluşturuluyor. Bu kurulun başkanlığını, Başbakanlık Müsteşarı yapacak ve kurul, tamamen bürokratlardan oluşan bir kurul. İçerisinde, sadece, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden bir temsilci bulunuyor.

Değerli arkadaşlar, son zamanlarda, dikkat ediyoruz, birtakım bürokratik adacıklar oluşturuluyor, birtakım üstkurullar, kurullar oluşturuluyor ve ondan sonra hükümet, bu kurulların da hakkından bir türlü gelemiyor. Bu kadar çok kurulun oluşturulması, insanın kafasında çeşitli sorular orta yere getiriyor. Siz, hem bir taraftan "bürokrasiyi azaltacağız, israfları önleyeceğiz, devleti küçülteceğiz" derken, öbür taraftan, üst üste birçok kurul ve üstkurul oluşturuyorsunuz, bunu anlamak mümkün değil.

Tabiî, bu oluşturulan kurullar, çoğunlukla da bürokratlardan oluşuyor, burada da aynı şekilde oluşmuş. Madem, böyle bir kurul oluşturuyorsunuz, hiç olmazsa, içerisine, sivil toplum kuruluşlarından, odalardan, sendikalardan, ilgili kuruluşlardan sivil kimlikli kişileri bu kurullara alınız.

Ben, buradaki kurulla ilgili olarak ayrıca şunu da söylemek istiyorum: Keşke, bu kurulun yapacağı işleri, bu kanun tasarısında düzenleme olarak buraya getirseydiniz de, hiç olmazsa, bu kurulun ne yapıp ne edeceğini kanunla burada belirleseydiniz diyorum.

Değerli arkadaşlar, yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesi, yatırım yapması, elbette, hepimizin, herkesin arzu ettiği bir husustur; ancak, bugüne kadar, bu, ne yazık ki gerçekleşmemiştir. Özellikle, bakıyoruz, son üç-dört yıl içerisinde, bırakın yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesini, ülkemizdeki yatırımcıların dışarıya kaçtığını, dışarıya gittiğini görüyoruz. Peki, neden bu yatırımcılar dışarıya gidiyor; tabiî, yaşanan krizler, hükümetin uyguladığı ekonomik politikalar sanayii çökertti, reel sektörü çökertti; esnaf, sanatkar ve KOBİ'ler  üç-dört seneden beri fevkalade büyük sıkıntı içerisinde ayakta durmaya çalışıyor ve ayakta duramıyorlar.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz 2001 yılı içerisinde 420 000 işyeri kapandı. Sanayi üretimi geçtiğimiz yılsonu itibariyle yüzde 8,1 civarında eksiye geçti, daraldı. Neden yabancı yatırımcı, yerli yatırımcı Türkiye'de yatırım yapmıyor; bunun altında hükümetin uyguladığı yanlış politikalar var, hükümete duyulmayan güven meselesi var, kimse hükümete güvenmiyor, en büyük sıkıntı da buradadır. Burada kanun çıkarmak, kararname çıkarmak, tabiî, bunlar yapılır; ama, asıl mesele bu değildir; asıl mesele, yatırımcıya güven vermektir. Bugünkü hükümete, ne yerli yatırımcı ne de yabancı yatırımcı güvenmemektedir, güvenmediği için de, yatırımlar azalmaktadır. 2001 yılında, Türkiye'yi  yüzde 8 küçülttünüz, Türkiye'yi mahvettiniz, kimse ayakta duramıyor; ne esnaf ayakta durabiliyor ne sanayici ayakta durabiliyor ne sanatkâr ne memur ne de işçi, Türkiye'yi perişan ettiniz. Yazıktır, Türkiye'nin geleceğiyle oynamayınız. (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakın, yabancı sermaye, niye yabancı ülkeye gider, yatırım yapar, o ülkede bazı şeyleri arar; aradığı şeylerin başında da, gideceği ülkede kayıtdışı ekonomi var mıdır yok mudur, bunu arar. Türkiye'de var mıdır; var. Gittiği ülkede enflasyona bakar, enflasyon nedir. Türkiye, enflasyonda, dünyada şampiyonlar arasındadır. O ülkede enflasyon çok yüksekse, enflasyon muhasebesi uygulanıyor mu ona bakar. Var mıdır Türkiye'de; yok.

Yabancı sermaye, gideceği ülkede rüşvet ve yolsuzluk var mıdır diye bakar; Türkiye'de var mıdır; var. Döneminizde rüşvetin belgesi de ortaya çıktı; topladığınız vergilerin yüzde 36'sı rüşvete gidiyor. Yolsuzluk ayyuka çıktı. Görüyorsunuz, yolsuzluklardan dolayı, iddialardan dolayı bakanlar düşüyor. Bu hükümet, bir iddiayla işbaşına geldi; dedi ki: "Yolsuzluk ve yoksulluğun üzerine gideceğiz." Ama, şimdi geldiği noktada...

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Aynen, aynen... Aynen devam...

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - ...yolsuzluklardan hesap soracağına, hesap sorulur hale geldi. Böyle bir ülkeye yabancı sermaye gelir mi; elbette gelmez! O bakımdan, siz, önce, bu ekonomi politikanızı düzeltin, reel sektöre yönelin, reel sektörü kalkındırmaya bakın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, beşbuçuk dakika oldu. Lütfen...

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Sizin yapacağınız iş, reel sektörü ayağa kaldıracak düzenlemeleri buraya getirmek, kaynakları buralara aktarmak.

Ben, bu vesileyle, Sayın Bakandan hassaten bir ricada bulunmak istiyorum. Bu tasarı, tabiî, iktidar partilerinin oylarıyla buradan geçecek. O zaman, Sayın Bakan, Balıkesir, sanayileşme konusunda öteden beri çok büyük sıkıntı çekiyor; siz, bunu biliyorsunuz, organize sanayi bölgemiz için bugüne kadar bize yardım ettiniz. Sayın Bakan, hassaten rica ediyorum; Balıkesir Organize Sanayi Bölgesinin ve diğer organize sanayi bölgelerinin  -Bandırma'da var, Gönen'de var- bu endüstri bölgeleri kapsamına alınarak, Balıkesir'e bu yardımın yapılması gerekir diye düşünüyorum.

Heyetinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Hem iyi yapmıyorsunuz diyorsun hem de Balıkesir'e iş istiyorsun!

BAŞKAN - Kendisi için istemiyor onu.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Balıkesirliler için istiyorum.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bari "Allah razı olsun" de!..

BAŞKAN - O da "kendim için istiyorsam namerdim" diyor.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - İşlerine nasıl gelirse öyle konuşuyorlar Sayın Başkan!

BAŞKAN - Söz sırası, Doğru Yol Partisinde.

Niğde Milletvekili Doğan Baran, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA DOĞAN BARAN (Niğde) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğru Yol Partisi olarak, 2000'li yıllara girdiğimizden bu yana, 57 nci hükümetin, yabancı sermaye ve ona bağlı yatırımların realizasyonlarını bu kadar geciktirmesinin sebeplerini anlayabilmiş değiliz. Söz konusu kanun tasarısı, ülkemizdeki yatırımların teşvikine ve özellikle, yabancı sermayenin önündeki engelleri kaldırarak, yabancı sermaye girişinin artırılmasına yönelik olmalıdır. Oysa, yasa tasarısını incelediğimizde, yatırımlarla ilgili kolaylıklar getirilirken, yabancı sermayenin önündeki bürokratik engellerin aşılamadığını görmekteyiz. Nitekim, yabancı sermayenin ekonomiye girebilmesi için, başta Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olmak üzere, birçok kurum yetkili kılınmıştır. Bu durum, yatırım yapacak müteşebbisi, hem bıktıracak hem de yetkili kurumu bulup, problemini çözmekte zorlayacaktır. Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, münhasıran, koordinatör makam olarak tefrik edilmeli ve yabancı sermayenin bürokratik işlemleri, tek elden yerine getirilebilmelidir. Bununla ilgili tasarrufları, ne yazık ki, bu tasarıda görememekteyiz.

Sayın milletvekilleri, bizim de üzerinde hassasiyetle durduğumuz bu yasa tasarısı için, yeterli altyapı mevcut değildir. Nitekim, sadece, yatırım teşviki ve yer seçimiyle ilgili sorunların çözümü dikkate alınmış, ancak, yabancı sermayeyle ilgili kuruluşun, kuruluş aşamasından faaliyetine geçişine kadar geçecek süre içerisinde karşılaşacağı bürokratik engeller dikkate alınmamıştır; bunu, önemli bir eksiklik olarak belirtmek istiyoruz.

Yabancı sermaye konusunda, Türkiye'de en fazla yatırım yapan ülkeler, Almanya, ABD, Fransa, Hollanda, İngiltere, İsviçre, İtalya ve Japonya'dır. Bu 8 ülkenin yatırımlarının toplam yabancı sermaye yatırımları içindeki payı yüzde 80-85 dolayındadır.

Gelişmişlikte ve sanayileşmişlikte dünyanın önder ülkeleri olan bu 8 ülkedeki mevzuatla uyumlu çalışmaların yapılmış olması gerekirdi. Bir örnek vermek gerekirse, son yirmi yılda, yaklaşık 27,5 milyar dolarlık yabancı sermaye yatırımı için izin verilmesine rağmen, ülkemize fiilen giren yabancı sermaye miktarı 13,3 milyar dolardır; yani, verilen izin ile yapılan yatırım arasındaki fark yarı yarıyadır.

Dünyada yabancı sermaye yatırımı miktarı, yıllık 1 trilyon dolar civarındadır. Türkiye'nin aldığı yıllık pay ise, ortalama 1 milyar dolar civarındadır. Demek ki, bu sermayenin ancak binde 1'ini alabilmekteyiz. Bunun nedeni, son yıllarda ekonomisi krizlerle sarmaş dolaş olan, yatırımın, üretimin durma noktasına geldiği, 1,5 milyon insanın işten çıkarıldığı, sektörlerin bir bir çöktüğü, çiftçinin tasfiye edildiği, esnafın perişan olduğu, memurun, işçinin, emeklinin silindir gibi ezildiği, binbir umutlarla kurulan organize sanayi bölgelerinin çöktüğü, yatırımcının yurtdışına göç ettiği, hem küçülmeyi hem fakirleşmeyi bir arada yaşayan Türkiye'nin, maalesef, yabancı sermayeyi çekme açısından cazip olmayan bir ülke konumuna gelmiş olmasıdır.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarısının 2 nci maddesi olan endüstri bölgeleri koordinasyon kuruluna önemli görevler düşmektedir. İsminden de anlaşılacağı gibi, bir koordinasyon görevi üslenmeli, kanunla birlikte, yönetmelik ve diğer mevzuat çalışmaları da en kısa zamanda çıkarılmalıdır.

Son yıllarda, neredeyse, her konuda çok sayıda kurullar kuruluyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

DOĞAN BARAN (Devamla) - Ancak, bu kurulların Meclise hesap vermesinde ve denetiminde yetersiz kalıyoruz. Türkiye'yi bir kurullar cennetine dönüştürürsek, demokratik cumhuriyeti, kendi elimizle, bürokratik cumhuriyete dönüştürmek gibi bir tehlikeyle karşı karşıya kalırız.

Elbette, bu yasayla kurulan kurul, amaç ve şekil bakımından, sözünü ettiğim kurullara benzemese de, yeri geldiği için bu hususa dikkat çekmeyi demokratik  bir görev saydığımı ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şimdi, söz sırası Saadet Partisinde.

Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu, buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi selamlıyorum.

Bu tasarının gerekçesine bakarsanız, hah, işte, tam aradığımız yasa tasarısı diyebilirsiniz; üretim için, işsizliğin önlenmesi için en uygun bir yasa tasarısı diye düşünebilirsiniz ve bunda da haklı olursunuz. Neden; çünkü, yabancı sermayenin ülkeye sağlıklı bir şekilde girmesi, üretime ve ekonomik yatırımlara yöneltilmesi, iyi işleyen bir ekonominin oluşturulması, teknoloji transferi, üretim ve istihdamın artırılmasına buradaki hiçbir arkadaşım karşı çıkmaz, bu kanaatteyiz. Ancak, bu tasarı, Komisyonda görüşülürken, konunun aceleye getirildiği, gerekli ilgili kuruluşların görüşlerinin alınmadığı, bu konuda zaten daha detaylı bir çalışmanın yapılması gerekçesiyle bir alt komisyon kurulması kararlaştırılmış ve bu alt komisyon çalışmalarında da, şu anda görüştüğümüz bu maddeyle kurulması düşünülen endüstri bölgeleri koordinasyon kuruluna temsilci verecek olan kurum ve kuruluşların; yani, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, Hazinenin, Dışticaretin ve Çevre Bakanlığının temsilcileri karşı görüş bildirmişler ve Maliye Bakanlığı temsilcisi de, komisyonda, tereddütleri olduğunu söylemiştir. Alt komisyon, bu görüşlerden sonra, maddelere  geçmemeye karar vermiş, ve alt komisyon zabıtlarını olduğu gibi üst komisyona havale etmeyi kararlaştırmış. Neden; çünkü, tasarının yeniden hazırlanması, bir daha değerlendirilmesi görüşü hâkim olmuş.

Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü temsilcisi, Dünya Bankası, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleriyle 7 ayrı grup kurduklarını, buna 2 tane daha eklediklerini, 9 grup halinde çalıştıklarını ve yeni bir çalışma yaptıklarını söylüyor. Bu çalışma varken, Türkiye'de organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler ve kalkınmada öncelikle yörelerde teşvikler varken, yeni bir bölge yaratılmasının sakıncalı olduğunu söylüyor.

Yine, bir başka görüşe göre, bir başka kurumun temsilcisine göre, bu tasarı aceleye getirilmiştir veya acele olarak yazılmıştır, bir hayli yanlışlıkları vardır. "Serbest Bölgeler Kanununda yapılacak 2 maddelik değişiklikle bu amaç hasıl olabilirdi" diyor ve şu anda, 20 tane aktif serbest bölgenin olduğunu, yüzde 50'nin üzerinde de bir kapasite boşluğu olduğunu söylüyor.

Değerli milletvekilleri, hatırlayacaksınız, geçtiğimiz hafta, biz, burada, deprem bölgelerinde bazı vergilerin düzenlenmesiyle ilgili bir yasa tasarısını görüşürken -hatta, bunun süresi doluyor diye Tütün Yasasını bir kenara bırakarak tekrar görüşürken- bu tasarının içerisine monte edilen 7 nci maddeye birçok arkadaşım, burada karşı çıkmıştı. Niye; organize sanayi bölgelerindeki bazı teşvikler erteleniyor diye ve bunda da arkadaşlarımız son derece haklıydılar. Özellikle, Tokat, Çankırı ve Giresun milletvekili arkadaşlarımız, burada, bu konuda, aleyhinde olarak, çok şiddetli konuşmalar yaptılar. Buna da Sayın Maliye Bakanımız, çıkıp bu kürsüde dedi ki: "Ben, 2002'nin ilk yarısında bunu düzelteceğim."

Şimdi, ben diyorum ki, böyle söz varken, o tasarının içerisinde bu niye değerlendirilmedi de böyle, alelacele buraya bir yeni tasarı geldi? O organize sanayi bölgeleri tasarısındaki verilecek teşvikler kapsamında bu değerlendirilebilirdi diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, bunun sebebi, ancak şu olabilir diye düşünüyorum: Hani, onbeş günde 15 yasa vardı, o geçti. Şimdi de Sayın Başbakan Amerika'ya gidecek, bu tasarı, onun çantasında olması gereken yasalar içerisinde olduğu için, böyle aceleye getiriliyor diye düşünüyorum. Bu sözlerimi de zabıtlardaki şu sözler doğruluyor; Dünya Bankası yan kuruluşu olan FIAS yetkilileri de "bu tasarı bu ülkeye bir şey getirmez" diye görüş bildirmişler.

Ben, burada, bir şey daha iddia ediyorum. Eğer, bu tasarının 3 üncü maddesi aynen bu şekilde geçecek olursa, Çevre Bakanlığını da kapatmamız gerekir diye düşünüyorum; çünkü, 3 üncü maddeyle, Çevre Bakanlığının elinden ÇED yetkisi alınmaktadır ve bu ÇED yetkisi kaldırıldığından dolayı da, Çevre Bakanlığının, bilhassa ÇED Genel Müdürlüğü by-pass edilmektedir.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Değişir...

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Devamla) - İnşallah değişir.

Şimdi, bizim, burada söylemek istediğimiz şu: Bir yabancı yatırımcı, bu şartlarla kendi ülkesinde asla bu yatırımı yapamaz. Onların insanları temiz hava solusun, onların insanları temiz su içsin, bizim insanlarımız ne olursa olsun mantığı yanlıştır. Bunun çaresi de, endüstri bölgelerinin makro olarak planlarının yapılması, bölge planlarını yaparsınız, altyapıyı hazırlarsınız, endüstri bölgelerini makro olarak planladıktan sonra bu yatırımları kolaylaştırabilirsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

Buyurun.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Devamla) - İşte bu düşünceden dolayı, biz, bu tasarının -değerli arkadaşlarımın da belirttiği gibi- adrese teslim bir tasarı olduğu düşüncesindeyiz. Bunu nereden çıkarıyorsanız derseniz, ben, kendi bölgemden bir örnek vereceğim:

Bakın, Bursa Orhangazi'de, İznik Gölü kenarında Kargil tesisleri var. Bu tesisler, Orhangazi İznik sulama projesi içerisinde, 1/100 000 ölçekli Bursa 2020 planında ve Bayındırlık Bakanlığı, Bayındırlık İl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediye Başkanlığının üçlü protokolünde, İznik Gölü çevre düzeni imar planında "yeni sanayi alanları oluşturulamaz" diye raporlar var "turistik tesisler, tarihsel doku korunmalı" diye raporlar var ve "özel mahsül alanları olarak korunması gerekir" diye raporlar varken, Yüksek Planlama Kurulu kararıyla "tarımsal amaçlı sanayi kurulabilir" diye rapor verilmiştir. Köy Hizmetleri Tarımsal Alanları Koruma Yönetmeliği değiştirilmiştir, bayındırlık planı değiştirilmiştir, burası sanayi bölgesi ilan edilmiştir; İznik Gölü çevre koruma alanı kararıyla, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından bu da değiştirilmiştir; bölge idare mahkemesinden yürütmeyi durdurma kararı çıkmıştır; fakat, adlî tatilde yukarıdan gelen baskılarla, bu yürütmeyi durdurma kararı kaldırılmıştır. Karşılıklı olarak iptal edilen çeşitli davalar vardır. En son, Danıştay İdarî Dava Daireleri Genel Kurulu, hükümet aleyhine, davacı lehine karar vermiştir.

Bu tasarıyla -bizim şüphemiz şudur ki- orası, bir endüstri bölgesi ilan edilecektir. Yukarıdan aşağı saydığım -ki, içerisinde, Demokratik Sol Partiye mensup Bursa milletvekilleri, AKP'ye mensup hukukçu milletvekilleri, bu hukuk savaşını vermişlerdir- bu kadar hukuk savaşına rağmen, son aşamaya gelmiş olmasına rağmen, eğer, siz, burasını endüstri bölgesi olarak ilan ederseniz, bu hukuk savaşı yok sayılacaktır, tekrar, başa dönülecektir.

O bakımdan, bu tasarıyı, bu açılardan -yani, daha önce izin verdiğiniz, hukuksuz olarak yapılaşma sağladığınız bu bölgelerin tekrar endüstri bölgesi ilan edilmemesi düşüncesiyle- tekrar gözden geçirmenizi diliyor; bilhassa ÇED konusunun, tekrar, 3 üncü maddede -Sayın Bakanımdan istirham ediyorum- dikkate alınması düşüncesiyle tasarının hayırlı olmasını temenni ediyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre de işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı kanun tasarısı 2 nci maddesinin birinci fıkrasında "Maliye" kelimesinden sonra ve "Bayındırlık" kelimesinden önce gelmek üzere "İçişleri" kelimesinin ilavesini arz ederiz.

 

Cevat Ayhan

Musa Demirci

Aslan Polat

 

Sakarya

Sivas

Erzurum

 

Fethullah Erbaş

 

Lütfi Yalman

 

Van

 

Konya

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı kanun tasarısı 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın ilavesini arz ederiz.

"Kurul yatırıma açılan bölgelerdeki gelişmeleri takip eder, değerlendirir ve yeni düzenleme ihtiyacı olursa, bu hususu Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bildirir."

 

Cevat Ayhan

Musa Demirci

Aslan Polat

 

Sakarya

Sivas

Erzurum

 

Fethullah Erbaş

 

Lütfi Yalman

 

Van

 

Konya

BAŞKAN - Şimdi okutacağım önerge, en aykırı önergedir; okuttuktan sonra işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

"Endüstri bölgelerinin kurulması, yatırım izni, teşviki ve denetlenmesi hizmetleri Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yürütülür."

 

Cevat Ayhan

Musa Demirci

Rıza Ulucak

 

Sakarya

Sivas

Ankara

 

Lütfi Yalman

 

Fethullah Erbaş

 

Konya

 

Van

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Ayhan... (SP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; tasarının 2 nci maddesinde vermiş olduğumuz önergeyle, endüstri bölgelerinin kurulması, yatırım izni, teşviki ve denetlenmesi hizmetlerinin Dış Ticaret Müsteşarlığına verilmesini teklif ediyoruz.

Teklifin gerekçesi şudur: Daha önceki maddede de önergeler üzerinde konuşurken arz etmiştim; Türkiye'nin sıkıntısı, dış ticaretteki zayıflığıdır, ihracatının azlığı, ithalatının çokluğudur. Yani, iki husus var; bir, dışticaret hacmi küçüktür; iki, dışticaret açıkları büyüktür. Geçtiğimiz yıl, biliyorsunuz -2000 yılını kastediyorum- dışticaret açığı 27 milyar dolar olmuştur. Türkiye, tabiî, tanzimattan beri bu sıkıntıyı yaşamaktadır. İkinci Dünya Savaşı yıllarını istisna kılarsanız, o dönemi dışarıda bırakırsanız; ki, o, 1930'dan, büyük dünya iktisadî kriziyle başlayan, İkinci Dünya Savaşıyla devam eden dönemin dışında, cumhuriyetin ilk yıllarında, dışticaretimiz devamlı açık verir. Son on yılda, dışticaret açıkları 160 milyar dolardır esas itibariyle.

Şimdi, Türkiye'nin yenmesi gereken husus, mutlaka ve mutlaka ticaret hacmini büyütmesi, ticaret açıklarını kapatmasıdır; yani, ihracatının, ithalattan çok olmasıdır. Onun için, bütün üretimi -teşvik bakımından söylüyorum, destek bakımından söylüyorum- bu noktaya teksif etmek gerekir, bütün hükümetlerin buna önem vermesi gerekir. Nitekim, teşvik sistemi başlayınca 1960'tan sonra, rahmetli Özal'ın müsteşar olduğu dönemde, bilahara diğer dönemlerde de ısrarla bunun üzerinde durulmuştu. Şimdi, ihracat teşvikini doğrudan verme imkânı yok; ama, bunu, ilave teşvik verecekseniz bu istikamette kullanmanız lazım. Bunun da yönetim merkezi Dış Ticaret Müsteşarlığıdır.

Aslında, Türkiye'nin şunu yapması lazım. Hükümet, maalesef, ikibuçuk yıllık hükümet olmasına rağmen, bir şaşkınlık içinde, bir o tarafa, bir bu tarafa vurup duruyor; ama, hiçbir şey de yaptığı yok ikibuçuk yılda. Hükümetin şunu süratle yapması lazım. Bunu, bu kurulda, Genel Kurulda müteaddit defa arz ettik; arkadaşlarımız, bendeniz de arz ettim. Bunun örneği var başka ülkelerde de. Bugün, bunu bize birtakım uluslararası kurumların hatırlatmış olması da fevkalade mühimdir; altını çizerek ifade ediyorum. Nedir yapılacak olan şey; Dış Ticaret Müsteşarlığını, Eximbank'ı ve ona paralel bazı kurumları -ekonomiyi yönetecekseniz onun içine Hazineyi de katacaksınız, Maliyeyi de- hepsini birleştireceksiniz, tek bir sorumlu bakana vereceksiniz; ama, dışticaret için, özellikle dışticaretin teşvikinin, yatırımlarının yeri Hazine değil, Dış Ticaret Müsteşarlığıdır; onu söylüyorum. Bu işe Dış Ticaret Müsteşarlığının vaziyet etmesi lazım. Ne ithal ediliyorsa, neyin ithalatı artıyorsa, onu ikame edecek olan... Tabiî, yasaklarla ithalatı ikame edemezsiniz; rekabetle ikame edeceksiniz; maliyet ve kalite bakımından yerli üretimini ithal mallarla kendi pazarınızda rekabet edebilecek olan noktaya götüreceksiniz desteklerle, teşviklerle.

İkincisi de, ihraç kabiliyeti kazandıracaksınız. İşte, hangi projeye ne kadar destek vereyim... Burada selektif teşvik uygulayacaksınız. Seyyanen teşvikle de netice alamazsınız; yani, hangi konuda darboğazınız varsa, o sahada ciddî projelere özel teşvikler getirerek dış pazarlara mal sevk edecek olan projeleri destekleyeceksiniz. Teklifimizin mahiyeti budur; yani, bu işin merkezi Sanayi Bakanlığı değildir. Tekrar ifade ediyorum; ama, şunu yaparsanız, Sanayi Bakanlığını sanayi ve dışticaret bakanlığı haline getirirseniz, bu, olur. Bugün, KİT'ler bitti; hepsi, zaten, özelleştirmeyle ilgili Devlet Bakanlığının yönetimindedir, Özelleştirme İdaresindedir. Sanayi Bakanlığının önünde işi yok; sadece, ticaret evraklarını imzalayan, ticarî müsaadeleri veren bir bakanlık haline geldi; bunlar da büyükşehirlerde ticaret odalarına devredildiğine göre, Dış Ticaret Müsteşarlığını alır, Sanayi Bakanlığı bünyesine koyarsınız. O zaman, bakanlık, bu işleri yönetir; yani, bütün teşvikleri, ihracatı, bunlarla ilgili düzenlemeleri, tek merkezden yönetirsiniz.

Bu, haklı bir tekliftir. Gerçi, acele ediyorsunuz, biliyorum. Sayın Başbakan Amerika'ya giderken bu tasarıyı birilerine götürecek; ama, bunun üzerinde tekrar düşünmeniz için arz edeyim dedim.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, Hükümetin ve Komisyonun kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı kanun tasarısı 2 nci maddesine aşağıdaki fıkranın ilave edilmesini arz ederiz.

"Kurul, yatırıma açılan bölgelerdeki gelişmeleri takip eder, değerlendirir ve yeni düzenleme ihtiyacı olursa, bu hususu Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bildirir."

                                   Cevat Ayhan

                                         (Sakarya)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Ayhan...

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Aslan Polat konuşacak efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bu tasarının getirilmesindeki hükümetin  en  önemli  gerekçesi -biraz önce bahsettim, bu hükümetin getirdiği gerekçeleri; kendi bürokratlarına dahi kabul ettirememiş görünüyor- hızlandırmak, bir aksaklık çıkarsa, bunu, erken bir zamanda çözmek şeklindedir. Onun için, biz de diyoruz ki, kurul, yatırıma açılan bölgelerdeki gelişmeleri takip etsin, değerlendirsin ve bunlarda yeni bir düzenleme var mı; yani, gelen yatırımcının tıkandığı bir konu varsa, bunu Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bunu bildirsin, yeni bir düzenleme yapılması için diyoruz ve bir nevi, işi hızlandırmak ve işi realiteye sokmak için, biz, bunu söylüyoruz.

Şimdi, eğer, hakikaten, sizin niyetiniz, Türkiye'ye birtakım yabancı sermayeyi çekmekse, yabancı sermaye önündeki mevzuatı azaltmaksa, bu mevzuatlardaki zamanı kısaltarak bir an önce yatırıma geçmeyi temin etmek istiyorsak, bu arada, bu kurul, bir sekretarya eliyle Sanayi Bakanlığını sürekli olarak bilgilendirmeli. Daima olarak, efendim, gelen sanayicilerin şöyle, şöyle problemleri var; gelen sanayiciler şu, şu konularda tıkanmaya başladı; bunların önünü açmak için, şu, şu mevzuatları yapmamız lazım diye Bakanlığı ikaz etmeliler. Bakanlığın da bu yöndeki kanunları bir an önce çıkarması için, biz, bu teklifi verdik.

Sayın milletvekilleri, bakın, örnek vereyim. Sayın Bakanlık, diyelim ki, müspet baktı ve Doğu Anadolu'daki bir yatırımda bir bölgeyi, mesela Erzurum bölgesini endüstri bölgesi ilan ettiğimizi kabul edelim. Şimdi, siz, Erzurum bölgesini ilan ettiğiniz zaman, aynı anda, Tekirdağ'da Çerkezköy veya İzmit bölgesinde bir yeri de endüstri bölgesi kabul ettiğiniz zaman, aynı şartlarda rekabete sunarsanız, Erzurum'da veya bir Ağrı'da organize sanayi bölgesine, aynı şartlarla, İzmit'teki şartlarla yabancı gelmez. Gelmediği zaman, bu kurulun, burada olup yerinde inceleme yapması gerekir ve gelip, Sayın Bakanlığım, bu Doğu Anadolu'dakilere siz, şu, şu ek teşvikleri vermezseniz -mesela, oradaki vergi indirimi beş yıl mı, bunu yedi, sekiz yıl yapmazsanız; orada 10 trilyon lira şart mı var, bunu 5 trilyon veya 7 trilyon şartına indirmezseniz- bir ek kolaylık sağlamazsanız, buralara kimseler gelmiyorlar; gelmeyince de buralarda sanayi de olmuyor; sanayi olmadığı zaman da buralardan batıya doğru büyük bir göç oluyor; bu göçlerden dolayı da, Türkiye'de, büyük şehirlerin etrafında önemli bir gecekondulaşma ve gecekondu semtleri oluşuyor. Bunların altyapı problemleri oluyor; bunlarda, her türlü sosyal problemler oluyor, ekonomik problemler oluyor. Bunları yerlerinde tutmak istiyorsak, Doğu ve Güneydoğuda veya bilhassa, kalkınmada öncelikli yörelerde, şu, şu problemler var, bunları zamanında çözelim diye tedbir getirmesi lazım. Örneğin, bugün, doğalgaz fiyatları ve doğalgazın yüksekliği çok konuşuluyor. Şimdi, İran'dan doğalgaz geldi; Erzurum tarafından, Ağrı'dan bu vurdu gitti, Ankara'ya kadar geldi; ama, Erzurum'da, Ağrı'da, Erzincan'da bunu kullanamıyorlar. Sanayici bunu kullanmak istiyorsa, önünde mevzuattan kaynaklanan aksaklıklar varsa, bunların giderilmesi için, Bakanlığı ikaz etmesini söylüyoruz; ama, şunu da açıkça söylüyorum: Hâlâ, bu hükümet, doğalgazdan yüzde 18 KDV alırsa, doğalgazı lüks bir üretim gibi görürse, siz, sanayiin en önemli girdisiyle halen lüks bir madde gibi ilgilenirseniz, o halde, sizin, bir kere, sanayii önce anlamanız lazım. Evvela, size sanayi nedir; bunu anlatmamız lazım, bir gün size brifing vermemiz lazım!..

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Biz size anlatalım!..

ASLAN POLAT (Devamla) - Gelin, sanayi şu demektir... Sanayide şu kullanılan mallardan, doğalgaz, lüks mal değildir; bunu azaltmak zorundayız diye size bilgi vermek zorundayız.

Mesela, elektrik üretimleri... Türkiye'de 100 ise, bu, Amerika'da 21, İsveç'te 14 birim olarak pahalılık sırasında ise; yani, İsveç'in takriben 7 katı kadar pahalı elektrik verebiliyorsa, yabancı bir firma, İsveç dururken Türkiye'ye niye gelsin?! Türkiye'ye gelmesi için neler lazımsa, bu yönlerde kanun tekliflerini hazırlayıp, buralara verilmesi lazım diye düşünüyoruz; yoksa, yani, beraber biraz düşünelim.

Bu sene, BDDK'nın raporuna göre, sabit sermaye yatırımlarında, 9 ayda, yüzde 35,8'lik bir daralma olmuşsa, bunun sebepleri nelerse; bunları beraber çözelim; ama, siz, bunları tartışmayıp, sadece, gelen tasarılara, burada böyle oturup, tam oylama yapılacağı zaman kulislerden gelip, elinizi kaldırıp, oy verip, tekrar kulise çay içmeye giderseniz, bu işte tartışmaya muhalefetle birlikte katkıda bulunmazsanız, bu konularda yanlış kalırız diye düşünüyorum.

Onun için, sonuç olarak, önergemize destek verin. Bu önerge, daimî denetim getiriyor. Bu bölgelerde bir aksaklık varsa, anında, bunun giderilmesi için, bu kurula bilgi sunulmasını ve bakanlığa bilgi sunulmasını sunan bir önergedir.

Önergemizin kabul göreceğini ummak ister, hepinize saygılar sunarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum.

Hükümetin ve...

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Efendim, Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım. Oylama için 2 dakikalık süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Efendim, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasında "Maliye" kelimesinden sonra ve "Bayındırlık" kelimesinden önce gelmek üzere "İçişleri" kelimesinin ilavesini arz ederiz.

                                   Cevat Ayhan

                                         (Sakarya)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Önerge sahibi adına, Sayın Lütfi Yalman; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanunlar hazırlanırken, elbette ki körü körüne hazırlanmamalı ve bir devlet, kanunlarını, başkalarının istekleri doğrultusunda, hele, başka devletlerin, uluslararası kurum veya kuruluşların istekleri, arzuları doğrultusunda çıkarmamalı. Kanunlar, bir devletin kendi toplumunun çıkarları ve ihtiyaçları göz önüne alınarak, dikkate alınarak çıkarılmalı; ancak, bu kanunlar, toplumun herhangi bir kesiminin ihtiyaçlarıyla ilgili konulara cevap verirken, bir başka kesimi de zarara uğratacak mahiyette, onlara engel olacak mahiyette olmamalı.

Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı hazırlanırken çok önemle bir konunun üzerinde durulmalıydı; ama, biraz es geçilmiş gibi görüyorum; bu da, organize sanayi bölgeleri. Organize sanayi bölgeleri, şu anda, hepimizin bildiği gibi, katrilyonlarca yatırımın yapılmış olduğu konumda olan bölgeler. Siz, endüstri bölgelerine bütün teşvikleri aktarırsanız, bütün imkânları sağlarsanız, o zaman, organize sanayi bölgelerinin ölmesine vesile olursunuz, yok olmasına vesile olursunuz; bu dengeyi bizim iyi sağlamamız lazım; orada yatırım yapan insanlarımızın, vatandaşlarımızın zarar görmemesi lazım.

Değerli arkadaşlar, ben bu maddede iki ana konu üzerinde duracağım. Bunlardan bir tanesi, çok önemli bir konu; tasarının amacında ve kapsamında da ifade edilmiş. Diyor ki: Bu kanunun temel amacı veya kapsamı, yatırımları teşvik etmek, yabancı sermayenin Türkiye'ye gelerek mutlak manada yatırım yapmasını sağlamak, ayrıca, yurtdışındaki işçilerimizin de tasarruflarını, Türkiye'ye akıtarak, Türkiye'de değerlendirmesini sağlamak.

Elbette ki, bu çok güzel bir düşünce, hem yurtdışındaki sermayenin, yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesini sağlamak hem de yurtdışındaki işçilerimizin birikimlerinin Türkiye'de değerlendirilmesini sağlamak; ama, bizim, burada bir durmamız, bir düşünmemiz lazım. 2000-2001 yılları içerisinde Türkiye'den yurtdışına giden, yani, yurtdışında çalışan işçilerimizin tekrar geriye dönen tasarruflarının miktarı, ifade edildiği kadarıyla, yaklaşık olarak 6 milyar dolar. Şimdi, bizim, bu işçilerin tasarrufları, bu rakam, acaba, Türkiye'den yurtdışına neden geri döndü sorusuna cevap verme mecburiyetimiz vardır.

Tabiî, eğer, Türkiye'de sermaye ayırımı yapılırsa, sermayenin renk ayırımı yapılırsa; dinli-dinsiz, yeşil-kırmızı ne ise, şöyle veya böyle diye sermaye ayırımı yapılırsa; bu sıkıntılar mutlaka olacaktır. Türkiye'nin, şu anda çıkarmakta olduğumuz bu kanundan önce, bu kafa yapısını değiştirmesi gerekirdi. Bizim, en büyük sıkıntımız budur.

Ben Konya Milletvekiliyim, bu konuda en çok sıkıntının çekildiği bölgelerden bir tanesi de, maalesef, Konyamızdır. Düşünün ki, bir holdingin başkanı, bir işadamı olarak Başbakanla yurtdışı seyahatine gitmek için aynı uçağa biniyor ve bir müddet sonra da Başbakan, uçaktan indirtiyor. Siz, ondan sonra da diyorsunuz ki, yurtdışındaki işçilerimizin tasarruflarını Türkiye'ye getirelim. Yok, bu, çok zor... Bu kafa yapısını bizim değiştirmemiz lazım, bu anlayışı değiştirmemiz lazım.

Yanlışlıklar varsa, aksaklıklar varsa, sorumlular hakkında takibat yapılmalıdır tabiî ki; yani, istismara meydan verilmemeli, bu muhakkak; ama, sen, önyargıyla hareket ederek, onun düşüncesine ideolojik yaklaşarak, düşünce yapısına bakarak, muhafazakârlığına bakarak, dinine bakarak, rengine bakarak, eğer, sermayeye yaklaşırsan, bu sermayeyi Türkiye'ye getiremezsiniz.

Öncelikle, bu kafa yapısının, mutlaka bir değişmesi lazım.

Değerli arkadaşlarım, önergede çok önemli bir konuya, biz, aslında işaret ediyoruz. Bilemiyorum, Sayın Komisyon ve Bakanlığımız, bu konuda ne der. "Maliye" kelimesinden önce "İçişleri" kelimesinin gelmesini öneriyoruz. Bunun çok önemli bir gerekçesi var, çünkü, Türkiye'de, değişik illerde, mahallinde kurulacak olan endüstri bölgeleri, mutlak manasında, il seviyesinde bir koordinasyonu gerektirir, il seviyesinde bir takibatı gerektirir; yani, her halükârda, valiliğin işin içerisinde bulunma mecburiyeti vardır. Siz, şimdi, İçişleri Bakanlığını, vilayeti, valiliği, endüstri bölgeleri çalışmalarının dışında tutarsanız, koordinasyonda birtakım aksamalar olur. Onun için, mutlak manada, koordinasyon kuruluna, İçişleri Bakanlığının temsilcisinin de alınması gerekir ki, illerde, valilerin, İçişleri Bakanlığının, bu koordinasyonu mutlaka takip etmesi lazım.

Değerli arkadaşlarım, bir de, şu yapıyı bizim bir değiştirmemiz lazım; bunu da samimiyetle ifade ediyoruz. Bizim, önergelere, iktidar-muhalefet kafa yapısıyla veya anlayışıyla yaklaşmamamız lazım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Yarım dakika verirseniz...

BAŞKAN - Yarım dakika da fazla verdim, Kâtip Üye olduğunuz için.

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - ...yani, önergeler, eğer, hakikaten, bir şeyler getiriyor, bir şeyler kazandırıyorsa... Yani, ricamız şu ki, Bakanlık veya Komisyondaki arkadaşlarımızın, mutlaka, buna olumlu yaklaşması gerekir. Bu tekliflerin, bu çerçeve içerisinde değerlendirilmesi gerekir.

Bu temennilerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Endüstri bölgeleri

MADDE 3. - Ülke ekonomisinin gelişmesini ve teknoloji transferini sağlamak, üretim ve istihdamı artırmak, yatırımları teşvik etmek ve yabancı sermaye girişini artırmak amacıyla; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının önerisi üzerine Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunca belirlenen yerlerde, Bakanlar Kurulunca endüstri bölgeleri kurulabilir. Endüstri bölgelerinin kurulmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararları Resmî Gazetede yayımlanır. Endüstri bölgesi olarak belirlenen araziler hiçbir şekilde başka amaçlarla kullanılamaz.

Endüstri bölgelerinin yönetim ve işletilmesi, endüstri bölgesi olarak tespit edilen alanın sınırları içinde olan il valisinin başkanlığında, ilgili belediye başkanı ve Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kuruluna üye bakanlık ve kuruluşların temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından yürütülür.

Endüstri bölgelerinde yatırım yapmak isteyen yerli veya yabancı gerçek ve tüzel kişiler Sanayi ve Ticaret Bakanlığına başvurur. Başvuruda bulunan kuruluşun, yatırımda kullanacağı sabit yatırım tutarının % 0,5'ini geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek tutarı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına endüstri bölgelerinin yönetim ve işletilmesinde kullanılmak üzere katkı payı olarak yatırması zorunludur. Yatırılan bu tutarlar Maliye Bakanlığınca bir yandan genel bütçeye özel gelir, diğer yandan Bakanlık bütçesinde açılacak tertiplere özel ödenek kaydedilir.

Endüstri bölgelerinin kurulması için gerekli arazi temini ve alt yapı ile ilgili giderler Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulacak ödenek ile bu madde hükmüne göre kaydedilecek özel ödenekten karşılanır. Kaydedilen özel ödeneklerden yılı içerisinde kullanılmayan tutarlar, Maliye Bakanlığınca Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ertesi yıl bütçesine devren özel gelir ve ödenek kaydedilir.

Kamulaştırma ödeneği Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinden karşılanan endüstri bölgesi arazisi Hazine adına tapuda tescil edilir.

Bu Kanun kapsamında yapılacak harcamalarda 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri uygulanmaz.

Endüstri bölgelerinde yatırım yapmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler, çevre, tarım arazileri, sağlık ve güvenlik ile ilgili mevzuatta yer alan bilgileri de içeren bir Etki Belirleme ve Değerlendirme Raporunu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına sunarlar. Bu raporu incelemek ve değerlendirmek üzere Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kuruluna üye bakanlık ve kuruluşlar ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Endüstri Bölgesinin bulunduğu yerin belediyesinin yetkili temsilcilerinden oluşan bir inceleme değerlendirme komisyonu kurulur. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, raporun Bakanlığa ulaşmasından itibaren iki işgünü içerisinde inceleme değerlendirme komisyonu üyelerine ulaştırır. İnceleme değerlendirme komisyonu üyeleri en geç iki hafta içerisinde raporu değerlendirir, eksiklik tespit edilmiş ise bunların en geç bir ay içerisinde giderilmesi için yatırımcıya bildirilir. Yatırımcının eksiklikleri giderdiğini bildirmesinden sonra, inceleme değerlendirme komisyonu, yatırımın kabulünü ya da reddini en geç on gün içerisinde oy çokluğu ile karara bağlar. Yatırım reddedilmiş ise yatırımcı tarafından Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılmış olan katkı payı iade edilir. Yatırım kabul edilmiş ise, çevre, sağlık, güvenlik mevzuatına göre işletmelerin alması gereken kurma izni, çevresel etkileri olumlu belgesi, gayri sıhhî müessese ruhsatı gibi, işletmelerin kurulması için gerekli belgeler, ilgili kuruluşları tarafından başkaca bir işleme gerek kalmaksızın tanzim edilerek en geç 15 gün içerisinde yatırımcıya iletilmek üzere Sanayi ve Ticaret Bakanlığına gönderilirler.

Etki Belirleme ve Değerlendirme Raporlarında yer alacak hususlar, inceleme değerlendirme komisyonlarının çalışma usul ve esasları, hangi Bakanlık ve kuruluşların yatırımın kabulü kararından sonra hangi belgeleri verecekleri yönetmelikle belirlenir.

Endüstri bölgelerinin yönetim ve işletilmesinde görev alan komisyon üyelerine, kamu iktisadî teşebbüslerinde yönetim kurulu başkan ve üyelerine ödenen aylık ücret ve diğer ödemeler tutarında ücret ödenir. Bu ödemeler Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bütçesinden karşılanır ve damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Sayın Ertuğrul Yalçınbayır konuşacaklardır.

Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim konuşmamın amacı, çevre hakkını, çevreyle ilgili bireyin hukukunu korumaya yöneliktir. Bu kapsamda konuşma yapmak istiyorum.

Yıl 1992, haziran ve Rio'dayız. Dünyanın en önemli konferanslarından birisi icra ediliyor ve Rio deklarasyonuyla, bütün dünyaya, çevre hakkının yaşam hakkı kadar önemli bir hak olduğu ifade ediliyor ve bütün ülkeler, kendi mevzuatlarında buna dair düzenleme yapma yükümlülüğü altına giriyor. Sayın Demirel yurda döndükten hemen sonra verdiği talimatla, önce, Çevre Etki Değerlendirme Yönetmeliği hazırlanıyor; tarih 7 Şubat 1993. Bu yönetmelikten istifade eden kişiler, demokratik katılım haklarını, bilgi edinmeyi, denetimi ve öneri haklarını kullanıyorlar. Para kendilerinin olmasa da, o yer onların, hayat onların, o faaliyetler hakkında söz sahibi onlar ve bunu güvence altına alacak yasal düzenlemeler yapılarak, Çevre Kanunuyla birlikte Çevre Yönetmeliği çıkarılıyor; ama, aradan zaman geçtikten sonra, önce, 23 Haziran 1997'de bu yönetmelik sulandırılıyor ve şimdi, bu yönetmelik gözardı ediliyor ve önümüze, belki de, yarın öbür gün, endüstri bölgeleri etki belirleme ve değerlendirme yönetmeliği diye bir yönetmelik çıkacak.

Beni, şüphesiz ki, yabancıların yatırımları ilgilendiriyor; ama, ondan daha önemlisi, insanın vazgeçemeyeceği, devredilemeyecek, dokunulamayacak bir hak olan çevre hakkını, bu, ne ölçüde güvence altına alıyor veya gözardı ediyor? Buna bakıldığında, organize sanayi bölgeleri veya ihtisas bölgeleri, en önemli kirleticilerdir. Bunların yer seçimi konusunda tabi olacakları hususlar nelerdir? Şimdi, merkezî otorite konulara hâkim; oysa, o yörede, o yörenin anayasası niteliğinde, gerek Bakanlıkça gerekse belediyelerce onaylanmış imar planları var. Bunlar gözardı edilerek işlemler yapılabilecek. Bunların örneklerini meslekî yaşamımızda sıkça gördük ve idarenin aleyhine birçok davayı yer seçimi için açtık. Biz, yer seçimiyle ilgili, o yöredeki imar planlarına mutlak surette atıfta bulunmak zorundayız. Geçmiş dönemlerde, geçmiş yıllarda, öylesine tesisler, talepler, imar planlarına aykırı olduğu için reddedildi; ama, Bakanlar Kurulu, Yüksek Planlama Kurulu kararlarıyla onların yapımına fırsat verdi, o yöredeki insanların haklarını göz ardı etti.

Bu kurulun vereceği kararlar, son derece süratli bir mekanizma içinde cereyan edecek. ÇED yönetmeliği gündemde olmadığı için "halkın katılımı" denilen hadise yok, halkın demokratik katılımı yok; o faaliyet hakkındaki görüşleri, önerileri, değerlendirmeleri ve bu sürecin düzenlenmesi söz konusu değil.

Yine, getirilen değişiklikle, ÇED raporunda olması gereken hususlardan sadece çevre, tarım arazileri, sağlık ve güvenlikle ilgili mevzuatta yer alan bilgileri içeren etki belirleme ve değerlendirme raporu olacak. Oysa, ÇED yönetmeliği burada hâkim unsur olsaydı, halkın hukukunu koruyan, çok daha önemli ve nitelikli hususlar vardı. Siz, sürat adına, halkın hukukunu gözardı edemezsiniz; bu, ister yabancı sermaye olsun, ister yerli sermaye olsun... Halkın yaşam hakkıyla birebir ilgili olan organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri ve orada yapılacak olan faaliyetler konusunda halkın hukukunu güvence altına alacak, mutlak surette değişikliklere ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Bakın, şu andaki mevzuatta, ihtisas sanayi bölgeleri; yani, endüstri sanayi bölgeleri, çevresel etki değerlendirmesi raporu alması zorunlu olan yerlerden, en tehlikeli yerlerden ve yönetmeliğin ek 1/18 inci maddesinde yer alan bu husus, mutlak surette ÇED yönetmeliğiyle irtibatlandırılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bireyin hukukunu gözardı eden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız efendim.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Bireyin hukuku yasalarla güvence altına alındı.

Yer seçimi nedeniyle birçok dava açıldı; Yatağan ile ilgili dava açıldı; mahkeme karar verdi. Bu karar herkesi bağlıyor; ama, 54 üncü hükümet dahil olmak üzere, o dönemden bu yana, bu hükümet dahil tüm hükümetler, Eylül 1996'da alınan bir Bakanlar Kurulu kararıyla orayı çalıştırıyor, tüm hükümetler Anayasayı ihlal ediyor. Anayasa ihlalleriyle ilgili hususlar bundan ibaret değil, uygulanmayan yargı kararları bunlardan ibaret değil. İşte, önümüze Cargill gelecek. Cargill'deki 250 milyon dolarlık zarara kimler sebebiyet verdiyse, onların cebinden çıkmalı bu para; halkın cebinden, ödediğimiz vergilerden değil veya çıkarılacak Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı vasıtasıyla değil.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Efendim, söz sırası Doğru Yol Partisi Grubunda.

Balıkesir Milletvekili Sayın İlhan Aytekin, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İLHAN AYTEKİN (Balıkesir) - Muhterem Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükümet tarafından hazırlanarak komisyona gönderilen Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının adından başlayarak, geçici maddesine kadar, ellenmedik, değilmedik yanı kalmamış, kısa ifadesiyle, kevgire çevrilmiştir. Anlaşılıyor ki, yersiz, zamansız ve icapsız bulunmuştur.

Ayrıca, bu tasarı, kanun tekniği ve muhteviyatı itibariyle de yetersiz görülmüştür. Zaten, bu kanun yok diye de, hiçbir yatırımın yapılmadığını da görmedik. O sebeple, ilk toplantıda alt komisyona havale edilmiş, alt komisyon da rapor tanzim edememiştir.

Öte yandan, kamuda görevli uzman bürokratlar, ittifak halinde ve şiddetle bu tasarıya karşı çıkmışlar; aynı zamanda, gerekçelerini de, vukufla ve vuzuhla ifade etmişlerdir. İktidara mensup bir sayın komisyon üyesi, böyle bir kanuna ihtiyaç olmadığını belirttikten sonra, askerde söylenen marşa benzeterek, moral için olduğunu ifade etmiş, Alt Komisyon Başkanı Sayın Arkan da "kanun, çıkmış olması için çıkarılmamalıdır" diyebilmiştir; yani, bu "bir moral kanunu" adını almıştır. Samimî kanaatle, tasarının kabul görmediği muhakkaktır. Hal bu iken, bu tasarı çıkacak mı; çıkacaktır. Son zamanlarda siyasî literatürümüze girmiş bulunan "içimize sinmiyor; ama..." sünnetine, bir defa daha uyulduğunu göreceğiz.

Muhterem milletvekilleri, bu Meclis ne yaptığını bilmek zorundadır, "emir balâdan geldi" diyerek inkıyat etmek, majestelerinin meclisinin görevidir; ama, burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Büyük Türk Milletini temsilen vazife yapan milletvekillerinin hiçbirisinin emir tekrarı gibi bir görevi olmadığı muhakkaktır. Aziz milletimize, ancak bu yüksek idrak ve derin hassasiyet içerisinde hizmet edebiliriz.

Değerli milletvekilleri, komisyona bakılmadan, kamu görevlileri dinlenmeden, muhalefet es geçilerek, kendi insanınıza sormadan bu ülkenin nerede durduğunun doğrusunu nasıl tespit edeceksiniz? Akıl hocanız kim, referansınız ne diye sormayacağız; çünkü, biliniyor; ama, şunu söylemek bizim görevimiz ve namus borcumuzdur: Yaptıklarınız yanlıştır, yapacak olduklarınız da yanlıştır.

Bakın, Türkiye'yi bu kafayla nereye getirdiniz; 2001 yılında 5 700 çocuk cami avlusuna ve karakollara bırakılmıştır. Geçen yıla nispetle yüzde 70 artış var. Bunun anlamı, ananın, babanın göğsünden canını alarak sokağa bırakma hadisesidir. Onların yüreği yanıyor, içtimaî yaralar da giderek büyüyor. Biz, sizin siyasî muarızınız değiliz. Birbirimize karşı olmak ile her birimizin vatana, millete görevi ve taşıdığımız mesuliyet karıştırılmamalıdır. Ülkenin içinde bulunduğu kötü şartlarda siyasî izzet ve ikbal peşinde olmak, bizim insanımızın harcı değildir; ayıp, günah bilinir. Ecnebinin size doğruyu söyleme mecburiyeti yok; ama, bizim, doğruyu söyleme mahkûmiyetimiz var. (DYP ve SP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu Meclis istif kanunları çıkarıyor, gayri kabili tatbik kanunlar çıkarıyor, ısmarlama ve icapsız kanunlar çıkarıyor, tekrarlanan kanunlar çıkarıyor, müzakeresiz kanunlar çıkarıyor. Şimdi, bu kanun da icapsız, zamansız, mesnetsiz, yersiz, savunmasız ve hatta, sahipsiz, kanun tekniği bozuk, muhtevası eksiktir.

Peki, niye çıkıyor?.. Deniliyor ki "Amerika'ya götürülecek." Onu geçtik; bu kanunun, etki belirleme ve değerlendirme, inceleme değerlendirme, il komisyonları, yeni yönetmelikler ve koordinasyon kurulları, Sanayi ve Ticaret Bakanlığıyla tam bir arapsaçına dönüştürülmüştür. Müracaat trafiği, sahibinin başını döndürecektir. Bağlayıcı zamana uymayanlarla ilgili cezaî müeyyide yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen.

İLHAN AYTEKİN (Devamla) - Komisyon üyelerine ödenecek ücret hukukî sorun yaratacaktır. Koordinasyon kurulunda hem Köyişleri Müsteşarının ve hem de Köy Hizmetleri Genel Müdürünün bulunmasının hikmeti çözülememiştir.

Komisyonların, kamu kuruluşlarının yerine geçerek, resen vereceği kararları bir yere oturtulamayacaktır. Türk idarî yapılanması buna cevaz vermez ve o sebeple, verilecek kararların mahkemelik olması ihtimali yüksektir. Yerli-yabancı yatırımcının aradığı kanun da ve iyileştirme ortamı da bu değildir.

Bu kanun çıkacak; bizi dinlemeyecekler. Şimdi, ileri bir hamleyle, bendeniz bu kanunun akıbetini söylüyorum; son durak geçici 1 inci maddedir. Maddeyi okuyalım: "Endüstri bölgesi kurulması talep edilen yerlerde, organize sanayi bölgelerinin bulunması durumunda, öncelikle mevcut organize sanayi bölgeleri bu madde uyarınca endüstri bölgesi olarak ilan edilebilirler." Önümüzdeki günlerde, organize sanayi bölgelerinin adı endüstri bölgeleri olacaktır. Zaten, bir şeyi de pek anlayamamıştık; endüstri, sanayi demek, sanayi, endüstri demek olduğuna göre, acaba, ne yaptığımızın farkında mı değiliz?.. Böylece, o da, bilerek-bilmeyerek yerine oturuyor.

Hepinize saygılar sunarım. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Şimdi. söz sırası, Saadet Partisinde.

Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar.

SP GRUBU ADINA AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kanun tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Saadet Partisinin görüşlerini açıklamak için huzurunuzdayım; hepinize saygılar sunuyorum.

Maddeyle, ülke ekonomisinin gelişmesi, teknoloji transferinin sağlanması, üretim ve istihdamın artırılması, yatırımın teşvik edilmesi, yabancı sermaye girişinin artırılması, yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın birikimlerinin Türkiye'de değerlendirilmesi öngörülmüş, hedeflenmiştir ve bunların temin edilebilmesi için de, yabancı sermayenin Türkiye'ye girmesi lazım, gelmesi lazım, hızlanması lazım. Bunun için, endüstri bölgeleri oluşturulmaya çalışılıyor. Buraların yönetimi, işletilmesiyle ilgili tedbirler öngörülüyor. Buralarda yatırım yapmak isteyen kişiler, sabit yatırım bedelinin binde 5'ini Sanayi Bakanlığı merkez saymanlığına ödemek durumundadırlar. Arazi temini ve altyapısının yapılması, Sanayi Bakanlığının bütçesine konulacak ödenekten karşılanacak ve bu kanun kapsamında yapılacak işler 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununa tabi olmayacak. Yine, bu kanun kapsamında yapılacak işler 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa da tabi olmayacak. Yatırımı yapmak isteyen kişi müracaatta bulunduğu takdirde, verdiği raporuna bir ay içinde cevap almak durumunda. Rapor kabul edilmişse eğer, 15 gün içinde bütün işlemler tamamlanıyor ve endüstri bölgelerinin yönetimi de, valilerden ve ilgililerden, belediye başkanlarından, bakanlık temsilcilerinden, müsteşarlık temsilcilerinden oluşuyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; şüphesiz, yatırım için mevzuat gereklidir, kanun gereklidir; ancak, bunların tek başına yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. Geçen hafta burada, deprem bölgelerine, 193 sayılı Vergi Kanunuyla ilgili indirimler görüşülmüştü. Yine, burada, biz, teşvikleri, destekleri konuşmuştuk, görüşmüştük. Organize sanayi bölgelerinde yapılan yatırımlarda teşvikler, destekler öngörülmüştü; fakat, bunun, hükümet tarafından, bu kanunda bir yıl daha tehir edildiğini, ne yazık ki, gördük.

Yine, hükümete mensup bir arkadaşımız burada konuşurken "organize sanayi bölgelerinde yapılan yatırımlar için teşvikte niye bu kadar ısrar ediyorsunuz; zaten, şu anda teşvikler var, destekler var" dedi ve bir liste çıkarıp uzattı. Yani, nerede yatırım yapmak isterseniz, bu hususta yatırımlar, teşvikler aşağı yukarı öngörülmüş. Varsa eğer, organize sanayi bölgeleri de var. Şu anda organize sanayi bölgelerinde yapılacak yatırımlara destekler de var, teşvikler de var. Bu kadar destek, bu kadar teşvik varken, endüstri bölgeleri ihdas edeceğimize, niye Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun bir iki maddesini daha değiştirmek suretiyle, organize sanayi bölgelerine bu imkânları sağlamıyoruz?.. Niye böyle ikame etmiyoruz?.. Doğrusu, ben bunu düşünemiyorum. Ancak, Sayın Başbakan, 12 Şubat 2001'de bir açıklama yapıyor ve bu açıklamasında "bazı çevreler Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısına karşı çıkıyorlar; oysa, bu yanlış; çünkü, her yere organize sanayiin yapılamayacağını, ancak, hiç değilse, Türkiye'nin neresinde fabrika kurulup kurulamayacağının saptanacağını, bununla sağlıklı bir yatırım hamlesinin başlatılmış olacağını" söylüyor. Yani, bugüne kadar fabrikaların nereye yapılacağı belli değilse, vay halimize!.. Sonra, baktım -Sayın Başbakan bunu söylüyor, ama- Türkiye'nin her yerinde, gerçekten, organize sanayi bölgesi var mı yok mu diye. Baktım ki, organize sanayi bölgelerinin 42'si şu anda faaliyette, 130'unun yapımı devam ediyor, 56'sı da etüt safhasında. Yani, biz, trilyonlar harcamışız, organize sanayi bölgelerinin altyapılarını hazırlamışız; sonra, Türkiye, böyle bir sıkıntı yaşıyor, âdeta, para bulmak için yapmadığını bırakmıyor. Türkiye'de, böyle, çok sıkıntı çektiğimiz bir dönemde, bir harcama kaleminin daha ekstradan açılmasını anlamak da mümkün değil. Trilyonlarca parayı siz Sanayi Bakanlığının bütçesine koyacaksınız, endüstri bölgelerinin altyapısını hazırlayacaksınız, bunu yaparken de, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununu uygulamayacaksınız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, lütfen...

AHMET CEMİL TUNÇ (Devamla) - Kim ne alacak, ne verecek, nereye verecek, bu belli olmayacak; 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa da tabi olmayacaksınız; altyapıyı istediğinize, istediği fiyata yaptırma imkânına sahip olacaksınız; dolayısıyla, yabancı yatırımcı Türkiye'ye geldiği zaman işlemlerini basite indirgemek için her şeyi yapacaksınız; ama, bir yerli girişimci, Türkiye'nin herhangi bir yerinde, kendi memleketinde bir sanayi işletmesi, bir fabrika yapmak istediği zaman, bunun önüne de elli tane engel çıkaracaksınız!.. Eşitliğe, hakkaniyete bunun da aykırı olduğunu, uygun olmadığını ifade ediyor, bu kanuna, doğrusu, kabul oyumu vermemin mümkün olmadığını ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, şimdi, söz sırası Demokratik Sol Partide.

Niğde Milletvekili Sayın Eyüp Doğanlar; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA EYÜP DOĞANLAR (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, DSP Grubu adına, söz almış bulunmaktayım.

Son yirmi yılda uygulanan finans sektörü ağırlıklı politikalar, ülkemizi ekonomik krize sürüklemiştir. Hükümetimizin bilinçli ve kararlı tutumu sayesinde, ekonominin taşları yerine oturmaya başlamıştır. Finans piyasaları, artık, istikrar kazanmıştır, güncel olaylarda anormal dalgalanmaları yaşamamaktadır.

Sıra, reel sektörün, yani, üretim sektörünün canlanması için tedbirlerin alınmasına, işsizliğin azaltılmasına, gelir dağılımının düzeltilmesine gelmiştir. Hükümetimizce, reel sektörün desteklenmesi için gerekli önlemler alınırken, aynı zamanda, yabancı sermayenin de ülkemize girişinin kolaylaştırılmasına çalışılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada büyük değişim yaşanmaktadır. Teknolojinin, ulaşım ve iletişim imkânlarının gelişmesi, pek çok kavramın ve düşüncenin de değişmesine neden olmuştur.

Sanayi tesisi kolaylıkla kurulamaz; yaşatmak ise çok daha güçtür. Sermaye, artık, dünyanın bütün bölgelerinde rahatça dolaşabilmektedir. Sermaye sahipleri, tesislerini kolayca kurabileceklerine ve yaşatabileceklerine inandıkları ve güvendikleri yerleri tercih etmektedirler. Sermaye, küresel düşünüyor ve küresel hareket ediyorsa, bizim de aynı şekilde düşünerek, fırsatları değerlendirmemiz gerekir. Ülkeler, rekabet gücünü artırmak ve sermayeyi kendi ülkelerine çekmek için yarışıyorlarsa, bizim de bu yarışa katılmamız gerekir.

İleriye doğru ve büyük düşünerek, büyük ölçekli yatırımları teşvik etmek, buna, yerli sermaye gücümüz yetmiyorsa, yabancı sermayenin fırsatlarını da değerlendirmek amacıyla hazırlanan ve bugün görüşülmekte olan Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısının ülkemize büyük katkı sağlayacağı açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının yasalaşmasıyla, yatırımcıların önündeki bürokratik engeller kaldırılarak, yatırımların hızlandırılması sağlanmış olacaktır.

Paradan para kazanma değil, üreterek para kazanma dönemine geçişin önemli enstrümanlarından biri olan bu yasanın uygulanmasıyla, istihdam sorununa da çözüm getirilmiş olacaktır; yabancı sermayenin ülkeye sağlıklı bir şekilde girmesine, ekonominin işler hale gelmesine, üretimin artmasına ve diğer ülkelerle rekabet edebilir duruma gelmemize vesile olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısı sadece yabancı sermayeyi teşvik amacıyla çıkarılıyor gibi yanlış algılama içinde olunmaması gerekir; büyük ölçekli ve stratejik yatırımların özendirilmesi amacını taşıyor olduğu düşüncesi önplanda tutulmalıdır. Bu yasa, ülkemiz ekonomisinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için hayatî önem taşımaktadır.

Sayın Başbakanımızın önemle bir yıldır üzerinde durduğu bu yasanın ülkemize hayırlı olmasını temenni eder, saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

Madde üzerindeki görüşmeler bitti.

Madde üzerinde 6 adet önerge vardır; ancak, İçtüzüğümüze göre 3 tanesini işleme koyacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının sonuna gelmek üzere "% 0,5 oranındaki yatırım katkı payı endüstri bölgelerinde yatırım yapacak olan firmalardan, kalkınmada öncelikle bölgelerde, olağanüstü hal bölgesindeki illerde alınan" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fethullah Erbaş

Aslan Polat

Veysel Candan

 

Van

Erzurum

Konya

 

Lütfi Yalman

 

Musa Demirci

 

Konya

 

Sivas

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının sonuna gelmek üzere "olağanüstü hal bölgesi ve kalkınmada öncelikli yörelerde bulunan organize sanayi bölgeleri ve serbest bölgeler doğrudan doğruya endüstri bölgesine dönüştürülür ve bu bölgelerde bulunan işletmelerin tamamı bu dönüştürülme işleminin yapıldığı tarihte yeni kurulmuş bir işletme gibi addedilir" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

 

Fethullah Erbaş

Aslan Polat

Lütfi Yalman

 

Van

Erzurum

Konya

 

Veysel Candan

 

Musa Demirci

 

Konya

 

Sivas

BAŞKAN - Diğer önergeye geçiyoruz.

Bu önerge, en aykırı önerge olup, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin üçüncü, yedinci ve sekizinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, sekizinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve madde fıkralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aydın Tümen

İsmail Köse

İbrahim Yaşar Dedelek

 

Ankara

Erzurum

Eskişehir

 

Kemal Vatan

Mustafa Güven Karahan

Vahit Kayrıcı

 

İzmir

Balıkesir

Çorum

"Endüstri bölgelerinde yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kişiler Sanayi ve Ticaret Bakanlığına başvurur. Başvuru ile ilgili olarak çevresel etki değerlendirmesi raporu üzerinde yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucu ÇED olumlu kararı verilen ve yatırımı kabul edilen faaliyetler hakkında gerekli izin, onay ve ruhsatlar verilmeden önce başvuruda bulunan kuruluşun yatırımda kullanacağı sabit yatırım tutarının yüzde 0,5'ini geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek tutarı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına endüstri bölgelerinin yönetim ve işletilmesinde kullanılmak üzere katkı payı olarak yatırması zorunludur. Yatırılan bu tutar Maliye Bakanlığınca bir yandan Genel Bütçeye özel gelir diğer yandan Bakanlık bütçesinde açılacak tertiplere özel ödenek kaydedilir."

"Endüstri bölgesi ilan edilmiş yerlerde yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kişiler 2872 sayılı Çevre Kanununun 10 uncu maddesinde ve Çevresel Etki Değerlendirilmesi Yönetmeliğinde düzenlenen Çevresel Etki Değerlendirme Raporunu hazırlayıp Çevre Bakanlığına sunmakla yükümlüdürler. Ancak bu faaliyetler yer tetkiki kararından muaftırlar."

"Raporun sunulması üzerine Çevre Bakanlığınca, faaliyetin niteliğine bağlı olarak, Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kuruluna üye bakanlık ve diğer kuruluşlardan gerek görülenler ile Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıkları, faaliyetin gerçekleştirileceği yerin il belediye başkanlığı ve bilimsel kuruluşların temsilcilerinden oluşan inceleme ve değerlendirme komisyonu kurulur. Raporun Çevre Bakanlığına intikali tarihinden itibaren inceleme, değerlendirme ve nihaî karar verme süreci en geç iki aydır. Bu süreye, faaliyet sahibinin raporu düzeltmesi için tanınan süre dahil değildir. Faaliyet sahibi, düzeltilmek üzere kendisine geri verilen raporunu 15 gün içinde düzeltmek zorundadır."

"Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu üzerinde yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucu ÇED olumlu kararı verilen faaliyetler hakkında ilgili kurumlarca başkaca hiçbir işleme gerek kalmaksızın 15 gün içinde gerekli izin, onay ve ruhsatlar verilir. Bütün bu işlemler üç ay içerisinde tamamlanır."

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Çoğunluğumuz olmadığından takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI ŞUAYİP ÜŞENMEZ (Yozgat) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim gerekçesini de okuduk, oylarınıza sunacağım; herhalde söz istemiyorsunuz, değil mi?

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Hayır.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı yasa tasarının 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının sonuna gelmek üzere "yüzde 0,5 oranındaki yatırım katkı payı endüstri bölgelerinde yatırım yapacak olan firmalardan, kalkınmada öncelikli bölgelerde, olağanüstü hal bölgesindeki illerde alınmaz" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                               Fethullah Erbaş

                                               (Van)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Erbaş, buyurun efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizde anlatmak istediğimiz konu şu: Malumunuz, bu organize sanayi bölgeleri, doğu ve güneydoğuda olmadı. Çok uzun seneler geçti, 1976'da Van Organize Sanayi Bölgesinin temeli atılmıştı; ancak, 54 üncü hükümet döneminde ele alınıp, şimdi, yeni yeni bitiriliyor.

Bu uzun süre içerisinde, OHAL bölgesi ve kalkınmada öncelikli yörelerde sanayi yönünden bir geri kalmışlık var. Şimdi, yeni bir teşvik daha veriliyor, bu teşvik de yabancı sermayeyi ülkemize getirmek için.

Bizim teklifimiz şu: 3 üncü maddede binde 5 oranında bir para var. Deniliyor ki, bu para da, sabit yatırımının binde 5'ini geçmemek üzere endüstri bölgelerinin yönetim ve işletmesinde kullanılmak üzere katkı payı olarak yatırılacak. Biz, bu binde 5'lik pay, sadece olağanüstü hal bölgesindeki endüstri bölgelerinden ve kalkınmada öncelikli yörelerdeki endüstri bölgelerinden alınmasın diyoruz. Nasıl ki, Türkiye, şu anda, yabancı sermayeyi çekmek için böyle bir teşviki veriyor, biz de, hakikaten Türkiye'nin ileri giden bölgelerine göre çok geride kalmış olan ve geri kaldığından dolayı da Türkiye'ye entegre olması biraz zorlaşan olağanüstü hal bölgesindeki, kalkınmada öncelikli bölgelerdeki endüstri bölgelerinden alınmasın istiyoruz; yani, başka bir talebimiz yok.

Talep gayet mantıklıdır, önerge de mantıklıdır. Hükümet nasıl kabul etmiyor, bilmiyoruz. Eğer, Türkiye'ye yabancı sermaye gelsin diye bu kadar teşvik kanunu yapıyorsanız ve Türkiye'nin geri kalmış bir bölgesinde bu binde 5'lik katkı payının alınmaması için bir teşvik istediğimiz zaman bize bunu da vermiyorsanız, ben, size hükümet demeye bin şahit ararım; çünkü, siz, bu iki bölge arasındaki, sanayi yönünden, gelişmişlik yönünden farkın kapatılmasını arzu etmiyorsunuz demektir.

Ben, önergemin desteklenmesini tüm milletvekillerinden istirham ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı yasa tasarısının 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının sonuna gelmek üzere "olağanüstü hal bölgesi ve kalkınmada öncelikli yörelerde bulunan organize sanayi bölgeleri ve serbest bölgeler doğrudan doğruya endüstri bölgesine dönüştürülür ve bu bölgelerde bulunan işletmelerin tamamı bu dönüştürülme işleminin yapıldığı tarihte yeni kurulmuş bir işletme gibi addedilir" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

                               Fethullah Erbaş

                                               (Van)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Polat, buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu önergeyi Erzurum Ticaret Odası istedi, ısrarla istedi. Bütün Erzurumluların buna oy vereceğine, ben zaten inanıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu önergemizin aslı şudur: Şimdi, tasarının Geçici 1 inci maddesi de zaten buna bir nevi imkân verebiliyordu. Diyordu ki: "... Organize sanayi bölgelerinden Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca uygun görülenler, Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunun teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca endüstri bölgesi olarak ilan edilebilir." Biz ise, burada, bu işi sağlama almak için, diyoruz ki, kalkınmada öncelikli yörelerde bulunan ve olağanüstü hal uygulaması olan yerlerdeki organize sanayi bölgelerinin, bu kanunla beraber, endüstri bölgelerine dönüştürülmesini istiyoruz.

Bir başka özel isteğimiz de şu: Bu organize sanayi bölgelerinde şu anda mevcut faaliyet gösteren bütün işletmeler, kuruluşlarındaki 100 işçi çalışıp çalışmama şartına bakılmaksızın, 10 trilyon şartına bakılmaksızın, bu tarihten itibaren yeni kurulmuş bir işletme gibi bu kanundan yararlanmalarını istiyoruz. İki tane önemli isteğimiz var.

Bunlar çok önemli; ama, bilhassa, Sayın Sanayi Bakanımızın bunu şundan dolayı kabul edeceğine inanıyorum; kendisinin, Erzurum'da ikinci bir organize sanayi bölgesi kurulması için, bir çaba içerisinde olduğunu biliyoruz ve ondan dolayı da kendisine birkaç defa teşekkür etmiştik. İşte, bizim isteğimiz, Erzurum'a kuracağı bu yeni organize sanayi bölgesi başta olmak üzere, kalkınmada öncelikli yörelerdeki ve olağanüstü hal uygulanan bölgelerdeki organize sanayi bölgelerini endüstri bölgesi ilan etsin ve o anda, orada, faaliyette bulunan işletmeleri de yeni kurulmuş bir işletme gibi bundan faydalandırsın.

Sayın milletvekilleri, bunu niye söylüyoruz: Size bir iki şey söylemek zorundayım ve bunu çok söylüyorum. Erzurum, adı büyükşehir; ama, Türkiye'de yapılan ihracatın onbinde 3'ünü, ithalatın da sadece onbinde 1'ini bu bölge yapabilmektedir; yani, bu bölgelerde ihracat, ithalat, sanayi bitmiştir. Buraları ayağa kaldırmamız için birtakım ek önlemler getirmek zorundayız, bunun başka izah tarzı yoktur.

Şimdi, bir başka özelliği de şudur: Şimdi, siz, kalksanız, Erzurum, Van, Elazığ gibi bir bölgedeki organize sanayi bölgesini endüstri bölgesi ilan etseniz; ama, orada kurulu olan sanayileri, yeni kurulmuş gibi bu teşvikten yararlandırmaz iseniz, o yörede yeni kurulacak sanayiler olduğu müddetçe eski sanayilerin tümü kapanma durumuyla karşı karşıya kalırlar. Düşünebiliyor musunuz; yeni bir sanayi kurulacak, orada 5 sene vergiden teşvik alacak, iki yıl, işçi sigorta primlerini geç ödemek dolayısıyla faydalandırılacak; ama, orada, eskiden faaliyette bulunan, şu anda faaliyette bulunan müesseseler bu kanundan faydalanamayacak derseniz, zaten zor şartlarda olan, yüzde 30-yüzde 40 kapasiteyle çalışan bu yöredeki bu fabrikaların, bu sanayilerin tamamen kapanmasını kabul etmiş olursunuz ki, bu da çok yanlış olur.

Veya bir başkası olabilir: Siz, Batı ve Orta Anadolu'daki bütün organize sanayi bölgelerini, Sanayi Bakanlığının teklifiyle, eğer endüstri bölgesi ilan eder ve bu tasarıyla getirmek istediğiniz teşviklerden yararlandıracak olursanız, onlar, zaten zor şartlarda olan Doğu, Güneydoğu ve Orta Anadolu'daki bütün organize sanayi bölgeleri, bu yeni kanunla kurulacak o endüstri bölgelerinin sanayileriyle rekabet edemezler ve tümü kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bu bölgeler de kapandıkları zaman -sayın milletvekilleri, şunu size çok net olarak söylemek istiyorum- Türkiye, bir kapanan sanayiler mezarlığına dönüşür. Zaten biraz önce de söyledim; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun bildirdiği rapora göre, 2001 yılında imalat sanayiinde yüzde 35'lik bir gerileme meydana geldi. Artık bunları durdurmamızın bir yolu olmalıdır. Bu yol için de, bilhassa ve bilhassa -tekrar üzerine basarak konuşuyoruz- ister yerli ister yabancı olsun, teşvik bölgelerini mahrumiyet bölgelerine çekmek zorundayız. Mesela, Erzurum için ele alalım; buralarda elektronik sanayii son derece müsaittir; çünkü, elektronik sanayii işletmeleri, zaten artı 10 dereceden fazla ısı olan yerlerde doğru randımanlı çalışamıyorlar ve oraları klimalarla soğutmaya kalkışıyorlar. İşte Erzurum'da bir soğukluk vardır; bunu burada faydaya çevirmek istiyorsanız, Erzurum organize sanayi bölgelerinde bu konuda bir dönüştürme yapabiliriz ve buraları bu yönde kullanabiliriz.

Netice olarak, son olarak teklifimiz şudur ki: Ben, kalkınmada öncelikli yörelerin milletvekillerinin ve olağanüstü hal bölgesi milletvekillerinin, tüm Doğu Anadolu ticaret odalarının ortak ve müşterek isteği olan bu önergemize destek vereceğine inanıyor ve hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN- Efendim, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge, kabul edilmemiştir.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Teşvik tedbirleri

MADDE 4. - Endüstri bölgelerinde işe başlayan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu bölgedeki işyerlerinde ilk defa sigortalı olarak fiilen ve sürekli 100 veya daha fazla işçi çalıştırmaları  şartıyla, münhasıran bu işyerlerinden elde ettikleri kazançları, işe başlama tarihinden itibaren yatırım dönemi dahil 5 vergilendirme dönemi, gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu kazançlar hakkında, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 25 inci maddesinin ikinci fıkrası ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (6) numaralı bendinin (b) alt bendi hükümleri uygulanmaz.

31.12.2005 tarihine kadar uygulanmak üzere; endüstri bölgelerinde işe başlayan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, bu bölgedeki işyerlerinde çalıştırdıkları işçilerin ücretlerinden kesilen ve beyan edilerek tahakkuk ettirilen gelir ve damga vergileri, beyanname verme süresini izleyen ikinci yılın aynı döneminde ödenir.

Endüstri bölgeleri içinde kalan özel mülkiyet konusu arazi ve arsaların yatırım faaliyetlerine tahsisi amacıyla, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesi hükümlerine göre acele kamulaştırma yapılabilir. Bu şekilde kamulaştırılan taşınmaz mallar, tapuda Hazine adına tescil edilir. Kamulaştırılan bu taşınmaz malların kamulaştırma bedelleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinden karşılanmış ise, bu taşınmaz mallar üzerinde sözleşmesinde belirtilen süre kadar yatırımcılar lehine bedeli karşılığında, kamulaştırma bedeli yatırımcılar tarafından karşılanmış ise yatırımcılar lehine bedelsiz olarak irtifak hakkı tesis edilebilir. İrtifak haklarına ilişkin tüm işlemler Maliye Bakanlığınca yapılır.

Bu maddede öngörülen teşvik tedbirleri, endüstri bölgelerinde yeni makine ve teçhizat kullan-mak suretiyle kurulan ve yatırım tutarı asgari 10 trilyon Türk lirası olan yatırımlara uygulanır.

BAŞKAN - Maşallah, ne madde.

Efendim, üç zeki sayın milletvekili söz istemişlerdir. Onun için, 5'er dakikaya kalırsanız, üçünüze de söz vereceğim.

Birinci söz, Adalet ve Kalkınma Partisi adına, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal'ın. Ondan sonra, Doğru Yol Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay ve Saadet Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik konuşacaklar.

Onun için, 5'er dakikanızı kullanın ve 19.00'da tatil edelim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Üç grup daha var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ne var?

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, onları niye okumuyorsunuz, onları da okuyun?!

BAŞKAN - Hayır, başka yok.

Buyurun Sayın Zeki Ünal. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ ÜNAL (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 4 üncü maddesi üzerindeki görüşlerimi arz etmek üzere, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, 4 üncü maddeyle, endüstri bölgelerinde yatırım yapacak yerli ve yabancı yatırımcılara bazı teşvikler tanınmaktadır. 100 veya daha fazla işçi çalıştıran, 5 yıl süreyle Gelir ve Kurumlar Vergilerinden muaf olacaktır. Gelir ve Kurumlar Vergilerinin ödenmesinde de bazı kolaylıklar sağlanacaktır. Ayrıca, yapılacak yatırımların yatırım tutarı da 10 trilyondan aşağı olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, doğrudur, kalkınmak için yatırım, üretim, istihdam, ihracat şarttır. Bunları realize edebilmek için de şüphesiz teşvik tedbirleri almak şarttır. Bunlara herhangi bir itirazımız olamaz; ancak, mevcut teşvik sistemi dikkate alındığında, ileride bazı dublikasyonların ve komplikasyonların olacağını düşünüyorum. Çünkü, şu anda dört kanaldan yatırımcılar teşvik edilmektedirler. Bu tasarı kanunlaşırsa, bunun sayısı beşe çıkacaktır.

Birincisi, Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğüdür. Bu genel müdürlük tarafından yerli yatırımcılar teşvik edilmektedir ve her yıl çıkarılan tebliğlerle ve bunların esaslarına göre, müracaatlar teşvik belgesine bağlanmaktadır.

İkinci teşvik kapısı ise, Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğüdür. Bu genel müdürlük de, yine, aynı şekilde Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğünün tabi olduğu tebliğlere tabi olarak kendisine müracaat eden yabancı yatırımcılara teşvik belgesi vermektedir.

Üçüncü teşvik kaynağı ise, Maliye Bakanlığıdır. Bildiğiniz gibi, OHAL teşvikleri bakanlıkça tedvir edilmektedir.

Dördüncü teşvik ise, yine, Maliye Bakanlığının uhdesinde olup, bu da yatırım tutarı 120 milyardan aşağı olan yatırımlar için otomatik teşvik getirilmiştir. Özellikle, yatırım indirimiyle ilgili bir teşviktir.

Bu tasarıyla, beşinci ve sonuncu bir teşvik tedbiri getirilmektedir. Bunun patronu da Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olacaktır. Sözlerim yanlış anlaşılmasın; yatırım teşviklerine karşı değilim, olmamız da zaten mümkün değildir; benim burada vurgulamak istediğim husus şudur: Yürüyen bir teşvik sistemi ve organizasyonu varken, neden böyle bir teşvik sistemine ihtiyaç duyulmuştur; doğrusu bunu merak ediyorum. Şayet, mevcut teşvik sisteminden beklenen verimi alamadık veya bürokrasiye boğulduk diyorsanız, o zaman yapılacak iş, sistemi kökten değiştirip yeni ve reformcu bir anlayışla farklı, pratik, sade bir sistemi oturtmaktır.

Değerli milletvekilleri, teşvik tedbirlerinden maksat nedir; ekonomiyi büyütmek, kalkınmayı sağlamak, istihdamı artırmak, işsizliği azaltmak ve neticede refahı yaygınlaştırmaktır. Sanırım hükümet de bunu yapmaya çalışıyor; ama, yanlış yapıyor; ülkeyi düze çıkaracağım derken tersini yapıyor, çamura batırıyor, rant ekonomisinden reel ekonomiye geçemiyor, vurguncuların, soyguncuların, hortumcuların üzerine maalesef bir türlü gidemiyor, halkın yüzünü güldüremiyor, halk ile Başbakanlık arasına çekilen parmaklıklar, giderek, vaktiyle Doğu - Batı Almanya arasına çekilen utanç duvarına dönüşüyor.

Sayın milletvekilleri, esasen bu tasarının genel gerekçesindeki yazılanlara bakarsanız, hepsi, güzel, makul, mantıkî ve mutlaka şart olan hususlardır, dilek ve temennilerdir. Dilek/temenni diyorum; çünkü, yazılan birçok şey, maalesef, dilek ve temennide kalıyor ve ondan da öteye geçemiyor. Gerekçede, yatırımcıların teşviki, yerli sermayenin dışarıya kaçmasının önlenmesi, yabancı sermaye girişinin artırılması öngörüldüğü halde, yanlış politikalar beklenen sonucu maalesef vermemiştir. Bir taraftan, hükümet, yatırımları teşvik edelim, yabancı sermayeyi çekelim, yerli sermayenin dışarıya kaçmasını önleyelim derken, öbür yandan, yatırımcılar Millî İstihbarat Teşkilatının güvenlik soruşturmasından geçirilmektedir.

Size somut bir örnek vermek istiyorum: Devlet Bakanı Sayın Kemal Derviş, ismini vermek istemediğim iki firma hakkında Millî İstihbarat Teşkilatından 27.7.2001 tarihinde arz ederek bilgi istiyor. Millî İstihbarat Teşkilatı da 3.8.2001 tarihinde gönderdiği cevabî yazıda bu iki firmanın yatırımını sakıncalı buluyor. Devlet Bakanı Sayın Ramazan Mirzaoğlu bu konuyu daha iyi biliyor.

Değerli arkadaşlar, açık olalım, kışla ve inzibatî metotlarla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, müsamaha etmeyeceğim; çünkü, üç Zeki beyi konuşturacağım demiştim.

Lütfen, teşekkür ederseniz minnet...

ZEKİ ÜNAL (Devamla) - 30 saniye rica ediyorum.

BAŞKAN - Öbür arkadaşınız konuşamaz.

10 saniye konuşsan geçiyor saat.

 Buyurun.

ZEKİ ÜNAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, açık olalım diyorum. Kışla ve inzibatî metotlarla, ideolojik metotlarla ve baskılarla bir ekonomi yönlendirilemez, yönetilemez. Mutlaka bu hatadan vazgeçmemiz lazımdır.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce arkadaşımın da ifade ettiği gibi, bu maddeyle endüstri bölgesi kurulacak yerlerde yatırım yapacak olanlara, 100'den fazla işçi çalıştırmak ve bu işçileri de yeni, ilk defa işe başlayanlardan almak ve yatırım tutarı da 10 trilyonu geçmek üzere birtakım vergi muafiyetleri getirilmekte, yani bir nevi bir teşvik uygulaması getirilmektedir. Yani, bu, bir teşvik mahiyetinde bir yasa olarak görülmektedir.

Elbette ki, reel sektörün çok önemli bir krizde olduğu, işsizliğin kol gezdiği, yeni işsizler ordusunun meydana getirildiği bu şartlarda, yeni üretim alanları, yeni yatırım imkânları meydana getirilmesi konusunda atılacak her türlü adım önemlidir ve buna gereken desteği veririz. Çünkü, Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi de istihdamdır, işsizliktir. İstihdam yaratacak her türlü uygulamaya, Doğru Yol Partisi Grubu olarak destekçi olacağımızı ifade ettik; ancak, bütün, başından beri, yasa üzerindeki tereddütlerden de anlaşılacağı gibi, acaba bu yasa, yeni bir yatırım yapma imkânını, yerli ve yabancı yatırımcı için gerekli imkânı getiriyor mu, yanlışlıkları eksiklikleri nelerdir; bu konuda ciddî tereddütlerimiz var. Bunu doğru yapmak çok önemlidir ve bu kanundan beklenen faydanın sağlanabilmesi, endüstri bölgelerinin, nerelerde, nasıl kurulacağına ve daha doğrusu, tatbikatın nasıl yapılacağına bağlıdır. Eğer, bu yasayla, endüstri bölgeleri, Ankara, İstanbul, İzmir, Kocaeli ve Bursa gibi çok gelişmiş merkezlerde, nüfusun yoğun olduğu yerlerde kurulacaksa -ki, öyle görünüyor- bu yanlışlık, gerçekten, Türkiye için daha önce yapılmış olan teşvikleri de ciddî manada anlamsız hale getirecektir ve bir şey ifade etmeyecektir. Eğer, halihazırdaki organize sanayi bölgeleri bulunan yerlerin hepsi endüstri bölgesi olarak ilan edilecekse, bu, genel bir mahiyet, genel bir vergi muafiyeti anlamı ifade etmektedir ki, bu da, her yere verilen teşvik, her zaman yaygın olarak kullanılan teşvik, teşvik olmaz anlayışıyla doğru bir uygulama değildir.

Değerli milletvekilleri, bugün, Türkiye'de hepimizin çok iyi bildiği gibi  -bu konuda, özellikle kalkınmada öncelikli yörelerle ilgili olarak önergemiz var- Türkiye'nin birikmiş problemlerinin içerisinde en temel olanı bölgelerarası gelişmişlik farkıdır. Bu bakımdan, bu yasanın çıkmış olması, 4325 sayılı Teşvik Yasasını -ki, o yasa da, beklenen faydayı, maalesef, üretememiştir- tamamen anlamsız hale getirmektedir.

Dolayısıyla, bu tip kanunları çıkarırken, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri çok dikkatli olmak zorundadır. Sadece yasayı çıkarmak problemi çözmez. Bugün, ülkede, zannediyorum 10 000'in üzerinde yasa vardır. Bu yasaların çıkarılması, bir ihtiyaçtan kaynaklanıyorsa anlam ifade eder; aksi takdirde, iş olsun diye, sadece, sepete bir tane daha ilave etmek için ve biraz da eli dolu olarak gitmek için yasa çıkarmak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve yüce milletin vaktini çalmaktan öteye gidemez diye düşünüyorum.

Bu tasarıdaki bir diğer önemli eksikliğe de dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu, haddizatında, gelişmiş bölgelerde veya herhangi bir endüstri bölgesi kurulacak yerde, yatırımcı için gerçek bir teşvik anlamını da fazlaca ifade etmemektedir; çünkü, yatırım süresi dahil, beş yıl süreyle bir teşvikin verilmesi öngörülmektedir. Yatırım süresini bunun içerisine koyduğunuz zaman, hiçbir yabancı yatırımcı veya normal bir yatırımcı için bir cazibe oluşturmaz diye düşünüyorum. Niçin yatırım süresi de buna dahil edilmiştir; doğrusu, bunu anlamakta zorluk çekiyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün, birtakım illerimiz var ki, Türkiye'de gelir dağılımının bu kadar bozuk olduğunu, gelir dağılımında, dünyada, en bozuk gelir dağılımına sahip 4 ülkeden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) - 30 saniye daha verin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, öbür Zeki Beye fırsat verelim; 30 saniye değil, 3 saniye veriyorum.

Buyurun.

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) - Sayın Başkanım, 3 saniyede bir kelime söylenemez.

Müsaade ederseniz, hemen ifade edeyim...

BAŞKAN - Siz profesörsünüz hocam. Siz, isterseniz, bir kelimeyle bin kelime anlatırsınız.

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) - Böyle bir ülkede, çıkarılacak her türlü yasa, insanlar arasındaki, bölgeler arasındaki, zengin fakir arasındaki ve ülkenin her yöresi arasındaki dengesizliği, gelir dağılımı bozukluğunu ortadan kaldıracak bir amaç ifade etmelidir diye düşünüyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ederim Sayın Zeki Ertugay.

Şimdi, sıra, Saadet Partisinden, Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik'in.

Buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Efendim, sürenizi tam tamına veriyorum; saniyeniz bile yok.

SP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; üç zekilerden biri olarak, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, değerli Bakanımız ve değerli hükümetimiz şunu bilsin ki, kredi notunuz düşük ve çok kötü. Neden; çünkü, bir kanun getirdiğinizde, acaba, bunun içerisinde ne var, hangi hinliği koymuşsunuz diye doğrusu düşünüyoruz; getirdiğiniz bütün kanunlarda bunu görüyoruz. Geçen "50 milyarlık vergi muafiyeti" diye bir kanun getirdiniz, faizcilere vergi muafiyeti var. Ondan sonra, deprem bölgesindeki vergileri affediyorsunuz; içerisinden, teşvik uygulamalarıyla ilgili 3 500 dolardan aşağısına muafiyet vermiyorsunuz. Dün akşam geçirdiğiniz kanunlarda, sürekli vergi, sürekli zam ve bütün bunları gördüğümüz zaman gerçekten bu konuda yanılmadığımızı görüyoruz.

Şimdi, burada getirmiş olduğunuz bu kanun tasarısıyla, tabiî, bazı teşvikleri getirmek istiyorsunuz, ama, burada size güven noktasında her şey geriye düşmüş oluyor ve her şeyi kuşkuyla karşılıyoruz. Peki, reel sektör için, üretim sektörü için ne yapıyorsunuz; diyorsunuz ki: "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı yaptık." Bunun için tabiî, yatırım olması lazım, üretim olması lazım, istihdam olması lazım, ihracat olması lazım; ama, şu anda siz,  hâlâ, devletteki hırsızlık, yolsuzlukları ve akıl almaz boyuttaki israfı ve faiz sarmalını ortadan kaldıramadınız. Dolayısıyla, bunların önüne geçmeniz mümkün değil.

Sermaye, ürkektir; nerede güvenli, istikrarlı sığınacak bir liman bulursa oraya gider. Tabiî, istikrarlı yönetimler olması lazım ve yerli sermaye bunu istiyorsa "önümüzü göremiyor" diyorsa, yabancı sermaye de haydi haydi bunları söyleyecektir.

Bakınız, Başbakanımız geçenlerde "yabancılara kırk kapı dolaştırmayacağız" dedi; çok güzel; ama, şimdi, Hans'a, Coni'ye böyle bir imkân tanıyorsanız, Hasan'a, Cemal'e de kırk kapı dolaştırmamanız lazım.

Değerli arkadaşlar, Ankara Sanayi Odası bu kanun tasarısını kendilerine sorduğumuzda bize bir yazı göndermiş ve burada diyor ki:" Yatırım öncesi alınması gereken izin ve ruhsatları düzenleyen kanunlar ve buna göre çıkarılmış diğer meri mevzuat ortadan kaldırılmadan yalnızca ilan edilen endüstri bölgelerine mahsus ikinci bir uygulama nasıl sürdürülecektir; bu konuda şüphemiz var."

İkincisi, yabancı yatırımlar için bir fırsat veriyorsunuz. Tabiî, ben, şunu anlıyorum bundan: Ülkemizde üretilmeyen, yüksek teknoloji gerektiren, insanımızın önünü ve ufkunu açacak teknik üstünlüklerin elde edilebileceği yatırımlara yönlendirilmek suretiyle bir çalışmanın yapılması lazım. Yoksa, mevcut olanlarla bu işi sürdürseniz bir anlamı olmaz.

BAŞKAN - Sayın Çelik, bir dakika...

Efendim, Sayın Çelik'in konuşmasının bitimine kadar çalışma süresinin uzatılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Çelik, 2 dakikanız var; buyurun.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, biz bugüne kadar yabancı sermayenin Türkiye'ye sadece hizmet sektörü olarak geldiğini, ya marketler zincirlerini veya lokantalarını getirdiklerini görüyoruz. Bunun dışında çok ciddî bir manada yatırımı olmadığını görüyoruz.

Şimdi, bu kanun tasarısının 4 üncü maddesindeki -biraz evvel arkadaşımız da bahsetti; ama, önemine binaen ben de söylüyorum- hususlardan bir tanesi nedir; 5 yıllık muafiyet. Bu, yatırımın başlangıcından itibaren ifade ediliyor ki, bunun, işe başlama tarihinden değil, işletmeye açılma tarihinden itibaren 5 yıl olarak uzatılması çok daha uygun olacaktır.

Bu arada, 2 nci maddede bir husus var, onu da Sayın Bakana yöneltmekte fayda görüyorum. O bölgedeki sanayi odasının bir temsilcisinin de bu kurulun içerisinde bulunmasında fayda vardır.

Değerli arkadaşlar, Dış Ticaret Müsteşarının bir açıklaması var; diyor ki "halihazırda ülkemizde faaliyette bulunan 19 serbest bölgenin doluluk oranları da göz önüne alındığında, yabancı sermaye yatırımlarının çekilmesine yönelik serbest bölge kavramına paralellik arz eden endüstri bölgelerinin açılması yerine, yabancı sermayenin, birçok teşvik tedbirinin uygulandığı, altyapısı hazır durumda olan serbest bölgelere yönlendirilmesinin daha uygun olacağı ve yeni bir uygulamaya ihtiyaç olmadığı düşünülmektedir." Yani, bu, hükümetin içerisinde, devletin içerisinde bir kurum; siz farklı düşünüyorsunuz, o farklı düşünüyor; ama, burada, gerçekten, bütün sanayi bölgelerinin, organize sanayi bölgelerinin ve serbest bölgelerin, mutlaka, bu şekilde organize edilmesi ve yeni bir uygulamaya meydan verilmeden bunlardan istifade edilmesi bizce de faydalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet efendim, teşekkür ediyorsunuz...

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

Korkarım, bu yasayla, Türkiye, bir hurdalar yığını ve ileri ülkelerin çöplüğü haline gelebilir. Bunun için mutlaka tedbir alınması lazım. Bürokratik engellerin ortadan kaldırılması için başvuruların belli sürede sonuçlanması için konulan süreler olumlu; ancak, bu madde ülke genelindeki bütün yatırımlar için eğer uygulanırsa, faydası olur.

Yer seçimi konusunda da, tabiî ki, imar, planlama, kamu yararı, tarihsel ve doğal değerlerin korunması, bölgelerarası dengeli kalkınma, orman, tarih, kıyı, SİT ve benzeri alanların gözetilmesi gibi temel uygarlık ilkeleri değil, yatırımcının istediği arazilerin belirleyici olacağı gibi birtakım endişeler taşıyoruz. İnşallah, bunlar da ortadan kaldırılmış olur diye temenni ediyor; kanunun hayırlı olması dileğiyle saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir.

Madde üzerinde 4 adet önerge vardır; ancak, çalışma süremiz dolduğu için, birleşime, saat 20.00'ye kadar ara veriyorum.

Teşekkür ederim.

Kapanma Saati: 19.03


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.05

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN - 49 uncu Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

789 sıra sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S. Sayısı: 789) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerlerinde.

Tasarının 4 üncü maddesi üzerinde görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, önergelerin işlemini yapacağız.

Biri hükümetin, üçü de milletvekillerinin olmak üzere dört önerge vardır.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinde yer alan "100 işçi çalıştırma" şartının "50" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Sağlam

Ali Rıza Gönül

Saffet Arıkan Bedük

 

Kahramanmaraş

Aydın

Ankara

 

Ali Şevki Erek

Halit Dağlı

Mehmet Sadri Yıldırım

 

Tokat

Adana

Eskişehir

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ederiz.

 

Zeki Ertugay

Mahmut Nedim Bilgiç

Mehmet Gözlükaya

 

Erzurum

Adıyaman

Denizli

 

Celal Adan

Yıldırım Ulupınar

 

 

İstanbul

İzmir

 

"Devlet Planlama Teşkilatı müsteşarlığınca belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi eksi 0,5 ve daha düşük gayri safî yurtiçi hâsıladan kişi başına düşen geliri 1 500 doların altında olan illerde kurulmuş bulunan endüstri bölgelerinde yatırım yapan kuruluşlar için, işçi çalıştırma ve asgarî yatırım yükümlülükleri yüzde 50 azaltılarak uygulanır.

Ayrıca, Gelir ve Kurumlar Vergisi istisnası on yıl süre için uygulanır.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı yasa tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "100 veya daha fazla" ibaresinden sonra gelmek üzere "kalkınmada öncelikli illerdeki endüstri bölgelerinde 25 veya daha fazla" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aslan Polat

Fethullah Erbaş

Rıza Ulucak

 

Erzurum

Van

Ankara

 

Musa Demirci

Lütfi Yalman

 

 

Sivas

Konya

 

BAŞKAN - Bu son önerge en aykırı önergedir; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Ahmet Kenan Tanrıkulu

                        Sanayi ve Ticaret Bakanı

Madde 4.- Endüstri bölgelerinde yeni işe başlayan gerçek ve tüzel kişilerin bu bölgelerde yapacakları yatırımlara yatırım teşvik kararnamesi çerçevesinde hangi teşviklerin verileceği ve verilecek tüm teşviklerin hangi yatırımlara ne şekilde ve ne ölçüde uygulanacağı hususlarında Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Endüstri bölgeleri içinde kalan özel mülkiyet konusu arazi ve arsaların yatırım faaliyetlerine tahsisi amacıyla, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesi hükümlerine göre acele kamulaştırma yapılabilir. Bu şekilde kamulaştırılan taşınmaz mallar, tapuda Hazine adına tescil edilir. Kamulaştırılan bu taşınmaz malların kamulaştırma bedelleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinden karşılanmış ise, bu taşınmaz mallar üzerinde sözleşmesinde belirtilen süre kadar yatırımcılar lehine bedeli karşılığında, kamulaştırma bedeli yatırımcılar tarafından karşılanmış ise yatırımcılar lehine bedelsiz olarak irtifak hakkı tesis edilebilir. İrtifak haklarına ilişkin tüm işlemler Maliye Bakanlığınca yapılır.

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Çoğunluğumuz olmadığı için takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı hükümetin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir efendim.

Efendim, madde tümüyle değiştiğinden, diğer önergeleri işleme koymuyorum.

Arz ederim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, bizim önergelerimiz var; yani, maddenin değişikliği konusunda...

BAŞKAN - Efendim, tümü değiştiği için... Başka türlü mümkün olmuyor efendim.

SAFFET KAYA (Ardahan) - Olmaz...

BAŞKAN - Mevcut maddeye göre zatıâlileriniz önerge verdiniz. Hükümet tümüyle değiştiriyor; diğer önergeleri işleme koymuyorum.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Doğru...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Ama, Sayın Başkan, şimdi, burada, bizim verdiğimiz önergelerin dikkate alınmaması... O maddenin muhtevasını doğrudan etkileyen önergelerdir. O nedenle...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Uygulama böyle Başkan.

BAŞKAN - Sayın Başkan, Genel Kurul bu maddeyi tümüyle değiştirdi ve karar verdi. Değişen bu madde üzerinde artık başka bir önerge, eski maddeyle ilgili önerge verilmeyeceğini zatıâliniz bilirsiniz.

Efendim, kabul edilen önergeyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Aslan Polat'ın bir talebi var, zatıâlinize ulaştı; karar yetersayısının aranılmasını istiyor.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Karar yetersayısının aranılması istenmişti efendim.

Efendim, 4 üncü maddeyi kabul edilen önergeyle birlikte oylarınıza sunuyorum dedim; oylamayı elektronik cihazla yapıyorum efendim.

(Elektronik cihazla oylamaya başlanıldı)

BAŞKAN - Vekâleten oy kullanacak Sayın Bakanlar, kimin adına, nasıl kullanacaklarını yazıp vekâletlerini de göndersinler efendim.

Sisteme giremeyen sayın milletvekillerinin, Başkanlığımıza pusulayla müracaatları mümkündür efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Kontrol edelim onları Sayın Başkan.

(Elektronik cihazla oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN - Karar yetersayısı vardır; 4 üncü madde kabul edilmiştir efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Devam edelim Sayın Başkan.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, zatıâliniz, görüşülen maddenin tamamen değiştiğini, yeni bir madde olarak işleme koyduğunuzu ifade ettiniz. İçtüzüğün 87 nci maddesine göre, benim anlayışım -madem, yeni bir maddedir bu- yeni bir maddeyse, o madde üzerinde müzakere açmak lazım. Müzakere açmadan, bir önergeymiş gibi yahut mevcut maddenin bir bölümünü değiştirmeye yönelikmiş gibi işlem yaparsanız, eksik olur diye düşünüyorum. Ben, zatıâlinizin takdimini esas alarak konuşuyorum.

BAŞKAN - Estağfurullah efendim...

Zatıâliniz de biliyorsunuz ki, biz maddeyi değiştirmiyoruz. Önergeyle maddede değişiklik yapılıyor. Tümü olduğu için...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Olmaz efendim...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, tabiî ki, önergeden sonra şifahî itirazımı kayda geçirdim; ama, bu maddenin önergeyle yeni düzenleniş biçimini ele aldığımızda, tümüyle kaldırılıp, yerine yeni bir madde vaz edildiğini görüyoruz. Yeni bir madde olarak, yani, 4 üncü maddenin muhtevası tümüyle değiştirilmek suretiyle Genel Kurula sunuluyor ise, bunun yeniden görüşmeye açılması gerekir. Yanlış bir işlem yapıyorsunuz. Onun için, bu önerge tümüyle 4 üncü maddeyi değiştirdiği için, görüşme açmanız, gruplara söz vermeniz gerekir.

BAŞKAN - Müsaade ederseniz...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, siz, burada...

BAŞKAN - Ben sizi dinledim... Evet...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Tabiî ki, efendim, ben arz edeceğim, siz ve değerli arkadaşlarım dinleyecekler; çünkü, İçtüzükten doğan bir hakkımızdır.

BAŞKAN - Doğru efendim...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Eğer, burada yeni bir hüküm vaz ediliyor ise, yeniden bir görüşme açmanız lazım; ama, burada, meseleyi, oy çokluğuyla, parmak hesabıyla hallederiz diyorsanız...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Başka neyle yapacak?!.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - ...tabiî ki, bunun zabıtlara geçmesi yönünden, bu maruzatımızın ve itirazımızın arz edilmesi gerekir.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Oy çokluğu önemli değil mi; tabiî ki, önemli.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Lütfen dinleyin... Siz, söylemek istiyorsanız...

BAŞKAN - Efendim, siz, bana hitap ediyorsunuz...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - ...burada çıkarsınız, halkın önünde bunu söylersiniz.

BAŞKAN - Sayın Başkan, bana hitap ediyorsunuz efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Efendim, biliyorsunuz ki, arkadaşlarımız müdahale ediyorlar, oraya çıkma yerine yerlerinden laf atıyorlar.

BAŞKAN - Efendim, siz bitirin ki, ben İçtüzüğü okuyacağım.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, tümüyle bir maddeyi değiştiriyorsunuz, fıkraları değiştiriyorsunuz, yeni bir madde olarak Genel Kurulunun önüne sunuyorsunuz. Bu durumda, mutlaka görüşmenin açılması gerekir.

Saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN - Efendim, İçtüzük 87: "Bir maddenin değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında, milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergesi verebilir." Bendeniz de, İçtüzüğün bu maddesine göre işlem yaptım efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Tamam...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Evet, dahası var efendim.

BAŞKAN - Nerde var efendim dahası?

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Devamı var Sayın Başkanım.

Efendim, alt fıkralara bakar mısınız lütfen. Yani, hani, meşhur hikâye vardır Sayın Başkanım.

BAŞKAN- Efendim, yeni bir madde eklenmesinde zatıâlileriniz haklısınız. Biz, görüşülmekte olan maddeyi değiştiriyoruz, yeni madde eklemiyoruz.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, "görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini -o maddeyi değiştirmek istiyor- isteyen ve..."

BAŞKAN - Tamam efendim... Bu, komisyon metnindeki bir madde.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - "...komisyonun katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır."

Efendim, özü şu; zatıâliniz de çok iyi biliyorsunuz Sayın Başkanım: O maddeyi, komisyonda görüşülen, burada konuşulan maddeyi oylayacağımız sırada Sayın Hükümet talep ediyor, çıkarıyoruz yerinden, yeni bir hüküm koyuyoruz. Bu yeni hüküm ne getiriyor, gerekçesi nedir, nasıl bir tadilat gerekecek; bunu gruplar tartışmasın mı efendim? Bizim söylediğimiz bu.

BAŞKAN - Efendim, önergeleri peşinen dağıttık. Yeni bir madde değildir bu. İstirham ederim...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, biz, itirazlarımızı arz ettik; takdir zatıâlinizin.

BAŞKAN - Benim anlayışım bu.

Teşekkür ederim.

Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, Değerli Başkanım, bakınız, 87 nci maddenin... (DSP sıralarından "madde oylandı, geçti" sesleri)

BAŞKAN - Efendim, ben 87'yi böyle anladım.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - ...bir, iki, üç ve dördüncü fıkrası görüşme açılacağını amirdir.

BAŞKAN - "Bir maddenin komisyona iadesi, bir maddenin değiştirilmesi" diyor. İstirham ederim... Madde değiştiriyorum ben. Gayet açık... Üçüncü satırın sonundan başlayın lütfen.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Bir, iki, üç, bir de dördüncü fıkrayı okuyunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, dördüncü fıkradan evvel birinci fıkra var. İstirham ederim, yapmayın...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Rica ediyorum, burada "görüşme açılır" diyor. Yeni bir düzenleme şeklidir.

BAŞKAN - Sayın Başkan, birinci fıkrayı okursanız... Çok açık, net bu.

Başkanlığın bugüne kadar uygulamalarında bundan başka bir şey yapılmamış. İstirham ederim efendim...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Teamüller böyle.

BAŞKAN - Teamülden bahsetmiyorum, uygulamadan bahsediyorum.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, bir maddeyi tümüyle değiştiren bir önerge geliyor, oylamayla kabul ediliyor; ama, görüşme açılacağını amirdir bu fıkra.

BAŞKAN - Efendim, ben önerge işlemi yapıyorum; maddenin tümünü nerede değiştirmiş?! İstirham ederim efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Yeniden bir madde oluşturuyorsunuz.

BAŞKAN - 5 inci maddeyi okutuyorum:

Yönetmelik

MADDE 5. - Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulu ve komisyonların çalışmaları, endüstri bölgelerinin seçimi, yatırım izninin verilmesi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesine özel ödenek kaydedilen tutarların harcama usul ve esasları ile bu Kanunun uygulanmasına ilişkin diğer hususlar Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - 5 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Siirt Milletvekili Sayın Ahmet Nurettin Aydın; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET NURETTİN AYDIN (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Yatırımların teşvik edilmesi, yabancı sermayenin yurt içine girişini artırmayı amaçlayan Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısını bu ara yadırgamamak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısının, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere, Bakanlar Kurulunun hiçbir üyesinin teklifi olmadığını ve daha da ileri giderek, birçok bakanın bu tasarıyı okumadığını, bu tasarının, IMF'nin paketi içerisinde bir madde olup, bir IMF yetkilisinin talimatıyla bürokratlar tarafından alelacele hazırlanmış ve önümüze getirilmiş bir tasarı olduğunu ifade ediyorum. (DSP sıralarından "Allah Allah" sesleri)

Evet, Allah Allah... Evet... Yani, sen de burada pişkin pişkin otuyorsun.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - "Sen de" değil, "siz de"...

AHMET NURETTİN AYDIN (Devamla) - Lütfen, siz de gelin, burada anlatın. Hep susarak geçiriyorsunuz bu maddeleri; ama, yarın, öbür gün millete döndüğünüz zaman nasıl izah edeceğinizi, doğrusu, merak ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun maddesinin getirdiği düzenlemelerle, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu kanunu uygulamakla yetkili görünüyor ise de, esas endüstri bölgeleri koordinasyon kurulu tarafından yürütülecek ve ne hikmetse, bu hükümet, her kanunla birlikte bir kurul oluşturmaktadır. Bu kurullar, bürokrasideki elemanlar tarafından oluşturuluyor ve bu kurullarda görev alacak idarecilerin, yöneticilerin durumu da pek açık değil. Biz tasarruf tedbirlerinden bahsederken, bu kurullarda görev alan yöneticilerin astronomik maaş aldıklarını, geçmiş kurullardan görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, yabancı sermaye ve yatırımları teşvikten söz ediyoruz. Bir defa, yabancı sermayeyi teşvik konusunda, hepinizin kabul ettiği gibi, değil ki yabancı sermayeyi çekmek, biz kendi öz sermayemizi bile kaçırdık. Sermayeyi renklere böldük, yeşil dedik, kırmızı dedik, mor dedik ve maalesef, yurt içindeki sermayeyi, yanı başımızdaki dünün komünist ülkelerine Romanya'ya, Bulgaristan'a, Macaristan'a kaçırdık ve yabancı sermaye konusunda, şu an, Türkiye'nin durumu Afrika ülkelerinin de çok aşağısında. Bugün, yabancı sermaye konusunda, Türkiye'nin çektiği yabancı sermayeyi, bir Moritanya, Burkina Faso ve bugün savaşın içerisinde olan Afganistan düzeyinde görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, zaman zaman, Sayın Yılmaz'ın, çok takdir edilen sözlerini duyuyoruz. "Dünün komünist, bugünün Doğu Avrupa ülkelerinin on yılda katettikleri mesafeyi, yaptıkları reformları, biz, maalesef, yüz yılda yapamadık" diyor Sayın Yılmaz ve gerçekten, bir gerçeğe parmak basıyor. Bunun yanı sıra, maalesef, ülke içerisinde, ayrıcalıklı 300-500 ailenin servet ve sermayesini koruma adına, biz, Anadolu insanının alınteri, göznuru sermayesini ürküttük, yeşil damgası vurduk ve kaçırdık. Tabiî, bu millet, sizlere, çok güzel imkânlar sağladı, çok rahat bir ortamda yaşıyorsunuz; Anadolu insanının gözyaşını, sıkıntısını ve ıstırabını bilmiyorsunuz.

Bakınız, daha geçen sene, 15 Nisanda, bu Meclisten bir kanun geçirdik; Organize Sanayi Bölgeleri Yasası. Bu Organize Sanayi Bölgeleri Yasası, maalesef, bekleneni vermedi ve o zamanın hükümet yetkilileri, bu yasayı çıkardıklarına pişman oldular. Bir müdahale yaparak, bu yasanın, 2002'nin birinci ayında yürürlüğe girmesi hükmünü getirdiler ve maalesef, o günkü -ekonomi yazarı Kızılot'un ifadesi- ifadeyle "biz, bu yasayı çıkarmakla hata ettik; çünkü, IMF, vergilerin artırılmasını beklerken, bu yasa, Maliyeye büyük bir yük getirecek; dolayısıyla, yürürlük tarihi gelmeden, biz, bu yasayı, her halükârda, değiştirme yoluna gideceğiz..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız.

AHMET NURETTİN AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bugün, güneydoğu, âdeta, unutulmuş vaziyettedir. Bakınız, geçen sene çıkardığımız Organize Sanayi Bölgeleri Yasası, güneydoğu için bir ümitti ve maalesef, şu ana kadar verilmiş hiçbir ödenek olmadı bizim Siirt'te. Siirt, biliyorsunuz, bir çıkmaz sokak. Siirt'e giden vatandaş, aynı yoldan Siirt'i terk etmek durumundadır. Bu sene, Siirt Organize Sanayi Bölgesine 189 milyarlık bir ödenek ayrıldı. Bu parayla, Siirt Organize Sanayi Bölgesi, ancak on yılda bitebiliyor.

Bizim, Sayın Bakandan bir ricamız var. Siirt gibi, mağdur, mazlum, unutulmuş bir ilin organize sanayi bölgesinin proje bedeli olan 1 trilyon 400 milyarı defaten gönderip, Siirt'in bu yarasına bir nebze rahatlık, bir ferahlık getirseniz olmaz mı acaba? Yani, bugünkü ödeneklerle devam ederse, Siirt Organize Sanayi Bölgesi, on yıl sonra bile bitmeyecektir.

Bu yasa tasarısının, bu milletin dertlerine dert katacağını düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Efendim, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Salih Çelen; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA SALİH ÇELEN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri Kanunu ve Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu değişiklik tasarısıyla üç husus amaçlanmaktadır.

1-  Yatırımların teşvik edilmesi.

2-        Yabancı yatırımların Türkiye'ye çekilmesi.

3- Yurt dışında yaşayan işçilerimizin tasarruflarının Türkiye'ye yönlendirilmesi.

Esasen, bu konuda düzenleme yapılmasına, Doğru Yol Partisi olarak bizim karşı çıkmamız mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, bu amacın gerçekleşmesi için, yabancı yatırımların Türkiye'ye gelmesi, yani, yurt dışındaki işçilerimizin tasarruflarının Türkiye'ye gelmesi, yerli yatırımcıların teşvik edilmesi için, güven duyulan bir hükümetin olması gereklidir. Türkiye'de hükümetimize güven duyuluyor mu? Bunu, Sayın Başbakan Yardımcılarımızdan birisinin ağzından dinliyoruz ve yakında da gazeteye çıktığı şekliyle, maalesef, Başbakan Yardımcımız "Türkiye'de, sadece hükümete değil, milletimiz, devlete de artık güvenmez hale gelmiştir" demiştir. Sayın Başbakan Yardımcımızın, Türk Milletinin hükümete güven duymadığını söylemesinden sonra, artık, Türkiye'de yerli yatırımcıların yatırım yapması mümkün değildir. Nitekim, ekonomik krizin de sebebi budur aslında. Türkiye'de, vatandaşlar, şu an hükümetine güven duymadığı için, cebindeki parasını yastık altına koymuş, hatta dövize çevirip yastık altına koymuş, bu para sisteme girmediği sürece, Türkiye'nin ekonomik krizden kurtulması, paranın yatırımlara dönmesi, üretimin artması mümkün değildir. Şimdi, sorarım size, Türk Milletinin güven duymadığı bir hükümette yatırım yapmaması karşısında, yabancı yatırımcıların Türkiye'de yatırım yapması mümkün müdür; maalesef, mümkün değildir. Kaldı ki, Türk Hükümetine sadece Türk Milleti güven duymuyor değil, yabancılar dahi güven duymuyorlar. Nitekim, eğer güven duysaydı Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri, kredi vermeden önce, şu şu şu kanunları, Tütün Kanununu, Kamu İhale Yasasını ve sair kanunları çıkarın da öyle gelin demezdi.

Değerli milletvekilleri, şu hale göre, Türkiye'ye yabancı yatırımların gelmesinin sağlanmasının en önemli yolu, güven duyulan bir hükümete Türkiye'nin kavuşmasıdır.

Değerli milletvekilleri, peki, güvenilir bir hükümet nasıl olur; güvenilir bir hükümet taahhütlerini yerine getiren, halkını kandırmayan, vatandaşına doğruyu söyleyen, hasbelkader yanlış bir bilgi söylemişse, vermişse onu derhal düzelten yöneticilerin varlığıyla mümkündür; ancak, hükümetimiz, maalesef, bu lâzimeyi dahi yerine getirmemektedir. Örneğin, bir başbakan yardımcımız, önceki gün akşam bir televizyon kanalında açıklama yaparken, Doğru Yol Partisinin de içinde yer aldığı bir hükümet döneminde Tunus gazıyla ilgili olarak bir şirketle sözleşme yapıldığını ve gereğinin anlaşılamadığını, sırf bu yüzden Türkiye'nin doğalgazı yüzde 15 daha pahalıya aldığını söylemiştir. Şimdi, Türkiye'de doğalgazın yüzde 15 daha pahalı satıldığı, Türk insanının bu nedenle yüzde 15 kazıklandığı doğrudur, Sayın Başbakan Yardımcısının bu dediği doğrudur; ancak, Doğru Yol Partisinin içinde yer aldığı bir hükümet döneminde bu anlaşmanın yapıldığı yanlıştır. Nitekim, ortaya belgeleriyle konulmuştur ki, bu anlaşma 1998 yılının şubat ayında yapılmıştır ve Sayın Başbakan Yardımcımız "gereğini anlayamadığım bir anlaşma" dediği halde; öyle anlaşılmıştır ki, bu anlaşma, o Başbakan Yardımcımızın hükümetin içinde yer aldığı bir dönemde, 1998 yılı şubat ayında yapılmıştır ve bu anlaşmayla, Türk Milleti, doğalgazı yüzde 15 daha pahalıya almaktadır. Şimdi, güven duyulan bir hükümetin olması için, o Sayın Başbakan Yardımcımızın televizyon kanallarına çıkıp "ey Türk Milleti, ben, doğalgazın millete yüzde 15 daha pahalı satılmasının nedeni olarak Doğru Yol Partisini söylemişsem de, gerçekte, bu yüzde 15 kazıklanmanın nedeni, bizim hükümetimiz zamanında yapılan anlaşmadır" diye millete açıklaması gerekir. Sayın Başbakan Yardımcısı böyle bir açıklamayı yapmadığı sürece, Türk Milletinin bu hükümete güven duyması mümkün değildir. Sayın Başbakan Yardımcısı, televizyonlarda, vatandaşa, şu ya da bu şekilde yanlış bilgi vermiş olabilir. Herkes hata yapabilir; beşer şaşar; hata, insanlara mahsustur; ancak, hatadan dönmek erdemdir. Sayın Başbakan Yardımcısının bu açıklamayı yapmasını beklemekteyiz.

Değerli arkadaşlar, bütün bunlardan anlaşıldığı kadarıyla -zamanım yetmiyor ama- yabancı sermayenin Türkiye'ye gelişinde de, yerli yatırımcıların teşvik edilmesinde de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH ÇELEN (Devamla) - Son cümlemi söylüyorum Sayın Başkan.

...yurt dışında bulunan işçilerimizin tasarruflarının Türkiye'ye yönlendirilmesinde de bir tek engel bulunmaktadır; bütün bunların önündeki tek engel, güven duyulmadığı için bu hükümetin bizatihi kendisidir.

5 inci madde yönetmelik çıkarılmasını öngörmüştür. Bu maddede, bizim, Doğru Yol Partisi olarak önerilerimiz -tasarının eksiği olan- bir, çevrecilik ilkelerinin gözardı edilmiş olması nedeniyle bu hususa dikkat edilmesi; iki, yatırımların teşvikinde Türklere öncelik verilmesidir. Bu yanlışlıklar, bu eksiklikler giderildiği takdirde, kanunun yararlı olacağını düşünüyor, Yüce Heyete saygılarımı arz ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bir düzeltme yapabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN - Yapamazsınız efendim...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Tutanaklara geçmesi için... Önemli ama... Çok önemli.

BAŞKAN - Buyurun.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Deminki arkadaşımız konuşurken "Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" dedi. Halbuki, bu kanun, yeni çıkarılacak bir kanundur, önceden çıkarılmış bir kanun değildir. Zabıtlara geçmesi için düzeltiyorum.

BAŞKAN - Peki efendim, teşekkür ediyorum; anlaşılmıştır.

Şimdi, söz sırası, Saadet Partisi Grubu adına, Rize Milletvekili Sayın Bekâroğlu'nda.

Buyurun Sayın Bekâroğlu. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öyle anlaşılıyor ki, bu hükümetin ve hükümeti oluşturan grupların kafaları cidden karışık. Şimdi, bir yasa tasarısı getiriyorsunuz, amaç bölümünü okuyoruz; yabancı sermayenin girişini kolaylaştırmak için yatırımları teşvik edeceksiniz. Çok güzel, yerinde bir amaç; ama, bu tasarının başına gelenlere baktığınız zaman, bu isim altında ne yazacağınızı bilemiyorsunuz. Nitekim, Sayın Bakan, biraz evvel vermiş olduğu önergeyle, bunu açık ve net bir şekilde ortaya koydu; tasarının ana iskeletini oluşturan bir maddeyi burada birdenbire değiştirdi ve gerekçesini de burada dinleyemedik, görüşemedik. Dolayısıyla, sizin kafanız gerçekten karışık; karışık olması için de çok sebep var.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, genel gerekçede de belirtildiği gibi, özellikle yabancı sermayenin ülkeye girmesini teşvik amacını taşıyor. Deniliyor ki; küreselleşme, sermayenin dünyanın bütün bölgelerini rahatça dolaşmasıdır, dolayısıyla yatırımlarda kullanılmasıdır. Bu, güzel bir gelişmedir; biz de, bu güzel gelişmeye ayak uydurmak için, ülkemizdeki mevzuatı, bu rahatlamaya, teşvike uygun hale getiriyoruz diyorsunuz. Diyorsunuz da, bu amaç, bu şekilde yazılıyor; ama, bu amacın gerçekleşmesi için birtakım koşulların gerçekleşmesi de gerekiyor; bununla ilgili hiçbir şey söylemiyorsunuz. Bu kolaylıklar, öncelikle haksız rekabete sebep olmamalı, ayrıca da millî çıkarlarımıza ters düşmemeli.

Evet, bu tasarıyla, yabancı sermayeyi caydırıcı olduğu düşünülen idarî, teknik ve bürokratik engelleri kaldıralım; ama, bunun yanında, ulusal sanayi baltalanmasın, tarım ve orman arazisi korunsun, çevre korunsun, bölgelerarası kalkınmışlık farkının azalmasına katkıda bulunsun; ama, görüşmekte olduğumuz bu tasarıda bu konuyla ilgili herhangi bir şey yok. En önemlisi, bütün bu formaliteleri, yani, orman ve tarım arazisini, çevreyi tahrip edebilecek çok ciddî, riskli bir madde mevcut; eğer bu konular incelenmez ve karara bağlanmazsa, bu müracaat resen kabul edilmiş olacak deniliyor.

Değerli arkadaşlarım, çok önemli bir konu; teknoloji seçimiyle ilgili bir kriter getirilmiyor. Geri ve ömrünü tüketmiş, çevreyi kirleten teknolojilerin girişini engelleyecek herhangi bir düzenleme yok. Bu, önemli bir konudur. Batılı gelişmiş ülkeler, gerçekten, çevreyi kirleten eski teknolojileri ve maliyeti yüksek olan üretimleri, fabrikaları, çevre ülkelerine, yani, küreselleşen dünyanın merkezinde değil de, çevre ülkelerine kaydırmak istiyorlar. Bu yasa, sanki buna bir hazırlık şeklinde yapılıyor. Bu yasa gerçekleştikten sonra, eğer Türkiye'de bir yatırım olacaksa, bu tipte yatırım olacak. Batılı ülkeler, gelişmiş ülkeler, küreselleşmenin merkezine oturmuş olan ülkeler, gerçekten çevreyi kirleten eski teknoloji ve düşük maliyet için bölgemize gelecekler ve Türkiye, âdeta, Batılı ülkelerin, gelişmiş ülkelerin çöplüğü haline gelecek; bu tasarıyı hazırlayanlar, bu konuyu hiç düşünmemişler.

Değerli milletvekilleri, özet olarak, sizin yaptığınız şudur: Siz, bu yasa ve bundan önce çıkarmış olduğunuz yasalarla, finans kapitalizme uygun bir ekonomi yapmaya çalışıyorsunuz. Bunun anlamı şudur: Şu anda dünyada dolaşan birikmiş sermayenin yüzde 95'i spekülatiftir; yani, faiz amacıyla, kâğıtlar için; spekülatif işlemler yapmak için yabancı ülkelere geliyor. İşte, ülkenin bütün kaynaklarını bankalara gömerek, mevcut bankaları azaltacaksınız ve finans kapitalizmin uluslararası finans çevrelerine uygun bir bankacılık sistemi yapacaksınız; ondan sonra, Türk Halkını, Tütün Yasasıyla, Şeker Yasasıyla -belki de, arkasından, buğday, çay, diğer yasaları çıkaracaksınız- işsiz hale getireceksiniz; 80 dolara,100 dolara çalışmak zorunda kalan insanlar haline getireceksiniz; getirdiniz de... Ondan sonra bu insanlar, çevreyi kirleten, gerçekten ülkenin değerlerini yok eden sanayi bölgelerine gelecekler ve belki de 50 dolara, 80 dolara, 100 dolara çalışacak köleler haline gelecekler. Siz, bunu yapıyorsunuz. Acaba bunun farkında mısınız bilemiyorum. Gerçekten, bu Parlamentoda bulunan herkesin ülkesini sevdiğine inanıyorum, Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Anavatan Partisi, muhalefet partileri; ama, bu olup bitenlerin farkında mısınız, gerçekten merak ediyorum; yani, siz milletvekilisiniz, neye "evet" dediniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, toparlar mısınız.

MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bakınız, çıkarmış olduğunuz bu yasalar milletin geleceğini belirleyecek, ülkenin geleceğini belirleyecek, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini belirleyecek. Peki, neye el kaldırıyorsunuz, neye "evet" diyorsunuz, lütfen bunu bilin.

EROL AL (İstanbul) - Biliyoruz.

MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Bilmiyorsunuz. "Biliyoruz" diyorsanız, gelir burada konuşursunuz, bilmiyorsunuz. (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Al, lütfen, hatibin sözünü kesmeyin.

MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Bakınız, biraz evvel Sayın Bakanın vermiş olduğu önergeyle neye el kaldırdınız, bunun farkında değilsiniz. Yazık oluyor, ülkeye de yazık oluyor, size de yazık oluyor değerli arkadaşlarım.

Saygılarımı sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerindeki görüşmeler bitti.

2 adet önerge vardır; geliş sıralarına göre okutup, aykırılık derecelerine göre de işleme koyacağım efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı yasa tasarısının 5 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Aslan Polat

Fethullah Erbaş

Veysel Candan

 

Erzurum

Van

Konya

 

Mustafa Geçer

 

Mehmet Batuk

 

Hatay

 

Kocaeli

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin üçüncü satırının sonunda yer alan "yatırım izninin" ifadesinin "yatırım izinlerinin" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Saffet Kaya

İlyas Yılmazyıldız

M. Kemal Aykurt

 

 

Ardahan

Balıkesir

Denizli

 

 

Mehmet Sadri Yıldırım

 

Saffet Arıkan Bedük

 

 

Eskişehir

 

Ankara

 

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Bedük, kim konuşacak efendim?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Kaya konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Kaya, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, bizimki daha aykırı.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, çıkarma talebi varken, maddede değişiklik önergesi işleme konulmaz; yani, ondan önce işleme konulmaz.

BAŞKAN - Yanlış okuttular o zaman. Benim kabahatim yok.

Affedersiniz efendim, yanlış okundu. Özür dilerim...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Olur efendim.

BAŞKAN - Sayın Kaya, sizi kürsüye davet ettim; ama, lütfen yerinize buyurun; yanlış önerge okutmuşlar efendim. Sayın Aslan Polat'ın önergesinin sonra okunması lazım.

Önergeyi tekrar okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı yasa tasarısının 5 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                     Aslan Polat

                                       (Erzurum)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Polat. (SP sıralarından alkışlar)

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Biz, bu tasarının tümü üzerinde konuşurken, bir iddiada bulunduk. Dedik ki... Ben, komisyon tutanaklarını aldım, baktım, inceledim; işte, Sanayi Komisyonu tutanakları. "Burada, devletin bürokratlarının hiçbiri, bu tasarının ne olduğunu anlayamamışlar, hep itiraz ediyorlar" dedim ve isimlerini okudum: "Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü Daire Başkanı itiraz ediyor" dedim. Bir daha aynı şeyi okumak istemiyorum; "Hazine Müsteşarlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü Daire Başkanı 'ben itiraz ediyorum' diyor, Serbest Bölgeler Genel Müdürü itiraz ediyor, Çevre Bakanlığındaki hukukçu arkadaşlarımız itiraz ediyorlar" dedim ve şöyle devam ettim: "Bu tasarı üzerinde bürokratların itirazı olduğu gibi, hükümetin de itirazı var" dedim. İşte, biraz önce, 4 üncü maddede... Bu tasarının ruhu olan madde, 4 üncü madde. Hangi yatırımlara ne şekilde teşvik yapılacağı bu 4 üncü maddede sıralanmış. İşte, 100 veya daha fazla işçi çalıştıracaksınız, en az 10 trilyon lira veya üzerinde yatırımınız olacak, beş yıl vergi indirimi alacaksınız, sigorta primlerini iki yıl geç ödeyeceksiniz gibi teşvikler var; hatta biz, onun üzerinde, doğuyu iyileştirmek için de bir önerge vermiştik. Bunun peşinden, hükümet, bir önerge verdi; tamamıyla, bu tasarıyı, bu maddeyi değiştirerek, tasarının ruhunu değiştirdi.

Aynen şu getirilmiş: Deniliyor ki "endüstri bölgelerinde yeni işe başlayan gerçek ve tüzelkişilere, bu bölgelerde yapacakları yatırımlarda yatırım teşvik beyannameleri çerçevesinde hangi teşviklerin verileceği ve verilecek tüm teşviklerin hangi yatırımlara ne şekilde ve ne ölçüde uygulanacağı hususlarında Bakanlar Kurulu yetkilidir." Yani, hiçbir şeyin çerçevesini çizmiyor. Hangi yatırıma teşvik vereceğim, hangisine vermeyeceğim, ne ölçüde vereceğim, ne ölçüde vermeyeceğim; sizin huzurunuza bir ölçüyle gelmiyor ve siz, hiçbir ölçüyle gelmeyen bu tasarı üzerinde evet diyorsunuz. İşte, biz, onun için diyoruz ki, iktidar kanatları, siz, bu tasarıyı incelemeden, düşünmeden, her önünüze gelene evet diyorsunuz. Böyle bir tasarıya evet denilir mi?!. Ben neye evet dedim; yani, kaç kişi çalıştırana evet diyeceğim; 1 işçiye mi, 100 işçiye mi diyeceğim?!. Ne kadarlık yatırıma, 1 trilyona mı, 10 trilyona mı evet diyeceğim?!. Bunu bilmek bizim vazifemiz değil mi?!. Her şeye Bakanlar Kurulu karar verecekse, biz, burada, daha, bu işleri niye tartışıyoruz?!.

Sayın milletvekilleri, bakın, sizin bakanların bürokratları anlamamış, bakanlık anlamamış bunu, siz de anlamadınız; gayet doğal, verdiğiniz oylardan belli.

NİDAİ SEVEN (Ağrı)- Sen de anlamamışsın!..

ASLAN POLAT (Devamla)- Bakın şimdi, milletvekilleri...

ALİ GEBEŞ (Konya)- Yavaş yavaş konuş!..

ASLAN POLAT (Devamla)- Milletvekilleri, yavaş yavaş okuyorum; diyorum ki "devletin Sanayi Komisyonundaki tutanaklarda bütün bürokratlar bu tasarıya itiraz ediyor" diyorum ve ben dedim başında "hükümetin de bu konuda görüşü sabit değil, değişik" dedim. Biraz sonra verdiği önergeyle bütün şartlarını değiştiriyor ve "ben ileride ayarlayacağım" diyor "hangi yatırıma teşvik vereceğim, hangisine vermeyeceğim, ne ölçüde vereceğim; buna Bakanlar Kurulu yetkilidir" diyor. Böyle bir tasarı; ben, neye evet dediğimi bilmeden, neye evet diyeceğim; bunu size  sormak istedim ve hükümet üzerinde... (MHP ve DSP sıralarından gürültüler) Dinleyin beni, dinleyin!..

Hükümetten bir ricamız var; mademki bunu yeniden düzenleyeceksiniz, bu tasarıda -tekrar üzerine basarak söylüyorum- doğu ve batı yörelerimizin gelişmişlik durumunu dikkate alın.

Bakın, burada İstanbul Sanayi Odasının en son aralık ayında çıkardığı bir rapor var. Bu rapora göre, Marmara Bölgesine kasım ayında yüzde 38,2 teşvik verilmişken, Güneydoğu Anadolu'ya yüzde 19,8 verilmiş -GAP'tan dolayı Güneydoğu Anadolu'ya büyük bir akın var- ama, Doğu Anadolu'ya yalnızca yüzde 2,3 verilmiş.

Şimdi, buna mukabil şu çok ilginçtir: Türkiye'deki millî gelire baktığımız zaman, Marmara Bölgesine verilen teşviklerle millî gelirin uyuştuğunu ve teşviklerin de yüzde 38, millî gelirin de yüzde 38 olduğunu görüyoruz; ama, buna mukabil Doğu Anadolu'daki millî gelir yüzde 4,5 olmasına rağmen, verilen teşvikler yüzde 2,3'tür, yani, millî gelirin yarısı kadardır. Bu neyi gösteriyor; Doğu Anadolu Bölgesi, millî gelirin de altında, son derece az, ihmal edilecek derecede ancak yatırım teşvikleri alabiliyor. Onun için, Doğu Anadolu'da yatırımları teşvik etmek için bir ayrıcalık yapmak zorundasınız. Yani, misal olarak söylüyorum; batıda 100 işçiye teşvik veriyorsanız, doğuda bunu 50 veya 25 işçiye vermeniz lazım. Batıda beş yıllık vergi indirimi yapıyorsanız, bunu doğuda yedi yıl, sekiz yıl, on yıl yapmanız lazım ki, doğudaki insanlarla iş yapmak için bu bölgelere gitsinler. Aksi takdirde bu bölgeler boşalacaktır; o bölgeleri boşaltan bu insanlar büyük şehirlerin etrafına gelecekler, gecekondu alacaklar; bu gecekondularda yaşayanlar, hem sosyal patlama yönünden hem işsizlik yönünden sıkıntı yaratacak, bundan da hem siz rahatsız olacaksınız hem biz rahatsız olacağız.

Onun için, bu teşvikleri uygularken Doğu Anadolu'nun bu mahrumiyetlerinin dikkate alınacağını umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar.)

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

SAFFET ARIKAN BEDÜK ( Ankara) -  Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, böyle bir usul yok Sayın Bedük; olsa yaparım yani.

SAFFET ARIKAN BEDÜK ( Ankara) - Sayın Başkan, 4 üncü maddeyle ilgili bir konuyu açıklamam lazım. Sayın Maliye Bakanı da burada.

BAŞKAN - Efendim, önergeyi oylayayım ondan sonra...

SAFFET ARIKAN BEDÜK ( Ankara) - Peki efendim.

M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Efendim, Sayın Bedük her zaman böyle...

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci maddesinin üçüncü satırının sonunda yer alan "yatırım izninin" ifadesinin "yatırım izinlerinin" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                     Saffet Kaya

                                        (Ardahan)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kaya, tekrar, özürlerimle beraber, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygı ve sevgilerimi arz ediyorum.

Bugünkü konuşulan konumuz gerçekten çok önemli. Yasamızın maalesef yeterli olmadığı noktasında değerli hatip arkadaşlarımız değerli görüşlerini serdettiler; ancak, üzülerek söylüyorum ki, Anasol-M Hükümeti, keşke, Türkiye'de yatırımlara değer verebilseydi, reel sektöre değer verebilseydi, kalkınmada gerçekten öncelikli illere değer verebilseydi. Üzülerek söylüyorum ki, kalkıp, biz, şu aşamada, maalesef, havanda su dövüyoruz, selden tomruk kaçırıyoruz bir anlamıyla, bir anlamıyla da rüzgâr ekip fırtına biçiyoruz. Sebebi şu: Bir devalüasyon yaşanıyor Türkiye'de -kasım devalüasyonu, şubat devalüasyonu- bu devalüasyonda 12 milyar dolar paramız, sıcak paramız yurtdışına gidiyor. Beceriksiz ve basiretsiz ekonomik politikalarıyla yerli sermayeyi Bulgaristan'a 1 milyar dolar olarak gönderebilen bir hükümet, herhalde, cumhuriyet tarihinde, bugüne kadar görülmemiştir kesinlikle. Bu tablodan acaba Anasol-M Hükümeti olarak ne kadar ibret alıyorsunuz; ne kadar ibret alıp da bu tasarıyı Parlamentonun önüne getirebiliyorsunuz?! 1 milyar dolarlık bir yatırımı Bulgaristan'a, Macaristan'a gönderen bir ekonomik anlayış, bir yanlış politika anlayışı, acaba, ne düşünüp de yabancı sermayeyi Türkiye'ye getirme noktasında böyle bir tasarıyı toplumun huzuruna ve Yüce Parlamentoya getirebiliyor diye düşünüyorum ve bu tasarının bu şekilde getirilmesini, boş ve kof getirilmesini de ben, huzurunuzda, Anamuhalefet Partisinin bir sözcüsü olarak esefle kınıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, eğer, gerçekten, siz, bu ülkedeki iç dinamiklere, müteşebbisine, yatırımcısına moral gücü verseniz, teşvik gücü verseniz, rekabet gücü verseniz, o yastık altındaki paraların hiçbiri olmayacak. Kaldı ki, organize sanayi sitelerinden bahsediyorsunuz...

Benim kendi ilimde, Ardahan İlimde, yatırım için 1 milyon lira koymuşsunuz; nerede sizin ciddiyetiniz hükümet olarak, Allahaşkına bir söyler misiniz?! Halkla dalga mı geçiyorsunuz?! Benim bölgemde, doğumda, yatırımların payı, batıya nispeten, son derece düşük. Bunu, bölgecilik anlayışıyla asla arz etmiyorum Yüce Parlamentoya. Aslında, yatırımlar için, batıda kişi başına 30 000 000 lira düşüyorsa, maalesef, doğuda, güneydoğuda kişi başına 5 000 000 lira düşüyor. Gelsin Anasol-M Hükümeti, bu haksızlığı önlesin; biz de, Anamuhalefet Partisi olarak, size evet diyelim, bunu kesinlikle doğru bulalım. Gelin, doğunun sorunlarını, hep birlikte, bu Yüce Parlamentoda tartışalım. Bakın, bölgeler arasında bu kadar ciddî bir uçurum varken ve bu konuda anayasa değişikliği yapmamız gerekirken, niye, bu şekilde, çok basit, ama, çok palyatif kanunlarla Parlamentomuzu işgal ediyoruz; bunu anlamış değilim. Doğrudur, doğrudur; belki, bugüne kadar bu Parlamento çok yasa çıkarmıştır; bunu da takdir etmek lazım hiç şüphesiz; ama, tamamıyla, yasaların temeli boştur arkadaşlar.

Bugün, dünyada yabancı sermayenin 1 trilyon dolar olduğunu biliyoruz; ama, Türkiye'ye ancak 800 milyon dolar yabancı sermaye gelebilmekte. Niye gelebilmekte; Anasol-M Hükümetine, ne halkın güveni vardır ne de uluslararası bağlamda güven duyulmaktadır; bu, çok açıktır.

En doğru yapılacak şey, halkın güvenini elde edemeyen bir hükümetin, en kısa zamanda istifa etmesidir ve bu halkı kesinlikle bu şekilde oyalamamasıdır, akıntıya kürek çekmemesidir. En doğru, en erdemli davranış, hükümet olarak, gerçekten, halktan da özür dileyerek, istifanızı en kısa zamanda halka müjdelemenizdir. Kurban Bayramı da geliyor; inşallah, bayrama doğru, halka, bir müjde verirsiniz, dersiniz ki: Biz, bu ülkede, cumhuriyet tarihinin, gerçekten, en kötü hükümeti olduk ve cumhuriyet tarihinden bugüne kadar en basiretsiz hükümeti olduk ve istifa ediyoruz. (DYP sıralarından alkışlar) Bir erdem gösterin ve gerçekten, halkın sırtından inmeyi, bir millî mesele olarak kabul edin.

Değerli arkadaşlar, gelin, hükümet olarak, bu memleketin, gerçekten, sırtında yük oldunuz, halkın takati, gücü kalmadı; artık, halkın sırtından inin, ülke adına bir erdem göstermiş olursunuz. Eğer, zaten, bunu yapmazsanız, yakında sandıklar gelecek, sandıkta, mutlaka, halk, sizin hesabınızı çok acı bir şekilde soracaktır; bundan da endişeniz olmasın.

Bu yasayla ilgili, tabiî, biz de, doğru bulduğumuz yanları olmakla birlikte, eksik yanlarını da ifade ederken, bu yasayı, kerhen, Anamuhalefet Partisi olarak destekleyeceğiz; ancak, umuyorum ki, önümüzdeki günler içinde, batmış olan reel sektörümüz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, teşekkür edebilir miyim?

SAFFET KAYA (Devamla) - Sözümü tamamlayabilir miyim Başkanım?

BAŞKAN - Tabiî efendim, hayhay; tamamladıktan sonra teşekkür edeceğim.

SAFFET KAYA (Devamla) - Peki Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Önümüzdeki günler içinde, hükümetten belki halkı bir umudu yok; ama, buradan, tekrar, vicdanlarınıza sesleniyorum: Hükümet olarak, gelin, batırdığınız, gerçekten ülkeyi iflas ettirdiğiniz, ülkeyi ekonomik kaosa sürüklediğiniz bu ortamda, biraz olsun tarım sektörüne, biraz olsun esnafımıza, reel sektöre, gerçekten, merhamet elinizi uzatarak, o insanların Türkiye'nin kalkınmasındaki dinamiklerini en güçlü hale getirmek için gayret edin. Bunu yapmayacağınızı biliyorum; ama, yine de, ben, iktidar milletvekilleri olarak sizin vicdanlarınıza seslenerek söylüyorum: Gelin, bu yanlışınızdan geri dönün ve gerçekten, bu vatandaşın sırtından inin. En büyük erdem istifa etmektir diyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun katılmadıkları önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. - 12.4.2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesine "tutarı" kelimesinden sonra gelmek üzere "ve genel idare giderleri" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Sayın Bedük, bir açıklamanız var galiba, yerinizden söyler misiniz.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde geçti; ama, son derece iyi niyetli bir hatırlatma yapmak istiyorum. Madde 4'te düzenlenmiş şekliyle, beş malî yılda ödeme yapmama veya iki malî yılda da, özellikle, çalışan işçilerle ilgili muafiyetler getirilmişti. Sonra, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımız burada bir düzenleme yaptı, bunu ortadan kaldırdı. Demek oluyor ki, endüstri bölgelerine yönelik özellikle daha evvelden getirilmiş olan vergiyle ilgili birkısım muafiyetler...

BAŞKAN - Kalktı.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - ...beş yılda bir gelecek olan muafiyetler kalkmış oluyor. Bunun bir faydası olmayacak. Eğer Sayın Sanayi...

BAŞKAN - Efendim, takdir hükümetin.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Ama, Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı onun devam ettiğini söylüyordu. Ben öyle anladım, eğer yanlış anlamadıysam; onun düzeltilmesi bakımından, faydalı olması açısından... Maliye Bakanımız burada, bilsin diye söylüyorum.

BAŞKAN - Efendim, Sanayi ve Ticaret Bakanının kendi önergesi Sayın Bedük, takdir onların.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Bir yanlışlık var efendim; çünkü, onlar, bunun devamını istiyorlardı diye biliyorum.

BAŞKAN - Peki efendim, teşekkür ederim, mesele anlaşılmıştır.

6 ncı madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Tokat Milletvekili Sayın Ali Şevki Erek, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Çok değerli Başkanım, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde bundan on gün kadar evvel bir kanun görüştük. Çok açık şekilde, hem grup başkanları hem Yüce Meclisin değerli üyeleri hem o gün komisyon sıralarında oturan değerli bakanımız, 4325 sayılı Kanunun değiştirilmesi gerektiği hakkında bir görüş birliğine vardılar, onun gerekçesi olarak da Yüce Mecliste şöyle bir uzlaşma ortaya konuldu: Neydi o; bugüne kadar, özellikle, olağanüstü hal kapsamındaki illerde ve kalkınmada öncelikli yörelerde tatbik edilen 4325 sayılı Kanun ve teşvik kanunları bir sonuç vermemiştir. Bunun üzerine, çıkarılan değişik mevzuatın yeniden temelden ele alınması ve teşvik meselesinin esaslı bir şekilde Yüce Meclisin önüne en kısa sürede getirilmesi konusunda bir fikir birliğine varılmıştır. Bir de bugün bakıyoruz ki, Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzurunda.

Değerli arkadaşlarım, ben, Sanayi ve Teknoloji Komisyonunun üyesi değilim; ama, bugün dehşetle öğreniyorum ki, Sanayi Komisyonunda ve bilahara teşkil edilen alt komisyonda yapılan müzakerelerde, bu kanun tasarısının muhteviyatına, orada bulunan özellikle üst düzey bürokratlar tamamıyla karşı çıkmışlar, bu tasarının fuzuli olduğunu, yeniden bir keşmekeşe ve kargaşaya sebebiyet vereceğini söylemişler. Bu bürokrat arkadaşlarımızın söyledikleri doğrudur. Gerçekten, bugüne kadar serdedilen mevzuatın üzerine... Bakınız, hangi mevzuatın üzerine; Organize Sanayi Bölgeleri Yasası, biraz evvel söylediğim 4325 sayılı Yasa, 1995 yılında çıkarılan çok geniş Bakanlar Kurulu kararları, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Yasası ve bugün, Endüstri Bölgeleri Yasasıyla, hem Ankara'da müteaddit kurullar hem ilgili ilde müteaddit kurullar vasıtasıyla, tam bir kargaşaya, tam bir keşmekeşe meydan verici bir yola girilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bununla biz neyi elde etmek istiyoruz; üretimi artırmayı istiyoruz, istihdamı artırmayı istiyoruz. Türkiye'nin bugün durumu nedir; Türkiye'nin durumunda, sanayi ve endüstri tamamen, neredeyse sıfıra müncer olmuş.

Bakınız, kasım ayı itibariyle, İstatistik Enstitüsünün yayınladığı rakamlara, bugünkü gazetelerde çıkan rakamlara bir göz atalım: Türkiye, imalat sanayiinde yüzde 16 küçülmüş, araçların imalatında üretim yüzde 76 nispetinde düşmüş. Türkiye, kasım ayı itibariyle yüzde 9,5 büzülmüş. Böyle bir ekonomide, kredi faizlerinin yüzde 120'lerde gezdiği -asgarîyi söylüyorum- kredi kullanmanın imkân dahilinde olmadığı, elektriğin Avrupa'da verilen fiyatlardan en az 5-6 katında girdi olarak sanayiciye intikal ettiği, ihracatın şu anda üretimle karşılanmadığı bir ortamda, biz, sanayiyi kalkındırmak için, mevcut mevzuatın üzerine, belirli bir şekilde, sadece bir konuyu düzenleyen, yepyeni bir yasa tasarısıyla Yüce Meclisin önüne geliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu kurullarıyla, mevcut karmaşasıyla, arzu edilen sonuca kesinlikle varılamayacaktır. Türkiye bir keşmekeşin içinde ve bu yasayla da, sanayinin kalkınmasına, üretimin ve istihdamın artmasına meydan verecek bir hususu, maalesef, ortaya koyamayacaktır.

Ne yapılacak?.. Yapılacak bir şey yok; çünkü, adı büyük. Böyle hastalıklı bir bünyede, böyle bir krizde, biz, kendi kendimizi şu şekilde aldatacağız: Endüstri Bölgeleri Kanunumuz var. İlaç olarak, Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısını getirdik, kanunlaştırdık; bununla da, istihdamı, üretimi artıracağız ve sanayiyi kalkındıracağız. Bu, tamamen kendi kendimizi aldatmaktan başka bir şey olmayacak, özellikle kargaşa ve keşmekeş devam edecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ŞEVKİ EREK (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlayacağım.

Daha evvel hazırlayıp Yüce Meclisin önüne getirmeniz gereken ve bugüne kadar sonuç alamadığınız yasaların, temelden, birlikte ele alınıp, hem yabancı sermaye bakımından hem yerli sermaye bakımından hem üretim bakımından hem istihdam bakımından, tam, dört dörtlük bir yasanın ortaya konulmasında bir zaruret olduğunu burada vurguluyor; Değerli Başkanımızı ve Yüce Meclisin değerli üyelerini, şahsım ve Grubum adına, sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, söz sırası Saadet Partisinde.

Sivas Milletvekili Sayın Musa Demirci; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MUSA DEMİRCİ (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 789 sıra sayılı tasarının 6 ncı maddesi üzerinde Saadet Partimizin görüşlerini arz edeceğim; bu vesileyle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının 6 ncı maddesi, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesinde küçük bir değişiklik yapıyor, teknik bir özelliğe sahip.

Ben, burada, tabiî, bunun üzerinde konuşacak değilim; çünkü, teknik bir konu ve belki yerinde bir şey. Ancak, elimde Ziraat Mühendisleri Odasının bir yayın organı var. Ziraat Mühendisleri Odasının bu yayın organı üç ayda bir çıkıyor ve elimdeki sayı ağustos ve ekim aylarını ihtiva etmektedir. Burada bir basın bildirisi hazırlanmış, yani bu sayıda bir basın bildirisi hazırlanmış, bu basın bildirisi fevkalade enteresan. Basın bildirisinin başlangıcında diyor ki "Yatırımlarda karşılaşılan idarî engeller bahane edilerek, Endüstri Bölgeleri Yasası çıkarılmamalıdır." Böyle bir şey. Kim diyor bunu; Profesör. Doktor. Gürol Ergin, Ziraat Mühendisleri Odasının Başkanı.

Bakın, o günlerde Hazine Müsteşarlığında bir toplantı yapılıyor. Toplantı Hazine Müsteşarlığının Halkla İlişkiler Müşavirliğinde 5 Eylül 2001 tarihinde yapılıyor ve bu basına da duyuruluyor. Deniyor ki "bu tarihte bir toplantı yapılacak" ve sonra 10-11 eylül 2000 tarihlerinde Uluslararası Finans Kurumunun ve onun yan kuruluşu olan Yabancı Yatırım Danışmanlık Kurumunun -yani, bunların her ikisi de, Dünya Bankasının bünyesinde olan kuruluşlar- katılımıyla, burada bir toplantı yapılıyor. Bu toplantıya katılan kuruluşlara bakıyoruz; katılan kuruluşlar sivil toplum örgütleri olarak mütalaa ediliyor; ama, TOBB, TÜSİAD, YASED, İstanbul Sanayi Odası, Ankara Sanayi Odası gibi kuruluşlar katılıyor. Bunların dışında bir sivil toplum örgütünü göremiyoruz. Oysaki, bakın, burada, bir yabancı yatırım şirketi Türkiye'de yatırım yapacaksa ve mühendisini, mimarını getirecekse, Türk Mimar ve Mühendisler Odasından, aslında, bu getirilen insanların bir belge alması lazım, çalışma belgesi alması lazım. Bu bakımdan, burada, Türk Mimar ve Mühendisler Odasını göremiyoruz, MÜSİAD'ı göremiyoruz, ASKON'u göremiyoruz; yani, sivil toplum kuruluşları olarak, Türkiye'de, yalnızca, zenginler kulübünü ihtiva eden bir kuruluşu kastetmek fevkalade yanlış. Yani, bakın, bir sivil toplum kuruluşu olarak Ziraat Mühendisleri Odası tarafından, o gün, yani, ağustos ayında Türkiye'ye ilan ediliyor ve burada, bazı sorular soruyorlar; ama, bu sorularına da bugüne kadar herhangi bir cevap alamamışlar. "Anadolu yok" deniliyor, "Anadolu yatırımcısı yok" deniliyor ve "yatırımlarda idarî engel" deyimi kullanılarak "Anayasa ve yasalar gereği, birinci sınıf tarım arazilerimizi, meralarımızı, ormanlarımızı, kıyılarımızı, tarihî ve kültürel varlıklarımızı korumak, idarî bir engel midir yoksa ulusal bir görev midir" diye soruluyor; ama, bugün 3 üncü madde görüşüldü. 3 üncü maddede, maalesef, tarım topraklarının, böyle, yine birilerine "yatırım" adı altında verileceğini görüyoruz. Bunun biz daha önce örneklerini yaşadık; Sakarya'da yaşadık, başka illerde yaşadık. Onu görüyoruz şimdi.

Yine aynı kuruluş soruyor "Bakanlar Kurulunda imzaya açılan, anlaşılmaz bir nedenle metni kamuoyundan gizli tutulan, ülke topraklarını, tüm yasal mevzuatı yok sayarak yabancıların emrine vererek endüstri bölgeleri yasası diye bir şey ihdas etmek doğru mudur" diyor; ama, bunların cevabını şu saate kadar konuşan hiçbir arkadaşımız alamadı. Ben de inanıyorum ki, doğru değil; ama, maalesef, yine kaybeden ülkemiz olacaktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Efendim, teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya; buyurun efendim.

AK PARTİ GRUBU ADINA TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; seçkin Heyetinizi, AK Parti Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Halkımız arasında çokça kullanılan anlamlı bir söz vardır: "Aynalar yalan söylemez." Şüphesiz, ekonomimizin aynası da rakamlardır. Rakamlar, Türkiye'nin çok kötü yönetildiğini söylüyor. Ülkemiz, tarihinin en ağır krizini 57 nci hükümet marifetiyle 2001 yılında yaşadı. 2001 yılına Türkiye, millî gelir toplamı 201,9 milyar dolarla girdi; ancak, 149,8 milyar dolarla 2002'ye devretti.

2001 yılı başında kişi başına gelir 2 986 dolar iken, 2002'ye 2 261 dolarla devredildi.

36,4 katrilyon olan içborç, 117 katrilyon, 113 milyar dolar olan dışborç ise 117 milyar dolar olarak devredildi.

Yüzde 6,1 olarak hedeflenen büyüme hızı, maalesef, eksi 11'le; 2,7 milyar dolar olan, özelleştirme geliri 0'la 2002'ye devretti. Yani, Türkiyemiz, maalesef, tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşadı ve yaşıyor.

Özetlemeye çalıştığım olumsuzluklar ekonomide çöküntüyü torpillemiş ve pek çok yatırımcı ve sermaye, uygulanan bürokratik engeller ve ağır vergi yüzünden eski komünist ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır. Son iki yıl içerisinde, ülkemizden yurtdışına büyük bir sermaye göçü yaşanmış, Anadolu'dan yurtdışına yaklaşık 10 milyar dolarlık sermaye kaçışı olmuştur. Bu, kriz şartlarında üzerinde iyi düşünülmesi gereken önemli bir durumdur.

Değerli arkadaşlarım, bu gerçeklerin yaşandığı bir ortamda, böyle bir tasarıyı Yüce Mecliste görüşüyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hükümetlerin görevi, üretimin motoru olan özel girişimcilere, siyasî ve ekonomik istikrarın bulunduğu, ilkelerin belirli, güvenilir, şeffaf olduğu, sözleşmelerin yaptırım gücünün yüksek olduğu, enflasyon, döviz kuru ve faiz oranları dahil tüm makro ekonomik göstergelerin öngörüldüğü ve ekonomik hesap yapmayı mümkün kılan ekonomik ortamı hazırlamalarıdır. Girişimciler, ancak böyle bir ekonomik ortamda yatırıma yönelirler.

Yine, hükümetlerin görevi, bu ortamı oluşturmaya yönelik politikalar üretmek ve uygulamaktır. Böylece oluşacak güven ortamı, toplumumuzda zaten var olan girişimci gücünü harekete geçirecek, yabancı sermayenin ülkemize girişini hızlandıracak ve böylece üretim artışı sağlanacaktır.

Ülkemizde üretim, istihdam ve katmadeğerin oluşturulmasında en önemli katkıyı sağlayan esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'ler, iktisadî ve sosyal yapımızın şüphesiz omurgasıdır. Halen yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz ve darboğazdan çıkış için alınacak tedbirlerin başında, esnaf, sanatkâr ve KOBİ'lerin her türlü imkânlarla desteklenerek, yeniden canlanmalarının sağlanması gerekmektedir.

Yine bu kesime yönelik olarak, istihdam ve üretimi artıracak yatırımı yapan esnaflar için, projeye dayanan finansman desteği, vergi kolaylıkları ve bürokratik engellerin azaltılmasını da lüzumlu görmekteyiz.

Ayrıca, yabancı sermayenin teşviki de asla ihmal edilmemelidir. Yabancı sermayenin girişi, ancak güven ortamının temin edilmesine bağlıdır. Türkiye'de güven ortamının sağlanmaması, süregelen bürokratik engeller, ekonomideki belirsizlikler gibi sebeplerle, ülkemiz, dünyada çok büyük boyutlara ulaşan yabancı sermaye akımından yeteri kadar istifade edememektedir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

TEVHİT KARAKAYA (Devamla) - On yıl öncesine kıyasla, ülkemiz, doğrudan yabancı yatırım endeksi sıralamasında, 137 ülke arasında 71 inci sıradan 122 nci sıraya düşmüştür.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütünün 2001 Raporuna göre, Türkiye, Angola'nın yarısı kadar doğrudan yabancı yatırım çekebilmiş; Burkine Faso, Bulgaristan, Etiyopya, Mozambik, Vietnam ve Nijerya'dan sonra, en az yabancı sermaye gelen ülkeler arasında maalesef sonuncu sıralarda yer almaktadır.

Türkiye'nin durumu, sadece doğrudan yabancı yatırımlar açısından değil, portföy yatırımları açısından da, maalesef, iç açıcı değildir. Yabancıların portföy yatırımlarıyla ilgili para giriş çıkışı, son dört yılda düşüş göstermekte, Türkiye'nin uluslararası portföy yatırımlarından aldığı pay da azalmaktadır. Yine, son dört yıldır, portföy yatırımlarından, yurt dışına, toplam 12 milyar dolarlık net kaynak çıkışı meydana gelmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kavramların içinin boşaltıldığı, değerlerinin eskitildiği, sözün anlamını yitirdiği böyle bir dönemde, Türkiye, yeni ve taze bir anlayışa; kararlı, önünü ve geleceğini görebilen hükümete ve hükümetlere; onurlu bir ekonomik ve sosyal mücadeleye; ayakları yere basan, yerli, ancak çağdaş bilgilerle donanmış kadrolara; ufuk açıcı, gerçekçi program ve projelere şiddetle ihtiyaç duymaktadır.

Bütün bunları, ekonomik kalkınma hamlesini başlatacak, gelir dağılımındaki bozuklukları düzeltecek, yolsuzluğu ve yoksulluğu ortadan kaldıracak, küskünlükleri giderecek, birleştirici, kucaklayıcı, toplumsal barışı temin edici, kurumlar ile yurttaşlar arasında güven sağlayıcı, dinamik ve irade sahibi kadrolara ihtiyaç vardır.

Bu duygularla, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Madde üzerinde görüşmeler tamamlandı.

Bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin dördüncü satırındaki "ibaresi" kelimesinin "ifadesi" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımla.

 

İlyas Yılmazyıldız

Mehmet Sadri Yıldırım

Celal Adan

 

Balıkesir

Eskişehir

İstanbul

 

Hakkı Töre

 

Saffet Arıkan Bedük

 

Hakkâri

 

Ankara

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın İlyas Yılmazyıldız, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada, 6 ncı madde üzerinde bir değişiklikle ilgili söz almış bulunmaktayım.

Şimdi, bu kanun üzerine konuşan bazı arkadaşlarımız dedi ki: "Muhalefet partisi milletvekilleri, Sanayi Komisyonunda şöyle söylüyor, burada farklı söylüyor." Üzülerek ifade etmeliyim ki, galiba, bu arkadaşlarımızın tutanak okuma alışkanlığı da yok. Biz, Sanayi Komisyonunda ne söylemişsek, burada da onu söylüyoruz; ama, bu arkadaşlarımız, Sanayi Komisyonunda söylediklerinin arkasında duramıyorlar; bu bir.

İkincisi, yine, kanuna bakıyorlar, üst tarafını okuyorlar; ama, içini okumuyorlar.

AHMET SANCAR SAYIN (Antalya) - Nereden biliyorsun?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Evet, biliyorum... Az önce itiraz etti bir arkadaşımız, Sayın Çelen'in konuşması üzerine, dedi ki, bu yeni bir kanundur...

ŞENEL KAPICI (Samsun) - İsim ver.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - İsim vereyim: Sayın Seven... Halbuki, burada, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun değiştirilmesi hakkında kanun diye, içinde yazıyor; okusaydı, bunu bilirdi. (DYP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, okumadan...

Şimdi, bu hükümetin bir kanun yapma alışkanlığı var. Hani, kervan yolda düzdür misali, bu hükümet de "kanunları -işte, bir çıkıyor, şöyle bir vuruş başlıyor- buraya kadar tamamlarız" diyor. 4 üncü madde kökten değişmiş. 4 üncü madde, bu kanunun belkemiği. Komisyonda yapılan bütün tartışmaları elinizin tersiyle iteceksiniz, yepyeni bir şey getireceksiniz, onu da tartıştırmayacaksınız, sonra kanun yapmış olacaksınız. Hoş!...

Ben şunu çok rahat iddia ediyorum: Bu hükümet ve bu iktidara destek veren milletvekilleri; hadi, milletvekillerini bir derece mazur gördüm; ama, hükümet üyeleri bile hangi kanunun ne için çıkarıldığını hiç bilmiyor, Başbakan zaten hiç bilmiyor. Nereden çıkarıyorsunuz... (DSP sıralarından gürültüler) Söyleyeceğim bir dakika... Nereden biliyorsunuz... Bakınız, geçen hafta bir kanun çıkardık.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Benim Başbakanım yurtdışına sermaye götürmüyor.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Sermayeyi siz götürüyorsunuz. 10 katrilyon lirayı peşkeş çekeceksiniz. Bu kadar peşkeşi, bütün hortumcuları serbest bırakıyorsunuz. DGM kapsamından ben mi çıkardım?! Çıkaran sizsiniz. Çiftçiye yok, esnafa yok, hortumcuya 10 katrilyon var. Konuşuyorsunuz! Millet bunun hesabını soracak sizden. (DSP sıralarından gürültüler)

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sen, Genel Başkanına sor onu. Amerika'da sermaye biriktiren Genel Başkanına sor.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Şimdi, bakınız, geçen hafta İhale Kanunu çıkarıldı; diyor ki: "Kamu kaynağı kullanan bütün kurumlar, fonlar, KİT'ler, belediye BİT'leri -yüzde 50 ve yukarı hissesi olan- çıkan İhale Yasasına tabidir." Buyurun, madem, böyle bir yasa çıkardık geçen hafta, bu hafta çıkan bu kanunda deniliyor ki: "Bu kanun kapsamında yapılacak harcamalarda 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunuyla 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri uygulanamaz." IMF'ye ne diyeceksiniz?! Sayın Başbakan Amerika'ya gittiğinde bunun hesabını nasıl verecek?! Yine, zılgıt yiyip gelecek, hiçbir şey de alamayacak, bundan önce gittiği gibi. (DSP sıralarından gürültüler)

Dolayısıyla, verdiğiniz sözleri tutamıyorsunuz, çıkan kanunları takip edemiyorsunuz. Çıkan her kanun bir önceki kanunu tekzip ediyor. Çıkan her kanun bir önceki kanunu kadük ediyor ve burada da, getirip, maddeyi tümden değiştiriyorsunuz. Siz, ne yaptığınızı bilmiyorsunuz; sersem tavuk gibi ortalarda dolaşıp duruyorsunuz. (DYP sıralarından alkışlar, DSP sıralarından gürültüler)

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan, çok seviyesiz laf bu.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Meclisin zamanını boşa harcıyorsunuz, bu milletin zamanını boşa harcıyorsunuz. İnsanları, sefalete, yokluğa, açlığa mahkûm ediyorsunuz. (DSP sıralarından gürültüler)

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Bu kadar seviyesizlik olmaz Başkan!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Dün, konuşmamda söyledim, pancar ekicileri bekliyor, acaba, pancar ekebilecek miyiz diyor. Sayın Bakan, bu sözleşmelere ne zaman müsaade edecek? Sayın Bakandan bir açıklama yok. Yine, bugün beni aradılar. Sayın Sanayi Bakanından bir açıklama bekliyoruz. Bu yıl, bize, bu hükümet, pancar ekimine müsaade edecek mi, etmeyecek mi? Pancar sözleşmeleri yapılacak mı, yapılmayacak mı? Dolayısıyla, bakın, sorular, sorular, sorular; cevap yok; sadece gizli şekilde...

YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Ne alakası var!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Var, çok alakası var; yani, siz, milletle ilgili değilsiniz ki!...

YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Kim diyor milletle ilgili olmadığımızı?..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Pancarcının derdi sizin derdiniz olsun, tütüncünün derdi sizin derdiniz olsun. Pancar ekicileri arıyor, az önce. Buradaki de, Sanayi Bakanıdır, Sanayi Bakanı da bu işten sorumludur.

Dolayısıyla, bu tasarının getireceği çok fazla bir şey yok; ama, organize sanayi bölgeleri endüstri bölgesi olsun yarışı başlatacak. Ben de, bu yarışa, Sayın Bakanın Balıkesir'dekilere öncelik vererek başlamasını diliyorum.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Utanmadan bunu söylüyorsun!..

HİDAYET KILINÇ (İçel) - Sözünü geri alsın...

BAŞKAN - Sayın İlyas Yılmazyıldız, size, İçtüzüğün 67 nci maddesini hatırlatayım.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Buyurun.

BAŞKAN - Çok bağırıyordunuz; duymazsınız diye sözünüzü kesmedim.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - "Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet eder."

Arz ederim efendim.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Alışkanlık haline getirdiler Başkan, sesimizi çıkarmıyoruz diye...

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Aynaya baksın, aynaya...

BAŞKAN - Efendim, rica ederim...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Kimseyi yaralamak gibi bir sözüm olamaz; ama, milletin ıstırabı çok büyüktür. Burada, bakınız, gerçekler saptırılarak, bazen, işte, yasa şöyledir, böyledir... Arkadaşlarımız söz alıp görüşlerini dile getirebilirler.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Efendim, maksat hâsıl olmuştur. İçtüzüğün 67 nci maddesine göre düzelttiniz, teşekkür ediyorum efendim. Önemli olan maksadın hâsıl olması.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Efendim, Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunarken karar yetersayısının aranılması istenmiştir. "Önergeyi kabul edenler, etmeyenler" derken, elektronik cihazla oylama yapacağım; haberiniz olsun.

Süre 2 dakika efendim.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Önerge reddedilmiştir efendim.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici maddeyi okutmadan evvel bir şey ifade etmek isterim efendim. Bu kanundan sonra iki tane uluslararası anlaşma var.

Sayın milletvekilleri, onlar da açık oylamaya tabidir; bir yere ayrılmamanızı rica ediyorum.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine göre kurulmuş bulunan mevcut organize sanayi bölgelerinden Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca uygun görülenler, Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunun teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca endüstri bölgesi olarak ilan edilebilirler.

Endüstri bölgesi kurulması talep edilen yerlerde, organize sanayi bölgelerinin bulunması durumunda, öncelikle mevcut organize sanayi bölgeleri bu madde uyarınca endüstri bölgesi olarak ilan edilebilirler.

Endüstri bölgesi olarak ilan edilen organize sanayi bölgeleri mevcut organları vasıtasıyla sevk ve idare edilir. Bu bölgelerde, bu Kanun ile tanımlanan yatırımı gerçekleştiren yatırımcılar yine bu Kanun ile getirilen teşviklerden yararlanırlar.

BAŞKAN - Geçici 1 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi adına Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal konuşacaklar efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ünal. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, AK Parti Grubu adına ve şahsım adına, saygıyla selamlıyorum.

Geçici 1 inci maddede "4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine göre kurulmuş bulunan mevcut organize sanayi bölgelerinden Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca uygun görülenler, Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulunun teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca endüstri bölgesi olarak ilan edilebilir" denilmektedir ve bunun şartları da arkasından sıralanmaktadır.

Endüstri bölgesinin kurulması, Türkiye açısından faydalı gördüğümüz bir olay.

BAŞKAN - Sayın Ünal, bir dakika efendim...

Sayın milletvekilleri, biraz sükûneti muhafaza edebilir miyiz efendim... Arı kovanı gibi; hayırdır inşallah... Lütfen...

Sayın Ünal, buyurun efendim.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; endüstri bölgelerinin kurulmasından maksat, yabancı sermayeyi ülkemize çekmek; dolayısıyla, istihdam imkânı ortaya çıkarmak, issizliğin önünü kesmek, yabancı sermayeyle işletmeler, fabrikalar açmak suretiyle Türkiye'de üretime katkıda bulunmaktır.

Tabiî, bu geçici maddede, mevcut organize sanayi bölgelerinden bir kısmının, teklif suretiyle, endüstri bölgesi haline dönüştürülmesi hadisesi var. Şu anda, pek çok organize sanayi bölgemiz henüz yeterince üretime geçememiş, hatta bir kısmında, mesela, kendi ilim Osmaniye'de bile, birtakım işletmeler tarafından arazi satın alındığı halde, krizden dolayı, imkânsızlıklardan dolayı ve geleceğe güvensizlikten dolayı fabrikaların temeli atılamamıştır. Bu, birinci hastalık. İkinci hastalık ise, biz, dış sermayeyi ülkeye çekmeye çalışırken, maalesef, yerli sermayeyi, özsermayemizi ürkütmekte ve yurtdışına kaçmasına sebep olmaktayız.

Geçtiğimiz haftalarda odalarımıza gönderilen bir dergi var; çok ibretli olduğu için, ibretamiz olduğu için sizlere buradan göstermek istiyorum. Şu dergiyi odalarımıza gönderdiler, kim çıkarıyor bilmiyorum; ama, Sayın Ulaştırma Bakanımızın da fotoğrafının basıldığı bir haber var: "Özel havayollarına devletten bir parmak bal, 6 000 000 dolar" diye. Bildiğiniz gibi, basından da takip ediyoruz, bazı özel havayolları şirketleri kriz içerisinde; ama, ne var ki... Bu şirketleri sıralamış ve bunlardan bir tanesi de Air Alfa. Hemen altına yazmış "yeşil sermayeye destek yok." Haberin içerisinde "Bakanlar Kurulunda da görüşülen pakette, şirketlerin 106 000 000 dolarlık kredi talebi değerlendirmeye alındı. Hazine Müsteşarlığı, havayolu şirketlerine, Eurocontrol'e olan borçlarının tasfiyesinde kullanılmak üzere ilk etapta 10 trilyon liralık bir kaynağın -yaklaşık 6 000 000 dolar- aktırılmasını uygun buldu. Yeşil sermayeyle bağlantısı olduğu gerekçesiyle, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da sağlanacak krediden Air Alfa'nın yararlanamayacağı bildirildi."

Değerli milletvekilleri, bu ne kadar hazin ve ne kadar utanılacak bir olay. Aynı hadiseyi şu Yüce Mecliste de geçen haftalarda yaşadık. DSP sıralarından çok sayın bir milletvekili arkadaşımız, burada konuşan bir milletvekiline söz atıyordu "yeşil sermaye ne olacak" diye. Şimdi, biz, sermayeyi yeşil, kızıl, sarı diye ayırırsak ülkede, kim yatırım yapacak?! Yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesinin yegâne maksadı nedir; Türkiye'de istikrardır. Bir örnek daha vereyim: Yeşil sermaye diye damgalayıp cezalandırdıkları Anadolu şirketleri, yurtdışında çalışan işçilerimizin sermaye destekleri, para destekleriyle kurulmuş ve çalışan şirketler, binlerce insanımızın çalıştığı şirketler.

Geçen hafta, Milliyetçi Hareket Partisinin çok değerli Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli Bey, Avrupa gezisine çıktı, birkısım ülkeleri gezdi, oradaki işçilerimizle toplantılar yaptı -ben, basından takip ettim- ve onlara "gelin ülkenizde, Türkiye'de, memleketinizde yatırım yapın" diye teklif etmedi mi; teklif etti.

Şimdi, bu yanlış bir olay mı; elbette güzel bir şey; ama, işçilerimiz, şu hadiseden sonra, Türkiye'de yatırım yapmak için paralarını nasıl buraya transfer ederler?! Biz, yanlış yapıyoruz. Sermayeyi renklendirmek suretiyle yanlış yapıyoruz ve bu ülkede, maalesef, birkaç yıl önce "yeşil sermaye" diye listeler yayımlandı, lokantalar, hatta köşebaşı kebapçıları bile bu listede yer aldı. Bunlar, Türkiye için yazık ve günah şeyler.

Yine, biz, birbirimizi sevmek zorundayız, birbirimizi kucaklamak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Toparlayın efendim.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - Maalesef, yine geçen haftalarda, çok sayın DSP milletvekili arkadaşlarımızdan biri, Sayın İçişleri Bakanına, Emniyet Teşkilatında çalışan, inançlı, mütedeyyin insanları jurnallemeye kalktı. Biz, bununla mı ilerleyeceğiz, bununla mı bir yere varacağız; bu kafayla nereye varabileceğiz?

BAŞKAN - Sayın Ünal, 2 dakika fazla süre verdim size. Lütfen...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - Değerli milletvekilli arkadaşlarım, eğer, biz, organize sanayi bölgelerimizin, endüstri bölgelerimizin yabancı sermayeyle dopdolu fabrikalarla donatılmasını istiyorsak, bu mantaliteyi, bu kafayı, bir defa bir tarafa bırakalım. Kim olursa olsun, gelsin ülkemizde yatırım yapsın, insanımızı çalıştırsın, memleketimizde üretim yapsın, biz onları kucaklayalım; bununla kalkınabiliriz.

Bu düşünceyle, bu kanunun ülkemize hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, söz sırası, Doğru Yol Partisinde.

Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük

Sayın Saffet Arıkan Bedük, buyursunlar efendim... (DYP sıralarından alkışlar)

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Başkanım, sataşma var; ona cevap vereceğim.

BAŞKAN - Sataşma mı var?..

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Evet efendim.

BAŞKAN - Kime var?..

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Hayır efendim, ben kimseye sataşmadım.

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - İçişleri Bakanlığına yönelttiğim sorularla ilgili, jurnalcilikle suçladı; ona cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, zabıtları alayım da, bir bakayım...

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Peki efendim. İsmimden bahsetti...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Hayır efendim, isim falan yok.

BAŞKAN - Zabıtları getirir misiniz efendim.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Niye gocunuyorsunuz?!.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bedük.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 789 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, güçlü bir devlet, zengin bir millet, sözüne itibar edilir bir ülke ve bir yönetim; özlemimiz bu, yerine getirmemiz gereken hedef de bu. Dünyadaki değişen ve gelişen şartları, bilimdeki ve teknolojideki gelişimi, mutlak surette ülkemize getirmek ve Türkiye'deki ekonomik gelişimi artırmak, istihdam yaratmak ve teknoloji transferlerini gerçekleştirmek, bizim, üzerinde durulması gereken yöntemlerimiz, araçlarımız ve yerine getirilmesi gereken hedeflerimizdir.

İşte, bu anlayış içerisinde, bir taraftan, yatırımları artıracağız, teşvik tedbirlerini geliştireceğiz, yabancı sermayeyi Türkiye'ye getireceğiz; yabancı sermayenin Türkiye'ye girişini sağlamakla birlikte, onun burada güven ortamı içerisinde yaşamasını ve gelişmesini temin edeceğiz. Bu suretle, hem ekonomik gelişmeyi sağlamış olacağız hem bir taraftan da istihdam temin edeceğiz ve dolayısıyla, ülkede kalkınmayı gerçekleştirmiş olacağız. Ama, unutulmaması gereken bir şey var; bir ülkede, ekonomik gelişimi sağlayacak olan iki ayrı sektör var veya kaynak var; biri yabancı sermaye, biri de yerli sermaye. Yabancı sermaye ile yerli sermayeyi aynı oranda teşvik etmek, desteklemek, onlarla ilgili birkısım tedbirleri getirmek, hem boynumuzun borcu hem bir görev hem bir sorumluluk, aynı zamanda, milliyetçilik duygumuzun da bir gereğidir. Yabancı sermayenin, evet, desteklenmesi gerektiği muhakkaktır; ama, unutulmaması gereken bir şey daha vardır; bu ülkenin bugüne kadar gelmesini temin eden yerli sermayeyi, küçük ve orta boy işletmeleri, esnaf ve sanatkârları, eğer desteklemiyor ve eğer onların gelişimine imkân sağlayacak birkısım projeleri geliştirmiyorsanız; hatta, Doğru Yol Partisi zamanında uygulanan KOBİ'lerin desteklenmesi bağlamındaki birkısım hedefleri ve programı gündemden çıkarıyorsanız, orada bir yanlışlık var. Dolayısıyla, altını çizerek belirtmek istediğim bir husus var. Şu anda uygulanmakta olan ekonomik programda reel sektör yoktur, sadece bankacılık sektörü vardır. Bankacılık sektörünün desteklenmesi, bu ülkede kalkınmayı sağlamaya yeterli değildir. Bu bağlamda, endüstri bölgelerinin kurulmasında tereddütlerimiz vardır.

Değerli milletvekilleri, globalleşme ve rekabet, ülkemizin sanayileşmesi bakımından da fevkalade önemlidir. Globalleşen dünyada, rekabet, fevkalade önemli bir şekilde, ehemmiyetini artırmaktadır. Oysa, üretimin desteklenmesi, üretilenin satılması ve ülkede, sadece para politikalarıyla değil, daha başka tedbirlerin alınması gerektiğinin hatırlanması, reel sektörün, küçük ve orta boy işletmelerin desteklenmesi fevkalade önemlidir.

21 inci Yüzyılda, küçük ve orta boy işletmelere önemli roller düşüyor. Küreselleşen bir ortamda, rekabet fevkalade ehemmiyet arz ediyor; bunun için de, küçük ve orta boy işletmelere görev düşüyor. Küçük ve orta boy işletmelerin ağırlıklı olarak bulundukları yerler organize sanayi bölgeleridir.

Değerli milletvekilleri, biz, organize sanayi bölgeleri varken, kalkınmada öncelikli yöreler statüsüne tabi olan bölgeler varken ve yine, bu bölgelerde, üzerinde durulan ve gerçekleştirilen birkısım yeni düzenlemeler varken, mesela ekonomik ve sosyal bakımdan teşvik edilmesi gereken noktalar varken, bunları bir tarafa bırakıyoruz; organize sanayi bölgelerinde hedefi daha halen yakalamadık, birkısım organize sanayi bölgeleri halen yüzde 25 kapasiteyle çalışıyor, bunun üzerine endüstri bölgelerini getiriyoruz. Endüstri bölgelerini getirdiğiniz zaman, herkes sorar; peki, organize sanayi bölgelerine ne oldu? Organize sanayi bölgelerini desteklemek suretiyle, küçük ve orta boy işletmeleri desteklemek suretiyle birkısım düzenlemeleri yapmanız mümkün iken ve ülkede sanayileşmeyi gerçekleştirmeniz mümkün iken, niye onu gerçekleştirmiyorsunuz da endüstri bölgelerini kuruyorsunuz?

Biz diyoruz ki, organize sanayi bölgeleriyle ilgili düzenlemelere evet, organize sanayi bölgesindeki yatırımları gerçekleştiren özel sektörü destekleyici, teşvik tedbirlerini artırıcı birkısım düzenlemelere evet ve nihayet, bu bölgelerdeki vatandaşlarımızın yapmış olduğu yatırımlarla ilgili teşvik tedbirleriyle birlikte, vergi indirimlerine evet, hatta, rekabet edebilecek bir konuma gelmesi için, özellikle, uluslararası platformda rekabette başarılı olabilmek için, maliyet unsurlarını düşürecek birkısım tedbirleri yerine getirmeye bununla ilgili birkısım yeni düzenlemeleri gündeme getirmeye evet diyoruz; ama, ne yazık ki, getirilenlere bakıyoruz, endüstri bölgeleri, yeni bir kurul... Türkiye, yeni kurullar sisteminin içerisine giriyor.

Değerli milletvekilleri, çok enteresan bir ifade var, deniliyor ki: "Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca teklif edilecek ve Teknoloji Koordinasyon Kurulu tarafından da kabul edilecek."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Şu duruma bakın. Ondan sonra da Bakanlar Kuruluna gidecek. Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca, Bakanın da imzaladığı... Dolayısıyla, bakanlıktan sorumlu olan bakandır; eğer, bakanlık bunu teklif ediyorsa, müsteşarın başkanlığında bulunan bir koordinasyon kuruluna olur vermek, onay vermek, âdeta, bakanlığın üstünde ona bir görev vermek demektir; bir sorumluluk vermek demektir. Dolayısıyla, bunu kabul etmek gerçekten, yine, mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, kurullar sistemi devam ediyor ve bizim üzerinde durduğumuz konu şu: Yer tahsisi önemli değil, önemli olan iç ve dış sermayenin sanayie yönlendirilmesiyle ve onunla ilgili birkısım teşvik tedbirlerinin alınmasıdır, organize sanayi bölgelerinin halen dolmayan noktalarının artırılmasıdır. Hemen ifade edeyim, Ankara'nın ikinci organize sanayi bölgesi halen hedefine ulaşmadı, Şereflikoçhisar'da, Polatlı'da, hatta Mamak yöresinde organize sanayi bölgesiyle ilgili halen hedefler yakalanmış değil; ama, endüstri bölgelerini gündeme getiriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bedük, lütfen...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Endüstri bölgelerine evet diyoruz; ama, endüstri bölgelerini, biz, doğrudan doğruya kabul etme yerine, mevcut olan sistemi, daha açık, daha net bir şekilde, eğer düzenleyebilseydik, o zaman, daha süratli bir şekilde meselemizi gerçekleştirmiş olurduk. Şimdi, ne geliyor; bir hukuk karmaşası, bir uygulama karmaşası; kimin ne yapacağı belli değil. Dolayısıyla, yabancı sermaye buraya geldiğinde, acaba, kalkınmada öncelikli yöreler statüsüne mi tabi olacak, olağanüstü hal bölgesiyle ilgili diye söylediğimiz ekonomik, sosyal teşviklerden mi yararlanacak, yoksa, serbest ticaret bölgesinden mi yararlanacak? Dolayısıyla, çok karmaşa yaratan yeni bir sistemle karşı karşıyayız, onun için buna itiraz ediyoruz.

Biz, bu duygular içerisinde, ülkemizde, gerek yerli ve gerekse yabancı sermayenin mutlak surette desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. KOBİ yatırımlarını gerçekleştirecek yerli sermayeye evet diyoruz.

Son olarak diyorum ki, mazeret terazisinin tartamayacağı günah ve haksızlık yoktur. Burada haksızlık yapmayalım, yerli sermayeyi de mutlaka destekleyelim ve bu destekler içerisine onları alalım diyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Saadet Partisi Grubu adına, Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik; buyurun efendim.

SP GRUBU ADINA TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şu anda, Endüstri Bölgeleri Kanun Tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarının geçici 1 inci maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz aldım.

Bu tasarı metnine baktığımız zaman -elimde başka metinler de var- Türkiye'deki işsizliğe çözüm önerisi gibi bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bu Meclis, 21 inci Dönem Meclisi, 300'ün üzerinde kanun çıkardığını ifade ediyor ve bununla da övünülüyor. Ben, buraya gelirken, bu kanunlardan, Endüstri Bölgeleri Kanun Tasarısı dahil üç beş tanesini yanıma alarak geldim; tamamen, şu anda görüştüğümüz tasarıyla ilgili olarak çıkarılmış kanunlar. Bunlardan bir tanesi deprem bölgesiyle ilgili; bunun içerisine, teşvikle ilgili, organize sanayiyle ilgili maddeyi katan bir kanun tasarısı, kanunlaştı. Yine, sizlerin çıkardığı bir başka kanun; Nisan 2000'de çıkarılan organize Sanayi Bölgeleri Kanunu. Yine, bir başkası, olağanüstü hal bölgesindeki teşvikle ilgili 4325 sayılı kanun. Bir de, çiftçilerimizi son derece alakadar eden, birliklerin, kooperatiflerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanun. Acaba, ben, niye bu kanunları aldım, buraya kadar getirdim.

Değerli arkadaşlar, şu anda yürürlükte olan bu çıkardığınız kanunlardaki amacınız, Türkiye'de işsizliğe çözüm bulmak; ama, ne hikmettir ki, sizin çıkardığınız bunca kanun, Türkiye'nin tablosuna baktığımızda, Türkiye'de olmayan olayların cereyan ettiği bir tabloya neden olmuş.

Bakın, bu ülkede hiç konuşulmayan, geçmişte olmayan olaylara şahidiz bugün; sokakta ölen insanlar var, hem de 10'larca, donarak ölen insanlar... Bunlar olurken, siz, efendim, doğalgazın şu kadarı mı fazla, bu kadarı mı eksik; insanlarımıza bu tartışmayı yaptırıyorsunuz. Soruyorum sizlere: Sokakta insanlar donarken, şu Mecliste, doğalgazın ne olduğunu, fiyatının ne olduğunu bilenimiz var mı allahaşkına?

EROL AL (İstanbul) - Var, var...

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Maalesef, yok. (DSP sıralarından "var, var" sesleri) Sorayım, on değişik rakam çıkacak, yok.

Yaptığınız uygulamaların ülkeyi getirdiği tablo, hiç kimsenin bilmediği bir şey.

Başka bir şey; açlıktan ölen insanlar var, doktor raporuyla. Çıkardığınız bu kanunların, ülkeyi getirdiği nokta bu. Ne hikmettir ki, işsizliğe çözüm için kanun çıkarıyorsunuz; ama, son bir yılda 1 500 000 insan işsiz kalmış; bu ne hal yahu?!

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sen, doğalgazın ne olduğunu biliyor musun?

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Sen, 1 500 000 işsizin, şu anda ne halde olduğunu biliyor musun ki, doğalgazı konuşuyorsun!..

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sen biliyor musun doğalgazın ne olduğunu?

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın lütfen.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısıyla, siz, soğuktan, açlıktan ölen insanın sıkıntısını bilseydiniz, böyle rahat oturamazdınız burada.

HALİT DİKMEN (Aydın) - Ne alakası var?..

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu kanunların hepsiyle kurullar oluşturdunuz; maaşı, milletvekili maaşının birkaç misli olan kurullar.

Efendim, organize sanayi bölgelerinin istenilenleri endüstri bölgesi yapılacakmış. Sayın Bakanım, birkaç gün önce burada yine bir kanun görüşüldü, biraz önce ifade ettim. Organize sanayi bölgelerini ilgilendiren bir karar alındı ve hükümet adına bir sayın bakanımız "ben, bu konuyu birkaç ay içerisinde çözeceğim" dedi. Peki, bu çözülecekse, bu tasarı ne anlam ifade ediyor? Bu tasarı, bu derde deva değil ki. Eğer, siz, bu tasarıyla, organize sanayi bölgelerinin sıkıntısını çözmek istiyorsanız, Bakanlığın da üzerindeki kurulların yönettiği bir uygulamayla bunu yapamazsınız.

BAŞKAN - Sayın Alçelik, toparlayın lütfen.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Sizler, önce, çalışmayan, yüzde 80'i işten çıkarılmış olan insanların geçmişte çalıştığı, şu anda kapalı olan sanayi kuruluşlarımızı hayata geçirmeye çalışın. 10 trilyonluk yatırımmış... Allahaşkına, bu ülkede, 10 trilyonluk yatırım yapacak kaç kişi var?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Alçelik, lütfen, efendim... Çok teşekkür ediyorum.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Efendim, 100 kişiyi işe yeni alan bir işyeri olursa, Endüstri Bölgeleri Kanunundan istifade edecek... Size soruyorum, mademki işsizliğe çözüm arıyorsunuz, niye böyle geniş bir rakam tutuyorsunuz? Şu anda, hükümet adına, Sayın Bakandan bir istirhamımız var, bu bölümü hemen çeksin. Organize sanayiyle ilgili, Türkiye'nin küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin sorunlarını acilen çözecek olan 4325 sayılı Kanunu, düzenlenmesi için yeniden buraya getirsin, hep beraber destek olalım; ama, emin olun, niçin, hangi amaçla yapıldığı bilinmeyen, birçok arkadaşımızın da, hakikaten zorlandığı bu konuda, yanlış yaptığınızı ifade ediyorum; bu yanlışınızı desteklemediğimizi ifade ediyorum ve sizi, doğru yapmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Efendim, madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

Efendim, geçici 1 inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı (Endüstri Bölgeleri) Kanun Tasarısının geçici 1 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının sonunda yer alan "ilan edilebilirler" ibaresinin "ilan edilirler" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Saffet Kaya

Rıza Akçalı

Mehmet Gözlükaya

 

 

Ardahan

Manisa

Denizli

 

 

Ali Rıza Gönül

 

Hayri Kozakçıoğlu

 

 

Aydın

 

İstanbul

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı geçici madde 1'in ikinci fıkrası sonuna aşağıdaki cümlenin ilavesini arz ederiz.

"12.4.2000 tarih ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu 14 üncü maddesi son fıkrası hükmüne göre teşviklerden faydalanacak olan illerdeki organize sanayi bölgelerindeki yatırımlara Endüstri Bölgeleri Kanunu ile getirilen teşvikler uygulanır"

 

Cevat Ayhan

Ahmet Cemil Tunç

Musa Demirci

 

 

Sakarya

Elazığ

Sivas

 

 

Zeki Çelik

 

Mustafa Geçer

 

 

Ankara

 

Hatay

 

BAŞKAN - Efendim, son önerge en aykırıdır, okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere "Ancak olağanüstü hal ilanında bu kapsama alınan illerdeki organize sanayi bölgeleri endüstri bölgeleri olarak ilan edilirler" metni eklenmiştir.

                       

 

Ahmet Cemil Tunç

Mustafa Geçer

Sacit Günbey

 

 

Elazığ

Hatay

Diyarbakır

 

 

Ahmet Karavar

 

Zeki Çelik

 

 

Şanlıurfa

 

Ankara

 

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

KÜLTÜR BAKANI İSTEMİHAN TALAY (İçel) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tunç.

AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.

Endüstri bölgeleriyle yabancı sermaye Türkiye'ye getirilmeye, hızlandırılmaya çalışılıyor ve onun için de bazı teşvikler, tedbirler öngörülüyor. Ancak, bu tedbirler, teşvikler yeni tedbir, yeni teşvik değil, daha önce de yabancı sermayenin Türkiye'ye gelişini hızlandırmak için tedbirler, teşvikler alınmış; ancak, yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmediği görülmüş. 1,3 katrilyon para, yabancı sermaye piyasada dolaşıyor, Türkiye'nin bundan aldığı pay 900 000 000 dolardır. Türkiye'de fert başına düşen yabancı sermaye miktarı 15 dolar, İrlanda'da 4 080 dolardır; yani, bir yerde, sadece kanun çıkarmakla, teşvikle, destek vermekle yabancı sermayeyi biz Türkiye'ye getiremiyoruz.  Biz, Türkiye'ye yabancı sermayeyi getirirken, içeride yerli sermayeyi tutamıyoruz. Türkiye'ye 900 000 000 dolar yabancı sermaye gelmiş; ama, Türkiye'den dışarı giden sermaye 1 milyar dolar olmuş. Bunun, sadece, ekonomik, iktisadî tedbirlerle olacağı kanaatinde değilim; sosyal tedbirlerin alınması lazım, hukukî tedbirlerin alınması lazım, yerli veya yabancı sermayenin Türkiye'de yaşayabileceği, üretebileceği bir ortamın hazırlanması lazım diye düşünüyorum.

Bunu ifade ettikten sonra, vermiş olduğumuz önergeye geliyorum. Geçici 1 inci maddenin ikinci fıkrasının şöyle olmasını istiyoruz: "Endüstri bölgesi kurulması talep edilen yerlerde, organize sanayi bölgelerinin bulunması durumunda, öncelikle mevcut organize sanayi bölgeleri bu madde uyarınca endüstri bölgesi olarak ilan edilebilirler. Ancak, olağanüstü hal ilanında bu kapsama alınan illerdeki organize sanayi bölgeleri endüstri bölgeleri olarak ilan edilirler." Yani, olağanüstü hal bölgesinde bulunan organize sanayi bölgeleri, doğrudan doğruya endüstri bölgeleri olarak ilan edilsin diye bir talepte bulunuyoruz. Bunun, tabiî bir talep olduğu kanaatindeyim. Kaldı ki, 1998 yılında, olağanüstü hal illerinin teşvik edilmesiyle ilgili kanun buraya geldiği zaman, sadece olağanüstü hal illerini kapsıyordu; ancak, daha sonra bu kanunun kapsamı genişledi, daha sonra organize sanayi bölgeleriyle beraber kapsam daha da genişledi; ancak, bunlar da uygulanmadı.

Ben diyorum ki, bu bir fırsat, olağanüstü hal bölgesindeki illerin kalkınması, gelişmesi için, dolayısıyla, ülkenin ekonomisine, tekrar, üretken olarak katkıda bulunması için teşvik edilmesi lazım bu illerin, desteklenmesi lazım bu illerin. Çünkü, on onbeş yıl boyunca uygulanan olağanüstü halin olumsuz etkilerinde kalan bu illerde üretim yapılamaz olmuş, işyerleri kapanmış, göçler başlamış, sermaye göçü başlamış oradan. Dolayısıyla, terörden dolayı, bir yerde devlet hizmetleri oraya gitmezken, özel sektör, zaten hiç gidemez. Artı, oradaki devlet kuruluşlarının çok büyük bir kısmı özelleştirmeye tabi tutulmuş altyapısı hazırlanmadan ve dolayısıyla, bu iller, bir yerde, kendi olumsuz kaderleriyle başbaşa bırakılmışlar, terk edilmişler.

Bu önergeyle, yine, bir çare olacağı kanaatinde değilim; yani, dönüştürülse bile, işte, 10 trilyonluk yatırım yapacak, ama, belki, bir babayiğit çıkar da, buralarda yatırım yapar da, buradaki insanlar iş bulmuş olur ve bölge de, iller de kalkınmış olur diye düşünüyor, önergeye destek vermenizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (SP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

BAŞKAN- Yasin Hatiboğlu?.. Burada.

Veysel Candan?..Burada.

Hüseyin Karagöz?.. Burada.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Hayrola Sayın Başkan?!.

BAŞKAN- Yoklama istediniz efendim...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Efendim, onu işitmedim de, kusura bakmayın.

BAŞKAN- Yoklama istediğiniz için...

VEYSEL CANDAN (Konya)- Hayır, yarıdan başladınız da, anlaşılamadı.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Sayın Başkan, her şeyin bir usulü var efendim; lütfen...

BAŞKAN- Geçici 1 inci madde üzerinde oylamadan evvel...

VEYSEL CANDAN (Konya)- Önergenin oylamasından evvel...

BAŞKAN- Önerge var efendim.  "Önergenin oylamasından evvel" deniliyor...

Zeki Çelik?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Aslan Polat?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Niyazi Yanmaz?.. Burada.

Lütfü Esengün?.. Burada.

Ahmet Cemil Tunç?.. Burada.

Arif Emre?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Cevat Ayhan?.. Burada.

Bahri Zengin?.. Burada.

Ahmet Demircan?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Suat Pamukçu?.. Burada.

Sacit Günbey?.. Burada.

Efendim, 20 arkadaşımız yoklama talebinde bulunmuşlardır.

Yoklama için 2 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S. Sayısı: 789) (Devam)

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler. Önerge kabul edilmemiştir efendim.

Sayın Aydınlı, zabıt geldi, isminizi zikreden yok; ama, siz bir önerge vermiş miydiniz İçişleri Bakanlığıyla ilgili?

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Sayın Başkanım, İçişleri Bakanımıza, bu konuyla ilgili, bütçe görüşmelerinde sözlü olarak sorular yöneltmiştim.

BAŞKAN - Önerge değildi yani...

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Önerge değildi. O, zabıtlarda...

BAŞKAN - Okuyorum efendim:

"Çok sayın DSP milletvekili arkadaşlarımızdan biri, Sayın İçişleri Bakanına, emniyet teşkilatında çalışan inançlı, mütedeyyin insanları jurnallemeye kalktı. Biz, bununla mı ilerleyeceğiz..."

Siz, jurnalleme yapmadığınız için ve böyle bir önerge de vermediğiniz için niye üstünüze alınıyorsunuz?

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Sayın Başkan, konuşturmamak için bir gerekçe mi arıyorsunuz?

Ben, diyorum ki, İçişleri Bakanımıza o soruyu ben yönelttim.

BAŞKAN - Bir dakika, şu önergeleri bitireyim, size yerinizden söz vereyim efendim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Efendim, yapmış mı böyle bir şey?

BAŞKAN - Kabul ediyor efendim. Ben sordum. Kabul etmeseydi, vermeyecektim. İstirham ederim...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Yapmış ki, kabul ediyor!

BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinin 1 inci ve 2 nci fıkralarının sonunda yer alan "ilan edilebilirler" ibaresinin "ilan edilirler" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Saffet Kaya

                                        (Ardahan)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısı üzerinde, olumlu yönleriyle, muhalefete, özellikle Doğru Yol Partisi Grubu sözcülerinin ortaya koymuş oldukları görüşlere ve Başkanlığa sunmuş olduğumuz önergelerimizin görüşülmesinde yeterli desteği, iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımızdan görememenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Aslında, amacımız, birilerini dövmek falan değildi, iktidarı yıpratma babında verilmiş önergeler olarak da kabul edilmemeliydi. Önemli olan konu, ülkemize, sanayicimize, yatırımcımıza faydalı olabilecek dört başı mamur bir yasa tasarısının, mükemmel bir şekilde, Meclisten geçmesini sağlamaktı; ama, ne yazık ki, daha önceki önergelerimizde olduğu gibi, herhalde, bunda da, yine, önergemizin reddi yönünde oy kullanacaksınız; ama umut ederim ki, beni, bu sözlerimden dolayı mahcup edersiniz; yani, bu önergemize destek verirsiniz.

Burada, hukuken takdire taalluk eden bir yetkilinin bağlayıcı bir niteliğe kavuşması yolunda talepte bulunuyoruz. Eğer, kurumlar, kuruluşlar, komisyonlar bunun böyle olmasına karar vermişse, Bakanlar Kurulu da, orayı, o organize sanayi bölgesini, "işte, kanunda belirtilen şekilde ilan eder" demek suretiyle, bağlayıcı bir hale getirmek istiyorduk.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada, bir konuya değinmeden geçmem mümkün değil. Sayın Derviş dedi ki: "15 günde 15 yasa..." 15 günde 15 yasadan bir tanesi, Devlet İhale Yasasıydı. Neden; Türkiye -günlerce yaşadık, aylarca yaşadık, bu kürsülerde çok söylendi- dünyanın etkin ve saygın kuruluşlarının raporlarıyla, boğazına kadar rüşvete, yolsuzluğa doymuş, o hale gelmiş bir ülke olarak tanıtılıyordu. İhale yolsuzluklarının, artık, vatandaşımızı ve kamuoyunu rahatsız ettiği bir gerçekti. Onun için, bir an evvel, devletimizin, ihalesinde, tasarrufunda, icraatında, özellikle, şeffaflığın gerçekleştirilmesi ve temiz toplum, temiz siyaset adına, özellikle ve öncelikle Devlet İhale Yasasının değiştirilmesi, ilke olarak kabul edilmişti. Biz, Doğru Yol Partisi olarak, bu konuda olumlu katkılarımızı hep yaptık; bu kürsüden yaptık, oylarımızla yaptık ve bir an evvel, bu yasa tasarısının kanunlaşması yolundaki çabalara destek verdik. Ama, bakıyoruz, bugün, bu yasa tasarısının -bir arkadaşım çok özel olarak ifade etti- 3 üncü maddesinde "Bu Kanunun kapsamında yapılacak harcamalarda 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri uygulanmaz" deniliyor. Değerli milletvekilleri, biraz sonra, bu kanun tasarısının tümü üzerinde, eminim ki, yanılmıyorum ki, sizler parmaklarınızı kaldıracaksınız; bunu nasıl içinize sindireceksiniz, nasıl?

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Seni ilgilendirmez.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Şimdi, siz laf atıyorsunuz, ben bunun cevabını veririm de, yerim geniş; ama, zamanım dar, cevap vermem mümkün değil.

Şimdi, siz, bir taraftan temiz toplum, temiz siyaset diyeceksiniz, devleti soygundan, hortumlamaktan, ihalelerdeki yolsuzluklardan arındıracağız diyeceksiniz, ondan sonra da, bu kanunun getireceği birtakım altyapı ihalelerini, devletin 1050 sayılı yasasından kaçıracaksınız, arkasından da, Devlet İhale Yasasına tabi kılmayacaksınız; size kim inanır, sözlerinize kim inanır?! Yani, siz, bu milleti, bunları izlemiyor, bilmiyor, takip etmiyor mu zannediyorsunuz?! "Tavşana kaç, tazıya tut" politikanızın anlaşılmayacağını mı zannediyorsunuz?!

Sayın Bakan, ben, sizin yerinizde olsaydım, bu yasanın bu maddesindeki bu fıkranın buraya konulmasına rıza ve muvafakat göstermezdim. Değerli iktidar milletvekilleri, ben, sizin yerinizde olsaydım, bu ülkenin geleceği için bu fıkranın bu şekilde geçmesine oy vermezdim. (DYP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Siz gelin de görelim!

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) - Sayın Karahan, unutmayın ki, siz, çok yakında oradan kalkacaksınız, şu kapının olduğu yere geleceksiniz. O günü yaşayacaksınız ve o zaman, şu anda gülünen halinize de ağlayacaksınız Sayın Karahan. (DYP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, buradan milletime şikâyet ediyorum; milletime, dinleyenlere, izleyenlere diyorum ki, yatırım için, işsizliğe istihdam yaratmak için, üretim için, ekonominin ayağa kalkması için, özünde bu tasarıya evet diyoruz; ama, bu tasarıda bu ilkelerin dışında, yine, eski devrin devamı yolundaki düzenlemeye ve zihniyete hayır diyoruz. Onun için, biz, sizlerle beraber olmuyoruz; çünkü, biz, mağdur olan, ezilen yoksul halkımızla beraberiz; size hayırlı olsun!

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

789 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı Geçici Madde 1'in ikinci fıkrası sonuna aşağıdaki cümlenin ilavesini arz ederiz.

"12.4.2000 tarih ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 14 üncü maddesi son fıkrası hükmüne göre teşviklerden faydalanacak olan illerdeki organize sanayi bölgelerindeki yatırımlara Endüstri Bölgeleri Kanunu ile getirilen teşvikler uygulanır."

                                   Cevat Ayhan

                                         (Sakarya)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ; TABİÎ KAYNAKLAR; BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Ayhan?..

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; bu önergemizin mahiyeti şudur; okundu: 1998'de, olağanüstü hal bölgelerinde teşvik uygulanması, istihdamın geliştirilmesiyle ilgili bir kanun çıktı burada. Bilahara, 2000 yılında da, organize sanayi bölgeleriyle ilgili bir kanun çıktı. O kanunun 14 üncü maddesinin son fıkrası olarak koyulan hükümle, fert başına millî geliri belli miktarın altında olan illere, aynı teşviklerin uygulanması hükmü getirilmişti. Şimdi, bu tasarıyla, 4 üncü maddeyle, yeni birtakım teşvikler getiriliyordu, bu önergeyi onun üzerine vermiştik. Ancak, bilahara, 4 üncü maddenin müzakeresinde, biz önergeyi verdikten sonra, Bakanlık, 4 üncü maddeyi değiştirdi. İsabetli oldu bu değişiklik; çünkü, 4 üncü maddede, beş yıl Gelir ve Kurumlar Vergisi muafiyeti, çalışanların ücretlerinden kesilen muhtasar verginin iki yıl geç ödenmesi; yani, faizsiz kredi gibi kullanma imkânı; ayrıca, yine, kurumların geçici vergi ödeme mükellefiyetinin kaldırılması ve Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinde, kâr dağıtımından alınacak stopajların kaldırılması -ki, bu, normal şirketlerde yüzde 15'tir- hükümleri vardı. Bu hükümlerin, organize sanayi bölgeleriyle ilgili kanunda 14 üncü maddede zikredilen, takriben 59 ili içine alan bölgelerde de uygulanması istikametinde bir önerge vermiştim. 4 üncü madde değiştiğine göre ve değişiklikle de, hükümete, teşviklerin düzenlenmesi yetkisi verildiğine göre -ki, Sayın Bakanın o önergesiyle yapılan değişiklik isabetli olmuştur- ben, şahsen, bu nokta da önergemizin müzakeresine gerek olmadığını, çekilebileceğini ifade ediyorum, oylamasına lüzum olmadığını ifade ediyorum. Daha önceki konuşmalarımda da ifade ettiğim üzere, hükümetin, aldığı bu yetkiyi, Türkiye'nin ithal ettiği, Türkiye'nin ihraç edebileceği sektörlerde, alt sektörlerde ve mal gruplarında, Dış Ticaret Müsteşarlığı ile beraber, çok dikkatli bir şekilde değerlendirmesini ve bu yeni getirilecek teşvik desteğinin, Türkiye'yi, ihracatını geliştirecek istikamette güçlendirecek tedbirleri ihtiva etmesini temenni ederim.

Burada şunu da ifade edeyim: Bakın, bugün, seçim çevremden, orta halli ihracat yapan bir firmadan telefon aldım. Bana söyledikleri şudur: "Biz, bir ay önce, birbuçuk ay önce, doların 1 500 000 mertebesinde olduğu dönemde, biraz da emniyet payını koyarak, ihracat bağlantıları yaptık. Bugün dolar -bankaların verdiği kur- 1 370 000 lira. Biz, bu ihracatı, bağlantıyı iptal durumunda kalacağız."

Bunu şunu için arz ediyorum: 2000 yılında da, bu sıkıntı, ay ay önümüze geldi, ardından, ödemeler dengesi, dış ticaret açıkları patladı ve şimdi, doların süratle düşüşü, ihracat için kırmızı alarmdır. Hükümetin, bu noktaya dikkat etmesi, Merkez Bankasının, doları ve Euro'yu, stabil bir noktada, dar bir şeritte muhafaza edecek tedbirleri süratle alması gerekir; aksi takdirde, Türkiye, tekrar, 2000 kasımındaki gibi bir krize doğru dört nala gider. Bu teşvik paketini hazırlarken, bunları da dikkate almakta fayda var diyorum; hepinizi hürmetle selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Yalnız, Başkanlığımızın cevabını vereyim: Oylamaya gerek var; çünkü, siz geçici maddeyle ilgili bir önerge vermiştiniz. Onun için oylayacağım. Zaten, eğer, böyle bir maddeye gerek yok olsaydı, siz o önergeyi çekmiş olurdunuz ve konuşma hakkınız da olmazdı.

Bunu, berayi malumat arz ettikten sonra; hükümetin ve komisyonun kabul etmediği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum.

Yürürlük

MADDE 7. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 8. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Aydınlı'nın sataşmadan dolayı söz talebi vardır.

Sayın Aydınlı, yerinizden buyurun efendim.

VII.– AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı'nın, Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal'ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli AKP sözcüsü konuşmasının bir arasında, geçen haftalarda bütçe görüşmeleri sırasında, Sayın İçişleri Bakanımıza yönelttiğim, Fethullah örgütlenmesiyle ilgili, dindar memurlarımızı jurnal ettiğim iddiasını ileri sürdü.

Aslında, biz Meclise gelirken, gerçekten seçildikten sonra, burada, devletin ve milletin bütünlüğüne, laik, demokratik cumhuriyete sahip çıkacağımıza yemin etmiştik ve biz bu yeminimize bağlıyız. Ancak, Türkiye'de gelinen bu noktada, özellikle İçişleri Bakanlığında, Millî Eğitim Bakanlığında, Adalet Bakanlığında ve bürokrasinin çeşitli kesimlerinde -kaynaklarını da ileride gösterebiliriz, DGM savcılarında da var- Fethullahçı örgütlenmenin yoğun bir şekilde devam ettiği ve gizliden devleti ele geçirme iddialarının had safhaya ulaştığı ileri sürülmektedir. Sorumlu bir milletvekili olarak ve yeminine bağlı bir vekil olarak bunları ileri sürmemizden doğal bir şey olamaz. Kaldı ki, biz, tüm namuslu insanlar gibi, namuslu polis memurlarımıza, savcılarımıza her zaman sahip çıkma yükümlülüğüyle karşı karşıyayız.

BAŞKAN- Efendim, teşekkür ediyorum.

İSMAİL AYDINLI (İstanbul)- Bu anlamda, ben, memurlarımı jurnal etmiş değilim; çünkü, bizim siyasî geleneğimizde, Vahdettin'de görüldüğü gibi, ülkenin yurtsever insanlarını İngilizlere jurnal etme geleneği yoktur.

BAŞKAN- Efendim, mesele anlaşılmıştır. Teşekkür ediyorum.

İSMAİL AYDINLI (İstanbul)- İkincisi: Bedevi çadırlarında, Türkiye Cumhuriyetini jurnal etmek...

BAŞKAN- Efendim, lütfen... Lütfen efendim... Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim. İstirham edeceğim efendim. Çok teşekkür ediyorum.

Efendim, bitti. Cevap verdi. Jurnallemeyle ilgili ifadesini zabıttan okudum. Jurnal etmediğini, bir milletvekili olarak kendi görüşlerini ifade ettiklerini söylediler. Mesele bitmiştir, anlaşılmıştır. Çok teşekkür ediyorum efendim.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/906) (S. Sayısı: 789) (Devam)

BAŞKAN- 86 ncı maddeye göre, lehte Antalya Milletvekili Sayın Sancar Sayın; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Lehte ve aleyhte konuşmalara 3 dakika süre veriyorum efendim; arz ederim.

AHMET SANCAR SAYIN (Antalya)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün gün boyunca Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı üzerinde görüşmeler yaptık. Muhalefetin değerli temsilcileri, genellikle, ortak bir nokta olarak, Türkiye'nin yabancı sermayeye olan ihtiyacı konusunda birleştiler. Ancak, her ne hikmetse, yabancı sermayeyi daha fazla Türkiye'ye çekme amacını taşıyan ve bu anlamda, istihdam konusuna çözüm bulma amacını taşıyan bu tasarıya da muhalefet etmekten geri durmadılar. Bu, sanıyorum, muhalefet olmanın dayanılmaz cazibesi olsa gerek, hükümetten gelen her öneriye, her teklife muhalefet etme alışkanlığı...

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Öyle mi acaba gerçekten?!

AHMET SANCAR SAYIN (Devamla) - Yine, değerli muhalefet temsilcileri, yabancı sermayenin önündeki en büyük engelin, mevcut 57 nci hükümet olduğunu iddia ettiler...

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - O doğru...

AHMET SANCAR SAYIN (Devamla) - Bu iddiaya katılmak da mümkün değil. Bunu, istatistikler, rakamlar da yalanlıyor zaten. Onların kendilerinin iktidar olduğu dönemlerde, örneğin, 1994 yılında, Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı sermaye miktarı 637 milyon dolar; 1996'da 932 milyon dolar; 2000 yılında; yani, 57 nci hükümetin icraat döneminde bu rakam 1,7 milyar dolara çıkıyor; 2001 yılında ise, bu rakam 2,7 milyar dolar. Yani, en azından, yabancı sermaye, dış piyasalar, Türkiye'ye, mevcut 57 nci hükümete, onların hükümetlerine göre, 4 ya da 5 kat daha fazla güveniyorlar. (DSP sıralarından alkışlar; DYP, SP ve AK Parti sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar...

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, kaynağını göstersin; yok öyle bir şey.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Onun için mi borç alıyorsunuz?

AHMET SANCAR SAYIN (Devamla) - Lütfen... Ben sizin sözünüzü kesmedim... Ben sizin sözünüzü kesmedim...

Evet, değerli arkadaşlar...

BAŞKAN - Efendim, niye karşılıklı konuşuyorsunuz. Böyle bir usul var mı Sayın Örs?! Bu saatte geliyorsunuz... (DSP sıralarından alkışlar; DYP, SP ve AK Parti sıralarından gürültüler)

Bir dakika dinleyin efendim, istirham ederim, bir dakika... Kesmeyin...

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Onlar yaptıklarını anlatsınlar!

BAŞKAN - Efendim, onlar sizin sözünüzü dinliyor, siz de dinleyeceksiniz. Herkes birbirine tahammül edecek; demokrasi böyle...

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Uyduruyor...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

AHMET SANCAR SAYIN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, yaklaşık 490 milyar dolarlık bir yabancı sermaye pastası var. Türkiye'nin bu pastadan aldığı dilimler -biraz önce de söylediğim gibi- son derece küçük dilimler.

 Özellikle, 1980'li yılların ikinci yarısından itibaren, bu pastadaki dilimler daha fazla oranda, gelişmekte olan ülkelere akmaya başlamış. 1980 öncesinde, gelişmekte olan ülkelerin bu pastadaki payı yüzde 17'ler dolayındayken, 1980'den sonra, gelişmekte olan ülkelerin payı yüzde 35'lere kadar çıkmış; ama, Türkiye'nin payı bu kadar yükselmiş mi; hayır, tam tersine, özellikle 1990'lı yılların başından beri, 1999'a kadar bu pay sürekli olarak düşmüş.

O halde, Türkiye'deki mevzuatı incelemek gerekiyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sayın, lütfen toparlarsanız minnettar kalacağım efendim.

AHMET SANCAR SAYIN (Devamla) - Türkiye'de, yabancı sermayeyi teşvik edecek yasalarımızı irdelemek gerekiyor. Bu yasa tasarısı da, yabancı sermayenin önündeki en büyük engel olan bürokratik engelleri azaltacak, Türkiye'de yabancı sermayenin daha güvenli bir ortamda yatırım yapmasına olanak verecek yeni bir bölge oluşumunu gündeme getiriyor.

Ben, bu yasanın ulusumuza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Tasarının lehinde oy kullanacağım; bu tasarıya muhalefet eden arkadaşlarımızın da, Türkiye'nin yarınları için aynı yönde oy kullanmasını tavsiye ediyorum.

Saygılarımla. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Lehte oy vereceğiz dediniz değil mi? Efendim, 86’nın mahiyeti, ne yolda rey vereceğinizi ifade etmek içindir. Lehtekiler, lehte...

Hatırlatmama lüzum yok; ama, benim de bir tahammül gücüm var.

Aleyhte, buyurun Sayın Veysel Candan.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, bunu niye hatırlattınız?

BAŞKAN - Hayır, ben, size değil; Sayın Sayın'a hatırlattım efendim. Siz daha söze yeni başlıyorsunuz.

Buyurun efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; biraz önce lehte konuşan arkadaşım, "muhalefet etmenin cazibesi olsa gerek" diyor...

ASLAN POLAT (Erzurum) - Buraya gelin o zaman, bekliyoruz!..

VEYSEL CANDAN (Devamla) - ...O zaman, şöyle demek lazım; hükümet milletvekili olmanın da cazibesi var ki, her şeye "evet" diyeceksiniz. Bu çok yanlış.

Değerli arkadaşım bazı rakamlar verdi, para giriş çıkışından bahsettiler. Ben, ona bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bakın, bugün, yabancı sermaye bize bir tek yerde geliyor; modern kumarhane niteliğindeki borsaya geliyor. Bakın, yılda götürdüğü dolar bazındaki para yüzde 40'tır; eğer siz buna yabancı sermaye diyorsanız. Onun için, o rakamların hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

Değerli arkadaşlarım, ben, tasarının tümünü okudum, müzakereleri dinledim, endişelerimi ifade etmek istiyorum. Yabancı sermayeye karşı değiliz; ancak, yabancı sermaye geldiği zaman ne getiriyor, ülkemizden ne götürüyor; bu muhasebeyi, bütün milletvekili arkadaşların, bütün siyasî partilerin yapması gereğine inanıyorum. Acaba, hakikaten sorun nerde? Bana göre sorun, mevcut yasaları nasıl uyguluyoruz veya bu değişiklikler, şimdi yapılan değişiklikler, bundan sonra nasıl uygulanacak; yani, bir yerde, zihniyet değişimi çok önemlidir.

Değerli arkadaşlar, bakın, bugün, Türkiye'de, yerli, büyük bir sermaye, 50 000 - 60 000 ortağı olan bir sermayeden, MİT, istihbarat raporu istiyor. Mademki, böyle, tehlikeli bir yerli sermaye varsa, aynı sermaye yabancıda da olması lazım. Yani, bunun mantığı ne? Yerliye düşman olacaksın, yabancıya "gel" diyeceksin! Bunu anlamak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, bakın, tasarının en mühim maddesi -her tasarıda, mühim, can alıcı bir madde var- 4 üncü maddeydi. 4 üncü maddede, değişikliğin yapıldığı yerde, bakın neler yazılıydı: Endüstri bölgelerinde yatırım yapan kişi, 200 işçi çalıştıracak, Gelir ve Kurumlar Vergisinden beş yıl muaf olacak, çalışanların ücretlerinden kesilen paraları iki yıl ödemeyecek; yani, krediler tanınacaktı. Yani, hepimiz biliyorduk ne yapılacağını. Sayın Bakan bir önerge verdi -düne kadar bilmiyordu bunları. Bugün, nereden ulaştıysa, bir telefon trafiği- bütün bunları kaldırdı, diyor ki şimdi: "Biz bunları yaptık, metne de yazdık. Yanlış yapmışız. Bütün bunların nasıl olacağı konusunda, biz daha sonra bir düzenleme yapacağız. Buna da yetkili, Meclis değil, Bakanlar Kurulu olacak."

Peki, o zaman, şu soruyu soruyorum: Yarın, Bakanlar Kurulu, bu metinden daha fazla imkânlar tanırsa veya bunların dışında başka imkânlar getirirse, o zaman, hükümet, bu Parlamentoya güvenmiş mi oluyor? Peki, bunlar doğru değilse, bu metne neden geldi; neden yazıldı tek tek veya bir saat sonra neden çıkarılıyor?

Değerli arkadaşlarım, şimdi, ben, bu metindeki endişelerimi dile getirmek istiyorum.

Bir kere, teşvikle ilgili...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Şimdi, endişelerimi, kısa kısa ifade ediyorum. İçtüzüğün 86 ncı maddesi de, bu gerekçeleri saymamızı öngörüyor; o sözü bunun için aldık.

BAŞKAN - Tabiî, tabiî... Buyurun efendim, siz söyleyin.

VEYSEL CANDAN (Devamla) -1.- Çeşitli teşvik yasaları ve organize sanayiler var; teşvikle ilgili çıkarılmış, en az onbeş - yirmi kanun var; siz, bir tane daha ilave ediyorsunuz; yani, kargaşa biraz daha çoğalıyor.

2. - Tarım alanları, orman alanları ve maden alanları, ciddî noktada talanla karşı karşıya olabilir. Burada, bunları önleyici tedbir yok.

BAŞKAN - 3...

VEYSEL CANDAN (Devamla) - 3...

Sayın Başkanım, ben saymadan saymayın; sayıları atlamayalım, ona göre.

Değerli arkadaşlarım, burada, geçen hafta, Parlamentoda bir kanun çıkardık; hükümet çok ısrar etti; İhale Kanunu diyor...  Peki, biz orada ne yaptık; 2886'yı değiştirdik, vesaire vesaire... Şimdi, siz ne yapıyorsunuz; "biz, Devlet İhale Kanununu değiştiriyoruz..." 1050'yi de değiştiriyorsunuz. Bakın şimdi; endüstri bölgesi ilan edilen bir bölgede, bir vali, bir belediye başkanı, bir de üst kuruldan bir görevli bunu yürütecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Hayır... Müsaade edin Sayın Başkanım, bitireyim...

BAŞKAN - Ama, efendim, uzattım!..

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Müsaade edin canım... Müsaade edin... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, şimdi, altyapı ihaleleri yapılırken, hiçbir kanuna, hiçbir usule bağlı olmadığı zaman ne olacak; çağırıp, istediği gibi ihale vereceğiz ve bir iki ay sonra, her yerden, arzu edilmeyen birçok dedikodu meydana gelecek. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum. 5 dakika sürdü konuşmanız; 3 dakika diğer arkadaşıma verdim, size 5 dakika verdim. İstirham ediyorum efendim... Lütfen... Benim de bir fani olduğumu unutmayın.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Cümlemi bitireyim Sayın Başkan.

Şimdi, değerli arkadaşlar, madde metinlerinin okunmadığı bir meclise, tabiî, böyle şeyler çok geliyor. Ben burada bir endişemi söylüyorum; yani, ilgililerin dikkatini çekmek için... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Son cümlemi söylüyorum, tamamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye'de 256 tane organize sanayi bölgesi var; 42'si faal, 56'sı tamamlanmamış, 158'i devam ediyor; yani, siz bunları becerememişsiniz, bir şey yapmamışsınız; yeni imkânları ne olacak?!

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tasarı üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Tasarı açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 2 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Endüstri Bölgeleri Kanunu Tasarısının yapılan oylamasına 267 sayın milletvekili katılmış olup, 229 kabul, 37 ret, 1 mükerrer oy kullanılmıştır.

Böylece, tasarı kanunlaşmıştır; memleketimize hayırlı, uğurlu olsun.

Efendim, bundan sonra, yarın, Bankalar Kanununu rahat çıkarmak için, 2 tane uluslararası anlaşmamız var; onları çıkaracağız ve siz, bize izin vermiş olacaksınız.

5 dakika sonra toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati: 22.37


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 22.45

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 49 uncu Birleşimin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakerelerine başlayacağız.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine başlayacağız.

4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,  Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine başlayacağız.

5.- Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine başlayacağız.

6.- Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine başlayacağız.

7.- Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.

8.- Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/938) (S. Sayısı: 792)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

En nihayet, Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşülmesine başlıyoruz.

9.- Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/940) (S. Sayısı: 791) (1)

BAŞKAN - Komisyon?...  Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 791 sıra sayısıyla bastırıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen sayın milletvekilleri?..

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Siz niye istediniz?!. Neyse...

Anavatan Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan.

İktidar konuşur mu ya?!.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Onlar sadece "evet" der değil mi Sayın Başkan?!.

                                             

(1) 791 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - İsterseniz vazgeçin efendim.

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Çok kısa konuşacağım efendim. 

BAŞKAN - 2 dakika vereyim...

Efendim, ben sizin için çalışıyorum. Bugün 2 uluslararası anlaşmayı bitirelim ki, yarın bankalar kanununu bitireceğiz. Allah nasip ederse, akşam 7'de de tatil yapacağız, cumanızı kurtarıyorum...

Buyurun.

3 dakikaya ayarladım...

ANAP GRUBU ADINA BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubu ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Birleşmiş Milletler Yasası gereği, uluslararası barış ve güvenliğin idamesi, devletler arasında iyi komşuluk ve dostluk ilişkilerinin ve işbirliğinin geliştirilmesi amacına yönelik olarak, Türkiye, Birleşmiş Milletlerin, 9 Ocak 1999 tarihinden Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından onaylanan ve 10 Ocak 2000 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye Cumhuriyeti adına New York'ta Birleşmiş Milletler temsilcimiz tarafından 27 Eylül 2001 tarihinde imzalanan sözleşmenin onaylanması için huzurunuzdayız.

Bu sözleşmede hedef, terörizmle etkili mücadele, terörizmi besleyen malî kaynakların ortadan kaldırılması ve bu konuda ülkelere birtakım sorumluluklar yükletilmesidir.

Tabiî, anlaşmalar, sözleşmeler yapılır ve Türkiye, terörle mücadele konusunda samimîdir; bunu, davranışlarıyla göstermiştir. 40 000 evladını şehit veren Türkiye, terörle ilgili bütün anlaşmalara harfiyen uymuştur; ancak, maalesef, karşı ülkelerden bu konuda samimiyet ve destek görmemiştir. Gerek finansman sağlanması ve gerek sair konularda hep çifte standartla karşılaşmıştır. Özellikle, halen ve geçtiğimiz yıllarda, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi teröristlere finansman desteği konusunda fevkalade tavizkâr politikalar izlemişlerdir ve bunlar, Birleşmiş Milletler müeyyidesinden hep kaçmıştır.

Tabiî, burada samimî olunması gerekir; ama, anlaşmaların samimiyeti nazariyatla belli olmaz; ancak, bunun tatbikatla gösterilmesi gerekir. Avrupa Birliğinin son yaptığı, en önemli samimiyetsizlik örneğidir. Avrupa Birliği, PKK'yı ve DHKPC'yi terörist örgüt saymazsa, bu terörle ilgili anlaşmadaki samimiyeti biz göremeyiz. Önce, bu konuda hükümetimize düşen ödev vardır, Dışişleri Bakanlığımıza düşen ödev vardır; bunların da terörist örgüt listesine alınması konusunda girişimde bulunmalıdırlar. Yoksa, işbirliğinin hiçbir amacı olmaz. Zira, benim teröristimle senin teröristin farklı değildir. Terörizm nedeniyle canını kaybeden senin evladınla canını kaybeden benim evladım farklı değildir. Senin teröristin benim teröristim ayırımı yapılmaz. Bu nedenle, siyasî, felsefî, ideolojik, ırkçılıkla ilgili, etnik, dinî hiçbir gerekçe terörizmin gerekçesi olamaz; bu nedenle, şunu ifade etmek istiyorum ki, bu anlaşmalarda samimiyet gerekir. Bu samimiyetin yerine getirilmesi için de, Dışişleri Bakanlığımızın ve hükümetimizin, mutlaka, anlaşmalara uymak noktasında ve özellikle, Avrupa Birliği ülkeleri arasında DHKPC ile PKK'nın terör listesine alınması konusunda mücadele vermesi gerekir diyorum ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum efendim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Eyyüp Sanay; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA EYYÜP SANAY (Ankara) - Muhterem Başkan, sayın milletvekilleri; Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş olan bu sözleşme, biraz önce, bir konuşmacı arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, 27 Eylül 2001 tarihinde daimî elçimiz tarafından imzalanmış; ancak, bu sözleşmenin imza tarihine bakıldığı zaman, genellikle, devletlerin 11 Eylül tarihinden sonra bu sözleşmeyi imzaladıkları veya onayladıkları dikkat çekmektedir. Demek ki, güçlü devletler, terörizmin miladını, terörizmin sıfır noktasını 11 Eylül 2001 tarihi kabul etmekte. Halbuki, terörizm, dünya tarihinde hep var olagelmiştir; hele, bizim tarihimizde ise, son onbeş yirmi yılda çok büyük acılar çekilmiş, 30 000 insanımız bu uğurda kaybedilmiştir. Tabiî, milyarlarca dolar da, yine, terörizmle mücadele uğruna harcanmıştır. Eğer, bugün, o paralar, en az 100 milyar dolar olduğu ifade edilen bu harcamalar, Türkiye'nin kalkınması için harcanmış olsaydı, belki, şu anda hükümet, IMF kapılarından 5 milyar, 10 milyar gibi birtakım paraların çıkması için, bize, acilen 10, 15 tane kanun tasarısı getirmez, daha akıllı, ülke menfaatlarına uygun kanun tasarılarıyla meşgul olurduk ve belki de, soğuktan donan insanlarımızın ıstırabını dindirecek problemlerin çözümü üzerinde dururdu Meclisimiz; ama, terörle mücadele edeceğim diye oraya aktarılan paralar, ülkemizi, maalesef, bu noktaya getirmiştir. Bunu, çok iyi bilmemiz gerekir.

Tarih boyunca terörizmden en çok zarar görmüş olan ülkelerden biri Türkiye'dir. Terörizmin önlenmesi ve ortadan kaldırılması hususunda, şüphesiz en arzulu, en istekli ve en gayretli ülkelerden birisi de Türkiye'dir; terörizmin ortadan kaldırılması için alınacak her türlü uluslararası mücadelenin de içinde yer almıştır, bundan sonra da yer alacaktır. Terörle mücadele ulusal, bölgesel ve uluslararası nitelikte işbirliği yapılmasının gereğine inanmakta ve bu doğrultuda gayret sarf etmektedir; çünkü, pek çok uluslararası sözleşmede, terörle mücadele yer almaktadır; ancak, ulaşım ve haberleşme imkânları küreselleşmeyi gerçekleştirip, devletlerin ve şirketlerin dünya ölçeğinde faaliyetlerini yoğunlaştırmış, diğer yandan, uluslararası sömürüyü ise kolaylaştırmıştır. Bu sömürünün çok yönlü boyutlarını ekonomik, siyasî, sosyal, kültürel alanlarda kolayca görmek mümkündür. Teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği dünyamızda, insan hayatını kolaylaştıran pek çok araç, âdeta kendiliğinden muhatabını bulmaktadır.

Şunu hemen belirtmeliyim ki, teröre karşı oluşturulan uluslararası koalisyon, zengin dünya ülkelerinin geniş oranda bir fitnesidir; çünkü, onlar, dünyanın en büyük silah üreticileri ve en büyük silah pazarlayıcılarıdır. Kimyasal, biyolojik, nükleer, her türlü silahın üreticisi ve satıcısı onlardır. En büyük kitle imha silahı stokuna sahip olanlar da yine onlardır. Gelişmiş silahların kullanıldığı 20 inci Yüzyılın savaşan tarafları hep onlardır.

Tarihin kayıt düştüğü son büyük savaş olan İkinci Dünya Savaşı sonrası meydana gelen her savaşta, her bölgesel çatışmada, taraf konumunda olan, başta, ABD ve söz konusu uluslararası koalisyon üyesi ülkelerdir. Dünyanın neresinde, çatışma, kan ve gözyaşı varsa, koalisyon ortaklarının mutlaka orada parmağı vardır. Dünyanın değişik bölgelerinde veya ülkelerinde meydana gelen çatışmalarda veya terörist faaliyetlerde kullanılan silah, araç ve gereçler, taraflara, silah üreticisi ülkeler tarafından satılmakta; hatta, pek çoğu hibe bile edilmektedir. Dünyanın pek çok yerinde meydana gelen soykırımın, etnik temizliğin, insan hakları ihlallerinin çoğunun sebebi veya sorumlusu da yine onlardır. Dünyanın değişik yerlerinde sayısız despotu ve diktatörü destekleyen, işbaşına getiren ve ayakta kalmasını sağlayanlar da onlardır. Nitekim, 11 Eylül olaylarından sonra üzerine gidilen Bin Ladin'i de yetiştiren onlardır; Molla Ömer'i ve onun Taliban'ını yetiştiren de yine o büyük devletlerdir, büyük güçlerdir.

İnsanları dehşete düşüren ürkütücü silahları bizzat insan toplulukları üzerinde deneyen de, silah üreticisi zengin ülkeler değil midir. Terörist faaliyetlerin, daha düşünce safhasından başlayarak örgütlenmesinde ve silahlanmasında, başta koalisyon ülkeleri olmak üzere, Batılı dostlarımızın destek ve teşviklerinden söz edilmez mi. İslam ülkelerinin neredeyse her birini terörizmin arkasındaki güç gibi göstermeye çalışan ülkeler, sözde Ermeni katliamı ve Kıbrıs konusunda Türkiye aleyhinde kararlar alıp uygulamıyorlar mı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, İsrail'i, yerleşim yerlerini terk etmesi, sivillerin bombalanması ve benzeri konularda kınamasını ihtiva eden pek çok kararını, yine Amerika Birleşik Devletleri veto etmedi mi ve bu veto edilmeyen kararların hangisi, bugüne kadar İsrail Devletine uygulatılabildi.

Sayın milletvekilleri, ekonomik, siyasî, kültürel ve askerî alanda jeopolitik, stratejik kavramlar yeniden gözden geçirilmeye başlanmıştır. Gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerle, gelişmemiş ülkelerde elde edilen karapara veya kirliparalara değişik isimlerle veya kılıflarla yataklık yapanlar, başta koalisyon ülkeleri olmak üzere, dünyanın finansman mafyaları değil mi. 11 Eylül sonrası, bazı hesapları veya hesap sahiplerini terörizmle ilintilendirmeye başladılar. Acaba, bu paralar veya hesaplar, 11 Eylül öncesi yok muydu. Niçin, o zaman, bu gelişmiş dünya ülkeleri, bunları tadat edip de, bu paralar hakkında, bu para sahipleri hakkında gerekli tedbirleri almadı?

Sayın milletvekilleri, terörle mücadele, uluslararası platformlarda uzun yıllar bahse konu olmuştur. Terör, pek çok uluslararası sözleşmede yer almıştır. Birleşmiş Milletler bünyesinde birçok sözleşme yapıldı; Avrupa Konseyi de, pek çok sözleşmeyi kabul etti. Bazı ülkeler, ikili veya çok taraflı anlaşmalar yaparak, teröre karşı ortak mücadele taahhüdünde de bulundular; ancak, bu uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin çok iyi işlediğini söylemek mümkün değildir. Doğrusu, özellikle Batılı ülkelerin, kendilerini ilgilendirmeyen terörist faaliyetleri çok da ciddiye almadıklarına şahit olmuyor muyuz; hatta, bazı terörist faaliyetleri, insan haklarıyla ilintilendirerek destek vermeye çalıştıklarına şahit değil midir dünya?! 11 Eylül sonrası terör konusunda hassasiyet sağlanırken, nedense, terör ve terör örgütü tanımlamasında, geçmişte olduğu gibi bugün de Batılı müttefiklerimizle fikir birliği sağlayabilmiş değiliz. Aynı şeyleri düşünmüyor, aynı şeyleri konuşmuyoruz. İçerisinde yer almaya gayret ettiğimiz Avrupa Birliği, PKK ve DHKP-C gibi örgütleri, daha yeni, terör örgütleri listesinin dışında bırakmadı mı?! Ayrıca, pek çok dost ve müttefik ülkenin, Türkiye'nin terör belasıyla boğuştuğu dönemlerde, başta PKK ve DHKP-C olmak üzere -tabiî, bu arada ASALA'da unutulmamalıdır, tekrar nüksedebilir- terör örgütlerine destek verdikleri unutulmuş değildir. Onlar da unutmuş değiller ki, söz konusu örgütleri terör örgütü listesine almamaktadırlar; çünkü, onlara sadakat sözleri vardır; çünkü, onlar, Türkiye'yi bölüp parçalamak istemektedirler. Onun için de, Türkiye'yi, mutlaka doğuda parçalama gayreti içerisindedirler. Onun için, biz, bu anlaşmaları, sözleşmeleri, elbette, insanlık adına, ülkemiz adına takdirle karşılıyoruz; çünkü, elinden, dilinden emin olduğumuz insanların ülkesinde yaşamamız gerekiyor. Bütün insanların, dünyada, elinden ve dilinden emin olunacak insanlar olmasını arzuluyoruz; ama, çifte standart olduğunda, o zaman, bu sözleşmelerin samimiyetten uzak olduğunu görüyoruz. Kimi ülkeler, bunu, kendi işlerine geldiği gibi algılıyorlar, kimileri de, gerçekten, eğer, işlerine gelmiyorsa uygulamıyorlar, rafa kaldırıyorlar.

Sayın milletvekilleri, dünyanın hiçbir yerinde terörün gerçekleşmesini istemeyiz; inancımız ve kültürümüz de teröre müsaade etmez; ancak, ülkemizi onlarca yıl uğraştıran, onlarca, milyarlarca dolara mal olan, onbinlerce memleket evladının canını ve malını kaybettiren, onbinlerce ana yüreğini dağlayan olaylara seyirci kalmak şöyle dursun, doğrudan ya da dolaylı olarak, bu gelişmiş ülkelerin destek verdikleri herkes tarafından bilinmiyor mu?! Stratejistlere göre, tek kutuplu dünyada, terör bahane edilerek, başta Ortaasya olmak üzere, dünya üzerinde etkinliğini artırmak veya pekiştirmek isteyenler var. Yeni dünya düzeni iddiası çabasında olanlar ile müttefikleri, öncelikle, kendilerinin inandığı ve hakkaniyet esasına dayanan bir anlayışla terörü ortadan kaldırmanın çarelerini aramalıdırlar. Terörü yok etme, sivrisineklerle mücadele etmeye benzemez, onun kaynağı kurutulmalıdır. Nasıl, sivrisineklerin yetiştiği kaynak kurutulmadan hastalıktan kurtulduğumuza emin olamıyorsak; terörün kaynağı da kurutulmadan... Sadece finansman kaynağı değil; o finansman aracılığıyla, ona araç ve gereç desteği sağlayan, kendi ülke insanının millî gelir hâsılasını 10 000 dolara, 20 000 dolara, 50 000 dolara yükselten ülkelere,bu  terör finansmanını kurutma karşısında, acaba, bu sözleşme onlara da işleyecek mi?.. Asıl, kaynağına inmek lazım. Asıl, terörün kaynağı, terörün finansman kaynağı, terör silahlarını üretenler değil midir?!

Dünya siyasetinde yeni oluşumlar var. Ortadoğu'da yeni oluşumlar bekleniyor. Haliyle, Türkiye, Asya'nın, Afrika'nın, Avrupa'nın, bütün bu bahsetmiş olduğum kıtaların merkezinde bulunuyor. Tarihte ne kadar önemli jeopolitik, jeostratejik yerde bulunmuşsa, aynı önemini bugün de kaybetmemiş, hatta, daha da çok güçlenmiştir. Biz, dünyanın bütün problemli bölgelerinin merkezinde yaşıyoruz. Onun için, her şeyden önce, kendi ülkemizi terörist akımlara karşı, cereyanlara karşı korumak için, bu bölgelerdeki terörist kaynakların, asıl, arka planına gitmek de bizim görevimizdir.

Tabiî, doğuda Türkistan, Çin'in iç meselesi olarak kabul edilirse; Çeçenistan, Kafkaslar, Rusya'nın iç meselesi kabul edilirse; Avrupa Birliği tarafından, Kuzey Kıbrıs, Türkiye'nin orayı zorla işgal ettiği bir yer olarak düşünülürse; Ortadoğu'da, Amerika Birleşik Devletleri, kendi haklarını, gelişmiş Avrupa devletleri kendi haklarını İsrail aracılığıyla korumaya kalkışırsa, o zaman, acaba, siz, terörün finansman kaynaklarını nasıl kurutacaksınız, bununla nasıl mücadele edeceğiz; asıl düşünülmesi gereken budur.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın sonuna gelirken, Dışişleri Bakanlığımıza, dikkatini çekmek açısından, birkaç kelimeyle ya da cümleyle seslenmek istiyorum. Özellikle, bu sözleşmelere baktığımızda, tercüme hatası mıdır, bilemiyorum; ama, içinden çıkmak bir muamma... Öyleyse, bu sözleşmelerin, daha başındayken -Birleşmiş Milletlerde onlarca insanımız çalışıyor, daimî temsilcilerimiz var, elçilerimiz var- bunun anlaşılabilir bir üslupla kaleme alınması gerekmektedir.

Elbette, davalarda, kararlarda orijinal nüsha esastır; ama, bununla beraber, Türkiye'deki insan da, bu orijinal nüshaya, en yakın bilgiye ulaşabilmelidir. Oysa, elimizdeki bu sözleşmeye bir baksanız, her satırında (b) maddesi, (b) fıkrası, (c) fıkrası, ikincisi, birincisi.. Okurken, beyninizi, bir oraya götürüyorsunuz, bir öbür tarafa götürüyorsunuz. Hazırlayanlar, öyle bir karıştırıyor ki, âdeta, sanki, bunu uygulayan insanlar işin içinden çıkamasın, onu, kendi ülkelerinin menfaatına -güç de ellerindeyse, iktidar da ellerindeyse- uygulasınlar gibi çok ustaca, marifetli bir yazım üslubu izliyorlar. Buna, bir de tercüme karışınca, iyice anlaşılmaz oluyor.

Ayrıca, bazı hususlar, ikili görüşmelerle, oradaki dostluklarla bazı işleri halletmek mümkünken... Bugün, gündeme de getirildi; Mekke'deki Osmanlı Kalesinin yıkımı; ki, çok taze olarak görmüş olan birisiyim, yıkımından on onbeş gün önce bu kaleyi görmüştüm ve orada edindiğim intiba da şu idi: Restorasyon yapılacak, yıkım yok; yıkım için civarında da herhangi bir araç gereç de yok idi. Orada Dışişleri Bakanlığımızın temsilcileri var, diğer bakanlıklarımızın temsilcileri var. İkili görüşmelerle pekâlâ bunun tedbirleri daha önceden alınabilirdi veya birtakım kıpırdama varsa, anında, bu, Dışişleri Bakanlığımıza bildirilebilir ve Dışişleri Bakanlığımız da gerekli tedbiri, önlemi alırdı. Tabiî, elbette, oradaki görevlilerin de bu konuda uyanık olmaları gerekirdi.

Sadece bu konuda değil; Avrupa'daki işçi meselelerimiz konusunda, okuyan öğrencilerimizin meseleleri konusunda... Hepsi başıboş bırakılmış. Burada, mutlaka, çocukları dışarıda okuyanlar vardır, mutlaka burslu gidenler vardır; çocukların kendilerine ne hesap sorulur ne kitap; okuyamazsa, birtakım taahhütleri vardır, sonunda, sadece onların tahsili için kefillerinin yakalarına sarılınır. Halbuki, orada ne iş yapar bu insanlar, kimlerle beraber çalışırlar, ülkeme neler getiriyor neler götürüyor; bunlarla ilgilenilmez.

Oradaki yurtdışı işçi kuruluşları, yurt dışında çalışan insanlarımız, sadece döviz meselesi olduğu zaman -endüstri bölgeleri geldiği zaman- aklımıza gelir; onun dışında, bu insanların pasaport süreleri nasıl uzatılır, bu insanlar, konsolosluklarımızda işini terk ederek saatlerce nasıl kuyruk bekler...

Sayın milletvekilleri, hemen ayağımızın dibinde, eğer, buraya gelirken, Alman Büyükelçiliği tarafına sapıyorsanız, görüyorsunuz oradaki kuyrukları. Bizim insanımız bunlar; ayakta bekliyorlar, oturacak bir kanepe dahi yok. Yağmur yağdığı zaman, altına girip siper alabilecekleri, şemsiye görevi görecek herhangi bir şey yok. Bütün bunlar, Dışişleri Bakanlığımızın alması gereken birtakım tedbirlerdir, ikaz etmesi gereken konulardır.

Ben, bu vesileyle -uzun bir süre yurt dışında bulunduğum için söylüyorum- Dışişleri Bakanlığımızın bu konuda da uyanık olmasını, dikkatli olmasını ve yurtdışı işlerinin, sadece, Dışişleri Bakanlığı kadrolarıyla değil, yurt dışında bulunan bütün vatandaşlarımızla, işçisiyle, memuruyla, görevlisiyle, öğrencisiyle ve oralara turistik seyahate giden bütün vatandaşlarımızın tümüyle ancak bu işin yürütülebileceğine kaniim. Bu işler ancak böyle yürütülebilir. Dışişleri Bakanlığımız, onun için, bu elemanlardan da, oraya giden her vatandaşımızdan da yararlanma imkânlarını aramalıdır; ama, bu, nasıl bulunur; bunlar, ayrıca görüşülecek konulardır, özel ihtisas komisyonlarında bunların tedbirleri alınabilir.

Ben, bu dileklerle ve inşallah, bir daha ülkemiz terörü görmez, daha mutlu günler yaşar, dünyamız terörden temizlenir düşüncesi ve duygusuyla Yüce Meclisi bir kere daha saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası Doğru Yol Partisinde.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hayri Kozakçıoğlu; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA HAYRİ KOZAKÇIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili olarak Doğru Yol Partisinin görüşlerini sizlere takdim etmek üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce hepinizi Grubum ve kendim adına ayrı ayrı saygıyla selamlarım.

Hepimizin yakından bildiği gibi, şiddete dayanan terör olayları ülkemizde yıllarca cereyan etmiştir. Son yıllarda bu olayların dünyanın pek çok yöresinde giderek yaygınlaştığını ve terörün, gerek kullandığı teknoloji ve gerekse potansiyel hedefler bakımından, şimdiye kadar dünyada görülmemiş örneklerine ulaştığını da görüyoruz. Yıllardan beri, Türkiye, terörle mücadele ederken, terör, dünyanın gündemine bu kadar girmemişti; ama, biraz önce söylediğim gibi, terörün gelişen teknolojiden yararlanması ve hedeflerin yükseltilmesi, bir anlamda terörü bütün dünya ülkelerinin mücadele edebileceği bir konu haline getirmiştir. Ancak bundan sonra, dünyanın büyük ülkeleri terörle mücadeleye direkt olarak girmişler veyahut da diğer ülkeleri bu konuda kendi yanlarına alma gayreti içerisinde bulunmuşlardır.

Ülkemiz, terörle mücadelede, sadece bir grup terörle, PKK terörüyle mücadelede 30 000 insanını kaybetmiştir. Telafi edilemeyen bu kayıpların yanında, rakamlar zaman zaman değişmekle birlikte, terör mücadelesi için 100 milyar dolar civarında para harcanmıştır. Bugün, dünyada, 3 milyar doları, 5 milyar doları temin etmenin güçlüğünü görünce, 100 milyar doları teröre harcamanın ne anlama geldiğini çok daha rahat görebiliyoruz. Çok basit bir hesap; 100 milyar dolarla, kapasitesi 1 000 000 olan 4 700 havaalanı yapabilirdik, 330 yatak kapasitesi olan 4 500 hastane yapabilirdik; terörle mücadeleye harcadığımız paraları eğitime vermiş olsaydık, bu paranın onda 1'iyle, bütün Türkiye'de, 30 kişilik sınıflar bugün eğitimde olurdu.

İşte, Türkiye açısından bu kadar maddî ağır zararlar getiren terör olayının özelliklerini kısaca sizlere sunmak istiyorum. Terör olayı rasgele bir olay değil; terör olayı iyi örgütlenmiş, iyi düzenlenmiş, yıllarca çalışılmış, eğitilmiş ve gerçekten, bir ülke hudutları içerisine sığmayan, pek çok ülke hududu içerisine dağılmış, düzenli bir organizasyondur. Bu nedenle, terör olayının bu özelliğini iyi görmek lazım. Terör olayında, bir temel örgüt vardır, bu temel örgütte insan unsuru vardır, silahlı ve silahsız propaganda vardır, binalar vardır, eğitim vardır, kamplar vardır, silah vardır. Tabiî, bütün bunların temini için de finans vardır. Bu, terör örgütünün temel unsurudur.

Bir de, bunun yanında, yan kuruluşları vardır. İnanın, siyasî partilerden çok daha fazla yan kuruluşa sahip terör örgütleri vardır. Matbaasıyla, radyosuyla, televizyonuyla, dernekleriyle, gazetesiyle, vakıflarıyla, spor kulüpleriyle, lokalleriyle, misafirhaneleriyle, bir de, yan kuruluşlar vardır. Bir de, bunun yanında, biz, siyasî partiler olarak, bir ülke hudutları içerisinde görev yaparken, hudutdışı organizasyonlarda gerçekten zaman zaman zorlanırken, onlar, eylem yaptıkları ülke dışında, pek çok ülkede örgütlenirler, kendilerine sempatizan bulurlar, oralarda çalışırlar, para kazanırlar ve o ülkelerin de direkt veya endirekt desteklerini alırlar.

İşte, terör olayında, karşımızda böyle bir organizasyon vardır. O halde, şöyle baktığımızda, temel örgüt var, yan kuruluşları var, bir ülke hududu içerisine sığmıyor ve dehşetli de finans kaynakları var.

Bakın, pek çok terör örgütünden farklı olmakla birlikte, bunlar, vergilendirme adı altında, bağış adı altında pek çok vatandaştan zorla para toplarlar. Bunlar, kaçakçılıktan, sınır ticaretinden, silah ticaretinden, özellikle uyuşturucudan fazla miktarda para kazanırlar. Bunlar, işyeri çalıştırırlar, ticarethane çalıştırırlar; bunlar, kitap basarlar, lokaller çalıştırırlar; yani, legal ve illegal pek çok gelir kaynaklarını kullanabilirler.

Şu anda, Türkiye'nin muhatap olduğu terör olaylarında örgütlerin büyük bölümü yurt dışında organize edilmiştir. Örgütlerin büyük bölümünün yurt dışında dernekleri, binaları, spor kulüpleri, vakıfları, matbaaları, gazeteleri bulunmaktadır. Eğitimlerini büyük ölçüde bizim ülkemiz hudutları dışında yapmışlardır; kamplar kurmuşlardır ve milyar dolarları bulan silahlar temin etmişlerdir. Böyle bir organizasyonla mücadele etmek için, o zaman, bir tek ülkenin bununla mücadelesi çok zaman yeterli olmamaktadır. Bu nedenle, terör örgütleri dışarıdan destek gördükleri takdirde, hele hele PKK terörü veya diğer terör örgütleri gibi, maalesef, Avrupa'nın pek çok ülkesinden direkt ve endirekt destek gördükleri, oralarda rahat icrai faaliyet yaptıkları takdirde, onlarla mücadele uzun sürmektedir, onlarla mücadelede zorluklarla karşılaşılmaktadır.

Türkiye, terörle, uyuşturucuyla, kaçakçıyla mücadele konusunda pek çok uluslararası organizasyona, sözleşmeye imza atmıştır. Bugün, burada görüştüğümüz sözleşmeyle birlikte, yanılmıyorsam, 12-13 sözleşmeye imza atmıştır. Onun yanında, uluslararası, 52 tane de, ülkelerle karşılıklı anlaşma yapmıştır; ama, buna rağmen, bu konudaki mücadele, ister istemez, istediğimiz hıza ulaşamamıştır. Bu da, Batı'nın bugüne kadar gösterdiği çifte standarttan kaynaklanmaktadır.

Bakın, şu anda görüştüğümüz sözleşme, ancak, 11 Eylül eyleminden sonra gerçekleştirilmiş bir sözleşmedir. Yani, bu tarihe kadar terörü önleyecek finansman kaynaklarıyla ülkelerin topluca mücadelesinde bir fikir birliğine varılamamıştır, bir uygulama birliğine varılamamıştır. Bundan sonra uygulama birliğinin olup olmayacağını da, tabiî, önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz. Bu nedenle, bütün dünyayı tehdit eden terörle mücadele için bir ülkenin tek başına değil, diğer ülkelerle birlikte, elbirliğiyle mücadelesi gerekmektedir.

Şimdi, bu sözleşme, 28 maddeden ibarettir; giriş bölümü, ekleri ve bir de, ayrıca, arkada, ülkeler için bir beyan bölümü bulunmaktadır. Bu sözleşmede, ana hatlarıyla, neler vardır?.. Bu sözleşme, bizim için ne denli tatmin edicidir?..

Sözleşme, fon adı altında, terör örgütlerinin kullanabilecekleri bütün değerleri, kıymetleri, senetleri, tahvilleri, teminat mektuplarını ve bunların gelirlerini kapsamaktadır ve ülkelere, bu değerleri -terör için kullanıldığı takdirde- müsadere etmek, el koymak hakkını tanımaktadır, hatta görevini vermektedir. Şimdi, ülke olarak, bizim beklediğimiz, Türkiye'ye yönelik terör faaliyetlerinde kullanılmak üzere başka ülkelerde birikmiş olan bu değerlere el konulmasıdır.

Sayın Dışişleri Bakanımız buradalar. Bu anlaşmanın bir 8 inci maddesi var. 8 inci madde, el konulan bu değerlerin nasıl kullanılacağını gösteriyor. 8 inci maddenin 4 numaralı fıkrasında, el konulan bu değerlerin "zikredilen suçların mağdurları veya ailelerinin tazmini için kullanılması" şartı getiriliyor, böyle bir imkân getiriliyor. Ben, Sayın Dışişleri Bakanlığından bu konuda büyük bir gayret bekliyorum. İstiyorum ki, Avrupa'nın hangi ülkesinde olursa olsun, Türkiye'ye yönelik, terörde kullanılmak amacıyla temin edilmiş her türlü senede, her türlü paraya, her türlü gayri menkule, her türlü çeke, teminat mektubuna, bunların gelirlerine ülkeler tarafından el konulsun, bu para Türkiye'ye teslim edilsin ve Türkiye de, bu parayı, bu ülkede teröre karşı mağdur olmuş ve eldeki imkâna göre yeterli ölçüde tatmin edilememiş bu felaketzedelerin, terörzedelerin yaralarının bir kısmının kapatılmasında kullansın.

Söz konusu sözleşme, yargılama usullerini, tüzelkişilerin ve gerçek kişilerin sorumluluklarını gayet ayrıntılı bir şekilde ortaya koymakta ve zararların kapatılması konusunda da ciddî hükümler getirmektedir. Ayrıca, ülkelere, gerektiği anda, bir yıl sonra yürürlüğe girmek üzere, çekilme hakkı da tanımaktadır.

Türkiye, bu sözleşmeye, arkasında ilave ettiği "beyan" bölümüyle, üç maddede çekince koymuştur. Bunlardan bir tanesi uyuşmazlıkların, anlaşmazlıkların gideceği mercilerle, tahkim usulüyle ve Uluslararası Adalet Divanıyla ilgili bir çekincedir. Diğeri de, yine, bu ülke yararına kullanılabilecek olan, 24 üncü maddenin birinci fıkrasıyla kendisini bağlı kabul etmediği çekincedir. Bu her iki çekincenin de Türkiye'nin yararına kullanılmasının ben de gayet iyi olacağı görüşünde olduğumu özellikle belirtmek istiyorum.

Şimdi, önemli olan, bu sözleşmenin, bir çifte standarda uğramadan bütün Avrupa ülkeleri tarafından uygulanmasıdır. Bunun ısrarla üzerinde duruyorum; çünkü, Avrupa Birliğinin en son belgelerinde, PKK ile DHKP-C terör örgütlerinin, terör örgütü olarak kabul edilmediği, terör örgütleri listesine alınmadığını görüyoruz. Peki, Avrupa'nın bazı ülkelerinde PKK'nın ve DHKP-C'nin faaliyette bulunması yasaklanıyor, bunlar bir terör örgütü olarak kabul ediliyor; ama, Türkiye'yi hedef alan bu örgütleri, Avrupa Birliği, terör örgütleri listesine almıyor!.. Buna, Avrupa Birliği nezdinde, çok ciddî şekilde girişimde bulunulması lazım. Yani, Türkiye için terör olan, Türkiye'yi terör ortamına bulayan, 30 000 kişinin hayatını ortadan kaldıran, Türkiye'yi 96 veya 100 milyar dolar zarara sokan bir örgüt, nasıl terör örgütü olmaz?! Bu örgütün yaptığı eylemler, nasıl terör eylemi olarak kabul edilmez?! O zaman, Avrupa Birliğinin standartları ile Türkiye'nin yaşadıkları, Türkiye'nin standartları çok farklı demektir. İşte, bu konuda, Dışişleri Bakanlığımızı, ben, en kısa zamanda, göreve davet ediyorum. Dışişleri Bakanlığının önerdiği ve yaptığı projede, Bakanlık dışında diğerlerine de görev düşerse, bizlere de görev düşerse, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bu görevi de yerine getirmek zorunda olmamızın yanında, gönüllü olmamız gerektiğini de özellikle vurguluyorum.

Türkiye için yararlı sonuçlar getirecek, Türkiye'nin Batı'yla dostane ilişkilerinin gelişmesine de vesile olacak olan bu sözleşmenin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanmasının, bütün dünyaya, bu açıdan verilecek iyi bir mesaj olduğuna inanıyorum. Özellikle, PKK ile DHKP-C'yi terör örgütü kabul etmeyen Avrupa Birliği yetkililerine, bu sözleşmeyi onaylamak suretiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi güzel bir mesaj vermelidir, onlara güzel bir cevap vermelidir. Bu cevabın da onlar tarafından iyi anlaşılmasını, Dışişleri Bakanlığı sağlamalıdır.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Kozakçıoğlu, teşekkür ediyorum, kısa konuşmanızdan dolayı; belki bunu bitirebiliriz.

Söz sırası, Saadet Partisi Grubunda.

Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer, buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 791 sıra sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme 9 Aralık 1999 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş, 10 Ocak 2000 tarihinde imzaya açılmış.

Sözleşme, terörizmin finansmanının engellenmesini, terörizme malî destek sağlamanın suç haline getirilmesini ve bu suçun ağır cezalara tabi tutulması için gerekli önlemlerin alınmasını ve bu taraf devletler arasında işbirliğinin sağlanmasını amaçlamaktadır.

Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Sözleşme, 27 Eylül 2001 tarihinde, hükümet adına, Birleşmiş Milletler nezdindeki daimî temsilcimiz tarafından imzalanmıştır, 28 maddeden ibarettir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörizmle etkili bir mücadele için, terörizmi besleyen malî kaynakların ve diğer desteklerin ortadan kaldırılması çok önemli bir şarttır. Zira, bunlar, ortadan kaldırılmadığı zaman... Sineği besleyen bir bataklık kurutulmadığı zaman sinek ürediği gibi, terörü besleyen faktörlerin, malî kaynakların, silah desteklerinin, diğer desteklerin, himayenin ortadan kaldırılması da en önemli şarttır; prensip olarak bunu kabul etmemek elde değil elbette.

Sözleşme, terörizme malî desteği sağlamayı ayrı bir suç olarak düzenlemekte, taraf devletleri, bu suçu içhukukunda da ihdas etmeleri ve içhukukunda buna ilişkin düzenleme yapma yükümlülüğü altına sokmaktadır.

Terör, ahlakî, dinî, hukukî, insanî dayanağı olmayan bir şiddet hareketidir, şiddet eylemidir. Aslında, teröristler de, bu gibi değerlerden mahrum zavallılardır; ama, esas, bunun arkasındaki güçler daha önemlidir. Yani, teröristi kullananlar, onlara destek sağlayanlar; finansman desteği sağlayanlar, silah desteği sağlayanlar, himaye edenler ve bundan çıkar umanlar, elbette ki, bunlar, teröristten çok daha büyük zararlara sebebiyet vermektedir.

Uluslararası düzeyde terör ve terörist tanımlaması tam olarak yapılmamıştır; bu, çok önemli bir konudur. En genel anlamda teröristi ve terörizmi, insanları yıldırmak, sindirmek, taciz etmek, korkutmak ya da onları belli bir düşünce veya davranışa zorlamak için uygulanan şiddet faaliyeti olarak tanımlayabiliriz. Terör, terörist ve terörizmin tanımlanması son derece önemli bir konudur. Terör nasıl tanımlanmalıdır, terör kapsamına giren suçlar hangileridir, bunlar hangi anlayış ve hangi hukuka göre tanımlanması gerekir; bu sorunun muhakkak halledilmesi ve terör unsurlarının, kriterlerinin ortaya konulması gerekir. Zira, ülkelerin ve toplumların terör hakkındaki farklı tanımlamaları ve yaklaşımları veya çifte standartları bu konuda önemli sorunları ortaya koymaktadır.

IRA, ETA, HAMAS gibi terör örgütleri, terör örgütü müdür, değil midir; ASALA, EOKA, PKK, DHKP-C, MLSPB gibi Türkiye'de bulunan terör örgütleri, terör örgütü müdür, değil midir; bunların tanımlamaları çok önemlidir.

Geçenlerde Avrupa ülkeleri tarafından oluşturulan terörist ve terör tanımlaması listesine, maalesef, Türkiye'yi yıllardan beri meşgul eden, yüzlerce, binlerce vatandaşımızın ölmesine, ülkemizin çok büyük ekonomik kayıplara uğramasına neden olan ASALA, PKK ve diğer örgütlerin alınmaması, gerçekten, Batı'nın çifte tutumunun bir göstergesi olarak burada önümüzde durmaktadır. İşte, terör ve terörizmin tanımlaması, gerçekten, çok önemli bir unsurdur. Bunun, uluslararası düzeyde, gerçekten iyi niyetle, gerçekten samimiyetle tanımlanması ve her ülkenin, terör tanımına giren eylem ve şiddetin üzerine samimî olarak gitmesi gerekir. Aksi takdirde, bugün Türkiye'deki terörizmi finanse edenler, ASALA'yı finanse edenler, PKK'yı finanse edenler, bunlara sempatiyle bakanlar, bunları terör örgütü olarak göstermeyenler, saymayanlar, bunları kendi içhukukunda terörist saymayanlar ve bunları himaye edenler, acaba, o teröristlerden daha mı az suçludur?..

Aslında, terörizm, ülkeler arasındaki olaylardan, kültür farklılıklarından, ekonomik sorunlardan, sıkıntılardan sürekli doğacak bir unsurdur; terörizmin tarihi yeni değildir. Burada en önemli unsur, terörü besleyen, terörizmi azdıran en önemli unsur, o terörizmden medet bekleyen, kendi meselelerinin çözümünde, diğer ülkeler için veya kendi toplumu, kendi kesimi için medet bekleyen ve onu bir araç olarak kullanmaya çalışan o terörizmin arkasındaki, o teröristin arkasındaki güçlerdir, onları destekleyenlerdir, onları himaye edenlerdir.

Bugün, gerçekten, Türkiye'de yıllarca süren bir PKK terörünün ülkemize ekonomik maliyetini hesaplamak mümkün değildir. Bunun, 100 milyar dolar olduğu söyleniyor. Otuz kırkbin vatandaşımızın ölümüne, kanının akıtılmasına ve ailelerin dağılmasına, bölgelerin yerinden oynamasına, köylerin boşalmasına sebebiyet veren bu terörizmi, terörist sınıfına koymayan bir Batı ve müttefikimizin bu anlamdaki yaklaşımını ne kadar samimî bulabiliriz?!

Terörizm tanımlamasında önemli bir diğer unsur da, yarın hangi... Mesela, bugün ülkeler bazında da terörist ülke tanımlaması ve kavramı getirilmiştir. Hangi ülkeler teröristtir; yani, bugün, terörist olan ülkeler tanımlanırken, terörizme destek veren ülkeler mi kastedilmektedir? 1974'te Kıbrıs'ta soydaşlarımızı yok etmeye kalkan, jenosite tabi tutmaya kalkan, onlara en acı işkenceler yapan bir EOKA örgütü terörist midir, değil midir? Bunu destekleyen Rum kesimi, Yunanistan terörist bir ülke midir? Bu tanımlamalar elbette ki çok önemlidir.

Çeçenistan'da kendi yurtlarını savunanlara karşı Rusya'nın uygulamış olduğu katliamda, acaba, Çeçenler mi teröristtir, Rusya, devlet olarak mı teröristtir?

Doğu Türkistan'da 1908'de 80 000 000'a varan bir soydaş nüfusun, bugün, 7 000 000'a, 8 000 000'a düşürülmesini sağlayan bir Çin uygulamasında, acaba, oradaki terörist sınıfına hangi tarafı sokacağız; Çin mi teröristtir, oradaki soydaşlar mı teröristtir?

Daha dün, Bulgaristan'da yerinden, yurdundan edilen soydaşlarımız, Türkiye'ye sığınmak zorunda kalan soydaşlarımız mı teröristti, acaba, Bulgaristan idaresi mi teröristti?

Bu kavramların, tabiî, çok yerinde tanımlanması gerekir. Yoksa, ileride, başımıza çok büyük meseleler açacak diye düşünüyorum. Zira, bugün, kendi ülkesini savunan ülkelere insanlarımızın destek göndermesi... Bir Çeçenistan'daki insanlara, bir Keşmir'deki insanlara, bir Bosna Hersek'teki, belki, yarın, Allah esirgesin, Kuzey Kıbrıstaki soydaşlara destek göndermeye çalışan insanlarımızı biz terörist olarak tanımlamazken -ki, öyle değilken- başka ülkeler bunları terörist olarak tanımladığında, acaba, biz, onlara yardım etmekle terörizme finansman desteği mi sağlamış olacağız ve ayrı bir suçlama kategorisi içerisinde mi olacaktır Türkiye? Yapacağımız insanî yardımlar... Birtakım kültürel, sosyal, dinî ve etnik uzantımız olan ülkelerdeki insanlarımız, soydaşlarımız, dindaşlarımız terörizme tabi tutulurken, onlara yapacağımız yardımlar, onlar terörist sınıflamasına tabi tutuldu diye, terörizmin finansmanı olarak değerlendirilip, acaba, o suça biz de mi iştirak etmiş olacağız?

İşte, burada, en önemli konulardan biri de, gerçekten, terörizmin nasıl tanımlanacağı konusudur.

Diğer taraftan, terörizmin sebeplerinin de ortadan kaldırılması gerekir. Terörizmin, demin izah ettiğim gibi, tarihi yeni değildir ve belki devam da edecektir. Bunun kişisel sebepleri vardır, sosyoekonomik sebepleri vardır, sosyokültürel sebepleri vardır, psikolojik sebepleri vardır; ancak, terörü azdıran belli başlı, en önemli unsur, birtakım güç ve devletlerin, kendi hedeflerine ulaşmak için terörü kullanmalarıdır ve Türkiye'de yaşanan terörlerin arkasında da bu olmuştur.

Aslında, terörizm, belli bir süre sonra finansman kaynakları, desteği kurutulduğu zaman, marjinal duruma düşüp, yok olacak bir eylemdir; çünkü, bu terörizmi yapan insan da mantıkdışı ve zavallı bir yaratık olduğuna göre, bunu kullanan devlet ve güçler ancak bunları azdırıp, kendi emellerine alet etmektedir. Onun için, terörizmin, tam olarak, yeniden tanımlanması, Türkiye'yi ilzam edecek sözleşmelerde, terörizmin kriterlerinin ve unsurlarının neler olduğunun çok iyi bir şekilde ortaya konulması gerekir.

Diğer taraftan, terörle uluslararası, ulusal mücadele nasıl, hangi organlarla yapılacaktır, burada meşru güçler neler olacaktır; bunların belirlenmesi de çok önemlidir. Bu mücadele hangi uluslararası organlar tarafından yapılacaktır? Bu konuların ve sorunların halledilmesi sağlanmadan terörizmle yapılacak mücadele, terörün verdiği zarar ve acılardan çok daha büyük acılar verebilir diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette ki, uluslararası düzeyde, kuzey ve güney yarımküre arasında gelişmişlik farkları ve kuzey yarımkürenin zenginliğine sebebiyet veren, onları bugünkü ekonomik seviyeye taşıyan güney yarımküreyi sömürmelerinin altında yatan gerçekler ve buradaki ekonomik ve siyasî etkinlikleri sağlama adına terörizmi kullanmaları da gözden uzak tutulmaması gereken bir unsurdur.

Bugün, terörizmle mücadele ve terörizm olgusu, dünyanın gündemini ve medyanın gündemini, 11 Eylül terör olayından sonra daha çok işgal etmeye başlamıştır. İspanya Dışişleri Bakanı Joseph Pique "terörizmle mücadelede yıllardan beri katettiğimiz mesafeye, ilerlemeye karşılık, 11 Eylülden sonra bu ilerlemeyi birkaç hafta içinde almışız" demektedir. Burada ifade edilmek istenilen nedir; yani, bugüne kadar, terörle mücadelede, acaba, engel faktörler mi vardı veya terörizmden medet uman birtakım odaklar mı vardı; illâ ki, 11 Eylül olayları mı beklenmeliydi diye düşünüyorum.

Diğer taraftan, 11 Eylül olaylarından sonra, Amerika Birleşik Devletlerinin, bizden olanlar ve olmayanlar tasnifini yapması veya birkaç terörist yüzünden bir ülkeyi cezalandırmaya kalkması, âdeta orada yaşayan insanları kolektif cezalandırma anlayışı içerisinde cezalandırmaya kalkması, birkaç terörist yüzünden bir ülkenin yok edilmeye, ona savaş açılmaya kalkılması; terörizmle mücadelede silahlı gücün ve silahın kullanılmasının ve bu silah kullanma boyutlarının belirlenmesi de çok önemlidir. Onun için, Türkiye'nin taraf olduğu bu anlaşmada, ülkemizi ilzam edici maddelerde -gerçi beyanlar hanesinde bazı kısımlara çekince konmuştur; ama- gerçekten terörizmin tanımlanması, hangi ülkelerin, hangi faaliyetleri terörist olarak saydığı ve desteklediği, himaye ettiğinin de gözden uzak tutulmaması gerekir.

Elbette ki Amerika Birleşik Devletlerinin siyasî ve ekonomik gücü çerçevesinde, bizden olanlar ve olmayanlar baskısı altında uluslararası düzeyde terörizme karşı mücadelede taraf olan diye kendine taraf tuttuğu ülkeler veya taraf olmayan ülkeler tasnifi yapması, son derece yanlıştır.

 Bunun yanında İslam ülkeleri, İslam olmayan ülkeler, medeniyetler çatışması tanımlamalarıyla ortaya getirilen yeni tanımlamalar da, terörizmle mücadelede son derece sakıncalı ve terörizmin yapmış olduğu zarar veya acılara karşı çok daha büyük acıları ortaya koyabilecek bir yaklaşım diye düşünüyorum. Bu anlaşmalarda, özellikle Türkiye'nin, muhakkak ki, terörün her türlüsüne karşı gelmesi; ama, tanımlanmış bir terörün ve terörizmin her türlüsüne karşı gelmesi, bu alanda uluslararası düzeyde atılacak adımlara destek vermesi elbette beklenebilecek ve desteklenecek bir faaliyettir; ancak, demin ifade ettiğim gibi, terörizmin ne olduğu, terörist ülkelerin ne olduğu, terörizme yardımın, terörizme desteğin ne olduğunun da samimî bir şekilde, ciddî bir şekilde tanımlanması gerektiği; ancak, böyle yapıldığı zaman uluslararası düzeyde terörizmle mücadelenin daha etkin olacağına inanıyor; bu anlaşmanın hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Grup Başkanvekillerinin benim odamı teşriflerini rica ediyorum. Önemli bir şey oldu, ben ifade edeyim; eğer ikna edebilirsem bu işi bitireceğiz.

Teşrif edebilir misiniz efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Tabiî efendim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.37


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.40

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, 49 uncu Birleşimin Beşinci Oturumunu açıyorum.

791 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

9. – Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/940) (S. Sayısı: 791) (Devam)

BAŞKAN- Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

Bu arada, içeride, muhalefet grup başkanvekillerinin de lütfedip kabul etmesi sonucu vardığımız mutabakatla, bu anlaşmanın müzakerelerinin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şahsım ve Meclis adına çok teşekkür ederim efendim.

Şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Yozgat Milletvekili Sayın Mesut Türker'de. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MESUT TÜRKER (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 791 sıra sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısına ilişkin olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, terör ve terörizmi üzerinde uzlaşılan bir tanımı olmamakla beraber, genel kabule uygun olarak özetle şöyle tanımlayabiliriz: Terör, yıldırma, korkutma ve tedhiş olarak tanımlanmaktadır. Terörizm ise, siyasal amaçlar için örgütlü, sistemli ve sürekli terör kullanmayı yöntem olarak benimseyen bir strateji anlayışıdır. Uluslararası terörizm ise, bir devleti, temel politikalarını değiştirmeye, belirli kararları almaya ya da almamaya zorlamak amacıyla yasadışı şiddetin kullanılmasıdır.

Sayın milletvekilleri, terörist faaliyetler, soğuk savaş yıllarında, daha çok, belirli bir ideolojinin başka ülkelere empoze edilmesi ve hatta, dayatılması ve bu yolda gerçekleştirilmesi planlanan devrimlerin tetiklenmesi için kullanılmaktaydı. Bugün ise, küreselleşme sürecinde değişen ve yeniden yapılandırılan güç ve çıkar dengelerinin oluşumunda, âdeta, bir manivela gibi kullanılmaktadır. Özellikle, "merkez ülkeler" olarak tabir edilen küresel etkinliğe sahip ülkeler, çevre ülkelerdeki terörist faaliyetleri, sağladıkları lojistik destekle kontrol doğrultusunda kullanmaktadırlar. Bu kullanma, bazen, hedef ülkede istikrarı bozup, o ülkeyi zayıf düşürmek suretiyle dış müdahalelere mahkûm ve muhtaç olmasını sağlama, bazen de, hedef ülkelerin ileriye yönelik gelişmeci projelerini engelleme şeklinde tezahür etmektedir.

Bunun gibi, komşularıyla düşmanlık içerisindeki kimi ülkeler de aynı yöntemi kullanarak, düşmanına zarar vermeyi bir strateji olarak benimsemektedirler. Bu yönüyle uluslararası terörizm, bu tarz ülkeler için ucuz ve fakat etkin bir ordu işlevi de görmektedir. Bu ülkeler, kendi ordusunu kullanamayacağı veya kullansa bile başarılı olamayacağı sonuçları, bu yöntemle kolaylıkla elde edebilmektedirler.

Şu anda da benzeri taktik ve stratejiler, giderek artan bir yoğunlukla kullanılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, küreselleşme olgusunun getirdiği son derece geniş bilgi, iletişim ve ulaşım imkânları da, uluslararası terörizmin etkinlik katsayısını ve yaygınlığını artıran bir etken olmuştur. Oluşan teknolojik altyapı sayesinde, artık ülkeler; hatta, kıtalararası terör organizasyonları kolaylıkla düzenlenebilir olmuştur. Üstelik, terörist faaliyetler artık Hasan Sabbah yöntemiyle değil de, bu konuda olağanüstü teknik ve taktik yöntemler icat edilmektedir. 11 Eylül hadisesi, bunun en tipik ve en acımasız örneğidir.

Hedef ülkelerdeki terör organizasyonları, o ülkenin yumuşak karnı diye tabir edebileceğimiz hassasiyetleri esas alınarak planlanmaktadır. Bu konuda, en çok etnik, dinsel ve mezhepsel ayrılıkların kışkırtılmasına tanık olmaktayız.

İş söze gelince, bütün ülkeler terörizmi lanetlemekte ve insanlık dışı olarak ilan etmektedirler; ancak, başta, bu konuda en çok sesi çıkan Batılı ülkeler olmak üzere, pek çok ülke, aynı zamanda el altından terör örgütlerine her türlü finansal ve lojistik desteği sağlamaktan geri durmamaktadırlar. Bu tarz sahte terör düşmanlıkları ve çifte standartçı yaklaşımlar, uluslararası terör kaynaklarını kurutacağı yerde, daha da güçlendirmektedir.

Özellikle dış kaynaklı terörden en çok mustarip olan ülkelerin başında, maalesef, ülkemiz gelmektedir. Ülkemizin birlik ve bütünlüğünü hedef alan organize terörist faaliyetler, daha 1885'ten itibaren çok sayıda Türk'ün kanının akmasına, devletimizin, en sıkıntılı zamanlarında bir de bu tür iç sorunlarıyla uğraşmasına neden olmuştur ve ne yazıktır ki, o zamanlarda, son döneme kadar Türkiye'ye yönelik terör organizasyonlarının başlıca hamisi ve destekçisi, insan haklarını dillerinden düşürmeyen Batılı ülkeler olmuştur.

Talat Paşanın, Cemal Paşanın katledilmesiyle faaliyetlerine başlayan Ermeni terör örgütlerinin, Taşnak, Hınçak ve ASALA etkinlikleriyle giderek hırçınlaştığı ve çok sayıda masum Türk'ün kanını akıttığı, hafızalarımızdaki tazeliğini yitirmemiştir. Ermeni terörü, aktif savaş nöbetini, bundan yirmi yıl kadar önce, kendisiyle aynı kaynaklarca kışkırtılıp desteklenen PKK terör örgütüne devretmiştir; ancak, bu kez, aynı amaca yönelik faaliyetlerini, siyasal mücadele zeminine kaydırmıştır. Aynı yöntem, şimdi de, PKK tarafından kullanılmaktadır ve böylece, belli olmuştur ki, şu anda, bu iki örgütün uzantılarına da, sözde demokrasi adına kucak açıp, ev sahipliği yapan, parlamentolarından destek kararları çıkaran ülkeler, adı geçen örgütlerin, dünkü kanlı katliamlarını da planlayan ülkelerdir.

Değerli milletvekilleri, terörizmin destekçisi ülkeler, canı yanan mazlum milletler olduğunda "ele değen saman çuvalına değer" anlayışıyla kıllarını kıpırdatmazlarken, iğnenin ucu kendilerine dokunduğunda, dünyayı ayağa kaldırmasını da bilmektedirler. İsrail'in yıllardır uyguladığı kuralsız ve acımasız misilleme saldırıları, bunun en tipik örneğini oluşturmaktadır. Aynı duyarlılık, tek kutuplu dünyanın küresel patronluğunu ilan eden Amerika'da, daha da belirgin olarak tezahür etmektedir. Dün, iki Libyalının kaçırdığı uçak için Kaddafi'yi sığınağında bombalayan Amerika'nın, bugün, 11 Eylül saldırısı üzerine, gerekirse üçüncü dünya savaşı çıkması pahasına, Usame Bin Ladin ile Molla Ömer'i yakalamak ve cezalandırmak için binlerce masum sivilin ölümünü göze alması, bu gerçeğin en canlı göstergesidir.

Esasen, uluslararası ilişkilerde, terörü, bir mücadele yöntemi olmaktan çıkarma adına, bu duyarlılık ve kararlılık son derece yerindedir; ancak, ölenler Amerikalı olduğunda gösterilen bu duyarlılık yanında, Ermeniler, Kelbecer'de, Hocalı'da binlerce sivil Azerbaycan Türkü'nü katlederken, ülkemizde bölücü ve yıkıcı teröristlerin saldırıları sonucu binlerce Türk evladı hayatını kaybederken takınılan olumsuz tavır, terörü önlemek bir yana, daha da azmasına neden olacak  bir yaklaşımdır.

Sayın milletvekilleri, bütün bunlara rağmen, görüşmekte bulunduğumuz sözleşme, terörü önleme adına atılmış olumlu bir adımdır. Bu bakımdan, onaylanmasını uygun bulmaktayız; ancak,  kimse kimseyi kandırmasın. "Bana dokunmayan" ya da "benim teröristim iyidir" anlayışına dayalı bu tür çifte standartçı yaklaşımlara son verilmedikçe kesin bir çözüm sağlanamayacağını da bilmek ve stratejilerimizi ona göre belirlemek zorundayız.

Bu düşünceden hareketle, Milliyetçi Hareket Partisinin mensupları olarak, yıllardan beri, uluslararası terörizmin, ülkemizi parçalayıp yok etmek için ülke içinde ve dışında uyguladığı haince planları her ortamda sürekli olarak gündeme getirmiş olmamıza rağmen, maalesef, o dönemin yetkilileri tarafından gerekli hassasiyet gösterilmediği için, sonuçta, ülke olarak çok ağır bedeller ödedik ve ödemeye devam ediyoruz. Bu noktada, milletimiz için onbinlerce can kaybına ve yüzlerce milyar dolar maddî zarara mal olan ayrılıkçı PKK terör örgütüne ve bu örgütün  destekçilerine biraz daha değinmek yerinde olacaktır.

Bilindiği üzere, sözde bağımsız Kürt devleti kurma adına yola çıktığını söyleyen PKK'nın, gerçekte böyle bir amacı ve esasen şansı da yoktur. Esasta, PKK, Batılı emperyalist güçlerin potansiyel tehdit olarak algıladıkları Türkiye'de ve diğer bölge ülkelerinde kontrol edilebilir istikrarsızlık yaratarak bölge kaynaklarını sömürme projesinin ucuz bir taşeronu ve maşasıdır. PKK'nın, en çok zararı, haklarını savunduğunu iddia ettiği bölgenin halkına vermesi de bu gerçeğin bir yansımasıdır. PKK terör örgütünün emperyalizmin tetikçisi olduğunun diğer bir delili de, Batılı dostlarımızın -tırnak içinde- bu örgüte sağladıkları yoğun destek ve verdiği mücadelede Türkiye'ye yönelttikleri engellemelerle su yüzüne çıkmıştır; ancak, Türk Ordusu başta olmak üzere, bütün güvenlik güçlerimiz, onca iç ve dış engellemeler ve yıpratma girişimlerine göğüs gererek verdikleri kararlı mücadele sonucunda, başta PKK olmak üzere, tüm bölücü ve yıkıcı terör örgütlerini dize getirmişlerdir ve Türk Devletinin gücünü ispat etmişlerdir. Bu vesileyle, şanlı Türk Ordusuna ve kahraman Türk polisine şükran ve minnet duygularımı sunmak isterim.

Bugün, özellikle PKK başta olmak üzere, Türkiye'ye yönelik faaliyet icra eden pek çok bölücü ve yıkıcı terör örgütünün Avrupa'nın açık ve yoğun desteğine mazhar olduğu bilinmektedir. Sözde hilafet devleti ilan eden Kaplancılara, sözde Kürt parlamentosu kuran PKK'ya kadar pek çok örgüte kimlerin ev sahipliği yaptığını hepimiz bilmekteyiz. Aynı örgütlerin terörü ve teröristleri açıktan açığa öven ve özendiren televizyon yayınlarına kimlerin teknik ve lojistik destek sağladığı da bütün dünyanın malumudur. Peki, ama, bütün bunlar teröre yardım ve yataklık etmek değilse nedir?! Keza, bu tür örgütlerin katrilyonlara varan finansmanı da, maalesef, batılı ülkeler tarafından sağlanmakta veya en hafif şekliyle türlü yollardan kaynak yaratmalarına göz yumulmaktadır. Hem o kadar ki, esrar, eroin satmalarına, ticarî göç organizasyonları yapmalarına, haraç toplamalarına, silah kaçakçılığı ve hatta beyaz kadın ticareti yapmalarına bile tek gözlerini yummaktadırlar. Aynı Batı’nın, teröre karşı verdiği mücadelede, insan hakları bahanesine sığınarak, nasıl, Türkiye'nin elini kolunu bağlamak istediklerini ve paramızla satın aldığımız silahların kullanılmasına ambargo koyduklarını da hatırlamaktayız. Avrupa Birliğinin en son olarak açıkladığı terör örgütleri listesinde PKK ve DHKP-C gibi eli kanlı örgütlerin yer almaması, bir kere daha göstermiştir ki, Batı’nın bu konudaki iki yüzlü siyaset anlayışı aynen devam etmektedir.

Sayın milletvekilleri, başkalarını eleştirirken, bu arada, kendi yanlışlarımızı özellikle görmek ve sorgulamak zorunda bulunduğumuzu belirtmek isterim. Örneğin, 30 000 yurttaşımızın katili olduktan başka, millî bütünlüğümüze ve millî ekonomimize verdiği zararlar, hâlâ, tazeliğini koruyan bölücübaşı hakkında bağımsız Türk yargısının verdiği idam kararının uygulanması dirayeti, ne yazıktır ki, bugüne kadar gösterilememiştir. İcat edilen hukukdışı yöntemlerle Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilemeyen dosya sebepsiz yere bekletilmekte, kanlı katile sunduğumuz imkân ve konfor hafife alınmakta, onbinlerce şehit ve gazi ailesinin yüreklerinde azaba ve onulmaz yaraya dönüşmektedir. Batı'ya şirin gözükme ve ne pahasına olursa olsun Avrupa Birliğine kapılanma adına verilen bu akıl almaz tavize, vatan için canlarını ateşe atmasını bilen milletin devletine yönelecek küskünlüğüne de çanak tutulmuştur. Bundan başka, milletin maneviyatını altüst eden bu ürkek ve titrek tavırla bağımsızlığımız ve egemenlik haklarımız, maalesef, tartışma götürür bir noktaya sürüklenmiştir. Teröristlere Lavrion Kampında askerî eğitim vermek dahil, PKK'ya verdiği lojistik destek sağır sultanın bile malumu bulunan Yunanistan, Öcalan'a yataklık yaparken suçüstü yakalanmış; ancak, bu fırsat değerlendirilip Yunanistan'ın teröre destek veren ülkeler listesine alınması sağlanamamıştır. Bu konuda, Yunanistan'ın ustaca sergilediği sahte gülücüklerine, üzülerek ifade ediyorum ki, mağlup olunmuştur.

Sayın milletvekilleri, Batılı diplomatların bir komiser ve müfettiş edasıyla en mahrem içişlerimize müdahale ettikleri, terör suçlularını cezaevlerimizde ziyaret edip, onlara, moral, destek verdikleri bir ortamda, biz, bugün, Avrupa'nın göbeğinde Med-TV adlı bir televizyonun terörü övücü ve teröristleri yüreklendirici tavırlarına bile engel olamıyoruz. Terörizmden en çok zarara uğramış bir millet olarak, ne yazık ki, bu çekingen tavırla daha öte zararlara da kapı aralamış olmaktayız. Uluslararası terörizmin gündeme gelip lanetlenmesi için, yeni bir 11 Eylül saldırısını beklemeden bu konuyu sürekli gündeme getirmemiz ve bu konudaki çifte standartçı yaklaşımları deşifre etmemiz kaçınılmazdır.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin, geçtiğimiz yıllarda teröre ağır bir fatura ödemesinin arkasında, Türkiye'yi uluslararası siyaset sahnesinde yalnız bırakmak, kuşatmaya almak isteyen bazı ülkelerin teröre verdikleri destek ve terörü bir siyaset aracı gibi kullanma yaklaşımları vardır. Bugüne kadar değişik terör hareketleri karşısında takınılmış tavır, genellikle teröristleri cesaretlendiren bir yönde cereyan etmiştir. Bunun için, terörizme karşı ortak bir anlayış ve tavır geliştirmek, günümüzde çok daha önemli hale gelmiş bulunmaktadır.

Ülkemizin geçen yıllar boyunca yaşadığımız ve çok acı çektiğimiz olaylardan elde ettiğimiz tecrübelerle beraber yaşanılan büyük terör olaylarının muhasebesinden elde edilen neticeler şu konuları kapsamalıdır:

1- Terör, bir siyasî faaliyeti değil, meşruiyeti olmayan, ahlakî değer taşımayan bir yöntemi ifade eder. Terörist ise, insanlık düşmanı canilerin kolektif adıdır. Dolayısıyla, terör örgütlerinin boyutları ile eylem alanlarının ve biçimlerinin niteliği, terörizmin gerçeğini değiştirmeyecektir.

2- Terörü, uluslararası bir siyaset aracı olarak görmek, terörü uluslararası hale getirmek, vahşeti küreselleştirme anlamı taşır. Terör, dünya çapında bir tehdit ve insan hayatına yönelmiş yok etme eylemi olduğu için, teröre karşı uluslararası yaptırımı olan bir siyasî, hukukî ve pratik eylem zemini oluşturmaya ihtiyaç vardır. Bu çerçevede, terörizmle ilgili kavram ve yöntemler netleştirilmeli; çok zayıf durumdaki uluslararası işbirliği bağı güçlendirilmelidir. Bunun için, en kısa zamanda, Birleşmiş Milletler Teşkilatının öncülüğünde, bir uluslararası terörizmle mücadele konferansı toplanmalı, kavramlar ve yöntemler üzerinde uzlaşma temin edilmelidir.

3- Terörü destekleyen ülkelere karşı, uluslararası toplu yaptırımlar uygulanmalı; terör suçlularını insanlık suçlusu ilan edip -bireysel suçların dışında- bütün insanlığa karşı işlendiği için, bu eylemden dolayı da ayrıca yargılanmalıdır. Bu nedenle de, ülkelerin ceza sistemlerinde, özellikle terör suçları için ölüm cezasının yer alması sağlanmalıdır.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, Türkiyemiz, üç kıtanın büyük medeniyetlerinin ve zengin enerji kaynaklarının kesişme noktasında yer almaktadır. Ayrıca, tarihsel, sosyal, kültürel birikimimiz ve küreselleşme projelerinin en büyük handikap olarak gördüğü millî devlet yapılanmamız, tüm emperyalist odakların ilgisini ve husumetini bu coğrafyaya yöneltmektedir. Bu bakımdan, her zaman için, uluslararası terörizmin hedefi olabileceğimiz gerçeğini, bir an olsun aklımızdan çıkarmamalıyız. Bunun için de, millî birlik ve bütünlüğümüze, üniter devlet yapımıza daha yoğun bir dikkat ve kararlılıkla sahip çıkmamız gerekmektedir. Buna ilave olarak, tam bağımsızlık ülkümüzden ve millî egemenlik ilkemizden asla vazgeçmeksizin, kendi gereklerimiz ve gerçeklerimiz doğrultusunda kalkınmamızı ve çağdaş medeniyet seviyesine erişmeyi sağlamamız gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, bütün bu açıklamalar ışığında, gündemimizi oluşturan sözleşmeyi, uluslararası terörizmin önlenmesi yolunda tek başında yeterli bulmamakla beraber, bu konuda atılmış olumlu bir adım olarak görüyor ve onaylanması dileğiyle destekliyoruz.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, şimdi, söz sırası Demokratik Sol Partide.

Adana Milletvekili Sayın Ali Tekin, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA ALİ TEKİN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, son konuşmacı olmanın bir avantajı olarak gördüm ki, arkadaşlarımız çok güzel konulara değindiler; dolayısıyla, bana, değinecek -gecenin bu ilerleyen saati de olması nedeniyle- belki, çok önemli sayılmayacak konular kaldı. Yine de, bu önemsiz sayılabilecek konular arasında birkaç konuya da, belki, değinmem gerekiyor; çünkü, konuşma yapma niyetiyle, birtakım konularda bir şeyler yazmaya çalışmıştım.

Görünen o ki, 11 Eylül saldırılarından sonra, gerçekten, terörizmin kazanmış olduğu küresel nitelik, artık, günümüzde, tamamıyla kabul edilmiş durumda ve böylece, bizim dışişlerimizin, bizim hükümetimizin ve de bizim devletimizin uzun zamandan beri söylediği gibi, terörün dini, milliyeti, ırkı, coğrafyası, felsefesi, aklınıza gelebilecek diğer bazı konularla ilgilisi olamayacağı, terörün terör olarak kabul edilmesi gerektiği görüşü, gerçekten, güç kazandı. Bununla bağlantılı olarak, benim teröristim senin teröristin ayırımının geçersiz olduğu, teröristin ve terörün, her zaman kendisini destekleyenlere, bir gün, geri gelip, zarar vereceğini bütün dünya gördü.

Çok basit bir örnek vermek gerekirse, ASALA'yı uzun yıllar doğrudan veya dolaysız olarak destekleyen Fransızlar, Orly katliamında kendi sivil vatandaşlarından birtakım insanların ölmesi nedeniyle, terörün gün gelip kendilerini de vurabileceğini, gerçekten, çok yakından görme fırsatını buldular.

Diğer taraftan, terörizmi besleyen önemli bir finansal kaynak olan uyuşturucudan sağlanan finansal kaynaklar, bugün, Batı'da, özellikle, gençleri zehirleyen uyuşturucu trafiğinden kazanıldığı için, yine, terör, dolaylı da olsa, bu ülkelere büyük bir zarar vermektedir.

Diğer nokta, artık, terörizmin ülkelerin dış ilişkilerinin, dış politikalarının bir aracı olarak kullanılmaması gerektiği, bugün, gerçekten ortaya çıkmış durumdadır.

Bir diğer nokta, terörizmi besleyen ekonomik, toplumsal ve uluslararası nedenlerin incelenmesinin gerekli olduğudur. Aslında, burada, bir tehlike de söz konusu. O da şu: Terörizmin nedenlerinden bahsederken, belki, bazıları, terörizmin meşru kılınmasını sağlayan birtakım argümanların ortaya konduğunu söyleyebilir; ancak, bu doğru değildir. Ortada olan bir gerçek vardır; o da şudur: Terörizmin de bazı nedenleri vardır ve bu nedenlerin objektif bir biçimde incelenmesi zorunludur. Bu nedenlere girecek değilim; ama, bunun, ulusal, bölgesel ve uluslararası birtakım nedenleri olduğu çok açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda bazı gelişmeler oldu ki, gerçekten, sözünü etmeden geçmek mümkün değil. Bunlardan bir tanesi, burada, arkadaşlarımızın hemen hemen hepsinin de dile getirdiği, Avrupa Birliğinin hazırlamış olduğu terör örgütleri listesinde, ülkemizde önemli ölçüde faaliyet gösteren yıkıcı, bölücü, irticaî birtakım örgütlerin hariç tutulmuş olmasıdır. Söylenenler odur ki, bir ikinci liste yayımlanacaktır ve umuyoruz ki, bu ikinci listede bu örgütler yer bulur; çünkü, Türkiye, Avrupa Birliğinin bu örgütleri terör örgütü olarak kabul etmemesini, gerçekten, anlamakta büyük zorluklar çekecektir.

Biz, bir taraftan, Avrupa Birliğinin aydınlanma döneminde öne çıkan ve insanın refahını artırmaya yönelik taraflarını örnek almaya çalışırken, diğer taraftan, sanki ortaçağ geriye dönüyormuşçasına, terör konusunda çifte standartlar ortaya koymasını anlamakta zorluk çekiyoruz. Bizim istediğimiz Avrupa, aydınlanma döneminin değerlerine sahip olan Avrupa'dır. Bizim birleşmek istediğimiz, üye olmak istediğimiz Avrupa Birliği, o Avrupa'dır, yoksa, çifte standartlarıyla bizi sürekli bunaltan Avrupa Birliği değildir. Bunun, Avrupa Birliği tarafından da, gerçekten, bilinmesi gerekir.

Diğer taraftan, komşumuz Yunanistan'ın ülkemizde yaşanan terör faaliyetlerine verdiği destek, giderek, daha da bir önplana çıkıyor. Bunu, çeşitli vesilelerle görüyoruz; ancak, Yunanistan'da faaliyet gösteren 17 Kasım örgütünün yaptığı faaliyetler konusunda da Yunan hükümetlerinin ve devletinin bugüne kadar çok pasif davrandığını, hatta, dolaylı olarak teşvik ettiğini, artık, tüm dünya görür vaziyete gelmiştir.

Son günlerde, Amerikan CBS televizyonunda  yayınlanan "60 Dakika" adlı programda, 17 Kasım örgütü ile Yunan devleti yetkililerinin nasıl bağlantıları olduğu açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Diğer taraftan, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin, özellikle, karapara aklama konusunda ne kadar önemli bir finansal merkez olduğu da ortaya çıkmış durumdadır.

Son günlerde belki gözünüze çarpmıştır; Christiane Amanpour adlı bir gazetecinin CNN'de yaptığı program, Yugoslavya'da, Miloseviç döneminde para aklamayı ve Miloseviç yönetiminin dışarıya nasıl para kaçırdığını örnekleriyle anlatan bir bölüme de sahipti. O bölümde, Miloseviç'in ve yandaşlarının karaparayı Güney Kıbrıs'ta akladıklarını, bu program ortaya koymuş durumdadır. Öbür taraftan, Avrupa Birliğinin yayımlamış olduğu Güney Kıbrıs'la ilgili olan 2001 ilerleme raporunda, maalesef, Güney Kıbrıs'ta bankacılık konusunda, sadece, bu konuda birtakım düzenlemelerin yapılmasının hâlâ gerekli olduğu; ama, önemli ölçüde Avrupa standartlarıyla uyum içinde olduğu belirtilmiştir. Bu rapor, biliyorsunuz, Türkiye'de büyük yankılar uyandırdı; çünkü, Güney Kıbrıs Rum kesiminde yapılması gerekenlerden ziyade, Türkiye'nin orada bulunan kuvvetlerini işgalci olarak tanımlayan ve Türkiye'ye sürekli dil uzatan bir tavır içerisindeydi. Bu konuda da Sayın Dışişleri Bakanımız ve diğer devlet yetkililerimiz, Avrupa Parlamentosu nezdinde bazı girişimlerde de bulundular. Bunu da hepimiz biliyoruz. Kısacası, bu raporun ne kadar tek yanlı olduğu, bir kere daha, uluslararası terörizmin finansmanı bağlamında ortaya çıkmış oldu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, tabiî, terörizmle uzun yıllar mücadele etmiş bir ülkenin insanları olarak bu konuda bizim söyleyebileceğimiz, gerçekten, çok şeyler var; ama, söylediğim gibi, arkadaşlar, bu konulara, daha önce, tamamıyla değindiler. Dolayısıyla, ben daha fazla uzatmak istemiyorum; ama, Türkiye'nin terörle ilgili tezlerinin, bugün, Dışişleri Bakanlığı tarafından, İçişleri Bakanlığı tarafından, Savunma Bakanlığımız tarafından ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından uygun platformlarda, her vesileyle dile getirildiğini biliyoruz ve bu konuda, Türkiye'nin ne kadar haklı olduğunu, dünyanın, her geçen gün, biraz daha, daha iyi şekilde anladığını görüyoruz. Bu bakımdan, belki çok acı olaylar yaşadık; ama, sevindirici bir olay da budur. Bu konuda, Türkiye'nin haklılığı, gün geçtikçe, daha da bir ortaya çıkmaktadır.

Bu vesileyle, ben, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Gruplar adına konuşmalar bitti.

Şahsı adına, Adana Milletvekili Sayın Tayyibe Gülek; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

TAYYİBE GÜLEK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu saatinde, çok fazla, uzun konuşup vaktinizi almak istemiyorum; fakat, burada, şahsım adına söz almamın ana sebebi, imzalamış olduğumuz terörizmin finansmanının önlenmesine dair uluslararası sözleşmenin, Meclisimiz tarafından onaylanması konusudur. Zaten, bunda hepimizin çok benzer hisleri ve duyguları var ve bu konu, Türkiye için son derece önemli olan bir konudur.

Biz, zaten, yıllardan beri, çeşitli ülkelere, özellikle Avrupa Birliğine anlatmaya çalıştığımız tezlerimizde, her zaman, terörizmin ne kadar büyük bir bela olduğunu ve teröristlerin hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiçbir ortamda meşru kılınmaması gerektiğini ve bazı teröristlerin bazılarına göre özgürlük savaşçıları diye algılanmalarının da hiç doğru olmadığını her zaman dile getirdik. Keşke, böyle büyük bir facia olmadan da bu algılanabilseydi yurt dışındaki, Avrupa Birliğindeki, Amerika'daki meslektaşlarımız tarafından, oradaki muhataplarımız tarafından. Demek ki, yıllardan beri bu konudan çeken bizlerin hissettiklerini, yaşadıklarını, ancak, böyle korkunç bir facia başlarına gelince anlayabilenler var. Çoğu zaman, anlattıklarımızı anlayan, orada, Türkiye'nin tezlerini daha yakından tanıyan dostlarımız da oldu; ama, şimdi, gittiğimiz ortamlarda her zaman görüyoruz ki, Türkiye'nin, yaşadıkları ve anlattıklarında, tezlerinde çok haklı olduğunu ve bizim desteğimize son derece ihtiyaçlarının olduğunu sık sık dile getiriyorlar; özellikle, Afganistan'daki terörizmle mücadele konusunda...

Burada, yine, dile getirilmesi gereken, diğer arkadaşlarımızın da değindiği en önemli hususlardan biri, Amerika Birleşik Devletlerinin, teröristler listesini yaparken, büyük bir olgunlukla, bizim de yıllardan beri şikâyet ettiğimiz, çok somut delillerimiz olan örgütleri dahil etmelerine rağmen, Avrupa Birliğinin, bir şekilde, bir türlü bunu yapamamasıdır. Bu, çok üzüntü vericidir; artık, bir çok alanda daha iyi bir anlaşmaya, daha iyi bir anlayışa vardığımızı zannettiğimiz Avrupa Birliğinin, ancak, kendi topraklarında faaliyette bulunan örgütleri dahil etme gibi, hakikaten kabul edilemeyecek bir gerekçeyle bunu yapamama davranışları çok üzüntü vericidir. Belki, tekrar bir değerlendirme yapıp, bu organizasyonların, bu kuruluşların, hem kendi topraklarında hem aday ülke topraklarında hem de kendi bölgelerinde çok önem arz eden yerlerde faal olduklarını görüp, dahil edeceklerini ümit ederim bu listeye.

Finansmanının önlenmesi açısından da bu terörist organizasyonların, biz, her zaman, çok aktif bir şekilde kendilerini uyardık; her zaman, elimizde çok somut olan delilleri dikkatlerine sunduk. Bazen dikkate alınır gibi oldu, bazen alınmadı; ama, ümit ediyorum ki, bundan sonra, daha bir sağlıklı işbirliği içerisinde, bir uyum içerisinde çalışır ve yıllardan beri çok büyük acılara, sancılara sebep olan çektiğimiz bu terörizmden sonra, bizlerin tecrübesinden de faydalanarak, artık, dünyanın, terörizmden uzak, savaştan uzak, barışa doğru, işbirliği içerisinde beraber gidilecek bir dünya olmasını algılarlar bu muhataplarımız da.

Vaktinizi aldığım için kusura bakmayın. Umarım, hep beraber, artık, daha güzel günlere gideriz. Bu anlaşmayı da, tabiî ki, hep beraber destekleyeceğimizi ümit ediyorum;

İyi akşamlar diliyorum.

Çok teşekkürler. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gülek.

Şahsı adına, ikinci söz, Adana Milletvekili Sayın Ali Tekin'de. (DSP sıralarından alkışlar)

Efendim, Ali Tekin Bey, daha evvel şahsı adına söz istemiş; çünkü, gruplar adına iktidar partileri konuşmayacak zannediyorlardı. Onun için...

Buyurun efendim.

ALİ TEKİN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, bugün, terör konusunda çok güzel konuşmalar yapıldı. Onun için, konuyu daha da uzatmaya gerek olmadığını düşünüyorum.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum, saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Efendim, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Ancak, soru-cevap kısmı var.

Sayın Şen, buyurun.

ORHAN ŞEN (Bursa) - Sayın Başkanım, aşağıdaki sorularımın Sayın Bakanımız tarafından cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Terörizmin bir başka çeşidi de, Suudî Arabistan'da, Osmanlı-Türk eserlerine uygulanmaktadır. Son olarak, Osmanlı kalesi yıkılmıştır. Kâbe'deki Osmanlı-Türk eserlerinin de yok edilme çalışmalarının olduğu, duyumlarımız arasındadır.

Osmanlı kalesi yıkılırken, Dışişleri Bakanlığı nasıl tepki koymuştur? Bu kale yıkılırken, Dışişleri Bakanlığının Suudî Arabistan temsilcileri neler yapmışlardır? Kalenin yıkıldığını ne zaman fark etmişlerdir? Kalenin yıkıldığını, kale yıkıldıktan sonra mı Ankara'ya bildirmişlerdir? Bakanlığınız, Suudî Arabistan dahil, çeşitli ülkelerdeki Türk eserlerinin yok edilmemesi için, bundan sonra neler yapmayı düşünmektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim.

Sayın Gebeş, buyurun.

ALİ GEBEŞ (Konya) - Sayın Başkan, aracılığınızla, aşağıdaki sorumu Sayın Dışişleri Bakanımıza sormak istiyorum.

PKK ve DHKP-C kanlı terör örgütleri, uzun yıllardır ülkemizi kana bulamalarına rağmen, son olarak yayınlanan Avrupa Birliği listesinde isimleri bulunmamaktadır. Bu kanlı terör örgütlerinin terörist örgütler listesine alınması için, Dışişleri Bakanlığı olarak yapmış olduğunuz ve bundan sonra yapacağınız çalışmaları öğrenmek istiyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Sayın Öztürk, buyurun efendim.

Kısa ve öz...

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Birleşmiş Milletler standartlarına ve ölçülerine göre, terör nedir, terörist kimdir? Buna göre, PKK ve DHKP-C terörist örgüt değil midir? Bir örgütün terörist örgüt olması için, sadece, Avrupa Birliği devletlerinin veya ABD'nin menfaatlarına karşı faaliyet mi göstermesi gerekir? Terör ve teröristin, dünyanın her yerinde, bütün devletlerce, ortak tanımı yapılamaz mı? Terörist devletlerin -mesela, Ermenistan gibi- Birleşmiş Milletlerce cezalandırılması mümkün değil mi?

Son sorum: Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerince cezaları belirlenmiş; fakat, yurt dışına kaçan teröristlerin bu anlaşmalardan sonra iadeleri sağlanabilecek mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum.

Sayın Bedük, buyurun efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, delaletinizle Dışişleri Bakanımıza sorularımı tevcih ediyorum.

Bilgilenme hakkı olduğu ve bilgilenme ihtiyacımız olduğu ortaya çıkıyor; çünkü, hepimizin, çoğu zaman, arkadaşlarımızın sorduğu sorular da, yapılan açıklamalar da onu gösteriyor. Türk Milletinin millî birlik ve beraberliğini tehdit eden, ülkemizi bölmek ve parçalamak isteyen ve bunda da hiçbir surette muvaffak olmayacağına inandığımız PKK ve DHKP-C gibi zavallı örgütlerin geçmişte birkısım Avrupalı ülkeler tarafından terörist ilan edildiğini biliyoruz, terör örgütü olarak ilan edildiğini biliyoruz. 11 Eylül sürecinden sonra, terör örgütleriyle daha fazla, ciddî anlamda mücadele edileceği bir dönemde, Avrupa Birliği kendi listesini değiştirirken DHKP-C'nin ve PKK gibi terör örgütlerinin listeye alınmamasını son derece garipsiyor ve o derecede kınıyorum; ancak, Avrupa Birliğinin bu iki örgütü terör listesine almamasının sebepleri nelerdir? Dışişleri Bakanlığı olarak terör örgütü listesine bu örgütlerin alınması hususunda yaptığınız temaslar, girişimler nedir? Bunları öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Çelik, buyurun.

KEMAL ÇELİK (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakanıma sorumu yöneltiyorum.

Özellikle, iktidar partisi sözcüleri ifade ettiler "11 Eylülden sonra, terörle mücadelede Türkiye'nin haklılığı ortaya çıktı" dediler. Acaba, son, PKK ve DHKP-C'nin terör örgütü olarak kabul edilmemesinden sonra Türkiye'nin haklılığı gerçekten ortaya çıkmış mıdır? Bu bağlamda, biliyorsunuz, Türkiye, uzun süreden beri Avrupa Birliğiyle müzakereler yürütüyor. Bu müzakerelerde, Avrupa Birliğinin bazı öncelikleri vardı ve Türkiye'ye bunu dayatıyordu. Acaba, bu müzakerelerde Türkiye'nin öncelikleri yok mudur ve PKK ve DHKP-C gibi terör örgütleri, bu müzakerelerde Türkiye'nin önceliği olarak görülmüyor ve masada bu konu tartışılmıyor mu, yoksa, sadece, AB'nin öncelikleri dikkate alınarak mı bir görüşme yapılıyor? Bundan sonraki görüşmelerde, örneğin, Avrupa Birliğinin güneydoğu meselesini, Kıbrıs meselesini öncelik olarak öne sürdüğü gibi, biz de, PKK ve DHKP-C terör örgütlerini öncelik olarak değerlendirip, Avrupa Birliği kamuoyunun gözleri önüne serecek miyiz?

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

Son soru Sayın Enginyurt'un.

Buyurun efendim.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanımızdan öğrenmek istiyorum; daha doğrusu, tepkimi dile getirmek ve bu konuda ne yaptığını öğrenmek istiyorum.

Suudî Arabistan'da, son günlerde, Suudî yönetiminin Osmanlı'dan kalma tarihî eserleri imhasına yönelik tavırları karşısında Dışişlerinin... Bu kalenin isminin bile doğru telaffuz edilmediğine dair basında haberler duymaktayız. Bu, gerçekten böyle midir? Sayın Bakan, Suudî hükümeti nezdinde hangi çalışmaları yapmıştır? Eğer, bu konuda çalışmaları yetersiz kalıyorsa, Türkiye'de Suudîlerle yakın dostluğu olanlardan yardım alabilirler mi?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Bakanım, bugün, ilk açılışta, başta bendeniz olmak üzere, bütün siyasî parti grupları, Suudî Arabistan'ın bu kültür soykırımına karşı tepki koydu ve Sayın Bedük'ün teklifiyle de, Meclis Başkanımız, her siyasî partiden birer milletvekiliyle bir alt komisyon kurdu. Bu konuda, Dışişleri Bakanlığı olarak sizin de bir açıklama yapmanızın faydalı olacağı kanaatindeyim.

Buyurun efendim, söz sizin.

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Kayseri) - Sayın Başkan, size ve sayın milletvekillerimize teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca, bu etraflı suallere de teşekkür etmek istiyorum. Bu sualleri, müsaadenizle, ayrıntılı cevaplayabilmek amacıyla, kendilerine yazılı olarak sunacağım.

Buyurduğunuz konuda, Suudî Arabistan'daki tarihî bir Türk eserinin yıkılması; yani, yine buyurduğunuz gibi, bir çeşit kültür soykırımı karşısında sayın milletvekillerimizin tepkisini elbette paylaşmaktayız.

Şunu da hemen belirteyim: Bu konuda, biz, Türkiye olarak, Dışişleri Bakanlığı ve başka ilgili devlet birimleri, elimizden geleni yaptık, her aşamada, bunun yanlışlığını muhataplarımıza anlattık, önüne geçmeye çalıştık; fakat, bir yerde, sizin gücünüz, bir başka ülkenin içinde yeterli olmayabiliyor. Biz, bunu her aşamada yaptık. Öyle ismini bilmek, bilmemek gibi bir şey elbette söz konusu değildir. Mümkün olan her şey yapılmıştır; ancak, istediğimiz sonuç alınmamıştır. Bazen, istediğimiz sonuç alınmamaktadır maalesef. Anlaşıldığı kadarıyla, yüz milyonlarca dolarlık bir otel yapımı ve böyle bir para işi burada etkili olmuştur. Biz, elimizden geleni yaptık; bunun takipçisi olacağız. Bunu teşhir etmeye devam edeceğiz ve bizim hepimizin, hatta, bizim dışımızdaki ülke insanlarının da tarihinin bir parçası olan, müşterek tarihimizin bir yadigârı olan eserlerin yakılmasına karşı Türkiye olarak tutumumuzu devam ettireceğiz ve bunu her aşamada anlatacağız; bu olayın ayıbını, ayıp sahiplerinin üzerinde bir ayıp olarak bırakmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Yıkılırken haberiniz oldu mu Sayın Bakan?

BAŞKAN - Biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak, heyetimizle beraber, bu konunun takipçisi olacağız.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 Sayın milletvekilleri, İçtüzükte yapılan son değişiklik gereğince, tasarının maddeleri üzerinde görüşme açılmayacak ve önerge verilmeyecektir.

Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:

TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİNE DAİR ULUSLARARASI SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - Birleşmiş Milletler tarafından 10 Ocak 2000 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye Cumhuriyeti adına 27 Eylül 2001 tarihinde New York'ta imzalanan "Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme"nin ekli beyanda bulunulmak suretiyle onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Efendim, son söz milletvekilinindir, 86 ncı maddeye göre. Lehinde, Niğde Milletvekili Sayın Mükerrem Levent; aleyhinde, Çorum Milletvekili Sayın Yasin Hatiboğlu.

Mükerrem Levent burada mı efendim? Yok.

Aleyhinde, Çorum Milletvekili Sayın Hatiboğlu?.. (DSP sıralarından "yok, yok" sesleri)

BAŞKAN - Bir dakika efendim... (DSP sıralarından "yok, yok" sesleri)

Efendim, istirham ederim... Lütfen efendim... Her zaman hazır ve nazır.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, konuşma hakkımı kullanmıyorum.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum efendim. Mesele anlaşılmıştır. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmış olup tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 2 dakikalık süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlanıldı)

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ederiz.

BAŞKAN - Efendim, biz teşekkür ediyoruz.

Ben, neticeleri bildirdikten sonra kapatacağım; ama, giden arkadaşlarımız için söylüyorum. Yarın, bankalar yasa tasarısından başlıyoruz efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, liderler arasında bir anlaşma sağlandı mı acaba?

BAŞKAN - Efendim, basından öğrendiğimiz kadarıyla, evet. Geri çekmediklerine göre, milletimiz huzur içerisinde olabilir.

Ancak, ben, muhalefete, grup başkanvekillerine bir kere daha teşekkür ediyorum, uzlaşma kültürüne sahip oldukları için; gecenin bu saatine kadar uzatmayı kabul ettikleri ve tasarının, anlaşmanın kanunlaşmasını sağladıkları için, bir kere daha, muhalefet grup başkanvekillerine teşekkür ediyorum efendim. İktidarın, tabiî, kendi vazifeleri...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Uzlaşmanın fazileti hakkında iktidar kanatlarına da iki cümle lütfetseniz, faydalı olur.

BAŞKAN - Efendim, ben, muhalefetten geldiğim için, uzlaşmanın ne olduğunu bilirim; onlar gelmemiş muhalefetten, ne yapalım, iktidar doğmuşlar.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısına 211 sayın milletvekili katılmış olup, 208 kabul, 3 mükerrer oy kullanılmış ve tasarı kanunlaşmıştır efendim; hayırlı uğurlu olsun.

Sayın milletvekilleri -süremiz dolmuştur, malumunuz- kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Ocak 2002 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı geceler efendim.

Kapanma Saati : 00.28

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.